DÖNEM : 21 YASAMA YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ CİLT : 81 43 üncü
Birleşim 27 . 12 . 2001 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L E R I. –
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. – YOKLAMALAR IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI
KONUŞMALAR 1. – Çanakkale Milletvekili Sadık Kırbaş'ın, Mehmet Âkif Ersoy'un
ölümünün altmışbeşinci yıldönümü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı 2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Mehmet Âkif Ersoy'un
ölümünün altmışbeşinci yıldönümü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı 3. – Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'in, Türk futbolunun sorunlarına ve
23 Aralık 2001 Pazar günü Yimpaş
Yozgatspor - Galatasaray futbol takımları arasında yapılan maçta yaşanan
olaylara ilişkin gündemdışı konuşması B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 20 arkadaşının, Tuz Gölündeki
kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/234) 2. – İçel Milletvekili Ali Er ve
19 arkadaşının, İçel İlinde yaşanan sel felaketinin yol açtığı zararların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/235) C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Adana Milletvekili Arif Sezer'in, KİT Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/434) V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve
İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)
2. – Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün
Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış
Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve
Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı:
777) VI. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, bazı illerde 1 Aralık 2000
tarihinde iş bırakma eyleminde bulunan kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5124) 2. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, intihar olaylarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5130) 3. – Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'in, ülkemizde bazı kişi ve
kuruluşların misyonerlik yaptığı iddialarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5186) 4. – Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, OHAL Bölgesinde görevli
personele yapılan ek ödemelere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım
Yücelen'in cevabı (7/5190) 5. – İzmir Milletvekili Kemal Vatan'ın, bazı polis memurlarının sahte
plakalı araç kullandıkları iddialarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü
Kazım Yücelen'in cevabı (7/5201) 6. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, zeytin üreticilerinin
ilaçlama sorununa ve zeytinyağı prim ödemesine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5221) 7. – Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu'nun, özel sektöre ait
iskelelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu'nun cevabı
(7/5231) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak dört oturum yaptı. Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan, Antalya'da meydana gelen etkili
yağış ve sel baskınlarına, Antalya Miletvekili Kemal Çelik, Antalya'da meydana gelen sel
felaketine, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak da, Aydın'da mevsim normalleri üzerinde
seyreden yağışlar ve meydana gelen sel baskınlarına; İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu ve 24 arkadaşının, Rize İlinde
yaşanan sel felaketinin (10/231), İzmir Milletvekili Rahmi Sezgin ve 32 arkadaşının, ülkemizin çeşitli
bölgelerinde yaşanan sel felaketlerinin (10/232), İzmir Milletvekili Işılay Saygın ve 21 arkadaşının İzmir İlinde yaşanan
sel felaketinin sebeplerinin (10/233); Yol açtığı zararların araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacakları ve
öngörüşmelerinin, sıraları geldiğinde yapılacağı açıklandı. Yumurta üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/8) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 596) üzerindeki genel görüşme
tamamlandı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53) (S.Sayısı: 433), Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında
(1/755, 1/689, 2/699) (S.Sayısı: 666), Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu (1/754, 1/692) (S.Sayısı: 675), Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/756, 1/691)
(S.Sayısı: 676), Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu (1/753, 1/690) (S.Sayısı: 685), Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadıklarından; Ertelendi. Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/898,
2/174) (S. Sayısı : 747) görüşmeleri tamamlandı; tasarının kabul edilip
kanunlaştığı açıklandı. Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün
Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış
Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarih ve 4685 Sayılı Kanun ve Anayasanın
89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/888) (S.Sayısı: 777)
tümü üzerinde bir süre görüşüldü. 27 Aralık 2001 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te
toplanmak üzere, birleşime 22.08'de son verildi.
No. : 57 GELEN
KÂĞITLAR 27.12.2001
PERŞEMBE Teklifler 1. – Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri Sakarya
Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel
Milletvekili Turhan Güven ile 2 Arkadaşının; 4722 Sayılı Türk Medeni Kanununun
Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 10 uncu Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi (2/857) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi
: 24.12.2001) 2. – İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Katma Değer
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/858) (Plan ve
Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :
24.12.2001) Yazılı Soru
Önergeleri 1. – Yozgat
Milletvekili Mehmet Çiçek'in, Brüksel'de düzenlenen uluslararası bir
toplantıya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5436) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.12.2001) 2. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, merkezde
ve taşrada çalışan personelin tazminatlarına ilişkin Millî Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5437) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.12.2001) 3. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, yazılı
ve sözlü soru önergeleri ile dilekçelerin cevaplandırılmasına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5438) (Başkanlığa geliş
tarihi : 26.12.2001) 4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın,
Ankara-İstanbul Otoyolunun Bolu Dağı geçişinin deprem hasarının sigorta
güvencesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5439) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.12.2001) 5. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, bazı
projelerin ödemelerine ve alacaklı-borçlu müteahhitlere ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5440) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.12.2001) 6. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Kartal
Cezaevindeki bir mahkumun ihmalden öldüğü iddialarına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5441) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.12.2001) 7. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, öğrenim
ve harç kredisi başvurularının değerlendirilmesi hakkındaki
iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5442)
(Başkanlığa geliş tarihi : 26.12.2001) Meclis
Araştırması Önergeleri 1. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 20 arkadaşının,
Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/234) (Başkanlığa geliş tarihi :
26.12.2001) 2. – İçel Milletvekili
Ali Er ve 19 arkadaşının, İçel İlinde yaşanan sel felaketinin yol
açtığı zararların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/235) (Başkanlığa geliş tarihi :
26.12.2001) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati
: 14.00 27 Aralık
2001 Perşembe BAŞKAN :
Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP ÜYELER
: Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale), Şadan ŞİMŞEK (Edirne) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü
Birleşimini açıyorum. III. – Y O K L A M A BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla
yoklama yapacağız. Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
bulunamamıştır. Sayın grup başkanvekillerinden istirham ediyorum -174
sayın üye var, 10 eksiğimiz var- 10 dakika yeterli midir efendim? İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Sayın Başkan,
14.30'a kadar ara verelim. BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, bugün, burada
toplantı yetersayısının istenileceği belliydi. Daha oturur oturmaz ara
verdiğimiz vakit, yarım saati kaybetmiş oluyoruz; oysa zamanla yarışmamız
gereken bir dönemdeyiz. İstirham ediyorum... İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Tütün Yasasını çıkarmak için mi
Sayın Başkan?! BAŞKAN - Yani, bir milletvekiline, aslî görevi olan
Genel Kurula katılma sorumluluğunu hatırlatmak, Başkanlık açısından gerçekten
üzüntü verici. Saat 14.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 14.11 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati
: 14.30 BAŞKAN :
Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP ÜYELER
: Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale), Şadan ŞİMŞEK (Edirne) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. III.- Y O K L
A M A BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre
içerisinde sisteme giremeyen sayın milletvekillerinin pusula göndermelerini
rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Muhterem milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz
vereceğim. Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet bu konuşmalara
cevap verebilir. Hükümet adına Sayın Millî Eğitim Bakanımızın, iki gündemdışı
konuşmanın konusu aynı olduğu için, birlikte yanıtlama talebi vardır. Gündemdışı ilk söz, Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün 65
inci yıldönümü nedeniyle söz isteyen Çanakkale Milletvekili Sayın Sadık
Kırbaş'a aittir. Buyurun Sayın Kırbaş. (DSP ve AK Parti sıralarından
alkışlar) IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI
KONUŞMALAR 1. – Çanakkale Milletvekili Sadık
Kırbaş'ın, Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün altmışbeşinci yıldönümü münasebetiyle
gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı
Her toplumda, dünyadan ebediyete göçen devlet adamları
ve kahramanlar dışında, fikir ve sözleriyle, eserleriyle yaşamaya devam eden ve
yüzyıllar boyunca kuşakları birbirine bağlayarak, uluslara tarih bilinci
kazandıran insanlar da vardır. Bu insanlar, eserleriyle mensubu oldukları
ulusların ruhunu, temsil ettikleri kültürün değişmeyen unsurlarını yakalamış ve
dile getirmişlerdir. Bu nedenle de, sonsuza dek yaşamaya hak kazanmışlardır.
Yusuf Has Hacipler, Yunus Emreler, Ahmet Yesevîler, Mevlânalar Türk kültüründe
yaşamaya devam ediyorlar. Bağımsızlık ve ulusal egemenlik sembollerinden birisi
olan İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Âkif Ersoy da, 27 Aralık 1936'da bu
ölümsüzlük halkasına katılan mutlu kişilerden biridir. Âkif'in ebediyete
intikali üzerinden 65 yıl geçmiştir. Bununla birlikte, o, düşünce ve sanatıyla
aramızda yaşıyor. Onun "Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklal"
diye haykıran yüce sesi, her gün birçok kez kulaklarda yankılanıyor. Mehmet Âkif Ersoy'un kişiliği, düşünceleri ve sanatı
konusunda ayrıntıya girmeden, özetle şunları söyleyebiliriz: Âkif, namuslu,
dürüst, yurtsever, inançlı, doğru bildiğini söyleyen, çıkar ilişkilerine
bulaşmayan, düşüncelerinden ödün vereceğine ölümü seçebilen bir fikir adamı,
bir büyük şairdir. Türk Ulusunun birliği, bütünlüğü ve bağımsızlığı için en
olumsuz dönemlerde uğraş vermiş, gösterişten uzak, her şeyiyle kendisini bu
vatana feda etmiş bir insandır. Toplumcu bir şiir anlayışına sahiptir. Sanatın
toplum için olması gerektiği düşüncesindedir. Şiirlerinde, Balkan Savaşı,
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşını acı ve mutluluklarıyla yansıtmaya çalışmıştır.
Toplumsal sorunları yalın bir biçimde dile getirmiştir. Âkif, Batı kültürünün değerleriyle etkileşimi kabul
eder; ancak, Doğuyu ve Batıyı taklit etmeye karşı çıkar. Her edebiyatın,
doğduğu toprağa bağlı olarak canlılık kazanabileceği ve belli bir işlevi yerine
getirmedikçe değer taşımayacağı görüşündedir. Mehmet Âkif'in ulusal birlik ve bütünlük açısından
damgasını vurduğu, onu millî şair yapan üç önemli olguya değinmek istiyorum. İlki, onun Kurtuluş Savaşına katkısıdır. Birinci Dünya
Savaşından son derece bitkin bir halde çıkan Türk toplumunu bir kurtuluş
savaşına hazırlamak gerekiyordu. Mehmet Âkif, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının
yanında yer aldı. Sebilürreşad Dergisini, ulusal kurtuluş mücadelesinin ateşli
bir organı haline getirdi. Asırlardır özgür ve bağımsız yaşamış Türk Ulusunun
esir olamayacağını cesaretle haykırdı. Mandacılığa karşı çıktı. Konuşmaları
çoğaltılarak, bütün yurda dağıtıldı. Âkif'in, Kuvayi Milliye ruhunun diri
tutulmasında, Türk Halkının bu mücadeleye canla başla katılmasında büyük rolü
olmuştur. İkinci olgu, İstiklal Marşıdır. Âkif, bu marşın
güftesini yazarak, bu ülkenin geleceğindeki tüm kuşaklarıyla sonsuza dek
buluştu. 12 Mart 1921'de, Birinci Büyük Millet Meclisince, büyük bir heyecanla,
alkışlarla, gözyaşlarıyla dört kez okunarak kabul edilen İstiklal Marşımız,
Türkün bağımsızlık ve özgürlük tutkusunu haykıran ve Âkif'i bir kez daha
ölümsüzleştiren yüce bir eserdir. Üçüncü ve son bir olgu da, Mehmet Âkif'in Çanakkale
şehitlerine ithaf ettiği şiiridir. Bir Çanakkale Milletvekili olarak,
izninizle, bu şiirin anlam ve önemini vurguladıktan sonra, zihinlerimizde iz
bırakan bir iki bölümünü size sunmak istiyorum. Çanakkale Zaferi ve savunması, dünya ölçüsünde bir
kahramanlık destanıdır; ekonomik ve askerî açıdan çok sınırlı olanaklara sahip
bir ülkenin, dünyanın en güçlü ordularını nasıl dize getirebildiğini gösteren
nadir örneklerden biridir. Bu zafer, Büyük Atatürk'ü yaratan, ulusal bilinci
perçinleştiren, ordusuyla bütünleşen bir milletin neler yapabileceğini gösteren
bir zaferdir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, lütfen sonuçlandırınız. SADIK KIRBAŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. Bu zafer, ulusal birlik ve bütünlük için çok önemlidir.
Bu savaşta omuz omuza savaşan Keşanlı, Şırnaklı, Kastamonulu, Iğdırlı, Oflu 18
yaşındaki gencecik fidanlar, şehitlikte koyun koyuna yatıyorlar. Akif, bu
savaşın dehşetini, barışın güzelliğini, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin
değerini bu şiirle destanlaştırmıştır. Bakınız ne diyor büyük şair: "Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer, O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer. Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak, Boşanır sırtlara, vadilere sağanak sağanak. Şüheda gövdesi, bir baksana dağlar, taşlar... O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar. Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor; Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdat inerek öpse o pâk alnı değer. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın.
(Alkışlar) Onu, minnetle, şükranla, rahmetle anıyor, Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (Alkışlar) Teşekkür ederim, sağ olun. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kırbaş. Gündemdışı ikinci söz, yine, Mehmet Âkif Ersoy'un
ölümünün 65 inci yıldönümü nedeniyle söz isteyen Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'ya aittir. Buyurun Sayın Uzunkaya. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. 2. – Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Mehmet Âkif Ersoy’un ölümünün altmışbeşinci yıldönümü
münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu'nun cevabı MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İstiklal Marşımızın mübdii, Safahat ve İstiklal Harbimizin
eşsiz kahramanlarından büyük şair, millî şairimiz, merhum Mehmet Âkif'in
ölümünün 65 inci yıldönümü vesilesiyle söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
Yüce Heyetinizi ve aziz milletimizi, millî şairimizin bu ölüm yıldönümünde
saygıyla selamlıyor, 65 yıl önce aramızdan ayrılan merhum Âkifimize sonsuz
rahmetler niyaz ediyorum. Bu arada, benden önceki değerli konuşmacımız Çanakkale
Milletvekili Sayın Kırbaş'a gerçekten teşekkür ediyorum; onu, çok güzel bir
şekilde, üç veçhesiyle de bizlere takdim ettiler. Değerli arkadaşlar, bu çok kısa zaman dilimi
içerisinde, hakikaten, 5 dakikada anlatılması mümkün olmayacak Âkif'i, elbette,
anlatmamızın mümkün olmadığını takdir edersiniz. Ancak, bir vefa olması
bakımından, Yüce Meclisimizin onu daha iyi anlayabilmesi, dinleyebilmesi, milletimizin
her an izlediği bu TRT 3'ten Meclisi izlerken Âkif'i de yakinen tanıyabilmesi
bakımından, hükümet cenahının bir sözcüsünün söz alıp, hiç olmazsa, Âkif'i
anlatan 15-20 dakikalık konuşması akabinde bütün gruplara 10'ar dakika konuşma
hakkının doğmasını temenni ederdim. Bunu, ne Millî Eğitim Bakanının ne Sayın
Kültür Bakanının ne de ilgili herhangi bir bakanın bu milletten, hele hele,
bizim bu Mecliste de bir selefimiz olan, ilk Meclisin Burdur Mebusu olan
Âkif'ten esirgememesi gerekirdi, böyle bir kadirşinaslığı Yüce Meclisin ve
hükümetin göstermesi gerekirdi. Ne garip tecellidir ki, bakanlarımız, zannediyorum,
muhtemelen, Sayın Millî Eğitim Bakanımızın, bizim 5'er dakikalık konuşmamıza,
kendilerinin münasip ifadeleriyle, cevap sadedinde açıklama yapmasını da
-üzülerek söylüyorum- yadırgayacağım, yadırgıyorum; çünkü, bize cevap değil;
esasen, Sayın Bakanımızın, burada, bir Millî Eğitim Bakanı olarak onu anlatması
gerekirdi, yeni nesillere, gelecek nesillere Âkif'i tanıtması gerekirdi. Niye
tanıtması gerekirdi; çünkü, o bir millî şair... Her gün Sayın Bakanımızın
okullarında, sabahleyin İstiklal Marşıyla çocuklarımız âdeta uyanıyor,
mahalleler o güzel sadayla sarsılıyor, irkiliyor, harekete geçiyor.
Dolayısıyla, bu anmanın bu anlamda yapılmasını temenni ederdik. Bize bu imkânı
tanıyamadığı için, hükümet adına üzgün olduğumu ifade ediyorum. ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Doğrudur, söylediğin doğrudur. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir diğer
husus, hemen burada ifade edeyim; bir senei devriyesine bir başka kadirşinaslık
olsun diye söylüyorum: Burdur'da adına kurulması istenilen bir üniversite
vardı; Mehmet Âkif üniversitesi. Değerli arkadaşlarımızın, DYP Grubundan
değerli bir milletvekili arkadaşımızın, daha önce, teklifiydi ve zannediyorum,
Meclis de büyük bir arzuyla bunu kabul etmiş, gündem sıralamasına almıştı.
Burdur, bu konuda, ilk Burdur mebusu olması itibariyle de, böyle bir
kadirşinaslığa layıktır. Burdurlulardan bu üniversiteyi esirgemememiz
gerektiğini düşünüyorum. Muhterem arkadaşlar, ben, 1873 yılında İstanbul'da
doğan ve yine, 1936 yılında, 27 Aralık'ta, bugün aramızdan ayrılmış olan merhum
Âkif'in hayatıyla ilgili bölüme pek fazla temas etmeden, sanat cephesine bir
iki hususta işaret etmek istiyorum. O dönemde, sanatı, sanat içindir diye adlandıranlara,
Âkif, şiddetle karşı çıkıyor "sanat, sanat için değildir; sanat, toplum
içindir. Bilakis, sanatı sanat için düşünmek, sanata bu olguyu yüklemek
fevkalade yanlıştır. Sanat gaye içindir. Gayede sanat aranmalıdır, hedefte
sanat aranmalıdır. Ben, millî mücadelede bu ruhu yaşatmaya çalıştım"
diyor. Onun için, Âkif'in Safahatının bölümlerini ele alırsanız, bakınız,
oradaki Süleymaniye Kürsüsünden 1 000 mısra, Hakkın Sesleri 500 mısra, Fatih
Kürsüsünden 1 800 mısra, Hatıralar 1 600 mısra, Asım'ın Nesli 2 500 mısra,
Gölgeler 1 500 mısra, toplam 11 900 mısrayla, Âkif, hep toplumu anlattı, hep
milletin gerçeklerini anlattı. Sayın Kırbaş'ın az önce okuduğu, hakikaten,
dillerimizde destan olan Çanakkale Destanını da bize anlatırken... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkan, siz de
kadirşinassınız; esirgemezsiniz zamanınızdan. BAŞKAN - Sonuçlandırmanızı rica ediyorum; lütfen... OĞUZ AYGÜN (Ankara) - Siz de İstiklal Marşından bir
parça okuyun. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Okuyacağım inşallah, teşekkür
ederim. Değerli arkadaşlar, şu halde, ben diyorum ki...
Düşünebiliyor musunuz, Almanya'da bulunduğu bir sırada, Bursa'da Osman Gazi'nin
türbesine tekme vuran Yunan generalinin bu tavrından fevkalade üzülen Âkif
-Berlin'de bulunduğu esnada- Bülbül şiirini hiç silgi kullanmadan yazmış,
duygularını en hassas bir şekilde terennüm etmiştir. Aynı duyguları Çanakkale
şiirinde görüyoruz; aynı kahramanlığı, aynı olgunluğu, aynı erdemi, Âkif'in,
millî marş yazılması için vaki olan talep karşısında gösterdiği âlicenaplıkta
görüyoruz. Eşref Edip diyor ki: Âkif'in, Ankara sokaklarında,
sırtında, o aralık ayında giyeceği pardösüsü yoktu. Şubatın 17'sinde sırtı
tiril tiril titriyordu; ama, millî marşa, bu yarışmaya katılmak istememişti.
Düşünüyordu ki -hakikaten
kalemi kuvvetli, kendisine inanıyor- bu şiirim birinci olur; ama, konulan 600
liralık o günkü ödülü almak ona zül geliyordu, onu kabullenemiyordu. Israr
edildi -detayına girmek istemiyorum- 17 Şubat 1921 tarihinde şiirini yazdı. 12
Martta, Yüce Parlamentoda, bu Mecliste, yani, o günkü Mecliste, Hamdullah Suphi
Tanrıöver'in büyük bir hitabet gücüyle, şiir, Mustafa Kemal'in isteğiyle de,
dört defa, tekrar tekrar okundu ve şiir, alkışlarla kabul gördü, hüsnükabul gördü.
Şimdi, ben, bu şiirden birkaç bölümü, müsaadenizle,
okuyarak huzurlarınızdan ayrılacağım; ama, Sayın Millî Eğitim Bakanından bir
istirhamım var... MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Mehmet Âkif'i söyle...
O işe girme şimdi, o konu çok ayrı... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bu Safahat'ın, okullarımıza
mutlaka tavsiye edilmesini... BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, o eleştiri kısmında... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - ... okutulmasını ve mümkün
olduğu kadar, edebiyat metinleri içerisine, Âkif'in Safahat'ından bölümlerin
konulmasını özellikle istirham ediyorum. Bundan sonra tab edilecek edebiyat
kitaplarına, Âkif'ten çeşitli bölümleri ihtiva eden şiirlerin
yerleştirilmesinde yarar vardır. Ben, İstiklal Marşından son iki kıtayı okuyarak
huzurlarınızdan ayrılıyorum: "O zaman vecd ile bin secde eder, varsa taşım; Her cerihamdan, ilahî, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-i mücerret gibi yerden naaşım; O zaman yükselerek arşa değer, belki başım. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal. Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet, Hakkıdır, Hakka tapan milletimin istiklal." (Alkışlar) Bu istiklal ebediyete kadar devam etsin ve Rabbimiz bu
millete yeni bir İstiklal Marşı yazmayı göstermesin diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzunkaya. Değerli milletvekilleri, bunu Sayın Uzunkaya'nın
konuşmasına bir yanıt olarak söylemiyorum. Belki, en baştan benim ifade etmem
gerekirdi. Kültür Bakanımız Sayın İstemihan Talay, başka bir program nedeniyle
burada olamayacağını, kaldı ki, Mehmet Âkif Ersoy'la ilgili de bir anma
programı düzenlediklerini ifadeyle, bizden özür diledi. Yerine, Sayın Millî
Eğitim Bakanımızın, bir cevap vermek üzere değil, burada bizim planladığımız
programa katkı yapmak üzere konuşacağını ifade etmişti. Değerli milletvekilleri, burası, Yüce Türkiye Büyük
Millet Meclisi. Bugün, aynı zamanda, Büyük Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin 82
nci yıldönümü. Bu Yüce Meclisin maddî ve manevî varlığını borçlu olduğu Mustafa
Kemal Atatürk'ü ve Mehmet Âkif Ersoy'u bu Yüce Meclis konuşmayacak, anmayacak
da, neyi, kimi konuşacak, anacak. (Alkışlar) Onun için, şimdi -Sayın Uzunkaya konuştu, Sayın Kırbaş
konuştu; her iki arkadaşıma teşekkür ediyorum- temsilcisi konuşmayan diğer tüm
gruplarımıza da yerinden konuşma hakkı veriyorum. İzninizle, daha sonra, Millî
Eğitim Bakanımız kendi katkısını, planlanan katkısını yapacak. Söz almayan diğer gruplardan, sayın grup
başkanvekillerimizin tensip buyuracakları -kendileri olabilir, bir arkadaşları
olabilir- isimleri istirham ediyorum. Sayın konuşmacılar, İçtüzüğümüz gereği, yerinden
konuşacaklardır. Sırasıyla, Doğru Yol Partisinden Sayın Celal Adan;
Anavatan Partisinden Grup Başkanvekili Sayın Beyhan Aslan, Milliyetçi Hareket
Partisinden... MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Sayın Başkan, bugünün
ehemmiyetiyle beraber, burada çok güzel bir şey ortaya koydunuz. Bu
müsaadenizi, bu güzel günün anlamıyla beraber, Meclisteki tüm grupların
kürsüden konuşmasını, sizin aracılığınızla Genel Kurula hitap etmelerini
istiyoruz. BAŞKAN - Sayın Himoğlu, bakın, sonuçta, hepimizi
bağlayan bir İçtüzük var; ama, hepinizin ortak arzusuna tercüman olduğum
inancıyla, hem İçtüzüğe saygılı bir şekilde hem de arzumuzu gerçekleştiren bir
yol izledim. Şimdi, Doğru Yol Partisinden, İstanbul Milletvekili
Sayın Celal Adan, konuşmasını yerinden yapacaklardır. Buyurun Sayın Adan. CELAL ADAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. Mehmet Âkif'i tarif edin deseler, şöyle tarif etmek
isterim: Milletimizin düşüncelerini, duygularını İstiklal Marşıyla
şekillendirmiş, İstiklal Marşını da devlet katına taşımış bir büyük düşünce
adamıdır. Böyle tarif ederim; ama, beni daha değişik şeyler ilgilendiriyor.
Mehmet Âkif, milletimizi bir arada tutan çok önemli bir bağdır. Mehmet Âkif'e,
Diyarbakır'da, Hakkâri'de, Edirne'de, İstanbul'da, her tarafta rastlamak
mümkündür; ama, Mehmet Âkif, Osmanlı coğrafyasıyla Türkiye'yi barıştıran bir büyük
mütefekkir; Mehmet Âkif, Türk dünyasıyla Türkiye'yi barıştıran bir büyük
mütefekkir; Mehmet Âkif, İslam dünyasıyla Türkiye'yi barıştıran bir büyük
düşünce adamı. Kosova'da, Pakistan'da Mehmet Âkif var. Arnavutluk'un Başkenti
Tiran'da Mehmet Âkif var. Dolayısıyla, bugün insanımızın haklarını korumak
adına konulan bazı değerler önplana çıkarıldığında, zannediyorum ki,
insanımızın tarihine, mukaddesatına da sahip çıkmak gerekiyor. İşte, bugün 65
inci ölüm yıldönümünde rahmetle andığımız Mehmet Âkif, her günden daha fazla
ihtiyaç hissettiğimiz bir düşünce, fikir adamı olarak karşımıza çıkmakta.
Coğrafyamızla Türkiye'yi barıştırmak adına, Türk dünyasıyla Türkiye'yi
barıştırmak adına, milletimizle devleti barıştırmak adına bir büyük temsili
ortaya koyduğu için, ben, Doğru Yol Partisi Grubu adına minnetle, rahmetle
anıyorum. Saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN- Çok teşekkür ediyorum Sayın Adan. Efendim, şimdi, Anavatan Partisi Denizli Milletvekili
Sayın Beyhan Aslan. Buyurun Sayın Aslan. BEYHAN ASLAN (Denizli)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'u, ölümünün 65 inci
yıldönümü dolayısıyla rahmetle anıyoruz. Onu, gelecek nesillere, sadece
İstiklal Marşı şairimiz olarak değil, büyük bir edebiyatçı olarak da
anlatacağız. "Sanat toplum içindir" demiştir; ama, sanatı da en ince
ustalıkla kullanmış bir şairimizdir, edebiyatçımızdır. Kendisi, aruz veznini en
güzel Türkçeyle... Ki, 12 000 mısralık bir aruz divanı mevcuttur. Bu nedenle,
biz, kendisini, gelecek nesillere sadece İstiklal Marşı şairimiz olarak değil,
büyük bir edebiyatçı olarak izah edeceğiz, anlatacağız. Bu vesileyle, bizim, Anavatan Partisi Grubu olarak,
tabiî ki, Türkiye Büyük Millet Başkanlığımıza da bir önerimiz olacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bahçesine, Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi ile
İstiklal Marşımızı kitabe halinde gösterecek bir büstün dikilmesini istirham
edeceğiz ve bunu, Kültür Sanat Komisyonuna da taşıyacağız. Bir tarafta
Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi, bir tarafta da İstiklal Marşımızı gösterecek
güzel bir sütunun Meclis bahçesini süslemesi, çok anlamlı olacaktır ve böylece,
gelecekte Meclisimizi ziyaret edecek çocuklarımız için, ziyaretçilerimiz için
bu anlamlı anıtı dikersek, fevkalade önemli olur diye düşünüyorum ve kendisini
tekrar rahmetle anıyorum. Yine, Atatürk'ün Ankara'ya ziyaretlerinin 82 nci
yıldönümü dolayısıyla, Atatürk'ü de rahmetle anıyorum, saygılar sunuyorum.
(ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Aslan. MHP Milletvekili Sayın Abdurrahman Küçük, Grubu adına
duygularını ifade edecekler. Buyurun. ABDURRAHMAN KÜÇÜK (Ankara) - Sayın Başkanım, gerçekten,
bu iki önemli günün buluşma noktasında, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
-yerimden de olsa- duygularımızı ve Partimizin bugünlere bakışını ifade etme
imkânını verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Tabiî, bugün, birinci planda, Mustafa Kemal Atatürk'ün
Türk istiklal mücadelesini başlatmak için Ankara'yı seçmiş olması ve Ankara'yı
teşrif etmesinin 82 nci yıldönümü olması dolayısıyla da, bir Ankara
milletvekili olarak da, Atatürk başta olmak üzere, bütün hizmeti geçenleri
rahmetle yâd ediyorum ve bugün, yine, hem millî şairimiz hem Türk Milletinin
tefekkür insanı hem Türk edebiyatının şahdamarı kabul edeceğimiz Mehmet Âkif
Ersoy'un ölümünün 65 inci yıldönümünde, Yüce Parlamentonun çatısı altında,
bütün partilerin, böyle bir muhterem zatın fikirleri, düşünceleri etrafında
buluşmada gösterdikleri uzlaşma takdire şayandır. İşte, bu uzlaşma örneğinden yola çıktığımızda, merhum
Mehmet Âkif Ersoy'u anlamak için 65 değil, 80 yıl öncesine geri gitmek gerek ve
merhum Mehmet Âkif Ersoy, Türk Milletinin kurtuluş mücadelesinde herkesin
herhangi bir mandayı kabul etmeyi öne sürdüğü bir dönemde, âtiyi karanlık
görmemek gerektiğinin ve Türk Milletinin, liderinin etrafında kenetlenerek,
Türk Milletini nice yüzyıllara hür ve bağımsız olarak taşıyabileceğinin en iyi
örneğini göstermiştir. Onun şahsında ve eserlerinde, bir taraftan Mehmet
Âkif'in şahsî planda müşfik ve uysal yapısını, diğer yandan bir kahraman
kükreyişiyle Türk Milletini nasıl birlik ve bütünlüğe, Kurtuluş Harbine
katılmaya çağırdığını görüyoruz. Onu, bir taraftan camilerde Türk Milletine
İslamı doğru anlatmanın öncülüğünü yaparken, diğer yandan meydanlarda da Türk
Milletini Kuvayı Milliye ruhu etrafında birleşmeye nasıl çağırdığının, diğer
yandan da şiirleriyle bu Yüce Türk Milletinin duygularını nasıl dile
getirdiğinin ve Türk Milletini, herkesin yok olma gözüyle baktığı bir dönemde
nasıl ayaklandırdığının en canlı şahididir. Onun için, Yüce Parlamentonun,
başta Mehmet Âkif olmak üzere, Ulu Önder Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını her
vesileyle yâd etmesi yanında, onların fikirlerini, düşüncelerini her an bu
topluma sevdirmek, benimsetmek gerektiğini de vurgulamak istiyorum. Çünkü,
Mehmet Âkif, bir taraftan aruzu en iyi kullanan bir millî şairimiz, bir yandan
Türk dilini en ustalıklı inceliklerine varıncaya kadar kullanan, sevdiren bir
mütefekkirimiz, diğer yandan da diliyle, Türk Milletini kültürüyle
bütünleştiren bir millî şairimizdir. Onun için, onu bugün rahmetle, minnetle
yâd ederken -layık olduğu yeri, değeri zaten herkes tarafından biliniyor- bu
konuda önerilerin, tekliflerin desteklenmesi ve Mehmet Âkif'in çağları aşan
düşüncelerinin bu millete her vesileyle aşılanması gerektiğine inanıyorum.
Çünkü, o, hiçbir zaman bedbinliğe düşmemiş, milleti karamsarlığa da
sürüklememiş ve "Âtiyi karanlık görerek azmi elden bırakmak/Umarım ki en
alçakça ölüm varsa budur ancak" diyerek, o, Türk Milletine lokomotif
olmuştur. Bu duygularla, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum;
Mehmet Âkif'i, Atatürk'ü rahmetle yâd ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. Yüce
Türk Milletine de, yeniden, başınız sağ olsun, bu yüce millet nice nice
Atatürk'ler, nice nice Âkif'ler yetiştirsin temennisinde bulunuyorum (Alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkürler Sayın Küçük. Değerli arkadaşlarım, şimdi, Saadet Partisi Gümüşhane
Milletvekili Sayın Lütfİ Doğan konuşacaktır. Buyurun Sayın Doğan. LÜTFİ DOĞAN (Gümüşhane) - Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri; hepinize saygılarımı sunuyorum; Mehmet Âkif merhumun vefatının
yıldönümü münasebetiyle sizlere saygılarımı arz ederken, Âkif merhumu ve onunla
birlikte bu ülkenin kurtuluşuna hizmeti geçen bütün büyüklerimizi,
şehitlerimizi de rahmetle, tazimle anıyorum. Değerli konuşmacı arkadaşlarımın
hepsine ayrıca huzurunuzda şükranlarımı arz ediyorum. "Bir canlı izin varsa yer üstünde silinmez /Ölsen
dahi seni sırtında taşır yerin altı." Yani, yerin altına girse de insan,
eğer canlı bir iz bırakmışsa, o, dünyanın sonuna kadar rahmetle, hayırla, iyilikle anılmaktadır. İşte, asıl
hayat budur, asıl yaşama budur. Mehmet Âkif merhum ve bu memleketimizi onunla
birlikte kurtaran diğer muhterem insanlar, ismi cismi unutulmuş şehitlerimiz,
bunların hepsi, daima hürmetle, takdirle, tazimle anılmaya değer insanlardır. Değerli arkadaşlarımın konuşmalarına ilave edecek bir
şey yok desem yeridir; ancak, Âkif, bütün milletimizin gönüllerinde yer
tutmuştur. Sadece Türkiyemizde değil, sadece o devirde Osmanlı topraklarında
değil, dünyanın pek çok yerinde Âkif, sevgiyle, saygıyla, takdirle
anılmaktadır. Hatta, onun güzel eserlerinden yararlanarak, bir toplantıda,
onun, Safahat'ında yer verdiği Kuran'ı Kerim'den bir ayeti celilenin mealini
ifade etmiştim. Orada bulunan insanların hepsi, o anı, öyle zannediyorum ki,
sevgiyle, saygıyla, takdirle andılar. Hatırlayacaksınız, Safahat'ta şunu söylüyor: "Siz İslam toplumları,
Allah'a inanan, iyilikleri yaşayıp yaşatan, kötülüklerden uzak kalıp onları
bertaraf etmeye çalışan ve insanlığın iyiliği için yaratılmış en hayırlı bir
toplumsunuz." Bugün de bu düşünceye, sadece Türkiyemiz değil, sadece İslam
coğrafyasında yaşayan insanlar değil, naçiz kaanatime göre, bütün insanların
buna ihtiyacı vardır. Eminim ki, milletimizin her ferdinin gönlünde bu asil
duygu yer almaktadır; ama, bütün mesele şudur: Yaşanan pratik hayatımıza bunu
intikal ettirmemizde zaruret vardır. Bu konuda en büyük hizmet, Millî Eğitim
Bakanlığımıza, ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığımıza düşmektedir. Eminim ki,
Türkiye Büyük Millet Meclisimiz, siz muhterem üyeler, gerek Millî Eğitim
Bakanlığımıza gerek Diyanet İşleri Başkanlığına, bu düşüncelerin hayata
geçirilmesinde, azamî destek vereceksiniz, yol göstereceksiniz, ışık
tutacaksınız. İzin verirseniz, Âkif merhumun güzel düşüncelerinden
onu aksettiren bir manzumesini kısaca size arz etmek istiyorum: "Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır; Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır. Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havfı Yezdân'ın Ne irfânın kalır te'siri kat'iyyen, ne vicdânın. Oyuncak sanmayın! Ahlâk-ı millî, rûh-u millîdir; Onun iflâsı en korkunç ölümdür: mevt-i küllîdir. " Siz değerli arkadaşlarımıza, bildiklerinizi bir daha
-müsamahanızla- tekrarlayarak arz ediyorum; o da şudur: Millî birlik ve
bütünlüğümüzü korumada, bütün büyüklerimizin hayatını, yaşayışını, sadece
kendimizin kitaplardan okumamız veya hatıralarımızda yaşatmamız yetmiyor;
yetişecek kuşaklara da intikal ettirmenin bizim üzerimizde büyük bir sorumluluk
olduğunu takdir buyuracağınızdan eminim. Netice itibariyle, gerek Âkifimizi gerek diğer bu
memlekete hizmet edenleri -en baştaki kumandanlarından en son neferine kadar
hepsini- hürmetle, tazimle anıyorum. Cenabı Hak'tan... Bu memleketin
kurtuluşuna Allah rızası için hizmeti geçen bütün insanlarımızı, şehitlerimizi
-bidayetinden bugüne kadar hepsini- tazimle anıyor, hürmetle anıyor, dinlemek
lütfunda bulunduğunuz için, Saadet Partisi Grubu adına, hepinize ve başta da
Sayın Başkanımıza şükranlarımı arz ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Doğan. Değerli arkadaşlarım, Sayın Millî Eğitim Bakanımızdan
rica ettim; şimdi, Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin 82 nci yıldönümü
münasebetiyle, aynı usulü takip edeceğim; yine, sayın grup başkanvekillerimizin
tensip buyuracakları birer sözcünün, grupları adına, yerinden -İçtüzük gereği-
konuşmalarını sürdüreceğiz. Değerli grup başkanvekillerimiz, bana, temsilcilerinin
isimlerini verirlerse, birer pusulayla lütfederlerse, sevinirim. Doğru Yol Partisi Ankara Milletvekili Sayın Saffet
Arıkan Bedük; buyurunuz efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, böylesine önemli bir günde bizlere söz söyleme
imkânı verdiğiniz için, Sayın Başkan size teşekkür ediyorum. Milletlerin hayatında önemli günler ve önemli
şahsiyetler vardır. Bu önemli günlerin ve şahsiyetlerin anılması, geçmişten
geleceğe bir ufkun açılması anlamını doğurur. Bu bağlamda, bugün, bir taraftan
Atatürk'ün 82 yıl önce Ankara'ya ilk gelişinin yıldönümü olması münasebetiyle
söz verdiğiniz için ve bir taraftan da yine bu cumhuriyetin kurulmasında manevî
bakımdan büyük katkısı bulunan millî şairimiz, vatan şairimiz Mehmet Âkif
Ersoy'un ölümünün 65 inci yıldönümü münasebetiyle, böylesine güzel bir konuşma
fırsatı verdiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri, 27 Aralık 1919, Atatürk'ün
Ankara'ya gelişinin yıldönümü. Millî mücadelenin karargâhı, Misakımillî ruhunun
ve anlayışının oluştuğu ve geliştiği kent Ankara, başkent ve Atatürk'ü Keklik
Pınarı'nda karşılayan Ankaralılar, seymenleriyle, o millî şuurun, o millî
heyecanın ve millî kurtuluşun temelini atmakla birlikte, Atatürk'e kucak
açmanın da en güzel örneğini sergilemek suretiyle başkent olmayı hak etmiştir.
Ankaralılar, bugün, gurur gününü kutlamaktadırlar. Ankaralılar -sadece Ankara
olarak değil, Anadolu şehri olması itibariyle başkent Ankara- her zaman olduğu
gibi, Atatürk'e minnet duygusunu ifade etmektedirler; Ankara, bir taraftan
Anadolu'ya seymenleriyle, dadaşıyla ve zeybekleriyle emanet edilirken,
cumhuriyeti de gençlere emanet eden Atatürk'ü her fırsatta anmaktadırlar.
Sadece başkent olarak değil, Anadolu kültürünün, Türk medeniyetinin oluşmasında
Ankara, büyük görevler yapmıştır; ancak, bugün Ankara'yı, biz, çağdaş
başkentler arasında daha ileri seviyeye götürmek için üzerimize düşen görevi,
Atatürk'e olan görev ve sorumluluğumuzun bir ifadesi olarak da yerine getirmek
mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmek durumundayım. Nasıl bir Ankara; bilimin, teknolojinin, iletişimin,
para dünyasının, özellikle uluslararası projelerin oluştuğu, yönlendirildiği ve
idare edildiği bir başkent ve yine, Balkanlara, Ortadoğu'ya, Asya'ya ve nihayet
Avrupa'ya kadar uzanan dünyaya barışı, sevgiyi, hoşgörüyü ve insanlar
arasındaki uzlaşma kültürünü yayması gereken bir başkent Ankara'yı oluşturmak
bizim boynumuzun borcu ve bununla ilgili birkısım düzenlemeleri de Mecliste
yapmanın Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve sorumluluğu olması gerektiği
kanaatini taşıyorum ve bu bağlamda da, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk başta
olmak üzere, Ankara'yı başkent yapanları ve Millî Kurtuluş Hareketinde de
cumhuriyeti kuran ve kurtaran, bu ülkeyi bize emanet eden bütün atalarımızı,
dedelerimizi ve şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum. Bu arada da, Kültür Bakanlığımıza da, Mehmet Âkif
Ersoy'un mezarının bulunduğu Hacettepe Külliyesinde, o kültür vakfının,
özellikle yeniden ele alınmasını, özel bir proje uygulanmasını ve böylece,
gelecek nesle o külliyeyi bırakmak için üzerimize düşen görevi yapmamızı
diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bedük. Adalet ve Kalkınma Partisi Manisa Milletvekili Sayın
Necati Çetinkaya. Buyurun Sayın Çetinkaya. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Sayın Başkan, Yüce
Meclisin değerli üyeleri; konuşmama başlamadan önce, Adalet ve Kalkınma Partisi
adına, bu, büyük devlet adamı Büyük Atatürk'ün Ankara'yı teşriflerinin 82 nci
yıldönümü ve millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un ölüm yıldönümünde, onların
büyüklüğüne ve şanına yakışır bir şekilde bir program düzenlemenin kısmen de
olsun ilk adımı olması hasebiyle ve sizin buna öncülük yapmanız dolayısıyla
teşekkür ediyorum, şükranlarımı sunuyorum. Milletler, büyük evlatlarıyla büyürler, yoksa, izafî
manada büyüklük mevzubahis olamaz. Onun için, ebedîleşen, büyüyen ve
büyüklüğünü bütün dünyaya kabul ettiren milletler, büyük evlatlarının sayesinde
büyümüşlerdir ve büyük ülke olmuşlardır. İşte onun içindir ki, Büyük Atatürk
de, Ankara'yı teşrif ettiği gün -burası bir bozkır, bir küçük kasaba- buranın
Türkiye Cumhuriyetinin bir mihrakı ve büyük bir merkezi olacağını düşünerek,
millî kurtuluşun kahramanı kendi arkadaşlarıyla birlikte akın akın Ankara'ya
gelmenin, kurtuluşun önemli büyük bir dev adımı olacağını düşünerek buna karar
vermişti. O, aynı zamanda Çanakkale'de Anafartalar kahramanı olarak kendisini
dünyaya duyurmuş ve büyüklüğüyle "Çanakkale geçilmez" diyenlere,
Çanakkale'nin, Türkün imanı ve sarsılmaz ruhuyla geçilemeyeceğini bir daha
bütün dünyaya göstermiştir; çünkü, o gün bütün dünyanın gelişmiş, en muhkem ve
en muhteşem silahlarına sahip olan dünya devletleri müstevliler zannediyorlardı
ki, Çanakkale kolaylıkla geçilecek; ama, bilmiyorlardı ki, Büyük Âkif'in dediği
gibi, bir birlik ve beraberlik şuuru içinde olan bir milletin, o birlik
şuurunun bütün dünyanın silahlarına bedel olacağını. "Yüreklerden
sıyrılsın farz edin ki havf-ı Yezdâ'nın" derken, o, birliğin haykırışının
muhteşem bir simgesiydi ve diyordu ki: "Bir kişidir dünyada hak sahibi;
hak benimdir hakkımı vermem diyen." Hakkını vermemiştir ve onun için,
Büyük Atatürk'ü, en güzel bir şekilde izah eden, anlatan, yine o Anafartalar
kahramanının muhteşem şecaatini "Çanakkale Şehitleri"ndeki en güzel
mısralarıyla dile getirmiştir. Diyordu ki: "Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i... Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? 'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın. Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab... Seni ancak ebediyetler eder istiab. 'Bu, taşındır' diyerek Kabe'yi diksem başına; Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle; Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle; Ebr-i nisanı açık türbene çatsam da tavan. Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber." (Alkışlar) Evet, o, işte bu iman salabetiyle İstiklal Marşını da
bütün o mütevazı ruhuyla okurken, başta, Büyük Komutan Mustafa Kemal Atatürk ve
onun dava arkadaşları -bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde, 15 dakika arayla,
büyük hatip Hamdullah Suphi'nin o muhteşem iratlarıyla burada okunurken-
gözyaşlarıyla, bu Meclis, o büyük marşın heyecanıyla, ayakta, âdeta, bir şîr-i
jiyan olmuş, kükremiş, aslan olmuştu. BAŞKAN - Çok teşekkür ediyoruz. M.NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Bu ruh ölmemiştir ve
ölmeyecektir. Bu ruh, ebediyen, bu büyük milleti, ebet-müddet kılacak... BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Çetinkaya; süreyi
çok aştık. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) -... ve dolayısıyla, büyük
Türkiye, yeniden büyüyecek, 21 inci Asırda, millî birlik ve beraberliğimizle,
yeniden o muhteşem günleri göreceğiz. Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum, sağ olun. Sayın milletvekilleri, üç arkadaşıma daha söz verdim;
ama, anlayışınıza güveniyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Ankara Milletvekili Sayın
Abdurrahman Küçük. Buyurun Sayın Küçük. ABDURRAHMAN KÜÇÜK (Ankara) - Sayın Başkanım, Yüce
Meclisin değerli üyeleri; hepinizi, tekrar saygıyla selamlıyorum. Atatürk'ün Ankara'yı teşrif edişinin 82 nci yıldönümü
dolayısıyla göstermiş olduğunuz nezakete de teşekkür ediyorum. Gerçekten, biraz önce, Mehmet Âkif Ersoy'la ilgili
konuşmamda bir atıfta bulunmuştum; tabiî, iki önemli olayın aynı günde
buluşmasını ifade etmiştim. 19 Mayıs 1919'da, Mustafa Kemal Atatürk, Samsun'a
çıktığında "elimde maddî hiçbir güç yok; ama, Türk Milletinin iman gücü,
Türk Milletinin ihlası, bu Türk Milletinin yeniden lider millet olmasının en
temel taşıdır" diyerek yola çıktığında, Anadolu'yu karış karış gezdikten
sonra "bu millet, gerçekten, hür ve bağımsız olarak yaşama hakkına
sahiptir, bu hak da alınacaktır" demiş ve Ankara'nın içinde bulunduğu
konum, Türkiye'nin stratejik konumu itibariyle de Ankara'ya büyük önem vermiş
ve 27 Aralık 1919'da Ankara'yı teşrif etmiştir. Atatürk'ün Ankara'yı teşrifi, Türk Milletinin, bahtı
kara maderini yeniden altüst etmesinin, yeniden kükreyişinin de bir başlangıcı
olmuştur. Namık Kemal, bir mısraında "Yok mu kurtaracak bahtı kara
maderini?" derken, Mustafa Kemal Atatürk "Bulunur kurtaracak bahtı
kara maderini" ifadeleriyle, bu millete yeni bir ışık yakmıştır. Onun için, Türk Milleti, Atatürk'le, Türkiye
Cumhuriyeti Devletiyle, Türk Milleti olmanın şuurunu pekiştirmiş ve "Ne
mutlu Türküm diyene!" vecizesiyle, yıllardır horlanmış, yıllardır bir
kenara itilmiş Anadolu'nun, Türkiye'nin özbeöz sahiplerine "kükreyin,
ayağa kalkın; çünkü, Türk Milleti her şeyin en iyisine layıktır" diyerek
başlattığı mücadelede, Türk diline, Türk tarihine, İslama ve Türk kültürüne
verdiği önemi kurduğu kurumlarla göstermiş ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini
payidar olması için Türk gençliğine emanet etmiş ve onları "muhtaç
olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur" diyerek motive
etmiş ve Türk Milletini ilelebet yaşatmak, Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti
Devletini, çağları atlatarak lider ülke
yapma, lider millet yapma, birliğine, bütünlüğüne zarar vermek isteyenlere
engel olma görevini de bize vermiştir. Onun için, böyle bir günde, tekrar, Ulu Önder'i, Onun
silah arkadaşlarını, Türkiye Cumhuriyeti Devletini bize emanet edenleri, başta
da o harekete güç veren Yüce Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk üyelerini
rahmetle, minnetle, şükranla anıyor ve bugünlerin unutulmamasını, Türkiye'yi
dışarıdan ve içeriden bölmek isteyenlere de gönül birliği içerisinde, uzlaşma
kültürü içerisinde de fırsat vermememiz gerektiğini hatırlatıyor, Yüce Meclisi
yeniden saygıyla selamlıyorum efendim. (Alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Küçük. Şimdi söz sırası, Saadet Partisi Sakarya Milletvekili
Sayın Cevat Ayhan'da. Buyurunuz efendim. CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, Atatürk'ün
Ankara'ya gelişinin 82 nci yıldönümü münasebetiyle, hissiyatımızı ifade imkânı
verdiğiniz için zatıâlinize Saadet Partisi Grubu adına teşekkür ederiz. Muhterem üyeler, Atatürk'ün Ankara'ya gelişi 27 Aralık
1919'dur. Tabiî, o dönem hatırlanırsa, Birinci Dünya Savaşı kaybedilmiş,
Mondros Mütarekesi imzalanmış, Osmanlı toprakları işgal altındadır, İstanbul
işgal altındadır ve vatanı savunan insanlar, bütün cephelerden, bu savaşı
kaybetmenin hüznü ve vatan topraklarının işgalinin acısı ve gözyaşlarıyla
İstanbul'a dönerler, Sıvas'a dönerler, Kayseri'ye dönerler ve herkes silahları
bırakır, geleceğin ne olacağı endişesi içerisindedir. İşte, bu dönemde, İstanbul'un işgali sırasında,
İstanbul'u işgal eden Fransız Birliği Kumandanı Franchet d'Esperey'e,
İstanbul'da bulunan, maalesef, asırlarca beraber yaşadığımız insanlar, bir
beyaz at hediye ederler ve onu beyaz ata bindirip, İstanbul'a, gemiden alırlar.
Tabiî, bunun manası, Sultan Fatih'in İstanbul'u fethettiğinde kullanmış olduğu
atı sembolize etmek içindir. Rahmetli Süleyman Nazif, bunun üzerine, o zamanki Vakit
Gazetesinde "Kara Gün" diye bir yazı neşreder. Orada der ki:
"Üçyüz sene, dörtyüz sene, beşyüz sene de olsa, ben, bu mücadeleyi
yapacağım." Yani, vatanımı koruyacağım der. Mehmet Âkif de, ona cevaben
bir şiirinde: "Beşyüz sene mi dedin? Nasıl bekleyeceksin? Ruhum da, benimle bu azabı mı çeksin?" Diye cevap verir. Yani, 1919'un şartları bunlardır. Tabiî, Osmanlı münevverleri, sivili, askerî, sivil
halkı, yeni bir kurtuluş hareketi, millî mücadeleyi planlar ve Atatürk de yakın
silah arkadaşlarıyla, ordu müfettişi olarak, bildiğiniz gibi, Samsun, oradan
Erzurum Kongresi, oradan Sıvas; nihayet 27 Aralık 1919'da Ankara'ya girer. Ankara, o zaman, orta Anadolu'nun 20 000 nüfuslu bir
kasabasıdır esas itibariyle ve millî mücadele, vatan kurtarma mücadelesi
Ankara'da başlar, Meclis toplanır. Tabiî, ağır şartlarda yürütülen bir
mücadeledir; silahlar alınmış, tersanelere girilmiş, bütün imkânlar
kaybedilmiş. Buna rağmen, sivil-asker insanların Osmanlı ordusundan işgale
karşı kaçırabildikleri silahlarla, imkânlarla, toplarla, kamalarla bu mücadele
yürütülür; çok zor şartlarda yürütülen bir mücadeledir. Ankara da bunun
merkezidir; yani, Ankara'nın doğuşunun arkasında bu var, böyle, büyük bir vatan
mücadelesi var. Biz, tabiî, bu yıldönümünü burada hatırlar, hürmetle,
tazimle anarken şunu hedef almamız lazım: Mustafa Kemal ve arkadaşlarının
hedefi, çağdaş bir Türkiye, muasır bir medeniyete ulaşmak ve bağımsız bir
Türkiye haline gelmekti. O nesiller, Osmanlı'nın son dönemini yaşayan
nesillerdir; yani, o büyük yıkılışın hicranını, azabını nefislerinde çeken
insanlardı. Hakikaten, cumhuriyeti kuranlar, bu yeni kuruluşta, yeni bir umut
aradılar; tekrar büyümek, gelişmek, millet olarak hür yaşamak... Ki, İstiklal
Marşında da bu vardır esas itibariyle. Bu iradeyi ortaya koymaya gayret
ettiler. Şimdi, tabiî, 82 yıl sonra, bu hedeflere ulaşamamış
olma sebebiyle, ben, başımı, hem hürmeten hem de üzüntüyle eğiyorum. Onun için,
önümüzdeki temel mesele -Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak da, millet olarak
da- bu hedeflere, bir an önce ulaşmaktır, güçlü Türkiye'yi ortaya koymaktır.
Evet, geçmişimizle daima iftihar edeceğiz; ama, bizden de, geleceğe, iftihar
edilecek olan birtakım medeni eserler ve değerlerin intikal etmesi için, ona
göre çalışmamız gerekmektedir. Hakikaten, Mehmet Âkif'i ve Mustafa Kemâl Atatürk'ü,
Mustafa Kemal Paşa'yı Ankara'ya gelişi münasebetiyle andığımız bugünde bunları
hatırlama ihtiyacında bulunuyorum. Rahmetli Hasan Basri Çantay... BAŞKAN - Efendim, lütfen sonuçlandırır mısınız. CEVAT AYHAN (Sakarya) - Bitiriyorum. ...İstiklal Marşının yazıldığı günleri -Tacettin
Dergâhında, Mehmet Âkif'in yanındadır o zaman; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
de kâtiplerindendir, Münir Ertegün'le, sonra büyükelçi olan zatla- anlatır,
Âkif'in Tacettin Dergâhındaki hayatını anlatır. Yani, fevkalade zor şartlardan
Türkiye doğmuştur; bu zor şartlarda doğan Türkiye'yi güçlü ülke yapmak
hepimizin görevidir diyorum. Ebediyete intikal eden Mustafa Kemal Atatürk, Mehmet
Âkif ve diğer bütün nesilleri, devlet adamlarını, kumandanını, askerini,
hepsini hürmetle, rahmetle anıyorum. Teşekkür ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkürler Sayın Ayhan. Son olarak, Demokratik Sol Parti Ankara Milletvekili
Sayın Esvet Özdoğu... (DSP sıralarından alkışlar) BEYHAN ASLAN (Denizli) - Son değil Sayın Başkan, daha
biz konuşmadık. BAŞKAN - Sayın Aslan, bir pusula gönderme nezaketini
esirgerseniz, ben unutabilirim. İşaret buyursaydınız, ben yine "son
olarak" kelimesini kullanmazdım. Diğerleri konuşmuş, doğru; matematik
değeriyle size gelmediği için, son demeyeyim. Buyurun Sayın Özdoğu. ESVET ÖZDOĞU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin 82 nci yıldönümü. Büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk'ün
önderliğinde yürütülen ulusal Kurtuluş Savaşının zaferle sonuçlanmasında
Ankara'nın özel bir yeri vardır. 1919'ların Ankarası, o günlerde, ulaşılması, yaşanması
güç, bakımsız bir Anadolu kasabasıydı. Erzurum ve Sıvas Kongrelerinin ardından,
Atatürk ve arkadaşları, 27 Aralık 1919'da, bu yoksul Anadolu kasabasına,
Ankara'ya geldiler. Böylece, bu yoksul Anadolu kasabası, işgalcilere karşı
Anadolu ihtilalinin komuta merkezi, yeni Türkiye Cumhuriyetinin kalbi oldu.
Türkiye'nin kalbi Ankara, 27 Aralıktan sonra, artık, işgalci emperyalist güçler
başta olmak üzere, tüm dünyanın tanıdığı, tanımak zorunda kaldığı bir kenttir;
onurlu başkaldırının, zaferin, kutsal isyanın simgesi olarak zihinlere ve
tarihe kazınır. Seymenler, Dikmen sırtlarında, önderleri Mustafa Kemal Atatürk
ve dava arkadaşlarını büyük bir coşku ve sevinçle karşılarken, elbette,
yüreklerinde umut taşıyorlardı. Elbette, vatanları için çarpışmanın ilk
adımlarını atıyorlardı. Ancak, yaşadıkları yoksul, küçük Ankara'nın dünyaya
kendisini böylesine kabul ettireceğini, mandacıları, işgalcileri ve dünya
devletlerini dize getirecek bir başkent olabileceğini belki de hiç
düşünmüyorlardı. Daha sonra, 23 Nisan 1920'de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bu kentte oluşması ve dünyaya ilanı... Böylesine onurlu bir ortaya çıkış
dünyada başka bir kente nasip olmuş mudur bilemiyorum; ama, hiç sanmıyorum. Özetlemek gerekirse, 27 Aralık 1919, Ankara ve Türkiye
için Ulusal Kurtuluş Savaşının, yeni laik Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun
dönüm noktasıdır. Ne mutlu Atatürk'ü 27 Aralıkta bağrına basan Ankaralılara. Saygılarımla, hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Özdoğu. Şimdi, Anavatan Partisi Denizli Milletvekili Sayın
Beyhan Aslan, buyurun. BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 19 Mayıs 1919'da, tarihin en kıdemli ve en onurlu milleti olan
Türk Milletinin bir evladı Mustafa Kemal Atatürk bir yürüyüşe çıkıyor. Yeniden
bir Türk kurtuluş destanını yazmak, yeniden bir Ergenekon yaratmak için yola
çıkan Mustafa Kemal kendisini Anadolu topraklarına atıyor. Amasya, Erzurum,
Sıvas, derken Ankara'da 27 Aralık 1919'da seğmenler tarafından karşılanıyor.
Seğmenler tarafından karşılanırken seğmenlerin duyduğu heyecanı Ege'de
zeybekler, Karadeniz'de uşaklar, Anadolu'da, Erzurum'da dadaşlar duyuyor. Bu
aynı heyecanla, Anadolu, Mustafa Kemal'i bağrına basıyor ve Kurtuluş Savaşının
fiilen başladığı Ankara, bugüne kadar, başkent olarak da Anadolu'nun kalbinde
Türk Milletine yön veriyor. Bu nedenle, bu hareketi başlatan Mustafa Kemal
Atatürk'ü, onun silah arkadaşlarını rahmetle anıyorum ve Yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Aslan. Efendim, önce, Sayın Kültür Bakanımıza gösterdiği
hassasiyet nedeniyle bir teşekkür borcumuz var. Gündemdışı iki konuşmaya -yanıt
kelimesini kullanmayalım- bu önemli günde katkı yapmak amacıyla, Değerli Millî
Eğitim Bakanımız Sayın Metin Bostancıoğlu'nu kürsüye davet ediyorum... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, bir tek
cümle söyleyeceğim. Mehmet Âkif'in mezarı İstanbul'da Edirnekapı'dadır.
Konuşmam sırasında, mezarın Hacettepe'de olduğu ifadesi geçmiştir. O, öyle
değil; külliyesi Hacettepe'dedir. BAŞKAN - Öyle anlaşıldı zaten. Sizin, eski bir Ankara Valisi olarak, bunu
bilmeyeceğinizi zaten varsayamayız. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Çok teşekkür ederim; çok
naziksiniz. BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. (DSP sıralarından
alkışlar) MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür Bakanımız Sayın İstemihan Talay'ın
Ankara dışında bulunması nedeniyle, bugün, onun adına, Kültür Bakanlığında
düzenlenen Mehmet Âkif toplantılarına katıldım. Bugün, onun adına, Tacettin
Dergâhını ziyaret ettik. Bugün, aynı zamanda, Yüce Atatürk'ün Ankara'ya
gelişinin 82 nci yıldönümü olması nedeniyle, Ankara'da, bir yandan Seğmenler ve
halkımız, Atatürk'ün Ankara'ya gelişini şenliklerle kutlarken, diğer yandan
okullarımızda, hem bu şenliklere katılınmış hem de Mehmet Âkif toplantıları
yapılmıştır. Kültür Bakanlığında yapılan toplantıda, Kültür Bakanlığı
sanatçıları, Mehmet Âkif'i örnekleriyle anlatmışlardır. Yine, bugün, Tacettin Dergâhının ziyaretinden başka,
Mehmet Âkif'in Edirnekapı'daki mezarı, Millî Eğitim Bakanlığı adına Vefa Lisesi
öğrencileri tarafından ziyaret edilmiştir. Yurdun dört bir yanında, Mehmet Âkif
adını taşıyan bütün okullarda ve diğer okullarda Mehmet Âkif anılmaktadır. 12
Martta, İstiklal Marşımızın kabul edilmiş olduğu günde de Mehmet Âkif
anılmaktadır. Hiç kimse, Türk Milletine, ne İstiklal Marşını ne de Mehmet
Âkif'i unutturamaz. (Alkışlar) Bizim en önemli görevimiz, işte, bu yüce
değerleri yeni nesillere öğretmektir. Yüce Atatürk, Anadolu'ya hareket ettiğinde, daha
Samsun'a çıktığında, kafasında ve gönlünde, millî mücadelenin karargâhı olarak
Ankara vardır. Yüce Atatürk, cumhuriyetin başkenti olarak Ankara'yı
belirlemişti. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulacağı ve toplanacağı yeri
Atatürk belirlemişti; orası Ankara idi. İşte, bu nedenle, Samsun, Erzurum,
Sıvas ve Kayseri üzerinden, 27 Aralık 1919'da Ankara'ya geldi; değerli
konuşmacıların belirttiği gibi, Seğmenler tarafından karşılandı. Seğmenler,
Ankaralıları temsil ediyorlardı; oysa, bütün Ankaralılar karşılıyordu Yüce
Atatürk'ü. İşte, Yüce Atatürk'ü, onun silah arkadaşlarını, onun cumhuriyeti
kurmadaki birlikte çalıştığı bütün arkadaşlarını rahmetle anarak, bugünü
şenliklerle kutluyoruz. Sayın milletvekilleri, Mehmet Âkif, kültürümüzün temel
taşlarından biridir. Mehmet Âkif, vatansever, millî şairimizdir. Batının, Batı
kültürünün etkileşiminde, Batı'nın toplumsal ve düşünce gelişiminde özde
bağdaşık, fakat, yerel özelliklerini koruyan, güçlü bir toplum yapısına varmayı
öngören bir şairimizdir. Âkif, pozitif bilimin öneminin bilincindedir;
gençlerin, pozitif bilimle ilgilenmelerini, bu yolda öğrenim görmelerini
istemiştir. "Gençlik yüzünü Batı'ya sadece bilim için çevirmelidir. Batı
uygarlığı körü körüne taklit edilmemeli, yararlı olan alınmalı; taklit etme
düşüncesine sahip aydınlar yanlış içindedir" diyordu. Aydınların görevi,
bu bileşimi yapmaktır. Şair, bu bileşime uygun üretken bir eğitim sistemini
savunmuştur. "Sanat, sanat içindir" görüşüne karşı çıkan
"toplum için sanat" anlayışıyla, gerçekleri, şiir içinde tartışma ve
sergileme yolunu seçmiştir. Şiirinde düş gücünün parıltıları yerini, gözle
görülür gerçekçi bir yapıya bırakmıştır. Dilin toplumsal kimliğini öne
çıkarmış, üslupta özgünlük ve kişiselliğe ulaşmıştır. Aruzu, ustalıkla,
Türkçenin inceliklerine uygun bir söyleyişle uygulamıştır. Günün edebî dil
anlayışına göre yalın bir Türkçe kullanmıştır. Güçlü bir gözlemcidir. Yapıtlarında, edebiyat girmez
sanılan ve ısrarla edebiyatın dışında tutulmaya çalışılan günlük olayları
işlemiştir. Deyimler, atasözleri, halk deyişleri anlatımının temel taşlarıdır.
Konuşma dilinin doğallığına yaslanmış, nazmı, düz yazıya yaklaştırmıştır.
Anlatımın hiciv yönünü de güçlü olarak kullanmıştır. Dönemin edebî akımlarından
etkilenmemiş, bağımsız, özgün bir şairimizdir. Vatan ve millet sevgisiyle edebiyat alanında zirveye
ulaşmıştır. Aynı zamanda, toplumcu, büyük bir düşünür, büyük bir konuşma
ustasıdır. Milletvekili olduğu dönemlerde yaptığı millî mücadeleyi destekleyen
konuşmalar, halkın mücadele gücünün artmasına katkıda bulunmuştur. Güçlüklere göğüs gerecek bir karakter yapısına
sahiptir. Milletine inanması ve bu inanç onu hiç umutsuzluğa düşürmemiştir. İstiklal Marşının her mısraında inanç, kahramanlık,
coşku ve ulusa güven vardır. İstiklal Marşımız Türk Ulusunun emperyalizme karşı
başkaldırmasının ve zaferinin destanıdır. Türk Ulusunun ortak duyguları ve
değerleri, özgüvenle dile getirilmiştir İstiklal Marşında. Âkif'in ulusa
armağan ettiği İstiklal Marşıyla bizlere yurt ve bayrak sevgisini aşılamış;
büyük hedefler, bedeller ödeyerek kazanılan bağımsızlığımızın önemini
kavratmıştır. "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak, O benim milletimin yıldızıdır parlayacak! O benimdir, o benim milletimindir ancak" diyen gür
sesiyle gönlümüzde sonsuza dek yaşayacaktır. "Ümmet" yerine "millet" kavramı
etrafında halkı harekete geçirmek için çalışmıştır. Özgürlüklerden ve halktan
yana olmuştur. Dinî bağnazlığa karşıdır. Müslümanlığın ilerlemeye,
çağdaşlaşmaya âdeta kapalı olduğunu sananları sert bir biçimde karşısına almış
ve uyarmıştır. Bilimde, teknikte, kültürde yaşanan gerilik, İslamiyetten değil
insanların tembelliğinden, İslamı yanlış yorumlamalarından, bir lokma bir
hırkaya razı olmalarından, bilime ve araştırmaya gereken önemi
vermemelerindendir. "Hurafeler, üfürükler, düğüm düğüm bağlar, Mezar mezar dolaşıp hasta baktıran sağlar! Bir baksana, gökler uyanık, yer uyanıktır. Dünya uyanıkken, uyumak maskaralıktır" diyerek,
gerilik ve yobazlığı eleştirmiştir. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri
ve alkışlar) Âkif'in bağımsızlık düşüncesi, bütün çıplaklığı ve
yüceliğiyle İstiklal Marşında anlam bulmuştur. "Allah, bu millete bir daha
İstiklal Marşı yazdırmasın" dileğinde bulunurken, özgür ve bağımsız bir
yurt düşüncesini ulusal bir heyecanla dile getirmiştir. Çanakkale destanını yaratan kahramanları,
gönüllerindeki yüce arzuyu Âkif kadar hissedebilen pek az insan vardır. Sanatçı
kişiliği, cesareti, yurt ve insan sevgisiyle, Kurtuluş Savaşının manevî desteği
olan şair, gür ve pervasız sesiyle kitleleri etkileyecek bir heyecan
yoğunluğuna sahiptir. "Ben, ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!"
dizeleri, Âkif'in bağımsızlık düşüncesinin en güzel örneğidir. Türkün
kahramanlık ruhunu destanlaştırmıştır. Çanakkale şehitleri için yazılan
destanın bir benzeri henüz daha edebiyatta yoktur. Ölümünün 65 inci yılında Mehmet Âkif Ersoy'u minnet,
şükran ve rahmetle anıyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür ederim Sayın Bakanım. Biz de, Ölümsüz Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü ve
Millî Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'u rahmetle, minnetle, özlemle anıyor, aziz
hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz. Şimdi, gündemdışı üçüncü söz, Türk futbolunun
problemleri konusunda söz isteyen, Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'e aittir. Buyurun Sayın Çiçek. Süreniz 5 dakika. 3. – Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'in,
Türk futbolunun sorunlarına ve 23 Aralık 2001 Pazar günü Yimpaş Yozgatspor - Galatasaray futbol takımları
arasında yapılan maçta yaşanan olaylara ilişkin gündemdışı konuşması MEHMET ÇİÇEK
(Yozgat) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; benden önce
konuşan bütün parlamenter arkadaşlarımın, Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin 82 nci
yılı ve merhum Mehmet Âkif Ersoy'un 65 inci ölüm yıldönümü dolayısıyla, ifade
buyurdukları kanaatlerine aynen iştirak ediyor, Atatürk'ü ve Mehmet Âkif
Ersoy'u, rahmetle, şükranla anıyorum. Ayrıca, bana, bugün, konuşma hakkını veren saygıdeğer
hemşerim, Saadet Partisi Grup Başkanvekili Yasin Hatiboğlu Beye de,
teşekkürlerimi sunuyorum. Sayın milletvekilleri, bugün, ülkemizdeki bütün
insanlarımızın, partili-partisiz bütün insanlarımızın, hepimizin iştirak ettiği
bir konuyu, ilgilendiği bir konuyu huzurunuza getirmek istiyorum: Futbol.
Zamanımızda, bütün dünyanın yakından ilgilendiği futbol endüstrisi, ülkemizde
de alabildiğine yaygın hale geldi. Bütün spor kollarını geride bırakarak,
kitleleri arkasından koşturan bir spor dalı oldu. Bölge farkı gözetmeksizin,
ülkemizin insanı, genç-ihtiyar, kadın-erkek, bütün halkımız, stadyumları
dolduruyor bugün; kendinden geçercesine takımlarını destekliyor. Hele, şehir
takımları, o şehrin sembolleri oldu, o şehrin kolektif malı oluverdi;
insanlarımız, onunla yatıyor, onunla kalkıyor. Eskiden, sadece büyük
şehirlerimizde seyrettiğimiz takımlar, süratle Anadolu'ya yayıldı. Futbol
kulüpleri kuruldu, altyapıları hazırlandı. Futbol, Anadolu'da, harman yerinden,
çamurlu futbol sahalarına taşındı. Oradan da, dünyayla yarışacak seviyeye
ulaştı. Anadolu'nun birçok kulübü, dünya standartlarında sahalara kavuştu,
altyapılarını tamamladı, futbol okulları kuruldu. İstanbul'da, Dolmabahçe, Ali Sami Yen, Fenerbahçe
Statları derken, bugün, Siirt, Diyarbakır, Adana, Kayseri, Trabzon, Yozgat ve
Türkiye'nin birçok ilinde, takımlar, modern sahalara kavuştu. Anadolu
takımları, birer birer, birinci ligde boy göstermeye başladılar; biz de varız
dediler, şampiyonluğa ortak olmaya başladılar. Anadolu takımları, asırlık
tarihi olan takımlarla boy ölçüşmeye başladı. Bu takımları, illerinde yendiler,
hatta o tarihî dev sahalarda, kendi evlerinde, Galatasaray, Fenerbahçe,
Beşiktaş ve diğer büyük takımlarımızla boy ölçüşmeye başladılar. İşte, ne
olduysa, o andan sonra oldu. Anadolu takımlarına karşı, garip ambargolar
uygulanmaya başlandı, akıl almaz ve düşüncedışı planlarla, mağlubiyetleri
galibiyete çevirmenin hesapları yapılmaya başlandı. Bunun geçmişteki örnekleri
çok da, ben, sizi, 23 Aralık 2001 Pazar gününe götürmek istiyorum. İl; seçim bölgem Yozgat. Şehir stadında, 22 Aralık 2001
Cumartesi günü saat 13.30'da, Yimpaş Yozgatspor ile Galatasaray arasında
birinci süper lig maçı vardı. Maç, cumartesi günü 18 dakika oynandı, yoğun kar
yağışı sebebiyle, pazar günü saat 13.00'e ertelendi. Yozgatlılar, Galatasaray'ı
ve yöneticilerini, o gece, Yozgatlıya yakışır şekilde ağırladılar. Ertesi gün,
Yozgatlı sporseverler, futbolseverler, stadyumu doldurmaya başladılar. Yozgat
seyircisi, geçmişte olduğu gibi, rakip takımın oyuncularının güzel
hareketlerini alkışlayacak kadar centilmence, maçı seyretmeye devam etti. İlk
gölü, 13 üncü dakikada Galatasaray attı. Maç 1-0 devam ederken, Yimpaş
Yozgatspor, 44 üncü, 48 inci ve 53 üncü dakikalarda attığı gollerle, bir anda,
Galatasaray karşısında 3-1 galip duruma yükseldi. Bütün bunları, seyredemeyen arkadaşlarım için
anlatıyorum. İşte, ne olduysa, o andan sonra oldu. Galatasaray, birden, 12 kişi
oymaya başladı sahada. Hakem, çaldığı bütün düdüklerde Galatasaraylıydı sanki.
80 inci dakikada, Sergen, Yimpaş Yozgatsporlu Hüseyin'i resmen tekmeledi. Bütün
dünyada, bu hareketin cezası kırmızı kart iken ki, bu konuda, üç gündür, dört
gündür, bütün spor otoriteleri ittifakla aynı şeyi söylüyorlar, kırmızı kart
gerekirdi diyorlar, Merkez Hakem Kurulu Başkanının da bu konuda kanaati aşağı
yukarı böyle; ama, futbol hakemi bu, yaptığı hata da olsa, orada telafi etme
şansı yok. O, takdirini, Galatasaray'a -büyük takım olduğu için- sarı kartta
kullandı; sahadan atılması lazım gelen Sergen atılmadı ve sonra gol attı. Durum
3-2 devam ederken, bu da yetmedi, Yimpaş Yozgatsporlu Selim'e ceza alanı içinde
86 ncı dakikada faul yapıldı. Futbolcu yere düştü. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET ÇİÇEK (Devamla) - Müsaade eder misiniz Sayın
Başkan. BAŞKAN - Edemem müsaade. Gündemdışı konuşmanın konusu
Türk futbolunun problemleriydi. Ben, Saadet Partisi Grubuna düşen söz hakkını
kullanacağınız... MEHMET ÇİÇEK (Devamla) - Son cümlelerimi söyleyeceğim. BAŞKAN - Son cümlenizi söyleyin. Şimdi, burada, Türk futbolu deyince... MEHMET ÇİÇEK (Devamla) - Şunu belirtmekte fayda
mülahaza ediyorum sayın milletvekilleri; Memleketimizin bütün takımları bizim
takımımızdır. Sporcularımızın, bilhassa millî takımlarımız başta olmak üzere
basketbol, voleybol, futbol ve benzeri takımlarımızın Avrupa ve dünya
kupalarında aldığı başarılardan dolayı seviniyor ve gurur duyuyoruz. Bu konuda,
Galatasarayımızla da gurur duyuyoruz. Kulüp başkanı ve camiası gurur duyduğu
kadar, Yozgatlılar olarak biz de Galatasarayla gurur duyuyoruz. Hakemlik müessesesi kutsal bir müessesedir. Takımların
kaderini teslim ettiğimiz bu şerefli kişiler, yanlış yorumlara sebep olacak
yanlı, yönü tavırlardan uzak durmalıdırlar. Bu, futbolumuzun temel
problemlerinden biridir. Bu kutsal mesleğe gölge düşürecek şüpheli kararlar
vermemelidirler. Hakemlikin kararları değiştirilmiyor diye, zayıflar mağdur
edilmemelidir. Bu konuda, gençlik ve spordan sorumlu Devlet Bakanımızı, Futbol
Federasyonumuzu, Hakem Kurulumuzu göreve çağırıyoruz. Saygıdeğer milletvekilleri, sadece büyük takımların
değil, bütün takımların ihtiyaçları karşılanmalıdır. Sözlerimi şöyle bitirmek istiyorum: Bizi Avrupa ve
dünya kupasında temsil eden takımlarımızla gurur duymamız, başka takımların
mağdur edilmesine sebebiyet vermemelidir. Ne haksızlık etmeliyiz ne haksızlığa
göz yummalıyız. Saygıdeğer milletvekilleri, Yozgat Milletvekili olarak,
Yozgat'ın uğradığı bu haksızlığı dile getirmenin gerekli olduğuna inanıyorum.
Yozgatlı kırgındır ve üzgündür, yetkililerden haklarının iade edilmesini
istemektedir. Merkez Hakem Kurulu Başkanının ve hakemlerimizin özür dilemesi bu
mağduriyeti gidermemektedir. Meclis olarak, hükümet olarak ilgili bakanları
göreve çağırmanızı istiyorum ve Yozgatlı yetkililerin göstermiş olduğu
âlicenaplığı, taşkınlık yapmamalarını saygıyla karşılıyorum. Sayın Bakanımızı, Futbol Federasyonumuzu,
yetkililerimizi, tekrar, göreve çağırıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, ben de, Sayın Mehmet
Çiçek arkadaşıma teşekkür ediyorum; ama, bir hususu hatırlatmak isterim.
Türkiye Futbol Federasyonu, faaliyetlerini özerk statüde sürdüren bir kurumdur;
rahmetli Turgut Özal'ın önderliğinde özerkleşmiştir. Türkiye futbolunun
problemleri var mıdır; vardır. O saydığınız Anadolu'daki tesis atağı, rahmetli
Özal'ın başlattığı bir çığırdır; kabul. Sayın Şenes Erzik sonrasında, Sayın Haluk Ulusoy
başkanlığında federasyon yönetiminin sorunları nedir diye bana sorarsanız; ben
de, bir Anadolu kulübünde yıllarca yöneticilik yaptım, başkanlık yaptım... ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkanım, Trabzonspor
yıllardan beri onun çilesini çekiyor; alışacak beyler de... MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Olmaz ki böyle, Sayın
Başkan!.. A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, zamanı iyi
kullanmamız gerek. BAŞKAN - Buyurun, siz yönetin o zaman. A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Zamanı doğru dürüst
kullanalım diye söylüyorum ben, Sayın Başkan. BAŞKAN - Bakın, sayın milletvekilleri, ben, demin,
burada, Atatürk'ün Ankara'ya gelişi konuşulurken, Başkanlık Kürsüsüne ve hatibe
söz söyleyen grubunuzdaki milletvekillerini tahammülle karşıladım. Burada, bir
sayın milletvekilinin canı yanmıştır. Doğrudur; Yozgat'ın gösterdiği bir şey
vardır. Ben, kendi ikazımı yaptım, "Türk futbolunun sorunları
diyorsunuz" dedim; ama, burada, Türk futbolu derken iki cümle de benim
sarf etmeme tahammül göstermeniz... A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, iki saat
geçti... BAŞKAN - Sayın Hocam, istirham ediyorum... Özerk yapıdır. Şimdi, yıllar sonrasında, ilk defa Türk
Millî Takımı, bu federasyon döneminde, sayesinde, dünya kupasına gidiyor. Daha
bir özerkleştirerek, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak sahip çıkmamızdan
geçer. Hakemler meselesine gelince; o hakem başta olmak üzere,
çoğunu tanırım; dürüstlüklerinden, şereflerinden zerre kuşku duymamamız lazım;
ama, her meselede de, bunu Meclis kürsüsüne getirmeyi âdet etmek yerine başka
platformlarda çözmemiz lazım diyorum ve... MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Sayın Başkan, biz, sadece
yetkilileri göreve çağırdık, o kadar. BAŞKAN - Spordan sorumlu Devlet Bakanımızın orada
sorumluluğu yok ki; niye onu... MEHMET ÇİÇEK (Yozgat)
- O kadar... BAŞKAN - Hayır efendim, özerk olduğu için, Sayın
Bakanımızı, sanki görevini yapmıyormuş gibi bir konuma getirme yanlışı olur,
ona işaret etmek için... MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Türkiye Büyük Millet Meclisinden
özerk hiçbir yer yoktur, hepsi onun altındadır. BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi destek vermelidir
dedim, o desteğini vermelidir dedim. Size de geçmiş olsun diyorum, onlar da değerimiz. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Türkiye Büyük Millet
Meclisi hepsinin üstündedir. BAŞKAN - Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları
vardır. İki adet Meclis araştırma önergesi vardır,
okutacağım. Kâtip Üye arkadaşımın, oturduğu yerden okuması hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. İlk önergeyi okutuyorum: B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 20
arkadaşının, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/234)
Ülkemizin en önemli tuz yataklarından biri olan Tuz
Gölü, Konya ve Aksaray illeri ile çevredeki ilçelerin evsel atıkları nedeniyle
sürekli kirlenmektedir. Göldeki kirlenme son yıllarda tehlikeli boyutlara
ulaşmıştır. Tuz Gölündeki kirlenmenin boyutları, elde edilen tuza ve insan
sağlığına etkileri ve alınacak önlemlerin tespiti amacıyla Anayasanın 98 inci
ve İçtüzüğün 104 üncü maddesi uyarınca araştırma önergesi hazırlamış
bulunmaktayız. Gereğini arz eder, saygılar sunarız. 11.12.2001
Gerekçe: Kimya sanayiinin ana hammaddelerinden birisini
oluşturan tuz, tarımda, tıpta, ulaşımda (konservecilik, dericilik, kozmetik,
gübre gibi) küçük sanayide, (çeliğe sertlik verilmesi, emaye yapımı, cam, soda
ve soğutma gibi) büyük sanayide, sodyum hidroksit üretiminde, sodyum
üretiminde, sodyum sülfat üretiminde kullanılmaktadır. Bu nedenle tuzun önemi
her geçen gün artmaktadır. Ülkemizde ham tuz ihtiyacının yüzde 55'i Tuz Gölünden
karşılanmaktadır. Tuz Gölü, 211 000 000 ton rezervi ile dünyada tuz üretiminde
ikinci en büyük kaynaktır. Bu nedenle, tuz üretimi bakımından son derece önemli
tabiî kaynak olan Tuz Gölünün olmadığı Anadolu'yu düşünmek mümkün değildir.
Dünyada Tuz Gölü gibi bir göl, sadece Amerika'da bulunmaktadır. Ülkemiz ve Konya İlimiz için çok değerli olan Tuz Gölü,
son yıllarda çok hızlı bir şekilde kirlenmektedir. Uzmanlar, kirlenme böyle
devam ederse on onbeş yıl içerisinde Tuz Gölünün yok olacağını
belirtmektedirler. 1960'lı yıllarda Beyşehir yöresinin tarımsal alanlarının
sulanması amacıyla sulama kanallarının yapılması ve 1973 yılında bu kanalların
Tuz Gölüne bağlanmasıyla Tuz Gölünde kirlenme başlamıştır; çünkü, Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğünce 1974 yılında açılan ana tahliye kanalına sonradan
Konya İlinin evsel ve endüstriyel nitelikli atıksuları arıtılmadan deşarj
edilmektedir. Ayrıca, Aksaray'la birlikte Cihanbeyli, İnlice, Beyşehir, Bozkır
ve Şereflikoçhisar gibi ilçelerin kanalizasyonları da Tuz Gölüne dökülmektedir.
Bunun sonucunda göldeki kirlenme artmış ve tuz üretimi her geçen gün
azalmıştır. Tuz Gölünün yok olması, geçimini bu gölden sağlayan 5
000 insanın da işsiz kalması demektir; çünkü, Şereflikoçhisar ve Cihanbeyli'nin
ekonomisinin hemen tamamı tuza dayanmaktadır. Tuz Gölüne, kanalizasyonlar kanalıyla, 1992 yılı
verilerine göre 1 949 ton deterjan, 90 000 ton yağ ve gres, 1 500 ton organik
madde, 28 ton nitrat, 18 000 ton sülfat, 276 kilo cıva karışmaktadır; ayrıca,
yıllık 200 000 ton çamur akmaktadır. Tuz Gölüne boşalan evsel ve endüstriyel
atıklar ve su dengesindeki bozulmalar nedeniyle gölün havzası her geçen yıl
daralmakta ve tuz tabakasının altında âdeta bir bataklık oluşmaktadır. Tuz Gölünde mevcut kirliliğin giderilmesi ve Tuz
Gölünün korunmasıyla ilgili olarak "Tuz Gölü Entegre Projesi"
hazırlanmış ise de, gerekli dışkaynağın çok geç bulunması, projeyi yürütecek ve
ihale edecek makamın değişmesi ve uzayan bürokratik işlemler nedeniyle proje
bir türlü hayata geçirilememiştir. Tuz Gölü hızla kirlenmeye devam etmektedir.
Kirlenme bir an önce durdurulmazsa ülkemizin en önemli tuz kaynakları yok olacaktır.
Tuz Gölü kokmaktadır, haliyle tuz kokmaktadır. Bir an önce bunun önlenmesi
gerekmektedir. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. A. ZİYA
AKTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Bir şey mi söyleyeceksiniz Sayın Aktaş;
buyurunuz. A. ZİYA
AKTAŞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, az önceki tepkimi ben sizin şahsınıza ve
temsil ettiğiniz yüce makama yapmadım; ancak, siz bana hitap ettiğiniz için,
izin verirseniz, neden tepki gösterdiğimi çok kısa olarak bir iki cümleyle
açıklamak istiyorum. BAŞKAN - Peki, buyurun. A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sizin de
bildiğiniz gibi, sizin başkanlık ettiğiniz dönemde; yani, iki gün önce
gündemimiz çok yoğun olduğu için ve gerçekten çok önemli olduğuna inandığımız
kanunları çıkarmak için, Yüce Meclis, saat 14.00'ten başlayarak, gece saat
22.00'ye kadar çalışma kararı almıştı. Gördüğünüz gibi, bildiğiniz gibi,
depremlerden zarar görenlerin vergi borçları ve vergi cezalarının terkininden,
tütünle ilgili yasanın çıkarılmasına kadar, çok önemli olduğuna inandığımız
yasalar var gündemimizde. Bugün saat 14.00'te başlamamız gerekirken, şu anda
saat 16.10, daha gündemimize de geçemedik. Onun için, bir milletvekili olarak sizden istirhamım,
lütfen, Türkiye Büyük Millet Meclisinde zamanın daha iyi kullanılabilmesi için,
siz ve diğer başkanvekili arkadaşlarımızın özen göstermesini bekliyoruz,
diliyoruz. Sizden, bunun böyle kabul edilmesini rica edeceğim. Teşekkür ederim. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın hocam, siz de kabul buyurursunuz ki, saat
14.00'te başlaması gereken oturumun başlayamamasının kusuru da Başkanlığa ait
değil. Ayrıca, hemen hemen bütün Ankara milletvekili
arkadaşlarımın gündemdışı söz talebinde bulunduğu, Atatürk'ün Ankara'ya gelişi
ve Mehmet Âkif Ersoy'un ölüm yıldönümü meselesi, eğer yasaların görüşülmesinde
bir gecikme sebebi gibi addediliyorsa "kim yapacaksa, programını ona göre
yapsın" demek benim de burada görevim. Teşekkür ediyorum. İkinci önergeyi okutuyorum: 2. – İçel Milletvekili Ali Er ve 19 arkadaşının, İçel İlinde yaşanan sel
felaketinin yol açtığı zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/235) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İçel İli merkez ve bütün ilçelerinde yaşanan doğal
afetin sebep olduğu zararların yerinde tespit edilerek, vatandaşlarımızın
mağduriyetlerinin ortadan kaldırılması amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması için gereğini
arz ederiz. Saygılarımızla.
Gerekçe: İçel İli ve bütün ilçelerinde 20.11.2001, 11.12.2001
tarihlerinde meydana gelen yoğun yağış ve sel felaketinden dolayı bölgemizde
birçok maddî hasar meydana gelmiş, ayrıca, 6 vatandaşımız hayatını kaybetmiş
bulunmaktadır. İlimizde meydana gelen bu doğal afetten sonra elektrik,
yol, su, telefon, kanalizasyon şebekeleri zarar görmüştür. İçel İli genelinde 4 842 konut, 1 031 işyeri ve 50
resmî bina ve cami olmak üzere, 5 923 binamız hasar görmüştür. İlimiz Merkez; Karaduvar, Kazanlı, Adanalıoğlu, Tece,
Davultepe, Mezitli, Kuyuluk, Çiftlik Beldesi, Bozon-Kale Köyleri, Yeni Taşkent
Beldesi... Tarsus; Bahşiş, Huzurkent, Atalar, Yenice, Yeşiltepe
Beldeleri, Kulak, Alifakı, Akarsus, Ağzıdelik, Kurbanlı, Yeniçay, Kelahmet,
Aliağa, Hacıbozan, Çöplü, Yaramış, Alifendioğlu, Baharlı, Çatalca, Çayboyu,
Hasanağa, Mantaş, Kefeli, Bağlarbaşı, Köselerli, Nacarlı, Çiçekli, Baltalı,
Çamtepe Köyleri, Merkez Kemalpaşa Mahallesi, Şahin Mahallesi, Seksenikievler
Mahallesi, Erdemli; Merkez, Koyuncu ve Akdeniz Mahallesi, Limonlu,
Kumkuyu; Çeşmeli, Kargıpınarı, Kızkalesi, Kocahasanlı, Tömük Beldeleri,
Sarıyer, Elvanlı köyleri, Silifke; Atayurt, Taşucu, Arkum, Atakent, Akdere,
Yeşilovacık Beldeleri ve Karadedeli, Çeltikçi, Keben, Kargıcak, Ekşiler,
Kabasakallı, Bahçe, Sökün, Kurtuluş, Ulugöz, Bahçederesi, Burunucu,
Gülümpaşalı, Bolacalı, Koyuncu, Işıklı, Keşlitürkmenli, Çaltıbozkır, İmamuşağı,
Gündüzle Köyleri başta olmak üzere, bütün bölgemizde 7 606 çiftçi ailemizin 119
767 dekarlık ekili-dikili alanı zarar görmüş. Ayrıca, birçok canlı hayvan telef
olmuştur. Mersin merkez Yenişehir, Selime Gök Camii, Mersin
merkez Hz. Ömer Camii, Mersin merkez Çiftkale Camileri de hasar görmüştür. İçel merkez Çavak Köyü Köprüsü, Silifke Bükdeğermeni
Köyü Köprüsü, Erdemli Sarıyer-Hacıhalilarpaç Köprüsü, Çamlıyayla Körmenlik
Karain Köprüleri hasar görmüş, Tömük Kasabasında iki ayrı köprü yıkılmıştır. Ayrıca, İçel, Antalya arasındaki E-24 Karayolunda
bulunan Mezitli, Kandak, Tece, Tömük, Erdemli, Aydıncık, Anamur, Dragon
Köprüleri ağır hasar görmüştür. Bütün köy yollarımız az ya da çok hasar
görmüştür. Ayrıca, İçel merkez, Takanlı, Sarılar, Bozon Köyleri ve
Değirmençay Beldesinde, Erdemli, Dağlı, Sinop, Sıraç, Çamlı, Doğulu Köylerinde,
Çamlıyayla; merkez Kale Mahallesi, Sebil Kasabası ve
Bozali Mahallesinde, Silifke; Karahacılı Köyünde, Mut merkez Karşıyaka
Mahallesi ve Barabanlı Köyünde de heyelan meydana gelmiştir. Bölgemizde bu tür felaketlerin yaşanmaması veya
etkisinin en aza indirilmesi için bütün altyapının gözden geçirilmesi
gerekmektedir. Şehirleşmenin bilinçli bir şekilde yapılanabilmesi için başta
mahallî idarecilerimizin, vatandaşlarımızın bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Açıklanan bütün bu gerekçelerin ışığında, bölgemizdeki
zararların, yerinde incelenmesini ve vatandaşımızın mağduriyetinin giderilmesi
için TBMM'de Meclis araştırma komisyonu kurulmasında fayda görülmektedir. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Her iki önerge de gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeleri, sırası geldiğinde
yapılacaktır. Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum: C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Adana Milletvekili Arif Sezer'in,
KİT Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/434) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına KİT Komisyonu üyeliğimden istifa ediyorum. Saygılarımla. Arif Sezer Adana BAŞKAN -Bilgilerinize sunulmuştur. Sayın Ertugay, deminden bu yana işaretiniz var, bir şey
mi söylemek istiyorsunuz? ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Size arz etmiştim, bir konuya
açıklık getirmek için söz istirham ediyorum. BAŞKAN - Peki; herhangi bir şeye meydan vermeyeceğiz;
çünkü, arkadaşımızla da konuştuk, niyetimiz belli. Kendi asaletinize yaraşır
şekilde yapalım. Buyurunuz efendim. ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan, teşekkür ederim. Değerli arkadaşlarım, önemli gördüğüm için bu
açıklamayı yapma ihtiyacı duydum ve yapmamanın çok önemli bir eksiklik
olacağını düşündüm. Bunun için, bir iki dakika vaktinizi almak istiyorum. Dün gece Yüce Mecliste yapılan görüşmeler sırasında,
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak Beyefendi, yerinden müdahale eden bir
milletvekili arkadaşımıza verdiği cevapta, o milletvekilinden ziyade, bana
göre, Erzurum'u ve Erzurumluyu rencide eden ifade ve beyanlarda bulunmuştur. Bu
ifade ve beyanları ifade etmek istiyorum; çünkü, bu konuda çok büyük bir
hassasiyet gösteren Erzurumluların telefonunu aldım; ayrıca, ben de, şahsen çok
üzüldüm, üzüntülerimi ifade etmek istiyorum. Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, Erzurum Milletvekili
Aslan Beye "Aslan, hasisliğinden dolayı Allah seni çok güzel bir mekânda
yaratmamış; ama, bizi, Allah'a çok şükür, öyle bir yerde, öyle bir toprakta
dünyaya getirmiş ki, dünyanın her türlü nimetlerinden faydalanıyoruz; Allah'a
şükür" diye hitap etmiştir. Bu, o milletvekilinden ziyade, o
milletvekilinin doğduğu mekânları, toprakları küçümsemektir. Hemen,
müsaadenizle, ifade etmek istiyorum: Erzurum da dahil, bütün doğu illeri de
dahil, bu ülkenin her yeri, her bölgesi, her bölgesinin insanı, coğrafyasıyla,
yokluğuyla, fukaralığıyla, ekonomisiyle, alay edilemeyecek kadar şerefli ve
onurlu insanlardır. (DYP, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar) Elbette ki, Erzurum da önemli bir vatan toprağıdır ve
cumhuriyetin temellerinin atıldığı yerdir, bu ülkenin çimentosudur. Bunun için,
şahsen, şunu da söyleyeyim; kimseyi kırmak niyetinde değilim; ama, bu tip
ifadeler kullanmak hiç kimsenin hakkı ve haddi olamaz. Değerli milletvekili arkadaşımızın bu konudaki
düzeltmesini, Yüce Meclisin kürsüsünden istirham ediyorum. Bu konuda, şahsen,
burada millet adına görev yapan, milletin hislerini, duyduklarını bu kürsüye
aktarmak göreviyle görevlendirilmiş insanlar olarak bunu ifade etmenin bir
görev olduğunu düşünüyorum. Hoşgörünüz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(DYP, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Ertugay, dün gece ve bu sabah konuyu
görüştüğümüzde de ifade ettiğim gibi, Ali Uzunırmak arkadaşımız, dün akşam
söylemişti; ayrıca, hepimizin bildiği bir arkadaşımız, asla böyle bir niyet
beslemeyecek bir arkadaşımız. Şimdi, ben, Sayın Ali Uzunırmak'a yerinden bir
açıklama yapma imkânı tanıyacağım. Buyurun Sayın Uzunırmak. ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum. Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Dün akşam, bu
konu, zaten, bizim reddi ifademizle neticelenmişti; ama, arkadaşlar tatmin
olmadılarsa şunu ifade etmek isterim: Bir defa, rahmetli Kâzım Karabekir,
Atatürk İstanbul Hükümeti tarafından tutuklanma talebiyle karşılaştığında,
ordunun kapılarını Atatürk'e açarak, millî mücadeleyi ilk başlatan komutanımız
olmuştur; dolayısıyla, Erzurum olmuştur millî mücadelede Atatürk'ü teslim
etmeyen. Dolayısıyla, bizim kastımız şehrimiz değildir; hele hele, Türkiye'ye
ve dünyaya mal olmuş dadaşlara değildir. Dün, sözümüzün şahsîleştiğini ifade
etmiştik. Eğer, sözlerim maksadı aşan bir mana ifade ettiyse, ben, dadaşlara
üzüntülerimi ifade etmek istiyorum. Tabiî ki, biz, her şeyimizle, folklorumuzdan
türkülerimize varıncaya kadar, Türk Milletinin her ferdini ve Türkiye'nin her
taşını, toprağını özümsemişiz. Ne deniliyor; "doğunun sınır taşı,
Erzurum'un dadaşı/ Efesi var İzmir'in, eğilmez Türk'ün başı." (MHP
sıralarından alkışlar) Bunu daha fazla uzatmanın bir manası olmadığını ifade
etmek istiyorum; inanın ki, uzatmanın bir anlamı yok. Eğer, bunlar üzerinde
politika yapılacaksa, Yüce Meclis bunlarla meşgul olacaksa, ben, sadece, konuya
acırım. Teşekkür ediyorum; dadaşlara da sevgilerimi,
hürmetlerimi iletiyorum. BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum. Aslan Bey, bir istirhamım olacak. Bu çerçevede olduğuna
göre, siz de tamamlayıcı bir şey yapın; zaten, öyle yaparsınız. Buyurunuz... (MHP sıralarından gürültüler) KORAY AYDIN (Ankara) - Olmaz bu kadar... Bu kadar olmaz
yahu!.. MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan, lütfen... BAŞKAN - Sayın Başkan... ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkanım... (MHP
sıralarından gürültüler) Bir dakika, bir şey söyleyeceğim... ERKAN KEMALOĞLU (Muş) - Ne oluyor?! Ne oluyor?! MEHMET ŞANDIR (Hatay) - 3 saat oldu... Biz burada bir
kanun görüşeceğiz... MEHMET TELEK (Afyon) - Sayın Başkan, yeter artık... MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Onun bunun durumu derken... BAŞKAN - Yani, adı geçen bir şahsın... MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Basiretli hareket edin... ERKAN KEMALOĞLU (Muş) - 24 saattir burada konuşma
yapmayı bekliyorum. Ne oluyor Sayın Başkan?!. Bu ne biçim idare?! BAŞKAN - Sayın Kemaloğlu, siz, aynı zamanda İdare Amiri
sıfatını üzerinizde taşıyorsunuz... ERKAN KEMALOĞLU (Muş) - Meclisi doğru dürüst idare etme
mecburiyetindesiniz. BAŞKAN - Ben, Meclisi nasıl idare edeceğimi sizden
öğrenecek değilim. "Doğru dürüst" tabirini de size iade ederim... ERKAN KEMALOĞLU (Muş) - Acil çıkması gereken
kanunlarımız var... Yılbaşı geliyor... Bunları yapmaya mecbursunuz... BAŞKAN - Ben neye mecbur olduğumu biliyorum... ERKAN KEMALOĞLU (Muş) - Sayın Başkan, aldığım habere
göre, Dicle kıyısında bir kuzu öldü; onunla ilgili konuşma yapmak istiyorum.
Lütfen... BAŞKAN - Sayın Kemaloğlu, burada, dün adı geçen bir
arkadaşımız var. Hangi milletvekilinin adı geçse, İçtüzüğe göre, kendisiyle
ilgili konuşma yapma hakkına sahiptir. Biz, Milliyetçi Hareket Partisinin... MEHMET TELEK (Afyon) - Aslan Beyin adı geçti mi Sayın
Başkan? BAŞKAN - Bir saniye izin verir misiniz. Böyle bir
konuşma üslubu yok. Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Grup
Başkanvekiliyle de konuyu müzakere ettik. Dün, bir yanlış anlama olmuştur. Bu
başka noktalara taşınmasın düşüncesiyle, aramızda, gayet medenî bir şekilde
-ki, Sayın Ertugay'la, Sayın Ali Uzunırmak'la ilgili görüşlerimi de biraz önce
ifade ettim- kapatalım dedik. Şimdi, Sayın Aslan Polat'a da iki cümle imkânı
tanıyacağız, konu kapanmış olacak değerli arkadaşım. KORAY AYDIN (Ankara) - Aslan Polat'a niye konuşma hakkı
tanıyacaksınız Sayın Başkan?! BAŞKAN - Sayın Başkan, burada konuşma arzusunu, dün
akşamdan bu yana, arkadaşlarımız, Başkanlığa iletiyorlar; onu söylüyorum. KORAY AYDIN (Ankara) - Konuşsun o zaman. BAŞKAN - Sayın Polat, bu çerçevede, lütfen, rica
ediyorum, konuyu bitireceğiz. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkanım, ben, dün akşam
konuşma yapılırken, Aydın Milletvekili arkadaşımıza, tütün bölgesi milletvekili
olarak, konuşmasının içeriğinde, tütünü çok iyi desteklemediğini söyledim.
"Aydın'a gitmeyecek misin" diye soru sordum, kendisi de herhalde
birden heyecanlandı, hakikaten, ondan da beklemediğim şekilde, Erzurum halkını
da itham eden, benim çok tasvip etmediğim bir konuşma yaptı ve sonra da özür
diledi. BAŞKAN - Erzurum halkını itham etmedi... Zaten,
bitirdik. ASLAN POLAT (Erzurum) - Zaten, ben, biraz sonra şahsım
adına konuşurken ona cevap verecektim; ama, bir başka Erzurum Milletvekili
arkadaş benden önce söz alıp cevap verdi. Ben, sadece şu kadar söylüyorum:
Altının değerini sarraf bilir. O kadar... Saygılar sunarım. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Alınan karar gereğince, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. – İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) BAŞKAN- Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle
ilgili Komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini
erteliyoruz. Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel
Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin
Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685
Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz. 2. – Tütün,
Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması
ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046
Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı: 777) (1) (1) 777 S.
Sayılı Basmayazı 26.12.2001 tarihli 42 nci Birleşim Tutanağına eklidir. BAŞKAN- Komisyon?.. Burada. Hükümet?.. Burada. Tasarının tümü üzerinde, siyasî parti grupları adına
konuşmalar tamamlanmıştı. Komisyona ve Hükümete 20'şer dakika söz vermiştik,
şahısları adına 2 üyeye 10'ar dakika söz vereceğiz. Şimdi, söz sırası, şahsı adına, söz isteyen Muş
Milletvekili Erkan Kemaloğlu'na aittir. (ANAP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Kemaloğlu. ERKAN KEMALOĞLU (Muş) - Değerli milletvekilleri,
görüşülmekte olan kanun tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bu konuda, 20 Haziran 2001
tarihinde bu yüce çatı altında yaptığım konuşmada özetle şu konuların altını
çizmeye çalışmıştım: Yaklaşık 1 000 000'u Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerinde olmak üzere toplam 3 000 000 tütün üreticisinin geleceğine ilişkin
kararların verilmesinde sorumluluğumuz son derece ağırdır. Destekleme amacıyla yapılan tütün alımlarına, 2002
yılından itibaren son verilmesi halinde, bu insanların geleceği nasıl
şekillendirilecektir? Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki tütün
üreticilerine ilişkin olarak, kanunda tütün alımlarına getirilen yazılı
sözleşme esası, bu bölgedeki tütün üreticisi için uygulanabilirlikten uzaktır.
Bugüne kadar Tekel dışında hiçbir tütün alıcısı bu bölgeye uğramamıştır. Hal böyle iken, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki binlerce
tütün üreticisi, tek alıcı olan Tekel de özelleştirildiği takdirde tütününü
kime satacaktır? Bu insanlara "bundan sonra siz tütün üretimi
yapmayın" deniliyorsa, bu insanlar ne üretecektir? Alternatif tarım ürünleri projesinin, bırakınız iki
yılda, beş yılda dahi uygulama imkânı olmadığı gibi, kıraç toprakların tek
ürünü olan tütüne alternatif herhangi bir ürünün bulunmadığı açıktır. Halen, doğu ve güneydoğu bölgesi ürünleri, sadece Tekel
tarafından üretilen markaların harmanlarında kullanılmaktadır. Tekelin
özelleştirilmesi sonucu bu markalar yok edildiği takdirde, bu tütünler nerede
kullanılacaktır? Halen, yılda yaklaşık 110 000 ton tütün ihraç edilmektedir. Bu
tütünlerin önemli bir bölümünü ihraç eden Tekel, özelleştirildiği takdirde,
aynı miktarda tütünü ihraç edebilecek midir? Hangi tütün tüccarı, bu kadar
büyük rakamın finansman giderlerini karşılayabilir? Ayrıca, Tekel yaprak
tütünde çalışan binlerce işçi ne olacaktır, işten mi çıkarılacaktır? Değerli milletvekilleri, en geç mayıs ayı içerisinde
2002 yılı ürünü tütünlerin ekimine başlanması gerekmektedir. Bu ürünler için
destekleme alımı yapılması öngörülmediğine göre, tütün üreticisi, şimdi ne
ekeceğine bu kısa süre içerisinde nasıl karar verecektir? Tüccar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde tütün
üreticisiyle yazılı sözleşme yapamayacağına göre, Tekel'in elindeki tütün
stokları da kendi üretimine yeterli olduğuna göre, bu yıl, doğu ve güneydoğu
bölgesinde tütün üretilmeyecek midir? Değerli milletvekilleri, fedakâr tütün üreticisinin, bu
soruların cevaplarını açık olarak görmeye, ikna olmaya ihtiyacı vardır. Tekrar söylemek zorundayım. Bu kanunda, Türk tütününün
korunmasına, ihracatının geliştirilmesine yönelik bir düzenleme de söz konusu
değildir. Bu kanunda, memleketimizin en büyük kuruluşu olan Tekel
Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılması ve özelleştirilmesine ilişkin
ilkeler de bulunmamaktadır. Çeşitli eksikliklerine rağmen, bugüne kadar, tütün
mamulleri ve alkollü içkiler sektöründe önemli görevler yapan; bu nedenle,
bugüne kadar büyüyerek yaşayan bir kuruluşun, farklı bir özelleştirme
stratejisi içerisinde özelleştirilmesi beklenir; ancak, bu kanunda bu konuya
ilişkin tek bir madde bulunmamaktadır. Bu nedenle, Tekel Genel Müdürlüğünün
özelleştirilmesinde acele edilmemeli, özellikle yabancı tekeller
yaratılmamasına özen gösterilmeli, ve üreticilere, çalışanlara pay verilerek,
sermayenin tabana yayılmasına önem verilmelidir. Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde, Bakanlar
Kurulu tarafından bir komisyon oluşturuldu. Komisyonda bakanlarımız ve ilgili
bürokratlar vardı. Komisyon iki karar aldı; birinci karar: Muş, Bitlis,
Hakkâri, Siirt, Batman, Adıyaman, Bingöl, Diyarbakır, Malatya, Mardin ve Van'da
36 000 hektarlık alanda tütün ekiminin sınırlandırılması teşvik edilecek. İkinci karar: Tütüne alternatif ürünler tespit edildi.
Kırmızı mercimek, buğday, kanola, fiğ -tekrar ediyorum, kanola, fiğ- korunga,
koza, pamuk, meyve, sebze, aromatik ve tıbbî bitkiler. ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Çilek de var!.. ERKAN KEMALOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
acaba, bu alternatif ürünleri tespit eden komisyon, tütün üreticisinin
görüşlerini aldı mı; onları ikna etti mi? Bakın şu ürünlere... Fiğ:
Baklagillerden bir bitki, ılıman bölgelerde yetişir. Kanola: İkinci Dünya
Harbinden sonra Bulgar ve Romen göçmenler, kanola tohumunu Trakya'ya
getirmişler. Sonra, tohum Karadeniz'e ulaşmış, Karadeniz'de rapista veya
rapiska diye adlandırılmış, lahana benzeri bir bitki, yaprakları sebze ve
hayvan yemi olarak kullanılıyor. Sarı çiçek açıyor, çiçekleri tohum veriyor,
tohumlarında yüzde 40 yağ var. Değerli milletvekilleri, tütün, kıraç toprakların
ürünüdür. Tütün ekilen topraklara fiğ, kanola ekemezsiniz. Bu ürünler bol su
ister, su!.. O zaman, siz, tütün ekicisinin ve çiftçinin su
ihtiyacını karşılayın, o kendi ekeceği alternatif ürünü bulabilir, bulur. Değerli milletvekilleri, çiftçilerimizin, Tarım Kredi
Kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına olan borçları 2 katrilyon 400 trilyon Türk
Lirasıdır. Çiftçimiz, köylümüz bu parayı ödeyemez, ödeyemiyor. Çiftçiler
yoksulluk ve çaresizlik içerisindedir. Adliye binalarının, icra dairelerinin
önünden geçerken gördüğünüz kuyrukların tamamı çiftçilerimizdir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Kemaloğlu, toparlayınız ve bitiriniz
lütfen... ERKAN KEMALOĞLU (Devamla) - Acil olarak, çiftçi
borçlarının üç yıl vadeli bir süreye dağıtılması, bu konudaki kanun hükmündeki
kararnamenin bir an evvel çıkarılması şarttır. Sayın Başbakanımız bu konuya el
atmıştır. Sayın Tarım Bakanımızın bu konudaki önerdiği formül esas alınırsa,
çiftçilerimiz biraz rahatlayacaktır. Hükümetimizin bu konuya çare bulacağına
inanıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet
tarihimizde, Muş tren istasyonunda iki büyük olay vardır: Birinci olay, 1950
yılında Muş'a ilk trenin gelişi. O gün bütün Muş halkı tren istasyonunda. Bir
bayram, bir şölen, bir düğün, büyük bir sevinç, büyük bir kutlama... İkinci olay, dikkatlerinizi çekiyorum değerli
milletvekilleri, 28 Kasım 2001 günü. Yine bütün Muş halkı tren istasyonunda,
Muş Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğünde çalışan 105 bayan işleme işçisinin
Malatya'ya tayini. Tekrar ediyorum!.. 105 bayan işleme işçisi. Bunların hepsi,
değerli milletvekilleri, ana!.. Ana!.. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Hükümet mi yapıyor
bunları?!. ERKAN KEMALOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
karda kışta, çamurda yaşlılar ağlıyor, komşular üzülüyor, aileler bölünüyor;
çocuklar, annelerinin eteklerine yapışmış ağlıyor... Sayın Bakanım, bu dramı, bu trajediyi, bu acıyı, bu
zulmü ATV ekranlarından, acaba, seyrettiniz mi? (DYP sıralarından "bakan
yok, bakan yok" sesleri, alkışlar) Bu bayan işçiler üç ay sonra tayin edilemezler miydi?!. BAŞKAN - Sayın Kemaloğlu, 2 dakika geçti... Rica
ediyorum, toparlayınız, bitiriniz. ERKAN KEMALOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım. Değerli arkadaşlarım, Muş, Muş olalı böyle zulüm
görmedi. (DYP ve SP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Bu ülke, böyle iktidar
görmedi!.. ERKAN KEMALOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
şimdi, Bakanıma bir önerim var: Bu olayı sinemaya taşırsa, Salkım Hanımın
Tanelerinden daha çok seyirci toplayacağına inancım tamdır. (DYP ve SP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Salkım Hanım burada değil... ERKAN KEMALOĞLU (Devamla) -Değerli arkadaşlarım, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DYP, SP ve AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kemaloğlu. Şahısları adına, ikinci söz talebi, Erzurum
Milletvekili Sayın Aslan Polat'a aittir. Buyurun Sayın Polat. (SP sıralarından alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Sayın Başkanım, şimdi, bu Tütün Yasası konuşulurken bir
şey dikkatimi çekiyor. Bilhassa Ege ve Güneydoğu Anadolu'dan gelen
milletvekilleri, yasaya evet diyorlar; fakat, buraya çıkıp ağlıyorlar. Bir söz
var "karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar" diye. Şimdi, eğer, bir
milletvekili, kürsüde konuştuğu ifadesiyle bu tasarıya karşı çıkıyorsa, bunu
oyuyla, oy vereceği iradesiyle göstermesi gerekmektedir. Yoksa, bu kürsüye
çıkıp birtakım gerçekleri söyleyip,
aynı zamanda, iktidar partisinin içinde olup, bu yasanın geçmesi için oy
vermek, sadece seçmene selam vermektir; ama, seçmen de, artık, bunları
tanımaktadır. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Bravo!.. Aferin, doğru
söylüyor!. ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın milletvekilleri, Sayın
Cumhurbaşkanı, bu yasayı veto etmişti. Sayın Cumhurbaşkanı, acaba, bu yasayı
veto ederken, söylediği laflar nelerdi; bir bakmak isterim. Cumhurbaşkanının, bu yasayı veto gerekçesinde, sosyal
hukuk devletinden, sosyal adaletten bahsedilmekte ve tütün ekicilerinin, bu
yasayla işsiz kalacağından bahsedilerek, devletin bu görevi yerine
getiremeyeceğinden bahsedilmektedir. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üçte 2
çoğunlukla seçmiş olduğu bir Cumhurbaşkanı; hem de Anayasa Mahkemesi
Başkanlığını yıllarca yapmış olan bir Cumhurbaşkanımız, Cumhurbaşkanlığı makamı
gibi, Türkiye'nin bütün doneleri önündeyken; yani, IMF ile yapılan anlaşmayla
da Türkiye'nin dengeleri de önündeyken, bu yasayı alıyor ve bu yasanın çeşitli,
çok geniş gerekçelerle, sosyal hukuk devletiyle bağdaşmayacağı ve Türkiye'nin
sosyal yapısını bozacağı düşüncesiyle geri gönderiyor. Fakat, Plan ve Bütçe
Komisyonundan, sırf bu yasayı bir daha Cumhurbaşkanı veto eder mi etmez mi
diye, tek bir harfi bile değiştirilmeden, aynen, Türkiye Büyük Millet Meclisine
getiriliyor. Burada bir tezat vardır; ya bu Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Cumhurbaşkanını seçerken ve Cumhurbaşkanı bu kanunu veto ederken bir yanlışlık
yapıyor ya da bu konuyu tek bir virgülünü değiştirmeden, harfini değiştirmeden
tekrar bu Meclise sevk etmekte bir hata meydana geliyor. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Cumhurbaşkanı sizin
partinizi kapattı; onu da mı tartışalım?! ASLAN POLAT (Devamla) - Bakın, şimdi, arkadaşlar, böyle
dışarıdan laf atmayla olmaz. Biraz önce, sizin, MHP adına konuşan arkadaşınız,
Devlet Planlama Teşkilatından bahsetti. Devlet Planlama Teşkilatının görüşünü
okuyarak kendisini haklı çıkarmaya çalıştı. Devlet Planlama Teşkilatının görüşü
bende de var; hem de harfi harfine, hepsi bende var. Bir de burada ben
okuyayım, bakalım ne demiş Devlet Planlama Teşkilatı. Devlet Planlama Teşkilatı
"1998 yılı itibariyle, ülkemizde, yaklaşık 600 000 kadar ekici vardır.
Bunun 280 000 hektar arazisinde yaklaşık 260 000 ton tütün üretilmektedir"
diyor ve devam ediyor. Devlet Planlama Teşkilatı ne diyor; diyor ki:
"Geçimini öteden beri tütün üretmekle sağlayan üreticilerin korunmasına
öncelik verilmelidir.Tütün üretiminde belli oranın üzerinde kısıtlama yapıldığı
takdirde, üreticilerin kısıtlama nedeniyle uğrayacakları gelir kaybı, bir süre
için devlet tarafından karşılanmalıdır." Şimdi, iktidar partisi milletvekilleri diyebilir ki
"biz, bütçeye 'tütün ofisi' adı altında ödenek de koyduk." Bakalım ne yapmışlar, beraber okuyalım. Bu hükümet,
yani, iktidar partisi milletvekilleri olarak sizin güvenoyu verdiğiniz hükümet,
2001 bütçesinde tütün ofisine 118 trilyon liralık bir ödenek koymuş; fakat,
kasım ayı sonuna kadar 1 lirasını kullandırmamışsınız, 1 lirasını!.. Şimdi, ben size soruyorum: Bu, 118 trilyon lirayı tütün
ofisi desteği için ne diye koydunuz? Eğer, 1 lirasını bile, kasım ayı sonuna
kadar kullanmıyorsanız, niye kullanmıyorsunuz? Yine, sizin hükümet döneminizde 1 katrilyon 60 trilyon
lira, tarıma destek için para
ayırmışsınız -ki, en azıdır; bu, 47 katrilyonluk bütçede bu kadardır-
fakat, kasım ayı sonuna kadar bunun yalnız 449 trilyon lirasını, yani, yüzde
50'sinden de altını, yüzde 40 civarını kullandırmışsınız; 11 ay geçmiş, tarıma
ayırdığınız rakam son derece komik.
Siz, yine bu bütçede 43 katrilyon lira faize para ayırmışsınız, faize
ayırdığınız paranın kırküçte 1'ini tarım kesimine ayırmışsınız. 11 ay geçmesine
rağmen, tarıma ayırdığınız paranın
sadece 449 trilyon lirasını, yani, yüzde yarısından daha azını
kullandırmışsınız. Niye söylüyorum; çünkü, siz, her yerde tarım kesiminde
çalışanları tamamıyla üvey evlat olarak görmüşsünüz.Ben detayına girerim ama...
Size, özel bazı misaller vereyim. Yine, burada dün konuşan iktidar partisi
milletvekilleri, Ziraat Bankası kütlü pamuk desteği için 4,6 trilyon lira para verdiğinden, yine,
bunun 12,5 katrilyon liralık görev zararı yaptığından bahsettiler. Şimdi ben size
söylüyorum, bu sene bu görev zararları varken bütçede, 23,5 katrilyon lira, hem
kamu bankalarına hem fon bankalarına kamu kâğıdı vererek bunları kapatmayı
biliyordunuz da, o 4,6 trilyon liralık kütlü pamuk zararını niye kapattırmak
istemediniz iktidarda kalan milletvekillerine soruyorum? Bunu niye söylüyorum biliyor musunuz; bu hükümetler
döneminde tarımda çalışan köylü kesimi tamamıyla üvey evlat gibi görülmüştür.
Onlara verilen 4,6 trilyon, gelmiş, faizle 12,5 katrilyon olmuş, gözde çok
büyümüş; ama, icap ettiği zaman bu devlet, 23,5 katrilyon lira parayı, fon
bankaları ve kamu bankalarına kâğıt olarak vermiştir. Bakın, yine bir misal veriyorum... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Aslan, tane tane konuş! ASLAN POLAT (Devamla) - Biliyorsan gel buradan konuş,
öyle, yerinden laf atma! Şu anda, fon bankalarının görev zararı, 8,6 katrilyon
liraya çıktı. Yani, fon denetimine bu hükümetin almış olduğu ve fonun
denetiminde bulunan bankaların görev zararı 8,6 katrilyon liraya ulaştı; bunu
görmüyorsunuz! Fon, 23,5 katrilyon lira bunlara kamu kâğıdı vermişti, bunu da
görmüyorsunuz; ama, Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunda "tütün için bu
kanunu yapmak zorundayız; 2,2 trilyon liralık görev zararı var Tekelin"
diyor. Şimdi, Tekelin görev zararı dediğin zaman, 600 000 çalışan insanla
ilgili bir zarardır, bunu, göz önüne çok çıkarıyorsunuz; ama, fon bankalarına,
kamu bankalarına 23,5 katrilyon veriyorsunuz, sonra da 8,6 katrilyon görev
zararı artıyor, bunları zerre kadar görmüyorsunuz! Bakın sayın milletvekilleri, şimdi, size, yine, bu,
Devlet Planlama Teşkilatının hazırladığı rapordan bazı bölümler okuyayım,
bunlar çok önemli: "Tütün Kurumu, ayrıca, ekicilerin tütünlerini, uygun ve
mümkün olan en uygun fiyatla satabilmelerini sağlamak üzere gerekli
düzenlemeler yapılmalıdır. Tütün Kurumu, kota dahilinde üretilmiş olmak
kaydıyla, açık artırmada alıcısı çıkmayan tütünleri, tütün tespitleri sırasında
eksperler tarafından belirlenen kalite kategorilerine göre tespit olunan
destekleme fiyatıyla satın almalıdır. Bu tütünler, tütün ofisi tarafından
ticarî kurullar çerçevesinde değerlendirilmelidir" diyor. Neyi söylemek
istiyorum; bakın, yine, Devlet Planlama Teşkilatı, Sayın Cumhurbaşkanından
gerekçesini almış olduğunda ne diyor; diyor ki, aynen, bunu, Devlet Planlama
Teşkilatı, yani... MHP'liler, sizin bakanınıza bağlı kuruluş yapmıştır bunu,
dinleyin beni bir! ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Dinleyeceğiz de,
anlayamıyoruz seni, yavaş konuş! ASLAN POLAT (Devamla) - Aç kitabı, buradan oku;
okuryazarlığın var. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Millet anlamıyor seni,
yavaş konuş! ASLAN POLAT (Devamla) - "Avrupa Birliği
ülkelerinde 1998-1999 yılları itibariyle 110 000 kadar üretici -yani,
Türkiye'nin, takriben altıda 1'i kadar üretici, 135 000 hektar alanda, demek
ki, Türkiye'deki ekilenin yarısı kadar bir alanda -ki, 280 000 hektardır
Türkiye'de- 345 000 ton kadar tütün üretmektedir. Bu, Türkiye'de 260 000
tondur, yüzde 50 de fazlasını üretmektedirler. Bu tütünler, oriental tütünler
için piyasada ortalama 1,9 ilâ 2,9 Euro/kilogram birim fiyatla, üreticiler
tarafından işletici firmaya satılmaktadır. Aynı ürünlere, Avrupa Birliği,
ayrıca 2,5 ilâ 4,1 Euro/kilogram destekleme primi ödemektedir. Sonuç olarak, Yunanistan'daki tütün üreticilerinin
eline, tütün çeşitlerine göre, ortalama 3,6 ilâ 6,9 Euro/kilogram arası bir
fiyat geçmektedir. Avrupa Birliği, bu destekleme tarzının kaliteyi
özendirmediğini ifade etmektedir. Bu sebeple, mevcut destekleme sistemi ve
mekanizmaların değişmesi üzerinde çalışmalar yaptığı belirtilmektedir." Şimdi, bu gerekçeyi, Cumhurbaşkanımız da gerekçesine
almıştı. Siz, Devlet Planlama Teşkilatının, Cumhurbaşkanının tütün desteklerine
Avrupa'nın ne kadar önem verdiğiyle ilgili kayıtlarını dikkate almayacaksınız,
halkın dediği lafları dikkate almayacaksınız, sadece IMF'den bir kredi alayım,
faizle para alayım diye tütün ürecisini de, şeker pancarı üreticisinin hepsini
de mahkûm edeceksiniz, ondan sonra da gelip burada iktidar partisi
milletvekilleri olarak oturacaksınız, yarın da çıkıp halktan oy isteyeceksiniz.
Ne isteyeceksiniz ben bunu bir türlü anlayamıyorum... MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Sen anlamazsın! ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın milletvekilleri, bakın,
sadece böyle demekle olmaz... MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Biraz yavaş konuşsan! ASLAN POLAT (Devamla) - Gene, Devlet Planlama
Teşkilatı... MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Ne konuşuyorsun anlamıyoruz
ki... ASLAN POLAT (Devamla) - Biraz dinleyin beni de öğrenin
MHP'liler. "Gümrük Birliğine girme hazırlığının yapıldığı
dönemde, Avrupa Birliğiyle Ortaklık Konseyine başvurularak, sigara ve kıyılmış
tütünün Türkiye için hassas ürünler listesine alınması ve bu suretle ithalatın
serbest bırakılmasının Türk tütüncülüğüne yapacağı olumsuz etkilerin önlenmesi
mümkün olamamıştır." diyor. Devlet Planlama Teşkilatı, gene sizi ikaz
ediyor, Gümrük Birliği Anlaşmasıyla Avrupa Birliğiyle... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın
Aslan, lütfen, toparlar mısınız. ASLAN POLAT (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım. Sayın milletvekilleri, gene burada "tütün üretmek
için yıllık üretim kapasitesi tek vardiyada sigara için 2 milyar adet..."
diyorsunuz. Sonra da bunları, yıllar itibariyle 1,2 milyara kadar
düşürüyorsunuz ve beş yıl sonra, Bakanlar Kurulu, alacağı kararla, bunu tamamen
kaldırır" diyorsunuz. Yani, Türkiye'de, hiç tütün üretmeyen bir insanın
bile tütün ithal etmesini, sigara ithal etmesini serbest hale getiriyorsunuz. Sayın milletvekilleri, neticede ne olacaktır size çok
açık bir şekilde söyleyeyim; Türkiye'de, böyle tütün ekicilerini, şekerpancarı
ekicilerini, buğday ekicilerini tamamen destek dışında bırakırsanız ve
Türkiye'de bu binlerce işsiz sokaklara dökülürse, bunların hesabını siz de
veremezsiniz. Bakın, bir şey daha söyleyeyim: Bu kanunla, yine Ege
Bölgesinde tütün ekenler, belki Avrupa sigaralarında da o tütün kullanıldığı
için, bir miktar için üretime devam edebilirler; ama, bilhassa şark tütünü
olarak kabul edilen Adıyaman, Bitlis gibi bölgelerdeki tütün üreticileri,
tamamen bundan mağdur olurlar ve burada, binlerce işsiz insan meydana gelir. Bu
yüzbinlerce işsiz, işi olmayan bu insanlar kentlere akın ederler; kentlere akın
ettikleri zaman ise, bunlar, köylerindeki kadar uysal da olmayabilirler. İşte,
Allah göstermesin, Arjantin'de olduğu gibi, sosyal patlamalara meydan
verebiliriz. Bunu önlemenin bir tek yolu vardır; çiftçilerimizi, köylülerimizi
tekrar üretime yönlendirmek lazımdır. IMF'nin lafıyla, her türlü desteği, tüm
tarım ürünlerinden kaldırırsanız, bunun sonucunu karşılayamazsınız, bunu
ödeyemezsiniz. Ben, bunu niye söylüyorum; siz, Türkiye'de, tarım
sektörünü vallahi bitirdiniz. Hayvan üreticilerini ele alalım, bir senede,
eline geçenlerde artış, Devlet İstatistik Enstitüsü rakamlarında yüzde 25;
enflasyon, tüketicide yüzde 67, toptanda yüzde 84. Böyle bir iş olmaz, olmaz!..
Siz, buğday ekicilerine de aynı şeyi yaptınız; dokuz
ayda ekmeğe yüzde 130 zam yaptınız; ama, buğday üreticilerine gelince, bu
zammı, yüzde 66'da bıraktınız. Ben, size neyi söylemek istiyorum, dediğimi iyi
dinleyin; siz, bu gidişinizle, binlerce, yüzbinlerce insanı köyden şehre doğru
sevk edeceksiniz, şehir varoşlarına gelen bu insanlar da, yarın, Türkiye'de
sosyal patlamalara sebep olacaklardır. BAŞKAN - Sayın Polat, sonuçlandırırsanız sevinirim. ASLAN POLAT (Devamla) - Bunun önlenmesi için, kısa
yoldan dönün ve gelin, gerçekleri görün diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (SP
ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum... MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, soruları ne
zaman soracağız? BAŞKAN - Kusura bakmayın, özür diliyorum. 10 dakika süre belirtilmiş İçtüzükte
"soru-cevap" deniliyor. Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu 10 dakikanın
kullanılmasına ilişkin bir açıklık yok. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - 10 dakika soru için, 10 dakika
cevap için... BAŞKAN - Soru kısmında da, dün, arkadaşlarımız 3 saat
öncesinden sisteme girmişlerdi ve bir listeyi okumuştuk. Uygun görürseniz, bu
soruları, arkadaşlarımız sorsunlar. Açıklamayı, Sayın Bakan, yazılı mı yapacak, toplu mu
yapacak onu bilemiyorum. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Yazılı efendim. BAŞKAN - Yazılı tercih ediyorlar. O zaman, Sayın Ali Şevki Erek; buyurun. 10 dakikalık süreyi başlatıyorum arkadaşlar. ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. Evvela, söz hakkımızı mahfuz tuttuğunuz için
şükranlarımı sunuyorum. Aracılığınızla, aşağıdaki sorularımın cevaplarını,
Sayın Bakandan, saygılarımla rica ediyorum. Tabiî, temenni ederdik ki, aslî
bakanımız, burada, bu soruları, sözlü olarak cevaplandırsın. Birinci sorum; kota ve bu yasa dolayısıyla üretme hakkı
ve maişet imkânı elinden alınan tütün ekicisine, Birleşmiş Milletler yardımı
dışında, üretim hakkı kaybı tazminatı ödemeyi planladınız mı? Kıraç arazide, ondört ay, dünyanın en çileli, en
eziyetli tarımı tütünle karnını doyurmaya çalışanların tümüne ve özellikle,
Tokat Erbaa, Niksar bölgesindeki binlerce tütün ekicisine, hükümetiniz, hangi
alternatif ürünü, hangi alternatif alanı teklif etti? Bu doğrultuda çalışmanız
var mı? Bu doğrultuda çalışmalarınız varsa, hangi aşamada? Bölgesel olarak,
somut biçimde açıklar mısınız ve mesela, Erbaa, Akça, Karaağaç, Koçak, Tanoba,
Akkoç, Tokat Avlunlar bölgelerine hangi ürünü öneriyorsunuz? İkinci sorum: Türkiye'yi kavuran bugünkü kriz
sebebiyle, 2 milyon vatandaşımızın işini kaybettiği, işsizlerimizin yüzde
25'ini, işini yeni kaybedenlerin oluşturduğu acı gerçeği karşısında, 600 000
tütün üreticisinin 30 ve 30 yaşının altındaki işsiz ve çaresiz kalacak
çocuklarına iş bulma konusunda, hükümet olarak özel bir destekleme planınız
veya öneriniz var mı? Üçüncü sorum; 1975 yılında temelini attığımız, 2 000'e
yakın çalışanıyla, Türk tütün ve sigarasının iftihar edilen sembolü Tokat
Sigara Fabrikası, Tokat Merkez İlçe, Erbaa, Niksar, Amasya Taşova yaprak tütün
işleme merkezlerinin özelleştirmeye ilişkin akıbeti hakkında plan ve
projelerinizi öğrenebilir miyiz? Teşekkür ederim Sayın Başkanım. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Erek. Sayın İsen, buyurun. BURHAN İSEN (Batman) - Sayın Başkan, delaletinizle,
Sayın Bakanıma birkaç soru yöneltmek istiyorum. Sayın Bakanım, bu kanunla, tütün ekim alanlarının
daraltılması söz konusudur. Özellikle, Güneydoğu Anadolu Bölgesi üreticilerinin
tütünlerinin pazarlanması zorlaşmaktadır. Bu konuda ne gibi tedbirler almayı
düşünüyorsunuz? Soru 2: Üreticiye alternatif bir ürün öneriliyor. Peki,
ürünün pazarlama garantisini verebiliyor musunuz? Aksi takdirde, elde edilen
ürünün üreticinin elinde kalması gibi bir risk söz konusu olacaktır. Bu da,
bölgedeki üreticiyi çok zor durumda bırakmaz mı, bu konuda ne düşünüyorsunuz? Soru 3: Tütün ekemeyen üreticiler, alternatif ürünü
seçtiği zaman, ekim teşviki var mıdır, varsa nasıl uygulanacaktır? Soru 4: İlimiz Sason ve Kozluk İlçelerinin, tütün ekimi
dışında önemli bir üretim alanı bulunmamaktadır. Başka bir üretimi olmayan
tütün üreticisi, ekim alanlarında ve kotalarda spesifik bir uygulama yapabilme
imkânınız olabilecek midir? Soru 5.- Batman İli ve ilçelerinde Tekel Yaprak
İşletmesinde çalışan işçilerin sorunlarına hâlâ çözüm bulunamamıştır. Bu konuda
çözüm bulmayı düşünüyor musunuz? Teşekkürler Sayın Başkan. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın İsen. Sayın Fırat, buyurun. DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman) - Sayın Başkanım,
delaletinizle, Sayın Bakana aşağıdaki suallerin tevcihini rica ediyorum. Aslında, suallerin burada sözlü olarak
cevaplandırılmasını ve bütün Türkiye'nin duymasını isterdim; ancak, mümkün
olmuyor. Soru 1.- Yasanın 7 nci maddesinde, tarımsal destekleme
yer almaktadır. Bu, tütün üreticisinin destekleneceği anlamına gelen spesifik
bir madde midir? Yoksa, Türkiye genelinde uygulanan doğrudan desteklemeye
hukukî bir gerekçe midir? Soru 2.- 8 inci maddede belirtilen, üç yıl hapis ve 225
000 lira cezadan başlayan, sigara alamayan vatandaşa tütün doğrayıp satan
üreticiyi kapsamakta mıdır? Reji sisteminin korucuları olan, kolcu sistemini
geri getirmeyi düşünüyor musunuz? Bu kolculara, daha evvelden olan yetkilerini
kullanarak, bu üreticileri silahla vurma yetkisi verilecek midir eskisinde
olduğu gibi? Soru 3.- 6 ncı maddede "üretici tütünleri, yazılı
sözleşme esası veya açık artırma yöntemiyle alınır ve satılır"
denilmektedir. Açık artırmaya çıkan malı alıcı almadığı takdirde,
özelleştirilmiş olması nedeniyle de Tekel bulunmayacağına göre, bu alınmayan
tütünler ne olacaktır? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Fırat. Sayın Şükrü Ünal, buyurun. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, aracılığınızla,
Değerli Bakanımızdan şu sorularımın cevabını rica ediyorum: Tütün ekim alanları bu yasanın yürürlüğe girmesiyle
daralacaktır; üreticiye ise alternatif ürün önerilmektedir. Önerilen alternatif
ürünler nelerdir? Osmaniyemizin Düziçi ve Bahçe İlçelerinin birkısım
köylerinde tütün ekilmektedir. Tütün ekilen bu köylerde, çiftçimiz, tütünden
vazgeçirildiğinde hangi ürünleri ekecektir ve bu çiftçilerimizin problemi nasıl
halledilecektir? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ünal. Sayın Aktaş, buyurun. NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Sayın Başkanım,
delaletinizle, Sayın Bakanımdan aşağıdaki sorularımın cevaplandırılmasını arz
ediyorum. Sayın Bakanım, yasanın 8 inci maddesinin birinci
fıkrasıyla, üretici dahi olsa, kendi ihtiyacı için kıydığı tütün nedeniyle üç
yıla kadar hapis, 225 000 000 TL'den az olmamak üzere para cezası
getirilmektedir. Bu cezayı içinize sindiriyor musunuz, adil buluyor musunuz? İkinci bir sorum, bu suçu işleyenleri yakalayarak,
icabında silah kullanabilecek yetkilere sahip kolcu müessesesini devlet mi
kuracak, yoksa özelleştirmenin gerçekleştirilmesi halinde, özel şirketler,
mesela Phillip Morris'mi kuracaktır? Üçüncü sorum, halk türkülerimize konu olan kolculuk
müessesesinin canlanmasından sonra meydana gelecek olaylara, aynı zamanda
edebiyatçı yönünüzle bir şiir yazmayı düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim efendim. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Aktaş. Sayın Güler, buyurun. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakana şu
sorularımı sormak istiyorum. Birincisi, bu yasa çıktıktan sonra 600 000 tütün
üreticisinin perişan olacağı aşikârdır. Türkiye genelinde toplam 2 500 000
insanı ilgilendiren ve 2 500 000 insanın maişetini temin eden tütün ekimi
tarihe karışacak. Bu işi yapan tütün üreticilerimizin, bundan sonra ne
yapmalarını önerirsiniz? Tütün üreticileri, geçimlerini sağlayabilmek için
bundan sonra ne ekip biçmelidirler? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Güler. Sayın Musa Uzunkaya, buyurun. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, sorularımın
cevabını ilgili bakanlardan rica ediyorum ve hemen kısaca arz ediyorum: 6.2.2001 tarihli Sayın Cumhurbaşkanının bu yasayı iade
gerekçesi, hükümet ve ilgili bakanlar tarafından okunmuş mudur; kamuoyuna
gerekli açıklama yapılmış mıdır? Bu arada, ziraat odaları ve ilgili odalarla görüşme
yapılmış mı; onların kanaatleri, hiç olmazsa yasada yansısın diye
değerlendirmeye alınmış mıdır? Üçüncü sorum: Serbest rekabet ve açık artırma sonucu,
ürününün alınmaması söz konusu olacak müstahsilin durumu ne olacaktır? 6 ncı
maddenin içerdiği o sıkıntı... Son sorum: Samsun Merkez, Havza, Vezirköprü, Tekeköy,
Ondokuzmayıs, Bafra, Alaçam ve Yakakent İlçeleri ile bölgemizde, tütün üretecek
insanların, üretenlerin arazilerinin analizleri yapılmış, nelerin
üretilebileceği üreticilere iletilmiş midir? Bu konuda, maalesef, bugüne kadar
bir çalışmanın yapılmadığı bilinmektedir. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, sorulara ayrılan süre
bitmiştir. Ben, burada iki arkadaşıma daha söz versem, sanki
görüşmeleri uzatmak istiyormuş gibi, demin yapılan haksız ve... ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Üç arkadaşımız kalmıştı Sayın
Başkan. BAŞKAN - Yazılı olarak, tüm arkadaşlarımız Başkanlığa
bildirsinler; biz, Sayın Bakana ileteceğiz. Demin, bazı DSP milletvekili
arkadaşlarımız öyle yaptılar. Yazılı olarak Başkanlığa iletiniz, biz de Sayın
Bakana gönderelim. III. –
YOKLAMA BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine
geçilmesini oylamaya sunmadan önce, bir yoklama talebi vardır; gereğini yerine
getireceğim. Şimdi, yoklama talebiyle ilgili önergede imzası bulunan
sayın milletvekillerinin salonda bulunup bulunmadıklarını arayacağım. Sayın Nevzat Ercan?.. Burada. Sayın Turhan Güven?.. Burada. Sayın Ali Şevki Erek?.. Burada. Sayın Hasan Ekinci?.. Burada. Sayın Saffet Arıkan Bedük?.. Burada. Sayın Mehmet Sadri Yıldırım?.. HACI FİLİZ (Kırıkkale) - Takabbül ediyorum Sayın
Başkan. BAŞKAN - Sayın Erdoğan Sezgin?.. Burada. Sayın İlhan Aytekin?.. Burada. Sayın İlyas Yılmazyıldız?.. Burada. Sayın Oğuz Tezmen?.. Burada. Sayın Ramazan Gül?.. Burada. Sayın Rıza Akçalı?.. Burada. Sayın Doğan Baran?.. Burada. Sayın Faris Özdemir?.. Burada. Sayın Musa Konyar?.. Burada. Sayın Mahmut Nedim Bilgiç?.. Burada. Sayın Mehmet Gözlükaya?.. Burada. Sayın Sevgi Esen?.. Burada. Sayın Ali Sezal?.. Burada. Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Cihaza giremeyen sayın milletvekillerinin pusula
göndermelerini rica ediyorum. Süreyi başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı,
maalesef yoktur. Grup başkanvekili arkadaşlarım işaret buyururlarsa... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Zatıâlinizin takdirine
bırakıyoruz; onu, siz takdir edersiniz efendim. BAŞKAN - 15 dakika kâfi midir efendim? TURHAN GÜVEN (İçel) - 5 dakika Sayın Başkan. BAŞKAN - 17.30'da tekrar toplanmak üzere, birleşime ara
veriyorum. Kapanma Saati
: 17.15 Açılma Saati
: 17.30 BAŞKAN :
Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP ÜYELER
: Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale), Şadan ŞİMŞEK (Edirne) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. Tasarının maddelerine geçilmesinin oylamasında yoklama
istenmişti ve yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı. III. – Y O K
L A M A BAŞKAN - Şimdi yoklamayı tekrarlayacağım. Yoklama için 5 dakika süre veriyorum. Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır; 777 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelere kaldığımız yerden devam
ediyoruz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 2 . – Tütün,
Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden
Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve
Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve
Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı :
777) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandığı için,
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: TÜTÜN, TÜTÜN
MAMULLERİ, TUZ VE ALKOL İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN
YENİDEN YAPILANDIRILMASI İLE TÜTÜN VE TÜTÜN MAMULLERİNİN
ÜRETİMİNE, İÇ VE DIŞ ALIM VE SATIMINA, 4046 SAYILI KANUNDA VE
233 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN Kanun No. 4685 Kabul Tarihi : 20.6.2001 Amaç ve tanımlar MADDE 1. - Bu Kanunun amacı; Tütün, Tütün Mamulleri,
Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılması ile Tütün,
Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunun kurulmasına, bu
Kurumun görev ve yetkilerinin düzenlenmesine ve tütün ve tütün mamullerinin
Türkiye'de üretimine, iç ve dış alım ve satımına ilişkin usul ve esasları
düzenlemektir. Bu Kanunun uygulanmasında, a) Bakan : Kurumun ilişkilendirildiği Devlet Bakanını, b) Kurul : Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler
Piyasası Düzenleme Kurulunu, c) Kurum : Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler
Piyasası Düzenleme Kurumunu, d) Genel Müdürlük : Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve
Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünü, e) Açık artırma başlangıç fiyatı : Her kalite
grad-randıman tütün için son beş yılda Kurulca seçilecek üç yılın ihraç fiyat
ortalamasının yüzde elli eksiğini, ifade eder. BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu
adına, Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç; buyurun. (SP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika. SP GRUBU ADINA ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 777 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi
üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Saadet Partisi
Grubu ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Dün, burada, iktidara mensup bazı grup sözcüleri
konuşurken, muhalefeti de içerisine dahil edecek bazı taleplerde bulundular.
Sözlerime başlamadan, bunlara değinmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, gruplardan, iktidar partisi
gruplarından biri konuşurken, bu kanunun çok iyi kanun olduğunu, Türkiye için
çok faydalı olduğunu ve bu noktada da, muhalefetin mutlaka kendilerine destek
vermesi gerektiğini ifade ettiler. Biz, açık ve net söylüyoruz; bu kanun,
çiftçinin, üreticinin yararına değildir, Türkiye'nin menfaatlarının aleyhinedir
ve yine, açık ve net olarak ifade ediyoruz, biz, iktidarın bu günahına, bu
suçuna ortak olmayacağız. (SP ve DYP sıralarından alkışlar) Ayrıca, yine, bu kürsüde, pazar ekonomisinden
bahsedildi; pazar ekonomisinin nimetleri anlatıldı buradan. Bu kanunun da,
pazar ekonomisinin nimetlerinin bir sonucu olduğu söylendi. Değerli arkadaşlarım, bu pazar ekonomisi sadece
Türkiye'de mi böyle işliyor?! Amerika'da da pazar ekonomisi var, Almanya'da da
var, Fransa'da da var; ama, oradaki pazar ekonomilerinde, o ülkenin
yöneticileri, kendi işçisini, memurunu, köylüsünü koruyorlar, ama, Türkiye'ye
gelince, mevcut olan 57 nci hükümet, işçiyi de, köylüyü de batırmak için,
elinden geleni yapıyor; ondan sonra, çıkıyor bu kürsüye, pazar ekonomisinden
bahsediyorlar! Bu, pazar ekonomisi değil, düpedüz soygun ekonomisidir, bunu da
reddediyoruz. Bunu, ancak 57 nci hükümet böyle methedebilirdi. Değerli kardeşlerim, muhterem milletvekili
arkadaşlarım; diğer bir husus da, bu kanuna karşı çıkmak, Türkiye'yi seven
insanların boynunun borcudur. (SP, DYP ve AK Parti sıralarından alkışlar) Bunları ifade ettikten sonra, bu kanunla ilgili şunu
söylemek istiyorum. Bu kanunu Mecliste görüştük. Bu Meclisten geçtikten sonra,
Cumhurbaşkanlığı makamına çıktı bu kanun. Sayın Cumhurbaşkanı, çok haklı
gerekçelerle, bu kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisine iade etti. Şimdi, DSP,
MHP ve Anavatan Partisinden oluşan bu hükümet, tütün üreticilerinin feryadına
rağmen, muhalefet partilerinin yol gösterici uyarılarına rağmen,
Cumhurbaşkanının yol gösterici ikaz ve açıklamalarına rağmen, Türkiye'nin millî
menfaatlarına rağmen, bu kanunun, noktasına, virgülüne, tabiri caizse kılına
dokundurtmadan, inat etti, bu Meclise getirdi. Yani, 57 nci hükümet şunu
söyledi; ben inat ediyorum, tütün üreticilerini, IMF'nin talimatlarına kurban
edeceğim dedi. Değerli arkadaşlarım, Genel Kurula bakıyorum, özellikle
iktidar partilerine mensup olan grupların sıralarına bakıyorum, sıralar bomboş;
ama, bu sıraları Adıyamanlılar da izliyor, Akçaabatlılar da izliyor,
Malatyalılar da izliyor, Egeliler de izliyor. Sıralar boş; çünkü, iki günden
beri görüyoruz, iktidar partilerine mensup gruplar, milletvekillerini zorla
salona sokuyorlar. Milletvekilleri, yoklamalara katıldıktan sonra,
televizyondan millet yüzlerinin kızardığını görmesin diye bir an önce kulise
kaçıyorlar; ama, açık ve net söylüyorum, belki bu Meclisten milletvekili
arkadaşlar kaçabilir; ama, milletten kaçamayacaktır, millet, bu iktidarı
kulağından tutup sandığa mahkûm edecektir inşallah. Değerli milletvekilleri, bu iktidarın dört tane temel
özelliği; beceriksizliği, bilgisizliği, basiretsizliği ve bereketsizliğidir. Bu
yasa da, tütün konusunda, iktidarın bereketsizliğinin en açık ve en güzel
örneğidir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Bitirelim lütfen. ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Ben, aslında, DSP'ye ve Sayın
Genel Başkanına çok fazla bir şey söylemiyorum, onların bereketsizliği ta
eskiden beri bu millet tarafından biliniyor. (DSP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın Malkoç... Lütfen, sözlerinizi
tamamlayın. HASAN GÜLAY (Manisa) - Senin boyunu aşıyor, haddini
bil!.. Terbiyesiz olma! Ayıp, ayıp! ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, 1978
yılında üniversitede hukuk fakültesinde öğrenciyken, Sayın Ecevit'in
Başbakanlığı döneminde, şu omzunda tüp taşımaktan omzum ağrıyor hâlâ. Bunları
millet de unutmadı. (DSP sıralarından alkışlar) EROL AL (İstanbul) - TÜSİAD'çılara sor!.. BAŞKAN - Sayın Malkoç... ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Anavatan Partisinin
mazuriyetini de biliyoruz. BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız Sayın Malkoç... MELDA BAYER (Ankara) - Madde üzerinde konuş! ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Asıl şaştığım şu Milliyetçi
Hareket Partili arkadaşlar. Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlar milliyetçilik
iddiasıyla ortaya çıktılar, Türkiye'yi IMF'ye teslim ediyorlar! Allahaşkına,
bu, nasıl milliyetçilik?! (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın Malkoç, teşekkür etmeniz için süre
tanıdım, lütfen teşekkür edin! HASAN GÜLAY (Manisa) - 1 dakika doldu Başkan! BAŞKAN - Süreniz doldu... ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Bitiriyorum. Değerli arkadaşlarım, merak etmeyin, bundan sonraki
maddeler üzerinde de konuşacağım, sizin merak ettiğiniz konulara açıklık
getireceğim. Hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar,
DSP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Teşekkür ederim. AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - İktidarsınız, söz alın da
kürsüden cevap verin! İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Haddini bilsin, usulünü
bilsin! BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen... Değerli arkadaşlarım, şimdi, Doğru Yol Partisi Grubu
adına Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız konuşacak. Buyurun Sayın Yılmazyıldız. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. Konuşmacıların sürelerine dikkat etmeleri hususunu
hatırlatmak istiyorum. DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kısaca Tütün Yasası olarak adlandırılan,
ancak, halkın, tütünün ekimi yasası olarak adlandırdığı 777 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım; Doğru Yol Partisi
Grubu ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. 20 Haziran 2001 tarihinde, burada, iktidar partili
milletvekillerinin oylarıyla kabul edilen bu yasayı, 6 Temmuz 2001 tarihinde,
Cumhurbaşkanı, üreticilerin ve muhalefetin haklı eleştirilerini dikkate alarak
Meclise iade etti. Görüşmekte olduğumuz 1 inci madde, bu kanunun amacını
tanımlıyor. Burada, şunlar bunlar yazılabilir; ama, ben şunu söyleyeyim: Bu
kanunun amacı, Cumhurbaşkanının iade gerekçesinde de yazdığı üzere, tütün
üretimini yok edici ve sigara pazarını tümüyle dışalıma dayandırıcı bir kanun
olmasıdır, başka bir amacı yoktur. Dolayısıyla, burada, değişik yerlerden gelen
çok sayıda belge var, itirazlar var. Basın taraması yaptığınızda da
görüyorsunuz. Bütün bunlara baktığımızda... Bir şeyi öncelikle vurgulamak istiyorum.
Ben, Sanayi Komisyonu üyesiyim. Bu yasa, ilk önce Sanayi Komisyonunda, sonra
Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü. Bu sefer, nedense, neyse bu acele, Sanayi
Komisyonunda görüşülmeden, alelacele Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirilerek
Genel Kurula indirildi. Yani, Sanayi Komisyonundaki üyelerin söyleyeceklerinden
bu kadar çekinmenin âlemi yok; orada da gerçekleri dile getirecektik. Özellikle, iktidar partilerine mensup
milletvekillerinin, burada, gerek grupları adına gerekse şahısları adına yapmış
oldukları tüm konuşmalarını aldım, inanın, insanın yüreği kanıyor. O zaman
soruyorum, bu yasaya neden oy veriyorsunuz?! Arkadaşım haykırıyor "kar mı" yedireceğiz.
Evet, bu yasayı kabul ederseniz, kar yedireceksiniz. Diğeri haykırıyor, kanolayı, fiği nasıl yetiştireceğiz?
Yeterince incelememiş bir arkadaşım "çilek, çiçek
yetiştirsinler" diye cevap verebiliyor; ama, bunun, hangi iklimde, hangi
şartlarda oluştuğunun hiç çalışmasını yapmamış. O zaman şunu sormak isterim: Bu
üründen geçinen milyonlarca ailenin, yine tütün ekimi yapan yüzbinlerce ailenin
çığlıklarını hiç mi duymayacaksınız?! Yani, bir yerlerden gösterilen işaretler
doğrultusunda yasalar çıkarmaya devam mı edeceğiz?! Gelin, hiç olmazsa, elinizde bir imkân var; bakın,
deyin ki, bu millet bunu istemiyor... Bir arkadaşım çıkıyor, burada çok güzel şeyler
söylüyor; ama, merak ediyorum, bunu burada bir şekilde savunmak durumunda kalan
arkadaşlarım, aynı savunmayı, gidip kendi ilinde yapabilecek mi; aynı
konuşmaları, Aydın'da bir kahvede yapabilecek mi; hayır, yapamaz. KORAY AYDIN (Ankara) - Merak etme! İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Orada diyecek ki, işte,
şudur budur... Belki hiç konuşmamayı tercih edecek. Dolayısıyla, şunu söylemek
istiyorum: Gelin, IMF'ye, hiç olmazsa şunu deyin; bizim burada çok ciddî
şekilde tepkiler var... Bakın, iktidara mensup -isim vermek istemiyorum-
arkadaşımın ifadesi şöyle: "Bu Tütün Yasa Tasarısı Meclis gündemine
geldiği andan itibaren almış olduğum yoğun taleplerden dolayı, yoğun telefon ve
faks trafiğinden sonra, bölge insanının, özellikle Tütün Yasa Tasarısına büyük
hassasiyet -bunu kibarca söylüyor..."Hassasiyet" dediği; yani, bu
yasanın çıkmasını istemiyor demek istiyor- gösterdiğini görmüş bulunmaktayım. O
zaman, milletvekili, kendi ilinin, kendi bölgesinin insanlarının talebine
dikkat etmeyecek de, bu hassasiyeti dikkate almayacak da, neyi alacak?!
Milletvekili; adı üzerinde. Milletin vekilliği, kalkıp da dayatmalara boyun
eğmek değil. Gelip, pekâlâ, burada, bu yasanın uygulaması gerekirse bir müddet
ertelenerek; ama, alternatif ürün neyse, o ürünler belirlenerek, hakikaten
çıkarılabilir, daha iyileştirilebilir. Dahası, açık artırmada alınmayan tütünler ne olacak; o
belli değil. Kaldı ki, sırf özel sektörün... (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Süreniz bitti, lütfen noktalayalım... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Kaldı ki, bu tür
durumlarda alınmayan ürünlerin ne olacağı belli. Maalesef, üretici, karşılığı
olmadan, boşuna çalışmış olacak ve aç kalacak. Hoş, şimdi de aç ya! Örneğin,
domates eken üreticilerin ürünlerini fabrika alıyor; ödemeyebiliyor veya
sözleşmesine uymayabiliyor; uymadığı zaman da bir yaptırımı yok. Onun için, bu yasaya, bu nedenlerle, tümünden karşıyız.
Dediğim gibi, bu yasaya, tütün üretimini yok edici, sigara piyasalarını tümüyle
yabancılara terk edici olduğu için karşı olduğumuzu ifade ediyor, saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmazyıldız. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Balıkesir
Milletvekili Sayın İsmail Özgün; buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika. AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün Kanununun 1 inci maddesi hakkında Ak
Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Muhterem Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Sözlerimin başında, önceki gün, Balıkesir İlimizin,
özellikle Edremit İlçemizin, Altınoluk, Zeytinli ve Akçay Beldelerinde meydana
gelen sel felaketinden dolayı hemşerilerime geçmiş olsun diyorum. Tabiî,
devletimizin yetkililerinden, o selde zarar gören vatandaşlarımızın zararlarını
karşılama noktasında, bir an evvel hassasiyet göstermelerini talep ediyorum. Değerli arkadaşlar, Tütün Kanunu, tabiî, ülkemiz
açısından, tütün üreticilerimiz açısından, ekonomimiz açısından fevkalade
önemli bir konu. Burada, biraz önce, Muş Milletvekili Sayın Kemaloğlu güzel bir
konuşma yaptı; Anavatan Partisindeki milletvekili arkadaşlarımız da kendisini
tebrik için kuyruğa girdiler. Ben, ümit ediyorum, Anavatan Partisi bu Tütün
Yasasına "hayır" desin; çünkü, gerek dünkü konuşmalar gerekse bugünkü
yapılan konuşmalardan anlaşılıyor ki, iktidar milletvekilleri de burada büyük
sıkıntı çekiyorlar ve bu yasayı savunamıyorlar. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının veto ettiği bu yasa,
virgülüne dokunulmadan buradan geçirilmeye çalışılıyor. Peki, bu inat ve
ısrarın acaba sebebi nedir, neden bu konuda ısrar gösteriliyor, bu tütün
üreticilerinin geleceği neden tehlikeye atılıyor, tütün üreticileri neden
işsizliğe mahkûm edilmeye çalışılıyor; bunu bir türlü anlayamıyorum.
Konuşmalara bakılırsa, iktidar tarafından söylenen sadece şu: "Efendim,
IMF'ye söz verdik; Dünya Bankası böyle istiyor; eğer, bunu yapmazsak, o zaman
gelecek krediyi, vaat edilen krediyi unutun." Bütün gerekçe bu. Bu,
iktidar milletvekilleri tarafından burada söyleniyor; ama, siz, bir şeyin
farkında değilsiniz. Bu Tütün Kanunuyla, gerçekten, ekonomimize büyük bir darbe
indireceksiniz ve öbür taraftan, tütün üreticilerimizi de büyük bir açlığa ve
felakete sürükleyeceksiniz. O bakımdan, şimdi, bizim Balıkesir'deki tütün
üreticileri -Savaştepe'deki, Bigadiç'teki, Sındırgı'daki, Kepsut'taki,
Gönen'deki- soruyor; sayın milletvekilim sor iktidar partisi milletvekillerine
"bu kanun çıktığı takdirde biz ne yapacağız, neyle geçineceğiz, ne
ekeceğiz, bunun bir cevabını şu iktidar milletvekilleri bize söyleyiversin
Meclis kürsüsünden" diyor. Gelin de bunun çaresini söyleyin. Yani, burada
bir iş yapıyorsunuz; ama, arkasından büyük sorunları ve tahribatları
getireceksiniz. Şimdi, gördüğümüz kadarıyla bu kanunun bir tek amacı
var; o da, tütün üretimini yok etmek, tütün üreticisini perişan etmek ve
Türkiye'deki tütün pazarını tümüyle dışalıma dayandırmaktır. Zaten, IMF'nin bu
konudaki dayatması da bu ısrardan kaynaklanmaktadır. Hükümet, tütün üreticisini
ve ihracatçısını değil, uluslararası tütün şirketlerinin menfaatlarını âdeta
koruma noktasına gelmiştir. Benzer tablolar sadece tütünde değil, önümüzdeki
günlerde bankacılık sektöründe, doğalgazda da yaşanabilir, uluslararası
şirketlerin hâkimiyeti bu konularda da söz konusu olacaktır. Olaylara sadece
yabancı bir devletin gözlüğüyle bakmak alışkanlığına sahip yabancılaşmış
yerliler için, bahsettiğim tablo herhangi bir olumsuzluk anlamı ifade
etmeyebilir; hatta, bu, burada söylenildiği gibi, globalleşmenin kaçınılmaz bir
sonucu olarak da ortaya konulabilir; ama, beyler, biz o görüşte değiliz. Burada
Âkif'ten bahsettik, burada Kuvayı Milliyeden bahsettik sabahtan beri. Biz,
Âkif'in nesli olarak, üç beş kuruş için, dışkredi finans kurumlarının kapısında
beklemeyi ve bu kredilerin alınabilmesi için de birtakım tavizlerin verilmesini
içimize sindiremiyoruz, Âkif'in ruhuyla, Kuvayı Milliye ruhuyla bunu
bağdaştıramıyoruz. Böyle düşündüğümüz ve böyle gördüğümüz için de, diyoruz
ki, geliniz, bu yanlıştan vazgeçiniz. Geliniz, Türkiye'deki tütün sektörünü
yabancı sermaye çevrelerine teslim etmeyelim, tütün üreticimizin geleceğini
karartmayalım. Geliniz, bu yanlıştan vazgeçelim. Geliniz, Sayın
Cumhurbaşkanının söylediklerine kulak verin. Anayasaya aykırı, özellikle
Anayasanın... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Arkadaşlarım, tekrar etmeyeceğim bundan sonra;
süreleriniz otomotiğe bağlanacak. Lütfen bitiriniz. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Anayasaya aykırı bir kanunu
burada çıkarma gayretinden vazgeçiniz. Yarın öbür gün halkın huzuruna
gideceksiniz; yarın öbür gün, bugün açlığa ve işsizliğe mahkûm ettiğiniz tütün
üreticisinden oy isteyeceksiniz; ama, bilesiniz ki, sizi o gün IMF de
kurtaramayacaktır. Saygılarımı, hürmetlerimi sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Özgün. Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok. Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri, önce, geliş sıralarına göre okutacağım;
sonra, aykırılık derecelerine göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı tasarının 1 inci
maddesinin (e) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ediyoruz. e) Açık artırma başlangıç fiyatı: Her kalite grad-randıman
tütün için son 5 yılın fiyat ortalamasının yüzde 30 eksiğini,
BAŞKAN- İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı tasarının 1 inci
maddesi Anayasaya aykırıdır. Maddenin metinden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
BAŞKAN- En aykırı önergeydi bu sayın milletvekilleri;
onun için, işleme alacağız. Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize)-
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN- Hükümet önergeye katılıyor mu? DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul)-
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN- Önerge hakkında konuşacak mısınız, yoksa
gerekçeyi mi okuyalım? VEYSEL CANDAN (Konya) - Sacit Günbey konuşacak Sayın
Başkan. BAŞKAN- Peki. Buyurun Sayın Günbey. Konuşma süreniz 5 dakika. SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bundan bir yıl kadar önce Türkiye'nin hemen hemen tüm
bölgelerinden çeşitli illerden tütün üreticileri Ankara'ya gelmişlerdi. Bir
kapalı spor salonunda veya toplantı salonunda, tüm partilerin temsilcilerinin
katıldığı bir toplantıda dertlerini ifade ettiler ve o zaman, hemen hemen bütün
partilerin temsilcileri orada "kendilerine destek vereceklerini"
ifade ettiler. Sonra, haziran ayı içerisinde bu Kanun, Meclisten, Parlamentodan
geçirildi. O zaman, muhalefet milletvekilleri, hatta, iktidarın içerisindeki
bazı milletvekili arkadaşlarımız bu Kanunun olumsuzluklarını burada
gerekçeleriyle ifade ettiler; fakat, her zaman olduğu gibi, IMF'nin veya Dünya
Bankasının veya uluslararası kuruluşların telkinleriyle diyeceğim -yumuşatarak
söylüyorum- Parlamentodan kanun çıkaran hükümet, bu tenkitlere veya görüşlere
itibar etmeden bu Kanunu çıkardı. Cumhurbaşkanımız, bu Kanunun toplumda açacağı sosyal
yaralara işaret ederek Kanunu geri gönderdi; ama, görüyoruz ki, hükümetimiz,
maalesef, bu Kanunu çıkarmakta tamamen ısrarlı. Ülkemizde 600 000 civarında tütün üreticisi olduğu
ifade edilmekte. Bunların aileleri de işin içerisine katılırsa, 3 milyon insan
bu Kanundan olumsuz etkilenecek ve tarım kesiminde çalışan insanlarımızın en
fakir, en yoksul kesimi tütün üreticileridir ve işledikleri araziler de, en
kıraç arazilerdir. Bu arazilere, bu tarım alanlarına, tütün alanlarına tütünden
başka bir ürün ekmek de mümkün değildir. Bu insanlar, aileleriyle birlikte,
yılın bütün aylarında -emeklerini- çoluk çocuklarıyla birlikte gece gündüz
çalışmak suretiyle bir gelir temin etmek için çalışırken, şimdi, tütün ekimi bu
Kanunla yasaklanıyor. Yasaklanınca ne olacak? Zaten, son bir yıl içerisinde
ülkemizde bir milyondan fazla insan işsiz kalmış. Siz, Türkiye'yi küçültmekle,
üretimini azaltmakla bu memleketin hayrına bir iş yaptığınızı mı
zannediyorsunuz?! Bunun, milliyetçilikle de, solculukla da alakası yok. Yani,
bu milletin elindeki gelir kaynaklarını almakla, işsiz bırakmakla bu ülkenin
insanlarını mutlu edemezsiniz. Bunun yanında, bakıyorsunuz ki, yine, bu Kanunun önemli
özelliklerinden biri, Sayın Başbakanın da şikâyetçi olduğu gibi, denetim
dışında olan veya halka karşı hiçbir sorumluluğu olmayan bir üst kurul
oluşturulmaktadır. Bu üst kurulların halka karşı hiçbir sorumluluğu yoktur. Bu
sorumluluk olmayınca, halkın denetimi dışında olunca, bunların keyfî hareket
etmeleri de mümkündür. Türkiye'nin tütün üreticileri, maalesef, bu Kanundan
sonra -tekel kalkmış olsa bile- uluslararası birtakım tröstlerin egemenliği
altına girecektir. Ben, buradan, bu Kanunun, tekrar, geri çekilerek,
komisyonlarda, muhalefetin de tenkitleri dikkate alınmak suretiyle -eğer,
tütünle ilgili bir kanun çıkarılacaksa- ülkenin ihtiyaçlarına uygun bir kanun
çıkarılmasını tavsiye ediyorum. Muhterem arkadaşlar, Kanunun 1 inci maddesinde
"Açık artırmanın başlangıç fiyatı: Her kalite grad-randıman tütün için son
beş yılda Kurulca seçilecek üç yılın ihraç fiyat ortalamasının yüzde elli
eksiğini" diye bir fıkra var. Biz, bunu, düşük bulduk ve adaletli
bulmadık. Hiç olmazsa, bu Kanun geçerken, bu önergemizle, burada bir düzeltme
yapma ihtiyacını ifade ediyorum. Bu önergemizle, son beş yılın ortalaması
alınsın ve açık artırmanın başlangıç fiyatı ise yüzde 50 değil, yüzde 70 olsun
diye bir teklif ortaya koyduk; bunu, takdirlerinize arz ediyor, desteklerinizi
bekliyorum. Sayın Tarım Bakanımız da buradayken... Dün, görüşmeler
yapılırken, Diyarbakır'dan bir çiftçi kardeşimiz arayıp "pamuğa primler
ödenmemektedir; Sayın Bakanımız söylese bile, Diyarbakır'da bu ödemeler
yapılmamıştır. Ne zaman ve ne kadar yapılacağını da bilmiyoruz. Sayın Tarım
Bakanımıza bir soru sorarak bu konuyu aydınlatırsanız memnun oluruz"
demişti. Ben, Tarım Bakanımız buradayken, çiftçimizin bu sorusunu da
kendilerine iletmiş oluyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP ve DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür ederim Sayın Günbey. Önerge sahiplerinden Sayın Sacit Günbey önergeyle
ilgili konuştu; ama, sanıyorum iki önerge olduğu için karıştırdılar. Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, sayın bakanların
hangi bakanlar adına oy kullandıklarını bilelim, bizim için çok önem arz
ediyor; zapta geçsin. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) -
Hepsine... TURHAN GÜVEN (İçel) - Siz hepsi değilsiniz. BAŞKAN - Kabul edilmemiştir. İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı tasarının 1 inci
maddesinin (e) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ediyoruz. e) Açık artırma başlangıç fiyatı: Her kalite
grad-randıman tütün için son 5 yılın fiyat ortalamasının yüzde 30 eksiğini,
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu? DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. VEYSEL CANDAN (Konya) - Gerekçesi okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçesini okutuyorum: Gerekçe: Maddenin bu şekilde değiştirilmesi daha adaletli
olmasını temin eder. BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir. III. –
YOKLAMA BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 1 inci maddeyi
oylarınıza sunacağım; ama, bir yoklama talebi var. Onun için, önce yoklamamızı
yapacağız. İsimleri arıyorum: Sayın Hüseyin Çelik?.. Burada. Sayın Musa Uzunkaya?.. Burada. Sayın Ramazan Toprak?.. OSMAN PEPE (Kocaeli) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Peki. Sayın Şükrü Ünal?.. Burada. Sayın İsmail Özgün?.. Burada. Sayın Özkan Öksüz?.. Burada. Sayın Ergün Dağcıoğlu?.. Burada. Sayın Mahmut Göksu?.. Burada. Sayın Dengir Fırat?.. Burada. Sayın İlyas Arslan?.. Burada. Sayın Zülfükar İzol?.. Burada. Sayın Mahfuz Güler?.. Burada. Sayın Ali Sezal?.. Burada. Sayın Ejder Arvas?.. Burada. Sayın Akif Gülle?.. Burada. Sayın Abdullah Veli Seyda?.. Burada. Sayın Ahmet Aydın?.. Burada. Sayın Zeki Ünal?.. Burada. Sayın Nurettin Aktaş?.. Burada. Sayın Yahya Akman?.. Burada. Evet... AYDIN TÜMEN (Ankara) - 10 dakika süre verin Sayın
Başkan. BAŞKAN - Sayın Dedelek?.. İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - 10 dakika olsun. BAŞKAN - Arkadaşlarımız yoklama için 10'ar dakika
dediler... Sayın Güven?.. TURHAN GÜVEN (İçel) - Görülmüş şey değil efendim 10
dakika falan yani! HÜSEYİN ÇELİK (Van) - 10 dakika olur mu Sayın Başkan, dalga mı geçiyorsunuz?! Makul bir
süresi var yani. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Yarım saat deseydiniz
Sayın Başkan!.. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, makul süre ne ise,
siz takdir edersiniz efendim. BAŞKAN - Şimdi, doğal olarak, biz, takdirimizi kendimiz
kullanırız; ama, bugün... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurunuz efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, hep soruyorsunuz,
teşekkür ederiz, itibar ediyorsunuz gruplara; kendi takdirinizi
kullanıyorsunuz, doğaldır; ama, yani, istirhamım şudur: "Hala, hatırın
kalmasın" kabilinden de sormayın bundan sonra. BAŞKAN - Yok, yok... Yani, bunu, herkes söylese, siz
söylemezsiniz bana. Ben, genel olarak kendi aranızdaki bir münasibi daha bir
tercih ettiğim için söylüyorum. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, bugüne
kadar, 5 dakikadan uzun süre hiç verilmedi; uygulamada yok. MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan, komisyon
çalışmaları devam ediyor, 10 dakika süre verin. BAŞKAN - Evet, yukarıdan gelecek arkadaşlarımız da var;
onun için, uygun görürseniz, yoklama için 10 dakika süre veriyorum. TURHAN GÜVEN (İçel) - Başkanım, ad okuyarak yoklama
yapsak, daha çok zaman kazanırlardı! BAŞKAN- Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine
basarak, salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama
pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 10 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız
vardır. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 2. – Tütün,
Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden
Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve
Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve
Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı : 777) (Devam) BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme
Kurumu ve Kurulu MADDE 2. - Bu Kanunla ve diğer kanunlarla verilen
görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere kamu tüzel kişiliğini
haiz, idarî ve malî özerkliğe sahip, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler
Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmuştur. Kurumun merkezi Ankara'dadır. Kurum
gerekli gördüğü yerlerde irtibat büroları kurabilir. Kurumun organları, Tütün,
Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu ve hizmet
birimleridir. Kurum, Başbakanın görevlendireceği bir Devlet Bakanı ile
ilişkilendirilir. Kurul, Kurumun karar organıdır. Kurul, biri Başkan ve
biri Başkan vekili olmak üzere toplam yedi üyeden oluşur. Kurul Başkan ve
üyeleri; Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,
Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Türkiye Ziraat Odaları Birliği
ve Genel Müdürlüğün ilgilendirildiği Bakanlığın önereceği ikişer aday arasından
Bakanlar Kurulunca atanır. Kurul üyeleri; hukuk, iktisat, işletme, uluslararası
ilişkiler, kamu yönetimi, maliye, tıp, mühendislik ve tütün eksperliği
alanlarında yurt içinde ya da yurt dışında en az dört yıllık yükseköğrenim
görmüş, meslekî açıdan yeterli bilgi ve deneyime sahip bulunan ve meslekleri
ile ilgili olarak kamuda veya özel sektörde en az on yıl çalışmış kişiler
arasından seçilir. Üyelerde ayrıca, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48
inci maddesinin (A) fıkrasının (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı bentlerinde
belirtilen şartlar aranır. Kurul üyelerinin görev süresi beş yıldır. Görev süresi
biten üye yeniden seçilebilir. Herhangi bir nedenle üyelikleri sona erenlerin
yerlerine Bakanlar Kurulu tarafından bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen
usule göre en geç bir ay içinde yeni bir üye atanır. Bu şekilde atananlar,
yerine atandıkları üyelerin sürelerini tamamlar. Arka arkaya dört toplantıya
veya bir yıl içinde toplam on toplantıya mazeretsiz olarak katılmayan üyeler
istifa etmiş sayılırlar. Kurul üyelerinin görev süreleri dolmadan görevlerine
son verilemez. Ancak, bu Kanundaki yasakları ihlâl ettiği veya bu Kanun ile
kendilerine verilen görevler ile ilgili olarak işlediği suçlardan dolayı haklarında mahkûmiyet
kararı kesinleşen Kurul Başkan ve üyeleri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu
uyarınca Devlet memuru olmak için aranan
şartları kaybettikleri tespit edilen veya üç aydan fazla bir süre ile
hastalık, kaza veya başka bir nedenle görevlerini yapamaz durumda olan veya
görev süresinin kalan kısmında görevine devam edemeyeceği, üç aylık süre
beklenmeksizin tam teşekküllü bir hastaneden alınacak heyet raporu ile tevsik
edilen Kurul üyeleri, süreleri dolmadan Bakanlar Kurulu tarafından görevden
alınır. BAŞKAN - 2 nci madde üzerindeki söz taleplerini
okuyorum: Saadet Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç, Doğru
Yol Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Rıza Akçalı, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya. İlk olarak... VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değiştirdik;
Yakup Budak konuşacak Grubumuz adına. BAŞKAN - Bize gönderdiğiniz... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, sözcümüzü
değiştirdik. BAŞKAN - Peki. Saadet Partisi Grubu adına, Sayın Budak; buyurunuz. (SP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. SP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sözlerime
başlarken hepinize hayırlı akşamlar diliyorum, saygılar sunuyorum. Bu 2 nci maddeyle, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü
İçkiler Piyasası Kurumu ve Kurulu düzenlenmektedir. Zaten, bu hükümet, bu
gidişle, kendini de iktidarın dışına atacağı için, bütün yetkilerini kurumlara,
kurullara devrediyor ve Sayın Başbakan da "bu kurullara söz geçiremiyoruz,
galiba yanlışlık mı yaptık" diyor. Şimdi, 7 kişiden oluşan yeni bir kurul oluşturuyoruz,
bürokratlardan oluşuyor, tamamını Bakanlar Kurulu seçiyor, burada üreticinin
sesi soluğu yok. Tütün üreticisinin, ekimine, dikimine, ithalatına, ihracatına,
yapılacak kredilendirmeye, hepsine bu kurul karar verecek, tek yetkili olacak.
Acaba, bu hükümet ne yapacak diye düşünüyorum. Yarın tütüncülük bittikten sonra
da galiba yanlışlık yaptık mı diyecekler. Geçen gün, Sayın Derviş geldi
"Türkiye'nin gerçeklerini bilmiyordum, hata yaptım" dediler; ama, bu
hata, Türkiye'ye 78 milyar dolara mal oldu. Tütüncülük biterse kaç katrilyona
mal olacak, onu kestirmek mümkün değil. Son yıllarda, Türkiye'de, özellikle tarımsal
düzenlemeler noktasında tarımı altüst eden, çiftçiyi yok eden bir politika
izlenmektedir ve dolayısıyla da çiftçinin feryadını duymamakta bu hükümet de
direnmektedir. İster milletin sesini duyun ister duymayın, sandıktan gelen sesi
önünde sonunda duyacaksınız. Seçime gitmemek için ne kadar direnirseniz
direnin, çekirge gibi bir hoplarsınız, iki zıplarsınız, üçüncüde halkın önüne
düşersiniz, o zaman da durumun ne olacağını çok iyi görürsünüz. Muhterem arkadaşlar, burada yeni bir kurul
oluşturuyoruz. Bu kurul, tütüncülük konusunda, alkollü içkiler konusunda
Türkiye'de tek yetkili olacak, özerk bir kurul olacak, hükümetler bile bunun
yetkilerine karışamayacak. Burada bunun gerekçelerini okuyoruz; efendim, şu şu
gerekçelerden dolayı, dünyanın geldiği nokta, Türkiye'nin tütün üretimi,
kalitesi, kapasitesi, verilen ücretler diye üzerinde duruyoruz. Tabiî ki, esas
gerekçe, esas gerekçe, IMF böyle istiyor, Dünya Bankası böyle istiyor ve
"tütün yasasını çıkarmazsanız, size birkaç dolar vermeyiz" diyorlar. Şimdi, bu gerekçeyi Meclisin huzurunda hükümet
anlatıyor; doğrudur. Bu gerçekleri haklı da görebilirler parmak kaldıran
arkadaşlarımız. Ben, o arkadaşlarıma diyorum ki, sayın bakanlarımız bu
gerekçeleri burada anlatacaklarına, gitsinler Tokat'ta anlatsınlar, gitsinler
Amasya'da anlatsınlar, gitsinler Bitlis'te, Muş'ta anlatsınlar, gitsinler
Adana'nın Baklalı Köyündeki Abdullah amcaya anlatsınlar ve bu gerekçeleri,
gitsinler, o tütünün yaprağını âdeta dantel işler gibi teker teker ipe dizen
Ayşe teyzeye anlatsınlar. Gitsinler anlatsınlar; yani, burada, Meclisin dört
duvarı arasında, hiç kimsenin sesi soluğu çıkmıyor diye kendi kendilerine
anlatıyorlar. Yarın da gidecekler... Ben, geçen gün... Tarımsal düzenlemelerle ilgili burada
konuşan bir bakanımıza var; Tarım Bakanımız; tarımda çok ilerlemeler
katettiklerini söylüyorlar. Sıvas'a gittik; Sayın Bakanımızın da seçim
bölgesidir; Suşehri'nin Esenkaya Köyüne gittik; orada "biz, sayın
milletvekilimizi, Bakanımızı göremiyoruz. Bizim pancar paraları ne oldu?
Gelsin, burada, onun hesabını versin" dediler. Ben, Sayın Bakana da
Esenkayalıların talebini iletiyorum ve onlar "Meclis kürsüsünde çok güzel
şeyler anlatıyor, tarımı ilerlettiğini söylüyor da, gelsin, Esenkaya'nın köy
meydanında, köy kahvesinde bunu anlatsın" diyorlar. Ben de, Sayın Bakana
iletiyorum. Sayın Bakanımız da, inşallah, giderler, Esenkaya Köyünde, pancar
paralarının ne olup ne olmadığının hesabını verirler. O kadar güzel şeyler
anlatıyorlar ki -dün Sayın Bakanımızı
da dinledik- bürokrasiden şikâyet ediyorlar "ben, bakan olarak yapacağım;
ama, bürokratik kurumlar var; onu bir türlü aşamıyorum" diyorlar. Ben,
Sayın Bakana diyorum ki, bu bürokratik kurumları aşamıyorsunuz, yeni bir
bürokratik kurum daha oluşturuyorsunuz. Yani, siz, bu hendekleri aşamazken, bu
hendeği nasıl atlayacaksınız allahaşkına?! Nasıl atlayacaksınız?! "Verdik,
verdik, verdik, verdik..." diyor. Ne verdiniz allahaşkına tütün
üreticisine?! Beğenmediğiniz Refahyol Hükümeti zamanında, tütün üreticisi 1
kilo tütün sattığı zaman 6 litre mazot alıyordu; bugün, 1 kilo tütün sattığı
zaman bizim üreticimiz ne kadar mazot alıyor; 2 litre alıyor. Bu mudur sizin
verdiğiniz?! Bu mudur sizin verdiğiniz?! Buğday üreticisine vermişler. Ne
vermişler; 10 sent vermişler. Refahyol hükümeti ne vermiş; 47 sent vermiş. Dikkat
edin; bu rakamları verirken, gübrede yüzde 50 sübvanse vardı. Siz, sübvanseyi
de ortadan kaldırdınız. O hükümet, tarım kredilerinin faiz oranlarını da yüzde
100'lerden yüzde 40'lara düşürmüştü. Siz, geldiniz, bugün, Ziraat Bankasının
tarım kredilerini yüzde 95'lere, yüzde 100'lere çıkardınız. Bu mudur çiftçiden
yana olmak demek; bu mudur çiftçinin sorunlarına eğilmek demek?! (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Budak, 2 nci maddeyle ilgili süreniz
bitti, lütfen toparlayınız. YAKUP BUDAK (Devamla)- Ben arkadaşlarıma diyorum ki, bu
tütün yasasını, burada, parmak sayısına bakarak çıkarabilirsiniz. Zaten, sizin
uyguladığınız demokrasi, halka dayanan bir demokrasi değil, parmak
demokrasisidir. Biz, sizleri halk demokrasisine davet ediyoruz. Eğer, yüreğiniz
atıyorsa, gidin tütüncülerin yanına "biz böyle bir kanun çıkaracağız"
deyin; size kırmızı kart mı gösteriyorlar, yoksa, başka bir şey mi
gösteriyorlar, o zaman görürsünüz diyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (SP, DYP ve AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Budak. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili
Sayın Rıza Akçalı. Buyurun Sayın Akçalı. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA RIZA AKÇALI (Manisa)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tütün Yasasıyla ilgili konuyu ikinci defa sizlerle
müzakere ediyoruz. Burada, Türkiye'de en çok tütün üreten bir ilin milletvekili
olarak, Sayın Cumhurbaşkanımıza, tütün üreticileri adına teşekkür etmek
istiyorum ki, bu yasayı bir kere daha Meclise gönderdi. Umulur ki, 42 ilde ve
86 ilçede üretimi yapılan bu tütün bölgesinin milletvekilleri, üreticinin
sesini, üreticinin haykırışını dinler, kulaklarını onlara çevirir ve
sağduyularıyla burada oy kullanırlar; kendilerini, memleketlerine, seçmenlerine
karşı boyunları eğik vaziyette bırakmazlar ve bu kanunu reddetmek suretiyle,
gerçekten üreticinin yararına bir başka kanunu geçirme imkânına sahip oluruz. Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanı, veto
gerekçesinde, Anayasanın 2 nci, 5 inci, 45 inci, 166 ncı ve 167 nci maddelerini
sayıyor ve soruyor. Alternatif ürün yutturmacası nedir, bunun cevabı yoktur
kanunda diyor. Üretimin düzenlenmesiyle ilgili hiçbir hüküm yoktur diyor.
Tütünün kalitesinin iyileştirilmesiyle ilgili bir şey yoktur. Tütünün ekim
yapılma yöntemleri yoktur. Türk tütününün korunması yoktur. Tütün satış
sözleşmelerinde uyuşmazlıklar olursa nasıl çözülecek, bunlar yoktur.
Satılamayan tütünler ne olacak, üreticinin başına dert olarak kalacak mı,
evinde bunları yakacak mı, bunları ne yapacak; bunun cevabı yoktur. Yaprak
tütün ticaretinin esasları yoktur. Nasıl yapacak, kim yapacak bu ticareti?
Yine, yaprak tütün işletme yöntemi nedir, Tekel kalktığına göre kim
işletecektir bu tütünleri? İçpazar yabancı sigara tekeline açılacak mı,
açılmayacak mı -ki, açılacak- diyor ve bunların sonucunda, şöyle hükme bağlıyor
Cumhurbaşkanı; diyor ki: Tütün üretimi yok oluyor, bir. Sigara pazarı yabancı tekellerin eline geçiyor; iki. Tekel fabrikaları ve işletmeleri, artık bir değer ifade
etmediği için, yok pahasına, bedavaya satılacak; üç. Bunlar, komisyonda konuşuluyor, komisyon bunlara
katılıyor, Meclise gönderdiği kanunun ikinci defa gönderilmesiyle ilgili sunuş
yazısında bu görüşlere katıldığını ifade ediyor; ancak, görüşmelere geçildiği
zaman, bütün maddeler, noktasına virgülüne dokunulmadan, aynen kabul edilerek,
tekrar Meclise gönderiliyor. Şimdi, burada, tabiî ki, çok önemli bir tercihle karşı
karşıyayız. Bu tercih, IMF'nin buyruklarını kabul ederek, bunların istikametinde
"para veren emir de verir" kuralı çerçevesinde, bu emre inkıyatla bu
kanunu çıkarmanın tercihi mi, yoksa 3 000 000'a yaklaşan tütün üreticisi
ailenin tercihi mi? Bu tercihi millet bekliyor. Bu 3 000 000 insan ne olacak
sorusunun cevabı yok; ama, IMF'nin bize bakışı ne olacak sorusunun cevabı var
bu kanunun arkasında. Yine, gelişmiş ülke çiftçisi mi, yoksa bizim kendi
tütün çiftçimiz mi; bu tercih var. Değerli milletvekilleri, Amerika'da sigara tüketimi
giderek azalıyor; ama, Amerika, kendi tütün üreticisinin üretimini kısmak
istemiyor. Kendi ülkesinde tüketemediği tütününü, Virjinya tütününü geri kalmış
ülke addettiği bizim gibi ülkelere satmaya çalışıyor. Yani, kendi üreticimizi
desteklemekten sarfınazar ediyoruz; ama, Amerikan tütün üreticisinin
desteklenmesini bu kanunla sağlıyoruz. İşte bu tercih, millet nezdinde, millet
huzurunda hükümetin kimi tercih ettiğinin en açık göstergesidir, en açık
resmidir. Bir üçüncüsü: Yine, devlet tekeli mi, yabancı tekel mi
tercihi vardır; çünkü, tütünde özelleşme olmaz, tütünde serbest piyasa olmaz;
tütünde ya devlet tekeli vardır ya çokuluslu şirketlerin tekeli vardır. Dünyada
bu işi yapan birkaç tane firma var. İşte, Philip Morris gibi, Reynold's gibi,
British Tobacco gibi firmalar var. Ya bunların tekeline razı olacaksınız ya
bunların sizin pazarınızı ele geçirmesine razı olacaksınız... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Akçalı, bitireceksiniz değil mi? RIZA AKÇALI (Devamla) - ...ya da kendi üreticinizin
elemeğinin, alınterinin, göznurunun karşılığını korumak üzere, devlet tekeli
olarak duruma müdahale edeceksiniz. Yunanistan'da 100 000 ton tütün üretiliyor, şark tipi
tütün ve kilosuna 7 euro civarında para veriliyor; yani, 3,5 dolara geliyor.
Yunan hükümetinin kendi çiftçisine sağladığını Türk hükümeti kendi üreticisine
sağlamıyorsa, bunun takdirini sandıkta millet yapacaktır. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP, AK Parti ve SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akçalı. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya. Buyurun Sayın Uzunkaya. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika. AK PARTİ GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kısa adı Tütün Yasası olarak bilinen yasanın 2
nci maddesi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tabiî, bu yasayı görüşürken, ne garip tecellidir ki,
iki ayrı bakanımız burada. Birisi, şu anda Divanı idare eden Değerli Meclis
Başkanvekilimiz; ben ona "duhanzede bakan" diyorum. Bir de
"duhanzade bakan" var; Yılmaz Karakoyunlu Bey. Birisi zede oldu bu
yasadan, birisi zade oldu; ama, esas zede olan, aziz milletin, tütün
üretenlerin kendisi; bu millet zede oluyor, 3 milyon insan, 600 000 tütün
üreticisi. Milletin gözünün içine baka baka, maalesef, bu
yasayı... Hadi diyelim ki, şu 42 ilin dışındaki, tütün üreten illerin
dışındakilerin pek fazla kaygıları olmayabilir bir anlamda; ama, şu tütün
üreten 42 ilin milletvekilleri... Sevgili Samsunlu vekiller, burada
bulunmamanız sizi kurtarmayacak; ANAP'daki, MHP'deki, DSP'deki Samsunlu
vekiller. Köy Hizmetlerinin arabalarına binip de "biz, köylere ancak böyle
gidebiliriz; özelleşmesin" diyen milletvekilleri, tütününü yasakladığınız
köylünün köyüne nasıl gideceksiniz, hangi yüzle gideceksiniz?! MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Yüz kalmadı ki... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Samsun'un merkezinde,
Ayvacık'ında, Bafra'sında, Alaçam'ında, Yakakent'inde, Ondokuzmayıs'ında tütün
üreten bu müstahsilin huzuruna nasıl çıkacaksınız?! Değerli arkadaşlar, bu yasa, ülkeyi perişan eden bir
yasadır. Bağımlı olabilirsiniz, bağlantılı olabilirsiniz; ama, ülkeyi
birilerine bağlantılı hale getirmeye hakkınız yok. Kurulda, üretici ve sektörde çalışanlar temsil
edilmemekte. Bir kurul oluşturuluyor... Memleket, âdeta, kurullarla kurum
bağladı, kurum! Otuza yakın kurul oluşturdunuz. Bu ne âlemdir yahu?!. Bu
memlekette Bakanlıklar var. Şimdi, bir taraftan Bakanlıkları azaltalım mı,
çoğaltalım mı diye tartışıyoruz; IMF'ye söz verdiniz, Bakanlıkları da
azaltacağız; ama, 7 kişilik, 10 kişilik, 11 kişilik kurul, kurul, kurul ve
âdeta, kurullardan ülke kurum bağladı. Değerli arkadaşlar, bu kurula, Ziraat Odasından bir
temsilci, lütfen ve kerhen alınmış; diğerleri tamamen bürokratlardan oluşuyor.
7 kurul üyesi, hepsi bürokrat, hepsi, yine bir talimatla hareket edecek,
emir-komutayla yönetilecek ve millet yine perişan. Hani bu tütün üretenlerin
burada sözcüleri, temsilcileri?!. Hangi yetkiyle, ne hakkı kullanacaklar?! 7
kişi içerisinde Türkiye Ziraat Odaları Birliğinden 1 üye ve al, size bir kurul,
beş sene dokunulmaz bir kurul; yani, beş yıl müddetle kendilerine hesap
sorulmaz, kendileri sıygaya çekilmez, yanlışlarından hesap sorulamaz.
Parlamento bile, beş yıl müddetle, seçim yapılmaksızın devam imkânını âdeta
bugüne kadar kullanamadı; ama, bu kurul, beş yıl süreyle kesintisiz çalışacak
diyorsunuz. Kurul, ülkede tütün sektörüyle ilgili olarak
alınabilecek her türlü hayatî konuyu kapsadığı gibi, toplum sağlığı konusunda
alınacak tedbirler de dahil, geniş kapsamlı bir yetkiler ağıyla
donatılmaktadır. Şimdi, 7 kişiden oluşması öngörülen bu kurulun 6 üyesinin kamu
temsilcisi, 1 üyesinin Ziraat Odalarından, tarımdan olması bu işi kurtarmıyor. Kaldı ki, Samsunlu vekil arkadaşlarım varsa... Sayın
Açıkgöz, bir de fotoğrafınız var sizin gazeteci şeylerle... Şimdi, buradaki
Samsunlular, şu tütünde çektirdiğiniz fotoğrafınız var. Şimdi, vatandaş
soruyor; diyor ki "Yekta Beyin, bu, gazetelerde çıkan fotoğrafı."
Şimdi, bugün, bir de faks çektiler bize; size de, zannediyorum geldi. Kim
çekiyor; Ziraat Mühendisleri Odası Samsun Şubesi, 27.12.2001. Bugün gönderdiler
bütün milletvekillerimize. "Sakın ha, bu yasaya 'evet' demeyin, derseniz
Samsun'a gelmeyin" diyorlar. YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun) - Bana gelmedi. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Evet, evet... Bana geldi.
Yoksa, size takdim ederim. Evet, zatıâlinize de geldi efendim; bu, zatıâlinize
de geldi. Değerli arkadaşlar, kaldı ki... YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun) - Kürsüden... MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Efendim, kürsü size yasak
değil. Buyurun, savunun kendinizi. Burası, savunma kürsüsü, milletin hakkını
savunma kürsüsü. Bakın, şurada da fotoğrafınız var. Tütüncülerle tütün dizmek
mesele değil, tütünü yok etmenin sonuçları önemli. Değerli arkadaşlar, şunu soruyorum... Ben diyorum ki,
tütün üretenleri perişan etmeyelim. Demin, Sayın Bakana da sorularımda
yöneltmeye çalıştım. Karşılığında alternatif öneriniz yok. Burada birbirimizi
yanıltmayalım. Birbirimize yanlış yapabiliriz belki burada; ama, bu millete
yanlış yaparsak, acısı çok büyük olacak ve müstahsil perişandır, perişan
edilmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun, bitirelim lütfen. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Dolayısıyla, ben, buradaki
arkadaşlarımın her birinin, IMF'nin direktifleriyle değil, özgür iradesiyle...
Bakın, samimiyetimle söylüyorum, bu hükümet uzatmaları oynamak için IMF'nin
taleplerine ram olabilir, boyun bükebilir; ama, siz, özgür iradenizle geldiniz
Parlamentoya ve tekrar millete döneceğiz bir gün, ama üç gün, beş gün, on gün
sonra, bu millete tekrar döneceğiz. Bu millete verilecek hesabımız; bir de, bu
işin daha sonunda, mahkemei kübrada verilecek... Burada yaptıklarımızın bir
hesabı olmalı diye düşünüyorum. Dolayısıyla, sizi, vicdanlarınızla, samimî oylarınızla
karşı karşıya bırakmak gerektiğini düşünüyorum. Bakın, arada istediğimiz yoklamalardaki sonuçlar,
şuraya gelişinizin ne kadar kerhî olduğunun ispatıdır. 350 üyesi olan bir
hükümet, kılpayı oy sayımlarından geçebiliyor; çünkü, siz de arzu etmiyorsunuz;
ama, sonucunda bu yasa çıkarsa, bu hükümetin boynunun vebali olacaktır. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkürler Sayın Uzunkaya. Sayın milletvekilleri, 2 nci madde üzerinde 4 adet
önerge vardır; ancak, madde üzerinde, milletvekillerince sadece 3 önerge
verilebildiğinden, bu önergelerden yalnızca 3'ünü, önce geliş sıralarına göre
okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 2
nci maddesinin dördüncü fıkrasının ilk cümlesinin "Kurul üyelerinin görev
süresi 3 yıldır" olarak, beşinci fıkrasının ilk cümlesinin "Kurul
üyelerinin görev sürelerinin dolmadan Bakanlar Kurulunca görevlerine son
verilebilir" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN - 2 nci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 2
nci maddesinin son fıkrasının ilk cümlesinin "kurul üyelerinin görev
süreleri dolmadan görevlerine sadece Başbakan tarafından son verilebilir"
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN - 3 üncü önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 2
nci maddesinin üçüncü fıkrasından "hukuk, iktisat, işletme, uluslararası
ilişkiler, kamu yönetimi, maliye, tıp, mühendislik ve tütün eksperliği
alanlarında" ibaresinin çıkarılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, son okunan 3 üncü
önerge, aynı zamanda en aykırı önergeydi. Şimdi, işleme alıyorum: Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Kaılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu? DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Önergesi üzerinde konuşmak üzere, buyurun
Sayın Göksu. Konuşma süreniz 5 dakikadır. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz Tütün ve Tütün Mamulleri Yasasının 2 nci
maddesinde bir değişiklik önergemiz vardır. Buradaki maddede, kurul üyelerinin,
kimler tarafından, hangi vasıflara haiz olan kişilerin seçileceği beyan
edilmekte, "hukuk, iktisat, işletme, uluslararası ilişkiler, kamu
yönetimi, maliye, tıp, mühendislik ve tütün eksperliği alanlarında yurt içinde
ya da yurt dışında en az dört yıllık yükseköğrenim görmüş, meslekî açıdan
yeterli" diye devam ediyor. Değerli arkadaşlar, biz biliyoruz ki, kanun yapmada
aslolan, ifadenin müfit ve muhtasar olmasıdır. Kurul üyeliğine seçilecek
kişilerin hangi okullardan mezun olacakları bir bir tadat edilmiştir. Oysaki,
burada, "yükseköğrenim görmüş, meslekî açıdan yeterli" dediğimiz
zaman, zaten, bu, efradını cami ağyarını mâni cümleler ifade etmektedir. HASAN GÜLAY (Manisa) - Ne?.. Ne?.. MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Efradını cami ağyarını mâni. Dolayısıyla, uzun uzun hangi fakülte mezunu
olacaklarını saymaya gerek yoktur diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlar, burada bir kurul kuruluyor, 7
kişiden oluşuyor; 4 bakanlık , 2 müsteşarlık, 1 de Türkiye Ziraat Odaları da
üye verecek; ama, hepsi 2'şer üye belirtiyor, bunu Bakanlar Kurulu seçiyor.
Acaba, Bakanlar Kurulunun, Ziraat Odalarından gelen üyeyi seçmeme hakkı var mı,
yok mu; bunu Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum. Zira, eğer, sadece
bakanlıklardan ve müsteşarlıklardan gelen bürokratlardan kurulursa, o zaman, al
gülüm ver gülüm, kendi aralarında işlerini hallederler; ama, aslolan, burada,
tütüncünün sesini, sorunlarını, dileklerini, arzularını o kurula getirecek
olan bir veya birkaç üyenin olmasıdır
değerli arkadaşlar. Ne var ki, zaten, kurulacak olan kurul 7 kişidir. Velev ki,
1'i Ziraat Odalarından da olsa, 6'sı üst düzey bürokratlardan oluşmaktadır. Şimdi, Sayın Başbakan diyor ki: "O kadar çok kurul
var ki, artık söz geçiremiyoruz." Yani, şöyle... Hangi kurullar deseniz;
isimleri sayılamayacak kadar çok. Bir yandan, bürokrasiden şikâyet ediyoruz;
ama, yeni yeni bürokrasi tepeleri oluşturuyoruz, âdeta aşılamayacak tepeler
oluşturuyoruz. Birkaç gün önce de, Başbakan Yardımcısı Sayın Yılmaz dedi ki:
"Değişime bürokratlar engel oluyor." Elbette engel olur. Bürokratlara
öyle bir dokunulmazlık kılıfı hazırlıyoruz ki! Değerli arkadaşlar, bakın "kurul üyelerinin görev
süreleri dolmadan görevlerine son verilemez" deniliyor; yani,
milletvekillerinden daha üst düzeyde bir dokunulmazlık getiriliyor. Siz,
bürokratlara bu kadar yetki verirseniz, elbette onlar değişim karşısında
direnecektir. Bakınız, kurul üyelerinin bütün alacakları, vasıfları
teker teker, nasıl olması gerektiği noktasında tadat ediliyor "en yüksek
devlet memurunun, her türlü ödemeler dahil, aylık net ücretinin iki katını
geçmemek üzere" deniliyor; yani, iki katına kadar alacak demektir. Şimdi, bir yandan tasarruf diyoruz, devlet memuruna
yüzde 10 verdiğimiz zaman elimiz titriyor, daha doğrusu bu hükümetin eli
titriyor; ama, öbür taraftan, bu kurul başkanlarına ve üyelerine en üst devlet
memurunun iki katı, üç katı, dört katı paralar veriyorsunuz. Bu hükümetin
söylediği ile yaptığı icraatlar, maalesef, birbirini tutmuyor. Bakınız, bir yandan, biz, tütüncünün canına okumaya
çalışıyoruz, tütünün kökünü kurutuyoruz, arkasından Tekel'i özelleştireceğiz;
ama, öbür tarafta, Adıyaman'ın Kâhta Tekel işletme binası müteahhide verilmiş;
herhalde, nasıl olsa satacağız, verirken de temiz satalım diye yeni baştan
boyatıyoruz, iç dizaynı yapılıyor, ihata duvarları yapılıyor. Şimdi, burada, Sayın Bakana soruyorum. İleride nasıl
olsa satacaksınız. Zaten arsa fiyatına satıyorsunuz. Yani, Sümerbank, Et ve
Balık, bütün bunlar özelleştirildi, adı özelleştirme; ama, maalesef, birilerine
peşkeş çekildi, milletin birikimi olan bu güzel eserler değerlendirilemedi. O
zaman, arsa fiyatına satacağınız Kâhta'daki bu Tekel binasının, niye baştan
tamiratını yapıyorsunuz? Sattıktan sonra, alan şahıs, üzerindeki binayı
beğenirse devam eder, beğenmezse zaten yıkıp atacaktır. Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, biz, burada... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Bitiriyorsunuz değil mi Sayın Göksu? MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Evet, bitiriyorum efendim. ...bir önerge vererek, bu değişikliğin yapılmasını arzu
etmekteyiz. Hepinizin bu önergemize destek vereceğini ümit ediyor; saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Göksu. Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir. İkinci önergeyi okutacağım; ama... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, tahmin
mi ediyorsunuz? "Kabul edilmemiştir" dediniz de... BAŞKAN - İki farklı oy grubu karşısında bir başkan ne
yaparsa, onu yapıyorum. Sayın milletvekilleri, iki önerge var, çalışma
süresinin bitimine de 9 dakika var; önergelerin görüşülmesi çalışma süresini
belki birkaç dakika aşabilir. Bu nedenle, çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim. İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 2
nci maddesinin son fıkrasının ilk cümlesinin "Kurul üyelerinin görev
süreleri dolmadan görevlerine sadece Başbakan tarafından son verilir"
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN ve BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. Önerge sahiplerinden Sayın Mehmet Ali Şahin, buyurun. Süreniz 5 dakika. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Uzun süredir, ülkemizde çokça tartışılan ve ülkemizde
tarımla uğraşan önemli bir nüfus kesimini yakından ilgilendiren bir kanunu,
yeniden, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşüyoruz. Gerek geneli üstünde,
gerek şu ana kadar görüşülen maddeleri üzerinde söz alan arkadaşlarımız,
defalarca temas ettiler. Bilindiği gibi, bu kanun, Cumhurbaşkanınca, bir defa
daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilmiş olan bir
kanundur. Sayın Cumhurbaşkanımız, 57 nci cumhuriyet hükümeti
döneminde, bu Parlamentodan çıkan, sayısı oldukça kabarık birtakım kanunları,
değişik gerekçelerle, Türkiye Büyük Millet Meclisine iade etti. Bunlardan,
katıldıklarımız oldu, katılmadıklarımız oldu gerekçelere; ancak, şu, elimizdeki
raporda da tamamıyla yazılı olduğu gibi, Sayın Cumhurbaşkanımızın geri gönderme
tezkeresinin, burada bulunan tüm milletvekili arkadaşlarımızca,
iktidar-muhalefet fark etmeksizin bir kez daha okunmasında büyük yarar
görüyorum. Gerçekten, Sayın Cumhurbaşkanımızın, Türkiye gerçekleri ışığı
altında, bu kanunu çok iyi incelediğini ve reddedilemez gerekçelerle geri
gönderdiğini görüyoruz. Bakın, şu cümle hepimizi düşündürmelidir; diyor ki
Sayın Cumhurbaşkanı: "Yasada, yerli üreticilerin ve geçimini tütün
tarımıyla sağlayan çiftçilerin sorunlarını çözümleyecek herhangi bir
düzenlemeye yer verilmemiştir." Bunun bir anlamı yok mu? Eğer yer
verilmişse, buradan çıkarıp izah edilmesi lazım bunun hükümetçe. Tabiî, bu söylediklerim, mutlaka, bu kanunun geneli
üzerinde yapılan konuşmalarda dile getirildi, bundan sonra da dile getirilecek;
ancak, ben, bir önerge üzerinde söz aldım, önergeyle ilgili düşüncelerimi ifade
etmek istiyorum; ancak, Sayın Bakanımın ve burada bulunan değerli bürokratların
dikkatini bir hususa çekmek istiyorum: Biraz önce, Sayın Mahmut Göksu çok
önemli bir noktaya temas etti. Bu, 2 nci maddede, tabiî ki, bir kurul
oluşturuluyor. Bir kurum var; bu kurumu yönetecek olan, 7 kişiden oluşan bir
kurul da oluşacak; ancak, maddenin içerisinde deniliyor ki, bu, idarî ve malî
özerkliğe sahip olacak. Şimdi, idarî özerkliğe sahip olabilmesi için, hükümetin
etki alanının dışında olması lazım. Şimdi, nereden seçiliyor, kimlerden seçiliyor bu kurul?
İşte, burada sayılmış: Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı. 4 tane bakanlık, 2 tane müsteşarlık, 1 de Ziraat Odaları Birliğinin
önereceği 2 aday içerisinden seçilecek. Yani, bu bakanlıklar, müsteşarlıklar ve
oda, toplam 14 tane aday bildirecek Bakanlar Kuruluna; bu 14 adaydan 7'si
seçilecek. Peki, bu 7 kişinin içerisinde, bu kurulda, acaba, bu üreticilerin
birliği olan, onların hak ve menfaatlarını korumak için kurulmuş olan Ziraat
Odaları Birliğinin temsilcileri yer alabilecekler mi; yani, Bakanlar Kurulu bu
üyeleri seçebilecekler mi? Hiç zannetmiyorum. O nedenle, Sayın Bakanıma ve
Sayın Genel Müdüre bir çağrıda bulunuyorum. Hükümet de verebilir böyle bir
önergeyi. Biz vermek istedik; ancak, tabiî, önü açık olmadığı için veremedik.
Elimdedir o önerge. Şöyle diyoruz; şöyle bir değişiklik yapabilirsiniz bu
maddede Sayın Bakanım: "Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin önerdiği iki
adayın da kurul üyeliğine atanması zorunludur." Böyle bir hüküm getirin.
Bakanlar Kurulu, Ziraat Odaları Birliğinin önerdiği bu iki adayı mutlaka bu
kurulda bulundursun; çünkü, bu üretici kesiminin hak ve menfaatlarını en iyi koruyacak
olan ve bilecek olan, bu odadan seçilecek olan insanlardır ve ben, kuvvetle
tahmin ediyorum ki, büyük ihtimalle, Bakanlar Kurulu, 4 bakanlıktan ve 2
müsteşarlıktan gelen 12 aday arasından bu 7 kişiyi seçer. Ben, Ziraat Odaları
Birliğinden gelecek adayların dikkate alınamayacağını tahmin ediyorum. Bu
bakımdan ve hatta, Tekel'den sorumlu Devlet Bakanlığı, neden iki aday
öneriyorsunuz, neden biz daha fazla aday önerelim diye bu tasarıda
diretmediniz? Ayrıca, bunu da sormak istiyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bu konuda, eğer, hükümet
olarak bir önerge verirseniz -biz, vermek istemedik; önümüz dolu olduğu için,
önerge sayısı fazla olduğu için veremedik- eğer, siz verirseniz, biz, muhalefet
partisi olarak bunu destekleyeceğiz, desteklemeye hazırız. Bu dileklerle, sürem dolduğu için, hepinize saygılar
sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şahin. Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. KADİR BOZKURT (Sinop) - Sayın Başkan, karar
yetersayısı... BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 2
nci maddesinin dördüncü fıkrasının ilk cümlelerinin "kurul üyelerinin
görev süresi üç yıldır" olarak, beşinci fıkranın ilk cümlesinin
"kurul üyelerinin görev sürelerinin dolmadan Bakanlar Kurulunca
görevlerine son verilebilir" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN -
Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Önerge sahiplerinden Sayın Musa Uzunkaya;
buyurunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, aynı
maddeyle ilgili bir önergemizle huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Az önce de burada arz etmiştim, bir önceki konuşmamda;
biz, kurulun atanma şeklini de, atanma süresini de, atanacak kişilerin
vasıflarını da eleştiriyoruz, yanlış buluyoruz; müstahsil yararına olmadığını
düşünüyoruz. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, salonda çok fazla
uğultu var; sayın hatibi duyamıyoruz. BAŞKAN - Sayın Çelik, ben de size katılıyorum
-bağışlayın Sayın Uzunkaya- ama, yani, sessizliği temin etmek, tek başına benim
maharetime bağlı değil. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Ama, uyarmanız lazım Sayın
Başkan. BAŞKAN - Buyurun Sayın Uzunkaya. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Dolayısıyla, buradaki
değişiklik önergemizde iki temel hususu arz etmek istiyorum; bunlardan birisi,
sürenin beş yıl değil üçe indirilmesi. Zaten, yasa açık, yasada deniliyor ki,
bir defa seçilenin, atananın, ikinci bir defa atanma şansı var; önü kapalı
değil. Beş yıl değil, hatta, eğer uygun görürseniz -önergeyi, yine, keşke
hükümet verseydi- sözleşmeli personel gibi her yıl tazelenmiş olsaydı, daha iyi
olurdu. Neticede, siyasî iradenin bir inisiyatif kullanma hakkı olurdu yılda;
ama, siz, beş yılla, yanlış mı olacağı doğru mu olacağı önceden bilinmeyen,
muhtemelen... Yine Sayın Derviş'e atıfta bulunuyoruz; keşke, kendileri burada
olsalardı; geçende, kalktılar, âdeta, bir itirafı zünubda bulundular; dediler
ki: "Hakikaten, ben, ülkeyi tanımıyordum, yanlış yaptım, yanlış oldu,
uygulamalarımız yanlış; inşallah, bir sene daha ülkeyi tanırım, 2002 de böyle
gidecek; 2003'te de, ihtimal, böyle olabilir... Yani, hulasa, üzülmeyin,
sandığı 2004'e kadar böyle götürürüz." Geçen gün, değerli grup
başkanvekillerini bir televizyonda izledim... Maşallah, iktidar, 2004'e kadar,
musirr bir şekilde yapıştı sandalyeye, kopmuyor; ama, bu yasa sizi koparabilir.
Bu yasa, sizi sandıktan da, koltuktan da edebilir; haberiniz olsun. Şimdi, biz diyoruz ki, hiç olmazsa, böyle bir kurullar,
kurumlar ülkesi haline getirdiniz; gelin, bunları, hatta mümkünse, sözleşmeli
personel gibi, yıllık, usulüne göre atansın, ama, yıllık olarak atansın; yıl
sonu, beğenirseniz devam ettirirsiniz hükümet olarak, beğenmezseniz alırsınız;
bu size ait bir şey. Niye yetkinizi beş yılla sınırlıyorsunuz Anayasada
"beş yılda bir seçim yapılır" der gibi?! Kaldı ki, onu dahi, kalktık
uygulamalarımızda değiştirdik, Seçim Kanunu vesairelerle dört seneye, üçbuçuk
seneye çekildi. Bu imkânı kendinizden esirgemeyin. Bu yanlışı kendinize
yapıyorsunuz. Millete hesap vermekte daha çok zorlanacaksınız. Bu zorluğu,
yani, kendi kendinize bu kadar eziyet yapmanın, kendi kendinize bu kadar
işkence yaptırmanın, IMF hatırına bu kadar anlamsız şeyleri yapmanın ne manası
var; anlamak mümkün değil. "IMF hatırına değil" diyorsanız, demin yine
konuşmamda söyledim, Sayın Cumhurbaşkanı, çok güzel bir gerekçeyle, altı yedi
sayfalık uzunca bir gerekçeyle bu yasayı size iade etti. Beğenirsiniz
beğenmezsiniz, katıldığınız yerler olur katılmadığınız yerler olabilir; ama,
neticede, Sayın Cumhurbaşkanı, cumhurun başı olarak birkısım endişeler
kendilerine intikal etmişti; toplumu dinledi, muhtelif kesimleri dinledi. Siz,
bu yasayı çıkardığımız günden beri tek bir Allah'ın kuluyla, tek bir kurumla,
kuruluşla, bu kurumumuz dışında ilgililerle görüşme imkânınız oldu mu,
dinlediniz mi bunları?.. EROL AL (İstanbul) - Hepsiyle görüştük... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hiçbirisiyle görüşmediniz
sevgili kardeşim. Sen, İstanbul'dan başka nereyi tanırsın?!. EROL AL (İstanbul) - Yarın dolaşalım bakalım, kim daha
çok tanıyor...Her yeri tanırım... Benim ulaşamadığım yer yok... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bir de Beşikdüzü'nü tanırsın;
doğrudur. Değerli arkadaşlar, hükümet güdümünde, birliklerin
gerçek sahipleri olan üreticileri devredışı bırakan ve âdeta vesayet altında
bir yapıyı amaçlayan bir düzenlemeyle, mevcut bürokratik yapıya bir yenisi daha
eklenmiş oluyor. Ülkeyi bu Platoncu devlet anlayışı geleneğiyle, yani,
kurulorokrasiyle yönetebilmenin, çözüm üretebilmenin güçlüğü açıktır,
ortadadır. Değerli arkadaşlar, burada, size, bu işlerin nereden
geldiğinin muhtemel bir değerlendirmesine ilişkin, bundan bir zaman önce,
değerli bir köşe yazarı Sayın Necati Özfatura bir makalesinde aynen şunu diyor:
"Avrupa Konseyinin Danimarka'da 5 071 bilim adamının katıldığı bir
toplantısı yapıldı. Bu toplantının açılış konuşmasını yapan 'Gaumand' aynen
-bakın, Gaumand'ın ifadesi bu, Danimarka'da yapılan bir toplantı - şunları
söyledi: 'Sizi bir konuda uyarıyorum. Avrupa Birliğinin önünde büyük bir düşman
vardır. Bu düşman sadece ekonomik bir düşman değil, askerî bir düşmandır. Bu
düşman, Türkiye'dir. Türkiye önümüzdeki beş yıl içinde şu veya bu şekilde
pasifize edilmeli ve ekonomisi çökertilmelidir.'" (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, neticelendiriniz lütfen... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bitiriyorum efendim... Bu arada, bu toplantıya katılan, Türkiye'de yaşamış Rum
asıllı veya Türkiye'den gitme bir Rum orada itiraz ediyor, diyor ki: "Siz
bu haksızlığı Türklere karşı düşünemezsiniz." Aynen ona söylediği ifade
şu: "Ben, buradaki 5 071 kişinin gönlünden geçip itiraf edemediği hususu
dile getirdim; yani, biz, Batı olarak böyle düşünüyoruz." Sayın Özfatura
değerlendirmesini aynen yapıyor, diyor ki: "Türk ekonomisini batırmak için
sadece sembol Türkiye seçilmedi. Güney Amerika'dan da işte Arjantin... Bunlar,
Arjantin ve Türkiye. Zavallı Arjantin özelleştirme maskesiyle çokuluslu
şirketlerin işgali altına alınmıştır. Şimdi, sıra Türkiye'dedir. Türkiye de
aynı noktaya geldi." Değerli arkadaşlar, lütfen, bu önergemizi -hükümetin
lehine olan bir önergedir- kabul buyurun. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti ve SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir. Sayın milletvekilleri, 2 nci maddenin oylamasına sıra
geldi. Demin, önergelerin bitimine kadar süre uzatımına karar vermiştiniz.
Arkadaşlarımızın yoklama talepleri var, ikisini birlikte değerlendireceğim. Saat 20.00'de toplanmak üzere, oturumu kapatıyorum. Kapanma Saati
: 19.07 DÖRDÜNCÜ
OTURUM Açılma Saati
: 20.00 BAŞKAN :
Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP ÜYELER
: Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. Sayın milletvekilleri, 777 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 2. – Tütün,
Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden
Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve
Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve
Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı :
777) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. III. – Y O K
L A M A BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının 2 nci
maddesini oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi vardır; gereğini yerine
getireceğim. Yoklama talebiyle ilgili önergede imzası bulunan sayın
milletvekillerinin salonda bulunup bulunmadıklarını arayacağım. Sayın Nevzat Ercan?.. Burada. Sayın Rıza Akçalı?.. Burada. Sayın Turhan Güven?.. Burada. Sayın Hacı Filiz?.. Burada. Sayın Ali Şevki Erek?.. Burada. Sayın Ahmet İyimaya?.. Burada. Sayın Ramazan Gül?.. Burada. Sayın Mehmet Sağlam?.. Burada. Sayın İlyas Yılmazyıldız?.. ALİ NACİ TUNCER (Trabzon) - Takabbül ediyorum Sayın
Başkan. BAŞKAN - Sayın Saffet Arıkan Bedük?.. Burada. Sayın Faris Özdemir?.. Burada. Sayın Yahya Çevik?.. Burada. Sayın İlhan Aytekin?.. Burada. Sayın Erdoğan Sezgin?.. Burada. Sayın Mehmet Baysarı?.. Burada. Sayın Zeki Ertugay?.. Burada. Sayın Nurettin Atik?.. Burada. Sayın Mahmut Nedim Bilgiç?.. Burada. Sayın Hayri Kozakçıoğlu?.. Burada. Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama
yapacağız. Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) HACI FİLİZ (Kırıkkale) - Süre doldu Sayın Başkan. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, süre tamamlandı. BAŞKAN - Yani, 5 dakikalık süreye niye itiraz ettiniz
anlamadım. Sürenin bitimine baktık. TURHAN GÜVEN (İçel) - Hayır efendim, itiraz etmedik.
Bizden yok efendim... Olamaz da zaten... BAŞKAN - Sürenin bitimine kadar beklemek zorundaydık,
onu bekledik, başka bir şey yapmadık sayın milletvekilleri. YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sonra pusula geldi de... VEYSEL CANDAN (Konya) - Süre doldu ama... BAŞKAN - Efendim, siz, karşınızdakini görüyorsunuz.
Burada, üç arkadaş, üçümüz de bakıyoruz, çok da titizlikle riayet ediyoruz
Sayın Candan. VEYSEL CANDAN (Konya) - Süre biteli 1 dakika oldu
efendim. BAŞKAN - Hayır efendim... Estağfurullah... Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
bulunamamıştır. TURHAN GÜVEN (İçel) - Yarına bırakalım. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Gelmezler zaten bu saatten
sonra. BAŞKAN - 20.30'da toplanmak üzere, toplantıya ara
veriyorum. Kapanma Saati
: 20.10 BEŞİNCİ
OTURUM Açılma Saati:
20.30 BAŞKAN :
Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP ÜYELER
: Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum. III. – Y O K
L A M A BAŞKAN - 777 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci
maddesini oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi vardı; yapılan yoklamada
toplantı yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklamayı tekrarlayacağım. Yoklama elektronik cihazla yapılacaktır. Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 2. – Tütün,
Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden
Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve
Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu
Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı : 777) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Sayın milletvekilleri, 2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: Kurulun çalışma esasları, görev ve yetkileri MADDE 3. - Kurulun görev ve yetkileri şunlardır : a) Bu Kanun gereğince Kurum tarafından yürütülecek
görevler ile ilgili düzenlemeleri yapmak. b) Bu Kanunda öngörülen idarî para cezalarının tahsil
edilmesine ilişkin işlemleri yürütmek. c) Satış ve uygunluk belgesi başına alınacak tutarların
tespiti ile tescil, izin ve ruhsat harçlarının Kurum tarafından tahsiline
ilişkin işlemleri yürütmek. d) 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının
Önlenmesine Dair Kanunda yeralan hükümler
saklı kalmak kaydıyla, tütün ve alkol tüketiminden kaynaklanan kamusal,
toplumsal ya da tıbbî nitelikteki her türlü zararlı etkileri önleyecek
düzenlemeleri yapmak, bunlarla ilgili kararları almak. e) Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili sektörel
düzenlemeler yapmak. f) Yurt içinde ve yurt dışında konusuyla ilgili
kuruluşlarla işbirliği yapmak, gerektiğinde bu kuruluşlara Kurumun üye olmasına
karar vermek. g) Personel atamaları da dahil olmak üzere Kurumun
personel politikasını oluşturmak. h) Kuruma taşınır ve taşınmaz mal veya hizmet alınması,
satılması ve kiralanması konularında karar vermek. ı) Kurumun alacak, hak ve borçları hakkında karar
vermek. j) Kuruma bağlı akredite laboratuvarlarının tesis
edilmesine ve işletilmesine ilişkin şartları tespit etmek. k) 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun,
4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu, 492 sayılı Harçlar
Kanunu ve diğer kanunlar ile Genel Müdürlüğe verilmiş olan görevleri yürütmek. l) Görev alanı ile ilgili konularda gerekli gördüğü her
türlü bilgiyi, tütün, tütün mamulleri ve alkollü içkiler piyasasında mal veya
hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilerle bunların her türlü
birliklerinden istemek. m) Kanunlarla verilen diğer görevleri yürütmek. Kurul üyeleri, Kurulun para, para hükmündeki evrak,
senet ve diğer mevcutlarına karşı işledikleri suçlar ile bilanço, tutanak,
rapor ve benzeri her türlü belge ve defterler üzerinde işledikleri suçlardan
dolayı memur sayılırlar. Kurul üyelerinin, görevlerini yaptıkları sırada
öğrendikleri gizli bilgileri açıklamaları halinde, haklarında 765 sayılı Türk
Ceza Kanununun 229 uncu maddesi hükmü uygulanır ve Kuruldaki görevlerine son
verilir. Bu kişiler Kurul üyeliğine tekrar seçilemezler. BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu
adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer söz istemişlerdir. Buyurun Sayın Geçer. (SP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakika. SP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasanın 3 üncü maddesi üzerinde,
Saadet Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle Yüce Heyeti selamlıyor, saygılar sunuyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasanın 3 üncü
maddesinde, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme
Kurulunun görev ve yetkileri sayılmaktadır. Burada uzun uzun sayılmış, birtakım
görevleri var. Aslında, burada, kurulun oluşturulması 2 nci maddede
zikredilmişti. Bu kurul, âdeta, çok geniş alanda yetki kullanan; yani, tütün ve
alkollü içeceklerle ilgili piyasayı düzenleyen bir kurul. Bu kurul 7 üyeden
oluşmakta, üyeler 5 yıl süreyle Bakanlar Kurulu tarafından atanmaktadır ve
görev süreleri dolmadan da üyelerin görevine son verilememektedir. Aslında, burada dikkati çeken şey şu; şimdi, liberal
bir dönüşüm içerisinde olan Türkiye'de -hükümetin politikası da bu yönde- daha
çok, devleti küçültmek adına -devleti küçültmenin tanımı neyse- bir politika
izleniyor. Devleti küçültmek, aslında, devletin bürokratik alanlarını küçültmek
anlamında kullanılıyor; daha liberal, daha serbest bir piyasa oluşturulması
adına; ama, biz, burada görüyoruz ki, birtakım yeni kurullar, yeni kurumlar
oluşturularak, aslında devlet küçültülmüyor, devlet büyütülüyor. Yani,
bürokratik olarak oluşturulan yeni adacıklar, yeni dukalıklar, yeni özerk
kurumlarla, devlet aslında büyütülmektedir. Bu politika, devletin bürokratik
olarak küçültülmesi anlamındaysa, aslında devletin küçültülmesi için bürokratik
kuruluşların azaltılması, bunun daha çok yerel idarelere devri gerekirdi. Burada görüyoruz ki, âdeta, Meclisin yetkileri de, ne
bileyim, milletin egemenliğini kullanma yetkileri de, oluşturulan bu tip
kurulların vesayeti altına sokularak, yasamanın dahi yetki alanları
daraltılmaya çalışılıyor. Burada, atanan kurul üyelerinin 5 yıl görevden
alınamayışı; yani, bir siyasî iktidar değişse, yeni bir politika izleyecek olsa
bile, bu alanları düzenleyen kurul üyelerinin görevden alınamayışı ve bunların
âdeta bir dokunulmazlık zırhına büründürülmesi, sanki, egemenliğin bu tip özerk
kurumlara, kuruluşlara dağıtılmasını ve bunlarla birlikte kullanılmasını ortaya
çıkarıyor. Gerçekten, liberal bir piyasaya dönüştürülecekse ve devlet
küçültülecekse, bu tip kurumların azaltılması gerekirken böyle çoğaltılmasını,
tam bu düşünceyle tenakuz teşkil eden bir davranış olarak görüyoruz. Şimdi, daha önce de, Şeker Kurulu, Telekom Kurulu,
Tütün Kurulu, RTÜK ve buna benzer YÖK gibi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulu gibi yeni kurullar oluşturularak, âdeta, yürütmenin önüne de böyle
bürokratik birtakım derebeylikler, bürokratik birtakım hanedanlıklar
oluşturulmaya çalışılıyor. Burada, bu maddede sayılan görevler, aslında, idarî
para cezaları, satışa uygunluk belgesi verilmesi, laboratuvarlar kurulması,
gayrimenkullerin kurumlar için alınması, satılması ve diğer alanda, 1918 sayılı
Kaçakçılığı Men ve Takibine Dair Kanun ve diğer 492 sayılı Harçlar Kanunu gibi
alanlarda görev verilmesi, her türlü bilgilerin bu kurumlardan veya bu hizmeti
veren değişik kuruluşlardan alınması ve kanunla verilen diğer görevler bunun
görevleri arasında sayılmış. Aslında, burada, şuna değinmek lazım: Kurulun, elbette,
görevlerine burada, yasada yer verilmiş ve böyle bir kurul oluşturulmuşsa,
görevleri de olacaktır. Ancak, bunların, belki, İttihat Terakki döneminde,
Osmanlının son zamanlarında, meşrutî monarşi döneminde koyu merkeziyetçi bir
zihniyetin, cumhuriyet dönemine, âdeta, böyle hissî uzantısını oluşturan, böyle
bürokratik adacık ve kurumların yeniden tesisine ilişkin bir davranış içinde
olduğunu hükümetin burada görüyoruz. Oysaki, devlet küçültülecekse, demin dediğim
gibi, bu kurumların azaltılması gerekirdi herhalde; ama, maalesef, kurumlar
azaltılacağı yerde, âdeta, Türkiye'de, daha önce de söylemiştim, liberal bir
müzikle devletçi bir dans yapılıyor; yani, âdeta, liberal söylemler altında
birtakım bürokratik hanedanlıklar oluşturularak, yürütmenin ve yasamanın
yetkileri ve yetki alanları daraltılmaya çalışılıyor. Böylece, halkın
iradesinden de aslında bir noktada kaçış, halkın iradesini, burada tam olarak
milletin iradesinin temsili ve bu temsile dayalı oluşacak özgürlükçü bir
Türkiye ortamının önlenmesine âdeta çalışılıyor diye düşünüyorum. Çünkü,
yapılan işler söylenenlerin tam tersini burada yansıtmakta ve burada da yine,
böyle bir kurul karşımıza çıkmakta. Bu kurulun ileride yapabileceği ve tütün ve
alkollü içecekler piyasasını nasıl düzenleyeceği, neler yapacağı, liberal bir
ekonomide müdahaleden uzak bir piyasanın oluşması gerekirken bunlara nasıl
müdahale yapılacağı... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim. MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Teşekkür ediyorum. Buradaki tadat edilmiş görevlerin dışında, uygulama da
çok önem arz edecektir. İleride bunları göreceğiz bakalım. Türkiye'de,
bürokratik anlayışın nasıl hür düşüncenin önüne geçtiğine ve bunların önünde
büyük bir duvar oluştuğuna ileride şahit olacağız. İnşallah öyle olmaz
temennisinde bulunuyor, saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Geçer. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili
İlhan Aytekin. Buyurunuz Sayın Aytekin. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA İLHAN AYTEKİN (Balıkesir) - Muhterem
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Kanunun ilk müzakeresinde, Doğru Yol Partisi olarak,
biz, görüşlerimizi menfi olarak ifade ettik. Bu aşamada, Sayın Cumhurbaşkanı,
bizim tespitlerimizle mutabık kalmak suretiyle, kamu yararına, hukuka ve
anayasal ilkelere uygun düşmediğini takdir ederek veto etmiştir. Şimdi, tekrar,
bu Kanunun ve bu mahsus maddenin şurası bozuk, burası iyi değil demenin bir
kıymeti harbiyesi yok. Çünkü, veto edilen Tütün Yasasının aynen Köşke
gönderilmesi hususunda kararlı olduğunuz görülüyor. Ancak, bu doğrulardan ve
iddiasından vazgeçmeyeceğine emin olduğumuz Reisicumhurumuz, Anayasa
Mahkemesine gitmek suretiyle, bu meseleyi galip ihtimal, yine oradan da
döndüreceklerdir. Muhterem arkadaşlarım, benim bu aşamada söyleyeceğim
husus şudur: Bilinen bir şeyi ilan edelim, elin oğlunu dinliyorsunuz, bizi
dinlemiyorsunuz, millete de kulak vermiyorsunuz, olaylardan da intiba hâsıl
etmiyorsunuz. Biz malumu ilan edelim, bildiğiniz gibi, bu, IMF'nin siparişi
olan bir Kanundur. Gelin, doktorunuz Mr. IMF'den, onun ilaçlarından,
reçetesinden ve tedavi usulünden vazgeçin; çünkü, bakın, aynı teşhis, aynı
reçete ve aynı ilaçlarla tedavi ettiği Sinyor Arjantin komaya girmiş. Âdeta
efsunlanmış gibisiniz; ne zaman uyanacak, ne zaman ayılacaksınız belli değil,
ümit de yok. Ismarlama ekonomik programların, yanlış tarım
politikalarının, yanlış uygulamalarla Türkiye'yi hangi noktaya getirdiği,
durulmaz ve yaşanılmaz bir şekle soktuğu herkesin malumudur. Gelin, ne
yapacağınızı ecnebilere değil, başkalarına değil, kendi insanınıza sorun; çare,
dışarıda değil, içeridedir. Değerli milletvekilleri, devletin, kontrol, planlama ve
destekleme ile rekabet şartlarının bulunduğu tütün piyasasından çekilmesi
yanlış olur, yüzbinlerce insanımızı eli böğründe bırakırsınız. Çokuluslu
şirketlerin iştahları, bu sektörden geçimini sağlayanları yer, yutar. Milletin
rızkıyla oynuyorsunuz. Çiftçiye doğrudan destek vaatleriniz tencereye fasulye
olup girmiyor. Şimdiye kadar hangi dediğiniz gerçekleşti de bu taahhüdünüz
yerine gelecek... Bu millet sizin milletiniz, ne kötülük gördünüz?
Suçları sizi iktidar etmek olmamalıdır. Minnet ve şükran borcu böyle
ödenmemelidir. Yarın, yine, onlarla yüz yüze gelinecektir. Bu Kanunla, dışarıya 600 000 000 dolara yakın tütün
satan Türkiye'yi, tütün alan Türkiye haline getiriyor, 7,5 milyar dolarlık
pazarı birilerine ikram ediyorsunuz. Bu Kanunla, masum küreselleşme ve
globalleşme yutturmacaları adı altında ülkemiz zenginlikleri talan ediliyor ve
çokuluslu şirketlerin yurdumuz üzerine ahtapot gibi çökmesi sağlanıyor. Yağma
ekonomisinden sonra, Türkiye, şimdi de, işgal ekonomisine sokuluyor. Şeker,
tütün, bor, Manavgat, GAP, hangisi veya neler sıradadır, bilemiyoruz. Uluslararası anlaşmaları perde arkasında düzenleyen
Amerika ve Avrupa Birliği ülkelerindeki kotalar ve tahditleri bize kim izah
edecek ve çiftçisine, yılda 365 milyar dolar doğrudan destek yapan; yani, her
gün 1 milyar dolar -yani, 1,5 katrilyon- sübvansiyon yapan Amerika ve AB'deki
uygulamaları bize hangi aklıevvel anlatacaktır. Anlaşılıyor ki, Meclisimizin ve
icranın yetkileri dağıtılmak, gücü azaltılmak isteniyor. Bu sebeple, yeni
dukalıklar ihdas ediliyor. Çok kısa bir müddet önce, Sayın Başbakan, üst
kurullardan şikâyetçi oluyor; siz, şimdi, oylarınızla bir yenisini
kuruyorsunuz; bunun mantığını bulmak mümkün değil. Devlet yönetimi ciddî ve
veballi bir iştir. Hükümet olarak dökülüyorsunuz, her anlamda dökülüyorsunuz.
Takatiniz kalmadı, zorlamayın. Hem kendiniz rahat değilsiniz hem millet huzur
içerisinde bulunmuyor. Bu işin doğrusu, emaneti sahibine teslim etmektir. Bazı
hükümetlerin ülkeye tek hizmetleri istifalarıdır. Gelin, bu ülkeye hizmetinizi
yapın. Çok teşekkür ederim. (DYP ve SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aytekin. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Karaman
Milletvekili Sayın Zeki Ünal, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ ÜNAL (Karaman) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 777 sıra sayılı yasanın 3 üncü maddesi
üzerindeki görüşlerimi arz etmek üzere AK Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. Değerli milletvekilleri, 3 üncü maddede, Kurulun
çalışma esasları, görev ve yetkileri sayılmaktadır. Bilindiği gibi, Kurul,
Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunun karar
organıdır. Biri başkan ve biri başkanvekili olmak üzere 7 kişiden teşekkül eden
Kurul, Maliye, Sağlık, Tarım ve Köyişleri Bakanlıkları ile Hazine Müsteşarlığı,
Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği temsilcilerinden
oluşmaktadır. Kurulun görevi ve işlevi dikkate alınırsa, kurula, ziraat
fakültelerinden tensip edilecek bir akademisyen, tütün eksperleri
yüksekokulundan ve Devlet Planlama Teşkilatından da birer temsilcinin
katılmasında fayda görüyorum. Değerli milletvekilleri, ilginçtir, hükümet, bir yandan
devleti küçültelim, bürokrasiyi azaltalım, bütçe üzerindeki personel
harcamalarını aşağıya çekelim, KİT'leri özelleştirelim derken, öbür yandan,
yeni yeni kurumlar, kurullar, birimler oluşturmak suretiyle, devleti
büyütmekte, masrafları artırmakta, bürokrasiyi ağırlaştırmaktadır. Gerçekten, hükümet, IMF'ye râm olmuş, iradesini ona
teslim etmiş bir ruh hali içerisinde, ülkeyi, sözde, yönetmeye çalışmaktadır.
Böyle teslimiyetçi bir hükümetin, halkın, ülkenin menfaatlarından ziyade, IMF
reçeteleri doğrultusunda bazı uluslararası tröstlerin menfaatlarını
düşünmesinden daha tabiî ne olabilir. Örnek vermek gerekirse, Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı hazırlıklarında kaynak olarak başvurulan Tütün ve Tütün
Mamulleriyle İlgili Özel İhtisas Komisyonu Raporuna bakmak kâfidir. Sayın Cumhurbaşkanı, ülke menfaatlarına, ülke tarımına,
özellikle de tütün üreticilerinin çıkarlarına aykırı bulduğu bu yasa tasarısını
geri çevirdiği halde, hiçbir değişikliğe uğramadan, tekrar Genel Kurula
getirilmesini nasıl izah edebilirsiniz? Dahası, Avrupa Birliği ülkeleri tütün
üreticilerini desteklerken ve Avrupa Birliğine girme hesapları yapılırken,
önümüzdeki yıldan itibaren tütünde destek alımlarının kaldırılmasını nasıl
açıklayabilirsiniz? Liberal sisteme geçmek, çiftçiyi perişan etmek demek
değildir. Önceden, ciddî, tutarlı ve kalıcı altyapı çalışmaları yapmak gerekmez
miydi? Üreticilerin haksız rekabete karşı korunmasına yönelik tedbirler
alınamaz mıydı? Tütün ekilen arazilerin, coğrafî şartlardan dolayı, alternatif
ürün ekimine müsait olmadığı gerçeğinden hareketle, tütün üreticileri için, bir
geçiş dönemi içerisinde, gelir kayıplarını gidermek amacıyla, gerekli
çalışmalar yapılamaz mıydı? Hükümet, 600 000 ailenin, yaklaşık 5 000 000
kişinin geçimini, istihdamını sağlayan önemli bir sektörü unutmuşa benziyor,
halktan, çiftçiden kopuk bir yönetim anlayışının tipik bir örneğini veriyor. Değerli arkadaşlar, yasalar, bildiğiniz gibi, halkı,
vatandaşları, ilgili sektörleri rahatlatmak, sorunları çözmek için çıkarılır;
ama, maşallah, hükümetin her çıkardığı yasa bir sorun oluyor, olay oluyor;
sorunları çözecek yerde, daha da ağırlaştırıyor. Bozulan sosyal ve ekonomik
dengeleri düzeltecek yerde, tersine, altüst ediyor. Âdeta, hükümetin kendisi,
sorun üretim merkezi haline geliyor. İkibuçuk yıldan beri iktidar olan hükümet,
bizim tespitlerimizi doğrularcasına, yanlış icraatlarını ısrarla sürdürüyor. Bizim bu tespitlerde yalnız olduğumuz sanılmasın; her
kesimdeki insanımızın, çiftçimizin, işçimizin, memurumuzun, esnafımızın,
sanayicimizin, emekli, dul ve yetimlerin de aynı görüşte oldukları yapılan
kamuoyu araştırmalarından anlaşılmaktadır. Fazla söze gerek yok, şu andaki Türkiye, üç sene
önceki, beş sene önceki, on sen önceki Türkiye değildir; Türkiye'nin sorunları
ağırlaşmıştır. Yaşadığımız krizler, sıkıntılar, bunalımlar, hükümetin eseridir.
Ümit ve temennim odur ki, ülkemiz, daha elim olaylar yaşamadan düze çıksın ve
sahili selamete ulaşsın. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ünal. Gruplar adına başka söz talebi yoktur. 3 üncü madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi
okutup, işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması
ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım Satımına, 4046 Sayılı
Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin (k) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
"k) 1918
sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunun 4250 sayılı İspirto ve
İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu, 482 sayılı Harçlar Kanunu ve diğer kanunlar
ile Genel Müdürlüğe verilmiş olan görevleri Kurulun vereceği kararlar çerçevesinde
Kurum tarafından ve/veya Genel müdürlük eliyle yürütmek" BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu? DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Önergeniz hakkında konuşacak mısınız; yoksa,
gerekçeyi mi okutalım?.. (AK Parti sıralarından "Gerekçeyi okutalım"
sesi) Gerekçeyi okutuyorum: "Gerekçe: Bu tasarıyla gelişmiş ülkelerde olduğu gibi tütün ve
alkollü içkiler piyasasını düzenleyen ve kontrol eden bir Kurum
oluşturulmaktadır. Bu Kuruma verilen görevler evvelce Tekel Genel Müdürlüğüne
çeşitli kanunlarla verilmiş kamu hizmeti ve imtiyazı şeklinde anılan..." NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, kendisi
okuduğunu anlıyor mu? HACİ FİLİZ (Kırıkkale) - Okuduğunu anlıyor mu acaba? MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan "gerekçeyi
okuyun" diye kim söyledi size? Ben üzerinde konuşmak istiyorum. BAŞKAN - Sayın milletvekili, ben, önergeniz hakkında
konuşacak mısınız diye sordum "hayır" dendi, gerekçe diye de
belirtildi, oradan belirtildi, başka imza sahibi arkadaşlarımızdan... MUSA UZUNKAYA (Samsun) - İmza sahibi benim
"gerekçeyi oku" diyen başkası. BAŞKAN - Sayın milletvekili, bu önerge, bir tek
zatıâlinizin imzasıyla gönderilmiş olsaydı, başkalarına sormamı hatalı
bulabilirdiniz; ama, oturduğunuz sıralardan "gerekçe okunsun" dendi
Sayın Uzunkaya. Buyurunuz. "Gerekçe: Bu tasarıyla gelişmiş ülkelerde olduğu gibi tütün ve
alkollü içkiler piyasasını düzenleyen ve kontrol eden bir Kurum
oluşturulmaktadır. Bu Kuruma verilen görevler evvelce Tekel Genel Müdürlüğüne
çeşitli kanunlarla verilmiş kamu hizmeti ve imtiyazı şeklinde anılan Genel
Müdürlükçe tüm yurt sathına yayılmış 82 başmüdürlük, 128 mağaza ve depo, 940 il
ve ilçe toptan satıcısı, 19 şarap fabrikası, 7 sigara fabrikası, 39
deniz-göl-kaya ve kaynak işletmeleri, 108 yaprak tütün işletmesi eliyle halen
yürütülmektedir. Kanunî hizmet ve imtiyaz niteliğindeki bu görevler 6 000 köyde
kayıtlı 600 000 tütün ekicisini, 200 000 üzüm ve 50 000 arpa ve anason
üreticisini ve keza 170 000 ruhsatlı bayii ilgilendirmekte olup, Tekel Genel
Müdürlüğü teşkilatıyla bu işlemleri başarıyla bugüne kadar yürütmüştür. Bu
tasarıyla kurulmak istenilen kurumun mevcut yapısıyla bu hizmetleri sürdürmesi
mümkün değildir. Bu nedenle, Tekel Genel Müdürlüğünün özelleştirme işlemleri
tamamlanıncaya kadar, kuruma, anılan Genel Müdürlüğe görev verme ve istifade
etme yetkisi verilmektedir. Böylelikle, hem hizmette aksama olmayacak hem de
yeni kadro ihdas edilerek istihdam fazlası personel oluşturulması önlenerek,
kanun amacına uygun hale gelecektir. MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Talep buraya geldi, kale alacağım; ama, önce
önergeyi oylamamız lazım. Sonra, maddenin oylanmasıyla ilgili... Önergede mi karar yetersayısı istiyorsunuz? MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Önergenin oylanmasında efendim.
BAŞKAN - Peki. Komisyonun ve hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Bir daha sayalım. Arkadaşlarımız arasında ihtilaf olduğu için bir daha
sayalım dedim. Tereddüt hâsıl olduğu için elektronik cihazla oylamayı
yapacağım. Azıcık hoşgörülü ve sabırlı olsanız... Biraz, birkaç
saniye önden gidiyorsunuz. Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla oylama
yapacağız. Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, pusulalarını, teknik
personel aracılığıyla 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge kabul
edilmemiştir; karar yetersayısı vardır. III. –
YOKLAMA BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 3 üncü maddeyi
oylamadan önce bir yoklama talebi var. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Bir maddede iki kez
olmaz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hüseyin Çelik, yoklama yapılmasını,
oylama esnasında mı istiyorsunuz, yoksa öncesinde mi? HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Maddenin oylanması esnasında. BAŞKAN - Oylamadan önce?.. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Evet efendim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Şimdi, arkadaşlarımızı arayacağım. Hüseyin Çelik?.. Burada. Mehmet Ali Şahin?.. Burada. Musa Uzunkaya?.. Burada. Şükrü Ünal?.. Burada. İlyas Arslan?.. Burada. Yahya Akman?.. Burada. Akif Gülle?.. Burada. Ali Sezal?.. Burada. Özkan Öksüz?.. Burada. Zeki Ünal?.. Burada. Mahmut Göksu?.. Burada. İsmail Özgün?.. burada. Tevhit Karakaya?.. Burada. Ramazan Gül?.. Burada. Yahya Çevik?.. Burada. Mehmet Sağlam?.. Burada. Yasin Hatiboğlu?.. Burada. Mustafa Geçer?.. Burada. Ali Oğuz?.. Burada. Latif Öztek?.. Burada. Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama
yapacağım. Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 2. – Tütün,
Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden
Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve
Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve
Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı :
777) (Devam) BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum... TURHAN GÜVEN (İçel) - Bu Komisyon, hiç yerinde
oturmuyor; talimat mı alıyor, nedir?! Olmaz ki bu!.. BAŞKAN - Sayın Kabil... Sayın Kabil... TURHAN GÜVEN (İçel) - Ara verin efendim, ara verin. AHMET İYİMAYA (Amasya) - İçtüzüğe göre ara vermeniz
lazım efendim. BAŞKAN - Sayın Kabil... Efendim, özür diliyorum; demin de hatırlatmıştım,
Komisyonda bir üyeniz varsa... PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Sayın Güven, Meclisin içindeyim!.. BAŞKAN - 4 üncü maddeyi okutuyorum: Kurumun hizmet birimleri, Kurum personelinin statüsü,
atanma usulü ve özlük hakları MADDE 4. - Kurul Başkanı Kurumun en üst amiri olup,
Kurumun genel yönetim ve temsilinden sorumludur. Kuruma, Kurul kararıyla iki
başkan yardımcısı atanır. Kurum hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli
görevler, idarî hizmet sözleşmesiyle sözleşmeli olarak istihdam edilen personel
eliyle yürütülür. Kurum personeli ücret ve malî haklar dışında 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa tâbidir. Kurul Başkanı ve üyeleri ile Kurum personeli 5434
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tâbidir. Emeklilik açısından
Kurul Başkanı bakanlık müsteşarına, Kurul üyeleri bakanlık müsteşar
yardımcısına denk statüde olduğu kabul edilir. Kurul Başkan ve üyeliklerine atananlardan, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu veya özel mevzuatla düzenlenmiş personel rejimine tâbi
olanlar, Kuruldaki görevleri sona erdikten sonra başvurmaları halinde ilgili
Bakan tarafından, mükteseplerine uygun bir kadroya atanırlar. Akademik
unvanların kazanılması için gerekli şartlar saklıdır. Kurul Başkan ve üyelerinin aylık net ücretleri, en
yüksek Devlet memurunun her türlü ödemeler dahil aylık net ücretinin iki katını
geçmemek üzere Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından tespit
edilir. Kurul üyeleri göreve başlama ve görevden ayrılma
tarihlerinden itibaren bir ay içinde ve görevleri devam ettiği sürece her iki
yılda bir mal beyanında bulunmak zorundadır. Kurum personelinin ücret ve diğer malî hakları,
Bakanlar Kurulunca belirlenecek esaslar çerçevesinde Kurulca tespit olunur. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 4 üncü madde üzerinde,
gruplar adına söz talepleri vardır. Önce, Saadet Partisi Grubu adına, Hatay
Milletvekili Metin Kalkan. Buyurun Sayın Kalkan. (SP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. SP GRUBU ADINA SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gene bir geceyarısı, gene halkın aleyhine,
gene Türkiye'de son iktidarınız döneminde 5 000 000'un üstüne çıkmış işsiz
sayısını artırmak üzere özel mesai yapıyorsunuz, yaptırıyorsunuz. Şimdi, Dervişzede olmuş bakan sayısına baktığımız zaman
10'u buluyor; Dervişzede ve hükümetzede olmuş halka baktığımızda da 60 000
000'u geçiyor. Arjantin teraneleriyle geçiştiriyoruz tekrar IMF'nin
buyruklarını, daha tepkisiz yerine getirtmek için; ama, Arjantin gibi keşke
olsak diyorum; çünkü, gelirleri bizim dört katımız, asgarî ücretleri de en
azından üç katımız. Buna rağmen biz, hâlâ fabrikalardan işçiyi, esnafı
dükkânlarından ve tarladan da çiftçiyi kovmak için, Philip Morris adına, IMF
adına burada mesai tüketiyoruz. Bütün bunlar, güya bize verileceği taahhüt edilen
faizli borç paralar için ve bu paralar kime gidecek; Türkiye'de bir müddetten
beri özel olarak kollanmış, korunmuş hortumculara gidecek. Nereden
söylüyorsunuz; şu anda Plan ve Bütçe Komisyonunda, yeniden 8,6 katrilyonu
"yeni borçlar düzenleme ve ödemeyi kolaylaştırma" adı altında,
İstanbul yaklaşımının, İstanbul grubunun, İstanbul dukalığının, holdinglerinin
teklifi üzerine oraya para transfer etmek için, aldığımız borçları hak
edebilmek için, biz bu yasayı, bu gece yarısında, fazla mesai anlayışıyla
çıkarıyoruz. Bu yasada neler var; Türk çiftçisinin tarladan
kovulması var. Sonra ne oluruz; Arjantin gibi oluruz para almazsak. Tekrar
ediyorum, keşke Arjantin gibi olsak; Arjantin, bizim millî gelirimizin dört
katına ve yaşam standardımızın da ortalama beş altı katına malik bir ülke.
Öyleyse, Türk halkının şu andaki mecalsizliğini daha fazla zorlayalım bakalım
demenizi hakikaten takdirle karşılamak lazım!.. Bu kadar cesaret, intihar
edecek insanda bile bulunmaz. Ülke, iktidarınız döneminde, tam bir cehenneme döndü;
aksini iddia eden varsa, buyursun söylesin; ama, bütün bunlar, güya, çok
eskilerin, belki de milattan öncekilerin -elinizden gelse o kadar arka zamana
atacaksınız- yüzünden. Üç senedir, dört senedir düzeltmeyecek misiniz; hayır,
düzeltemiyorsunuz; ithal bir bakan getirip, onun buyruklarıyla, Türk Halkına
katliamı fazla mesaiyle artırıyorsunuz. Kurullar, dukalıklar imparatorluğu oldu, bürokrasi
dukalığı oldu. Bakın, Sayın Başbakan da şikâyet ediyor. Şimdi, Plan Bütçe
Komisyonunda, yeni bir kurul hazırlanıyor ve burada, Cumhurbaşkanı reddettiği
halde, yeni bir kurul daha kuruluyor ve bu kurulların üyelerine, beş
seneliğine, on seneliğine çok özel saltanat maddelerini geçiriyorsunuz, onu
oyluyorsunuz. Bunun karşılığında da, Türk çiftçisini tarlasından
kovuyorsunuz Philip Morris adına. Bu, hiçbir iktidarın övünerek savunacağı veya
kabullenebileceği bir durum değil. Bakın, Cumhurbaşkanı kabul etmiyor bu
maddeyi, milletvekilleri kabul etmiyor; ey iktidar partileri, siz de kabul
etmiyorsunuz. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Kendi adına konuş!.. SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Kabul ediyor
musunuz?! ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Ediyoruz!.. SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Ediyor musunuz
çiftçinin tarladan kovulmasını?! ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Tarladan çiftçiyi kim
kovuyor?! SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Tütüncünün tütün
ekememesini kabul ediyor musunuz?! Etmediği için Sayın Başkan, Bakan idi;
şimdi, orada oturuyor. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Takiyye yapıyorsun. SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Etmiyorsunuz,
etmiyorsunuz!.. Ha, ediyorsanız, çok güzel, çok güzel; halk, bunu görsün. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Ayıp!.. Ayıp!.. SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Mademki, size oy
vermesinin karşılığında çiftçiyi tarladan kovmayı ona reva görüyorsunuz; bunu,
biz söylemek istiyorduk; bunu da belirttiğiniz için, size teşekkür ederiz. Bu
belirlensin, bu ortaya çıksın; Philip Morris adına, IMF'den alacağınız borç
adına, çiftçiyi tarladan kovma operasyonunuz ortaya çıksın. Şimdi, bunlar karşılığında da, orada, bürokrasi
imparatorluğu kuruyorsunuz ve maaşlarını buradan okuyalım; en yüksek devlet
memuru maaşının 2 katı, 3 katı, 4 katı. Buradan, milletin emeğinden toplanan,
asgarî ücretliyi daha zayıf düşüren bu olaylar karşısında topladığınız paraları
veya IMF'den aldığınız borcu, yeniden, orada, İstanbul dukalığının emrine
veriyorsunuz; yaptığınız iş bu, yaptığınız görev bu... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - İstanbul
dukalığından oy alamazsın. SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Evet, halka da verin
biraz, memurlara da verin biraz, işçiye de verin biraz, emekliye de verin
biraz. Dört seneden beri, millete, kabustan başka bir şey vermediniz. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Kendi adına konuş... SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Bunu, millet görsün.
Lütfen, bakın, aksini iddia ederek, oy alıp gelip, milletin canını yakmakta
ısrar etmeyin... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Ayıp!.. Ayıp!.. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Zamanın doldu... SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Bu, İstanbul
sanayicilerinin paraları... BAŞKAN - Sayın Kalkan... SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla)- Emeğinin
karşılığını... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Az üretecek, çok
kazanacak... SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Yaptığınız, yüz
karası... Dinleyin... BAŞKAN - Sayın Kalkan... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Milletin yüzüne
sürdüğünüz karaları temizliyoruz. BAŞKAN - Bakın, eğer bir saniye bana dönüp, sözünüzü
bitirmek için "kısa bir süre" deseydiniz, size eksüre verecektim.
Boşuna, orada, nefesinizi tüketiyorsunuz. Ben, size, sonuçlandırmanız için mikrofonu açıyorum;
buyurunuz. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Başkan da sizden
yana... SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Cumhurbaşkanı niçin
reddediyor bu maddeyi?.. Meclis bu maddeyi istemiyor... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Cumhurbaşkanını Meclis
seçti, Cumhurbaşkanını ben seçtim... SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Türk çiftçisi niye
reddediyor bu maddeyi ve Türk tütüncüsü niye reddediyor bu maddeyi. Bakın,
bütün bunlar, tekrar, birtakım holdinglere ve hortumculara para transferiniz
için. Bu mesainiz, yüz akı bir mesai değil, yüz karası bir mesai... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Milletin yüzüne
sürdüğünüz karaları temizliyoruz bu kanunla... SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Ama, elbette, bunun
bedelini ödemeye siz razıysanız, bizim, size söyleyecek bir sözümüz yok; fakat,
son bir olayla, acaba, şu çiftçiyi kurtarabilir miyiz, acaba, insafınızı
galeyana getirir miyiz diye çırpınıyoruz. Maalesef, bu şansınızı
koruyamıyorsunuz ve kurullar oluşturarak, "nasıl olsa halk unutur"
diyerek, bu millete daha fazla zulüm yapmaya devam edin. O milletin yapacağını
da hep beraber göreceğiz. Meclisi saygıyla selamlıyorum. (SP ve AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kalkan. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Amasya
Milletvekili Akif Gülle; buyurun Sayın Gülle. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA AKİF GÜLLE (Amasya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasanın 4 üncü maddesi
üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlarım. Görüştüğümüz madde, oluşturulacak kurul ve kurul
başkanıyla beraber kurul üyelerinin özlük haklarını düzenleyen bir maddedir. Değerli arkadaşlar, bu kanunun, görünürde en önemli
özelliği, kurulması öngörülen, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasa
Düzenleme Kurulu üyelerinin ücretlerine ait düzenlemedir. Bir başka ifadeyle,
bu kanunla birlikte garanti altına alınan düzenleme, kurul başkanı ve kurul
üyeleriyle alakalı düzenlemelerdir. Bu konuda, oldukça hassas davranıldığı anlaşılıyor.
Başbakanlık Müsteşarının aldığı maaşın iki katına kadar, kurul başkanına ve
üyelerine ücret ödenebileceği, bu kanunla, teminat altına alınmak isteniyor. Bu, ne kadar önemli bir kurul ki, bizim bütün
bürokratik teamül anlayışlarımızı altüst ederek, hem de Başbakanlık
Müsteşarının aldığı ücretin iki katına kadar ücret alınabilir denilebiliyor. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Milletvekili maaşının iki katı!.. AKİF GÜLLE (Devamla) - Değerli arkadaşlar, burada,
bürokrasinin içerisinden gelen çok değerli arkadaşlarımız var. Beni mazur
görünüz, her şeyden önce, bu tanımın, Türk bürokrasisine karşı bir saygısızlık
olduğunu ifade etmek istiyorum. Bizim, bürokraside en üst makamımız Başbakanlık
Müsteşarıdır. Elbette, bürokrasimizin de kendine göre bir hiyerarşisi, kendi
içerisinde bir saygınlığı söz konusudur; ama, şimdi, siz, bir kurul
oluşturuyorsunuz ve bu oluşturduğunuz kurulun üyelerine, bu ülkenin Başbakanlık
Müsteşarına ödediği maaşın iki katı kadar ücret ödemeyi kanunla teminat altına
almak istiyorsunuz. Değerli üyeleri, bu konuda bir kez daha düşünmeye davet
ediyorum. Bürokratik hantallığın, üretim ve işleyişi tıkadığı,
kadroların, bu hükümet eliyle iyice şişirildiği, bu nedenle de yeniden
yapılanma ihtiyacının gerekli olduğu bir dönemde, yeni bürokratik kurullar
oluşturma alışkanlığına, maalesef, bu yasayla da devam ediliyor. Yani, 7 şanslı
kişiyi, gereği gibi düşündüğünüzü ifade etmek istiyorum! Ancak, 7 sigara fabrikası, 29 tütün işleme merkezinde
çalışan 37 000 civarındaki işçi ve memur, 600 000 civarındaki çiftçinin
mutluluğu, tedirginliği ve yarınlara olan güveni hakkında, ne hikmetse, ne bir
ışık ne bir güvence verme ihtiyacını da hissetmiyorsunuz. Sadece, seçim bölgem
Amasya'da 10 000 civarındaki tütün ekicisi, 3 000 civarında çalışanımız da bu
tedirginliği çok yakından yaşıyorlar. Öyle inanıyorum ki, burada bulunan
iktidara mensup milletvekili arkadaşlarımın da durumları, bu anlamda, bizden
çok fazla farklı değil. Değerli arkadaşlar, bizler, aynı sancıyı, Şeker Yasasının
görüşüldüğü günlerde de yaşamıştık, aynı feryadı o günlerde de duymuştuk; ama,
sonuç, maalesef değişmedi, herhangi bir taraftan, bunlara ümit verebilecek bir
ses duyulmadı. Değerli arkadaşlar, ülke olarak şu anda yaşadığımız bu
süreç, ilk defa bizim yaşadığımız bir süreç değil. Bu süreçten dünyada geçen
başka ülkeler de var; başta, Kore olmak üzere, birçok ülke bu süreçten geçti.
Önce, el altından, ülkeye, ucuz yabancı sigara girişiyle başlayan bu süreç,
arkasından, yabancı sigaralara verilen izinle devam etti. Peşinden, yabancı
firmaların, o ülkelerde fabrika kurma izni çıkarıldı. Yabancı sigara
alışkanlığı ve müptelalığı geliştirildi; bilahara sigaraya daha çok bağımlı
kitleler oluşturuldu. Bugün, gelişmiş ülkelerde sigara içme oranı düşerken,
maalesef, son yedi yılda, bizim ülkemizde oldukça yükselen bir sigara
müptelalığını hep beraber yaşıyoruz. Bunun arkasından özelleşme geldi; şu anda
yaşadığımız süreç. Elbette, bunun arkasından gelecek olan süreç, yabancı
sigaraya olan alışkanlıkla beraber... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, bitirir misiniz. AKİF GÜLLE (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım. ... yerli fabrikaların kapatılması, yerli tütünün
sadece ve sadece katkı maddesi olarak kullanılması, sonunda, işsiz ve aşsız
milyonlar... Dünyada birçok ülkenin yaşadığı bu sıkıntıya, maalesef, adım adım,
ülke olarak bizler de gidiyoruz. Ümidimiz ve beklentimiz, bundan vazgeçmeyi
düşünmediğinize göre, ülkemizin bir an önce bundan vazgeçmeyenlerden kurtulması
olduğunu ifade ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Gülle. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Sayın
Ali Şevki Erek; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Değerli
Başkanım, Yüce Meclisin değerli üyeleri, değerli arkadaşlarım; bugün fevkalade
önemli bir konuyu konuştuğumuzun idrakindeyiz. Bir müddet evvel, bayram sebebiyle, seçim bölgelerimize
gittik, yurdumuzu dolaştık. Değerli arkadaşlarım, benim seçim bölgem, sizlerde de
olduğu gibi, pancar bölgesi, tütün bölgesi, hububat bölgesi, sebze ve meyve
bölgesi. Her ne kadar, sanayi varsa da maalesef, son iki-üç yıllık kriz, sanayi
namına tek bir topluiğne başı fabrika bırakmamış durumda. Böyle önemli bir konuyu, Türkiye'de nüfusumuzun yüzde
45'ini doğrudan doğruya ilgilendiren bir konuyu, çiftçimizin yarın ne hale
düşeceğini tasavvur dahi etmek istemediğimiz bir konuyu konuşurken, şüphesiz
ki, Yüce Meclise, bu 5 dakika içerisinde çok muhtasar bilgi vermeye gayret sarf
edeceğiz. Değerli arkadaşlarım, üzerinde konuştuğum konu, kurul
konusu, 4 üncü madde. Bu kurul konusunu kanuna bu kanuna koyarken, merak
ediyorum, acaba, Sayın Başbakanımız Ecevit'in onayı alındı mı? Sayın
Başbakanımız Ecevit'in onaylarına, sözlerine, Anadolu Ajansındaki haberlerine
bakıyorum; bu kurullar fevkalade tehlikeli, bu kurulların faydalı mı zararlı mı
olduğu konusunda henüz bir karara varılmamış; ama, kesin olan bir husus var ki,
devletin etkinliği yok, bu kurullara söz geçirilemiyor; yapılan işlerin
sonucundan da, bugün, Anadolu Ajansının haber bülteninde gayet açıkça yazıldığı
bir biçimde, işin hayra mı gittiği, şerre mi gittiği belli değil. Değerli arkadaşlarım, çok peşin olarak Doğru Yol
Partisinin fikrini söyleyeyim. Bu kurulları, yasal düzenlemeyle Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görüşürken de çok açık şekilde ifade ettik; yeni yeni
bürokratik kamburlar ihdas ediyorsunuz, bürokrasiyi yeniden anormal biçimde söz
sahibi kılıyorsunuz, yeniden israf kapıları açıyorsunuz ve yeniden, maalesef ve
maalesef, Türkiye'nin en yaşamsal konularına, bu yasalarla, bu kambur
bürokratik kurullarla çözümsüzlük getiriyorsunuz. Onun için, 4 üncü maddeye,
kanunun tamamına olduğu gibi, kesinlikle "hayır" diyoruz. Değerli arkadaşlarım, memleketimizin ve ülkemizin
birinci derecede sorunu dedik. Nüfusunun yüzde 45'inin ziraatla uğraştığı bir
ülkede yaşıyoruz. Eğer, bu yüzde 45 tarımla uğraşan kesimin hayatını idame
ettirecek şartları yerine getiremezsek, Türkiye'yi çok daha büyük bunalımlara
sürükleriz. Bugün, Türk köylüsü bir çıkmaz sokaktadır. Ben, ona
itiraz ediyorum, çıkmaz sokakta değil; önü ve arkası çıkmaz sokaktadır. Tarla
aynıdır, çoluk çocuk çoğalmıştır, tabanfiyatları, tavanfiyatları düşmüştür,
mazot 1 000 000 lira olmuştur, GAP gübresinin, DAP gübresinin bir çuvalı 20
milyon lirayı geçmiştir, şu anda faizi ödeme imkânından mahrumdur, ceza
tehdidiyle, hapishaneye girme korkusuyla, mesleğini ve işini götürme
mücadelesini yürütmektedir. O halde ne yapacağız? Bu yüzde 45 nüfus Türkiye için
normal mi; hayır, normal değil. Biliyoruz ki, Amerika'da, ziraatle iştigal eden
nüfus yüzde 2 ilâ 3 nispetinde; Avrupa Birliğinde bu ölçü yüzde 6 ilâ 7;
komşumuz Yunanistan'da yüzde 17 ile 20
arasında tarımla meşgul olan kesim. Şüphesiz ki, yüzde 45'i düşüreceğiz. Nasıl
düşüreceğiz; sanayie çekeceğiz. Şu anda, Türkiye'nin, bu nüfusu sanayie çekme
imkânı ve ihtimali kaldı mı; hayır, kalmadı. Şu anda, işini kaybeden 2 000
000'a yakın vatandaşımız var. Şu anda, işsiz sayısının yüzde 25'ini işini kaybeden
vatandaşlarımız teşkil ediyor. Köyde yaşayan vatandaşımızın "tütünü ekme,
başının çaresine bak, pancarı kotaya boğdur" dediğiniz köylünün çoluğu
çocuğu, tarladan bir şey elde edemezse, bu çoluk çocuk, hangi sanayi dalında iş
bulacak da hayatiyetini idame ettirecek mümkün değil. Bir tarafta getirilen
Pancar Kanunu, Şeker Kanunu, Tütün Kanunu ve köylüyü, bir derecede, tarihinin
en büyük yoksulluğuna mahkûm etme; öbür tarafta da, işsizine sanayide iş bulma
imkânını temelden kaldırma var. İki taraflı çıkmaz sokakta bunalan bir vatandaş
kitlesi... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sonuçlandırsanız sevinirim Sayın Erek. ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) - Tabiî, zaman zaman burada
bazı şeyler oluyor, gülebiliyoruz değerli arkadaşlarım. Bana göre, hiç
birimizin, bu kadar hayatî konular konuşulurken, gülmeye, hatta tebessüm etmeye
hakkımız yok. (DYP sıralarından alkışlar) Türkiye, tarihinin en büyük krizinin
tam göbeğinde. Şu anda konuşulan tütün kanunuyla, pancar çiftçisinde
olduğu gibi, pamukçuda olduğu gibi, ayçiçeğinde olduğu gibi, Ordu'nun
Giresun'unda olduğu gibi, tütün çiftçisi de -çok kesin söylüyorum- eli böğründe
kalmaya mahkûm edilmiştir. Bu kanuna külliyen "hayır" diyoruz.
Türkiye'ye hayır getirmeyeceğine inanıyoruz. IMF'nin verdiği bu talimatın
Türkiye Cumhuriyetinin aleyhinde olduğunu vurgulayarak, bu kanuna da bütün
kalbimizle hayır diyeceğimizi belirterek, Yüce Meclisinize, Yüce Heyetimize ve
Değerli Başkanımıza, şahsım ve Grubum adına sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
(DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Bakan. 4 üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır; önce,
geliş sıralarına göre okutacağım; sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 4
üncü maddesinin beşinci fıkrasının "aylık net ücretinin" ifadesinden
sonra "iki katı" ibaresinin "bir katını geçmemek üzere"
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN - Şimdi, son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 4
üncü maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere "Kurum hizmetlerinin
gerektirdiği personel öncelikle Tekel işyerlerinde çalışanlardan temin
edilir" fıkrasının eklenmesini arz ederiz.
BAŞKAN - Okuttuğumuz bu son önerge, aynı zamanda en
aykırı önergeydi sayın milletvekilleri; onun için, okunmasını müteakiben işleme
alacağım. Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu? DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Önergeniz hakkında konuşacak mısınız; yoksa,
gerekçeyi mi okutayım? MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın İsmail Özgün
konuşacak Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Özgün, son önerge bu; yanlış anlaşılmış
olabilir. Son önergede imza sahibi değilsiniz. Onun için, imza sahibi bir
milletvekilimizi ancak konuşturabileceğiz. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Önergelerden birinde imzam
vardı Sayın Başkan. BAŞKAN - Birincisinde olabilir İsmail Bey, yanılmış
olabilirsiniz. İkinci önergedeki imza sahiplerinden Sayın Musa
Uzunkaya, buyurunuz. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabiî, bizim, burada, muhalefet partilerinin sözcüleri ne
söylerse söylesin... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - İmam... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - İmam mısınız, cemaat misiniz,
onu, sandıkta gösterecek bu millet. İmam bildiğini okuyacak da, millet
bildiğini sizin için okuyacak. Bakın, arkadaşlar, ben size hemen şunu söyleyeyim, şunu
hemen açık olarak söyleyeyim: Bu yasalarınız temelde Anayasaya aykırıdır. Biz,
bunu daha önceki tartışmalarda burada söyledik. Yasanın tümü aslında Anayasaya
aykırıdır. Hatta, milletvekili olarak bakarsanız, yasa, biraz da sizi rencide
edicidir. O işin inceliğine de vâkıf değilsiniz; çünkü, yasayı okumuyorsunuz.
Bilmiyorsunuz, bakmaya da gerek duymadınız; çünkü, size böyle sunuldu. Ancak,
şu kadarını söyleyeyim: Allah nasip ederse, yapılacak ilk seçimde -bunu
milletimiz de bilsin- milletin büyük bir teveccühüyle, kahir ekseriyetle
iktidara gelecek bir AK Parti var. (AK Parti sıralarından alkışlar) MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Kendi kendinize
gelin güvey olmayın. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Geldiğimiz zaman -bunu bu
millet bilsin; bakın, bunu söylüyorum ve bugün tarih de yazsın bunu- inşallah,
yapılacak ilk seçimde iktidara gelecek AK Parti, yaptığınız tüm yanlışları
düzeltecek, milletimizin aleyhinde olan bu yasa dahil olmak üzere, tüm
yanlışları düzelteceğimizi bu millete buradan duyurmak istiyorum. Bu, ciddî bir
yanlıştır; bu, düzeltilmeye mecbur bir yanlıştır. Kaldı ki, bakın, burada az
önce arkadaşlarımız... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - AKP... AKP... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Arkadaşlar, ben partimin
adını biliyorum. Vasiyet partisi, falan filan diyecek yaşa da gelmedim! (AK
Parti sıralarından alkışlar) Yaşımı da biliyorum, işimi de biliyorum. EROL AL (İstanbul) - AK Parti diye mi düzelteceksiniz?! MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın,
şunu çok iyi biliniz ki, burada, biliyorsunuz, anayasa değişikliğinde
milletvekilleriyle ilgili bir madde geçti. Elbette, halk, kamuoyu bunu
tartıştı; medya da tartıştı. Haklı olan boyutları olur, olmayanı olur, ayrı bir
konu; ama, Anayasa açık. "Milletvekilleri dahi, en yüksek devlet memurunun
maaşının daha fazlasını alamaz" diyorsunuz; ama, burada, en yüksek devlet
memuru olan Başbakanlık Müsteşarı maaşının 2 katını bu kurula veriyorsunuz. IMF
öyle rica etti; emretti size! IMF size dedi ki: "Bunlara da bu parayı
vereceksiniz." Şimdi, sizin, devlet memurlarını, Başbakanlık müsteşarını,
bu kurullarla istiskal etmeye, onları hafife almaya, onları toplum nezdinde
maaşlarıyla küçük düşürmeye hakkınızın olmadığını da söylemek gerekir diye
düşünüyorum. Değerli arkadaşlar, yasa, tümüyle toplumu rahatsız
edici bir yasadır. Bu kurulun üyeleri daha önce de söylenildi -tabiî, bunların
özlük hakları elbette verilmeli eğer kurulacaksa böyle bir kurul- ama, bunların
seçim usulü yanlış, sürelerini belirlemeniz yanlış, çalışma usulleri yanlış,
atama şekilleri yanlış ve en son, kendilerine takdir etmeyi düşündüğünüz özlük
hakları da yanlıştır. Nitekim, arz ettiğimiz gibi, daha önceden kurulan,
teşekkül ettirilen kurullarda olduğu gibi, memleketi bir kurullar ve kurumlar
yumağı haline getirerek, büyük bürokratik, yeni oligarşik adacıklar meydana
getirdiniz. Bakanlar Kurulu, diğer kurullar tasfiye edildi, tüm yetkiler
bunlara devrediliyor ve ücretleri itibariyle toplum nezdinde fevkalade rahatsız
edici bir boyuta getirilmektedir. Bizim, burada önergemiz şu; diyoruz ki, hiç
olmazsa, ne olur gelin, 2 katı değil... Mademki IMF kapısından... Bakın,
burada, dün açıkladınız; asgarî ücreti, şu memleketin gece gündüz çalışan
evlatlarına, 163 000 000 gibi, alay edercesine takdir ettiniz. Milletin gözünün
içine baka baka ve sıkılmadan!.. Evet, değerli arkadaşlar, bu, memleketin
evladıyla alay etmektir; yani, asgarî ücretle 163 000 000'u insanlara takdir
ediyorsunuz. Kalkıyorsunuz, bunun yanında, 4 milyar, 5 milyar lira, yani,
çalışan 30 işçinin aylığını bir kişiye takdir ediyorsunuz. Niye oradan
vermiyorsunuz denildiği zaman "olsaydı verirdik" derken, IMF'nin
dayattığı kurullara bol kepçeden dağıtım yapıyorsunuz. Kimin malını kime?..
Yani, eğer, IMF'nin göndereceği 10,5 milyar dolar buraya teksif edilir, bu
kurullara da verilir diye düşünüyorsanız, bilesiniz ki, önce, o 10,5 milyar
dolar borçtur. İkincisi de, o para da bir gün bitecektir. Dolayısıyla, biz, bu düşünülmesi gereken miktar
konusundaki teklifimizin kabulünü arz ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Uzunkaya.. Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı bu önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 4
üncü maddesinin beşinci fıkrasının "aylık net ücretinin" ifadesinden
sonra "iki katı" ibaresinin "bir katını geçmemek üzere"
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu? DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - İmza sahiplerinden Adıyaman Milletvekili Sayın
Mahmut Göksu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; görüştüğümüz tasarının 4 üncü maddesinde bir değişiklik önergemiz
vardır. Burada, kurulacak olan kurulun üyelerine, en yüksek
devlet memurunun her türlü ödemeleri dahil aylık net ücretinin 2 katını
geçmemek üzere bir ücret tayin edilmektedir. Tabiî, sadece, bu kurul üyelerinin
çalıştıkları süre içerisinde alacakları maaş değil, daha önceki
konuşmalarımızda da belirttiğimiz gibi, A'dan Z'ye bütün sosyal hakları tadat
edilmiş. Bir üst paragrafta da "emeklilik açısından kurul başkanı bakanlık
müsteşarına, kurul üyeleri bakanlık müsteşar yardımcısına denk statüde olduğu
kabul edilir" deniliyor; yani, kurul üyesi olduktan sonra, artık, bir daha
sırtlarının yere gelmesi söz konusu değil. Değerli arkadaşlar, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik
sıkıntılar nedeniyle kurul üyelerine daha makul ve mantıklı bir ücret
verilebilirdi diye düşünüyoruz. Bir yanda, az sayıda insana çok özel ekonomik
ve sosyal haklar tanınırken; öbür tarafta, yoğun emekle tarlasında karnını
doyurmak için uğraşan çiftçinin ekmeği elinden alınmaktadır. Bu, hiçbir zaman
kabul edilecek bir yasa değildir. Bunu, kabul etmemiz asla mümkün değil. Düşünün değerli arkadaşlar, demin arkadaşımızın da
söylediği gibi, bugün asgarî ücretliye hükümet 163 000 000 lira veriyor, memura
yüzde 10 veriyor. Hatta, bu ülkede işsizler ordusu o kadar çoğaldı ki, günlük
ekmeğini bile temin edemeyen vatandaşlarımız, büyük kentlerde, gece saat
3'lerde fırınların önünde kuyruklar oluşturmaya başladı, sadece 50 000, 100 000
liraya ekmeği alabilmek için. Herkes hayatından mutsuz oldu. Bakınız, daha önceleri işçiler, memurlar birtakım
protesto mitingleri yapardı; ama, sağcılar ayrı yapardı, solcular ayrı yapardı;
son zamanlarda ise, bu açlık korkusu sağcılık ve solculuğu da ortadan kaldırdı,
Emek Platformu diye hepsi bir araya geldi. Hatta, bir adım daha ileri gitti;
geçen, İşverenler Sendikası Başkanı işçi temsilcileriyle birlikte el ele omuz
omuza meydanlara inmek için program yaptıklarını söylediler; yani, sadece işçi
ile memur bir araya gelmedi, işverenler ile işçiler de bir araya geldi. Öyle
ki, bu dönemde öğrenciler yürüdü, öğretim üyeleri yürüdü, doktorlar yürüdü;
hatta, polisler bile yürüdü, çiftçilerimiz yürüdü, toplumun belkemiği olan
esnaf ayağa kalktı; ama, maalesef, değerli arkadaşlarım, hükümet bunların sesini
duymuyor. Ne var ki, tayin etmiş olduğu 7 seçkin insana en üst düzeyde maaş
takdir ediyor. Bakınız en üst devlet memuru demek Başbakanlık müsteşarı
demektir. Biliyorsunuz milletvekili maaşları gündeme geldiği zaman medya ayağa
kalkmıştı "olur mu canım! Bu kadar maaş alabilirler mi" diye. Ben
buradan medyaya sesleniyorum, bu 7 tane kurul üyesi, milletvekillerinin 2 katı
maaş alacak; o zaman, aynı itirazları bunlara da yükseltmesi lazım diye
düşünüyorum değerli arkadaşlar. Değerli milletvekilleri, bugün, ülkemizde 600 000 tütün
üreticisi, 5 000 000 insan bundan ekmeğini kazanmaktadır. Eğer, biz, bu
insanların ekmeğini elinden alırsak, yarın göçler olacak, işsizler ordusu daha
da çoğalacaktır. Bu insanlar, göçle beraber, büyük kentlerde eğitim, sağlık ve
altyapı dediğimiz sorunları oluşturacaklardır. Daha da kötüsü, doğduğu
toprakları terk etmek durumunda kalan bu çiftçi vatandaşlarımızın o arazileri
boş kalacak, atıl kalacak, hiçbir zaman ekonomiye bir katkı sağlamayacaktır.
Onun için, biz, o topraklarımızı boş bırakmamak istiyorsak bu çiftçimizi
doğduğu yerde, kendi köyünde doyurmak durumundayız diyorum değerli arkadaşlar. Değerli milletvekilleri, bazı arkadaşlarımız "eğer
serbest piyasa ekonomisine inanıyorsak bunu kabul etmek durumundayız"
diyorlar. Bakınız, dünyanın hiçbir yerinde tütün hakkında böyle bir ekonomik
kural yoktur. Sigara pazarları ya devlet tekelindedir ya da uluslararası sigara
tekellerindedir. Eğer, biz, devlet tekelinden çıkarıp da uluslararası tekele
verdiğimiz zaman -Türkiye'de sigara pazarı 8,4 katrilyondur- bütün paralar
uluslararası tekellere gidecektir. Bu 8,4 katrilyon paranın 6 katrilyon lirası
vergi olarak yine devlete dönmektedir. Devlet sadece tütüncüye 300 trilyon para
veriyor. 300 trilyon parayı vermemek için, 8,4 katrilyon lira parayı yabancı
şirketlerin ceplerine aktarmayı daha da yeğ tutuyor. Değerli arkadaşlar, şimdi, tütünü konuşuyoruz... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Göksu, lütfen konuşmanızı tamamlar
mısınız. MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Peki. Evet, önergemize destek vermenizi bekliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum. Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Sayın milletvekilleri, 4 üncü maddenin oylamasına
geçmeden önce bir yoklama talebi var. Yoklama için 5 dakika süre vereceğim,
yoklama işlemini bitirip, 4 üncü maddeyi oylatacağım. Bu işlemlerin bitimini
kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim. III. – Y O K
L A M A BAŞKAN - Şimdi, yoklama talebiyle ilgili önergede
imzası bulunan arkadaşlarımın salonda bulunup bulunmadıklarını arayacağım. Nevzat Ercan?.. Burada. Turhan Güven?.. Burada. Ali Şevki Erek?.. Burada. Erdoğan Sezgin?.. Burada. Ahmet İyimaya?.. Burada. Salih Çelen?.. Burada. Sebahattin Karakelle?.. Burada. Yahya Çevik?.. Burada. Kemal Çelik?.. Burada. Ramazan Gül?.. Burada. Doğan Baran?.. Burada. Mehmet Sağlam?.. Burada. Ayfer Yılmaz?.. Burada. Sevgi Esen?.. Burada. Saffet Arıkan Bedük?.. Burada. Ali Naci Tuncer?.. Burada. Mehmet Gözlükaya?.. Burada. Kadir Bozkurt?.. Burada. Rıza Akçalı?.. Burada. Nihan İlgün?.. Burada. Nevfel Şahin?.. Burada. Değerli milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama
yapacağız. Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme
giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 2. – Tütün,
Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden
Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve
Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair 20.6.2001 Tarihli ve 4685 Sayılı Kanun ve
Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/888) (S. Sayısı :
777) (Devam) BAŞKAN - 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, daha önce, Danışma Kurulunun
kararı Yüce Heyetinizce oylanmıştı. "Cuma günü çalışmaların bitimine
kadar" şeklinde bir kararınız var. Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 28 Aralık 2001 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati
: 22.03 |
|