Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 81

 

43 üncü Birleşim

27 . 12 . 2001 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

 

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Çanakkale Milletvekili Sadık Kırbaş'ın, Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün altmışbeşinci yıldönümü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı

2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün altmışbeşinci yıldönümü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı

3. – Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'in, Türk futbolunun sorunlarına ve 23 Aralık 2001 Pazar günü Yimpaş  Yozgatspor - Galatasaray futbol takımları arasında yapılan maçta yaşanan olaylara ilişkin gündemdışı konuşması

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 20 arkadaşının, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/234)

2. – İçel Milletvekili Ali Er  ve 19 arkadaşının, İçel İlinde yaşanan sel felaketinin yol açtığı zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/235)

 C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Adana Milletvekili Arif Sezer'in, KİT Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/434)

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

 

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)

2. – Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı: 777)

 

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, bazı illerde 1 Aralık 2000 tarihinde iş bırakma eyleminde bulunan kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5124)

2. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, intihar olaylarına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5130)

3. – Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'in, ülkemizde bazı kişi ve kuruluşların misyonerlik yaptığı iddialarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5186)

4. – Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, OHAL Bölgesinde görevli personele yapılan ek ödemelere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5190)

5. – İzmir Milletvekili Kemal Vatan'ın, bazı polis memurlarının sahte plakalı araç kullandıkları iddialarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5201)

6. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, zeytin üreticilerinin ilaçlama sorununa ve zeytinyağı prim ödemesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5221)

7. – Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu'nun, özel sektöre ait iskelelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu'nun cevabı (7/5231)


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan, Antalya'da meydana gelen etkili yağış ve sel baskınlarına,

Antalya Miletvekili Kemal Çelik, Antalya'da meydana gelen sel felaketine,

Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak da, Aydın'da mevsim normalleri üzerinde seyreden yağışlar ve meydana gelen sel baskınlarına;

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu ve 24 arkadaşının, Rize İlinde yaşanan sel felaketinin (10/231),

İzmir Milletvekili Rahmi Sezgin ve 32 arkadaşının, ülkemizin çeşitli bölgelerinde yaşanan sel felaketlerinin (10/232),

İzmir Milletvekili Işılay Saygın ve 21 arkadaşının İzmir İlinde yaşanan sel felaketinin sebeplerinin (10/233);

Yol açtığı zararların araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin, sıraları geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Yumurta üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/8) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 596) üzerindeki genel görüşme tamamlandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından,

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53) (S.Sayısı: 433),

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında (1/755, 1/689, 2/699) (S.Sayısı: 666),

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu (1/754, 1/692) (S.Sayısı: 675),

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/756, 1/691) (S.Sayısı: 676),

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu (1/753, 1/690) (S.Sayısı: 685),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından;

Ertelendi.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/898, 2/174) (S. Sayısı : 747) görüşmeleri tamamlandı; tasarının kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarih ve 4685 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/888) (S.Sayısı: 777) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

27 Aralık 2001 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.08'de son verildi.

 

 

 

Yüksel Yalova

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Şadan Şimşek

 

Kemal Albayrak

 

Edirne

 

Kırıkkale

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 


                                                                           No. : 57

GELEN KÂĞITLAR

27.12.2001 PERŞEMBE

Teklifler

1. – Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven ile 2 Arkadaşının; 4722 Sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 10 uncu Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/857) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :  24.12.2001)

2. – İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/858) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :  24.12.2001)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Yozgat  Milletvekili Mehmet Çiçek'in, Brüksel'de düzenlenen uluslararası bir toplantıya   ilişkin  Başbakandan  yazılı soru önergesi (7/5436) (Başkanlığa geliş tarihi :  26.12.2001)

2. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, merkezde ve taşrada çalışan personelin tazminatlarına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5437) (Başkanlığa geliş tarihi :  26.12.2001)

3. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, yazılı ve sözlü soru önergeleri ile dilekçelerin cevaplandırılmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5438) (Başkanlığa geliş tarihi :  26.12.2001)

4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Ankara-İstanbul Otoyolunun Bolu Dağı geçişinin deprem hasarının sigorta güvencesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5439) (Başkanlığa geliş tarihi :  26.12.2001)

5. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, bazı projelerin ödemelerine ve alacaklı-borçlu müteahhitlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5440) (Başkanlığa geliş tarihi :  26.12.2001)

6. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Kartal Cezaevindeki bir mahkumun ihmalden öldüğü iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5441) (Başkanlığa geliş tarihi :  26.12.2001)

7. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, öğrenim ve  harç kredisi  başvurularının değerlendirilmesi hakkındaki iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5442) (Başkanlığa geliş tarihi :  26.12.2001)

Meclis Araştırması  Önergeleri

1. – Konya Milletvekili  Özkan Öksüz ve 20 arkadaşının,  Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi   amacıyla Anayasanın 98 inci,   İçtüzüğün 104 ve 105 inci   maddeleri uyarınca bir  Meclis araştırması açılmasına ilişkin  önergesi (10/234)   (Başkanlığa geliş tarihi :  26.12.2001)

2. – İçel Milletvekili  Ali Er  ve 19 arkadaşının,  İçel İlinde yaşanan sel felaketinin yol açtığı zararların  araştırılarak alınması gereken  önlemlerin belirlenmesi  amacıyla Anayasanın 98 inci,   İçtüzüğün 104 ve 105 inci   maddeleri uyarınca bir  Meclis araştırması açılmasına ilişkin  önergesi (10/235)  (Başkanlığa geliş tarihi :  26.12.2001)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

27 Aralık 2001 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Yüksel YALOVA

KÂTİP ÜYELER : Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşimini açıyorum.

III. –  Y O K L A M A

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır.

Sayın grup başkanvekillerinden istirham ediyorum -174 sayın üye var, 10 eksiğimiz var- 10 dakika yeterli midir efendim?

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Sayın Başkan, 14.30'a kadar ara verelim.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, bugün, burada toplantı yetersayısının istenileceği belliydi. Daha oturur oturmaz ara verdiğimiz vakit, yarım saati kaybetmiş oluyoruz; oysa zamanla yarışmamız gereken bir dönemdeyiz. İstirham ediyorum...

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Tütün Yasasını çıkarmak için mi Sayın Başkan?!

BAŞKAN - Yani, bir milletvekiline, aslî görevi olan Genel Kurula katılma sorumluluğunu hatırlatmak, Başkanlık açısından gerçekten üzüntü verici.

Saat 14.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 14.11


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.30

BAŞKAN : Başkanvekili Yüksel YALOVA

KÂTİP ÜYELER : Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen sayın milletvekillerinin pusula göndermelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Muhterem milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümet adına Sayın Millî Eğitim Bakanımızın, iki gündemdışı konuşmanın konusu aynı olduğu için, birlikte yanıtlama talebi vardır.

Gündemdışı ilk söz, Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün 65 inci yıldönümü nedeniyle söz isteyen Çanakkale Milletvekili Sayın Sadık Kırbaş'a aittir.

Buyurun Sayın Kırbaş. (DSP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Çanakkale Milletvekili Sadık Kırbaş'ın, Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün altmışbeşinci yıldönümü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı

ÊSADIK KIRBAŞ (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'u ölümünün 65 inci yıldönümünde anmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Her toplumda, dünyadan ebediyete göçen devlet adamları ve kahramanlar dışında, fikir ve sözleriyle, eserleriyle yaşamaya devam eden ve yüzyıllar boyunca kuşakları birbirine bağlayarak, uluslara tarih bilinci kazandıran insanlar da vardır. Bu insanlar, eserleriyle mensubu oldukları ulusların ruhunu, temsil ettikleri kültürün değişmeyen unsurlarını yakalamış ve dile getirmişlerdir. Bu nedenle de, sonsuza dek yaşamaya hak kazanmışlardır. Yusuf Has Hacipler, Yunus Emreler, Ahmet Yesevîler, Mevlânalar Türk kültüründe yaşamaya devam ediyorlar. Bağımsızlık ve ulusal egemenlik sembollerinden birisi olan İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Âkif Ersoy da, 27 Aralık 1936'da bu ölümsüzlük halkasına katılan mutlu kişilerden biridir. Âkif'in ebediyete intikali üzerinden 65 yıl geçmiştir. Bununla birlikte, o, düşünce ve sanatıyla aramızda yaşıyor. Onun "Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklal" diye haykıran yüce sesi, her gün birçok kez kulaklarda yankılanıyor.

Mehmet Âkif Ersoy'un kişiliği, düşünceleri ve sanatı konusunda ayrıntıya girmeden, özetle şunları söyleyebiliriz: Âkif, namuslu, dürüst, yurtsever, inançlı, doğru bildiğini söyleyen, çıkar ilişkilerine bulaşmayan, düşüncelerinden ödün vereceğine ölümü seçebilen bir fikir adamı, bir büyük şairdir. Türk Ulusunun birliği, bütünlüğü ve bağımsızlığı için en olumsuz dönemlerde uğraş vermiş, gösterişten uzak, her şeyiyle kendisini bu vatana feda etmiş bir insandır. Toplumcu bir şiir anlayışına sahiptir. Sanatın toplum için olması gerektiği düşüncesindedir. Şiirlerinde, Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşını acı ve mutluluklarıyla yansıtmaya çalışmıştır. Toplumsal sorunları yalın bir biçimde dile getirmiştir.

Âkif, Batı kültürünün değerleriyle etkileşimi kabul eder; ancak, Doğuyu ve Batıyı taklit etmeye karşı çıkar. Her edebiyatın, doğduğu toprağa bağlı olarak canlılık kazanabileceği ve belli bir işlevi yerine getirmedikçe değer taşımayacağı görüşündedir.

Mehmet Âkif'in ulusal birlik ve bütünlük açısından damgasını vurduğu, onu millî şair yapan üç önemli olguya değinmek istiyorum.

İlki, onun Kurtuluş Savaşına katkısıdır. Birinci Dünya Savaşından son derece bitkin bir halde çıkan Türk toplumunu bir kurtuluş savaşına hazırlamak gerekiyordu. Mehmet Âkif, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yanında yer aldı. Sebilürreşad Dergisini, ulusal kurtuluş mücadelesinin ateşli bir organı haline getirdi. Asırlardır özgür ve bağımsız yaşamış Türk Ulusunun esir olamayacağını cesaretle haykırdı. Mandacılığa karşı çıktı. Konuşmaları çoğaltılarak, bütün yurda dağıtıldı. Âkif'in, Kuvayi Milliye ruhunun diri tutulmasında, Türk Halkının bu mücadeleye canla başla katılmasında büyük rolü olmuştur.

İkinci olgu, İstiklal Marşıdır. Âkif, bu marşın güftesini yazarak, bu ülkenin geleceğindeki tüm kuşaklarıyla sonsuza dek buluştu. 12 Mart 1921'de, Birinci Büyük Millet Meclisince, büyük bir heyecanla, alkışlarla, gözyaşlarıyla dört kez okunarak kabul edilen İstiklal Marşımız, Türkün bağımsızlık ve özgürlük tutkusunu haykıran ve Âkif'i bir kez daha ölümsüzleştiren yüce bir eserdir.

Üçüncü ve son bir olgu da, Mehmet Âkif'in Çanakkale şehitlerine ithaf ettiği şiiridir. Bir Çanakkale Milletvekili olarak, izninizle, bu şiirin anlam ve önemini vurguladıktan sonra, zihinlerimizde iz bırakan bir iki bölümünü size sunmak istiyorum.

Çanakkale Zaferi ve savunması, dünya ölçüsünde bir kahramanlık destanıdır; ekonomik ve askerî açıdan çok sınırlı olanaklara sahip bir ülkenin, dünyanın en güçlü ordularını nasıl dize getirebildiğini gösteren nadir örneklerden biridir. Bu zafer, Büyük Atatürk'ü yaratan, ulusal bilinci perçinleştiren, ordusuyla bütünleşen bir milletin neler yapabileceğini gösteren bir zaferdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, lütfen sonuçlandırınız.

SADIK KIRBAŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu zafer, ulusal birlik ve bütünlük için çok önemlidir. Bu savaşta omuz omuza savaşan Keşanlı, Şırnaklı, Kastamonulu, Iğdırlı, Oflu 18 yaşındaki gencecik fidanlar, şehitlikte koyun koyuna yatıyorlar. Akif, bu savaşın dehşetini, barışın güzelliğini, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin değerini bu şiirle destanlaştırmıştır.

Bakınız ne diyor büyük şair:

"Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,

O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,

Boşanır sırtlara, vadilere sağanak sağanak.

Şüheda gövdesi, bir baksana dağlar, taşlar...

O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar.

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor;

Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdat inerek öpse o pâk alnı değer.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

"Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın. (Alkışlar)

Onu, minnetle, şükranla, rahmetle anıyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

Teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kırbaş.

Gündemdışı ikinci söz, yine, Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün 65 inci yıldönümü nedeniyle söz isteyen Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'ya aittir.

Buyurun Sayın Uzunkaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Mehmet Âkif Ersoy’un ölümünün altmışbeşinci yıldönümü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstiklal Marşımızın mübdii, Safahat ve İstiklal Harbimizin eşsiz kahramanlarından büyük şair, millî şairimiz, merhum Mehmet Âkif'in ölümünün 65 inci yıldönümü vesilesiyle söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi ve aziz milletimizi, millî şairimizin bu ölüm yıldönümünde saygıyla selamlıyor, 65 yıl önce aramızdan ayrılan merhum Âkifimize sonsuz rahmetler niyaz ediyorum.

Bu arada, benden önceki değerli konuşmacımız Çanakkale Milletvekili Sayın Kırbaş'a gerçekten teşekkür ediyorum; onu, çok güzel bir şekilde, üç veçhesiyle de bizlere takdim ettiler.

Değerli arkadaşlar, bu çok kısa zaman dilimi içerisinde, hakikaten, 5 dakikada anlatılması mümkün olmayacak Âkif'i, elbette, anlatmamızın mümkün olmadığını takdir edersiniz. Ancak, bir vefa olması bakımından, Yüce Meclisimizin onu daha iyi anlayabilmesi, dinleyebilmesi, milletimizin her an izlediği bu TRT 3'ten Meclisi izlerken Âkif'i de yakinen tanıyabilmesi bakımından, hükümet cenahının bir sözcüsünün söz alıp, hiç olmazsa, Âkif'i anlatan 15-20 dakikalık konuşması akabinde bütün gruplara 10'ar dakika konuşma hakkının doğmasını temenni ederdim. Bunu, ne Millî Eğitim Bakanının ne Sayın Kültür Bakanının ne de ilgili herhangi bir bakanın bu milletten, hele hele, bizim bu Mecliste de bir selefimiz olan, ilk Meclisin Burdur Mebusu olan Âkif'ten esirgememesi gerekirdi, böyle bir kadirşinaslığı Yüce Meclisin ve hükümetin göstermesi gerekirdi.

Ne garip tecellidir ki, bakanlarımız, zannediyorum, muhtemelen, Sayın Millî Eğitim Bakanımızın, bizim 5'er dakikalık konuşmamıza, kendilerinin münasip ifadeleriyle, cevap sadedinde açıklama yapmasını da -üzülerek söylüyorum- yadırgayacağım, yadırgıyorum; çünkü, bize cevap değil; esasen, Sayın Bakanımızın, burada, bir Millî Eğitim Bakanı olarak onu anlatması gerekirdi, yeni nesillere, gelecek nesillere Âkif'i tanıtması gerekirdi. Niye tanıtması gerekirdi; çünkü, o bir millî şair... Her gün Sayın Bakanımızın okullarında, sabahleyin İstiklal Marşıyla çocuklarımız âdeta uyanıyor, mahalleler o güzel sadayla sarsılıyor, irkiliyor, harekete geçiyor. Dolayısıyla, bu anmanın bu anlamda yapılmasını temenni ederdik. Bize bu imkânı tanıyamadığı için, hükümet adına üzgün olduğumu ifade ediyorum.

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Doğrudur, söylediğin doğrudur.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir diğer husus, hemen burada ifade edeyim; bir senei devriyesine bir başka kadirşinaslık olsun diye söylüyorum: Burdur'da adına kurulması istenilen bir üniversite vardı; Mehmet Âkif üniversitesi. Değerli arkadaşlarımızın, DYP Grubundan değerli bir milletvekili arkadaşımızın, daha önce, teklifiydi ve zannediyorum, Meclis de büyük bir arzuyla bunu kabul etmiş, gündem sıralamasına almıştı. Burdur, bu konuda, ilk Burdur mebusu olması itibariyle de, böyle bir kadirşinaslığa layıktır. Burdurlulardan bu üniversiteyi esirgemememiz gerektiğini düşünüyorum.

Muhterem arkadaşlar, ben, 1873 yılında İstanbul'da doğan ve yine, 1936 yılında, 27 Aralık'ta, bugün aramızdan ayrılmış olan merhum Âkif'in hayatıyla ilgili bölüme pek fazla temas etmeden, sanat cephesine bir iki hususta işaret etmek istiyorum.

O dönemde, sanatı, sanat içindir diye adlandıranlara, Âkif, şiddetle karşı çıkıyor "sanat, sanat için değildir; sanat, toplum içindir. Bilakis, sanatı sanat için düşünmek, sanata bu olguyu yüklemek fevkalade yanlıştır. Sanat gaye içindir. Gayede sanat aranmalıdır, hedefte sanat aranmalıdır. Ben, millî mücadelede bu ruhu yaşatmaya çalıştım" diyor. Onun için, Âkif'in Safahatının bölümlerini ele alırsanız, bakınız, oradaki Süleymaniye Kürsüsünden 1 000 mısra, Hakkın Sesleri 500 mısra, Fatih Kürsüsünden 1 800 mısra, Hatıralar 1 600 mısra, Asım'ın Nesli 2 500 mısra, Gölgeler 1 500 mısra, toplam 11 900 mısrayla, Âkif, hep toplumu anlattı, hep milletin gerçeklerini anlattı. Sayın Kırbaş'ın az önce okuduğu, hakikaten, dillerimizde destan olan Çanakkale Destanını da bize anlatırken...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkan, siz de kadirşinassınız; esirgemezsiniz zamanınızdan.

BAŞKAN - Sonuçlandırmanızı rica ediyorum; lütfen...

OĞUZ AYGÜN (Ankara) - Siz de İstiklal Marşından bir parça okuyun.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Okuyacağım inşallah, teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, şu halde, ben diyorum ki... Düşünebiliyor musunuz, Almanya'da bulunduğu bir sırada, Bursa'da Osman Gazi'nin türbesine tekme vuran Yunan generalinin bu tavrından fevkalade üzülen Âkif -Berlin'de bulunduğu esnada- Bülbül şiirini hiç silgi kullanmadan yazmış, duygularını en hassas bir şekilde terennüm etmiştir. Aynı duyguları Çanakkale şiirinde görüyoruz; aynı kahramanlığı, aynı olgunluğu, aynı erdemi, Âkif'in, millî marş yazılması için vaki olan talep karşısında gösterdiği âlicenaplıkta görüyoruz.

Eşref Edip diyor ki: Âkif'in, Ankara sokaklarında, sırtında, o aralık ayında giyeceği pardösüsü yoktu. Şubatın 17'sinde sırtı tiril tiril titriyordu; ama, millî marşa, bu yarışmaya katılmak istememişti. Düşünüyordu ki          -hakikaten kalemi kuvvetli, kendisine inanıyor- bu şiirim birinci olur; ama, konulan 600 liralık o günkü ödülü almak ona zül geliyordu, onu kabullenemiyordu. Israr edildi -detayına girmek istemiyorum- 17 Şubat 1921 tarihinde şiirini yazdı. 12 Martta, Yüce Parlamentoda, bu Mecliste, yani, o günkü Mecliste, Hamdullah Suphi Tanrıöver'in büyük bir hitabet gücüyle, şiir, Mustafa Kemal'in isteğiyle de, dört defa, tekrar tekrar okundu ve şiir, alkışlarla kabul gördü, hüsnükabul gördü.

Şimdi, ben, bu şiirden birkaç bölümü, müsaadenizle, okuyarak huzurlarınızdan ayrılacağım; ama, Sayın Millî Eğitim Bakanından bir istirhamım var...

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Mehmet Âkif'i söyle... O işe girme şimdi, o konu çok ayrı...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bu Safahat'ın, okullarımıza mutlaka tavsiye edilmesini...

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, o eleştiri kısmında...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - ... okutulmasını ve mümkün olduğu kadar, edebiyat metinleri içerisine, Âkif'in Safahat'ından bölümlerin konulmasını özellikle istirham ediyorum. Bundan sonra tab edilecek edebiyat kitaplarına, Âkif'ten çeşitli bölümleri ihtiva eden şiirlerin yerleştirilmesinde yarar vardır.

Ben, İstiklal Marşından son iki kıtayı okuyarak huzurlarınızdan ayrılıyorum:

"O zaman vecd ile bin secde eder, varsa taşım;

Her cerihamdan, ilahî, boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır ruh-i mücerret gibi yerden naaşım;

O zaman yükselerek arşa değer, belki başım.

 

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.

Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet,

Hakkıdır, Hakka tapan milletimin istiklal."

(Alkışlar)

Bu istiklal ebediyete kadar devam etsin ve Rabbimiz bu millete yeni bir İstiklal Marşı yazmayı göstermesin diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzunkaya.

Değerli milletvekilleri, bunu Sayın Uzunkaya'nın konuşmasına bir yanıt olarak söylemiyorum. Belki, en baştan benim ifade etmem gerekirdi. Kültür Bakanımız Sayın İstemihan Talay, başka bir program nedeniyle burada olamayacağını, kaldı ki, Mehmet Âkif Ersoy'la ilgili de bir anma programı düzenlediklerini ifadeyle, bizden özür diledi. Yerine, Sayın Millî Eğitim Bakanımızın, bir cevap vermek üzere değil, burada bizim planladığımız programa katkı yapmak üzere konuşacağını ifade etmişti.

Değerli milletvekilleri, burası, Yüce Türkiye Büyük Millet Meclisi. Bugün, aynı zamanda, Büyük Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin 82 nci yıldönümü. Bu Yüce Meclisin maddî ve manevî varlığını borçlu olduğu Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Mehmet Âkif Ersoy'u bu Yüce Meclis konuşmayacak, anmayacak da, neyi, kimi konuşacak, anacak. (Alkışlar)

Onun için, şimdi -Sayın Uzunkaya konuştu, Sayın Kırbaş konuştu; her iki arkadaşıma teşekkür ediyorum- temsilcisi konuşmayan diğer tüm gruplarımıza da yerinden konuşma hakkı veriyorum. İzninizle, daha sonra, Millî Eğitim Bakanımız kendi katkısını, planlanan katkısını yapacak.

Söz almayan diğer gruplardan, sayın grup başkanvekillerimizin tensip buyuracakları -kendileri olabilir, bir arkadaşları olabilir- isimleri istirham ediyorum.

Sayın konuşmacılar, İçtüzüğümüz gereği, yerinden konuşacaklardır.

Sırasıyla, Doğru Yol Partisinden Sayın Celal Adan; Anavatan Partisinden Grup Başkanvekili Sayın Beyhan Aslan, Milliyetçi Hareket Partisinden...

MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Sayın Başkan, bugünün ehemmiyetiyle beraber, burada çok güzel bir şey ortaya koydunuz. Bu müsaadenizi, bu güzel günün anlamıyla beraber, Meclisteki tüm grupların kürsüden konuşmasını, sizin aracılığınızla Genel Kurula hitap etmelerini istiyoruz.

BAŞKAN - Sayın Himoğlu, bakın, sonuçta, hepimizi bağlayan bir İçtüzük var; ama, hepinizin ortak arzusuna tercüman olduğum inancıyla, hem İçtüzüğe saygılı bir şekilde hem de arzumuzu gerçekleştiren bir yol izledim.

Şimdi, Doğru Yol Partisinden, İstanbul Milletvekili Sayın Celal Adan, konuşmasını yerinden yapacaklardır.

Buyurun Sayın Adan.

CELAL ADAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Mehmet Âkif'i tarif edin deseler, şöyle tarif etmek isterim: Milletimizin düşüncelerini, duygularını İstiklal Marşıyla şekillendirmiş, İstiklal Marşını da devlet katına taşımış bir büyük düşünce adamıdır. Böyle tarif ederim; ama, beni daha değişik şeyler ilgilendiriyor. Mehmet Âkif, milletimizi bir arada tutan çok önemli bir bağdır. Mehmet Âkif'e, Diyarbakır'da, Hakkâri'de, Edirne'de, İstanbul'da, her tarafta rastlamak mümkündür; ama, Mehmet Âkif, Osmanlı coğrafyasıyla Türkiye'yi barıştıran bir büyük mütefekkir; Mehmet Âkif, Türk dünyasıyla Türkiye'yi barıştıran bir büyük mütefekkir; Mehmet Âkif, İslam dünyasıyla Türkiye'yi barıştıran bir büyük düşünce adamı. Kosova'da, Pakistan'da Mehmet Âkif var. Arnavutluk'un Başkenti Tiran'da Mehmet Âkif var. Dolayısıyla, bugün insanımızın haklarını korumak adına konulan bazı değerler önplana çıkarıldığında, zannediyorum ki, insanımızın tarihine, mukaddesatına da sahip çıkmak gerekiyor. İşte, bugün 65 inci ölüm yıldönümünde rahmetle andığımız Mehmet Âkif, her günden daha fazla ihtiyaç hissettiğimiz bir düşünce, fikir adamı olarak karşımıza çıkmakta. Coğrafyamızla Türkiye'yi barıştırmak adına, Türk dünyasıyla Türkiye'yi barıştırmak adına, milletimizle devleti barıştırmak adına bir büyük temsili ortaya koyduğu için, ben, Doğru Yol Partisi Grubu adına minnetle, rahmetle anıyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Çok teşekkür ediyorum Sayın Adan.

Efendim, şimdi, Anavatan Partisi Denizli Milletvekili Sayın Beyhan Aslan.

Buyurun Sayın Aslan.

BEYHAN ASLAN (Denizli)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'u, ölümünün 65 inci yıldönümü dolayısıyla rahmetle anıyoruz. Onu, gelecek nesillere, sadece İstiklal Marşı şairimiz olarak değil, büyük bir edebiyatçı olarak da anlatacağız. "Sanat toplum içindir" demiştir; ama, sanatı da en ince ustalıkla kullanmış bir şairimizdir, edebiyatçımızdır. Kendisi, aruz veznini en güzel Türkçeyle... Ki, 12 000 mısralık bir aruz divanı mevcuttur. Bu nedenle, biz, kendisini, gelecek nesillere sadece İstiklal Marşı şairimiz olarak değil, büyük bir edebiyatçı olarak izah edeceğiz, anlatacağız.

Bu vesileyle, bizim, Anavatan Partisi Grubu olarak, tabiî ki, Türkiye Büyük Millet Başkanlığımıza da bir önerimiz olacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bahçesine, Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi ile İstiklal Marşımızı kitabe halinde gösterecek bir büstün dikilmesini istirham edeceğiz ve bunu, Kültür Sanat Komisyonuna da taşıyacağız. Bir tarafta Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi, bir tarafta da İstiklal Marşımızı gösterecek güzel bir sütunun Meclis bahçesini süslemesi, çok anlamlı olacaktır ve böylece, gelecekte Meclisimizi ziyaret edecek çocuklarımız için, ziyaretçilerimiz için bu anlamlı anıtı dikersek, fevkalade önemli olur diye düşünüyorum ve kendisini tekrar rahmetle anıyorum.

Yine, Atatürk'ün Ankara'ya ziyaretlerinin 82 nci yıldönümü dolayısıyla, Atatürk'ü de rahmetle anıyorum, saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Aslan.

MHP Milletvekili Sayın Abdurrahman Küçük, Grubu adına duygularını ifade edecekler.

Buyurun.

ABDURRAHMAN KÜÇÜK (Ankara) - Sayın Başkanım, gerçekten, bu iki önemli günün buluşma noktasında, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına -yerimden de olsa- duygularımızı ve Partimizin bugünlere bakışını ifade etme imkânını verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Tabiî, bugün, birinci planda, Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk istiklal mücadelesini başlatmak için Ankara'yı seçmiş olması ve Ankara'yı teşrif etmesinin 82 nci yıldönümü olması dolayısıyla da, bir Ankara milletvekili olarak da, Atatürk başta olmak üzere, bütün hizmeti geçenleri rahmetle yâd ediyorum ve bugün, yine, hem millî şairimiz hem Türk Milletinin tefekkür insanı hem Türk edebiyatının şahdamarı kabul edeceğimiz Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün 65 inci yıldönümünde, Yüce Parlamentonun çatısı altında, bütün partilerin, böyle bir muhterem zatın fikirleri, düşünceleri etrafında buluşmada gösterdikleri uzlaşma takdire şayandır.

İşte, bu uzlaşma örneğinden yola çıktığımızda, merhum Mehmet Âkif Ersoy'u anlamak için 65 değil, 80 yıl öncesine geri gitmek gerek ve merhum Mehmet Âkif Ersoy, Türk Milletinin kurtuluş mücadelesinde herkesin herhangi bir mandayı kabul etmeyi öne sürdüğü bir dönemde, âtiyi karanlık görmemek gerektiğinin ve Türk Milletinin, liderinin etrafında kenetlenerek, Türk Milletini nice yüzyıllara hür ve bağımsız olarak taşıyabileceğinin en iyi örneğini göstermiştir.

Onun şahsında ve eserlerinde, bir taraftan Mehmet Âkif'in şahsî planda müşfik ve uysal yapısını, diğer yandan bir kahraman kükreyişiyle Türk Milletini nasıl birlik ve bütünlüğe, Kurtuluş Harbine katılmaya çağırdığını görüyoruz. Onu, bir taraftan camilerde Türk Milletine İslamı doğru anlatmanın öncülüğünü yaparken, diğer yandan meydanlarda da Türk Milletini Kuvayı Milliye ruhu etrafında birleşmeye nasıl çağırdığının, diğer yandan da şiirleriyle bu Yüce Türk Milletinin duygularını nasıl dile getirdiğinin ve Türk Milletini, herkesin yok olma gözüyle baktığı bir dönemde nasıl ayaklandırdığının en canlı şahididir. Onun için, Yüce Parlamentonun, başta Mehmet Âkif olmak üzere, Ulu Önder Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını her vesileyle yâd etmesi yanında, onların fikirlerini, düşüncelerini her an bu topluma sevdirmek, benimsetmek gerektiğini de vurgulamak istiyorum. Çünkü, Mehmet Âkif, bir taraftan aruzu en iyi kullanan bir millî şairimiz, bir yandan Türk dilini en ustalıklı inceliklerine varıncaya kadar kullanan, sevdiren bir mütefekkirimiz, diğer yandan da diliyle, Türk Milletini kültürüyle bütünleştiren bir millî şairimizdir. Onun için, onu bugün rahmetle, minnetle yâd ederken -layık olduğu yeri, değeri zaten herkes tarafından biliniyor- bu konuda önerilerin, tekliflerin desteklenmesi ve Mehmet Âkif'in çağları aşan düşüncelerinin bu millete her vesileyle aşılanması gerektiğine inanıyorum. Çünkü, o, hiçbir zaman bedbinliğe düşmemiş, milleti karamsarlığa da sürüklememiş ve "Âtiyi karanlık görerek azmi elden bırakmak/Umarım ki en alçakça ölüm varsa budur ancak" diyerek, o, Türk Milletine lokomotif olmuştur.

Bu duygularla, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum; Mehmet Âkif'i, Atatürk'ü rahmetle yâd ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. Yüce Türk Milletine de, yeniden, başınız sağ olsun, bu yüce millet nice nice Atatürk'ler, nice nice Âkif'ler yetiştirsin temennisinde bulunuyorum (Alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkürler Sayın Küçük.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Saadet Partisi Gümüşhane Milletvekili Sayın Lütfİ Doğan konuşacaktır.

Buyurun Sayın Doğan.

LÜTFİ DOĞAN (Gümüşhane) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinize saygılarımı sunuyorum; Mehmet Âkif merhumun vefatının yıldönümü münasebetiyle sizlere saygılarımı arz ederken, Âkif merhumu ve onunla birlikte bu ülkenin kurtuluşuna hizmeti geçen bütün büyüklerimizi, şehitlerimizi de rahmetle, tazimle anıyorum. Değerli konuşmacı arkadaşlarımın hepsine ayrıca huzurunuzda şükranlarımı arz ediyorum.

"Bir canlı izin varsa yer üstünde silinmez /Ölsen dahi seni sırtında taşır yerin altı." Yani, yerin altına girse de insan, eğer canlı bir iz bırakmışsa, o, dünyanın sonuna kadar rahmetle,  hayırla, iyilikle anılmaktadır. İşte, asıl hayat budur, asıl yaşama budur. Mehmet Âkif merhum ve bu memleketimizi onunla birlikte kurtaran diğer muhterem insanlar, ismi cismi unutulmuş şehitlerimiz, bunların hepsi, daima hürmetle, takdirle, tazimle anılmaya değer insanlardır.

Değerli arkadaşlarımın konuşmalarına ilave edecek bir şey yok desem yeridir; ancak, Âkif, bütün milletimizin gönüllerinde yer tutmuştur. Sadece Türkiyemizde değil, sadece o devirde Osmanlı topraklarında değil, dünyanın pek çok yerinde Âkif, sevgiyle, saygıyla, takdirle anılmaktadır. Hatta, onun güzel eserlerinden yararlanarak, bir toplantıda, onun, Safahat'ında yer verdiği Kuran'ı Kerim'den bir ayeti celilenin mealini ifade etmiştim. Orada bulunan insanların hepsi, o anı, öyle zannediyorum ki, sevgiyle, saygıyla, takdirle andılar. Hatırlayacaksınız, Safahat'ta  şunu söylüyor: "Siz İslam toplumları, Allah'a inanan, iyilikleri yaşayıp yaşatan, kötülüklerden uzak kalıp onları bertaraf etmeye çalışan ve insanlığın iyiliği için yaratılmış en hayırlı bir toplumsunuz." Bugün de bu düşünceye, sadece Türkiyemiz değil, sadece İslam coğrafyasında yaşayan insanlar değil, naçiz kaanatime göre, bütün insanların buna ihtiyacı vardır. Eminim ki, milletimizin her ferdinin gönlünde bu asil duygu yer almaktadır; ama, bütün mesele şudur: Yaşanan pratik hayatımıza bunu intikal ettirmemizde zaruret vardır. Bu konuda en büyük hizmet, Millî Eğitim Bakanlığımıza, ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığımıza düşmektedir. Eminim ki, Türkiye Büyük Millet Meclisimiz, siz muhterem üyeler, gerek Millî Eğitim Bakanlığımıza gerek Diyanet İşleri Başkanlığına, bu düşüncelerin hayata geçirilmesinde, azamî destek vereceksiniz, yol göstereceksiniz, ışık tutacaksınız.

İzin verirseniz, Âkif merhumun güzel düşüncelerinden onu aksettiren bir manzumesini kısaca size arz etmek istiyorum:

"Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır;

Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.

Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havfı Yezdân'ın

Ne irfânın kalır te'siri kat'iyyen, ne vicdânın.

Oyuncak sanmayın! Ahlâk-ı millî, rûh-u millîdir;

Onun iflâsı en korkunç ölümdür: mevt-i küllîdir. "

Siz değerli arkadaşlarımıza, bildiklerinizi bir daha -müsamahanızla- tekrarlayarak arz ediyorum; o da şudur: Millî birlik ve bütünlüğümüzü korumada, bütün büyüklerimizin hayatını, yaşayışını, sadece kendimizin kitaplardan okumamız veya hatıralarımızda yaşatmamız yetmiyor; yetişecek kuşaklara da intikal ettirmenin bizim üzerimizde büyük bir sorumluluk olduğunu takdir buyuracağınızdan eminim.

Netice itibariyle, gerek Âkifimizi gerek diğer bu memlekete hizmet edenleri -en baştaki kumandanlarından en son neferine kadar hepsini- hürmetle, tazimle anıyorum. Cenabı Hak'tan... Bu memleketin kurtuluşuna Allah rızası için hizmeti geçen bütün insanlarımızı, şehitlerimizi -bidayetinden bugüne kadar hepsini- tazimle anıyor, hürmetle anıyor, dinlemek lütfunda bulunduğunuz için, Saadet Partisi Grubu adına, hepinize ve başta da Sayın Başkanımıza şükranlarımı arz ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Millî Eğitim Bakanımızdan rica ettim; şimdi, Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin 82 nci yıldönümü münasebetiyle, aynı usulü takip edeceğim; yine, sayın grup başkanvekillerimizin tensip buyuracakları birer sözcünün, grupları adına, yerinden -İçtüzük gereği- konuşmalarını sürdüreceğiz.

Değerli grup başkanvekillerimiz, bana, temsilcilerinin isimlerini verirlerse, birer pusulayla lütfederlerse, sevinirim.

Doğru Yol Partisi Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurunuz efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, böylesine önemli bir günde bizlere söz söyleme imkânı verdiğiniz için, Sayın Başkan size teşekkür ediyorum.

Milletlerin hayatında önemli günler ve önemli şahsiyetler vardır. Bu önemli günlerin ve şahsiyetlerin anılması, geçmişten geleceğe bir ufkun açılması anlamını doğurur. Bu bağlamda, bugün, bir taraftan Atatürk'ün 82 yıl önce Ankara'ya ilk gelişinin yıldönümü olması münasebetiyle söz verdiğiniz için ve bir taraftan da yine bu cumhuriyetin kurulmasında manevî bakımdan büyük katkısı bulunan millî şairimiz, vatan şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün 65 inci yıldönümü münasebetiyle, böylesine güzel bir konuşma fırsatı verdiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, 27 Aralık 1919, Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin yıldönümü. Millî mücadelenin karargâhı, Misakımillî ruhunun ve anlayışının oluştuğu ve geliştiği kent Ankara, başkent ve Atatürk'ü Keklik Pınarı'nda karşılayan Ankaralılar, seymenleriyle, o millî şuurun, o millî heyecanın ve millî kurtuluşun temelini atmakla birlikte, Atatürk'e kucak açmanın da en güzel örneğini sergilemek suretiyle başkent olmayı hak etmiştir. Ankaralılar, bugün, gurur gününü kutlamaktadırlar. Ankaralılar -sadece Ankara olarak değil, Anadolu şehri olması itibariyle başkent Ankara- her zaman olduğu gibi, Atatürk'e minnet duygusunu ifade etmektedirler; Ankara, bir taraftan Anadolu'ya seymenleriyle, dadaşıyla ve zeybekleriyle emanet edilirken, cumhuriyeti de gençlere emanet eden Atatürk'ü her fırsatta anmaktadırlar. Sadece başkent olarak değil, Anadolu kültürünün, Türk medeniyetinin oluşmasında Ankara, büyük görevler yapmıştır; ancak, bugün Ankara'yı, biz, çağdaş başkentler arasında daha ileri seviyeye götürmek için üzerimize düşen görevi, Atatürk'e olan görev ve sorumluluğumuzun bir ifadesi olarak da yerine getirmek mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmek durumundayım.

Nasıl bir Ankara; bilimin, teknolojinin, iletişimin, para dünyasının, özellikle uluslararası projelerin oluştuğu, yönlendirildiği ve idare edildiği bir başkent ve yine, Balkanlara, Ortadoğu'ya, Asya'ya ve nihayet Avrupa'ya kadar uzanan dünyaya barışı, sevgiyi, hoşgörüyü ve insanlar arasındaki uzlaşma kültürünü yayması gereken bir başkent Ankara'yı oluşturmak bizim boynumuzun borcu ve bununla ilgili birkısım düzenlemeleri de Mecliste yapmanın Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve sorumluluğu olması gerektiği kanaatini taşıyorum ve bu bağlamda da, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Ankara'yı başkent yapanları ve Millî Kurtuluş Hareketinde de cumhuriyeti kuran ve kurtaran, bu ülkeyi bize emanet eden bütün atalarımızı, dedelerimizi ve şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum.

Bu arada da, Kültür Bakanlığımıza da, Mehmet Âkif Ersoy'un mezarının bulunduğu Hacettepe Külliyesinde, o kültür vakfının, özellikle yeniden ele alınmasını, özel bir proje uygulanmasını ve böylece, gelecek nesle o külliyeyi bırakmak için üzerimize düşen görevi yapmamızı diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bedük.

Adalet ve Kalkınma Partisi Manisa Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya.

Buyurun Sayın Çetinkaya.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; konuşmama başlamadan önce, Adalet ve Kalkınma Partisi adına, bu, büyük devlet adamı Büyük Atatürk'ün Ankara'yı teşriflerinin 82 nci yıldönümü ve millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un ölüm yıldönümünde, onların büyüklüğüne ve şanına yakışır bir şekilde bir program düzenlemenin kısmen de olsun ilk adımı olması hasebiyle ve sizin buna öncülük yapmanız dolayısıyla teşekkür ediyorum, şükranlarımı sunuyorum.

Milletler, büyük evlatlarıyla büyürler, yoksa, izafî manada büyüklük mevzubahis olamaz. Onun için, ebedîleşen, büyüyen ve büyüklüğünü bütün dünyaya kabul ettiren milletler, büyük evlatlarının sayesinde büyümüşlerdir ve büyük ülke olmuşlardır. İşte onun içindir ki, Büyük Atatürk de, Ankara'yı teşrif ettiği gün -burası bir bozkır, bir küçük kasaba- buranın Türkiye Cumhuriyetinin bir mihrakı ve büyük bir merkezi olacağını düşünerek, millî kurtuluşun kahramanı kendi arkadaşlarıyla birlikte akın akın Ankara'ya gelmenin, kurtuluşun önemli büyük bir dev adımı olacağını düşünerek buna karar vermişti. O, aynı zamanda Çanakkale'de Anafartalar kahramanı olarak kendisini dünyaya duyurmuş ve büyüklüğüyle "Çanakkale geçilmez" diyenlere, Çanakkale'nin, Türkün imanı ve sarsılmaz ruhuyla geçilemeyeceğini bir daha bütün dünyaya göstermiştir; çünkü, o gün bütün dünyanın gelişmiş, en muhkem ve en muhteşem silahlarına sahip olan dünya devletleri müstevliler zannediyorlardı ki, Çanakkale kolaylıkla geçilecek; ama, bilmiyorlardı ki, Büyük Âkif'in dediği gibi, bir birlik ve beraberlik şuuru içinde olan bir milletin, o birlik şuurunun bütün dünyanın silahlarına bedel olacağını. "Yüreklerden sıyrılsın farz edin ki havf-ı Yezdâ'nın" derken, o, birliğin haykırışının muhteşem bir simgesiydi ve diyordu ki: "Bir kişidir dünyada hak sahibi; hak benimdir hakkımı vermem diyen." Hakkını vermemiştir ve onun için, Büyük Atatürk'ü, en güzel bir şekilde izah eden, anlatan, yine o Anafartalar kahramanının muhteşem şecaatini "Çanakkale Şehitleri"ndeki en güzel mısralarıyla dile getirmiştir. Diyordu ki:

"Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...

Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...

Seni ancak ebediyetler eder istiab.

'Bu, taşındır' diyerek Kabe'yi diksem başına;

Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle;

Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle;

Ebr-i nisanı açık türbene çatsam da tavan.

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber." (Alkışlar)

Evet, o, işte bu iman salabetiyle İstiklal Marşını da bütün o mütevazı ruhuyla okurken, başta, Büyük Komutan Mustafa Kemal Atatürk ve onun dava arkadaşları -bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde, 15 dakika arayla, büyük hatip Hamdullah Suphi'nin o muhteşem iratlarıyla burada okunurken- gözyaşlarıyla, bu Meclis, o büyük marşın heyecanıyla, ayakta, âdeta, bir şîr-i jiyan olmuş, kükremiş, aslan olmuştu.

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyoruz.

M.NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Bu ruh ölmemiştir ve ölmeyecektir. Bu ruh, ebediyen, bu büyük milleti, ebet-müddet kılacak...

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Çetinkaya; süreyi çok aştık.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) -... ve dolayısıyla, büyük Türkiye, yeniden büyüyecek, 21 inci Asırda, millî birlik ve beraberliğimizle, yeniden o muhteşem günleri göreceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.

Sayın milletvekilleri, üç arkadaşıma daha söz verdim; ama, anlayışınıza güveniyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Ankara Milletvekili Sayın Abdurrahman Küçük.

Buyurun Sayın Küçük.

ABDURRAHMAN KÜÇÜK (Ankara) - Sayın Başkanım, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi, tekrar saygıyla selamlıyorum.

Atatürk'ün Ankara'yı teşrif edişinin 82 nci yıldönümü dolayısıyla göstermiş olduğunuz nezakete de teşekkür ediyorum.

Gerçekten, biraz önce, Mehmet Âkif Ersoy'la ilgili konuşmamda bir atıfta bulunmuştum; tabiî, iki önemli olayın aynı günde buluşmasını ifade etmiştim. 19 Mayıs 1919'da, Mustafa Kemal Atatürk, Samsun'a çıktığında "elimde maddî hiçbir güç yok; ama, Türk Milletinin iman gücü, Türk Milletinin ihlası, bu Türk Milletinin yeniden lider millet olmasının en temel taşıdır" diyerek yola çıktığında, Anadolu'yu karış karış gezdikten sonra "bu millet, gerçekten, hür ve bağımsız olarak yaşama hakkına sahiptir, bu hak da alınacaktır" demiş ve Ankara'nın içinde bulunduğu konum, Türkiye'nin stratejik konumu itibariyle de Ankara'ya büyük önem vermiş ve 27 Aralık 1919'da Ankara'yı teşrif etmiştir.

Atatürk'ün Ankara'yı teşrifi, Türk Milletinin, bahtı kara maderini yeniden altüst etmesinin, yeniden kükreyişinin de bir başlangıcı olmuştur. Namık Kemal, bir mısraında "Yok mu kurtaracak bahtı kara maderini?" derken, Mustafa Kemal Atatürk "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini" ifadeleriyle, bu millete yeni bir ışık yakmıştır.

Onun için, Türk Milleti, Atatürk'le, Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle, Türk Milleti olmanın şuurunu pekiştirmiş ve "Ne mutlu Türküm diyene!" vecizesiyle, yıllardır horlanmış, yıllardır bir kenara itilmiş Anadolu'nun, Türkiye'nin özbeöz sahiplerine "kükreyin, ayağa kalkın; çünkü, Türk Milleti her şeyin en iyisine layıktır" diyerek başlattığı mücadelede, Türk diline, Türk tarihine, İslama ve Türk kültürüne verdiği önemi kurduğu kurumlarla göstermiş ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini payidar olması için Türk gençliğine emanet etmiş ve onları "muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur" diyerek motive etmiş ve Türk Milletini ilelebet yaşatmak, Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini,  çağları atlatarak lider ülke yapma, lider millet yapma, birliğine, bütünlüğüne zarar vermek isteyenlere engel olma görevini de bize vermiştir.

Onun için, böyle bir günde, tekrar, Ulu Önder'i, Onun silah arkadaşlarını, Türkiye Cumhuriyeti Devletini bize emanet edenleri, başta da o harekete güç veren Yüce Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk üyelerini rahmetle, minnetle, şükranla anıyor ve bugünlerin unutulmamasını, Türkiye'yi dışarıdan ve içeriden bölmek isteyenlere de gönül birliği içerisinde, uzlaşma kültürü içerisinde de fırsat vermememiz gerektiğini hatırlatıyor, Yüce Meclisi yeniden saygıyla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Küçük.

Şimdi söz sırası, Saadet Partisi Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan'da.

Buyurunuz efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin 82 nci yıldönümü münasebetiyle, hissiyatımızı ifade imkânı verdiğiniz için zatıâlinize Saadet Partisi Grubu adına teşekkür ederiz.

Muhterem üyeler, Atatürk'ün Ankara'ya gelişi 27 Aralık 1919'dur. Tabiî, o dönem hatırlanırsa, Birinci Dünya Savaşı kaybedilmiş, Mondros Mütarekesi imzalanmış, Osmanlı toprakları işgal altındadır, İstanbul işgal altındadır ve vatanı savunan insanlar, bütün cephelerden, bu savaşı kaybetmenin hüznü ve vatan topraklarının işgalinin acısı ve gözyaşlarıyla İstanbul'a dönerler, Sıvas'a dönerler, Kayseri'ye dönerler ve herkes silahları bırakır, geleceğin ne olacağı endişesi içerisindedir.

İşte, bu dönemde, İstanbul'un işgali sırasında, İstanbul'u işgal eden Fransız Birliği Kumandanı Franchet d'Esperey'e, İstanbul'da bulunan, maalesef, asırlarca beraber yaşadığımız insanlar, bir beyaz at hediye ederler ve onu beyaz ata bindirip, İstanbul'a, gemiden alırlar. Tabiî, bunun manası, Sultan Fatih'in İstanbul'u fethettiğinde kullanmış olduğu atı sembolize etmek içindir.

Rahmetli Süleyman Nazif, bunun üzerine, o zamanki Vakit Gazetesinde "Kara Gün" diye bir yazı neşreder. Orada der ki: "Üçyüz sene, dörtyüz sene, beşyüz sene de olsa, ben, bu mücadeleyi yapacağım." Yani, vatanımı koruyacağım der. Mehmet Âkif de, ona cevaben bir şiirinde:

"Beşyüz sene mi dedin?

Nasıl bekleyeceksin?

Ruhum da, benimle bu azabı mı çeksin?"

Diye cevap verir. Yani, 1919'un şartları bunlardır.

Tabiî, Osmanlı münevverleri, sivili, askerî, sivil halkı, yeni bir kurtuluş hareketi, millî mücadeleyi planlar ve Atatürk de yakın silah arkadaşlarıyla, ordu müfettişi olarak, bildiğiniz gibi, Samsun, oradan Erzurum Kongresi, oradan Sıvas; nihayet 27 Aralık 1919'da Ankara'ya girer.

Ankara, o zaman, orta Anadolu'nun 20 000 nüfuslu bir kasabasıdır esas itibariyle ve millî mücadele, vatan kurtarma mücadelesi Ankara'da başlar, Meclis toplanır. Tabiî, ağır şartlarda yürütülen bir mücadeledir; silahlar alınmış, tersanelere girilmiş, bütün imkânlar kaybedilmiş. Buna rağmen, sivil-asker insanların Osmanlı ordusundan işgale karşı kaçırabildikleri silahlarla, imkânlarla, toplarla, kamalarla bu mücadele yürütülür; çok zor şartlarda yürütülen bir mücadeledir. Ankara da bunun merkezidir; yani, Ankara'nın doğuşunun arkasında bu var, böyle, büyük bir vatan mücadelesi var.

Biz, tabiî, bu yıldönümünü burada hatırlar, hürmetle, tazimle anarken şunu hedef almamız lazım: Mustafa Kemal ve arkadaşlarının hedefi, çağdaş bir Türkiye, muasır bir medeniyete ulaşmak ve bağımsız bir Türkiye haline gelmekti. O nesiller, Osmanlı'nın son dönemini yaşayan nesillerdir; yani, o büyük yıkılışın hicranını, azabını nefislerinde çeken insanlardı. Hakikaten, cumhuriyeti kuranlar, bu yeni kuruluşta, yeni bir umut aradılar; tekrar büyümek, gelişmek, millet olarak hür yaşamak... Ki, İstiklal Marşında da bu vardır esas itibariyle. Bu iradeyi ortaya koymaya gayret ettiler.

Şimdi, tabiî, 82 yıl sonra, bu hedeflere ulaşamamış olma sebebiyle, ben, başımı, hem hürmeten hem de üzüntüyle eğiyorum. Onun için, önümüzdeki temel mesele -Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak da, millet olarak da- bu hedeflere, bir an önce ulaşmaktır, güçlü Türkiye'yi ortaya koymaktır. Evet, geçmişimizle daima iftihar edeceğiz; ama, bizden de, geleceğe, iftihar edilecek olan birtakım medeni eserler ve değerlerin intikal etmesi için, ona göre çalışmamız gerekmektedir.

Hakikaten, Mehmet Âkif'i ve Mustafa Kemâl Atatürk'ü, Mustafa Kemal Paşa'yı Ankara'ya gelişi münasebetiyle andığımız bugünde bunları hatırlama ihtiyacında bulunuyorum.

Rahmetli Hasan Basri Çantay...

BAŞKAN - Efendim, lütfen sonuçlandırır mısınız.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Bitiriyorum.

...İstiklal Marşının yazıldığı günleri -Tacettin Dergâhında, Mehmet Âkif'in yanındadır o zaman; Türkiye Büyük Millet Meclisinin de kâtiplerindendir, Münir Ertegün'le, sonra büyükelçi olan zatla- anlatır, Âkif'in Tacettin Dergâhındaki hayatını anlatır. Yani, fevkalade zor şartlardan Türkiye doğmuştur; bu zor şartlarda doğan Türkiye'yi güçlü ülke yapmak hepimizin görevidir diyorum.

Ebediyete intikal eden Mustafa Kemal Atatürk, Mehmet Âkif ve diğer bütün nesilleri, devlet adamlarını, kumandanını, askerini, hepsini hürmetle, rahmetle anıyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkürler Sayın Ayhan.

Son olarak, Demokratik Sol Parti Ankara Milletvekili Sayın Esvet Özdoğu... (DSP sıralarından alkışlar)

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Son değil Sayın Başkan, daha biz konuşmadık.

BAŞKAN - Sayın Aslan, bir pusula gönderme nezaketini esirgerseniz, ben unutabilirim. İşaret buyursaydınız, ben yine "son olarak" kelimesini kullanmazdım. Diğerleri konuşmuş, doğru; matematik değeriyle size gelmediği için, son demeyeyim.

Buyurun Sayın Özdoğu.

ESVET ÖZDOĞU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin 82 nci yıldönümü.

Büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde yürütülen ulusal Kurtuluş Savaşının zaferle sonuçlanmasında Ankara'nın özel bir yeri vardır.

1919'ların Ankarası, o günlerde, ulaşılması, yaşanması güç, bakımsız bir Anadolu kasabasıydı. Erzurum ve Sıvas Kongrelerinin ardından, Atatürk ve arkadaşları, 27 Aralık 1919'da, bu yoksul Anadolu kasabasına, Ankara'ya geldiler. Böylece, bu yoksul Anadolu kasabası, işgalcilere karşı Anadolu ihtilalinin komuta merkezi, yeni Türkiye Cumhuriyetinin kalbi oldu. Türkiye'nin kalbi Ankara, 27 Aralıktan sonra, artık, işgalci emperyalist güçler başta olmak üzere, tüm dünyanın tanıdığı, tanımak zorunda kaldığı bir kenttir; onurlu başkaldırının, zaferin, kutsal isyanın simgesi olarak zihinlere ve tarihe kazınır. Seymenler, Dikmen sırtlarında, önderleri Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarını büyük bir coşku ve sevinçle karşılarken, elbette, yüreklerinde umut taşıyorlardı. Elbette, vatanları için çarpışmanın ilk adımlarını atıyorlardı. Ancak, yaşadıkları yoksul, küçük Ankara'nın dünyaya kendisini böylesine kabul ettireceğini, mandacıları, işgalcileri ve dünya devletlerini dize getirecek bir başkent olabileceğini belki de hiç düşünmüyorlardı. Daha sonra, 23 Nisan 1920'de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu kentte oluşması ve dünyaya ilanı... Böylesine onurlu bir ortaya çıkış dünyada başka bir kente nasip olmuş mudur bilemiyorum; ama, hiç sanmıyorum.

Özetlemek gerekirse, 27 Aralık 1919, Ankara ve Türkiye için Ulusal Kurtuluş Savaşının, yeni laik Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun dönüm noktasıdır. Ne mutlu Atatürk'ü 27 Aralıkta bağrına basan Ankaralılara.

Saygılarımla, hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Özdoğu.

Şimdi, Anavatan Partisi Denizli Milletvekili Sayın Beyhan Aslan, buyurun.

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 19 Mayıs 1919'da, tarihin en kıdemli ve en onurlu milleti olan Türk Milletinin bir evladı Mustafa Kemal Atatürk bir yürüyüşe çıkıyor. Yeniden bir Türk kurtuluş destanını yazmak, yeniden bir Ergenekon yaratmak için yola çıkan Mustafa Kemal kendisini Anadolu topraklarına atıyor. Amasya, Erzurum, Sıvas, derken Ankara'da 27 Aralık 1919'da seğmenler tarafından karşılanıyor. Seğmenler tarafından karşılanırken seğmenlerin duyduğu heyecanı Ege'de zeybekler, Karadeniz'de uşaklar, Anadolu'da, Erzurum'da dadaşlar duyuyor. Bu aynı heyecanla, Anadolu, Mustafa Kemal'i bağrına basıyor ve Kurtuluş Savaşının fiilen başladığı Ankara, bugüne kadar, başkent olarak da Anadolu'nun kalbinde Türk Milletine yön veriyor. Bu nedenle, bu hareketi başlatan Mustafa Kemal Atatürk'ü, onun silah arkadaşlarını rahmetle anıyorum ve Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Aslan.

Efendim, önce, Sayın Kültür Bakanımıza gösterdiği hassasiyet nedeniyle bir teşekkür borcumuz var. Gündemdışı iki konuşmaya -yanıt kelimesini kullanmayalım- bu önemli günde katkı yapmak amacıyla, Değerli Millî Eğitim Bakanımız Sayın Metin Bostancıoğlu'nu kürsüye davet ediyorum...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, bir tek cümle söyleyeceğim. Mehmet Âkif'in mezarı İstanbul'da Edirnekapı'dadır. Konuşmam sırasında, mezarın Hacettepe'de olduğu ifadesi geçmiştir. O, öyle değil; külliyesi Hacettepe'dedir.

BAŞKAN - Öyle anlaşıldı zaten.

Sizin, eski bir Ankara Valisi olarak, bunu bilmeyeceğinizi zaten varsayamayız.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Çok teşekkür ederim; çok naziksiniz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. (DSP sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür Bakanımız Sayın İstemihan Talay'ın Ankara dışında bulunması nedeniyle, bugün, onun adına, Kültür Bakanlığında düzenlenen Mehmet Âkif toplantılarına katıldım. Bugün, onun adına, Tacettin Dergâhını ziyaret ettik.

Bugün, aynı zamanda, Yüce Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin 82 nci yıldönümü olması nedeniyle, Ankara'da, bir yandan Seğmenler ve halkımız, Atatürk'ün Ankara'ya gelişini şenliklerle kutlarken, diğer yandan okullarımızda, hem bu şenliklere katılınmış hem de Mehmet Âkif toplantıları yapılmıştır. Kültür Bakanlığında yapılan toplantıda, Kültür Bakanlığı sanatçıları, Mehmet Âkif'i örnekleriyle anlatmışlardır.

Yine, bugün, Tacettin Dergâhının ziyaretinden başka, Mehmet Âkif'in Edirnekapı'daki mezarı, Millî Eğitim Bakanlığı adına Vefa Lisesi öğrencileri tarafından ziyaret edilmiştir. Yurdun dört bir yanında, Mehmet Âkif adını taşıyan bütün okullarda ve diğer okullarda Mehmet Âkif anılmaktadır. 12 Martta, İstiklal Marşımızın kabul edilmiş olduğu günde de Mehmet Âkif anılmaktadır. Hiç kimse, Türk Milletine, ne İstiklal Marşını ne de Mehmet Âkif'i unutturamaz. (Alkışlar) Bizim en önemli görevimiz, işte, bu yüce değerleri yeni nesillere öğretmektir.

Yüce Atatürk, Anadolu'ya hareket ettiğinde, daha Samsun'a çıktığında, kafasında ve gönlünde, millî mücadelenin karargâhı olarak Ankara vardır. Yüce Atatürk, cumhuriyetin başkenti olarak Ankara'yı belirlemişti. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulacağı ve toplanacağı yeri Atatürk belirlemişti; orası Ankara idi. İşte, bu nedenle, Samsun, Erzurum, Sıvas ve Kayseri üzerinden, 27 Aralık 1919'da Ankara'ya geldi; değerli konuşmacıların belirttiği gibi, Seğmenler tarafından karşılandı. Seğmenler, Ankaralıları temsil ediyorlardı; oysa, bütün Ankaralılar karşılıyordu Yüce Atatürk'ü. İşte, Yüce Atatürk'ü, onun silah arkadaşlarını, onun cumhuriyeti kurmadaki birlikte çalıştığı bütün arkadaşlarını rahmetle anarak, bugünü şenliklerle kutluyoruz.

Sayın milletvekilleri, Mehmet Âkif, kültürümüzün temel taşlarından biridir. Mehmet Âkif, vatansever, millî şairimizdir. Batının, Batı kültürünün etkileşiminde, Batı'nın toplumsal ve düşünce gelişiminde özde bağdaşık, fakat, yerel özelliklerini koruyan, güçlü bir toplum yapısına varmayı öngören bir şairimizdir. Âkif, pozitif bilimin öneminin bilincindedir; gençlerin, pozitif bilimle ilgilenmelerini, bu yolda öğrenim görmelerini istemiştir. "Gençlik yüzünü Batı'ya sadece bilim için çevirmelidir. Batı uygarlığı körü körüne taklit edilmemeli, yararlı olan alınmalı; taklit etme düşüncesine sahip aydınlar yanlış içindedir" diyordu. Aydınların görevi, bu bileşimi yapmaktır. Şair, bu bileşime uygun üretken bir eğitim sistemini savunmuştur.

"Sanat, sanat içindir" görüşüne karşı çıkan "toplum için sanat" anlayışıyla, gerçekleri, şiir içinde tartışma ve sergileme yolunu seçmiştir. Şiirinde düş gücünün parıltıları yerini, gözle görülür gerçekçi bir yapıya bırakmıştır. Dilin toplumsal kimliğini öne çıkarmış, üslupta özgünlük ve kişiselliğe ulaşmıştır. Aruzu, ustalıkla, Türkçenin inceliklerine uygun bir söyleyişle uygulamıştır. Günün edebî dil anlayışına göre yalın bir Türkçe kullanmıştır.

Güçlü bir gözlemcidir. Yapıtlarında, edebiyat girmez sanılan ve ısrarla edebiyatın dışında tutulmaya çalışılan günlük olayları işlemiştir. Deyimler, atasözleri, halk deyişleri anlatımının temel taşlarıdır. Konuşma dilinin doğallığına yaslanmış, nazmı, düz yazıya yaklaştırmıştır. Anlatımın hiciv yönünü de güçlü olarak kullanmıştır. Dönemin edebî akımlarından etkilenmemiş, bağımsız, özgün bir şairimizdir.

Vatan ve millet sevgisiyle edebiyat alanında zirveye ulaşmıştır. Aynı zamanda, toplumcu, büyük bir düşünür, büyük bir konuşma ustasıdır. Milletvekili olduğu dönemlerde yaptığı millî mücadeleyi destekleyen konuşmalar, halkın mücadele gücünün artmasına katkıda bulunmuştur.

Güçlüklere göğüs gerecek bir karakter yapısına sahiptir. Milletine inanması ve bu inanç onu hiç umutsuzluğa düşürmemiştir.

İstiklal Marşının her mısraında inanç, kahramanlık, coşku ve ulusa güven vardır. İstiklal Marşımız Türk Ulusunun emperyalizme karşı başkaldırmasının ve zaferinin destanıdır. Türk Ulusunun ortak duyguları ve değerleri, özgüvenle dile getirilmiştir İstiklal Marşında. Âkif'in ulusa armağan ettiği İstiklal Marşıyla bizlere yurt ve bayrak sevgisini aşılamış; büyük hedefler, bedeller ödeyerek kazanılan bağımsızlığımızın önemini kavratmıştır.

"Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak,

O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!

O benimdir, o benim milletimindir ancak" diyen gür sesiyle gönlümüzde sonsuza dek yaşayacaktır.

"Ümmet" yerine "millet" kavramı etrafında halkı harekete geçirmek için çalışmıştır. Özgürlüklerden ve halktan yana olmuştur. Dinî bağnazlığa karşıdır. Müslümanlığın ilerlemeye, çağdaşlaşmaya âdeta kapalı olduğunu sananları sert bir biçimde karşısına almış ve uyarmıştır. Bilimde, teknikte, kültürde yaşanan gerilik, İslamiyetten değil insanların tembelliğinden, İslamı yanlış yorumlamalarından, bir lokma bir hırkaya razı olmalarından, bilime ve araştırmaya gereken önemi vermemelerindendir.

"Hurafeler, üfürükler, düğüm düğüm bağlar,

Mezar mezar dolaşıp hasta baktıran sağlar!

Bir baksana, gökler uyanık, yer uyanıktır.

Dünya uyanıkken, uyumak maskaralıktır" diyerek, gerilik ve yobazlığı eleştirmiştir. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri ve alkışlar)

Âkif'in bağımsızlık düşüncesi, bütün çıplaklığı ve yüceliğiyle İstiklal Marşında anlam bulmuştur. "Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın" dileğinde bulunurken, özgür ve bağımsız bir yurt düşüncesini ulusal bir heyecanla dile getirmiştir.

Çanakkale destanını yaratan kahramanları, gönüllerindeki yüce arzuyu Âkif kadar hissedebilen pek az insan vardır. Sanatçı kişiliği, cesareti, yurt ve insan sevgisiyle, Kurtuluş Savaşının manevî desteği olan şair, gür ve pervasız sesiyle kitleleri etkileyecek bir heyecan yoğunluğuna sahiptir.

"Ben, ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!" dizeleri, Âkif'in bağımsızlık düşüncesinin en güzel örneğidir. Türkün kahramanlık ruhunu destanlaştırmıştır. Çanakkale şehitleri için yazılan destanın bir benzeri henüz daha edebiyatta yoktur.

Ölümünün 65 inci yılında Mehmet Âkif Ersoy'u minnet, şükran ve rahmetle anıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Biz de, Ölümsüz Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Millî Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'u rahmetle, minnetle, özlemle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.

Şimdi, gündemdışı üçüncü söz, Türk futbolunun problemleri konusunda söz isteyen, Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'e aittir.

Buyurun Sayın Çiçek.

Süreniz 5 dakika.

3. – Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'in, Türk futbolunun sorunlarına ve 23 Aralık 2001 Pazar günü Yimpaş  Yozgatspor - Galatasaray futbol takımları arasında yapılan maçta yaşanan olaylara ilişkin gündemdışı konuşması

 MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; benden önce konuşan bütün parlamenter arkadaşlarımın, Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin 82 nci yılı ve merhum Mehmet Âkif Ersoy'un 65 inci ölüm yıldönümü dolayısıyla, ifade buyurdukları kanaatlerine aynen iştirak ediyor, Atatürk'ü ve Mehmet Âkif Ersoy'u, rahmetle, şükranla anıyorum.

Ayrıca, bana, bugün, konuşma hakkını veren saygıdeğer hemşerim, Saadet Partisi Grup Başkanvekili Yasin Hatiboğlu Beye de, teşekkürlerimi sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün, ülkemizdeki bütün insanlarımızın, partili-partisiz bütün insanlarımızın, hepimizin iştirak ettiği bir konuyu, ilgilendiği bir konuyu huzurunuza getirmek istiyorum: Futbol. Zamanımızda, bütün dünyanın yakından ilgilendiği futbol endüstrisi, ülkemizde de alabildiğine yaygın hale geldi. Bütün spor kollarını geride bırakarak, kitleleri arkasından koşturan bir spor dalı oldu. Bölge farkı gözetmeksizin, ülkemizin insanı, genç-ihtiyar, kadın-erkek, bütün halkımız, stadyumları dolduruyor bugün; kendinden geçercesine takımlarını destekliyor. Hele, şehir takımları, o şehrin sembolleri oldu, o şehrin kolektif malı oluverdi; insanlarımız, onunla yatıyor, onunla kalkıyor. Eskiden, sadece büyük şehirlerimizde seyrettiğimiz takımlar, süratle Anadolu'ya yayıldı. Futbol kulüpleri kuruldu, altyapıları hazırlandı. Futbol, Anadolu'da, harman yerinden, çamurlu futbol sahalarına taşındı. Oradan da, dünyayla yarışacak seviyeye ulaştı. Anadolu'nun birçok kulübü, dünya standartlarında sahalara kavuştu, altyapılarını tamamladı, futbol okulları kuruldu.

İstanbul'da, Dolmabahçe, Ali Sami Yen, Fenerbahçe Statları derken, bugün, Siirt, Diyarbakır, Adana, Kayseri, Trabzon, Yozgat ve Türkiye'nin birçok ilinde, takımlar, modern sahalara kavuştu. Anadolu takımları, birer birer, birinci ligde boy göstermeye başladılar; biz de varız dediler, şampiyonluğa ortak olmaya başladılar. Anadolu takımları, asırlık tarihi olan takımlarla boy ölçüşmeye başladı. Bu takımları, illerinde yendiler, hatta o tarihî dev sahalarda, kendi evlerinde, Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve diğer büyük takımlarımızla boy ölçüşmeye başladılar. İşte, ne olduysa, o andan sonra oldu. Anadolu takımlarına karşı, garip ambargolar uygulanmaya başlandı, akıl almaz ve düşüncedışı planlarla, mağlubiyetleri galibiyete çevirmenin hesapları yapılmaya başlandı. Bunun geçmişteki örnekleri çok da, ben, sizi, 23 Aralık 2001 Pazar gününe götürmek istiyorum.

İl; seçim bölgem Yozgat. Şehir stadında, 22 Aralık 2001 Cumartesi günü saat 13.30'da, Yimpaş Yozgatspor ile Galatasaray arasında birinci süper lig maçı vardı. Maç, cumartesi günü 18 dakika oynandı, yoğun kar yağışı sebebiyle, pazar günü saat 13.00'e ertelendi. Yozgatlılar, Galatasaray'ı ve yöneticilerini, o gece, Yozgatlıya yakışır şekilde ağırladılar. Ertesi gün, Yozgatlı sporseverler, futbolseverler, stadyumu doldurmaya başladılar. Yozgat seyircisi, geçmişte olduğu gibi, rakip takımın oyuncularının güzel hareketlerini alkışlayacak kadar centilmence, maçı seyretmeye devam etti. İlk gölü, 13 üncü dakikada Galatasaray attı. Maç 1-0 devam ederken, Yimpaş Yozgatspor, 44 üncü, 48 inci ve 53 üncü dakikalarda attığı gollerle, bir anda, Galatasaray karşısında 3-1 galip duruma yükseldi.

Bütün bunları, seyredemeyen arkadaşlarım için anlatıyorum. İşte, ne olduysa, o andan sonra oldu. Galatasaray, birden, 12 kişi oymaya başladı sahada. Hakem, çaldığı bütün düdüklerde Galatasaraylıydı sanki. 80 inci dakikada, Sergen, Yimpaş Yozgatsporlu Hüseyin'i resmen tekmeledi. Bütün dünyada, bu hareketin cezası kırmızı kart iken ki, bu konuda, üç gündür, dört gündür, bütün spor otoriteleri ittifakla aynı şeyi söylüyorlar, kırmızı kart gerekirdi diyorlar, Merkez Hakem Kurulu Başkanının da bu konuda kanaati aşağı yukarı böyle; ama, futbol hakemi bu, yaptığı hata da olsa, orada telafi etme şansı yok. O, takdirini, Galatasaray'a -büyük takım olduğu için- sarı kartta kullandı; sahadan atılması lazım gelen Sergen atılmadı ve sonra gol attı. Durum 3-2 devam ederken, bu da yetmedi, Yimpaş Yozgatsporlu Selim'e ceza alanı içinde 86 ncı dakikada faul yapıldı. Futbolcu yere düştü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ÇİÇEK (Devamla) - Müsaade eder misiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Edemem müsaade. Gündemdışı konuşmanın konusu Türk futbolunun problemleriydi. Ben, Saadet Partisi Grubuna düşen söz hakkını kullanacağınız...

MEHMET ÇİÇEK (Devamla) - Son cümlelerimi söyleyeceğim.

BAŞKAN - Son cümlenizi söyleyin.

Şimdi, burada, Türk futbolu deyince...

MEHMET ÇİÇEK (Devamla) - Şunu belirtmekte fayda mülahaza ediyorum sayın milletvekilleri; Memleketimizin bütün takımları bizim takımımızdır. Sporcularımızın, bilhassa millî takımlarımız başta olmak üzere basketbol, voleybol, futbol ve benzeri takımlarımızın Avrupa ve dünya kupalarında aldığı başarılardan dolayı seviniyor ve gurur duyuyoruz. Bu konuda, Galatasarayımızla da gurur duyuyoruz. Kulüp başkanı ve camiası gurur duyduğu kadar, Yozgatlılar olarak biz de Galatasarayla gurur duyuyoruz.

Hakemlik müessesesi kutsal bir müessesedir. Takımların kaderini teslim ettiğimiz bu şerefli kişiler, yanlış yorumlara sebep olacak yanlı, yönü tavırlardan uzak durmalıdırlar. Bu, futbolumuzun temel problemlerinden biridir. Bu kutsal mesleğe gölge düşürecek şüpheli kararlar vermemelidirler. Hakemlikin kararları değiştirilmiyor diye, zayıflar mağdur edilmemelidir. Bu konuda, gençlik ve spordan sorumlu Devlet Bakanımızı, Futbol Federasyonumuzu, Hakem Kurulumuzu göreve çağırıyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, sadece büyük takımların değil, bütün takımların ihtiyaçları karşılanmalıdır.

Sözlerimi şöyle bitirmek istiyorum: Bizi Avrupa ve dünya kupasında temsil eden takımlarımızla gurur duymamız, başka takımların mağdur edilmesine sebebiyet vermemelidir. Ne haksızlık etmeliyiz ne haksızlığa göz yummalıyız.

Saygıdeğer milletvekilleri, Yozgat Milletvekili olarak, Yozgat'ın uğradığı bu haksızlığı dile getirmenin gerekli olduğuna inanıyorum. Yozgatlı kırgındır ve üzgündür, yetkililerden haklarının iade edilmesini istemektedir. Merkez Hakem Kurulu Başkanının ve hakemlerimizin özür dilemesi bu mağduriyeti gidermemektedir. Meclis olarak, hükümet olarak ilgili bakanları göreve çağırmanızı istiyorum ve Yozgatlı yetkililerin göstermiş olduğu âlicenaplığı, taşkınlık yapmamalarını saygıyla karşılıyorum.

Sayın Bakanımızı, Futbol Federasyonumuzu, yetkililerimizi, tekrar, göreve çağırıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, ben de, Sayın Mehmet Çiçek arkadaşıma teşekkür ediyorum; ama, bir hususu hatırlatmak isterim. Türkiye Futbol Federasyonu, faaliyetlerini özerk statüde sürdüren bir kurumdur; rahmetli Turgut Özal'ın önderliğinde özerkleşmiştir. Türkiye futbolunun problemleri var mıdır; vardır. O saydığınız Anadolu'daki tesis atağı, rahmetli Özal'ın başlattığı bir çığırdır; kabul.

Sayın Şenes Erzik sonrasında, Sayın Haluk Ulusoy başkanlığında federasyon yönetiminin sorunları nedir diye bana sorarsanız; ben de, bir Anadolu kulübünde yıllarca yöneticilik yaptım, başkanlık yaptım...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkanım, Trabzonspor yıllardan beri onun çilesini çekiyor; alışacak beyler de...

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Olmaz ki böyle, Sayın Başkan!..

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, zamanı iyi kullanmamız gerek.

BAŞKAN - Buyurun, siz yönetin o zaman.

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Zamanı doğru dürüst kullanalım diye söylüyorum ben, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Bakın, sayın milletvekilleri, ben, demin, burada, Atatürk'ün Ankara'ya gelişi konuşulurken, Başkanlık Kürsüsüne ve hatibe söz söyleyen grubunuzdaki milletvekillerini tahammülle karşıladım. Burada, bir sayın milletvekilinin canı yanmıştır. Doğrudur; Yozgat'ın gösterdiği bir şey vardır. Ben, kendi ikazımı yaptım, "Türk futbolunun sorunları diyorsunuz" dedim; ama, burada, Türk futbolu derken iki cümle de benim sarf etmeme tahammül göstermeniz...

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, iki saat geçti...

BAŞKAN - Sayın Hocam, istirham ediyorum...

Özerk yapıdır. Şimdi, yıllar sonrasında, ilk defa Türk Millî Takımı, bu federasyon döneminde, sayesinde, dünya kupasına gidiyor. Daha bir özerkleştirerek, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak sahip çıkmamızdan geçer.

Hakemler meselesine gelince; o hakem başta olmak üzere, çoğunu tanırım; dürüstlüklerinden, şereflerinden zerre kuşku duymamamız lazım; ama, her meselede de, bunu Meclis kürsüsüne getirmeyi âdet etmek yerine başka platformlarda çözmemiz lazım diyorum ve...

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Sayın Başkan, biz, sadece yetkilileri göreve çağırdık, o kadar.

BAŞKAN - Spordan sorumlu Devlet Bakanımızın orada sorumluluğu yok ki; niye onu...

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat)  - O kadar...

BAŞKAN - Hayır efendim, özerk olduğu için, Sayın Bakanımızı, sanki görevini yapmıyormuş gibi bir konuma getirme yanlışı olur, ona işaret etmek için...

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Türkiye Büyük Millet Meclisinden özerk hiçbir yer yoktur, hepsi onun altındadır.

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi destek vermelidir dedim, o desteğini vermelidir dedim.

Size de geçmiş olsun diyorum, onlar da değerimiz.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Türkiye Büyük Millet Meclisi hepsinin üstündedir.

BAŞKAN - Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

İki adet Meclis araştırma önergesi vardır, okutacağım. 

Kâtip Üye arkadaşımın, oturduğu yerden okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İlk önergeyi okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 20 arkadaşının, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/234)

ÊTürkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizin en önemli tuz yataklarından biri olan Tuz Gölü, Konya ve Aksaray illeri ile çevredeki ilçelerin evsel atıkları nedeniyle sürekli kirlenmektedir. Göldeki kirlenme son yıllarda tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Tuz Gölündeki kirlenmenin boyutları, elde edilen tuza ve insan sağlığına etkileri ve alınacak önlemlerin tespiti amacıyla Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü maddesi uyarınca araştırma önergesi hazırlamış bulunmaktayız.

Gereğini arz eder, saygılar sunarız.                                 11.12.2001

1 - Özkan Öksüz

(Konya)

2 - Nurettin Aktaş

(Gaziantep)

3 - Faruk Çelik

(Bursa)

4 - Eyüp Fatsa

(Ordu)

5 - Ahmet Nurettin Aydın

(Siirt)

6 - Ali Sezal

(Kahramanmaraş)

7 - Kemal Albayrak

(Kırıkkale)

8 - Osman Pepe

(Kocaeli)

9 - Musa Uzunkaya

(Samsun)

10 - Hüseyin Kansu

(İstanbul)

11 - Mehmet Çiçek

(Yozgat)

12 - Sadık Yakut

(Kayseri)

13 - Sait Açba

(Afyon)

14.- İsmail Alptekin

(Bolu)

15.- Tevhit Karakaya

(Erzincan)

16.- İlyas Arslan

(Yozgat)

17.- Mehmet Elkatmış

(Nevşehir)

18.- Avni Doğan

(Kahramanmaraş)

19.- Dengir Mir Mehmet Fırat

(Adıyaman)

20.- İsmail Özgün

(Balıkesir)

21.-Mahmut Göksu

(Adıyaman)

Gerekçe:

Kimya sanayiinin ana hammaddelerinden birisini oluşturan tuz, tarımda, tıpta, ulaşımda (konservecilik, dericilik, kozmetik, gübre gibi) küçük sanayide, (çeliğe sertlik verilmesi, emaye yapımı, cam, soda ve soğutma gibi) büyük sanayide, sodyum hidroksit üretiminde, sodyum üretiminde, sodyum sülfat üretiminde kullanılmaktadır. Bu nedenle tuzun önemi her geçen gün artmaktadır.

Ülkemizde ham tuz ihtiyacının yüzde 55'i Tuz Gölünden karşılanmaktadır. Tuz Gölü, 211 000 000 ton rezervi ile dünyada tuz üretiminde ikinci en büyük kaynaktır. Bu nedenle, tuz üretimi bakımından son derece önemli tabiî kaynak olan Tuz Gölünün olmadığı Anadolu'yu düşünmek mümkün değildir. Dünyada Tuz Gölü gibi bir göl, sadece Amerika'da bulunmaktadır.

Ülkemiz ve Konya İlimiz için çok değerli olan Tuz Gölü, son yıllarda çok hızlı bir şekilde kirlenmektedir. Uzmanlar, kirlenme böyle devam ederse on onbeş yıl içerisinde Tuz Gölünün yok olacağını belirtmektedirler. 1960'lı yıllarda Beyşehir yöresinin tarımsal alanlarının sulanması amacıyla sulama kanallarının yapılması ve 1973 yılında bu kanalların Tuz Gölüne bağlanmasıyla Tuz Gölünde kirlenme başlamıştır; çünkü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce 1974 yılında açılan ana tahliye kanalına sonradan Konya İlinin evsel ve endüstriyel nitelikli atıksuları arıtılmadan deşarj edilmektedir. Ayrıca, Aksaray'la birlikte Cihanbeyli, İnlice, Beyşehir, Bozkır ve Şereflikoçhisar gibi ilçelerin kanalizasyonları da Tuz Gölüne dökülmektedir. Bunun sonucunda göldeki kirlenme artmış ve tuz üretimi her geçen gün azalmıştır.

Tuz Gölünün yok olması, geçimini bu gölden sağlayan 5 000 insanın da işsiz kalması demektir; çünkü, Şereflikoçhisar ve Cihanbeyli'nin ekonomisinin hemen tamamı tuza dayanmaktadır.

Tuz Gölüne, kanalizasyonlar kanalıyla, 1992 yılı verilerine göre 1 949 ton deterjan, 90 000 ton yağ ve gres, 1 500 ton organik madde, 28 ton nitrat, 18 000 ton sülfat, 276 kilo cıva karışmaktadır; ayrıca, yıllık 200 000 ton çamur akmaktadır. Tuz Gölüne boşalan evsel ve endüstriyel atıklar ve su dengesindeki bozulmalar nedeniyle gölün havzası her geçen yıl daralmakta ve tuz tabakasının altında âdeta bir bataklık oluşmaktadır.

Tuz Gölünde mevcut kirliliğin giderilmesi ve Tuz Gölünün korunmasıyla ilgili olarak "Tuz Gölü Entegre Projesi" hazırlanmış ise de, gerekli dışkaynağın çok geç bulunması, projeyi yürütecek ve ihale edecek makamın değişmesi ve uzayan bürokratik işlemler nedeniyle proje bir türlü hayata geçirilememiştir. Tuz Gölü hızla kirlenmeye devam etmektedir. Kirlenme bir an önce durdurulmazsa ülkemizin en önemli tuz kaynakları yok olacaktır. Tuz Gölü kokmaktadır, haliyle tuz kokmaktadır. Bir an önce bunun önlenmesi gerekmektedir.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

A.           ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bir şey mi söyleyeceksiniz Sayın Aktaş; buyurunuz.

A.           ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, az önceki tepkimi ben sizin şahsınıza ve temsil ettiğiniz yüce makama yapmadım; ancak, siz bana hitap ettiğiniz için, izin verirseniz, neden tepki gösterdiğimi çok kısa olarak bir iki cümleyle açıklamak istiyorum.

BAŞKAN - Peki, buyurun.

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sizin de bildiğiniz gibi, sizin başkanlık ettiğiniz dönemde; yani, iki gün önce gündemimiz çok yoğun olduğu için ve gerçekten çok önemli olduğuna inandığımız kanunları çıkarmak için, Yüce Meclis, saat 14.00'ten başlayarak, gece saat 22.00'ye kadar çalışma kararı almıştı. Gördüğünüz gibi, bildiğiniz gibi, depremlerden zarar görenlerin vergi borçları ve vergi cezalarının terkininden, tütünle ilgili yasanın çıkarılmasına kadar, çok önemli olduğuna inandığımız yasalar var gündemimizde. Bugün saat 14.00'te başlamamız gerekirken, şu anda saat 16.10, daha gündemimize de geçemedik.

Onun için, bir milletvekili olarak sizden istirhamım, lütfen, Türkiye Büyük Millet Meclisinde zamanın daha iyi kullanılabilmesi için, siz ve diğer başkanvekili arkadaşlarımızın özen göstermesini bekliyoruz, diliyoruz. Sizden, bunun böyle kabul edilmesini rica edeceğim.

Teşekkür ederim. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın hocam, siz de kabul buyurursunuz ki, saat 14.00'te başlaması gereken oturumun başlayamamasının kusuru da Başkanlığa ait değil.

Ayrıca, hemen hemen bütün Ankara milletvekili arkadaşlarımın gündemdışı söz talebinde bulunduğu, Atatürk'ün Ankara'ya gelişi ve Mehmet Âkif Ersoy'un ölüm yıldönümü meselesi, eğer yasaların görüşülmesinde bir gecikme sebebi gibi addediliyorsa "kim yapacaksa, programını ona göre yapsın" demek benim de burada görevim.

Teşekkür ediyorum.

İkinci önergeyi okutuyorum:

2. – İçel Milletvekili Ali Er  ve 19 arkadaşının, İçel İlinde yaşanan sel felaketinin yol açtığı zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/235)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçel İli merkez ve bütün ilçelerinde yaşanan doğal afetin sebep olduğu zararların yerinde tespit edilerek, vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin ortadan kaldırılması amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederiz.

Saygılarımızla.

1.- Ali Er

 (İçel)

2.- İrfan Gündüz

 (İstanbul)

3.- Mehmet Çiçek

 (Yozgat)

4.- Salih Kapusuz

 (Kayseri)

5.- Gaffar Yakın

 (Afyon)

6.- Cemil Çiçek

 (Ankara)

7. - Ramazan Toprak

 (Aksaray)

8.- Mahmut Göksu

 (Adıyaman)

9.- Hasari Güler

 (Adıyaman)

10.- Şükrü Ünal

 (Osmaniye)

11.- M. Ergün Dağcıoğlu

 (Tokat)

12.- Mehmet Gözlükaya

 (Denizli)

13.- Mehmet Ali Bilici

 (Adana)

14.- Musa Uzunkaya

 (Samsun)

15.- Metin Kalkan

 (Hatay)

16.- Zülfükar İzol

 (Şanlıurfa)

17.- Osman Aslan

 (Diyarbakır)

18.- Mustafa Zorlu

 (Isparta)

19.- İsmail Özgün

 (Balıkesir)

20.- Mehmet Ali Şahin

 (İstanbul)

Gerekçe:

İçel İli ve bütün ilçelerinde 20.11.2001, 11.12.2001 tarihlerinde meydana gelen yoğun yağış ve sel felaketinden dolayı bölgemizde birçok maddî hasar meydana gelmiş, ayrıca, 6 vatandaşımız hayatını kaybetmiş bulunmaktadır.

İlimizde meydana gelen bu doğal afetten sonra elektrik, yol, su, telefon, kanalizasyon şebekeleri zarar görmüştür.

İçel İli genelinde 4 842 konut, 1 031 işyeri ve 50 resmî bina ve cami olmak üzere, 5 923 binamız hasar görmüştür.

İlimiz Merkez; Karaduvar, Kazanlı, Adanalıoğlu, Tece, Davultepe, Mezitli, Kuyuluk, Çiftlik Beldesi, Bozon-Kale Köyleri, Yeni Taşkent Beldesi...

Tarsus; Bahşiş, Huzurkent, Atalar, Yenice, Yeşiltepe Beldeleri, Kulak, Alifakı, Akarsus, Ağzıdelik, Kurbanlı, Yeniçay, Kelahmet, Aliağa, Hacıbozan, Çöplü, Yaramış, Alifendioğlu, Baharlı, Çatalca, Çayboyu, Hasanağa, Mantaş, Kefeli, Bağlarbaşı, Köselerli, Nacarlı, Çiçekli, Baltalı, Çamtepe Köyleri, Merkez Kemalpaşa Mahallesi, Şahin Mahallesi, Seksenikievler Mahallesi,

Erdemli; Merkez, Koyuncu ve Akdeniz Mahallesi, Limonlu, Kumkuyu; Çeşmeli, Kargıpınarı, Kızkalesi, Kocahasanlı, Tömük Beldeleri, Sarıyer, Elvanlı köyleri,

Silifke; Atayurt, Taşucu, Arkum, Atakent, Akdere, Yeşilovacık Beldeleri ve Karadedeli, Çeltikçi, Keben, Kargıcak, Ekşiler, Kabasakallı, Bahçe, Sökün, Kurtuluş, Ulugöz, Bahçederesi, Burunucu, Gülümpaşalı, Bolacalı, Koyuncu, Işıklı, Keşlitürkmenli, Çaltıbozkır, İmamuşağı, Gündüzle Köyleri başta olmak üzere, bütün bölgemizde 7 606 çiftçi ailemizin 119 767 dekarlık ekili-dikili alanı zarar görmüş. Ayrıca, birçok canlı hayvan telef olmuştur.

Mersin merkez Yenişehir, Selime Gök Camii, Mersin merkez Hz. Ömer Camii, Mersin merkez Çiftkale Camileri de hasar görmüştür.

İçel merkez Çavak Köyü Köprüsü, Silifke Bükdeğermeni Köyü Köprüsü, Erdemli Sarıyer-Hacıhalilarpaç Köprüsü, Çamlıyayla Körmenlik Karain Köprüleri hasar görmüş, Tömük Kasabasında iki ayrı köprü yıkılmıştır.

Ayrıca, İçel, Antalya arasındaki E-24 Karayolunda bulunan Mezitli, Kandak, Tece, Tömük, Erdemli, Aydıncık, Anamur, Dragon Köprüleri ağır hasar görmüştür. Bütün köy yollarımız az ya da çok hasar görmüştür.

Ayrıca, İçel merkez, Takanlı, Sarılar, Bozon Köyleri ve Değirmençay Beldesinde,

Erdemli, Dağlı, Sinop, Sıraç, Çamlı, Doğulu Köylerinde,

Çamlıyayla; merkez Kale Mahallesi, Sebil Kasabası ve Bozali Mahallesinde,

Silifke; Karahacılı Köyünde, Mut merkez Karşıyaka Mahallesi ve Barabanlı Köyünde de heyelan meydana gelmiştir.

Bölgemizde bu tür felaketlerin yaşanmaması veya etkisinin en aza indirilmesi için bütün altyapının gözden geçirilmesi gerekmektedir. Şehirleşmenin bilinçli bir şekilde yapılanabilmesi için başta mahallî idarecilerimizin, vatandaşlarımızın bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

Açıklanan bütün bu gerekçelerin ışığında, bölgemizdeki zararların, yerinde incelenmesini ve vatandaşımızın mağduriyetinin giderilmesi için TBMM'de Meclis araştırma komisyonu kurulmasında fayda görülmektedir.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Her iki önerge de gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeleri, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:

 C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Adana Milletvekili Arif Sezer'in, KİT Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/434)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

KİT Komisyonu üyeliğimden istifa ediyorum.

Saygılarımla.

                                                                        Arif Sezer

                                                                              Adana

BAŞKAN -Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın Ertugay, deminden bu yana işaretiniz var, bir şey mi söylemek istiyorsunuz?

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Size arz etmiştim, bir konuya açıklık getirmek için söz istirham ediyorum.

BAŞKAN - Peki; herhangi bir şeye meydan vermeyeceğiz; çünkü, arkadaşımızla da konuştuk, niyetimiz belli. Kendi asaletinize yaraşır şekilde yapalım.

Buyurunuz efendim.

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlarım, önemli gördüğüm için bu açıklamayı yapma ihtiyacı duydum ve yapmamanın çok önemli bir eksiklik olacağını düşündüm. Bunun için, bir iki dakika vaktinizi almak istiyorum.

Dün gece Yüce Mecliste yapılan görüşmeler sırasında, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak Beyefendi, yerinden müdahale eden bir milletvekili arkadaşımıza verdiği cevapta, o milletvekilinden ziyade, bana göre, Erzurum'u ve Erzurumluyu rencide eden ifade ve beyanlarda bulunmuştur. Bu ifade ve beyanları ifade etmek istiyorum; çünkü, bu konuda çok büyük bir hassasiyet gösteren Erzurumluların telefonunu aldım; ayrıca, ben de, şahsen çok üzüldüm, üzüntülerimi ifade etmek istiyorum.

Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, Erzurum Milletvekili Aslan Beye "Aslan, hasisliğinden dolayı Allah seni çok güzel bir mekânda yaratmamış; ama, bizi, Allah'a çok şükür, öyle bir yerde, öyle bir toprakta dünyaya getirmiş ki, dünyanın her türlü nimetlerinden faydalanıyoruz; Allah'a şükür" diye hitap etmiştir. Bu, o milletvekilinden ziyade, o milletvekilinin doğduğu mekânları, toprakları küçümsemektir. Hemen, müsaadenizle, ifade etmek istiyorum: Erzurum da dahil, bütün doğu illeri de dahil, bu ülkenin her yeri, her bölgesi, her bölgesinin insanı, coğrafyasıyla, yokluğuyla, fukaralığıyla, ekonomisiyle, alay edilemeyecek kadar şerefli ve onurlu insanlardır. (DYP, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

Elbette ki, Erzurum da önemli bir vatan toprağıdır ve cumhuriyetin temellerinin atıldığı yerdir, bu ülkenin çimentosudur. Bunun için, şahsen, şunu da söyleyeyim; kimseyi kırmak niyetinde değilim; ama, bu tip ifadeler kullanmak hiç kimsenin hakkı ve haddi olamaz.

Değerli milletvekili arkadaşımızın bu konudaki düzeltmesini, Yüce Meclisin kürsüsünden istirham ediyorum. Bu konuda, şahsen, burada millet adına görev yapan, milletin hislerini, duyduklarını bu kürsüye aktarmak göreviyle görevlendirilmiş insanlar olarak bunu ifade etmenin bir görev olduğunu düşünüyorum.

Hoşgörünüz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ertugay, dün gece ve bu sabah konuyu görüştüğümüzde de ifade ettiğim gibi, Ali Uzunırmak arkadaşımız, dün akşam söylemişti; ayrıca, hepimizin bildiği bir arkadaşımız, asla böyle bir niyet beslemeyecek bir arkadaşımız. Şimdi, ben, Sayın Ali Uzunırmak'a yerinden bir açıklama yapma imkânı tanıyacağım.

Buyurun Sayın Uzunırmak.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Dün akşam, bu konu, zaten, bizim reddi ifademizle neticelenmişti; ama, arkadaşlar tatmin olmadılarsa şunu ifade etmek isterim: Bir defa, rahmetli Kâzım Karabekir, Atatürk İstanbul Hükümeti tarafından tutuklanma talebiyle karşılaştığında, ordunun kapılarını Atatürk'e açarak, millî mücadeleyi ilk başlatan komutanımız olmuştur; dolayısıyla, Erzurum olmuştur millî mücadelede Atatürk'ü teslim etmeyen. Dolayısıyla, bizim kastımız şehrimiz değildir; hele hele, Türkiye'ye ve dünyaya mal olmuş dadaşlara değildir. Dün, sözümüzün şahsîleştiğini ifade etmiştik. Eğer, sözlerim maksadı aşan bir mana ifade ettiyse, ben, dadaşlara üzüntülerimi ifade etmek istiyorum.

Tabiî ki, biz, her şeyimizle, folklorumuzdan türkülerimize varıncaya kadar, Türk Milletinin her ferdini ve Türkiye'nin her taşını, toprağını özümsemişiz. Ne deniliyor; "doğunun sınır taşı, Erzurum'un dadaşı/ Efesi var İzmir'in, eğilmez Türk'ün başı." (MHP sıralarından alkışlar)

Bunu daha fazla uzatmanın bir manası olmadığını ifade etmek istiyorum; inanın ki, uzatmanın bir anlamı yok. Eğer, bunlar üzerinde politika yapılacaksa, Yüce Meclis bunlarla meşgul olacaksa, ben, sadece, konuya acırım.

Teşekkür ediyorum; dadaşlara da sevgilerimi, hürmetlerimi iletiyorum.

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum.

Aslan Bey, bir istirhamım olacak. Bu çerçevede olduğuna göre, siz de tamamlayıcı bir şey yapın; zaten, öyle yaparsınız.

Buyurunuz... (MHP sıralarından gürültüler)

KORAY AYDIN (Ankara) - Olmaz bu kadar... Bu kadar olmaz yahu!..

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan, lütfen...

BAŞKAN - Sayın Başkan...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkanım... (MHP sıralarından gürültüler)

Bir dakika, bir şey söyleyeceğim...

ERKAN KEMALOĞLU (Muş) - Ne oluyor?! Ne oluyor?!

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - 3 saat oldu... Biz burada bir kanun görüşeceğiz...

MEHMET TELEK (Afyon) - Sayın Başkan, yeter artık...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Onun bunun durumu derken...

BAŞKAN - Yani, adı geçen bir şahsın...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Basiretli hareket edin...

ERKAN KEMALOĞLU (Muş) - 24 saattir burada konuşma yapmayı bekliyorum. Ne oluyor Sayın Başkan?!. Bu ne biçim idare?!

BAŞKAN - Sayın Kemaloğlu, siz, aynı zamanda İdare Amiri sıfatını üzerinizde taşıyorsunuz...

ERKAN KEMALOĞLU (Muş) - Meclisi doğru dürüst idare etme mecburiyetindesiniz.

BAŞKAN - Ben, Meclisi nasıl idare edeceğimi sizden öğrenecek değilim. "Doğru dürüst" tabirini de size iade ederim...

ERKAN KEMALOĞLU (Muş) - Acil çıkması gereken kanunlarımız var... Yılbaşı geliyor... Bunları yapmaya mecbursunuz...

BAŞKAN - Ben neye mecbur olduğumu biliyorum...

ERKAN KEMALOĞLU (Muş) - Sayın Başkan, aldığım habere göre, Dicle kıyısında bir kuzu öldü; onunla ilgili konuşma yapmak istiyorum. Lütfen...

BAŞKAN - Sayın Kemaloğlu, burada, dün adı geçen bir arkadaşımız var. Hangi milletvekilinin adı geçse, İçtüzüğe göre, kendisiyle ilgili konuşma yapma hakkına sahiptir. Biz, Milliyetçi Hareket Partisinin...

MEHMET TELEK (Afyon) - Aslan Beyin adı geçti mi Sayın Başkan?

BAŞKAN - Bir saniye izin verir misiniz. Böyle bir konuşma üslubu yok.

Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Grup Başkanvekiliyle de konuyu müzakere ettik. Dün, bir yanlış anlama olmuştur. Bu başka noktalara taşınmasın düşüncesiyle, aramızda, gayet medenî bir şekilde -ki, Sayın Ertugay'la, Sayın Ali Uzunırmak'la ilgili görüşlerimi de biraz önce ifade ettim- kapatalım dedik. Şimdi, Sayın Aslan Polat'a da iki cümle imkânı tanıyacağız, konu kapanmış olacak değerli arkadaşım.

KORAY AYDIN (Ankara) - Aslan Polat'a niye konuşma hakkı tanıyacaksınız Sayın Başkan?!

BAŞKAN - Sayın Başkan, burada konuşma arzusunu, dün akşamdan bu yana, arkadaşlarımız, Başkanlığa iletiyorlar; onu söylüyorum.

KORAY AYDIN (Ankara) - Konuşsun o zaman.

BAŞKAN - Sayın Polat, bu çerçevede, lütfen, rica ediyorum, konuyu bitireceğiz.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkanım, ben, dün akşam konuşma yapılırken, Aydın Milletvekili arkadaşımıza, tütün bölgesi milletvekili olarak, konuşmasının içeriğinde, tütünü çok iyi desteklemediğini söyledim. "Aydın'a gitmeyecek misin" diye soru sordum, kendisi de herhalde birden heyecanlandı, hakikaten, ondan da beklemediğim şekilde, Erzurum halkını da itham eden, benim çok tasvip etmediğim bir konuşma yaptı ve sonra da özür diledi.

BAŞKAN - Erzurum halkını itham etmedi... Zaten, bitirdik.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Zaten, ben, biraz sonra şahsım adına konuşurken ona cevap verecektim; ama, bir başka Erzurum Milletvekili arkadaş benden önce söz alıp cevap verdi. Ben, sadece şu kadar söylüyorum: Altının değerini sarraf bilir. O kadar...

Saygılar sunarım. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Alınan karar gereğince, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

 

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

BAŞKAN- Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

2. – Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı: 777) (1)

                              

(1) 777 S. Sayılı Basmayazı 26.12.2001 tarihli 42 nci Birleşim Tutanağına eklidir.

BAŞKAN- Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Tasarının tümü üzerinde, siyasî parti grupları adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Komisyona ve Hükümete 20'şer dakika söz vermiştik, şahısları adına 2 üyeye 10'ar dakika söz vereceğiz.

Şimdi, söz sırası, şahsı adına, söz isteyen Muş Milletvekili Erkan Kemaloğlu'na aittir. (ANAP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Kemaloğlu.

ERKAN KEMALOĞLU (Muş) - Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu konuda, 20 Haziran 2001 tarihinde bu yüce çatı altında yaptığım konuşmada özetle şu konuların altını çizmeye çalışmıştım: Yaklaşık 1 000 000'u Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde olmak üzere toplam 3 000 000 tütün üreticisinin geleceğine ilişkin kararların verilmesinde sorumluluğumuz son derece ağırdır.

Destekleme amacıyla yapılan tütün alımlarına, 2002 yılından itibaren son verilmesi halinde, bu insanların geleceği nasıl şekillendirilecektir? Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki tütün üreticilerine ilişkin olarak, kanunda tütün alımlarına getirilen yazılı sözleşme esası, bu bölgedeki tütün üreticisi için uygulanabilirlikten uzaktır. Bugüne kadar Tekel dışında hiçbir tütün alıcısı bu bölgeye uğramamıştır.

Hal böyle iken, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki binlerce tütün üreticisi, tek alıcı olan Tekel de özelleştirildiği takdirde tütününü kime satacaktır? Bu insanlara "bundan sonra siz tütün üretimi yapmayın" deniliyorsa, bu insanlar ne üretecektir?

Alternatif tarım ürünleri projesinin, bırakınız iki yılda, beş yılda dahi uygulama imkânı olmadığı gibi, kıraç toprakların tek ürünü olan tütüne alternatif herhangi bir ürünün bulunmadığı açıktır.

Halen, doğu ve güneydoğu bölgesi ürünleri, sadece Tekel tarafından üretilen markaların harmanlarında kullanılmaktadır. Tekelin özelleştirilmesi sonucu bu markalar yok edildiği takdirde, bu tütünler nerede kullanılacaktır? Halen, yılda yaklaşık 110 000 ton tütün ihraç edilmektedir. Bu tütünlerin önemli bir bölümünü ihraç eden Tekel, özelleştirildiği takdirde, aynı miktarda tütünü ihraç edebilecek midir? Hangi tütün tüccarı, bu kadar büyük rakamın finansman giderlerini karşılayabilir? Ayrıca, Tekel yaprak tütünde çalışan binlerce işçi ne olacaktır, işten mi çıkarılacaktır?

Değerli milletvekilleri, en geç mayıs ayı içerisinde 2002 yılı ürünü tütünlerin ekimine başlanması gerekmektedir. Bu ürünler için destekleme alımı yapılması öngörülmediğine göre, tütün üreticisi, şimdi ne ekeceğine bu kısa süre içerisinde nasıl karar verecektir?

Tüccar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde tütün üreticisiyle yazılı sözleşme yapamayacağına göre, Tekel'in elindeki tütün stokları da kendi üretimine yeterli olduğuna göre, bu yıl, doğu ve güneydoğu bölgesinde tütün üretilmeyecek midir?

Değerli milletvekilleri, fedakâr tütün üreticisinin, bu soruların cevaplarını açık olarak görmeye, ikna olmaya ihtiyacı vardır.

Tekrar söylemek zorundayım. Bu kanunda, Türk tütününün korunmasına, ihracatının geliştirilmesine yönelik bir düzenleme de söz konusu değildir.

Bu kanunda, memleketimizin en büyük kuruluşu olan Tekel Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılması ve özelleştirilmesine ilişkin ilkeler de bulunmamaktadır. Çeşitli eksikliklerine rağmen, bugüne kadar, tütün mamulleri ve alkollü içkiler sektöründe önemli görevler yapan; bu nedenle, bugüne kadar büyüyerek yaşayan bir kuruluşun, farklı bir özelleştirme stratejisi içerisinde özelleştirilmesi beklenir; ancak, bu kanunda bu konuya ilişkin tek bir madde bulunmamaktadır.

Bu nedenle, Tekel Genel Müdürlüğünün özelleştirilmesinde acele edilmemeli, özellikle yabancı tekeller yaratılmamasına özen gösterilmeli, ve üreticilere, çalışanlara pay verilerek, sermayenin tabana yayılmasına önem verilmelidir.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde, Bakanlar Kurulu tarafından bir komisyon oluşturuldu. Komisyonda bakanlarımız ve ilgili bürokratlar vardı. Komisyon iki karar aldı; birinci karar: Muş, Bitlis, Hakkâri, Siirt, Batman, Adıyaman, Bingöl, Diyarbakır, Malatya, Mardin ve Van'da 36 000 hektarlık alanda tütün ekiminin sınırlandırılması teşvik edilecek.

İkinci karar: Tütüne alternatif ürünler tespit edildi. Kırmızı mercimek, buğday, kanola, fiğ -tekrar ediyorum, kanola, fiğ- korunga, koza, pamuk, meyve, sebze, aromatik ve tıbbî bitkiler.

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Çilek de var!..

ERKAN KEMALOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, acaba, bu alternatif ürünleri tespit eden komisyon, tütün üreticisinin görüşlerini aldı mı; onları ikna etti mi? Bakın şu ürünlere... Fiğ: Baklagillerden bir bitki, ılıman bölgelerde yetişir. Kanola: İkinci Dünya Harbinden sonra Bulgar ve Romen göçmenler, kanola tohumunu Trakya'ya getirmişler. Sonra, tohum Karadeniz'e ulaşmış, Karadeniz'de rapista veya rapiska diye adlandırılmış, lahana benzeri bir bitki, yaprakları sebze ve hayvan yemi olarak kullanılıyor. Sarı çiçek açıyor, çiçekleri tohum veriyor, tohumlarında yüzde 40 yağ var.

Değerli milletvekilleri, tütün, kıraç toprakların ürünüdür. Tütün ekilen topraklara fiğ, kanola ekemezsiniz. Bu ürünler bol su ister, su!..

O zaman, siz, tütün ekicisinin ve çiftçinin su ihtiyacını karşılayın, o kendi ekeceği alternatif ürünü bulabilir, bulur.

Değerli milletvekilleri, çiftçilerimizin, Tarım Kredi Kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına olan borçları 2 katrilyon 400 trilyon Türk Lirasıdır. Çiftçimiz, köylümüz bu parayı ödeyemez, ödeyemiyor. Çiftçiler yoksulluk ve çaresizlik içerisindedir. Adliye binalarının, icra dairelerinin önünden geçerken gördüğünüz kuyrukların tamamı çiftçilerimizdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kemaloğlu, toparlayınız ve bitiriniz lütfen...

ERKAN KEMALOĞLU (Devamla) - Acil olarak, çiftçi borçlarının üç yıl vadeli bir süreye dağıtılması, bu konudaki kanun hükmündeki kararnamenin bir an evvel çıkarılması şarttır. Sayın Başbakanımız bu konuya el atmıştır. Sayın Tarım Bakanımızın bu konudaki önerdiği formül esas alınırsa, çiftçilerimiz biraz rahatlayacaktır. Hükümetimizin bu konuya çare bulacağına inanıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet tarihimizde, Muş tren istasyonunda iki büyük olay vardır: Birinci olay, 1950 yılında Muş'a ilk trenin gelişi. O gün bütün Muş halkı tren istasyonunda. Bir bayram, bir şölen, bir düğün, büyük bir sevinç, büyük bir kutlama...

İkinci olay, dikkatlerinizi çekiyorum değerli milletvekilleri, 28 Kasım 2001 günü. Yine bütün Muş halkı tren istasyonunda, Muş Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğünde çalışan 105 bayan işleme işçisinin Malatya'ya tayini. Tekrar ediyorum!.. 105 bayan işleme işçisi. Bunların hepsi, değerli milletvekilleri, ana!.. Ana!..

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Hükümet mi yapıyor bunları?!.

ERKAN KEMALOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, karda kışta, çamurda yaşlılar ağlıyor, komşular üzülüyor, aileler bölünüyor; çocuklar, annelerinin eteklerine yapışmış ağlıyor...

Sayın Bakanım, bu dramı, bu trajediyi, bu acıyı, bu zulmü ATV ekranlarından, acaba, seyrettiniz mi? (DYP sıralarından "bakan yok, bakan yok" sesleri, alkışlar)

Bu bayan işçiler üç ay sonra tayin edilemezler miydi?!.

BAŞKAN - Sayın Kemaloğlu, 2 dakika geçti... Rica ediyorum, toparlayınız, bitiriniz.

ERKAN KEMALOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, Muş, Muş olalı böyle zulüm görmedi. (DYP ve SP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Bu ülke, böyle iktidar görmedi!..

ERKAN KEMALOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, Bakanıma bir önerim var: Bu olayı sinemaya taşırsa, Salkım Hanımın Tanelerinden daha çok seyirci toplayacağına inancım tamdır. (DYP ve SP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Salkım Hanım burada değil...

ERKAN KEMALOĞLU (Devamla) -Değerli arkadaşlarım, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DYP, SP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kemaloğlu.

Şahısları adına, ikinci söz talebi, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a aittir.

Buyurun Sayın Polat. (SP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkanım, şimdi, bu Tütün Yasası konuşulurken bir şey dikkatimi çekiyor. Bilhassa Ege ve Güneydoğu Anadolu'dan gelen milletvekilleri, yasaya evet diyorlar; fakat, buraya çıkıp ağlıyorlar. Bir söz var "karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar" diye. Şimdi, eğer, bir milletvekili, kürsüde konuştuğu ifadesiyle bu tasarıya karşı çıkıyorsa, bunu oyuyla, oy vereceği iradesiyle göstermesi gerekmektedir. Yoksa, bu kürsüye çıkıp  birtakım gerçekleri söyleyip, aynı zamanda, iktidar partisinin içinde olup, bu yasanın geçmesi için oy vermek, sadece seçmene selam vermektir; ama, seçmen de, artık, bunları tanımaktadır.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Bravo!.. Aferin, doğru söylüyor!.

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı, bu yasayı veto etmişti. Sayın Cumhurbaşkanı, acaba, bu yasayı veto ederken, söylediği laflar nelerdi; bir bakmak isterim.

Cumhurbaşkanının, bu yasayı veto gerekçesinde, sosyal hukuk devletinden, sosyal adaletten bahsedilmekte ve tütün ekicilerinin, bu yasayla işsiz kalacağından bahsedilerek, devletin bu görevi yerine getiremeyeceğinden bahsedilmektedir.

Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üçte 2 çoğunlukla seçmiş olduğu bir Cumhurbaşkanı; hem de Anayasa Mahkemesi Başkanlığını yıllarca yapmış olan bir Cumhurbaşkanımız, Cumhurbaşkanlığı makamı gibi, Türkiye'nin bütün doneleri önündeyken; yani, IMF ile yapılan anlaşmayla da Türkiye'nin dengeleri de önündeyken, bu yasayı alıyor ve bu yasanın çeşitli, çok geniş gerekçelerle, sosyal hukuk devletiyle bağdaşmayacağı ve Türkiye'nin sosyal yapısını bozacağı düşüncesiyle geri gönderiyor. Fakat, Plan ve Bütçe Komisyonundan, sırf bu yasayı bir daha Cumhurbaşkanı veto eder mi etmez mi diye, tek bir harfi bile değiştirilmeden, aynen, Türkiye Büyük Millet Meclisine getiriliyor. Burada bir tezat vardır; ya bu Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanını seçerken ve Cumhurbaşkanı bu kanunu veto ederken bir yanlışlık yapıyor ya da bu konuyu tek bir virgülünü değiştirmeden, harfini değiştirmeden tekrar bu Meclise sevk etmekte bir hata meydana geliyor.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Cumhurbaşkanı sizin partinizi kapattı; onu da mı tartışalım?!

ASLAN POLAT (Devamla) - Bakın, şimdi, arkadaşlar, böyle dışarıdan laf atmayla olmaz.

Biraz önce, sizin, MHP adına konuşan arkadaşınız, Devlet Planlama Teşkilatından bahsetti. Devlet Planlama Teşkilatının görüşünü okuyarak kendisini haklı çıkarmaya çalıştı. Devlet Planlama Teşkilatının görüşü bende de var; hem de harfi harfine, hepsi bende var. Bir de burada ben okuyayım, bakalım ne demiş Devlet Planlama Teşkilatı. Devlet Planlama Teşkilatı "1998 yılı itibariyle, ülkemizde, yaklaşık 600 000 kadar ekici vardır. Bunun 280 000 hektar arazisinde yaklaşık 260 000 ton tütün üretilmektedir" diyor ve devam ediyor. Devlet Planlama Teşkilatı ne diyor; diyor ki: "Geçimini öteden beri tütün üretmekle sağlayan üreticilerin korunmasına öncelik verilmelidir.Tütün üretiminde belli oranın üzerinde kısıtlama yapıldığı takdirde, üreticilerin kısıtlama nedeniyle uğrayacakları gelir kaybı, bir süre için devlet tarafından karşılanmalıdır."

Şimdi, iktidar partisi milletvekilleri diyebilir ki "biz, bütçeye 'tütün ofisi' adı altında ödenek de koyduk."

Bakalım ne yapmışlar, beraber okuyalım. Bu hükümet, yani, iktidar partisi milletvekilleri olarak sizin güvenoyu verdiğiniz hükümet, 2001 bütçesinde tütün ofisine 118 trilyon liralık bir ödenek koymuş; fakat, kasım ayı sonuna kadar 1 lirasını kullandırmamışsınız, 1 lirasını!..

Şimdi, ben size soruyorum: Bu, 118 trilyon lirayı tütün ofisi desteği için ne diye koydunuz? Eğer, 1 lirasını bile, kasım ayı sonuna kadar kullanmıyorsanız, niye kullanmıyorsunuz?

Yine, sizin hükümet döneminizde 1 katrilyon 60 trilyon lira, tarıma destek için para  ayırmışsınız -ki, en azıdır; bu, 47 katrilyonluk bütçede bu kadardır- fakat, kasım ayı sonuna kadar bunun yalnız 449 trilyon lirasını, yani, yüzde 50'sinden de altını, yüzde 40 civarını kullandırmışsınız; 11 ay geçmiş, tarıma ayırdığınız rakam  son derece komik. Siz, yine bu bütçede 43 katrilyon lira faize para ayırmışsınız, faize ayırdığınız paranın kırküçte 1'ini tarım kesimine ayırmışsınız. 11 ay geçmesine rağmen, tarıma ayırdığınız  paranın sadece 449 trilyon lirasını, yani, yüzde yarısından daha azını kullandırmışsınız.

Niye söylüyorum; çünkü, siz, her yerde tarım kesiminde çalışanları tamamıyla üvey evlat olarak görmüşsünüz.Ben detayına girerim ama... Size, özel bazı misaller vereyim.

Yine, burada dün konuşan iktidar partisi milletvekilleri, Ziraat Bankası kütlü pamuk desteği için  4,6 trilyon lira para verdiğinden, yine, bunun 12,5 katrilyon liralık görev zararı yaptığından bahsettiler. Şimdi ben size söylüyorum, bu sene bu görev zararları varken bütçede, 23,5 katrilyon lira, hem kamu bankalarına hem fon bankalarına kamu kâğıdı vererek bunları kapatmayı biliyordunuz da, o 4,6 trilyon liralık kütlü pamuk zararını niye kapattırmak istemediniz iktidarda kalan milletvekillerine soruyorum?

Bunu niye söylüyorum biliyor musunuz; bu hükümetler döneminde tarımda çalışan köylü kesimi tamamıyla üvey evlat gibi görülmüştür. Onlara verilen 4,6 trilyon, gelmiş, faizle 12,5 katrilyon olmuş, gözde çok büyümüş; ama, icap ettiği zaman bu devlet, 23,5 katrilyon lira parayı, fon bankaları ve kamu bankalarına kâğıt olarak vermiştir.

Bakın, yine bir misal veriyorum...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Aslan, tane tane konuş!

ASLAN POLAT (Devamla) - Biliyorsan gel buradan konuş, öyle, yerinden laf atma!

Şu anda, fon bankalarının görev zararı, 8,6 katrilyon liraya çıktı. Yani, fon denetimine bu hükümetin almış olduğu ve fonun denetiminde bulunan bankaların görev zararı 8,6 katrilyon liraya ulaştı; bunu görmüyorsunuz! Fon, 23,5 katrilyon lira bunlara kamu kâğıdı vermişti, bunu da görmüyorsunuz; ama, Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunda "tütün için bu kanunu yapmak zorundayız; 2,2 trilyon liralık görev zararı var Tekelin" diyor. Şimdi, Tekelin görev zararı dediğin zaman, 600 000 çalışan insanla ilgili bir zarardır, bunu, göz önüne çok çıkarıyorsunuz; ama, fon bankalarına, kamu bankalarına 23,5 katrilyon veriyorsunuz, sonra da 8,6 katrilyon görev zararı artıyor, bunları zerre kadar görmüyorsunuz!

Bakın sayın milletvekilleri, şimdi, size, yine, bu, Devlet Planlama Teşkilatının hazırladığı rapordan bazı bölümler okuyayım, bunlar çok önemli: "Tütün Kurumu, ayrıca, ekicilerin tütünlerini, uygun ve mümkün olan en uygun fiyatla satabilmelerini sağlamak üzere gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Tütün Kurumu, kota dahilinde üretilmiş olmak kaydıyla, açık artırmada alıcısı çıkmayan tütünleri, tütün tespitleri sırasında eksperler tarafından belirlenen kalite kategorilerine göre tespit olunan destekleme fiyatıyla satın almalıdır. Bu tütünler, tütün ofisi tarafından ticarî kurullar çerçevesinde değerlendirilmelidir" diyor. Neyi söylemek istiyorum; bakın, yine, Devlet Planlama Teşkilatı, Sayın Cumhurbaşkanından gerekçesini almış olduğunda ne diyor; diyor ki, aynen, bunu, Devlet Planlama Teşkilatı, yani... MHP'liler, sizin bakanınıza bağlı kuruluş yapmıştır bunu, dinleyin beni bir!

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Dinleyeceğiz de, anlayamıyoruz seni, yavaş konuş!

ASLAN POLAT (Devamla) - Aç kitabı, buradan oku; okuryazarlığın var.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Millet anlamıyor seni, yavaş konuş!

ASLAN POLAT (Devamla) - "Avrupa Birliği ülkelerinde 1998-1999 yılları itibariyle 110 000 kadar üretici -yani, Türkiye'nin, takriben altıda 1'i kadar üretici, 135 000 hektar alanda, demek ki, Türkiye'deki ekilenin yarısı kadar bir alanda -ki, 280 000 hektardır Türkiye'de- 345 000 ton kadar tütün üretmektedir. Bu, Türkiye'de 260 000 tondur, yüzde 50 de fazlasını üretmektedirler. Bu tütünler, oriental tütünler için piyasada ortalama 1,9 ilâ 2,9 Euro/kilogram birim fiyatla, üreticiler tarafından işletici firmaya satılmaktadır. Aynı ürünlere, Avrupa Birliği, ayrıca 2,5 ilâ 4,1 Euro/kilogram destekleme primi ödemektedir.

Sonuç olarak, Yunanistan'daki tütün üreticilerinin eline, tütün çeşitlerine göre, ortalama 3,6 ilâ 6,9 Euro/kilogram arası bir fiyat geçmektedir. Avrupa Birliği, bu destekleme tarzının kaliteyi özendirmediğini ifade etmektedir. Bu sebeple, mevcut destekleme sistemi ve mekanizmaların değişmesi üzerinde çalışmalar yaptığı belirtilmektedir."

Şimdi, bu gerekçeyi, Cumhurbaşkanımız da gerekçesine almıştı. Siz, Devlet Planlama Teşkilatının, Cumhurbaşkanının tütün desteklerine Avrupa'nın ne kadar önem verdiğiyle ilgili kayıtlarını dikkate almayacaksınız, halkın dediği lafları dikkate almayacaksınız, sadece IMF'den bir kredi alayım, faizle para alayım diye tütün ürecisini de, şeker pancarı üreticisinin hepsini de mahkûm edeceksiniz, ondan sonra da gelip burada iktidar partisi milletvekilleri olarak oturacaksınız, yarın da çıkıp halktan oy isteyeceksiniz. Ne isteyeceksiniz ben bunu bir türlü anlayamıyorum...

MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Sen anlamazsın!

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın milletvekilleri, bakın, sadece böyle demekle olmaz...

MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Biraz yavaş konuşsan!

ASLAN POLAT (Devamla) - Gene, Devlet Planlama Teşkilatı...

MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Ne konuşuyorsun anlamıyoruz ki...

ASLAN POLAT (Devamla) - Biraz dinleyin beni de öğrenin MHP'liler.

"Gümrük Birliğine girme hazırlığının yapıldığı dönemde, Avrupa Birliğiyle Ortaklık Konseyine başvurularak, sigara ve kıyılmış tütünün Türkiye için hassas ürünler listesine alınması ve bu suretle ithalatın serbest bırakılmasının Türk tütüncülüğüne yapacağı olumsuz etkilerin önlenmesi mümkün olamamıştır." diyor. Devlet Planlama Teşkilatı, gene sizi ikaz ediyor, Gümrük Birliği Anlaşmasıyla Avrupa Birliğiyle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Sayın Aslan, lütfen, toparlar mısınız.

ASLAN POLAT (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Sayın milletvekilleri, gene burada "tütün üretmek için yıllık üretim kapasitesi tek vardiyada sigara için 2 milyar adet..." diyorsunuz. Sonra da bunları, yıllar itibariyle 1,2 milyara kadar düşürüyorsunuz ve beş yıl sonra, Bakanlar Kurulu, alacağı kararla, bunu tamamen kaldırır" diyorsunuz. Yani, Türkiye'de, hiç tütün üretmeyen bir insanın bile tütün ithal etmesini, sigara ithal etmesini serbest hale getiriyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, neticede ne olacaktır size çok açık bir şekilde söyleyeyim; Türkiye'de, böyle tütün ekicilerini, şekerpancarı ekicilerini, buğday ekicilerini tamamen destek dışında bırakırsanız ve Türkiye'de bu binlerce işsiz sokaklara dökülürse, bunların hesabını siz de veremezsiniz.

Bakın, bir şey daha söyleyeyim: Bu kanunla, yine Ege Bölgesinde tütün ekenler, belki Avrupa sigaralarında da o tütün kullanıldığı için, bir miktar için üretime devam edebilirler; ama, bilhassa şark tütünü olarak kabul edilen Adıyaman, Bitlis gibi bölgelerdeki tütün üreticileri, tamamen bundan mağdur olurlar ve burada, binlerce işsiz insan meydana gelir. Bu yüzbinlerce işsiz, işi olmayan bu insanlar kentlere akın ederler; kentlere akın ettikleri zaman ise, bunlar, köylerindeki kadar uysal da olmayabilirler. İşte, Allah göstermesin, Arjantin'de olduğu gibi, sosyal patlamalara meydan verebiliriz. Bunu önlemenin bir tek yolu vardır; çiftçilerimizi, köylülerimizi tekrar üretime yönlendirmek lazımdır. IMF'nin lafıyla, her türlü desteği, tüm tarım ürünlerinden kaldırırsanız, bunun sonucunu karşılayamazsınız, bunu ödeyemezsiniz.

Ben, bunu niye söylüyorum; siz, Türkiye'de, tarım sektörünü vallahi bitirdiniz. Hayvan üreticilerini ele alalım, bir senede, eline geçenlerde artış, Devlet İstatistik Enstitüsü rakamlarında yüzde 25; enflasyon, tüketicide yüzde 67, toptanda yüzde 84. Böyle bir iş olmaz, olmaz!..

Siz, buğday ekicilerine de aynı şeyi yaptınız; dokuz ayda ekmeğe yüzde 130 zam yaptınız; ama, buğday üreticilerine gelince, bu zammı, yüzde 66'da bıraktınız.

Ben, size neyi söylemek istiyorum, dediğimi iyi dinleyin; siz, bu gidişinizle, binlerce, yüzbinlerce insanı köyden şehre doğru sevk edeceksiniz, şehir varoşlarına gelen bu insanlar da, yarın, Türkiye'de sosyal patlamalara sebep olacaklardır.

BAŞKAN - Sayın Polat, sonuçlandırırsanız sevinirim.

ASLAN POLAT (Devamla) - Bunun önlenmesi için, kısa yoldan dönün ve gelin, gerçekleri görün diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (SP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, soruları ne zaman soracağız?

BAŞKAN - Kusura bakmayın, özür diliyorum.

10 dakika süre belirtilmiş İçtüzükte "soru-cevap" deniliyor. Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu 10 dakikanın kullanılmasına ilişkin bir açıklık yok.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - 10 dakika soru için, 10 dakika cevap için...

BAŞKAN - Soru kısmında da, dün, arkadaşlarımız 3 saat öncesinden sisteme girmişlerdi ve bir listeyi okumuştuk. Uygun görürseniz, bu soruları, arkadaşlarımız sorsunlar.

Açıklamayı, Sayın Bakan, yazılı mı yapacak, toplu mu yapacak onu bilemiyorum.

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Yazılı efendim.

BAŞKAN - Yazılı tercih ediyorlar.

O zaman, Sayın Ali Şevki Erek; buyurun.

10 dakikalık süreyi başlatıyorum arkadaşlar.

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Evvela, söz hakkımızı mahfuz tuttuğunuz için şükranlarımı sunuyorum.

Aracılığınızla, aşağıdaki sorularımın cevaplarını, Sayın Bakandan, saygılarımla rica ediyorum. Tabiî, temenni ederdik ki, aslî bakanımız, burada, bu soruları, sözlü olarak cevaplandırsın.

Birinci sorum; kota ve bu yasa dolayısıyla üretme hakkı ve maişet imkânı elinden alınan tütün ekicisine, Birleşmiş Milletler yardımı dışında, üretim hakkı kaybı tazminatı ödemeyi planladınız mı?

Kıraç arazide, ondört ay, dünyanın en çileli, en eziyetli tarımı tütünle karnını doyurmaya çalışanların tümüne ve özellikle, Tokat Erbaa, Niksar bölgesindeki binlerce tütün ekicisine, hükümetiniz, hangi alternatif ürünü, hangi alternatif alanı teklif etti? Bu doğrultuda çalışmanız var mı? Bu doğrultuda çalışmalarınız varsa, hangi aşamada? Bölgesel olarak, somut biçimde açıklar mısınız ve mesela, Erbaa, Akça, Karaağaç, Koçak, Tanoba, Akkoç, Tokat Avlunlar bölgelerine hangi ürünü öneriyorsunuz?

İkinci sorum: Türkiye'yi kavuran bugünkü kriz sebebiyle, 2 milyon vatandaşımızın işini kaybettiği, işsizlerimizin yüzde 25'ini, işini yeni kaybedenlerin oluşturduğu acı gerçeği karşısında, 600 000 tütün üreticisinin 30 ve 30 yaşının altındaki işsiz ve çaresiz kalacak çocuklarına iş bulma konusunda, hükümet olarak özel bir destekleme planınız veya öneriniz var mı?

Üçüncü sorum; 1975 yılında temelini attığımız, 2 000'e yakın çalışanıyla, Türk tütün ve sigarasının iftihar edilen sembolü Tokat Sigara Fabrikası, Tokat Merkez İlçe, Erbaa, Niksar, Amasya Taşova yaprak tütün işleme merkezlerinin özelleştirmeye ilişkin akıbeti hakkında plan ve projelerinizi öğrenebilir miyiz?

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Erek.

Sayın İsen, buyurun.

BURHAN İSEN (Batman) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanıma birkaç soru yöneltmek istiyorum.

Sayın Bakanım, bu kanunla, tütün ekim alanlarının daraltılması söz konusudur. Özellikle, Güneydoğu Anadolu Bölgesi üreticilerinin tütünlerinin pazarlanması zorlaşmaktadır. Bu konuda ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

Soru 2: Üreticiye alternatif bir ürün öneriliyor. Peki, ürünün pazarlama garantisini verebiliyor musunuz? Aksi takdirde, elde edilen ürünün üreticinin elinde kalması gibi bir risk söz konusu olacaktır. Bu da, bölgedeki üreticiyi çok zor durumda bırakmaz mı, bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Soru 3: Tütün ekemeyen üreticiler, alternatif ürünü seçtiği zaman, ekim teşviki var mıdır, varsa nasıl uygulanacaktır?

Soru 4: İlimiz Sason ve Kozluk İlçelerinin, tütün ekimi dışında önemli bir üretim alanı bulunmamaktadır. Başka bir üretimi olmayan tütün üreticisi, ekim alanlarında ve kotalarda spesifik bir uygulama yapabilme imkânınız olabilecek midir?

Soru 5.- Batman İli ve ilçelerinde Tekel Yaprak İşletmesinde çalışan işçilerin sorunlarına hâlâ çözüm bulunamamıştır. Bu konuda çözüm bulmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkürler Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın İsen.

Sayın Fırat, buyurun.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakana aşağıdaki suallerin tevcihini rica ediyorum.

Aslında, suallerin burada sözlü olarak cevaplandırılmasını ve bütün Türkiye'nin duymasını isterdim; ancak, mümkün olmuyor.

Soru 1.- Yasanın 7 nci maddesinde, tarımsal destekleme yer almaktadır. Bu, tütün üreticisinin destekleneceği anlamına gelen spesifik bir madde midir? Yoksa, Türkiye genelinde uygulanan doğrudan desteklemeye hukukî bir gerekçe midir?

Soru 2.- 8 inci maddede belirtilen, üç yıl hapis ve 225 000 lira cezadan başlayan, sigara alamayan vatandaşa tütün doğrayıp satan üreticiyi kapsamakta mıdır? Reji sisteminin korucuları olan, kolcu sistemini geri getirmeyi düşünüyor musunuz? Bu kolculara, daha evvelden olan yetkilerini kullanarak, bu üreticileri silahla vurma yetkisi verilecek midir eskisinde olduğu gibi?

Soru 3.- 6 ncı maddede "üretici tütünleri, yazılı sözleşme esası veya açık artırma yöntemiyle alınır ve satılır" denilmektedir. Açık artırmaya çıkan malı alıcı almadığı takdirde, özelleştirilmiş olması nedeniyle de Tekel bulunmayacağına göre, bu alınmayan tütünler ne olacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Fırat.

Sayın Şükrü Ünal, buyurun.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Değerli Bakanımızdan şu sorularımın cevabını rica ediyorum:

Tütün ekim alanları bu yasanın yürürlüğe girmesiyle daralacaktır; üreticiye ise alternatif ürün önerilmektedir. Önerilen alternatif ürünler nelerdir?

Osmaniyemizin Düziçi ve Bahçe İlçelerinin birkısım köylerinde tütün ekilmektedir. Tütün ekilen bu köylerde, çiftçimiz, tütünden vazgeçirildiğinde hangi ürünleri ekecektir ve bu çiftçilerimizin problemi nasıl halledilecektir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ünal.

Sayın Aktaş, buyurun.

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanımdan aşağıdaki sorularımın cevaplandırılmasını arz ediyorum.

Sayın Bakanım, yasanın 8 inci maddesinin birinci fıkrasıyla, üretici dahi olsa, kendi ihtiyacı için kıydığı tütün nedeniyle üç yıla kadar hapis, 225 000 000 TL'den az olmamak üzere para cezası getirilmektedir. Bu cezayı içinize sindiriyor musunuz, adil buluyor musunuz?

İkinci bir sorum, bu suçu işleyenleri yakalayarak, icabında silah kullanabilecek yetkilere sahip kolcu müessesesini devlet mi kuracak, yoksa özelleştirmenin gerçekleştirilmesi halinde, özel şirketler, mesela Phillip Morris'mi kuracaktır?

Üçüncü sorum, halk türkülerimize konu olan kolculuk müessesesinin canlanmasından sonra meydana gelecek olaylara, aynı zamanda edebiyatçı yönünüzle bir şiir yazmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Aktaş.

Sayın Güler, buyurun.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakana şu sorularımı sormak istiyorum.

Birincisi, bu yasa çıktıktan sonra 600 000 tütün üreticisinin perişan olacağı aşikârdır. Türkiye genelinde toplam 2 500 000 insanı ilgilendiren ve 2 500 000 insanın maişetini temin eden tütün ekimi tarihe karışacak. Bu işi yapan tütün üreticilerimizin, bundan sonra ne yapmalarını önerirsiniz? Tütün üreticileri, geçimlerini sağlayabilmek için bundan sonra ne ekip biçmelidirler?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Güler.

Sayın Musa Uzunkaya, buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, sorularımın cevabını ilgili bakanlardan rica ediyorum ve hemen kısaca arz ediyorum:

6.2.2001 tarihli Sayın Cumhurbaşkanının bu yasayı iade gerekçesi, hükümet ve ilgili bakanlar tarafından okunmuş mudur; kamuoyuna gerekli açıklama yapılmış mıdır?

Bu arada, ziraat odaları ve ilgili odalarla görüşme yapılmış mı; onların kanaatleri, hiç olmazsa yasada yansısın diye değerlendirmeye alınmış mıdır?

Üçüncü sorum: Serbest rekabet ve açık artırma sonucu, ürününün alınmaması söz konusu olacak müstahsilin durumu ne olacaktır? 6 ncı maddenin içerdiği o sıkıntı...

Son sorum: Samsun Merkez, Havza, Vezirköprü, Tekeköy, Ondokuzmayıs, Bafra, Alaçam ve Yakakent İlçeleri ile bölgemizde, tütün üretecek insanların, üretenlerin arazilerinin analizleri yapılmış, nelerin üretilebileceği üreticilere iletilmiş midir? Bu konuda, maalesef, bugüne kadar bir çalışmanın yapılmadığı bilinmektedir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, sorulara ayrılan süre bitmiştir.

Ben, burada iki arkadaşıma daha söz versem, sanki görüşmeleri uzatmak istiyormuş gibi, demin yapılan haksız ve...

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Üç arkadaşımız kalmıştı Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yazılı olarak, tüm arkadaşlarımız Başkanlığa bildirsinler; biz, Sayın Bakana ileteceğiz. Demin, bazı DSP milletvekili arkadaşlarımız öyle yaptılar. Yazılı olarak Başkanlığa iletiniz, biz de Sayın Bakana gönderelim.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesini oylamaya sunmadan önce, bir yoklama talebi vardır; gereğini yerine getireceğim.

Şimdi, yoklama talebiyle ilgili önergede imzası bulunan sayın milletvekillerinin salonda bulunup bulunmadıklarını arayacağım.

Sayın Nevzat Ercan?.. Burada.

Sayın Turhan Güven?.. Burada.

Sayın Ali Şevki Erek?.. Burada.

Sayın Hasan Ekinci?.. Burada.

Sayın Saffet Arıkan Bedük?.. Burada.

Sayın Mehmet Sadri Yıldırım?..

HACI FİLİZ (Kırıkkale) - Takabbül ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Erdoğan Sezgin?.. Burada.

Sayın İlhan Aytekin?.. Burada.

Sayın İlyas Yılmazyıldız?.. Burada.

Sayın Oğuz Tezmen?.. Burada.

Sayın Ramazan Gül?.. Burada.

Sayın Rıza Akçalı?.. Burada.

Sayın Doğan Baran?.. Burada.

Sayın Faris Özdemir?.. Burada.

Sayın Musa Konyar?.. Burada.

Sayın Mahmut Nedim Bilgiç?.. Burada.

Sayın Mehmet Gözlükaya?.. Burada.

Sayın Sevgi Esen?.. Burada.

Sayın Ali Sezal?.. Burada.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Cihaza giremeyen sayın milletvekillerinin pusula göndermelerini rica ediyorum.

Süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı, maalesef yoktur.

Grup başkanvekili arkadaşlarım işaret buyururlarsa...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Zatıâlinizin takdirine bırakıyoruz; onu, siz takdir edersiniz efendim.

BAŞKAN - 15 dakika kâfi midir efendim?

TURHAN GÜVEN (İçel) - 5 dakika Sayın Başkan.

BAŞKAN - 17.30'da tekrar toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.15
ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.30

BAŞKAN : Başkanvekili Yüksel YALOVA

KÂTİP ÜYELER : Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Tasarının maddelerine geçilmesinin oylamasında yoklama istenmişti ve yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Şimdi yoklamayı tekrarlayacağım.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; 777 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2 . – Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı : 777) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandığı için, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜTÜN, TÜTÜN MAMULLERİ, TUZ VE ALKOL İŞLETMELERİ GENEL

MÜDÜRLÜĞÜNÜN YENİDEN YAPILANDIRILMASI İLE TÜTÜN VE TÜTÜN

MAMULLERİNİN ÜRETİMİNE, İÇ VE DIŞ ALIM VE SATIMINA, 4046 SAYILI

KANUNDA VE 233 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR KANUN

Kanun No. 4685    Kabul Tarihi : 20.6.2001

Amaç ve tanımlar

MADDE 1. - Bu Kanunun amacı; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılması ile Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunun kurulmasına, bu Kurumun görev ve yetkilerinin düzenlenmesine ve tütün ve tütün mamullerinin Türkiye'de üretimine, iç ve dış alım ve satımına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Bu Kanunun uygulanmasında,

a) Bakan : Kurumun ilişkilendirildiği Devlet Bakanını,

b) Kurul : Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulunu,

c) Kurum : Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunu,

d) Genel Müdürlük : Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünü,

e) Açık artırma başlangıç fiyatı : Her kalite grad-randıman tütün için son beş yılda Kurulca seçilecek üç yılın ihraç fiyat ortalamasının yüzde elli eksiğini,

ifade eder.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

SP GRUBU ADINA ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 777 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Saadet Partisi Grubu ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün, burada, iktidara mensup bazı grup sözcüleri konuşurken, muhalefeti de içerisine dahil edecek bazı taleplerde bulundular. Sözlerime başlamadan, bunlara değinmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, gruplardan, iktidar partisi gruplarından biri konuşurken, bu kanunun çok iyi kanun olduğunu, Türkiye için çok faydalı olduğunu ve bu noktada da, muhalefetin mutlaka kendilerine destek vermesi gerektiğini ifade ettiler. Biz, açık ve net söylüyoruz; bu kanun, çiftçinin, üreticinin yararına değildir, Türkiye'nin menfaatlarının aleyhinedir ve yine, açık ve net olarak ifade ediyoruz, biz, iktidarın bu günahına, bu suçuna ortak olmayacağız. (SP ve DYP sıralarından alkışlar)

Ayrıca, yine, bu kürsüde, pazar ekonomisinden bahsedildi; pazar ekonomisinin nimetleri anlatıldı buradan. Bu kanunun da, pazar ekonomisinin nimetlerinin bir sonucu olduğu söylendi.

Değerli arkadaşlarım, bu pazar ekonomisi sadece Türkiye'de mi böyle işliyor?! Amerika'da da pazar ekonomisi var, Almanya'da da var, Fransa'da da var; ama, oradaki pazar ekonomilerinde, o ülkenin yöneticileri, kendi işçisini, memurunu, köylüsünü koruyorlar, ama, Türkiye'ye gelince, mevcut olan 57 nci hükümet, işçiyi de, köylüyü de batırmak için, elinden geleni yapıyor; ondan sonra, çıkıyor bu kürsüye, pazar ekonomisinden bahsediyorlar! Bu, pazar ekonomisi değil, düpedüz soygun ekonomisidir, bunu da reddediyoruz. Bunu, ancak 57 nci hükümet böyle methedebilirdi.

Değerli kardeşlerim, muhterem milletvekili arkadaşlarım; diğer bir husus da, bu kanuna karşı çıkmak, Türkiye'yi seven insanların boynunun borcudur. (SP, DYP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

Bunları ifade ettikten sonra, bu kanunla ilgili şunu söylemek istiyorum. Bu kanunu Mecliste görüştük. Bu Meclisten geçtikten sonra, Cumhurbaşkanlığı makamına çıktı bu kanun. Sayın Cumhurbaşkanı, çok haklı gerekçelerle, bu kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisine iade etti. Şimdi, DSP, MHP ve Anavatan Partisinden oluşan bu hükümet, tütün üreticilerinin feryadına rağmen, muhalefet partilerinin yol gösterici uyarılarına rağmen, Cumhurbaşkanının yol gösterici ikaz ve açıklamalarına rağmen, Türkiye'nin millî menfaatlarına rağmen, bu kanunun, noktasına, virgülüne, tabiri caizse kılına dokundurtmadan, inat etti, bu Meclise getirdi. Yani, 57 nci hükümet şunu söyledi; ben inat ediyorum, tütün üreticilerini, IMF'nin talimatlarına kurban edeceğim dedi.

Değerli arkadaşlarım, Genel Kurula bakıyorum, özellikle iktidar partilerine mensup olan grupların sıralarına bakıyorum, sıralar bomboş; ama, bu sıraları Adıyamanlılar da izliyor, Akçaabatlılar da izliyor, Malatyalılar da izliyor, Egeliler de izliyor. Sıralar boş; çünkü, iki günden beri görüyoruz, iktidar partilerine mensup gruplar, milletvekillerini zorla salona sokuyorlar. Milletvekilleri, yoklamalara katıldıktan sonra, televizyondan millet yüzlerinin kızardığını görmesin diye bir an önce kulise kaçıyorlar; ama, açık ve net söylüyorum, belki bu Meclisten milletvekili arkadaşlar kaçabilir; ama, milletten kaçamayacaktır, millet, bu iktidarı kulağından tutup sandığa mahkûm edecektir inşallah.

Değerli milletvekilleri, bu iktidarın dört tane temel özelliği; beceriksizliği, bilgisizliği, basiretsizliği ve bereketsizliğidir. Bu yasa da, tütün konusunda, iktidarın bereketsizliğinin en açık ve en güzel örneğidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bitirelim lütfen.

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Ben, aslında, DSP'ye ve Sayın Genel Başkanına çok fazla bir şey söylemiyorum, onların bereketsizliği ta eskiden beri bu millet tarafından biliniyor. (DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Malkoç... Lütfen, sözlerinizi tamamlayın.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Senin boyunu aşıyor, haddini bil!.. Terbiyesiz olma! Ayıp, ayıp!

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, 1978 yılında üniversitede hukuk fakültesinde öğrenciyken, Sayın Ecevit'in Başbakanlığı döneminde, şu omzunda tüp taşımaktan omzum ağrıyor hâlâ. Bunları millet de unutmadı. (DSP sıralarından alkışlar)

EROL AL (İstanbul) - TÜSİAD'çılara sor!..

BAŞKAN - Sayın Malkoç...

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Anavatan Partisinin mazuriyetini de biliyoruz.

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız Sayın Malkoç...

MELDA BAYER (Ankara) - Madde üzerinde konuş!

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Asıl şaştığım şu Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlar. Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlar milliyetçilik iddiasıyla ortaya çıktılar, Türkiye'yi IMF'ye teslim ediyorlar! Allahaşkına, bu, nasıl milliyetçilik?! (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Malkoç, teşekkür etmeniz için süre tanıdım, lütfen teşekkür edin!

HASAN GÜLAY (Manisa) - 1 dakika doldu Başkan!

BAŞKAN - Süreniz doldu...

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Bitiriyorum.

Değerli arkadaşlarım, merak etmeyin, bundan sonraki maddeler üzerinde de konuşacağım, sizin merak ettiğiniz konulara açıklık getireceğim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar, DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - İktidarsınız, söz alın da kürsüden cevap verin!

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Haddini bilsin, usulünü bilsin!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Doğru Yol Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız konuşacak.

Buyurun Sayın Yılmazyıldız. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

Konuşmacıların sürelerine dikkat etmeleri hususunu hatırlatmak istiyorum.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısaca Tütün Yasası olarak adlandırılan, ancak, halkın, tütünün ekimi yasası olarak adlandırdığı 777 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım; Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

20 Haziran 2001 tarihinde, burada, iktidar partili milletvekillerinin oylarıyla kabul edilen bu yasayı, 6 Temmuz 2001 tarihinde, Cumhurbaşkanı, üreticilerin ve muhalefetin haklı eleştirilerini dikkate alarak Meclise iade etti.

Görüşmekte olduğumuz 1 inci madde, bu kanunun amacını tanımlıyor. Burada, şunlar bunlar yazılabilir; ama, ben şunu söyleyeyim: Bu kanunun amacı, Cumhurbaşkanının iade gerekçesinde de yazdığı üzere, tütün üretimini yok edici ve sigara pazarını tümüyle dışalıma dayandırıcı bir kanun olmasıdır, başka bir amacı yoktur. Dolayısıyla, burada, değişik yerlerden gelen çok sayıda belge var, itirazlar var. Basın taraması yaptığınızda da görüyorsunuz. Bütün bunlara baktığımızda... Bir şeyi öncelikle vurgulamak istiyorum. Ben, Sanayi Komisyonu üyesiyim. Bu yasa, ilk önce Sanayi Komisyonunda, sonra Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü. Bu sefer, nedense, neyse bu acele, Sanayi Komisyonunda görüşülmeden, alelacele Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirilerek Genel Kurula indirildi. Yani, Sanayi Komisyonundaki üyelerin söyleyeceklerinden bu kadar çekinmenin âlemi yok; orada da gerçekleri dile getirecektik.

Özellikle, iktidar partilerine mensup milletvekillerinin, burada, gerek grupları adına gerekse şahısları adına yapmış oldukları tüm konuşmalarını aldım, inanın, insanın yüreği kanıyor. O zaman soruyorum, bu yasaya neden oy veriyorsunuz?!

Arkadaşım haykırıyor "kar mı" yedireceğiz. Evet, bu yasayı kabul ederseniz, kar yedireceksiniz.

Diğeri haykırıyor, kanolayı, fiği nasıl yetiştireceğiz?

Yeterince incelememiş bir arkadaşım "çilek, çiçek yetiştirsinler" diye cevap verebiliyor; ama, bunun, hangi iklimde, hangi şartlarda oluştuğunun hiç çalışmasını yapmamış. O zaman şunu sormak isterim: Bu üründen geçinen milyonlarca ailenin, yine tütün ekimi yapan yüzbinlerce ailenin çığlıklarını hiç mi duymayacaksınız?! Yani, bir yerlerden gösterilen işaretler doğrultusunda yasalar çıkarmaya devam mı edeceğiz?!

Gelin, hiç olmazsa, elinizde bir imkân var; bakın, deyin ki, bu millet bunu istemiyor...

Bir arkadaşım çıkıyor, burada çok güzel şeyler söylüyor; ama, merak ediyorum, bunu burada bir şekilde savunmak durumunda kalan arkadaşlarım, aynı savunmayı, gidip kendi ilinde yapabilecek mi; aynı konuşmaları, Aydın'da bir kahvede yapabilecek mi; hayır, yapamaz.

KORAY AYDIN (Ankara) - Merak etme!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Orada diyecek ki, işte, şudur budur... Belki hiç konuşmamayı tercih edecek. Dolayısıyla, şunu söylemek istiyorum: Gelin, IMF'ye, hiç olmazsa şunu deyin; bizim burada çok ciddî şekilde tepkiler var...

Bakın, iktidara mensup -isim vermek istemiyorum- arkadaşımın ifadesi şöyle: "Bu Tütün Yasa Tasarısı Meclis gündemine geldiği andan itibaren almış olduğum yoğun taleplerden dolayı, yoğun telefon ve faks trafiğinden sonra, bölge insanının, özellikle Tütün Yasa Tasarısına büyük hassasiyet -bunu kibarca söylüyor..."Hassasiyet" dediği; yani, bu yasanın çıkmasını istemiyor demek istiyor- gösterdiğini görmüş bulunmaktayım. O zaman, milletvekili, kendi ilinin, kendi bölgesinin insanlarının talebine dikkat etmeyecek de, bu hassasiyeti dikkate almayacak da, neyi alacak?! Milletvekili; adı üzerinde. Milletin vekilliği, kalkıp da dayatmalara boyun eğmek değil. Gelip, pekâlâ, burada, bu yasanın uygulaması gerekirse bir müddet ertelenerek; ama, alternatif ürün neyse, o ürünler belirlenerek, hakikaten çıkarılabilir, daha iyileştirilebilir.

Dahası, açık artırmada alınmayan tütünler ne olacak; o belli değil. Kaldı ki, sırf özel sektörün...

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Süreniz bitti, lütfen noktalayalım...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Kaldı ki, bu tür durumlarda alınmayan ürünlerin ne olacağı belli. Maalesef, üretici, karşılığı olmadan, boşuna çalışmış olacak ve aç kalacak. Hoş, şimdi de aç ya! Örneğin, domates eken üreticilerin ürünlerini fabrika alıyor; ödemeyebiliyor veya sözleşmesine uymayabiliyor; uymadığı zaman da bir yaptırımı yok.

Onun için, bu yasaya, bu nedenlerle, tümünden karşıyız. Dediğim gibi, bu yasaya, tütün üretimini yok edici, sigara piyasalarını tümüyle yabancılara terk edici olduğu için karşı olduğumuzu ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmazyıldız.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün; buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün Kanununun 1 inci maddesi hakkında Ak Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, önceki gün, Balıkesir İlimizin, özellikle Edremit İlçemizin, Altınoluk, Zeytinli ve Akçay Beldelerinde meydana gelen sel felaketinden dolayı hemşerilerime geçmiş olsun diyorum. Tabiî, devletimizin yetkililerinden, o selde zarar gören vatandaşlarımızın zararlarını karşılama noktasında, bir an evvel hassasiyet göstermelerini talep ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Tütün Kanunu, tabiî, ülkemiz açısından, tütün üreticilerimiz açısından, ekonomimiz açısından fevkalade önemli bir konu. Burada, biraz önce, Muş Milletvekili Sayın Kemaloğlu güzel bir konuşma yaptı; Anavatan Partisindeki milletvekili arkadaşlarımız da kendisini tebrik için kuyruğa girdiler. Ben, ümit ediyorum, Anavatan Partisi bu Tütün Yasasına "hayır" desin; çünkü, gerek dünkü konuşmalar gerekse bugünkü yapılan konuşmalardan anlaşılıyor ki, iktidar milletvekilleri de burada büyük sıkıntı çekiyorlar ve bu yasayı savunamıyorlar.

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının veto ettiği bu yasa, virgülüne dokunulmadan buradan geçirilmeye çalışılıyor. Peki, bu inat ve ısrarın acaba sebebi nedir, neden bu konuda ısrar gösteriliyor, bu tütün üreticilerinin geleceği neden tehlikeye atılıyor, tütün üreticileri neden işsizliğe mahkûm edilmeye çalışılıyor; bunu bir türlü anlayamıyorum. Konuşmalara bakılırsa, iktidar tarafından söylenen sadece şu: "Efendim, IMF'ye söz verdik; Dünya Bankası böyle istiyor; eğer, bunu yapmazsak, o zaman gelecek krediyi, vaat edilen krediyi unutun." Bütün gerekçe bu. Bu, iktidar milletvekilleri tarafından burada söyleniyor; ama, siz, bir şeyin farkında değilsiniz. Bu Tütün Kanunuyla, gerçekten, ekonomimize büyük bir darbe indireceksiniz ve öbür taraftan, tütün üreticilerimizi de büyük bir açlığa ve felakete sürükleyeceksiniz. O bakımdan, şimdi, bizim Balıkesir'deki tütün üreticileri -Savaştepe'deki, Bigadiç'teki, Sındırgı'daki, Kepsut'taki, Gönen'deki- soruyor; sayın milletvekilim sor iktidar partisi milletvekillerine "bu kanun çıktığı takdirde biz ne yapacağız, neyle geçineceğiz, ne ekeceğiz, bunun bir cevabını şu iktidar milletvekilleri bize söyleyiversin Meclis kürsüsünden" diyor. Gelin de bunun çaresini söyleyin. Yani, burada bir iş yapıyorsunuz; ama, arkasından büyük sorunları ve tahribatları getireceksiniz.

Şimdi, gördüğümüz kadarıyla bu kanunun bir tek amacı var; o da, tütün üretimini yok etmek, tütün üreticisini perişan etmek ve Türkiye'deki tütün pazarını tümüyle dışalıma dayandırmaktır. Zaten, IMF'nin bu konudaki dayatması da bu ısrardan kaynaklanmaktadır. Hükümet, tütün üreticisini ve ihracatçısını değil, uluslararası tütün şirketlerinin menfaatlarını âdeta koruma noktasına gelmiştir.

Benzer tablolar sadece tütünde değil, önümüzdeki günlerde bankacılık sektöründe, doğalgazda da yaşanabilir, uluslararası şirketlerin hâkimiyeti bu konularda da söz konusu olacaktır. Olaylara sadece yabancı bir devletin gözlüğüyle bakmak alışkanlığına sahip yabancılaşmış yerliler için, bahsettiğim tablo herhangi bir olumsuzluk anlamı ifade etmeyebilir; hatta, bu, burada söylenildiği gibi, globalleşmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak da ortaya konulabilir; ama, beyler, biz o görüşte değiliz. Burada Âkif'ten bahsettik, burada Kuvayı Milliyeden bahsettik sabahtan beri. Biz, Âkif'in nesli olarak, üç beş kuruş için, dışkredi finans kurumlarının kapısında beklemeyi ve bu kredilerin alınabilmesi için de birtakım tavizlerin verilmesini içimize sindiremiyoruz, Âkif'in ruhuyla, Kuvayı Milliye ruhuyla bunu bağdaştıramıyoruz.

Böyle düşündüğümüz ve böyle gördüğümüz için de, diyoruz ki, geliniz, bu yanlıştan vazgeçiniz. Geliniz, Türkiye'deki tütün sektörünü yabancı sermaye çevrelerine teslim etmeyelim, tütün üreticimizin geleceğini karartmayalım. Geliniz, bu yanlıştan vazgeçelim. Geliniz, Sayın Cumhurbaşkanının söylediklerine kulak verin. Anayasaya aykırı, özellikle Anayasanın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Arkadaşlarım, tekrar etmeyeceğim bundan sonra; süreleriniz otomotiğe bağlanacak.

Lütfen bitiriniz.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Anayasaya aykırı bir kanunu burada çıkarma gayretinden vazgeçiniz. Yarın öbür gün halkın huzuruna gideceksiniz; yarın öbür gün, bugün açlığa ve işsizliğe mahkûm ettiğiniz tütün üreticisinden oy isteyeceksiniz; ama, bilesiniz ki, sizi o gün IMF de kurtaramayacaktır.

Saygılarımı, hürmetlerimi sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Özgün.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri, önce, geliş sıralarına göre okutacağım; sonra, aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesinin (e) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.

e) Açık artırma başlangıç fiyatı: Her kalite grad-randıman tütün için son 5 yılın fiyat ortalamasının yüzde 30 eksiğini,

 

Sacit Günbey

Latif Öztek

Ahmet Demircan

 

Diyarbakır

Elazığ

Samsun

 

Mehmet Zeki Okudan

 

Turhan Alçelik

 

Antalya

 

Giresun

BAŞKAN- İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesi Anayasaya aykırıdır.

Maddenin metinden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

 

Mustafa Geçer

Ahmet Demircan

Latif Öztek

 

Hatay

Samsun

Elazığ

 

Sacit Günbey

Mehmet  Zeki Okudan

Turhan Alçelik

 

Diyarbakır

Antalya

Giresun

BAŞKAN- En aykırı önergeydi bu sayın milletvekilleri; onun için, işleme alacağız.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Hükümet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul)- Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN- Önerge hakkında konuşacak mısınız, yoksa gerekçeyi mi okuyalım?

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sacit Günbey konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN- Peki.

Buyurun Sayın Günbey.

Konuşma süreniz 5 dakika.

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bundan bir yıl kadar önce Türkiye'nin hemen hemen tüm bölgelerinden çeşitli illerden tütün üreticileri Ankara'ya gelmişlerdi. Bir kapalı spor salonunda veya toplantı salonunda, tüm partilerin temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda dertlerini ifade ettiler ve o zaman, hemen hemen bütün partilerin temsilcileri orada "kendilerine destek vereceklerini" ifade ettiler. Sonra, haziran ayı içerisinde bu Kanun, Meclisten, Parlamentodan geçirildi. O zaman, muhalefet milletvekilleri, hatta, iktidarın içerisindeki bazı milletvekili arkadaşlarımız bu Kanunun olumsuzluklarını burada gerekçeleriyle ifade ettiler; fakat, her zaman olduğu gibi, IMF'nin veya Dünya Bankasının veya uluslararası kuruluşların telkinleriyle diyeceğim -yumuşatarak söylüyorum- Parlamentodan kanun çıkaran hükümet, bu tenkitlere veya görüşlere itibar etmeden bu Kanunu çıkardı.

Cumhurbaşkanımız, bu Kanunun toplumda açacağı sosyal yaralara işaret ederek Kanunu geri gönderdi; ama, görüyoruz ki, hükümetimiz, maalesef, bu Kanunu çıkarmakta tamamen ısrarlı.

Ülkemizde 600 000 civarında tütün üreticisi olduğu ifade edilmekte. Bunların aileleri de işin içerisine katılırsa, 3 milyon insan bu Kanundan olumsuz etkilenecek ve tarım kesiminde çalışan insanlarımızın en fakir, en yoksul kesimi tütün üreticileridir ve işledikleri araziler de, en kıraç arazilerdir. Bu arazilere, bu tarım alanlarına, tütün alanlarına tütünden başka bir ürün ekmek de mümkün değildir. Bu insanlar, aileleriyle birlikte, yılın bütün aylarında -emeklerini- çoluk çocuklarıyla birlikte gece gündüz çalışmak suretiyle bir gelir temin etmek için çalışırken, şimdi, tütün ekimi bu Kanunla yasaklanıyor. Yasaklanınca ne olacak? Zaten, son bir yıl içerisinde ülkemizde bir milyondan fazla insan işsiz kalmış. Siz, Türkiye'yi küçültmekle, üretimini azaltmakla bu memleketin hayrına bir iş yaptığınızı mı zannediyorsunuz?! Bunun, milliyetçilikle de, solculukla da alakası yok. Yani, bu milletin elindeki gelir kaynaklarını almakla, işsiz bırakmakla bu ülkenin insanlarını mutlu edemezsiniz.

Bunun yanında, bakıyorsunuz ki, yine, bu Kanunun önemli özelliklerinden biri, Sayın Başbakanın da şikâyetçi olduğu gibi, denetim dışında olan veya halka karşı hiçbir sorumluluğu olmayan bir üst kurul oluşturulmaktadır. Bu üst kurulların halka karşı hiçbir sorumluluğu yoktur. Bu sorumluluk olmayınca, halkın denetimi dışında olunca, bunların keyfî hareket etmeleri de mümkündür. Türkiye'nin tütün üreticileri, maalesef, bu Kanundan sonra -tekel kalkmış olsa bile- uluslararası birtakım tröstlerin egemenliği altına girecektir. Ben, buradan, bu Kanunun, tekrar, geri çekilerek, komisyonlarda, muhalefetin de tenkitleri dikkate alınmak suretiyle -eğer, tütünle ilgili bir kanun çıkarılacaksa- ülkenin ihtiyaçlarına uygun bir kanun çıkarılmasını tavsiye ediyorum.

Muhterem arkadaşlar, Kanunun 1 inci maddesinde "Açık artırmanın başlangıç fiyatı: Her kalite grad-randıman tütün için son beş yılda Kurulca seçilecek üç yılın ihraç fiyat ortalamasının yüzde elli eksiğini" diye bir fıkra var. Biz, bunu, düşük bulduk ve adaletli bulmadık. Hiç olmazsa, bu Kanun geçerken, bu önergemizle, burada bir düzeltme yapma ihtiyacını ifade ediyorum. Bu önergemizle, son beş yılın ortalaması alınsın ve açık artırmanın başlangıç fiyatı ise yüzde 50 değil, yüzde 70 olsun diye bir teklif ortaya koyduk; bunu, takdirlerinize arz ediyor, desteklerinizi bekliyorum.

Sayın Tarım Bakanımız da buradayken... Dün, görüşmeler yapılırken, Diyarbakır'dan bir çiftçi kardeşimiz arayıp "pamuğa primler ödenmemektedir; Sayın Bakanımız söylese bile, Diyarbakır'da bu ödemeler yapılmamıştır. Ne zaman ve ne kadar yapılacağını da bilmiyoruz. Sayın Tarım Bakanımıza bir soru sorarak bu konuyu aydınlatırsanız memnun oluruz" demişti. Ben, Tarım Bakanımız buradayken, çiftçimizin bu sorusunu da kendilerine iletmiş oluyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ederim Sayın Günbey.

Önerge sahiplerinden Sayın Sacit Günbey önergeyle ilgili konuştu; ama, sanıyorum iki önerge olduğu için karıştırdılar.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, sayın bakanların hangi bakanlar adına oy kullandıklarını bilelim, bizim için çok önem arz ediyor; zapta geçsin.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Hepsine...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Siz hepsi değilsiniz.

BAŞKAN - Kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesinin (e) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.

e) Açık artırma başlangıç fiyatı: Her kalite grad-randıman tütün için son 5 yılın fiyat ortalamasının yüzde 30 eksiğini,

 

 

 

Sacit Günbey

 

 

 

(Diyarbakır)

 

 

 

ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Gerekçesi okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin bu şekilde değiştirilmesi daha adaletli olmasını temin eder.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 1 inci maddeyi oylarınıza sunacağım; ama, bir yoklama talebi var. Onun için, önce yoklamamızı yapacağız.

İsimleri arıyorum:

Sayın Hüseyin Çelik?.. Burada.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Burada.

Sayın Ramazan Toprak?..

OSMAN PEPE (Kocaeli) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Peki.

Sayın Şükrü Ünal?.. Burada.

Sayın İsmail Özgün?.. Burada.

Sayın Özkan Öksüz?.. Burada.

Sayın Ergün Dağcıoğlu?.. Burada.

Sayın Mahmut Göksu?.. Burada.

Sayın Dengir Fırat?.. Burada.

Sayın İlyas Arslan?.. Burada.

Sayın Zülfükar İzol?.. Burada.

Sayın Mahfuz Güler?.. Burada.

Sayın Ali Sezal?.. Burada.

Sayın Ejder Arvas?.. Burada.

Sayın Akif Gülle?.. Burada.

Sayın Abdullah Veli Seyda?.. Burada.

Sayın Ahmet Aydın?.. Burada.

Sayın Zeki Ünal?.. Burada.

Sayın Nurettin Aktaş?.. Burada.

Sayın Yahya Akman?.. Burada.

Evet...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - 10 dakika süre verin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Dedelek?..

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - 10 dakika olsun.

BAŞKAN - Arkadaşlarımız yoklama için 10'ar dakika dediler...

Sayın Güven?..

TURHAN GÜVEN (İçel) - Görülmüş şey değil efendim 10 dakika falan yani!

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - 10 dakika olur mu Sayın  Başkan, dalga mı geçiyorsunuz?! Makul bir süresi var yani.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Yarım saat deseydiniz Sayın Başkan!..

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, makul süre ne ise, siz takdir edersiniz efendim.

BAŞKAN - Şimdi, doğal olarak, biz, takdirimizi kendimiz kullanırız; ama, bugün...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, hep soruyorsunuz, teşekkür ederiz, itibar ediyorsunuz gruplara; kendi takdirinizi kullanıyorsunuz, doğaldır; ama, yani, istirhamım şudur: "Hala, hatırın kalmasın" kabilinden de sormayın bundan sonra.

BAŞKAN - Yok, yok... Yani, bunu, herkes söylese, siz söylemezsiniz bana. Ben, genel olarak kendi aranızdaki bir münasibi daha bir tercih ettiğim için söylüyorum.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, bugüne kadar, 5 dakikadan uzun süre hiç verilmedi; uygulamada yok.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan, komisyon çalışmaları devam ediyor, 10 dakika süre verin.

BAŞKAN - Evet, yukarıdan gelecek arkadaşlarımız da var; onun için, uygun görürseniz, yoklama için 10 dakika süre veriyorum.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Başkanım, ad okuyarak yoklama yapsak, daha çok zaman kazanırlardı!

BAŞKAN- Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak, salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 10 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888)  (S. Sayısı : 777) (Devam)

BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu ve Kurulu

MADDE 2. - Bu Kanunla ve diğer kanunlarla verilen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere kamu tüzel kişiliğini haiz, idarî ve malî özerkliğe sahip, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmuştur. Kurumun merkezi Ankara'dadır. Kurum gerekli gördüğü yerlerde irtibat büroları kurabilir. Kurumun organları, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu ve hizmet birimleridir. Kurum, Başbakanın görevlendireceği bir Devlet Bakanı ile ilişkilendirilir.

Kurul, Kurumun karar organıdır. Kurul, biri Başkan ve biri Başkan vekili olmak üzere toplam yedi üyeden oluşur. Kurul Başkan ve üyeleri; Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve Genel Müdürlüğün ilgilendirildiği Bakanlığın önereceği ikişer aday arasından Bakanlar Kurulunca atanır.

Kurul üyeleri; hukuk, iktisat, işletme, uluslararası ilişkiler, kamu yönetimi, maliye, tıp, mühendislik ve tütün eksperliği alanlarında yurt içinde ya da yurt dışında en az dört yıllık yükseköğrenim görmüş, meslekî açıdan yeterli bilgi ve deneyime sahip bulunan ve meslekleri ile ilgili olarak kamuda veya özel sektörde en az on yıl çalışmış kişiler arasından seçilir. Üyelerde ayrıca, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) fıkrasının (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı bentlerinde belirtilen şartlar aranır.

Kurul üyelerinin görev süresi beş yıldır. Görev süresi biten üye yeniden seçilebilir. Herhangi bir nedenle üyelikleri sona erenlerin yerlerine Bakanlar Kurulu tarafından bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen usule göre en geç bir ay içinde yeni bir üye atanır. Bu şekilde atananlar, yerine atandıkları üyelerin sürelerini tamamlar. Arka arkaya dört toplantıya veya bir yıl içinde toplam on toplantıya mazeretsiz olarak katılmayan üyeler istifa etmiş sayılırlar.

Kurul üyelerinin görev süreleri dolmadan görevlerine son verilemez. Ancak, bu Kanundaki yasakları ihlâl ettiği veya bu Kanun ile kendilerine verilen görevler ile ilgili olarak işlediği  suçlardan dolayı haklarında mahkûmiyet kararı kesinleşen Kurul Başkan ve üyeleri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca Devlet memuru olmak için aranan  şartları kaybettikleri tespit edilen veya üç aydan fazla bir süre ile hastalık, kaza veya başka bir nedenle görevlerini yapamaz durumda olan veya görev süresinin kalan kısmında görevine devam edemeyeceği, üç aylık süre beklenmeksizin tam teşekküllü bir hastaneden alınacak heyet raporu ile tevsik edilen Kurul üyeleri, süreleri dolmadan Bakanlar Kurulu tarafından görevden alınır.

BAŞKAN - 2 nci madde üzerindeki söz taleplerini okuyorum: Saadet Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç, Doğru Yol Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Rıza Akçalı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya.

İlk olarak...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değiştirdik; Yakup Budak konuşacak Grubumuz adına.

BAŞKAN - Bize gönderdiğiniz...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, sözcümüzü değiştirdik.

BAŞKAN - Peki.

Saadet Partisi Grubu adına, Sayın Budak; buyurunuz. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

SP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sözlerime başlarken hepinize hayırlı akşamlar diliyorum, saygılar sunuyorum.

Bu 2 nci maddeyle, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Kurumu ve Kurulu düzenlenmektedir. Zaten, bu hükümet, bu gidişle, kendini de iktidarın dışına atacağı için, bütün yetkilerini kurumlara, kurullara devrediyor ve Sayın Başbakan da "bu kurullara söz geçiremiyoruz, galiba yanlışlık mı yaptık" diyor.

Şimdi, 7 kişiden oluşan yeni bir kurul oluşturuyoruz, bürokratlardan oluşuyor, tamamını Bakanlar Kurulu seçiyor, burada üreticinin sesi soluğu yok. Tütün üreticisinin, ekimine, dikimine, ithalatına, ihracatına, yapılacak kredilendirmeye, hepsine bu kurul karar verecek, tek yetkili olacak. Acaba, bu hükümet ne yapacak diye düşünüyorum. Yarın tütüncülük bittikten sonra da galiba yanlışlık yaptık mı diyecekler. Geçen gün, Sayın Derviş geldi "Türkiye'nin gerçeklerini bilmiyordum, hata yaptım" dediler; ama, bu hata, Türkiye'ye 78 milyar dolara mal oldu. Tütüncülük biterse kaç katrilyona mal olacak, onu kestirmek mümkün değil.

Son yıllarda, Türkiye'de, özellikle tarımsal düzenlemeler noktasında tarımı altüst eden, çiftçiyi yok eden bir politika izlenmektedir ve dolayısıyla da çiftçinin feryadını duymamakta bu hükümet de direnmektedir. İster milletin sesini duyun ister duymayın, sandıktan gelen sesi önünde sonunda duyacaksınız. Seçime gitmemek için ne kadar direnirseniz direnin, çekirge gibi bir hoplarsınız, iki zıplarsınız, üçüncüde halkın önüne düşersiniz, o zaman da durumun ne olacağını çok iyi görürsünüz.

Muhterem arkadaşlar, burada yeni bir kurul oluşturuyoruz. Bu kurul, tütüncülük konusunda, alkollü içkiler konusunda Türkiye'de tek yetkili olacak, özerk bir kurul olacak, hükümetler bile bunun yetkilerine karışamayacak. Burada bunun gerekçelerini okuyoruz; efendim, şu şu gerekçelerden dolayı, dünyanın geldiği nokta, Türkiye'nin tütün üretimi, kalitesi, kapasitesi, verilen ücretler diye üzerinde duruyoruz. Tabiî ki, esas gerekçe, esas gerekçe, IMF böyle istiyor, Dünya Bankası böyle istiyor ve "tütün yasasını çıkarmazsanız, size birkaç dolar vermeyiz" diyorlar.

Şimdi, bu gerekçeyi Meclisin huzurunda hükümet anlatıyor; doğrudur. Bu gerçekleri haklı da görebilirler parmak kaldıran arkadaşlarımız. Ben, o arkadaşlarıma diyorum ki, sayın bakanlarımız bu gerekçeleri burada anlatacaklarına, gitsinler Tokat'ta anlatsınlar, gitsinler Amasya'da anlatsınlar, gitsinler Bitlis'te, Muş'ta anlatsınlar, gitsinler Adana'nın Baklalı Köyündeki Abdullah amcaya anlatsınlar ve bu gerekçeleri, gitsinler, o tütünün yaprağını âdeta dantel işler gibi teker teker ipe dizen Ayşe teyzeye anlatsınlar. Gitsinler anlatsınlar; yani, burada, Meclisin dört duvarı arasında, hiç kimsenin sesi soluğu çıkmıyor diye kendi kendilerine anlatıyorlar. Yarın da gidecekler...

Ben, geçen gün... Tarımsal düzenlemelerle ilgili burada konuşan bir bakanımıza var; Tarım Bakanımız; tarımda çok ilerlemeler katettiklerini söylüyorlar. Sıvas'a gittik; Sayın Bakanımızın da seçim bölgesidir; Suşehri'nin Esenkaya Köyüne gittik; orada "biz, sayın milletvekilimizi, Bakanımızı göremiyoruz. Bizim pancar paraları ne oldu? Gelsin, burada, onun hesabını versin" dediler. Ben, Sayın Bakana da Esenkayalıların talebini iletiyorum ve onlar "Meclis kürsüsünde çok güzel şeyler anlatıyor, tarımı ilerlettiğini söylüyor da, gelsin, Esenkaya'nın köy meydanında, köy kahvesinde bunu anlatsın" diyorlar. Ben de, Sayın Bakana iletiyorum. Sayın Bakanımız da, inşallah, giderler, Esenkaya Köyünde, pancar paralarının ne olup ne olmadığının hesabını verirler. O kadar güzel şeyler anlatıyorlar ki    -dün Sayın Bakanımızı da dinledik- bürokrasiden şikâyet ediyorlar "ben, bakan olarak yapacağım; ama, bürokratik kurumlar var; onu bir türlü aşamıyorum" diyorlar. Ben, Sayın Bakana diyorum ki, bu bürokratik kurumları aşamıyorsunuz, yeni bir bürokratik kurum daha oluşturuyorsunuz. Yani, siz, bu hendekleri aşamazken, bu hendeği nasıl atlayacaksınız allahaşkına?! Nasıl atlayacaksınız?! "Verdik, verdik, verdik, verdik..." diyor. Ne verdiniz allahaşkına tütün üreticisine?! Beğenmediğiniz Refahyol Hükümeti zamanında, tütün üreticisi 1 kilo tütün sattığı zaman 6 litre mazot alıyordu; bugün, 1 kilo tütün sattığı zaman bizim üreticimiz ne kadar mazot alıyor; 2 litre alıyor. Bu mudur sizin verdiğiniz?! Bu mudur sizin verdiğiniz?! Buğday üreticisine vermişler. Ne vermişler; 10 sent vermişler. Refahyol hükümeti ne vermiş; 47 sent vermiş. Dikkat edin; bu rakamları verirken, gübrede yüzde 50 sübvanse vardı. Siz, sübvanseyi de ortadan kaldırdınız. O hükümet, tarım kredilerinin faiz oranlarını da yüzde 100'lerden yüzde 40'lara düşürmüştü. Siz, geldiniz, bugün, Ziraat Bankasının tarım kredilerini yüzde 95'lere, yüzde 100'lere çıkardınız. Bu mudur çiftçiden yana olmak demek; bu mudur çiftçinin sorunlarına eğilmek demek?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Budak, 2 nci maddeyle ilgili süreniz bitti, lütfen toparlayınız.

YAKUP BUDAK (Devamla)- Ben arkadaşlarıma diyorum ki, bu tütün yasasını, burada, parmak sayısına bakarak çıkarabilirsiniz. Zaten, sizin uyguladığınız demokrasi, halka dayanan bir demokrasi değil, parmak demokrasisidir. Biz, sizleri halk demokrasisine davet ediyoruz. Eğer, yüreğiniz atıyorsa, gidin tütüncülerin yanına "biz böyle bir kanun çıkaracağız" deyin; size kırmızı kart mı gösteriyorlar, yoksa, başka bir şey mi gösteriyorlar, o zaman görürsünüz diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (SP, DYP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Budak.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Rıza Akçalı.

Buyurun Sayın Akçalı. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA RIZA AKÇALI (Manisa)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tütün Yasasıyla ilgili konuyu ikinci defa sizlerle müzakere ediyoruz. Burada, Türkiye'de en çok tütün üreten bir ilin milletvekili olarak, Sayın Cumhurbaşkanımıza, tütün üreticileri adına teşekkür etmek istiyorum ki, bu yasayı bir kere daha Meclise gönderdi. Umulur ki, 42 ilde ve 86 ilçede üretimi yapılan bu tütün bölgesinin milletvekilleri, üreticinin sesini, üreticinin haykırışını dinler, kulaklarını onlara çevirir ve sağduyularıyla burada oy kullanırlar; kendilerini, memleketlerine, seçmenlerine karşı boyunları eğik vaziyette bırakmazlar ve bu kanunu reddetmek suretiyle, gerçekten üreticinin yararına bir başka kanunu geçirme imkânına sahip oluruz.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanı, veto gerekçesinde, Anayasanın 2 nci, 5 inci, 45 inci, 166 ncı ve 167 nci maddelerini sayıyor ve soruyor. Alternatif ürün yutturmacası nedir, bunun cevabı yoktur kanunda diyor. Üretimin düzenlenmesiyle ilgili hiçbir hüküm yoktur diyor. Tütünün kalitesinin iyileştirilmesiyle ilgili bir şey yoktur. Tütünün ekim yapılma yöntemleri yoktur. Türk tütününün korunması yoktur. Tütün satış sözleşmelerinde uyuşmazlıklar olursa nasıl çözülecek, bunlar yoktur. Satılamayan tütünler ne olacak, üreticinin başına dert olarak kalacak mı, evinde bunları yakacak mı, bunları ne yapacak; bunun cevabı yoktur. Yaprak tütün ticaretinin esasları yoktur. Nasıl yapacak, kim yapacak bu ticareti? Yine, yaprak tütün işletme yöntemi nedir, Tekel kalktığına göre kim işletecektir bu tütünleri? İçpazar yabancı sigara tekeline açılacak mı, açılmayacak mı -ki, açılacak- diyor ve bunların sonucunda, şöyle hükme bağlıyor Cumhurbaşkanı; diyor ki:

Tütün üretimi yok oluyor, bir.

Sigara pazarı yabancı tekellerin eline geçiyor; iki.

Tekel fabrikaları ve işletmeleri, artık bir değer ifade etmediği için, yok pahasına, bedavaya satılacak; üç.

Bunlar, komisyonda konuşuluyor, komisyon bunlara katılıyor, Meclise gönderdiği kanunun ikinci defa gönderilmesiyle ilgili sunuş yazısında bu görüşlere katıldığını ifade ediyor; ancak, görüşmelere geçildiği zaman, bütün maddeler, noktasına virgülüne dokunulmadan, aynen kabul edilerek, tekrar Meclise gönderiliyor.

Şimdi, burada, tabiî ki, çok önemli bir tercihle karşı karşıyayız. Bu tercih, IMF'nin buyruklarını kabul ederek, bunların istikametinde "para veren emir de verir" kuralı çerçevesinde, bu emre inkıyatla bu kanunu çıkarmanın tercihi mi, yoksa 3 000 000'a yaklaşan tütün üreticisi ailenin tercihi mi? Bu tercihi millet bekliyor. Bu 3 000 000 insan ne olacak sorusunun cevabı yok; ama, IMF'nin bize bakışı ne olacak sorusunun cevabı var bu kanunun arkasında.

Yine, gelişmiş ülke çiftçisi mi, yoksa bizim kendi tütün çiftçimiz mi; bu tercih var.

Değerli milletvekilleri, Amerika'da sigara tüketimi giderek azalıyor; ama, Amerika, kendi tütün üreticisinin üretimini kısmak istemiyor. Kendi ülkesinde tüketemediği tütününü, Virjinya tütününü geri kalmış ülke addettiği bizim gibi ülkelere satmaya çalışıyor. Yani, kendi üreticimizi desteklemekten sarfınazar ediyoruz; ama, Amerikan tütün üreticisinin desteklenmesini bu kanunla sağlıyoruz. İşte bu tercih, millet nezdinde, millet huzurunda hükümetin kimi tercih ettiğinin en açık göstergesidir, en açık resmidir.

Bir üçüncüsü: Yine, devlet tekeli mi, yabancı tekel mi tercihi vardır; çünkü, tütünde özelleşme olmaz, tütünde serbest piyasa olmaz; tütünde ya devlet tekeli vardır ya çokuluslu şirketlerin tekeli vardır. Dünyada bu işi yapan birkaç tane firma var. İşte, Philip Morris gibi, Reynold's gibi, British Tobacco gibi firmalar var. Ya bunların tekeline razı olacaksınız ya bunların sizin pazarınızı ele geçirmesine razı olacaksınız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akçalı, bitireceksiniz değil mi?

RIZA AKÇALI (Devamla) - ...ya da kendi üreticinizin elemeğinin, alınterinin, göznurunun karşılığını korumak üzere, devlet tekeli olarak duruma müdahale edeceksiniz.

Yunanistan'da 100 000 ton tütün üretiliyor, şark tipi tütün ve kilosuna 7 euro civarında para veriliyor; yani, 3,5 dolara geliyor. Yunan hükümetinin kendi çiftçisine sağladığını Türk hükümeti kendi üreticisine sağlamıyorsa, bunun takdirini sandıkta millet yapacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akçalı.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya.

Buyurun Sayın Uzunkaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısa adı Tütün Yasası olarak bilinen yasanın 2 nci maddesi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, bu yasayı görüşürken, ne garip tecellidir ki, iki ayrı bakanımız burada. Birisi, şu anda Divanı idare eden Değerli Meclis Başkanvekilimiz; ben ona "duhanzede bakan" diyorum. Bir de "duhanzade bakan" var; Yılmaz Karakoyunlu Bey. Birisi zede oldu bu yasadan, birisi zade oldu; ama, esas zede olan, aziz milletin, tütün üretenlerin kendisi; bu millet zede oluyor, 3 milyon insan, 600 000 tütün üreticisi.

Milletin gözünün içine baka baka, maalesef, bu yasayı... Hadi diyelim ki, şu 42 ilin dışındaki, tütün üreten illerin dışındakilerin pek fazla kaygıları olmayabilir bir anlamda; ama, şu tütün üreten 42 ilin milletvekilleri... Sevgili Samsunlu vekiller, burada bulunmamanız sizi kurtarmayacak; ANAP'daki, MHP'deki, DSP'deki Samsunlu vekiller. Köy Hizmetlerinin arabalarına binip de "biz, köylere ancak böyle gidebiliriz; özelleşmesin" diyen milletvekilleri, tütününü yasakladığınız köylünün köyüne nasıl gideceksiniz, hangi yüzle gideceksiniz?!

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Yüz kalmadı ki...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Samsun'un merkezinde, Ayvacık'ında, Bafra'sında, Alaçam'ında, Yakakent'inde, Ondokuzmayıs'ında tütün üreten bu müstahsilin huzuruna nasıl çıkacaksınız?!

Değerli arkadaşlar, bu yasa, ülkeyi perişan eden bir yasadır. Bağımlı olabilirsiniz, bağlantılı olabilirsiniz; ama, ülkeyi birilerine bağlantılı hale getirmeye hakkınız yok.

Kurulda, üretici ve sektörde çalışanlar temsil edilmemekte. Bir kurul oluşturuluyor... Memleket, âdeta, kurullarla kurum bağladı, kurum! Otuza yakın kurul oluşturdunuz. Bu ne âlemdir yahu?!. Bu memlekette Bakanlıklar var. Şimdi, bir taraftan Bakanlıkları azaltalım mı, çoğaltalım mı diye tartışıyoruz; IMF'ye söz verdiniz, Bakanlıkları da azaltacağız; ama, 7 kişilik, 10 kişilik, 11 kişilik kurul, kurul, kurul ve âdeta, kurullardan ülke kurum bağladı.

Değerli arkadaşlar, bu kurula, Ziraat Odasından bir temsilci, lütfen ve kerhen alınmış; diğerleri tamamen bürokratlardan oluşuyor. 7 kurul üyesi, hepsi bürokrat, hepsi, yine bir talimatla hareket edecek, emir-komutayla yönetilecek ve millet yine perişan. Hani bu tütün üretenlerin burada sözcüleri, temsilcileri?!. Hangi yetkiyle, ne hakkı kullanacaklar?! 7 kişi içerisinde Türkiye Ziraat Odaları Birliğinden 1 üye ve al, size bir kurul, beş sene dokunulmaz bir kurul; yani, beş yıl müddetle kendilerine hesap sorulmaz, kendileri sıygaya çekilmez, yanlışlarından hesap sorulamaz. Parlamento bile, beş yıl müddetle, seçim yapılmaksızın devam imkânını âdeta bugüne kadar kullanamadı; ama, bu kurul, beş yıl süreyle kesintisiz çalışacak diyorsunuz.

Kurul, ülkede tütün sektörüyle ilgili olarak alınabilecek her türlü hayatî konuyu kapsadığı gibi, toplum sağlığı konusunda alınacak tedbirler de dahil, geniş kapsamlı bir yetkiler ağıyla donatılmaktadır. Şimdi, 7 kişiden oluşması öngörülen bu kurulun 6 üyesinin kamu temsilcisi, 1 üyesinin Ziraat Odalarından, tarımdan olması bu işi kurtarmıyor.

Kaldı ki, Samsunlu vekil arkadaşlarım varsa... Sayın Açıkgöz, bir de fotoğrafınız var sizin gazeteci şeylerle... Şimdi, buradaki Samsunlular, şu tütünde çektirdiğiniz fotoğrafınız var. Şimdi, vatandaş soruyor; diyor ki "Yekta Beyin, bu, gazetelerde çıkan fotoğrafı." Şimdi, bugün, bir de faks çektiler bize; size de, zannediyorum geldi. Kim çekiyor; Ziraat Mühendisleri Odası Samsun Şubesi, 27.12.2001. Bugün gönderdiler bütün milletvekillerimize. "Sakın ha, bu yasaya 'evet' demeyin, derseniz Samsun'a gelmeyin" diyorlar.

YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun) - Bana gelmedi.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Evet, evet... Bana geldi. Yoksa, size takdim ederim. Evet, zatıâlinize de geldi efendim; bu, zatıâlinize de geldi. Değerli arkadaşlar, kaldı ki...

YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun) - Kürsüden...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Efendim, kürsü size yasak değil. Buyurun, savunun kendinizi. Burası, savunma kürsüsü, milletin hakkını savunma kürsüsü. Bakın, şurada da fotoğrafınız var. Tütüncülerle tütün dizmek mesele değil, tütünü yok etmenin sonuçları önemli.

Değerli arkadaşlar, şunu soruyorum... Ben diyorum ki, tütün üretenleri perişan etmeyelim. Demin, Sayın Bakana da sorularımda yöneltmeye çalıştım. Karşılığında alternatif öneriniz yok. Burada birbirimizi yanıltmayalım. Birbirimize yanlış yapabiliriz belki burada; ama, bu millete yanlış yaparsak, acısı çok büyük olacak ve müstahsil perişandır, perişan edilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun, bitirelim lütfen.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Dolayısıyla, ben, buradaki arkadaşlarımın her birinin, IMF'nin direktifleriyle değil, özgür iradesiyle... Bakın, samimiyetimle söylüyorum, bu hükümet uzatmaları oynamak için IMF'nin taleplerine ram olabilir, boyun bükebilir; ama, siz, özgür iradenizle geldiniz Parlamentoya ve tekrar millete döneceğiz bir gün, ama üç gün, beş gün, on gün sonra, bu millete tekrar döneceğiz. Bu millete verilecek hesabımız; bir de, bu işin daha sonunda, mahkemei kübrada verilecek... Burada yaptıklarımızın bir hesabı olmalı diye düşünüyorum.

Dolayısıyla, sizi, vicdanlarınızla, samimî oylarınızla karşı karşıya bırakmak gerektiğini düşünüyorum.

Bakın, arada istediğimiz yoklamalardaki sonuçlar, şuraya gelişinizin ne kadar kerhî olduğunun ispatıdır. 350 üyesi olan bir hükümet, kılpayı oy sayımlarından geçebiliyor; çünkü, siz de arzu etmiyorsunuz; ama, sonucunda bu yasa çıkarsa, bu hükümetin boynunun vebali olacaktır.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkürler Sayın Uzunkaya.

Sayın milletvekilleri, 2 nci madde üzerinde 4 adet önerge vardır; ancak, madde üzerinde, milletvekillerince sadece 3 önerge verilebildiğinden, bu önergelerden yalnızca 3'ünü, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesinin dördüncü fıkrasının ilk cümlesinin "Kurul üyelerinin görev süresi 3 yıldır" olarak, beşinci fıkrasının ilk cümlesinin "Kurul üyelerinin görev sürelerinin dolmadan Bakanlar Kurulunca görevlerine son verilebilir" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

 

Mahmut Göksu

Mahfuz Güler

Ahmet Nurettin Aydın

 

Adıyaman

Bingöl

Siirt

 

Musa Uzunkaya

Ali Coşkun

Mehmet Çiçek

 

Samsun

İstanbul

Yozgat

 

Mahmut Nedim Bilgiç

Faruk Çelik

Dengir Mir Mehmet Fırat

 

Adıyaman

Bursa

Adıyaman

 

Zülfükar İzol

Eyüp Fatsa

Bülent Arınç

 

Şanlıurfa

Ordu

Manisa

 

BAŞKAN - 2 nci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesinin son fıkrasının ilk cümlesinin "kurul üyelerinin görev süreleri dolmadan görevlerine sadece Başbakan tarafından son verilebilir" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

 

Mahmut Göksu

Mahfuz Güler

Ahmet Nurettin Aydın

 

Adıyaman

Bingöl

Siirt

 

Musa Uzunkaya

Ali Coşkun

Mehmet Çiçek

 

Samsun

İstanbul

Yozgat

 

Mahmut Nedim Bilgiç

Faruk Çelik

Dengir Mir Mehmet Fırat

 

Adıyaman

Bursa

Adıyaman

 

Zülfükar İzol

Eyüp Fatsa

Bülent Arınç

 

Şanlıurfa

Ordu

Manisa

BAŞKAN - 3 üncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasından "hukuk, iktisat, işletme, uluslararası ilişkiler, kamu yönetimi, maliye, tıp, mühendislik ve tütün eksperliği alanlarında" ibaresinin çıkarılmasını arz ederiz.

 

Mahmut Göksu

Mahfuz Güler

Ahmet Nurettin Aydın

 

Adıyaman

Bingöl

Siirt

 

Musa Uzunkaya

Ali Coşkun

Mehmet Çiçek

 

Samsun

İstanbul

Yozgat

 

Mahmut Nedim Bilgiç

Faruk Çelik

Zülfükar İzol

 

Adıyaman

Bursa

Şanlıurfa

 

Eyüp Fatsa

Dengir Mir Mehmet Fırat

Bülent Arınç

 

Ordu

Adıyaman

Manisa

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, son okunan 3 üncü önerge, aynı zamanda en aykırı önergeydi. Şimdi, işleme alıyorum:

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Kaılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Önergesi üzerinde konuşmak üzere, buyurun Sayın Göksu.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz Tütün ve Tütün Mamulleri Yasasının 2 nci maddesinde bir değişiklik önergemiz vardır. Buradaki maddede, kurul üyelerinin, kimler tarafından, hangi vasıflara haiz olan kişilerin seçileceği beyan edilmekte, "hukuk, iktisat, işletme, uluslararası ilişkiler, kamu yönetimi, maliye, tıp, mühendislik ve tütün eksperliği alanlarında yurt içinde ya da yurt dışında en az dört yıllık yükseköğrenim görmüş, meslekî açıdan yeterli" diye devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, biz biliyoruz ki, kanun yapmada aslolan, ifadenin müfit ve muhtasar olmasıdır. Kurul üyeliğine seçilecek kişilerin hangi okullardan mezun olacakları bir bir tadat edilmiştir. Oysaki, burada, "yükseköğrenim görmüş, meslekî açıdan yeterli" dediğimiz zaman, zaten, bu, efradını cami ağyarını mâni cümleler ifade etmektedir.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Ne?.. Ne?..

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Efradını cami ağyarını mâni.

Dolayısıyla, uzun uzun hangi fakülte mezunu olacaklarını saymaya gerek yoktur diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, burada bir kurul kuruluyor, 7 kişiden oluşuyor; 4 bakanlık , 2 müsteşarlık, 1 de Türkiye Ziraat Odaları da üye verecek; ama, hepsi 2'şer üye belirtiyor, bunu Bakanlar Kurulu seçiyor. Acaba, Bakanlar Kurulunun, Ziraat Odalarından gelen üyeyi seçmeme hakkı var mı, yok mu; bunu Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum. Zira, eğer, sadece bakanlıklardan ve müsteşarlıklardan gelen bürokratlardan kurulursa, o zaman, al gülüm ver gülüm, kendi aralarında işlerini hallederler; ama, aslolan, burada, tütüncünün sesini, sorunlarını, dileklerini, arzularını o kurula getirecek olan  bir veya birkaç üyenin olmasıdır değerli arkadaşlar. Ne var ki, zaten, kurulacak olan kurul 7 kişidir. Velev ki, 1'i Ziraat Odalarından da olsa, 6'sı üst düzey bürokratlardan oluşmaktadır.

Şimdi, Sayın Başbakan diyor ki: "O kadar çok kurul var ki, artık söz geçiremiyoruz." Yani, şöyle... Hangi kurullar deseniz; isimleri sayılamayacak kadar çok. Bir yandan, bürokrasiden şikâyet ediyoruz; ama, yeni yeni bürokrasi tepeleri oluşturuyoruz, âdeta aşılamayacak tepeler oluşturuyoruz. Birkaç gün önce de, Başbakan Yardımcısı Sayın Yılmaz dedi ki: "Değişime bürokratlar engel oluyor." Elbette engel olur. Bürokratlara öyle bir dokunulmazlık kılıfı hazırlıyoruz ki!

Değerli arkadaşlar, bakın "kurul üyelerinin görev süreleri dolmadan görevlerine son verilemez" deniliyor; yani, milletvekillerinden daha üst düzeyde bir dokunulmazlık getiriliyor. Siz, bürokratlara bu kadar yetki verirseniz, elbette onlar değişim karşısında direnecektir.

Bakınız, kurul üyelerinin bütün alacakları, vasıfları teker teker, nasıl olması gerektiği noktasında tadat ediliyor "en yüksek devlet memurunun, her türlü ödemeler dahil, aylık net ücretinin iki katını geçmemek üzere" deniliyor; yani, iki katına kadar alacak demektir.

Şimdi, bir yandan tasarruf diyoruz, devlet memuruna yüzde 10 verdiğimiz zaman elimiz titriyor, daha doğrusu bu hükümetin eli titriyor; ama, öbür taraftan, bu kurul başkanlarına ve üyelerine en üst devlet memurunun iki katı, üç katı, dört katı paralar veriyorsunuz. Bu hükümetin söylediği ile yaptığı icraatlar, maalesef, birbirini tutmuyor.

Bakınız, bir yandan, biz, tütüncünün canına okumaya çalışıyoruz, tütünün kökünü kurutuyoruz, arkasından Tekel'i özelleştireceğiz; ama, öbür tarafta, Adıyaman'ın Kâhta Tekel işletme binası müteahhide verilmiş; herhalde, nasıl olsa satacağız, verirken de temiz satalım diye yeni baştan boyatıyoruz, iç dizaynı yapılıyor, ihata duvarları yapılıyor.

Şimdi, burada, Sayın Bakana soruyorum. İleride nasıl olsa satacaksınız. Zaten arsa fiyatına satıyorsunuz. Yani, Sümerbank, Et ve Balık, bütün bunlar özelleştirildi, adı özelleştirme; ama, maalesef, birilerine peşkeş çekildi, milletin birikimi olan bu güzel eserler değerlendirilemedi. O zaman, arsa fiyatına satacağınız Kâhta'daki bu Tekel binasının, niye baştan tamiratını yapıyorsunuz? Sattıktan sonra, alan şahıs, üzerindeki binayı beğenirse devam eder, beğenmezse zaten yıkıp atacaktır.

Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, biz, burada...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bitiriyorsunuz değil mi Sayın Göksu?

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Evet, bitiriyorum efendim.

...bir önerge vererek, bu değişikliğin yapılmasını arzu etmekteyiz. Hepinizin bu önergemize destek vereceğini ümit ediyor; saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Göksu.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutacağım; ama...

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, tahmin mi ediyorsunuz? "Kabul edilmemiştir" dediniz de...

BAŞKAN - İki farklı oy grubu karşısında bir başkan ne yaparsa, onu yapıyorum.

Sayın milletvekilleri, iki önerge var, çalışma süresinin bitimine de 9 dakika var; önergelerin görüşülmesi çalışma süresini belki birkaç dakika aşabilir.

Bu nedenle, çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teşekkür ederim.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesinin son fıkrasının ilk cümlesinin "Kurul üyelerinin görev süreleri dolmadan görevlerine sadece Başbakan tarafından son verilir" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

 

 

 

Mahmut Göksu

 

 

 

(Adıyaman)

 

 

 

ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN ve BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

Önerge sahiplerinden Sayın Mehmet Ali Şahin, buyurun.

Süreniz 5 dakika.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Uzun süredir, ülkemizde çokça tartışılan ve ülkemizde tarımla uğraşan önemli bir nüfus kesimini yakından ilgilendiren bir kanunu, yeniden, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşüyoruz. Gerek geneli üstünde, gerek şu ana kadar görüşülen maddeleri üzerinde söz alan arkadaşlarımız, defalarca temas ettiler. Bilindiği gibi, bu kanun, Cumhurbaşkanınca, bir defa daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilmiş olan bir kanundur.

Sayın Cumhurbaşkanımız, 57 nci cumhuriyet hükümeti döneminde, bu Parlamentodan çıkan, sayısı oldukça kabarık birtakım kanunları, değişik gerekçelerle, Türkiye Büyük Millet Meclisine iade etti. Bunlardan, katıldıklarımız oldu, katılmadıklarımız oldu gerekçelere; ancak, şu, elimizdeki raporda da tamamıyla yazılı olduğu gibi, Sayın Cumhurbaşkanımızın geri gönderme tezkeresinin, burada bulunan tüm milletvekili arkadaşlarımızca, iktidar-muhalefet fark etmeksizin bir kez daha okunmasında büyük yarar görüyorum. Gerçekten, Sayın Cumhurbaşkanımızın, Türkiye gerçekleri ışığı altında, bu kanunu çok iyi incelediğini ve reddedilemez gerekçelerle geri gönderdiğini görüyoruz.

Bakın, şu cümle hepimizi düşündürmelidir; diyor ki Sayın Cumhurbaşkanı: "Yasada, yerli üreticilerin ve geçimini tütün tarımıyla sağlayan çiftçilerin sorunlarını çözümleyecek herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir." Bunun bir anlamı yok mu? Eğer yer verilmişse, buradan çıkarıp izah edilmesi lazım bunun hükümetçe.

Tabiî, bu söylediklerim, mutlaka, bu kanunun geneli üzerinde yapılan konuşmalarda dile getirildi, bundan sonra da dile getirilecek; ancak, ben, bir önerge üzerinde söz aldım, önergeyle ilgili düşüncelerimi ifade etmek istiyorum; ancak, Sayın Bakanımın ve burada bulunan değerli bürokratların dikkatini bir hususa çekmek istiyorum: Biraz önce, Sayın Mahmut Göksu çok önemli bir noktaya temas etti. Bu, 2 nci maddede, tabiî ki, bir kurul oluşturuluyor. Bir kurum var; bu kurumu yönetecek olan, 7 kişiden oluşan bir kurul da oluşacak; ancak, maddenin içerisinde deniliyor ki, bu, idarî ve malî özerkliğe sahip olacak. Şimdi, idarî özerkliğe sahip olabilmesi için, hükümetin etki alanının dışında olması lazım.

Şimdi, nereden seçiliyor, kimlerden seçiliyor bu kurul? İşte, burada sayılmış: Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı. 4 tane bakanlık, 2 tane müsteşarlık, 1 de Ziraat Odaları Birliğinin önereceği 2 aday içerisinden seçilecek. Yani, bu bakanlıklar, müsteşarlıklar ve oda, toplam 14 tane aday bildirecek Bakanlar Kuruluna; bu 14 adaydan 7'si seçilecek. Peki, bu 7 kişinin içerisinde, bu kurulda, acaba, bu üreticilerin birliği olan, onların hak ve menfaatlarını korumak için kurulmuş olan Ziraat Odaları Birliğinin temsilcileri yer alabilecekler mi; yani, Bakanlar Kurulu bu üyeleri seçebilecekler mi? Hiç zannetmiyorum. O nedenle, Sayın Bakanıma ve Sayın Genel Müdüre bir çağrıda bulunuyorum. Hükümet de verebilir böyle bir önergeyi. Biz vermek istedik; ancak, tabiî, önü açık olmadığı için veremedik. Elimdedir o önerge. Şöyle diyoruz; şöyle bir değişiklik yapabilirsiniz bu maddede Sayın Bakanım: "Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin önerdiği iki adayın da kurul üyeliğine atanması zorunludur." Böyle bir hüküm getirin. Bakanlar Kurulu, Ziraat Odaları Birliğinin önerdiği bu iki adayı mutlaka bu kurulda bulundursun; çünkü, bu üretici kesiminin hak ve menfaatlarını en iyi koruyacak olan ve bilecek olan, bu odadan seçilecek olan insanlardır ve ben, kuvvetle tahmin ediyorum ki, büyük ihtimalle, Bakanlar Kurulu, 4 bakanlıktan ve 2 müsteşarlıktan gelen 12 aday arasından bu 7 kişiyi seçer. Ben, Ziraat Odaları Birliğinden gelecek adayların dikkate alınamayacağını tahmin ediyorum. Bu bakımdan ve hatta, Tekel'den sorumlu Devlet Bakanlığı, neden iki aday öneriyorsunuz, neden biz daha fazla aday önerelim diye bu tasarıda diretmediniz? Ayrıca, bunu da sormak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bu konuda, eğer, hükümet olarak bir önerge verirseniz -biz, vermek istemedik; önümüz dolu olduğu için, önerge sayısı fazla olduğu için veremedik- eğer, siz verirseniz, biz, muhalefet partisi olarak bunu destekleyeceğiz, desteklemeye hazırız.

Bu dileklerle, sürem dolduğu için, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şahin.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

KADİR BOZKURT (Sinop) - Sayın Başkan, karar yetersayısı...

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesinin dördüncü fıkrasının ilk cümlelerinin "kurul üyelerinin görev süresi üç yıldır" olarak, beşinci fıkranın ilk cümlesinin "kurul üyelerinin görev sürelerinin dolmadan Bakanlar Kurulunca görevlerine son verilebilir" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

 

 

 

Mahmut Göksu

 

 

 

(Adıyaman)

 

 

 

ve arkadaşları

 BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge sahiplerinden Sayın Musa Uzunkaya; buyurunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, aynı maddeyle ilgili bir önergemizle huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce de burada arz etmiştim, bir önceki konuşmamda; biz, kurulun atanma şeklini de, atanma süresini de, atanacak kişilerin vasıflarını da eleştiriyoruz, yanlış buluyoruz; müstahsil yararına olmadığını düşünüyoruz.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, salonda çok fazla uğultu var; sayın hatibi duyamıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Çelik, ben de size katılıyorum -bağışlayın Sayın Uzunkaya- ama, yani, sessizliği temin etmek, tek başına benim maharetime bağlı değil.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Ama, uyarmanız lazım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Uzunkaya.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Dolayısıyla, buradaki değişiklik önergemizde iki temel hususu arz etmek istiyorum; bunlardan birisi, sürenin beş yıl değil üçe indirilmesi. Zaten, yasa açık, yasada deniliyor ki, bir defa seçilenin, atananın, ikinci bir defa atanma şansı var; önü kapalı değil. Beş yıl değil, hatta, eğer uygun görürseniz -önergeyi, yine, keşke hükümet verseydi- sözleşmeli personel gibi her yıl tazelenmiş olsaydı, daha iyi olurdu. Neticede, siyasî iradenin bir inisiyatif kullanma hakkı olurdu yılda; ama, siz, beş yılla, yanlış mı olacağı doğru mu olacağı önceden bilinmeyen, muhtemelen... Yine Sayın Derviş'e atıfta bulunuyoruz; keşke, kendileri burada olsalardı; geçende, kalktılar, âdeta, bir itirafı zünubda bulundular; dediler ki: "Hakikaten, ben, ülkeyi tanımıyordum, yanlış yaptım, yanlış oldu, uygulamalarımız yanlış; inşallah, bir sene daha ülkeyi tanırım, 2002 de böyle gidecek; 2003'te de, ihtimal, böyle olabilir... Yani, hulasa, üzülmeyin, sandığı 2004'e kadar böyle götürürüz." Geçen gün, değerli grup başkanvekillerini bir televizyonda izledim... Maşallah, iktidar, 2004'e kadar, musirr bir şekilde yapıştı sandalyeye, kopmuyor; ama, bu yasa sizi koparabilir. Bu yasa, sizi sandıktan da, koltuktan da edebilir; haberiniz olsun.

Şimdi, biz diyoruz ki, hiç olmazsa, böyle bir kurullar, kurumlar ülkesi haline getirdiniz; gelin, bunları, hatta mümkünse, sözleşmeli personel gibi, yıllık, usulüne göre atansın, ama, yıllık olarak atansın; yıl sonu, beğenirseniz devam ettirirsiniz hükümet olarak, beğenmezseniz alırsınız; bu size ait bir şey. Niye yetkinizi beş yılla sınırlıyorsunuz Anayasada "beş yılda bir seçim yapılır" der gibi?! Kaldı ki, onu dahi, kalktık uygulamalarımızda değiştirdik, Seçim Kanunu vesairelerle dört seneye, üçbuçuk seneye çekildi. Bu imkânı kendinizden esirgemeyin. Bu yanlışı kendinize yapıyorsunuz. Millete hesap vermekte daha çok zorlanacaksınız. Bu zorluğu, yani, kendi kendinize bu kadar eziyet yapmanın, kendi kendinize bu kadar işkence yaptırmanın, IMF hatırına bu kadar anlamsız şeyleri yapmanın ne manası var; anlamak mümkün değil.

"IMF hatırına değil" diyorsanız, demin yine konuşmamda söyledim, Sayın Cumhurbaşkanı, çok güzel bir gerekçeyle, altı yedi sayfalık uzunca bir gerekçeyle bu yasayı size iade etti. Beğenirsiniz beğenmezsiniz, katıldığınız yerler olur katılmadığınız yerler olabilir; ama, neticede, Sayın Cumhurbaşkanı, cumhurun başı olarak birkısım endişeler kendilerine intikal etmişti; toplumu dinledi, muhtelif kesimleri dinledi. Siz, bu yasayı çıkardığımız günden beri tek bir Allah'ın kuluyla, tek bir kurumla, kuruluşla, bu kurumumuz dışında ilgililerle görüşme imkânınız oldu mu, dinlediniz mi bunları?..

EROL AL (İstanbul) - Hepsiyle görüştük...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hiçbirisiyle görüşmediniz sevgili kardeşim. Sen, İstanbul'dan başka nereyi tanırsın?!.

EROL AL (İstanbul) - Yarın dolaşalım bakalım, kim daha çok tanıyor...Her yeri tanırım... Benim ulaşamadığım yer yok...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bir de Beşikdüzü'nü tanırsın; doğrudur.

Değerli arkadaşlar, hükümet güdümünde, birliklerin gerçek sahipleri olan üreticileri devredışı bırakan ve âdeta vesayet altında bir yapıyı amaçlayan bir düzenlemeyle, mevcut bürokratik yapıya bir yenisi daha eklenmiş oluyor. Ülkeyi bu Platoncu devlet anlayışı geleneğiyle, yani, kurulorokrasiyle yönetebilmenin, çözüm üretebilmenin güçlüğü açıktır, ortadadır.

Değerli arkadaşlar, burada, size, bu işlerin nereden geldiğinin muhtemel bir değerlendirmesine ilişkin, bundan bir zaman önce, değerli bir köşe yazarı Sayın Necati Özfatura bir makalesinde aynen şunu diyor: "Avrupa Konseyinin Danimarka'da 5 071 bilim adamının katıldığı bir toplantısı yapıldı. Bu toplantının açılış konuşmasını yapan 'Gaumand' aynen -bakın, Gaumand'ın ifadesi bu, Danimarka'da yapılan bir toplantı - şunları söyledi: 'Sizi bir konuda uyarıyorum. Avrupa Birliğinin önünde büyük bir düşman vardır. Bu düşman sadece ekonomik bir düşman değil, askerî bir düşmandır. Bu düşman, Türkiye'dir. Türkiye önümüzdeki beş yıl içinde şu veya bu şekilde pasifize edilmeli ve ekonomisi çökertilmelidir.'"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, neticelendiriniz lütfen...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bitiriyorum efendim...

Bu arada, bu toplantıya katılan, Türkiye'de yaşamış Rum asıllı veya Türkiye'den gitme bir Rum orada itiraz ediyor, diyor ki: "Siz bu haksızlığı Türklere karşı düşünemezsiniz." Aynen ona söylediği ifade şu: "Ben, buradaki 5 071 kişinin gönlünden geçip itiraf edemediği hususu dile getirdim; yani, biz, Batı olarak böyle düşünüyoruz." Sayın Özfatura değerlendirmesini aynen yapıyor, diyor ki: "Türk ekonomisini batırmak için sadece sembol Türkiye seçilmedi. Güney Amerika'dan da işte Arjantin... Bunlar, Arjantin ve Türkiye. Zavallı Arjantin özelleştirme maskesiyle çokuluslu şirketlerin işgali altına alınmıştır. Şimdi, sıra Türkiye'dedir. Türkiye de aynı noktaya geldi."

Değerli arkadaşlar, lütfen, bu önergemizi -hükümetin lehine olan bir önergedir- kabul buyurun.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, 2 nci maddenin oylamasına sıra geldi. Demin, önergelerin bitimine kadar süre uzatımına karar vermiştiniz. Arkadaşlarımızın yoklama talepleri var, ikisini birlikte değerlendireceğim.

Saat 20.00'de toplanmak üzere, oturumu kapatıyorum.

Kapanma Saati : 19.07


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Yüksel YALOVA

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, 777 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı : 777) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının 2 nci maddesini oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi vardır; gereğini yerine getireceğim.

Yoklama talebiyle ilgili önergede imzası bulunan sayın milletvekillerinin salonda bulunup bulunmadıklarını arayacağım.

Sayın Nevzat Ercan?.. Burada.

Sayın Rıza Akçalı?.. Burada.

Sayın Turhan Güven?.. Burada.

Sayın Hacı Filiz?.. Burada.

Sayın Ali Şevki Erek?.. Burada.

Sayın Ahmet İyimaya?.. Burada.

Sayın Ramazan Gül?.. Burada.

Sayın Mehmet Sağlam?.. Burada.

Sayın İlyas Yılmazyıldız?..

ALİ NACİ TUNCER (Trabzon) - Takabbül ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Saffet Arıkan Bedük?.. Burada.

Sayın Faris Özdemir?.. Burada.

Sayın Yahya Çevik?.. Burada.

Sayın İlhan Aytekin?.. Burada.

Sayın Erdoğan Sezgin?.. Burada.

Sayın Mehmet Baysarı?.. Burada.

Sayın Zeki Ertugay?.. Burada.

Sayın Nurettin Atik?.. Burada.

Sayın Mahmut Nedim Bilgiç?.. Burada.

Sayın Hayri Kozakçıoğlu?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

HACI FİLİZ (Kırıkkale) - Süre doldu Sayın Başkan.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, süre tamamlandı.

BAŞKAN - Yani, 5 dakikalık süreye niye itiraz ettiniz anlamadım. Sürenin bitimine baktık.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Hayır efendim, itiraz etmedik. Bizden yok efendim... Olamaz da zaten...

BAŞKAN - Sürenin bitimine kadar beklemek zorundaydık, onu bekledik, başka bir şey yapmadık sayın milletvekilleri.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sonra pusula geldi de...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Süre doldu ama...

BAŞKAN - Efendim, siz, karşınızdakini görüyorsunuz. Burada, üç arkadaş, üçümüz de bakıyoruz, çok da titizlikle riayet ediyoruz Sayın Candan.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Süre biteli 1 dakika oldu efendim.

BAŞKAN - Hayır efendim... Estağfurullah...

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Yarına bırakalım.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Gelmezler zaten bu saatten sonra.

BAŞKAN - 20.30'da toplanmak üzere, toplantıya ara veriyorum.

Kapanma Saati : 20.10

 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.30

BAŞKAN : Başkanvekili Yüksel YALOVA

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - 777 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesini oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi vardı; yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklamayı tekrarlayacağım.

Yoklama elektronik cihazla yapılacaktır.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

      (Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı : 777) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Sayın milletvekilleri, 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Kurulun çalışma esasları, görev ve yetkileri

MADDE 3. - Kurulun görev ve yetkileri şunlardır :

a) Bu Kanun gereğince Kurum tarafından yürütülecek görevler ile ilgili düzenlemeleri yapmak.

b) Bu Kanunda öngörülen idarî para cezalarının tahsil edilmesine ilişkin işlemleri yürütmek.

c) Satış ve uygunluk belgesi başına alınacak tutarların tespiti ile tescil, izin ve ruhsat harçlarının Kurum tarafından tahsiline ilişkin işlemleri yürütmek.

d) 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda yeralan hükümler  saklı kalmak kaydıyla, tütün ve alkol tüketiminden kaynaklanan kamusal, toplumsal ya da tıbbî nitelikteki her türlü zararlı etkileri önleyecek düzenlemeleri yapmak, bunlarla ilgili kararları almak.

e) Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili sektörel düzenlemeler yapmak.

f) Yurt içinde ve yurt dışında konusuyla ilgili kuruluşlarla işbirliği yapmak, gerektiğinde bu kuruluşlara Kurumun üye olmasına karar vermek.

g) Personel atamaları da dahil olmak üzere Kurumun personel politikasını oluşturmak.

h) Kuruma taşınır ve taşınmaz mal veya hizmet alınması, satılması ve kiralanması konularında karar vermek.

ı) Kurumun alacak, hak ve borçları hakkında karar vermek.

j) Kuruma bağlı akredite laboratuvarlarının tesis edilmesine ve işletilmesine ilişkin şartları tespit etmek.

k) 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun, 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu, 492 sayılı Harçlar Kanunu ve diğer kanunlar ile Genel Müdürlüğe verilmiş olan görevleri yürütmek.

l) Görev alanı ile ilgili konularda gerekli gördüğü her türlü bilgiyi, tütün, tütün mamulleri ve alkollü içkiler piyasasında mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilerle bunların her türlü birliklerinden istemek.

m) Kanunlarla verilen diğer görevleri yürütmek.

Kurul üyeleri, Kurulun para, para hükmündeki evrak, senet ve diğer mevcutlarına karşı işledikleri suçlar ile bilanço, tutanak, rapor ve benzeri her türlü belge ve defterler üzerinde işledikleri suçlardan dolayı memur sayılırlar. Kurul üyelerinin, görevlerini yaptıkları sırada öğrendikleri gizli bilgileri açıklamaları halinde, haklarında 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 229 uncu maddesi hükmü uygulanır ve Kuruldaki görevlerine son verilir. Bu kişiler Kurul üyeliğine tekrar seçilemezler.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Geçer. (SP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika.

SP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasanın 3 üncü maddesi üzerinde, Saadet Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyeti selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasanın 3 üncü maddesinde, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulunun görev ve yetkileri sayılmaktadır. Burada uzun uzun sayılmış, birtakım görevleri var. Aslında, burada, kurulun oluşturulması 2 nci maddede zikredilmişti. Bu kurul, âdeta, çok geniş alanda yetki kullanan; yani, tütün ve alkollü içeceklerle ilgili piyasayı düzenleyen bir kurul. Bu kurul 7 üyeden oluşmakta, üyeler 5 yıl süreyle Bakanlar Kurulu tarafından atanmaktadır ve görev süreleri dolmadan da üyelerin görevine son verilememektedir.

Aslında, burada dikkati çeken şey şu; şimdi, liberal bir dönüşüm içerisinde olan Türkiye'de -hükümetin politikası da bu yönde- daha çok, devleti küçültmek adına -devleti küçültmenin tanımı neyse- bir politika izleniyor. Devleti küçültmek, aslında, devletin bürokratik alanlarını küçültmek anlamında kullanılıyor; daha liberal, daha serbest bir piyasa oluşturulması adına; ama, biz, burada görüyoruz ki, birtakım yeni kurullar, yeni kurumlar oluşturularak, aslında devlet küçültülmüyor, devlet büyütülüyor. Yani, bürokratik olarak oluşturulan yeni adacıklar, yeni dukalıklar, yeni özerk kurumlarla, devlet aslında büyütülmektedir. Bu politika, devletin bürokratik olarak küçültülmesi anlamındaysa, aslında devletin küçültülmesi için bürokratik kuruluşların azaltılması, bunun daha çok yerel idarelere devri gerekirdi.

Burada görüyoruz ki, âdeta, Meclisin yetkileri de, ne bileyim, milletin egemenliğini kullanma yetkileri de, oluşturulan bu tip kurulların vesayeti altına sokularak, yasamanın dahi yetki alanları daraltılmaya çalışılıyor. Burada, atanan kurul üyelerinin 5 yıl görevden alınamayışı; yani, bir siyasî iktidar değişse, yeni bir politika izleyecek olsa bile, bu alanları düzenleyen kurul üyelerinin görevden alınamayışı ve bunların âdeta bir dokunulmazlık zırhına büründürülmesi, sanki, egemenliğin bu tip özerk kurumlara, kuruluşlara dağıtılmasını ve bunlarla birlikte kullanılmasını ortaya çıkarıyor. Gerçekten, liberal bir piyasaya dönüştürülecekse ve devlet küçültülecekse, bu tip kurumların azaltılması gerekirken böyle çoğaltılmasını, tam bu düşünceyle tenakuz teşkil eden bir davranış olarak görüyoruz.

Şimdi, daha önce de, Şeker Kurulu, Telekom Kurulu, Tütün Kurulu, RTÜK ve buna benzer YÖK gibi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu gibi yeni kurullar oluşturularak, âdeta, yürütmenin önüne de böyle bürokratik birtakım derebeylikler, bürokratik birtakım hanedanlıklar oluşturulmaya çalışılıyor.

Burada, bu maddede sayılan görevler, aslında, idarî para cezaları, satışa uygunluk belgesi verilmesi, laboratuvarlar kurulması, gayrimenkullerin kurumlar için alınması, satılması ve diğer alanda, 1918 sayılı Kaçakçılığı Men ve Takibine Dair Kanun ve diğer 492 sayılı Harçlar Kanunu gibi alanlarda görev verilmesi, her türlü bilgilerin bu kurumlardan veya bu hizmeti veren değişik kuruluşlardan alınması ve kanunla verilen diğer görevler bunun görevleri arasında sayılmış.

Aslında, burada, şuna değinmek lazım: Kurulun, elbette, görevlerine burada, yasada yer verilmiş ve böyle bir kurul oluşturulmuşsa, görevleri de olacaktır. Ancak, bunların, belki, İttihat Terakki döneminde, Osmanlının son zamanlarında, meşrutî monarşi döneminde koyu merkeziyetçi bir zihniyetin, cumhuriyet dönemine, âdeta, böyle hissî uzantısını oluşturan, böyle bürokratik adacık ve kurumların yeniden tesisine ilişkin bir davranış içinde olduğunu hükümetin burada görüyoruz. Oysaki, devlet küçültülecekse, demin dediğim gibi, bu kurumların azaltılması gerekirdi herhalde; ama, maalesef, kurumlar azaltılacağı yerde, âdeta, Türkiye'de, daha önce de söylemiştim, liberal bir müzikle devletçi bir dans yapılıyor; yani, âdeta, liberal söylemler altında birtakım bürokratik hanedanlıklar oluşturularak, yürütmenin ve yasamanın yetkileri ve yetki alanları daraltılmaya çalışılıyor. Böylece, halkın iradesinden de aslında bir noktada kaçış, halkın iradesini, burada tam olarak milletin iradesinin temsili ve bu temsile dayalı oluşacak özgürlükçü bir Türkiye ortamının önlenmesine âdeta çalışılıyor diye düşünüyorum. Çünkü, yapılan işler söylenenlerin tam tersini burada yansıtmakta ve burada da yine, böyle bir kurul karşımıza çıkmakta. Bu kurulun ileride yapabileceği ve tütün ve alkollü içecekler piyasasını nasıl düzenleyeceği, neler yapacağı, liberal bir ekonomide müdahaleden uzak bir piyasanın oluşması gerekirken bunlara nasıl müdahale yapılacağı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Buradaki tadat edilmiş görevlerin dışında, uygulama da çok önem arz edecektir. İleride bunları göreceğiz bakalım. Türkiye'de, bürokratik anlayışın nasıl hür düşüncenin önüne geçtiğine ve bunların önünde büyük bir duvar oluştuğuna ileride şahit olacağız. İnşallah öyle olmaz temennisinde bulunuyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Geçer.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin.

Buyurunuz Sayın Aytekin. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İLHAN AYTEKİN (Balıkesir) - Muhterem Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanunun ilk müzakeresinde, Doğru Yol Partisi olarak, biz, görüşlerimizi menfi olarak ifade ettik. Bu aşamada, Sayın Cumhurbaşkanı, bizim tespitlerimizle mutabık kalmak suretiyle, kamu yararına, hukuka ve anayasal ilkelere uygun düşmediğini takdir ederek veto etmiştir. Şimdi, tekrar, bu Kanunun ve bu mahsus maddenin şurası bozuk, burası iyi değil demenin bir kıymeti harbiyesi yok. Çünkü, veto edilen Tütün Yasasının aynen Köşke gönderilmesi hususunda kararlı olduğunuz görülüyor. Ancak, bu doğrulardan ve iddiasından vazgeçmeyeceğine emin olduğumuz Reisicumhurumuz, Anayasa Mahkemesine gitmek suretiyle, bu meseleyi galip ihtimal, yine oradan da döndüreceklerdir.

Muhterem arkadaşlarım, benim bu aşamada söyleyeceğim husus şudur: Bilinen bir şeyi ilan edelim, elin oğlunu dinliyorsunuz, bizi dinlemiyorsunuz, millete de kulak vermiyorsunuz, olaylardan da intiba hâsıl etmiyorsunuz. Biz malumu ilan edelim, bildiğiniz gibi, bu, IMF'nin siparişi olan bir Kanundur. Gelin, doktorunuz Mr. IMF'den, onun ilaçlarından, reçetesinden ve tedavi usulünden vazgeçin; çünkü, bakın, aynı teşhis, aynı reçete ve aynı ilaçlarla tedavi ettiği Sinyor Arjantin komaya girmiş. Âdeta efsunlanmış gibisiniz; ne zaman uyanacak, ne zaman ayılacaksınız belli değil, ümit de yok.

Ismarlama ekonomik programların, yanlış tarım politikalarının, yanlış uygulamalarla Türkiye'yi hangi noktaya getirdiği, durulmaz ve yaşanılmaz bir şekle soktuğu herkesin malumudur. Gelin, ne yapacağınızı ecnebilere değil, başkalarına değil, kendi insanınıza sorun; çare, dışarıda değil, içeridedir.

Değerli milletvekilleri, devletin, kontrol, planlama ve destekleme ile rekabet şartlarının bulunduğu tütün piyasasından çekilmesi yanlış olur, yüzbinlerce insanımızı eli böğründe bırakırsınız. Çokuluslu şirketlerin iştahları, bu sektörden geçimini sağlayanları yer, yutar. Milletin rızkıyla oynuyorsunuz.

Çiftçiye doğrudan destek vaatleriniz tencereye fasulye olup girmiyor. Şimdiye kadar hangi dediğiniz gerçekleşti de bu taahhüdünüz yerine gelecek...

Bu millet sizin milletiniz, ne kötülük gördünüz? Suçları sizi iktidar etmek olmamalıdır. Minnet ve şükran borcu böyle ödenmemelidir. Yarın, yine, onlarla yüz yüze gelinecektir.

Bu Kanunla, dışarıya 600 000 000 dolara yakın tütün satan Türkiye'yi, tütün alan Türkiye haline getiriyor, 7,5 milyar dolarlık pazarı birilerine ikram ediyorsunuz. Bu Kanunla, masum küreselleşme ve globalleşme yutturmacaları adı altında ülkemiz zenginlikleri talan ediliyor ve çokuluslu şirketlerin yurdumuz üzerine ahtapot gibi çökmesi sağlanıyor. Yağma ekonomisinden sonra, Türkiye, şimdi de, işgal ekonomisine sokuluyor. Şeker, tütün, bor, Manavgat, GAP, hangisi veya neler sıradadır, bilemiyoruz.

Uluslararası anlaşmaları perde arkasında düzenleyen Amerika ve Avrupa Birliği ülkelerindeki kotalar ve tahditleri bize kim izah edecek ve çiftçisine, yılda 365 milyar dolar doğrudan destek yapan; yani, her gün 1 milyar dolar -yani, 1,5 katrilyon- sübvansiyon yapan Amerika ve AB'deki uygulamaları bize hangi aklıevvel anlatacaktır. Anlaşılıyor ki, Meclisimizin ve icranın yetkileri dağıtılmak, gücü azaltılmak isteniyor. Bu sebeple, yeni dukalıklar ihdas ediliyor.

Çok kısa bir müddet önce, Sayın Başbakan, üst kurullardan şikâyetçi oluyor; siz, şimdi, oylarınızla bir yenisini kuruyorsunuz; bunun mantığını bulmak mümkün değil. Devlet yönetimi ciddî ve veballi bir iştir. Hükümet olarak dökülüyorsunuz, her anlamda dökülüyorsunuz. Takatiniz kalmadı, zorlamayın. Hem kendiniz rahat değilsiniz hem millet huzur içerisinde bulunmuyor. Bu işin doğrusu, emaneti sahibine teslim etmektir. Bazı hükümetlerin ülkeye tek hizmetleri istifalarıdır. Gelin, bu ülkeye hizmetinizi yapın.

Çok teşekkür ederim. (DYP ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aytekin.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ ÜNAL (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 777 sıra sayılı yasanın 3 üncü maddesi üzerindeki görüşlerimi arz etmek üzere AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, 3 üncü maddede, Kurulun çalışma esasları, görev ve yetkileri sayılmaktadır. Bilindiği gibi, Kurul, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunun karar organıdır. Biri başkan ve biri başkanvekili olmak üzere 7 kişiden teşekkül eden Kurul, Maliye, Sağlık, Tarım ve Köyişleri Bakanlıkları ile Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği temsilcilerinden oluşmaktadır. Kurulun görevi ve işlevi dikkate alınırsa, kurula, ziraat fakültelerinden tensip edilecek bir akademisyen, tütün eksperleri yüksekokulundan ve Devlet Planlama Teşkilatından da birer temsilcinin katılmasında fayda görüyorum.

Değerli milletvekilleri, ilginçtir, hükümet, bir yandan devleti küçültelim, bürokrasiyi azaltalım, bütçe üzerindeki personel harcamalarını aşağıya çekelim, KİT'leri özelleştirelim derken, öbür yandan, yeni yeni kurumlar, kurullar, birimler oluşturmak suretiyle, devleti büyütmekte, masrafları artırmakta, bürokrasiyi ağırlaştırmaktadır.

Gerçekten, hükümet, IMF'ye râm olmuş, iradesini ona teslim etmiş bir ruh hali içerisinde, ülkeyi, sözde, yönetmeye çalışmaktadır. Böyle teslimiyetçi bir hükümetin, halkın, ülkenin menfaatlarından ziyade, IMF reçeteleri doğrultusunda bazı uluslararası tröstlerin menfaatlarını düşünmesinden daha tabiî ne olabilir. Örnek vermek gerekirse, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlıklarında kaynak olarak başvurulan Tütün ve Tütün Mamulleriyle İlgili Özel İhtisas Komisyonu Raporuna bakmak kâfidir.

Sayın Cumhurbaşkanı, ülke menfaatlarına, ülke tarımına, özellikle de tütün üreticilerinin çıkarlarına aykırı bulduğu bu yasa tasarısını geri çevirdiği halde, hiçbir değişikliğe uğramadan, tekrar Genel Kurula getirilmesini nasıl izah edebilirsiniz? Dahası, Avrupa Birliği ülkeleri tütün üreticilerini desteklerken ve Avrupa Birliğine girme hesapları yapılırken, önümüzdeki yıldan itibaren tütünde destek alımlarının kaldırılmasını nasıl açıklayabilirsiniz? Liberal sisteme geçmek, çiftçiyi perişan etmek demek değildir. Önceden, ciddî, tutarlı ve kalıcı altyapı çalışmaları yapmak gerekmez miydi? Üreticilerin haksız rekabete karşı korunmasına yönelik tedbirler alınamaz mıydı? Tütün ekilen arazilerin, coğrafî şartlardan dolayı, alternatif ürün ekimine müsait olmadığı gerçeğinden hareketle, tütün üreticileri için, bir geçiş dönemi içerisinde, gelir kayıplarını gidermek amacıyla, gerekli çalışmalar yapılamaz mıydı? Hükümet, 600 000 ailenin, yaklaşık 5 000 000 kişinin geçimini, istihdamını sağlayan önemli bir sektörü unutmuşa benziyor, halktan, çiftçiden kopuk bir yönetim anlayışının tipik bir örneğini veriyor.

Değerli arkadaşlar, yasalar, bildiğiniz gibi, halkı, vatandaşları, ilgili sektörleri rahatlatmak, sorunları çözmek için çıkarılır; ama, maşallah, hükümetin her çıkardığı yasa bir sorun oluyor, olay oluyor; sorunları çözecek yerde, daha da ağırlaştırıyor. Bozulan sosyal ve ekonomik dengeleri düzeltecek yerde, tersine, altüst ediyor. Âdeta, hükümetin kendisi, sorun üretim merkezi haline geliyor. İkibuçuk yıldan beri iktidar olan hükümet, bizim tespitlerimizi doğrularcasına, yanlış icraatlarını ısrarla sürdürüyor.

Bizim bu tespitlerde yalnız olduğumuz sanılmasın; her kesimdeki insanımızın, çiftçimizin, işçimizin, memurumuzun, esnafımızın, sanayicimizin, emekli, dul ve yetimlerin de aynı görüşte oldukları yapılan kamuoyu araştırmalarından anlaşılmaktadır.

Fazla söze gerek yok, şu andaki Türkiye, üç sene önceki, beş sene önceki, on sen önceki Türkiye değildir; Türkiye'nin sorunları ağırlaşmıştır. Yaşadığımız krizler, sıkıntılar, bunalımlar, hükümetin eseridir. Ümit ve temennim odur ki, ülkemiz, daha elim olaylar yaşamadan düze çıksın ve sahili selamete ulaşsın.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ünal.

Gruplar adına başka söz talebi yoktur.

3 üncü madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin (k) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

 

Bülent Arınç

Mahmut Göksu

Kemal Albayrak

 

Manisa

Adıyaman

Kırıkkale

 

Mahfuz Güler

 

Musa Uzunkaya

 

Bingöl

 

Samsun

"k) 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunun 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu, 482 sayılı Harçlar Kanunu ve diğer kanunlar ile Genel Müdürlüğe verilmiş olan görevleri Kurulun vereceği kararlar çerçevesinde Kurum tarafından ve/veya Genel müdürlük eliyle yürütmek"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeniz hakkında konuşacak mısınız; yoksa, gerekçeyi mi okutalım?.. (AK Parti sıralarından "Gerekçeyi okutalım" sesi)

Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe:

Bu tasarıyla gelişmiş ülkelerde olduğu gibi tütün ve alkollü içkiler piyasasını düzenleyen ve kontrol eden bir Kurum oluşturulmaktadır. Bu Kuruma verilen görevler evvelce Tekel Genel Müdürlüğüne çeşitli kanunlarla verilmiş kamu hizmeti ve imtiyazı şeklinde anılan..."

NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, kendisi okuduğunu anlıyor mu?

HACİ FİLİZ (Kırıkkale) - Okuduğunu anlıyor mu acaba?

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan "gerekçeyi okuyun" diye kim söyledi size? Ben üzerinde konuşmak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekili, ben, önergeniz hakkında konuşacak mısınız diye sordum "hayır" dendi, gerekçe diye de belirtildi, oradan belirtildi, başka imza sahibi arkadaşlarımızdan...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - İmza sahibi benim "gerekçeyi oku" diyen başkası.

BAŞKAN - Sayın milletvekili, bu önerge, bir tek zatıâlinizin imzasıyla gönderilmiş olsaydı, başkalarına sormamı hatalı bulabilirdiniz; ama, oturduğunuz sıralardan "gerekçe okunsun" dendi Sayın Uzunkaya.

Buyurunuz.

"Gerekçe:

Bu tasarıyla gelişmiş ülkelerde olduğu gibi tütün ve alkollü içkiler piyasasını düzenleyen ve kontrol eden bir Kurum oluşturulmaktadır. Bu Kuruma verilen görevler evvelce Tekel Genel Müdürlüğüne çeşitli kanunlarla verilmiş kamu hizmeti ve imtiyazı şeklinde anılan Genel Müdürlükçe tüm yurt sathına yayılmış 82 başmüdürlük, 128 mağaza ve depo, 940 il ve ilçe toptan satıcısı, 19 şarap fabrikası, 7 sigara fabrikası, 39 deniz-göl-kaya ve kaynak işletmeleri, 108 yaprak tütün işletmesi eliyle halen yürütülmektedir. Kanunî hizmet ve imtiyaz niteliğindeki bu görevler 6 000 köyde kayıtlı 600 000 tütün ekicisini, 200 000 üzüm ve 50 000 arpa ve anason üreticisini ve keza 170 000 ruhsatlı bayii ilgilendirmekte olup, Tekel Genel Müdürlüğü teşkilatıyla bu işlemleri başarıyla bugüne kadar yürütmüştür. Bu tasarıyla kurulmak istenilen kurumun mevcut yapısıyla bu hizmetleri sürdürmesi mümkün değildir. Bu nedenle, Tekel Genel Müdürlüğünün özelleştirme işlemleri tamamlanıncaya kadar, kuruma, anılan Genel Müdürlüğe görev verme ve istifade etme yetkisi verilmektedir. Böylelikle, hem hizmette aksama olmayacak hem de yeni kadro ihdas edilerek istihdam fazlası personel oluşturulması önlenerek, kanun amacına uygun hale gelecektir.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Talep buraya geldi, kale alacağım; ama, önce önergeyi oylamamız lazım. Sonra, maddenin oylanmasıyla ilgili...

Önergede mi karar yetersayısı istiyorsunuz?

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Önergenin oylanmasında efendim.

BAŞKAN - Peki.

Komisyonun ve hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Bir daha sayalım.

Arkadaşlarımız arasında ihtilaf olduğu için bir daha sayalım dedim.

Tereddüt hâsıl olduğu için elektronik cihazla oylamayı yapacağım.

Azıcık hoşgörülü ve sabırlı olsanız... Biraz, birkaç saniye önden gidiyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, pusulalarını, teknik personel aracılığıyla 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 3 üncü maddeyi oylamadan önce bir yoklama talebi var.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Bir maddede iki kez olmaz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hüseyin Çelik, yoklama yapılmasını, oylama esnasında mı istiyorsunuz, yoksa öncesinde mi?

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Maddenin oylanması esnasında.

BAŞKAN - Oylamadan önce?..

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Evet efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Şimdi, arkadaşlarımızı arayacağım.

Hüseyin Çelik?.. Burada.

Mehmet Ali Şahin?.. Burada.

Musa Uzunkaya?.. Burada.

Şükrü Ünal?.. Burada.

İlyas Arslan?.. Burada.

Yahya Akman?.. Burada.

Akif Gülle?.. Burada.

Ali Sezal?.. Burada.

Özkan Öksüz?.. Burada.

Zeki Ünal?.. Burada.

Mahmut Göksu?.. Burada.

İsmail Özgün?.. burada.

Tevhit Karakaya?.. Burada.

Ramazan Gül?.. Burada.

Yahya Çevik?.. Burada.

Mehmet Sağlam?.. Burada.

Yasin Hatiboğlu?.. Burada.

Mustafa Geçer?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Latif Öztek?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı : 777) (Devam)

BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Bu Komisyon, hiç yerinde oturmuyor; talimat mı alıyor, nedir?! Olmaz ki bu!..

BAŞKAN - Sayın Kabil... Sayın Kabil...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Ara verin efendim, ara verin.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - İçtüzüğe göre ara vermeniz lazım efendim.

BAŞKAN - Sayın Kabil...

Efendim, özür diliyorum; demin de hatırlatmıştım, Komisyonda bir üyeniz varsa...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Sayın Güven, Meclisin içindeyim!..

BAŞKAN - 4 üncü maddeyi okutuyorum:

Kurumun hizmet birimleri, Kurum personelinin statüsü, atanma usulü ve özlük hakları

MADDE 4. - Kurul Başkanı Kurumun en üst amiri olup, Kurumun genel yönetim ve temsilinden sorumludur. Kuruma, Kurul kararıyla iki başkan yardımcısı atanır.

Kurum hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, idarî hizmet sözleşmesiyle sözleşmeli olarak istihdam edilen personel eliyle yürütülür. Kurum personeli ücret ve malî haklar dışında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tâbidir.

Kurul Başkanı ve üyeleri ile Kurum personeli 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tâbidir. Emeklilik açısından Kurul Başkanı bakanlık müsteşarına, Kurul üyeleri bakanlık müsteşar yardımcısına denk statüde olduğu kabul edilir.

Kurul Başkan ve üyeliklerine atananlardan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu veya özel mevzuatla düzenlenmiş personel rejimine tâbi olanlar, Kuruldaki görevleri sona erdikten sonra başvurmaları halinde ilgili Bakan tarafından, mükteseplerine uygun bir kadroya atanırlar. Akademik unvanların kazanılması için gerekli şartlar saklıdır.

Kurul Başkan ve üyelerinin aylık net ücretleri, en yüksek Devlet memurunun her türlü ödemeler dahil aylık net ücretinin iki katını geçmemek üzere Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilir.

Kurul üyeleri göreve başlama ve görevden ayrılma tarihlerinden itibaren bir ay içinde ve görevleri devam ettiği sürece her iki yılda bir mal beyanında bulunmak zorundadır.

Kurum personelinin ücret ve diğer malî hakları, Bakanlar Kurulunca belirlenecek esaslar çerçevesinde Kurulca tespit olunur.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 4 üncü madde üzerinde, gruplar adına söz talepleri vardır. Önce, Saadet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Metin Kalkan.

Buyurun Sayın Kalkan. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

SP GRUBU ADINA SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gene bir geceyarısı, gene halkın aleyhine, gene Türkiye'de son iktidarınız döneminde 5 000 000'un üstüne çıkmış işsiz sayısını artırmak üzere özel mesai yapıyorsunuz, yaptırıyorsunuz.

Şimdi, Dervişzede olmuş bakan sayısına baktığımız zaman 10'u buluyor; Dervişzede ve hükümetzede olmuş halka baktığımızda da 60 000 000'u geçiyor. Arjantin teraneleriyle geçiştiriyoruz tekrar IMF'nin buyruklarını, daha tepkisiz yerine getirtmek için; ama, Arjantin gibi keşke olsak diyorum; çünkü, gelirleri bizim dört katımız, asgarî ücretleri de en azından üç katımız. Buna rağmen biz, hâlâ fabrikalardan işçiyi, esnafı dükkânlarından ve tarladan da çiftçiyi kovmak için, Philip Morris adına, IMF adına burada mesai tüketiyoruz.

Bütün bunlar, güya bize verileceği taahhüt edilen faizli borç paralar için ve bu paralar kime gidecek; Türkiye'de bir müddetten beri özel olarak kollanmış, korunmuş hortumculara gidecek. Nereden söylüyorsunuz; şu anda Plan ve Bütçe Komisyonunda, yeniden 8,6 katrilyonu "yeni borçlar düzenleme ve ödemeyi kolaylaştırma" adı altında, İstanbul yaklaşımının, İstanbul grubunun, İstanbul dukalığının, holdinglerinin teklifi üzerine oraya para transfer etmek için, aldığımız borçları hak edebilmek için, biz bu yasayı, bu gece yarısında, fazla mesai anlayışıyla çıkarıyoruz.

Bu yasada neler var; Türk çiftçisinin tarladan kovulması var. Sonra ne oluruz; Arjantin gibi oluruz para almazsak. Tekrar ediyorum, keşke Arjantin gibi olsak; Arjantin, bizim millî gelirimizin dört katına ve yaşam standardımızın da ortalama beş altı katına malik bir ülke. Öyleyse, Türk halkının şu andaki mecalsizliğini daha fazla zorlayalım bakalım demenizi hakikaten takdirle karşılamak lazım!.. Bu kadar cesaret, intihar edecek insanda bile bulunmaz.

Ülke, iktidarınız döneminde, tam bir cehenneme döndü; aksini iddia eden varsa, buyursun söylesin; ama, bütün bunlar, güya, çok eskilerin, belki de milattan öncekilerin -elinizden gelse o kadar arka zamana atacaksınız- yüzünden. Üç senedir, dört senedir düzeltmeyecek misiniz; hayır, düzeltemiyorsunuz; ithal bir bakan getirip, onun buyruklarıyla, Türk Halkına katliamı fazla mesaiyle artırıyorsunuz.

Kurullar, dukalıklar imparatorluğu oldu, bürokrasi dukalığı oldu. Bakın, Sayın Başbakan da şikâyet ediyor. Şimdi, Plan Bütçe Komisyonunda, yeni bir kurul hazırlanıyor ve burada, Cumhurbaşkanı reddettiği halde, yeni bir kurul daha kuruluyor ve bu kurulların üyelerine, beş seneliğine, on seneliğine çok özel saltanat maddelerini geçiriyorsunuz, onu oyluyorsunuz.

Bunun karşılığında da, Türk çiftçisini tarlasından kovuyorsunuz Philip Morris adına. Bu, hiçbir iktidarın övünerek savunacağı veya kabullenebileceği bir durum değil. Bakın, Cumhurbaşkanı kabul etmiyor bu maddeyi, milletvekilleri kabul etmiyor; ey iktidar partileri, siz de kabul etmiyorsunuz.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Kendi adına konuş!..

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Kabul ediyor musunuz?!

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Ediyoruz!..

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Ediyor musunuz çiftçinin tarladan kovulmasını?!

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Tarladan çiftçiyi kim kovuyor?!

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Tütüncünün tütün ekememesini kabul ediyor musunuz?! Etmediği için Sayın Başkan, Bakan idi; şimdi, orada oturuyor.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Takiyye yapıyorsun.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Etmiyorsunuz, etmiyorsunuz!.. Ha, ediyorsanız, çok güzel, çok güzel; halk, bunu görsün.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Ayıp!.. Ayıp!..

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Mademki, size oy vermesinin karşılığında çiftçiyi tarladan kovmayı ona reva görüyorsunuz; bunu, biz söylemek istiyorduk; bunu da belirttiğiniz için, size teşekkür ederiz. Bu belirlensin, bu ortaya çıksın; Philip Morris adına, IMF'den alacağınız borç adına, çiftçiyi tarladan kovma operasyonunuz ortaya çıksın.

Şimdi, bunlar karşılığında da, orada, bürokrasi imparatorluğu kuruyorsunuz ve maaşlarını buradan okuyalım; en yüksek devlet memuru maaşının 2 katı, 3 katı, 4 katı. Buradan, milletin emeğinden toplanan, asgarî ücretliyi daha zayıf düşüren bu olaylar karşısında topladığınız paraları veya IMF'den aldığınız borcu, yeniden, orada, İstanbul dukalığının emrine veriyorsunuz; yaptığınız iş bu, yaptığınız görev bu...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - İstanbul dukalığından oy alamazsın.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Evet, halka da verin biraz, memurlara da verin biraz, işçiye de verin biraz, emekliye de verin biraz. Dört seneden beri, millete, kabustan başka bir şey vermediniz.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Kendi adına konuş...

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Bunu, millet görsün. Lütfen, bakın, aksini iddia ederek, oy alıp gelip, milletin canını yakmakta ısrar etmeyin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Ayıp!.. Ayıp!..

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Zamanın doldu...

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Bu, İstanbul sanayicilerinin paraları...

BAŞKAN - Sayın Kalkan...

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla)- Emeğinin karşılığını...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Az üretecek, çok kazanacak...

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Yaptığınız, yüz karası... Dinleyin...

BAŞKAN - Sayın Kalkan...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Milletin yüzüne sürdüğünüz karaları temizliyoruz.

BAŞKAN - Bakın, eğer bir saniye bana dönüp, sözünüzü bitirmek için "kısa bir süre" deseydiniz, size eksüre verecektim. Boşuna, orada, nefesinizi tüketiyorsunuz.

Ben, size, sonuçlandırmanız için mikrofonu açıyorum; buyurunuz.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Başkan da sizden yana...

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Cumhurbaşkanı niçin reddediyor bu maddeyi?.. Meclis bu maddeyi istemiyor...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Cumhurbaşkanını Meclis seçti, Cumhurbaşkanını ben seçtim...

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Türk çiftçisi niye reddediyor bu maddeyi ve Türk tütüncüsü niye reddediyor bu maddeyi. Bakın, bütün bunlar, tekrar, birtakım holdinglere ve hortumculara para transferiniz için. Bu mesainiz, yüz akı bir mesai değil, yüz karası bir mesai...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Milletin yüzüne sürdüğünüz karaları temizliyoruz bu kanunla...

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Ama, elbette, bunun bedelini ödemeye siz razıysanız, bizim, size söyleyecek bir sözümüz yok; fakat, son bir olayla, acaba, şu çiftçiyi kurtarabilir miyiz, acaba, insafınızı galeyana getirir miyiz diye çırpınıyoruz. Maalesef, bu şansınızı koruyamıyorsunuz ve kurullar oluşturarak, "nasıl olsa halk unutur" diyerek, bu millete daha fazla zulüm yapmaya devam edin. O milletin yapacağını da hep beraber göreceğiz.

Meclisi saygıyla selamlıyorum. (SP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kalkan.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Amasya Milletvekili Akif Gülle; buyurun Sayın Gülle. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AKİF GÜLLE (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasanın 4 üncü maddesi üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Görüştüğümüz madde, oluşturulacak kurul ve kurul başkanıyla beraber kurul üyelerinin özlük haklarını düzenleyen bir maddedir.

Değerli arkadaşlar, bu kanunun, görünürde en önemli özelliği, kurulması öngörülen, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasa Düzenleme Kurulu üyelerinin ücretlerine ait düzenlemedir. Bir başka ifadeyle, bu kanunla birlikte garanti altına alınan düzenleme, kurul başkanı ve kurul üyeleriyle alakalı düzenlemelerdir.

Bu konuda, oldukça hassas davranıldığı anlaşılıyor. Başbakanlık Müsteşarının aldığı maaşın iki katına kadar, kurul başkanına ve üyelerine ücret ödenebileceği, bu kanunla, teminat altına alınmak isteniyor.

Bu, ne kadar önemli bir kurul ki, bizim bütün bürokratik teamül anlayışlarımızı altüst ederek, hem de Başbakanlık Müsteşarının aldığı ücretin iki katına kadar ücret alınabilir  denilebiliyor.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Milletvekili  maaşının iki katı!..

AKİF GÜLLE (Devamla) - Değerli arkadaşlar, burada, bürokrasinin içerisinden gelen çok değerli arkadaşlarımız var. Beni mazur görünüz, her şeyden önce, bu tanımın, Türk bürokrasisine karşı bir saygısızlık olduğunu ifade etmek istiyorum. Bizim, bürokraside en üst makamımız Başbakanlık Müsteşarıdır. Elbette, bürokrasimizin de kendine göre bir hiyerarşisi, kendi içerisinde bir saygınlığı söz konusudur; ama, şimdi, siz, bir kurul oluşturuyorsunuz ve bu oluşturduğunuz kurulun üyelerine, bu ülkenin Başbakanlık Müsteşarına ödediği maaşın iki katı kadar ücret ödemeyi kanunla teminat altına almak istiyorsunuz. Değerli üyeleri, bu konuda bir kez daha düşünmeye davet ediyorum.

Bürokratik hantallığın, üretim ve işleyişi tıkadığı, kadroların, bu hükümet eliyle iyice şişirildiği, bu nedenle de yeniden yapılanma ihtiyacının gerekli olduğu bir dönemde, yeni bürokratik kurullar oluşturma alışkanlığına, maalesef, bu yasayla da devam ediliyor. Yani, 7 şanslı kişiyi, gereği gibi düşündüğünüzü ifade etmek istiyorum!

Ancak, 7 sigara fabrikası, 29 tütün işleme merkezinde çalışan 37 000 civarındaki işçi ve memur, 600 000 civarındaki çiftçinin mutluluğu, tedirginliği ve yarınlara olan güveni hakkında, ne hikmetse, ne bir ışık ne bir güvence verme ihtiyacını da hissetmiyorsunuz. Sadece, seçim bölgem Amasya'da 10 000 civarındaki tütün ekicisi, 3 000 civarında çalışanımız da bu tedirginliği çok yakından yaşıyorlar. Öyle inanıyorum ki, burada bulunan iktidara mensup milletvekili arkadaşlarımın da durumları, bu anlamda, bizden çok fazla farklı değil.

Değerli arkadaşlar, bizler, aynı sancıyı, Şeker Yasasının görüşüldüğü günlerde de yaşamıştık, aynı feryadı o günlerde de duymuştuk; ama, sonuç, maalesef değişmedi, herhangi bir taraftan, bunlara ümit verebilecek bir ses duyulmadı.

Değerli arkadaşlar, ülke olarak şu anda yaşadığımız bu süreç, ilk defa bizim yaşadığımız bir süreç değil. Bu süreçten dünyada geçen başka ülkeler de var; başta, Kore olmak üzere, birçok ülke bu süreçten geçti. Önce, el altından, ülkeye, ucuz yabancı sigara girişiyle başlayan bu süreç, arkasından, yabancı sigaralara verilen izinle devam etti. Peşinden, yabancı firmaların, o ülkelerde fabrika kurma izni çıkarıldı. Yabancı sigara alışkanlığı ve müptelalığı geliştirildi; bilahara sigaraya daha çok bağımlı kitleler oluşturuldu. Bugün, gelişmiş ülkelerde sigara içme oranı düşerken, maalesef, son yedi yılda, bizim ülkemizde oldukça yükselen bir sigara müptelalığını hep beraber yaşıyoruz. Bunun arkasından özelleşme geldi; şu anda yaşadığımız süreç. Elbette, bunun arkasından gelecek olan süreç, yabancı sigaraya olan alışkanlıkla beraber...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, bitirir misiniz.

AKİF GÜLLE (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

... yerli fabrikaların kapatılması, yerli tütünün sadece ve sadece katkı maddesi olarak kullanılması, sonunda, işsiz ve aşsız milyonlar... Dünyada birçok ülkenin yaşadığı bu sıkıntıya, maalesef, adım adım, ülke olarak bizler de gidiyoruz.

Ümidimiz ve beklentimiz, bundan vazgeçmeyi düşünmediğinize göre, ülkemizin bir an önce bundan vazgeçmeyenlerden kurtulması olduğunu ifade ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Gülle.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Sayın Ali Şevki Erek; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Değerli Başkanım, Yüce Meclisin değerli üyeleri, değerli arkadaşlarım; bugün fevkalade önemli bir konuyu konuştuğumuzun idrakindeyiz.

Bir müddet evvel, bayram sebebiyle, seçim bölgelerimize gittik, yurdumuzu dolaştık.

Değerli arkadaşlarım, benim seçim bölgem, sizlerde de olduğu gibi, pancar bölgesi, tütün bölgesi, hububat bölgesi, sebze ve meyve bölgesi. Her ne kadar, sanayi varsa da maalesef, son iki-üç yıllık kriz, sanayi namına tek bir topluiğne başı fabrika bırakmamış durumda.

Böyle önemli bir konuyu, Türkiye'de nüfusumuzun yüzde 45'ini doğrudan doğruya ilgilendiren bir konuyu, çiftçimizin yarın ne hale düşeceğini tasavvur dahi etmek istemediğimiz bir konuyu konuşurken, şüphesiz ki, Yüce Meclise, bu 5 dakika içerisinde çok muhtasar bilgi vermeye gayret sarf edeceğiz.

Değerli arkadaşlarım, üzerinde konuştuğum konu, kurul konusu, 4 üncü madde. Bu kurul konusunu kanuna bu kanuna koyarken, merak ediyorum, acaba, Sayın Başbakanımız Ecevit'in onayı alındı mı? Sayın Başbakanımız Ecevit'in onaylarına, sözlerine, Anadolu Ajansındaki haberlerine bakıyorum; bu kurullar fevkalade tehlikeli, bu kurulların faydalı mı zararlı mı olduğu konusunda henüz bir karara varılmamış; ama, kesin olan bir husus var ki, devletin etkinliği yok, bu kurullara söz geçirilemiyor; yapılan işlerin sonucundan da, bugün, Anadolu Ajansının haber bülteninde gayet açıkça yazıldığı bir biçimde, işin hayra mı gittiği, şerre mi gittiği belli değil.

Değerli arkadaşlarım, çok peşin olarak Doğru Yol Partisinin fikrini söyleyeyim. Bu kurulları, yasal düzenlemeyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşürken de çok açık şekilde ifade ettik; yeni yeni bürokratik kamburlar ihdas ediyorsunuz, bürokrasiyi yeniden anormal biçimde söz sahibi kılıyorsunuz, yeniden israf kapıları açıyorsunuz ve yeniden, maalesef ve maalesef, Türkiye'nin en yaşamsal konularına, bu yasalarla, bu kambur bürokratik kurullarla çözümsüzlük getiriyorsunuz. Onun için, 4 üncü maddeye, kanunun tamamına olduğu gibi, kesinlikle "hayır" diyoruz.

Değerli arkadaşlarım, memleketimizin ve ülkemizin birinci derecede sorunu dedik. Nüfusunun yüzde 45'inin ziraatla uğraştığı bir ülkede yaşıyoruz. Eğer, bu yüzde 45 tarımla uğraşan kesimin hayatını idame ettirecek şartları yerine getiremezsek, Türkiye'yi çok daha büyük bunalımlara sürükleriz.

Bugün, Türk köylüsü bir çıkmaz sokaktadır. Ben, ona itiraz ediyorum, çıkmaz sokakta değil; önü ve arkası çıkmaz sokaktadır. Tarla aynıdır, çoluk çocuk çoğalmıştır, tabanfiyatları, tavanfiyatları düşmüştür, mazot 1 000 000 lira olmuştur, GAP gübresinin, DAP gübresinin bir çuvalı 20 milyon lirayı geçmiştir, şu anda faizi ödeme imkânından mahrumdur, ceza tehdidiyle, hapishaneye girme korkusuyla, mesleğini ve işini götürme mücadelesini yürütmektedir.

O halde ne yapacağız? Bu yüzde 45 nüfus Türkiye için normal mi; hayır, normal değil. Biliyoruz ki, Amerika'da, ziraatle iştigal eden nüfus yüzde 2 ilâ 3 nispetinde; Avrupa Birliğinde bu ölçü yüzde 6 ilâ 7; komşumuz Yunanistan'da yüzde 17 ile  20 arasında tarımla meşgul olan kesim. Şüphesiz ki, yüzde 45'i düşüreceğiz. Nasıl düşüreceğiz; sanayie çekeceğiz. Şu anda, Türkiye'nin, bu nüfusu sanayie çekme imkânı ve ihtimali kaldı mı; hayır, kalmadı. Şu anda, işini kaybeden 2 000 000'a yakın vatandaşımız var. Şu anda, işsiz sayısının yüzde 25'ini işini kaybeden vatandaşlarımız teşkil ediyor. Köyde yaşayan vatandaşımızın "tütünü ekme, başının çaresine bak, pancarı kotaya boğdur" dediğiniz köylünün çoluğu çocuğu, tarladan bir şey elde edemezse, bu çoluk çocuk, hangi sanayi dalında iş bulacak da hayatiyetini idame ettirecek mümkün değil. Bir tarafta getirilen Pancar Kanunu, Şeker Kanunu, Tütün Kanunu ve köylüyü, bir derecede, tarihinin en büyük yoksulluğuna mahkûm etme; öbür tarafta da, işsizine sanayide iş bulma imkânını temelden kaldırma var. İki taraflı çıkmaz sokakta bunalan bir vatandaş kitlesi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sonuçlandırsanız sevinirim Sayın Erek.

ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) - Tabiî, zaman zaman burada bazı şeyler oluyor, gülebiliyoruz değerli arkadaşlarım. Bana göre, hiç birimizin, bu kadar hayatî konular konuşulurken, gülmeye, hatta tebessüm etmeye hakkımız yok. (DYP sıralarından alkışlar) Türkiye, tarihinin en büyük krizinin tam göbeğinde.

Şu anda konuşulan tütün kanunuyla, pancar çiftçisinde olduğu gibi, pamukçuda olduğu gibi, ayçiçeğinde olduğu gibi, Ordu'nun Giresun'unda olduğu gibi, tütün çiftçisi de -çok kesin söylüyorum- eli böğründe kalmaya mahkûm edilmiştir.

Bu kanuna külliyen "hayır" diyoruz. Türkiye'ye hayır getirmeyeceğine inanıyoruz. IMF'nin verdiği bu talimatın Türkiye Cumhuriyetinin aleyhinde olduğunu vurgulayarak, bu kanuna da bütün kalbimizle hayır diyeceğimizi belirterek, Yüce Meclisinize, Yüce Heyetimize ve Değerli Başkanımıza, şahsım ve Grubum adına sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

4 üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır; önce, geliş sıralarına göre okutacağım; sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü maddesinin beşinci fıkrasının "aylık net ücretinin" ifadesinden sonra "iki katı" ibaresinin "bir katını geçmemek üzere" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

 

Mahmut Göksu

Musa Uzunkaya

Ali Coşkun

 

 

Adıyaman

Samsun

İstanbul

 

 

Mehmet Çiçek

 

Mahmut Nedim Bilgiç

 

 

Yozgat

 

Adıyaman

 

BAŞKAN - Şimdi, son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere "Kurum hizmetlerinin gerektirdiği personel öncelikle Tekel işyerlerinde çalışanlardan temin edilir" fıkrasının eklenmesini arz ederiz.

 

Mahmut Göksu

Musa Uzunkaya

Ali Coşkun

 

Adıyaman

Samsun

İstanbul

 

Mehmet Çiçek

 

Mahmut Nedim Bilgiç

 

Yozgat

 

Adıyaman

BAŞKAN - Okuttuğumuz bu son önerge, aynı zamanda en aykırı önergeydi sayın milletvekilleri; onun için, okunmasını müteakiben işleme alacağım.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeniz hakkında konuşacak mısınız; yoksa, gerekçeyi mi okutayım?

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın İsmail Özgün konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Özgün, son önerge bu; yanlış anlaşılmış olabilir. Son önergede imza sahibi değilsiniz. Onun için, imza sahibi bir milletvekilimizi ancak konuşturabileceğiz.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Önergelerden birinde imzam vardı Sayın Başkan.

BAŞKAN - Birincisinde olabilir İsmail Bey, yanılmış olabilirsiniz.

İkinci önergedeki imza sahiplerinden Sayın Musa Uzunkaya, buyurunuz.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, bizim, burada, muhalefet partilerinin sözcüleri ne söylerse söylesin...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - İmam...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - İmam mısınız, cemaat misiniz, onu, sandıkta gösterecek bu millet. İmam bildiğini okuyacak da, millet bildiğini sizin için okuyacak.

Bakın, arkadaşlar, ben size hemen şunu söyleyeyim, şunu hemen açık olarak söyleyeyim: Bu yasalarınız temelde Anayasaya aykırıdır. Biz, bunu daha önceki tartışmalarda burada söyledik. Yasanın tümü aslında Anayasaya aykırıdır. Hatta, milletvekili olarak bakarsanız, yasa, biraz da sizi rencide edicidir. O işin inceliğine de vâkıf değilsiniz; çünkü, yasayı okumuyorsunuz. Bilmiyorsunuz, bakmaya da gerek duymadınız; çünkü, size böyle sunuldu. Ancak, şu kadarını söyleyeyim: Allah nasip ederse, yapılacak ilk seçimde -bunu milletimiz de bilsin- milletin büyük bir teveccühüyle, kahir ekseriyetle iktidara gelecek bir AK Parti var. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Kendi kendinize gelin güvey olmayın.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Geldiğimiz zaman -bunu bu millet bilsin; bakın, bunu söylüyorum ve bugün tarih de yazsın bunu- inşallah, yapılacak ilk seçimde iktidara gelecek AK Parti, yaptığınız tüm yanlışları düzeltecek, milletimizin aleyhinde olan bu yasa dahil olmak üzere, tüm yanlışları düzelteceğimizi bu millete buradan duyurmak istiyorum. Bu, ciddî bir yanlıştır; bu, düzeltilmeye mecbur bir yanlıştır. Kaldı ki, bakın, burada az önce arkadaşlarımız...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - AKP... AKP...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Arkadaşlar, ben partimin adını biliyorum. Vasiyet partisi, falan filan diyecek yaşa da gelmedim! (AK Parti sıralarından alkışlar) Yaşımı da biliyorum, işimi de biliyorum.

EROL AL (İstanbul) - AK Parti diye mi düzelteceksiniz?!

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, şunu çok iyi biliniz ki, burada, biliyorsunuz, anayasa değişikliğinde milletvekilleriyle ilgili bir madde geçti. Elbette, halk, kamuoyu bunu tartıştı; medya da tartıştı. Haklı olan boyutları olur, olmayanı olur, ayrı bir konu; ama, Anayasa açık. "Milletvekilleri dahi, en yüksek devlet memurunun maaşının daha fazlasını alamaz" diyorsunuz; ama, burada, en yüksek devlet memuru olan Başbakanlık Müsteşarı maaşının 2 katını bu kurula veriyorsunuz. IMF öyle rica etti; emretti size! IMF size dedi ki: "Bunlara da bu parayı vereceksiniz." Şimdi, sizin, devlet memurlarını, Başbakanlık müsteşarını, bu kurullarla istiskal etmeye, onları hafife almaya, onları toplum nezdinde maaşlarıyla küçük düşürmeye hakkınızın olmadığını da söylemek gerekir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, yasa, tümüyle toplumu rahatsız edici bir yasadır. Bu kurulun üyeleri daha önce de söylenildi -tabiî, bunların özlük hakları elbette verilmeli eğer kurulacaksa böyle bir kurul- ama, bunların seçim usulü yanlış, sürelerini belirlemeniz yanlış, çalışma usulleri yanlış, atama şekilleri yanlış ve en son, kendilerine takdir etmeyi düşündüğünüz özlük hakları da yanlıştır. Nitekim, arz ettiğimiz gibi, daha önceden kurulan, teşekkül ettirilen kurullarda olduğu gibi, memleketi bir kurullar ve kurumlar yumağı haline getirerek, büyük bürokratik, yeni oligarşik adacıklar meydana getirdiniz. Bakanlar Kurulu, diğer kurullar tasfiye edildi, tüm yetkiler bunlara devrediliyor ve ücretleri itibariyle toplum nezdinde fevkalade rahatsız edici bir boyuta getirilmektedir. Bizim, burada önergemiz şu; diyoruz ki, hiç olmazsa, ne olur gelin, 2 katı değil... Mademki IMF kapısından... Bakın, burada, dün açıkladınız; asgarî ücreti, şu memleketin gece gündüz çalışan evlatlarına, 163 000 000 gibi, alay edercesine takdir ettiniz. Milletin gözünün içine baka baka ve sıkılmadan!.. Evet, değerli arkadaşlar, bu, memleketin evladıyla alay etmektir; yani, asgarî ücretle 163 000 000'u insanlara takdir ediyorsunuz. Kalkıyorsunuz, bunun yanında, 4 milyar, 5 milyar lira, yani, çalışan 30 işçinin aylığını bir kişiye takdir ediyorsunuz. Niye oradan vermiyorsunuz denildiği zaman "olsaydı verirdik" derken, IMF'nin dayattığı kurullara bol kepçeden dağıtım yapıyorsunuz. Kimin malını kime?.. Yani, eğer, IMF'nin göndereceği 10,5 milyar dolar buraya teksif edilir, bu kurullara da verilir diye düşünüyorsanız, bilesiniz ki, önce, o 10,5 milyar dolar borçtur. İkincisi de, o para da bir gün bitecektir.

Dolayısıyla, biz, bu düşünülmesi gereken miktar konusundaki teklifimizin kabulünü arz ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Uzunkaya..

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı bu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü maddesinin beşinci fıkrasının "aylık net ücretinin" ifadesinden sonra "iki katı" ibaresinin "bir katını geçmemek üzere" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

 

 

 

Mahmut Göksu

 

 

 

(Adıyaman)

 

 

 

ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - İmza sahiplerinden Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüştüğümüz tasarının 4 üncü maddesinde bir değişiklik önergemiz vardır.

Burada, kurulacak olan kurulun üyelerine, en yüksek devlet memurunun her türlü ödemeleri dahil aylık net ücretinin 2 katını geçmemek üzere bir ücret tayin edilmektedir. Tabiî, sadece, bu kurul üyelerinin çalıştıkları süre içerisinde alacakları maaş değil, daha önceki konuşmalarımızda da belirttiğimiz gibi, A'dan Z'ye bütün sosyal hakları tadat edilmiş. Bir üst paragrafta da "emeklilik açısından kurul başkanı bakanlık müsteşarına, kurul üyeleri bakanlık müsteşar yardımcısına denk statüde olduğu kabul edilir" deniliyor; yani, kurul üyesi olduktan sonra, artık, bir daha sırtlarının yere gelmesi söz konusu değil.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar nedeniyle kurul üyelerine daha makul ve mantıklı bir ücret verilebilirdi diye düşünüyoruz. Bir yanda, az sayıda insana çok özel ekonomik ve sosyal haklar tanınırken; öbür tarafta, yoğun emekle tarlasında karnını doyurmak için uğraşan çiftçinin ekmeği elinden alınmaktadır. Bu, hiçbir zaman kabul edilecek bir yasa değildir. Bunu, kabul etmemiz asla mümkün değil.

Düşünün değerli arkadaşlar, demin arkadaşımızın da söylediği gibi, bugün asgarî ücretliye hükümet 163 000 000 lira veriyor, memura yüzde 10 veriyor. Hatta, bu ülkede işsizler ordusu o kadar çoğaldı ki, günlük ekmeğini bile temin edemeyen vatandaşlarımız, büyük kentlerde, gece saat 3'lerde fırınların önünde kuyruklar oluşturmaya başladı, sadece 50 000, 100 000 liraya ekmeği alabilmek için. Herkes hayatından mutsuz oldu.

Bakınız, daha önceleri işçiler, memurlar birtakım protesto mitingleri yapardı; ama, sağcılar ayrı yapardı, solcular ayrı yapardı; son zamanlarda ise, bu açlık korkusu sağcılık ve solculuğu da ortadan kaldırdı, Emek Platformu diye hepsi bir araya geldi. Hatta, bir adım daha ileri gitti; geçen, İşverenler Sendikası Başkanı işçi temsilcileriyle birlikte el ele omuz omuza meydanlara inmek için program yaptıklarını söylediler; yani, sadece işçi ile memur bir araya gelmedi, işverenler ile işçiler de bir araya geldi. Öyle ki, bu dönemde öğrenciler yürüdü, öğretim üyeleri yürüdü, doktorlar yürüdü; hatta, polisler bile yürüdü, çiftçilerimiz yürüdü, toplumun belkemiği olan esnaf ayağa kalktı; ama, maalesef, değerli arkadaşlarım, hükümet bunların sesini duymuyor. Ne var ki, tayin etmiş olduğu 7 seçkin insana en üst düzeyde maaş takdir ediyor. Bakınız en üst devlet memuru demek Başbakanlık müsteşarı demektir. Biliyorsunuz milletvekili maaşları gündeme geldiği zaman medya ayağa kalkmıştı "olur mu canım! Bu kadar maaş alabilirler mi" diye. Ben buradan medyaya sesleniyorum, bu 7 tane kurul üyesi, milletvekillerinin 2 katı maaş alacak; o zaman, aynı itirazları bunlara da yükseltmesi lazım diye düşünüyorum değerli arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, bugün, ülkemizde 600 000 tütün üreticisi, 5 000 000 insan bundan ekmeğini kazanmaktadır. Eğer, biz, bu insanların ekmeğini elinden alırsak, yarın göçler olacak, işsizler ordusu daha da çoğalacaktır. Bu insanlar, göçle beraber, büyük kentlerde eğitim, sağlık ve altyapı dediğimiz sorunları oluşturacaklardır. Daha da kötüsü, doğduğu toprakları terk etmek durumunda kalan bu çiftçi vatandaşlarımızın o arazileri boş kalacak, atıl kalacak, hiçbir zaman ekonomiye bir katkı sağlamayacaktır. Onun için, biz, o topraklarımızı boş bırakmamak istiyorsak bu çiftçimizi doğduğu yerde, kendi köyünde doyurmak durumundayız diyorum değerli arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, bazı arkadaşlarımız "eğer serbest piyasa ekonomisine inanıyorsak bunu kabul etmek durumundayız" diyorlar. Bakınız, dünyanın hiçbir yerinde tütün hakkında böyle bir ekonomik kural yoktur. Sigara pazarları ya devlet tekelindedir ya da uluslararası sigara tekellerindedir. Eğer, biz, devlet tekelinden çıkarıp da uluslararası tekele verdiğimiz zaman -Türkiye'de sigara pazarı 8,4 katrilyondur- bütün paralar uluslararası tekellere gidecektir. Bu 8,4 katrilyon paranın 6 katrilyon lirası vergi olarak yine devlete dönmektedir. Devlet sadece tütüncüye 300 trilyon para veriyor. 300 trilyon parayı vermemek için, 8,4 katrilyon lira parayı yabancı şirketlerin ceplerine aktarmayı daha da yeğ tutuyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi, tütünü konuşuyoruz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Göksu, lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Peki.

Evet, önergemize destek vermenizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, 4 üncü maddenin oylamasına geçmeden önce bir yoklama talebi var. Yoklama için 5 dakika süre vereceğim, yoklama işlemini bitirip, 4 üncü maddeyi oylatacağım. Bu işlemlerin bitimini kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teşekkür ederim.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Şimdi, yoklama talebiyle ilgili önergede imzası bulunan arkadaşlarımın salonda bulunup bulunmadıklarını arayacağım.

Nevzat Ercan?.. Burada.

Turhan Güven?.. Burada.

Ali Şevki Erek?.. Burada.

Erdoğan Sezgin?.. Burada.

Ahmet İyimaya?.. Burada.

Salih Çelen?.. Burada.

Sebahattin Karakelle?.. Burada.

Yahya Çevik?.. Burada.

Kemal Çelik?.. Burada.

Ramazan Gül?.. Burada.

Doğan Baran?.. Burada.

Mehmet Sağlam?.. Burada.

Ayfer Yılmaz?.. Burada.

Sevgi Esen?.. Burada.

Saffet Arıkan Bedük?.. Burada.

Ali Naci Tuncer?.. Burada.

Mehmet Gözlükaya?.. Burada.

Kadir Bozkurt?.. Burada.

Rıza Akçalı?.. Burada.

Nihan İlgün?.. Burada.

Nevfel Şahin?.. Burada.

Değerli milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı : 777) (Devam)

BAŞKAN - 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, daha önce, Danışma Kurulunun kararı Yüce Heyetinizce oylanmıştı. "Cuma günü çalışmaların bitimine kadar" şeklinde bir kararınız var.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 28 Aralık 2001 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 22.03

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.