DÖNEM
: 21 YASAMA
YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ CİLT : 72 8 inci Birleşim 17 . 10 . 2001 Çarşamba İ
Ç İ N D E K İ L E R I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. - Adana Milletvekili Adnan Fatin
Özdemir'in, Adana yöresinde ikinci ürün mısır bitkisinde ortaya çıkan hastalık
ile yöre çiftçisinin kredi borçlarını ödeyememe sıkıntısına ve alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması 2. - Iğdır Milletvekili Ali Güner'in,
sınırlarımıza yakın illerimizde yaşayan vatandaşlarımızın sınır ticaretinde
karşılaştıkları engellere, yaşadıkları sorunlara ve alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması 3. - İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın,
yeni akademik yılın açılması ve üniversitelerin önemine ilişkin gündemdışı
konuşması B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. - Stockholm'de düzenlenecek olan Kadın
ve Erkeğe Eşit Fırsatlar İçin Parlamenter Komiteler Konferansına, İsveç
Parlamentosu Genel Sekreteri Anders Forsberg'in vaki davetine icabetle TBMM'yi
temsilen katılacak heyete ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/896) 2. - Devletin askerî kuvvetlerini neşren
tahkir ve tezyif etme suçunu işlediği iddia olunan İstanbul Milletvekili Ayşe
Nazlı Ilıcak hakkında tanzim edilen ve daha önce gönderilen soruşturma
dosyasının, bu defa, Adalet Bakanlığınca yeniden değerlendirilmek üzere geri
istenildiğine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/897) IV. -
ÖNERİLER A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ 1. - (11/19) esas numaralı gensoru
önergesinin, gündemdeki yeri ve görüşme gününe ilişkin Danışma Kurulu önerisi V. -
SORULAR VE CEVAPLAR A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI 1. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki imam ve müezzin sayısına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/776) 2. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize Ardeşen Küçük Sanayi Sitesi altyapı çalışmalarına ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/777) 3. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize Organize Sanayi Bölgesi etüd çalışmalarına ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/778) 4. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/779) 5. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki ürün araştırma ve yayın çalışmalarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/780) 6. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde hayvancılığın geliştirilmesi için yapılan
çalışmalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/781) 7. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun,
Rize İlindeki tarımsal projelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/782) 8. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki öğretmen açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/783) 9. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize Pazar ve Ardeşen öğretmen evi projesine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/784) 10. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize Merkez görme engelliler okulu projesine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/785) 11. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki okul projelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/786) 12. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/787) 13. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/788) 14. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki içme suyu projelerine ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/789) 15. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki kanalizasyon projelerine ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/790) 16. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki köy yollarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/791) 17. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize Ardeşen İçme Suyu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/792) 18. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İçme Suyu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/793) 19. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Karayolları Genel Müdürlüğü aracılığıyla Rize'de yürütülen
projelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/794) 20. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, İller Bankasının Rize İlinde yürüttüğü projelere ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/795) 21. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/796) 22. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Çamlıhemşin - Ayder Ilıcası - Kavran Yaylası yolu projesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/797) 23. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize - Fındıklı- Yeniköy Kanlıdere balıkçı barınağı projesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/798) 24. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/799) 25. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Fındıklı Guatr Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/800) 26. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize'de yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/802) 27. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki konut kooperatiflerine ve kredi taleplerine
ilişkin Devlet Bakanından sorusu ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
(6/804) 28. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize'de yürütülen projelere ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru
önergesi (6/805) 29. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize'de yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/806) 30. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/808) 31. - Konya Milletvekili Veysel Candan'ın,
Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil öğretim etkinlikleri programı ile ilgili
kararına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/809) 32. - Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi
Hatipoğlu'nun, Talim ve Terbiye Kurulu'nun yabancı dil öğretim etkinlikleri
programı ile ilgili kararına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/810) 33. - Ağrı Milletvekili Musa Konyar'ın,
ilköğretim okullarında uygulanacak yabancı dil öğretim programına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/811) 34. - Bitlis Milletvekili Yahya Çevik'in,
Talim ve Terbiye Kurulunca dil öğretimi konusunda alınan bir karara ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/812) 35. - Antalya Milletvekili Salih Çelen'in,
Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/813) 36. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay'ın,
Gaziantep - İslahiye ilçesinde bulunan Tekel Üzüm İşletme Fabrikası'nın depo
olarak kullanılmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/814) 37. - Van Milletvekili Maliki Ejder
Arvas'ın, Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir
karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/815) 38. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinin balıkçı barınağı ihtiyacına ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/816) 39. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/819) 40. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/820) 41. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/821) 42. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/823) 43. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Adalet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/824) 44. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin İçişleri Bakanından
sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in cevabı (6/825) 45. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/827) 46. - Balıkesir Milletvekili Agah Oktay
Güner'in, Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil öğretim etkinlikleri programı
konusunda aldığı bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/828) 47. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
Bulgaristan'dan gelen soydaşların bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/829) 48. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
Bursa ilinin demiryolu bağlantısının ne zaman kurulacağına ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/830) 49. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
Bursa - İznik ilçesinin içme suyu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/831) 50. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
Bursa-Yenişehir Havaalanı inşaatına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/832) 51. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
Bursa ilinin hastane ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/834) 52. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
Bursa ilinde eğitime katkı payı olarak toplanan paralara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/835) 53. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, CEP telefonu baz istasyonlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/837) 54. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'ndan Samsun İline
gönderilen paralara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hasan
Gemici'nin cevabı (6/838) 55. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, okul ve cami yakınlarında alkollü içki satış yasağına uyulmadığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
Keçeciler'in cevabı (6/839) 56. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, deprem sonrası yapılan bağış ve yardımlara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin cevabı (6/842) 57. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, afet kapsamına alınan yerlerin tespitinde uygulanan kriterlere
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/843) 58. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Samsun-Ayvacık baraj gölü üzerindeki köprü inşasına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Edip Safder
Gaydalı'nın cevabı (6/844) B) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
M-60 tank ihalesine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin
Çakmakoğlu'nun cevabı (7/4587) 2. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
ABD'ye Green Card'la iltica edenlere ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail
Cem'in cevabı (7/4590) 3. - İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in,
ülkemizin tanıtımında emeği geçenlere resmi statü kazandırmaya yönelik bir
çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı
(7/4601) 4. - Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
IMF ve Dünya Bankasının verilecek krediyi geciktirmesiyle ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/4611) 5. - Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
IMF Başkanının gönderdiği mektuba ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Kemal Derviş'in cevabı (7/4612) 6. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Millî Eğitim Bakanlığı memur kadrolarına atanacakların niteliklerine ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/4652) 7. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Manavgat suyunun İsrail'e satışına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail
Cem'in cevabı (7/4671) 8. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, 30 Ağustos'ta Genel Kurmay Başkanlığının verdiği resepsiyona
bazı parti liderlerinin davet edilmemesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî
Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/4703) 9. - Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
müfettişlerin okullarda irtica denetimine çıkacağı şeklinde basında çıkan
haberlere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı
(7/4711) 10. - İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, İsviçre'de Türk dernekleri ve yöneticilerine karşı açılan
davalara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/4714) 11. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
öğretmen atamalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu'nun cevabı (7/4724) 12. - Konya Milletvekili Veysel Candan'ın,
THY'na ait Airbus yolcu uçaklarının satılacağı haberlerine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/4737) 13. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
NATO İttifak Sözleşmesinin 5 inci maddesinin devreye sokulmasına ilişkin sorusu
ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/4748) 14. - Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın,
Adana ve Osmaniye İllerinde mısır bodur hastalığından zarar gören çiftçilere
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı
(7/4757) VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rıfat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan
Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.
Sayısı : 527) 2. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) 3. - Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili
Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666) 4. - Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754,
1/692) (S. Sayısı : 675) 5. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve
Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı
: 676) 6. - Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685) 7. - Türkiye Cumhuriyeti ile Danimarka
Krallığı Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/672) (S. Sayısı : 456) 8. - 14 Aralık 1972 Tarihli Avrupa Sosyal
Güvenlik Sözleşmesinin 7 ve 26 ncı Maddelerine Uygun Olarak, Hollanda Krallığı
ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında 5 Nisan 1966 Tarihinde Düzenlenen Hollanda -
Türkiye Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Revizyonunu Amaçlayan ve Hakların
Meşruluğunu İlgilendiren Ek Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/674) (S. Sayısı : 458) 9. - 14 Aralık 1972 Tarihli Avrupa Sosyal
Güvenlik Sözleşmesinin 7 ve 26 ncı Maddeleri Uyarınca 5 Nisan 1966 Tarihli
Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti Arasındaki Sosyal Güvenlik
Sözleşmesinin Revizyonunu Amaçlayan Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti
Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/675) (S. Sayısı : 459) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı. TBMM Başkanvekili Yüksel Yalova
Başkanvekili seçilmesi nedeniyle bir teşekkür konuşması yaptı. Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, Ege
Bölgesindeki çiftçi sorunları ve prim sistemine, Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya da,
Erzincan'daki tavuk üreticilerinin sorunlarına, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. Gaziantep Milletvekili İbrahim
Konukoğlu'nun, Dünya Görme Engelliler Beyaz Baston Gününe ilişkin gündemdışı
konuşmasına, Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez cevap verdi. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4709 sayılı Kanunun incelenmesi sonucunda: Yasanın çerçeve 27 nci maddesiyle,
Anayasanın 86 ncı maddesinde yapılan değişiklik dışında, yasa ile
gerçekleştirilen diğer düzenlemelerin temel hak ve özgürlükleri geliştirip
genişletmesi, bu alanda çağdaş gelişmelere koşut iyileştirmeler yapması,
katılımın artırılarak çoğulcu demokratik anlayışın gelişmesine katkıda
bulunması ve hukukun genel ilkelerine uygun bulunması nedeniyle, Resmî Gazetede
yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderilmesinin, Yasanın çerçeve 27 nci maddesiyle,
Anayasanın 86 ncı maddesinde yapılan değişikliğin, TBMM üyelerinin özlük
haklarını ilgilendirmesi ve üyelere yönelik her türlü olumsuz eleştiriyi
önlemesi amacıyla doğrudan halkoyuna sunulmasının, Uygun bulunduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi ile Romanya Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu
Başkanı Ghiorghi Prisacaru'nun vaki davetine TBMM'yi temsilen katılacak
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Saadet Partisi Başkanvekilleri Çorum
Milletvekili Yasin Hatiboğlu, Konya Milletvekili Veysel Candan ve Diyarbakır
Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun,
ülkemizdeki işsizlik ve istihdam sorunlarına ilişkin genel görüşme
(8/22), Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve 20
arkadaşının, GAP konusunda Meclis araştırması (10/210), Saadet Partisi Grup Başkanvekilleri Çorum
Milletvekili Yasin Hatiboğlu, Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu ve
Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, uyguladıkları yanlış politikalarla ülke
ekonomisini iflasın eşiğine getirdiği ve Anayasanın 92 nci maddesi uyarınca
TBMM'nin verdiği yetkiyi, halkın desteğini kaybetmesi nedeniyle kullanamayacağı
iddialarıyla Başbakan Bülent Ecevit hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/19), Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemde yerlerini alacakları ve genel görüşme ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı; gensoru önergesinin görüşülme gününün ise Danışma Kurulunca tespit
edilip Genel Kurulun onayına sunulacağı açıklandı. İzmir Milletvekili Burhan Bıçakçıoğlu'nun,
TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Bürüksel'de düzenlenecek olan Avrupa
Birliği Ulusal Parlamentoları, Avrupa Parlamentosu ve Aday Ülkeler
Parlamentoları Dışişleri Komisyonu Başkanları Konferansı için, Belçika Federal
Parlamentosu Temsilciler Meclisi ve Senato Dış İlişkiler Komisyonu
Başkanlarının vaki davetine, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanının icabet
etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi. Sivas Milletvekili Musa Demirci'nin,
Alacahan Adıyla Bir İlçe Kurulmasına (2/167), Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, 190
Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bağlı
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına (2/614), Bursa Milletvekili Ali Arabacı'nın, Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine (2/600), Dair Kanun Tekliflerinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergeleri, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş
bulunan ve DSP Grubuna düşen üyeliğe, Grubunca aday gösterilen İzmir
Milletvekili Burhan Bıçakçıoğlu seçildi. Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının: 1 inci sırasında bulunan (6/774), 2 nci sırasında bulunan (6/775), Esas numaralı sözlü soruların, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadıklarından, yazılı soruya çevrildikleri ve gündemden
çıkarıldıkları açıklandı; 3 üncü sırasında bulunan
(6/776), 4 üncü " " (6/777), 5 inci " " (6/778), 6 ncı " " (6/779), 7 nci " " (6/780), 8 inci " " (6/781), 9 uncu " " (6/782), 10 uncu " " (6/783), 11 inci " " (6/784), 12 nci " " (6/785), 13 üncü " " (6/786), 14 üncü " " (6/787), 15 inci " " (6/788), 16 ncı " " (6/789), 17 nci " " (6/790), 18 inci " " (6/791), 19 uncu " " (6/792), 20 nci " " (6/793), 21 inci " " (6/794), 22 nci " " (6/795), 23 üncü sırasında bulunan
(6/796), 24 üncü " " (6/797), 25 inci " " (6/798), 26 ncı " " (6/799), 27 nci " " (6/800), 28 inci " " (6/802), 29 uncu " " (6/804), 30 uncu " " (6/805), 31 inci " " (6/806), 32 nci " " (6/808), 33 üncü " " (6/809), 34 üncü " " (6/810), 35 inci " " (6/811), 36 ncı " " (6/812), 37 nci " " (6/813), 38 inci " " (6/814), 39 uncu " " (6/815), 40 ıncı " " (6/816), 41 inci " " (6/819), 42 nci " " (6/820), 43 üncü " " (6/821), 44 üncü " " (6/823), 45 inci " " (6/824), 46 ncı " " (6/825), 47 nci " " (6/827), 48 inci " " (6/828), 49 uncu " " (6/829), 50 nci " " (6/830), 51 inci " " (6/831), 52 nci " " (6/832), 53 üncü " " (6/834), 54 üncü " " (6/835), 55 inci " " (6/837), 56 ncı " " (6/838), 57 nci " " (6/839), 58 inci " " (6/842), 59 uncu sırasında bulunan
(6/843), 60 ıncı " " (6/844), 61 inci " " (6/845), 62 nci " " (6/846), 63 üncü " " (6/847), 64 üncü " " (6/848), 65 inci " " (6/852), 66 ncı " " (6/853), 67 nci " " (6/854), 68 inci " " (6/855), 69 uncu " " (6/856), 70 inci " " (6/857), 71 inci " " (6/858), 72 nci " " (6/860), 73 üncü " " (6/861), 74 üncü " " (6/862), 75 inci " " (6/863), 76 ncı " " (6/864), 77 nci " " (6/866), 78 inci " " (6/868), 79 uncu " " (6/869), 80 inci " " (6/870), 81 inci " " (6/871), 82 nci " " (6/872), 83 üncü " " (6/873), 84 üncü " " (6/874), 85 inci " " (6/876), 86 ncı " " (6/878), 87 nci " " (6/879), 88 inci " " (6/880), 89 uncu " " (6/882), 90 ıncı " " (6/884), 91 inci " " (6/885), 92 nci " " (6/886), 93 üncü " " (6/887), 94 üncü " " (6/888), 95 inci sırasında bulunan (6/889), 96 ncı " " (6/891), 97 nci " " (6/892), 98 inci " " (6/893), 99 uncu " " (6/896), 100 üncü " " (6/897), 101 inci " " (6/898), 102 nci " " (6/899), 103 üncü " " (6/900), 104 üncü " " (6/901), 105 inci " " (6/902), 106 ncı " " (6/903), 107 nci " " (6/904), 108 inci " " (6/905), 109 uncu " " (6/906), 110 uncu " " (6/907), 111 inci " " (6/908), 112 nci " " (6/909), 114 üncü " " (6/911), 115 inci " " (6/912), 116 ncı " " (6/913), 117 nci " " (6/914), 119 uncu " " (6/920), 120 nci " " (6/921), 122 nci " " (6/923), 123 üncü " " (6/927), 124 üncü " " (6/928), Esas numaralı sözlü
sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi. 113 üncü sırasında
bulunan (6/910), 118 inci " " (6/916), 121 inci " " (6/922), Esas numaralı sözlü sorulara, Devlet
Bakanı Edip Safder Gaydalı cevap verdi. Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 1 inci sırasında
bulunan ve görüşmelerine 9.10.2001 tarihli 4 üncü Birleşimde başlanılan,
Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 19 arkadaşının, yeraltı ve yerüstü su
kaynaklarımızın daha etkin kullanımını sağlamak ve komşu ülkelerle olan su
sorununa çözüm bulmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesinin (10/13) görüşmeleri tamamlandı, önergenin kabul edildiği açıklandı. Kurulacak komisyonun: 13 üyeden teşekkül etmesi, Çalışma süresinin, başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olması, Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması, Kabul edildi. 17 Ekim 2001 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 18.42'de son verildi.
No :13 II. – GELEN KÂĞITLAR 17.10.2001 ÇARŞAMBA Rapor 1. - Diyanet İşleri
Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinin
Değiştirilmesine İlişkin Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/466) (S. Sayısı : 739) (Dağıtma tarihi : 17.10.2001) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergesi 1. - İstanbul
Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Yunanistan Dışişleri Bakanının Fener
Patrikhanesi ile yaptığı görüşmeye ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1602) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.10.2001) Yazılı Soru Önergeleri 1. - Erzurum Milletvekili
Aslan Polat'ın, ülke genelinde tamir ve tadilat edilmesi gereken binalara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4905)
(Başkanlığa geliş tarihi : 16.10.2001) 2. - Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, Toplu Konut İdaresi Başkanlığına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4906) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.10.2001) 3. - İstanbul
Milletvekili Azmi Ateş'in, orman arazilerinin turizm amaçlı kullanımı ve satışı
ile ilgili iddialara ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4907)
(Başkanlığa geliş tarihi : 16.10.2001) 4. - Ankara Milletvekili
Cemil Çiçek'in, yabancı yatırımcıları teşvik edecek çalışmalar olup olmadığına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4908) (Başkanlığa geliş tarihi :
17.10.2001) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati : 15.00 17 Ekim 2001 Çarşamba BAŞKAN : Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Mehmet AY
(Gaziantep) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 8 inci Birleşimini açıyorum. Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç
arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim. Gündemdışı ilk söz, Adana
bölgesinde mısır bitkisinde ortaya çıkan spiroplazma kunkelii hastalığıyla
ilgili söz isteyen, Adana Milletvekili Adnan Fatin Özdemir'e aittir. Buyurun Sayın Özdemir.
(MHP sıralarından alkışlar) III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. - Adana
Milletvekili Adnan Fatin Özdemir'in, Adana yöresinde ikinci ürün mısır
bitkisinde ortaya çıkan hastalık ile yöre çiftçisinin kredi borçlarını
ödeyememe sıkıntısına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması ADNAN FATİN ÖZDEMİR
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adana İli ve civarında ikinci
ürün mısırlarda görülen hastalık hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Adana İlimizde 2001
üretim yılında ikinci ürün olarak ekilen 900 000 dekarlık mısırın yaklaşık 164
000 dekarı, yine, Osmaniye İlindeki ekim alanının 10 000 dekarı püskül
oluşturamadan yok olup, ölmüşlerdir. Bu durum, özellikle, Ceyhan İlçesi
kuzeyindeki Mercimek-Kösreli-Dikilitaş- Ceyhanbekirli arasında Ceyhan Nehri
havzasında, Osmaniye-Kadirli alanlarında çok şiddetli bir seyir takip etmiş;
çoğu tarlalar üretici tarafından sürülerek sökülmüştür. Çiftçilerimiz buralardan
1 kilo mısır bile hasat edememişlerdir. Hastalıkla ilgili olarak,
Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü, Ziraî Mücadele
Araştırma Enstitüsü, Çukurova Tarımsal Araştırma Enstitüsü ve Tarım İl
Müdürlüğünün yönetici ve uzman kadroları gereken hassasiyeti göstermişler ve
çalışmalar neticesinde hastalığı tespit etmişlerdir. Kendilerine gösterdikleri
hassasiyetten ve yaptıkları çalışmalardan dolayı çok teşekkür ediyorum. Türkiye'de ilk defa olan,
özellikle, Ceyhan İlçesi ve çevresindeki 81 köyde rastlanan bu hastalığın,
yapılan çalışmalar neticesinde, spiroplazma kunkelii -mısır cüceliği- adında
bir virüs -mikrop- hastalığı olduğu ortaya çıkmıştır. Adana ve Osmaniye İlinde
zarar gören çiftçilerin 2090 sayılı Afet Kanunu kapsamına alınıp,
mağduriyetlerinin giderilmesi hususunda hükümetimizin yardım ve desteklerini
bekliyorum. Mağdur olan çiftçilerimize de buradan geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum. Zaten, çiftçimiz,
birikmiş kredi borçlarını ödeyememe sıkıntısı içerisindedir. Ayrıca, mevcut,
Ziraat Bankasının uygulamaya koyduğu otuzaltı ay taksitlendirme şekli de
çiftçilerimiz açısından uygun değildir. Birincisi, Tarım Kredi Kooperatifleri
bu uygulamanın içinde yoktur; oysaki, küçük çiftçiler Tarım Kredi
Kooperatifleriyle çalışmaktadır. İkincisi, çiftçiler her ay parayı nereden
bulacak; çiftçide para, mahsulden mahsule olur. Üçüncüsü, çiftçinin aldığı para
3'e katlanmış; bir de buna cari faiz eklenirse, çiftçi, bunun altından
kalkamaz. 2 milyar borç, 10 milyar olmuş; bunu, otuzaltı ayda taksitlendirerek
ödemeye başladığı zaman 31 milyar olarak ödemesi gerekecek ki, çiftçinin bunu
ödemesi imkânsızdır. Çiftçi borçlarının ödeme
planına bağlanmasıyla ilgili geçen yıl yaptığım konuşmada, çiftçinin 1,2
katrilyon borcu vardı. Çiftçinin bunu ödeyemeyeceğini, kâğıt üzerinde, devletin
alacağının büyüyüp gideceğini arz etmiştim ve ödeyemedi. Şimdi, 2,5 katrilyon
oldu. Devlet, alacağını alamadı; çiftçi, borcunu ödeyemedi. Oysa, çiftçi
borcunu ödemek istiyor. Çiftçi borçlarıyla ilgili
kaynak aramaya da gerek yok; programın kendisi bir kaynak zaten. Bugün, Sayın
Bakanımız Derviş kabul ederse, çiftçi, ineğini, danasını satıp, ilk taksit olan
400-450 trilyon parayı getirip, hemen yatıracaktır. Altı ay sonra bir 400-450
trilyon daha para yatıracaktır ve çiftçi, diğer taksitleri de yatırarak borcunu
ödeyecektir. Çiftçi, borcunu ödemiş olacak; devlet, alacağını almış olacaktır.
Aksi takdirde, bu borç, gelecek yıl 5 katrilyon, daha sonra 10 katrilyon
olacak, haciz yoluyla bütün köyleri satmak durumunda kalacağız; çünkü,
müteselsil kefalet sistemi dediğimiz bir kefalet sistemiyle, bütün köylerimiz
birbirine kefil. Bütün köyleri satıp, devlet olarak çiftçilik mi yapacağız?!
(MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Çiftçinin bu borcu, 1991
yılından bu zamana kadar gelen birikmiş borçtur. Çiftçimiz sıkıntıdadır.
Çiftçimiz hapsedilmekte, traktörünü satmakta, hatta namus ölçüsünde değer
verdiği tarlasını satmaktadır. Çiftçimizin borcunun, Tarım Bakanımız tarafından
teklif edilerek, Bakanlar Kurulunda uygun bulunan, faizlerin dondurularak üç
yılda 6 eşit taksitle ödenmesi teklifinin bir an önce uygulamaya konulmasını,
çiftçilerimiz adına hükümetimizden istirham ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür
ediyorum Sayın Özdemir. Gündemdışı söz alarak,
Adana Bölgesindeki sorunları dile getiren Sayın Adnan Fatin Özdemir'in
konuşması karşısında hükümetten bir söz talebi?.. Yok. Gündemdışı ikinci söz,
sınır ticareti hakkında söz isteyen Iğdır Milletvekili Sayın Ali Güner'e
aittir. Buyurun Sayın Güner.
(ANAP sıralarından alkışlar) 2. - Iğdır Milletvekili Ali Güner’in, sınırlarımıza yakın
illerimizde yaşayan vatandaşlarımızın sınır ticaretinde karşılaştıkları
engellere, yaşadıkları sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması ALİ GÜNER (Iğdır) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sınır ticareti konusu üzerinde söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bilindiği gibi, sınır
ticareti, sınırda yer alan illerimizde yaşayan vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını,
komşu ülkelerden, kısa sürede, bazı dış ticaret mevzuatına tabi olmadan, ucuza
karşılamaları için başlatılmış özel bir uygulama şeklidir. Bu uygulama
sonucunda, sınır illerimizin, ticarî hayatının canlanmasına büyük etkisi
olmuştur. Hatta, sınır illerindeki valilerimiz, birçok yatırımlarını, sınır
ticaretinden elde ettikleri gelirlerle gerçekleştirmişlerdir; ama, ne yazık ki,
2000 yılındaki yeni uygulamayla, bu yatırımların da önü kesilmiştir. Zaman zaman, bölgeye
yaptığım ziyaretlerde, sınır illerinde gördüğüm manzara pek iç açıcı değildir.
Başta, Ağrı İli Doğubeyazıt İlçesi Gürbulak Gümrük Kapısı olmak üzere, Esendere
Sınır Kapısı, Nusaybin Sınır Kapısı, Habur Sınır Kapısında halkla yaptığımız
görüşmelerde, hemen hemen her kesimin ortak noktası geçim sıkıntısıdır. Ticarî
hayat durmuş, halk, perişan, aç, sefil, yarınından umudunu kesmiş, kaderine
terk edilmiş bir görünüm sergilemektedir. Vatandaş, iş istiyor, aş istiyor,
sırtıma taş yükleyin de günlük ekmeğimi verin diyor. Bölge halkının genel
durumu böyleyken, burada, affınıza sığınarak, bir konuya açıklık getirmek
istiyorum. 2000 yılında, Ağrı Şeker Fabrikasının yapmış olduğu Nahcivan
pancarının taşıma ihalesini alan, Iğdır MHP İl Başkanının kardeş ve amcalarının
sahip olduğu Aras Şirketi, taşıma işini, kendilerine ait TIR'larla ve Iğdır'da
sayıları 6 000'i bulan araçlarla yapmaya başlamıştır. Şeker Şirketiyle yapmış
olduğu sözleşme neticesinde taşıma işinde zarar edeceğini anlayınca, şirket,
ekstra rant arayışına başlamıştır. Bu taşıma işi devam ederken, sürpriz bir
şekilde, adı geçen şirkete 10 000 ton motorinin, Bakanlar Kurulu kararıyla Aras
Şirketine çıktığı görüldü. Bu karara bölgedeki şoför esnafı tepki gösterdi.
Aras Şirketi, bu 10 000 ton motorinin bir kısmını kendi araçlarıyla taşıdı.
İlin valisi, halktan gelen tepkiler üzerine, mazotun, amacı dışında
kullanıldığını bahane ederek, taşına işini durdurmaya karar verdi. Ama, ne
yazık ki, Nahçıvan pancar taşıma işini bu yıl alamayan şirket, yirmi gün önce,
2000 yılında taşıyamadığı motorinin 4 200 tonunu taşımaya başlamıştır. Bundan
dolayı, bölge halkı ve 6 000 şoför esnafı faks ve telefonlarımı kilitler hale
gelmiştir. Esnaf şunu söylüyor:
"Sayın milletvekilim, bu 10 000 ton motorinin, adı geçen şirkete getirdiği
veya getireceği rant 4-5 milyon dolardır." Esnaf bize soruyor: Hangi
milletvekili, hangi bürokrat, hangi bakan bu konuyu takip etmiştir ki, Bakanlar
Kurulunda bu 10 000 ton mazotun, adı geçen şirkete verilmesi olayını
gerçekleştirmiştir? Ben de bu kürsüden soruyorum: Acaba, bu rant miktarı 4-5
milyon dolar iken, bunun TL karşılığı 6-7 trilyon lirayı bulan bu rantı ve bu
vurgunu kimler başardı? Başta Başbakan Yardımcımız Sayın Devlet Bahçeli'ye
Iğdır'da böyle bir aileye sağlanan bu ranta aracı olan yetkililerden hesap
sormasını saygılarımla arz ediyorum. Sayın Genel Başkanım,
MHP'nin toplumdaki imajını bu gibi olaylar bitiriyor. Bölgemizde partinize oy veren, umut bağlayan ve bu işten ekmeğini
temin eden seçmeniniz, tabana yayılması gereken söz konusu rantın bir aileye
gitmesinden son derece rahatsızdır. Bu tür olaylar bizim gibi
siyasîlere de olumsuz yansımaktadır. Halkın nazarında tüm siyasîler,
rantçıların temsilcisi ve onların iş takipçisi durumuna düşürülmektedir. Ne
yazık ki, kuruyla yaş beraber yanmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika daha
vereyim, toparlayın... MÜKERREM LEVENT (Niğde) -
Ne diyorsun sen!.. ALİ GÜNER (Devamla) -
Arkadaşlar, bakın, ben bir gerçeği dile getiriyorum, bağlayacağım; cevap vermek
isteyen varsa, burada cevap verir. Yani, sizin açınızdan fayda getirecek şeyi
söylüyorum. BAŞKAN - Sayın Güner, 1
dakika süreniz var, siz konuşmanızı tamamlayın. Buyurun. ALİ GÜNER (Devamla) -
...Milletvekili denilince, hepimize aynı gözle bakılmaktadır. Yine, aynı şekilde, 2000
yılında taşıma işini üstlenen şirket yöneticilerine ters düşen -bunu Iğdır
halkının hepsi biliyor- Sayın Vali neden, 6 000 şoför esnafının feryadını
dinlemiyor da, şirketin üst düzey yöneticileriyle -geçen pazar günü- Korhan
Yaylasında çilingir sofrası kurup, barış şarkıları söyleyip eğleniyordu? Acaba,
bahse konu olan büyük ranttan kimler, ne kadarını kapmıştır? Buradan, Sayın İçişleri
Bakanıma sesleniyorum: Yanlışı kim yaparsa yapsın üzerine gidiniz, halkın
yanında olunuz. Bizi buraya şirketler değil, halk göndermiştir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ALİ GÜNER (Devamla) -
Bağlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Ama, bakın,
fazladan 1 dakika verdim. Lütfen... ALİ GÜNER (Devamla) -
Sayın Başkan, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizin, hemen hemen her
kesimi etkilediği bir gerçektir ve herkes nasibini almış durumdadır. Bu durum
da göz önüne alındığında, ülkemize sınırı olan devletlerle sınır ticaretinin
gelişmesi için azamî gayretin sarf edilmesi gerekmektedir. Bugün, her ne kadar,
Irak'la sınır ticaretimiz bazı sebeplerden dolayı durma noktasına gelmişse de,
50 000 şoför esnafı ve bölge halkı mağdur edilmiştir. Bahse konu olan
mağduriyetin önlenmesi için hemen, acil olarak yapılacak tek şey, başta, Suriye
ve İran ile olan sınır kapılarımızdan, Doğubeyazıt ilçesine bağlı Gürbulak
Sınır Kapımızı, Mardin'e bağlı Nusaybin Sınır Kapımızı acilen sınır ticareti
kapsamına alıp, bölge halkının içinde bulunduğu ekonomik bunalıma ve krize son
verilmelidir. Bunun, bölge insanını açlığa, yoksulluğa, fakirliğe ve
umutsuzluğa olan karamsarlığını ortadan kaldırmak, vatanını seven, devletine
güven duyan, yarına umutla bakan, geleceği parlak gören, halkın maddî ve manevî
yönden kurtulmasına en büyük etken olacağı kanısındayım. Sorumluluk duygusu
içerisinde olan büyüklerimizin, bu işe, bir an önce el atıp, çözüme
kavuşturacaklarına inanıyor, bu duygu ve düşüncelerle Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (ANAP ve AKP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Güner. Gündemdışı konuşmaya
hükümetten söz talebi?.. Yok. Gündemdışı üçüncü söz,
yeni akademik yılın açılması ve üniversiteler konusunda söz isteyen İzmir
Milletvekili Sayın Hakan Tartan'a aittir. Buyurun Sayın Tartan.
(DSP sıralarından alkışlar) 3. - İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, yeni akademik yılın
açılması ve üniversitelerin önemine ilişkin gündemdışı konuşması HAKAN TARTAN (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Yeni eğitim, öğretim
döneminin başlamasıyla birlikte üniversitelerimiz de kapılarını, gelişme ve
çağdaşlaşma yolunda yeni bir umudu araladı. Bu yıl, 53'ü resmî, 23'ü vakıf
olmak üzere toplam 76 üniversitede 1 milyon 900 bine yakın öğrencimiz, mutlu
bir gelecek için zorlu bir mücadele içerisinde olacak. Yine bu
üniversitelerdeki 22 000 öğretim görevlisi ve üyesiyle diğer çalışanlar, çağdaş
bir Türkiye temeline harç atmak için, dağarcıklarındaki en süzme ve önemli
bilgileri öğrencilerine yansıtmanın, aktarmanın uğraşısı içerisinde olacaklar.
Bizler de, artık, eğitim sistemini değiştirmeyi tartışmalı, yeni sistemleri,
akıllı insan yetiştirmeye yönelik aktif eğitim uygulamalarını yaşama geçirmeliyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünyada yaşanan gelişmeler malum. 21 inci Yüzyıla damgasını
vuran teknolojik devrimin ve bilgi toplumunun en önemli kaynağı eğitimli insan
gücü. Bu nedenle, bilimin ve üniversitelerin önemi her geçen gün daha da
artmakta; çünkü, üniversiteler, aklın ve bilimin egemen olduğu; özgür
düşüncenin, yaratıcı düşünceye dönüştürüldüğü kurumlardır. Ülkemizde yükseköğretim
bütçesinin toplam bütçe içerisindeki payı 1985 yılında yüzde 3'ken, bu rakam,
2000 yılında yüzde 2,2'ye gerilemiştir. 2001 yılı itibariyle de yükseköğretime
ayrılan bütçe, gayri safî millî hâsılanın yüzde 1'i kadar bile değildir. Yükseköğretime ayrılan
bütçelerdeki reel azalma ve mevzuatlar ile ücretler, üniversiteler için önemli
bir sorun haline gelmektedir. Elektrik, su, ısınma gibi altyapı eksiklikleriyle
barınma ve yurt sorunları da, konunun bir başka boyutunu oluşturmaktadır. Üniversitelerimiz, bugün
için, ne yazık ki, taşıdıkları büyük potansiyele karşın, dünyanın pek çok
saygın üniversitesiyle rekabet edemeyecek durumdadır. Öğretim üyeleri, bilimsel
yayınları ve gelişmeleri izlemekte, öğrencilerimiz, okul kütüphanelerinde
gerekli yayınları bulmakta ve araştırma yapmakta zorluk çekmektedir. Yine,
diğer ülkelerdeki meslektaşlarıyla kıyaslandığında, ekonomik anlamda çok
yetersiz noktada bulunmalarına rağmen, değerli hocalarımızın özverili
katkıları, eğitim kurumlarındaki işlerin, şimdilik de olsa yürümesini
sağlamaktadır. Yükseköğretim çağı
nüfusundaki ve okullaşma oranındaki artışlar da dikkate alındığında, önümüzdeki
yıllarda, hem üniversite sayısını artırmak hem de öğretim üyeliğini cazip hale
getirmek zorunluluğu ortadadır. Bu, çağdaş bir Türkiye'nin olmazsa olmaz
kuralıdır. Aynı zamanda, özgür ve demokratik üniversite yapısının, bugün,
sıkıntı çektiğimiz birçok konuda, örneğin, daha demokrat, özgür ve
yolsuzluklardan uzak bir Türkiye; barış, sevgi, hoşgörü nitelikleri daha zengin
bir Türkiye anlamında da yeni açılımlar sağlayacağı açıktır. Bu doğrultuda, Türkiye
Büyük Millet Meclisince de onaylanan Sekizinci Beş Yıllık Planda yer alan,
üniversitelerin bilimsel özerklikleri yanında, idarî ve malî özerkliklerinin
güçlendirilmesi, eğitime katkı payının önemli bir finansman kaynağı haline
getirilmesi ve bunların, etkin bir burs ve kredi sistemiyle desteklenmesi
ilkeleri önemli bir aşamadır; ama, asıl başarı, bunların, etkin ve süratli bir
şekilde yaşama geçirilmesiyle elde edilecektir. Bunun yanında,
üniversitelerimizin etkili hizmet veren verimli kurumlar olarak çalışması ve
uluslararası düzeyde rekabet edebilecek konuma ulaşması için gerekli
altyapının, mevzuatın ve idarî düzenlemenin oluşturulması da başarının bir diğer
halkasını oluşturacaktır. Burada altını çizmemiz
gereken bir olgu var: Dünyada, bugün, çağdaş ve gelişmiş olarak nitelenen ülke
sayısı 10 ve bu ülkelerin en önemli ortak özellikleri, bilim ve teknoloji
üreten ülkeler olmaları. Bu, şu demek: Bilim ve teknoloji üreterek, çağdaşlığı,
gelişmişliği ve mutluluğu yakalamışlar; bunu, mutlaka dikkate almalıyız. Çağdaş ve evrensel
değerleri benimsemiş bir toplum olarak, gelişmiş Batı uygarlıkları düzeyine
ulaşabilmemiz için, bilim, teknoloji, kültür ve sanata her zamankinden daha çok
yatırım yapmak zorundayız. Bu doğrultuda, yeni dönemde üniversitelerimizin
bilim ve teknoloji üretmeye yönelik faaliyetleri mutlaka desteklenmeli ve
bunlara kaynak yaratılmalıdır. Üniversitelerin bilgisayar eksiği ve internet
bağlantısı sorunu mutlaka çözülmelidir. Savunma sanayiimizin de gelişmesi için
savunma bütçesinden aktarılacak bir payın araştırma ve geliştirme kaynağı
olarak üniversitelerimize aktarılması çifte yarar anlamına gelecektir. Her şeyden
özveride bulunabiliriz; ancak, geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin
eğitiminden ve iyi yetiştirilmesinden kesinlikle özveride bulunamayız. Yeni
dünya düzeninde güçlü ve saygın bir ülke olarak yer almak, uluslararası
rekabetin her alanında geri kalmamak için eğitimde çağın standartlarını yakalamak
zorundayız. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) HAKAN TARTAN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN - Buyurun. HAKAN TARTAN (Devamla) -
Unutulmamalı ki, cehalet en büyük tehlikedir. Yaşadığımız sorunlara kalıcı
çözümler bulunabilmesi ancak ve ancak eğitimli, nitelikli ve iyi yetişmiş
insangücüyle mümkündür ve yine unutulmamalıdır ki, üniversiteler, bilim ve
özgürlük yuvası olarak gençliğin önünü açacak, cop ve şiddetle değil,
kitaplarla, bilimsel yayınlarla, sevgi ve hoşgörüyle, Atatürk'ün işaret ettiği
çağdaş uygarlık yolunda ülkemize en önemli kazanımları sağlayacaktır.
Böylelikle, herkes kazanacaktır. Bu duygularla, Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür
ediyorum Sayın Tartan. Hükümet adına söz talebi?
Yok. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkanım, izin verirseniz yerimden bir konuyu açıklamak istiyorum. BAŞKAN - Sayın Seven'in
yerinden kısa bir açıklama isteği vardı, onu bir yerine getirelim. Esasen,
gündemdışı konuşmalarda, yerinden kısa açıklama yapmak şeklinde bir usul yok;
ama, ben, sizin de müsamahanıza sığınarak yanıtlamaya çalışıyorum. Buyurun Sayın Seven. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Sayın Başkanım, teşekkür ederim. Gündemdışı konuşan üç
arkadaşımın da çok önemli konuları vardı, müsaade ederseniz birer cümle, her
konudan belirtmek istiyorum. Ağrı, tarım ve
hayvancılık bölgesi olması sebebiyle, dün akşam Ağrı'dan geldim, Ziraat
Bankasına gönderilen tebliğin kesinlikle yeterli olmadığını, Tarım Kredi
Kooperatifleri ile Ziraat Bankasına olan borçların yeniden Bakanlar Kurulunda
ele alınıp, değerlendirilmesi gerektiğini arz etmek istiyorum. Yine, ikinci olayla
ilgili olarak, sınır ticareti, gerçekten, Ağrı'da çok büyük sıkıntılarla karşı
karşıyadır. Gürbulak Sınır Kapısı eskiden ithalat ve ihracat kapısıyken,
maalesef, bugün transit kapısı haline getirilmiştir. İran tarafında çok güzel,
modern binalar kurulduğu halde, bizim Ağrı'nın 10 kilometresine kadar arabalar
kuyruklar halindeydi ve af buyurun, tuvaleti dahi bulunmamaktaydı. Sayın
Bakanımız da buradayken söylüyorum; Gürbulak Sınır Kapısına bir an önce el
atılarak, Doğubayazıt'taki insanlarımızın, hatta Türkiye'deki insanlarımızın
kurtarılması gerekir. Yine, burada, sınır ticaretiyle ilgili, açık pazar
olayına mutlaka el atılması gerekir. Ayrıca, arkadaşımız
üniversitelerle ilgili konuştuğu için, Ağrı'nın özlemi olan Ağrı Dağı
üniversitesinin kurulmasını buradan haykırıyorum. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Seven. Buyurun Sayın Gönül. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Bir konudaki üzüntümü
dile getirmek için söz aldım. Şu anda, hep birlikte izledik ki, üç değerli
milletvekili arkadaşımız, bölgelerinin veya ülkenin temel meseleleri hakkındaki
sorunları bu kürsüden dile getirdiler. Bir değerli arkadaşım çiftçilerle ilgili
konuştu. Dün bu konudaki düşüncelerimizi ayrıca ifade etmiş ve gündemdışı söz
alan arkadaşımızı desteklediğimizi ifade etmiştik. Bir diğer değerli
arkadaşımız sınır ticaretiyle ilgili sorunları ifade ettiler. Bir diğer
arkadaşımız, yeni akademik yılın açılması ve üniversitelerle ilgili, bu
ülkenin, bu milletin temel meselesi halinde olan eğitimle ilgili düşüncelerini
ifade ettiler. Şu anda salonda bulunan değerli bakanları tenzih ediyorum; ama,
şu gündemdışı konuşmalarla Genel Kurula getirilen meseleler, hiçbir değerli
milletvekili arkadaşımızın kişisel sorunu değildir Sayın Başkanım. Ülkenin sorunudur,
milletin sorunudur; ama, bu sorunlarla ilgili düşüncelerini, programlarını,
planlarını açıklaması gereken, Genel Kurulumuzu bilgilendirmesi gereken sayın
bakanların burada olmamasını kınıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) Doğru Yol
Partisi olarak, bu tavrı sürdüren sayın bakanların, Genel Kurula karşı bu
lakayt durumlarını protesto ediyoruz. Onun için, Sayın
Başkanım, Meclis Başkanlığımızın, bu konuda, sayın bakanlarımızın nezdinde
girişimde bulunmalarını, gündemdışı konuşmalara cevap vermelerini ve bu
konudaki düşüncelerini, mutlaka, Genel Kurula sunmalarını istirham ediyorum. Söz verdiğiniz için
teşekkür ediyorum; Muhterem Heyeti saygıyla selamlıyorum efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gönül. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Biz
de aynen katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Tekin, siz
de, kısa bir açıklama talebinde bulundunuz; buyurunuz. ALİ TEKİN (Adana) - Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum; Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla
selamlıyorum. Gerçekten, çok yararlı üç
değerli konuşma yapıldı; bunlardan biri, Adana Milletvekilimiz Sayın Adnan
Fatin Özdemir tarafından yapılan konuşmadır. Gerçekten de, Adana Milletvekili
olarak, ben de, Sayın Özdemir'in belirttiği gibi, özellikle, Ceyhan yöresinde
mısır üreticilerinin karşı karşıya bulunduğu, doğal felaket diye
nitelendirilebilecek olan mısır bitkisinde görülen hastalık için, Bakanlar
Kurulu seviyesine kadar gelmiş olan Afet Yasasından yararlanılma olayının bir
an önce gerçekleşmesi gerektiğini düşünüyorum; çünkü, gerçekten, Çukurova
yöresi ve özellikle, Ceyhan, son büyük depremden, çok önemli ölçüde yara
almıştır, ekonomisi gerçekten çok zor durumdadır; bir de, üstüne üstlük, bu
yıl, çok geniş bir alanı kapsayan mısır ekiminden de yeteri kadar ürün
alınamamıştır, büyük bir tarımsal hastalık musallat olmuştur. Dolayısıyla,
Ceyhanlı çiftçilerimiz gerçekten zor durumdadır. Bu konuda, hükümetimizin, bir
an önce, alınması gereken tedbirleri alacağına inanıyorum, güveniyorum ve bu
bağlamda, Sayın Özdemir'in dileklerine iştirak ettiğimi belirtmek istiyorum. Saygılarımla. BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Tekin. Sayın Erdir... MAHMUT ERDİR (Eskişehir)
- Sayın Başkan, müsamahanıza sığınarak ben de söz alma durumunda kaldım,
sizlere teşekkür ediyorum. Adana Milletvekili Sayın
Fatin Özdemir kardeşimiz, aynı zamanda, Tarım Komisyonu üyesidir. Haklı olarak,
Adana'da meydana gelen zarardan ve çiftçi borçlarından bahsettiler. Bu çiftçi
borçları, 1991 yılından beri, bugüne kadar sürüp gelen, çiftçinin muhtelif
nedenlerle ödeyemediği ve üzerine temerrüt faizlerinin de binerek geldiği
borçlardır. Bu hususta, bütün partili arkadaşlarımızın, Komisyon üyelerimizin
girişimleriyle, bundan dokuz-on ay evvel, bir toplantı yapılarak, bu borçların
tahsili hususunda kolaylaştırıcı önlemler alınarak Hükümetimize arz edildi.
Biz, bugüne kadar, bunları, ilgili Sayın Bakanımızdan bekler idik, Doğru Yol
Partisi Grup Başkanvekilimiz Ali Rıza Bey de biraz evvel değindiler, bütün
samimiyetimle ifade ediyorum, bu kadar önemli bir konuda, Sayın Bakanımızın
burada olması, sorunun giderilmesi için, bizlerin dileklerini dinlemesi
gerekirdi. Hiç olmazsa, bu gündemdışı konuşmalarla ilgili olarak daha evvel bilgilendirildiği
için, Hükümetten diğer bir arkadaşımıza vekâletini verebilirdi. Çok önemli bir
konuydu. Çiftçi borçlarının ödenmesi gerekiyor ve bugünkü uygulama da çiftçiye
bir kolaylık getirmedi; yüzde 102 yıllık faizle birlikte tekrar bunun ödenmesi
mümkün değil. Biz, Tarım Komisyonu
olarak, bir ödeme planı ve kolaylıklar getirdik, Hükümetimize de, tavsiye
niteliğinde temenni olarak arz ettik. Bunun, bir an evvel gerçekleşmesi
gerekmektedir. İlgili Bakana, bütün bu hususların, delaletinizle iletilmesini
özellikle arz ediyor, teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum Sayın Erdir. Son olarak, Sayın Çelik
ve Sayın Hatipoğlu'na söz vereceğim. Çünkü, usulümüzde bu yok dedim; ama,
konuların önemi nedeniyle söz verdim; bunu da anlayışla kullanacağınızı
düşünüyorum. Buyurun Sayın Çelik. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Malumlarınız olduğu
üzere, Meclisimizin en önemli fonksiyonlarından biri de, denetim görevidir.
Dün, zatıâliniz, burada, sözlü soruları, neredeyse bir saate yakın okudunuz.
Bir değerli bakanımız da, vekâleten, birkaç soruya cevap verdi. Sayın Gönül'ün burada
dile getirdiği hassasiyete, biz, AK Parti olarak, aynen, iştirak ediyoruz.
Malumunuz, gündemdışı konular, ülkenin hayatî ve acil çözüm bekleyen
meseleleriyle ilgili konulardır; konuşmalar verilirken de böyle veriliyor. Bugün konuşan üç değerli
arkadaşımızın üçü de iktidar kanadına mensup arkadaşlarımızdır ve ben şunu da
garipsiyorum: Hani şairin dediği gibi "kimden kime şekva edeyim, ben dahi
şaştım." Şimdi, iktidar kanadına mensup milletvekili arkadaşlarımız,
bunları, parti gruplarında dile getirebilirler, kendi bakanlarına iletebilir,
Bakanlar Kuruluna çok daha rahat iletebilirler. Dolayısıyla, artık, iktidar
mensubu olan arkadaşlarımız da, bu manada, yüksek sesle şikâyet etmeye başladığına
göre, değerli hükümetimizin bu konuda çok daha hassas olması gerektiğini
düşünüyorum. Teşekkür ediyorum
efendim. BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum. Son olarak, Sayın
Hatipoğlu konuşacaklar. Buyurun Sayın Hatipoğlu. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Sayın Başkanım, ben de, diğer arkadaşlarım gibi, aynı konuya
temas etmek istiyorum. Dünden bu yana,
Meclisimiz çatısı altında, bence de hiç uygun olmayan bir tablo yaşanıyor.
Bakınız, dün, bir saat boyunca, zatıâliniz, o kürsüden 130 civarında sözlü soru
okudunuz, âdeta, kıraat ettiniz; ama, burada, hükümetten bir temsilci
bulamadık, Sayın Gaydalı hariç. Kendileri de, vekâleten, herhalde, Sayın Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı adına soruya cevap verdiler. Bu da, hükümetin
denetimden kaçtığı gibi bir izlenimi ortaya koyuyor. Dün, Bakanlar Kurulu
toplantısı olduğu söylendi, hayatî bazı konuların müzakere edildiği söylendi.
Gerçi, bunlar gerekçe olamaz; ama, bugün de, burada, arkadaşımın ifade
buyurduğu gibi, iktidar partilerine mensup üç değerli milletvekili arkadaşımız,
son derece önemli konulara değiniyorlar; yine, buna bir cevap yok. Özellikle,
yeni akademik yılın açılması nedeniyle bir konuşma yapıldı, burada çok ciddî
sorunlar yaşanıyor; biz, Sayın Millî Eğitim Bakanımızı burada görmek isterdik
ve bu sorulara cevap vermelerini beklerdik. Yine, çiftçi sorunlarıyla
ilgili... Her Allah'ın günü, burada, her gündemdışı konuşma yapıldığında, tarım
ve çiftçi sorunlarıyla ilgili konular gündeme geliyor ve bu konuda da bir cevap
yok. Ben, her şeyden önce, zaten, pek fazla ortalıkta görünmeyen, el yordamıyla
da göremediğimiz hükümetin, hiç olmazsa, bu denetim görevinden kaçmamasını, bu
bir iki saatlik bir zamanı da, sayın bakanlarımızın birkısmının, en azından,
burada geçirmesini temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (SP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür
ediyorum. Değerli milletvekilleri,
bu konuda izlediğimiz tutumu bilgilerinize sunmak istiyorum. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Son demiştik,
lütfen... Ben, dün, gündemdışı
taleplerle ilgili, bizzat kendim, ulaşabildiğim sayın bakanlarımıza bilgi
sunmaya çalıştım; ayrıca da, özel kalemlerine, hem bugün için hem yarın için
bilgi sundum. Gerçekten, bu meseleyi, bizim, daha bir akılcı çözmemiz lazım.
Denetim günlerinde, burada, dün de söyledim, 100 değil, 1 000 tane soruyu ben
okurum, yorulmam, bu benim görevim; ancak, hiç değilse, bu sözlü sorularla
ilgili önergelerde olsun, gündemdışı taleplerde olsun, bundan sonra, sayın
bakanlarımızın daha bir hassasiyet göstermesini, biz de isteyeceğiz, istirham
edeceğiz. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum: B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. -
Stockholm'de düzenlenecek olan Kadın ve Erkeğe Eşit Fırsatlar İçin Parlamenter
Komiteler Konferansına, İsveç Parlamentosu Genel Sekreteri Anders Forsberg'in
vaki davetine icabetle TBMM'yi temsilen katılacak heyete ilişkin Başkanlık
tezkeresi(3/896) 16 Ekim 2001 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna İsveç Parlamentosu Genel
Sekreteri Anders Forsberg'in vaki davetine icabetle, Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsilen iki parlamenterden oluşacak heyetin 25-27 Ekim 2001
tarihlerinde Stockholm'de düzenlenecek olan Kadın ve Erkeğe Eşit Fırsatlar İçin
Parlamenter Komiteler Konferansına katılması Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun 9 Ekim 2001 tarihli ve 4 üncü Birleşiminde kabul
edilmiştir. Anılan Kanunun 2 nci
maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Adı Soyadı Seçim İli Tayyibe Gülek Adana Süleyman Coşkuner Burdur BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Başbakanlığın bir
tezkeresi vardır, okutuyorum: 2. -
Devletin askerî kuvvetlerini neşren tahkir ve tezyif etme suçunu işlediği iddia
olunan İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak hakkında tanzim edilen ve daha
önce gönderilen soruşturma dosyasının, bu defa, Adalet Bakanlığınca yeniden
değerlendirilmek üzere geri istenildiğine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/897) Sayı :
B.02.0.PPG.0.12-310-16832 Konu : İstanbul
Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın Yasama Dokunulmazlığı 15
Ekim 2001 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İLGİ : a) Adalet
Bakanlığının 15.09.2000 tarih ve B.03.0.CİG.0.00.00.0.-1.128.58.2000/025403
sayılı (GİZLİ) yazısı. b)03.10.2000 tarih ve
B.02.0.PPG.0.12.310.17714 sayılı (GİZLİ) yazımız. c) Adalet Bakanlığının
09.10.2001 tarih ve B.03.0. CİG.0.00.00.02.-1.128.58.2000/34728 sayılı yazısı. Devletin askerî
kuvvetlerini neşren tahkir ve tezyif etmek suçunu işlediği iddia olunan
İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak hakkında tanzim edilen soruşturma
dosyası T.C. Anayasasının 83 üncü maddesine göre gereği yapılmak üzere ilgi (b)
yazımız ekinde gönderilmişti. Bu defa, adı geçen
milletvekiline ait soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi talebini
kapsayan ilgi (c) yazı ve ekinin suretleri ilişikte gönderilmiştir. Gereğini arz ederim. Bülent
Ecevit Başbakan BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonda bulunan dosya, hükümete geri
verilmiştir. Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; önce okutacağım, sonra oylarınıza sunacağım: IV. - ÖNERİLER A) DANIŞMA KURULU
ÖNERİLERİ 1. -
(11/19) esas numaralı gensoru önergesinin, gündemdeki yeri ve görüşme gününe
ilişkin Danışma Kurulu önerisi Danışma Kurulu Önersi No. : 83 Tarihi : 16.10.2001 15.10.2001 tarihli Gelen
Kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılan Başbakan Bülent Ecevit
hakkındaki (11/19) esas numaralı gensoru önergesinin, gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasının ve Anayasanın 99 uncu
maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin
23.10.2001 Salı günkü birleşimde yapılmasının Genel Kurulun onayına sunulması
Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmına geçiyoruz. V. – SORULAR VE CEVAPLAR A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki
imam ve müezzin sayısına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü
soru önergesi (6/776) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Muhterem milletvekilleri,
bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci
maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden
çıkarılmıştır. 2. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize Ardeşen
Küçük Sanayi Sitesi altyapı çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
sözlü soru önergesi (6/777) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 3. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize Organize
Sanayi Bölgesi etüd çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü
soru önergesi (6/778) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 4. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde
yürütülen projelere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/779) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 5. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki
ürün araştırma ve yayın çalışmala-rına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/780) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 6. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde
hayvancılığın geliştirilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/781) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 7. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki
tarımsal projelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/782) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 8. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki
öğretmen açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/783) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 9. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize Pazar ve
Ardeşen öğretmen evi projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/784) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 10. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize Merkez
görme engelliler okulu projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/785) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 11. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki
okul projelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/786) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 12. -Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde
yürütülen projelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/787) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 13. -Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen
projelere ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/788) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 14. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki
içme suyu projelerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/789) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 15. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki
kanalizasyon projelerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/790) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 16. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki
köy yollarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/791) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 17. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize Ardeşen
içme suyu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/792) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 18. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İçme Suyu
Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/793) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 19. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Karayolları
Genel Müdürlüğü aracılığıyla Rize'de yürütülen projelere ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/794) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır 20. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, İller
Bankasının Rize İlinde yürüttüğü projelere ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/795) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır 21. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde
yürütülen projelere ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/796) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır 22. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun,
Çamlıhemşin-Ayder Ilıcası-Kavran Yaylası yolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/797) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 23. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun,
Rize-Fındıklı-Yeniköy Kanlıdere balıkçı barınağı projesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/798) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 24. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize Devlet
Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/799) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 25. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Fındıklı Guatr
Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/800) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 26. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize'de
yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/802) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 27. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki
konut kooperatiflerine ve kredi taleplerine ilişkin Devlet Bakanından sorusu ve
yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/804) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. MEHMET BEKAROĞLU (Rize) -
Sayın Başkan, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre söz istiyorum. BAŞKAN - Rize İlindeki
konut kooperatiflerine ve kredi taleplerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi üzerine, soru önergesi sahibi Rize Milletvekili Sayın Mehmet
Bekaroğlu söz istemiştir. Buyurun Sayın Bekaroğlu. MEHMET BEKAROĞLU (Rize) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Değerli arkadaşlarım, iki
gündür, gördüğünüz gibi, milletvekili arkadaşların soru önergeleri okunup
geçiliyor. Hem Anayasamız hem
İçtüzüğümüz, milletvekillerinin görevlerini tek tek saymaktadır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, yasa fabrikası değildir. Bürokraside hazırlanan ve hükümet tarafından
iktidar partileri gruplarına gönderilen yasalara el kaldırıp indirmek için,
biz, buraya gelmedik. Türkiye Büyük Millet Meclisi, milleti temsil ediyor ve
milletin sorunlarını çözmek için vardır. Değerli arkadaşlarım, 57
nci hükümet döneminde maalesef, milletvekiline önem verilmiyor. Hükümet, Sayın
Başbakan ve bakanlar özellikle, milletvekillerinin denetleme yetkilerini bir
tür gasp ediyorlar. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisini gasp
etmektir. Sorular okunuyor, sayın bakanlar yerlerinde yok, milletvekili ne
soruyor bakmamışlar; üç birleşimde okunduktan sonra da cevap veren olmuyor. Değerli arkadaşlarım, bu
günlerde milletvekillerinin, siyasetin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygınlığından söz ediyoruz; ama, maalesef, bu saygınlığın düşmesine sebep
olanlar, başta 57 nci hükümetin Başbakanı ve bakanlarıdır. Değerli arkadaşlarım,
milletvekili arkadaşlar milleti temsil ediyorlar, milletin sıkıntılarını
Meclise getirmek durumundalar. Hükümet de milletin sıkıntılarını çözsün diye
hükümettir. Bu sebepten dolayı kendileri Türkiye Büyük Millet Meclisinden oy
aldılar. Bütün illerde olduğu
gibi, Rize'de de yarım kalan birçok proje var. Rize'de yaşayan insanların da
büyük sıkıntısı var. Rize'de on sene içinde yüzellibin insan göç etmiştir; Doğu
illerinin bütününde bu durum böyledir. Bu hükümetin, milletin sorunlarını
çözmesi gerekiyor; en azından, milletvekilleri, milletin sorunlarını dile
getirirlerken burada olmalı ve cevap vermelidir. Huzurunuzda ve Türk
Milletinin huzurunda, bu şekilde davranan, milletin hakkını gasp eden hükümeti
kınıyorum. Saygılar sunuyorum. (SP
ve AKP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu,
size teşekkür ediyorum; Rize İlinin sorunlarına gösterdiğiniz duyarlılık
nedeniyle de kutluyorum; ancak, izin
verirseniz, biraz da hoşgörünüze sığınarak, bir hususa işaret edeceğim.
"Meclisin yetkisinin gaspı" cümlesini değerlendirmek istiyorum: Bir
kere, herkes şundan emin olmalıdır ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi hiçbir
yetkisini hiçbir kişi ya da kuruma gasp ettirmez. (ANAP ve MHP sıralarından
alkışlar) Onun için, sözlü soru önergelerinin görüşülmesine gelmeyişlerinden
ben de yakındım. Bundan sonrasına ilişkin daha bir hassasiyet beklediğimizi ve
buna da hakkımız olduğunu ben de ifade ettim; ama, kabul buyurursanız
"yetki gaspı" sonuçta, Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevî
şahsiyetine halel getirir diye düşündüm. Onu bu şekilde anlayalım, olur mu? MEHMET BEKAROĞLU (Rize) -
Tamam. BAŞKAN - Çok teşekkür
ediyorum. 28. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize'de
yürütülen projelere ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/805) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 29. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize'de
yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/806) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 30. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde
yürütülen projelere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/808) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 31. - Konya
Milletvekili Veysel Candan'ın, Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil
öğretim etkinlikleri programı ile ilgili kararına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/809) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 32. - Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun,
Talim ve Terbiye Kurulu'nun yabancı dil
öğretim etkinlikleri programı ile ilgili kararına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/810) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 33. - Ağrı Milletvekili Musa Konyar'ın, ilköğretim
okullarında uygulanacak yabancı dil öğretim programına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/811) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 34. - Bitlis Milletvekili Yahya Çevik'in, Talim ve Terbiye
Kurulunca dil öğretimi konusunda alınan
bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/812) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 35. - Antalya Milletvekili Salih Çelen'in, Talim ve Terbiye
Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/813) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 36. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay'ın, Gaziantep -
İslahiye İlçesinde bulunan Tekel Üzüm İşletme Fabrikasının depo olarak
kullanılmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/814) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 37. - Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın, Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi
konusunda alınan bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/815) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 38. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinin
balıkçı barınağı ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/816) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 39. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde
yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/819) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 40. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde
yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/820) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 41. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde
yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/821) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 42. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde
yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/823) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 43. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde
yürütülen projelere ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/824) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 44. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde
yürütülen projelere ilişkin İçişleri Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
Keçeciler’in cevabı (6/825) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada. Soruyu okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Bakanlığına Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını talep ediyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. 03.07.2000 Mehmet
Bekaroğlu Rize Sorular: 1. Bakanlık olarak
Rize'de yürüttüğünüz projeler nelerdir? 2. 2000 yılı rakamlarıyla
mevcut projelerin toplam bedeli ne kadardır? 3. 2000 yılı itibariyle
projelerde gerçekleşen yatırım miktarı ne olmuştur? 4. Projelerin bir an önce
tamamlanabilmesi için 2000 yılında sağlanan ödenek miktarı yeterli midir?
Yeterli değilse ödeneklerin artırılması için bir çalışma yapmakta mısınız? BAŞKAN - Devlet Bakanı
Sayın Mehmet Keçeciler soruyu yanıtlayacak; buyurun Sayın Bakanım. DEVLET BAKANI MEHMET
KEÇECİLER (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Rize Milletvekili
Sayın Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulan ve İçişleri Bakanımız tarafından cevaplandırılması istenen
sözlü soru önergesine, hükümetimiz adına cevap arz etmek üzere söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. İçişleri Bakanlığı
Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığının 2000 yılı yatırım
programında, Rize İline ait yatırım projesi bulunmamaktadır. Jandarma Genel
Komutanlığı 2000 yılı yatırım programında, Rize İlinde 2 adet proje yürütülmektedir.
Bunlardan birincisi olan
Rize-Hemşin İlçe Jandarma Komutanlığı hizmet binası ve 10 dairelik lojman
binası inşaatına 1996 yılında başlanılmış ve 1999 yılı sonuna kadar 85 milyar
676 milyon lira harcanmıştır. 2000 yılında tertip edilen 150 milyar liralık
ödeneğin 78 milyar lirası kullanılmış, müteahhidin ölümü nedeniyle, geriye
kalan 72 milyar lira harcanamamıştır. 2000 yılı sonuna kadar 163 milyar 678
milyon lira harcanan ve yüzde 60'ı tamamlanmış olan yatırımın, 2001 yılında,
150 milyar lira ödenek kullanılmak suretiyle bitirilmesi öngörülmektedir. İkinci yatırım olan
İkizdere İlçe Jandarma Komutanlığı hizmet binası ve 8 dairelik lojman binası
inşaatına 1999 yılında başlanılmış ve 2001 yılı itibariyle yüzde 20'si tamamlanmıştır.
2000 yılı sonuna kadar 63 milyar 314 milyon lira harcanmıştır; 2001 yılında 100
milyar lira ödenek kullanılması öngörülmektedir. Yatırımın muhtemel bitiş
tarihi 2002 yılıdır. Değerli milletvekilleri,
söz almışken, burada, bir hususun da altını çizmek istiyorum. Sayın
milletvekilleri, çıkarak, hükümetimizi, bu kürsüden itham ettiler, sorulara
cevap vermediğimizi söylediler. Aslında, bir hususun altını çizmek lazım; bazı
konular resmî vesaik arasında bulunabilir. Buradaki sözlü sorulardan maksat,
milletvekilinin, araştırmayla, kütüphaneye gidip kitap okuyarak veyahut da
yatırım programına bakarak bulamayacağı, daha çok siyasî içerikli, halkın
ihtiyaçlarına dönük soruları bize iletmesidir. Şimdi, şu sorulan sorular,
yatırım programlarında vardır. Yatırım programlarına bakmak suretiyle,
milletvekillerimiz, bunların hepsinin cevabını kendileri bulur ve gereğini
yerine getirir. Zaten, İçtüzükteki sözlü sorudan maksat da budur; yani,
milletvekilinin araştırmayla, kütüphanelerde yapacağı çalışmayla bulamayacağı
hususların bakanlar tarafından cevaplandırılmasını, hükümet tarafından
cevaplandırılmasını istemektir. Şimdi, bakanlıkları alıp,
her bakana "benim ilimde hangi yatırımı yapacaksın, gel bakalım burada
cevap ver" şeklindeki bir sual, bence, İçtüzükteki sual sorma maksadını
aşan bir keyfiyettir. Bu hususun altını çiziyorum. Meclisin gündemi bu kadar
çok soruyla dolu olursa, ister istemez, hükümetin cevapları da milletvekili
arkadaşlarımıza yeterince ulaşamamış olur. Bu vesileyle, Yüce
Heyetinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) MEHMET BEKAROĞLU (Rize) -
Sayın Başkan, söz istiyorum, müsaade eder misiniz... BAŞKAN - Buyurun. MEHMET BEKAROĞLU (Rize) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakan, bir tek soru
önergemize cevap verdi, kendisine teşekkür ediyorum; ama, bir de kalkıp,
Türkiye Büyük Millet Meclisine ders vermeye kalktı. Milletvekilleri, nasıl,
hangi soruyu soracaklarını ve bunu neye göre soracaklarını biliyorlar. Sayın
Bakan "milletvekilleri gereksiz soru sorarak, yani, milletin sorunlarını
Meclise taşıyarak Meclisin gündemini işgal ediyorlar" diyor. Yanlış
söylüyor Sayın Bakan; milletvekillerinin görevi budur. Sayın Bakanıma başka bir
şey daha söylemek istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 21 inci Dönemde,
denetime ayrılan günlerin ne kadarını kullandı?! "Gasp" derken, bunu
kastetmiştim. Türkiye Büyük Millet Meclisi, denetime ayrılan günlerin büyük
çoğunluğunu denetimde kullanamamıştır. Sayın Bakan
milletvekillerinin sorularına cevap versin, milletvekillerine ders vermesin,
milletin derdine burada çare bulsun.. Arz ederim; teşekkür
ederim. BAŞKAN - Sayın
Bekaroğlu'nun işaret ettiği hususta, esasen, ben kendi görüşümü söyleme
arzusundaydım. Bizim, Başkanlık olarak bir görevimiz de, yasama organı
üyelerinin hak ve menfaatlarını korumaktır. Ben, Sayın Keçeciler'e gerçekten teşekkür
ediyorum; buraya, bir başka bakan adına da olsa, gelip, bu emeği verdiği için.
Dün, nasıl, Sayın Gaydalı ve Sayın Gemici bakanlarımız da teşekkürümüzle
karşılanmışsa, Sayın Keçeciler'e de aynı çerçevede teşekkür ediyorum; ancak,
mevcut İçtüzük çerçevesinde sözlü soru önergesi müessesesi bu şekilde
düzenlenmişse, sayın bakanlara düşen, sözlü soru önergesini, gelip
yanıtlamaktır ya da bir başka bakana vekâlet vererek yanıtlamaktır. Biraz önceki sorunuz, ben
burada sordum, iki yıl olmuş neredeyse. (SP ve AKP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, sözlü soru önergesi müessesesini yeniden tanzim edinceye kadar;
ki, dün, Sayın Hasan Gemici bakanımızın bir önerisi oldu, teknik imkânlar bu
kadar artmışken, niçin yararlanmayalım... Hakikaten, akılcı bir öneridir;
yasama teknolojisini daha bir süratlendirmemiz lazım. Dünkü kitapçık, yani
gündem 60 sayfaymış, bugün baktım 48 sayfa. Sordum; 1 000 adet bastırılırmış. 1
000 adet 48-50 sayfalık bu kitapçıkları biz -aynı soruları dün de okuduğumuz
için- eğer, bugün de bastırırsak, gelecek hafta da bastırırsak, israftır; böyle
bir lüksümüzün olduğuna da inanmıyorum. O noktada, uygun görürseniz,
Partilerarası Uzlaşma Komisyonumuzda, değerli grup başkanvekillerimiz,
Partilerarası Uzlaşma Komisyonu üyesi değerli arkadaşlarımızla bir istişarede
bulunup da, yasama teknolojimizi daha hızlandıracak, zamanı, mekânı, imkânları
daha akılcı kullanacak bir usulü hep beraber bulabilirsek, sanıyorum,
birbirimizi, kurum olarak, bakanlar, milletvekilleri, karşılıklı daha az üzmüş
oluruz diye düşünüyorum. 45. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde
yürütülen projelere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/827) BAŞKAN - Soruyu yanıtlayacak
Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 46. - Balıkesir Milletvekili Agah Oktay Güner'in, Talim ve
Terbiye Kurulunun yabancı dil öğretim etkinlikleri programı konusunda aldığı
bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/828) BAŞKAN - Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 47. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Bulgaristan'dan
gelen soydaşların bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/829) BAŞKAN - Sayın Başbakan
veya yerine cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 48. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Bursa İlinin
demiryolu bağlantısının ne zaman kurulacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/830) BAŞKAN - Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 49. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Bursa - İznik
İlçesinin içme suyu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/831) BAŞKAN - Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 50. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Bursa-Yenişehir
Havaalanı inşaatına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/832) BAŞKAN - Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 51. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Bursa İlinin
hastane ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/834) BAŞKAN - Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 52. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Bursa İlinde
eğitime katkı payı olarak toplanan paralara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/835) BAŞKAN - Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 53. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, cep telefonu
baz istasyonlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/837) BAŞKAN - Sayın Başbakan
veya yerine cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 54. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'ndan Samsun İline gönderilen paralara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin cevabı (6/838) BAŞKAN - Sayın Başbakan
veya yerine cevap verecek Bakan?.. Burada. Değerli arkadaşlarım,
Kâtip Üye arkadaşımızın soruyu yerinden okuması hususunu oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (6/838) esas numaralı
soruyu okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı Sayın Hasan Gemici tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
delaletlerinizi arz ederim. 9.8.2000 Musa
Uzunkaya Samsun 1. Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu (SYDTF) vasıtasıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmak
üzere Samsun İli ve ilçelerine gönderilen para miktarında son aylarda düşüşler
yaşandığı ya da hiç gönderilmediği, gelen paranın ise Vakfın rutin giderlerini
bile karşılamadığı iddiaları doğru mudur? 2. Bakanlığınızca son bir
yıl içinde Samsun ve ilçelerine gönderilen fon kaynaklı para miktarı ve
tarihleri nedir? 3. Yoksul ve ihtiyaç
sahibi vatandaşların yasal hakkı olan fon kaynaklı para miktarında bir düşüş
yaşanmakta ise sebepleri nelerdir? 4. Fon kaynaklarının
muhafazası ve geliştirilmesi için Bakanlığınca yapılan bir çalışma mevcut
mudur? BAŞKAN - Sözlü soru
önergesini yanıtlamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Hasan Gemici; buyurunuz. (DSP
sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI HASAN
GEMİCİ (Zonguldak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Samsun İline Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan
yapılan sosyal yardımlarla ilgili sözlü soru önergesine cevap vermek üzere söz
almış bulunuyorum. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunun yaptığı
sosyal yardımlarda son yıllarda çok ciddî artışlar olmuştur. Son dört yılda
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunun Türkiye genelinde yaptığı
sosyal yardımların tutarı 930 trilyon lirayı aşmıştır -bugünkü değerle 2,5
milyar doları aşkın bir rakama tekabül etmektedir- ve yaklaşık 16 milyon kişi
ya da aileye sosyal yardım ulaştırılmıştır. Bu yıl ise, bu yılın ilk dokuz
ayında, 6 milyona yakın kişi ya da aileye 295 trilyonu aşkın sosyal yardım
yapılmıştır ve bu sosyal yardımlar, yıl sonu itibariyle 550 trilyon liraya
ulaşacaktır. Sayın milletvekilimizin
ifade ettiği gibi, fon gelirlerinde ve yaptığı sosyal yardımlarda azalma söz
konusu değildir; aksine, artış söz konusudur. Bilindiği gibi, fonun
kuruluş kanunu olan 3294 sayılı Kanun 1986 yılında çıkmıştır ve 1986 yılından
itibaren, 1989, 1990 yılına kadar fon gelirleri yüzde 100'e yakın oranlarda
amacı doğrultusunda kullanılmış; ancak, 1990 yılından itibaren fon
gelirlerinin, bazı yıllarda yüzde 70, bazı yıllarda yüzde 80, bazı yıllarda
yüzde 90'a ulaşan kısmı, ta 1996 yılına kadar, genel bütçeye ya da başka
fonlara aktarılarak kullanılmış; bazı seneler fon, gelirinin ancak yüzde 10'unu
kullanabilmiştir. 1997 yılından itibaren, fon gelirinden yapılan kesintiler
önce yüzde 40'a, daha sonra yüzde 30'a düşürülmüştür. Bu yıl içinde de, yakında
görüşmeye başlayacak olduğumuz 2002 yılı bütçe kanununda bu kesintilerin tamamen
kaldırılması için çalışmalar yapmaktayız. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, çok geniş bir
yelpaze içerisinde, ülkemizdeki ekonomik yoksunluk içerisindeki yurttaşlarımıza
gıda, eğitim, sağlık, yakacak ve doğal afetlerden etkilenen insanlarımıza
yardımlar yapmaktadır ve bu yardımları, Türkiye genelindeki 931 Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine
ulaştırmaktadır. Bu vakıfların başkanları illerde valilerimiz, ilçelerde
kaymakamlardır. İllerdeki ve ilçelerdeki millî eğitim müdürleri, emniyet
müdürleri, müftüler, sağlık müdürleri ve o kentteki güvenilir üç sivil insandan
oluşan mütevelli heyet tarafından bu kaynaklar kullanılmaktadır. Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu ve vakıflarından, sosyal güvencesi olmayan 10 600 000
insanımızın sağlık giderleri, ayakta tedavi giderleri ve ilaç giderleri
karşılanmaktadır. Biraz önce, gıda, sağlık, eğitim yardımlarının yapıldığını
söyledim; ayrıca, doğal afetlerde de -depremlerde, sellerde, çığ, heyelan,
yangın gibi felaketlerde- yine bu insanlarımızın ilk yardımına koşan Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları olmaktadır. Hatırlayacaksınız, 17 Ağustos ve
12 Kasım depremleri sırasında ve sonrasında, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Fonundan, bölgedeki insanlarımıza çok ciddî sosyal yardımlar yapılmıştır
ve bu yardımlarla, iki sene boyunca, 440 000'e yakın aileye 330 trilyon liradan
fazla karşılıksız sosyal yardımlar yapılmaktadır ve bu yardımlar kısmen
sürmektedir. Yaklaşan kış şartları dikkate alınarak, deprem bölgesinde,
özellikle prefabrikelerde ve çadırlarda kalan yurttaşlarımızın yakacak
ihtiyaçlarını karşılamak için -tabiî ki tamamını değil; ama, ihtiyaç sahibi
olanların ihtiyaçlarını karşılamak için- yeni bir kaynak tahsisini önümüzdeki
günlerde açıklayacağız ve bu insanlarımıza geçtiğimiz yıl yaptığımız yakacak
yardımları, kısmen de olsa, bu sene devam edecektir. Yine, Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan, Türkiye genelinde, geçtiğimiz yıl, 550 000
taşımalı eğitim öğrencisine sıcak öğle yemeği verildi, uygulama bu yıl da devam
edecek. Ayrıca, yine, Fondan, Türkiye genelinde 221 700 üniversite öğrencisine
karşılıksız burslar verilmektedir. Bu burs uygulaması da bu sene devam
edecektir. Ben, bu vesileyle, 12 Ekim olarak ilan ettiğimiz, burslar için son
başvuru tarihini 5 Kasıma kadar uzattığımızı ve bugüne kadar başvuru yapmamış
ihtiyaç sahibi öğrencilerimizin, 5 Kasıma kadar, bulundukları il ya da ilçedeki
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarından alacakları başvuru formlarıyla
başvurularını yapabileceklerini, burada, bir kere daha ifade etmek istiyorum. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; son bir ay içerisinde, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Fonundan yapılan eğitim, gıda, yakacak yardımları tutarı 116,5 trilyon
liraya ulaşmıştır. Bu kapsamda yaptığımız, yoksul ilköğretim ve ortaokul
öğrencilerine yaptığımız eğitim yardımları, 1 050 000 çocuğa, ortalama 50'şer
milyon lira yardım yapılmak üzere, 52,5 trilyon lira kaynak tahsis edilmiştir
ve proje büyük ölçüde tamamlanmıştır. Bu amaçla, bu ay ve önümüzdeki ay, 27,5
trilyon lira daha göndererek, eğitim yardımlarını, bu sene için 80 trilyon
liraya ulaştıracağız. Ayrıca, yine, yaklaşan
kış şartları ve ramazan ayı da dikkate alınarak, gıda yardımları planlamış
bulunmaktayız. 24 trilyon lira kaynak tahsis edilerek, 600 000 aileye gıda
yardımı yapılmak üzere, uygulama genelgesi yayımlanmış, kaynaklar ilgili
vakıflara gönderilmiştir. Ayrıca, yakacak
yardımları olarak da, yine yaklaşan kış şartları göz önüne alınarak, 400 000
aileye, yakacak yardımı yapılmak üzere, 40 trilyon lira kaynak tahsis
edilmiştir. 1 050 000 çocuğa eğitim,
600 000 aileye gıda, 400 000 aileye de yakacak diye düşündüğümüzde, 2 050 000
aileye, yani, yaklaşık 8 ya da 10 milyon insana, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonundan bir şekilde yardım ulaştırılmıştır... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan. DEVLET BAKANI HASAN
GEMİCİ (Devamla) - Bu yardımlarımız, önümüzdeki günlerde de sürecektir. Bu
şekilde, yaklaşık 2 050 000 aileye, yani, 8-10 milyon insanımıza devletin sıcak
eli, şefkatli eli, bir anlamda ulaşmış olmaktadır. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ben, Sayın Uzunkaya'nın sorusunda sözünü ettiği Samsun'la
ilgili yaptığımız yardımlara dair kısa bir bilgi vermek istiyorum. Samsun İline yaptığımız
yardımların tutarı 5,4 trilyon liradır. Biraz önce sözünü ettiğim yakacak, gıda
ve eğitim yardımları ise; 631 milyar lira yakacak, 418 milyar lira gıda, 875
milyar lira da eğitim olmak üzere, son bir ay içerisinde Samsun İlimize 1
trilyon 924 milyar lira kaynak ayrılmıştır. Bununla, 6 300 aileye yakacak, 11
000 aileye gıda ve 17 500 çocuğumuza eğitim yardımı yapılmış olacaktır. Yine, Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan, geçtiğimiz yıl, yani 2000-2001 öğretim yılında
20 341 ilköğretim öğrencisine sıcak yemek verilmek üzere, 1,8 trilyon lira
kaynak ayrılmıştır. Bu uygulama bu yıl da devam edecektir. Ayrıca, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan -biraz önce genel rakamlarını
verdim- üniversite burslarından Samsun'da yararlanan öğrenci sayısı 4 793'tür
ve bununla ilgili, geçtiğimiz yıl, 1 trilyon 78 milyar lira kaynak
kullanılmıştır. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, bilindiği gibi,
ülkemizde yaşadığımız ekonomik sıkıntıları da dikkate alarak "sosyal riski
azaltma projesi" adıyla yeni bir proje uygulayarak, zaten, 1986'dan bu
tarafa yapmakta olduğu sosyal yardımları, kaynaklarını artırarak, daha çok
insana ulaştırmayı hedeflemektedir. Yaşadığımız ekonomik sıkıntıların,
özellikle çocuklar ve aileler üzerindeki olumsuz etkilerini olabildiğince
azaltmayı hedeflemekteyiz. Sayın Musa Uzunkaya'ya,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunun yaptığı çalışmalarla ilgili
bilgi verme fırsatını bana verdiği için, tekrar teşekkür ediyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım. Siz de 5 dakikalık
eksüreyle Başkanlığın sosyal yardımını almış bulunmaktasınız!.. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
Sayın Öztürk'e, yerinden kısa bir açıklama için söz vereceğim; sizin biraz
sonra tekrar bir soru önergeniz var; uygun görürseniz, kürsüde 5 dakika
konuşun; çünkü, bu, hakkınız; olur mu? MUSA UZUNKAYA
(Samsun) - Tamam efendim. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Öztürk. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul) - Sayın Başkan, öncelikle sizlere teşekkür ediyorum. Rize Milletvekilimiz
Sayın Bekaroğlu'na, biraz öNce, Rize'nin problemlerini dile getirdiğinden
dolayı teşekkür ediyorum. Doğduğum il olan Rize'nin
problemlerini, Sayın Bekaroğlu, sorular halinde dile getirmekle, hakikaten,
güzel bir iş yapmış oldu; ama, sorunların, esasta, yerinde çözümü için ne gibi
çalışmalar yapıldığını da burada söylemesi daha güzel olurdu. Esasta, 57 nci hükümetin
Rize İlimize yapmış olduğu hizmetler yadsınamaz. Rize'de, ilk defa, 57 nci
hükümetle birlikte, organize sanayi bölgesi kurulmuştur. Altyapısı oluşturulup,
bunun için gerekli şekilde istimlaklar yapılmaya başlanmıştır. MEHMET BATUK (Kocaeli) -
Bakanın yerine niye arkadaşımız cevap veriyor? BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul) - Rizemizde, ilk defa, hastaneler, Rizelilerin rahatça tedavi
olabileceği, artık hastaların rahatça tedavi edilebileceği kurumlar haline
getirilmiştir. Bu arada, yine, ilk defa
57 nci hükümet sayesinde, Karadeniz duble yolu ve bu duble yolun Rize sınırları
içerisinde kalan kısmının inşaatı hızla devam etmektedir. Yine, aynı şekilde, köy
yollarının ıslahı ve yapımı, ilk defa 57 nci hükümetle birlikte hızlı bir
şekilde gelişmektedir. Bu arada, balıkçı
barınaklarının tamamlanması için çalışmaların devam ettiğini, hatta bunlardan
Gündoğdu, Ardeşen, Çayeli balıkçı barınaklarının tamamlandığı da göz önünde
bulundurmalıdır. Burada, gerçekten, Sayın
Bekaroğlu'nun Rize'nin problemlerini dile getirirken, yapılanları da söylemesi
gerekliydi düşüncesindeyim. Bunun için, siz Başkanıma teşekkür ediyorum. MEHMET BATUK (Kocaeli) -
Hangi bakanlık adına açıklama yaptı?!. BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Öztürk. Sayın Uzunkaya, buyurun,
siz de görüşlerinizi ifade edin efendim. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, önce, bu duyarlılığınızdan dolayı zatıâlinize teşekkür ediyorum
ve saniyen de Değerli Bakanımıza ayrıca şükranlarımı ifade ediyorum; çünkü,
hemen hemen bakanlarımızın taksitle ve münavebeyle geldiği Parlamentomuzu,
Sayın Bakanımız dün de teşrif ettiler, zannediyorum, yine bu suale cevap vermek
için gelmişlerdi. Bu duyarlılığından dolayı Değerli Bakanımıza tekrar
şükranlarımı ifade ediyorum. Tabiî, demin Sayın
Keçeciler de ifade ettiler, bakanlarımız biraz cevaplarda nazlanıyor ve bugüne
kadar bu nazlanma olmasaydı, bu kadar soru teraküm etmeyecekti; ancak, şunu
ifade edeyim, gerek ilimize Sosyal Yardımlaşma'dan ayrılan pay ve gerekse ülke
genelinde payın rakamsal planda yükselmesi, rakam olarak doğrudur; çünkü,
enflasyonla paraların sıfırları çoğaldı, miktarları kıymet olarak azaldı; ama,
bütün bunlarda, Bakanımız gerçekten büyük duyarlılık gösterdiler; ülke
genelinde, başta öğrenciler olmak üzere, ihtiyaç sahiplerine ciddî anlamda
yardım yaptıklarını biliyorum. Ben, genel yardımların daha yüksek seviyede,
özellikle yaklaşan ramazan vesilesiyle, yoğun bir şekilde, kendilerinin de
bizzat izleyerek, anında ve ehil olanlara intikal etmesi konusunda, yani, bu
yardıma en çok layık olan... Gerçi, bağışlasın, tek başına sorumlu bakanımız
değil, ama, bu hükümet sayesinde, nüfusun yüzde 50'si en azından bu yardıma muhtaç;
ama, hiç olmazsa, ehemmi mühimme tercih açısından, daha duyarlılık
göstereceğine inanıyorum ve Sayın Bakana teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkürler. DEVLET BAKANI HASAN
GEMİCİ (Zonguldak) - Sayın Başkan, bir şey arz edebilir miyim... BAŞKAN - Sayın Bakan,
Sayın Musa Uzunkaya'nın size sorulmuş bir sorusu daha var; o zaman, kürsüde, bu
konuşma hakkınızı daha rahat kullanırsınız diye düşünüyorum. DEVLET BAKANI HASAN
GEMİCİ (Zonguldak) - Peki efendim. 55. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, okul ve cami
yakınlarında alkollü içki satış yasağına uyulmadığı iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Keçe-ciler’in cevabı (6/839) BAŞKAN - Soruyu, Sayın
İçişleri Bakanı adına, Sayın Keçeciler yanıtlayacaklar. Soru önergesini
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
için delaletlerinizi arz ederim. 10.8.2000 Musa
Uzunkaya Samsun 1. Göreve geldiğinizden
bu yana, karayolu, okul ve camilere, yasa gereği gerekli uzaklıktan daha az
mesafede içki satışı yapıldığı için kapatılan işyerleri sayısı ne kadardır? 2. Son günlerde, yasalara
muhalefet ederek karayolu üzerindeki dinlenme tesislerinde ve cami yakınlarında
içki satışı yapan işyeri sayısında artış yaşandığı yönündeki şikâyetler
Bakanlığınızın da malûmları mıdır? 3. Bu şikâyetlerin ve
ilgili yasa hükümlerinin gereği olarak, söz konusu işyerleriyle yeterince
mücadele edildiği kanaatinde misiniz? 4. İlgili yasa
hükümlerine rağmen, ihlallerin devamının sebepleri nelerdir? Bu konuda daha
etkili olabilmek için, Bakanlık olarak alınmasını zarurî gördüğünüz ek yasal
tedbirler var mıdır? BAŞKAN - Soruyu
cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Keçeciler; buyurunuz. DEVLET BAKANI MEHMET
KEÇECİLER (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun Milletvekili
Sayın Musa Uzunkaya tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunulan ve İçişleri Bakanımız tarafından cevaplandırılması istenen sözlü soru
önergesi vesilesiyle huzurlarınızdayım; bu vesileyle, bütün Meclis üyelerimizi,
değerli milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum. 1. İçkili yerlerin
açılması, istirahat ve eğlence yerlerinde içki satışı, 99/13681 karar sayılı
yönetmelik hükümlerine göre yürütülmekte olup, 15.5.2000 ile 6.6.2001 tarihleri
arasında, açılması izne bağlı istirahat ve eğlence yerlerinde yapılan kontrol
ve denetimler neticesinde, mevzuata aykırı faaliyetleri nedeniyle 3 664 adet
kapatma, 174 adet faaliyetten men ve 343 adet de ruhsat iptali cezası
uygulanmıştır. 2. İçki satışı yapılan
işyeri sayısının arttığı yönünde şikâyette bulunulmamıştır. 3. İçkili yerlerin,
mahallî mülkî amirlerin emir ve gözetimleri altında, genel kolluğun kontrol ve
denetiminde, mevzuat çerçevesinde faaliyet göstermelerinin sağlanmasına
çalışılmaktadır. 4. Konuya ilişkin,
otoyollarda ve karayolu kenarlarında alkollü içki satışını engelleyici
düzenlemeler içeren mevzuat çalışmaları sürdürülmektedir. Değerli milletvekilleri,
bir husususun altını çizmek istiyorum, Sayın Bekaroğlu'nun açıklamalarından
sonra, hazır söz almışken. Bu soruların büyük bir kısmı 2000 yılına ilişkindir
ve Meclis, bu sorulara, haftada iki saatle cevap verebilmektedir. Yani, biz,
Bakanlar Kurulu üyeleri olarak ne kadar uğraşırsak uğraşalım, bu sorulara cevap
verilmeden okunduğu halde bile, sıra, ancak, üç ay, dört ay sonra
gelebilmektedir. Gündem tıkanmıştır; bu gündemi açmak, soru sahiplerinin
elindedir. Gündemi geçmiş, süresi geçmiş, zamanı geçmiş soruları iki satırlık
bir dilekçeyle alacaksınız, günlük sorulara cevap verme imkânı vereceksiniz ki,
biz bu iki saat içerisinde cevap verebilelim. Bizde bu soruların hepsinin yazılı
cevabı var. Hükümet olarak teklifte bulunuyoruz; hepsini, bütün arkadaşlarımıza
yazılı olarak sunalım. Arkadaşlarımız da bu sözlü sorularını çeksinler, gündeme
uygun hale getirelim, güncelleştirelim ve böylece, güncel sorulara cevap
verelim. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Yazılı olarak verdiğimiz sorulardan hâlâ cevap alamadıklarımız var. DEVLET BAKANI MEHMET
KEÇECİLER (Devamla) - Biz, buna hükümet olarak hazırız. Bunu gerçekleştirmek
için arkadaşlarımız gayret gösterirse, maalmemnuniye, biz cevap vermeye
hazırız. Teşekkür ediyorum,
hepinize hürmetlerimi sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Bakanım; ama, niye savunma yapma ihtiyacı hissettiniz, doğrusu
anlayabilmiş değilim!.. (AKP ve SP sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI MEHMET
KEÇECİLER (Konya) - 700 tane soru var; bu sorulara cevap verilemez ki!.. BAŞKAN - Efendim, gelsin
sayın bakanlar, cevap vermeye çalışsınlar. Sıra gelmediği zaman, bizim
milletvekili arkadaşlarımız, sıra gelmediği için geciktiğini bilirler; onun da
kıymetini bilirler Sayın Bakan. 56. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, deprem sonrası
yapılan bağış ve yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hasan
Gemici’nin cevabı (6/842) BAŞKAN - Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Burada. Soruyu okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
delaletlerinizi arz ederim. 17.8.2000 Musa
Uzunkaya Samsun 1. Deprem vergisi olarak
toplanmış bulunan yardım miktarı, Kredi ve bağış olarak
yurt dışından yapılan yardım miktarı, Belediye ve diğer sivil
toplum örgütleri tarafından yapılan yardım miktarı toplamları ne kadar
olmuştur? Devlet kontrolü dışında
çeşitli kişi ve kuruluşlarca gerçekleştirilen birebir yapılan yardımların
boyutları konusundaki tahmininiz ne kadardır? 2. Toplanan bu yardım ve
vergilerden deprem bölgesinin imarına ve afetzedelere harcanan miktar ve
harcama kalemleri nedir? 3. Deprem için
gelen/toplanan her çeşit yardım ve vergilerden deprem ve depremzede dışındaki
bir konuya ya da alana aktarma yapılmış mıdır? Yapılmış ise, miktarı nedir? BAŞKAN - Başbakan adına,
Devlet Bakanımız Sayın Hasan Gemici. Buyurun Sayın Bakan. (DSP
sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI HASAN
GEMİCİ (Zonguldak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Musa
Uzunkaya'nın 17 Ağustos ve 12 Kasım depremleriyle ilgili yapılan bağış ve
yardımlara ilişkin sorusunu cevaplamak üzere söz aldım; ancak, yapılan bu bağış
ve yardımlarla ilgili global rakamları şu anda verebileceğim. Yapılan bağış ve
yardımların toplam tutarı 180 trilyon liraya yakındır ve bunun hem alınmasıyla
ilgili hem de harcanmasıyla ilgili, Sayın Başbakanımız Bülent Ecevit'in kurmuş
olduğu bir denetim ekibi, uzman bir ekip tarafından bu bağışlar ve harcamalar
izlenmiştir, değerlendirilmiştir. Ayrıca, 17 Ağustosun
yıldönümünde, Sayın Başbakanımızın yapmış olduğu açıklamalarda da, kalem kalem
bu paraların nereye harcandığı ifade edilmiştir; ama, ben, Sayın Uzunkaya'ya, o
konuyla ilgili ayrıntılı bilgiyi yazılı olarak ulaştıracağım; ancak, bu konuda,
bir hususa dikkat çekmek istiyorum: Gerçekten, 17 Ağustos ve 12 Kasım
depremleri sonunda bu çok konuşuldu, çok speküle edildi. Biraz önce söylediğim
gibi, bu nakit tutar 180 trilyon civarındadır; ama, sanki, çok daha yüksek
rakamlar gibi ortaya konuldu. Biraz önce, ben, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan yapılan karşılıksız yardımları
açıklarken, sadece karşılıksız yaptığımız sosyal yardımlar tutarının 330
trilyon lirayı aştığını söyledim. Ayrıca, o bölgede hiçbir
şey kalmamıştı; eğitim, sağlık, kentlerin altyapıları, binalarımız, her şeyimiz
büyük zararlar görmüştü. Gerçekten, aradan geçen iki yıl içerisinde, o bölgede
çok büyük değişiklikler var; ama, bu, o bölgedeki insanlarımızın her türlü
sıkıntıları bitti, sorunları çözüldü demek değil. Bir taraftan, o eksikleri
görürken, sorunları yine izlerken, devlet olarak, millet olarak da
yaptıklarımızın farkında olmalıyız. Ben, bundan yaklaşık on
gün kadar önce Sakarya İlimize gittim. Sakarya İlimizde, valiliğin depremle
ilgili brifingini izledim. Gerçekten, bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak
gurur duydum. Hem eğitim alanında hem sağlık alanında deprem öncesi bütün
standartları 1,5 misli, 2 misli katlamış durumundayız; o hizmetler daha ileri
götürülmüş durumda. Yine, altyapıyla ilgili çok önemli başarılar elde edildi.
İşte, kalıcı konutlar yapılmaya, bitirilmeye çalışılıyor. Ben, bütün bu konularla
ilgili daha ayrıntılı bir bilgiyi yazılı olarak Sayın Uzunkaya'ya vereceğim;
ancak, biraz önce bir temennisi vardı. İşte, bu yardımlar rakamsal olarak
artmış olabilir, enflasyon dolayısıyla öyle gözükebilir. Sayın Uzunkaya -bundan
emin olabilirsiniz; ben, onu da size mukayeseli olarak bildireceğim- 1997
yılından bu tarafa, daha önceki yıllara göre, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Fonunda, ister Türkiye'deki enflasyona göre ister dolara veya başka para
birimine göre mukayese ettiğimiz zaman, çok ciddî artışlar olduğu
görülmektedir; bu konuyu da bilgi olarak size ayrıca sunacağım. Ben, tekrar teşekkür
ediyorum, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan. Sayın Uzunkaya... MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Bakana teşekkür ediyorum. Sayın Keçecilerin de yaptıkları açıklamadan
dolayı, İçişleri Bakanlığına, kendilerine teşekkür ediyorum da, ben, esasen,
bir soruma cevap alamadım. Birkısım okullarda,
yani, denetimler yapılmış, 3 614 yer kapanmış, işte, kimisi men edilmiş,
kimisinin ruhsatları iptal edilmiş; doğrudur; bunlar, normal, mutat denetimler
olabilir. Biliyorsunuz, yakın bir geçmişte, Parlamentomuzdan, maalesef, nasıl
geçtiği belli olmayan, karayollarında, otoyollardaki benzin istasyonlarında 0
yüzde 5 alkol ihtiva eden içkilerin satımına dair bir izin de geçti. Bunun
düzeltilmesi için hükümetin bir çalışma yapacağını biliyorum; ancak, benim
sorduğum şu: Mabetlerin yakınlarında -halen uygulamada var- okulların
yakınlarında ve hatta birkısım okulların kantinlerinde ve okul merasimlerinde
alkolün, kapalı değil, açık olarak takdim edildiği gerçekleri var. Gerek
mabetler gerek resmî daireler ve gerekse okulların yakınlarında açık ve kapalı
alkol satılmaması gerektiği halde, bunların satımının hangi izne tabi
olabildiği... Ki, izni yok bunların bildiğimiz kadarıyla; ama, okul
kantinlerinde bunların satıldığını ve dediğim gibi, mezuniyet merasimlerinde de
takdimlerinin yapıldığını biliyoruz; bu konuda bir önlem talebimiz oldu. Bu
yönüyle konunun izlenmesini talep ediyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Uzunkaya. 57. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, afet kapsamına
alınan yerlerin tespitinde uygulanan kriterlere ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/843) BAŞKAN - İlgili Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 58. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Ayvacık
baraj gölü üzerindeki köprü inşasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (6/844) BAŞKAN - İlgili Sayın
Bakan?.. Burada. Sözlü soru önergesini
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularıma
Enerji Bakanı Sayın Cumhur Ersümer'in sözlü cevap vermesini delaletlerinize arz
ederim. 18.8.2000 Musa
Uzunkaya Samsun 1. Samsun Ayvacık'ta
baraj gölü üzerinde yapılması planlanan 10 köyün ulaşımını sağlayacak olan
köprü inşasına ne zaman başlanacaktır? 2. Bu amaçla ayrılan
ödenek miktarı ve gelinen merhale nedir? 3. Köprü inşaatının ne
zaman sonuçlandırılacağı hakkında bir tarih vermeniz mümkün müdür? Geçtiğimiz günlerde Show
TV'de "köprü 2001 yılında hizmete girecektir" şeklinde bir beyanınız
olmuş mudur ve bu taahhütünüz hâlâ geçerli midir? BAŞKAN - Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı adına, Devlet Bakanı Sayın Edip Safder Gaydalı. Buyurun Sayın Bakan. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER
GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun
Milletvekilimiz Sayın Musa Uzunkaya'nın sözlü sorusuna cevap vermek üzere
huzurlarınızdayım. Suat Uğurlu Barajı göl
alanının sağ sahilinde bulunan mahallenin Ayvacık İlçe merkeziyle irtibatının
kurulabilmesi için bir asmaköprünün Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2000 yılı
yatırım programı kapsamında yapılabilmesi için ihtiyaç duyulan 1 trilyon Türk
Lirası ödeneğin temini hususunda, Bakanlığımızca, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmuş; ancak, Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı, söz konusu işin, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
değil, Karayolları Genel Müdürlüğünün görev alanına girdiği görüşüyle talebi
uygun görmediğini bildirmiştir. Bunun üzerine, durum, Karayolları Genel
Müdürlüğüne bildirilmiş ve alınan cevap yazısında, söz konusu yol kesiminin
karayolu ağı içerisinde bulunmaması nedeniyle uygun görülmediği bildirilmiştir.
Baraj gölü civarında
yaşayan vatandaşların mağduriyetinin giderilmesi için yapılması zorunluluk arz
eden asmaköprünün Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2000 yılı yatırım programı
kapsamında yapılabilmesi için gerekli olan 1 trilyon Türk Lirası ödeneğin
temini hususunda Bakanlığımızca konu ikinci kez, 14.6.2000 tarih ve 10899
sayılı yazımızla Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına iletilmiş olup, henüz
bir cevap alınamamıştır. Arz ederim. BAŞKAN - Çok teşekkür
ediyorum Sayın Bakan. Buyurun Sayın Uzunkaya. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Değerli Bakanımıza, dün de, yine ilgili Bakanlıkla alakalı soruma verdikleri
geniş, anlamlı, muhtevalı cevaptan dolayı gerçekten teşekkür ediyorum. Sayın Devlet Bakanımız bu
konuda gerçekten, duyarlı ve Meclisin âdeta nöbetçi bakanı konumuna geldiler;
bu anlamda, kendilerini gerçekten kutluyorum; ama, kendilerine verilen bilgi ne
olursa olsun, şu anda, kendilerini Ayvacıklılar dinledi, Sumsunlular dinledi;
tatmin olmadıklarına kendileri de inanıyorlardır. 4 Ocak 2000 tarihinde
müstafi Enerji Bakanımız Sayın Cumhur Ersümer, canlı yayında, "2001
yılında bu köprü gerçekleşecek" dedi. Ben, Ayvacık'a, iki dönem,
milletvekili adayı olarak seçim için gittim. Ayvacık'ın hemen girişinde
"Ahmet Mesut Yılmaz Köprüsü" diye levha var; ama, köprü yok. Şimdi,
Ahmet Mesut Yılmaz Köprüsü nerede diye bu bakandan sormak Ayvacıklıların hakkı,
benim değil; ama, onlar adına ben soruyorum burada. Şimdi, siz, topu
Karayollarına atıyorsunuz; Karayolları beyazyollarına atıyor; ama, vatandaş
yaya kaldı. Bu vatandaşın, 10 köyün sorununu kim çözecek diyoruz. Bakın,
yazışmalar olabilir; ama, sorunu çözecek melce ve merkez arıyor toplum. Lütfen,
bu konuda duyarlı olacağınızı umuyorum; ama, sizin kişisel duyarlılığınızdan
dolayı da size teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Uzunkaya. Elçiye zeval olmaz
diyelim; Sayın Bakanımız iletsin. Sayın milletvekilleri,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan
işlerden başlayacağız. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara
Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın;
Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara
Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42
Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili
Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)
(S. Sayısı : 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin
görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığı verilmediğinden,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz. Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle ilgili tasarının müzakerelerine başlayacağız. 2. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/53) (S. Sayısı : 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
aynı mahiyetteki kanun teklifinin müzakerelerine başlayacağız. 3. - Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve
Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye İş Kurumunun
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye İş Kurumu Kanunu
Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 4. - Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına
ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 5. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı
Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 6. - Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti ile
Danimarka Krallığı Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakerelerine
başlıyoruz. 7. - Türkiye Cumhuriyeti ile Danimarka Krallığı Arasında
Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/672) (S. Sayısı : 456) (1) (1) 456 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. BAŞKAN - Komisyon?..
Hazır. Hükümet?.. Hazır. Komisyon raporu, 456 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde,
Saadet Partisi adına konuşacak Sayın Zeki Çelik Beyin bir ricası oldu; önce
konuşma arzusundalar. Buyurun Sayın Zeki Çelik.
(SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA MEHMET
ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Danimarka Krallığı Arasında Sosyal
Güvenlik Sözleşmesiyle ilgili 456 sıra sayılı tasarı hakkında, Saadet Partisi
Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Tasarının gerekçesinde de
ifade edildiği gibi, söz konusu sözleşmeyle, Danimarka'da ikâmet etmekte olan
veya belli bir süre çalıştıktan sonra Türkiye'ye dönmüş bulunan
vatandaşlarımıza yeni haklar tanınıyor. Danimarka'da kendi nam ve hesabına
çalışan vatandaşlarımız veya maaş bağlanan ailelerinin Türkiye'ye kesin dönüş
yapmaları halinde, aylıklarının getirilmesiyle ilgili transfer imkânı
getiriliyor. 15 ile 67 yaşları arasında, Danimarka'da en az üç yıl oturan
vatandaşlarımız, yaşlılık veya malullük aylıklarına hak kazanıyor. Değerli arkadaşlar,
anlaşılan, Ortadoğu'da, tabiî ki, Amerika'nın sözcülüğüne soyunan hükümet,
Meclisin çatısına kadar tırmanan işsizlik sorununa çözüm için, yine, umudunu
Avrupa'ya çevirdi. Malum, 6 milyon nüfuslu Danimarka'da ikâmet eden 1 000 000
yabancı vatandaş içerisinde 220 000 Türk vatandaşı bulunmaktadır. Danimarka'dan
geçen gün bizi ziyarete gelen Haymanalı bir öğretmen arkadaşımızın -ki, onun
gibiler zaman zaman bizi gelip ziyaret ediyorlar ve bize oradaki sorunlarını
ifade ediyorlar- aktarmış olduğu hususları, bu vesileyle burada dile getirmek
istiyorum. Avrupa'nın diğer
ülkelerinde olduğu gibi, Danimarka'da da yaşayan vatandaşlarımızın en büyük
sorunu kültür sorunudur. Okullarda haftada iki saatlik bir Türkçe dersi
veriliyor; ama, bu, çok yetersiz, hiç olmazsa beş saate çıkarılmasını arzu
ediyorlar; çünkü, anne ve babaları akşama kadar çalışan ve âdeta mekanik bir
hayat yaşayan ailelerin evlatları tamamen yabancı bir ortamda gününü geçiriyor.
Tabiatıyla, ana dilini unutan ana kültüründen de yoksun kalacaktır. Bugün, Avrupa'nın hangi
kentine giderseniz gidiniz aynı trajik tabloyla karşılaşırsınız. Afrikalı
kokaincilerle, maalesef, Türkiyeli gençlerin aynı konumda olduklarını içiniz
burkula burkula görürsünüz. Malum, ülkemizde kendilerine iş, aş bulamayan
vatandaşlar yurt dışında ekmek mücadelesi veriyorlar. Vatandaşlarımızın orada
ne sıkıntılar çektiğini o ülkelere giden arkadaşlarımız çok iyi biliyorlar.
Tabiî ki, Meclisin çatısına kadar yükselen işsiz vatandaşlarımızın feryadını
duymayan bir hükümetin, Danimarka istasyonlarındaki kokainci gençlerin
feryadını duyması ne kadar mümkün olacaktır!.. Amerika, iki kulesi için
Ortadoğu'ya haçlı seferi ilan etti. Dünyanın en fakir İslam ülkesini yerle bir
ederken, namluyu diğer İslam ülkelerine çevirdi. Bir ticaret odası başkanımızın
ifadeleriyle "doların otuz günde 200 000 lira artmasıyla, Türkiye, 16
dünya ticaret merkezi kaybetti." Sadece 12 500 lira yükselen dolar
ülkemize bir dünya ticaret merkezini kaybettiriyor. Evet, Amerika ikiz
kulelerini yitirdi, ne yapacak şimdi diye düşünürken, halkın sesine kulak
vermeyen hükümetin sayesinde, iki günde bir, bir kule kaybeder hale gelmişiz. Meclisin çatısına çıkan
Ünal Ceren kardeşimiz, Meclisin çatısına çıkmasın da ne yapsın?! Değerli arkadaşlar,
bugün, dışpolitikamızı yeniden gözden geçirmek durumundayız. Batı dünyası,
Amerika'daki saldırı dolayısıyla, âdeta, Ortaçağ mantığıyla, maalesef, İslam
dünyasına karşı birleşti. Amerika Başkanı Bush ve Dışişleri Bakanı Powell'ın
"bu savaş yıllarca sürecek" kaydını düşmeleri; Amerika'da,
Müslümanlara yönelik faşist saldırılar ve en son, Danimarka'nın eski
Bakanlarından Svend Bergstein'in "artık, Müslümanları aramıza almamalıyız.
Müslüman ülkelerden aile birleşimlerini engellemeliyiz. Gerekirse, Müslümanları
sınırdışı etmeliyiz" şeklindeki beyanları, Haçlı zihniyetinin bütün Batı
dünyasında yeniden nüksettiğini ortaya koydu. Bakınız, geçtiğimiz
günlerde, İslam Konferansı Örgütü, Dışişleri Bakanımız Sayın Cem'in de
iştirakiyle Katar'da toplandı. Amerika, İslam Konferansı Örgütü toplantısını
dahi beklemeden Afganistan'a saldırdı. Bunun anlamı "biz, sizi kale
almıyoruz" demek değil midir?! Ayrıca, bütün
komşularımızla problemliyiz. Halbuki, en iyi şartlarda, onlarla, ticarî, siyasî
ve bilumum münasebetlerimizin olması gerekmez mi?! Amerika'ya karşı
girişilen intihar eylemlerinin ardından sergilenen kin ve öfke çılgınlığı, Batı
âleminin bilinçaltının dışavurumundan ibaret. Amerikan Başkanı Bush'tan, cami
kurşunlayan Amerikalıya kadar geniş kesimlerde paylaşılan öfke, ortak bir
bilinçaltının dışavurumundan başka bir şey değildir. Bu bilinçaltı, öfkeli,
yaralı, acılı kitlelerin tepkilerinden
ibaret kalmayıp, 21 inci Yüzyılı şekillendirecek siyaset psikolojisine dönüştü.
Medya ortamına yansıyan ya da medya tarafından oluşturulan ortak tepkiler,
eğer, Amerika'nın muhtemel tepkisinin yansımasıysa, bunun doğuracağı sonuçlar,
bizzat intihar saldırılarını gölgede bırakabilir. Sokaklara taşan bayraklı
kitlelerin gösterileri, kiliselerde toplanan kalabalıkların dinî motivasyonu,
hüzünlü bir ulusun acısını aşan hedeflere motive edilmeye çalışılıyor âdeta. Bu durumlarda, her
toplum, hassas psikoloji içine girer ve duygusal tepkiler gösterir. Ancak,
gittikçe tırmanan ya da tırmandırılan duygusallık, resmî ağızların ateşli
nutukları ve özellikle medya tarafından seferberliğe dönüştürülüyor. Değerli arkadaşlar,
Amerikan toplumu, son yüzyıl içerisinde hiçbir zaman bu denli dinî içerikli bir
öfkeye sahip olmamıştır. Bush'un, haçlı seferi başlattığını açıklaması,
hedefin, intihar saldırısını yapanlarla sınırlı olmadığını, bu zamana dek
Amerika'nın savunageldiği iyimserliğin, aslında bir maske olduğunu gösteriyor. Bunu destekler mahiyette,
konumuzun da teşkili olan Danimarka'nın eski bakanlarından Bergstein
"Danimarkalıların, Hıristiyan ve Luther din kültürüyle yetiştiğini, bu
değerlerin Müslüman kültüründen farklı olduğunu" söylüyor ve devamen diyor
ki: "Farklı kültürlerden gelen yabancı Müslümanların değişik bir dünya
görüşü var. Bu nedenle, bu ülkelerden aile birleşimini engellemeli, ayrıca,
gerekirse, onları sınırdan geri çevirmeliyiz." İşte, Batı mantığı böyle. Yine, İtalyan gazeteci
Fallaci, bakın ne diyor: "Amerika, Batı uygarlığının ayrılmaz bir
parçasıdır. Batı uygarlığımızın kaderi söz konusu olduğunda New York biziz.
Amerika çökerse Avrupa çöker; yalnız finansal değil, her anlamda çöker. Onlara
müsamaha, hoşgörü göstermek, bu konuda ümit beslemek intihar demek bizim için.
Onlar bizi bitirmeden, biz, İslamı Avrupa'dan kovalım." İşte, orada
yaşayan insanlarımıza bakış açısı böyledir. Halbuki, bakınız, Fransız
Fizikçi Pierre Curie, ne kadar enteresan bir görüşü ifade ediyor. Pierre Curie
diyor ki: "Bize, Endülüs'ten 24 kitap kaldı ve biz, bu kitaplar sayesinde
uzaya gidiyoruz. Eğer Endülüs'ü yıkmasak, kütüphaneleri yakmasak, şimdi başka
galaksilerde medeniyetler kuracaktık." Değerli arkadaşlar,
olayın ilk olduğu günlerde, irticadan sorumlu yorumcuların, televizyon
kanallarında, özellikle vurgulamaya çalıştıkları bir nokta oldu: "Bu, çok
karmaşık bir örgüt işi, bunun içinde Türkler bile vardır." Bu işin içinde
Türk'ün olup olmadığı belli değil; ama, olmasını isteyenlerin olduğu, varlığı
aşikâr. Nedeni gayet açık, bu kargaşa ortamında yapmak istedikleri
düzenlemeleri meşrulaştıracak argümana sahip olmak; ancak, Amerika'nın terör
tanımı ortaya kondukça endişeler artmaya başladı. Tabiî ki, bütün kamuoyunun,
resmî tutumun, ne denli tehlikeli eğilimde olduğunu gören hükümetin, Batılı
müttefiklerimizi uyarma ihtiyacı bile duymadan "ülkem kurban olsun sana,
istediğin yerde üs açabilirsin" şeklindeki teslimiyetçi tavrını da kabul
etmek mümkün değil. Bakınız, bugün,
Afganistan'la on yıl savaşan Rusya, gazilerinden ancak 1 200 kişiyi devlet
kahramanı sayıyor. Kahramanlığın bedeli ise ayda 650 rublelik bir emekli maaşı,
yani, 30 500 000 Türk Lirasına bedel, bozdur bozdur harca! Yaşları 30 ile 40
arasında, pek çoğu intihar etmiş, delirmiş veya alkolik olmuş bu insanlar,
dengesiz davranışları yüzünden işsiz kalmışlar ve mafya tarafından
kullanılmışlar. Bugün, en dengelileri özel koruma olarak görev yapıyor. Bu
vesileyle, sayın hükümetin dikkatini çekmek istiyorum: PKK'yla on yıl savaştan
sonra geri dönenlerden kaç kişi kafayı yedi, kaçı psikolojik tedavi görüyor,
kimsenin haberi var mı?! Kaç askerimizin kolu yok, kaçı bacaklarını yitirdi,
kaçı kör ve sağır bilen var mı?! Son yıllarda işlenen cinayetlerin faillerinden
kaçı doğu ve güneydoğuda savaşmıştı merak eden oldu mu?! Milyonlarca Afganlı
masum insanın, vatandaşın, şimdiden sığınacak ülke aradığını görüyoruz.
Kosova'da yaşanan çatışmalar sırasında mülteci durumuna düşen 960 000
Kosovalının akıbetinden acaba haberdar mıyız?! Uluslararası organ mafyası veya
fuhuş tüccarlarının elindeki kayıp mültecilerin sayısı dahi bilinmiyor. Değerli arkadaşlar, dün,
16 Ekim Dünya Gıda Günü olarak kutlandı. FAO ile Tarım Bakanlığı müştereken bu
toplantıyı tertip etmişlerdi. Tarım Bakanımızın açıklamalarına göre, aç 800 000
000 insan bulunmaktadır. Dünya ülkelerinin açlığı ortadan kaldırmada samimî
olmadıklarını ifade ettiler ve bir slogan attılar "üretime katıl,
yoksulluktan kurtul" diye. Hangi şartlarda yatırım yapacaksınız, üretim
yapacaksınız, istihdam sağlayacaksınız, ondan sonra da yoksulluktan
kurtulacaksınız. Değerli milletvekilleri,
bakınız, dünya zenginlik liginin dört kümesi var. En zenginler kümesine kişi
başına geliri 9 266 dolardan yüksek ülkeler girebiliyor; burada 53 ülke var.
Üst orta gelir grubu, kişi başına geliri 2 996 dolar ile 9 265 dolar olan
ülkelerden oluşuyor; bu kümede de 38 ülke var. Alt gelir grubu ise kişi başına
geliri 756 dolar ile 2 995 dolar arasındaki ülkelerden oluşuyor; bu grupta da
54 ülke var. Millî geliri 755 dolar ve daha düşük olan 63 ülke en fakirler
ligini oluşturmaktadırlar. Türkiye de, 2000 yılındaki 3 090 dolarlık kişi
başına gelirle orta üst grupta yer aldı. Türkiye'nin yanında Brezilya,
Arjantin, Çek Cumhuriyeti gibi ülkeler vardı; şimdi Namibya oldu. Bu yıl ise,
Türkiye, yüzde 8 civarında küçülecek deniliyor; ama, aslında bunun eksi 11,8
olduğu biliniyor; millî geliri de 2 400 dolara inecek. Bu rakam, Türkiye'yi
zenginler liginden üçüncü kümeye; yani, orta alt gelir grubuna düşürecek. Bu
kümedeki rakiplerimiz kim; bunun cevabı "Türkiye'nin durumu Afganistan'dan
iyi" diyen Sayın Derviş'i üzecek; çünkü, Türkiye, 2001 yılı sonunda millî
gelir kategorisinde Fiji, Tonga, Samoa, Namibya gibi 54 orta alt gelir grubu
ülkelerin arasına inmiş olacak. Türkiye, jeostratejik,
coğrafî durumu, tarihî mirası, mevcut, ama işletilmeyen yeraltı ve yerüstü
zenginlikleri zirvede olan bir ülkedir. Bununla beraber, nüfusu, teknoloji ve
ordusuyla Avrasya, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya ve dünyanın sayılı bölgesel
gücü olmaya namzettir; ama, dün burada sergilenen tabloda olduğu gibi,
teslimiyetçi dış politika anlayışı, buna bağlı olarak İsrail'le stratejik
ortaklığı, manevra alanını daralttığı gibi, komşularımızda itibarımızı ve
Türkiye'ye olan güveni sarstı, bazı ülkelerin hedefi olmamıza sebep oldu.
İsrail yüzünden siyasî, kültürel ve ekonomik sahadaki manevra alanımız daraldı.
Macarlar, F-16 uçağı imal eden Amerika yerine Türk F-16'larını tercih etmektedir.
Pentagon, Türkiye'nin, Macaristan, Avusturya ve Polonya'ya F-16 satışına karşı
çıkmıştır. Bu ne samimiyetsizliktir. Değerli arkadaşlar, bazı
silahların İsrail'de modernizasyonu yerine Türkiye'de modernize edilmesi,
savunma sanayiini geliştirme adına gereklidir. İsrail, Türkiye'nin, Türk-Arap
İslam dünyasındaki menfaatlarına en ağır darbeyi vurmuştur. Nil'den Fırat'a
büyük İsrail devlet arazilerinin satışına dair kanunun büyük İsrail, yani, arzı
mevud, yani, Nil'den Fırat'a büyük İsrail projesini gerçekleştirmesiyle, büyük
Ermenistan planı gündeme gelecek. GAP'ı, zaten, taşeron şirketlerle İsrail'e
kaptırmış durumdayız. Manavgat, yakında İsrail'in olmak üzeredir. Defaatle
gündeme getirdiğimiz bir konu var. Ankara başta olmak üzere tüm Anadolu halkı
susuzluktan kırılırken, İsrail'in menfaatı önplana çıkmıştır. Belçika'nın başkenti,
Avrupa Birliğinin merkezidir. Şaron bu şehirde suçludur ve hakkında dava
açılmıştır. Danimarka, ülkeye tayin edilen ve geçmişte binlerce kişiye işkence
emri veren İsrail Büyükelçisini, gelirse tutuklayacağını ilan etti; ama, 5
000'e yakın masum insanın katili Şaron, Türkiye'de, maalesef, şeref misafiri
olmuştur. Türkiye, ekonomik bunalım
içine düştü. Sanayi üretiminde büyük düşüşler, yaygınlaşan işsizlik, inşaat ve
tüm sektörlerde duraklama ve uluslararası sermaye hareketlerinde büyük düşüşler
yaşanıyor. Hiçbir fakir ülke, güçlü ülkelere karşı, hiçbir alanda kendisini
kabul ettiremez. Güçlü ülkeler, fakir olan ve fakirleşmeye devam eden, kötü
yönetilen ve kötü yönetenlerin ekonomisini batıran ülkelere borçlar verir,
sonra onlardan istedikleri tavizi her türlü platformda kolaylıkla alırlar.
Türkiye'yi yönetenler, ne yazık ki bütün bu gerçekleri bir türlü göremiyorlar;
ancak, halk görüyor, Başbakanı ve bakanları gördüğü yerde ıslıklıyor ve
protesto ediyor. Ülke inanılmaz bir karanlığa gidiyor beyler. Vatandaş Meclisin
çatısından bir umut bekliyor. Halkın umudu kim olacak? Türkiye'nin en büyük
sorunu, halkın güvenini kazanıp, vatandaşın saadeti için güçlü ülke durumuna
getirecek siyasî iradedir. Bu vesileyle, 65 milyon
vatandaşımızın hassaten yeni bir saldırıyla karşı karşıya kalmamasını temenni
ederken, Türkiye ile Danimarka arasındaki bu anlaşmanın hayırlı olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Zeki Çelik. Şimdi, Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük. Buyurun Sayın Bedük. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 456 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti İle Danimarka Krallığı Arasında Sosyal
Güvenlik Sözleşmesinin ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış
bulunuyorum; şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu konuyla ilgili görüşlerimizi ifade etmeden önce, hiç usulüm
olmamasına rağmen, gündemdışı konuşmalarda dile getirilen ve fakat, maalesef,
hükümet tarafından çözüm üretilmeyen, burada da cevabı verilmeyen köylü ve
çiftçiyle ilgili birkaç söz söylemek mecburiyetindeyim; çünkü, bana gelen
çiftçiler, özellikle, Polatlı, Haymana ve Şereflikoçhisar'dan gelen çiftçiler,
son derece büyük sıkıntı içinde olduklarını ifade ettiler. Yine, Eskişehir'den
gelen çok kalabalık bir heyet, milletvekillerinin bulunduğu halkla ilişkiler
bölümüne geçerek, orada, birkısım milletvekillerini aramak suretiyle, köylünün
ve çiftçinin içinde yaşadığı fevkalade büyük sıkıntıları dile getirdiler ve
dile getirmekteydiler. İfade ettikleri husus şuydu: "Tarım bitiyor. Köylü
ve çiftçi mahvoldu. Artık, üretemeyecek duruma geldik. Üretimden vazgeçtik;
çünkü, maliyet unsurları fazla, alınan para az. Kuraklık vardı; zaten, oradan
darbeyi yedik. O yetmedi, süne ve kımıl mücadelesi zamanında yapılmadı;
kalitesini düşürdü. Yine, o yetmedi, maliyet unsurları arttı; mazotun fiyatı
arttı, gübrenin fiyatı arttı, alabildiğine fazlalaştı; ama, biz, malımızı satamadık,
üstelik de, tarladan ürünümüzü alamadık. Alamamamızın sebebi; biçerdöverler
için bizden istenilen fiyat, gerçekten, maliyetin çok üstündeydi. Dolayısıyla,
tarlada bıraktık. Bunları söylediler ve ilave ettiler. Hani, biraz evvel
"1991 yılından beri uygulanan politikalar sebebiyle bu noktaya
gelindi" diye ifade edildi ya, onu şöyle söylüyor ve diyorlar ki:
"Doğru Yol Partisi zamanında biz bu sıkıntıyı çekmedik." Yine ifade
ediyorlar; diyorlar ki: "Doğru Yol Partisi zamanında, 1992 yılında bir af
kanunu çıktı. Özellikle, küçük çiftçinin faizleri silindi, affedildi. Büyük
çiftçilerin de faizlerinin ödenebilir duruma getirilmesiyle ilgili yasa
çıktı." Bununla ilgili durumları ifade etmekle birlikte, ayrıca, gübreyle
ilgili sübvansiyonlardan bahsettiler ve o günkü maliyetlerle de mukayese
ettiler; bu sıkıntıyı çekmedikleri yönünde değerlendirme yaptılar. Ümit
ediyorum ki, yine, biz, Doğru Yol Partisi zamanında köylüye ve çiftçiye neler
verildiyse, onların hepsini burada açıklayacağız ve böylece, onun mukayesesini
de yapacağız -mademki, devamlı olarak, 1991'den itibaren ifade ediliyor- ve
onun cevabını da verme imkânını mutlaka yakalayacağız; ama, köylü ve çiftçi
diyor ki: "Biz bu sıkıntıyı bugüne kadar hiç yaşamadık." Değerli milletvekilleri,
konuyla ilgili olarak, özellikle, görüşlerimizi arz etmek istiyorum. Yurt
içinde olduğu gibi yurt dışında da, çalışma hayatında, özellikle, işçilerimizin
sosyal güvenlikleri ve sosyal refahı fevkalade önemli; onun üzerinde durulması
gerektiği muhakkak. Türkiye'de işçilerimize nasıl bazı haklar veriliyorsa, ülke
dışında, yurt dışında, birkısım ülkelerde çalışan vatandaşlarımızın haklarının
korunması, istihdamlarından sosyal güvenliklerine ve eğitimlerine kadar,
kültüründen içinde bulundukları topluluklarla uyum sağlamasına kadar olan her
bölümde son derece önemli sorunlarımız var ve bu sorunların da mutlak surette
çözümlenmesi lazım. Bunun da çözümü, işte, bu anlaşmalardır. Bu anlaşmaların
mutlak surette değerlendirilmesi gerekir. Uyum dedim, kültür dedim
ve eğitim dedim. Bakın, değerli milletvekilleri, eski görevim sırasında, yurt
dışında doğmuş olan işçi vatandaşlarımızın çocuklarından 48'ini kabulüm
sırasında, bana o gençler şunu söylediler: "Biz ülkemize hiç gelmedik.
Yurt dışında doğduk. Türkiyemizi tanımıyoruz. Türkiyemizi tanımamaktan dolayı
da üzüntü duyuyoruz. Bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ediyoruz; ama, birkaç
soru soracağız." Sordukları sorulardan bir tanesi şu: "Biz x
devletinde eğitim görüyoruz. Bize diyorlar ki: Dünyanın en asil ırkı, en yüce
milleti x devleti ve x milletidir."
İsmini zikretmek istemiyorum; aynen bunu söylediler. "Ben Türküm.
Kimim, nereden geldim, bilmiyorum." Dikkat ederseniz, yurt
dışında çalışan vatandaşlarımızın çocuklarının, daha, kendi kültürü ve kendi
kimliğiyle ilgili sıkıntıları var. Yine "ben,
Müslümanım; ama, Müslümanlık nedir bilmiyorum. Benim arkadaşım pazar günü
tertemiz elbiselerini giyerek kiliseye gidiyor ve ibadet ediyor" diyor. Şunu açıklamak
mecburiyetindeyim: Lütfen... Yurt dışında çalışan işçi vatandaşlarımızın gerek
kimlikleri ve gerekse kültürleriyle ilgili eğitimlerine fevkalade dikkat etmek
ve ona, Türk Milletinin yüceliğini, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güçlülüğünü
ve özellikle, tarihteki, gerçekten, her devlete, bağımsızlığını ilan etmek
isteyen devletlere örnek olan o asil hüviyetini mutlaka açıklamak ve böylece,
kendi toplumuyla uyum içerisinde olduklarını göstermek bakımından da üzerimize
düşen görevi yapmamız lazım. Değerli milletvekilleri,
kendi kimliklerini mutlaka korumalıdırlar, kendi kültürlerini mutlaka
yaşamalıdırlar; çünkü, dünyada, ekonomik çıkarların bir araya geldiği, ekonomik
ve ticarî bakımdan ilişkilerin geliştirildiği bir dönemi ve paktı yaşıyoruz,
globalleşmeyi yaşıyoruz; ama, unutulmaması gereken bir şey var ki, o paktlarda,
o sözleşmelerde, o kurum ve kuruluşlarda bir şey daha var ki, o da kültürdür. O
kültürümüzü, mutlak suretle, yeni nesle aktarmamız lazım ve yeni nesli, mutlak
surette, kendi tarihî ve kültürüyle uyum içerisinde yaşatmak lazım. Değerli milletvekilleri,
emek yoğun üretimin yerini artık otomasyon aldı. Dolayısıyla, yurtdışına bugüne
kadar giden nitelikli veya niteliksiz birkısım işçi vatandaşımızın çektiği
sıkıntıların yanında, bu sefer, nitelikli vatandaşlarımızın sıkıntılarını da
mutlak suretle görerek, onunla ilgili birkısım tedbirleri almamız gerekir. Bugün, yurt dışında 3 571
000 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı işçi olarak çalışmaktadır. Bunlardan, 3 170
000'i Avrupa ülkelerinde çalışmaktadırlar. İşte, Avrupa ülkelerinde ve dünyada
çalışanlara sosyal refah, sosyal güvenlik programının uygulanmasında, merkezî
hükümetle ve özellikle yerel birkısım makamlarla birlikte, yaşadıkları
ülkelerdeki birkısım kurum ve kuruluşlarla anlaşmalar yaparak, onların
haklarını ve hukuklarını korumamız lazım. Bugün, yurt dışında
çalışan vatandaşlarımızın, ister çalışsın ister orada ikamet etsin, gerek orada
kaldıkları süre içerisinde ve gerekse yurt dışından Türkiye'ye dönüşleri
sırasında birkısım sosyal haklarının korunması gerektiği muhakkak ve bununla
ilgili birkısım düzenlemeleri yapmak da hükümetlerin görevidir. İşte, bu bağlamda,
Danimarka Krallığıyla imzalanan sosyal güvenlik sözleşmesinin ilki 1977 yılında
uygulanmaya konulmuş, hatta, 1978 yılının ocak ayında yayımlanmış; ama, 1992
yılında parafe edilen bir sözleşme var. Bu sözleşme de, hem mevcut olanı hem de
ilave birkısım sosyal hakları gündeme getirmektedir. Danimarka Krallığında
yapılan birkısım sosyal haklarla ilgili değişiklikler, mevzuatlarında yapılan
değişiklikler ve Türkiye'de yapılan birkısım değişikliklerden sonra, mutlaka,
birkısım düzenlemeleri gündeme getirmek, bununla ilgili birkısım sözleşmeleri
yenilemek mecburiyeti vardı. Nitekim, onun için de, 1992 yılında bu sözleşmenin
ilki parafe edilmişti. Bu, 1999 yılında uygulamaya konuldu ve nihayet de,
bugün, şu sözleşmeyi hep birlikte gözlüyoruz ve takip ediyoruz. Değerli milletvekilleri,
Danimarka'da, şu anda, 36 569 vatandaşımız bulunmaktadır. Bunlardan 9 988 kişi
ücretlidir; 1 580 vatandaşımız da kendi kendine çalışmak suretiyle maişetini
karşılamaktadır. Danimarka, gerçekten,
aile ve çocukların korunmalarına fevkalade büyük önem vermektedir; bu ülkede
yaşayan insanların, işsizlik, yaşlılık ve hastalıklarında korunmaları üzerinde
de önemle durmaktadırlar. Bunu sağlayan üç tane bakanlığı var: Sağlık
Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve Sosyal İşler Bakanlığı. Bunların hepsinin
işlemlerini yapan ve aynı zamanda maddî bakımdan da karşılayan, biri merkezî
idare, bir diğeri de yerel yönetimlerdir; çünkü, orada, yerel yönetimler,
gerçek vergiyi toplamakta ve dolayısıyla, o toplanan paralarla da,
vatandaşların, gerek kendi vatandaşlarının ve gerekse kendi ülkelerinde yaşayan
ve çalışan yabancı işçilerin, yani, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın, bu
şekilde, orada kalmalarını, çalışmalarını ve güvenliklerini sağlamaktadırlar. Bugün, Danimarka'da
enflasyon yüzde 2,5; ama, bir taraftan, onlarda da ekonomik daralma var,
onlarda da üretim düşmesi var; ama, Türkiye'de ekonomik daralma fevkalade
fazla, üretim de düşük; ona karşılık, enflasyon da yüzde 80'lere vuruyor. Değerli milletvekilleri,
Danimarka'da yaşayan vatandaşlarımızın sosyal teşkilatlanmalarından bir diğeri
de, özellikle, örgütlenmeleridir. 4'ü federasyon, 3'ü de kadın dernekleri olmak
üzere, 92 dernek, 50 civarında da futbolla ilgili kulüpleri kurulmuştur. Seçme
haklarıyla ilgili olarak da, genel seçimlere girme ve seçilebilme hakları yok;
ama, yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakları var. Nitekim, 17 vatandaşımız
yerel yönetimlerde belediye meclis üyesi olarak da hizmet vermektedirler; ama,
Danimarka Krallığının, her geçen gün, kendi vatandaşına sağladığı birkısım
hakları yabancıları da kapsayacak şekilde değiştirdiklerini görmekteyiz. İşçilerin sorunlarıyla
ilgili olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve organları, üzerlerine düşen
görevi mutlaka yapmalıdırlar. Bugün, Danimarka'da, değişik yerlerde, ister
çalışma ataşeleri olsun büyükelçiliğimiz dışında, ister konsoloslarımız olsun,
vatandaşlar ile devlet arasındaki güven ve bir ilgi bağını, mutlaka, çok ileri
seviyeye götürmek durumundadırlar; çünkü, yurt dışında çalışan vatandaşlarımız,
kendilerini yalnız hissetmektedirler, kendi meseleleriyle meşgul olunmadığını
ifade etmektedirler. Hatta, bir ziyaretim sırasında, şu şekilde bir
değerlendirmeleri vardı; diyorlar ki: Keşke, bizi, hiç olmazsa ayda bir, belli
bir yerde toplasalar da "ey Türkiye Cumhuriyetinden gelmiş olan, yurt
dışında çalışan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, bizim sıkıntılarımız var; bu
sıkıntılarımızın ne olduğunu hem siz dinleyin hem de biz sizi dinleyelim,
derdinizi ve meselelerinizi tespit edelim" şeklinde bir serzenişte bulunsalardı.
Onun için, ben,
sesleniyorum: Yurt içinde birkısım valiliklerin yaptığı gibi,
büyükelçilerimizin de, yurt dışında Türklerin en fazla bulunduğu, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarının en fazla, yoğunluklu bulunduğu yerlere gidip,
toplantılar yaparak, onların sıkıntılarını ve meselelerini dinleyip, onlara
çözüm üretmelerini, bilhassa ve altını çizerek rica ediyorum. Bir husus daha var: Yine,
ticarî ilişkilerimizin geliştirilmesi için daha fazla çalışılması lazım.
Ticaret müşavirliklerimizin yeteri kadar çalışmadığını ve üzerlerine düşen
görevi istenilen manada, istenilen seviyede yaptıklarında tereddüdüm olduğunu,
bilhassa huzurlarınıza getirmek istiyorum. Değerli milletvekilleri,
böyle bir sözleşmeyi imzalıyoruz. Biraz sonra da, özellikle, oylarınızla kabul
edileceğini ümit ediyorum; çünkü, Doğru Yol Partisi olarak, buna, biz de
"evet" diyeceğiz. Peki, bu anlaşma ne getiriyor; Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarına, yurt dışında çalışan işçi vatandaşlarımıza hangi hakları
getiriyor? Bunu, zannediyorum, çoğumuz takip etmekte zorluk çekiyor. 15 ile 67 yaşları
arasında, özellikle Danimarka'da, en az üç yıl çalışmış olanlara yaşlılık ve
malullük aylığı verilmektedir. Halbuki, daha evvelden, 1991,1992 yıllarındaki
uygulamada, özellikle, beş yıl oturma şartı vardı; o kaldırılıyor. Yaşlılık ve malullük
aylığı alanlara, Türkiye'ye döndüklerinde, yine, paraları Türkiye'ye intikal
ettirilmek suretiyle, alma hakkı veriliyor. Eskiden bu da yoktu. 67 yaşını doldurmadan
Danimarka'dan ayrılmış olanlar, doldurduktan sonra veyahut doldurmadan dahi
olsa, yine, bu haklardan yararlanabilecekler. Erken emekliliği
kazananlar -ölüm vesaire gibi sebeplerle- Danimarka'da bulunmaları şartıyla,
yine, bu aylıktan yararlanabilecekler. Yine, Danimarka'da hiç
çalışmamış, ancak, en az on yıl oturmuş olanlara yaşlılık ve malullük aylığı
verilmekte ve beş yıl gibi bir süreyle de onu tahdit etmektedirler ki, bu da,
yine, önemli bir hakkın Danimarka'da çalışan işçi vatandaşlarımıza sağlanması
açısından, gerçekten, üzerinde durulması gereken bir noktadır. Her bir yıl için kıdem,
yine bu çerçeve içerisinde sağlanmıştır. 1.4.1964 tarihinden önce
Danimarka'da geçtiği belgelendirilen alacakların da, yine teminat altına
alındığını görüyoruz. Serbest çalışma süreleri
hesaba katılmaktadır. Malullük aylığını, eğer
Türkiye'de olmuşsa, Danimarka'da -ve diğer şartları da taşıyorsa- aynen
alabilecektir. Yani, Danimarka'da çalışmış olan bir işçi vatandaşımız, Türkiye'ye
geldikten sonra yine aynı şekilde çalışıyorsa, iki ayrı sosyal güvenlik
kuruluşundan, yine birkısım imkânları ve aylığını alabilecektir. Danimarka'daki çalışma
süreleri hesaba katılarak -yani, Türkiye'deki çalışmalar da dikkate
alınmaktadır- borçlanarak yaptığı ödemelerle, hem Danimarka'da hem de
Türkiye'de emeklilik hakkını, çift emeklilik hakkı olarak kazanmış olmaktadır. Eğitim amacıyla
Türkiye'ye gönderilen işçi çocukları için, Danimarka mevzuatı çerçevesinde aile
yardımı, yine, bu anlaşmayla sağlanmaktadır. Malullük aylığı
bağlananlar, Türkiye'de sağlığı kötüleştiği takdirde, malul aylığı sebebiyle,
hem o aylığını almaya devam edecek hem de sağlık tedavi ödeneklerini almaya
devam edecektir. Eğer Danimarka'nın bir itirazı olursa, vatandaşımız,
Danimarka'ya göndermek suretiyle; ama, yol masraflarını Danimarka Krallığı
karşılamak kaydıyla, orada, tekrar, sağlık şartları itibariyle tedbirlerini ve
tedavisini sağlama imkânına kavuşmuş olacaktır. Danimarka'da geçirdiği iş
kazası veya meslek hastalığı sonucu aylık bağlandıktan sonra ölmesi halinde, eş
ve 18 yaşın altındaki çocukları da, yine bu imkânlardan istifade edecek ve
Danimarka İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Sigortası mevzuatına göre aylığını
alabilecektir. İşte, görülüyor ki, bu
anlaşma, gerçekten, Danimarka'da çalışan işçi vatandaşlarımız için fevkalade
önemlidir. Mütekabiliyet esasları çerçevesinde, Türkiye'deki sağlanan haklar,
yine aynı şekilde, karşılanmaktadır. Bu bağlamda, bu
anlaşmanın olumlu olduğunu değerlendiriyor ve Doğru Yol Partisi olarak da
olumlu oy vereceğimizi ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Bedük. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Remzi Çetin. Buyurun Sayın Çetin. (AKP
sıralarından alkışlar) AKP GRUBU ADINA REMZİ
ÇETİN (Konya) - Muhterem Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlarım. Türkiye Cumhuriyeti ile
Danimarka Krallığı arasında, ilk defa, 1.2.1978 tarihinde bir sosyal güvenlik
anlaşması akdedilmiştir. Aradan geçen yirmiüç yıl zarfında, Danimarka'da,
sosyal güvenlik alanında pek çok iyileştirmeler yapılmıştır; fakat, sağlanan bu
iyileştirmeler, orada çalışan yabancı işçilere, ait oldukları ülkelerle anlaşma
yapılmadığı için, uygulanamıyordu. Ancak, 13 Aralık 1999 tarihinde Danimarka'da
sosyal güvenlik alanında getirilen bütün iyileştirmelerin, ilgili devletler
tarafından da imzalanması halinde, çalışan yabancı işçilere de uygulanacağı
prensibinden hareket edilmiştir ve bu sayede, 13 Aralık 1999 tarihinde
Danimarka'da bulunan 200 000'in üzerindeki Türk işçisi de, bu sosyal anlaşmadan
yeteri kadar faydalanmışlardır, biraz önce Sayın Bedük'ün maddeler halinde
sıraladığı bütün iyileştirmelerden bizim insanlarımız da istifade eder duruma
gelmişlerdir. 1980'li yıllardan sonra,
işçilerimiz, gerek Almanya'da gerekse bulundukları diğer ülkelerde -ki, Avrupa
Birliği ülkelerinde 5 milyona yakın insanımız çalışmaktadır- çeşitli sosyal
problemlerle karşı karşıya kalmışlardır. Mesela, bunlardan Almanlar, 1983,
1984, 1985 yıllarında, işçinin, kendisinden kesilen sigorta primlerinin toptan
ödenmek suretiyle, isterse kendi ülkesine dönebileceği hakkını getirmiş; ancak,
işverenin işçi adına yatırmış olduğu primleri vermemişlerdir. Şimdi Almanya'da,
bildiğiniz gibi, 65 yaş sonrası emeklilik hakkı tanınmaktadır. O bakımdan, o
yıllarda ülkemize dönmüş bulunan 100 000'in üzerindeki insanımız, bugün, ne
emeklilik hakkı elde edebilmişlerdir ne de o Alman sigortasında yatmakta olan,
işveren tarafından yatırılmış olan sigorta primlerini alabilmektedirler. O
bakımdan, Çalışma Bakanlığımızın bu konuya eğilmesi, başta Almanya olmak üzere,
Türk işçilerinin bu şekilde dönüş yaptığı ülkelerle, tıpkı Danimarka'yla olduğu
gibi, anlaşmalar yapmak suretiyle, insanlarımızın mağduriyetlerinin önlenmesi
gerekmektedir. Değerli arkadaşlarım,
Türkiye, tarihi itibariyle, kültürü itibariyle bir büyük devlettir.
Dolayısıyla, bir büyük devlet siyaseti izlemek mecburiyeti de vardır. Biz, bu
siyaseti izlememiz halinde, hem dışarıdaki insanlarımızın haklarının sağlıklı
bir şekilde korunmasını sağlamış olacağız hem de ülkemizin dışarıda, tüm
dünyada oldukça itibarlı bir konumda olmasını sağlamış olacağız. Değerli arkadaşlarım,
büyük devlet olmanın şartlarını yerine getirmenin sadece lafla olmadığı
muhakkaktır. Dolayısıyla, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı gerek dahilî
gerekse harici problemleri bu çerçevede değerlendirme mecburiyeti vardır. İşçilerimiz -dışarıda
karşılaştıkları problemlerden bir tanesi- elçiliklerden şikâyet etmektedirler.
Konsolosluklara herhangi bir iş için giden insanlarımız, orada yeteri kadar
yakınlık görmediklerini, "bugün git, yarın gel" şeklinde bir
muameleye maruz kaldıklarını ifade etmektedirler. O bakımdan, buradaki
personelin mutlaka uyarılması ve işçilerimizi mağdur edecek bir davranışa
girmemeleri gerekmektedir; çünkü, zamanını ayarlayıp, mesela, pasaportunun
süresini uzatmak için, askerlik tecili için veya buna benzer herhangi bir
ihtiyaç için konsolosluğa giden işçilerimiz, işlerini vaktinde halledemediklerini
ifade etmektedirler. İsviçre'deki
vatandaşlarımız, İsviçre'nin Avrupa Birliğine mensup olmamasından dolayı,
serbest dolaşım hakkına sahip değiller. Almanya'da, Fransa'da ve diğer Avrupa
Birliği ülkelerinde olan işçilerimiz bu hakkı kullanabiliyorlar; ancak,
İsviçre'de bu hakkı kullanamadıklarını bize ifade ettiler. İsviçre'nin kendi
vatandaşları serbest dolaşım hakkına sahip oldukları halde, bizim insanlarımız,
maalesef, sadece İsviçre içerisinde kalma mecburiyetindedirler. Almanya'dakiler
geliyorlar, İsviçre'deki akrabalarını ziyaret ediyorlar; ama, İsviçre'dekiler
bu hakkı kullanamıyorlar. Diğer bir önemli konu:
Gümrüklerden şikâyet ediliyor. Gereksiz yere işlemlerin uzatılmasını ve ciddî
manada gümrükte birtakım yanlışlıklara maruz kaldıklarını, şikâyet halinde
ifade ettiler. Mesela, Avusturya başta olmak üzere işçilerimizin bulunduğu
ülkelerle sosyal güvenlik anlaşmaları ciddî şekilde ele alınmalıdır. Önceden
yapılmış anlaşmalar yetersizdir. Bu anlaşmalarla işçilerimizin hakları
korunamamaktadır. İşçilerimizin zayi olan pek çok hakkı göz önüne alınarak,
bütün ülkelerle sil baştan sosyal güvenlik anlaşmaları yapılması gerekir.
Mesela, Avusturya'daki işçilerimiz kesin dönüş yapınca prim alamıyorlar; yani,
sigorta primleri Türkiye'ye aktarılmıyor. Almanya'daki kardeşlerimizin, kesin
dönüş yapınca, sigorta primleri 6 ay içerisinde Türkiye'ye aktarılıyordu. Şimdi
bu süre 2 yıla çıkarılmıştır. Önemli bir zaman kaybıdır. Kazanılmış hak bile
zamanında verilemiyor. Çalışma Bakanlığı yetkilileri ciddî bir ön araştırma
yapsınlar. Sonra, bizzat Sayın Bakanımızın bu ülkeleri ziyaret etmeleri ve bu
söz konusu mağduriyetleri önlemeleri gerekmektedir. Değerli arkadaşlarım,
Türkiyemizin sahip olduğu coğrafya, kültür ve diğer pek çok özellikler,
gerçekten, bir büyük devlet siyaseti izlemesini gerektiriyor. Bugün, gerek
dünyada meydana gelen olaylara bize yakışır şekilde müdahale edemememiz gerekse
ülkemizin içinde maruz kaldığımız şartları, hepimizin ciddî şekilde
değerlendirmesi gerekmektedir. Bugün, gerçekten, Afganistan'da
karşı karşıya kalınan manzara, insanlığın karşı karşıya kaldığı manzara,
fevkalade üzüntü vericidir; çünkü, Afganistan, bizim açımızdan, tarihî bağları
olan, kültürel bağları olan bir ülkedir. Yönetimin çeşitli haksızlıkları ve
yanlışlıklarına karşı, orada yaşayan 26 milyon insanın bugün karşı karşıya
kaldığı bu yanlışlığın yapılmaması gerekir. Bizim buna mutlaka müdahil olmamız
lazım. Dünyanın herhangi bir yerindeki bu yanlışlığı durdurabilecek eğer
ikinci, üçüncü bir güç yoksa, dünyada gerçekten her türlü adaletsizlik
olabilmektedir. O bakımdan, Afganistan, Filistin, Çeçenistan'da cereyan eden
insanlık faciaları, kesinlikle, ülkemizin müdahalesiyle ancak engellenebilir.
Dolayısıyla, şu anda, 26 milyon Afganlı, çoluk çocuk, genç, ihtiyar, Amerikan
bombalarına maruz kalıyor. Hastaneler ağzına kadar yaralı dolu. Bunlar,
istenildiği gibi tedavi edilemiyor. O bakımdan, orada, çok ciddî bir insanlık
dramı yaşanıyor. Bugün Amerika Birleşik
Devletleri, dünya efkârıumumiyesini ikna edememiştir. Bu, Amerika'da meydana
gelen olaylarla ilgili çok çeşitli yorumlar yapılmaktadır. Mesela, 2004 yılında
Demokrat Parti adına başkan adayı olacağı söylenilen Lyndon La Rouche bile,
"bu, Amerika içerisinde hazırlanan bir organizasyondur; bu çaplı bir
olayın Amerika dışından yapılması mümkün değildir" demesine rağmen,
Amerika, belki, kendi kamuoyunu ikna edebilmek için böyle bir harekete girişmiş,
Türkiye başta olmak üzere pek çok ülkeyi de kendi maksatlarına alet eder bir
duruma gelmiştir. Halbuki, Türkiye, bir yönüyle Asya'yı bir yönüyle Avrupa'yı
birbirine bağlayan, bütün medeniyetlerin bir kavşak noktası durumundadır. Dolayısıyla,
bu tip olaylar karşısında, gerçekten, dikkatli bir siyaset izleme
mecburiyetimiz vardır; çünkü, tarihimize baktığımız zaman, gerek büyük Osmanlı
İmparatorluğunun gerek Selçukluların ve gerekse, şimdi, genç Türkiye Cumhuriyetimizin,
bu tarihî misyonu, yer yer güzel bir şekilde ifa ettiğini ve insanlığın da,
bizim bu görevleri yerine getirmemiz halinde çok rahat ettiğini görüyoruz.
Şimdi, Türkiye'nin bu misyonunu yeteri kadar ifa edememesinden mütevellit, dünyada,
ciddî kusurlar ve mahzurlar meydana gelmektedir. O bakımdan, Türkiye
merkezli oluşumların önemi, bir kat daha kendisini göstermektedir. Şimdi, bütün
dünyada oluşumlar söz konusudur; NAFTA, EFTA, Avrupa Birliği, işte, Çin'in,
Japonya'nın, Hindistan'ın kendi merkezli oluşumları, Şangay Beşlisi gibi...
Artık, bütün uluslar, belli anlaşmalarla, belli teşkilatlarla, dünyada etkili
olmaya çalışmaktadırlar. Türkiyemizin de, mutlaka, kendi millî menfaatlarına en
uygun gelecek şekilde, hem içeride hem de uluslararası alanda organizasyonlara
gitme mecburiyeti vardır. Dolayısıyla, bu, bizim
tarihimiz açısından, bize de çok yakışan bir gelişme olur. Eğer, Türkiye, bugün
bu organizasyonları gerçekleştirebilmiş olsaydı, Amerika Birleşik Devletleri
karşısında, belki de, çok daha farklı konumlar sergileyebilir ve bu ciddî
yanlışlıkların yapılmasını engelleyebilirdi. Değerli arkadaşlarım,
şimdi, yurt dışında çalışmakta olan insanlarımızın ciddî problemleri vardır,
biraz önce de ifade ettik, bunların başında eğitim gelmektedir. Şimdi,
Almanya'da 22 000'in üzerinde üniversite öğrencimiz bulunmaktadır. Ancak,
bunlar kendi başlarına kalmışlar, devlet tarafından kontrol altına alınan
organizasyonlarla denetlenme durumundan uzaktırlar. O bakımdan,
vatandaşlarımızın, eğitim alanında çok ciddî boşluklar olmuş, çocuklarının
gerek ilköğretim gerekse lise ve üniversite muadili eğitim almalarında çok
ciddî zaman kayıpları söz konusu olmuştur. Çünkü, işçimiz, çocuğu çalışma
yaşına geldiği zaman hemen işe gitmesini esas almıştır. Halbuki, oradaki eğitim
imkânlarının son derece üstün olduğu, bunlardan nasıl istifade edilebileceği
kendilerine daha önceden ifade edilmiş olsaydı, bugün, bütün Avrupa
üniversitelerinde yeteri kadar çocuğumuz olur ve bunlar da gelecekte ülkemiz
adına ciddî lobi faaliyetleri yapar durumda olurlardı. Değerli arkadaşlarım,
elimizdeki tabloya baktığımız zaman, 1990 ile 2000 yılları arasında 317 898
insanımızın, Türk vatandaşlığından ayrılmasına izin verilmiş olduğu
görülmektedir. Bunların dağılımlarına baktığımız zaman, Fransa'da 152,
Almanya'da 257 000, İsrail'de 11, Belçika'da 60, Kanada'da 11, Yunanistan'da
78, İsveç'te 15 000, Hollanda'da 3 000, Avusturya'da 35 000, Finlandiya'da 83,
Avustralya'da 322, diğerlerinde 5 000 civarında ve toplam 317 898 vatandaşımız
şu ana kadar Türk vatandaşlığından ayrılmıştır. Bu da işçilerimizin yoğunluklu
olarak bulundukları ülkeleri, özellikle, Almanya'yı işaret ediyor ve
vatandaşlığa geçtiklerini görüyoruz. Burada çifte vatandaşlık hakkının, özellikle,
Almanya tarafından verilmemiş olması, çok ciddî bir sıkıntı doğurmaktadır.
Dolayısıyla, insanlarımızın 15 yılını, 20 yılını çalışma hayatı olarak
geçirdikleri yerlerde... Aslında, o ülkenin de, çifte vatandaşlık hakkını vermesi
bizim insanımıza sağlayacağı en tabiî haktır. Çünkü, orada o kadar emek
vermiştir; o ülke ekonomisinin kalkınmasında, büyümesinde alınteri akıtmıştır.
Dolayısıyla, bugün, bu ülkelerle, bu şekilde muamele yapan ülkelerle de anlaşmaların
mutlaka gözden geçirilmesi gerekmektedir. Değerli arkadaşlarım,
zaman zaman kimlik bunalımından bahsediyoruz; yurt dışındaki insanlarımızda çok
ciddî bir kimlik bunalımı olduğunu ifade ediyoruz. Kırk yıla yakın bir zamandır
çocuklarımızı işçi olarak, öğrenci olarak yurt dışına gönderdiğimiz halde,
onların kontrolü, onlara gerekli hizmetlerin sunulması noktasında devlet olarak
başarılı değiliz. Dolayısıyla, bunlar, kendi başlarına kalmışlardır. Kendi
kendilerine organize olmaları da gerçekten ciddî bir zaman almıştır. Bugün, çok
daha organize durumdadırlar. Çeşitli sivil teşkilatlar vasıtasıyla çok ciddî
hizmetler sunulmaya çalışılmaktadır; ancak, ilk onbeş yirmi yıl içerisindeki
boşluğun doğurduğu mahzurları giderebilmiş durumda değiliz. Şimdi bunun
acılarını çekiyoruz; çünkü, bugün, İtalyan Başbakanı Berlusconi başta olmak
üzere, meydana gelen son olayların ışığı altında İslam medeniyetinin
verilerini, İslam medeniyetinin insanlığa kazandırdıklarını, maalesef,
Avrupalıların bilmediğini görüyoruz. Berlusconi bile... Batı medeniyeti -ki,
mazisi son derece yenidir- 1850 yılından sonra ancak ayağa kalkabilmiştir.
İnsanlığın ondan önceki bin yılı tamamen Müslümanların tesiri altındaydı ve
insanlığa çok büyük hizmetler sunulmuştu; ama, bugün, Avrupalı bunu
bilmemektedir. Teknolojiyi sadece kendi ürünleri olarak görmektedirler. Halbuki
temel bilimler başta olmak üzere, bütün uygulamalı bilim dallarında, gerçekten,
İslam bilginlerinin çok büyük katkıları olduğunun, matematikte, fizikte,
kimyada, astronomide, içinde Türk bilginlerin de bulunduğu çok önemli bir
kadronun insanlığa ciddî hizmetler yaptığının Avrupalılar tarafından mutlaka
bilinme mecburiyeti vardır. Dolayısıyla, bu yanlışlığı telafi edecek organizasyonlara
ve bilgilendirmelere de bizim ihtiyacımız vardır. Eğer biz, çocuklarımızı,
kendi millî kimliğimize göre Avrupa üniversitelerinde okutur, orada
teşkilatlandırırsak, Avrupalı da, belki, bugün, bu yanlışlığa düşmez ve bizim
milletimiz hakkında da yanlış kanaatlere varmamış olur. Değerli arkadaşlarım, ülkemiz,
1968 yılından beri, yani yaklaşık otuzüç senedir terörle karşı karşıya; 40
000'e yakın insanımızı kaybettik; ama, Türkiye, bir günden bir güne "NATO
Anlaşmasının 5 inci maddesini çalıştıralım, ülkemiz silahlı müdahaleye maruz
kalmıştır" diye herhangi bir yardım talebinde bulunmadı. Asker, sivil,
polis, 40 000'e yakın insanımızı kaybettik. Demek oluyor ki, terörün acılarının
tadılabilmesi için ve bizim anlaşılabilmemiz için Amerika'daki ikiz kulenin
yıkılması gerekiyormuş. Dolayısıyla, şimdi artık, gerek Amerika'da gerekse
Avrupa efkârıumumiyesinde bizim ne kadar haklı olduğumuzu, ne kadar derin
acılar çektiğimizi idrak etmeye başladılar. Biz, onların böyle acı bir tecrübe
yaşamadan da bunu hissetmelerini istiyorduk. Değerli arkadaşlarım,
bugün Filistin'de bir insanlık faciası var. Bugün Filistin'de, kendi
topraklarında, 5 000 yıllık kendi vatanlarında, gerçekten, bu kardeşlerimiz çok
ciddî ıstırap çekiyorlar, çok ciddî acılar içerisindeler; bunların vatan
kurmalarına bile müsaade edilmemiş. Çeçenistan'da çok ciddî
bir insanlık faciası cereyan ediyor. Çeçenler o toprakların öz evlatlarıdır.
Çeçenler kendi toprakları için mücadele ediyorlar, kesinlikle terörist
değildirler. Dolayısıyla, Rusya'nın siyasetinin mutlaka karşısına dikilinmesi
lazım, Rusya'nın, Çeçen kardeşlerimize karşı yapmış olduğu bu yanlışlığın
mutlaka durdurulması lazım. Dolayısıyla, dünyanın neresinde buna benzer
yanlışlıklar varsa buna müdahale edebilecek, bunu durdurabilecek bir güce
ihtiyaç vardır, onun da Türkiye olacağını düşünüyoruz. Türkiye'nin, bu
gelişmelere göre kendisini ayarlaması lazım geldiğini ifade etmeye çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
insanlarımız, çalışan işçilerimiz, Avrupa'daki işçilerimiz Türkiye'ye
geliyorlar, hastanelere gidiyorlar; fakat, maalesef, iyi muameleyle karşı
karşıya kalmıyorlar. İşte "şu evrakı getir, bu evrakı getir" şeklinde,
bir hastaneye giden işçimiz sağlıklı bir şekilde tedavi olamıyor, çeşitli
müşkülatlar çıkarılıyor. Şimdi, özellikle
Almanya'da vatandaşlığa geçen işçilerimiz Türkiye'de yatırım yapmak istiyor,
Türkiye'de gayrimenkul almak istiyor; ancak, bunlara da "sen Türk
vatandaşı değilsin" diye mani olunuyor ve böylece, yurt dışından, ciddî
manada bir para transferi engellenmiş oluyor. Dolayısıyla, daha önce bizim
vatandaşımız olduğu halde bugün vatandaşlıktan çıkmış durumda bulunan bu
insanlarımıza, çeşitli kolaylıklar sağlamak suretiyle onların gayrimenkul
almalarını, yatırım yapmalarını sağlamamız lazım. Hastaneler başta olmak üzere,
her türlü sosyal güvenlik imkânlarından bu insanlarımızın rahat bir şekilde
faydalanmalarını sağlayacak düzenlemeleri mutlaka yapmamız gerekiyor ve
insanlarımızın, kendi öz vatanlarında birtakım yanlışlıklara maruz kalıp
üzülmelerini kesinlikle engellememiz gerekiyor. Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, bugün, İskandinav ülkelerinde, Danimarka başta olmak üzere, İsveç,
Norveç ve Finlandiya gibi ülkelerde, sosyal güvenlik hakları oldukça ileri bir
düzeye vardırılmıştır ve bu İskandinav ülkelerindeki hakların, başta Türkiye
olmak üzere, diğer ülkeler tarafından gerek kendi insanlarımıza gerekse başka
çalışanlara sağlanması insanlık onuru bakımından bir gerekliliktir. Dolayısıyla, ülkemizin,
gerek içerideki problemlerinin gerekse dışarıdaki problemlerinin istediğimiz
ölçülerde çözülebilmesinin, ancak,
hepimizin elbirliğiyle mümkün olacağını ifade ediyor, bu vesileyle
hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AKP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür
ediyorum Sayın Çetin. Muhterem milletvekilleri,
gruplar adına üç sayın milletvekili konuştu. Başka söz talebi?.. Yok. Şahsı adına söz talebi?..
Yok. Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 1 inci maddeyi
okutuyorum: TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE DANİMARKA KRALLIĞI ARASINDA SOSYAL GÜVENLİK SÖZLEŞMESİNİN VE EKİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1. - 13 Aralık 1999
tarihinde Kopenhag'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Danimarka
Krallığı Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesi"nin ve eki
"Protokol"ün onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - 1 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - 2 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - 3 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır. Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için 5 dakikalık
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandıklarını,
oyunun rengini ve kendisinin adı soyadı ve imzasını da taşıyan oy pusulasını,
yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Muhterem
milletvekilleri, tasarının oylamasına 240 milletvekili katılmış; 232 kabul, 1
ret, 2 çekimser ve 5 mükerrer oy çıkmıştır. Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; ulusumuza hayırlı olmasını diliyorum. 14 Aralık 1972 Tarihli
Avrupa Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 7 nci ve 26 ncı Maddelerine Uygun Olarak,
Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında 5 Nisan 1966 Tarihinde
Düzenlenen Hollanda-Türkiye Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Revizyonunu Amaçlayan
ve Hakların Meşruluğunu İlgilendiren Ek Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz. 8. - 14 Aralık 1972 Tarihli Avrupa Sosyal Güvenlik
Sözleşmesinin 7 ve 26 ncı Maddelerine Uygun Olarak, Hollanda Krallığı ile
Türkiye Cumhuriyeti Arasında 5 Nisan 1966 Tarihinde Düzenlenen Hollanda -
Türkiye Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Revizyonunu Amaçlayan ve Hakların
Meşruluğunu İlgilendiren Ek Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/674) (S. Sayısı : 458) (1) BAŞKAN - Komisyon ve
hükümet yerinde. Komisyon raporu 458 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde
ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın İbrahim
Konukoğlu'nda. Buyurun Sayın Konukoğlu.
(DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA İBRAHİM
KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hollanda - Türkiye
Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin revizyonunu amaçlayan ve hakların meşruluğunu
ilgilendiren ek anlaşmanın onaylanmasına dair 458 sıra sayılı kanun tasarısı
üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım
adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. 1966 yılında imzalanan ve
1 Şubat 1968 tarihinde yürürlüğe giren Hollanda ile Türkiye arasındaki Sosyal
Güvenlik Sözleşmesi, yeni bir anlaşmayla revize edilmektedir. Bu ek anlaşma, 6
Ocak 2000 tarihinde Ankara'da imzalanmış olup, Türkiye'de oturan ve
Hollanda'dan aylık alan vatandaşlarımızı ilgilendirmektedir. Bu anlaşmayla,
sosyal güvenlik alanında karşılıklı ilişkilerin kapsamının genişletilmesi,
Hollanda sosyal güvenlik mevzuatında meydana gelen değişikliklerin sözleşmeye
yansıtılması amaçlanmakta, Türkiye'de ikamet eden ve Hollanda'dan aylık
alanlara yapılan ödemeler ve aile yardımlarının araştırılması ve kontrolü
sağlanmaktadır. Bu tasarı, bundan yaklaşık birbuçuk yıl önce komisyonlarda
görüşülmüş ve ancak bugün Yüce Meclisin önüne getirilmiştir. Burada amaçlanan,
Hollanda'dan aylık alan Türk vatandaşlarının ve aile bireylerinin bilgilerinin
doğruluğunun araştırılmasıdır. Hollanda tarafının talebi halinde, ülkemizde
oturan ve yardım alan hak sahiplerine yapılan ödemelerin Türkiye tarafından
araştırılmasını öngörmektedir. Yetkili kurumların ülkemizdeki kurumlara
başvurmasıyla bu araştırma yapılacaktır. Yetkili kurumların başvurmasıyla,
vergi kaydı, medenî hal, aile teşkili, İş ve İşçi Bulma Kurumu ve öğrenim
kurumlarından gerekli bilgilerin verilmesini kapsamaktadır. Karşı tarafın
yetkili kurumlarının talebi halinde, kimlik tespiti ve gerekirse bu kişilerin
SSK tarafından tıbbî ve idarî kontrollerini kapsamaktadır. Yine, hastalık ve
sakatlık yardımı alan kimsenin Türkiye'de yeniden kontrolü ve karşı kurum
gerekli görürse, ülkesine davet ederek, muayeneye tabi tutma hakkını vermektedir;
ilgili kişi de buna uymak zorundadır. Yapılacak tıbbî muayene ve giderleri ile
yol giderleri karşı kurum tarafından ödenme durumundadır. Bu anlaşmayla, yetkili
kurumun istediği bilgiler üç ay içinde gönderilecektir. Zamanında
gönderilmemesi, bilgilerin eksik olması, muayenenin zamanında yapılmaması veya
tam olarak yapılmaması halinde, malullük, yaşlılık ve ölüm aylığını veya aile
ödeneğini kurum reddetme, askıya alma veya kaldırma hakkına sahip olmaktadır. Bu kanun, Türkiye ile
Hollanda arasında, iki taraf için geçerli olmakla beraber, Türkiye'de çalışan
ve bunlardan faydalanarak aylık alan ve Hollanda'da oturan Hollandalı pek
olmadığı için, daha çok, bizim vatandaşımız için geçerli olacaktır. Tabiî ki
itirazımız söz konusu olamaz; ancak, yurt dışında çalışan, yıllarca zor şartlar
altında çalışarak emekli olabilmiş ve emekliliğini ülkesinde geçirmek istemiş
olan vatandaşlarımıza, hastalanmaları halinde, maalesef, Sosyal Sigortalar
Kurumu tarafından zulüm yapılmaktadır. Bu zavallı insanlarımıza sağlık karnesi
verilmemekte, her seferinde yaşadıkları şehrin Sosyal Sigortalar Kurumu il
müdürlüklerinden hasta sevk kâğıdı almaları zorunlu tutulmakta, bu
hastalarımızın muayene olabilmeleri ve ilaçlarını alabilmeleri için önce bürokrasiyle
boğuşmaları gerekmektedir. Yine, bu hastaların yaşadıkları şehrin dışında,
başka bir şehre gitmeleri halinde tedavi olmaları hemen hemen imkânsız derecede
zor olmaktadır. Hayatının en güzel günlerini yurt dışında çalışarak ülkesine
döviz kazandıran bu vatandaşlarımız ve yakınlarının bu çileyi çekmesi
önlenmelidir. Zaten bu insanlarımıza yapılan tedavi giderleri karşı taraftan
tahsil edilmektedir. Dolayısıyla, Sosyal Sigortalar Kurumuna yük getirmediği
gibi, gelir de sağlamaktadır. Bu insanlarımız çalıştıkları sırada, o ülkede
gördükleri kaliteli ve insanca sağlık hizmetinden yararlanmalı ve eziyet çekmemelidir.
Sayın milletvekilleri,
hükümet tarafından imzalanan bir uluslararası anlaşmayı görüşüyoruz. Bu
anlaşma, bir anlamda Hollanda'dan aylık alan ve ülkemizde ikâmet eden
vatandaşlarımızın Hollanda'daki yetkili kurumları aldatmasını önlemek için
düzenlenmiştir, elbette karşı olmamız beklenemez; ancak ülkemizin yaşamakta
olduğu bu sıkıntılı dönemde neyi çözecektir? Bu kanun hangi geniş toplum kesiminin
derdine deva olacaktır? Kapanan, üretimi düşen fabrikalara mı, yoksa sanayiciye
mi çare olacaktır? Yaptığı masrafı çıkaramayan borcunu ödeyemeyen çiftçiye mi
çare olacaktır? Siftah yapamayan, giderek küçülen borç batağına saplanan esnafa
mı? Yoksa, her geçen gün artarak kapanan dükkânlara mı çare olacaktır? İşinden
olan, nafakasını çıkaramayan, her geçen gün sayısı artan işsize mi çare
olacaktır? Yoksulluk sınırının çok altına düşmüş gelirle ayakta durmaya çalışan
emekliye mi çare olacaktır? Sayın milletvekilleri,
Türkiye, savaş yıllarında dahi yaşamadığı bir sıkıntı ve küçülmeyle karşı
karşıya, sanki yangın yerine dönmüş. Bu tür kanunlar daha sonra çıksa ne olur?
Maalesef, 57 inci hükümetin basireti bağlanmış, çaresizlik içinde çırpınıyor.
Bu hükümete umut bağlayan, daha önceki programların çökmesine, başarısız
olunmasına rağmen, acaba bu sefer becerirler mi diyen ve öyle olmasını isteyen
sivil toplum örgütleri isyanları oynuyor. Sanayi odası, ticaret odası, borsa ve
esnaf temsilcileri bağırıyor; ama, sesini duyuramıyor. Esnaf, yazar kasasını
Başbakanlığın önünde yere fırlatıyor, arabasını yakıyor, tankerini yakmaya
çalışıyor, vatandaş kendini yakmaya çalışıyor, daha geçen hafta, işsiz bir
vatandaş, Millet Meclisinde intihara kalkıştı. Ülkemiz iki yıldır küçülüyor, sıkıntılar
artıyor. Ülkemiz, korkarım, sosyal patlamalara doğru gidiyor. Bir an önce bir
çare bulunmalı, bu Meclis bir çare bulmalı. Acil olmayan kanunlarla uğraşmak
yerine, sorunlara yönelmeli ve gerekenleri yapmalıyız. Toplumsal olaylar başlayınca,
durması, durdurulması çok zor olacaktır. Bu yüzden, kişisel duygularımızı bir
kenara iterek sorunlara sahip çıkalım. Hepimizin bildiği gibi,
halkın bu hükümete güven kalmadı. Bu yıpranma Parlamentoyu da etkiledi.
Maalesef, halk, bu hükümetin ve Parlamentonun sorunlarını çözemeyeceğine
inanıyor. Üç gün daha fazla milletvekilliği yapmak için halka sırtımızı
dönmeyelim; gelin, hızla Seçim Kanununu, Siyasî Partiler Yasasını ülkemiz
gerçeklerine ve ihtiyacına uygun hale getirelim, hızla seçime gidelim.
Seçilecek ve güven tazelemiş bir Parlamento, bu sorunları çok daha kolay
çözecektir. Değerli milletvekilleri,
seçim bölgemden aldığım bir faksı, virgülüne dokunmadan sizlere okumak
istiyorum. Arzu eden milletvekiline, bu faksı çeken kişinin adını, telefonunu,
faks numarasını verebilirim. Bakınız, Gaziantepli bir sanayici ne diyor:
"Biz, 1996 yılının başından beri, Gaziantep İkinci Organize Sanayi
Bölgesinde, telefon kabloları, telefon spiral ve rozet kabloları, elektrik
kabloları imalatı yapmaktaydık. Yaptığımız kabloları Romanya ve Ürdün gibi
ülkelere ihraç ediyor ve Anadolu'ya pazarlıyorduk. İç piyasalardaki ekonomik
kriz nedeniyle alacaklarımı gününde tahsil edemedim. Hammadde alamadığımız için
ihracatımızı da yapamadık. Benim bankalara kredi borçlarım vardı, ödeyemedim.
Ödemek için araçlarımı, forkliftimi, imalatta kullandığım bazı makinelerimi
satmak zorunda kaldım; ancak, yüksek faiz ve temerrüt faizlerinden dolayı yine
de yetmedi. Döner sermayemi de kaybettim. 50 kişi olan personelimi işten çıkardım.
Şu anda fabrikada imalatım sekiz aydan beri duruyor. Telefon, elektrik ve
benzeri ödemeleri de yapamıyorum. Bunlardan dolayı da gittikçe borç batağına
daha çok düşüyorum. Dört gün önce TEDAŞ'tan elektriğimi de kesmeye geldiler.
Daha önce taksit yaptırdığım elektrik borcumun taksitlerini de yatıramadım.
Elektriğim de kesilirse, muhasebe departmanımdaki bilgisayarlar da duracak. Ben
ne yapacağım? Fabrika telefonlarımın 9
hattı borcumdan dolayı kesik. Borcu az olan 3 hattı son olarak bu ay
kullanıyorum. 35 kilometre işyerime gelip gitmeye, son kalan 1 aracıma da
benzin alamıyorum. Fabrikama yerli yabancı
ortaklar da olsa razıyım; ama, şu ana kadar böyle birilerini de bulamadım. Şirketimizin durumunu
size arz etmekten başka hiçbir çaremiz kalmadı." Evet değerli
milletvekilleri, bölgemde ve diğer illerde, maalesef sanayici ve KOBİ'ler bu
durumda. Burada anlatılanlar, üç
aşağı beş yukarı, hepsinde aynı şekilde. Ülke bu durumda iken, bu tür
kanunlarla vakit geçirmek sizce doğru mu; bunu sormak istiyorum? Görüştüğümüz kanunun ülke
için hayırlı olması dileğiyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve konuşmamı
bitiriyorum; saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Konukoğlu. Şimdi, ikinci sırada,
Adalet ve Kalkınma Partisi var. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal, buyurunuz. (AKP
sıralarından alkışlar) AKP GRUBU ADINA ZEKİ ÜNAL
(Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 458 sıra
sayılı 14 Aralık 1972 Tarihli Avrupa Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 7 nci ve 26
ncı Maddelerine Uygun Olarak, Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti
Arasında 5 Nisan 1966 Tarihinde Düzenlenen Hollanda-Türkiye Sosyal Güvenlik
Sözleşmesinin Revizyonunu Amaçlayan ve Hakların Meşruluğunu İlgilendiren Ek
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde
görüşlerimi arz etmek üzere, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. Değerli milletvekilleri,
ek anlaşmayla, sosyal güvenlik alanında karşılıklı ilişkilerin kapsamının
genişletilmesi, Hollanda sosyal güvenlik mevzuatında meydana gelen
değişikliklerin sözleşmeye yansıtılması amaçlanmakta ve Türkiye'de ikâmet eden
ve Hollanda'dan aylık alanlara yapılan ödemeler ve aile yardımlarının
araştırılması ve kontrolü sağlanmaktadır. Bu cümleden olarak,
tamamı 5 maddeden ibaret olan ek anlaşmanın ilgili maddelerinde bağlayıcı
hükümler bulunmaktadır. Örneğin, 1 inci maddenin birinci fıkrasıyla, bir taraf
devletin yetkili kurumunun diğer taraf devletin kurumuna, bu diğer taraf
devletin ülkesinde oturan veya bulunan yardım sahiplerine yapılan ödemelerin
doğruluğu hakkında araştırma yapılmak üzere talepte bulunması halinde,
uygulanacağı esasa bağlanmaktadır. Yine, 1 inci maddenin
beşinci fıkrasıyla, taraf devletlerin birinin elçilik ve konsolosluk mensupları
ve yetkili kurumları, yardımlardan yararlanma haklarının belirlenmesinde ve
yardım sağladıkları kimselere yapılan ödemelerin meşruluğunun kontrolünde
gerekli bilgileri talep etmek üzere diğer devletin yetkili kurumlarına
başvurabilecekleri yine aynı şekilde hükme bağlanmaktadır. Değerli milletvekilleri,
kuşkusuz Türkiye'de ikamet eden ve Hollanda'dan aylık alanlara yapılan ödemeler
ile aile yardımlarının doğruluğu hakkında araştırma yapılması ve istenilen
bilgilerin kontrol altında tutulması mutlaka önemlidir; ancak, bundan da
önemlisi, yurtdışında çalışan işçilerimizin sosyal ve özlük haklarının
korunması ve yıllardır ülkemize döviz kazandıran gurbetçilerimizin alınterlerinin
hakkıyla değerlendirilebilmesidir. 1960'lı yıllardan
itibaren Hollanda'ya giden işçilerimiz, kırk yıllık bir süre içerisinde
Hollanda veya diğer Avrupa ülkelerinin ekonomilerine katmadeğer sağlamışlardır.
Böylece, onların kalkınmasında ve ekonomik istikrara sahip olmasında büyük rol
almışlardır. Ekonomisini düze çıkaran Hollanda, ithal işgücünü iyi
değerlendirdiği için böyle bir noktaya gelmiştir; ancak, Türkiye'nin işçi
dövizlerini en iyi şekilde kullanabildiğini ifade etmek de, maalesef mümkün
değildir. Son on yılda, Türkiye'ye
42 milyar dolar işçi dövizi girmiştir. Buradan hareketle, ülkemize, yılda
ortalama 4 milyar dolar döviz girdiğini düşünebiliriz. Bu durumda,
gurbetçilerimizin, şimdiye kadar, ekonomimize yaklaşık 150 milyar dolar
civarında katkı sağladığını da ifade edebiliriz. Hollanda, mevcut kaynak
ve imkânlarını değerlendirip 15 000 000 nüfusuna rağmen kalkındığı, ekonomik
bir güç haline geldiği halde, aynı şeyi, Türkiye için, maalesef söyleyemiyoruz.
Örnek vermek gerekirse,
1970'te, Hollanda'nın gayri safî millî hâsılası 33,5 milyar dolar iken -ki, o
zaman nüfusu 13 000 000 idi- Türkiye'nin, yine 1970 yılında gayri safî millî
hâsılası 18 milyar dolar iken, nüfusu da 35 000 000 idi. Hollanda, 1999 yılında,
gayri safî millî hâsılasını 400 milyar dolara çıkardığı halde, maalesef,
Türkiye, aynı performansı gösterememiştir. Devlet Planlama
Teşkilatının 2001 yılı Programına göre, 2001 yılında, cari fiyatlarla
hedeflenen gayri safî millî hâsıla, 153 katrilyon lira olacaktır; dolar kuru da,
ortalama, 717 000 lira olarak hedeflenmişti. Bu hedef, şu anda, tabiî ki,
tutturulabilmiş değildir; eğer, tutturulabilmiş olsaydı, 2001 yılında, gayri
safî millî hâsıla 214 milyar dolar olacaktı; ancak, hükümetin aczi ve
beceriksizliği yüzünden, 2001 yılında -revize edilmiş olmasına rağmen- 155
milyar dolara bile ulaşamayacağımız, şu andaki ekonomik göstergelerden
anlaşılmaktadır. Devlet Planlama Teşkilatının verilerini dikkate alarak
yaptığım bir hesaba göre, 2001 yılında, ancak ve ancak, 100 milyar dolar
olacaktır gayri safî millî hâsıla. Neden böyle düşünüyorum; çünkü, Devlet
Planlama Teşkilatı, 2001 yılında gayri safî millî hâsılayı 153 katrilyon olarak
hesap etmiştir, o şekilde hedeflemiştir ve ortalama olarak -en insaflı şekilde-
dolar paritesini 1 500 000 lira olarak alacak olursak, elbette ki, bu sene, 100
milyar dolar civarında bir gayri safî millî hâsılaya ulaşılmış olacaktır. Değerli arkadaşlarım,
hemen şunu ifade etmek istiyorum ki, bu senenin ikinci çeyreğinde, maalesef,
yüzde 11,8 oranında ekonomimiz küçülmüştür; dolayısıyla, bu, 1945 yılında
İkinci Dünya Harbinden sonra, Türkiye'de yaşanan en büyük küçülmedir ve şu
anda, yine, Devlet Planlama Teşkilatının ve hükümetin revize hedeflerine göre
de yüzde 8'lik bir küçülme düşünülmektedir, ki, bu, yine, 1945 yılından
itibaren geçen 56 yıllık bir zaman içerisindeki en büyük küçülme olarak karşımıza
çıkmaktadır. Değerli milletvekilleri,
Devlet Planlama Teşkilatının 2001 yılı programına göre, kişi başına gayri safî
millî hâsıla 3 242 dolar hedeflenmişti; revizeyle 2 400 dolar tahmin
edilmektedir; ancak, yine, reel bir hesap yapacak olursak, bu rakamın bu
şekilde değil de, 1 600 dolar civarında olacağı şimdiden görülmektedir. Değerli milletvekilleri,
kişi başına gayri safî millî hâsılası 25 000 dolar olan Hollanda ile Türkiye'yi
mukayese etmek can sıkıcı olmakla beraber, maalesef, bu gerçekleri de kabul
etmemiz gerekiyor. Avrupa Birliğine girmeye hazırlanan Türkiye'nin, ekonomik,
sosyal ve insan hakları konusunda çok ciddî ve önemli adımlar atması gerekmektedir. Öncelikle, Hollanda ile
olan dışticaret açığını kapatmamız icap etmektedir. Avrupa Birliği ülkelerine
14,5 milyar dolarlık ihracat yapmışız 2000 yılında; bu arada, 26,5 milyar
dolarlık da ithalat yapmışız. Dolayısıyla, Avrupa Birliği ülkeleriyle
dışticaretimizde, şu anda 12 milyar dolarlık bir açık görülmektedir. Hemen,
parantez içerisinde şunu ifade edeyim: Gümrük Birliğine girmeden önceki
yıllarda bizim Avrupa Birliğiyle olan dışticaret açığımız 3 veya 4 milyar dolar
civarında seyrediyordu. Değerli arkadaşlar,
Hollanda'ya, yine aynı şekilde, 2000 yılında, 874 000 000 dolarlık ihracat
yapmışız ve 1,6 milyar dolarlık da ithalat yapmışız. Dolayısıyla, Hollanda ile
olan açığımız da 700 000 000 dolardır. Öyle ümit ediyorum ki, inşallah,
alınacak ekonomik tedbirlerle bu açıklar kapatılır, hatta, onun da ötesinde,
bir dışticaret fazlalığımız söz konusu olur. Değerli milletvekilleri,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının verilerine göre, yurt dışında 3 500 000
vatandaşımız yaşamaktadır; bunlardan 1 170 000'i fiilen çalışmaktadır.
Avrupa'da çalışan işçilerimizin en çok bulunduğu ülke Almanya'dır; fiilen
çalışan 750 000 kişidir, aile sayısı ise 2 000 000 civarındadır. İşçi sayısı
olarak ikinci ülke Fransa'dır ve üçüncü ülke de Hollanda'dır. Hollanda'da 300
000 vatandaşımız yaşamaktadır ve burada fiilen çalışan işçi sayımız da 50 000
civarındadır. Değerli milletvekilleri,
üzerinde görüşme yaptığımız ek
anlaşmanın onaylanmasına dair kanun tasarısıyla ilgili olarak bazı ek bilgilere
ihtiyacım oldu ve bu bilgileri temin etmek amacıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımızın Dış İlişkiler ve Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve
orada bulunan bazı yetkililerden bilgi istemiş olmama rağmen, maalesef, bu
bilgileri temin edebilmiş değilim. Sayın Genel Müdürü aradık, Genel Müdür
Yardımcısını aradık; her ikisi de toplantıdaymış. Bir hafta geçti; acaba,
Türkiye'nin hangi önemli meselesi bu toplantıda görüşülüyor diye, doğrusu, ben
merak ediyorum ve Sayın Bakandan da bunun cevabını istiyorum. Değerli milletvekilleri,
bürokrasiyle, maalesef, milletvekilleri arasındaki ilişkiler fevkalade
kopuktur. Birçok bürokrat bize bilgi vermemektedir. "Efendim, biz
siyasîlere bilgi veremeyiz, ancak, bakanlık bize izin verecek olursa, bilgileri
verebiliriz" diyorlar. Biraz evvel bir sayın bakan burada soru
önergeleriyle ilgili açıklama yaparken "çok rahat bir şekilde
ulaşılabilecek bilgi kaynakları olduğunda, bir milletvekilinin onları rahatça
öğrenebilme imkânı varken, bunu, sözlü veyahut da yazılı bir şekilde bize sorması
İçtüzüğe göre uygun değildir" diyor; fakat, gerçek böyle değildir. Bugün
istediğimiz bilgileri, biz, maalesef, bürokrattan alamıyoruz. İnternet
kanalıyla da alacağımız bilgiler, maalesef çok sınırlı oluyor. Hemen şunu da
ifade edeyim; belki de ilk defa duyacaksınız: Bazı genel müdürlüklerimiz bu
bilgileri bizlere parayla veriyorlar. Mesela, bundan bir hafta evvel, yine,
Meteoroloji Genel Müdürlüğünden yağış rasatlarıyla ilgili olarak bir bilgi
talebimiz oldu. "Biz, bu bilgileri, size, ancak parayla verebiliriz"
dediler. Genel Müdürle görüştüm; kendine göre bazı haklı sebepleri var; ama
-burada, tabiî ki, Genel Müdürü suçlamak istemiyorum- sistemin kendi özünden,
bünyesinden kaynaklanan bazı arızalardan dolayı böyle bir yola başvurulduğu
kanaatindeyim. Daha önce de Devlet İstatistik Enstitüsünden bazı bilgiler
istemiştim. Oradan da aynı şekilde "şu kadar para yatırırsanız, ancak bu
bilgileri verebiliriz" dediler. Değerli arkadaşlar, eğer,
biz, bu devletin belli birimlerinden ve bakanlıklardan, yetkililerden
Parlamentoya rahat bir şekilde bilgi taşıyamıyorsak, o zaman, şapkamızı önümüze
koyup bir düşünmemiz lazım. Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakana, sırası gelmişken, daha evvel öğrenmek istediğim bazı soruları
sormak istiyorum ve bazı bilgiler almak istiyorum. Hollanda'da çalışan
işçilerimizin son durumlarını öğrenmek istemiştim; fakat, bu bilgiler bize
gelmedi. Bir de, Türkiye'de ikamet edip de Hollanda'dan aylık alanların sayısı
ve bunlara yapılan ödemelerin, aile yardımlarının miktarı hakkında bilgi alacaktım.
Ayrıca, bu tasarıya konu olan, Türkiye'de ikamet edip de Hollanda'dan aylık
alanlar, emekli olanlar mı yoksa işsizlik sigortasından para alanlar mı veya
her ikisi mi diye soracaktım. Maalesef, bu bilgileri, biz, ilgili genel
müdürlükten temin edemedik; edemediğim için de, şu anda Sayın Bakana ben
soruyorum. Eğer cevap verirlerse, bu konuda bize bilgi verirlerse memnun
olurum. Değerli arkadaşlar,
hükümet olarak, Hollanda'dan aylık alan işçilerimizin durumlarıyla birlikte
Türkiye'deki işçilerimizin durumlarını da, tabiî ki, düşünmemiz gerekmektedir.
Eğer, yurttaki, memleketteki işçilerimizin durumunu da aynı şekilde düşünecek
olursak, elbette ki, yalnız bizleri değil, o insanlarımızı da memnun edecektir.
Siz de takdir edersiniz
ki, bugün bizim işçilerimizin aldığı asgarî ücretle Hollanda'daki işçilerin
aldığı asgarî ücret fevkalade farklıdır. Bugün, Hollanda'da asgarî ücret 1 200
dolardır. Peki, krizden sonra asgarî ücret ne olmuştur; 77 dolar olmuştur.
Geçen yıla nazaran yüzde 100'ün üzerinde bir reel ücret kaybı söz konusudur. Türkiye'de yalnız işçi
kesimini değil, diğer kesimleri de, elbette ki, düşünmemiz gerekmektedir ve
özellikle, işçilerle beraber, şu anda, halkımız, 22 Şubat krizinden sonra büyük
bir sıkıntı içerisine girmiştir. Sayın Ecevit'in Millî Güvenlik Kurulundaki
kavgayı dışarıya, televizyonlara ve kamuoyuna taşımasından sonra başlayan kriz
şu anda devam etmektedir. Tabiî, hafızalarımızı yoklayacak olursak, bu kriz ne
zaman başladı; bunu çok rahat bir şekilde bilebiliriz; ancak, nedense, bu
unutturulmak istenilmektedir. Hemen şunu ifade edeyim:
Asgarî ücretin 77 dolar olduğunu ifade ediyoruz; ancak, bu parayla şu anda
çalışmak isteyen binlerce vatandaşımızın olduğu da bir gerçektir. Bugün, yalnız
işçilerimiz değil, çiftçilerimiz de, sanayicimiz de, yatırımcı da, esnafımız
da, hemen hemen hepsi, bütün kesimler, memurumuz da bir sıkıntı içerisine
girmiştir. Bunu burada anlatmaya gerek yoktur, yaşanan olaylardır. Değerli arkadaşlar,
hükümet çok iyi biliyor, özellikle 22 Şubattan sonra, yani, krizden sonra her
gün 10 000 kişi işini kaybetmeye başlamıştır. Yapılan istatistiklere göre, ilk
altı aylık bir dönem içerisinde 1 500 000 milyon vatandaşımız işini
kaybetmiştir ve maalesef, bu kayıplar sürüp gitmektedir. Bir ilgili bakan,
krizden önce, işsizlik oranının yüzde 20 olduğunu söylemişti; ben öyle tahmin
ediyorum ki, şu anda, onun boyutlarını da çok çok aşmıştır. Değerli arkadaşlar,
bunlar, maalesef, içimizi karartan tablolar; bunlar, gerçeklerdir. Öyle ümit
ediyorum ki, öyle tahmin ediyorum ki, inşallah -yine, dua edelim- bazı ciddî,
köklü, kalıcı ve güzel tedbirler almak suretiyle insanımızın dertlerine çare
bulunsun ve bu şekilde, hep beraber, bu güzel ülkemizde mutlu bir şekilde
yaşayalım. Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinize saygılar sunuyorum; teşekkür ediyorum. (AKP, MHP, ANAP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Ünal, ben
de size teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri,
Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal burada yapacağı konuşma için Bakanlığın
ilgili bürokratlarını aradığını, bir hafta geçmesine rağmen bilgiye
ulaşamadığını ifade buyurdular yanlış anlamadıysam. Bu konulardaki
hassasiyetini yakından bildiğim için Sayın Yaşar Okuyan'ın, burada ifade
ediyorum ki -siz bir milletvekilisiniz- bir bürokrat, grup adına konuşma
yapacak bir milletvekiline, eğer yetkisini aşan hususlar varsa, onlarda da zaten
bağlı olduğu bakana bildirmek zorundadır, değilse, yaptığı tek kelimeyle
saygısızlıktır, terbiyesizliktir. (Alkışlar) Bunu, bu şekilde ifade etmem
gerekir. Eğer, biz, bu noktalarda,
Millet Meclisi olarak, millî iradenin tecelligâhı olarak adlandırdığımız
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ve milletvekilleri olarak hassas olmazsak,
yakınmaya daha çok devam ederiz. Bu, bugün için Sayın Zeki Ünal olabilir, bir
başka sayın milletvekili olabilir; o parti olabilir, bu parti olabilir. Bunu
bir kolektif reaksiyon halinde, bilinçli bir şekilde bizim ısrarla sürdürmemiz
gerektiği inancındayım. Ben, Sayın Bakana -yine
söylüyorum, bu noktalardaki hassasiyetini biliyorum- bu konuyu, bizzat, izin
verirseniz ileteceğim efendim. Teşekkür ederim.
(Alkışlar) Muhterem milletvekilleri,
şimdi, Saadet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz
konuşacaklardır. Buyurun. (SP sıralarından
alkışlar) SP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ
(İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; konuşmama başlamadan önce,
Grubum ve şahsım adına Yüce Kurulu ve bütün milletvekili kardeşlerimi hürmet ve
muhabbetle selamlıyorum. Sayın Başkanımı da yeni
görevinde tebrik ediyorum ve kendilerinin Cenabı Allah yardımcısı olsun diyor,
inşallah, bu millete bu Meclise ve her şeyden evvel bulunduğunuz makama layık
bir şekilde hizmet edeceğiniz duyguları içerisinde tebrik ve şükranlarımı arz
ediyorum. Biraz önce konuşan kardeşimin dile getirdiği hususlardaki
açıklamalarından dolayı da kendilerini hassaten tebrik ediyorum ve bu
hassasiyetinden dolayı yine kendilerine şükranlarımı arz ediyorum. Değerli arkadaşlarım,
huzurunuza gelmiş bulunan Hollanda ile Türkiye arasındaki bir ek anlaşmanın
müzakeresinde arkadaşlarımız detaylar üzerinde uzun uzun durdular. Daha evvelki
anlaşmayı genişletmek ve özellikle, bu anlaşmada noksan kalan kısımları
tamamlamak maksadıyla yeni bir anlaşmanın yapılmış olduğunu ifade ettiler. Bu
anlaşmanın, her şeyden önce, tali komisyon olan Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonunda görüşülüp kabul edildiği önümüzdeki raporda açık bir şekilde
belirtilmiş bulunuyor; ben bunları uzun uzun -safahatını, tarihini, sayısını-
zikrederek sizi işgal etmek istemiyorum; arkasından, ilgili komisyonu ve daimî
komisyon olan Dışişleri Komisyonunda da aynı şekilde, ek anlaşmanın müzakere
edilerek hükme bağlanmış olduğu hususunu da, yine, tekrarlamak istiyorum. Bu ek
anlaşmanın uygun olduğu hususunda her iki komisyonun, gerek tali komisyonun
gerekse esas komisyonun mütalaası ve raporları, huzurlarınızda mevcut
bulunuyor. Onun dışında, anlaşmanın
maddelerinde, her şeyden evvel taraf ülkelerin bu anlaşmalarla elde edecekleri
yardımı, aile yardımını, ölüm sebebiyle yapılacak yardımları, emekliliği ve
sair bütün hususları hükme bağlayan maddeleri görüyoruz. Bu maddelerde, taraf
ülkeler, kendilerinde noksan bulunan bilgileri ilgili devletten isteyeceklerini
ve bu bilgilerin ışığı altında yeni düzenlemeler yapacaklarını ifade ediyorlar
ki, haklı bir taleptir ve bununla ilgili olarak, her şeyden evvel taraf
ülkelere bu faydayı temin edecek, emeklilik veya ölüm yardımı ve sair
hususlarda bilgi isteyen veya yardım isteyen kimse hakkında gerekli bilgilerin
gönderilmesi hususunda anlaşmaya hükümler koymuşlar ve bu hükümlerle de, belli
süreler içerisinde bu bilgilerin kendilerine ulaştırılması hususunda
mecburiyetler getirmişlerdir. Bunların içinde,
ödemelerin araştırılması var. Her şeyden evvel, bu ödemeyi yapan ülkenin, haklı
olarak, bu ödemelerin yerine gidip gitmediğini, ilgililerin eline geçip
geçmediğini, ödemelerin alakalılarca takip edilip, alınıp alınmadığı hususunu
araştırma hakkını muhafaza eden ek hükümler getirmişlerdir. Kimlik tespiti hususunda
bir hassasiyet gösterilmiştir ki, bunun da, o taraf ülkenin, yardımı yapan
ülkenin en tabiî hakkı olduğunu görüyoruz. Tıbbî kontrol; ilgilinin
sağlık durumunun takibini, bu yardımı yapan ülke takip etmek istiyor ve
ilgilinin bir doktor huzuruna çıkarılmasını, ilgili resmî kurumun, o ilgiliyi
doktor huzuruna göndermesi hususunu isteyebiliyor ve bu hakkını da mahfuz
tutuyor. Onun dışında, ret veya askıya alma veya tamamen kaldırma hükümlerini
de mahfuz tuttukları hususunda maddeler getirmişlerdir. Şüphe ettikleri zaman,
alakalının bir sağlık kurulu huzuruna çıkarılmasını ve istenilen yetkili bir
doktor huzurunda yeniden incelenerek, bu halinin, yardım alma durumunun devam
edip etmediği hususunda hüküm getirmişlerdir ve ondan sonraki de yürürlük
maddesidir. Memlekete, milletimize ve
ilgililere hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (SP ve ANAP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Ali
Oğuz'a, ben de çok teşekkür ediyorum konuşmaları için. Gruplar ve şahıslar adına
söz talebi olmadığı için, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Şimdi, 1 inci maddeyi
okutuyorum: 14 ARALIK 1972 TARİHLİ AVRUPA SOSYAL GÜVENLİK SÖZLEŞMESİNİN
7 VE 26 NCI MADDELERİNE UYGUN OLARAK, HOLLANDA KRALLIĞI İLE TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ARASINDA 5 NİSAN 1966 TARİHİNDE DÜZENLENEN HOLLANDA- UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1. - 6 Ocak 2000
tarihinde Ankara'da imzalanan "14 Aralık 1972 Tarihli Avrupa Sosyal
Güvenlik Sözleşmesinin 7 ve 26 ncı Maddelerine Uygun Olarak, Hollanda Krallığı
ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında 5
Nisan 1966 Tarihinde Düzenlenen Hollanda -Türkiye Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin
Revizyonunu Amaçlayan ve Hakların Meşruluğunu İlgilendiren Ek Anlaşma"nın
onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - 1 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - Bu Kanun,
yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - 2 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - 3 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır. Tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir. Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için 5 dakika süre
vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve soyadıyla imzasını
da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Muhterem
milletvekilleri, 14 Aralık 1972 Tarihli Avrupa Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 7
nci ve 26 ncı Maddelerine Uygun Olarak, Hollanda Krallığı ile Türkiye
Cumhuriyeti Arasında 5 Nisan 1966 Tarihinde Düzenlenen Hollanda-Türkiye Sosyal
Güvenlik Sözleşmesinin Revizyonunu Amaçlayan ve Hakların Meşruluğunu
İlgilendiren Ek Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısıyla ilgili oylama neticesini takdim ediyorum: Kullanılan Oy sayısı : 218 Kabul : 212 Ret : 2 Çekimser : 1 Mükerrer : 3 Böylece, tasarı
kanunlaşmış bulunmaktadır; ulusumuza hayırlı olmasını diliyorum, katkılarınıza
teşekkür ediyorum. Muhterem milletvekilleri,
çalışma süremizin bitmesine 25 dakika var. Doğru Yol Partisi, Adalet ve
Kalkınma Partisi ve Saadet Partisi Grupları, gerçekten çok fedakârca bir
davranış sergilediler, 20'şer dakika olan söz haklarını 5'er dakikayla
sınırlayabileceklerini söylediler. Eğer uygun görürseniz, bir Hollanda
anlaşmasını daha çıkarma olanağımız var. Ben her üç gurubumuzun
değerli grup başkanvekillerine teşekkür ediyorum. 14 Aralık 1972 Tarihli
Avrupa Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 7 nci ve 26 ncı Maddeleri Uyarınca, 5
Nisan 1966 Tarihli Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti Arasındaki Sosyal
Güvenlik Sözleşmesinin Revizyonunu Amaçlayan Hollanda Krallığı ile Türkiye
Cumhuriyeti Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları
raporlarının görüşmelerine başlıyoruz. 9. - 14 Aralık 1972 Tarihli Avrupa Sosyal Güvenlik
Sözleşmesinin 7 nci ve 26 ncı Maddeleri Uyarınca, 5 Nisan 1966 Tarihli Hollanda
Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti Arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin
Revizyonunu Amaçlayan Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/675) (S. Sayısı
: 459) (1) (1) 459 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde. Hükümet?.. Yerinde. Tasarının tümü üzerinde,
ilk olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekilimiz Sayın
İbrahim Konukoğlu konuşacak. Buyurun Sayın Konukoğlu.
(DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA İBRAHİM
KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hollanda ile Türkiye
Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Revizyonunu Amaçlayan
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 459 sıra sayılı Kanun Tasarısı
Hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım
adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bu tasarıyla, 1966
tarihinde imzalanan ve 1.2.1968 tarihinde yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik
Sözleşmesine, Hollanda sosyal güvenlik mevzuatında meydana gelen
değişikliklerin yansıtılması ve sosyal güvenlik alanında karşılıklı ilişkilerin
kapsamının genişletilmesi amaçlanmaktadır. Bu anlaşma da 2000 yılının ocak
ayında imzalanmış ve komisyonlardan yine birbuçuk yıl önce geçmiştir. Söz
konusu anlaşmayla, iki ülke arasında mevcut olan anlaşmadaki hastalık ve analık
sigortası uygulamasına dair hükümler genişlemiş ve Avrupa Güvenlik
Sözleşmesinin ilgili maddeleri geçerli kılınmıştır. Türkiye'de ikamet eden ve
Hollanda'dan aylık alan vatandaşlarımızın, acil durumlarda protez ve önemli
sağlık yardımlarının, yetkili kurumun izni alınmadan doğrudan Hollanda adına
karşılanması sağlanmaktadır. Yine, bu anlaşmayla Hollanda'da bir müddet
çalışarak Türkiye'ye dönen, ancak emekli olamayan vatandaşlarımıza, Hollanda'da
asgarî ücret üzerinden isteğe bağlı olarak sigorta primi ödeyerek emekli olma
imkânı sağlanmaktadır. Yine, Türkiye'de bulunan çocuklar için de ödenen çocuk
paralarının Türkiye'de bir yakınına ödenmesi imkânı doğmaktadır. Sayın milletvekilleri,
yurt dışında çalışan vatandaşlarımız uzun yıllardan beri Türkiye'ye döviz
sağlamakta ve bulundukları ülkede, ülkemiz için lobi oluşturmaktadır. Türkiye
gibi ithalat-ihracat dengesi bozuk ülkeler için bu tür döviz girdileri çok
önemlidir, hele son yılda Türkiye'de ihracatının, ithalatının 2 misli olduğu
düşünülürse, önemi çok daha iyi anlaşılır. Yurt dışında çalışan bu
vatandaşlarımızdan çoğu, çoluğundan çocuğundan ayrılarak, sıkıntı içinde,
eziklik içinde çalışmış ve yeniden anayurduna dönmüştür. Bu insanlarımızın
yurdunda rahat etmesi, rahatsızlığında en uygun tedavi imkânına sahip olması,
aylık ve yardımları Türkiye'de alabilmesi hükümetin en tabiî görevidir. Bu anlaşmalarla
da bunlar sağlanmaya ve iyileştirilmeye çalışılmaktadır. Hastalık ve analık
yardımının, bulundukları ülkede alınması, yine aile bireylerinin de bu
yardımları, bulundukları yerde almaları elbette doğru ve uygun olandır. Yine, bu vatandaşlarımıza
acil durumlarda protez, büyük cihaz ve acil yardım imkânları sağlanmaktadır.
Acil durum yoksa, bu imkânlar yetkili makamların izniyle sağlanmaktadır.
Ülkemizde, bu vatandaşlar için yapılan sağlık yardımı giderleri, karşı taraf
kurumca ödenmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız ile Hollanda
Krallığı arasındaki bu anlaşmayla, daha önce Hollanda'da çalışan ve yurduna
dönen işçimiz ve yakınları için, haklar yeniden gözden geçirilmekte ve revize
edilmektedir. Bunlar uygun şekilde düzenlenmiş ve anlaşmaya bağlanmıştır. Bu
anlaşmayla, Hollanda'daki ve Türkiye'deki sosyal güvenlik yasaları arasındaki
farklı durumun ortaya çıkardığı mahzurlar ortadan kaldırılmıştır. Değerli milletvekilleri,
bugün Hollanda, Almanya, Fransa, Belçika gibi ülkelerde yüzbinlerce Türk işçisi
çalışmaktadır. Bunların pek çoğu bulundukları ülkede patron; yani, işveren
olmuştur. Büyük bir bölümü de emeklilik hakkı kazanmasına rağmen, bu ülkelerde
kalmış ve Türkiye'ye dönmeyi düşünmemektedir. Bunların çocukları hatta
torunları da o ülke vatandaşı olmuştur. Bu ülkelerdeki bu insanlarımız hem
maddî olarak hem de sayı olarak büyük bir güç haline gelmekte ve bulundukları
ülkede, gelecekte etkili olmak durumundadırlar. Fakat, ülke olarak yeterli ilgi
ve alakayı gösteremediğimiz ikinci ve üçüncü kuşak bu Türklerin çoğu maalesef
ülkemiz için kaybedilmiş hale gelmektedir. Özellikle, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının bunlarla ilgili bölümü daha fazla gayret sarf etmeli ve
bu durumdaki vatandaşlarımıza daha fazla ilgi göstermelidir. Bu sayede, bu
vatandaşlarımız bizden kopmayacak ve gelecekte, ülkemizin menfaatını savunan
büyük bir güç olacaklardır. Bu ülkelerle yapılacak olan anlaşmalarda, bu konuda
gerekli hassasiyet gösterilmeli ve gerekenler yapılmalıdır. Bu duygu ve düşüncelerle,
imzalanan bu anlaşmayla ilgili tasarının hayırlı olmasını diliyor; Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Doğru Yol
Partisi Grubu adına konuşan Gaziantep Milletvekilimiz Sayın İbrahim
Konukoğlu'na ben de teşekkür ediyorum gösterdiği bu anlayış nedeniyle. Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Kırıkkale Milletvekili Sayın Kemal Albayrak. Buyurunuz efendim. (AKP
sıralarından alkışlar) AKP GRUBU ADINA KEMAL
ALBAYRAK (Kırıkkale) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli
üyeleri; 459 sıra sayılı, 14 Aralık 1972 Tarihli Avrupa Sosyal Güvenlik
Sözleşmesinin 7 nci ve 26 ncı Maddeleri Uyarınca, 5 Nisan 1966 Tarihli Hollanda
Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti Arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin
Revizyonunu Amaçlayan Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, AK
Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım. Değerli milletvekilleri,
toplumsal hayatın belki de en önemli unsurlarından birisi, bireylerin karşı
karşıya kaldıkları risklerde birbirlerine destek olabilme imkânı
bulabilmeleridir. Sosyal güvenlik sistemi, özünde, bu dayanışma ihtiyacının
ülkeler ölçeğinde kurumlaşması olarak tanımlanabilir. İşlevi ve etkinliği
açısından tutarlı ve sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi, güçlü bir
toplumsal dayanışma ve dolayısıyla, güçlü bir gelişme potansiyeli yaratacak en
önemli unsurlardan biridir. İkinci Dünya Savaşının
ardından hızla yaygınlaşan sosyal güvenlik sistemleri, ülkeler arasında mevzuat
değişikliğini gündeme getirmiştir. Değerli milletvekilleri,
biz de, sosyal korumaya, güvenceye taraftarız. Hedefimiz, dışarıda yaşayan veya
başka ülkelerde çalışıp, ülkemizde ikamet eden vatandaşlarımızın
karşılaştıkları sorunları çözmek ve ülkelerarası mutabakatın neticesi olarak da
bunu karşılıklı imza altına almaktır. Artık, Türkiye'nin, katı değil, esnek,
dış dünyayla uyumlu, karşılıklı menfaatlarına dayanan esnek düzenlemelere
ihtiyacı vardır. Küreselleşme,
uluslararası dış pazarlara açılma, rekabet gücünü artırma, karşılıklı ticarî ve
ekonomik ilişkiler, elbette sosyal güvenlik alanında revizyonu
gerektirmektedir. Bugün pek çok insanımız, Avrupa'da, Türk Cumhuriyetlerinde
bazı gerekçelerden dolayı bulunmaktadır. Bunların eğitimiyle, sağlığıyla,
sosyal güvenlikleriyle ilgili bazı düzenlemelerin yapılması gereği ister
istemez hasıl olmaktadır. Değerli milletvekilleri,
günümüzde pek çok ülkede sosyal güvenlik sistemleri sıkıntılı bir dönem
yaşamaktadır. Bunda da yaşanan ekonomik durgunluğun yanı sıra küresel
işsizliğin artması etkili olmaktadır. Bireyler, hangi ülkede olursa olsun her
türlü risk karşısında geleceğini güvencede görmek ister. Bu da, uluslararası
ilişkiler kapsamında mevzuat ve karşılıklı resmî anlaşmalarla olur. Bu nedenle,
bu anlaşmanın onaylanması gerekmektedir. Elbette, Türkiye ile
Hollan'da arasında çok eskiye dayanan birtakım anlaşmalarımız mevcuttur. Bu
anlaşmalar ticarî alanda olmuştur, vergilenme alanında olmuştur, çifte
vergilendirmenin önlenmesiyle ilgili olmuştur, enerji alanında olmuştur. Yine,
ulaştırma, çevre, sağlık, bilimsel işbirliği konularında da ilişiklerimiz
olmuştur. Bu nedenle, söz konusu
anlaşmayla, halen yürürlükte bulunan ikili sosyal güvenlik sözleşmesinin
hastalık ve analık sigortası uygulamasına ilişkin hükümleri yerine, daha geniş
hakları kapsayan Avrupa Güvenlik Sözleşmesindeki maddelerin uygulanması onayı
vardır. Yine, Türkiye'de ikamet
eden ve Hollanda'dan aylık alan vatandaşlarımızın -yine, sağlıkla ilgili-
protez, büyük cihazlar ve büyük önem taşıyan diğer yardımların sağlanması,
mutlak acillik halleri hariç yetkili makamın iznine bağlıdır; ancak, şayet, bu
sağlık yardımları mutlak bir acillik halinde sağlanmışsa, ikamet eden veya
geçici olarak bulunan yerdeki kurum, yetkili kuruma durumu derhal bildirerek,
bunlar yerine getirilir. Hollanda'da çalıştıktan
sonra Türkiye'ye dönen ve Hollanda'da sigortalılığını devam ettirmek isteyen
vatandaşlarımızın, Hollanda'daki asgarî ücret üzerinden isteğe bağlı sigorta
primi ödemelerine imkân sağlanması da yine bu tasarı içerisindedir. Türkiye'de ikamet eden
çocuklar için ödenmesi gereken çocuk parasının, yine, o çocuğa bakan kimselere
ödenmesi de bu tasarıyla getirilmiştir. Değerli arkadaşlar,
içinde bulunduğumuz konum itibariyle, dünya devletleriyle, Avrupa devletleriyle
elbette bazı ilişkilerimiz olacaktır. Her ülkenin birbiriyle birtakım
ilişkilerinin olması zarurettir. Eğer yaşıyorsak, bu bir gerçektir. Tabiî, her
ülkenin de, kendine göre, her konuda, bazı mevzuatları vardır; ama, bilim ve
tekniğin gelişmesi, ekonomideki dengelerin değişmesi neticesinde, ülke
bireyleri, değişik ülkelerde bazı faaliyetler yürüttükleri için, oradaki
mevzuatlarla, yine, ülkemizdeki mevzuatların uyumunu sağlayan yasaların
çıkarılmasının ülke menfaatına olacağı bir gerçektir. Bundan dolayı da, bu tip
yasaların, aslında, onaylanmasında geç kalındığını, daha önce yapılması gerekirken
şimdi yapıldığını, dolayısıyla da, bu Meclisi tebrik etmek gerektiğini
belirtiyor; bundan dolayı da, hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Sayın Kemal
Albayrak Milletvekilimize ben de teşekkür ediyorum. Saadet Partisi Grubu
adına, Ankara Milletvekili Sayın Rıza Ulucak. Buyurun Sayın Ulucak. (SP
sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA RIZA
ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkan, 14 Aralık 1972 Tarihli Avrupa Sosyal Güvenlik
Sözleşmesinin 7 nci ve 26 ncı Maddeleri Uyarınca, 5 Nisan 1966 Tarihli Hollanda
Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti Arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin
Revizyonunu Amaçlayan Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 459 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Meclisimizin Sayın Başkanını ve siz değerli üyelerini, Partim ve şahsım adına
saygıyla selamlıyorum; ayrıca, Başkanımıza, görevinde başarılar diliyorum. Bu münasebetle, ülkemiz
ile Hollanda Krallığı ilişkilerine kısaca değinmek istiyorum. Hollanda'da 310 000
civarında vatandaşımız bulunmaktadır. Bu vatandaşlarımızın yaklaşık 210 000'i,
aynı zamanda, Hollanda uyrukluğunu da taşımaktadır. Türkler, 680 000 yabancının
yaşadığı Hollanda'da en büyük yabancı grubu oluşturmaktadır. Hollanda, ülkede yaşayan
yabancı gruplara mensup kişileri etkin bir şekilde topluma entegre etmek,
mülteci ve göç rejimini daha katı hale getirerek, ülkeye mümkün olduğu ölçüde
az yabancı kabul etmek ve ülkede izinsiz ikamet eden yabancıları tespit ederek
sınır dışı etmek şeklinde özetlenebilecek bir yabancılar politikası
izlemektedir. Vatandaşlarımızın
Hollanda'ya göçü, 1964 İşgücü Anlaşmasıyla düzenlenmiştir; sosyal güvenlik
haklarının garanti altına alınması ise, 1966 yılında imzalanan Sosyal Güvenlik
Sözleşmesiyle sağlanmış bulunmaktadır. Hollanda, iş piyasasında,
işsizlik, süratle azalırken, 1990 yılı sonu itibariyle yüzde 2,7'dir. İşsizlik
oranı, ülkedeki yabancılar arasında yüzde 12, Türkler arasında ise yüzde 28
civarında seyretmektedir. Lahey Büyükelçiliğimizin
vatandaşlarımızla yaptığı çeşitli temaslarda, iş piyasasında var olduğu
belirtilen ayırımcılık işsizliğe bir gerekçe olarak gösterilse de, bir
diplomalılar ülkesi olan Hollanda'da mezun olmadan okulu terk eden gençlerin
istihdam piyasasına dahil olamadıkları görülmektedir. Bununla beraber, son
yıllarda, Türklerin, iş piyasasında işveren olarak büyük bir atılım yaptıkları
gözlenmektedir. 1986 yılında 1 895 olan Türk işçilerin sayısı, 1992 yılında 5
385'e, 1997 yılında ise 7 453'e yükselmiştir. Yaklaşık 18 000 kişi, bu
işyerlerinde istihdam olanağı bulmakta, 60 000 kişilik aile fertlerinin
geçimini sağlamakta ve yıllık 2,3 milyar Hollanda Florini ciroya ulaşıldığı
hesaplanmaktadır. Hollanda'da 5 yıl süreyle
yasal olarak ikamet eden 18 yaşından gün almış yabancılara ve bunun yanında,
Türk vatandaşlarına yerel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı tanınmaktadır.
Çeşitli siyasî partilerin listelerinden belediye encümen üyeliklerine seçilmiş
Türkler bulunmaktadır. Hollanda'da, yerel yönetimler, özellikle konut, eğitim,
sağlık, sosyal hizmet ve yardım alanlarında önemli yetkilere sahiptirler;
darısı bize diyorum bu hususta. 6 Mayıs 1998 tarihinde
yapılan genel seçimlerde Hollanda vatandaşlığını kazanmış ve oy kullanma
yaşındaki 80 000 Türk oy kullanmıştır. Seçimler sonucunda, Hollanda vatandaşı
iki Türk, İşçi Partisinden Nebahat Albayrak ile Liberal Partiden Fadime Özgün,
Hollanda ikinci meclisine seçilmişlerdir. Yine, aynı yıl yapılan yerel
seçimlerde, yaklaşık 100 vatandaşımız belediye meclisine seçilmiştir. Hollanda makamları, 1
Ekim 1997 tarihinden itibaren çifte vatandaşlık uygulamasına son vermişlerdir.
Hollanda makamları, buna gerekçe olarak, çifte vatandaşlık uygulamasının,
uluslararası özel hukukun temel ilkelerine ters düştüğünü göstermektedirler. Bu
yeni uygulamanın gerisinde yatan temel saiklerden biri, Hollanda'nın çifte
vatandaşlığın, entegrasyon sürecini yavaşlattığı kanısındadırlar. Yeni yasaya
göre, Hollanda vatandaşlığına başvuranlarda, başta, Hollanda'ca bilme, Hollanda
toplumuna ve kültürüne uyum sağlamış olma şartları aranmaktadır. Öte yandan, Hollanda'nın
imzaladığı 1963 tarihli Strasbourg Anlaşmasına değişiklik getiren 2 Şubat 1993
tarihli ikinci protokole göre, bazı şartların oluşması halinde, vatandaşlığa
geçmek için başvuru yapanların, eski vatandaşlıklarından feragat etmeleri
gerekmemektedir. Ben, diğer arkadaşlarımız
değindiği için, bu anlaşmanın teferruatlı bir şekilde gelişmesini arz
etmiyorum; yalnız, şu hususa değinmek istiyorum: 14 Aralık 1972 tarihli Avrupa
Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 7 nci maddesi hükmünce, bu sözleşmede belirlenen
prensipler esas alınmak suretiyle, iki veya daha fazla âkit tarafa, gerekli
görmeleri halinde, birbirleriyle sosyal güvenlik sözleşmeleri yapabilme yetkisi
tanınmıştır. Yine aynı sözleşmenin 26
ncı maddesinde de, sözleşmenin 20, 21, 23 ve 24 üncü maddeleri hükümlerinin
âkit taraflar arasında uygulanması için, bu âkit taraflar arasında, özel
şartları da muhtevi, iki veya daha çok tarafla anlaşmalar yapılmasının
gerektiği ifade olunmaktadır. Yetkili devletin
mevzuatına göre çeşitli yardımlara ilişkin kısımda, özellikle hastalık ve
analık yardımlarına hak kazanan kimseler belirlenmektedir. Sözleşme hükümlerine
göre, yardımlara hak kazanmak için gerekli şartları yerine getiren kimselere ve
bunların aile bireylerine, bu kimselerin hastalık ve analık yardımları
konusunda, âkit taraflardan birinin mevzuatına tabi olmaları şartıyla, yetkili
devlet ülkesi dışındaki bir âkit taraf ülkesinde de ikamet etmeleri halinde
uygulanacaktır. Sözü edilen maddelerde açıklanan
hallerde, protezler, büyük cihazlar ve büyük önem taşıyan diğer yardımların
sağlanması, mutlak acillik dışında, yetkili makamın iznine bağlanmıştır. Âkit tarafların
hükümetlerinin bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi için gerekli olan karşılıklı
anayasal usullerin tamamlandığını birbirlerine karşılıklı yazı yoluyla
bildirmeleri halinde, son bildirim tarihini izleyen ikinci ayın birinci günü
yürürlüğe girecektir. Ayrıca, hazırlanan nihaî protokolün, anlaşmanın
tamamlayıcı parçasını teşkil edeceği belirlenmiştir. Belirsiz bir süre için
düzenlendiği bildirilen anlaşmanın, âkit taraflardan birinin isteğiyle
feshedilebileceği de kabul edilmiştir. Şimdi, onaylanma
aşamasına gelinmiş olan bu anlaşma dolaysıyla şu hususu dile getirmek
istiyorum: Ülkemiz kaynaklarının harekete geçirilmesi hususunda gereken
gayretler gösterildiği ve gerçekçi tedbirlerin alındığı takdirde, artık, bir
sınıf olarak adlandırılan gurbetçi kardeşlerimize, yeni katılımlar değil -ki,
ilgili devletler, artık, işleri de bitmiş olduğu için olsa gerek, bu hususu
zorlaştırmaktadırlar- çeşitli sebeplerle ülkemizin muhtaç olduğu sermayesinin
dışarıya kaçırılması yerine, ülkemizde kullandırılmasını temin etmekle,
işsizliği ve yoksulluğu ortadan kaldırmak mümkün olacaktır. Bu güzel günlerin tez
vakitte gelmesi temennisiyle, Hollanda'daki vatandaşlarımıza kolaylıklar
sağlayan bu anlaşmanın onaylanmasının uygun bulunduğunu ifadeyle, hayırlı
olmasını diliyor, Yüksek Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (SP, ANAP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Rıza
Ulucak Milletvekilimize ben de teşekkürler ediyorum gösterdiği anlayış için. Gruplar ve şahısları
adına başka söz talebi olmadığı için, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Maddelere geçmeden önce,
çalışma süremizin, tasarının bitimine kadar uzatılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 1 inci maddeyi
okutuyorum: 14 ARALIK 1972 TARİHLİ AVRUPA SOSYAL GÜVENLİK SÖZLEŞMESİNİN
7 NCİ VE 26 NCI MADDELERİ UYARINCA, 5 NİSAN 1966 TARİHLİ HOLLANDA KRALLIĞI İLE
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ARASINDAKİ SOSYAL GÜVENLİK SÖZLEŞMESİNİN REVİZYONUNU
AMAÇLAYAN HOLLANDA KRALLIĞI İLE TÜRKİYE CUMHURİYETİ ARASINDA ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1. - 6 Ocak 2000
tarihinde Ankara'da imzalanan "14 Aralık 1972 Tarihli Avrupa Sosyal
Güvenlik Sözleşmesinin 7 nci ve 26 ncı Maddeleri Uyarınca, 5 Nisan 1966 Tarihli
Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti Arasındaki Sosyal Güvenlik
Sözleşmesinin Revizyonunu Amaçlayan Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti
Arasında Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - 1 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - 2 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - 3 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır. Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım. Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için 5 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulularını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun
rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - 14 Aralık 1972
Tarihli Avrupa Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 7 nci ve 26 ncı Maddeleri
Uyarınca, 5 Nisan 1966 Tarihli Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti
Arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Revizyonunu Amaçlayan Hollanda
Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylamasına katılan üye sayısı 217, kabul
201, mükerrer 16 oy çıkmış olup, ret ve çekimser oy yok. Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; ulusumuza hayırlı olmasını diliyorum. Kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için 18 Ekim 2001 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati : 19.07 V. – SORULAR VE CEVAPLAR (Devam) B) YAZILI SORULAR
VE CEVAPLARI |
|