Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 70

 

131 inci Birleşim (Olağanüstü)

24 . 9 . 2001 Pazartesi

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Açık bulunan Bayındırlık ve İskân Bakanlığına Afyon Milletvekili Abdülkadir Akcan'ın atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/880)

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Genel Kurulun 24.9.2001 Pazartesi günkü toplantısında Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesi hususundaki oylamanın tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına; Genel Kurulun 25.9.2001 Salı, 26.9.2001 Çarşamba, 27.9.2001 Perşembe, 28.9.2001 Cuma, 29.9.2001 Cumartesi ve 30.9.2001 Pazar günleri 11.00-23.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine; Genel Kurulun 1 Ekim 2001 Pazartesi günkü Birleşiminde Cumhurbaşkanının açış konuşmasından sonra başka konuların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. – SEÇİMLER

A) BAŞKANLIK DİVANINDA AÇIK BULUNAN ÜYELİĞE SEÇİM

1. – Başkanlık Divanında açık bulunan Başkanvekilliğine seçim

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz ile 288 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/803) (S. Sayısı : 737)

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili Ali Coşkun'un, internet kullanımına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/4552)

2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Meclis personeline ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/4580)

 

 

 

 


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geri verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan tasarının hükümete geri verildiği bildirildi.

Adana Milletvekili Yakup Budak ve 19 arkadaşının, tütün ekicilerinin;

Van Milletvekili Fethullah Erbaş ve 22 arkadaşının, Çingene asıllı vatandaşların,

Sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/207, 10/208) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin Anayasa Komisyonundaki görüşmelerinin tamamlanabilmesi maksadıyla Genel Kurul çalışmalarına 24.9.2001 Pazartesi gününe kadar ara verilmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Adalet,

Millî Savunma,

İçişleri,

Dışişleri,

Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor,

Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm,

Çevre,

Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler,

Tarım, Orman ve Köyişleri,

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme,

Dilekçe,

Plan ve Bütçe,

Kamu İktisadî Teşebbüsleri,

İnsan Haklarını İnceleme,

Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere gruplarınca aday gösterilen milletvekilleri seçildiler.

Alınan karar gereğince, 24 Eylül 2001 Pazartesi günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 15.24'te son verildi.

 

 

Ali Ilıksoy

 

 

Başkanvekili

 

Sebahattin Karakelle

 

Levent Mıstıkoğlu

 

 

 

Erzincan

 

Hatay

 

 

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

No. :178

 

 

II. – GELEN KÂĞITLAR

24.9.2001 PAZARTESİ

Tasarılar

1. – Özürlüler Hakkında Kanun Tasarısı (1/907) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.9.2001)

2. – Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/908) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.9.2001)

3. – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uganda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/909) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.9.2001)

4. – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Genel Ticarî, Ekonomik, Kültürel ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/910) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.9.2001)

5. – Türkiye Cumhuriyeti ile Slovenya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/911) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.9.2001)

6. – Tahsil Edilemeyen Hazine Alacağının Silinmesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/912) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.9.2001)

Rapor

1. – Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz ile 288 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/803) (S. Sayısı : 737) (Dağıtma tarihi : 22.9.2001) (GÜNDEME)

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

24 Eylül 2001 Pazartesi

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, bu arada bir maruzatım var: Muhterem üyelerimiz, bizden, gündemdışı söz istemektedir; ama, bildiğiniz gibi, olağanüstü toplantı ve tek gündem maddesi, hatta, gündemin dışında bir anayasa değişikliği olduğu için, milletvekili arkadaşlarımıza gündemdışı söz veremediğimizi ifade etmek isterim. Ayrıca, İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre, sayın hükümet, olağanüstü durumlardan geçen Türkiye için malumat verecekse, söz isteyip, Büyük Millet Meclisine malumat verebilir; ancak, onun da 20 dakika süreli olması kâfi gelmiyor. Dün, Sayın Dışişleri Bakanı, CNN'de çok kapsamlı bir açıklama yaptı; huzurlarınızda, şahsım ve sizler adına, Sayın Bakana teşekkür ediyorum; hiç olmazsa bilgilendik.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları bölümünde Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi var; okutuyorum:

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Açık bulunan Bayındırlık ve İskân Bakanlığına Afyon Milletvekili Abdülkadir Akcan'ın atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/880)

                                                                 19 Eylül 2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: Başbakanlığın, 19 Eylül 2001 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/15315 sayılı yazısı.

Açık bulunan Bayındırlık ve İskân Bakanlığına, Afyon Milletvekili Prof. Dr. Abdülkadir Akcan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 109 uncu ve 113 üncü maddeleri gereğince atanmıştır.

Bilgilerinize sunarım.

                                                        Ahmet Necdet Sezer

                                                               Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Danışma Kurulunun önerileri vardır; önce tümünü okutup işleme alacağım, sonra ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım:

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Genel Kurulun 24.9.2001 Pazartesi günkü toplantısında Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesi hususundaki oylamanın tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına; Genel Kurulun 25.9.2001 Salı, 26.9.2001 Çarşamba, 27.9.2001 Perşembe, 28.9.2001 Cuma, 29.9.2001 Cumartesi ve 30.9.2001 Pazar günleri 11.00-23.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine; Genel Kurulun 1 Ekim 2001 Pazartesi günkü Birleşiminde Cumhurbaşkanının açış konuşmasından sonra başka konuların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

No. : 78                                                                                           24.9.2001

Danışma Kurulunca aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 

 

 

Ömer İzgi

 

 

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

 

 

Başkanı

 

 

 

Aydın Tümen

 

İsmail Köse

 

 

 

DSP Grubu Başkanvekili

 

MHP Grubu Başkanvekili

 

 

 

İbrahim Yaşar Dedelek

 

Ali Rıza Gönül

 

 

 

ANAP Grubu Başkanvekili

 

DYP Grubu Başkanvekili

 

 

 

Bülent Arınç

 

Veysel Candan

 

 

 

AK Parti Grubu Başkanı

 

SP Grubu Başkanvekili

 

 

Öneriler:

1- Genel Kurulun 24.9.2001 Pazartesi günkü toplantısında Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesi hususundaki oylamanın tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

2- Genel Kurulun 25.9.2001 Salı, 26.9.2001 Çarşamba, 27.9.2001 Perşembe, 28.9.2001 Cuma, 29.9.2001 Cumartesi ve 30.9.2001 Pazar günleri 11.00-23.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.

3- Genel Kurulun 1 Ekim 2001 Pazartesi günkü birleşiminde Cumhurbaşkanının açış konuşmasından sonra başka konuların görüşülmemesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Söz isteyen var mı?.. Yok.

Şimdi, ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım:

Öneriler:

1- Genel Kurulun 24.9.2001 Pazartesi günkü toplantısında Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesi hususundaki oylamanın tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Birinci öneriyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İkinci öneriyi okutuyorum:

2.- Genel Kurulun 25.9.2001 Salı, 26.9.2001 Çarşamba, 27.9.2001 Perşembe, 28.9.2001 Cuma, 29.9.2001 Cumartesi ve 30.9.2001 Pazar günleri 11.00-23.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Üçüncü öneriyi okutuyorum:

3.- Genel Kurulun 1 Ekim 2001 Pazartesi günkü birleşiminde, Cumhurbaşkanının açış konuşmasından sonra başka konuların görüşülmemesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. – SEÇİMLER

A) BAŞKANLIK DİVANINDA AÇIK BULUNAN ÜYELİĞE SEÇİM

1. – Başkanlık Divanında açık bulunan Başkanvekilliğine seçim

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanında boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen Başkanvekilliği için, Tunceli Milletvekili Kamer Genç aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Genç, hayırlı olsun, aramıza hoş geldiniz.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarısı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz ile 288 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu raporunun birinci görüşmelerine başlıyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.– Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz ile 288 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/803) (S. Sayısı: 737) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu, 737 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin, Demokratik Sol Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Tayfun İçli, Saadet Partisi Grubu adına Çorum Milletvekili Sayın Yasin Hatiboğlu, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kilis Milletvekili Sayın Mehmet Nacar, Doğru Yol Partisi Grubu adına Amasya Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya, Anavatan Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Beyhan Aslan söz istemişlerdir.

                                               

(1) 737 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Sayın milletvekilleri, şahısları adına şu ana kadar 30 sayın milletvekili müracaat etmiştir; ancak, 25 sayın milletvekili arkadaşımız aynı saatte, saat 9.01'de müracaat ettiğinden dolayı adlarını okuyacağım ve kura çekeceğim efendim:

Aydın Tümen

Ankara

Sadık Yakut

Kayseri

Salih Kapusuz

Kayseri

Mehmet Ali Şahin

İstanbul

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Evliya Parlak

Hakkâri

Masum Türker

İstanbul

Rahmi Sezgin

İzmir

Necdet Saruhan

İstanbul

Osman Kılıç

İstanbul

Edip Özgenç

İçel

Namık Kemal Atahan

Hatay

Hüseyin Tayfun İçli

Ankara

Yasin Hatiboğlu

Çorum

Veysel Candan

Konya

Mehmet Zeki Okudan

Antalya

Mehmet Zeki Çelik

Ankara

Latif Öztek

Elazığ

Mehmet Bekâroğlu

Rize

Lütfü Esengün

Erzurum

Yakup Budak

Adana

Şeref Malkoç

Trabzon

Suat Pamukçu

Bayburt

Nezir Aydın

Sakarya

Mehmet Batuk

Kocaeli

25 arkadaşımızın arasından 2 kişi konuşacak; ama, biz 1'i yedek olmak üzere 3 kişi seçelim efendim.

Kurada seçilen arkadaşlarımızın isimlerini okuyorum:

Şeref Malkoç

Trabzon

Edip Özgenç

İçel

Yakup Budak

Adana

Tutanaklara geçmesi yönünden söz isteyen diğer arkadaşlarımızın isimlerini de okuyorum efendim:

Fahrettin Kukaracı

Erzurum

Kamer Genç

Tunceli

Musa Uzunkaya

Samsun

Ali Güngör

İçel

Bülent Arınç

Manisa

DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) - Sayın Başkan, bir hususu ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) - Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 62 nci maddesi, her görüşmenin başından sonuna kadar, hükümet adına görüş bildirmek üzere, Başbakan veya ilgili bakan veya yetkilendirilmiş bir kamu görevlisinin hazır bulunmasını gerekli görmektedir. Partilerarası uzlaşma komisyonunca, yoğun çalışmalar ve mutabakat sonucunda hazırlanan Anayasa değişiklik metni, belirli sayıdaki milletvekili tarafından teklif olarak sunulmuş ve Anayasa Komisyonunca da olgunlaştırılarak huzurunuza gelmiş bulunmaktadır. Bakanlar Kurulunun, Anayasada değişiklik yapılması yönünde tasarı sunma imkânı bulunmamaktadır. Partilerarası uzlaşma komisyonuna başkanlık etmiş ve bilahara bakan olmuş bir arkadaşınız olarak, bu toplantılarda, bir milletvekili sıfatıyla bulunmak ve katkı sağlamak niyetinde olduğum hususunu bilgilerinize arz ediyorum.

BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakan, niçin o kürsüde oturduğunu ifade ettiler. Tahmin ediyorum mesele anlaşılmıştır.

Gruplar adına ilk söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin'in.

Buyurun efendim. (AKP sıralarından alkışlar)

AKP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, Meclisimizin saygıdeğer üyeleri; hepinizi, Parti Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum; yeni çalışma yılımızın hayırlı hizmetlere vesile olmasını da diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, Meclisimizin olağanüstü toplanmasını gerekli kılacak kadar önemli bir teklif paketini görüşüyoruz. Anayasanın 37 maddesinde değişiklik öngören bu teklif, siyasî partilerimizin üzerinde anlaştıkları bir uzlaşma teklifidir. Hem bu yönüyle, yani, uzlaşma kültürüne katmış olduklarıyla hem de 1982 Anayasasında en geniş çaplı değişiklik paketi olması dolayısıyla, çok anlamlı bir çalışma yaptığımız inancındayım.

Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, 1982 Anayasasında değişiklik teklifinin tümü üzerindeki görüşlerimizi üç ana başlık halinde sizlere takdim etmek istiyorum: Birincisi, bir ülke için, özellikle ülkemiz için anayasanın önemi nedir; ikincisi, bize göre ideal bir anayasa nasıl olmalıdır; üçüncüsü, bu teklif, yani, 37 maddelik bu anayasa değişiklik teklifi bu hedefleri karşılamakta mıdır; bu teklif paketi yasalaşırsa Türkiye'de ne değişecektir veya ne kadar değişecektir.

Saygıdeğer arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti 100 yaşına yaklaşıyor. Çokpartili siyasî hayata geçeli elli yıldan fazla oldu. Bu süre içinde ulusça aldığımız mesafeyi hiç şüphesiz küçümseyemeyiz; ancak, yeterli görmemiz de mümkün değildir; çünkü, bu süre içinde ne ekonomik sorunlarımız ne sosyal problemlerimiz hâlâ  çözülemedi; hatta, üzülerek belirtmek zorundayım ki, daha da ağırlaştı.

Peki, sorun nerede? Bize göre sorun, eksik demokrasiyle yönetiliyor olmamızdadır; bir türlü, millet iradesinin her alanda tek belirleyici kılınamayışındadır. Demokrasi yerine, devleti birey karşısında aşırı güçlendiren, insan haklarını dar çerçevelere hapseden, hukuk devletini ve yargı bağımsızlığını daha da bozan ara dönem dayatmalarıyla, sıkıyönetimlerle, olağanüstü hal rejimleriyle sorunların çözüleceğinin zannedilmesidir; ama, çözülmedi, çözülemedi. İşte, geldiğimiz nokta ortada... Şimdi, yeni bir binyılın başındayız, yeni bir asrın ikinci yılına yaklaşıyoruz; artık, tam demokrasiyi, eksiksiz demokrasiyi kurmanın ve sorunları bir de tam demokrasi içinde çözmeye çalışmanın zamanıdır diye düşünüyoruz. O zaman görülecektir ki değerli milletvekilleri, her türlü fikrin özgürce söylenebildiği, millet iradesinin tek belirleyici olduğu, hoşgörünün hâkim bulunduğu bir Türkiye'de bu sorunlar daha kolay, daha çabuk çözülecektir. Nitekim, dünya örnekleri de bunu göstermiyor mu?! O halde, Türkiye'nin geleceği, kendini dünyadan soyutlamakta değil, dünyadaki gelişmelere ayak uydurmaktadır, demokrasiyle arasındaki engelleri birer birer kaldırmaktadır, ekonomik ve siyasî ilişkilerin demokrasiden ve insan haklarından bağımsız gelişemeyeceğini görmektedir, ekonomik alanda dünyayla rekabet edebilmenin yolunun demokrasi ve insan hakları alanında dünyayla rekabetten geçtiğini görmekte ve bilmektedir.

Saygıdeğer arkadaşlarım, gerek küreselleşme ve gerekse Avrupa'yla bütünleşmenin gerekleri, Türkiye'nin, sistemini yeni baştan gözden geçirmesini zorunlu kılmaktadır. Türkiye'nin, her alanda, siyasî, hukukî, iktisadî, ama, her alanda yenilenmeye ciddî olarak ihtiyacı vardır. Bu yenilenme ihtiyacı, sadece dış şartların ve uluslararası konjonktürün ortaya çıkardığı bir zorunluluk da değildir. Daha insanî, daha uygar ve daha çağdaş bir sosyoekonomik sistemi, herhangi bir dış etki olmasa bile, kendimiz için tesis etmek zorundayız. Hemen hemen herkes görüyor ve biliyor ki, ülkemizde, insan haklarına saygının hukukî ve fiilî dayanakları son derece zayıftır; hukuk devleti güvenceleri sağlam değildir; demokrasi, maalesef, vesayet görüntüsü vermektedir, rekabetçi bir piyasa ekonomisi tam anlamıyla yoktur; özerk ve dinamik bir sivil topluma sahip değildir; ayrıca, Türkiye'nin, komşularıyla ilişkileri de şu veya bu ölçüde gerilimlidir. Bütün bunların düzelmesi, gerçekten, yeni bir bakış açısına ve çok yönlü bir değişim programına ihtiyaç göstermektedir. Bunun için ilk yapılması gereken, bir toplumsal mutabakat metni olması gerekli Anayasayı sivilleştirmektir; çünkü, siyasal bir kurum olarak anayasalar, siyasî, sosyal ve ekonomik hedeflerin gerçekleşmesini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu noktada şu tespiti yapmak zorundayız: Türkiye'nin sorunlarının çözülemeyişinin ve daha da karmaşık hale gelmesinin baş nedenlerinden biri, bizatihi 1982 Anayasasının kendisidir. 1982 Anayasası, gerek hazırlanışı ve gerekse yürürlüğe girişi itibariyle, hep tartışılmış ve tartışılmaya da devam etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, gerçekte anayasa yapmanın amacı, siyasî özgürlüğü garanti etmek üzere, devlet iktidarını birey haklarıyla sınırlamak ve onun kullanımını öngörülebilir kurallara bağlamaktır. Halbuki, 1982 Anayasası, bu yaklaşımlardan çok uzak bir şekilde hazırlanmış; önce, hak ve özgürlükleri belirlemiş, sonra, onlara sınırlama, kullanımını durdurma ve hatta kaldırma yoluyla istisnalar getirmiştir; âdeta, kaşıkla verdiğini kepçeyle almıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu anayasa, bu haliyle, yeni yüzyılın isteklerine ve şartlarına cevap vermekten çok uzak hale gelmiştir. O halde, toplumun taleplerine cevap veremeyen, sorunlarına çözüm üretemeyen, üstelik, sorunları daha da ağırlaştıran mevcut anayasa değişmelidir. Biz, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, baştan sona, yeni bir anayasanın gerekliliğine inanıyoruz. Bu, anayasanın nasıl yapılacağı, neler içereceği kadar da önemlidir bize göre.

Yeni bir anayasa yapılırken, hatta, değişiklik bile yapılırken şu hususlar hiçbir zaman gözardı edilmemelidir: Hiçbir kısıtlama ve baskı altında olmaksızın, toplumun bütün kesimlerinin görüşlerinin serbestçe açıklanabileceği bir ortam oluşturulmalıdır. Bir anayasa oluşumunda bütün vatandaşlara kanallar açılmalı; vatandaşlarımız, anayasanın ne anlama geldiğini, güncel yaşamında etkisinin ne olduğunu hissetmeli; velhasıl, toplumun her kesimi anayasa yapımına yön verebilmelidir. Toplumun ortaya çıkacak talepleri, beklentileri, arzuları, anayasa yapıcı tarafından iyi tespit edilmeli; bu toplumsal talepler ve uzlaşma noktaları; yani, siyasal toplum ile sivil toplumun birleştiği noktalar anayasa metni haline getirilmelidir.

Değerli arkadaşlarım...

BAŞKAN - Sayın Şahin, bir dakika efendim...

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Buyurun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, salonda çok uğultu var; rica etsem efendim; konuşma ihtiyacı duyan sayın milletvekilleri kuliste konuşabilirler. Hatibi ben dahi duymuyorum.

Buyurun Sayın Şahin.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Anayasa yapımı sürecinde farklı görüş sahipleri arasında mümkün olduğunca mutabakat üretilmeye çalışılmalı; mutabakat sağlanamayan hususlar kural haline getirilmemelidir ve bilhassa, 1961 ve 1982 Anayasalarının yapılış yönteminden uzaklaşıldığı ölçüde anayasanın yapımı demokratikleşmiş olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, yeni anayasa, yeni bir anayasal mühendislik denemesi değil, halkın iradesi ve taleplerini, demokratik temelde, devlet yapısında yansıtan bir belge olmalıdır.

Düşündüğümüz yeni anayasa, kısa, öz ve açık olacaktır. İnsan hakları her şart altında saklı tutulacaktır; hukuka bağlı olmayan hiçbir otorite tesis edilmeyecektir; hiçbir ideolojik projeye bağlayıcılık tanınmayacaktır; çünkü, devleti bir ideolojiyle tanımlamak, onun bütün toplumsal alanlara müdahalesine açık kapı bırakmak demektir.

Değerli arkadaşlarım, düşündüğümüz, kısa, öz ve açık olacak anayasa, dinî veya ideolojik nedenlerle vatandaşlar arasında ayrım yapılabilmesine açık kapı da bırakmamalıdır. Ayrıca, kamusal müzakere ve siyasete katılımdan hiçbir grup dışlanmamalı; örgütlenme özgürlükleri hiçbir ideolojik ayrım olmaksızın güvence altına alınmalıdır. Bizim, kısa, öz ve açık olarak nitelediğimiz anayasa bunları öngörmektedir.

Hem siyasî hem de iktisadî devletçilik, mutlaka, bu anayasayla tasfiye edilmelidir. Biz, halkımızın, gerçekten, demokratik müzakere ve katılım yoluyla kendi anayasasını yapabilmesi halinde, bunun, toplumda büyük bir rahatlamaya yol açacağına inanıyoruz. Toplumun, anayasayı, kendinin olarak görmesi, diğer sorunların çözümünde peşinen bir avantaj sağlayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, biz, cumhuriyeti ve onun temel niteliklerinin sınırlarının daraltılarak değil, sınırlarının genişletilerek korunacağına inanıyoruz. Demokrasi, standartları yükseltilerek korunur. Laiklik, devletin dinler ve inançlar karşısında tarafsızlığı, inanç, din ve vicdan özgürlüğüyle korunur. Sosyal hukuk devleti, adaletle, refahın tabana yayılmasıyla, herkese iş ve aş temininin yolunu açacak ekonomik tedbirlerle korunur. Aksi uygulamalar, kitlelerin, demokratik ve laik cumhuriyete olan inancını sarsabilir, kurumlara olan güvencini sarsabilir. O bakımdan, daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi, rejim için tehlike değil, bize göre, daha fazla güvencedir.

Saygıdeğer arkadaşlarım, bir toplum için anayasanın önemi ve yeni bir anayasa için düşüncelerimi, düşüncelerimizi ifade etmeye çalışıyorum. Konuşmamın başında da belirttiğim gibi, bugün, Genel Kurulumuzda Anayasada değişikliği öngörülen bir uzlaşma paketini görüşüyoruz. Hedeflerimizi tam karşılamasa da, ileriye doğru adım saydığımız bu paketi, bu teklifi destekliyoruz, Anayasa Komisyonunda da destekledik Adalet ve Kalkınma Partisi olarak. Önerge bile vermedik. Bizim vereceğimiz değişiklik önergelerini diğer partilerin değişiklik önergeleri takip eder de, böylece, bu uzlaşma bozulabilir, paket delinebilir endişesini taşıdık; o nedenle vermedik.

Biz, bu paketi önemsiyoruz; çünkü, Türkiye'nin, Türk insanının buna ihtiyacı var; buna inanıyoruz. Temel hak ve hürriyetleri daha da güvenceye alacak düzenleme ve uygulamalara Türkiye'nin ihtiyacı olduğuna inanıyoruz. Halkımız, daha iyisine, daha güzeline, daha ilerisine, daha çağdaş olanına layıktır; buna inanıyoruz ve bizim, ulusça, uluslararası taahhütlerimiz bakımından da böyle bir değişikliğe ihtiyacımız var; bunu da gerekli görüyoruz; çünkü, Avrupa Birliğine ulusal programı takdim ettik, onun gereklerini de yerine getirmenin Türkiye'nin, hükümetin ve bu Meclisin görevi olduğuna inanıyoruz.

Saygıdeğer arkadaşlarım, dünya giderek küreselleşiyor; artık, uluslar kendi başlarına değil. Bu nedenle, dünyada hukuk birliği olmazsa bile, hukuk paralelliği artık kaçınılmaz hale gelmiştir ve belki de en önemlisi değerli arkadaşlarım, Meclisimizin böyle bir değişiklik yapmaya ihtiyacı vardır.

Millet iradesiyle oluşan şu Meclis, olağanüstü dönem ürünü, kurucu meclis ürünü olan 1982 Anayasasını değiştirmeye gücü yetmez iddialarını çürütmeli ve millete layık olduğunu göstermelidir. Tüm partileriyle ve milletvekilleriyle bu sınavı başarmalıyız. Bu, bizim, şu Meclisin bir onur borcudur; buna inanıyoruz. Bunu başardığımızda değerli arkadaşlarım, Anayasa Komisyonunda olduğu gibi, 37 madde olarak yasalaştırdığımızda, arkasından, bu Parlamento daha iyilerini yapma imkânı bulacaktır.

Bu paket yasalaşırsa ne olacak; bu paket, bu Meclisten çıkar ve yürürlüğe girerse, Anayasanın 37 maddesi değişirse neler değişecek? Bu soruya cevap vermeye çalışacağım konuşmamın bu bölümünde.

Değerli milletvekilleri, temel hak ve hürriyetler, mevcut Anayasada özel sınırlama sebeplerinin yanı sıra genel sınırlama sebepleriyle de sınırlanabilmiştir; ama, bu paketle, bu sınırlama sebepleri artık kısaltılmakta, âdeta hak ve özgürlükler istisna, sınırlama ve kısıtlamalar kural halindeyken, bunu tersine çevirmeye çalışan bir anlayışla hazırlanmıştır.

Bu teklif gerçekleşirse, hak ve özgürlükler, artık, sadece, ilgili maddelerinde öngörülen özel sınırlama sebepleriyle ve özüne dokunulmaksızın sınırlanabilecektir. Bu, temel hak ve hürriyetler için bir iyileştirmedir, ileriye doğru bir adımdır bize göre.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de gözaltı süresi, toplu işlenen suçlarda çok uzundur  ve onbeş gündür. Bu teklif, bu süreyi yedi güne indirmektedir. Aslında, Avrupa Birliği ülkelerinde bu süre dört gündür. Keşke, bu yedi güne indirdiğimiz süreyi, bu Meclisimizde bir imkân bulsak da dört güne indirsek, çok daha iyi olur kanaatindeyim. Bu adım da, ayrıca çok ileri bir adımdır; buna inanıyoruz.

Diğer yandan, herhangi bir iddiayla yakalanan ya da tutuklanan kişi veya kişilerin durumunun yakınlarına bildirilmesi bu Anayasaya göre zorunlu değildir. Zorunlu olmadığı için, gözaltında kaybolduğu ileri sürülen insan sayısı ülkemizde oldukça çoktur. Nitekim, hatırlayacaksınız, aylarca, hatta yılı aşan süre, İstanbul'da Galatasaray Lisesinin önünde kayıp yakınlarının  -hafta sonu- cumartesi eylemleri vardı. Gözaltında yakınlarını kaybettiklerini söylüyorlar ve bulunmasını istiyorlardı. Şimdi bu anayasa değişikliğiyle, gözaltına alınan veya tutuklanan kişinin yakınlarına, gözaltında veya tutuklanmıştır diye derhal bildirilme zorunluluğu getiriliyor ve bu konuda getirilmiş olan istisna da ortadan kaldırılıyor. Bu da, bize göre, insan hak ve özgürlükleri için ileri bir adımdır.

Özel hayatın gizliliği kuralı daha da güvenceye alınıyor. Kimsenin üstü, özel kâğıtları, eşyası, evi, mahkeme kararı olmadan aranılamayacak. Acele hallerde bile, yetkili merciin yazılı emri aranacak; bu emir dahi, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulacak.

Düşüncelerin açıklanması ve yayılması önünde Anayasada yer alan bazı engeller Anayasadan çıkarılıyor.

Anadilin kullanılması önündeki anayasal kısıtlamaya son veriliyor.

Dernek kurma, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı gibi kolektif özgürlük alanında, tam olmasa bile, iyileştirmeler yapılıyor ve belki de en önemlilerinden biri, kanuna aykırı olarak elde edilmiş olan bulguların delil olamayacağı anayasal güvenceye kavuşturuluyor.

Ölüm cezası, savaş, yakın savaş ve terör suçlarıyla sınırlı hale getiriliyor.

Kadın-erkek eşitliği ilk kez Anayasamıza giriyor.

Kamulaştırma bedellerinin ödenmesinde vatandaşların uğradıkları maddî kayıpların giderilmesi için tedbir alınıyor; çünkü, bu konuda, Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından çokça tazminata mahkûm edildi.

Devlet, artık işsizleri de koruyacak bu anayasa değişikliğiyle.

Hiç şüphesiz ki, memurlara sendika hakkı konusunda yapılanları yeterli görmüyoruz; ama, "işçi" yerine "çalışanların" Anayasaya girmiş olmasını dahi ileriye doğru bir adım olarak telakki ediyoruz. Ayrıca, asgarî ücretin tespitinde, sadece ülkenin ekonomik durumunun değil, çalışanların geçim şartlarının da göz önünde bulundurulacak olması da bir iyileştirmedir; bu anayasa değişikliğiyle, bu da yapılmaktadır.

Seçim yasalarında, seçim yasalarını yapmada, yasama organı bir esnekliğe kavuşuyor. Siyasî çıkar amaçlı seçim yasası çıkarma da zorlaştırılıyor ve belki de en önemlilerinden biri, siyasî partilerin güvenceye kavuşturulmasıyla ilgili 69 uncu maddede yapılan değişikliktir. Bu değişikliği yeterli görmüyoruz; ama, ileriye doğru bir adım olarak telakki ediyoruz, diğer iyileştirmeler gibi; daha da mükemmelleştirilebilir.

Sayın Masum Türker'in geçenlerde bir yazısını okumuştum; orada diyordu ki "bu ülkede herkes serbest, siyaset grekoromen." Siyaseti, grekoromen yapmaktan kurtarmalıyız. Bunun için de, mutlaka 69 uncu maddede yapılan bu değişikliklerin daha ötesini bu Parlamento gerçekleştirmeli ve siyasetin özgürlük alanını genişletmelidir.

Değerli milletvekilleri, af çıkarmada, Meclise getirilen sınırlamayı da kaldırıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum.

Af çıkarmada, Meclise getirilmiş olan, 87 nci maddeyle getirilmiş olan sınır da kaldırılıyor. Eğer, Meclis bir af çıkaracaksa, bu konuda, istediği genişlikte bir af çıkarabilir; ancak, nitelikli çoğunluk getiriliyor; yani, en az 330 oyla... Bu konuda, Meclisin geniş bir konsensüsü aranıyor. Bunun da önemli olduğu kanaatindeyim.

Hazır buraya gelmişken, konuşmamı şöyle tamamlamak istiyorum, maddeler üzerinde yapılacak konuşmalarda, arkadaşlarımız, benim şimdi değinemediğim iyileştirmeleri mutlaka anlatacaklardır. 87 nci maddeden bahsettim son olarak. 87 nci madde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini ve yetkilerini düzenlemektedir. Bu görevlerinden bir tanesi -biraz önce ifade ettim- af çıkarmadır. Bunlardan bir tanesi de, savaş ilanına karar vermektir. Dünya, şu anda, çok ciddî bir bunalımla karşı karşıyadır. Türkiye üzerinde birtakım oyunlar oynanabilir. Bakın, bugünkü gazetelerde, çıkarılacak savaşla ilgili karargâhın Türkiye'de kurulacağına dair birtakım iddialar vardır. Ben, hükümetimizin bu konuda son derece duyarlı olduğuna inanıyorum, inanmak istiyorum. O bakımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisi olmaksızın, bu konuda hiçbir adım atılmamalıdır. Eğer, bu süreç biraz daha hızlanırsa, bir emrivakiyle karşılaşmamak için ve özellikle -temenni etmiyoruz, ama- çıkacak bir savaşta taraf durumuna girmememiz için, hükümetimiz çok ciddî tedbirler almalı ve Meclisi mutlaka bilgilendirmeli ve hatta, Mecliste gizli bir oturum dahi yapılarak, yetkililer, hükümetimiz, Dışişleri Bakanlığı, Meclisimizi bu konuda bilgilendirmelidir.

BAŞKAN - Sayın Şahin, teşekkür ediyorum efendim.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ben de teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sözlerimi şöyle tamamlıyorum: Bu anayasa değişikliği, yeterli olmasa bile, Türkiye'yi biraz daha ileriye doğru götürecek bir pakettir. Bu paketin, Anayasa Komisyonundan geçtiği şekliyle Meclisimizden de geçmesini temenni ediyoruz. Bu, Meclisimiz için bir onurdur. Bu onuru, burada bulunan tüm siyasî partiler ve milletvekilleri olarak, birlikte paylaşacağımıza inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Şimdi, söz sırası, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Tayfun İçli'de.

Sayın İçli, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi hakkında Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına saygılarımı sunuyorum.

1982 Anayasasının tepkisel bir anayasa olduğu, bu nedenle, ayrıntıya giren kısıtlama ve sınırlamalar içerdiği hemen herkesçe kabul edilmektedir.

Demokratik bir toplumda, anayasanın, çağdaş gereksinimler doğrultusunda, zaman içerisinde değiştirilmesi doğal, doğal olduğu kadar da zorunludur. Nitekim, 1987, 1993, 1995 ve 1999 yıllarında, Anayasamızın birçok maddesi değiştirilmiştir. Bu değişikliklerin yeterli olmadığı, değişikliklere yenilerinin eklenmesi gerektiği, toplumun tüm kesimlerince ifade edilmektedir. Gerçekten, 1982 Anayasasını aşma gereği, hem ulus hem de egemenliği ulus adına kullanan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri tarafından ortaya konulmaya devam ediliyor.

Değerli milletvekilleri, Demokratik Sol Parti, ulusal uzlaşmayı sağlayacak bir anayasa hazırlanmasını öncelikli görevleri arasında saymış ve bu konunun Mecliste süratle ele alınması için gerekli çabayı her dönem göstermiştir.

Anayasalar, kolay değişebilen metinler değildir. Öte yandan, anayasalarda bu konuda bağlayıcı ve zorlayıcı hükümler bulunduğundan, anayasa değişikliklerinin uzlaşma içerisinde yapılması zorunludur.

Bilindiği üzere, 1999 genel seçimleri, siyasî tercihleri çok farklı olan kesimleri Parlamentoya taşımıştır. Yapılacak anayasa değişikliklerinin, bu farklı siyasî tercihleri olan kesimlerle uzlaşarak yapılmış olması, başarının ne denli büyük olduğunu göstermektedir. Bu nedenlerle, Sayın Başbakanım ve Genel Başkanıma, siyasî partilerin sayın genel başkanlarına, üyesi bulunmaktan onur duyduğum Partilerarası Uzlaşma Komisyonu üyeleri ile Anayasa Komisyonu üyelerine ve siz değerli 21 inci Dönem milletvekillerine şükranlarımı sunuyorum.

Bu arada, şunu da özellikle vurgulamak istiyorum. Parlamentomuz, tarihinde ilk kez, bu denli geniş bir anayasa değişikliği yaparken, yüksek yargı mensuplarından bazılarının "bu Meclis Anayasayı değiştiremez" şeklinde açıklama yaparak milletvekillerini küçümsemelerini kınıyorum. (Alkışlar) Bu kişilere, bir düşünürün çok ünlü bir sözünü de bu vesileyle anımsatmak istiyorum: "Kendi eşiğini temizlemeyenlerin komşusunun damındaki kardan şikâyete hakları yoktur." (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

Bilindiği üzere, Partilerarası Uzlaşma Komisyonu, çalışmalarını tam bir uyum ve şeffaflık içinde kamuoyunu bilgilendirerek sürdürmüş; hazırladığı taslak metni, yaklaşık üç aylık bir süre, siz değerli milletvekillerinin, siyasî partilerin, akademik çevrelerin, anayasal kurumların ve diğer ilgililerin görüş ve eleştirilerine sunmuştur. Gerçekleştirilecek anayasa değişiklikleri gerçek ve katılımcı demokrasiyi hayata geçirirken, hukuk devletini, ülke bütünlüğünü ve ulusal birliğimizi, ülkemizde demokrasinin ve ulusal birliğin de gereği olan inançlara saygılı bir laik düzeni, insan hak ve özgürlüklerini de sağlam güvencelere bağlayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Komisyonumuz, Partilerarası Uzlaşma Komisyonunun ilke edindiği uzlaşma kültürü anlayışı içerisinde çalışmalarını tamamlamış ve Anayasa Değişiklik Teklifini olgunlaştırarak Genel Kurula sunmuştur. Teklif, Anayasanın 37 maddesinde değişiklik getirmekte; ayrıca, 87 nci maddede öngörülen değişiklikle ilgili bir geçici madde içermektedir. Bu teklifle Anayasada sistem değişikliği öngörülmüş, genel sınırlama nedenleri daraltılmış, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesindeki sistem ve sınırlama nedenleri esas alınarak, hak ve özgürlüklere ilişkin sınırlamalar madde metinleri içerisinde yer almıştır. Teklifte, toplu olarak işlenen suçlarda yakalanan ve tutuklanan kişilerin hâkim önüne çıkarılma süresi en çok onbeş günden yedi güne indirilmiş; ayrıca, yakalanan ve tutuklanan kişilerin yakınlarına derhal bildirim yükümlülüğü getirilmiştir. Anayasamızın 19 uncu maddesindeki bu değişiklik, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5 inci maddesindeki kriterlere uygun olarak yapılmıştır.

Teklifle, "özel hayatın gizliliği ve korunması" başlıklı 20, "konut dokunulmazlığı" başlıklı 21, "haberleşme hürriyeti" başlıklı 22 nci maddeler yeniden düzenlenerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesindeki kriterler ölçü alınmıştır.

Teklifle, Anayasamızın 26 ve 28 inci maddelerinde bulunan "kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dilde yayım yapılamaz" şeklindeki hüküm kaldırılmış; yapılan düzenlemeyle, düşünce ve anlatım özgürlüğünün sınırları genişletilmiştir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dil bulunmamaktadır. Bu konuda, doğrudan doğruya herhangi bir dili yasaklamamakla birlikte, yasaklama durumunda uygulanacak hükümleri Anayasanın 26 ve 28 inci maddeleri doğrultusunda düzenleyen Türkçeden Başka Dillerle Yapılacak Yayınlar Hakkında Kanun, zaten, 1991 yılında, Terörle Mücadele Yasasıyla yürürlükten kaldırılmıştır. O nedenle, uygulanması söz konusu olmayan bir yasağın, Anayasamızın 26 ve 28 inci maddelerinde bulunması uygun görülmemiştir.

Teklifle, Anayasamızın "dernek kurma hürriyeti" başlıklı 33, "toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" başlıklı 34, "kamulaştırma" başlıklı 46, "çalışma hakkı ve ödevi" başlıklı 49 ve "sendika kurma hakkı" başlıklı 51 inci maddelerinde değişiklik ve düzenlemeler öngörülmüş; bu değişiklik ve düzenlemelerle, Avrupa Birliğine tam üyelik için gerekli ekonomik ve siyasî kriterleri karşılamak, kamuoyu beklentileri doğrultusunda, çağdaş, demokratik standartlara ve evrensel normlara uygun insan hakları ve hukukun üstünlüğü amaçlanmıştır. Bu amaçlar doğrultusunda, Anayasamızın 40 ıncı maddesine fıkra ilavesiyle, devlete, işlemlerinde kişilere hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini bildirme zorunluluğu getirilmiştir.

Anayasamızın 36 ncı maddesi hükmüne "adil yargılanma hakkı" ilave edilmiş; Anayasamızın 38 inci maddesinde yapılan düzenlemeyle, ölüm cezası verilecek haller, savaş, yakın savaş ve terör suçları olarak belirtilerek diğer hallerde ölüm cezası kaldırılmıştır. Kaldırılan ölüm cezası yerine, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası, ceza mevzuatımızda mutlaka yerini almalıdır. Böyle bir düzenlemeyle, adlî hata veya herhangi bir nedenle yaşam hakkını yitirenlerin toplum vicdanında yaratacağı olumsuzluklar engellenecek, öte yandan, suçluların, gerçekten, cezalarını bir bedel ödeyerek çekmeleri sağlanacaktır.

Anayasamızın 38 inci maddesinde yapılan başka bir düzenlemeyle de, kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kabul edilemeyeceği ve hiç kimsenin, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamayacağı, anayasal kural haline getirilmiştir.

Teklifle, Anayasamızın 10 uncu maddesinde tanımlanan kadın-erkek eşitliği ilkesi, Anayasamızın "ailenin korunması" başlıklı 41 inci maddesinde vurgulanarak "aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasındaki eşitliğe dayanır" hükmü ilave edilerek, eşitlik ilkesi pekiştirilmiştir.

Anayasamızın "Türk vatandaşlığı" başlıklı 66 ncı maddesinin kadın-erkek eşitliğine aykırı ikinci fıkrasındaki ikinci cümlesi madde metninden çıkarılmıştır.

Değerli milletvekilleri, Anayasamızın 69 uncu maddesindeki düzenlemeyle, siyasî partilerin kapatılmasında odak tanımına kriter getirilmekte; 74 üncü maddede Türkiye'de ikamet eden yabancılara, karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla, dilekçe hakkı tanınmakta; 76 ncı maddede değişiklik yapılarak "ideolojik veya anarşik eylemlere" ibaresi "terör eylemlerine" şeklinde değiştirilmektedir.

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dokunulmazlıkla ilgili işlerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde en geç üç ay içerisinde sonuçlandırılacağı, bu konuyla ilgili oylamaların Genel Kurulda gizli yapılacağı ve milletvekilleri hakkında ceza davalarının Yargıtayda görüleceği hükme bağlanmaktadır.

Teklifle, Anayasamızın 86 ncı maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi değiştirilmekte, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin ödenek, yolluk ve tazminatları, sosyal hakları ve emeklilik işlemlerinin kanunla düzenleneceği ve Emekli Sandığıyla ilişkilendirileceği öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, Meclis Başkanı seçiminin beş gün içerisinde tamamlanmasını içeren 94, Meclis soruşturmasıyla ilgili işlerin komisyonlar ve Genel Kurulda gizli oyla sonuçlandırılması ve görüşülmesiyle ilgili süreleri düzenleyen 100, Millî Güvenlik Kurulunun yapısını düzenleyen 118, Anayasa Mahkemesinin siyasî parti davalarında kapatılmaya ve anayasa değişikliklerinde iptale beşte 3 çoğunlukla karar vereceğine yönelik 149, geçici 15 inci maddenin son fıkrasının yürürlükten kaldırılmasını öngören çerçeve 37 nci maddeler, Anayasa Komisyonumuzca oybirliğiyle kabul edilmiştir. Bu değişiklikler, Avrupa Birliği normlarına uygun olup, Katılım Ortaklığı Belgesinde taahhüt edilen kriterleri de içermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Sol Parti, uzlaşma kültürünü ülkemize yerleştirerek, sorunların, çatışarak değil, uzlaşarak çözüleceğini her dönemde kanıtlamıştır. Hazırlanan metnin Demokratik Sol Parti açısından yeterli olduğunu, bu değişikliğin Demokratik Sol Parti görüşlerini tam olarak yansıttığını söylemek mümkün değildir; ancak, ülkenin içerisinde bulunduğu koşullar, Parlamentonun parçalı yapısı dikkate alındığında, yapılan bu çalışmalarla büyük aşama kaydedilmiştir. Partilerarası Uzlaşma Komisyonunun, Anayasamızın diğer maddeleriyle ilgili ikinci paket çalışmasına en kısa sürede başlayacağına inancımız tamdır.

İnsan hakları ve özgürlükleri konusundaki eksikliklerimizi süratle gi-dermek, bizim kendi insanımıza olan borcumuzdur. Bizler, temel hak ve hür-riyetlerin kısılmasına yol açan hükümleri kaldırmayı, onların yerine, insan onurunu, her durum ve koşulda korunması gereken bir değer olarak kabul eden, temel hak ve özgürlükleri genişleten, insan haklarına ilişkin evrensel ve uluslararası bildiri ve sözleşmelerle benimsenmiş, çağdaş normlara uy-gun kurallar konulmasını ilke ve görev edinmekteyiz.

Bu duygu ve düşüncelerle, değişikliklerin ulusumuza hayırlı olmasını diler, saygılarımı sunarım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Saadet Partisi Grubu adına, Çorum Milletvekili Sayın Yasin Hatipoğlu; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Dördüncü Yasama Yılına bir hafta kala beraberiz. Ben, umuyorum ki, bu görüştüğümüz Anayasa Değişikliği Teklifinde sergilediğimiz ve gönüllü olarak sergilediğimiz uzlaşılarımız devam eder. Bu, zannediyorum, yalnız benim temennim değil; bu, bütün siyasî parti gruplarımızın temennisi, bu, halkımızın temennisi; bu, işsiz, aşsız, ihtiyaç içerisinde perişan olan insanların temennisi; bu, geleceğimizin, yavrularımızın, çocuklarımızın temennisi; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisinde siyasî parti grupları bu uzlaşma sınavını başarıyla geçemezlerse, ülke meselelerinde, ülkenin meselelerini çözmede, problemleri çözmede, çözüm üretmede uzlaşamazlarsa meseleler sırtımıza yığılır. Onun için, umuyorum ki, bu uzlaşma hareketi başka hareketlerin de öncüsü, güdücüsü, etkileyicisi olsun. Ben, bu temennilerle, 737 sıra sayılı Anayasa Değişikliği Teklifinin ne ifade ettiği konusunda Saadet Partimizin görüşlerini Yüce Heyetinize arz ve ifade etmeye çalışacağım.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; elbette yasalar mükemmel değildir. Keşke mükemmel olsa. Zaten bizim görevimiz mükemmeli bulmak. Eğer yasalar komisyonlarda mükemmelleşebilseydi, eğer yasalar teklif sahiplerinin elinde ve önünde mükemmelleşebilseydi bize ihtiyaç kalmazdı. Bu bir eksiklik değildir, teklifin eksikliği değildir, teklif sahiplerinin eksikliği değildir. Elbette, yegân yegân her birimizin görevi var. Şimdi, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Heyeti Umumiyesi olarak, bulduğumuz eksiklikleri birlikte düzeltmek gayreti içinde olacağız.

Bu çalışmaları başından bu tarafa, senelerdir, bıkmadan, yorulmadan yürüten Uzlaşma Komisyonunun Başkanına ve bütün üyelerine huzurunuzda teşekkür ediyorum. Gerçekten ciddî, faydalı bir çalışma yaptılar. Keşke gönlümdekini keşfedebilselerdi, keşke yüreğimdekini okuyabilselerdi, keşke milletimin içinden geçen bir anayasa metnini okuyabilselerdi.

Sayın milletvekilleri, lütfen, zannetmeyiniz, demeyiniz ki "yahu, yani millet anayasayla mı meşgul?.." Evet; çünkü, anayasa eğer mükemmelse özgürlük vardır, anayasa mükemmelse hak ve hukuk vardır, anayasa mükemmelse demokrasi vardır. Demokrasi varsa halk konuşur, özgürlük varsa halk konuşur. (SP sıralarından alkışlar) Halk konuşursa haksızlık susar, halk konuşursa adalet konuşmuş olur, adalet konuşursa zulüm susar. (SP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, keşke bu anayasa çalışmaları yapılırken sivil toplum örgütlerini birer birer görebilse, duyabilse, dinleyebilseydik; halkımızı görüp, işitip, dinleyip, bu maddeler arasına görüşlerini alabilseydik, keşke... Olmadı; ama, yine teşekkür ediyorum, gerçekten bir çalışma yapılmıştır, eksik olmakla beraber...

1982 Anayasası tadilatla, tamiratla adam olacak bir anayasa değildir, bunu bilmemiz lazım. (SP sıralarından alkışlar) Onu yok saymak zorundayız. Anayasasız bir devlet olmaz elbet; yani, onu yok sayacak, derkenar edecek bir anayasaya ihtiyacımız var. Biz, bunda başarılı oluruz, bunu beceririz, başarırız. Allah'a hamdediyorum ki, hiçbir siyasî parti grubumuzun, millete bakış açısı itibariyle bir eksiği yoktur, bir zaafı yoktur, bir kusuru yoktur, bir korkusu yoktur, bir vehmi yoktur.

Hep korkulardan korka geldik, hep vehimlerle yattık kalktık... Şu korkuları korkutalım, şu vehimlerden kurtulalım!.. Anayasa yapmaya ne zaman başlasak; eh, zaman böyle icap ettiriyor, ne yapalım, şartlar bu!.. Ne şartları beyler?! Hangi şartlar?! Bu şartları biz icat etmek zorundayız; millet bizi bunun için gönderdi buraya. Onun için, bu Uzlaşma Komisyonundan gelen teklifi kusuruyla, küsuruyla kabul ediyoruz; ama, eksiklerinin var olduğunu ifade ediyoruz.

Bu teklife destek vereceğiz. Hep söyledik ve bervechi peşin arz ediyorum, bu teklife destek vereceğiz. Bir kere daha ifade ediyorum: Bu teklife destek vereceğiz. (SP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) Ancak -ama, bu, Anayasadaki ancaklardan değil, bu ancak, başka bir ancak- eksik gördüğümüz yerlerde bu eksikliği birlikte, beraber giderelim istiyoruz. İçtüzüğe önergeler bunun için konulur, Anayasaya önerge yolu bunun için açık tutulur. Onun için, önergelerimizle geleceğiz. Bu, şu demek değildir -kimse bunu böyle anlamasın ve hiç kimse de lafı gırtlağında dolandırmasın- efendim, falan maddeye sen önerge verdin, onu kabul etmiyorsun... Hayır, o madde böyle değil de şöyle olursa daha iyi olur, evrensel kural ve kavramları, evrensel düzeyi böyle daha iyi yakalarız demektir bu. Onun için, biz, önergelerimizi vereceğiz ve mücadelemizi de yapacağız; ama, oy vereceğiz. Haa, diyeceksin ki "yahu, ne anlamı var?.." Anlamı şu: İşte, önemli olan bu aradaki anlam farkını anlamaktır, bu aradaki anlam farkını anlayabilmektir. (SP sıralarından alkışlar)

Biz diyoruz ki "evet, bu madde olmalı; ama, eksik bu madde; şöylesi güzeldir." Ama, gücümüz yetip de değiştiremezsek "efendim, ne yapalım, bizim dediğimiz olmadı, biz, bu maddeyi yok sayıyoruz" demiyoruz, böyle demek kendimizle çelişkiye düşmektir. Ve bir başka şey söylüyoruz ama...

Değerli milletvekilleri, bu Anayasada hak ve özgürlükler açısından, özellikle demokratikleşme açısından ileri adımlar vardır ve belki, 37 madde içerisinde çok önemli ileri adımların bulunduğu birkaç madde vardır. Bunları biz çok önemsiyoruz, özgürlüklerimiz için önemsiyoruz, hak, hukuk için önemsiyoruz, milletimiz yarını için önemsiyoruz, Avrupa'yla entegrasyonumuz için önemsiyoruz, dışarıya gittiğimiz zaman yabancılarla tartışırken sesi gür, göğsü gergin, alnı dik ve açık insanlar olmak için önemsiyoruz. Eğer, bu maddelerde, olur ya, indel icap bir yanlışlık olur, bir safdışı olma yanlışlığıyla bu maddeler karşılaşırsa, milletimiz için çok önemli saydığımız bu maddelerde -çok açık arz ediyorum, lütfen- bir yanlışlık olur, 330 oyun altına düşecek olursa -grup adına karar alınamadığı için ifade ediyorum- ben şahsen, bu söylediğim sözleri zabıtlardan alır, bir kere daha okur ve bir kere daha gözden geçiririm. Bilmem arz edebiliyor muyum?.. (MHP sıralarından "anlaşıldı" sesleri.) Gayet açık.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; evet, keşke bizim istediğimiz gibi olsaydı. Mesela, bizim istediğimiz gibi olsaydı, ben, başlangıcı siler çıkarırdım oradan çağdaş anayasaların hiçbirisinde başlangıç diye bir şey yok. Beyler, ne yapacaksınız başlangıcı?! Bir okuyun lütfen. Ben, zannediyorum ki, bu başlangıç -61'de de var- galiba şunun için konuluyor: Olur'a, şayet, hak ve özgürlükleri kısıtlamada bir eksiğimiz kaldıysa, bir boşluk kaldı da, hak ve özgürlükler oradan yol ve hava, hayat bulacaklarsa, her derde deva şu başlangıcı orada kullanırız diye getiriyorlar galiba. Çünkü, alınız, laiklik var, özgürlük var, hukuk var, millî güvenlik var, kamu düzeni var, yani, 175 madde içerisinde ne varsa, başlangıçta biraz biraz var ondan. Sanki, bu, ayrı bir şey, bir şemsiye. Bundan kurtulmamız lazım.

Şimdi okuyacağım bir belgeye bakınız... Cumhuriyet Halk Partisinin anayasa teklifinde -keşke bu Cumhuriyet Halk Partisi Parlamentoda olsaydı, keşke şu sözlerini 61 Anayasası için de söylemiş olsa idi- deniyor ki: "Bu bölümdeki açıklamalar askerî darbeyi meşrulaştırdığı gibi, yeni darbeleri de özendirecek niteliktedir. Böyle bir anlayış demokratik bir anayasada yer alamaz." Doğru söylüyor. Onun için, diyoruz ki, bu başlangıç olmamalıydı.

Başlangıç olursa, hak ve özgürlüklerimizin önü yeterince açılmıyor, liyakatimiz ve istihkakımız kadar açılmıyor. Peki, hak ve özgürlüklerin önünü açmazsanız, anayasalı bir devlet ile anayasasız bir devlet arasında ne fark var?! Anayasal devlet olabilmenin yolu -dikkat buyurunuz "anayasalı" demiyorum, anayasal hukuk devleti olmanın yolu, hak ve özgürlükler, sizin hak ve özgürlüklerinize zarar vereceği noktaya kadar açık, berrak ve serbest olmalıdır. Ölçü budur.

Bakınız, izninizle, size bir yerden bir iki cümle arz edeyim: "Eğer, bir ülkede, ülkenin özel koşulları -tanıyacaksınız, bu dil, benim dilim değil- sürgit özgürlüğe karşı ise, orada tam demokrasiyi gerçekleştirmek bir düştür." Keşke düş olsa; düş, bazen gelir, rastlar insana. "Gerçekleştirilen, bize göre demokrasidir, gerçek demokrasi değildir. Böyle demokrasilerde, toplumun alınyazısı, demokrasi göçüğü altında yaşamaktır." (SP sıralarından alkışlar)

Bunun içindir ki, değerli milletvekilleri, yasa yapımında özgürlükler, hak ve hukuk ilkeleri, evrensel ilkeler, ölçülerimiz, nirengi noktalarımız olmalı. Hâlâ, bazı kelimeleri, kavramları kullanmakta ısrar ediyoruz -ben de seviyorum onları- millî güvenlik, kamu düzeni... Bunlar, benim de itibar ettiğim, iltifat ettiğim kavramlardır. Düşünebiliyor musunuz, 37 maddelik şu teklifte, 11 ayrı maddede millî güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık, genel bilmem ne... Beyler, buna ihtiyaç var mı?! Ben mi acaba anlamıyorum; yoksa, derdimi mi anlatamıyorum?! Bunlar olmalı; cumhuriyetin temel nitelikleri, tabiî bunlar olmalı; ama, yani, millî güvenlik... 37 maddenin 11'inde millî güvenlik, kamu düzeni, sosyal ahlak... Beyler, diyelim ki, Anayasanın bir bölümünü ayırsak kamuyla ilgili bölümünü, işte millî güvenliğimizi, kamu düzenimizi, ne koyacaksak, hangi değeri çok değerli telakki ediyorsak oraya koysak; sonra, öbür maddeleri rahat bıraksak, rahat, (SP sıralarından alkışlar) olmaz mı biraz rahat bıraksak; hayır. Bu, yapım tekniği değildir; bu, anayasa yapım tekniği değildir.

Değerli milletvekilleri, eğer, her maddede ama, ne konusu olursa olsun, bunları bu kadar getirir önümüze dayatırsak, o takdirde ne oluyor biliyor musunuz; özgürlükler tıkanıyor.

Sayın Başkanım, bakınız, izninizle, ben size kısaca bir pasaj daha arz edeyim: "Anlatım özgürlüğünün yetersiz -çünkü, bunlar anlatım özgürlüğünü kısıtlıyor- olduğu bir ülkede, inceleme yapmadan yüzeysel yargıda bulunanlar çoktur. Düşünceler kalıplaşmış, güdükleşmiş, düşün dünyası düşünce sanılan kısır kalıplara hapsedildiğinden, beyinsel üretim durmuştur. Yinelenen törensel konuşmalar toplumun afyonu olmuşlardır. Orada, pastörize insanlar, daha doğrusu, hiç kimseler orada oldukları gibi görünemezler; sahte kimlik kartlarıyla dolaşırlar, iki yüzlülüğe zorlanırlar; çünkü, orada, sadece yalan söyleme özgürlüğü vardır, kimse artık kendisi değildir. Özgürlük yoksa, ahlak da yoktur." Bu sözler benim değil.

BAŞKAN - Kimin efendim?

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Efendim, bendeniz, yargıçlığın zirvesindeki Sayın Sami Selçuk'un, Yargıtayın 2001 ve 2002 adlî yılı açılışı dolayısıyla irat buyurduğu nutuktan aldım efendim. (SP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğer, biz, siyasî partilerimizin gerçekten kurulmalarını, korunmalarını, hayatiyetlerini devam ettirmelerini teminat altına almazsak, Parlamentomuz ciddî çalışma yapamaz. 68 inci madde "siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır" diyor. Demokrasiyi yaşatacaksak, demokrasiyi çağdaş bir demokrasi düzeyine çıkaracaksak, siyasî partileri korumamız ve kollamamız lazım. Peki, bu getirilen teklifte, bizim çok büyük önem verdiğimiz bu teklifte demokrasi ne âlemde acaba? 69 uncu maddenin altıncı fıkrasında bir düzenleme var. Bir gelişmedir, buna teşekkür ediyorum; hiç kimse bunun bir gelişme olmadığını söyleyemez, aklı olan hiç kimse; ama, yine, akıl mantığının söz söylediği hiç kimse bunun mükemmel olduğunu da söyleyemez; bunun eksiği var, kusuru var.

Kriterler... Odak olma... Kim belirleyecek odak olmayı; Anayasa Mahkemesi belirleyecek. Nasıl belirleyecek odak olmayı? Odak olmayı belirlemek için, odağın kriterlerinin; yani, yasak fiilin unsurlarının bilinmesi lazım. Unsurları kim koyar; yasama meclisi koyar. Eğer, siz, yasama meclisine hangi hallerde odak... Yine, Anayasa Mahkemesi, odak olmuştur olmamıştır desin; ama, hangi hallerde odak olacağı konusu, unsur belirleme keyfiyetidir, yasa koyma keyfiyetidir. Bu, sizin hakkınızdır; bu, sizin görevinizdir; bunu başkasına devredemezsiniz. (SP sıralarından alkışlar) Anayasanın çok açık hükmü var; bu, devredilemez, devredilemez haklardandır. Devrederseniz ne olur? Kuvvetler ayrımı, hepinizin bildiği 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 9 uncu maddeler... Kuvvetler ayrımında hakkınızı, yetkinizi Anayasa Mahkemesine, yasama hakkınızı yargıya devredemezsizin. Eğer, diyorsanız ki, hangi hallerde odak oluşur, oldu mu olmadı mı, kararı o versin derseniz, işte o zaman, siz, kendi hakkınızı, yetkinizi devretmiş olursunuz. Dolayısıyla, kuvvetler ayrımı ortadan kalkar, kuvvetler karmaşası doğar. Bunun için, 69 uncu maddede sıkıntılarımız vardır.

Bir başka sıkıntı daha var. Değerli milletvekilleri -devamı- bir parti, kapatılan partinin devamı olmaz. Siz ölçü koymuyorsanız nasıl tespit edeceksiniz, bana söyleyin! Belki biraz latife ederek arz edeyim lütfen: DNA testi mi yaptıracaksınız beyler, ne yapacaksınız; kan testi mi yaptıracaksınız, bu parti o partinin devamı mı değil mi... Buna ölçü koyun. Diyoruz ki, getirin, deyin ki, bu husus kanunla düzenlenir; kimsenin bir şey dediği yok.

Bir başka şey daha; burada, zannediyorum, siyasî yasaklar konusunda bizi en çok ve en iyi anlayan Sayın Başbakanımızdır. Onun acısını hep beraber çok çektik. 1960'tan sonra yasak, 1980'den sonra yasak... Beyler, biz, bu yasaklarla nereye gideceğiz? Biz, özgürleşmek için getirmiyor muy-duk bu teklifi? Özgürleşme...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Ama, özgürlüğün de bir sınırı vardır Sayın Başkanım, biliyorum. Sürem bittiyse, özgürlüğüme müdahale değildir bu, bunu biliyorum.

BAŞKAN - Etmem biliyorsunuz; özellikle kürsü özgürlüğüne mümkün değil... (SP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Beyler, anayasayla, şu anayasayla özgürlükleri geliştiriyoruz diyoruz, değil mi efendim... Ee, yasağı devam ettiriyoruz... Yapmayın!.. Bakınız, 69'un sekizindeki yasağın temel gerekçesi şu... Tartışılmış 1995'te, denilmiş ki... Niye beş sene de onbeş sene değil; niye üç sene değil, bir sene değil? Gerekçe şu: "Efendim, bir seçim dönemi beş yıldır; bir seçim dönemi de yasaklı olsun" deniliyor. Kimse bu? Beş yıldır...

Şimdi, ben, heyetinize sesleniyorum; lütfen, bunu dört yıla indirelim. Niye dört yıla indirelim; bir... O sürenin gerekçesi ortada. Şimdi, her ne kadar Anayasada, hâlâ, seçim süresi beş yıl ise de, seçimlerin başından sonuna hiçbir dönemde beş yıl olmamıştır; hep dört yıl, dört yıldan aşağıdır. Öyleyse, ona uygun olsun, dört yıla indirelim; bir.

Bir de, bir suç işliyorsunuz, kamu haklarından mahrum bırakılıyorsunuz, hakkın iadesi için üç yıl kâfi geliyor. Burada niye hâlâ beş yıl?

Değerli milletvekilleri, evet, bu anayasanın getirilerinde sosyallikte de eksiklik var, ona da işaret ediyoruz. Getirdiğimiz düzenlemede -zannediyorum 52 nci maddede- asgarî ücretten söz ediyoruz, anayasal kavram haline geliyor, doğru; ama, aklım almadı, lütfen, beni ikaz eder, beni tembih eder, tenvir eder misiniz, bendenize tebliğ eder misiniz. Asgarî ücret şu demek: Arkadaş, bu ücretle, ölmeden yaşayabilirsin. Türkiye'de o da mümkün değil de... Yani, ölüm maaşıdır bu diyorsunuz; asgarî ücret, bundan daha aşağısı olmaz diyorsunuz; vergi alıyorsunuz. Bu ne iştir Yarabbi, bu ne çelişkidir?!. (SP sıralarından alkışlar)

Bir başka şey daha; kamuda çalışanlara grev hakkı. Kamuda çalışanlara grev hakkı vermezseniz, sendika kurmalarının bir anlamı kalır mı?!

İşte, Türkiye'deki sosyal gelişmenin resmi bu. Buyurun, ibretle izleyelim. Diyor ki: "Böbrek pazara düştü." Vatandaş böbreğini satıyor.

Değerli milletvekilleri, önergeler vereceğiz. İstirhamımız, bu önergelere destek vermenizdir. Bu, uzlaşmanın bozulması anlamında değildir. Eğer, siz, bunun adına "uzlaşma" der, hiç deldirmeden, el vurdurmadan götürürseniz, buna, birileri çıkar -ben demiyorum- bu dayatma metnidir der, dayatma metni... (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum...

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Sizi bundan korumak isteyen bir arkadaşınız için bu sözleri çok görmeyiniz.

Sizi ve müsamahasından dolayı Sayın Başkanımızı saygıyla selamlıyorum efendim. (SP, ANAP, DYP ve AKP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Efendim, şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket Partisinde.

Kilis Milletvekili Sayın Mehmet Nacar, buyurun efendim. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET NACAR (Kilis) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Muhterem Meclisin ve kamuoyunun bilgisi dahilinde olan ve uzun bir çalışmanın neticesinde ortaya konulan Anayasanın Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifini görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Teklif üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, görüşlerimizi ifade edeceğiz. Bu vesileyle, şahsım ve partim adına, Muhterem Heyetinizi tekrar selamlarım.

Milletlerin tarihinde her zaman için, yönetenler ve yönetilenler arasında, adına anayasa dediğimiz, bir davranış kuralları manzumesi olmuştur. Anayasalar, amaçları, nitelikleri, taşıdıkları değer ve öncelikleri itibariyle değişik şekillerde ifade edilmişlerdir. Anayasaların değişik şekilde ifade edilmelerinde en büyük etken, muhakkak ki o dönemin anlayışını önemli ölçüde yansıtmalarıdır.

Anayasa tarihimiz içerisinde, cumhuriyet öncesi ve sonrası anayasalarımız, dönemlerinin derin izlerini yansıtmıştır. 1982 Anayasası da diğerleri gibi, önemli ölçüde, yapıldığı dönemin şartlarını ve anlayışını yansıtan bir özelliğe sahip olmuştur.

Tarihin her döneminde mükemmel ve insanlık onuruna yakışan ve nihayetinde insanın mutlu yaşayabileceği bir düzeni temin edecek anayasa anlayışı aranagelmiştir.

Günümüz anlayışı içerisinde, anayasalar, evrensel normları ve değerleri, tabandaki yapıya uygun olarak düzenlemek durumundadır. Bu anlayış, demokratik anayasaların daima toplumu karakterize eden, toplumun beklentilerini, âdetlerini, yaşama arzularını, geçmişe saygılarını ve geleceğe yönelik olarak, ortak bir hayat isteklerini yansıtmak durumundadır. Diğer bir ifadeyle, her anayasa, bireysel hak ve özgürlükler ile müşterek değer ve çıkarlar arasında en uygun dengeyi kurmak ve bunu da demokratik sistem zemininde başarmayı öngörmek durumundadır. Anayasa, bu anlamıyla bir toplumsal sözleşme mahiyeti kazanır; bütün özel ve tüzel şahsiyetleri bağlayıcı bir nitelik arz eder.

Sayın milletvekilleri, anayasalar, devletin rejimini, temel hak ve özgürlükleri, anayasal kurum ve kuruluşları belirleyen temel kanunlardır. Toplumsal mutabakatı ifade eden anayasaların -özelliği sebebiyle- değiştirilmesi, nitelikli çoğunluğa ve belirli şekil şartlarına bağlanmıştır.

1982 Anayasası, kabul edildiği tarihten itibaren birçok yönüyle eleştirilmiştir. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, anayasalar, ne yerin dibine batırılırcasına yerilmekte ne de değişmez kutsal metinler olarak korunmaya çalışılmaktadır. Muhakkak ki, anayasalar eleştirilebilmeli ve dönemin anlayışına ve ihtiyaçlarına uygun olarak değiştirilebilmelidir.

1982 Anayasasının, kabul edildiği tarihten itibaren geçen süre, kamuoyu tarafından ortaya konulan eleştiriler, demokratik toplum anlayışının gelmiş olduğu yer, ülkemizin taraf olduğu anlaşmalar ve ülke ihtiyaçları göz önüne alındığında, üzerinde değişiklik yapılması gereği ortaya çıkmaktadır.

Anayasa değişikliğine ilişkin ihtiyaçların ve hedeflerin belirlenmesinde, ülkemizin birlik ve dirliğini temin edecek, millî varlığımızı ve demokratik yapıyı koruyan anlayış temel felsefe olmalıdır. Bu yaklaşımın, demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri engelleyen veya ortadan kaldıran ilkeler olmadığı açıktır. Zira, evrensel hukuk normları, temel hak ve özgürlüklerin, millî güvenlik, toprak bütünlüğü, başkalarının hak ve özgürlükleri ile demokratik toplum düzeninin korunması amacıyla sınırlandırılabilir olduğunu vazetmektedir. Esas itibariyle de, temel hak ve özgürlüklerin teminatı ve varlığı, demokratik toplum düzeninin var olduğu bir devletin varlığına bağlıdır. Bu sebeple, devletin varlığını korumak, temel hak ve özgürlüklerin korunmasıyla aynı sonucu doğurur.

Sayın milletvekilleri, demokrasinin temel ve vazgeçilmez şartı, iktidarın, seçilmiş organlar eliyle yönetilmesidir. Parlamenter sistem içerisinde seçimle işbaşına gelenlerin, kuvvetler ayrımı esasına göre, iktidarı öteki erklerle paylaşması esastır; ancak, demokratik bir ülkenin en belirgin göstergesi, iktidarı kullanan seçilmiş karar organlarının aslî ve kurucu iktidar görevini kullanabilmesidir. Türk demokratik hayatında en büyük eksikliklerin başında ise, seçilmiş organ olan Parlamentonun, Anayasadan aldığı ve tarihinden gelen konumu itibariyle bu yetkisini kullanamaması gelmektedir.

Cumhuriyet tarihimiz içerisinde, cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardaki 1921 ve 1924 Anayasalarını ayrı tuttuğumuzda, sivil bir anayasanın Parlamento tarafından yapılmamış olması, hepimizin malumudur. 1961 Anayasası, 1961 Anayasasının 1973 değişikliği ve 1982 Anayasalarının Parlamento tarafından yapılmamış olması, bu Anayasalara en fazla eleştirilerin kaynağını oluşturmuştur.

Nitekim, 1982 Anayasası kabul edildiği tarihten itibaren geniş eleştirilere muhatap olmuş ve toplumun ihtiyaçlarını karşılamadığı genel kabul görmüştür. Aradan geçen 19 yıl içerisinde 5 defa üzerinde değişiklik yapılmış olmasına rağmen, esaslı değişiklikler yapılamamıştır. Yapılan değişiklikleri inkâr noktasında olmak muhakkak ki mümkün değildir; fakat, yapılan değişikliklerin önemli kısmının sadece siyasî haklar ve örgütlenme özgürlüğüne ilişkin olması, bu haklı eleştirileri kuvvetlendirmektedir.

Ülkemizde temel kural ve değerlerde güçlü bir konsensüsün oluşmaması, kısır çekişmeler, kişisel veya siyasî menfaatların önplana çıkarılması, geçmişte daha kapsamlı yapılabilecek değişiklikleri, maalesef, engellemiştir.

Yaşadığımız süreç içerisinde 21 inci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, uzlaşma kültürü içinde, ülkenin meselelerine çözüm üretmede kolektif aklı ve gücü kullanabilecek örnekleri göstermiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi iki yılı  aşkın bir süredir, Anayasanın tümü üzerinde çalışarak, sivil bir anayasa yapmak amacıyla, hareket etmiştir; değiştirilme gereği duyulan maddeler üzerinde kısmî veya esaslı değişiklik önerilerini metin haline getirmiş ve Yüce Meclise sunmuştur.

Eğer, Türkiye, bugün, Anayasasında ileriye dönük ciddî bir adım atmanın eşiğine gelmiş ise, bunda Milliyetçi Hareket Partisinin katkısı çok büyüktür. Bu vesileyle, bu çalışmalara katkı temin eden, başta, diğer siyasî parti gruplarına, Uyum ve Anayasa Komisyonları üyelerine, katkı sağlayan diğer ilgililere ve emeği geçen uzmanlara teşekkür etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, yapılan bu değişiklikler, muhakkak ki, mükemmel ve tüm talepleri karşılayan bir noktada değildir. Zaten, mükemmel bir anayasa hiçbir zaman mümkün olmamıştır ve olmayacaktır. Zira, insanlık, nihaî hedef olarak hep mükemmeli arama gayretiyle, var olandan daha iyisini ve güzelini hedeflemektedir. Bu amaç ve gayret var olduğu sürece, daha sonra yapılacak anayasalar, bir öncekinden daha ileri olacaktır.

Yapılan bu çalışmaların, ülke ihtiyaçlarını, evrensel hukuk normlarını ve demokratik toplum düzeninin gereklerini yansıttığı bir gerçektir. 6 siyasî partinin ve toplumsal değerlerin uzlaşma kültürü ve demokratik tartışma ortamı içinde gelebildiği en iyi noktayı ifade etmektedir. Kısa vadede geçici çözüm arayışlarından uzak, kişisel ve siyasî menfaat anlayışı gütmeyen bu değişiklik, uzlaşma kültürünün en önemli adımlarından biridir. İlk etapta 37 maddeden müteşekkil değişiklik paketi, kalıcı ve ülke ihtiyaçlarına cevap vermeyi amaçlayan köklü değişiklikleri içermektedir. Tartışmaya açıldığı günden bu yana toplumun geniş kesimleri tarafından genel kabul görmesi de bu yaklaşımı haklı kılmaktadır. Toplum tarafından genel kabul görmesinin doğal ve haklı bir sonucu da toplumsal mutabakatı tesis etmesi bakımından önemlidir.

Sayın milletvekilleri, anayasa değişikliğine ilişkin paket 37 maddeden meydana gelmektedir. Anayasamız, 177 madde ve 15 geçici maddeden oluşmaktadır. İlk paket olarak 100 madde üzerinde değişiklik yapıldığı düşünüldüğünde, mevcut Anayasanın yüzde 37'si değiştirilmektedir.

Sayısal değişikliklerden öte, yapılması düşünülen değişiklik, esaslı ve detaylı değişiklikler öngörmektedir. Şöyle ki: Anayasalarda kişinin dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez temel hak ve hürriyetleri ve bunların tabi oldukları sınırlamalarla ilgili hükümler düzenlenirken, anayasa düzenleme tekniği açısından üç sistem geçerlidir. Bunlar: Genel sınırlama sebepleri sistemi, özel sınırlama sebepleri sistemi ve karma sınırlama sebepleri sistemidir.

1982 Anayasası, temel hak ve özgürlükleri sınırlama sistemi içerisinde karma sistemi benimsemiş ve uygulamıştır.

Bu sisteme göre, temel hak ve özgürlükler genel sınırlama sebepleri detaylı olarak 13 üncü maddede düzenlenmekte, daha sonra, özel sınırlama sebepleri, her temel hak ve özgürlüğü düzenleyen maddede ayrıca hükme bağlanmaktadır.

Yapılan değişiklikle, karma sınırlama sisteminden uzaklaşılmış, özel sınırlama sebepleri sistemine geçilmiştir. Bu sisteme göre, temel hak ve özgürlüklerin önce varlığını öngören özel madde, daha sonra aynı maddede bunun özel sınırlama sebepleri esas, ölçü ve ilkeleri hükme bağlanmak suretiyle düzenlenmektedir. Bu sistemin ışığında, temel hak ve hürriyetler, Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlandırılabilecektir.

Yine, bu sınırlamalarda, hakkın özüne, Anayasanın sözüne ve ruhuna ve ölçülülük ilkesine aykırı olunmayacaktır.

Bu düzenlemeyle birlikte, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında, Anayasa Mahkemesinin daha önce benimsediği ilkeler ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin hakları düzenleyen anlayışına uygunluk sağlanmıştır.

Temel hak ve özgürlüklerin genel sınırlama sebeplerinden uzaklaşılmış olmakla, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen maddeleri, demokratik toplum düzeni, ülkemizdeki demokratikleşme anlayışı ve taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalara bağlı olarak yeniden düzenlenmiştir. Bu çerçevede "kişinin hakları ve ödevleri başlığı" altında, kişi hürriyeti ve güvenliği, özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı, haberleşme hürriyeti, yerleşme ve seyahat hürriyeti, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti, basın hürriyeti, kitle haberleşme araçlarından yararlanma hakkı, dernek kurma hürriyeti, toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme hakkı, suç ve cezalara ilişkin esaslar, temel hak ve hürriyetlerin korunması yeniden gözden geçirilmiş ve düzenlenmiştir.

"Sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler" başlığı altında ise ailenin korunması, kamulaştırma, çalışma hakkı ve ödevi, sendika kurma hakkı, ücrette adalet sağlanmasına ilişkin maddeler yeniden düzenlenmiştir.

Demokratik toplumun en önemli ve vazgeçilmez ilkesi, muhakkak ki, siyasî haklardır ve bu hak, demokratik sistemin temel dayanağı olan halkın yönetime katılma esasını öngörür. Bu noktadan hareketle, seçme, seçilme ve siyasî örgütlenme hakkı demokrasinin kaynağını teşkil eder. Demokrasiler gücünü seçimden alırlar. Bu sebeple seçimlerin, serbest, eşit, genel, gizli oy, açık sayım ve yargı denetimi altında yapılması bu hakkın güvencesini teşkil eder.

Ülkemizde seçim kanunları sık sık değiştirilmektedir. Her seçim öncesi siyasî fayda ve konjonktürel olarak adaletsizliği doğurabilecek değişiklikler yapılmıştır. Kalıcı ve demokrasinin esaslarının tesisini amaçlayan bir seçim yasasının önünü açabilmek için Anayasanın 67 nci maddesine yeni bir fıkra eklenmiştir. Bu düzenlemeyle, iktidarların, kendi lehlerine, seçime yakın bir tarihte düzenleme yapmasını önlemek suretiyle kalıcı ve çözüm üretici seçim yasası yapılması öngörülmektedir.

Yine, siyasî hakların kullanılmasında esas olan, siyasî partilerin kapatılmasına ilişkin düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeyle odak olmanın tarifi yapılmış, bir siyasî partinin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması yerine ara tedbirler geliştirilmiş ve Anayasa Mahkemesinin kapatma kararı verebilmesi için beşte 3 oy çoğunluğu öngörülmüştür.

Yapılan değişiklik paketinde, yasama yetkisine ilişkin olarak da yasama organının af yetkisi genişletilmiştir. Mevcut düzenlemede yasama organının af yetkisine sınırlama getirilmekteyken, bu yetki genişletilmiştir; ancak, yasama organının affa ilişkin bu yetkileri genişletilirken, af kararı verilebilmesi için nitelikli oy prensibi öngörülmüştür. Böylece, beşte 3 oy aranmak suretiyle, Meclisin hassas bir konuda konsensüs sağlaması ve genel kabul görmesi halinde bu yetkinin kullanılması temin edilmeye çalışılmıştır.

Kamuoyunda en fazla tartışılan konuların başında milletvekilliği dokunulmazlığı gelmektedir. Parlamento tarihi içinde yerini bulan halkın iradesinin serbest ve hür olarak ifadesini temin etmeye yönelik bu hakkın varlığı demokrasinin teminatıdır. Suiistimal edilmesini önlemek kaydıyla, yasama dokunulmazlığı, dünya parlamentolarında olduğu gibi, Parlamentomuzda da olmalıdır. Suiistimalleri ve haksız ithamları önlemek, Meclisi zan altından kurtarmak ve yargılamayı güvence altına almak suretiyle yeni bir düzenlemeye gidilmiştir. Bu düzenlemeye göre, dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin işlemler en geç üç ay içerisinde sonuçlandırılacak, dokunulmazlığa ilişkin oylama gizli yapılacak ve yargılama Yargıtay tarafından yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Parlamento tarihi içinde yasamanın yetkileri, sadece yasama yetkisiyle sınırlı değildir; yasama tarihi gelişimi içinde, yürütme organının denetlenmesi ve soruşturulmasına ilişkin olarak yargı yetkisi bulunmaktadır. Yasamanın bu yetkisini, mevcut düzenlemeyle, tam yargı yetkisi olarak ifade edebilmek mümkün değildir. Ceza hukuku terminolojisi içerisinde ön soruşturma olarak değerlendirilebilecek bu yetki, bir anlamıyla da yasamanın yürütmeyi denetleme yetkisinin bir uzantısıdır.

Meclis soruşturması, geçmiş tecrübelerin ışığı altında değerlendirildiğinde, Meclisin itibarını zedeleyici, siyaset ve siyasetçiye güveni sarsacak bir sonuç doğurmuştur. Haklı ve haksız ithamlarla bu yüce müessese itham edilmiş; yine, soruşturmanın adil ve objektif olarak sonuçlandırılamaması, soruşturma müessesesiyle elde edilmek istenen faydayı mümkün kılamamıştır. Bir siyasî kurum tarafından bir siyasînin soruşturulması, tartışma ve polemiklere açık bir konudur. Bu konuda yeterli hassasiyetin gösterilememesiyle, Meclis soruşturması, daha bir tartışmalı hale gelmiştir.

Tartışmaların önemli bir yönünü de, soruşturma dosyalarının uzun bir süre sonuçlandırılamaması oluşturmaktır. Çeşitli sebeplerle komisyonun oluşturulamaması veya soruşturmanın Genel Kurulda görüşülmeden bekletilmesi, amaca ulaşılmasını engellemektedir.

Yukarıda sayılan sorunların temelinde ise, siyasî anlayıştaki çarpıklıklar yatmaktadır. İlkeli ve seviyeli siyasetle, ortaya çıkabilecek tüm aksaklıkları önlemek mümkündür. Etkin olarak, Meclis soruşturmasında aksaklıklara sebep olan unsurların ortadan kaldırılması suretiyle, çözüm aranmıştır. Soruşturma dosyasının sürüncemede bırakılmak suretiyle engellenmesini önlemek için, soruşturmanın daha seri sonuçlandırılması zorunlu hale getirilmiştir. Soruşturmanın oylanmasına gizli oy esası getirilmiştir. Siyasî baskı ve parti grup disiplininin etkileri ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Bu suretle, milletvekillerinin, hür idarelerini ve vicdanî olarak kanaatlerini ortaya koyabilecekleri ortam temin edilmeye çalışılmıştır.

Sayın milletvekilleri, genel olarak ifade etmeye çalıştığım bu hususlar, kanun teklifinin maddelerinin görüşülmesi sırasında detaylı olarak görüşülecektir. Maddelerin görüşmeleri sırasında da, konuya ilişkin olarak, fikir ve düşüncelerimizi ifade etmeye çalışacağız; fakat, genel olarak, değişikliğin, hukuk düzenimize ve toplumsal hayatımıza getirmiş olduğu değişiklikler, toplumun değişik kesimleri tarafından, maalesef ve amacından saptırılmak suretiyle yorumlanmıştır; birçok yanlış anlaşılmalarla, varılmak istenen amaca aykırı olarak, maksatlı yorumlarla, bu paketin sekteye uğratılması amaçlanmıştır.

Geniş kapsamlı ve demokrasimizde bir dönüm noktasını teşkil edecek Anayasa değişikliğinin sadece belirli konulara hasredilerek gölgelenmesi ve saptırılması, Türk Milletine ve Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı büyük bir haksızlıktır. Millî birlik ve beraberliğimizi yıkmaya çalışanlara katkı sağlamaktan başka bir netice doğurmayacak bu tür yaklaşımlar, ifade edenlere de bir fayda sağlamayacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi yapmış olduğu Anayasa değişikliği teklifiyle, daha demokratik ve yaşanabilir bir ülke hazırlamaya çalışmaktadır. Bu çalışmalar, muhakkak ki, kötü niyetli çevreler tarafından istismar edilmek ve engellenmek istenecektir. Uzlaşma kültürünün en güzel örneğini teşkil eden bu teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iki yılı aşkın bir süredir sergilediği sorumluluk duygusu içerisinde, hak ettiği desteği görecektir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, hazırlamış olduğu 37 maddelik Anayasa değişikliği paketiyle toplumdan geniş bir takdir almıştır. Bu paketin hayata geçirilmesiyle birlikte, kurucu iktidar olarak, yetki ve sorumluluğunun bilincinde olduğunu ispat etmiş olacaktır. Bunun haklı gururu, muhakkak ki, Yüce Heyetin olacaktır.

Saygılarımla arz ediyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Nacar, teşekkür ediyorum efendim.

Söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Amasya Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya'da.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Amasya)- Değerli Başkan, Yüce Parlamentonun değerli üyeleri; sözlerimin başında, Partim ve şahsım adına hepinizi selamlıyorum.

Bin yıllık bir devlet geleneğine sahip olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin şu anda tartışacağı konu Anayasa olmamalıydı. Elli yılın, altmış yıl öncesinin bir sorununu, şimdi, ancak çözmeye çalışabiliyoruz. Gün, insanlığın yakın gelecekte boğuşacağı küresel krizin ve savaş rüzgarlarının Türkiye'yi etkisine aldığı son olayların gizli toplantıda tartışılması gerektiği ve stratejik konumumuzun Meclisçe gözden geçirilmesi gerektiği gündür. Gün, siyasetin kendisini tüketen tıkanmışlığını, dramatik hezimeti tartışacağımız gündür. Gün, hükümet boşluğunun yarattığı krizi, sefaleti, yoksulluğu ve açlığı söze getirmemiz gereken, çözüm aramamız gereken gündür.

Aziz arkadaşlar, şu anda tarih tekerrür ediyor. Birinci Meşrutiyette, Tanzimatta, Lozan barışı gereği cumhuriyette Medenî Kanun hangi güç Türkiye'ye dayatıyor idiyse, bugün, o güç, anayasa değişikliğini, belki de ve hatta, çok çok haklı olarak dayatıyor. Ben, bir milletvekili olarak ve Partim, bir ev ödevi anlayışı içerisinde, anayasa değişikliği değil, millete layık olan anayasa değişikliği arayışının dile getirilmesi zaruretini ifade etmek istiyoruz.

Arkadaşlar, anayasa sorununda, Türk siyasetinin, Parlamentonun ve partilerin cevaplandırması gereken zorunlu sualler vardır. Neden, 150 yıla yakın süredir bitmeyen kavga, bitmeyen tartışma, bu dönem, sırf, üçüncü defa gerçekleşiyor, beş defa tartışılan anayasa? Bu soruya doğru cevap vermemiz lazım. 6 anayasa; 18 yılda 5 değişiklik, 60 madde. Buna doğru cevap vermezsek, bu tiyatroyu sürekli oynarız arkadaşlar.

Türk anayasalarının tüm karakteristiği, millet tarafından değil, devlet tarafından yapılmış olmasıdır. Merkezin taşraya lütfudur o anayasalar. Toplumsal sözleşme desek de, akdin bir tarafında, millet yoktur. Toplumsal ihtiyaçlar, talepler, ilkeler değil, anayasa mühendislerinin iyi niyetlerinden kuşku duymadığım öngörüleri anayasa olarak dayatılmıştır; katılım yoktur, halkın sözü yoktur. Onun için, Türk anayasaları halksız anayasalardır.

En büyük sebeplerden birisi de değerli arkadaşlar, Türk siyasetinin tartışmaktan kaçındığı çift anayasa sorunudur. Her zaman, bu milletin, bu devletin iki anayasası olmuştur. Biri yazılı anayasa; fakat, istendiği zaman askıya alınan; öbürü fiilî anayasa, istendiği zaman Anayasaya rağmen uygulanan anayasa. Çift anayasalı bir toplum, anayasayı elbette ki çözemez. Amerikan Anayasası 200 yaşındaysa, bunun nedeni, anayasanın, tüm değerlerin üstünde yer alan bir metin olmasıdır. Bizler, devlet olarak, kurumlar olarak, anayasanın bağlayıcılığına inanamadık. Bir başbakan çıktı "Anayasa bir defa delinse ne olur" dedi. Bir başbakan çıktı, açıkça, Anayasanın gizli emrine rağmen, Parlamentonun ortasında, milletin huzurunda açık oy vererek Anayasayı ihlal etti. Anayasaları araç görürseniz, elbette ki, anayasa amacını, istikrarı, sürekliliği sağlayamazsınız.

Değerli arkadaşlar, sürekli anayasa çözümüne Türk uygarlığının ulaşamamasının temel sebeplerinden birisi de, anayasayı yorumlamak, uygulamak ve sorunlara göre yeniden içeride barındırdığı anlamı keşfetmekle görevli yargı organlarının bu konudaki görevlerini yerine getirememeleridir. Amerikan Yüksek Mahkemesi, çevre sorunlarını, insan hakları sorunlarını, ırk ayrımcılığını ve düşünce özgürlüğünü, anayasaya rağmen, yorumla çözmüş ve liberal rekabete dayanan bu anayasal uygarlığı sağlayabilmiş, gerçekleştirebilmiştir. Bugün, bizim Anayasa Mahkememiz, daha çok, Anayasayı, demokratik akılla değil, devletin gözlüğüyle, gözüyle okuduğu için, bir sorunlar karmaşası, ancak, anayasa değişikliğiyle çözüm formülünü önümüze dayatıyor. Yasama organının da, bu konuda, sınavı başarıyla geçtiği söylenemez arkadaşlar. Komisyonlarda meşakkatsiz, anayasaya uygunluk, aykırılık tahlili yapmadan, Genel Kurulda anayasal mesaj parmaklara yüklenmeden, Anayasaya aykırı kanunları çıkara çıkara, Anayasaya aykırı davranışı bir ikinci anayasanın kaynağı haline getirdik. Üzülüyorum, üzgünüm; muzaffer, dahi ve aziz komutan Mustafa Kemal Paşanın cumhuriyetinin, mağlup  Venizelos'un Yunanistanından bireysel millî gelir olarak, ekonomik olarak geride kalmasına üzgünüm.

Cevap vermemiz lazım. Niçin bu Anayasa değil, niçin bu Anayasaya "hayır" demeliyiz; doğru cevap vermeliyiz, öze inmeliyiz, milleti tatmin etmeliyiz. Arkadaşlar, 1982 Anayasası -demin geneli üzerinde ifade ettiğimin dışında- özel kusurları olan bir anayasadır. Şu ana kadar, bir bütün olarak bu Anayasanın değiştirilememesi, siyasetimizin ve hepimizin ortak sorumluluğu ve ortak kusurudur.

Bu Anayasa, Türkiye'yi kim yönetiyor sualine doğru cevap veremeyen bir anayasadır, güce açık bir anayasadır. Bu Anayasa, bizatihi devlet krizini doğuran, devlet krizinin bataklık sebebi olan bir anayasadır. Cumhuriyet hükümetleri ile cumhurbaşkanı, Parlamento ile Anayasa Mahkemesi, demokrasi ile derin bürokrasi, seçilmişler ile seçilmemişler arasında, bu Anayasadan kaynaklanan ciddî krizler vardır ve Millî Güvenlik Kurulu toplantısındaki fırlayan anayasa, bir anayasanın fırlatılması değil, krizli anayasanın itirafı hadisesidir.

Değerli arkadaşlar, bu Anayasa, olası büyük devlet krizleri için bir çözüm getirememiş anayasadır. Bakınız, uzlaşı mekanizması tükendikten sonra, buna rağmen kriz çözülememişse, çözebilmek için iki seçenek vardır; biri Anayasaya aykırı seçenek, öbürü anayasal seçenek; ya darbe gelecektir veya seçim gelecektir. Bu Anayasada, bu iki seçeneğin dışında, büyük devlet krizlerini çözecek bir mekanizma yoktur. İtalyan Anayasasında, reformize edilmiş, mükemmel, anayasa reformunu tamamlayarak kurduğu bir anayasa mahkemesi vardır. Sovyet Anayasasında da vardır ve bu gibi hallerde, krizi, bir karar mekanizmasıyla anayasa mahkemesi çözebilmektedir. Bu Anayasa Mahkemesi değil. Üyelerine saygım var, kurumlara saygım var; ama, yapısal olarak, işlevsel olarak ve üye nitelikleri bakımından, bu Anayasa Mahkemesine böyle bir görev verilemez.

Değerli arkadaşlar, bu Anayasa, siyasal alanı ve özgürlükleri devletleştiren bir anayasadır. Bu Anayasanın temel kaygısı, hepimizin ortak kaygısı olan devlettir; ama, devletin de el atamayacağı sahalar, sınırlar vardır. Bugün siyasal partileri, bugün özgürlüğü devlet güdümünde bir serbest alan olarak görmek yanlış sayılmamalıdır. Aslında, siyaset alanına siyaset kurumlarının ve partilerin dayanışmacı ve ortak refleksle sahip çıkamamaları, bir anayasa sorunu değil, partiler demokrasisi sorunudur. Cesaretin, kalitenin ve dürüstlüğün siyasete ikame edilememesi, bir anayasa sorunu değil, bir partiler yapısı sorunudur.

Değerli arkadaşlar, bu Anayasa, hukuktan ürken, hukuktan çekinen bir anayasadır. Bakınız, Anayasada, özel yargılar serpiştirilmiş, devlet güvenlik mahkemesi, şu mahkeme, bu mahkeme... Yargı birliğinden ürküyor. Niye; yargı birliğinin ortak aklı, ortak hüküm kuracaktır ve ortak bir uygarlık yaratacaktır. Özel yargı alanlarıyla bir imtiyaz alanı, yargılanamazlık alanı getirilmiştir. Dokunulmazlıklar, aslında, yargıdan kaçışın bir başka adıdır. Bugün, bürokratik dokunulmazlık, 129 uncu madde, demokrasinin dönüşümü için önemli bir maddedir. Dikkat ediniz; bizzat Anayasa, şu alanda dava açamazsın, şunun için dava açamazsın, bunun için dava açamazsın demektedir. Bu, hukuktan firar etmenin, hukuktan kaçmanın başka bir adıdır.

Değerli arkadaşlar -belki Parlamentoda ilk kez ifade ediliyor- bu Anayasa, millet ile devleti yabancılaştıran bir anayasadır. Ayrılıkçı hastalar bir tarafa; "benim vatanım", "benim ülkem", "benim milletim" demeyen bir vatandaş gördünüz mü? Mümkün değil... Soruyorum Yüce Parlamentoya: "Benim Anayasam" diyebilen bir insan gördünüz mü? Hayır... Bu Anayasayı milletin anayasası haline, bu Anayasayı milletin özdeğerlerinin anayasası haline getirmediğimiz zaman, bu yabancılaşmayı, bu kopuşu hiçbir mucizevî anayasal formülle önleyemeyiz değerli arkadaşlar.

Şimdi, taslağın üzerinde görüşlerimi ifade etmeye çalışıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu taslak, Partilerarası Uzlaşma Komisyonunun, siyaset kurumunun ve bütün siyasal partilerin ortak bir ürünüdür, uzlaşma semeresidir, hiç kimseye mal edilemez.

Partilerarası Uzlaşma Komisyonu, derinlikli, uzun ve kapsamlı bir paket üretebilmiştir. İşin bu safhasında muvaffakıyet tamdır; ancak, anayasa yapımı, tüm sosyal olgularda olduğu gibi bir süreçtir. Anayasa süreci, hazırlık aşamasından sonraki aşamada, anayasa verimini ve kalitesini yükseltecek yönde kullanılamamıştır. Büyük Meclis, burada büyük zaaf göstermiştir. Meclis yönetiminin ve Değerli Başkanının, Büyük Millet Meclisi Başkanının, isteyen kurumlara anayasa paketini göndererek bu yüce görevden kurtulduğu söylenemez. Büyük Meclis, bu konuda, Başkanı aracılığıyla bilimsel paneller düzenletmeli, kamuoyu yoklamaları yaptırmalı ve sosyal taleplerin içeriği belirlenmeliydi. Anayasanın 175 inci maddesinden kaynaklanan görev algılanamamış, yerine getirilememiştir.

Aydınlar da bu konuda gereğini yapamamışlardır. Ara dönemlerde raporlar yazanlar, methiyeler düzenler, bu günlerde görülememiştir.

Gerçekten değerli katkıları olan kurumlar yok değil; Barolar Birliği, TÜSİAD, köşe yazarları, özellikle özel monografiyle Kemal Gözler. Teşekkür etmek lazım; ama, tartışma aşaması mükemmel geçmemiştir.

Değerli arkadaşlar, bana sorarsanız, bu paketin beş temel karakteri nedir şeklinde bir sual tevcih ederseniz, vereceğim beş özlü cevap şunlar olacaktır:

1- Bu Anayasa, kendi merkezine insanı taşıyan anayasadır. Üniter devlet, bölünmez millet, parçalanmaz vatan hassasiyeti içerisinde güvenlik refleksleri de düşünmüştür; ama "özgür insan, güçlü devlet" sloganıyla yazılan bir anayasadır, demokrasinin ve hukukun standardını yükseltmektedir.

2- Anayasal düzenin kötüye kullanılmasında, devlet kadar bireyin sorumlu olduğu, birey kadar devletin sorumlu olduğu bir yazılımdır bu, ilk yazılımdır. Şu ana kadar, devletin anayasal düzeni kötüye kullanması kurumu yoktu bizde; ilk defa geliyor.

3- Uluslararası anlaşmaların yatay ve doğrudan etki doğurması, çatışma halinde uluslararası anlaşmalara üstünlük tanınması, küresel yolculuktaki en büyük adımdır. Mahsus maddesinde bunu genişçe tartışacağız.

4- Oyunun kurallarını değiştiriyor değerli arkadaşlar. Artık, Parlamentonun, seçime on gün kala, onbeş gün kala seçim kurallarını değiştirerek, çoğunluğun kendisine uygun oyun kurallarıyla seçime gitme dönemi ve yolu kapanıyor.

5- Bu paketle, Türkiye, 1974'teki, 2000'deki af krizini, sosyal depremi artık yaşamayacak; af, bir insanın keyfî veya hatır talebiyle Parlamentoya dayatılamayacak ve devletin cezalandırma refleksi, cezanın caydırıcılığı, suçun teşvik edilemezliği bu Anayasada kurumsallaşıyor.

Bana sorarsanız, Anayasaya, mutlaka, devlet reformunu mümkün kılacak, gerçekleri öğrenme ve bilgi edinme hakkını imkân haline getirecek değişikliği sağlardım. Bana sorarsanız, Anayasa Mahkemesi reformunu gerçekleştirirdim. Bana sorarsanız, medya bağdaşmazlığını, medya ile devlet ve siyaset kurumları arasındaki ihale bağdaşmazlığını düzenleyen bir ilke koyardım. Bana sorarsanız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yolunu tıkayacak anayasal şikâyeti, Anayasa Mahkemesi reformu yaparak anayasal şikâyeti öngörebilirdim.

Değerli arkadaşlar, sözlerimin sonunda, hüküm cümlelerimi ve Partimin görüşlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu paket, Doğru Yol Partisinin ikinci demokrasi projesinde dile getirdiği, gerekçelendirdiği anlayışın, zihniyetin bir uygulamasıdır. Değerli Başkanımdan, ikinci paketin geciktirilmeden gündeme getirilmesi için inisiyatif almasını ve sözde kalmamasını diliyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu paketten sonra Parlamentonun ilk gündemi, bir siyaset reformu olmalıdır; siyasal partiler ve seçim hukukunun yeniden düzenlenmesi gündemi olmalıdır. Bugün, ülke milletvekilliği, Türkiye milletvekilliği amacıyla konulan 100 kişilik milletvekilliğinin fazla olduğu hususu itiraf olunmalı, milletin bu iradesi anayasaya taşınmalıdır. (DYP sıralarından alkışlar)

AYDIN TÜMEN (Ankara) - 100 kişiyi kim önerdi?!

AHMET İYİMAYA (Devamla) - Milletin tercihli sistemi yasalara taşınmalıdır.

Değerli arkadaşlar, polemik olmamak üzere, bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Türkiye milletvekilliğini kim icat etti?!

AHMET İYİMAYA (Devamla) - Doğru Yol Partisinin bir koalisyon ortaklığı döneminde, odak kavramını tarif ediyoruz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET İYİMAYA (Devamla) - Sayın Başkanım, 2 dakika...

14.00'te toplantı başladı, gece 04.00'te bitti. 14 saat müzakere, 169 sahife ve o gün, hiç unutmuyorum, şu andaki bir değerli Başbakan Yardımcımız "ülke satılıyor, Anayasa Mahkemesine darbe yapılıyor" diyordu. Aynı öneriyi, geliştirilmiş olarak, kendi imzalarıyla burada görüyoruz. Arkadaşlar, siyaset rejiminin, rejim hassasiyetlerinin üzerinden yürüyerek, onu istismar ederek iktidar arayışlarının maskesi bu teklifle düşmüştür. Ayıptır! Yapılmamalıydı.

Değerli arkadaşlar, bütün partilerimiz, seçimden önce yepyeni bir anayasa teklifiyle milletin huzuruna gitmeliler ve seçim vaadi olarak bunu dile getirmeliler, uzlaşmayı öngörmeliler; millî vekâlet, kurucu iktidar sıfatıyla buraya gelmeli, önümüzdeki dönemde yeni bir anayasa yapılmalıdır. Bu güzelim vatan, bu büyük millet, protez anayasalara, takma bacak anayasalara layık değildir arkadaşlar. Bu güzelim ülke, protez akıllarla yönetilen ülke olmaktan çıkarılmalıdır. Bu görev aziz milletindir, aziz milletvekillerinindir, Yüce Meclisindir. Kader, gereğini zamanında yapamayanlara daima acı gerçekleri armağan etmiş ve tattırmıştır.

Konuşmamın sonunda, ilk anayasa mağduru olan 1890 Yemen sürgünü Kemalpaşazade Sait Beyi, 1960 Anayasa Komisyonunda kavgasından dolayı cezaevini boylayan değerli bilim adamı Prof. Ali Fuat Başgil'i ve fiilî anayasayı yürürlükten kaldırma çabasını veren büyük demokrasi şehidi Adnan Menderes'i ve isimlerini bildiğimiz, bilmediğimiz diğer anayasa kazası mağdurlarını millete ait olan bu kürsüden anmayı, onlara manevî şükran borcunu sunmayı bir vecibe addediyor, anıları önünde hürmetle eğiliyor, gerçekleşecek teklifin, Anayasamızın millete, sisteme, Parlamentoya, bütün insanlığa hayırlar getirmesini Allah'tan niyaz ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP, SP ve AKP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Şimdi, söz sırası Anavatan Partisi Grubunda.

Denizli Milletvekili Sayın Beyhan Aslan, buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anavatan Partisi Grubu ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

1839'da tanzimatla başlayan anayasallaşma serüvenimiz 162 yıldır devam ediyor. Tartışa tartışa bugünlere geldik. Hedeflediğimiz anayasal istikrarı bir türlü bulamadık; ama, anayasal istikrarı devamlı arıyoruz. Anayasallaşma mücadelesinde bugüne kadar atılan her adım, çağdaşlığı yakalama gayreti olarak değerlendirilmelidir.

1982 Anayasamızı, diğer mülga anayasalarımız gibi, olağanüstü ortam ve koşulların ardından yapmışız; yapıldığı zamanın ve koşullarının ruhunu anayasa metnine taşımışız. Ülkenin aynı koşullarda aynı krizleri yaşayacağını varsayarak, kriz önleme tepkisiyle, devleti ve rejimi korumayı öne alıp, bireyi dışlamışız. Temel hak ve özgürlükleri istisna kabul eden, daha çok otorite, daha çok devlet diyerek, yasakları esas almışız.

1982 Anayasasının kabulünden bu yana, beş ayrı zamanda, beş kez konjontürel değişikliğe, ama, müspet değişikliğe uğramışsa da, 1982 Anayasasının üzerindeki tartışmalar bitmemiştir. Özgürlükler ve evrensel hukuk anlayışının ulaştığı değerlerden uzak olduğu yolundaki eleştirilerden kurtulamamıştır.

Değerli milletvekilleri, her anayasanın, zaman içinde, belirli toplumsal koşulların değişmesinin sonucu olarak, çağdaş ihtiyaçlar doğrultusunda değişikliğe uğraması doğaldır. Demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, insan haklarının tartışılmaz değerler kabul edildiği günümüzde, 1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının, kamuoyunun beklentileri ve demokratik açılımlar doğrultusunda değiştirilmesi, çağın değerleriyle bütünleşmesi şarttır. Siyasî partilerimizin, sivil toplum örgütlerinin, hukuk dünyamızın, basınımızın ve halkımızın, anayasa değişikliği konusunda büyük istek ve destek iradesi vardır. Toplumdaki talepleri, siyasî partilerin düşüncelerini dikkate alan Türkiye Büyük Millet Meclisi Partilerarası Uzlaşma Komisyonu, geniş zaman dilimi içerisinde talepleri değerlendirdi; 37 maddelik bir anayasa değişiklik paketi üzerinde anlaşma sağlandı. Anayasa Komisyonumuzca da kabul edilen değişiklikler, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü toplantısında özveriyle görüşülüyor.

Anavatan Partisi Grubu adına, Partilerarası Uzlaşma Komisyonu ve Anayasa Komisyonunun Değerli Başkan ve üyelerine takdir ve teşekkürlerimizi arz ediyorum.

Bu değişiklikleri, görüşmelerimiz sonunda gerçekleştireceğimize inanıyorum. Bu değişiklikler, bizi, belki ideal anayasaya taşımayacak. Her siyasî partinin değişiklik talepleri farklı farklıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin parçalı siyasî yapısına rağmen uzlaşılan ortak paydadaki 37 maddelik değişim, ideal anayasaya ulaşma yönünde atılmış çok ciddî ve büyük bir adımdır. Anayasamızın beşte 1'ini değiştiriyoruz. Tarihimizin en kapsamlı sivil anayasa reformunu gerçekleştirmiş olacağız. Bu reform, 21 inci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin ömür boyu gururla taşıyacakları bir onur madalyasıdır ve gelecek nesillere bırakacakları en anlamlı mirasları olacaktır.

Bu uzlaşma, Meclisin bu parçalı yapısıyla anayasa değişikliklerinin yapılamayacağı, bu Meclisle bir yere varılamayacağı düşüncesiyle kurucu meclis arayışına girenlere, millî iradeye güvenmeyenlere, millî iradeye saygı duymayanlara verilmiş bir demokrasi dersidir. (ANAP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının, adil yargılanma hakkının güvenceye alınmadığı, hukukun evrensel kurallarına saygının gösterilmediği, ama, bir anayasası var olan devletlere, anayasalı devlet diyoruz; ama, demokrasinin güvence altına alındığı, istikrarlı, kurumsal bir yapılanmanın var olduğu, hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının, adil yargılanma hakkının teminat altına alındığı, insan haklarına saygının doruğa ulaştığı, çağdaş, demokratik standartlarla ve evrensel normlarla bütünleşen anayasaya sahip devletlere de anayasal devletler diyoruz.

Biz, bugün görüştüğümüz bu değişiklikle,  anayasalı devletten anayasal devlete geçiş yolunda çok ciddî ve önemli bir atılımı gerçekleştirmiş olacağız. Bu paket burada bitmeyecek; zamanın ihtiyaçlarına göre ve gelecek zamanlarda, demokratikleşmenin evrensel normlarının ulaştığı düzeye göre yeni paketler olacak, yeni değişimler olacaktır; ama, her değişim, çağdaşlığı yakalama yönünde atılan ciddî bir adım olarak değerlendirilmelidir.

Türkiye, anayasal devlet olma iradesini ortaya koymuştur. Bu irade, daha özgür, daha mutlu, insanca bir dünya kurma, evrensel değerlerle bütünleşme, çağdaş dünyayla buluşma, uluslararası saygınlığa ulaşma iradesidir. Bu, Türk halkının iradesidir. Türk halkı, çağdaş değerlere uyumu, vazgeçilmez bir yaşam tarzı ve daimî bir hedef olarak benimsemiştir. Bu nedenledir ki, Türk halkı, rotasını çağdaş medeniyete, Avrupa Birliği üyeliğine doğru çevirmiştir. Cumhuriyet tarihimizin en büyük değişim projesi olan Ulusal Program doğrultusunda, siyasî, sosyal ve ekonomik alanda yapılacak Avrupa Birliği müktesebatını özümseme iradesi, barışçı ve aydınlık bir geleceği paylaşmanın, geleceğin çağdaş Türkiyesini yaratmanın teminatı olacaktır.

Değerli milletvekilleri, anayasalarda bazı önemli temel ilkelerin değiştirilmesi bizzat anayasalar tarafından yasaklanmıştır. Anayasamızın 4 üncü maddesi, değiştirilemeyecek, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeleri sayar. Anayasamızın 1 inci maddesi "Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir" der.  2 nci maddesi, Türkiye Cumhuriyetinin demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olma ilkesini düzenler. 3 üncü maddesi, Türkiye Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü -yani, üniter yapıyı- garantiye alır; dilinin Türkçe, bayrağının ay yıldızlı al bayrak, marşının İstiklal Marşı ve başkentinin Ankara olduğunu belirtir. Bu düzenlemeyle, demokratik, laik, üniter, sosyal hukuk devletinin nitelikleri sayılıyor. Devlet ve ulus için hayatî önemi haiz nitelikleriyle, devlet ve ulusun var olmasının "olmazsa olmaz" simgeleri ifade ediliyor. Değişmezlik ilkesiyle, hayatî nitelik ve simgelerinin sürekliliğini ve geleceğini güvence altına alıyor. Değil bu Parlamento, gelecek nesiller dahi bu ilkeleri değiştiremeyecektir; çünkü, bu, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusunun bize bir vasiyetidir.

Bu düzenleme, çağdaş bir düzenleme olup, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin anayasalarında da, aynı gerekçelerle, değiştirilemez hükümler mevcuttur. Belçika Anayasasının 130, Fransız Anayasasının 89, Portekiz Anayasasının 288, Yunanistan Anayasasının 139, Federal Almanya Anayasasının 79/3 maddeleri bunlara örnektir. Devletin varlığını ve ulusal bütünlüğünü koruması noktasında, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin olduğu gibi, bütün devletlerin üzerinde hassasiyetle durduğunun bir ifadesidir.

Anayasada, devletin ve ulusun varlığının teminat altına alınması ve bu teminatın değişmezlik ve sürekliliği alkışlanacak bir düzenlemedir. Ebediyete kadar korunması, ülkenin her ferdine düşen onurlu bir görevdir.

Değerli milletvekilleri, cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: "Ülkemizde çağdaş bir düzen kurmak istiyoruz. Uygarlığa girmek isteyip de, Batı'ya dönmemiş ulus var mıdır? Gözlerimizi kapayıp, mücerret yaşadığımızı farz edemeyiz. Memleketi bir çember içine alıp, cihanla alakasız yaşayamayız. Bilakis, müterakki, müteceddid bir millet olarak medeniyet sahasının üzerinde yaşayacağız." Bu vasiyete uyarak, Anavatan Partisi, zihniyet devrimini 1983'lerde gerçekleştirmiş, Türkiye'yi gelişmiş dünyayla ayıran duvarları yıkmıştır.

Türkiye, artık, dünyaya kapalı bir ülke değildir. Demokrasilerin vazgeçilmez öğesi, düşünce ve ifade özgürlüğü, inanç ve ibadet özgürlüğü ve teşebbüs özgürlüğüdür. Bu özgürlükler, demokratik bir anayasanın çerçevesini oluşturur. Bütün dünya anayasalarında çerçeve bu özgürlüklerle sınırlıdır. Bu kavramların içi doldurulmalıdır, boş, muhtevadan yoksun slogan olmaktan çıkarılmalıdır. Bize düşen en önemli görev, bu kavramların içini doldurmaktır.

"Cumhuriyeti biz kurduk, gelecek kuşaklar demokrasiyi getirmelidir" diyen Atatürk, cumhuriyetimizin demokrasiye olan ihtiyacını ortaya koymuştur o zaman ve bize vasiyet etmiştir. İşte biz bugün, 21 inci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, Atatürk'ün vasiyetini yerine getiriyoruz; cumhuriyetimizin ihtiyacı olan demokrasiyi, biraz daha kendisiyle buluşturup, kucaklaştırıyoruz.

Demokratik kuralları bilmek, mevzuatımızı demokratik kurallarla donatmak yetmez. Demokratik mevzuatın kurallarının varlığının yanında, demokrasiyi her türlü baskıya, dayatmalara karşı koruyacak, demokrasiyi özümsemiş cesur ve yürekli kadrolar gerekir. Türkiye, bu kadrolara sahiptir. Bu kadrolardan bir talebimiz var: Ülkeyi yönetirken, devlet -birey, güvenlik- özgürlük dengesini ciddiyetle dengelemek durumundadırlar. Ne devleti bireye boğdurmalılar ne bireyi devlete kastettirmeliler, ne güvenlik diye özgürlükleri yok etme yoluna gitmeliler ne de başıboş özgürlük diye devletin niteliklerini tahrip etmeye yönelmeliler. Ülkeyi yönetenler, bu dengeyi sağlamakta her zaman titizlik göstermelidir.

Bugün, cumhuriyetimizin, daha fazla demokrasiye; siyaset dünyamızın, hoşgörüye, tartışmaya ve uzlaşma kültürüyle donatımına; demokrasimizin, özgürlüklerle donatılmış, soran, sorgulayan, katılarak denetleyen demokrat insana ihtiyacı vardır.

Değerli milletvekilleri, özgürlüklerin sınırı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 17 nci ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 30 uncu maddeleri çerçevesinde belirlenmiştir.

Anayasada yer alan 14 üncü maddede "hak ve özgürlüklerin hiçbiri devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı, insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan eylemler biçiminde düşünülemez" denilmek suretiyle, uluslararası sözleşmelere uyum sağlanmıştır.

Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, yasaklar manzumesiyle, yasakçı anlayışla korunamaz. Birey varsa devlet vardır, birey güçlüyse devlet güçlüdür. Hak ve özgürlükleri güvence altına alınan, sorumluluk bilincine sahip onurlu yurttaşların varlığı, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı, üniter yapının en büyük teminatıdır.

Hak ve özgürlükler genişledikçe, toplumsal barış kökleşir, devletimizin yapısı sağlamlaşır. Üniter yapımızı ve laik rejimimizi muhafaza ederek, hak ve özgürlükler alanının genişleyebileceğini çağdaş anayasalar ispat etmiştir. Yasakçılığın, baskının ise kopmaları körüklediği, bilinen çağdaş bir gerçektir.

Demokratik rejim, kendisine güven duyan rejimdir. Varlığına borçlu olduğu vatandaşından korkmaz, onu potansiyel bir tehlike olarak görmez. Devlet-birey ilişkisini düzenleyen devlet değil, hukukun üstünlüğü ilkesidir. Devlet, birey karşısında ancak taraftır.

Devletin görevi, özgürlükleri çiğnememek, başkalarının özgürlüklere saldırısı halinde bireyin hak ve özgürlüklerini güvence altına almaktır. Özgür doğan yurttaşını özgür yaşatmak, yurttaşının önemsediği kimliğine saygılı olmak, insan onurunu korumak, çağdaş devleti yücelten unsurlardır.

Çağdaş anlayışta, devleti koruyan da, bireyin hak ve hukukunu teminat altına alan da, devletin ve bireyin faaliyet alanını düzenleyen de demokratik anlayıştır, yani hukuktur. Temel hak ve özgürlüklerin özü ve muhtevası, devletin müdahale yetkisi dışındadır. Yönetenlerin yetkisi, hukukla sınırlıdır. Hukuk, yöneteni bağlar. Aksi halde, bireyin anayasal güvencesinden bahsedilemez. Çağımızda devletin uygarlık ve çağdaşlığının ölçüsü, insan haklarıyla ilgili sözleşmelere uyum ve insan haklarının korunmasında gösterilen özendir. İnsan haklarının özü ve korunması, ulusal boyutu aşmıştır, uluslararası denetime açıktır, ulusların tekelinden çıkmış bir konudur.

Türk Anayasasında, temel hak ve özgürlüklerle ilgili düzenleme, uluslararası taahhütlerle uyumlu hale getirilmek durumundadır. Görüştüğümüz değişikliklerle, bu alanda önemli bir adım atılmıştır.

Değerli milletvekilleri, çağdaş anayasalarda inanç ve ibadet özgürlüğü, kişinin bireysel ve vicdanî bir tercihidir. İnsan, iç huzuru nasıl buluyorsa öyle yaşar. Bireyin manevî dünyası, ne devlet ne de bir başka unsur tarafından tasallut edilemez. İnsanların imanı hakkında Allah'tan başka karar verecek merci de yoktur.

Dinin devleti yönetmesi ne kadar yanlışsa, devletin dini yönetmesi de o kadar yanlıştır. Devletin dini olmaz. Devlet gözünde bütün dinler, inançlar eşittir. Devlet, bütün inançlara karşı yansızdır. Böylece, hem dinler arasında hem de dinle devlet arasında barış sağlanır. Demokrasilerde, farklı inançlar, inananlar-inanmayanlar birlikte yaşarlar.

Din olgusu, insanın fıtratının bir gereğidir, doğasında vardır. Din, bir toplumsal gerçekliktir. Laiklik, din gerçeğini benimseyerek yola çıkar. Atatürk'ün ifadesiyle "Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması değil, bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyetini tekeffül etmektir." Dini dışlayan, dini toplumdan soyutlama gayretine ve telaşına düşen anlayış, laiklik değildir, dine vaki saldırıdır. Militanca davranış, karşı militan anlayışa davetiye çıkarır; toplumsal barış bozulur.

Değerli milletvekilleri, anayasalar bir araçtır. Anayasal uygulamalara, siyasal sisteme hayat verecek olan, siyasî partilerdir. Sistemin aktörleri siyasî partiler, anayasa uygulamalarında fevkalade önemlidir. Ulusal Programın gündeminde var olan Siyasî Partiler ve Seçim Yasalarına ilişkin değişiklikler, Ulusal Program ve evrensel değerler çerçevesinde mutlaka gerçekleştirilmelidir.

Güçlü yerel yönetimlere ulaşabilmek ve gerekse yerel yönetimlerdeki katılımcılık unsuru itibariyle demokrasimizi yakından ilgilendiren yasa olan yerel yönetimler yasası mutlaka ve acilen görüşülmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu anayasa değişikliklerinin, barışa, uzlaşmaya, hoşgörüye kapı açmasını, yükselen demokrasi kalitesine, iyileşen insan haklarına, devlet kurumları arası uyuma, uluslararası saygınlığa, çağdaş dünyayla bütünleşmeye, Avrupa Birliği kapısını açmaya vesile olmasını; insanımızın bireysel özgürlüklerini doyasıya yaşadığı, insan onurunun yüceleştiği bir hayat sağlanmasını temenni ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

BEYHAN ASLAN (Devamla) - Çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü demokrasiyle kucaklaşma zamanıdır diyor, 21 inci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerini tekrar kutluyorum ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın milletvekilleri, saat 17.35'e kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.20
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.35

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. – Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz ile 288 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/803) (S. Sayısı: 737) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, şahıslar adına görüşmelere başlıyoruz.

Şahsı adına, Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç, buyurun. (SP ve AKP sıralarından alkışlar)

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anayasa değişiklikleriyle alakalı olarak şahsım adına söz almış bulunmaktayım; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

1982 Anayasası, hepimizin bildiği gibi darbeyle yönetime gelenler tarafından yapılmıştır. Bugün, Türkiye'de siyasete yön veren birçok insan o günlerde gözaltına alındı, siyasî hakları elinden alındı, siyasî yasaklı durumuna düşürüldü. Bunlardan bir tanesi bundan önceki Sayın Cumhurbaşkanımızdı ve yine, o dönemde siyasî hakları elinden alınan siyasî liderlerden bir tanesi de, bugün, huzurunuzda Başbakan olarak oturmaktadır.

İşte, böyle bir dönemde 1982 Anayasası yapılmıştır. 1982 Anayasası yasaklayıcılar tarafından yapılırken, toplumun büyük bir kesimi ya hiçe sayıldı veyahut da dışlandı. O günleri hatırlarsak, anayasa oylamasıyla alakalı olarak "hayır" demenin yasak hale getirildiği, "evet" demenin ise alkışlandığı bir ortamda Anayasa hazırlandı, referanduma sunuldu ve yüzde 92 "evet" oyu aldı.

1982 Anayasasının kabulü üzerinden yaklaşık olarak yirmi yıl geçti. Bu yirmi yıl boyunca, Anayasanın değiştirilmesi, iktidarıyla, muhalefetiyle, derneğiyle, vakfıyla, barosuyla, odasıyla toplumun bütün kesimlerinin gündeminden hiç düşmedi ve aradan geçen yirmi yıl içerisinde Anayasada 5 defa değişiklik yapıldı; ancak, bu değişiklikler toplumun hiçbir kesimini tatmin etmedi ve bugün, 37 maddelik bir değişiklik teklifi -zor da olsa- Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirildi.

Değerli arkadaşlarım, bundan önceki 5 değişiklik toplumu nasıl tatmin etmediyse, bugün yapacağımız değişikliklerin de toplumun önemli bir kesimini tatmin etmeyeceği kanaatindeyim. Niçin bu kanaatteyim? Türkçemizde çok güzel deyimler vardır, bunlardan bir tanesi de: Deveye sormuşlar: "Niçin boynun eğri?" O da, hepimizin bildiği cevabı vermiş: "Nerem doğru ki?" Teşbihte hata olmaz. Bu Anayasa, tıpkı, niye boynun eğri diye sorulan deve gibi her tarafı eğri olan bir anayasa. Bizler ne kadar düzeltmeye çalışırsak çalışalım, bu eğrilikler devam edecektir. Bunun için, bütün partiler olarak, iktidarıyla, muhalefetiyle, Mecliste olanıyla olmayanıyla, özellikle Parlamento dışında olan partilerin de görüşlerini alarak, odaların, baroların, derneklerin, vakıfların, sendikaların da seslerine kulak vererek, üniversitelerdeki hocaların da düşüncelerini alarak, Türkiye'yi yeni ufuklara taşıyacak, Türkiye'yi daha da geliştirecek, Türkiye'yi daha büyük devlet, daha büyük millet yapacak, devlet ile milleti barıştıracak, yeni bir anayasanın adımını atmak zorundayız. Aksi takdirde, altıncı değişikliği yaparız; ama, bunun hemen ardından yeni değişiklik talepleri gündeme gelir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, ben, bunları söylerken bu 37 maddelik anayasa değişikliğini küçümsediğimi zannetmeyin; tam aksine, bu 37 maddelik anayasa değişikliğini ciddî buluyorum ve önemsiyorum. Benim amacım, bu konu gündeme gelmişken daha güzele, daha iyiye, daha verimliye, daha faydalı bir anayasa ve anayasa değişikliği yapmaya yöneliktir.

Bizim bu tekliflerimiz, taleplerimiz, demokrasimizin güçlendirilmesi, hak ve hürriyetlerin genişletilmesi, devlet ile vatandaşın barıştırılması, garibanın, yoksulun sevindirilmesi, fikir ve ifade hürriyetinin kâmil manada uygulanması, din ve vicdan hürriyetinin milleti tatmin edecek hale getirilmesi, laikliğin tanımının anayasaya yerleştirilmesi içindir. Türkiye'nin yeniden daha büyük Türkiye olması için bu değişiklikleri yapmak durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, bu açıklamalardan sonra değişiklik teklifine değinmek istiyorum. 1 inci maddede, Anayasanın başlangıç kısmında bir düzenleme yapılıyor. Hepimizin bildiği gibi, mevcut olan Anayasanın başlangıç kısmında "hiçbir düşünce ve mülahazanın..." denilmektedir.  Uyum Komisyonunda, bu "hiçbir eylem" şeklinde değiştirilmiştir; ancak, Anayasa Komisyonunda, üzülerek ifade ediyorum, özellikle iktidar partilerine mensup arkadaşlarımızın teklifleriyle, bu "hiçbir faaliyete" dönüştürülmüştür.

Değerli arkadaşlarım "faaliyet" kavramına her şey girer; ancak, umut ediyorum ki, önümüzdeki dönemde, anayasa uygulayıcıları, bu "hiçbir faaliyet" deyimini "yasaya aykırı hiçbir faaliyet" olarak gözden geçireceklerdir ve buna dayanarak uygulama yapacaklardır. Bu değişiklikle temel hak ve hürriyetlerde ciddî manada düzenlemeler yapılmış ve yine, bu değişikliklerin faydalı, ancak yeterli olmadığı kanaatindeyiz.

Özel hayatın gizliliğinin korunması ve ardından gelen Anayasanın 20, 21, 22 nci maddelerinde yapılan değişiklikler mutlaka önemli değişikliklerdir.

Bu değişikliklerle birlikte, daha önce Anayasada farklı şekilde, farklı maddelerde yer alan "millî güvenlik, kamu düzeni, suçun işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık, genel ahlak" gibi hürriyetin sınırlarını belirleyici kavramlar Anayasaya daha geniş manada girmiştir. Bunların yorumu, bunların ne manaya geldiği, mutlaka, uygulamacılar tarafından ve yine Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak olan yasalarla ortaya konacaktır; ancak, şunu hemen belirtmek istiyorum ki, bu bahsettiğim millî güvenlikle başlayıp, genel ahlaka kadar ve devamındaki kavramlar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden alınmıştır. Bunların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden alındığı, biz-zat, bu teklifi yapan arkadaşlar tarafından gerekçelere konulmuştur. Dolayısıyla, hürriyeti daraltan bu kavramların nasıl yorumlanacağı, nasıl ifade edileceği, içlerinin nasıl doldurulacağı, nasıl tanımlanacağı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin metni ve özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarıyla, uygulamalarıyla Türkiye'deki uygulamacılara yol gösterecektir. Aksi takdirde, yapmak istediğimiz değişiklikler, belki bugünkünden daha kötü durumlar meydana getirebilir. Benim şahsî kanaatim, nasıl, gerekçede, bunların, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden alındığı ifade ediliyorsa, bu kavramların tanımında, yorumlanmasında ve uygulanmasında da mutlaka Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatları yol gösterici olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, özellikle, Anayasanın 69 uncu maddesindeki değişikliğe değinmek istiyorum. Şu anda atılan adım mevcut Anayasa metnine göre faydalı bir adımdır, ancak yetersizdir. Biz, bu değişikliğin yerine, keşke, yine, şu Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine Başbakan, Başbakan yardımcılarının tümü, iktidardaki partilerin grup başkanvekilleri ve milletvekillerinin imzasıyla 2000 yılının şubat ayında gelmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden de yeterli sayıda destek almış olan "hüküm giyme" şartını getirebilseydik. İşte, o zaman siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsuru olan siyasî partiler gerçek manada hem hâkim teminatına hem de anayasal güvenceye kavuşmuş olacaklardı.

Şimdi, bakın, bu değişiklikte bir "zımnen" kavramı var; yani, partilerin binlerce üyesinden herhangi birisinin işlediği suçu partinin genel merkezi veya genel başkanı zımnen kabullenirse...

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de hemen hemen her partinin 81 il örgütü var, bine yakın ilçe örgütü var, üçbine yakın belde örgütleri var ve binlerce üyesi var, belki milyonlarca...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Şimdi, bu üyelerden herhangi birisinin Anayasanın 68 inci maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen yasak faaliyetlerden birini işlediğini genel merkez zımnen kabul edecek; yani, genel merkezin haberi olmadan genel merkeze "bunu kabullendin" deme ihtimali doğabilir bunda. İnşallah uygulamada böyle olmaz. Oysa, bunun yerine farklı bir düzenleme yapabilirdik; çünkü, Anayasanın 68 inci maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen yasak eylemleri işleyenlerle ilgili, savcılar, o üyelerin yakasına yapışırsa ve savcılar, parti genel merkezlerini haberdar ederse, genel merkez, o zaman harekete geçmezse genel merkezin sorumlu olması gerekir. İnşallah, bu madde böyle yorumlanacaktır.

Diğer bir husus -yedinci fıkrada- şudur: Temelli kapatılan bir parti hangi hallerde yeni partilerin oluşmasına sebep olmuş olacak, yeni parti onun devamı sayılacak. Bunun, kanunla açık ve net olarak ortaya konulması gerekir.

Yine, Anayasanın 68 inci maddesinin dördüncü fıkrasının değişmesi gerekir, tümden kaldırılması gerekir; çünkü, biz, bu Anayasa değişikliklerini yaparken, özellikle teklifi veren arkadaşlar, Avrupa Birliğine uyumu esas aldılar. Oysa, Anayasanın 69 uncu maddesinin sekizinci fıkrasında getirilen 5 yıllık siyaset yasağı Avrupa ülkelerinin hiçbirinde yok. Biz, Anayasanın 69 uncu maddesini değiştiriyoruz, kapatmayla ilgili yeni kriterler getiriyoruz. Dolayısıyla, önceki kriterleri geçersiz sayıyoruz. İşte, önceki kriterlere göre, kendi partisinin kapatılmasına sebep olan milletvekilleriyle ilgili yasağı da kaldırmamız gerekir. Kaldı ki, o milletvekillerinin zaten milletvekilliğinin düşürülmesi onlar için bir cezadır. Ayrıca, bunun yanı sıra, Avrupa Birliğine mensup ülkelerin hiçbirinde olmayan, 5 yıl hiçbir partinin üyesi olamayacağı, denetleyicisi olamayacağı, kurucusu olamayacağı yasağını getirmek de beyhude bir yasak diye düşünüyorum.

Bütün bu tenkitlerimizle birlikte, bu anayasa değişikliğinin faydalı olduğu kanaatindeyim. Umut ediyorum ki, arkadaşlarımızın vereceği önergelerle bu değişiklik daha faydalı hale getirilir diyor, bu değişikliğin milletimize hayırlara vesile olmasını niyaz ederek, hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Malkoç.

Efendim, Komisyonun söz talebi vardır.

Buyurun efendim.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi, tarihinde ilk defa, kapsamlı bir anayasa değişiklik paketini görüşmektedir. Pek tabiî, hepimizin arzusu, hür seçimle, hür iradeyle teşekkül etmiş bir Kurucu Meclis tarafından bir anayasanın baştan sona ele alınarak yapılması ideal olandır; ancak, görülmüştür ki, Türkiye'de, hür iradeyle bugüne kadar bir Kurucu Meclis oluşamamıştır. Bugüne kadar, anayasalarımızın ele alındığı, yapıldığı Meclisler olağanüstü dönemlerin kurulları veya Meclisleri olmuştur.

İdeal olanla mümkün olanı hiçbir zaman birbirine karıştırmamak lazımdır. Pek tabiî, ideal olanı, hepimizin arzu ettiği, hür iradeyle oluşmuş bir Kurucu Meclis tarafından bir anayasanın ele alınması, bir anayasanın yapılmasıdır.

Şimdi, biz, 19 yaşındaki bir Anayasayı tartışıyoruz. 12 Eylül şartları içerisinde yapılmış, hazırlanmış, belli şartlar içerisinde müzakere edilmiş, oylanmış bir Anayasa üzerinde değişiklikleri görüşüyoruz. 1987'den bu yana 5 defa, beş değişik zamanda Anayasamızı değiştirmişiz. Mükerrer bir madde dışında 23 maddeyi değiştirmişiz. Görüşmekte olduğumuz 37 maddelik değişiklik teklifiyle, başarılı olabilirsek -ki, konuşmalardan başarılı olacağımız anlaşılmaktadır- Anayasamızın 60 maddesini köklü bir şekilde değiştirmiş olacağız. Fevkalade önemli bir hadisedir, küçümsenmeyecek bir hadisedir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, özellikle, 1991 yılından sonra partiler arasında oluşan uzlaşma komisyonları marifetiyle, anayasa değişiklikleri üzerinde yoğun çabalar sarf edilmiştir. Bu çabaların en kapsamlı sonuç verenlerinden bir tanesi, hepinizin bildiği gibi, 1995 yılında, yine, o günkü Uzlaşma Komisyonunun büyük gayretleri ve emeğiyle ortaya çıkmış olan 15 maddelik değişiklik olmuştur. Şimdi, Partilerarası Uzlaşma Komisyonu 37 maddeyle önümüze gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, bendeniz hem bu Uzlaşma Komisyonunun bir üyesi olarak hem Uzlaşma Komisyonunun Alt Komisyon Başkanı olarak hem de Anayasa Komisyonu Başkanı olarak buradan, başta, tüm siyasî partilerimizin sayın genel başkanlarına ve partilerimizin değerli yöneticilerine, grup yöneticilerine, Uzlaşma Komisyonunda görev alan değerli arkadaşlarıma, Uzlaşma Komisyonumuzun Başkanlığını yapan Değerli Ankara Milletvekilimiz, Devlet Bakanımız Sayın Nejat Arseven'e, Anayasa Komisyonu üyelerimize teşekkür ediyorum. Gerçekten, baştan sona tam bir uzlaşı anlayışı içerisinde, büyük ve titiz emek vermişlerdir. Gelinen nokta fevkalade önemli bir noktadır. Bu çalışmalarımızda Komisyonumuz, bireyi öne çıkaran özürlüklere inanç, cumhuriyetin temel nitelikleri, üniter devlet, insan hakları, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü anlayışını vazgeçilmez görüş ve inanç olarak kabul etmiştir. Tüm müzakereler, tüm uzlaşı arayışları bu çerçevede oluşmuş ve gelişmiştir.

Uzlaşma Komisyonunda, 5 siyasî partiden gelen temsilci arkadaşlarımızla yaptığımız mesai, yaz tatili süresi içerisinde, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siyasî partilerin sayısının 6'ya çıkmasıyla, Anayasa Komisyonumuza 6 ncı partinin de katılımıyla, baştan buyana aynı anlayış, aynı heyecan içinde çalışıyor gibi Anayasa Komisyonumuzda teklif görüşülmüş ve kabul edilmiştir. 37 maddenin 34 maddesinin oybirliğiyle, 3 maddesinin oyçokluğuyla geçmiş olmasını burada kayda değer buluyorum. 6 partimizin grup sözcüleri, hepimizin faydalanacağı, istifade edeceği çok güzel şeyler söylediler. Kişisel konuşma yapan değerli arkadaşım da faydalı görüşler ifade ettiler.

Değerli arkadaşlarım, bu konuşmaların hiçbir tanesinde, esasa müteallik, bu 37 maddelik değişiklik paketini ağır bir şekilde eleştiren bir görüş ortaya konmadı. Tüm sözcüler fevkalade olumlu bir katkıda bulundular; teşekkür ediyorum. Bu değişiklik paketinin yeterli olmadığını ifade ettiler; zaten, bugüne kadar hiçbir sözcü de bu değişiklik paketinin baştan sona yeterli olduğunu ifade etmedi; biz de, Komisyon olarak, böyle bir iddia içerisinde değiliz. Bu bir mütevazı demokratik açılım paketidir, bu bir mütevazı partiler arasındaki uzlaşma kültürünün eseridir; buna sahip çıkmak, Türkiye Büyük Millet Meclisini daha da yükseltecektir.

Son yıllarda siyaset kurumuna, partilerimize, partiler demokrasisine, particiye ve politikacıya amansız saldırıların, insafsız eleştirilerin, irdelemelerin ve hırpalamaların hüküm sürdüğü bir dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisi böyle bir anayasa değişikliğini başarıyla yapmakla, mutlaka, toplumda, kamuoyunda itibar kazanacaktır, itibarı artacaktır, en azından, hak ettiği yerde durduğunu ve görevine devam ettiğini kanıtlamış olacaktır.

Ben, bu çalışmanın başarıyla sonuçlanacağına olan ümidimi ve cesaretimi burada yapılan konuşmalardan sonra daha da pekiştirmişimdir.

Bazı arkadaşlarımız, konuşmalarında, kamuoyundan veya belli mihraklardan gelen eleştirilerin belli hassas noktalara yönelik olmasından şikâyet ettiler; ben de, aynı kanıda, aynı görüşteyim. Başta, medyamızın ve tüm sivil toplum örgütlerinin, bu değişikliklerle ilgili ortaya koydukları görüşleri hassas ayrışma noktalarına tahsis etmemeleri gerekir. Bizim, hassas ayrışma noktalarımız çok azdır; önemlidir ama çok azdır. Bu hassasiyete rağmen, Yüce Mecliste tenkit edilen tüm siyasî partilerin bir hatta buluşuyor olmasını önemli bir merhale, önemli bir aşama olarak kabul ediyorum.

Yine, bir arkadaşımız, 1982 Anayasasıyla ilgili, hepimizin katıldığı, spesifik, somut birtakım eleştirileri ortaya koydular ve bu Anayasanın, bir kriz anayasası olduğunu, bu Anayasaya bakıldığında, ülkeyi kimin idare ettiğinin belli olmadığını söylediler.

Değerli arkadaşlarım, biz, bu Anayasa üzerindeki değişiklik çabalarımızı, çalışmalarımızı, hepinizin bildiği gibi, tamamlamış değiliz. 1991'den bu yana, partilerarası uyum, daha sonra, uzlaşma komisyonu olarak, on yıla yakın bir zamandır devam eden değişiklik çalışmaları, bu 37 maddeden oluşan paketin Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmesinden sonra da devam edecektir. Bilindiği gibi, haziran ayı sonunda 37 maddeden oluşan paketi siyasî partilerimizin değerli genel başkanlarına arz ettikten sonra, uzlaşma komisyonumuz 15 gün süren çalışmalarına devam etmiştir. Bu paketten hemen sonra, biz, ikinci paket üzerinde, yani, Anayasamızın yürütme ve yargı maddeleriyle ilgili, hükümleriyle ilgili çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Bu çalışmalar burada bitmeyecektir; ama, bu paketle ilgili alınan başarı, elde edilen başarı, bundan sonraki başarımızın da güvencesi ve moral kaynağı olacaktır.

O bakımdan, bu eleştirileri kabul etmekle beraber, bunları bir tespit olarak alıyorum, bunları bir eleştiri olarak almıyorum; zira, 1982 Anayasasıyla ilgili eleştirilerin muhatapları bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde yoktur, ne siyasî parti olarak ne siyasetçi olarak. 1982 Anayasasını, gelmişiyle, geçmişiyle, hazırlanışıyla, o günkü yetkili kurullarda kabul edilişiyle ele aldığımız zaman, Türk siyaset tarihindeki muhatapları bugünkü bu Mecliste değildirler; eleştirilerimiz, olsa olsa, bu Meclisin dışında, demokrasiyle ilgili mülahazalarının tartışılması gereken kişi ve kurumlaradır. Bunları, pek tabiî ki bileceğiz, değerlendireceğiz; ama, hiçbir zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bir alınganlık içerisinde olmayacağız ve olmamalıyız.

Bir de, bu değişikliklerin bir ev ödevi mi veya bir dayatma mı gibi algılanması üzerinde hassasiyet gösterildi.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Hatiboğlu, bazı değişiklik önerileri getireceklerini ifade ettiler; gayet tabiî ki, doğal haklarıdır. Komisyonda da bu değişiklik önerileri gelmiştir, tartışılmıştır; kabul edilenler vardır, kabul edilmeyenler vardır; ama, Saadet Partisi olarak getirecekleri önerilerin kabul edilmemesi, bu metni, bu paketi bir dayatma olarak ortaya koymaz; onu, maksadını aşan bir ifade olarak veya ben, yanlış olarak algılamış olayım.

İkincisi, bir ev ödevi midir bu; hayır. Eğer, meseleye, Avrupa Birliğiyle ilgili ilişkilerimiz açısından yaklaşıyorsak değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliğiyle ilgili ilişkilerimizin güncelleştiği ve önem kazandığı yıllar son birkaç yıldır; oysa, Türkiye Büyük Millet Meclisi, daha özgür, daha çağdaş, daha demokrat bir anayasa arayışını 10 yıldır sürdürüyor; bu uzlaşma ve uyum komisyonları bu konuda 10 yıldır çaba sarf ediyor, ter döküyor. O bakımdan, bizim çalışmalarımızı Avrupa Birliğine endekslemek fevkalade hatalı olur.

Kaldı ki, biz, Avrupa Birliğine kendi hür irademizle girmek istiyoruz, kimse bizi Avrupa Birliğine zorla üye yapmak istemiyor. Yeter ki kabul etsinler, biz Avrupa Birliğine girmek istiyoruz, Avrupa ailesine dahil olmak istiyoruz; biz, Kopenhag kriterlerini, Maastricht kriterlerini kendi yaşantımızın içine almak istiyoruz. Dolayısıyla, kendi irademizle angaje olduğumuz böyle bir sevdayı, böyle bir medeniyet hedefini, böylesine çağdaş bir projeyi anayasayla endeksleyerek bir kompleks meselesi yapmayı fevkalade sakıncalı bulurum. Bunlar kesinlikle bizim moralimizi bozmamalıdır.

Bir husus da, özellikle terörle ilgili yaklaşımlarda, Amerika Birleşik Devletlerinde meydana gelen müessif terör olayından dolayı, bizim çalışmalarımızı bu olayla irtibatlandırmak ve ilgilendirmek, bize, Komisyonumuza, uzlaşma komisyonuna haksızlık olur. Biz, özellikle 38 inci maddede öngördüğümüz değişiklikleri, aylar evvel, bu yılın başında konuştuğumuz zaman, Uzlaşma Komisyonunda konuştuğumuz zaman, Anayasa Komisyonundan evvel Uzlaşma Komisyonunda konuştuğumuz zaman Amerika'da böyle bir olay yoktu. Olsa olsa bu konuyu, Batılı siyasetçilerin, Batılı dostlarımızın ve müttefiklerimizin, yıllardan beri, Türkiye'nin öndüşüncelerine duyduğu hassasiyeti, Batılı dostlarımızın ve müttefiklerimizin bize yaklaşımı olarak, pozitif olarak almakta yarar görüyorum.

Bu düşüncelerle, konuşan tüm siyasî parti temsilcilerine, sözcülerine teşekkür ediyorum.

Tekrar, huzurlarınızda, siyasî partilerimizin sayın genel başkanlarına, grup yöneticilerine, Uzlaşma Komisyonu üyelerine, Anayasa Komisyonu üyelerine ve siz değerli Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine, verdiğiniz destekten, verdiğiniz cesaretten ve yürekten dolayı teşekkürlerimi sunuyorum, saygılarımı sunuyorum aziz arkadaşlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim...

EDİP ÖZGENÇ (İçel) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN - Size söz vereceğim efendim; bir dakika...

Buyurun Sayın Hatiboğlu.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, Değerli Anayasa Komisyonu Başkanımız bir "dayatma" sözünü alarak ve bana izafe ederek...

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Duymuyoruz Sayın Başkan. Sesi açarsanız daha güzel olur.

BAŞKAN - Efendim, açacağız; bir dakika... Bu "açıl susam açıl" deyince açılmaz yani, malumunuz; teknik, bu iş.

Açıldı efendim; buyurun.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Açılmadı efendim.

BAŞKAN - Efendim, lütfeder misiniz, yerinizi değiştirir misiniz emaneten.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Belki daimî olur Sayın Başkan. (DSP sıralarından "Hayırlı olsun" sesleri)

BAŞKAN - Bilmem onu... Onu bilemem...

Kendi yerinizdeki mikrofon açıldı efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Açıldı, değil mi efendim?

BAŞKAN - Öbür taraf kabul etmedi sizi...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, tabiî "belki..."

BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, öbür taraf kabul etmedi, ne yapayım?!

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim "belki daimî olur" sözümü herkes kendine göre yorumladı...

BAŞKAN - Yok, ben anladım efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - ...ama, benim yorumum daha da farklıdır.

BAŞKAN - Ben anladım efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Anladınız, değil mi efendim; teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Estağfurullah.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, Sayın Anayasa Komisyonu Başkanımız, gerçekten, bu çalışmalara büyük katkısı olan arkadaşımızdır. Ben "dayatma" sözünü şu maksatla söyledim; yani, şunu vurgulamak için söyledim: Biz, Saadet Partisi Grubu olarak, hepsini önemsiyoruz, bütün maddeleri önemsiyoruz; ama, hak ve özgürlükler, özellikle çağdaş demokrasi açısından bazı maddeler var ki, onları daha da önemsiyoruz. Eğer, bunların başına bir kaza gelecek olursa, bilesiniz ki, biz, bunun serbest iradenin ötesinde bir dayatma olacağı endişesini taşıyacağımız için, kendi düşüncelerimizi bir kere daha gözden geçireceğiz dedim.

Meselenin böyle anlaşılmasını arz ediyorum efendim.

BAŞKAN - Mesele anlaşıldı efendim; teşekkür ederim.

Efendim, şimdi söz sırası İçel Milletvekili Sayın Edip Özgenç'te.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

EDİP ÖZGENÇ (İçel) - Sayın Başkanım, değerli Komisyon Başkanımızın o güzel konuşmasından sonra yapacağım bu konuşma biraz sizleri tedirgin eder gibi olur; ama, gönül arzu eder ki, ben konuştuktan sonra konuşsaydı daha uygun bir davranış içerisinde olurdu diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Hepinizin malumu olduğu üzere, anayasalar, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini en geniş biçimde düzenleyen ve güvence altına olan bir hukukî kurumlardır. Birey ve devlet ilişkisinde denge sağlanırken, bireylerin haklarını daraltan ve özünü zedeleyen sınırlamalara yer verilmemesi, tüm anayasalar tarafından kabul edilmiş bir kuraldır.

Çağdaş bir anayasa, hak ve özgürlükleri sağlar ve onları güvence altına alırken bireyi özgürleştirir. Bu, en geniş anlamda pozitif bir özgürlük anlayışıdır. Demokrasinin öznesi, özgür insandır. Ancak, bireyin gerçek anlamda özgür olduğu bir toplumda, seçmenin, seçilmenin ve demokrasinin değeri tam olur.

Oysaki, bugün yürürlükte olan 1982 Anayasası önce hak ve özgürlükleri belirlemiş, sonra onları sınırlama, kullanımını durdurma ve hatta kaldırma yoluyla istisnaları öylesine geniş bir biçimde düzenlemiştir ki, hak ve özgürlük istisna, sınırlama ve kısıtlamalar kural haline dönüşmüştür. Anayasamızın antidemokratik yorumlara açık bu karakteri, Türkiye'nin önünü tıkamakta, sistemi kilitlemekte, yetki ve sorumluluk karmaşasına yol açarak millî iradenin üstünlüğünü zedelemektedir ve artık herkes bu Anayasa için, özgürlükten korkan, vatandaşına güvenmeyen bir yaklaşımı sergiliyor şeklinde bir tespitten yola çıkıyor.

Bugün demokrasi ve insan hakları standartlarının yükseltilmesi konusunda, en muhafazakâr partiler bile, yeni bir anayasa ihtiyacından bahsediyor. Olağanüstü şartlarda ve olağanüstü zorlamalarla yapılan anayasalar yerine, Türkiye'nin bugün olağan bir anayasa değişikliğine ihtiyacı var.

Bu itibarla, 1982 Anayasası biçimsel ve maddî açıdan meşruluğu devamlı olarak tartışılıyor. Bu Anayasa, halk ya da halkın özgür iradesiyle seçilen bir kurucu iktidar, bir parlamento tarafından değil, kapatılan parlamentonun sıralarına oturtulan atanmış kişilerce yapılmış bir anayasa olarak mütalaa ediliyor. Herkesin, sonuçları sorgulayacak, eşit biçimde, zorsuz ve yasaksız katılımlarıyla hazırlanmış ve oylanmış bir anayasa olduğu söylenemez. Bu düşünce tarzı, gerek Anayasa Mahkemesi Başkanı gerek Yargıtay Başkanı gerekse Cumhurbaşkanımız tarafından ifade edilmiş olmakla, değişim ihtiyacı büyük bir önem taşıyor.

Anayasamızın dibacesi, Anayasamızın dayandığı fikrî değerleri özetleyen metinleri ihtiva ediyor. Bu Anayasada düşünce özgürlüğünü sınırlayan düzenlemenin kalması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde belirtilen ilkelere ters düştüğü gibi, Türk demokrasisinin gelişmesini de engelliyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de insan hakları sorununun son yıllarda yoğun bir şekilde tartışılması, daha önceki dönemlerde böyle bir sorunumuz olmadığı anlamına gelmemektedir. İnsan hakları sorununun, gerek ulusal ve gerekse uluslararası düzeyde ele alınmasının bu döneme rastlaması, büyük ölçüde, devletimizin, Türkiye'nin bu dönemine ilişkin dışpolitika hedefleriyle ilgilidir.

Türkiye'nin Avrupa Birliğine adaylık süreci, insan hakları alanında ciddî adımlar atılması gereğini ortaya çıkarmıştır. Türkiye, bugüne kadar, terörle mücadeleyi ileri sürerek bu reformların gerçekleştirilmesini sürekli olarak ertelemişti. Türkiye'de insan hakları sorununun son dönemde sıklıkla tartışılır olması, salt Avrupa Birliğine adaylığın gerekleriyle açıklanamaz. Özellikle, 1990'larda şekillenmeye başlayan yeni dünya düzeninde insan haklarının işgal ettiği merkezî konum, uluslararası siyasal aktörlerin Türkiye'ye yönelik insan hakları politikalarını etkilemiştir. Uluslararası sistemdeki güç yayılması olgusundan yararlanan insan hakları örgütleri, etkinliklerini artırmışlar, bu çerçevede Türkiye'de yaşanan insan hakları ihlallerini çeşitli uluslararası platformlarda dile getirip eleştirmeye başlamışlardır.

Türkiye'de yaşanan insan hakları ihlalleri, yalnızca uluslararası insan hakları örgütleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, çeşitli uluslararası örgütler ve Batılı ülkelerce değil, Türkiye içerisindeki resmî ve gayri resmî çevrelerce de dile getirilmiştir. Türkiye'ye ilişkin hazırlanan çeşitli raporlarda insan hakları ihlallerinin yaygın bir şekilde yaşandığı ifade edilmiş ve belirtilmiştir. Şubat 1999'a kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açılan davalardan 106 dava yaşama hakkının ihlaliyle, 109 dava işkence ve insanlıkdışı muameleyle, 129 dava kişi güvenliği ihlaliyle, 232 dava adil yargılanma hakkıyla, 128 dava düşünce, din ve vicdan hürriyetiyle ve 10 dava toplantı ve örgütlenme hürriyetiyle ilgilidir.

Türk resmî kurumları tarafından hazırlanan "Türkiye'de İnsan Hakları" konulu raporda dahi, Türkiye'de insan hakları ihlallerinin varlığı, maalesef, kabul edilmiştir.

Türkiye bir yandan Avrupa'yla entegrasyon sürecine girerek, gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Güvenliği İşbirliği Teşkilatı ve Avrupa Birliğine adaylık çerçevesindeki uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmek ve gerekse kendi halkıyla arasında var olan güven bunalımını giderip toplumsal barışı güçlü bir biçimde teşhis etmek için insan hakları sorununu çözmek zorundadır.

Türkiye, bu yüzyılda, baskıcı, insanına değer vermeyen bir ülke olarak yer almak istemiyor ve bu konudaki olumsuz görüntüsünü değiştirmek istiyorsa, vakit geçirmeden, uluslararası sözleşmelere uygun bir şekilde içhukuk düzenlemeleri yapması gerekiyor. Bu amaçla, başta Anayasa olmak üzere, yasalarda mevcut olan ve insan hakları anlayışıyla bağdaşmayan düzenlemelerin ayıklanması gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, içleri boşaltılmamış, sulandırılmamış, evrensel kavramlarla düşünen; üreten, dünyanın kıyısında köşesinde değil odağında yer alan; tarihe maruz kalan değil tarih yapan; çağın ruhuna denk düşen bir Türkiye istiyorsak, bu düzenlemeyi yapmak zorundayız. Birçok kişi, bu Parlamento bu değişikliği yapamaz diye düşünüyor. Ülkemizde ilk defa gerçekleşecek olan bu değişikliği Yüce Milletimizin seçtiği bu Parlamentonun başaracağına inancımız tamdır. Bu çalışmalarımız ve bu yolda aldığımız mesafe, ülkenin geleceği için çok önemli imkânlar yaratacaktır. Bu çalışma birliği, ikinci anayasa paketinin hazırlanmasında Yüce Milletimizin ve Yüce Parlamentomuzun ne denli güç ve işbirliği içerisinde olduğunun açık bir kanıtı olacaktır.

Bu itibarla, sözlerime son verirken, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Bu anayasa değişikliğinin Yüce Milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın milletvekilleri, görüşmeler tamamlandı; ancak,  İçtüzüğün 81 inci ve 60 ıncı maddelerine göre, 10 dakikalık soru ve cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Yıldırım, buyurun efendim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, öncelikle, yasama yılının hayırlı olmasını diliyorum.

Delaletinizle, Komisyon Başkanından aşağıdaki soruları sormak istiyorum:

1- İkinci anayasa paketi ne zaman gündeme gelecektir?

2- Milletin ve sivil toplum örgütlerinin isteği doğrultusunda ülkenin gerçeklerine uygun seçim reformunun süratle yapılması için, Anayasa Komisyonu Başkanı olarak, bir öncü görev üstlenmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim.

Sayın Uzunkaya, buyurun efendim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) -Sayın Başkan, aracılığınızla -Komisyon Başkanımız veya ilgili Bakanımız cevap verebilir- sualimi arz ediyorum. Temel haklarla ilgili çerçeve 2 nci, Anayasanın 13 üncü maddesinde yer alan ve Uyum Komisyonu tarafından kabul edilen daha önceki metin, Anayasa Komisyonunda bir kelime ilavesiyle değerlendirmeye alınmıştır. Yani, burada deniliyor ki: "Temel hak ve hürriyetler, yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

Burada "ölçülülük" kavramından ne kastedilmiştir? Uyum Komisyonundan sonra Anayasa Komisyonunda "Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik ve laik toplum düzeni kavramı" denilerek "laik toplum" kavramı getirilmiştir. Laik toplum, gerek 61 Anayasasında gerekse 82 Anayasasında, devletin nitelikleri sayılırken "laik devlet" kavramı konulmuş; ancak, ilk defa bir "laik toplum" niteliği getirilmek isteniyor. Bundan neyi kastediyorsunuz? Buna bir açılım getirilecek mi? Ve bu "ölçülülük" sözüyle neyi ifade ediyorsunuz? Hukukta hangi terimden alınmış, aktarılmıştır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Güngör.

ALİ GÜNGÖR (İçel) - Sayın Başkan, aracılığınızla sormak istiyorum: Değişiklik teklifinin 1 inci maddesiyle Anayasamızın başlangıç metninin beşinci paragrafının başında bulunan "hiçbir düşünce ve mülahazanın" yerine "hiçbir faaliyetin" olarak değiştirilmesi teklif ediliyor. Bu madde, daha sonraki, Anayasamızın 14 üncü maddesinde de yine "faaliyet" olarak değişikliğe yöneliyor.

Şimdi sormak istiyorum: Faaliyetten kastedilen nedir? Mesela, bir gazete köşesinde yazı yazmak, bir dergide makale yazmak, televizyonda konuşma yapmak veya bir konferansta konuşmacı olarak konuşmak, açık oturumda konuşmak, bir miting meydanında konuşmak veya yürüyüş yapmak; bunlar faaliyet midir; değilse faaliyetten kasıt nedir? Konunun açıklanmasını arz ediyorum efendim.

Sağolun.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Enginyurt...

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Vazgeçtim.

BAŞKAN - Tamam, peki efendim.

Buyurun efendim, cevaplar.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Yıldırım ikinci anayasa paketinin ne zaman geleceğini sordular.

Ben konuşmamda da kısmen anlatmaya çalıştım. Biz, Uzlaşma Komisyonu alt komisyonunda, önce 51 maddede değişiklik ihtiyacını tespit etmiştik, daha sonra bunu daha muhtasar hale, özet hale getirdik işin pratiği açısından ve 37 maddeyle siyasî partilerimizin huzuruna çıktık.

Şimdi, değerli imzalarınızla Meclis Başkanlığına ve Komisyonumuza gelen bu 37 maddelik paket burada kabul görüp geçtikten sonra Uzlaşma Komisyonumuz çalışmalarını sürdürecektir. Esasen, haziran ayının son on günü içerisinde, bu 37 madde üzerindeki uzlaşmaya rağmen, biz, ikinci paket üzerindeki çalışmalarımıza, Sayın Arseven ve tüm Uzlaşma Komisyonu üyeleri başlamıştık, mesafe de almıştık; ancak, Meclis, çalışmalarına ara verdi ve bugünlere geldik. Şimdi, bu paket Meclisten geçer geçmez, Uzlaşma Komisyonumuz, yürütme ve yargı maddelerinden, kaldığımız yerden çalışmalarını sürdürecektir. Pek tabiî ki, yine, partilerimizin bu konudaki desteği ve gayretiyle bunu yapacağız.

Seçim Yasasıyla ilgili bir çalışmamız var mı diye soruldu. Anayasa Komisyonumuzda bekleyen, partilerin üzerinde mutabakata vardığı kapsamlı bir Seçim Yasası değişiklik teklifi söz konusu değildir, yoktur. Şimdi, sanıyorum, Uzlaşma Komisyonu, günü geldiğinde konuyu tartışacak ve bu konularda da çalışmalarını sürdürecektir; ama, Anayasa değişikliğine ilişkin çalışmalar bitmeden Seçim Yasasıyla ve Siyasî Partiler Yasasıyla ilgili çalışmalara geçmenin ne kadar yanlış olacağını takdir edersiniz. Ancak, Anayasa Komisyonu olarak, Anayasada yapılacak değişiklikler kadar Siyasî Partiler Yasası ve Seçim Yasasında da daha adil, daha demokrat bir değişikliği öngörüyoruz, arzu ediyoruz; arkadaşlarımız da bu eğilim içerisindedirler.

Sayın Uzunkaya, 13 üncü maddede öngörülen değişiklikle ilgili bir hususu sormaktadır. Biliyorsunuz, 13 üncü maddede, cumhuriyetin temel nitelikleri sayıldıktan sonra, laiklik, bu temel niteliklerin başında gelir; o bakımdan, bir ilave olarak görmemek lazımdır; cumhuriyetin temel nitelikleri arasında temel bir unsur olarak tekrarlanmıştır.

Bu ölçülülükten ne kastediliyor diye soruldu. Değerli arkadaşlarım, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin bazı kriterleri var, bu kriterlerden bir tanesi de ölçülülüktür; hukuk literatürümüze yeni girmekle beraber, bunu "dengeli" olarak alabiliriz "adil" olarak alabiliriz. Pek tabiî ki, bunu, uygulayıcılar en iyi şekilde değerlendireceklerdir; ama, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden esinlendiğimize göre, bu anlayışın, bu yaklaşımın da o anlamda olması kaçınılmaz bir tespit olacaktır.

Sayın Güngör, başlangıç kısmında -beşinci fıkrada- hiçbir düşünce ve mülahazanın korunmayacağı haller sayılırken, burada bir değişiklik öngörüldü "hiçbir faaliyetin" şeklinde değiştirildi. Bu faaliyetten kasıt nedir; faaliyet, fiilden gelir. Netice olarak, Sayın Güngör'ün somut olarak, spesifik olarak sorduğu "birtakım hususları içermekte midir" sorusuna şu cevabı verebiliriz: Şimdi, biz, burada, genel olarak, düşünceye doğrudan doğruya getirilen sınırlandırmaları kaldırıyoruz. Buradan hareket ettiğimiz zaman "faaliyet"i, arkadaşlarımızın, uygulayıcıların, netice olarak, bir genel sınırlama maddesi olarak değerlendireceğine inanıyorum.

Değerli arkadaşlarımın -3 arkadaşımın- sualleri bundan ibaretti; sanıyorum, arkadaşlarıma yardımcı oldum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim efendim.

Efendim, sorular cevaplandırılmıştır.

Sayın milletvekilleri, anayasa değişikliğine dair teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Teklifin maddelerine geçilmesi hususunda gizli oylama yapacağız. Anayasa ve İçtüzüğün istediği gizliliğin bütün icaplarını yerine getirmek için, gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon sıralarında yer alan kâtip üye, adı okunan milletvekiline, biri beyaz, biri yeşil, biri kırmızı olmak üzere 3 yuvarlak pul ile mühürlü bir zarf verecek. Pul ve zarf verilen milletvekili, ad defterinde işaretlenecektir. Bu pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir. Oyunu kullanacak sayın üye, kâtip üyeden 3 yuvarlak pul ile bir mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine işaretlettirdikten sonra, oy hücresine girecek, oy olarak kullanacağı pulu hücrede zarfın içerisine koyarak zarfı yapıştıracak. Diğer iki pulu ise, hücre içerisinde bulunan ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahara, hücreden çıkacak olan üye, oy pusulasının bulunduğu zarfı, Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır. Oylamada adı okunmayan milletvekillerine,  pul ve zarf verilmeyecektir.

Şimdi teklifin maddelerine geçilmesi hususunda gizli oylamaya başlayacağız efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, gizli oylama konusunda İçtüzüğümüzün 94 üncü maddesi der ki: "...birinci ve ikinci görüşmelerde, maddelerin kabulü ile ikinci görüşmenin.sonunda tümünün kabulü üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun gizli oyuyla mümkündür."

Farz edelim ki, reddedildi; o zaman, İçtüzük hükmüne göre işlem yapamayız. Bana göre, birinci oylamada maddelere geçilmesi, işaret oyuyla yapılmalıdır; yani, İçtüzük hükmü çok açıktır.

BAŞKAN - Sayın Başkan, sizin engin tecrübeleriniz var; ama, bugüne kadar anayasa değişikliği bu şekilde yapılmış; müsaade ederseniz, devam edeceğim.

Ancak, iki Kâtip Üyeye ihtiyacımız var.

Sayın Tevhit Karakaya ?..Burada.

Sayın Cahit Savaş Yazıcı?.. Buradalar.

Herkes yerini aldı.

Önce, İstanbul Milletvekili Sayın Aydın Menderes'i çağırıyorum

(Oyların toplanmasına başlandı)

BAŞKAN - Efendim, sayın genel başkanlar arzu ediyorlarsa adlarını okutmadan evvel oy kullanabilirler.

Sayın Kutan, buyurun.

Buyurun Sayın Başbakan.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN - Vekâlet verenleri okuyorum:

Turizm Bakanı Mustafa Taşar, yerine oy kullanmak üzere, Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'i;

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan, yerine oy kullanmak üzere, Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'yı;

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, yerine oy kullanmak üzere, Devlet Bakanı Nejat Arseven'i;

Devlet Bakanı Tunca Toskay, yerine oy kullanmak üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'i;

Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu, yerine oy kullanmak üzere, Sağlık Bakanı Osman Durmuş'u;

Dışişleri Bakanı İsmail Cem, yerine oy kullanmak üzere, Orman Bakanı Nami Çağan'ı;

Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel, yerine oy kullanmak üzere, Devlet Bakanı Fikret Ünlü'yü;

Devlet Bakanı Faruk Bal, yerine oy kullanmak üzere, Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu'nu;

Devlet Bakanı Abdulhalûk Mehmet Çay, yerine oy kullanmak üzere, Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'i;

Çevre Bakanı Fevzi Aytekin, yerine oy kullanmak üzere, Kültür Bakanı İstemihan Talay'ı;

Yetkilendirmişlerdir.

Bilgilerinize sunulur.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN - Oyunu kullanmayan sayın milletvekili var mı? Yok.

Efendim, oy verme işlemi tamamlanmıştır.

Oy kutuları kaldırılsın ve Kâtip Üyelere verilsin.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, oyumu kullanmadım...

BAŞKAN - Kapattık efendim... Anons ettim...

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesinin gizli oylamasının neticesini arz ediyorum:

Oy sayısı

:

476

 

Kabul

:

428

 

Ret

:

17

 

Çekimser

:

27

 

Boş

:

4

 

Sayın milletvekilleri, bu sonuca göre, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

Hayırlı olsun diyorum.

Alınan karar gereğince, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin görüşmelerine devam etmek için, 25 Eylül 2001 Salı günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı olsun, hayırlı akşamlar efendim.

Kapanma Saati : 19.31

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.