DÖNEM
: 21 CİLT : 81 YASAMA YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 44 üncü Birleşim 28 . 12 . 2001 Cuma İ
Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN
KÂĞITLAR III. –
YOKLAMALAR IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Fas-Türkiye Parlamentolararası
Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki Parlamento heyetinin ülkemize davet
edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/947) 2. – Mardin Milletvekili Fehim Adak'ın,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/435) 3. – İngiltere'ye resmî ziyarette bulunan
Turizm Bakanı Mustafa Rüştü Taşar'a, Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin,
Elazığ Milletvekili Mustafa Gül, Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya,
İstanbul Milletvekili Fadlı Ağaoğlu, Kilis Milletvekili Mehmet Nacar, Şanlıurfa
Milletvekilleri Meh-met Güneş ile Ahmet Karavar'ın refakat etmelerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/948) B) Gensoru, Genel GörÜşme, Meclİs
SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI
Önergelerİ 1. – Adana Milletvekili Adnan Fatin Özdemir ve 28 arkadaşının,
çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/236) 2. – Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu
ve 36 arkadaşının, esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/237) V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.– İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay
Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)
(S. Sayısı : 527) 2.– Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli
ve 4685 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/888) (S. Sayısı : 777) 3.– 17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde
Meydana Gelen Depremlerden Zarar Görenlerin Vergi Borçları ve Vergi Cezalarının
Terkini ile Vergi Usul Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyo-nu Raporu
(1/869) (S. Sayısı : 788) 4.– Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Arasında Azerbaycan Doğal Gazının Türkiye Cumhuriyetine Sevkiyatına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/902) (S. Sayısı : 780) VI.–
SORULAR VE CEVAPLAR A)YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1.– İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in,
kurul, üst kurul ve özerk kuruluşlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/4848) 2.– Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi
Yanmaz'ın, öğretmen maaşlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5125) 3.– İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, iç
borçlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5132) 4.– İstanbul Milletvekili Cahit Savaş
Yazıcı'nın, TCDD'ye bağlı limanlardaki hizmetlere ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/5146) 5.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
havaalanlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı
(7/5147) 6.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
hazine hesaplarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı
(7/5148) 7.– Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak'ın, öğretmen maaşlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5150) 8.– Bursa Milletvekili Ali Arabacı'nın,
Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin Avukatlık Kanununa aykırı anlaşma yaptığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/5189) 9.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın; Özel harcamaları hakkında basında çıkan
iddialara, – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in; Bazı özel harcamalarının bir kamu
bankasınca ödendiği iddialarına, – Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın; Bazı özel harcamalarının bir kamu
bankasınca ödendiği iddialarına, – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun; Bazı özel harcamalarının bir kamu
bankasınca ödendiği iddialarına, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Kemal
Derviş'in cevabı (7/5192, 5197, 5199, 5245) 10.– Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
2001-2002 yılı demiryolu projelerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay
Vural'ın cevabı (7/5207) 11.– Bursa Milletvekili Teoman Özalp'in,
GSM baz istasyonlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı
(7/5220) 12.– Balıkesir Milletvekili İlyas
Yılmazyıldız'ın, katma değerli telekomünikasyon hizmetlerine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/5222) 13.– Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un,
Kars'taki bazı yatırım projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/5229) 14.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
yoksullukla mücadeleye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/5236) 15.– Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
çiftçilere yapılacak doğrudan destek ödemelerine ilişkin sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5265) I . – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
beş oturum yaptı. Çanakkale Milletvekili Sadık Kırbaş, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün
altmışbeşinci yıldönümü münasebetiyle gündemdışı birer konuşma yaptılar. Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu da
gündemdışı konuşmalara katkıda bulunmak üzere bir konuşma yaptı. Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek, Türk
futbolunun sorunlarına ve 23 Aralık 2001 Pazar günü Yimpaş Yozgatspor -
Galatasaray futbol takımları arasında yapılan maçta yaşanan olaylara ilişkin
gündemdışı bir konuşma yaptı. Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 20
arkadaşının, Tuz Gölündeki kirlenmenin (10/234), İçel Milletvekili Ali Er ve 19
arkadaşının, İçel İlinde yaşanan sel felaketinin yol açtığı zararların
(10/235), Araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına; Adana Milletvekili Arif Sezer'in, KİT
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine; İlişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; Meclis araştırması önergelerinin gündemdeki yerlerini alacakları ve
öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha
önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından,
ertelendi. Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarih ve 4685
Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
(1/888) (S. Sayısı : 777) tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanarak 5 inci maddesine kadar kabul edildi. Alınan karar gereğince, 28 Aralık 2001
Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.03'te son verildi.
No. : 58 II . –
GELEN KAĞITLAR 28.12.2001
CUMA Meclis
Araştırması Önergeleri 1. – Adana Milletvekili Adnan Fatin
Özdemir ve 28 arkadaşının, çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/236) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.12.2001) 2. – Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu
ve 36 arkadaşının, esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/237) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.12.2001) BİRİNCİ
OTURUM Açılma
Saati : 14.00 28 Aralık
2001 Cuma BAŞKAN :
Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP
ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
44 üncü Birleşimini açıyorum. VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan,
yoklama yapmanızı istiyoruz. BAŞKAN - Sayın Şandır, siz de mi yoklama
yapılmasını istemiştiniz efendim? MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Evet efendim. BAŞKAN - Elektronik sistemde bir arıza
olduğu için... Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için 5 dakika süre vereceğim... Özür dilerim, teknisyen arkadaşlar,
elektronik sistemde bir arıza olduğunu ve sistemi tamir için de kısa bir zamana
ihtiyaç olduğunu söylediler. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sayın Başkan,
yoklamayı ad okunmak suretiyle yapınız. BAŞKAN - Hayır, sistem çalışmadığı için,
teknisyen arkadaşlarımız uyarıyor... AYDIN TÜMEN (Ankara) - Saat 14.00'e kadar
neredeymiş teknisyen arkadaşlarımız Sayın Başkan?! BAŞKAN - Sayın Başkan, benim irademle ilgili değil. Teknisyenler "yoklamayı da
yapamayız; yoklamayı ad okunmak suretiyle yapsak bile, daha sonrasında, bu
sistemi çalıştırmamız için, hiç değilse bir yarım saate ihtiyacımız var"
diyorlar. Yarım saatten bu yana da bununla uğraşıyorduk. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan,
yarım saate ihtiyaç varsa, yarım saat ara verin. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Şimdiye kadar
neredeymiş teknisyen arkadaşlarımız?! BAŞKAN - Bir saattir uğraşıyorlardı
diyorum. Yarım saattir, ertelenip ertelenmemesi konuşuluyordu Sayın Başkan. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Arkadaşların
keyfiyle değil her şey Sayın Başkan; ara verin. ASLAN POLAT (Erzurum) - Ara verin Sayın
Başkan. BAŞKAN - Sayın Başkan, yoklamayı yapsak
bile, daha sonrasında sistemin işleyebilmesini temin etmeleri açısından,
tamirat yapma mecburiyetleri olduğunu söylüyor arkadaşım. Bu, Başkanlığın
iradesiyle ilgili bir şey değil, teknik bir husus. 14.30'da toplanmak üzere, birleşime ara
veriyorum. Kapanma
Saati: 14.06 İKİNCİ
OTURUM Açılma
Saati : 14.30 BAŞKAN : Başkanvekili
Yüksel YALOVA KÂTİP
ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
44 üncü Birleşiminin İkinci Oturumu açıyorum. III . –
YOKLAMA BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız. Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak, salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır;
gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bir tezkeresi vardır; okutmadan önce, kâtip üye arkadaşımın oturarak okuması
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Teşekkür ediyorum. IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. –
Fas-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki
Parlamento heyetinin ülkemize davet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/947) 28.12.2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna TBMM Başkanlık Divanının 14 Haziran 2001
tarih ve 80 sayılı Kararıyla,
Fas-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki
Parlamento heyetinin ülkemize davet edilmesi kararlaştırılmıştır. Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlemesi Hakkındaki 3620
sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Meclis araştırması önergeleri vardır -iki
adet- okutuyorum: B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Adana
Milletvekili Adnan Fatin Özdemir ve 28 arkadaşının, çiftçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/236) 25.12.2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ülke genelinde meydana gelen büyük
afetler, yıllardan bu yana süregelen kuraklık ve bugüne kadar uygulanan yanlış
desteklemeler ve fiyat politikaları sebebiyle büyük bir sıkıntı içine giren
çiftçilerin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla; Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz
ederiz. 1.- Adnan Fatin Özdemir (Adana) 2.- Armağan Yılmaz (Uşak) 3.-Burhan Orhan (Bursa) 4.-Bekir Ongun (Aydın) 5.-Mehmet Metanet
Çulhaoğlu (Adana) 6.-Mehmet Kundakcı (Osmaniye) 7.-Mehmet Nuri Tarhan (Hatay) 8.-Cumali Durmuş (Kocaeli) 9.-Ali Uzunırmak (Aydın) 10.-İrfan Keleş (Çankırı) 11.-Nail Çelebi (Trabzon) 12.-Recai Yıldırım (Adana) 13.-Basri Coşkun (Malatya) 14.-Ali Halaman (Adana) 15.-İbrahim Halil Oral (Bitlis) 16.-Cezmi Polat (Erzurum) 17.-Abbas Bozyel (Iğdır) 18.-Arslan Aydar (Kars) 19.-Mükremin Taşkın (Nevşehir) 20.-Salih Erbeyin (Denizli) 21.-Mükerrem Levent (Niğde) 22.-Mihrali Aksu (Erzincan) 23.-Müjdat Kayayerli (Afyon) 24.-Muzaffer Çakmaklı (Şanlıurfa) 25.-Hidayet Kılınç (İçel) 26.-Mustafa Enöz (Manisa) 27.-Reşat Doğru (Tokat) 28.-Seydi Karakuş (Kütahya) 29.-Yalçın Kaya (İçel) GEREKÇE Ülke genelinde 1999 yılında meydana gelen
büyük afetler ve yıllardan bu yana süren kuraklık sebebiyle, çiftçiler, büyük
bir ekonomik sıkıntı içine girmişlerdir. Son yıllarda tarımda yaşanan kriz,
çiftçiyi büyük ölçüde mağdur etmiştir. Tarım ürünlerinden elde edilen gelirin
yeterli olmayışı, T C Ziraat Bankası ve Türkiye Tarım Kredi Kooperatiflerince
verilen yüksek faizli krediler, çiftçilerin her geçen gün daha da
fakirleşmesine sebep olmuştur. Diğer taraftan, 1999 yılından itibaren meydana
gelen büyük afetler, yıllardan beri ülkemizde hüküm süren kuraklık ile ekonomik
reform çerçevesinde, çiftçiye yapılan desteklerin bazılarının kaldırılması,
bazılarının da azaltılması neticesinde; çiftçilerin bir kısmının tarımsal
faaliyeti terk ettiği, bir kısmının ise kredi borçlarını ödeyebilmek için sahip
oldukları tarımsal araç gereç, tarla, arsa, arazi ve benzeri mal varlığını
satarak, bulundukları bu zor durumdan kurtulmaya çalıştıkları gözlenmektedir. Ülkemizde işsizlik sorunu devam ederken, T
C Ziraat bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerince verilen yüksek faizli
krediler sonucu, her geçen gün daha da fakirleşerek tarımsal faaliyeti terk
etmek zorunda kalan çiftçilerin de işsizler arasına katılmasının, önemli ölçüde
sosyal bir patlamaya neden olacağı bir gerçektir. Tarım sektörü, ülke nüfusunun beslenmesini
sağlaması, sanayi sektörünün hammadde ihtiyacını karşılaması, ihracata doğrudan
ve dolaylı olarak katkıda bulunması ve nüfusun büyük bir kısmına istihdam
sağlaması açısından da büyük önem taşımaktadır. T C Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
Kooperatiflerince verilen yüksek faizli kredilerin altından kalkamayan
çiftçilerin, gelirlerinde meydana gelen istikrarsızlık, tarımsal üretim
faaliyetini cazip bir geçim alanı olmaktan çıkaracak, gelir düşüklüğü
nedeniyle, tarımsal üretimde istenilen kalite ve verim artışı sağlanamayacaktır. Ayrıca, tarımsal kredi almak suretiyle
borçlanan çiftçilerin, borçlarını ödeyemeyecek durumda olmaları nedeniyle, T C
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri, idarî ve kanunî takibe aldığı
alacaklarını tahsil edememektedirler. Bu da, alacağını tahsil edemeyen Tarım
Kredi Kooperatiflerinin malî yapılarının her geçen gün bozulmasına sebep olduğu
gibi, çiftçi ortaklarına götürdükleri hizmetin de aksamasına yol açmaktadır. Türkiye, mutedil iklimi, verimli
toprakları ve özellikle sulama imkânları ile büyük bir tarım potansiyeline
sahiptir; ancak, bugüne kadar uygulanan yanlış destekleme ve fiyat
politikaları, toprakların aşırı parçalanmış olması, yapılan hatalı sulama,
yanlış gübreleme gibi sebeplerle Türk tarımı ilerleyememiştir. Çiftçilerin yaşadıkları tüm sorunların
giderilmesiyle, fakirleşen çiftçilerin gelirlerinde meydana gelecek olan artış
sonucu, üretimde kalite, çeşitlilik ve devamlılık sağlanacaktır. Yukarıdaki nedenlerden dolayı,
çiftçilerimizin olumsuz durumlarının tespit edilerek bu konuda alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Diğer önergeyi okutuyorum: 2. –
Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu ve 36 arkadaşının, esnaf ve sanatkârların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/237) 25.12.2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Esnaf ve sanatkârların sorunlarının
araştırılarak bu sorunlara çözüm bulunması için hükümet tarafından alınması
gereken ekonomik ve sosyal tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla, Anayasanın 98
inci maddesi ile TBMM İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederiz. Saygılarımızla. 1.-Mücahit Himoğlu (Erzurum) 2.-Ali Işıklar (Ankara) 3.-Namık Hakan Durhan (Malatya) 4.-Yalçın Kaya (İçel) 5.-Nidai Seven (Ağrı) 6.-Ali Halaman (Adana) 7.-Adnan Fatin Özdemir (Adana) 8.-Hidayet Kılınç (İçel) 9.-Mustafa Gül (Elazığ) 10.-Cemal Enginyurt (Ordu) 11.-Ahmet Erol Ersoy (Yozgat) 12.-Mustafa Yaman (Giresun) 13.-Osman Fevzi Zihnioğlu
(Sakarya) 14.-Mihrali Aksu (Erzincan) 15.-Nazif Okumuş (İstanbul) 16.-Nesrin Ünal (Antalya) 17.-Mehmet Arslan (Ankara) 18.-Mehmet Ceylan (Sıvas) 19.-Ali Gebeş (Konya) 20.-Melek Denli Karaca (Çorum) 21.-Mehmet Kaya (Kahramanmaraş) 22.-Hasan Kaya (Konya) 23.-Muzaffer Çakmaklı (Şanlıurfa) 24.-Ayhan Çevik (Van) 25.-Mehmet Metanet
Çulhaoğlu (Adana) 26.-Mesut Türker (Yozgat) 27.-Mehmet Kundakçı (Osmaniye) 28.-Mehmet Nacar (Kilis) 29.-Edip Özbaş (Kahramanmaraş) 30.-Mükremin Taşkın (Nevşehir) 31.-Süleyman Coşkuner (Burdur) 32.-Armağan Yılmaz (Uşak) 33.-Hamdi Baktır (Kayseri) 34.-Mehmet Telek (Afyon) 35.-Şaban Kardeş (Bayburt) 36.-Meral Akşener (Kocaeli) 37.-Mustafa Sait Gönen (Konya) GEREKÇE 22 Kasım 2000 ve 19 Şubat 2001
tarihlerindeki ekonomik kriz öncelikle, üretime doğrudan katkı sağlayan reel
sektörlerde ve giderek bütün toplum kesimlerinde etkisini hissettirmiştir. Ülke
ekonomisinin lokomotifi konumunda bulunan esnaf ve sanatkârlar ise ekonomik
bunalımın etkisini derinden yaşamış, malî çöküş süreciyle birlikte iflaslar
birbirini izlemiştir. Ocak-Eylül 2001 tarihleri arasında,
çoğunluğu gıda, inşaat, finans ve tekstil sektörlerinde olmak üzere yaklaşık 1
katrilyon sermayesi olan 14 540 firma kapanmıştır. Alış verişin durma noktasına
gelmesiyle nakit sıkıntısı ve ödeme güçlüğü içine düşen çok sayıda esnaf ve
sanayici, tefecilerin eline düşmüştür. Bir dönem mantar gibi hızlı biçimde
türeyen özel bankalar ve kamu bankalarıyla ilgili sağlıksız gelişmeleri önlemek
adına yapılan çalışmalar, esnafın ve özel girişimcinin bankalardan uygun
koşullarda kredi alabilmesini güçleştirmiştir. Krizin neden olduğu görülmemiş bir
durgunluk ve aynı zamanda enflasyonist ortamda, esnaf ve sanatkârlar, devletin
düzenleyici elini uzatmasını beklemektedir. Yaşanan tüm bu sıkıntılar
nedeniyle, esnaf ve sanatkârların hukuk çerçevesi içinde gerçekleştirdiği ve
hak arama niteliği taşı-yan eylemlerine ve haklı taleplerine duyarsız
kalınmamalıdır. Esnaf ve sanatkârlarımız, aynı zamanda,
büyük bir moral çöküntü ve çaresizlik içindedirler. Reel sektördeki daralma
yüzünden istihdam imkânları da daralmış, işsizlik ve durgunluk kısır döngüsü
sürüp gitmektedir. Bu bakımdan, kendilerine kulak verilmesi, en azından, kısa,
orta ve uzun vadede yapılması gerekenler konusunda görüş alışverişinde
bulunulması son derece yararlı olacaktır. Millî iradenin tecelligâhı olan TBMM, ülke
sorunlarına el koyarak yürütme organıyla işbirliği anlayışı ve azamî diyalog
içerisinde çözüm yolları sağlayacak projeler üretmelidir. Bu kapsamda, esnaf ve
sanatkârların sorunları konusunda TBMM tarafından kurulacak bir Meclis
araştırması komisyonu, esnaf ve sanatkârlarımızın sıkıntılarını tüm yönleriyle
incelemeli, gerektiğinde, ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde görüşmelerde ve
incelemelerde bulunarak, hükümetimize yol gösterici nitelikte bir çalışma
yapmalıdır. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemde yerlerini alacak ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır. Komisyondan istifa önergesi vardır,
okutuyorum: A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam) 2. – Mardin
Milletvekili Fehim Adak’ın, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/435) 27.12.2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğinin yapılmasını bilgilerinize arz
ederim. Fehim Adak Mardin BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Başbakanlığın Anayasanın 82 nci maddesine
göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım: 3. –
İngiltere'ye resmî ziyarette bulunan Turizm Bakanı Mustafa Rüştü Taşar'a,
Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin, Elazığ Milletvekili Mustafa Gül, Erzincan
Milletvekili Tevhit Karakaya, İstanbul Milletvekili Fadlı Ağaoğlu, Kilis
Milletvekili Mehmet Nacar, Şanlıurfa Milletvekilleri Meh-met Güneş ile Ahmet
Karavar'ın refakat etmelerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/948) 27.12.2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Turizm Bakanı Mustafa Taşar'ın, 12-15
Kasım 2001 tarihlerinde Londra'da düzenlenen WTM 2001 "World Travel
Market" Fuarına katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere, 11-16 Kasım 2001
tarihleri arasında İngiltere'ye yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları
yazılı milletvekillerinin de iş-tirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki
Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir. Anayasamızın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim. Bülent Ecevit Başbakan LİSTE İlhan Aytekin (Balıkesir) Mustafa Gül (Elazığ) Tevhit Karakaya (Erzincan) Fadlı Ağaoğlu (İstanbul) Mehmet Nacar (Kilis) Mehmet Güneş (Şanlıurfa) Ahmet Karavar (Şanlıurfa) BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Alınan karar gereğince, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. V . – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1.– İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili
Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)
(S. Sayısı : 527) BAŞKAN- Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen
maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz. Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli
ve 4685 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu
raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. 2 .– Tütün,
Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması
İle Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046
Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı : 777) (1) BAŞKAN- Komisyon?.. Yerinde. Hükümet?.. Yerinde. Tasarın 4 üncü maddesi kabul edilmişti. Şimdi, 5 inci maddeyi okutuyorum: Kurumun gelir ve giderleri ile denetimi MADDE 5. - Kurumun gelirleri şunlardır: a) Yurt içinde üretilen veya ithal edilen
tütün mamulleri ile alkol ve alkollü içkilerin yurt içinde yapılacak ilk
teslimlerinde satış fiyatının binde dördü. b) Mamul üretimi, satışı ve uygunluk
belgesi başına alınacak tutar. c) Tescil, izin ve ruhsat harçları. d) Bu Kanunda yer alan idarî para
cezalarının yüzde yirmibeşi. Gerektiğinde (a) bendinde belirtilen oranı
yüzde elliye kadar azaltmaya, ödeme usul ve esaslarını tespite Bakanlar Kurulu
yetkilidir. Bu tutar hiçbir vergiye matrah teşkil etmez. Kurumun giderleri şunlardır : a) İdarî giderler. b) Sektörle ilgili araştırma-geliştirme
faaliyetleri ile tütün ve alkol tüketiminden kaynaklanan kamusal, toplumsal ya
da tıbbî nitelikteki her türlü zararlı etkileri önleyecek çalışmaları
yönlendirerek organizasyonu sağlamak üzere gerekli gördüğü faaliyetlerin
desteklenmesinden doğan giderler. Kurumun giderleri Kurul kararıyla
yürürlüğe giren yıllık bütçeye göre yapılır. Kurumun bütçe yılı takvim yılıdır.
Yıllık gelir ve gider arasındaki fark Maliye Bakanlığınca belirlenecek esaslar
dahilinde genel bütçeye aktarılır. Kurumun mal ve varlıkları Devlet malı
sayılır, haczedilemez, rehnedilemez. Kurum Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun
denetimine tabidir. BAŞKAN - 5 inci madde üzerinde söz
isteyen?.. Saadet Partisi Grubu adına Erzurum
Milletvekili Aslan Polat. Buyurunuz Sayın Polat. Süreniz 5 dakikadır. (SP sıralarından
alkışlar) SP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Tasarının bu
maddesiyle, kurumun gelir ve giderleri belirtilmiş. Burada, kurumun giderleri
arasında ise, en önemli olarak, araştırma - geliştirme faaliyetlerinde
bulunulması ve alkol tüketiminden kaynaklanan kamusal, toplumsal ya da tıbbî
nitelikli her türlü zararlı etkilerin incelenmesi ve çalışma yapılması
söyleniyor. Burada, önemli olan konu şu: Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planının 64 üncü sayfasında, Tütün ve Tütün Mamulleri Sanayii
Özel İhtisas Komisyonu için "Araştırma - geliştirme çalışmaları
yapılmalı..." Ve bunu da Tütün Ofisine teklif ediyor ve "Tütün Ofisi
Genel Müdürlüğü bünyesinde bir ar-ge birimi kurulmalıdır." diyor. Burada,
Avrupa Birliğinin zorunlu kıldığı ürün standartları arasında yer alan azamî
zifir, nikotin ve karbondioksit oranlarına uygun üretim yapabilmek için gerekli
yatırımlar, tütün mamulleri üretici firmalar tarafından planlanması başlatıldı
ve bu devam edilsin, ar - ge çalışmalarına destek olunsun, Tekel'in ve tütün
tüccarlarının istekleri önplanda tutulsun diye Devlet Planlama Teşkilâtı, ar-ge
çalışmaları için bayağı vazife vermiş; fakat, şimdi, yine bu hükümetle ilgili
söylemek istiyorum; o da şu: Bu bütçe programında, siz, Tütün Ofisine bir para
koydunuz. Burada da vazifelerini saydık. İşte, araştırma-geliştirmeye yardım
etsin, zararlarını önleyecek faaliyetler yapsın. Tütün Ofisine 118 trilyon lira
para koymuşsunuz; fakat, bu 118 trilyon liranın, şu ana kadar kasım ayı sonu
itibariyle 1 lirasını bile harcamamışsınız.Yani, bir taraftan, çok önemli
demişsiniz, Devlet Planlama Teşkilâtı bu konuda, tütün üzerinde araştırma
yapsın, yarın tütün üreticilerimiz zarar etmesin, çalışmalar yapsın demişsiniz,
bunun için Tütün Ofisi kuralım demişsiniz ve Tütün Ofisine son derece kısıtlı
olarak koyduğunuz 118 trilyon liradan 1 000 000 lira dahi kasım ayı sonuna
kadar harcamamışsınız; çünkü, istememişsiniz çalışmayı. İşte burada bütçe
rakamları ortada. Fakat, siz, istediğiniz zaman da bunları çok daha iyi
bulabiliyorsunuz. Mesela, diyelim ki, bütçe programınızda faize 16,6 katrilyon
lira para ayırmışsınız, yetmemiş, bunu 41 katrilyon liraya çıkarabiliyorsunuz.
İstediğiniz zaman bunu çıkarıyorsunuz; ama, çiftçiye bir yardım olduğu zaman,
hemen böyle buna mani olmak için elinizden ne geliyorsa onu yapmaya
çalışıyorsunuz. İşte, bu da, bu hükümetin üreticilere verdiği gerçek desteğin
özelliği. Bakın, getirdiğiniz, bugün görüştüğümüz bu
tasarıda tütün ekim alanlarını kısaltıyorsunuz. Bunu şimdi yapmıyorsunuz, 2000
Yılı Genişleme Stratejisi kitabının -yine, burada bakarsak- 57 nci sayfasında
"amacımız, tütün alanlarını 80 000 hektar, şekerpancarı alanlarını 100 000
hektar ve fındık alanlarını 100 000 hektar azaltmaktır" diyorsunuz ve bir
sayfa sonrasında, 59 uncu sayfasında, Avrupa Birliği bile "Türkiye,
doğrudan gelir desteğine bütçesinde yeterli ödenek ayırmamıştır" diyor. 59
uncu sayfasında... Peki, yeterli ödenek doğrudan gelir desteğine ayrılmamıştır
diye Avrupa Birliğinin bile ihtar ettiği konuda siz ne yapmışsınız 2001 yılında;
doğrudan gelir desteğine 500 trilyon lira koymuşsunuz, kasım ayı sonuna kadar
buradan 1 000 000 lira bile kullandırmamışsınız. Şimdi sizinle burada
hesaplaşmak istiyorum halk adına. Yani, siz, çiftçi için ne önermiş, bütçeye
koymuşsanız son derece yetersiz; birisini, kıyıp kullanmamışsınız. Doğrudan
gelir desteği demişsiniz; kasım ayı sonuna kadar bir lira kullanmamışsınız.
Tütün Ofisine son derece kısıtlı kabul etmişsiniz, 118 trilyon lira
koymuşsunuz; bir lirasını kasım ayı sonuna kadar kullanmamışsınız. Kullandıysanız,
Maliye Bakanımız burada, "kullandım" diyorsa, kullandığını izah
etsin. Bakın, milletvekilleri, böyle rahatsız
olmayın. Bunlar sizin günahlarınız; bunlar, her gün sizin karşınıza çıkacaktır. Şimdi, siz, bunları böyle kullanmazken,
mesela, dün akşam, Plan ve Bütçe Komisyonunda, gece saat 12.00'de, zorda kalan
şirketleri -ki, doğrudur- kurtarabilmek için, 10 bankaya 10 katrilyon lira daha
destek yapmak için bütçeden, vazife aldınız. 10 bankaya 10 katrilyon lira!.. MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Borç... ASLAN POLAT (Devamla) - Bir dakika,
dinleyin beni, dinleyin... Rahatsız olmayın! 10 bankaya 10 katrilyonu niye
vereceksiniz; bunları, reel sektörü ilerletelim diye vereceksiniz. Bakın, Hazine Müsteşarlığının 2002 yılı
bütçesi sunuş raporu... Buradan bir iki rakam okuyalım milletvekilleri
-rahatsız olmayın- bakın, ne demiş Hazine Müsteşarlığı. Bunlar devletin
rakamları, ben kendim demiyorum. Bu raporun 56 ncı sayfasında deniliyor ki:
"KOBİ'lere (Küçük ve Orta Boy İşletmelere) yatırımlarda devlet yardımları
hakkında karar çerçevesinde, 1997 yılı ekim ayından 2001 yılı ekim ayı sonuna
kadar geçen dönemde düzenlenen KOBİ teşvik belgeleriyle ilgili bilgi
aşağıdadır." KOBİ'lere, sizin, bundan önceki
dönemlerde, 1997 yılında 19 trilyon, 1998 yılında 19 trilyon... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan,
bitiriyorum... BAŞKAN - Lütfen, tamamlayın Sayın Polat. ASLAN POLAT (Devamla) - Çok önemli de onun
için söylüyorum. Hem de, MHP Grup Başkanvekili iyi dinliyor. Gelsin, isterse
cevap versin; memnun da olurum cevap verirse. 1999 yılında 42 trilyon ayrılmışken, 2001
yılında ocak-ekim ayları arasında, Sayın Başkanım, KOBİ'lere verdiğiniz bütün
kredi 6 trilyon 272 milyar. Şimdi düşünebiliyor musunuz, Türkiye'de, KOBİ'de bulunan
2,5 milyon esnafa verdiğiniz kredi 6 trilyon 272 milyar. Bu rakam, ta 1997'de
bile 19 trilyondu. Siz, bu sene sadece dün akşam, 10 tane bankayı kurtarmak
için 10 katrilyon lira kaynak ayırdınız. Burada neyi demek istiyorum: Siz, büyük
holdinglere olunca çok cömertsiniz, halka olunca, böyle, son derece bu işlerde
kıpti davranıyorsunuz, az davranıyorsunuz. BAŞKAN - Sayın Polat, sözlerinizi
tamamlayın... Teşekkür ediyorum. ASLAN POLAT (Devamla) - Son olarak bir şey
daha söyleyeyim: Bunun sonunda kurum, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun
denetimine tabidir deniyor. Dün akşam verilen bir önergeyle -çok iyi de oldu-
bunların, Sayıştay denetimine tabi olacakları belirtildi ve Sayıştay denetimi
de hakikaten iyi olacak; Sayıştay'ın o raporlarının hepsini size tek tek
okuyacağım böyle, sizi burada rahat oturtmayacağım. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum. Burada herkes konuşur, o sizin yetkinizde
değil Sayın Polat. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Konya Milletvekili Özkan Öksüz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün, Tütün Mamulleri Kanun Tasarısının
5 inci maddesi üzerinde Ak Partinin görüşlerini aktarmak üzere huzurunuzdayım;
hepinize, bu vesileyle, saygı ve selamlarımı sunuyorum. Değerli milletvekilleri, yasa tasarısının
5 inci maddesi, bu yasa tasarısıyla kurulması düşünülen Tütün, Tütün Mamulleri
ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu ve Kurulunun gelir ve giderleri
ile denetiminin nasıl olacağını hükme bağlamaktadır. Bu maddeyle,
üreticilerimizin tütün satış bedellerinin binde 4'ü bu kurumun gelirleri
arasında sayılmaktadır. Böylece, hükümet, bir taraftan "devleti
küçülteceğim" iddiasında bulunurken, devleti büyütmekte, hantal bir yapıya
kavuşturmaktadır; arpalık haline gelen üstkurullar icat etmektedir. Ayrıca,
devlet, aldığı vergilerin dışında fon, harç, vakıf aidatı, dernek aidatı gibi
ödeneklerle, âdeta, Deli Dumrul'a dönüşmektedir. Böylece, devlet, sosyal devlet
anlayışından hızla uzaklaşmaktadır. Dünyanın hangi ülkesinde görülmüştür,
devlet, kurduğu kurum ve kuruluşların yükünü halka yüklemektedir. Devlet,
vatandaşa hizmet götürmekle mükelleftir. Bu hizmetlerin karşılığında ise vergi
alır. Masraflarını karşılayamayacağınız kurumu kurmayın, milletin sırtına
kambur yüklemeyin. IMF'nin dayatmaları sonucunda çıkarılmak istenen bu yasayla,
ülkemizde tütün üreticileri mağdur edilirken, Amerika Birleşik Devletleri ve
Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki tütün stokları eritilmek istenmektedir.
Hükümet, her ne kadar "bu yasayla, tütünün fiyatlandırılması, alımı,
satımı ve dışsatımı ile tütün ürünlerinin üretimi ve fiyatlandırılması, satışı
gibi konularda sektör tamamen serbest rekabete açılmaktadır; bu da, tütün
üreticileri için olumlu bir gelişmedir" dese de, bu yasayla, tütün
üreticilerimiz mağdur edilmekte, iç ve dış tekel gruplarının insafına terk
edilmektedir. Devlet sektörünün dışında Türkiye'de kaç
tane sigara üreticisi vardır; iki veya üç tane. Bunlar da ürettikleri
sigaraların tütününü ithal etmektedirler. Alıcısı bulunmayan bir piyasada siz
istediğiniz kadar tütün fiyatlarını açık artırmayla belirleyin; neye
yarayacak?! Değerli milletvekilleri, başta bu hükümet
olmak üzere, bundan evvelki hükümetlerin uygulamış olduğu politikalar, bu
yasada olduğu gibi, üreticilerimizi mağdur eden yasalar nedeniyle, ülkemizde
tarım bitme noktasına gelmiştir. Kuraklık ve sel baskınları gibi doğal afetler,
yaşanan ekonomik kriz, hükümet tarafından uygulanan düşük tabanfiyatları
uygulaması, gübre, motorin, elektrik gibi tarımsal girdilere yapılan aşırı
zamlar nedeniyle, çiftçilerimiz aldıkları kredileri ödeyemez hale gelmişlerdir.
Çiftçilerimiz, kredi borçları yüzünden mahkemelerde sürünmekte ve icra yoluyla,
tarım aletleri haraç mezat satılmaktadır. Çiftçilerin borçlarının ertelenmesi
için getirilen düzenleme de pek işe yaramamıştır; çünkü, çiftçi, iflas
etmiştir, borç ödeyecek gücü kalmamıştır. Ülkemizin en önemli tarım bölgesi olan
Konya'da, tarım topraklarımızın büyük bir bölümü boş tutulmaktadır. Ekilen
alanlarda ise, çiftçilerimiz toprağa gübre atamamıştır. Çiftçilerimiz devlete güvenmenin bedelini
tarlasına gübre atmamakla ödemektedir. Çünkü hükümet, tarımsal ürünlerden
devlet desteğini kaldırırken, üreticilere doğrudan gelir desteği sağlayacağı
sözünü vermişti. Hükümetin sözüne inanan çiftçilerimiz de, doğrudan gelir
desteğinden yararlanabilmek için birçok kuruma haraç gibi vergi ve fon
ödeyerek, arazi kayıtlarını çıkararak, kayıtlarını yaptırmışlardır. Şimdi soruyorum: IMF'nin dayatmaları
sonucu tarımsal ürünlerdeki devlet desteğinin kaldırılması karşılığında
çiftçilere söz verdiğiniz destek nerede; dekar başına 10 000 000 Türk Lirası
ödenecek destek nerede? Size güvenen çiftçilerimiz, tarlası için alacağı gübrenin
parasını kamu kuruluşlarına ödediler; karşılığında ne aldılar? Koca bir hiç.
Devlet anlayışı bu mudur? Böyle giderse, bir tarım ülkesi olmakla
övündüğümüz ülkemiz, dışardan tarım ürünü satın alan bir ülke haline
gelecektir. Zaten, yediğimiz birçok ürün dışardan satın alınmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkan. BAŞKAN - Lütfen, tamamlayınız. ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Bütün dünya
ülkeleri, çiftçilerini desteklemektedir. Çiftçilere sağlanan destek zarar
değildir. Eğer, siz, çiftçiler üzerindeki desteği kaldırırsanız köyleri
boşaltırsınız, işsiz oranını çok yüksek boyutlara çıkarırsınız, üretim
ekonomisinden tüketim ekonomisine geçersiniz, altyapısız büyüyen şehirler
ortaya çıkarırsınız, vergi gelirlerini düşürürsünüz, ihracat oranları
gerilerken ithalat patlaması yaşanır. Ondan sonra, IMF'den alacağımız milyar
dolarlar da size kâr etmez. Uygulanan tarım politikaları sonucunda,
2000 yılında Türkiye'nin tarım ürünleri ithalatı 4,1 milyar dolardır, tarım
ürünleri ihracatı ise 3,8 milyar dolardır. Dünyada tarım ürünleri bakımından
kendini besleyen yedi ülkeden biriyken, hükümetin yanlış politikaları yüzünden,
mercimek, buğday, fasulye ithal eder duruma düştük. Bu duygularla hepinize sevgi ve saygılarımı
sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür ederim Sayın Öksüz. Doğru Yol Partisi Grubu adına Batman
Milletvekili Faris Özdemir. Buyurunuz Sayın Özdemir. (DYP sıralarından
alkışlar) DYP GRUBU ADINA FARİS ÖZDEMİR (Batman) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, siyasetin
talihsizliği ve çelişkisinden duyduğum üzüntüyü dile getirmek istiyorum. Şu
anda görüştüğümüz Tütün Kanununa tepki koyup istifa eden o zamanın Sayın
Bakanının bu oturumu idare etmesini hangi sözcüklerle yorumlayabileceğimi
bilemiyorum. (DYP sıralarından alkışlar) Değerli milletvekilleri, doğu ve
güneydoğuda kapatılan yaprak tütün işletmelerinde çalışan bayan işçileri bu
kışın ortasında gurbet ellerine gönderen bu iktidarı, bu hükümeti tarihe
şikâyet ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar) Anneler babalar gurbette, yavrular akraba
evlerinde yarı yetim, yarı öksüz okula giderken, vicdanınız sızlamıyor mu? Ama,
siz, bu acıyı bilemezsiniz; çünkü, sizin yuvanızı kimse dağıtmadı değerli
milletvekilleri. Soruyorum size 42 ilin milletvekilleri:
Yarın tütün üreticisinin karşısına nasıl çıkacaksınız? Ne söyleyeceksiniz? Ne
duyacağınızı biliyor musunuz? Ama, bu mesele benim meselem değil diyorsanız, o
da sizin sorununuz. Bu getirilen yasaya ne kılıf bulmak
isterseniz isteyin, 18 Aralık 2000 tarihli IMF'ye verilen iyiniyet mektubunun
emri olduğu gerçeğini silemezsiniz. Cumhurbaşkanının vetosuna rağmen
ısrarınızın ve yüzbinlerce tütün ekicisini kaderine terk etmenin mantığı nedir?
Milleti perişan ettiniz, acınacak hale
getirdiniz; artık, bir tütün üreticisini, çocuğunu okutacak durumdan tamamen
uzaklaştırdınız. Bu yanlışlar yetmiyormuş gibi, bu sene Ziraat Bankası
kredilerini de kestiniz. Şu anda, tütün üretim bölgelerinde, bu
kışın ortasında... İnanmıyorsanız siz de gidin bakın değerli milletvekilleri;
ama, siz gidemezsiniz, halktan kopmuşsunuz, halkın içinde değilsiniz artık.
(DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bu milleti bu duruma düşüren, bu hükümetin
duyarsız politikasıdır. Ha, ne oluyor; biz, milletin hakkını bu şekilde
savunduğumuz zaman, popülizm yapıyormuşuz. Eğer, sizin anlayışınız buysa, biz,
popülizm yapmayı, millet adına şerefli bir görev sayıyoruz. Biz, hangi olumlu
işe hayır dedik? Tekel içki üretmesin, ispirto üretmesin, kibrit yapmasın...
Biz, bunların hepsinin arkasındayız; sizinle beraberiz. Günümüzün şartlarına
uygun yapısal değişikliklerin hepsinin yanındayız. Günümüzün ihtiyacına cevap
vermeyen kurum ve kuralları kayıtsız şartsız değiştirmek için, dönüşüm ve değişim
programını başlatmak için, hep yanınızdayız. Nitekim, 2000 yılı mahsulünün alımında,
olay, kendini göstermiştir; Denizli'de, Batman'da, Adıyaman'da, Samsun'da,
Manisa'da, 4 dolar 10 sentten verdiğimiz tütünü, siz, 2000 yılı mahsulünde 1
dolar 88 sente kadar düşürdünüz. Ancak, tütün dikim alanlarının alternatifi
yine tütündür. 600 000 civarında tütün ekicisi kaderine terk edilmiştir. Biz,
size, tütünü alın, yakın demiyoruz; iç tüketim ve dışsatım miktarlarıyla
orantılı tütün yetiştirin; alanları daraltın. Her şeyi kabul ediyoruz. Tütün
borsası mı; evet; hepsine varız. Sayın iktidar mensupları, konuyu, bize de
gelip, müzakere edebilirdiniz. İsyanımız bunadır. Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize
saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, 5 inci madde
üzerinde 3 adet önerge vardır; önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra,
aykırılıklarına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa
tasarısının 5 inci maddesinde "Kurumun giderleri şunlardır"
başlığının (b) bendinin ilk fıkrasındaki "kamusal, toplumsal ya da tıbbî
nitelikteki her türlü zararlı etkileri önleyecek çalışmaları yönlendirerek..."
ibaresinden sonra gelmek üzere "Yeşilay'la birlikte" ibaresinin
eklenmesini arz ederiz.
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı Yasanın
5 inci maddesinin son fıkrasının "Kurum, Sayıştay denetimine tabidir;
yılda iki defa Plan ve Bütçe Komisyonuna rapor verir" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Son ve maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı Yasanın
5 inci maddesinin birinci fıkrası (d) bendinde zikredilen "yüzde
yirmibeşi" ibaresinin "yüzde yirmisi" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN
ŞAHİN (Antalya)- Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu? DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU
(İstanbul)- Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Önergeniz hakkında konuşacak
mısınız yoksa gerekçeyi mi okutayım sayın milletvekilleri? VEYSEL CANDAN (Konya)- Konuşacağız... BAŞKAN - Önerge sahibi milletvekillerinden
Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer konuşacaklar. Süreniz 5 dakikadır Sayın Geçer, buyurun. MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 777 sıra sayılı tasarının 5 nci
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde konuşmak üzere huzurlarınızda
bulunuyorum; Saygı ve selamlarımı sunuyorum. Sayın Başkan, değerlim milletvekilleri;
oluşturulan bu kurumun, 5 inci madde, gelirlerini düzenlemektedir. Daha sonra
gelir kalemleri sayılmakla birlikte, ikinci fıkrasında "Kurum Giderleri
Kurul kararlarıyla yürürlüğe giren yıllık bütçeye göre yapılır. Kurum bütçe
yılı takvim yılıdır. Yıllık gelir ve gider arasında fark Maliye Bakanlığınca
belirlenecek esaslar dahilinde bütçeye aktarılır" denilmektedir. Yani,
burada, aslında, belirlenen fark, olumlu veya olumsuz fark, müspet veya menfi
fark, kurumun, gelir-gider arasındaki zararı veya kârı genel bütçeye
aktarılacak. Dolayısıyla, burada, idarî para cezalarından oluşacak biriken
paranın yüzde 25'inin değil de, yüzde 20'sinin kuruma aktarılmasını öneriyoruz.
Zira, böyle bir kurumun maliyeti, zaten, topluma, oldukça ağırlıklı bir maliyet
olacaktır. Zaten, kurumun oluşmasına da -daha önceki
sözlerimizde belirtmiştik karşıydık. Yani, böyle bir kurumun oluşması ve bunun
finanse edilmesi, bu finansmana birtakım paraların ayrılması, bu kurumun
yapacağı işlevler açısından ne derece faydalıdır, şu anda bunu belirlemek
mümkün değildir. Ancak, Türkiye'de yapılan bu
değişikliklerin, bu dönüşümlerin, hele tütün alanında, tütün çiftçisini mağdur
edecek bir dönüşümün bedelinin biraz daha çiftçilere yükletilmesini veya diğer
kurumlara yükletilmesini, buna finansman ayrılmasını da, genel kamu finansmanı
açısından uygun görmüyoruz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye'de yapılan bu dönüşüm çalışmaları çerçevesinde, aslında, tütün alanında
yapılan bu değişikliğin en büyük faturasının kahredici ağırlığının tütün
ekicilerine çıkarıldığını görüyoruz. Bugüne kadar, ne hikmetse, devlet
tarafından inhisara alınarak desteklenmiş, üretilen bütün mamullerin alım
garantisi verilerek üretimi teşvik edilmiş tütün mamulünün ve bu alanda uğraşan
tarım çiftçisinin, bu kanunla birlikte çok zor duruma düşürüleceğini görüyoruz.
Zaten, bize gelen bilgiler de, bu alanda tütün tarımı yapan çiftçilerimizin son
derece zor durumda olduğunu gösteriyor. Bunun, bir geçiş dönemi içerisinde
düzenlenmesi, bu ağırlığın veya bu faturanın, tarım çiftçisine, tütün
çiftçisine değil, diğer alanlara da yayılması, yumuşak bir geçişin yapılmasının
öngörülmesi gerekirken, burada, böyle bir kurum oluşturularak ve böyle bir yasa
çıkarılarak, tütün çiftçimiz son derece mağdur duruma düşürülmüştür. Burada, aslında, yurtdışı tekelinin belki
Türkiye'de tütün alanına girmesini... Zaten Batılı ülkelerde tütün kullanımının
son derece azaldığı son zamanlarda, artık, tütün kullanımının son derece
düştüğü ve üretimin de düşürüldüğü bir noktada, üçüncü dünya ülkelerine ve
Türkiye gibi ülkelere dayatılarak, bu bölgelerde, bu ülkelerde, Batılı tütün
üreticilerinin piyasaya girmesi, Batılı tütün üreticilerinin piyasada tekel
oluşturmasını sağlayacak son derece zararlı bir ortam varken, bu faturanın
bedelinin en azından başka kurumlara da yükletilmesi gerekirken, tütün
üreticisine yükletilmiştir ve tütün üreticisi, şu anda, son derece mağdurdur. Bununla birlikte, yeni bir özel kurum
oluşturularak, âdeta ayrı bir bütçe oluşturularak, ayrı giderler yapılarak, bu
giderlerin hangi alanlarda harcanacağı, aslında, burada muğlak ifadelerle ifade
edilmesine rağmen, bütçesinde eksi, yani, olumsuz bir fark çıkması halinde,
bunun ülkenin genel bütçesine aktarılarak giderilmesi de, aslında, uygun bir
yaklaşım değildir diye düşünüyoruz. Bu kurumun gelirlerinin, belirlenen bu kalemler
içerisinde düşürülmesini talep ediyoruz ve birinci fıkranın (d) bendiyle ilgili
vermiş olduğumuz önergede, idarî para cezalarının, birikmiş fonlardan, bu
kuruma yüzde 25 değil, yüzde 20 aktarılmasını öneriyor, önergemize desteğinizi
bekliyor, saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Geçer. Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı
önergeyi... VEYSEL CANDAN (Konya) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yetersayısını arayacağım. Önergeyi kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Değerli milletvekilleri, bir hususu sizin
takdirlerinize sunmak istiyorum. Ben saymıyorum, iki arkadaşımdan rica
ediyorum. Kabul edenler bölümünde, bir arkadaşım "60", bir arkadaşım
"56" dedi, sonra, bir üyeyle ilgili oy kullanmada anlaştılar, 59'da
mutabık kaldılar. Kabul etmeyenler bölümünde, bana, bir arkadaşım
"128", diğer arkadaşım "144" rakamını verdi. Takdir
buyurursunuz ki, bu durumda, ben, tereddüt hasıl olduğu için -arkadaşlarımı suçlamıyorum;
çünkü, bir yandan sayarlarken, sayın milletvekilleri Genel Kurul salonuna
girince kaçırabilirler- oylamayı elektronik cihazla yapacağım. Elektronik cihazla oylama yapacağız;
oylama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak oylarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme
giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, oylama pusulalarını,
teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge
reddedilmiştir. Karar yetersayısı vardır; talebinizi yerine getirdik. Şimdi, 2 nci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa
tasarısının 5 inci maddesinde "Kurumun giderleri şunlardır"
başlığının (b) bendinin ilk fıkrasındaki "kamusal, toplumsal ya da tıbbî
nitelikteki her türlü zararlı etkileri önleyecek çalışmaları
yönlendirerek..." ibaresinden sonra gelmek üzere "Yeşilay'la
birlikte" ibaresinin eklenmesini arz ederiz. Mahmut Göksu (Adıyaman)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN
ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu? DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU
(İstanbul)- Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Göksu, önergeniz hakkında
siz ya da arkadaşlarınız konuşacak mısınız? MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Zeki Bey
konuşacaklar efendim. BAŞKAN - Önerge sahiplerinden Karaman
Milletvekili Sayın Zeki Ünal. Süreniz 5 dakikadır. Buyurun Sayın Ünal. ZEKİ ÜNAL (Karaman) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerinde görüşlerimi arz etmek
üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum. Değerli milletvekilleri, önergemizle,
yasanın 5 inci maddesinde "Kurumun giderleri" fıkrasının (b) bendinin
ilk paragrafındaki "tütün ve alkol tüketiminden kaynaklanan kamusal,
toplumsal ya da tıbbi nitelikteki her türlü zararlı etkileri önleyecek
çalışmaları yönlendirerek" ibaresinden sonra gelmek üzere "Yeşilay'la
birlikte" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz. Gerekçemiz gayet
açıktır. Anayasanın 41 inci maddesi ailenin korunmasıyla, 56 ncı maddesi
vatandaşların sağlıklarının korunmasıyla, 58 inci maddesiyse gençliğin
sigaradan, alkolden, uyuşturucu maddeden ve kötü alışkanlıklardan korunmasıyla
ilgilidir. Alkol, sigara ve uyuşturucu maddelerin
insan sağlığına zararlı olduğunu bilmeyen yoktur. Tıp otoriteleri de bunu kabul
ve tasdik etmektedirler; ancak, bunun böyle olduğunun kabul edilmesi veya
tasdik edilmesi fazlaca bir anlam ifade etmiyor ki, sigara, alkol ve esrar gibi
bazı kötü alışkanlıklar terk edilmiyor; tersine daha da artmaktadır. Sigarayla Savaşanlar Vakfının tespitlerine
göre, Türkiye'de sigara pazarının yılda 3 katrilyon lirayı aştığını, 2000
yılında 6,5 milyar paket sigara tüketildiğini öğreniyoruz. 1985 yılında 63
milyar adet sigara tüketilirken, bu rakam, 2000 yılında 130 milyar adede çıkmış
bulunmaktadır. Türkiye, sigara tüketiminde, Brezilya,
Güney Kore ve Hindistan'dan sonra dördüncü sırada yer almaktadır. Ülkemizde,
özellikle gençler arasında sigara, alkol ve uyuşturucu alışkanlıkları giderek
artmaktadır ve bu alışkanlıklara başlama yaşı, özellikle sigarada, 10 yaşına
kadar inmektedir. Değerli arkadaşlar, bir kişi günde bir
paket sigara içtiği zaman, o kişinin yirmi yılda vücudunda biriktirmiş olduğu
katran ve is miktarının 7 kilogram olduğunu, yine bu araştırmalar ortaya
koymuştur. Tiryaki olan arkadaşlarımızın bu konuda dikkatlerini çekmek
istiyorum. Yeşilay'ın tespitlerine göre, Türkiye'de,
30 milyon kişi sigara tiryakisidir, 20 milyon kişi alkol kullanmaktadır ve
bunun 6 milyonu da bağımlıdır. Yine, Yeşilay cemiyetinin verilerine göre,
Türkiye'de, bir yılda 5 milyar dolarlık sigara ve alkol tüketilmektedir.
Türkiye'de, yılda tüketilen alkol miktarı 1 milyar litredir; aşağı yukarı, kişi
başına 17-18 litre alkol düşmektedir ve alkol tüketiminde, Amerika'dan ve
Almanya'dan sonra, dünyada üçüncü sırada yer almaktayız. Sağlık Bakanlığının, 7 ilde, 12 000
ortaöğretim öğrencisi üzerinde yaptığı araştırmada, bu öğrencilerin yüzde
20'sinin sigara, yüzde 27'sinin alkol, yüzde 4'ünün de uyuşturucu kullandığı
ortaya çıkmıştır. Yılda işlenen suçların yüzde 66'sı ve
trafik kazalarının da yüzde 61'i, maalesef, alkolden ileri gelmektedir. Değerli arkadaşlar, devlet -afet gibi-
bazı görevleri ifa ederken, Kızılay'ı devreye sokmaktadır. Gerçi, Kızılay
geçmişte iyi bir sınav vermemiştir; ama, Kızılay'ı yine devreye sokmakta ve
elindeki imkânlara göre, yine, bazı işler yapmaktadır. Tütün ve alkol tüketiminden kaynaklanan
zararlı etkileri önlemek için Yeşilayı da devreye sokmak mümkündür diye
düşünüyorum; çünkü, sigara, alkol ve uyuşturucu madde konusunda Yeşilay
Cemiyeti, gerçekten uzmanlaşmıştır. Bu gibi konularda Yeşilayı devreye sokacak
olursak ve kurulacak bu organizasyonda Yeşilaya yer verecek olursak, öyle zannediyorum
ki, fevkalade isabetli bir karar almış oluruz. Önergemizin destekleneceğini ümit
ediyorum. Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize
saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (Ak Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ünal. Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasanın
5 inci maddesinin son fıkrasının "Kurum Sayıştayın denetimine tabidir.
Yılda iki defa Plan ve Bütçe Komisyonuna rapor verir" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Ahmet Demircan (Samsun) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN
ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU
(İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Önerge sahibi, Samsun
Milletvekili Sayın Ahmet Demircan; buyurunuz. Süreniz 5 dakika. AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 777 sıra sayılı Tütün Kanununun 5 inci maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak huzurunuzda bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, demokratik bir
devlette, millet denetiminden uzak hiçbir kurum olmamalı. Bu, temel bir
konudur. Devletin, demokratik bir devletin üç temel erki vardır; yasama,
yürütme, yargı. Bir de, denetlemeyi buna eklemekte yarar var, demokratik
denetlemeyi buna eklemekte yarar var. Her erkin, her kurumun kendi içerisinde
bir denetim mekanizması olabilir, olmalıdır da; ama, bununla yetinilmemeli;
denetlemeyi nihaî olarak millete dayandırmak gerekir. Bugün, Türkiye'deki duruma baktığımızda,
mesela, Anayasanın 100 üncü maddesinde, denetlemeyle ilgili, Meclis
soruşturması konusu vardır. Burada yapılan son değişiklik -bundan iki ay önce
bu değişiklik Meclisimiz tarafından yapıldı- dahi yetersizdir. Yürütme
üzerinde, başbakan ve bakanlar üzerinde denetleme yapmakla yetinilmektedir.
Oysa, bugün, pek çok özerk kurum oluşturuyoruz, özerk kurullar oluşturuyoruz.
Bunların denetimi, zaten yürütmeden yarı bağımsız hale geliyor, yürütmeden
uzaklaşıyor, yürütmenin denetimi altında güçlü bir denetime tabi değil. Yürütme
üzerinde ise milletin denetimi sadece bakanlar ve başbakan hakkında soruşturma
şeklinde sınırlı. O zaman, denetimden uzak kalan bir alanın varlığı ortaya
çıkıyor. Oysa, 100 üncü maddede şu temel değişiklik
yapılabilmeliydi: Meclis, sadece hükümet, başbakan ve bakanlar hakkında değil,
bütün kurum ve kuruluşlar hakkında soruşturma açabilmelidir, denetleme
yapabilmelidir. Bu, bence, Türkiye'nin bir noksanıdır. Bakın, gelişmiş
demokrasilerde, Amerika Birleşik Devletlerinde, Senato, yürütmenin başı olan
başkanı denetleyebilmektedir, hatta, görevden alabilmektedir. Aynı Senato
-Amerikan Anayasasında inceler, görürsünüz- yargıyı da denetleyebilmektedir.
Amerika Senatosu tarafından görevden alınmış ve kamu görevi yasağı getirilmiş
yüksek yargı üyeleri vardır. Aynı zamanda, bürokrasiyi denetleyebilmektedir.
Türkiye'de bürokrasi, maalesef, millet denetlemesinden uzaktır; yani,
demokratik denetlemeden uzaktır. Meclisin denetleme fonksiyonu, sadece bakanlar
ve başbakanlar üzerindedir; o da, Türkiye parlamenter sistemle yönetildiği
için, yürütme, yasamaya, yani Meclise egemen olduğundan dolayı, pek sağlıklı
işlememektedir. Şimdi, biz bu önergeyle neyi öneriyoruz?
Elbette, yeterli olanı, arzuladığımızı burada önerebilmiş değiliz; çünkü, bu
yasada tümüyle bunların hepsini bir araya getirip düzenlemek mümkün değil; ama,
mevcut yapımız içerisinde hiç olmayan da, bu kendi başına buyruk hale gelecek
olan, ileride -Başbakanın da itiraf ettiği gibi- sıkıntılara neden olacak olan
bu kurumların bir şekilde genel denetleme içine alınması, yani, Sayıştay
denetimine tabi tutulması ve aynı zamanda, denetimlerinin Meclisle
irtibatlandırılmasını öneriyoruz. Bu önergeyi, umuyorum, Genel Kurul
destekleyecektir. Her ne kadar, Komisyon ve Hükümet buna katılmıyorsa da,
Türkiye'de denetim noktasında fevkalade boş bir geniş alanın oluştuğunu
Meclisin, Genel Kurulun görmesini istiyoruz; çünkü, Türkiye'nin temel
sorunlarından birine işaret ettiğimize inanıyorum. Denetleme, Türkiye'de
sağlıklı, demokratik bir denetleme işlememekte, bu denetlemenin işlemeyişi
nedeniyle Türkiye'de siyaset de sıkıntıya düşmekte ve bu millet iradesinin
yansımayışı neticesinde Türkiye'de pek çok yolsuzluk ve başarısızlık da
karşımıza çıkmaktadır. Ben, Genel Kurulun bu konuda destek
vereceğini ümit ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (SP ve AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler sayın milletvekili. Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir. III.–
YOKLAMA BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 5 inci
maddenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır. Şimdi, imza sahibi sayın
milletvekillerini arayacağım: Zeki Ertugay?.. Burada. Rıza Akçalı?.. Burada. Nevzat Ercan?.. Burada. Mehmet Gözlükaya?.. Burada. Erdoğan Sezgin?.. MEHMET BAYSARI (Antalya) - Tekabbül
ediyorum. BAŞKAN - Ahmet İyimaya?.. Burada. Mehmet Gölhan?.. Burada. Sadri Yıldırım?.. Burada. Metin Kocabaş?.. Burada. Mustafa Eren?.. Burada. Kemal Çelik?.. Burada. Faris Özdemir?.. Burada. Saffet Arıkan Bedük?.. Burada. Kadir Bozkurt?.. Burada. Mahmut Bozkurt?.. Burada. Nurettin Atik?.. Burada. Musa Konyar?.. Burada. Mustafa Örs?.. ALİ NACİ TUNCER (Trabzon) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Mehmet Sağlam?.. CELAL ADAN (İstanbul) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Ramazan Gül?.. Burada. Değerli milletvekilleri, hiç kimse bu
telefon sesini burada dinleme mecburiyetinde değil. Lütfen... İstirham
ediyorum... Unutmuş galiba bir iki arkadaşımız, deminden bu yana çalıyor;
inanınız, buraya farklı aksediyor. ALİ IŞIKLAR (Ankara) - Beş dakikada bir
karar yetersayısı istiyorlar Başkan, ne yapacağız?! BAŞKAN - İçtüzük vermişse, ben ne yapayım
sayın milletvekilim?! CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Telefonu da sana
soracak değiliz ki!.. Vatandaş arıyor "neredesin" diyor; ona cevap
vereceğiz. BAŞKAN - Efendim?.. Telefonu bana mı
sormak zorunda değilsiniz Sayın Enginyurt? CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sen de bize
sormak zorunda değilsin. BAŞKAN - Biz de dinlemek zorunda değiliz.
Neyse... Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sisteme giremeyen sayın milletvekillerinin
pusulalarını göndermelerini rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı bulunamamıştır. Saat 16.00'da toplanmak üzere, birleşime
ara veriyorum. Kapanma
Saati: 15.45 ÜÇÜNCÜ
OTURUM Açılma
Saati : 16.00 BAŞKAN :
Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP
ÜYELER: Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
44 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 777 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 2. – Tütün,
Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden
Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve
Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve Anayasanın
89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı : 777) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan... BAŞKAN -Sayın Ercan, buyurunuz efendim. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkanım,
çok teşekkür ediyorum efendim. Tütün Kanunu Tasarısı olarak bilinen
tasarının bugünkü görüşmelerinde, 5 inci maddeye ilişkin oylama aşamasında
verdiğimiz bir yoklama talebimiz vardı. Biz, İçtüzükten kaynaklanan bu
hakkımızı, Tütün Yasa Tasarısının, çiftçinin yararına görmediğimiz için,
yasalaşmaması açısından pek çok defa kullandık. Ancak, verilen arada, Sayın
Bakanın bu tasarının görüşülmesi aşamasında, hükümet adına orada oturmayacağını,
diğer Grup Başkanvekilleriyle yaptığımız istişarede de, bu tasarının bugün
görüşülmemesi gerektiği, bu tasarıdan sonra, gündemde, sırasında yer almış olan
vergi terkini yasa tasarısının bugün görüşülmesinin faydalı olacağı noktasında,
bir mutabakat sağladık. Dolayısıyla, biz, şimdi, bu vergi terkini
yasa tasarısının yasalaşmasına imkân tanımak açısından, çok yararlı görüyoruz;
31.12.2001 tarihine kadar bunun yasalaşması lazım. Bölge insanı, depremzede,
mağdur insanlarımız, bu tasarının bir an önce yasalaşmasını beklemektedir. Bu
bakımdan -tabiî ki, rezervlerimiz de var şüphesiz, ama- mutlaka, yasalaşması
lazım. O açıdan, yoklama talebimizden vazgeçiyoruz. Saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ercan. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Çelik. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN
ŞAHİN (Antalya) - Genel görüşme mi yapıyoruz Sayın Başkan?! BAŞKAN - Grup Başkanvekili bir şey söyler
Sayın Şahin; izin verin. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN
ŞAHİN (Antalya) - Şimdi, politika malzemesi yapıyorlar. BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, bakın, biz,
burada, bizi icbar eden usulî kurallara uymakla yükümlüyüz. Arkadaşlarım işaret
etmeseydi de, ben, ona temas edecektim. Biz, bir önce, ara verirken, toplantı
yetersayısıyla ilgili ara vermiştik ve şimdi, bizim, normal olarak, yoklama
yapmamız gerekir; ama, çoğunluğun olduğu hususunda -özellikle, sizin
açıklamanız bunu teyit eder- önce, bizim, zabıtlara, çoğunluğumuzun olduğunu
geçirmemiz gerekiyor ki, eksik muamele icra etmiş olmayalım diye Sayın Şahin. Evet, çoğunluğumuz vardır. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Yoklama yapılmadı
ki Sayın Başkan. BAŞKAN - Grup başkanvekillerimizin
müşterek mutabakatı çerçevesinde -çoğunluğumuzun olduğu grup başkanvekillerimiz
tarafından da teyit edildiği için- 5 inci maddeyi oylayacağız ve daha sonra,
uygun gördüğünüz gibi, diğer yasa tasarısının görüşmelerine geçeceğiz. M. ZEKİ SEZER (Ankara) - Bravo Sayın
Başkan... BAŞKAN - 5 inci maddeyi oylarınıza
sunmadan önce, Sayın Çelik, siz de katıldığınızı söylediniz ki, tüm grup
başkanvekillerimiz dediğime göre, sizi de kapsar diyebiliriz. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Evet. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Bana söz verir
misiniz Sayın Başkan. BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, daha sonra
kaldığımız yerden devam etmek üzere, toplantıya 5 dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati: 16.07 DÖRDÜNCÜ
OTURUM Açılma Saati
: 16.18 BAŞKAN:
Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP
ÜYELER: Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. 777 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. V . – KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. – Tütün,
Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden
Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve
Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve
Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı : 777) (Devam) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. 777 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerini erteliyoruz. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Söz istiyorum Sayın
Başkan. BAŞKAN - Buyurun. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Tütün Yasa
Tasarısıyla ilgili görüşlerimizi Danışma Kurulundan itibaren söyledik. Biz de
AK Parti Grubu olarak, bu tasarının halkımızın aleyhinde bir tasarı olduğunu
düşündüğümüz için gerekli engellemeleri yaptık; ama, vergi terkini yasa
tasarısına kesinlikle taraftarız, yürekten destekliyoruz; ama, 7 nci maddesinde
çe-kincemiz var, 7 nci maddede gerekli engellemeyi yine yapacağız. BAŞKAN - Onu sırası gelince söylersiniz
olur mu. Teşekkür ederim. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Bu mu
anlaşma yani! BAŞKAN - 788 sıra sayılı 17.8.1999 ve
12.11.1999 Tarihlerinde Meydana Gelen Depremlerden Zarar Görenlerin Vergi
Borçları ve Vergi Cezalarının Terkini ile Vergi Usul Kanunu, Katma Değer
Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz. 3.–
17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Meydana Gelen Depremlerden Zarar
Görenlerin Vergi Borçları ve Vergi Cezalarının Terkini ile Vergi Usul Kanunu,
Katma Değer Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/869) (S. Sayısı : 788) (1) BAŞKAN - Komisyon yerinde. Hükümet yerinde. Komisyon raporu 788 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Sayın milletvekilleri "tasarının tümü
üzerinde söz isteyen" dedim, Başkanlığa ulaşan herhangi bir talep yok. VEYSEL CANDAN (Konya) - Nezir Aydın... HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan,
Grubumuz adına... BAŞKAN - Sayın grup başkanvekilleri, eğer
grubunuz adına konuşma talebiniz varsa, temsilcinizin ismini ihtiva eden bir
pusulayla lütfederseniz, usule uygun hareket etmiş oluruz. Saadet Partisi Grubu adına, Sakarya
Milletvekili Sayın Nezir Aydın; buyurun. Süreniz 20 dakikadır. SP GRUBU ADINA NEZİR AYDIN (Sakarya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999
Tarihlerinde Meydana Gelen Depremlerden Zarar Görenlerin Vergi Borçları ve
Vergi Cezalarının Terkini ile Vergi Usul Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ve
Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının tümü
üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, 17 Ağustos ve 12
Kasım, 28 aydır, belki de, bu kürsüde en çok anılan tarihlerdir, Türkiyemizde
en çok konuşulan tarihlerdir, tarihimize iz bırakacak olan ve bırakmış olan
tarihlerdir. 17 Ağustos ve 12 Kasım depremleri asrın felaketi olarak nitelendirilmektedir;
ama, tarihimize baktığımızda, yaklaşık 18 000 insanın öldüğü, 24 000 insanın
yaralandığı, 325 000 binanın -işyeri veya konut olarak- hasar gördüğü bir başka
deprem veya afet görülmemiştir; inşallah bir daha da görülmez. Tabiî ki, büyük depremin, büyük afetin
sorunları da -gerek ekonomik gerek sosyal gerek maddî gerek manevî- çok büyük
olmaktadır. Bu yaraları sarmak da mutlaka oldukça zordur, bunun da
bilincindeyiz; yaraları sarmak da o kadar kolay değildir. Bugün, geriye
baktığımızda, 17 Ağustostan -bugün 28 Aralık 2001- bugüne kadar tam tamına 2
yıl 4 ay 11 gün gibi bir zaman geçmiştir. Bu 2 yıl 4 ay 11 günlük zaman
zarfında, Sakarya'nın, Düzce'nin, Bolu'nun, Kocaeli'nin ve Yalova'nın gerek
sayın valileri gerek sayın belediye başkanları, depremzede derneklerinin,
meslek odalarının temsilcileri velhasıl tüm kurum ve kuruluşların temsilcileri,
maalesef, Ankara yollarında kalmışlar, devamlı olarak Ankara'ya gelip
gitmişlerdir. Bu geliş gidişler, illerin tüm siyasilerini, tüm meslek odalarının
temsilcilerini zaman zaman bir araya getirmiş ve dertlerini zaman zaman
Ankara'ya anlatmışlardır. Tabiî ki, bunların bir kısmı yerine
getirilebilmiş, bir kısım dertlere çare bulunabilmiş; ama, böyle bir terkin
kanun tasarısı arifesinde bazı noktaları bir sefer daha hatırlamakta, bir sefer
daha hatırlatmakta fayda görüyorum. Değerli milletvekilleri, bir kere, deprem
bölgesinin bir milletvekili olarak, tüm depremzedeler adına, bugüne kadar
deprem bölgesine yardım eli uzanan, gerek birey olarak gerek dernek, vakıf
olarak gerek kurum, kuruluş olarak ve tabiî ki, devlet yetkilileri olarak,
emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz; ancak, bugün, acaba, neler
yapılabilirdi, neler yapılmıştır, neler yapılmalıydı diye bir muhasebe yapmak
zorundayız. Değerli arkadaşlar, özellikle depremi çok
yoğun olarak yaşayan Adapazarı, Düzce, Gölcük, Kaynaşlı, Akyazı, Karamürsel
gibi yörelerde çok geniş tetkikler, çok geniş araştırmalar yapılması
zorunludur. Bu bölgeye baktığımızda, yaralar, sadece ekonomik değildir.
Dertlerin, tabiî, hepsi birer derttir; ama, sadece insanların kaybettikleriyle
sınırlı değildir. Maddî ve manevî birçok kayıplar vardır, sosyolojik kayıplar
vardır, ekonomik kayıplar vardır, psikolojik kayıplar vardır. İşte, bugün,
burada, sizlere, bundan birkaç örnek vermek istiyorum: Sarılan yaralar vardır
deprem bölgesinde; ama, sarılmayı beklerken, daha da derinleşen yaralar vardır;
belki, kangren noktasına gelmiş veya gelmek üzere olan yaralar vardır değerli
milletvekilleri. Örnek olarak: En son, içerisinde bulunduğumuz
aylar itibariyle, Adapazarı Ticaret ve Sanayi Odasının yapmış olduğu bir
çalışmadan bazı pasajları huzurunuza getirmek istiyorum. Deprem bölgesinin tüm
verileri elimizde yok; sadece Sakarya'da -bu bir ölçü olmalıdır- deprem
sonrasında, 117 firmadan, tam tamına 2 009 işçi çıkarılmıştır veya çıkarılmak
mecburiyetinde kalınmıştır. 400 civarındaki muhtelif orta ölçekli imalat
sektöründen çıkarılanların veya çıkarılmak mecburiyetinde kalanların sayısı ise
6 000 civarındadır. Değerli arkadaşlar, ülkemizin genel
ortalamasına bakılırsa 1 çalışan ortalama 5 nüfusa bakmaktadır. Bunu
oranladığımızda -yuvarlak olarak söylüyorum- 2 000 + 6 000 = 8 000 x 5 = 40 000
insan, depremin tüm sosyolojik, psikolojik, maddî ve manevî kayıplarının
yanında bu kayıplara ilaveten sadece Adapazarı merkezinde 40 000 insan
-yuvarlak olarak söylüyorum ki, bunun tam sayısı 40 044'tür- kaybettikleri
diğer şeylerin yanında işlerini de kaybetmişlerdir. Yine, sanayi kuruluşlarının yüzde 85'inin
kapasitesi veya kapasite kullanma oranları, maalesef, deprem sonrasında yüzde
40'ın altına düşmüştür. Yöredeki sanayi kuruluşlarının yüzde 30'u tamamen durma
noktasına gelmiştir. Arkadaşlarımız çok iyi bilirler ki, Adapazarı, Sakarya,
Türkiye'nin yollar kesim veya kesişim noktasında, sanayisi veya büyük sanayi
kolları oldukça fazla olan yörelerimizden bir tanesidir. Maalesef,
Adapazarı'nda bu büyük sanayi kuruluşlarından bir kısmı tamamen durma noktasına
gelmiştir. Değerli arkadaşlar, Sakaryamız, vilayet
olarak, deprem öncesinde yıllık ihracat kapasitesi 180 milyon dolar civarında
olan bir ilimizdi ki, bu, ülkemiz açısından, milletimiz adına, ülkemiz adına,
ekonomimiz adına oldukça sevindirici bir rakamdı. Ne yazıktır ki, deprem
sonrasında, hemen 2000'li yılların başında bu rakam 180 milyon dolardan 45
milyon dolara düşmüştür ve bugün 2001 yılının sonuna geldiğimiz bu noktada,
maalesef, Sakarya'da hâlâ 50 000 dolar seviyesine çıkarılamamıştır. Tabiî,
bütün bunlar, depremin -depremzedelere, depremi yaşayan insanlara- maddî
zararlarıdır. Değerli arkadaşlar, bir başka noktaya daha
dikkatinizi çekmek istiyorum. Tüm bu ekonomik sıkıntıların yanında, can
kayıpları, mal kayıpları, iş kayıpları, insanların işlerini kaybetmelerinin
yanında, deprem sonrasına baktığımızda, Türkiye ortalamalarının çok çok üzerinde,
maalesef, olmaması gereken bir şey daha var; adlî makamlarda açılan davalardaki
artış oldukça fazladır. Bunlardan bir tanesi, Sakarya'da boşanma davaları,
önceki yıllara oranla, yüzde 35 oranında artış göstermiştir ki, bu çok anormal
bir rakamdır. Bunun nedenlerinin çok iyi araştırılması, çok iyi incelenmesi
lazım. Bu insanlar neden boşanıyorlar; mutlaka bunun araştırılması lazım.
Önceki yıllarla kıyaslandığında, deprem sonrasında boşanmalar yüzde 35 oranında
artabiliyorsa, bunun nedeni iyi etüt edilmelidir. Yine, diğer adlî olaylarda,
adlî vakalardaki artış oranı da oldukça fazladır. Bugün, Adapazarı
mahkemelerine, maalesef, her gün ortalama 15 çift, boşanmak için müracaat
etmektedir. Bir başka olay; icra davalarıyla ilgili,
mahkemeye başvuranların sayısındaki artış oranı, önceki yıllara oranla yüzde
64'tür. Üzerinde fazla bir şey söylemeye gerek yok; icra davaları, maalesef,
yüzde 64 oranında artmıştır. Değerli arkadaşlar, telefon abonelerinden,
deprem sonrasında ücretlerini ödeyemediği için aboneliği kesilenler,
telefonları Telekom tarafından kullanılamaz hale getirilenlerin oranıysa yüzde
20'dir; yani, deprem bölgesi Sakarya'da her 5 telefon abonesinden 1 tanesi,
bugün telefonuyla konuşamamaktadır; neden; parasını ödeyemediğinden veya
zamanında ödeyemediğinden Telekom tarafından telefonları kesilmiş durumdadır. Yine, deprem bölgesinde, elektrik borcunu
ödeyemediği için elektriği kesilenlerin sayısı ise 2 300'dür ve Türk aile
standartlarına göre çarpı 5 dersek, değerli arkadaşlar, demektir ki, deprem
sonrası, maddî, manevî, sosyolojik, psikolojik bütün rahatsızlıkların yanında,
aydınlatmasını parası olmadığından sağlayamayan veya ocağını cereyanla yakan,
ısınmada kullanan ve bunun parasını ödeyemeyen 11 000 depremzede, bugün
cereyansız yaşamaktadır ve enteresan bir şey daha söyleyeyim sizlere: Maalesef,
elektriği kesilen bu 2 300 depremzedenin 1 400 küsuru prefabrikelerde
oturmaktadır. Prefabrikelerde oturan 1 400 küsur depremzedenin kesik elektriği
olduğu müddetçe, bilemiyorum, sayın bakanlar, hükümet yetkilileri ve hükümet
ortakları nasıl rahat oturabiliyorlar yerlerinde bunu anlamak oldukça zordur!.. Değerli arkadaşlar, bugün, derinine
girmek, detayına girmek mümkündür; ama, bir şeye daha dikkatinizi çekmek
istiyorum: 11 000 civarında insanın elektriksiz oturduğu ve bunların yaklaşık 1
500'ünün prefabrikelerde oturduğu bir gerçek, bir hakikattir ve bu, Adapazarı
Ticaret ve Sanayi Odasının tamamen resmî kurumlara, ilgililere ve yetkililere
müracaatlarıyla aldığı rakamlardır; bizim tespit ettiğimiz veya bir kuruluşun
değil, Ticaret ve Sanayi Odasının tespit ettiği rakamlardır. Şimdi, değerli arkadaşlar, bir şeyi
gündeme getirmek istiyorum; Çalışma Bakanı Yaşar Sayın Okuyan'a bir soru
önergem olmuştu. Soru önergem, hepinizin bildiği, Bağ-Kurluların prim borçları
onsekiz ay vadeyle ertelenmişti. Deprem bölgesinden bize her zaman devamlı
şikayetler gelir, bölge milletvekili arkadaşlarımız bunu çok iyi bilir. Deprem
bölgesindeki vatandaşlarımız "biz, onsekiz ay borçlanmak için müracaat
ettik, her türlü teminatımızı da -zaten, teminat almadan borçlanmayı kabul
etmiyorlar- verdik; ama, ne yazık ki, yine de sağlık hizmetlerinden istifade
edemiyoruz" dediler. Biz de bu hususu, Çalışma Bakanı Sayın Yaşar Okuyan'a
bir soru önergesiyle sorduk, Sayın Bakan da cevap verdi. Hoş, bazı
bakanlarımız, özellikle, Sayın Başbakan, bugüne kadar depremle ilgili hiçbir
soru önergesine, maalesef, cevap verme zahmetinde bulunmamıştır. Biz, bunları,
tüm deprem bölgesindeki insanlar adına soruyoruz Sayın Başbakan ve cevap vermek
de sizin vazifenizdir Türk Milleti adına bu millete saygıdan dolayı. Üzerinden
bir yıl, altı ay, üç ay, kırkbeş gün geçen soru önergeleri vardır, çıkarıp
gösterebiliriz, ama, depremle, deprem yardımlarıyla ve deprem harcamalarıyla
ilgili olarak Sayın Başbakana sorulan sorulardan hiçbirine, maalesef, cevap
alamamışızdır. Onun için ben, yine, Sayın Yaşar Okuyan'a teşekkür ediyorum
bilvesile, zira cevap verme zahmetinde bulunmuştur. Sayın Bakanın verdiği cevapta çok
enteresan rakamlar var. Sayın Bakana sorduğumuz soruda, tüm Türkiye'de onsekiz
ay taksitlendirmeden dolayı kaç kişi müracaat etmiş ve ne kadar tutarla
borçlandırılmıştır? Ayrıca, deprem bölgesinden kaç kişi müracaat etmiştir,
tutarı nedir? İller itibariyle rakamlar nedir demiştik. Değerli arkadaşlar, Sayın Çalışma
Bakanının verdiği rakamlar şöyle: Sakarya'da, Adapazarı'nda Bağ-Kura borçlanma
için müracaat eden kişi sayısı 11 688 ve 17 trilyon 700 milyar lira borçlanmada
bulunmuş; Yalova'da 2 406 kişi müracaat etmiş 4 trilyon; Düzce'de 3 959 kişi
6,3 trilyon; Bolu'da 3 398 kişi 4,9 trilyon; Kocaeli'nde 8 958 kişi 14,9
trilyon olarak borçlanılmış. Burada, dikkat ederseniz -Sayın Bakanın
rakamlarını yorumluyorum-Yalova, Düzce, Bolu, Kocaeli İllerimizdeki
borçlananların tümü kadar Sakarya'da borçlanan var. Değerli arkadaşlar, bu, bir başka açıdan,
Sakarya Adapazarı'ndaki depremin büyüklüğünü göstermektedir. Dünyada bunu
bilmeyen veya bilip de söylemeyen, anlayamayan bir tek bizim hükümet var. Değerli arkadaşlar, Adapazarı merkezinde
depremin şiddeti 7,4 değil, 10,2'dir; ama, maalesef, bu seslendirilmiyor.
Zabıtlara geçsin diye söylüyorum. Adapazarı merkezindeki depremin şiddeti
10,2'dir. Çünkü, evet merkezde 7,4 olabilir; ama, toprak zemin sıvılaşma
noktasında oranın kendine has şartları, maalesef, deprem şiddetini
artırmaktadır. İşte, bu rakamlar da bunun göstergesidir. Değerli milletvekilleri, ben, Sayın Maliye
Bakanımıza burada teşekkür ediyorum, yirmisekiz ay sonra da olsa bu terkin
yasası gelmiştir ve acil durum ilanlarıyla, şununla bununla vergi meselelerini
devamlı ertelemiştir; bugün de kesin çözüm gelmektedir Adapazarı, Düzce ve
bütün deprem bölgesine, büyük ölçüde vergi yönünden esnafımıza rahatlama
gelmektedir; ama, Sayın Maliye Bakanı bu hükümetin bir ortağıdır veya bir
bakanıdır da, Sayın Yaşar Okuyan bir başka hükümetin bakanı mıdır?! 11 688 Adapazarlı depremzede, geçmiş
yıllarda, Bağ-Kur primlerini tıkır tıkır ödeyen bu esnaflar, ne olmuş da, 17
Ağustostan sonra ödemez hale gelmişler, ödeyemez, ödemez değil, değerli
milletvekilleri, ödeyemez hale gelmişler? Ama, Sayın Bakan "ben,
vergilerinden vazgeçtim" diyor; ama, Sayın Bakan, öbür Bakan -Okuyan
Bakan, ne okuyorsa- Okuyan Bakan "ben, Bağ-Kur alacaklarından vazgeçmen,
borcunu bitirmeden sana sağlık yardımı yapmam" diyor. Arkadaşlar, Türk
Milletinin her ferdi gibi, deprem bölgesi insanları da, onurlu ve gururlu
insanlardır; esnaf insanlardır, geçmişte, bunlar, hep yardım elini muhtaç
olanlara uzatan insanlardır. Şimdi, gidip de, benim param yok; ben, Bağ-Kur
borcumu ödeyemiyorum diyemiyorlar; onurlu arkadaşlarımız bunlar. Ama, maalesef,
17 trilyon lira yüzünden, 17 trilyon lira gibi bir rakam yüzünden... Değerli arkadaşlarım, lütfen, bir hesap
edin bakayım; 17 trilyon lira, 2002 yılında ödeyeceğiniz faizin kaç saniyelik
veya kaç dakikalık karşılığıdır; 1 saat civarında olduğunu zannediyorum.
Ödenecek bunca faize karşı, maalesef, 17 trilyon lira yüzünden... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayınız Sayın Aydın. NEZİR AYDIN (Devamla) - Sayın Başkanım,
toparlayacağım. Ancak, 11 688 X 5 = 58 440 depremzedeye -tekrar ediyorum- ekonomik, sosyal,
maddî ve manevî kayıplarının yanında, bir de, onsekiz ay daha 57 nci hükümetin
Sayın Bakanı zulmetmeye devam edecek; niye; sağlık karnesi vermeyecek, sağlık
karnelerini vize etmeyecek ve bu insanlar, sağlık hizmetlerinden
yararlanamayacak. Değerli arkadaşlar, depremzedelerin derdi
çoktur. Bir şeyle sözlerimi bitirmek istiyorum; bunu söylemezsem, üzerimde
vebal olur diye düşünüyorum. Arkadaşlar, bir ramazan ayını bitirdik; Allah,
yenisine kavuştursun bütün milletimizi, hayırlı günlerde; ancak, Adapazarı'nda
teravi namazına birçok insan evinden çıkıp gidememiştir; 21 inci Yüzyılda,
depremin üzerinden yirmisekiz ay geçtiği halde... BASRİ COŞKUN (Malatya) - Ne alakası var!..
NEZİR AYDIN (Devamla) - İspatı gayet
kolay; hemen, Adapazar'ında birine telefon edip, öğrenebilirsiniz. BAŞKAN - Sayın Aydın, lütfen,
tamamlayınız; sözlerinizi daha sonraki maddelerde söylersiniz. NEZİR AYDIN (Devamla) - Yollar, çamurdan,
su deryası. Birçok anacaddelerimizde dizaltı çizmeyle gezmek mümkün değil,
dizaltı çizmeyle gezilmiyor. BAŞKAN - Sayın Aydın, çok teşekkür
ediyorum; lütfen, sözlerinizi... NEZİR AYDIN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın
Başkan. BAŞKAN - Toparlamak değil, bitiriniz. NEZİR AYDIN (Devamla) - Evet, bazı şeyler
yapılmıştır, yapılmaktadır; ama, Türk Milleti büyüktür, Türk Devleti güçlüdür.
Yirmisekiz aydır orada çekilenleri görünce, insanların aklına başka şeyler
geliyor, insanlar, itimadını, güvenini kaybediyor. BASRİ COŞKUN (Malatya) - Ne alakası var;
yapma!.. BAŞKAN - Sayın Aydın, birbuçuk dakika
oldu; lütfen... Sözünüzü kesmek zorunda bırakmayın beni. NEZİR AYDIN (Devamla) - Tamam Başkanım. Bu vesileyle, bu yasanın, bölgemize
hayırlı olmasını, insanlarımızın geleceğinin kurulmasında, inşallah, hayırlı
hizmetlere vesile olmasını diliyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. Sağ olun. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın
Aydın. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına,
Kocaeli Milletvekili Sayın Osman Pepe; buyurun. Sayın Pepe, süreniz 20 dakikadır; riayet
etmenizi rica ediyorum. AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN PEPE (Kocaeli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 788 sıra sayılı -Maliye Bakanlığının
hazırlamış olduğu ve Başkanlığa sunmuş olduğu- 17.8.1999 ve 12.11.1999
tarihlerinde meydana gelen depremde zarar gören vergi borcu olanların vergi
cezasının terkiniyle alakalı kanun tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi, selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, depremin üzerinden
ikibuçuk yıl geçtikten sonra, hükümetin, bölgedeki esnafı, tüccarı, vergi
mükellefini hatırlamış olmasını da önemli bir adım olarak görüyoruz. Tabiî, bu
tasarıda, bizim istediğimiz, bölgenin ihtiyaçlarını karşılayacak bütün adımlar
atılmamış olsa bile, yine de, AK Parti Grubu olarak, deprem bölgesindeki
esnafın, vergi mükellefinin derdinin, asgarî ölçüde dahi olsa, hafifletilmiş
olmasını fevkalade destekliyoruz. Yalnız, değerli arkadaşlar, 17 Ağustos
depreminin öncesinin ve sonrasının bugüne kadarki fotoğraflarını, müsaade
ederseniz, fırsat bulmuşken, bir kez daha gündeme getirmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, Marmara Bölgesinde,
Gölcük merkezli olarak, 17 Ağustosta meydana gelmiş olan deprem, 20 nci
Yüzyılın en büyük afetlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir. Yine, Marmara
Bölgesi, bir taraftan Bursa, bir taraftan Düzce, Sakarya ve Kocaeli ve bir
taraftan da İstanbul olmak üzere, Türkiye'nin sanayiinin beynidir, omurgasıdır.
Tabiî, yanlış sanayileşme planları, sanayii o bölgeye, maalesef, yığmıştır. Bu
bölgedeki yığılmış olan sanayiin, işte, böyle bir afet karşısında yaşamış
olduğu tablo da ortadadır. Değerli arkadaşlar, bugün, Kocaeli,
depremin acılarını, gerek hükümetin ve gerekse kendi imkânlarıyla sarmaya
çalışıyor; ama, hükümet, tabiî, bölgede, istediğimiz hızda adımlar atabilmiş
değildir. Yani, bölgede hiçbir şey yapılmamıştır dersek haksızlık olur; ancak,
yapılması gerekenin ne kadarı yapılmıştır ne kadarı yapılmamıştır, elbette ki,
bunu, şimdi bizleri televizyonları başında izlemekte olan değerli
hemşerilerimiz ve yine, burada hakkı teslim etmek durumunda olan değerli
milletvekili arkadaşlarım kabul edeceklerdir. Değerli arkadaşlar, benim seçim bölgem
olan Kocaeli'ne, bir tarafından Karamürsel, bir tarafından Darıca'ya kadar
bakacak olursak, bu ikibuçuk yıllık süre içerisinde neler yapılmıştır neler
yapılamamıştır, bunlara bir değinmek istiyorum. Bakın, Karamürsel, bizim, Yalova ile komşu
olan ilçemizdir. Karamürsel, maalesef, bu hükümetin gadrine uğramış bir ilçedir;
niye; topraklarının önemli bir kısmı, sanayiinin önemli bir kısmı,
Kocaeli'nden, Karamürsel'den alınarak Yalova'ya verilmiştir. Dolayısıyla,
bugün, Karamürsel'de, 5 tane işçi çalıştıran bir işyeri ve bir işveren mevcut
değildir. Söz buraya gelmişken, elbette ki,
Karamürsel'le alakalı bir şey daha söyleyeceğim; çünkü, hükümetin tasarısında,
Karamürsel, Gölcük'le birlikte, aynı kategoride değerlendirilirken, komisyonda
yapılan değişiklikle, Karamürsel, maalesef, ancak, mal varlığının onda 1'ini
kaybetmiş olanların beyanlarıyla bu vergi terkininden istifade edebilecek.
Halbuki, Karamürsel'den bütün toplayacak olduğunuz vergi, Kocaeli'den
topladığınız verginin yanında, devede kulak mesabesindedir; yani, yok farz
edilebilecek kadar azdır. Değerli arkadaşlar, yine, elimde, Kocaeli
Esnaf Odasının, Gölcük'teki, Merkez İlçedeki, Bekirpaşa'daki, Saraybahçe'deki,
Derince'deki, Körfez'deki, Gebze ve Darıca'daki, işyerleri yıkılan ve kaydı
silinen esnaflarla alakalı dokümanları var, size onları takdim etmek istiyorum.
Sadece Kocaeli'nde 5 474 adet ağır hasarlı işyeri vardır, 5 700 adet orta
hasarlı işyeri vardır, 6 138 adet de az hasarlı işyeri vardır. İzmit Ticaret
Odasının elimizdeki belgelerine göre, değerli arkadaşlar, depremden sonra 1 557
tane odanın üyesinin kaydı silinmiştir. Değerli arkadaşlar, şimdi, Kocaeli,
Türkiye sanayiinde ve Türkiye'de vergi ödemede en önde gelen illerden
birisidir. Türkiye'de tahsil edilen verginin yaklaşık olarak yüzde 10'undan
daha fazlasını tek başına Kocaeli ödemektedir; ama, Kocaeli, bu depremden
sonra, daha TÜPRAŞ'ın yangını devam ederken, alevleri devam ederken, vergisini
hiç aksatmadan ödeyen bir ildir ve de şunu da ifade edeyim ki, Türkiye iller
sıralamasında, Kocaeli, tahakkuk eden vergi ile tahsil edilen vergi oranlandığı
zaman, en yüksek oranda -yüzde 98'e yakın- tahakkuk eden verginin tahsil
edildiği bir ildir; yani, böyle bir başka il Türkiye'de mevcut değil; ancak,
bunun karşılığını Kocaeli tam olarak alabilmiş midir; hayır. Aslında,
Kocaeli'nin tamamı afet bölgesi olarak 17 Ağustosta hemen ilan edilmesi
gerekirdi ve de bölgedeki 1/10'unu (onda birini) kaybetmiş olma şartı
aranmaksızın, aslında, Kocaeli'nin tamamının, bu vergi muafiyetinden istifade
etmesi gerekirdi. Değerli arkadaşlar, adil bir afet
kararnamesi çıkması lazım; bölgedeki belediyelerin de, beklemekte olan bu
katsayılarının bir an önce Bakanlar Kurulundan imzalanarak çıkması lazım.
Belediyelerin, bugün, vatandaşa hizmet olarak bir tek tuğla koyacak, bir tek
çivi çakacak, 1 metrekare asfalt yapacak, personelinin maaşını ödeyecek durumu
yoktur. Bakın, değerli arkadaşlar, bu bayramın
ikinci günü Marmara Bölgesinde, çok ağır kış şartlarından dolayı köy yolları
kapandı. Bayramın içerisinde bölgedeki şartları bizzat yerinde görmüştüm; ama,
bundan birkaç gün kadar önceydi, Karamürsel'in Akpınar Köyünden vatandaşın
birisi telefon ediyor, diyor ki: "Osman Bey, dokuz gündür köyümüzün yolu
kapalı." Yahu böyle bir şey olur mu olmaz mı diye, doğrusu, bu vatandaş,
acaba bir espri mi yapıyor diye düşündüm. Daha sonra, önce Karamürsel Belediye
Başkanını aradım. Belediye Başkanı dedi ki, doğrudur. Yani, Karamürsel'in
merkezine 9 kilometre mesafedeki köy yolu, kış şartlarından kapalı. Değerli
arkadaşlar, burası Van'ın Bahçesaray'ı olsa bunu anlayışla karşılamak mümkün.
Ülke ekonomisine bu kadar katkıda bulunan bir ilin, gelişmişlik düzeyinde
Türkiye'nin en önünde olan bir ilin köyünün yolunun kapalı olmasını bana hiçbir
Allah'ın kulu, hiçbir haklı gerekçeyle izah edemez. Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın,
Kocaeli'nin Türkiye ekonomisindeki yerini bir kez daha huzurlarınızda, devletin
dokümanlarıyla ortaya koymak istiyorum. Bakın, elimde Dış Ticaret
Müsteşarlığının bir dokümanı var. Bu dokümanda ne deniliyor; değerli
arkadaşlar, Kocaeli, 1999 cari fiyatlarıyla 3 katrilyon 763 milyar lira vergi
ödemiş ve bunun karşılığında geri dönen rakam nedir; kamu yatırımı olarak
Kocaeli'ne 530 trilyon dönmüş; belediyeler dahil, kamunun bütün yatırımları
dahil, rakam budur. Ben, Kocaeli'ni Şanlıurfa'yla, Trabzon'la,
Kars'la mukayese etmeyeceğim, İzmir'le ve İstanbul'la mukayese edeceğim; onlar
ne veriyorlar, karşılığında ne alıyorlar: Bakın, İzmir, 1999 rakamlarıyla 1
katrilyon, yani, bizim ödediğimizin yarısından daha az vergi ödüyor, ne kadar
kamu yatırımı alıyor; bizim aldığımızın 10 katını, tam 2 katrilyon 968 trilyon
alıyor. Şimdi, İstanbul, 11 katrilyon vergi ödüyor; bunun karşılığında da
yaklaşık 5 katrilyon kamu yatırımı alıyor. Değerli arkadaşlar, depremden sonra,
Kocaeli esnafına, Kocaeli köylüsüne -biraz önce köylerinin yolları kapalı olan
vatandaşlarımızın durumlarını da sizlere ifade ettikten sonra- şimdi, bu
hükümetin, bu Maliye Bakanının, bu idarenin, elini vicdanına koyup bunu şöyle
bir hesap etmesi lazım: Bugüne kadar bu kent, bu bölge bizden aldığından kat be
kat fazlasını bize ödedi, hiçbir gün geciktirmedi. Düşünün, bir tüccar,
toptancıdan almış olduğu, fabrikadan almış olduğu malın karşılığında vermiş
olduğu çekleri, uzun yıllar hiç aksatmadan tıkır tıkır ödüyor; ama, o fabrika,
o toptancı, o kendisinden mal alana en küçük bir sıkıntıda eğer nankörlük
yaparsa, elbette ki, bu, ticarette izah edilecek bir şey değildir. Yine, bizim bölgemizde, deprem bölgesinde,
değerli arkadaşlar, vatandaşın devlete karşı güvenini sarsmaya hiç kimsenin
hakkının olmadığını ifade etmek isterim. Tabiî, ben 17 Ağustosu, 12 Kasımı
vesaire o günleri burada tekrar tekrar şeye getirmek istemiyorum; ancak,
değerli arkadaşlar, bakın, depremin ana üssü olan Gölcük'te, günün İçişleri
Bakanıyla defalarca konuştuk, 800 tane kalıcı işyeri yapılacaktı. 800 tane...
Bunu, Başbakanlık Kriz Merkezine yapılan yazışmaların, konuşmaların,
görüşmelerin devam ettiğini, müteaddit görüşmelerimizde ortaya koymalarına
rağmen, maalesef, bir teki yapılmamıştır, bir teki... 800'den vazgeçtim, 80
tane yapılsaydı, hiç değilse, derdim ki, evet, imkânları bu kadar. Bakın, ülke
ekonomisine bu kadar katkıda bulunan bir bölgenin yerle bir olmuş, bugün, bir
tane doğru dürüst caddesi ayakta kalmamış... Gölcük'teki tablo budur. Şimdi,
değerli arkadaşlar, yani Gölcük'teki tablo bu iken, Adapazarı'nın durumunu
biraz önce arkadaşımız ifade etti, afetin üzerinden sanki daha yeni bir ay
geçmiş, afetin buğusu üstünde Adapazarı'nın, Gölcük'ün aynı şekilde. Vaktiniz
olsa da, İzmit Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisindeki alt belediyelerinden
birisi olan Bekirpaşa'nın Zincirlikuyu Caddesinden yukarı geçseniz, inanın,
sanki bir atom harbi görmüş gibidir, hâlâ, bugün. Ayakta bir tek doğru dürüst
bina yoktur ve şehrin merkezinde esnafın, işadamlarının, en yoğun olduğu, İş
merkezlerinin en yoğun olduğu bu caddede, bugün, doğru dürüst bir tek açık
işyeri yoktur. Şimdi "biz bu bölgeye layıkı veçhile hizmet götürdük"
derseniz, arkadaşlar, hakkı teslim etmiş olmazsınız. Söz buraya gelmişken ifade edeyim: Gölcük
Belediyesinin hizmet binası yıkılmış, yapılamıyor; yıllardan bu tarafa, hükümet
binası yapılamıyor, yarım; Karamürsel'in hizmet binası yıkıldı; Ulaşlı'nın
hizmet binası yıkıldı. Bölgeyi, şöyle sıradan geçtiğimiz zaman, hizmet binası
yıkılmış olan belediyeler, şimdi afet payları da kesildi, imkânları yok,
bunları yapamıyorlar, edemiyorlar. Eğer, esnaf ayağa kaldırılmazsa, yüzüne
bakılmazsa, bölgeyi canlandırmak, eski gücüne, imkânına kavuşturmak mümkün
değildir. Yine, söz buraya gelmişken bir hususu daha
ifade edeyim. Değerli arkadaşlar, Kocaeli, 11 tane organize sanayi bölgesi
yatırımı planlanmış, Türkiye'nin müstesna illerinden biridir; 9 tanesi dolmak
üzere, 9 tanesi faaliyette. Değerli arkadaşlarım, benim, elbette ki,
burada, Kocaeli ekonomisiyle alakalı söyleyeceğim çok şey var; ancak, biz,
hükümetin getirmiş olduğu bu vergilerin asılları ve cezalarının terkiniyle
alakalı kanun tasarısını, her şeye rağmen önemli bir adım olarak gördüğümüzü ve
bunun, gecikmeli de olsa, bölgedeki esnafın yarasına bir nebze merhem
olabileceğini düşündüğümüz, gördüğümüz için, AK Parti Grubu olarak, bu tasarıyı
destekliyoruz ve olumlu oy vereceğiz; ama, önümüzdeki günlerde de, gözümüzün,
hükümetin üzerinde olacağını, deprem bölgesinde üzerine düşeni yapıp
yapmadığını yakından takip edeceğimizi ve gerektiği zaman da hesabını
soracağımızın bilinmesini, buradan hükümet yetkililerine ifade ediyorum ve
değerli arkadaşlar, kanunun hayırlı olmasını temenni ederken, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Pepe. Anavatan Partisi Grubu adına, Antalya
Milletvekili Cengiz Aydoğan; buyurunuz Sayın Aydoğan. (ANAP sıralarından
alkışlar) Süreniz 20 dakikadır, sürenizde
bitirmenizi rica ediyorum. ANAP GRUBU ADINA CENGİZ AYDOĞAN (Antalya)
- Daha da az konuşacağım Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
değerli dinleyenler; 17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Meydana Gelen
Depremlerden Zarar Görenlerin Vergi Borçları ve Vergi Cezalarının Terkini ile
Vergi Usul Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubunun
görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum; sizleri saygıyla selamlarım
bu vesileyle. Yurdumuzun çok büyük bir bölümü deprem
bölgesidir ve nüfusumuzun yüzde 86'sı deprem riski ve tehdidi altında
yaşamaktadır. Bir bilim adamının deyişiyle, hata kabul etmeyen, çok acımasız
bir sınav olan depremler, bilindiği gibi, 17 Ağustos 1999'da Marmara
Bölgesinde, yaklaşık, 20 000, 12 Kasım 1999'da ise Bolu ve Düzce'de, yaklaşık,
800 vatandaşımızın ölümüyle tarifsiz acılara ve çok büyük boyutlu maddî
hasarlara neden olmuştur. Bu felaket nedeniyle, yurt ekonomisine çok önemli
katkıda bulunan bölgenin ekonomik ve sosyal yapısı sarsılmış, bölge halkı büyük
zararlar görmüştür. Bu zararları giderebilmek, acıları bir nebze de olsa
dindirebilmek maksadıyla herkes, her kurum elinden geleni yapmaya çalışmıştır.
İşte, bu çalışmalar çerçevesinde, görüşmekte olduğumuz 788 sıra sayılı kanun
tasarısı da 57 nci hükümetin, deprem bölgesindeki vergi mükellefleri üzerindeki
olumsuz etkilerin hafifletilmesi ve onlara bazı kolaylıkların sağlanması
maksadıyla Yüce Meclisimize sevk ettiği bir tasarıdır. Tasarı, esas itibariyle, depremden
etkilenenlerin vergi borçlarının ve cezalarının terkin edilmesine yöneliktir.
Bu çerçevede, tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken, bütün
milletvekillerimizin katılımıyla ve yaptıkları katkılar sonunda Vergi Usul
Kanununda, Katma Değer Vergisi Kanununda, Harçlar Kanununda ve Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununda değişiklikler yapılmasını öngörmektedir. Tasarı, deprem öncesi vergi dönemlerinde
tahakkuk etmiş ve ödenmemiş bütün vergi borçlarını kapsamakta; vergi, resim ve
harçlara bağlı gecikme faizi, gecikme zammı, fon payı ve vergi cezaları, sekiz
yıllık eğitime katkı paylarından kaynaklanan amme alacaklarının terkinini
sağlamaktadır. Depremden sonraki 1999 ve 2000 yıllarına ait geçici vergi,
yıllık Gelir veya Kurumlar Vergisi, menkul sermaye iradı sayılan her nevi hisse
senetlerinin kâr payları, iştirak hisselerinden doğan kazançlar ile kurumların
yöneticileri ve idare meclisi üyelerine verilen kâr paylarından yapılan Gelir
Vergisi tevkifatının terkinine ilişkin hususları da belirlemekte. Deprem
bölgesinde fiilen çalışan ücretlilere, Gelir Vergisi Kanunuyla tespit edilen
özel indirim tutarının dört katı olarak uygulanmasını sağlamaktadır. Deprem bölgesinde vergi kayıtlarına
ulaşılamayan mükellefler için Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir. Ayrıca,
yine, mücbir sebep hali ilan etme ve vergi ödevini yerine getiremeyenlerin
tespitini yapma ve her türlü amme alacağının ödenme sürelerinin de uzatılması
yetkileri Maliye Bakanlığına verilmektedir. Elektronik belge ve kayıt tanımına açıklık
getirilmektedir. Yurtdışında ödenen vergiler için iade imkânı sağlanmaktadır.
İthal edilen mallar için ikinci kez vergi ödemesi önlenmektedir. Prefabrike konut tahsis edilenlerden,
Çevre Temizlik Vergisi, bu tasarıya göre alınmayacaktır. Terkin için, halihazır Vergi Usul
Kanununda mücbir sebep olarak varlıklarının üçte 1'ini kaybetmiş olmak şartı
aranmaktadır. Bu tasarıyla, bu şart, kayıtlarında yok olduğu düşünerek
kaldırılmaktadır. Nerede ikamet ettiğine bakılmaksızın, depremde mal varlığını
kaybeden herkesi kapsamaktadır. Tasarı, Gelir ve Kurumlar Vergisinin
terkini yanında, Emlak, Motorlu Taşıtlar, Veraset Ve İntikal, Çevre Temizlik
Vergilerinde ve harçlar için de terkin imkânı getirmektedir. Kendileri depremden zarar görmemekle
birlikte, yatırım indirimine konu iktisadî kıymetlerin yapımını üstlenen
mükelleflerden, deprem nedeniyle yatırımı gecikenlere de bazı imkânlar
sağlamaktadır. 17.8.1999 tarihinden önce yatırım teşvik
belgesi alınmış yatırımların, yatırım indirimi, vergi resim ve harç istisnası
açısından ilgili mevzuatında yazılı olan şartlara bakılmaksızın tamamlanmış
kabul edileceği öngörülmektedir. Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi,
tasarı, gerek Maliye Bakanlığınca hazırlanırken, gerek Bakanlar Kurulundan
Meclise sevk edilirken, gerekse Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken tasvip
gören bir tasarı olmuştur; çünkü, büyük acılar çeken vatandaşlarımıza epey
önemli kolaylıklar getirmektedir. Ben, tasarıyı hazırlayıp Meclisimize sevk
eden Maliye Bakanımıza, Bakanlar Kurulu üyelerine, Plan ve Bütçe Komisyonu
üyelerine ve bu komisyon çalışmaları sırasında çalışmalara katılan diğer bütün
milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri, gördüğümüz gibi,
biz, hadiselerin arkasından koşuyoruz pek çok olayda olduğu gibi; halbuki, bu
olayları önleyebilmek için, bizim, gayretli olmamız gerekir; Meclis olarak da
önderlik etmemiz gerekir. Bilim ve fene önem vermediğimiz, bilim ve
fenin gereğini yerine getirmediğimiz müddetçe, bu tür acıları çekeceğiz. Biraz
önce de belirttiğim gibi, ülke nüfusunun yüzde 71'i aktif deprem bölgesinde
yaşamaktadır; yüzde 86'sı doğrudan deprem riski ve tehdidi altındadır.
Dolayısıyla, bizim bu konuda yapacağımız pek çok şey olmalıdır. Hadiseler
gerçekleştikten sonra yaraların sarılmasına ne kadar gayret sarf edilse de, pek
çok kişiyi memnun etmeyeceği ve kaybedilenlerin geriye döndürülemeyeceği açık
bir gerçektir. Bu duygu ve düşüncelerle, Cenabı Hak'tan
bir daha bu tür felaketleri ülkemize vermemesini niyaz ediyorum;
kaybettiklerimizi tekrar rahmetle anıyor, yakınlarına başsağlığı diliyorum ve
bölge halkına bu kolaylıkların hayırlı, faydalı olmasını, bölge ekonomisinin
yeniden canlanmasını, ülkemize çok büyük ekonomik değer sağlayan bölgenin
yeniden eski günlerinden daha iyi konuma gelmesini Anavatan Partisi Grubu adına
temenni ediyor, bu vesileyle, sizlere saygı sunuyorum, yeni yılınızı da
şimdiden tebrik ediyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) Teşekkürler Sayın Başkanım. BAŞKAN -Teşekkür ederim Sayın Aydoğan. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sakarya
Milletvekili Nevzat Ercan. Buyurun Sayın Ercan. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA NEVZAT ERCAN (Sakarya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Vergi Terkin Yasa
Tasarısının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini bildirmek
üzere söz almış bulunuyorum. Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, asrın felaketi
olarak adlandırılan 17 Ağustos !999 Marmara Depreminin üzerinden 28 ay 11 gün;
12 Kasım 1999 Düzce Depreminin üzerinden de 25 ay 16 gün geçti, yaklaşık 2,5
yıl gibi bir süre. Tabiî, 7,4 şiddetindeki bir depremde
meydana gelen can kaybı çok büyük olmuştur. Bu can kaybının yanında, ekonomik
kayıp da, o bölgede bütün ticarî hayatı ve sınaî hayatı önemli ölçüde olumsuz
etkilemiştir ve hatta çökmüştür diyebilirim. Kaybettiklerimizi unutmak elbette ki,
mümkün değil, rahmetle anıyoruz; ancak, bugün, bu bölgede yaşayan depremzede
vatandaşlarımız, devletin yeterli desteğini alamamış ve ilgisini görememiştir.
Aradan geçen, 2,5 yıla yakın bir süre; ama, bugün, eğer ben bu kürsüden, hâlâ,
o bölgede, çadırlarda ve prefabrike konutlarda yaşayan binlerce vatandaşımızın
olduğunu söylersem, üçüncü kışını geçirmek mecburiyetinde bıraktığımız
vatandaşlarımızın, gayrisıhhî şartlarda, elverişsiz şartlarda yaşam mücadelesi
verdiklerini söylersem, bu, hepimizin ortak ayıbıdır. Değerli arkadaşlarım, sadece benim
bölgemde, 17 Ağustostaki Marmara depreminde, 25 000 konut yıkılmıştır.
Yıkılmıştır diyorum, bakın, 25 000 konut... Binlerce konut Düzce'de
yıkılmıştır, Kaynaşlı'da yıkılmıştır, Gölcük'te yıkılmıştır; insanlarımız enkaz
altında kalmıştır, anne babalar çocuklarını kaybetmiştir, anne babalar
kaybedilmiştir, kardeşler kaybedilmiştir, dostlar, canlar hayatını yitirmiştir.
Bu bölge, riskli bir bölgedir; gerek
yurtiçi gerekse yurtdışındaki bilim adamlarının bu bölgede yaptıkları müteaddit
incelemelerde, bilhassa Anadolu fay hattının; yani, dünyanın en hareketli fay
hattının geçtiği bölgede oturan vatandaşlarımızın her an muhtemel bir depremle
karşı karşıya oldukları, bilimsel raporlarda ifade edilmektedir. Daha
geçtiğimiz günlerde, Adapazarı'nda, bilim adamları, ilgilileri, yetkilileri ve
hükümeti tekrar tekrar uyarmak ihtiyacını hissetmişlerdir. Değerli arkadaşlarım, ben, hemen her
zeminde, bu bölgede yaşanan sıkıntıları, dertleri sık sık dile getirmeye
çalıştım. Bu bölgede, halen, depremden ağır derecede hasar görmüş, orta
derecede hasar görmüş çok katlı binalarımızda ikamete mecbur ettiğimiz,
çaresizlik içinde, ailelerimiz, vatandaşlarımız, insanlarımız vardır. ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Hâlâ ve hâlâ... NEVZAT ERCAN (Devamla) - Evet. Bakın, bilimsel raporlarda, yer yer bazı
bölgelerin yapılaşmaya kapatılması öngörülürken, bu bölgelerde yapılaşmayı dahi
yasaklama noktasında raporlar önümüzde dururken, insanlarımız, çaresizlik
içinde bırakılan insanlarımız, beş katlı, altı katlı binalarda, deprem görmüş
bu yorgun binalarda oturmak zorunda kalmışlardır; halen de, buralarda, yer yer
oturan binlerce ailelerimiz vardır. Değerli arkadaşlarım, bodrum dahil, revize
edilen imar planları, planlama ve bilim kurulu kararları çerçevesinde, çokkatlı
binalardan kat alınması kesinlikle bir zaruret olarak öngörülürken, ne Sayın
Başbakan ne ilgili bakanlar ne hükümet bu konuya duyarlılık göstermemişlerdir.
(DYP sıralarından "Bravo" sesleri alkışlar) Şimdi, bilim adamları
tarafından, bu çokkatlı binalar, bu riskli bölgede, 0'la 300 metre arasında
sıvılaşan bir bölgede, 7,4 şiddetinde bir yeni deprem falan da gerekmiyor, onun
altında şiddette bir depremde bile, çok sayıda çokkatlı binanın yıkılabileceği
ifade edilirken, bu katların alınmasının altı çizilirken, Sayın Başbakan, sayın
ilgili bakanlar "biz bu yükün altına giremeyiz" diyorlar bize açıkça;
bize, böyle ifade ediliyor. Ne yapacaksınız?.. Herkes çaresine baksın, riski
göze alan otursun, kaderine boyun eğsin; eh, deprem inşallah olmaz... İşte,
yakın tarihte de oldu. Böyle bir mantık, böyle bir yaklaşım!.. "İşte,
yirmi senede bir oluyor, on senede, otuz senede bir oluyor, deprem de 1999'da
oldu, hadi bakalım" gibi, çok sakat bir yaklaşımı görüyoruz hükümetten. Buradan uyarıyorum; Allah korusun, Allah
bir daha göstermesin, bir daha böyle bir kanuna da ihtiyaç duyulmasın, biz de
görüşmeyelim, Allah göstermesin; ama, bu fay hattı üzerinde oturuyor mu bu
bölge; oturuyor. O zaman, bundan ders almış olmamız lazım. Depremlerden,
mutlaka ders alıp, bir sonuç çıkarmış olmamız lazım; ama, ders almadığımız, bir
sonuç çıkarmadığımız görülüyor ve kendi hallerine bırakılmış o bölge insanları;
kendi hallerine ve kendi kaderlerine terk edilmiş. İkibuçuk yılda, hâlâ, vatandaşını,
depremzede, mağdur vatandaşını prefabrike konutlarda oturmaya mahkûm eden bir
hükümet "ben o bölgeye gerekli desteği ve ilgiyi gösterdim" diyemez
asla. (DYP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım, bir gelin
Adapazarı'na, diğer bölgelere. Allah için, bu hafta sonu, bu yılbaşının bir
gününü, yılbaşı münasebetiyle üç beş günlük aradaki bir gününüzü o bölgeye
hasredin, herhangi bir yere gidin. Eğer, Adapazarı'nın merkezinde bir mahalleye
girdiğinizde çıkabilirseniz, gelin, bunu, burada ifade edin. Yazın tozunda
toprağında, kaç yaz geçti, altyapısı natamam, her taraf delik deşik ve insan
sağlığını tehdit eden boyutta, o insanlarımız, tozunu toprağını yuttu; satın
aldığı, yediği içtiği hep riskli, kışın da çamur çökek, bir yerden bir yere yürümeniz,
gezmeniz, dolaşmanız mümkün değil, hayat felç olmuş, âdeta durmuş, böyle bir
Adapazarı 2,5 yıl sonra! Diğer bölgeler de pek farklı değil; ama, Adapazarı'nın
merkezinde depremin açtığı tahribat çok farklı. Şimdi, altyapı çalışmaları bir türlü
bitmedi 2,5 yılda. Benim elimde, Maliye Bakanlığından, üç beş gün önce temin
ettiğim bilgiye göre, depremin hemen sonrasında, Meclisin oybirliğiyle kabul
ettiği, o bölge insanlarının yaralarını sarmak için yarattığımız, deprem
vergileriyle yarattığımız kaynak, 9 kalem; Ek Gelir Vergisi, Ek Kurumlar
Vergisi, İletişim Vergisi, Özel İşlem Vergisi, Ek Emlak Vergisi, şundan bundan
9 kalem ad altında yarattığımız kaynak -o gün bugün pek çok kalemlerini hâlâ
tahsile devam ediyoruz- baktım, 4,5 katrilyon civarında, elde edilen bu gelirin
-yani, konsolide bütçe itibariyle söylüyorum, bunun dışında hibeler, yardımlar,
uluslararası kuruluşların destekleri falan buna dahil değil- ne kadarını
gönderdiniz o bölge insanlarına?! O bölge için ve o bölge insanı için,
topladığımız bu kaynakların, bu gelirlerin ne kadarını sarf ettiniz, ben
buradan bunun cevabını istiyorum. (DYP sıralarından alkışlar) EROL AL (İstanbul) - İnternette var. NEVZAT ERCAN (Devamla) - Bende de var, ben
bunları defaatle söyledim. Daha evvel bu kürsülerden ifade etmiştik.
Bakın, uluslararası kuruluşlar, bankalar, Türkiye'deki depremin hemen
sonrasında, geldiler dediler ki: "Siz o bölge için proje üretin, biz size
kaynak aktaralım, 600 000 000 dolar
verelim, 750 000 000 dolar verelim..." Var bunlar bizim elimizde, sizin
elinizde de var. Siz bunun altyapısını oluşturamadınız, şartlarını
hazırlayamadınız, bu taahhütleri alamadınız. Hazineyle, Bayındırlık
Bakanlığıyla, Maliyeyle arada mekik dokudunuz; çok detay, ince hesaplar yapıldı
tabiî. Bunları, sadece ben söylüyor falan
değilim, bakınız "1 katrilyonu nasıl yaktık" diye yazıyor. Yani, bu
taahhütleri süresi içinde alamayan bir hükümet... Yani, Türkiye dışından,
uluslararası kuruluşlar, bankalar, o bölgeye, o bölge insanı için diyor ki:
"Biz de yardım etmek istiyoruz, size şu kadar milyon dolar yardım yapalım;
ama, projeye bağlı olarak siz bunun altyapısını oluşturun, şartlarını
hazırlayın..." Aylar, yıllar geçiyor, hükümet, bu taahhütleri alamıyor,
şartlarını hazırlayamıyor. İşte, görüyorsunuz; bütün gazetelerde var... Değişik
mahfillerde, değişik zeminlerde de bu konu pek çok defa dile getirildi. Bakınız ne yazıyor: "Avrupa
Birliğinin, Türkiye'de deprem ve kent altyapıları için ayırdığı 784 000 dolar,
proje vermediğimiz için, tekrar AB kasasına döndü" Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri; kalıcı konutlarla ilgili; yani, halen şurada burada veya
akrabasında, hısımında geçici barınma durumunda bırakılan insanlarımızın kalıcı
konutlarıyla ilgili vaki taahhütleriniz ne oldu? Onlar ne aşamada? Benim bölgemde 25 000 konut yıkıldı. Aşağı
yukarı 18 000 civarında konut orta hasarlı -yani, içine girip oturamazsınız da,
insanlar oturuyor, ölümü göze almış, yapacak başka bir şeyi yok- o kadar da
hasarlı bina var. Tablo, diğer bölgelerde de aynı, farklı değil. Şimdi bakınız, benim bölgemde, Sakarya
bölgesinde planlanan kalıcı konut sayısı sadece 8 000 civarında. Bizim 50 000
konut açığımız var. Planlanan 8 000 konutun da 2 000'i, 2 022'si yahut 2 002'si
Bayındırlık Bakanlığının, kalanı ya Dünya Bankasının ya da gönüllü kuruluşların
taahhütleri değerli arkadaşlarım. Yani, Dünya Bankası, 8 000 planlanan konutun
aşağı yukarı 2 500'ünü yapıyor, bir
önemli bölümünü gönüllü kuruluşlar yapıyor, sadece 2 000 civarındakini de Bayındırlık
Bakanlığı yapıyor. Aradan ikibuçuk yıl geçti. Bu kürsüde, pek
çok yetkili, bir takvime bağladı; şu tarihte teslim ediyoruz, 2000'in şu
tarihinde, hatta 1999'un şu tarihinde bir kısmını, 2000'de şu tarihte, martta;
olmadı, haziranda, ağustosta... 2001 yılının başında, ocakta... Bakın, 2001
yılı bitti. Bugün, Sakarya'da teslim
edilen konut sayısı 2 500 civarındadır. Yani, 50 000'e yakın konut açığı olan
bir ilde, merkezde, haydi, planladınız 8 000 adet, teslim edilen konut sayısı 2
500 civarındadır ve pek çok eksiğiyle beraber. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - İşyerleri
hariç . NEVZAT ERCAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bu konut açığını nasıl gidereceksiniz? İkibuçuk yıl geçmiş, hâlâ,
ortada böylesine önemli bir açık duruyor. Düzce-Kaynaşlı İlçemiz... Burada, o bölge
milletvekili arkadaşımız var; ben yanlış söylüyorsam, iktidar mensubu
arkadaşımız gelir, bunu tashih etme fırsatını verir bize. Değerli arkadaşlarım, Kaynaşlı'da, henüz
daha yer belirlenmemiştir; yani, yer belirlenip, yerin teslimi noktasına
gelinememiştir henüz daha, bırakın, siz, kalıcı konut inşaına başlanmasını!..
Benim bölgemde de, henüz daha, planlanan 8 000 civarındaki konutun önemli bir
bölümünün yer teslimi aşamasına gelinmemiştir, yer teslimi aşamasına!.. (DYP
sıralarından alkışlar) İkibuçuk yıl geçmiş. Hak sahibi vatandaşlarımıza konut
yapma sorumluğunu yüklenmiş hükümet ve bunun için de önemli ölçüde kaynak
bulmuş, yaratmış, vatandaştan çeşit çeşit kalemlerle vergi toplayan bu hükümet,
henüz daha konut yapacak vatandaşıma, onun yerini teslim edememiş bir hükümet
ve bir kısmının da inşaına henüz başlayamamış bir hükümet. Değerli arkadaşlarım, sadece evsiz barksız
kalmadı bölge insanları, o bölgenin insanları işsiz de kaldı. Benim, sadece
Adapazarı merkezinde 5 133 adet işyeri yıkıldı, yerle bir oldu; sanatkârımızın,
esnafımızın, tüccarımızın işyeri. 133 adet sınaî tesisimiz, ağır derecede hasar
gördü. Ticarî ve sınaî hayat çöktü, ekonomi felç oldu. Aşağı yukarı 6 000
civarında işyerimiz de orta ve hafif derecede hasar gördü; yani, 11 000
civarında işyeri. Bakın, 5 133'ü yıkıldı diyorum. İşyeri yıkılan esnaf ve
sanatkârımıza ve tüccarımıza, depremzede vatandaşımıza, bir tek işyeri, eğer,
bu hükümet "ben yaptım, teslim ettim" diyorsa, ben, burada, hakkını
teslim edeceğim. Hadi, söyleyin bakalım, Sakarya milletvekilleri de gelsin
buraya, söylesin. (DYP sıralarından alkışlar) Ne yaptınız?.. "Afet kredisi"
adı altında, esnaf ve sanatkârımıza, 11 000 civarında, işyerini kaybetmiş,
sermayesini kaybetmiş, tezgâhını kaybetmiş, malını kaybetmiş, alacağını
alamamış, satın aldığı malının tüccarıyla olan ilişkisini kesmek durumunda
kalmış. Hangi tüccar verecek; Adapazarı yöresinde, işyerini kaybetmiş
vatandaşımız, kenarda köşede bir şeyler yapmak isteyen, yeni bir işyeri
kuracak? Böyle durumda olan esnafımıza verdiğiniz, 500 milyon lira ile 1 milyar
lira arasında; o da, tamamına değil. Sadaka verdiniz, sadaka! Yani, 500 milyon
lira ile 1 milyar lira civarında, "afet kredisi" adı altında, esnaf
ve sanatkârımıza, güya yardım eli uzattınız. Onları da kredi olarak verdiniz;
yani, şimdi, onların da geri ödemeleri geldi, onları da faizle falan geri
alıyorsunuz şimdi "öde" diyorsunuz. Zaten kuramadı ki işyerini; ne
aldı, ne sattı, ne kazandı, ne ödeyecek, size ne verecek?! Şimdi, bu görüştüğümüz kanunla ilgili pek
çok şey söyleyeceğim; ama, vaktim daraldı. Eksik bulduğumuz hususlar var bu
kanunda; aslında, olgunlaşmasını istediğimiz hükümler, maddeler var; metinde
olmaması gereken, metinde yer alan,
metinden çıkarılması gereken maddeler var. Değerli arkadaşlarım,
bunlardan bir tanesi 7 nci maddedir. (DYP sıralarından alkışlar) Bakın, 7 nci maddeyle ilgili, 2000
Nisanında, bu Meclis bir yasa çalışması yaptı. Organize Sanayi Bölgeleri
Kanunuyla ilgili bir çalışmayı, beraber yaptık. Siz getirdiniz, hükümet olarak
getirdiniz ve bir kriter, bir kıstas getirdiniz. Tabiî, ülkeyi, derin bir
ekonomik krize düşürdünüz; ülkede herkes perişan, ekonomik çark dönmüyor, her
şey durmuş, hayat durmuş -âdeta öyle- bir de deprem -böyle düşünün tabiî-
depremin açtığı yaralar!.. O tarihte, bu Meclisi çalıştırdınız ve o kanun
buradan çıktı... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) NEVZAT ERCAN (Devamla) - Çok önemli...
İstirham ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun. NEVZAT ERCAN (Devamla) - "Fert başına
3 500 dolar gelir seviyesinin altında olan -fert başına gayri safî yurtiçi
hâsıla açısından söylüyorum- bunun altındaki yörelerde, bölgelerde, organize
sanayi bölgelerinde, kalkınmada öncelikli yörelerde uygulanan teşvikler,
muafiyetler, istisnalar uygulansın" dediniz, dedik. Doğru; çünkü, Türkiye'de
yatırım durmuştu; kimse önünü
göremiyor, yatırım yapamıyor, işsizlik artmış... Yatırımlara hız kazandırmak,
istihdam yaratmak açısından, Türkiye buna ihtiyaç duymuştu, doğruydu
yaptığınız; ama, orada, bir tarih sevk ettiniz o 14 üncü maddeyle, o tarihte,
2000 Nisanında; dediniz ki, bu kanun, yani 14 üncü madde, 31.12.2001 tarihinde
yürürlüğe girsin... O tasarı görüşülürken burada, bölge milletvekili olarak ben
geldim, dedim ki, hiç olmazsa, deprem bölgelerini istisna kılın, yürürlük
tarihi... Niye beklesin; işte, orada yok, yatırım yapamıyor; nasıl gelsin
işadamı! O bölge yıkılmış. Müteşebbis, sanayici, işadamı gelecek, özendirin,
cazip hale getirin, burası bir ayağa kalksın ve burada yatırım yapsın
insanlarımız, müteşebbisimiz dedim ve yürürlük tarihini, hiç olmazsa bu
bölgeler için, istisnaî bir uygulamayla, 31.12.2001 tarihi olarak öngörün
dedim. Hayır, onu yapmadınız. O gün bugün, o kanundan yararlanan hiç kimse yok;
çünkü, o kanunun o maddesinin yürürlük tarihi 31.12.2001; yani, önümüzdeki pazartesi
günü mü oluyor?.. BAŞKAN - Sayın Ercan, diğer
arkadaşlarımıza tanıdığım kadar, size de tanıdım; rica ediyorum... NEVZAT ERCAN (Devamla) - Çok özür
diliyorum... Müsamaha... Çok özür diliyorum. Bakın, o kanunu, hiç uygulama imkânı
bulmadan, şimdi, getirdiğiniz bu vergi terkin yasa tasarısındaki 7 nci maddeyle
ortadan kaldırıyorsunuz. Şu yaptığınız işe bakın allahaşkına! TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Yakışır mı
hiç?! NEVZAT ERCAN (Devamla) - Yani, bir kanun
tasarısı getirmişsiniz, ülkenin yararına görmüşsünüz, öyle düşünmüşsünüz, bu
Meclisin iradesine sunmuşsunuz, kanunlaşmış; sonra da bir tarih koymuşsunuz, o
tarih dolmuş; diyorsunuz ki, canım, bu kanun hiç uygulanmadan, gelin, şu
31.12.2001'e de iki gün kaldı, şunu da ortadan kaldırıverelim diyorsunuz. Buna
hakkınız yok arkadaşlar; çelikçomak oyunu falan değil bu. İki noktayı da ifade ederek, dikkatlerine
sunacağım... BAŞKAN - 2,5 dakika oldu! NEVZAT ERCAN (Devamla) - Bir de, bu
tasarıda şu var: Bakın, diyorsunuz ki: "Yüzde 10 varlığını kaybeden..."
Kim tespit edecek bu yüzde 10 varlığı; kim?! MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Nasıl tespit
edecek? CUMALİ DURMUŞ (Kocaeli) - Beyan... NEVZAT ERCAN (Devamla) - Beyan... Beyana
itibar... Burada ben açıklama istiyorum Sayın Bakandan, zabıtlara geçmesi açısından. BAŞKAN - Sayın Ercan, daha sonra, maddeler
var nasıl olsa, orada da konuşursunuz, bunları söylersiniz; şeyi bozmayalım,
olur mu? Lütfen... NEVZAT ERCAN (Devamla) - Tamam...
Bitiriyorum. Sadece bununla ilgili... Bu, varlığın yüzde 10'unu kaybettiğini kim
tespit edecek; kim? Maliye diyor bunun şeylerini belirleyecek. Arkadaş, bunu
tarif edelim; bu kanunumuzda tarif edelim. Yarın, vatandaş, mükellef ile idare
arasındaki ihtilafların ardı arkası kesilmez. Toleransınıza teşekkür ediyorum. Kalan
hususları da diğer maddelerde ifade etmeye çalışacağım. Saygılar sunuyorum. (DYP ve AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum. Demokratik Sol Parti Grubu adına, Bolu
Milletvekili Mustafa Karslıoğlu; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakikadır. DSP GRUBU ADINA MUSTAFA KARSLIOĞLU (Bolu)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 788 sıra sayılı 17.8.1999 ve
12.11.1999 Tarihlerinde Meydana Gelen Depremlerden Zarar Görenlerin Vergi
Borçları ve Vergi Cezalarının Terkini ile Vergi Usul Kanunu, Katma Değer
Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz
almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, sizleri, Grubum ve şahsım adına
en içten saygılarımla selamlıyorum. 17 Ağustos Marmara depreminde ve 12 Kasım
Düzce-Kaynaşlı-Bolu depreminde yaşamlarını yitiren yurttaşlarımıza Allah'tan
rahmet, yakınlarına da başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Böyle bir felaketi bir
daha bizim ülkemizin ve ulusumuzun yaşamaması ve dünyada da hiçbir ülke
ulusunun yaşamamasını Yüce Allah'tan diliyorum. 17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinde gerek
ulusal gerekse uluslararası büyük bir dayanışma ve yardımlaşma örneği yaşandı.
57 nci cumhuriyet hükümetimiz, başta Başbakanımız, Başbakan Yardımcılarımız,
bakanlarımız ve hatta tüm milletvekillerimiz çok özverili çalışmalarda,
katkılarda bulundular. Özellikle Başbakanımız, Başbakan Yardımcılarımız ve
bakanlarımız bölgeyi sık sık ziyaret ederek depremle ilgili yapılan çalışmaları
zamanında ve yerinde incelediler, gerekli direktifleri verdiler ve deprem
bölgesinin kısa zamanda toparlanmasını sağladılar. Depremlerde çok büyük
felaket yaşamış olan Bolu ve Düzcelilerin milletvekili olarak -ki, ben, şimdi,
deprem yaşamış iki ilin milletvekiliyim Bolu ve Düzce; biliyorsunuz, Düzce, 9
Aralık 1999'da; yani, 12 Kasım depreminden sonra il olmuştur- hepsine
şükranlarımı sunuyorum. İşte, bugün görüşeceğimiz bu tasarıda, 17
Ağustos Marmara Bölgesinde ve 12 Kasım Bolu ve Düzce İllerinde meydana gelen
depremler, depremden etkilenen bölgelerin ekonomik ve sosyal yapısını geniş
oranda etkilemiş ve büyük ölçüde maddî ve manevî zarara yol açmıştır. Bu
depremlerin vergi mükellefleri üzerinde yaratmış olduğu olumsuz etkileri bir
ölçüde hafifletmek ve depremden etkilenen vergi mükelleflerine birtakım
kolaylıklar sağlamak amacıyla hazırlanmış olan bu yasa tasarısını görüşeceğiz. Tasarıyla, vergi idaresinin, 17 Ağustosta
Marmara Bölgesinde, 12 Kasımda Düzce, Kaynaşlı, Bolu'da meydana gelen depremlerden etkilenen
mükelleflerin vergi borçlarını terkin etmesi yönünde kolaylıklar sağlanması
öngörülmektedir. Biliyorsunuz, depremzedeler, uzun zamandır bu terkin yasasını
beklemekteydiler ve bugün, bu terkin yasası Genel Kurula gelmiştir ve bu da
belirsizliği ortadan kaldırmıştır ve inşallah, biraz sonra da bu tasarı
yasalaşacaktır. Gerek 17 Ağustos 1999 gerekse 12 Kasım
1999 tarihlerinde meydana gelen depremlerin mükellefler üzerinde yaratmış
olduğu olumsuz etkinin derecesine göre farklı düzenlemeler yapılmaktadır. Tasarıda, gerek söz konusu depremlerden
dolayı gerekse diğer nedenlerle ortaya çıkan bazı vergi sorunlarını gidermek
için çeşitli vergi kanunlarında değişiklikler yapılması öngörülmüştür. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik koşullar
göz önünde tutulursa, yasa tasarısını olumlu buluyorum. Bu tasarının
hazırlanmasında emeği geçen, başta, hükümetimizin Değerli Başbakanına, Başbakan
Yardımcılarına, Maliye Bakanımıza ve diğer bakanlarımıza ve Maliye
bürokratlarına, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine, en ince detaylarına kadar
inen, günlerce bu yasanın hakkaniyet ölçüleri içinde çıkması için çalışan,
emeği geçen herkesi kutluyor ve bir deprem bölgesi milletvekili olarak
şükranlarımı sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) Deprem bir süreçti. Az önceki değerli
konuşmacılar da belirli konuları belirttiler; ama, biz, bardak dolu demiyoruz;
fakat, bardağın yarı olması da önemli bir olaydır; bunu belirtmek istiyoruz. Bu
süreç yaşandı. Önce, hazırlıksız yakalandığımız bir Marmara depremi ve biliyorsunuz,
burada 15 000 000 insanın yaşadığı, Türkiye'nin ekonomik yapısının yüzde
50'sini, yüzde 60'ını içeren, katmadeğerini koyan bir Marmara, büyük bir deprem
felaketiyle karşı karşıya kalmıştı. Kısa zamanda, ulusal dayanışma ve
uluslararası aldığımız yardımlarla depremin yaralarını sarıyorduk, sarmak
üzereydik; arkadan, 12 Kasım depremi geldi; Düzce'yi, Kaynaşlı'yı yerle bir
etti, Bolu'da da çok büyük hasarlar meydana getirdi; ama, 17 Ağustos depreminde
birtakım tecrübeler, deneyimler sahibi olmuştuk. 12 Kasım depreminde,
depremzedelerin yaralarını çabuk sarmaya özen gösterdik ve önce, tabiî ki,
çadırlar kuruldu; arkadan, prefabrike konutlar yapıldı ve bugün, kalıcı
konutlar yapıldı. Türkiye'de, biliyorsunuz, Kuzey Anadolu
fay hattı üzerinde bulunan ve birinci derecede deprem bölgesi olan Düzce, Bolu,
Sakarya, 1943'lerde büyük bir deprem yaşamıştır ve bu depremi 1957'de yine
yaşadı, 1967'de Sakarya yine yaşadı ve 17 Ağustos ve 12 Kasım... Ama, bir şeyin
farkına varmadık. Nedir bu; burası bir deprem bölgesi olmasına karşın,
konutlarımızı deprem koşullarında yapmadık. Bakın, burada, biz, şunu gördük somut
olarak: Düzcemizin, Bolumuzun, daha önce, deprem bölgesi olması nedeniyle
evleri 2 katlıydı. Büyük binalar 4-5 katlı, işte, çekme kat, teras katla 6-7
kata çıkan binalar depremde yıkıldı; ama, bizim 2 katlı, bahçe içindeki
evlerimiz ayakta kaldı. Belki onlar görünüşte derme çatma gibiydi; ama, bütün
deprem koşullarına karşın ayakta kaldı; yani, biz birinci derecede deprem
bölgesi olan kuzey Anadolu fay hattında yaşıyoruz; bunun bilincinde olacağız ve
bunun gereğini yapacağız. Zaten, Türk Ulusuna Büyük Atası bilim ve akıl yolunu
önermiştir; bilim ve akıl yolunu hiçbir
zaman terk etmeyeceğiz. Evet, kalıcı konutlar yapıldı; Düzce'de 8
000 tane, Bolu'da ilk önce 1 400 tane yapıldı, şimdi 280 tane daha yapılıyor.
Bunlar, konutları yıkılan kişilerin beyanı üzerine yapılıyor; onlara bu
konutlar teslim edildi ve yer yer yerleşmeye başladılar. Bölgede, tabiî ki,
Sosyal Dayanışma Yardımlaşma Fonundan çok büyük yardımlar depremzedelerin eline
tutuldu. Özellikle, bu fonla ilgili bakanımız, deprem bölgesinin bir simgesi
haline geldi; kendisine de şükranlarımı sunuyorum. Az önce, Sakarya Milletvekili Sayın Nevzat
Ercan bir konuya değindiler... Kaynaşlı'daki kalıcı konutların yeri istimlâk
edildi, bedelleri ödendi, 451 tane konut Dünya Bankası tarafından yapılacak. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Yer teslim edildi
mi? MUSTAFA KARSLIOĞLU (Devamla) -
Edildi...Kamulaştırmalar da ödendi. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Yer teslim edilmedi
ama... MUSTAFA KARSLIOĞLU (Devamla) - Edildi,
edildi. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Ne zaman edildi? MUSTAFA KARSLIOĞLU (Devamla) - Bilmiyorum,
bugün bölgeden gelen gazeteyi ben size getireceğim; tekrar karşılıklı... NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Edildiyse ne
zaman edildi? MUSTAFA KARSLIOĞLU (Devamla) - Evet, ben
diyorum ki, şimdi biz, artık, özellikle Bolu ve Düzce olarak balık tutmasını
öğrenmek istiyoruz, balık istemiyoruz. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sakarya
milletvekilleri bu işi becerememişler. MUSTAFA KARSLIOĞLU (Devamla) - Evet, bunu
istiyoruz ve diyoruz ki, Bolumuzun, Düzcemizin zengin bir potansiyeli var;
turizm potansiyeli var, tarım potansiyeli var, sanayi potansiyeli var, eğitim
ve kültür potansiyeli var. Bu bölgede 12 Ocak 2001 tarihinde başlatılan
bir çalışma var. Böylece, Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Bölgesel
Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü tarafından, Bolu ve Düzce'de bölgenin
potansiyelini saptayacak ve harekete geçirecek bir il gelişim programı
çalışması başlatılmıştır. Bu çalışmayı harekete geçirecek ve ayrıca, Marmaranın
yenide yapılanması... Gerçekten, Marmara, ki biz 1960'lardan beri Marmara'yı
biliriz. Yarımca'nın kirazlarının olduğu ve oranın, tamamen kiraz bahçesi
olduğu günleri biliriz; çünkü, İstanbul'a ilk gidişimiz, lise yıllarımız,
1960'larda başladı ve her gidişimizde, o bölgede, yoğun bir binalaşma,
sağlıksız kentleşme, sanayileşme, çevre kirliliği ve yoğun trafik... Marmara,
İstanbul'u baz aldığınızda, Bursa, İstanbul ve Sakarya arasındaki üçgen, artık,
yaşanılmaz hale gelmişti. Bir tesellimiz, bu depremden sonra
Marmara'nın yeniden yapılanmasının sağlanacak olması ve burada, bu rolü alacak
olan da Bolu ve Düzce İlleri. Biz, diyoruz ki -bunu çok açık söylüyoruz, Sayın
Maliye Bakanıma ve Maliye yetkililerine, bürokratları da bunu iletmek
istiyorum- Bolu ve Düzce İllerinin, olağanüstü hal bölgesi ve kalkınmada
öncelikli yörelerde istihdamın artırılması ve yatırımların teşvik edilmesine
yönelik 4325 sayılı Yasa kapsamına alınmasının, 57 nci cumhuriyet hükümeti
tarafından sağlanacağı kanaatindeyiz. Daha önce de belirttiğim gibi, burada
başlatılan çalışma da bunu sağlayacaktır. Ayrıca, bu yasa tasarısı neler getiriyor?
Daha önce de değinildi, bilindiği gibi, burada iki türlü vergi terkini var:
Şarta bağlı terkin ve şarta bağlı olmayan terkin. Tamamen terkine alınan iller,
bunlar, vergi daireleri tamamen veya kısmen yıkılan merkezler, ki, buraya,
Düzce ve Sakarya İllerimiz ile bir de 17 Ağustos Marmara depreminde gerçekten
yürekler acısı olan Kocaeli'nin Gölcük İlçesi, tamamen terkine giriyor. Şartlı
terkin ise, depremde, nerede olursa olsun, gerek 17 Ağustos gerek 12 Kasımda,
mal varlıklarını yüzde10'unu kaybeden mükellefler -ki, buna, az önce de,
değerli milletvekilimiz değindi- burada beyan usulü yok; zannediyorum, bu beyan
usulü de önümüzdeki günlerde daha somut bir hale getirilecektir. Yani, mal
varlıklarının yüzde 10'unu kaybedenler de vergi terkinine girecektir. Bu terkinde, bilindiği gibi, deprem
tarihinden önceki döneme ilişkin vergi borçlarının tamımı, 1999 yılına ilişkin
gelir veya kurumlar vergileri, geçici vergiler ile kurumlardan yapılan kurum
stopajları, 2000 yılına ilişkin Gelir veya Kurumlar Vergileri, geçici vergiler
ile kurumlardan yapılan kurum stopajları, Bakanlar Kurulunca, il merkezleri
veya ilçeler itibariyle belirlenen oranda terkin olunacaktır. Bir de, bakın, burada, her şey
düşünülmüştür. Aktif çalışanlarımıza da, bu yasa tasarısının -ki yasalaşacak-
yasalaştığı tarihten itibaren yirmidört ay, işyerlerinde fiilen çalışan işçiler
için, özel indirim tutarı 4 kat artırılmış olarak uygulanacaktır.
Çalışanlarımıza da bir vergi indirimi ve biraz ekonomik düzeltme getiriliyor. Ayrıca, yine, Sakarya, Kocaeli, Yalova,
Bolu ve Düzce İllerinin merkez ve ilçelerinin, geçmişe yönelik Emlak Vergisi,
Motorlu Taşıtlar Vergisi, Veraset ve İntikal Vergisi ile Çevre Temizlik
Vergileri de terkin edilecektir. Burada, yatırımcılara da birtakım
kolaylıklar getirilmektedir. Bu bölgede yatırım yapanlara da tasarıda yer
verilmiştir. Ayrıca, mücbir sebep konularına da,
daha... Tabiî ki, Allah, bir daha böyle felaket vermesin; ama, bu felaketlerden
bazı dersler çıkardık ve şimdiden sonra, felaket anlarında, meydana getirilecek
bu yasal düzenlemeler, birtakım kolaylıklar da sağlamaktadır. Burada, bir fıkra
eklenilerek, Maliye Bakanlığının terkin yetkisinin mahalline devrine imkân
sağlanılmaktadır; yani, bu yetki defterdarlıklara verilebiliyor. Bunun gibi
birtakım vergi terkinleri, düzenlemeler yapılmıştır. Ben, kısaca, yine, bu vergi terkini yasa
tasarısının, bugün Genel Kurulun gündemine gelmesinde emeği geçen herkese
şükranlarımı sunuyorum, kutluyorum. Bu yasa tasarısının, deprem bölgesindeki
depremzedelerimize, esnafımıza, ticaretle uğraşan yurttaşlarımıza,
ücretlilerimize, öncelikle, hayırlı olmasını ve ayrıca, ülkemize, ulusumuza da
hayırlı olmasını diliyor -zannediyorum, biraz sonra, değerli katkılarınızla, bu
tasarı yasalaşacaktır- buradaki bütün gruplara da teşekkür ediyorum. Hepinizi bir daha saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Karslıoğlu. Gruplar adına son olarak, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına, Bolu Milletvekili Sayın Ersoy Özcan; buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. MHP GRUBU ADINA ERSOY ÖZCAN (Bolu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Meydana
Gelen Depremlerden Zarar Görenlerin Vergi Borçları ve Vergi Cezalarının Terkini
ile Vergi Usul Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde söz almış buluyorum; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 17 Ağustos ve 12 Kasımda, yüzyılın
felaketi diye adlandırılan, 18 000 insanın kaybedildiği, 376 000 konut ve 100
000'e yakın işyerinin ağır, orta ve az hasar gördüğü, yüzbinlerce insanın
açıkta kaldığı büyük bir deprem yaşadık. Böyle bir felaketi, Yüce Allah, bir
daha ne milletimize ne de dünya milletlerine yaşatsın. Felaketler, kar ve yağmurla bu kış da
ülkemizi vurdu. Yurdun dört bir yanı, selden mal ve can kaybına uğradı,
ülkemizin büyük bir bölümü afet bölgesi haline geldi. Selden zarar görenlere
geçmiş olsun der, ölenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilerim. Ülke ekonomisine en büyük katkısı olan,
millî gelirin yüzde 40'a yakın kısmını karşılayan, üzerinde Türkiye nüfusunun
yüzde 18'ine yakını yaşayan geniş bir coğrafya alanı, ağustos ve kasım
depremleriyle yerle bir oldu. Derler ya, taş üzerinde taş kalmadı; bu
şekilde... O felaket günlerini, o dönemi hiç unutmamak, iyi anlamak, iyi
hissetmek gerekir. Felaketin o ilk günlerinde, en çok aranan, insanımızın en
çok aradığı şey, sığınacağı, başını sokacağı bir çadır bulmaktı; açıkta
kalmamak için çabalıyordu. Bunu, yaşayanlar çok iyi biliyor. Türkiye'de, o anda
mevcut olan çadırlar yetmedi, dışarıdan gönderilen çadırlar da yetmedi, dünyadan
karış karış çadır aramıştık o sırada. Dünyaya çadır yaptırdık, satın aldık, 200
000'e yakın çadır dağıtıldı, çadırkentler kuruldu. O dönem, kışa girmeden önce,
devletin süratle hareket etmesi gerekiyordu. Kalıcı konutlar yapılıncaya kadar,
insanımızın kışı geçirebileceği, başını yağmurdan, çamurdan, soğuktan
koruyabileceği geçici barınma yerlerinin hazırlanması gerekiyordu. Dünyadan bir örnek olarak, büyük bir
deprem geçirmiş olan Japonya'da 17 ocakta meydana gelen, hepimizin bildiği Kobe
depreminden sonra, Japonya, açıkta kalan insanların gelecek kışı geçirmeleri
için, önce geçici barınma konutlarının yapımını planladı. 17 Ocakta deprem
oluyor ve önlerinde yaz olmasına rağmen, çok uzun bir süre olmasına rağmen,
Japonya, önce geçici barınma konut alanlarını planlıyor; yani, prefabrike
yapımını planlıyor. Japonya, 20 metrekarelik, tek odalı, 32 000 adet bu
prefabrike konutu 7 aylık bir sürede -bunun örneklerini Japonya bize göndermiş
ve Düzce'de görmüştük- tamamladılar. Daha sonra da, akılcı, gerçek bir
planlamayla kalıcı konut organizasyonunu gerçekleştirdiler. Bu organizasyon,
dört ilâ beş yıl içinde gerçekleşmişti. Biz de, benzer bir yolu seçtik. Vakit
geçirmeden, eylül ayında karar verilmişti. Her şey şehir imar planlarına uygun
şekilde projelendirilerek, kalıcı altyapıları da yapılmak suretiyle, 11 900 000
metrekarelik alanda, 95 ayrı sahada, 35-40 metrekarelik, 1 salon ve 1 veya 2
odadan ibaret 44 000 adet prefabrike konut yapıldı; ancak, bu 44 000 prefabrike
konutun yapımı 7 ayda değil, 1,5-2 ay içinde gerçekleştirildi. Dikkatinizi
çekiyorum, Japonya, 20 metrekarelik prefabrike konutların yapımını 7 ayda
gerçekleştiriyor; Türkiye, o zaman, 40 metrekarelik prefabrike konutların
yapımını 1,5-2 içinde gerçekleştiriyor. Gece gündüz, hiç durmadan çalışıldı,
bir destan yazıldı. Bu, Türk'ün, zor günlerindeki bir mucizesidir. 11 900 000 metrekarelik geçici iskân konut
alanları, şehir imar planlarına uygun, kalıcı altyapılarıyla yapılmış
olduğundan, ileride, 300 000'e yakın insanı barındıracak kalıcı konut alanları
olarak da kullanılabilecektir; bu, bir şanstır, ileride değerlendirileceğine
inanıyoruz. Kalıcı konutlarla ilgili olarak, çok iyi
bildiğim, başlangıcından bitişine kadar her safhasını zevkle izlediğim, kendi
bölgem Düzce için konuşacağım. Kalıcı konutların planlaması, organizasyonu
yapıldı ve 2000 yılının 7 nci, 8 inci ve 9 uncu aylarında, altyapılarıyla
birlikte yapımına başlandı. Sürenin bu kadar uzamasının sebebi, o zaman, hak
sahipliği için yapılmış olan itirazlardı. Kalıcı konut hak sahipliğinin
tespitinin mart ayında bitmesi gerekirken, bölgeden gelen talep üzerine,
defalarca -mart, nisan, mayıs, haziran ayına kadar- uzatıldı ve bu yüzden
Sakarya'da, Kocaeli'nde ve benim seçim bölgem Düzce'de kalıcı konutlarla ilgili
altyapı çalışmaları 2000 yılının eylül ayında başlayabildi. Kendi bölgem Düzce'de, kalıcı konutlarla
ilgili olarak, önce, kalıcı konutların yer tespiti için, merkeze 7,5 kilometre
mesafede, zemini kaya dolgu olan 500 hektarlık dağlık alan seçildi. Burada, kimse, 8 000'e yakın konutun,
12-14 ay içerisinde biteceğine inanmamıştı. Gece gündüz sabahlara kadar
çalışılarak kaya alanları delindi, dağlar düzeltildi ve bu dağbaşında, yepyeni
modern bir Düzce doğdu. Tüm milletvekillerini, Düzce kalıcı konut alanını
görmeye davet ediyorum. MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Ben gördüm. ERSOY ÖZCAN (Devamla) - Yolunuz düşerse,
muhakkak görün, uğrayın, siz de gördüklerinizle gurur duyacaksınız. MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Maalesef,
öyle değil. ERSOY ÖZCAN (Devamla) - Çevre bağlantı
yolları tamamlandıktan sonra, çevre düzenlemesi, peyzaj çalışmalarıyla bu
modern şehir, ileride, muhakkak, bir dünya ödülü alacaktır. MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Tesisatlar
çalışmıyor, kanalizasyon çalışmıyor... ERSOY ÖZCAN (Devamla) - Birtakım ince
işlerden dolayı bazı hatalar olabilir. Bu hatalardan, kanalizasyonla ilgili
olanını sayın milletvekilimiz söylüyor; kanalizasyonla ilgili çalışmalar
bitmiştir. Düzce'deki arıtma sistemiyle birlikte kanalizasyonlar şu anda
çalışmaya başlamıştır; bunu iftiharla söyleyebiliyoruz. Yolların üzeri de
kapatılmıştır. Kanalizasyon çalışmasından dolayı yollar, tabiî, köstebek yuvası
haline gelmiştir; az bir şey kalmıştır. Öyle tahmin ediyorum, bu kış da
atlatıldıktan sonra, artık, Düzce'deki kalıcı konutlarımız, asfalt yolla birlikte
bağlanacaktır. Modern yaşam, modern kent görünümüyle
sadece Türkiye'ye değil, dünyaya da örnek olabilecek niteliktedir. Sadece
Düzce'deki değil, deprem bölgelerinde yapılmış diğer kalıcı konutlar da aynı
nitelik ve güzelliktedir; gidip görebilirsiniz. Benden önce konuşan sayın milletvekilimiz,
Sakarya ile ilgili, 8 000 konuttan 2 000'in üstünde konutun yapıldığını
söylemişti. Kayıtlara göre, 43 672 kalıcı konut planlanmış, 2001 yılının Eylül
ayında, tüm deprem bölgesinde 37 672 konut, anahtar teslimiyle, teslim
edilmiştir. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Ne kadar? ERSOY ÖZCAN (Devamla) - 37 672 konut. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Doğru değil
söylediğin. ERSOY ÖZCAN (Devamla) - "Doğru değil
söylediğiniz" derken, tabiî ki, eğer, çok ilgiliyseniz, Afet İşleri Genel
Müdürlüğüne yazarsınız. Ben, burada, Afet İşleri Genel Müdürlüğünün bize
gönderdiği rakamlardan bahsediyorum. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sakarya'da kaç
konut teslim edilmiş, onu söyle; 8 000 konuttan kaçı teslim edilmiş? ERSOY ÖZCAN (Devamla) - Bir dakika, Nevzat
Bey, dinleyin!.. Bakanlığımız ve Dünya Bankası, toplam 43
146 adet kalıcı konut yapmayı planlamıştır. Bakanlığımızca, 2001 yılı Eylül
ayına kadar 37 672 adet konut yapılmıştır. Ayrıca, 4 915 adet de ilave konut
ihalesi yapılmıştır. Sakarya'da gönüllü kuruluşlar 6 000'nin üzerinde konut
yapmayı vaat etmişler; fakat, gönüllü kuruluşlar vaatlerini yerine
getirmemişler, bölgeden kaçmışlardır. Bunun üzerine, Bayındırlık Bakanlığı bu
konuya da el atmış, Dünya Bankasıyla birlikte kendi üzerine almıştır. Bizim,
Bayındırlık Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğünden aldığımız bilgi budur. Enkaz kaldırma çalışmalarında da fazla
tenkide uğradık; ama, bu çok büyük deprem bölgesinde, enkaz kaldırma sırasında
da büyük başarılar gösterildi. 11 Eylül'de uluslararası terörün yıktığı 400
metre yüksekliğindeki ikiz kulelerin enkazının, New York Belediye Başkanı
tarafından ancak bir yılda kaldırılabileceğinin hesaplandığı açıklanmıştı. Bu
belediye başkanı, o sırada gösterdiği çalışmalar dolayısıyla yılın en başarılı
insanı seçilmiştir. Biz ise, 52 000 konutluk enkazın büyük bir kısmını, yüzde
98'e yakınını Marmara depreminin vurduğu o çok geniş alanda beş ay içinde
kaldırdık. Birbuçuk yıllık süreç içinde yer tespiti,
zemin araştırmaları ve projelendirmeleri yapılan 43 000 konutun, 2001 Eylül
ayında, ondört onbeş aylık bir çalışmayla, 37 000'den fazlasının anahtarları
hak sahiplerine teslim edildi. 2 yıl ödemesiz, 18 ay faizsiz geri ödemeli,
10-11 milyar TL'ye mal olan bu konutlar, şu anda emlakçilerde 30 ilâ 50
milyardan alıcı bulmaktadır. Bütün bunlar başarı değildir de nedir! Bütün
bunlar çok büyük bir başarıdır, Türk Devletinin başarısıdır. (MHP ve DSP
sıralarından alkışlar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüzyılın felaketini yaşadık; Allah rahmet eylesin, 18 000 insanımızı kaybettik.
Bu felaketin ikinci yılına girerken, insanlarımızın büyük bir kısmını kalıcı
konutlarına yerleştirdik. Bütün bunlar, gece gündüz, sabahlara kadar
çalışılarak, ibadet vecdiyle çalışılarak başarıldı. Bu inanç ve dayanışma, ter
ve emek ürünüdür. Bu, Türkün mucizesidir. Bölgemize, Japonya'dan Tokyo Üniversitesi,
Amerika Birleşik Devletlerinden çok sayıdaki üniversitenin bilim heyetleri,
Avrupa Konseyine mensup heyetler ve en son da Düzce'ye Amerika Birleşik
Devletleri Türk Büyükelçisi geldi. Bu heyetler, âdeta bir laboratuvarda
inceleme yapar gibi, bizim kalıcı konutlarımızı tetkik ettiler, mahallî basına
ve ulusal basına verdikleri demeçlerde şunu söylüyorlardı: "Devlet titiz
çalışmış, hızlı çalışmış ve çok süratli bir şekilde başarmış. Biz bile bu
süratte, bu hızlılıkta bunu başaramazdık." Bu şekilde beyanları mevcuttur.
Biz, bu şekilde, büyük imkânlara sahip olan, dünyanın büyük devletlerinin
başaramadıkları bu hız ve sürati, bu başarıyı gösterdik. Bu, Türk Devletinin büyük
başarısıdır. Dönemin Bayındırlık ve İskân Bakanı, gece
gündüz, eskortsuz, sahaya geldi gitti, şantiye haline dönmüş prefabrike ve
kalıcı konut alanlarından ayrılmadı. Bölgeden hiç çıkmayan dönemin Bayındırlık
ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın'a, Bayındırlık Bakanlığına bağlı Afet İşleri
Genel Müdürlüğünün, İller Bankası ve Karayolları Genel Müdürlüklerinin tüm
çalışanlarına, Türk müteahhit ve teknik elemanlarından, en küçük işçisine
kadar, hepsine sonsuz şükran ve minnetlerimizi sunmayı -bir deprem bölgesi
milletvekili olarak- borç biliyorum. Sağlık ve eğitimde, deprem öncesindeki
standart ve seviye yakalandı. Sağlıkla ilgili, depremin ilk anından itibaren
insanımızın yanında yerini alan, çok başarılı bir organizasyonla, çok geniş
deprem alanında, gecesini gündüzüne katarak çalışan Sağlık Bakanımıza, doktor
ve hemşire camiasına minnet ve şükranlarımızı burada belirtmeden geçemeyeceğim.
Ayrıca, o dönemde, ilgilerini deprem
bölgesinden hiç esirgemeyen sayın devlet büyüklerimize, bakanlarımıza, huzurlarınızda
tekrar teşekkür ediyorum. Benden önce, Sayın Nevzat Ercan Bey
"Düzce milletvekillerine bilgi verirler. Eğer yanlışım varsa, tashih
ederler" demişti. Sayın Mustafa Bey'in de açıkladığı gibi, Kaynaşlı'yla
ilgili 465 kalıcı konutun, Dünya Bankası, Avrupa Birliği Kalkınma Bankası
tarafından ihalesi yapılmıştır, proje bitmiştir; fakat, Kaynaşlı'daki fay
hattı, boyuna ve enine 25 metre aralıklarla paralel fay hatları olduğundan, çok
uzun bir süre yer aranmış, fakat, bulunamamıştır. Bulunan yer özel mülkiyet
olduğundan, 200 dönümlük arazi mahkemelik olmuştur. Mahkeme, bundan bir ay önce
neticelendirmiştir. Tezyidi bedel davaları sonuçlanmış ve ihalesi yapılmıştır.
İnşallah, bu önümüzdeki dönemde, 465 konutun yapımına başlanılacaktır;
kendilerine bilgi olarak veriyorum. Dinamik bir yapıya sahip, depremin yıktığı
bu geniş coğrafya üzerinde yaşayan insanlar, çok ciddî psikojenik travma
geçirmişlerdir ve bu şoku hâlâ yaşamaktadırlar. Evi yıkılmamış, hasar görmemiş,
yakınını kaybetmemiş tek bir aile yok. Sosyoekonomik yapı tamamen bozuk. Yerle
bir olmuş, Düzce ve Gölcük gibi, depremin yıktığı diğer merkezlerde de yatırım
ve istihdamı teşvik edici unsurların bir an önce verilmesini hükümetimizden
talep ediyoruz. Biz, Düzce bölgesi olarak -Düzce, deprem
döneminde ilçeyken il olmuştur- devletimize sonsuz şükran ve minnetlerimizi,
burada, il oluşumuz dolayısıyla daha önce yaptığım konuşmamda olduğu gibi
tekrarlıyorum, teşekkürü bir borç biliyoruz. Devletimiz, ilçe olduğundan, gayri
safî millî hâsılası hesaplanmadığından, Devlet Planlama Teşkilatına verdiği bir
emirle, Düzce'deki yurtiçi hâsılanın tespiti yönünde çalışmalar başlatılmış,
Düzce İl ön raporu Devlet Planlama Teşkilatınca yapılmış, Devlet İstatistik
Enstitüsü de sosyoekonomik göstergelerle ilgili kitapçığını yayınlamış olup,
yurtiçi hâsıla da, inşallah, önümüzdeki aylarda belli olacaktır. Bizim
talebimiz, 4325 sayılı Kanuna tabi olmamız ve böylece önümüzün açılmasıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim. ERSOY ÖZCAN (Devamla) - Ekonomik ve sosyal
yapısı bozuk, maddî ve manevî zararları ölçülemeyecek oranda yüksek, deprem
bölgesindeki, mağdur olmuş vergi mükellefleri, şu anda görüşülmekte olan vergi
terkiniyle ilgili bu kanun tasarısıyla büyük ölçüde rahatlayacak, yükleri
hafifleyecektir. Bu kanun tasarısıyla, depremden zarar görmüş illerde bu
tarihlerden önce vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak tahakkuk etmiş ve
vadesi geldiği halde ödenmemiş veya bu tarihlerden önceki dönemlere ait olup,
deprem tarihi itibariyle vadesi geçmemiş olan vergiler ile bunlara bağlı
gecikme faizi, gecikme zammı, fon payı ve cezaları ile eğitime katkı payının
terkin olması; Emlak Vergisi, Motorlu Taşıtlar Vergisi, Veraset ve İntikal
Vergisi, Çevre Temizlik Vergisi ile harç ve mükellefiyette bulunanların
borçlarının tamamen terkin olması; işyerlerinde fiilen çalışan ücretliler için
özel indirim tutarının dört kat artırılarak uygulanır olması; yapılan
yatırımlarla ilgili olarak getirilmiş vergi teşvik unsurları, tüm mal
varlıklarından yüzde 10'unu kaybedenlerin -özetle yukarıda söylediğim- bu kanun
hükümlerinden faydalandırılması, deprem bölgesinde uzun zamandır beklenen ve
deprem mağdurları için yeni yılda bir umut, bir müjdeli haberdir. Bu kanun tasarısının tüm deprem bölgesi
mağdurlarına, çalışanlarına, esnafına hayırlı olmasını diliyor, 57 nci hükümet
ve Sayın Maliye Bakanımıza ve Gelirler Genel Müdürü ve personeline teşekkür
ediyoruz. Burada sözlerime son verirken, 2002
yılının milletimize hayırlar getirmesini Yüce Allah'tan niyaz eder, Yüce
Heyetinizi tekrar saygıyla selamlarım. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Ersoy Özcan'a çok teşekkür
ediyorum. Tasarının tümü üzerinde gruplar adına
görüşmeler tamamlandı. Şimdi, şahısları adına söz isteyen
arkadaşlarımı sırayla arayacağım. Tokat Milletvekili Sayın Lütfi Ceylan?.. Buyurunuz Sayın Ceylan. (MHP sıralarından
alkışlar) Süreniz 10 dakika. LÜTFİ CEYLAN (Tokat) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 788 sıra sayılı, geçtiğimiz 1999
yılında, Ağustos ve Kasımda Meydana Gelen Depremlerden Zarar Görenlerin Vergi
Borçları ve Vergi Cezalarının Terkini ve Vergi Usul Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle, depremde hayatını kaybeden
bütün vatandaşlarımıza Cenabı Hak'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Yine, önümüzde yılbaşı var. 2002 yılının, başta depremzedeler olmak üzere,
bütün ulusumuza sağlıklı, sıhhatli, helalinden bol kazançlı bir yıl olmasını
temenni ediyorum. Değerli arkadaşlarım, özellikle görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısının 7 nci maddesiyle ilgili, burada, görüşlerimi
sizlerle paylaşmak istiyorum. Bildiğiniz gibi, bu yasa tasarısı Plan ve
Bütçe Komisyonuna geldiğinde bu 7 nci madde bu tasarıda yoktu. Bu tasarı Plan
ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken, Sayın Bakanımızın isteği üzerine, bu, Plan
ve Bütçe Komisyonunda 7 nci madde olarak bu tasarıya girmiştir. Şimdi, bu
tasarı ne getirmektedir; değerli milletvekillerimizi bu konuda bilgilendirmek
istiyorum. MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan,
Sayın Bakan, kendisiyle konuşan sayın milletvekillerinden dolayı hatibi
dinleyemiyor; Sayın Bakanımızın dinlemesini sağlar mısınız. LÜTFİ CEYLAN (Devamla) - Sayın Bakanımız
da dinlerse, memnun olacağız. HALİL ÇALIK (Kocaeli)- Sayın Başkan, Sayın
Bakan dinleyemiyor... BAŞKAN - Sayın milletvekillerimiz Sayın
Maliye Bakanımızla görüşmelerine ara verirlerse, Sayın Lütfi Ceylan arkadaşım,
Maliye Bakanına duyurma arzusunu gerçekleştirmiş olacak. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Sayın Başkanım,
çok önemli bir yasa tasarısını görüşüyoruz; ama, Sayın Bakan dinleyemiyor... BAŞKAN - Sayın Musa Uzunkaya, hatip
arkadaşım Lütfi Ceylan'ın, haklı olarak, konuşmalarını Sayın Maliye Bakanının
duyması arzusu var; ne olur, sonra devam edersiniz... Buyurun Sayın Ceylan. LÜTFİ CEYLAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. Değerli arkadaşlarım, yine, bu Mecliste,
2000 yılının nisan ayında, memleketin hayrına olan, 4562 sayılı Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununun 14 üncü maddesiyle bir hüküm getirmiştik. Bu hüküm neydi
değerli arkadaşlarım? Fert başına 3 500 dolar, yani, yurtiçi gayri safî millî
hâsıladan fert başına 3 500 doların daha aşağısında olan illerdeki organize
sanayi bölgelerinde yeni kurulacak yatırımlar 4325 sayılı Yasanın
teşviklerinden faydalanır hükmüydü ve bu hüküm, 31.12.2001 tarihinde yürürlüğe
girecekti. Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 7 nci maddesiyle, bu hüküm,
Plan ve Bütçe Komisyonundan geldiği şekliyle, kaldırılıyor. Şimdi, bu, komisyondan
nasıl geçti; bir şekilde geçti. Sayın Bakanımıza bunun sebebini sorduğumuzda,
bize izahı şu olmuştur: Kendisi, bürokratlarıyla görüştüğünü, bu yasanın, aşağı
yukarı 70 ili kapsayacağını, 70 ilde çok büyük -hatta, 2,7 katrilyon lira gibi
bir rakam telaffuz etmiştir- bir vergi kaybına sebep olacağını söylemiştir. Şimdi, değerli arkadaşlarım, tabiî,
ülkemiz, çok önemli iki badire atlattı. İnşallah, göstergeler de onu
gösteriyor, önümüzdeki mart-nisan aylarından itibaren, ülkemiz, bu badireyi bir
daha yaşamamak üzere atlatacak, ekonomi, çok düzgün ve rayına oturmuş bir hale
gelecektir. Şimdi, Sayın Bakanımızın bu ifadesinden
sonra, bu yasanın, daha önce 27 ilde uygulandığını biliyoruz. Bu 27 ilin, aşağı
yukarı birkaç tanesinin defterdarıyla görüşme imkânım oldu. Bunlardan, sadece,
Yozgat Defterdarının bize verdiği bilgileri, burada, sizinle paylaşmak
istiyorum. Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
biliyorsunuz, 4325 sayılı Yasa, 1998 yılının başında yürürlüğe girmiştir. Bu
yasa, çok doğru bir yasadır. O zamanlar, aşağı yukarı 27 ilde, kurulacak yeni
yatırımlarda, 10 işçi ve daha yukarısı yatırımlarda, beş yıl müddetle çeşitli
vergi muafiyeti getiriyordu. Yasa, çok da düzgün hazırlanmış bir yasaydı, her
türlü muvazaaya da kapalı bir yasaydı. Şimdi, ben, Tokat Milletvekiliyim. Bizim
Tokat bu yasa kapsamına girmedi, o zaman fert başına düşen gayri safî millî
hâsıla 1 500 doların üzerinde olduğu için, Tokat bundan faydalanamadı; ama,
Yozgat bu yasa kapsamına girdi. Şimdi, bir şeyi üzülerek belirteyim; bu
yasa yürürlüğe girdikten sonra, Tokatımıza tek bir çivi çakılmamıştır, sanayie
yönelik, istihdama yönelik tek bir çivi çakılmamıştır; çakılmadığı gibi,
çakmaya niyeti olan yatırımcılar da, götürüp, Yozgat'a çakmıştır. Bunun acısını
biz çok çektik. Tokat'ta, pırıl pırıl Türk gençleri, Türk çocukları işsiz
güçsüz kalmışlardır; İstanbul'a iş bulma umuduyla gitmişlerdir, oralarda
terörün kucağına düşmüşlerdir; ondan sonra da, gelmiş, Tokat'ta yol
kesmişlerdir. Biz, bunun acısını çok çektik. Onun için, bu acıyı tekrar yaşamak
istemiyoruz. Bu yönüyle de yüreğimiz yanıktır. (MHP sıralarından alkışlar) ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Bravo Sayın
Ceylan! MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Bravo!.. LÜTFİ CEYLAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım... ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - 1998'den
itibaren... LÜTFİ CEYLAN (Devamla) - Evet, evet Sayın
Bakanım... Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanımızın ve
bürokratlarının ifadelerine göre, bu yasa, gelir kaybına sebebiyet vermiştir.
Ben, mühendisim, devlette de onbeş yıl müfettişlik yaptım. Yozgat Defterdarından aldığım bilgileri
sizinle paylaşmak istiyorum. Bu yasa, 1997 yılında Yozgat'ta yürürlükte
değildi; ama, 1998 yılında yasa yürürlüğe girdikten sonra, vergi kaybına mı
sebebiyet vermiş; yoksa, gelir artışına mı sebebiyet vermiş... Elimdeki
rakamlar, devletin resmî rakamlarıdır, Yozgat Defterdarından üç gün önce
alınmış rakamlardır. Sayın Bakanım, bürokrat arkadaşlarımız da
iyi dinlerlerse... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Tam
önemli şeyleri söylüyor Sayın Bakanım... LÜTFİ CEYLAN (Devamla) - İnanmayan, açar,
Defterdara sorar. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Çok
önemli şeyler söylüyor Sayın Bakanım, dinler misiniz... LÜTFİ CEYLAN (Devamla) - 1997 yılında
Yozgat'ın Gelir Vergisi tahsilatı 3 trilyon 550 milyar 490 milyon liradır; tekrar
ediyorum, 3 trilyon 550 milyar 490 milyon liradır. Yasa yürürlüğe girdikten
sonra, 1998 yılında Gelir Vergisi tahsilatı -iyi dinleyin arkadaşlarım- 6
trilyon 952 milyar 498 milyon liradır. Yüzde 100'den fazla bir gelir elde
etmiştir defterdarlığımız. 1999 yılında bu yasa yine yürürlüktedir
-biliyorsunuz 2000'in başında kalktı- ve 1999 yılında da, yine, Gelir Vergisi
tahsilatı 12 trilyon 496 milyar liradır. Buradan şuraya gelmek istiyorum
değerli arkadaşlarım: Bu yasa, bu 7 nci maddede yürürlükten kaldırılması
istenilen yasa, doğru bir yasadır değerli arkadaşlarım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan,
lütfen... REŞAT DOĞRU (Tokat) - Süre olarak alacağı
vardı zaten Sayın Başkan... BAŞKAN - Ben, burada düğmeye basmak
üzereyim; 10 saniye sabretseniz de, önceden yorulmuş olmasanız, olmaz mı?! Buyurun Sayın Ceylan. LÜTFİ CEYLAN (Devamla) - Bu yasa, vergi
gelirini azaltıcı bir yasa değil, aksine -buradaki rakamlardan da belli; diğer
illerimizde de bu böyle olmuştur- çoğaltıcı bir yasadır. Değerli arkadaşlarım, bu yasa yürürlüğe
girdiğinde, milyonlarca insana, devletin hiçbir katkısı olmadan, iş imkânı
sağlanacaktır, katmadeğer yaratılacaktır. Değerli milletvekilleri, esasen, bu
hadiseyi eğitime, sağlığa da taşımak gerekir; yalnız organize sanayi
bölgelerinde yapılacak yatırımlara değil, eğitime, sağlığa da taşımak gerekir. Benim sizlerden istirhamım, Sayın
Bakanımdan istirhamım şu: Bu, Türkiyemiz için bir fırsattır. Bu maddenin geri
çekilmesini istirham ediyorum. Bugün, Türkiye'de, parası olup da yatırım yapmak
isteyenler, hep, bu yasayı beklemektedirler. Şunu da söyleyeyim: Benim param pulum yok,
ben sanayici değilim -keşke, olsa da, yapsam; yani, istesem de yapacak durumda
değilim- ama, bu yasa, Türkiye'de yatırım yapacaklar için, Türkiye'de iş
bekleyenler için çok önemli bir yasadır. Ben, hepinizin bu konuda desteğini
bekliyorum. Hepinize teşekkür ediyorum, saygı
sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ceylan. Şahısları adına ikinci söz talebi, Erzurum
Milletvekili Sayın Aslan Polat'ın. Buyurun Sayın Polat. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bu tasarı üzerinde, Erzurum Milletvekili Aslan Polat
olarak konuşacağım; yani, beni Erzurum Milletvekili olarak dinleyin. Hükümet, getirdiği bu tasarıyla, deprem
bölgesinde meydana gelen afetten dolayı, birtakım vergi alacaklarından
vazgeçiyor ve erteliyor. Bu, çok güzel, çok doğru bir şey. Ben, bu tasarının o
maddelerine hiç itiraz etmiyorum ve çok güzel olduğu kanaatindeyim; ama, bir de
bu tasarının 7 nci maddesi var. Bu 7 nci madde nedir; bunu bir de ben
anlatayım, siz dinleyin. Türkiye'de, organize sanayi bölgelerine
yapılacak yatırımları desteklemeyi herkes kabul eder, kimsenin buna itiraz etme
şansı yoktur. Türkiye'nin neresinde olursa olsun, bir yatırım yapılıyorsa, bu
desteklenmelidir. Fakat, Türkiye'nin doğusu ile batısı arasında çok büyük bir
gelir farkı vardır. Bu gelir farkının azaltılabilmesi için, geri kalmış
yörelerde birtakım artı teşvikler verilmelidir. Açık ve net konuşuyorum; Türkiye'de sanayi yatırımı yapacak olan
insanlara Türkiye'nin her yerinde aynı teşviki veriyorum diye vergi indirimi
yaparsanız, kimse, Doğu Anadolu'ya gidip yatırım yapmaz ve doğu ile batı
arasındaki fark da gitgide artar. Bunu, şahsî bir iş yapmayalım. (MHP
sıralarından gürültüler) REŞAT DOĞRU (Tokat) - Yanlış söylüyorsun. ASLAN POLAT (Devamla) - Bakın, şimdi, ben
size bazı misaller vereceğim; beni dinleyin. Bu kanun öncelikle neydi; olağanüstü hal
bölgesinde ve Türkiye Cumhuriyetinde fert başına düşen millî geliri 1 500
doların ve gelişmişlik düzeyi eksi 0,5'in altında olan illerde yapılan
yatırımlara bir teşvik getirilmişti. Neden diyorum; bakın, izah ediyorum
arkadaşlar. Şimdi, batıda oturup da doğuyu anlayamazlık ederseniz, yanlış
edersiniz. Bunun üzerine, getirilen bir önergeyle, 3 500 doların altında geliri
olan bütün iller aynı kapsama alındı, aynı; fark yapılmadı ve meydana gelen
büyük devalüasyondan sonra, şu anda Türkiye'nin 80 vilayetinin... ALİ GEBEŞ (Konya) - Konya'nın, Yozgat'ın
Erzurum'dan ne farkı var, gel de gör. ASLAN POLAT (Devamla) - Bir dakika
dinleyin beni! Gelip, buradan cevap verin. ...80 vilayetinin, bu yeni hale göre, en
az 65 veya 70 tanesi bu kapsama girdi. Şimdi, Türkiye'nin 80 vilayetinin 70'ine
de aynı teşviki verirseniz... Şimdi, ben size bir şey söyleyeyim -hiç
alınmayın- Yozgat'a, Konya'yla, Ağrı'ya ve Kars'a aynı teşviki verirseniz; kim
gider de Ağrı ile Kars'ta yatırım yapar?! TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Aslan Polat,
Erzincan'ın günahı ne?! Erzurum'un Erzincan'dan farkı ne gelişmişlikte?! ASLAN POLAT (Devamla) - Yani, bakın...
Erzincan da dahil... Erzincan da dahil... Bir dakika dinleyin... ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Tokat ne olacak?! ASLAN POLAT (Devamla) - Bir dakika
dinleyin... Arkadaşlar, bir saniye beni dinleyin de ondan sonra cevap verin. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatip
konuşmasını yapsın... Lütfen... ASLAN POLAT (Devamla) - Bir dakika...
Bakın, arkadaşlar, bir şey söylüyorum; hiç itiraz etmeyin. Türkiye'nin geri
kalmış 23 tane vilayeti ki, bunlar 1 500 doların altında olan bu ilk 23 tane
vilayette toplanan toplam vergi 549 trilyon liradır; fakat, buna mukabil,
sadece ve sadece Kocaeli'nde toplanan vergi 3,7 katrilyon; yani... HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Yanlış
söylüyorsun, 5 katrilyon. ASLAN POLAT (Devamla) - 3,7 katrilyon
efendim... HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Kim diyor onu?.. ASLAN POLAT (Devamla) - Bendeki, en son,
Dış Ticaret Müsteşarlığından gelen rakamlar bunlar. BAŞKAN - Sayın Polat, siz Genel Kurula
hitap edin. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - 5 katrilyon... ASLAN POLAT (Devamla) - Efendim,
olabilir... 3,7 katrilyon... Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığının Kasım 2001
tarihiyle gönderdiği belgelere göre, sadece Kocaeli'nde toplanan vergi 3,7
katrilyon, doğudaki 23 ilde toplanan vergi 500 trilyon... Yani, doğudaki 23
tane vilayetin 7 katı, sadece Kocaeli'nden vergi toplanıyor. Bu ne demektir?.. Doğu Anadolu ile Batı
arasındaki büyük gelişmişsizlik farkını size göstermek istiyorum. Bakın, size
birkaç rakam vereyim. Ben, Erzurum Vilayetinden bahsediyorum. Erzurum'da
toplanan vergi, Türkiye'de toplanan verginin yüzde 0,15'i; yani, Erzurum'da
toplanan vergi, Türkiye'de toplanan verginin, takriben yediyüzde 1'i; fakat,
Erzurum'un adı bir büyükşehir. Sadece Erzurum'da değil, doğudaki 23 ilde
toplanan vergi, Türkiye'de toplanan verginin yüzde 1,57'si; yani, 23 vilayet,
Türkiye'nin, sadece yüzde 1,57'sini veriyor. Eğer bunları ciddî olarak düşünüp
de... Şimdi böyle laf atmayla değil, doğu ile batıyı anlamak istiyorsanız,
gelin gidelim bir Erzurum'u gezelim şimdi. Eksi 34 derece soğukta ve fert
başına düşen millî geliri 1 400 dolar olan bir yer ile 7 000 dolar olan bir
yeri bir edemezsiniz. Bakın arkadaşlar, tekrar söylüyorum:
Türkiye'nin her vilayetinde yatırım yapan insanlara yardım yapmalıyız, teşvik
yapmalıyız, vergi indirimi yapmalıyız; bunlar doğrudur; fakat, doğu ve
güneydoğuya artı bir destek vermezseniz, doğuya, güneydoğuya gelen olmaz ve
Erzurum, bugün benim çok üzüldüğüm bir şey, toplanan vergi bakımından
Türkiye'nin yüzde 0,15'i; fakat, Erzurum'a yapılan kamu yatırımları 0,45'i;
yani, Erzurum, devlete verdiğinin üç katı yatırım alıyor kendisine. Yani,
Erzurum, bir ağabey gibi, diğer küçük vilayetleri besleyecek yerde -ki,
maalesef, hep öyle olmuştur, yıllarca öyle olmuştur- şimdi dışarıdan destek
alacak duruma düşmüş. Bu, üzüntü verici bir durumdur. 1860'lı yıllarda Osmanlı İmparatorluğu
döneminde Erzurum İlinin nüfusu 600 000 iken, bugün, sadece 870 000'dir. 140
yılda nüfusumuz artmamıştır doğru dürüst; ancak 200 000 artmıştır. Bunları
görmeden destek yapamayız. Şimdi, sadece, sizin getirdiğiniz bu 4325
sayılı Kanun değil, ben istiyorum ki, bunların bir kısmı bitmek üzere, bunları
yenilemek zorundayız. Sayın milletvekilleri, bakın, bunları yenilemezsek olmaz.
Buradaki teşviklerin, şu anda mevcut teşviklerin bir kısmı bitmiştir. Mesela,
Gelir ve Kurumlar Vergisi istisnası, 31.12.2000 tarihine kadar açılan
şirketlere gelmiştir ve beş yıldır o yapılmış yatırım devam etmektedir; fakat,
bazıları var ki, artık bitmiştir. Mesela, Gelir ve Kurumlar Vergisi
indiriminden, şu anda işyeri açanlar bu teşvikten yararlanamıyor. Biz istiyoruz
ki, açılsın. Şu teşvik geldikten sonra bile Erzurum Organize Sanayi Bölgesinde
iki veya üçten fazla tesis açılamadı; çünkü, ciddî olarak büyük bir mahrumiyet
var kardeşim. Bunu anlamak zorundayız. Bakın, şimdi son günlerde güzel bir
tartışma başladı. Nedir; Palandöken'e giden yüzde 8 KDV versin, Uludağ'a giden
yüzde 16 versin diyorlar; bu da doğrudur 18 verenler. Şimdi, bakın, Palandöken Dağlarında 3 tane
beş yıldızlı otel açılmıştır, kışın onbeş gün hariç, hemen hemen çoğu boştur ve
kimse gelmiyor. Halbuki, buna mukabil, Konaklı diye bir bölgemizde 8 civarında
beş yıldızlı otel yeri vardır; fakat, daha kimse oraya otel açmak için müracaat
bile etmiyor; çünkü, Doğu Anadolu'daki mahrumiyeti anlamak zorundayız. Buralara
turizm olarak yatırım yapmazsak olmaz. Bugün, son günlerde başlayan bu konuya,
yatırım indirimine sevindiğim bir şekilde, birçok oda başkanları da, mesela,
İstanbul Ticaret Odası Başkanı, Ankara Ticaret Odası Başkanı, hatta TÜRMOB
Başkanı bile, kısıntılı olmak üzere sadece otel ve lokanta gibi olan yerlerde,
gerçekten, bir KDV indiriminin olmasının doğru olduğundan bahsetmişlerdir; ki,
bu, birtakım vergi indirimlerini yapmazsak, bu bölgelerde kimseyi yerinde
tutamayız. Ben burada bir şey daha söyleyeceğim. Bu
teşvik indirimleri de yetmez. Kars-Tiflis demiryolu hattını bağlayıp, Türk
cumhuriyetleriyle Doğu Anadolu'daki sınır ticareti dahil bütün ticareti
açmazsak, sınır kapılarını açmazsak, yine başa çıkamayız. Bakın, size bir şey daha söyleyeceğim.
Sadece doğu ve güneydoğu demekle de olmaz. Bugün, güneydoğu, GAP'la, birtakım
yatırımlarla kendisini az çok toplamaya başlamıştır; fakat, doğu toplayamıyor.
Bu rakamları da size vereceğim... (MHP sıralarından gürültüler) Bir dakika
dinleyelim isterseniz. Yine, bakın, Hazine Müsteşarlığının Plan
ve Bütçe Komisyonunda dağıttığı rakamlara göre, Marmara Bölgesinde 3,5
katrilyon liralık teşvik yatırımı yapılmasına rağmen, Doğu Anadolu'da 219 trilyon,
Güneydoğu Anadolu'da doğunun tam 9 katı, 1 katrilyon 861 trilyon liralık, aynı
zamanda teşvik için bölgesel yatırıma alınmıştır Güneydoğu Anadolu'da. Bakın, ben, size bir şey daha söyleyeyim.
Şimdi, şu da İstanbul Ticaret Odasının yayını: "Bölgeler itibariyle
bakıldığında, Marmara Bölgesi yüzde 41 teşvikten pay almış." diyor. En son
bu kasım ayı şeyini okuyorum. Bu arada, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, yüzde 22 pay
almış. Erzurum, Doğu Anadolu ise, sadece yüzde 2,1 pay... Doğu Anadolu Bölgesi
yüzde 2,1 pay alıyor. Bunu, yüzde 22'yle Güneydoğu Anadolu takip ediyor, yüzde
41'le Marmara takip ediyor; en başta. Şimdi, Marmara Bölgesinde teşvik
bakımından Doğu Anadolu'nun takriben 20 katı müracaat var. Şimdi, siz
arkadaşlar, hiç sormayın, yani, "20 kat fazla yatırım alan bir bölge ile
20 kat az olan bir bölgeye aynı yatırım teşviklerini yapacağım" derseniz,
Doğuya kimseyi gönderemezsiniz. Doğu Anadolu'yu hakikaten kalkındıracaksak,
Doğu Anadolu'da terörü önleyeceksek, Doğu Anadolu'yu bir sürgün bölgesi yapmayacaksak,
Doğu Anadolu'yu da bu memleketin bir yeri gibi kalkındırmak istiyorsak ve Doğu
Anadolu'yu göç veren değil, göç alan bir yer yapmak istiyorsak, bu konulardaki,
teşviklerdeki farkı yapmak zorundayız. MUSTAFA HAYKIR (Kırşehir) - Hep Doğu
Anadolu; Doğu Anadolu'dan başka bir şey yok!.. ASLAN POLAT (Devamla ) - Siz, "Doğu
Anadoludakiler ile Türkiye'nin her vilayetine aynı teşviki vereceğim"
demek, "Doğu Anadolu'ya yatırım yapma" demektir. İşte, bunun
neticesinde de ne olur; İstanbul, Ankara gibi metropol şehirlerin etrafındaki
gecekondulara gidin, bugün, Ankara'da, Erzurum Mahallesi vardır, İstanbul'da
Erzurum Mahallesi vardır; İstanbul'da fiilen oturan Erzurumlular, Erzurum'da
fiilen oturan Erzurumlulardan, Bursa'da, Yalova'da oturan Erzurumlular... (DSP
ve MHP sıralarından gürültüler) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Bitiriyoruz. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Aslan,
sen bu şarkıyı geçen sene de söyledin! ASLAN POLAT (Devamla) - Bursa'da oturan
Erzurumlular, Erzurum'da oturanlardan daha fazladır. Bugün, Türkiye'de neden
Erzurum, Tunceli ve Kars, en çok göç veren 3 ildir. Bunlar nedendir yani,
bunların üzerinde durmak zorundayız. Bunu niçin söylüyorum... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) -
Kastamonu... Kastamonu... ASLAN POLAT (Devamla ) - Sayın
milletvekilleri, Kastamonu da vermiş olabilir; ben vermedi demiyorum. Kıstas
açıktır; 1500 dolar gibi -Türkiye ortalaması 3 000 dolar olduğu zamana göre
alınmıştır; Türkiye ortalamasının yarısı kadar bir sınır- bir sınır alınmıştır,
o sınırın altında olan yerlere teşvik getirilmek istenmiştir. Getirilen de
doğrudur. Ha, şunu söylüyorum: Bütün Türkiye'de sanayii geliştirmek istiyorsak,
her birine ayrı ayrı teşvikler verelim; bunu kabul ediyorum; ama, doğuya bir
fark vermezseniz, doğu elden gidiyor. Buralardaki bütün millet... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Nereye
gidiyor?! ASLAN POLAT (Devamla) - Kardeşim boşaldı,
boşaldı... Gelin gezelim... Doğuda, şu anda bizim Erzurum'da şehir merkezinde
bu sene 8 000 aile sosyal yardımlaşmadan kömür almak için Valiliğe müracaatta
bulunmuştur; geçen sene bu rakam 2 500'dü. Bunların önünü alamayız. Eksi 34
derece soğuk vardır Erzurum'da. Sizin bölgelerinize bir şey söylemiyorum; ama,
anlayın bizi, bizi bir anlamanızı istiyorum ve bunun için de sizden tek
istediğim... Doğu ve Güneydoğu'ya ek teşvik verilmesi doğrudur, bunu
desteklemezseniz, hep beraber bunun zararını görürüz diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Yanlış
düşünüyorsunuz Aslan Bey, yanlış! BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, şimdi
soru-cevap bölümüne geçiyoruz. 10 dakikalık süre içerisinde soru-cevap işlemini
yapacağız. Sisteme giren arkadaşlarım burada ekranda
belli, bizim gene tercihimiz dışında. Sayın Yıldırım'dan başlıyoruz. Buyurun Sayın Yıldırım. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın
Başkan, delaletinizle Sayın Bakana aşağıdaki sorularımı sormak istiyorum. 1.- Bugün telefonla, Yalova ve Düzce'den
yaptığım görüşmeden öğrendiğime göre, depremzedelere verilen 100 000 000'luk
kira yardımı ve diğer yardımlar kesilmiş olduğuna göre, acaba sayın hükümet bu
mağdur insanlara yardım yapmayı düşünüyor mu? 2.- Depremden sonra, dışarıdan ve
içeriden, hayırsever insanlarımızca ne kadar yardım yapılmıştır, ne kadarı
depremzedelere harcanmıştır? 3.- Eskişehir'de de deprem oldu; 33 kişi
öldüğü halde, neden afet bölgesi kapsamına alınmamıştır? Eskişehir'e ne kadar
yardım yapılmıştır? Halen yardım yapılmayan ve evleri yıkılan insanlara yardım
yapmayı ve ev almayı düşünüyor musunuz? İnsanlarımız ve evsiz olanlar sizden
cevap beklemektedir diyor, saygılar sunuyorum efendim. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yıldırım. Şimdi Sayın Ertugay... ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Teşekkür ederim. Sayın Başkan, aracılığınızla sualimi Sayın
Bakana yöneltiyorum. Çok büyük bir ekonomik kriz yaşayan
ülkemizin, malumunuz olduğu üzere, en önemli problemlerinden biri de,
bölgelerarası gelişmişlik farkındaki uçurumdur. Bunun için, bütün cumhuriyet
hükümetleri döneminde, geçtiğimiz yıllarda, 1970'li yıllardan itibaren "kalkınmada
öncelikli yöre" kavramı getirilmiştir ve buna ait birtakım düzenlemeler
uygulamaya konulmuştur. Son olarak 1998 yılındaki 4325 sayılı Yasa ve 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişiklikle 23 ile, yatırım için cazip
olmayan bu illere yatırımların yönlendirilmesi için bir yasa çıkarılmıştı,
Erzurum da, arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, bu illerden biriydi. Bu yasaya
rağmen, teşviklerin çok yetersiz olmasından dolayı bugüne kadar,
zikredilebilecek derecede değil, zikredilmeye değmeyecek kadar çok az sayıda,
belki bir, belki iki yatırımcı ancak gitmiştir. Şimdi, yapılması düşünülen yeni bir
düzenlemeyle 3 500 dolar seviyesini; ki, bu ekonomik krizde bu teşviklerin
Türkiye'nin tamamını kapsaması demektir; ki, her yörenin desteklenmesine asla
itirazımız yok; ama, yatırımda bölgeyi cazibe merkezi haline getirmek
istiyorsak, yatırımcıyı bu bölgelere götürmek istiyorsak onların o bölgelere
gitmesini sağlayacak birtakım cazibe faktörleri, düzenlemeler yapmak
zorundayız. Bu haliyle yapılacak, Türkiye geneline yayılacak olan bir teşvik
mekanizması, sizce, geri kalmış olan bölgeleri, kalkınmada öncelikli bölgeleri,
işsizlikle boğuşan bölgeleri destekleme anlamına gelir mi? İkincisi, halihazırdaki mevcut uygulama,
yani 4325 sayılı Yasanın bazı teşvik uygulamaları 2000 yılında, 2001 yılında,
2002 yılında sona erecektir, bugüne kadar yeteri kadar istifade edememiş bu
bölgelerimiz için bu sürelerin uzatılmasını düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben teşekkür ederim. Buyurun Sayın Doğru. REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanımızdan öğrenmek istiyorum: Ülkemizde, çeşitli vilayetlerde,
kalkınmayı, bölgesel farklılıkları gidermekle ilgili olarak 4325 sayılı Kanun
çıkarılmıştı; ancak, bu kanun, çıktığı zaman, gayri safî millî hâsıladan, 1 500
dolar ve altında geliri bulunan yerlerde bu kanun uygulanmıştır. 1 500 dolar
hesaplanırken, o zamanki barem içerisinde, bazı bölgelerde fabrikaların
bulunması münasebetiyle o fabrikaların genel gelirleri de bunun üzerinde gösterilmiştir.
Bununla bağlı olarak da Tokat gibi bazı vilayetler de bu baremin üzerinde
gösterilmiş ve bundan dolayı da Tokat gibi birçok yerde, çeşitli yönlerden
kurulmakta olan işletmeler başka yerlere geçmiştir. Benim, Sayın Bakanımızdan
öğrenmek istediğim, bu kanun yürürlüğe girdiği esnada kurulma aşamasına gelen o
yatırımlar acaba başka bölgelere girmiş midir girmemiş midir? Bir ikincisi, acaba, bu 4325 sayılı
Kanunla beraber, Ocak 1998 ile Aralık 2000 tarihleri arasında o bölgelere ne
kadar yatırım yapılmıştır? Bu kanun münasebetiyle ne kadar vergi
alınmıştır ve bu kanun neticesinde de ne kadar insan iş sahibi olmuştur? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Doğru. Buyurun Sayın Levent. MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkan,
aracılığınızla, Sayın Bakanıma aşağıdaki soruyu yöneltmek istiyorum. Sayın Bakanım, deprem gören yörelerle
ilgili vergi cezalarının terkini kanunu içerisine âdeta gizlenerek getirilen 7
nci maddeyle, 12.4.2000 tarih ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununun 14 üncü maddesinin son fıkrasının yürürlükten kaldırılmasıyla neyi
amaçladınız? Acaba, Meclis üyelerinin okumaları
yazmaları yok mudur?! "Bu şekilde geçer" ifadesiyle, devletin 2,9
katrilyon vergi kaybı olacağı kanaatine benziyor. Devletin kaybı değil, aksine,
istihdamı ve üretimi artıran çabanın sonucu vergi kazanmak değil midir? Niğde,
Yozgat modeliyle bunun bir gerçeğidir. Aksini nasıl ispat edeceksiniz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Levent. Sayın Uzunkaya, buyurun. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan,
delaletinizle, Sayın Bakandan, bir sualim bir de temennim olacak müsaadenizle;
cevabını arzu ediyorum. Bunlardan birincisi, arkadaşlarımızın da
üzerinde durduğu, daha önceki organize sanayilerle ilgili çıkan bu yasanın, bu
yasanın içerisine, 7 nci madde olarak sokulmasının gerçek sebebi nedir? Çok da
ilgili olmadığı halde niçin sokulmuştur? Yani, bu yasa, bir taraftan duygusal, 70
000 000 insanı, mutlaka çıksın diye bekleten bir yasayken, arasına bir kılıf
olarak sokulup "diğer maddelerde engelleme yapılmaz, bu da
yapılmasın" içinse, açık olarak söylüyorum, bir düzeltme yapılmadığı
takdirde bu maddelerin her birinde engelleme yapacağımızı Sayın Bakanın
bilmesini istirham ediyorum; yani, işi duygusal zemine getirmeye gerek yok.
Deprem hadisesi ciddî bir olaydır; bu olayın içerisinde, toplum içinde yeni bir
deprem meydana getirme hakkına malik olmadığımızı düşünüyorum. Sayın Bakanımın
bu konuda duyarlı olacağına inanıyorum. Bir diğer konu -gerçi ilgili maddede de
biraz sonra konuşmam var ama- 1 inci maddenin beşinci fıkrasının (b) bendinin
son cümlesinde "terkin kapsamına girmekle beraber, bu Kanunun yayımı
tarihinden önce tahsil edilen amme alacakları, ret ve iade edilmez"
deniliyor. Şimdi, Sayın Bakanım, herhangi bir nedenle
bugüne kadar hem borçlu, devlete vergisini vermiş, depremzede olmuş vatandaş,
borcunu vermekle hata mı etti?! Yani, bu insanların, acaba, ödedikleri bu
paraları, gelecek yıla mahsuben vergi kaydı altına alamaz mısınız? Bunda bir
düzeltme yapmanızı bekliyoruz; zaten, konuyla ilgili önerge vereceğiz. Bu
konuda bir açıklamanız olur mu? Teşekkür ederiz. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Uzunkaya. Sayın Dağcıoğlu. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın
Başkan, delaletinizle Sayın Bakana bir soru tevcih etmek istiyorum. Sayın Bakanım, geçen yıl -yani 1999
yılında- bütçe çalışmaları esnasında, bu kanun teklifini getirdiğimizde, yani,
OHAL Kanununa, 4325 sayılı OHAL Teşvik Kanununa, 4562 sayılı saplamayla yapmış
olduğumuz yeni teşvikleri içeren kanun saplamasını yaptığımız esnada, sizler,
bize "bu 1999 yılının bütçe çalışmalarında, lütfen bunu geri çekin; ama,
müstakil bir kanun halinde bize tekrardan geri getirin; söz veriyorum sizi
destekleyeceğim bu kanunun geçmesi için" demiştiniz. Biz de, bunun
üzerine, iktidar ve muhalefet milletvekilleri, sıkıntı içerisinde olan
yörelerin milletvekilleri olarak, topyekûn tavır aldık ve sizin sözünüzü
dinleyerek değişiklik önergemizi geri çekmiştik. Ondan sonra da, bildiğiniz
gibi, 4562 sayılı kanun, sizin de delaletiniz ve desteğinizle geçmişti; ancak,
aradan bir yıl geçmiş olmasına rağmen, henüz yarın yürürlüğe girecek olan bir
kanunu, yürürlüğe girmesine bir gün kala ne değişti de, hangi kriterler değişti
de siz bu kanunu, İçtüzüğün 35 inci maddesini de ihlal etmek pahasına,
hükümetten gelmiş olan bir teklif olmamış olmasına rağmen, Plan ve Bütçe
Komisyonunda gündeme aldırmak suretiyle, bu geri kalmış yörelerdeki, kalkınmada
öncelikli yörelerdeki bütün bu illerin işadamlarının, sanayicisinin umudu
haline gelen ve yarın yürürlüğe girecek olan, 31.12.2001 tarihi itibariyle
yürürlüğe girecek olan bu kanunu, hangi kriter değişiklikleriyle ortadan
kaldırıyorsunuz ve bugün Yüce Meclisi iki gündür strese sokan, iktidarıyla ve
muhalefetiyle bütün milletvekillerini geren ve insanların her türlü bilimsel
ikna metotlarına dikkat etmemek suretiyle, ne pahasına olursa olsun bu zulüm
kanunu geçireceğiz diye tavrınızı nasıl yorumluyorsunuz? İzah ederseniz hepimiz
memnun olacağız. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkürler. Sayın Yılmazyıldız,buyurun. BEKİR ONGUN (Aydın)- Sayın Başkan,
sorularımız var... BAŞKAN - 12 saniyeniz var... İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir)- Sayın
Başkanım, önce milletimizin ve hepinizin yeni yılını kutluyorum. Bugün "iyi bir şey yapalım"
derken, bir 7 nci madde buraya sokuşturuluyor ve Balıkesir gibi sanayiden
yoksun, organize sanayi bölgesi hemen hemen tamamlanmış Bandırma, Gönen
haddeciler organize sanayi bölgesinde yatırım yapacak yatırımcılar bunu
beklerken, yürürlüğe girmeye bir gün kala "bu iptal edilmiştir" diye
bir madde sokuşturuluyor. Bunu hangi mantıkla, hangi vicdanla
bağdaştırıyorsunuz? Yatırımcılara "bırakın; Türkiye'ye, Balıkesir'e
yatırım yapmayın" mı diyorsunuz, yoksa uygulaması olmayacak kanunlar
çıkarmayı marifet mi sayıyorsunuz? Bakınız, bir kanun çıkarılıyor, yürürlüğe
bir gün kala, maalesef, iptal ediliyor; bu mantığı anlamak mümkün değil. Siz bu
milletle alay mı ediyorsunuz? Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Ben de size teşekkür ediyorum.
Böylece, süreyi bitirmiş olduk. TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) -Sayın Başkan
sorularımız var... BAŞKAN - Sayın Bakan, yazılı olarak
yanıtlayacak... Değil mi efendim?.. Çünkü, soru-cevap
olarak sürenin tümü 10 dakika; yazılı olarak... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın
Bakan izah etmek istiyor; bırakın kendisi karar versin. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın
Başkan, böyle bir usul var mı İçtüzüğümüzde?! Sayın Bakan, süresini kullanıp
cevap versin. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN
ŞAHİN (Antalya) - Hükümete söz vermedi ki, öyle şey olur mu? Kendi inisiyatifiyle
süreyi kaldırıyor. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın
Başkan, arkadaşlarımın sorduğu sualleri, sizin de uygun bulduğunuz şekilde,
zaman darlığı nedeniyle, yazılı olarak cevaplandıracağım; ancak, izniniz
olursa, birçok arkadaşımın değindiği bir konuyla ilgili çok kısa bilgi sunmak
istiyorum. Bu, 7 nci maddeyle ilgili veya o 7 nci
maddenin esas oluşturduğu 4562 ve 4325 sayılı Kanunlarla ilgili şu açıklamayı
yapmak istiyorum: Esas itibariyle, 4325 sayılı Kanuna, geçen sene nisan ayında
bir madde eklenmişti. Bu maddeyle, getirilmek istenilen yeniliklere veya
teşviklere ilke olarak karşı olmak mümkün değildir; ancak, ülke, bir program
uyguluyor. Bu programın bir finansman boyutu var, finansman boyutunu da dikkate
almak zorundayız. Bu finansman boyutunu tamamen dikkate almadan herhangi bir
düzenleme yapmak durumunda değiliz. Şimdi, bu uygulama, eğer 7 nci maddeyle bu
gerekli düzenleme yapılmamış olsa, 2002 programındaki hedeflerin büyük ölçüde
değiştirilmesi mecburiyeti vardır, bu, mümkün değildir. Yani, bunu
değiştirmemek mümkün değildir. Her ne kadar, değerli arkadaşlarımız, bu konuda
bazı rakamlar verdiler; ama, bizim ortaya koyduğumuz rakamlar da, normal
verilere göre, Türkiye genelinde çıkardığımız bir tablodur, bunun tartışması
yapılabilir. Arkadaşlarımız, Bakanlığımızda uzun uzun bunu görebilirler. Ayrıca, 3 500 doların altındaki yerler
deyince, bir parametre veya bir konu gündeme getiriliyor; onun dışında diğer
konular üzerinde durulmuyor, sadece 3 500 doların altındaki deniyor. Oysa, bunu
daha geniş, parametrelerini de dikkate alarak, amacı daha sağlıklı bir şekilde
sağlayacak ve bütçe imkânlarını da, program hedeflerini de zedelemeyecek bir
düzenleme yapılmasının daha uygun olacağı düşünüldü. Yoksa, bu bölgelere bazı
teşviklerin yapılmasına karşı olunması mümkün değildir; bunlar da Türkiye'nin
gelişmesiyle ilgili bölgelerimizdir; biz de, buradaki sanayiin, yatırımların
gelişmesini isteriz; ama, Türkiye'nin uyguladığı bir programı aksatmadan,
finansman tablosunu bozmadan götürmekte de herhalde büyük yarar var. Zaten, o
denge sağlıklı bir şekilde gitmezse, o zaman, bu hükümleri uygulamakta da
sıkıntı çekilir. Yani, bizim buradaki yaklaşımımız -evet 1999 veya 2000
yılında; ben, şu anda tam hatırlamıyorum ama- biraz evvel grup başkanvekili
arkadaşlarımızla da konuştuk; hükümet olarak, bunu çok daha sağlıklı bir
şekilde, sadece gayri safî millî hasılâ boyutuyla değil diğer boyutlarını da
alarak, gerçek anlamda teşvik sağlayacak bir düzenlemeyi bir yıl içerisinde
yapma konusunda da bir mutabakat sağlandı. MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Geçen sene de
aynı şeyi söylediniz. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Hükümet
olarak da, grup başkanvekilleri olarak da bu mutabakatın içerisine girildi. Biz, bu 7 nci maddeyi getirirken, daha çok
bunu düşündük; yoksa, arkadaşlarımızın düşündüklerine biz de katılıyoruz; gayet
tabiî, o bölgelerin daha fazla sanayileşmesi, daha fazla yatırım yapılması
hepimizin amacı; ama, bunu, dört başı mamur bir şekilde, bütün unsurlarını
dikkate alarak... Şimdi, 3 500 dolar diyoruz; bunun, hangi tarih itibariyle
başlayacağı çok net değil. BEKİR ONGUN (Aydın) - 31.12.2001'de
başlıyor. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Yani,
uygulamada daha birtakım zorluklar çıkaracak. O bakımdan, bir yıl içerisinde
düzgün bir kanun hazırlayalım; burada, bunları ifade etmeye çalıştım. Grup
başkanvekilleriyle ve hükümetle de bu konuda bir mutabakat sağlayarak, bir yıl
içerisinde bir kanun yapılırsa, öyle sanıyorum, çok daha yararlı bir uygulama
sağlamış olacağız. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Kemal Derviş
müsaade ederse Sayın Bakan! MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Aynı
zamanda da, son derece önemli olan, değerli arkadaşlarım, fevkalade önemli
günler yaşadığımızı hepimiz biliyoruz; dengelerin fevkalade hassas olduğu bir
dönemi yaşıyoruz. Burada, Türkiye'nin geneli söz konusu; hem bunu aşmak hem de
arkadaşlarımızın düşündüğü konuları birlikte sağlamak istiyoruz. Burada, bir
yıl içerisinde bu kanunu ele alalım ve istediğimiz bir şekilde çıkaralım. Buna
söz veriyoruz... MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Bir yıldır ne
yaptınız?! MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Ben,
hükümet olarak söz veriyorum, grup başkanvekilleri olarak söz veriyoruz. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - 1999'da
da söz vermiştiniz yani Sayın Bakan... MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Bu
amaçla 7 nci maddeyi koyduk; bunu arz etmek için söz aldım. Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakanım. TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Sayın
Başkan... BAŞKAN - Efendim, sorularını, süre bittiği
için soramamış arkadaşlarımız Başkanlığa iletirlerse, biz, Sayın Bakana
sunarız. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın
Bakan, efendim, öyleyse geri çekin, yeniden düzenleyelim. TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Sayın
Başkan... BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum... TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Sayın
Başkan... BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir. TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Sayın Başkan,
lütfen, ben 5 dakikadır "Sayın Başkanım" diye hitap ediyorum. Ben,
karar yetersayısının aranılmasını isteyecektim. Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum. İstememin sebebi, yasaya karşı olduğumuzdan değil, 7
nci maddedeki çifte standart ve olumsuzluktan dolayı... BAŞKAN - 1 inci maddede yaparsınız talebinizi... TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Hayır
efendim... BAŞKAN -
... yerine getirirsiniz... TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Hayır
efendim... BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1 inci
maddeyi okutacağım; bitinceye kadar süre 1-2 dakika geçerse onu da oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Daha sonra, çünkü, ara
vereceğiz. 17.8.1999
ve 12.11.1999 TARİHLERİNDE MEYDANA GELEN DEPREMLERDEN ZARAR GÖRENLERİN VERGİ
BORÇLARI VE VERGİ CEZALARININ TERKİNİ İLE VERGİ USUL KANUNU, KATMA DEĞER VERGİSİ
KANUNU, HARÇLAR KANUNU VE ORGANİZE
SANAYİ BÖLGELERİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI MADDE 1. - 1) 17.8.1999 ve 12.11.1999
tarihlerinde meydana gelen depremlerden zarar gören illerde, bu tarihlerden
önceki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak tahakkuk etmiş ve vadesi
geldiği halde ödenmemiş veya bu tarihlerden önceki dönemlere ait olup deprem
tarihi itibariyle vadesi geçmemiş olan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına
giren vergilerle bunlara bağlı gecikme faizi, gecikme zammı, fon payı ve vergi
cezaları ile 16/8/1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanuna göre alınan eğitime katkı
payı bu maddede yer alan esaslara göre
terkin olunur. 2) 17.8.1999 ile 12.11.1999 tarihlerinde
meydana gelen depremlerde varlıklarının % 10 veya daha fazlasını kaybeden
mükelleflerin (1) numaralı fıkra kapsamına giren borçlarının tamamı terkin
olunur. Ancak depremden doğan hasar nedeniyle vergi dairesi kayıtlarına kısmen
veya tamamen ulaşılamayan il merkezi veya ilçelerdeki bütün mükellefler ile
depremin merkez üssü olan Kocaeli'nin Gölcük ilçesindeki mükelleflerin bu
yerlerdeki mükellefiyetleri bakımından varlıklarının % 10' unu kaybetmiş olma
şartı aranmaz. Şu kadar ki bütün mükelleflerin tahakkuk ve tahsilat kayıtlarına
elektronik ortamda dahi olsa ulaşılabilen il merkezi veya ilçelerdeki
mükellefler bakımından varlıklarının % 10'unu kaybetmiş olma şartı aranmaya
devam edilir. 3) Sakarya, Kocaeli, Yalova, Bolu ve Düzce
illerinin merkez ve ilçelerinde deprem tarihi itibariyle emlak vergisi, motorlu
taşıtlar vergisi, veraset ve intikal vergisi, çevre temizlik vergisi ile harç
mükellefiyeti bulunanların, bu mükellefiyetlerine ilişkin olarak söz konusu
yerlerdeki vergi dairelerine olan ve
(1) numaralı fıkra kapsamına
giren borçlarının tamamı terkin olunur. 4) 17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde
meydana gelen depremlerden hasar gören bina ve taşıtlara ilişkin deprem
tarihlerinden önceki dönemlere ait emlak ve çevre temizlik vergisi ile motorlu
taşıtlar vergisi terkin olunur. 5) a) Terkin işlemi vergi dairelerince
sonuçlandırılır. Maliye Bakanlığı terkin işlemlerine ilişkin usul ve esasları
belirlemeye ve terkin işlemleri için mükelleflere başvuru süresi tespit etmeye
yetkilidir. b) Bu Kanuna göre borçları terkin
kapsamına giren mükellefler adına, deprem tarihinden önceki vergilendirme
dönemlerine ilişkin olarak terkin kapsamına giren vergi türleri için tarhiyat
yapılmaz, deprem tarihinden önceki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak
tarhedilen ancak bu Kanunun yayımı tarihine kadar tahakkuk ettiği halde
ödenmemiş veya tahakkuk etmemiş olan vergiler terkin edilir. Terkin kapsamına
girmekle beraber bu Kanunun yayımı tarihinden önce tahsil edilen amme
alacakları red ve iade edilmez. c) Bu Kanuna göre terkin edilecek amme
alacaklarına normal vade tarihlerinden
terkin tarihine kadar geçen süre için
gecikme faizi ve gecikme zammı
uygulanmaz. d) Bu madde uyarınca tarhiyat yapılmayacak
olması, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359 ve 367 nci maddelerine göre işlem
yapılmasına engel teşkil etmez. 6) 17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde
meydana gelen depremler nedeniyle Maliye Bakanlığınca ilan edilen mücbir sebep
uygulamasından faydalanan mükelleflerin mücbir sebep hali uygulanan yerlerdeki
vergi dairelerine olan ve (1) numaralı
fıkra kapsamına giren borçlarına mücbir sebep halinin devam ettiği süre için
gecikme faizi ve gecikme zammı uygulanmaz. Ancak söz konusu döneme ilişkin
olarak bu Kanunun yayımından önce tahsil edilen gecikme faizi ve gecikme zammı
red ve iade edilmez. 7) Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak için
belirlenen süre içerisinde başvuruda bulunmayanlar bu Kanun hükümlerinden
faydalanamazlar. 8) Varlıktaki kayıp oranının tespitinde,
mükelleflerin beyanları dikkate alınır. Bu beyana ilişkin usul ve esaslar
Maliye Bakanlığınca belirlenir. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, saat
20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma
Saati :19.02 BEŞİNCİ
OTURUM Açılma Saati : 20.00 BAŞKAN : Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP ÜYELER: Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale), Şadan ŞİMŞEK
(Edirne) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum. 788 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Muhterem milletvekilleri,
görüşmelere başlamadan önce, bir hususu düzeltmemiz gerekmektedir. Tasarının
maddelerine geçilmesinin oylanmasında, maddelerine geçilmesi hususu oylarınızla
kabul edilmişti ve sonra da, biliyorsunuz, 1 inci maddeyi okutmuştum. Zabıtlara
bu şekilde geçmesi gerekiyor; onu düzeltiyorum. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3.– 17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Meydana Gelen
Depremlerden Zarar Görenlerin Vergi Borçları ve Vergi Cezalarının Terkini ile
Vergi Usul Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/869) (S.
Sayısı : 788) (Devam) BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde. Hükümet?... Yerinde. Tasarının 1 inci
maddesini okutmuştum. 1 inci madde üzerinde söz
isteyen, Anavatan Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Ersin
Taranoğlu; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. ANAP GRUBU ADINA ERSİN
TARANOĞLU (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu yasa tasarısı
üzerinde Grubum adına söz aldım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Aslında, söz almak
istemiyordum. Tütün Yasası görüşülürken, muhalefete mensup partilerin grup
başkanvekillerinin gösterdikleri uzlaşmacı tavır beni çok etkiledi; çünkü,
bugün, şu anda görüşülmekte olan yasa tasarısı, aslında, herkesin tasvip ettiği
bir yasa tasarısı olarak ifade edildi; ancak, saat 16.00'dan bu yana kadar
tasarının tümü üzerinde görüşülebildi. Bu kadar ittifak edilen bir tasarının
tümü üzerinde üç saat görüşülmüş olması, aslında, ittifakı göstermemektedir;
ittifak adı altında kibarca, muhalefet yapılmaktadır. Bunu kabul edemediğimi
ifade etmek için, söyledim. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Muhalefet etmek istesek, hesap mı vereceğiz? ERSİN TARANOĞLU (Devamla)
- Demokrasilerde muhalefet ve iktidar olacaktır; demokrasilerde iktidar ve
muhalefet olacaktır. Muhalefet, bu şekilde yaklaşmak suretiyle, muhalefetini de
yapacaktır; ama, değerli arkadaşlar, elimizi vicdanımıza koymamız lazım. Bu
yasa, doğru bir yasadır; bu yasa, halkın yararına bir yasadır. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - 7 nci madde mi; hangisi?.. ERSİN TARANOĞLU (Devamla)
- Zaten, konuşmacılar da, bu yasanın aleyhine bir tek kelime etmediler. Dolayısıyla, burada söz
almamın sebebi şudur: Bu yasayı, deprem bölgesinde, sayıları yüzbinleri bulan
esnaf beklemektedir. Her geçen saniye uzaması, esnafımızı endişelendirmekte ve
üzmektedir. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Araya korsan madde sokmayın o zaman. ERSİN TARANOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, birbirimize laf atarak bir yere varamayız. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - 7 nci maddeyi... BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
bitirsin... ERSİN TARANOĞLU (Devamla)
- Bakın, bugün... MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Siz, bize laf atıyorsunuz ya... ERSİN TARANOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bu şekilde... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - 7 nci maddeyi çıkarın, 5 dakikada kanunu çıkaralım. BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
birazcık sabır... ERSİN TARANOĞLU (Devamla)
- Müsaade eder misiniz. Ben, söyleyeceklerimi bitireyim de, ondan sonra... Bu şekilde, halkın bizden
bir şey beklediği, demokrasinin bizden bir şey beklediği, siyasetten bir şey
beklediği ve siyasetçinin itibarının dibe vurduğu bu noktada, halkın,
muhalefet-iktidar uzlaşması beklediği "kim çözerse çözsün; ama, meselemi
çözsün" dediği yerde, Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunun, bu milletin
mensupları olan, temsilcileri olan bizlerin, böyle bir konuda ittifak
göstermezsek, uzlaşma göstermezsek, nerede göstereceğimizi halk merak
etmektedir. Benim söz alışımın sebebi
şudur: Bu tasarı, Türk maliyesinin, hak ettiği, belgelenmiş, kayda girmiş 43
trilyon lirayı, alacağı parayı almaktan vazgeçtiğini yasalaştıran bir
tasarıdır. Bunu bahane ederek depremin sorunları üzerinde tartışmak ayrı
meseledir, bu yasayı çıkarmak ayrı bir sorundur. Buradan -deprem
bölgesinin bir milletvekili olarak- bütün muhalefet partisi milletvekili
arkadaşlardan şunu istiyoruz, talep ediyoruz; bu bizim hakkımız; bu yasayı
geçirelim. Medenî Kanunda gösterdiğimiz hoşgörüyü, Medenî Kanunda gösterdiğimiz
sıcak yaklaşımı bu kanunda da gösterelim; okuyup okuyup, oylayalım, geçelim. 7
nci maddeye geldiğimizde, muhalefetiniz varsa... Tabiî ki, hür Parlamento,
hür Meclis ve bu halkın temsilcileri
olan milletvekilleri, herkes kendi bölgesinin hakkını savunacaktır. Burada,
herkesin muhalefet hakkına saygı duyarız; ama, herkesin ittifak ettiği... Yani,
millet vergi verecek, Maliye "bunu
almıyorum" diyor, hükümet de bunu tasarı olarak getirmiş. Bunun üzerinde
konuşmaya gerek var mı, tartışmaya gerek var mı, kalp kırmaya gerek var mı?! Deprem bölgesi iyi oldu,
kötü oldu... Efendim, haklarınız var; Meclis araştırması önergesi verirsiniz,
gensoru verirsiniz, Meclis soruşturması önergesi verirsiniz; Başbakan hakkında
verirsiniz, bütün bakanlar hakkında verirsiniz. Burada otururuz, deprem
bölgesinin sorunlarını sonuna kadar konuşuruz, tartışırız; ama, bu maddeler
üzerinde bu konuşmalar, bence, yerine gitmemektedir. Halk, ekrandan bize şöyle
bakmaktadır: "Benim derdim var. 1 Ocak günü terkin işlesin. Benim
meselemi, birleşin, hep beraber çözün." Çünkü, bizim ortak unvanımız,
hizmetkârlık unvanıdır; biz, bu milletin hizmetkârlarıyız. Burada lafla
geçirecek vaktimiz yoktur; burada, işi kolaylaştırmamız lazım. Muhalefetin, bu
yumuşak tavrının başlangıçtaki noktasını, bu saatten itibaren de göstermesi
lazım. Halk, bu takdiri kullanacaktır; ama, derseniz ki, efendim, bunu fırsat
bilelim de, biz şey yapalım; deprem bölgesi konutları... Ne alakası var bunun?! (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN -
Sonuçlandırabilirseniz sevinirim. ERSİN TARANOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, ben de sizin kadar biliyorum... Ben, Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanına, onun hükümetine ve Bakanlarına şükranlarımı sunmak istiyorum.
Doğrudur yanlıştır, azdır çoktur; zaten, bu tartışma olacaktır. Bu beğenmeme,
gayret, muhalefetin görevidir; ona yetişmek, iktidarın gayretidir. Bu çatışma,
kalkınmayı, gelişmeyi, ilerlemeyi götürecektir; ama, bunun yeri bugün değil, bu
saat değil, bu yasa değildir. Değerli arkadaşlarım,
bakıyorum -ben de sizin gibi ana baba kuzusuyum, ben de sizin gibi insan
evladıyım- Adapazarı'nda elektrik üretimi artmış; 1999'a göre, 2000 yılında
yüzde 8 artmış, bu sene yüzde 2 artmış; sigortalı sayısı artmış; Katma Değer
beyannamesine bakıyorum, artmış; bankalardaki mevduata bakıyorum, artmış.
Demiyorum ki, Adapazarı'nın meselesi bitti; hayır, bitmedi; İzmit'in meselesi
bitti; hayır, bitmedi; Bolu'nun meselesi bitti; hayır, bitmedi; tabiî ki devam
edecek. Bardağın dolu tarafı da var, boş tarafı da var. Gün, dolu tarafına
bakmak, boş tarafını da iktidara ikaz etme günüdür. Zamanı bu yasa değildir;
zamanı Meclis araştırması önergesidir. Verin, hep beraber destekleyelim;
gensoru verin, burada tartışalım; ama, bunun üzerinde siyaset yapmayalım. Nezir
Aydın arkadaşım, 10 000 evin elektriği kesik dedi. Hayır, doğru değil; ben
sordum, bugün itibariyle 5 900 yerin elektriği kesik, bunun yüzde 30'u da kaçak
elektrik. Değerli arkadaşlarım,
İzmit'ten bir arkadaşımız söyledi, köy yolu dokuz gündür kapalı diye. Ben, Köy
Hizmetleri Müdürüne, Valiye telefon açtım, yol açık. Bugün, siyaset yapılacak
zaman değildir. Bu yasaya kimse karşı değildir. Eğer, bundan sonra, muhalefet
partisi, yasadan gelen haklarını -ki, haklı olsa dahi- yoklama, karar
yetersayısı isteyerek deprem bölgesinin bu hakkını engellemeye kalkarsa, biz,
Sakaryalılar olarak, bu hakkın hesabını en kısa zamanda sormaya hazırız. Hepinize saygılar
sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler... MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Nasıl muhalefet yapacağımızı sizden mi öğreneceğiz?! VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN - Şimdi, Grubunuz
adına, zaten, Sayın Zeki Çelik konuşacak Sayın Candan. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Oturduğum yerden kısa bir açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN - Peki, buyurun. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; şimdi, Anavatan Partisi Grubu adına konuşan
arkadaşın buradaki müzakerelerden rahatsız olduğu anlaşılmakta. Deprem
bölgesinin problemleri de bu konuşmalar arasında konuşuldu. Burada, kendisi, 42
trilyonluk bir vergi terkininden bahsetti. Tütün Kanununa ara verip bu kanuna
geçilirken, grup başkanvekilleri olarak bizler dedik ki, 7 nci maddeyi
çıkarırsanız, toptan, maddeleri okuyarak hemen geçirmiş olalım; çünkü, 7 nci
maddede, daha önce bu hükümetin bu Parlamentoda birtakım organize sanayi
bölgeleriyle ilgili olarak verdiği vergi indirimleri geri alınmaktadır. Yani,
bir taraftan 42 trilyon veriliyor bir bölgeye; diğer taraftan, 40-50 ilde de
indirimler kaldırılıyor. Mademki, bir bölge için bir iyilik yapıyoruz ve
ittifak ediyoruz, o zaman, gelin, 7 nci maddeyi -halen teklifimiz geçerlidir-
metinden çıkaralım ve bu tasarının tamamını müzakere edip, bitirmiş olalım. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Hem de hükümetten gelmeyen 7 nci maddeyi... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Biz, burada, bugünkü tarih itibariyle, 31 Aralık itibariyle bu kanunun çıkması
gerektiğini gayet iyi biliyoruz ve buna da destek veriyoruz; ama,
müzakerelerden rahatsız olmanın bir anlamı yok. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN - Şimdi, Saadet
Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Mehmet Zeki Çelik; buyurun
efendim. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA MEHMET
ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 788 sıra sayılı
kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bu
kanun tasarısıyla, depremden zarar görenlerin vergi borç ve cezalarının terkiniyle
ilgili bir çalışma meydana getirilmeye çalışılıyor. Çok güzel; ama, önemli
olan, bu noktaya gelmeden afetlere karşı tedbir alınmasıdır. Yıkıldıktan sonra,
harap olduktan sonra vergiyi affederseniz, yarın ikincisi tekrar başımıza
mutlaka gelecektir ve bu hal devam edecektir. Ben, bu noktaya dikkatinizi
çekmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, 17
Ağustos ve 12 Kasım depremlerinde biz de bir çalışma yaptık. Bakınız, yıllardan
beri toplumsal hafızanın zayıfladığını, kentleşmeden sanayileşmeye, şehircilikten
tarıma kadar her konuda plansız, programsız olduğumuzu bilmemiz gerekiyor.
Depreme maruz kalan bu bölge, Türkiye'nin hem nüfusu itibariyle hem ticaret ve
sanayii, ekonomik değerleri itibariyle, çok önemli bir bölgeyi meydana
getiriyor; ama, bütün bu rakamlar, bu bölgede ranta dayalı ticaret ve sanayi
yerleşiminin olduğunu göstermektedir. Can kaybı ve hasarın esas nedeni, o
bölgedeki yapılaşmanın yoğun olarak depreme karşı zayıf olan jeolojik zeminler
üzerinde olmasıyla ilgilidir; yani, tarım arazilerinin yapılaşmaya açılmasıdır.
İnsanla ilgili o bölgedeki yoğunluk çabası, tamamen bizim hatamızdır. Nüfus
fazlalığı, çok katlı binalar, sanayi ve müteahhitleri teşvik eden, biz
insanlarız maalesef ve yönetimlerdir, siyasetçilerdir. Sakarya'da gezdiğimiz zaman
gördük; binalar gayet mükemmel. Betonarme yapıları itibariyle, hakikaten,
standartlara belki uygun binalar yapılmış; ama, zemin zayıf, taşımıyor. Yani,
bir insanın sırtına, eğer 50 kilo yük taşıyor da, siz 100 kilo yüklerseniz,
mutlaka çökecektir. Bu manada değerlendirmek lazım. Değerli arkadaşlar, tabiî
ki, bu en genel tarifiyle, Türkiye'de afetler yaşanmaktadır. Bakınız, bu
afetleri, biz, gözardı da edemeyiz; çünkü, her gün gündemimizde birisi var.
İşte, birkaç gündür, Mecliste arkadaşlarımız gündemdışı konuşmalarla,
İzmir'deki, Antalya'daki, diğer illerdeki sel afetlerini gündeme getiriyorlar.
Peki, bu seller kendiliğinden mi oluşuyor? Elbette yağmur yağacak; ama, siz,
tutar da, dere yataklarında iskâna müsaade ederseniz, orada yapılaşmaya göz
yumarak yaygınlaştırırsanız, sonucu bu olacaktır veya tekniğe uygun olmayan
şekilde, onların önünü tıkayacak birtakım yapılaşmalara müsaade ederseniz,
sonuç böyle ortaya çıkacaktır. Toprak kaymaları da böyledir. Ayrıca, trafik
terörü de böyledir; o da bir afettir. Her gün onlarca insan trafik kazalarında
hayatını kaybetmekte, birçok ocaklar
sönmekte ve gerçekten, büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. İşte, bu manada, depremi
de, diğerleri gibi, gündemimizden çıkarmamamız lazım. Son yüzyıl içerisinde,
ülkemizde hasar meydana getiren 130 civarında deprem olmuş, bu depremler
sebebiyle 85 000 insanımız hayatını kaybetmiş, 600 000 bina da yıkılmıştır. Bu
rakamlar göz önüne getirildiğinde, hasarın büyüklüğü ortaya çıkar. Tabiî ki,
halen yürürlükte olan deprem bölgeleri haritasını da göz önünde bulundurduğunuz
da, Türkiye'nin yüzde 96'sının farklı derecelerde depreme maruz bölgeler
olduğunu görürüz. O halde, ne yapmamız lazım? Değerli arkadaşlar, gayri
safî millî hâsıla da, bu arada, tabiî ki, güme gitmektedir. Depremler sebebiyle
yüzde 1 olan kayıp, belki, oraya stok, üretim, işsizlik, pazar kaybı, fiyat
artışları gibi ilaveleri de yaptığınız zaman, gayri safî millî hâsılanın yüzde
3 ve 4'üne tekabül etmektedir sadece deprem felaketi. O halde, hadise
önemlidir; ama, biz, yeterli tedbir almıyoruz, hâlâ bunlardan ders almıyoruz. Bunu niçin söylüyorum?
Sadece tabiî afetlerle ilgili 1997 yılı başında hazırlanan ve burada meydana
gelecek olan can ve mal kaybını en aza indirmek için alınması gereken
tedbirlerle ilgili bir araştırma komisyonu kurulmuş. Bu komisyon gayet güzel
bir çalışma hazırlamış, bunu Yüce Meclise sunmuş; ama, tozlu raflarda bekliyor.
Aynı şekilde, 12 Kasım ve 17 Ağustos depremlerinden sonra yine bu Mecliste,
değerli arkadaşların katılımıyla, güzel bir deprem araştırma komisyonu
çalışması yapılmış, bununla ilgili yapılması gereken çalışmaların ne olduğu
noktasında bütün gereken tedbirler ve başvurulması gereken çözümler ifade
edilmeye çalışılmış; ama, o günden bugüne kadar da çok fazla bir şey yapıldığı
kanaatinde değiliz. Değerli arkadaşlar, onun
için, önemli olan, afetler olmadan önce bu tedbirlerin alınmasıdır. Eğer, siz,
afetler vuku bulduktan sonra tedbir alıyorum diyorsanız, sadece yara sarmakla
uğraşıyorsunuz; çünkü, önemli olan, bu afetler kapımızı çalmadan, bizim önümüze
gelmeden, bu manada bu olayları değerlendirmemizdir. Tabiî ki, bu konuda çok
değişik faktörler de var. 3194 sayılı İmar Yasasının, afet bölgelerinde çağdaş
alan kullanımı planlaması esaslarını, planlarını yapan, yaptıran, plana aykırı hareket
edenlerin sorumlulukları ve bunlara uygulanacak cezai müeyyideleri de
kapsayacak şekilde, mutlaka, hem düzenlemesi yapılmalı hem de uygulaması
noktasında bir karar alınmalıdır. Bakınız, Düzce'de yıkılan
binaların yüzde 80'i imar affından istifade edilerek yapılan binalardır. BAŞKAN - Sayın Çelik, 55
saniye geçti süreniz; eğer konuşmanızı sonuçlandırırsanız, sevinirim. MEHMET ZEKİ ÇELİK
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, gerçekten, deprem, önemli bir hadisedir, büyük
bir hadisedir. Diğer tabiî afetler de buna ilave edildiği zaman, önümüze çok
büyük bir rakamsal boyut çıkmaktadır. Bunun için, mutlaka, gerekli duyarlılığı,
resmî ve özel kurumlar, belediyeler olarak göstermeli ve gerekli tedbirleri
almalıyız. Bu Vergi Yasasında
getirilen iyileştirmelerin de halkımızın yararına olacağını düşünüyor; hayırlı
akşamlar diliyorum. BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Çelik. Sayın Çelik, söz
istemekte ısrarlı mısınız? HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Israrlıyım efendim. BAŞKAN - Peki, yapın
açıklamanızı, buyurun. Sayın Bakan, daha sonra
size de, yerinizden, kısa bir açıklama için söz vereceğim. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; biraz önce konuşan değerli bir milletvekili
arkadaşımız Sayın Taranoğlu, muhalefeti, bizleri, önce uzlaşıp daha sonra
uzlaştığı noktada durmamakla suçladı. Bakın, herkesin huzurunda ben şunu
söyledim... AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Doğru söyledi. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Doğru söylemedi Sayın Tümen. Biz şunu söyledik; dedik
ki: Deprem bölgesine yapılacak her türlü iyileştirmeye, biz, AK Parti olarak
destek veririz, biz onların yanındayız. MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Göreceğiz. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Afete uğramış bu vatandaşlarımızın yaralarını sarmak, Meclis olarak, iktidar ve
muhalefet ayrımı yapmaksızın, hepimizin görevidir; ancak, 7 nci madde, bu
kapsamda bir madde değildir. Milletvekili arkadaşlarımız, haklı olarak, kendi
vilayetleriyle, seçim bölgeleriyle ilgili endişeler taşımaktadırlar. Sadece,
muhalefette değil, iktidar kanadında da bu endişeyi taşıyan birçok milletvekili
arkadaşımız olduğunu, siz de çok iyi biliyorsunuz. Biz, AK Parti olarak,
bugüne kadar hangi konuda uzlaştıysak, imzamızın ve uzlaştığımız konunun
arkasında olduk. Bunun, en tipik örneği, Anayasa paketidir. Bu konuda sabıkası
olan, iktidardır. Bunu ifade etmek istedim
efendim. Sağ olun. BAŞKAN - Teşekkürler. Sayın Bakan, buyurunuz. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; konuşmacı arkadaşlarımız, Bakanlığımı ilgilendiren bazı rakamlar
verdiler. Müsaadenizle, bu rakamların son şeklini sizlere arz etmek istiyorum. 28.12.2001 tarihi
itibariyle, depremzedelerden enerjisi kesik olanlar: Sakarya, Bolu, Düzce
İllerinde 16 500 abonemizden 2 300 abonemizin elektriği kesiktir. Bunların
içerisinde de, borcunu ödemeyenler ve kaçak kullananlar müşterektir. Yalova'da
5 500 aboneden 141 abonenin elektriği kesiktir. İzmit'te enerjisi kesik olan
abone yoktur. Ayrıca, Bakanlığımız,
yine, özellikle milletvekili arkadaşlarımızın, bize, bazı konuları intikal
ettirmesi ve iktidarı oluşturan partilerin milletvekillerinin özellikle de
işlerini takip etmeleri ve Hazineyle görüşmeleri neticesinde, 15.10.2001
tarihli ve 2001/3242 sayılı kararname eki kararının 2 nci maddesinde yer alan
"23.2.2001 tarihi" ibaresinin "23.4.2001" olarak
değiştirilmesi konusunda da kararname çıkarılmak üzere, Bakanlar Kurulumuza,
Bakanlığımca da teklifte bulunulmuştur. Bu, geçen sene, 18 ay olarak daha önce
görev zararı içerisine giren dilim, ocak-şubatı kapsamaktaydı. Mart-nisanın da,
yine, görev zararı olarak TEDAŞ'a verilmesi, geçen sene, iki ay, kış şartları
altında, borcu olanların, görev zararı olarak verilmesiyle ilgili teklifte
bulunulmuştur. Hükümetimiz, Bakanlar Kurulumuz, bu konuda da gereken çalışmayı
yapıp, kararını verecektir. Arz ediyorum; teşekkür
ederim. BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Bakan. Madde üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Nevzat Ercan konuşacaklar. Buyurunuz Sayın Ercan.
(DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA NEVZAT
ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinize, Doğru Yol
Partisi Grubu ve şahsım adına saygılar sunuyorum. Değerli arkadaşlarım,
Genel Kurulun çalışma süresi, biliyorsunuz, daha önce, 25.12.2001 tarihli 41
inci Birleşimde karara bağlanmıştı. Çalışma süremiz, basılı gündemin 11 inci
sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadardır; hiçbir kaygıya gerek yok. Ben, Ersin Taranoğlu'nun bu kaygısının
nereden kaynaklandığına bir anlam veremedim doğrusu. Görüşmekte olduğumuz
tasarı, kanun tasarısı, gündemin 8 inci sırasında yer alan bir tasarıdır. Değerli arkadaşlar,
gündemin 8 inci sırasından sonra, 9 uncu sırasındaki, 10 uncu sırasındaki kanun
tasarılarını da, bu Meclis, bugün görüşebilir, bunları da kanunlaştırabilir.
Biz, bunları da görüşmeye hazırız muhalefet partisi olarak. Siz, kaldı ki... Ş. RAMİS SAVAŞ (Sakarya)
- Kaç kişisiniz?! NEVZAT ERCAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, Doğru Yol Partisi Grubu olarak da... Bakın, şu anda,
depremzede vatandaşlarımız, o bölge insanlarımız, bu tasarının kanunlaşmasını
bekliyor. Doğru Yol Partisi Grubu, önemli bir adım attı. Çekin şu tütünle
ilgili kanunu, tasarıyı çekin; çok önemli, ivedi, öncelik arz eden bu vergi
terkini yasa tasarısını gündeme alın, müzakereye açın; toplantı yetersayısıysa,
Doğru Yol Partisi Grubu, talep etmeyecektir, karar yetersayısının aranılmasını
da istemeyecektir dedik ve şu anda da, o noktada duruyoruz. Hiçbir maddede,
karar yetersayının aranılmasını Doğru Yol Partisi talep etmeyecektir, yoklama
isteğinde de bulunmayacaktır. Ben, bu dileğimi, Saadet Partisi açısından da AK
Parti açısından da, bu... TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Sayın Başkan... NEVZAT ERCAN (Devamla) -
Efendim?.. TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - 7 nci madde hariç efendim... NEVZAT ERCAN (Devamla) -
Değerli arkadaşım, bakın, umuyorum, zannediyorum ki, her iki muhalefet partili
arkadaşlarımız da bu anlayışı göstereceklerdir. 7 nci maddeye ilişkin bizim de
rezervlerimiz var; doğrudur. Bu maddenin tasarı metninden çıkarılmasına ilişkin
isteğimiz var, önerge de var; ancak, eğer, Genel Kurul bunu uygun görmezse,
kabul etmezse, 7 nci maddeye vaki itirazı sebep sayıp, burada, tasarıyı askıya
almanın da bir anlamı yok. TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Bundan daha iyi sebep olamaz Sayın Başkan. NEVZAT ERCAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bunu doğru bulmuyoruz. Bu itibarla, umarım, inşallah,
dilerim ki, o konudaki önergeler de Genel Kurulun tasvibini görür, kabul görür;
ama, kabul görmezse, 7 nci maddeye ilişkin önergeler geçmezse, tasarının
mutlaka kanunlaşması lazım. TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Hayır efendim... 7 nci madde hariç... NEVZAT ERCAN (Devamla) -
Hiçbir nedenle, bu şarta bağlı olarak, 7 nci madde şartına bağlı olarak, bunun
engellenmesini doğru bulmuyoruz. Doğru Yol Partisi, behemehal, bu tasarının
kanunlaşmasını istemektedir. Değerli arkadaşlarım,
bakın, kimse konuşmasın, kimse bir şey söylemesin, her zaman olduğu gibi,
tasarılar buraya gelsin, geldiği gibi, noktasına virgülüne dokunmadan geçsin...
Böyle bir şey var mı?! Bakın, şimdi, bu tasarıya ilişkin, kimse itiraz etmedi
diyor; doğru değil. Bakın, ben, tümü üzerindeki yaptığım konuşmada, eksik
bulduğumuz hususlar var, olgunlaşsın dediğimiz birtakım düzenlemeler var,
metinden çıkarılmasını istediğimiz hükümler var dedim. Bakın, bu tasarıdaki en
büyük boşluk ve çarpıklık ne; vergilerin silinmesi için -var burada, 1 inci
maddeye ilişkin söylüyorum- yapılacak müracaatın süresinin belli olmamasıdır. Değerli arkadaşlar,
burada, sevk etmişsiniz "bu kanun hükümlerinden yararlanmak için
belirlenen süre içerisinde başvuruda bulunmayanlar, bu kanun hükümlerinden
faydalanamazlar" diyorsunuz. Burada süre var mı; yok böyle bir süre. Kanun, bütün milletin
bildiği varsayılan üst kuraldır. Kanunun tanıdığı hakkın süresinin de kanunda
gösterilmesi gerekir; aksi takdirde, dedikodular -bakın, bu bölgede
yaşanacaktır- yalan yanlış gazete haberleri, vatandaşın bu hakkını zamanında
kullanamaması sonucunu doğurabilir ki, bu, kuvvetle de muhtemeldir. Kanuna, bu
yönde bir cümle ve hüküm eklenmelidir; hangi sürede kullanacak... Ayrıca, bu,
Anayasamızın bir buyruğudur. Anayasamız, vergi alanındaki yetki kullanımını
Meclise bırakmakta ve bunun behemehal kanunla yapılmasını öngörmektedir.
Anayasamızın 73 üncü maddesinin paralel veya karşıt yorumundan, vergiyi silecek
tasarrufun tüm unsurlarının kanunda yer alması gereği kolaylıkla ortaya
çıkmaktadır. Bu konuda, Bakanın veya iktidar gruplarının önerge vermeleri
gerekir; çünkü, bizdeki pozitif muhalefet anlayışı, iktidarda, muhalefete pozitif
bakma anlayışını da beraberinde getirir. Öyle düşünüyoruz. Belki de, talep
şartı aranmamalı. Bana sorarsanız -o bölge milletvekili olarak söylüyorum-
devlet, bir hakkından vazgeçiyor. Orada, vatandaşın pek tabiî hakkı olan; yani,
artık her şeyini bitirmiş, depremzede vatandaşımızın vergi borçlarını terkin
ediyorsunuz. Sonra da -süresi de belli değil ya- bir şarta bağlıyorsunuz
"şu sürede falan müracaat etmezseniz bu hakkınız zayi olur"
diyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Bitirir misiniz
lütfen. NEVZAT ERCAN (Devamla) -
Bu, doğru bir şey değil. Böyle bir süre şartını da kaldırın ortadan. Ayrıca, bir de,
diyorsunuz ki "Varlıktaki kayıp oranının tespitinde, mükelleflerin
beyanları dikkate alınır. Bu beyana ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca
belirlenir." Değerli arkadaşlar, bu,
yüzde 10 varlık kaybını tespit edecek idare ve vatandaş arasında bundan böyle
sürüp gidecek ihtilaflara meydan vermeyin. Bunu kaldırın, beyana itibar edin,
vatandaşın beyanına itibar edin. Değerli arkadaşlarım,
Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bu akşam, ister sabaha kadar, bitimine kadar,
bu kanun tasarısının kanunlaşması için karar yetersayısı, toplantı yetersayısı
aramaksızın, destekliyoruz, hiçbir şarta da bağlı tutmuyoruz. Bunu, bilmiyorum, Sayın
Bakanım, Sayın Taranoğlu hangi amaçla söyledi; onu özellikle düzeltmek
istiyorum. Muhalefet partisi sanki bu tasarıya karşıymış gibi bir görüntü
vermesini de, doğrusu, çok yadırgadığımı ifade etmek istiyor; hepinize saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ercan. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA MUSA
UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17.8.1999 ve
12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen depremlerden zarar görenlerin vergi
borçları ve vergi cezalarının terkiniyle alakalı yasa tasarısının 1 inci
maddesi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına huzurlarınıza çıkmış
bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Evvela, bu depremlerde
hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet niyaz ediyorum tekraren. Depremzede olan
vatandaşlarımıza, yaralılara, maddî yaralarını hâlâ saramayanlara da acil
şifalar ve yeni bir yıla girerken de mutluluk temenni ediyorum. Bizim bu tasarıyla ilgili
bir çekincemiz, zannediyorum, ifadelerle biraz yanıltılmaya çalışılıyor.
Allahaşkına, ben, bu tasarıyla ilgili maddeleri tetkik ettim, 7 nci maddenin bu
tasarıyla uzaktan yakından alakası yok. Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi değilim.
Sordum arkadaşlara, dediler ki: "Bu madde, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu
tasarıya zammedildi, ilave edildi." Amaç, birbuçuk sene önce, 2000 yılında
çıkarılmış olan, Anadolu'daki birçok ile -esasen, ekonomiden dolayı zaten
depremzede gibi olan- Anadolu sermayesiyle, Anadolu'da neşvünema bulacak
organize sanayilere sağlanacak katkının yarınki tarih itibariyle başlatılacağı
gerçeği karşısında, bende ve Grubumda oluşan kanaat şudur: "Esasen, 7 nci
maddeyi geçirmek amacında olan hükümet, depremzedeleri istismar
etmektedir." Evet, hadise budur. Niye böyledir?.. DEVLET BAKANI RAMAZAN
MİRZAOĞLU (Kırşehir) - Hükümetin değil... MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Ha, belki hükümet demeyeceğim; şundan: Hükümetin teklifi değil bu, Plan ve
Bütçe Komisyonunda giren bir ek. Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, öyle bir zeminde, değerli ANAP'lı sözcü arkadaşım diyor ki
"efendim, muhalefet partileri, depremzedelere acımıyor, merhamet
etmiyor..." Yahu, siz değil miydiniz, 17 Ağustosta, depremzedelerin
ölüleri, cesetleri enkaz altındayken, burada, SSK yasasını direterek çıkarmak
isteyenler?.. Hangi merhametten bahsediyorsunuz, hangi acımadan
bahsediyorsunuz; keşke acıyabilseydik. Değerli arkadaşlar, 11
maddelik tasarının -2 maddesi geçici, 9 maddesi aslî- içerisine, âdeta, bu
tasarı geçmesin diye, birileri tarafından yerleştirilen bir dinamittir bu. Biz, bu tasarıya sonuna
kadar taraftarız ve depremzede olan o bölgedeki insanlara da açıkça söylüyorum;
bu maddeyi buraya ilave eden Anavatan Partili Maliye Bakanımız veya hükümet,
arkasında kimler varsa -biraz sonra oylarıyla görülecek- eğer samimiyseler,
gelsinler, desinler ki, biz, bu 7 nci madde, hakikaten... Sayın Maliye Bakanına öz
önce teklif ettim "efendim, düzelteceğim" diyor. Sayın Bakanım,
lütfen, 7 nci maddeyi geri çekin... Bakın, samimiyetimle, hiçbir arkadaşımız
buraya çıkıp konuşmayacak; evet, hayır, sizin gibi "evet"lerde el
kaldıracağız; okunsun, geçsin; 7 nci maddeyi kaldırın. Hiçbir tereddüdümüz yok;
ama, deprem istismarı yapmayın, depremzedelerin istismarını yapmaya hakkınız
yok. Esasen, bu maddeyi bunun
içerisine sokmakla siz, depremzedelere yeni bir darbe daha indiriyorsunuz. Niye
samimî olmuyoruz; 7 nci maddenin bununla ne alakası var Allahaşkına?! Bir başka
yasayla gelmiş, bir başka yasayla, yarınki tarihle başlayacak bir milat var;
siz kalkıyorsunuz -zaten, Anadolu sermayesi perişan olmuş, Anadolu perişan
olmuş- bu insanların yatırım yapma hakkını engelliyorsunuz. Keşke, imkânınız
olsa, onlara, bugün yeni imkânlar verebilsek. Kısmî vergi muafiyeti
tanınacak... Değerli arkadaşlar, samimî olalım, samimî duralım... Demin, bu 1
inci maddeyle alakalı bir şey daha söyledim. Şimdi, bakın şu hale; deprem
bölgesindeki vatandaşlarımız bizi dinliyorlar -zannediyorum Sayın Ercan'ın
bölgesinde de dinliyorlar, diğer bölgelerdeki insanlar da dinliyorlar-
bunlardan bu sene vergilerini ödeyenler var... Af buyurun, bağışlayın, vergi
ödemek ahmaklık mıdır?! Siz vergisini ödeyen insana diyorsunuz ki, bu para
gitmiştir. Peki, izzetinden, onurundan dolayı malının bir parçasını sattı,
gitti, vergisini ödedi. Biz, şimdi önerge veriyoruz, diyoruz ki; vergisini
ödeyen... Bakın, ne diyor: 1 inci
maddenin beşinci fıkrasının (b) bendinin son cümlesi "Terkin kapsamına
girmekle beraber bu Kanunun yayımı tarihinden önce tahsil edilen amme
alacakları red ve iade edilmez." Biz diyoruz ki, gelin ey hükümet, siz,
bunu, gelecek seneye mahsuben vergi olarak kayda alın; yani, önümüzdeki sene
vergi ödeyecek; ne kadar ödeyecek... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Sayın Başkan, bitiriyorum. BAŞKAN - Lütfen,
bitiriniz. MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
...Az ise; yani, yetmiyorsa ilave etsin; ama, fazla ise, vergilerine mahsuben
bunu kayda alın; irat olarak, Hazineye gelmiş buluntu bir para gibi, izzetini,
onurunu düşünen bu insan, vergisini ödedi diye; yani, buna, bu muameleyi
yapmaya hakkımız var mı?! İnsanları vergi ödememeye sevk eden bu mantığı
uygulamaya hakkınız yoktur. Bu, insanları vergi ödememeye sevk eder. Niye, ben,
erken, vaktinde ödeyeyim; zamanla belki böyle bir yasa çıkar, ben de, böyle bir
muafiyete tabi olabilirim der. Değerli arkadaşlar,
tekrar ikaz ediyorum hükümet üyelerimizi ve hükümet cenahını, diyorum ki;
samimiyseniz, gelin, 7 nci maddeyi çekin geriye, hiçbir sorun yok. Gelecek
hafta istediğiniz gibi getirin o maddeyi; çoğunluğunuz var, çıkarırsınız. 7 nci
maddeyi hangi şekliyle çıkarmak istiyorsanız, yine çoğunluğunuz var,
çıkarırsınız; ama, bu yasaya eğer dinamit koymak istemiyorsanız, 7 nci maddeyi
çekmek zorundasınız. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Uzunkaya. Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt; buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Ağustos ve 12
Kasım depremleri neticesinde meydana gelen zararlardan dolayı doğan sıkıntıları
gidermek maksadıyla, vergi borçlarını, vergi cezalarını, vergi terkini yoluyla
ortadan kaldırmak isteyen kanun tasarısıyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. Bu tasarı, gerçekten,
gerek muhalefet partileri milletvekilleri gerekse iktidar partileri
milletvekillerinin söylediği gibi, güzel bir anlamı ifade ediyor. Doğrudur,
deprem bölgelerinde yaşayan insanlar büyük sıkıntılar çekmiş, büyük
mağduriyetler yaşamıştır. Ekonomik olarak da yaşadıkları bu sıkıntıları bir
nebze olsun vergi terkini yoluyla gidermek, 57 nci hükümetin değil, Türkiye'yi
yöneten herkesin sorumluluğu içerisinde; lakin, bu tasarıyı hazırlayanlar,
sayın muhalefet partisi milletvekilinin söylediği gibi, bir şeyi gözardı
etmişler, vergi ödeyenlerin suçu ne ya da vergi ödemeyi Türkiye'de artık farklı
bir konuma mı itmek istiyoruz? Birincisi bu. İkincisi: İlla bu ülkede
vergi alımı yoluyla devletin kasasını dolduracaksak, Sayın Maliye Bakanı bu
tasarıyı getirirken Türkiye'de farklı bir vergi uygulaması da getirebilir
herhalde; birinci sınıf bölge diye ayırır, yüzde 18; ikinci sınıf bölge diye
ayırır, yüzde 16; üçüncü sınıf bölge diye ayırır, yüzde 12 vergi oranı
belirler. Hiç olmazsa, böylelikle bizim 7 nci maddeye olan itirazımız da belki
ortadan kalkabilir. Muhalefet partileri bu
tasarıdan 7 nci maddenin çıkarılmasını istiyorlar, bizim de aynı doğrultuda
düşüncelerimiz var. 7 nci madde nedir; 7 nci madde, Ordu, Giresun, Kırşehir,
Tokat, Amasya, Kastamonu, Aydın, Balıkesir, velhasıl 40'a yakın vilayetteki 3
500 doların altında geliri olan insanlar için, 12.4.2000 tarihinde
muhalefet-iktidar bütünleşmesiyle birlikte çıkarılan bir yasadır. Sayın Maliye
Bakanı bu kanunu buraya getirmeyi teklif ederken, muhtemelen buradan doğacak
ekonomik kaybı düşünmüş olabilir; yani, bazı arkadaşlarımız da buna taraftar
olurken "bu, 2002 yılı bütçesine ek yük getiriyor" diyebilirler
mantıklı bir gerekçeyle; ama, biz, reel sektörü kurtarmak için, özel
bankalarla, kamu bankalarıyla reel sektörün borçlarını ödeme noktasında
anlaşmaya oturmasını sağladığımız bir ortamda, herhalde bu illerin insanlarına
da bazı şeyleri haksızlık olarak reva görmemeliyiz. Sayın Ercan "bu
kanun çıkmalı, 7 nci maddeyi bahane etmemelisiniz, deprem bölgesindeki insanlar
üzülür" diyor. Sayın Ercan, Ordu'daki,
Tokat'taki, Kırşehir'deki, Balıkesir'deki, Aydın'daki, Kastamonu'daki insan
değil mi?! (MHP ve AK Parti sıralarından alkışlar) Onların, bu kanun
aracılığıyla, bu şekilde mağdur edilmeleri doğru mu?! Biz, bu tasarının
geçmesini muhakkak istiyoruz; Sakarya'da, Bolu'da, Düzce'de, Yalova'da bizi şu
anda izleyen insanların sıkıntılarını sizler kadar yaşıyoruz, yaşadığımız da
apaçık ortada. Bazı partilerde deprem bölgesi milletvekilleri şu anda salonda
bile yokken, bizim arkadaşlarımız burada, bu kanun çıksın diye uğraşıyoruz;
ama, siz, sadece bu 4 yöreyi bahane ederek, diğer insanları mağdur
etmemelisiniz. Sayın Maliye Bakanı, bu
tasarı muhakkak geçecektir; ama, şunu bilmenizi hassaten rica ediyorum; burada,
birilerinin eline bir koz vermek istemiyorsanız, iktidar partileri birbirine
düştü demek istemiyorsanız, 7 nci maddeyi bu yasa tasarısından çekin; çünkü,
biz, 7 nci maddeye ret oyu vereceğiz. Saygı ve sevgilerimle.
(MHP, SP ve AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Enginyurt. NEVZAT ERCAN (Sakarya) -
Sayın Başkan, arkadaşım, adımı zikrederek, benim o kürsüden yaptığım bir
açıklamayı çarpıtarak, söylediklerime başka bir anlam yükleyerek ifadede
bulundu. Bu sebeple, bunu düzeltmek istiyorum, izin verin. BAŞKAN - Bir baktıracağım
Sayın Ercan, iddianıza bir baktıracağım; sataşma dediniz... NEVZAT ERCAN (Sakarya) -
Sayın Başkanım... Sayın Başkanım... NECMİ HOŞVER (Bolu) - Bir
iki kelime Sayın Başkan, ne var?!. BAŞKAN - Demokratik Sol
Parti Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Halil Çelik; buyurunuz. (DSP
sıralarından alkışlar) NEVZAT ERCAN (Sakarya) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Bir baktıracağım
efendim. Buyurun. DSP GRUBU ADINA HALİL
ÇALIK (Kocaeli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; terkin yasasıyla ilgili,
Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken,
Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz önce, Sayın
Başkanım buradan ismimi anons ederken "Halil Çelik" diye anons etti.
Sayın Başkanım, onun tutanaklarda düzeltilmesini istiyorum "Halil
Çalık" olarak düzeltilmesi için söylüyorum. Sayın milletvekilleri,
biz, deprem bölgesi milletvekilleri olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti
vatandaşı olarak ve vatandaşları olarak, 17 Ağustosta büyük bir felaket
yaşadık. Tabiî, bu felaketin yaşandığı bölge, Türkiye'nin candamarıdır; hem
ekonomik açıdan, birçok açıdan Türkiye'nin candamarıdır. Ben, mensubu bulunduğum
bölge Kocaeli'yle ilgili birkaç söz söylemek istiyorum: Türkiye'de 100 lira
vergi toplanıyorsa, bunun 10 lirası Kocaeli'nde toplanıyor ve geçtiğimiz hafta
cuma günü Kocaeli'nde bir program yapıldı. Depremden sonra ilk kez bu yapıldı;
vergi plaketi verildi esnaflarımıza, sanayicilerimize, işadamlarımıza. Depreme
rağmen, belli bir rakamın üzerinde vergi verebilme olanağını, noktasını
yakalamış kardeşlerimize plaket verildi. Orada, Ticaret Odası Başkanımızın ve
defterdarlığın verdiği bilgilere göre, devletin kayıtlarına göre, depreme
rağmen, her türlü olumsuzluğa rağmen, tahsilat oranı yüzde 97; bunu kutlamak
gerekir. Ben, bir Kocaeli milletvekili olarak övünç duyuyorum. Şimdi, tabiî, o günlerden
beri çok ciddî sıkıntıları hep beraber yaşadık. Felaketimiz büyüktü, yaramız
çok acıydı. Bu yarayı sarmakta ciddî sıkıntıları tabiî ki yaşadık; çünkü, 20
milyon insanı dolaylı veya direkt etkilemişti. Baştaki sıkıntıları hep beraber
yaşadık; ama, ben, buradan, yine, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yurttaşı ve
deprem bölgesi milletvekili ve yurttaşı olarak, 57 nci hükümete, deprem bölgesi
milletvekilleri adına da, şükranlarımı ve saygılarımı sunuyorum. Çünkü, hiçbir
zaman bizi yalnız bırakmadılar, hiçbir
sorunumuzu da gözardı etmediler. Grup başkanvekillerimiz de, Meclisteki tüm
görüşmelerde her zaman arkamızda, her zaman yanımızda oldu. Bugün görüşmekte
olduğumuz terkin yasası kimi ilgilendiriyor; esnafı, sanayiciyi ve bu ülkenin
her alanda ileri gitmesi için çaba sarf eden yurttaşlarımızı ilgilendiriyor. Şimdi, bakıyoruz ki, hâlâ
bir engelleme mantığı var. MUSA UZUNKAYA (Samsun)-
Halil, çarpıtma!.. HALİL ÇALIK (Devamla)- Bu
engelleme mantığı devam ederse, ben, hemen, şu anda bunu söylüyorum; gidip
bölgeye, dükkân dükkân, esnaf esnaf, vatandaşı tek tek dolaşıp, engelleyenleri
ve engelleme sebeplerini söyleyeceğim.(DSP sıralarından alkışlar; AK Parti ve
SP sıralarından gürültüler) MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Bakan orada, ona söyle... BAŞKAN - Sayın
Uzunkaya... Sayın Uzunkaya... TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - İstismar etme. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Provoke madde getirdiniz. HALİL ÇALIK (Devamla)
-Bunda hiç kimsenin provoke etmeye hakkı yok; yok öyle bir şey. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Hükümetten gelen tasarıda 7 nci madde var mıydı yok muydu? BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri... HALİL ÇALIK (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, sizler konuştunuz. Hiç dinlemeyeceğim sizi; sizler
konuştunuz, ben de konuşacağım. Benim içim yanıyor bölge milletvekili olarak. TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Türkiye yanıyor, Anadolu yanıyor... HALİL ÇALIK (Devamla) -
Ve şu anda hepimizin onur ve gurur duyması gereken bir yasa tasarısını
hükümetimiz getirmiş buraya. Kimi düşünüyor; esnafımızı düşünüyor. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Yasanın içine zehir koydunuz, zehir... HALİL ÇALIK (Devamla) -
Sizden ricamız, yılbaşı hediyesi olarak, o deprem bölgesindeki yurttaşlarımıza,
küçük esnafımıza bunu hediye edersek, hükümetimiz ve Meclisimiz olarak bizlerin
övünç duyması lazım, gurur duymamız lazım sayın milletvekillerimiz. Onun
için... BEKİR ONGUN (Aydın) -
Organize sanayi bölgeleri... HALİL ÇALIK (Devamla) -
Organize sanayi bölgesiyle ilgili konu kuşkusuz tartışılabilir. Onu da Sayın
Bakanım biraz önce söyledi, "önümüzdeki sene, ben Bakan olarak da hükümet
olarak da söz veriyorum, bunu düzelteceğim" diyor; ama, sizden ricam, bunu
hiç bahane etmeyelim, bunu hiç farklı boyutlara çekmeyelim. TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Geri çekin maddeyi. Bir yıldır neredeydiniz?! HALİL ÇALIK (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, sizden ricamız şu: Köy yollarıyla ilgili bölgemizde bir
sıkıntı yoktur. Elektrikle, elektrik borçlarımızla ilgili, iktidar partisi
milletvekilleri olarak, Sayın Enerji Bakanımızı ziyaret ettik, akabinde, Sayın
Derviş'e durumumuzu arz ettik ve bu konular şu anda Bakanlar Kuruluna yansıdı. Biz -sizlerin desteğiyle-
elektrik parasını ödeyemeyen, kafasına su damlayan, o prefabriklerde oturan
yurttaşlarımızın hepsinin sorununu çözebilmek için var gücümüzle çalışıyoruz,
çalışmaya devam edeceğiz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. HALİL ÇALIK (Devamla) -
Sizlerden ricamız, bunu provoke noktasına getirmeyelim. TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Siz yapıyorsunuz... HALİL ÇALIK (Devamla) -
Bölge milletvekili olarak, özellikle muhalefet partisine mensup
arkadaşlarımızdan rica ediyorum... TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - 7 nci maddeyi getirmekle, siz provoke ettiniz bu yasayı. HALİL ÇALIK (Devamla) - 7
nci maddeyi her zaman konuşuruz... Sayın Bakanım söz veriyor; şu anda deprem
bölgesindeki 20 milyon insan, o küçük esnafımız bizi izliyor. Elimizi
vicdanımıza koyup, bu akşam, aslanlar gibi bu yasayı çıkarıp, ondan sonra iyi
akşamlar deyip, bu hediyeyi vermenizi sizden arz ediyorum, sizden rica ediyorum. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Bizden değil, Bakanınızdan rica edin! BAŞKAN - Sayın Çalık... HALİL ÇALIK (Devamla) -
Eğer olmazsa, tekrar söylüyorum, eğer, bu akşam bu çıkmazsa, eğer, bu,
muhalefet tarafından engellenme noktasına gelirse, ben, Kocaeli Milletvekili ve
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak, bir bir, kapı kapı, gidip seçim bölgemizde
insanlara anlatacağım. TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Şantaj yapma!.. HALİL ÇALIK (Devamla) -
Bu yasanın çıkmasında, şu anda ben çıktı gözüyle bakıyorum... TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Provoke maddeyi çıkarın. HALİL ÇALIK (Devamla) -
Hepimizin desteğiyle beraber, ben, bu yasamızın deprem bölgesindeki o acılı
insanların bir nebze yarasını saracağı inancını taşıyorum. TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - O yasayı 7 nci madde provoke ediyor. HALİL ÇALIK (Devamla) -
Bu yasaya hepinizin destek vermesini, bölge milletvekili olarak arz ediyor,
hepinize saygılar sunarak, iyi akşamlar diliyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Çalık. 1 inci madde üzerinde,
1'i hükümet tarafından verilen 5 adet önerge vardır; ancak, madde üzerinde
milletvekillerince sadece 3 önerge verilebildiğinden, yalnızca, bu önergelerden
3'ünü önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme
alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 788
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin 3 nolu fıkrasının "3)
Sakarya, Kocaeli, Yalova, Bolu ve Düzce İllerinin merkez ve ilçelerinde"
ibaresinin "3) Sakarya, Kocaeli, Yalova, Bolu ve Düzce İllerinin merkez ve
ilçeleri ile İstanbul'un Avcılar İlçesinde" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim.
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
tasarının 1 inci maddesine aşağıdaki 9 numaralı fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz. Sümer Oral Maliye Bakanı 9) 17.8.1999 ve
12.11.1999 tarihlerinden önce vadesi geldiği halde bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarih itibariyle tahsil edilmemiş bulunan, Sakarya, Kocaeli, Yalova, Bolu ve
Düzce illerinin merkez ve ilçelerinde, Devlete ait alacaklardan Maliye
Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında olup (1) numaralı fıkra
dışında kalan amme alacaklarını terkin ettirmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Maliye Bakanlığı bu yetkisini, amme alacağının türü ve/veya miktarı açısından
ayrı ayrı kullanabileceği gibi il veya ilçeler itibariyle farklı olarak
kullanabilir. BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 788
sıra sayılı Kanunun 17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Meydana Gelen
Depremlerden Zarar Görenlerin Vergi Borçları ve Vergi Cezalarının Terkini ile
Vergi Usul Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Organize
Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1
inci maddesinin altıncı fıkrasına aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Madde 1.- 6. fıkraya ek: Bu maddenin 2 nolu
fıkrasında terkin edilen bölgelerdeki terkinde ilgili vergileri ödeyenler, bu
tutarları; kanun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki aynı konu ve vergi
dairesindeki gelecek aylar ve yıllarda ortaya çıkacak vergilere mahsup ederler. BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 788
sıra sayılı Kanunun 17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Meydana Gelen
Depremlerden Zarar Görenlerin Vergi Borçları ve Vergi Cezalarının Terkini ile
Vergi Usul Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Organize
Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1
inci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
BAŞKAN - Şimdi, en aykırı
önergeyi okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
tasarının 1 inci maddesine aşağıdaki 9 numaralı fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz. Sümer Oral Maliye Bakanı 9) 17.8.1999 ve
12.11.1999 tarihlerinden önce vadesi geldiği halde bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarih itibariyle tahsil edilmemiş bulunan, Sakarya, Kocaeli, Yalova, Bolu ve
Düzce İllerinin merkez ve ilçelerinde, Devlete ait alacaklardan Maliye
Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında olup (1) numaralı fıkra
dışında kalan amme alacaklarını terkin ettirmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Maliye Bakanlığı bu yetkisini, amme alacağının türü ve/veya miktarı açısından
ayrı ayrı kullanabileceği gibi il veya ilçeler itibariyle farklı olarak
kullanabilir. BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN - Önerge üzerinde
hükümet konuşma yapmak ister mi, yoksa, gerekçeyi mi okutalım? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, gerekçe kâfidir. Yalnız, burada öngörülen konu, ecri
misil, para cezası gibi birtakım alacaklar da kapsamın içerisine alınmaktadır;
yani, burada, ecri misil alacakları var, trafik cezaları var; bunlar da kanunun
kapsamı içerisine alınmaktadır. Katılıyoruz Sayın
Başkanım. BAŞKAN - Komisyonun
olumlu görüşle takdire bıraktığı Hükümetin önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 788
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin 3 nolu fıkrasının; "3)
Sakarya, Kocaeli, Yalova, Bolu ve Düzce İllerinin merkez ve ilçelerinde"
ibaresinin "3) Sakarya, Kocaeli, Yalova, Bolu ve Düzce İllerinin merkez ve
ilçeleri ile İstanbul'un Avcılar İlçesinde" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim. Mehmet Ali Şahin (İstanbul) ve arkadaşları. BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - İmza
sahiplerinden İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin, buyurun. Süreniz 5 dakikadır. MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum. Gerçekten, çok lüzumlu,
yararlı ve belki de gecikmiş olan bir tasarıyı görüşüyoruz. 7 nci maddeyle
ilgili tartışma, sıra gelince herhalde yeniden yapılacaktır; ancak, biraz önce
Sayın Çalık'ın ve Sayın Taranoğlu'nun konuşmalarından şöyle bir anlam da
çıkabilir: Sanki, bu tasarı yasalaşacak; ama, buna, muhalefet engel oluyor.
Siz, şu ana kadar, Parlamentoda son yıllarda görülmüş en fazla sandalyeye sahip
bir iktidarsınız, 350'ye yakın milletvekiliniz var; muhalefet mâni olsa bile,
bunu çıkarmak, sizin için gayet kolaydır. O bakımdan, muhalefete karşı böyle
bir tarizde bulunmanızı, doğrusu anlamakta çok güçlük çekiyorum. Kaldı ki,
muhalefet partileri, bu tasarının yasalaşması için elinden gelen desteği de,
yardımı da vermektedir. Şimdi, ben, tabiî,
önergem üzerinde konuşacağım. Gerçekten, iki yılı aşkın
bir süre önce, ülkemiz, iki önemli deprem geçirdi. Bu depremlerde -Marmara depremi, Düzce ve Bolu
depremi- 5 tane vilayetimiz ve bu vilayetlere bağlı ilçelerimizde binleri aşan
can kaybı oldu, maddî hasar meydana geldi. Buralarda yaşayan vatandaşlarımızın
vergi borçlarıyla ve vergi cezalarıyla ilgili böyle bir düzenleme yapmak, hem
hükümetin hem de Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir. Ancak, değerli
arkadaşlarım, Kocaeli'de, bağlı ilçelerinde, Sakarya'da, Düzce'de ve Bolu'da
meydana gelmiş olan ölümlere ve hasarlara eşdeğerde, İstanbul'da ve Avcılar'da
da ölümler ve hasarlar meydana gelmiştir. Bunu, bir İstanbul Milletvekili
olarak yakinen biliyorum. Bu tasarıda, mutlaka, Avcılar da olmalıydı. Niçin
olmadığını anlayabilmiş değilim! Bakın, bine yakın ölüm
meydana gelmiştir Avcılar'da, yüzlere yakın bina göçmüştür ve hâlâ, ayakta
duran binaların birçoğunun içerisinde oturmak büyük bir risk taşımaktadır.
Kaldı ki, Avcılar, son seçimlerde en büyük desteği, hükümetin büyük ortağı
Demokratik Sol Partiye vermiştir ve belediye başkanı DSP'lidir. Dolayısıyla,
Demokratik Sol Partinin, kendisine böylesine destek vermiş olan Avcılar
İlçemizi üvey evlat muamelesine tabi tutmasını da anlayamıyorum. Bu önerimize
destek istiyoruz iktidardan, özellikle DSP kanadından. Bakın, Sayın İmamoğlu'nun
çok isabetli bir önerisi var burada; biz, ona destek vereceğiz. Sayın Çalık'ın
da bir değişiklik önergesi var; biz, ona da destek vereceğiz. Sayın İmamoğlu,
Sayın Çalık ve arkadaşları, sizin önerilerinize, biz, AK Parti olarak destek
vereceğiz. Avcılar'ın da kapsama alınması konusundaki önerimize siz de destek
verirseniz, inanıyorum ki, bu hayırlı çalışmamıza daha hayırlı bir çalışmayla
katkıda bulunmuş oluruz. Şu anda, Kocaeli,
Adapazarı, Düzce ve Bolu'da yaşayan vatandaşlarımız, esnaflarımız bunun
yasalaşmasını beklerken, yine, bu depremden zarar görmüş olan, özellikle
İstanbulumuzun Avcılar İlçesinde yaşayan insanlarımızı mağdur etmemeliyiz;
onların da beklentilerine cevap vermek durumundayız. Şu tasarı bir bütün
olarak incelendiğinde, geçici 2 nci maddesinde, zaten, İstanbul'un da, bir
depreme, özellikle 18 Ağustos depremine maruz kaldığının cümlelerini
göreceksiniz. Bu var burada; ancak, burada, yatırım teşvik belgesine bağlanmış
yatırımları bulunan mükellefleri istifade ettiriyorsunuz. İstanbul'da, Bursa'da
ve Eskişehir'de yatırım belgesi almış olan; yani, varlıklı olup da bir yerde
fabrika kurmak isteyen insanları bu tasarıdan, bu kanundan istifade ettirmek
istiyorsunuz; ama, vergisini, elektriğini, kirasını ödemekten acze düşmüş olan
küçük esnaflarımızı bundan mağdur etmemelisiniz. Ben, özellikle hükümet
kanadının bu değişiklik önergemize destek vereceğine inanıyor, hepinize
saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Şahin. Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Avcılar da dahil olsun. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Belediye Başkanı istifa edecek; haberiniz olsun, haberiniz! SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Biraz önce söylediklerinizle tezata düşüyorsunuz iktidar! MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Tezat önemli değil, dedikleri önemli. Ne kadar yanlış yapıyorsunuz! Çifte
standart bu! MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Yoksa, Avcılar'da deprem olmadı mı?! AKİF SERİN (İçel) -
Ergün, söylerim eski geçmişini... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Terbiyesizlik yapma! BAŞKAN - Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 788
sıra sayılı kanunun 17.08.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Meydana Gelen
Depremlerden Zarar Görenlerin Vergi Borçları ve Vergi Cezalarının Terkini ile
Usul Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununda Değişik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 1 inci
maddesinin altıncı fıkrasına aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif
ederiz. M. Turhan İmamoğlu (Kocaeli) ve arkadaşları Madde1.- 6. fıkraya ek: Bu maddenin 2 nolu
fıkrasında terkin edilen bölgelerdeki terkinde ilgili vergileri ödeyenler, bu
tutarları; kanun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki aynı konu ve vergi
dairesindeki gelecek aylar ve yıllarda ortaya çıkacak vergilere mahsup ederler. M.TURHAN İMAMOĞLU
(Kocaeli) - Sayın Başkan, önergeyi geri çekiyorum. BAŞKAN - Önergenizi geri
çekiyorsunuz... Sayın milletvekili
Kocaeli Milletvekili Sayın Turhan İmamoğlu önergeyi geri çektiğini ifade
ettiler. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Burada önergede
imzası olan diğer arkadaşlarımız da var. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Önergede bir kişinin imzası yok Sayın Başkan. BAŞKAN - Ben farklı bir
şey söylemedim, Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Turhan İmamoğlu, önergeyi geri
çektiğini ifade ettiler; oysa, daha başka imza sahibi milletvekillerimiz var
dedim, Türkçe söyledim. Sayın Cumali Durmuş?.. CUMALİ DURMUŞ (Kocaeli) -
Geri çekmiyorum, gerekçeyi okutun efendim. BAŞKAN - Çekmiyorsunuz... Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım. TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. Sayın milletvekilleri,
önerge sahipleri adına... CUMALİ DURMUŞ (Kocaeli)-
Gerekçe okunsun. BAŞKAN- Peki, gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Aynı bölgelerde
vergilerini yatıranların, Anayasanın eşitlik ilkesinden yararlanması amacıyla
bu önerge verilmiştir. BAŞKAN- Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi şimdi oylatacağım; ama, arkadaşlarımızın karar
yetersayısı talebi vardır. SALİH KAPUSUZ (Kayseri)-
Vazgeçti. HÜSEYİN ÇELİK (Van)-
Vazgeçti Sayın Başkan. BAŞKAN- Vazgeçtiniz,
peki. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... MUSA UZUNKAYA (Samsun)-
"Kabul edeceğiz" dediler. Bakın, bizlerle istiskal edilmesin. TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan)- Halil ne oldu?! HALİL ÇALIK (Kocaeli)-
Yasayı bekliyoruz yasayı. Ne oldusu yok! BAŞKAN- Lütfen,
karşılıklı konuşmayalım. Teşekkür ederim
arkadaşlarım. Kabul etmeyenler...
Önerge, kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutup,
işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 788
sıra sayılı kanunun 17.08.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Meydana Gelen
Depremlerden Zarar Görenlerin Vergi Borçları ve Vergi Cezalarının Terkini ile
Usul Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 1 inci
maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim. M.Turhan İmamoğlu (Kocaeli) ve arkadaşları Madde 1.- 2) 17.8.1999
ile 12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen depremlerde varlıklarının % 10 veya
daha fazlasını kaybeden mükelleflerin (1) numaralı fıkra kapsamına giren borçlarının
tamamı terkin olunur. Ancak depremden doğan hasar nedeniyle vergi dairesi
kayıtlarına kısmen veya tamamen ulaşılamayan il merkezi veya ilçelerdeki bütün
mükellefler ile depremin merkez üssü olan Kocaeli'nin Gölcük ve Karamürsel
ilçelerindeki mükelleflerin bu yerlerdeki mükellefiyetleri bakımından
varlıklarının % 10'unu kaybetmiş olma şartı aranmaz. Şu kadar ki bütün
mükelleflerin tahakkuk ve tahsilat kayıtlarına elektronik ortamda dahi olsa
ulaşılabilen il merkezi veya ilçelerdeki mükellefler bakımından varlıklarının %
10'unu kaybetmiş olma şartı aranmaya devam edilir." BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılamıyoruz Sayın Başkan. TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Önerge sahipleri
adına konuşma yapacak mı bir arkadaşımız, yoksa, gerekçeyi mi okutalım? M. TURHAN İMAMOĞLU
(Kocaeli) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Peki, gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Hükümet tasarısında
olduğu şekliyle Karamürsel İlçesi de aynı hasarı görmüştür. BAŞKAN - Komisyonun ve
hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum... TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Sayın Çelik... Ben, Grup
Başkanvekilinizi mi kale almalıyım grup olarak, sizi mi?.. TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Grupla ne alakası var, ben milletvekili olarak istiyorum. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Şahıs olarak hakkı var... NECMİ HOŞVER (Bolu) -
Fert olarak isteyebilir, grupla ne alakası var?! BAŞKAN - Şimdi, bakın,
grup olarak demedim; Grup Başkanvekilinizi mi dedim, çünkü,siz karar
yetersayısı istediniz, az önce istediğiniz gibi, sonra vazgeçtiğiniz gibi,
teşekkür ediyorum. TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - İştirak edeceklerini söylemişlerdi. BAŞKAN - Ama, şimdi, siz
isterken, Sayın Çelik de, Grup Başkanvekili olarak "hayır" dediği
için, o nedenle sordum. Ben yok demedim, karar yetersayısı istiyorsunuz, karar
yetersayısını da arayacağız. HALİL ÇALIK (Kocaeli) -
Niye karar yetersayısı istiyorsun?! BAŞKAN - Önergeyi kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri,
iki arkadaşım da saydı, ben de saydım; itiraf edeyim, sayma sırasında, sayın
milletvekillerimiz haklıdırlar, bazen kolları yorulabilir, bazen fikir
değişebilir... İzin verirseniz sağlıklı olsun, bu tereddüdü ortadan kaldıralım;
oylamayı elektronik cihazla yapacağım. Oylama için 5 dakika süre
veriyorum. Sisteme giremeyen sayın
milletvekilleri lütfen pusulalarını göndersinler. CAHİT SAVAŞ YAZICI
(İstanbul) - Sayın Başkan, usul hakkında... Sayın Başkan, karar
yetersayısını kim istedi, tutanaklara geçsin lütfen. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Kime ait olduğundan sana ne! BAŞKAN - Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı bulunamamıştır. Toplantıya 21.35'e kadar ara
veriyorum. Kapanma Saati : 21.20 ALTINCI OTURUM Açılma Saati : 21.40 BAŞKAN : Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP ÜYELER: Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale), Şadan ŞİMŞEK
(Edirne) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum. 788 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam) 3.– 17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Meydana Gelen
Depremlerden Zarar Görenlerin Vergi Borçları ve Vergi Cezalarının Terkini ile
Vergi Usul Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/869) (S.
Sayısı : 788) (Devam) BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde. Hükümet?... Yerinde. Tasarının 1 inci maddesi
üzerinde verilen, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, Turhan İmamoğlu ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, bu önergeyi
oylatıyorum ve oylama için 5 dakika süre veriyorum. Elektronik sisteme
giremeyen arkadaşlarımızdan da, teknik personel aracılığıyla yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyenlerin oy pusulalarını Başkanlığa
göndermelerini istirham ediyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylamaya başlanıldı) NECMİ HOŞVER (Bolu) -
Sayın Başkan, karar yetersayısı aranması taleplerini geri aldılar efendim. BAŞKAN - Arkadaşlarımız,
karar yetersayısı aranılması taleplerini geri mi aldılar? VEYSEL CANDAN (Konya) -
Geri aldılar. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Geri aldılar. NECMİ HOŞVER (Bolu) -
Sayın Başkan, karar yetersayısı aranılması taleplerini geri aldılar. BAŞKAN - Arkadaşlarımız,
geri aldıklarını söylüyorlar; ama, biz, işlemi yapmak zorundayız Sayın Hoşver,
azıcık sabır... (Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir. Şimdi, 1 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2.- 1 inci madde
uyarınca terkinden yararlanan mükelleflerin; 1999 yılına ilişkin olarak
tahakkuk eden yıllık gelir veya kurumlar vergisi, anılan yıla ait olup deprem
tarihinden sonraki dönemlere ilişkin geçici vergileri ile kurumların 2000
yılında 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi uyarınca yapacakları gelir
vergisi tevkifatının tamamı terkin olunur. Bu mükelleflerin 2000 yılına ilişkin
olarak tahakkuk eden söz konusu vergileri ile kurumların 2001 yılında 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6)
numaralı bendinin (b) alt bendi uyarınca yapacakları gelir vergisi tevkifatı
Bakanlar Kurulunca il merkezleri veya ilçeler itibariyle belirlenen oranlarda
terkin edilir. Maliye Bakanlığı terkin
işlemlerine ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir. Bu Kanunun yayımı
tarihini takip eden aydan başlamak üzere 24 ay süreyle, 1 inci madde uyarınca
varlıklarının % 10'unu kaybetme şartı aranmaksızın terkin uygulanan il merkezi
veya ilçelerdeki işyerlerinde fiilen çalışan ücretliler için 193 sayılı Gelir
Vergisi Kanununun 31 inci maddesi uyarınca tespit edilen özel indirim tutarı
dört kat olarak uygulanır. BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteyen?.. Yok. 2 nci madde üzerinde bir
önerge var. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Geri çektik. BAŞKAN - Efendim, 2 nci
madde üzerinde, Sayın Musa Demirci ve arkadaşları tarafından verilmiş bulunan
önerge geri çekilmiştir. 2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3.- 17.8.1999 ve
12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen depremlerin etkilediği bölgelerde bulunan
vergi daireleri mükelleflerine ilişkin olarak vergi dairesi kayıtlarına
ulaşılamaması durumunda zamanaşımı hükümleri ile ilgilendirmeksizin, deprem
tarihinden önceki dönemlere ait tarh, tebliğ, tahakkuk, tahsil, terkin, alınan
teminatların iadesi ve reddiyat işlemlerini yaptırma veya yaptırmama konusunda
Maliye Bakanlığı yetkilidir. BAŞKAN - 3 üncü madde
üzerinde söz isteyen?.. Yok. Önerge yok. Üçüncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 4.- 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi
Usul Kanununun; A) 15 inci maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir. "Maliye Bakanlığı,
mücbir sebep sayılan haller nedeniyle, mükellefler için il, ilçe veya bölgeler
itibarıyla mücbir sebep hali ilan etmeye ve bu sürede vergi ödevlerinden yerine
getirilemeyecek olanları tespit etmeye yetkilidir." B) 111 inci
maddesinin beşinci fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir. "Maliye Bakanlığı;
il, ilçe veya bölgeler itibarıyla
mücbir sebep hali ilan edilen yerlerdeki mükelleflerin bu Kanun
kapsamında olup, ödeme süresi afet tarihinden sonraya rastlayan her türlü vergi
ve cezalar ile gecikme faizlerinin ödeme sürelerini vadelerinin bitimi
tarihinden itibaren azami bir yıl süre ile uzatmaya yetkilidir. Maliye
Bakanlığı bu yetkisini; iller, il merkezleri, ilçeler veya beldelere veya
afetten zarar görme derecesine göre veya vergi türleri itibarıyla farklı
süreler tespit etmek suretiyle kullanabilir." C) 112 nci maddesine
aşağıdaki (5) numaralı fıkra eklenmiştir. "5. İhtirazi kayıtla
beyan edilip ödendikten sonra yargı kararına göre iade edilip yine yargı kararı
uyarınca tahsili gereken vergilere, iade tarihinden yargı kararının vergi
dairesine tebliğ tarihine kadar geçen süre için bu maddede yer alan esaslar
dahilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre
belirlenen tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplanır." D) 115 inci maddesinin
birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki
cümle eklenmiştir. "Maliye Bakanlığı
terkin yetkisini mahalline devredebilir." E) Mükerrer 242 nci
maddesinin başlığı, "Elektronik ortamdaki kayıtlar ve elektronik cihazla
belge düzenleme" şeklinde değiştirilmiş ve aynı maddeye, birinci
fıkrasının başına gelmek üzere "1." ibaresi ve aşağıdaki (2) numaralı
fıkra eklenmiştir. "2) Elektronik
defter, şekil hükümlerinden bağımsız olarak bu Kanuna göre tutulması zorunlu
olan defterlerde yer alması gereken bilgileri kapsayan elektronik kayıtlar
bütünüdür. Elektronik belge, şekil
hükümlerinden bağımsız olarak bu Kanuna göre düzenlenmesi zorunlu olan
belgelerde yer alan bilgileri içeren elektronik kayıtlar bütünüdür. Elektronik kayıt,
elektronik ortamda tutulan ve elektronik defter ve belgeleri oluşturan,
elektronik yöntemlerle erişimi ve işlenmesi mümkün olan en küçük bilgi ögesini
ifade eder. Bu Kanunda ve diğer vergi
kanunlarında defter, kayıt ve belgelere ilişkin olarak yer alan hükümler
elektronik defter, kayıt ve belgeler için de geçerlidir. Maliye Bakanlığı,
elektronik defter, belge ve kayıtlar için diğer defter, belge ve kayıtlara
ilişkin usul ve esaslardan farklı usul ve esaslar belirlemeye yetkilidir. Maliye Bakanlığı,
elektronik defter, belge ve kayıtların oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi,
muhafaza ve ibrazı ile defter ve belgelerin elektronik ortamda tutulması ve
düzenlenmesi uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye, elektronik
ortamda tutulmasına ve düzenlenmesine izin verilen defter ve belgelerde yer
alması gereken bilgileri internet de dahil olmak üzere her türlü elektronik
bilgi iletişim araç ve ortamında Maliye Bakanlığına veya belirleyeceği gerçek
veya tüzel kişilere aktarma zorunluluğu getirmeye, bilgi aktarımında uyulacak
format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu
Kanun kapsamına giren işlemlerde elektronik imza kullanım usul ve esaslarını
düzenlemeye ve denetlemeye yetkilidir." F) Mükerrer 298 inci maddesinin birinci
fıkrasının (10) numaralı bendinin ikinci alt bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve aynı bende aşağıdaki alt bent eklenmiştir. "Geçici vergi
dönemleri itibarıyla yapılacak
değerlemede esas alınacak yeniden değerleme oranı, bir önceki yılın Kasım
ayından başlamak üzere; 3, 6, 9 ve 12 nci aylarda bir önceki 3, 6, 9 ve 12
aylık dönemlere göre Devlet İstatistik Enstitüsünün Toptan Eşya Fiyatları Genel
İndeksinde meydana gelen ortalama fiyat artış oranı esas alınmak suretiyle
belirlenir." "Bu oranlar Maliye
Bakanlığınca Resmî Gazete ile ilan edilir." G) Ek 13 üncü maddesinin (4) numaralı fıkrasına
(c) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bent eklenmiştir. "d) Şehirlerarası
yollarda yapılacak vergi denetimlerine yardımcı olmak üzere görevlendirilen
güvenlik görevlilerine de bu esaslar dahilinde fazla çalışma ücreti
ödenmesine," BAŞKAN - 4 üncü madde
üzerinde söz isteyen?.. Yok. 4 üncü maddeyle ilgili
verilmiş bir önerge vardır... MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Sayın Başkan, önergemizi geri çekiyoruz. BAŞKAN - Mehmet Sadri
Yıldırım ve arkadaşları, önergelerini geri çekmişlerdir. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 5 inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 5.- 25.10.1984
tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun; A) 11 inci maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (b) bendinin sonuna aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. "Türkiye'de
ikametgâhı, işyeri, kanunî ve iş merkezi bulunmayanların taşımacılık
faaliyetlerine ilişkin olarak satın alacakları mal ve hizmetler ile fuar,
panayır ve sergilere katılımları dolayısıyla satın alacakları mal ve hizmetler
nedeniyle ödedikleri katma değer vergisi, karşılıklı olmak kaydıyla iade
edilir. Maliye Bakanlığı iadeden
faydalanacak mal ve hizmetler ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit
etmeye yetkilidir." B) 21 inci maddesinin (c) bendinde yer alan "diğer giderler ve
ödemeler" ibaresi "diğer giderler ve ödemelerden
vergilendirilemeyenler" şeklinde değiştirilmiştir. BAŞKAN - 5 inci madde
üzerinde söz isteyen?.. Yok. Önerge yok. 5 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum: MADDE 6.- 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar
Kanununun; A) 74 üncü maddesine aşağıdaki bent
eklenmiştir. "f) Türkiye'deki
kurum ve kuruluşlara hibe olarak yardım amacıyla gönderilecek mal, malzeme,
araç ve gereçler için konsolosluklarda düzenlenecek hibe senetleri." B) 113 üncü maddesinin
ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Yıllık harçlar, her
yıl ocak ayının başında yıllık olarak tahakkuk ettirilmiş sayılır. Tahakkuk
ettirilen harçlar ayrıca mükellefe tebliğ olunmaz ve ocak ayı içerisinde
ödenir." C) (6) sayılı
tarifesinin "III- Yabancılara
verilecek ikamet tezkeresi ve Dışişleri Bakanlığı tasdik harçları"
bölümünün (1) numaralı bendinin sonuna "(İkamet tezkeresinin alınmaması
veya süresinin uzatılmaması, aşılan sürenin kapsadığı tarife itibariyle hesaplanacak harcın tahsilini engellemez. Bu
suretle hesaplanan harç, ceza ve gecikme faizi uygulanmaksızın bir kat fazlası
ile tahsil edilir.)" cümleleri eklenmiştir. BAŞKAN - Söz isteyen?..
Yok. Önerge yok. 6 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.- 12.4.2000
tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14 üncü maddesinin
son fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır. BAŞKAN - 7 nci madde
üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Sayın Ergün Dağcıoğlu;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET
ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; uzun saatlerdir
tartışıyoruz. Ülkemizde, belki de geleceğimiz için çok önemli bir kanun
değişikliğiyle ilgili muvazaaları gidermeye çalışıyoruz; ama, orta nokta
bulabildik mi; ben, biraz şüpheliyim. Şimdi, beni bağışlayın,
1999 yılında, bütçe görüşmeleri esnasında, 2000 yılının bütçesini görüşürken,
Sayın Bakan rica ettiği için vazgeçtiğimiz bir kanunu, geçtiğimiz yıl, Sayın
Bakan da müzaheret göstermek suretiyle, getirdi ve Anadolu'da ezilen,
sıkıntıdan inim inim inleyen sanayicimize bir iş kapısı açtı; bir umut, bir
moral enjekte ettiği için, Anadolu'daki ticaret odası ve sanayi odası
başkanları ve işadamları, ilk defa, uzun yıllardır nefes alacaklarını düşünerek
bir yıl geçirdiler; yani, 2001 yılını geçirdiler. 2001 yılı içerisinde hiç ses
çıkarmayan, bugüne kadar da hiç tavır almayan ve 3 500 dolarlık bu gayri safî
millî hâsıla seviyesini gündeme getirmeyen hükümet, geçtiğimiz hafta, bayramdan
iki üç gün evvel, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Plan ve Bütçe Komisyonu
üyelerinin 15-16'sının bayram iznine gittiği bir anda, hükümetten bir teklif
gelmiş olmamasına rağmen, Sayın Maliye Bakanı veya bilemediğimiz bazı oradaki
görevlilerin sunması sonucunda, âdeta bir korsan maddeyle, 7 nci maddeyle,
depremi bahane etmek suretiyle, gündeme getirdikleri bir teşvik yasasını iptal
konusuyla, saatlerdir, günlerdir burada tartışıyoruz arkadaşlar. İçtüzüğün 35 inci
maddesini alenî olarak ihlal ettiği çok net bir şekilde görülen bu kanun
tasarısının 7 nci maddesi, maalesef, Anadolu esnafını, Anadolu sanayicisini,
2001 yılından sonra, gireceğimiz 2002 yılında da hüsrana gark edecektir. Neden derseniz; bakın,
inşaat terminolojisinde ihzarat denilen bir çalışma vardır. Bir müteahhit, bir
işi yapacaksa, önce çimentosunu, demirini, inşaat malzemesini alır, getirir,
inşaat mahalline yığar ve ondan sonra da inşaata başlar. Hükümetin, 4325 sayılı
Kanuna; yani, OHAL teşvikine saplama bir maddeyle 4562 sayılı Kanunu
çıkarmasıyla ortaya çıkan rahatlama ortamından istifade ederek, sanayicimiz
yatırım yapmak için gayret göstermişken, 31 Aralığa kadar da bu çalışmalarını
yapmışken, şimdi, 31 Aralığa geldiğimiz bugüne kadar susan bu hükümet,
birdenbire celallenmek suretiyle, İçtüzüğü de by-pass etmek suretiyle bir kanun
tasarısı getiriyor. Nedir o; işte, bu akşam tartıştığımız, 788 sıra sayılı,
depremle ilgili olduğu söylenen -güya- bir kanun tasarısı bahane edilmek
suretiyle, OHAL teşviklerinden ve sanayi bölgelerindeki yatırımcıları teşvik
edecek olan bir kanunu 7 nci maddeye sokmak suretiyle, âdeta, yangından mal
kaçırırcasına bu kanunu kaybediyor, ortadan kaldırıyor! Bu kadar sıkıntıya
rağmen, hâlâ sokaklara düşmemişse bizim işadamımız, hâlâ sokaklara düşmemişse
sanayicimiz ve onların istihdam ettiği ve edeceği işçilerimiz sokaklara
düşmemişse, bu, yüce milletin engin hoşgörüsünden, ferasetinden ve sabrından
kaynaklanmaktadır. Sayın hükümet, lütfen, bu
milletin sabrını fazla zorlamayın ve bu iyi niyeti iyi değerlendirmek
suretiyle, Sayın Bakanımız, şimdi, burada, kaldırmayı uygun gördükleri bu
kanunu kaldırsınlar; ama, 3 500 dolar olarak sulandırılan bu kanunu, biraz
makul ölçülere çeksinler. HASAN GÜLAY (Manisa) - Ne
kadar?.. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - "Ne kadar" demeye lüzum yok, rakamlandırmaya bile lüzum
yok. Şayet, 4325 sayılı Kanun çıkarılırken... (DSP sıralarından gürültüler) Bir dakika... Niye
heyecanlanıyorsunuz?.. (DSP sıralarından gülüşmeler) (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Süreniz bitti
Sayın Dağcıoğlu, lütfen sözlerinizi bitirin. Değerli arkadaşlarım,
sözünü bitirecek... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum. Arkadaşlar, bakın, deveye
"inişli yolu mu seversin, çıkışlı yolu mu" diye sormuşlar, o da
"bunun düzüne ne oldu" demiş. Şimdi, bu sıkıntıları anlattık. 4325
sayılı Kanun, OHAL Teşvik Kanunu çıkarken, şayet, birisi feraset gösterseydi,
burayı, Türkiye'yi, 1 500 dolar gibi afakî rakamlarla, hem de uygun olmayan
kriterlerle tespit ettiği baremi ortaya
koymasaydı da, mesela, o gün de olan, bugün de hâlâ yürürlükte olan, kalkınmada öncelikli
yöreler var... (DSP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
lütfen, sonuçlandırır mısınız. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Kalkınmada öncelikli yöreleri dikkate almak suretiyle, siz, şayet,
4562 sayılı Kanunda rakam kriterini kaldırır da, OHAL teşviklerini kalkınmada
öncelikli yörelere teşmil edecek şekilde, hakikaten, sulandırılmamış bir
şekilde, makul ölçülerle... BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
çok teşekkür ediyorum. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla)
- ...makul kriterlerle yasayı tekrar düzenleyip, iki üç ay içerisinde bu
Meclise getirirseniz, eğer beş altı ay içerisinde de uygulamaya sokarsanız,
hüsrana uğrayan, bir yıldır bu hükümete güvenerek hüsrana uğrayan sanayicimiz,
işadamımız nefes alacak, size tekrar saygı duyacaktır diyor ve bizim de bu gece
yarılarına kadar yaptığımız çalışmalar boşa gitmemiş, milletimize zaten OHAL
teşviklerinin... BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
çok teşekkür ediyorum. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - ...sevincini bile yaşatmayan bu iki ekonomik depremden sonra nefes
aldırırsınız diyor; hepinize bu kanunun hayırlı uğurlu olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sağ olun, çok
teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri,
Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimizden bir hatırlatma var, Sayın Dağcıoğlu'nun
konuşmasıyla ilgili. Sayın Dağcıoğlu, "Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan
ve Bütçe Komisyonunda verilen korsan önerge" tabirini kullanmıştı. İmza
sahiplerinden olduğunu ifadeyle, Sayın Aslan Polat, hiçbir önergenin, korsan
önerge olmadığını, kanunî önerge olduğunu söylememizi istedi. Teşekkür ediyoruz
hatırlatması için. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Sayın Başkan, İçtüzüğün 35 inci maddesi... Orada çok net bir
şekilde... BAŞKAN - Saadet Partisi
Grubu adına, Sayın Ahmet Cemil Tunç; buyurun. (SP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. SP GRUBU ADINA AHMET
CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; görülüyor
ki, görüşmeler, tasarının 7 nci maddesi üzerinde odaklaştı, yoğunlaştı. Neden;
çünkü, burada çok açık bir haksızlık var da ondan. Hükümetin yapması gereken,
Sayın Bakanın özellikle yapması gereken şey, bu maddeyi hemen geri çekmek;
çünkü, bu maddenin yeri burası değildir. Bu maddeyi böyle bir tasarının içine
koymanın da, ben, ahlakî olduğunu düşünmüyorum. Ben olsam böyle bir şey
yapmazdım; çünkü, iktidara mensup milletvekili arkadaşlarımız kalkıp
konuştuklarında "eğer, bunu getirmezseniz kapı kapı şikâyet
ederiz..." Bu, bir şantaj aracı olarak kullanılıyor. Dolayısıyla, ben,
bunun ahlakî olduğunu da düşünmüyorum, bunun teknik olduğunu da düşünmüyorum;
yanlış olduğunu düşünüyorum, bunun çıkması lazım diye düşünüyorum. Tasarı,
geçen yıl bu Mecliste yasalaşmış. Daha yürürlüğe girmeden, kanunun iptali
istemiyle Meclisin karşısına çıkılmış. Bu, son derece yanlış. Bu yanlıştan
dönülmesi lazım. İkinci husus da, aslında,
bu kanunun, yanlışlıklarla, hatalarla muallel olduğunu başından beri hep
söyledik, söylüyoruz; çünkü, hakka, adalete uygun hiçbir tarafı yok bu kanunun.
Doğarken, bu kanun, yanlış olarak, hatalı olarak doğan bir kanun; çünkü,
kanunun adı Olağanüstü Hal Kanunu. Denilmiş ki, 1997'de, Anasol-D Hükümeti
döneminde, şu onbir yıl doğuda ve güneydoğuda olağanüstü hal yaşanmış.
Olağanüstü hal yaşayan bu illerde yatırımlar durmuş, üretim durmuş; istihdam,
işsizlik diz boyu; altyapı hizmetleri yok, yoksulluk var, fakirlik var, sefalet
var, göçler başlamış. Büyük şehirlerde varoşlar oluşmuş, büyük şehirlerde büyük
sorunlarla karşı karşıya kalınmış. Bunu ortadan kaldırmak için, bu illerden
göçü durdurmak için teşvik verelim. Sanayileşme olsun, gelişme olsun, yatırım
olsun, işsizlik bitsin, herkes oturduğu yerde ekmeğini kazansın; çünkü,
olağanüstü halin getirdiği menfilikler, bu illerde, âdeta, hayatın durmasına sebep
olmuş. Son derece doğru bir kanun; ama, geldi, Plan ve Bütçede görüşüldü,
Meclise geldi. Meclise gelirken, yine böyle tartışmalar çıktı, niye şurası var
da burası yok diye. Getirildi, son derece afakî. İşte "1 500 dolar"
denildi "endeks eksi 0,5" denildi. "Böyle olan iller bu kapsama
girsin; bunun dışındaki iller bu kapsamın dışında kalsın" denildi. O zaman
da itiraz ettik; fakat, itirazlarımız kale falan alınmadı. Elazığ, onbeş yıl,
olağanüstü halin sıkıntısını yaşamış; bu kapsamın içinde değil; ama, çevresindeki
iller bu kapsamın içinde. Yani, burada, çok açık, haksız bir rekabet ortaya
çıkıyor. Adam, Elazığ'a gelip, parasını vererek yatırım yapacağına,
Diyarbakır'da, Bingöl'de, Tunceli'de, gider, daha ucuzunu yapar. Peki, böyle
bir şeyi yapmaya kimsenin hakkı var mı? O zamana kadar, Elazığ Organize Sanayi
Bölgesinde 60 tane müteşebbis teşebbüs etmişken, yatırım yapmışken, bu tarihten
sonra, kimse yere kazmayı vurmamıştır, yatırım yapmayı da kimse düşünmüyor.
Niye; bir haksızlık var, bir adaletsizlik var. Fert başına düşen millî
hâsıla -böyle bir hata yapılır mı- Keban'da 25 000 dolar olarak hesaplanmış;
bunu, devletimiz hesaplıyor. Keban'da fert başına düşen millî hâsıla 25 000
dolar. Amerika Birleşik Devletlerinde böyle bir şey yok, İsviçre'de böyle bir
şey yok, Singapur'da... Dünyanın hiçbir yerinde, böyle millî hâsılası yüksek
bir ülke yok; ama, bizim Keban'da var!.. Bunu yapan, bizim resmî kurumlarımız.
Dolayısıyla, Elazığ'ın fert başına düşen millî hâsılası, Keban sayesinde,
yüksek çıkıyor ve Elazığ, bu kanundan istifade etmiyor. Peki, biz burada oyun
oynamıyoruz ki; yani, bir yanlışlık varsa, bizim, bu yanlışlığı düzeltmemiz
lazım, hükümet olarak, devlet olarak, Meclis olarak. Niye yanlışı devam
ettirmekte ısrar ediyoruz; bunu düzeltelim. Ferro Krom var; yılda 100 milyon
doların üzerinde ihracat yapıyor; bunun tamamı Elazığlıya yazılıyor. O da
kapatıldı, özelleştirmeye alındı. Şu anda, bir yıldan fazladır kapalı, ocakları
söndürüldü; 100 000 tonun üzerinde hammadde var; üretilmiş mamul madde var. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) AHMET CEMİL TUNÇ
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN - Buyurun. AHMET CEMİL TUNÇ
(Devamla) - Bugün satılsa, bütün borçlarını ödeyecek, fabrika çalışmaya
başlayacak; ama, inat etmişiz, özelleştirmeye aldık, bir daha çıkarmıyoruz.
Hatadan dönmek erdemdir. O fabrikayı orada kimse alıp çalıştıramaz -bunu
biliyoruz- diğerleri gibi kapanıp gidecek; ama, bugün, bunu işletme imkânı var.
Bundan da vazgeçtik. Bunun getirdiği 100 milyon dolar da, Elazığlıya, işte,
millî hâsıla olarak geri döndü, bu teşvik kapsamlarının dışında kaldı. Bunlar
çok açık şeyler. Bunları düzeltelim -sadece Elazığ'ı örnek olarak söyledim,
bütün illeri de böyle düşünmek lazım- bu teşvikleri, bu destekleri, gerçekten
geri kalmış, gerçekten muhtaç olan yörelerimiz, illerimiz varsa, neresi varsa
verelim ve hep beraber kalkındıralım. Dolayısıyla, bu işin
içinden böyle çıkamayacağımızı, hakka, adalete ve gerçekten bu teşvike, desteğe
muhtaç olan yerlere vermeye çalıştığımız an, bütün bunları düzelteceğimizi
umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tunç. Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru; buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Yaşa hemşerim!.. MHP GRUBU ADINA REŞAT
DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değerli arkadaşım gerçi
oradan söz atıyor; ama, Tokat milletvekili olarak bizlerin böyle heyecanını
normal karşılayın. Değerli arkadaşım da, biraz önce, hakikaten, heyecanlı bir
şekilde konuştular. 4325 sayılı Kanundan
belki de en fazla sıkıntı çeken, eziyet çeken illerin başında Tokat
gelmektedir. 1998 yılında bu kanun yürürlüğe girdiği zaman, Tokat'ın birçok
yerinde büyük sayıda sanayi kuruluşları kurulma aşamasındaydı. Özellikle
organize sanayi bölgelerimizin bir kısmında, Tokatımızda, Turhalımızda,
Erbaamızda, Zilemizde, hakikaten, çok güzel yatırımlar yapılmaya başlanmıştı.
Bu kanun içerisine Tokat girmeyince, aynı Sıvas'taki gibi, Giresun'daki gibi
veyahut Erzincan'daki gibi, müteşebbis insanların, tamamen bu bölgeleri
bırakıp, başka yerlere geçmiş olduğunu hep beraber görüyoruz. Tokatımız, bu
kanundan hakikaten çok sıkıntı çekti diyorum. Hakikaten, Tokat'daki nüfus
azalmasının belki de en büyük sebeplerinin başında bu geliyordu. 4325 sayılı Kanun, tabiî,
bazı bölgelerimizi teşvik etti. Biraz önce, Erzurum Milletvekilimiz Aslan Polat
"bu kanuna başka vilayetler girmesin" diyerek buradan değerli
milletimize birtakım şeyler söylemeye çalıştı; ama, benim inancım odur ki,
Türkiyemizin her tarafında, şu anda olduğu gibi, organize sanayi bölgelerinin
hepsine, çok süratli bir şekilde yatırım noktasında ihtiyaç vardır. Çünkü,
organize sanayi bölgesini, Sanayi Bakanlığımız, çok ciddî manada, her noktada
desteklemektedir. Şu anda, ülkemizin her tarafında organize sanayi bölgeleri,
yatırım yapılmasıyla ilgili olarak yatırımcıları beklemektedir. Tabiî, bunların
içerisinde Tokatımız da vardır, Sıvasımız da vardır, Erzincanımız da vardır,
Ordumuz da vardır; hatta, bu önerge içerisinde imzası bulunan Erzurum'un
dışında Kars da vardır. Değerli arkadaşlarım,
şurası bir gerçektir ki, Türkiye'nin her tarafında, şu anda ekonomik sıkıntıyı
atlatmakta olduğumuz bu ortamda, üretimin, yatırımın, ihracatın en önemli bir
özelliğinin de bu olduğu kanaatindeyim; ondan dolayı da, şu anda
arkadaşlarımızın büyük bir kısmının heyecanlı bir şekilde bunu beklemiş
olduğunu yakından görüyoruz. Gerçi, Deprem Kanun Tasarısıyla ilgili olarak,
değerli arkadaşlarım, böyle bir tasarının içerisine bunun getirilmiş olmasını,
ben normal karşılamadım; hatta, İçtüzüğün bir maddesine göre de, bu tasarının
içerisine bunun gelmesi, belki manalı bir şekilde olabilirdi; ama, tabiî, şu
anda gelmiştir; ama gördüğümüz kadarıyla da, çok değerli Bakanımız ve
beraberindeki bürokrat arkadaşlarımız, çok yakın bir zamanda, bu kanunla ilgili
çok ciddî çalışmaların getirileceğini söylüyorlar. Yani, şu anda bu 4325 sayılı
Kanunumuzun ortadan kalkmadığı; yani, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14
üncü maddesinin son fıkrasının ortadan kaldırılmadığı bir tabloyla karşı
karşıyayız. Gerçi belki altı ay veyahut da bir yıl ertelenecek; ama, ilk üç ay
içerisinde de bu 4325 sayılı Kanunun getirmiş olduğu o özelliklerin, yeni bir
kanun tasarısıyla, tekrar yüce milletimizin huzuruna geleceği kanaatindeyim. Değerli arkadaşlarım,
şurası da gerçektir ki, gerçi bu kanunla beraber, belki bazı baremler de biz
ortaya koyacağız; yani, 1998 senesinde 1 500 dolar olarak gösterilen gayri safî
millî hâsılanın hesaplanmasında da çok büyük sıkıntılar vardı. Tokat için
söylüyorum: Tokat için, şeker fabrikasının Turhal'da bulunmuş olması, Tokat'ta
bir sigara fabrikasının bulunmuş olması, o 1 500 dolar seviyesini, Tokat için
yüksek gösteriyordu, hatta, biraz önce, yine, değerli milletvekilimiz Ali
Uzunırmak'ın ifade etmiş olduğu şekliyle, Kuşadası'ndaki girdilerin de, yüksek
olarak gösterilmiş olması, belki, Aydın Vilayetini de yüksek pozisyonda
gösteriyordu. Aydınımızda, Nevşehirimizde ve diğer birtakım yerlerimizde, işte,
bu baremlerin hesaplanmasında da, yeni bir ortamın oluşturulmasını bekliyoruz.
Yani, çok değerli Bakanımız, tahmin ediyorum, bundan sonra bir çalışma
başlatacaktır; o çalışmanın başlaması esnasında da, bu tür baremleri, yani,
burada yanlış olan göstergeleri de tekrar düzenlediği zaman, ben tahmin
ediyorum ki, gerçek bir noktaya gelmiş olacağız. Değerli milletvekilleri,
inancımız odur ki -belki de, şu anda bizi televizyonlarından izleyen değerli
vatandaşlarımızın büyük bir kısmı bunu bekliyorlar- organize sanayi
bölgelerinde, birçok yerde, işte Kırşehir'inde, Tokat'ında diyorum, yatırım
yapmakla ilgili çok ciddî çalışmalar vardı. Hatta, bizim Tokatımızda,
Turhalımızda çok değerli insanlarımızın, çok değerli vatandaşlarımızın yatırım
yapmak için hazırlık yapmış olduklarını, ben, gayet yakından biliyorum. İşte,
onların hüsrana uğramamaları noktasında da, şu anda yapılan çalışmanın, çok
fazla manası olduğu kanaatindeyim. Benim gördüğüm kadarıyla
-şu ana kadar almış olduğumuz göstergeler bunu gösteriyor- bu, Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununun 14 üncü maddesindeki son fıkra kaldırılmamış olacak; ama,
akabinde de, inşallah, yeni göstergelerle beraber, bu, farklı bir şekilde... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayınız. REŞAT DOĞRU (Devamla) -
...yeni değerlendirmelerle beraber de, inşallah, organize sanayi bölgelerimizin
beklemiş olduğu o yatırımlar yapılmış olacaktır; çünkü, değerli
arkadaşlarımızın da söylemiş olduğu gibi, hakikaten, bu 4325 sayılı Kanunla, o bölgelere
çok büyük yatırımlar yapılırken, beraberinde de, çok farklı özellikler meydana
gelmeye başlamıştır. Hatta, şu şekilde düşünebiliriz: Son günlerde; yani, son
üç ay içerisinde KDV oranlarının düşürülmesi, hatta, bazı esnafımızın,
kendilerinin yüzde 30, yüzde 50 civarındaki bir indirim yapmalarıyla beraber,
ülkemizin birçok yerinde canlanma meydana gelmiştir. Belki, bu vergi
kanunlarındaki bazı değişikliklerle veyahut yatırımlara yapacağımız bu
teşviklerle beraber, ülkemizde şu anda meydana gelen iyilikle beraber, çok
güzelliklerin de geleceğini tahmin ediyorum. Bu vesilelerle, Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. İnşallah, önümüzde hazırlanacak olan
tasarının da, ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Doğru. Anavatan Partisi Grubu
adına, Kırıkkale Milletvekili Sayın Nihat Gökbulut konuşacaklar. Buyurunuz Sayın Gökbulut.
(ANAP sıralarından alkışlar) ANAP GRUBU ADINA NİHAT
GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bütün Meclisimizce çok
tartışılan, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14 üncü maddesinin
son fıkrasının yürürlükten kaldırılmasıyla ilgili 7 nci madde hakkında,
Anavatan Partisi Grubu adına fikirlerimi izah etmek üzere huzurunuzdayım; bu
vesileyle, saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bir
ülkede, iki türlü adaletsizlik vardır: Birincisi, özellikle ülkemizde, gelir
dağılımındaki adaletsizlik açıktır. İkinci adaletsizlik, bölgelerarası adaletsizliktir;
bu, gelişmiş ülkelerde de mevcuttur. Mesela, İtalya'nın kuzeyi ile güneyi
arasında, bölgesel olarak, büyük bir adaletsizlik vardır. Ülkemizde de,
özellikle, doğu ile batı arasında, bölgesel adaletsizliğe tanık olmaktayız.
Sosyal devlet, halkını düşünen devlet, hem gelir dağılımındaki adaletsizliğe
son verir hem de bölgesel adaletsizliğe son verir. Ancak, bu bölgesel
adaletsizliğe son vermek için, burada, her bölgeden seçilen arkadaşlarımızın
hassasiyetine katılıyoruz; ama, bu iş, her bölgenin, belli sıralarla, arka
arkaya sıralanmasıyla, kendi bölgelerinin meselelerini dile getirmekle
çözümlenmez. Ekonominin kendine özgü kuralları vardır. Biz, eğer, 3 500 doların
altında geliri olan illerin, belli teşviklerden ve yatırımlardan faydalanması doğrultusunda
teklifte bulunursak, şöyle bir hataya düşeriz: İşte, son krizden dolayı,
Türkiye'deki millî gelir belli oranda düşmüştür; şu anda, 3 500 doların
altındaki il sayısı 70'in üzerindedir. Teşvik, farklı illerde olursa bir anlam
ifade eder. Türkiye'nin her ilini -yaklaşık olarak- teşvik kapsamına alırsak,
bu teşvikin bir anlamı kalmaz. Öyleyse, gerçekten kalkınmaya ve yatırıma
ihtiyacı olan illeri teşvik edebilmek için, belli ekonomik parametreler ve
kriterler koymak zorundayız. Her ilde kişi başına düşen gayri safî millî
hâsıla, zaman içerisinde değiştiği için, bir parametre ve ekonomik bir kriter
değildir. Ekonominin kendine özgü kurallarına göre hareket etmek zorundayız. Değerli arkadaşlar, 55
inci hükümet döneminde, olağanüstü hal bölgesindeki gerçekten geri kalmış iller
için çıkardığımız ve gerçekten, o iller için teşvik edici kanuna rağmen, o
illere yatırımın yapılmadığına şahit olduk; çünkü, kanunun zorlamasıyla teşviki
yapmamız mümkün değil. Şimdi, siz, eğer, 3 500 doları baz olarak alırsanız,
Kayseri ile Kırşehir de bu kritere girerse, hiçbir kimse, Kayseri varken, gidip
Kırşehir'e yatırım yapmaz. O halde, bu durumda yapabileceğimiz hadise şudur:
Ekonominin kuralları içerisinde, bölgesel dengesizlik ve adaletsizliği giderici
bir kanun tasarısının hazırlanması gerekmektedir. İşte, önümüzde, Sayın
Bakanımızın bu maddeyle ilgili bir değişiklik önergesi var; bir yıl erteliyor.
Tabiî, bu önergenin kabulü, bu madde açısından olumludur; ama, ertelemek
yetmez, bu konuyla ilgili, mutlaka, bir kanun tasarısının hazırlanıp, Meclisin
gündemine getirilmesinde fayda mülahaza ediyoruz. Arkadaşlarımızın
hassasiyetine katılıyoruz, şahit oluyoruz; Malatya'dan, Kırşehir'den,
Erzincan'dan, Erzurum'dan, Kırıkkale'den bu konuda talepler var, Tokat'tan
talepler var; ama, şimdi, burada, içtenlikle şunu ifade etmemiz lazım: Bu işin
kriteri nedir? Eğer, iller arasında bir yarış söz konusu olursa, biz, burada,
ekonominin kendi kuralları ve şartları içerisinde hakikati bulamayız. O halde,
yapılacak en doğru iş, tüm parametreleri ve kriterleri ele alarak, gerçekten,
bölgesel adaletsizliği ve dengesizliği ortadan kaldıracak bir kanun tasarısıyla
Yüce Meclisin huzuruna gelmektir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) NİHAT GÖKBULUT (Devamla)
- 1 dakika süre verin Sayın Başkan. Size bir örnek vereyim; 3
500 doların üzerinde, Kırıkkale, 3 962 dolarla Türkiye'nin sekizinci, millî
gelirde ileride olan bir ilidir. TÜPRAŞ'ın tüm gelirini, cari harcamasını
çıkardığınız zaman 1 600 dolara düşüyor. Dolayısıyla, bir ildeki kişi başına
düşen gayri safî millî hâsıla, ekonomide önemli bir parametre değildir. Oradaki
sosyal yaşantı, sosyal parametreler, kamunun yatırımları önemli
parametrelerdir, bunların hepsinin değerlendirilmesinde fayda mülahaza
ediyoruz. Bu vesileyle, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyor, yeni yılda da başarılar ve sağlıklar diliyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür
ediyorum Sayın Gökbulut. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Tokat Milletvekili Sayın Ali Şevki Erek konuşacaklardır. Buyurun Sayın Erek. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA ALİ ŞEVKİ
EREK (Tokat) - Değerli Başkanım, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri, değerli
arkadaşlarım; şüphesiz, sabrınızın sonuna geldiğinizin farkındayım; ancak,
bilhassa, bugün, 788 sıra sayılı yasa tasarısını görüşürken, gerçekten, nasıl
bir kör dövüşüne düştüğümüzü, nasıl bir kaos içinde bir çekişme ortamında,
birbirimizle mücadele ettiğimizi burada açıkça ifade etmek istiyorum. Nasıl
oldu da böyle bir kör dövüşü hâsıl oldu? Nasıl oldu da, arkadaşlarımızla, bu 7
inci madde ertelensin, ertelenmesin; geçsin, şu il girsin, bu il girmesin gibi
bir çekişmenin içine girdik? Meselenin temelinde,
gayet açıklıkla söylüyorum, 4325 sayılı Kanun vardır. 1998'de çıkarılan 4325
sayılı Kanun iyiniyetlerle çıkarılmıştır. Doğu için çıkarılmıştır, Şırnak için
çıkarılmıştır, Erzurum için çıkarılmıştır, sanayinin gelişmesi için
çıkarılmıştır; ama, öyle ölçütler konulmuştur ki, öyle kriterler getirilmiştir
ki, işin içinden çıkılamamış, yan yana bulunan iki vilayetten birisi abat, öbür
vilayet tamamen hâk ile yeksan olmuştur ve bu yara kanamıştır, devamlı
kanamıştır. Sonunda, aradan birbuçuk sene geçtikten sonra, bundan yirmibir ay
evvel, nisan ayında, yeni bir tasarı Yüce Meclisin önüne getirilmiş, 4562
sayılı Kanuna eklenen maddeyle yeni bir kriter ortaya çıkmıştır. O kriterin
farkına varan Maliye Bakanlığı, o madde kabul edildikten sonra, Yüce Meclise
bir erteleme kararı vermiş, bu maddenin 31.12.2001 tarihine kadar
uygulanmamasını öngörmüştür. 20 000 vatandaşımız can
vermiş. 5-6 vilayetimiz -Allah bir daha göstermesin- hâk ile yeksan olmuş,
esnaf batmış, çiftçi batmış, memuru, işçisi perişan olmuş; önümüze bir deprem
tasarısı getiriliyor. O tasarının içinde, bir maddeyle, 7 nci maddeyle, Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyelerinin bu kadar hassas olduğu, onsekiz aydan beri,
Tokatlının, Sıvaslının, Giresunlunun, Erzincanlının, Adıyamanlının ve birçok
vilayetin beklediği, yatırım için hazırlık yaptığı, arsa, teşvik, proje,
31.12.2001 akşamını bekleyedursun, bu deprem tasarısının içerisine böyle bir
madde aplike edilmiş, işte, üç saatten beri beraber müşahede ettiğimiz,
maalesef, bu üzücü manzara hâsıl olmuştur. Değerli arkadaşlarım,
cumhuriyet tarihinin en büyük krizinde miyiz; evet. Bugün, Türk-İş ve Devlet
İstatistik Enstitüsü tarafından tespit edilen kesin, açık rakamlara göre,
Türkiye Cumhuriyetinde son bir yılda 20 000'e yakın işyeri kapanmış mı; evet.
Türkiye yüzde 9,5 küçülmüş mü; evet. Türkiye Cumhuriyetinin sanayii yüzde 12,5
küçülmüş mü; evet. 2 000 000'a yakın işçi işinden çıkmış mı; evet. Tarihin en
büyük işsizliğiyle karşılaşmış mıyız; evet. Bunlara vücut veren küçük ve orta
boy işletmeler, bugün, Türkiye'de yüzde 98 işletmeyi temin ediyor mu; evet.
İstihdamın yüzde 60'ını temin ediyor mu; evet. İhracatın yüzde 40 ilâ 50'sini
ortaya koyuyor mu; evet. Böyle bir ortamda, organize sanayi bölgelerini felç
olmaktan kurtarmak lazım. Şimdi, hükümete
soruyorum: Cumhuriyet tarihinde ilk defa 1997'de, tam 27 organize sanayi
bölgesi programa alındı; ne oldu onlar? Aradan beş sene geçti, şu anda emekleme
safhasında bile değil; çünkü, para yok; çünkü, alt yatırım yapılamıyor; çünkü,
duruyor. Bu organize sanayi bölgeleri hayata geçirilecek; yoksa, Çerkezköy,
Aydın, Denizli, Tokat sanayicisi Bulgaristan'a, Polonya'ya ve Romanya'ya
makinelerini taşır ve Türkiye'nin, önümüzdeki yıllarda ihtiyaç duyduğu... (DYP
sıralarından alkışlar) (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) -
Sayın Başkanım, hassasiyetinizi anlıyorum, konuşmamı bitireceğim. Değerli arkadaşlarım,
bunlar vakıa... İsim zikretmiyorum; Denizli'ye, Aydın'a, Gaziantep'e gittik,
oraları gördük, benim Tokat'ım, onların yanında, biraz daha ikinci, üçüncü
derecede olmasına rağmen, tatil ettiler, makineleri bıraktılar, inşaatları
yarıda bıraktılar. Zile, Turhal, Niksar ve Erbaa'nın 4 organize sanayi bölgesi
olduğu gibi durdu. Burada, şunu demek
istiyorum: Sanayiin gelişmesi için, dün konuştuğumuz konuların da burayla
bağlantısını yapmaya mecburuz. Nüfusun yüzde 45'i ziraatla uğraşıyorsa, bu
oran, Türkiye Cumhuriyeti için fazladır. Bunu, sağlıklı bir biçimde sanayie
kaydırmamız şarttır. Dikkat ediniz, sağlıklı bir biçimde sanayie kaydırmadan,
çiftçi kesimini, eli böğründe bırakmayalım diyoruz; ama, bu taraftan da, sanayi
imkânını onlara vermek mecburiyetindeyiz. Sözümü toparlıyorum.
Organize sanayi bölgelerinin, Türkiye'de sanayiin gelişmesi için, bırakınız
yabancı yatırımcının gelmesini, yerli yatırımcının, Türkiye topraklarında
yatırım yapması için yapılacak şey, teşvik, teşvik, teşviktir... Bu 7 nci
maddenin kalkmasının temelinde de Türkiye'de teşvik vardır; ancak, hakka ve
hukuka riayet ile... Yani, dengeleri iyi kurarak. Bir tarafı batırıp, bir
tarafı abat etmekle değil; Hakkâri'sinden, Erzurum'undan, Tokat'ından,
Sıvas'ından, Manisa'sına, Denizli'sine kadar bir basamak sistemiyle... BAŞKAN - Sayın Erek,
sonuçlandırabilirseniz sevinirim; sürenizi bir hayli aştınız. ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkanım. Sadece gayri safî millî
hâsıla ölçüsü değil, birden fazla coğrafî, bölgesel arazi yapısı, üretim
kabiliyeti gibi, beş altı kıstasla bu işe çözüm bulmak mecburiyetindeyiz. Burada, Değerli
Bakanımızdan ve hükümetten istirham ediyorum; hangi teklifi getireceklerini
biraz sonra göreceğiz. Biz, Doğru Yol Partisi olarak 7 nci maddenin
kaldırılması fikrindeyiz; ama, Türkiye Cumhuriyetinin yararlarını da önde
tutmak durumundayız. Hemen söyleyeyim ki, yılbaşı tatilinden sonraki ikinci
gün, hükümet, bürokratlarına emir verip, bu organize sanayi bölgeleriyle
ilgili, OHAL (olağanüstü hal bölgesi) kapsamındaki illerdeki yatırımları teşvik
tasarısını, hulasa Türkiye Cumhuriyetinin sanayiinin gelişmesi için alınacak,
gerçekçi, adil, doğru tedbirleri derhal ve derhal yasalaştırıp getirmeli, eli
böğründe kalan çiftçinin yanında eli böğründe kalan bir yatırımcı ve sanayiciyi
de Türkiye'de barındırmamalıdır diyor, Sayın Başkanım, gösterdiğiniz büyük
sabra teşekkür ediyor ve değerli milletvekili arkadaşlarıma, sizlere, Doğru Yol
Partisi Grubu ve şahsım adına en iyi yıllar dileğiyle sevgilerimi ve
saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Çok teşekkür
ederim Sayın Erek. Sayın milletvekilleri, 7
nci madde üzerinde 1'i hükümet tarafından verilen 9 adet önerge vardır; ancak,
madde üzerinde milletvekillerince sadece 3 önerge verilebileceğinden, geliş
sırasına göre ilk 3 tanesini işleme koyacağım. Şimdi, önergeleri önce
aykırılık sırasına göre okutup, işleme koyacağım; ancak, Sayın Reşat Doğru ve
Abdüllatif... MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkanım, bir açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN - Buyurun. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 4562 sayılı Kanunun
14 üncü maddesi, görüşmekte olduğumuz deprem bölgesindeki vergilerin terkiniyle
ilgili tasarının 7 nci maddesinde yer almıştır. 7 nci maddesinde yer alışı,
Plan ve Bütçe Komisyonunda olmuştur. Plan ve Bütçe Komisyonunda bu madde yer
alırken de kesinlikle bir oldubittiye getirilerek konulmuş değildir, tamamen
hükümetin görüşü paralelinde olmuştur ve verilen önergeye de hükümet
katıldığını ifade etmiştir. Bu hüküm tasarıya girerken -biraz evvel de yaptığım
açıklamada ifade ettiğim gibi- ülkenin şartları dikkate alınarak yapılmıştır. Ayrıca, söz konusu 4562
sayılı Kanunun 14 üncü maddesine 3 500 dolar gayri safî millî hâsıla kıstası
konduğu zaman, uygulamanın da çok sağlıklı olmayacağı; ayrıca, uygulamanın
-Sayın Gökbulut'un da ifade ettiği gibi- teşvik olmaktan da çıkacağı çok netti
ve 70 civarında bir il bu kapsama girecek, 3 500'ün uygulama tarihi farklı
olursa, belki 70'in de üzerinde il buraya girebilecek ve bu şartlarda, bu, bir
teşvik de olmayacaktır; ama, ülkenin genel ekonomik şartları vardır, bir
program uygulama durumu da vardır. O nedenle, bunun kaldırılması öngörülmüştü.
Bu şekilde, tasarı Genel Kurulumuza geldi. Genel Kurulumuz, 21 inci
Dönem Parlamentosu Genel Kurulumuz, 30 ayı aşkın bir dönem içerisinde, ülkenin
menfaatına olan meselelerde, ülkenin büyük meselelerinde son derece tesanüt
içerisinde, iktidar ve muhalefet farklı bir düşüncede olmayıp, meselelerin
üstesinden gelinmesi için ne gerekiyorsa bunu yapmıştır ve bunu da zaman zaman
teşekkürlerimizle ifade ettik. Bu tasarı görüşülürken, 7
nci maddeyle ilgili olarak, değerli arkadaşlarımız burada görüşlerini ifade
ettiler. Esas itibariyle, o görüşlere biz de katılıyoruz; ama, gerekçeyi
anlattım biraz evvel. Bütün arkadaşlarımızın görüşlerini de dikkate alarak,
biraz evvel, Parlamentomuzda bulunan 6 siyasî partinin değerli grup
başkanvekilleriyle, oturduk, konuştuk. Yine, eskiden olduğu gibi, bu 30 aylık
dönemde olduğu gibi, bu meseleyi de, birlikte, elbirliğiyle, ülkenin yaranına
nasıl aşarız diye oturup, konuşuldu ve belli bir çizgide mutabakat sağlama
imkânına kavuştuk. BEKİR ONGUN (Aydın) -
Nasıl bir mutabakat?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Buna göre, hükümet olarak, Maliye Bakanı olarak bir önerge verdim. Bu
önergeyle, komisyonda kaldırılmış olan 4562 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin
kaldırılmayıp, bir yıl süreyle ertelenmesini önerdim. Eğer, Yüce Heyetiniz
uygun bulur, buna karar verirse, böyle olacak. Bunun yanında, şunu da hep
birlikte görüştük: 2002 yılının ilk yarısı içerisinde bu konunun ele alınıp,
sonuçlandırılması konusunda, belki de o dilimin ilk dönemlerinde yapılacak bir
düzenlemeyle, bunun daha sağlıklı; sadece, gayri safî yurt içi ölçüsüne göre
değil, diğer kriterleri de dikkate alarak ve teşvik gibi görünüp, esasında
teşvik olmayan bir yapıdan uzaklaşarak, daha sağlıklı ve çıktığı zaman da, bir
şeye hizmet ediyor denilebilecek, herkesin benimseyebileceği bir düzenleme
yapmak bizim de arzumuzdur. Sayın Başkan, ben,
bunları ifade etmek istedim. Parlamentomuzun, her zaman olduğu gibi, bu konuda
da aynı tesanüdü ve beraberlikle ülke meselelerine çözüm getireceğinden hiç
kuşkum yok. Değerli Başkanım, söz
verdiğiniz için size ve değerli arkadaşlarıma saygılar sunarım. HÜSEYİN ÇELİK (Van)-
Sayın Başkan, sayın liderlerin de desteği alındı mı; çünkü, çok önemli bir konu
bu. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir)- Hükümet olarak, hükümetin bir Maliye Bakanı olarak bu konuşmayı
yaptım. Tahmin ediyorum, bütün arkadaşlarımın takdirindedir. BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Bakan. TURHAN ALÇELİK (Giresun)-
Sayın Başkanım, Sayın Maliye Bakanımızın açıklamasına göre, önümüzdeki 1 Ocak
tarihinde yürürlüğe girmesi gereken organize sanayi bölgelerindeki teşvikin
iptali bir yıl sonra yürürlüğe girmiş oluyor; yani, teşvik bir yıl sonra fiilen
bitmiş oluyor. Doğru mu; bunu bir tespit edelim. BAŞKAN- Sayın Bakanımıza
soralım, teknik bir konu olduğu için. Sayın Bakanım, lütfeder
misiniz.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir)- Efendim, uygulaması, şimdi, bu, normal olarak, 4562 sayılı Yasanın 14
üncü maddesinde 31.12.2001 tarihi, bir bakıma, 31.12.2002 olmaktadır. Evet;
yani, uygulama bir yıl geriye bırakılmaktadır, ertelenmektedir; ama, bu
erteleme süresi içerisinde, 2002'nin ilk yarısında, biraz evvel söylediğim
düzenleme hazırlanıp, yine, takdirlerinize sunulacaktır ve hükümet bu
düzenlemeyi yapacaktır. TURHAN ALÇELİK (Giresun)-
Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum. Sayın Başkanım, buradaki
endişe şu: 4325 sayılı Kanun; yani, Teşvik Kanunu on yıl süreli bir kanun.
Herhangi bir yatırımın bir yıldan daha kısa sürede bitmesi mümkün değildir.
Dolayısıyla, bu haklardan istifade edecek hiç kimse bir yıl için yatırım
yapmaz. Dolayısıyla, burada ben endişe duyuyorum ve bu endişemi belirtmek
istiyorum, arkadaşlarıma bunu bildiriyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Bir yıllığına yürürlüğe koymadık canım. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Öyle değil, yanlış anlamış. BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 7 nci madde üzerinde, 1'i hükümet tarafından verilen, 9 adet
önerge vardır; ancak, madde üzerinde milletvekillerince sadece 3 önerge
verilebileceğinden, geliş sırasına göre ilk 3 önergeyi işleme koyacağım. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Efendim, diğer arkadaşlar geri çekebilir, bir
tek önerge kalabilir, önerge sahiplerine bir sorarsanız... BAŞKAN - Tabiî,
soracağız, onu ifade ediyorum Sayın Başkan. Sayın Reşat Doğru, Sayın
Abdüllatif Şener ve arkadaşlarının önergeleri 7 nci maddenin tasarı metninden
çıkarılmasını öngördüğünden bu 2 önergeyi birleştirerek işleme alacağım ve 2
önerge sahibine de söz vereceğim, tek oylama yapacağım. Şimdi, önergeleri geliş
sırasına göre okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 17.8.1999 ve 12.11.1999
Tarihlerinde Meydana Gelen Depremlerde Zarar Görenlerin Vergi Borçları ve Vergi
Cezalarının Terkini ile Vergi Usul Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Harçlar
Kanunu ve Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 7 nci maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederim.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 788 sıra sayılı,
"17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Meydana Gelen Depremlerde Zarar
Görenlerin Vergi Borçlarının Terkini..."ne ilişkin Kanun Tasarısının 7 nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz .
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına (1/869) esas numaralı kanun
tasarısının 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 7.- 12.4.2000
tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14 üncü maddesinin
son fıkrası 31.12.2003 tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılmıştır. BAŞKAN - Son önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Sümer Oral Maliye Bakanı "Madde 7.- 12.4.2000
tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 28 inci maddesinde
yer alan 31.12.2001 tarihi 31.12.2002 olarak değiştirilmiştir. BAŞKAN - Şimdi, aykırılık
sırasına göre okutup, işleme alacağım. TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Sayın Başkan, benim bir önergem vardı, aykırılık önergesi.
Bürokrat arkadaşlarımız önergenin gündemde olduğundan söz etmişlerdi; ancak,
görüyorum ki, şu anda önergem gündeme alınmıyor. Bir açıklama yaparsanız memnun
olurum. BAŞKAN - Önergeleri,
geliş sırasına göre işleme aldıklarından ötürü böylesi bir uygulama yapılmış.
Önergeniz dördüncü sıradaymış. Reşat Doğru ve arkadaşlarının iki önergesi... O
nedenle, geliş sırasında dördüncü sıraya düşmüş. İstiyorsanız, tarih ve
saatine baktıracağım. Arkadaşlarımızın,
uygulamaya ilişkin... MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Bakanın önergesi ne zaman geldi Sayın Başkan? TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Başkanlığınıza itimadımdan bir
sıkıntı yoktur, ben itimat ediyorum; ancak, önergeyi verdiğim saatten
itibaren, sayın bürokratlar, önergemin, aykırılık derecesinin ilk üçünde
olduğundan söz etmişlerdi. BAŞKAN - İlk üç olsa,
elbette sizin olur; orada herhangi bir... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Önergeyi 25.12.2001 saat 17.05'te vermişler. BAŞKAN - Arkadaşlarımızın
ifadesi, dördüncü sırada oluşudur. Herhangi bir soru işareti
kalmasın diye, usulümüz olmamasına rağmen -ki, böyle bir işlem arasında usul
yoktur- gelen önergelerin hepsinin aykırılık derecesine göre, tarihleri,
saatleri üstünde. İlk gelen önerge 21.12.2001 saat 11.21'de, ikincisi
21.12.2001 saat 13.50'de, üçüncüsü 21.12.2001 saat 13.45'te, diğeri de
25.12.2001 saat 17.05'te. Şimdi, önergeleri
aykırılık derecelerine göre okutmadan önce, önerge sahiplerine sormam
gerekiyor: Önergelerinizi çekiyor musunuz sayın milletvekilleri? MÜKERREM LEVENT (Niğde) -
Hayır... Hayır... Çekmiyoruz. BAŞKAN - Şimdi,
önergeleri aykırılık derecelerine göre okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 17.8.1999 ve 12.11.1999
Tarihlerinde Meydana Gelen Depremlerden Zarar Görenlerin Vergi Borçları ve
Vergi Cezalarının Terkini ile Vergi Usul Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu,
Harçlar Kanunu ve Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederim. Reşat Doğru (Tokat)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Biraz önce de
arz etmiştim, aynı mahiyette Abdüllatif Şener ve arkadaşlarının da önergesi
var, lütfen, onu da okuyunuz; birleştireceğimizi ifade etmiştik. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 788 sıra sayılı 17.8.1999
ve 12.11.1999 Tarihlerinde Meydana Gelen Depremlerde Zarar Görenlerin Vergi
Borçlarının Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Abdüllatif Şener (Sıvas) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Önerge
sahiplerinden Sayın Mükremin Taşkın konuşacaklar; buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar) MÜKREMİN TAŞKIN
(Nevşehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 788 sıra
sayılı 17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Meydana Gelen Depremlerde Zarar
Görenlerin Vergi Borçları ve Vergi Cezalarının Terkini ile Vergi Usul Kanunu,
Katma Değer Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin tasarıdan çıkarılması için verdiğimiz önerge
üzerine söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, tasarının 7 nci maddesiyle kaldırılması istenen Organize
Sanayi Bölgeleri Kanununun 14 üncü maddesinin son fıkrası, 11.4.2000 tarihinde,
Yüce Heyetinize, tasarı görüşülürken, hemen hemen bütün gruplardan milletvekili
arkadaşlarımızın imzaladığı bir önergeyle huzurlarınıza getirilerek, değerli
oylarınızla kabul edilmişti; yürürlük tarihi 31.12.2001 olarak belirlenmişti.
Bu fıkrada "fert başına gayri safî yurtiçi hâsıla miktarı 3 500 dolar ve
aşağıdaki gelir miktarını bulan organize sanayi bölgesi bulunan yerler, 4325
sayılı Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam
Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanundan faydalanır"
denilmektedir. Şimdi, bu Kanunun bu fıkrasının yürürlüğe girmeden
kaldırılmasını anlamak mümkün değildir. Ülkemiz, çeyrek asırdır
enflasyonist ekonominin baskısı altında. Bunun sonucu, sabit gelirliler ve
üretim yapanlar gittikçe fakirleşirken, rantiyeyle, faizle iştigal edenler hep
kazanmışlardır. Dolayısıyla, ülke kaynaklarının büyük kısmı, elini sıcak sudan
soğuk suya sokmadan, paradan para kazananların elinde toplandı. Geldiğimiz
noktada, çektiğimiz ekonomik sıkıntıların ana sebebi de budur; yani, üretim
yapamamaktır. Tükettiğimiz kadarını
üretemiyoruz; bütün çabamız, rant ekonomisini üretim ekonomisine çevirme çabası
değil midir? Üretim, yatırım ve istihdama bağlıdır; bu, işsizliği önleme; bu,
büyüme demektir. Öyleyse, üretim yapacak insanların önündeki engelleri
kaldırmamız gerekir, işlemleri basitleştirmemiz gerekir. Bir taraftan enflasyon
ve faizleri aşağıya çekerken, bir taraftan da üretim ekonomisine geçişin yolunu
açmamız lazım gelmez mi? Aslında, 7 nci madde,
Plan ve Bütçe Komisyonunda verilen bir önergenin kabulüyle tasarıya girmiştir.
Gerekçe olarak da hassas malî dengeleri bozacağı ileri sürülmektedir. 4325
sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde "olağanüstü hal bölgesi kapsamında
sayılan illerde yeni işe başlayan Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin, bu
illerdeki işyerlerinde" ibaresiyle, bundan sonra organize sanayi bölgesi
bulunan yerlerde ilk defa işe başlayacaklar için uygulanacağını belirtmektedir.
Yani, halihazırdaki işyerlerini kapsamıyor. Şimdiden, kaç müteşebbisin hangi
illerde ne miktar yatırım yapacağını bilmeden, gelirleri azaltacağını nasıl
hesap edebilirsiniz?! Öyleyse, bu gerekçe geçerli olamaz. Ekonomik olarak ülkeyi
düzlüğe çıkaracak üretim, daha fazla üretim ve ihracattır. Bunun neticesi de,
artan gelir düzeyine bağlı olarak, devlete ödenecek verginin de artması
demektir. Bu konuda yapılan araştırmalar, bu tip teşviklerin yerine ulaştığı
takdirde sanayide sıçrama yaptırdığını, teşvikten faydalananların daha fazla
vergi ödediklerini ortaya koymuştur. Asıl, üretim olmadığı zaman devletin vergi
alamayacağı gerçeğidir. Üreteni teşvik edelim, kolaylıklar sağlayalım; ancak,
devlet olarak etkili denetim yapalım, teşvikler yerini bulsun. Eğer, teşvikler
yerini bulmaz, teşviklerle sağlanan imkânlar rant ekonomisine giderse, o zaman,
vergi gelirleri azalır; yani, üretmeden refah toplumu olamayız. Bırakınız,
insanlar ülkenin her yerinde yatırım yapsınlar, işsizler iş ve ekmek bulsunlar;
ama, yeter ki, iş ve üretim sahaları açılsın, Anadolu'nun her yerinde fabrika
bacaları tütsün. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Bitirir misiniz. MÜKREMİN TAŞKIN (Devamla)
- Globalleşen dünyada, bütün ülkeler amansız bir rekabetin içerisinde. Her
ülke, yatırım yapanlara kolaylık sağlıyor. Öyleyse, biz, niçin engel olalım?! Bir diğer husus da şu:
Tasarıyı incelediğinizde, 7 nci maddenin, tasarının bütünüyle uyuşmadığıdır;
kanun tekniği bakımından uygun değildir. 1999'da meydana gelen iki büyük
depremden zarar görenlerin vergi borçlarının ve vergi cezalarının terkini
hakkında kanun tasarısı ile Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun ilgisini bulmak
da zor. Bundan dolayı, tasarıda 7 nci madde iğreti duruyor. BAŞKAN - Lütfen
sonuçlandırır mısınız Sayın Milletvekili; toparlayınız. MÜKREMİN TAŞKIN (Devamla)
- Tabiî. Şimdi, 6 siyasî parti
grubu anlaştıktan sonra benim bunları söylemem biraz garip karşılanabilir; ama,
hâlâ, fikrim sabittir bu konuda; yine de, kaldırılmasını arzu ediyorum. Sayın milletvekilleri,
bütün bu anlattıklarımdan sonra, 7 nci maddenin tasarıdan çıkarılmasını
takdirlerinize arz ediyorum. Bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür
ediyorum. Diğer önerge
sahiplerinden Abdüllatif Şener; buyurunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar) ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 7
nci maddesi, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14 üncü maddesinin son
fıkrasını yürürlükten kaldırmaktadır. Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununun 14 üncü maddesi, Türkiye'de, belli bazı büyük iller hariç,
yatırımların artırılmasına yönelik teşvikleri içermektedir; yani,
yatırımcılara, vergi kolaylıkları sağlamaktadır, SSK primleriyle ilgili
kolaylıklar sağlamaktadır ve bunun neticesinde, bu öngörülen illerde
yatırımların artmasını sağlamaya yönelik tedbirleri içermektedir. Yani, bu maddeyle
iptal edilmek istenilen kanun maddesinde denilmektedir ki, belli illere yatırım
yapıldığı takdirde, vergi vermeyecekler, SSK primlerini daha az ödeyecekler;
ama, yatırım potansiyeli artacaktır. Aslına bakarsanız, böyle
bir anlayış, böyle bir düzenleme, Türkiye'nin şu anda içinde bulunduğu ekonomik
sorunları çözmek için en etkili yoldur, en etkili yöntemdir. Değerli arkadaşlarım,
yani, bu madde çok ayrıntılı olarak düşünülmemişti, onun için kaldırılmasını
istiyoruz gibi bir gerekçe, kabul edilebilir bir gerekçe değildir. Şu anda
Türkiye'nin en büyük sıkıntısı nedir; ekonomideki daralmadır. Ekonomi yüzde 9
daralmış, yatırım yok, işadamlarımız yatırım yapmıyor, işsizlik patlamış, her
tarafta işsiz var. Çalıştığı halde, işi olduğu halde, 2 000 000 insanımız işini
kaybetmiş. İşsizliğin, aş derdinin, yoksulluğun ne demek olduğunu burada
bulunan bütün milletvekili arkadaşlarımız bilir. O halde, Türkiye'deki işsizlik
sorununu çözmek için, Türkiye'de yatırımsızlık sorununu çözmek için, istihdamın
artırılması için, yeni yeni yatırımlara imkân tanımak lazım, teşvik etmek
lazım. Üstelik, Türkiye'de
yatırımlar zaten pahalıdır. Bu pahalılık sebebiyledir ki, Türkiye'de yatırım
yapamayan işadamlarımız, sermayelerini Bulgaristan'a, Polonya'ya, Romanya'ya
taşımaktadırlar. İçinde bulunduğumuz yıl, 13 milyar dolar Türkiye'den dışarıya
sermaye gitmiştir. O halde, ülke genelindeki bu sermaye kaçışını önleyebilmek
için, ülke genelindeki bu yatırımlara yönelik isteksizliği ortadan
kaldırabilmek için, işsizlikle mücadele edebilmek için, yatırımların teşvik
edilmesi lazım. Vergi ödemeyin, prim ödemeyin, hatta enerji masraflarınızı
düşürelim, maliyetlerinizi düşürün, yatırım yapalım denilmesi lazım. Aslında,
bu teşvik bile yeterli değildir. İşte, bu imkânları
sağlayan 14 üncü maddenin kaldırılması isabetli değildir. Bu madde kapsamıyla
"bazı büyük illerimiz hariç, Türkiye'nin her tarafında bu teşviklerden
yararlanma imkânı doğuyor" deniliyor, bu da yanlış bir şey değil değerli
arkadaşlarım. Konjonktürel olarak, Türkiye'nin şu anda içerisinde bulunduğu
konjonktür itibariyle, Türkiye'de böylesine geniş ve yaygın yatırımın
teşvikinin oluşmuş olması faydalıdır. Yurt dışına kaçan sermayeyi önlemek için
en etkili yoldur, içerisinde bulunduğumuz krizden çıkış için, en faydalı
usuldür ve esastır. Böylesine ekonomide canlanma meydana getirebilecek bir
maddenin yürürlükten kaldırılması da isabetli değildir. Şimdi, sadece, bazı büyük
illerde yatırımlar teşvik edilmeyecek, onlar da Ankara, İstanbul, İzmir gibi
illerdir. Bu illerde yatırımın teşvik edilmeyecek olması da faydalıdır. Bu
iller açısından da faydalıdır. Bildiğiniz gibi, bütün Anadolu'dan yoğun göç
sebebiyle Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de kentleşmeyle ilgili büyük sorunlar
ortaya çıkmaktadır. Bu illerin etrafında ve Anadolu'da yeni cazibe merkezleri
meydana geldiği takdirde, trafik sorunuyla, kentleşmeyle ilgili diğer
sorunlarla bunalmış olan bu büyük illerimizde de rahatlama meydana gelecektir.
Dolayısıyla, hem kentleşmeyle ilgili olarak hem sanayileşmeyle ilgili olarak,
işsizlikle mücadeleyle ilgili olarak isabetli bir düzenlemeyi içeren 14 üncü
maddenin kaldırılmasının yerinde olmadığı kanaatindeyim. Bununla ilgili ortaya
konulan argümanların da çok sağlıklı olduğu düşüncesinde değilim. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Bitirir misiniz. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir)- Sıvas, Balıkesir var mı?.. ABDÜLLATİF ŞENER
(Devamla)- İllerden öte, bu, Türkiye'nin ihtiyacıdır diye düşünüyorum değerli
arkadaşlarım. Şu il veya bu il değil. Şunu açıkça ifade
ediyorum: Bu maddeyle ilgili olarak bir tek günlük bile erteleme önergesi bu
Meclisten geçerse, bu düzenlemenin bir daha gerçekleşmeyeceğini, gerçekleşme
imkânını bulamayacağını ve değerli milletvekillerinin de beklentilerini
karşılayamayacağını bilmelerini isterim. Onun için, bir yıl ertelemeyle sorunun
çözülmüş olduğu kanaatinde değilim. Zaten, birkısım teşvikler 2000 yılı sonuna
kadar yapılan yatırımlar için geçerliydi; geri kalan teşvikler de, 2002 yılı
sonuna kadar yapılan yatırımlar için geçerlidir. Yani, 14 üncü maddeyi 2002
yılı sonuna ertelediğiniz zaman, artık, o tarihten sonra yapılacak yatırımlar
için ortada bir şey kalmıyor. Bu duygular içerisinde,
ben, önergelerimizin kabul edileceğini umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Şener. Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi okutup
oylatacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Sümer Oral Maliye Bakanı Madde 7.- 12/04/2000
tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 28 inci maddesinde
yer alan "31.12.2001 tarihi", "31.12.2002" olarak
değiştirilmiştir. BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -Sayın Başkanım, uygun görüşle takdire sunuyoruz. BAŞKAN - Hükümet
önergeyle ilgili konuşma yapmak ister mi, yoksa gerekçeyi mi okutalım? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Gerekçeyi okutalım. BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununun 14 üncü maddesinin son fıkrasının yürürlükten kaldırılması yerine,
uygulamasının ileri bir tarihe ertelenmesi amaçlanmıştır. BAŞKAN - Komisyonun... TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- Sayın Başkan, bir şeyi... BAŞKAN - Sayın
Milletvekili, böyle bir usulümüz yok! Bakın, ben konuşmaya başladıktan sonra
söz istiyorsunuz. TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- O zaman bitiyor mesele... BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı hükümetin önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Hükümetin önergesi kabul
edildiği için de diğer önergeyi işleme koymayacağız. Sayın milletvekilleri, 7
nci maddeyi, hükümetin kabul edilen önergesi yönündeki değişik şekliyle
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Geçici 1 inci maddeyi
okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 1.-
17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen depremler sonucu kendilerine
prefabrik konut tahsis edilenlerin kullandıkları prefabrik konutlar için tahsis
süresince Çevre Temizlik Vergisi ödenmez. BAŞKAN - Geçici 1 inci
madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Turhan Alçelik ve
arkadaşlarının önergesi var. Geri çekiyor musunuz
önergenizi? TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- Hayır, çekmiyorum. BAŞKAN - Önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 788 sıra sayılı kanun
tasarısının geçici 1 inci maddesine "Çevre Temizlik Vergisi ödenmez"
ibaresinden sonra gelmek üzere "deprem bölgelerinde yaşayan depremzede
vatandaşlarımız, 2002 yılı içerisinde Emlak ve Motorlu Taşıt Vergileri
artışından muaf tutulmuştur" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Önerge sahiplerinden
Giresun Milletvekili Sayın Turhan Alçelik; buyurunuz. (SP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şu anda çıkarmakta
olduğunuz, daha doğrusu, çıkarmakta olduğumuz deprem bölgesine ve
depremzedelere katkı amacıyla çıkarıldığını burada iddia ettiğiniz kanun
tasarısıyla ilgili çok samimî bir önerge verdik. Şimdi, samimî arkadaşlarımın
hepsinden, özellikle, bu önergenin desteklenmesini istiyoruz. Nedir önerge?..
Eğer, sizler... AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Bir tek senin aklına geldi, kimsenin gelmedi!.. TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Evet, aklınıza gelmedi Sayın Başkan. Bakın, 2002 yılında,
Taşıt Alım Vergileri, Trafik Vergileri, Motorlu Araç Vergilerini yüzde 75
artırıyorsunuz: değil mi Sayın Bakan?.. Yüzde 75 olarak yansıdı gazetelere,
televizyonlara. M. ZEKİ SEZER (Ankara) -
Biz gazetelere göre konuşmuyoruz tabiî... TURHAN ALÇELİK (Devamla)-
Tabiî efendim. NURAL KARAGÖZ
(Kırklareli) - Yüzde 53. TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Yüzde 53 artış var, kabul. O zaman sizden şunu
istirham ediyoruz: Deprem bölgesine katkı mı yapmak istiyorsunuz; bu yüzde 53
artışı deprem bölgesinden almayın, 2001'de neyse onu alın; bir. İkinci katkı, Emlak
Vergisindeki artışı almayın. Önerge bu. Samimiyseniz, deprem bölgesine katkı
ise amacınız, buyurun, önergemize destek olun. Ama, ben, burada samimî
olunduğuna inanmıyorum ve bu kanunun deprem bahane edilerek, sadece şu anda
verilen önergeyle fiilen iptal edilen -bakın arkadaşlar, 4325 sayılı Kanun
benim elimde- bu kanuna göre -eğer olayı net bilirsek, yaptığımız işi de doğru
biliriz- dikkatinizi çekiyorum, 21 Ocak 2003 tarihinden itibaren zaten bu
kanunun vergiden ve sigortadan muafiyet hükmü ortadan kalkıyor. Siz bu kanunu
2002'nin sonuna tehir etmekle, fiilen bu kanunu yürürlükten kaldırıyorsunuz.
Kim artık yatırım yapar bu teşvik yoksa? Ve şu anda fiilen bunu kaldırdınız.
Bunu bilerek konuşuyorum; ama, burada birçok arkadaşımın bu konuyu bu manada
değerlendirebildiğini zannetmiyorum. Arkadaşlar, şu anda aldığınız bu kararla,
fiilen 4325 bitmiştir, isteniz de istemeseniz de. İşte kanun burada. 2003'ün 21
Ocağında 4325'ten istifadenin tüm hükümleri bitiyor. İndirimler başlayacak
ikinci beş yıl; ama, gerçek haklar
bitiyor. Değerli arkadaşlar,
bundan sonraki geçici madde üzerinde de konuşacağım için, sadece önergeye bağlı
kalmak istiyorum. Lütfen, eğer samimiyseniz, depremzedeye katkı sağlamak
istiyorsanız, bu önergeye destek verin, aksi halde istismar etmiş olacaksınız. Saygılar sunuyorum. (DSP
sıralarından "neyi istismar ediyoruz?.." sesleri, gürültüler) BAŞKAN - Çok teşekkür
ediyorum Sayın Alçelik. Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir. Geçici 1 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Geçici 2 nci maddeyi
okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 2.- 1.
17.8.1999 tarihi itibarıyla Kocaeli,
Sakarya, Yalova ve Bolu illerinin merkez ve ilçelerinde, yıllık gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti
bulunanların; a) Bu tarihten önce
yatırım teşvik belgesi alınmış yatırımlar, yatırım indirimi, vergi, resim ve
harç istisnası uygulaması açısından ilgili mevzuatında yazılı olan şartlara
bakılmaksızın tamamlanmış kabul edilir. Yararlanılan yatırım indirimi ve
istisnalar dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmemiş olan vergiler yönünden
herhangi bir işlem yapılmaz. Tamamlanmış kabul edilen yatırımlarla ilgili olan
ve önceki yıllarda kazancın yetersiz olması dolayısıyla indirim konusu
yapılamayan yatırım indirim tutarları izleyen dönemlerde dikkate alınmaz. b) 17.8.1999 tarihinden
önce teşvik belgesine bağlanmış yatırımlarına devam etmeleri halinde, 17.8.1999
veya 12.11.1999 tarihinde meydana gelen depremlerde zarar gören yatırım
indirimine konu iktisadi kıymetlerin yenilenmesi için yapılan harcamalar
yatırım indiriminden yararlanır. c) 1999 yılında yapılması
öngörülen yatırım harcamaları üzerinden hesapladıkları ve 17.8.1999 tarihine
kadar verdikleri yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde indirim
konusu yaptıkları yatırım indirimi tutarları ile ilgili olarak, öngörülen
yatırım harcamalarının 2000 yılı sonuna kadar gerçekleştirilmiş olması
koşuluyla, herhangi bir işlem yapılmaz. d) 17.8.1999 tarihinden
önce başlanan ve teşvik belgesi olmaksızın yatırım indirimi uygulamasından
yararlanan yatırımları tamamlanmış kabul edilir. Yatırıma devam edilen hallerde
mükellefin başvurusu üzerine, yatırımın tamamlanması için Maliye Bakanlığınca
ek süre verilir. Depremde zarar gören yatırım indirimine konu iktisadi
kıymetlerin yenilenmesi için yapılan yatırım harcamaları da 193 sayılı Gelir
Vergisi Kanununun ek 2 nci maddesinde yazılı tutarla sınırlı olmaksızın yatırım
indiriminden yararlandırılır. 2. Mükellefiyetleri
yukarıda belirtilen yerlerde bulunmamakla birlikte, söz konusu bölgelerde
17.8.1999 tarihinden önce teşvik belgesine bağlanmış yatırımları bulunan
mükelleflerin bu yatırımları ile ilgili olarak da (1) numaralı fıkrada yer alan
hükümler uygulanır. 3. İstanbul, Eskişehir ve
Bursa illerinin merkez ve ilçelerinde 17.8.1999 tarihinden önce yatırım teşvik
belgesine bağlanmış yatırımları bulunan mükelleflerin, bu yatırımlarının
depremden fiziki olarak zarar görmesi veya yatırımlarına deprem sonrasında
inşaat ruhsatı verilmesi işlemlerindeki kısıtlamalar nedeniyle geç başlamış
olmaları halinde, söz konusu yatırımları ile ilgili olarak bu maddenin (1)
numaralı fıkrasının (c) bendi hükmü
uygulanır. 4. 17.8.1999 tarihinden
önce yatırım teşvik belgesine bağlanmış yatırımları bulunan mükelleflerin, bu
yatırımlarına konu iktisadi kıymetlerinin temininde, iktisadi kıymetin
teslimini üstlenen mükelleflerin depremden zarar görmesi dolayısıyla, gecikme
meydana gelmiş olması halinde söz konusu
yatırımları ile ilgili olarak (1)
numaralı fıkranın (c) bendi hükmü uygulanır. 5. Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir. BAŞKAN - Geçici 2 nci
madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Turhan
Alçelik; buyurunuz. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA TURHAN
ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; 788 sıra sayılı kanun
tasarısının geçici 2 nci maddesi üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına söz
aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, biraz
önce, önerge sırasında, belki biraz hissiyatımı ifade ettim; ama, hoşgörün;
çünkü, ben, deprem bölgesinde beş yıla yakın görev yaptım; o bölgede yaşayan, o
bölge insanlarının sıkıntısını bilen bir kardeşinizim. Bu kanun tasarısıyla,
deprem bölgesine 42 trilyonluk bir katkıdan bahsediliyor. katkıdan
bahsediliyor. Burada değişik kalemler
ifade edilmiş. Ülkemizde her gün faize 200 trilyonun ödendiği; yani, hiç
çalışmadan para kazanan insanların 200 trilyon kazandığı bir ülkede, bu, 42
trilyonluk katkının hiçbir anlamı olmadığını bilmemiz lazım veya derde deva
olmayacağını bilmemiz lazım. Deprem sonrasında çok
sayıda aile Karadeniz Bölgesine özellikle göç ettiler, geriye döndüler. Bu göç
eden ailelerin bir kısmı da benim ilime, Giresun'a döndü. Bu insanlar yaşamak
zorunda arkadaşlar. Şu anda, biraz önce kabul edilen kanunla, deprem mağduru
olarak orada halen yaşayan veya kendi köylerine geri dönen insanlara yeni bir
iş imkânı sağlanıyor idi, siz, bu imkânı ortadan kaldırıyorsunuz. O kadar ki,
bugün ülkemizde son bir yıl içerisinde 1,5 milyon insan işsiz kalmış. Organize
Sanayi Bölgeleri Kanunuyla birlikte insanlarımıza yeni bir iş imkânı doğacak
idi; yani, ülkemizin geri kalmış yörelerine yatırım yapacak kişilere,
sanayicilerimize teşvik verilmek suretiyle, işsiz kalan, aç kalan insanlarımıza
katkı sağlanacak idi; siz "hayır, bu katkı sağlanmasın" kararı
aldınız burada. Bakın, arkadaşlar, ben,
Ramazanın ve Bayramın, yaklaşık, 40 günlük sürenin 20 gününü Giresun'da
geçirdim ve köylere kadar, ilçelere, beldelere kadar ziyaret ettim.(DSP
sıralarından gürültüler) Lütfen, dinleyin; bir şey
söyleyeceğim şimdi. Arkadaşlarımız, bir evi ziyaret ettiler; fakir olduğu haber
alınmış; evine gittiler. En üst kat bir ev. Bakın, Karadeniz Bölgesi, kendine
yeter bir bölge bilinir. İftar saati; çatı katında, evinde sobası yanmayan 60
yaşlarında bir hanımefendi. Arkadaşlarımız şunu zannetmişler; -iftar saatinde
henüz sofra kurulu değil- biz geliyoruz diye kurmamış, belki, bizden sonra
sofrasını kuracak... Sormuşlar "teyze, niye sofran kurulu değil, iftar
saati?.." Söylediği söze dikkatinizi çekiyorum, buna, hiçbirimizin
vicdanının onay verebileceğini düşünmüyorum. "Evladım, ben, üç gündür
suyla oruç tutuyorum" CEMAL ENGİNYURT (Ordu) -
Bunu eskiden de duymuştum ben! TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Şimdi, demek ki, Ordu'da da aynı sıkıntı başladı. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) -
Sizinkiler anlattı yine böyle! TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, eğer bu ülkede açlık söz konusu ise ve insanlara iş
bulmak için bir adım atılıyorsa, buna, lütfen yardımcı olun, niye karşı
çıkıyorsunuz? Buna karşı çıkmak için bir sebep yok ki. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Sosyal Yardımlaşma var sayın doktor! TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Bakın, Giresun, benim ilim. Üç yıl önce bir felaket oldu. Deprem felaketi
dolayısıyla bu kanunu çıkarıyoruz değil mi?.. Giresun'un, üç yıldır, deniz
felaketi dolayısıyla limanı yok; niye katkı sağlamadınız? Üç yıldır, orada, harabe
halde duruyor. Benim ilimde, 48 tane sanayi parselinden sadece birisi dolu,
diğer 47'si boş. Bu kanunu bekliyorlardı, şimdi onu da iptal ettiniz. Haa, burada bir gerekçe
sunuldu; efendim, bu kanunla, işte, 70'e yakın il bu haktan istifade ediyor.
Neden, kendi kendine mi istifade ediyor bu kadar il; yok. Bu ülkeyi o kadar
fakirleştirdiniz ki, 40 il istifade edecekken, 70 ili muhtaç hale getirdiniz.
Yani, bu başarı değil ki. Bu gerekçe, sizin mazeretiniz olamaz ki. Hem ülkeyi
fakirleştireceksiniz, insanları açlığa mahkûm edeceksiniz -işte, biraz önce
örneği verdim- hem de burada, bu bizim gerekçemiz diyeceksiniz... Buna onay
verebilmemiz mümkün değil arkadaşlar. Lütfen, bu yanlıştan geri dönün, henüz iş
işten geçmiş değil Sayın Bakan. Değerli arkadaşlar, bu,
deprem bölgesine katkıya onay veriyoruz; ama, teşvike yaptığınız... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Peki, lütfen
sonuçlandırınız. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) -
Sayın Alçelik, yeri gelmişken, o 60 yaşındaki kadın neyle geçiniyor?!.. TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Biz, deprem bölgesine yapılan bu katkıya onay veriyoruz; ama, sanayileşmeye
vurduğunuz bu darbeye de hayır diyoruz. Hepinize saygılar
sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın
Alçelik. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Ergün Dağcıoğlu; buyurunuz. AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Evet, öyle veya böyle,
tartışsak da, bir kanun tasarısının sonuna doğru geldik. Hanım kız, evlilik
esnasında hem oynayıp hem de üzgün duruyormuş; "niye üzülüyorsun
bacım" deyince, "sorma, ben ne edeyim; ne kadar oynasam da ilk
sevdiğim aklımdan çıkmıyor" demiş. Biz de, nereye gelirsek gelelim, şu
OHAL teşvikleri meselesinde konuştuğumuz konularla ilgili bir mesaj vermek
istedim,son bir mesaj vermek istedim. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) -
Bize mi Tokat'a mı Ergün Ağabey? MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Size, Türkiye'ye mesaj vermek istiyorum. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) -
Bilelim yani!.. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Çünkü, devlet adamlığı kişiliğiyle çok saygı duyduğumuz Sayın
Bakanım, az önce, orada bulunduğu makamdan, Türkiye'ye rahatlatıcı bir mesaj
verdi ve "iki üç ay içerisinde, bu işi, daha hakkaniyetli, daha adalet
ölçüleri içerisine oturtulmuş, uygun ve makul kriterlere oturtulmuş bir
şekilde, doğru bir kanun haline getireceğiz. Öyle 3 500 dolar gibi
sulandırılmış bir kanunla Türkiye'nin bütün illerini içerisine alan ve âdeta,
tatbik imkânı kalmayan bir halden kurtararak, makul bir ölçüye
oturtacağız" dedi. Sayın Bakanımızın bu ifadesi, bizim için bir senettir;
yani, yine bir dahaki sene, 31.12.2002 tarihinde yeniden iptal edilecek olan
bir kanunu tartışmayacağımız, iki üç ay içerisinde sağlıklı olarak çıkarılmış
bir kanunla artık bu problemleri aşmış bir ülke olarak geleceğe bakacağımız
ümidiyle, hepinizin yeni yılını tebrik ediyor ve inşallah, bu kanunun hayırlara
vesile olmasını niyaz ediyorum. Deprem bölgesindeki kardeşlerimizin
meselelerine, problemlerine, AK Parti Grubu olarak gösterdiğimiz hassasiyetten
ötürü, o saplama olarak getirilmeye çalışılan 7 nci maddeyle ilgili de, bu
şekilde tavrımızı ortaya koymuş olduğumuzun altını bir kez daha çiziyor;
hepinize, hayırlı yeni yıllar, mutlu yeni yıllar ve hayırlı çalışma yılları
temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Dağcıoğlu. Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Gümüşhane Milletvekili Sayın Bedri Yaşar; buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Gümüşhane) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 788 sıra sayılı
kanun tasarısının geçici 2 nci maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Gayet tabiî ki, bu kanuna,
bizim de, Grup olarak diyeceğimiz bir şey yok. Ben, hayırlı, uğurlu olmasını
diliyorum; ama, afetle ilgili bu kanunu çıkarırken de, bir şeyin altını çizmek
istiyorum: Gerçekten, bugün, deprem bölgesinde, bu afetlerden dolayı, sanayimiz
ciddî manada zarar görmüştür. Bu teşvik yasası hazırlanırken -4325 de buna
dahil- eğer, o gün, biz, Türkiye'nin sanayi organizasyonunu doğru düzgün yapmış
olsaydık, Türkiye'nin dört bir tarafına yaymış olsaydık, belki de, bu
felaketten, sanayimiz ve yetişmiş insanlarımız da bu kadar zarar görmemiş
olacaktı. Gayet tabiî, 7 nci
maddenin bu kanunun içerisine sıkışmasını, şahsen, ben de benimsemiyorum; ama,
şunu da unutmamak lazım, bu kanunla beraber, 3 400 dolarlık gayri safî millî
hâsılaya sahip illerin sayısı da neredeyse Türkiye'nin tamamına ulaşmış
vaziyette; dolayısıyla, ben de, bunu, bir miktar sulandırılmış buluyorum. Şunu
da gözardı etmemek lazım ki, iller arasında, bölgeler arasındaki gelişmişlik
farklarına göre, belli farkların, belli avantajların sağlanması da kesinlikle
şart. Zaten, 4325'in Gümüşhane açısından da bir önemi kalmadı; 31.12.2001
itibariyle bu kanun bitti; şu an, her şey muallakta. Özellikle, normalleşmeye
döndüğümüz şu günlerde, Türkiye'nin moralinin düzeldiği şu günlerde, bu kanunun
süratle düzenlenmesinde büyük fayda var. Biz, Grubumuz olarak,
sonuna kadar, Sayın Bakanımızın arkasında olacağız ve bunun, bir an önce
çıkması için, bizler de, gayet tabiî ki, takipçisi olacağız. Sadece gayri safî millî
hâsıla göz önüne alınmadan, diğer faktörler de dikkate alınarak, Türkiye'nin
gerek sosyal gerek coğrafî yapısı da dikkate alınarak, hatta, bugün,
sanayicilerimizin Bulgaristan'a, Romanya'ya, civar ülkelere gittiğini hepimiz
müşahede ediyoruz, bunların gidiş sebepleri de dikkate alınarak, tabiî ki, Gümüşhane,
İzmir, İstanbul, Türkiye'nin dört bir tarafının şartları da dikkate alınarak,
bu farklılıklar muhakkak göz önüne alınmalı ve buna göre çıkarılmalı. Hükümetimizin son dönemde
çıkardığı yapısal değişiklikler ne kadar önemliyse, yeni hazırlayacağımız
teşvik yasası da o kadar önemli. Gümüşhanemiz de, Türkiye'nin dört bir tarafı
da bu yasayı bekliyor. Biz, Sayın Bakanımızın destekçisi ve yardımcısı
olacağız. Son yıllarda, özellikle
doğu bölgelerimizde de, eskiye nazaran, sanayi altyapıları, üç aşağı beş yukarı
tamamlanmış vaziyette. Bugün, Gümüşhane İlimiz de, yol açısından olsun, enerji
imkânları açısından olsun, bütün pazarlara, diğer bölgelerimiz kadar yakın.
İnanıyorum ki, yatırımcılarımızın, bu çıkan teşvik uygulamaları çerçevesinde,
teşvik yasaları çerçevesinde, sanayiin Türkiye'nin dört bir tarafına yayılması
açısından, ilgi göstereceklerini ümit ediyorum. Sayın Bakanımız
"2002'nin ilk yarısında" dedi; ama, inşallah, ilk çeyreğinde bunu
çıkarırız. Gerçekten, hepimiz, bu yasa çıkana kadar Türkiye'de kimsenin bir şey
yapmayacağının bilincindeyiz. Bu farklılıkların bir an
önce göz önüne alınarak teşvik yasasının hazırlanmasını ümit ediyor ve Sayın
Bakanımızın da destekçisi olacağımızı belirtiyor, bütün Parlamentomuzun ve
bütün Türk Milletinin, yaklaşan yeni yılını tebrik ediyor, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkürler
Sayın Bedri Yaşar. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurunuz. DYP GRUBU ADINA İLYAS
YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; 2001 yılının
son toplantısını yapıyoruz, belki de en son söz alanlardan biriyim. 2002
yılının hepinize ve yüce milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Meclis kapanırken, milletin
gönlünde yatan, özellikle deprem bölgesinde, böyle hayırlı bir kanunu bekleyen
vatandaşlarımıza müjdeli bir haberi, müjdeyi verecek bir kanunu çıkardığımız
için mutluyum; bu açıdan, bütün Parlamentoyu da kutluyorum. Değerli arkadaşlarım,
tabiî, soru sorarken de söyledim, nedense, her iyi işin içine ille bir
olumsuzluk sıkıştırma gayreti bizleri çok üzüyor. Sayın Bakanımız yıllardır
siyasetin içinde, çok iyi bildiği bir kural vardır: Hukuk devleti, sözünde
duran bir devlettir. Vade, hukuk kuralının kurucu unsurudur. Bakınız,
Balıkesir'de yatırım yapmayı planlayan pek çok sanayici, bu Teşvik Yasasının
çıkmasını beklerken, bir gün önce sukutu hayale uğramıştır. Şimdi, keşke, Sayın
Bakanımız, sorulara burada sözlü cevap vermek yerine "yazılı cevap vereceğim"
deseydi; hiç olmazsa, belki onu cevap verdiği kişi bilirdi. Sayın Bakan,
yaptığı konuşmayla, yatırımcılara "bir yıl daha bekleyin" demiştir;
çünkü, şu anda yatırımcılar, Sayın Bakanın ifadesiyle yeni teşvikleri
bekleyecekler. Ülkenin bir yıl beklemeye tahammülü yok. Uygulanan ekonomik
politikalarla... Okuyoruz, Devlet İstatistik Enstitüsüne göre, basında çıkan
haberlere göre veyahut bugün buradaki konuşmacıların ifade ettiklerine göre,
sadece bu yıl, 1 000 000 ilâ 2 000 000 kişi işini kaybetmiştir. Halbuki, bizim,
çok acele bir şekilde, Türkiye'den yurtdışına, Bulgaristan'a, Yunanistan'a,
Romanya'ya, veya Ukrayna'ya
-bırakın yabancı sermaye gelmesini- gitmiş olan fabrikaları tekrar
Türkiye'ye getirmenin ve burada istihdam yaratmanın gayreti, çabası içerisinde
olmamız lazım. Şimdi, Sayın Bakanın bu
açıklamalarını, gerçekten, büyük bir talihsizlik olarak değerlendiriyorum.
Maalesef, Türkiye'de iş arayan insanlar, en az bir yıl daha beklemek zorunda
kalacaklardır. Onun için, Sayın Bakanın, bu teşvikle ilgili yasa tasarısını,
öyle ifade ettiği gibi altı ay, bir yıl değil, derhal, belki bir ay içerisinde,
belki daha kısa süre içerisinde getirmesi lazım ki, yatırımcı bu beklentiden
kurtulsun. Sizin, sermayeniz olsa
-Grup Başkanvekili arkadaşımız, gayet iyi bir işadamıdır, biliyorum- böyle
teşviklerin çıkacağı haberini aldığınız zaman, bu teşvikleri görmeden yatırım
yapar mısınız; yapmazsınız. M. ZEKİ SEZER (Ankara) -
İlyas Bey, böyle bir örnek olur mu şimdi? İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - O zaman, işsiz vatandaşlarımız nasıl iş bulacak? Onun için, ben,
Sayın Bakanın, 2002 yılında belki de çıkaracağı ilk kanunun bu olmasını
diliyorum. Bu kanun geciktiği müddetçe Türkiye'nin hiçbir yerinde yatırım
yapılmaz. Bu olumsuzluk dışında, kanunun diğer bölümlerine aynen katıldığımı,
özellikle, felaketten zarar gören bu vatandaşlarımızın bir nebze olsun
rahatlamasına fayda vereceği için, faydalı ve yararlı bir kanun olduğunu ifade
ediyorum. Ancak, yine, Tekirdağ,
Balıkesir, Mersin gibi, Türkiye'nin pek çok yerinde felakete uğrayan yerlerdeki
vatandaşlarımızın da acilen bu yaralarının sarılması lazım. MEHMET ŞANDIR (Hatay) -
İnşallah... İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - Özellikle, tarımda bir
afete maruz kalanların bütün mal varlığının yüzde 40'ını değil de o yılki
ürünlerinin, üretiminin yüzde 40'ını kaybettiği zaman, Afet Kanunundan
yararlanacak şekilde bu düzenlemenin yapılması lazım. Afetle ilgili düzenleme
bekleyen sadece deprem bölgesindeki
vatandaşlarımız değil. Bakın, çok yakında gördük; seldir, toprak
kaymasıdır, kuraklıktır; pek çok alanda, bakıyorsunuz, o yılki bütün ürününüzü
kaybetseniz -masrafını yapmış, o yıl yaşaması lazım, gelecek yıl da ekmesi
biçmesi lazım ama- siz, mal varlığınızın yüzde 40'ını kaybetmediniz diye
istifade edemiyorsunuz. Bu yönde bir kanun teklifim var; bunun da acilen ilgili
komisyonlarda görüşülerek burada kanunlaşması konusunda desteğinizi bekliyorum;
saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkürler
Sayın Yılmazyıldız. Demokratik Sol Parti
Grubu söz istiyor mu? AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Biz yasanın çıkmasını istiyoruz Sayın Başkan. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Siz yasanın
çıkmasını istiyorsunuz; güzel. Ben sorayım; çünkü, bazen
bildirilmeyebilir. Anavatan Partisi Grubu?.. NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale) - Biz de yasanın çıkmasını istiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Siz de yasanın
çıkmasını istiyorsunuz; peki. Değerli arkadaşlarım, tüm
gruplara sordum... ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkanım, bütün gruplar onu istiyor. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Tek başına DSP mi çıkarmış oluyor Sayın Başkan, bu yasayı? BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, geçici 2 nci madde üzerinde 2 adet önerge vardır; ancak, 2
önerge aynı mahiyette olduğundan ayrı ayrı okutup birlikte işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan kanun
tasarısının geçici 2 nci maddesinin 1 numaralı fıkrasının (c) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Sümer Oral Maliye Bakanı "c) 1999 yılında yapılması
öngörülen yatırım harcamaları üzerinden hesapladıkları ve 17.8.1999 tarihine
kadar verdikleri yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde indirim
konusu yaptıkları yatırım indirimi tutarları ile ilgili olarak, öngörülen
yatırım harcamalarının 2002 yılı sonuna kadar gerçekleştirilmesi koşuluyla,
herhangi bir işlem yapılmaz." BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 788
sıra sayılı kanun tasarısının geçici madde 2' nin 1 inci fıkrasının (c)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Geçici Madde 2- 1
inci fıkrasının (c) bendi: 1999 yılında yapılması öngörülen yatırım harcamaları
üzerinden hesapladıkları ve 17.8.1999 tarihine kadar verdikleri yıllık gelir
veya kurumlar vergisi beyannamelerinde indirim konusu yaptıkları yatırım
indirim tutarları ile ilgili olarak, öngörülen yatırım harcamalarının 2002 yılı
sonuna kadar gerçekleştirilmiş olmak
koşuluyla herhangi bir işlem yapılmaz. BAŞKAN - Önergeleri
birlikte işleme alacağımı ifade etmiştim. Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN - Hükümet, önerge
konusunda konuşma mı yapmak ister; yoksa, gerekçeyi okutmamızı mı ister? DEVLET BAKANI EDİP SAFDER
GAYDALI (Bitlis) - Gerekçeyi okuyalım Sayın Başkan. BAŞKAN - Peki, Sayın
Bakan. Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Önergeyle, öngördükleri yatırımları deprem
nedeniyle gerçekleştiremeyen yatırımcılara, bu yatırımlarını
gerçekleştirebilmeleri için, daha uzun bir süre verilmesi amaçlanmaktadır. BAŞKAN - Sayın Nevzat
Ercan ve arkadaşları önerge sahibi olarak gözüküyor. Önerge sahipleri adına
konuşma yapmak ister misiniz; yoksa, gerekçeyi mi okutalım? NEVZAT ERCAN (Sakarya) -
Gerekçeyi okutun Sayın Başkan. BAŞKAN - Peki. Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 1999 yılında öngörülen
yatırım harcamalarını yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde
indirim konusu yapan mükellefler, depremler ve devamında ortaya çıkan deprem
zararları ile takip eden yıllardaki genel ekonomik krizler nedeniyle yatırım
harcamalarını tamamlayamamışlardır. Özellikle, depremden doğrudan zarar görmüş
mükelleflere kolaylık açısından ve genelde yatırım teşvik belgeleri süresinin
2002 yılının sonuna uzatılması göz önüne alınarak, öngörülen yatırım harcamalarının süresini 2000 yılının sonu
yerine 2002 yılı sonu olarak değiştirilmesi daha doğru ve hakkaniyet gereği
olacaktır. BAŞKAN - Komisyonun,
uygun görüşle takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Maddeyi, kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 8 inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 8. - Bu Kanunun; a) 6 ncı maddesinin (B)
bendi ile 7 nci maddesi 31.12.2001 tarihinden geçerli olmak üzere, b) Diğer maddeleri ile 6
ncı maddesinin (C) bendi henüz tahsil edilmemiş ikamet tezkeresi harçları
hakkında da uygulanmak üzere, Yayımı tarihinde
yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 9 uncu maddeyi
okutuyorum: MADDE 9.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri,
tasarının tümünü oylamadan önce, oyunun rengini belirtmek isteyen iki sayın
milletvekiline söz vereceğim. Aleyhinde, Trabzon
Milletvekili Orhan Bıçakçıoğlu... ASLAN POLAT (Erzurum) -
Orhan Bey, depremzedelere karşı mısın?! BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bıçakçıoğlu. Süreniz 5 dakika. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tahammül edelim önce. Bu tasarının 7 nci
maddesiyle ilgili bizim buradaki çabalarımız, biraz, ormandaki ağaçları bırakıp
da yapraklarıyla uğraşmaya benzedi. Zaten, 7 nci maddenin içeriği, ta başından,
2000 yılının nisan ayında çocuk sakat doğmuştu. Sayın Bakan o zaman da buna
itiraz etmişti ve bunu otuz ay sonraya ertelemişti; şimdi, tekrar itiraz etti
ve bin yıl daha erteledi. Ben, Bakanı
anlayanlardanım -birçoğunuz anlamışsınızdır- fakat, Bakan, kendini bu Meclise
net anlatamadı; hadisenin özü bu. Ben hazırlık yapmıştım bu
konularda; ama, biraz zaman geçti; tahammül sınırlarını aşmamak için kısa
kesmek istiyorum. Türkiye'de teşvik var;
bizim milletvekili arkadaşlarımızın birçoğu, bunu DPT'den ve Hazineden
öğrenebilirler. Bana gelen faksta 12 tür teşvik var; itiraz eden arkadaşların
birçoğunun illerinde teşvik var. Mesela, diyelim ki, 22 ili kapsayan, istihdam
yaratılmasıyla ilgili teşvik var; olağanüstü hal bölgesiyle ilgili 6 ilde,
mücavir illerde 5 il kapsamış; 11 ilde, gayri safî yurtiçi hâsıla 1 500 doların
altında olan illerde var; enerji desteği var 26 ilde; 6 ilde bir başka teşvik
var; 13 ilde bölgesel gelişmeye yönelik teşvik var; efendime söyleyeyim, 30
ilde, yöre kapsamı dışındaki illerle ilgili bir teşvik var; kalkınmada
öncelikli yöre 50 il, onda teşvik var; tekrar, acil destek kapsamına iller
alınmış (33 il) onlara teşvik var; 26 ili kapsayan, geçmiş yatırımlara yönelik
teşvik var... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Birkaç yüz il oldu herhalde. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Devamla) - Yani, Türkiye'de bir teşvik karmaşası var. Türkiye, bu karmaşadan
kurtulmalı. Biz, Meclis olarak, bu ülkenin meselelerine sahip çıkmayı
öğrendiğimiz gün, bildiğimiz gün, bürokratik yapıyı kırdığımız gün,
bürokrasinin üzerine bu Meclisin gerçek sahipleri, milletin gerçek sahipleri
olarak çıktığımız gün bütün bu tartışmaların sona erecek olduğuna inanıyorum.
Aksi takdirde, biz, bu tür tartışmaları devamlı suretle yapıp geleceğiz. Devlet, geçen sene, 500
trilyon liraya yakın, şu anda yapmakta olduğu 251 organize sanayi bölgesine
para yatırdı. Birçok organize sanayi bölgesi boş. Şimdi, bu teşvik
uygulamaları.. Bir kere, Sayın Maliye Bakanlığı bunu yapmalı. Bir an önce,
buraya sade, net, anlaşılır, insanımızın, yatırımcımızın, müteşebbis
insanımızın anlayacağı teşvik uygulamalarını içeren bir kanun tasarısını
Meclise sunmalı. Yapılan bir yatırım yok, bu çıkan kanunda. Ödenmiş bir vergi
de yok; ama, bizim Maliyemiz öyle bir hesap yapmış ki, şu kadar zararımız
oluyor. Valla, ben yirmi yıldır ticaretin içerisindeyim. Gerçi, maliye
bilgim... Yarım üniversite, üç lise mezunu olarak ben bunu anlayamadım. Neyin
hesabını yapmış bunlar? 7 nci madde bu tasarıya -Sayın Hatipoğlu'nun dediği
gibi- bir balık yağı gibi sokulmuş. Biz, Romanya'ya, Bulgaristan'a, Çin'e giden
müteşebbis insanlarımızı bu ülkeye nasıl geri döndürebiliriz, bunun hesabını
yapmak zorundayız. Bu teşvik karmaşasına bir an önce son verilmesini temenni
ediyorum. İnşallah, 2002'nin ocak ayında Maliye Bakanı yahut da diyelim ki ilk
üç ayında sözünü tutar, böyle bir tasarıyı Meclisimize getirir. Bu bürokrasinin
akıl almaz kanun tekniklerini bu Meclisin üstüne çıkarmamamız lazım,
bürokrasiyi mutlaka ve mutlaka kontrol altında tutmamız lazım. Hepinizin yeni yılını
kutluyorum. Bizlere yardımcı olan tutanakta çalışan ve kavas arkadaşlarımın ve
Başkanlık Divanındaki görevlilerin yeni yılını kutluyorum. Milletimizin yeni
yılını kutluyorum ve dünyamıza ve ülkemize hayırlara vesile... BAŞKAN - Oyunuzun rengini
de unutmayın. Oyunuzun rengini açıklamak üzere söz aldığınıza göre... Aleyhinde
söz almıştınız. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Devamla) - Oyumun rengi... Tabiî, böyle hayırlı bir tasarıya hayır oyu verecek
değiliz. Ben 7 nci madde için aleyhte istemiştim. 7 nci madde küçük bir by-pass
ile ileriki aşamalara atıldığı için, oyumuz, tabiî ki, böyle bir tasarıya evet
olacaktır. Hepinize saygılar
sunuyorum. Tekrar hepinizin yeni yılını kutluyorum. (MHP sıralarından alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) -
Aleyhinde söz alıp nasıl "evet" veriyorsun?! ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Devamla) - Efendim, Aslan Polat'ın da yeni yılını kutluyorum. BAŞKAN - Şimdi, lehinde
olmak üzere, Niğde Milletvekili Sayın Mükerrem Levent; buyurun. MÜKERREM LEVENT (Niğde) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgeler arasındaki dengesizliği
gidermeye çalışırken, haksız rekabet koşulları yaratan ve bazı bölgeler
aleyhine dengesizlik yaratan teşvik sisteminin, mutlaka gözden geçirilmesi
zorunluluğu açıkça ortaya çıkmıştır. Hal böyleyken, 12.4.2000
tarihinde yasalaşan 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14 üncü
maddesinde, başka herhangi bir ölçü getirilmeksizin, kişi başına gayri safî
millî hâsılanın 3 500 ABD Doları altında olan illerin, 4325 sayılı Yasanın
getirdiği teşviklerden yararlanabileceği hükme bağlanmıştır. Aynı yasanın 28
inci maddesi, 14 üncü maddede getirilen teşviklerden yararlanma tarihini
31.12.2001 olarak belirlemiştir. Bu durum, Anadolu'daki yatırımcılara umut
vermiştir. Endüstri bölgeleri yasa tasarısı ve 2002 yılı bütçe uygulamalarıyla,
söz konusu yasanın uygulanmasının durdurulmasına yönelik çalışmaların
varlığından söz edilmektedir. Anadolu'ya umut veren,
ekonominin canlanmasında önemli bir adımı sayılan bölgeler arasındaki
dengesizliği giderebilecek Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14 üncü
maddesinin uygulanmasının, belirlenen takvimde (31.12.2001) yürürlüğe girmesi
ve sözü edilen sakıncaları giderecek yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar
uygulanması elzemdir. Ancak, OSB Kanununun 14 üncü maddesi uyarınca, kişi
başına millî geliri 3 500 doların altında kalıp OHAL Kanunu kapsamındaki
teşviklerden yararlanacak olan 71 il vardır. 71 ilin 49'u kalkınmada öncelikli
yöreler kapsamındadır ve bu illerde girişimciler, yatırım aşamasında yatırım
indirimi, vergi ve harçlardan muafiyet gibi teşviklerden yararlanmaktadır. Kalkınmada öncelikli yöre
kapsamındaki 49 ilin 22'si OHAL Kanunu kapsamındaki daha kapsamlı teşviklerden
faydalanmaktadır. Bu illerin yatırımcılar açısından daha cazip olması,
kalkınmada öncelikli diğer 27 ilin gelişmesini engellemektedir. OSB Kanununun 14 üncü
maddesinin uygulanmasının, en azından, söz konusu 27 ille sınırlı kalmak
kaydıyla, yasada belirlenmiş olan takvimde yürürlüğe girmesinin 2002 yılı
bütçesini fazla etkilemeyeceği; aksine, yatırım yapılıp işletmelerin faal
duruma gelmesiyle, KDV gelirlerine önemli bir artış getireceği ve işsizliğe
çare olacağı bir gerçektir. BAŞKAN - Sayın Levent,
sonuçlandırır mısınız rica etsem... MÜKERREM LEVENT (Devamla)
- Sayın Başkanım, kalkınmada öncelikli yöre kapsamında olup, OHAL Kanunu
kapsamındaki teşviklerden yararlanamayan 27 ilde, OSB Kanununun 14 üncü maddesinin
uygulanmasının yürürlüğe girmesinin bir yıl ertelenmesinden önce, Sayın
Bakanımızın verdiği sözü tutması ve iki üç ay içerisinde, yeni kriterler, yeni
teknoloji bölgeleri ve endüstri bölgeleri yasa tasarıları da göz önüne
alınarak, bir teşvik yasasının hazırlanması umuduyla, bu tasarıya olumlu oy
vereceğimi belirtiyor; hepinize saygılar sunuyorum. (MHP, DSP ve ANAP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri,
oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen sayın
milletvekillerinin, teknik personelden yardım istemelerini; aksi halde, bize
pusulalarını göndermelerini rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylamaya başlandı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bu oylama sonrasında, 1 maddelik, Türkiye Cumhuriyeti İle
Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Azerbaycan Doğal Gazının Türkiye Cumhuriyetine
Sevkıyatına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunu görüşeceğiz. Sayın Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanımız, hemen görüşebiliriz değil mi; ara vermemizi
istemiyorsunuz?.. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - İstemiyorum, ara vermeye gerek yok Sayın Başkan. BAŞKAN - Hemen devam
edeceğiz; peki, teşekkür ediyorum, sağ olun. Değerli milletvekilleri,
o görüşeceğimiz 1 maddelik kanun tasarısı da açık oylamaya tabi; onun için,
sayın milletvekillerimizden bir parça daha feragat bekliyoruz. (Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi) BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
öncelikle, hepiniz adına, deprem bölgesinde kaybettiğimiz tüm vatandaşlarımızı
ve Parlamentomuzun en sevilen, sayılan üyelerinden Avni Akyol'u rahmetle
anıyorum. 17.8.1999 ve 12.11.1999
Tarihlerinde Meydana Gelen Depremlerden Zarar Görenlerin Vergi Borçları ve
Vergi Cezalarının Terkini ile Vergi Usul Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ve
Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının yapılan
açıkoylamasının sonucunu takdim ediyorum: Katılan üye sayısı :196 Kabul :188 Çekimser : 1 Mükerrer : 7 Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; ulusumuza ve deprem bölgesindeki vatandaşlarımıza
hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye Cumhuriyeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Azerbaycan Doğalgazının Türkiye Cumhuriyetine
Sevkıyatına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresi başlıyoruz. 4.– Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında
Azerbaycan Doğal Gazının Türkiye Cumhuriyetine Sevkıyatına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/902) (S. Sayısı : 780)(1) BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde. Hükümet?.. Yerinde. Komisyon raporu, 780 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde,
Saadet Partisi Grubu adına, Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç;
buyurunuz. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA AHMET
CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye
Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Yapılan Doğalgaz Anlaşmasıyla
ilgili kanun tasarısı üzerinde söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 20 dakika konuşmayacağım,
çok fazla konuşmayacağım... MELDA BAYER (Ankara) -
Allah razı olsun!.. AHMET CEMİL TUNÇ (Devamla)
- ...sabrınızı taşırmayacağım; ancak, bir iki şey söylemek de istiyorum. Değerli arkadaşlarım, bu
anlaşma gereği, Türkiye, Azerbaycan'dan, yılda, 6,6 milyar metreküp doğalgaz
satın alacak. Türkiye'nin enerji ihtiyacı her gün artmaktadır. Mevcut enerji
potansiyelimizi, tüketimimize yetecek oranda artırmak durumundayız. Güvenilir
ve ekonomik alternatifler bulmak durumundadır Türkiye. Kendi enerji
kaynaklarımızı en ekonomik şekilde kullandıktan sonra, artı ihtiyacımızı da
dışarıdan karşılamak durumundayız; bunun için de, Hazar havzası enerji
kaynaklarını Türkiye üzerinden dünya pazarlarına ulaştıran bir enerji terminali
haline gelmek için, Türkiye, projeler üretmek durumundadır. Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Türkiye, kalkınabilmek için, toplumsal refaha ulaşabilmek için,
yoksulluğu, işsizliği, sefaleti yenebilmek için, sanayileşmek zorundadır,
sanayileşmesini tamamlamak zorundadır; bunu sağlayabilmesi için de, enerji
arzında sürekliliği olması lazım, enerji arzında güvenirliliğinin olması lazım,
arz edilen, kullanıma sunulan enerjinin, doğalgaz fiyatlarının uygun olması
gerekmektedir. Bütün ülkelerin enerji arzında duydukları en büyük kaygı,
güvenlik ve fiyat istikrarıdır. Bu hususları temin edemezsek, istediğimiz
büyümeyi sağlayamayız, istediğimiz büyümeyi sağlayamazsak, topluma refah da
temin edemeyiz. Yerli kaynaklara dayalı
enerji üretimi, toplam enerji talebinin 1998 yılında yüzde 39'unu, 1999 yılında
yüzde 6'sını karşılayabilmiş, 2010 yılında yüzde 28'ini, 2020 yılında ise yüzde
24'ünü karşılayabilecektir. Görüldüğü gibi, yerli
kaynaklar zaman geçtikçe azalma göstermektedir. Türkiye'de, doğalgaza olan
talep gün geçtikçe artmaktadır. Doğalgazın çevre üzerindeki olumlu etkileri ve
enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi dikkate alındığında, toplam enerji arzı
içerisindeki payının neden artmakta olduğu görülür. Yapılan planlamalarda,
ülkemizin doğalgaza olan talebi, 2005 yılında yüzde 31, 2010 yılında yüzde 8,
2020 yılında yüzde 4 artış göstermektedir. Halen 13 milyar metreküp olarak
gerçekleşen doğalgaz tüketiminin, 2010 yılında 55 milyar metreküpe, 2020
yılında ise, 83 milyar metreküpe ulaşacağı planlanmıştır. Doğalgaz kullanımında
tamamen dışa bağımlı olan Türkiye, ithalini bugüne kadar iki yoldan temin
etmekteydi; Balkanlar üzerinden gelen boru hattıyla Rusya Federasyonunda ithal
ettiği gaz, bir de Nijerya ve Cezayir'den alınan sıvılaştırılmış doğalgaz,
toplam 13 milyar metreküp. Buna ek olarak da, İran doğalgazı yeni devreye
girdi. Bu hat, bilindiği gibi, 1977 yılında ihale edilmişti; ancak, bu ihale
Anasol-D hükümeti döneminde iptal edildi. Bu boru çapı artırılarak tekrar ihale
edildi. Bu gecikme hem Türkiye ve İran arasında sorunlara neden oldu hem de
önümüzdeki yıl doğalgaz kullanması planlanan Erzurum, Erzincan, Sıvas, Malatya,
Elazığ, Kahramanmaraş, Adana gibi merkezlere doğalgaz verilmesi de gecikmiş
oldu. Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin elektrik enerjisi üretimi açısından mevcut potansiyeli 105 milyar
kilovat/saat linyit, 16 milyar kilovat/saat taşkömüründen, 125 milyar
kilovat/saat hidroelektrik santrallarından elde edilmektedir. Dolayısıyla,
elektrik enerjisi üretimine uygun olan toplam konvansiyonel yerli potansiyel
kaynaklar 246 milyar kilovat/saat düzeyindedir. Yapılan planlamalar dikkate
alındığında, bu potansiyelin tümü gerçekleştirildiğinde dahi 2010 yılı enerji
ihtiyacını karşılaması mümkün görülmemektedir. Bu nedenle, elektrik enerjisi
üretiminde büyük payı olan doğalgazın güvenilir bir şekilde temin edilmesi son
derece önemlidir. Bugün, ithal edilen doğalgazın yüzde 70'i aydınlanmada
kullanılıyor, yüzde 17'si konut ısıtmada, yüzde 13'ü sanayide tüketilmektedir.
Enerji planlamalarının yapıldığı yıllarda, Türkiye'nin enerji talebi yılda 8
oranında artış göstermekteydi. Bu artışlar dikkate alınarak doğalgaz
anlaşmaları yapılmıştır. İran doğalgaz boru hattının tamamlanmasıyla da,
birinci yıl için 3 milyar metreküp, sonrasında da 10 milyar metreküp gaz ithal
edilecek. Karadeniz altından geçecek olan Mavi Akım Projesiyle de, Rusya'dan,
yılda 16 milyar metreküp doğalgaz ithal edilecektir. Yine, Türkmenistan
Doğalgaz Anlaşması yapılmış. Azerbaycan'la yapılan bu anlaşmayla da, 6,6 milyar
metreküp doğalgaz ithal edilecektir. Ancak, son dört yıldır görevde olan
hükümetlerin çok kötü yönetimi dolayısıyla ekonominin çökmesi sonucu, bırakın yeni
yatırımlar yaparak, tesisler kurarak enerji tüketimini artırmayı, mevcut
tesisler, işletmeler, fabrikalar kapanma noktasına gelmiş, ülke, yılda yüzde 10
gibi savaş yıllarında bile görülmeyen oranda küçülürken, enerji tüketimi de bu
oranda azalmıştır. Tabiri caizse, bu
hükümetin enerji politikasının imdadına, ekonomide meydana gelen daralma,
sanayi tesislerinin kapanması, ekonomik hayatın çökmesi yetişmiştir. Aksi
takdirde, Türkiye, elektrik kesintileriyle karanlıkta kalacaktı. Bu ekonomik
durgunluk, bu daralma, bu küçülme böyle devam ederse, Türkiye, tamamını ithal
ettiği doğalgazı kullanabileceği yer bulamayacak, anlaşmalarla ithal ettiği,
parasını verdiği doğalgazı, depolayacak yeri olmadığı için de belki havaya
vermek durumunda kalacaktır. Doğalgaz kullanmada gösterdiğimiz beceriksizlik
devam ederse, bu enerjiden elde edilecek katmadeğerden de ülke mahrum
kalacaktır. Plansız ve programsız
yönetimler, hükümetler yüzünden, ekonomimiz, enerji sektöründe kaynak
kullanamaz hale gelmiş, mevcut potansiyel de atıl bırakıldığı için, dünya
ülkeleri içinde kişi başına enerji tüketiminde son sıralara düşmüştür. Bu konuda, Planlama ile
Enerji Bakanlığı uzmanlarının yaptıkları tartışmaları hatırlıyoruz.
Türkiye'nin, bu ekonomik ve stratejik, tarihten gelen potansiyel avantajını
kullanarak bölgenin tek gücü olma yolunda çaba göstermesi gerekirken, ne yazık
ki, 28 Şubat sonrasında sanal ve hayalî tehlikeler üreterek, enerjisini, gücünü
kendi içinde kullanma, harcama hatasına düşerek bugün, bunun bedelini bu çöküşle
ödemektedir. Bugün, bu çöküşten dolayı parasını ödediğimiz doğalgazı, gelecekte
kullanamayabiliriz. Bir süre önce "çağdaş, ucuz, kalorisi yüksek, verimi
yüksek, çevre dostu" diye insanımıza cazip gelen, bu önerilen doğalgaz
yerine, insanımız, odun, kömür, tezek, talaş gibi yakıtlar arama ihtiyacını
hissetmiştir. Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; enerji ithalinden korkmamak lazım. Enerji kaynaklarınız yoksa,
tabiî ki, ithal yoluna gideceksiniz. Enerji kullanıyorsanız kalkınıyorsunuz,
sanayileşiyorsunuz, gelişiyorsunuz demektir: Fert başına tüketim ne kadar fazla
artarsa, kalkınma o kadar fazla demektir. Parasını vererek ithal
ettiğiniz enerjiyi eğer tüketemiyorsanız, o zaman korkmakta, endişe etmekte de
haklısınız. Bugün, biz, bunun için endişe ediyoruz: Sanıyorum endişe etmekte de
haklıyız. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Sayın Tunç, yeter... AHMET CEMİL TUNÇ
(Devamla) - Son olarak, sabrınızı taşırmadan, bir iki hususu da ifade etmek
istiyorum. Bunlardan birincisi, Türkiye, enerji zengini ülkelerin bir kısmıyla
komşu, bir kısmıyla da tarihi, dili, milliyeti paylaşan bir konumdadır; ancak,
Türkiye'nin, bu avantajları yeterince kullandığını söylemek mümkün değildir.
Komşularımızla karşılıklı çıkar ve saygı esasına dayalı ilişkilerle barış
içinde yaşamak zorundayız; gerginlik ve tehdit kokan politikaların bize de,
komşularımıza da bir faydası yoktur. İran komşumuzdur, iyi geçinmek
durumundayız; Irak ile de iyi geçinmek durumundayız; Suriye, Rusya, Ermenistan
ile de iyi geçinmek durumundayız. Dolayısıyla, Türkiye, enerji ihtiyacını,
özellikle doğalgaz ihtiyacının önemli bir kısmını daha ekonomik olarak bu
ülkelerden karşılayabilir; bu komşularımız da ihtiyaçlarını Türkiye'den
karşılayabilirler. Bir ikincisi de, Türkiye,
kaynak çeşitlendirmesini yapmak zorundadır. Şu anda, Türkiye, doğalgaz
itibariyle, bir yönden, Rusya'ya bağımlı duruma gelmiş. Doğalgazını, yüzde
60-70 oranında Rusya'dan ithal etmek durumundadır; halbuki, bu, dünyada, yüzde
30'u geçmiyor. Dolayısıyla, kaynak çeşitlendirmesine de gitmek lazım. Son olarak, şu anda,
Türkiye, doğalgazı çok pahalı tüketiyor; halk, bunu çok pahalı tüketiyor. Hem
BOTAŞ için hem kullanan belediyeler için söylüyorum. Ben, bunun makul seviyesi
neyse, buna getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sabrınıza, tahammülünüze
teşekkür ediyor; bu anlaşmanın, hem Türkiye için hem Azerbaycan için hayırlı
olmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum efendim. (SP, DYP; AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkürler
Sayın Tunç. Gruplar adına başka söz
isteyen?.. Yok. Şahısları adına söz
isteyen?.. Yok. Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Soru... Soru... BAŞKAN - 1 inci maddeyi
okutuyorum... ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) -
Sayın Başkanım, bir sorumuz var. Bir saniye... BAŞKAN - Buyurunuz
efendim. ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) -
Sayın Bakanım, yazılı cevap vermenizi istiyorum. Tokat İli hudutlarına doğalgaz
ne zaman girecek? BAŞKAN - "Kabul
edenler, etmeyenler" demiştim... SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Sayın Başkan, bekliyoruz... BAŞKAN - Efendim?.. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Soru soracağız diye
bekliyoruz. BAŞKAN - "Kabul
edenler, etmeyenler" diye söyledik. Daha sonra yapalım... SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Daha evvelden başladık. TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ ARASINDA
AZERBAYCAN DOĞAL GAZININ TÜRKİYE CUMHURİYETİNE SEVKIYATINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1. - 12 Mart 2001
tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Arasında Azerbaycan Doğal Gazının Türkiye Cumhuriyetine Sevkıyatına
İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - 1 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın Bedük, siz
"bir şey soracağım" dediniz; ısrarlı mısınız? SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Sayın Başkan, tabiî, ben soru-cevapta soracaktım. Aksaray'a kadar gelmiş
olan doğalgazın Şereflikoçhisar'a ulaştırılması hususunda 2002 yılı için Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanımızın burada bir açıklama yapmasını diliyordum; bir.
Yazılı olabilir... İkincisi: Bu birleşim son
birleşim. 2002 yılının dünyaya barış, ülkemize, büyük Türk Milletine
güzellikler, sağlıklar ve mutluluklar getirmesi dileğiyle bol ve bereketli
yıllar diliyorum ve sizlere de başarılar diliyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Biz de katılıyoruz... Tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır. Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için 3 dakika süre
veriyorum ve süreyi başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN- Türkiye
Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Azerbaycan Doğalgazının Türkiye
Cumhuriyetine Sevkıyatına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylamasına 218 üye katılmış ve 207 kabul, 11 mükerrer oy
kullanılmıştır. Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; ulusumuza hayırlı olmasını diliyoruz. Sayın Bakan bir teşekkür
konuşması yapacaklar; buyurun. ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bütün gruplara,
değerli Başkanımıza, Başkanlık Divanına çok teşekkür ediyorum. Bu, 2001 yılının son
birleşimi. Bütün milletvekili arkadaşlarımın yeni yılını kutluyorum. Özellikle,
şu anda salonda bulunarak sonucu bekleyen çok değerli milletvekili
arkadaşlarıma, dolayısıyla DSP Grup Başkanvekillerine, MHP Grup Başkanvekiline,
Anavatan Partisi Grup Başkanvekiline, biraz önce oylarıyla destek veren diğer
siyasî parti gruplarına da teşekkürlerimi sunuyorum. Yeni yılın barış
getirmesini, yeni yılda, Parlamentomuzda ülkemizin yararına çok daha iyi
kanunların çıkacağını düşünerek ve bunu umut ederek, dileyerek yeni yılın
hayırlar getirmesini diliyorum. Çok teşekkür ediyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN- Değerli
Bakanımızın dileklerine biz de katılıyoruz. Sözlü sorular ile kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 2 Ocak 2002 Çarşamba günü saat
15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati : 00.12 |
|