Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 82       YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

48 inci Birleşim

8 . 1 . 2002 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Devlet Bakanlığına, Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/952)

2.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak ile Tokat Milletvekili Bekir Sobacı haklarında Anayasa Mahkamesince verilen kararın 5.1.2002 tarihli Resmî Gazetede yayımlanması üzerine milletvekilliklerinin sona erdiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/953)

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527)

2.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

3.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)

4.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675)

5. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında  619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)

6.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,  Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komis-yonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685)

7.-  Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/939) (S. Sayısı : 790)    

8.- Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/906) (S. Sayısı: 789)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, BDDK eski Başkanı hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5103)

2.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, dış kredilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5136)

3.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, IMF ve Dünya Bankasından alınan kredilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5160)

4.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, millî saraylardan emanet olarak verilen tarihî eserlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/5168)

5.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, İlahiyat Fakültesindeki başörtüsü sorununa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/5183)

6.- Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, hayvancılık sektörünün yatırım ve kredi sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5209)

7.- Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, hayvancılık sektörünün yatırım projelerine ve sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5210)

8.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın;

2002 yılında Karaman'a yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına,

- Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un;

2002 yılında Kayseri'ye yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5293, 5314)

9.- Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, 2002 yılında Kayseri'ye yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nejat Arseven'in cevabı (7/5326)

10.- Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, 2002 yılında Kayseri'ye yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Mustafa Taşar'ın cevabı (7/5332)

11.- Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, milletvekillerinin protokol sırasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/5338)

12.- Sakarya Milletvekili Nezir Aydın'ın, AB ile Gümrük Birliği Anlaşmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın cevabı (7/5347)

13.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Plan Bütçe Komisyonunda görüşülen bir kanun tasarısında yapılan değişikliğe ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/5349)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Diyarbakır Milletvekili Sebgetullah Seydaoğlu hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu karma komisyonda bulunan dosyanın hükümete geri verildiği açıklandı.

İçişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe, MHP Grubunca aday gösterilen Kocaeli Milletvekili Meral Akşener seçildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı:527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından;

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53) (S.Sayısı: 433),

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında (1/755, 1/689, 2/699) (S.Sayısı: 666),

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu (1/754, 1/692) (S.Sayısı : 675),

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676),

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu (1/753, 1/690) (S.Sayısı : 685),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi;

Kamu İhale Kanunu (1/930) (S. Sayısı : 794),

Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu (1/931) (S.Sayısı : 795),

Tasarılarının görüşmeleri tamamlanarak, kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.

İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin, Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, Kamu İhale Kanunu Tasarısının görüşmeleri sırasındaki konuşmasında, Partisine sataşmada bulunması nedeniyle bir konuşma yaptı.

8 Ocak 2002 Salı günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 02.35'te son verildi.

 

 

Ali Ilıksoy

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Levent Mıstıkoğlu

 

Mehmet Batuk

 

Hatay

 

Kocaeli

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

                                                                                                           No. : 62

II. – GELEN KÂĞITLAR

7.1.2002 PAZARTESİ

Raporlar

1.- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silâhlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/894) (S. Sayısı : 796) (Dağıtma tarihi : 7.1.2002) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Karşılıklı Kalite Güvence Hizmetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/929) (S. Sayısı : 797) (Dağıtma tarihi : 7.1.2002) (GÜNDEME)

 

                                                                                                           No. : 63

 

8.1.2002 SALI

Tasarı

1.- Medenî ve Siyasî Haklara İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/945) (Anayasa ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.1.2002)

Teklif

1.- Hakkâri Milletvekili Evliya Parlak'ın; Hakkâri İlinde Bağışlı Adı ile Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/862) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Balıkesir Milletvekili Aydın Gökmen ve 33 arkadaşının, Manyas Gölünün çevre sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/241) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.1.2002)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

8 Ocak 2002 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48 inci Birleşimini açıyorum.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Yoklama yapılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Yoklama mı istediniz efendim? (MHP sıralarından "çoğunluk var" sesleri)

Efendim, muhalefetin hakkı... Afakî olmaz...

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız efendim.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen sayın milletvekillerinin, Başkanlığa, pusula göndermelerini rica ediyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Devlet Bakanlığına, Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/952)

                                                                                                    7 Ocak 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: Başbakanlığın, 07 Ocak 2002 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/243 sayılı yazısı.

Açık bulunan Devlet Bakanlığına, Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 109 uncu ve 113 üncü maddeleri gereğince atanmıştır.

Bilgilerinize sunarım.

Ahmet Necdet Sezer

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Efendim, bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın Bakana, hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Meclis Başkanlığımızın bir tezkeresi vardır; okutuyorum efendim:

2.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak ile Tokat Milletvekili Bekir Sobacı haklarında Anayasa Mahkemesince verilen kararın 5.1.2002 tarihli Resmî Gazetede yayımlanması üzerine milletvekilliklerinin sona erdiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/953)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Anayasa Mahkemesinin; 22.6.2001 tarihli ve 1999/2 Esas, 2001/2 Karar numaralı Fazilet Partisinin kapatılması hakkındaki kararı 5.1.2002 tarihli ve 24631 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

Kararda; beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olan İstanbul Milletvekili Nazlı Ilıcak ve Tokat Milletvekili Bekir Sobacı'nın milletvekilliklerinin, Anayasanın 84 üncü maddesinin son fıkrası uyarınca gerekçeli kararın Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte sona ermesi hükme bağlanmıştır.

İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak ile Tokat Milletvekili Bekir Sobacı'nın milletvekilliklerinin 5.1.2002 tarihinde sona erdiği, Anayasanın 84 üncü maddesinin son fıkrası gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

 

 

 

Ömer İzgi

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur efendim.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakerelerine başlayacağız.

2. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile aynı mahiyetteki kanun teklifinin müzakerelerine başlayacağız.

3. - Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

4. - Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

5. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

6.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,  Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

7.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/939) (S. Sayısı : 790) (1) 

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 790 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi adına Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba konuşacaklar.

Buyurun Sayın Açba. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, en son 2002 Bütçe Kanunu yürürlüğe girdi, 2002 Bütçe Kanununun genel niteliğine baktığımızda, maalesef, istikrar programının derinleştirdiği ekonomik, malî ve sosyal sorunların bir anlamda itiraf belgesi tarzında olduğunu açıkça ifade etmemiz mümkündür; çünkü, bu bütçenin geleceğe dönük olarak hedeflerine baktığımızda bu hedeflerin gerçekçi olmadığını da açıkça söylememiz mümkündür.

2002 bütçesindeki gelir hedeflerine ulaşılabilmesi için, bir bakıma gelir ayağını destekleyici tarzda bir yasa tasarısını şu anda Genel Kurulda görüşmekte bulunuyoruz. Kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgili, görüştüğümüz yasa tasarısının genel niteliğine bakıldığında, bu tasarının kısmî olarak bir vergi yasası niteliğinde olduğunu açıkça ifade etmemiz mümkündür.

Tabiî, istikrar programı, 57 nci hükümet tarafından, Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı adı altında realize edildi. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programındaki hedeflere baktığımızda, temel makroekonomik hedeflerin önemli ölçüde, ağırlıklı bir biçimde tutturulamadığı da açık bir şekilde görüldü. Yine, mevcut bütçenin, geçen bütçenin hedeflerine bakıldığında, gelir hedeflerinin, belki, Maliye Bakanlığının açıklamış olduğu veriler çerçevesinde, tutturulduğu öngörülüyorsa da, gerçek anlamda, kayıtdışı bütçeler dikkate alındığında, gelir hedeflerinin de, gerçekdışı hedefler olarak ortaya konulduğunu açıkça ifade etmemiz gerekir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıda neler var; önce, neler olduğu ve içeriği hakkında bilgi verelim. Bu tasarı, 880 trilyon liralık bir gelir hedefini öngören bir tasarıdır. Bu tasarıda, kaçak elektrik kullananlara elektrik aboneliği tesis edilmesiyle ilgili bir düzenleme vardır; buradan gelir beklentisi 150 trilyon liradır. İkinci olarak, kamu kurum ve kuruluşlarının uyguladıkları ücretsiz ve indirimli tarifelerin kaldırılması söz konusudur; buradan beklenen gelir hedefi 160 trilyon liradır. Büyükşehir ve mücavir alanlar içinde bina ve arazi vergilerinin yüzde 100 artırılması söz konusudur; buradan gelir beklentisi 300 trilyon liradır. Diğer bir düzenleme; Bağ-Kur mensuplarının sağlık sigortası primlerinin yüzde 15'den yüzde 20'ye çıkarılması söz konusudur; buradan beklenen gelir de 170 trilyon liradır. Bir başka düzenleme; yurtdışına çıkış harcı Türk Lirasına çevrilmektedir. Ayrıca, Bakanlar Kuruluna, 3 katına kadar artırma yetkisi verilmektedir. Yine, büyükşehir belediye paylarıyla ilgili bir düzenleme vardır. Büyükşehir belediye payları şu anda yüzde 5 iken, bu yeni düzenlemeyle, yüzde 3'e düşürülmesi veya yüzde 6'ya çıkarılması konusunda, yine, Bakanlar Kuruluna yetki vermeyle ilgili bir düzenleme söz konusudur.

                                       

(1) 790 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Diğer bir düzenleme; kamuoyunda, son günlerde, bilhassa son haftada yoğun bir şekilde tartışılan doğalgaz ve naftaya yönelik olarak bir vergileme düzenlemesi söz konusudur.

Paketin temeline baktığımızda, 880 trilyonluk paketin 400 trilyonu, tamamıyla vergi niteliğinde olan bir pakettir; kalan kısımları ise, birtakım kamu kurum ve kuruluşlarının yapmış olduğu teşviklerden vazgeçme, bir de, sosyal güvenlik kurumunda prim artışına yönelik olarak gelir beklentisidir.

57 nci hükümetin 2002 vergi gelirleri hedeflerini yakalamak için yeni vergilere başvurmasını, zaten, toplum olarak bekliyorduk, kamuoyu bu beklenti içindeydi; bu beklentinin de, bu yeni düzenlemelerle boşa çıkmadığını açıkça ifade etmemiz gerekir. 57 nci hükümetin bugüne kadar, işbaşına geldiği günden bugüne kadar yaptığı uygulamalarda en başarılı olduğu alanlardan birinin, vergi düzenlemeleri, ağır vergilerin konulması yönünde olduğunu açıkça ifade edebiliriz.

Başarılı olduğu diğer konulardan biri, ağır zamlardır. Bilhassa, kamu kurum, kuruluşlarının üretmiş olduğu ürünlere yapılan sürekli ve ağır miktardaki zamlardır.

Diğer taraftan da, borç miktarının, iç ve dış borcunun çok ağır miktarlarda artmasıdır. Bugün gelinen noktaya bakıldığında, toplam kamu borcunun, iç ve dışborç toplamının, gayri safî millî hâsılanın yüzde 94'üne ulaştığını düşünürsek, gerçekten, bu hükümetin bu alandaki başarısını da bir bakıma teslim etmek gerekir!.

Yine, faiz konusunda uygulamalara bakıldığında, faiz ödemelerinin de, son üç yılda 91 milyar dolar civarında olduğunu düşünürsek, gerçekten, hükümetin bu alanda da oldukça başarılı olduğunu açıkça ifade edebiliriz!...

57 nci hükümetin, tabiî, vergiye yönelik olarak, ileriye dönük birtakım düzenlemeleri, şüphesiz, önümüzdeki günlerde de ortaya çıkacaktır.

Bakınız, iki ay önce Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiş olan ve henüz çıkarılmamış olan, bir bakıma IMF'nin öngördüğü acil yasalar grubunda yer almayan; ama, Türkiye için, Türk insanı için çok önemli olan Mahallî İdareler Yasa Tasarısı vardır. Mahallî İdareler Yasası konusunda da, maalesef, ciddî bir adım atılamadığını açıkça görmekteyiz. Çok yakın gelecekte, mahallî idareler yasası çıkarıldığı takdirde, bu tasarı çerçevesinde, karşımıza yeni vergi paketlerinin çıkacağını da açıkça ifade etmemiz gerekir.

Mahallî İdareler Yasa Tasarısında, küçük bir vergi paketinin de yer aldığını açıkça ifade etmemiz gerekir. Örneğin, Motoru Taşıtlar Vergisi bu sene çok ciddî rakamlarda artırılmasına rağmen, mahallî idareler yasa Tasarısında bu konuda yeni bir düzenleme yapılmış, mevcut Motorlu Taşıtlar Vergisine yüzde 25'lik ilave bir verginin alınacağı öngörülmüştür. Vergi idaresi beyannamelerinden, belediye ve SSK beyannamelerinden 1 000 000 lira, gümrük beyannamelerinden 4 000 000, motorlu taşıtların kayıt ve tescilinden 10 000 000 lira, Spor Toto, Spor Loto, at yarışlarından... Yine, silah taşıma ve bulundurma vesikalarından 30 000 000 lira, av ruhsat tezkeresinden 15 000 000 lira, tapu işlemlerinden, her bir taraftan 5 000 000'ar lira... Dolayısıyla, 57 nci hükümetin yeni vergi paketleri, bir bakıma, geleceğe dönük olarak... Şu anda önümüzdeki vergi paketinin de bu şekilde olduğunu açıkça ifade etmemiz gerekir.

57 nci hükümet, maalesef, vergi gelirlerinin artırılmasında, ekonomik, sosyal ve malî amaçlardan, sadece malî amaca göre hareket etmektedir. Verginin ekonomik etkisi ne olacaktır? Verginin, fakirleşen halk tabakaları üzerinde etkisi ne olacaktır? 57 nci hükümet, hiçbir vergileme uygulamasında bunları dikkate almamıştır. İşin sosyal yönünü dikkate almamıştır, ekonomik yönünü dikkate almamıştır, sadece malî amaca göre hareket etmiştir. Şu anda da, bu tasarı içinde, malî amaca göre hareket etmektedir, sadece "benim kasama kaç para girecek" şeklinde, meseleye, kısır bir alanda bakmaktadır.

57 nci hükümetin, işbaşına geldiğinden bugüne kadar yapmış olduğu vergi uygulamalarında, maalesef, dolaylı vergilere ağırlık verdiğini açıkça görüyoruz. Dolaylı vergilerin, ciddî anlamda, bu dönemde hızlı bir şekilde artmış olduğudur. Maalesef, banka batıranlar, bankaların içini boşaltanlar, büyük zarar verenler, servetlerini yurt dışına kaçıranlar konusunda ciddî adımlar atılamamıştır; hep, fakirleşen halk tabakalarının cebine saldırılmıştır, şimdi yapıldığı gibi...

Bakınız, burada, doğalgaz ve nafta üzerine yeni vergi geliyor ve bu alan, Akaryakıt Tüketim Vergisi kapsamına alınıyor. Akaryakıt Tüketim Vergisi konusunda, maalesef, hükümetin sicilinin temiz olduğunu söylememiz mümkün değil. Hükümet, sıkıştıkça, hep bu alana yüklenmiştir geçmişten beri.

Akaryakıt fiyatları, hepinizin bildiği gibi, baş döndürücü bir şekilde artmıştır. Akaryakıt fiyatları karşısında, gerçekten, vatandaşımız -memur, emekli, işçi, bütün halk tabakaları- aracına binemez hale gelmiştir. Maalesef, hükümet, memura ve emekliye vermiş olduğu zamları, Akaryakıt Tüketim Vergisiyle, birkaç ay içerisinde geri alabilme başarısını da bu arada göstermiştir.

Vatandaş olarak, akaryakıttan ne kadar vergi ödüyoruz? Bunun cevabının pek çok vatandaşımız tarafından bilinmediğini açıkça ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Açba, bir dakika...

Efendim, çok uğultu var... Lütfen...

Buyurun.

SAİT AÇBA (Devamla) - Dolayısıyla, Akaryakıt Tüketim Vergisi kapsamında ödenen vergiye dikkatinizi çekmek isterim. Örneğin, 4 Aralık 2001'de, süper benzinin fiyatı 1 253 000 liradır. Bunun, rafineri çıkış fiyatı 205 000 liradır, Akaryakıt Tüketim Vergisi olarak ödenen vergi 721 000 liradır, Katma Değer Vergisi 191 000 liradır. Yani, 1 253 000 liraya satılan süper benzinin fiyatı içerisinde 912 000 lira Akaryakıt Tüketim Vergisi ve Katma Değer Vergisi payı vardır, bu, yüzde 70'e tekabül etmektedir. Şimdi, hükümete soruyorum: Acaba, hangi ülkede akaryakıt üzerinde bu kadar ağır vergiler vardır; bunun cevabını verebilirler mi. Sadece benzinde değil, motorinde, fuel-oilde, yine, kalorifer yakıtında, aynı şekilde, ağır vergiler olduğunu da açıkça ifade etmemiz gerekir. Tabiî, akaryakıt üzerinde bu kadar ağır vergiler olmasının, bir bakıma, art niyetli kişilerin de iştahını kabartmakta olduğunu açıkça ifade edelim. Kaçak üretimin hızla yaygınlaştığını ve son yıl itibariyle, benzinde 1 000 000 ton, motorinde 2 000 000 ton, fuel-oilde 1 000 000 ton kaçağın olduğunu... Bunun, parasal değerinin 1.4 milyar dolar olduğunu düşünecek olursak, gerçekten, kriz içinde yaşayan bir ülkenin, böyle bir kayba razı olması mümkün değildir. Hükümetin de, Akaryakıt Tüketim Vergisini, bu alandaki vergilemeyi artırmak yerine, gidip, bu kaçakları önleyici tedbirlere hızla başvurmasına ihtiyaç vardır.

57 nci hükümetin Akaryakıt Tüketim Vergisi alanında yapmış olduğu uygulamalara baktığımızda -bir bakıma, vergi gelirleri içinde Akaryakıt Tüketim Vergisinin payına baktığımızda- gerçekten, hakkaniyete uymayan adaletsiz bir vergilemenin yapıldığını da açıkça görmemiz mümkündür. Örneğin, 1998 yılında Akaryakıt Tüketim Vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 11,6'dır, 2000 yılında yüzde 15'e çıkmıştır, 2001 yılında yüzde 16 olmuştur, 2002 yılında, şu andaki bütçenin hedefi içinde yüzde 18 hedeflenmektedir, şu andaki yapılan düzenleme çerçevesinde de, 100 trilyon liralık ilave bir gelir beklentisi de dikkate alındığı takdirde, hükümetin hedefi, 2002 için yüzde 20 olmaktadır. Yani, 1998'deki yüzde 11,6'lık payı, hükümet, döneminde, maalesef, yüzde 20'ye çıkarmış bulunmaktadır. Dolayısıyla, diğer vergileme alanlarında başarısız olduğu için, diğer vergileme alanlarını kavrayamadığı için, maalesef, hükümetin, bu alanda böyle bir vergileme zulmüne devam etmekte olduğunu, yine, açıkça ifade etmemiz gerekir.

Son günlerin tartışmasının, hepinizin bildiği gibi, doğalgaz ve naftada, bilhassa doğalgaz üzerinde yoğunlaşmış olduğunu görüyoruz. Doğalgaz fiyatlarına baktığımızda, acımasızca bir fiyat uygulandığını, tüketicilerin, gerçekten, faturalarını ödeyemez duruma geldiğini ve doğalgazdan uzaklaşmak suretiyle, alternatif yakıta yöneldiğini hepimiz görüyoruz. Ayrıca, doğalgazın mevcut tüketiminde de hızlı bir gerileme olduğunu görüyoruz. Bu gerileme karşısında da "take or pay" yöntemine göre doğalgaz alındığı için -zaten, taahhüt edilen miktarların parası da hükümet tarafından ödenmektedir- tüketimin artırılması yönünde çabalar sarf edilmesi gerekirken, tüketiciyi bıktıracak, tüketiciyi çok sıkıntıya sokacak tarzda bir fiyat uygulamasının, hiçbir zaman için gerçekçi olmadığını ifade etmemiz gerekir.

Örneğin, İstanbul'da, doğalgazın fiyatı, 2000 yılı aralık itibariyle    153 000 liradır, Aralık 2001'de 419 000 liraya çıkmıştır ki, tüketicinin bu fiyattan doğalgaz tüketmesi hiçbir zaman için mümkün değildir.

Tabiî, doğalgaz konusunda bir zirve toplanmıştır; hükümet, başta Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve büyükşehir belediye başkanlarımız bir araya gelmek suretiyle bir uzlaşma arayışı içine girmişlerdir. Dün yapılan açıklamalarda da görüldüğü gibi, bu uzlaşma çerçevesinde bir sonuca ulaşılmıştır; doğalgazın fiyatı, bugün için, Ankara ve İstanbul'da 348 000 liraya, yine, diğer büyükşehirlerde de 343 000 liraya düşürülmüştür; ama, bunun yeterli olduğunu söylememiz pek mümkün değildir; çünkü, doğalgaz üzerindeki vergilemeye baktığımızda, bu vergilemenin de, maalesef, acımasız bir vergileme olduğunu söylememiz mümkündür; çünkü, Mayıs 2001'de, hükümet, uyanık bir şekilde davranmak suretiyle, yüzde 8'lik KDV oranını yüzde 18'e çıkarmıştır. Bakınız, doğalgaz, lüks tüketim maddesi grubunda telakki edilmektedir. Doğalgazın lüks tüketim maddesi olduğunu kim iddia edebilir? Aynı şekilde, Türkiye'de, maalesef, vergilemede garip uygulamalar vardır. Örneğin, simit lüks tüketim maddesi grubunda mütalaa edilmekte ve yüzde 18 vergilenmektedir. Yumurta lüks tüketim maddesi grubunda vergilenmektedir. Dolayısıyla, yüzde 18'lik vergilemenin düşürülmesine ihtiyaç vardır.

Biz, AK Parti olarak, hükümete şunu teklif ediyoruz: Yüzde 18'lik KDV'nin yüzde 1'e çekilmesi... Çünkü, temel bir maddedir, geniş halk tabakalarının kullandığı bir maddedir. Kamu yararının gözetilmesi ve önplanda tutulması gerekir. Onun için, KDV oranının yüzde 1'e düşürülmesi... Akaryakıt Tüketim Vergisinin de sadece yüzde 5'le sınırlandırılmasının daha gerçekçi olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla, bunun, lüks tüketim maddeleri grubundan çıkarılmasına ihtiyaç vardır.

Tabiî, doğalgazla ilgili olarak, kamuoyunda, doğalgazın maliyeti, yurt dışından geliş fiyatı üzerinde çeşitli spekülasyonlar vardır. 7,3 sent/metreküp olarak veya 1 000 metreküpü 73 dolar olarak bir fiyat açıklanmaktadır. Geçmişteki Enerji Bakanının açıklamış olduğu, 106 dolar civarında bir fiyat vardır. Şimdi BOTAŞ'ın açıklamış olduğu, zannederim, 150 dolar civarında bir fiyat vardır. Tabiî, bu fiyatların; yani, BOTAŞ'ın açıklamış olduğu fiyatın veya Enerji Bakanının açıklamış olduğu fiyatın gerçekçi olduğunu söylemek mümkün değildir. Her halükârda, 100 doların altında bir maliyetin söz konusu olduğu ortadadır. Dolayısıyla, tüketiciye giden rakamın oldukça yüksek boyutlarda olduğunu da açıkça ifade etmemiz gerekir.

Tabiî, Türkiye'nin, doğalgaz tüketimine ilişkin olarak, ileriye dönük projeksiyonları vardır. İleriye dönük olarak, pek çok il doğalgaza kavuşabilecektir. Tabiî, arz ve talebin dengelenmesi çok önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye'de, arz ve talebin dengelenmesi konusunda, yeraltı depolarının yapılması noktasında gecikilmiştir. Bununla ilgili ilk yatırım 2005 yılında gerçekleştirilecektir. Yeraltı depoları yapılmış olsaydı, şüphesiz, arz ve talebi dengelemek daha kolay olabilirdi; ama, bunu dengeleme imkânının da oldukça zor olduğunu, dolayısıyla, mevcut tüketilen gazın karşılığı da ödendiği için, bu tüketimin geniş halk tabakalarının faydalanacağı tarzda, daha ucuz fiyatta verilmesine gerek olduğunu da bu arada açıkça ifade etmemiz gerekir.

Tabiî, hükümetin, doğalgazın yanı sıra, alternatif birtakım yakıtlar konusunda da çalışmalar yapmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bugün, termal kaynaklar üzerinde... Türkiye'nin termal kaynaklarına baktığımızda, çok önemli termal kaynaklarını olduğunu hepimiz biliyoruz; ama, termal kaynakları kullanma konusunda, Türkiye'nin veya bugüne kadar gelen hükümetlerinin becerisinin olmadığını da açıkça ifade edebiliriz.

Bugün, benim seçim bölgem olan Afyon'da, gerçekten çok önemli termal kaynaklar vardır. Bugün Afyon Merkezinde, Afyon'un ilçesi olan Sandıklı'da termal kaynaklardan faydalanmak suretiyle, ısıtma projeleri hayata geçirilmiştir; şu anda uygulama içerisindedir. Afyon Merkezinde 4 700 aboneye ulaşılmıştır ve Sandıklı'da da 3 200 aboneye ulaşılmıştır. Şu anda Afyon Merkezinde 100 metrekarelik bir binanın ısıtılmasına aylık 30 000 000 lira ödenmektedir. Sandıklı'da ise, buradaki rakama dikkatinizi çekiyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız.

SAİT AÇBA (Devamla) - Sandıklı'da ise, 100 metrekarelik bir binanın ısıtılması için aylık olarak, alınan bedel, şu anda 15 000 000 liradır; dolayısıyla, doğalgazdan yarı yarıya ucuz olarak, rahatlıkla piyasaya arz edilebilecek olan bu termal kaynaklardan faydalanma konusunda, gerçekten, hükümetin, ciddî adımlar atmasına ihtiyaç olduğunu da, bu arada, açıkça ifade etmek isterim.

Burada, yine, ilave olarak yapılan düzenlemelerden birisi, bir bakıma hükümetin açıklamasına muhtaç olan, Genel Kurulu aydınlatmasına muhtaç olan bir konu da; büyükşehir belediyeleriyle ilgili olarak mevcut yüzde 5 olarak uygulanmakta olan payın yüzde 3'e düşürülmesi ve yüzde 6'ya artırılması konusunda Bakanlar Kurulundan yetki istenmektedir. Burada, hükümetin niyetinin ne olduğunu açıkça ifade etmesine, Genel Kurulu aydınlatmasına ihtiyaç vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Efendim, teşekkür ediyorum.

SAİT AÇBA (Devamla)- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN- Sayın Açba, teşekkür ediyorum.

Efendim, ikinci söz, Doğru Yol Partisi Grubuna aittir.

Manisa Milletvekili Sayın Rıza Akçalı, buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA RIZA AKÇALI (Manisa)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

20 Kasım 2001 tarihli niyet mektubunda ifade edilen ve gayri safî millî hâsılanın yüzde 6,5'i oranında faizdışı fazla yaratma mecburiyetini bir yükümlülük olarak dile getiren hususun uygulamasını yapıyoruz. Bu kanunla getirilmek istenen, bu faizdışı fazlanın kaynaklarını oluşturmak, bunlara vergi salmak; yani, tamamıyla, bir vergi yasasıyla karşı karşıyayız.

Tabiî, niyet mektubunun 22 nci paragrafında bu husus çok net bir şekilde ifade ediliyor ve sonunda da bir paragrafla bir şey daha söyleniliyor. Deniliyor ki: "Merak buyurmayınız; bu tedbirlerin yürürlüğe konulması sürecinde bazı sapmaların ortaya çıkması halinde, konsolide kamu sektörü, faizdışı fazla hedefini karşılamak amacıyla Fon ile -yani, IMF'yle- istişare edilerek acil önlemler alınacaktır." Yani, bunlarda aksaklıklar olursa, eksiklikler olursa, hedefi tutmayacak rakamlar toplanırsa, ilave tedbirleri de vakit geçirmeden alacağız ve ek (G)'de -bu niyet mektubunun "G" faslında da- bütün tafsilatıyla bu tedbirleri açıklıyor.

Müflis tüccar, eski alacaklarını kurcalarmış, onları ararmış, çıkarmaya çalışırmış! Şimdiki hükümet de yeni alacaklar ihdas etme peşinde. Yeni vergiler ihdas ederek, kamu maliyesinin gelirlerini artırmaya çalışıyor; yani, beceriksizliğinin faturasını millete yüklemek suretiyle, vur abalıya, sal vergiyi millete suretiyle, bu açıkları kapatma gayreti içerisinde bir hükümet.

Tabiî, Şeker Kanununu çıkardınız; pancar çiftçisini tasfiye ettiniz. Tütün Kanununu çıkardınız; tütün ekicisini tasfiye ettiniz. İhale Kanunuyla, çokuluslu şirketlerin Türkiye pazarına girmesine yol açacak imkânları getirdiniz. Pamuk çiftçisi prim bekler halde; primin verilmeyeceğini, yine, burada ek (G)'de, hükümet, IMF'ye bildiriyor. Diyor ki: "Bütçeye konulmuş bulunanlar dışındaki tüm prim ödemeleri kaldırılacaktır; tüm banka kredi sübvansiyonları kaldırılmış bulunmaktadır."

Bu hükümler çerçevesinde çiftçi bitti; şimdi, sırada, esnaf var, ortadirek var, sanatkâr var ve yine, çiftçiye bir zam daha var. Nedir bu; Bağ-Kur primi. Yasa tasarısı, Bağ-Kur'un sağlık primlerini yüzde 15'ten yüzde 20'ye çıkarıyor. Yani, zaten dükkânını kapatan, zaten işyerini kapatmak mecburiyetinde kalan, zaten vergilerini ödeyemeyen, zaten Bağ-Kur primlerini ödeyemeyen esnaf, sanatkâr, çiftçi, biraz daha yük altına sokuluyor; yüzde 15'lik borcunu, yüzde 20'ye çıkarmak suretiyle, ikinci bir kambur daha sırtına yükleniyor. Niye; işte, niyet mektubunda bunun niyesi var. Deniliyor ki: "Bu tedbirler, yani, Bağ-Kur üyelerinin sağlık primi ödemelerini yüzde 5 oranında artıran Bağ-Kur reform kanunu, kasım ayı sonuna kadar çıkarılacaktır." Kasımda çıkaramadılar, şimdi çıkarıyorlar.

Bu tedbirlerin, 0,5 katrilyon lira, yani, gayri safî millî hâsılanın yüzde 2'si oranında tasarruf sağlaması hedeflenmektedir; yani, bütçeye ilave bir gelir sağlıyorsunuz burada.

İkinci gelen konu; büyükşehirlerdeki emlak vergileriyle ilgili. Emlak vergilerini, yani, bina, arazi ve arsa vergilerini 2'ye katlıyorsunuz; oranları 1 olanlar 2 oluyor, 2 olanlar 4 oluyor, 3 olanlar da 6 oluyor. Böylece, 2 katına çıkardığınız vergilerin, vatandaştan 2 katı olarak aldığınız vergilerin 1 katını büyükşehir belediyelerine aktarıyorsunuz; bu, güzel; ama, hükümet olarak büyükşehir belediyelerine verdiğiniz bir o kadar parayı da kısıyorsunuz ve bu ek (G)'den okuyorum, burada diyorsunuz ki "Büyükşehir belediyelerinde Emlak Vergisi gelirlerinin artırılması için tedbirler alınacaktır." İşte, alıyoruz. "Yerel yönetimlerin vergiden aldığı pay yüzde 4,1'e düşürülerek, ortaya çıkan ekkaynak bütçeye aktarılacaktır." Yani, bunu yapmanızın sebebi, bütçeden belediyelere ödediğiniz parayı keserek, bunun bütçede kalmasını sağlamak.

Peki, bu sene, zaten, yeniden değerlendirme yapılacak, yeniden beyan senesi bu sene; bunun için her ilde takdir komisyonları kuruldu, arsa bedellerini tespit ettiler ve yeniden Emlak Vergileriyle ilgili beyan yapılacak; bu bir.

İki; yeniden değerlendirme katsayısıyla, zaten, her yıl güncelleştiriliyor bu vergiler. Bunlar yetmiyor, bir üçüncü yükü de, oranları yüzde 100 artırarak... Yani, matrahlar zaten artıyor, bir de oranı yüzde 100 artırmak suretiyle bir büyük yükü vatandaşın sırtına yüklüyorsunuz.

Üçüncüsü, örtülü imar affı. İşte, gerekçe şu: İmar Kanununa göre, ruhsatı olmayan binalara, kullanma izni olmayan binalara elektrik, su bağlanamaz; ama, geçmişte bunlara su bağlanmış, kanalizasyon bağlanmış, doğalgaz bağlanmış, yol götürülmüş. Öyleyse, bunlara elektrik de verelim, kaçak kullanıyorlar, bu kaçak elektrik yerine bedelini alacağımız bir işlem yapılsın, bundan dolayı da, herhangi bir taahhütte bulunulmasın, bir müktesep hak teşkil etmesin! Şimdi, soruyorum: Elektriğini bağladığınız bu binaların, yani gecekondulaşmayı teşvik edecek bu karar sonucunda elektriğini bağladığınız bu binaların elektriğini bir daha kesebilme imkânına sahip misiniz? Bu binalara götürdüğünüz hizmeti sona erdirme imkânına sahip misiniz? Hangi belediye bunu yapacak veyahut da seçim için propaganda yapan hangi belediye başkan adayı bunu yapacak? Bunlar, tamamıyla kaçak yapılaşmayı hızlandıran, teşvik eden ve bunu sürekli kılan bir anlayışın ürünü. Amaç, üç beş kuruşa tamah.

Yine, 50 dolar olarak alınan yurtdışı ücretlerini 70 000 000 liraya çeviriyoruz; ancak, orada kalmıyor, bunu 3 misline kadar artırma yetkisini Bakanlar Kuruluna veriyoruz ve kimlere muafiyet tanınacağı konusundaki yetkiyi de Bakanlar Kuruluna veriyoruz.

Vergi koyma, vergi salma hakkı Türkiye Büyük Millet Meclisinin. Anayasanın 73 üncü maddesine göre, böyle bir yetkinin, takdirin aktarılması, Anayasanın ruhuna, özüne aykırı.

Esas büyük bomba sonunda geliyor; bu da, doğalgaza ve naftaya ATV, yani Akaryakıt Tüketim Vergisinin uygulanması. KDV'sini artırmak suretiyle önemli bir zam buna zaten yapıldı. Şimdi de ATV getiriliyor bunun üzerine.

Osmanlıda hazine boşalınca padişah vezirleri toplamış, demiş ki: "Hazine boşaldı, biraz para lazım; yalnız, her şeye vergi koyduk, öyle bir şey bulun ki, bu, şimdiye kadar koymadığımız bir vergi olsun; ona göre yapalım." Düşünmüşler taşınmışlar, sadrazam demiş ki: "Baca vergisi koyalım. Evinde baca olan herkes bu vergiyi versin." İşte, bu doğalgaz, bu baca vergisinin yeni versiyonu; yani, evinde doğalgaz yakan herkes bu vergiyi verecek. Niye?... İki gündür bir kayıkçı kavgasını, bir trajediyi izliyoruz. Koyun pazarlığı gibi bir pazarlık hükümetle belediyeler arasında. Ver elini anlaşalım, yüzde 50'sini ben karşılarım, yüzde 50'sini sen karşıla. Yok, bunu kurtarmaz, yüzde 25 olsun. Ver aşağı, ver yukarı, bir rakamda buluşalım. Gayri ciddî, milletle alay etmektir bu. (DYP sıralarından alkışlar)

Eğer, hükümet hükümetse, Başbakan Başbakansa, çağırır ilgili bakanlarını, milletin bu halini görüp, bu karda kışta, bu kıyamette, bu soğukta, soğuk tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu görür, der ki; ben, üç ay süreyle, bunu, devlet olarak sübvanse ediyorum, bunun kaynağını da buradan karşılıyorum, bunun da genelgesini hazırlayın, belediyelere talimatı verin, yarından itibaren mayısa kadar bunun fiyatı budur. Devlet ciddiyeti bunu gerektirir. Yoksa, belediye başkanı ayrı telden çalacak, Başbakan başka bir şey söyleyecek, Bakan başka bir şey söyleyecek, ondan sonra da kamuoyunun önüne çıkıp "doğalgazı ucuzlattık" diyeceksiniz. Niye 50 000 lira da 40 000 lira değil veya 60 000 lira değil sorusunun cevabı ortadadır. Hangi maliyet hesabıyla bunu yapıyorsunuz; yok ortada; el terazi göz mizan! Hadi, bu kadar almayıverelim... Böyle gayri ciddî devlet anlayışı, böyle gayri ciddî devlet idaresi olmaz.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Devlet soygunu.

RIZA AKÇALI (Devamla) - Otomobilde Ek Taşıt Alım Vergisini düşürmeyi hazmedebiliyorsunuz, bunu yapıyorsunuz; beyaz eşyada KDV'yi de düşürüyorsunuz, hiçbir mahzur görmüyorsunuz; ama, her nedense, bu soğuk kış gününde zaten zor şartlarda yaşayan bu insanların yegâne yakıtı olan, bu, doğalgazdaki KDV'yi düşürmeye zinhar hayır diyorsunuz. Bu mantığı anlamak mümkün mü? Ona iki ay süreyle tanıdığınız muafiyeti, haydi, gelin, bir kere de şu millet için tanıyıverin, şu doğalgazı kullananlar için tanıyıverin; bir de bunların hayır duası size gelsin; ama, yok.

Şimdi "üç ay erteleyelim" diye bir laf var. Kanunda 1 şubattan itibaren ATV uygulanacak; ama, bunu 1 mayısa erteleyelim istiyor. Hiç fark etmez; çünkü, üç aylık gelir kaybını bir başka yerden telafi edeceğinize dair taahhütte bulunmuşsunuz IMF'ye. Diyorsunuz ki: "Bunlarda aksama olursa, ek tedbirlerle, Fonla istişare ederek bunları getiririz." Bakınız, ek G'de "konsolide bütçeye ilişkin tedbirler" kısmında ne deniliyor: "Akaryakıt Tüketim Vergisi, kasım ayı içinde TEFE'deki artıştan çok daha fazla artırılmıştır. Bundan sonra da ATV'deki artışın aylık TEFE artışına endekslenmesine devam edilecektir. Aynı zamanda, doğalgaza da metreküp başına 12 500 liralık maktu ATV uygulanacaktır. Müteakiben, bu tutar, aylık TEFE artışına endekslenecektir." Yani, kurtuluş yok. Bir kere, bu 12 500'ü şimdi 5 000 olarak getirdiler; ama, bundan sonra, her ay TEFE oranında bu artacak; bundan kurtuluşu yok.

Tabiî, bu arada, doğalgaz anlaşmalarını yaparken, belirli bir metreküpü, x milyon metreküp almayı taahhüt etmişsiniz; bunu almadığınız zaman, almış gibi parasını ödeyeceksiniz; bir. Vatandaş bunu kullanmadığı zaman, unutmaya başladığımız hava kirliliğiyle tekrar karşılaşacağız; bu da iki. Nitekim, bunun emareleri büyük şehirlerde görülmeye başladı; insan sağlığını tehdit edecek boyutlara varma temayülünü gösteriyor.

Peki, çare ne, bu açıkları nasıl kapatalım; çare, Bağ-Kurluya zam yapmak değil, Bağ-Kurun, lüks idare binaları yapmasının önüne geçmektir; çare, milletin sırtına binmek değil; çare, palyatif tedbirlerle günü kurtarmak değil; çare, bir yılda 300'den fazla dinlenme tesisi ve sosyal tesis yapmak da değil; çare, bilgili, cesaretli, vizyonlu, projeli bir şekilde ülkeyi yönetmek.

Niye, mahallî idareler reformuyla ilgili tasarıyı getirip çıkarmıyorsunuz?! Bu işlerin çareleri onlar. Niye, devletin yeniden yapılandırılmasını gündeme getirmiyorsunuz?! Niye, sağlık reformunu yaparak, hastanelerin daha ucuza sağlık hizmeti üretmesine zemin hazırlamıyorsunuz? Hâlâ en pahalı, en demode usullerle sağlık hizmeti veriyorsunuz?! Niye, Bağ-Kur reformunu; niye, sosyal güvenlik reformunu uluslararası standartlara çıkarmak için bekleyen yasaları getirmiyorsunuz? Niye, imar ıslah çalışmaları yapmıyorsunuz?! Niye ada düzenlemeleri yaparak arsa üretimi yapmak suretiyle sağlıklı şehirlerin oluşmasına yol açmıyorsunuz da gecekondulaşmayı teşvik edecek kanunlar çıkarıyorsunuz?! Niye, 18 inci madde uygulamalarını yapmıyorsunuz?! Niye kamu mallarının satışı yapılmıyor?! Niye lojmanlar hâlâ satılmıyor?! Niye otomobil genelgesi çıkardığınız halde işler de yürümüyor?! Niye buralarda tasarruf yapmayı düşünmüyorsunuz da, iş, Hazineye, Maliyeye para katmaya geldiği zaman "sal vergiyi millete" bundan başka metot bilmiyorsunuz, yol bilmiyorsunuz?!.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri)- Kolay metot, kolaycılık.

RIZA AKÇALI (Devamla)- Niye özelleştirme yapmıyorsunuz?!.

Bakınız, bu sene IMF'ye verdiğiniz niyet mektubundaki özelleştirme hedefiniz 1,5 milyar Amerikan doları. 1994'te, sadece, PTT'nin T'sinin 40 milyar dolara satılabileceği bir ortamdaki hükümetin, bizim hükümetimizin özelleştirme vizyonuna bakın, 2002 yılında özelleştirmede 1,5 milyar dolarlık bir hedef önüne koyan ve bunu gerçekleştirmeye çalışan hükümetin vizyonuna bir bakın; aradaki farkı değerlendirin ve görün. İşte, Türkiye'nin kurtuluş reçeteleri bunlar.

Değerli milletvekilleri, bir önemli konuya daha değinmek istiyorum. Şimdi, bu, IMF'ye verilen niyet mektubunda, biraz önce, bugün, üzerinde müzakere ettiğimiz kanunun ne getirip ne götürdüğüyle ilgili rakamlar verilmiş. Bir de, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Sayın Bakan, bunların millete kaça mal olduğu, ne kadar para sağladığıyla ilgili rakamlar vermiş. Şimdi, bunları dikkatinize sunmak istiyorum. İndirimli tarifeler kalkıyor ve elektrik kaçağının önüne geçiliyor. Bu iki tedbirin bütçeye katkısı 310 trilyon olarak Sayın Bakan tarafından Plan ve Bütçe Komisyonunda bildirilmiş. Halbuki, niyet mektubunda, bunların karşılığı 1,6 katrilyon lira olarak yazılmış. Emlak Vergisinden elde edilecek gelir, bütçede 300 trilyon olarak Sayın Bakan tarafından bildirilmiş; halbuki, aynı konu, niyet mektubunda 1,1 katrilyon olarak yazılmış doğalgaz ve naftayla beraber... Pardon... Emlak Vergisi, doğalgaz ve naftaya ATV katkısı, bütçedeki rakam 400 trilyon; ama, niyet mektubundaki rakam 1,1 katrilyon lira.

Bağ-Kurdan elde edilecek gelir, Plan ve Bütçedeki ifadeyle 170 trilyon lira, niyet mektubundaki ifadeyle 0,5 katrilyon lira. Yani, toplamda, Plan ve Bütçe Komisyonundaki rakamların ışığında, 880 trilyon liralık bir gelir elde ediliyor; ama, niyet mektubuna baktığımızda, 3,2 katrilyon liralık bir gelir var, aşağı yukarı 3 katı.

Burada, millet adına bir soru sormak istiyorum. Bunların birisi hilafı hakikat, gerçekdışı. Acaba, IMF'ye mi çok para topluyoruz diye bildiriyoruz; yoksa, milletin tepkisinden korktuğumuz için, millete, az para topluyoruz diye mi söylüyoruz? Birisi, bunda, fena şekilde aldatılıyor. Ümit ediyorum ki, bu aldatılan, millet olmasın.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şaşırdım, süreden evvel olunca!.. Teşekkür ediyorum efendim.

Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubunda.

Antalya Milletvekili Sayın Cengiz Aydoğan, buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Siz de muhalefet gibi konuşursanız, biz, üç günde beş yasayı çıkarırız; sizi de cuma günü göndermiş olurum.

ANAP GRUBU ADINA CENGİZ AYDOĞAN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli dinleyenler; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; sizleri, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz, son otuz kırk yılda pek çok olumsuzluğu, maalesef, peş peşe yaşadı. Demokratik hayatımız, ihtilaller, muhtıralar, darbelerle kesintiye uğradı. Üniversitelerimizde yuvalanan anarşik eylemlerde yaklaşık 5 000 gencimizi kaybettik. Yurtdışından tezgâhlanan, içerideki hainlerin desteğiyle alevlenen teröre 30 000 kurban verdik, 100 milyar dolar harcadık. Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkasya üçgeninde kalan alandaki stratejik konumumuz nedeniyle, bu coğrafyadaki her türlü olumsuzluktan nasibimizi aldık.

İran-Irak Savaşından, Azerbaycan-Ermenistan Savaşından, Körfez savaşından, Çeçenistan'daki, Bosna, Kosova, Makedonya'daki bütün savaşlardan, ülkemiz de olumsuz etkilendi. Sadece 1990 Körfez Savaşı sonunda, Irak'a uygulanan ambargo nedeniyle, bazılarına göre 42 milyar dolar, bazılarına göre daha da çok kaybettik.

1991, 1992 dünya, 1995 Meksika, 1997 Asya, 1998 Rusya krizlerinden ekonomimiz, bazen durgunluğa bazen de daralmaya düşecek kadar etkilendi. 1994'te, 1997'de, 2000 ve 2001'de çok ciddî ağır ekonomik krizlere muhatap olduk, bunları yaşadık. 1999'da iki büyük depremle sarsıldık, 20 000 vatandaşımızı kaybettik, ekonomimizin can damarı olan bölgede inanılmaz kayıplara uğradık.

Böylesine zor şartların üstesinden gelebilmek için güçlü bir ekonomik bünyenin yanı sıra, istikrarı yakalamış, sağlıklı bir siyasal yapı gerekliydi. Böyle ışıltılı, parlak dönemleri de iki üç kez yaşadık, yakaladık; ama, ne yazık ki, göz açıp kapayıncaya kadar geçen dönemler oldu bunlar; sürdüremedik, sürekliliği bir türlü sağlayamadık. 1990'la 2000 yılları arasında on yılda, tam 10 hükümet kurulduğunu gördük. On yılda, bu değişik hükümetler vasıtasıyla başlatılan beş ekonomik istikrar programının beşi de, iyi niyetli tüm gayretlere rağmen yarıda kaldı. O günlerin, çağın şartlarında çeşitli nedenlerle sonuç alınamadı. Oysa, bu tür programlarda sonuç alabilmek için en az üç dört yıl sabırla, gayretle bilinçli çalışmak, programın gereklerine harfiyen uymak, popülist yaklaşımlardan hassasiyetle kaçınmak, ne yapıp edip halkın güvenini de desteğini de kazanmak, kısacası zoru başarmak gerekiyordu.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21 inci Dönem milletvekilleri ve 57 nci hükümet, görüldüğü kadarıyla, zoru başarmayı görev edindi. Atatürk döneminden sonraki en çalışkan ve en verimli dönem olarak tarihe geçecek olan 21 inci Dönemin en önemli çalışmalarından birisi, güçlü ekonomiye geçiş programının gerçekleştirilmesi olacaktır.

Bilindiği gibi, uygulanmakta olan bu programla, ülkemizin temel sorunlarına, güçlü malî ve finansal politikalar üretmek ve yapısal reformların gerçekleştirilmesi suretiyle çözümler bulmak; sürdürülebilir bir ekonomik büyüme sürecine girilmesinin temini, makroekonomik istikrarın sağlanması, bütün bunların teminiyle de, gelişmiş ülkeler arasına girilmesi hedeflenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hedefe ulaşabilmek için, ciddî malî tedbirlerin tavizsiz alınması ve uygulanması, şüphesiz gereklidir. Görüşmekte olduğumuz 790 sıra sayılı yasa tasarısı da, bu yönde bazı düzenlemeleri içermektedir. Tasarıyla, belediyeler ve il özel idareleri de dahil olmak üzere, bütün kamu kurum ve kuruluşlarının ürettikleri mal ve hizmetler için, herhangi bir kişi, kurum veya kuruluşa ücretsiz veya indirimli tarife uygulanmayacaktır; ancak, İstiklal Madalyası sahipleri, nakdî tazminat, terörle mücadeleyle ilgili kanunlarda getirilen ücretsiz veya indirimli tarife uygulamalarıyla ilgili hükümler saklı tutulmaktadır. Ayrıca, sosyal politikalar gereği, maluller, yaşlılar, öğrenciler ve kart sahibi basın mensuplarının indirimlerden veya ücretsiz tarifelerden yararlanma imkânı korunmaktadır.

Kullanma izni olmayan, ancak belediyelerce yol, su, kanalizasyon, doğalgaz gibi altyapı hizmetlerinden biri veya birkaçı getirilmiş ise, bunların belgelenmesi halinde, geçici olarak elektrik ve telefon hizmetlerinin de verilebilmesine imkân sağlanmaktadır. Böyle pek çok yapı olduğunu ve bu durumda olan birçok vatandaşımızın olduğunu, idarelerin de bu durumdan büyük sıkıntılar çektiğini bilmekteyiz. Bildiğimiz bu gerçeğe bir çözüm getiriliyor. Gönlümüzden, daha geniş çalışma yapılması geçiyor. Islah-imar planlarıyla, kentlerimizin, bu kaçak yapılardan kurtarılması temennimizdir.

Bağ-Kurun gelir gider dengesinin korunabilmesi ve toplanan primlerle daha kaliteli sağlık hizmetinin verilebilmesini sağlamak maksadıyla, primlerle ilgili düzenleme yapılması öngörülmektedir.

Büyükşehir belediyelerinin artan finansman ihtiyaçlarının karşılanabilmesi ve bu yolla, artırılan gelirleriyle kente daha iyi hizmet, daha kaliteli hizmet verebilmelerini temin yönünde, Emlak Vergisi gelirlerinin artırılması imkânı getirilmektedir. Bu artırımdan, Adapazarı Büyükşehir Belediye sınırlarında ve mücavir alanlarında uygulama yapılmayacaktır.

Belediyelerimize, daha doğrusu yerel yönetimlerimize daha büyük imkân sağlamak maksadıyla, yerel yönetimde reform sayılabilecek bir yasa tasarısı İçişleri Komisyonunda görüşülmektedir. Önümüzdeki günlerde, Meclisimiz, bu tasarıyı kanunlaştıracaktır umudundayız.

Yurtdışına çıkış yapan vatandaşlarımızdan alınan harcın Türk Lirası olarak ödenmesi kolaylığı getirilmektedir.

Haksız rekabetin önlenmesi, vergilemede adaletin sağlanması ve gelir yaratma fonksiyonunun işletilmesi maksadıyla da, bugüne kadar Akaryakıt Tüketim Vergisi kapsamında bulunmayan doğalgaz ve naftanın da bu verginin kapsamına dahil edilmesi öngörülmektedir.

Doğalgaz, son günlerin gündemini işgal etmiştir. Vatandaşlarımız haklı olarak sıkıntıdadır; faturaları ödeyememektedirler, üşümektedirler. Bu soğukta, bu çetin kış şartlarında mağdur olan pek çok vatandaşımız vardır; ama, bu, bize, enerji konusunda, daha önemli bir hususu hatırlatmalıdır. Biz, ucuz, temiz ve kolay yoldan halka enerji ulaştırabilmeliyiz; bu, sadece üşümemek yönünde değil. Bütün yatırımcıların ihtiyacı olan ucuz, temiz, bol enerjiyi, bizim, ne yapıp edip yatırımcıya da vatandaşların diğer kesimlerine de ulaştırabilmemiz gerekir. Bu da, şunu gerektirir: Demek ki, biz, alternatif bütün enerji projelerini şimdiden gözden geçirip, gerekirse, nükleer enerji kullanabilen, bu teknolojiden istifade edebilen bir ülke haline, mutlaka, gelmeliyiz. Tüm enerji kaynaklarının dışarıya bağımlı olması da, katiyen kabullenilemeyecek bir durumdur.

Türkiye, yakın geçmişte çeşitli ekonomik krizler yaşamış, ancak, belli bir sürede bu krizlerden çıktığını düşünmüştü; ancak, gerçek şuydu ki, ekonomik yapıyı ve sistemi bir bütün olarak değiştirmeden, sunî önlemlerle atlatılmış görünen bu krizlerin hepsi, bugünkü ağır krize yol açmıştır.

Şu anda, 880 trilyon liralık bir kaynak için, pek çok tepkileri de toplayacak şekilde değişiklikler yapıyoruz. Demek ki, kaynak kullanımında ve kaynağın dağılımında kamusal kararların neden olduğu israfı önleyebilmenin çarelerini de bulmamız gerekir, ki, bunun tek çaresi, kaynak dağıtımını piyasaya bırakmaktır. Piyasa ekonomisi uzun dönemde istikrarlı bir ekonomik yapıyı ve kalkınmayı da garanti altına almaktadır.

Türkiye'de, 1980  sonrasında uygulanan ekonomik politikalarla piyasa ekonomisine geçiş süreci başlatılmıştır; ancak, Türkiye dışa açılmayı gerçekleştirirken, bazı teknik alanlarda altyapı eksikliklerinin giderilmesinde girdiği doğru yörüngeyi, ne yazık ki, hukukî altyapının oluşturulması, kamu finansmanı, özelleştirme, verimlilik gibi alanlarda, doğrudan yabancı sermaye yatırımları boyutunda tamamlayamamış ve iç tasarruf yetersizliğini kısa vadeli sermaye hareketleriyle giderme kolaylığını seçmiştir.

Bunun doğal sonucu olarak, yüksek reel faizler, içborçların çevrilebilirliği sorununu birinci öncelik olarak önümüze koymuş, bütün dengeler bozulmuştur.

Bu durumdan çıkmanın bilinen tek rasyonel yolu, yatırım ve üretim ortamının tekrar sağlanmasıdır. Yatırım ve üretim iklimini olumsuz yönde etkileyen tüm koşulların bir bütün olarak değiştirilmesi gerekmektedir.

2002'nin, yaşadığımız son zor yıl olması için, değer üreten bir yapıya kavuşabilmek için, elbirliğiyle, anlayış birliğiyle bir an önce çözüme girişme gerekliliği vardır. Yeniden yapılanmayla ilgili altyapıyı tamamlamamız gereklidir.

Bu arada, devletin, kurallara uymayanların maliyetlerini kurallara uyanlara ödetmekten vazgeçmesini de diliyoruz. Bu Parlamentoda, devletin her kademesinde, kurallara uyanları cezalandırmayacak kararlar alınmalıdır.

21 inci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını, işaret ettiğim bu yöndeki hususları en iyi şekilde yapabilecek bir dönem olarak görüyorum ve hedefe ulaşabilmek için, bu dönemin, bu şekildeki çalışmalarını daha da gayretli şekilde sürdürmesini temenni ediyorum, tasarının hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum, söz verildiği için teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Şimdi, söz sırası, Demokratik Sol Partide.

Balıkesir Milletvekili Sayın Güven Karahan?.. Yoklar.

Şimdi, söz sırası, Saadet Partisinde.

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 790 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleriyle İlgili Kanun Tasarısı hakkında Saadet Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında, tasarının ismiyle içeriği birbiriyle tamamen çelişki halindedir. Tasarının tek bir maddesi kamu hizmetleri indirimini öngörürken, diğer maddelerde yeni vergiler ihdas edilmektedir. Bu tasarıyla, hükümetin öngördüğü vergi gelirleri, toplam 880 trilyon, yaklaşık 1 katrilyondur.

Yine, bu tasarı, hem gerekçe hem içerik olarak tezatlarla doludur. Hükümetin hazırladığı, böyle, adı ayrı, sanı ayrı, içeriği ayrı, birbiriyle çelişkili olan tasarılara da canlı bir örnektir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, vergileme noktasında, aslında, sınırı aşmıştır; yani, OECD ülkeleri arasında en fazla vergi koyan, en fazla vergi çeşidi olan bir ülkedir. Artık, mükelleflerin pek çoğunun da vergi ödeme gücü kalmamıştır. Şu anda, mevcut mükelleflerden asgarî  üç dört milyon insan, vergi daireleriyle icralıktır. Bütün bunlar, ekonomimizin ne kadar çarpık, gelir dağılımının ne kadar bozuk olduğunu göstermesi açısından da fevkalade önemlidir.

Hal böyleyken, dünya ölçekleri belliyken, hükümet, maalesef, elimizdeki bu tasarıya, bu vergileri toplamak üzere bir gerekçe yazmıştır. Gerekçe çok enteresan: "Güçlü ekonomiye geçiş programı." Halbuki, bu programın iflas ettiği, iki defa kriz geçirdiğinden belliydi.

Ayrıca, deniliyor ki: "Kronikleşen temek sorunları bununla çözeceğiz, kökten çözüm istiyoruz, refah seviyesini yükseltmek istiyoruz." Dünyanın hiçbir yerinde, vergiler artırılarak refah seviyesi yükseltilmez. Konuya yaklaşım, mantalite tamamen yanlıştır. Ayrıca, deniliyor ki: "İstikrarı da böylece sağlamış olacağız."

Değerli arkadaşlar, bu anlayışa katılmıyoruz. Bu tasarı üzerinde, Saadet Partisi olarak, milletin artık ödeyeceği vergi yok diyoruz ve oyumumuzun rengi kırmızıdır, rettir.

Değerli arkadaşlar, aslında, bu tür tasarıların geleceği, 2002 bütçesi müzakere edilirken de belliydi. O müzakere rakamlarına baktığımız zaman, 2002 bütçesinde 3-4 tane rakam, bize, bu tasarıların geleceğini o zaman söylüyordu. Biz, bu kürsüden, yine, bu yaptığınız işin yanlış olduğunu ifade ettik.

Bakın, 2002 bütçesinden rakamlar veriyorum. Bunlardan bir tanesi vergi gelirleri 57,9 katrilyon lira; yani 58 katrilyon lira vergi geliri hesaplanmıştı. Faiz giderleri olarak da 42,8 katrilyon lira yazılmıştı. Tabiî ki, bu gelirler neyle toplanacak; 71,1 katrilyon liralık yeni vergilerle.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu hükümetin, Başbakanlığa bağlı Devlet Planlama Teşkilatının verilerini aktarmak istiyorum. Devlet Planlama Teşkilatının hazırladığı rapora göre, 2002'de beklenen vergi miktarı 71 katrilyon 116 trilyon liradır. Bu 65 000 000 insanın günde ödeyeceği vergi miktarı 158,7 trilyon liradır. Dünyanın hiçbir yerinde bir günde ödenen vergi miktarı böyle değildir.

Tabiî, millet, bu ödediği vergilerin aslında nereye gittiğini de öğrenmek istiyor. Bütçedeki faiz giderlerine baktığımız zaman, 42,8 katrilyon lira. Yani, 65 000 000 insan ödeyecek, bu hükümet tahsildarlık yapacak ve toplanan vergileri götürüp IMF ve Dünya Bankasına yatıracağız.

Şimdi, hükümetin bir yanlışı var, hep sık sık söylüyor; bu tabloları ortaya koyduğumuz zaman deniliyor ki "efendim, bu, bugünün işi değil" Ancak, bu hükümet, uzatmalarıyla, kısaltmalarıyla, yeni oluşumlarıyla dörtbuçuk yıllık bir hükümettir; yani, bu hükümet, bu faturadan sorumludur değerli arkadaşlar.

Şimdi, dünyada uygulamasına ender rastlanan veya görülmeyen bir uygulama daha var. 2001 bütçesinde cezalar da ciddî yekûn tutuyor. 2001'de 1 katrilyon 640 trilyon lira ceza alınmış, günde yaklaşık 4 trilyon 910 milyar lira ceza... Yani, aslında Maliye Bakanımız burada olsaydı da, bu cezaların nasıl kesildiğini, nasıl ödendiğini, ne kadarının faiz olduğunu, ne kadarının gecikme olduğunu öğrenseydik.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu hükümet, aynen, basit bakkal mantığıyla, 2002'de de, 3 katrilyon 592 trilyon lira; yani, günde 9,8 trilyon lira ceza öngörmektedir. Dünyanın hiçbir yerinde, bu millet ceza işleyecek ve ben, bu milletten günde 10 trilyon lira ceza alacağım... Böyle bir mantıkla bütçe hazırlamak mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, vergi koymada, alacağını almada şahin olan bu hükümet, aslan olan bu hükümet; ancak, çalışanların tasarruflarına baktığımız zaman -yani, buna zorunlu tasarruf diyoruz- memur ve işçilerin, çalışanların, 7 000 000 insanın, aileleriyle beraber -5'le çarparsak- 35 000 000 insanın, 6 milyar dolar zorunlu tasarruf kesintisini hâlâ ödemiyor, hâlâ da bir plan, bir program ortaya koymuyor; ama bu alacaklı IMF olsa, ama bu alacaklı Dünya Bankası olsa, kuzu kuzu, yüksek faizlerle ödersiniz.

Evvela, bu hükümete, şunu söylemek istiyorum: Devlete ve yönetime güveni sarsıyorsunuz. Buna hakkınız yok.

Bu hükümetin tek özelliği var; zam yapmak, vergi koymak, ceza almak ve yüksek faizlerle borçlanmak. Aslında, buna hükümet de denilmez; yani, bu hükümet, bir yerde, zulüm hükümeti -bir yerde halka insafsızca, ölçüleri aşan ve angaryaya varan, her maddesinde vergi koyan- artık, hangi maddede nereden vergi alabiliriz mantığıyla hareket ediyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, KDV'den 10,6 katrilyon lira, Akaryakıt Tüketim Vergisinden 10,5 katrilyon lira, kurumlar vergisinden 3,5 katrilyon lira... Yani hangi rakamı, neresini elinize alırsanız alın, vergi var, zulüm var.

Böylece, siz, milleti, silindir gibi eziyorsunuz; ama, sandık bu milletin önüne geldiği zaman, bu millet de, sizi, sandıkta ezecek ve yok edecektir.

Değerli arkadaşlar, merak konusu diye arz ediyorum -basında rastladım ve dikkatle takip ettim- bakın, 14 Ocakta Sayın Başbakan ABD'ye gidiyor, orada birtakım görüşmeler yapacak. ABD Başkanı ne diyor; bizim Başbakana belki öğüt olur, bizim hükümete öğüt olur, bizim Maliye Bakanına öğüt olur, bizim Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanına öğüt olur; burada, her gün, bekçi gibi bekliyor, hangi vergi ne zaman çıkacak -bir an önce- diye bekliyor. Bakın, Başkan Bush, vergilerle ilgili ne diyor: "Vergi artırarak ekonomi canlanmaz." Hani, sizin her gün methettiğiniz ABD'lilerin görüşü; ne diyor: "Vergi artırarak ekonomi canlanmaz. Vergileri ancak benim cesedimi çiğneyerek artırabilirsiniz." Keşke, şu cümleleri, bizim, Sayın Başbakan Ecevit, Sayın Maliye Bakanı kendine ölçü alsaydı; yani, hep ihtimallerden bahsetmek yerine... ABD'ye gidiyor... Soruyor basın, diyor ki: "Orada ne konuşacaksınız?" "Ümit ediyorum ki, Irak konuşulmaz..." Halbuki, dünya âlem biliyor ki, Irak'la ilgili davet, yani, meydana gelecek hareketler. Anlaşılması güç...

Değerli arkadaşlar, hatıra olarak kalsın, bu cümleleri bir kere daha ifade ediyorum, aynen: "Vergi artırarak ekonomi canlanmaz. Vergileri, ancak benim cesedimi çiğneyerek artırabilirsiniz." Sayın Başbakan Ecevit de benzer bir cümle söyleseydi, böyle bir tasarı getirseydi, bu, vurgun ve talan tasarısı olmasaydı, tabiî ki, burada çıkar, kendisini tebrik ederdim.

Değerli arkadaşlar, hükümetin bu beceriksizliği, dışarıdan ithal bakan getirdi. Ben, Sayın Kemal Derviş'in Dünya Bankasındaki uzmanlık alanına baktım, yoksullukla mücadele; yani, ekonomiyi iyileştirme demiyor, aç olacak adamları doyurma, ölmelerini önleme görevi var. Yani, dünyada, Kemal Derviş'in ekonomiyle ilgili bir ihtisas sahası falan yok; kredi isteyen müşteriyi inceliyor, eğer bunun mal varlığı yeterliyse buna kredi veriyor ve faizini alıyor, hepsi bu; yaptığı iş bu. Bakın, aynı Kemal Derviş'in, tatil dinlenmesinde, bir tatil köyünde, yüzme havuzunun başında -bakın, tatil dinlenmesinde, yüzme havuzunun başında- bir beyanatı var. Değerli arkadaşlar, bu beyanatı takdim ediyorum, bakın; Sayın Derviş'in düşü, hayali: "Bir gün,  dargelirli vatandaşların, pazara çıktığında filesini gönlünce doldurmasını görmek istiyorum." Peki, böyle beyanat veren bir Bakanın, böyle yasa tasarılarının altına imza attığı zaman inandırıcılığı ne olur sizce?! Bu sözlere kim inanır?! Kaldı ki, Sayın Derviş gelmeden önce, vatandaş, iyi kötü, pazarda filesini doldurabilip, alışveriş yapabiliyordu.

Değerli arkadaşlar, çok kötü gidiyorsunuz, ekonomik olarak ülke kötü gidiyor. Bakın, bir hafta önce, İçişleri Bakanı bir Arjantin genelgesi yayımladı, sosyal patlamayla ilgili bir genelge yayımladı ve o genelge içerisinde, sokakta kalanlara, aç olanlara sahip çıkın diye, özel idarelere ve belediyelere uyarıda bulundu. Bütün bu gelişmeler, ekonominin iyiye gitmediğinin göstergesidir değerli arkadaşlar.

Şimdi, siz, biraz ilgi duyup bu tasarıyı okumazsanız -çok enteresandır- ha, demek ki, tasarıyla birtakım tasarruf tedbirleri getiriliyor zannedersiniz; ama, şimdi, 1 inci maddeye bakalım: Kamu daireleri, KİT'ler, belediyeler, ürettikleri hizmetlerde indirimi kaldıracaklar; yani, maliyet neyse, kâr neyse onu uygulayacaklar. Değerli arkadaşlar, halbuki, şu ana kadar, mesela TEDAŞ'ta çalışanlara enerjide, belediyede çalışanlara suda ufak indirimler yapılıyordu. Bu indirimler bir sosyal transferdi. Eğer, siz, oradan, o insanların imkânlarını kesiyorsanız, başka yerden bunu telafi etmeniz gerekir. Şimdi, Türkiye'de enflasyon yüzde 90; siz, çalışanlara yüzde 35-40 zam veriyorsunuz; doğrudan doğruya çalışanları gayri ahlakî durumlara itmiş oluyorsunuz.

Şimdi, burada, bu 1 inci maddede, 1005, 2330 ve 3713 sayılı Kanunların; yani, istiklal madalyası alanlar, tazminat aylığı alanlar, terörle mücadele kapsamında olanların dışında kalanlardan indirimi kaldırıyorsunuz. Yani, 150 000 000 lira ücret alan belediye işçisinin aylık kullandığı sudan 10 000 000 lirasını tekrar elinden alıyorsunuz; bir indirim varsa, bunu da alıyorsunuz veya Devlet Demiryollarında çalışan bir insanın demiryollarında seyahatında kullanacağı 10 000 000 liralık indirimini kaldırıyorsunuz; yani, bir yerde sabit gelirlilerin üzerine bir yük daha getiriyorsunuz değerli arkadaşlar.

İkinci olarak, İmar Kanununun 31 inci maddesiyle oynuyorsunuz. Bir ülkede kanun tasarıları, kanun teklifleri ve kanunlar bir bütün halinde müzakere edilir. Bir maddelik kanun değişikliği olmaz. İmar Kanununun 31 inci maddesinde, kullanma izni verilmeyen, oturma izni alamayan inşaatlara elektrik, su, kanalizasyon bağlanmaz diyor. Kanun hükmü budur ve doğru olan budur. Kaçak yapılaşmayı önlemek için de buna ihtiyaç var; ama, bakan diyor ki, öyle binalar var ki, ona elektrik gitmemiş; ama, suyu bağlanmış; biz de, kaçak olarak, elektriğe, bir sefer, müktesep hak olmamak üzere ve 150 trilyon bekliyoruz diyor. Yani, siz, şimdi, her şeye para gözlüğünden baktığınız zaman, her şeye bir ölçü koyarsınız; ama, ileride, 150 trilyon değil, 500 trilyonla bile bu şehirlerdeki kaçak yapılaşmayı düzeltemezsiniz, bu iyileştirmeyi sağlayamazsınız. Bu kaçak yapılaşmaya müsaade ettiğiniz zaman -bu 150 trilyon dediğiniz, para değil- belediyenin yaptığı hizmetler, buraya 500 trilyon lirayla da gitmez; kâr değil bu, zarardasınız; buna, aklınız da ermiyor! Yani, keşke, akıllı bir market, akıllı bir mahalle bakkalı olsa, müşterinin istediklerini alt alta yazar, talepleri yazar, markaları yazar, eksiklerini tespit eder; ona göre alışveriş yapar. Siz, 150 trilyon para kazanmak için 1 katrilyonluk masrafı göze alıyorsunuz... Böyle bir zihniyet dünyanın hiçbir yerinde yok değerli arkadaşlar.

Şimdi, Bağ-Kur primleriyle ilgili yüzde 15'ten yüzde 20'ye; yani, esnaf ve çiftçilerle ilgili bir prim artışına gidiyorsunuz. Bu Sayın Bakanın mantığını da anlamak mümkün değil. Ne zaman bağırıyor; "SSK'da yolsuzluk var..." Kendi bakanlığıyla ilgili suç duyurusunda bulunuyor. Efendim, Bağ-Kurda sahte emeklilik var, 75 000 kişi; 3 trilyon fazla ödüyoruz... Sen bakansan, senin görevin bunları düzeltmek, ağlamak değil. O zaman çekil, yerine başka biri gelsin otursun.

Kaldı ki, bakın, değerli arkadaşlar, bu konuşmayı hazırlarken, Bağ-Kurun Yüksek Denetleme Kurulu raporunu aldım. Bağ-Kurdaki sorun primden değil, prim eksikliğinden değil. Peki, nedir; Bağ-Kur-Halk Bankası ilişkilerinde, Bağ-Kur müessesesinin Halk Bankasına ödediği yüksek faizlerdir. Bunu, kurum söylüyor, kurumu inceleyenler söylüyor. Daha; Bağ-Kurun taşınmazlarıyla, gayrimenkulleriyle ilgilenilmiyor; kira gelirleri, bakım-onarım gelirleri doğru dürüst yapılmıyor. Daha; Bağ-Kurda, emekliliklerde ciddî usulsüzlük var, ilaç yolsuzluğu var. Yani, biz, o zaman, bu bakanın mantığıyla gitsek, bu hükümetin mantığıyla gitsek, prim kesintisini yüzde 15'ten yüzde 20'ye değil, yüzde 15'ten yüzde 65'e çıkaralım; o zaman, Bağ-Kurda para da artar, eğer mantık buysa; ama, o zaman aşağıdaki insanlar da hep ezilir.

Değerli arkadaşlarım, Emlak Vergileriyle ilgili 4 üncü madde de çok enteresan. Değerli milletvekili arkadaşlarım, lütfen, tasarının içeriğine bakın. Şimdi, bu yıl, 2002 yılında Emlak Vergileri beyannameleri verildi, yenilendi, kıymet takdirleri 4 kat, 5 kat artırıldı. Şimdi, burada hükümet diyor ki: "Bunları, bir de ben yüzde 100 artıracağım." Meskende yüzde 1, diğer binalarda yüzde 2, arsalarda binde 3. Bakanlar Kurulu bir de buna 3 kat yetki alıyor. Yani, normal bir dairesi olan bir vatandaşın ödeyeceği Emlak Vergisi, 500 000 000 liraya ulaşıyor. Ya siz sayı saymasını unuttunuz ya neye oy vereceğinizi bilmiyorsunuz ya da bu tasarıyı hazırlayıp buraya getirenlerin aklı bu işe ermiyor.

Peki, bu sonuç nereye gider; onu söyleyeyim: Vatandaş Emlak Vergisini ödemez, belediye haczeder, icra eder, icra dairelerindeki dosya 4 000 000 yerine, ne olur; 14 000 000 olur arkadaşlar. Bu yaptığınız iş yanlış; bir kere daha hatırlatıyorum. Tabiî, bu paraların bölüşümü de apayrı bir konu, ben, oraya girmek istemiyorum.

Yurtdışı çıkışına 70 000 000 TL geliyor. Eskiden hükümet dolarcıydı, şimdi TL'ye döndü gibi görünüyor; ama, bu 70 000 000'la filan hiçbir şey toplanmaz. Kaldı ki, siz, kaçakları durdurmaya başlayın; bu 70 000 000 ödense de olur ödenmese de olur, ama, bundan hiçbir şey olmaz.

Şimdi, esas, bu tasarının altında, yani, bu ufak ufak harflerin altında gizli olan ve hükümetin yapmak istediği bir konu var; büyükşehir belediyelerinin vergi gelirlerinden aldıkları payı... Şimdi, buraya gelmeden önce Sayın Bakanımızla konuştum. Büyükşehir belediyeleri, iller içerisinde toplanan verginin yüzde 5'ni alır; ayrıca, İller Bankası payı hariç. Şimdi, hükümet, buraya, bu payı 3'e indirme, 6'ya çıkarma... Yani, idare, hükümetin aleyhine olacak bir durum yapmayacağına göre, bu 5'lik payı 2'ye, 3'e indirmek demek, büyükşehir belediyelerinin, 16 belediyenin paylarının yüzde 50 azaltılması demek.

Bakın, değerli arkadaşlar, belediye başkanlarının partisi olmaz. Belediye başkanı, seçildikten sonra siyaset kimliğini dışarıda bırakmak mecburiyetindedir. Eğer, siz "bu belediye başkanları, bu hükümet partilerinin dışında, biz, bunları bir cezalandıralım" diyorsanız, bu yanlıştır, fevkalade hatalıdır; o bölgelerde, birtakım sıkıntılar daha beraberinde gelir.

Değerli arkadaşlar, vakti iyi değerlendirme noktasında, aslında, çok söylenecek var; ama, kısa kesiyorum. Şimdi, hükümetin tezatlarından bir tanesini söylüyorum: Yani, hükümetin bakanları ayrı ayrı konuşur, partiler ayrı ayrı, Başbakan ayrı... Zaten, Başbakana, çoğu zaman, meseleler intikal etmez. Onun için, dikkat ederseniz, Sayın Başbakan "bu konuda bana bilgi ulaşmadı" der çoğu zaman. Demek ki, bürokratların iyi çalışması, iyi bilgilendirilmesi gerekir.

Şimdi, konu; bu tasarının 7 nci maddesinde, doğalgazın 1 metreküpüne 5 000 lira vergi geliyor; nafta ürünlerine, petrol ürünlerine de, kilogramına 2 000 lira vergi geliyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu hükümetin samimiyetine nasıl inanacaksınız?! Bir tarafta "doğalgazın fiyatını indireceğim" diyorsunuz, dünkü toplantıda "indirim yaptık" diyorsunuz; diğer tarafta, bugün de, bu tasarıyla, doğalgaza zam yapıyorsunuz. Evvela, doğalgaz konusu, ciddî bir sorun olmaya devam ediyor. Bir kere, hükümetin yaptığı, Mavi Akım dahil, Rusya'yla yapılan doğalgaz anlaşmalarının fiyatı yüksektir. Hükümete müteaddit sorularımızda cevap şu: Gizli. Demokratik ülkelerde, şeffaf olunur ve fiyat gizlenmez. Sanki, Rusların bize kaç paraya sattığını, İranlılar bilmiyor; sanki, Azerbaycan, bize kaç paraya doğalgaz, bilmiyor. Hangi zamanda yaşıyoruz; yani, bu anlaşmaların metinleri dolaplarda kilitli kaldığı zaman, rakamlar gizlenmez; kendi kendimizi aldatmayalım. Olsa olsa, hükümet, işlediği suçu örtmek üzere...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSEL CANDAN (Devamla) - 2 dakika verirseniz, tamamlarım...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir kere, doğalgazda Rusya'ya bağımlı hale geldik; bir. Fiyatı yüksek; iki. Gizli olmaz, açık olacak, her şey şeffaf olacak. Kim bu anlaşmayı yaptıysa, buraya gelip, bu masada, bu millete cevap verecek. Bak, millet dışarıda donuyor, hâlâ donuyor, hâlâ donuyor; bana göre, hem belediye başkanları hem de Bakan şov yapıyor. Ne demek; yüzde 45 kâr veriyor; arkasından, yüzde 15 indirdim... Kendi kârını indir; yok, bizimkini söyleyemeyiz, indiremeyiz; böyle şey olmaz.

Değerli arkadaşlar, bakın, 2001 yılında, BOTAŞ, yüzde 130 kâr ediyor, belediyeler yüzde 45-50 kâr koyuyor, Maliye yüzde 18 kâr koyuyor. İnsaf edin, bir metada vergi yüzde 300 olur mu?! 50 000 000 liralık doğalgaz parası ödeneceği yerde, 200 000 000 liralık fatura ödenir mi?! Yani, bu kadar... Milletten vekâlet alıp geldiniz... Millete zulmedin diye buraya toplanmadık ki!.. Biraz daha insaflı olmak mecburiyetindeyiz değerli arkadaşlar.

Bakınız, Türkmen doğalgazıyla ilgili, dün bir faks çekiyor Türkmenbaşı; 1 000 metreküp doğalgazın sınır teslim fiyatı 45 dolar; resmî evrak var elimizde. BOTAŞ doğalgazı belediyelere kaça satıyor değerli arkadaşlarım; 167 dolara. Yani, evvela, BOTAŞ yüzde 300 farkla satıyor. Yani, burada bütün yetki de Sayın Bakanda.

Şimdi ne yapıldı; BOTAŞ yüzde 7 indirdi, belediyeler yüzde 15, yüzde 22... Bu yüzde 22 indirim, zaten temel masraflarla ilgili, tekrar eski hale getirilir. Doğalgazın Türkiye'deki fiyatı 200 000 lira olmalıdır. Vatandaşlar bir süre dişini sıkıp kullanmadığı zaman, zaten doğalgaz kullanılamayacağı için, hükümet bu kârdan vazgeçecektir.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi tamamlarken, bu yasa tasarısının, bir kamu hizmetlerini düzenleme tarifesi değil, halka vergi salma tasarısı olduğundan hareketle, Saadet Partisi olarak, böyle bir vergiyi kabul etmiyoruz; milletin ödeme gücü yoktur; onun için, oyumuzun rengi kırmızıdır ve rettir.

Saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Verkaya'da.

Buyurun efendim.

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, iki ekonomik kriz yaşayan Türkiye'de, ekonomik noktada ciddî sıkıntılarla karşı karşıya kalmanın getirdiği bir yaklaşımla, devletin iki yakasını bir araya getirme gayreti içerisine girilmiş, çeşitli ekonomik tedbirler ihtiva eden çeşitli yasalar bu Meclisten geçirilmiş, bu 790 sayılı tasarı da, yine, bu tedbirler manzumesinden bir parçadır. Hükümetimiz, mal ve hizmetlerden indirim tarifelerini kaldırarak, elektrik kaçak ve kayıplarını önleyerek, Bağ-Kur primlerini bir miktar artırmayı düşünerek, büyük şehirlerdeki arazi, bina ve arsa vergilerini artırarak, nafta ve doğalgazı ATV kapsamı içerisine alarak 880 trilyon civarında bir gelir elde etmeyi düşünmüştür.

Bu tasarının 1 inci maddesi, mal ve hizmetlerden indirim tarifelerini kaldırmayı düşünen, kaldırmayı getiren bir madde.

Bugüne kadar olduğu gibi, birçok kişi ve çeşitli kuruluşlar, birtakım insanlar, devletin üretmiş olduğu mal ve hizmetlerden, belki de hak etmemiş olmalarına rağmen, istifade etmişlerdir. Buna sosyal transfer gözüyle bakabilirsiniz; bolluk ve bereket dönemlerinde, ekonomik sıkıntıların olmadığı dönemlerde bunu böyle karşılayabilirsiniz; ama, bu ülkede bir ekonomik kriz söz konusu olmuş ise ve bu ekonomik krizden kurtulma noktasında değerli muhalefet milletvekilleri, burada, bu kürsüde, bu milletin parmağındaki alyansını dahi verebilecek fedakârlıkta olduğunu söylediklerine göre ve biz, bunun çok daha ötesinde, bu asil milletin fedakârlıklar yapacağını bildiğimiz için, evet, bugüne kadar, indirimli tarifelerden istifade edenlerin, böyle ekonomik sıkıntılar içerisinde bulunduğumuz bir dönemde, bu indirimli tarifelerden istifade etmemelerinin, krizden kurtulma adına bir fedakârlık olduğu kanaatindeyiz. Bundan dolayı, hükümetin getirmiş olduğu bu tasarı, yerinde bir tasarıdır, doğrudur ve mutlak suretle de, bu tasarının buradan geçmesi gerekmektedir; bununla, 160 trilyon civarında bir gelir sağlanacağı düşünülmüştür. Devletin mal ve hizmetlerini üreten kurum ve kuruluşların başında bulunan değerli bürokratlar, bu tasarının bir cümlesinde de ifade edildiği gibi -ticarî işletme anlayışına uygun davranışlar hariç tutuluyor çünkü burada- eğer, kendilerine tanınmış olan bu inisiyatifi, samimiyetle, doğru bir biçimde, adaletli bir biçimde kullanırlarsa, bu gelirin 160 trilyonun çok üzerine çıkacağını bilmek için de kâhin olmaya gerek yoktur. Çünkü, şunu  çok iyi biliyor ve yakından takip ediyoruz ki, bazı kurum ve kuruluşların başında bulunan ve trilyonluk, katrilyonluk alışverişlere imza atan bürokratların, bazı yakınlarına, küçük çaplı ve hiçte göze çarpmayacak gibi gözüken vadeli satışları bile çok önemli bir avantajdır ve bu, haksız rekabete de yol açan bir davranıştır. Bu devletin çok büyük kurum ve kuruluşları katrilyonluk üretimler yapıyor ve bunları, adaletli bir biçimde, bürokratları eliyle, piyasaya arz etmeye çalışıyor. Hiçbir bürokratın, bu devletin, tüyü bitmemiş yetimlerin hakkıyla kurmuş olduğu fabrikaların ürettiği malları, birilerine, bir şekilde, kendilerine tanınan -bürokrata tanınan- yetkileri biraz da istismar ederek, yakınlarına, eşlerine dostlarına peşkeş çekmeye hakkı yoktur.

Bir ikincisi, tasarıda, 3194 sayılı İmar Kanununa geçici birtakım maddeler eklenerek -biraz önce değerli muhalefet milletvekillerimizin belirttiği gibi- elektrik kaçak ve kayıplarını denetim altına almaya çalışıyoruz.

İstanbul milletvekili olarak yaptığım araştırmada, Anadolu yakasında 125 000, Trakya yakasında 250 000 gecekondu tarafından, hatta normal yapılar tarafından kaçak elektrik kullanıldığını ve kayıpların olduğunu görüyoruz.

Türkiye'de elektriğin kaçak ve kayıp olarak kullanılmış olması yeni bir olay değildir; yıllardan beri var olan bir gerçektir. Bu gerçeği, bu gayrimeşru durumu kabul ederek, buna teslim olmak da doğru değildir. Güneydoğudaki kaçak ve kayıp elektrik oranının yüzde 70'lere vardığını biliyoruz.

Büyük şehirlerde, hızlı büyümenin getirdiği, siyasî birtakım faydalar temin etmek adına -çeşitli belediye başkanları ve çeşitli siyasî iktidarlar döneminde- çeşitli arsalar üzerine -gayrî kanunî bir biçimde- yapılmış olan gecekondular meşrulaştırılarak, bir büyük vilayetimizi, büyük şehirlerimizi çirkinleştirdiğimizi kabul etmek mecburiyetindeyiz.

"Şiir şehir" diye bilinen İstanbulumuz, yirmi yirmibeş yıl içerisinde, siyasî birtakım faydalar temin etme umuduyla, bazen de mafyanın tehditlerine boyun eğilerek, şiir şehir İstanbul, Necip Fazıl'ın "Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar/ Onu, İstanbul diye toprağa kondurmuşlar" diye tarif ettiği, bu, imparatorluk kültürümüzün tecessüm etmiş hali olan İstanbulumuz için, yine, değerli şairimiz Bedri Rahmi Eyüboğlu "İstanbul deyince aklıma bir masal gelir; bir varmış bir yokmuş" diyor.

Evet, İstanbul vardı; ama, bugün, var mıdır yok mudur, gerçek kişiliğinden ne kadar uzaklaştırılmıştır; bunun sorumluları kimlerdir, bu sorumlular, bugün, bu dünyada; yarın, mahkeme-i kübrada, mutlak surette de hesap vereceklerdir. Dolayısıyla, kayıp ve kaçaklardan mutlaka kurtulmalıyız.

Zaten, hükümetin getirmiş olduğu yasa tasarısında da "eğer, belediyeler tarafından yol, su, kanalizasyon ve doğalgaz gibi altyapı hizmetlerinden birisi getirilmişse ancak bu hak doğacaktır" deniliyor; yani, hükümet, burada, bir emrivakiyle karşı karşıya kalmıştır, bu emrivakiden mutlak surette kurtulmak mecburiyetinde ve yasadışı bir şekilde kullanılan elektriği yasal hale dönüştürmek zorundadır. Eğer, hükümet olarak, bunda başarılı olabilirsek, 150 trilyon civarında bir gelir elde edilecektir.

Bir diğer konu, muhalefete mensup değerli milletvekillerimizin de tenkit ettikleri gibi, Bağ-Kurla ilgili primlerin artırılması konusudur. Bağ-Kurla ilgili primlerin yüzde 5 artırılması çok büyük bir rakam değilse bile, ama, böyle bir dönemde, çiftçimizin, esnafımızın sıkıntıda olduğu böyle bir dönemde artırılan her rakam ciddî bir yükmüş gibi kabul edilmektedir. Ancak, mutlak surette sosyal güvenlik kurumlarımızın aktuaryel dengesini ciddî bir noktaya taşıma mecburiyeti de vardır. Bunun yolu nedir; bunun yolunu, Sayın Bakan, bu ayın altısında vermiş olduğu beyanatta, kamuoyuna yapmış olduğu açıklamada ortaya koydular. Sayın Bakan Yaşar Okuyan Bey diyorlar ki: "2001 yılında sosyal güvenlik kurumları 3 katrilyon lirayı ilaç masrafı olarak ödemiştir -ve belirtiyorlar ki- bunun 1 katrilyonu israf ve istismardan ibarettir."

Şimdi, biz, burada, 170 trilyon lira gelir elde edelim diye düşünürken, Sayın Bakanın yapmış olduğu bu açıklama esas çözümün nerede olduğunu gösteren ciddî bir tespittir. Bu ülkenin, bu milletin 1 katrilyonunun birtakım istismarlara, yolsuzluklara eğer bile bile, göre göre, elimizden kayıp gittiğini bilerek rıza gösteriyorsak -ki, buna vicdan sahibi hiç kimsenin rıza göstermesi mümkün değildir- bu delikleri, bu karadelikleri tıkamak mecburiyetindeyiz.

Yine, Sayın Bakan açıklamasında, sosyal güvenlik kurumlarımızdan 2001 yılı ekim, kasım ve aralık aylarında 75 000 kişinin haksız yere emekli maaşı aldığını belirtiyorlar. Bu 75 000 rakamını 100 000'le çarparsanız 7,5 trilyon eder; eğer, 120-125 000 000 lirayla çarparsanız 10 trilyon eder. Bu yasadan ne bekliyoruz; 170 trilyon bekliyoruz. Sadece, haksız yere, usulsüz birtakım yollarla aylık alanların aylıklarını kestiğiniz gün, bu devletin sosyal güvenlik kurumlarının, 120 trilyonun çok üzerinde, ciddî bir gelire kavuşması, ortada duran bir realitedir. Onun için, bu yolların, bu kara deliklerin mutlak surette kapatılması mecburiyeti vardır. Sayın Bakanın geçmişteki bir ifadesini de çok iyi hatırlıyorum; bu çalışmaların 400 000 kişinin üzerinde yapılmakta olduğunu ifade etmişlerdir. Ayrıca, kendilerini, hükümeti bu çalışmalarından dolayı da ayrıca tebrik ediyorum.

Yine, Sayın Bakan, Sosyal Sigortalar Kurumunun 36 000 000, Bağ-Kurun 15 000 000, Emekli Sandığının 10 000 000 mensubunun olduğunu belirttikten sonra, 11 122 000 kişinin de yeşilkart kullandığını ifade ediyorlar. Bütün bu rakamları topladığınız zaman, 72 000 000 gibi bir rakam çıkmaktadır. Türkiye'nin 68 000 000'luk nüfusunu göz önüne aldığımızda, 4 122 000 insanın bu kurumlardan usulsüz, kanunsuz ve gayrimeşru yollardan istifade ettiğini, bu kurumları sömürdüğünü görüyoruz. Buna müsaade edilmemelidir, esas mücadele edilmesi gereken alanlar bunlardır. Yoksa, primi yüzde 5 artırarak, 170 trilyonluk bir gelir elde etmeyi düşünmek marifet de değildir.

Bir diğer konu, büyükşehirlerde alınan emlak vergileriyle ilgili artırımlardır. Büyükşehirde yaşamak, herkes bilmeli ki, önemli bir imtiyaz, önemli bir ayrıcalıktır. Teknolojinin en son nimetleri, kültürün en kristalize olmuş takdimleri büyükşehirlerde vardır. Dolayısıyla, nüfusun hızla artmasından kaynaklanan emlaklerdeki değer artışları, teknolojik imkânlardan istifadenin sürekli hale getirilmesi, mutlaka yapılması gereken kültürel faaliyetlerin ciddî manada desteklenebilmesi için, yani, büyükşehirlerde yaşamanın, bir üniversitede, bir bilgi toplumunda yaşamanın imtiyazını ve imkânlarını kullanabilmenin devamlılığı açısından, emlak vergilerindeki bu tür artışların yapılması doğru bir yaklaşımdır. Bunu, siyasî noktadan istismar etmemiz de, ciddî ve sorumlu bir muhalefet olmayı gerektirmiyor.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, burada önemli maddelerden birisi de, doğalgaz ve naftanın ATV kapsamı içerisine alınmış olmasıdır. Doğalgazla ilgili tartışmalar çok taze olduğu için ve bir sonuca da bağlandığı için, onun üzerinde çok konuşmak istemiyorum;ama, hiçbir hükümetin, bizim de 57 nci hükümetimizin, halkımızı, milletimizi rahatsız edecek boyutlarda birtakım fiyat ayarlamalarını düşünmesi mümkün değildir. Bu, hükümetin bugüne kadarki anlayışıyla, bugüne kadarki uygulamalarıyla, zaten, mütenasip de değildir. Ama, burada, çok önemli bir konu var; nafta konusu. Değerli muhalefet milletvekillerimizin bu konuya ciddî manada dikkat çekmelerini beklemiştim; ama, göremedim.

Nafta, Türkiye'de, Beyaz Enerji Operasyonunu hatırlayan herkesin bildiği bir konudur. Nafta, Türkiye'de, 3 000 000 ton civarında kullanılan bir akaryakıttır ve kimyasal yapısı itibariyle benzinle eşdeğer olan bir yapısı da vardır. Dolayısıyla, dışarıdan ithal edilen nafta dediğimiz bu ürün, içine oktan yükseltici birtakım katkılar katılmak suretiyle, bazen de hiçbir şey katılmadan petrol şirketleri tarafından, maalesef, halka benzin olarak satılmaktadır. Şimdi, böyle bir ciddî meselede sayın hükümetimizin, ilgili bakanlarımızın, naftanın kilogramına 2 000 Türk Lirası gibi komik bir vergi getirmesini de yadırgadığımı belirtmek istiyorum. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Türkiye'de bütün yolsuzluklar, mutlak surette, bir kanunî dayanak bulmak mecburiyetindedir. Bizim çıkaracağımız bu tür yasalar... Bu büyük hükümetin, 57 nci hükümetin, yolsuzluklarla mücadeleyi kendine şiar edinmiş olan bu hükümetin, 4422 sayılı Yasayı çıkarmış olan bu hükümetin bu konuda ciddî bir hassasiyet içerisinde olması gerektiğini düşünüyorum. Yani, naftanın, fiyatlarını takdim ederek, ne kadar da önemli ve tehlikeli olduğunu sizlere arz etmek istiyorum:

Hepinizin bildiği gibi, kurşunsuz benzinin pompa fiyatı 1 285 000 liradır; bugün almak isterseniz fiyat bu. Bunun içerisinde yüzde 73, ATV, KDV vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA VERKAYA (Devamla) - Yani, 936 000 lirayı aldığımız her litre benzinde seve seve, bu devleti ayağa kaldırmak için, bu milleti ayağa kaldırmak için ödemeye devam edeceğiz; ancak, naftanın kilogramı ise 294 000 liradır; kesafeti nedeniyle, litreye dönüştürdüğünüzde, litre fiyatı 211 000 liradır. Şimdi, benzin olarak kullanılan bir ürünün -benzinin fiyatının 1 285 000 lira olduğu bir piyasada- 211 000 lira fiyatı olan bir ürünün, akaryakıtın içine katılarak satıldığında, litresinde 1 000 000 liranın üzerinde kâr edildiğini düşünürsek, hırsızların, bugüne kadar niçin bu kadar güçlü olduklarını da anlamış oluruz. Bunlarla mücadele, 57 nci hükümetin birinci misyonudur, hepimizin birinci görevidir. Bunlarla mücadeleyi devam ettiren bu hükümetin tüm icraatlarına sonuna kadar destek olmayı vatanseverlik olarak biliyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, şimdi, söz sırası Demokratik Sol Partide.

Balıkesir Milletvekili Sayın Güven Karahan; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gündemimizdeki 790 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Demokratik Sol Partimin görüşlerini açıklamak için söz almış bulunuyorum; bu nedenle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizlerinden sonra, 2001 Nisan ayı ortasında uygulamaya konulan ve uluslararası malî kuruluşlarca da desteklenen güçlü ekonomiye geçiş programı, muhalefet ne derse desin, yirmi yıldır liberal ekonominin birikerek süreğenleşen temel sorunlarına, yapısal reformlar, güçlü malî ve parasal politikalarla kökten çözüm getirmeyi amaçlamaktadır.

Buradaki ana amaç, liberal ekonominin kurallarının konulması, yolsuzlukların önüne geçilmesi, hepimizin gönlündeki, şeffaf ve erişilebilir, yeniden yapılandırılmış devletin kurulmasıdır.

Yeniden yapılandırmanın tamamlanması sonucunda, sürdürülebilir büyüme sürecine girilmesi, makro ekonomik istikrarın tesis edilmesi ve toplumsal gönenç düzeyinin sağlanarak, Türkiyemizin, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmış, sanayileşmiş ülkeler arasında yer alması hedeflenmektedir.

Ülkemizin kalkınmasının önündeki engellerden olan terörün beli kırılmış, hantal devlet yapısının yeniden yapılandırılması hızlandırılmış ve başıbozuk, kapkaç liberal ekonomik düzeni kurallara bağlayacak düzenlemeler hızla hayata geçirilmeye başlanmıştır.

Bu başıbozuk düzenden beslenenler, tüm olanaklarını kullanarak, bozuk düzenin sürmesi için bir kaos ortamı yaratmaya çalışmışlar; ancak, hevesleri kursaklarında kalmıştır. Politikacı olmayan bu kesimler, hükümetimizin olağanüstü çabalarına karşın, siyasî istikrarı bozucu eylemlere girişmişler, halkın oylarıyla seçilmiş Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını hiçe saymışlar ve kendilerini, halkın seçtiklerinin üstünde görmüşlerdir.

57 nci hükümetimiz, ekonomik krizden çıkmak için kararlı tutumundan vazgeçmemiş, gerekli önlemleri ardı ardına almayı sürdürmüştür. İşte, bu yasal düzenlemelerden biri de, gündemimizdeki kanun tasarısıdır.

Değerli arkadaşlarım, gündemimizdeki tasarının 1 inci maddesinin birinci fıkrasıyla, genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, KİT'ler, il özel idareleri ve belediyeler ile bunların kurdukları birlik, müessese ve işletmelerde -malûl, yaşlı, öğrenci ve basın kartı sahiplerine uygulanacak indirimler hariç- herhangi bir kişi ya da kuruma ücretsiz veya indirimli tarife uygulanmaması hükme bağlanmaktadır.

Yine, aynı maddeyle, özel bütçeli kuruluşlar, özelleştirme işlemleri tamamlanıncaya kadar, 4046 sayılı Kanuna tabi kuruluşlar ve özel hukuk hükümlerine bağlı, kamunun çoğunluk hissesine sahip olduğu kuruluşlar, kamu banka ve kuruluşları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca üretilen mal ve hizmet bedellerinde, işletmecilik gereği yapılması gereken ticarî indirimler hariç, hiçbir kişi ve kuruma ayrıcalık tanınmaması hükmü getirilmektedir. Bu, yerinde bir uygulamadır.

İkinci fıkrayla getirilen, 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun, 2230 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ücretsiz veya indirimli tarife uygulanmasıyla ilgili hükümlerinin saklı tutulması da yerinde bir hükümdür.

Üçüncü fıkraya gelince: Birinci fıkrada ücretsiz ve indirimden yararlanacaklar açıkça belirtilmişken, bu fıkranın neden konulduğunu anlamak mümkün değildir. Eğer, böyle bir yetki verilecekse, birinci fıkranın "ticarî indirimler" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Bakanlar Kurulunca muaf tutulacak kişi ve kurumlar" ibaresinin getirilmesi uygun olacaktır.

Bu maddeyle, milletvekilliğinin saygınlığını yok etmeyi ilke edinmişlere şunu ifade etmek istiyorum: Biz, 21 inci Dönem milletvekilleri, sürekli olarak, bazı haklarımızdan özveride bulunuyoruz. Bu Meclisi saygıyla anmanız gerekmez mi?

Değerli arkadaşlarım, tasarının 2 nci maddesiyle, 3194 sayılı İmar Kanununa geçici bir madde eklenmektedir. Bu geçici maddeyle, kullanma izni verilmeyen veya alınmayan yapılara belediyelerce yol, su, kanalizasyon, doğalgaz gibi altyapı hizmetlerinden biri veya birkaçının götürüldüğü belgelendirildiği takdirde, bir kereye özgü, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde başvurulursa, kullanma izni alınıncaya kadar, elektrik ve telefon bağlanabilmesine imkân sağlanmaktadır.

Bu madde, toplumsal yaralarımızdan biri olan kaçak elektrik kullanımının önüne geçmeyi amaçlayan bir uygulamadır.

İnsanlarımızın yok yere ölümünü önleyeceği, insanlarımızın yasal olmasa da servetini yok eden yangınlara neden olduğu ve devletimizin gelir kaybının önüne geçmesini sağlayacağı için, bu uygulamanın da çok yerinde olduğu kanısındayız.

Değerli arkadaşlarım, tasarının 3 üncü maddesi, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun ek 15 inci maddesinin (a) bendindeki "yüzde 15'i" ibaresini "yüzde20'si" olarak değiştirmektedir.

Ülkemizin ekonomik krizde olduğu bir dönemde, bu krizden en çok etkilenen bağımsız çalışanların; yani, esnaf ve sanatkârlar ile tarım Bağ-Kur sigortalılarının ödediği sosyal sağlık güvencesi primlerini artırmanın doğru olmadığı inancındayız. Bu maddeyle getirilmek istenen düzenlemenin, krizden çıkışın hızlandığı şu dönemde geri çekilmesinin uygun olacağı ve daha ileri bir tarihte yürürlüğe konulmasının gerektiği inancındayız.

Değerli arkadaşlarım, tasarının 4 üncü maddesi, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrasında değişiklik öngörmektedir. Yapılan değişiklik de, büyükşehir belediyelerinin altyapı yatırımlarını sürdürebilmeleri için gerekli olan finansmanın karşılanmasına katkıyı amaçlamaktadır.

Büyükşehir belediyesi statüsündeki yerleşim yerleri gün geçtikçe daha fazla göç almaktadır. Alınan göçler, bu kentlerimizin zaten büyük eksiklikler içeren altyapılarının daha da bozulmasına ve eksiklikler içermesine neden olmaktadır.

Büyükşehir belediyelerinin altyapılarında ortaya çıkan bu finansman eksikliklerinin büyük şehirlerde yaşayanlarca karşılanmasının, sosyal devlet anlayışına da uygun düşeceği kanısındayız; çünkü, büyük şehirlerde yaşamak, gerçekten, ayrıcalık istemektedir. Ancak, payların dağılımıyla ilgili (C) fıkrasıyla, büyükşehir belediye başkanlıklarına çok büyük avantajlar sağlanmaktadır. Uygulamada gördüğümüz, esas sıkıntıyı büyükşehire bağlı belediyelerin çektiğidir.

Tasarının 4 üncü maddesinin (C) fıkrasının son bendindeki, payların ödenmesiyle ilgili belediye başkanlarına getirilen yükümlülük hükmü yerindedir. Herkesin sorumluluğunu bilmesi yönünde bir düzenlemedir, sorumluluktan kaçmayı önleyecek bir düzenlemedir.

Değerli arkadaşlarım, tasarının 5 inci maddesiyle, yurt dışına çıkış yapan yurttaşlarımızdan alınan harç Türk Lirası olarak yeniden düzenlenmektedir. Temmuz ayından beri gerçekten sıkıntılara yol açan uygulamanın değiştirilmesinin yerinde olduğunu düşünmekteyiz.

Tasarının 6 ncı maddesiyle, büyükşehir statüsündeki belediyelerde, büyükşehir belediyesinin bulunduğu il merkezinden elde edilen genel bütçe gelirleri tahsilatının yüzde 6'sına kadarının büyükşehir belediyesine verilmesine ve bu oranı kanunî hadde indirmeye -yani, yüzde 3'e indirmeye- Bakanlar Kurulu yetkili kılınmaktadır. Bu konuda muhalefetin endişe etmesine gerek yoktur. Buradaki amaç, bu belediyelerimizin finansman sıkıntılarının giderilmesine yöneliktir.

Değerli arkadaşlarım, tasarının 7 nci maddesiyle, Akaryakıt Tüketim Vergisine tabi olmayan nafta ve doğalgaz, eşitsizliği ortadan kaldırmak için, vergi kapsamına alınmaktadır.

Doğalgaz, ülkemiz için yeni sayılabilecek bir enerji kaynağıdır. Ülkemizin, bugün, gündeminin ilk sırasını işgal etmektedir. Doğalgaz, özellikle büyük şehirlerimizde gittikçe yayılan bir ısınma aracı olmaktadır. Ucuz ve çevre dostu olması, kullanımının artmasına neden olmaktadır. Ancak, karakışın tüm ülkemizde hüküm sürdüğü şu günlerde, doğalgazın fiyatı üzerinde spekülasyonlar yapılmaktadır. Doğalgazın fiyatı üzerindeki belirsizliklere Sayın Başbakanım Bülent Ecevit'in el atması yerinde bir harekettir. Doğalgaz üzerindeki KDV oranının yüzde 18'den, eski değeri olan yüzde 8'e indirilmesinin yerinde olacağı inancındayız. Doğalgazın fiyatını, BOTAŞ'ın, büyükşehir belediyelerinin ve de Tüketiciyi Koruma Derneğinin uzlaşarak belirlemesi gerekmektedir. Bu konuda, gerçekten, şeffaflık sağlanmaktadır. Sayın Başbakanımın, konunun önemine binaen, ABD'ye gitmeden sorunun çözümünü sağlamasını içtenlikle diliyorum. BOTAŞ'ın ve büyükşehir belediyelerinin aşırı kârlarının önlenmesi gereğine de inanmaktayım.

Değerli arkadaşlarım, naftanın kilosuna 2 000 TL vergi getirilmesi de yerinde bir karardır. Hatta, bu çok düşüktür diyebiliriz; çünkü, bu madde, yani, nafta, çok ucuz olduğu için, gittikçe yaygın bir şekilde, otomotiv sanayiinde, akaryakıt, hatta, benzinin yerine kullanılmaktadır. Uygulama doğrudur ve hatta, düşüktür diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, muhalefet sözcülerinin sürekli eleştirilerine karşı şunu ifade etmek istiyorum: Hiç merak etmesinler, Sayın Başbakanımın ve 57 nci hükümetin amacı, ülkemizi kalkınmış ülkeler düzeyine çıkarmak, Avrupa Birliğine sokmak ve fert başına düşen millî geliri de Batı ülkeleri düzeyine çıkarmaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, bu yasanın da ülkemize hayırlı olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karahan.

Efendim, gruplar adına konuşmalar bitti.

Şahısları adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat...

MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Aslan Polat yok.

BAŞKAN - Nasıl yok?!. Burada efendim... Aslan Polat içimizde her zaman. O olmasa da buluruz Sayın Gül biz Aslan Polat'ı. Olur mu?!. Dinleyin, öğrenin.

Buyurun Sayın Polat.

Süreniz 10 dakika.

Sizi ararken süre geçti; ama, yeniden başladım ve sürenizi uzatmayacağım, haberiniz olsun. Geliş gidişi hesap ettim.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Hükümetin getirdiği ve biraz önce hükümete mensup milletvekili arkadaşlarımızın methettiği bu tasarının gerekçesi, aslı şu: 1 inci maddesiyle 160 trilyon liralık bir kaynak bekliyor hükümet. Nedir bu 160 trilyon lira? Kamunun ürettiği mallarda, bazı bürokratlara veya çalışanlara indirim yapılıyordu, bunlar kaldırılıyor.

Şimdi, bunun hem doğru tarafı var hem yanlış tarafı var. Doğru tarafı şudur: Doğrudur; kamunun ürettiği bazı mallardan, ilgisi olsun olmasın, birtakım bürokratlar olsun, memurlar olsun kullanıyorlardı. Bunu bir disipline almak doğrudur. Yalnız, bazı kamu malları var ki... Mesela, Devlet Demiryolları. Orada bir devlet memuru çalışıyor; oraya ömrünü vermiş; bir ay izne gideceği zaman da, demiryollarını indirimli olarak kullanması, onun en tabiî hakkıdır; hem o şahsı oraya daha çok bağlar hem de o şahsın, orada, o indirimi almasının mantıklı bir izahı vardır. Zaten, devlet memurlarına verdiğimiz maaşlarda, bu sosyal indirimleri göz önüne alıyoruz; ama, Demiryollarında çalışmamış birisi, dışarıdan bir bürokrat, orada yanlış kullanıyor, fazla kullanıyor, onları önleyelim; fakat, bir şeyi karıştırmayalım, ifrata gitmeyelim. Bir kamu kuruluşunda -Sümerbankta olabilir, Devlet Demiryollarında olabilir, Türk Telekom'da olabilir- 25 yıl, 30 yıl çalışan bir devlet memurunun, oradaki ürettiği, hizmet verdiği maldan, bir nispet dahilinde faydalanması, onun oraya daha çok bağlanmasına sebep olur diye de düşünüyorum. Buradan devletin temin edeceği para 160 trilyon olarak bekleniyor.

İkinci önemli bir konu var burada; o da çok önemli. Kullanma izni verilmeyen veya alınamayan yapılara belediyelerce yol, su, kanalizasyon, doğalgaz gibi altyapılardan bir veya ikisi yapılmışsa, o yapılara elektrik ve telefon bağlanmasını getiriyor. Şimdi, burada, bir noktayı düşünmek gerekiyor. Şimdi, niye kullanma iznini belediye vermemiş? Belediye bitmiş bir binaya kullanma izni vermiyorsa, burada bir problem var demektir; ya orada ruhsat yoktur ya orada imar yoktur... Yani, bir konu vardır; ama, vatandaş oraya gelmiş, imarsız ve kontrolsüz bir bina yapmış. Yarın deprem olduğu zaman felaketlerin büyük bölümü orada oluyor; çünkü, o binaların kontrolü yoktur. Ciddî bir kontrol yapılmış mı, yapılmamış mı; bırakın altyapısını, normal demiri, çimentosu konmuş mu, konmamış mı... Yani, denetimden geçmemiş. Denetimden geçmemiş bu binaları, bu imar yerlerine, gelip de elektriğini, suyunu, her şeyini bağlarsak, yarın, oralara, böyle kanunsuz imar yapılmasını teşvik ederiz. Doğrusu bu; ama, diyeceksiniz ki, yapılmış, altyapısı gelmiş, suyu gelmiş, adam kaçak olarak da elektriği bağlamışsa, bunu meşru olarak verelim diyorsunuz.

Burada bir konu var. Yani, evet, bir hata yapılmış, gecikmiş, buna bu yetkiyi verelim deniyor; ama, bunlar, bu tip kaçakları da özendiriyor. Bunu da göz önüne alalım. Buradan da devletin beklediği 151 trilyon liralık bir gelirdir.

Üçüncü önemli bir konu var ki, bu, üzerinde durmamız gereken bir konu. Arsa ve emlak vergilerini artırma var. Bakın, burada gerekçesinde "büyükşehirlerde yaşamanın bir bedeli olarak" deniliyor. Şimdi "büyükşehirlerde yaşamanın bir bedeli olarak" dediğimiz zaman, biraz bunda da düşünmek isterim. Türkiye'nin doğu ve batısı arasında önemli bir gelişmişlik farkı vardır. Erzurum da bir büyükşehirdir, İstanbul, İzmit, Bursa da bir büyükşehirdir. Acaba, Erzurum'da yaşayan vatandaşlar büyükşehir nimetlerinden ne kadar yararlanıyor? Bunu da bir düşünmenizi isterim.

Burada getirilen vergi beyannamelerini yüzde 100 artırmanın, arsa beyannamelerini artırmanın bir problemi de olacaktır. Bu sene vatandaşlar arsa beyannamesini yeni verecekleri için, bir kısmı yüksek beyan edip, biri de iki kat vermeye kalktığı zaman, onların üzerine önemli bir vergi yükü binecektir. Bu vergi yüklerinden devletin beklediği 300 trilyon lira civarında bir vergidir. Bu 300 trilyon lira vergi, o bütün 16 büyükşehirde yaşayan insanları... Misal söylüyorum; İzmit'te verecektir; ama, yanındaki -diyelim- Bilecik'te vermeyecektir. Burada bir ikilem meydana getirecektir ve bu şehir, bu şehir karşısında...

Biraz sonra belki şu yol akla gelebilir: Büyükşehirlerde hizmet verilmesi gerekiyor, altyapıları daha çok yapmamız gerekiyor, büyük bir hizmet yükümlülüğü var; o halde, biz, bu büyükşehir belediyelerine yardım edelim diye bunu getirdik denilecek; fakat, öyle değil. İleride bir madde getirilmiş. İşte esas tuzak maddesi de orasıdır. Hükümet, isterse, büyükşehirlerin Maliyeden aldığı payı yüzde 6'dan yüzde 3'e indirmeye yetkilidir. Zaten şu anda yüzde 5 olarak kullanılıyor. İşte, esas tuzak maddesi de budur. Bugün büyükşehirlerin ana kaynağı, büyükşehirlerin Maliyeden aldığı yardımlardır. Bizim büyükşehirlerin aldığı yardım, şu anda yüzde 5 olarak uygulanıyor, yüzde 6 olarak uygulanmıyor. 5'i, 4 veya 3'e indirdiğimiz zaman, büyükşehirleri, bilhassa, İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa'yı felç edersiniz. Bunun aslı ve özü de budur. Bundan sonra, o büyükşehirlerin, hem Maliyeden gelen yardımlarını keseceksiniz hem de bugün çok tartışılan doğalgaz faturalarından gelen gelirlerini keseceksiniz, ondan sonra, o şehirlere hizmeti nasıl götüreceksiniz? Bunun bir karşılığını, hükümetin, burada gelip söylemesi lazımdır.

Sayın milletvekilleri, belediyelerin bir özelliği vardır; halkıyla birebir, yüz yüze karşılıklıdır. Bir vatandaş, belki, bir bakana, hatta, bir milletvekiline bile her zaman ulaşamayabilir; ama, vatandaşlar, bilhassa, belediye başkanlarına çok rahat bir şekilde ulaşabilmektedirler, onlardan birtakım hizmetleri çok rahat isteyebilmektedirler. Onun için, belediyelere vermiş olduğumuz bu gelirleri düşürtmeye çalışmanın hiçbir mantıklı izahı yoktur; çünkü, zaten, bugün sosyal patlamalara karşı da bizim için en büyük önlemleri alanlar da belediye hizmetleridir, belediyenin sosyal yardımlarıdır, belediye misafirhaneleridir, belediyelerin kar kürümeleridir.

Şimdi, bu kar kürümelere geldiği zaman da, Sayın Meclisin bir noktada dikkatini çekmek isterim. Bir hafta veya on günden beri, Türkiye'de, son 10-15 yılda görülmeyen bir kar yağışı başlamıştır. Dolayısıyla, İstanbul ve Ankara gibi şehirlerde de, birkaç günden beri, vatandaşlar, evlerine gidememekte, işyerlerine gidememekte ve kar mücadelesinden dolayı büyük bir rahatsızlık hissetmektedirler; ama, unutmayın ki, Erzurumlu milletvekilleri ve Erzurum halkı olarak, bu kar mücadelesini, üç gün yaşadığınız mücadeleyi, biz, her sene altı ay yaşıyoruz. Bunu, lütfen bilmenizi istiyorum. Erzurum gibi doğu vilayetlerinde kar, ekim ayının sonunda yağar ve bir daha mart ayının sonlarına doğru kalkar. Kar, altı ay, o şehir meydanlarında, açıkta kalır. Belediyeler, bunları -yılda 5-6 defa devamlı yağan karları- temizlemek için büyük bir mücadele verirler ve büyük bir maliyetleri olur. Onun için, biz, çoğu zaman, burada belediye hizmetleri görüşüldüğü zaman söylemişizdir. Doğu ve güneydoğuda, yüksek rakımlarda yaşayan nüfuslarda, bu karla mücadele için belediyelere özel bir yardım yapalım deriz; ama, buna hiç dikkat edilmemiştir; ama, bakın, üç günden beri İstanbul ve Ankara'da, bütün radyo ve televizyonlar bundan bahsediyorlar, bunu gösteriyorlar. O radyo ve televizyonların genel merkezleri Erzurum'da olsa, bu görülen felaketi altı ay göstermek zorunda kalacaklardır; çünkü, 1 852 metrede kurulmuş olan bir şehir merkezinde, her yağan karın orada altı ay kalacağını unutmayın diye belirtmek istiyorum.

Şimdi, burada, bu hükümetin, tasarıları getirirken ne kadar incelemeden getirdiğini iki noktada belirteceğim. Şimdi, şu üç dört günden beri neyi tartışıyoruz "doğalgaz fiyatları yüksek, bunları indirelim" "doğalgaz fiyatları yüksek, bunları indirelim" diye tartışıyoruz. Peki, bu getirilen tasarıyla, doğalgazı ATV kapsamına alıp, metreküpüne 5 000 lira ilave  ediyorsunuz.

Şimdi, eğer doğalgaz pahalı ise, bu zam niçin geliyor? Eğer doğalgazın indirilmesi bugün gündemde ise, bugün, bu maddeyle, doğalgaz fiyatlarına, metreküpüne 5 000 liralık zam getirilmesinin, vergi getirilmesinin gerekçesini, bana, hükümetin izah etmesi lazım. Bu kadar mı zamanlamayı ayarlayamıyorsun?! Bu kadar mı üç gün önünü göremiyor bu hüküme?.. Bu tasarıyı getirdiği, Meclise sevk ettiği gün 21 Aralık. 21 Aralıkta bu tasarı sevk ediliyor Meclise, bugün Ocak ayının 7'si, 8'i; birkaç günden beri Enerji Bakanı, bütün belediye başkanlarıyla "doğalgaz fiyatları fazla, indirelim" diye tartışıyor. O zaman, bu hükümete sormak isterim... Bu tasarıları getirdiğimiz zaman, Türkiye'nin bugünkü durumunu da inceleyelim diye düşünüyorum.

Doğalgaz fiyatlarına geldiğimiz zaman, burada bir konuyu da belirtmek istiyorum, İstanbul Belediyesinin verdiği bir rakam var. Belediye diyor ki: "Son olarak 399 000 liradan 348 000 liraya; yani, 50 000 liralık bir fiyat düşüşü olduğu zaman, BOTAŞ, burada, fiyatlarından 16 000 lira düşürdü, biz 26 000 lira düşürdük, KDV'den düşen de 7 000 liradır. Yani, BOTAŞ'ın ve KDV indiriminin toplamı, İstanbul Belediyesinin indiriminden 2 000 lira daha azdır." İstanbul Belediyesi burada diyor ki: "Biz, bu konuda fedakârlığı, devletten ve KDV farkından daha fazla yaptık." Bu verdikleri hesaba baktığımız zaman, İstanbul Belediyesinin bu noktada haklı olduğunu da görüyoruz

Şimdi, birçok önemli noktadan biri de, Bağ-Kur primlerinin artırılması. Şimdi, bakın, sayın milletvekilleri, bu da çok önemli bir şey. Bu tasarıyla, Bağ-Kurlulardan alınan prim, yüzde 15'ten 20'ye çıkarılıyor, hatta, tasarının getirildiği ilk halinde her çocuk başına, eşler ve ana-baba için 1'er puan artırılması öngörülüyordu; o zaman, yüzde 15 olan bu Bağ-Kur sigorta primi yüzde 30'a çıkıyordu. Neyse ki, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan yoğun itirazlar üzerine, çocuklardan ve anne-babadan alınan kaldırıldı, sadece yüzde 5 ilavesi getirildi.

Şimdi, Bağ-Kurlunun normal primini ödeyemediği, Bağ-Kurluların büyük bir bölümünün icraya düştüğü, Bağ-Kurlularda büyük bir sıkıntı meydana geldiği dönemde Bağ-Kur primlerini artıran hükümete bir şey sormak istiyorum: Şimdi, siz, burada, Bağ-Kur primlerinden ne kadar tasarruf edeceksiniz?! Anne ve baba için dahi alsaydınız 171 trilyon liraydı. Anne-baba ve çocuklar için almadığınıza göre, Bağ-Kur'dan alacağınız bütün prim, 80 trilyon lira tutarında bir miktar olacak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, 2 dakika...

BAŞKAN - Efendim, lütfen...

HASAN GÜLAY (Manisa) - Hep aynı şeyi söylüyorsun...

ASLAN POLAT (Devamla) - Gel, cevap ver, aynısını söylüyorsun diyorsan. Niçin rahatsız oluyorsunuz? Rahatsız olmayın, ben size gerçekleri konuşuyorum.

Şimdi, siz, burada 2,5-3 milyon Bağ-Kurludan 80 trilyon lira para keseceksiniz, yarın getireceğiniz kanunla 4 milyar doları, 6 katrilyon lirayı 8 tane bankaya vereceksiniz. Bu mu sizin sosyal demokratlığınız? Yazıklar olsun!.. (SP sıralarından alkışlar)

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Efendim, şimdi, söz sırası...

Hükümet konuşmayacak herhalde, değil mi? Sayın Bakan, hükümet konuşacak mı?

Öyle bir alışkanlığınız yok.

Şimdi, Bartın Milletvekili Sayın Cafer Tufan Yazıcıoğlu. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, ben sizin için söylemedim, Maliye Bakanımız için söyledim. O burada yok.

CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizin temel ekonomik sorunlarına, yapısal reformlarla, güçlü malî ve parasal politikalarla kökten çözüm getirmeyi hedefleyen hükümetimizin, bu konudaki malî tedbirler tasarılarından birini daha görüşmekteyiz.

Ülkemiz, 2002 yılında, yeniden sürdürülebilir büyüme sürecine girecek, makroekonomik istikrar tesis edilecek, toplumsal refah seviyesi yükselecektir.

Sosyal ve ekonomik bakımdan korunmaya muhtaç toplum kesimlerini kollamak, devam ettirilmektedir.

Bağ-Kurun sağlık sigortasına ilişkin gelir-gider dengesinin oluşturulabilmesi ve faydalanan sigortalılar bakımından da adil bir uygulamanın sağlanabilmesi için gerekli değişiklikler, bu tasarıyla yapılmaktadır.

Büyükşehir belediyelerinin finansman ihtiyacının, bu belediyelerin sınırları içinde yaşayanlarca karşılanması, sosyal adalet ilkelerine uygundur. Bu nedenle, hükümetimizin bu kanun tasarısını ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunu olumlu buluyorum.

Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sorulara geçmeden evvel, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 16.22


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.30

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 48 inci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

790 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine, kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

7.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/939) (S. Sayısı : 790) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı; şimdi, soru-cevap işlemine...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, karar yetersayısı istiyoruz.

BAŞKAN - Ne istiyorsunuz?

VEYSEL CANDAN (Konya) - Karar yetersayısı.

BAŞKAN - Nasıl; bu, yeni bir âdet mi?

VEYSEL CANDAN (Konya) - Maddelere geçerken...

BAŞKAN - Geçmiyorum ki, soru-cevap işlemi var daha.Aşkolsun!.. Aa, olmadı...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Peki Başkanım.

Takip etmiyor ki, neye cevap verecek hükümet?

BAŞKAN - Hükümet var.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Derdini anlatırdı; çıkıp konuşmadığına göre, yok.

BAŞKAN - Şimdi geliyor; Maliye Bakanımız geliyor.

Efendim, soru-cevap işlemi 10 dakika.

Sayın İsmail Özgün; buyurun efendim.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, delaletinizle aşağıdaki soruları hükümete sormak istiyorum:

1- Doğalgazdaki KDV oranını indirmeyi düşünüyor musunuz?

2- Millet doğalgaz faturalarını ödeyemezken, doğalgazın Akaryakıt Tüketim Vergisi kapsamına alınıp metreküpüne 5 000 TL vergi getirmeyi hangi vicdan ve insaf ölçüleriyle yapıyorsunuz?

3- Doğalgazın pahalılanması nedeniyle birçok aile doğalgaz kullanımından vazgeçmekte, hava kirliliğine yol açan yakıtlara yönelmektedir; bunun sonucunda hem doğalgaz kullanımı azalmakta hem de hava kirliliği artmaktadır. Bunları nasıl önleyeceksiniz?

4- Esnaf ve sanatkârlar ve çiftçilerimiz, bugün, borçlarını ve faizlerini bile ödeyemezken, Bağ-Kur primlerine 170 trilyon lirayı bulacak zam yapıyorsunuz. Vatandaşlarımız bu primleri nasıl ödeyecek hiç düşündünüz mü?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım; buyurun efendim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakandan aşağıdaki soruları sormak istiyorum:

1.- Doğalgaza yapılan indirim yeterli değildir. Vatandaşın doğalgaz kullanabilmesi için, kış geçinceye kadar, yani üç aylığına doğalgazdaki KDV oranını ertelemeyi düşünüyor musunuz?

2.- Yine, yüzde 100 artırılan Emlak Vergisinin, büyükşehir belediyelerine ve alt belediyelere sağladığı bir yarar yoktur, sadece vatandaşlara yük getirmektedir. Çok sıkıntıda olan vatandaşın ödeme gücü olmadığından, bu artış oranını yüzde 50'ye düşürmeyi düşünüyor musunuz?

3.- Bağ-Kur sağlık primlerini yüzde 5 artırdığınız insanlar, normal primlerini yatıramayan, dükkânını kapatan, işini kaybeden insanlardır. Bu zamdan vazgeçmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan, söz sırası sizde.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Efendim, evvela, kanunun 1 inci maddesini incelediğimiz zaman, kanun tekniğine aykırı. Komisyondan soruyorum. Yani, evvela, genel ve katma bütçeli idarelerin ürettikleri mal ve hizmetlere istisnayı kaldırdıktan sonra, ikinci fıkrada, bu istisnanın istisnası getiriliyor, parantez içinde istisnanın istisnası getiriliyor; üçüncü fıkrada, Bakanlar Kuruluna, hangilerinin yararlanmayacağına dair bir yetki veriliyor. Bu, bir defa kanun tekniğine aykırı, böyle bir kanun düzenlemesi olmaz. Sayın Komisyonun buna dikkatini çekmek istiyorum.

İkincisi, milletvekillerine uçak tenzilatının kaldırılması, milletvekillerinin hizmet yapmasını engellemek için midir?! Yani, özellikle, biz, doğu ve güneydoğuda görev yapan insanlar, ayda bir iki defa kendi bölgemize gitmek zorundayız, orada çeşitli olaylar olmaktadır; öyle zaman oluyor ki, ayda dört beş defa gitmekteyiz, parti çalışmalarına katılmaktayız. Acaba, niye, milletvekillerinin bu yüzde 30 tenzilatını kaldırmayı, bu hükümet bu kadar kendisine görev saydı?! Herhalde, milletvekillerinin çalışmalarından rahatsız oldukları için bunu kaldırıyorlar.

Bir diğer sorum; bu 2 nci maddedeki elektrik bağlanma işi ve telefon bağlanma işi ne kadar sürecek; yani, bunlar yapı kullanma izni almadıktan sonra, ne zamana kadar bu sürecek?

Bir diğer sorum Sayın Başkan, doğalgaza getirilen Akaryakıt Tüketim Vergisidir. Doğalgazın üzerinde oynanan oyunlardan birisi de, Turusgaz  diye bir şirket var; bu Turusgaz'ın ortakları, GAMA ve Gasprom'dur; yani, GAMA Türk şirketidir, Gasprom da Rus şirketidir. Bu Rus şirketinin Mavi Akım olayında kimlerle ilişki içinde olduğunu biliyoruz; ne kadar perde arkasında gizlendiğini de biliyoruz. Bu Turusgaz'a 1 000 metreküp için kaç dolar veriliyor? Ve burada, bizim aldığımız bir bilgiye göre, 2000 yılında 100 milyon küsur dolar, 2001 yılında da 150 milyon dolar para ödenmiş. Tabiî, şimdi, burada, iktidar milletvekilleri çıkıp bizim konuşmalarımızı engellediği için, burada çıkıp da söyleyemiyoruz; aslında, burada söylenmesi gereken çok ciddî şeyler var...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Nasıl soru Sayın Başkan?! Gündemdışı konuşma!..

KAMER GENÇ (Tunceli) - Peki, bu kadar aracı şirketlere, yani, bir Rus şirketine, bugünkü iktidarın yandaşı olan bir GAMA şirketine, siz, doğalgazda bu kadar fazla para öderken ve insanları soğukta yaşamaya mahkûm ederken, bir de Akaryakıt Tüketim Vergisini bunlara getiriyorsunuz. Bu, hangi zihniyetledir?.. Bu zihniyeti değiştirmeyi düşünmüyor musunuz?

Şimdi Sayın Başkan, bir başka... Aslında, burada, çok söylenecek şeyler var... Bakın, şubatta Merkez Bankası açılıyor...

ERKAN KEMALOĞLU (Muş) - Sayın Başkan, böyle soru mu olur?!

EROL AL (İstanbul) - Bu ne biçim soru?! Her şeyi ihlal ediyor!..

KAMER GENÇ (Tunceli) - ...4 katrilyon lira, 4 katrilyon lira para alınıyor...

ERKAN KEMALOĞLU (Muş) - Müdahale edin Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Efendim, müdahale etmem!.. Niye müdahale etmediğimi söyleyeyim mi efendim; kendileri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili benim gibi; nasıl sual sorulacağını bilir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben bilirim tabiî Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ben teeddüp ederim ona öğretmeye!.. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) İstirham ederim yani!..

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani, şimdi, bu arkadaşların görevi, hep suiistimallere kanat germek mi?! Bu memleketi satılığa çıkarmışız, IMF'nin emrine vermişiz; millet ateş içinde, pahalılık içinde yanıyor; her gün sokaklarda insanlar ölüyor; ondan sonra biz bunları burada dile getirmesek... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Bunlar dile getirsinler, biz susalım Sayın Başkan! (DYP sıralarından alkışlar) Bunlar dile getirsinler, biz susalım; ama, bunlar örtbas ediyor, bizi susturmaya çalışıyor. Yani, şubatta Merkez Bankasını gayrimeşru şekilde açıp da 4 katrilyon lira alan bu iktidarın adamları değil midir?! Ertesi gün de dolara yüzde 150 zam yapıp da, ondan sonra, kendi bankalarına büyük para alanlar bunlar değil midir?!

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim...

MEHMET SALİH YILDIRIM (Şırnak) - Sayın Başkan, neye göre söz veriyorsunuz?!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bunu yapan bakanlar, başbakanlar, başbakan yardımcılarının bu salonda oturmaması lazım; temel mesele bu.(DYP sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar; DSP, MHP ve ANAP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Soru sormamızı,.engelliyorlar. Bundan sonra yani..

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ederim...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, Anayasamıza göre, vergi muafiyet ve istisnalarının vergi kanunlarında yer alması lazım; ama, bu kanunla getirilen bir hükümde...(DSP, MHP ve ANAP sıralarından gürültüler)

MEHMET SALİH YILDIRIM (Şırnak) - Niye müdahale etmiyorsunuz efendim?! Niye görevinizi yapmıyorsunuz?!

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Soru sormuyor ki, sorunun yorumunu yapıyor Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, ne yapayım, nasıl keseyim?!.Böyle bir hakkım yok ki...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bakın, bunlar beni kızdırırlarsa, Meclis Başkanvekilliğinden de istifa ederim, bunlarla daha da iyi mücadele ederim;yani, benim için makam, mevki önemli değil, şu Türk Halkının menfaatını burada korumak görevimizdir.

NAİL ÇELEBİ (Trabzon)- Soru sor, soru...

Sayın Başkan, soru sorması gerekiyor...

BAŞKAN - Efendim, benim söz kesme hakkım var mı?!. Sual soruyor...

KAMER GENÇ (Tunceli)-Bunlar neyi örtbas etmek istiyorlar Sayın Başkan, neyi örtbas etmek istiyorlar?!.

BAŞKAN - Sayın Genç, teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Alınları temizse, çıksınlar ortada desinler ki, bizim hiçbir şeyimi yok; hırsızlığımız yok, şuyumuz yok buyumuz yok desinler. İnsanlar, eğer alınları açıksa, çıkar burada konuşur, konuşmalardan rahatsız olmaz.

BAŞKAN - Sayın Genç, teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Yalnız son sorumu soramadım Sayın Başkan. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Efendim, lütfen...

KAMER GENÇ (Tunceli)- Efendim, bu görev tazminatına bir vergi muafiyeti getiriyorlar, genel müdür yardımcılarından daha aşağıdakilere vergi muafiyeti getiriyorlar. Yani, bu kadar kamu görevlileri içinde o kadar büyük sıkıntı içinde olanlar var; İçişleri Bakanı defalarca "ben polise zam getireceğim"dedi; bunları getirmiyorlar, yandaşlara durup dururken böyle vergi muafiyeti, istisnaları getiriyorlar; Anayasaya aykırı; vergi muafiyeti ve istisnalarının vergi kanunlarında yer alması lazım.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum..

İHSAN ÇABUK (Ordu)- Sayın Başkan, yandaş diye kimi kastediyor, kime diyor?

BAŞKAN - Buyurun Sayın  Kumcuoğlu.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın)- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, bu kanunun 4,5,6,7 ve 8 inci maddeleri  doğrudan doğruya Maliye Bakanlığını ilgilendirmektedir. Beşinci keredir burada vergi kanunu konuşuluyor ama, Maliye Bakanımız Bakanlar Kurulu sırasında oturmuyor. Ne zaman,hangi kanun konuşulduğunda, Sayın Bakanımız Bakanlar Kurulu sırasında oturmayı düşünüyor? Bu konunun cevaplandırılmasında delaletinizi rica ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben, bunu, müsaade ederseniz, soru olarak kabul etmiyorum efendim.

Sayın Açba, buyurun.

SAİT AÇBA (Afyon)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Birinci sorum; doğalgazdan alınan Katma Değer Vergisinin 2001 yılındaki tahsilat miktarı nedir?

Yine, 2001 yılında Akaryakıt Tüketim Vergisinin tahsilat miktarı ne olmuştur?

Üçüncü olarak; BOTAŞ yetkililerinin yaptığı bir açıklama var: "Amerika Birleşik Devletlerindeki bir şirketten alacağımız finansal destekle BOTAŞ'ın özel sektöre satacağı doğalgazın birim fiyatını belirleyeceğiz" diyorlar. Acaba, BOTAŞ bünyesinde doğalgazın birim fiyatı belirlenemiyor mu?

Diğer taraftan, Amerika'daki şirketten alınacak finansal desteğin niteliği nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Seven, buyurun efendim.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanıma aşağıdaki sorumu sormak istiyorum.

Sayın Bakanım doğalgazın önümüzdeki yıl ve bugünden itibaren başlamak üzere 57 ilde kullanılacağını söylemektedirler. Boru hattının da Ağrı'dan geçtiğini düşünürsek, doğalgazın Ağrı'da ne zaman faaliyete geçeceğini sormak istiyorum?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim.

Sayın Öksüz, buyurun efendim.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkanım, Bağ-Kurla ilgili 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Anayasa Mahkemesinin tanıdığı dört aylık süre dolduğu halde, neden bugüne kadar görüşülememiştir?

İki : Bağ-Kur sağlık primlerinin artırılması, şu anda sıkıntılı olan, siftah bile edemeyen esnaf, çiftçi, sanatkârımızı daha da sıkıntıya sevk etmeyecek mi?

Son sorum: Büyükşehir belediyelerine, illerde toplanan genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan yüzde 6'lık payın yüzde 3'e düşürülmesi, çok sınırlı imkânlarla halka hizmet veren belediyelerimizi hizmet götüremez hale getirmeyecek mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Levent, buyurun.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma aşağıdaki sorumu yönlendiriyorum.

Doğalgaz madem pahalı, enerji sektöründe kullanılmak için doğalgaz çevrim santralına neden izin veriliyor? Elektrik üretiminde en pahalı materyaldir; elektrikte suya evet, elektrikte kömüre evet, elektrikte nükleere evet, elektrikte rüzgâra evet; ama, doğalgaza hayır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Son soru Sayın Mahfuz Güler'in; buyurun efendim.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, delaletinizle, yerinde bulamadığım Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: Tasarının 3 üncü maddesinde, Bağ-Kurluların sağlık primleri yüzde 15'den yüzde 20'ye çıkarılmaktadır. 1479 sayılı Kanuna göre 1 700 000 kişi düzensiz prim ödemekte, 529 000 kişi ise hiç prim ödememektedir.

Yine, 2926 sayılı Kanuna tabi Bağ-Kurluların 457 000'i düzensiz prim ödemekte, 400 000'i ise hiç prim ödememektedir. Bu şartlar altında, Bağ-Kurluya yeniden her ay yüzde 8-10 zam getirecek prim tahsilatını, Sayın Bakan, nasıl tahsil etmeyi düşünüyorlar; bu konuda yeniden geliştirdikleri bir yöntem var mı bunu sormak istemiştim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Evvela Komisyona sordular; buyurun efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, Sayın Genç'in soruları arasında yer aldığı için iki konuda açıklama yapacağım.

Bir tanesi, görev tazminatıyla ilgili husus. Görev tazminatı, daha önce, temsil tazminatından sonra hükümete verilen yetki çerçevesinde düzenlenmiş ve kamu görevlilerine 15 Ocaktan itibaren yapılması planlanan bir ödemedir. Sayın Cumhurbaşkanı, bu şekildeki bir muafiyetin kararnameyle yapılmasını uygun görmemektedir. Yasal olarak, kanunî olarak düzenlenme ihtiyacı vardır, o nedenle buraya getirilmiştir.

İkinci husus: 1 inci maddedeki muafiyetlerle ilgili bölüm. Burada, mahallî idarelerin, yerel yönetimlerin belirli bir istisna içinde malûl, yaşlı, öğrenci ve basın kimlik kartı taşıyanlara yönelik bir istisna uygulaması, metin içinde çok açık görülmemiştir. Bu konuyu daha açık bir biçimde ifade eden bir önerge Divana verilmiştir, sırası geldiğinde oylanacaktır ve bu konuya açıklık getirilmiştir; yani, bir trenden ya da bir Türk Hava Yollarından indirim gibi bir durum söz konusu değildir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Bakan, buyurun.

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın İsmail Özgün "doğalgazda Katma Değer Vergisi oranı inecek mi?" diye soruyor; cevabım, hayır.

BAŞKAN - Keşke "Evet" olsaydı efendim.

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - "Doğalgaza neden ATV getirildi?" Buna olan cevabım da, en kolay gelir kaynağı dolaylı vergilerdir ve hükümetin gelir ihtiyacı had safhadadır; onun için, kolay kaynaklara yöneliyoruz.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Enerji Bakanı "görüşülecek" dedi.

BAŞKAN - Maliye Bakanı gibi konuşuyor efendim; Sayın Çağan, aynı zamanda Maliye eski Bakanı; müsaade edin, cevap versin.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - O zaman, Enerji Bakanı yanlış açıklama yapıyor.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - "Doğalgazdan vazgeçmek hava kirliliğine sebep olmaz mı" diye soruldu. Evet, vazgeçilirse hava kirliliğine sebep olur. Bu konunun ayrıntılarını Enerji Bakanı daha iyi cevaplandırabilir.

Çiftçilerin Bağ-Kur primine zamdan söz edildi. Bu sağlık zammı, sadece çiftçileri değil, bütün Bağ-Kur mükelleflerini kapsıyor. Bu da, yine, gelir ihtiyacının bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.

Sayın Sadri Yıldırım "doğalgaz KDV oranı ertelenecek mi" diye sordu. Hayır, KDV oranı değil, ATV oranı ve buna ilişkin tahsilatta bir erteleme olacak; Sayın Maliye Bakanımız, şu sıralarda ona ilişkin önergeyi hazırlıyor.

Sayın Sadri Yıldırım'ın "Emlak Vergisinde indirim olacak mı" sorusu var; tam tersine, görüldüğü gibi artış var.

"Bağ-Kur zammından vazgeçmeyi düşünür müsünüz?" Bağ-Kur zammı, aslında, sosyal güvenlikle ilgili düzenlemede var; fakat, o geciktiği için, bir an önce bu zammın yürürlüğe girmesi için bu yasa tasarısına konuldu.

Sayın Kamer Genç, mal ve hizmet tarifesiyle ilgili karışıklıktan söz etti. Bu konuda, bir hükümet önergesi veriyoruz ve konuya bir açıklık getiriyoruz.

"Milletvekili uçak indirimi neden kalkıyor?" Milletvekili maaşı içinde, ücretin yanı sıra bir de yolluk var; o bakımdan, indirimli tarifeye gerek görülmemiş zannediyorum.

"Gecekonduya elektrik bağlanması ne kadar sürecek?" Diğer kamu hizmetleri de getiriliyorsa, iskân ruhsatı alıncaya kadar; bunun limiti de zaten yasa içinde var.

"Doğalgazla ilgili Rus şirketi... İşte, metreküpü kaç dolar?"... Bu soruların muhatabı Enerji Bakanıdır.

Sayın Kamer Genç "Anayasaya göre, vergi muafiyeti yasada olması gerekir; burada, kararnameye kapı açılmış" diyor. Bu konuda haklı...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Vergi yasalarında...

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Evet... Bu konuda haklı; yani, hak veriyorum; fakat, bunun listesi uzun ve ihtiyaca göre de listenin kapsamı genişletilebilir; ama, burada, tabiî, bunun iptalinde, muhalefet de yarar görmeyecektir; çünkü, iptali halinde, yararlanacaklar da yararlanmayacaktır. O bakımdan, Anayasaya çok uygun olmasa da, kimsenin, iptali için başvuracağını sanmıyorum.

Sayın Kumcuoğlu "Maliye Bakanı ne zaman oraya oturacak" diye sordu. 4 üncü madde vergilerle ilgili, ilk üç madde Hazineyle ilgili. Ben, Sayın Kemal Derviş'e vekâleten oturuyorum, 4 üncü maddeden itibaren Sayın Maliye Bakanı oturacak.

Sayın Açba, 2001 KDV ve ATV tahsilat miktarlarını sordu. 2001 yılı tahsilatı, Akaryakıt Tüketim Vergisi, 5,6 katrilyon hedef, bir ay eksiğiyle  4,9 katrilyon elde edilmiş. KDV ile ilgili olan rakamı da, Maliye Bakanlığı yetkilileri Sayın Açba'ya bildirirler.

Sayın Nidai Seven "doğalgaz 57 ilde; ne zaman Ağrı'ya gelecek" diyor. Bu soruyu da, yine, Enerji Bakanımıza havale ediyorum; doğrusunu o bilecektir...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Siz temsil ediyorsunuz ama...

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Ben bilmiyorum.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - O zaman, yazılı mı cevap verecek Sayın Bakan?

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Evet, tutanaklara geçmiştir. Enerji Bakanımız size cevap verecek efendim.

"Bağ-Kur yasası ne zaman görüşülecek?" Yasama takvimi izin verdiği zaman, Bağ-Kur yasası önümüze gelecektir.

"Belediye paylarının düşürülmesi belediyeler için sıkıntı yaratır mı" dendi. Pek tabiî yaratır; ama, buradaki Emlak Vergisi artışı bu sıkıntıyı telafi edecektir.

Sayın Levent "doğalgaz pahalı, çevrime izin verilmesin" dedi. Bu, sorudan çok, temenniydi.

Sayın Mahfuz Güler "Bağ-Kur sağlık primi yüzde 15'ten yüzde 20'ye çıkıyor, zaten primlerin de ödenmesi sorunu var, Bağ-Kur primine neden zam yapılıyor?" diyor. Bu konular daha ayrıntılı olarak sosyal güvenlik yasalarında düzenlenmiştir; fakat, konunun ivediliği dolayısıyla, primlerin yüzde 20'ye çıkmasına ilişkin hüküm bu yasa tasarısı içine alınmıştır. Diğer düzenlemeler sosyal güvenlik yasasında karşımıza gelecek.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Oylamaya geçmeden önce, bir yoklama talebi var. Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımın isimlerini okuyacağım.

Veysel Candan?.. Burada.

Süleyman Arif Emre?.. Burada.

Sacit Günbey?.. Burada.

Niyazi Yanmaz?.. Burada

Lütfi Doğan?.. Burada.

Aslan Polat?.. Yok.

FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Kukaracı tekabbül etti.

Ali Oğuz?.. Burada.

Musa Demirci?.. Burada.

Osman Yumakoğulları?.. Burada.

Hüseyin Karagöz?.. Burada.

Rıza Akçalı?.. Burada.

Nevzat Ercan?.. Burada.

Ali Rıza Gönül?.. Burada.

Celal Adan?.. Burada.

Mustafa Kemal Aykurt?.. Burada.

İsmet Attila?.. Burada.

Doğan Baran?.. Burada.

Mehmet Gözlükaya?.. Burada.

Mehmet Sağlam?.. Burada.

Mehmet Sadri Yıldırım?.. Burada.

Hakkı Töre?.. Burada.

21 arkadaşımız burada.

Elektronik cihazla yoklama yapılacaktır.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Efendim, yoklamayı kesiyorum; çoğunluk var, oylamaya geçeceğiz.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, daha 2 dakika var.

BAŞKAN - Şu ana kadar 195 kişi var; itimat buyurun efendim.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

7.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/939) (S. Sayısı: 790) (Devam)

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

KAMU KURUM VE KURULUŞLARININ ÜRETTİKLERİ MAL VE HİZMET TARİFELERİ İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA

KANUN TASARISI

MADDE  1. - Genel bütçeye dahil daireler ile katma bütçeli idareler, bunlara bağlı döner  sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulan fonlar, kefalet sandıkları, sosyal güvenlik kuruluşları, genel ve katma bütçelerin transfer tertiplerinden yardım alan kuruluşlar, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları ile müesseseleri, il özel idareleri ve belediyeler ile bunların kurdukları birlik, müessese ve işletmeler, (malûl, yaşlı, öğrenci ve basın kimlik kartı sahiplerine uygulanacak indirimler hariç), özel bütçeli kuruluşlar, özelleştirme işlemleri tamamlanıncaya kadar, 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanuna tâbi kuruluşlar ve özel hukuk hükümlerine tâbi, kamunun çoğunluk hissesine sahip olduğu kuruluşlar, kamu banka ve kuruluşları ile bunlara bağlı iş yerleri ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca üretilen mal ve hizmet bedellerinde işletmecilik gereği yapılması gereken ticarî indirimler hariç herhangi bir kişi veya kuruma ücretsiz veya indirimli tarife uygulanmaz.

24.2.1968 tarihli ve 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun, 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ve 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ücretsiz veya indirimli tarife uygulanması ile ilgili hükümleri saklıdır.

Bakanlar Kurulu birinci fıkra hükmünden muaf tutulacak kişi veya kurumları tespit etmeye yetkilidir.

Bu Kanunun yayımı tarihinden önce ikinci fıkrada belirtilen kanunlar dışında; kanun, kanun hükmünde kararname, tüzük, yönetmelik, genelge ve benzeri düzenleyici işlemler ile diğer idari işlemlerle tesis edilmiş bulunan ücretsiz veya indirimli tarife uygulamalarına 31.12.2001 tarihinden itibaren son verilir.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubuna ait efendim.

İstanbul Milletvekili Sayın Celal Adan, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır. 

DYP GRUBU ADINA CELAL ADAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Burada görüştüğümüz Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili düşüncelerimi ifade etmeden önce, Plan ve Bütçe Komisyonunda zaman zaman rastladığımız -ki, önemli olan, değişikliklerin halkla birlikte yapılması gerçeğiyle yüzde yüz çelişen- bir gerçeği ifade etmek istiyorum.

Türkiye'nin en önemli meselesi ekonomi; ama, ekonomiyle ilgili tasarıları, Sayın Derviş, Plan ve Bütçe Komisyonuna getirirken, hayretle takip ediyorum; önce Milliyetçi Hareket Partisi şaşırıyor, arkasından Anavatan Partisinin hiç haberi olmadığı ortaya çıkıyor, daha sonra Demokratik Sol Partinin de bundan haberinin olmadığı ortaya çıkıyor.

Siz, bir değişimi ne kadar güçlü, mantıklı yaparsanız yapınız, o değişimi uyguladığınız halkla onu paylaşmazsanız, bunun sonuçlarını almanız mümkün değildir. O bakımdan, bir müstemleke anlayışı içerisinde, gerçekten, Türk Milletinin uzun süredir düşündüğü, tartıştığı yapısal değişikliği, milletimizle birlikte yapabilme iradesini ortadan kaldıran, IMF'nin dayatmalarıyla zorlanan bu yeniden yapılanmanın, halkımıza, milletimize hiçbir fayda getirmediğini görüyoruz.

Kamu kurum ve kuruluşlarının ürettikleri mallarla ilgili temel değerlendirmeye baktığımız zaman, önümüze çıkan bir mantık var, Anadolu'da da zaman zaman söylenir "devletin malı deniz, yemeyen domuz" diye ifade edilen bir yapıyla karşı karşıyayız.

Türkiye'nin her tarafında, sivil inisiyatiflerinde yapılan toplantılarda, Türkiye'nin her türlü platformunda, Türkiye'nin değişim sürecine mecbur olduğunu ve bugün, dünyada vazgeçilmez tek temel değerin de serbest piyasa ekonomisi olduğunu ifade etmekle birlikte, bizim önerebileceğimiz en önemli hadise, Türkiye'de, bu tip kurumların, artık birilerinin temel değerleriyle ilgili değil, serbest piyasa ekonomisinin gerçekleriyle çatışmayan bir yapılanmaya doğru mecbur bırakılmalarıdır.

Türkiye'de bir diğer konu ise, şehitlerimiz, istiklal madalyalı vatandaşlarımız ve şeref aylığı bağlananlar, bazı kurum ve kuruluşların yapacakları indirimlerle korunacağına, bu kesimdeki vatandaşlarımızla ilgili yapılacak desteklerin bütçe marifetiyle tespit edilip verilmesinde büyük yarar görüyoruz. Türkiye'nin içerisinde bulunduğu bugünkü şartlara baktığımız zaman, karşımıza çıkan ve bugün tartıştığımız bir sürü konunun, birer detayı geçmediğini görüyoruz.  Özellikle İstanbul'da, 5 000 kişinin, 6 000 kişinin çalıştığı organize sanayi bölgelerinde 1 000 kişinin çalıştığını, onların hayatlarıyla ilgili herhangi bir değişikliğin yapılmadığını görüyoruz; ama, Türkiye'nin esas çözmesi gereken meseleleri, âdeta, mevcut siyasî iktidar partilerinden de kaçırarak, birtakım dayatmalarla, Türk Milletiyle paylaşmadan getirilen önerilerle, zannediyorum ki oyalanıyoruz.

Burada, öğrencilerimizle ilgili, istiklal madalyalı vatandaşlarımızla ilgili, şehit ailelerimizle ilgili bir değerlendirmeyi yapmak mecburiyetini hissediyoruz. İstanbul'da, onların nasıl yaşadığını, zaman zaman milletvekillerimiz görmekte, bütün siyasî partilerimiz zaman zaman onlarla karşılaşmaktalar; yaptığımız bütün toplantılarda, yardım isteyen dilenci gibi önümüze çıkmaktadırlar. Milletimizin hayatında çok derin ve anlamlı yer almış olan bu değerli insanlarımızı korumayı belli kurum ve kuruluşlara bırakmanın son derece yanlış olduğunu ifade etmek istiyorum. Elbette, Türkiye'de, belli kesimlerin devlet tarafından desteklenmesi zorunluluğu vardır; ama, bu desteklemenin de, yine, belli kurum ve kuruluşlarca değil, bütçeyle tespit edilip, programlanmasında yarar görüyoruz.

O bakımdan -bugünkü, detay olarak değerlendirdiğimiz, ama, esas olan- Türkiye'nin yapısal değişimini halkla paylaşan yeni bir dönemin başlangıcı olarak gördüğümüz ve kaçınılmaz olarak gördüğümüz, milletle birlikte Türkiye'nin problemlerini çözecek bir yeni düşünceye Türkiye'nin ihtiyacı olduğunu biliyoruz ve bu ihtiyacın karşılanmasının, ancak seçimlerle olabileceğine inanıyoruz.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, şimdi, söz sırası Saadet Partisi Grubunda.

Şanlıurfa Milletvekili Sayın Niyazi Yanmaz, buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

SP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra sayılı yasa tasarısı üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, kamu kurum ve kuruluşlarının ürettikleri mal ve hizmetleri bugüne kadar indirimli veya ücretsiz alan kesimler vardı; bu tasarının 1 inci maddesiyle, bu, ücretsiz ve indirimli hizmet alanların kapsamı daraltılıyor.

Değerli arkadaşlar, bu çerçeve içerisinde, 1005 sayılı kanun kapsamındaki İstiklal Madalyası sahipleri, istiklal gazisi olanlar, şeref madalyası alanlar ve yine, Terörle Mücadele Yasası çerçevesinde bu tarifelerden faydalananlar bundan muaf tutuluyor. Bunların dışında, bu kamu kurum ve kuruluşlarının hizmetlerinden indirimli ve ücretsiz olarak istifa edenler, bu kanunla, bundan sonra istifade edemeyecekler.

Değerli arkadaşlar, mesela, geçtiğimiz yıl Türk Hava Yollarında yolculuk yapanların ancak yüzde 10'u bu indirimlerden ve ücretsiz tarifeden istifade edebilmişler; bu yasayla, bu yüzde 10'luk kesimin yüzde 90'ı, yine, bu yasadan istifade ediyor.

Değerli arkadaşlar, bu çerçeve içerisinde, mesela, TKİ'de görevli olan bir memur, bir işçi, senede 2 ton kömür alıyordu; TEDAŞ'ta görevli olan bir memur elektrikte birtakım indirimlerden istifade edebiliyordu; Devlet Demir Yollarında çalışan bir işçi, bir memur, yine aynı şekilde ucuz seyahat edebiliyordu; bu kanunla, bu kaldırılıyor.

Arkadaşlar, ülkemizde, etik olarak da, yani, ilke olarak da, prensip olarak da bu yasanın tasvip edilmemesi mümkün değil. Yani, Anayasanın eşitlik ilkesi çerçevesinde de bu kanun tasvip edilir; ancak, arkadaşlar, bu kanunla getirilen ve acı olan şey şu: 1 inci madde, aynen, üzeri şekerlenmiş, ballanmış bir draje; ama, içine vergi konulmuş, zam konulmuş, zulüm konulmuş.

Değerli arkadaşlar, bununla bir yere gitmek mümkün değil. Şimdi, bu insanlar, indirimlerden, ücretsiz seyahatlerden istifade etmesinler, tamam; ama, bu paralar, bu gelen gelirler eğer gerçekten bu ülkeye kalıyorsa, bu devlete kalıyorsa, güçlü bir devlet kılabiliyorsak mesele yok; ama, arkadaşlar, bunlar IMF'ye gidiyor, hortumculara gidiyor ve onun neticesinde, hem devlet zayıflıyor hem insanlarımız zayıflıyor. Arkadaşlar, bu kafayla bir yere gitmek mümkün değil.

Şimdi, ülkemizde, insanlarımızın dörtte 1'i açlık sınırının altında; yani, 300 000 000 milyon lira olan açlık sınırının altında ve yine, ülkemizde büyük bir kesim, yüzde 50'den fazlası yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Arkadaşlar, bu alınan vergiler, yapılan zamlar, bunlar, devlet tarafından devlete hizmet olarak geri gelse, altyapı hizmeti olarak geri gelse -biraz önce ifade ettiğim gibi- mesele yok; ama, bu verdiğimiz paralar, alınan vergiler, yapılan zamlar âdeta buharlaşıp uçuyor. Bu çerçeve içerisinde, bu yasanın sadre şifa olması mümkün değil.

Şimdi, bakın, cep telefonunun gelen faturasında yüzde 40 vergi var; yine, akaryakıtta dolaylı ve dolaysız yüzde 70 vergi var. Arkadaşlar, bugün gündeme gelen doğalgazda aynı şeyler yaşanıyor. İnsanların evlerinde kombi cihazları var, doğalgaz duruyor; ama, adam yakamıyor; gidiyor lastik yakıyor, odun yakıyor, kömür getiriyor, tekrar soba kuruyor. Bu, 21 inci Yüzyıl Türkiyesine yakışmayacak bir tablo. Bu tabloyla bizim bir yere varmamız mümkün değil.

Şimdi, yasanın genel gerekçesinin başına "güçlü ekonomiye geçiş" diye yazılıyor; ama, arkadaşlar, güçlü ekonomiye geçiş istihdamla olur, yatırımla olur, üretimle olur, ihracatla olur. Vergiyle, zamla siz bir yere varamazsınız. Bu, insanlara zulüm demektir. Şimdi, yapılan anketlerde, kamuoyu yoklamalarında, bu milletin, insanımızın yüzde 48'i Türkiye'den kaçmak istiyor. Her akşam televizyonlarımızda seyrediyoruz, gemilerin, vapurların ambarlarında umut yolcuları var; insanlar "ben bu ülkeden gitmek istiyorum" diyor ve geçen yakalan biri "ben 3 000 dolar verdim bu ülkeden kaçmak için; beni bu ülkede zorla tutamazsınız" diyor. Niye denildiğinde ise "çünkü, bana iş vermiyorsunuz, aş vermiyorsunuz; ben açım, iş istiyorum; ya bana iş verin veya ben bu ülkeden kaçmak istiyorum, beni bırakın" diyor. Arkadaşlar, gelinen tablo, bu tablo.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, toparlayınız...

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Bu tabloda, şimdi, bir yasa tasarısı getirilmiş; ilk maddesinde de, kamu kurum ve kuruluşlarının hizmetlerinden ücretsiz ve indirimli istifade edilmemesi söyleniliyor. Doğru, tamam, kabul; ama, arkadaşlar, ifade ettiğim gibi, bunlar, bu paralar nereye gidiyor?! TEDAŞ'ta çalışan bir memur, işçi, TKİ'de çalışan bir işçi zaten geçimini zor temin ediyor, açlık sınırı seviyesinde bir maaş alıyor; yani,  alacağı 2 ton kömürden ve Telokom'da telefon parasından istifade ettirmemekle nereye varılacak bilemiyorum.

Velhasıl, binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete. Allah sonunu hayırlı etsin. Hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan bu tasarı, yeni bir vergi kanunu tasarısıdır. Akaryakıt Tüketim Vergisini yaygınlaştırarak doğalgaz ve naftayı da vergi kapsamına almaktadır, emlak vergisini yüzde 100 artırmaktadır, büyükşehir belediyelerinin toplanan genel vergiden aldıkları yüzde 5'lik payı yüzde 3'e düşürmektedir, Bağ-Kur primlerini artırmaktadır, kamu kurum ve kuruluş hizmetlerinden ücretsiz ve indirimli uygulama yetkisini Bakanlar Kuruluna bırakmaktadır, ekonomik şartların gittikçe ağırlaştığı bir  dönemde 880 trilyonluk ağır bir yükü milletimizin üzerine yüklemektedir; kısaca, bu tasarıdan beklenen budur.

Değerli arkadaşlar, tasarının 1 inci maddesi "Bazı kurum ve kuruluşlarca üretilen mal ve hizmet bedellerinde, 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun, 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu uyarınca uygulanan ücretsiz veya indirimli tarifeler hariç olmak üzere, 31.12.2001 tarihinden itibaren, hiçbir kişi veya kuruma ücretsiz veya indirimli tarife uygulanmaması ve bu hükmün uygulanmasında, muafiyetleri belirlemeye Bakanlar Kurulunun yetkili kılınması öngörülmektedir.

Ayrıca, maddeyle, bu kanunun yayımı tarihinden önce, ikinci fıkrada belirtilen kanunlar dışında kanun, kanun hükmünden kararname, tüzük, yönetmelik, genelge ve benzeri düzenleyici işlemler ile diğer idarî işlemlerle tesis edilmiş bulunan ücretsiz veya indirimli tarife uygulamalarına, 31.12.2001 tarihinden itibaren son verilmesi öngörülmektedir.

Değerli arkadaşlar, madde, düzenleme mantığı olarak, müesseselerin daha gelir getirici imkânlara kavuşmasını, ayrıca, gelirlerinden feragat etme gayretlerinin önüne geçilmesini ve devlet bütçesine yük olmamalarını amaçlamış, iyi niyetli bir yaklaşımdır. Sonuçlarını hep beraber göreceğiz.

Türkiye, uzun vadeli politika olarak, özelleştirmeyi gündemine almıştır. Bu tasarıyla, sayıları yüzleri bulan kamu iktisadî teşekkülleri, bağlı ortaklıkları, müesseseleri daha katı devletçi bir şekilde yönetmek suretiyle, özelleştirme mantığının dışına çıkılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanın, bu uygulamalardan 160 trilyonluk bir beklentisi vardır. Hangi kamu kurum ve kuruluşlarında ücretsiz ya da indirimli tarifeler ağırlık kazanmıştır; önem derecesine göre bunların sıralaması nasıl oluşmaktadır; bu gelir beklentinizin kurumlar bazında dağılımı nedir? Sayın Maliye Bakanının, bunlara açıklık getirmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, 1 inci madde de belirtilen istisnalar dışında sayılan kamu kurum ve kuruluşlarının hizmetlerinden, genelde, üst düzey kamu görevlileri istifade etmektedir. Bunlar, zaten, yüksek gelirli kamu görevlileridir. Bunların, özel indirimden istifade etmesinin mantığı ve gerekçesi ne olabilir? Eğer, sosyal devlet gereği bazı istisnalar uygulanacaksa, bu istisnalardan faydalanan kişi kendi kurumunun bütçesiyle ilgilendirilmelidir. Ayrıca, bu madde, Bakanlar Kuruluna, yeni istisnalar koyma yetkisi de vermektedir. Bir taraftan özel uygulamaları ortadan kaldırmaya çalışırken, diğer taraftan yeni istisnalar koymanın da anlaşılır bir tarafı yoktur.

Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, Türk Hava Yolları, iç hatlarda halen tekeldir. Görevleri ve hizmetleri gereği, birtakım iş çevresi ve kamu görevlileri, sürekli seyahat etmekte ve Türk Hava Yollarına yüksek miktarda ücret ödemektedir. Özel hava yolu şirketleri de yurtiçi taşıma imkânlarından faydalandırılmış olsa, sürekli seyahat eden bu insanlara seyahat kolaylıkları sağlanırdı. Ya bu tekel kaldırılmalı ya da bu insanların konumları yeniden gözden geçirilmelidir.

Değerli arkadaşlar, basın mensuplarına getirilen istisnada, sosyal adalet ilkesine dikkat edilmelidir. İstisna, haber muhabirleriyle sınırlı tutulmalı, yerel basın mensupları da bu imkândan faydalandırılmalıdır.

Bu düşünceyle, yasanın hayırlı olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Madde üzerinde, 1'i hükümetin olmak üzere, 3 adet önerge vardır; geliş sıralarına göre okutup, aykırılık derecelerine göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesindeki parantez içindeki "basın kimlik kartı sahiplerine" ibaresinin "basın kimlik kartı sahibi kameraman ve muhabir olarak görev yapanlara" biçiminde değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

    Kamer Genç

            Tunceli

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesine, ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki üçüncü fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar teselsül ettirilmiştir.

"Kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı vakıfların, kamu gücünü kullanarak kamu hizmeti sürecinde elde ettikleri tüm gelirler kaldırılmıştır."

 

İsmail Alptekin

Sait Açba

İsmail Özgün

 

 

Bolu

Afyon

Balıkesir

 

 

M. Altan Karapaşaoğlu

 

Eyüp Fatsa

 

 

Bursa

 

Ordu

 

BAŞKAN - Şimdi okutacağım önerge, en aykırı önergedir, okutup işleme alacağım efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan parantez içi hükmün fıkra metninden çıkarılmasını, maddeye birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederim.

Orman Bakanı

  İ. Nami Çağan

           İstanbul

"Belediyeler ile bunların kurdukları birlik, müessese ve işletmeler, toplu taşım hizmetlerinde malul, yaşlı, öğrenci ve basın kimlik kartı sahiplerine indirim uygulamaya yetkilidirler."

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, uygun görüşle takdire sunuyoruz.

BAŞKAN - Efendim, Komisyonun takdire bıraktığı Hükümetin önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesine ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki üçüncü fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar teselsül ettirilmiştir.

"Kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı vakıfların, kamu gücünü kullanarak kamu hizmeti sürecinde elde ettikleri tüm gelirler kaldırılmıştır."

                                                               İsmail Alptekin

                                                         (Bolu) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

ORMAN BAKANI İ.NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Açba, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.

1 inci maddede, kamu kurum ve kuruluşlarının ücretsiz ve indirimli tarifelerinin kaldırılmasıyla ilgili bir düzenleme var. Bunun yanı sıra, yeni bir düzenlemenin de burada yer almasının gerekli olduğunu düşünüyorum.

Bilindiği gibi, ülkemizde, vatandaşlarımız, vergi ve zam kıskacında gerçekten zor durumda. Bunu, iktidar kanadı milletvekilleri de açık, net bir şekilde belirtiyorlar; ama, bir de bunun yanı sıra, devletin kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı olarak kurulmuş olan çeşitli vakıflar var, hemen hemen her kamu kurumunun personelinin kurmuş olduğu vakıflar var. Bu vakıflar aracılığıyla, vatandaştan, verilen kamu hizmetiyle ilişkilendirmek suretiyle, değişik adlar altında bağış, yardım tarzında alınan birtakım ücretler var, birtakım bedeller var. Dolayısıyla, bu bedellerin, gerçekten, malî terminolojide tam karşılığı haraçtır; yani, kamu kurum ve kuruluşları vakıfları bünyesinde, maalesef, vatandaşlara kamu hizmeti verilirken haraç niteliğinde birtakım gelirler elde ediliyor ve bu gelirlerin denetiminin de yerinde olmadığını, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından iki yılda bir denetlendiğini biliyoruz; ama, alınış biçiminin meşruiyeti yok.

Şunu, ben, sayın hükümete hatırlatmak istiyorum; Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, bu konuda hükümetin bir taahhüdü var, bu taahhüdü aynen okuyorum "kamu görevlilerinin kurmuş oldukları vakıfların, kamu hizmetinin sunumunda devreye girmesinin önüne geçilecektir. Kamu kurumlarınca veya personelince kurulmuş olan personel vakıfları incelenerek vakıf niteliği taşımayan kurumun hizmet sürecinde yer alan ve bu yolla kaynak aktarılan vakıflar tasfiye edilecektir" deniliyor; Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında hükümetin taahhüdü bu. Şu anda, hükümet, bu taahhüdünü yerine getirmek açısından bir fırsatla karşı karşıya.

Değerli milletvekilleri, gerçekten, bu tarz alınan gelirlerin ağırlıklı bir kısmı bağış niteliğinde, isteğe bağlı değil kesinlikle. Kamu hizmetini alabilmek için vatandaş, bir bakıma, zoraki, bu paraları kamu kurumlarına bağlı vakıflara aktarıyor. Bazı örnekler vereyim, örneğin; Sağlık Bakanlığı bünyesinde hastanelere giden bir vatandaş, hastaneye gittiğinde, diyelim bir tomografi çektirecek, kendisine bir ay sonrasına randevu veriliyor. Tabiî, bu süre çok fazla olduğu için, hemen ikinci bir alternatif sunuluyor. Vakfın sahip olduğu bir tomografi cihazında, belli bir bedel ödemek suretiyle çektirme fırsatını bulabiliyor. Üniversite hastanelerinde, vakıflara, hasta yatırma karşılığında bağış alınıyor.

Diğer taraftan, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı kantinlerin ihaleyle kiraya verilmesinden elde edilen gelirlerin yüzde 20'si Millî Eğitim bünyesindeki vakfa aktarılıyor. Sürücü kurslarında, soru kitapçıkları ve cevap anahtarları karşılığında elde edilen gelirin yüzde 10'u Millî Eğitim Vakfına aktarılıyor. Yüksek Öğretim Kredi Yurtlar Kurumu, öğrenim kredisi, harç kredisi, Başbakanlık burs formu satıp, karşılığında elde edilen gelirleri yine vakfa aktarıyor.

TÜBİTAK'ın bir matbaası var; ama, TÜBİTAK, birtakım baskı işlerini burada yaptırmıyor, vakfa yaptırıyor ve bu şekilde elde edilen gelirler -haksız bir biçimde- vakfın geliri oluyor.

Yine, SEKA Genel Müdürlüğü, kurumun ihtiyacı olan fueloili POAŞ'tan doğrudan doğruya almak yerine, SEKA Vakfı aracılığıyla alıyor ve vakfa bu şekilde belli bir bedel ödüyor.

Tapuda aynı şekilde, nüfusta aynı şekilde, adliyede aynı şekilde...

Vatandaş olarak hangi kamu kurum ve kuruluşuna giderseniz gidin, karşınıza, haraç niteliğinde bir bedel çıkıyor. Hükümetin, bu bedellerin kaldırılmasıyla ilgili, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında bir taahhüdü var; kendilerini, bu taahhüdü yerine getirmeye davet ediyoruz. Bu önergemizi, bu amaçla verdik. Özellikle iktidar kanadının bu konuyu destekleyeceğini umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Komisyonun ve hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Genç'in önergesini okutacağım; ama, Sayın Genç "parantez içi" ibaresi kullandınız. Biraz evvel, hükümetin kabul edilen önergesinde parantez kaldırıldı. Bu yüzden, eğer müsaade ederseniz, önergenizi işleme koymayacağım efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - O zaman işleme koymayabilirsiniz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Genç, önergenizi iade ediyorum.

Maddeyi, hükümetin kabul edilen önergesi doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 3.5.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 10. - Kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılara belediyelerce yol, su, kanalizasyon, doğalgaz gibi alt yapı hizmetlerinin birinin veya birkaçının götürüldüğünün belgelenmesi halinde ilgili yönetmelikler doğrultusunda fennî gereklerin yerine getirilmiş olması ve bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içerisinde başvurulması  üzerine kullanma izni alınıncaya kadar geçici olarak elektrik  ve/veya telefon bağlanabilir.

Bu madde kapsamında elektrik ve/veya telefon bağlanması herhangi bir kazanılmış hak teşkil etmez. "

BAŞKAN - Madde görüşmelerine geçmeden evvel bir hususu oylarınıza sunacağım.

Bu maddeler çok uzun yazılmış, onun için kâtip üyenin, diğer maddeleri oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci madde üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın?.. Yok.

Saadet Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Niyazi Yanmaz; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 2 nci maddede, özellikle öyle ifade etmek gerekirse, İmar Kanununun 31 inci maddesi uyarınca kullanma izni verilmeyen ve alınmayan binalara, eğer, belediyeler tarafından yol, su, kanalizasyon, doğalgaz gibi hizmetler götürülmüşse, elektrik hizmetinin de -bir defaya mahsus olarak- altı ay süre içerisinde götürülmesi öngörülmüştür.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, hepimizin bildiği en önemli sorunlardan biri, kaçak elektrik kullanılmasıdır. Bugünkü verilere göre, kaçak elektrik kullanımı yüzde 20'lere kadar gelmiştir.

Değerli arkadaşlar, bu milletin inancı var, örfü var, âdeti var. Bu milletin evlatlarının, kaçak elektrik kullanımını içlerine sindire sindire yaptıklarını zannetmiyorum; ama, arkadaşlar, yalnız, burada, kaçak elektrik kullananları suçlu addetmek tamamen yanlış bir anlayış olur. Burada, devletin dönüp kendi kendine bir bakması lazım: Siz, elektriği ucuza mal ediyor musunuz; elektriği, bu insanlara, makul fiyatlarla, kâr etmeden veya fiyatının üstüne çok küçük, cüzi bir kârı koyarak veriyor musunuz? Eğer, siz, bunları yapmıyorsanız, üstünüze düşen vazifeyi yapmamış olduğunuz için, bu defa halk, döner, kaçak elektrik kullanır ve bu da, belli bir sorun olarak karşınıza gelir.

Arkadaşlar, şimdi, tasarının bu maddesine göre, bir an için kaçak elektrikle baş ettiğimizi düşünelim; peki, kapkaççılıkla nasıl baş edeceğiz? Yani, burada, ona da bir kanun çıkaracak mıyız?

Değerli arkadaşlar, tasarının bu maddesiyle, devlet, kaçak elektrik kullanımını engellemekten, ancak 92 trilyon; yani, yaklaşık 100 trilyon bir gelir sağlayacak; ama, diğer yandan değerli arkadaşlar, 2002 yılı bütçesinde 43 katrilyon faiz ödemesi var. Kime gidiyor bunlar; IMF'ye gidiyor, Türkiye'deki mutlu azınlığa gidiyor, elit tabakaya gidiyor ve bu 43 katrilyon da sanal bir rakam; bunun da ötesinde; yani, 2002 yılında, 60 katrilyona varan -reel rakamlar da bu- bir faiz ödemesi gerçekleşecek.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de kaçak elektrik kullanımı bir realite. Bunu, siz, polisiye önlemlerle, vergilerle, zamlarla önleyemezsiniz; hatta, bugün sosyal patlamaya taalluk eden birtakım hadiseler artık cereyan etmektedir. Her ne kadar, Arjantin gibi sistematik değilse bile, kısmî olarak bunlar yaşanmaktadır.

Değerli arkadaşlar, sokakta insanlar açlıktan ölmektedir, donarak ölmektedir; işte, pazarlarda, halkekmek kuyruklarında insanlar perişan bir vaziyettedir ve şimdi, özellikle tasarının bu maddesi... Büyük kentlere 1980 yılında sosyal bir transformasyon gerçekleşti; köylerden şehre, kırsal kesimden şehre büyük bir göç başladı, özellikle terör de bunun tuzu biberi oldu; dolayısıyla, insanlar, kırsal kesimleri, köyleri boşalttılar, şehirlere göç ettiler. Şehirlerde de sağlıksız bir kentleşme, çarpık bir kentleşme, gerçekten 21 inci Yüzyılın Türkiyesine yakışmayan, sağlıksız, çarpık bir kentleşme gerçekleşti. Şimdi, bu çerçeve içerisinde adam, boğazından keserek, gitmiş 100 metre, 50 metre, 200 metre bir yer almış, onun üstüne de derme çatma bir şeyler kondurmuş, 2 oda bir ev yapmış, elektriğe gücü yetmediği için de kaçak elektrik almış.

Arkadaşlar, kim devletten hizmet alıyorsa, onun parasını ödemesi lazım; çünkü, kendisi ödemediği zaman, bir başkasına yük olarak gelir. Arkadaşlar, bizim, elektrik fiyatlarını makul fiyatlara çekmemiz lazım. Eğer, biz, sadece insanları -çok affedersiniz- yolunacak kazmış gibi görürsek, doğalgazda zam, akaryakıt tüketim vergisi, elektrikte zam, akaryakıtta zam, şunda zam, bunda zam, vergi, vergi dersek, insanların sabrı tükenir, vergiyi de vermez, kaçak elektrik de kullanır, kapkaççılık da gün geçtikçe artar.

Bakın, geçmişte, İstanbul Emniyet Müdürü diyor ki: "Benim hanımım da gelip bana dese ki 'kapkaççı benim çantamı aldı götürdü' bana şikâyet etmeye hakkı yoktur, iyi etmiştir."

Arkadaşlar, bu, devletin sosyolojik olarak iflasının ilanı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlarsanız memnun olacağım.

Buyurun.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Yüksek enflasyondan dolayı, uzun süredir yaşanan ekonomik krizlerden dolayı, toplumda ahlâkî erozyon gittikçe artmaktadır değerli arkadaşlar.

Biz, bugün, burada bu kanunları çıkarırız, para tahsil edeceğimizi zannederiz; ama, bu paralar buharlaşır, uçar, faiz olarak gider. Biz, bu maddeden 100 trilyon liralık bir gelir bekliyoruz; ama, öte taraftan, 40-50 katrilyon lirayı faize veriyoruz. Bununla bir yere varmak mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, hadiselere sosyolojik perspektiften bakmak lazım, insanî perspektiften bakmak lazım ve devletin sosyal devlet olması ilkesini, olgusunu unutmamak lazım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum efendim.

Şimdi, söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu'nda.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Karapaşaoğlu, geçmiş olsun.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarımız; 2 nci maddeyle ilgili olarak, düzenlemenin ifadesinden anlaşılan şu: Buraya bazı arkadaşlarımız geldiler, dediler ki "gecekondulaşmayı teşvik edecek bir düzenlemedir." Bu, yanlış bir ifade.

Bakın, değerli arkadaşlar, kullanma izni verilemeyen veya alınmayan yapılarla ilgili bir ifade kullanılıyor. Bundan maksat şu: Belediyeye ruhsatını vermiş, yapıyı yapmış, inşaatını yapmış; ancak, bu inşaat yapılırken, arsalar arasında yaklaşım mesafesinde veya çıkmalarında veya yüksekliğinde birtakım hatalar oluşmuş, ölçümleme hataları oluşmuş. Bundan dolayı, belediyeler bunlara kullanma izni veremiyorlar; çünkü, görevlerini suiistimal etmiş olacaklar. Bunu gidermek için, bu yapıların ihtiyaçlarını gidermek için, bakın, gerekçe olarak da ne denilmiş: "...Belediyelerce yol, su, kanalizasyon, doğalgaz gibi altyapı hizmetlerinin birinin veya birkaçının götürüldüğünün belgelenmesi halinde..." Demek ki, bu binalar yaşam şartlarına elverişli binalar; belediye oraya yol götürebiliyor, kanalizasyon götürebiliyor, doğalgaz götürebiliyor, su götürebiliyor. O halde, yaşam şartlarından birisi daha olan elektriğin bağlanabilmesini temin etmek lazım.

TEDAŞ Kurumu, elektrik kurumu, ruhsat kullanma izni olmayan yapılara kesinlikle elektrik bağlamıyor. Son zamanlarda, telefon idaresi de, bunu, bu şekilde uyguluyordu. İşte, bu zarurî insan ihtiyacı olan elektriğin bağlantısını temin edebilmek için, böyle bir düzenlemeye gidilmiş.

Bu madde, gecekondulaşmayı teşvik etmez. Gecekondulaşma eğer varsa, onun gerekçelerini ayrıca irdelemek lazım, ayrıca bulmak lazım; göçü önlemek lazım, belediyelerin arsa hazırlaması lazım veya belediyelere hazinenin arsa tefrik etmesi lazım; altyapılarını belediyelerin hazırlaması lazım gibi bir sürü düzenlemeyi yapmak gerekiyor.

Ancak, burada şu düşünülebilir: Böyle yapılar var; bu bir gerçek. Ben, Bursa milletvekili olarak, yalnız Bursa'da, yaklaşık olarak 175 000 adet binanın bu tip aksaklıklardan dolayı kullanma izninin olmadığını biliyorum. Bu binalar ne yıkılabilir ne yeniden yapılabilir; dolayısıyla, bu binaların ihtiyaçlarının giderilmesi lazım. İşte, bu ihtiyaçları gidermek için düzenlenen bu maddenin yanına veyahut da ayrıca, Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın, imarla ilgili, iskânla ilgili bu tip aksaklıkları giderecek mutlaka bir düzenleme yapmasına da toplumun ihtiyacı var.

Bu arada, denetimlerin şu sırada sıklaştırılmış olduğu, daha stabil hale getirilmiş olduğunu görüyoruz. Yapı denetim şirketleri kuruldu. Şimdi, bundan sonraki yapı denetimlerinin belediyelerden daha çok, daha dikkatli bir şekilde kontrol edilebileceğini düşünebiliriz; dolayısıyla, bundan sonra bu tip aksaklıklar olmayacaktır. Bir kalfaya, bir ustaya bırakılmış olan bir binanın yerleşim alanının tespiti hatalara sebep olabiliyor; yarım metre ileri, yarım metre geri kayabiliyor. Dolayısıyla, yapı denetim şirketlerinin faaliyete geçmesinden dolayı denetimler artmış oluyor. Şu sırada belediyeleri rahatlatmak lazım, vatandaşı rahatlatmak lazım. Bu kullanma iznini almamalarından dolayı farklı fiyatlarla, farklı tarifelerle birtakım vergiler ödüyorlar, birtakım ödemeler yapıyorlar. Bunun giderilmesi için Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın da bir adım atması gerekiyor. Biz "elektrik bağlanabilir" ibaresinin yanına "telefon da bağlanabilir" ifadesini koymuştuk, ama, bazı belediyeler -halkımızdan gelen şikayetlere göre söylüyorum- su bağlamakta da sıkıntı çıkarıyorlar. Dolayısıyla, bir önerge vermek suretiyle, inşallah arkadaşlarımız verirler, suyun da bağlanmasını temin etmek lazım. O takdirde, vatandaşımız yaşar hale gelebilecektir.

Bu uygun düzenlemeden dolayı teşekkürlerimizi iletiyor, hayırlara vesile olmasını diliyor ve Yüce Kurula saygılar sunuyorum. (AK Parti ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra sayılı tasarının 2 nci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2 nci madde, kullanım izni verilmeyen veya alınamayan yapılara, yol, su ve benzeri hizmetlerin belediyelerce daha önceden götürülmesi halinde, bu yapı sahiplerinin bu kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içerisinde müracaatları halinde, kullanma izni alıncaya kadar, bu altyapı ve diğer teknik hizmetlerden faydalanacağına yönelik bir maddedir.

Değerli milletvekilleri, aslında yerinde bir düzenlemedir. Her ne sebeple olursa olsun, inşaat ruhsatı almış, ama, bilahara, teknik şartlara riayet edilmediğinden dolayı kullanım izni verilmeyen her il ve ilçede çok sayıda inşaat beklemektedir. Bu vesileyle, bu tasarının çıkmasıyla birlikte, buralarda da bu noksanlıklar giderilecek, yapı kullanım izin belgesi alınmak şartıyla, daha önce faydalanılmakta olunan altyapı hizmetlerinden, kanun çerçevesinde, tekrar faydalanılmaya devam edilmesi sağlanmış olacaktır.

Değerli milletvekilleri, aslında, 57 nci hükümet, buna benzer birçok tasarının kanunlaşmasını sağlamıştır; bu Yüce Heyetimizin huzurunda müzakere edilmiş ve kanunlaşmıştır. Ancak, milletin esas gündeminde olan husus geçim sıkıntısıdır, geçim darlığıdır. 57 nci hükümet, anayasa değişikliği başta olmak üzere, en çok yapısal reform yasası çıkaran kabine olmasına rağmen, güven ortamını tesis edemediği için, ekonomik krizi aşmak mümkün olamadı. Toplum, mevcut hükümetle, ekonominin düzlüğe çıkacağına olan inancını da yitirmiştir. Hükümet, toplumun güvenini kazanmak için çaba harcamadığı gibi, zaman zaman yeni krizler yaratabilecek davranışlar içine de girmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısının genel gerekçesine baktığımız zaman, güçlü ekonomiye geçiş programının bir parçası olarak gerekçede izah edilmektedir. Halbuki, güçlü ekonomiye geçiş programı, kasım ve şubat krizlerinden sonra dağılan ve bozulan dengeleri tekrar yerine oturtmak, kilitlenmiş olan piyasayı açmak üzere hazırlanmış bir paket programdı. Kendi içinde bütünlüğü ve tutarlılığı olmayan bu programın ana hedefi de enflasyonla mücadele değildi. Halbuki, güçlü ekonomiye geçiş programından önceki program, 2000, 2001 ve 2002 yıllarında uygulanacak olan program, enflasyonla mücadele programıydı. Hükümet, güçlü ekonomiye geçiş programıyla, enflasyonla mücadele programını terk etti, onun yerine, savurganlığın engellenmesini, kara deliklerin kapatılmasını ve ekonominin böyle güçlü bir hale getirilmesini hedeflemek cihetine gitmiştir. Görüldüğü gibi, üç yıl içerisinde, hükümet, hedeflemiş olduğu programda, başlangıçta, enflasyonu düşürmeyi hedeflemiş; bilahara, enflasyonu düşürmekten vazgeçerek, savurganlığı önlemek için, birçok kanun tasarısını Meclise sevk etmiş ve kanunlaşmalarını sağlamış; ancak, milletin ekonomik sıkıntılarını bertaraf edici bir uygulamayı sağlayamamıştır.

Değerli milletvekilleri, bilhassa seçim bölgemde 20-25 gündür dolaşıyorum. Belki 5-10 gündür, huzurunuzda, çeşitli tasarılar görüşülürken, bulunamadım. Köylüye, çiftçiye doğrudan gelir desteği diye ifade edilen ve bütçeye 500 trilyon lira ödenek konulan bu para, 12 ay geçmesine rağmen, halen ödenememiştir.

Bakınız, 12 Aralık 2000 tarihi itibariyle Meclisten geçen 2001 yılı bütçesine 500 trilyon lira doğrudan gelir desteği ödeneği konuldu. Bütçe 48 katrilyon lira civarındaydı. 2001 yılı içerisinde, bütçe, 80 katrilyon liraya çıkarıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akın.

MURAT AKIN (Devamla) - Doğrudan gelir desteği aynı miktar üzerinde kalmasına rağmen, 500 trilyon lira olarak kalmasına rağmen, piyasada emisyon hacmini artırır diye, çiftçiye, ne ekim zamanında ne pancar söküm zamanında ne diğer sıkıntılı olduğu zamanda, hiçbir şekilde, ödeme yapılmadı. Konya ve Mersin İllerinde bunun ödendiği ifade ediliyor; ama, Aksaray, Niğde, Nevşehir İllerinde halen ödeme yapılmadı.

Bu çiftçilerimiz bekliyor; tohumlarını ekemediler. Yağış nedeniyle, tohum ekilme imkânının, ileride, kurak bir mevsimde sağlanabileceği ifade ediliyor. Eğer mümkünse -eskiden Maliye Bakanlığı yapmış Sayın Bakanımız şimdi hükümeti temsilen oturuyor- çiftçilere doğrudan gelir desteğinin ödenmesi suretiyle, tohum ekemeyen çiftçilerimizin, ileride oluşacak iyi hava şartları içerisinde, tohum ekmelerinin sağlanması mutlaka temin edilmelidir. Çiftçinin, işçinin en mühim meselesi geçim şartıdır. Yapı izni alınsa da alınmasa da, bu millet, mutlak surette, orada oturuyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, son anda iki önerge geldi, işleme koyacağım; ancak, Sayın Özgün, önergenizin gerekçesi yok, aynı mahiyette olduğu için imzaları birleştiriyorum.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Tamam Sayın Başkan.

BAŞKAN - Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

790 sıra sayılı yasanın 2 nci maddesi "Geçici Madde 10" un birinci paragrafının son cümlesinde yer alan "telefon" ibaresinden sonra "su" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

İsmail Özgün Özkan Öksüz                 Sait Açba

          Balıkesir                     Konya                     Afyon

Zülfükar İzol                                         Mahfuz Güler

          Şanlıurfa                                                      Bingöl

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

790 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesi "Geçici Madde 10" un birinci fıkrasında "elektrik" sözcüğünden sonra "su" kelimesinin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Emrehan Halıcı

Nihat Gökbulut

Koray Aydın

 

Konya

Kırıkkale

Ankara

 

Nevzat Ercan

Mehmet Gözlükaya

Salih Yıldırım

 

Sakarya

Denizli

Şırnak

 

 

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

 

 

 

Bursa

 

 

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, görüşümüz olumlu; ancak, madde metninde, yukarıda "belediyelerce yol, su, kanalizasyon, doğalgaz gibi altyapı hizmetlerinin birinin veya birkaçının götürüldüğünün belgelenmesi..." deniliyor. Yani, burada, içinde "su" var; ama, bir ilave olsun istenirse...

BAŞKAN - Açıklık kazandıralım efendim, daha sarih olsun. Malum, bürokratlar... Adamın elektriğini verirsiniz, suyunu vermezsiniz açıklık yok diye.

Hükümet?..

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Efendim, elektriği ve telefonu olan bir evin suyunun da olması gerektiği için, açıklık getirmek açısından katılıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hükümete bir sual soracağım: Bu değişiklik karşısında, aynı maddenin ikinci fıkrasına da "su" kelimesini ilave etmek gerekiyor gibi geldi, kabul ediyor musunuz efendim? "Bu madde kapsamında elektrik ve/veya telefon..." demişsiniz ya; yukarıya "su" kelimesini ilave ettik, buraya da "su, elektrik ve/veya telefon bağlanması..." ilavesi gerekiyor.

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Tabiî, aslında bu son fıkraya gerek bile yok; zaten, bunların bağlanması tapunun verilmesi sonucunu doğurmadığına göre... Yani, eklemekte maddî gereklilik var.

BAŞKAN - Eklemiş oluyoruz efendim. "Elektrik" ibaresinden sonra "su" ibaresi eklenmiştir.

Kabul edilen önergeyle, ikinci fıkradaki redaksiyonla birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- 2.9.1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun ek 15 inci maddesinin (a) bendinde yer alan "% 15'i" ibaresi "% 20'si" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım'ın; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının; yani, güçlü ekonomiye geçiş tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi ve aziz milletimizi Partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hükümetin genel gerekçesine göre, tasarıyla, Türkiye ekonomisinin kronikleşen temel sorunlarına çare bulmak için yeni vergi yasası getirilmektedir.

Sayın Derviş ise "tasarının amacı, 2002 bütçe hedeflerinin tutması, ülkeyi krizden kurtarmak ve güçlü ekonomiye geçiş için sosyal imkânlardan yararlananlarda indirim yapmak; Emlak Vergisinin değerine göre artırılması, Akaryakıt Vergisinin sınırının genişletilmesi ve ayrıca, sağlık sigortası giderlerinin, mevcut prim oranlarına göre toplanan primlerle finanse edilmesi mümkün bulunmadığından, Bağ-Kur primlerinin artırılması gereklidir" diyerek, tasarıyı savunmaktadır.

Ancak, biz, Doğru Yol Partisi olarak, bu tasarıya, ülke gerçeklerine aykırı ve ülke insanının aleyhine olması ve tasarının tümünün yanlış olması nedeniyle karşıyız ve muhalifiz. Komisyonda vermiş olduğumuz muhalefet şerhimiz de vardır; çünkü, bu tasarıyla, gerçek, kalıcı, radikal tedbirler almaktan uzak, günü kurtarma çabaları içerisinde olunduğu görülmektedir; yani, tasarı, milletin ve vatandaşın aleyhinedir. Açıkçası, bu tasarıyla, hükümet, ekonomik programdan en çok zarar gören orta gelir kesimine, fakir fukaraya yeni vergiler, yükler ve ek malî külfet getirmekte ve böylece, halkımızı sosyal patlamaya sevk etmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla, görülüyor ki, hükümet, halktan kopmuş, yaşanan olaylardan ders almamış, hele hele, Arjantin'in sosyal patlamasından hiç ders almamış, milletin dert ve sıkıntılarını, yoksullaştığını, her geçen gün hayat pahalılığının halkı feci şekilde ezdiğini, her gün kapanan işyerlerinden insanların işten çıkarıldığını, bu nedenle işsiz ve aşsız kalan insanların, ekmek alamadığından aç, şu kış gününde, eksi 10 derecede, kömür alamadığından soğukta yattığını ya bilmiyor veya bile bile ülkeyi sosyal patlamaya götürüyor; çünkü, zamla, vergiyle, faizle, bu krizden çıkamazsınız. Ülkeyi krizden çıkaracak bir tek yol vardır, o da, üretim, üretim ve üretimdir; ama, siz, bunu yapamazsınız; çünkü, IMF ve Dünya Bankası müsaade etmez.

Değerli milletvekilleri, bakınız, tasarının 3 üncü maddesine göre, 1479 sayılı Kanundaki esnaf ve sanatkârlar, çiftçiler ile diğer bağımsız çalışanların Bağ-Kur prim oranları yüzde 15'ten yüzde 20'ye çıkarılmaktadır. Bu yanlıştır; çünkü, Bağ-Kur sigortalısı şu anda borcunu ödeyemiyor. Yani, esnaf, sanatkâr ve çiftçilerin çok zor şartlarda yaşadıkları, normal primlerini dahi ödeyemedikleri bir dönemde, primlerin artırılması, bu insanların geçim şartlarını daha da ağırlaştıracak, yaşama hakkını elinden alacaktır. Ama, yaklaşık 2 katrilyon Türk Lirası prim alacağını tahsil edemeyen Bağ-Kurun, zaten iflasın eşiğinde ve yoksulluk içinde bulunan esnaf, sanatkâr ve çiftçilerden bu primleri tahsil etmesi de mümkün değildir. Öyleyse, finansman sorunu olan Bağ-Kurun, kaynaklarını etkin, gerekli ve zorunlu olan yerlere kullanmak varken, lüks, yeni genel müdürlük binası yapması doğru mudur; zamanı mıdır?..

Daha üç gün evvel basından ve televizyonlardan hepimiz duyduk ki, Sayın İçişleri Bakanımız, valiliklere gönderdiği genelgede, sosyal patlama olmaması için, fakir ve muhtaç vatandaşlara gereken yardımın yapılmasını istiyor. Bu, doğru ve yerinde bir genelgedir; çünkü, krizin ağırlığını açıkça ortaya koymaktadır. Ancak, İçişleri Bakanının bu genelgesi Sayın Başbakana sorulduğunda "sosyal patlamayı gerektirecek bir durum yoktur" diyerek cevap veren Sayın Başbakana buradan sormak istiyorum: Başbakanlık çıkışında sizin önünüze yazarkasa atılmadı mı? İnsanlar, kendini, benzinle, Başbakanlık önünde yakmak istemedi mi? Ağzını iğneyle dikenler olmadı mı? Meclis bahçesinde, vatandaş, çatıya çıkarak, kendisini yere atmak istemedi mi? Başbakanlığın önünde, bir vatandaş arabasını yakmak istemedi mi? Bütün bu hareketler ve olaylar sosyal patlama değil de nedir Sayın Başbakanım, söyler misiniz? Ülkenin ve insanların durumu iyiye gidiyor, düzeliyor da, siz neden Başbakanlığın önünü barikatlarla kapatıyorsunuz?..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Niye sinirleniyorsun?

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Halktan ve milletten kaçamazsınız. Eğer, milletten korkmuyorsanız, Başbakanlığın önündeki barikatları kaldırın, eski haline getirin. Eğer, kaldırmazsanız, demokrasiden ve şeffaflıktan bahsetmeye hakkınız yoktur.

Öyleyse, milletin ve ülkenin iyiliğini istiyorsanız, prim toplamak istiyorsanız, primleri artırmayı değil, primleri indirin, hatta tasarıdan çıkarılması gerekir; bu hususta da önergemiz vardır; çünkü, insanların, yükü çekecek takati kalmadı. Millet ekmek derdine düştü.

Milletin aleyhine olan bu tasarıyı geri çekin diyor, Yüce Heyetinize Doğru Yol Partisi ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Söz sırası, Saadet Partisinde.

Saadet Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

SP GRUBU ADINA FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 3 üncü madde ile getirilen husus, Bağ-Kur üyesi esnaf ve sanatkârlar ve çiftçilerin sağlık primleri eskiden yüzde 15 idi, şimdi yüzde 20'ye çıkarılıyor; yani, 5 puan çıkarılıyor. Bunun manası ne demek; bunun manası, ödenen primler 5 puan yükseltilince, yüzde 33,3 oranında artırılmış oluyor; yani, Bağ-Kurlular hastalık primi olarak, sağlık primi olarak yüzde 33 daha fazla şimdi ödemek zorunda kalacaklar. Zaten şu ana kadar Bağ-Kurun 2 katrilyon lira ödenmemiş primi içeride. Ödeyemiyor esnaf; çünkü, esnafta bir şey kalmadı. Bu 2 katrilyonu ödeyemeyen Bağ-Kurluya, yüzde 33 daha fazla öde diye bir tebligat çıkmış oluyor.

Değerli arkadaşlar, biz buna karşıyız. Bu artışla 171 trilyon lira bir ek gelir hedeflenmektedir. Bizim bütçemizde sadece faizler için 43 katrilyon lira bırakılmış. Her güne 120 trilyon civarında faiz ödememiz lazım, her gün 120 trilyon. Eğer biz bu faiz oranını düşürmüş olsaydık, 1,5 günlük bir faiz ödemesini durdurabilseydik, bugün Bağ-Kurlu bu şeye girmeyecekti.

Yine, değerli arkadaşlar, Bağ-Kurun bu hale düşmesinin sebepleri vardır. Şu anda giderlerinin ancak yüzde 31'ini karşılayabilmektedir Bağ-Kur;ama, niye bu hale düşmüştür; şöyle bir bakarsak, Türkiye Halk Bankası, 1971'den beri Bağ-Kurun parasal işlemlerini yürütmektedir. Bağ-Kur primleri yatırıldığı zaman, vadesiz mevduata uygulanan faizi uyguluyor; ama, Bağ-Kur, Halk Bankasından para aldığı zaman, yüzde 240'lara varan bileşik faizle para veriyor. Tabiî, Bağ-Kuru batıran Türkiye Halk Bankasındaki yine faiz illeti. Yani, Türkiye'nin bütçesini de bu hale sokan faiz illeti, bu da bir faiz illeti.

Değerli arkadaşlar, kimden alacağız bu primleri; esnaftan, çitfçiden, bağımsız çalışanlardan ve sanatkârlardan. Şimdi esnafa bakıyoruz, hali belli; çünkü, esnaf, protestosunu yerine getirdi, yazarkasayı uygun bir şekilde Başbakanımızın önüne bıraktı, tanker gitti bırakıldı; yani, bunlar, şoför esnafı da, bakkal esnafı da bildirdi. Tandoğan'da yürüyen değerli esnaf ve sanatkârlar copları yediler, onlar da yerlerine oturdular.

Değerli arkadaşlar, 160 000 işyeri bu krizden sonra kapatılmıştır. Kapatılan bu işyerleri nasıl olacak da Bağ-Kur primlerini ödeyebilecekler? Bu krizin faturası esnaf ve sanatkâra kesilmiştir. Yani, kısaca, ortadireğe kesilmiştir.

Arkadaşlar, ortadirek kırılmıştır!.. Kırılmıştır ortadirek!.. Bunu yapmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, bir de şoför esnafına bakalım. Şu anda, sınır ticareti yok diye, kapılar kapandı diye, binlerce şoför esnafı tankerlerini, kamyonlarını kapatmışlar, bekliyorlar.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Nerede, nerede?..

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) - "Nerede" değil mi; sen bilmiyorsun!..

Güneydoğuda bütün tankerler bağlıdır şu anda. Benim memleketimde 1 000'in üzerinde araç, sadece normal deposunda biraz mazot fazla oldu diye kapatılmış, bağlanmış ve mazot kaçakçılığı yaptın diye -kendi akaryakıtıdır zaten- müsadere edilmiş, şu anda TASİŞ'te satılmak üzere.

Değerli arkadaşlar, taksiciler LPG sorunuyla karşı karşıyalar. Sabahtan akşama kadar dolaşıyorlar; sorun bir taksiciye, acaba Bağ-Kur primini ödeyecek parası var mıdır; yok arkadaşlar. Berberler öyle, terziler öyle, bakkal ve manavlar... Hipermarketleri kurdunuz, onları da batırdınız, onlar da primlerini ödeyemiyorlar. Sanayici, esnaf öyle... Sadece şu anda durumu iyi olan, hurdacılardır. Arabalar kırıldığı zaman hurda arabalardan parça çıkarılıyor. Yani, başka iyi olan yok.

Çiftçiye bakıyorsunuz, kota koydunuz; şeker üretenlere kota koydunuz, tütün üretenleri yok ettiniz, fındık üretenlerin fındıklarını söktürüyorsunuz. E, şimdi çiftçiyi de mahvettiniz!

Arkadaşlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erbaş, toparlayın efendim lütfen.

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) - 1 dakika...

BAŞKAN - 1 dakika değil; çünkü, 5 dakikaya 50 saniye veriyorum.

Buyurun.

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Bağ-Kur emeklilerinden yüzde 30 kesiliyor. Şu anda Bağ-Kur emeklileri 120 milyon alırken, 40 milyonları kesiliyor ve sonuç olarak 80 milyon lirayla geçinmek zorunda kalıyorlar. Eğer, siz, 80 milyon lirayla geçinebiliyorsanız... Bu kadar maaş alıyoruz, sonuçta 80 milyon -düşünün- bizim telefon parasına bile yetmiyor. Biz, Bağ-Kurluları 80 milyon lirayla geçinmeye mahkûm etmişiz.

Böyle bir hükümet... Ben hükümete bir şey demiyorum; hükümet bu işten sorumlu değildir, biliyorum; çünkü, sorumluluk yok onlarda; hükümete bir şey demiyorum; ama, böyle bir IMF, böyle bir kapitalist düzen bizi mahvetti, inşallah, kendileri de mahvolurlar diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Allah beterinden saklasın!

BAŞKAN - Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisinde.

Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler; buyurun efendim.(AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika; hep tekrarlıyorum ki, bir daha eksüre istemeyin diye.

AK PARTİ GRUBU ADINA MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tasarının 3 üncü maddesiyle 2.9.1971 tarih ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar, Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun ek 15 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Yani, Bağ-Kur çalışanlarının sağlık sigortası kesintileri yüzde 15'ten yüzde 20'ye yükseltilerek, Bağ-Kurluya yeniden ek bir yük getirilmektedir.

Değerli arkadaşlar, Bağ-Kurda sağlık sigortası gelir-gider dengesi, ilk defa 1995 yılında bozulmuş ve 1995 yılında 649 milyar lira açık verilmiştir. Bu tarihten sonra, her yıl, bu açıklar giderek katlanmış ve nihayet 2000 yılında 455 trilyon, 2001 yılında ise 500 trilyon lirayı geçmiştir.

Sağlık primlerinin yüzde 15'ten yüzde 20'ye çıkarılmasıyla, yıllık 170 trilyon liralık bir katkı sağlanması hedeflenmiştir. Bağ-Kur sigortalısından alınacak ekprimle bu gerçekleştirilmeye çalışılacaktır. Bunun anlamı şudur: Aylık ortalama prim ödeyen bir esnaf, bu tasarı kesinleştikten sonra her ay 8-10 milyon lira arasında daha fazla Bağ-Kur primi ödeyecektir.

Şimdi, bu hükümete şunu sormak istiyorum: 1479 sayılı Kanuna tabi Bağ-Kurluların yüzde 71'i düzenli olarak prim ödeyemez iken, yine bu yasaya bağlı Bağ-Kurluların yüzde 22'si hiç prim ödeyemez iken, sadece yüzde 7'si primini zamanında ödeyen bu vatandaşlardan, bu kadar sıkıntılı olan bu esnaftan, nasıl her ay 8-10 milyon lira daha fazla prim alacaksınız? Buna akıl sır erdirmek mümkün değil.

Yine aynı şekilde, 2926 sayılı Kanuna tabi Bağ-Kur sigortalılarının yüzde 51'i düzenli prim ödeyemez durumda iken, yüzde 45'i ise -evet, yanlış anlamadınız- yüzde 45'i- hiç prim ödeyemez durumda iken, nasıl olacak da, bu esnaf, ilave olarak her ay 8 milyon - 10 milyon lira fazladan prim ödeyecektir?

Değerli arkadaşlar, bunun gerçekleşmesi mümkün değildir. Her gün binlerce esnaf işyerini tasfiye ederken, binlercesi dükkânının kapısına kilit vururken, şirketini kapatırken, nasıl olacak da, bu primlere ilave olarak 8 milyon - 10 milyon lira ilave prim ödeyecek? Bu, resmen, vatandaşla dalga geçmektir; halkı, esnafı adam yerine koymamaktır.

Ayrıca şunu da merak ediyorum: Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği yetki yasasının 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tanıdığı dokuz aylık süre üzerinden dört ay geçtiği halde, bu tasarı, Genel Kurul gündemine alınmasına rağmen, bugüne kadar görüşülememiştir. Dört aydan beri Bağ-Kur hiçbir yasal dayanak olmadan yürütülmektedir veya yürütülmeye çalışılmaktadır. Milyonlarca insandan, esnaftan prim alan, daha doğrusu alamayan bu koca genel müdürlük, hiçbir yasal dayanağı olmadan, nasıl olur da dört aydan beri bekletilmektedir?

Şu anda 81 il müdürlüğü ile binlerce çalışanı bulunan bu kurumun, bağlı olduğu hiçbir kanun yoktur; ayrıca, demin sözünü ettiğim prim zammı, aslında, bu, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede vardı. Bunun için, bu kadar acele etmeleri de anlamsızdır.

Sağlıklı prim tahsilatı yapılamadığından, Bağ-Kurdaki açıklar günden güne artmaktadır. Bakınız, 2000 yılında 1 katrilyon 150 trilyon lira olan açık, 2001 yılında 2 katrilyonu geçmiştir. Eğer, prim tahsilatının, sağlıklı, doğru dürüst yapılması isteniyorsa, bugünkü, bu şartlar altında primlerin artırılması değil; tam tersine, prim tahsilatının teşvik edilmesi, kolaylık sağlanması ve hatta indirilmesi gerekirdi.

Bu duygu ve düşüncelerle, çıkacak yasanın, yine de, esnafımıza, halkımıza hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilen 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar, Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun ek 15 inci maddesinin (a) bendini değiştiren "yüzde 20'si olarak değiştirilmiştir" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Fethullah Erbaş

   Hüsamettin Korkutata

  Cevat Ayhan

 

Van

   Bingöl

     Sakarya

 

Turhan Alçelik

  

Osman Yumakoğulları

  

 Giresun

          

 İstanbul

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum ve işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/939) 790 sıra sayılı esnaf ve sanatkârların ve diğer bağımsız çalışanların, Sosyal Sigortalar ve Bağ-Kur primlerinin artırılmasına ilişkin kanun tasarısının 3 üncü maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Sadri Yıldırım

Nevzat Ercan

Ali Rıza Gönül

 

Eskişehir

Sakarya

Aydın

 

Celal Adan

 

Mehmet Sağlam

 

İstanbul

 

Kahramanmaraş

 

BAŞKAN - İki önerge de aynı mahiyette; ikisini birleştiriyorum; ama, önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Komisyon?...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Veysel Candan, buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu verdiğimiz önergede, Bağ-Kur primlerinin sabit kalması, artırılmamasının doğru olacağı kanaatindeyiz; yani, 15'te kalması gerekir.

Biraz önce, geneli üzerinde müzakereler yapılırken, sorular soruldu, Sayın Bakan cevapladı; ufak bir not aldım:

"Doğalgazda KDV inecek mi?" "Hayır; artacak."

"Emlak Vergisi artışı var mı?" "Var."

"Bağ-Kur primi inecek mi?" "Hayır; artacak."

"Kaçak inşaata elektrik var mı?" "Su bile var." Verilen cevaplar bunlar ve şu anda da Maliye Bakanı hâlâ burada yok!

İkinci bir tespitim: MHP Grubu adına konuşan arkadaşımın, bu madde üzerinde, özellikle 3 üncü madde üzerinde söylediği söz şudur: "Prim artırmak marifet değil." MHP Grubu adına konuşan arkadaşımız, kısa ve öz olarak çok güzel bir tespit yaptı. O zaman, bu önergeye de MHP'li arkadaşlarımızın, grup sözcüleri doğrultusunda oy vermeleri gerekmektedir. Onu da hatırlatayım ya da burada çıkıp öyle konuşmamaları gerekir; bir kere söyleyeyim.

Şimdi, efendim, soru şu: Acaba, Bağ-Kur, prim alacaklarının tahsilatında, zorluktan mı, düşüklüğünden mi kaybediyor; yoksa, Bağ-Kurda bir yönetim bozukluğu mu var? Bu sorunun cevaplanması lazım ki, eğer, hakikaten prim düşük, 15'ten 20'ye, 20'den 40'a, 40'ı da 50'ye çıkaralım; ama, Bağ-Kuru inceleyen devletin üst kurumları, Yüksek Denetleme Kurulu raporlarına baktığımız zaman, konu öyle değil; aksine, mevcut primler bile tahsil edilemediği için sağlık hizmeti verilemiyor. O zaman, bu kurumu yönetemeyen beceriksiz, bakan koltuğunda oturan, işgal edenlerin, kurumu tanımadıkları ortaya çıkıyor; yani, sizin, 1 katrilyon 500 trilyon alacağınız var, prim tahsil edemiyorsunuz, insanlar para bulup onu yatıramıyor, tedavi göremiyorlar, siz diyorsunuz ki: "Ben bu primi bir daha artıracağım." Burası derebeylik mi, krallık mı?! Adamın parası olsa zaten ödeyecek; yok ki ödememiş. Yani, bu kadar insan ödemediği halde, alacağı dururken, onun üzerine faiz işletirken -vatandaşın borcu 400 milyonken 2-3 milyara çoğaltırken faizlerle- ondan sonra, çıkıp, her gün Sayın Bakan, basın toplantısı yapıyor. Ne dese bari, derde deva bir şey söylese; "bizim bakanlıklarda da yolsuzluk var..." Biraz önce DSP'li grup sözcüsü arkadaş da diyor ki: "Bu hükümete şiar edindik, yolsuzlukları durduracağız." Yolsuzlukları durdurunca Hazinede para toplanması lazım; toplanmadığına göre, prim artırıyorsunuz...

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu kurumu inceleyenler ne söylüyor; bakın, özet olarak takdim ediyorum; buraya gelmeden raporu okudum ve hazırlıklı geldim. Değerli arkadaşlar, deniliyor ki. Bağ-Kurun parasal işlemlerini yıllardır Halk Bankası yapıyor. Yıllardır... Bağ-Kurlu vatandaş, aidatını Halk Bankasına ödüyor. Halk Bankasının borçlarını da Bağ-Kur ödüyor; yani parasal ilişkiler var; fakat, bu ilişkiler öyle bir denetimsiz ki, Bağ-Kur açık verdiği zaman, Halk Bankası yüzde 7 500 faiz uygulamış; yani, trilyonlarca lira Bağ-Kurun faiz gideri var. Peki, siz, şimdi artırınca ne istiyorsunuz; biz 170 trilyon daha aidat toplayacağız... Zaten toplayamazsınız... Peki, Bağ-Kur ile Hak Bankası öyle eksi vermeye başlamış ki bu faizlerin sonunda, 1996-1997'de, nihayet, Bağ-Kurun parası, Halk Bankasına, bir defaya mahsus ödenmiş; defaten ödenmiş; zararları ödenmiş; yani, bu ilişkinin tanzim edilmesi lazım.

Bir diğer önemli konu -Bağ-Kuru kurtarmanın yollarını söylüyorum- Taşınmazlarla ilgili gayrimenkuller değerlendirilmiyor. Bunu kim söylüyor; Bağ-Kurun gayrimenkullerini tek tek, alt alta yazıp kira kontratlarını inceleyen, masraflarını, bilançolarını inceleyen Yüksek Denetleme Kurulu söylüyor.

Bir diğer önemli konu; yine, bu da, denetimde yazılı. "Bağ-Kur emekli oluşumunda 100 000 civarında insan, hak etmediği halde, yolsuzlukla emekli oldu, prim ödeniyor" deniyor.

Bakın, ben, size, Bağ-Kur nasıl batıyor onları söylüyorum. Yani, siz, Bağ-Kur'u batıracaksınız, dönüp milletten aidat isteyeceksiniz!.. Böyle şey olmaz; buna yöneticilik denmez...

Yine, aynı raporun bir bölümünde "ilaç israfı, ilaç yolsuzluğu var"deniyor. Sayın Bakan da bunları söylüyor zaten; zannediyorum, o raporlardan alıp, okuyor, o da söylüyor.

Yani, özetle -sürem de bitti- MHP sözcülerine bir hatırlatma yapıyorum. Prim artırmak marifet  değil;  MHP sözcüsüne ait bu... Bu önergeye olumlu oy vermeleri lazım, bu, bir.

Hükümeti uyarıyorum: Beceriksiz yönetiminizin faturasını millete ödetemezsiniz...

Teşekkür ederim efendim.(SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Diğer önerge sahibi olarak, Sayın Gönül, buyurun.(DYP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

3 üncü madde üzerinde,  Doğru Yol Partisi milletvekilleri olarak bizler, bu düzenlemenin, yersiz olduğu kanaatiyle, kanun metninden çıkarılmasını istiyoruz. Bu düzenleme yapılırken, aslında ilk defa sorulması gereken ilk soru şu olması lazım: Sayın bakanlar, siz hangi vicdanla, hangi düşünceyle, kanunun metnini bu şekilde düzenleyerek Büyük Millet Meclisine sevk ettiniz?

İktidar partisi değerli milletvekilleri, sizler, biraz sonra bu maddenin oylamasında nasıl oy vereceksiniz?

Yüzde 15 olan, Bağ-Kurluların aylık pirim ödemelerini, bu kanundaki 3 üncü maddeyle yüzde 20'ye çıkarıyorsunuz. Peki, kim bunlar; bunlar, hukuken, şoför esnafıdır, kahvecidir, berberdir, terzidir, pastacıdır, kendi küçük aracıyla pazar pazar dolaşıp karnını doyuran manifaturacıdır, işte, çeyizcidir. Yani, devlete yük olmadan, namusuyla, haysiyetiyle çalışan, karnını doyuran, devlete karşı görevlerini yerine getiren, askerliğini yapan, "dur" denildiği zaman duran, devletine ve kanunlara saygılı insanlar, üreten insanlar, karnını kendi doyuran insanlar, devlete yük olmayan ve istihdam yaratan insanlar. Şimdi, siz, bu insanlara, getirdiğiniz şu halden sonra, "ölmediysen bile, öl" diyorsunuz. Ödeyemedikleri 2 katrilyon lira borçları var; yüzde 20 yapınca, bu prim borcunu, bu paraları ödeyeceklerini düşünüyor musunuz?! Bu insanları bu hale getirdiğiniz yetmiyormuş gibi, bugün sırtına yeni yük sarmayı hangi vicdanla bağdaştırıyorsunuz?! (DYP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bu hükmün, bu düzenlemenin, bu tasarıdan çıkması lazım. Eğer çıkmazsa, bu insanlar, elbette, bunun hesabını, sizden, bir gün gelir sorarlar.

Bakınız, bu insanları ne hale getirmişsiniz ki, özellikle, vurguladıkları ve yazdıkları için buradan okuma gereğini duyuyorum; Çamardı -Niğde'den bir esnaf, bir mektup yazıyor; işte, icra ceza hâkimliğinin vermiş olduğu mahkeme kararı: "Ben, gidip, 10 gün yatmak zorunda kalacağım" diyor. Adı, Duran Kılıç, Burç Köyünden, Çamardı'ndan.

Kars'ın Selimiye İlçesinden bir vatandaş yazıyor: "Bu faizlerle, bizim, esnaf olarak ayakta kalmamız mümkün değil" diyor.

Bugün, sabahleyin, Ortaklar Esnaf Kefalet Kooperatifi Başkanımız diyor ki: "Yüzde 95 faizi var, eğer temerrüde düşürsek yüzde 160"

Değerli milletvekilleri, bu faizlerle, bu prim borçlarıyla, bu ölmüş, bitmiş piyasayla, bu insanların, kazanıp kazanıp kendi karınlarını doyurmaları mümkün değilken, böyle bir yükü tekrar sırtlarına sarmak doğru mu?

Benim ve bizim Doğru Yol Partisi olarak, bu kürsüden sizlere sormamız gereken bir tek sual var: Bu esnafı biz size böyle mi teslim ettik, bu üreten insanları size böyle mi teslim ettik? Çiftçiyi, esnafı, biz, size böyle mi teslim ettik de, bugün kepenklerini kapatmaya mecbur ediyorsunuz, mecbur ettiniz?..(DYP, SP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Milleti bitirdiğiniz günleri ne çabuk unuttunuz, bunlar sizin eseriniz!

BAŞKAN - Sayın Bıçakçıoğlu, lütfen.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Değerli milletvekilleri, hiçbir bahane, sizi haklı çıkaramaz, haklı gösteremez; hiçbir bahanenin arkasına sığınamazsınız. Eğer, bunlar geçmişin birikimi derseniz, doğru, kısmen doğru. Neyin birikimi biliyor musunuz; 55 inci hükümet, Sayın Yılmaz'ın hükümeti, arkasından 56 ncı cumhuriyet hükümetinin, Başbakanı Sayın Ecevit ve şimdi de 57 nci hükümet... Siz, kendi yanlışlarınızın birikimiyle ülkeyi bu hale getirdiniz, başkalarına suç atfında bulunmayınız...

MEHMET PAK (İstanbul) - Bunlar sizin eseriniz...

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Eğer, bu işi biliyorsanız ve vicdan sahibi iseniz, bu esnafın ve çiftçinin haline acıyor iseniz, sizin, bu maddenin, bu tasarıdan çıkması için oy vermeniz gerekir. Aksi halde, yeteneksiz, bilgisiz, beceriksiz ve ülkeyi bu hale getiren bu hükümete desteğiniz devam ediyor demektir ki...

İSMAİL AYDINLI ( İstanbul) - Sizsiniz!.. Sizsiniz!..

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Hepsi sizin meziyetleriniz.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) -...tarih önünde de esnaf önünde de çiftçi önünde de siz bir vebalin altındasınız. (DYP sıralarından alkışlar)

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Efendim, Hükümetin ve Komisyonun kabul etmediği önergeleri, müştereken oylarınıza sunuyorum...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Karar yetersayısı aransın Sayın Başkan.

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yok. (DSP ve MHP sıralarından "var, var" sesleri)

Yok efendim. İstirham ederim, bize itimat buyurun. (DSP sıralarından "geliyorlar" sesleri)

Gelselerdi efendim.

Karar yetersayısı bulunamadığından, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 18.24

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.30

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 48 inci Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

790 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

7.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/939) (S. Sayısı : 790)  (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde; üstelik, Maliye Bakanıyla beraber yerinde.

Tasarının 3 üncü maddesi üzerinde, maddenin metinden çıkarılmasına ilişkin verilen önergenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, Komisyonun ve Hükümetin kabul etmediği önergeleri, tekrar, oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: 3 üncü maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE  4. - A) 29.7.1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bina vergisinin oranı meskenlerde binde 1, diğer binalarda ise binde 2'dir. Bu oranlar, 3030 sayılı Kanunun uygulandığı büyükşehir belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde % 100 artırımlı uygulanır. Bakanlar Kurulu, vergi oranlarını yarısına kadar indirmeye veya üç katına kadar artırmaya yetkilidir."

B) 1319 sayılı Kanunun 18 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 18. - Arazi vergisinin oranı binde 1, arsalarda ise binde 3'tür. Bu oranlar, 3030 sayılı Kanunun uygulandığı büyükşehir belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde % 100 artırımlı uygulanır. Bakanlar Kurulu, vergi oranlarını yarısına kadar indirmeye veya üç katına kadar artırmaya yetkilidir."

C) 1319 sayılı Kanunun mükerrer 38 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Payların dağılımı:

Mükerrer Madde 38. - 3030 sayılı Kanunun uygulandığı büyükşehir belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde belediyelerce tahsil edilen emlak vergisi tutarının yarısı büyükşehir belediyesi payı, bu pay ayrıldıktan sonra kalan tutarın % 15'i il özel idareler payı olarak ayrılır. İl özel idareler payının hesaplanmasına esas olan tutardan il özel idareler payının düşülmesinden sonra kalan kısmın %20'si büyükşehir belediyesi payına ayrıca ilave edilir.

Birinci fıkra kapsamı dışında kalan belediyeler tarafından tahsil edilen emlak vergisinin % 15'i il özel idareler payı olarak ayrılır.

Yukarıdaki hükümlere göre, il özel idareleri ve büyükşehir belediyeleri payı olarak ayrılan miktarlar tahsil edildiği ayı takip eden ayın yedinci günü akşamına kadar il özel idareleri ve büyükşehir belediyelerine bir bildirim ile beyan edilerek aynı süre içinde ödenir. Tahsil ettikleri vergiyi yukarıda belirtilen süre içinde il özel idarelerine ve büyükşehir belediyelerine yatırmayan belediyelerden, yatırmaya mecbur oldukları paylar 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gecikme zammı tatbik edilerek tahsil edilir.

Belediye başkanları, belediyelerin tahsil ettikleri vergilerden il özel idarelerine ve büyükşehir belediyelerine ödemeleri gereken payları, zamanında ve tam olarak ödenmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğe uymayanlar adına, zamanında ödenmeyen payların % 10'u tutarında ceza kesilir ve bu ceza 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca müşterek ve müteselsilen sorumluluk esasına göre tahsil edilir."

D) 1319 sayılı  Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 19. -  8 inci maddenin birinci fıkrası ile 18 inci madde hükümlerine göre, büyükşehir belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde uygulanan artırımlı vergi oranı, Adapazarı  Büyükşehir Belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde 2002 ila 2005 yıllarında uygulanmaz. 27.6.1984 tarihli  ve 3030 Sayılı Kanunun 18 inci maddesinin (b) fıkrasına göre Adapazarı Büyükşehir Belediyesine ayrılacak payın oranı, 2002 ila 2005 yıllarında % 5 olarak uygulanır."

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Erbaş.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Efendim, bu 4 üncü maddeye baktığımız zaman...

BAŞKAN - Bir dakika efendim, mikrofona konuşun, televizyona çıkın!

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkanım, 4 üncü maddeye baktığımız zaman, 1319 sayılı Yasanın, önce 8 inci maddesini değiştiriyor; bir (B) fıkrası koyuyor, 18 inci maddesini değiştiriyor; bir (C) fıkrası koyuyor, 38 inci maddesini değiştiriyor; tekrar bir geçici madde koyuyor, geçici madde 19 ilave ediliyor; yani, bunların ayrı ayrı maddeler haline gelmesi gerekirken, tek bir maddede birleştirilmesi, bana göre, kanun tekniğine aykırıdır efendim.

BAŞKAN - Bana göre de aykırı da, yalnız, Meclis Başkanlığına hükümet tasarısı olarak sunulurken, Meclis Başkanlığı bunu Komisyona böyle göndermiş. Sizler, muhalefet partileri de, orada hiç itiraz etmemişsiniz efendim! Böyle basılıp geldiği için, maalesef... Bunun önü kesilmeli; geçen gün, Bankalar Kanununda da öyle oldu. Uygulama yanlış; ama, yanlış bizde değil, oturumu idare eden Başkanın yapacak bir şeyi yok. Komisyonda itiraz etmeniz gerekirdi diyorum.

Maddenin görüşmesine başlıyoruz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 790 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesi hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

İlgili tasarı, millete yeni yükler getirmekte, yeşil kartlar kalkmakta,  Bağ-Kur aidatları artırılmakta, büyük şehirlerdeki gayrimenkullere yeni ilave emlak vergileri gelmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ilgili maddeyle büyükşehir belediye sınırları içerisinde ve mücavir alanlarda arsa, arazi ve binası bulunanlar, diğer illerin yükümlülüklerine göre daha yüksek bir vergi yüküyle karşı karşıya kalacaklardır. Bir başka anlatımla, zaten bozuk olan vergi sistemi, bu düzenlemeyle daha da bozuk bir hale getirilecektir.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyi hükümet niçin getirmektedir? Maddenin gerekçesine baktığımızda, ilk neden, büyük kentlere olan göçü durdurmaktır. Şimdi, insafla düşünelim. Bu vergi düzenlemesiyle göç durur mu; elbette ki, hayır. İnsanlar, büyük kentlere karınlarını doyurmak için gelirler, daha iyi hayat standardını yakalamak için gelirler. Siz, vergi oranlarını artırarak, bu insanların büyük kentlere gelişlerini engellemeye çalışıyorsunuz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, acaba, bu düşünce doğru mu; insanların belli bölgelerde yerleşmeleri daha ağır vergilendirilmeli mi? Öncelikle, şunu düşünmemiz gerekmektedir: İnsanların büyük kentlerin varoşlarına gelmesini gerektiren sebep nedir? Niçin, insanlar, köylerini, ilçelerini, kasabalarını terk edip, büyük kentlere gelmek isterler? Bunun nedeni gayet açıktır değerli milletvekili arkadaşlarım. Az önce ifade ettiğim üzere, daha iyi bir yaşam standardı tutturmak için, insanlar büyük kentlere, büyük şehirlere gelirler. Bu durumda, şu sorunun yanıtını vermek aklımıza gelmektedir. Siz, hükümet olarak, bu insanların kendi topraklarında daha iyi koşullarda yaşamalarını sağlayacak politikalar üretemiyor musunuz? Bu tasarıyı Parlamentoya getirdiklerine göre, demek ki üretemiyorlar! Gerçi, Sayın Başbakanımızın bir Köykent Projesi var; ama, yıllardır bu proje konuşulmasına karşın, bugüne kadar bu projeden memnun olan bir kişiye rastlamadım, bilemiyorum değerli milletvekili arkadaşlarımızdan rastlayan oldu mu?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, Doğru Yol Partisi olarak, insanların hareket özgürlüğünü sınırlayacak bu tür yasakçı düşüncelere karşıyız. Önemli olan, insanları bulundukları topraklarda mutlu kılmak ve çağdaş uygarlığı vatandaşın ayağına götürmektir. Siz, vatandaşın ayağına doktor götüremeyeceksiniz, iş imkânı sağlayamayacaksınız, gerekli yasal düzenlemeleri yapamayacaksınız, gerekli bir yatırım politikası izleyemeyeceksiniz, yeni yeni iş alanları yaratacak politikalar üretemeyeceksiniz; sonuçta, gelip, bu yasaklı politikalara teslim olacaksınız. Olmaz böyle şey.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddenin getiriliş amaçlarından bir diğeri de, alınacak vergilerle, büyükşehir belediyelerinin malî yapılarını güçlendirmektir. Bu hükümeti gerçekten de anlamak mümkün değil değerli milletvekilleri. Alınacak bu küçük paralarla, büyükşehir belediyelerinin katrilyonları bulan bütçelerini rahatlatmak acaba hiç mümkün olabilir mi? Eğer, siz, gerçekten samimiyseniz, ilk yapacağınız iş, yerel yönetimlerle ilgili yasa tasarısını buraya getirmektir. O yasayla da yerel yönetimlere, sağlıklı kaynaklar yaratmalısınız; ki, yerel yönetimler güçlü olmalı ve genel bütçeye muhtaç olmaktan kurtulmalıdır.  Bunları yapmayıp, kıyısından köşesinden alınan bu palyatif tedbirlerle, sistemi düzeltmeye kalkarsanız, bunda başarılı olamazsınız; aksine, yeni adaletsizlikler ve gereksiz bürokrasilere yol açmış olursunuz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, Doğru Yol Partisi olarak, büyükşehir belediyelerinin  olduğu kadar diğer belediyelerin de, sağlıklı malî kaynaklara...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim.

Buyurun.

RAMAZAN GÜL (Devamla) - ... kavuşturulmasını istiyoruz ve hükümeti de bu konuda göreve davet ediyoruz. Lütfen, yerel yönetimlerle ilgili yasa tasarısını, geciktirmeksizin, Yüce Parlamentoya getirin; çünkü, belediye başkanlarımız hizmet üretemez hale gelmişlerdir.

Bakınız, bugün, İller Bankası, iktidarın bir kanadına teslim edilmiş durumdadır. Bu kanada mensup belediyeler dışındaki diğer belediyelere hizmet veremez durumdadırlar. Bu banka, tarihinde görülmemiş  bir şekilde politize edilmiş ve kaynaklarına, partizanca kullanım ortamı hazırlanmıştır. Bunun hesabını soracağız.

Bu yasanın, ülkemize, hayırlı, uğurlu olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, söz sırası Saadet Partisi Grubunda.

Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş, buyurun efendim.

SP GRUBU ADINA FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 790 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla, 1319 sayılı Emlak Kanununun önce 8 inci maddesinde, daha sonra 18 inci maddesinde, daha sonra mükerrer 38 inci maddesinde değişiklikler yapılmakta ve bu değişiklikler yapıldıktan sonra da, kanuna, bir geçici madde, 19 uncu madde olarak da bir geçici madde eklenmektedir.

8 inci maddeyle, 3030 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Hakkında Kanunda, Emlak Vergileri, şu anda, mücavir alanlarda ve büyükşehir belediyeleri sınırlarında, meskenlerde binde 2, diğer binalarda da binde 4 olarak uygulanacak bundan sonra; yani, yüzde 100 oranında artırım yapılacaktır. Bundan sonra da, Bakanlar Kuru Meclisten yetki istiyor; diyor ki, ben vergi oranlarını yarıya kadar indiririm, 3 katına da çıkarırım. Yani, şimdi, bunu hesaplayacak olursak, şöyle bir şey ortaya çıkıyor değerli arkadaşlar: Bu yıl, emlak beyannamelerinin verileceği yıldır; yani, emlak beyan dönemidir. Zaten, gayrimenkuller yeniden değerlendirilecektir; yeniden değerlendirildiği zaman, emlak değerleri de hemen hemen, eskiye göre 3 misli, 4 misli artmış olacaktır. Şimdi, 4 misli artmış olan bu beyan dönemindeki değerler, bir de yüzde 100 oranında bu kanunla artırılacaktır. Yüzde 100 arttıktan sonra, bir de Bakanlar Kuruluna yetki vereceğiz, 3 kat artırılacak; yani, sonuçta, 24 kat artmış olacak.

 Şimdi, bu nasıl bir insaf?! Yani, bunun hesabını hakikaten yaptınız mı?! Bir apartmanı olan veya bir dairesi olan bir adam, eskiden, işte, 30 000 000, 40 000 000, 50 000 000 lira vergi ödüyordu; şimdi, 600 000 000, 700 000 000, 800 000 000 lira vergi ödemek zorunda kalacak. Yani, buna sizin insafınız yetiyorsa, ben bir şey demiyorum; ama, siz bundan bir gelir bekliyorsunuz. Ne kadar gelir bekliyorsunuz; tasarıya göre diyorsunuz ki, biz, 300 trilyon liralık bir gelir bekliyoruz. Peki, bu 300 trilyon liralık geliri nasıl bekliyorsunuz? Belediyelere gidecek bu gelirden -ben bakıyorum; normal şartlarda, bu, belediyelere, büyükşehir belediyelerine gidecek- nasıl edeceksiniz de buradan 300 trilyon çıkaracaksınız; yani, bir koyundan iki postu nasıl çıkaracaksınız?!. Tasarının ileriki maddelerinde, bakıyorum, diyor ki; Bakanlar Kuruluna yetki veriyoruz -Meclis olarak biz vereceğiz herhalde; çünkü, çoğunluk sizin elinizde- büyükşehir belediyeleri buradan normal paylarını aldığı zaman, Maliye Bakanlığının büyükşehirlere vermiş olduğu payları yüzde 3'e kadar düşüreceksiniz. Yüzde 3'e düşürmeden dolayı elde ettiğiniz parayı da, dolayısıyla, Maliye Bakanlığının gelir bütçesine aktaracaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, demek oluyor ki, sizler, yine, vatandaşın sırtından, bu vergileri artırmak suretiyle 300 trilyon para elde edeceksiniz. Bu parayı kullanma yeriniz de bellidir; çünkü, bütçenizde 42 veya 43 katrilyonluk faiz ödemesi var; o ödemelerde kullanacaksınız. Vatandaşı soyup soyup, oraya götürüp verdikçe, inşallah, verdiğimiz kurumlara biz helal etmiyoruz, etmiyoruz, etmiyoruz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisinde.

Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 790 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 8 inci, 18 inci ve 38 inci maddelerinde değişiklik ve yeni düzenlemeler getiriliyor. Emlak Vergisinin 8 inci ve 18 inci maddelerindeki değişiklik, yalnız büyükşehir sınırları ve mücavir alanları içinde bina, mesken, arsa ve arazilerin emlak vergilerini yüzde 100 artırmaktadır. Dolayısıyla, emlak vergileri ikiye katlanıyor; yani, vergileri artırıyorsunuz. 57 nci hükümet olarak, zaten, bildiğiniz iki önemli konu var; bunlardan biri zam, diğeri de vergidir.

İnsanlık tarihi boyunca, yüksek enflasyon, zamlarla halkın ezilerek yoksullaştırılması, vergi oranları ve vergi adedini artırmak bir kalkınma aracı olmamıştır. Yüksek enflasyonu, zamları, vergileri, halkı ezmeyi, yoksullaştırmayı kalkınma aracı olarak kabul eden diktatörlerin halkları, dün de, bugün de dilenci konumundadırlar. Bugün, büyükşehirlerde yaşamanın bedeli, bu beceriksiz 57 nci hükümet sayesinde çok daha fazla ağırlaşmıştır. Yüzlerce işyerini kapattırdınız; binlerce işsiz ürettiniz. İnsanlarımız, aç, açık, sefil ve donarak ölmektedirler. Vatandaşlarımızın gelir düzeyi her yıl daha da düşerken, kiralar, doğalgaz, su, elektrik faturaları, yeni vergiler, hayat pahalılığı, zamlar, almış başını gitmektedir.

Gerekçede "büyükşehirlerde yaşamanın bedeli var" diyorsunuz. Bu yasa tasarısıyla, büyükşehirlerde yaşamanın suç olduğu; vatandaşa, neden büyükşehre geldin der gibi, yüksek vergilerle büyükşehirlerde yaşayanları âdeta cezalandırıyorsunuz. Vatandaş ne yapsın; köye geri dönecek; fakat, tarımı mahvettiniz, şekerpancarı ve tütün ekim alanlarını elinden aldınız; köye dönse, yerinde doyma imkânı yok; şehirde kalsa, işsizlik ve vergilerden başını kaldıramıyor. Sosyal devlet bu mu?! Takdir edersiniz ki, sosyal devlet olmak, insanları canından bezdirmek değildir.

Değerli milletvekilleri, Emlak Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde yaptığınız değişiklikle de, büyükşehirlere bağlı ilçe belediyelerinin topladıkları vergileri yeni bir taksimata tabi tutuyorsunuz. Halen toplanan emlak vergilerinin yüzde 20'si büyükşehirlere, yüzde 15'i il özel idaresine verilirken, siz, bu oranları büyükşehir lehine değiştiriyorsunuz; takriben yüzde 60'ını büyükşehirlere veriyorsunuz. Büyükşehirlerde vergileri toplayan ilçe belediyelerinin payını, yüzde 60'tan yüzde 30 civarına indiriyorsunuz. İlçe belediyeleri, imkânsızlıktan, bugünkü yasa gereği, yüzde 20 payı bile büyükşehirlere ödeyemezken, yüzde 60'ı nasıl ödeyecekler? Büyükşehirlerdeki ilçe belediyelerinin elinden kahvehaneler, lokaller, oyun salonlarının denetimini kanun hükmünde kararnameyle aldınız ve emniyete verdiniz; sağlık kuruluşları, fırınlar, lokanta gibi yerlerin denetimini de sağlık il müdürlüklerine verdiniz; geriye, imar, Emlak ve Çevre Vergisi kalıyor. İmar gelirleri, depremden dolayı zaten birçok büyükşehirde yok mesabesinde. Emlak Vergisini de, bugün, ilçe belediyelerinin elinden alıyorsunuz; ilçe belediyelerini, büyükşehirlere vergi toplayan belediyeler haline, konumuna getiriyorsunuz.

Siz, 57 nci hükümet olarak, 2001 yılında ekonomiyi, dolayısıyla devleti batırdınız. Bu tasarıyla da, 2002 yılında yerel yönetimleri batırıyorsunuz; bilmem farkında mısınız! Emlak Vergisi düzenlemesini büyükşehirler uygun bulmamaktadır; yani, büyükşehirler taraftar değiller. İlçe belediyeleri bu uygulamanın neticesinde perişan olacaklar; onlar da bu işe karşılar...

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Peki efendim.

İlçe ve büyükşehir belediyeleri arasında huzuru bozacak olan bir düzenlemedir bu düzenleme. O halde, kimin adına bu düzenlemeyi getiriyorsunuz? Sizin ne yapmak istediğinizi biz biliyoruz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Biz biliyoruz. Sayın Derviş'in talimatıyla, Emlak Vergisinden ilçelerin Emlak Vergisi payının önemli bir bölümünü büyükşehire aktaracaksınız; ama, tasarının 6 ncı maddesinde, büyükşehirlerde toplanan vergilerin yüzde 5'lik payını yüzde 3'e indireceksiniz; yani, kaşıkla verdiğinizi kepçeyle alacaksınız.

Değerli milletvekilleri, madde üzerinde önergemiz var; o önerge üzerinde de söz alacağız; ama, şunu ifade etmek istiyorum: İçişleri Komisyonunda yerel yönetimler yasa tasarısı görüşülürken, bu tasarıya bu maddenin alınmasını, yani, emlak vergileriyle ilgili maddenin bu tasarıya alınmasını uygun bulmadığımızı burada ifade ediyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Madde üzerinde görüşmeler bitti.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 4 üncü maddesiyle değiştirilen 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun mükerrer 38 inci maddesinin son fıkrasındaki "bu yükümlülüğe uymayanlar adına zamanında ödenmeyen payların % 10'u tutarında ceza kesilir ve bu ceza 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca müşterek ve müteselsilen sorumluluk esasına göre tahsil edilir" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Fethullah Erbaş

Veysel Candan

Cevat Ayhan

 

Van

Konya

Sakarya

 

Mustafa Geçer

Osman Yumakoğulları

Aslan Polat

 

Hatay

İstanbul

Erzurum

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 4 üncü maddesiyle değiştirilen 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 18 inci madde değişikliğindeki yüzde 100 oranının yüzde 20 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Fethullah Erbaş

Veysel Candan

Cevat Ayhan

 

Van

Konya

Sakarya

 

Osman Yumakoğulları

Mustafa Geçer

Aslan Polat

 

İstanbul

Hatay

Erzurum

BAŞKAN - Bu okutacağım önerge en aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ederiz.

 

Sait Açba

Faruk Çelik

Ali Sezal

 

Afyon

Bursa

Kahramanmaraş

 

Mehmet Çiçek

Özkan Öksüz

Zülfükar İzol

 

Yozgat

Konya

Şanlıurfa

 

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Açba, buyurun.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Faruk Çelik konuşacaklar efendim.

BAŞKAN - Sayın Çelik, buyurun.

FARUK ÇELİK (Bursa)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 üncü maddeyle ilgili verdiğimiz önergede, 4 üncü maddenin tasarıdan çıkarılmasını talep ediyoruz.

Şundan dolayı: Bildiğiniz gibi, emlak vergisini belediyeler toplar; yine, belediyeler tarafından emlak vergisi harcanır; yani, bu konu, yerel yönetimlerle ilgili, mahallî idarelerle ilgili bir konu. İçişleri Komisyonunda mahallî idareler yasa tasarısının görüşülmesine ve mahallî idareler yasa tasarısıyla ilgili bir alt komisyon oluşmasına rağmen, beş aydır da yüzlerce kişiyi, gerek belediye başkanını gerekse mülkî idare amirini bu komisyonda dinlememize ve bu komisyon çok ciddî bir çalışma ortaya koymasına rağmen, emlak vergileriyle ilgili düzenleme neden alelacele bu yasa tasarısı içerisine alınmıştır; bunu anlamakta zorlanıyoruz.

Ayrıca, bu tasarının genel gerekçesinde şöyle ifade ediliyor: "Ülkenin kronikleşen problemlerinin çözümü, yapısal reformlarla mümkündür." O halde, Türkiye'nin, gerçekten, her sahada problemleri kronikleşmiştir, içinden çıkılmaz haldedir; vatandaş, milletvekillerinin kapısını aşındırmaktadır, Ankara'nın kapısını aşındırmaktadır. Her milletvekilinin de gerek açıkoturumlarda, televizyon programlarında, medya karşısında gerekse bu kürsüye çıktığı zaman yerel yönetimler reform tasarısının mutlaka çıkarılması gerektiği konusundaki görüşünü beyan ettiğine şahidiz; ama, ne hikmetse, bir türlü, yerel yönetimler yasa tasarısı bu Meclisten geçmedi, çıkmadı, bu Meclisin önüne gelmedi. Bu kadar ciddî bir çalışmanın neticesinde, bu tasarı halen bu Meclisin önüne gelmeyecekse ki, bu maddeyi bu tasarıda görünce, yine, yerel yönetimler tasarısının  Meclise gelmeyeceği izlenimini biz alıyoruz. Sayın Bakan tarafından da bu konunun açıklığa kavuşturulmasını istirham ediyoruz. Kaldı ki, tasarıda, Emlak Vergilerinden alınan pay var; Emlak Vergileri toplanılıyor, bunlardan büyükşehire pay veriliyor, ilçe belediyelerine pay veriliyor; ayrıca, il özel idaresine de pay veriliyor. Komisyonda yaptığımız çalışmalarda, il özel idaresine ayrılan payın ayrılmaması gerektiği konusunda bütün gruplar arasında bir ittifak hâsıl oldu; ama, biz burada görüyoruz ki, komisyonun o çalışmaları hiç dikkate alınmadan, böyle bir tasarı önümüze getirildi.

Şimdi, soruyoruz, hangi belediye başkanlarıyla görüştünüz; hangi parti gruplarıyla ne gibi değerlendirmeler yaptınız ki, bir taraftan, tasarıyı, alt komisyonda, İçişleri Komisyonunda Yerel Yönetimler Tasarısı olarak görüştürüyorsunuz, diğer taraftan da, böyle bir maddeyi getirip niye bu tasarının içine koyuyorsunuz diye merak ettiğimizi ifade ediyorum. Konu, yerel yönetimler konusudur, mahallî idarelerle ilgili bir konudur. Bu maddenin buradan çıkarılıp, şu anda komisyonda görüşülmekte olan tasarıda, görüşmelerimize uygun çerçevede devam etmesinden yana olduğumuzu belirtiyor; bu vesileyle, önergemize destek olmanızı istirham ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 

Diğer önergeyi okutuyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Süremiz doldu Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, sayın başkanlar, daha 2 tane önergemiz var; müsaade ederseniz, önergelerin bitimine kadar, maddenin oylamasına kadar, İçtüzüğün 55 inci maddesine göre oturumu 10 dakika uzatayım. Münasip görürseniz...

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Efendim, bir dakika... Karar yetersayısından evvel, münasip görülürse, oturumu uzatacağım Sayın Ayhan. İstemiyorsanız, kapatalım yani...

CEVAT AYHAN (Sakarya) - İstemiyoruz...

BAŞKAN - Grup Başkanvekilinize soruyorum.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Ara verdikten sonra devam edelim.

BAŞKAN - Tamam, peki efendim.

Saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 19.00


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 48 inci Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

790 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

7. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/939) (S. Sayısı :790) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerlerinde.

4 üncü madde üzerinde verilmiş olan 3 önergeden, 1'inin işlemini tamamlamış, 2 önergenin işlemi kalmıştı.

Şimdi, 2 nci önergeyi okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 4 üncü maddesiyle değiştirilen 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun mükerrer 38 inci maddesinin son fıkrasındaki "Bu yükümlülüğe uymayanlar adına, zamanında ödenmeyen payların yüzde 10'u tutarında ceza kesilir ve bu ceza 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca müşterek ve müteselsil sorumluluk esasına göre tahsil edilir" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                               Fethullah Erbaş

                                                         (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Erbaş, buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önergeyle, özel idare payını ve büyükşehir belediye payını ödemeyen ilçe belediye başkanına, tahsil edilen vergi tutarının yüzde 10'u, zamanında ödeyemeyen belediye başkanına ve ilgilisine, yüzde 10'u oranında bir ceza veriliyor.

Belediye başkanları, bir kamu hizmeti görüyor. Nihayet, bütün işleri... Vergilerin zamanında ödenmesi gibi bir sorumlulukları var elbette; ama, bunu o kadar takip edecek ki, Allah göstermesin, eğer bir kaçırırsa, ömrü boyunca çalışsa, tahsil edilen verginin yüzde 10'u oranındaki miktarı ödemesi mümkün değil.

Şimdi, burada öyle bir ceza veriyoruz ve diyoruz ki, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca, müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak -yani, bu, müşterek ve müteselsilen sorumluluk esasına göre tahsil ediliyor- ne kadar malı varsa, hayatı boyunca kazandığı bütün malları da icra yoluyla, 6183 sayılı Kanuna göre alacaksın, vereceksin. Şimdi, belediye başkanlarını bu kadar büyük bir sorumluluğun altına sokmak, bana göre... Her ne kadar Parlamentodaki arkadaşlar, biliyorum ki bu önergeye ret oyu verecekler; ama, insaf ve vicdan sahibi insanlar, elbette, bu önergemizdeki, belediye başkanlarının ve ilgililerin sorumluluğunu, bu yüzde 10'luk bir ceza tutarını kaldırırlar inşallah.

Değerli arkadaşlar, maddenin gerekçesinde de şu söyleniyor: Bu maddeyi getirmemizdeki maksat; büyük şehirlere, illerden, bazı yerde, doğu ve güneydoğu illerinden büyük miktarda göç oldu. Bu göçlerin sebebi şuydu: 1979'dan itibaren, bölgede, olağanüstü halden önce sıkıyönetim vardı, daha sonra da olağanüstü hal uygulaması başladı. Terör olaylarından en fazla zarar gören, o bölgenin insanlarıydı; çünkü, teröristlerden korunmak için de olsa, terörle mücadele maksadıyla da olsa, binlerce yerleşim birimi boşaltıldı veya kendileri göç etmek zorunda kaldılar. Can güvenliğinden dolayı şehre inen veya terörle mücadelede boşaltılan birimlerin devlet olarak, can güvenliğini sağlamak zorunda olduğumuz halde, bunlara hiçbir şey yapmadık; adamlar boşalttı. Büyük şehirlere geldikleri zaman onlara bir yer vermedik. Vermediğimiz gibi, büyük şehirlere gelip yerleşenlere şimdi ceza veriyoruz.

Değerli arkadaşlar, devlet olmanın şartı şuydu: Bütün vatandaşların mal ve can güvenliğini sağlamak zorundaydık. Sağlayamadığımıza da tazminat vermek zorundaydık veya oradan aldığımız insanları da bir yere yerleştirmek zorundaydık. Oradan gelen insanlar, hakikaten, çok perişanlık çektiler, çadırlarda kaldılar. Belediye başkanlığım dönemimde, böyle, yüzlerce, naylon çadır altında kışı geçiren insanları gördük; köylerini boşaltmışlar, gelmişler.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bunlara ikinci bir ceza vermek suretiyle, bunların mücavir alandaki -zaten, yüzde 90'ı mücavir alan içerisindedir- arsalarının ve binalarının vergilerini, biraz evvelki hesaplamama göre 90 küsur kat artırmak suretiyle vergiye tabi tutmak, ben diyorum ki, hem Parlamentomuzun hem de buradaki arkadaşların insafına pek uymaz, vicdanına da uymaz. Biz, bu maddenin kaldırılmasını veya bundan sonra verdiğimiz önergedeki gibi, en fazla yüzde 20 oranında artırılmasını uygun görüyoruz.

Ben, önergeme destek vermenizi istirham ediyor; hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 4 üncü maddesiyle değiştirilen 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 18 nci madde değişikliğindeki "yüzde 100" oranının "yüzde 20" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                               Fethullah Erbaş

                                                         (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Candan, buyurun.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tasarının 4 üncü maddesiyle hükümetin getirdiği, büyükşehir belediye sınırları ve mücavir alanlar içerisindeki bina, arsa ve arazi vergileriyle ilgili yapılan yüzde 100 zammın doğru olmadığı kanaatindeyiz.    Tabiî, biz, bir önerge verdik ve talebimiz, hükümetin insafına kaldı. Diyoruz ki, yüzde 100 çok; gelin, bunu, hiç olmazsa yüzde 20'de bağlayalım.

Tabiî, biz buradan, vatandaşa, millete sesleniyoruz, hükümetin talebi de burada. Hükümet, burada bin dereden bin su getiriyor. Benim bütçem açıktır; bu bütçenin açıklarını kapatmak üzere, bu millete, hangi konularda zam yaparsam bu açığı kapatırım veya belediyelerin imkânlarını, daha çok, nerede vergilendiririm... Yani, bunun için Maliye Bakanı olmaya, bunun için hükümet olmaya filan lüzum yok. Biri yazar; açık ne kadar; şu kadar; kelle sayısana böler, şu kadar. Bugün, geldiniz, burada, Bağ-Kur primlerine zam; kaçak elektriğe, imarsızlığa müsaade; emlak vergilerine yüzde 100 zam... Şimdi, bir kere, bunun doğru olmadığını ifade edeyim.

İkinci önemli konu, tasarının 4 üncü maddesinde birçok kanun iç içe yazılmış. İçinde 3030 var, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu var, hepsi birbirinin içinde. Bu, usul olarak, müzakere açısından, kanun tekniği açısından yanlıştır, Anayasa Mahkemesine giderse iptal sebebidir. Burada bir kere daha ifade ediyorum Sayın Bakan. Bakıyorsunuz, hükümet, birbiriyle hiç ilgisi olmayan kanun maddelerini iç içe koyarak, güya, kamufle ederek geçirmeye çalışıyor; bu, fevkalade yanlış.

Burada, biraz önce, konuşmacı arkadaşlarım "aman, yerel yönetimler yasası bir an önce getirilsin" diyorlardı. Ben, o yasa tasarısını da okudum, orada da 5 katrilyon vergi var. Yani, o tasarıyı bir an önce Genel Kurula getirmek demek, millete 5 katrilyon kazık atmak demektir. Amiyane ifade ediyorum; çünkü, vicdanen rahatsızım, böyle zam olmaz, her şeyin bir insafı olur.

Değerli arkadaşlar, bakın, mücavir alan içerisindeki arsa ve emlakin beyanı dört yılda bir yapılır ve bugün, 2002 yılında yapıldı, 4 kat, 5 kat arttı. Siz bu artışlara bir de yüzde 100 zam yapıyorsunuz. Bu ne zaman dokunacak size biliyor musunuz, kendiniz, belediyeye Emlak Verginizi ödemeye gittiğiniz zaman dokunacak. Yani, eskiden 60 000 000 öderken, şimdi, 600 000 000 ödediğiniz zaman dokunacak.

Toplumun yapısına bir bakın; 1 evde 1 kişi oturuyor ve kendi başına 60 000 000... Düşünün ki, bu insan, dul bir kadındır, kimsesi yoktur; siz, şimdi getiriyorsunuz, buna, 8 kata, 10 kata varan... Belediye bir taraftan 4'e katlıyor, bir de burada Maliye Bakanı yüzde 100 zam koyuyor.

Arkadaşlar burada dediler ki, "efendim, büyükşehirde yaşamanın riski var, imkânları var." Siz, büyükşehir dediğiniz zaman, herhalde Oran'da oturduğunuz lojmanları söylüyorsunuz; bir de, onun aşağısında, Dikmen Deresinde oturanlar var, Cumhurbaşkanının Köşküyle bir oturup da 1 odada oturan 8 nüfuslu aile var... Yani, biraz daha insaflı, biraz daha bu işin merhameti yok mu?!

Bir diğer önemli konu: Sözcü buraya çıkıyor, bir partinin sözcüsü, birkaç sefer -partinin adını verdim- burada aleyhte konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor, yüz defa aleyhte konuşuyor, hükümeti suçluyor, arkasından bir bakıyoruz, o partinin milletvekilleri, kanunun lehinde oy veriyorlar. Yahu, biraz, ne konuşuyorsanız, onun arkasında durmayı öğrenin! Buraya çıkıp, millete başka söylüyorsunuz, oy verirken başka söylüyorsunuz; bu, yakışık almıyor! Burada mertçe, doğru olarak deyin ki, "evet, Emlak Vergisi yüzde 100 zamlanmalı." Bunu söyleyin, millet bunu bilsin. Yani, burada ayrı konuş, oy verirken makinede ayrı... Vazgeçin bu oynamadan.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, burada yapılan iş nedir: Şimdi, yüzde 100 artırıyorsunuz, Bakanlar Kuruluna bir de yüzde 300 artırma imkânı tanıyorsunuz; yani, siz, kendi yetkinizi de Bakanlar Kuruluna veriyorsunuz. Yani, belediye yüzde 400 artırdı, Maliye Bakanı yüzde 100 artırdı, tekrar Maliye Bakanının bir talebi olursa, 3 kat daha artıracak... Yahu, bu doğrudan doğruya soygundur, vicdansızlıktır, insafsızlıktır. Böyle bir tasarı olmaz. Bu bürokratlar o zaman hükümeti aldatıyorlar. Yapılan işin ne olduğunu bilmiyor buradaki arkadaşlar. Böyle zam olmaz, böyle bir uygulama olmaz. Bir vatandaş birden 60 000 000'dan 600 000 000'a çıkamaz. Ödeyemez millet. Konuşmamın başında ifade ettim, bunların hepsi icralık olur, yargıya gider; belediyelerin hepsi vatandaşla mahkemelik olur, şimdi olduğu gibi. Siz ne sayı saymasını biliyorsunuz ne zam yapmasını biliyorsunuz. Zammın da bir insafı, ölçüsü olur değerli arkadaşlar. Bunlar niye böyle yapılıyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Her şeyi siz biliyorsunuz.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Sayın milletvekili, milletvekilliğin bitecek, yine öğrenemedin! Oturduğun yerden müdahale olmaz; çıkacaksın, burada konuşacaksın.

BAŞKAN - Efendim, toparlayın.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Tabiî, bunları...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Her şeyi siz biliyorsunuz.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Saygısızlık yapma!.. Müdahale etme!..

Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi, bunun asıl nedeni, 6 ncı maddedeki yüzde 100 zammın nedeni şu: Belediyelere deniyor ki: Bakın, siz, Emlak Vergisinden paranızı toplayın. Peki, ne olacak? Bizim, sizin vergi gelirlerinizi, İller Bankası payını veyahut Maliye vergilerini 3'le 6 arasında 5 olan payı yarıya indirme ihtimalimiz var. Böyle bir madde getiriliyor. Sayın Bakan dese ki, bizim böyle bir şeye ihtiyacımız yok; o zaman ben de şu soruyu soruyorum: İhtiyacınız yoksa böyle bir maddeyi durup dururken niye getirdiniz? Yarın, Bakanlar Kurulunun bir kararıyla "büyükşehir belediyelerinin Maliyeden aldığı iller bazındaki pay 3'e indirilmiş" dendiği an, iş bitmiş oluyor. Bütün büyükşehir belediyelerinin Maliyeden, yani iller bazında toplanan vergiden payı yarı yarıya indirilmiş olur ve bana göre bu zamlar, buna bir gerekçe olarak gösterilmeye çalışılıyor.

Bu yapılan zammın doğru olmadığını tekrar ifade ediyorum; fahiş bir zam olduğunu, zam değil, haraç olduğunu ifade ediyorum. Yapılacak bir zam varsa, önergemiz istikametinde, teklif ettiğimiz yüzde 20'lik zam yeterlidir.

Teşekkür ederim. (SP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Yakıştı mı sana?!

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarken...

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum...

BAŞKAN - Biliyorum efendim, anladım... İstirham ederim... Benim işimi bana öğretmeyin... Ben size hiç öğretiyor muyum?.. İstirham ederim yani... Siz yapmayın bari; başkası yapsın.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi olarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Lütfen, çıkmayın efendim; maddeyi oylayacağım. İstirham ederim... Ne aceleniz var, maç mı seyrediyorsunuz?.. Yapmayın bunu bana efendim.

Efendim, 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. - 29.6.2001 tarihli ve 4705 sayılı Yurt Dışına Çıkışlardan Harç Alınması ve 4481 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci  maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 1. - Yurt dışına çıkış yapan (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hariç) Türk vatandaşlarından çıkış başına 70.000.000 lira harç alınır.

Bakanlar Kurulu bu harçtan muaf tutulacaklar ile harcın ödenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve harç miktarını üç katına kadar artırmaya veya kanuni haddine kadar indirmeye yetkilidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Cihan Paçacı; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesiyle ilgili, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 57 nci hükümetin bir özelliği de, getirmiş olduğu yasaların, Mecliste birkaç kez, tekrar görüşülüp değiştirilmesidir. Bugün görüştüğümüz bu tasarının 5 inci maddesi de aynı akıbete uğramıştır. Bunun bir sebebi, yasaların daha titizlikle hazırlanmayışı, diğer bir sebebi de, yasalar hakkında muhalefetin söylemiş olduğu sözlerin, ikazların, önerilerin hiçbir şekilde dikkate alınmayışıdır. Tabiî, her defasında bunun faturası vatandaşa çıkmaktadır.

29.6.2001 tarihinde çıkarılan 4705 sayılı Yasayla, yurtdışına çıkış yapan Türk vatandaşlarından 50 Amerikan Doları karşılığı Türk Lirası tutarında harç alınırken, bugün getirilen değişiklikle, bu meblağ 70 milyon liraya, yani Türk Lirasına çevrilmektedir. Ayrıca, Bakanlar Kurulu, harç miktarını bir katına kadar artırmaya yetkiliyken, bugün, şimdi getirilen tasarıyla bu yetki üç katına çıkarılmaktadır.

Öyle görünüyor ki, hükümetin ya Türk Lirasına güveni kalmamış, bu nedenle, 50 dolar karşılığını ancak üç kat artışıyla karşılayacağını hesap etmiş ya da bir kat artışın, seyahat özgürlüğünü yeterince kısıtlamadığını tespit ederek, bunu üç kata çıkarmıştır.

Değerli milletvekilleri, yurtdışına çıkışlarda alınan harç uygulaması, her şeyden önce, çağdaş vergi ilkelerine uymamaktadır. Türk vatandaşlarının seyahat hürriyetini kısıtlayan, vergi sistemi pratiği ve teorisiyle uyumlu olmayan bir uygulamadır.

Ayrıca, birkaç ay önce Anayasada önemli değişiklikler yaptık. Yapılan değişikliklerden biri de Anayasanın 23 üncü maddesinde olmuştur. Yerleşme ve seyahat hürriyetini düzenleyen bu maddede "Vatandaşın yurtdışına çıkma hürriyeti, ülkenin ekonomik durumu, vatandaşlık ödevi ya da ceza soruşturması veya kovuşturması sebebiyle sınırlandırılabilir" hükmünde yer alan "ülkenin ekonomik durumu ibaresi" madde metninden çıkarılmıştır. Bugün uygulanan harç uygulaması, vatandaşın yurtdışına çıkma hürriyetini ekonomik olarak sınırlandırmaktadır ve Anayasanın 23 üncü maddesinin yeni metnine de aykırılık teşkil etmektedir.

Ayrıca, bu düzenlemeyle, herhangi bir sınır belirlemeden Bakanlar Kuruluna harçlardan muafiyet getirme yetkisi verilmesi de Anayasanın 73 üncü maddesine aykırıdır. Anayasanın 73 üncü maddesinde, Bakanlar Kuruluna, muafiyet konusunda, ancak alt ve üst sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisi verilmiştir. Bu nedenle, maddenin Bakanlar Kuruluyla ilgili fıkrası da Anayasaya aykırılık teşkil etmektedir.

Değerli milletvekilleri, gerek çağdaş vergi sisteminde ve gerekse Anayasanın 23 üncü ve 73 üncü maddelerine aykırılık teşkil eden yurdışına çıkan Türk vatandaşlarından harç alınmasıyla ilgili yasanın, dolardan Türk Lirasına çevrilmesi yerine, tamamen ortadan kaldırılmasının, yani, iptal edilmesinin uygun olacağı düşüncesiyle Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Şimdi, söz sırası Saadet Partisinde.

Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer, buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra sayılı tasarının 5 inci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubumuz ve kendi adıma Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının adı, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı. Aslında, bunun tercümesi, zam kanunu; yani, kamu kurum ve kuruluşlarının üretmiş oldukları mal ve hizmetlere zam yapılması ve kamu kurum ve kuruluşlarının, daha önceki bazı yasalarda kurum ve kişilere karşı ücretsiz ve indirimli yapmış olduğu tarifelerin de kaldırılmasını kapsıyor.

Yani, burada, genel gerekçede de "bilindiği gibi, uygulanmakta olan ve uluslararası malî kuruluşlarca da desteklenen 'Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı', Türkiye ekonomisinin uzun yıllardır birikerek kronikleşen temel sorunlarına, yapısal reformlarla, güçlü malî parasal politikalarla kökten çözüm getirmeyi, bunun sonucunda da sürdürülebilir büyüme sürecine girilmesini, makro ekonomik istikrarın tesis edilmesini, toplumsal refah seviyesinin yükseltilerek gelecekte Türkiye'nin çağdaş sanayileşmiş ülkeler arasında yer almasını hedeflemektedir" deniyor.

Aslında, bu gerekçe, hükümetin bu tutumuyla, bizim yaşadığımız Türkiye'de bir ütopyadır. Burada, kanun gerekçesinin bir kısmında esas gerekçe zikredilmiş. Raporun 6 ncı sayfasında "Türk malî sisteminde yeni bir model oluşturulmaya çalışıldığı, ancak bu modelin tutarsızlıkları da  bulunduğu, vergi sistematiğinin ve bütünlüğünün bozulması pahasına yeni gelir kaynakları yaratılmak zorunda kalındığı, tasarının da bu çerçevede hazırlanmış olduğu" deniliyor. Yani, burada, tasarının genel gerekçesinde güçlü ekonomiye geçiş, uluslararası malî kuruluşların, işte, IMF'nin, Dünya Bankasının desteklediği bu programlar çerçevesinde Türkiye'nin kronik sorunlarının çözülmesi ve Türkiye'nin refah toplumu haline getirilmesi amaçlanıyor; çok güzel; buna katılmamak elde değil aslında; bu güzel duygulara ben de katılıyorum; ama, tabiî ki, herhalde, şu anda görüşmekte olduğumuz 790 sıra sayılı bu tasarısıyla olmayacak bunlar. Yani, hükümetin "yapısal dönüşüm" dediği, daha ciddî, daha kapsamlı kanunlar da yapıldı ve buna ilaveten, bu tasarıyla getirdiği bir kanunlar, düzenlemeler manzumesi içerisinde herhalde böyle bir Türkiye'ye gidilecek. Bugüne kadar, ikibuçuk yıldan bu yana yapılan bu işlerde... Ben, "bizim yaşadığımız Türkiye" diyorum; çünkü, hükümetin yaşadığı başka bir sanal Türkiye var herhalde. Yani, bunu, ya sayın hükümetin üyeleri vatandaşları hiç görmüyorlar ya da hiç toplum içine çıkmıyorlar ve böyle bir sanal âlemde, bir ütopik düşünceyle bunları yapacaklarını iddia ediyorlar; ama, bizim yaşadığımız Türkiye'de bu uygulamalardan mütevellit çok sıkıntı çekiyor vatandaş. Yani, bayat ekmek kuyruklarında ölüyor, çiftçiler kendilerini yakıyor ve buna benzer birsürü... Meclisin kapısında simitçi kendisini asıyor... Bunlara kulak tıkanarak, güçlü ekonomiye geçiş, uluslararası finans kurumlarının desteklediği falan, hep buna benzer ortak gerekçelerle yasalar üretiliyor; ama, şu anda, kısa vadede demeyeceğim; çünkü, ikibuçuk üç yıl kısa bir vade değil; yüzde 90'lık bir enflasyon, eksi yüzde 12'lik bir kalkınma hızı, arkasından, gayri safî millî hâsılada muazzam bir düşüş, 140 milyar dolarlara; kişi başına millî gelirde 3 000 dolardan 2 000 dolara düşüş ve hükümetin teslim aldığı zamanda 28 katrilyon olan içborç stokunun 31.12'de 119 katrilyona baliğ olması ve bu telaş içerisinde, acaba Arjantin olur muyuz endişesiyle, bu tip, aslında, ekonometrik denklemde çok basit olan ve Osmanlının çöküşü döneminde de hep uygulanan bu bayat numarayı veya bu uygulamayı hükümet devam ettiriyor. Burada, ekonometrik denklemlerdeki onlarca değişken içerisinde zam yapmak, vergi koymak, Galata bankerlerinden borç almak. Bu, Osmanlının çöküşünde son şeyiydi. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin de ve benzer hükümetlerin uygulaması da hep bu oldu. Şu anda bu tasarı da, bir vergi ve zam tasarısıdır.

5 inci maddede, yurtdışına çıkan vatandaşlardan alınacak harçlar 2001 yılında da düzenlenmiş olmasına rağmen, daha önce olmuştu ve kaldırılmıştı bir ara...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - ...ve tekrar getirildi. İşte burada, gerekçede dolara karşı Türk parasıyla vatandaşa kolaylık sağlansın diye bunu 70 000 000 yaptık, 3 katına kadar da artırabiliriz şeklinde çok masumane bir gerekçeyle yurtdışına çıkan vatandaşlardan 70 000 000 Türk Lirası alınacak -Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti çıkışları hariç diğer ülkelere çıkışlardan- ve bu Bakanlar Kurulu kararıyla 3 katına kadar artırılabilecek. Bu, daha öncekinde bir katına kadardı; yani, netice olarak bu getirilen düzenleme bir zam yasasıdır ve 1 katrilyona yakın yeni vergi ve zam koymaktadır. Bunun, aslında gerçekten çok düzensiz giden bir ekonominin, kararsız giden bir ekonominin düzeltilmesi için yeterli bir kaynak oluşturacağını da zannetmiyor, saygılar sunuyorum.(SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisinde.

Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra sayılı Yasanın 5 inci maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

5 inci maddede yapılan düzenleme, yurtdışı harcıyla ilgili bir düzenleme. Yurtdışı harcıyla ilgili önceki düzenleme, yabancı bir para cinsinden yapılmıştı; yani, dolar üzerinden yapılmıştı. Şimdi, dolar üzerinden yapılan bu düzenleme, Türk Lirasına çevriliyor.

Tabiî, yasanın başlangıçta yapılan düzenlemesinin gerçekçi olmadığını düşünüyoruz. Şu anda yapılan işin makul, olması gereken olduğunu düşünüyoruz. Çünkü, eğer bir paranın itibarı olacaksa, o paranın kullanımına bağlı. Bir ülkenin millî parası varsa, çıkarılan yasalarda konulan hükümlerin millî parasına endekslenmesi lazım. Eğer millî parayı ne kadar kullanıyorsanız, ne kadar çok kullanıyorsanız, ne kadar değer veriyorsanız millî paranın itibarı da o şekilde yüksek olur. Dolayısıyla, şu anda yasada yapılan düzenlemenin, bir bakıma Türk Lirasına itibarını tekrar iade etme tarzında bir düzenleme olduğunu düşünüyoruz.

Tabiî yasada bir endişemizi de dile getirmemiz lazım. Bu endişemiz de şudur: Burada, Bakanlar Kuruluna, mevcut harcı 3 katına kadar artırma tarzında bir yetki veriliyor. Tabiî, şu anda 70 000 000 lira olan bu harcın 3 kat artırıldığını -ki, 210 000 000 TL'dir- ve 4 kişilik bir ailenin yurtdışına seyahat etmek istediğini düşünün. Dolayısıyla, bu durum, pek çok seyahati engelleyecektir, iş adamlarımızın değişik amaçlarla yaptıkları seyahatleri engelleyecektir. Dolayısıyla, seyahat yapma özgürlüğü açısından, bir bakıma, alınan bu yetkinin yerinde olmadığını düşünüyoruz; gerçekten, bunun ihlal edilebileceğini düşünüyoruz.

Bir de şunu ifade edelim: Türkiye'de, tabiî, şimdi, burada söz konusu olan husus bir harç uygulamasıdır; ama, Türkiye'de, harç uygulamaları ile haraç uygulamalarının birbirine karışmış olduğunu da açıkça ifade etmemiz gerekir. Biraz önce, 1 inci maddede bir önerge vermiştim. Türkiye'de pek çok kamu kurum ve kuruluşlarının kurmuş oldukları vakıflar var. Bu vakıflar bünyesinde, kamu hizmetleriyle ilişkilendirmek suretiyle, hizmet yapma sürecinde, vatandaşlardan, muhataplarından alınan bedeller var; daha çok bağış tarzında bedeller; bunun tam anlamı, haraçtır. Gerçekten, vatandaşımız, kamu kurum ve kuruluşları tarafından alınan bu bedeller yüzünden, bizar duruma düşmüştür; bu haraç uygulaması karşısında, vatandaşlarımız gayrimemnundur. Bu haraç uygulamasının kaldırılması noktasında da, hükümetin, zaten bir taahhüdü vardı; Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planına bu taahhüdünü yerleştirmiştir. Şimdi, diyelim tapuya gidiyorsunuz; tapuda bir işlem gerçekleştiriliyor, tapu harcı alınıyor; ama, o işlem gerçekleştirildiği sırada, tapu idaresi, sizi, hemen tapu idaresine bağlı vakfa yönlendiriyor, bağış yapmanızı istiyor veya önünüze bir dosya koyuyor, o dosya karşılığında bir bedel alıyor; yani, ödediğiniz harcın yanı sıra, bir de haraç ödemeniz var. Yine, silah ruhsatı alıyorsunuz, bunun karşılığında harç ödüyorsunuz; ama, bu harcın yanı sıra, bir de, sizi, nereye yönlendiriyorlar; vakfa yönlendiriyorlar. Silah ruhsatı alabilmeniz için, o hizmetten faydalanabilmeniz için vakfa bir bedel ödemek zorundasınız -gönüllü bir bedel değil, zorunlu; bağışın gönüllü olması lazım- aksi halde, o hizmet yapılmayacak; dolayısıyla, zorunlu olarak, böyle bir bağış yapmak durumunda kalıyorsunuz ki, haraç ödüyorsunuz. Bu haraç uygulamaları, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, tamamında, hizmetle ilişkilendirilmek suretiyle, acımasız bir şekilde devam ediyor. Bunun kaldırması için, hükümetin,  zaten bir taahhüdü var; bu taahhüdünü Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planına koymuş. Bugüne kadar geçen oldukça uzun bir zaman var ve bu zaman diliminde herhangi bir adım atılmadığını da açıkça görüyoruz. Bilemiyorum, ne zaman adım atılacaktır; yani, kamu kurum ve kuruluşları vasıtasıyla haraç uygulamalarına 57 nci hükümet ne zaman son verecektir? Bunun, burada, Sayın Bakan tarafından, bizzat Genel Kurula açıklanması lazım, bizlerin aydınlatılması lazım.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen...

SAİT AÇBA (Devamla) - Vatandaşımız, bir taraftan vergi bir taraftan zam zulmü karşısında zaten bizar durumda; bir de, bunun yanı sıra, kamu kurum ve kuruluşlarında yapılan hizmetler karşılığında, zorunlu birtakım bedeller alınması, haraç niteliğinde bedeller alınması, ne hakkaniyet ilkesine ne de adalet ilkesine uygundur. Dolayısıyla, bu ayıbın, gerçekten, çok kısa zamanda, Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilecek bir yasayla düzeltilmesine ihtiyaç vardır. Bu, bir bakıma, devlete olan güveni de zedeleyen bir husustur. Vatandaşın devlete güvenini zedeleyen, güven unsuru açısından çok önemli bir husustur. Bu alanda, çok kısa zamanda, hükümetin adım atmasını bekliyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, madde üzerinde görüşmeler tamamlandı.

2 adet önerge vardır.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, açıklamada bulunabilir miyim?

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşımız Sayın Açba, konuşması sırasında "haraç" kelimesi kullandı. Bir milletvekili arkadaşımızın, hükümetin getirdiği tasarıya eleştiri getirmesi, onunla ilgili görüşlerini dile getirmesi son derece doğaldır; ama, Türkiye Cumhuriyetinde "haraç" diye bir müessese yoktur. Tahmin ediyorum, arkadaşımın da kullandığı kelimeler maksadını aşmış olabilir.

Bunu açıklamak için söz istemiştim, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim efendim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 5 inci maddesi ile 4705 sayılı Yasa ve bu yasayı değiştiren 4481 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci maddesindeki parantez içinde bulunan "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hariç" ibaresinden sonra gelmek üzere, "sınır ticareti kapsamında yurtdışına çıkanlar" ibaresinin de parantez içine dahil edilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Fethullah Erbaş

Hüsamettin Korkutata

Cevat Ayhan

 

Van

Bingöl

Sakarya

 

Aslan Polat

M. Niyazi Yanmaz

Sacit Günbey

 

Erzurum

Şanlıurfa

Diyarbakır

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum; bu önerge en aykırı önergedir, okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

790 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesi birinci fıkrası parantez içi hükmünün "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile komşu ülkeler hariç" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

 

Cevat Ayhan

Ahmet Cemil Tunç

Musa Demirci

 

Sakarya

Elazığ

Sıvas

 

Aslan Polat

 

Ahmet Karavar

 

Erzurum

 

Şanlıurfa

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Ayhan, buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 790 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesiyle ilgili önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum.

Bu madde, bildiğiniz gibi, yurtdışı çıkışlarında, 70 000 000 lira harç alınması hükmünü getirmektedir. Türkiye, komşu ülkelerle çevrili bir ülkedir esas itibariyle. Bu komşu ülkelerle bizim sınır ticaretimiz vardır, ziyaretlerimiz vardır; bölünmüş aileler, akrabalar, hısımlar vardır. Milyonlarca insan, bu komşu ülkelerden, muhtelif zamanlarda, gelip yerleşmiştir; ama, orada babaları, dedelerinin mezarı, akrabaları, hısımları vardır. Bu bölgeler, Kafkasya bölgesidir, Rumeli bölgesidir, Ortadoğu Bölgesidir. Buralara bayram ziyaretleri vardır, düğün, cemiyet ziyaretleri vardır, hısımlık ziyaretleri vardır. Düşünün ki, şimdi, Suriye'ye gidecek, otobüse 2 000 000 lira verecek, hemen karşıdaki bir yere gidecek; ama, 70 000 000 lira da harç ödemesi lazım. Aynı şekilde, insanlarımız, Kafkasya'ya gidecek veya Bulgaristan'a gidecek, Romanya'ya gidecek, Yunanistan'a gidecek, Batı Trakya'ya gidecek. Bunlar, tabiî, komşularla aramızdaki turizmi, ticareti, kültürel münasebetleri ve oralardaki varlıklarımızı, değerlerimizi gidip ziyaret edip korumak ve geliştirmek bakımından da engel teşkil etmektedir.

Takriben bir ay kadar önce, bir Trabzon ziyaretimde, o bölgede Gürcistan'a çıkan, sınır ticareti yapan insanların en büyük şikâyeti, bu günlük çıkışlarda harç ödenmesi idi. Daha önce de, bu harçlar 100 dolar olarak zannederim geçmişte bir ara uygulanmıştı.

Tabiî, takdirinize arz ediyorum; bunun bu şekilde değiştirilmesinde fayda vardır. Mühim bir gelir değildir bu aslında, keşke hükümet bunu koymasaydı; ama, hiç olmazsa, sınır ülkelere ticaret bakımından -Kıbrıs'ta olduğu gibi- bunun getirilmesi lazım. Buradan Türkiye zarar etmez, daha çok kâr eder, mal satar, alışveriş yapar, kültürel ve ticarî münasebetler gelişir. Biz de eğer büyük bir ülke olacaksak, çevremizle münasebetlerimizi geliştirmemiz lazım, insanların dolaşmasına, ziyaretine imkân vermemiz lazım. 2 000 000-3 000 000 lirayla, 5 000 000 lirayla gideceğiniz bir yere, siz 70 000 000 lira harç öderseniz seyahati caydırırsınız, işleri zorlaştırırsınız diyorum.

Takdirlerinize arz ediyorum, desteğinizi bekliyorum, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğerini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 5 inci maddesi ile  4705 Sayılı Yasa ve bu yasayı değiştiren 4481 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun 1 inci maddesindeki parantez içinde bulunan "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hariç" ibaresinden sonra gelmek üzere "sınır ticareti kapsamında yurtdışına çıkanlar" ibaresinin de parantez içine dahil edilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                               Fethullah Erbaş

                                                         (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, gerek biraz evvelki önergede olsun gerek bu önergede olsun, teklif edilen hususları, Bakanlar Kurulu kararıyla düzenleme yetkisi vardır. Nitekim, Bakanlar Kurulunda, gerek sınır ticaretinde gerek sınır komşusu ülkelere günübirlik gidip gelmelerde bu harcın alınmamasına ilişkin kararname hazırlanmış, sadece iki üç bakan arkadaşımızın imzası kalmıştır; öyle sanıyoruz, bir iki gün içerisinde o da bitip, bu hafta içerisinde, her iki önergenin teklif ettiği, öngördüğü şartlar yerine getirilmiş olacaktır.

Bunu arz etmek istiyorum.

Önergeye de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Çok teşekkür ederim Sayın Bakan.

BAŞKAN - Artık Konuşmayın.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Teşekkür edeceğim efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Karar yetersayının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Niye istiyorsunuz? Oylamıyorum ki! Efendim, oyladığım zaman istersiniz.

Buyurun Sayın Erbaş.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, zaten, bununla ilgili çalışma yapılmıştır daha önceden.

BAŞKAN - Efendim, teşekkür edecek.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Bakan, bu konuda bir çalışma yaptı. Sayın Bakana ve Bakanlar Kuruluna çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Erbaş da teşekkür edecek, izin verirsek.

Karar yetersayısının aranılmasını isteyecekler.

Buyurun Sayın Erbaş.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs'a çıkışlardan bu 50 dolar alınmıyordu; ama, sınır bölgesindeki insanların, sınır ticareti yapan insanların yurtdışına çıkışlarında 50 dolar miktarında bir harç alınıyordu. Şimdi, bunun, Bakanlar Kurulu tarafından kaldırılması için -Değerli Bakanımız ifade etti- iki üç imza kaldı, inşallah o iki üç imza da tamamlanır. Ben, kendilerine teşekkür ediyorum. Şu var; hakikaten, eğer bu olmamış olsaydı, Tebriz ile Van arasında çalışan tren, her gün 5 kişiyle gidip gelmekteydi, 5 kişi, 6 ncı bir kişi yoktu. Bu...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Bana teşekkür etmeniz gerekir, gündemdışı konuşmayla konuyu Meclise getirdim.

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) - Beyefendi, lütfen...

Bu 5 veya 6 kişiyle bir trenin gidiş gelişi, hakikaten, bizim Türkiye'nin turizmini de etkilemekteydi. Ben, böyle bir kararın verilmesinden ümitliyim; çünkü, Sayın Bakanımız da söyledi; inşallah diğer iki üç arkadaş da, Bakanımız da bu konuda imzalarını atarlar; ancak, bundan sonra bir olay daha var: Van ile İran arasındaki sınır ticareti, Değerli Tarım Bakanımız tarafından hemen hemen imkânsız hale getirilmiş. Oradan aldığımız tuzu, diyor ki, Gaziantep'e götüreceksin, oradaki gıda ihtisas gümrüğünde gümrüklenecek, tekrar Van'a getirilecek. Bir miktar salatalık alınsa, bir miktar karpuz alınsa; yani, küçük bir şey dahi alınsa, ta Mersin'e kadar götürülecek, tekrar Van'a döndürülecek. Efendim, bu kadar uzun bir mesafede, bu kadar nakliyenin ödenmek suretiyle sınır ticareti yapılmasının imkânsız olduğunu sizin takdirlerinize arz ediyorum ve tekrar Bakanlar Kurulumuza teşekkür ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Efendim, ben de Hataylı olarak teşekkür ediyorum; çünkü, Hatay'ın hudut köyleri bu konuda çok perişandı; Sayın Bakana teşekkür ediyoruz.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sizin adınıza da ben teşekkür ediyorum.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, bir şey söyleyeceğim, müsaade edin.

BAŞKAN - Yerinizden söyleyin efendim.

NEZİR AYDIN (Sakarya) - Karar yetersayısı istedik; Sayın Seven, Meclis toplansın diye vakit geçiriyorlar.

BAŞKAN - Karar yetersayısı istediniz efendim, biliyorum. Biz de onun için söz veriyoruz madde 60'a göre...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.

Ben, daha önce, bu konuyu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmiştim. Sağ olsunlar, bütün parlamenter arkadaşlar, bütün parti grupları, özellikle, benim gündemdışı konuşmama destek verdiler ve bugün de, Sayın Bakanımızın, bu müjdeyi, sınır illerine, sizlerin aracılığınızla vermesinden dolayı, tüm Parlamentoya ve hükümete teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben de teşekkür ediyorum efendim.

Efendim, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı bulunmuştur; önerge kabul edilmemiştir.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum: 

MADDE 6. - 27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 18 inci maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bakanlar Kurulu, (b) fıkrasındaki % 3 pay oranını % 6 oranına kadar artırmaya veya kanunî haddine kadar indirmeye yetkilidir."

BAŞKAN - Efendim, maddeyi görüşmelere açmadan evvel bir hususu dikkatlerinize sunacağım.

Bu yasa tasarısı, açık oylamaya tabidir. Malumunuz, açık oylamada da 184 kişiye ihtiyaç vardır; onun için, arkadaşlarımın dikkatine berayi malumat arz ederim efendim.

Şimdi, 6 ncı madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Bingöl Milletvekili Sayın Hüsamettin Korkutata; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlar; 790 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; şahsım ve Saadet Partisi Grubu adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Çok değerli arkadaşlar, bu madde, belediyelerin 27.6.1984 tarihinde büyükşehirlerin kurulmasıyla kazandıkları bir hakkı yeniden geriye götürme yetkisi alıyor. Yani, o gün büyükşehir belediyelerinin 3'ten 5'e çıkan gelirlerinin, tekrar 3'e inebilmesine imkân tanıyor. Buna üzülmemek mümkün değil; ben, şahsen, iki defa üzülüyorum. Zira, şimdi, bir Mahallî İdareler Kanunu var ve bu kanun üzerinde, biz, İçişleri Komisyonu olarak, yine, Plan ve Bütçe Komisyonuyla da görüşmek suretiyle, onlardan da arkadaşların katılımıyla bir alt komisyon kurduk ve bu alt komisyon, canla başla, samimiyetle, bütün gücüyle çalışıyor; bu ülkede iyi, doğru dürüst bir mahallî idare yönetimi olsun... Bu ülke, hakikaten, artık, merkezden ciddî şekilde yönetilemiyor, büyük sıkıntılar var, bu elbise, ciddî şekilde bu millete dar geliyor. Yeni bir Mahallî İdareler Kanunu yapalım, yerinden yönetelim ve daha çok katılım olsun, bu ülkede her şey daha verimli, rantaıl yürüsün diye gayret içinde. Bir bakıyoruz ki, mahallî idareleri ilgilendiren bir kanun maddesi, geliyor, buradaki başka bir yere giriyor, hiç alakası olmayan bir şekilde. Biz, bu komisyonun bütün çalışmalarında gördük ki, bütün belediye başkanları, kendi gelirlerinin azlığından yakınıyorlar hem de ciddî şekilde, hem büyükşehirler hem diğerleri ve samimî olarak, biz de, bu gelirlerin artırılması için... Hükümetin getirdiği tasarıda zaten var. Konaklamadan tutun da elektriğe, haberleşmeye ve çeşitli konulara, yeniden, özgelirlerini artırıcı vergiler konuluyor ve bunların da çok kısa zamanda hayata geçmesi için, hükümet, yüzde 6 hisseyi, belediyelerin eline net geçen parayı da 8'e çıkarmış. Biz buna da seviniyoruz ve bu tasarıyı, biz, şimdi, gece gündüz çalışıp bir noktaya getirmeye çalışırken diyoruz ki, herhalde, hükümet bizi kandırıyor; yani, biz, boşu boşuna, tam iki aydır geceli gündüzlü çalışıyoruz; bu, angarya mı acaba?! Eğer, siz, geliri azaltıcı bir şey yapacaksanız, o zaman, niye bizi çalıştırıyorsunuz bu kadar?! Bu milleti biz mi kandırıyoruz siz mi kandırıyorsunuz? Burada bir kandırmaca var. Bu, açık ve netse -bu konuda bizim önergemiz de vardır- bunu, lütfen, bu tasarı metninden çıkaralım. Yoksa, Sayın Bakanıma sordum; Sayın Bakanım diyor ki: "Kesinlikle bu maddeyi biz uygulamayacağız; yani, biz, hiçbir zaman, belediyelerin gelirini 5'ten, 6'dan -eğer çıkmışsa; bugün 5'tir- 3'e indirmeyeceğiz." İndirmiyorsanız, onsekiz yıldır kimse indirmemiş, siz de indirmeyecekseniz, niye, o zaman bunu koydunuz buraya?! Evet, biz, diyoruz ki -biz önerge de verdik- bu önergeyle bu maddenin, bir an önce, tasarı metninden çıkarılmasını istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, belki, denilecek ki, efendim, belediyelerin parası çok geliyor. Belediyelerin parasının az olduğunu herkes biliyor. Önerge üzerinde konuşurken de bunun detayına daha değineceğim; ama, mesele şu: Bugün duyuyoruz kulislerde, bazıları, bizim arkadaşlarımız diyor ki: "Efendim, belediyeler çocuklara burs veriyor, ekmeği ucuza satıyor, bilmem, ulaşımı ucuz yapıyor." Yani, bu suç mudur arkadaşlar?! Bunu duymak, bizi gerçekten üzüyor. Bugün, eğer, Ankara'da 100 liraya ekmek satılıyor ve insanlar kuyruğa giriyorsa ve bunun için...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - 100 000 lira...

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - 100 000 evet.

...100 000  liraya satılan bu ekmekten dolayı insanlar sabahleyin saat 5'te kuyruğa giriyorsa, bununla iftihar etmek mümkün değil, üzülmemek elde değil; hepimiz üzülüyoruz; ama, bunu, yarın 200'e, 300'e çıkarmak, hiç kimseye hiçbir şey getirmez; ama, eğer, siz belediyenin gelirini kısarsanız, bunu yapar, Ankara, İstanbul veya bir başkası. Bunun, ciddî şekilde, bana göre... Hükümet, bunu uygulamayacağını söylüyor; eğer, bu, gerçekten doğruysa, bunun derhal metinden çıkarılması lazım; çünkü, bunun  hiç kimseye, hiçbir faydası yoktur.

Şimdi, eğer, hakikaten, bu belediyelerin, bir an önce, sıhhatli bir gelire kavuşturulmasını; eğer, her gün böyle hükümetin kapısında dilenci gibi dolaşmamasını istiyorsak ve samimîysek -ki, bu gelen tasarıyla bu böyle görünüyor- o zaman insana derler ki, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Yani, mademki, böyle, o zaman bu madde neyin nesidir gerçek anlamda; bunun, bir an önce, çıkarılması gerekiyor.

Değerli arkadaşlar...

BAŞKAN - Sayın Korkutata, altıbuçuk dakika olmuş; belagatinize hayranlığımızdan, saati unuttuk.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, ben, hemen bir iki sözle bitiriyorum.

Değerli arkadaşlar, evet, bu tasarıyla, eğer, biz, belediyelerin gelirlerini artırırsak, azaltmazsak, hatta, bugün, belediyelerin yapmakta olduğu işlerin bu memlekete yararına inanıyorsak, kesinlikle, aksine bir şey yapmamamız lazım.

Önerge üzerinde diğer fikirlerimizi söyleyeceğim. Saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Korkutata.

Efendim, ikinci söz, Adalet ve Kalkınma Partisinde.

Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ali Sezal: buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 790 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, 6 ncı madde, il genelinde toplanan bütçe vergi tahsilatının, bundan elde edilen payların yüzde 6 ile 3 arasında değişikliğini Bakanlar Kurulu yetkisine bırakıyor.

Değerli arkadaşlar, 3030 sayılı Kanunun 18 inci maddesi yüzde 3'lük bir orana hitap ediyordu. Bilahara, belediyelerin durumu göz önüne alınarak, bu pay yüzde 5'lere çıkarılmıştı.

Değerli arkadaşlar, ülkede belediyelerimizin durumunu hepimiz biliyoruz. Birçok belediye başkanımız, değerli milletvekillerimize geliyor; Maliye Bakanlığından, mahalli idarelerden bir yardım var mıdır diye akşama kadar kapımızı aşındırıyor ve ülke gündeminde bir Mahalli İdareler Yasası var. Partim "hangi komisyonda görev almak istersiniz" diye bana sorduğunda, ben, İçişleri Komisyonunu istemiştim; sebebi de, Mahalli İdareler Yasasıydı. Parlamentoya gelen bir milletvekili olarak, acaba, ülkeme, önceki, belediye başkanlığımdan kaynaklanan altyapımdan bir katkım olur mu diye bu görevi istemiştim. Tasarı, komisyona geldi; komisyonda görüşüldü; alt komisyona havale edildi. 6 partimizden ikişer milletvekili bu komisyona seçildi. Değerli bir başkanımız var; kendisi belediye başkanlığından gelme. Komisyon üyelerimiz arasında bakanlarımız var, belediye başkanlarımız var, il genel meclis üyelerimiz var. Hakikaten, konunun altından kalkabilecek bir komisyon. Bu komisyonumuz, çok ciddî bir çalışma yapıyor. Bütün büyükşehir belediye başkanlarını, buraya çağırarak, dinledik. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana; hepsini dinledik; İl belediye başkanlarımızı dinledik, il genel meclis üyelerimizi dinledik; muhtarlarımızı ve onların derneklerini dinledik. İstedik ki, iyi bir yasa yapalım. Komisyon, hakikaten, iyi çalışıyor ve hükümetin zorluğunu da biliyoruz. Aslında, çok güzel bir yasa yapabiliriz; ama, hükümetin zorluğunu da göz önüne alarak, yapılabilecekleri yapmaya çalışıyoruz.

Önümde, Sayın Başbakanın imzaladığı Mahallî İdareler Yasa Tasarısı var. Bu tasarıda, belediyelerle ilgili gelirlere ait beşinci bölüm var. Bu beşinci bölümün gerekçesinde "Belediyeler zor durumdadır; altyapı yapıyor, yolları yapıyor ve devlete büyük bir katkısı olacak. Bunların paylarını artıralım" deniliyor ve il belediyelerinin paylarını yükseltiyor, büyükşehir belediye başkanlıklarına yeni yapılanmalar getiriyor.

Biz, buraya, bununla ilgili, Maliye Bakanlığından elemanları çağırdık. Mahalli İdareler Genel Müdürümüz, aylarca, geldi, bize bilgi verdi. Çevre Bakanlığını çağırdık ve bir tasarı yaptığımız kanaatinde idik; ama, maalesef, bugünkü gelen bu tasarıyla, benim bütün ümitlerim boşa çıktı. Biz, iki aydan beri niye çalışıyoruz?! Bu belediye başkanlarımızı buraya çağırdık, niye dinledik; yazık değil miydi onlara? Genel müdürlerimiz geldiler, burada, saatlerce bize bilgi verdiler. Oturduk, bir tasarı hazırladık. Şimdi, artık, ben, komisyona -Sayın Başkanımız da burada- içimden gelerek gitmeyeceğim; çünkü, hükümet, burada yanlış yapıyor.

Şimdi soruyorum: Bu payların düşürülmesiyle ilgili tasarıda Sayın Başbakanın imzası var, bunda da imzası var. Bunda "paylar yükselecek" diyor, bunda "düşecek" diyor. Belki Başbakan bunu bilemez; ama, ilgili bakanlar Başbakanı uyaramazlar mı? Bu hangi tasarıya inanacağız; ikisinin arasında iki ay fark var?! Biz, arkadaşlar, ciddî gitmiyoruz. Vatandaş, bize bu şartlarda güvenemez.

Şimdi, Sayın Derviş "onbeş günde 15 yasa" demişti. Sayın Başbakan, zannediyorum, birkaç gün içerisinde Amerika'ya gidecek. Amerika'ya giderken de, Bush için 5 yasa mı; bunu mu yapıyoruz? Emir geldi, yasa yapıyoruz. Ben buna katılmıyorum.

Değerli kardeşler, bütün milletvekilleri, parlamenterler, partiler buraya gelirken bir söz verdi, yerel yönetimler yasası çıkacak, belediyeler güçlendirilecek ve artık, yerinden yönetime geçeceğiz diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sezal, toparlar mısınız.

ALİ SEZAL (Devamla) - Zannediyorum, biz, artık, yerinden yönetimden uzaklaşıyoruz. Burada belirli bir güç, belirli bir ekip ülkeyi idare edecek. Ülke de iyiye gitmiyor. Değerli arkadaşlar, dışarı çıkarsanız bunu görürsünüz.

Ben, gecenin bu saatinde fazla uzatmak istemiyorum, fazla konuşmak da istemiyorum. Zira, ne kadar güzel konuşulursa, ne kadar doğru konuşulursa konuşulsun, ancak, arşivlere kalkıyor, hepsi boşta kalıyor.

Saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisinde.

Aydın Milletvekili Sayın Ali Rıza Gönül, buyurun efendim.(DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 6 ncı madde tam bir aldatmaca ve yutturmaca maddesi; biraz da tehdit ve baskı kokuyor. Şimdi, bu kanunun 6 ncı maddesiyle büyükşehir belediyelerinin gelirlerini yüzde 6 artırıyormuşsunuz. Zaten, bu, 3030 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Yasasının 18 inci maddesinin (b) bendinde ve müteakip bentlerinde hüküm altına alınmamış mı? Ne diyor; genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından büyükşehir belediyelerine yüzde 3 pay ayrılır diyor. Peki, daha sonraki (d) bendinde ne diyor? Orada da diyor ki: Yürütme organı, hükümet, bunu yüzde 6'ya kadar artırabilir. Yani, siz büyükşehir belediyelerinin genel vergi tahsilatından toplanacak, o ilin vergi tahsilatından elde edilecek toplam vergiden yüzde 3 ve hükümete de yüzde 6'ya kadar artırma hakkını, zaten, 3030 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanununun 18 nci maddesindeki belediyelerin gelirleri bahsinde hüküm altına almışsınız. Şimdi, buraya, kaşla gözün arasında bir şey sokuyorsunuz; artırılır da, indirme hakkına da sahiptir diye. Yani, büyükşehir belediye başkanlarının başında, Demokles'in kılıcı gibi, böyle sallandırıyorsunuz. Yani, bunu ben yüzde 6'ya artırdım; ama, bak, konuşmana, icraatına, tasarrufuna, yönetimine dikkat et, yoksa, sana ayırdığım, bu yüzde 5'i yüzde 6'yı, yüzde 3'e yüzde 4'e, tekrar yasal sınırına çekerim diyorsunuz. Aslında, bu, sizin, tabiî, yeni bir üslubunuz değil, yeni bir tasarrufunuz, icraatınız da değil. Bugüne kadar icraatınızın temelini, zaten, kayırmacılık, partizancılık teşkil etmiş. Eğer bir arkadaşım bana sorar, nedir derse...

NUMAN GÜLTEKİN (Balıkesir) - Nedir?..

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Teşekkür ediyorum size, nedir diyorsunuz.

Siz, evvela, devletin kaynaklarını, bu milletin parasını, partizanca, benden olanlar benden olmayanlar diye dağıttınız, ulufe dağıtır gibi dağıttınız. Çok iyi bir  tesadüf, Maliye Bakanı da burada; herhalde, benim şimdi söyleyeceğim sözleri gayet iyi dinleyeceklerdir. Sizin ne hakkınız var; belediyeler bizden, değil. Evvela, zaten, kendi aranızda kavgaya tutuştunuz; benim belediyeme az verildi, senin belediyene çok verildi diye. Onu bir tarafa bırakalım. Siz, zaten, iktidar partisine mensup belediyelere Hazinenin kapısını açmışsınız, istediğiniz kadar para veriyorsunuz, Sayın Maliye Bakanı gönderiyor; ama, Doğru Yol Partisinin belediye başkanı olduğunda, ona da ölüm döşeğinde olan insan gibi, böyle, ağzına damlatıyorsunuz.

Bugün, değerli arkadaşlarım, benim Aydın'ın, belediyelerimiz var: Bozdoğan, Başaran, Atça, Kuyucak, Tepecik, Karpuzlu, Akçaova, Germencik, Bıyıklı, Dalama, Didim, Ak-Yeniköy ve bu belediyelerin...

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Vallahi veriyoruz.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Hiç itiraz etme değerli arkadaşım, konuşacaksan, gelirsin, burada konuşursun; ama, ben, bir sızlanmayı, bir haksızlığı buradan dile getiriyorum, belediyelerim için dile getiriyorum. O belediyelerin sınırları içinde ANAP'lısı var, DSP'lisi var, MHP'lisi var, Doğru Yolcusu var, kısacası, vatandaş var; ama, siz, Sayın Maliye Bakanı, iktidar partisi belediyelerine "nüfusunu esas alarak para gönderiyoruz" diyorsunuz, benim 10 000 nüfuslu kasabama 2 milyar lira para gönderiyorsunuz.

CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) - Örnek alın, örnek...

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Üç defa başkasına, bir defa oraya; ama, 5 000 nüfuslu bir iktidar partisine mensup belediye başkanına da 7 milyar lira gönderiyorsunuz. Ne hakla gönderiyorsunuz? Milletin parasını, partizanca bir tasarrufla, vatandaşı birbirinden ayıracak şekilde, haksızlık yapacak şekilde, devleti taraf haline getirecek bir şekilde, niye böyle bir tasarrufta bulunuyorsunuz? Doğru Yol Partisinin belediye başkanları ve o belediyenin, o beldenin sınırları içinde yaşayan vatandaşlar, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşı değil mi?

HACI FİLİZ (Kırıkkale) - Bravo.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - O halde, artık, bu haksızlığa son vermeniz lazım. Beş yıldan beri, Doğru Yol Partisinin belediye başkanlarını inim inim inletiyorsunuz. Üç defa iktidar partisi belediyelerine para gönderiyorsunuz devletin çeşitli kaynaklarından; ama, Doğru Yol Partisinin belediye başkanlarına bir defa gönderiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gönül.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Bari, hakkaniyetle gönderseniz, adaletle gönderseniz, eşit olarak gönderseniz de, oradaki vatandaşlarımızı kucaklamış olsanız; ama, ne yazık ki, onu dahi yapmıyorsunuz.

EROL AL (İstanbul) - Siz bunu da yapmadınız.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Hele, şu afete uğramış belediyeler... Evet, afet bölgesinde olan belediyelerimize yapılan yardımlara hiçbir itirazımız yok, çok verelim, daha çok verelim; ama, afetten zarar görmemiş olan belediyeleri, belgeler düzenlemek suretiyle afet bölgesi kapsamına aldınız ve onların katsayısını yükseltmek suretiyle paralar verdiniz. İlgili bakan bunu dinlemeli. Nereden verdiniz; afette olmayan, afete uğramayan, ülkenin diğer bölgesindeki belediyelerin paylarından keserek verdiniz. Bu, hiç vicdanları sızlatmıyor mu?! Bu, adalet ve eşitlik ilkelerine uygun mudur değerli arkadaşlarım?! Burada, benim ifade ettiğim konu, A partisi, B partisi meselesi değil. Sizin de, iktidar partisine mensup vatandaşların oturduğu beldelerden, ilçelerden ve il sınırları içerisinde yaşayan tüm vatandaşlarımızın gasp edilen, bir başkasına verilen haklarından bahsediyorum.

BAŞKAN - Sayın Gönül, toparlar mısınız efendim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Ama, siz, aldınız, öbür belediyelerin hakkını, bunlara verdiniz. Hak etmeyen, afet bölgesindeymiş gibi gösterilen, düzmece veya temin edilen belgelerle, afete uğramış olarak kabul edilen belediye başkanlıklarına verdiniz.

Değerli arkadaşlarım, bunlar, fevkalade yanlıştır. Evet, bu hükümetin, biz, beceriksiz olduğunu söylüyoruz; bu hükümetin, devleti, milleti, ülkeyi yönetmede acz içerisinde olduğunu söylüyoruz; ama, yetmedi, bu sıfatların yanına, partizan hükümet, ayrılıkçı hükümet, vatandaşı bölen ve belediyeleri, iktidar partisinden veya muhalefetten diye bölen bir hükümet sıfatını aldınız.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Madde üzerindeki görüşmeler bitti.

Madde üzerinde, 4 adet önerge verilmiştir; 3'ünü işleme koyabileceğim...

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, bir kısa açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim; hükümet konuşursa seviniriz, buyurun.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, tasarının bu maddesi değerli arkadaşlarımız tarafından değerlendirilirken, bu maddeyle, büyükşehir belediyelerinin paylarının aşağıya çekileceği intibaı verildi; konuşmalardan bu çıktı. Esasında, bu maddeyle, kesinlikle, büyükşehir belediyelerinin paylarını aşağıya çekme gibi bir niyet söz konusu değildir.

Şimdi "yüzde 6'ya kadar çekilebilir" deniliyor. Bakanlar Kuruluna, bu tür, yukarıya çekme hakkı verilirken, bunun aşağıya da çekilme gereği, hemen hemen, bu tür bütün maddelerde yer almıştır. Bu, demek değildir ki, aşağıya çekilecektir. Burada, şunu çok net olarak söylüyorum; Sayın Korkutata da bir ara ifade etti: Ben, bu madde kullanılmayacaktır demedim; büyük şehirlerin bugün aldıkları paylarının aşağıya çekilmesi kesinlikle söz konusu değildir diye ifade ettim. Onu belirtmek isterim.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - O anlamda...

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Bilahara, Sayın Ali Rıza Gönül'ü izledim.. Yani, çok da hayret ettim; çünkü, yeni bir politikacı değil. Çok iktidar partisi milletvekili de oldu; onları da biliyorum. Beraber de aynı partide olduğumuz günleri biliyorum. Yani, anlattıklarını dinleyince, sanki ilk defa Parlamentoya gelmiş gibi bir intibaa düştüm.

Biz, on yıl, onbeş yıl, yirmi yıllık periyot içerisinde, dağıtımları ortaya çıkarabiliriz ve en yaygın şekilde, hiçbir belediyeye yardım yapılmayan bir uygulama yapılmaktadır. Tabiî, arkadaşlarımız her şeyi söyleyebilir; ama, söylenenlerin biraz gerçeklere uyması lazım. Onun için bunu ifade etmek istedim.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, şimdi, izin verirseniz...

Sayın Bakan mikrofondan konuştular. Benim, tabiî ki, on yıllık bir Parlamento tecrübem var; belki, sizin gibi, yirmibeş yıl veya otuz yıl değil; ama, burada, bu sözlerinizle yanıltan sizsiniz Sayın Bakanım. Niçin sizsiniz; ben, burada, isimleri okudum. (ANAP sıralarından gürültüler)

CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) - Böyle bir usul var mı Sayın Başkan?!.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Bir dakika efendim... Bir dakika...

O zaman, söz istiyorum. Benim, açıklama yapmam lazım. Benim kişiliğimi, tecrübemi...

BAŞKAN - Lütfederseniz, yerinizden söz vereceğim efendim, 60 ncı maddeye göre; ama, siz, böyle, heyecanla gelince, bir bakayım dedim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Hay hay efendim...

MEHMET YALÇINKAYA (Şanlıurfa) - Bağrımız yanmış Sayın Başkan, bağrımız!... Yüreğimiz de yanıyor bu arada.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Evet, bir arkadaşım "bağrımız yandı" dedi. Arkadaşım haklı. Dört yıldan beri, beş yıldan beri, böyle haksız muameleye ve haksız yardımlara maruz kalan Doğru Yol Partisinin belediye başkanları ve o kentlerde yaşayan bütün hemşerilerimiz, bütün vatandaşlarımız olarak bağrımız yanık.

Ben, Sayın Bakanıma, buradan soruyorum: Sayın Bakanım, siz, dört veya beş yıldan beri Maliye Bakanısınız, şu okuduğum listedeki yerlere ne gönderdiniz, Aydın'daki iktidar partisi belediyelerine ne gönderdiniz veya Türkiye'de iktidar partisi belediye başkanlarına hangi parayı gönderdiniz, DYP'li belediye başkanlarına ne para gönderdiniz? Ben, bu kürsüden, bu açıklamayı yüreklice yapmanızı bekliyorum. Siz, Atça'ya 2,5 milyar lira vereceksiniz; ama, kendinizden olan 4 000 veya 5 000 nüfuslu bir başka belediyeye 7 milyar vereceksiniz. Bu, sizin vicdanınızı sızlatmıyor mu Sayın Bakan? Kalkıyorsunuz, bir de, bana, burada "kendilerine yakıştıramadım" mealinde ifadede bulunuyorsunuz. Üzüntülerimi ifade ediyorum; ama, ben, buradan gerçekleri söylüyorum. Bu açıklamayı da sizden bekliyorum Sayın Bakanım.

Saygılar sunarım efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Mesele anlaşılmıştır. Yalnız, Sayın Bakan, çok veciz bir şekilde, yirmi senelik hesabı ifade etti; çünkü, kendileri, hatırlarsanız 1991'de de Maliye Bakanıydı.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Evet efendim. Biz de, hep beraber aynı partinin saflarındaydık.

BAŞKAN - İyi yani, onu da söyledi.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - O zamanlar, biz, yerelde koşuyorduk, omuzlarımızla...

BAŞKAN - Sayın Bakan hiç değişmedi. Ben, Adalet Partisinden beri kendisiyle çalışıyorum. 1979-1980 hükümetinde en genç bakandı. Tarih dersi vereceğiz efendim, biz de eskiyiz yani...

Madde üzerinde görüşmeler tamamlandı.

Madde üzerinde dört adet önerge vardır; ancak, üçünü işleme koyacağım. Sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tasarının çerçeve 6 ncı maddesi ile değiştirilen 3030 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin son fıkrasına aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Emrehan Halıcı

İbrahim Yaşar Dedelek

Mehmet Şandır

 

Konya

Eskişehir

Hatay

 

Cengiz Altınkaya

 

Güler Aslan

 

Aydın

 

İzmir

"Bu payın yüzde 40'ı bu miktardan düşülerek ilgili belediye hesabına, kalan yüzde 60'ı ise İller Bankası nezdindeki büyükşehir belediyeleri hesabına yatırılır ve büyükşehir belediyelerine nüfuslarına göre dağıtılır."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin 2 nci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Gönül

Nevzat Ercan

Rıza Akçalı

 

Aydın

Sakarya

Manisa

 

Celal Adan

 

Mustafa Kemal Aykurt

 

İstanbul

 

Denizli

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımızla arz ederiz.

 

Hüsamettin Korkutata

Veysel Candan

Cevat Ayhan

 

 

Bingöl

Konya

Sakarya

 

 

Fethullah Erbaş

Ahmet Cemil Tunç

Mustafa Niyazi Yanmaz

 

 

Van

Elazığ

Şanlıurfa

 

 

BAŞKAN - Son okunan iki önerge de aynı mahiyette olduğundan ikisini birlikte işleme koyacağım; ama, önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Komisyon kabul ediyor mu?...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sizin önergeniz değil bu, değil mi?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Değil efendim.

BAŞKAN - Ne olur, ne olmaz; yanlışlık olmasın. Hükümetin kendi önergesi de var.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Hükümet kendi önergesine katılmıyor.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Hayır efendim...

BAŞKAN - Hayır, bu hükümetin önergesi değil.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Kendi önergesine katılmıyor...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Hayır, ilk okunan önerge hükümetin.

BAŞKAN - Tamam efendim.

Sayın Gönül, önerge sahibi olarak  siz mi konuşacaksınız?

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Evet efendim.

BAŞKAN - Peki, buyurun.

Sayın Korkutata, siz, ikinci olarak konuşacaksınız.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz evvel konuşmamda ifade ettiğim gibi, 3030 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Yasasının 18 nci maddesinde, büyükşehir belediyelerinin gelirleri tadat edilmiştir. Tadat edilen bu gelirlerin bir tanesi de (b) fıkrasında, genel bütçe vergi tahsilatından o ilde toplanan vergilerin yüzde 3'ü, büyükşehir belediyelerine aktarılır... Son fıkrasında da bir başka hüküm yer alıyor. Orada da, hükümetin bu vergiyi, yani, ayrılan payı yüzde 3'ten yüzde 6'ya yükseltebileceğini belirtiyor. Doğrudur. Doğrudur; neden; çünkü, büyükşehir belediyelerinin, artı, bugün Türkiye'nin içine düştüğü ekonomik sıkıntılar ve bunalımlar, daha doğrusu, Türkiye'yi düşürdüğünüz bu ekonomik sıkıntılar nedeniyle, belediyelerin, büyükşehir belediyelerinin, il belediyelerinin, ilçe belediyelerinin, hatta, o hale geldi ki, belde belediyelerinin dahi mevcut gelirlerle vatandaşa hizmet götürmesi imkânsız hale geldi. Niye; adamın tütün ekmesinden kaçmasını sağladınız Tütün Yasasıyla, "ekme kardeşim" dediniz. Şekerpancarı... E kanununu çıkardınız; hali duman... Vatandaşın cebindeki kör kuruşa göz diktiniz. Nasıl alırız, nasıl satınalma gücünü azaltırız, devletin açıklarını da nasıl kapatırız diye durmadan yasa üzerine yasa çıkarıyorsunuz. Peki, bu topraktan karnını doyuramayan insanlar... Biraz evvel bu kürsüden okuduğum Kars'ın Selimiye İlçesinden bir vatandaşımız, esnaf...

ARSLAN AYDAR (Kars) - Selimiye değil, Selim..

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - ...Niğde'nin Çamardı İlçesinden bir vatandaşımız, eğer, şekerpancarı üreterek, pamuk üreterek, buğday üreterek ve tabiî ki, tütün üreterek karnını doyuramıyorsa ne yapacak; topraktan karnını doyuramayan bu vatandaş, çoluğunu çocuğunu alacak ya ilçeye ya beldeye ya ile yahut da büyük şehirlerin varoşlarına gidip oturacak. Nereye oturacak? E bir ev arayacak; başını sokacak bir ev, yürüyecek yol, elektrik, su, belediye hizmetleri... Peki, bunları acaba bu belediyeler bu imkânlarla verebiliyor mu? Vermesi mümkün değil. Ha, siz, bunu, biraz evvel ifade ettiğim gibi, bu tasarısının 6 ncı maddesiyle yüzde 6'ya çıkarıyoruz gibi gösteriyorsunuz; ama, aslında sizin istediğiniz bir tehdit; bir baskı unsuru olması için, belediye başkanlarını susturmak için, belediye başkanlarını -özür dilerim, kaba tabirle- hizaya sokmak için yüzde 3'e de indirebiliriz, yüzde 4'e de indirebiliriz diyor.

Sayın Bakan, biraz evvel bana diyor ki: "Bu indirmek demek değildir." Efendim, bu takdire kalmış bir şey. Yüzde 6'ya çıkarmak mı istiyorsunuz, mevcut 3030 sayılı Kanunun ilgili maddesi buna cevaz veriyor. Peki niye indirme yetkisini de almak istiyorsunuz? Demek ki, bugün siz indirmezseniz, Maliye Bakanı olarak teklif etmezseniz, belki bir başkası gelir, teklif eder. Onun için, bu maddenin, aslında, bu tasarıdan tümüyle çıkması lazım; çünkü, yasal bir boşluk yoktur. Yasal bir boşluk olmadığına göre, yeni bir düzenlemeyle, ne olacağı, nasıl kullanılacağından endişe ettiğimiz bir düzenleme getirmektesiniz; çünkü, biz size güvenmiyoruz, 57 nci hükümete  güvenmiyoruz, halka çektirdiği bu zulüm, halka çektirdiği bu yoksulluk, halkımıza çektirdiği bu eza için size güvenmiyoruz.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Rol yapma.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Onun için de diyoruz ki, milletin yakasından düşün, omzundan düşün; en onurlu hareket tarzı olarak istifa edip milletimizin başından gidin.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Rol yapma.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Hasan Bey...

HASAN GÜLAY (Manisa) - Vekilim, şov yapma.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Hasan Bey, otur yerine. Konuşacak bir şeyiniz varsa, gelir, burada söylersiniz.

Yüce Heyetinize saygı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

HASAN GÜLAY (Manisa) - Onu seçimde yaparsınız.

BAŞKAN - Arada böyle heyecanlı oluyor, ölü toprağı serpilmemiş oluyor.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Şov yapma yeri değil burası.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, bir de kürsüden konuşsunlar.

BAŞKAN - Konuşmazlar.

Sayın Korkutata...

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, hep aynı şahıslar oturdukları yerden müdahale ediyor, rica edin de kürsüye çıkıp konuşsunlar.

BAŞKAN - Buyurun. Nazlanmayın, buyurun efendim; Sayın Korkutata diyorum.

Buyurun efendim, önerge sahibi olarak.

Bu naz niyedir, bu niyaz ne?! Nesrin Hanım da burada yok yani.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Çok değerli Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; samimi olarak söylemek istiyorum ki, fakir fukaranın ekmeği, aşı söz konusuyken, kesinlikle, burada, politika yapmak aklımın ucundan bile geçmez.

Şimdi, dünyada, kamu harcamalarının, yani, bütün dünyada hemen hemen, kamu harcamalarının yüzde 35'ten yüzde 60'ına kadarını mahallî idareler harcıyor. Bizde, 1930'lu yıllarda, bunlar, yüzde 20 civarında, yani, kamu harcamalarının yüzde 20'sini mahallî idareler harcarken, bugün yüzde 12'ler civarında ancak harcayabiliyor; yani, kendi öz gelirleri de dahil olmak üzere... Bugün, bütün Türkiye çapında, belediyelerin net olarak aldığı yüzde 6'dır. Büyük şehirler, ayrıca, şehirde toplanan verginin yüzde 5'ini almaktadırlar. Yani, biz, burada, bunu samimi olarak söylemek istiyoruz ki, hakikaten, bizde de eğer mahallî idareler bu paraları harcarlarsa bu paralar daha isabetli kullanılır.

Bakın, bugün, devletin, 120 milyar dolardan fazla dış borcu var. Biz, arkadaşlara, şu borç nereye kullanıldı gösterin desek, çoğunu gösteremeyiz; ama, bugün, mahallî idareler olan belediyelerin de 5 milyar dolar dış borçları var. Buna kim kefil; devletin Hazinesi kefil; ama, bunların hepsinin yeri bellidir ve bunlar da kesiliyor kaynaktan. İller Bankasındaki kaynaktan tıkır tıkır kesiliyor bu.

Şimdi, belediyeler, bu meyanda, devlet kurumlarındaki alacaklarını tahsil edemiyorlar. Vatandaşın imiğine onlar da basıyorlar tıpkı devlet gibi, o parayı alıyorlar; fakat, devletten alamıyorlar. Ne askerden alabiliyorlar doğru dürüst ne üniversitelerden, ne hastanelerden ne polisten ne de bir başkasından alabiliyorlar; ama, onların borcu olduğu zaman, biz, hemen, kaynaktan bunu kestiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, burada söylemek istediğimiz şey şudur: Mahallî idarelere giden paraları elbette ki denetleyelim, sonuna kadar bunu denetleyelim ve çok iyi kullanılması yönünde elden gelen her türlü denetim yapılsın; ama, bugün, artık, mahallî idareler, hepimizin ortak noktada birleştiği, güçlenmesini istediğimiz kurumlardır. Zira, bugün, artık, kanalizasyon konusu başlı başına bir iş olmuş, su konusu başlıbaşına bir iş olmuş; artık, İstanbul'da, belediyeler, barajlar yapma mecburiyetini hissetmiş, Devlet Su İşlerinin yapması gereken barajları kendisi yapma mecburiyetini hissetmiştir.

Komisyonda günlerce çalışıyoruz; diyoruz ki, bu katı atıklar ne olacak, sağdan soldan patlamaya başladı. Vatandaş da bu konuda ciddî bir hassasiyetin içerisine girdi; belde veya köy dahi ayaklanıyor "bu çöpler buraya gelmeyecek" diyor. Diyoruz ki, artık, gelin, bunu, iyi bir yönetimle, gerçek anlamda bu işi yapan büyükşehir belediyelerine teslim edelim, bunu yok etsinler, yaksınlar veya başka şeylere dönüştürsünler. Bunların hepsi için, mutlaka, ciddî şekilde çalışmalar gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, bugün Türkiye'de, eğer, çeşitli sıkıntılar olmuyorsa, yani Millî Güvenlik Kurulunda dahi konuşulan sosyal patlamaların söz konusu olmaması eğer bugün söz konusu ise, bunun tek sebebi, halkımızın dayanışmasıdır, halkın birbirine sahip çıkması ve mahallî idarelerin, mahallinde tanıdığı fakir fukaraya sahip çıkmasıdır.

BAŞKAN - Doğru söylüyorsunuz.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Devlet de yardım ediyor.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Geçen gün, evimizin içinde, televizyondan, Ankara Belediyesinin fakir, kimsesiz çocuklara dağıttığı yardımları görünce, hakikaten sevindik. Bu ülkede gerçekten muhtaç insanlar yok gibi bakış atfediyorsanız, keşke olmasaydı da biz hiç konuşmasaydık, bundan şeref duyardık.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sayın Korkutata, devlet de yardım ediyor.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Elbette ki... Devlet yardım etmez de kim yardım eder?!

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Onu da söyle o zaman!..

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Devlete, biz, mahallî idarelere yardım edin diyoruz; eğer, mahallî idarelere yardım edecekse... Elbette, bugün, her tarafa yardım etmek görevi devletindir ve devlet yardım ediyor da... Etmiyor demiyoruz ki kardeşim!.. Ama, bir başkasının yardımından eğer gocunuyorsanız, bu işin içinde bir bityeniği var demektir. Eğer başkasının yardımından gocunuyorsanız, mutlaka bir sıkıntı var. İşte bu sıkıntıdan dolayı biz diyoruz ki değerli arkadaşlar, hakikaten, bugün, her şeyden önce, şahsiyetli mahallî idarelere, şiddetle ihtiyacımız vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım.

BASRİ COŞKUN (Malatya) - Anlaşıldı; ama, yani konu anlaşıldı...

BAŞKAN - Buyurun.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Evet, beyefendi, anladınızsa mesele yok; çok teşekkür ederim; Allah razı olsun...

Ben, son olarak şunu söylüyorum: Hakikaten, bizim, şahsiyetli mahallî idarelere ihtiyacımız var. Eğer, mahallî idareler tam demokratik şekilde çalışırsa, bu Meclis de rahat edecek, her gün binlerce insan bu kapıya gidip gelmeyecek.

Onun için, bu kanun tasarısında -her ne kadar Sayın Bakanım "kesinlikle azaltma diye bir şey söz konusu olmayacak" dediyse de- madem ki burada bir şüphe söz konusudur; bunun hiç olmaması daha faydalı olacak diyor, hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim efendim.

Efendim, Komisyonun ve hükümetin katılmadığı, birleştirilen önergeyi oylarınıza sunuyorum...

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - ... Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Efendim, karar yetersayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Efendim, son önergeyi okutacağım, lütfen, ayrılmayın; bir önerge daha oylayacağız, istirham ederim...

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tasarının çerçeve 6 ncı maddesiyle değiştirilen 3030 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin son fıkrasına aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                        Mehmet Emrehan Halıcı

                        (Konya) ve arkadaşları

"Bu payın % 40'ı bu miktardan düşülerek ilgili belediye hesabına, kalan % 60'ı ise İller Bankası nezdindeki büyükşehir belediyeler hesabına yatırılır ve büyükşehirlere nüfuslarına göre dağıtılır."

BAŞKAN - Komisyon ?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya)- Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) -Takdire bırakıyoruz efendim.

Sayın Halıcı, gerekçeyi okutayım mı ?

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) -Okutun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :

Gerekçe:

Büyükşehir belediyelerinin illerde toplanan vergilerden aldıkları pay ise büyükşehirler arasında gerçek bir adaletsizliğe yol açmaktadır. Bu dağıtımda, Anadolu'daki büyükşehir belediyelerine haksızlık yapılmaktadır.

Şöyle ki, illerde toplanan vergilerin büyük bir bölümü holdinglerin, bankaların genel merkezlerinin bulunduğu İstanbul, Ankara ve Kocaeli illerine yatırılmaktadır. Ayrıca, kendi illerinde vergi rekortmenleri de İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlere işyeri merkezlerini taşımakta, vergilerini de o ile yatırmaktadırlar. Anadolu'nun büyükşehirlerinde çalıştırdıkları işçilerin, gecekondu, ulaşım, yol, eğitim gibi sorunları o illerde kalmakta, vergi gelirleri ise İstanbul, Ankara ve Kocaeli'ye haksız olarak verilmektedir. Kanundaki pay nimet-külfet ilişkisi olarak verildiğinden verginin yatırıldığı il değil, üretimin yapıldığı ilin sebeplenmesi esas olmalıdır.

Yukarıda izah edilen nedenlerle, söz konusu metnin maddeye birinci fıkra olarak eklenmesi, mevcut fıkranın da ikinci fıkra olarak maddede yer alması önerilmiştir.

BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametindeki değişiklik şekliyle  6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının bir önergesi vardır, okuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı tasarının 6 ncı maddesinde kabul edilen önerge doğrultusunda, yürürlüğe ilişkin 9 uncu maddede gerekli düzenlemelerin yapılabilmesini teminen, anılan maddenin, İçtüzüğün 88 inci maddesi hükmü uyarınca Komisyona geri verilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                    Metin Şahin

                                                        Plan ve Bütçe Komisyonu

                                                                           Başkanı

Gerekçe:

Tasarının Genel Kurulda görüşülmesi esnasında, 6 ncı madde üzerinde verilen önergenin kabul edilmesi dolayısıyla, yürürlüğe ilişkin 9 uncu maddenin de yeniden düzenlenme gereği ortaya çıkmıştır; ancak, İçtüzüğün 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi hükmü uyarınca, yürürlük maddesinde önerge verilemeyeceğinden, tasarının bu maddesinin Komisyonumuza geri verilerek, yeniden düzenlenmesi gerekmektedir."

Sayın milletvekilleri, 88 inci madde gereğince, bu istemi görüşmesiz yerine getirip, 9 uncu maddeyi Komisyona veriyorum; ancak, Komisyonun toplanıp, konuyu müzakere edebilmesi için, salonda bulunan sayın komisyon üyelerinin, Plan ve Bütçe Komisyonuna giderek toplanmalarını rica ediyorum efendim.

Saygılarımla.

Komisyonu temsilen bir kişi burada kalsın.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7. - A) 7/11/1984 tarihli ve 3074 sayılı Akaryakıt Tüketim Vergisi Kanununun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 1. - Rafineri şirketleri, doğalgaz üretim şirketleri ve ithalatı gerçekleştiren kuruluşlarca yapılan benzin türleri, likit petrol gazı, gazyağı, motorin, marine diesel, kalorifer yakıtı, fuel-oil, nafta ve doğalgaz satışları akaryakıt tüketim vergisine tâbidir."

B) 3074 sayılı Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 2. - Akaryakıt tüketim vergisinin mükellefi; bu verginin konusuna giren ürünlerin satışını yapan rafineri şirketleri, doğalgaz üretim şirketleri ve ithalatı gerçekleştiren kuruluşlardır."

C) 3074 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının  sonuna "Sıvılaştırılmış petrol gazı çeşitleri (LPG, bütan, propan)" ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ifade eklenmiştir.

"Doğalgaz                5.000TL/M³

Nafta                    2.000TL/KG"

D) 3074 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasına "rafineri şirketleri" ibaresinden sonra gelmek üzere "doğalgaz üretim şirketleri" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - 7 nci madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra sayılı tasarının 7 nci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubumuz ve sahsım adına Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; getirilen tasarıda bu maddede de yine yeni bir vergi ihdası var. Madde düzenlemesiyle, 3074 sayılı Akaryakıt Tüketim Vergisi Kanununun 1 inci maddesi değiştiriliyor; bu maddeyle, nafta ve doğalgaz satışlarından da Akaryakıt Tüketim Vergisi alınması öngörülüyor.

Yine "3074 sayılı Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir" denildikten sonra, Akaryakıt Tüketim Vergisinin mükellefi burada belirlenmiş.

Ayrıca, 3074 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının sonuna "Sıvılaştırılmış petrol gazı çeşitleri (LPG, bütan, propan)" ibaresinden sonra gelmek üzere "doğalgaz 5 000 TL/m3,  nafta 2 000 TL/kg" ibaresi eklenmiş ve Akaryakıt Tüketim Vergisi getirilmiştir. Burada, güçlü ekonomiye geçiş gerekçesi içerisinde yeni vergilerin ve zamların konulmasının söz konusu olduğunu, 5 inci maddedeki konuşmamda da ifade etmiştim. Bu tasarıyla, vatandaşa yeni bir zam ve vergi faturası gelmektedir; bunun tahmini büyüklüğü 1 katrilyon civarındadır.

Burada, temel olarak, 31.12.2001 tarihinden itibaren hiçbir kişi ve kuruma ücretsiz veya indirimli tarife uygulanmaması; kullanma izni bulunmayan, iskân belgesi bulunmayan binalara su, kanalizasyon, doğalgaz gibi herhangi bir bağlantı yapılmışsa, elektrik bağlantısının da iskân belgesi, yani kullanma izin belgesi alınıncaya kadar verilmesi; yine, Bağ-Kur sigortalılarının sağlık primlerine, yüzde 15'ten yüzde 20'ye çıkarılarak, yüzde 5'lik bir zam yapılması, ayrıca bakmakla yükümlü olduğu kişiler ve anne, babasının her biri için de bu Bağ-Kur sigortalılarının sağlık primi ödemelerine yüzde 5'lik bir ekleme yapılması; büyükşehir belediyelerinin göç olgusu nedeniyle ihtiyaç duydukları kaynakların oluşturulması adına, Emlak Vergilerine yüzde 100 zam yapılması; demin, yine 5 inci maddede zikrettiğimiz, yurtdışına çıkan vatandaşlardan harç alınması ve 7 nci maddede görüştüğümüz Akaryakıt Tüketim Vergisine tabi petrol ürünlerine doğalgaz ve naftanın da dahil edilmesi öngörülmüştür.

Aslında, doğalgaz, sosyal boyutu olan bir tüketim maddesidir. Büyükşehirlerimiz ile Türkiye'nin değişik yerlerine doğalgaz boru hatları döşenerek geniş halk kitlelerinin kullanabileceği bir petrol ürünü olan doğalgaza da, artık Akaryakıt Tüketim Vergisi konulacaktır. Aslında, bu Akaryakıt Tüketim Vergisi konulmadan önce, kamuoyunu yakından ilgilendiren ve medyada tartışılan belediyelerin doğalgaza yaptığı zamlar veya belediyelerin doğalgaza koydukları kâr oranlarının düşürülmesi noktasında, hükümet ve belediyeler arasında çıkan, âdeta, bir gelir paylaşımı kavgası yaşandı. Demek ki, burada, bu tasarı geleceği için bu yapılmıştı; çünkü, bunun, en azından belediyelerin paylarından eksiltme yapılarak, yeni konulacak Akaryakıt Tüketim Vergilerinin tüketiciye yansımaması noktasında bir çalışma olduğunu şu anda anlıyoruz ve bunun faturasının da, yine, vatandaşlara belki yansımaması için, en azından, belediyelerin doğalgaz kâr oranları üzerinden alınması yoluna gidilerek, bugün, önümüze getirilen bu tasarının 7 nci maddesiyle, doğalgaza da Akaryakıt Tüketim Vergisi konulduğunu görüyoruz. Aslında, şu anda, doğalgaza konulan bu verginin bütçeye ne kadar katkı getireceğini bilmiyorum; ama, doğalgaz, diğer petrol ürünlerine oranla, sosyal boyutu olan bir gazdır ve bugün, ısınmada, şehirlerde geniş alanda kullanılmaktadır.

Burada, aslında, Türkiye'de bir sosyal patlamadan ve bu endişeden bahsedilirken, doğrusu, vatandaşın kullandığı birtakım emtiaya, mala ve ürünlere de böyle vergi konulması, gerçekten, bu endişeyi destekler mahiyette olmasına rağmen, ben, şunu da burada söyleyebilirim ki, Türkiye, gerçekten, sosyal alanda ve ekonomik alanda Arjantin olamaz; çünkü, sosyal noktada, insanımızın dayanışması ve kültüründe bulunan yardımlaşma duygusu ve müessesesi, bu şeyi önleyecektir diye düşünüyorum. Ekonomik açıdan da Arjantin olması mümkün değil; çünkü, Arjantin olabilmesi için, Türkiye'nin kişi başına millî gelirinin 4 kat artması lazım ve Türkiye'de enflasyonun tek haneli rakamlara inmesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Geçer, toparlar mısınız lütfen efendim.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Bu açıdan da Türkiye'nin Arjantin olması mümkün değil diye düşünüyorum.

Yasanın hayırlı olması temennisiyle saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, ben teşekkür ediyorum size.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 790 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarının 7 nci maddesi, tam bir felaket maddesi. Sayın Başbakan  -dün, haberlerde hep izledik- "doğalgaza el koydum" dedi. Doğalgaz faturalarını ödeyemeyen ve dolayısıyla  doğalgazı bırakıp başka yollar arayan, kömürle ısınmaya çalışan, hatta bu karda kışta soğukta kalan vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm bulacağını söylemişti; ama, görüyoruz ki, hükümet, bir taraftan doğalgaz sorununu çözeceğiz derken, öbür taraftan, işte bu maddeyle, doğalgazı Akaryakıt Tüketim Vergisi kapsamına almak suretiyle, doğalgazın fiyatını artırma yolunda hareket etmektedir.

Ben burada, hükümeti samimiyete davet ediyorum. "Doğalgazın fiyatını indireceğiz, vatandaşlarımızı doğalgaz fiyatları altında ezdirmeyeceğiz" dediğinize göre, o zaman, doğalgaz konusunda samimî davranmanız, bir taraftan bunu söylerken, öbür taraftan da doğalgazın içerisini vergiyle doldurmamanız gerekir.

Burada, konuşmaların başında Sayın Bakana sormuştum "doğalgazdaki KDV'yi indirecek misiniz" diye, aldığımız cevap "hayır." Peki, doğalgazın üzerindeki yüzde 18 KDV'yi indirmeyeceksiniz, bir de üzerine, metreküpüne, şimdi 5 000 lira Akaryakıt Tüketim Vergisi getiriyorsunuz. Bu, otomatiğe bağlanacak, yarın, enflasyon artış oranında bu da artacak. Peki, doğalgaz nasıl ucuzlayacak?!

Buraya geldi iktidar partisi milletvekili "efendim, Sayın Başbakan bu işe el atmıştır, teşekkür ediyoruz" dedi. Attı da ne oldu?! Yani, Sayın Başbakan o zaman bir talimat versin Sayın Maliye Bakanına, Akaryakıt Tüketim Vergisi kapsamına alınmasın, öbür tarafta, Katma Değer Vergisi indirimine gidilsin ve vatandaş, gerçekten, bugün içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtulsun. Aksi takdirde, bu doğalgazın fiyatı konusundaki sorun devam edip gidecektir.

Şimdi, getirilen tasarının başlığına bakıyoruz -artık hükümet de, vergi kanunu demekten belki utanmaya başladı- bu esasında bir vergi kanunu olmasına rağmen "... bazı kanunlarda değişiklik yapılması ..." adı altında buraya getiriliyor. Ama, içine baktığınız zaman, neredeyse 1 katrilyona yakın bir ek verginin getirildiğini görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, sizi, iktidar milletvekilleri olarak insafa davet ediyorum, hükümeti insafa davet ediyorum. Şu anda esnafımız, sanatkârımız, çiftçimiz, bütün dargelirli kesimlerimiz büyük bir sıkıntı içerisinde, perişanlık içerisinde, işyerleri kapanmış, insanlar işsiz kalmış; ama, siz hâlâ vergi peşinde koşturuyorsunuz. Geliniz, bu yanlış işlerden vazgeçiniz.

Size para mı lazım; buyurun, işte, IMF'den gelecek olan 10 milyar doların onda 1'ini getirin; 880 trilyon hesap ettiğiniz şu vergilerin peşinde koşmayın. O 10 milyar doları batık bankalara, hortumculara aktaracağınıza, getirin, esnafa aktarın, çiftçiye aktarın, toplumun zor durumdaki dargelirli kesimlerine aktarın.

Doğalgaz konusu için yapılan zirve, maalesef, olumlu sonuçlanmamıştır, dağ fare doğurmuştur. BOTAŞ'tan yapılan indirim, aşağı yukarı, yüzde 6,5 civarında olmuştur; bütün iş, yine, belediyelerin sırtına yıkılmıştır. Belediyelerden düşülecek olan yüzde 29, yüzde 30 civarındaki nispet de, belediyelerin, bundan sonraki doğalgaz konusunda yapacağı yatırımları engellemek demektir. Bundan sonra, belediyeler yeni doğalgaz yatırımı yapmayacaktır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Doğalgaz kullanımı düşecektir; dolayısıyla, doğalgazın çevre kirliliğini önleyici bir yakıt olması münasebetiyle, bundan sonra, büyük kentlerimizde, doğalgaz kullanan yörelerimizde çevre kirliliği de olacaktır ve bu, tabiî ki, Türkiyemiz için, insanlarımız için yeni bir sorun olarak orta yere çıkacaktır.

O bakımdan, bence, Türkiye Büyük Millet Meclisi, doğalgaz konusuna el atmalıdır, BOTAŞ'ın bugüne kadar yaptığı bütün uluslararası anlaşmalara el koymalıdır; çünkü, bu konuda çok çeşitli rivayetler, çok çeşitli dedikodular kulağımıza gelmektedir; Mavi Akımdan tutun da, BOTAŞ'ın dışarıdan düşük fiyatla indirimli olarak ithal ettiği doğalgazı indirimsiz olarak belediyelere sattığına kadar birçok dedikodular kulağımıza gelmektedir.

O bakımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuya el atması gerektiğini  burada ifade ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır; net 5 dakika biliyorsunuz.

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 790 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, getirilen bu tasarı, uluslararası malî kuruluşların desteklediği "güçlü ekonomiye geçiş programı"diye ifade edilen yapısal reformlarla, parasal veya malî bir kısım politikalarla ilgili düzenlemeleri ihtiva etmektedir. Buna inanalım mı inanmayalım mı; burada tereddüdüm vardır.

Ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik krizden en fazla etkilenen kesim, esnaf, sanatkâr, köylü, çiftçi, memur, işçi ve emeklidir. Memur, işçi, emekli, köylü, çiftçi, esnaf ve sanatkârın etkilendiği bir kısım maddelere getirilen ek vergiler ve yeni vergi düzenlemelerinin, herhalde, fazla hakkaniyete uygun olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Oysa, vergi, adil olmalıdır; vergi, hakkaniyete uygun olmalıdır. Eğer, siz, vergiyi getirir de dargelirlinin sırtına dayarsanız; zaten inim inim inliyor, ekonomik krizden en fazla etkilenen bu kesimdir, buna karşılık yeni vergiler getirmek suretiyle de en büyük darbeyi yine bu kesime vurmuş olursunuz ki, tepkimiz bunadır, itirazımız bunadır.

Değerli milletvekilleri, paramız yok deniliyor; ama, buna karşılık, bir bakıyorsunuz, el konulan bankalara yeni atamaları yapılan kişiler var; el konulmuş olan bankalarda görevli olan kişiler, el konulduktan sonra, yeni düzenlemeyle, bir başka bankayla birleştirmede orada görevlendirilebiliyor, hem de 3 ile 7 milyar lira arasında eline net para geçiyor, ayrıca 4 maaş tutarında da ikramiye veriliyor.

Değerli arkadaşlar, eğer gerçekten ekonomide adil hareket etme zarureti varsa -ki, öyle olmalıdır- o zaman, bu külfeti, özellikle, herkes eşit olarak sırtlamak mecburiyetindedir. Bir taraftan bunu getiriyorsunuz, bir taraftan da özellikle orada yaşayan insanlarımızı ve bugüne kadar bu bankalarda gerçekten iyi niyetle çalışmış olan insanları ise ihmal ediyorsunuz; bunun, burada, bilhassa üzerinde durulması gereken önemli konu olduğunu değerlendiriyorum ve Sayın Maliye Bakanımıza sesleniyorum, hükümete sesleniyorum. Bir taraftan dargelirliyi bulmuyorsunuz, bir taraftan da...

Sayın Başkan, Maliye Bakanımız bizi dinleyemiyor; hatırlatmak istiyorum.

BAŞKAN - Yok, o dinliyor efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - O dinlemiyor Sayın Başkan, bir bakar mısınız...

BAŞKAN - Sayın Bakan dinliyor da, Sayın Müsteşarla görüşüyorlardı. Bir dakika beklerseniz...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Bekleyeyim ve tabiî, siz de bana o süreyi ilave edeceksiniz herhalde.

BAŞKAN - Etmez miyim efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Beklemesem de yine ilave edeceğim.

Aşkolsun, bu pazarlık huyunuzdan vazgeçmediniz. Bitene kadar size hep imkân tanırım.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Çok teşekkür ederim; ama, bunu huy olarak değerlendirmeseydiniz daha çok memnun olurdum. Bu ifade biraz hoş olmadı.

BAŞKAN - Yani, pazarlık işi...

Buyurun.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel de ifade ettiğim gibi, batırılan bankalarda daha evvel görev yapmış olup da, sonra bir başka bankada görev alan kişilere 3 ile 7 milyar lira arasında maaş veren ve maaşı vermekte hiçbir beis görmeyen, aynı zamanda 4 maaş tutarında ikramiye veren bu hükümet, memura, işçiye, emekliye, dargelirliye, köylüye, çiftçiye, herhangi bir şekilde, bir destek yapmamaktadır.

Getirilen bu kanun düzenlemesinde, bakın ne oluyor. Değerli arkadaşlar, bunu çok iyi dinleyin. Marine diesel, yeni getirilen bir vergi. Nafta, ilk defa kanuna giriyor. Nafta ne biliyor musunuz; köylüyü ve çiftçiyi ilgilendiren fevkalade önemli bir madde bu ve aynı zamanda, köylünün ve çiftçinin üre gübresinde kullanılan bir hammadde. Buna da ayrıca ek vergi getiriliyor; yine, köylü ve çiftçinin sırtına biniyor. Kalorifer yakıtına, keza aynı şekilde, ilk defa vergi bindiriliyor. Doğalgaza, keza, aynı şekilde vergi getiriliyor.

M. ZEKİ SEZER (Ankara) - Sayın Bedük, doğru değil...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, 348 000 liraya indirildi doğalgazın metreküp fiyatı en son yapılan çalışmalardan sonra. Bakın, şunu, altını çizerek belirtmek istiyorum: Doğalgazı, 243 000 liraya mal eden BOTAŞ, aslında, dışarıdan, çok daha ucuza mal etmesine rağmen, üzerine fevkalade fazla kâr bindiriyor ve o kârdan sonra büyükşehir belediyelerine veriyor -daha doğrusu belediyelere veriyor- belediyeler de, üzerine kârı bindirmek suretiyle, vatandaşa, tüketiciye, 400 000 liraya yakın bir fiyata satıyor. Burada üzerinde durulması gereken nokta şu: Bu doğalgazın pahalı bir şekilde, tüketiciye, vatandaşa aktarılmasında en büyük pay ve sorumluluk, önce hükümet, sonra belediyeler... Hükümet üyesi oturuyor, belediyeler oturuyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - ... birbirleriyle pazarlık yapıyorlar; beş aşağı beş yukarı...

Devlet yönetimi ciddiyet ister. Ciddî olmak mecburiyetindeyiz. Bunun en büyük sıkıntısını çeken, vatandaşın bizzatihi kendisidir, dargelirlidir. Dar; gelirliye fevkalade yük bindiren böylesine önemli bir vergi veya böylesine önemli bir stratejik maddeye, sen kalkıyorsun, bu kanunla, ayrıca ek, ilave bir vergi bindiriyorsun -zaten bunu ödeyemiyordu- ve arkasından da "ben pazarlıkla bunu indiririm" diyorsun! Sayın Başbakan, yapmış olduğu açıklamasında "buna el koydum" diyor; ama, el koymuş olduğu, özellikle, doğalgazın fiyatının düşürülmesinde, önemli sayılabilecek, ciddî anlamda herhangi bir indirim yapamadı. 260 000 liraya, 250 000 liraya kadar indirilmesi mümkün olan doğalgaz fiyatını, maalesef, bu hükümet indirmedi.

Sayın Enerji Bakanı, oturuyor, basın toplantısı yapıyor ve basın toplantısında diyor ki: "Ben de Katma Değer Vergisine karşıyım..." Katma Değer Vergisi, aslında, lüks maddelerden alınan bir vergidir; ama, ne yazık ki, dargelirlinin istifade ettiği doğalgaz, aynı zamanda yüzde 18 KDV'ye tabi. Bunun indirilmesi için, Enerji Bakanı "benim de yüreğim sızlıyor, bunu istiyorum" diyor. Sayın Maliye Bakanım, acaba, siz, Enerji Bakanı gibi, yüzde 18 KDV ödenen bu doğalgazla ilgili verginin indirilmesine ne diyorsunuz?! (DYP sıralarından alkışlar) Eğer, onu ciddî olarak kabul ediyorsanız, o zaman, indirimiyle ilgili bu teklifi bu teklifi buraya niye getirmiyorsunuz?! İşte, bizim itirazlarımız buna.

Değerli milletvekilleri, bir şeyi daha altını çizerek belirtmek istiyorum: Geçen hafta, bir açılış vesilesiyle Türkmenistan'a gitmiştim. Türkmen Cumhurbaşkanı Saparmurad Türkmenbaşı, ifadesiyle söylüyorum: "Biz, tek millet, iki devletiz. Bu tek millet ve iki devlet anlayışımızı sürdürmek boynumuzun borcu ve sizi desteklemek de bizim görevimizdir. Biz her türlü görevi size yapmaya hazırız; ama, siz, doğalgazı, gidiyorsunuz, Rusya'dan alıyorsunuz, Rusya'ya biz satıyoruz; siz, gidip İran'dan alıyorsunuz, İran'a biz satıyoruz; 120 dolara alıyorsunuz, oysa, biz size 41 dolara doğalgaz satmaya hazırız, niye bizden almıyorsunuz" diye soruyor. İşte, bizim üzüntümüz budur. (DYP sıralarından alkışlar)

Ve yine sesleniyorum size değerli arkadaşlar: Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, BOTAŞ, özellikle doğalgazı kaç liraya aldığını halen daha kamuoyuna açıklamadı. Demokrasilerde şeffaflık esastır, milletten herhangi bir şey kaçırmak doğru değildir. Açık ve net olarak, doğalgazın fiyatı nedir, BOTAŞ'a kaça mal olmaktadır, BOTAŞ yüzde kaç kâr elde etmektedir, belediyeler yüzde kaç kâr elde etmektedir; bunu, net olarak ortaya koymak lazım ve Türkmenistan'dan gaz almak için acaba neler yapmak lazım, mutlaka devreye girmek lazım. Hiçbir ülke, stratejik maddesini şu ana kadar tek bir kaynağa bağlamamıştır; oysa, Türkiye, stratejik madde olan doğalgazını sadece Rusya'dan almaktadır ki, bu, önemli bir tespittir; mutlaka çözümlenmesi gerekir. Gelecekte, güvenlik bakımından, ekonomik bakımdan, sosyal bakımdan, Türk Milletine büyük sıkıntılar yaratabilecektir. Onun için, Türkmenistan'dan doğalgaz almak için her türlü gayreti göstermek gerektiği kanaatini taşıyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Madde üzerinde iki adet önerge vardır; okutup, işleme koyacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 7 nci maddesiyle değiştirilen 3074 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin son cümlesindeki "doğalgaz" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Fethullah Erbaş

Hüsamettin Korkutata

Veysel Candan

 

(Van)

(Bingöl)

(Konya)

 

Cevat Ayhan

Osman Yumakoğulları

Mustafa Geçer

 

(Sakarya)

(İstanbul)

(Hatay)

BAŞKAN - Efendim, diğer önerge aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 7 nci maddesinin (A) fıkrasıyla değiştirilen 1 inci maddesinin sonuna "tabidir" ibaresinden sonra gelmek üzere "ancak, naftaya uygulanan ATV vergisi normal benzine uygulanan miktardan aşağı olamaz ve nafta kullanan sanayi kuruluşlarının kapasite kullanım belgelerinde gösterilen miktar bu vergiden muaftır" cümlesinin eklenmesini; (C) fıkrasının son bendinde yer alan "nafta 2000 TL/kg" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Verkaya

Nail Çelebi

Ahmet Aydın

 

(İstanbul)

(Trabzon)

(Samsun)

 

Mustafa Gül

 

Mücahit Himoğlu

 

(Elazığ)

 

(Erzurum

)

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Verkaya, buyurun.

MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 7 nci maddesiyle ilgili olarak, tasarının geneli üzerindeki görüşmeleri yaparken de belirttiğim gibi, naftayla alakalı önemli bir durumdan bahsetmiştik.

Türkiye'de, her yıl -2001 yılı için söylüyorum- 3 milyon ton nafta kullanılmaktadır. Türkiye'de, 2001 yılında, 2 100 000 ton kurşunsuz benzin, 900 000 ton süper benzin kullanılmakta; ikisini topladığınız takdirde, nafta kadar etmektedir. Naftanın Türkiye'ye giriş fiyatı, satış fiyatı, kilogram itibariyle söylersek, 296 000 liradır; litre fiyatı ise 211 000 liradır. Süper benzinin veyahut kurşunsuz benzinin pompa satış fiyatı ise 1 285 000 liradır.

 Nafta, benzin muadili olan bir akaryakıt türüdür; dolayısıyla, benzinin yerine kullanılma şansı, benzinin yerine kullanılma imkânı olan bir akaryakıttır. Eğer, naftayı, benzin olarak kullanmak isteyen, piyasaya sürmek isteyen birisi çıkarsa, çok rahatlıkla, bunu, pompadan benzin olarak satabilir. Oktan düşüklüğü varsa, ilgili kimyasal maddesini katarak, oktanını da yükselterek, bunu, benzin olarak satabilir. Bu doğrultuda satıldığına dair piyasada da ciddî duyumlar vardır, görmeler vardır, şahit olmalar da vardır. Şimdi, eğer, Türkiye'de, sanayi kuruluşlarında enerji elde etmek için kullanılan nafta, Türkiye'nin ihtiyacı gözönüne alınırsa, belki 1 milyon ton civarındadır. Şimdi, naftayı, eğer ATV'ye tabi tutarsak, sanayi kuruluşlarında kullanılanı bu vergiden muaf olmak kayıt ve şartıyla... Çünkü, hepinizin bildiği gibi, Türkiye'de enerji pahalıdır; pahalı enerji kullanan sanayicilerimiz de dünyayla rekabet gücünü kaybetmektedir. Onun için, enerji olarak sanayide kullanılan nafta, ATV'ye tabi tutulamaz; ama, bunu istismar ederek -naftanın ithalindeki sıfır verginin var olmasından dolayı bunu istismar ederek- Türkiye'ye bol miktarda nafta sokuluyor ve nafta, benzin olarak pompalardan satılıyor. İşte, bunu önlemek için, mutlak surette bu uygulamanın önüne geçilmelidir.

Şimdi, hükümetimiz damla damla topluyor; ama, birileri kepçeyle malı götürüyor. Buna müsaade edemeyiz. (MHP sıralarından alkışlar ve AK Parti sıralarından alkışlar[!]) Dolayısıyla, şunu söylemek istiyorum: Nafta normal benzin ayarında Akaryakıt Tüketim Vergisine tabi tutulduğu takdirde, sanayicimiz de bu vergiden muaf tutulduğu takdirde, akaryakıt satışlarımız, tüketimimiz, yani benzin tüketimimiz en az 2 milyon ton civarında artış gösterecek; Hazinemize de en az 2 katrilyon lira vergi girecektir.

Kısaca ve öz olarak şunu söylemek istiyorum: Eğer, bu devletin tüyü bitmemiş yetimlerinin hakkı olan bu gelirini birilerine kaptırmak istemiyorsak, yani damla damla toplananları birilerinin kepçeyle götürmesini istemiyorsak, bu önergeyi mutlak surette desteklemeli ve naftayı, sanayi tesislerinde kullanılan kısmı hariç olmak üzere, ATV'ye tabi tutmalıyız. O zaman, devletin Hazinesine, her yıl, biraz önce söylediğim gibi, en az 2 katrilyon vergi girdisi olacaktır. Şu gelen taslağın tamamı 880 trilyon; ama, burada, izah ettiğim gibi, 2 katrilyonluk bir vergiden bahsediyorum.

Bu konu çok önemlidir. Bunun önerge biçiminde getirilmesini çok da rahat bulmuyorum; ama, sayın hükümetimizin, bu konuda, naftanın benzin biçiminde satışlarını ortadan kaldıracak olan, Akaryakıt Tüketim Vergisine tabi tutan kararı olur ve bunun da sanayi tesislerimizde kullananlara, eskiden olduğu gibi, aynı fiyattan verilmesi sağlanırsa, bu önergenin de hiçbir manası kalmaz. Şayet, bu konuda sayın hükümetten böyle bir söz almadığımız takdirde, bu önergemizi sonuna kadar da desteklemeye devam edeceğiz.

Saygılar sunuyorum. Sağ olun... (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Bakan, niye katılmadığınızı ifade edebilir misiniz; çünkü, arkadaşlar sizi lafa tuttular; zabıtlara geçsin.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, söz konusu önerge, naftadan alınacak Akaryakıt Tüketim Vergisinin -sanayi dışında kullanımında- miktarının artırılmasını öngörmektedir. Tasarıyla, bu öngörülüyor. Akaryakıt Tüketim Vergisiyle ilgili temel kanunda, esasen, bu miktarı önergede arkadaşlarımızın söylediği miktara kadar artırma ve sanayide de bunu sıfıra kadar çekme konusunda Bakanlar Kurulunun yetkisi vardır.

Ayrıca, önümüzdeki birkaç ay içerisinde düzenleyeceğimiz özel tüketim vergisinde de bu konu daha net bir düzene girecektir. Eğer, uygun görülürse, bu önergenin kabul edilmemesi konusunda görüş bildirirken, bunun bu şekilde düzenleneceğini bildiğimiz ve bu karar içinde olduğumuz için böyle bir görüş beyan etmiştim. Bu, Bakanlar Kurulunun yetkisi dahilindedir. Eğer, önerge sahibi arkadaşlarımız da bunu benimserlerse, biz, Bakanlar Kurulunda bunu hallederiz. Bunları, değerli arkadaşlarımızın bilgisine sunmak istedim.

Saygılar sunarım efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Önergeyi geri çekiyor musunuz efendim?

MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Çekmiyoruz...

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (MHP sıralarından alkışlar)

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 790 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 7 nci maddesiyle değiştirilen 3074 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin son cümlesindeki "doğalgaz" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                               Fethullah Erbaş

                                                        (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Candan, buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; önergemizde söylemek istediğimiz şudur: Doğalgazda metreküp başına konan 5 000 Türk Lirası verginin kaldırılması veya şimdilik zam yapılmamasıdır.

Şimdi, aslında ülkemizde tam bir komedi cereyan ediyor. Bir tarafta Enerji Bakanı ve büyükşehir belediyeleri doğalgaz fiyatını indireceğiz diye uğraşıyorlar, bir tarafta hükümetin bir kanadı, Maliye Bakanı bir tasarı getirmiş, ben bu doğalgaza vergi koyacağım diye uğraşıyor. Yani, frekansı bozuk, akordu bozuk, telleri bozuk, hangi bakanın ne söylediği belli olmayan bir durumla karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, ben, şimdi baktım bu maddenin uygulama tarihine: 1.5.2002; yani, beşinci aya kadar da sarkıtılıyor. Beşinci aydan itibaren zam konulacak deniliyor. Sayın Bakanımızın biraz önce ifade ettiği gibi öyle anlaşılıyor ki -bu millete çok yazık, önümüzdeki günlerde bir de özel tüketim vergisi; yani, hükümetin millete attığı kazık bitmiyor, daha arkası var, anlaşılıyor- önümüzdeki aylarda ayrı bir düzenleme yapılacak. Mademki o zaman bir düzenleme yapacaksınız; o zaman, bu maddeye ne gerek var.

Değerli arkadaşlar, şimdi, doğalgazdaki vergi yükünü bir hatırlatmak istiyorum: Evvela, alımların yüksek olduğu konusunda genel bir ittifak var; yani, Rusya'dan alınan doğalgazın, Türkmenistan gazına göre fazla olduğu; arkasından, BOTAŞ yüzde 130 kâr koyuyor. BOTAŞ kârını yükseltince, buna ilave edildiği zaman, belediyelerin koyduğu yüzde 45 ve yüzde 50 oluyor. Halbuki BOTAŞ yüzde 50 kâr koysa, 50'ye yüzde 45 zam daha düşük olacaktır; dolayısıyla, burada zammın birinci kaynağı Enerji Bakanlığıdır ve BOTAŞ'tır. BOTAŞ'ta da bilindiği gibi, Mavi Akımda avans olarak usulsüz ödenen 50 000 000 dolarlık konu da şu anda yargıya intikal etmiş durumdadır. Arkasından -yetmiyor herkes bir tokat vuruyor kullanıcıya- Maliye Bakanımız da, yüzde 18 gibi, lüks mal gibi, doğalgaza bir vergi koyuyor. Biraz önce bir arkadaşımız sordu, KDV düşecek mi doğalgazda; düşmeyecek denildi. Dolayısıyla, şimdi, BOTAŞ yüzde 130, belediyeler yüzde 45, yüzde 50, Maliye Bakanı yüzde 18 ve şimdi de metreküpüne 5 000 lira koyduğunuz zaman bir doğalgaza, yüzde 500'e varan vergi oluşmaktadır. Dünyada eğer böyle emsali olan bir uygulama varsa Sayın Bakan gelsin, bu uygulama Rusya'da vardır veya İran'da vardır diye söylesin.

Şimdi, doğalgazda ikinci sıkıntımız: Bir kere ülkenin doğalgaz ihtiyacı ne kadardır? Tehlike şurada, bakın, değerli arkadaşlar, doğalgazda DPT ile Enerji Bakanlığı arasında, ihtiyaç noktasında, Türkiye'nin kullanacağı miktarda, rakamlarda çok büyük farklılık var. Peki, bunu niye gündeme getiriyoruz; çünkü, bu anlaşmaların tamamında, al-öde; almadığın zaman yine ödeyeceksin. Yapılan bir araştırmaya göre, İran doğalgazı kullanılmadığı zaman, yıllık zarar 318 000 000 dolar. Peki, yarın, siz indirmediğiniz zaman, bu millet de kullanmadığı zaman, doğalgazı da zamlı tuttuğunuz zaman, yapılan hesaplamaya göre 318 000 000 dolarlık doğalgazı kullanmadan yakar, boruda yakar, bedelini de ödeme durumunda olursanız, bu işin sorumlusu kim olacak? İşte, en önemli soru bu.

Doğalgazda çok önemli konulardan bir tanesi de, doğalgazda Rusya'ya bağımlılığımız, şu anda yüzde 65. Dünyanın hiçbir ülkesinin, stratejik olarak, bir petrol ürününde bir ülkeye bu derece bağımlı olması mümkün değil ve şu anda, bütün boru hatları, İran'dan, Rusya'dan gelen doğalgazların tamamı enterkonnekte dediğimiz, yani, birbirine bağlanmış durumda. O açıdan da, fiyatların yüksekliği açısından da, ciddî anlamda sıkıntı var.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Enerji Bakanı belediye başkanlarını karşısına aldı ve oturdu. Burada bir üst kurul oluşturdunuz, daha o üst kurulun tayinleri yapılmadı ve faaliyete geçmedi; ancak, BOTAŞ yüzde 7 indirdi, belediyeler de yüzde 15 indirdi ve yüzde 22 bir indirim oldu; yani, doğalgazın, bugün Ankara, İstanbul veya Eskişehir'de satışı, yaklaşık 343 000 ila 348 000 lira. Halbuki, bizim yukarıdan aşağıya yaptığımız hesaplamalarda, doğalgazın fiyatının, metreküpünün 200 000 lira olması gerekir. Bakın, yapılan yanlış anlaşmalar, yapılan fahiş kârlar ve vergi açığını gaz gelirleriyle kapatma gibi yanlış yorumlar nedeniyle vatandaşın kış şartlarında zorlandığını hep beraber görüyoruz.

Bu açıdan, bana göre, mutlaka enerji politikaları ve doğalgaz masaya yatırılmalıdır; hem fiyat olarak hem kullanım olarak hem uluslararası anlaşma olarak. BOTAŞ yetkilileri "uluslararası anlaşma gizlidir, BOTAŞ olarak, biz, bu fiyatı veremeyiz”; Sayın Bakan da, sık sık söylüyor. Hükümetin itibarı için söylüyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız lütfen.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - ...Enerji Bakanı "fiyatları ayarlayıp, indireceğim" derken, Maliye Bakanının zam getirmesi yanlıştır ve uygulama olarak da beşinci ay olduğuna göre, bu maddeyi, tasarıdan, önergemiz doğrultusunda, olduğu gibi çekelim; beşinci aya kadar önümüzde epey zaman var. O zamana kadar, hükümet, bu söylemeye çalıştığımız konular üzerinde ciddî bir çalışma yaparak kamuoyunun önüne çıksın; hükümetin güvenilirliği yitmekte, kaybolmaktadır.

Saygılar sunuyorum. (SP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, Komisyonun ve Hükümetin kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi, Mustafa Verkaya ve arkadaşlarının kabul edilen önergesi doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8. - 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 inci maddesinin (C) bendine aşağıdaki (4) numaralı alt bent eklenmiştir.

"4- Görev tazminatı, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz ve bu tazminata hak kazanmada ve ödemelerde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubuna ait.

Denizli Milletvekili Sayın Kemal Aykurt, buyurun.

DYP GRUBU ADINA MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 8 inci maddesi üzerinde söz aldım; öncelikle, Yüce Heyetinizi, en derin saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz, herkesin kabul edeceği gibi, tarihin en zor günlerini geçirmektedir. Hafızalarımızı yokladığımız zaman, Türkiye, Kurtuluş Savaşı öncesindeki sıkıntının değişik boyutuyla karşı karşıyadır. Bundan 84 sene evvel, galip devletlerin, büyük devletlerin bütün güçleri Çanakkale Boğazı önlerinde toplanmış iken, ülke bir Sevr Sözleşmesiyle bölünmüş, parçalanmış iken, bu millet ve Büyük Atatürk, yabancı güçlerin karşısında eğilmemişti, teslim olmamıştı ve bir şey söylemişti "ya istiklal ya ölüm" öyle de olmuş ve o zor günler, böyle aşılmış idi.

Değerli arkadaşlarım, bugünkü sıkıntıların kaynağı, teslimiyetçilik anlayışı ve uygulanışıdır. Şimdi, bakınız, bu yasa tasarısının gerekçesinden bir bölüm okumak istiyorum: "Bilindiği gibi, uygulanmakta olan ve uluslararası malî kuruluşlarca da desteklenen 'Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı' Türkiye ekonomisinin uzun yıllardır birikerek kronikleşen temel sorunlarına, yapısal reformlar ile güçlü malî ve parasal politikalarla kökten çözüm getirmeyi, bunun sonucunda da, sürdürülebilir büyüme sürecine girilmesini, makroekonomik istikrarın tesis edilmesini, toplumsal refah ve seviyesinin yükseltilerek, gelecekte, Türkiye'nin, çağdaş, sanayileşmiş ülkeler arasında yer almasını hedeflemektedir." Gerekçe bu.

Değerli milletvekilleri, bu gerekçe, milletle alay etmektir. Bu beyan, milletvekillerini ve Millet Meclisini hafife almaktadır. Şimdi, öyle görünüyor ve anlaşılıyor ki, bu yasa da, çıkardığınız diğerleri gibi. Millet huzurunda, şu kadar kanun çıkardık Mecliste, şu kadar çalıştık diyerek, kimilerine göre "Derviş yasaları" olarak adlandırılan, kimilerine göre "kurtuluş yasası" olarak takdim edilen kanunlar çıkardınız. Hepsinde vergi, zam, yeniden vergi, zam... Kimden; dargelirliden... Arkadaşlarımız söyledi, çiftçiden, köylüden, esnaftan, Bağ-Kurludan, sigortalıdan, memurdan, çalışandan, çalışamayandan... Vergi, zam, vergi, zam...

Değerli arkadaşlarım, vicdanları âmâ olmayanlara söylüyorum, soruyorum -varsa- eğer, bir hükümet, yabancı güçlerin her uzattığı kâğıda imza koyarsa ve adına "kurtuluş yasası" diyerek halkı fakirleştiren, üretimi düşüren, esnafı tasfiye eden, çiftçiyi tasfiye eden yasaları çıkarırsa, işte, Türkiye'nin içinde bulunduğu durum bu olur.

Değerli arkadaşlarım, bugün, seçim bölgelerine gidiyoruz, siz de gidiyorsunuz, biz de gidiyoruz, gerçekten, Türk insanının yaşadığı bir sefalet, yokluk, açlık ve ümitsizlik... Bakınız, elinize bir fırsat geçti, sayın hükümeti ikaz ediyorum... Bu konuda, üç defa gündemdışı konuşma talep ettim, sıra gelmedi, burada, Sayın Başkanın müsamahasına sığınarak ifade etmek istiyorum; Ramazan Bayramından önce, tüccar, tütünün büyük kısmını almış, avans vermiş ve tütün ekicisi diyor ki: "Eğer, tüccar, bizden tütün alıp, avans vermeseydi, biz, çocuklarımıza şeker alamayacaktık, Allah razı olsun." Şimdi, bana göre elinize bir fırsat geçti, hükümetin eline fırsat geçti. Zaten, tütünlerin üretimi de düşmüş, yüzde 85'ini tüccar almış ve tüccar alırken de, tekel başfiyat değerine göre endekslenmiş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - 1 dakika izin verir misiniz Sayın Başkan.

Eğer, hükümet, burada, esasen mağdur olan üreticiyi düşünüyorsa, tütüncüyü düşünüyorsa devletten para çıkmayacak devletten para çıkmayacak, Tekelden bir şey çıkmayacak. Tütünün parası dağıtılmış. Tüccar almış, toplamış. Burada, tütün üreticisini ezdirmemek için ele bir fırsat geçmiş durumdadır, maliyeti de yoktur. Hükümetin, tütün başfiyatını en az 4 dolar olarak ilan etmesi ve tütün piyasasını acilen açması lazım; çünkü, tüccar, geri kalan parayı piyasa açıldıktan sonra, Tekelin ilan ettiği fiyata göre verecek. Hükümet, bu fırsatı kullanmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, Derviş kanunları dediğiniz yasalar Türkiye'yi ne hale getirdi. Bu kanunlara karşı çıkmak, âdeta, vatan hainliği gibi değerlendirildi ve millet, içeriğini bilmediği halde "aman, bu kanunları destekleyiniz; aman, karşı çıkmayınız" dedi.

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız lütfen.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Bakınız, çıkarılan vergi kanunu da, şeker kanunu da, bu kanun da milleti yeniden yeni bir fakirliğe ve sefalete itecektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şimdi söz sırası, Saadet Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan'da.

Buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 790 sıra sayılı, takriben 900 trilyon liralık vergi getiren, vatandaşın üzerine yük getiren kanun tasarısının son maddesini konuşuyoruz. Bu son madde, kamu görevlilerine verilecek olan tazminatlara vergi muafiyeti getiren bir maddedir. Bir taraftan 900 trilyon yüklenirken; burada da, çam sakızı çoban armağanı, birtakım kamu görevlilerine verilecek olan tazminatlara vergi muafiyeti getirilmektedir. Doğru bir yaklaşımdır. Bir düzenleme ihtiyacı var. Kanun hükmünde kararnameyle düzenlenemediği için, o eksiklik burada kapatılmak istenmektedir.

Hükümet, kamu görevlilerine tazminat vermek  için yetki kanununu çıkardı, kullanamadı; hâlâ da uygulamadı. Tabiî, 2002 yılında uygulamaya koyacak; ne koyacak, ne getirecek bilmiyoruz; ama, kamu görevlilerinin de canı çıktı, onu ifade edeyim. Bugün, devletin üniversitelerinde hoca kalmıyor, öğretim üyelerinin hepsi istifa edip gidiyor, iş bulan, başka yerlere geçiyor. Kamu kurumlarında çalışan insanlar geçim sıkıntısı içinde ezilmektedir. Hep hedef enflasyona göre zam verilmekte, enflasyon farkları telafi edilmekte; ama, artan fiyatlar ve geçim şartları sebebiyle de memurlar ezilmektedir.

Hükümetin memurlar arasında, çalışanlar arasında ücret dengesizliğini süratle gidermesi gerekir. Emeklileri koruma altına alması gerekir. Onların haklarını, geçimlerini iyileştirmesi gerekir. Devlet hizmetlerini, çalıştırdığınız insanları memnun ederseniz daha verimli olarak yürütürsünüz, daha başarılı olarak yürütürsünüz.

Tabiî, bütçenin yarısına yakını faizlere giderken, kamu görevlilerine ayrılan payın yetersiz olduğunu hepimiz görüyoruz. Temennimiz, Türkiye'nin süratle bu faiz batağından kurtulması ve çalışanları memnun edecek, geçimlerini sağlayacak seviyede bir ücrete kavuşturmasıdır.

Tabiî, bu tasarıyla getirilen bu ekkaynaklar dilerdik ki, büyük ölçüde çalışanlara tahsis edilsin; ama, o imkân da getirilmemiştir. Şimdi, burada görev tazminatına vergi muafiyeti getiriyoruz; ama, asgarî ücretten verginin kaldırılması lazım. Asgarî ücretten vergi alınması büyük bir insafsızlıktır. Menkul sermaye iratlarında 50 milyar liralık gelirlere vergi muafiyeti uygulanırken, asgarî ücretle çalışan insanlardan vergi alınmasını kimseye izah etmek mümkün değildir. Temennimiz, hükümetin süratle buna bir çözüm getirmesi ve kamu çalışanlarının ve emeklilerin geçinebilecekleri seviyede bir ücrete savuşturulmasıdır. Bugün, kamu çalışanları, maalesef, bir öğretmen, bir memur dairede çalıştıktan sonra günün diğer saatlerinde bir esnafın, bir tüccarın tezgâhında bir başka işle ilave gelir temin etmeye çalışmakta veya pazar yerinde onu satarak bunu satarak veya pazarlama hizmetlerinde geçimini temin etmeye çalışmaktadır. Hele hele kamu görevlilerinin emeklilik hali çok daha büyük faciadır bugünkü şartlarda. Emekli olan kişilerin en büyük korkusu, emekli maaşıyla nasıl geçinebilecekleri meselesidir. Bunların da insanî ölçüler içerisinde, medenî ölçüler içerisinde çözülmesi gerekir. Büyük devlet olmanın şartları bunlardır. Çalışanlarınızı önce memnun edeceksiniz ve onların da hizmetinden faydalanacaksınız diyorum, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (SP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Grupları adına başka söz isteyen?.. Yok.

Teşekkür ederim efendim.

8 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim; hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, hatırlayacağınız gibi, Plan ve Bütçe Komisyonu, 9 uncu maddeyi İçtüzüğün 88 inci maddesine göre komisyona geri istemişti. Bununla ilgili komisyon raporu Başkanlığımıza sunulmuştu.

Şimdi komisyon raporunu okutacağım, sonra, komisyonun yeni düzenlediği 9 uncu maddeyi okutup oylarınıza sunacağım efendim.

Efendim, bu tasarı açık oylamaya tabidir. Lütfen sayın milletvekilleri...

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuzun 26.12.2001 tarihinde yaptığı 21 inci Birleşimde görüşülüp kabul edilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan ve Başkanlıkça sıra sayısı 790 olarak bastırılıp dağıtılan "Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı" Genel Kurulun 08.01.2002 tarihli 48 inci Birleşiminde görüşülmeye başlanmış; ancak, tasarının 6 ncı maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle yürürlük maddesinin de bu doğrultuda yeniden  düzenlenmesi gereği ortaya çıkmıştır. Ancak, İçtüzüğün 81 inci maddesi gereğince yürürlük maddesi üzerinde değişiklik yapılamadığından yürürlüğe ilişkin 9 uncu maddenin, İçtüzüğün 88 inci maddesi uyarınca Komisyonumuza geri verilmesi talep edilmiştir.

Komisyonumuza geri verilen madde, Komisyonumuzun aynı tarihte yapmış olduğu 23 üncü Birleşimde, Hükümeti temsilen Devlet Bakanı Nejat Arseven ile Maliye Bakanlığı temsilcilerinin katılımıyla incelenip görüşülmüştür.

Komisyonumuzda yapılan görüşmeler sonucunda, tasarının yürürlük maddesi, yaşanan şiddetli kış nedeniyle vatandaşların ısınma maliyetinde herhangi bir ek malî yük yaratmamak amacıyla Akaryakıt Tüketim Vergisine ilişkin değişikliklerin 2002 yılının mayıs ayından itibaren ve tasarının 6 ncı maddesine eklenen ve büyükşehir belediyelerinin illerde toplanan vergilerden aldıkları payların daha adil dağıtılmasını öngören düzenlemenin 01.02.2002 tarihinden itibaren yürürlüğe girmesini teminen söz konusu madde ekte sunulduğu şekilde yeniden düzenlenmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun onayına sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.

   

Başkan

Başkanvekili

Sözcü

 

Metin Şahin

Hayrettin Özdemir

Ahmet Kabil

 

Antalya

Ankara

Rize

 

Kâtip

 

 

 

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

Zeki Sezer

Cengiz Aydoğan

 

Bartın

Ankara

Antalya

 

M.Güven Karahan

Hüseyin Arabacı

Aydın Ayaydın

 

Balıkesir

Bilecik

İstanbul

 

Masum Türker

Hasan Çalış

Arslan Aydar

 

İstanbul

Karaman

Kars

 

Mehmet Serdaroğlu

Necdet Tekin

Kemal Köse

 

Kastamonu

Kırklareli

Kocaeli

 

Süleyman Çelebi

Metin Ergun

Ş.Ramiz Savaş

 

Mardin

Muğla

Sakarya

 

Yaşar Topçu

Bekir Gündoğan

GaffarYakın

 

Sinop

Tunceli

Afyon

 

 

Hakkı Duran

 

 

 

Çankırı

 

 

BAŞKAN - Rapor bilgilerinize sunulmuştur efendim.

Şimdi, 9 uncu maddeyi yeni şekliyle okutup oylarınıza sunacağım:

"Madde 9.- Bu Kanunun;

a) 4 üncü maddesinin (A), (B) ve (D) fıkraları 01.01.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

b) 4 üncü maddenin (C) fıkrası 01.03.2002 tarihinde,

c) 5 inci maddesi ile 6 ncı maddesinin son cümlesi 01.02.2002 tarihinde,

d) 7 nci maddesinin doğalgazla ilgili hükümleri 01.05.2002 tarihinde, diğer hükümleri 01.02.2002 tarihinde,

e) 8 inci maddesi 15.01.2002 tarihinde,

f) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, 60 ıncı maddeye göre, yerimden bir açıklama yapmama izin verir misiniz?

BAŞKAN - Ne diyeceksiniz efendim, çok kısaca söyleyin bakalım.

Sadri Yıldırım Beyin söz hakkı var, onun yerine konuşabilirsiniz. Vermiyor mu?

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Kendisi konuşacak.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Maliye Bakanımız gitti gerçi, ama... 1995 yılında Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, Teşkilat Kanununun 5 inci maddesinin (e) fıkrası ve yine, kanun hükmünde kararnamenin 10 uncu maddesinin (e) fıkrası çerçevesinde, BOTAŞ tarafından satılmakta olan doğalgaza yüzde 30'dan fazla kâr koymak suretiyle satış imkânı vermediğine dair bir tebliğ yayımlamıştı. Ben, Sayın Bakanlığın ve hükümetin, Sayın Başbakanın, doğalgaz fiyatlarının indirilmesi hususundaki ifadeleri eğer gerçekten doğruysa ve samimî ise, o zaman, 1995 yılında Prof. Dr. Tansu Çiller'in Başbakanlığı döneminde Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat Kanununda belirtilen bu yetkiyi kullanmak suretiyle, BOTAŞ'tan alınan doğalgaza bindirilecek olan satış fiyatının yüzde 30'dan fazla olmaması hususunda bir tebliğ yayımlaması gerektiğini hatırlatıyorum ve böylece, doğalgazdan vazgeçilmemesi gerekir, milletimizin doğalgazı mutlaka yakması gerekir diye düşünüyorum.

BAŞKAN - Efendim, mesele anlaşılmıştır.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Onun için, hükümete -özellikle Çevre Bakanımız orada oturuyor- çevre kirliliği yaratan diğer yakıtlardan kurtulmak için de doğalgaza daha fazla yaygın bir şekilde ihtiyacımız olduğu dikkate alınarak, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı tarafından bir tebliğ yayımlanarak, doğalgaz fiyatının 250 000'lere düşürülmesinin mümkün olduğunu düşünüyorum.

BAŞKAN - İnşallah... İnşallah...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Onun için bu talepte bulundum.

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN - İnşallah efendim... İnşallah... Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı bile yapamadı onu...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Hükümet de indirsin; hükümetin de indirmesi lazım Sayın Başkan...

BAŞKAN - İnşallah dedim efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Hükümet bir şey indirmedi; KDV'yi indirmedi... ATV'yi getirdi koydu...

BAŞKAN - İnşallah efendim...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Ondan sonra diğerlerini yapmadı...

BAŞKAN - Hayır, ben, sizinle aynı düşünüyorum... Buradaki arkadaşlarımızın da hepsi aynı düşünüyor; ama, hükümet olunca başka düşünüyorlar; yani, milletin, vekili başka, hükümeti başka...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Hükümetin indirmesi lazım...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Başkan, lütfen devam edelim...

BAŞKAN - Efendim, 86 ncı maddeye göre, tasarı üzerinde, lehte, İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker söz istemişlerdir. (DSP sıralarından alkışlar)

Kısa lütfen; 2 dakika süre veriyorum.

MASUM TÜRKER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Mevcut yasa tasarısı üzerindeki oyum lehtedir. Sanıyorum ki, hayırlı bir iş yapıyoruz. Bu işlemin arkasından, gönlüm, elde edilen gelirlerin dağılımıyla ilgili de burada esaslı kararlar almaktan yanadır.

Saygılar sunarım. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - İnşallah efendim.

Aleyhte, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Yıldırım, süreniz 3 dakika; ona göre ayarlarsanız memnun olurum.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) -Sayın Başkan, 5 dakika yapın...

BAŞKAN - Efendim, lütfen, istirham ediyorum; siz konuştunuz. İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre veriyorum, 3 dakikada bitirin. Zaten, 3 dakikada ne söyleyeceğiniz anlaşılır.

 MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Hayır; tasarıda da zam var, buraya da zam yapın canım...

VEYSEL CANDAN (Konya) -Doğru söylüyor.

BAŞKAN - Yok; ben, zamcı Başkan değilim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) -Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde, aleyhine, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Heyetinize ve aziz milletimize de saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarı, 2002 bütçe hedeflerinin tutması için Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı adıyla IMF ve Dünya Bankası direktifleriyle hazırlanmış bir vergi yasa tasarısıdır. Ancak, Türkiye'de vergileme sınırları çoktan aşılmış olup, kriz ortamında mükelleflerin ve halkın yüzde 90'ı vergi ödeme gücünü yitirmiştir; yani, halk, normal vergisini ödeyemez durumdayken, 57 nci hükümetin hâlâ vatandaşa yeni vergiler, malî yükler getirmesi nedeniyle bu tasarıya Doğru Yol Partisi olarak muhalifiz.

Sayın hükümet, toplum çok sıkıntıda, kriz, gün geçtikçe derinleşiyor, insanlar perişan, son üç yıldır uyguladığınız yanlış ekonomi politikalarıyla milleti bir gecede yüzde 70 yoksullaştırdınız, ülkeyi yüzde 8,5 küçülttünüz, ülkede iş ve aş çarkını durdurdunuz, yatırımı ve üretimi yok ettiniz. Allahaşkına, siz, bu millete vergiden, zamdan, faizden başka ne verdiniz?!. (DYP sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar) Vatandaş size güvenir mi?!. Vatandaş "ne olacak bizim halimiz"diye bize soruyor; çünkü, ülkede tarımı tasfiye ettiniz, çiftçiyi bitirdiniz; "doğrudan destek vereceğiz" diyerek, 10 000 000'a çiftçiyi esir aldınız. Çiftçi, işini gücünü bıraktı, iki ay, ilçelere, yol parası vererek her gün geldi gitti; tapu dairelerinde, ziraat odasında, Ziraat Bankasında kuyruklarda bekledi. Ekim ayında vereceğiniz paranın yarısını zaten harcadı. Hani ne oldu paralar Sayın Bakan ?!.

Ayrıca, tarım ve hayvancılık sektörlerine verilmekte olan son destekleri de kaldırdınız. Ziraî mücadele ilaçlarına, süt ürünlerine verdiğiniz desteği de kaldırdınız. Öyleyse, bitirdiğiniz bu çiftçi mi size güvenecek? Ekmeğini elinden aldığınız tütün çiftçisi mi güvenecek? Bu sene, maliyetinden aşağı ürün bedeli verdiğiniz ve onu da ceza verecek olan pancar üreticisi mi güvenecek? Tarım kredi kooperatifleri borcunu ödeyemeyen, cezaevine giren çiftçi mi güvenecek? Vergisini ödeyemeyen, siftah etmeden dükkan kapatan, çoluk çocuğuna bakamayan esnaf ve sanatkâr mı güvenecek? Kapanan işyerlerinden işten çıkarılan, aç kalan insanlar mı güvenecek? Tüten bacaları söndürdüğünüz, sonra da intihar etmek durumunda kalan sanayici, KOBİ'ler ve fabrikatörler mi güvenecek? Bile bile açlığa mahkûm ettiğiniz, 163 000 000 liraya çalıştırdığınız asgarî ücretli...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, süreniz bitti efendim, bir toparlarsanız...

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - 20 senedir toparlayamadınız!

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Ülkeyi tarım kurtarır, tarım. Nerede tarımcı esnaf, hani, nerede; kime destek veriyorsunuz?! (DYP sıralarından alkışlar) Kime destek veriyorsunuz? Millet açlıktan ölüyor, çıkın da, bir, milletin içine girin. Orada, oturduğunuz yerden konuşmak çok kolay. (DYP sıralarından alkışlar)

ADNAN FATİN ÖZDEMİR (Adana) - O çiftçi, 91'in, 95'in borcundan hapis yatıyor.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Doğru, doğru... İpini çektiniz çiftçinin, ipini... Milletin içine çıkacak yüzünüz yok.

ADNAN FATİN ÖZDEMİR (Adana) - O, sizin verdiğiniz kredileri...

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Oyumun ret olacağını bildiriyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

ADNAN FATİN ÖZDEMİR (Adana) - Çiftçiyi öldürdünüz, kan kaybediyor, biz onu kurtarmaya çalışıyoruz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının oylamasına 275 sayın milletvekili katılmış, 223 kabul, 52 ret oyu kullanılmış ve tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun.

Sayın milletvekilleri, saat 23.00'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 22.53


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 23.07

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmesine başlıyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8.- Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/906) (S. Sayısı : 789) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 789 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Adalet ve Kalkınma Partisi adına, Konya Milletvekili Sayın Özkan Öksüz, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı hakkında Adalet ve Kalkınma Partisinin görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dünyayı etkisi altına alan küreselleşmenin etkisiyle, uluslararası sermaye, ülke farkı gözetmeksizin, dünyanın her bölgesinde rahatça dolaşabilmekte ve yatırımlara yönelebilmektedir. Yabancı sermaye, kendisi için uygun ortam bulunan tüm ülkelere girmektedir. Bulunduğu ülkenin şartları kendi aleyhine bozulduğu zaman da, hemen o ülkeyi terk etmektedir. Bu durumu, ülkemizde yaşanan ekonomik kriz dönemlerinde çok iyi yaşayan bir ülkeyiz. Yaşanan siyasal krizler sonrasında, mevcut yabancı sermayenin büyük bir kısmının ülkemizi terk etmesi, ekonomimizi olumsuz yönde etkilemiştir. Bu durum göz önüne alınırsa, yabancı sermayenin Türkiye'ye girişi son derece önemlidir; çünkü, yabancı sermayenin Türkiye'ye girişi ve bu sermayenin üretime dönüştürülmesiyle ekonomide canlanma, üretimde artış, işsizlik oranında azalma meydana gelecektir.

Yabancı sermayenin üretime ve ekonomik yatırımlara yönlendirilmesi için de, yabancı yatırımlar için uygun ortamın ve iyi işleyen bir ekonomik yapının bulunması şarttır. Bu amaçla, yabancı sermayenin Türkiye'ye girmesini, Türkiye'de yatırım yapmasını sağlamak üzere, Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı hazırlanmış ve gündeme getirilmiş bulunmaktadır. Ekonomik kriz sırasında kaçan yabancı sermayenin, bu yasa tasarısının yasalaşması halinde ülkemize geri geleceği düşünülmektedir; ancak, yabancı sermayenin gelebilmesi için, sadece teşvik edici yasaların çıkarılması yeterli değildir.

                                                

(1) 789 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü tarafından yayımlanan 2001 raporuna göre, Türkiye, Angola'nın yarısı kadar, doğrudan yabancı yatırımcı çekebilmiş bir ülke haline gelmiştir. İsmini dahi zor duyduğumuz Burkina, Bulgaristan, Etiyopya, Mozambik, Vietnam ve Nijerya'dan sonra, en az yabancı sermaye gelen ülkeler arasında son sıralarda yer almaktayız.

Yabancı sermayenin Türkiye'ye girmesini yasalar engellememektedir. Aksine, yabancı sermayenin ülkemize girişini sağlamak için pek çok yasalar çıkarıldı. Öyleyse, sıkıntı, yasalarda değil, bu hükümetin kendisindedir. Yabancı sermaye, bu hükümete güvenmemektedir. Esas sıkıntı, güven bunalımındadır. Bu hükümet, ülkemizin itibarını çok düşürmüştür.

 Yabancı sermaye, yatırım yapacağı ülkede birçok kriter aramaktadır. Bu kriterlerden hangisi ülkemizde mevcuttur; maalesef, hiçbiri. Türkiye'ye dışarıdan bakıldığında görülen manzara pek hoş değildir.

Yayımlanan uluslararası raporlara göre, rüşvet sıralamasında 52 ülke arasında 3 üncü, rekabet gücünde 75 ülke arasında 33 üncü sırada yer alan Türkiye, geleceğe yönelik umut sıralamasında 54 üncü sırada yer almaktadır. İşgücü verimliliği açısından 49 ülke arasında, Şili ve Estonya'dan sonra 38 inci sıradadır. Para birimi, dünyada en düşük ülke durumundadır. Dünya enflasyon liginde, Sudan'dan  sonra ilk sıralardadır. Gelir dağılımı adaletsizliği yönünden, dünyanın en kötü 5 ülkesinden biridir. Nüfusun en zengin yüzde 20'lik dilimi, millî gelirin yüzde 57,9'unu alırken, en fakir yüzde 20'lik dilimi, millî gelirin ancak yüzde 4,9'unu alabilmektedir. Nüfusunun yüzde 25'i açlık, yüzde 50'si yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.

Uluslararası iktisadî özgürlük endekslerine göre, Türkiye, 2001 yılında 42 basamak gerileyerek, 156 ülke arasında 105 inci sıraya düşmüştür. Bu özelliğiyle Türkiye, Kuzey Kore, Libya ve Küba gibi ülkelerle birlikte, serbest olmayan ekonomiler sınıfına gerilemiştir.

İnsan hakları ihlallerinin en çok yaşandığı ülkeler arasında yer almaktadır.

Hükümetin beceriksizliği sonucu çıkan ekonomik krizden dolayı, bir yıl içerisinde 125 000 işyeri kapanmıştır.

IMF ve Dünya Bankasından alacağı borçları, üretime ve yatırıma dönüştürmeyen ve bankaları kurtarmak için kullanan bir ülke konumundadır.

Basın özgürlüğünün olmadığı, ihtilal dönemlerinde dahi görülmeyen basın kuruluşlarına izinsiz baskınların düzenlendiği bir ülke durumundadır.

Kendi sermayesini yeşil ve kırmızı gibi renklere ayıran, düşman olarak kabul ettiği yeşil sermayeyi yok etmeye çalışan ve yerli sermayenin yurtdışına kaçmasını engelleyememiş bir ülkedir. Böyle bir ülkeye hangi sermaye girmek ister? Siz yatırımcı olsanız, böyle bir ülkeye yatırım yapar mısınız?

Türkiye'de yeşil sermaye olarak dışlanan ve yatırımları engellenen birçok şirket, yatırımlarını yurtdışına çıkarmak zorunda kalmıştır. Kombassan örneğinde olduğu gibi, birçok Türk şirketi, yatırımlarını, Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelere kaydırmışlardır. Ülkemizdeki faaliyetleri engellenen şirketler, bu ülkelerde, milyonlarca dolar yatırım yapmışlar ve istihdamı artırmışlardır; bizim gibi, sermayenin yeşiline ve kırmızısına bakmamışlardır.

Yeşil sermaye damgası vurularak, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yatırımları engellenen ve eli kolu iki yıldır bağlanan Konya'daki Kombassan Firması, Romanya'da bir rulman fabrikası satın almıştır. Bu fabrikada, şu anda, 4 500 kişi çalışmaktadır. Kombassan'dan önce 80 dolar maaş alan işçiler, şu anda 140 - 160 dolar maaş almaktadırlar; hepsi, çalıştıkları firmadan son derece memnunlar. Üretilen rulmanların büyük bir kısmı, başka ülkelere ihraç edilmektedir.

Ülkemizde, bazı yatırımcı kuruluşların yatırımlarını engelleyen ve yatırımları başka ülkelere kaçıran Türkiye'nin hali, önündeki yemeği beğenmediği için bir başkasına veren, aç kaldığı zaman da dilenen insanların haline benzemektedir. Kendi firmalarımızın önünü kapatıp, yabancı firmalara kucak açmakta ve onlara, teşviklerimizi peşkeş çekmekteyiz. Bu teşvikleri, öncelikle kendi firmalarımıza kullandırmalıyız.

Yabancı sermayenin ülkemize akışını sağlamak için yasalar çıkarmak yeterli değildir. Dünya Ekonomik Forumu Uluslararası Rekabet Raporuna göre, Türkiye'de, yatırımcılar, idarî çalışmalarının yüzde 20'sini, yasa, yönetmelik gibi birtakım bürokratik işlemler için harcamaktadırlar. Bu oran, çok büyük bir zaman kaybı olduğu gibi, çok büyük bir maliyettir. Diğer ülkelerde, zaman kaybı, yüzde 4'e kadar düşebilmektedir.

Öncelikle kendi sermayemizi korumak ve kendi iç dinamiklerimizi harekete geçirmek zorundayız. Yabancı yatırımcılar için getirmek istediğimiz kolaylıkları ve teşvikleri, yerli sermaye için de göstermek zorundayız.

Ülkemizde, yatırım ortamı iyileştirilmeden yatırımları teşvik etmek yanlıştır. Üstelik, ülkemizde, organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler ve kalkınmada öncelikli yöreler gibi farklı teşvikli yöreler varken, yeni bir teşvikli bölge  kurulmasını da anlamak çok zordur; çünkü, bazı serbest bölgeler yüzde 50 kapasiteyle çalışmaktadırlar. Bu nedenle, endüstri bölgeleri ile yabancı yatırımlar için getirilmek istenilen teşvikler, serbest bölgeler ve organize sanayi bölgeleri için de getirilebilirdi.

Değerli milletvekilleri, endüstri bölgeleriyle ülke ekonomisinin gelişmesini ve teknoloji transferini sağlamak, üretim ve istihdamı artırmak, yatırımları teşvik etmek ve yabancı sermaye girişini artırmak amaçlanmaktadır. Bu kanun tasarısının yasalaşması halinde kurulacak olan endüstri bölgeleri, gerçek anlamda çalışacak olursa, çok iyi bir görev yapmış olacaktır; ancak, önemli olan, bunun gerçek anlamda işletilmesidir.

Aynı amaçlarla kurulan serbest bölgeler, günümüzde rantabl olarak çalışmamaktadır. Serbest bölgelerin doluluk oranlarına bakıldığında, hiç de umduğumuzu bulabilmiş değiliz; çoğu serbest bölgemizde doluluk oranı yüzde 50 civarında dahi değildir. Bu nedenle, önemli olan, yabancı sermayenin Türkiye'ye gelişini hızlandırmak için yatırım ortamının iyileştirilmesidir.

Bu süreçte, doğrudan yabancı sermaye yatırımları, küreselleşmiş bir piyasa ekonomisinde, ülkenin rekabet gücünü, dolayısıyla da ekonomik büyümeyi ve gelir yaratmayı canlandırarak önemli bir rol oynamaktadır; ancak, Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasal, ekonomik ve sosyal krizler nedeniyle, doğrudan yabancı sermaye yatırım girişi yeterli olmamıştır. Bu nedenle, doğrudan yabancı sermaye yatırımları, yerli iş istihdam imkânlarını da daraltmıştır.

Yabancı sermaye, yatırım yaparken, salt, işlemlerin basitleştirilmiş olmasına bakmaz; üretim maliyetlerinin düşük, rekabet ve alım gücünün yüksek olduğu ülkeleri tercih eder. Bu nedenle, üretim girdilerinin çok yüksek olduğu ülkemizde, elektriği, kıdem tazminatını, SSK primlerini ve tüm girdileri, Avrupa Birliğiyle eşdeğer hale getirmek zorundayız. Bunu sağlarsak, belki, yabancı sermayeye bile ihtiyaç duymayacağız. Bu milletin dünyayla rekabet edebilecek gücü vardır; yeter ki, yolunu açın, ayak bağı olmayın.

Bir gecede doların 1 000 000'un üzerine, daha sonra da 1 700 000 liraya çıktığı bir ülkede yabancı sermaye kolay kolay yatırım yapmaz. Yatırım yapmak yerine, birkısım yerli sermaye grupları gibi, devlete para satarak kârına kâr katmayı tercih edecektir. Bugün, Avrupa ve birçok ülkede, yıllık enflasyon oranının yüzde 20'yi aşması halinde enflasyon muhasebesine geçildiği halde, vergi gelirleri azalır korkusuyla, yüzde 88,6 gibi yüksek enflasyonun yaşandığı ülkemizde enflasyon muhasebesi uygulanmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, yüksek enflasyon oranları, yatırım sermayesini düşüren en önemli etkendir. Bu yasa tasarısıyla, endüstri bölgelerinde 10 trilyonluk yatırım yapan yerli ve yabancı yatırımcının yatırım sermayesi, birkaç yıl sonra 1 trilyona inecektir. Bu nedenle, endüstri bölgelerinde yatırım yapan firmaların sermayelerinin enflasyona karşı korunabilmesi için, yeniden değerlendirme katsayısının uygulanması lazımdır, ki, bunun için bir önerge verdik, inşallah desteklersiniz.

Bu yasa tasarısıyla öngörülen teşvik tedbirlerinin uygulandığı endüstri bölgelerinde en az 10 trilyonluk yatırım yapma zorunluluğu, yabancı sermaye yatırımları için uygun bir meblağ olmasına rağmen, yerli yatırımcılar için yüksektir. Bu nedenle, tasarının 4 üncü maddesinde belirtilen 10 trilyonluk yatırım yapma zorunluluğunun, yerli yatırımcılarımız için düşürülmesi daha uygun olacaktır.

Bu zamana kadar, yatırım teşvikleri, hep, ekonomik yönden geri kalmış kalkınmada öncelikli yöreler için uygulanmıştı. Bu tasarıyla kurulacak endüstri bölgelerinin öncelikle hangi yörelere ve hangi kıstaslara göre kurulacağı açık değildir. Bu nedenle, endüstri bölgelerinin, tarım ve hayvancılığımız açısından çok değerli mümbit araziler veya turizm için önemli yörelere kurulmasını engelleyen bir hüküm yer almamaktadır. Kurulacak endüstri bölgelerinin yerlerinin seçiminde, hangi bölgelerimize öncelik verileceği ve kurulacak yerlerin özelliklerinin tespit edilmesinde dikkatli olunmalıdır.

Değerli milletvekilleri, 11 Eylülden sonra, dünyada olduğu gibi, ülkemizde de çok şeyler değişmiştir. Uluslararası iktisadî çevrelerin verilerine göre, Ortadoğu ve Arap ülkelerinin, İsviçre bankalarında 800 milyar dolar gibi büyük birikimin olduğu tahmin edilmektedir. Bugün, Ortadoğu ve Arap ülkeleri, Amerika Birleşik Devletlerinden ve Avrupa'dan dışlanmak üzeredir. Ülke olarak hep gözümüzü IMF ve Dünya Bankasına dikmeyelim, biraz da çevremizdeki ülkelere dikkatle bakalım. İsrail'in teknolojisinden yararlanan Türkiye, Ortadoğu ve Arap ülkelerinin sermayesinin sadece yüzde 5'ini çekebilmiş olsa, bu, 40 milyar doların ülkemize gelmesi demektir. Bu yönde bir çalışmanın başlatılması, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizden çıkış için önemli bir adım olacaktır; tabiî, Arap ve Ortadoğu kökenli sermayeyi, yeşil sermaye olarak görmezseniz.

Ayrıca, yurt dışında çalışan insanlarımızın birikimlerinin Türkiye'ye transferi yönünde yurt dışındaki işçilerimiz teşvik edilmelidir. Özellikle, Türkiye'deki yatırımları engellenen firmalarda yurt dışında çalışan insanların birikimlerinin olduğu gözardı edilmemelidir.

Bütün bu hareketler, vatandaşlarımızın, ülkesine ve özellikle de, bu hükümete olan güvenini sarsmıştır. 1998 yılında ülkemize giren işçi dövizi 5,4 milyar dolar iken, 1999 yılında 4,5 milyar dolara, 2001 yılında ise, maalesef, 2,7 milyar dolara gerilemiştir. Bu nedenle, yurt dışındaki vatandaşlarımızın birikimlerini ülkesine göndermesi ve yatırımlara dönüşmesi için, daha çok gayret sarf etmek gerekmektedir.

Yabancı sermayenin ülkemize getirilmesi için, öncelikle kafa yapımızı değiştirmemiz lazımdır. 2001 yılı itibariyle, dünyanın 500 büyük firmasından 405'i, Brezilya'da yatırım yapmış ve bu ülkede büro açmıştır. Brezilya'ya giren yabancı sermaye miktarı, 33,5 milyar dolardır. Komünist bir ülke olan Çin'e giren yabancı sermaye miktarı ise, 105 milyar dolardır. Biz ise, ülkemizde yatırım yapan firmaların ülkemizden kaçması için her şeyi yapmakta; yatırım yapacak olan firmaları da, uzun bürokratik işlemler ve konulan çeşitli engellerle, âdeta, yatırım yaptığına pişman etmekteyiz. Bu yasada bürokratik işlemlerin azaltılması ve süre olarak kısaltılması, olumlu bir gelişmedir. Bürokratik işlemlerde sağlanan bu kolaylıklar, ülkemizde faaliyet gösteren organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler ve sanayi siteleri için uygulanmalıdır.

Yabancı sermayenin Türkiye'ye çekilmesi yanında, Türkiye'de kapanan işyerlerinin yeniden açılması, azalan üretimin yeniden artırılması için, acil önlemlerin alınması gereklidir. Bu hükümetin beceriksizliği, IMF ve Dünya Bankasının yanlış telkinleri sonucu 2000 ve 2001 yılında yaşanan ekonomik kriz, savaş dönemi hariç, cumhuriyet tarihinin en büyük krizi olmuştur. 2001 yılında kapanan ticarî kuruluş oranı, 2000 yılına göre yüzde 17,4 artmıştır. Sanayi üretimi yüzde 8,1 oranında azalmıştır. Gayri safî millî hâsıla, 2000 yılına göre 2001 yılının üç çeyreğinde, sırasıyla, yüzde 4,4; yüzde 11,4 ve yüzde 8,5 oranında azalmıştır. Kişi başına düşen gayri safî millî hâsıla, geri kalmış Afrika ülkeleri seviyesine, yani 2 181 dolara gerilemiştir.

Yaşanan ekonomik krize rağmen, toplumun her kesiminden tasarruf yapılmasını isteyen devlet, maalesef, kendisi tasarruf yapmamıştır; harcamalarını kısmamış, israf ve savurganlığa devam etmektedir. Bu dönemde, özel sektör alabildiğine küçüldüğü halde, devlet küçülmemiş, kurulan yeni üst kurullarla, devlet daha da büyümüştür, hâlâ da büyümeye devam etmektedir.

Bu tasarıyla, bir kurul daha kuruluyor. Bu kurulda tam 15 kişi görev almaktadır. Sayın Bakana soruyorum: Acaba, müsteşarlar ve genel müdürlerimiz kaç tane üst kurulda görev almaktadır? Çünkü, üst kurul sayısı o kadar arttı ki, sayısını bile bilemiyoruz.

Hükümet, azalan vergi gelirlerini, vergi yüzdelerini artırarak, yeni fon ve vergiler koyarak artırmaya çalışsa da, sıfırın yüzdesi, ne kadar artırılırsa artırılsın, sonuç yine sıfırdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Kapanan işletmelerden hangi vergiyi alacaksınız?! Vergi oranlarını artırmak, zor durumda olan işletmeleri daha da zor duruma sokmaktadır.

IMF ve Dünya Bankasından alınacak olan paranın, bankalara aktarılması yerine, öncelikle, zorda olan firmalarımızın ve istihdam sağlayan KOBİ'lerin canlandırılması için kullanılması gerekmektedir; devlete ve bankalara olan borçları ertelenmelidir. Vergi oranları düşürülmelidir. Üretemeyen işletmeler, üretir hale getirilmelidir. Unutmamak gerekir ki, üretemeyen bir işletme yaşayamaz. Duran ekonomi çarkı yeniden harekete geçirilmelidir.

Serbest bölgeler, organize sanayi bölgeleri, kalkınmada öncelikli yöreler, acil destek kapsamındaki iller ve olağanüstü hal bölgesi gibi farklı uygulamaların söz konusu olduğu ülkemizde, bu bölgelerde karşılaşılan sorunların giderilerek, iyileştirme yöntemlerinin araştırılması yerine, ayrıcalıklı yeni bölgelerin ihdas edilmesi ve bu bölgelerin, mevcut bölgelerle ilişkilendirilmesini doğru bulmuyoruz.

Bu yasa tasarısının ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubunda.

Anavatan Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Birkan Erdal; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

ANAP GRUBU ADINA BİRKAN ERDAL (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; endüstri bölgeleri kanunu tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarının gerekçesinde "yabancı sermayenin ülkeye sağlıklı bir şekilde girmesi, üretime ve ekonomik yatırımlara yöneltilmesi için gerekli ortamın sağlanması, iyi işleyen bir ekonominin oluşturulması ve dünyada yaşanan ekonomik ve finansal krizlerden en az şekilde etkilenmesi için zorunlu görülmektedir; diğer taraftan, ülkeye yabancı sermaye girişini artırmanın yanı sıra, yatırım yapmak isteyen yerli girişimcilerin de özendirilmesi ve teşvik edilmesi, ülke ekonomisinin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için hayatî önem arz etmektedir" denilmektedir.

İşte, bu amaçları gerçekleştirmek için bu kanun tasarısı hazırlanmış ve huzurunuza getirilmiştir. Bana göre çok da iyi yapılmıştır. Tasarıya dikkatlice bakıldığında, ülkemizde yatırım yapmanın ne derece çetin bir uğraş gerektirdiği açıkça görülmektedir.

Tasarıyla üç yeni kurul oluşturulmaktadır. Bu kurullar, endüstri bölgeleri koordinasyon kurulu, bu endüstri bölgesinin yönetimini ve işletmesini yapacak olan yürütme kurulu, bu endüstri bölgesinde yatırım yapacak olanların yatırımlarıyla ilgili karar verecek olan inceleme ve değerlendirme komisyonu.

Bu kurul ve komisyonlar, sırasıyla 15, 17 ve 18 kişiden oluşmaktadır. Endüstri bölgeleri koordinasyon kurulunda 13 müsteşar, 1 genel müdür, 1 Türkiye Odaları ve Borsaları Birliği temsilcisi bulunmaktadır. Yürütme kurulunda ise, ilgili bakanlıkların bölgedeki ünitelerindeki temsilcilerine ilave olarak, vali ve belediye başkanları bulunmaktadır. Yatırım yapmak isteyen yabancı ve yerli girişimcilerin hazırlayacağı yatırımla ilgili bilgilerle beraber, yatırımın, çevre, tarım arazileri, sağlık ve güvenlikle ilgili mevzuatta yer alan bilgileri de içeren etki belirleme ve değerlendirme raporunu ise 18 kişilik inceleme değerlendirme komisyonu inceleyecektir ve karar verecektir.

Sayın miletvekilleri, sadece bu kurulların teşekkülü dahi, yurdumuzda bugüne kadar yatırımcının karşı karşıya bulunduğu işkenceyi izaha yeterlidir. Yeni bir yatırım, bakın, hangi bakanlıklardan hangi kuruluşlardan izin almak veya hangi mevzuatlara uygunluk çalışması yapmak durumundadır: Başbakanlık, Maliye Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Denizcilik Müsteşarlığı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, ilgili valilik, ilgili belediye başkanlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği; okurken dahi yoruluyor insan!

Yapılacak her yatırım bu kadar kuruluşu ve makamı ilgilendirmektedir ki, bu kuruluş ve makamların en üst temsilcilerinden oluşturulan kurul ve komisyonlarda bir arada görev yapmaktadırlar. Yasa tasarısı en azından bu durumu gözler önüne sererek, büyük bir görev yapmıştır. Tespitler yapılmıştır; bu tasarıyla da ilk adım atılmaktadır. Doğrudur, mevzuatın tek bir merkezde ve en üst yetkililerce değerlendirilerek kararların verilmesi bir adımdır, iyiye doğru bir niyettir, tespittir, düzeltici tavırdır; ancak, sayın milletvekilleri, aslolan, bu mevzuatın bu kadar dağınık ve karmaşık yapıdan kurtarılması olmalıdır. Yatırımcının önündeki engellerin birer birer tespit edilip ortadan kaldırılması gerekmektedir. Gereksiz mevzuat ayıklanmalıdır. Bir dönem, rahmetli Adnan Kahveci'nin yaptığı çalışmaya, bugün, ne kadar daha çok ihtiyaç olduğunu, bu yasa tasarısı bir kez daha bizlere hatırlatmaktadır. Rahmetli Kahveci, mevzuat ayıklama çalışmalarını başlatmış idi; gereksiz yasaları kaldırıp, gereksiz bürokratik işlemleri iptal eden bir çalışma yapmıştı. Bunun sonucunda, birçok gereksiz işlem ortadan kalkmıştı. Ehliyet almak için gerekli olan onlarca işlemden, bugünkü duruma, o çalışmalar sonunda geldik. Bu konudaki somut örneklerden sadece birisi, ehliyet işlemleridir. Bu çalışmanın arkasında yatan felsefe, siyaset için aslolanın, vatandaşın günlük hayatını kolaylaştırmak olduğu idi. Yatırımcı içinde önemli olan sade, hızlı, net ve istikrarlı bir bürokratik yapıdır. İnşallah, bu tasarının devamı gelecek, gereksiz mevzuat ayıklaması da yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, yabancı sermayenin bir ülkeye gitmesi için, sadece bürokratik işlemlerin hızlı ve kolay olması yetmez. Bir ülkede yerli yatırımcı hangi şartlarda kendini rahat hissederse, yabancı yatırımcı da o şartlarda huzur bulur, yatırım yapar. Bu şartlar nelerdir; bu şartlar, öncelikle güvendir; kendi sermayemize ve piyasalara güven vermek zorundayız. Yabancı yatırımcının bir ülkeye gitmesinin ön şartı budur.

Uluslararası sermaye hareketlerinden olumlu yönde yararlanmanın ilk adımı, dünya gerçekleriyle uyumlu, açık ve anlaşılır bir yasal çerçeve oluşturmak ve bu çerçeveye objektif ve istikrarlı uygulamalarla hayat vermektir. Devlet ve toplum arasındaki ilişkide güven sorunu varsa, bu durum, ekonomik yapıyı ve piyasa aktörlerinin davranışlarını da etkiler, kayıtdışılığı besler. Kayıtdışı ekonomi, yabancı sermayenin en büyük düşmanıdır. Hiçbir uluslararası sermaye, kayıtdışı işlem yapamaz; aksi takdirde, batar. Eğer, bir sektörde kayıtdışılık mevcutsa, o sektörde yabancı sermayenin gelişini beklemek hayaldir, hatta hatta, hayal dahi edilemez.

Vergi vermeyen, sigortasız ve vergisiz personel çalıştıran bir rakiple, ekonomik olarak, yani, fiyat açısından baş edemeyecek bir yatırımı, neden yabancı sermaye yapsın. Yabancı sermaye, her işlemini kayıtlı yapacak, vergisini tam olarak ödeyecek, tüm personelinin vergi ve sigortası, kıdem tazminatı, tam ve eksiksiz olacak; rakibi, bunların hiçbirini ödemeden, aynı mal veya hizmeti üretecek... Bununla kimse rekabet edemez. Bu yüzden de, yabancı sermaye, kayıtdışı ekonomisi yüksek olan ülkeye gelmez.

Öyleyse, bu tasarının arkasından, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almayı sağlayacak tedbirlerin gelmesini beklemeliyiz; ancak, bunun, yalnız polisiye tedbirlerle olamayacağını, bugüne kadar çok kez yaşadığımız gibi, artık öğrendiğimizi zannediyorum. Kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almanın en doğal yolu, vergi oranlarını düşürmek, vergi tabanını yaymak, cezaî tedbirleri, ancak bu ekonomik tedbirlerle birlikte düşünmektir.

Sayın milletvekilleri, yabancı sermaye, yerli yatırımcının beklediklerini tabiî olarak bekler; ancak, bunlara ilave olarak da, yabancı bir ülkede olmanın getirdiği psikolojik sebeplerle, ilave güvenceler ister; güven ister, istikrar ister, şeffaflık ister, uluslararası hakem ve denetim kurumları güvencesi ister. Uluslararası sermaye bir ülkeye gitmezse, gidebileceği onlarca başka ülke vardır. Ülkelerden hangisine yatırım yapacağının kararını verirken, birtakım uluslararası kriterlere, parametrelere bakar. Bunların başında, uluslararası rekabet endeksi gelir. Uluslararası rekabet endeksi, 30 OECD üyesi ülke ve 19 gelişmekte olan ülkeyle ilgili 286 kriterin incelenmesi sonucunda oluşturulmaktadır. Endeksin hazırlanmasında 4 önemli ana unsur vardır:

1- Ekonomik performans

2- Kamu etkinliği

3- İş etkinliği

4- Altyapı.

Türkiye, bu sıralamada, 1997 yılında, 49 ülke arasında 35 inci sırada iken; 2001 yılında, 44 üncü sıraya gerilemiştir.

Tek başına kamu etkinliği kriteri açısından durumu ele aldığımızda, durum daha da vahimdir. Kamu etkinliği kriteri, bir ülkenin etkinliğini sağlayabilmesi için, hükümetin iş hayatına müdahalesini, değişen ekonomik koşullara paralel olarak, iş koşullarını iyileştirici yönde yapıp yapmadığının bir göstergesidir; ideal rekabet ortamının sağlanıp sağlanmadığıyla ilgilidir, hukukî altyapının, gerek ticarî gerekse sosyal alanlarda sağlam olup olmamasıyla ilgilidir. İşte, bu esaslara göre yapılan sıralamada, kamu etkinliği sıralamasında, Türkiye, 1997 yılında 34 üncü sıradayken, 2001 yılı itibariyle sonuncu sıraya gerilemiştir.

Bu açıdan bakınca, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısını müteakiben, devletin ekonomiye müdahalesini asgariye indirecek, bu müdahaleyi yalnız tam rekabeti ve fırsat eşitliğini sağlamak amacıyla sınırlı tutacak yasa tasarılarının geleceğini ümit ediyoruz. Devletin ekonomiden tamamen çekileceği; ancak, vatandaşların, güven ve huzur içerisinde, tam rekabet ortamında, fırsat eşitliğine sahip olarak girişimde bulunacağı, bunun tüm hukukî ve idarî altyapısını tamamlamış olduğu bir yapıyı sağlayacak tasarı ve düzenlemelerin gelmesini de dört gözle bekliyor olacağız.

Ekonomik kararların geriye dönük olarak alınmaması, hatta, ekonomiyle ilgili olarak sık sık karar alınmaması, yabancı sermaye açısından, en azından bu yasa tasarısıyla getirilen tek bürokratik merkez uygulaması kadar önemlidir. Sağlıklı banka sistemi de, yabancı sermaye için, olmazsa olmaz şarttır. Sık sık vergi değişiklikleri, ekonomik istikrar arayanların en çok rahatsız oldukları bir uygulamadır. Teşvik sisteminin, sade, anlaşılır ve uygulanabilir olması; taahhüt edilenin, taahhüt edildiği sürede uygulanması çok önemlidir.

İşte, bu nedenlerle, halihazırda uygulanmakta olan yatırım ve teşvik sistemlerinin birleştirilmesi, basitleştirilmesi, yatırımcılardan istenilen bilgi ve belgelerin azaltılması, idaresi birden çok kurum tarafından gerçekleştirilen teşvik politikalarının da tek elden belirlenebilmesi için gerekli yasa ve idarî değişikliklerin de çok kısa süre içerisinde Yüce Parlamentoya sunulacağına inanmak istemekteyim.

Sayın milletvekilleri, özetle, yabancı yatırımcıların önündeki bürokratik engellerin kaldırılması, iyi niyetli; ancak, tamamlanması gereken bir yaklaşımdır. Tamamlayıcı düzenlemelerin en kısa sürede hayata geçirilmesini bekliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Yılmazyıldız...

Süremizin bitmesine 15 dakika var efendim... 15 dakikada toparlayabilir misiniz?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Yarın tamamlarız...

BAŞKAN - Bir dakika efendim... Soruyorum... Süreyi uzatacaksanız, söz vereceğim.

Sayın İlyas Yılmazyıldız'ın konuşma süresinin bitimine kadar çalışma süremizi uzatmayı teklif ediyorum; kabul eder misiniz?

ASLAN POLAT (Erzurum) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Daha ben oylamadım ki! Kabul eder misiniz diyorum; çok centilmence...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Konuşmak istiyor musunuz Sayın Yılmazyıldız?

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Evet.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Peki, o zaman vazgeçtim.

BAŞKAN - Yani, istirham ederim... Biz, centilmence bir şey istiyoruz sizden; zorlamıyoruz, oylamıyoruz...

Buyurun Sayın Yılmazyıldız. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlarım.

Öncelikle, bu yasanın ülkemize hayırlı olmasını dilerim.

Bu yasa tasarısıyla ilgili çok tereddütler var. Bu tasarı gelmeden önce kurulan alt komisyonda pek çok bürokrat geldi, konuştu. Bu yasa tasarısının yeni bir şey getirmediği; sadece, mevcut karmaşayı daha da artıracağı, yeniden "vatana, biz, vatan dedik" benzetmesinin yapıldığı gibi, işte, teşvikleri bir daha hatırlatmak babında, mükerrer bir yasa olduğu, çıkarmış olmak için çıkarılan bir yasa olduğu; hatta, daha ileri gidilerek, aceleye getirilerek yazılmış, bir hayli yanlışları olan bir tasarı olduğu, amacının, meramının tam olarak ortaya konulmayan bu tasarının endişelere neden olacağı, karmaşaya neden olacak, tepki kokan bir tasarı olacağı söylenmekte; hatta, Dünya Bankası yan kuruluşu FIAS danışmalarınca -şöyle bir rapor hazırladılar, yatırımların önündeki engellerin kaldırılmasıyla ilgili- bu tasarının yasalaşması halinde ülkeye hiçbir şekilde faydalı olamayacağı, iyi bir kanun tasarısı olmadığı görüşünde oldukları bu yasa tasarısı hakkında çok ağır, olumsuz, benim de kısmen haklı bulduğum görüşler ifade edildi. Örneğin, tasarının aceleye getirilerek yazılmış ve bir hayli yanlışları olduğuna dair eleştiriyi haklı çıkaracak somut bir örnek vereceğim. Yasanın çıkarılması kadar basımı da o kadar aceleye getiriliyor ki, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda, 3 üncü maddenin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesindeki katkı payı binde 5 olarak düzeltildiği, Sanayi Komisyonunun önünde yazıldığı halde, komisyonda kabul edilen metin bölümünde yüzde 5 olarak yazılmaktadır. Bu, 10 kat bir hatadır. Yani, bir şeyde yüzde 1, yüzde 2 hata olur da, 10 kat bir hata... Komisyonda alınan karar...

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Binde 5...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bakın, tasarının metnine bakın...

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Binde 0,5 ...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Hayır, hayır; ama, yüzde 5 yazılmış!

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Yanlış yazılmış.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Şimdi, ben bunu niye söylüyorum. Yanlış yazıldığını ben de biliyorum da...

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, matbaa hatasıydı, düzeltildi efendim.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Tabiî, bu kadar acele edilince...

Peki, bu kadar acele edilmesinin sebebi nedir; buna gelelim. Yani, oradan geleceğim bir mantık var. Acelenin sebebi, Sayın Başbakanın, ne olduğunu anlamadan, çıkan yasanın ne getirdiğini hiç bilmeden; ama, ABD gezisinde, işte böyle, cafcaflı bir yasa çıkardık deme arzusudur. Sayın Başbakan, iş olsun diye, dışarıda hava atmak için "bak, ben uslu çocuğum, sizin istediğinizden daha fazla ev ödevimi çok iyi bir şekilde yaptım" deme arzusunu tatmin içindir.

Bu yasaya Dünya Bankası uzmanları bile faydasız bir yasa diye bakıyorsa, zararlı demiyorum, yani, olsa da olur olmasa da olur gibi. O halde, Sayın Başbakan, kimi kandıracağını, hangi yabancı yatırımcıyı kandıracağını sanmaktadır? Bu, havanda su dövmekten başka bir şey değildir.

Değerli arkadaşlarım, bu konuda, bakın, hazırlanan -epey hazır geldik buraya- raporlar var, Bakanlar Kuruluna sunulmuş; Başbakanlıktan deniliyor ki, gelin bunları inceleyin. Burada yatırımcının beklediği, Türkiye'de yatırımların önündeki idarî engellerin kaldırılması ve Türkiye'nin yatırım ortamının iyileştirilmesi reformunun hükümetçe hayata geçirilmesidir.

Bakınız, bir bürokratın ifadesi: "Bizim hep incelediğimiz uluslararası belgelerde, yapılan anlaşmalarda şu karşımıza çıkıyor ki: Yabancı yatırımcıları çeken en önemli etkenlerin arasında ilk sıralarda teşvikler yer almıyor. Yabancı yatırımcıları cezbeden, güvenilir, şeffaf, bugünden yarını görebilecekleri yatırım ortamıdır. Dolayısıyla, teşvikler üzerinde yoğunlaşmaktan ziyade, yatırım ortamını, FIAS felsefesinde olduğu gibi, iyileştirmeye çalışmamız lazım ve bölge uygulamalarını da çok genişletmemiz lazım; ama, verilmesi gereken özel bir teşvik varsa da, devlet yardımları mevzuatımızda, devlet yardımı kararnamesiyle bu yapılabilir." Yani, burada söylediği şey, önemli olan şey, şeffaf, bugünden yarını görebilecekleri yatırım ortamı... Peki,bu Türkiye'de var mı; soruyorum sizlere.

Bakınız, doğalgaz kullanan bir sanayici, doğalgazın ucuz olduğuna inanarak fabrikasına bağladı ve Mayıs 2000'de KDV yüzde 8'den -sen çok lüks madde kullanıyorsun, bu lüks iştir denildi- yüzde 18'e çıktı. Haydi buyurun bakalım. Ondan sonra sanayici gelsin!

Yine, Horst Kohler'e yazılan mektupta, Dünya Bankası Başkanına verilen mektupta -kasım ayında yazılmıştır Sayın Derviş ve Sayın Merkez Bankası Başkanı Serdengeçti imzalamışlardır- deniliyor ki: "Biz bütçede şu kadar fazla vereceğiz. Gayri safi millî hâsılanın yüzde 6,5'una tekabül eden... Bu tutmazsa, acil olarak gerekli önlemleri alacağız." Niyet mektubunuzda böyle bir ifadeniz varsa sanayici gelip yatırım yapar mı? Kendisini ne tür bir verginin beklediğini, kullandığı akaryakıta, elektriğe, telefona, doğalgaza, aklınıza ne gelirse ne tür bir vergi geleceğinden, ne tür bir fiyatlandırma yapılacağından nasıl emin olsun? İşte, sıkıntı buradadır.

Bu yasa mevcut teşviklerden daha fazla teşvik getirmemektedir. Hatta, serbest bölgelerde yabancı sermaye hiçbir yerden izin almadan direkt yatırım yapacak kadar bu yasadan daha fazla teşvike sahiptir; ama, bakın görün, oraları, Türkiye'nin bu durumundan dolayı gerekli desteği almamıştır. Dolayısıyla, yeni komisyonlar ihdas eden... Yani, ben, tekrar onu söylemeyeceğim; sadece bu yasa 3 komisyon getiriyor. 14 müsteşarı veya 17 müsteşar artı ilgili bakanlık temsilcisi veya 16 kişilik komisyonla karar vereceksiniz. Bunların işi gücü yok, her yatırım başvurusunda bir araya gelecekler, iki hafta içerisinde karar verecekler; yani, çok fazla inandırıcılığı olmayan bir kanundur. Zaten, bundan dolayı da buna bürokratlar ısrarla karşı çıkmışlardır (DYP sıralarından alkışlar)

Peki, siz ne yapacaksınız?... Biz, bu yasaya destek vereceğiz. Niye destek vereceğiz? Hükümet diyor ki: "Ben yabancı yatırımcıları çekmek istiyorum, istahdam sağlamak istiyorum." Buyurun sağlayın; ama, maalesef, bu yanlış ekonomik politikalarla, çıkardığınız bu yanlış kanunlarla hiçbir şey yapamayacağınızı size, özellikle de milletimize net bir şekilde göstermek istiyoruz.

Bu hükümet, çoğu zaman, Dimyat'a pirince giderken vatandaşı evindeki bulgurdan etmiştir, açlık ve sefalete mahkûm etmiştir; yabancı sermayeyi ülkeye çekeyim derken, maalesef, yerli sermayeyi, ülkedeki fabrikaları yurt dışına kaçırmıştır. İşte, hazin olan budur. Milyonlarca insanımız işsiz kalmıştır.

Bakınız, Bakanlar Kurulana, yatırımların önündeki idarî engellerin kaldırılmasıyla ilgili bir reform paketi sunulmuş. Deniliyor ki, şunları şunları yapacaksınız... Peki, bunlarla ilgili... Burada, tekrar, bunda da bir Bakanlar Kurulu var... Bu raporda, şöyle bakarsak, bir de bunu takip edecek koordinasyon birimi var.

Şimdi bakınız, o kadar çok kurullar, kurumlar, komisyonlar kuruluyor ki, sonunda, idareyi ellerinden kaçıran, âdeta varlığı yokluğu belli olmayan bir hükümet ortaya çıkıyor. Bu hükümetin de Türkiye'nin sorunlarını çözme imkânı yok. Ondan sonra, bakıyoruz -burada çok enteresan olaylar yaşadık- bir sayın bakan, sanki hükümetin üyesi değilmiş; sanki, icranın bir parçası değilmiş gibi, burada gelip, Meclisten, diyor ki; Sayın Başbakan, işte, şunu istiyoruz, iktidarın grup başkanvekilleri, siz de destek verin! Yani, sorarlar adama, siz orada bostan korkuluğu musunuz, niye yapmıyorsunuz? (DYP sıralarından alkışlar)

Bu hükümet, maalesef, bilgiyi değerlendirmemektedir. Bu Parlamentoda çok güzel çalışmalar yapılmaktadır.

Bakınız, tavukçulukla ilgili yazılan raporu okuduk, her şeyine katıldı; ama, geldi burada acziyetini itiraf etti.

Yine, başka bir çalışma yapılmış, Dünya Bankasının yan kuruluşundan destek alınmış, bu da, büyük emek vermiş ve bunun neticesinde de hükümete denilmiş ki; "şöyle bir reform paketi uygulayacaksınız" ama, bir yasa geliyor, bunu hazırlayanlar diyor ki, sizin bundan haberiniz yok mu; niye bunu dikkate almadınız?

Bu kanunda getirilen en olumlu şey, izin için başvuruların üç ayda verilmesidir; ama, burada, yarın, değişik davalar açıldığında... Çünkü, Çevre Kanunu var; siz "üç ayda veririm" diyorsunuz; ondan sonra, bir belediye veya bir sivil toplum kuruluşu, burada bir çevre faciasına yol açıyor, katliama yol açıyor diye davalar açtığında... Bu davaları ki, bunu, Ovacık'taki altın madeninde, İzmir Aliağa'daki enerji santralında gördük; o zaman, bu kanunu da fiili olarak uygulama imkânınız kalmaz. Gelin, burada, uygulayacağınız kanunları çıkarın diyoruz.

Bakınız, OHAL Yasasında bir değişiklik yapıldı, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu çıkarken denildi ki, organize sanayi bölgelerinde, teşvikler, gelir düzeyi kişi başına 3 500 doların altında olan illerde aynen uygulanacaktır. Yasanın uygulanmasına bir gün kala veya iki gün kala denildi ki, biz bu teşvikleri vermiyoruz. Yatırıma kendisini hazırlayan bir kişi, nasıl size inansın, nasıl güvensin!.. (DYP sıralarından alkışlar)

İşte, buradaki sorun, bugünden yarını görebilecekleri bir ortamın yaratılmasıdır. Bu tasarıda bu yok. Bu tasarı, havanda su dövmekten başka bir şey değildir; ama, biz, dediğim gibi, işte, yatırımcıyı engellediler, yatırım gelecekti de gelmedi gibi mazeretleri sizin elinize vermek istemiyoruz. Ola ki, kazara biri inanır da bu yasadan dolayı Türkiye'de yatırım yapar, birkaç vatandaşımız da ekmek bulursa bundan memnun oluruz; ama, gelin görün...

Sayın Maliye Bakanı dedi ki: "Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14 üncü maddesindeki teşviklerin uygulanmasını bir yıl erteledik; ama, ben, bir yıl içinde -şu çalışmayı kastederek- yatırımı, ortamını, yatırımların önündeki idarî engellerin kaldırılacağı yasaları getireceğim; sabredin, bir yıl içinde getireceğim." Şimdi, siz, işadamı olsanız, böyle yeni teşviklerin geleceğini duysanız, şu yasaya bakıp yatırım yapar mısınız?! Yani, vah benim milletim vah... Vah benim işsizlerim... Daha bir yıl iş için bekleyeceksiniz; o da, bir yıl değil, fabrikanın kurulması daha fazla olacak, fabrika kurulması niyetine, aşamasına, başvurusuna gelebilmesi için bir yıl bekleyeceksiniz. Soruyorum, ne bekliyorsunuz?!

Öyle, Amerika'ya giderken "bakın, elimde ne güzel de yasalar var; bak, ben ne çok çalıştım" deyip, işe yaramayan, uygulanamayacak yasaları değil; gelin, hakikaten, yatırımcıyı ikna edecek, yerli veya yabancıyı teşvik edecek, bu yatırımın önündeki idarî engelleri kaldıracak yasa tasarılarını getirin, bir an önce çıkaralım, biz de destek verelim, hep birlikte destek verelim. (DYP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, maalesef, dediğim gibi... Örnek çok; bakınız, o kadar çok yasa çıkıyor ki; mesela Şeker Kanunu çıktı. Niye; bu yasa da uygulanamayacağı için örnek veriyorum. Şeker Kanununda bir Şeker Kurulu kuruldu; ama, şeker komisyonu -40 kişilik komisyon- hâlâ kurulamadığı için... 15 Ocakta pancar ekilecek; ama, bunun için gübre verilmesi lazım; sözleşme yapılması lazım. Benim ilim Balıkesir ve Bursa'daki pancar üreticilerimiz yazmış; diyorlar ki:  "Biz, hâlâ, ekim sözleşmesi yapamadık. Aslında, bir ay önce gübre atmamız lazımdı, gübre atamadık. Bu gübrenin ne zaman dağıtılacağı belli değil; ne kadar kota verileceği belli değil..." Yine aynı şekilde... Hatta, iki ay önceden atması gerekiyordu. Yani, kısacası, fiilî olarak, bunlara, bu komisyon kurulamadığı için; bu ekim sözleşmelerini kimin yapacağı belli olmadığı için; bu uyumlu hükümetin uyumlu bakanları ve kanatları birbiriyle çok iyi anlaştıklarından, o 40 kişiyi bir araya getiremedikleri için, olan, pancar çiftçisine oluyor. Yine gördük; olan, tütün çiftçisine oluyor; olan, zeytin çiftçisine oluyor. Bakın, sordum Bakana "zeytin sineği ilaçlamasıyla ilgili zırnık vermem" diyor; istersen ilaçlama! Halbuki, zeytinyağı ihracatından,  milyonlarca, yüzmilyonlarca dolar kazanmışsın; önce ver, ondan sonra da al o parayı; yani, hibe et demiyoruz; ama, çiftçiye...

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, bir dakika efendim.

Hatibin konuşmasını İçtüzük 55'e göre uzatmak istiyorum efendim. Konuşmasının bitimine kadar süre uzatımını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4,5 dakikanız var efendim.

Buyurun.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Uzatmayacağım zaten Sayın Başkanım.

"Esnafa, çiftçiye zırnık vermem " diyen"1 kuruş fazla vermem" diyen... Hatta ve hatta, bakınız, doğrudan gelir desteği ödenecekti, 500 trilyon lira para dağıtılacaktı; bu, serbest bırakılmadı bütçe 40 katrilyon lirayken; şimdi 80 katrilyon oldu, yine 500 trilyon lira; ne zaman serbest bırakılacağı belli değil; ama, gelin görün ki, yandaşlara, 10 katrilyon lira parayı hibe edeceksiniz. İşte, ayıp olan budur, yazık olan budur, millete verilen eziyetin sebebi budur.

Gelin, tarıma destek verelim. Yani, soruyorum; sanayi, esnaf, bunlar reel sektör, kabul; tarım, reel sektör değil mi?.. Yediğimiz ekmeğin buğdayını bizzat üretmiyor musunuz?.. Evinizde kullandığınız zeytinin, ayçiçeğin yağını, üzerinize giydiğiniz elbisenin pamuğunu; aklınıza gelebilen her konuda, evinizde kullandığınız, çayın içine attığınız, tatlının içine attığınız şekeri, fındığı, çayı...Yani, bunlar reel sektör değil mi?.. Bizzat üreten, milyonlarca istihdam eden sektör değil mi?.. Neden bunlara destek vermiyorsunuz?! Kurduğunuz kurulları neden bir an önce çalıştırmıyorsunuz?!

Bakınız, bu kadar kalabalık kurullar, açıkçası, işlemesi çok zor görünmekte. Biz, daha çalışabilecek...

Evet, burada üç ay içinde izin verilsin; asıl nokta bu. Bazı sanayilerin, organize sanayi bölgesine veya serbest bölgeye taşınma imkânı yok.Yerinde endüstri bölgesi ilan edilsin dendi. O bölgeyi organize sanayi bölgelerinde veya serbest bölgelerdeki kanunlarda yapılabilecek birer veya ikişer madde ilavesiyle pekâlâ arzu edileni yapabilirsiniz.

Yine aynı şekilde, organize endüstri bölgelerine yatırım yapacak yatırımcı üç ayda izin alacak. Peki, organize sanayi bölgesinde olan yatırımcı, yani üvey evlat mı?.. O, üç yılda mı izin alsın?! Böyle şey olur mu?! Yabancıya gördüğümüz, vermek istediğimiz desteği niye kendi yatırımcımıza vermiyoruz?! Her birimizin ilinde organize sanayi bölgesi var; niye oradaki yatırımcılar da yine aynı şekilde üç ayda almıyor?!

Onun için, bu yeni kurullar kurulmadan, pekâlâ, mevcut yasalarla da, mevcut kurullarla da bu yapılabilir. Zaten, yasa tasarısının sonunda da "Sanayi Bakanının teklifi, ilgili kurulların da önerisiyle, Bakanlar Kurulu aracılığıyla, endüstri bölgesi ilan edilebilir  o organize sanayi bölgesi" deniyor.

O zaman, ben şunu söyleyeyim. Burada, yine yapılan çalışmada, 250 civarında organize sanayi bölgesi inşaat halindeymiş, 53 bölge de bitmiş, raporda öyle bilgiler var. Şimdi, o zaman ne olacak; yine, o teşviklerle ilgili; senin bölgen endüstri bölgesi oldu, benim bölgem oldu tartışmaları çıkacak. Ben, buradan, Sayın Bakana hasseten rica ediyorum; kendi bölgemde de, Balıkesir organize sanayi bölgesi, Bandırma organize sanayi bölgesi, Gönen deri organize sanayi bölgesi, Balıkesir haddeciler organize sanayi bölgesi ve kurulması planlanan Susurluk organize sanayi bölgelerinin, endüstri bölgesi ilan edilmesini istiyorum; çünkü, Balıkesir'de sanayi çok geride kalmıştır ve son yapılan nüfus sayımında da, göreceli olarak az nüfus artışı olduğu için, bir milletvekili azalmıştır. Yani, batıda olduğu halde, hep, -doğuda Ardahan değil veya doğuda bir başka il değil- gerileyen, kalkınmada gerileyen illerimizden biridir. O zaman, ben bunu söyleyince, bakıyorum, hepiniz benzer taleplerde bulunacaksınız. Dolayısıyla ben, şunu söylüyorum: Bu kanun hayırlı olsun; ama, çok eksik olmuştur. Yapılması gereken işleri gerçek anlamda uygulayacak kanunları çıkaralım, bir gün sonra iptal edeceğimiz kanunları değil. Çiftçiye, esnafımıza destek verelim, hortumlanacak bankalara değil.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz doldu.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 9 Ocak 2002 Çarşamba günü saat 14.00'de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı geceler efendim.

 

Kapanma Saati : 00.05

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.