DÖNEM
: 21 CİLT : 82 YASAMA YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 48 inci Birleşim 8 . 1 . 2002 Salı İ
Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. -
YOKLAMALAR IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Devlet Bakanlığına, Tokat Milletvekili
Reşat Doğru'nun atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/952) 2.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı
Ilıcak ile Tokat Milletvekili Bekir Sobacı haklarında Anayasa Mahkamesince
verilen kararın 5.1.2002 tarihli Resmî Gazetede yayımlanması üzerine
milletvekilliklerinin sona erdiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/953) V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun;
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet
İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay
Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527) 2.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) 3.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili
Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666) 4.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692)
(S. Sayısı: 675) 5. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve
Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı
ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı
: 676) 6.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komis-yonları Raporları (1/753,
1/690) (S. Sayısı: 685) 7.-
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/939) (S. Sayısı : 790)
8.- Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/906) (S. Sayısı: 789) VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın,
BDDK eski Başkanı hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5103) 2.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in,
dış kredilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5136) 3.- Aksaray Milletvekili Ramazan
Toprak'ın, IMF ve Dünya Bankasından alınan kredilere ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5160) 4.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
millî saraylardan emanet olarak verilen tarihî eserlere ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/5168) 5.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, İlahiyat Fakültesindeki başörtüsü sorununa ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/5183) 6.- Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi
Hatipoğlu'nun, hayvancılık sektörünün yatırım ve kredi sorunlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı
(7/5209) 7.- Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi
Hatipoğlu'nun, hayvancılık sektörünün yatırım projelerine ve sorunlarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı
(7/5210) 8.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın; 2002 yılında Karaman'a yapılacak
yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına, - Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un; 2002 yılında Kayseri'ye yapılacak
yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına, İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5293, 5314) 9.- Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un,
2002 yılında Kayseri'ye yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nejat Arseven'in cevabı (7/5326) 10.- Kayseri Milletvekili Salih
Kapusuz'un, 2002 yılında Kayseri'ye yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Mustafa Taşar'ın cevabı (7/5332) 11.- Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in,
milletvekillerinin protokol sırasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü
Kâzım Yücelen'in cevabı (7/5338) 12.- Sakarya Milletvekili Nezir Aydın'ın,
AB ile Gümrük Birliği Anlaşmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın cevabı (7/5347) 13.- Tokat Milletvekili M.Ergün
Dağcıoğlu'nun, Plan Bütçe Komisyonunda görüşülen bir kanun tasarısında yapılan
değişikliğe ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer
İzgi'nin cevabı (7/5349) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
üç oturum yaptı. Diyarbakır Milletvekili Sebgetullah
Seydaoğlu hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının geri gönderilmesine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden
kurulu karma komisyonda bulunan dosyanın hükümete geri verildiği açıklandı. İçişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe,
MHP Grubunca aday gösterilen Kocaeli Milletvekili Meral Akşener seçildi. Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı:527) görüşmeleri, daha önce geri
alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53)
(S.Sayısı: 433), Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında (1/755, 1/689, 2/699) (S.Sayısı:
666), Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu (1/754, 1/692) (S.Sayısı : 675), Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676), Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu
(1/753, 1/690) (S.Sayısı : 685), Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, Ertelendi; Kamu İhale Kanunu (1/930) (S. Sayısı :
794), Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu (1/931)
(S.Sayısı : 795), Tasarılarının görüşmeleri tamamlanarak,
kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı. İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin,
Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, Kamu İhale Kanunu Tasarısının görüşmeleri
sırasındaki konuşmasında, Partisine sataşmada bulunması nedeniyle bir konuşma
yaptı. 8 Ocak 2002 Salı günü, alınan karar
gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 02.35'te son verildi.
No. : 62 II. – GELEN KÂĞITLAR 7.1.2002 PAZARTESİ Raporlar 1.- Çocuk Haklarına Dair
Sözleşmeye Ek Çocukların Silâhlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki
İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/894) (S. Sayısı : 796) (Dağıtma tarihi :
7.1.2002) (GÜNDEME) 2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında
Karşılıklı Kalite Güvence Hizmetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/929) (S.
Sayısı : 797) (Dağıtma tarihi : 7.1.2002) (GÜNDEME) No. : 63 8.1.2002 SALI Tasarı 1.- Medenî ve Siyasî Haklara İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/945) (Anayasa ve Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 3.1.2002) Teklif 1.- Hakkâri Milletvekili Evliya Parlak'ın; Hakkâri İlinde Bağışlı
Adı ile Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/862) (İçişleri ve Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) Meclis Araştırması Önergesi 1.- Balıkesir Milletvekili Aydın Gökmen ve 33 arkadaşının, Manyas
Gölünün çevre sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/241)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.1.2002) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.00 8 Ocak 2002 Salı BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE
(Erzincan) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48 inci Birleşimini açıyorum. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Yoklama yapılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Yoklama mı
istediniz efendim? (MHP sıralarından "çoğunluk var" sesleri) Efendim, muhalefetin
hakkı... Afakî olmaz... III. – Y O K L A M A BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız efendim. Yoklama için 5 dakika
süre veriyorum. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen sayın milletvekillerinin,
Başkanlığa, pusula göndermelerini rica ediyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Cumhurbaşkanlığının bir
tezkeresi vardır; okutuyorum: IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Devlet
Bakanlığına, Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun atandığına ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/952) 7 Ocak 2002 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi: Başbakanlığın, 07
Ocak 2002 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/243 sayılı yazısı. Açık bulunan Devlet
Bakanlığına, Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
109 uncu ve 113 üncü maddeleri gereğince atanmıştır. Bilgilerinize sunarım. Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanı BAŞKAN - Efendim,
bilgilerinize sunulmuştur. Sayın Bakana, hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum. Meclis Başkanlığımızın
bir tezkeresi vardır; okutuyorum efendim: 2.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak ile Tokat Milletvekili Bekir Sobacı
haklarında Anayasa Mahkemesince verilen kararın 5.1.2002 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanması üzerine milletvekilliklerinin sona erdiğine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/953) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna Anayasa Mahkemesinin;
22.6.2001 tarihli ve 1999/2 Esas, 2001/2 Karar numaralı Fazilet Partisinin
kapatılması hakkındaki kararı 5.1.2002 tarihli ve 24631 (Mükerrer) sayılı Resmî
Gazetede yayımlanmıştır. Kararda; beyan ve
eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olan İstanbul Milletvekili Nazlı
Ilıcak ve Tokat Milletvekili Bekir Sobacı'nın milletvekilliklerinin, Anayasanın
84 üncü maddesinin son fıkrası uyarınca gerekçeli kararın Resmî Gazetede
yayımlandığı tarihte sona ermesi hükme bağlanmıştır. İstanbul Milletvekili
Ayşe Nazlı Ilıcak ile Tokat Milletvekili Bekir Sobacı'nın milletvekilliklerinin
5.1.2002 tarihinde sona erdiği, Anayasanın 84 üncü maddesinin son fıkrası
gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur efendim. Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan
işlerden başlayacağız. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara
Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın;
Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara
Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42
Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili
Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)
(S.Sayısı: 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin
görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz. Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle ilgili tasarının müzakerelerine başlayacağız. 2. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/53) (S. Sayısı : 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile aynı mahiyetteki
kanun teklifinin müzakerelerine başlayacağız. 3. - Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve
Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye İş Kurumunun
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye İş Kurumu Kanunu
Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 4. - Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına
ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine
başlayacağız. 5. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı
Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız. 6.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sayın milletvekilleri,
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz. 7.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/939) (S. Sayısı : 790) (1) BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde. Komisyon raporu 790 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde,
Adalet ve Kalkınma Partisi adına Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba
konuşacaklar. Buyurun Sayın Açba. (AK
Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA SAİT
AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
en son 2002 Bütçe Kanunu yürürlüğe girdi, 2002 Bütçe Kanununun genel niteliğine
baktığımızda, maalesef, istikrar programının derinleştirdiği ekonomik, malî ve
sosyal sorunların bir anlamda itiraf belgesi tarzında olduğunu açıkça ifade
etmemiz mümkündür; çünkü, bu bütçenin geleceğe dönük olarak hedeflerine
baktığımızda bu hedeflerin gerçekçi olmadığını da açıkça söylememiz mümkündür. 2002 bütçesindeki gelir
hedeflerine ulaşılabilmesi için, bir bakıma gelir ayağını destekleyici tarzda
bir yasa tasarısını şu anda Genel Kurulda görüşmekte bulunuyoruz. Kamu kurum ve
kuruluşlarıyla ilgili, görüştüğümüz yasa tasarısının genel niteliğine
bakıldığında, bu tasarının kısmî olarak bir vergi yasası niteliğinde olduğunu
açıkça ifade etmemiz mümkündür. Tabiî, istikrar programı,
57 nci hükümet tarafından, Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı adı altında realize
edildi. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programındaki hedeflere baktığımızda, temel
makroekonomik hedeflerin önemli ölçüde, ağırlıklı bir biçimde tutturulamadığı
da açık bir şekilde görüldü. Yine, mevcut bütçenin, geçen bütçenin hedeflerine
bakıldığında, gelir hedeflerinin, belki, Maliye Bakanlığının açıklamış olduğu
veriler çerçevesinde, tutturulduğu öngörülüyorsa da, gerçek anlamda, kayıtdışı
bütçeler dikkate alındığında, gelir hedeflerinin de, gerçekdışı hedefler olarak
ortaya konulduğunu açıkça ifade etmemiz gerekir. Değerli milletvekilleri,
bu tasarıda neler var; önce, neler olduğu ve içeriği hakkında bilgi verelim. Bu
tasarı, 880 trilyon liralık bir gelir hedefini öngören bir tasarıdır. Bu
tasarıda, kaçak elektrik kullananlara elektrik aboneliği tesis edilmesiyle
ilgili bir düzenleme vardır; buradan gelir beklentisi 150 trilyon liradır.
İkinci olarak, kamu kurum ve kuruluşlarının uyguladıkları ücretsiz ve indirimli
tarifelerin kaldırılması söz konusudur; buradan beklenen gelir hedefi 160
trilyon liradır. Büyükşehir ve mücavir alanlar içinde bina ve arazi vergilerinin
yüzde 100 artırılması söz konusudur; buradan gelir beklentisi 300 trilyon
liradır. Diğer bir düzenleme; Bağ-Kur mensuplarının sağlık sigortası
primlerinin yüzde 15'den yüzde 20'ye çıkarılması söz konusudur; buradan
beklenen gelir de 170 trilyon liradır. Bir başka düzenleme; yurtdışına çıkış
harcı Türk Lirasına çevrilmektedir. Ayrıca, Bakanlar Kuruluna, 3 katına kadar
artırma yetkisi verilmektedir. Yine, büyükşehir belediye paylarıyla ilgili bir
düzenleme vardır. Büyükşehir belediye payları şu anda yüzde 5 iken, bu yeni
düzenlemeyle, yüzde 3'e düşürülmesi veya yüzde 6'ya çıkarılması konusunda,
yine, Bakanlar Kuruluna yetki vermeyle ilgili bir düzenleme söz konusudur. (1) 790 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Diğer bir düzenleme;
kamuoyunda, son günlerde, bilhassa son haftada yoğun bir şekilde tartışılan
doğalgaz ve naftaya yönelik olarak bir vergileme düzenlemesi söz konusudur. Paketin temeline
baktığımızda, 880 trilyonluk paketin 400 trilyonu, tamamıyla vergi niteliğinde
olan bir pakettir; kalan kısımları ise, birtakım kamu kurum ve kuruluşlarının
yapmış olduğu teşviklerden vazgeçme, bir de, sosyal güvenlik kurumunda prim
artışına yönelik olarak gelir beklentisidir. 57 nci hükümetin 2002
vergi gelirleri hedeflerini yakalamak için yeni vergilere başvurmasını, zaten,
toplum olarak bekliyorduk, kamuoyu bu beklenti içindeydi; bu beklentinin de, bu
yeni düzenlemelerle boşa çıkmadığını açıkça ifade etmemiz gerekir. 57 nci
hükümetin bugüne kadar, işbaşına geldiği günden bugüne kadar yaptığı
uygulamalarda en başarılı olduğu alanlardan birinin, vergi düzenlemeleri, ağır
vergilerin konulması yönünde olduğunu açıkça ifade edebiliriz. Başarılı olduğu diğer
konulardan biri, ağır zamlardır. Bilhassa, kamu kurum, kuruluşlarının üretmiş
olduğu ürünlere yapılan sürekli ve ağır miktardaki zamlardır. Diğer taraftan da, borç
miktarının, iç ve dış borcunun çok ağır miktarlarda artmasıdır. Bugün gelinen
noktaya bakıldığında, toplam kamu borcunun, iç ve dışborç toplamının, gayri
safî millî hâsılanın yüzde 94'üne ulaştığını düşünürsek, gerçekten, bu
hükümetin bu alandaki başarısını da bir bakıma teslim etmek gerekir!. Yine, faiz konusunda
uygulamalara bakıldığında, faiz ödemelerinin de, son üç yılda 91 milyar dolar
civarında olduğunu düşünürsek, gerçekten, hükümetin bu alanda da oldukça
başarılı olduğunu açıkça ifade edebiliriz!... 57 nci hükümetin, tabiî,
vergiye yönelik olarak, ileriye dönük birtakım düzenlemeleri, şüphesiz,
önümüzdeki günlerde de ortaya çıkacaktır. Bakınız, iki ay önce
Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiş olan ve henüz çıkarılmamış olan, bir
bakıma IMF'nin öngördüğü acil yasalar grubunda yer almayan; ama, Türkiye için,
Türk insanı için çok önemli olan Mahallî İdareler Yasa Tasarısı vardır. Mahallî
İdareler Yasası konusunda da, maalesef, ciddî bir adım atılamadığını açıkça
görmekteyiz. Çok yakın gelecekte, mahallî idareler yasası çıkarıldığı takdirde,
bu tasarı çerçevesinde, karşımıza yeni vergi paketlerinin çıkacağını da açıkça
ifade etmemiz gerekir. Mahallî İdareler Yasa
Tasarısında, küçük bir vergi paketinin de yer aldığını açıkça ifade etmemiz
gerekir. Örneğin, Motoru Taşıtlar Vergisi bu sene çok ciddî rakamlarda
artırılmasına rağmen, mahallî idareler yasa Tasarısında bu konuda yeni bir
düzenleme yapılmış, mevcut Motorlu Taşıtlar Vergisine yüzde 25'lik ilave bir
verginin alınacağı öngörülmüştür. Vergi idaresi beyannamelerinden, belediye ve
SSK beyannamelerinden 1 000 000 lira, gümrük beyannamelerinden 4 000 000,
motorlu taşıtların kayıt ve tescilinden 10 000 000 lira, Spor Toto, Spor Loto,
at yarışlarından... Yine, silah taşıma ve bulundurma vesikalarından 30 000 000
lira, av ruhsat tezkeresinden 15 000 000 lira, tapu işlemlerinden, her bir
taraftan 5 000 000'ar lira... Dolayısıyla, 57 nci hükümetin yeni vergi
paketleri, bir bakıma, geleceğe dönük olarak... Şu anda önümüzdeki vergi
paketinin de bu şekilde olduğunu açıkça ifade etmemiz gerekir. 57 nci hükümet, maalesef,
vergi gelirlerinin artırılmasında, ekonomik, sosyal ve malî amaçlardan, sadece
malî amaca göre hareket etmektedir. Verginin ekonomik etkisi ne olacaktır?
Verginin, fakirleşen halk tabakaları üzerinde etkisi ne olacaktır? 57 nci
hükümet, hiçbir vergileme uygulamasında bunları dikkate almamıştır. İşin sosyal
yönünü dikkate almamıştır, ekonomik yönünü dikkate almamıştır, sadece malî
amaca göre hareket etmiştir. Şu anda da, bu tasarı içinde, malî amaca göre
hareket etmektedir, sadece "benim kasama kaç para girecek" şeklinde,
meseleye, kısır bir alanda bakmaktadır. 57 nci hükümetin,
işbaşına geldiğinden bugüne kadar yapmış olduğu vergi uygulamalarında,
maalesef, dolaylı vergilere ağırlık verdiğini açıkça görüyoruz. Dolaylı
vergilerin, ciddî anlamda, bu dönemde hızlı bir şekilde artmış olduğudur.
Maalesef, banka batıranlar, bankaların içini boşaltanlar, büyük zarar verenler,
servetlerini yurt dışına kaçıranlar konusunda ciddî adımlar atılamamıştır; hep,
fakirleşen halk tabakalarının cebine saldırılmıştır, şimdi yapıldığı gibi... Bakınız, burada, doğalgaz
ve nafta üzerine yeni vergi geliyor ve bu alan, Akaryakıt Tüketim Vergisi
kapsamına alınıyor. Akaryakıt Tüketim Vergisi konusunda, maalesef, hükümetin
sicilinin temiz olduğunu söylememiz mümkün değil. Hükümet, sıkıştıkça, hep bu
alana yüklenmiştir geçmişten beri. Akaryakıt fiyatları,
hepinizin bildiği gibi, baş döndürücü bir şekilde artmıştır. Akaryakıt
fiyatları karşısında, gerçekten, vatandaşımız -memur, emekli, işçi, bütün halk
tabakaları- aracına binemez hale gelmiştir. Maalesef, hükümet, memura ve
emekliye vermiş olduğu zamları, Akaryakıt Tüketim Vergisiyle, birkaç ay
içerisinde geri alabilme başarısını da bu arada göstermiştir. Vatandaş olarak,
akaryakıttan ne kadar vergi ödüyoruz? Bunun cevabının pek çok vatandaşımız
tarafından bilinmediğini açıkça ifade etmek istiyorum. BAŞKAN - Sayın Açba, bir
dakika... Efendim, çok uğultu
var... Lütfen... Buyurun. SAİT AÇBA (Devamla) -
Dolayısıyla, Akaryakıt Tüketim Vergisi kapsamında ödenen vergiye dikkatinizi
çekmek isterim. Örneğin, 4 Aralık 2001'de, süper benzinin fiyatı 1 253 000
liradır. Bunun, rafineri çıkış fiyatı 205 000 liradır, Akaryakıt Tüketim
Vergisi olarak ödenen vergi 721 000 liradır, Katma Değer Vergisi 191 000
liradır. Yani, 1 253 000 liraya satılan süper benzinin fiyatı içerisinde 912
000 lira Akaryakıt Tüketim Vergisi ve Katma Değer Vergisi payı vardır, bu,
yüzde 70'e tekabül etmektedir. Şimdi, hükümete soruyorum: Acaba, hangi ülkede
akaryakıt üzerinde bu kadar ağır vergiler vardır; bunun cevabını verebilirler
mi. Sadece benzinde değil, motorinde, fuel-oilde, yine, kalorifer yakıtında,
aynı şekilde, ağır vergiler olduğunu da açıkça ifade etmemiz gerekir. Tabiî,
akaryakıt üzerinde bu kadar ağır vergiler olmasının, bir bakıma, art niyetli
kişilerin de iştahını kabartmakta olduğunu açıkça ifade edelim. Kaçak üretimin
hızla yaygınlaştığını ve son yıl itibariyle, benzinde 1 000 000 ton, motorinde
2 000 000 ton, fuel-oilde 1 000 000 ton kaçağın olduğunu... Bunun, parasal
değerinin 1.4 milyar dolar olduğunu düşünecek olursak, gerçekten, kriz içinde
yaşayan bir ülkenin, böyle bir kayba razı olması mümkün değildir. Hükümetin de,
Akaryakıt Tüketim Vergisini, bu alandaki vergilemeyi artırmak yerine, gidip, bu
kaçakları önleyici tedbirlere hızla başvurmasına ihtiyaç vardır. 57 nci hükümetin
Akaryakıt Tüketim Vergisi alanında yapmış olduğu uygulamalara baktığımızda -bir
bakıma, vergi gelirleri içinde Akaryakıt Tüketim Vergisinin payına
baktığımızda- gerçekten, hakkaniyete uymayan adaletsiz bir vergilemenin
yapıldığını da açıkça görmemiz mümkündür. Örneğin, 1998 yılında Akaryakıt
Tüketim Vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 11,6'dır, 2000
yılında yüzde 15'e çıkmıştır, 2001 yılında yüzde 16 olmuştur, 2002 yılında, şu
andaki bütçenin hedefi içinde yüzde 18 hedeflenmektedir, şu andaki yapılan
düzenleme çerçevesinde de, 100 trilyon liralık ilave bir gelir beklentisi de
dikkate alındığı takdirde, hükümetin hedefi, 2002 için yüzde 20 olmaktadır.
Yani, 1998'deki yüzde 11,6'lık payı, hükümet, döneminde, maalesef, yüzde 20'ye
çıkarmış bulunmaktadır. Dolayısıyla, diğer vergileme alanlarında başarısız
olduğu için, diğer vergileme alanlarını kavrayamadığı için, maalesef,
hükümetin, bu alanda böyle bir vergileme zulmüne devam etmekte olduğunu, yine,
açıkça ifade etmemiz gerekir. Son günlerin
tartışmasının, hepinizin bildiği gibi, doğalgaz ve naftada, bilhassa doğalgaz
üzerinde yoğunlaşmış olduğunu görüyoruz. Doğalgaz fiyatlarına baktığımızda,
acımasızca bir fiyat uygulandığını, tüketicilerin, gerçekten, faturalarını
ödeyemez duruma geldiğini ve doğalgazdan uzaklaşmak suretiyle, alternatif yakıta
yöneldiğini hepimiz görüyoruz. Ayrıca, doğalgazın mevcut tüketiminde de hızlı
bir gerileme olduğunu görüyoruz. Bu gerileme karşısında da "take or
pay" yöntemine göre doğalgaz alındığı için -zaten, taahhüt edilen
miktarların parası da hükümet tarafından ödenmektedir- tüketimin artırılması
yönünde çabalar sarf edilmesi gerekirken, tüketiciyi bıktıracak, tüketiciyi çok
sıkıntıya sokacak tarzda bir fiyat uygulamasının, hiçbir zaman için gerçekçi
olmadığını ifade etmemiz gerekir. Örneğin, İstanbul'da,
doğalgazın fiyatı, 2000 yılı aralık itibariyle 153 000 liradır, Aralık 2001'de 419 000 liraya çıkmıştır ki,
tüketicinin bu fiyattan doğalgaz tüketmesi hiçbir zaman için mümkün değildir. Tabiî, doğalgaz konusunda
bir zirve toplanmıştır; hükümet, başta Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve
büyükşehir belediye başkanlarımız bir araya gelmek suretiyle bir uzlaşma
arayışı içine girmişlerdir. Dün yapılan açıklamalarda da görüldüğü gibi, bu
uzlaşma çerçevesinde bir sonuca ulaşılmıştır; doğalgazın fiyatı, bugün için, Ankara
ve İstanbul'da 348 000 liraya, yine, diğer büyükşehirlerde de 343 000 liraya
düşürülmüştür; ama, bunun yeterli olduğunu söylememiz pek mümkün değildir;
çünkü, doğalgaz üzerindeki vergilemeye baktığımızda, bu vergilemenin de,
maalesef, acımasız bir vergileme olduğunu söylememiz mümkündür; çünkü, Mayıs
2001'de, hükümet, uyanık bir şekilde davranmak suretiyle, yüzde 8'lik KDV
oranını yüzde 18'e çıkarmıştır. Bakınız, doğalgaz, lüks tüketim maddesi
grubunda telakki edilmektedir. Doğalgazın lüks tüketim maddesi olduğunu kim
iddia edebilir? Aynı şekilde, Türkiye'de, maalesef, vergilemede garip
uygulamalar vardır. Örneğin, simit lüks tüketim maddesi grubunda mütalaa
edilmekte ve yüzde 18 vergilenmektedir. Yumurta lüks tüketim maddesi grubunda
vergilenmektedir. Dolayısıyla, yüzde 18'lik vergilemenin düşürülmesine ihtiyaç
vardır. Biz, AK Parti olarak,
hükümete şunu teklif ediyoruz: Yüzde 18'lik KDV'nin yüzde 1'e çekilmesi...
Çünkü, temel bir maddedir, geniş halk tabakalarının kullandığı bir maddedir.
Kamu yararının gözetilmesi ve önplanda tutulması gerekir. Onun için, KDV
oranının yüzde 1'e düşürülmesi... Akaryakıt Tüketim Vergisinin de sadece yüzde
5'le sınırlandırılmasının daha gerçekçi olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla,
bunun, lüks tüketim maddeleri grubundan çıkarılmasına ihtiyaç vardır. Tabiî, doğalgazla ilgili
olarak, kamuoyunda, doğalgazın maliyeti, yurt dışından geliş fiyatı üzerinde
çeşitli spekülasyonlar vardır. 7,3 sent/metreküp olarak veya 1 000 metreküpü 73
dolar olarak bir fiyat açıklanmaktadır. Geçmişteki Enerji Bakanının açıklamış
olduğu, 106 dolar civarında bir fiyat vardır. Şimdi BOTAŞ'ın açıklamış olduğu,
zannederim, 150 dolar civarında bir fiyat vardır. Tabiî, bu fiyatların; yani,
BOTAŞ'ın açıklamış olduğu fiyatın veya Enerji Bakanının açıklamış olduğu
fiyatın gerçekçi olduğunu söylemek mümkün değildir. Her halükârda, 100 doların
altında bir maliyetin söz konusu olduğu ortadadır. Dolayısıyla, tüketiciye
giden rakamın oldukça yüksek boyutlarda olduğunu da açıkça ifade etmemiz
gerekir. Tabiî, Türkiye'nin,
doğalgaz tüketimine ilişkin olarak, ileriye dönük projeksiyonları vardır.
İleriye dönük olarak, pek çok il doğalgaza kavuşabilecektir. Tabiî, arz ve
talebin dengelenmesi çok önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye'de, arz ve talebin dengelenmesi konusunda, yeraltı depolarının
yapılması noktasında gecikilmiştir. Bununla ilgili ilk yatırım 2005 yılında
gerçekleştirilecektir. Yeraltı depoları yapılmış olsaydı, şüphesiz, arz ve
talebi dengelemek daha kolay olabilirdi; ama, bunu dengeleme imkânının da
oldukça zor olduğunu, dolayısıyla, mevcut tüketilen gazın karşılığı da ödendiği
için, bu tüketimin geniş halk tabakalarının faydalanacağı tarzda, daha ucuz
fiyatta verilmesine gerek olduğunu da bu arada açıkça ifade etmemiz gerekir. Tabiî, hükümetin,
doğalgazın yanı sıra, alternatif birtakım yakıtlar konusunda da çalışmalar
yapmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bugün, termal kaynaklar üzerinde...
Türkiye'nin termal kaynaklarına baktığımızda, çok önemli termal kaynaklarını
olduğunu hepimiz biliyoruz; ama, termal kaynakları kullanma konusunda,
Türkiye'nin veya bugüne kadar gelen hükümetlerinin becerisinin olmadığını da
açıkça ifade edebiliriz. Bugün, benim seçim bölgem
olan Afyon'da, gerçekten çok önemli termal kaynaklar vardır. Bugün Afyon
Merkezinde, Afyon'un ilçesi olan Sandıklı'da termal kaynaklardan faydalanmak
suretiyle, ısıtma projeleri hayata geçirilmiştir; şu anda uygulama
içerisindedir. Afyon Merkezinde 4 700 aboneye ulaşılmıştır ve Sandıklı'da da 3
200 aboneye ulaşılmıştır. Şu anda Afyon Merkezinde 100 metrekarelik bir binanın
ısıtılmasına aylık 30 000 000 lira ödenmektedir. Sandıklı'da ise, buradaki
rakama dikkatinizi çekiyorum... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim,
toparlar mısınız. SAİT AÇBA (Devamla) -
Sandıklı'da ise, 100 metrekarelik bir binanın ısıtılması için aylık olarak,
alınan bedel, şu anda 15 000 000 liradır; dolayısıyla, doğalgazdan yarı yarıya
ucuz olarak, rahatlıkla piyasaya arz edilebilecek olan bu termal kaynaklardan
faydalanma konusunda, gerçekten, hükümetin, ciddî adımlar atmasına ihtiyaç
olduğunu da, bu arada, açıkça ifade etmek isterim. Burada, yine, ilave
olarak yapılan düzenlemelerden birisi, bir bakıma hükümetin açıklamasına muhtaç
olan, Genel Kurulu aydınlatmasına muhtaç olan bir konu da; büyükşehir
belediyeleriyle ilgili olarak mevcut yüzde 5 olarak uygulanmakta olan payın
yüzde 3'e düşürülmesi ve yüzde 6'ya artırılması konusunda Bakanlar Kurulundan
yetki istenmektedir. Burada, hükümetin niyetinin ne olduğunu açıkça ifade
etmesine, Genel Kurulu aydınlatmasına ihtiyaç vardır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Efendim, teşekkür
ediyorum. SAİT AÇBA (Devamla)-
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN- Sayın Açba,
teşekkür ediyorum. Efendim, ikinci söz,
Doğru Yol Partisi Grubuna aittir. Manisa Milletvekili Sayın
Rıza Akçalı, buyurun efendim. DYP GRUBU ADINA RIZA
AKÇALI (Manisa)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 20 Kasım 2001 tarihli
niyet mektubunda ifade edilen ve gayri safî millî hâsılanın yüzde 6,5'i
oranında faizdışı fazla yaratma mecburiyetini bir yükümlülük olarak dile
getiren hususun uygulamasını yapıyoruz. Bu kanunla getirilmek istenen, bu
faizdışı fazlanın kaynaklarını oluşturmak, bunlara vergi salmak; yani,
tamamıyla, bir vergi yasasıyla karşı karşıyayız. Tabiî, niyet mektubunun
22 nci paragrafında bu husus çok net bir şekilde ifade ediliyor ve sonunda da
bir paragrafla bir şey daha söyleniliyor. Deniliyor ki: "Merak
buyurmayınız; bu tedbirlerin yürürlüğe konulması sürecinde bazı sapmaların
ortaya çıkması halinde, konsolide kamu sektörü, faizdışı fazla hedefini
karşılamak amacıyla Fon ile -yani, IMF'yle- istişare edilerek acil önlemler
alınacaktır." Yani, bunlarda aksaklıklar olursa, eksiklikler olursa,
hedefi tutmayacak rakamlar toplanırsa, ilave tedbirleri de vakit geçirmeden
alacağız ve ek (G)'de -bu niyet mektubunun "G" faslında da- bütün
tafsilatıyla bu tedbirleri açıklıyor. Müflis tüccar, eski
alacaklarını kurcalarmış, onları ararmış, çıkarmaya çalışırmış! Şimdiki hükümet
de yeni alacaklar ihdas etme peşinde. Yeni vergiler ihdas ederek, kamu
maliyesinin gelirlerini artırmaya çalışıyor; yani, beceriksizliğinin faturasını
millete yüklemek suretiyle, vur abalıya, sal vergiyi millete suretiyle, bu
açıkları kapatma gayreti içerisinde bir hükümet. Tabiî, Şeker Kanununu
çıkardınız; pancar çiftçisini tasfiye ettiniz. Tütün Kanununu çıkardınız; tütün
ekicisini tasfiye ettiniz. İhale Kanunuyla, çokuluslu şirketlerin Türkiye
pazarına girmesine yol açacak imkânları getirdiniz. Pamuk çiftçisi prim bekler
halde; primin verilmeyeceğini, yine, burada ek (G)'de, hükümet, IMF'ye
bildiriyor. Diyor ki: "Bütçeye konulmuş bulunanlar dışındaki tüm prim
ödemeleri kaldırılacaktır; tüm banka kredi sübvansiyonları kaldırılmış
bulunmaktadır." Bu hükümler çerçevesinde
çiftçi bitti; şimdi, sırada, esnaf var, ortadirek var, sanatkâr var ve yine,
çiftçiye bir zam daha var. Nedir bu; Bağ-Kur primi. Yasa tasarısı, Bağ-Kur'un
sağlık primlerini yüzde 15'ten yüzde 20'ye çıkarıyor. Yani, zaten dükkânını
kapatan, zaten işyerini kapatmak mecburiyetinde kalan, zaten vergilerini
ödeyemeyen, zaten Bağ-Kur primlerini ödeyemeyen esnaf, sanatkâr, çiftçi, biraz
daha yük altına sokuluyor; yüzde 15'lik borcunu, yüzde 20'ye çıkarmak suretiyle,
ikinci bir kambur daha sırtına yükleniyor. Niye; işte, niyet mektubunda bunun
niyesi var. Deniliyor ki: "Bu tedbirler, yani, Bağ-Kur üyelerinin sağlık
primi ödemelerini yüzde 5 oranında artıran Bağ-Kur reform kanunu, kasım ayı
sonuna kadar çıkarılacaktır." Kasımda çıkaramadılar, şimdi çıkarıyorlar. Bu tedbirlerin, 0,5
katrilyon lira, yani, gayri safî millî hâsılanın yüzde 2'si oranında tasarruf
sağlaması hedeflenmektedir; yani, bütçeye ilave bir gelir sağlıyorsunuz burada.
İkinci gelen konu;
büyükşehirlerdeki emlak vergileriyle ilgili. Emlak vergilerini, yani, bina,
arazi ve arsa vergilerini 2'ye katlıyorsunuz; oranları 1 olanlar 2 oluyor, 2
olanlar 4 oluyor, 3 olanlar da 6 oluyor. Böylece, 2 katına çıkardığınız
vergilerin, vatandaştan 2 katı olarak aldığınız vergilerin 1 katını büyükşehir
belediyelerine aktarıyorsunuz; bu, güzel; ama, hükümet olarak büyükşehir
belediyelerine verdiğiniz bir o kadar parayı da kısıyorsunuz ve bu ek (G)'den
okuyorum, burada diyorsunuz ki "Büyükşehir belediyelerinde Emlak Vergisi
gelirlerinin artırılması için tedbirler alınacaktır." İşte, alıyoruz.
"Yerel yönetimlerin vergiden aldığı pay yüzde 4,1'e düşürülerek, ortaya
çıkan ekkaynak bütçeye aktarılacaktır." Yani, bunu yapmanızın sebebi,
bütçeden belediyelere ödediğiniz parayı keserek, bunun bütçede kalmasını
sağlamak. Peki, bu sene, zaten,
yeniden değerlendirme yapılacak, yeniden beyan senesi bu sene; bunun için her
ilde takdir komisyonları kuruldu, arsa bedellerini tespit ettiler ve yeniden
Emlak Vergileriyle ilgili beyan yapılacak; bu bir. İki; yeniden
değerlendirme katsayısıyla, zaten, her yıl güncelleştiriliyor bu vergiler.
Bunlar yetmiyor, bir üçüncü yükü de, oranları yüzde 100 artırarak... Yani,
matrahlar zaten artıyor, bir de oranı yüzde 100 artırmak suretiyle bir büyük
yükü vatandaşın sırtına yüklüyorsunuz. Üçüncüsü, örtülü imar
affı. İşte, gerekçe şu: İmar Kanununa göre, ruhsatı olmayan binalara, kullanma
izni olmayan binalara elektrik, su bağlanamaz; ama, geçmişte bunlara su
bağlanmış, kanalizasyon bağlanmış, doğalgaz bağlanmış, yol götürülmüş. Öyleyse,
bunlara elektrik de verelim, kaçak kullanıyorlar, bu kaçak elektrik yerine
bedelini alacağımız bir işlem yapılsın, bundan dolayı da, herhangi bir
taahhütte bulunulmasın, bir müktesep hak teşkil etmesin! Şimdi, soruyorum:
Elektriğini bağladığınız bu binaların, yani gecekondulaşmayı teşvik edecek bu
karar sonucunda elektriğini bağladığınız bu binaların elektriğini bir daha
kesebilme imkânına sahip misiniz? Bu binalara götürdüğünüz hizmeti sona erdirme
imkânına sahip misiniz? Hangi belediye bunu yapacak veyahut da seçim için
propaganda yapan hangi belediye başkan adayı bunu yapacak? Bunlar, tamamıyla
kaçak yapılaşmayı hızlandıran, teşvik eden ve bunu sürekli kılan bir anlayışın
ürünü. Amaç, üç beş kuruşa tamah. Yine, 50 dolar olarak
alınan yurtdışı ücretlerini 70 000 000 liraya çeviriyoruz; ancak, orada
kalmıyor, bunu 3 misline kadar artırma yetkisini Bakanlar Kuruluna veriyoruz ve
kimlere muafiyet tanınacağı konusundaki yetkiyi de Bakanlar Kuruluna veriyoruz. Vergi koyma, vergi salma
hakkı Türkiye Büyük Millet Meclisinin. Anayasanın 73 üncü maddesine göre, böyle
bir yetkinin, takdirin aktarılması, Anayasanın ruhuna, özüne aykırı. Esas büyük bomba sonunda
geliyor; bu da, doğalgaza ve naftaya ATV, yani Akaryakıt Tüketim Vergisinin
uygulanması. KDV'sini artırmak suretiyle önemli bir zam buna zaten yapıldı.
Şimdi de ATV getiriliyor bunun üzerine. Osmanlıda hazine
boşalınca padişah vezirleri toplamış, demiş ki: "Hazine boşaldı, biraz
para lazım; yalnız, her şeye vergi koyduk, öyle bir şey bulun ki, bu, şimdiye
kadar koymadığımız bir vergi olsun; ona göre yapalım." Düşünmüşler
taşınmışlar, sadrazam demiş ki: "Baca vergisi koyalım. Evinde baca olan
herkes bu vergiyi versin." İşte, bu doğalgaz, bu baca vergisinin yeni
versiyonu; yani, evinde doğalgaz yakan herkes bu vergiyi verecek. Niye?... İki
gündür bir kayıkçı kavgasını, bir trajediyi izliyoruz. Koyun pazarlığı gibi bir
pazarlık hükümetle belediyeler arasında. Ver elini anlaşalım, yüzde 50'sini ben
karşılarım, yüzde 50'sini sen karşıla. Yok, bunu kurtarmaz, yüzde 25 olsun. Ver
aşağı, ver yukarı, bir rakamda buluşalım. Gayri ciddî, milletle alay etmektir
bu. (DYP sıralarından alkışlar) Eğer, hükümet hükümetse,
Başbakan Başbakansa, çağırır ilgili bakanlarını, milletin bu halini görüp, bu
karda kışta, bu kıyamette, bu soğukta, soğuk tehlikesiyle karşı karşıya
olduğunu görür, der ki; ben, üç ay süreyle, bunu, devlet olarak sübvanse
ediyorum, bunun kaynağını da buradan karşılıyorum, bunun da genelgesini
hazırlayın, belediyelere talimatı verin, yarından itibaren mayısa kadar bunun
fiyatı budur. Devlet ciddiyeti bunu gerektirir. Yoksa, belediye başkanı ayrı
telden çalacak, Başbakan başka bir şey söyleyecek, Bakan başka bir şey
söyleyecek, ondan sonra da kamuoyunun önüne çıkıp "doğalgazı
ucuzlattık" diyeceksiniz. Niye 50 000 lira da 40 000 lira değil veya 60
000 lira değil sorusunun cevabı ortadadır. Hangi maliyet hesabıyla bunu
yapıyorsunuz; yok ortada; el terazi göz mizan! Hadi, bu kadar almayıverelim...
Böyle gayri ciddî devlet anlayışı, böyle gayri ciddî devlet idaresi olmaz. AHMET İYİMAYA (Amasya) -
Devlet soygunu. RIZA AKÇALI (Devamla) -
Otomobilde Ek Taşıt Alım Vergisini düşürmeyi hazmedebiliyorsunuz, bunu
yapıyorsunuz; beyaz eşyada KDV'yi de düşürüyorsunuz, hiçbir mahzur görmüyorsunuz;
ama, her nedense, bu soğuk kış gününde zaten zor şartlarda yaşayan bu
insanların yegâne yakıtı olan, bu, doğalgazdaki KDV'yi düşürmeye zinhar hayır
diyorsunuz. Bu mantığı anlamak mümkün mü? Ona iki ay süreyle tanıdığınız
muafiyeti, haydi, gelin, bir kere de şu millet için tanıyıverin, şu doğalgazı
kullananlar için tanıyıverin; bir de bunların hayır duası size gelsin; ama,
yok. Şimdi "üç ay
erteleyelim" diye bir laf var. Kanunda 1 şubattan itibaren ATV
uygulanacak; ama, bunu 1 mayısa erteleyelim istiyor. Hiç fark etmez; çünkü, üç
aylık gelir kaybını bir başka yerden telafi edeceğinize dair taahhütte
bulunmuşsunuz IMF'ye. Diyorsunuz ki: "Bunlarda aksama olursa, ek
tedbirlerle, Fonla istişare ederek bunları getiririz." Bakınız, ek G'de
"konsolide bütçeye ilişkin tedbirler" kısmında ne deniliyor:
"Akaryakıt Tüketim Vergisi, kasım ayı içinde TEFE'deki artıştan çok daha
fazla artırılmıştır. Bundan sonra da ATV'deki artışın aylık TEFE artışına
endekslenmesine devam edilecektir. Aynı zamanda, doğalgaza da metreküp başına
12 500 liralık maktu ATV uygulanacaktır. Müteakiben, bu tutar, aylık TEFE
artışına endekslenecektir." Yani, kurtuluş yok. Bir kere, bu 12 500'ü
şimdi 5 000 olarak getirdiler; ama, bundan sonra, her ay TEFE oranında bu
artacak; bundan kurtuluşu yok. Tabiî, bu arada, doğalgaz
anlaşmalarını yaparken, belirli bir metreküpü, x milyon metreküp almayı taahhüt
etmişsiniz; bunu almadığınız zaman, almış gibi parasını ödeyeceksiniz; bir.
Vatandaş bunu kullanmadığı zaman, unutmaya başladığımız hava kirliliğiyle
tekrar karşılaşacağız; bu da iki. Nitekim, bunun emareleri büyük şehirlerde
görülmeye başladı; insan sağlığını tehdit edecek boyutlara varma temayülünü
gösteriyor. Peki, çare ne, bu
açıkları nasıl kapatalım; çare, Bağ-Kurluya zam yapmak değil, Bağ-Kurun, lüks
idare binaları yapmasının önüne geçmektir; çare, milletin sırtına binmek değil;
çare, palyatif tedbirlerle günü kurtarmak değil; çare, bir yılda 300'den fazla
dinlenme tesisi ve sosyal tesis yapmak da değil; çare, bilgili, cesaretli, vizyonlu,
projeli bir şekilde ülkeyi yönetmek. Niye, mahallî idareler
reformuyla ilgili tasarıyı getirip çıkarmıyorsunuz?! Bu işlerin çareleri onlar.
Niye, devletin yeniden yapılandırılmasını gündeme getirmiyorsunuz?! Niye,
sağlık reformunu yaparak, hastanelerin daha ucuza sağlık hizmeti üretmesine
zemin hazırlamıyorsunuz? Hâlâ en pahalı, en demode usullerle sağlık hizmeti
veriyorsunuz?! Niye, Bağ-Kur reformunu; niye, sosyal güvenlik reformunu
uluslararası standartlara çıkarmak için bekleyen yasaları getirmiyorsunuz?
Niye, imar ıslah çalışmaları yapmıyorsunuz?! Niye ada düzenlemeleri yaparak
arsa üretimi yapmak suretiyle sağlıklı şehirlerin oluşmasına yol açmıyorsunuz
da gecekondulaşmayı teşvik edecek kanunlar çıkarıyorsunuz?! Niye, 18 inci madde
uygulamalarını yapmıyorsunuz?! Niye kamu mallarının satışı yapılmıyor?! Niye
lojmanlar hâlâ satılmıyor?! Niye otomobil genelgesi çıkardığınız halde işler de
yürümüyor?! Niye buralarda tasarruf yapmayı düşünmüyorsunuz da, iş, Hazineye,
Maliyeye para katmaya geldiği zaman "sal vergiyi millete" bundan
başka metot bilmiyorsunuz, yol bilmiyorsunuz?!. SALİH KAPUSUZ (Kayseri)-
Kolay metot, kolaycılık. RIZA AKÇALI (Devamla)-
Niye özelleştirme yapmıyorsunuz?!. Bakınız, bu sene IMF'ye
verdiğiniz niyet mektubundaki özelleştirme hedefiniz 1,5 milyar Amerikan
doları. 1994'te, sadece, PTT'nin T'sinin 40 milyar dolara satılabileceği bir
ortamdaki hükümetin, bizim hükümetimizin özelleştirme vizyonuna bakın, 2002
yılında özelleştirmede 1,5 milyar dolarlık bir hedef önüne koyan ve bunu
gerçekleştirmeye çalışan hükümetin vizyonuna bir bakın; aradaki farkı
değerlendirin ve görün. İşte, Türkiye'nin kurtuluş reçeteleri bunlar. Değerli milletvekilleri,
bir önemli konuya daha değinmek istiyorum. Şimdi, bu, IMF'ye verilen niyet
mektubunda, biraz önce, bugün, üzerinde müzakere ettiğimiz kanunun ne getirip
ne götürdüğüyle ilgili rakamlar verilmiş. Bir de, Plan ve Bütçe Komisyonunda,
Sayın Bakan, bunların millete kaça mal olduğu, ne kadar para sağladığıyla
ilgili rakamlar vermiş. Şimdi, bunları dikkatinize sunmak istiyorum. İndirimli
tarifeler kalkıyor ve elektrik kaçağının önüne geçiliyor. Bu iki tedbirin
bütçeye katkısı 310 trilyon olarak Sayın Bakan tarafından Plan ve Bütçe
Komisyonunda bildirilmiş. Halbuki, niyet mektubunda, bunların karşılığı 1,6
katrilyon lira olarak yazılmış. Emlak Vergisinden elde edilecek gelir, bütçede
300 trilyon olarak Sayın Bakan tarafından bildirilmiş; halbuki, aynı konu,
niyet mektubunda 1,1 katrilyon olarak yazılmış doğalgaz ve naftayla beraber...
Pardon... Emlak Vergisi, doğalgaz ve naftaya ATV katkısı, bütçedeki rakam 400
trilyon; ama, niyet mektubundaki rakam 1,1 katrilyon lira. Bağ-Kurdan elde edilecek
gelir, Plan ve Bütçedeki ifadeyle 170 trilyon lira, niyet mektubundaki ifadeyle
0,5 katrilyon lira. Yani, toplamda, Plan ve Bütçe Komisyonundaki rakamların
ışığında, 880 trilyon liralık bir gelir elde ediliyor; ama, niyet mektubuna
baktığımızda, 3,2 katrilyon liralık bir gelir var, aşağı yukarı 3 katı. Burada, millet adına bir
soru sormak istiyorum. Bunların birisi hilafı hakikat, gerçekdışı. Acaba,
IMF'ye mi çok para topluyoruz diye bildiriyoruz; yoksa, milletin tepkisinden
korktuğumuz için, millete, az para topluyoruz diye mi söylüyoruz? Birisi,
bunda, fena şekilde aldatılıyor. Ümit ediyorum ki, bu aldatılan, millet
olmasın. Hepinize saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Şaşırdım,
süreden evvel olunca!.. Teşekkür ediyorum efendim. Şimdi, söz sırası,
Anavatan Partisi Grubunda. Antalya Milletvekili
Sayın Cengiz Aydoğan, buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar) Siz de muhalefet gibi
konuşursanız, biz, üç günde beş yasayı çıkarırız; sizi de cuma günü göndermiş
olurum. ANAP GRUBU ADINA CENGİZ
AYDOĞAN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli dinleyenler;
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Anavatan
Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; sizleri,
şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum. Ülkemiz, son otuz kırk
yılda pek çok olumsuzluğu, maalesef, peş peşe yaşadı. Demokratik hayatımız,
ihtilaller, muhtıralar, darbelerle kesintiye uğradı. Üniversitelerimizde
yuvalanan anarşik eylemlerde yaklaşık 5 000 gencimizi kaybettik. Yurtdışından
tezgâhlanan, içerideki hainlerin desteğiyle alevlenen teröre 30 000 kurban
verdik, 100 milyar dolar harcadık. Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkasya üçgeninde
kalan alandaki stratejik konumumuz nedeniyle, bu coğrafyadaki her türlü
olumsuzluktan nasibimizi aldık. İran-Irak Savaşından,
Azerbaycan-Ermenistan Savaşından, Körfez savaşından, Çeçenistan'daki, Bosna,
Kosova, Makedonya'daki bütün savaşlardan, ülkemiz de olumsuz etkilendi. Sadece
1990 Körfez Savaşı sonunda, Irak'a uygulanan ambargo nedeniyle, bazılarına göre
42 milyar dolar, bazılarına göre daha da çok kaybettik. 1991, 1992 dünya, 1995
Meksika, 1997 Asya, 1998 Rusya krizlerinden ekonomimiz, bazen durgunluğa bazen
de daralmaya düşecek kadar etkilendi. 1994'te, 1997'de, 2000 ve 2001'de çok
ciddî ağır ekonomik krizlere muhatap olduk, bunları yaşadık. 1999'da iki büyük
depremle sarsıldık, 20 000 vatandaşımızı kaybettik, ekonomimizin can damarı
olan bölgede inanılmaz kayıplara uğradık. Böylesine zor şartların
üstesinden gelebilmek için güçlü bir ekonomik bünyenin yanı sıra, istikrarı
yakalamış, sağlıklı bir siyasal yapı gerekliydi. Böyle ışıltılı, parlak
dönemleri de iki üç kez yaşadık, yakaladık; ama, ne yazık ki, göz açıp
kapayıncaya kadar geçen dönemler oldu bunlar; sürdüremedik, sürekliliği bir
türlü sağlayamadık. 1990'la 2000 yılları arasında on yılda, tam 10 hükümet
kurulduğunu gördük. On yılda, bu değişik hükümetler vasıtasıyla başlatılan beş
ekonomik istikrar programının beşi de, iyi niyetli tüm gayretlere rağmen yarıda
kaldı. O günlerin, çağın şartlarında çeşitli nedenlerle sonuç alınamadı. Oysa,
bu tür programlarda sonuç alabilmek için en az üç dört yıl sabırla, gayretle
bilinçli çalışmak, programın gereklerine harfiyen uymak, popülist
yaklaşımlardan hassasiyetle kaçınmak, ne yapıp edip halkın güvenini de desteğini
de kazanmak, kısacası zoru başarmak gerekiyordu. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 21 inci Dönem milletvekilleri ve 57 nci hükümet, görüldüğü
kadarıyla, zoru başarmayı görev edindi. Atatürk döneminden sonraki en çalışkan
ve en verimli dönem olarak tarihe geçecek olan 21 inci Dönemin en önemli
çalışmalarından birisi, güçlü ekonomiye geçiş programının gerçekleştirilmesi
olacaktır. Bilindiği gibi,
uygulanmakta olan bu programla, ülkemizin temel sorunlarına, güçlü malî ve
finansal politikalar üretmek ve yapısal reformların gerçekleştirilmesi
suretiyle çözümler bulmak; sürdürülebilir bir ekonomik büyüme sürecine
girilmesinin temini, makroekonomik istikrarın sağlanması, bütün bunların
teminiyle de, gelişmiş ülkeler arasına girilmesi hedeflenmektedir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu hedefe ulaşabilmek için, ciddî malî tedbirlerin tavizsiz
alınması ve uygulanması, şüphesiz gereklidir. Görüşmekte olduğumuz 790 sıra
sayılı yasa tasarısı da, bu yönde bazı düzenlemeleri içermektedir. Tasarıyla,
belediyeler ve il özel idareleri de dahil olmak üzere, bütün kamu kurum ve
kuruluşlarının ürettikleri mal ve hizmetler için, herhangi bir kişi, kurum veya
kuruluşa ücretsiz veya indirimli tarife uygulanmayacaktır; ancak, İstiklal
Madalyası sahipleri, nakdî tazminat, terörle mücadeleyle ilgili kanunlarda
getirilen ücretsiz veya indirimli tarife uygulamalarıyla ilgili hükümler saklı
tutulmaktadır. Ayrıca, sosyal politikalar gereği, maluller, yaşlılar,
öğrenciler ve kart sahibi basın mensuplarının indirimlerden veya ücretsiz
tarifelerden yararlanma imkânı korunmaktadır. Kullanma izni olmayan,
ancak belediyelerce yol, su, kanalizasyon, doğalgaz gibi altyapı hizmetlerinden
biri veya birkaçı getirilmiş ise, bunların belgelenmesi halinde, geçici olarak
elektrik ve telefon hizmetlerinin de verilebilmesine imkân sağlanmaktadır.
Böyle pek çok yapı olduğunu ve bu durumda olan birçok vatandaşımızın olduğunu,
idarelerin de bu durumdan büyük sıkıntılar çektiğini bilmekteyiz. Bildiğimiz bu
gerçeğe bir çözüm getiriliyor. Gönlümüzden, daha geniş çalışma yapılması
geçiyor. Islah-imar planlarıyla, kentlerimizin, bu kaçak yapılardan
kurtarılması temennimizdir. Bağ-Kurun gelir gider
dengesinin korunabilmesi ve toplanan primlerle daha kaliteli sağlık hizmetinin
verilebilmesini sağlamak maksadıyla, primlerle ilgili düzenleme yapılması
öngörülmektedir. Büyükşehir
belediyelerinin artan finansman ihtiyaçlarının karşılanabilmesi ve bu yolla,
artırılan gelirleriyle kente daha iyi hizmet, daha kaliteli hizmet
verebilmelerini temin yönünde, Emlak Vergisi gelirlerinin artırılması imkânı
getirilmektedir. Bu artırımdan, Adapazarı Büyükşehir Belediye sınırlarında ve
mücavir alanlarında uygulama yapılmayacaktır. Belediyelerimize, daha
doğrusu yerel yönetimlerimize daha büyük imkân sağlamak maksadıyla, yerel
yönetimde reform sayılabilecek bir yasa tasarısı İçişleri Komisyonunda
görüşülmektedir. Önümüzdeki günlerde, Meclisimiz, bu tasarıyı
kanunlaştıracaktır umudundayız. Yurtdışına çıkış yapan
vatandaşlarımızdan alınan harcın Türk Lirası olarak ödenmesi kolaylığı
getirilmektedir. Haksız rekabetin
önlenmesi, vergilemede adaletin sağlanması ve gelir yaratma fonksiyonunun
işletilmesi maksadıyla da, bugüne kadar Akaryakıt Tüketim Vergisi kapsamında
bulunmayan doğalgaz ve naftanın da bu verginin kapsamına dahil edilmesi
öngörülmektedir. Doğalgaz, son günlerin
gündemini işgal etmiştir. Vatandaşlarımız haklı olarak sıkıntıdadır; faturaları
ödeyememektedirler, üşümektedirler. Bu soğukta, bu çetin kış şartlarında mağdur
olan pek çok vatandaşımız vardır; ama, bu, bize, enerji konusunda, daha önemli
bir hususu hatırlatmalıdır. Biz, ucuz, temiz ve kolay yoldan halka enerji
ulaştırabilmeliyiz; bu, sadece üşümemek yönünde değil. Bütün yatırımcıların
ihtiyacı olan ucuz, temiz, bol enerjiyi, bizim, ne yapıp edip yatırımcıya da
vatandaşların diğer kesimlerine de ulaştırabilmemiz gerekir. Bu da, şunu
gerektirir: Demek ki, biz, alternatif bütün enerji projelerini şimdiden gözden
geçirip, gerekirse, nükleer enerji kullanabilen, bu teknolojiden istifade
edebilen bir ülke haline, mutlaka, gelmeliyiz. Tüm enerji kaynaklarının
dışarıya bağımlı olması da, katiyen kabullenilemeyecek bir durumdur. Türkiye, yakın geçmişte
çeşitli ekonomik krizler yaşamış, ancak, belli bir sürede bu krizlerden
çıktığını düşünmüştü; ancak, gerçek şuydu ki, ekonomik yapıyı ve sistemi bir
bütün olarak değiştirmeden, sunî önlemlerle atlatılmış görünen bu krizlerin
hepsi, bugünkü ağır krize yol açmıştır. Şu anda, 880 trilyon
liralık bir kaynak için, pek çok tepkileri de toplayacak şekilde değişiklikler
yapıyoruz. Demek ki, kaynak kullanımında ve kaynağın dağılımında kamusal
kararların neden olduğu israfı önleyebilmenin çarelerini de bulmamız gerekir,
ki, bunun tek çaresi, kaynak dağıtımını piyasaya bırakmaktır. Piyasa ekonomisi
uzun dönemde istikrarlı bir ekonomik yapıyı ve kalkınmayı da garanti altına
almaktadır. Türkiye'de, 1980 sonrasında uygulanan ekonomik politikalarla
piyasa ekonomisine geçiş süreci başlatılmıştır; ancak, Türkiye dışa açılmayı
gerçekleştirirken, bazı teknik alanlarda altyapı eksikliklerinin giderilmesinde
girdiği doğru yörüngeyi, ne yazık ki, hukukî altyapının oluşturulması, kamu
finansmanı, özelleştirme, verimlilik gibi alanlarda, doğrudan yabancı sermaye
yatırımları boyutunda tamamlayamamış ve iç tasarruf yetersizliğini kısa vadeli
sermaye hareketleriyle giderme kolaylığını seçmiştir. Bunun doğal sonucu
olarak, yüksek reel faizler, içborçların çevrilebilirliği sorununu birinci
öncelik olarak önümüze koymuş, bütün dengeler bozulmuştur. Bu durumdan çıkmanın
bilinen tek rasyonel yolu, yatırım ve üretim ortamının tekrar sağlanmasıdır.
Yatırım ve üretim iklimini olumsuz yönde etkileyen tüm koşulların bir bütün
olarak değiştirilmesi gerekmektedir. 2002'nin, yaşadığımız son
zor yıl olması için, değer üreten bir yapıya kavuşabilmek için, elbirliğiyle,
anlayış birliğiyle bir an önce çözüme girişme gerekliliği vardır. Yeniden
yapılanmayla ilgili altyapıyı tamamlamamız gereklidir. Bu arada, devletin,
kurallara uymayanların maliyetlerini kurallara uyanlara ödetmekten vazgeçmesini
de diliyoruz. Bu Parlamentoda, devletin her kademesinde, kurallara uyanları
cezalandırmayacak kararlar alınmalıdır. 21 inci Dönem Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını, işaret ettiğim bu yöndeki hususları en
iyi şekilde yapabilecek bir dönem olarak görüyorum ve hedefe ulaşabilmek için,
bu dönemin, bu şekildeki çalışmalarını daha da gayretli şekilde sürdürmesini
temenni ediyorum, tasarının hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum, söz verildiği
için teşekkür ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
efendim. Şimdi, söz sırası,
Demokratik Sol Partide. Balıkesir Milletvekili
Sayın Güven Karahan?.. Yoklar. Şimdi, söz sırası, Saadet
Partisinde. Konya Milletvekili Sayın
Veysel Candan; buyurun. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN
(Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 790 sıra
sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleriyle
İlgili Kanun Tasarısı hakkında Saadet Partisinin görüşlerini açıklamak üzere
söz aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar,
aslında, tasarının ismiyle içeriği birbiriyle tamamen çelişki halindedir.
Tasarının tek bir maddesi kamu hizmetleri indirimini öngörürken, diğer
maddelerde yeni vergiler ihdas edilmektedir. Bu tasarıyla, hükümetin öngördüğü
vergi gelirleri, toplam 880 trilyon, yaklaşık 1 katrilyondur. Yine, bu tasarı, hem
gerekçe hem içerik olarak tezatlarla doludur. Hükümetin hazırladığı, böyle, adı
ayrı, sanı ayrı, içeriği ayrı, birbiriyle çelişkili olan tasarılara da canlı
bir örnektir. Değerli arkadaşlar,
Türkiye, vergileme noktasında, aslında, sınırı aşmıştır; yani, OECD ülkeleri
arasında en fazla vergi koyan, en fazla vergi çeşidi olan bir ülkedir. Artık,
mükelleflerin pek çoğunun da vergi ödeme gücü kalmamıştır. Şu anda, mevcut
mükelleflerden asgarî üç dört milyon
insan, vergi daireleriyle icralıktır. Bütün bunlar, ekonomimizin ne kadar
çarpık, gelir dağılımının ne kadar bozuk olduğunu göstermesi açısından da
fevkalade önemlidir. Hal böyleyken, dünya
ölçekleri belliyken, hükümet, maalesef, elimizdeki bu tasarıya, bu vergileri
toplamak üzere bir gerekçe yazmıştır. Gerekçe çok enteresan: "Güçlü
ekonomiye geçiş programı." Halbuki, bu programın iflas ettiği, iki defa
kriz geçirdiğinden belliydi. Ayrıca, deniliyor ki:
"Kronikleşen temek sorunları bununla çözeceğiz, kökten çözüm istiyoruz,
refah seviyesini yükseltmek istiyoruz." Dünyanın hiçbir yerinde, vergiler
artırılarak refah seviyesi yükseltilmez. Konuya yaklaşım, mantalite tamamen
yanlıştır. Ayrıca, deniliyor ki: "İstikrarı da böylece sağlamış
olacağız." Değerli arkadaşlar, bu
anlayışa katılmıyoruz. Bu tasarı üzerinde, Saadet Partisi olarak, milletin
artık ödeyeceği vergi yok diyoruz ve oyumumuzun rengi kırmızıdır, rettir. Değerli arkadaşlar,
aslında, bu tür tasarıların geleceği, 2002 bütçesi müzakere edilirken de
belliydi. O müzakere rakamlarına baktığımız zaman, 2002 bütçesinde 3-4 tane
rakam, bize, bu tasarıların geleceğini o zaman söylüyordu. Biz, bu kürsüden,
yine, bu yaptığınız işin yanlış olduğunu ifade ettik. Bakın, 2002 bütçesinden
rakamlar veriyorum. Bunlardan bir tanesi vergi gelirleri 57,9 katrilyon lira;
yani 58 katrilyon lira vergi geliri hesaplanmıştı. Faiz giderleri olarak da
42,8 katrilyon lira yazılmıştı. Tabiî ki, bu gelirler neyle toplanacak; 71,1
katrilyon liralık yeni vergilerle. Değerli arkadaşlar,
şimdi, bu hükümetin, Başbakanlığa bağlı Devlet Planlama Teşkilatının verilerini
aktarmak istiyorum. Devlet Planlama Teşkilatının hazırladığı rapora göre,
2002'de beklenen vergi miktarı 71 katrilyon 116 trilyon liradır. Bu 65 000 000
insanın günde ödeyeceği vergi miktarı 158,7 trilyon liradır. Dünyanın hiçbir
yerinde bir günde ödenen vergi miktarı böyle değildir. Tabiî, millet, bu ödediği
vergilerin aslında nereye gittiğini de öğrenmek istiyor. Bütçedeki faiz
giderlerine baktığımız zaman, 42,8 katrilyon lira. Yani, 65 000 000 insan
ödeyecek, bu hükümet tahsildarlık yapacak ve toplanan vergileri götürüp IMF ve
Dünya Bankasına yatıracağız. Şimdi, hükümetin bir
yanlışı var, hep sık sık söylüyor; bu tabloları ortaya koyduğumuz zaman
deniliyor ki "efendim, bu, bugünün işi değil" Ancak, bu hükümet,
uzatmalarıyla, kısaltmalarıyla, yeni oluşumlarıyla dörtbuçuk yıllık bir
hükümettir; yani, bu hükümet, bu faturadan sorumludur değerli arkadaşlar. Şimdi, dünyada
uygulamasına ender rastlanan veya görülmeyen bir uygulama daha var. 2001
bütçesinde cezalar da ciddî yekûn tutuyor. 2001'de 1 katrilyon 640 trilyon lira
ceza alınmış, günde yaklaşık 4 trilyon 910 milyar lira ceza... Yani, aslında
Maliye Bakanımız burada olsaydı da, bu cezaların nasıl kesildiğini, nasıl
ödendiğini, ne kadarının faiz olduğunu, ne kadarının gecikme olduğunu
öğrenseydik. Değerli arkadaşlar,
bakın, bu hükümet, aynen, basit bakkal mantığıyla, 2002'de de, 3 katrilyon 592
trilyon lira; yani, günde 9,8 trilyon lira ceza öngörmektedir. Dünyanın hiçbir
yerinde, bu millet ceza işleyecek ve ben, bu milletten günde 10 trilyon lira
ceza alacağım... Böyle bir mantıkla bütçe hazırlamak mümkün değil. Değerli arkadaşlarım,
vergi koymada, alacağını almada şahin olan bu hükümet, aslan olan bu hükümet;
ancak, çalışanların tasarruflarına baktığımız zaman -yani, buna zorunlu
tasarruf diyoruz- memur ve işçilerin, çalışanların, 7 000 000 insanın,
aileleriyle beraber -5'le çarparsak- 35 000 000 insanın, 6 milyar dolar zorunlu
tasarruf kesintisini hâlâ ödemiyor, hâlâ da bir plan, bir program ortaya
koymuyor; ama bu alacaklı IMF olsa, ama bu alacaklı Dünya Bankası olsa, kuzu
kuzu, yüksek faizlerle ödersiniz. Evvela, bu hükümete, şunu
söylemek istiyorum: Devlete ve yönetime güveni sarsıyorsunuz. Buna hakkınız
yok. Bu hükümetin tek özelliği
var; zam yapmak, vergi koymak, ceza almak ve yüksek faizlerle borçlanmak.
Aslında, buna hükümet de denilmez; yani, bu hükümet, bir yerde, zulüm hükümeti
-bir yerde halka insafsızca, ölçüleri aşan ve angaryaya varan, her maddesinde
vergi koyan- artık, hangi maddede nereden vergi alabiliriz mantığıyla hareket
ediyor. Değerli arkadaşlar,
bakın, KDV'den 10,6 katrilyon lira, Akaryakıt Tüketim Vergisinden 10,5
katrilyon lira, kurumlar vergisinden 3,5 katrilyon lira... Yani hangi rakamı,
neresini elinize alırsanız alın, vergi var, zulüm var. Böylece, siz, milleti,
silindir gibi eziyorsunuz; ama, sandık bu milletin önüne geldiği zaman, bu
millet de, sizi, sandıkta ezecek ve yok edecektir. Değerli arkadaşlar, merak
konusu diye arz ediyorum -basında rastladım ve dikkatle takip ettim- bakın, 14
Ocakta Sayın Başbakan ABD'ye gidiyor, orada birtakım görüşmeler yapacak. ABD
Başkanı ne diyor; bizim Başbakana belki öğüt olur, bizim hükümete öğüt olur,
bizim Maliye Bakanına öğüt olur, bizim Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanına öğüt
olur; burada, her gün, bekçi gibi bekliyor, hangi vergi ne zaman çıkacak -bir
an önce- diye bekliyor. Bakın, Başkan Bush, vergilerle ilgili ne diyor: "Vergi
artırarak ekonomi canlanmaz." Hani, sizin her gün methettiğiniz
ABD'lilerin görüşü; ne diyor: "Vergi artırarak ekonomi canlanmaz.
Vergileri ancak benim cesedimi çiğneyerek artırabilirsiniz." Keşke, şu
cümleleri, bizim, Sayın Başbakan Ecevit, Sayın Maliye Bakanı kendine ölçü
alsaydı; yani, hep ihtimallerden bahsetmek yerine... ABD'ye gidiyor... Soruyor
basın, diyor ki: "Orada ne konuşacaksınız?" "Ümit ediyorum ki,
Irak konuşulmaz..." Halbuki, dünya âlem biliyor ki, Irak'la ilgili davet, yani,
meydana gelecek hareketler. Anlaşılması güç... Değerli arkadaşlar,
hatıra olarak kalsın, bu cümleleri bir kere daha ifade ediyorum, aynen:
"Vergi artırarak ekonomi canlanmaz. Vergileri, ancak benim cesedimi
çiğneyerek artırabilirsiniz." Sayın Başbakan Ecevit de benzer bir cümle
söyleseydi, böyle bir tasarı getirseydi, bu, vurgun ve talan tasarısı
olmasaydı, tabiî ki, burada çıkar, kendisini tebrik ederdim. Değerli arkadaşlar,
hükümetin bu beceriksizliği, dışarıdan ithal bakan getirdi. Ben, Sayın Kemal
Derviş'in Dünya Bankasındaki uzmanlık alanına baktım, yoksullukla mücadele;
yani, ekonomiyi iyileştirme demiyor, aç olacak adamları doyurma, ölmelerini
önleme görevi var. Yani, dünyada, Kemal Derviş'in ekonomiyle ilgili bir ihtisas
sahası falan yok; kredi isteyen müşteriyi inceliyor, eğer bunun mal varlığı
yeterliyse buna kredi veriyor ve faizini alıyor, hepsi bu; yaptığı iş bu.
Bakın, aynı Kemal Derviş'in, tatil dinlenmesinde, bir tatil köyünde, yüzme
havuzunun başında -bakın, tatil dinlenmesinde, yüzme havuzunun başında- bir
beyanatı var. Değerli arkadaşlar, bu beyanatı takdim ediyorum, bakın; Sayın
Derviş'in düşü, hayali: "Bir gün,
dargelirli vatandaşların, pazara çıktığında filesini gönlünce
doldurmasını görmek istiyorum." Peki, böyle beyanat veren bir Bakanın,
böyle yasa tasarılarının altına imza attığı zaman inandırıcılığı ne olur
sizce?! Bu sözlere kim inanır?! Kaldı ki, Sayın Derviş gelmeden önce, vatandaş,
iyi kötü, pazarda filesini doldurabilip, alışveriş yapabiliyordu. Değerli arkadaşlar, çok
kötü gidiyorsunuz, ekonomik olarak ülke kötü gidiyor. Bakın, bir hafta önce,
İçişleri Bakanı bir Arjantin genelgesi yayımladı, sosyal patlamayla ilgili bir
genelge yayımladı ve o genelge içerisinde, sokakta kalanlara, aç olanlara sahip
çıkın diye, özel idarelere ve belediyelere uyarıda bulundu. Bütün bu
gelişmeler, ekonominin iyiye gitmediğinin göstergesidir değerli arkadaşlar. Şimdi, siz, biraz ilgi
duyup bu tasarıyı okumazsanız -çok enteresandır- ha, demek ki, tasarıyla
birtakım tasarruf tedbirleri getiriliyor zannedersiniz; ama, şimdi, 1 inci
maddeye bakalım: Kamu daireleri, KİT'ler, belediyeler, ürettikleri hizmetlerde
indirimi kaldıracaklar; yani, maliyet neyse, kâr neyse onu uygulayacaklar.
Değerli arkadaşlar, halbuki, şu ana kadar, mesela TEDAŞ'ta çalışanlara
enerjide, belediyede çalışanlara suda ufak indirimler yapılıyordu. Bu
indirimler bir sosyal transferdi. Eğer, siz, oradan, o insanların imkânlarını
kesiyorsanız, başka yerden bunu telafi etmeniz gerekir. Şimdi, Türkiye'de
enflasyon yüzde 90; siz, çalışanlara yüzde 35-40 zam veriyorsunuz; doğrudan
doğruya çalışanları gayri ahlakî durumlara itmiş oluyorsunuz. Şimdi, burada, bu 1 inci
maddede, 1005, 2330 ve 3713 sayılı Kanunların; yani, istiklal madalyası
alanlar, tazminat aylığı alanlar, terörle mücadele kapsamında olanların dışında
kalanlardan indirimi kaldırıyorsunuz. Yani, 150 000 000 lira ücret alan
belediye işçisinin aylık kullandığı sudan 10 000 000 lirasını tekrar elinden
alıyorsunuz; bir indirim varsa, bunu da alıyorsunuz veya Devlet Demiryollarında
çalışan bir insanın demiryollarında seyahatında kullanacağı 10 000 000 liralık
indirimini kaldırıyorsunuz; yani, bir yerde sabit gelirlilerin üzerine bir yük
daha getiriyorsunuz değerli arkadaşlar. İkinci olarak, İmar
Kanununun 31 inci maddesiyle oynuyorsunuz. Bir ülkede kanun tasarıları, kanun
teklifleri ve kanunlar bir bütün halinde müzakere edilir. Bir maddelik kanun
değişikliği olmaz. İmar Kanununun 31 inci maddesinde, kullanma izni verilmeyen,
oturma izni alamayan inşaatlara elektrik, su, kanalizasyon bağlanmaz diyor.
Kanun hükmü budur ve doğru olan budur. Kaçak yapılaşmayı önlemek için de buna
ihtiyaç var; ama, bakan diyor ki, öyle binalar var ki, ona elektrik gitmemiş;
ama, suyu bağlanmış; biz de, kaçak olarak, elektriğe, bir sefer, müktesep hak
olmamak üzere ve 150 trilyon bekliyoruz diyor. Yani, siz, şimdi, her şeye para
gözlüğünden baktığınız zaman, her şeye bir ölçü koyarsınız; ama, ileride, 150
trilyon değil, 500 trilyonla bile bu şehirlerdeki kaçak yapılaşmayı
düzeltemezsiniz, bu iyileştirmeyi sağlayamazsınız. Bu kaçak yapılaşmaya müsaade
ettiğiniz zaman -bu 150 trilyon dediğiniz, para değil- belediyenin yaptığı
hizmetler, buraya 500 trilyon lirayla da gitmez; kâr değil bu, zarardasınız;
buna, aklınız da ermiyor! Yani, keşke, akıllı bir market, akıllı bir mahalle
bakkalı olsa, müşterinin istediklerini alt alta yazar, talepleri yazar,
markaları yazar, eksiklerini tespit eder; ona göre alışveriş yapar. Siz, 150
trilyon para kazanmak için 1 katrilyonluk masrafı göze alıyorsunuz... Böyle bir
zihniyet dünyanın hiçbir yerinde yok değerli arkadaşlar. Şimdi, Bağ-Kur
primleriyle ilgili yüzde 15'ten yüzde 20'ye; yani, esnaf ve çiftçilerle ilgili
bir prim artışına gidiyorsunuz. Bu Sayın Bakanın mantığını da anlamak mümkün
değil. Ne zaman bağırıyor; "SSK'da yolsuzluk var..." Kendi
bakanlığıyla ilgili suç duyurusunda bulunuyor. Efendim, Bağ-Kurda sahte
emeklilik var, 75 000 kişi; 3 trilyon fazla ödüyoruz... Sen bakansan, senin
görevin bunları düzeltmek, ağlamak değil. O zaman çekil, yerine başka biri
gelsin otursun. Kaldı ki, bakın, değerli
arkadaşlar, bu konuşmayı hazırlarken, Bağ-Kurun Yüksek Denetleme Kurulu
raporunu aldım. Bağ-Kurdaki sorun primden değil, prim eksikliğinden değil.
Peki, nedir; Bağ-Kur-Halk Bankası ilişkilerinde, Bağ-Kur müessesesinin Halk
Bankasına ödediği yüksek faizlerdir. Bunu, kurum söylüyor, kurumu inceleyenler
söylüyor. Daha; Bağ-Kurun taşınmazlarıyla, gayrimenkulleriyle ilgilenilmiyor;
kira gelirleri, bakım-onarım gelirleri doğru dürüst yapılmıyor. Daha;
Bağ-Kurda, emekliliklerde ciddî usulsüzlük var, ilaç yolsuzluğu var. Yani, biz,
o zaman, bu bakanın mantığıyla gitsek, bu hükümetin mantığıyla gitsek, prim
kesintisini yüzde 15'ten yüzde 20'ye değil, yüzde 15'ten yüzde 65'e çıkaralım;
o zaman, Bağ-Kurda para da artar, eğer mantık buysa; ama, o zaman aşağıdaki
insanlar da hep ezilir. Değerli arkadaşlarım,
Emlak Vergileriyle ilgili 4 üncü madde de çok enteresan. Değerli milletvekili
arkadaşlarım, lütfen, tasarının içeriğine bakın. Şimdi, bu yıl, 2002 yılında
Emlak Vergileri beyannameleri verildi, yenilendi, kıymet takdirleri 4 kat, 5
kat artırıldı. Şimdi, burada hükümet diyor ki: "Bunları, bir de ben yüzde
100 artıracağım." Meskende yüzde 1, diğer binalarda yüzde 2, arsalarda
binde 3. Bakanlar Kurulu bir de buna 3 kat yetki alıyor. Yani, normal bir
dairesi olan bir vatandaşın ödeyeceği Emlak Vergisi, 500 000 000 liraya
ulaşıyor. Ya siz sayı saymasını unuttunuz ya neye oy vereceğinizi bilmiyorsunuz
ya da bu tasarıyı hazırlayıp buraya getirenlerin aklı bu işe ermiyor. Peki, bu sonuç nereye
gider; onu söyleyeyim: Vatandaş Emlak Vergisini ödemez, belediye haczeder, icra
eder, icra dairelerindeki dosya 4 000 000 yerine, ne olur; 14 000 000 olur
arkadaşlar. Bu yaptığınız iş yanlış; bir kere daha hatırlatıyorum. Tabiî, bu
paraların bölüşümü de apayrı bir konu, ben, oraya girmek istemiyorum. Yurtdışı çıkışına 70 000
000 TL geliyor. Eskiden hükümet dolarcıydı, şimdi TL'ye döndü gibi görünüyor;
ama, bu 70 000 000'la filan hiçbir şey toplanmaz. Kaldı ki, siz, kaçakları
durdurmaya başlayın; bu 70 000 000 ödense de olur ödenmese de olur, ama, bundan
hiçbir şey olmaz. Şimdi, esas, bu tasarının
altında, yani, bu ufak ufak harflerin altında gizli olan ve hükümetin yapmak
istediği bir konu var; büyükşehir belediyelerinin vergi gelirlerinden aldıkları
payı... Şimdi, buraya gelmeden önce Sayın Bakanımızla konuştum. Büyükşehir
belediyeleri, iller içerisinde toplanan verginin yüzde 5'ni alır; ayrıca, İller
Bankası payı hariç. Şimdi, hükümet, buraya, bu payı 3'e indirme, 6'ya
çıkarma... Yani, idare, hükümetin aleyhine olacak bir durum yapmayacağına göre,
bu 5'lik payı 2'ye, 3'e indirmek demek, büyükşehir belediyelerinin, 16
belediyenin paylarının yüzde 50 azaltılması demek. Bakın, değerli
arkadaşlar, belediye başkanlarının partisi olmaz. Belediye başkanı, seçildikten
sonra siyaset kimliğini dışarıda bırakmak mecburiyetindedir. Eğer, siz "bu
belediye başkanları, bu hükümet partilerinin dışında, biz, bunları bir
cezalandıralım" diyorsanız, bu yanlıştır, fevkalade hatalıdır; o
bölgelerde, birtakım sıkıntılar daha beraberinde gelir. Değerli arkadaşlar, vakti
iyi değerlendirme noktasında, aslında, çok söylenecek var; ama, kısa kesiyorum.
Şimdi, hükümetin tezatlarından bir tanesini söylüyorum: Yani, hükümetin
bakanları ayrı ayrı konuşur, partiler ayrı ayrı, Başbakan ayrı... Zaten,
Başbakana, çoğu zaman, meseleler intikal etmez. Onun için, dikkat ederseniz,
Sayın Başbakan "bu konuda bana bilgi ulaşmadı" der çoğu zaman. Demek
ki, bürokratların iyi çalışması, iyi bilgilendirilmesi gerekir. Şimdi, konu; bu tasarının
7 nci maddesinde, doğalgazın 1 metreküpüne 5 000 lira vergi geliyor; nafta
ürünlerine, petrol ürünlerine de, kilogramına 2 000 lira vergi geliyor. Değerli arkadaşlar,
şimdi, bu hükümetin samimiyetine nasıl inanacaksınız?! Bir tarafta
"doğalgazın fiyatını indireceğim" diyorsunuz, dünkü toplantıda
"indirim yaptık" diyorsunuz; diğer tarafta, bugün de, bu tasarıyla,
doğalgaza zam yapıyorsunuz. Evvela, doğalgaz konusu, ciddî bir sorun olmaya
devam ediyor. Bir kere, hükümetin yaptığı, Mavi Akım dahil, Rusya'yla yapılan
doğalgaz anlaşmalarının fiyatı yüksektir. Hükümete müteaddit sorularımızda
cevap şu: Gizli. Demokratik ülkelerde, şeffaf olunur ve fiyat gizlenmez. Sanki,
Rusların bize kaç paraya sattığını, İranlılar bilmiyor; sanki, Azerbaycan, bize
kaç paraya doğalgaz, bilmiyor. Hangi zamanda yaşıyoruz; yani, bu anlaşmaların
metinleri dolaplarda kilitli kaldığı zaman, rakamlar gizlenmez; kendi kendimizi
aldatmayalım. Olsa olsa, hükümet, işlediği suçu örtmek üzere... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) VEYSEL CANDAN (Devamla) -
2 dakika verirseniz, tamamlarım... BAŞKAN - Buyurun efendim. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bir kere, doğalgazda Rusya'ya bağımlı hale geldik; bir.
Fiyatı yüksek; iki. Gizli olmaz, açık olacak, her şey şeffaf olacak. Kim bu anlaşmayı
yaptıysa, buraya gelip, bu masada, bu millete cevap verecek. Bak, millet
dışarıda donuyor, hâlâ donuyor, hâlâ donuyor; bana göre, hem belediye
başkanları hem de Bakan şov yapıyor. Ne demek; yüzde 45 kâr veriyor;
arkasından, yüzde 15 indirdim... Kendi kârını indir; yok, bizimkini
söyleyemeyiz, indiremeyiz; böyle şey olmaz. Değerli arkadaşlar,
bakın, 2001 yılında, BOTAŞ, yüzde 130 kâr ediyor, belediyeler yüzde 45-50 kâr
koyuyor, Maliye yüzde 18 kâr koyuyor. İnsaf edin, bir metada vergi yüzde 300 olur
mu?! 50 000 000 liralık doğalgaz parası ödeneceği yerde, 200 000 000 liralık
fatura ödenir mi?! Yani, bu kadar... Milletten vekâlet alıp geldiniz... Millete
zulmedin diye buraya toplanmadık ki!.. Biraz daha insaflı olmak
mecburiyetindeyiz değerli arkadaşlar. Bakınız, Türkmen
doğalgazıyla ilgili, dün bir faks çekiyor Türkmenbaşı; 1 000 metreküp
doğalgazın sınır teslim fiyatı 45 dolar; resmî evrak var elimizde. BOTAŞ
doğalgazı belediyelere kaça satıyor değerli arkadaşlarım; 167 dolara. Yani,
evvela, BOTAŞ yüzde 300 farkla satıyor. Yani, burada bütün yetki de Sayın
Bakanda. Şimdi ne yapıldı; BOTAŞ
yüzde 7 indirdi, belediyeler yüzde 15, yüzde 22... Bu yüzde 22 indirim, zaten
temel masraflarla ilgili, tekrar eski hale getirilir. Doğalgazın Türkiye'deki
fiyatı 200 000 lira olmalıdır. Vatandaşlar bir süre dişini sıkıp kullanmadığı
zaman, zaten doğalgaz kullanılamayacağı için, hükümet bu kârdan vazgeçecektir. Değerli arkadaşlar,
sözlerimi tamamlarken, bu yasa tasarısının, bir kamu hizmetlerini düzenleme
tarifesi değil, halka vergi salma tasarısı olduğundan hareketle, Saadet Partisi
olarak, böyle bir vergiyi kabul etmiyoruz; milletin ödeme gücü yoktur; onun
için, oyumuzun rengi kırmızıdır ve rettir. Saygılar sunuyorum. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın
Mustafa Verkaya'da. Buyurun efendim. MHP GRUBU ADINA MUSTAFA
VERKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi,
iki ekonomik kriz yaşayan Türkiye'de, ekonomik noktada ciddî sıkıntılarla karşı
karşıya kalmanın getirdiği bir yaklaşımla, devletin iki yakasını bir araya
getirme gayreti içerisine girilmiş, çeşitli ekonomik tedbirler ihtiva eden
çeşitli yasalar bu Meclisten geçirilmiş, bu 790 sayılı tasarı da, yine, bu
tedbirler manzumesinden bir parçadır. Hükümetimiz, mal ve hizmetlerden indirim
tarifelerini kaldırarak, elektrik kaçak ve kayıplarını önleyerek, Bağ-Kur
primlerini bir miktar artırmayı düşünerek, büyük şehirlerdeki arazi, bina ve
arsa vergilerini artırarak, nafta ve doğalgazı ATV kapsamı içerisine alarak 880
trilyon civarında bir gelir elde etmeyi düşünmüştür. Bu tasarının 1 inci
maddesi, mal ve hizmetlerden indirim tarifelerini kaldırmayı düşünen,
kaldırmayı getiren bir madde. Bugüne kadar olduğu gibi,
birçok kişi ve çeşitli kuruluşlar, birtakım insanlar, devletin üretmiş olduğu
mal ve hizmetlerden, belki de hak etmemiş olmalarına rağmen, istifade
etmişlerdir. Buna sosyal transfer gözüyle bakabilirsiniz; bolluk ve bereket
dönemlerinde, ekonomik sıkıntıların olmadığı dönemlerde bunu böyle
karşılayabilirsiniz; ama, bu ülkede bir ekonomik kriz söz konusu olmuş ise ve
bu ekonomik krizden kurtulma noktasında değerli muhalefet milletvekilleri,
burada, bu kürsüde, bu milletin parmağındaki alyansını dahi verebilecek
fedakârlıkta olduğunu söylediklerine göre ve biz, bunun çok daha ötesinde, bu
asil milletin fedakârlıklar yapacağını bildiğimiz için, evet, bugüne kadar,
indirimli tarifelerden istifade edenlerin, böyle ekonomik sıkıntılar içerisinde
bulunduğumuz bir dönemde, bu indirimli tarifelerden istifade etmemelerinin,
krizden kurtulma adına bir fedakârlık olduğu kanaatindeyiz. Bundan dolayı,
hükümetin getirmiş olduğu bu tasarı, yerinde bir tasarıdır, doğrudur ve mutlak
suretle de, bu tasarının buradan geçmesi gerekmektedir; bununla, 160 trilyon
civarında bir gelir sağlanacağı düşünülmüştür. Devletin mal ve hizmetlerini
üreten kurum ve kuruluşların başında bulunan değerli bürokratlar, bu tasarının
bir cümlesinde de ifade edildiği gibi -ticarî işletme anlayışına uygun
davranışlar hariç tutuluyor çünkü burada- eğer, kendilerine tanınmış olan bu
inisiyatifi, samimiyetle, doğru bir biçimde, adaletli bir biçimde
kullanırlarsa, bu gelirin 160 trilyonun çok üzerine çıkacağını bilmek için de
kâhin olmaya gerek yoktur. Çünkü, şunu
çok iyi biliyor ve yakından takip ediyoruz ki, bazı kurum ve
kuruluşların başında bulunan ve trilyonluk, katrilyonluk alışverişlere imza
atan bürokratların, bazı yakınlarına, küçük çaplı ve hiçte göze çarpmayacak
gibi gözüken vadeli satışları bile çok önemli bir avantajdır ve bu, haksız
rekabete de yol açan bir davranıştır. Bu devletin çok büyük kurum ve
kuruluşları katrilyonluk üretimler yapıyor ve bunları, adaletli bir biçimde,
bürokratları eliyle, piyasaya arz etmeye çalışıyor. Hiçbir bürokratın, bu
devletin, tüyü bitmemiş yetimlerin hakkıyla kurmuş olduğu fabrikaların ürettiği
malları, birilerine, bir şekilde, kendilerine tanınan -bürokrata tanınan-
yetkileri biraz da istismar ederek, yakınlarına, eşlerine dostlarına peşkeş çekmeye
hakkı yoktur. Bir ikincisi, tasarıda,
3194 sayılı İmar Kanununa geçici birtakım maddeler eklenerek -biraz önce
değerli muhalefet milletvekillerimizin belirttiği gibi- elektrik kaçak ve
kayıplarını denetim altına almaya çalışıyoruz. İstanbul milletvekili
olarak yaptığım araştırmada, Anadolu yakasında 125 000, Trakya yakasında 250
000 gecekondu tarafından, hatta normal yapılar tarafından kaçak elektrik
kullanıldığını ve kayıpların olduğunu görüyoruz. Türkiye'de elektriğin
kaçak ve kayıp olarak kullanılmış olması yeni bir olay değildir; yıllardan beri
var olan bir gerçektir. Bu gerçeği, bu gayrimeşru durumu kabul ederek, buna
teslim olmak da doğru değildir. Güneydoğudaki kaçak ve kayıp elektrik oranının
yüzde 70'lere vardığını biliyoruz. Büyük şehirlerde, hızlı
büyümenin getirdiği, siyasî birtakım faydalar temin etmek adına -çeşitli
belediye başkanları ve çeşitli siyasî iktidarlar döneminde- çeşitli arsalar
üzerine -gayrî kanunî bir biçimde- yapılmış olan gecekondular
meşrulaştırılarak, bir büyük vilayetimizi, büyük şehirlerimizi
çirkinleştirdiğimizi kabul etmek mecburiyetindeyiz. "Şiir şehir"
diye bilinen İstanbulumuz, yirmi yirmibeş yıl içerisinde, siyasî birtakım
faydalar temin etme umuduyla, bazen de mafyanın tehditlerine boyun eğilerek,
şiir şehir İstanbul, Necip Fazıl'ın "Ruhumu eritip de kalıpta
dondurmuşlar/ Onu, İstanbul diye toprağa kondurmuşlar" diye tarif ettiği,
bu, imparatorluk kültürümüzün tecessüm etmiş hali olan İstanbulumuz için, yine,
değerli şairimiz Bedri Rahmi Eyüboğlu "İstanbul deyince aklıma bir masal
gelir; bir varmış bir yokmuş" diyor. Evet, İstanbul vardı;
ama, bugün, var mıdır yok mudur, gerçek kişiliğinden ne kadar
uzaklaştırılmıştır; bunun sorumluları kimlerdir, bu sorumlular, bugün, bu
dünyada; yarın, mahkeme-i kübrada, mutlak surette de hesap vereceklerdir.
Dolayısıyla, kayıp ve kaçaklardan mutlaka kurtulmalıyız. Zaten, hükümetin getirmiş
olduğu yasa tasarısında da "eğer, belediyeler tarafından yol, su,
kanalizasyon ve doğalgaz gibi altyapı hizmetlerinden birisi getirilmişse ancak
bu hak doğacaktır" deniliyor; yani, hükümet, burada, bir emrivakiyle karşı
karşıya kalmıştır, bu emrivakiden mutlak surette kurtulmak mecburiyetinde ve
yasadışı bir şekilde kullanılan elektriği yasal hale dönüştürmek zorundadır.
Eğer, hükümet olarak, bunda başarılı olabilirsek, 150 trilyon civarında bir
gelir elde edilecektir. Bir diğer konu,
muhalefete mensup değerli milletvekillerimizin de tenkit ettikleri gibi,
Bağ-Kurla ilgili primlerin artırılması konusudur. Bağ-Kurla ilgili primlerin yüzde
5 artırılması çok büyük bir rakam değilse bile, ama, böyle bir dönemde,
çiftçimizin, esnafımızın sıkıntıda olduğu böyle bir dönemde artırılan her rakam
ciddî bir yükmüş gibi kabul edilmektedir. Ancak, mutlak surette sosyal güvenlik
kurumlarımızın aktuaryel dengesini ciddî bir noktaya taşıma mecburiyeti de
vardır. Bunun yolu nedir; bunun yolunu, Sayın Bakan, bu ayın altısında vermiş
olduğu beyanatta, kamuoyuna yapmış olduğu açıklamada ortaya koydular. Sayın
Bakan Yaşar Okuyan Bey diyorlar ki: "2001 yılında sosyal güvenlik
kurumları 3 katrilyon lirayı ilaç masrafı olarak ödemiştir -ve belirtiyorlar
ki- bunun 1 katrilyonu israf ve istismardan ibarettir." Şimdi, biz, burada, 170
trilyon lira gelir elde edelim diye düşünürken, Sayın Bakanın yapmış olduğu bu
açıklama esas çözümün nerede olduğunu gösteren ciddî bir tespittir. Bu ülkenin,
bu milletin 1 katrilyonunun birtakım istismarlara, yolsuzluklara eğer bile
bile, göre göre, elimizden kayıp gittiğini bilerek rıza gösteriyorsak -ki, buna
vicdan sahibi hiç kimsenin rıza göstermesi mümkün değildir- bu delikleri, bu
karadelikleri tıkamak mecburiyetindeyiz. Yine, Sayın Bakan
açıklamasında, sosyal güvenlik kurumlarımızdan 2001 yılı ekim, kasım ve aralık
aylarında 75 000 kişinin haksız yere emekli maaşı aldığını belirtiyorlar. Bu 75
000 rakamını 100 000'le çarparsanız 7,5 trilyon eder; eğer, 120-125 000 000
lirayla çarparsanız 10 trilyon eder. Bu yasadan ne bekliyoruz; 170 trilyon
bekliyoruz. Sadece, haksız yere, usulsüz birtakım yollarla aylık alanların
aylıklarını kestiğiniz gün, bu devletin sosyal güvenlik kurumlarının, 120
trilyonun çok üzerinde, ciddî bir gelire kavuşması, ortada duran bir
realitedir. Onun için, bu yolların, bu kara deliklerin mutlak surette
kapatılması mecburiyeti vardır. Sayın Bakanın geçmişteki bir ifadesini de çok
iyi hatırlıyorum; bu çalışmaların 400 000 kişinin üzerinde yapılmakta olduğunu
ifade etmişlerdir. Ayrıca, kendilerini, hükümeti bu çalışmalarından dolayı da
ayrıca tebrik ediyorum. Yine, Sayın Bakan, Sosyal
Sigortalar Kurumunun 36 000 000, Bağ-Kurun 15 000 000, Emekli Sandığının 10 000
000 mensubunun olduğunu belirttikten sonra, 11 122 000 kişinin de yeşilkart
kullandığını ifade ediyorlar. Bütün bu rakamları topladığınız zaman, 72 000 000
gibi bir rakam çıkmaktadır. Türkiye'nin 68 000 000'luk nüfusunu göz önüne
aldığımızda, 4 122 000 insanın bu kurumlardan usulsüz, kanunsuz ve gayrimeşru
yollardan istifade ettiğini, bu kurumları sömürdüğünü görüyoruz. Buna müsaade
edilmemelidir, esas mücadele edilmesi gereken alanlar bunlardır. Yoksa, primi
yüzde 5 artırarak, 170 trilyonluk bir gelir elde etmeyi düşünmek marifet de
değildir. Bir diğer konu,
büyükşehirlerde alınan emlak vergileriyle ilgili artırımlardır. Büyükşehirde
yaşamak, herkes bilmeli ki, önemli bir imtiyaz, önemli bir ayrıcalıktır.
Teknolojinin en son nimetleri, kültürün en kristalize olmuş takdimleri
büyükşehirlerde vardır. Dolayısıyla, nüfusun hızla artmasından kaynaklanan
emlaklerdeki değer artışları, teknolojik imkânlardan istifadenin sürekli hale
getirilmesi, mutlaka yapılması gereken kültürel faaliyetlerin ciddî manada
desteklenebilmesi için, yani, büyükşehirlerde yaşamanın, bir üniversitede, bir
bilgi toplumunda yaşamanın imtiyazını ve imkânlarını kullanabilmenin
devamlılığı açısından, emlak vergilerindeki bu tür artışların yapılması doğru
bir yaklaşımdır. Bunu, siyasî noktadan istismar etmemiz de, ciddî ve sorumlu
bir muhalefet olmayı gerektirmiyor. Değerli milletvekili
arkadaşlarım, burada önemli maddelerden birisi de, doğalgaz ve naftanın ATV
kapsamı içerisine alınmış olmasıdır. Doğalgazla ilgili tartışmalar çok taze
olduğu için ve bir sonuca da bağlandığı için, onun üzerinde çok konuşmak
istemiyorum;ama, hiçbir hükümetin, bizim de 57 nci hükümetimizin, halkımızı,
milletimizi rahatsız edecek boyutlarda birtakım fiyat ayarlamalarını düşünmesi
mümkün değildir. Bu, hükümetin bugüne kadarki anlayışıyla, bugüne kadarki
uygulamalarıyla, zaten, mütenasip de değildir. Ama, burada, çok önemli bir konu
var; nafta konusu. Değerli muhalefet milletvekillerimizin bu konuya ciddî manada
dikkat çekmelerini beklemiştim; ama, göremedim. Nafta, Türkiye'de, Beyaz
Enerji Operasyonunu hatırlayan herkesin bildiği bir konudur. Nafta, Türkiye'de,
3 000 000 ton civarında kullanılan bir akaryakıttır ve kimyasal yapısı
itibariyle benzinle eşdeğer olan bir yapısı da vardır. Dolayısıyla, dışarıdan
ithal edilen nafta dediğimiz bu ürün, içine oktan yükseltici birtakım katkılar
katılmak suretiyle, bazen de hiçbir şey katılmadan petrol şirketleri
tarafından, maalesef, halka benzin olarak satılmaktadır. Şimdi, böyle bir ciddî
meselede sayın hükümetimizin, ilgili bakanlarımızın, naftanın kilogramına 2 000
Türk Lirası gibi komik bir vergi getirmesini de yadırgadığımı belirtmek
istiyorum. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Türkiye'de bütün yolsuzluklar,
mutlak surette, bir kanunî dayanak bulmak mecburiyetindedir. Bizim
çıkaracağımız bu tür yasalar... Bu büyük hükümetin, 57 nci hükümetin,
yolsuzluklarla mücadeleyi kendine şiar edinmiş olan bu hükümetin, 4422 sayılı
Yasayı çıkarmış olan bu hükümetin bu konuda ciddî bir hassasiyet içerisinde
olması gerektiğini düşünüyorum. Yani, naftanın, fiyatlarını takdim ederek, ne
kadar da önemli ve tehlikeli olduğunu sizlere arz etmek istiyorum: Hepinizin bildiği gibi,
kurşunsuz benzinin pompa fiyatı 1 285 000 liradır; bugün almak isterseniz fiyat
bu. Bunun içerisinde yüzde 73, ATV, KDV vardır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MUSTAFA VERKAYA (Devamla)
- Yani, 936 000 lirayı aldığımız her litre benzinde seve seve, bu devleti ayağa
kaldırmak için, bu milleti ayağa kaldırmak için ödemeye devam edeceğiz; ancak,
naftanın kilogramı ise 294 000 liradır; kesafeti nedeniyle, litreye
dönüştürdüğünüzde, litre fiyatı 211 000 liradır. Şimdi, benzin olarak
kullanılan bir ürünün -benzinin fiyatının 1 285 000 lira olduğu bir piyasada-
211 000 lira fiyatı olan bir ürünün, akaryakıtın içine katılarak satıldığında,
litresinde 1 000 000 liranın üzerinde kâr edildiğini düşünürsek, hırsızların,
bugüne kadar niçin bu kadar güçlü olduklarını da anlamış oluruz. Bunlarla mücadele,
57 nci hükümetin birinci misyonudur, hepimizin birinci görevidir. Bunlarla
mücadeleyi devam ettiren bu hükümetin tüm icraatlarına sonuna kadar destek
olmayı vatanseverlik olarak biliyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, şimdi,
söz sırası Demokratik Sol Partide. Balıkesir Milletvekili
Sayın Güven Karahan; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA MUSTAFA
GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gündemimizdeki
790 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
üzerinde, Demokratik Sol Partimin görüşlerini açıklamak için söz almış
bulunuyorum; bu nedenle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım,
2000 Kasım ve 2001 Şubat krizlerinden sonra, 2001 Nisan ayı ortasında
uygulamaya konulan ve uluslararası malî kuruluşlarca da desteklenen güçlü
ekonomiye geçiş programı, muhalefet ne derse desin, yirmi yıldır liberal ekonominin
birikerek süreğenleşen temel sorunlarına, yapısal reformlar, güçlü malî ve
parasal politikalarla kökten çözüm getirmeyi amaçlamaktadır. Buradaki ana amaç,
liberal ekonominin kurallarının konulması, yolsuzlukların önüne geçilmesi,
hepimizin gönlündeki, şeffaf ve erişilebilir, yeniden yapılandırılmış devletin
kurulmasıdır. Yeniden yapılandırmanın
tamamlanması sonucunda, sürdürülebilir büyüme sürecine girilmesi, makro
ekonomik istikrarın tesis edilmesi ve toplumsal gönenç düzeyinin sağlanarak, Türkiyemizin,
çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmış, sanayileşmiş ülkeler arasında yer alması
hedeflenmektedir. Ülkemizin kalkınmasının
önündeki engellerden olan terörün beli kırılmış, hantal devlet yapısının
yeniden yapılandırılması hızlandırılmış ve başıbozuk, kapkaç liberal ekonomik
düzeni kurallara bağlayacak düzenlemeler hızla hayata geçirilmeye başlanmıştır. Bu başıbozuk düzenden
beslenenler, tüm olanaklarını kullanarak, bozuk düzenin sürmesi için bir kaos
ortamı yaratmaya çalışmışlar; ancak, hevesleri kursaklarında kalmıştır.
Politikacı olmayan bu kesimler, hükümetimizin olağanüstü çabalarına karşın,
siyasî istikrarı bozucu eylemlere girişmişler, halkın oylarıyla seçilmiş
Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını hiçe saymışlar ve kendilerini,
halkın seçtiklerinin üstünde görmüşlerdir. 57 nci hükümetimiz,
ekonomik krizden çıkmak için kararlı tutumundan vazgeçmemiş, gerekli önlemleri
ardı ardına almayı sürdürmüştür. İşte, bu yasal düzenlemelerden biri de,
gündemimizdeki kanun tasarısıdır. Değerli arkadaşlarım,
gündemimizdeki tasarının 1 inci maddesinin birinci fıkrasıyla, genel bütçeye
dahil daireler, katma bütçeli idareler, KİT'ler, il özel idareleri ve
belediyeler ile bunların kurdukları birlik, müessese ve işletmelerde -malûl,
yaşlı, öğrenci ve basın kartı sahiplerine uygulanacak indirimler hariç-
herhangi bir kişi ya da kuruma ücretsiz veya indirimli tarife uygulanmaması
hükme bağlanmaktadır. Yine, aynı maddeyle, özel
bütçeli kuruluşlar, özelleştirme işlemleri tamamlanıncaya kadar, 4046 sayılı
Kanuna tabi kuruluşlar ve özel hukuk hükümlerine bağlı, kamunun çoğunluk
hissesine sahip olduğu kuruluşlar, kamu banka ve kuruluşları ile diğer kamu
kurum ve kuruluşlarınca üretilen mal ve hizmet bedellerinde, işletmecilik
gereği yapılması gereken ticarî indirimler hariç, hiçbir kişi ve kuruma
ayrıcalık tanınmaması hükmü getirilmektedir. Bu, yerinde bir uygulamadır. İkinci fıkrayla
getirilen, 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet
Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun, 2230 sayılı Nakdî Tazminat
ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun
ücretsiz veya indirimli tarife uygulanmasıyla ilgili hükümlerinin saklı
tutulması da yerinde bir hükümdür. Üçüncü fıkraya gelince:
Birinci fıkrada ücretsiz ve indirimden yararlanacaklar açıkça belirtilmişken,
bu fıkranın neden konulduğunu anlamak mümkün değildir. Eğer, böyle bir yetki
verilecekse, birinci fıkranın "ticarî indirimler" ibaresinden sonra
gelmek üzere "ve Bakanlar Kurulunca muaf tutulacak kişi ve kurumlar"
ibaresinin getirilmesi uygun olacaktır. Bu maddeyle,
milletvekilliğinin saygınlığını yok etmeyi ilke edinmişlere şunu ifade etmek
istiyorum: Biz, 21 inci Dönem milletvekilleri, sürekli olarak, bazı
haklarımızdan özveride bulunuyoruz. Bu Meclisi saygıyla anmanız gerekmez mi? Değerli arkadaşlarım,
tasarının 2 nci maddesiyle, 3194 sayılı İmar Kanununa geçici bir madde
eklenmektedir. Bu geçici maddeyle, kullanma izni verilmeyen veya alınmayan
yapılara belediyelerce yol, su, kanalizasyon, doğalgaz gibi altyapı
hizmetlerinden biri veya birkaçının götürüldüğü belgelendirildiği takdirde, bir
kereye özgü, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde
başvurulursa, kullanma izni alınıncaya kadar, elektrik ve telefon
bağlanabilmesine imkân sağlanmaktadır. Bu madde, toplumsal
yaralarımızdan biri olan kaçak elektrik kullanımının önüne geçmeyi amaçlayan
bir uygulamadır. İnsanlarımızın yok yere
ölümünü önleyeceği, insanlarımızın yasal olmasa da servetini yok eden
yangınlara neden olduğu ve devletimizin gelir kaybının önüne geçmesini
sağlayacağı için, bu uygulamanın da çok yerinde olduğu kanısındayız. Değerli arkadaşlarım,
tasarının 3 üncü maddesi, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun ek 15 inci maddesinin (a)
bendindeki "yüzde 15'i" ibaresini "yüzde20'si" olarak
değiştirmektedir. Ülkemizin ekonomik krizde
olduğu bir dönemde, bu krizden en çok etkilenen bağımsız çalışanların; yani,
esnaf ve sanatkârlar ile tarım Bağ-Kur sigortalılarının ödediği sosyal sağlık
güvencesi primlerini artırmanın doğru olmadığı inancındayız. Bu maddeyle
getirilmek istenen düzenlemenin, krizden çıkışın hızlandığı şu dönemde geri
çekilmesinin uygun olacağı ve daha ileri bir tarihte yürürlüğe konulmasının
gerektiği inancındayız. Değerli arkadaşlarım,
tasarının 4 üncü maddesi, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin
birinci fıkrasında değişiklik öngörmektedir. Yapılan değişiklik de, büyükşehir
belediyelerinin altyapı yatırımlarını sürdürebilmeleri için gerekli olan
finansmanın karşılanmasına katkıyı amaçlamaktadır. Büyükşehir belediyesi
statüsündeki yerleşim yerleri gün geçtikçe daha fazla göç almaktadır. Alınan
göçler, bu kentlerimizin zaten büyük eksiklikler içeren altyapılarının daha da bozulmasına
ve eksiklikler içermesine neden olmaktadır. Büyükşehir
belediyelerinin altyapılarında ortaya çıkan bu finansman eksikliklerinin büyük
şehirlerde yaşayanlarca karşılanmasının, sosyal devlet anlayışına da uygun
düşeceği kanısındayız; çünkü, büyük şehirlerde yaşamak, gerçekten, ayrıcalık
istemektedir. Ancak, payların dağılımıyla ilgili (C) fıkrasıyla, büyükşehir
belediye başkanlıklarına çok büyük avantajlar sağlanmaktadır. Uygulamada
gördüğümüz, esas sıkıntıyı büyükşehire bağlı belediyelerin çektiğidir. Tasarının 4 üncü
maddesinin (C) fıkrasının son bendindeki, payların ödenmesiyle ilgili belediye
başkanlarına getirilen yükümlülük hükmü yerindedir. Herkesin sorumluluğunu
bilmesi yönünde bir düzenlemedir, sorumluluktan kaçmayı önleyecek bir düzenlemedir. Değerli arkadaşlarım,
tasarının 5 inci maddesiyle, yurt dışına çıkış yapan yurttaşlarımızdan alınan
harç Türk Lirası olarak yeniden düzenlenmektedir. Temmuz ayından beri gerçekten
sıkıntılara yol açan uygulamanın değiştirilmesinin yerinde olduğunu
düşünmekteyiz. Tasarının 6 ncı
maddesiyle, büyükşehir statüsündeki belediyelerde, büyükşehir belediyesinin
bulunduğu il merkezinden elde edilen genel bütçe gelirleri tahsilatının yüzde
6'sına kadarının büyükşehir belediyesine verilmesine ve bu oranı kanunî hadde
indirmeye -yani, yüzde 3'e indirmeye- Bakanlar Kurulu yetkili kılınmaktadır. Bu
konuda muhalefetin endişe etmesine gerek yoktur. Buradaki amaç, bu
belediyelerimizin finansman sıkıntılarının giderilmesine yöneliktir. Değerli arkadaşlarım,
tasarının 7 nci maddesiyle, Akaryakıt Tüketim Vergisine tabi olmayan nafta ve
doğalgaz, eşitsizliği ortadan kaldırmak için, vergi kapsamına alınmaktadır. Doğalgaz, ülkemiz için
yeni sayılabilecek bir enerji kaynağıdır. Ülkemizin, bugün, gündeminin ilk
sırasını işgal etmektedir. Doğalgaz, özellikle büyük şehirlerimizde gittikçe
yayılan bir ısınma aracı olmaktadır. Ucuz ve çevre dostu olması, kullanımının
artmasına neden olmaktadır. Ancak, karakışın tüm ülkemizde hüküm sürdüğü şu
günlerde, doğalgazın fiyatı üzerinde spekülasyonlar yapılmaktadır. Doğalgazın
fiyatı üzerindeki belirsizliklere Sayın Başbakanım Bülent Ecevit'in el atması
yerinde bir harekettir. Doğalgaz üzerindeki KDV oranının yüzde 18'den, eski
değeri olan yüzde 8'e indirilmesinin yerinde olacağı inancındayız. Doğalgazın
fiyatını, BOTAŞ'ın, büyükşehir belediyelerinin ve de Tüketiciyi Koruma
Derneğinin uzlaşarak belirlemesi gerekmektedir. Bu konuda, gerçekten, şeffaflık
sağlanmaktadır. Sayın Başbakanımın, konunun önemine binaen, ABD'ye gitmeden
sorunun çözümünü sağlamasını içtenlikle diliyorum. BOTAŞ'ın ve büyükşehir
belediyelerinin aşırı kârlarının önlenmesi gereğine de inanmaktayım. Değerli arkadaşlarım,
naftanın kilosuna 2 000 TL vergi getirilmesi de yerinde bir karardır. Hatta, bu
çok düşüktür diyebiliriz; çünkü, bu madde, yani, nafta, çok ucuz olduğu için,
gittikçe yaygın bir şekilde, otomotiv sanayiinde, akaryakıt, hatta, benzinin
yerine kullanılmaktadır. Uygulama doğrudur ve hatta, düşüktür diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
muhalefet sözcülerinin sürekli eleştirilerine karşı şunu ifade etmek istiyorum:
Hiç merak etmesinler, Sayın Başbakanımın ve 57 nci hükümetin amacı, ülkemizi
kalkınmış ülkeler düzeyine çıkarmak, Avrupa Birliğine sokmak ve fert başına
düşen millî geliri de Batı ülkeleri düzeyine çıkarmaktır. Bu duygu ve düşüncelerle,
bu yasanın da ülkemize hayırlı olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım.
(DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karahan. Efendim, gruplar adına
konuşmalar bitti. Şahısları adına, Erzurum
Milletvekili Sayın Aslan Polat... MUSTAFA GÜL (Elazığ) -
Aslan Polat yok. BAŞKAN - Nasıl yok?!.
Burada efendim... Aslan Polat içimizde her zaman. O olmasa da buluruz Sayın Gül
biz Aslan Polat'ı. Olur mu?!. Dinleyin, öğrenin. Buyurun Sayın Polat. Süreniz 10 dakika. Sizi ararken süre geçti;
ama, yeniden başladım ve sürenizi uzatmayacağım, haberiniz olsun. Geliş gidişi
hesap ettim. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Hükümetin getirdiği ve
biraz önce hükümete mensup milletvekili arkadaşlarımızın methettiği bu
tasarının gerekçesi, aslı şu: 1 inci maddesiyle 160 trilyon liralık bir kaynak
bekliyor hükümet. Nedir bu 160 trilyon lira? Kamunun ürettiği mallarda, bazı
bürokratlara veya çalışanlara indirim yapılıyordu, bunlar kaldırılıyor. Şimdi, bunun hem doğru
tarafı var hem yanlış tarafı var. Doğru tarafı şudur: Doğrudur; kamunun
ürettiği bazı mallardan, ilgisi olsun olmasın, birtakım bürokratlar olsun,
memurlar olsun kullanıyorlardı. Bunu bir disipline almak doğrudur. Yalnız, bazı
kamu malları var ki... Mesela, Devlet Demiryolları. Orada bir devlet memuru
çalışıyor; oraya ömrünü vermiş; bir ay izne gideceği zaman da, demiryollarını
indirimli olarak kullanması, onun en tabiî hakkıdır; hem o şahsı oraya daha çok
bağlar hem de o şahsın, orada, o indirimi almasının mantıklı bir izahı vardır.
Zaten, devlet memurlarına verdiğimiz maaşlarda, bu sosyal indirimleri göz önüne
alıyoruz; ama, Demiryollarında çalışmamış birisi, dışarıdan bir bürokrat, orada
yanlış kullanıyor, fazla kullanıyor, onları önleyelim; fakat, bir şeyi
karıştırmayalım, ifrata gitmeyelim. Bir kamu kuruluşunda -Sümerbankta olabilir,
Devlet Demiryollarında olabilir, Türk Telekom'da olabilir- 25 yıl, 30 yıl
çalışan bir devlet memurunun, oradaki ürettiği, hizmet verdiği maldan, bir
nispet dahilinde faydalanması, onun oraya daha çok bağlanmasına sebep olur diye
de düşünüyorum. Buradan devletin temin edeceği para 160 trilyon olarak
bekleniyor. İkinci önemli bir konu
var burada; o da çok önemli. Kullanma izni verilmeyen veya alınamayan yapılara
belediyelerce yol, su, kanalizasyon, doğalgaz gibi altyapılardan bir veya ikisi
yapılmışsa, o yapılara elektrik ve telefon bağlanmasını getiriyor. Şimdi,
burada, bir noktayı düşünmek gerekiyor. Şimdi, niye kullanma iznini belediye
vermemiş? Belediye bitmiş bir binaya kullanma izni vermiyorsa, burada bir
problem var demektir; ya orada ruhsat yoktur ya orada imar yoktur... Yani, bir
konu vardır; ama, vatandaş oraya gelmiş, imarsız ve kontrolsüz bir bina yapmış.
Yarın deprem olduğu zaman felaketlerin büyük bölümü orada oluyor; çünkü, o
binaların kontrolü yoktur. Ciddî bir kontrol yapılmış mı, yapılmamış mı;
bırakın altyapısını, normal demiri, çimentosu konmuş mu, konmamış mı... Yani,
denetimden geçmemiş. Denetimden geçmemiş bu binaları, bu imar yerlerine, gelip
de elektriğini, suyunu, her şeyini bağlarsak, yarın, oralara, böyle kanunsuz
imar yapılmasını teşvik ederiz. Doğrusu bu; ama, diyeceksiniz ki, yapılmış,
altyapısı gelmiş, suyu gelmiş, adam kaçak olarak da elektriği bağlamışsa, bunu
meşru olarak verelim diyorsunuz. Burada bir konu var.
Yani, evet, bir hata yapılmış, gecikmiş, buna bu yetkiyi verelim deniyor; ama,
bunlar, bu tip kaçakları da özendiriyor. Bunu da göz önüne alalım. Buradan da
devletin beklediği 151 trilyon liralık bir gelirdir. Üçüncü önemli bir konu
var ki, bu, üzerinde durmamız gereken bir konu. Arsa ve emlak vergilerini
artırma var. Bakın, burada gerekçesinde "büyükşehirlerde yaşamanın bir
bedeli olarak" deniliyor. Şimdi "büyükşehirlerde yaşamanın bir bedeli
olarak" dediğimiz zaman, biraz bunda da düşünmek isterim. Türkiye'nin doğu
ve batısı arasında önemli bir gelişmişlik farkı vardır. Erzurum da bir
büyükşehirdir, İstanbul, İzmit, Bursa da bir büyükşehirdir. Acaba, Erzurum'da
yaşayan vatandaşlar büyükşehir nimetlerinden ne kadar yararlanıyor? Bunu da bir
düşünmenizi isterim. Burada getirilen vergi
beyannamelerini yüzde 100 artırmanın, arsa beyannamelerini artırmanın bir
problemi de olacaktır. Bu sene vatandaşlar arsa beyannamesini yeni verecekleri
için, bir kısmı yüksek beyan edip, biri de iki kat vermeye kalktığı zaman,
onların üzerine önemli bir vergi yükü binecektir. Bu vergi yüklerinden devletin
beklediği 300 trilyon lira civarında bir vergidir. Bu 300 trilyon lira vergi, o
bütün 16 büyükşehirde yaşayan insanları... Misal söylüyorum; İzmit'te
verecektir; ama, yanındaki -diyelim- Bilecik'te vermeyecektir. Burada bir
ikilem meydana getirecektir ve bu şehir, bu şehir karşısında... Biraz sonra belki şu yol
akla gelebilir: Büyükşehirlerde hizmet verilmesi gerekiyor, altyapıları daha
çok yapmamız gerekiyor, büyük bir hizmet yükümlülüğü var; o halde, biz, bu
büyükşehir belediyelerine yardım edelim diye bunu getirdik denilecek; fakat,
öyle değil. İleride bir madde getirilmiş. İşte esas tuzak maddesi de orasıdır.
Hükümet, isterse, büyükşehirlerin Maliyeden aldığı payı yüzde 6'dan yüzde 3'e
indirmeye yetkilidir. Zaten şu anda yüzde 5 olarak kullanılıyor. İşte, esas
tuzak maddesi de budur. Bugün büyükşehirlerin ana kaynağı, büyükşehirlerin
Maliyeden aldığı yardımlardır. Bizim büyükşehirlerin aldığı yardım, şu anda
yüzde 5 olarak uygulanıyor, yüzde 6 olarak uygulanmıyor. 5'i, 4 veya 3'e
indirdiğimiz zaman, büyükşehirleri, bilhassa, İstanbul, Ankara, İzmir ve
Bursa'yı felç edersiniz. Bunun aslı ve özü de budur. Bundan sonra, o
büyükşehirlerin, hem Maliyeden gelen yardımlarını keseceksiniz hem de bugün çok
tartışılan doğalgaz faturalarından gelen gelirlerini keseceksiniz, ondan sonra,
o şehirlere hizmeti nasıl götüreceksiniz? Bunun bir karşılığını, hükümetin,
burada gelip söylemesi lazımdır. Sayın milletvekilleri,
belediyelerin bir özelliği vardır; halkıyla birebir, yüz yüze karşılıklıdır.
Bir vatandaş, belki, bir bakana, hatta, bir milletvekiline bile her zaman
ulaşamayabilir; ama, vatandaşlar, bilhassa, belediye başkanlarına çok rahat bir
şekilde ulaşabilmektedirler, onlardan birtakım hizmetleri çok rahat
isteyebilmektedirler. Onun için, belediyelere vermiş olduğumuz bu gelirleri
düşürtmeye çalışmanın hiçbir mantıklı izahı yoktur; çünkü, zaten, bugün sosyal
patlamalara karşı da bizim için en büyük önlemleri alanlar da belediye
hizmetleridir, belediyenin sosyal yardımlarıdır, belediye misafirhaneleridir,
belediyelerin kar kürümeleridir. Şimdi, bu kar kürümelere
geldiği zaman da, Sayın Meclisin bir noktada dikkatini çekmek isterim. Bir
hafta veya on günden beri, Türkiye'de, son 10-15 yılda görülmeyen bir kar
yağışı başlamıştır. Dolayısıyla, İstanbul ve Ankara gibi şehirlerde de, birkaç
günden beri, vatandaşlar, evlerine gidememekte, işyerlerine gidememekte ve kar
mücadelesinden dolayı büyük bir rahatsızlık hissetmektedirler; ama, unutmayın
ki, Erzurumlu milletvekilleri ve Erzurum halkı olarak, bu kar mücadelesini, üç
gün yaşadığınız mücadeleyi, biz, her sene altı ay yaşıyoruz. Bunu, lütfen bilmenizi
istiyorum. Erzurum gibi doğu vilayetlerinde kar, ekim ayının sonunda yağar ve
bir daha mart ayının sonlarına doğru kalkar. Kar, altı ay, o şehir
meydanlarında, açıkta kalır. Belediyeler, bunları -yılda 5-6 defa devamlı yağan
karları- temizlemek için büyük bir mücadele verirler ve büyük bir maliyetleri
olur. Onun için, biz, çoğu zaman, burada belediye hizmetleri görüşüldüğü zaman
söylemişizdir. Doğu ve güneydoğuda, yüksek rakımlarda yaşayan nüfuslarda, bu
karla mücadele için belediyelere özel bir yardım yapalım deriz; ama, buna hiç
dikkat edilmemiştir; ama, bakın, üç günden beri İstanbul ve Ankara'da, bütün
radyo ve televizyonlar bundan bahsediyorlar, bunu gösteriyorlar. O radyo ve
televizyonların genel merkezleri Erzurum'da olsa, bu görülen felaketi altı ay
göstermek zorunda kalacaklardır; çünkü, 1 852 metrede kurulmuş olan bir şehir
merkezinde, her yağan karın orada altı ay kalacağını unutmayın diye belirtmek
istiyorum. Şimdi, burada, bu
hükümetin, tasarıları getirirken ne kadar incelemeden getirdiğini iki noktada
belirteceğim. Şimdi, şu üç dört günden beri neyi tartışıyoruz "doğalgaz
fiyatları yüksek, bunları indirelim" "doğalgaz fiyatları yüksek,
bunları indirelim" diye tartışıyoruz. Peki, bu getirilen tasarıyla,
doğalgazı ATV kapsamına alıp, metreküpüne 5 000 lira ilave ediyorsunuz. Şimdi, eğer doğalgaz
pahalı ise, bu zam niçin geliyor? Eğer doğalgazın indirilmesi bugün gündemde
ise, bugün, bu maddeyle, doğalgaz fiyatlarına, metreküpüne 5 000 liralık zam
getirilmesinin, vergi getirilmesinin gerekçesini, bana, hükümetin izah etmesi
lazım. Bu kadar mı zamanlamayı ayarlayamıyorsun?! Bu kadar mı üç gün önünü
göremiyor bu hüküme?.. Bu tasarıyı getirdiği, Meclise sevk ettiği gün 21
Aralık. 21 Aralıkta bu tasarı sevk ediliyor Meclise, bugün Ocak ayının 7'si,
8'i; birkaç günden beri Enerji Bakanı, bütün belediye başkanlarıyla
"doğalgaz fiyatları fazla, indirelim" diye tartışıyor. O zaman, bu
hükümete sormak isterim... Bu tasarıları getirdiğimiz zaman, Türkiye'nin
bugünkü durumunu da inceleyelim diye düşünüyorum. Doğalgaz fiyatlarına
geldiğimiz zaman, burada bir konuyu da belirtmek istiyorum, İstanbul
Belediyesinin verdiği bir rakam var. Belediye diyor ki: "Son olarak 399
000 liradan 348 000 liraya; yani, 50 000 liralık bir fiyat düşüşü olduğu zaman,
BOTAŞ, burada, fiyatlarından 16 000 lira düşürdü, biz 26 000 lira düşürdük,
KDV'den düşen de 7 000 liradır. Yani, BOTAŞ'ın ve KDV indiriminin toplamı,
İstanbul Belediyesinin indiriminden 2 000 lira daha azdır." İstanbul
Belediyesi burada diyor ki: "Biz, bu konuda fedakârlığı, devletten ve KDV
farkından daha fazla yaptık." Bu verdikleri hesaba baktığımız zaman,
İstanbul Belediyesinin bu noktada haklı olduğunu da görüyoruz Şimdi, birçok önemli
noktadan biri de, Bağ-Kur primlerinin artırılması. Şimdi, bakın, sayın milletvekilleri,
bu da çok önemli bir şey. Bu tasarıyla, Bağ-Kurlulardan alınan prim, yüzde
15'ten 20'ye çıkarılıyor, hatta, tasarının getirildiği ilk halinde her çocuk
başına, eşler ve ana-baba için 1'er puan artırılması öngörülüyordu; o zaman,
yüzde 15 olan bu Bağ-Kur sigorta primi yüzde 30'a çıkıyordu. Neyse ki, Plan ve
Bütçe Komisyonunda yapılan yoğun itirazlar üzerine, çocuklardan ve anne-babadan
alınan kaldırıldı, sadece yüzde 5 ilavesi getirildi. Şimdi, Bağ-Kurlunun
normal primini ödeyemediği, Bağ-Kurluların büyük bir bölümünün icraya düştüğü,
Bağ-Kurlularda büyük bir sıkıntı meydana geldiği dönemde Bağ-Kur primlerini
artıran hükümete bir şey sormak istiyorum: Şimdi, siz, burada, Bağ-Kur
primlerinden ne kadar tasarruf edeceksiniz?! Anne ve baba için dahi alsaydınız
171 trilyon liraydı. Anne-baba ve çocuklar için almadığınıza göre, Bağ-Kur'dan
alacağınız bütün prim, 80 trilyon lira tutarında bir miktar olacak... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla) -
Sayın Başkan, 2 dakika... BAŞKAN - Efendim,
lütfen... HASAN GÜLAY (Manisa) -
Hep aynı şeyi söylüyorsun... ASLAN POLAT (Devamla) -
Gel, cevap ver, aynısını söylüyorsun diyorsan. Niçin rahatsız oluyorsunuz?
Rahatsız olmayın, ben size gerçekleri konuşuyorum. Şimdi, siz, burada 2,5-3
milyon Bağ-Kurludan 80 trilyon lira para keseceksiniz, yarın getireceğiniz
kanunla 4 milyar doları, 6 katrilyon lirayı 8 tane bankaya vereceksiniz. Bu mu
sizin sosyal demokratlığınız? Yazıklar olsun!.. (SP sıralarından alkışlar) Hepinize saygılar
sunuyorum. BAŞKAN - Efendim, şimdi,
söz sırası... Hükümet konuşmayacak
herhalde, değil mi? Sayın Bakan, hükümet konuşacak mı? Öyle bir alışkanlığınız
yok. Şimdi, Bartın
Milletvekili Sayın Cafer Tufan Yazıcıoğlu. (DSP sıralarından alkışlar) Sayın Bakan, ben sizin
için söylemedim, Maliye Bakanımız için söyledim. O burada yok. CAFER TUFAN YAZICIOĞLU
(Bartın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önce, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Ülkemizin temel ekonomik
sorunlarına, yapısal reformlarla, güçlü malî ve parasal politikalarla kökten
çözüm getirmeyi hedefleyen hükümetimizin, bu konudaki malî tedbirler
tasarılarından birini daha görüşmekteyiz. Ülkemiz, 2002 yılında,
yeniden sürdürülebilir büyüme sürecine girecek, makroekonomik istikrar tesis
edilecek, toplumsal refah seviyesi yükselecektir. Sosyal ve ekonomik
bakımdan korunmaya muhtaç toplum kesimlerini kollamak, devam ettirilmektedir. Bağ-Kurun sağlık
sigortasına ilişkin gelir-gider dengesinin oluşturulabilmesi ve faydalanan
sigortalılar bakımından da adil bir uygulamanın sağlanabilmesi için gerekli
değişiklikler, bu tasarıyla yapılmaktadır. Büyükşehir
belediyelerinin finansman ihtiyacının, bu belediyelerin sınırları içinde
yaşayanlarca karşılanması, sosyal adalet ilkelerine uygundur. Bu nedenle,
hükümetimizin bu kanun tasarısını ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunu olumlu
buluyorum. Genel Kurula saygılarımı
sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sorulara
geçmeden evvel, birleşime 10 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 16.22 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.30 BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE
(Erzincan) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 48 inci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum. 790 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine, kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 7.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/939) (S. Sayısı : 790) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde. Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı; şimdi, soru-cevap işlemine... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, karar yetersayısı istiyoruz. BAŞKAN - Ne istiyorsunuz? VEYSEL CANDAN (Konya) -
Karar yetersayısı. BAŞKAN - Nasıl; bu, yeni
bir âdet mi? VEYSEL CANDAN (Konya) -
Maddelere geçerken... BAŞKAN - Geçmiyorum ki,
soru-cevap işlemi var daha.Aşkolsun!.. Aa, olmadı... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Peki Başkanım. Takip etmiyor ki, neye
cevap verecek hükümet? BAŞKAN - Hükümet var. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Derdini anlatırdı; çıkıp konuşmadığına göre, yok. BAŞKAN - Şimdi geliyor;
Maliye Bakanımız geliyor. Efendim, soru-cevap işlemi
10 dakika. Sayın İsmail Özgün;
buyurun efendim. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir)
- Sayın Başkan, delaletinizle aşağıdaki soruları hükümete sormak istiyorum: 1- Doğalgazdaki KDV
oranını indirmeyi düşünüyor musunuz? 2- Millet doğalgaz
faturalarını ödeyemezken, doğalgazın Akaryakıt Tüketim Vergisi kapsamına alınıp
metreküpüne 5 000 TL vergi getirmeyi hangi vicdan ve insaf ölçüleriyle
yapıyorsunuz? 3- Doğalgazın
pahalılanması nedeniyle birçok aile doğalgaz kullanımından vazgeçmekte, hava
kirliliğine yol açan yakıtlara yönelmektedir; bunun sonucunda hem doğalgaz
kullanımı azalmakta hem de hava kirliliği artmaktadır. Bunları nasıl
önleyeceksiniz? 4- Esnaf ve sanatkârlar
ve çiftçilerimiz, bugün, borçlarını ve faizlerini bile ödeyemezken, Bağ-Kur
primlerine 170 trilyon lirayı bulacak zam yapıyorsunuz. Vatandaşlarımız bu
primleri nasıl ödeyecek hiç düşündünüz mü? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Yıldırım;
buyurun efendim. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakandan aşağıdaki soruları
sormak istiyorum: 1.- Doğalgaza yapılan
indirim yeterli değildir. Vatandaşın doğalgaz kullanabilmesi için, kış
geçinceye kadar, yani üç aylığına doğalgazdaki KDV oranını ertelemeyi düşünüyor
musunuz? 2.- Yine, yüzde 100
artırılan Emlak Vergisinin, büyükşehir belediyelerine ve alt belediyelere
sağladığı bir yarar yoktur, sadece vatandaşlara yük getirmektedir. Çok
sıkıntıda olan vatandaşın ödeme gücü olmadığından, bu artış oranını yüzde 50'ye
düşürmeyi düşünüyor musunuz? 3.- Bağ-Kur sağlık primlerini
yüzde 5 artırdığınız insanlar, normal primlerini yatıramayan, dükkânını
kapatan, işini kaybeden insanlardır. Bu zamdan vazgeçmeyi düşünüyor musunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Başkan, söz sırası sizde. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim. Efendim, evvela, kanunun
1 inci maddesini incelediğimiz zaman, kanun tekniğine aykırı. Komisyondan
soruyorum. Yani, evvela, genel ve katma bütçeli idarelerin ürettikleri mal ve
hizmetlere istisnayı kaldırdıktan sonra, ikinci fıkrada, bu istisnanın
istisnası getiriliyor, parantez içinde istisnanın istisnası getiriliyor; üçüncü
fıkrada, Bakanlar Kuruluna, hangilerinin yararlanmayacağına dair bir yetki
veriliyor. Bu, bir defa kanun tekniğine aykırı, böyle bir kanun düzenlemesi
olmaz. Sayın Komisyonun buna dikkatini çekmek istiyorum. İkincisi,
milletvekillerine uçak tenzilatının kaldırılması, milletvekillerinin hizmet
yapmasını engellemek için midir?! Yani, özellikle, biz, doğu ve güneydoğuda
görev yapan insanlar, ayda bir iki defa kendi bölgemize gitmek zorundayız,
orada çeşitli olaylar olmaktadır; öyle zaman oluyor ki, ayda dört beş defa
gitmekteyiz, parti çalışmalarına katılmaktayız. Acaba, niye, milletvekillerinin
bu yüzde 30 tenzilatını kaldırmayı, bu hükümet bu kadar kendisine görev saydı?!
Herhalde, milletvekillerinin çalışmalarından rahatsız oldukları için bunu
kaldırıyorlar. Bir diğer sorum; bu 2 nci
maddedeki elektrik bağlanma işi ve telefon bağlanma işi ne kadar sürecek; yani,
bunlar yapı kullanma izni almadıktan sonra, ne zamana kadar bu sürecek? Bir diğer sorum Sayın
Başkan, doğalgaza getirilen Akaryakıt Tüketim Vergisidir. Doğalgazın üzerinde
oynanan oyunlardan birisi de, Turusgaz
diye bir şirket var; bu Turusgaz'ın ortakları, GAMA ve Gasprom'dur;
yani, GAMA Türk şirketidir, Gasprom da Rus şirketidir. Bu Rus şirketinin Mavi
Akım olayında kimlerle ilişki içinde olduğunu biliyoruz; ne kadar perde
arkasında gizlendiğini de biliyoruz. Bu Turusgaz'a 1 000 metreküp için kaç
dolar veriliyor? Ve burada, bizim aldığımız bir bilgiye göre, 2000 yılında 100
milyon küsur dolar, 2001 yılında da 150 milyon dolar para ödenmiş. Tabiî,
şimdi, burada, iktidar milletvekilleri çıkıp bizim konuşmalarımızı engellediği
için, burada çıkıp da söyleyemiyoruz; aslında, burada söylenmesi gereken çok ciddî
şeyler var... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Nasıl soru Sayın Başkan?! Gündemdışı konuşma!.. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Peki, bu kadar aracı şirketlere, yani, bir Rus şirketine, bugünkü iktidarın
yandaşı olan bir GAMA şirketine, siz, doğalgazda bu kadar fazla para öderken ve
insanları soğukta yaşamaya mahkûm ederken, bir de Akaryakıt Tüketim Vergisini
bunlara getiriyorsunuz. Bu, hangi zihniyetledir?.. Bu zihniyeti değiştirmeyi
düşünmüyor musunuz? Şimdi Sayın Başkan, bir
başka... Aslında, burada, çok söylenecek şeyler var... Bakın, şubatta Merkez
Bankası açılıyor... ERKAN KEMALOĞLU (Muş) -
Sayın Başkan, böyle soru mu olur?! EROL AL (İstanbul) - Bu
ne biçim soru?! Her şeyi ihlal ediyor!.. KAMER GENÇ (Tunceli) -
...4 katrilyon lira, 4 katrilyon lira para alınıyor... ERKAN KEMALOĞLU (Muş) -
Müdahale edin Sayın Başkan!.. BAŞKAN - Efendim,
müdahale etmem!.. Niye müdahale etmediğimi söyleyeyim mi efendim; kendileri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili benim gibi; nasıl sual sorulacağını
bilir. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Ben bilirim tabiî Sayın Başkan. BAŞKAN - Ben teeddüp
ederim ona öğretmeye!.. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) İstirham ederim
yani!.. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Yani, şimdi, bu arkadaşların görevi, hep suiistimallere kanat germek mi?! Bu
memleketi satılığa çıkarmışız, IMF'nin emrine vermişiz; millet ateş içinde,
pahalılık içinde yanıyor; her gün sokaklarda insanlar ölüyor; ondan sonra biz
bunları burada dile getirmesek... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Bunlar
dile getirsinler, biz susalım Sayın Başkan! (DYP sıralarından alkışlar) Bunlar
dile getirsinler, biz susalım; ama, bunlar örtbas ediyor, bizi susturmaya
çalışıyor. Yani, şubatta Merkez Bankasını gayrimeşru şekilde açıp da 4
katrilyon lira alan bu iktidarın adamları değil midir?! Ertesi gün de dolara
yüzde 150 zam yapıp da, ondan sonra, kendi bankalarına büyük para alanlar
bunlar değil midir?! BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim... MEHMET SALİH YILDIRIM
(Şırnak) - Sayın Başkan, neye göre söz veriyorsunuz?! KAMER GENÇ (Tunceli) -
Bunu yapan bakanlar, başbakanlar, başbakan yardımcılarının bu salonda
oturmaması lazım; temel mesele bu.(DYP sıralarından "Bravo"sesleri,
alkışlar; DSP, MHP ve ANAP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Soru sormamızı,.engelliyorlar. Bundan sonra yani.. BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ederim... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Efendim, Anayasamıza göre, vergi muafiyet ve istisnalarının vergi kanunlarında
yer alması lazım; ama, bu kanunla getirilen bir hükümde...(DSP, MHP ve ANAP
sıralarından gürültüler) MEHMET SALİH YILDIRIM
(Şırnak) - Niye müdahale etmiyorsunuz efendim?! Niye görevinizi yapmıyorsunuz?! AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Soru sormuyor ki, sorunun yorumunu yapıyor Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim, ne
yapayım, nasıl keseyim?!.Böyle bir hakkım yok ki... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan, bakın, bunlar beni kızdırırlarsa, Meclis Başkanvekilliğinden de
istifa ederim, bunlarla daha da iyi mücadele ederim;yani, benim için makam,
mevki önemli değil, şu Türk Halkının menfaatını burada korumak görevimizdir. NAİL ÇELEBİ (Trabzon)-
Soru sor, soru... Sayın Başkan, soru
sorması gerekiyor... BAŞKAN - Efendim, benim
söz kesme hakkım var mı?!. Sual soruyor... KAMER GENÇ
(Tunceli)-Bunlar neyi örtbas etmek istiyorlar Sayın Başkan, neyi örtbas etmek
istiyorlar?!. BAŞKAN - Sayın Genç,
teşekkür ediyorum. KAMER GENÇ (Tunceli)-
Alınları temizse, çıksınlar ortada desinler ki, bizim hiçbir şeyimi yok;
hırsızlığımız yok, şuyumuz yok buyumuz yok desinler. İnsanlar, eğer alınları
açıksa, çıkar burada konuşur, konuşmalardan rahatsız olmaz. BAŞKAN - Sayın Genç,
teşekkür ediyorum. KAMER GENÇ (Tunceli)-
Yalnız son sorumu soramadım Sayın Başkan. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
gürültüler) BAŞKAN - Efendim,
lütfen... KAMER GENÇ (Tunceli)-
Efendim, bu görev tazminatına bir vergi muafiyeti getiriyorlar, genel müdür
yardımcılarından daha aşağıdakilere vergi muafiyeti getiriyorlar. Yani, bu
kadar kamu görevlileri içinde o kadar büyük sıkıntı içinde olanlar var;
İçişleri Bakanı defalarca "ben polise zam getireceğim"dedi; bunları
getirmiyorlar, yandaşlara durup dururken böyle vergi muafiyeti, istisnaları
getiriyorlar; Anayasaya aykırı; vergi muafiyeti ve istisnalarının vergi
kanunlarında yer alması lazım. Teşekkür ederim Sayın
Başkan. BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum.. İHSAN ÇABUK (Ordu)- Sayın
Başkan, yandaş diye kimi kastediyor, kime diyor? BAŞKAN - Buyurun
Sayın Kumcuoğlu. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Aydın)- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, bu kanunun
4,5,6,7 ve 8 inci maddeleri doğrudan
doğruya Maliye Bakanlığını ilgilendirmektedir. Beşinci keredir burada vergi
kanunu konuşuluyor ama, Maliye Bakanımız Bakanlar Kurulu sırasında oturmuyor.
Ne zaman,hangi kanun konuşulduğunda, Sayın Bakanımız Bakanlar Kurulu sırasında
oturmayı düşünüyor? Bu konunun cevaplandırılmasında delaletinizi rica ediyorum.
Teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben, bunu,
müsaade ederseniz, soru olarak kabul etmiyorum efendim. Sayın Açba, buyurun. SAİT AÇBA (Afyon)-
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Birinci sorum;
doğalgazdan alınan Katma Değer Vergisinin 2001 yılındaki tahsilat miktarı
nedir? Yine, 2001 yılında
Akaryakıt Tüketim Vergisinin tahsilat miktarı ne olmuştur? Üçüncü olarak; BOTAŞ
yetkililerinin yaptığı bir açıklama var: "Amerika Birleşik Devletlerindeki
bir şirketten alacağımız finansal destekle BOTAŞ'ın özel sektöre satacağı
doğalgazın birim fiyatını belirleyeceğiz" diyorlar. Acaba, BOTAŞ
bünyesinde doğalgazın birim fiyatı belirlenemiyor mu? Diğer taraftan,
Amerika'daki şirketten alınacak finansal desteğin niteliği nedir? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Seven,
buyurun efendim. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanıma aşağıdaki sorumu sormak istiyorum. Sayın Bakanım doğalgazın
önümüzdeki yıl ve bugünden itibaren başlamak üzere 57 ilde kullanılacağını
söylemektedirler. Boru hattının da Ağrı'dan geçtiğini düşünürsek, doğalgazın
Ağrı'da ne zaman faaliyete geçeceğini sormak istiyorum? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Ben teşekkür
ederim. Sayın Öksüz, buyurun
efendim. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Sayın Başkanım, Bağ-Kurla ilgili 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edildi. Anayasa Mahkemesinin tanıdığı dört aylık
süre dolduğu halde, neden bugüne kadar görüşülememiştir? İki : Bağ-Kur sağlık primlerinin
artırılması, şu anda sıkıntılı olan, siftah bile edemeyen esnaf, çiftçi,
sanatkârımızı daha da sıkıntıya sevk etmeyecek mi? Son sorum: Büyükşehir
belediyelerine, illerde toplanan genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan yüzde
6'lık payın yüzde 3'e düşürülmesi, çok sınırlı imkânlarla halka hizmet veren
belediyelerimizi hizmet götüremez hale getirmeyecek mi? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Sayın Levent,
buyurun. MÜKERREM LEVENT (Niğde) -
Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma aşağıdaki sorumu yönlendiriyorum. Doğalgaz madem pahalı,
enerji sektöründe kullanılmak için doğalgaz çevrim santralına neden izin
veriliyor? Elektrik üretiminde en pahalı materyaldir; elektrikte suya evet,
elektrikte kömüre evet, elektrikte nükleere evet, elektrikte rüzgâra evet; ama,
doğalgaza hayır. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Son soru Sayın
Mahfuz Güler'in; buyurun efendim. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim. Sayın Başkan,
delaletinizle, yerinde bulamadığım Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: Tasarının
3 üncü maddesinde, Bağ-Kurluların sağlık primleri yüzde 15'den yüzde 20'ye
çıkarılmaktadır. 1479 sayılı Kanuna göre 1 700 000 kişi düzensiz prim ödemekte,
529 000 kişi ise hiç prim ödememektedir. Yine, 2926 sayılı Kanuna
tabi Bağ-Kurluların 457 000'i düzensiz prim ödemekte, 400 000'i ise hiç prim
ödememektedir. Bu şartlar altında, Bağ-Kurluya yeniden her ay yüzde 8-10 zam
getirecek prim tahsilatını, Sayın Bakan, nasıl tahsil etmeyi düşünüyorlar; bu
konuda yeniden geliştirdikleri bir yöntem var mı bunu sormak istemiştim. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Evvela Komisyona
sordular; buyurun efendim. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, Sayın Genç'in soruları arasında
yer aldığı için iki konuda açıklama yapacağım. Bir tanesi, görev
tazminatıyla ilgili husus. Görev tazminatı, daha önce, temsil tazminatından
sonra hükümete verilen yetki çerçevesinde düzenlenmiş ve kamu görevlilerine 15
Ocaktan itibaren yapılması planlanan bir ödemedir. Sayın Cumhurbaşkanı, bu
şekildeki bir muafiyetin kararnameyle yapılmasını uygun görmemektedir. Yasal
olarak, kanunî olarak düzenlenme ihtiyacı vardır, o nedenle buraya
getirilmiştir. İkinci husus: 1 inci
maddedeki muafiyetlerle ilgili bölüm. Burada, mahallî idarelerin, yerel
yönetimlerin belirli bir istisna içinde malûl, yaşlı, öğrenci ve basın kimlik
kartı taşıyanlara yönelik bir istisna uygulaması, metin içinde çok açık
görülmemiştir. Bu konuyu daha açık bir biçimde ifade eden bir önerge Divana
verilmiştir, sırası geldiğinde oylanacaktır ve bu konuya açıklık getirilmiştir;
yani, bir trenden ya da bir Türk Hava Yollarından indirim gibi bir durum söz
konusu değildir. BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Sayın Bakan, buyurun. ORMAN BAKANI İ. NAMİ
ÇAĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın İsmail Özgün "doğalgazda Katma
Değer Vergisi oranı inecek mi?" diye soruyor; cevabım, hayır. BAŞKAN - Keşke
"Evet" olsaydı efendim. ORMAN BAKANI İ. NAMİ
ÇAĞAN (İstanbul) - "Doğalgaza neden ATV getirildi?" Buna olan cevabım
da, en kolay gelir kaynağı dolaylı vergilerdir ve hükümetin gelir ihtiyacı had
safhadadır; onun için, kolay kaynaklara yöneliyoruz. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Enerji Bakanı "görüşülecek" dedi. BAŞKAN - Maliye Bakanı
gibi konuşuyor efendim; Sayın Çağan, aynı zamanda Maliye eski Bakanı; müsaade
edin, cevap versin. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - O
zaman, Enerji Bakanı yanlış açıklama yapıyor. BAŞKAN - Buyurun efendim. ORMAN BAKANI İ. NAMİ
ÇAĞAN (İstanbul) - "Doğalgazdan vazgeçmek hava kirliliğine sebep olmaz
mı" diye soruldu. Evet, vazgeçilirse hava kirliliğine sebep olur. Bu
konunun ayrıntılarını Enerji Bakanı daha iyi cevaplandırabilir. Çiftçilerin Bağ-Kur
primine zamdan söz edildi. Bu sağlık zammı, sadece çiftçileri değil, bütün
Bağ-Kur mükelleflerini kapsıyor. Bu da, yine, gelir ihtiyacının bir sonucu
olarak ortaya çıkıyor. Sayın Sadri Yıldırım
"doğalgaz KDV oranı ertelenecek mi" diye sordu. Hayır, KDV oranı
değil, ATV oranı ve buna ilişkin tahsilatta bir erteleme olacak; Sayın Maliye
Bakanımız, şu sıralarda ona ilişkin önergeyi hazırlıyor. Sayın Sadri Yıldırım'ın
"Emlak Vergisinde indirim olacak mı" sorusu var; tam tersine,
görüldüğü gibi artış var. "Bağ-Kur zammından
vazgeçmeyi düşünür müsünüz?" Bağ-Kur zammı, aslında, sosyal güvenlikle
ilgili düzenlemede var; fakat, o geciktiği için, bir an önce bu zammın
yürürlüğe girmesi için bu yasa tasarısına konuldu. Sayın Kamer Genç, mal ve
hizmet tarifesiyle ilgili karışıklıktan söz etti. Bu konuda, bir hükümet
önergesi veriyoruz ve konuya bir açıklık getiriyoruz. "Milletvekili uçak indirimi
neden kalkıyor?" Milletvekili maaşı içinde, ücretin yanı sıra bir de
yolluk var; o bakımdan, indirimli tarifeye gerek görülmemiş zannediyorum. "Gecekonduya
elektrik bağlanması ne kadar sürecek?" Diğer kamu hizmetleri de
getiriliyorsa, iskân ruhsatı alıncaya kadar; bunun limiti de zaten yasa içinde
var. "Doğalgazla ilgili
Rus şirketi... İşte, metreküpü kaç dolar?"... Bu soruların muhatabı Enerji
Bakanıdır. Sayın Kamer Genç
"Anayasaya göre, vergi muafiyeti yasada olması gerekir; burada, kararnameye
kapı açılmış" diyor. Bu konuda haklı... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Vergi yasalarında... ORMAN BAKANI İ. NAMİ
ÇAĞAN (İstanbul) - Evet... Bu konuda haklı; yani, hak veriyorum; fakat, bunun
listesi uzun ve ihtiyaca göre de listenin kapsamı genişletilebilir; ama,
burada, tabiî, bunun iptalinde, muhalefet de yarar görmeyecektir; çünkü, iptali
halinde, yararlanacaklar da yararlanmayacaktır. O bakımdan, Anayasaya çok uygun
olmasa da, kimsenin, iptali için başvuracağını sanmıyorum. Sayın Kumcuoğlu
"Maliye Bakanı ne zaman oraya oturacak" diye sordu. 4 üncü madde
vergilerle ilgili, ilk üç madde Hazineyle ilgili. Ben, Sayın Kemal Derviş'e
vekâleten oturuyorum, 4 üncü maddeden itibaren Sayın Maliye Bakanı oturacak. Sayın Açba, 2001 KDV ve
ATV tahsilat miktarlarını sordu. 2001 yılı tahsilatı, Akaryakıt Tüketim
Vergisi, 5,6 katrilyon hedef, bir ay eksiğiyle
4,9 katrilyon elde edilmiş. KDV ile ilgili olan rakamı da, Maliye
Bakanlığı yetkilileri Sayın Açba'ya bildirirler. Sayın Nidai Seven
"doğalgaz 57 ilde; ne zaman Ağrı'ya gelecek" diyor. Bu soruyu da,
yine, Enerji Bakanımıza havale ediyorum; doğrusunu o bilecektir... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Siz
temsil ediyorsunuz ama... ORMAN BAKANI İ. NAMİ
ÇAĞAN (İstanbul) - Ben bilmiyorum. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - O
zaman, yazılı mı cevap verecek Sayın Bakan? ORMAN BAKANI İ. NAMİ
ÇAĞAN (İstanbul) - Evet, tutanaklara geçmiştir. Enerji Bakanımız size cevap
verecek efendim. "Bağ-Kur yasası ne
zaman görüşülecek?" Yasama takvimi izin verdiği zaman, Bağ-Kur yasası
önümüze gelecektir. "Belediye paylarının
düşürülmesi belediyeler için sıkıntı yaratır mı" dendi. Pek tabiî yaratır;
ama, buradaki Emlak Vergisi artışı bu sıkıntıyı telafi edecektir. Sayın Levent
"doğalgaz pahalı, çevrime izin verilmesin" dedi. Bu, sorudan çok,
temenniydi. Sayın Mahfuz Güler
"Bağ-Kur sağlık primi yüzde 15'ten yüzde 20'ye çıkıyor, zaten primlerin de
ödenmesi sorunu var, Bağ-Kur primine neden zam yapılıyor?" diyor. Bu
konular daha ayrıntılı olarak sosyal güvenlik yasalarında düzenlenmiştir;
fakat, konunun ivediliği dolayısıyla, primlerin yüzde 20'ye çıkmasına ilişkin
hüküm bu yasa tasarısı içine alınmıştır. Diğer düzenlemeler sosyal güvenlik
yasasında karşımıza gelecek. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum Sayın Bakan. Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlandı. III. – YOKLAMA BAŞKAN - Oylamaya
geçmeden önce, bir yoklama talebi var. Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımın
isimlerini okuyacağım. Veysel Candan?.. Burada. Süleyman Arif Emre?..
Burada. Sacit Günbey?.. Burada. Niyazi Yanmaz?.. Burada Lütfi Doğan?.. Burada. Aslan Polat?.. Yok. FAHRETTİN KUKARACI
(Erzurum) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Kukaracı
tekabbül etti. Ali Oğuz?.. Burada. Musa Demirci?.. Burada. Osman Yumakoğulları?..
Burada. Hüseyin Karagöz?..
Burada. Rıza Akçalı?.. Burada. Nevzat Ercan?.. Burada. Ali Rıza Gönül?.. Burada. Celal Adan?.. Burada. Mustafa Kemal Aykurt?..
Burada. İsmet Attila?.. Burada. Doğan Baran?.. Burada. Mehmet Gözlükaya?..
Burada. Mehmet Sağlam?.. Burada. Mehmet Sadri Yıldırım?..
Burada. Hakkı Töre?.. Burada. 21 arkadaşımız burada. Elektronik cihazla
yoklama yapılacaktır. Yoklama için 5 dakika
süre veriyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Efendim,
yoklamayı kesiyorum; çoğunluk var, oylamaya geçeceğiz. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, daha 2 dakika var. BAŞKAN - Şu ana kadar 195
kişi var; itimat buyurun efendim. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 7.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/939) (S. Sayısı: 790) (Devam) BAŞKAN - Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 1 inci maddeyi
okutuyorum: KAMU KURUM VE KURULUŞLARININ ÜRETTİKLERİ MAL VE HİZMET
TARİFELERİ İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI MADDE 1. - Genel bütçeye dahil daireler ile katma
bütçeli idareler, bunlara bağlı döner
sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulan fonlar, kefalet sandıkları, sosyal
güvenlik kuruluşları, genel ve katma bütçelerin transfer tertiplerinden yardım
alan kuruluşlar, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları ile
müesseseleri, il özel idareleri ve belediyeler ile bunların kurdukları birlik,
müessese ve işletmeler, (malûl, yaşlı, öğrenci ve basın kimlik kartı
sahiplerine uygulanacak indirimler hariç), özel bütçeli kuruluşlar,
özelleştirme işlemleri tamamlanıncaya kadar, 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı
Kanuna tâbi kuruluşlar ve özel hukuk hükümlerine tâbi, kamunun çoğunluk
hissesine sahip olduğu kuruluşlar, kamu banka ve kuruluşları ile bunlara bağlı
iş yerleri ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca üretilen mal ve hizmet
bedellerinde işletmecilik gereği yapılması gereken ticarî indirimler hariç
herhangi bir kişi veya kuruma ücretsiz veya indirimli tarife uygulanmaz. 24.2.1968 tarihli ve 1005
sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref
Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun, 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi
Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ve 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanununun ücretsiz veya indirimli tarife uygulanması ile
ilgili hükümleri saklıdır. Bakanlar Kurulu birinci
fıkra hükmünden muaf tutulacak kişi veya kurumları tespit etmeye yetkilidir. Bu Kanunun yayımı
tarihinden önce ikinci fıkrada belirtilen kanunlar dışında; kanun, kanun
hükmünde kararname, tüzük, yönetmelik, genelge ve benzeri düzenleyici işlemler
ile diğer idari işlemlerle tesis edilmiş bulunan ücretsiz veya indirimli tarife
uygulamalarına 31.12.2001 tarihinden itibaren son verilir. BAŞKAN - 1 inci madde
üzerinde ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubuna ait efendim. İstanbul Milletvekili
Sayın Celal Adan, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. DYP GRUBU ADINA CELAL
ADAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum. Burada görüştüğümüz Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili düşüncelerimi
ifade etmeden önce, Plan ve Bütçe Komisyonunda zaman zaman rastladığımız -ki,
önemli olan, değişikliklerin halkla birlikte yapılması gerçeğiyle yüzde yüz
çelişen- bir gerçeği ifade etmek istiyorum. Türkiye'nin en önemli
meselesi ekonomi; ama, ekonomiyle ilgili tasarıları, Sayın Derviş, Plan ve
Bütçe Komisyonuna getirirken, hayretle takip ediyorum; önce Milliyetçi Hareket
Partisi şaşırıyor, arkasından Anavatan Partisinin hiç haberi olmadığı ortaya
çıkıyor, daha sonra Demokratik Sol Partinin de bundan haberinin olmadığı ortaya
çıkıyor. Siz, bir değişimi ne
kadar güçlü, mantıklı yaparsanız yapınız, o değişimi uyguladığınız halkla onu
paylaşmazsanız, bunun sonuçlarını almanız mümkün değildir. O bakımdan, bir
müstemleke anlayışı içerisinde, gerçekten, Türk Milletinin uzun süredir
düşündüğü, tartıştığı yapısal değişikliği, milletimizle birlikte yapabilme
iradesini ortadan kaldıran, IMF'nin dayatmalarıyla zorlanan bu yeniden
yapılanmanın, halkımıza, milletimize hiçbir fayda getirmediğini görüyoruz. Kamu kurum ve
kuruluşlarının ürettikleri mallarla ilgili temel değerlendirmeye baktığımız
zaman, önümüze çıkan bir mantık var, Anadolu'da da zaman zaman söylenir
"devletin malı deniz, yemeyen domuz" diye ifade edilen bir yapıyla
karşı karşıyayız. Türkiye'nin her
tarafında, sivil inisiyatiflerinde yapılan toplantılarda, Türkiye'nin her türlü
platformunda, Türkiye'nin değişim sürecine mecbur olduğunu ve bugün, dünyada
vazgeçilmez tek temel değerin de serbest piyasa ekonomisi olduğunu ifade
etmekle birlikte, bizim önerebileceğimiz en önemli hadise, Türkiye'de, bu tip
kurumların, artık birilerinin temel değerleriyle ilgili değil, serbest piyasa
ekonomisinin gerçekleriyle çatışmayan bir yapılanmaya doğru mecbur
bırakılmalarıdır. Türkiye'de bir diğer konu
ise, şehitlerimiz, istiklal madalyalı vatandaşlarımız ve şeref aylığı
bağlananlar, bazı kurum ve kuruluşların yapacakları indirimlerle korunacağına,
bu kesimdeki vatandaşlarımızla ilgili yapılacak desteklerin bütçe marifetiyle
tespit edilip verilmesinde büyük yarar görüyoruz. Türkiye'nin içerisinde
bulunduğu bugünkü şartlara baktığımız zaman, karşımıza çıkan ve bugün
tartıştığımız bir sürü konunun, birer detayı geçmediğini görüyoruz. Özellikle İstanbul'da, 5 000 kişinin, 6 000
kişinin çalıştığı organize sanayi bölgelerinde 1 000 kişinin çalıştığını,
onların hayatlarıyla ilgili herhangi bir değişikliğin yapılmadığını görüyoruz;
ama, Türkiye'nin esas çözmesi gereken meseleleri, âdeta, mevcut siyasî iktidar
partilerinden de kaçırarak, birtakım dayatmalarla, Türk Milletiyle paylaşmadan
getirilen önerilerle, zannediyorum ki oyalanıyoruz. Burada, öğrencilerimizle
ilgili, istiklal madalyalı vatandaşlarımızla ilgili, şehit ailelerimizle ilgili
bir değerlendirmeyi yapmak mecburiyetini hissediyoruz. İstanbul'da, onların
nasıl yaşadığını, zaman zaman milletvekillerimiz görmekte, bütün siyasî
partilerimiz zaman zaman onlarla karşılaşmaktalar; yaptığımız bütün
toplantılarda, yardım isteyen dilenci gibi önümüze çıkmaktadırlar. Milletimizin
hayatında çok derin ve anlamlı yer almış olan bu değerli insanlarımızı korumayı
belli kurum ve kuruluşlara bırakmanın son derece yanlış olduğunu ifade etmek istiyorum.
Elbette, Türkiye'de, belli kesimlerin devlet tarafından desteklenmesi
zorunluluğu vardır; ama, bu desteklemenin de, yine, belli kurum ve kuruluşlarca
değil, bütçeyle tespit edilip, programlanmasında yarar görüyoruz. O bakımdan -bugünkü,
detay olarak değerlendirdiğimiz, ama, esas olan- Türkiye'nin yapısal değişimini
halkla paylaşan yeni bir dönemin başlangıcı olarak gördüğümüz ve kaçınılmaz
olarak gördüğümüz, milletle birlikte Türkiye'nin problemlerini çözecek bir yeni
düşünceye Türkiye'nin ihtiyacı olduğunu biliyoruz ve bu ihtiyacın
karşılanmasının, ancak seçimlerle olabileceğine inanıyoruz. Hepinize saygılarımı
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, şimdi,
söz sırası Saadet Partisi Grubunda. Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Niyazi Yanmaz, buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. SP GRUBU ADINA MUSTAFA
NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra
sayılı yasa tasarısı üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, kamu
kurum ve kuruluşlarının ürettikleri mal ve hizmetleri bugüne kadar indirimli
veya ücretsiz alan kesimler vardı; bu tasarının 1 inci maddesiyle, bu, ücretsiz
ve indirimli hizmet alanların kapsamı daraltılıyor. Değerli arkadaşlar, bu
çerçeve içerisinde, 1005 sayılı kanun kapsamındaki İstiklal Madalyası
sahipleri, istiklal gazisi olanlar, şeref madalyası alanlar ve yine, Terörle
Mücadele Yasası çerçevesinde bu tarifelerden faydalananlar bundan muaf
tutuluyor. Bunların dışında, bu kamu kurum ve kuruluşlarının hizmetlerinden
indirimli ve ücretsiz olarak istifa edenler, bu kanunla, bundan sonra istifade
edemeyecekler. Değerli arkadaşlar,
mesela, geçtiğimiz yıl Türk Hava Yollarında yolculuk yapanların ancak yüzde
10'u bu indirimlerden ve ücretsiz tarifeden istifade edebilmişler; bu yasayla,
bu yüzde 10'luk kesimin yüzde 90'ı, yine, bu yasadan istifade ediyor. Değerli arkadaşlar, bu
çerçeve içerisinde, mesela, TKİ'de görevli olan bir memur, bir işçi, senede 2
ton kömür alıyordu; TEDAŞ'ta görevli olan bir memur elektrikte birtakım
indirimlerden istifade edebiliyordu; Devlet Demir Yollarında çalışan bir işçi,
bir memur, yine aynı şekilde ucuz seyahat edebiliyordu; bu kanunla, bu
kaldırılıyor. Arkadaşlar, ülkemizde,
etik olarak da, yani, ilke olarak da, prensip olarak da bu yasanın tasvip
edilmemesi mümkün değil. Yani, Anayasanın eşitlik ilkesi çerçevesinde de bu
kanun tasvip edilir; ancak, arkadaşlar, bu kanunla getirilen ve acı olan şey
şu: 1 inci madde, aynen, üzeri şekerlenmiş, ballanmış bir draje; ama, içine
vergi konulmuş, zam konulmuş, zulüm konulmuş. Değerli arkadaşlar,
bununla bir yere gitmek mümkün değil. Şimdi, bu insanlar, indirimlerden,
ücretsiz seyahatlerden istifade etmesinler, tamam; ama, bu paralar, bu gelen
gelirler eğer gerçekten bu ülkeye kalıyorsa, bu devlete kalıyorsa, güçlü bir
devlet kılabiliyorsak mesele yok; ama, arkadaşlar, bunlar IMF'ye gidiyor,
hortumculara gidiyor ve onun neticesinde, hem devlet zayıflıyor hem
insanlarımız zayıflıyor. Arkadaşlar, bu kafayla bir yere gitmek mümkün değil. Şimdi, ülkemizde,
insanlarımızın dörtte 1'i açlık sınırının altında; yani, 300 000 000 milyon
lira olan açlık sınırının altında ve yine, ülkemizde büyük bir kesim, yüzde
50'den fazlası yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Arkadaşlar, bu alınan
vergiler, yapılan zamlar, bunlar, devlet tarafından devlete hizmet olarak geri
gelse, altyapı hizmeti olarak geri gelse -biraz önce ifade ettiğim gibi- mesele
yok; ama, bu verdiğimiz paralar, alınan vergiler, yapılan zamlar âdeta buharlaşıp
uçuyor. Bu çerçeve içerisinde, bu yasanın sadre şifa olması mümkün değil. Şimdi, bakın, cep
telefonunun gelen faturasında yüzde 40 vergi var; yine, akaryakıtta dolaylı ve
dolaysız yüzde 70 vergi var. Arkadaşlar, bugün gündeme gelen doğalgazda aynı
şeyler yaşanıyor. İnsanların evlerinde kombi cihazları var, doğalgaz duruyor;
ama, adam yakamıyor; gidiyor lastik yakıyor, odun yakıyor, kömür getiriyor,
tekrar soba kuruyor. Bu, 21 inci Yüzyıl Türkiyesine yakışmayacak bir tablo. Bu
tabloyla bizim bir yere varmamız mümkün değil. Şimdi, yasanın genel
gerekçesinin başına "güçlü ekonomiye geçiş" diye yazılıyor; ama,
arkadaşlar, güçlü ekonomiye geçiş istihdamla olur, yatırımla olur, üretimle
olur, ihracatla olur. Vergiyle, zamla siz bir yere varamazsınız. Bu, insanlara
zulüm demektir. Şimdi, yapılan anketlerde, kamuoyu yoklamalarında, bu milletin,
insanımızın yüzde 48'i Türkiye'den kaçmak istiyor. Her akşam
televizyonlarımızda seyrediyoruz, gemilerin, vapurların ambarlarında umut
yolcuları var; insanlar "ben bu ülkeden gitmek istiyorum" diyor ve
geçen yakalan biri "ben 3 000 dolar verdim bu ülkeden kaçmak için; beni bu
ülkede zorla tutamazsınız" diyor. Niye denildiğinde ise "çünkü, bana
iş vermiyorsunuz, aş vermiyorsunuz; ben açım, iş istiyorum; ya bana iş verin
veya ben bu ülkeden kaçmak istiyorum, beni bırakın" diyor. Arkadaşlar,
gelinen tablo, bu tablo. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Evet,
toparlayınız... MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ
(Devamla) - Bu tabloda, şimdi, bir yasa tasarısı getirilmiş; ilk maddesinde de,
kamu kurum ve kuruluşlarının hizmetlerinden ücretsiz ve indirimli istifade
edilmemesi söyleniliyor. Doğru, tamam, kabul; ama, arkadaşlar, ifade ettiğim
gibi, bunlar, bu paralar nereye gidiyor?! TEDAŞ'ta çalışan bir memur, işçi, TKİ'de
çalışan bir işçi zaten geçimini zor temin ediyor, açlık sınırı seviyesinde bir
maaş alıyor; yani, alacağı 2 ton
kömürden ve Telokom'da telefon parasından istifade ettirmemekle nereye
varılacak bilemiyorum. Velhasıl, binmişiz bir
alamete gidiyoruz kıyamete. Allah sonunu hayırlı etsin. Hepinize saygılar
sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa; buyurun efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA EYÜP
FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Grubum
adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar,
görüşülmekte olan bu tasarı, yeni bir vergi kanunu tasarısıdır. Akaryakıt
Tüketim Vergisini yaygınlaştırarak doğalgaz ve naftayı da vergi kapsamına
almaktadır, emlak vergisini yüzde 100 artırmaktadır, büyükşehir belediyelerinin
toplanan genel vergiden aldıkları yüzde 5'lik payı yüzde 3'e düşürmektedir,
Bağ-Kur primlerini artırmaktadır, kamu kurum ve kuruluş hizmetlerinden ücretsiz
ve indirimli uygulama yetkisini Bakanlar Kuruluna bırakmaktadır, ekonomik
şartların gittikçe ağırlaştığı bir
dönemde 880 trilyonluk ağır bir yükü milletimizin üzerine yüklemektedir;
kısaca, bu tasarıdan beklenen budur. Değerli arkadaşlar,
tasarının 1 inci maddesi "Bazı kurum ve kuruluşlarca üretilen mal ve
hizmet bedellerinde, 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani
Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun, 2330 sayılı Nakdî
Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu
uyarınca uygulanan ücretsiz veya indirimli tarifeler hariç olmak üzere,
31.12.2001 tarihinden itibaren, hiçbir kişi veya kuruma ücretsiz veya indirimli
tarife uygulanmaması ve bu hükmün uygulanmasında, muafiyetleri belirlemeye
Bakanlar Kurulunun yetkili kılınması öngörülmektedir. Ayrıca, maddeyle, bu
kanunun yayımı tarihinden önce, ikinci fıkrada belirtilen kanunlar dışında
kanun, kanun hükmünden kararname, tüzük, yönetmelik, genelge ve benzeri
düzenleyici işlemler ile diğer idarî işlemlerle tesis edilmiş bulunan ücretsiz
veya indirimli tarife uygulamalarına, 31.12.2001 tarihinden itibaren son
verilmesi öngörülmektedir. Değerli arkadaşlar,
madde, düzenleme mantığı olarak, müesseselerin daha gelir getirici imkânlara
kavuşmasını, ayrıca, gelirlerinden feragat etme gayretlerinin önüne geçilmesini
ve devlet bütçesine yük olmamalarını amaçlamış, iyi niyetli bir yaklaşımdır.
Sonuçlarını hep beraber göreceğiz. Türkiye, uzun vadeli
politika olarak, özelleştirmeyi gündemine almıştır. Bu tasarıyla, sayıları
yüzleri bulan kamu iktisadî teşekkülleri, bağlı ortaklıkları, müesseseleri daha
katı devletçi bir şekilde yönetmek suretiyle, özelleştirme mantığının dışına
çıkılmaktadır. Değerli arkadaşlar, Sayın
Bakanın, bu uygulamalardan 160 trilyonluk bir beklentisi vardır. Hangi kamu
kurum ve kuruluşlarında ücretsiz ya da indirimli tarifeler ağırlık kazanmıştır;
önem derecesine göre bunların sıralaması nasıl oluşmaktadır; bu gelir
beklentinizin kurumlar bazında dağılımı nedir? Sayın Maliye Bakanının, bunlara
açıklık getirmesi gerekmektedir. Değerli arkadaşlar, 1
inci madde de belirtilen istisnalar dışında sayılan kamu kurum ve
kuruluşlarının hizmetlerinden, genelde, üst düzey kamu görevlileri istifade
etmektedir. Bunlar, zaten, yüksek gelirli kamu görevlileridir. Bunların, özel
indirimden istifade etmesinin mantığı ve gerekçesi ne olabilir? Eğer, sosyal
devlet gereği bazı istisnalar uygulanacaksa, bu istisnalardan faydalanan kişi
kendi kurumunun bütçesiyle ilgilendirilmelidir. Ayrıca, bu madde, Bakanlar
Kuruluna, yeni istisnalar koyma yetkisi de vermektedir. Bir taraftan özel
uygulamaları ortadan kaldırmaya çalışırken, diğer taraftan yeni istisnalar
koymanın da anlaşılır bir tarafı yoktur. Değerli arkadaşlar,
bilindiği gibi, Türk Hava Yolları, iç hatlarda halen tekeldir. Görevleri ve
hizmetleri gereği, birtakım iş çevresi ve kamu görevlileri, sürekli seyahat
etmekte ve Türk Hava Yollarına yüksek miktarda ücret ödemektedir. Özel hava
yolu şirketleri de yurtiçi taşıma imkânlarından faydalandırılmış olsa, sürekli
seyahat eden bu insanlara seyahat kolaylıkları sağlanırdı. Ya bu tekel
kaldırılmalı ya da bu insanların konumları yeniden gözden geçirilmelidir. Değerli arkadaşlar, basın
mensuplarına getirilen istisnada, sosyal adalet ilkesine dikkat edilmelidir.
İstisna, haber muhabirleriyle sınırlı tutulmalı, yerel basın mensupları da bu
imkândan faydalandırılmalıdır. Bu düşünceyle, yasanın
hayırlı olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlandı. Madde üzerinde, 1'i
hükümetin olmak üzere, 3 adet önerge vardır; geliş sıralarına göre okutup,
aykırılık derecelerine göre işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesindeki parantez içindeki "basın
kimlik kartı sahiplerine" ibaresinin "basın kimlik kartı sahibi
kameraman ve muhabir olarak görev yapanlara" biçiminde değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim. Kamer Genç Tunceli BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesine, ikinci fıkradan sonra gelmek
üzere aşağıdaki üçüncü fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar teselsül ettirilmiştir. "Kamu kurum ve
kuruluşlarına bağlı vakıfların, kamu gücünü kullanarak kamu hizmeti sürecinde
elde ettikleri tüm gelirler kaldırılmıştır."
BAŞKAN - Şimdi okutacağım
önerge, en aykırı önergedir, okutup işleme alacağım efendim. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
parantez içi hükmün fıkra metninden çıkarılmasını, maddeye birinci fıkradan
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederim. Orman Bakanı İ. Nami Çağan İstanbul "Belediyeler ile
bunların kurdukları birlik, müessese ve işletmeler, toplu taşım hizmetlerinde
malul, yaşlı, öğrenci ve basın kimlik kartı sahiplerine indirim uygulamaya
yetkilidirler." BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, uygun görüşle takdire
sunuyoruz. BAŞKAN - Efendim,
Komisyonun takdire bıraktığı Hükümetin önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesine ikinci fıkradan sonra gelmek
üzere aşağıdaki üçüncü fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar teselsül ettirilmiştir.
"Kamu kurum ve
kuruluşlarına bağlı vakıfların, kamu gücünü kullanarak kamu hizmeti sürecinde
elde ettikleri tüm gelirler kaldırılmıştır." İsmail Alptekin (Bolu)
ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Hükümet?.. ORMAN BAKANI İ.NAMİ ÇAĞAN
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Açba, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. 1 inci maddede, kamu
kurum ve kuruluşlarının ücretsiz ve indirimli tarifelerinin kaldırılmasıyla
ilgili bir düzenleme var. Bunun yanı sıra, yeni bir düzenlemenin de burada yer
almasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Bilindiği gibi,
ülkemizde, vatandaşlarımız, vergi ve zam kıskacında gerçekten zor durumda.
Bunu, iktidar kanadı milletvekilleri de açık, net bir şekilde belirtiyorlar;
ama, bir de bunun yanı sıra, devletin kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı olarak
kurulmuş olan çeşitli vakıflar var, hemen hemen her kamu kurumunun personelinin
kurmuş olduğu vakıflar var. Bu vakıflar aracılığıyla, vatandaştan, verilen kamu
hizmetiyle ilişkilendirmek suretiyle, değişik adlar altında bağış, yardım
tarzında alınan birtakım ücretler var, birtakım bedeller var. Dolayısıyla, bu
bedellerin, gerçekten, malî terminolojide tam karşılığı haraçtır; yani, kamu
kurum ve kuruluşları vakıfları bünyesinde, maalesef, vatandaşlara kamu hizmeti
verilirken haraç niteliğinde birtakım gelirler elde ediliyor ve bu gelirlerin
denetiminin de yerinde olmadığını, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından iki
yılda bir denetlendiğini biliyoruz; ama, alınış biçiminin meşruiyeti yok. Şunu, ben, sayın hükümete
hatırlatmak istiyorum; Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, bu konuda
hükümetin bir taahhüdü var, bu taahhüdü aynen okuyorum "kamu
görevlilerinin kurmuş oldukları vakıfların, kamu hizmetinin sunumunda devreye
girmesinin önüne geçilecektir. Kamu kurumlarınca veya personelince kurulmuş
olan personel vakıfları incelenerek vakıf niteliği taşımayan kurumun hizmet
sürecinde yer alan ve bu yolla kaynak aktarılan vakıflar tasfiye
edilecektir" deniliyor; Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında hükümetin
taahhüdü bu. Şu anda, hükümet, bu taahhüdünü yerine getirmek açısından bir
fırsatla karşı karşıya. Değerli milletvekilleri,
gerçekten, bu tarz alınan gelirlerin ağırlıklı bir kısmı bağış niteliğinde,
isteğe bağlı değil kesinlikle. Kamu hizmetini alabilmek için vatandaş, bir
bakıma, zoraki, bu paraları kamu kurumlarına bağlı vakıflara aktarıyor. Bazı
örnekler vereyim, örneğin; Sağlık Bakanlığı bünyesinde hastanelere giden bir
vatandaş, hastaneye gittiğinde, diyelim bir tomografi çektirecek, kendisine bir
ay sonrasına randevu veriliyor. Tabiî, bu süre çok fazla olduğu için, hemen
ikinci bir alternatif sunuluyor. Vakfın sahip olduğu bir tomografi cihazında,
belli bir bedel ödemek suretiyle çektirme fırsatını bulabiliyor. Üniversite
hastanelerinde, vakıflara, hasta yatırma karşılığında bağış alınıyor. Diğer taraftan, Millî
Eğitim Bakanlığına bağlı kantinlerin ihaleyle kiraya verilmesinden elde edilen
gelirlerin yüzde 20'si Millî Eğitim bünyesindeki vakfa aktarılıyor. Sürücü
kurslarında, soru kitapçıkları ve cevap anahtarları karşılığında elde edilen
gelirin yüzde 10'u Millî Eğitim Vakfına aktarılıyor. Yüksek Öğretim Kredi
Yurtlar Kurumu, öğrenim kredisi, harç kredisi, Başbakanlık burs formu satıp,
karşılığında elde edilen gelirleri yine vakfa aktarıyor. TÜBİTAK'ın bir matbaası
var; ama, TÜBİTAK, birtakım baskı işlerini burada yaptırmıyor, vakfa yaptırıyor
ve bu şekilde elde edilen gelirler -haksız bir biçimde- vakfın geliri oluyor. Yine, SEKA Genel
Müdürlüğü, kurumun ihtiyacı olan fueloili POAŞ'tan doğrudan doğruya almak
yerine, SEKA Vakfı aracılığıyla alıyor ve vakfa bu şekilde belli bir bedel
ödüyor. Tapuda aynı şekilde,
nüfusta aynı şekilde, adliyede aynı şekilde... Vatandaş olarak hangi
kamu kurum ve kuruluşuna giderseniz gidin, karşınıza, haraç niteliğinde bir
bedel çıkıyor. Hükümetin, bu bedellerin kaldırılmasıyla ilgili, Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planında bir taahhüdü var; kendilerini, bu taahhüdü yerine
getirmeye davet ediyoruz. Bu önergemizi, bu amaçla verdik. Özellikle iktidar
kanadının bu konuyu destekleyeceğini umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Komisyonun ve hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir. Sayın Genç'in önergesini
okutacağım; ama, Sayın Genç "parantez içi" ibaresi kullandınız. Biraz
evvel, hükümetin kabul edilen önergesinde parantez kaldırıldı. Bu yüzden, eğer
müsaade ederseniz, önergenizi işleme koymayacağım efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - O
zaman işleme koymayabilirsiniz. BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Genç, önergenizi iade ediyorum. Maddeyi, hükümetin kabul
edilen önergesi doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 3.5.1985
tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. "GEÇİCİ MADDE 10. -
Kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılara belediyelerce yol, su,
kanalizasyon, doğalgaz gibi alt yapı hizmetlerinin birinin veya birkaçının
götürüldüğünün belgelenmesi halinde ilgili yönetmelikler doğrultusunda fennî
gereklerin yerine getirilmiş olması ve bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren
altı ay içerisinde başvurulması üzerine
kullanma izni alınıncaya kadar geçici olarak elektrik ve/veya telefon bağlanabilir. Bu madde kapsamında
elektrik ve/veya telefon bağlanması herhangi bir kazanılmış hak teşkil etmez.
" BAŞKAN - Madde
görüşmelerine geçmeden evvel bir hususu oylarınıza sunacağım. Bu maddeler çok uzun
yazılmış, onun için kâtip üyenin, diğer maddeleri oturarak okumasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci madde üzerinde
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın?.. Yok. Saadet Partisi Grubu
adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Niyazi Yanmaz; buyurun. (SP sıralarından
alkışlar) SP GRUBU ADINA MUSTAFA
NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra
sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, 2 nci
maddede, özellikle öyle ifade etmek gerekirse, İmar Kanununun 31 inci maddesi
uyarınca kullanma izni verilmeyen ve alınmayan binalara, eğer, belediyeler
tarafından yol, su, kanalizasyon, doğalgaz gibi hizmetler götürülmüşse,
elektrik hizmetinin de -bir defaya mahsus olarak- altı ay süre içerisinde
götürülmesi öngörülmüştür. Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de, hepimizin bildiği en önemli sorunlardan biri, kaçak elektrik
kullanılmasıdır. Bugünkü verilere göre, kaçak elektrik kullanımı yüzde 20'lere
kadar gelmiştir. Değerli arkadaşlar, bu
milletin inancı var, örfü var, âdeti var. Bu milletin evlatlarının, kaçak
elektrik kullanımını içlerine sindire sindire yaptıklarını zannetmiyorum; ama,
arkadaşlar, yalnız, burada, kaçak elektrik kullananları suçlu addetmek tamamen
yanlış bir anlayış olur. Burada, devletin dönüp kendi kendine bir bakması
lazım: Siz, elektriği ucuza mal ediyor musunuz; elektriği, bu insanlara, makul
fiyatlarla, kâr etmeden veya fiyatının üstüne çok küçük, cüzi bir kârı koyarak
veriyor musunuz? Eğer, siz, bunları yapmıyorsanız, üstünüze düşen vazifeyi
yapmamış olduğunuz için, bu defa halk, döner, kaçak elektrik kullanır ve bu da,
belli bir sorun olarak karşınıza gelir. Arkadaşlar, şimdi,
tasarının bu maddesine göre, bir an için kaçak elektrikle baş ettiğimizi
düşünelim; peki, kapkaççılıkla nasıl baş edeceğiz? Yani, burada, ona da bir
kanun çıkaracak mıyız? Değerli arkadaşlar,
tasarının bu maddesiyle, devlet, kaçak elektrik kullanımını engellemekten,
ancak 92 trilyon; yani, yaklaşık 100 trilyon bir gelir sağlayacak; ama, diğer
yandan değerli arkadaşlar, 2002 yılı bütçesinde 43 katrilyon faiz ödemesi var.
Kime gidiyor bunlar; IMF'ye gidiyor, Türkiye'deki mutlu azınlığa gidiyor, elit
tabakaya gidiyor ve bu 43 katrilyon da sanal bir rakam; bunun da ötesinde;
yani, 2002 yılında, 60 katrilyona varan -reel rakamlar da bu- bir faiz ödemesi
gerçekleşecek. Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de kaçak elektrik kullanımı bir realite. Bunu, siz, polisiye
önlemlerle, vergilerle, zamlarla önleyemezsiniz; hatta, bugün sosyal patlamaya
taalluk eden birtakım hadiseler artık cereyan etmektedir. Her ne kadar,
Arjantin gibi sistematik değilse bile, kısmî olarak bunlar yaşanmaktadır. Değerli arkadaşlar,
sokakta insanlar açlıktan ölmektedir, donarak ölmektedir; işte, pazarlarda,
halkekmek kuyruklarında insanlar perişan bir vaziyettedir ve şimdi, özellikle
tasarının bu maddesi... Büyük kentlere 1980 yılında sosyal bir transformasyon
gerçekleşti; köylerden şehre, kırsal kesimden şehre büyük bir göç başladı,
özellikle terör de bunun tuzu biberi oldu; dolayısıyla, insanlar, kırsal
kesimleri, köyleri boşalttılar, şehirlere göç ettiler. Şehirlerde de sağlıksız
bir kentleşme, çarpık bir kentleşme, gerçekten 21 inci Yüzyılın Türkiyesine
yakışmayan, sağlıksız, çarpık bir kentleşme gerçekleşti. Şimdi, bu çerçeve
içerisinde adam, boğazından keserek, gitmiş 100 metre, 50 metre, 200 metre bir
yer almış, onun üstüne de derme çatma bir şeyler kondurmuş, 2 oda bir ev
yapmış, elektriğe gücü yetmediği için de kaçak elektrik almış. Arkadaşlar, kim devletten
hizmet alıyorsa, onun parasını ödemesi lazım; çünkü, kendisi ödemediği zaman,
bir başkasına yük olarak gelir. Arkadaşlar, bizim, elektrik fiyatlarını makul
fiyatlara çekmemiz lazım. Eğer, biz, sadece insanları -çok affedersiniz-
yolunacak kazmış gibi görürsek, doğalgazda zam, akaryakıt tüketim vergisi,
elektrikte zam, akaryakıtta zam, şunda zam, bunda zam, vergi, vergi dersek,
insanların sabrı tükenir, vergiyi de vermez, kaçak elektrik de kullanır,
kapkaççılık da gün geçtikçe artar. Bakın, geçmişte, İstanbul
Emniyet Müdürü diyor ki: "Benim hanımım da gelip bana dese ki 'kapkaççı
benim çantamı aldı götürdü' bana şikâyet etmeye hakkı yoktur, iyi
etmiştir." Arkadaşlar, bu, devletin
sosyolojik olarak iflasının ilanı... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim,
toparlarsanız memnun olacağım. Buyurun. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ
(Devamla) - Yüksek enflasyondan dolayı, uzun süredir yaşanan ekonomik
krizlerden dolayı, toplumda ahlâkî erozyon gittikçe artmaktadır değerli
arkadaşlar. Biz, bugün, burada bu
kanunları çıkarırız, para tahsil edeceğimizi zannederiz; ama, bu paralar
buharlaşır, uçar, faiz olarak gider. Biz, bu maddeden 100 trilyon liralık bir
gelir bekliyoruz; ama, öte taraftan, 40-50 katrilyon lirayı faize veriyoruz.
Bununla bir yere varmak mümkün değil. Değerli arkadaşlar,
hadiselere sosyolojik perspektiften bakmak lazım, insanî perspektiften bakmak
lazım ve devletin sosyal devlet olması ilkesini, olgusunu unutmamak lazım. Hepinize saygılar
sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür
ediyorum efendim. Şimdi, söz sırası Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Altan
Karapaşaoğlu'nda. Buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Sayın Karapaşaoğlu,
geçmiş olsun. AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim. Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarımız; 2 nci maddeyle ilgili olarak, düzenlemenin
ifadesinden anlaşılan şu: Buraya bazı arkadaşlarımız geldiler, dediler ki
"gecekondulaşmayı teşvik edecek bir düzenlemedir." Bu, yanlış bir
ifade. Bakın, değerli
arkadaşlar, kullanma izni verilemeyen veya alınmayan yapılarla ilgili bir ifade
kullanılıyor. Bundan maksat şu: Belediyeye ruhsatını vermiş, yapıyı yapmış,
inşaatını yapmış; ancak, bu inşaat yapılırken, arsalar arasında yaklaşım
mesafesinde veya çıkmalarında veya yüksekliğinde birtakım hatalar oluşmuş,
ölçümleme hataları oluşmuş. Bundan dolayı, belediyeler bunlara kullanma izni
veremiyorlar; çünkü, görevlerini suiistimal etmiş olacaklar. Bunu gidermek
için, bu yapıların ihtiyaçlarını gidermek için, bakın, gerekçe olarak da ne
denilmiş: "...Belediyelerce yol, su, kanalizasyon, doğalgaz gibi altyapı
hizmetlerinin birinin veya birkaçının götürüldüğünün belgelenmesi
halinde..." Demek ki, bu binalar yaşam şartlarına elverişli binalar;
belediye oraya yol götürebiliyor, kanalizasyon götürebiliyor, doğalgaz götürebiliyor,
su götürebiliyor. O halde, yaşam şartlarından birisi daha olan elektriğin
bağlanabilmesini temin etmek lazım. TEDAŞ Kurumu, elektrik
kurumu, ruhsat kullanma izni olmayan yapılara kesinlikle elektrik bağlamıyor.
Son zamanlarda, telefon idaresi de, bunu, bu şekilde uyguluyordu. İşte, bu
zarurî insan ihtiyacı olan elektriğin bağlantısını temin edebilmek için, böyle
bir düzenlemeye gidilmiş. Bu madde,
gecekondulaşmayı teşvik etmez. Gecekondulaşma eğer varsa, onun gerekçelerini
ayrıca irdelemek lazım, ayrıca bulmak lazım; göçü önlemek lazım, belediyelerin
arsa hazırlaması lazım veya belediyelere hazinenin arsa tefrik etmesi lazım;
altyapılarını belediyelerin hazırlaması lazım gibi bir sürü düzenlemeyi yapmak
gerekiyor. Ancak, burada şu
düşünülebilir: Böyle yapılar var; bu bir gerçek. Ben, Bursa milletvekili
olarak, yalnız Bursa'da, yaklaşık olarak 175 000 adet binanın bu tip
aksaklıklardan dolayı kullanma izninin olmadığını biliyorum. Bu binalar ne
yıkılabilir ne yeniden yapılabilir; dolayısıyla, bu binaların ihtiyaçlarının
giderilmesi lazım. İşte, bu ihtiyaçları gidermek için düzenlenen bu maddenin
yanına veyahut da ayrıca, Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın, imarla ilgili,
iskânla ilgili bu tip aksaklıkları giderecek mutlaka bir düzenleme yapmasına da
toplumun ihtiyacı var. Bu arada, denetimlerin şu
sırada sıklaştırılmış olduğu, daha stabil hale getirilmiş olduğunu görüyoruz.
Yapı denetim şirketleri kuruldu. Şimdi, bundan sonraki yapı denetimlerinin
belediyelerden daha çok, daha dikkatli bir şekilde kontrol edilebileceğini
düşünebiliriz; dolayısıyla, bundan sonra bu tip aksaklıklar olmayacaktır. Bir
kalfaya, bir ustaya bırakılmış olan bir binanın yerleşim alanının tespiti
hatalara sebep olabiliyor; yarım metre ileri, yarım metre geri kayabiliyor.
Dolayısıyla, yapı denetim şirketlerinin faaliyete geçmesinden dolayı denetimler
artmış oluyor. Şu sırada belediyeleri rahatlatmak lazım, vatandaşı rahatlatmak
lazım. Bu kullanma iznini almamalarından dolayı farklı fiyatlarla, farklı
tarifelerle birtakım vergiler ödüyorlar, birtakım ödemeler yapıyorlar. Bunun
giderilmesi için Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın da bir adım atması
gerekiyor. Biz "elektrik bağlanabilir" ibaresinin yanına
"telefon da bağlanabilir" ifadesini koymuştuk, ama, bazı belediyeler
-halkımızdan gelen şikayetlere göre söylüyorum- su bağlamakta da sıkıntı
çıkarıyorlar. Dolayısıyla, bir önerge vermek suretiyle, inşallah arkadaşlarımız
verirler, suyun da bağlanmasını temin etmek lazım. O takdirde, vatandaşımız
yaşar hale gelebilecektir. Bu uygun düzenlemeden
dolayı teşekkürlerimizi iletiyor, hayırlara vesile olmasını diliyor ve Yüce
Kurula saygılar sunuyorum. (AK Parti ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun. (DYP sıralarından
alkışlar) DYP GRUBU ADINA MURAT
AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra sayılı
tasarının 2 nci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
2 nci madde, kullanım izni verilmeyen veya alınamayan yapılara, yol, su ve
benzeri hizmetlerin belediyelerce daha önceden götürülmesi halinde, bu yapı
sahiplerinin bu kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içerisinde müracaatları
halinde, kullanma izni alıncaya kadar, bu altyapı ve diğer teknik hizmetlerden
faydalanacağına yönelik bir maddedir. Değerli milletvekilleri,
aslında yerinde bir düzenlemedir. Her ne sebeple olursa olsun, inşaat ruhsatı
almış, ama, bilahara, teknik şartlara riayet edilmediğinden dolayı kullanım
izni verilmeyen her il ve ilçede çok sayıda inşaat beklemektedir. Bu vesileyle,
bu tasarının çıkmasıyla birlikte, buralarda da bu noksanlıklar giderilecek,
yapı kullanım izin belgesi alınmak şartıyla, daha önce faydalanılmakta olunan
altyapı hizmetlerinden, kanun çerçevesinde, tekrar faydalanılmaya devam
edilmesi sağlanmış olacaktır. Değerli milletvekilleri,
aslında, 57 nci hükümet, buna benzer birçok tasarının kanunlaşmasını
sağlamıştır; bu Yüce Heyetimizin huzurunda müzakere edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Ancak, milletin esas gündeminde olan husus geçim sıkıntısıdır, geçim
darlığıdır. 57 nci hükümet, anayasa değişikliği başta olmak üzere, en çok
yapısal reform yasası çıkaran kabine olmasına rağmen, güven ortamını tesis
edemediği için, ekonomik krizi aşmak mümkün olamadı. Toplum, mevcut hükümetle,
ekonominin düzlüğe çıkacağına olan inancını da yitirmiştir. Hükümet, toplumun
güvenini kazanmak için çaba harcamadığı gibi, zaman zaman yeni krizler
yaratabilecek davranışlar içine de girmektedir. Değerli milletvekilleri,
bu kanun tasarısının genel gerekçesine baktığımız zaman, güçlü ekonomiye geçiş
programının bir parçası olarak gerekçede izah edilmektedir. Halbuki, güçlü
ekonomiye geçiş programı, kasım ve şubat krizlerinden sonra dağılan ve bozulan
dengeleri tekrar yerine oturtmak, kilitlenmiş olan piyasayı açmak üzere
hazırlanmış bir paket programdı. Kendi içinde bütünlüğü ve tutarlılığı olmayan
bu programın ana hedefi de enflasyonla mücadele değildi. Halbuki, güçlü ekonomiye
geçiş programından önceki program, 2000, 2001 ve 2002 yıllarında uygulanacak
olan program, enflasyonla mücadele programıydı. Hükümet, güçlü ekonomiye geçiş
programıyla, enflasyonla mücadele programını terk etti, onun yerine,
savurganlığın engellenmesini, kara deliklerin kapatılmasını ve ekonominin böyle
güçlü bir hale getirilmesini hedeflemek cihetine gitmiştir. Görüldüğü gibi, üç
yıl içerisinde, hükümet, hedeflemiş olduğu programda, başlangıçta, enflasyonu
düşürmeyi hedeflemiş; bilahara, enflasyonu düşürmekten vazgeçerek, savurganlığı
önlemek için, birçok kanun tasarısını Meclise sevk etmiş ve kanunlaşmalarını
sağlamış; ancak, milletin ekonomik sıkıntılarını bertaraf edici bir uygulamayı
sağlayamamıştır. Değerli milletvekilleri,
bilhassa seçim bölgemde 20-25 gündür dolaşıyorum. Belki 5-10 gündür,
huzurunuzda, çeşitli tasarılar görüşülürken, bulunamadım. Köylüye, çiftçiye
doğrudan gelir desteği diye ifade edilen ve bütçeye 500 trilyon lira ödenek
konulan bu para, 12 ay geçmesine rağmen, halen ödenememiştir. Bakınız, 12 Aralık 2000
tarihi itibariyle Meclisten geçen 2001 yılı bütçesine 500 trilyon lira doğrudan
gelir desteği ödeneği konuldu. Bütçe 48 katrilyon lira civarındaydı. 2001 yılı
içerisinde, bütçe, 80 katrilyon liraya çıkarıldı. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın
Akın. MURAT AKIN (Devamla) -
Doğrudan gelir desteği aynı miktar üzerinde kalmasına rağmen, 500 trilyon lira
olarak kalmasına rağmen, piyasada emisyon hacmini artırır diye, çiftçiye, ne
ekim zamanında ne pancar söküm zamanında ne diğer sıkıntılı olduğu zamanda,
hiçbir şekilde, ödeme yapılmadı. Konya ve Mersin İllerinde bunun ödendiği ifade
ediliyor; ama, Aksaray, Niğde, Nevşehir İllerinde halen ödeme yapılmadı. Bu çiftçilerimiz
bekliyor; tohumlarını ekemediler. Yağış nedeniyle, tohum ekilme imkânının,
ileride, kurak bir mevsimde sağlanabileceği ifade ediliyor. Eğer mümkünse
-eskiden Maliye Bakanlığı yapmış Sayın Bakanımız şimdi hükümeti temsilen
oturuyor- çiftçilere doğrudan gelir desteğinin ödenmesi suretiyle, tohum
ekemeyen çiftçilerimizin, ileride oluşacak iyi hava şartları içerisinde, tohum
ekmelerinin sağlanması mutlaka temin edilmelidir. Çiftçinin, işçinin en mühim
meselesi geçim şartıdır. Yapı izni alınsa da alınmasa da, bu millet, mutlak surette,
orada oturuyor. Hepinize saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Sayın milletvekilleri,
son anda iki önerge geldi, işleme koyacağım; ancak, Sayın Özgün, önergenizin
gerekçesi yok, aynı mahiyette olduğu için imzaları birleştiriyorum. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir)
- Tamam Sayın Başkan. BAŞKAN - Birinci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 790 sıra sayılı yasanın 2
nci maddesi "Geçici Madde 10" un birinci paragrafının son cümlesinde
yer alan "telefon" ibaresinden sonra "su" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz. İsmail Özgün Özkan Öksüz Sait Açba Balıkesir Konya Afyon Zülfükar İzol Mahfuz Güler Şanlıurfa Bingöl BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 790 sıra sayılı kanun
tasarısının 2 nci maddesi "Geçici Madde 10" un birinci fıkrasında
"elektrik" sözcüğünden sonra "su" kelimesinin ilave
edilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, görüşümüz olumlu; ancak, madde
metninde, yukarıda "belediyelerce yol, su, kanalizasyon, doğalgaz gibi
altyapı hizmetlerinin birinin veya birkaçının götürüldüğünün
belgelenmesi..." deniliyor. Yani, burada, içinde "su" var; ama,
bir ilave olsun istenirse... BAŞKAN - Açıklık
kazandıralım efendim, daha sarih olsun. Malum, bürokratlar... Adamın
elektriğini verirsiniz, suyunu vermezsiniz açıklık yok diye. Hükümet?.. ORMAN BAKANI İ. NAMİ
ÇAĞAN (İstanbul) - Efendim, elektriği ve telefonu olan bir evin suyunun da
olması gerektiği için, açıklık getirmek açısından katılıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım. Komisyonun takdire
bıraktığı, hükümetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Hükümete bir sual
soracağım: Bu değişiklik karşısında, aynı maddenin ikinci fıkrasına da
"su" kelimesini ilave etmek gerekiyor gibi geldi, kabul ediyor
musunuz efendim? "Bu madde kapsamında elektrik ve/veya telefon..."
demişsiniz ya; yukarıya "su" kelimesini ilave ettik, buraya da
"su, elektrik ve/veya telefon bağlanması..." ilavesi gerekiyor. ORMAN BAKANI İ. NAMİ
ÇAĞAN (İstanbul) - Tabiî, aslında bu son fıkraya gerek bile yok; zaten,
bunların bağlanması tapunun verilmesi sonucunu doğurmadığına göre... Yani,
eklemekte maddî gereklilik var. BAŞKAN - Eklemiş oluyoruz
efendim. "Elektrik" ibaresinden sonra "su" ibaresi
eklenmiştir. Kabul edilen önergeyle,
ikinci fıkradaki redaksiyonla birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3.- 2.9.1971
tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanununun ek 15 inci maddesinin (a) bendinde yer alan "%
15'i" ibaresi "% 20'si" olarak değiştirilmiştir. BAŞKAN - Madde üzerinde
ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet
Sadri Yıldırım'ın; buyurun. Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA MEHMET
SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra
sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının; yani, güçlü
ekonomiye geçiş tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi ve aziz milletimizi Partim ve
şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
hükümetin genel gerekçesine göre, tasarıyla, Türkiye ekonomisinin kronikleşen
temel sorunlarına çare bulmak için yeni vergi yasası getirilmektedir. Sayın Derviş ise
"tasarının amacı, 2002 bütçe hedeflerinin tutması, ülkeyi krizden
kurtarmak ve güçlü ekonomiye geçiş için sosyal imkânlardan yararlananlarda
indirim yapmak; Emlak Vergisinin değerine göre artırılması, Akaryakıt
Vergisinin sınırının genişletilmesi ve ayrıca, sağlık sigortası giderlerinin,
mevcut prim oranlarına göre toplanan primlerle finanse edilmesi mümkün
bulunmadığından, Bağ-Kur primlerinin artırılması gereklidir" diyerek,
tasarıyı savunmaktadır. Ancak, biz, Doğru Yol
Partisi olarak, bu tasarıya, ülke gerçeklerine aykırı ve ülke insanının
aleyhine olması ve tasarının tümünün yanlış olması nedeniyle karşıyız ve
muhalifiz. Komisyonda vermiş olduğumuz muhalefet şerhimiz de vardır; çünkü, bu
tasarıyla, gerçek, kalıcı, radikal tedbirler almaktan uzak, günü kurtarma
çabaları içerisinde olunduğu görülmektedir; yani, tasarı, milletin ve
vatandaşın aleyhinedir. Açıkçası, bu tasarıyla, hükümet, ekonomik programdan en
çok zarar gören orta gelir kesimine, fakir fukaraya yeni vergiler, yükler ve ek
malî külfet getirmekte ve böylece, halkımızı sosyal patlamaya sevk etmektedir. Değerli milletvekilleri,
bu tasarıyla, görülüyor ki, hükümet, halktan kopmuş, yaşanan olaylardan ders
almamış, hele hele, Arjantin'in sosyal patlamasından hiç ders almamış, milletin
dert ve sıkıntılarını, yoksullaştığını, her geçen gün hayat pahalılığının halkı
feci şekilde ezdiğini, her gün kapanan işyerlerinden insanların işten
çıkarıldığını, bu nedenle işsiz ve aşsız kalan insanların, ekmek alamadığından
aç, şu kış gününde, eksi 10 derecede, kömür alamadığından soğukta yattığını ya
bilmiyor veya bile bile ülkeyi sosyal patlamaya götürüyor; çünkü, zamla,
vergiyle, faizle, bu krizden çıkamazsınız. Ülkeyi krizden çıkaracak bir tek yol
vardır, o da, üretim, üretim ve üretimdir; ama, siz, bunu yapamazsınız; çünkü, IMF
ve Dünya Bankası müsaade etmez. Değerli milletvekilleri,
bakınız, tasarının 3 üncü maddesine göre, 1479 sayılı Kanundaki esnaf ve
sanatkârlar, çiftçiler ile diğer bağımsız çalışanların Bağ-Kur prim oranları
yüzde 15'ten yüzde 20'ye çıkarılmaktadır. Bu yanlıştır; çünkü, Bağ-Kur
sigortalısı şu anda borcunu ödeyemiyor. Yani, esnaf, sanatkâr ve çiftçilerin
çok zor şartlarda yaşadıkları, normal primlerini dahi ödeyemedikleri bir
dönemde, primlerin artırılması, bu insanların geçim şartlarını daha da ağırlaştıracak,
yaşama hakkını elinden alacaktır. Ama, yaklaşık 2 katrilyon Türk Lirası prim
alacağını tahsil edemeyen Bağ-Kurun, zaten iflasın eşiğinde ve yoksulluk içinde
bulunan esnaf, sanatkâr ve çiftçilerden bu primleri tahsil etmesi de mümkün
değildir. Öyleyse, finansman sorunu olan Bağ-Kurun, kaynaklarını etkin, gerekli
ve zorunlu olan yerlere kullanmak varken, lüks, yeni genel müdürlük binası
yapması doğru mudur; zamanı mıdır?.. Daha üç gün evvel
basından ve televizyonlardan hepimiz duyduk ki, Sayın İçişleri Bakanımız,
valiliklere gönderdiği genelgede, sosyal patlama olmaması için, fakir ve muhtaç
vatandaşlara gereken yardımın yapılmasını istiyor. Bu, doğru ve yerinde bir
genelgedir; çünkü, krizin ağırlığını açıkça ortaya koymaktadır. Ancak, İçişleri
Bakanının bu genelgesi Sayın Başbakana sorulduğunda "sosyal patlamayı
gerektirecek bir durum yoktur" diyerek cevap veren Sayın Başbakana buradan
sormak istiyorum: Başbakanlık çıkışında sizin önünüze yazarkasa atılmadı mı?
İnsanlar, kendini, benzinle, Başbakanlık önünde yakmak istemedi mi? Ağzını
iğneyle dikenler olmadı mı? Meclis bahçesinde, vatandaş, çatıya çıkarak,
kendisini yere atmak istemedi mi? Başbakanlığın önünde, bir vatandaş arabasını
yakmak istemedi mi? Bütün bu hareketler ve olaylar sosyal patlama değil de
nedir Sayın Başbakanım, söyler misiniz? Ülkenin ve insanların durumu iyiye
gidiyor, düzeliyor da, siz neden Başbakanlığın önünü barikatlarla
kapatıyorsunuz?.. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Niye sinirleniyorsun? MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Devamla) - Halktan ve milletten kaçamazsınız. Eğer, milletten korkmuyorsanız,
Başbakanlığın önündeki barikatları kaldırın, eski haline getirin. Eğer,
kaldırmazsanız, demokrasiden ve şeffaflıktan bahsetmeye hakkınız yoktur. Öyleyse, milletin ve
ülkenin iyiliğini istiyorsanız, prim toplamak istiyorsanız, primleri artırmayı
değil, primleri indirin, hatta tasarıdan çıkarılması gerekir; bu hususta da
önergemiz vardır; çünkü, insanların, yükü çekecek takati kalmadı. Millet ekmek
derdine düştü. Milletin aleyhine olan bu
tasarıyı geri çekin diyor, Yüce Heyetinize Doğru Yol Partisi ve şahsım adına
saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Söz sırası, Saadet
Partisinde. Saadet Partisi Grubu
adına, Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş; buyurun efendim. (SP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. SP GRUBU ADINA FETHULLAH
ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra sayılı Kamu Kurum
ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri İle Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Saadet
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
3 üncü madde ile getirilen husus, Bağ-Kur üyesi esnaf ve sanatkârlar ve
çiftçilerin sağlık primleri eskiden yüzde 15 idi, şimdi yüzde 20'ye
çıkarılıyor; yani, 5 puan çıkarılıyor. Bunun manası ne demek; bunun manası,
ödenen primler 5 puan yükseltilince, yüzde 33,3 oranında artırılmış oluyor;
yani, Bağ-Kurlular hastalık primi olarak, sağlık primi olarak yüzde 33 daha
fazla şimdi ödemek zorunda kalacaklar. Zaten şu ana kadar Bağ-Kurun 2 katrilyon
lira ödenmemiş primi içeride. Ödeyemiyor esnaf; çünkü, esnafta bir şey kalmadı.
Bu 2 katrilyonu ödeyemeyen Bağ-Kurluya, yüzde 33 daha fazla öde diye bir
tebligat çıkmış oluyor. Değerli arkadaşlar, biz
buna karşıyız. Bu artışla 171 trilyon lira bir ek gelir hedeflenmektedir. Bizim
bütçemizde sadece faizler için 43 katrilyon lira bırakılmış. Her güne 120
trilyon civarında faiz ödememiz lazım, her gün 120 trilyon. Eğer biz bu faiz
oranını düşürmüş olsaydık, 1,5 günlük bir faiz ödemesini durdurabilseydik,
bugün Bağ-Kurlu bu şeye girmeyecekti. Yine, değerli arkadaşlar,
Bağ-Kurun bu hale düşmesinin sebepleri vardır. Şu anda giderlerinin ancak yüzde
31'ini karşılayabilmektedir Bağ-Kur;ama, niye bu hale düşmüştür; şöyle bir
bakarsak, Türkiye Halk Bankası, 1971'den beri Bağ-Kurun parasal işlemlerini
yürütmektedir. Bağ-Kur primleri yatırıldığı zaman, vadesiz mevduata uygulanan
faizi uyguluyor; ama, Bağ-Kur, Halk Bankasından para aldığı zaman, yüzde
240'lara varan bileşik faizle para veriyor. Tabiî, Bağ-Kuru batıran Türkiye
Halk Bankasındaki yine faiz illeti. Yani, Türkiye'nin bütçesini de bu hale
sokan faiz illeti, bu da bir faiz illeti. Değerli arkadaşlar,
kimden alacağız bu primleri; esnaftan, çitfçiden, bağımsız çalışanlardan ve
sanatkârlardan. Şimdi esnafa bakıyoruz, hali belli; çünkü, esnaf, protestosunu
yerine getirdi, yazarkasayı uygun bir şekilde Başbakanımızın önüne bıraktı,
tanker gitti bırakıldı; yani, bunlar, şoför esnafı da, bakkal esnafı da
bildirdi. Tandoğan'da yürüyen değerli esnaf ve sanatkârlar copları yediler,
onlar da yerlerine oturdular. Değerli arkadaşlar, 160
000 işyeri bu krizden sonra kapatılmıştır. Kapatılan bu işyerleri nasıl olacak
da Bağ-Kur primlerini ödeyebilecekler? Bu krizin faturası esnaf ve sanatkâra
kesilmiştir. Yani, kısaca, ortadireğe kesilmiştir. Arkadaşlar, ortadirek
kırılmıştır!.. Kırılmıştır ortadirek!.. Bunu yapmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.
(DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Değerli arkadaşlar, bir
de şoför esnafına bakalım. Şu anda, sınır ticareti yok diye, kapılar kapandı
diye, binlerce şoför esnafı tankerlerini, kamyonlarını kapatmışlar,
bekliyorlar. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Nerede, nerede?.. FETHULLAH ERBAŞ (Devamla)
- "Nerede" değil mi; sen bilmiyorsun!.. Güneydoğuda bütün
tankerler bağlıdır şu anda. Benim memleketimde 1 000'in üzerinde araç, sadece
normal deposunda biraz mazot fazla oldu diye kapatılmış, bağlanmış ve mazot
kaçakçılığı yaptın diye -kendi akaryakıtıdır zaten- müsadere edilmiş, şu anda
TASİŞ'te satılmak üzere. Değerli arkadaşlar,
taksiciler LPG sorunuyla karşı karşıyalar. Sabahtan akşama kadar dolaşıyorlar;
sorun bir taksiciye, acaba Bağ-Kur primini ödeyecek parası var mıdır; yok
arkadaşlar. Berberler öyle, terziler öyle, bakkal ve manavlar...
Hipermarketleri kurdunuz, onları da batırdınız, onlar da primlerini
ödeyemiyorlar. Sanayici, esnaf öyle... Sadece şu anda durumu iyi olan,
hurdacılardır. Arabalar kırıldığı zaman hurda arabalardan parça çıkarılıyor.
Yani, başka iyi olan yok. Çiftçiye bakıyorsunuz,
kota koydunuz; şeker üretenlere kota koydunuz, tütün üretenleri yok ettiniz,
fındık üretenlerin fındıklarını söktürüyorsunuz. E, şimdi çiftçiyi de
mahvettiniz! Arkadaşlar... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Erbaş,
toparlayın efendim lütfen. FETHULLAH ERBAŞ (Devamla)
- 1 dakika... BAŞKAN - 1 dakika değil;
çünkü, 5 dakikaya 50 saniye veriyorum. Buyurun. FETHULLAH ERBAŞ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, Bağ-Kur emeklilerinden yüzde 30 kesiliyor. Şu anda
Bağ-Kur emeklileri 120 milyon alırken, 40 milyonları kesiliyor ve sonuç olarak
80 milyon lirayla geçinmek zorunda kalıyorlar. Eğer, siz, 80 milyon lirayla
geçinebiliyorsanız... Bu kadar maaş alıyoruz, sonuçta 80 milyon -düşünün- bizim
telefon parasına bile yetmiyor. Biz, Bağ-Kurluları 80 milyon lirayla geçinmeye
mahkûm etmişiz. Böyle bir hükümet... Ben
hükümete bir şey demiyorum; hükümet bu işten sorumlu değildir, biliyorum;
çünkü, sorumluluk yok onlarda; hükümete bir şey demiyorum; ama, böyle bir IMF,
böyle bir kapitalist düzen bizi mahvetti, inşallah, kendileri de mahvolurlar
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar) ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Allah beterinden saklasın! BAŞKAN - Söz sırası,
Adalet ve Kalkınma Partisinde. Bingöl Milletvekili Sayın
Mahfuz Güler; buyurun efendim.(AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika; hep
tekrarlıyorum ki, bir daha eksüre istemeyin diye. AK PARTİ GRUBU ADINA
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra sayılı
tasarının 3 üncü maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bu
tasarının 3 üncü maddesiyle 2.9.1971 tarih ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar
ve Diğer Bağımsız Çalışanlar, Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun ek 15 inci
maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Yani, Bağ-Kur çalışanlarının sağlık
sigortası kesintileri yüzde 15'ten yüzde 20'ye yükseltilerek, Bağ-Kurluya
yeniden ek bir yük getirilmektedir. Değerli arkadaşlar,
Bağ-Kurda sağlık sigortası gelir-gider dengesi, ilk defa 1995 yılında bozulmuş
ve 1995 yılında 649 milyar lira açık verilmiştir. Bu tarihten sonra, her yıl,
bu açıklar giderek katlanmış ve nihayet 2000 yılında 455 trilyon, 2001 yılında
ise 500 trilyon lirayı geçmiştir. Sağlık primlerinin yüzde
15'ten yüzde 20'ye çıkarılmasıyla, yıllık 170 trilyon liralık bir katkı sağlanması
hedeflenmiştir. Bağ-Kur sigortalısından alınacak ekprimle bu gerçekleştirilmeye
çalışılacaktır. Bunun anlamı şudur: Aylık ortalama prim ödeyen bir esnaf, bu
tasarı kesinleştikten sonra her ay 8-10 milyon lira arasında daha fazla Bağ-Kur
primi ödeyecektir. Şimdi, bu hükümete şunu
sormak istiyorum: 1479 sayılı Kanuna tabi Bağ-Kurluların yüzde 71'i düzenli
olarak prim ödeyemez iken, yine bu yasaya bağlı Bağ-Kurluların yüzde 22'si hiç
prim ödeyemez iken, sadece yüzde 7'si primini zamanında ödeyen bu vatandaşlardan,
bu kadar sıkıntılı olan bu esnaftan, nasıl her ay 8-10 milyon lira daha fazla
prim alacaksınız? Buna akıl sır erdirmek mümkün değil. Yine aynı şekilde, 2926
sayılı Kanuna tabi Bağ-Kur sigortalılarının yüzde 51'i düzenli prim ödeyemez
durumda iken, yüzde 45'i ise -evet, yanlış anlamadınız- yüzde 45'i- hiç prim
ödeyemez durumda iken, nasıl olacak da, bu esnaf, ilave olarak her ay 8 milyon
- 10 milyon lira fazladan prim ödeyecektir? Değerli arkadaşlar, bunun
gerçekleşmesi mümkün değildir. Her gün binlerce esnaf işyerini tasfiye ederken,
binlercesi dükkânının kapısına kilit vururken, şirketini kapatırken, nasıl
olacak da, bu primlere ilave olarak 8 milyon - 10 milyon lira ilave prim
ödeyecek? Bu, resmen, vatandaşla dalga geçmektir; halkı, esnafı adam yerine
koymamaktır. Ayrıca şunu da merak
ediyorum: Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği yetki yasasının 619 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye tanıdığı dokuz aylık süre üzerinden dört ay geçtiği halde,
bu tasarı, Genel Kurul gündemine alınmasına rağmen, bugüne kadar
görüşülememiştir. Dört aydan beri Bağ-Kur hiçbir yasal dayanak olmadan
yürütülmektedir veya yürütülmeye çalışılmaktadır. Milyonlarca insandan,
esnaftan prim alan, daha doğrusu alamayan bu koca genel müdürlük, hiçbir yasal
dayanağı olmadan, nasıl olur da dört aydan beri bekletilmektedir? Şu anda 81 il müdürlüğü
ile binlerce çalışanı bulunan bu kurumun, bağlı olduğu hiçbir kanun yoktur;
ayrıca, demin sözünü ettiğim prim zammı, aslında, bu, Anayasa Mahkemesinin
iptal ettiği 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede vardı. Bunun için, bu kadar
acele etmeleri de anlamsızdır. Sağlıklı prim tahsilatı
yapılamadığından, Bağ-Kurdaki açıklar günden güne artmaktadır. Bakınız, 2000
yılında 1 katrilyon 150 trilyon lira olan açık, 2001 yılında 2 katrilyonu geçmiştir.
Eğer, prim tahsilatının, sağlıklı, doğru dürüst yapılması isteniyorsa, bugünkü,
bu şartlar altında primlerin artırılması değil; tam tersine, prim tahsilatının
teşvik edilmesi, kolaylık sağlanması ve hatta indirilmesi gerekirdi. Bu duygu ve düşüncelerle,
çıkacak yasanın, yine de, esnafımıza, halkımıza hayırlı ve uğurlu olmasını
temenni ediyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 3
üncü maddesiyle değiştirilen 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar, Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun ek 15 inci maddesinin (a)
bendini değiştiren "yüzde 20'si olarak değiştirilmiştir" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum ve işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan (1/939)
790 sıra sayılı esnaf ve sanatkârların ve diğer bağımsız çalışanların, Sosyal
Sigortalar ve Bağ-Kur primlerinin artırılmasına ilişkin kanun tasarısının 3
üncü maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - İki önerge de
aynı mahiyette; ikisini birleştiriyorum; ama, önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim. Komisyon?... PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet?.. ORMAN BAKANI İ. NAMİ
ÇAĞAN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Veysel
Candan, buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu verdiğimiz önergede, Bağ-Kur primlerinin
sabit kalması, artırılmamasının doğru olacağı kanaatindeyiz; yani, 15'te
kalması gerekir. Biraz önce, geneli
üzerinde müzakereler yapılırken, sorular soruldu, Sayın Bakan cevapladı; ufak
bir not aldım: "Doğalgazda KDV
inecek mi?" "Hayır; artacak." "Emlak Vergisi
artışı var mı?" "Var." "Bağ-Kur primi
inecek mi?" "Hayır; artacak." "Kaçak inşaata
elektrik var mı?" "Su bile var." Verilen cevaplar bunlar ve şu
anda da Maliye Bakanı hâlâ burada yok! İkinci bir tespitim: MHP
Grubu adına konuşan arkadaşımın, bu madde üzerinde, özellikle 3 üncü madde
üzerinde söylediği söz şudur: "Prim artırmak marifet değil." MHP
Grubu adına konuşan arkadaşımız, kısa ve öz olarak çok güzel bir tespit yaptı.
O zaman, bu önergeye de MHP'li arkadaşlarımızın, grup sözcüleri doğrultusunda
oy vermeleri gerekmektedir. Onu da hatırlatayım ya da burada çıkıp öyle
konuşmamaları gerekir; bir kere söyleyeyim. Şimdi, efendim, soru şu:
Acaba, Bağ-Kur, prim alacaklarının tahsilatında, zorluktan mı, düşüklüğünden mi
kaybediyor; yoksa, Bağ-Kurda bir yönetim bozukluğu mu var? Bu sorunun
cevaplanması lazım ki, eğer, hakikaten prim düşük, 15'ten 20'ye, 20'den 40'a,
40'ı da 50'ye çıkaralım; ama, Bağ-Kuru inceleyen devletin üst kurumları, Yüksek
Denetleme Kurulu raporlarına baktığımız zaman, konu öyle değil; aksine, mevcut
primler bile tahsil edilemediği için sağlık hizmeti verilemiyor. O zaman, bu
kurumu yönetemeyen beceriksiz, bakan koltuğunda oturan, işgal edenlerin, kurumu
tanımadıkları ortaya çıkıyor; yani, sizin, 1 katrilyon 500 trilyon alacağınız
var, prim tahsil edemiyorsunuz, insanlar para bulup onu yatıramıyor, tedavi
göremiyorlar, siz diyorsunuz ki: "Ben bu primi bir daha artıracağım."
Burası derebeylik mi, krallık mı?! Adamın parası olsa zaten ödeyecek; yok ki
ödememiş. Yani, bu kadar insan ödemediği halde, alacağı dururken, onun üzerine
faiz işletirken -vatandaşın borcu 400 milyonken 2-3 milyara çoğaltırken
faizlerle- ondan sonra, çıkıp, her gün Sayın Bakan, basın toplantısı yapıyor.
Ne dese bari, derde deva bir şey söylese; "bizim bakanlıklarda da
yolsuzluk var..." Biraz önce DSP'li grup sözcüsü arkadaş da diyor ki:
"Bu hükümete şiar edindik, yolsuzlukları durduracağız." Yolsuzlukları
durdurunca Hazinede para toplanması lazım; toplanmadığına göre, prim
artırıyorsunuz... Değerli arkadaşlar,
şimdi, bu kurumu inceleyenler ne söylüyor; bakın, özet olarak takdim ediyorum;
buraya gelmeden raporu okudum ve hazırlıklı geldim. Değerli arkadaşlar,
deniliyor ki. Bağ-Kurun parasal işlemlerini yıllardır Halk Bankası yapıyor.
Yıllardır... Bağ-Kurlu vatandaş, aidatını Halk Bankasına ödüyor. Halk
Bankasının borçlarını da Bağ-Kur ödüyor; yani parasal ilişkiler var; fakat, bu
ilişkiler öyle bir denetimsiz ki, Bağ-Kur açık verdiği zaman, Halk Bankası
yüzde 7 500 faiz uygulamış; yani, trilyonlarca lira Bağ-Kurun faiz gideri var.
Peki, siz, şimdi artırınca ne istiyorsunuz; biz 170 trilyon daha aidat
toplayacağız... Zaten toplayamazsınız... Peki, Bağ-Kur ile Hak Bankası öyle
eksi vermeye başlamış ki bu faizlerin sonunda, 1996-1997'de, nihayet, Bağ-Kurun
parası, Halk Bankasına, bir defaya mahsus ödenmiş; defaten ödenmiş; zararları
ödenmiş; yani, bu ilişkinin tanzim edilmesi lazım. Bir diğer önemli konu
-Bağ-Kuru kurtarmanın yollarını söylüyorum- Taşınmazlarla ilgili gayrimenkuller
değerlendirilmiyor. Bunu kim söylüyor; Bağ-Kurun gayrimenkullerini tek tek, alt
alta yazıp kira kontratlarını inceleyen, masraflarını, bilançolarını inceleyen
Yüksek Denetleme Kurulu söylüyor. Bir diğer önemli konu;
yine, bu da, denetimde yazılı. "Bağ-Kur emekli oluşumunda 100 000
civarında insan, hak etmediği halde, yolsuzlukla emekli oldu, prim
ödeniyor" deniyor. Bakın, ben, size, Bağ-Kur
nasıl batıyor onları söylüyorum. Yani, siz, Bağ-Kur'u batıracaksınız, dönüp
milletten aidat isteyeceksiniz!.. Böyle şey olmaz; buna yöneticilik denmez... Yine, aynı raporun bir
bölümünde "ilaç israfı, ilaç yolsuzluğu var"deniyor. Sayın Bakan da
bunları söylüyor zaten; zannediyorum, o raporlardan alıp, okuyor, o da
söylüyor. Yani, özetle -sürem de
bitti- MHP sözcülerine bir hatırlatma yapıyorum. Prim artırmak marifet değil;
MHP sözcüsüne ait bu... Bu önergeye olumlu oy vermeleri lazım, bu, bir. Hükümeti uyarıyorum:
Beceriksiz yönetiminizin faturasını millete ödetemezsiniz... Teşekkür ederim
efendim.(SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Diğer önerge sahibi
olarak, Sayın Gönül, buyurun.(DYP sıralarından alkışlar) ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın)-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muhterem Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. 3 üncü madde
üzerinde, Doğru Yol Partisi
milletvekilleri olarak bizler, bu düzenlemenin, yersiz olduğu kanaatiyle, kanun
metninden çıkarılmasını istiyoruz. Bu düzenleme yapılırken, aslında ilk defa
sorulması gereken ilk soru şu olması lazım: Sayın bakanlar, siz hangi vicdanla,
hangi düşünceyle, kanunun metnini bu şekilde düzenleyerek Büyük Millet
Meclisine sevk ettiniz? İktidar partisi değerli
milletvekilleri, sizler, biraz sonra bu maddenin oylamasında nasıl oy vereceksiniz?
Yüzde 15 olan,
Bağ-Kurluların aylık pirim ödemelerini, bu kanundaki 3 üncü maddeyle yüzde
20'ye çıkarıyorsunuz. Peki, kim bunlar; bunlar, hukuken, şoför esnafıdır,
kahvecidir, berberdir, terzidir, pastacıdır, kendi küçük aracıyla pazar pazar
dolaşıp karnını doyuran manifaturacıdır, işte, çeyizcidir. Yani, devlete yük
olmadan, namusuyla, haysiyetiyle çalışan, karnını doyuran, devlete karşı
görevlerini yerine getiren, askerliğini yapan, "dur" denildiği zaman
duran, devletine ve kanunlara saygılı insanlar, üreten insanlar, karnını kendi
doyuran insanlar, devlete yük olmayan ve istihdam yaratan insanlar. Şimdi, siz,
bu insanlara, getirdiğiniz şu halden sonra, "ölmediysen bile, öl"
diyorsunuz. Ödeyemedikleri 2 katrilyon lira borçları var; yüzde 20 yapınca, bu
prim borcunu, bu paraları ödeyeceklerini düşünüyor musunuz?! Bu insanları bu
hale getirdiğiniz yetmiyormuş gibi, bugün sırtına yeni yük sarmayı hangi
vicdanla bağdaştırıyorsunuz?! (DYP sıralarından alkışlar) Değerli milletvekilleri,
bu hükmün, bu düzenlemenin, bu tasarıdan çıkması lazım. Eğer çıkmazsa, bu
insanlar, elbette, bunun hesabını, sizden, bir gün gelir sorarlar. Bakınız, bu insanları ne
hale getirmişsiniz ki, özellikle, vurguladıkları ve yazdıkları için buradan
okuma gereğini duyuyorum; Çamardı -Niğde'den bir esnaf, bir mektup yazıyor;
işte, icra ceza hâkimliğinin vermiş olduğu mahkeme kararı: "Ben, gidip, 10
gün yatmak zorunda kalacağım" diyor. Adı, Duran Kılıç, Burç Köyünden,
Çamardı'ndan. Kars'ın Selimiye
İlçesinden bir vatandaş yazıyor: "Bu faizlerle, bizim, esnaf olarak ayakta
kalmamız mümkün değil" diyor. Bugün, sabahleyin,
Ortaklar Esnaf Kefalet Kooperatifi Başkanımız diyor ki: "Yüzde 95 faizi
var, eğer temerrüde düşürsek yüzde 160" Değerli milletvekilleri,
bu faizlerle, bu prim borçlarıyla, bu ölmüş, bitmiş piyasayla, bu insanların,
kazanıp kazanıp kendi karınlarını doyurmaları mümkün değilken, böyle bir yükü
tekrar sırtlarına sarmak doğru mu? Benim ve bizim Doğru Yol
Partisi olarak, bu kürsüden sizlere sormamız gereken bir tek sual var: Bu
esnafı biz size böyle mi teslim ettik, bu üreten insanları size böyle mi teslim
ettik? Çiftçiyi, esnafı, biz, size böyle mi teslim ettik de, bugün kepenklerini
kapatmaya mecbur ediyorsunuz, mecbur ettiniz?..(DYP, SP ve AK Parti sıralarından
alkışlar) ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Milleti bitirdiğiniz günleri ne çabuk unuttunuz, bunlar sizin
eseriniz! BAŞKAN - Sayın
Bıçakçıoğlu, lütfen. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, hiçbir bahane, sizi haklı çıkaramaz, haklı gösteremez;
hiçbir bahanenin arkasına sığınamazsınız. Eğer, bunlar geçmişin birikimi
derseniz, doğru, kısmen doğru. Neyin birikimi biliyor musunuz; 55 inci hükümet,
Sayın Yılmaz'ın hükümeti, arkasından 56 ncı cumhuriyet hükümetinin, Başbakanı
Sayın Ecevit ve şimdi de 57 nci hükümet... Siz, kendi yanlışlarınızın
birikimiyle ülkeyi bu hale getirdiniz, başkalarına suç atfında bulunmayınız... MEHMET PAK (İstanbul) -
Bunlar sizin eseriniz... ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)
- Eğer, bu işi biliyorsanız ve vicdan sahibi iseniz, bu esnafın ve çiftçinin
haline acıyor iseniz, sizin, bu maddenin, bu tasarıdan çıkması için oy vermeniz
gerekir. Aksi halde, yeteneksiz, bilgisiz, beceriksiz ve ülkeyi bu hale getiren
bu hükümete desteğiniz devam ediyor demektir ki... İSMAİL AYDINLI (
İstanbul) - Sizsiniz!.. Sizsiniz!.. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Hepsi sizin meziyetleriniz. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)
-...tarih önünde de esnaf önünde de çiftçi önünde de siz bir vebalin
altındasınız. (DYP sıralarından alkışlar) Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Efendim, Hükümetin ve
Komisyonun kabul etmediği önergeleri, müştereken oylarınıza sunuyorum... ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Karar yetersayısı aransın Sayın Başkan. BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yok. (DSP ve MHP sıralarından "var,
var" sesleri) Yok efendim. İstirham
ederim, bize itimat buyurun. (DSP sıralarından "geliyorlar" sesleri) Gelselerdi efendim. Karar yetersayısı
bulunamadığından, birleşime 5 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 18.24 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.30 BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Sebahattin
KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 48 inci Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 790 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 7.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/939) (S. Sayısı : 790) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde; üstelik, Maliye Bakanıyla beraber yerinde. Tasarının 3 üncü maddesi
üzerinde, maddenin metinden çıkarılmasına ilişkin verilen önergenin oylamasında
karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, Komisyonun ve
Hükümetin kabul etmediği önergeleri, tekrar, oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır. 3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: 3 üncü maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde
kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 4. - A) 29.7.1970 tarihli ve 1319 sayılı
Emlak Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. "Bina vergisinin
oranı meskenlerde binde 1, diğer binalarda ise binde 2'dir. Bu oranlar, 3030
sayılı Kanunun uygulandığı büyükşehir belediye sınırları ve mücavir alanlar
içinde % 100 artırımlı uygulanır. Bakanlar Kurulu, vergi oranlarını yarısına
kadar indirmeye veya üç katına kadar artırmaya yetkilidir." B) 1319 sayılı Kanunun 18
inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Madde 18. - Arazi
vergisinin oranı binde 1, arsalarda ise binde 3'tür. Bu oranlar, 3030 sayılı
Kanunun uygulandığı büyükşehir belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde %
100 artırımlı uygulanır. Bakanlar Kurulu, vergi oranlarını yarısına kadar
indirmeye veya üç katına kadar artırmaya yetkilidir." C) 1319 sayılı Kanunun
mükerrer 38 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. "Payların dağılımı: Mükerrer Madde 38. - 3030
sayılı Kanunun uygulandığı büyükşehir belediye sınırları ve mücavir alanlar
içinde belediyelerce tahsil edilen emlak vergisi tutarının yarısı büyükşehir
belediyesi payı, bu pay ayrıldıktan sonra kalan tutarın % 15'i il özel idareler
payı olarak ayrılır. İl özel idareler payının hesaplanmasına esas olan tutardan
il özel idareler payının düşülmesinden sonra kalan kısmın %20'si büyükşehir
belediyesi payına ayrıca ilave edilir. Birinci fıkra kapsamı
dışında kalan belediyeler tarafından tahsil edilen emlak vergisinin % 15'i il
özel idareler payı olarak ayrılır. Yukarıdaki hükümlere
göre, il özel idareleri ve büyükşehir belediyeleri payı olarak ayrılan
miktarlar tahsil edildiği ayı takip eden ayın yedinci günü akşamına kadar il
özel idareleri ve büyükşehir belediyelerine bir bildirim ile beyan edilerek
aynı süre içinde ödenir. Tahsil ettikleri vergiyi yukarıda belirtilen süre
içinde il özel idarelerine ve büyükşehir belediyelerine yatırmayan
belediyelerden, yatırmaya mecbur oldukları paylar 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gecikme zammı tatbik
edilerek tahsil edilir. Belediye başkanları,
belediyelerin tahsil ettikleri vergilerden il özel idarelerine ve büyükşehir
belediyelerine ödemeleri gereken payları, zamanında ve tam olarak ödenmesini
sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğe uymayanlar adına, zamanında ödenmeyen
payların % 10'u tutarında ceza kesilir ve bu ceza 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca müşterek ve
müteselsilen sorumluluk esasına göre tahsil edilir." D) 1319 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. "GEÇİCİ MADDE 19.
- 8 inci maddenin birinci fıkrası ile
18 inci madde hükümlerine göre, büyükşehir belediye sınırları ve mücavir
alanlar içinde uygulanan artırımlı vergi oranı, Adapazarı Büyükşehir Belediye sınırları ve mücavir
alanlar içinde 2002 ila 2005 yıllarında uygulanmaz. 27.6.1984 tarihli ve 3030 Sayılı Kanunun 18 inci maddesinin
(b) fıkrasına göre Adapazarı Büyükşehir Belediyesine ayrılacak payın oranı,
2002 ila 2005 yıllarında % 5 olarak uygulanır." FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun Sayın
Erbaş. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Efendim, bu 4 üncü maddeye baktığımız zaman... BAŞKAN - Bir dakika
efendim, mikrofona konuşun, televizyona çıkın! FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Sayın Başkanım, 4 üncü maddeye baktığımız zaman, 1319 sayılı Yasanın, önce 8
inci maddesini değiştiriyor; bir (B) fıkrası koyuyor, 18 inci maddesini
değiştiriyor; bir (C) fıkrası koyuyor, 38 inci maddesini değiştiriyor; tekrar
bir geçici madde koyuyor, geçici madde 19 ilave ediliyor; yani, bunların ayrı
ayrı maddeler haline gelmesi gerekirken, tek bir maddede birleştirilmesi, bana
göre, kanun tekniğine aykırıdır efendim. BAŞKAN - Bana göre de
aykırı da, yalnız, Meclis Başkanlığına hükümet tasarısı olarak sunulurken,
Meclis Başkanlığı bunu Komisyona böyle göndermiş. Sizler, muhalefet partileri
de, orada hiç itiraz etmemişsiniz efendim! Böyle basılıp geldiği için,
maalesef... Bunun önü kesilmeli; geçen gün, Bankalar Kanununda da öyle oldu.
Uygulama yanlış; ama, yanlış bizde değil, oturumu idare eden Başkanın yapacak
bir şeyi yok. Komisyonda itiraz etmeniz gerekirdi diyorum. Maddenin görüşmesine
başlıyoruz. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül; buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA RAMAZAN
GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 790
sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesi hakkında Doğru Yol Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. İlgili tasarı, millete
yeni yükler getirmekte, yeşil kartlar kalkmakta, Bağ-Kur aidatları artırılmakta, büyük şehirlerdeki
gayrimenkullere yeni ilave emlak vergileri gelmektedir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, ilgili maddeyle büyükşehir belediye sınırları içerisinde ve
mücavir alanlarda arsa, arazi ve binası bulunanlar, diğer illerin yükümlülüklerine
göre daha yüksek bir vergi yüküyle karşı karşıya kalacaklardır. Bir başka
anlatımla, zaten bozuk olan vergi sistemi, bu düzenlemeyle daha da bozuk bir
hale getirilecektir. Değerli milletvekilleri,
bu maddeyi hükümet niçin getirmektedir? Maddenin gerekçesine baktığımızda, ilk
neden, büyük kentlere olan göçü durdurmaktır. Şimdi, insafla düşünelim. Bu
vergi düzenlemesiyle göç durur mu; elbette ki, hayır. İnsanlar, büyük kentlere
karınlarını doyurmak için gelirler, daha iyi hayat standardını yakalamak için
gelirler. Siz, vergi oranlarını artırarak, bu insanların büyük kentlere
gelişlerini engellemeye çalışıyorsunuz. Değerli milletvekili
arkadaşlarım, acaba, bu düşünce doğru mu; insanların belli bölgelerde
yerleşmeleri daha ağır vergilendirilmeli mi? Öncelikle, şunu düşünmemiz
gerekmektedir: İnsanların büyük kentlerin varoşlarına gelmesini gerektiren
sebep nedir? Niçin, insanlar, köylerini, ilçelerini, kasabalarını terk edip,
büyük kentlere gelmek isterler? Bunun nedeni gayet açıktır değerli milletvekili
arkadaşlarım. Az önce ifade ettiğim üzere, daha iyi bir yaşam standardı
tutturmak için, insanlar büyük kentlere, büyük şehirlere gelirler. Bu durumda,
şu sorunun yanıtını vermek aklımıza gelmektedir. Siz, hükümet olarak, bu
insanların kendi topraklarında daha iyi koşullarda yaşamalarını sağlayacak
politikalar üretemiyor musunuz? Bu tasarıyı Parlamentoya getirdiklerine göre,
demek ki üretemiyorlar! Gerçi, Sayın Başbakanımızın bir Köykent Projesi var;
ama, yıllardır bu proje konuşulmasına karşın, bugüne kadar bu projeden memnun
olan bir kişiye rastlamadım, bilemiyorum değerli milletvekili arkadaşlarımızdan
rastlayan oldu mu? Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz, Doğru Yol Partisi olarak, insanların hareket özgürlüğünü
sınırlayacak bu tür yasakçı düşüncelere karşıyız. Önemli olan, insanları
bulundukları topraklarda mutlu kılmak ve çağdaş uygarlığı vatandaşın ayağına
götürmektir. Siz, vatandaşın ayağına doktor götüremeyeceksiniz, iş imkânı
sağlayamayacaksınız, gerekli yasal düzenlemeleri yapamayacaksınız, gerekli bir
yatırım politikası izleyemeyeceksiniz, yeni yeni iş alanları yaratacak
politikalar üretemeyeceksiniz; sonuçta, gelip, bu yasaklı politikalara teslim
olacaksınız. Olmaz böyle şey. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu maddenin getiriliş amaçlarından bir diğeri de, alınacak
vergilerle, büyükşehir belediyelerinin malî yapılarını güçlendirmektir. Bu
hükümeti gerçekten de anlamak mümkün değil değerli milletvekilleri. Alınacak bu
küçük paralarla, büyükşehir belediyelerinin katrilyonları bulan bütçelerini
rahatlatmak acaba hiç mümkün olabilir mi? Eğer, siz, gerçekten samimiyseniz,
ilk yapacağınız iş, yerel yönetimlerle ilgili yasa tasarısını buraya
getirmektir. O yasayla da yerel yönetimlere, sağlıklı kaynaklar yaratmalısınız;
ki, yerel yönetimler güçlü olmalı ve genel bütçeye muhtaç olmaktan
kurtulmalıdır. Bunları yapmayıp,
kıyısından köşesinden alınan bu palyatif tedbirlerle, sistemi düzeltmeye
kalkarsanız, bunda başarılı olamazsınız; aksine, yeni adaletsizlikler ve
gereksiz bürokrasilere yol açmış olursunuz. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz, Doğru Yol Partisi olarak, büyükşehir belediyelerinin olduğu kadar diğer belediyelerin de,
sağlıklı malî kaynaklara... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız
efendim. Buyurun. RAMAZAN GÜL (Devamla) -
... kavuşturulmasını istiyoruz ve hükümeti de bu konuda göreve davet ediyoruz.
Lütfen, yerel yönetimlerle ilgili yasa tasarısını, geciktirmeksizin, Yüce
Parlamentoya getirin; çünkü, belediye başkanlarımız hizmet üretemez hale
gelmişlerdir. Bakınız, bugün, İller
Bankası, iktidarın bir kanadına teslim edilmiş durumdadır. Bu kanada mensup
belediyeler dışındaki diğer belediyelere hizmet veremez durumdadırlar. Bu
banka, tarihinde görülmemiş bir şekilde
politize edilmiş ve kaynaklarına, partizanca kullanım ortamı hazırlanmıştır.
Bunun hesabını soracağız. Bu yasanın, ülkemize,
hayırlı, uğurlu olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, söz
sırası Saadet Partisi Grubunda. Van Milletvekili Sayın
Fethullah Erbaş, buyurun efendim. SP GRUBU ADINA FETHULLAH
ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 790 sıra
sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
tasarıyla, 1319 sayılı Emlak Kanununun önce 8 inci maddesinde, daha sonra 18
inci maddesinde, daha sonra mükerrer 38 inci maddesinde değişiklikler yapılmakta
ve bu değişiklikler yapıldıktan sonra da, kanuna, bir geçici madde, 19 uncu
madde olarak da bir geçici madde eklenmektedir. 8 inci maddeyle, 3030
sayılı Büyükşehir Belediyeleri Hakkında Kanunda, Emlak Vergileri, şu anda,
mücavir alanlarda ve büyükşehir belediyeleri sınırlarında, meskenlerde binde 2,
diğer binalarda da binde 4 olarak uygulanacak bundan sonra; yani, yüzde 100
oranında artırım yapılacaktır. Bundan sonra da, Bakanlar Kuru Meclisten yetki
istiyor; diyor ki, ben vergi oranlarını yarıya kadar indiririm, 3 katına da
çıkarırım. Yani, şimdi, bunu hesaplayacak olursak, şöyle bir şey ortaya çıkıyor
değerli arkadaşlar: Bu yıl, emlak beyannamelerinin verileceği yıldır; yani,
emlak beyan dönemidir. Zaten, gayrimenkuller yeniden değerlendirilecektir;
yeniden değerlendirildiği zaman, emlak değerleri de hemen hemen, eskiye göre 3
misli, 4 misli artmış olacaktır. Şimdi, 4 misli artmış olan bu beyan
dönemindeki değerler, bir de yüzde 100 oranında bu kanunla artırılacaktır.
Yüzde 100 arttıktan sonra, bir de Bakanlar Kuruluna yetki vereceğiz, 3 kat
artırılacak; yani, sonuçta, 24 kat artmış olacak. Şimdi, bu nasıl bir insaf?! Yani, bunun
hesabını hakikaten yaptınız mı?! Bir apartmanı olan veya bir dairesi olan bir
adam, eskiden, işte, 30 000 000, 40 000 000, 50 000 000 lira vergi ödüyordu;
şimdi, 600 000 000, 700 000 000, 800 000 000 lira vergi ödemek zorunda kalacak.
Yani, buna sizin insafınız yetiyorsa, ben bir şey demiyorum; ama, siz bundan
bir gelir bekliyorsunuz. Ne kadar gelir bekliyorsunuz; tasarıya göre diyorsunuz
ki, biz, 300 trilyon liralık bir gelir bekliyoruz. Peki, bu 300 trilyon liralık
geliri nasıl bekliyorsunuz? Belediyelere gidecek bu gelirden -ben bakıyorum;
normal şartlarda, bu, belediyelere, büyükşehir belediyelerine gidecek- nasıl edeceksiniz
de buradan 300 trilyon çıkaracaksınız; yani, bir koyundan iki postu nasıl
çıkaracaksınız?!. Tasarının ileriki maddelerinde, bakıyorum, diyor ki; Bakanlar
Kuruluna yetki veriyoruz -Meclis olarak biz vereceğiz herhalde; çünkü, çoğunluk
sizin elinizde- büyükşehir belediyeleri buradan normal paylarını aldığı zaman,
Maliye Bakanlığının büyükşehirlere vermiş olduğu payları yüzde 3'e kadar
düşüreceksiniz. Yüzde 3'e düşürmeden dolayı elde ettiğiniz parayı da,
dolayısıyla, Maliye Bakanlığının gelir bütçesine aktaracaksınız. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) FETHULLAH ERBAŞ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, demek oluyor ki, sizler, yine, vatandaşın sırtından, bu
vergileri artırmak suretiyle 300 trilyon para elde edeceksiniz. Bu parayı
kullanma yeriniz de bellidir; çünkü, bütçenizde 42 veya 43 katrilyonluk faiz
ödemesi var; o ödemelerde kullanacaksınız. Vatandaşı soyup soyup, oraya götürüp
verdikçe, inşallah, verdiğimiz kurumlara biz helal etmiyoruz, etmiyoruz,
etmiyoruz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, söz
sırası Adalet ve Kalkınma Partisinde. Bursa Milletvekili Sayın
Faruk Çelik, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
790 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesi üzerinde Grubum adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
bu maddeyle 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 8 inci, 18 inci ve 38 inci maddelerinde
değişiklik ve yeni düzenlemeler getiriliyor. Emlak Vergisinin 8 inci ve 18 inci
maddelerindeki değişiklik, yalnız büyükşehir sınırları ve mücavir alanları
içinde bina, mesken, arsa ve arazilerin emlak vergilerini yüzde 100
artırmaktadır. Dolayısıyla, emlak vergileri ikiye katlanıyor; yani, vergileri
artırıyorsunuz. 57 nci hükümet olarak, zaten, bildiğiniz iki önemli konu var;
bunlardan biri zam, diğeri de vergidir. İnsanlık tarihi boyunca,
yüksek enflasyon, zamlarla halkın ezilerek yoksullaştırılması, vergi oranları
ve vergi adedini artırmak bir kalkınma aracı olmamıştır. Yüksek enflasyonu,
zamları, vergileri, halkı ezmeyi, yoksullaştırmayı kalkınma aracı olarak kabul
eden diktatörlerin halkları, dün de, bugün de dilenci konumundadırlar. Bugün,
büyükşehirlerde yaşamanın bedeli, bu beceriksiz 57 nci hükümet sayesinde çok
daha fazla ağırlaşmıştır. Yüzlerce işyerini kapattırdınız; binlerce işsiz
ürettiniz. İnsanlarımız, aç, açık, sefil ve donarak ölmektedirler.
Vatandaşlarımızın gelir düzeyi her yıl daha da düşerken, kiralar, doğalgaz, su,
elektrik faturaları, yeni vergiler, hayat pahalılığı, zamlar, almış başını
gitmektedir. Gerekçede
"büyükşehirlerde yaşamanın bedeli var" diyorsunuz. Bu yasa
tasarısıyla, büyükşehirlerde yaşamanın suç olduğu; vatandaşa, neden büyükşehre
geldin der gibi, yüksek vergilerle büyükşehirlerde yaşayanları âdeta
cezalandırıyorsunuz. Vatandaş ne yapsın; köye geri dönecek; fakat, tarımı
mahvettiniz, şekerpancarı ve tütün ekim alanlarını elinden aldınız; köye dönse,
yerinde doyma imkânı yok; şehirde kalsa, işsizlik ve vergilerden başını
kaldıramıyor. Sosyal devlet bu mu?! Takdir edersiniz ki, sosyal devlet olmak,
insanları canından bezdirmek değildir. Değerli milletvekilleri,
Emlak Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde yaptığınız değişiklikle de,
büyükşehirlere bağlı ilçe belediyelerinin topladıkları vergileri yeni bir
taksimata tabi tutuyorsunuz. Halen toplanan emlak vergilerinin yüzde 20'si
büyükşehirlere, yüzde 15'i il özel idaresine verilirken, siz, bu oranları
büyükşehir lehine değiştiriyorsunuz; takriben yüzde 60'ını büyükşehirlere
veriyorsunuz. Büyükşehirlerde vergileri toplayan ilçe belediyelerinin payını,
yüzde 60'tan yüzde 30 civarına indiriyorsunuz. İlçe belediyeleri,
imkânsızlıktan, bugünkü yasa gereği, yüzde 20 payı bile büyükşehirlere
ödeyemezken, yüzde 60'ı nasıl ödeyecekler? Büyükşehirlerdeki ilçe
belediyelerinin elinden kahvehaneler, lokaller, oyun salonlarının denetimini
kanun hükmünde kararnameyle aldınız ve emniyete verdiniz; sağlık kuruluşları,
fırınlar, lokanta gibi yerlerin denetimini de sağlık il müdürlüklerine
verdiniz; geriye, imar, Emlak ve Çevre Vergisi kalıyor. İmar gelirleri,
depremden dolayı zaten birçok büyükşehirde yok mesabesinde. Emlak Vergisini de,
bugün, ilçe belediyelerinin elinden alıyorsunuz; ilçe belediyelerini,
büyükşehirlere vergi toplayan belediyeler haline, konumuna getiriyorsunuz. Siz, 57 nci hükümet
olarak, 2001 yılında ekonomiyi, dolayısıyla devleti batırdınız. Bu tasarıyla
da, 2002 yılında yerel yönetimleri batırıyorsunuz; bilmem farkında mısınız!
Emlak Vergisi düzenlemesini büyükşehirler uygun bulmamaktadır; yani,
büyükşehirler taraftar değiller. İlçe belediyeleri bu uygulamanın neticesinde
perişan olacaklar; onlar da bu işe karşılar... BAŞKAN - Efendim,
toparlar mısınız. FARUK ÇELİK (Devamla) -
Peki efendim. İlçe ve büyükşehir
belediyeleri arasında huzuru bozacak olan bir düzenlemedir bu düzenleme. O
halde, kimin adına bu düzenlemeyi getiriyorsunuz? Sizin ne yapmak istediğinizi
biz biliyoruz... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim,
toparlar mısınız. FARUK ÇELİK (Devamla) -
Biz biliyoruz. Sayın Derviş'in talimatıyla, Emlak Vergisinden ilçelerin Emlak
Vergisi payının önemli bir bölümünü büyükşehire aktaracaksınız; ama, tasarının
6 ncı maddesinde, büyükşehirlerde toplanan vergilerin yüzde 5'lik payını yüzde
3'e indireceksiniz; yani, kaşıkla verdiğinizi kepçeyle alacaksınız. Değerli milletvekilleri,
madde üzerinde önergemiz var; o önerge üzerinde de söz alacağız; ama, şunu
ifade etmek istiyorum: İçişleri Komisyonunda yerel yönetimler yasa tasarısı
görüşülürken, bu tasarıya bu maddenin alınmasını, yani, emlak vergileriyle
ilgili maddenin bu tasarıya alınmasını uygun bulmadığımızı burada ifade ediyor;
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Madde üzerinde görüşmeler
bitti. Madde üzerinde 3 adet
önerge vardır; okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 4
üncü maddesiyle değiştirilen 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun mükerrer 38
inci maddesinin son fıkrasındaki "bu yükümlülüğe uymayanlar adına
zamanında ödenmeyen payların % 10'u tutarında ceza kesilir ve bu ceza 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca
müşterek ve müteselsilen sorumluluk esasına göre tahsil edilir" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 4
üncü maddesiyle değiştirilen 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 18 inci madde
değişikliğindeki yüzde 100 oranının yüzde 20 olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN - Bu okutacağım önerge
en aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Açba,
buyurun. MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Faruk Çelik konuşacaklar efendim. BAŞKAN - Sayın Çelik,
buyurun. FARUK ÇELİK (Bursa)-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 üncü maddeyle ilgili verdiğimiz
önergede, 4 üncü maddenin tasarıdan çıkarılmasını talep ediyoruz. Şundan dolayı: Bildiğiniz
gibi, emlak vergisini belediyeler toplar; yine, belediyeler tarafından emlak
vergisi harcanır; yani, bu konu, yerel yönetimlerle ilgili, mahallî idarelerle
ilgili bir konu. İçişleri Komisyonunda mahallî idareler yasa tasarısının
görüşülmesine ve mahallî idareler yasa tasarısıyla ilgili bir alt komisyon
oluşmasına rağmen, beş aydır da yüzlerce kişiyi, gerek belediye başkanını
gerekse mülkî idare amirini bu komisyonda dinlememize ve bu komisyon çok ciddî
bir çalışma ortaya koymasına rağmen, emlak vergileriyle ilgili düzenleme neden
alelacele bu yasa tasarısı içerisine alınmıştır; bunu anlamakta zorlanıyoruz. Ayrıca, bu tasarının
genel gerekçesinde şöyle ifade ediliyor: "Ülkenin kronikleşen
problemlerinin çözümü, yapısal reformlarla mümkündür." O halde,
Türkiye'nin, gerçekten, her sahada problemleri kronikleşmiştir, içinden
çıkılmaz haldedir; vatandaş, milletvekillerinin kapısını aşındırmaktadır,
Ankara'nın kapısını aşındırmaktadır. Her milletvekilinin de gerek
açıkoturumlarda, televizyon programlarında, medya karşısında gerekse bu kürsüye
çıktığı zaman yerel yönetimler reform tasarısının mutlaka çıkarılması gerektiği
konusundaki görüşünü beyan ettiğine şahidiz; ama, ne hikmetse, bir türlü, yerel
yönetimler yasa tasarısı bu Meclisten geçmedi, çıkmadı, bu Meclisin önüne
gelmedi. Bu kadar ciddî bir çalışmanın neticesinde, bu tasarı halen bu Meclisin
önüne gelmeyecekse ki, bu maddeyi bu tasarıda görünce, yine, yerel yönetimler
tasarısının Meclise gelmeyeceği
izlenimini biz alıyoruz. Sayın Bakan tarafından da bu konunun açıklığa
kavuşturulmasını istirham ediyoruz. Kaldı ki, tasarıda, Emlak Vergilerinden
alınan pay var; Emlak Vergileri toplanılıyor, bunlardan büyükşehire pay
veriliyor, ilçe belediyelerine pay veriliyor; ayrıca, il özel idaresine de pay
veriliyor. Komisyonda yaptığımız çalışmalarda, il özel idaresine ayrılan payın
ayrılmaması gerektiği konusunda bütün gruplar arasında bir ittifak hâsıl oldu;
ama, biz burada görüyoruz ki, komisyonun o çalışmaları hiç dikkate alınmadan,
böyle bir tasarı önümüze getirildi. Şimdi, soruyoruz, hangi
belediye başkanlarıyla görüştünüz; hangi parti gruplarıyla ne gibi
değerlendirmeler yaptınız ki, bir taraftan, tasarıyı, alt komisyonda, İçişleri
Komisyonunda Yerel Yönetimler Tasarısı olarak görüştürüyorsunuz, diğer taraftan
da, böyle bir maddeyi getirip niye bu tasarının içine koyuyorsunuz diye merak
ettiğimizi ifade ediyorum. Konu, yerel yönetimler konusudur, mahallî idarelerle
ilgili bir konudur. Bu maddenin buradan çıkarılıp, şu anda komisyonda
görüşülmekte olan tasarıda, görüşmelerimize uygun çerçevede devam etmesinden
yana olduğumuzu belirtiyor; bu vesileyle, önergemize destek olmanızı istirham
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Hükümetin ve
Komisyonun kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Süremiz doldu Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
sayın başkanlar, daha 2 tane önergemiz var; müsaade ederseniz, önergelerin
bitimine kadar, maddenin oylamasına kadar, İçtüzüğün 55 inci maddesine göre
oturumu 10 dakika uzatayım. Münasip görürseniz... CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Efendim, bir
dakika... Karar yetersayısından evvel, münasip görülürse, oturumu uzatacağım
Sayın Ayhan. İstemiyorsanız, kapatalım yani... CEVAT AYHAN (Sakarya) -
İstemiyoruz... BAŞKAN - Grup
Başkanvekilinize soruyorum. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Ara verdikten sonra devam edelim. BAŞKAN - Tamam, peki
efendim. Saat 20.00'de toplanmak
üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati : 19.00 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati : 20.00 BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN
(Bursa) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 48 inci Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum. 790 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 7. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/939) (S. Sayısı :790) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerlerinde. 4 üncü madde üzerinde
verilmiş olan 3 önergeden, 1'inin işlemini tamamlamış, 2 önergenin işlemi
kalmıştı. Şimdi, 2 nci önergeyi
okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 4
üncü maddesiyle değiştirilen 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun mükerrer 38
inci maddesinin son fıkrasındaki "Bu yükümlülüğe uymayanlar adına,
zamanında ödenmeyen payların yüzde 10'u tutarında ceza kesilir ve bu ceza 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca
müşterek ve müteselsil sorumluluk esasına göre tahsil edilir" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Fethullah Erbaş (Van)
ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Erbaş,
buyurun. (SP sıralarından alkışlar) FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
vermiş olduğumuz önergeyle, özel idare payını ve büyükşehir belediye payını
ödemeyen ilçe belediye başkanına, tahsil edilen vergi tutarının yüzde 10'u,
zamanında ödeyemeyen belediye başkanına ve ilgilisine, yüzde 10'u oranında bir
ceza veriliyor. Belediye başkanları, bir
kamu hizmeti görüyor. Nihayet, bütün işleri... Vergilerin zamanında ödenmesi
gibi bir sorumlulukları var elbette; ama, bunu o kadar takip edecek ki, Allah
göstermesin, eğer bir kaçırırsa, ömrü boyunca çalışsa, tahsil edilen verginin
yüzde 10'u oranındaki miktarı ödemesi mümkün değil. Şimdi, burada öyle bir
ceza veriyoruz ve diyoruz ki, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun hükümleri uyarınca, müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak
-yani, bu, müşterek ve müteselsilen sorumluluk esasına göre tahsil ediliyor- ne
kadar malı varsa, hayatı boyunca kazandığı bütün malları da icra yoluyla, 6183
sayılı Kanuna göre alacaksın, vereceksin. Şimdi, belediye başkanlarını bu kadar
büyük bir sorumluluğun altına sokmak, bana göre... Her ne kadar Parlamentodaki
arkadaşlar, biliyorum ki bu önergeye ret oyu verecekler; ama, insaf ve vicdan
sahibi insanlar, elbette, bu önergemizdeki, belediye başkanlarının ve
ilgililerin sorumluluğunu, bu yüzde 10'luk bir ceza tutarını kaldırırlar
inşallah. Değerli arkadaşlar,
maddenin gerekçesinde de şu söyleniyor: Bu maddeyi getirmemizdeki maksat; büyük
şehirlere, illerden, bazı yerde, doğu ve güneydoğu illerinden büyük miktarda
göç oldu. Bu göçlerin sebebi şuydu: 1979'dan itibaren, bölgede, olağanüstü
halden önce sıkıyönetim vardı, daha sonra da olağanüstü hal uygulaması başladı.
Terör olaylarından en fazla zarar gören, o bölgenin insanlarıydı; çünkü,
teröristlerden korunmak için de olsa, terörle mücadele maksadıyla da olsa,
binlerce yerleşim birimi boşaltıldı veya kendileri göç etmek zorunda kaldılar.
Can güvenliğinden dolayı şehre inen veya terörle mücadelede boşaltılan
birimlerin devlet olarak, can güvenliğini sağlamak zorunda olduğumuz halde,
bunlara hiçbir şey yapmadık; adamlar boşalttı. Büyük şehirlere geldikleri zaman
onlara bir yer vermedik. Vermediğimiz gibi, büyük şehirlere gelip yerleşenlere
şimdi ceza veriyoruz. Değerli arkadaşlar,
devlet olmanın şartı şuydu: Bütün vatandaşların mal ve can güvenliğini sağlamak
zorundaydık. Sağlayamadığımıza da tazminat vermek zorundaydık veya oradan
aldığımız insanları da bir yere yerleştirmek zorundaydık. Oradan gelen
insanlar, hakikaten, çok perişanlık çektiler, çadırlarda kaldılar. Belediye
başkanlığım dönemimde, böyle, yüzlerce, naylon çadır altında kışı geçiren
insanları gördük; köylerini boşaltmışlar, gelmişler. Değerli arkadaşlar,
şimdi, bunlara ikinci bir ceza vermek suretiyle, bunların mücavir alandaki
-zaten, yüzde 90'ı mücavir alan içerisindedir- arsalarının ve binalarının
vergilerini, biraz evvelki hesaplamama göre 90 küsur kat artırmak suretiyle
vergiye tabi tutmak, ben diyorum ki, hem Parlamentomuzun hem de buradaki
arkadaşların insafına pek uymaz, vicdanına da uymaz. Biz, bu maddenin
kaldırılmasını veya bundan sonra verdiğimiz önergedeki gibi, en fazla yüzde 20
oranında artırılmasını uygun görüyoruz. Ben, önergeme destek
vermenizi istirham ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 4
üncü maddesiyle değiştirilen 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 18 nci madde
değişikliğindeki "yüzde 100" oranının "yüzde 20" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah Erbaş (Van)
ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Candan,
buyurun. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tasarının 4 üncü maddesiyle
hükümetin getirdiği, büyükşehir belediye sınırları ve mücavir alanlar
içerisindeki bina, arsa ve arazi vergileriyle ilgili yapılan yüzde 100 zammın
doğru olmadığı kanaatindeyiz. Tabiî,
biz, bir önerge verdik ve talebimiz, hükümetin insafına kaldı. Diyoruz ki,
yüzde 100 çok; gelin, bunu, hiç olmazsa yüzde 20'de bağlayalım. Tabiî, biz buradan,
vatandaşa, millete sesleniyoruz, hükümetin talebi de burada. Hükümet, burada
bin dereden bin su getiriyor. Benim bütçem açıktır; bu bütçenin açıklarını
kapatmak üzere, bu millete, hangi konularda zam yaparsam bu açığı kapatırım
veya belediyelerin imkânlarını, daha çok, nerede vergilendiririm... Yani, bunun
için Maliye Bakanı olmaya, bunun için hükümet olmaya filan lüzum yok. Biri
yazar; açık ne kadar; şu kadar; kelle sayısana böler, şu kadar. Bugün,
geldiniz, burada, Bağ-Kur primlerine zam; kaçak elektriğe, imarsızlığa müsaade;
emlak vergilerine yüzde 100 zam... Şimdi, bir kere, bunun doğru olmadığını
ifade edeyim. İkinci önemli konu,
tasarının 4 üncü maddesinde birçok kanun iç içe yazılmış. İçinde 3030 var, 1319
sayılı Emlak Vergisi Kanunu var, hepsi birbirinin içinde. Bu, usul olarak,
müzakere açısından, kanun tekniği açısından yanlıştır, Anayasa Mahkemesine
giderse iptal sebebidir. Burada bir kere daha ifade ediyorum Sayın Bakan.
Bakıyorsunuz, hükümet, birbiriyle hiç ilgisi olmayan kanun maddelerini iç içe
koyarak, güya, kamufle ederek geçirmeye çalışıyor; bu, fevkalade yanlış. Burada, biraz önce,
konuşmacı arkadaşlarım "aman, yerel yönetimler yasası bir an önce
getirilsin" diyorlardı. Ben, o yasa tasarısını da okudum, orada da 5
katrilyon vergi var. Yani, o tasarıyı bir an önce Genel Kurula getirmek demek,
millete 5 katrilyon kazık atmak demektir. Amiyane ifade ediyorum; çünkü,
vicdanen rahatsızım, böyle zam olmaz, her şeyin bir insafı olur. Değerli arkadaşlar,
bakın, mücavir alan içerisindeki arsa ve emlakin beyanı dört yılda bir yapılır
ve bugün, 2002 yılında yapıldı, 4 kat, 5 kat arttı. Siz bu artışlara bir de
yüzde 100 zam yapıyorsunuz. Bu ne zaman dokunacak size biliyor musunuz, kendiniz,
belediyeye Emlak Verginizi ödemeye gittiğiniz zaman dokunacak. Yani, eskiden 60
000 000 öderken, şimdi, 600 000 000 ödediğiniz zaman dokunacak. Toplumun yapısına bir
bakın; 1 evde 1 kişi oturuyor ve kendi başına 60 000 000... Düşünün ki, bu
insan, dul bir kadındır, kimsesi yoktur; siz, şimdi getiriyorsunuz, buna, 8
kata, 10 kata varan... Belediye bir taraftan 4'e katlıyor, bir de burada Maliye
Bakanı yüzde 100 zam koyuyor. Arkadaşlar burada dediler
ki, "efendim, büyükşehirde yaşamanın riski var, imkânları var." Siz,
büyükşehir dediğiniz zaman, herhalde Oran'da oturduğunuz lojmanları
söylüyorsunuz; bir de, onun aşağısında, Dikmen Deresinde oturanlar var,
Cumhurbaşkanının Köşküyle bir oturup da 1 odada oturan 8 nüfuslu aile var...
Yani, biraz daha insaflı, biraz daha bu işin merhameti yok mu?! Bir diğer önemli konu:
Sözcü buraya çıkıyor, bir partinin sözcüsü, birkaç sefer -partinin adını
verdim- burada aleyhte konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor, yüz defa aleyhte
konuşuyor, hükümeti suçluyor, arkasından bir bakıyoruz, o partinin
milletvekilleri, kanunun lehinde oy veriyorlar. Yahu, biraz, ne konuşuyorsanız,
onun arkasında durmayı öğrenin! Buraya çıkıp, millete başka söylüyorsunuz, oy
verirken başka söylüyorsunuz; bu, yakışık almıyor! Burada mertçe, doğru olarak
deyin ki, "evet, Emlak Vergisi yüzde 100 zamlanmalı." Bunu söyleyin,
millet bunu bilsin. Yani, burada ayrı konuş, oy verirken makinede ayrı...
Vazgeçin bu oynamadan. Değerli arkadaşlar,
şimdi, bakın, burada yapılan iş nedir: Şimdi, yüzde 100 artırıyorsunuz,
Bakanlar Kuruluna bir de yüzde 300 artırma imkânı tanıyorsunuz; yani, siz,
kendi yetkinizi de Bakanlar Kuruluna veriyorsunuz. Yani, belediye yüzde 400
artırdı, Maliye Bakanı yüzde 100 artırdı, tekrar Maliye Bakanının bir talebi
olursa, 3 kat daha artıracak... Yahu, bu doğrudan doğruya soygundur,
vicdansızlıktır, insafsızlıktır. Böyle bir tasarı olmaz. Bu bürokratlar o zaman
hükümeti aldatıyorlar. Yapılan işin ne olduğunu bilmiyor buradaki arkadaşlar.
Böyle zam olmaz, böyle bir uygulama olmaz. Bir vatandaş birden 60 000 000'dan
600 000 000'a çıkamaz. Ödeyemez millet. Konuşmamın başında ifade ettim,
bunların hepsi icralık olur, yargıya gider; belediyelerin hepsi vatandaşla
mahkemelik olur, şimdi olduğu gibi. Siz ne sayı saymasını biliyorsunuz ne zam
yapmasını biliyorsunuz. Zammın da bir insafı, ölçüsü olur değerli arkadaşlar.
Bunlar niye böyle yapılıyor... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Her şeyi siz biliyorsunuz. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Sayın milletvekili, milletvekilliğin bitecek, yine öğrenemedin! Oturduğun
yerden müdahale olmaz; çıkacaksın, burada konuşacaksın. BAŞKAN - Efendim,
toparlayın. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Tabiî, bunları... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Her şeyi siz biliyorsunuz. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Saygısızlık yapma!.. Müdahale etme!.. Değerli arkadaşlar,
bakın, şimdi, bunun asıl nedeni, 6 ncı maddedeki yüzde 100 zammın nedeni şu:
Belediyelere deniyor ki: Bakın, siz, Emlak Vergisinden paranızı toplayın. Peki,
ne olacak? Bizim, sizin vergi gelirlerinizi, İller Bankası payını veyahut
Maliye vergilerini 3'le 6 arasında 5 olan payı yarıya indirme ihtimalimiz var.
Böyle bir madde getiriliyor. Sayın Bakan dese ki, bizim böyle bir şeye
ihtiyacımız yok; o zaman ben de şu soruyu soruyorum: İhtiyacınız yoksa böyle
bir maddeyi durup dururken niye getirdiniz? Yarın, Bakanlar Kurulunun bir
kararıyla "büyükşehir belediyelerinin Maliyeden aldığı iller bazındaki pay
3'e indirilmiş" dendiği an, iş bitmiş oluyor. Bütün büyükşehir belediyelerinin
Maliyeden, yani iller bazında toplanan vergiden payı yarı yarıya indirilmiş
olur ve bana göre bu zamlar, buna bir gerekçe olarak gösterilmeye çalışılıyor. Bu yapılan zammın doğru
olmadığını tekrar ifade ediyorum; fahiş bir zam olduğunu, zam değil, haraç
olduğunu ifade ediyorum. Yapılacak bir zam varsa, önergemiz istikametinde,
teklif ettiğimiz yüzde 20'lik zam yeterlidir. Teşekkür ederim. (SP
sıralarından alkışlar) MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Yakıştı mı sana?! BAŞKAN - Efendim, teşekkür
ediyorum. CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Efendim,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarken... CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum... BAŞKAN - Biliyorum efendim,
anladım... İstirham ederim... Benim işimi bana öğretmeyin... Ben size hiç
öğretiyor muyum?.. İstirham ederim yani... Siz yapmayın bari; başkası yapsın. Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi olarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Karar yetersayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir. Lütfen, çıkmayın efendim;
maddeyi oylayacağım. İstirham ederim... Ne aceleniz var, maç mı
seyrediyorsunuz?.. Yapmayın bunu bana efendim. Efendim, 4 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4 üncü madde kabul
edilmiştir. 5 inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 5. - 29.6.2001
tarihli ve 4705 sayılı Yurt Dışına Çıkışlardan Harç Alınması ve 4481 Sayılı
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Madde 1. - Yurt
dışına çıkış yapan (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hariç) Türk vatandaşlarından
çıkış başına 70.000.000 lira harç alınır. Bakanlar Kurulu bu
harçtan muaf tutulacaklar ile harcın ödenmesine ilişkin usul ve esasları
belirlemeye ve harç miktarını üç katına kadar artırmaya veya kanuni haddine
kadar indirmeye yetkilidir." BAŞKAN - Madde üzerinde,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Cihan Paçacı; buyurun
efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MUSTAFA
CİHAN PAÇACI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesiyle ilgili, Doğru
Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Grubum ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
57 nci hükümetin bir özelliği de, getirmiş olduğu yasaların, Mecliste birkaç
kez, tekrar görüşülüp değiştirilmesidir. Bugün görüştüğümüz bu tasarının 5 inci
maddesi de aynı akıbete uğramıştır. Bunun bir sebebi, yasaların daha titizlikle
hazırlanmayışı, diğer bir sebebi de, yasalar hakkında muhalefetin söylemiş
olduğu sözlerin, ikazların, önerilerin hiçbir şekilde dikkate alınmayışıdır.
Tabiî, her defasında bunun faturası vatandaşa çıkmaktadır. 29.6.2001 tarihinde
çıkarılan 4705 sayılı Yasayla, yurtdışına çıkış yapan Türk vatandaşlarından 50
Amerikan Doları karşılığı Türk Lirası tutarında harç alınırken, bugün getirilen
değişiklikle, bu meblağ 70 milyon liraya, yani Türk Lirasına çevrilmektedir.
Ayrıca, Bakanlar Kurulu, harç miktarını bir katına kadar artırmaya yetkiliyken,
bugün, şimdi getirilen tasarıyla bu yetki üç katına çıkarılmaktadır. Öyle görünüyor ki,
hükümetin ya Türk Lirasına güveni kalmamış, bu nedenle, 50 dolar karşılığını
ancak üç kat artışıyla karşılayacağını hesap etmiş ya da bir kat artışın,
seyahat özgürlüğünü yeterince kısıtlamadığını tespit ederek, bunu üç kata
çıkarmıştır. Değerli milletvekilleri,
yurtdışına çıkışlarda alınan harç uygulaması, her şeyden önce, çağdaş vergi
ilkelerine uymamaktadır. Türk vatandaşlarının seyahat hürriyetini kısıtlayan,
vergi sistemi pratiği ve teorisiyle uyumlu olmayan bir uygulamadır. Ayrıca, birkaç ay önce
Anayasada önemli değişiklikler yaptık. Yapılan değişikliklerden biri de
Anayasanın 23 üncü maddesinde olmuştur. Yerleşme ve seyahat hürriyetini
düzenleyen bu maddede "Vatandaşın yurtdışına çıkma hürriyeti, ülkenin
ekonomik durumu, vatandaşlık ödevi ya da ceza soruşturması veya kovuşturması
sebebiyle sınırlandırılabilir" hükmünde yer alan "ülkenin ekonomik
durumu ibaresi" madde metninden çıkarılmıştır. Bugün uygulanan harç
uygulaması, vatandaşın yurtdışına çıkma hürriyetini ekonomik olarak sınırlandırmaktadır
ve Anayasanın 23 üncü maddesinin yeni metnine de aykırılık teşkil etmektedir. Ayrıca, bu düzenlemeyle,
herhangi bir sınır belirlemeden Bakanlar Kuruluna harçlardan muafiyet getirme
yetkisi verilmesi de Anayasanın 73 üncü maddesine aykırıdır. Anayasanın 73 üncü
maddesinde, Bakanlar Kuruluna, muafiyet konusunda, ancak alt ve üst sınırlar
içinde değişiklik yapma yetkisi verilmiştir. Bu nedenle, maddenin Bakanlar
Kuruluyla ilgili fıkrası da Anayasaya aykırılık teşkil etmektedir. Değerli milletvekilleri,
gerek çağdaş vergi sisteminde ve gerekse Anayasanın 23 üncü ve 73 üncü
maddelerine aykırılık teşkil eden yurdışına çıkan Türk vatandaşlarından harç
alınmasıyla ilgili yasanın, dolardan Türk Lirasına çevrilmesi yerine, tamamen
ortadan kaldırılmasının, yani, iptal edilmesinin uygun olacağı düşüncesiyle
Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Şimdi, söz sırası Saadet
Partisinde. Hatay Milletvekili Sayın
Mustafa Geçer, buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA MUSTAFA
GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra sayılı
tasarının 5 inci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Grubumuz ve kendi adıma Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar
sunuyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının adı, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve
Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı. Aslında, bunun tercümesi, zam kanunu; yani, kamu kurum ve
kuruluşlarının üretmiş oldukları mal ve hizmetlere zam yapılması ve kamu kurum
ve kuruluşlarının, daha önceki bazı yasalarda kurum ve kişilere karşı ücretsiz
ve indirimli yapmış olduğu tarifelerin de kaldırılmasını kapsıyor. Yani, burada, genel
gerekçede de "bilindiği gibi, uygulanmakta olan ve uluslararası malî
kuruluşlarca da desteklenen 'Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı', Türkiye
ekonomisinin uzun yıllardır birikerek kronikleşen temel sorunlarına, yapısal
reformlarla, güçlü malî parasal politikalarla kökten çözüm getirmeyi, bunun
sonucunda da sürdürülebilir büyüme sürecine girilmesini, makro ekonomik
istikrarın tesis edilmesini, toplumsal refah seviyesinin yükseltilerek
gelecekte Türkiye'nin çağdaş sanayileşmiş ülkeler arasında yer almasını
hedeflemektedir" deniyor. Aslında, bu gerekçe,
hükümetin bu tutumuyla, bizim yaşadığımız Türkiye'de bir ütopyadır. Burada,
kanun gerekçesinin bir kısmında esas gerekçe zikredilmiş. Raporun 6 ncı
sayfasında "Türk malî sisteminde yeni bir model oluşturulmaya çalışıldığı,
ancak bu modelin tutarsızlıkları da
bulunduğu, vergi sistematiğinin ve bütünlüğünün bozulması pahasına yeni
gelir kaynakları yaratılmak zorunda kalındığı, tasarının da bu çerçevede
hazırlanmış olduğu" deniliyor. Yani, burada, tasarının genel gerekçesinde
güçlü ekonomiye geçiş, uluslararası malî kuruluşların, işte, IMF'nin, Dünya
Bankasının desteklediği bu programlar çerçevesinde Türkiye'nin kronik
sorunlarının çözülmesi ve Türkiye'nin refah toplumu haline getirilmesi
amaçlanıyor; çok güzel; buna katılmamak elde değil aslında; bu güzel duygulara
ben de katılıyorum; ama, tabiî ki, herhalde, şu anda görüşmekte olduğumuz 790
sıra sayılı bu tasarısıyla olmayacak bunlar. Yani, hükümetin "yapısal
dönüşüm" dediği, daha ciddî, daha kapsamlı kanunlar da yapıldı ve buna
ilaveten, bu tasarıyla getirdiği bir kanunlar, düzenlemeler manzumesi
içerisinde herhalde böyle bir Türkiye'ye gidilecek. Bugüne kadar, ikibuçuk
yıldan bu yana yapılan bu işlerde... Ben, "bizim yaşadığımız Türkiye"
diyorum; çünkü, hükümetin yaşadığı başka bir sanal Türkiye var herhalde. Yani,
bunu, ya sayın hükümetin üyeleri vatandaşları hiç görmüyorlar ya da hiç toplum
içine çıkmıyorlar ve böyle bir sanal âlemde, bir ütopik düşünceyle bunları
yapacaklarını iddia ediyorlar; ama, bizim yaşadığımız Türkiye'de bu
uygulamalardan mütevellit çok sıkıntı çekiyor vatandaş. Yani, bayat ekmek
kuyruklarında ölüyor, çiftçiler kendilerini yakıyor ve buna benzer birsürü...
Meclisin kapısında simitçi kendisini asıyor... Bunlara kulak tıkanarak, güçlü ekonomiye
geçiş, uluslararası finans kurumlarının desteklediği falan, hep buna benzer
ortak gerekçelerle yasalar üretiliyor; ama, şu anda, kısa vadede demeyeceğim;
çünkü, ikibuçuk üç yıl kısa bir vade değil; yüzde 90'lık bir enflasyon, eksi
yüzde 12'lik bir kalkınma hızı, arkasından, gayri safî millî hâsılada muazzam
bir düşüş, 140 milyar dolarlara; kişi başına millî gelirde 3 000 dolardan 2 000
dolara düşüş ve hükümetin teslim aldığı zamanda 28 katrilyon olan içborç
stokunun 31.12'de 119 katrilyona baliğ olması ve bu telaş içerisinde, acaba
Arjantin olur muyuz endişesiyle, bu tip, aslında, ekonometrik denklemde çok
basit olan ve Osmanlının çöküşü döneminde de hep uygulanan bu bayat numarayı
veya bu uygulamayı hükümet devam ettiriyor. Burada, ekonometrik denklemlerdeki
onlarca değişken içerisinde zam yapmak, vergi koymak, Galata bankerlerinden
borç almak. Bu, Osmanlının çöküşünde son şeyiydi. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümetinin de ve benzer hükümetlerin uygulaması da hep bu oldu. Şu anda bu
tasarı da, bir vergi ve zam tasarısıdır. 5 inci maddede,
yurtdışına çıkan vatandaşlardan alınacak harçlar 2001 yılında da düzenlenmiş
olmasına rağmen, daha önce olmuştu ve kaldırılmıştı bir ara... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MUSTAFA GEÇER (Devamla) -
...ve tekrar getirildi. İşte burada, gerekçede dolara karşı Türk parasıyla
vatandaşa kolaylık sağlansın diye bunu 70 000 000 yaptık, 3 katına kadar da
artırabiliriz şeklinde çok masumane bir gerekçeyle yurtdışına çıkan
vatandaşlardan 70 000 000 Türk Lirası alınacak -Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
çıkışları hariç diğer ülkelere çıkışlardan- ve bu Bakanlar Kurulu kararıyla 3
katına kadar artırılabilecek. Bu, daha öncekinde bir katına kadardı; yani,
netice olarak bu getirilen düzenleme bir zam yasasıdır ve 1 katrilyona yakın
yeni vergi ve zam koymaktadır. Bunun, aslında gerçekten çok düzensiz giden bir
ekonominin, kararsız giden bir ekonominin düzeltilmesi için yeterli bir kaynak
oluşturacağını da zannetmiyor, saygılar sunuyorum.(SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Söz sırası, Adalet ve
Kalkınma Partisinde. Afyon Milletvekili Sayın
Sait Açba, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakika. AK PARTİ GRUBU ADINA SAİT
AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra sayılı Yasanın 5
inci maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. 5 inci maddede yapılan
düzenleme, yurtdışı harcıyla ilgili bir düzenleme. Yurtdışı harcıyla ilgili
önceki düzenleme, yabancı bir para cinsinden yapılmıştı; yani, dolar üzerinden
yapılmıştı. Şimdi, dolar üzerinden yapılan bu düzenleme, Türk Lirasına
çevriliyor. Tabiî, yasanın
başlangıçta yapılan düzenlemesinin gerçekçi olmadığını düşünüyoruz. Şu anda
yapılan işin makul, olması gereken olduğunu düşünüyoruz. Çünkü, eğer bir
paranın itibarı olacaksa, o paranın kullanımına bağlı. Bir ülkenin millî parası
varsa, çıkarılan yasalarda konulan hükümlerin millî parasına endekslenmesi
lazım. Eğer millî parayı ne kadar kullanıyorsanız, ne kadar çok
kullanıyorsanız, ne kadar değer veriyorsanız millî paranın itibarı da o şekilde
yüksek olur. Dolayısıyla, şu anda yasada yapılan düzenlemenin, bir bakıma Türk
Lirasına itibarını tekrar iade etme tarzında bir düzenleme olduğunu
düşünüyoruz. Tabiî yasada bir
endişemizi de dile getirmemiz lazım. Bu endişemiz de şudur: Burada, Bakanlar
Kuruluna, mevcut harcı 3 katına kadar artırma tarzında bir yetki veriliyor.
Tabiî, şu anda 70 000 000 lira olan bu harcın 3 kat artırıldığını -ki, 210 000
000 TL'dir- ve 4 kişilik bir ailenin yurtdışına seyahat etmek istediğini
düşünün. Dolayısıyla, bu durum, pek çok seyahati engelleyecektir, iş
adamlarımızın değişik amaçlarla yaptıkları seyahatleri engelleyecektir.
Dolayısıyla, seyahat yapma özgürlüğü açısından, bir bakıma, alınan bu yetkinin
yerinde olmadığını düşünüyoruz; gerçekten, bunun ihlal edilebileceğini
düşünüyoruz. Bir de şunu ifade edelim:
Türkiye'de, tabiî, şimdi, burada söz konusu olan husus bir harç uygulamasıdır;
ama, Türkiye'de, harç uygulamaları ile haraç uygulamalarının birbirine karışmış
olduğunu da açıkça ifade etmemiz gerekir. Biraz önce, 1 inci maddede bir önerge
vermiştim. Türkiye'de pek çok kamu kurum ve kuruluşlarının kurmuş oldukları
vakıflar var. Bu vakıflar bünyesinde, kamu hizmetleriyle ilişkilendirmek
suretiyle, hizmet yapma sürecinde, vatandaşlardan, muhataplarından alınan
bedeller var; daha çok bağış tarzında bedeller; bunun tam anlamı, haraçtır.
Gerçekten, vatandaşımız, kamu kurum ve kuruluşları tarafından alınan bu
bedeller yüzünden, bizar duruma düşmüştür; bu haraç uygulaması karşısında,
vatandaşlarımız gayrimemnundur. Bu haraç uygulamasının kaldırılması noktasında
da, hükümetin, zaten bir taahhüdü vardı; Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planına
bu taahhüdünü yerleştirmiştir. Şimdi, diyelim tapuya gidiyorsunuz; tapuda bir
işlem gerçekleştiriliyor, tapu harcı alınıyor; ama, o işlem gerçekleştirildiği
sırada, tapu idaresi, sizi, hemen tapu idaresine bağlı vakfa yönlendiriyor,
bağış yapmanızı istiyor veya önünüze bir dosya koyuyor, o dosya karşılığında
bir bedel alıyor; yani, ödediğiniz harcın yanı sıra, bir de haraç ödemeniz var.
Yine, silah ruhsatı alıyorsunuz, bunun karşılığında harç ödüyorsunuz; ama, bu
harcın yanı sıra, bir de, sizi, nereye yönlendiriyorlar; vakfa
yönlendiriyorlar. Silah ruhsatı alabilmeniz için, o hizmetten faydalanabilmeniz
için vakfa bir bedel ödemek zorundasınız -gönüllü bir bedel değil, zorunlu;
bağışın gönüllü olması lazım- aksi halde, o hizmet yapılmayacak; dolayısıyla,
zorunlu olarak, böyle bir bağış yapmak durumunda kalıyorsunuz ki, haraç
ödüyorsunuz. Bu haraç uygulamaları, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında,
tamamında, hizmetle ilişkilendirilmek suretiyle, acımasız bir şekilde devam
ediyor. Bunun kaldırması için, hükümetin,
zaten bir taahhüdü var; bu taahhüdünü Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planına koymuş. Bugüne kadar geçen oldukça uzun bir zaman var ve bu zaman
diliminde herhangi bir adım atılmadığını da açıkça görüyoruz. Bilemiyorum, ne
zaman adım atılacaktır; yani, kamu kurum ve kuruluşları vasıtasıyla haraç uygulamalarına
57 nci hükümet ne zaman son verecektir? Bunun, burada, Sayın Bakan tarafından,
bizzat Genel Kurula açıklanması lazım, bizlerin aydınlatılması lazım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Toparlayın
lütfen... SAİT AÇBA (Devamla) -
Vatandaşımız, bir taraftan vergi bir taraftan zam zulmü karşısında zaten bizar
durumda; bir de, bunun yanı sıra, kamu kurum ve kuruluşlarında yapılan
hizmetler karşılığında, zorunlu birtakım bedeller alınması, haraç niteliğinde
bedeller alınması, ne hakkaniyet ilkesine ne de adalet ilkesine uygundur.
Dolayısıyla, bu ayıbın, gerçekten, çok kısa zamanda, Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirilecek bir yasayla düzeltilmesine ihtiyaç vardır. Bu, bir
bakıma, devlete olan güveni de zedeleyen bir husustur. Vatandaşın devlete
güvenini zedeleyen, güven unsuru açısından çok önemli bir husustur. Bu alanda,
çok kısa zamanda, hükümetin adım atmasını bekliyoruz. Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, madde
üzerinde görüşmeler tamamlandı. 2 adet önerge vardır. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, açıklamada bulunabilir miyim? BAŞKAN - Buyurun efendim. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşımız Sayın Açba, konuşması sırasında
"haraç" kelimesi kullandı. Bir milletvekili arkadaşımızın, hükümetin
getirdiği tasarıya eleştiri getirmesi, onunla ilgili görüşlerini dile getirmesi
son derece doğaldır; ama, Türkiye Cumhuriyetinde "haraç" diye bir
müessese yoktur. Tahmin ediyorum, arkadaşımın da kullandığı kelimeler maksadını
aşmış olabilir. Bunu açıklamak için söz
istemiştim, teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben teşekkür
ederim efendim. Önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 5 inci maddesi ile 4705 sayılı Yasa ve bu
yasayı değiştiren 4481 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1
inci maddesindeki parantez içinde bulunan "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
hariç" ibaresinden sonra gelmek üzere, "sınır ticareti kapsamında
yurtdışına çıkanlar" ibaresinin de parantez içine dahil edilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum; bu önerge en aykırı önergedir, okutup, işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 790 sıra sayılı kanun
tasarısının 5 inci maddesi birinci fıkrası parantez içi hükmünün "Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile komşu ülkeler hariç" şeklinde değiştirilmesini
arz ederiz.
BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Ayhan,
buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 790 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci
maddesiyle ilgili önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Bu madde, bildiğiniz
gibi, yurtdışı çıkışlarında, 70 000 000 lira harç alınması hükmünü
getirmektedir. Türkiye, komşu ülkelerle çevrili bir ülkedir esas itibariyle. Bu
komşu ülkelerle bizim sınır ticaretimiz vardır, ziyaretlerimiz vardır; bölünmüş
aileler, akrabalar, hısımlar vardır. Milyonlarca insan, bu komşu ülkelerden,
muhtelif zamanlarda, gelip yerleşmiştir; ama, orada babaları, dedelerinin
mezarı, akrabaları, hısımları vardır. Bu bölgeler, Kafkasya bölgesidir, Rumeli
bölgesidir, Ortadoğu Bölgesidir. Buralara bayram ziyaretleri vardır, düğün,
cemiyet ziyaretleri vardır, hısımlık ziyaretleri vardır. Düşünün ki, şimdi,
Suriye'ye gidecek, otobüse 2 000 000 lira verecek, hemen karşıdaki bir yere
gidecek; ama, 70 000 000 lira da harç ödemesi lazım. Aynı şekilde,
insanlarımız, Kafkasya'ya gidecek veya Bulgaristan'a gidecek, Romanya'ya
gidecek, Yunanistan'a gidecek, Batı Trakya'ya gidecek. Bunlar, tabiî,
komşularla aramızdaki turizmi, ticareti, kültürel münasebetleri ve oralardaki
varlıklarımızı, değerlerimizi gidip ziyaret edip korumak ve geliştirmek
bakımından da engel teşkil etmektedir. Takriben bir ay kadar
önce, bir Trabzon ziyaretimde, o bölgede Gürcistan'a çıkan, sınır ticareti
yapan insanların en büyük şikâyeti, bu günlük çıkışlarda harç ödenmesi idi.
Daha önce de, bu harçlar 100 dolar olarak zannederim geçmişte bir ara
uygulanmıştı. Tabiî, takdirinize arz
ediyorum; bunun bu şekilde değiştirilmesinde fayda vardır. Mühim bir gelir
değildir bu aslında, keşke hükümet bunu koymasaydı; ama, hiç olmazsa, sınır
ülkelere ticaret bakımından -Kıbrıs'ta olduğu gibi- bunun getirilmesi lazım.
Buradan Türkiye zarar etmez, daha çok kâr eder, mal satar, alışveriş yapar,
kültürel ve ticarî münasebetler gelişir. Biz de eğer büyük bir ülke olacaksak,
çevremizle münasebetlerimizi geliştirmemiz lazım, insanların dolaşmasına,
ziyaretine imkân vermemiz lazım. 2 000 000-3 000 000 lirayla, 5 000 000 lirayla
gideceğiniz bir yere, siz 70 000 000 lira harç öderseniz seyahati
caydırırsınız, işleri zorlaştırırsınız diyorum. Takdirlerinize arz
ediyorum, desteğinizi bekliyorum, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim,
Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğerini okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 5 inci maddesi ile 4705 Sayılı Yasa ve bu yasayı değiştiren
4481 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun 1 inci maddesindeki
parantez içinde bulunan "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hariç"
ibaresinden sonra gelmek üzere "sınır ticareti kapsamında yurtdışına çıkanlar"
ibaresinin de parantez içine dahil edilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah Erbaş (Van)
ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, gerek biraz evvelki önergede olsun gerek bu önergede
olsun, teklif edilen hususları, Bakanlar Kurulu kararıyla düzenleme yetkisi
vardır. Nitekim, Bakanlar Kurulunda, gerek sınır ticaretinde gerek sınır
komşusu ülkelere günübirlik gidip gelmelerde bu harcın alınmamasına ilişkin
kararname hazırlanmış, sadece iki üç bakan arkadaşımızın imzası kalmıştır; öyle
sanıyoruz, bir iki gün içerisinde o da bitip, bu hafta içerisinde, her iki
önergenin teklif ettiği, öngördüğü şartlar yerine getirilmiş olacaktır. Bunu arz etmek istiyorum. Önergeye de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Çok
teşekkür ederim Sayın Bakan. BAŞKAN - Artık
Konuşmayın. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Teşekkür edeceğim efendim. CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Karar yetersayının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Niye
istiyorsunuz? Oylamıyorum ki! Efendim, oyladığım zaman istersiniz. Buyurun Sayın Erbaş. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Sayın Başkan, zaten, bununla ilgili çalışma yapılmıştır daha önceden. BAŞKAN - Efendim,
teşekkür edecek. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Sayın Bakan, bu konuda bir çalışma yaptı. Sayın Bakana ve Bakanlar Kuruluna çok
teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Erbaş da
teşekkür edecek, izin verirsek. Karar yetersayısının aranılmasını
isteyecekler. Buyurun Sayın Erbaş. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs'a çıkışlardan bu 50 dolar
alınmıyordu; ama, sınır bölgesindeki insanların, sınır ticareti yapan
insanların yurtdışına çıkışlarında 50 dolar miktarında bir harç alınıyordu.
Şimdi, bunun, Bakanlar Kurulu tarafından kaldırılması için -Değerli Bakanımız
ifade etti- iki üç imza kaldı, inşallah o iki üç imza da tamamlanır. Ben,
kendilerine teşekkür ediyorum. Şu var; hakikaten, eğer bu olmamış olsaydı,
Tebriz ile Van arasında çalışan tren, her gün 5 kişiyle gidip gelmekteydi, 5
kişi, 6 ncı bir kişi yoktu. Bu... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Bana
teşekkür etmeniz gerekir, gündemdışı konuşmayla konuyu Meclise getirdim. FETHULLAH ERBAŞ (Devamla)
- Beyefendi, lütfen... Bu 5 veya 6 kişiyle bir
trenin gidiş gelişi, hakikaten, bizim Türkiye'nin turizmini de etkilemekteydi.
Ben, böyle bir kararın verilmesinden ümitliyim; çünkü, Sayın Bakanımız da
söyledi; inşallah diğer iki üç arkadaş da, Bakanımız da bu konuda imzalarını
atarlar; ancak, bundan sonra bir olay daha var: Van ile İran arasındaki sınır
ticareti, Değerli Tarım Bakanımız tarafından hemen hemen imkânsız hale
getirilmiş. Oradan aldığımız tuzu, diyor ki, Gaziantep'e götüreceksin, oradaki
gıda ihtisas gümrüğünde gümrüklenecek, tekrar Van'a getirilecek. Bir miktar
salatalık alınsa, bir miktar karpuz alınsa; yani, küçük bir şey dahi alınsa, ta
Mersin'e kadar götürülecek, tekrar Van'a döndürülecek. Efendim, bu kadar uzun
bir mesafede, bu kadar nakliyenin ödenmek suretiyle sınır ticareti yapılmasının
imkânsız olduğunu sizin takdirlerinize arz ediyorum ve tekrar Bakanlar
Kurulumuza teşekkür ediyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. BAŞKAN - Efendim, ben de
Hataylı olarak teşekkür ediyorum; çünkü, Hatay'ın hudut köyleri bu konuda çok
perişandı; Sayın Bakana teşekkür ediyoruz. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Sizin adınıza da
ben teşekkür ediyorum. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Sayın Başkan, bir şey söyleyeceğim, müsaade edin. BAŞKAN - Yerinizden
söyleyin efendim. NEZİR AYDIN (Sakarya) -
Karar yetersayısı istedik; Sayın Seven, Meclis toplansın diye vakit
geçiriyorlar. BAŞKAN - Karar
yetersayısı istediniz efendim, biliyorum. Biz de onun için söz veriyoruz madde
60'a göre... NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Sayın Başkanım, bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. Ben, daha önce, bu
konuyu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmiştim. Sağ olsunlar,
bütün parlamenter arkadaşlar, bütün parti grupları, özellikle, benim gündemdışı
konuşmama destek verdiler ve bugün de, Sayın Bakanımızın, bu müjdeyi, sınır
illerine, sizlerin aracılığınızla vermesinden dolayı, tüm Parlamentoya ve
hükümete teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben de teşekkür
ediyorum efendim. Efendim, Hükümetin ve
Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı bulunmuştur; önerge kabul edilmemiştir. 5 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 6 ncı maddeyi
okutuyorum: MADDE 6. - 27.6.1984
tarihli ve 3030 sayılı Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 18 inci maddesinin
son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Bakanlar Kurulu,
(b) fıkrasındaki % 3 pay oranını % 6 oranına kadar artırmaya veya kanunî
haddine kadar indirmeye yetkilidir." BAŞKAN - Efendim, maddeyi
görüşmelere açmadan evvel bir hususu dikkatlerinize sunacağım. Bu yasa tasarısı, açık
oylamaya tabidir. Malumunuz, açık oylamada da 184 kişiye ihtiyaç vardır; onun
için, arkadaşlarımın dikkatine berayi malumat arz ederim efendim. Şimdi, 6 ncı madde
üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Bingöl Milletvekili Sayın Hüsamettin
Korkutata; buyurun. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA HÜSAMETTİN
KORKUTATA (Bingöl) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlar; 790 sıra sayılı
kanun tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; şahsım ve
Saadet Partisi Grubu adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Çok değerli arkadaşlar,
bu madde, belediyelerin 27.6.1984 tarihinde büyükşehirlerin kurulmasıyla
kazandıkları bir hakkı yeniden geriye götürme yetkisi alıyor. Yani, o gün
büyükşehir belediyelerinin 3'ten 5'e çıkan gelirlerinin, tekrar 3'e
inebilmesine imkân tanıyor. Buna üzülmemek mümkün değil; ben, şahsen, iki defa
üzülüyorum. Zira, şimdi, bir Mahallî İdareler Kanunu var ve bu kanun üzerinde,
biz, İçişleri Komisyonu olarak, yine, Plan ve Bütçe Komisyonuyla da görüşmek
suretiyle, onlardan da arkadaşların katılımıyla bir alt komisyon kurduk ve bu
alt komisyon, canla başla, samimiyetle, bütün gücüyle çalışıyor; bu ülkede iyi,
doğru dürüst bir mahallî idare yönetimi olsun... Bu ülke, hakikaten, artık,
merkezden ciddî şekilde yönetilemiyor, büyük sıkıntılar var, bu elbise, ciddî
şekilde bu millete dar geliyor. Yeni bir Mahallî İdareler Kanunu yapalım,
yerinden yönetelim ve daha çok katılım olsun, bu ülkede her şey daha verimli,
rantaıl yürüsün diye gayret içinde. Bir bakıyoruz ki, mahallî idareleri
ilgilendiren bir kanun maddesi, geliyor, buradaki başka bir yere giriyor, hiç
alakası olmayan bir şekilde. Biz, bu komisyonun bütün çalışmalarında gördük ki,
bütün belediye başkanları, kendi gelirlerinin azlığından yakınıyorlar hem de
ciddî şekilde, hem büyükşehirler hem diğerleri ve samimî olarak, biz de, bu
gelirlerin artırılması için... Hükümetin getirdiği tasarıda zaten var.
Konaklamadan tutun da elektriğe, haberleşmeye ve çeşitli konulara, yeniden,
özgelirlerini artırıcı vergiler konuluyor ve bunların da çok kısa zamanda
hayata geçmesi için, hükümet, yüzde 6 hisseyi, belediyelerin eline net geçen
parayı da 8'e çıkarmış. Biz buna da seviniyoruz ve bu tasarıyı, biz, şimdi,
gece gündüz çalışıp bir noktaya getirmeye çalışırken diyoruz ki, herhalde,
hükümet bizi kandırıyor; yani, biz, boşu boşuna, tam iki aydır geceli gündüzlü
çalışıyoruz; bu, angarya mı acaba?! Eğer, siz, geliri azaltıcı bir şey
yapacaksanız, o zaman, niye bizi çalıştırıyorsunuz bu kadar?! Bu milleti biz mi
kandırıyoruz siz mi kandırıyorsunuz? Burada bir kandırmaca var. Bu, açık ve
netse -bu konuda bizim önergemiz de vardır- bunu, lütfen, bu tasarı metninden
çıkaralım. Yoksa, Sayın Bakanıma sordum; Sayın Bakanım diyor ki:
"Kesinlikle bu maddeyi biz uygulamayacağız; yani, biz, hiçbir zaman,
belediyelerin gelirini 5'ten, 6'dan -eğer çıkmışsa; bugün 5'tir- 3'e
indirmeyeceğiz." İndirmiyorsanız, onsekiz yıldır kimse indirmemiş, siz de
indirmeyecekseniz, niye, o zaman bunu koydunuz buraya?! Evet, biz, diyoruz ki
-biz önerge de verdik- bu önergeyle bu maddenin, bir an önce, tasarı metninden
çıkarılmasını istiyoruz. Değerli arkadaşlar,
belki, denilecek ki, efendim, belediyelerin parası çok geliyor. Belediyelerin
parasının az olduğunu herkes biliyor. Önerge üzerinde konuşurken de bunun
detayına daha değineceğim; ama, mesele şu: Bugün duyuyoruz kulislerde, bazıları,
bizim arkadaşlarımız diyor ki: "Efendim, belediyeler çocuklara burs
veriyor, ekmeği ucuza satıyor, bilmem, ulaşımı ucuz yapıyor." Yani, bu suç
mudur arkadaşlar?! Bunu duymak, bizi gerçekten üzüyor. Bugün, eğer, Ankara'da
100 liraya ekmek satılıyor ve insanlar kuyruğa giriyorsa ve bunun için... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - 100 000 lira... HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Devamla) - 100 000 evet. ...100 000 liraya satılan bu ekmekten dolayı insanlar
sabahleyin saat 5'te kuyruğa giriyorsa, bununla iftihar etmek mümkün değil,
üzülmemek elde değil; hepimiz üzülüyoruz; ama, bunu, yarın 200'e, 300'e
çıkarmak, hiç kimseye hiçbir şey getirmez; ama, eğer, siz belediyenin gelirini
kısarsanız, bunu yapar, Ankara, İstanbul veya bir başkası. Bunun, ciddî
şekilde, bana göre... Hükümet, bunu uygulamayacağını söylüyor; eğer, bu,
gerçekten doğruysa, bunun derhal metinden çıkarılması lazım; çünkü, bunun hiç kimseye, hiçbir faydası yoktur. Şimdi, eğer, hakikaten,
bu belediyelerin, bir an önce, sıhhatli bir gelire kavuşturulmasını; eğer, her
gün böyle hükümetin kapısında dilenci gibi dolaşmamasını istiyorsak ve
samimîysek -ki, bu gelen tasarıyla bu böyle görünüyor- o zaman insana derler
ki, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Yani, mademki, böyle, o zaman bu madde
neyin nesidir gerçek anlamda; bunun, bir an önce, çıkarılması gerekiyor. Değerli arkadaşlar... BAŞKAN - Sayın Korkutata,
altıbuçuk dakika olmuş; belagatinize hayranlığımızdan, saati unuttuk. HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Devamla) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, ben, hemen bir iki sözle
bitiriyorum. Değerli arkadaşlar, evet,
bu tasarıyla, eğer, biz, belediyelerin gelirlerini artırırsak, azaltmazsak,
hatta, bugün, belediyelerin yapmakta olduğu işlerin bu memlekete yararına
inanıyorsak, kesinlikle, aksine bir şey yapmamamız lazım. Önerge üzerinde diğer
fikirlerimizi söyleyeceğim. Saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Korkutata. Efendim, ikinci söz,
Adalet ve Kalkınma Partisinde. Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Ali Sezal: buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ
SEZAL (Kahramanmaraş) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 790 sıra
sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Grubum
ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum. Değerli arkadaşlar, 6 ncı
madde, il genelinde toplanan bütçe vergi tahsilatının, bundan elde edilen
payların yüzde 6 ile 3 arasında değişikliğini Bakanlar Kurulu yetkisine
bırakıyor. Değerli arkadaşlar, 3030
sayılı Kanunun 18 inci maddesi yüzde 3'lük bir orana hitap ediyordu. Bilahara,
belediyelerin durumu göz önüne alınarak, bu pay yüzde 5'lere çıkarılmıştı. Değerli arkadaşlar,
ülkede belediyelerimizin durumunu hepimiz biliyoruz. Birçok belediye
başkanımız, değerli milletvekillerimize geliyor; Maliye Bakanlığından, mahalli
idarelerden bir yardım var mıdır diye akşama kadar kapımızı aşındırıyor ve ülke
gündeminde bir Mahalli İdareler Yasası var. Partim "hangi komisyonda görev
almak istersiniz" diye bana sorduğunda, ben, İçişleri Komisyonunu
istemiştim; sebebi de, Mahalli İdareler Yasasıydı. Parlamentoya gelen bir
milletvekili olarak, acaba, ülkeme, önceki, belediye başkanlığımdan kaynaklanan
altyapımdan bir katkım olur mu diye bu görevi istemiştim. Tasarı, komisyona
geldi; komisyonda görüşüldü; alt komisyona havale edildi. 6 partimizden ikişer
milletvekili bu komisyona seçildi. Değerli bir başkanımız var; kendisi belediye
başkanlığından gelme. Komisyon üyelerimiz arasında bakanlarımız var, belediye
başkanlarımız var, il genel meclis üyelerimiz var. Hakikaten, konunun altından
kalkabilecek bir komisyon. Bu komisyonumuz, çok ciddî bir çalışma yapıyor.
Bütün büyükşehir belediye başkanlarını, buraya çağırarak, dinledik. İstanbul,
Ankara, İzmir, Adana; hepsini dinledik; İl belediye başkanlarımızı dinledik, il
genel meclis üyelerimizi dinledik; muhtarlarımızı ve onların derneklerini
dinledik. İstedik ki, iyi bir yasa yapalım. Komisyon, hakikaten, iyi çalışıyor
ve hükümetin zorluğunu da biliyoruz. Aslında, çok güzel bir yasa yapabiliriz;
ama, hükümetin zorluğunu da göz önüne alarak, yapılabilecekleri yapmaya
çalışıyoruz. Önümde, Sayın Başbakanın
imzaladığı Mahallî İdareler Yasa Tasarısı var. Bu tasarıda, belediyelerle
ilgili gelirlere ait beşinci bölüm var. Bu beşinci bölümün gerekçesinde
"Belediyeler zor durumdadır; altyapı yapıyor, yolları yapıyor ve devlete
büyük bir katkısı olacak. Bunların paylarını artıralım" deniliyor ve il
belediyelerinin paylarını yükseltiyor, büyükşehir belediye başkanlıklarına yeni
yapılanmalar getiriyor. Biz, buraya, bununla
ilgili, Maliye Bakanlığından elemanları çağırdık. Mahalli İdareler Genel
Müdürümüz, aylarca, geldi, bize bilgi verdi. Çevre Bakanlığını çağırdık ve bir
tasarı yaptığımız kanaatinde idik; ama, maalesef, bugünkü gelen bu tasarıyla,
benim bütün ümitlerim boşa çıktı. Biz, iki aydan beri niye çalışıyoruz?! Bu
belediye başkanlarımızı buraya çağırdık, niye dinledik; yazık değil miydi
onlara? Genel müdürlerimiz geldiler, burada, saatlerce bize bilgi verdiler.
Oturduk, bir tasarı hazırladık. Şimdi, artık, ben, komisyona -Sayın Başkanımız
da burada- içimden gelerek gitmeyeceğim; çünkü, hükümet, burada yanlış yapıyor.
Şimdi soruyorum: Bu
payların düşürülmesiyle ilgili tasarıda Sayın Başbakanın imzası var, bunda da
imzası var. Bunda "paylar yükselecek" diyor, bunda
"düşecek" diyor. Belki Başbakan bunu bilemez; ama, ilgili bakanlar
Başbakanı uyaramazlar mı? Bu hangi tasarıya inanacağız; ikisinin arasında iki
ay fark var?! Biz, arkadaşlar, ciddî gitmiyoruz. Vatandaş, bize bu şartlarda
güvenemez. Şimdi, Sayın Derviş
"onbeş günde 15 yasa" demişti. Sayın Başbakan, zannediyorum, birkaç
gün içerisinde Amerika'ya gidecek. Amerika'ya giderken de, Bush için 5 yasa mı;
bunu mu yapıyoruz? Emir geldi, yasa yapıyoruz. Ben buna katılmıyorum. Değerli kardeşler, bütün
milletvekilleri, parlamenterler, partiler buraya gelirken bir söz verdi, yerel
yönetimler yasası çıkacak, belediyeler güçlendirilecek ve artık, yerinden
yönetime geçeceğiz diye. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Sezal,
toparlar mısınız. ALİ SEZAL (Devamla) -
Zannediyorum, biz, artık, yerinden yönetimden uzaklaşıyoruz. Burada belirli bir
güç, belirli bir ekip ülkeyi idare edecek. Ülke de iyiye gitmiyor. Değerli
arkadaşlar, dışarı çıkarsanız bunu görürsünüz. Ben, gecenin bu saatinde
fazla uzatmak istemiyorum, fazla konuşmak da istemiyorum. Zira, ne kadar güzel
konuşulursa, ne kadar doğru konuşulursa konuşulsun, ancak, arşivlere kalkıyor,
hepsi boşta kalıyor. Saygılar sunuyorum
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Şimdi, söz sırası, Doğru
Yol Partisinde. Aydın Milletvekili Sayın
Ali Rıza Gönül, buyurun efendim.(DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA ALİ RIZA
GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, 6
ncı madde tam bir aldatmaca ve yutturmaca maddesi; biraz da tehdit ve baskı
kokuyor. Şimdi, bu kanunun 6 ncı maddesiyle büyükşehir belediyelerinin
gelirlerini yüzde 6 artırıyormuşsunuz. Zaten, bu, 3030 sayılı Büyükşehir
Belediyeleri Yasasının 18 inci maddesinin (b) bendinde ve müteakip bentlerinde
hüküm altına alınmamış mı? Ne diyor; genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından
büyükşehir belediyelerine yüzde 3 pay ayrılır diyor. Peki, daha sonraki (d)
bendinde ne diyor? Orada da diyor ki: Yürütme organı, hükümet, bunu yüzde 6'ya
kadar artırabilir. Yani, siz büyükşehir belediyelerinin genel vergi
tahsilatından toplanacak, o ilin vergi tahsilatından elde edilecek toplam
vergiden yüzde 3 ve hükümete de yüzde 6'ya kadar artırma hakkını, zaten, 3030
sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanununun 18 nci maddesindeki belediyelerin
gelirleri bahsinde hüküm altına almışsınız. Şimdi, buraya, kaşla gözün arasında
bir şey sokuyorsunuz; artırılır da, indirme hakkına da sahiptir diye. Yani, büyükşehir
belediye başkanlarının başında, Demokles'in kılıcı gibi, böyle
sallandırıyorsunuz. Yani, bunu ben yüzde 6'ya artırdım; ama, bak, konuşmana,
icraatına, tasarrufuna, yönetimine dikkat et, yoksa, sana ayırdığım, bu yüzde
5'i yüzde 6'yı, yüzde 3'e yüzde 4'e, tekrar yasal sınırına çekerim diyorsunuz.
Aslında, bu, sizin, tabiî, yeni bir üslubunuz değil, yeni bir tasarrufunuz,
icraatınız da değil. Bugüne kadar icraatınızın temelini, zaten, kayırmacılık,
partizancılık teşkil etmiş. Eğer bir arkadaşım bana sorar, nedir derse... NUMAN GÜLTEKİN
(Balıkesir) - Nedir?.. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)
- Teşekkür ediyorum size, nedir diyorsunuz. Siz, evvela, devletin
kaynaklarını, bu milletin parasını, partizanca, benden olanlar benden
olmayanlar diye dağıttınız, ulufe dağıtır gibi dağıttınız. Çok iyi bir tesadüf, Maliye Bakanı da burada; herhalde,
benim şimdi söyleyeceğim sözleri gayet iyi dinleyeceklerdir. Sizin ne hakkınız
var; belediyeler bizden, değil. Evvela, zaten, kendi aranızda kavgaya
tutuştunuz; benim belediyeme az verildi, senin belediyene çok verildi diye. Onu
bir tarafa bırakalım. Siz, zaten, iktidar partisine mensup belediyelere
Hazinenin kapısını açmışsınız, istediğiniz kadar para veriyorsunuz, Sayın
Maliye Bakanı gönderiyor; ama, Doğru Yol Partisinin belediye başkanı olduğunda,
ona da ölüm döşeğinde olan insan gibi, böyle, ağzına damlatıyorsunuz. Bugün, değerli
arkadaşlarım, benim Aydın'ın, belediyelerimiz var: Bozdoğan, Başaran, Atça,
Kuyucak, Tepecik, Karpuzlu, Akçaova, Germencik, Bıyıklı, Dalama, Didim,
Ak-Yeniköy ve bu belediyelerin... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK
(Eskişehir) - Vallahi veriyoruz. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)
- Hiç itiraz etme değerli arkadaşım, konuşacaksan, gelirsin, burada konuşursun;
ama, ben, bir sızlanmayı, bir haksızlığı buradan dile getiriyorum,
belediyelerim için dile getiriyorum. O belediyelerin sınırları içinde ANAP'lısı
var, DSP'lisi var, MHP'lisi var, Doğru Yolcusu var, kısacası, vatandaş var;
ama, siz, Sayın Maliye Bakanı, iktidar partisi belediyelerine "nüfusunu
esas alarak para gönderiyoruz" diyorsunuz, benim 10 000 nüfuslu kasabama 2
milyar lira para gönderiyorsunuz. CENGİZ ALTINKAYA (Aydın)
- Örnek alın, örnek... ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)
- Üç defa başkasına, bir defa oraya; ama, 5 000 nüfuslu bir iktidar partisine
mensup belediye başkanına da 7 milyar lira gönderiyorsunuz. Ne hakla
gönderiyorsunuz? Milletin parasını, partizanca bir tasarrufla, vatandaşı
birbirinden ayıracak şekilde, haksızlık yapacak şekilde, devleti taraf haline
getirecek bir şekilde, niye böyle bir tasarrufta bulunuyorsunuz? Doğru Yol
Partisinin belediye başkanları ve o belediyenin, o beldenin sınırları içinde
yaşayan vatandaşlar, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşı değil mi? HACI FİLİZ (Kırıkkale) -
Bravo. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)
- O halde, artık, bu haksızlığa son vermeniz lazım. Beş yıldan beri, Doğru Yol
Partisinin belediye başkanlarını inim inim inletiyorsunuz. Üç defa iktidar
partisi belediyelerine para gönderiyorsunuz devletin çeşitli kaynaklarından;
ama, Doğru Yol Partisinin belediye başkanlarına bir defa gönderiyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın
Gönül. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)
- Bari, hakkaniyetle gönderseniz, adaletle gönderseniz, eşit olarak gönderseniz
de, oradaki vatandaşlarımızı kucaklamış olsanız; ama, ne yazık ki, onu dahi
yapmıyorsunuz. EROL AL (İstanbul) - Siz
bunu da yapmadınız. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)
- Hele, şu afete uğramış belediyeler... Evet, afet bölgesinde olan
belediyelerimize yapılan yardımlara hiçbir itirazımız yok, çok verelim, daha
çok verelim; ama, afetten zarar görmemiş olan belediyeleri, belgeler düzenlemek
suretiyle afet bölgesi kapsamına aldınız ve onların katsayısını yükseltmek
suretiyle paralar verdiniz. İlgili bakan bunu dinlemeli. Nereden verdiniz;
afette olmayan, afete uğramayan, ülkenin diğer bölgesindeki belediyelerin
paylarından keserek verdiniz. Bu, hiç vicdanları sızlatmıyor mu?! Bu, adalet ve
eşitlik ilkelerine uygun mudur değerli arkadaşlarım?! Burada, benim ifade
ettiğim konu, A partisi, B partisi meselesi değil. Sizin de, iktidar partisine
mensup vatandaşların oturduğu beldelerden, ilçelerden ve il sınırları
içerisinde yaşayan tüm vatandaşlarımızın gasp edilen, bir başkasına verilen
haklarından bahsediyorum. BAŞKAN - Sayın Gönül,
toparlar mısınız efendim. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)
- Ama, siz, aldınız, öbür belediyelerin hakkını, bunlara verdiniz. Hak etmeyen,
afet bölgesindeymiş gibi gösterilen, düzmece veya temin edilen belgelerle,
afete uğramış olarak kabul edilen belediye başkanlıklarına verdiniz. Değerli arkadaşlarım,
bunlar, fevkalade yanlıştır. Evet, bu hükümetin, biz, beceriksiz olduğunu
söylüyoruz; bu hükümetin, devleti, milleti, ülkeyi yönetmede acz içerisinde
olduğunu söylüyoruz; ama, yetmedi, bu sıfatların yanına, partizan hükümet,
ayrılıkçı hükümet, vatandaşı bölen ve belediyeleri, iktidar partisinden veya
muhalefetten diye bölen bir hükümet sıfatını aldınız. Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Madde üzerindeki
görüşmeler bitti. Madde üzerinde, 4 adet
önerge verilmiştir; 3'ünü işleme koyabileceğim... MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, bir kısa açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN - Buyurun efendim;
hükümet konuşursa seviniriz, buyurun. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, tasarının bu maddesi değerli arkadaşlarımız tarafından
değerlendirilirken, bu maddeyle, büyükşehir belediyelerinin paylarının aşağıya
çekileceği intibaı verildi; konuşmalardan bu çıktı. Esasında, bu maddeyle,
kesinlikle, büyükşehir belediyelerinin paylarını aşağıya çekme gibi bir niyet
söz konusu değildir. Şimdi "yüzde 6'ya
kadar çekilebilir" deniliyor. Bakanlar Kuruluna, bu tür, yukarıya çekme
hakkı verilirken, bunun aşağıya da çekilme gereği, hemen hemen, bu tür bütün
maddelerde yer almıştır. Bu, demek değildir ki, aşağıya çekilecektir. Burada,
şunu çok net olarak söylüyorum; Sayın Korkutata da bir ara ifade etti: Ben, bu
madde kullanılmayacaktır demedim; büyük şehirlerin bugün aldıkları paylarının
aşağıya çekilmesi kesinlikle söz konusu değildir diye ifade ettim. Onu
belirtmek isterim. HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Bingöl) - O anlamda... MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Bilahara, Sayın Ali Rıza Gönül'ü izledim.. Yani, çok da hayret ettim;
çünkü, yeni bir politikacı değil. Çok iktidar partisi milletvekili de oldu;
onları da biliyorum. Beraber de aynı partide olduğumuz günleri biliyorum. Yani,
anlattıklarını dinleyince, sanki ilk defa Parlamentoya gelmiş gibi bir intibaa
düştüm. Biz, on yıl, onbeş yıl,
yirmi yıllık periyot içerisinde, dağıtımları ortaya çıkarabiliriz ve en yaygın
şekilde, hiçbir belediyeye yardım yapılmayan bir uygulama yapılmaktadır. Tabiî,
arkadaşlarımız her şeyi söyleyebilir; ama, söylenenlerin biraz gerçeklere
uyması lazım. Onun için bunu ifade etmek istedim. Teşekkür ederim Sayın
Başkan. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkanım, şimdi, izin verirseniz... Sayın Bakan mikrofondan
konuştular. Benim, tabiî ki, on yıllık bir Parlamento tecrübem var; belki,
sizin gibi, yirmibeş yıl veya otuz yıl değil; ama, burada, bu sözlerinizle
yanıltan sizsiniz Sayın Bakanım. Niçin sizsiniz; ben, burada, isimleri okudum.
(ANAP sıralarından gürültüler) CENGİZ ALTINKAYA (Aydın)
- Böyle bir usul var mı Sayın Başkan?!. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Bir dakika efendim... Bir dakika... O zaman, söz istiyorum.
Benim, açıklama yapmam lazım. Benim kişiliğimi, tecrübemi... BAŞKAN - Lütfederseniz,
yerinizden söz vereceğim efendim, 60 ncı maddeye göre; ama, siz, böyle,
heyecanla gelince, bir bakayım dedim. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Hay hay efendim... MEHMET YALÇINKAYA
(Şanlıurfa) - Bağrımız yanmış Sayın Başkan, bağrımız!... Yüreğimiz de yanıyor
bu arada. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Evet, bir arkadaşım
"bağrımız yandı" dedi. Arkadaşım haklı. Dört yıldan beri, beş yıldan beri,
böyle haksız muameleye ve haksız yardımlara maruz kalan Doğru Yol Partisinin
belediye başkanları ve o kentlerde yaşayan bütün hemşerilerimiz, bütün
vatandaşlarımız olarak bağrımız yanık. Ben, Sayın Bakanıma,
buradan soruyorum: Sayın Bakanım, siz, dört veya beş yıldan beri Maliye
Bakanısınız, şu okuduğum listedeki yerlere ne gönderdiniz, Aydın'daki iktidar
partisi belediyelerine ne gönderdiniz veya Türkiye'de iktidar partisi belediye
başkanlarına hangi parayı gönderdiniz, DYP'li belediye başkanlarına ne para
gönderdiniz? Ben, bu kürsüden, bu açıklamayı yüreklice yapmanızı bekliyorum.
Siz, Atça'ya 2,5 milyar lira vereceksiniz; ama, kendinizden olan 4 000 veya 5
000 nüfuslu bir başka belediyeye 7 milyar vereceksiniz. Bu, sizin vicdanınızı
sızlatmıyor mu Sayın Bakan? Kalkıyorsunuz, bir de, bana, burada
"kendilerine yakıştıramadım" mealinde ifadede bulunuyorsunuz.
Üzüntülerimi ifade ediyorum; ama, ben, buradan gerçekleri söylüyorum. Bu
açıklamayı da sizden bekliyorum Sayın Bakanım. Saygılar sunarım efendim.
(DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Mesele
anlaşılmıştır. Yalnız, Sayın Bakan, çok veciz bir şekilde, yirmi senelik hesabı
ifade etti; çünkü, kendileri, hatırlarsanız 1991'de de Maliye Bakanıydı. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Evet efendim. Biz de, hep beraber aynı partinin saflarındaydık. BAŞKAN - İyi yani, onu da
söyledi. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
O zamanlar, biz, yerelde koşuyorduk, omuzlarımızla... BAŞKAN - Sayın Bakan hiç
değişmedi. Ben, Adalet Partisinden beri kendisiyle çalışıyorum. 1979-1980 hükümetinde
en genç bakandı. Tarih dersi vereceğiz efendim, biz de eskiyiz yani... Madde üzerinde görüşmeler
tamamlandı. Madde üzerinde dört adet
önerge vardır; ancak, üçünü işleme koyacağım. Sırasına göre okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Tasarının çerçeve 6 ncı
maddesi ile değiştirilen 3030 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin son fıkrasına
aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Bu payın yüzde 40'ı
bu miktardan düşülerek ilgili belediye hesabına, kalan yüzde 60'ı ise İller
Bankası nezdindeki büyükşehir belediyeleri hesabına yatırılır ve büyükşehir
belediyelerine nüfuslarına göre dağıtılır." BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin 2 nci fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımızla
arz ederiz.
BAŞKAN - Son okunan iki
önerge de aynı mahiyette olduğundan ikisini birlikte işleme koyacağım; ama,
önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim. Komisyon kabul ediyor
mu?... PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sizin önergeniz
değil bu, değil mi? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Değil efendim. BAŞKAN - Ne olur, ne
olmaz; yanlışlık olmasın. Hükümetin kendi önergesi de var. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Hükümet kendi önergesine katılmıyor. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Hayır efendim... BAŞKAN - Hayır, bu
hükümetin önergesi değil. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Kendi önergesine katılmıyor... PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Hayır, ilk okunan önerge hükümetin. BAŞKAN - Tamam efendim. Sayın Gönül, önerge
sahibi olarak siz mi konuşacaksınız? ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Evet efendim. BAŞKAN - Peki, buyurun. Sayın Korkutata, siz,
ikinci olarak konuşacaksınız. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz evvel konuşmamda
ifade ettiğim gibi, 3030 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Yasasının 18 nci
maddesinde, büyükşehir belediyelerinin gelirleri tadat edilmiştir. Tadat edilen
bu gelirlerin bir tanesi de (b) fıkrasında, genel bütçe vergi tahsilatından o
ilde toplanan vergilerin yüzde 3'ü, büyükşehir belediyelerine aktarılır... Son
fıkrasında da bir başka hüküm yer alıyor. Orada da, hükümetin bu vergiyi, yani,
ayrılan payı yüzde 3'ten yüzde 6'ya yükseltebileceğini belirtiyor. Doğrudur.
Doğrudur; neden; çünkü, büyükşehir belediyelerinin, artı, bugün Türkiye'nin
içine düştüğü ekonomik sıkıntılar ve bunalımlar, daha doğrusu, Türkiye'yi
düşürdüğünüz bu ekonomik sıkıntılar nedeniyle, belediyelerin, büyükşehir
belediyelerinin, il belediyelerinin, ilçe belediyelerinin, hatta, o hale geldi
ki, belde belediyelerinin dahi mevcut gelirlerle vatandaşa hizmet götürmesi
imkânsız hale geldi. Niye; adamın tütün ekmesinden kaçmasını sağladınız Tütün
Yasasıyla, "ekme kardeşim" dediniz. Şekerpancarı... E kanununu
çıkardınız; hali duman... Vatandaşın cebindeki kör kuruşa göz diktiniz. Nasıl
alırız, nasıl satınalma gücünü azaltırız, devletin açıklarını da nasıl
kapatırız diye durmadan yasa üzerine yasa çıkarıyorsunuz. Peki, bu topraktan
karnını doyuramayan insanlar... Biraz evvel bu kürsüden okuduğum Kars'ın
Selimiye İlçesinden bir vatandaşımız, esnaf... ARSLAN AYDAR (Kars) -
Selimiye değil, Selim.. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)
- ...Niğde'nin Çamardı İlçesinden bir vatandaşımız, eğer, şekerpancarı
üreterek, pamuk üreterek, buğday üreterek ve tabiî ki, tütün üreterek karnını
doyuramıyorsa ne yapacak; topraktan karnını doyuramayan bu vatandaş, çoluğunu
çocuğunu alacak ya ilçeye ya beldeye ya ile yahut da büyük şehirlerin
varoşlarına gidip oturacak. Nereye oturacak? E bir ev arayacak; başını sokacak
bir ev, yürüyecek yol, elektrik, su, belediye hizmetleri... Peki, bunları acaba
bu belediyeler bu imkânlarla verebiliyor mu? Vermesi mümkün değil. Ha, siz,
bunu, biraz evvel ifade ettiğim gibi, bu tasarısının 6 ncı maddesiyle yüzde
6'ya çıkarıyoruz gibi gösteriyorsunuz; ama, aslında sizin istediğiniz bir
tehdit; bir baskı unsuru olması için, belediye başkanlarını susturmak için,
belediye başkanlarını -özür dilerim, kaba tabirle- hizaya sokmak için yüzde 3'e
de indirebiliriz, yüzde 4'e de indirebiliriz diyor. Sayın Bakan, biraz evvel
bana diyor ki: "Bu indirmek demek değildir." Efendim, bu takdire
kalmış bir şey. Yüzde 6'ya çıkarmak mı istiyorsunuz, mevcut 3030 sayılı Kanunun
ilgili maddesi buna cevaz veriyor. Peki niye indirme yetkisini de almak
istiyorsunuz? Demek ki, bugün siz indirmezseniz, Maliye Bakanı olarak teklif
etmezseniz, belki bir başkası gelir, teklif eder. Onun için, bu maddenin,
aslında, bu tasarıdan tümüyle çıkması lazım; çünkü, yasal bir boşluk yoktur.
Yasal bir boşluk olmadığına göre, yeni bir düzenlemeyle, ne olacağı, nasıl
kullanılacağından endişe ettiğimiz bir düzenleme getirmektesiniz; çünkü, biz
size güvenmiyoruz, 57 nci hükümete
güvenmiyoruz, halka çektirdiği bu zulüm, halka çektirdiği bu yoksulluk,
halkımıza çektirdiği bu eza için size güvenmiyoruz. HASAN GÜLAY (Manisa) -
Rol yapma. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)
- Onun için de diyoruz ki, milletin yakasından düşün, omzundan düşün; en onurlu
hareket tarzı olarak istifa edip milletimizin başından gidin. HASAN GÜLAY (Manisa) -
Rol yapma. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)
- Hasan Bey... HASAN GÜLAY (Manisa) -
Vekilim, şov yapma. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)
- Hasan Bey, otur yerine. Konuşacak bir şeyiniz varsa, gelir, burada
söylersiniz. Yüce Heyetinize saygı
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) HASAN GÜLAY (Manisa) -
Onu seçimde yaparsınız. BAŞKAN - Arada böyle
heyecanlı oluyor, ölü toprağı serpilmemiş oluyor. HASAN GÜLAY (Manisa) -
Şov yapma yeri değil burası. AHMET SÜNNETÇİOĞLU
(Bursa) - Sayın Başkan, bir de kürsüden konuşsunlar. BAŞKAN - Konuşmazlar. Sayın Korkutata... AHMET SÜNNETÇİOĞLU
(Bursa) - Sayın Başkan, hep aynı şahıslar oturdukları yerden müdahale ediyor,
rica edin de kürsüye çıkıp konuşsunlar. BAŞKAN - Buyurun.
Nazlanmayın, buyurun efendim; Sayın Korkutata diyorum. Buyurun efendim, önerge
sahibi olarak. Bu naz niyedir, bu niyaz
ne?! Nesrin Hanım da burada yok yani. HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl)
- Çok değerli Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; samimi olarak söylemek
istiyorum ki, fakir fukaranın ekmeği, aşı söz konusuyken, kesinlikle, burada,
politika yapmak aklımın ucundan bile geçmez. Şimdi, dünyada, kamu
harcamalarının, yani, bütün dünyada hemen hemen, kamu harcamalarının yüzde
35'ten yüzde 60'ına kadarını mahallî idareler harcıyor. Bizde, 1930'lu
yıllarda, bunlar, yüzde 20 civarında, yani, kamu harcamalarının yüzde 20'sini
mahallî idareler harcarken, bugün yüzde 12'ler civarında ancak harcayabiliyor;
yani, kendi öz gelirleri de dahil olmak üzere... Bugün, bütün Türkiye çapında,
belediyelerin net olarak aldığı yüzde 6'dır. Büyük şehirler, ayrıca, şehirde
toplanan verginin yüzde 5'ini almaktadırlar. Yani, biz, burada, bunu samimi
olarak söylemek istiyoruz ki, hakikaten, bizde de eğer mahallî idareler bu
paraları harcarlarsa bu paralar daha isabetli kullanılır. Bakın, bugün, devletin,
120 milyar dolardan fazla dış borcu var. Biz, arkadaşlara, şu borç nereye
kullanıldı gösterin desek, çoğunu gösteremeyiz; ama, bugün, mahallî idareler
olan belediyelerin de 5 milyar dolar dış borçları var. Buna kim kefil; devletin
Hazinesi kefil; ama, bunların hepsinin yeri bellidir ve bunlar da kesiliyor
kaynaktan. İller Bankasındaki kaynaktan tıkır tıkır kesiliyor bu. Şimdi, belediyeler, bu
meyanda, devlet kurumlarındaki alacaklarını tahsil edemiyorlar. Vatandaşın
imiğine onlar da basıyorlar tıpkı devlet gibi, o parayı alıyorlar; fakat,
devletten alamıyorlar. Ne askerden alabiliyorlar doğru dürüst ne üniversitelerden,
ne hastanelerden ne polisten ne de bir başkasından alabiliyorlar; ama, onların
borcu olduğu zaman, biz, hemen, kaynaktan bunu kestiriyoruz. Değerli arkadaşlar,
burada söylemek istediğimiz şey şudur: Mahallî idarelere giden paraları elbette
ki denetleyelim, sonuna kadar bunu denetleyelim ve çok iyi kullanılması yönünde
elden gelen her türlü denetim yapılsın; ama, bugün, artık, mahallî idareler,
hepimizin ortak noktada birleştiği, güçlenmesini istediğimiz kurumlardır. Zira,
bugün, artık, kanalizasyon konusu başlı başına bir iş olmuş, su konusu
başlıbaşına bir iş olmuş; artık, İstanbul'da, belediyeler, barajlar yapma
mecburiyetini hissetmiş, Devlet Su İşlerinin yapması gereken barajları kendisi
yapma mecburiyetini hissetmiştir. Komisyonda günlerce
çalışıyoruz; diyoruz ki, bu katı atıklar ne olacak, sağdan soldan patlamaya
başladı. Vatandaş da bu konuda ciddî bir hassasiyetin içerisine girdi; belde
veya köy dahi ayaklanıyor "bu çöpler buraya gelmeyecek" diyor.
Diyoruz ki, artık, gelin, bunu, iyi bir yönetimle, gerçek anlamda bu işi yapan
büyükşehir belediyelerine teslim edelim, bunu yok etsinler, yaksınlar veya
başka şeylere dönüştürsünler. Bunların hepsi için, mutlaka, ciddî şekilde
çalışmalar gerekiyor. Değerli arkadaşlar, bugün
Türkiye'de, eğer, çeşitli sıkıntılar olmuyorsa, yani Millî Güvenlik Kurulunda
dahi konuşulan sosyal patlamaların söz konusu olmaması eğer bugün söz konusu
ise, bunun tek sebebi, halkımızın dayanışmasıdır, halkın birbirine sahip
çıkması ve mahallî idarelerin, mahallinde tanıdığı fakir fukaraya sahip
çıkmasıdır. BAŞKAN - Doğru
söylüyorsunuz. HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Devlet de yardım ediyor. HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Devamla) - Geçen gün, evimizin içinde, televizyondan, Ankara Belediyesinin
fakir, kimsesiz çocuklara dağıttığı yardımları görünce, hakikaten sevindik. Bu
ülkede gerçekten muhtaç insanlar yok gibi bakış atfediyorsanız, keşke olmasaydı
da biz hiç konuşmasaydık, bundan şeref duyardık. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Sayın Korkutata, devlet de yardım ediyor. HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Devamla) - Elbette ki... Devlet yardım etmez de kim yardım eder?! MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Onu da söyle o zaman!.. HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Devamla) - Devlete, biz, mahallî idarelere yardım edin diyoruz; eğer, mahallî
idarelere yardım edecekse... Elbette, bugün, her tarafa yardım etmek görevi
devletindir ve devlet yardım ediyor da... Etmiyor demiyoruz ki kardeşim!.. Ama,
bir başkasının yardımından eğer gocunuyorsanız, bu işin içinde bir bityeniği
var demektir. Eğer başkasının yardımından gocunuyorsanız, mutlaka bir sıkıntı
var. İşte bu sıkıntıdan dolayı biz diyoruz ki değerli arkadaşlar, hakikaten,
bugün, her şeyden önce, şahsiyetli mahallî idarelere, şiddetle ihtiyacımız
vardır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Devamla) - Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım. BASRİ COŞKUN (Malatya) -
Anlaşıldı; ama, yani konu anlaşıldı... BAŞKAN - Buyurun. HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla)
- Evet, beyefendi, anladınızsa mesele yok; çok teşekkür ederim; Allah razı
olsun... Ben, son olarak şunu
söylüyorum: Hakikaten, bizim, şahsiyetli mahallî idarelere ihtiyacımız var.
Eğer, mahallî idareler tam demokratik şekilde çalışırsa, bu Meclis de rahat
edecek, her gün binlerce insan bu kapıya gidip gelmeyecek. Onun için, bu kanun
tasarısında -her ne kadar Sayın Bakanım "kesinlikle azaltma diye bir şey
söz konusu olmayacak" dediyse de- madem ki burada bir şüphe söz konusudur;
bunun hiç olmaması daha faydalı olacak diyor, hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum. Teşekkür ederim. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Ben teşekkür
ederim efendim. Efendim, Komisyonun ve
hükümetin katılmadığı, birleştirilen önergeyi oylarınıza sunuyorum... CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - ... Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Efendim, karar yetersayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir. Efendim, son önergeyi
okutacağım, lütfen, ayrılmayın; bir önerge daha oylayacağız, istirham ederim...
Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Tasarının çerçeve 6 ncı
maddesiyle değiştirilen 3030 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin son fıkrasına
aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz. Mehmet
Emrehan Halıcı (Konya)
ve arkadaşları "Bu payın % 40'ı bu
miktardan düşülerek ilgili belediye hesabına, kalan % 60'ı ise İller Bankası
nezdindeki büyükşehir belediyeler hesabına yatırılır ve büyükşehirlere
nüfuslarına göre dağıtılır." BAŞKAN - Komisyon ?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya)- Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) -Takdire bırakıyoruz efendim. Sayın Halıcı, gerekçeyi
okutayım mı ? MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) -Okutun efendim. BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum : Gerekçe: Büyükşehir
belediyelerinin illerde toplanan vergilerden aldıkları pay ise büyükşehirler
arasında gerçek bir adaletsizliğe yol açmaktadır. Bu dağıtımda, Anadolu'daki
büyükşehir belediyelerine haksızlık yapılmaktadır. Şöyle ki, illerde
toplanan vergilerin büyük bir bölümü holdinglerin, bankaların genel
merkezlerinin bulunduğu İstanbul, Ankara ve Kocaeli illerine yatırılmaktadır.
Ayrıca, kendi illerinde vergi rekortmenleri de İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlere
işyeri merkezlerini taşımakta, vergilerini de o ile yatırmaktadırlar.
Anadolu'nun büyükşehirlerinde çalıştırdıkları işçilerin, gecekondu, ulaşım,
yol, eğitim gibi sorunları o illerde kalmakta, vergi gelirleri ise İstanbul,
Ankara ve Kocaeli'ye haksız olarak verilmektedir. Kanundaki pay nimet-külfet
ilişkisi olarak verildiğinden verginin yatırıldığı il değil, üretimin yapıldığı
ilin sebeplenmesi esas olmalıdır. Yukarıda izah edilen
nedenlerle, söz konusu metnin maddeye birinci fıkra olarak eklenmesi, mevcut
fıkranın da ikinci fıkra olarak maddede yer alması önerilmiştir. BAŞKAN - Hükümetin ve
Komisyonun takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge
istikametindeki değişiklik şekliyle 6
ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Sayın milletvekilleri,
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının bir önergesi vardır, okuyorum. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı tasarının 6 ncı maddesinde kabul edilen önerge doğrultusunda,
yürürlüğe ilişkin 9 uncu maddede gerekli düzenlemelerin yapılabilmesini
teminen, anılan maddenin, İçtüzüğün 88 inci maddesi hükmü uyarınca Komisyona
geri verilmesini arz ve teklif ederiz. Metin Şahin Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Gerekçe: Tasarının Genel Kurulda
görüşülmesi esnasında, 6 ncı madde üzerinde verilen önergenin kabul edilmesi
dolayısıyla, yürürlüğe ilişkin 9 uncu maddenin de yeniden düzenlenme gereği
ortaya çıkmıştır; ancak, İçtüzüğün 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (d)
bendi hükmü uyarınca, yürürlük maddesinde önerge verilemeyeceğinden, tasarının
bu maddesinin Komisyonumuza geri verilerek, yeniden düzenlenmesi
gerekmektedir." Sayın milletvekilleri, 88
inci madde gereğince, bu istemi görüşmesiz yerine getirip, 9 uncu maddeyi
Komisyona veriyorum; ancak, Komisyonun toplanıp, konuyu müzakere edebilmesi
için, salonda bulunan sayın komisyon üyelerinin, Plan ve Bütçe Komisyonuna
giderek toplanmalarını rica ediyorum efendim. Saygılarımla. Komisyonu temsilen bir
kişi burada kalsın. 7 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 7. - A) 7/11/1984
tarihli ve 3074 sayılı Akaryakıt Tüketim Vergisi Kanununun 1 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Madde 1. - Rafineri
şirketleri, doğalgaz üretim şirketleri ve ithalatı gerçekleştiren kuruluşlarca
yapılan benzin türleri, likit petrol gazı, gazyağı, motorin, marine diesel,
kalorifer yakıtı, fuel-oil, nafta ve doğalgaz satışları akaryakıt tüketim vergisine
tâbidir." B) 3074 sayılı Kanunun 2
nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Madde 2. -
Akaryakıt tüketim vergisinin mükellefi; bu verginin konusuna giren ürünlerin
satışını yapan rafineri şirketleri, doğalgaz üretim şirketleri ve ithalatı gerçekleştiren
kuruluşlardır." C) 3074 sayılı Kanunun 4
üncü maddesinin birinci fıkrasının
sonuna "Sıvılaştırılmış petrol gazı çeşitleri (LPG, bütan,
propan)" ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ifade eklenmiştir. "Doğalgaz 5.000TL/M³ Nafta 2.000TL/KG" D) 3074 sayılı Kanunun 5
inci maddesinin birinci fıkrasına "rafineri şirketleri" ibaresinden
sonra gelmek üzere "doğalgaz üretim şirketleri" ibaresi eklenmiştir. BAŞKAN - 7 nci madde
üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer;
buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA MUSTAFA
GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 790 sıra sayılı
tasarının 7 nci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Grubumuz ve sahsım adına Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar
sunuyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; getirilen tasarıda bu maddede de yine yeni bir vergi ihdası
var. Madde düzenlemesiyle, 3074 sayılı Akaryakıt Tüketim Vergisi Kanununun 1
inci maddesi değiştiriliyor; bu maddeyle, nafta ve doğalgaz satışlarından da
Akaryakıt Tüketim Vergisi alınması öngörülüyor. Yine "3074 sayılı
Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir" denildikten
sonra, Akaryakıt Tüketim Vergisinin mükellefi burada belirlenmiş. Ayrıca, 3074 sayılı
Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının sonuna "Sıvılaştırılmış
petrol gazı çeşitleri (LPG, bütan, propan)" ibaresinden sonra gelmek üzere
"doğalgaz 5 000 TL/m3, nafta 2 000
TL/kg" ibaresi eklenmiş ve Akaryakıt Tüketim Vergisi getirilmiştir.
Burada, güçlü ekonomiye geçiş gerekçesi içerisinde yeni vergilerin ve zamların
konulmasının söz konusu olduğunu, 5 inci maddedeki konuşmamda da ifade
etmiştim. Bu tasarıyla, vatandaşa yeni bir zam ve vergi faturası gelmektedir;
bunun tahmini büyüklüğü 1 katrilyon civarındadır. Burada, temel olarak,
31.12.2001 tarihinden itibaren hiçbir kişi ve kuruma ücretsiz veya indirimli
tarife uygulanmaması; kullanma izni bulunmayan, iskân belgesi bulunmayan
binalara su, kanalizasyon, doğalgaz gibi herhangi bir bağlantı yapılmışsa,
elektrik bağlantısının da iskân belgesi, yani kullanma izin belgesi alınıncaya
kadar verilmesi; yine, Bağ-Kur sigortalılarının sağlık primlerine, yüzde 15'ten
yüzde 20'ye çıkarılarak, yüzde 5'lik bir zam yapılması, ayrıca bakmakla yükümlü
olduğu kişiler ve anne, babasının her biri için de bu Bağ-Kur sigortalılarının
sağlık primi ödemelerine yüzde 5'lik bir ekleme yapılması; büyükşehir
belediyelerinin göç olgusu nedeniyle ihtiyaç duydukları kaynakların
oluşturulması adına, Emlak Vergilerine yüzde 100 zam yapılması; demin, yine 5
inci maddede zikrettiğimiz, yurtdışına çıkan vatandaşlardan harç alınması ve 7
nci maddede görüştüğümüz Akaryakıt Tüketim Vergisine tabi petrol ürünlerine
doğalgaz ve naftanın da dahil edilmesi öngörülmüştür. Aslında, doğalgaz, sosyal
boyutu olan bir tüketim maddesidir. Büyükşehirlerimiz ile Türkiye'nin değişik
yerlerine doğalgaz boru hatları döşenerek geniş halk kitlelerinin
kullanabileceği bir petrol ürünü olan doğalgaza da, artık Akaryakıt Tüketim
Vergisi konulacaktır. Aslında, bu Akaryakıt Tüketim Vergisi konulmadan önce,
kamuoyunu yakından ilgilendiren ve medyada tartışılan belediyelerin doğalgaza
yaptığı zamlar veya belediyelerin doğalgaza koydukları kâr oranlarının düşürülmesi
noktasında, hükümet ve belediyeler arasında çıkan, âdeta, bir gelir paylaşımı
kavgası yaşandı. Demek ki, burada, bu tasarı geleceği için bu yapılmıştı;
çünkü, bunun, en azından belediyelerin paylarından eksiltme yapılarak, yeni
konulacak Akaryakıt Tüketim Vergilerinin tüketiciye yansımaması noktasında bir
çalışma olduğunu şu anda anlıyoruz ve bunun faturasının da, yine, vatandaşlara
belki yansımaması için, en azından, belediyelerin doğalgaz kâr oranları
üzerinden alınması yoluna gidilerek, bugün, önümüze getirilen bu tasarının 7
nci maddesiyle, doğalgaza da Akaryakıt Tüketim Vergisi konulduğunu görüyoruz.
Aslında, şu anda, doğalgaza konulan bu verginin bütçeye ne kadar katkı
getireceğini bilmiyorum; ama, doğalgaz, diğer petrol ürünlerine oranla, sosyal
boyutu olan bir gazdır ve bugün, ısınmada, şehirlerde geniş alanda
kullanılmaktadır. Burada, aslında,
Türkiye'de bir sosyal patlamadan ve bu endişeden bahsedilirken, doğrusu,
vatandaşın kullandığı birtakım emtiaya, mala ve ürünlere de böyle vergi konulması,
gerçekten, bu endişeyi destekler mahiyette olmasına rağmen, ben, şunu da burada
söyleyebilirim ki, Türkiye, gerçekten, sosyal alanda ve ekonomik alanda
Arjantin olamaz; çünkü, sosyal noktada, insanımızın dayanışması ve kültüründe
bulunan yardımlaşma duygusu ve müessesesi, bu şeyi önleyecektir diye
düşünüyorum. Ekonomik açıdan da Arjantin olması mümkün değil; çünkü, Arjantin
olabilmesi için, Türkiye'nin kişi başına millî gelirinin 4 kat artması lazım ve
Türkiye'de enflasyonun tek haneli rakamlara inmesi lazım. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Geçer,
toparlar mısınız lütfen efendim. MUSTAFA GEÇER (Devamla) -
Bu açıdan da Türkiye'nin Arjantin olması mümkün değil diye düşünüyorum. Yasanın hayırlı olması
temennisiyle saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, ben
teşekkür ediyorum size. Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün; buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL
ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
790 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesinde, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar,
tasarının 7 nci maddesi, tam bir felaket maddesi. Sayın Başbakan -dün, haberlerde hep izledik-
"doğalgaza el koydum" dedi. Doğalgaz faturalarını ödeyemeyen ve
dolayısıyla doğalgazı bırakıp başka
yollar arayan, kömürle ısınmaya çalışan, hatta bu karda kışta soğukta kalan
vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm bulacağını söylemişti; ama, görüyoruz ki,
hükümet, bir taraftan doğalgaz sorununu çözeceğiz derken, öbür taraftan, işte
bu maddeyle, doğalgazı Akaryakıt Tüketim Vergisi kapsamına almak suretiyle,
doğalgazın fiyatını artırma yolunda hareket etmektedir. Ben burada, hükümeti
samimiyete davet ediyorum. "Doğalgazın fiyatını indireceğiz,
vatandaşlarımızı doğalgaz fiyatları altında ezdirmeyeceğiz" dediğinize
göre, o zaman, doğalgaz konusunda samimî davranmanız, bir taraftan bunu
söylerken, öbür taraftan da doğalgazın içerisini vergiyle doldurmamanız
gerekir. Burada, konuşmaların
başında Sayın Bakana sormuştum "doğalgazdaki KDV'yi indirecek
misiniz" diye, aldığımız cevap "hayır." Peki, doğalgazın üzerindeki
yüzde 18 KDV'yi indirmeyeceksiniz, bir de üzerine, metreküpüne, şimdi 5 000
lira Akaryakıt Tüketim Vergisi getiriyorsunuz. Bu, otomatiğe bağlanacak, yarın,
enflasyon artış oranında bu da artacak. Peki, doğalgaz nasıl ucuzlayacak?! Buraya geldi iktidar
partisi milletvekili "efendim, Sayın Başbakan bu işe el atmıştır, teşekkür
ediyoruz" dedi. Attı da ne oldu?! Yani, Sayın Başbakan o zaman bir talimat
versin Sayın Maliye Bakanına, Akaryakıt Tüketim Vergisi kapsamına alınmasın,
öbür tarafta, Katma Değer Vergisi indirimine gidilsin ve vatandaş, gerçekten,
bugün içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtulsun. Aksi takdirde, bu doğalgazın
fiyatı konusundaki sorun devam edip gidecektir. Şimdi, getirilen
tasarının başlığına bakıyoruz -artık hükümet de, vergi kanunu demekten belki
utanmaya başladı- bu esasında bir vergi kanunu olmasına rağmen "... bazı
kanunlarda değişiklik yapılması ..." adı altında buraya getiriliyor. Ama,
içine baktığınız zaman, neredeyse 1 katrilyona yakın bir ek verginin
getirildiğini görüyoruz. Değerli arkadaşlar, sizi,
iktidar milletvekilleri olarak insafa davet ediyorum, hükümeti insafa davet
ediyorum. Şu anda esnafımız, sanatkârımız, çiftçimiz, bütün dargelirli
kesimlerimiz büyük bir sıkıntı içerisinde, perişanlık içerisinde, işyerleri
kapanmış, insanlar işsiz kalmış; ama, siz hâlâ vergi peşinde koşturuyorsunuz.
Geliniz, bu yanlış işlerden vazgeçiniz. Size para mı lazım;
buyurun, işte, IMF'den gelecek olan 10 milyar doların onda 1'ini getirin; 880
trilyon hesap ettiğiniz şu vergilerin peşinde koşmayın. O 10 milyar doları
batık bankalara, hortumculara aktaracağınıza, getirin, esnafa aktarın, çiftçiye
aktarın, toplumun zor durumdaki dargelirli kesimlerine aktarın. Doğalgaz konusu için
yapılan zirve, maalesef, olumlu sonuçlanmamıştır, dağ fare doğurmuştur.
BOTAŞ'tan yapılan indirim, aşağı yukarı, yüzde 6,5 civarında olmuştur; bütün
iş, yine, belediyelerin sırtına yıkılmıştır. Belediyelerden düşülecek olan
yüzde 29, yüzde 30 civarındaki nispet de, belediyelerin, bundan sonraki
doğalgaz konusunda yapacağı yatırımları engellemek demektir. Bundan sonra,
belediyeler yeni doğalgaz yatırımı yapmayacaktır... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan. Doğalgaz kullanımı
düşecektir; dolayısıyla, doğalgazın çevre kirliliğini önleyici bir yakıt olması
münasebetiyle, bundan sonra, büyük kentlerimizde, doğalgaz kullanan
yörelerimizde çevre kirliliği de olacaktır ve bu, tabiî ki, Türkiyemiz için,
insanlarımız için yeni bir sorun olarak orta yere çıkacaktır. O bakımdan, bence,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, doğalgaz konusuna el atmalıdır, BOTAŞ'ın bugüne
kadar yaptığı bütün uluslararası anlaşmalara el koymalıdır; çünkü, bu konuda
çok çeşitli rivayetler, çok çeşitli dedikodular kulağımıza gelmektedir; Mavi
Akımdan tutun da, BOTAŞ'ın dışarıdan düşük fiyatla indirimli olarak ithal
ettiği doğalgazı indirimsiz olarak belediyelere sattığına kadar birçok
dedikodular kulağımıza gelmektedir. O bakımdan, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bu konuya el atması gerektiğini burada ifade ediyor, saygılarımı sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Şimdi, Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun efendim.
(DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır; net
5 dakika biliyorsunuz. DYP GRUBU ADINA SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 790 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun
görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; şahsım ve Doğru Yol Partisi
Grubu adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
getirilen bu tasarı, uluslararası malî kuruluşların desteklediği "güçlü
ekonomiye geçiş programı"diye ifade edilen yapısal reformlarla, parasal
veya malî bir kısım politikalarla ilgili düzenlemeleri ihtiva etmektedir. Buna
inanalım mı inanmayalım mı; burada tereddüdüm vardır. Ülkenin içerisinde
bulunduğu ekonomik krizden en fazla etkilenen kesim, esnaf, sanatkâr, köylü,
çiftçi, memur, işçi ve emeklidir. Memur, işçi, emekli, köylü, çiftçi, esnaf ve
sanatkârın etkilendiği bir kısım maddelere getirilen ek vergiler ve yeni vergi
düzenlemelerinin, herhalde, fazla hakkaniyete uygun olduğunu iddia etmek mümkün
değildir. Oysa, vergi, adil olmalıdır; vergi, hakkaniyete uygun olmalıdır.
Eğer, siz, vergiyi getirir de dargelirlinin sırtına dayarsanız; zaten inim inim
inliyor, ekonomik krizden en fazla etkilenen bu kesimdir, buna karşılık yeni
vergiler getirmek suretiyle de en büyük darbeyi yine bu kesime vurmuş olursunuz
ki, tepkimiz bunadır, itirazımız bunadır. Değerli milletvekilleri,
paramız yok deniliyor; ama, buna karşılık, bir bakıyorsunuz, el konulan
bankalara yeni atamaları yapılan kişiler var; el konulmuş olan bankalarda
görevli olan kişiler, el konulduktan sonra, yeni düzenlemeyle, bir başka
bankayla birleştirmede orada görevlendirilebiliyor, hem de 3 ile 7 milyar lira
arasında eline net para geçiyor, ayrıca 4 maaş tutarında da ikramiye veriliyor.
Değerli arkadaşlar, eğer
gerçekten ekonomide adil hareket etme zarureti varsa -ki, öyle olmalıdır- o
zaman, bu külfeti, özellikle, herkes eşit olarak sırtlamak mecburiyetindedir.
Bir taraftan bunu getiriyorsunuz, bir taraftan da özellikle orada yaşayan
insanlarımızı ve bugüne kadar bu bankalarda gerçekten iyi niyetle çalışmış olan
insanları ise ihmal ediyorsunuz; bunun, burada, bilhassa üzerinde durulması
gereken önemli konu olduğunu değerlendiriyorum ve Sayın Maliye Bakanımıza
sesleniyorum, hükümete sesleniyorum. Bir taraftan dargelirliyi bulmuyorsunuz,
bir taraftan da... Sayın Başkan, Maliye
Bakanımız bizi dinleyemiyor; hatırlatmak istiyorum. BAŞKAN - Yok, o dinliyor
efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Devamla) - O dinlemiyor Sayın Başkan, bir bakar mısınız... BAŞKAN - Sayın Bakan
dinliyor da, Sayın Müsteşarla görüşüyorlardı. Bir dakika beklerseniz... SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Devamla) - Bekleyeyim ve tabiî, siz de bana o süreyi ilave edeceksiniz
herhalde. BAŞKAN - Etmez miyim
efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Devamla) - Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Beklemesem de
yine ilave edeceğim. Aşkolsun, bu pazarlık
huyunuzdan vazgeçmediniz. Bitene kadar size hep imkân tanırım. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Devamla) - Çok teşekkür ederim; ama, bunu huy olarak değerlendirmeseydiniz
daha çok memnun olurdum. Bu ifade biraz hoş olmadı. BAŞKAN - Yani, pazarlık
işi... Buyurun. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel de ifade ettiğim
gibi, batırılan bankalarda daha evvel görev yapmış olup da, sonra bir başka
bankada görev alan kişilere 3 ile 7 milyar lira arasında maaş veren ve maaşı
vermekte hiçbir beis görmeyen, aynı zamanda 4 maaş tutarında ikramiye veren bu
hükümet, memura, işçiye, emekliye, dargelirliye, köylüye, çiftçiye, herhangi
bir şekilde, bir destek yapmamaktadır. Getirilen bu kanun düzenlemesinde,
bakın ne oluyor. Değerli arkadaşlar, bunu çok iyi dinleyin. Marine diesel, yeni
getirilen bir vergi. Nafta, ilk defa kanuna giriyor. Nafta ne biliyor musunuz;
köylüyü ve çiftçiyi ilgilendiren fevkalade önemli bir madde bu ve aynı zamanda,
köylünün ve çiftçinin üre gübresinde kullanılan bir hammadde. Buna da ayrıca ek
vergi getiriliyor; yine, köylü ve çiftçinin sırtına biniyor. Kalorifer
yakıtına, keza aynı şekilde, ilk defa vergi bindiriliyor. Doğalgaza, keza, aynı
şekilde vergi getiriliyor. M. ZEKİ SEZER (Ankara) -
Sayın Bedük, doğru değil... SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, 348 000 liraya indirildi doğalgazın
metreküp fiyatı en son yapılan çalışmalardan sonra. Bakın, şunu, altını çizerek
belirtmek istiyorum: Doğalgazı, 243 000 liraya mal eden BOTAŞ, aslında,
dışarıdan, çok daha ucuza mal etmesine rağmen, üzerine fevkalade fazla kâr
bindiriyor ve o kârdan sonra büyükşehir belediyelerine veriyor -daha doğrusu
belediyelere veriyor- belediyeler de, üzerine kârı bindirmek suretiyle,
vatandaşa, tüketiciye, 400 000 liraya yakın bir fiyata satıyor. Burada üzerinde
durulması gereken nokta şu: Bu doğalgazın pahalı bir şekilde, tüketiciye,
vatandaşa aktarılmasında en büyük pay ve sorumluluk, önce hükümet, sonra
belediyeler... Hükümet üyesi oturuyor, belediyeler oturuyor... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Devamla) - ... birbirleriyle pazarlık yapıyorlar; beş aşağı beş yukarı... Devlet yönetimi ciddiyet
ister. Ciddî olmak mecburiyetindeyiz. Bunun en büyük sıkıntısını çeken,
vatandaşın bizzatihi kendisidir, dargelirlidir. Dar; gelirliye fevkalade yük
bindiren böylesine önemli bir vergi veya böylesine önemli bir stratejik
maddeye, sen kalkıyorsun, bu kanunla, ayrıca ek, ilave bir vergi bindiriyorsun
-zaten bunu ödeyemiyordu- ve arkasından da "ben pazarlıkla bunu
indiririm" diyorsun! Sayın Başbakan, yapmış olduğu açıklamasında
"buna el koydum" diyor; ama, el koymuş olduğu, özellikle, doğalgazın
fiyatının düşürülmesinde, önemli sayılabilecek, ciddî anlamda herhangi bir
indirim yapamadı. 260 000 liraya, 250 000 liraya kadar indirilmesi mümkün olan
doğalgaz fiyatını, maalesef, bu hükümet indirmedi. Sayın Enerji Bakanı,
oturuyor, basın toplantısı yapıyor ve basın toplantısında diyor ki: "Ben
de Katma Değer Vergisine karşıyım..." Katma Değer Vergisi, aslında, lüks
maddelerden alınan bir vergidir; ama, ne yazık ki, dargelirlinin istifade
ettiği doğalgaz, aynı zamanda yüzde 18 KDV'ye tabi. Bunun indirilmesi için,
Enerji Bakanı "benim de yüreğim sızlıyor, bunu istiyorum" diyor.
Sayın Maliye Bakanım, acaba, siz, Enerji Bakanı gibi, yüzde 18 KDV ödenen bu
doğalgazla ilgili verginin indirilmesine ne diyorsunuz?! (DYP sıralarından
alkışlar) Eğer, onu ciddî olarak kabul ediyorsanız, o zaman, indirimiyle ilgili
bu teklifi bu teklifi buraya niye getirmiyorsunuz?! İşte, bizim itirazlarımız
buna. Değerli milletvekilleri,
bir şeyi daha altını çizerek belirtmek istiyorum: Geçen hafta, bir açılış
vesilesiyle Türkmenistan'a gitmiştim. Türkmen Cumhurbaşkanı Saparmurad
Türkmenbaşı, ifadesiyle söylüyorum: "Biz, tek millet, iki devletiz. Bu tek
millet ve iki devlet anlayışımızı sürdürmek boynumuzun borcu ve sizi
desteklemek de bizim görevimizdir. Biz her türlü görevi size yapmaya hazırız;
ama, siz, doğalgazı, gidiyorsunuz, Rusya'dan alıyorsunuz, Rusya'ya biz
satıyoruz; siz, gidip İran'dan alıyorsunuz, İran'a biz satıyoruz; 120 dolara
alıyorsunuz, oysa, biz size 41 dolara doğalgaz satmaya hazırız, niye bizden
almıyorsunuz" diye soruyor. İşte, bizim üzüntümüz budur. (DYP sıralarından
alkışlar) Ve yine sesleniyorum size
değerli arkadaşlar: Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, BOTAŞ, özellikle
doğalgazı kaç liraya aldığını halen daha kamuoyuna açıklamadı. Demokrasilerde
şeffaflık esastır, milletten herhangi bir şey kaçırmak doğru değildir. Açık ve
net olarak, doğalgazın fiyatı nedir, BOTAŞ'a kaça mal olmaktadır, BOTAŞ yüzde
kaç kâr elde etmektedir, belediyeler yüzde kaç kâr elde etmektedir; bunu, net
olarak ortaya koymak lazım ve Türkmenistan'dan gaz almak için acaba neler
yapmak lazım, mutlaka devreye girmek lazım. Hiçbir ülke, stratejik maddesini şu
ana kadar tek bir kaynağa bağlamamıştır; oysa, Türkiye, stratejik madde olan
doğalgazını sadece Rusya'dan almaktadır ki, bu, önemli bir tespittir; mutlaka
çözümlenmesi gerekir. Gelecekte, güvenlik bakımından, ekonomik bakımdan, sosyal
bakımdan, Türk Milletine büyük sıkıntılar yaratabilecektir. Onun için,
Türkmenistan'dan doğalgaz almak için her türlü gayreti göstermek gerektiği
kanaatini taşıyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlandı. Madde üzerinde iki adet
önerge vardır; okutup, işleme koyacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 7 nci maddesiyle değiştirilen 3074 sayılı
Kanunun 1 inci maddesinin son cümlesindeki "doğalgaz" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Efendim, diğer
önerge aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 7 nci maddesinin (A) fıkrasıyla
değiştirilen 1 inci maddesinin sonuna "tabidir" ibaresinden sonra
gelmek üzere "ancak, naftaya uygulanan ATV vergisi normal benzine
uygulanan miktardan aşağı olamaz ve nafta kullanan sanayi kuruluşlarının
kapasite kullanım belgelerinde gösterilen miktar bu vergiden muaftır"
cümlesinin eklenmesini; (C) fıkrasının son bendinde yer alan "nafta 2000
TL/kg" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
) BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Verkaya,
buyurun. MUSTAFA VERKAYA
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 7 nci maddesiyle
ilgili olarak, tasarının geneli üzerindeki görüşmeleri yaparken de belirttiğim
gibi, naftayla alakalı önemli bir durumdan bahsetmiştik. Türkiye'de, her yıl -2001
yılı için söylüyorum- 3 milyon ton nafta kullanılmaktadır. Türkiye'de, 2001
yılında, 2 100 000 ton kurşunsuz benzin, 900 000 ton süper benzin
kullanılmakta; ikisini topladığınız takdirde, nafta kadar etmektedir. Naftanın
Türkiye'ye giriş fiyatı, satış fiyatı, kilogram itibariyle söylersek, 296 000
liradır; litre fiyatı ise 211 000 liradır. Süper benzinin veyahut kurşunsuz
benzinin pompa satış fiyatı ise 1 285 000 liradır. Nafta, benzin muadili olan bir akaryakıt
türüdür; dolayısıyla, benzinin yerine kullanılma şansı, benzinin yerine
kullanılma imkânı olan bir akaryakıttır. Eğer, naftayı, benzin olarak kullanmak
isteyen, piyasaya sürmek isteyen birisi çıkarsa, çok rahatlıkla, bunu, pompadan
benzin olarak satabilir. Oktan düşüklüğü varsa, ilgili kimyasal maddesini
katarak, oktanını da yükselterek, bunu, benzin olarak satabilir. Bu doğrultuda
satıldığına dair piyasada da ciddî duyumlar vardır, görmeler vardır, şahit
olmalar da vardır. Şimdi, eğer, Türkiye'de, sanayi kuruluşlarında enerji elde
etmek için kullanılan nafta, Türkiye'nin ihtiyacı gözönüne alınırsa, belki 1
milyon ton civarındadır. Şimdi, naftayı, eğer ATV'ye tabi tutarsak, sanayi
kuruluşlarında kullanılanı bu vergiden muaf olmak kayıt ve şartıyla... Çünkü,
hepinizin bildiği gibi, Türkiye'de enerji pahalıdır; pahalı enerji kullanan
sanayicilerimiz de dünyayla rekabet gücünü kaybetmektedir. Onun için, enerji
olarak sanayide kullanılan nafta, ATV'ye tabi tutulamaz; ama, bunu istismar
ederek -naftanın ithalindeki sıfır verginin var olmasından dolayı bunu istismar
ederek- Türkiye'ye bol miktarda nafta sokuluyor ve nafta, benzin olarak
pompalardan satılıyor. İşte, bunu önlemek için, mutlak surette bu uygulamanın
önüne geçilmelidir. Şimdi, hükümetimiz damla
damla topluyor; ama, birileri kepçeyle malı götürüyor. Buna müsaade edemeyiz.
(MHP sıralarından alkışlar ve AK Parti sıralarından alkışlar[!]) Dolayısıyla,
şunu söylemek istiyorum: Nafta normal benzin ayarında Akaryakıt Tüketim
Vergisine tabi tutulduğu takdirde, sanayicimiz de bu vergiden muaf tutulduğu
takdirde, akaryakıt satışlarımız, tüketimimiz, yani benzin tüketimimiz en az 2
milyon ton civarında artış gösterecek; Hazinemize de en az 2 katrilyon lira
vergi girecektir. Kısaca ve öz olarak şunu
söylemek istiyorum: Eğer, bu devletin tüyü bitmemiş yetimlerinin hakkı olan bu
gelirini birilerine kaptırmak istemiyorsak, yani damla damla toplananları
birilerinin kepçeyle götürmesini istemiyorsak, bu önergeyi mutlak surette
desteklemeli ve naftayı, sanayi tesislerinde kullanılan kısmı hariç olmak
üzere, ATV'ye tabi tutmalıyız. O zaman, devletin Hazinesine, her yıl, biraz
önce söylediğim gibi, en az 2 katrilyon vergi girdisi olacaktır. Şu gelen
taslağın tamamı 880 trilyon; ama, burada, izah ettiğim gibi, 2 katrilyonluk bir
vergiden bahsediyorum. Bu konu çok önemlidir.
Bunun önerge biçiminde getirilmesini çok da rahat bulmuyorum; ama, sayın
hükümetimizin, bu konuda, naftanın benzin biçiminde satışlarını ortadan
kaldıracak olan, Akaryakıt Tüketim Vergisine tabi tutan kararı olur ve bunun da
sanayi tesislerimizde kullananlara, eskiden olduğu gibi, aynı fiyattan
verilmesi sağlanırsa, bu önergenin de hiçbir manası kalmaz. Şayet, bu konuda
sayın hükümetten böyle bir söz almadığımız takdirde, bu önergemizi sonuna kadar
da desteklemeye devam edeceğiz. Saygılar sunuyorum. Sağ
olun... (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Sayın Bakan, niye
katılmadığınızı ifade edebilir misiniz; çünkü, arkadaşlar sizi lafa tuttular;
zabıtlara geçsin. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, söz konusu önerge, naftadan alınacak Akaryakıt Tüketim
Vergisinin -sanayi dışında kullanımında- miktarının artırılmasını
öngörmektedir. Tasarıyla, bu öngörülüyor. Akaryakıt Tüketim Vergisiyle ilgili
temel kanunda, esasen, bu miktarı önergede arkadaşlarımızın söylediği miktara
kadar artırma ve sanayide de bunu sıfıra kadar çekme konusunda Bakanlar
Kurulunun yetkisi vardır. Ayrıca, önümüzdeki birkaç
ay içerisinde düzenleyeceğimiz özel tüketim vergisinde de bu konu daha net bir
düzene girecektir. Eğer, uygun görülürse, bu önergenin kabul edilmemesi
konusunda görüş bildirirken, bunun bu şekilde düzenleneceğini bildiğimiz ve bu
karar içinde olduğumuz için böyle bir görüş beyan etmiştim. Bu, Bakanlar
Kurulunun yetkisi dahilindedir. Eğer, önerge sahibi arkadaşlarımız da bunu
benimserlerse, biz, Bakanlar Kurulunda bunu hallederiz. Bunları, değerli
arkadaşlarımızın bilgisine sunmak istedim. Saygılar sunarım efendim. BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Önergeyi geri çekiyor
musunuz efendim? MUSTAFA VERKAYA
(İstanbul) - Çekmiyoruz... BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. (MHP sıralarından alkışlar) Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 790
sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 7 nci maddesiyle değiştirilen 3074 sayılı
Kanunun 1 inci maddesinin son cümlesindeki "doğalgaz" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Fethullah Erbaş (Van) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Candan,
buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; önergemizde söylemek istediğimiz şudur:
Doğalgazda metreküp başına konan 5 000 Türk Lirası verginin kaldırılması veya
şimdilik zam yapılmamasıdır. Şimdi, aslında ülkemizde
tam bir komedi cereyan ediyor. Bir tarafta Enerji Bakanı ve büyükşehir
belediyeleri doğalgaz fiyatını indireceğiz diye uğraşıyorlar, bir tarafta
hükümetin bir kanadı, Maliye Bakanı bir tasarı getirmiş, ben bu doğalgaza vergi
koyacağım diye uğraşıyor. Yani, frekansı bozuk, akordu bozuk, telleri bozuk,
hangi bakanın ne söylediği belli olmayan bir durumla karşı karşıyayız. Değerli arkadaşlar, ben,
şimdi baktım bu maddenin uygulama tarihine: 1.5.2002; yani, beşinci aya kadar
da sarkıtılıyor. Beşinci aydan itibaren zam konulacak deniliyor. Sayın
Bakanımızın biraz önce ifade ettiği gibi öyle anlaşılıyor ki -bu millete çok
yazık, önümüzdeki günlerde bir de özel tüketim vergisi; yani, hükümetin millete
attığı kazık bitmiyor, daha arkası var, anlaşılıyor- önümüzdeki aylarda ayrı
bir düzenleme yapılacak. Mademki o zaman bir düzenleme yapacaksınız; o zaman,
bu maddeye ne gerek var. Değerli arkadaşlar,
şimdi, doğalgazdaki vergi yükünü bir hatırlatmak istiyorum: Evvela, alımların
yüksek olduğu konusunda genel bir ittifak var; yani, Rusya'dan alınan
doğalgazın, Türkmenistan gazına göre fazla olduğu; arkasından, BOTAŞ yüzde 130
kâr koyuyor. BOTAŞ kârını yükseltince, buna ilave edildiği zaman, belediyelerin
koyduğu yüzde 45 ve yüzde 50 oluyor. Halbuki BOTAŞ yüzde 50 kâr koysa, 50'ye
yüzde 45 zam daha düşük olacaktır; dolayısıyla, burada zammın birinci kaynağı
Enerji Bakanlığıdır ve BOTAŞ'tır. BOTAŞ'ta da bilindiği gibi, Mavi Akımda avans
olarak usulsüz ödenen 50 000 000 dolarlık konu da şu anda yargıya intikal etmiş
durumdadır. Arkasından -yetmiyor herkes bir tokat vuruyor kullanıcıya- Maliye
Bakanımız da, yüzde 18 gibi, lüks mal gibi, doğalgaza bir vergi koyuyor. Biraz
önce bir arkadaşımız sordu, KDV düşecek mi doğalgazda; düşmeyecek denildi.
Dolayısıyla, şimdi, BOTAŞ yüzde 130, belediyeler yüzde 45, yüzde 50, Maliye
Bakanı yüzde 18 ve şimdi de metreküpüne 5 000 lira koyduğunuz zaman bir
doğalgaza, yüzde 500'e varan vergi oluşmaktadır. Dünyada eğer böyle emsali olan
bir uygulama varsa Sayın Bakan gelsin, bu uygulama Rusya'da vardır veya İran'da
vardır diye söylesin. Şimdi, doğalgazda ikinci
sıkıntımız: Bir kere ülkenin doğalgaz ihtiyacı ne kadardır? Tehlike şurada,
bakın, değerli arkadaşlar, doğalgazda DPT ile Enerji Bakanlığı arasında,
ihtiyaç noktasında, Türkiye'nin kullanacağı miktarda, rakamlarda çok büyük
farklılık var. Peki, bunu niye gündeme getiriyoruz; çünkü, bu anlaşmaların
tamamında, al-öde; almadığın zaman yine ödeyeceksin. Yapılan bir araştırmaya
göre, İran doğalgazı kullanılmadığı zaman, yıllık zarar 318 000 000 dolar.
Peki, yarın, siz indirmediğiniz zaman, bu millet de kullanmadığı zaman,
doğalgazı da zamlı tuttuğunuz zaman, yapılan hesaplamaya göre 318 000 000
dolarlık doğalgazı kullanmadan yakar, boruda yakar, bedelini de ödeme durumunda
olursanız, bu işin sorumlusu kim olacak? İşte, en önemli soru bu. Doğalgazda çok önemli
konulardan bir tanesi de, doğalgazda Rusya'ya bağımlılığımız, şu anda yüzde 65.
Dünyanın hiçbir ülkesinin, stratejik olarak, bir petrol ürününde bir ülkeye bu
derece bağımlı olması mümkün değil ve şu anda, bütün boru hatları, İran'dan,
Rusya'dan gelen doğalgazların tamamı enterkonnekte dediğimiz, yani, birbirine
bağlanmış durumda. O açıdan da, fiyatların yüksekliği açısından da, ciddî
anlamda sıkıntı var. Değerli arkadaşlar, şimdi,
Enerji Bakanı belediye başkanlarını karşısına aldı ve oturdu. Burada bir üst
kurul oluşturdunuz, daha o üst kurulun tayinleri yapılmadı ve faaliyete
geçmedi; ancak, BOTAŞ yüzde 7 indirdi, belediyeler de yüzde 15 indirdi ve yüzde
22 bir indirim oldu; yani, doğalgazın, bugün Ankara, İstanbul veya Eskişehir'de
satışı, yaklaşık 343 000 ila 348 000 lira. Halbuki, bizim yukarıdan aşağıya
yaptığımız hesaplamalarda, doğalgazın fiyatının, metreküpünün 200 000 lira
olması gerekir. Bakın, yapılan yanlış anlaşmalar, yapılan fahiş kârlar ve vergi
açığını gaz gelirleriyle kapatma gibi yanlış yorumlar nedeniyle vatandaşın kış
şartlarında zorlandığını hep beraber görüyoruz. Bu açıdan, bana göre,
mutlaka enerji politikaları ve doğalgaz masaya yatırılmalıdır; hem fiyat olarak
hem kullanım olarak hem uluslararası anlaşma olarak. BOTAŞ yetkilileri
"uluslararası anlaşma gizlidir, BOTAŞ olarak, biz, bu fiyatı veremeyiz”;
Sayın Bakan da, sık sık söylüyor. Hükümetin itibarı için söylüyorum... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim,
toparlar mısınız lütfen. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
...Enerji Bakanı "fiyatları ayarlayıp, indireceğim" derken, Maliye
Bakanının zam getirmesi yanlıştır ve uygulama olarak da beşinci ay olduğuna
göre, bu maddeyi, tasarıdan, önergemiz doğrultusunda, olduğu gibi çekelim;
beşinci aya kadar önümüzde epey zaman var. O zamana kadar, hükümet, bu
söylemeye çalıştığımız konular üzerinde ciddî bir çalışma yaparak kamuoyunun
önüne çıksın; hükümetin güvenilirliği yitmekte, kaybolmaktadır. Saygılar sunuyorum. (SP
ve AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim,
Komisyonun ve Hükümetin kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi, Mustafa Verkaya
ve arkadaşlarının kabul edilen önergesi doğrultusundaki değişik şekliyle
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 8 inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 8. - 27.6.1989
tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 inci maddesinin (C) bendine
aşağıdaki (4) numaralı alt bent eklenmiştir. "4- Görev tazminatı,
damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz ve bu tazminata hak
kazanmada ve ödemelerde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır." BAŞKAN - Madde üzerinde
ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubuna ait. Denizli Milletvekili
Sayın Kemal Aykurt, buyurun. DYP GRUBU ADINA MUSTAFA
KEMAL AYKURT (Denizli) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan yasa tasarısının 8 inci maddesi üzerinde söz aldım;
öncelikle, Yüce Heyetinizi, en derin saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
ülkemiz, herkesin kabul edeceği gibi, tarihin en zor günlerini geçirmektedir.
Hafızalarımızı yokladığımız zaman, Türkiye, Kurtuluş Savaşı öncesindeki
sıkıntının değişik boyutuyla karşı karşıyadır. Bundan 84 sene evvel, galip
devletlerin, büyük devletlerin bütün güçleri Çanakkale Boğazı önlerinde
toplanmış iken, ülke bir Sevr Sözleşmesiyle bölünmüş, parçalanmış iken, bu
millet ve Büyük Atatürk, yabancı güçlerin karşısında eğilmemişti, teslim
olmamıştı ve bir şey söylemişti "ya istiklal ya ölüm" öyle de olmuş
ve o zor günler, böyle aşılmış idi. Değerli arkadaşlarım,
bugünkü sıkıntıların kaynağı, teslimiyetçilik anlayışı ve uygulanışıdır. Şimdi,
bakınız, bu yasa tasarısının gerekçesinden bir bölüm okumak istiyorum:
"Bilindiği gibi, uygulanmakta olan ve uluslararası malî kuruluşlarca da
desteklenen 'Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı' Türkiye ekonomisinin uzun
yıllardır birikerek kronikleşen temel sorunlarına, yapısal reformlar ile güçlü
malî ve parasal politikalarla kökten çözüm getirmeyi, bunun sonucunda da,
sürdürülebilir büyüme sürecine girilmesini, makroekonomik istikrarın tesis
edilmesini, toplumsal refah ve seviyesinin yükseltilerek, gelecekte,
Türkiye'nin, çağdaş, sanayileşmiş ülkeler arasında yer almasını
hedeflemektedir." Gerekçe bu. Değerli milletvekilleri,
bu gerekçe, milletle alay etmektir. Bu beyan, milletvekillerini ve Millet
Meclisini hafife almaktadır. Şimdi, öyle görünüyor ve anlaşılıyor ki, bu yasa
da, çıkardığınız diğerleri gibi. Millet huzurunda, şu kadar kanun çıkardık
Mecliste, şu kadar çalıştık diyerek, kimilerine göre "Derviş
yasaları" olarak adlandırılan, kimilerine göre "kurtuluş yasası"
olarak takdim edilen kanunlar çıkardınız. Hepsinde vergi, zam, yeniden vergi, zam...
Kimden; dargelirliden... Arkadaşlarımız söyledi, çiftçiden, köylüden, esnaftan,
Bağ-Kurludan, sigortalıdan, memurdan, çalışandan, çalışamayandan... Vergi, zam,
vergi, zam... Değerli arkadaşlarım,
vicdanları âmâ olmayanlara söylüyorum, soruyorum -varsa- eğer, bir hükümet,
yabancı güçlerin her uzattığı kâğıda imza koyarsa ve adına "kurtuluş
yasası" diyerek halkı fakirleştiren, üretimi düşüren, esnafı tasfiye eden,
çiftçiyi tasfiye eden yasaları çıkarırsa, işte, Türkiye'nin içinde bulunduğu
durum bu olur. Değerli arkadaşlarım,
bugün, seçim bölgelerine gidiyoruz, siz de gidiyorsunuz, biz de gidiyoruz,
gerçekten, Türk insanının yaşadığı bir sefalet, yokluk, açlık ve ümitsizlik...
Bakınız, elinize bir fırsat geçti, sayın hükümeti ikaz ediyorum... Bu konuda,
üç defa gündemdışı konuşma talep ettim, sıra gelmedi, burada, Sayın Başkanın
müsamahasına sığınarak ifade etmek istiyorum; Ramazan Bayramından önce, tüccar,
tütünün büyük kısmını almış, avans vermiş ve tütün ekicisi diyor ki:
"Eğer, tüccar, bizden tütün alıp, avans vermeseydi, biz, çocuklarımıza
şeker alamayacaktık, Allah razı olsun." Şimdi, bana göre elinize bir
fırsat geçti, hükümetin eline fırsat geçti. Zaten, tütünlerin üretimi de
düşmüş, yüzde 85'ini tüccar almış ve tüccar alırken de, tekel başfiyat değerine
göre endekslenmiş... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MUSTAFA KEMAL AYKURT
(Devamla) - 1 dakika izin verir misiniz Sayın Başkan. Eğer, hükümet, burada,
esasen mağdur olan üreticiyi düşünüyorsa, tütüncüyü düşünüyorsa devletten para
çıkmayacak devletten para çıkmayacak, Tekelden bir şey çıkmayacak. Tütünün
parası dağıtılmış. Tüccar almış, toplamış. Burada, tütün üreticisini ezdirmemek
için ele bir fırsat geçmiş durumdadır, maliyeti de yoktur. Hükümetin, tütün
başfiyatını en az 4 dolar olarak ilan etmesi ve tütün piyasasını acilen açması
lazım; çünkü, tüccar, geri kalan parayı piyasa açıldıktan sonra, Tekelin ilan
ettiği fiyata göre verecek. Hükümet, bu fırsatı kullanmalıdır. Değerli arkadaşlarım,
bakınız, Derviş kanunları dediğiniz yasalar Türkiye'yi ne hale getirdi. Bu
kanunlara karşı çıkmak, âdeta, vatan hainliği gibi değerlendirildi ve millet,
içeriğini bilmediği halde "aman, bu kanunları destekleyiniz; aman, karşı
çıkmayınız" dedi. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız
lütfen. MUSTAFA KEMAL AYKURT
(Devamla) - Bakınız, çıkarılan vergi kanunu da, şeker kanunu da, bu kanun da
milleti yeniden yeni bir fakirliğe ve sefalete itecektir diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Şimdi söz
sırası, Saadet Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan'da. Buyurun efendim. (SP
sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA CEVAT
AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 790 sıra sayılı, takriben
900 trilyon liralık vergi getiren, vatandaşın üzerine yük getiren kanun
tasarısının son maddesini konuşuyoruz. Bu son madde, kamu görevlilerine
verilecek olan tazminatlara vergi muafiyeti getiren bir maddedir. Bir taraftan
900 trilyon yüklenirken; burada da, çam sakızı çoban armağanı, birtakım kamu
görevlilerine verilecek olan tazminatlara vergi muafiyeti getirilmektedir.
Doğru bir yaklaşımdır. Bir düzenleme ihtiyacı var. Kanun hükmünde kararnameyle
düzenlenemediği için, o eksiklik burada kapatılmak istenmektedir. Hükümet, kamu
görevlilerine tazminat vermek için
yetki kanununu çıkardı, kullanamadı; hâlâ da uygulamadı. Tabiî, 2002 yılında
uygulamaya koyacak; ne koyacak, ne getirecek bilmiyoruz; ama, kamu
görevlilerinin de canı çıktı, onu ifade edeyim. Bugün, devletin
üniversitelerinde hoca kalmıyor, öğretim üyelerinin hepsi istifa edip gidiyor,
iş bulan, başka yerlere geçiyor. Kamu kurumlarında çalışan insanlar geçim
sıkıntısı içinde ezilmektedir. Hep hedef enflasyona göre zam verilmekte,
enflasyon farkları telafi edilmekte; ama, artan fiyatlar ve geçim şartları
sebebiyle de memurlar ezilmektedir. Hükümetin memurlar
arasında, çalışanlar arasında ücret dengesizliğini süratle gidermesi gerekir.
Emeklileri koruma altına alması gerekir. Onların haklarını, geçimlerini iyileştirmesi
gerekir. Devlet hizmetlerini, çalıştırdığınız insanları memnun ederseniz daha
verimli olarak yürütürsünüz, daha başarılı olarak yürütürsünüz. Tabiî, bütçenin yarısına
yakını faizlere giderken, kamu görevlilerine ayrılan payın yetersiz olduğunu
hepimiz görüyoruz. Temennimiz, Türkiye'nin süratle bu faiz batağından
kurtulması ve çalışanları memnun edecek, geçimlerini sağlayacak seviyede bir
ücrete kavuşturmasıdır. Tabiî, bu tasarıyla
getirilen bu ekkaynaklar dilerdik ki, büyük ölçüde çalışanlara tahsis edilsin;
ama, o imkân da getirilmemiştir. Şimdi, burada görev tazminatına vergi
muafiyeti getiriyoruz; ama, asgarî ücretten verginin kaldırılması lazım. Asgarî
ücretten vergi alınması büyük bir insafsızlıktır. Menkul sermaye iratlarında 50
milyar liralık gelirlere vergi muafiyeti uygulanırken, asgarî ücretle çalışan
insanlardan vergi alınmasını kimseye izah etmek mümkün değildir. Temennimiz,
hükümetin süratle buna bir çözüm getirmesi ve kamu çalışanlarının ve
emeklilerin geçinebilecekleri seviyede bir ücrete savuşturulmasıdır. Bugün,
kamu çalışanları, maalesef, bir öğretmen, bir memur dairede çalıştıktan sonra
günün diğer saatlerinde bir esnafın, bir tüccarın tezgâhında bir başka işle
ilave gelir temin etmeye çalışmakta veya pazar yerinde onu satarak bunu satarak
veya pazarlama hizmetlerinde geçimini temin etmeye çalışmaktadır. Hele hele
kamu görevlilerinin emeklilik hali çok daha büyük faciadır bugünkü şartlarda.
Emekli olan kişilerin en büyük korkusu, emekli maaşıyla nasıl geçinebilecekleri
meselesidir. Bunların da insanî ölçüler içerisinde, medenî ölçüler içerisinde
çözülmesi gerekir. Büyük devlet olmanın şartları bunlardır. Çalışanlarınızı
önce memnun edeceksiniz ve onların da hizmetinden faydalanacaksınız diyorum,
hepinizi hürmetle selamlıyorum. (SP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Grupları adına
başka söz isteyen?.. Yok. Teşekkür ederim efendim. 8 inci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. 8 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim; hayırlı
olsun. Sayın milletvekilleri,
hatırlayacağınız gibi, Plan ve Bütçe Komisyonu, 9 uncu maddeyi İçtüzüğün 88
inci maddesine göre komisyona geri istemişti. Bununla ilgili komisyon raporu
Başkanlığımıza sunulmuştu. Şimdi komisyon raporunu
okutacağım, sonra, komisyonun yeni düzenlediği 9 uncu maddeyi okutup oylarınıza
sunacağım efendim. Efendim, bu tasarı açık
oylamaya tabidir. Lütfen sayın milletvekilleri... Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Komisyonumuzun 26.12.2001
tarihinde yaptığı 21 inci Birleşimde görüşülüp kabul edilerek Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sunulan ve Başkanlıkça sıra sayısı 790 olarak
bastırılıp dağıtılan "Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve
Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı" Genel Kurulun 08.01.2002 tarihli 48 inci Birleşiminde
görüşülmeye başlanmış; ancak, tasarının 6 ncı maddesinde yapılan değişiklik
nedeniyle yürürlük maddesinin de bu doğrultuda yeniden düzenlenmesi gereği ortaya çıkmıştır. Ancak,
İçtüzüğün 81 inci maddesi gereğince yürürlük maddesi üzerinde değişiklik
yapılamadığından yürürlüğe ilişkin 9 uncu maddenin, İçtüzüğün 88 inci maddesi
uyarınca Komisyonumuza geri verilmesi talep edilmiştir. Komisyonumuza geri
verilen madde, Komisyonumuzun aynı tarihte yapmış olduğu 23 üncü Birleşimde,
Hükümeti temsilen Devlet Bakanı Nejat Arseven ile Maliye Bakanlığı
temsilcilerinin katılımıyla incelenip görüşülmüştür. Komisyonumuzda yapılan
görüşmeler sonucunda, tasarının yürürlük maddesi, yaşanan şiddetli kış
nedeniyle vatandaşların ısınma maliyetinde herhangi bir ek malî yük yaratmamak
amacıyla Akaryakıt Tüketim Vergisine ilişkin değişikliklerin 2002 yılının mayıs
ayından itibaren ve tasarının 6 ncı maddesine eklenen ve büyükşehir
belediyelerinin illerde toplanan vergilerden aldıkları payların daha adil
dağıtılmasını öngören düzenlemenin 01.02.2002 tarihinden itibaren yürürlüğe
girmesini teminen söz konusu madde ekte sunulduğu şekilde yeniden
düzenlenmiştir. Raporumuz Genel Kurulun
onayına sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.
BAŞKAN - Rapor
bilgilerinize sunulmuştur efendim. Şimdi, 9 uncu maddeyi
yeni şekliyle okutup oylarınıza sunacağım: "Madde 9.- Bu
Kanunun; a) 4 üncü maddesinin (A),
(B) ve (D) fıkraları 01.01.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde, b) 4 üncü maddenin (C)
fıkrası 01.03.2002 tarihinde, c) 5 inci maddesi ile 6
ncı maddesinin son cümlesi 01.02.2002 tarihinde, d) 7 nci maddesinin
doğalgazla ilgili hükümleri 01.05.2002 tarihinde, diğer hükümleri 01.02.2002
tarihinde, e) 8 inci maddesi
15.01.2002 tarihinde, f) Diğer hükümleri yayımı
tarihinde, yürürlüğe girer." BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 10 uncu maddeyi
okutuyorum: MADDE 10.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - 10 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Sayın Başkan, 60 ıncı maddeye göre, yerimden bir açıklama yapmama
izin verir misiniz? BAŞKAN - Ne diyeceksiniz
efendim, çok kısaca söyleyin bakalım. Sadri Yıldırım Beyin söz
hakkı var, onun yerine konuşabilirsiniz. Vermiyor mu? SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Kendisi konuşacak. BAŞKAN - Buyurun efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Maliye Bakanımız gitti
gerçi, ama... 1995 yılında Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, Teşkilat
Kanununun 5 inci maddesinin (e) fıkrası ve yine, kanun hükmünde kararnamenin 10
uncu maddesinin (e) fıkrası çerçevesinde, BOTAŞ tarafından satılmakta olan
doğalgaza yüzde 30'dan fazla kâr koymak suretiyle satış imkânı vermediğine dair
bir tebliğ yayımlamıştı. Ben, Sayın Bakanlığın ve hükümetin, Sayın Başbakanın,
doğalgaz fiyatlarının indirilmesi hususundaki ifadeleri eğer gerçekten doğruysa
ve samimî ise, o zaman, 1995 yılında Prof. Dr. Tansu Çiller'in Başbakanlığı
döneminde Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat Kanununda belirtilen
bu yetkiyi kullanmak suretiyle, BOTAŞ'tan alınan doğalgaza bindirilecek olan
satış fiyatının yüzde 30'dan fazla olmaması hususunda bir tebliğ yayımlaması
gerektiğini hatırlatıyorum ve böylece, doğalgazdan vazgeçilmemesi gerekir,
milletimizin doğalgazı mutlaka yakması gerekir diye düşünüyorum. BAŞKAN - Efendim, mesele
anlaşılmıştır. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Onun için, hükümete -özellikle Çevre Bakanımız orada oturuyor- çevre
kirliliği yaratan diğer yakıtlardan kurtulmak için de doğalgaza daha fazla
yaygın bir şekilde ihtiyacımız olduğu dikkate alınarak, Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı tarafından bir tebliğ yayımlanarak, doğalgaz fiyatının 250
000'lere düşürülmesinin mümkün olduğunu düşünüyorum. BAŞKAN - İnşallah...
İnşallah... SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Onun için bu talepte bulundum. Teşekkür ediyorum
efendim. BAŞKAN - İnşallah
efendim... İnşallah... Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı bile yapamadı onu... SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Hükümet de indirsin; hükümetin de indirmesi lazım Sayın Başkan... BAŞKAN - İnşallah dedim
efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Hükümet bir şey indirmedi; KDV'yi indirmedi... ATV'yi getirdi
koydu... BAŞKAN - İnşallah
efendim... SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Ondan sonra diğerlerini yapmadı... BAŞKAN - Hayır, ben, sizinle
aynı düşünüyorum... Buradaki arkadaşlarımızın da hepsi aynı düşünüyor; ama,
hükümet olunca başka düşünüyorlar; yani, milletin, vekili başka, hükümeti
başka... SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Hükümetin indirmesi lazım... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Başkan, lütfen devam edelim... BAŞKAN - Efendim, 86 ncı
maddeye göre, tasarı üzerinde, lehte, İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker
söz istemişlerdir. (DSP sıralarından alkışlar) Kısa lütfen; 2 dakika
süre veriyorum. MASUM TÜRKER (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Mevcut yasa tasarısı
üzerindeki oyum lehtedir. Sanıyorum ki, hayırlı bir iş yapıyoruz. Bu işlemin
arkasından, gönlüm, elde edilen gelirlerin dağılımıyla ilgili de burada esaslı
kararlar almaktan yanadır. Saygılar sunarım. (DSP ve
MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - İnşallah
efendim. Aleyhte, Eskişehir
Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım. Buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) Sayın Yıldırım, süreniz 3
dakika; ona göre ayarlarsanız memnun olurum. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) -Sayın Başkan, 5 dakika yapın... BAŞKAN - Efendim, lütfen,
istirham ediyorum; siz konuştunuz. İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre veriyorum, 3
dakikada bitirin. Zaten, 3 dakikada ne söyleyeceğiniz anlaşılır. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Hayır;
tasarıda da zam var, buraya da zam yapın canım... VEYSEL CANDAN (Konya)
-Doğru söylüyor. BAŞKAN - Yok; ben, zamcı
Başkan değilim. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Devamla) -Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde, aleyhine, şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Heyetinize ve aziz milletimize
de saygılar sunuyorum. Değerli milletvekilleri,
tasarı, 2002 bütçe hedeflerinin tutması için Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı
adıyla IMF ve Dünya Bankası direktifleriyle hazırlanmış bir vergi yasa
tasarısıdır. Ancak, Türkiye'de vergileme sınırları çoktan aşılmış olup, kriz
ortamında mükelleflerin ve halkın yüzde 90'ı vergi ödeme gücünü yitirmiştir;
yani, halk, normal vergisini ödeyemez durumdayken, 57 nci hükümetin hâlâ
vatandaşa yeni vergiler, malî yükler getirmesi nedeniyle bu tasarıya Doğru Yol
Partisi olarak muhalifiz. Sayın hükümet, toplum çok
sıkıntıda, kriz, gün geçtikçe derinleşiyor, insanlar perişan, son üç yıldır
uyguladığınız yanlış ekonomi politikalarıyla milleti bir gecede yüzde 70
yoksullaştırdınız, ülkeyi yüzde 8,5 küçülttünüz, ülkede iş ve aş çarkını
durdurdunuz, yatırımı ve üretimi yok ettiniz. Allahaşkına, siz, bu millete
vergiden, zamdan, faizden başka ne verdiniz?!. (DYP sıralarından
"Bravo"sesleri, alkışlar) Vatandaş size güvenir mi?!. Vatandaş
"ne olacak bizim halimiz"diye bize soruyor; çünkü, ülkede tarımı
tasfiye ettiniz, çiftçiyi bitirdiniz; "doğrudan destek vereceğiz"
diyerek, 10 000 000'a çiftçiyi esir aldınız. Çiftçi, işini gücünü bıraktı, iki
ay, ilçelere, yol parası vererek her gün geldi gitti; tapu dairelerinde, ziraat
odasında, Ziraat Bankasında kuyruklarda bekledi. Ekim ayında vereceğiniz
paranın yarısını zaten harcadı. Hani ne oldu paralar Sayın Bakan ?!. Ayrıca, tarım ve
hayvancılık sektörlerine verilmekte olan son destekleri de kaldırdınız. Ziraî
mücadele ilaçlarına, süt ürünlerine verdiğiniz desteği de kaldırdınız. Öyleyse,
bitirdiğiniz bu çiftçi mi size güvenecek? Ekmeğini elinden aldığınız tütün
çiftçisi mi güvenecek? Bu sene, maliyetinden aşağı ürün bedeli verdiğiniz ve
onu da ceza verecek olan pancar üreticisi mi güvenecek? Tarım kredi
kooperatifleri borcunu ödeyemeyen, cezaevine giren çiftçi mi güvenecek?
Vergisini ödeyemeyen, siftah etmeden dükkan kapatan, çoluk çocuğuna bakamayan
esnaf ve sanatkâr mı güvenecek? Kapanan işyerlerinden işten çıkarılan, aç kalan
insanlar mı güvenecek? Tüten bacaları söndürdüğünüz, sonra da intihar etmek
durumunda kalan sanayici, KOBİ'ler ve fabrikatörler mi güvenecek? Bile bile
açlığa mahkûm ettiğiniz, 163 000 000 liraya çalıştırdığınız asgarî ücretli... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
süreniz bitti efendim, bir toparlarsanız... MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - 20
senedir toparlayamadınız! MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla)
- Ülkeyi tarım kurtarır, tarım. Nerede tarımcı esnaf, hani, nerede; kime destek
veriyorsunuz?! (DYP sıralarından alkışlar) Kime destek veriyorsunuz? Millet
açlıktan ölüyor, çıkın da, bir, milletin içine girin. Orada, oturduğunuz yerden
konuşmak çok kolay. (DYP sıralarından alkışlar) ADNAN FATİN ÖZDEMİR
(Adana) - O çiftçi, 91'in, 95'in borcundan hapis yatıyor. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Devamla) - Doğru, doğru... İpini çektiniz çiftçinin, ipini... Milletin içine
çıkacak yüzünüz yok. ADNAN FATİN ÖZDEMİR
(Adana) - O, sizin verdiğiniz kredileri... MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Devamla) - Oyumun ret olacağını bildiriyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
(DYP sıralarından alkışlar) ADNAN FATİN ÖZDEMİR
(Adana) - Çiftçiyi öldürdünüz, kan kaybediyor, biz onu kurtarmaya çalışıyoruz. BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik
cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Oylama için 5 dakika süre
veriyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının
oylamasına 275 sayın milletvekili katılmış, 223 kabul, 52 ret oyu kullanılmış
ve tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun. Sayın milletvekilleri,
saat 23.00'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati : 22.53 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati : 23.07 BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE
(Erzincan) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 48 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum. Sayın milletvekilleri,
Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmesine başlıyoruz. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 8.- Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/906) (S. Sayısı
: 789) (1) BAŞKAN - Komisyon?..
Burada. Hükümet?.. Burada. Komisyon raporu 789 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen, Adalet ve Kalkınma Partisi adına, Konya Milletvekili Sayın Özkan
Öksüz, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 789 sıra sayılı
Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı hakkında Adalet ve Kalkınma Partisinin
görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
dünyayı etkisi altına alan küreselleşmenin etkisiyle, uluslararası sermaye,
ülke farkı gözetmeksizin, dünyanın her bölgesinde rahatça dolaşabilmekte ve
yatırımlara yönelebilmektedir. Yabancı sermaye, kendisi için uygun ortam
bulunan tüm ülkelere girmektedir. Bulunduğu ülkenin şartları kendi aleyhine
bozulduğu zaman da, hemen o ülkeyi terk etmektedir. Bu durumu, ülkemizde
yaşanan ekonomik kriz dönemlerinde çok iyi yaşayan bir ülkeyiz. Yaşanan siyasal
krizler sonrasında, mevcut yabancı sermayenin büyük bir kısmının ülkemizi terk
etmesi, ekonomimizi olumsuz yönde etkilemiştir. Bu durum göz önüne alınırsa,
yabancı sermayenin Türkiye'ye girişi son derece önemlidir; çünkü, yabancı
sermayenin Türkiye'ye girişi ve bu sermayenin üretime dönüştürülmesiyle
ekonomide canlanma, üretimde artış, işsizlik oranında azalma meydana
gelecektir. Yabancı sermayenin
üretime ve ekonomik yatırımlara yönlendirilmesi için de, yabancı yatırımlar
için uygun ortamın ve iyi işleyen bir ekonomik yapının bulunması şarttır. Bu
amaçla, yabancı sermayenin Türkiye'ye girmesini, Türkiye'de yatırım yapmasını
sağlamak üzere, Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı hazırlanmış ve gündeme
getirilmiş bulunmaktadır. Ekonomik kriz sırasında kaçan yabancı sermayenin, bu
yasa tasarısının yasalaşması halinde ülkemize geri geleceği düşünülmektedir;
ancak, yabancı sermayenin gelebilmesi için, sadece teşvik edici yasaların
çıkarılması yeterli değildir.
(1) 789 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Birleşmiş Milletler
Ticaret ve Kalkınma Örgütü tarafından yayımlanan 2001 raporuna göre, Türkiye, Angola'nın
yarısı kadar, doğrudan yabancı yatırımcı çekebilmiş bir ülke haline gelmiştir.
İsmini dahi zor duyduğumuz Burkina, Bulgaristan, Etiyopya, Mozambik, Vietnam ve
Nijerya'dan sonra, en az yabancı sermaye gelen ülkeler arasında son sıralarda
yer almaktayız. Yabancı sermayenin
Türkiye'ye girmesini yasalar engellememektedir. Aksine, yabancı sermayenin
ülkemize girişini sağlamak için pek çok yasalar çıkarıldı. Öyleyse, sıkıntı,
yasalarda değil, bu hükümetin kendisindedir. Yabancı sermaye, bu hükümete güvenmemektedir.
Esas sıkıntı, güven bunalımındadır. Bu hükümet, ülkemizin itibarını çok
düşürmüştür. Yabancı sermaye, yatırım yapacağı ülkede
birçok kriter aramaktadır. Bu kriterlerden hangisi ülkemizde mevcuttur;
maalesef, hiçbiri. Türkiye'ye dışarıdan bakıldığında görülen manzara pek hoş
değildir. Yayımlanan uluslararası
raporlara göre, rüşvet sıralamasında 52 ülke arasında 3 üncü, rekabet gücünde
75 ülke arasında 33 üncü sırada yer alan Türkiye, geleceğe yönelik umut
sıralamasında 54 üncü sırada yer almaktadır. İşgücü verimliliği açısından 49
ülke arasında, Şili ve Estonya'dan sonra 38 inci sıradadır. Para birimi,
dünyada en düşük ülke durumundadır. Dünya enflasyon liginde, Sudan'dan sonra ilk sıralardadır. Gelir dağılımı
adaletsizliği yönünden, dünyanın en kötü 5 ülkesinden biridir. Nüfusun en
zengin yüzde 20'lik dilimi, millî gelirin yüzde 57,9'unu alırken, en fakir
yüzde 20'lik dilimi, millî gelirin ancak yüzde 4,9'unu alabilmektedir.
Nüfusunun yüzde 25'i açlık, yüzde 50'si yoksulluk sınırının altında
yaşamaktadır. Uluslararası iktisadî
özgürlük endekslerine göre, Türkiye, 2001 yılında 42 basamak gerileyerek, 156
ülke arasında 105 inci sıraya düşmüştür. Bu özelliğiyle Türkiye, Kuzey Kore,
Libya ve Küba gibi ülkelerle birlikte, serbest olmayan ekonomiler sınıfına
gerilemiştir. İnsan hakları
ihlallerinin en çok yaşandığı ülkeler arasında yer almaktadır. Hükümetin beceriksizliği
sonucu çıkan ekonomik krizden dolayı, bir yıl içerisinde 125 000 işyeri
kapanmıştır. IMF ve Dünya Bankasından
alacağı borçları, üretime ve yatırıma dönüştürmeyen ve bankaları kurtarmak için
kullanan bir ülke konumundadır. Basın özgürlüğünün
olmadığı, ihtilal dönemlerinde dahi görülmeyen basın kuruluşlarına izinsiz
baskınların düzenlendiği bir ülke durumundadır. Kendi sermayesini yeşil
ve kırmızı gibi renklere ayıran, düşman olarak kabul ettiği yeşil sermayeyi yok
etmeye çalışan ve yerli sermayenin yurtdışına kaçmasını engelleyememiş bir
ülkedir. Böyle bir ülkeye hangi sermaye girmek ister? Siz yatırımcı olsanız,
böyle bir ülkeye yatırım yapar mısınız? Türkiye'de yeşil sermaye
olarak dışlanan ve yatırımları engellenen birçok şirket, yatırımlarını
yurtdışına çıkarmak zorunda kalmıştır. Kombassan örneğinde olduğu gibi, birçok
Türk şirketi, yatırımlarını, Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelere
kaydırmışlardır. Ülkemizdeki faaliyetleri engellenen şirketler, bu ülkelerde,
milyonlarca dolar yatırım yapmışlar ve istihdamı artırmışlardır; bizim gibi,
sermayenin yeşiline ve kırmızısına bakmamışlardır. Yeşil sermaye damgası
vurularak, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yatırımları engellenen ve eli
kolu iki yıldır bağlanan Konya'daki Kombassan Firması, Romanya'da bir rulman
fabrikası satın almıştır. Bu fabrikada, şu anda, 4 500 kişi çalışmaktadır.
Kombassan'dan önce 80 dolar maaş alan işçiler, şu anda 140 - 160 dolar maaş
almaktadırlar; hepsi, çalıştıkları firmadan son derece memnunlar. Üretilen
rulmanların büyük bir kısmı, başka ülkelere ihraç edilmektedir. Ülkemizde, bazı yatırımcı
kuruluşların yatırımlarını engelleyen ve yatırımları başka ülkelere kaçıran
Türkiye'nin hali, önündeki yemeği beğenmediği için bir başkasına veren, aç
kaldığı zaman da dilenen insanların haline benzemektedir. Kendi firmalarımızın
önünü kapatıp, yabancı firmalara kucak açmakta ve onlara, teşviklerimizi peşkeş
çekmekteyiz. Bu teşvikleri, öncelikle kendi firmalarımıza kullandırmalıyız. Yabancı sermayenin
ülkemize akışını sağlamak için yasalar çıkarmak yeterli değildir. Dünya
Ekonomik Forumu Uluslararası Rekabet Raporuna göre, Türkiye'de, yatırımcılar, idarî
çalışmalarının yüzde 20'sini, yasa, yönetmelik gibi birtakım bürokratik
işlemler için harcamaktadırlar. Bu oran, çok büyük bir zaman kaybı olduğu gibi,
çok büyük bir maliyettir. Diğer ülkelerde, zaman kaybı, yüzde 4'e kadar
düşebilmektedir. Öncelikle kendi
sermayemizi korumak ve kendi iç dinamiklerimizi harekete geçirmek zorundayız.
Yabancı yatırımcılar için getirmek istediğimiz kolaylıkları ve teşvikleri,
yerli sermaye için de göstermek zorundayız. Ülkemizde, yatırım ortamı
iyileştirilmeden yatırımları teşvik etmek yanlıştır. Üstelik, ülkemizde,
organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler ve kalkınmada öncelikli yöreler
gibi farklı teşvikli yöreler varken, yeni bir teşvikli bölge kurulmasını da anlamak çok zordur; çünkü,
bazı serbest bölgeler yüzde 50 kapasiteyle çalışmaktadırlar. Bu nedenle,
endüstri bölgeleri ile yabancı yatırımlar için getirilmek istenilen teşvikler,
serbest bölgeler ve organize sanayi bölgeleri için de getirilebilirdi. Değerli milletvekilleri,
endüstri bölgeleriyle ülke ekonomisinin gelişmesini ve teknoloji transferini
sağlamak, üretim ve istihdamı artırmak, yatırımları teşvik etmek ve yabancı
sermaye girişini artırmak amaçlanmaktadır. Bu kanun tasarısının yasalaşması
halinde kurulacak olan endüstri bölgeleri, gerçek anlamda çalışacak olursa, çok
iyi bir görev yapmış olacaktır; ancak, önemli olan, bunun gerçek anlamda
işletilmesidir. Aynı amaçlarla kurulan
serbest bölgeler, günümüzde rantabl olarak çalışmamaktadır. Serbest bölgelerin
doluluk oranlarına bakıldığında, hiç de umduğumuzu bulabilmiş değiliz; çoğu
serbest bölgemizde doluluk oranı yüzde 50 civarında dahi değildir. Bu nedenle,
önemli olan, yabancı sermayenin Türkiye'ye gelişini hızlandırmak için yatırım
ortamının iyileştirilmesidir. Bu süreçte, doğrudan
yabancı sermaye yatırımları, küreselleşmiş bir piyasa ekonomisinde, ülkenin
rekabet gücünü, dolayısıyla da ekonomik büyümeyi ve gelir yaratmayı
canlandırarak önemli bir rol oynamaktadır; ancak, Türkiye'nin içinde bulunduğu
siyasal, ekonomik ve sosyal krizler nedeniyle, doğrudan yabancı sermaye yatırım
girişi yeterli olmamıştır. Bu nedenle, doğrudan yabancı sermaye yatırımları,
yerli iş istihdam imkânlarını da daraltmıştır. Yabancı sermaye, yatırım
yaparken, salt, işlemlerin basitleştirilmiş olmasına bakmaz; üretim maliyetlerinin
düşük, rekabet ve alım gücünün yüksek olduğu ülkeleri tercih eder. Bu nedenle,
üretim girdilerinin çok yüksek olduğu ülkemizde, elektriği, kıdem tazminatını,
SSK primlerini ve tüm girdileri, Avrupa Birliğiyle eşdeğer hale getirmek
zorundayız. Bunu sağlarsak, belki, yabancı sermayeye bile ihtiyaç duymayacağız.
Bu milletin dünyayla rekabet edebilecek gücü vardır; yeter ki, yolunu açın,
ayak bağı olmayın. Bir gecede doların 1 000
000'un üzerine, daha sonra da 1 700 000 liraya çıktığı bir ülkede yabancı
sermaye kolay kolay yatırım yapmaz. Yatırım yapmak yerine, birkısım yerli
sermaye grupları gibi, devlete para satarak kârına kâr katmayı tercih
edecektir. Bugün, Avrupa ve birçok ülkede, yıllık enflasyon oranının yüzde
20'yi aşması halinde enflasyon muhasebesine geçildiği halde, vergi gelirleri
azalır korkusuyla, yüzde 88,6 gibi yüksek enflasyonun yaşandığı ülkemizde
enflasyon muhasebesi uygulanmamaktadır. Değerli milletvekilleri,
yüksek enflasyon oranları, yatırım sermayesini düşüren en önemli etkendir. Bu
yasa tasarısıyla, endüstri bölgelerinde 10 trilyonluk yatırım yapan yerli ve
yabancı yatırımcının yatırım sermayesi, birkaç yıl sonra 1 trilyona inecektir.
Bu nedenle, endüstri bölgelerinde yatırım yapan firmaların sermayelerinin
enflasyona karşı korunabilmesi için, yeniden değerlendirme katsayısının
uygulanması lazımdır, ki, bunun için bir önerge verdik, inşallah
desteklersiniz. Bu yasa tasarısıyla
öngörülen teşvik tedbirlerinin uygulandığı endüstri bölgelerinde en az 10
trilyonluk yatırım yapma zorunluluğu, yabancı sermaye yatırımları için uygun
bir meblağ olmasına rağmen, yerli yatırımcılar için yüksektir. Bu nedenle,
tasarının 4 üncü maddesinde belirtilen 10 trilyonluk yatırım yapma
zorunluluğunun, yerli yatırımcılarımız için düşürülmesi daha uygun olacaktır. Bu zamana kadar, yatırım
teşvikleri, hep, ekonomik yönden geri kalmış kalkınmada öncelikli yöreler için
uygulanmıştı. Bu tasarıyla kurulacak endüstri bölgelerinin öncelikle hangi
yörelere ve hangi kıstaslara göre kurulacağı açık değildir. Bu nedenle,
endüstri bölgelerinin, tarım ve hayvancılığımız açısından çok değerli mümbit
araziler veya turizm için önemli yörelere kurulmasını engelleyen bir hüküm yer
almamaktadır. Kurulacak endüstri bölgelerinin yerlerinin seçiminde, hangi
bölgelerimize öncelik verileceği ve kurulacak yerlerin özelliklerinin tespit
edilmesinde dikkatli olunmalıdır. Değerli milletvekilleri,
11 Eylülden sonra, dünyada olduğu gibi, ülkemizde de çok şeyler değişmiştir.
Uluslararası iktisadî çevrelerin verilerine göre, Ortadoğu ve Arap ülkelerinin,
İsviçre bankalarında 800 milyar dolar gibi büyük birikimin olduğu tahmin
edilmektedir. Bugün, Ortadoğu ve Arap ülkeleri, Amerika Birleşik Devletlerinden
ve Avrupa'dan dışlanmak üzeredir. Ülke olarak hep gözümüzü IMF ve Dünya Bankasına
dikmeyelim, biraz da çevremizdeki ülkelere dikkatle bakalım. İsrail'in
teknolojisinden yararlanan Türkiye, Ortadoğu ve Arap ülkelerinin sermayesinin
sadece yüzde 5'ini çekebilmiş olsa, bu, 40 milyar doların ülkemize gelmesi
demektir. Bu yönde bir çalışmanın başlatılması, ülkemizin içinde bulunduğu
ekonomik krizden çıkış için önemli bir adım olacaktır; tabiî, Arap ve Ortadoğu
kökenli sermayeyi, yeşil sermaye olarak görmezseniz. Ayrıca, yurt dışında
çalışan insanlarımızın birikimlerinin Türkiye'ye transferi yönünde yurt
dışındaki işçilerimiz teşvik edilmelidir. Özellikle, Türkiye'deki yatırımları
engellenen firmalarda yurt dışında çalışan insanların birikimlerinin olduğu
gözardı edilmemelidir. Bütün bu hareketler,
vatandaşlarımızın, ülkesine ve özellikle de, bu hükümete olan güvenini
sarsmıştır. 1998 yılında ülkemize giren işçi dövizi 5,4 milyar dolar iken, 1999
yılında 4,5 milyar dolara, 2001 yılında ise, maalesef, 2,7 milyar dolara
gerilemiştir. Bu nedenle, yurt dışındaki vatandaşlarımızın birikimlerini
ülkesine göndermesi ve yatırımlara dönüşmesi için, daha çok gayret sarf etmek
gerekmektedir. Yabancı sermayenin
ülkemize getirilmesi için, öncelikle kafa yapımızı değiştirmemiz lazımdır. 2001
yılı itibariyle, dünyanın 500 büyük firmasından 405'i, Brezilya'da yatırım
yapmış ve bu ülkede büro açmıştır. Brezilya'ya giren yabancı sermaye miktarı,
33,5 milyar dolardır. Komünist bir ülke olan Çin'e giren yabancı sermaye
miktarı ise, 105 milyar dolardır. Biz ise, ülkemizde yatırım yapan firmaların
ülkemizden kaçması için her şeyi yapmakta; yatırım yapacak olan firmaları da,
uzun bürokratik işlemler ve konulan çeşitli engellerle, âdeta, yatırım
yaptığına pişman etmekteyiz. Bu yasada bürokratik işlemlerin azaltılması ve
süre olarak kısaltılması, olumlu bir gelişmedir. Bürokratik işlemlerde sağlanan
bu kolaylıklar, ülkemizde faaliyet gösteren organize sanayi bölgeleri, serbest
bölgeler ve sanayi siteleri için uygulanmalıdır. Yabancı sermayenin
Türkiye'ye çekilmesi yanında, Türkiye'de kapanan işyerlerinin yeniden açılması,
azalan üretimin yeniden artırılması için, acil önlemlerin alınması gereklidir.
Bu hükümetin beceriksizliği, IMF ve Dünya Bankasının yanlış telkinleri sonucu
2000 ve 2001 yılında yaşanan ekonomik kriz, savaş dönemi hariç, cumhuriyet
tarihinin en büyük krizi olmuştur. 2001 yılında kapanan ticarî kuruluş oranı,
2000 yılına göre yüzde 17,4 artmıştır. Sanayi üretimi yüzde 8,1 oranında
azalmıştır. Gayri safî millî hâsıla, 2000 yılına göre 2001 yılının üç
çeyreğinde, sırasıyla, yüzde 4,4; yüzde 11,4 ve yüzde 8,5 oranında azalmıştır.
Kişi başına düşen gayri safî millî hâsıla, geri kalmış Afrika ülkeleri
seviyesine, yani 2 181 dolara gerilemiştir. Yaşanan ekonomik krize
rağmen, toplumun her kesiminden tasarruf yapılmasını isteyen devlet, maalesef,
kendisi tasarruf yapmamıştır; harcamalarını kısmamış, israf ve savurganlığa
devam etmektedir. Bu dönemde, özel sektör alabildiğine küçüldüğü halde, devlet
küçülmemiş, kurulan yeni üst kurullarla, devlet daha da büyümüştür, hâlâ da
büyümeye devam etmektedir. Bu tasarıyla, bir kurul
daha kuruluyor. Bu kurulda tam 15 kişi görev almaktadır. Sayın Bakana
soruyorum: Acaba, müsteşarlar ve genel müdürlerimiz kaç tane üst kurulda görev
almaktadır? Çünkü, üst kurul sayısı o kadar arttı ki, sayısını bile
bilemiyoruz. Hükümet, azalan vergi
gelirlerini, vergi yüzdelerini artırarak, yeni fon ve vergiler koyarak
artırmaya çalışsa da, sıfırın yüzdesi, ne kadar artırılırsa artırılsın, sonuç
yine sıfırdır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) -
Kapanan işletmelerden hangi vergiyi alacaksınız?! Vergi oranlarını artırmak,
zor durumda olan işletmeleri daha da zor duruma sokmaktadır. IMF ve Dünya Bankasından
alınacak olan paranın, bankalara aktarılması yerine, öncelikle, zorda olan
firmalarımızın ve istihdam sağlayan KOBİ'lerin canlandırılması için
kullanılması gerekmektedir; devlete ve bankalara olan borçları ertelenmelidir.
Vergi oranları düşürülmelidir. Üretemeyen işletmeler, üretir hale
getirilmelidir. Unutmamak gerekir ki, üretemeyen bir işletme yaşayamaz. Duran
ekonomi çarkı yeniden harekete geçirilmelidir. Serbest bölgeler,
organize sanayi bölgeleri, kalkınmada öncelikli yöreler, acil destek
kapsamındaki iller ve olağanüstü hal bölgesi gibi farklı uygulamaların söz
konusu olduğu ülkemizde, bu bölgelerde karşılaşılan sorunların giderilerek,
iyileştirme yöntemlerinin araştırılması yerine, ayrıcalıklı yeni bölgelerin
ihdas edilmesi ve bu bölgelerin, mevcut bölgelerle ilişkilendirilmesini doğru
bulmuyoruz. Bu yasa tasarısının
ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Şimdi, söz
sırası, Anavatan Partisi Grubunda. Anavatan Partisi Grubu
adına, Ankara Milletvekili Sayın Birkan Erdal; buyurun efendim. (ANAP
sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. ANAP GRUBU ADINA BİRKAN
ERDAL (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; endüstri bölgeleri kanunu tasarısı üzerinde Anavatan Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, Grubum ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum. Sayın milletvekilleri,
tasarının gerekçesinde "yabancı sermayenin ülkeye sağlıklı bir şekilde
girmesi, üretime ve ekonomik yatırımlara yöneltilmesi için gerekli ortamın
sağlanması, iyi işleyen bir ekonominin oluşturulması ve dünyada yaşanan
ekonomik ve finansal krizlerden en az şekilde etkilenmesi için zorunlu
görülmektedir; diğer taraftan, ülkeye yabancı sermaye girişini artırmanın yanı
sıra, yatırım yapmak isteyen yerli girişimcilerin de özendirilmesi ve teşvik
edilmesi, ülke ekonomisinin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için hayatî önem
arz etmektedir" denilmektedir. İşte, bu amaçları
gerçekleştirmek için bu kanun tasarısı hazırlanmış ve huzurunuza getirilmiştir.
Bana göre çok da iyi yapılmıştır. Tasarıya dikkatlice bakıldığında, ülkemizde
yatırım yapmanın ne derece çetin bir uğraş gerektirdiği açıkça görülmektedir. Tasarıyla üç yeni kurul
oluşturulmaktadır. Bu kurullar, endüstri bölgeleri koordinasyon kurulu, bu
endüstri bölgesinin yönetimini ve işletmesini yapacak olan yürütme kurulu, bu
endüstri bölgesinde yatırım yapacak olanların yatırımlarıyla ilgili karar
verecek olan inceleme ve değerlendirme komisyonu. Bu kurul ve komisyonlar,
sırasıyla 15, 17 ve 18 kişiden oluşmaktadır. Endüstri bölgeleri koordinasyon
kurulunda 13 müsteşar, 1 genel müdür, 1 Türkiye Odaları ve Borsaları Birliği
temsilcisi bulunmaktadır. Yürütme kurulunda ise, ilgili bakanlıkların bölgedeki
ünitelerindeki temsilcilerine ilave olarak, vali ve belediye başkanları
bulunmaktadır. Yatırım yapmak isteyen yabancı ve yerli girişimcilerin
hazırlayacağı yatırımla ilgili bilgilerle beraber, yatırımın, çevre, tarım
arazileri, sağlık ve güvenlikle ilgili mevzuatta yer alan bilgileri de içeren
etki belirleme ve değerlendirme raporunu ise 18 kişilik inceleme değerlendirme
komisyonu inceleyecektir ve karar verecektir. Sayın miletvekilleri,
sadece bu kurulların teşekkülü dahi, yurdumuzda bugüne kadar yatırımcının karşı
karşıya bulunduğu işkenceyi izaha yeterlidir. Yeni bir yatırım, bakın, hangi
bakanlıklardan hangi kuruluşlardan izin almak veya hangi mevzuatlara uygunluk
çalışması yapmak durumundadır: Başbakanlık, Maliye Bakanlığı, Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Çevre
Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Devlet
Planlama Teşkilatı, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Denizcilik
Müsteşarlığı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, ilgili valilik, ilgili belediye
başkanlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği; okurken dahi yoruluyor insan! Yapılacak her yatırım bu
kadar kuruluşu ve makamı ilgilendirmektedir ki, bu kuruluş ve makamların en üst
temsilcilerinden oluşturulan kurul ve komisyonlarda bir arada görev
yapmaktadırlar. Yasa tasarısı en azından bu durumu gözler önüne sererek, büyük
bir görev yapmıştır. Tespitler yapılmıştır; bu tasarıyla da ilk adım
atılmaktadır. Doğrudur, mevzuatın tek bir merkezde ve en üst yetkililerce
değerlendirilerek kararların verilmesi bir adımdır, iyiye doğru bir niyettir,
tespittir, düzeltici tavırdır; ancak, sayın milletvekilleri, aslolan, bu
mevzuatın bu kadar dağınık ve karmaşık yapıdan kurtarılması olmalıdır.
Yatırımcının önündeki engellerin birer birer tespit edilip ortadan kaldırılması
gerekmektedir. Gereksiz mevzuat ayıklanmalıdır. Bir dönem, rahmetli Adnan
Kahveci'nin yaptığı çalışmaya, bugün, ne kadar daha çok ihtiyaç olduğunu, bu
yasa tasarısı bir kez daha bizlere hatırlatmaktadır. Rahmetli Kahveci, mevzuat
ayıklama çalışmalarını başlatmış idi; gereksiz yasaları kaldırıp, gereksiz
bürokratik işlemleri iptal eden bir çalışma yapmıştı. Bunun sonucunda, birçok
gereksiz işlem ortadan kalkmıştı. Ehliyet almak için gerekli olan onlarca
işlemden, bugünkü duruma, o çalışmalar sonunda geldik. Bu konudaki somut
örneklerden sadece birisi, ehliyet işlemleridir. Bu çalışmanın arkasında yatan
felsefe, siyaset için aslolanın, vatandaşın günlük hayatını kolaylaştırmak
olduğu idi. Yatırımcı içinde önemli olan sade, hızlı, net ve istikrarlı bir
bürokratik yapıdır. İnşallah, bu tasarının devamı gelecek, gereksiz mevzuat
ayıklaması da yapılacaktır. Sayın milletvekilleri,
yabancı sermayenin bir ülkeye gitmesi için, sadece bürokratik işlemlerin hızlı
ve kolay olması yetmez. Bir ülkede yerli yatırımcı hangi şartlarda kendini
rahat hissederse, yabancı yatırımcı da o şartlarda huzur bulur, yatırım yapar.
Bu şartlar nelerdir; bu şartlar, öncelikle güvendir; kendi sermayemize ve
piyasalara güven vermek zorundayız. Yabancı yatırımcının bir ülkeye gitmesinin
ön şartı budur. Uluslararası sermaye
hareketlerinden olumlu yönde yararlanmanın ilk adımı, dünya gerçekleriyle
uyumlu, açık ve anlaşılır bir yasal çerçeve oluşturmak ve bu çerçeveye objektif
ve istikrarlı uygulamalarla hayat vermektir. Devlet ve toplum arasındaki
ilişkide güven sorunu varsa, bu durum, ekonomik yapıyı ve piyasa aktörlerinin
davranışlarını da etkiler, kayıtdışılığı besler. Kayıtdışı ekonomi, yabancı
sermayenin en büyük düşmanıdır. Hiçbir uluslararası sermaye, kayıtdışı işlem
yapamaz; aksi takdirde, batar. Eğer, bir sektörde kayıtdışılık mevcutsa, o
sektörde yabancı sermayenin gelişini beklemek hayaldir, hatta hatta, hayal dahi
edilemez. Vergi vermeyen,
sigortasız ve vergisiz personel çalıştıran bir rakiple, ekonomik olarak, yani,
fiyat açısından baş edemeyecek bir yatırımı, neden yabancı sermaye yapsın.
Yabancı sermaye, her işlemini kayıtlı yapacak, vergisini tam olarak ödeyecek,
tüm personelinin vergi ve sigortası, kıdem tazminatı, tam ve eksiksiz olacak;
rakibi, bunların hiçbirini ödemeden, aynı mal veya hizmeti üretecek... Bununla
kimse rekabet edemez. Bu yüzden de, yabancı sermaye, kayıtdışı ekonomisi yüksek
olan ülkeye gelmez. Öyleyse, bu tasarının
arkasından, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almayı sağlayacak tedbirlerin
gelmesini beklemeliyiz; ancak, bunun, yalnız polisiye tedbirlerle
olamayacağını, bugüne kadar çok kez yaşadığımız gibi, artık öğrendiğimizi
zannediyorum. Kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almanın en doğal yolu, vergi
oranlarını düşürmek, vergi tabanını yaymak, cezaî tedbirleri, ancak bu ekonomik
tedbirlerle birlikte düşünmektir. Sayın milletvekilleri,
yabancı sermaye, yerli yatırımcının beklediklerini tabiî olarak bekler; ancak,
bunlara ilave olarak da, yabancı bir ülkede olmanın getirdiği psikolojik sebeplerle,
ilave güvenceler ister; güven ister, istikrar ister, şeffaflık ister,
uluslararası hakem ve denetim kurumları güvencesi ister. Uluslararası sermaye
bir ülkeye gitmezse, gidebileceği onlarca başka ülke vardır. Ülkelerden
hangisine yatırım yapacağının kararını verirken, birtakım uluslararası
kriterlere, parametrelere bakar. Bunların başında, uluslararası rekabet endeksi
gelir. Uluslararası rekabet endeksi, 30 OECD üyesi ülke ve 19 gelişmekte olan
ülkeyle ilgili 286 kriterin incelenmesi sonucunda oluşturulmaktadır. Endeksin
hazırlanmasında 4 önemli ana unsur vardır: 1- Ekonomik performans 2- Kamu etkinliği 3- İş etkinliği 4- Altyapı. Türkiye, bu sıralamada,
1997 yılında, 49 ülke arasında 35 inci sırada iken; 2001 yılında, 44 üncü
sıraya gerilemiştir. Tek başına kamu etkinliği
kriteri açısından durumu ele aldığımızda, durum daha da vahimdir. Kamu
etkinliği kriteri, bir ülkenin etkinliğini sağlayabilmesi için, hükümetin iş
hayatına müdahalesini, değişen ekonomik koşullara paralel olarak, iş koşullarını
iyileştirici yönde yapıp yapmadığının bir göstergesidir; ideal rekabet
ortamının sağlanıp sağlanmadığıyla ilgilidir, hukukî altyapının, gerek ticarî
gerekse sosyal alanlarda sağlam olup olmamasıyla ilgilidir. İşte, bu esaslara
göre yapılan sıralamada, kamu etkinliği sıralamasında, Türkiye, 1997 yılında 34
üncü sıradayken, 2001 yılı itibariyle sonuncu sıraya gerilemiştir. Bu açıdan bakınca,
görüşmekte olduğumuz yasa tasarısını müteakiben, devletin ekonomiye
müdahalesini asgariye indirecek, bu müdahaleyi yalnız tam rekabeti ve fırsat
eşitliğini sağlamak amacıyla sınırlı tutacak yasa tasarılarının geleceğini ümit
ediyoruz. Devletin ekonomiden tamamen çekileceği; ancak, vatandaşların, güven
ve huzur içerisinde, tam rekabet ortamında, fırsat eşitliğine sahip olarak
girişimde bulunacağı, bunun tüm hukukî ve idarî altyapısını tamamlamış olduğu
bir yapıyı sağlayacak tasarı ve düzenlemelerin gelmesini de dört gözle bekliyor
olacağız. Ekonomik kararların
geriye dönük olarak alınmaması, hatta, ekonomiyle ilgili olarak sık sık karar
alınmaması, yabancı sermaye açısından, en azından bu yasa tasarısıyla getirilen
tek bürokratik merkez uygulaması kadar önemlidir. Sağlıklı banka sistemi de,
yabancı sermaye için, olmazsa olmaz şarttır. Sık sık vergi değişiklikleri, ekonomik
istikrar arayanların en çok rahatsız oldukları bir uygulamadır. Teşvik
sisteminin, sade, anlaşılır ve uygulanabilir olması; taahhüt edilenin, taahhüt
edildiği sürede uygulanması çok önemlidir. İşte, bu nedenlerle,
halihazırda uygulanmakta olan yatırım ve teşvik sistemlerinin birleştirilmesi,
basitleştirilmesi, yatırımcılardan istenilen bilgi ve belgelerin azaltılması,
idaresi birden çok kurum tarafından gerçekleştirilen teşvik politikalarının da
tek elden belirlenebilmesi için gerekli yasa ve idarî değişikliklerin de çok
kısa süre içerisinde Yüce Parlamentoya sunulacağına inanmak istemekteyim. Sayın milletvekilleri,
özetle, yabancı yatırımcıların önündeki bürokratik engellerin kaldırılması, iyi
niyetli; ancak, tamamlanması gereken bir yaklaşımdır. Tamamlayıcı
düzenlemelerin en kısa sürede hayata geçirilmesini bekliyor; hepinize saygılar
sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Sayın Yılmazyıldız... Süremizin bitmesine 15
dakika var efendim... 15 dakikada toparlayabilir misiniz? SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Yarın tamamlarız... BAŞKAN - Bir dakika
efendim... Soruyorum... Süreyi uzatacaksanız, söz vereceğim. Sayın İlyas
Yılmazyıldız'ın konuşma süresinin bitimine kadar çalışma süremizi uzatmayı
teklif ediyorum; kabul eder misiniz? ASLAN POLAT (Erzurum) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Daha ben
oylamadım ki! Kabul eder misiniz diyorum; çok centilmence... ASLAN POLAT (Erzurum) -
Konuşmak istiyor musunuz Sayın Yılmazyıldız? İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Evet. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Peki, o zaman vazgeçtim. BAŞKAN - Yani, istirham
ederim... Biz, centilmence bir şey istiyoruz sizden; zorlamıyoruz,
oylamıyoruz... Buyurun Sayın
Yılmazyıldız. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA İLYAS
YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 789 sıra
sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı hakkında Doğru Yol Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi Grubum ve şahsım adına saygıyla
selamlarım. Öncelikle, bu yasanın
ülkemize hayırlı olmasını dilerim. Bu yasa tasarısıyla
ilgili çok tereddütler var. Bu tasarı gelmeden önce kurulan alt komisyonda pek
çok bürokrat geldi, konuştu. Bu yasa tasarısının yeni bir şey getirmediği;
sadece, mevcut karmaşayı daha da artıracağı, yeniden "vatana, biz, vatan
dedik" benzetmesinin yapıldığı gibi, işte, teşvikleri bir daha hatırlatmak
babında, mükerrer bir yasa olduğu, çıkarmış olmak için çıkarılan bir yasa
olduğu; hatta, daha ileri gidilerek, aceleye getirilerek yazılmış, bir hayli
yanlışları olan bir tasarı olduğu, amacının, meramının tam olarak ortaya
konulmayan bu tasarının endişelere neden olacağı, karmaşaya neden olacak, tepki
kokan bir tasarı olacağı söylenmekte; hatta, Dünya Bankası yan kuruluşu FIAS
danışmalarınca -şöyle bir rapor hazırladılar, yatırımların önündeki engellerin
kaldırılmasıyla ilgili- bu tasarının yasalaşması halinde ülkeye hiçbir şekilde
faydalı olamayacağı, iyi bir kanun tasarısı olmadığı görüşünde oldukları bu
yasa tasarısı hakkında çok ağır, olumsuz, benim de kısmen haklı bulduğum
görüşler ifade edildi. Örneğin, tasarının aceleye getirilerek yazılmış ve bir
hayli yanlışları olduğuna dair eleştiriyi haklı çıkaracak somut bir örnek
vereceğim. Yasanın çıkarılması kadar basımı da o kadar aceleye getiriliyor ki,
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda, 3
üncü maddenin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesindeki katkı payı binde 5 olarak
düzeltildiği, Sanayi Komisyonunun önünde yazıldığı halde, komisyonda kabul
edilen metin bölümünde yüzde 5 olarak yazılmaktadır. Bu, 10 kat bir hatadır.
Yani, bir şeyde yüzde 1, yüzde 2 hata olur da, 10 kat bir hata... Komisyonda
alınan karar... MÜKERREM LEVENT (Niğde) -
Binde 5... İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - Bakın, tasarının metnine bakın... MÜKERREM LEVENT (Niğde) -
Binde 0,5 ... İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - Hayır, hayır; ama, yüzde 5 yazılmış! MÜKERREM LEVENT (Niğde) -
Yanlış yazılmış. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - Şimdi, ben bunu niye söylüyorum. Yanlış yazıldığını ben de biliyorum
da... BAŞKAN - Sayın
Yılmazyıldız, matbaa hatasıydı, düzeltildi efendim. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - Tabiî, bu kadar acele edilince... Peki, bu kadar acele
edilmesinin sebebi nedir; buna gelelim. Yani, oradan geleceğim bir mantık var.
Acelenin sebebi, Sayın Başbakanın, ne olduğunu anlamadan, çıkan yasanın ne
getirdiğini hiç bilmeden; ama, ABD gezisinde, işte böyle, cafcaflı bir yasa
çıkardık deme arzusudur. Sayın Başbakan, iş olsun diye, dışarıda hava atmak
için "bak, ben uslu çocuğum, sizin istediğinizden daha fazla ev ödevimi
çok iyi bir şekilde yaptım" deme arzusunu tatmin içindir. Bu yasaya Dünya Bankası
uzmanları bile faydasız bir yasa diye bakıyorsa, zararlı demiyorum, yani, olsa
da olur olmasa da olur gibi. O halde, Sayın Başbakan, kimi kandıracağını, hangi
yabancı yatırımcıyı kandıracağını sanmaktadır? Bu, havanda su dövmekten başka
bir şey değildir. Değerli arkadaşlarım, bu
konuda, bakın, hazırlanan -epey hazır geldik buraya- raporlar var, Bakanlar
Kuruluna sunulmuş; Başbakanlıktan deniliyor ki, gelin bunları inceleyin. Burada
yatırımcının beklediği, Türkiye'de yatırımların önündeki idarî engellerin
kaldırılması ve Türkiye'nin yatırım ortamının iyileştirilmesi reformunun
hükümetçe hayata geçirilmesidir. Bakınız, bir bürokratın
ifadesi: "Bizim hep incelediğimiz uluslararası belgelerde, yapılan
anlaşmalarda şu karşımıza çıkıyor ki: Yabancı yatırımcıları çeken en önemli
etkenlerin arasında ilk sıralarda teşvikler yer almıyor. Yabancı yatırımcıları
cezbeden, güvenilir, şeffaf, bugünden yarını görebilecekleri yatırım ortamıdır.
Dolayısıyla, teşvikler üzerinde yoğunlaşmaktan ziyade, yatırım ortamını, FIAS
felsefesinde olduğu gibi, iyileştirmeye çalışmamız lazım ve bölge
uygulamalarını da çok genişletmemiz lazım; ama, verilmesi gereken özel bir teşvik
varsa da, devlet yardımları mevzuatımızda, devlet yardımı kararnamesiyle bu
yapılabilir." Yani, burada söylediği şey, önemli olan şey, şeffaf,
bugünden yarını görebilecekleri yatırım ortamı... Peki,bu Türkiye'de var mı;
soruyorum sizlere. Bakınız, doğalgaz
kullanan bir sanayici, doğalgazın ucuz olduğuna inanarak fabrikasına bağladı ve
Mayıs 2000'de KDV yüzde 8'den -sen çok lüks madde kullanıyorsun, bu lüks iştir
denildi- yüzde 18'e çıktı. Haydi buyurun bakalım. Ondan sonra sanayici gelsin! Yine, Horst Kohler'e
yazılan mektupta, Dünya Bankası Başkanına verilen mektupta -kasım ayında
yazılmıştır Sayın Derviş ve Sayın Merkez Bankası Başkanı Serdengeçti
imzalamışlardır- deniliyor ki: "Biz bütçede şu kadar fazla vereceğiz.
Gayri safi millî hâsılanın yüzde 6,5'una tekabül eden... Bu tutmazsa, acil
olarak gerekli önlemleri alacağız." Niyet mektubunuzda böyle bir ifadeniz
varsa sanayici gelip yatırım yapar mı? Kendisini ne tür bir verginin
beklediğini, kullandığı akaryakıta, elektriğe, telefona, doğalgaza, aklınıza ne
gelirse ne tür bir vergi geleceğinden, ne tür bir fiyatlandırma yapılacağından
nasıl emin olsun? İşte, sıkıntı buradadır. Bu yasa mevcut
teşviklerden daha fazla teşvik getirmemektedir. Hatta, serbest bölgelerde
yabancı sermaye hiçbir yerden izin almadan direkt yatırım yapacak kadar bu
yasadan daha fazla teşvike sahiptir; ama, bakın görün, oraları, Türkiye'nin bu
durumundan dolayı gerekli desteği almamıştır. Dolayısıyla, yeni komisyonlar
ihdas eden... Yani, ben, tekrar onu söylemeyeceğim; sadece bu yasa 3 komisyon
getiriyor. 14 müsteşarı veya 17 müsteşar artı ilgili bakanlık temsilcisi veya
16 kişilik komisyonla karar vereceksiniz. Bunların işi gücü yok, her yatırım
başvurusunda bir araya gelecekler, iki hafta içerisinde karar verecekler; yani,
çok fazla inandırıcılığı olmayan bir kanundur. Zaten, bundan dolayı da buna
bürokratlar ısrarla karşı çıkmışlardır (DYP sıralarından alkışlar) Peki, siz ne
yapacaksınız?... Biz, bu yasaya destek vereceğiz. Niye destek vereceğiz?
Hükümet diyor ki: "Ben yabancı yatırımcıları çekmek istiyorum, istahdam
sağlamak istiyorum." Buyurun sağlayın; ama, maalesef, bu yanlış ekonomik
politikalarla, çıkardığınız bu yanlış kanunlarla hiçbir şey yapamayacağınızı
size, özellikle de milletimize net bir şekilde göstermek istiyoruz. Bu hükümet, çoğu zaman,
Dimyat'a pirince giderken vatandaşı evindeki bulgurdan etmiştir, açlık ve
sefalete mahkûm etmiştir; yabancı sermayeyi ülkeye çekeyim derken, maalesef,
yerli sermayeyi, ülkedeki fabrikaları yurt dışına kaçırmıştır. İşte, hazin olan
budur. Milyonlarca insanımız işsiz kalmıştır. Bakınız, Bakanlar
Kurulana, yatırımların önündeki idarî engellerin kaldırılmasıyla ilgili bir
reform paketi sunulmuş. Deniliyor ki, şunları şunları yapacaksınız... Peki,
bunlarla ilgili... Burada, tekrar, bunda da bir Bakanlar Kurulu var... Bu
raporda, şöyle bakarsak, bir de bunu takip edecek koordinasyon birimi var. Şimdi bakınız, o kadar
çok kurullar, kurumlar, komisyonlar kuruluyor ki, sonunda, idareyi ellerinden
kaçıran, âdeta varlığı yokluğu belli olmayan bir hükümet ortaya çıkıyor. Bu
hükümetin de Türkiye'nin sorunlarını çözme imkânı yok. Ondan sonra, bakıyoruz
-burada çok enteresan olaylar yaşadık- bir sayın bakan, sanki hükümetin üyesi
değilmiş; sanki, icranın bir parçası değilmiş gibi, burada gelip, Meclisten,
diyor ki; Sayın Başbakan, işte, şunu istiyoruz, iktidarın grup başkanvekilleri,
siz de destek verin! Yani, sorarlar adama, siz orada bostan korkuluğu musunuz,
niye yapmıyorsunuz? (DYP sıralarından alkışlar) Bu hükümet, maalesef,
bilgiyi değerlendirmemektedir. Bu Parlamentoda çok güzel çalışmalar
yapılmaktadır. Bakınız, tavukçulukla
ilgili yazılan raporu okuduk, her şeyine katıldı; ama, geldi burada acziyetini
itiraf etti. Yine, başka bir çalışma
yapılmış, Dünya Bankasının yan kuruluşundan destek alınmış, bu da, büyük emek
vermiş ve bunun neticesinde de hükümete denilmiş ki; "şöyle bir reform
paketi uygulayacaksınız" ama, bir yasa geliyor, bunu hazırlayanlar diyor
ki, sizin bundan haberiniz yok mu; niye bunu dikkate almadınız? Bu kanunda getirilen en
olumlu şey, izin için başvuruların üç ayda verilmesidir; ama, burada, yarın,
değişik davalar açıldığında... Çünkü, Çevre Kanunu var; siz "üç ayda
veririm" diyorsunuz; ondan sonra, bir belediye veya bir sivil toplum
kuruluşu, burada bir çevre faciasına yol açıyor, katliama yol açıyor diye
davalar açtığında... Bu davaları ki, bunu, Ovacık'taki altın madeninde, İzmir
Aliağa'daki enerji santralında gördük; o zaman, bu kanunu da fiili olarak
uygulama imkânınız kalmaz. Gelin, burada, uygulayacağınız kanunları çıkarın
diyoruz. Bakınız, OHAL Yasasında
bir değişiklik yapıldı, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu çıkarken denildi ki,
organize sanayi bölgelerinde, teşvikler, gelir düzeyi kişi başına 3 500 doların
altında olan illerde aynen uygulanacaktır. Yasanın uygulanmasına bir gün kala
veya iki gün kala denildi ki, biz bu teşvikleri vermiyoruz. Yatırıma kendisini
hazırlayan bir kişi, nasıl size inansın, nasıl güvensin!.. (DYP sıralarından
alkışlar) İşte, buradaki sorun,
bugünden yarını görebilecekleri bir ortamın yaratılmasıdır. Bu tasarıda bu yok.
Bu tasarı, havanda su dövmekten başka bir şey değildir; ama, biz, dediğim gibi,
işte, yatırımcıyı engellediler, yatırım gelecekti de gelmedi gibi mazeretleri
sizin elinize vermek istemiyoruz. Ola ki, kazara biri inanır da bu yasadan
dolayı Türkiye'de yatırım yapar, birkaç vatandaşımız da ekmek bulursa bundan
memnun oluruz; ama, gelin görün... Sayın Maliye Bakanı dedi
ki: "Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14 üncü maddesindeki teşviklerin
uygulanmasını bir yıl erteledik; ama, ben, bir yıl içinde -şu çalışmayı
kastederek- yatırımı, ortamını, yatırımların önündeki idarî engellerin
kaldırılacağı yasaları getireceğim; sabredin, bir yıl içinde getireceğim."
Şimdi, siz, işadamı olsanız, böyle yeni teşviklerin geleceğini duysanız, şu
yasaya bakıp yatırım yapar mısınız?! Yani, vah benim milletim vah... Vah benim
işsizlerim... Daha bir yıl iş için bekleyeceksiniz; o da, bir yıl değil,
fabrikanın kurulması daha fazla olacak, fabrika kurulması niyetine, aşamasına,
başvurusuna gelebilmesi için bir yıl bekleyeceksiniz. Soruyorum, ne
bekliyorsunuz?! Öyle, Amerika'ya giderken
"bakın, elimde ne güzel de yasalar var; bak, ben ne çok çalıştım"
deyip, işe yaramayan, uygulanamayacak yasaları değil; gelin, hakikaten,
yatırımcıyı ikna edecek, yerli veya yabancıyı teşvik edecek, bu yatırımın
önündeki idarî engelleri kaldıracak yasa tasarılarını getirin, bir an önce
çıkaralım, biz de destek verelim, hep birlikte destek verelim. (DYP
sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım,
maalesef, dediğim gibi... Örnek çok; bakınız, o kadar çok yasa çıkıyor ki;
mesela Şeker Kanunu çıktı. Niye; bu yasa da uygulanamayacağı için örnek
veriyorum. Şeker Kanununda bir Şeker Kurulu kuruldu; ama, şeker komisyonu -40
kişilik komisyon- hâlâ kurulamadığı için... 15 Ocakta pancar ekilecek; ama,
bunun için gübre verilmesi lazım; sözleşme yapılması lazım. Benim ilim
Balıkesir ve Bursa'daki pancar üreticilerimiz yazmış; diyorlar ki: "Biz, hâlâ, ekim sözleşmesi yapamadık.
Aslında, bir ay önce gübre atmamız lazımdı, gübre atamadık. Bu gübrenin ne
zaman dağıtılacağı belli değil; ne kadar kota verileceği belli değil..."
Yine aynı şekilde... Hatta, iki ay önceden atması gerekiyordu. Yani, kısacası,
fiilî olarak, bunlara, bu komisyon kurulamadığı için; bu ekim sözleşmelerini
kimin yapacağı belli olmadığı için; bu uyumlu hükümetin uyumlu bakanları ve
kanatları birbiriyle çok iyi anlaştıklarından, o 40 kişiyi bir araya
getiremedikleri için, olan, pancar çiftçisine oluyor. Yine gördük; olan, tütün
çiftçisine oluyor; olan, zeytin çiftçisine oluyor. Bakın, sordum Bakana
"zeytin sineği ilaçlamasıyla ilgili zırnık vermem" diyor; istersen
ilaçlama! Halbuki, zeytinyağı ihracatından,
milyonlarca, yüzmilyonlarca dolar kazanmışsın; önce ver, ondan sonra da
al o parayı; yani, hibe et demiyoruz; ama, çiftçiye... BAŞKAN - Sayın
Yılmazyıldız, bir dakika efendim. Hatibin konuşmasını
İçtüzük 55'e göre uzatmak istiyorum efendim. Konuşmasının bitimine kadar süre
uzatımını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4,5 dakikanız var
efendim. Buyurun. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - Teşekkür ediyorum. Uzatmayacağım zaten Sayın
Başkanım. "Esnafa, çiftçiye
zırnık vermem " diyen"1 kuruş fazla vermem" diyen... Hatta ve
hatta, bakınız, doğrudan gelir desteği ödenecekti, 500 trilyon lira para
dağıtılacaktı; bu, serbest bırakılmadı bütçe 40 katrilyon lirayken; şimdi 80
katrilyon oldu, yine 500 trilyon lira; ne zaman serbest bırakılacağı belli
değil; ama, gelin görün ki, yandaşlara, 10 katrilyon lira parayı hibe
edeceksiniz. İşte, ayıp olan budur, yazık olan budur, millete verilen eziyetin
sebebi budur. Gelin, tarıma destek
verelim. Yani, soruyorum; sanayi, esnaf, bunlar reel sektör, kabul; tarım, reel
sektör değil mi?.. Yediğimiz ekmeğin buğdayını bizzat üretmiyor musunuz?..
Evinizde kullandığınız zeytinin, ayçiçeğin yağını, üzerinize giydiğiniz
elbisenin pamuğunu; aklınıza gelebilen her konuda, evinizde kullandığınız,
çayın içine attığınız, tatlının içine attığınız şekeri, fındığı, çayı...Yani,
bunlar reel sektör değil mi?.. Bizzat üreten, milyonlarca istihdam eden sektör
değil mi?.. Neden bunlara destek vermiyorsunuz?! Kurduğunuz kurulları neden bir
an önce çalıştırmıyorsunuz?! Bakınız, bu kadar
kalabalık kurullar, açıkçası, işlemesi çok zor görünmekte. Biz, daha
çalışabilecek... Evet, burada üç ay içinde
izin verilsin; asıl nokta bu. Bazı sanayilerin, organize sanayi bölgesine veya
serbest bölgeye taşınma imkânı yok.Yerinde endüstri bölgesi ilan edilsin dendi.
O bölgeyi organize sanayi bölgelerinde veya serbest bölgelerdeki kanunlarda
yapılabilecek birer veya ikişer madde ilavesiyle pekâlâ arzu edileni
yapabilirsiniz. Yine aynı şekilde,
organize endüstri bölgelerine yatırım yapacak yatırımcı üç ayda izin alacak.
Peki, organize sanayi bölgesinde olan yatırımcı, yani üvey evlat mı?.. O, üç
yılda mı izin alsın?! Böyle şey olur mu?! Yabancıya gördüğümüz, vermek
istediğimiz desteği niye kendi yatırımcımıza vermiyoruz?! Her birimizin ilinde
organize sanayi bölgesi var; niye oradaki yatırımcılar da yine aynı şekilde üç
ayda almıyor?! Onun için, bu yeni
kurullar kurulmadan, pekâlâ, mevcut yasalarla da, mevcut kurullarla da bu
yapılabilir. Zaten, yasa tasarısının sonunda da "Sanayi Bakanının teklifi,
ilgili kurulların da önerisiyle, Bakanlar Kurulu aracılığıyla, endüstri bölgesi
ilan edilebilir o organize sanayi
bölgesi" deniyor. O zaman, ben şunu
söyleyeyim. Burada, yine yapılan çalışmada, 250 civarında organize sanayi
bölgesi inşaat halindeymiş, 53 bölge de bitmiş, raporda öyle bilgiler var.
Şimdi, o zaman ne olacak; yine, o teşviklerle ilgili; senin bölgen endüstri
bölgesi oldu, benim bölgem oldu tartışmaları çıkacak. Ben, buradan, Sayın
Bakana hasseten rica ediyorum; kendi bölgemde de, Balıkesir organize sanayi
bölgesi, Bandırma organize sanayi bölgesi, Gönen deri organize sanayi bölgesi,
Balıkesir haddeciler organize sanayi bölgesi ve kurulması planlanan Susurluk
organize sanayi bölgelerinin, endüstri bölgesi ilan edilmesini istiyorum;
çünkü, Balıkesir'de sanayi çok geride kalmıştır ve son yapılan nüfus sayımında
da, göreceli olarak az nüfus artışı olduğu için, bir milletvekili azalmıştır.
Yani, batıda olduğu halde, hep, -doğuda Ardahan değil veya doğuda bir başka il
değil- gerileyen, kalkınmada gerileyen illerimizden biridir. O zaman, ben bunu
söyleyince, bakıyorum, hepiniz benzer taleplerde bulunacaksınız. Dolayısıyla
ben, şunu söylüyorum: Bu kanun hayırlı olsun; ama, çok eksik olmuştur.
Yapılması gereken işleri gerçek anlamda uygulayacak kanunları çıkaralım, bir
gün sonra iptal edeceğimiz kanunları değil. Çiftçiye, esnafımıza destek
verelim, hortumlanacak bankalara değil. Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum. Sayın milletvekilleri,
çalışma süremiz doldu. Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 9 Ocak 2002 Çarşamba günü
saat 14.00'de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Hayırlı geceler efendim. Kapanma Saati : 00.05 |
|