Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21       CİLT : 72       YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

9 uncu Birleşim

18 . 10 . 2001 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                    Sayfa    

 

 I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.– Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın, ÖSS sonuçlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı

2.– Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan'ın, EURA'ya geçiş sürecine ilişkin gündemdışı konuşması

3.– Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın, deprem bölgesinde çekilen sıkıntılara ve alınacak tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

IV.– ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.– Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 272 nci sırasında yer alan 723 sıra sayılı Türk Medenî Kanunu Tasarısı ile Türk Kanunu Medenisinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının bu kısmın 7 nci sırasına, 273 üncü sırasında yer alan 724 sıra sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısının bu kısmın 8 inci sırasına alınmasına ve bu iki kanun tasarısının, İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilerek "temel kanun" olarak görüşülmesine; görüşme yöntem ve şekline ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V.– SEÇİMLER

A) Komİsyonlarda AçIk Bulunan Üyelİklere Seçİm

1.– Çevre Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

VI.– KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.– İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)       (S. Sayısı : 527)

2.– Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

3.– Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699)          (S. Sayısı : 666)

4.– Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675)

5.– Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)

6.– Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komis-yonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)

7.– Türk Medenî Kanunu Tasarısı ile Türk Kanunu Medenisinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner'in; Ankara Milletvekili Esvet Özdoğu ve Dört Arkadaşının; Aynı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/611, 1/425, 2/361, 2/680) (S. Sayısı : 723)

8.– Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/612) (S. Sayısı : 724)

9.– Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Ayrıcalıklar ve Bağışıklıklar Ek Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/686)        (S. Sayısı : 514)

10.– Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Büyükelçilikler Faaliyetlerinin Gayrimenkul ve Malî Veçhelerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/547)     (S. Sayısı : 204)     

11.– Türkiye Cumhuriyeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/326) (S. Sayısı : 64)

VII.– SORULAR VE CEVAPLAR

A)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, YÖK Araştırma Komisyonu Raporunun ne zaman görüşüleceğine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/4040)

2.– Isparta Milletvekili Razaman Gül'ün, 21 Şubat 2001 tarihinden sonra alınan ekonomik tedbirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/4622)

3.– Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, Avrupa Yatırım Bankasının yardımları ile ilgili basında çıkan haberlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/4638)

4.– İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı'nın, TELSİM'in borç ve alacaklarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/4666)

5.– Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun, fındık taban fiyatının belirlenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/4708)

6.– İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, özel cep telefonu şirketlerinin konuşmaları dinleyip dinlemediğine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/4727)

7.– Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu'nun, Temiz Şehir Operasyonuna ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/4730)

8.– Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, trafiğe kapatılan havalimanlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/4745)

9.– Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, yatırım araştırması yapılan ve yapılacak illere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/4746)

10.– İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, YÖK Araştırma Komisyonu Raporuna ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/4753)

 


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Adana Milletvekili Adnan Fatin Özdemir, Adana yöresinde ikinci ürün mısır bitkisinde ortaya çıkan spiroplazma kunkelii hastalığı ile yöre çiftçisinin kredi borçlarını ödeyememe sıkıntısına ve alınması gereken tedbirlere,

Iğdır Milletvekili Ali Güner, sınırlarımıza yakın illerimizde yaşayan vatandaşlarımızın sınır ticaretinde karşılaştıkları engellere, yaşadıkları sorunlara ve alınması gereken tedbirlere,

İzmir Milletvekili Hakan Tartan da, yeni akademik yılın açılması ve üniversitelerin önemine,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

25-27 Ekim 2001 tarihinde Stockholm'de düzenlenecek olan Kadın ve Erkeğe Eşit Fırsatlar İçin Parlamenter Komiteler Konferansına İsveç Parlamentosu Genel Sekreteri Anders Forsberg'in vaki davetine icabetle TBMM'yi temsilen katılacak heyete ilişkin Başkanlık tezkeresi,

Devletin askerî kuvvetlerini neşren tahkir ve tezyif etme suçunu işlediği iddia olunan İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak hakkında tanzim edilen ve daha önce gönderilen soruşturma dosyasının, bu defa, Adalet Bakanlığınca yeniden değerlendirilmek üzere geri istenildiğine ilişkin Başbakanlık tezkeresi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonda bulunan Başbakanlık tezkeresiyle ilgili dosyanın hükümete geri verildiği bildirildi.

Başbakan Bülent Ecevit hakkındaki 15.10.2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılan (11/19) esas numaralı gensoru önergesinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına ve gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin 23.10.2001 Salı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan  (6/776),

2 nci         "                       "                       (6/777),

3 üncü      "                       "                       (6/778),

4 üncü      "                       "                       (6/779),

5 inci        "                       "                       (6/780),

6 ncı         "                       "                       (6/781),

7 nci         "                       "                       (6/782),

8 inci        "                       "                       (6/783),

9 uncu      "                       "                       (6/784),

10 uncu     "                       "                       (6/785),

11 inci       "                       "                       (6/786),

12 nci       "                       "                       (6/787),

13 üncü     "                       "                       (6/788),

14 üncü     "                       "                       (6/789),

15 inci       "                       "                       (6/790),

16 ncı       "                       "                       (6/791),

17 nci       "                       "                       (6/792),

18 inci       "                       "                       (6/793),

19 uncu     "                       "                       (6/794),

20 nci       "                       "                       (6/795),

21 inci       "                       "                       (6/796),

22 nci       "                       "                       (6/797),

23 üncü     "                       "                       (6/798),

24 üncü     "                       "                       (6/799),

25 inci       "                       "                       (6/800),

26 ncı       "                       "                       (6/802),

27 nci       "                       "                       (6/804),

28 inci       "                       "                       (6/805),

29 uncu     "                       "                       (6/806),

30 uncu     "                       "                       (6/808),

31 inci       "                       "                       (6/809),

32 nci       "                       "                       (6/810),

33 üncü     "                       "                       (6/811),

34 üncü     "                       "                       (6/812),

35 inci       "                       "                       (6/813),

36 ncı       "                       "                       (6/814),

37 nci       "                       "                       (6/815),

38 inci       "                       "                       (6/816),

39 uncu     "                       "                       (6/819),

Esas numaralı sözlü soruların, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadıklarından, yazılı soruya çevrildikleri ve gündemden çıkarıldıkları açıklandı;

Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu, 27 nci sırada bulunan (6/804) esas numaralı sorusunun yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle görüşlerini açıkladı;

40 ıncı       "                       "                       (6/820),

41 inci       "                       "                       (6/821),

42 nci       "                       "                       (6/823),

43 üncü     "                       "                       (6/824),

45 inci       "                       "                       (6/827),

46 ncı       "                       "                       (6/828),

47 nci       "                       "                       (6/829),

48 inci       "                       "                       (6/830),

49 uncu     "                       "                       (6/831),

50 nci        "                       "                       (6/832),

51 inci       "                       "                       (6/834),

52 nci        "                       "                       (6/835),

53 üncü     "                       "                       (6/837),

57 nci        "                       "                       (6/843),

Esas numaralı sözlü sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi;

44 üncü sırada bulunan     (6/825) esas numaralı sözlü soruya, Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler,

54 üncü sırada bulunan   (6/838),

56 ncı sırada bulunan                       (6/842),

Esas numaralı sözlü sorulara, Devlet Bakanı Hasan Gemici,

58 inci sırada bulunan, (6/844) esas numaralı sözlü soruya, Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı,

Cevap verdi, soru sahipleri de cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar;

55 inci sırada bulunan (6/839) esas numaralı sözlü soruya, Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler cevap verdi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı :527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından;

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53) (S. Sayısı : 433),

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666),

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675),

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676),

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından;

Ertelendi.

Türkiye Cumhuriyeti ile Danimarka Krallığı Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin ve Eki Protokolün (1/672) (S. Sayısı : 456),

14 Aralık 1972 Tarihli Avrupa Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 7 ve 26 ncı Maddelerine Uygun Olarak, Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında 5 Nisan 1966 Tarihinde Düzenlenen Hollanda - Türkiye Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Revizyonunu Amaçlayan ve Hakların Meşruluğunu İlgilendiren Ek Anlaşmanın (1/674) (S. Sayısı : 458),

14 Aralık 1972 Tarihli Avrupa Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 7 nci ve 26 ncı Maddeleri Uyarınca, 5 Nisan 1966 Tarihli Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti Arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Revizyonunu Amaçlayan Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında Anlaşmanın (1/675) (S. Sayısı : 459),

Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarılarının, görüşmelerini müteakip elektronik cihazla yapılan açık oylamalarından sonra, kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.

18 Ekim 2001 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.07'de son verildi.

 

 

Yüksel Yalova

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Levent Mıstıkoğlu

 

Mehmet Ay

 

Hatay

 

Gaziantep

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 


              No. :  14

II. – GELEN KÂĞITLAR

18.10.2001 PERŞEMBE

Tasarılar

1.– Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/913) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.10.2001)

2.– İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/914) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.10.2001)

3.– Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi; İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/915) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.10.2001)

4.– Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Statüsünün Bazı Maddelerinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/916) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.10.2001)

5.– 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/917) (Dışişleri ve Plân ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.10.2001)

6.– Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kongo Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/918) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.10.2001)

7.– Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin 2000 Yılına Ait 4 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/919) (Plân ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.10.20001)

8.– Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/920) (Milli Savunma ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.10.2001)

9.– 2002 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı (1/921) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.10.2001)

10.– 2002 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı (1/922) (Plân ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.10.2001)

Teklifler

1.– Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 139 ve 148 inci Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin İçtüzük Teklifi (2/814) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.10.2001)

2.– İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/815) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plân ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.10.2001)

Tezkereler

1.– Genel Bütçeli İdarelerin 1999 Bütçe Yılına Ait Ek Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/898) (Plân ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.10.2001)

2.– Katma Bütçeli Dairelerin 1999 Bütçe Yılına Ait Ek Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/899) (Plân ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.10.2001)

3.– Genel Bütçeli İdarelerin 2000 Bütçe Yılı Kesinhesap Kanun Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/900) (Plân ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.10.2001)

4.– Katma Bütçeli Dairelerin 2000 Bütçe Yılı Kesinhesap Kanun Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/901) (Plân ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.10.2001)

5.–  Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/902) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.10.2001)

6.– Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in  Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/903) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.10.2001)

7.– İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/904) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.10.2001)

8.– Eskişehir Milletvekili İbrahim Yaşar Dedelek'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/905) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.10.2001)

9.– İçel Milletvekili Ayfer Yılmaz'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/906) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.10.2001)

Sözlü Soru Önergeleri

1.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Karadeniz Teknik Üniversitesi-Akçaabat Fatih Eğitim Fakültesinde bulunan mescidin kapatıldığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1603) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.10.2001)

2.– Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Hilvan-Ovacık Köyü okul sorununa ve taşımalı  eğitime ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1604) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.10.2001)

3.– Şanlıurfa Milletvekili  Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Viranşehir-Eyyüp Nebi Beldesindeki okul sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1605) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.10.2001)

4.– Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın,  Şanlıurfa İli ve köylerinin okul sorununa ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1606) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.10.2001)

5.– Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa'daki 2001 yılı eğitim projelerine ve öğretmen açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1607) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.10.2001)

6.– Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, 1996-1997 ve 2001-2002 öğretim yıllarında meslek liselerinde öğrenim gören öğrenci sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1608) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.10.2001)

Yazılı Soru Önergeleri

1.– Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın, Diyarbakır-Ergani ilçesinin imam-hatip ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/4948) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.10.2001)

2.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun ili ve Türkiye genelindeki milli eğitim müdürlüklerinin idareci kadrolarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4949) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.10.2001)

 

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

18 Ekim 2001 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Yüksel YALOVA

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9 uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, ÖSS sonuçlarıyla ilgili söz isteyen, Şırnak Milletvekili Salih Yıldırım'a aittir.

Buyurun Sayın Yıldırım. (ANAP sıralarından alkışlar)

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.– Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın, ÖSS sonuçlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı

MEHMET SALİH YILDIRIM (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2001 yılı üniversite seçme sınavı sonuçlarıyla alakalı değerleri sizlerle paylaşmak için söz aldım. Bana, bu olanağı sağlayan Değerli Başkana şükranlarımı sunuyorum.

Yüce Parlamento ve parlamenter hukukunun çok özenle korunması gerektiği bir süreçte önemli bir görev aldınız; size başarılar diliyor, Yüce Heyete de saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, millî eğitimin temel amacı, ülke ve millet ihtiyaçlarına uygun nitelikli insangücünü, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş eğitim amaçlarına uygun olarak yetiştirmektir.

Millî eğitim, bu uğraşıörgün öğretimdeki 447 451 öğretmeni, ilköğretim düzeyindeki 13 400 000 öğrencisi, ortaöğretimdeki 2 606 000 öğrencisi ve yükseköğrenimdeki 1 414 000 öğrencisiyle, yani, 18 milyon insanla birlikte yapmaya çalışır.

Bu sorun, millî eğitim sorunu, sadece 18 milyonluk, yani, nüfusun yüzde 25'inin sorunu değil, tüm ülkenin sorunu ve bu ülkenin genç, dinamik bir nüfusu olduğunu da hepimiz biliyoruz. Çünkü, her yıl 1 550 000 insan öğrenim için başlar ve 498 000 insan ortaöğrenimden mezun olur ve diploma alır.

Değerli milletvekilleri, her yerde olduğu gibi ortaöğrenimdeki bireyler, yükseköğrenim programlarında yer bulmayı umut eder, hayal eder ve bekler; ancak, ne yazık ki, her yıl olduğu gibi 2001 yılında da sınava giren 1 419 927 kişiden örgünöğretimde yer bulma şansı yakalayan sadece 282 000 kişi olur. 282 000 kişi yer bulur; ancak, eğitimle alakalı kontenjan sorununun bu denli sıkıntılı olduğu bir ortamda 26 000 kişilik kontenjan da boş kalır. Bunun ne anlama geldiğini biliyor musunuz; bakın, size aktarayım: Bugün ülkemizde, 73'ü eğitimde 76 üniversite var, bunların 51'i kamu, 25'i de vakıf üniversitesidir. Tüm vakıf üniversitelerinin ayırdığı kontenjanın 23 000 olduğu bir ortamda 26 000 kişilik kontenjan açığının ne denli büyük bir olgu olduğunun ve ne denli büyük bir kayıp olduğunun takdirini, ben Yüce Meclise bırakmak istiyorum.

Bu sorun, sıkıntı, sadece bu boyutta değil; bakınız neler oluyor: 6 039 lise birincisinden bir yükseköğrenim programında yer bulamayanların sayısı 1 882; yani, yüzde 31,3. Başarı notu mükemmel olan insan yükseköğrenim programında yer bulamıyor. Bu, çok anlamlı; ne anlam ifade ettiğini de biraz sonra sizlerle paylaşacağım.

Bugün, sınavlarda, maalesef, çok bilen değil, okuduğunu anlayan ve çabuk karar verebilen bireylerin başarılı olduğunu da ne yazık ki belirtmek istiyorum.

Yine, önemli bir nokta şu ki, çok yüksek puan almak da, bir programa yerleşmek için yeterli değil, akılcı tercih yapmak gerekiyor.

Tüm bunları üst üste koyduğumuz zaman, ortaya çıkan tablo, bir hayli düşündürücüdür; millî eğitim için düşündürücüdür ve ortaöğrenim için düşündürücüdür.

Sınavda başarılı olanlarla ilgili dağılıma bakıyorsunuz; o yılki mezunların başarı yüzdesi, yüzde 21. Bunu yeterli mi bulacaksınız?.. Bakın, size bir rakam vereyim: 1983 yılında, o yılki mezunların üniversiteye girmedeki başarı oranı yüzde 59,5. Onsekiz yıllık süreç içerisinde millî eğitimin ve performansın ileriye yönelmesine karşın, beklentisine karşın, başarının yüzde 200 gerilemesini izah etmek mümkün değil ve yine, önemli bir nokta, önceki yıl bir programda yer bulamayanların başarı oranı yüzde 38. Bir yıl önce bir başka programda yer bulanların başarısı yüzde 38,2 ve bir yükseköğrenim programını bitirenlerin başarısı ise, yüzde 40,3. Bu, çok anlam ifade ediyor. Ne anlam ifade ettiğini biraz sonra sizlerle birlikte paylaşacağım.

Başarıdaki liselere bakıyorsunuz: Genel liselerde başarı yüzde 10,7, yabancı dil ağırlıklı liselerde yüzde 43,4, anadolu liselerinde yüzde 53,6, fen liselerinde yüzde 72, özel fen liselerinde yüzde 63, akşam liselerinde yüzde 1,9, çok programlı liselerde yüzde 4,8, imam-hatip liselerinde yüzde 4,8, teknik liselerde yüzde 8, endüstri meslek liselerinde yüzde 2,6, diğer meslek liselerinde yüzde 4,2.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SALİH YILDIRIM (Devamla) - Şu anlam ortaya çıkıyor: Bugün yükseköğrenimde başarılı olan ortaöğrenim, fen liselerine, anadolu liselerine ve yabancı dille eğitim gören liselere endeksli gibi görünüyor.

Peki, iller ve bölgeyle ilgili dağılıma dikkatinizi çekmek istiyorum: İlk 48 il içerisinde başarılı olan tek Doğu ve Güneydoğu Anadolu ili Kilis ve son başarısız 20 il içerisinde 19'u Doğu ve Güneydoğu Anadolu illeri. Bu iller içerisinde olan tek il Osmaniye. Peki, bunu adil, bunu doğru bulabilecek sağduyu sahibi bir tek insan bana gösterebilir misiniz?..

Eğitimin, sosyal hukuk devletinin herkese eşit koşullarda sunması gerektiği bir olgu olduğunu düşündüğünüz bir ortamda, bu tabloyu içine sindirebilecek kim var; bilemiyorum ve tabiî ki, bu değerlerin tesadüf olmadığının altını çizmek istiyorum. Bu, sadece üniversite seçme sınavında böyle değil; bu, devlet memurluk sınavında da böyle, bu, devlet işçi sınavında da böyle ve sosyoekonomik göstergelerde de bu çizelge, bu görüntü, ne yazık ki, hiç, ama hiç değişmemektedir.

Siz, Türkiye'deki öğretmenin sadece yüzde 6,9'unu Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya göndereceksiniz; siz, sadece, dersliklerin yüzde 13'ünü oraya tahsis edeceksiniz ve başarı bekleyeceksiniz!.. Bunu bilmek mümkün değil, bunu anlamak mümkün değil.

Anayasamızın 10 uncu maddesindeki amir hüküm, herkesin eşit olduğunu gösterir; ancak, ne yazık ki, eşitlik, belki kanunlar nezdindedir; ama, eğitimde fırsat eşitliğinin olduğunu söylemek mümkün değil. Herkese eğitim; evet; ama, herkese eşit eğitim, bunun kadar önemli bir olgudur ve yine, eğitimle alakalı, Anayasanın 42 nci maddesi, herkesin eğitim hakkına sahip olduğunu, hiç kimsenin bundan yoksun bırakılamayacağını amirdir; ancak, ne yazık ki, ne Anayasanın gereklerini, ne yurttaşlığın gereklerini, ne sorumluluğumuzun gereklerini bugüne kadar yeterince yerine getirdiğimizi söylemem mümkün değil.

Ben, bu duygularla, bu sorunları bir kez daha buraya taşımamayı diliyorum. Çünkü, bu konuyu buraya taşıyışım üçüncü kezdir. Bu konu, bu sorun düzelmediği sürece Doğu'da da Güneydoğu'da da Karadeniz'de de Ege'de de, hiçbir yerde rahat edilemeyeceğinin bilinmesini istiyorum.

Çok kısa süre içerisinde sorunun düzeltilmesi dileğimi iletiyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, dün, Değerli İzmir Milletvekilimiz Hakan Tartan üniversiteleri Yüce Meclisin kürsüsüne getirmişti; bugün de, değerli bilim adamı, Şırnak Milletvekili Prof. Dr. Sayın Salih Yıldırım dile getirdi. Her iki milletvekilimize de, böylesi önemli bir konuyu Yüce Meclisin gündemine, bu açıklıkta ve bu boyutlarıyla getirdikleri için teşekkürlerimi sunuyorum.

Şimdi, hükümet adına, Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu.

Buyurun Sayın Bakanım. (DSP sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün üniversiteler konusunda, bugün de öğrenci seçme sınavları ve yine üniversitelerle ilgili konuları gündeme getiren değerli milletvekillerimiz Sayın Hakan Tartan'a ve Sayın Salih Yıldırım'a teşekkür ediyorum. Bunlar, bilinmeyen konular değil, yıllardır üzerinde durduğumuz, konuştuğumuz konular.

Ben, Sayın Salih Yıldırım'ın açıklamalarıyla ilgili birtakım bilgileri de düzelterek açıklamalar yapmak istiyorum.

Bilindiği gibi, 2001-2002 öğretim yılı için üniversitelerimize öğrenci seçme sınavı 17 Haziran 2001 tarihinde yapıldı. Bu sınav, kurallarına göre uygulanmış, adaylar, kontenjanlar, tercihler ve puanlar göz önünde tutulmak suretiyle yükseköğretim programlarına yerleştirilmiştir. Böylece, 2001 yılı öğrenci seçme sınavı hiçbir sorun çıkmadan sonuçlanmıştır. Ek yerleştirme için başvuruların alınması da iki gün önce tamamlanmış ve yerleştirme işlemleri başlamıştır.

2001 yılı öğrenci seçme sınavına başvuran 1 418 914 adayın 1 026 903'ü 105 ve daha üstünde puan alarak, bunlardan 163 783'ü lisans, 118 359'u da önlisans olmak üzere -sayın milletvekilimizin de belirttiği gibi- toplam 282 142'si bir örgünöğretim programına yerleştirilmiştir. Açıköğretime yerleştirilen aday sayısı ise 173 771'dir. Böylece, 2001 yılı öğrenci seçme sınavında, toplam 455 913 aday, yükseköğretim programlarına merkezî yerleştirmeyle yerleştirilmiş bulunmaktadır. Bu sayıya, örgünöğretimde ek yerleştirme için kullanılacak 49 254 sayısı dahil değildir. Ek yerleştirmeyle birlikte örgün ve yaygın eğitime yerleşecek öğrenci sayımız 505 167 olacaktır.

2001 Öğrenci Seçme Sınavında yükseköğretim programına yerleşen adayların illere göre yerleşme durumları arasında çok büyük aşırılıklar da görülmemektedir. Örneğin, en yüksek yerleşme oranı yüzde 39,3 olan il ile yaklaşık ortalaması yüzde 30 olan tüm illerin arasındaki fark, büyük değildir. Türkiye'de ortalama yüzde 30'dur.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Açıköğretim dahil ama Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla)-İllerimizin beşte 3'ünde yerleştirilenlerin başvurularına göre, yüzde 25 ile yüzde 35 arasında değişmektedir. Hiçbir ilimizde, yerleşme oranı yüzde 10'un altına düşmemiştir. En düşük yerleşme oranı, Hakkâri ve Şırnak İllerimizdedir ve buralarda da yerleşme yüzdeleri, Hakkâri'de yüzde 14, Şırnak'ta ise yüzde 17'dir. Bu sayılar, yükseköğretim programımıza yerleştirilenlerin belli bölge ve okullardan oluşmadığını göstermektedir.

Önceki yıllarda yükseköğretim programlarına yerleşenlerin yüzdeleri bakımından en yüksek olan iller, büyük illerimiz idi. 2001 Öğrenci Seçme Sınavında, yerleşen yüzdesi yönünden en yüksek başarı ise, yüzde 39,307'le Çankırı İli olmuştur. 2001 öğrenci seçme sınavında, sayısal puanda en yüksek puanı alan aday Hatay İlimizin İskenderun İlçesindendir; İskenderun Lisesi mezunu bir öğrencimizdir. 2001 öğrenci seçme sınavında sözel, eşit ağırlıklı ve dil puanlarında en yüksek puanı alan adaylar arasında Gaziantep'in Nizip İlçesi, Bursa, Aydın, Antalya, Kocaeli'nin Gebze İlçesi, Ordu, Zonguldak, Tekirdağ ve Edirne İlinin Keşan İlçesindeki liselerden mezun olmuş adaylar da bulunmaktadır. Bu bilgiler de, 2001 ÖSS'de yüksek puan alan adayların, Türkiye genelinde, ilçelere kadar geniş bir çerçevede yetişmiş olduğunu göstermektedir.

2001 ÖSS'de, 6 039 okul birincisi adaydan 4 157'si, bir yükseköğretim programına yerleştirilmiştir. Yerleştirilemeyen 1 882 okul birincisinin yerleştirilememe nedenleri ise şöyle tespit edilmiştir: Sayıları az da olsa, bazı okul birincileri, yüksek puan almalarına rağmen, tercih formunu teslim etmemekte, bu durumda, adaylar, yükseköğretim programlarına yerleştirme işlemine dahil olamamaktadırlar. Bu adaylar, yurt dışında okumayı tercih eden adaylardır.

Bazı okul birincileri, nasıl olsa okul birincisi kontenjanından yerleşirim düşüncesiyle, tercihlerini, yüksek puanla öğrenci alan yükseköğretim programları arasından yapmakta, bu programlara puanları yetmeyince, oldukça yüksek puanları olmasına rağmen, yerleşememiş duruma düşmektedirler.

Bazı okul birincileri ise, yeterli puanları olmadığı için yükseköğretim programlarına yerleştirilememektedirler. Bu adayların çoğunluğu, meslek liselerinden birinci olarak mezun olanlardır. Meslek liselerinde daha çok el becerilerine ağırlık verildiği düşüncesiyle, bu sonucu da yadırgamamak gerekir.

Bütün bunlar, daha iyi eğitim isteyenlere cevap vermek için söylediğim sözler değildir. Daha iyi eğitim, fırsat eşitliği, daha nitelikli eğitim her çocuğumuzun hakkıdır; ancak, bütün bunlar, bütçe imkânlarıyla gerçekleşmektedir.

Türkiye'de üniversite sayısı yeterli midir sorusunu sorarsanız; hayır, yeterli değildir; fizikî altyapı yeterli midir sorusunu sorarsanız; hayır, yeterli değildir. Daha çok öğrenciye yükseköğrenim yapma imkânını sağlamamız gerekir. Bunun için, bütçe imkânları zorlanmakta ve kıt bütçe imkânları en ekonomik şekilde kullanılmaktadır.

Ben, geçen hafta Hakkâri'deydim, Van'daydım. Orada gördüğüm ilköğretim, ortaöğretim ve üniversiteye gitme arzusu, beni, Millî Eğitim Bakanı olarak gururlandırdı. Bilhassa, kız çocuklarımızın okuma arzusu ve annelerin "bizi okutmadılar, çocuklarımız okusun" arzuları, Türkiye'nin geleceği bakımından aydınlık günlerin çok uzak olmadığını göstermektedir. Ben de, sizin gibi, daha nitelikli, fırsat eşitliği olan bir eğitimi gönülden istiyorum, bütçe imkânlarını da bu anlayışla kullanıyorum.

Saygılar sunarım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı konuşmaya yanıt veren Sayın Millî Eğitim Bakanına, biz de teşekkür ediyoruz.

2.– Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan'ın, EURA'ya geçiş sürecine ilişkin gündemdışı konuşması

Gündemdışı ikinci söz, EURO'ya geçiş süreci hakkında söz isteyen, Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan'a aittir.

Buyurun Sayın Alphan. (DSP sıralarından alkışlar)

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Halkı ve Türkiye ekonomisi için yaşamsal önemde olduğunu düşündüğüm, sıkça değişen ülke gündeminde gözden kaçabileceği veya gerekli önemin verilemeyeceği endişesini taşıdığım EURO'ya geçiş süreci hakkında Yüce Meclisi ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla huzurlarınızdayım; hepinizi sevgiyle, hürmetle selamlıyorum.

Bilindiği gibi, Ortak Pazar sisteminin son aşaması olarak, Avrupa Birliğine mensup 12 ülkenin refah düzeylerini yükseltmek amacıyla, üye ülkeler, ortak ve tek para birimi olarak EURO'yu kabul etmişlerdir. Bu ülkeler, kendi ulusal paralarından vazgeçerek, 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren, 5, 10, 20, 50, 100, 200, 500'lük banknotlar halinde EURO'yu tedavüle sokacaklardır. Söz konusu ülkelerin, Alman Markı, Avusturya Şilini, Hollanda Florini, İrlanda Lirası, Fransız Frankı, Belçika Frankı, Fin Markkası, İspanyol Pesetası, İtalyan Lireti, Lüksemburg Frankı ve Portekiz Esküdosu ve Yunan Drahmisi, bu tarihlerde yasal para olma özelliğini kaybedecek, yani, tedavülden kalkacaktır.

Yine, iki ay kadar önce, Deutsche  Bundesbank üst yöneticilerinin, Almanya dışında 90 milyar Deutsche Markları bulunduğunu ve bunun üçte 1'ine tekabül eden 30-40 milyar Deutsche Markının da Türkiye'de olduğunu tahmin ettikleri yönündeki açıklamaları hatırlardadır. Bu miktara ilave olarak, yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın bu 12 ülkede yıllardır aktif çalıştıkları düşünüldüğünde, Türkiye'deki yakınlarına gönderdikleri milyarlarca frang, florin, liretten de bahsedilebilir. Kaynaklarının her birisini rasyonel değerlendirmek zorunda olan ülkemizde, çoğu yastık altı tabir ettiğimiz milyarlarca dolar değerindeki bu birikimler, şayet 31 Aralık 2001 tarihine kadar EURO'ya çevrilmezse, hiçbir değeri olmayan, süslü birer kâğıt parçası haline dönüşeceklerdir.

Vatandaşlarımızca konunun yeterince algılanmadığı ve aydınlatılmadıkları düşüncesinden hareketle, yastık altlarından küçük küçük; ancak, toplamda çok büyük olan bu paraların sisteme kazandırılabilmesi açısından, bazı bilgilerin bu kürsüden duyurulmasında yarar görmekteyim.

Gerçek ve tüzelkişiler, her yerde ulaşabilecekleri bankalar, finans kurumları aracılığıyla, saydığım 12 ülkenin parasını, 31 Aralık 2001 tarihine kadar EURO'ya dönüştürmelidirler.

Merkez Bankasınca, değişmemek üzere sabitlenen ve tüm bankalara bildirilen pariteleri kamuoyuna açıklamak gerekirse; 1 EURO 13.76 Avusturya Şilini, 1.95 Alman Markı, 40.33 Belçika Frankı ve bunun gibi parite ve kurlar üzerinden işlemler gerçekleştirilecektir.

Uygulamanın yürürlüğe girmesinden beri, bankalarca yapılan EURO'ya değişim işlemlerinde, bankalara göre değişen bir miktar masraf ve komisyon alınmaktadır. Hatta, bazı bankaların, bu ülkelerin paralarını önce Türk Lirasına çevirip, sonra EURO'ya çevirerek iki kez masraf almaları gibi haksız işlemler yapıldığı da duyumlarımızdadır. Çoğunlukla bankaların peşin komisyonlarını alarak, vatandaşa efektif başka bir döviz cinsinden ödeme yaptıkları gözlemlenmektedir; yani, bankalara efektif gelir gelmekte; ancak, anında komisyon ve masraflar kesildikten sonra efektif gider olarak geri çıkmaktadır. Bankalar, vatandaşa, şu kadar masraf ve komisyon nedeniyle şu kadar zararları olduğunu, vadeli EURO hesabı açtıkları takdirde şu kadar gelirleri olacağı bilgisini çoğu zaman vermemekte, vatandaşı vadeli hesaba özendirmemektedirler. İşte bu noktada, Merkez Bankası ve Hazine yetkililerine tarihî bir görev düşmektedir. Hazine, tüm bankaların, vatandaşın EURO hesabı açmasını teşvik ve EURO'nun bankalarında birkaç ay değerlendirilmesini istemeleri için gerekli tedbirleri almalıdır; yani, bankacılık sisteminin iştihasını kabartmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Devamla) - Vatandaşı özendirmek ise, parasını EURO'ya dönüştürürken, bankada vadeli hesap açtırdığı takdirde komisyon ve masraf alınmayacağı gibi, faiz ödemesi yapılacağını da vatandaşın bilmesinden geçer.

40 milyar Deutsche Markın yüzde 20'si bile bu yolla sisteme girse, bu rakam, Türkiye'nin iki ay gibi kısa bir sürede kasasına girecek 6 milyar dolar taze para demektir. Yüzde 50'sini sisteme sokabilmemiz durumunda, bu kaynak, 15 milyar dolarlık taze paradır.

Bankacılık sistemini, vadeli EURO hesapları için özendirmenin en kısa yolu ise, zaman zaman döviz cinsinden borçlanan Hazinemizin, en kısa zamanda, EURO cinsinden de borçlanabileceğini bankacılık sistemine duyurmasından geçer.

Ancak yüz yılda bir yaşanabilecek topyekûn bir para  değişikliği olayı, var olduğu bilinen yüksek meblağları sisteme kazandırabilirsek değer kazanır ve ülke için bir fırsat olur. Milletin yüce kürsüsünden, Merkez Bankası, Hazine, bankacılık sektörünün üst düzey yöneticilerine ve finans kurumlarına ve halkımıza, EURO'ya geçiş olayını, ülke, millet yararına dönüştürebilme tarihî fırsatımızı değerlendirmeye çağırıyorum. Fatma hanımın Fransa'daki oğlundan gelen harçlığı, Hüseyin'in Almanya'dan kız kardeşine gönderdiği çeyiz parasını, Ahmet Dedenin Avusturya'daki yeğeninden aldığı kara gün birikimini, Zehra Hanımın Hollanda'daki kocasından artırdığı beyaz eşya birikimlerini, aralık ayı sonuna kadar, EURO'ya çevirmek mecburiyetindedirler. Gelin, EURO'larınız tekrar yastık altına girmesin, "benim param küçüktür, ne işe yarar ki" demeyiniz, güvendiğiniz bankalarda açacağınız vadeli hesaplarınızda değer kazansın, ülkemiz kazansın, geleceğimiz adına Türkiyemiz kazansın.

Saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, size çok teşekkür ediyorum; yasama organı adına uygulayıcılara yol gösterici, ışık tutucu bir konuşma oldu, kutluyorum sizi.

Gündemdışı konuşmaya hükümet adına cevap verecek sayın bakan?.. Yok..

Gündemdışı üçüncü söz, deprem bölgesinde çekilen sıkıntılar ve alınacak tedbirler hakkında söz isteyen, Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'a aittir.

Buyurun Sayın Ayhan. (SP sıralarından alkışlar)

3.– Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın, deprem bölgesinde çekilen sıkıntılara ve alınacak tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; deprem bölgesinin durumu ve ihtiyaçları hakkında söz almış bulunuyorum.

Muhterem Başkana, söz verme lütfunda bulundukları için teşekkür ediyor ve yeni makamında da başarılar diliyorum.

Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinde bölge halkı ve aziz milletimiz büyük bir felaket yaşamıştır. Takriben 18 000 ölüm, 24 000 yaralı ve 324 000 ev ve işyeri hasarı, felaketin büyüklüğünü ortaya koymaktadır. Hayatını kaybedenleri rahmetle anıyor, geride kalanların ve milletimizin acısını paylaşıyorum.

Felaketten bugüne iki yıl geçti, 26 ay oldu; bu dönemde birçok çalışma yapıldı, ilgililere teşekkür ederiz; ancak, deprem yaralarının sarıldığını ve bölgenin normal hayata döndüğünü söyleyemiyoruz.

Eksikler neler:

1- Altyapı tamamlanmadı, yollar her gün kazılıyor, toz ve çamur içindeyiz.

2- Kalıcı konutlar tamamlanmadı; tamamlanan bölgelerde altyapı, yol, su, kanalizasyon eksik, sosyal ihtiyaçlar (alışveriş yerleri, eğitim, sağlık, ibadet yerleri, yani camiler) eksik, yapılmadı.

3- İşyerlerine yeterli destek verilmedi; işyerlerinin inşaı, işletme sermayesi desteği olarak.

4- Evini yapanlara verilen 6 milyar lira, bugün en az 15 milyar lira olması gerekir; yapılmadı.

5- Orta hasarlılara tamir bedeli olarak verilen 2 milyar lira, bugün en az 5 milyar lira olması gerekir; yapılmadı.

Evini yapanlara verilen 6 milyar lira ve orta hasarlılara tamir için verilen 2 milyar liralık -inşaat maliyetlerine göre, 1999'dan 2000 yılına, 2001 yılına, her yıla taşınarak- ödemelerde o katsayıların uygulanması gerekir.

6- Çok katlı orta hasarlı binalardan -hak sahibi yapılarak- fazla katların alınması gerekirdi. İki yıldır bu feryat yükselmesine rağmen, hükümet buna çözüm getirmedi.

7 - Deprem bölgesinde, üç yıl vergi, SSK ve Bağ-Kur primi muafiyeti uygulanmalıydı; yapılmadı. Erzincan depreminde yapılmıştı. Depremden hemen sonra yapılması gerekirdi. Bölgenin iş hayatının canlanması bakımından, üç yıllık bu programın görülmesi gerekirdi.

8 - Vergi terkini meselesi ortada kaldı. 2001 Temmuzunda ödenecek vergi, 15 Kasıma ertelendi; ancak, henüz daha kanun çıkmadı. Eğer, kanun, 15 Kasıma kadar çıkamayacaksa, mutlaka, yeni bir erteleme yapılması gerekir.

9 - "Bölgeye, kalkınmada öncelikli yöre teşviki uygulanması ve afet bölgesi ilan edilmesi gerekir" dedik; ancak, bu, yapılmadı.

10 - Adapazarı Şeker Fabrikası, iki yıldır tamir bekliyor; tamir edilmedi ve çalışmıyor, kapatılmak isteniyor. Bu kararın, mutlaka, değiştirilmesi, fabrikanın çalışır hale getirilmesi gerekir.

11 - Belediyelere yardımın afet hasarını karşılayacak miktarda olması gerekirdi. Afette ne hasara uğramışsa, İller Bankasından verilen vergi paylarının,  katsayının, o hasarı karşılayacak şekilde, zamana yayılarak, belli bir katsayıyla verilmesi gerekirdi; yapılmadı; hatta, bazı belediyeler, sırf kararnameye girmediği için, altı ay, bu ek yardımı alamadılar. Belediyeler çaresizlik içerisinde çırpınmaktadır.

12 - Kira yardımı muntazam uygulanmadı. Her süre sonunda, uygulanacak mı uygulanmayacak mı tartışmaları aylar aldı. Kira yardımının, hak sahiplerine evleri teslim edilinceye kadar, muntazam uygulanması gerekir.

13 - Bölgede birçok mesele ortada duruyor. Bölgenin meseleleri halledilmemiş vaziyettedir. Tabiî, netice olarak "bunun sebebi nedir" derseniz,  bunun sebebi, başlangıçta -muhtelif vesilelerle, aşağı yukarı kırk defa, bu kürsüden ifade ettim- bölge için bir deprem bakanı görevlendirilmesi ve projelerin tek elden yürütülmesi gerekirdi; yani, Yalova için, Sayın Yaşar Okuyan'ın yaptığı gibi, bölge için bir Yaşar Okuyan görevlendirilerek, dirayetli bir bakan görevlendirilerek, bölgenin rehabilitasyon çalışmalarının tek elden yürütülmesi gerekirdi; yapılmadı. Mesele, valilerin ve belediyelerin sırtına bırakıldı; bu değerli bürokratların ve idarecilerin de, siyasî irade olmadan bunun altından kalkmaları mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEVAT AYHAN (Devamla) - Bitiriyorum Muhterem Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

CEVAT AYHAN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bir diğer eksik, ihalelerin güçlü müteahhitlere verilmesi gerekirdi. İşin kaça yapılacağı mühim değil, işin kaç günde biteceği mühimdir. Bölgede yaşayan milyonlarca insanın günlük hayatı, altyapı yatırımlarıyla tahrip edilmiş vaziyettedir. Bölgeye gidenler, bölgeyi harpten çıkmış, harabe halinde görmektedirler. Yollar çamurdur, tozdur, kazılmıştır; maalesef, burada, yanlış yapıldı. Altyapı için yollar defaatle kazılıyor, 2 kilometre yerde 14 müteahhit çalışıyor. Halbuki, güçlü müteahhitlere verirdiniz, proje koordinasyonu sağlardınız; bir defa bir yolu kazdığınız zaman, orada, su borusunu, kanalizasyon borusunu, telefon hattını, elektrik hatlarını koyar, parsel bağlantılarını yapar; kapatır, asfaltı yapardınız, mesele çözülürdü. Ciddî bir proje yönetiminin gereği buydu; ama, bu görülmedi maalesef.

Bölgenin normal hayata döndürülmesi için, iç ve dış kaynakların, önceliklere göre verimli şekilde kullanılması gerekirdi. Siyasî irade yokluğu ve koordinasyon eksikliği, bölgeyi, bir kargaşa bölgesi haline getirmiştir.

Bölgede iktisadî hayat çökmüştür. İşyerleri kapanıyor. Mudurnu Tavukçuluktan sonra şimdi Köy-Tür de kapanıyor. Türkiye Kalkınma Vakfının... Tavukçulukta öncü olan, Erzincan'dan İzmir'e, Sakarya'ya kadar Türkiye'ye yaygın tavukçuluğu, modern tavukçuluğu getiren bu grup, maalesef, birtakım sıkıntılar sebebiyle, kasım ve şubat krizlerinin faiz ve döviz kuru dalgalanmaları sebebiyle, bütün iktisadî hayatı çarptığı gibi bu kurumları da çarpmıştır ve maalesef, bunlar da çaresiz vaziyette beklemektedirler; onbinlerce üretici gözünü Ankara'ya dikmiş, acaba Köy-Tür'ün meselesi nasıl çözülecek, krize giren diğer işletmelerin meselesi nasıl çözülecek diye bekliyor.

Hükümetin bunlara acilen tedbir almasını diler; hepinizi hürmetle selamlarım. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Deprem bölgesinin sorunlarını dile getiren Sayın Cevat Ayhan'a teşekkür ediyorum.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkanım, izniniz olursa, bölgeye ilişkin birkaç hususta da, ben, yerimden açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ercan.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; depremin üzerinden yirmialtı ay geçti. Elbette ki, kaybettiklerimizi unutmak mümkün değil, rahmetle anıyoruz.

Bölgede yaşayan insanların sorunları gerçekten çok ağır; bir de, buna, yaşanan ekonomik kriz eklendi. Tabiatıyla, bu ekonomik kriz, bölgedeki sorunları daha da derinleştirdi; sorunlar, dayanılmaz bir boyuta ulaştı. O bakımdan, hükümetimizin, konuya, bu açıdan yaklaşmış olması lazımdı; hem depremin büyük tahribatı ve hem ekonominin olumsuz yansımaları...

Dolayısıyla, bölge halkı perişan. Bakın, önümüz kış; halen, çok sayıda vatandaşımız, prefabrike konutlarda, bu kışı da geçirecek. Dolayısıyla, kalıcı konutların tamamlanması konusunda kaynağa ihtiyaç var, ödeneğe ihtiyaç var. Bir de, çok büyük ölçüde, bilhassa Adapazarı'nda, konut açığımız var, arsa üretilmesi lazım. Sayın Bakan, geçtiğimiz hafta Adapazarı'ndaydı, birlikte bölgeyi gezdik -hem mevcut Adapazarı'nı hem de yeni yerleşim alanını gezdik- sorunları orada da dillendirdik. Ayrıca, çok önemli, bakın, ticarî ve sınaî hayat Adapazarı'nda çökmüş. Esasen bölgede çökmüş, sadece Adapazarı'nda değil; ama, Adapazarı merkezi bütünüyle yıkıldı. Takdir edersiniz ki, 7 000'e yakın işyeri tamamen yıkıldı, 24 000 konut yıkıldı -orta hasarlı, hasarlı konutlar ve işyerleri hariç olarak bunları söylüyorum- ekonomik hayat felç oldu. Dolayısıyla, ticarî ve sınaî hayatın canlandırılması için, bir özel kalkınma modeline, teşviklere, muafiyetlere, istisnalara ihtiyaç var; böyle bir modelin uygulanması lazım, teşvik edilmek lazım. İşyerini kaybetti, oturduğu ikametini kaybetti, malını sermayesini kaybetti, elde avuçta hiçbir şey yok. Dolayısıyla, bu insanların desteklenmesi lazım.

Ayrıca, bir de, bakın, yaz boyu, ben, seçim bölgemde, toz toprak... Yani, Adapazarı'nda, çevre kirliliği, gerçekten, insan sağlığını tehdit eden boyutta; çevre oldukça kirli. Önümüz kış; çocuklarımız, insanlarımız, okuluna, işyerine belki çizmeyle gidip gelebilecek. Dolayısıyla, tamamen harap olan altyapının ikmali için, şu anda müteahhitler istihkaklarını alamamışlar kısmen. Dolayısıyla, bunların ödenmeyen istihkaklarının süratle ödenmesi ve ayrıca kaynak aktarımıyla da, bu altyapı çalışmalarının süratlendirilmesi gerekir.

Sayın Başkanım, izninizle, bir iki konuya da değinerek hemen tamamlayacağım.

Ayrıca, bir de, vergi terkin talebimiz var, vergilerin terkin edilmesine ilişkin. Konuyu ilgili Bakanlarla görüştük. Aslında, Meclis tatile girmeden önce bunun yasalaşmasını arzu ettik. Vergi terkin işlemine ilişkin tasarının süratle Meclisin gündemine gelmesi lazım; çünkü, o bölgede defterdarlık, vergi daireleri tamamen yıkıldı, işyerleri falan tamamen yıkıldı; hiç kimsenin, vergi ödemek gibi bir malî durumu da yok. Dolayısıyla, sadece Adapazarı merkezinde değil -tasarıda biz onu gördük arkadaşlarla- ilçelerinde de zarar görmüş, işyeri yıkılmış, mağdur olmuş, insanlarımız var. Zarar görmüş kesimi de dikkate alarak, yani, ilçelerde zarar görmüşse insanlarımız, vatandaşlarımız, esnafımız, bunları da bu yasanın kapsamına alarak, vergi terkin yasa tasarısının bir an önce Meclisten geçmesini de temenni ediyoruz. Devletimizin bölgeye desteğini ve ilgisini bekliyoruz.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Efendim, ben size teşekkür ediyorum.

Deprem bölgesine ilişkin, gerçekten -önümüzün kış olması münasebetiyle- ne yapabileceksek, yasama organı olarak bizim hiç vakit geçirmeden yapmamız gerekir. Onun için, her kim deprem bölgesindeki sorunlarla ilgili bir öneride bulunursa, ben, şahsen, Başkanlık adına müteşekkir olurum.

Sayın Dedelek, buyurunuz.

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 17 Ağustos 1999 tarihinde vuku bulan deprem, büyük bir coğrafyada vuku bulan, büyük  çapta insan ve mal kaybına yol açan bir depremdir; buna, küçük afet de diyebiliriz. Gerçekten, Deprem Araştırma Komisyonunda o tarihlerde görev yapan bir milletvekili olarak bölgeye sık sık gittik, incelemelerde bulunduk. Hatta, görevimizi biraz daha aşarak, araştırma yapmak yerine, oradaki halkın -ki, bölge milletvekilleri de biliyorlar- sıkıntılarını, onların içinde bulundukları birtakım zorlukları da Başbakanlık Kriz Merkezine taşıyabildik.

Şimdi, burada, değerli milletvekili arkadaşlarımızın söylediklerinde haklılık payı vardır. Gerçekten, hükümetimizin, bu kadar büyük bir coğrafyada, dünyada, belki de coğrafya genişliği açısından tek olan böyle büyük bir afet karşısında bocalamaları olmuştur; ama, elinden gelen gayreti de gösterdiği bir hakikattir. Burada, bölge halkının, sadece evini, konutunu yapmak da yeterli olmamaktadır; çünkü, halkın psikolojik durumu burada sarsıntı geçirmiştir, sosyolojik yapısında hâlâ sıkıntılar vardır ve en önemlisi, ticarî ve sınaî hareket durmuştur. Bu, sadece fabrikaları ikmal etmekle olacak bir hadise değildir. Özellikle, Adapazarı, büyük hasar gören bölgelerden biridir; burada, özellikle daha büyük yardım ve yatırımların yapılması noktasında gerekli tedbirler alınmalıdır.

Ben, özellikle, eksikliklerin başında, koordinasyon eksikliğine değinmek istiyorum. Gerçekten, bu depremde görülen en büyük açığımız, koordinasyon hatamızdır. Bunun da sebebi, biz, afet öncesi alınacak tedbirleri, afet esnasında yapılacak işleri ve afet sonrası yapılacak işleri üç bölüm halinde ele alıp bir müsteşarlık kurmak zorundayız. Orada, yetkili vali midir, yoksa bir bakan mıdır; böyle bir belirsizliğin olması zaman kaybına yol açmış ve halkımızı da psikolojik bir sıkıntı içerisine sokmuştur. Zaten depremin verdiği bir sıkıntı, devletin birtakım özverilerde bulunmasına rağmen, halka bunların hepsini benimsetememiştir; bu, bir gerçektir. Hâlâ da bu sıkıntıların devam ettiğini duymak bizleri üzmektedir.

Ben, bu açıdan, bir müsteşarlığın kurulup, artık, deprem sonrası gelişigüzel konuşmalarla, bir dolu hocanın çıkıp da deprem şu şiddetinde, bu şiddetinde gibi gelişigüzel beyanları yerine, tek bir merkezden bu hazırlıkların yapılması kanaatindeyim; çünkü, diyoruz ki, depremle iç içe yaşamak zorundayız, Türkiye afet bölgesidir. Mademki afet bölgesidir, depremle iç içe yaşayacaksak, hükümetimizden benim de burada bir ricam olacak. Bir daha bu depremleri yaşamak istemiyoruz; böyle bir afeti Cenabı Allah'tan temenni etmiyoruz; ama, Türkiye deprem bölgesiyse, bu tedbirleri almak için, önce bir müsteşarlık, hatta gerekirse, afet koordinasyon bakanlığının kurulması noktasında, biz, Yüce Meclis olarak çalışmalarımızı yapmak durumundayız.

Saygılarımla, bu konuda söz verdiğiniz için size teşekkür ediyorum; saygılarımı Yüce Meclise arz ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim Sayın Dedelek.

Sayın Pepe, buyurunuz.

OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; deprem bölgesindeki sıkıntıları dile getiren saygıdeğer milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Depremin merkezi olan Gölcük'le alakalı birkaç şeyi dile getirmekte fevkalade fayda görüyorum. Marmara depreminin odağında, merkezinde olan Gölcük, maalesef, Adapazarı'ndan da daha vahim bir durumdadır. Gölcük'ün su ve kanalizasyonu ihale edilmişti; fakat, müteahhit, ödemeleri yapılmadığı için işi bıraktı, işin vahim tarafı budur. Yani, şehrin her tarafı harabeye dönmüş, her tarafı kazılmış, müteahhit işi yarım bırakmış ve gitmiş; ödemeleri yapılmıyor.

Yine, bölgedeki eksik olan kalıcı konutlarla alakalı, mesela Karamürsel'le alakalı daha yer tespiti yapılmamıştır; yani, iki yılı aşkın süre geçmesine rağmen, Karamürsel'de yapılacak olan kalıcı konutlarla alakalı yer tespiti dahi yapılamamıştır. Gerek Karamürsel'de ve gerekse Hisareyn'de kalıcı konutlarla alakalı yer tespiti ve ihale yapılması için, hükümetin gayretini, desteğini yöre halkı beklemektedir.

Yine, yapılan kalıcı konutların doğalgaz temini için bugüne kadar gerekli adımlar, maalesef atılamamıştır. Halbuki, kalıcı konutların ısınma problemi, doğalgazla çözülecek şekilde planlanmıştır; ama, bölgeye doğalgaz bugüne kadar intikal edebilmiş değildir.

Yine, bilhassa Körfeze kıyısı olan belediyelerin sahillerinde büyük tahribatlar meydana gelmiştir; belediyelerin binalarını, araç ve gereçlerini alıp götürmüştür, yolları yıkılmıştır; ama, ne araç gereç konusunda ne de binalar konusunda -tabiî, bu katsayıların da önemli payı vardır bunda- gerekli hamleler yapılamamıştır.

Söz buraya gelmişken, pazar günü, Gölcük Belediye Başkanımızın bir toplantıda dile getirdiği hususu, ben de, burada, huzurunuzda arz etmek istiyorum. Gölcük'ün, 16 Ağustos 1999'daki haline gelebilmesi için 55 trilyon paraya ihtiyacı vardır; halbuki, bugüne kadar, fonlardan, paylardan, sair kaynaklardan ancak bunun yüzde 15'i gelebilmiştir. Bu süratle, Gölcük'ün 16 Ağustostaki Gölcük olabilmesi için, demek ki, yıllarca beklememiz gerekecektir.

Ben, yaklaşmakta olan kış şartları bölge insanının mağduriyetini daha da artıracağından, ona katkıda bulunacağından, bu konunun hükümet tarafından hassasiyetle takip edilmesini ve gereğinin yapılması için himmetlerini bölge insanı için istirham ediyor.

Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum.

Sayın Şandır, buyurunuz.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gerçekten, zannediyorum, asrımızın ve dünyanın yaşadığı en büyük deprem felaketini unutmamak gerekiyor, unutturmamak gerekiyor. Buna vesile olduğu için sayın milletvekilimize teşekkür ediyorum. Bu vesileyle, ben de, depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Yüce Allah'tan rahmetler diliyorum.

Kalanların ıstırabı, derdi, bir anda mutlaka bitmeyecektir; bunları yok saymak mümkün değil. Yapılması gerekenler noktasında, her birimiz, her insanımız, ne imkân varsa, devletimizin ne gücü varsa bunu talep etmelidir; bu deprem bölgesindeki insanlarımızın ıstırabına, çaresizliğine, yardımına koşmalıdır. Buna açıkyüreklilikle, bütün kalbimizle, biz de, Milliyetçi Hareket Partisi olarak katılıyoruz; ancak, burada, bir şeyi de ifade etmek lazım: Ülkemizin yaşadığı bu ekonomik sıkıntılar içerisinde, bu kaynak yokluğu içerisinde, hükümetimizin, devletimizin ve toplumumuzun deprem bölgesine ayırdığı kaynakları da, yaptığı hizmetleri de azımsamak, görmezlikten gelmek doğru olmaz. Bunu da teslim etmek gerekiyor.

Özellikle, bundan önceki Sayın Bakan Koray Aydın'ın oradaki hizmetlerini, burada, hayırla yâd etmek lazım. Ben inanıyorum ki, milletvekillerimizin bu duyarlılığı olduğu sürece, Büyük Millet Meclisimizin bu duyarlılığı olduğu sürece, yeni gelen bakanımız da, deprem bölgesine tüm imkânlarıyla koşacaktır, yapılması gerekenlerin, yapılabileceklerin azamîsini yapacaktır; ama, yine söylüyorum, depremi unutmamalıyız, unutturmamalıyız, oradaki insanlarımızın ıstırabına tüm imkânlarımızla ve fedakârlıkla koşmalıyız.

Bu imkânı verdiğiniz için, Sayın Başkan, size de teşekkür ediyorum; saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN - Ben de size teşekkür ediyorum efendim.

Gerçekten bir hakkaniyet gereğidir, hem Sayın Koray Aydın'a hem Sayın Hasan Gemici'ye hem Sayın Yaşar Okuyan bakanlarımıza... Elbette diğer sayın bakanların da büyük ilgisi olmuştur; ama, bu üç arkadaşımızın emeklerini de burada yâd etmekte fayda var.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Evet Sayın Başkan, ben de hatırlatmanıza teşekkür ediyorum efendim. Diğer bakanlara da teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Son olarak, Sayın Hatiboğlu ve Sayın Çalık arkadaşlarıma, kısa açıklama yapmaları için, söz vereceğim.

Buyurun Sayın Hatiboğlu.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, anlayamadığım bir hususu ifade etmek istiyorum: Muhalefet partilerinin bu ağlamaları, sızlanmaları, çare aramaları, Genel Kurula bilgi sunmaları, hükümeti tahrik ve teşvik etmeleri doğrudur; ama, bu iktidar partilerine ne oluyor; yani, bakanlarıyla görüşemiyorlar mı bu meseleleri götürmek için?! Görüşemiyorlarsa kendilerine randevu alalım.

Bakın, şimdi, ben, o deprem bölgesindeki, afet bölgesindeki o mağdur, mazlum insanların acılarını, figanlarını duyuyor gibiyim ve diyorlar ki: "Yani, bu iktidar partileri ne yapmak istiyor? Bize hizmet getirsinler. Onların işi, ağlamak değil, sızlanmak değil, şikâyette bulunmak değil; onların işi, icraatta bulunmaktır." Ben bunu arz ediyorum o bölgenin insanlarına tercüman olmuş olmak için.

Saygı sunuyorum efendim.

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum; ama, kabul edersiniz ki, yasama organı üyesi olup da bu sıkıntıları paylaşmayan bir arkadaşımızı bu çatı altında da düşünmek mümkün değil.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, benim ne demek istediğimi siz çok iyi anladınız...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Rahatsız olmayın; niye rahatsız oluyorsunuz?!

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Rahatsız olmuyorum. Usul var; çalışma yapacağız şurada.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çalık.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Sayın Başkanım, bu olanağı tanıdığınız için önce size saygılarımı arz ediyorum ve bu konuyu yüksek sesle tekrar bugün Meclis gündemine taşıdıkları için sayın milletvekillerimize de teşekkür ediyorum.

17 Ağustos felaketi, kuşkusuz, insanlığın yaşadığı en büyük felaketlerden birisidir. Bu, yaklaşık 20 milyon insanı direkt veya dolaylı etkilemiştir ve bizzat kendim de 12 Kasım depreminde enkazdan çıktığım için, bizatihi bunu yaşayan bir kardeşiniz olarak acıyı kendim de hissettim. Devletimiz, kuşkusuz, o zamanlar, insanların önce enkazdan çıkarılması için tüm gücünü tüm olanaklarını seferber etti. O günleri tekrar gözümüzün önünde canlandıracak olursak, tüm olanaklarımızla beraber devletimiz oradaydı.

Ondan sonra, tabiî ki, insanlarımızın ihtiyaçları beraberinde gelecekti; dolayısıyla, başını sokacak bir yer arıyordu, başını sokacak bir çadır arıyordu ve çoluk çocuğunun midesini dolduracak, çoluk çocuğuna yedirecek bir tas çorba arıyordu. Devletimiz, tüm olanaklarıyla beraber bunu yerine getirdi ve ondan sonraki süreçte, tabiî ki önümüz kıştı, kışın da hiç kimse yurttaşını dışarıda bırakmak gibi bir lükse sahip değildi. 57 nci hükümetimiz, vatandaşlarımız için prefabrike konutu gündeme getirdiğinde, birçok insan bağırdı "bu lükstür" diye. Halbuki, biz o zaman da tüm milletvekilleri, hele iktidara mensup milletvekilleri olarak, yekvücut olduk, sosyal devlet anlayışından hareketle "devletimiz bu prefabrikeleri yapmalı ve yerine getirmeli" dedik.

Ben, o günkü Bayındırlık Bakanımız Sayın Koray Aydın'a şükranlarımı sunuyorum; verdiği mücadeleden dolayı 57 nci hükümetimize ve konuyu çok yakından takip eden Sayın Gemici'ye ve Sayın Yaşar Okuyan'a da saygılarımı arz ediyorum.

Sayın Başkanım, biz, o zaman şunu söyledik: Hiç kimse acı üzerinden siyaset yapmasın, hiç kimse acı üzerinden bir şeyler çıkarmaya çalışmasın ve bu, insanlığın yaşadığı bir sıkıntıdır, dolayısıyla, buna, insanî boyutu öne çıkararak yaklaşım gösterme mecburiyetimiz vardır dedik ve ben, Ankara'da birçok bürokrata da aynen şunu söyledim: Değerli arkadaşlarım, eğer bölgeyi görmediyseniz, bölgeyi görmenizde fayda var; çünkü, Sayın Gemici "Ankara'ya gittiğim zaman deprem bölgesine yaklaşımım farklı, deprem bölgesini gördüğümde, deprem bölgesine yaklaşımım farklı oluyor" diyordu.

Onun için, 57 nci hükümetimiz, tüm olanakları seferber etmektedir. Bizler de, iktidara mensup milletvekilleri olarak, Sayın Başbakanımız dahil, sayın bakanlarımız dahil, hiçbir zaman, hiçbir şekilde acz içerisine girmedik. Grup Başkanvekillerimizin de yardımlarıyla beraber, her zaman, her konuyu, süratle intikal ettirmeye çalıştık. Yaramız büyüktü; fakat, kısa sürede sarılma olanağı yoktu.

Biz, bu arada, ekvergi gündeme geldiğinde, deprem bölgesinin ek vergi kapsamı dışına çıkarılması girişimini, Kocaeli Milletvekilleri ve deprem bölgesi milletvekilleri olarak girişimimiz sonucu erteledik. Daha sonraki süreçte, hayat standardı gündeme geldiğinde, yine, hayat standardı vergisinde, deprem bölgesini kapsam dışına çıkardık ve biliyorsunuz ki, çok büyük bir kesimimiz, kira yardımı, barınma yardımı adı altında bir yardım aldı, sosyal devlet anlayışından hareketle.

Önümüzdeki günlerde, yine, iktidar partisi milletvekillerinin girişimiyle beraber, prefabrike konutlarda yaşayan yurttaşlarımızın biriken elektrik borçlarının rahat ödenmesi ve onlara kolaylık tanınması için girişimlerde bulunduk; umuyoruz ki, onun da sonucunu alacağız. Doğalgaz çalışmaları devam etmektedir; ihalesi yapılmış, şu anda teknik açıdan bitme aşamasına gelmiştir. Belediyelere ödenen katsayılar kuşkusuz yetersizdir; ama, her türlü çalışma yapılmaktadır.

BAŞKAN - Sayın Çalık, kısa... Süreyi geçirdik. Ne olur, toparlayın.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Sayın Başkanım, bitiriyorum. (DYP, SP ve AKP sıralarından gürültüler)

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, hükümetin yerine mi cevap verecek?!

OSMAN PEPE (Kocaeli) - Arkadaşım, çıksın, Sayın Bakan konuşsun!

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Bitiriyorum.

Çok acılı bir bölgenin milletvekili olarak, sizin affınıza sığınarak bitiriyorum.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, konuşmacı 5 dakika konuştu; kendileri 15 dakikadır konuşuyor.

MAHFUZ GÜLER ( Bingöl) - Böyle bir usul yok!..

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Sayın Başkanım, kuşkusuz, sıkıntılarımız büyüktür; kuşkusuz, acılarımız büyüktür. 57 nci hükümetimiz, tüm birikimiyle beraber, tüm gücüyle beraber, bölgenin sorunlarını üstlenmiştir ve önümüzdeki günlerde de bunu bitirme noktasına gelecektir.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Gündemdışı konuşma alsın...

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Bu fırsat ve olanağı bize verdiğiniz için, tüm milletvekillerimiz adına, sizlere şükranlarımı sunuyorum.

Saygılarımı arz ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı... (DYP, SP ve AKP sıralarından gürültüler)

İzin verin... İzin verin...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkanım, hükümetin olmadığını tescil ettiniz, teşekkür ediyoruz; milletimiz de bunu görüyor zaten.

BAŞKAN - Şimdi, değerli arkadaşlarım, ben, 5 dakikalık bir gündemdışı konuşmayla yetinebilirdim; ama, arzuladım ki...

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Oturduğumuz yerden konuşalım o zaman hepimiz.

BAŞKAN - Tabiî ki, saatlerce konuşmamız mümkün; arzuladım ki, bütün arkadaşlarımızın katkısı olsun. Koskoca deprem bölgesinin sorunlarına, böyle, 5 dakikayla değinmiş geçmiş olmayalım istedim.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sorun yokmuş ki, arkadaş hepsini çözmüş!..

BAŞKAN - Tabiî ki, burada, sizlerin karşılıklı anlayışı da, bundan sonraki tutumumuzda ışık tutucu olacaktır.

Ben, katkı yapan bütün arkadaşlarımıza, burada teşekkür ediyorum, emeği geçenlere de teşekkür ediyorum; ama, yapılması gerekenler konusunda da, her birimizin hem görevi olduğunu düşünüyorum hem de hakkı olduğunu düşünüyorum.

Şimdi, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; önce okutacağım, sonra oylarınıza sunacağım:

IV.– ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.– Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 272 nci sırasında yer alan 723 sıra sayılı Türk Medenî Kanunu Tasarısı ile Türk Kanunu Medenisinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının bu kısmın 7 nci sırasına, 273 üncü sırasında yer alan 724 sıra sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısının bu kısmın 8 inci sırasına alınmasına ve bu iki kanun tasarısının, İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilerek "temel kanun" olarak görüşülmesine; görüşme yöntem ve şekline ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 84           Tarih: 16.10.2001

Danışma Kurulunca, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 

Ömer İzgi

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

 

M.Emrehan Halıcı

İsmail Köse

 

DSP Grubu Başkanvekili

MHP Grubu Başkanvekili

 

Beyhan Aslan

Ali Rıza Gönül

 

ANAP Grubu Başkanvekili

DYP Grubu Başkanvekili

 

Hüseyin Çelik

Ömer Vehbi Hatipoğlu

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

Saadet Partisi Grubu Başkanvekili

 

Öneriler:

İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilen, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 272 nci sırasında yer alan 723 sıra sayılı Türk Medenî Kanunu Tasarısının bu kısmın 7 nci sırasına, 273 üncü sırasında yer alan 724 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına alınması ve Türk Medenî Kanunu Tasarısının üzerinde yapılacak görüşme ve oylamalarda;

a) Tasarının bölümler halinde,

1.- Başlangıç ve birinci kitap "Kişiler Hukuku" kısmının 47 nci maddesine kadar 1 inci bölüm,

2.- 47 nci maddesinden 118 inci maddesine kadar olan kısmının 2 nci bölüm,

3.- İkinci kitap "Aile Hukuku" kısmının 118 inci maddesinden 282 nci maddesine kadar olan kısmının 3 üncü bölüm,

4.- 282 nci maddesinden 396 ncı maddesine kadar olan kısmının 4 üncü bölüm,

5.- 396 ncı maddesinden 494 üncü maddesine kadar olan kısmının 5 inci bölüm,

6.- Üçüncü kitap "Miras Hukuku" kısmının 494 üncü maddesinden 575 inci maddesine kadar olan kısmının 6 ncı bölüm,

7.- 575 inci maddesinden 683 üncü maddesine kadar olan kısmının 7 nci bölüm,

8.- Dördüncü kitap "Eşya Hukuku" kısmının 683 üncü maddesinden 779 uncu maddesine kadar olan kısmının 8 inci bölüm,

9.- 779 uncu maddesinden 939 uncu maddesine kadar olan kısmının 9 uncu bölüm,

10.- 939 uncu maddesinden sonuna kadar olan kısmın 10 uncu bölüm olarak görüşülmesi,

b) Tasarının tümü üzerinde gruplar, hükümet ve komisyon adına yapılacak konuşmaların 40'ar dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir), kişisel konuşmaların 10'ar dakika; bölümler üzerinde gruplar, hükümet ve komisyon adına yapılacak konuşmaların 20'şer dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) olması,

c) Maddeler okunmaksınız sadece bölümlerin ayrı ayrı oylanması ve bölümler üzerinde verilen önergelerin kabulü halinde o bölümün kabul edilen önergeyle birlikte oylanması,

d) Bölümler üzerinde komisyon ve hükümetin 1'er, milletvekillerinin de 3 önerge verebilmesi,

e) 724 sıra sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısının sadece tümü üzerinde görüşme yapılması ve tümü üzerinde gruplar, hükümet ve komisyon adına yapılacak konuşmaların 20'şer dakika, kişisel konuşmaların 10'ar dakika olması, tasarının 1-25 inci maddelerinin okunmaksızın birlikte oylanması; tasarı üzerinde hükümet ve komisyonun 1'er, milletvekillerinin de 3 önerge verebilmesi,

Önerilmiştir.

BAŞKAN - Muhterem milletvekilleri, şimdi okuttuğum bu Danışma Kurulu Önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ayrıca, kâtip üye arkadaşımın bundan sonraki bölümde oturarak okuması hususunu da oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teşekkür ediyorum.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V.– SEÇİMLER

A) Komİsyonlarda AçIk Bulunan Üyelİklere Seçİm

1.– Çevre Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Çevre Komisyonunda boş bulunan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Ordu Milletvekili Yener Yıldırım aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işten başlayacağız.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

2. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile aynı mahiyetteki kanun teklifinin müzakeresine başlayacağız.

3. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699)  (S. Sayısı : 666)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

4. – Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

5. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

6. – Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Alınan karar gereğince, Türk Medenî Kanunu Tasarısı ile Türk Kanunu Medenîsinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner'in, Ankara Milletvekili Esvet Özdoğu ve dört arkadaşının, aynı kanunda değişiklik yapılması hakkında kanun tekliflerinin görüşmelerine başlayacağız.

7. – Türk Medenî Kanunu Tasarısı ile Türk Kanunu Medenisinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner'in; Ankara Milletvekili Esvet Özdoğu ve Dört Arkadaşının; Aynı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/611, 1/425, 2/361, 2/680) (S. Sayısı : 723)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Alınan karar gereğince, Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

8. – Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/612) (S. Sayısı : 724)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir. 

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Ayrıcalıklar ve Bağışıklıklar Ek Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

9. – Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Ayrıcalıklar ve Bağışıklıklar Ek Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/686) (S. Sayısı : 514) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu, 514 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Saadet Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Niyazi Yanmaz; buyurunuz. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 514 sıra sayılı yasa tasarısı üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısıyla önümüze getirilen husus şudur: Karadeniz Ekonomik İşbirliği üye ülkelerinin temsilcileri ve sekreteryasının bir ayrıcalığının, bir bağışıklığının olması lazım. Bu, zaten -1946 yılında- Birleşmiş Milletler sözleşmesinde var; bu tür anlaşmalarda, üye temsilcilerine bu tür ayrıcalıklar ve bağışıklıklar tanınıyor. Karadeniz Ekonomik İşbirliği üye ülkeleri de, zaten, Tiflis'te, 1999 yılında, bu ayrıcalık ve bağışıklık anlaşmasını yapmışlar; ancak, üye ülkelerin parlamentolarının bunu oylaması, kanunlaştırması lazım. Bugün, önümüze getirilen yasa tasarısı budur. Biz de Saadet Partisi olarak, bu yasa tasarısının onaylıyoruz, tasvip ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, 21 inci Yüzyıl dünyasında -bilindiği gibi- hiçbir ülke, kendini dünya devletlerinden tecrit ederek yaşayamaz. Zaman zaman ülkeler arasında birtakım organizasyonlar yapılmaktadır; Avrupa Birliğinde olduğu gibi kıta bazında organizasyonlar yapılmakta, D-8'lerde olduğu gibi, ülkeler arasında kimlik birliği, tarih birliği gibi birtakım paralelliklerin olduğu organizasyonlar olmakta ve yine, Karadeniz Ekonomik İşbirliğinde olduğu gibi bölgesel birtakım organizasyonlar olmaktadır.

Değerli arkadaşlar, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütünün oluşturulmasında Türkiye'nin rolü büyüktür. Türkiye, bu konuda fikir sahipliği, fikir babalığı yapmıştır. Özellikle de, emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ'ın bu konuda katkısı çok fazladır. Yine, o dönemin Cumhurbaşkanı rahmetli Sayın Turgut Özal'ın, siyaset alanında, bunun hayata geçirilmesinde etkisi ve katkısı çok olmuştur.

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü için ilk adım 1992 yılında atılmış, toplanılmış; fakat, tüzelkişilik kazanması, 1998 yılında, Süleyman Demirel'in imzasıyla, Yalta'da yapılan anlaşmayla gerçekleşmiştir.

Değerli arkadaşlar, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü, bir bölgesel oluşumdur. Burada amaçlanan, Karadenize kıyısı olan ülkelerin, kendi aralarında, ticaretten tarıma, ulaşıma, turizme, hatta ve hatta, terör ve uyuşturucuyla mücadelede işbirliğine yönelik bir çalışmadır. Türkiye, kurucu üyelerden biri olması hasebiyle, bunda çok etkin rol almıştır; fakat, ne yazıktır ki, değerli arkadaşlar, Türkiye, bütün alanlarda olduğu gibi, özellikle 57 nci hükümet döneminde, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü çalışmalarında da çok pasif kalmıştır, âdeta, kendi kendini pasifize etmiştir.

Buraya üye ülkeler arasında, zaman zaman sürtüşmeler olmaktadır. Mesela, Yunanistan ile Türkiye arasında anlaşmazlıklar vardır; aynı şekilde, Azerbaycan ile Ermenistan arasında anlaşmazlıklar vardır; fakat, özellikle bugünlerde gündeme gelen Rusya ile Gürcistan arasında olan anlaşmazlık... Âdeta, 11 Eylül bahanesiyle Rusya, Gürcistan'ın Çeçen savaşçıları koruduğunu, kolladığını bahane ederek Gürcistan sınırına asker yığmıştır ve dün de televizyondan seyrettiğimiz kadarıyla, Gürcistan topraklarını bombalamaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu masumane bir davranış biçimi değildir. Bir defa, zaten, 57 nci hükümet, Çeçenistan konusunda "Rusya'nın iç meselesi" demekle çok büyük bir yanlış yapmıştır. Türkiye cumhuriyeti devleti bu silik politikaya layık değildir. 57 nci hükümet bu işi yüzüne gözüne bulaştırıyor, çok basiretsiz ve bilgisizce davranıyor.

Yine aynı şekilde Rusya'nın Gürcistan'a müdahalesi... Âdeta, 11 Eylül bahane edilerek, vuran vurana, fırsat bu fırsat mantığıyla, aynen Hindistan'ın Keşmir'i vurduğu gibi, Rusya da Gürcistan'ı vurmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu, anlaşılabilir bir tutum değildir, Türkiye'yi çok yakından ilgilendirmektedir. Özellikle, buzdağının görünmeyen kısmında Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı yatmaktadır. Bu boru hattı, özellikle, bölgede barışı dengelemek noktasında çok önemlidir ve yine, Gürcistan'ın Batı'ya entegre olması noktasında çok önemlidir. Türkiye'nin bir enerji koridoru oluşturması, millî menfaatları açısından ve ekonomik menfaatları açısından çok önemlidir; ama, bu, Rusya tarafından bugünlerde dinamitlenmektedir ve Türkiye de buna seyirci kalmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu çerçeve içerisinde, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütünün çok daha fonksiyonel olması... Sadece biçimsel olarak çok pasif halde kalması olmaz. Türkiye burada gerçek yerini almalıdır, kurucu üye olması hasebiyle gerçek yerini almalıdır; fakat, görünen odur ki, KEİ toplantılarına Türkiye'den parlamenterler katılmamakta, çok pasif kalmakta ve özellikle, Türkiye, bu konuda meydanı Yunanistan'a, Ermenistan'a, Rusya'ya bırakmaktadır. Özellikle, Yunanistan'ın Karadenize kıyısı olmaması hasebiyle, KEİ'ye alınması, üye yapılması, zaten baştan yanlış bir davranış biçimidir. Ancak, Türkiye buna seyirci kalmamalıdır.

Değerli arkadaşlar, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü çerçevesi içerisinde, üye ülkelerin nüfusu -dikkatinizi çekiyorum- 400 milyonu aşmaktadır ve bu ülkeler çok zengin yataklara sahiptirler. Özellikle, petrol ve gaz yatakları, 4 trilyon dolar civarında bir rakamdır. Bu, özellikle bu bölgeyi ve ekonomik kriz yaşayan Türkiye'yi -bundan faydalanmasını bilirse- çok rahatlatacak bir potansiyeldir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin, KEİ çerçevesi içerisinde dışticareti gittikçe azalmakta, yüzde 10'larda olan dışticareti gittikçe azalmaktadır. Özellikle, Rusya'dan ayrılan Bağımsız Devletler Topluluğuyla ilgili çok bariz, somut örnekler vermek istiyorum; 1998'de yüzde 24, 1999'da ise yüzde 42,5 oranında gerilemiştir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin bu ekonomik krizden çıkması için, sadece Avrupa Birliğine, Dünya Bankasına, IMF'ye endeksli çalışması yetmiyor; birtakım argümanlar geliştirmesi lazım. Bu da, ancak bölge ülkeleriyle olan ilişkilerle olur. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü buna en büyük potansiyeldir. Yine, Ortadoğu ülkeleriyle, Türkî cumhuriyetlerle olan ilişkileri artırmalı, yeni çabalar içerisine girmelidir. Aynen, özel sektör mantığı ve mantalitesiyle çalışmalıdır. Aksi takdirde, bu kısır döngünün enkazı altında hepimiz kalacağız diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bu çerçeve içerisinde, özellikle Türkiye'nin 57 nci hükümet döneminde en şanssız olduğu konulardan birisi de, dışpolitika sektörümüzdür. Her alanda olduğu gibi, 57 nci hükümet dışpolitikada da ülkemizi hiç de iyi temsil etmemektedir. Ben zannediyorum ki, bu hükümetin yapabileceği en iyi şey, ya müspet bir girişimde bulunması veya bir an evvel istifa etmesidir.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Saadet Partisi Grubu adına Sayın Niyazi Yanmaz konuştular. Kendilerine teşekkür ediyorum.

Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Amasya Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya'ya söz veriyorum.

Buyurun Sayın İyimaya. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Amasya)- Değerli Başkanım, Yüce Parlamentonun muhterem üyeleri; görüşülmekte olan uygun bulma yasa tasarısı üzerinde Grubumun görüşlerini arz ediyorum; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yasama üyeliği görevim boyunca, ilk kez, bir uluslararası mutabakat veya protokol konusunda yüce kürsüde konuşuyorum. Sözlerimin başında, bir cüretkârlık anlamına gelmemek üzere, uluslararası sözleşme düzeni konusunda, Türk yasama organının ve Türk sisteminin uygulamadaki birkaç hatasına işaret etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türk pozitif hukuku, milletlerarası anlaşmanın hangi yetkili tarafından görüşme konusu kılınacağı ve imza yetkisinin kimde olacağı noktasında yazılı bir kuraldan mahrumdur. Gerçi, bu noktada bir teamül vardır, Devlet Başkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı veya bunlardan birisinin yazılı olarak yetkili kıldığı kamu görevlisi şeklinde; ama, Anayasamızda bu konuda açık bir kuralın mevcut olmaması sebebiyle, şu anda görüşmesini yaptığımız ayrıcalıklar ve bağışıklıklar sözleşmesinin ait bulunduğu KEİPA görüşmelerinde, Türkiye'de, İstanbul'da, ilk defa, Cumhurbaşkanıyla yürütme organı arasında bir kriz yaşanmış ve maalesef, merhum Turgut Özal, uçağından, göklerden geri dönme çağrısına muhatap kalmıştır. Şu andaki Başkanvekili arkadaşımdan, Anayasa görüşmelerinde Anayasamızın 90 ıncı maddesindeki bu noksanlığı tamamlama iradesini göstereceğinden eminim.

Değerli arkadaşlar, yine, bizim Anayasamıza göre, sözleşmeleri onaylama yetkisi, yani, kararı verme, ittihaz ve ısdar yetkisi Cumhurbaşkanına aittir. Anayasanın 104 üncü maddesinin (b) bendinin beşinci fıkrası bu konuda herhangi bir tereddüde mahal vermeyecek sarahati ve emri içermektedir. Ne acıdır ki, Türk Parlamentosu, milletlerarası sözleşme düzenini, 1961 Anayasasının uyumu niteliğinde olan 1983 tarihli Milletlerarası Anlaşmaların Yapılması, İnikadı, Müzakeresi ve Onaylanmasına İlişkin Yasa çerçevesinde yürütmekte ve orada yetki, eski Anayasa gereği, Bakanlar Kuruluna verilmiş bulunmaktadır. İçişleri Komisyonumuz, eğer Anayasa yakın gelecekte değişmezse, umarım ki, bu hükmün uyumu noktasında karşı imza yetkisini de, yani, Başbakan ve Dışişleri Bakanının imzası yetkisini de içeren Cumhurbaşkanlığınca onaylanması meselesini yasaya yansıtacaktır.

Değerli arkadaşlar, yine, Yüce Parlamento, uluslararası sözleşmelerin müzakere düzeniyle ilgili özel bir içhukuk kuralından mahrumdur. Kanaatimce, burada, onay kanunlarının hepsinin, mutlak şekilde, genel olarak müzakeresi tabiî, bir şey demiyorum; ama, önemli yükümlülükleri, ağır mükellefiyetleri bünyesinde taşıyan veya önemli sorunları çözen sözleşmelerin, burada, en azından, madde madde okunması usulünün uluslararası alanda millî iradenin kazasız belasız tecellisi bakımından ve beklenmedik sorunlarla karşı karşıya kalınmaması bakımından bu usulün geliştirilmesi lazımdır. Hatırlayınız; çok yakın geçmişte, beyaz enerjiyle veya enerji sorunuyla ilgili yaşadığımız bileşik ve çözüm bekleyen problemleri, bu müzakere usulünün körlüğü sebebiyle yaşadık, içeriye giremedik, muhtevaya giremedik. Bu konu da önemlidir.

Değerli arkadaşlar, şu anda, görüşme konusu, müzakere konusuyla ilgili, yani, KEİPA düzenindeki, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü düzenindeki imtiyazlar, bağışıklıklar, muafiyetler şartıyla ilgili birkaç söz söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, ülke komşularının sorunlarına boğulmuş, hemen hemen sorunsuz komşusu bulunmayan ender ülkelerden birisi. Devletlerarası sorunlar, iki devlet arasındaki sorunlar, genellikle, tarihin ve coğrafyanın beslediği sorunlardır, kronik sorunlardır. Bunların çözüm konusu kılınması veya sağlıklı bir çözüm temeline oturtulmasının bir başka yolu, devletlerin dışında, karşılıklı bölgesel işbirlikleri ve bölgesel kuruluşlar kurmaktır ki, Karadeniz Ekonomik İşbirliği, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin düzen ve rejim itibariyle çöküşünden sonra doğan serbestinin ekonomik alandaki örgütlenmesinin adıdır. Türkiye'nin, öncü, kurucu görev üstlendiği bu yapı, şu anda müzakeresini yaptığımız hukukî metinle önemli bir yapılaşma sürecine veya yapılaşmasını önemli şekilde tamamlamış olma durumuna geçmektedir. Ayrıca, bölgelerarası ekonomik işbirliği ve ekonomik hareketlilik, kültürel etkileşim ve iletişimle, esasen, barışın da, hareketliliğin de ve gelişmenin de bir başka dinamiğini oluşturmaktadır.

İtiraf edelim ki, küreselleşme yolculuğunda mükemmel bir adım atmanın önemli şartlarından biri, bölgesel yapılaşmayı geliştirmek ve orada mükemmele ulaşmaktır. Yerelini, ülkesini ve bölgesel duyarlılıkları etkileşime ve örgütleşmeye dönüştürememiş yapıların, küresel adımlarının başarılı olması da düşünülemez.

Getirilen imtiyaz ve muafiyetler sözleşmesi, aslında, Birleşmiş Milletler İmtiyaz ve Muafiyetler Sözleşmesinin Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü modeline aktarılmasından başka bir şey değildir. Şu anda, bunun onaylanması ve karşılıklılık esası içerisinde tüm ülkelerde uygulanmasının sağlanması halinde, sözleşmede veya protokolde adları geçen misyon, personel, kişiler, belli yargı muafiyetleri, içhukuk yükümlülüklerinden kurtulma gibi bağışıklıklara kavuşmaktadır İletişim dokunulmazlığı, sansür yasağı ve ailelere kapsamlandırılan, şümul altına alınan diğer durumlar.

Değerli arkadaşlar, ben, bölgelerimizdeki müşterek sorunlara değinmek istemiyorum. Komşumuz Gürcistan'ın ve diğer ülkelerin yaşadığı bölgesel sorunlar, elbette ki, dile getirilebilir; ama, Doğru Yol Partisi, Türk uluslararası siyasasına uygun olarak, bölgesel sorunların karşılıklı müzakere, adalet ve denge kuralları içerisinde çözümünü istemekte, o konuda üzerine düşecek görevi, liyakatla yerine getirmeye hazır olduğunu belirtmem gerekir.

Ayrıca, her zaman için, barış ve barışa ulaşma, elbette ki, en kötü mücadeleci yöntemlerden daha sağlıklıdır diyorum. Bölgesel kuruluşların mükemmelleşmesini diliyor, sorunların çözümü uğruna barıştan ve müzakereden vazgeçilmemesini temenni ediyor; bu anlayış içerisinde, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Değerli hukukçumuz Sayın Ahmet İyimaya'ya teşekkür ediyorum; Doğru Yol Partisi Grubu adına konuştular.

Sayın İyimaya, izin verir misiniz; sizin tutanaklara ne denli önem verdiğinizi bildiğim için katkıda bulunmak istiyorum "Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti" dediniz yanlışlıkla, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği olarak düzeltiyoruz.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Birliği... Mücmeldir zaten efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Şimdi, Komisyon söz istemiştir.

Komisyon Başkanımız Sayın Kâmran İnan Bey; buyurunuz efendim.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Hukuk bilgisine büyük saygı duyduğum Sayın İyimaya'nın, burada belirttiği iki üç konudaki görüşlerine katılmakta zorluk çektiğimi arz etmek mecburiyetindeyim.

Birincisi, bütün dünyadaki uygulama, milletlerarası anlaşmaların icra tarafından götürüleceği şeklindedir. Bizde, Anayasamızda, Cumhurbaşkanı, aynı zamanda, icranın başıdır. Belirttiğiniz örnek, hukuk çatışmasından değil, şahıs çatışmasından kaynaklanmıştır. Nitekim, daha sonraki gelişmelerde, aynı sayın şahıs, birçok anlaşmayı kendileri bizzat imzalamışlardır. Binaenaleyh, bu meseleye bu açıdan bakmak lazım.

İkincisi, bir başka görüşünüz, dünyadaki uygulamaya ve eşyanın ruhuna aykırıdır. O da, milletlerarası anlaşmaların maddelerinin Yüce Mecliste okunması ve değerlendirilmesi. Bu, mümkün değil. Neden; milletlerarası anlaşmalar bir akittir. Bir akit, tek taraflı olarak bozulamaz. Yüce meclisler ne yapar; reddeder -bütün dünyadaki uygulama budur- ret sebebini hükümete bildirir. Ne demek bu; bunu beğenmedim, yeniden müzakere edin, karşı tarafın mutabakatını alın, onun ışığında tekrar getirin. Yoksa, burada oturup da, maddeleri, teker teker, müzakereci makamında alırsanız, o zaman, kuvvetler ayrılığını da altüst etmiş olursunuz ve üstelik de, âkit tarafların bulunmadığı, mutabakatına sahip olmadığınız bir değişikliğe gidersiniz ki, bunun dünyada uygulaması ve benzeri yoktur.

Bu, en iyi nerede yapılabiliyor; Dışişleri Komisyonunda. Dışişleri Komisyonunda bu işlerin mütehassısı arkadaşlarımız var ve çok geniş şekilde de görüştüğümüzden emin olabilirsiniz. Bütün detaylara iniyoruz ve bizim reddettiğimiz de vardır. Sadece mühür makamı olarak alırsanız, yanılırsınız. Sayın hükümetin bunu yeniden gözden geçirmesi, yeniden değerlendirilmesi şeklinde iade ettiklerimiz de vardır; ama, demokrasilerde, hiçbir dünya parlamentosu, bunun madde madde müzakeresi ve gerektiği takdirde şu maddenin böyle değiştirilmesi uygulamasına gitmemiştir. Bu, dünya hukuk sistemine aykırı düşer ki, zatıâlinizin de bunu kabul buyurmayacağına eminim.

Karadeniz ekonomik bölgesi, gerçekten çok önemli bir teşebbüstür; 400 milyonluk pazarı bulunan bir olaydır; gerektiği dinamizmi kazanmamıştır - onu, size, ben de ifade edeyim- daha dinamik bir hale getirilebilir.

Burada, aslında, beklenen neticenin yeterince alınmamasının bir sebebi, en büyük ortaklardan biri olan Rusya Federasyonunun bu projeye beklenen desteği vermemesi. Bu konuyu, memleketimizde bulunan ve salı günü beni de görmeye gelen eski başbakanları Sayın Primakov'la görüştüm. Ekonomik ilişkilerimiz çok yüksek düzeyde seyrediyor, hem de kendi lehlerine, 1,5 milyar dolar açıkla bunu götürüyoruz maalesef.

Bu projeyi, Karadeniz ekonomik işbirliğini çok ileriye götürmemiz mümkündür ve kendileri de buna katıldılar, kabul ettiler, hatta, başka somut teklifleri götürdük; çünkü, bizim en önemli komşularımızdan biridir ve bilhassa, bugünkü dünya konjonktüründe, Rusya Federasyonu ile Türkiye'ye, bölgeleri ve Avrasya'da istikrar ve barışın korunması bakımından büyük görevler düşmektedir. Kendilerine şu teklifleri sundum:

Bir; hükümetler seviyesinde, bakan seviyesinde veya onun eşitinde periyodik danışma mekanizması; üç veya dört ay.

Bir de, parlamentolar arasında temas grubu kurmak suretiyle, siyasî; yani, parlamenter diplomasinin geliştirilmesi fikrini kendilerine arz ettim. Onu da kabul etti.

Bir başka nokta; aslında, Rusya ile Türkiye arasında çok önemli bir hadisedir; o da: Rusya, tarihî gelişimi itibariyle, Kafkaslar'da ve Orta- asya'da Türkiye'yi kendisine bir rakip, hatta, menfaatlarının bir nevi tehdidi olarak görmektedir. Bunun bahis konusu olmadığını, karşılıklı menfaatlarımızın birbirinin tamamlayıcısı olması gerektiğini ve eğer, iki memleket, Kafkaslar'da ve Orta-asya'da işbirliğine girerse, üçüncü memleketlere karşı kendi menfaatlarını savunmada çok daha güçlü duruma gelebileceklerini ifade ettim.

Bütün problem, Moskova'da siyasî bir güven havasını geliştirmemiz. Karşılıklı ziyaretlerimiz yeterli değil. Sayın Başbakanları geçen sene kasım ayında geldi, Dışişleri Bakanları geldi. Sayın Başkanları Putin'in gelecek sene Türkiyemizi ziyaret etmesi gündemde. Rusya ile, Moskova ile Ankara arasında her düzeyde ilişkilerin en üstte götürülmesi her iki memleketin ve bölgenin menfaatı icabıdır ve bunun da, en etkin mekanizmalarından biri Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatıdır.

Yüce Meclisin bu teşkilata gereken desteği vermeye devam edeceğinden eminim.

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Değerli Komisyon Başkanımıza teşekkür ediyorum.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sayın Başkanım, İçtüzüğün 60 ıncı maddesinin dördüncü fıkrasına göre bir cümle söylemek istiyorum.

BAŞKAN - Esasen, böyle bir usul yok; ama, yerinizden, kısa bir söz veriyorum; buyurunuz.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Efendim, mesele şu: Sayın Başkanla ayrı düşünmüyoruz. Şu anda meri Anayasanın 104 üncü maddesinin (b) bendinin beşinci fıkrasında, Cumhurbaşkanının yetkileri arasında, aynen "milletlerarası anlaşmaları onaylamak ve yayımlamak" deniliyor. Bu, Cumhurbaşkanına verilen, karşı imzayla telafi edilebilecek olan bir yetki. Bu, 1961 Anayasasına ve yasaya göre döndürülmeli ve kararname şeklinde, Bakanlar Kurulunun yetkisi... Bunun düzeltmemiz lazım dedim; bir.

İki; elbette ki, Parlamento, bir akdi, uluslararası sözleşmeyi, ya reddedecektir veya kabul edecektir. Maddelerin oylanması mümkün değil, doğrudur; ama, öyle önemli sorunlarla karşı karşıya kaldık ki, burada maddeler okunmadığı için... Müzakere farklı, oylama farklı. Dikkat ederseniz, önemli yükümlülükler getiren, yarın milletlerarası egemenliğimiz bakımından önemli sorunlar doğurabilecek olan şeyleri, yine, Komisyonun uygun bulacağı yöntemlerle -kriterler konulabilir- Parlamento konuşmalıdır. 90 ıncı maddenin doğru uyarlanması budur; aksi takdirde, beyaz enerjideki sorunları tekraren yaşarız.

Arz ediyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) - Sayın Başkanım, bir tek nokta efendim...

BAŞKAN - Buyurunuz.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) - Zannediyorum, burada çok aşırı bir usul hassasiyetine kapılıyorsunuz; zira, Yüce Meclis bir anlaşmayı onayladıktan sonra, Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe girmesi... Ama, o karar, Sayın Cumhurbaşkanının onayına sunulur.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Farklı efendim, farklı...

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) - Binaenaleyh, Sayın Cumhurbaşkanının onayıyla uygulama tamamlanmış bulunuyor ve ondan sonra Resmî Gazetede yayımlanıyor. Bu itibarla, biraz aşırı şekilcilik var; bağışlayın...

Saygı sunuyorum.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Durum farklı efendim... Bakanlar Kurulu kararı farklı, Cumhurbaşkanı farklı.

BAŞKAN - Efendim, çok teşekkür ediyoruz.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Gül; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Ayrıcalıklar ve Bağışıklıklar Ek Protokolüyle ilgili konuşmamı yapacağım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, Karadeniz Ekonomik İşbirliği, Türkiye'nin teklifiyle ve gayretleriyle, 5 Haziran 1992 yılında İstanbul deklarasyonuyla kurulmuştur. Önceleri bir süreç olarak başlayan bu organizasyon, 5 Haziran 1998 tarihinde Yalta'da yapılan sözleşmeye kadar süreç olarak devam etmiş, bundan sonra ise, bir örgüt, bir teşkilat havasına bürünmüştür. Bunun 11 tane üyesi mevcuttur. Bunlar sırasıyla; Türkiye, Rusya, Ukrayna, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Moldova, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan'dır. Şimdi, kısaca, bu ülkelere bakmak bile, bazı çelişkilerin, karşıtlıkların bir araya geldiğini ve bir ahenk teşkil etmeye çalıştığını görmemize yeter; yani, bu ülkeler arasında tarihî karşıtlıklar vardır, tarihî sıkıntılar vardır, aynı zamanda 20 nci Yüzyılın bize getirdiği bloklaşmaların da çok katı olarak sürdüğü bir yapı vardır.

Bunlar içerisinde, sadece, serbest piyasa ekonomisine inanan ve dün hür blok diye bahsettiğimiz, Batı bloğunda yer alan Yunanistan ve Türkiye'dir. Yunanistan ve Türkiye bu blokta yer almalarına rağmen, tarihî olarak da, ciddî anlamda da sıkıntısı olan, hâlâ da bu sıkıntıları devam eden iki ülkedir. Diğer ülkeler ise Doğu bloğu yahut sosyalist blok diyebileceğimiz ülkeler safhında yer almışlardır; ama, onların da arasında bazı problemler vardır. Mesela Azerbaycan ile Ermenistan arasında tarihî sıkıntılar günümüzde de devam etmektedir. Hatta Ukrayna ile Rusya arasında bazı problemler hâlâ devam etmektedir ve yine Rusya ile Gürcistan arasında -az önce sayın arkadaşımızın belirttiği gibi- yine sıkıntılar devam etmektedir; ama, buna rağmen, Türkiye bu jeostratejik önemi büyük olan bu bölgede önplana çıkmış ve bunun öncülüğünü yaparak 11 ülkeyi bir araya getirmeye muvaffak olmuştur. Sekreteryasını İstanbul'a taşımış, hatta, bunun pek çok masrafını da, büyük oranda, ilk dönemde Türkiye karşılamıştır. Bir anlamda, Türkiye'nin, önderliğini yaptığı ve günümüze gelişinde büyük katkıları bulunduğu bir örgüt haline gelmiştir KEİ.

Biz, tabiatıyla, KEİPA, yani, Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin Parlamenter Asamblesini teşkil ederek KEİ sürecine katkıda bulunmaya zaman zaman çalıştık ve bu jeostratejik önemi büyük olan, yani, dünya politikasında da, ekonomisinde de önemli bir yeri olan bu bölgede Türkiye'nin gitgide önem kazanması gerekir iken, KEİ'nin zaman içerisinde daha az önemli görülmeye başlamasıyla da, bu süreçte Türkiye de fazla etkili olamamıştır.

10 milyar dolar civarında bir ticaret hacmine sahip olduğumuz bu bölge, şu anda doğalgaz itibariyle, dünya doğalgaz üretimi potansiyelinin yüzde 27'sine sahip olmaktadır. Sadece Hazar havzasında 200 milyar varillik bir petrol rezervi bulunmaktadır. Bunların enerji yolları ve diğer unsurlar hesaba katılırsa, hayli jeostratejik öneme sahip olduğu kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Şüphesiz, Türkiye açısından, Avrupa Birliğine alternatif değildir; ama, Türkiye'nin seçeneklerinden birisidir; hem ekonomik anlamda seçeneklerinden birisidir hem de politik anlamda yumuşamayı, uzlaşmayı ve dünya barışına katkı sağlayabilecek konjonktüre katkı sağlamayı da sağlayabilecek bir ortamdadır.

Demin ifade etmeye çalıştığımız bu karşıtlıklar arasında, Türkiye kendi önemini müdrik olarak çalışmalarını sürdürmektedir, sürdürmelidir.

Bizim şunu bilmemiz gerekiyor: Kültürel anlamda bazı işbirlikleri, kültürel anlamda zemin oluşturulmaları sağlanamazsa, ekonomik çalışmalar, tamamıyla, arzulanan neticeye kavuşamayabiliyor. Bu anlamıyla, bizim yaptığımız bir faaliyetten kısaca bahsetmekte fayda görüyorum: KEİPA'nın kültürel komitesi bir faaliyet yapmıştır; bu, Gençlik ve Çocuk Festivalidir. Bu, haziran ayında Bakü'de yapılan son toplantıda alınan karar çerçevesinde, ağustos ayında Soçi'de yapılmıştır ve sevinerek söylemek gerekir ki, bütün üye ülkeler, oybirliğiyle, bir Türk olarak şahsımı, KEİPA Başkanı olarak şahsımı, bu festivalin komite başkanlığına getirmişlerdir ve geçtiğimiz ağustos ayında da bu işbirliği yapılmıştır.

Bunun önemi şurada: Bundan önce, hep hükümetler nezdindeki temaslar, ilk defa, halka inmeye, halkla bütünleşmeye, halka mesaj vermeye uygun bir zemin kazanmıştır ve 11 ülkenin tamamından 35'şer -30'u çocuk olmak üzere- görevli gelmiştir. Bunlar, ülkelerinin kültürel özelliklerini, folklorunu ve çeşitli özelliklerini yansıtan yarışma şeklinde değil, ama, takdim şeklindeki bir organizasyonda bir araya gelmişlerdir. sekiz gün süren bu organizasyon sonucunda da çok olumlu izlenimlerle ayrılınmıştır.

Belki, Türkiye'de bunun tanıtımı tam olarak yapılamamıştır; çünkü, ilk olduğu için bazı eksiklikleri vardır; ama, zaman içerisinde, ikincisinin de Türkiye'de yapılması şu anda öngörülmektedir. Bu etkinliklerin de, zaman içerisinde bütün toplumlara yansıyabileceği hesaplanırsa, iyi başlangıçların devam ettiği, sürecin devam ettiği anlaşılabilir.

Şimdi, burada, sonuç olarak şunu söylememiz gerekiyor: KEİ süreci, KEİ teşkilâtı, mademki, Türkiye'nin alternatiflerinden biridir. Bu konuda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, diğer millî meclislerin aldığı, almak durumunda olduğu kararlara katkıda bulunması, birinci derecede Türkiye'nin menfaatınadır; çünkü, ülkemiz, bunun öncüsüdür ve devamında da, hâlâ, en büyük fedakârlığı yapan, maddî katkıları yapan bir konumdadır, bir durumdadır. Bu sürecin devamında, başta ülkemiz için fayda vardır ve bütün bu sürecin tamamlanmasının 11 ülkeye de faydası olacaktır; bunun şerefi de bize ait olacaktır.

Bu konudaki desteklerinizden eminiz. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Gül'e teşekkür ediyorum, KEİPA'daki başarılı çalışmalarının devamını diliyoruz.

Demokratik Sol Parti Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın İhsan Çabuk; buyurun.(DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA İHSAN ÇABUK (Ordu) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Dışişleri Bakanlığınca hazırlanan, 16.5.2000 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Ek Protokolünün Uygulanmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum; siz, Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, Karadeniz Ekonomik İşbirliği, 5 Haziran 1998 tarihinde 11 ülkenin imzasıyla teşekkül etmiştir. Karadeniz Ekonomik İşbirliği ülkelerinin, ilkeleri ve amaçları doğrultusunda bağımsız olarak görevlerini yerine getirmeleri için gerekli düzenlemelerin yapılması hükme bağlanmıştır. Ülkemiz tarafından da imzalanan bu protokolün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanarak yürürlüğe girmesi, ülkemiz açısından önem taşımaktadır. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü ayrıcalıklar ve bağışıklıklar ek protokolünün onaylanmasının uygun bulunmasının amaçlandığı anlaşılmıştır. Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenterler Asamblesiyle birlikte hareket etmesinde ben yarar görüyorum. Hiç olmazsa, her iki toplantıdan bir tanesinin KEİ  ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenterler Asamblesiyle birlikte yapılmasının yararlı olacağına inanıyorum.

Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.(DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Ordu Milletvekili Sayın İhsan Çabuk'a teşekkür ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya; buyurun efendim.

AKP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri, konuşmama başlamadan önce, şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Ayrıcalıklar ve Bağışıklıklar Ek Protokolünü Grubumuz adına olumlu bulduğumuzu ve müspet yönde oy kullanacağımızı bildirdikten sonra, Karadeniz Ekonomik İşbirliği, yani KEİ dediğimiz...

Bazı arkadaşlarımız belki sürçülisan yaparak KEİ ve KEİPA'yı karıştırdılar. KEİ ayrıdır, KEİPA ayrıdır. KEİ, biraz önce arkadaşlarımızın tarihçesini de belirttikleri gibi, 1992 Haziranında üye dışişleri bakanlarının bizzat bir araya gelerek kurdukları ekonomik işbirliği; KEİPA ise, bunun neticesinde parlamento ayağı, yani Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenterler Asamblesidir. Onun için, ikisini birbirine karıştırmamak gerekir.

Değerli arkadaşlar, bence, Türkiye'nin içerisinde bulunmuş olduğu bu tür örgütlerin içerisinde, uluslararası teşkilâtların içerisinde bizi en fazla ilgilendiren, Türkiye'nin, belki ileride, son derece, ekonomik bakımdan kendisine büyük yararlar sağlayacağı ve aynı zamanda Türkiye'nin her an iç içe bulunduğu Karadeniz havzası ülkelerinin karşılıklı ticarî, kültürel ve hukukî münasebetlerinin fevkalade ileri seviyede gelişmesinde, Türkiye'nin, gayet tabiî ki, önemli rol oynaması son derece menfaatına olacaktır. Zira, tarih boyunca, hepimizin malumu olan, ipek yoluyla birlikte Karadeniz havzası son derece önemli, Osmanlı İmparatorluğu ile birlikte, Türkiye ile birlikte, ipek yolu önemli bir görev ifa etmiştir. Bölge ülkelerinin ticarî hareketliliği ve gelişmesi ipek yoluyla birlikte son derece önem kazanmıştır; fakat, onun neticesinde asırlar boyu kargaşalıklar da devam etmiştir; ama, bilahara, o dönemler geçmiş bu sefer Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği bağlısı olan ülkelerin 1990 senesinin sonunda dağılmasıyla birlikte daha önce Sovyetler Birliğinin, özellikle savunmaya yönelik olan ve daha, ekonomiyi ikinci planda tutan, beslenme ve gıda sektöründe -pek de önemsenmediği bir yerde- bir boşluk meydana gelmiştir. Düşünün ki, bu bölgede, bu havzada 400 milyon insan yaşıyor; bu 400 milyon insanın yaşadığı bir yerde, ticarî potansiyel, ticarî hacim 300 milyar Amerikan Dolarıdır; ama, bu 300 milyar Amerikan Dolarının içinde Türkiye'nin payı 4,3 milyar dolardır. Yeterli midir; değildir. Niye yeterli değildir? Bunun daha da fazla olması işten bile değildir. Düşünün ki, bir aralık, Türkiye, bavul ticaretiyle yalnız 10 milyar dolarlık, hatta bazı rakamlara göre 12 milyar dolarlık ticarî bir hacmi eline geçirmişti; ama, gelin görün ki, şu anda, bavul ticareti, maalesef, gittikçe gerilemiş, Laleli pazarı dediğimiz ve dolayısıyla, Bursa'nın tekstil sanayiini âdeta yaşatan bu pazar, bugün, neredeyse bitmek üzeredir. Hükümet yetkililerinin, bu konuda gereken ihtimam ve ciddiyeti göstermemesi neticesinde bu pazar başka yönlere kalmıştır.

Dubai'nin bu konudaki rolü ne ola ki; ama, gelin görün ki, Dubai, hatta Uzakdoğu'da Çin pazarları, dün Türkiye'nin olan bu pazarı bugün eline geçirmek üzeredir.

Ben, aynı zamanda, bu asamblenin başkanvekiliyim. Arkadaşlarımızla Odessa'ya gittiğimizde, bize "7 nci kilometreyi gidin görün" dediler ve gittik; gurur duyduk. 7 nci kilometreyi, Ukrayna'da, Karadeniz sahilindeki Odessa Şehrinde bilmeyen kimse yok; tamamen Türk mallarıyla dolu. Dün bizim için kapalı bir kutu durumunda olan bu yerler, bugün, bizim, ekonomik bakımdan en fazla ilgilenmemiz gereken yerler. Nasıl gitmişler oraya -size samimiyetle söylerim- devlet köstek olmuş, benim oradaki müteşebbislerim bizzat kendisi, kendi gayretiyle bu pazarlara girmiş. Oraya gittiğimiz zaman gördük; âdeta "bir dokun, bin dert dinle" misali, oradaki insanlarımız hakikaten büyük sıkıntılar içindedirler. Devlet, el uzatmamaktadır; yetkililer -yani "devlet" dediğim, ben, hükümeti kastediyorum, hükümetin bu yöndeki yetkililerini kastediyorum- bu yönde gereken yardım ve desteği esirgemişlerdir ve biraz önce arkadaşlarımın da belirttiği gibi, işte, KEİ ve KEİPA'nın gittikçe öneminin Türkiye aleyhine tecelli etmesinin sebebi de bu ilgisizliğin neticesindedir.

Bakınız, 1999 yılı Aralığında, dönem başkanlığı bize aitti; o zamanki Meclis Başkanımız Hikmet Çetin de, gelmişti ve biz delegasyon olarak o Bağımsız Devletler Topluluğunun toplantı yaptıkları eski meclis salonunda toplantı yaptık. Bir önerge getirdiler; bu önerge, Türkiye'nin fevkalade  aleyhine olan ve Türkiye'yi fevkalade büyük sıkıntıya sokacak, Hazar Denizi havzasının petrollerini ve doğalgazını tamamen tankerlerle İstanbul Boğazı'ından geçirmeyi amaçlayan, Montrö Anlaşmasının değişikliğine yönelik olan bir önergeydi. O Bağımsız Devletler Topluluğunun da iştirakiyle Türkiye aleyhine bunun nerede ise kabul edilmesi cihetinde bir karar alınacaktı. Diğer bütün partili delegasyona mensup olan KEİPA'daki arkadaşlarımız, hakikaten fevkalade büyük bir mücadele gösterdi. Ben orada bir konuşmamda şunu söyledim. O Duma salonunda "bakınız, İstanbul'un nüfusu 14 milyon, gündüz trafiğiyle birlikte düşündüğünüz zaman 16-18 milyon oluyor "dedim ve daha önce Boğaz'daki deniz kazalarında vuku bulan o elim felaketlerin resimlerini götürdük, kendilerine gösterdik. Maazallah, eğer, İstanbul'da bu tür binlerce ton petrol ve doğalgaz taşıması yapan herhangi bir tankerin boğazda infilak etmesi neticesinde, İstanbul'da binlerce insanın can tehlikesiyle karşı karşıya kalacağı ve tamiri mümkün olmayacak, tarihe geçecek son derece korkunç bir felaketin tecelli edeceği ve bunun müsebbibinin de, bu kararı alacak, buradaki komşularımızın olacağını söyledik ve nihayet, tezimizi kabul ettirip, önergeyi geri çektirdik.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Karadeniz Ekonomik İşbirliğine mümasil olarak kurulmuş olan diğer bazı teşkilâtlar da, buna paralel olarak geliştiği takdirde, bu ekonomik canlılık daha da güç kazanacaktır; çünkü, bugün, Karadeniz havzasında olan -biraz önce dediğimiz- 11 ülkenin, 2'si, Yunanistan ve Arnavutluk, bilahara, kuruluşun bünyesine dahil edilmiştir; ama, diğerleri tamamen havzanın içerisindedir.

Ben, geçen sene, Rusya Dumasındaki konuşmamda şunu söyledim: Arkadaşlar, gelin, elbirliğiyle, buradaki havzada, Karadenizin çevresinde yaşayan bütün milletler, dostluk ve kardeşlik duygularıyla, diğer pakttaki ülkelere fevkalade örnek olacak bir münasebet geliştirelim ve dolayısıyla, burayı, dostluk havzası haline getirelim. Öyle bir dostluk havzası haline getirelim ki, bende olan herhangi bir rahatsızlığın sizi de rahatsız etmesi, sizde olan herhangi bir rahatsızlığın beni de rahatsız etmesi... İşte, bu konuda bir tebliğ verdik ve o tebliğ de, örgütsel suçlar, hudut ihlalleri ve gümrüklerle ilgili gelişmelerin ülkelerarasındaki münasebetlerin tanzim edilmesiyle ilgiliydi. Orada, fevkalade önemli kararlar alındı. Şimdi, biraz önce bir arkadaşımız dediler ki: Bu asambleye iştirakler yeterli derecede olmadığı için, gittikçe aleyhimize durumlar gelişiyor." Asambleye iştirake, parlamenter düzeyde son derece önem atfedilmekte ve bu konuya gereken ehemmiyet verilmektedir. Her gidişte de, orada, Türk delegasyonu, hakikaten, bu konuda, asamblenin üyesi olan 10 ülke arasında -Türkiye'yle birlikte 11 ülke arasında- takdir edilecek çok önemli mesajlar vermektedir. Kültürel alanda Soçi'deki o başarı, Türk delegasyonunun başarısıdır. Hakikaten, bu yaz, orada, kültürel alanda Türk çocuklarının Türk kültürünü sergilemesi, fevkalade gurur verici bir olay olmuştur.

Değerli arkadaşlar, bununla birlikte, bundan birkaç ay önce Ukrayna'daki toplantıda da dile getirdiğimiz gibi, Karadeniz'in bir de çevre meselesi var. Karadeniz'i en fazla Avrupa ülkelerinin kirlettiklerini, Tuna yoluyla sanayi atıklarının oraya akıtılmasının bir zaman sonra bu dengeyi bozacağını ve dolayısıyla, Karadeniz'in, âdeta canlı varlıkların yaşayamayacağı bir deniz haline geleceğini orada belirttik. Halbuki, bu ülkeler, Basel Sözleşmesini 22 Eylül 1995'te imzalamışlar ve kabul etmişlerdir. Basel Sözleşmesinde, kesinlikle, deniliyor ki "sanayi atıkları, hiçbir şekilde denizlere ve okyanuslara akıtılamaz" ama, gelin, görün ki, Tuna Nehri kanalıyla, Avrupa'nın sanayi atıkları, maalesef, Karadeniz'e akıtılmaktadır ve Karadeniz, âdeta, Batı sanayiinin bir akıtma gölü haline gelmiştir. Karadenizde görev yapan bir insan olarak, bir görevli olarak diyorum ki, zamanımızda, bununla fevkalade mücadele edilmiştir ve gittikçe, balık popülasyonu, Karadeniz'de azalmaya yüz tutmuştur. Yine, kuzeyde de, Dinyeper ve Don Nehirleri kanalıyla buraya akıtılan atıklar vardır. Toplantılarımızda bunları da dile getirdik. Burası bizim emanetimiz, biz emanetçiyiz dedik. Gelecek neslin emanetçileri olarak, biz, bu doğal dengeyi, fevkalade önem ve hassasiyetle korumak durumundayız. Bunu yapmadığımız takdirde, gelecek nesiller bizi suçlayacaklardır. Onun için, bence, Karadeniz'in, bu havzanın en önemli konularından birisi doğal dengenin korunması ve çevrenin iyi muhafaza edilmesidir; dolayısıyla, özellikle Basel Anlaşmasına dayanarak, Tuna kanalıyla, Batı ülkelerinin sanayi atıklarının kesinlikle Karadeniz'e dökülmesinin önlenmesi hususunu, burada, Yüce Türk Parlamentosunda, özellikle seslenerek söylüyorum ve bu konuda hassasiyet gösterilmesini de, özellikle, yetkili ülkelerden istirham ediyorum.

Değerli arkadaşlar, yine, Hazar Bölgesinin doğalgaz ve petrol konusu, biliyorsunuz, Türkiye'nin son derece ilgi alanı haline gelmiştir. Bugün, Singapur'da fert başına düşen millî gelir 24 000 Amerikan Dolarıdır. Singapur'un yüzölçümü 270 kilometre- karedir, bir ada şehridir burası; ama gelin görün ki, Singapur'un 1999'daki ihracatı 108 milyar Amerikan Doları iken, geçen seneki yıllık ihracatları, Türkiye'nin geçen seneki yıllık ihracatı kadar artış göstermiştir, 126 milyar Amerikan Dolarına çıkmıştır. Bu nasıl olmuştur? Biz, Singapur'a resmî ziyaretimizde yetkililere sorduk, bu nasıl oldu dedik, dediler ki, Singapur bu konuda öyle bir istikrarlı tutum göstermiştir ki, şu anda Singapur limanı dünyadaki üçüncü tahmil, tahliye limanıdır. Nedir biliyor musunuz yükledikleri şey, en önemlisi Uzakdoğu Asya ülkelerinin petrollerinin batıya sevk edildiği bir terminal halindedir. İşte, bizim hayalimiz, bizim arzumuz, bizim isteğimiz de Basra Körfezi ve Ortadoğu petrolleri konusunda Yumurtalık'ın bir terminal haline gelmesidir. Bu konuda gereken alaka ve önem atfedilmediği takdirde, korkarım ki...

Şimdiye kadar imzaladığımız, özellikle Azerbaycan'la imzaladığımız 85 anlaşma vardır bu konuda. Aslolan anlaşmanın imzalanması değil, anlaşmaların uygulanmasıdır. Onun için, Türkiye, bu terminal görevini fevkalade büyük bir istekle yerine getirmek durumundadır. Bugün en fazla ihracat geliri olarak 24 milyar dolarların etrafında dönüp duran Türkiye, 65 000 000 nüfusa sahip olan bu ülke, eğer hâlâ Singapur kadar, benim bir vilayetim kadar olmayan bir ülkenin yıllık ihracat artışına ulaşamıyorsa, bu bizim için bir ayıptır, millî bir ayıptır, açıkça söylüyorum, gelin, birlikte hareket edelim.

Bakınız, arkadaşlarımız biliyorlar, Bükreş Parlamentosunda, bakan bize aynen şunu söyledi: "Türkler gelsinler  -arkadaşlarım burada-  bir saat içinde, kuracakları sanayiin ruhsatını verelim." Ama, Türkiye'de, bir sanayici, Türkiye'de istihdam sahası açmak için, Türkiye'ye iş ve aş temin etmek için, Türkiye'yi sanayie kavuşturmak için, kendi özverisiyle, kendi gayretiyle uğraşıyor; ama, siz, ahret sualleriyle, yıllarca, onun, annesinden emdiği sütü burnundan getiriyorsunuz. (AKP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bu, işte, sanayicilerimizin Bulgaristan'a ve Romanya'ya kaçışlarının... Şu anda biliyor musunuz, iki ülkeye, 200 sanayicimiz, maalesef, fabrikalarını sökmüş, Romanya ve Bulgaristan'a gitmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakikanızı rica ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, şöyle uygun görür müsünüz; şahsınız adınıza da konuşma yapın, size 10 dakika daha süre vereyim.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Sayın Başkan, bu önemli konuda, bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, geliniz, elbirliğiyle, bu Millî Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye'yi istiklaline kavuşturmuş olan bu Büyük Millet Meclisi, geliniz elbirliğiyle, yekvücut olarak, sanayicilerimizin önündeki, istihdam için gayret gösteren, uğraşan bütün müteşebbislerin önündeki engelleri kaldıralım.

Dün, 1990'lı yıllarda, daha on sene önce, dikta rejimleriyle yönetilen ülkeler, bugün, özelleştirmede ve sanayileşmenin şartlarında, maalesef, öyle bir hız kazandılar ki, bu hız, bizim sanayicilerimizin oraya gitmesine ve kendilerine sağlanan kolaylık dolayısıyla, sanayicilerimizin orada iş aramasına, sanayiini oraya nakletmesine sebep olmuştur. Bu, Türkiye için acı bir tablodur.

Onun için, geliniz, bu Meclis bu işi gerçekleştirsin. Türkiye'de yapılacak birçok iş var, birçok yanlış var. Bu yanlış mevzuatı düzelterek, sanayicilerimizi, bürokrasinin elinde oyuncak olmaktan kurtarmak, hakikaten istihdam sahası açmakta isimsiz kahraman olan bu sanayicilere destek olmak ve onlara destek vermek, onların önünü açmak bizim bir millî vazifemizdir. Türkiye, bu şekilde fakirlikten kurtulacaktır. Bugün ekonomi dibe vurmuş, bunu nasıl sağlayacaksınız; yeni iş ve istihdam sahaları açmakla. Bunu sağlamadığınız takdirde, Türkiye'nin yarınları, maalesef pek de iç açıcı olmayacaktır. İşte, Türkiye'nin yarınlarının aydınlık olması, Türkiye'nin yarınlarını, önünü görmesi... Türkiye, dün olduğu gibi, Anadolu kaplanları vasıtasıyla, ihracatta çevre ülkelerle âdeta boy ölçüşecek ve onların arasında lider ülke durumuna gelmeye yüz tutmuştu; ama,  Türkiye'nin bugün dibe vurmuş olması, beni ve bütün Meclisi üzmektedir, Anadolu'yu üzmektedir, insanlarımızı üzmektedir. (AKP ve SP sıralarından alkışlar) Bu, bizim bir millî acımızdır. Geliniz, hep birlikte bu problemi çözelim; yekvücut olalım, millet bizden bunu bekliyor, millet bizden bu fedakârlığı bekliyor, fedayı nefs sahibi olalım. Siyasî popülizmi bir tarafa bırakalım. Siyaset, millete hizmet etmekte başarılı olduğu yönde görevini yapmıştır.  Millete hizmette, ülkenin kalkınmasında, eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi o başarıyı göstermemişse, görevini yapmamış demektir. Öyleyse, geliniz, el ele vererek, gönül birliğiyle, ülkenin önündeki bütün engelleri kaldıracak fedakârlığı ve fedayı nefs sahibi olan insanların örneğini göstererek, Türkiye'yi yeniden sağlıklı bir duruma kavuşturmaya gayret gösterelim.

İnşallah, bu Meclis bunu gerçekleştirir diyor, bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Çetinkaya.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

KARADENİZ EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ AYRICALIKLAR VE BAĞIŞIKLIKLAR EK PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA

DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 30 Nisan 1999 tarihinde Tiflis'te imzalanan "Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Ayrıcalıklar ve Bağışıklıklar Ek Protokolü"nün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Muhterem milletvekilleri, tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen, sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Muhterem milletvekilleri, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Ayrıcalıklar ve Bağışıklıklar Ek Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasının sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı  : 258

Kabul              : 251

Ret                        : 2

Çekimser                : 2

Mükerrer                : 3

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; ulusumuza hayırlı olmasını diliyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Büyükelçilikler Faaliyetlerinin Gayrimenkul ve Malî Veçhelerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının müzakeresine başlıyoruz.

10.–  Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Büyükelçilikler Faaliyetlerinin Gayrimenkul ve Malî Veçhelerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/547)         (S. Sayısı : 204) (1)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu, 204 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Muhterem milletvekilleri, dün, Doğru Yol Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Saadet Partisi Gruplarının hoşgörüleriyle, görüşmelerde her ne kadar İçtüzük açısından grup sözcülerine 20'şer dakika söz hakkı tanınsa da, daha bir kısa tutarak gruplarımız, birkaç anlaşmanın daha çıkabilmesini sağlayabilmiştik. Bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum. Eğer, dünkü hoşgörülerini bugün de esirgemezlerse, üç tane daha anlaşmamız var, hem zamanı daha ekonomik kullanmış oluruz, böylece de onları gündemden çıkarmış oluruz diye düşünüyorum. Yüksek takdirlerinize sunuyorum.

Tasarının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız.

Buyurun Sayın Yılmazyıldız.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 204 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Büyükelçilikler Faaliyetlerinin Gayrimenkul ve Malî Veçhelerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Özbekistan Cumhuriyetini ilk tanıyan ülkelerden biri olarak, Türkiye ile Özbekistan arasında her türlü kültürel, diplomatik faaliyetlerin tanınması ve aradaki dayanışmanın artırılması için o günkü hükümet büyük gayretler sarf etmiştir. O gün iktidarda bulunan Doğru Yol Partisi hükümetleri, 9 Temmuz 1995 tarihinde yapılan bir anlaşmayla Özbekistan'ın Türkiye'de bir büyükelçilik, kançılarya ve gerekli müştemilata sahip olması, Türkiye'nin de, orada, yine diplomatik faaliyetlerinin rahatlıkla yürütülmesi için bir anlaşma akdetmişlerdir; ancak, bunun, Meclis tarafından onaylanıp kanunlaşabilmesi bugün olmuştur.

Buradan da görülmektedir ki, maalesef, 57 nci hükümet, Ortaasya Türk cumhuriyetleriyle ilgili ilişkilerde ciddî bir zemin kaybına sebep olmuştur. Bu hükümetler ilk kurulduktan sonra, yeni devletlerin teşekkülünde, Türkiye'deki kanunları, sistemleri örnek almışlar; bunların yeni kurulan devletlerinin temelinde, devletleşmede büyük oranda yardım almışlar; o günkü hükümetler her türlü yardımı vermiş; yine, çok sayıda öğrenci Türkiye'ye davet edilerek eğitilmeye, o ülkenin gelecekteki yöneticileri olarak, özellikle Türkiye ile Ortaasya Türk cumhuriyetleri arasında bir köprü olacak şekilde eğitilmeye gayret edilmiştir. Hatta, Japonya Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Ajansının, JICA'nın benzeri TİKA olarak, Türkiye İşbirliği Kalkınma Ajansı kurulmuş; yine, JICA'yla ortaklaşa TİKA, Türkiye'de bir teknik eğitim merkezi kurmuş ve Ortaasya'dan çok sayıda teknisyeni Türkiye'de eğitmeyi başarmıştır.

Bu anlaşma vesilesiyle, Ortaasya Türk cumhuriyetlerine yönelik politikalarla ilgili birkaç kelime söylemek istiyorum. Tabiî ki, bunun, bir an önce, Meclisimizce de onaylanması gereken bir anlaşma olduğunu düşünüyorum. Doğru Yol Partisi olarak da biz, bu anlaşmayı desteklemekteyiz. Ortaasya'daki enerji kaynakları açığa çıktıktan sonra, bugün, Özbekistan'ın komşusu olan Afganistan önem kazanmış; petrol boru hatlarının doğrudan Hint Okyanusuna mı, yoksa Baku-Tiflis-Ceyhan aracılığıyla Akdenize mi indirileceği konusu, hatta, yine, Çin üzerinden Japon Denizine doğru taşınması gibi pek çok konu gündeme gelmiş; bu meyanda, bu ülkelerin önemi artmıştır.

Türkiye'de, yine, bundan, 57 nci hükümetten önceki hükümetler döneminde, buralarda kalıcı pazar payları edinebilmek için, pek çok işadamı arasında toplantılar yapılmış; çok sayıda işadamı, üst düzey resmî devlet adamlarının ziyaretlerinde, Başbakan veya ilgili bakanların ziyaretlerinde bu ülkelere götürülmüş, tanışıklıklar sağlanmış ve ticaretin artırılması sağlanmıştır; ancak, gelin görün ki, son günlerde Türkiye, içine kapanışı yaşamaktadır; bütün bu bölgelerle ilişkisini âdeta kesmiş, bu bölgeleri kendi haline bırakmış. Yine, bu bölgelerde ki, yeni kurulan bu ülkelerin dibinde,               -Özbekistan gibi, Tacikistan gibi- savaş kapıya dayanmış; ancak, Afganistan'daki, zaman zaman, basın aracılığıyla izliyoruz, Özbek Raşit Dostum'un "hiçbir yardım alamıyorum" diye feryatlarını. Bu konularda buralardaki gruplara gerekli desteği sağlayabilmek açısından, maalesef, hükümetin uluslararası kamuoyu oluşturmada diğer devletlerle yeterli girişimlerde bulunamadığını görmekteyiz.

Türkiye'nin ticaretinin artırılabilmesi, Türkiye'de üreten firmaların daralan iç pazar yerine bu bölgelere daha fazla ihraç ederek, fabrikaların kapanmasının önlenmesi, başka bölgelere, başka ülkelere kaymasının önlenmesi ve işsizliğin önlenmesi için, tekrar, ilk kurulduğu dönemlerde olduğu gibi, bu ülkelerle kültürel ilişkilerin yanında, ticarî, ekonomik ilişkileri, karşılıklı her düzeydeki ilişkileri geliştirmesi gerekir. Bu geliştirme, tabiî, o ülkelerin sorunlarına ilgi duyduğunuz oranda, onlarla yeterli dayanışma içinde olduğunuz oranda mümkün. Eğer, onların sorunlarına yeterli ilgi göstermiyorsanız, dünyadaki aradıkları destekte yeterince yanında olmuyorsanız, ister istemez, ilişkilerde duraksama olmaktadır.

Benim buradan hükümete çağrım, Türkiye, Ortaasya'daki Türk cumhuriyetleriyle ilişkilerini tekrar eski seviyelerine çıkarmak zorundadır; hatta, bu ilişkilerin ötesinde, daha da geliştirmek durumundadır.

Bu içine kapanmadan acilen vazgeçmesini, bu içine kapanmadan bir netice alamayacağını; Türkiye'deki ekonomik sıkıntıları aşmanın yolunun da, bir yerde, ihracatı artırmak, üretimi artırmak olduğunu; üretimi kısarak, tüketimi kısarak varacağımız bir noktanın olmadığını ifade ediyorum.

Bu anlaşmayı, Türkiye'nin hayrına bulduğumuzu, faydalı bulduğumuzu ve Doğru Yol Partisi olarak desteklediğimizi ifade ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (DYP, AKP ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız'a teşekkür ediyoruz.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal; buyurunuz Sayın Ünal. (AKP ve SP sıralarından alkışlar)

AKP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 204 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Büyükelçilikler Faaliyetlerinin Gayrimenkul ve Malî Veçhelerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dostluk, kardeşlik ilişkilerini daha da geliştirmek amacıyla, karşılıklı saygı, eşitlik ve yararlılık ilkelerine dayalı olarak, 9 Temmuz 1995 tarihinde, Özbekistan'ın Taşkent Şehrinde bu anlaşma imzalanmış ve onaylanmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Bu anlaşmayla iki ülke başkentlerindeki diplomatik misyonların karşılıklı yerleşim sorunlarını çözmek hedeflenmiş ve Türkiye ile Özbekistan'ın bedelsiz olarak arsa takası öngörülmüştür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anlaşmanın 1 inci maddesinde iki ülke büyükelçiliklerinin Taşkent ve Ankara Şehirlerinde faaliyet gösterebilmeleri için birbirine eşdeğerde bina ve arsa teminine, binaların inşaatı ve rekonstrüksiyonuna ilişkin hususlar; 2 nci maddede, Türkiye ve Özbekistan taraflarının Ankara ve Taşkent'teki büyükelçilik binalarının ikametgâhlarına dair hususlar; 3 üncü maddede, her iki ülke büyükelçilik binalarının elektrik, su, doğalgaz, ısıtma, şehiriçi telefonu ve diğer hizmetlere ilişkin ücretlerin karşılanması ile her türlü vergi ödemelerinden muaf tutulması hususları; ayrıca, Türkiye'nin Özbekistan büyükelçiliğine tahsis ettiği binaların standartlara uygun şekilde donatılması ve araç tahsisi hakkındaki hususlar; diğer maddelerde ise, anlaşmanın geçerlilik şekli ve sona erme şekilleri karara bağlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, anlaşma maddelerinin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, gerek Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti gerekse Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti, büyükelçilikleri vasıtasıyla Özbek ve Türk vatandaşlara verilecek hizmetlerin etkin ve verimli kılınması için temelde gerekli olan çalışmaları yapmıştır.

Biz ümit ediyoruz ki, Türkiye ile Özbekistan arasındaki münasebetler çok daha sıkı, bilhassa, ticarî alanda, siyasî alanda çok daha güzel bir aşamaya ulaştırılsın; fakat, son zamanlarda, Türkiye dışpolitikasında büyük bir durağanlık başgöstermektedir. Bilhassa, son Afganistan hadiselerinde, daha doğrusu Amerika'nın Afganistan'ı bombalamasıyla başlayan, günümüzde yaşadığımız olaylarda, Türk cumhuriyetlerinin, Türkiye açısından önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Biz, her ne kadar Amerika'da meydana gelen terör hadisesini tasvip etmiyoruz, orada öldürülen masum insanların acısını yürekten paylaşıyoruz; ama, Amerika'nın, şu anda Afganistan'da haksızca öldürdüğü sivil Müslüman Afgan Halkının da acılarını paylaşıyoruz ve hiçbir zaman, dünyanın hangi noktasında olursa olsun, bir Müslüman'ın tırnağına bile zarar gelmesine razı olmadığımızı burada ifade ediyoruz. Zamanı fazla israf etmemek, yüksek huzurlarınızı da fazla işgal etmemek için sözlerimi burada bitiriyor, bu anlaşmanın iki ülke için hayırlı olmasını yürekten diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal konuştu; kendisine teşekkür ediyoruz.

Şimdi, Saadet Partisi adına, Antalya Milletvekili Sayın Zeki Okudan konuşacaklardır.

Buyurunuz Sayın Okudan. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Değerli Başkanım, kıymetli arkadaşlar; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Büyükelçilikler Faaliyetlerinin Gayrimenkul ve Malî Veçhelerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunu görüşmek üzere, Grubum adına huzurunuzdayım.

Değerli arkadaşlar "9 Temmuz 1995 tarihinde Taşkent'te imzalanan ve iki tarafın bedelsiz olarak arsa takasını öngören, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Büyükelçilikler Faaliyetlerinin Gayrimenkul ve Malî Veçhelerine İlişkin Anlaşma, ülkemiz ile Özbekistan arasında dostluk ilişkilerinin daha da güçlendirilmesine katkı sağlayacaktır" şekliyle gerekçesi belirtilmiş.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz üzere, Özbekistan, 31 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuş bir ülkedir. Özbekistan'la ilgili, hafızalarınızı tazelemek isterim.

Değerli arkadaşlar, Özbekistan, Ortaasya'da, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Afganistan'la komşu bir ülke. Yüzölçümü, 448 900 kilometrekaredir; yani, Türkiye'nin yüzölçümünün yarısı kadar bir yüzölçümüne sahip. 23 milyon nüfusu var ve nüfusun, Özbekler yüzde 75,8'ini, Ruslar yüzde 6'sını, Tacikler yüzde 4,8'ini, Kazaklar yüzde 4,1'ini, Tatarlar yüzde 1,6'sını ve diğerleri -Kırgız, Türkmen, Ukraynalı, Azerî, Ermeni, Beyaz Rus, Yahudi, Alman, Koreli gibi diğer milletler- teşkil ediyor.

Değerli arkadaşlar, hep, çocukluğumuzdan beri duyduğumuz şehir isimleri vardı. Bunlar, Taşkent, Semerkant, Buhara, Andican ve Nevai. Bunları, çocukluğumuzdan beri duyuyorduk. Bu şehirlerin tamamı Özbekistan'dadır arkadaşlar ve Özbekistan'ın, şu anda, Taşkent başşehri. Halen, 1991 yılından sonraki yönetimi cumhuriyet olup, din olarak ağırlıklı bir şekilde Müslüman bir ülke. Dili Özbek Türkçesi.

Değerli arkadaşlar, burada, bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Gelirinin yüzde 75'i ziraattan elde ediliyor. Ziraatın da, yüzde 74'ü tarım, yüzde 26'sı hayvancılık olan bir ülke; fakat, dikkate değer kısım şurası: Yeraltı kaynakları, altın, doğalgaz, petrol, kömür, uranyum, bakır ve diğer madenler... Bu madenleri alt alta sıraladığımız zaman, belki de, bugünkü, Afganistan'daki savaşın ana nedenini burada bulmak mümkündür diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, biz, Özbekistan'a bir büyükelçi atayacağız. Dışişleri Komisyonu Başkanı kıymetli arkadaşımız, Değerli Başkanımız ve Dışişlerinin dikkatini çekmekte fayda gördüğüm bazı hususlar var; bunlardan bir tanesi şudur: İlk önce, o bölgelere, daha doğrusu, gittiği ülkedeki dokuya uygun bir elçinin atanması gerekir. Oradaki elçi, Türkiye'yi direkt temsil eder. Bir Müslüman ülkeye atanmış bir Türk büyükelçisinin, oranın halkına, siz hangi dindensiniz, Hambelî misiniz, Hanefî misiniz diye sorduğunu işittim. Bu, bir gaflettir arkadaşlar. Atamaları yaparken, lütfen, hem o bölgenin özelliklerini bilen hem de o bölgeye uyum sağlayabilecek ve ülkemizi en iyi şekilde temsil edebilecek bir büyükelçinin atanmış olması gerekmektedir; çünkü, oradaki büyükelçi, ülkemizi birebir temsil eden, ülkemiz hakkında kanaatlerin oluşmasını sağlayacak olan, adı üzerinde, elçidir. Buna, azamî dikkati göstermemiz gerekmektedir.

Ayrıca, ticarî açıdan bu bölgelere yapılacak girişim, bizim için yeni bir pazar, ithalat ve ihracat açısından yeni imkânlar sağlayacaktır. Buna da, en önemli dikkati göstermek durumundayız.

Değerli arkadaşlar, Özbekistan'ın bulunduğu yer için, şöyle, kısacık bir pasaj okumak istiyorum müsaadenizle. Türklerin ilk anayurdu ve yayıldığı yer neresidir diye bir soru sorulmuş ve bu soruya cevap olarak da, Türklerin ilk yurdu hakkında ilim dünyasında çeşitli görüşler ileri sürülmüş. 19 uncu Asrın sonlarıyla 20 nci Asrın başlarında yapılan ilmî araştırmalar ve arkeolojik kazılar, Türklerin yurdunu şöyle tasvir etmektedir: Tarihçiler, Çin kaynaklarına dayanarak Altay Dağlarını ve etrafını Türklerin ilk anayurdu olarak kabul etmişler; etnograflar ise İçasya'nın kuzey bölgelerini Türklerin anayurdu olarak belirtmekteler; antropologlar, Kırgız Türklerinin yaşadığı bozkırlar ile Tanrı Dağları arasını; sanat tarihçileri de Altay Dağları ve Kırgız bozkırları arasını ve Baykal Gölünün güneybatısını Türklerin anayurdu olarak göstermişlerdir.

Değerli arkadaşlar, hal böyleyken; yani, burası, bize hiç de yabancı olmayan isimlerin bulunduğu, hatta genetik hafızasını yoklarsak, o genetik hafızasında bazı isimlerin de bulunacağını bildiğimiz bir ülke. Bunlara örnek olarak diğer isimleri de söylemek gerekir.

Değerli arkadaşlar, Özbekistan'la ilgili yazılmış bir kitaptan -bu kitapta, Atatürk'ün Ortadoğu için söylediğini ifade edeni bir pasaj var- aldığım bir pasaj aynen şöyledir: "Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin Onuncu Yılı Nutkunda şöyle demiş:

"Bugün, Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat, yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir... Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak, yalnız, o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır; manevî köprülerini sağlam tutarak. Dil, bir köprüdür; inanç, bir köprüdür; tarih, bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekir." Değerli arkadaşlar, bu, tarihî bir tespit.

Bu cümlenin devamı şöyle geliyor: "Sovyetler Birliği dağıldı. Türk cumhuriyetleri gibi Özbekistan da bağımsızlığını kazandı. Bugün, Özbekistan, kardeşleriyle elele vererek kendi geleceğini kendi çizme mutluluğunu yaşıyor.

Ahmet Yesevi -değerli arkadaşlar, hiç yabancı değiliz bu isimlere- Bahaüddin Nakşibend, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Mevlana Celaleddin Rumî ve Ali Şir Nevai'ler, Sahih-i Buhari'nin müellifi... -Bütün bu büyüklerimizin tamamı Özbek topraklarından yetişmiş değerlerdir- Bir asırdan fazla anayurt ve atayurtta ayrı yaşayan kardeş milletimiz birbiriyle buluşma fırsatını buldu. Bundan sonra, onları, artık, hiçbir güç ayıramayacak. -Müellif burada öyle belirtmiş, inşallah öyle olacak- Bu ebedî dostluk ve kardeşlik, gelecek nesillerimize miras kalacaktır."

Değerli arkadaşlar, hepinizi, bu duygu ve temennilerle selamlıyorum; hayırlı, uğurlu olsun efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Okudan'a çok teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Müjdat Kayayerli; buyurunuz.

MHP GRUBU ADINA MÜJDAT KAYAYERLİ (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 204 sıra sayılı yasa tasarısı hakkında, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

29 Ekim 1933'te, Mustafa Kemal Atatürk'ün "dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz, onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz, bizim onlara yaklaşmamız gerekli" dediği Türkistan'daki Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan gibi ülkelerden biridir.

Özbekistan, 1 Eylül 1991 tarihinden başlamak üzere, özellikle cumhurbaşkanları düzeyinde yapılan karşılıklı ziyaretler, ekonomik ilişkilerin gelişmesinde büyük bir rol oynamıştır. Türkiye ile 19 Aralık 1991 tarihinde Ekonomik ve Ticarî İşbirliğine Dair Anlaşma imzalanmış; bunu, Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması, Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ve Eximbank Kredilerine Ait Anlaşma ve Mutabakatlar ile Ziraat Bankasının Özbekistan'da Bir Banka ile Ortak Banka Kurmasına Dair Mutabakatlar takip etmiştir. Nihayet, ekonomik ve ticarî ilişkilerde belirleyici rol oynayan iki ülke arasındaki ticarî ve ekonomik işbirliği konularında Türk-Özbek Karma Ekonomik Komisyon Kurulmasına Dair Anlaşma 1995 tarihinde imzalanmıştır.

Diğer taraftan, iki ülke arasında çeşitli düzeylerde teknik inceleme ve araştırma ziyaretleri yapılmış, Türk cumhuriyetlerine yönelik sanayi işbirliği programı çerçevesinde oluşturulan madencilik, demir çelik, kömür, bilişim, sağlık, çalışma ve tarım sektörü alt heyetleriyle, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Grubunun inceleme, araştırma ziyaretleri 1998'de  gerçekleştirilmiştir. 

Özbekistan'da yaşanan ekonomik sorunlardan dolayı döviz transferi yapılamaması, vize problemleri ve bankacılık sistemlerinin yetersizliği gibi nedenler, bu ülkede faaliyette bulunan Türk firmalarını büyük ölçüde etkilemektedir.

Türkiye Şeker Fabrikaları, ihraç edeceği şekerin finansmanında kullanılmak üzere 75 milyon dolar,  Toprak Mahsulleri Ofisinin ihraç edeceği hububatın finansmanı amacıyla 270 milyon dolar olmak üzere, Özbekistan hükümetine toplam 345 milyon dolarlık şeker ve hububat kredisi açılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ve Avrupa Topluluğu ile Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan arasında Taşkent'te kurulan Taşken Bölgesel Bancılık Eğitim Merkezî için, hükümetimiz tarafından 1,6 milyon dolar yardım sağlanmış, bu yardım, merkezin reorganizasyonu, eğitmenlerin Türkiye'de eğitimi, merkezde teknik eğitim ve pazarlama danışmanlığı ile ilgili harcamalarda kullanılmıştır.

Ziraat Bankasıyla Özbekistan Pahtabankın yüzde 50'şer hisseye sahip olarak kurdukları 2 milyon dolar sermayeli Utbank, sermayesini 5 milyon dolara yükseltmiş olup, 1994'ten beri bankacılık faaliyetlerini başarıyla sürdürmektedir.

Özbekistan'da Türk inşaat şirketlerinin üstlendikleri ve devam eden inşaat işlerinin toplam hacmi 850 milyon dolardır. 3 250 yabancı firmanın kayıtlı olduğu Özbekistan'da, 150'si faal olmak üzere, 384 Türk ortaklı şirket birinci sırada yer almaktadır. Özbekistan'da yatırım yapan ve yatırım projeleri olan 90 Türk firmasının yatırımları yaklaşık 750 milyon dolardır.

Özbekistan Cumhuriyetinde yerleşik Türk firmalarının, öncelikle, tekstil sektöründe olmak üzere, gıda, otomotiv sektöründe, temizlik maddeleri alanında yatırımları bulunmaktadır. Tekstil sektöründe yünlü iplik, kumaş ve battaniye üretimi yapan Kasansay-Tekmen yatırımını Türk Eximbank ve Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası kredi desteğiyle Namangan Şehrinde gerçekleştirmiştir. Yine, Namangan'da, Tekfen'in kurduğu Papfen 63 milyon marklık ve Asnam Firmaları tarafından 23 milyon dolarlık pamuk ipliği üretimi projeleri faaliyete geçmiştir. Diğer taraftan, pamuk ipliği imalatı yapmak üzere, Bursel, Asnam ve Asji Firmalarının yaklaşık 200 milyon dolarlık projeleri hazırlanmıştır.

Otomotiv sektöründe ise, midibüs, kamyonet üretim montaj işleri yapmak üzere, Koç Holding tarafından Özbek ortaklığıyla kurulan Samkocoto Türk Eximbank kredisi kullanılarak 65 milyon dolarlık proje gerçekleşmiş ve Semerkant'ta kurulan fabrika üretime başlamıştır.

Türkiye'nin 2000 yılında Özbekistan'a yaptığı ihracat 82 647 milyon dolarken, 2001 yılında 43 247 milyon dolara düşmüştür, ithalat ise 85 794 milyon dolardan 17 025 dolara düşmüştür. Bu rakamlar da göstermektedir ki, Türkiye-Özbekistan ticarî ilişkileri yeniden gözden geçirilmeli ve bu durum olumlu yönde düzeltilmelidir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 9 Temmuz 1995 tarihinde Taşkent'te Türkiye Cumhuriyeti hükümeti adına Büyükelçi Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Onur Öymen ve Özbekistan Cumhuriyeti hükümeti adına Dışişleri Bakanı Abdulaziz Kamilov arasında Türkçe ve Özbek Türkçesi dilleriyle imzalanan bu anlaşma, ülkemiz ile Özbekistan arasındaki dostluk ilişkilerinin daha da güçlendirilmesine katkı sağlayacaktır; ancak, anlaşma 9 Temmuz 1995'te imzalanmasına rağmen -1996'da Meclisten geçmedi, 1997'de geçmedi- altı yıl sonra Meclise gelmesi üzerinde düşünmek gerekir.

Bu anlaşma, Türkiye ile Özbekistan arasında iki ülke başkentlerindeki diplomatik misyonların karşılıklı yerleşim, idarî ve malî sorunlarını çözmek amacıyla imzalanmıştır. Böylece, Türkçe konuşan halkların yakınlaşma ve kenetlenme arzusu gerçekleşecek, bölgesel ve küresel barış, istikrar ve güvenliğe katkıda bulunan ilişkilerin daha da ileri götürülmesi için kuvvetli bir siyasî irade ve geniş bir potansiyel oluşacak, Türk vatandaşlarıyla Özbek halkı arasında varolan dil, din, tarih ve kültür birliği gibi ortak değerler yaşatılacak ve geliştirilecektir. Bağımsızlığına kavuşmuş Türk cumhuriyetlerinden biri olan Özbekistan'la ilişkilerimiz romantik çerçeveden çıkarılarak gerçekçi bir zemine oturtulmaya çalışılacaktır. Bu çerçevede ülkenin egemenlik haklarına saygı, eşit statü, içişlerine karışmama şeklindeki dışpolitikamızın esaslarını, kardeş Türk cumhuriyetleriyle ilişkilerde de uygulamamız gerekmektedir. Bundan, hem Türkiye hem Özbekistan hem de Türkistan'daki Türk cumhuriyetleri kazançlı çıkacaktır.

Çağımız, siyasî birlikteliklerin yerini iktisadî oluşumlara bıraktığı bir çağdır. Özbekistan ile Türkiye arasındaki güçlü ekonomik işbirliği, her iki ülkenin de refahına katkıda bulunur ve diğer alanlardaki ilişkileri güçlendirir.

Bu duygu ve düşüncelerle, bu tasarıya destek verdiğimizi belirtiyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kayayerli'ye teşekkür ediyorum.

Grupları ve şahısları adına başka söz isteyen?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KARŞILIKLI BÜYÜKELÇİLİKLER FAALİYETLERİNİN GAYRİMENKUL VE MALÎ VEÇHELERİNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. – 9.7.1995 tarihinde Taşkent'te imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Büyükelçilikler Faaliyetlerinin Gayrimenkul ve Malî Veçhelerine İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen, sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Muhterem milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Büyükelçilikler Faaliyetlerinin Gayrimenkul ve Malî Veçhelerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının açık oylamasının sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 205

Kabul : 192

Ret  : 3

Çekimser : 1

Mükerrer : 9

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; ulusumuza hayırlı olmasını diliyorum.

Türkiye Cumhuriyeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

11. – Türkiye Cumhuriyeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/326) (S. Sayısı : 64) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu, 64 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Sünnetçioğlu.

Buyurunuz Sayın Milletvekili. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBA ADINA AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının isminden de anlaşılacağı gibi, daha önce 6 Mart 1996 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti ile Tacikistan Cumhuriyeti arasında, Ankara'da, gelir üzerinden alınan vergilerde çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması imzalanmış. Bu anlaşmanın, 9.3.1998'de, zamanın hükümeti tarafından onaylanması uygun görülmüş, önceki yasama döneminde de Meclise gönderilmiş; zamanında görüşülemediği için hükümsüz sayılmış ve şimdi, bu hükümet, bu anlaşmanın onaylanmasını uygun bulmuş, Meclise göndermiş; biz, bu tasarıyı görüşüyoruz.

Dikkatinizi bir yere çekmek istiyorum: Biz, bugün, burada, bu anlaşmayı değil, bu anlaşmanın uygun bulunduğuna dair tasarıyı görüşüyoruz. Kim uygun bulmuş bu anlaşmayı; hükümet. Kim onaylayacak; bizler, yani, Parlamento. Kesinlikle bu anlaşma için söylemiyorum; ancak, uluslararası anlaşmalar için yeni bir statü oluşturulması gerekir kanaatindeyim.

Bugün görüştüğümüz bu tasarı, anlaşmanın uygunluğunu tasdik etme tasarısıdır. Bu anlaşmanın maddelerini görüşme, tartışma ve değiştirme şansımız var mı; yok; ancak, onaylayarak, sorumluluğunu üstleniyoruz. Madem ki bürokratlar hazırlıyor, hükümet uygun buluyor ve anlaşma belirli bir süredir de yürürlükte; bırakalım, nasıl olsa onlar doğrusunu yaparlar, yanlış yapmazlar; mesuliyetini de onlar alsın diyebiliriz.

Mevzuatımızı düzenleyelim; bu tasarılar, bilgi mahiyetinde, Meclise sunulsun; böylece, zaman tasarrufu da yapmış oluruz. Aynen, bir bakanın yurtdışı gezisi, milletvekilinin izin raporu gibi Meclise sunulabilir bu tasarılar. Bu konu, anayasa değişiklik paketinin çerçeve 32 nci maddesi görüşmelerinde de gündeme gelmişti. Gerekiyorsa, İçtüzük değişikliği yapalım; burada müzakere edildiğinde, bütün metinler gelsin, gizli anlaşmalara ise gizli celseler yapalım; bir anlaşmayı tasdik ettiğimizde, neyi tasdik ettiğimizi anlayalım. Üç sene, beş sene önce yapılmış bir anlaşmanın tasdikini hiçbir şeye bakmadan yaparsak, sıkıntılara düşeriz şeklinde konuşmalar da yapıldı.

13.4.2000 tarihinde tâli komisyon olarak Çevre Komisyonunda, Petrol Boru Hatları ile Transit Geçişine Dair Kanun Tasarısı görüşülürken, bu tasarının 8 inci maddesinin altıncı fıkrasında "orman sayılacak yerlerden geçecek transit boru hatları projesine ilişkin boru hatları ve tesisler için müstakil ve daimî haklar, irtifak hakkı tesisi 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre yapılır" hükmü olmasına rağmen, 12 nci maddede, bu kanunun kapsamındaki hususlarla ilgili olarak "milletlerarası anlaşmalarda yer alan konularda Tapu Kanunu, Çevre Kanunu, Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu, Petrol Kanunu ve Orman Kanunuyla ilgili diğer kanunların tahdidi ve takyidi hükümleri uygulanmaz" diye bir madde vardır. Aynı tasarının içerisinde, uluslararası anlaşmalarla ilgili iki çelişkili maddenin olması söz konusudur. O gün, o komisyonda, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı temsilcisinin "biz, Orman Genel Müdürlüğüyle görüşerek bu hükmü tespit etmiştik" şeklinde cevap vermesine rağmen, Orman Genel Müdürlüğü Hukuk Müşaviri "bu iki düzenleme birbiriyle çelişkilidir; Orman Kanunu hükümlerinde uygulanmamayı gerektirecek bir kanun tasarısına, tabiî ki, bizim sıcak bakmamız mümkün değildir. Uluslararası anlaşmalara mal olmuş, ülke çapında çeşitli gelişmeleri olmuş böyle bir tasarıyı engellememiz de mümkün değildir" diye cevap veriyordu.

Yani, özetle şunu söylemeye çalışıyorum: O anlaşmaların metinlerine, maddelerine biraz inebildiğinizde, ne kadar sorumluluklar yüklendiğimiz de ortada.

Değerli milletvekilleri, Türk ekonomisi diğer ülke ekonomileriyle ilişkilerini geliştirerek, dünya ekonomisiyle entegre olmaya çalışmaktadır. Bilgisayar ve iletişim teknolojileri, hızlı gelişmeler, ülke ekonomileri arasındaki ilişkilerin yoğunluğunu daha da artırmıştır; ancak, bu yoğun ilişkiler yumağı, beraberinde birtakım sorunları da getirmiştir. Bu sorunlardan en önemlilerinden biri de, ülkelerarası ekonomik aktivitelerin vergilendirilmesi konusudur. Doğal olarak, bütün taraf ülkeler, bu aktiviteleri vergilendirme konusunda istekli davranmakta ve bu da, aynı aktivitenin birden fazla vergilendirilmesine yol açmaktadır. Ayrıca, yoğun ekonomik ilişkiler, ülkeler arasında özellikle vergi kayıp ve kaçağının önlenmesi konusunda diyalog oluşturulması gereğini ortaya çıkarmıştır. Bu ekonomik ilişkilerin belirli bir düzen içerisinde ilgili tüm ülkelerin çıkarına hizmet etmesi için, yönlendirilebilmesi için, ülkeler arasındaki ekonomik aktivitelerin vergilendirilmesi ve bilgi alışverişi konularında düzenlemeler yapılması gereğini ortaya koymuştur. Bu konuda Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ve Birleşmiş Milletler öncülük yaparak ülkeler arasında çifte vergilendirmeyi önleyecek ve bilgi alışverişine imkân sağlayacak anlaşma modelleri geliştirmiştir.

Türkiye, bu doğrultuda, Türkiye'de yatırım yapan Avrupa ülkeleri ve Uzakdoğu ülkeleri ve Türk yatırımcıları için geniş yatırım imkânları sağlayan Ortaasya ve Balkan ülkeleriyle anlaşmalar gerçekleştirmiştir.

Şimdi, bugün görüştüğümüz bu tasarı, Tacikistan'la bu manada yapılan anlaşmadır.

Tacikistan, 6 105 300 nüfuslu, 143 000 kilometrekarelik, gayri safî yurtiçi hâsılası 990 milyon dolar, kişi başına millî geliri 182 dolar, toplam ihracatı 688 milyon dolar ve ithalatı da 987 milyon dolar olan bir ülke.

Türkiye'nin, bu ülkeyle, yani, Tacikistan'la ihracatı, 1997'de 7,2 milyon dolar, 1998'de 9,8 milyon dolar, 1999'da da 5,3 milyon dolar olmuştur. Türkiye, bu ülkeye, 2000 yılının ocak-haziran ayları döneminde 1,6 milyon dolar ihracat yapmıştır. Yani, Türkiye'nin, bu ülkeye 1998 yılı ihracatı 1997'ye göre yüzde 36,6 artarken, 1999 yılı ihracatı 1998'e göre yüzde 46,6 ve 2000'de de, ihracatı, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 20 azalmıştır.

İthalatına baktığımız zaman, Türkiye'nin Tacikistan'dan ithalatı, 1997'de 3,4 milyon dolar, 1998'de yüzde 132 artarak 7,9 milyon dolar, 1999'da yüzde 48 azalarak 4 milyon dolar ve 2000 yılı ocak-haziran döneminde de, önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde 293 artarak 11,4 milyon dolar olmuştur.

Görülüyor ki, iki ülke arasındaki ticaret aleyhimizedir. Bu durum, Türk ekonomisinin içerisinde bulunduğu durumu bir kere daha göstermektedir.

Tacikistan'ın serbest piyasa ekonomisine geçişi için gerekli yapısal değişikliklerin gerçek anlamda somut olmaması, iki ülke arasındaki ticareti olumsuz etkilediği nasıl gerçek ise, ülkemiz ekonomisinin içerisinde bulunduğu durumu da bu çerçevede değerlendirmek gerekir kanısındayım.

Tacikistan'daki bankacılık sisteminin gelişmemiş olması nedeniyle, para transferlerinde güçlükler yaşanmaktadır. Ülkeye ihracatta bulunan firmalar, çoğunlukla, ödeme güçlükleriyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Türk bankalarının -tabiî ki, batık olmayanları- bu ülkede yeni şubeler açması ya da iki ülke bankaları arasında işbirliği kurulması, Türk firmalarının sıkıntılarını giderecektir.

Özbekistan, Kazakistan ve Rusya Federasyonu gibi ülkeler üzerinden yapılan ticaretle Tacikistan'a çok sayıda Türk malının götürülmesi nedeniyle, Tacikistan piyasasındaki Türk mallarının miktarının resmî rakamların çok üzerinde olduğu da tahmin edilmektedir.

Türk Hava Yollarının Ortaasya cumhuriyetleri içerisinde sefer yapmadığı tek ülke Tacikistan'dır. Uçuşların başlaması halinde, işadamlarının ulaşım ve kargo taşımacılığı hususlarında yaşadıkları sıkıntılar önemli ölçüde azalacaktır.

İki ülke arasındaki uzaklık, ulaşımda yaşanan sorunlar, dışticaret, yabancı yatırım ve gümrük mevzuatlarında dünya normları doğrultusunda yapılması gereken yapısal değişikliklerin gecikmesi, Tacikistan'la dışticaret ilişkilerimizin istenilen seviyeye erişmesinin önündeki engellerdir.

3.4.2000 tarihinde Ankara'da imzalanan uluslararası karayolu taşımacılığına ilişkin protokolle geçiş belgesi kotası 300 adede çıkarılmıştır. 19.4.2000 tarihinde de, Dışişleri Bakanlığı kanalıyla, 250 adet tek tip geçiş belgesi Tacikistan makamlarına gönderilmiştir. Tacikistan tarafından ise, 2000 yılı içinde böyle bir belge Türkiye'ye gönderilmemiştir. Geçiş belgesine sahip olmayan Türk plakalı taşıtlar, ancak 280 Amerika Birleşik Devletleri Doları ödeyerek Tacikistan'a girebilmektedirler. Türkiye Cumhuriyeti ile Tacikistan Cumhuriyeti arasında, bu gibi konuların daha sağlıklı bir zemine oturtulması için, daha yoğun bir ilişki olması gerekir kanaatindeyim.

Ayrıca, bugünkü şartlarda, bölgedeki sıcak gelişmeler bazında, Amerika Birleşik Devletleri, Tacikistan'dan lojistik destek istemiştir. Bu, aynen Türkiye'de olduğu gibi, lojistik destek bazında kalmayıp, asker gönderme, kara savaşına bizzat katılma noktasında olursa, Afganistan'a sınırı olan Tacikistan'da yatırım yapmış işadamlarının ekonomik ilişkilerinin sağlığı, güvenliği ne olur; bunu, Yüce Meclisin takdirine sunuyorum.

Çifte vergilendirmeyi önlemek için düşünülmüş böyle bir anlaşma yanında, devletlerin inisiyatifleri dışında gelişmiş olaylarda uluslararası anlaşmalara atıf yapılarak girdiği pozisyonlarda, oluşacak işgücü kaybı, ekonomik zararlar, yatırımların durması gibi zararların da tazmin edilmesi gibi uluslararası anlaşmaların gündeme getirilmesi yerinde olur kanaatindeyim; çünkü, bu ülkeler, bugün, kendi inisiyatifleri dışında, bir savaşa veyahut da taraf olmaya zorlanmaktadır ve bundan dolayı da, o ülkedeki yabancı işadamlarının zarara uğrayabilme ihtimali doğmaktadır.

Türkiye, Körfez Savaşında bunun çok büyük acısını çekmiştir. Bu bakımdan, Saadet Partisi Grubu olarak bu anlaşmayı onaylıyoruz; ama, dikkatinizi çektiğim böyle önemli pozisyonlarda devletlerin kendi inisiyatifleri dışında belirli savaşlarda taraf olmaları durumunda da, o ülke ekonomisinin uğramış olduğu zararın tazmin edilmesiyle ilgili uluslararası anlaşmaların da gündeme getirilmesi ve tüm dünyada bunların tartışmaya açılması dileğimle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (SP, DYP ve AKP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkürler Sayın Sünnetçioğlu.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu.

Buyurun Sayın Göksu. (AKP sıralarından alkışlar)

AKP GRUBU ADINA MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde AKP Grubu adına, söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, Ortaasya'da 1999 yılından sonra bağımsızlığını kazanan ülkelerden biri olan Tacikistan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında, son yıllarda ekonomik ve ticarî ilişkilerde gelişme görülmeye başlanmıştır; ancak, her iki ülke arasındaki sermaye ve hizmet hareketlerinin geliştirilmesi için, çifte vergilendirmeden kaynaklanan sorunların çözümlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle, 6 Mayıs 1996 tarihinde Ankara'da gelir üzerinden alınan vergilerde çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması imzalanmıştır.

Tacikistan'ın, ülkemizle olan ilişkileri, Sovyetler Birliğinin dağılmasına müteakip, ülkemizin Ortaasya Cumhuriyetleriyle gelişen ilişkileri kapsamında değerlendirilmiş, hatta, birçok kez, Tacikistan da Türk Cumhuriyetleri tanımlaması içerisine alınmıştır.

Tacikistan'da büyükelçilik açan ilk ülkelerden biri olan ülkemizle, Tacikistan arasındaki ilişkiler, cumhurbaşkanlarının 1995-1996 yıllarında resmî ziyaretleriyle ivme kazanmıştır. Bu ziyaretler sırasında çeşitli alanlarda 20 işbirliği anlaşması imzalanmış ve ekonomik ilişkilerimizin altyapısı tamamlanmıştır. Şimdi, hükümete düşen, bu anlaşmaların içini doldurmaktır; yoksa, kâğıt üzerinde yapılan anlaşmaların pek bir şey ifade etmediğini hepimiz bilmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, Ortaasya Türk Cumhuriyetleriyle ilişkilerimizi yeterince kuramadığınızdan, başka ülkeler bu boşluğu doldurma çabasına girmiştir. Bunların başında da Rusya gelmektedir. İran ve Rusya, Tacikistan'da uzun zamandır hak iddia etmekte ve bu durum karşısında, Ortaasya Türk Cumhuriyetlerinden ses çıkmamaktadır. Ne yazık ki, Türkiye, burada da duyarsız ve pasif bir politika izlemiştir. Afganistan'da Kızılorduya karşı zafer kazananlar, daha sonra birbirine düşürülmüşlerdir. Aynı oyun Tacikistan'da sergileniyor. Bu sinsi tuzak ve oyun bir an önce bozulmalıdır.

İngilizlerin Ortadoğu ve Afrika'da uyguladığı sinsi politikayı, Rusya, şimdi, bu bölgede uygulamaktadır. Irkçılık akımını devamlı körükleyen Rusya, maalesef, Müslüman Tacikistan halkını birbirine düşürmeyi başarmıştır. Tacikistan'ın 6 milyonluk nüfusunun yüzde 25'ini oluşturan Türkler, Özbekler ve Türkmenlerin, maalesef, durumları çok acıdır.

Değerli milletvekilleri, tarih boyunca Tacikistan'la ortak kaderi paylaşan ve şu günlerde dünyanın hedefi haline gelen Tacikistan'ın komşusu Afganistan'dan da bahsetmek istiyorum. 11 Eylül 2001'de ABD'de binlerce insanın ölümüne neden olan terör saldırıları, bizi ve insan olan herkesi derinden üzmüştür. Terör kurbanlarının yakınlarının acılarını kalbimizde hissettik. Bu acıyı hissederken, ölenlerin kimliklerinin, dinlerinin, milliyetlerinin bizim için bir anlamı da yoktu. Hiroşima'da, Sabra ve Şatila'da, Halepçe'de, Filistin'de ve daha başka yerlerde ölen kurbanlara da aynı şekilde üzülmüştük. Şimdi Afganistan'da, Kabil, Kandahar, Kunduz, Mezar-ı Şerif'e bombalar yağıyor, füzeler patlıyor; oralarda masum insanlar ölüyor, anneler, babalar, çocuklar çığlıklar atıyor, ağıtlara ağıtlar karışıyor. Şiddetin ve savaşın tükettiği Afgan Halkı, Afganlı çocuklar, kadınlar, yaşlılar, çaresiz, karanlıklara, dağlara, yeni acılara, yeni trajedilere doğru kaçıyorlar. Dünyanın devleri bir arada. Öncelikle, Amerikan ve İngiliz birlikleri, çağın en modern silahlarıyla yükleniyor Afganistan'ın üzerine. Rusya "vurun" diyor, Almanya, Fransa "vurun, yanınızdayız" diyor. Burada, şu soruyu kendi kendime soruyorum: Acaba Afganistan mı bu kadar büyük, yoksa, koalisyon mu bu kadar küçük?!

Böyle zamanlarda Çanakkale'yi hatırlarım ben ve Akif'in mısralarını:

"Kimi Hindu kimi yamyam kimi bilmem ne bela,

Hani tauna da züldür bu rezil istila"

ya da

 "Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer."

Acaba, o zaman İngilizlerin gerekçesi neydi Hindusunu, yamyamını, Çanakkale açıklarına taşırken; Osmanlıyı medenileştirmek mi?!

Değerli milletvekilleri, Zahir Şah'ın, Kuzey İttifakının, Rusya'nın, Hindistan'ın, İsrail'in desteğinin gerekçesi var;  Türkiye'nin de gerekçesi olmalı. Uluslararası terör... Öyle mi?!. Hiç de inandırıcı gelmemekte. Onlara şu soruları sormak lazım o zaman: Çeçenistan'da Rusya'nın yanında değil misiniz? Keşmir'de Hindistan'ın yanında değil misiniz? Bosna'da 250 000 insan ölürken neredeydiniz? Filistin'i niçin görmüyorsunuz? ASALA ve PKK terörünü azdıran sizler değil misiniz?!

Değerli milletvekilleri, Türkiye, bir daha tarihî bir fırsatı yakalamıştır. Tarihi, kültürü ve coğrafyasıyla Türkiye'nin durduğu yer çok önemlidir. Durduğu yerin farkında olan bir Türkiye, dünya barışının anahtar ülkesi olabilir; ama, nerede?!. Maalesef, ne yaptığını bilmeyen başımızda bir hükümet var. ABD'yi desteklemekten söz ediyor; ama, kendilerinden ne istenildiğinin farkında değil. Bu savaş, nerede ve ne zaman bitecek? ABD, başka ülkeler için de "deliller var" derse; örneğin, Irak için, ne diyeceksiniz?! ABD tatmin olursa biz de tatmin olduk mu diyeceksiniz?! Hükümet, bu savaşın, Filistin'i, Çeçenistan'ı, Keşmir'i, Kıbrıs'ı, Kuzey Irak'ı nasıl etkileyeceğini araştırdı mı, muhataplarına bu soruları sordu mu?

Değerli milletvekilleri, 1920'de, yoksul Anadolu'yu işgal eden emperyalistlere karşı kolundaki bileziğini, parmağındaki yüzüğünü çıkarıp Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderen Afgan halkının fedakârlığını asla unutmamalıyız.

Bu savaşta, Ladin, sadece bir sebeptir. Oysa ki, Taliban'ın ve Ladin'in arkasında, düne kadar ABD yok muydu?! ABD'nin desteğiyle Afganistan'a yerleşen Taliban, bugün çıkarlarına hizmet etmediği için düşman ilan edilmiştir.

Dünyaya demokrasi havarisi kesilen bazı ülkelerin de, yeniden bir krallığın ihyasını olumlu bulmaları pek manidardır. Çünkü, ABD ve diğer güçlere göre Afganistan'ın Taliban veya krallıkla yönetilmesi önemli değil; önemli olan, kendi çıkar ve menfaatlarıdır. Eğer, hedef sadece teröristler ise, bombalar niçin şehirlere yağıyor, niçin siviller öldürülüyor, niçin bir ülke baştan sona harap ediliyor?!

Bugün, Afganistan'da olan savaşın temelinde çok farklı maksatlar olduğunu düşünüyorum; ama, iki tanesini sizinle paylaşmak istiyorum: Birincisi, dünyanın en zengin doğalgaz yataklarının Afganistan'da olması; ikincisi, nükleer silaha sahip 4 ülke, Rusya, Çin, Pakistan ve Hindistan ancak buradan kontrol edilebileceğinden dolayı bu savaş başlamıştır. Peki, bu ülkeler niçin destek veriyor? Rusya, Çeçenistan'daki; Çin, Doğu Türkistan'daki; Hindistan ise Keşmir'deki soykırımı devam ettirmek için destek veriyor. Peki, Türkiye niçin asker gönderiyor? Bu soru nesilden nesile sorulacak ve hiçbir zaman da makul ve mantıklı bir cevap bulunamayacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu coğrafyaya ve diğer Türk cumhuriyetlerine farklı bir gözle bakmalıyız. Yaban ellerle bir olup, bu kardeşlerimizi  asla yalnız bırakmamalıyız. Tarihin bize yüklediği sorumluluk da budur. Ancak, bu sorumluluk bilinciyle yapılan anlaşmalar bir şey ifade eder. Her şeye rağmen, bu ikili anlaşmanın her iki ülke için de hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AKP ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Göksu.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül; buyurun Sayın Gül. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu vesileyle, Sayın Başkanın yeni görevinin, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve Türk Ulusuna hayırlı ve uğurlu olmasını niyaz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevzuumuzu teşkil eden Tacikistan hakkında konuşmama başlamadan önce, kısa ve özlü bilgiler sunmak istiyorum.

Tacikistan'ın başkenti Duşanbe'dir, yüzölçümü 143 000 kilometrekaredir, nüfusu -1997 yılı sayımlarına göre- 6 milyondur, konuşulan dil Tacikçe veya Rusça'dır, yurtiçi gayri sâfî millî hâsıla 925 milyon dolardır, kişi başına düşen gayri sâfî millî hâsıla 182 dolardır, enflasyon yüzde 120'dir; ihracatı -bunu Türkiye Cumhuriyetinin Tacikistan'a satmış olduğu mal ve hizmetler olarak arz etmek istiyorum- 10 milyon dolardır. Bizim Tacikistan'dan almış olduğumuz mal ve hizmetlerin tutarı ise 8 milyon dolardır; yani, Türkiye ile Tacikistan cumhuriyetlerinin toplam ticaret hacmi 18 milyon dolardır. Burada şunu arz etmek istiyorum: Tacikistan'la olan ilişkilerimizde durum Türkiye'nin lehinedir; bu, aşağı yukarı 2 milyon dolar civarındadır.

Değerli milletvekilleri, başlıca ithal kalemlerimiz -bizim onlardan aldıklarımız- dokumacılık mamulleri, ham alüminyum, ham deri ve hayvan postudur.

Bizim Tacikistan'a sattıklarımız ise, gıda sanayii ürünleri, dokumacılık mamulleri, kimya sanayii mamulleri ve müteahhitlik  hizmetleri; yani, inşaat sektörüdür. İnşaat sektörü, gerçekten, Tacikistan da geri bir durumda, geri bir vaziyettedir ve bizim Türk müteahhitlerinin, özellikle inşaat sektörü alanında burada büyük işler aldıkları bilinmektedir ve bu işler halen devam etmektedir.

5 inci maddede önem arz eden bir konu vardır; o da, işler 24 ay içerisinde biterse vergi ödenmeyeceği konusudur. Esasen, yurtdışı hizmetlerinden vergi alınmamaktadır; ayrıca, Kurumlar Vergisi de alınmamaktadır. Anlaşmada, hava, kara taşıması olduğundan, elde edilen kazançlardan da vergi alınmamaktadır. Halbuki, dar mükellef mevzuuna giren Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri vergi ödemek durumunda kalmaktadırlar değerli milletvekilleri. Bunun yanında, temettü faizleri, royalite gelirleri devlet kaynaklı yüzde 10 vergiye tabi tutulmakta, serbest meslek kazancından vergi alınmamaktadır; bilgi alışverisi vergiden muaftır. Bu anlaşma, bize göre, geç kalmış bir anlaşmadır; ama, bugün bile yürürlüğe girmesi sevindiricidir ve önemli bir adımdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarının yaygınlaştırılması Türk işadamlarının dünyaya açılmaları açısından büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede, Azerbaycan, Kazakistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi devletler çok büyük önem taşımaktadırlar. Aynı kültür yapısına sahip olan bu ülkelerin ekonomik işbirliği, ortak kaderi paylaşma yönünden önemli bir adımdır. Bu anlaşmalar, ülkeler arası belirsizlik ortamını ortadan kaldırmakta ve Türk işadamlarının daha rasyonel karar almalarını sağlamaktadır; ancak, Türkiye bu konuda da büyük ölçüde aktivitesini kaybetmiş, içeride işadamını zora sokmuş, aldığı yanlış ekonomik kararlarla işadamı yatırım yapamaz hale gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, bizim, bu anlaşmadan sonra ana hedefimiz, ihraç kalemlerimizi en az 10 milyon dolar seviyelerine veyahut da milyar dolar seviyelerine çıkarmak olmalıdır. Tacikistan'la ticaretimizi ne kadar geliştirirsek, ülkelerin, karşılıklı olarak bundan çıkarı ve faydası olacaktır.

Geçmişte buralara yapılan müteahhitlik hizmetlerinin gelirleri, ihraç kalemlerinde önemli bir yer tutmaktadır. Maalesef, her konuda başarısız olan mevcut hükümet, bu Türk devletleriyle olan ilişkileri de geliştirememiş, ilişkiler, karşılıklı olarak gerilemeye başlamıştır. Böylece, Türk devletlerine olan hizmetler azalmış ve bu ülkeler kendi kaderleriyle baş başa bırakılmış, hatta, Rusya'nın, bu ülkeler üzerindeki egemenliği yeniden hissedilmeye başlamıştır.

Değerli milletvekilleri, mevcut tasarıya göre, mevcut anlaşma 28 maddeden oluşmaktadır ve bu anlaşma, öncelikle, Tacikistan ve Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ekonomik ve ticarî ilişkilerin geliştirilmesi için düzenlenmiştir ve iki ülke arasındaki, yatırımcıların ve müteşebbislerin elde ettikleri kazançların vergilendirilmesinde meydana gelen sıkıntıları ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Öte yandan, çifte vergilendirme konusundaki mevzuattan doğan sıkıntıların ortadan kaldırılmasına yönelik olarak karşılıklı bilgi akışını sağlıklı olarak sağlamayı amaçlamaktadır.

Gelir unsurları bakımından vergilendirme hakkı, ikamet edilen veya kaynak devletlerden birine bırakılmakta veya mümkün değilse, iki devlet arasında paylaştırmayı öngörmektedir. Yani, adı geçen devletlerden Tacikistan ve Türkiye'den birinde yatırım yapan, hizmet veya teknoloji transferi yapan ülkelerin müteşebbislerinin, o ülkenin yatırımcılarına göre daha ağır vergilendirmeden korunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu çerçeveden bakıldığı zaman, iki ülke arasında, 6 Mayıs 1996 tarihinde, Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması Ankara'da imzalanmıştır. 1990'lı yılların başlarında, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin dağılmasıyla Uzakdoğu ülkelerinde meydana gelen teknolojik gelişmelere paralel olarak, Tacikistan'la ekonomik ilişkilerin gelişmesine katkı sağlayacak bu anlaşmanın önemi, bugün, daha da artmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu anlaşmanın ne kadar gerekli ve yeterli olduğu konusuna değinmeden önce, bu ülkenin, Afganistan, Hindistan, Çin Halk Cumhuriyeti, Avustralya gibi, yeni çağda dikkat çeken stratejik özelliğinin olduğu tüm milletvekili arkadaşlarımızın da malumlarıdır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tacikistan Hükümeti arasında gelir üzerinden alınan vergilerde çifte vergilendirmeyi önleme konusunda, özellikle, bu kanun tasarısının getirildiğini biliyoruz. Bu kanun tasarısı, iki ülke arasındaki oluşabilecek problemi ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. 28 maddeden oluşan bu anlaşmanın spesifik vergi kaçakçılığı veya çifte vergilendirme konusunda yaşanan tereddütleri giderme bakımından faydalı olacağına inanıyoruz. Çağımız, sermaye hareketlerine ve yatırımlara hazırlanan müteşebbislere imkân hazırlayan bir çağdır. Şayet, sermayenin önüne engel konulursa, o ülkenin kalkınmasında ve refahında da sıkıntı başlar.

Gelir üzerinden alınan vergilerde çifte vergilendirmeyi önlemeye dönük uluslararası anlaşmalar, o ülke müteşebbislerinin, bir ülkede vergi öderken, aynı vergiyi bir başka ülkede ödemesine engel olmak amacıyla yapılmaktadır. Yani, sermayenin önündeki engelleri ortadan kaldırmaya ve yatırımcıların önünü açmaya matuf bir harekettir.

Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; anlaşmanın kapsamına aldığı vergiler açısından, çifte vergilendirmenin ve vergi kaçakçılığının nasıl önleneceği ve muhtelif gelir unsurlarının vergilendirilmesine ilişkin ilkeler ve düzenlemeler, mevcut anlaşmayla belirli bir düzene konulmakta, böylece, yatırımcıların önündeki engeller ortadan kaldırılmaktadır.

Doğru Yol Partisi Grubu olarak, Gelir Üzerinden Alınan Çifte Vergilendirmenin Önlenmesine İlişkin Anlaşmayı destekliyoruz. Ayrıca, bunun, hızlı bir şekilde, diğer devletlerle yaygınlaştırılmasını da istiyoruz ve ülkenin menfaatına olduğuna inanıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, Çifte Vergilendirmeyle İlgili Anlaşmayı sizlere arz ettikten sonra, bir de -Sayın Başkanın da hoşgörüsüne sığınarak arz etmek istiyorum- ülkemiz esnaflarının durumundan kısaca bahsetmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, esnaf nedir; bunu, önce, size arz etmek istiyorum: Esnaf, küçük sermayesiyle, elemeğini birleştiren ve vatandaş ile devlet arasında iktisadî köprü oluşturan bir camiadır. Yani, esnaf, küçük el emeği, göznuru, alınteriyle ufak sermayesini birleştirip, ortadireğe hizmet sunan bir kesimdir. Bugün, resmî rakamlara göre, ülkemizde, aşağı yukarı 3,5 milyon esnafımız vardır; buna 1,5 milyon da şoför esnafı eklersek, aşağı yukarı 5 milyon yapmaktadır ve bunu, Türkiye'nin normal aile standartlarına göre 4'le çarptığımız takdirde, aşağı yukarı 20 milyon etmektedir; bu da, ülke nüfusumuzun 1/3'üne tekabül etmektedir.

Değerli milletvekilleri, peki esnaf ne yapar; esnaf, vergi verir; esnaf, Bağ-Kur primi öder; esnaf, işçi çalıştırır; kendi çapında SSK primi öder, istihdama büyük ölçüde katkıda bulunur, kira öder, biraz daha büyüyünce ihracat yapar. Bakınız, değerli milletvekilleri, kalkınmış Batı ülkelerinde ihracatın yüzde 40'ını esnaf yapmaktadır. Dar gelirlilerin hacet kapısıdır, icabında vadeli olarak ay sonu veresiye mal verir; yani, ortadireğin belkemiği olup, memleketin kalkınmasında büyük rol sahibidir. Şöyle ki: Bugünkü ekonomik sıkıntının nedeni, üretim yapıp satamamaktır. Oysa, esnafın durumu iyi olsa, esnaf toptancıdan, toptancı da fabrikadan mal alacak, haliyle kalkınma artacak, işsizlik azalacak, kişi başına millî gelir artacaktır. Oysaki, mevcut hükümet, esnafı bitirmiştir; kalanlar da, âdeta sonbahar yaprakları gibi sararmış, ufak bir rüzgârla, ufak bir sallantıda düşecek duruma gelmiştir. Esnaf yönünden ülke yaşanmaz hale gelmiş; esnaf, günlerce siftah yapamaz, çoluğuna çocuğuna harçlık veremez, evine ekmek götüremez duruma gelmiştir. Derdini anlatmak için yürüyüş yapmış değerli milletvekilleri; ama, hükümet, bunları, anarşist veyahut da bir parti militanı olarak telakki etmiş.

Değerli milletvekilleri, peki, esnaf ne ister; esnaf, ülkenin birliğini ister; esnaf ne ister; ülkenin beraberliğini ister; esnaf ne ister; ülkenin dirlik düzenlik içinde olmasını ister, ülkenin kalkınmasını ister; esnaf ne ister; esnaf, ülkenin zenginleşmesini ister; yani, esnaf, ülkesini seven, ülkenin birliğini savunan, beraberliğini savunan ve ülkesine sahip çıkan bir kesimdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kepengini kapatan esnaf, karnını doyurmak için iş aramaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, sizlerle bir konuyu paylaşmak istiyorum. Bugün, milletvekili odalarımıza çeşitli kesimlerden insanlar gelmektedir ve bunların değişik talepleri olmaktadır. Bu talepler arasında, şimdiye kadar, iş talepleri önemli yer tutmaktaydı; ama, şunu üzülerek müşahede ediyorum ki, bugün, bizim odalarımıza, artık, esnaflığı bırakmış, iflas etmiş, işini kaybetmiş, 40-50 yaşındaki kişiler de iş istemeye gelmektedir. Geçen gün, Ankara'da elektrik malzemesi satan bir hemşerim geldi "iflas ettim hemşerim; artık, evime bakamıyorum, çocuklarıma bakamıyorum, ne iş olsa çalışacağım" dedi. Bu, esnafın, bana göre, örnekleme yoluyla, bir acı örneğidir ve ülkemizin esnafının ne durumlara geldiğinin açık ve samimî bir delilidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülke ekonomisinin en büyük gelir kalemini dargelirli esnaf oluşturmaktadır. Korkarım ki, mevcut esnafların işyerlerini kapatmasıyla, vergi gelirlerinde büyük azalma olacaktır. Bu yılki vergi gelirleri, istatistiklere göre, geçen yıla oranla düşmüştür, devlet bütçesinde önemli açıklar görülmeye başlanmıştır. Hükümet, Bankalar Yasasıyla, esnafın bankaya olan borçlarını yüzde 225 temerrüt faiziyle geri alma yolunu seçmiştir. Esnafa verilen ihtisas kredileri; bu kapsamda, kooperatif, sanayi ve fon kredileri ile bireysel krediler, artık, Halk Bankasınca verilmemektedir. Hükümet yetkilileri, esnafa verilen krediden ötürü devletin ve Bankanın görev zararının arttığını düşünmektedir; oysa, biz, aynı kanıda değiliz. Bankayı hortumlayanlar masum, aldığı krediyi zor şartlarda ödeyen esnaf suçlu düşürülmektedir. Örneğin bir basın patronu 732 trilyon lira almış, para, geri para ödenmemiştir. Türk esnafı 70 yılda 300 trilyon para almış ve bu paralar müteselsil kefil yoluyla geri dönmüştür. Ne acıdır ki, bugün, Halk Bankası, yüzde 225 temerrüt faiziyle, esnafa vermiş olduğu yüzde 40 faizleri geri ödemek durumundadır.

Değerli milletvekilleri, beni dinlediğiniz için size sonsuz teşekkür ediyorum, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Gül.

Gruplar ve şahıslar adına başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE TACİKİSTAN CUMHURİYETİ ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1.– 6 Mayıs 1996 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.– Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.– Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylama tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim.

Bu süre içinde sisteme giremeyen sayın üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylama sonucunu açıklıyorum:

Katılan üye: : 220

Kabul: : 208

Ret: : 3

Mükerrer : 9

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Alınan karar gereğince, Başbakan Bülent Ecevit hakkındaki gensoruyu ve sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 23 Ekim 2001 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.52


 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.