DÖNEM
: 21 CİLT : 68 YASAMA YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 126 ncı Birleşim 27 . 6 . 2001 Çarşamba İ
Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ II.- GELEN
KÂĞITLAR III.-
YOKLAMALAR IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Tezkereler ve Önergeler 1.- Bitlis Milletvekili Yahya Çevik'in (6/1468) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/398 ) 2.- Şırnak Milletvekili Abdullah Veli
Seyda'nın (6/1524) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/399) 3.- Bazı milletvekillerinin, belirtilen
sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/855) 4.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail Büyükerman'a, ödenek ve
yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/856) 5.- Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'e,
ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/857) V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310,
2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) 2.- Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/614) (S. Sayısı : 702) 3.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) 4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili
Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666) 5.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754,
1/692) (S. Sayısı : 675) 6.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676) 7.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685) 8.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/879) (S. Sayısı : 722) 9.- Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/879) (S.
Sayısı : 681) 10.- Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/870) (S. Sayısı : 730) 11.- Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/697) (S. Sayısı : 729) VI. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- İstanbul Milletvekili Güneş Taner'in,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, konuşmasında, kendisine sataşması nedeniyle
konuşması 2.- İçel Milletvekili Turhan Güven'in,
İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar Öztürk'ün, konuşmasında, DYP Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR A) YazIlI Sorular ve CevaplarI 1.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın,
özelleştirilen kuruluşlara ve elde edilen gelirlere ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/4365) 2.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın,
bazı belediyelere hibe edilen arazilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz
Karakoyunlu'nun cevabı (7/4367) 3.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın,
Eti Holdinge bağlı Elazığ Krom Tesislerinde ihalelerde usulsüzlük yapıldığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı
(7/4368) 4.- İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, tasarruf tedbirlerine uyulmadığı iddialarına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/4412) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
beş oturum yaptı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmındaki sıralamanın ve Genel Kurulun
çalışma süresinin yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının
müşterek önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği açıklandı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha
önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun
Tasarısının (1/53) (S. Sayısı : 433), Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının
(1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666), Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/754, 1/692) (S. Sayısı
: 675), Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısının (1/756, 1/691) (S. Sayısı :
676), Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu Tasarısının (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685), Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadıklarından; Ertelendi. Yükseköğretim Kanunu ile Yükseköğretim
Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında (1/797, 2/760) (S. Sayısı :
679), Vakıflar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair (1/823, 2/6, 2/126, 2/144, 2/466, 2/537) (S. Sayısı : 695), Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair
(1/861) (S. Sayısı : 714), Kanun Tasarılarının, yapılan
görüşmelerinden sonra, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu
Tasarısının (1/703, 2/372) (S. Sayısı : 721), görüşmelerinin tamamlanmasını
müteakip yapılan açık oylamadan sonra; Kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/614) (S. Sayısı : 702) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı. ANAP Grup Başkanvekili ve Denizli
Milletvekili Beyhan Aslan, Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, konuşması
sırasında partisine sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı. 702 sıra sayılı kanun tasarısının
maddelerine geçilmesinden önce istem üzerine yapılan her iki yoklamada da
toplantı yetersayısı bulunamadığı anlaşıldığından; 27 Haziran 2001 Çarşamba günü, alınan
karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.07'de son verildi.
No. : 173 II. – GELEN
KÂĞITLAR 27.6.2001
ÇARŞAMBA Tasarı 1.-
Yurt Dışına Çıkışlardan Harç Alınması ve 4481 Sayılı Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/885) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001) Rapor 1.-
Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Raporları (1/880) (S. Sayısı : 731)
(Dağıtma tarihi : 27.6.2001) (GÜNDEME) Sözlü Soru
Önergesi 1.-İstanbul
Milletvekili Ahmet Güzel'in, İstanbul-Ambarlı'da LPG dolum ve depolama tesisi
kurmak için başvuruda bulunan bir firmaya ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1560) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001) Yazılı Soru
Önergeleri 1.- Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Türkiye'ye gelen yabancı ülke heyetlerinin bazı sivil toplum kuruluşlarıyla
görüşmelerinin engellendiği iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4564) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001) 2.- Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun
işkence olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4565)
(Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001) 3.- Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın,
Afyon-Evciler İlçesi Gökçek Kasabasının dijital telefon santralı sorununa
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4566) (Başkanlığa geliş
tarihi : 26.6.2001) 4.- Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın,
Afyon-Evciler İlçesi Gökçek Kasabasının doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4567) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001) 5.- Hatay Milletvekili Namık Kemal
Atahan'ın, İstanbul'da misafirhane olarak kullanılan saray ve köşkler
hakkındaki iddialara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/4568) (Başkanlığa
geliş tarihi : 26.6.2001) 6.-Afyon Milletvekili Sait Açba'nın,
kapatılan FP'den Hazineye intikal eden nakit paraya ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4569) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001) 7.- İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, sanayi atıklarının ithaline izin verilip verilmeyeceğine ilişkin
Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı
soru önergesi (7/4570) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001) 8.- İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, sanayi atıklarının Eskişehir civarında depolanacağı iddialarına
ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/4571) (Başkanlığa geliş tarihi
: 26.6.2001) 9.- İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, köprü ve otoyol ücretlerine yapılan zamma ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4572) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001) BİRİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 14.00 27 Haziran
2001 Çarşamba BAŞKAN :
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP
ÜYELER : Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşimini açıyorum. III. – Y O
K L A M A BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız. Sayın milletvekilleri, yoklama için 5
dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde, sayın üyelerin, oy düğmelerine
basarak salonda hazır bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen giremeyen üye arkadaşların, aynı süre içerisinde,
yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor ve yoklama
işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız yoktur. Saat 14.30'da toplanmak üzere, birleşime
ara veriyorum. Kapanma
Saati: 14.09 İKİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 14.37 BAŞKAN :
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP
ÜYELER: Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. III. –
YOKLAMA BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız. Yoklama için 3 dakikalık süre vereceğim ve
süreyi başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır; gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır. Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına
dair 2 adet önerge vardır; okutuyorum: IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Tezkereler ve Önergeler 1.- Bitlis
Milletvekili Yahya Çevik'in (6/1468)
esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/398) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının 643 üncü sırasında yer alan (6/1468) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Yahya Çevik Bitlis BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir. Diğerini okutuyorum: 2.- Şırnak
Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın
(6/1524) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/399) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının 697 nci sırasında yer alan (6/1524) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Abdullah Veli Seyda Şırnak BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına ilişkin bir tezkeresi
vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. 3.- Bazı
milletvekillerinin, belirtilen sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/855) 27
Haziran 2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin,
hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık
Divanının 14.6.2001 tarihli toplantısında uygun görülmüştür. Genel Kurulun onayına sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı "Bolu Milletvekili Necmi Hoşver,
hastalığı nedeniyle 5.6.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. "Bursa Milletvekili Fahrettin
Gülener, hastalığı nedeniyle 27.4.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 20
gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. "Diyarbakır Milletvekili Abdulbaki
Erdoğmuş, hastalığı nedeniyle 24.5.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 35
gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. "Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail
Büyükerman, hastalığı nedeniyle 4.5.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 97
gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. "Giresun Milletvekili Hasan Akgün,
hastalığı nedeniyle 22.5.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 51 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. "İstanbul Milletvekili Aydın
Menderes, hastalığı nedeniyle 5.6.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15
gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. "İstanbul Milletvekili Ali Oğuz,
hastalığı nedeniyle 16.5.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 16 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. "İzmir Milletvekili Oktay Vural,
hastalığı nedeniyle 29.4.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. "Kahramanmaraş Milletvekili Metin
Kocabaş, hastalığı nedeniyle 8.5.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 20
gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. "Kütahya Milletvekili Ahmet Derin,
hastalığı nedeniyle 1.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 65 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. "Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip
Bucak, hastalığı nedeniyle 26.1.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 24
gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. "Şırnak Milletvekili Mehmet Sait
Değer, hastalığı nedeniyle 14.5.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 11
gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bazı sayın milletvekillerinin ödenek ve yolluğunun verilebilmesine dair 2 adet
tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım: 4.-
Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail
Büyükerman'a, ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/856) 27 Haziran 2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında
aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail
Büyükerman'a İçtüzüğün 154 üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun
verilebilmesi Başkanlık Divanının 14.6.2001 tarihli toplantısında uygun
görülmüştür. Genel Kurulun onayına sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Diğer tezkereyi okutuyorum: 5.- Kütahya
Milletvekili Ahmet Derin'e, ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/857) 27
Haziran 2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında
aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'e
İçtüzüğün 154 üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi
Başkanlık Divanının 14.6.2001 tarihli toplantısında uygun görülmüştür. Genel Kurulun onayına sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Alınan karar gereğince sözlü soruları
görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz. V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. – İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) BAŞKAN - 527 sıra sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin
görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden
teklifin görüşmelerini erteliyoruz. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve
Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz. 2. – Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/614)
(S. Sayısı : 702) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı; maddelerine geçilmesinin oylamasında kalmıştık. Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: ENERJİ VE TABİÎ
KAYNAKLAR BAKANLIĞININ TEŞKİLÂT VE GÖREVLERİ HAKKINDA
KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1. - 19.2.1985 tarihli ve 3154
sayılı Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında
Kanunun değişik 8 inci maddesine aşağıdaki (f) bendi eklenmiştir. "f) Transit Petrol Boru Hatları
Dairesi Başkanlığı." BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Nevfel Şahin; buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Enerji Bakanlığı Teşkilât Yasasında bir
değişiklik yaparak, Transit Petrol Boru Hatları Daire Başkanlığı kuracağız.
Esasında, hepimiz, devletin, bakanlıkların, kurumların hantal bir yapı teşkil
ettiğini, bunları küçültmemiz gerektiğini, çağın gelişen şartlarına göre acil
kararlar verilmesi gerektiğini hep söylüyoruz; ama, geldiğimiz noktaya
bakarsak, yeni yeni daire başkanlıkları, yeni yeni kurullar oluşturuyoruz. Dün
akşam bu kürsüden dile getirdik, Enerji Piyasası Kanununu çıkaralı üç ay oldu
ve -bir ay oldu, müddet de doldu- 3 Haziran 2001'de Enerji Piyasası Kurulu
üyelerini atayacaktık. IMF ve Dünya Bankasının çıkarılmasını istediği acil
yasalardan olan Enerji Piyasası Kanununu çıkaralı üç ay oldu, kanun gereği, 3
Haziran 2001'de bu kurulu oluşturmamız gerekirken, hükümet ve Bakanlık, bugüne
kadar görevini yerine getirmemiştir.
Şimdi, siz, bu kurulu atamadan, yeni daireler, Transit Petrol Boru
Hatları Dairesi ve kurullar oluşturuyorsunuz; bu, fevkalade yanlış. Türkiye'yi kurullar idare edemez;
Türkiye'nin siyasî iradesinin başında Başbakan vardır, bakanlar vardır. Bugün,
Türkiye -dün akşamki konuşmamda da söyledim- enerjiyi fevkalade pahalı
kullanmaktadır. Bir vatandaşımız, bir yıl önce ve bir yıl sonraki elektrik
faturasını gönderdi; bir yıl önce elektriğin kilovat/saati 39 000 lira, bugün
ise 92 000 lira sayın milletvekilleri; yani, siz, elektriğin kilovat/saatine,
bir yılda yüzde 300 zam yapmışsınız. Ama, bakıyoruz, Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığına bağlı TEAŞ, TEDAŞ ve BOTAŞ batmış durumda. Vatandaşımıza,
tüketicimize, sanayicimize, dünyadaki enerji fiyatlarının 2 katı pahalı
elektrik sunuyorsunuz ve hem de kurumlarınızdan BOTAŞ, TEDAŞ, TEAŞ borçlu. Türkiye'yi böyle idare etmeniz mümkün
değil. Eğer siz, mevcut üretim santrallarını verimli çalıştırmak için bir kurum
oluşturmak istiyorsanız, Doğru Yol Partisi olarak biz varız. Yine, Türkiye'de mevcut hidroelektrik
potansiyelimiz ekonomik olarak 125 milyar kilovat/saat; biz, bunun, 39 000
kilovat/saatini kullanıyoruz; yani, üçte 1'ini, dörtte 1'ini... Mevcut
hidroelektrik santralları; yani, Türkiye'de mevcut hidroelektrik santralların
ürettiği elektriği ekonomik olarak kullanmak istiyoruz diye bir kurum
oluşturuyorsanız, biz buna varız. Linyitle çalışan termik santraların
ürettiği elektrik enerjisinin fiyatı 2,5 centler civarında, hidroelektrik
santrallarının ürettiği elektrik 3 sent civarında; ama, siz, geliyorsunuz,
vatandaşa, sanayiciye 9-10 sente elektrik satıyorsunuz. Önce, termik
kaynaklarımızı, su kaynaklarımızı, mevcut kaynaklarımızı değerlendirmek için
bir kurum oluşturmaya varsanız, biz Doğru Yol Partisi olarak varız; ama, eğer
siz, elektrik enerjisi piyasası kurulunu atayamıyorsanız, birileri için tekrar
kurullar oluşturup, mevkiler, makamlar düşünüyorsanız, sadece transit petrol
boru hatları için getirdiğiniz bu öneri yanlıştır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlar
mısınız efendim. Buyurun. NEVFEL ŞAHİN (Devamla) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. Onun için, en azından, doğalgaz boru
hatlarını da buna ilave etmeniz lazım. İçerideki hatları da buna ilave etmeniz
lazım. Türkiye'yi kurullarla idare etmeye
başladınız. Vatandaşımız, bu işin siyasî iradesini görmek istiyor. Bugün,
Türkiye de, maalesef, bir yönetim kriziyle karşı karşıyayız; siyasî irade yok;
biz, görevlerimizi kurullara devrettik. Bakü-Ceyhan petrol boru hattı beş yıl
gecikti. Şimdi bir kurul oluşturularak, Bakü-Ceyhan petrol boru hattını bu
kurula devrederek, gerçekten de Türkiye için önemli olan, Türk cumhuriyetleri
için önemli olan böyle büyük bir projeyi, bizim, kurullara devretmemiz mümkün
değildir. Devrettiğiniz kurullar kimdir derseniz; bakanlıkların müsteşar
yardımcıları. Eğer, Enerji Bakanlığı, Enerji Müsteşarlığı ve Başbakan yetkisini
kullanamıyorsa, bakanlık-ların müsteşar yardımcıları... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şahin. NEVFEL ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan,
teşekkür edeyim. BAŞKAN - Efendim, prensip... İçtüzükteki 5
dakikayı kullandınız, ben de 1 dakika eksüre verdim, onu da kullanın. NEVFEL ŞAHİN (Devamla) - Peki. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - 3154 sayılı Kanunun 11/B
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir. "Transit Petrol Boru Hatları Dairesi
Başkanlığı MADDE 11/C - Transit Petrol Boru Hatları
Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır : a) Milletlerarası transit petrol geçiş
projelerinin her aşamasında hukukî, teknik, idarî ve malî konulardaki
hizmetlerin gerçekleştirilmesi için hizmet satın alınmasını sağlamak, b) Milletlerarası tahkime gidilmesi
durumunda tahkim davalarının takibi ve teminat mektuplarının teminini zamanında
yerine getirmek, c) Milletlerarası transit petrol geçiş
proje anlaşmaları uyarınca yatırımcıya sağlanması öngörülen tüm haklar,
ruhsatlar, vizeler, izinler, sertifikalar, yetkilendirmeler, kabuller ve
onaylar ile ilgili gerekli işlemleri yürütmek, d) Milletlerarası transit petrol geçiş
proje yatırımcılarının talep ettiği dokümantasyon, veri ve diğer bilgileri
sağlamak, e) Milletlerarası transit petrol geçiş
proje anlaşmalarının hükümleri ile uyum sağlamak üzere gerekli hukukî
düzenlemelerin yapılması için öneride bulunmak ve çalışmalar yapmak, f) Milletlerarası transit petrol geçiş
projelerinin etkin bir şekilde yürütülebilmesi için gerekli faaliyetlerde
bulunmak, g) Milletlerarası transit petrol geçiş
projeleri kapsamındaki arazi kamulaştırma bedeli, teminat bedelleri ve transit
geçiş ücretinin tahsili ile ilgili işlemleri yürütmek, h) Milletlerarası transit petrol geçiş
projeleri ile ilgili sigortalama işlemlerini yürütmek, ı) Milletlerarası transit petrol geçiş
projeleri ile ilgili olarak bakanlıklar nezdinde koordinasyonu sağlamak, j) Transit Petrol Boru Hatları Kurulunca
verilecek her türlü görevi yerine getirmek ve bu Kurulun sekretarya
hizmetlerini yürütmek, k) Bakanlıkça verilen benzeri görevleri
yapmak." BAŞKAN - 2 nci maddeyle ilgili olarak,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız;
buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bu maddede, Transit Petrol Boru Hatları
Dairesi Başkanlığının kurulması ve bu başkanlığın görevleri belirtilmektedir.
Kanımca, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde -Türkiye'nin, bir
petrol geçiş hattı, doğalgaz geçiş hattı, enerji koridoru olması arzulandığına
göre- gerekli bir daire başkanlığıdır, yerindedir. 4 üncü maddede belirtilen, Transit Petrol
Boru Hatları Kurulu kurulduğu takdirde, bu daire başkanlığına ne gerek var; onu
anlamak mümkün değildir. Çünkü, görevlerine baktığımızda, kurulla daire
başkanlığının görevleri birebir örtüşüyor. Sadece, birisinde diyor ki "bu
çalışmaları yapar, sunar..." "daire başkanlığı uygular..." O
zaman, nasıl olsa kurul var, bakana ne gerek var? Kaldı ki, her konuda bir
kurul kurmak çok da doğru değil. Elektrik Piyasası Kurulunu kurduk, Transit
Petrol Boru Hatları Kurulunu kuruyoruz, doğalgaz kurulunu kuracağız; yani,
yarın aklınıza gelebilen tümüyle başka bir şeyde, mesela, rüzgâr enerji kurulu,
sıcak su kaynakları kullanma kurulu gibi; yani, kurullar enflasyonu... O zaman,
bakanlığa ne gerek var?!. Buradan akla şu geliyor: Acaba, sayın bakanlar,
yapılan bu işlemlerde, son zamanlarda, aşırı suçlanınca -eskiden, yapılmayacak
bir iş kurula havale ediliyordu- yaptıkları yanlışlardan dolayı bir suçlanma olduğu
takdirde, bu suçlamaları da kurula mı atmak istiyorlar?!. Akla bu geliyor. Şimdi, ben şunu söylemek istiyorum: Sayın
Bakan dünkü konuşmasında -aslında yerimden cevap vermek istemiştim; fakat,
yoklama olduğu için vazgeçtim- bir konuda sayın milletvekillerine "işte,
cevap veriniz, soruyorum" dedi; ben de, buradan o cevabı vereyim. Sayın
Bakan öyle bir konuştu ki, sanki, burada, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattına karşı
olanlar varmış, bu hat eleştiriliyormuş da "bu hattın, bak, biz, ne güzel,
üç denizin hikâyesinde gerçekleştirileceğini ilan ettik" diyor. Sayın Bakan, gerçekleşirse, sağ olun,
ağzınıza sağlık, teşekkür ediyoruz; bu hatta karşı olan yok. Bizim, bu hattı
niye gerçekleştirmiyorsunuz, niye gecikiyorsunuz, Mavi Akım gibi gerçekleşmesi
zor, pahalı, üzerinde elli tane şaibe oluşmuş projelerle, Bakü-Tiflis-Ceyhan
boru hattının yapımını engellediniz diye iddiamız var; yoksa bu hatta, Doğru
Yol Partisi olarak, eminim ki, Mecliste hiçbir arkadaşımız karşı değil, sonuna
kadar destekçisiyiz. Bu hat, aynı zamanda, sadece sıradan bir enerji boru
hattı, petrol boru hattı değil. Türkiye'yle Türk cumhuriyetlerini birbirine
bağlayan bir hat; bir gönül bağı, ekonomik bir hat. Sadece, sevgi
sözcükleriyle, aynı kültürden geliyoruz, aynı dili konuşuyoruz, aynı dinin
etrafında gelişmişiz diye hamasi nutuklarla değil, bu ortaklığı, tarihî
ortaklığı, bir de, gelin, ticarî ortaklıkla, gelin, bu tür enerji yollarını
Türkiye üzerinden geçirerek ortak yararlar sağlayacağımız projelerle gerçekleştirelim
diye önemli görüyoruz. Bu projelerin en başlangıcı, Doğru Yol Partisi
zamanında, hatta daha önce bütün Cumhurbaşkanları ve Başbakanlar gerçekleşsin
diye gayret etmiş, Genel Başkanımız Profesör Doktor Tansu Çiller'in Başbakanlığı
döneminde de birçok ilgili anlaşmalar imzalanmış. Ancak, Sayın Yılmaz Başbakan
olduktan sonra "Rusya'dan doğrudan Mavi Akımla gaz alacağım" diyerek
bu hattın gerçekleşmesi çok gecikmiştir, yanlış olan budur. Biz, bu tür
yanlışlar yapılmasın istiyoruz. Yoksa, burada hiç kimse, sizi,
Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattını gerçekleştirdiğiniz için eleştirmez, tam
aksine, size şükranlarını ifade eder, tam aksine bütün gücüyle destekler.
Burada "yanlış bilgi veriliyor, kamuoyuna doğrusunu açıklayacağım"
deyip, zaten, bizim de desteklediğimiz, kamuoyunun da istediği konuları sanki
farklıymış gibi ve büyük bir iş yapılıyormuş gibi sunmanın hiçbir faydası yok. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bizim
sizden beklentimiz, bu detay projeler şu oldu, bu oldu değil, bunların bir an
önce hayata geçirilmesidir. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri pek çok
tavizler vermişlerdir, yeter ki bu olsun diye, bu, devlet politikası olmuştur;
ama, gelin görün ki, uygulanan yanlış politikalar, Mavi Akım gibi projeler,
Bulgaristan'dan alınan gaz kapasitesinin yükseltilmesi gibi çabalar, maalesef,
Azerbaycan'dan, Türkmenistan'dan, Kazakistan'dan gelecek gerek doğalgazın,
gerek petrolün gelmesini geciktirmiştir ve Türkiye daha pahalı enerji
kullanmaya mahkûm edilmiştir. Türkmenbaşı'nın, o zamanki Sayın Enerji Bakanına
söyledikleri ve son Cumhurbaşkanları toplantısında söyledikleri, bu milletin
hafızalarındadır. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - 3154 sayılı Kanuna 29 uncu
maddeden sonra gelmek üzere Beşinci Kısım Başlığı altında aşağıdaki 29/A
maddesi eklenmiş ve mevcut Beşinci Kısım, Altıncı Kısım olarak
değiştirilmiştir. "BEŞİNCİ KISIM Transit
Petrol Boru Hatları Kurulu ve Görevleri Transit Petrol Boru Hatları Kurulu MADDE 29/A. - Transit Petrol Boru Hatları
Kurulu; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı ile ilgili Müsteşar
Yardımcısı, Dışişleri Bakanlığı ekonomik ilişkilerden sorumlu Müsteşar
Yardımcısı ile Çok Taraflı Ekonomik İşler Genel Müdürü, Hazine Müsteşarlığı dış
ekonomik ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcısı, Maliye Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı, İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve Transit Petrol Boru
Hatları Dairesi Başkanından oluşur. Kurulun Başkanı Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı Müsteşarı, başkan yardımcısı ise Bakanlığın ilgili Müsteşar
Yardımcısıdır. Kurul üyelerine ayda ikiden fazla olmamak
üzere her toplantı için 1000 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile
çarpımı sonunda bulunacak miktar üzerinden toplantı ücreti ödenir. Transit petrol geçiş projelerine ilişkin
anlaşmalarda tek muhatap Transit Petrol Boru Hatları Kuruludur. Kurulun
toplanma, çalışma esas ve usulleri, ilgili kurumların görüşleri alınmak
kaydıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle
düzenlenir." BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Salih Çelen; buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 702 sıra sayılı Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, çerçeve 3 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bu maddeyle
"Transit Petrol Boru Hatları Kurulu" diye yeni bir kurul kurulmaktadır.
Biliyorsunuz, bu Hükümet döneminde Türkiye demokrasisi kurullar demokrasisi
oldu, cumhuriyetimiz de kurullar cumhuriyeti haline geldi. Kurulacak olan kurul; Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı ile ilgili Müsteşar Yardımcısı, Dışişleri
Bakanlığı ekonomik ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcısı ile Çok Taraflı
Ekonomik İşler Genel Müdürü, Hazine Müsteşarlığı dış ekonomik ilişkilerden
sorumlu Müsteşar Yardımcısı, Maliye Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, İçişleri
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve Transit Petrol Boru Hatları Dairesi
Başkanından oluşmaktadır; yani, Bakanlar Kurulu yerine, bürokratlar kurulu
oluşturulmaktadır; hayırlı olsun. Ancak, bu kurulun başkanı da, tasarı gereği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının, hakkında yolsuzluk iddiaları nedeniyle
soruşturma açılması için Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığından izin talebinde
bulunduğu mevcut müsteşar olacaktır; iktidar ortakları, koalisyon partileri,
bunu içlerine sindirebilecekler midir? Yoksa, yolsuzlukla mücadeleden
anladığınız, yolsuzlukla suçlanan, yargının peşinde olduğu kişilere yeni yeni
unvanlar, yeni yeni yetkiler vererek, yeni yolsuzluklara zemin mi hazırlamak
istemektesiniz? Biliyorsunuz, bundan önce de, Merkez Bankasını teslim ettiğiniz
Sayın Gazi Erçel yolsuzlukla suçlanıyor ve kendisi halen yargıda; siz, buna,
Merkez Bankasını teslim etmiştiniz. Aynı Merkez Bankası Başkanı, geçmişte,
sivribiber üreticilerinin aleyhine bir kampanya başlattı ve Türkiye'nin
televizyonlarına çıkıp "sivribiber almayın" diye telkinde bulunmuştu.
Biliyorsunuz, ben Antalya milletvekiliyim ve Antalya'nın Kaş'ında, Demre'sinde,
Kumluca'da, Finike'de, Serik'te bizim insanımız sivribiber üretiminden geçimini
temin etmektedir. Bu insanlar, sabahın 4'ünde kalkıp, akşam 20.00'ye kadar tam
16 saat çalışarak sivribiber üretimiyle ailesini geçindirmeye çalışmaktaydılar.
Merkez Bankası Sayın Başkanı; yolsuzlukla suçlanan Merkez Bankası Sayın Başkanı
da, bu milletin, sefalete sürüklenmesine sebebiyet vermiştir. Öyle anlaşılıyor
ki, o, yapmış olduğu yolsuzluklara kılıf aramış ve bir çırpıda, bizim,
sivribiber üreticimizi, maalesef, perişan etmiştir. Şimdi, biliyorsunuz, değerli
milletvekilleri, bu 57 nci cumhuriyet hükümeti yolsuzluk ve yoksullukla
mücadele edecekti, programında da bu vardı; ama, oluşturduğumuz kurulların
başına yolsuzlukla suçlananları getirirsek, Merkez Bankası gibi para basan
kurumumuzun başına yolsuzlukla suçlanan birilerini getirirsek, Türkiye'de,
maalesef, yolsuzluklar önlenmez, yolsuzlukla mücadele de yapılmaz. Nitekim,
uluslararası kuruluşların tespitini söylüyorum; uluslararası denetim
kuruluşları, Davos'ta yapılan bir toplantıda, Sayın Başbakanımıza demiştir ki:
"57 cumhuriyet hükümeti, Türkiye'nin birinci yolsuzluk yapan
hükümetidir." Aynı dönemde, yani, 1999 ve 2000'li yıllarda, Türkiye
Cumhuriyeti, dünyanın en fazla yolsuzluk yapılan dördüncü ülkesi haline
gelmiştir. Eğer, bu iyi bir şey olsaydı, biz, bu cumhuriyet hükümetini tebrik
ederdik; ama, maalesef, yolsuzluk yaptığı için tebrik edemeyeceğiz. (DYP
sıralarından alkışlar) Aslında, Sayın Başbakana düşen, derhal istifa etmekti;
ama, maalesef, onu göremedik. Bunu, ben söylemiyorum; bunu, uluslararası
denetim şirketleri söylüyor. (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Şu hale göre, kimsenin yerinden laf
atmasına gerek yok. Eğer, benim söylediğim yanlışsa, gelirsiniz, çıkarsanız bu
kürsüye, hayır, 1999 ve 2000 senelerinde o kadar yolsuzluk yapılmadı dersiniz.
Bunu da, gelirsiniz, burada deklare edersiniz, söylersiniz, biz de, sizi
alkışlarız, alkışa tutarız; ama, maalesef, öyle olmamıştır. Değerli milletvekilleri, demin
söylemiştim, bu kurula, hemen hemen bütün bakanlıklardan -Dışişleri, Hazine
Müsteşarlığı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Maliye, İçişleri- bir bürokrat
alınmış; ancak, her nedense, konuyla doğrudan, direkt ilgili olmasına rağmen
Ulaştırma Bakanlığından bir bürokrat alınmamıştır. Acaba, bunda, Telekom Yasası
çerçevesinde yapılan görüşmelerde milletin hakkını savunduğu için, Sayın
Ulaştırma Bakanını, dışarıdan atanan bakan veto mu etmiştir, o yüzden mi
Ulaştırma Bakanlığından kimse alınmamıştır?! Bu, tarafımızdan anlaşılamamıştır. Yine, konuyla dolaylı da olsa ilgili olan
Bayındırlık ve İskân Bakanlığından bir bürokratın alınmamasında, öyle
zannediyorum ki, köprü ve otoyol zamlarının etkisi vardır; maalesef, son
yapılan zamlar, altından kalkılamaz boyutlara ulaşmıştır. Değerli milletvekilleri, bize göre, böyle
bir kurul kurulmasına gerek yoktur. Ayrıca, tasarının üzerinde söz aldığım 3
üncü maddesinin üçüncü fıkrasında, toplantı başına kurul üyelerine ödenecek
ücret düzenlenmiştir. Değerli milletvekilleri, bu hükümet, memurların
maaşlarını artırmak için Türkiye Büyük Millet Meclisinden iki defa yetki almış;
maalesef, memurlarımızın maaşlarını artırmamıştır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim. SALİH ÇELEN (Devamla) - Acaba,
hükümetimizin durumunu düzeltmek istediği memurlar, yolsuzluk yapmış ve
yargının peşinde olduğu üç beş tane müsteşar mıdır; yoksa, bizim anladığımız,
Doğru Yol Partisinin anladığı şekilde öğretmenler midir, polisler midir,
askerlerimiz midir, öğretim üyelerimiz midir, her şeyden önce, 170-180 milyon
lira aylıkla geçimini sağlayan bizim bildiğimiz memurlar mıdır; bu,
tarafımızdan anlaşılamamıştır. Dün, burada, Esnaf Kanunu görüşülüyordu.
Birçok değerli milletvekilimiz, Esnaf Kanununda demiştir ki; gelişen dünya
düzeninde, globalizmde, küresel ekonomide, bu yeni dünya düzeninde, muhalefet
sözcüleri, hâlâ, çiftçi, esnaf, köylü demektedir. Evet, doğrudur, biz, bunu
söylüyoruz. Neden söylüyoruz; değerli milletvekilleri, hiç mi insan içine
çıkmıyorsunuz, hiç mi esnafı, çiftçiyi görmüyorsunuz?! Bütün çiftçi ve esnaf
kan ağlıyor. Bizim görevimiz, burada onların haklarını savunmaktır. Biz,
burada, mecbur değiliz çiftçi, köylü demeye; ama, o insanlarımız açlığa,
sefalete terk edildiği için, biz de, onların haklarını bu kürsüden savunmak
durumundayız. Sürem doldu; hepinize saygılar sunuyorum.
(DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 4. - 3154 sayılı Kanuna aşağıdaki
29/B maddesi eklenmiştir. "Transit Petrol Boru Hatları
Kurulunun Görevleri MADDE 29/B. - Kurulun görevleri şunlardır
: a) Milletlerarası transit petrol geçiş
projelerinin zamanında ve gereği gibi yürütülebilmesi için faaliyetleri
belirlemek, hukukî, teknik, idarî ve malî konularda alınacak hizmetleri tespit
etmek. b) Milletlerarası tahkim prosedürünün
belirlenmesi, yatırımcılara verilecek hak, vize, izin ve benzeri konularda
hukukî ve idarî uygulamaların usul ve esaslarını belirlemek. c) Transit Petrol Boru Hatları Dairesi
Başkanlığının transit petrol geçiş proje anlaşmalarına ilişkin hukukî
düzenlemelerin yapılması ile ilgili tekliflerini incelemek ve karara bağlayarak
Bakana sunmak. d) Milletlerarası transit petrol geçiş
projelerinin yürütülmesi ile ilgili olarak uygun görülen konularda Transit
Petrol Boru Hatları Dairesi Başkanlığını görevlendirmek ve bu Daire Başkanlığı
tarafından takip edilecek milletlerarası transit petrol geçiş projeleri ile
ilgili diğer hususları değerlendirmeye alarak karara bağlamak. e) Transit petrol geçişi ile ilgili
milletlerarası anlaşmalardan doğan diğer görevleri yerine getirmek. f) Bakanlık tarafından verilecek benzeri
görevleri yerine getirmek." BAŞKAN - 4 üncü madde üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına Sayın İlyas Yılmazyıldız görüşlerini açıklayacak. Buyurun Sayın Yılmazyıldız. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; Grubum ve şahsım
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, bu maddede Transit
Petrol Boru Hatları Kurulunun görevleri anlatılmaktadır. Dikkatinizi -az önce
konuştuğum- 2 nci maddedeki Transit Boru Hatları Dairesi Başkanlığının
görevleri hakkındaki yazıya çekmek istiyorum. Sanki, bir tek kurumun görevleri
zorla ikiye ayrılmış gibi. Bir tarafa bakıyorsunuz -a maddesinde- birinde diyor
ki "Milletlerarası transit petrol geçiş projelerinin zamanında..."
Yani, kelimeler bile aynı, ondan sonra, buradan sonra ayrılıyor; biri
"belirler" diğeri "uygular" diyor. Kimin belirlediği, kimin
uyguladığı da belli değil. (e) maddesinde ise, hukukî düzenlemelerin
yapılması için öneride bulunma konusu daire başkanlığına veriliyor. Bunun
incelenip, bakanlığa sunulması da kurula veriliyor; yani, bazen biri öneriyor,
diğeri yapıyor, bazen diğeri öneriyor, diğeri yapıyor. Halbuki, bu ikisi, bir
tek daire başkanlığı altında olsaydı, eminim ki, daha verimli bir şey çıkardı. Şimdi, şunu söylemek istiyorum: Yine, bu
kurulun sekreteryasını da daire başkanlığı yapıyor. Biliyoruz ki, aşağı yukarı
sekreterya her şeyi hazırlar, pişirir, gerekiyorsa görüşleri toparlar, kurul da
şöyle der, böyle der, geçer gider. Burada, sanki, bu kurul, tümüyle, bu
işlemler yapılırken olabilecek eleştirilerden veya bazı hatalardan bakanlığı
veya ilgili bakanı sorumlu tutmamak gibi kurulmuş bir şey. Yani, faydası yok;
ama, belki birilerine bir unvan sağlayacak. Bu kurul kurma konusunu da, artık, bir
düzene koymak lazım. Yani, şimdi, ben, şuna benzetiyorum bu kurulları; galiba
Türkiye'de yolunda giden bir şey yok, tütün üreticisini tasfiye ettik, kurula
havale ettik, tasfiye kurulu var; pancar üreticisini tasfiye için şeker
kurulunu kurduk; bankaları tasfiye etmek için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulunu kurduk; ama, geride, tasfiye edilen insanların ne yapacağı konusunda
bir çözüm yolu yok. Siz, böyle, çiftçiyi, bankacıyı, herkesi tasfiye edecek
kurulları kurarsanız, ondan sonra da, nasıl geçinecek, neyle karnını doyuracak,
buna bir çözüm bulamazsanız, o noktada, işte 1,6 milyon insan Amerika Birleşik
Devletlerine göçeceğim diye müracaat etmek zorunda kalır ve ondan sonra da,
Amerika Devletinin, elçisi aracılığıyla "bu, planlı bir hareket midir,
bizim ülkemizi Türkler mi istila etmek istiyor" diye sorularına muhatap
kalırsınız. Bu, hiç sevindirici bir olay değil, son derece üzücü bir olaydır. Gerçekten, gençliğin, milletin yarına
ümidi kalmamıştır. Uyguladığınız ekonomik programlarla, çıkılacak bir nokta da
yoktur. Ben, şu kadarını söylemek istiyorum:
Bakınız, daha bugün fuel oile, motorine zam gelmiş. Sürekli geliyor ve çiftçi
"ben nasıl ekeceğim, biçeceğim" diye soruyor. Yani, dahası, geçen
hafta sonu Erdek'teydim; 4 kişilik bir ailenin İstanbul'dan Erdek'e gelişi 100
milyon lira deniliyor. Belli bölgeler -Karadeniz örneğin- iç turizmle hayat
bulan yerler. Şimdi soruyor: "Yol ücretlerinin bu kadar pahalı olduğu bir
ortamda nasıl dinlenmeye gideceğiz?" Yani, dolayısıyla, her yönüyle tıkanan
bir ekonomi, başarısız bir yönetim ve bunun adı da, istikrar!.. Ben şunu öneriyorum: Madem bu kadar çok
kurul kurduk. Bu kurullardan sorumlu bakanların da bir işi gücü kalmadı. Bari,
hiç olmazsa, şu 35 olan, 36 olan bakanlık sayısını azaltalım, 15-16'ya
indirelim de, kurullar, nasıl olsa, arasıra bakanlara bilgi veriyorlar, boşu
boşuna, bu bakanlıklar milletin bütçesine yük getirmesin. Belki, bu paralarla
bir miktar tasarruf olur diye düşünüyorum. Dolayısıyla, neredeyse her tasarıda kurul
kurmak âdet haline gelmiş. Bu kurul kurma işinin, artık, herhalde yeni bir
kurul kurularak daha dikkatli değerlendirilmesini ve ondan sonra bir neticeye
bağlanmasını özellikle istirham ediyorum. Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli)- Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - 4 üncü maddeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Oylamayı elektronik cihazla yapacağım. Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik
personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın, bu süre içerisinde, oylama pusulalarını Başkanlığımıza
ulaştırmalarını; bu arada, vekaleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi
bakana vekaleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy
pusulasını, aynı süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - 4 üncü madde kabul edilmiştir;
karar yetersayısı vardır. KAMER GENÇ (Tunceli) - Kaç bakan var, 3
bakan var orada?!. BAŞKAN - Sayın Genç, 5 bakan var. 5 inci maddeyi okutuyorum : MADDE 5. - 3154 sayılı Kanuna aşağıdaki ek
madde eklenmiştir. "EK MADDE 1. - 3154 sayılı Kanunun
eki (1) sayılı cetvelin "Ana Hizmet Birimleri" bö-lümüne "6.
Transit Petrol Boru Hatları Dairesi Başkanlığı" ifadesi eklenmiştir. Ekli (I) sayılı listede yer alan kadrolar
ihdas edilerek 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye bağlı cetvellerin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı bölümüne
eklenmiştir." BAŞKAN- 5 inci maddeyle ilgili söz isteyen
?..Yok. 5 inci maddeyi ekli cetvellerle... PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAKANVEKİLİ
HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara)- Sayın Başkan, ikinci paragraftaki
"ifadesi"kelimesi "ibaresi" olacak. BAŞKAN -
Evet, ikinci paragraftaki "dairesi başkanlığından" sonra gelen
"ifadesi" kelimesinin "ibaresi" şeklinde düzeltilmesi
suretiyle, redaksiyon yetkisiyle, oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum: MADDE 6. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer. BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 7. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür. BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Tasarı, kabul edilmiş ve yasalaşmıştır;
hayırlı olsun. Sayın Bakanın, sanıyorum, kısa bir
teşekkür konuşması var; buyurun Sayın Bakan. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ
ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının
kanunlaşmasında emeği geçen, katkıda bulunan bütün arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum. Ancak, biraz önce, bazı milletvekili
arkadaşlar, konuşmaları esnasında, biz, bir an önce bu işin bitirilmesini
istiyoruz, hatta, niye gecikti diye bu konuda cevap vermemi istediler.
Açıklıkla ifade ediyorum, yanlış anlaşılmasın, bir konuyu açıklığa
kavuşturabilmek için ifade ediyorum. DYP lideri Sayın Tansu Çiller, Emre
Gönensay başkanlığında, bir boru hattı danışma kurulu oluşturmuş ve Bakü-Supsa
boru hattının desteklenmesi için 250 milyon dolar finans desteği yapılması
kararı alınmıştır. Bakü-Supsa projesi, Bakü-Ceyhan projesinin en büyük
rakibidir. Eğer, projede bir gecikme varsa, bunun sebebi, bu hatalı karardır. Ayrıca, bizim çabamız, iktidardayken,
Sayın Çiller'in de desteğiyle inşaatına başlanan Supsa hattının genişletilmesi
yerine petrol firmalarını Bakü-Ceyhan hattının yapımına katılmasını sağlamak ve
bir an önce bu projeyi başlatmak olmuştur. Bu konuda da başarılı olduğumuzu
zannediyorum. Katkısı bulunan bütün arkadaşlarıma
teşekkür ediyorum, hayırlı olmasını diliyorum. (ANAP, DSP ve DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Sağ olun Sayın Bakanım. KAMER GENÇ (Tunceli) - Burada bir parti
başkanı itham ediliyor. Getirin anlaşmayı görelim bakalım. BAŞKAN - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin müzakeresine
başlayacağız. 3. – Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili
Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin müzakeresine başlayacağız. 4. – Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689,
2/699) (S. Sayısı : 666) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakeresine başlayacağız. 5. –
Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş
Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin müzakeresine başlayacağız. 6. – Esnaf
ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu,
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 7. – Sosyal
Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S.
Sayısı : 685) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz. 8. –
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/879) (S. Sayısı : 722) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Komisyon raporu, 722 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi
Grubu adına Çanakkale Milletvekili Sayın Nevfel Şahin; buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum; Doğru Yol
Partisi Grubu ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bundan üç ay önce, Elektrik Piyasası
Kanununu, IMF'nin ve Dünya Bankasının isteği üzerine, serbest piyasa
ekonomisini enerji piyasasına da getirmek üzere çıkarmıştık. Yine, buradaki
maddede, 1997 yılında, 10 termik santralın ve 14 elektrik dağıtım bölgesinin
işletme devir hakları ihale edilmişti. 1997 yılının aralık ayından 2001 yılının
nisan ayına kadar, maalesef, hem termik santralların işletme devir hakları hem
de dağıtım şebekelerinin işletme devir hakları tamamlanamadı. O zaman,
hükümetin getirdiği kanun tasarısında 31 Marta kadar süre verilmişti; Yüce
Meclisimiz, bu süreyi haziran ayının sonuna kadar uzattı. Şimdi, hükümetimiz ve
Bakanlık yeni bir teklifle geldi, 31 Ekim 2001 tarihine kadar bunu uzatalım...
Doğru, uzatalım; gerçekten de, birçok işadamımız, birçok müteşebbis bu konuda
yatırım yaptı, proje yaptı, dış ilişkilerini sağladı; ama, dört yıldır, Enerji
Bakanlığı ve hükümet bu meseleyi halledemedi. Bir kere, meselenin özünde, siyasî irade
eksikliği vardır, yönetim krizi vardır, Enerji Bakanlığındaki bürokratlar
sorumluluktan kaçmaktadır. Evet, dört yıldır, ne termik santralların işletme
devir hakkı verilebildi ne de dağıtım şebekelerinin devir hakkı verilebildi.
Bugün, Türkiye, bir enerji krizinin eşiğinde. Bugün, mevcut üretim
santrallarımızla 157 milyar kilovat/saat elektrik üretmemiz gerekirken, dört
yıldır, hükümetimiz teknoloji yatırımları yapmadığı için, özel sektör de bu
yatırımları yapamadığı ve işletme devir haklarını alamadığı için, ürettiğimiz
elektrik ancak 124 milyar kilovat/saat. Bulgaristan'dan, Gürcistan'dan da 4
milyar kilovat/saate yakın elektrik alıyoruz. Şimdi, bu kanun çıkalı iki ay oldu -Sayın
Bakanımıza, biraz önce de söyledim- kanun gereği 2 Haziran 2001'de dolan Enerji
Piyasası Kurulu hâlâ kurulmadı. Şimdi, siz, hükümet olarak, geliyorsunuz,
Meclisi gece gündüz çalıştırıyorsunuz "IMF'nin emri, Derviş yasaları"
diyorsunuz. Türkiye'de ekonomik sıkıntılar had safhaya ulaşmışken,
insanlarımız, çalışanlarımız açlık sınırında yaşarken, çiftçimiz, esnafımız
mağdur olmuşken, kendi kanununuzun gereğini yerine getirmiyorsunuz. Bir aydır
Enerji Kurulunu oluşturmadınız ve aradan üç ay geçmesine rağmen, bu projeler
için ne yapıldı? Ben inanıyorum ki, bu projeler için hiçbir işlem yapılmadı ve
bugün Türkiye'nin geldiği nokta, enerjiyle uğraşan müteşebbislerimiz ortada
kaldı, sahipsiz kaldı. Bir sürü projeler iptal edildi, HES projeleri iptal
edildi, rüzgar projeleri iptal edildi. Sayın Başbakanımız elinde projelerle
Davos'a gitti "30 milyar dolar enerji projelerine kaynak buldum"
dedi, aradan üçbuçuk yıl geçti, yabancı yatırımcı gelip yatırım yapmadı. Şimdi,
Türkiye'deki enerji sektörüne yatırım yapmak isteyenler, bugünkü yönetime,
bugünkü Bakanlık çalışanlarına güvenmemektedir, onun için enerji projeleri
ortada kalmıştır. Şimdi, bu süreyi verelim; RTÜK Yasası da
Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderildi; tabiî esasında bu projeler ihaleye
çıkarken, maalesef yasal altyapı zeminleri oluşturulmadığından dolayı, RTÜK
Yasasına aykırı bir şekilde basın yayın kuruluşları da bu ihalelere girdiler,
sonra firma isimlerini değiştirdiler, sonra televizyonlarını başkalarına
devrettiler; netice itibariyle Bakanlık ile yargı arasında bu projeler geldi,
gitti; dört yıldır geldiğimiz nokta sıfır noktası. Enerjide özelleştirmeyi
Türkiye beceremedi; kendi yerli kaynaklarını kullanmada, linyitlerini
kullanmada, su kaynaklarını kullanmada gerekli çalışmaları yapamadı ve biraz
önce söyledim, kayıp, kaçak oranları yüzde 30'lar seviyesine ulaştı. Yani, kişi
başına, brüt olarak 1 834 kilovat/saat, net tüketimimiz 1 500 kilovat/saat.
Demek ki, 157 milyar kilovat/saat elektrik üretmemiz gerekirken, santralları
verimli çalıştıramadığımız için 124 milyar kilovat/ saat elektrik üretiyoruz.
Bunun yüzde 28'ini, yüzde 30'unu da kayıp kaçak alıp götürmekte. Enerji dağıtım
şebekelerinde bu özelleştirmeyi yapamadığımızdan dolayı, enerji dağıtım
şebekelerinde kayıp kaçak oranları yükselmiş ve Türkiye, ürettiği enerjiyi,
dağıtım şebekelerinde yüzde 28'e varan bir kayıp kaçakla heba etmektedir. Tabiî ki, yabancı işadamlarının Türkiye'ye
gelmesi için, bu Yüce Meclis -biz de destek verdik Doğru Yol Partisi Grubu
olarak- Tahkim Yasasını çıkardı. Sonra dediler ki, geriye dönük tahkim yasasını
da çıkaralım, daha önce ihale edilmiş projeler de bu Tahkim Yasasından istifade
etsin. Esasında, geriye dönük tahkim yasası, ihale şartlarını değiştirir.
Dünyanın hiçbir yerinde geriye dönük tahkim yasası uygulaması yapılmamıştır, bu
Mecliste yapılmıştır, ihale şartları da değiştirilmiştir; çünkü, dışarıdan para
bulacak kişiler, o gün, libor + 3'le para bulacaklarsa, Tahkim Yasası ve geriye
dönük tahkim yasasından dolayı ihale şartları değişmiş, daha avantajlı hale
gelmişlerdir. Biz, bunların hepsini yaptık; Türkiye'nin
her yıl enerji yatırımlarını tamamlaması için 4-5 milyar dolara ihtiyacı var.
Yabancı sermayenin gelmesi lazım. Türkiye'deki işadamlarının enerji sektörüne
yatırım yapması lazım; ama, geldiğimiz nokta, Türkiye'de, enerji projelerine el
atmış, enerji sektörüne el atmış bütün işadamları, şu anda çok pişman, sahipsiz
kaldılar, rüzgâr enerjisinde projeleri iptal edildi, HES'ler iptal edildi,
Hazine garantisi veriliyordu, verilmiyordu; geldiğimiz nokta büyük bir karmaşa
içerisinde. Enerji projeleri, enerji sektörü, kararlı bir yönetim olmadığı
için, kuvvetli bir irade olmadığı için,
maalesef, bu noktaya geldi. İnşallah, yeni Bakanımız bu iradeyi oluşturur. Gerçekten
de Türkiye'nin her yıl 4-5 milyar dolar enerji yatırımı yapması lazım. Enerji projelerinin hedeflerine bakarsak,
bütün dünyada, özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde ve Amerika'da, doğalgazdan
elektrik enerjisi üretme oranlarını, 2010 yıllarında yüzde 30-35'ler
seviyesinde tutmak olarak gözüküyor. Türkiye'nin hedeflerine baktığımızda ise,
doğalgazdan elektrik enerjisi kullanma yüzde 55-60'lar oranına çıkıyor.
Gerçekten de, tek enerji kaynağına bağlı olmamız fevkalade yanlıştır. Hem
enerji olarak sadece doğalgaza bağlıyız hem de ülke olarak yabancı bir devlete
bağlıyız. İşte, hepinizin bildiği gibi, Bulgaristan üzerinden gelen 8 milyar
metreküplük doğalgaz boru hattını 14 milyar metreküpe çıkarıyoruz ve bugün
Türkiye'nin kullandığı doğalgaz 14 milyar metreküp civarında. Eğer Mavi Akım
Projesi gerçekleşirse, onu da buna kattığınızda, Türkiye'nin yıllık kullanacağı
30 milyar metreküp doğalgaz, sadece bir ülkeye bağımlı. Bu, bence fevkalade
hatalıdır. Türkiye, iç kaynaklarını harekete geçirmelidir; su kaynaklarını,
hidrolik enerjiyi yeterince kullanmalıdır. Biraz önce söyledim, Türkiye'nin
ekonomik olarak, yıllık 125 milyar kilovat/saat elektrik enerjisi üretecek su
kaynakları vardır; ama, biz hâlâ 35 milyar kilovat/saatlerdeyiz, zaman zaman 39
milyar kilovat/saatlere çıkıyoruz. Yine, linyit ve taşkömüründen yıllık 120
milyar kilovat/saat elektrik enerjisi üretecek kapasitesi vardır; ama, biz hâlâ
40 milyar kilovat/saat seviyelerindeyiz. Türkiye'nin, önce, yerli kaynaklarını
değerlendirmesi lazım; enerji meselesini, enerji sorununu çözmesi lazım. İnşallah, bu süre uzatılacak; ama, bu süre
sonunda da bu projelerin dışkaynak bulacağı konusunda umutlar sönmüştür. Zaten,
bugüne kadar işadamları, dört yıldır, dışarıdan kaynak bulsalardı, burada,
yönetim kriziyle karşı karşıya kalmasalardı, bu kaynaklar bulunup, bu projeler
tamamlanırdı, yarım kalmazdı; ama, bakın, şu kadarını söyleyeyim: Hepinizin
bildiği -basın yayın organlarında da bu gündeme geldi- bu projelerde KDV var mı
yok mu; Enerji Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı arasında bir ihtilaf söz
konusudur. Şimdi, siz, bir araba kiralıyorsunuz.
Netice itibariyle, kiraladığınız arabaya, bir taksiye binerseniz, KDV
ödüyorsunuz, yirmibeş yıllığına, üretim santrallarını, elektrik dağıtım
şebekelerini işletme haklarını devrediyorsunuz; ama, sözleşmelerde KDV var mı
yok mu, belli değil. Gerçekten de ihale altyapısı oluşturulurken sağlıklı
oluşturulmadığından dolayı, geldiğimiz nokta, bugün, budur. Doğru Yol Partisi Grubu adına konuştuğum
için, evet, bu süre uzatılsın; ama, bugüne kadar ne yapıldı? Bürokratların,
ilgililerin bunun hesabını vermesi lazım. Dört yıldır, bu projeler sürüncemede
ve üç ay uzatmışız, geldiğimiz noktada hiçbir şey yok; bundan sonra, dört ay daha
uzatılacak. İnşallah, bu işin sonunda bu projeler tamamlanır, dışkaynakları
bulunur, sağlıklı bir şekilde, yasalara uygun bir şekilde, RTÜK Yasasına uygun
bir şekilde, hem dağıtım şebekelerinin işletme hakları hem de üretim
santrallarının işletme hakları devredilir. Buradan elde edilecek 4 milyar dolar
var. Eğer, dört yıl önce, üç yıl önce, Enerji Bakanlığı, 4 milyar dolarlık bu kaynağı elinde
bulundurmuş olsaydı, kendi üretim santrallarını teknolojik olarak
iyileştirecekti; randımanlı bir şekilde kullanılacaktı; ama, dört yıldır, hep
beraber, başta hükümetimiz ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı olmak üzere,
bu 4 milyar doları bekliyoruz. İnşallah, bu 4 milyar dolar gelir; ama, şahsen
benim umudum yok. Bunu, daha fazla uzatarak, bu projelerin tamamlanacağına, bu
dış kaynağın bulunacağına ben inanmıyorum; inşallah bulunur. Hepinizi, Doğru Yol Partisi Grubu adına
saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Şahin. Şahsı adına, Sayın Aslan Polat?.. Yok. Sayın Kamer Genç, buyurun. Süreniz 10 dakika Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bazı medya patronlarının, aldıkları,
yasalara aykırı olarak kendilerine verilen enerji ihalelerindeki kanunî
engellerin atlatılması konusunda RTÜK Kanunuyla kendilerine getirilen kolaylık
Cumhurbaşkanımızca veto edilince, medya patronları yine ağır bastı, bu defa -30
Haziran bu mukavelelerin son imzalama tarihi idi; RTÜK Kanunu ertelenince,
bugün, tabiî- medya patronlarının güdümündeki sayın hükümetimiz bunlardan gelen
dayatmaya dayanmadı ve bunu 31 Ekime kadar erteliyor. 31 Ekimin anlamı şudur:
Cumhurbaşkanımızın veto ettiği RTÜK Kanununu, hükümetimiz, ekim ayında bu
Meclis toplanınca, hemen getirecek, Sayın Cumhurbaşkanımızın 16 - 17 sayfalık
ret gerekçelerini de bir tarafa bırakacak, virgülüne dokunmadan bu kanunu
tekrar çıkaracak. Getirilen bu 31 Ekime kadar uzatma meselesi, onun ifadesidir. Değerli milletvekilleri, bu arada, bir iki
konudan bahsetmek istiyorum. Bazı televizyonlarda bu geyik muhabbetini yapan
bazı gazete yazarları, orada kendi kendilerine konuşuyorlar: "Efendim,
Mecliste muhalefet yok..." Muhalefetin ne olduğunu bunlar acaba biliyorlar
mı?! Şimdi, muhalefet şu: Son İçtüzük değişikliğiyle, bir kanun üzerinde,
muhalefet partisinin 20 dakika konuşma hakkı vardır ve madde üzerinde de 5
dakika konuşma hakkı vardır. Doğru Yol Partisi olarak, Mecliste şu anda tek
muhalefet partisi kaldık; öteki arkadaşlarımızın partileri Anayasa Mahkemesi
tarafından kapatılınca "Meclise Anayasa değişikliği gelinceye kadar
girmiyoruz" diyerek ayrıldılar. Peki, biz ne yapabiliriz ki; ancak, gelen
herhangi bir kanun tasarısının tümü üzerinde grup adına 20 dakika konuşacağız,
madde üzerinde de 5 dakika konuşacağız. Yapılan İçtüzük değişikliğiyle de
milletvekilinin konuşma hakkını kaldırdılar; yani, bir grubun içinde olmazsanız
veyahut da bir grup içinde de olsanız, grup size söz vermedi mi konuşamazsınız
zaten. Böyle bir gerçek durum varken, hâlâ, Türkiye'nin gerçeklerinden
habersiz, Meclisi ille kötülemeye çalışan birtakım zihniyetler çıkıyor
"Mecliste muhalefet yok..." Ne istiyorlar yani?.. Muhalefetin
yaptığı, meşru zeminlerde mücadele etmek. O da nedir; işte, çıkıyoruz, önerge
veriyoruz, tümü üzerinde konuşuyoruz... Muhalefet böyle yapılır; yoksa,
herhalde burayı kavga meydanına çevirecek halimiz de yok. Herhalde, bizi böyle
bir görüntü içinde görerek, Meclisi tümüyle kötülemek isteyen birtakım aklı
evveller var. Bunu, kamuoyu bilsin diye söylüyorum. Dün burada benim konuşmama cevap veren... DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) -
Onlar sizi tanımamışlar Kamer Bey. KAMER GENÇ (Devamla) - Neyse... Sayın
Bakan, onlar tanırlar, tanırlar da, hinliğinden tanımamazlığa verirler. Zaten,
ismim bazı parti gruplarına çok korku verdiği gibi, basın patronlarına da çok
korku veriyor; yani, bunu herkes de biliyor. Dün, burada, bir konuşmamıza, ANAP Grup
Başkanvekili çıktı, cevap verdi; dedi ki: "Sayın Nazlı Ilıcak hakkında,
Sayın Mesut Yılmaz tazminat davası açtı, tazminat davasını kazandı..." Şimdi, genel konuşuyorum, kimseyi
kastetmiyorum. Değerli milletvekilleri, bizim
hukukumuzda, tazminat hukukunda, bir hırsıza hırsız diyemezsiniz; hırsız
dediğiniz zaman, o, suç sayılır, kişilik haklarına saldırı sayılır.
Dolayısıyla, özünde hırsız olabilir; ama, ona siz hırsız dediğiniz zaman,
kişilik haklarına tecavüz sayılır; dolayısıyla, açtığınız zaman dava
"efendim, sen, onun kişilik haklarına saldırdın" diye tazminat
hükmederler; yani, bir kişinin açtığı davanın tazminatla sonuçlanması o olayın
özünü etkilemez; yani, diyor ki kamu hukukunda, konuşurken kişileri
aşağılamayacaksın, kişilik haklarına saldırmayacaksın. Bunları bir övünç
vesilesi yaparak "biz, gittik tazminat açtık..." Tazminat, tabiî ki,
herhalde, Sayın Nazlı Ilıcak burada olsaydı... Ben, Anayasa Mahkemesinin
kararıyla kendisinin düşürülmesine üzüldüm gerçekten. Bu Genel Kurulda,
hakikaten, Türk Milletinin menfaatına, birçok güç odaklarına karşı onurluca
mücadele veriyordu; ama, ne yapacaksınız ki, burada mücadele bazı tarafları
rahatsız edince, her yönüyle, insanın her hareketine dikkat etmesi lazım.
Yoksa, bir yerde çelmeyi takarlar adama. Zaten, bize de elinizden gelse çelmeyi
takarsınız. Zaman zaman, burada "Meclise yakışmıyorsun" diye, Meclis
Başkanlık Divanındaki arkadaşlar bile "seni Genel Kurulun oyuna
sunalım" dediler. Tabiî, aslında, bunları muhatap alarak konuşmak da
istemiyorum. Şimdi, değerli milletvekilleri, bu kanunun
getirdiği olay şu: Bu kanunu Danıştayın, bazı medya patronlarıyla ilgili olarak
aleyhine verdiği kararlar ve son olarak 30 Haziranda dolan süre, o kararlar
etkisiz hale getirilerek 31 Ekime kadar uzatılıyor. Biliyorsunuz, mevcut
kanunumuza göre, bir kişi, bir televizyonda yüzde 10, muhtelif televizyonlarda
yüzde 20 hisseye sahip olabiliyordu. Bunun üstünde olursa devlet ihalelerine
katılmıyordu, borsada oynamıyordu; ama, tabiî, bazı medya grupları, patronları
hilei şeriyeye başvuruyorlardı. Oradaki hissesini çocuğunun üzerinde
gösteriyor, odacının üzerinde gösteriyor, şunun üzerinde gösteriyor, yasaya
aykırı suç işliyorlar; ama, suç işleyen bu kişilere nasıl karşı çıkacaksınız?!
Tabiî, bu kanunlarla da bu medya patronlarına bu imkânları sağladıktan sonra,
artık, Türkiye'de devleti yönetmek mümkün değil, ne kadar dürüst olursanız
olun, ne kadar objektif olursanız olun... Çünkü, İtalya'daki Berlusconi
Hükümetinin 12-13 tane dosyası vardı; bunun 4 tane televizyon, medya grubu
vardı; Berlusconi, o gücü kullanarak İtalya'da Başbakanlığı kazandı. Bizde de,
biliyorsunuz, geçmişte bir medya patronu, bizim Başbakanımızı pijamayla
karşıladı. Şimdi, bu medya patronuna ihaleye girme hakkını verirseniz, borsada
oynama hakkını verirseniz, bunun geleceği, Türkiye için çok büyük tehlike.
Bakın, geçmişte bir medya patronunun borsada oynaması dolayısıyla, kendisine
ait olan bir hisse senedi fiktif olarak 715 kat artırıldı; vatandaşın cebinden
trilyonlarca lira para aldı, gitti. Değerli milletvekilleri, şimdi, siz, bir
kişiye televizyon patronluğunu, gazete patronluğunu, bir veya birkaç tane televizyon
patronluğunu, bir veya birkaç tane gazete patronluğunu verdiğiniz zaman, hangi
başbakan, hangi hükümet ve hangi meclis bunun karşısında durur?! Bakmayın, ben
çıkıp da böyle konuşuyorum; ama, şimdi, herkes diyor ki, yahu, bu adam...
Zaten, benim de etrafımda çok büyük spekülasyonlar yapıyorlar, her gün birtakım
tuzaklar kuruyorlar. Benim, tabiî, en büyük avantajım, Tunceli gibi bir ilin
milletvekili olmam. Tabiî, Tunceli halkının kültür seviyesi çok yüksek; bir de
-Türkiye'deki bütün herkesin kültür seviyesi yüksek, ama- tabiî, Tunceli'nin
özel bir durumu var. Orası da dar bölge sistemi olduğu için, herkesi yüz yüze
tanıyoruz. Ne kadar iftira atsalar da -maalesef, o iftiralara da maruz
kalıyoruz- bu tutmaz; ama, başka yerlerde bu çok tutar. Ondan sonra, sizin
inanmanızı istiyorum ki, bu kanunlar da çıktıktan sonra, bu medya patronları
karşısında, Meclisin de, hükümetin de, hiçbir kurumun da ayakta durması mümkün
değildir; hatta yargının da. Çünkü, iftira at, izi kalsın. Şimdi, bakın, bu enerji ihalelerinde,
mesela Zigana ile Trakya... İstanbul'da elektrik dağıtımı Doğan Grubuna
verilmiş, İhlas Holdinge Bursa-Yalova verilmiş. Uzunlar Grubunun Çukurova-Kepez
dağıtım ihaleleri var, Karamehmetlerin Adana'da iki tane baraj ihalesi var; bu
baraj ihalelerinin hemen devreye girmesi lazım, elektrik vermesi lazım;
verilmedi, süre uzatıldı; devletin trilyonlarca lira zararı var. Cep
telefonlarında devletin trilyonlarca zararı var; ama, başımızdaki hükümet, ne
hikmetse, hep bunlara, vatandaşın, devletin kesesinden verdikçe veriyor. Şimdi, devlet yöneteceksek yönetelim.
Eğer, devlet yönetecek gücümüz varsa, arkamızda ayıplar yoksa çıkalım...
Herkesten, kanunlara göre almamız gereken vergiyi, mukavelelerin hükümlerine
göre yapması gereken mükellefiyetleri yerine getirmesini isteme hakkını
kullanmamız lazım. Eğer, bunları kullanamazsak ne olur; işte, Türkiye, böyle
ekonomik bir iflasa gider. Bu ekonomik iflasın sonucunda da, artık, ne olacak;
maalesef, o konuda hiçbir umut beslemiyorum. Keşke umutlu olsaydım da, keşke
sizin hükümetiniz başarıya ulaşsa da biz haksız düşsek. Değerli milletvekilleri, gerçekten,
Türkiye, her geçen gün çok kötüye gidiyor. Biz, burada felaket tellallığı
yapmak da istemiyoruz. Aslında, felaket var... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Genç, 1 dakika içerisinde
toparlar mısınız... KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, sayın
milletvekilleri, sizden bir direnç bekliyorum. Bakın, geçen yasama yılında,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, bunun benzeri bir kanunu reddetti; yani, kendisi,
medya grubu karşısında Parlamento, direncini koydu, haysiyetini koydu, bunu
reddetti. Sizlerden de bunun reddini istiyorum. Bakın, hükümetler 3-5 kişi veya 30-35
kişi; bir Başbakan, Başbakan Yardımcıları... Bunların emirlerine, talimatlarına
karşı gelmeyebilirler; ama, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bunların
karşısında direncimizi koymak zorundayız; koyamazsak, Türkiye'nin geleceği
-zaten karanlık- karanlıklara gidiyor. Onun için, sizlerden rica ediyorum... Bakın, geçen sene, Anayasa Komisyonu çok
onurluca bir davranış koydu; bunu Anayasa Komisyonunda reddetti, ondan önce
Türkiye Büyük Millet Meclisinde reddedildi ve bunu reddedelim arkadaşlar. RTÜK
Kanunu veto edildiğine göre, ondan sonra meseleyi çözümleriz. Bununla ilgili
birtakım önergelerim de var; sonuna kadar mücadelemi yapacağım; ama, ben de,
sizin halkın sesini duymanızı istiyorum, Parlamentonun onurunu korumanızı
istiyorum. Saygılar sunuyorum efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Sayın Enginyurt?.. Yok. Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum... KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: ELEKTRİK PİYASASI
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI MADDE 1. - 20.2.2001 tarihli ve 4628
sayılı Elektrik Piyasası Kanununun geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "30 Haziran 2001" ibaresi "31 Ekim 2001" olarak
değiştirilmiştir. BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde?.. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - İlyas
Yılmazyıldız konuşacaklar efendim. BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, tabiî, işaret
buyuruyorsunuz; ama, grup adına olunca, Sayın Grup Başkanvekilinin onayını
almamız gerekiyor. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir
Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Burada, IMF'nin ve Dünya Bankasının,
Türkiye'ye "pahalı elektrik kullanacaksınız, süreyi uzatmayın, en kısa
sürede imzalanmayan anlaşmaları iptal edin" dediği konuda -komisyonlarda
çok tartışıldı- 31 Martı hazirana uzattık, olmadı, şimdi ekime uzatıyoruz.
Yine, ben, komisyonda söyledim; peki, ekime olmasa ne olacak; en iyisi
"oluncaya kadar" deyip, uzatalım bari. Artık, ülke yönetiminde,
gerçekten, ciddiyet kalmamış. Ne olduğu belli değil... Sayın Bakanım yeni göreve başladı,
sorumluluğu ağır. Türkiye'nin en önemli konularından birinin bakanlığını yapıyor
ve "Bakanlık görevimde, hiçbir arkadaşıma sataşmadan, doğruları; ama,
doğruları kamuoyuna anlatacağım" diyor; fakat, lafının gerisi öyle olmuyor
-ben, Sayın Bakanın, en azından, bir gerçeği anlayabilmiş olmasına çok memnun
oldum- teşekkür konuşmasında da sataşmaya devam ediyor. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru
hattının mimarı, sahibi, Doğru Yol Partisidir, Tansu Çiller'dir; ama, sonuçta,
bunu anlayabilmiş olmanızdan -bu konuda fazla bir şey söylemek istemiyorum ama-
her durumda, her şartta, Türkiye Cumhuriyetinin lehine bir projedir diye hakkı
teslim etmiş olmanızdan dolayı size teşekkür ediyorum. Bu noktaya varabilmeniz
İçin, herhalde, Sayın Türkmenbaşı'nın, bu yıl yapılan cumhurbaşkanları
zirvesinde ve daha önce Sayın Enerji Bakanıyla yaptığı konuşmada "biz,
size doğalgazı şu kadara veriyoruz, daha pahalı doğalgaz alıyorsunuz; niye
bizden almıyorsunuz" demesi, ağır sitemi etkili olsa gerekir. Eğer, siz, bu projeyi zamanında
engellemeseydiniz, şu anda, tamamlanabilmiş olsaydı; yani, proje bitmiş, detay
oluyormuş, şu oluyormuş deyip daha beş altı yıl sürecek bir süreç... Şu anda
bitmiş, doğalgazla çalışan elektrik santralları var, doğalgaz veremediğimiz
için, taahhüt ettiğimiz, kullanmadığımız elektriğin parasını ödüyoruz
sayenizde,. Bandırma gibi, Balıkesir gibi hava kirliliği olan şehirlerde,
doğalgaz boru hatları tamamlanmadığı için, bu hava kirliliğini önleyemiyoruz. Yine, bakıyoruz, biz, bu hatları zamanında
tamamlayamadığımız için, alternatifini gösteremediğimiz için, Boğazlardan büyük
tankerlerin geçme tehlikesi var ve İstanbul'u büyük bir tehlikenin kucağına
atıyoruz. Yetmiyor, nükleer atıkları taşıtacağız diyoruz. Sayın Bakanın
"ben doğruları söyleyeceğim, kimseye sataşmayacağım" diyeceğine, bu
konularda tedbir alması lazım; gerekiyorsa uluslararası girişimlerde bulunması
lazım; gelip, bu Parlamentodan güç alması lazım. Sayın Bakan "bu projede, biz, bir
kuruş para vermedik" diyor. Vermedik; ama, Sayın Bakan, bu Parlamentodan
çıkardığımız yasalarla Türkiye Cumhuriyeti Devletini ne kadar tazminat yükü altına
soktuğumuzu herhalde biliyorsunuz. Bilmiyorsanız, lütfen, yasaları çok dikkatli
çalışınız. O, zannettiğiniz gibi, öyle bir kuruş falan değil, milyarlarca
dolarlık riske soktuk bu ülkeyi. Olabilir; ama, bunun karşılığında aldığımız
bir şey yok; bari, bu doğalgaz veya bu petrol boru hatları olsaydı... Sayın Bakanım, son olarak, Elektrik
Piyasası Yasasıyla ilgili konu görüşüldüğü için... Karşıyaka'da, İvrindi'de,
Balıkesir'de, Bandırma'da, Edincik'te, pek çok yerde -yine, yaz oldu- elektrik
trafoları yetersiz. TEDAŞ il müdürüyle konuşuyorum, "biz Planlamaya
yazdık, cevap bekliyoruz" diyor. Geçen yıl, sırf bu yüzden, aşırı
sıcaklardan 500 000 tane tavuk telef oldu. Trafolar yetmezse, elektrik yeterli
olmazsa, yine, bu yaz, milyonlarca tavuk ve millî servet ziyan olacak, birçok
üreticimiz iflas edecek. Sizden çok istirham ediyorum; bu yatırımların bir an
önce tamamlanması için, özel ilginizi bekliyorum. Tekrar, birçok tavuk telef
olduktan sonra, bir daha, tavuk üreticilerinin sorunlarının araştırılması için
komisyon kurup, burada, sözde çalışmalar yapıyor konumuna düşmeyelim. Bu
konularda, özellikle, sizden, yatırım taleplerinin, takip edilip, bir an önce
tamamlanmasını çok rica ediyorum. Değerli arkadaşlarım, ayrıca, son çıkan
yasada, bir sabit ücret geldi. İki ineği olan dama, yılda 48 milyon, eve 24
milyon... Bundan kazandığı bir şey yok. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Yılmazyıldız. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bakınız,
kıt kanaat, zor geçinen vatandaşlarımızı -yeni bir ölçüyle, ihtiyaç varsa
alalım, ama- zaten olmayan, zaten üretemeyen, yemin çuvalının 10 milyonu
aştığı, sütün ve etin ucuzladığı, sütün litresinin 160 000 liraya düştüğü, etin
kilogramının 2 milyon liranın altına düştüğü bu ortamda, hiç olmazsa, 2 inekle
karnını doyurmaya çalışan insanlarımızı zor durumda bırakmayalım. Bu konularda
da, bir önlem almanız gerektiğini, vatandaşlarımız adına duyurmak istiyorum. Elektrikteki kayıpların mutlaka önlenmesi
lazım. Hiç olmazsa, o zaman, aşırı zam yapma ihtiyacı ortadan kalkar diyorum. Kanunun hayırlı olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
Yılmazyıldız. Madde üzerinde, 4 adet önerge vardır;
ancak, bunlardan 3'ünü işleme alacağım. Önergeleri, geliş sıralarına göre okutup,
aykırılık derecelerine göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan, 722 sıra sayılı
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 1
inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde 1.- 30 Haziran 2001 tarihinden
geçerli olmak üzere, 20.2.2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası
Kanununun 2 nci maddesinin 4 üncü fıkrasının (d) bendinin 1 numaralı alt bendi
ile geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan '30 Haziran 2001'
ibaresi '31 Ekim 2001' olarak değiştirilmiştir." KAMER GENÇ (Tunceli) - Aynısı... Zaten,
tasarıda da var... BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Sayın Başkanlığa Görüşülecek olan 722 sıra sayılı yasa
tasarısının 1 inci maddesinde geçen "30 Haziran 2001" ibaresinin
"30 Ağustos 2001" olarak değiştirilmesini saygıyla arz ederim. Kamer Genç Tunceli BAŞKAN - Okutacağım son önerge, aynı
zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım. Sayın Başkanlığa Görüşülecek olan 722 sıra sayılı yasa
tasarısının 1 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim. Kamer Genç Tunceli BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ
ÇAKAN (Bartın) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Genç, buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Teşekkür ederim. Sayın milletvekilleri, ben, biraz önce,
sizden bir ricada bulundum; medya patronlarından gelen bu baskıya, Meclis
olarak bir direnin, kerametimizi gösterelim, silkinelim kendimize gelelim
dedim. Baktım, hemen, maddelere geçilmesini kabul ettiniz. Yani, gerçekten... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Baskı falan
yok Kamer Bey... KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, inanınız ki,
baskı var. Yani, inanınız... Olay şu: Olayın özünü, daha önce de izah
ettim. Şimdi, bakın, Sayın Güneş Taner de karşımda oturuyor. Hoş geldiniz Sayın
Taner. Pek gelmezsiniz de!.. RTÜK Kanununda da geldiniz, şimdi, bunda da
geldiniz... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Niye
sataşıyorsun?.. KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, Etibank
meselesini size anlatayım. Bakın, Etibank, İnterbank, Bankalar
Kanununun 64 üncü maddesi kapsamına alınmıştı. Etibankın, o bankanın patronu
olan Cavit Çağlar'a verilmemesi lazımdı; ama, Cavit Çağlar, NTV Televizyonunun
patronuydu. Sonra, Dinç Bilgin de, Sabah Grubunun ve ATV'nin patronuydu. Buna
rağmen, Etibankı getirdiler, usulsüz olarak bunlara verdiler. Bakın, evvela,
bankayı 185 milyon dolara başkasına verdiler, sonra, o 185 milyon dolar ondan
alınmadı, getirdiler, 150 milyon dolara -yani, misal veriyorum size, bu banka
patronlarının gücünü ve kudretini size izah etmek için Cavit Çağlar'la Dinç
Bilgin'e verdiler. Acaba, o 150 milyon doları aldılar mı; ben inanıyorum ki, o
150 milyonu da almadılar. Hatta, belki Halk Bankasından veyahut Ziraat
Bankasından veyahut da Emlak Bankasından, gittiler bir teminat mektubu aldılar.
Zaten, Türkiye'deki büyük grupların, büyük patronların yaptıkları iş bu.
Geliyorlar, Halk Bankasından veyahut da devletin bankalarından Emlakbanktan,
Ziraat Bankasından, belirli güç odaklarının desteğiyle bir teminat mektubu
alıyorlar, teminat mektubunu getirip dışarıdaki bir bankaya veriyorlar, o banka
getiriyor, parayı, güya sizin malınızı özelleştirme yoluyla alıyor, ondan sonra
da, parayı ödemiyor ve devlet ödüyor. Değerli arkadaşlarım, şimdi, medya
patronlarına bu gücü verdiğiniz takdirde, inanmanızı istiyorum ki -demin de
söylediğim gibi- Türkiye'yi yönetmek mümkün olmayacaktır; çünkü, artık, medya
patronları diyecek ki hükümete, Başbakana "ya benim emrimdesin veyahut da
ben, seni mahvedeceğim." Zaten, maalesef, Türkiye'de birisiyle ilgili
olarak yalan yanlış bir haber ortaya atıldığı zaman, o insanın istikbali
sönüyor, o, masumiyetini ispat edinceye kadar iş işten geçiyor. Değerli milletvekilleri, onun için,
hakikaten, iktidarınız zamanında medya patronlarına büyük bir diyet borcu
olduğunu biliyoruz; yani, ekonomi o kadar kötü bir vaziyette ki... Mesela,
şimdi, Türkiye'nin içborcu, dışborcu ne kadar? Bir Allah'ın kulu çıksın,
bakanlarınızdan birisi desin ki, bizim içborcumuz, dışborcumuz şu kadar.
Mesela, bakın, Cumhuriyet Gazetesinde, çok yakın tarihte diyor ki: İçborç stoku
115 katrilyon lira, dışborç stoku 114 milyar dolar, 2001 yılı içborç ödemesi 65
katrilyon lira, dışborç ödemesi 30 milyar dolar, 2001 yılı bütçesi 79 katrilyon
lira, o 79 katrilyon liranın da 30 katrilyon lirası açık. Ama, öte tarafta, bir
bakıyorsunuz, birçok yerdeki rakamlar birbirini tutmuyor. Yahu, bu devletin bir
muhasebesi yok mudur?! Devletin bir hazinesi yok mudur? Bir bakıyorsunuz,
Hazinenin yayımladığı resmî bültende, nisan ile mayıs arasındaki içborç stoku;
yani, bu hükümetin yaptığı borç 26 katrilyon lira. Bu 26 katrilyon lira nereye
gitti?! Şimdi, tabiî, medya patronları, ülkenin
ciddî sorunlarını bırakıp, magazin programlarıyla halkın karşısına çıktığı
için, insanlar, ülkenin gerçek yapısından habersiz oluyor. O zaman ne olacak;
işte, bir yandan ülke batağa gider, öte tarafta, halk her şeyden habersiz. Ama,
bir bakarsınız ki, iş işten geçmiş, ülke elden gitmiştir artık. Onun için, ben,
geçmiş dönemlerde bu Mecliste milletvekili olan arkadaşlarımızın gösterdiği o
direncin, Yüce Parlamento tarafından da gösterileceğine inanıyorum. Bu tasarı, tamamen, medya patronlarının,
hükümete ve iktidar grubuna dayatması sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirilmiştir. Bu tasarının kanunlaşması sonucunda, devletin katrilyonlarca
lira zararı olacak. Yani, öyle şeyler yapılmış ki bunlara sayın
milletvekilleri, olmayan gaz çevrim santrallarının bir kısmını bunların emrine
vermişler ve bunlara doğalgaz verilmediği takdirde de, bunlar, devletten,
elektrik üretmiş gibi, milyarlarca, hatta trilyonlarca lira para alacaklar.
Yani, bir tuzak kurulmuş bu devletin başına. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız... KAMER GENÇ (Devamla) - İşte, devleti daha
büyük zararlara sokmamak ve vatandaşı da, daha ileride, Türkiye'de yaşanmaz
hale getiren bir hayat pahalılığıyla karşı karşıya bırakmamak için, sizlerden
ricam, önergemi kabul edin. Bir bakalım... Herhalde, Meclisi de ekime kadar
tatile sokacaksınız. O zamana kadar, gün ola, harman ola. Ben inanıyorum ki,
zaten, bu hükümetinizin de dayanma imkânı yok, mümkün değil. Yani, bu kadar
sefalet, bu kadar açlık, bu kadar işsizlik karşısında bu hükümetin dayanma
imkânı yok. Bakın, bugün, İstanbul'dan, 10 vatandaş
geldi. Orada 622 tane parsel... BAŞKAN - Sayın Genç... KAMER GENÇ (Devamla) - Tamam, bir şey
söyleyeyim, bitiriyorum. Vatandaşlar belediyeden parsel alıyorlar.
Sonra, belediye başkanı, tutuyor, bunları Vakıflar İdaresine veriyor. Adamlar,
orada yirmi senedir yaşıyorlar, konut
yapmışlar. Sayın Keçeciler'e de söyledim. Şimdi evlerini yıkıyorlar. Bunlar,
çok önemli şeyler; yani, belki, 20 bin vatandaşı ilgilendiriyor. Bunlarla
ilgilenelim, patronlarla ilgilenmeyelim!.. Saygılar sunarım. (DYP sıralarından
alkışlar) GÜNEŞ TANER (İstanbul) - Sayın Başkan,
sataşmadan dolayı söz istiyorum. BAŞKAN - Hangi konuda efendim? GÜNEŞ TANER (İstanbul) - Sayın Genç'in,
ismimi vererek bana sataştığı ve vermiş olduğu... BAŞKAN - Yeni bir sataşmaya sebebiyet
vermemek üzere, 3 dakika içerisinde toparlayın. Buyurun efendim. VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.-
İstanbul Milletvekili Güneş Taner'in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in,
konuşmasında, kendisine sataşması nedeniyle konuşması GÜNEŞ TANER (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Meclisimizin renkli siması Sayın Kamer Genç'in, burada
yapmış olduğu açıklamalarını dinledikten sonra, Meclise, burada ifade
ettiklerinin tümünün yanlış ve eksik olduğunu ifade etmek için söz almış
bulunuyorum. Müsaade ederseniz arz edeyim: Etibank'ın
özelleştirilmesi, Fazilet Partisi ve Doğru Partisi hükümetleri sırasında
ihaleye çıkarılmıştır. Bu ihale neticelendirildikten sonra, Cavit Çağlar'ın, bu
ihaleyi kazandığı ortaya çıkarılmış. Hükümet değişince, Özelleştirme Yüksek
Kuruluna getirilmiş, Özelleştirme Yüksek Kurulu, en yüksek fiyatı veren Cavit
Çağlar'a, Etibankı satmak için, elindeki imkânlara baktığında Hazineye sormuş.
Hazine, o günkü Bankalar Kanununun 64 üncü maddesine göre, sahip olduğu
İnterbankın, halihazırda yakın izlemede olduğu; fakat, bu banka, yeteri kadar
kaynak sağlama imkânını bulamayan bir şahsın, ihaleyi kazanmasına rağmen, bu
ihalenin kendisine verilmemesi durumunda kamuoyuna bir açıklama yapılmak
zorunda kalınacağı ve yapılacak olan bu açıklama da 64 üncü madde kapsamında
kamuoyunca olduğu bilinmeyen İnterbankın üzerine bir hücum olacağı
düşüncesiyle, Özelleştirme Yüksek Kuruluna "biz, bu şartlarda bu kuruma
-yani, Cavit Çağlar'a- yeteri kadar finansal kaynağı olmadığı için
veremeyeceğiz" demiştir. Bunun üzerine, yanına bir ortak alarak tekrar
müracaat etmiş, Özelleştirme Yüksek Kurulu İdaresi, Özelleştirme Yüksek
Kuruluna, bu ortakla beraber verilip verilmeyeceğinin incelenmesini istemiş,
kurul, bunu, Hazineye sormuş, Hazine de bakarak, iki kuruluşun ortaklaşa
imkânlarının bu işin üstesinden gelip gelemeyeceklerini incelemeye almıştır. İnceleme neticesinde, kanunî hiçbir engel
olmamasına rağmen; fakat, kaynaklarının yeterli olmadığını ve aralarında hiçbir
şekilde malî ve maddî bir ilişki olmaması, devlet bankalarından teminat mektubu
ve kredi almamaları koşulu ve birçok ilave koşullar konulmak suretiyle
alabilecekleri takdirde bu özelleştirmenin yapılabilmesi imkânını bildirmiştir.
Banka, bu şartlar al-tında 155 milyon dolara satılmıştır, özelleştirilmiştir ve
bu ortaklar, 155 milyon doları devlete ödemişlerdir. Şimdi, bu manada bakarsanız, Hazinenin,
özellikle Özelleştirme Yüksek Kurulunun... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Taner, 1 dakika içerisinde
toparlayın efendim. Buyurun. GÜNEŞ TANER (Devamla) - Sayın Başkan,
takdir edersiniz ki... BAŞKAN - Efendim, hayır; yani, bir
sataşmaya 3- 4 dört dakikada yanıt verilir. GÜNEŞ TANER (Devamla) - Şimdi, Sayın
Başkan... BAŞKAN - Lütfen, 1 dakika içerisinde
toparlayınız. GÜNEŞ TANER (Devamla) - Ben toparlamaya
çalışırım da; Yüce Meclise, herhalde, bu konuda bilgi vermek bir görevdir;
yani, bu bilgiyi, ya ben vereceğim yahut da hükümetten birisi verecek. İHSAN ÇABUK (Ordu) - Aynı şeyleri çok
dinledik. GÜNEŞ TANER (Devamla) - Hayır, siz, çok
dinlediniz; ama, bakın, devamlı söylüyorlar. Eğer, vatandaşlar, bunları,
televizyonlardan dinleyip de, yanlış biçimde... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan,
eğer, Sayın Bakan, Meclisi bilgilendirmek istiyorsa, gündemdışı söz alır; siz,
kendisine, sataşmadan dolayı söz verdiniz. BAŞKAN - Siz buyurun Sayın Taner. GÜNEŞ TANER (Devamla) - Yani, siz, öğrenmek istemiyorsanız Sayın
Gönül, ben, burada, konuşmayayım. Bakın, tahrike girmeyelim; ben burada
konuşmam... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Bakan,
gelip açıklamada bulunacaksanız, gündemdışı konuşma yaparsınız. GÜNEŞ TANER (Devamla) - Efendim, bakın, bu
Mecliste, biraz evvel, Sayın Genç çıktı, ne dedi; vatan, millet, Sakarya!..
"Hep beraber yapalım" dedi. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sataşmadan dolayı
size söz verdi Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Gönül, lütfen... Sayın Taner, siz buyurun efendim. GÜNEŞ TANER (Devamla) - Efendim, ben,
şundan dolayı söz aldım: Söylediklerini düzeltmek için çıktım. RAMAZAN GÜL (Isparta) - Eitbankı siz
verdiniz, siz... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - İhaleye çıkmak
başka bir olay, vermek başka bir olay! GÜNEŞ TANER (Devamla) - Yani, şimdi, sizin
partinizin üyesine ihaleyi vereceksiniz, ihaleyi sonuçlandıracaksınız, sonra da
faturayı bize keseceksiniz, ben buna bir şey diyemem tabiî... Ben buna bir şey
diyemem... Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
Yüce Meclisi, kendi istedikleri gibi kullanmak isteyenler mutlaka çıkar;
istediklerini istediği şekilde söylemeye çıkanlar da mutlaka çıkar; ama,
unutmayın, her ne kadar, doğrular insanlara göre değişirse de; yani, doğru,
herkese göre farklı ise de, gerçek olan bazı şeylerde bir tek doğru vardır. Bu
meselede doğrular devletin arşivinde yazılıdır; merak eden gider bakar, burada
bir eksik varsa, zaten bunun cezası da verilir. Yüce Meclise saygılar sunarım. (ANAP
sıralarından alkışlar) ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Siz bunları
gensoruda zaten etraflıca anlattınız, zabıtlara da geçti. V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 8.-
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/879) (S. Sayısı : 722) (Devam) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarı
üzerindeki görüşmelerimize devam ediyoruz. III. –
YOKLAMA BAŞKAN - Önergenin oylamasına geçmeden
önce toplantı yetersayısının bulunmadığına ilişkin bir istem vardır. İstemde
bulunan arkadaşların isimlerini okuyacağım: Sayın Sevgi Esen?.. TURHAN GÜVEN (İçel) - Ben tekabbül
ediyorum. BAŞKAN - Sayın Turhan Güven tekabbül
ediyor. Sayın Ali Rıza Gönül?.. Burada. Sayın Nihan İlgün?.. Burada. Sayın Mustafa Örs?.. Burada. Sayın Murat Akın?.. Burada. Sayın Mehmet Dönen?.. İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Ben
tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın İbrahim Konukoğlu tekabbül
ediyor. Sayın İlyas Yılmazyıldız?.. Burada. Sayın Mehmet Gölhan?.. Burada. Sayın Veysi Şahin?.. Burada. Sayın Sadri Yıldırım?.. Burada. Sayın Necmettin Cevheri?.. Burada. Sayın Necati Çetinkaya?.. Burada. Sayın Takiddin Yarayan?.. Burada. Sayın Rıza Akçalı?.. Burada. Sayın Ali Naci Tuncer?.. Burada. Sayın Ayvaz Gökdemir?.. Burada. Sayın Yahya Çevik?.. Burada. Sayın Fetullah Gültepe?.. Burada. Sayın Hüseyin Çelik?.. Burada. Saffet Arıkan Bedük?.. Burada. 20 arkadaşımız hazır. Elektronik cihazla yoklama yapacağım. Bu
arkadaşlarımız sisteme girmesinler. Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen
arkadaşlarımızın, aynı süre içerisinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza
ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır. V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 8. –
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/879) (S . Sayısı : 722) (Devam) BAŞKAN- Sayın Komisyonun ve hükümetin
katılmadığı, gerekçesini Sayın Genç'ten dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 722 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Aydın Tümen (Ankara) ve arkadaşları "Madde 1: 30 Haziran 2001 tarihinden
geçerli olmak üzere; 20.2.2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası
Kanununun 2 nci maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendinin 1 numaralı alt
bendi ile geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "30 Haziran
2001" ibaresi "31 Ekim 2001" olarak değiştirilmiştir." BAŞKAN- Sayın Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya)- Çoğunluğumuz olmadığı
için takdire bırakıyoruz. BAŞKAN- Sayın Hükümet?.. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ
ÇAKAN (Bartın)- Katılıyoruz efendim. BAŞKAN- Komisyonun takdire bıraktığı,
hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Sayın Genç, biraz önce, Genel Kurulun,
tarih konusunda iradesi belli oldu; o nedenle, bu önergeyi işleme... KAMER GENÇ (Tunceli)- Ama, efendim, o da
aykırı... BAŞKAN- Hayır, efendim, irade belli oldu,
tarih belli oldu. KAMER GENÇ (Tunceli)- Efendim, benim
önergem daha aykırıydı. BAŞKAN- Maddeyi değişiklik önergesi
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler..: Kabul
edilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli)- Ama, Sayın Başkan,
keyfî yapıyorsunuz; önergeler, aykırılık derecesine göre oylanır. 31 Ekim
tarihini, ben, 30 Ağustosa çekiyorum. Keyfilikle bu Meclis yönetilmez ki!.. BAŞKAN - Maddeyi de değiştiriyoruz Sayın
Genç, aykırılık onda var. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan,
oyumun rengini belirtmek üzere, aleyhinde söz istiyorum. BAŞKAN - Tümünü oylamadan önce Sayın
Genç'e, oyunun rengini belirtmek üzere söz veriyorum. Buyurun Sayın, Genç. Sayın Genç süreniz 3 dakika. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz önce önergemiz, aykırı olmasına rağmen, işleme
konulmadı. Sayın Güneş Taner çıktı, burada bize bir cevap verdi; ama, bizce
cevap verilmedi. Ben kendisinden bir şey öğrenmek istiyorum: Etibankı, medya
grubuna, Dinç Bilgin grubuna verdikten sonra, kendisi medya grubunda gitti,
çalıştı; kaç bin dolar aldığını buraya çıksın söylesin. Bu nezakete sığar mı?
Yani, bir bankayı usulsüz olarak bir gruba veriyorsunuz ve oraya gidip, bugünkü
rakamlarla, çok astronomik rakamlarla maaş alıyorsunuz. Böyle bir şey olmaz ki,
değerli milletvekilleri. Sonra, Bankalar Kanununun 64 üncü madde
kapsamına alınan ve rizikolu olan bir banka patronuna yeni bir banka
veriyorsunuz, ondan sonra da buraya çıkıp bunu savunuyorsunuz. Bizim
anlamadığımız, kavramadığımız, siyasette olmaması gerektiğine inandığımız
şeyler bunlardır. Şimdi, bu tasarıyı -biz söyledik- medya
patronlarının baskısıyla getirmişsiniz. RTÜK Kanunu Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından veto edildi, Meclis ekim ayında açılınca RTÜK kanununu yeniden
getireceksiniz ve çıkaracaksınız. İşte, 31 Ekime kadar yeni basın patronlarına,
onların aldıkları elektrik -iletim bazları var- iletim, dağıtım projelerinin,
yine kendilerine imtiyazlı bir şekilde verilmesi için böyle bir imkân
tanıyorsunuz. Sizi tebrik ederim. Zaten, size de yakışan budur, hükümetinize de
yakışan budur. Zaten, sizin hesabınızda, kitabınızda esnafın durumunu düzeltmek
yok, memurun durumunu düzeltmek yok. Esnaf kan ağlıyor, siftah etmiyor, memur
geçimini sağlayamıyor, insanlar sefalet içinde; sizin için önemli olan,
bankaları hortumlayanları korumak, medya patronlarının baskısı karşısında
onların menfaatlarını korumak, devalüasyondan önce bankalardan 5 milyar dolar
çeken kişilerin isimlerini açıklamamak "sırdır bunlar" demek. Biz, ne yapalım şimdi; şurada, 85 kişinin
350 kişiye vereceği bundan daha fazla mücadele yok ki. Biz, burada halkın
sesini dile getiriyoruz; ama, zaten tatile gireceğiz; bakalım, halkın karşısına
kim çıkacak?! Benim bu kanundaki oyum rettir. Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Genç. Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı,
uğurlu olsun. Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları raporlarının
görüşmelerine başlayacağız; ancak, görüşmelere başlamadan önce, saat 16.40'ta
toplanmak üzere, birleşime 10 dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati: 16.32 ÜÇÜNCÜ
OTURUM Açılma
Saati: 16.40 BAŞKAN :
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP
ÜYELER : Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız yerden devam
edeceğiz. Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlıyoruz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 9. –
Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus
Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/879) (S. Sayısı : 681) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Komisyon raporu, 681 sıra sayısıyla
bastırılıp, dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik; buyurun. (DYP sıralarından
alkışlar) DYP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 681 sıra sayılı yasa
tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, Kıbrıs meselesi,
Türkiye'nin önemli millî politikalarından biridir. Yıllardan beri, Kıbrıs'ta,
bir yara kanamaktadır; ne yazık ki, henüz kesin bir çözüme varılabilmiş
değildir. Kıbrıs meselesi, özellikle Helsinki
Zirvesi sonrasında yayınlanan sonuç bildirisiyle, bize göre daha kötü bir
konuma girmiştir. 9 uncu maddenin (b) bendi aynen şöyledir -değerli
milletvekili arkadaşlarımız, bunu, daha önce okumuşlardır; bir kez daha
hatırlatmakta fayda mülahaza ediyorum- "Avrupa Konseyi, siyasî bir çözümün
Kıbrıs'ın Avrupa Birliğine katılımını kolaylaştıracağının altını çizer. Katılım
görüşmelerinin tamamlanması sırasında herhangi bir çözüme varılamadığı
takdirde, Konseyin katılıma ilişkin kararı, yukarıdaki hususlar herhangi bir
önşart teşkil etmeksizin verilecektir. Burda, Konsey, bütün ilgili unsurları
dikkate alacaktır" şeklindedir. Değerli arkadaşlarım, Avrupa Konseyinin
Helsinki Zirvesinde vermiş olduğu bu karardan dolayıdır ki -basına yansıdı- hepinizin
haberi vardır; özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki birçok soydaşımızın
Kıbrıs Rum Kesiminden pasaport almak için telaş içinde oldukları ve bu yöndeki
girişimlerin, müracaatların, her geçen gün arttığı bilinmektedir. Kıbrıs'ta üniversite açılması, özellikle
Türkiye tarafından Kıbrıs'ta üniversite açılması, haddizatında, ilim irfana
yönelik, üniversite eğitimi yapmaya yönelik değildir evvelemirde; oradaki
ekonomiyi desteklemek amacına matuftur. Bugüne kadar yürütülen bu politikayı
biz de destekliyoruz; ancak, buradaki üniversitelerimizin, gerçekten, dünya
standartlarında olmaları, üniversite ruhuna uygun şekilde yapılanmaları
arzumuzdur. Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Kıbrıs'ta, Doğu Akdeniz Üniversitesi istisna edilirse, diğer üniversitelerde bu
yönde çok ciddî problemlerin ortaya çıktığı bilinmektedir. Daha önce, özellikle
denklik meselesinde, bu konuda çok ciddî sıkıntıların ortaya çıktığını ve bazı
sıkıntıların hâlâ çözüme kavuşturulmadığını biliyoruz. Sadece babasının cüzdanı
şişkin olan insanların Türkiye'de üniversiteyi kazanmadıkları zaman gidip
başvurabildikleri yükseköğretim kurumları olarak açılmaları, iyi otelcilik
hizmetleri, iyi sosyal faaliyetler ortaya koymaları yetmez. Bu üniversitelerin,
dünya standartlarında, çağdaş normlara uygun olarak yapılanmaları arzumuzdur.
Üniversite olsun diye üniversite açılmaması gerektiğini düşünüyorum. Biz, burada, Orta Doğu Teknik
Üniversitesine bağlı olarak bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Orta Doğu Kampusu
kurmakla, oradaki yükseköğretimde okuyacak öğrencilerin sayısını, ilk etapta 6
000 artırmayı tasarlıyoruz; bu anlaşma bunu getiriyor; biz, bunu destekliyoruz.
Ancak, burada, üzerinde durmak istediğim
bir husus vardır değerli arkadaşlarım. İşsizlik sigortası anlamında veyahut da
sadece ekonomik kaygılar gözetilerek, bölgenin ekonomisine katkı sağlasın diye
üniversite kurulmaması gerektiğini şahsen düşünüyorum; dünkü konuşmalarım
esnasında da bunu söyledim. Böyle politik mülahazalarla, popülist yaklaşımlarla
üniversite açmanın faydalı olmadığını, gayeye hizmet etmediğini dünkü konuşmam
esnasında ifade etmiştim. Elbette, bir ilimizde, bir bölgemizde üniversite
açıldığı zaman, o üniversite bölgenin ekonomisini ciddî şekilde destekler.
Hepinizin malumudur; Niğde Üniversitesi kurulmadan önce, Niğde, küçük bir
vi-layetimizdi, ekonomik durumu da iyi değildi; ancak, orada üniversitenin
açılmasından sonra, Niğde, çok ciddî bir mesafe katetti. Eğer, değerli hükümetimiz, gerçekten, bazı
bölgeleri kalkındırmak, bazı vilayetlerimizin ekonomik durumunu düzeltmek için
böyle bir yola başvuruyorsa, ben bir Van milletvekili olarak, doğu ve
güneydoğudan bir milletvekili olarak, şunu da söylemek isterim: Bakınız, bu
hükümet, 57 nci hükümet, geçen sene, mayıs ayından itibaren 107 maddelik Doğu
ve Güneydoğu Anadolu'nun ekonomik durumunu düzeltmek üzere bir eylem planı
ortaya koyduğunu ve bunu uygulamaya başladığını ilan etti. Ben, Sayın Başbakana
bir yazılı soru önergesi vererek, bir bölge milletvekili olarak, bu 107
maddelik eylem planının ne olduğunu sordum. Sayın Bahçeli'nin imzasıyla bana
cevap verildi; fakat, bu 107 maddenin tek bir maddesi bile orada yazılmıyordu.
Bunlar devlet sırrı mıdır? Bu 107 madde nedir? Bir Van milletvekili olarak,
oranın bir insanı olarak, oradan bir milletvekili olarak bunları bilmeye
hakkımız olduğunu düşünüyorum ve eğer, bunları ben bilmezsem, biz bilmezsek, bunun
uygulanmasında biz yardımcı olmazsak, bunları kimler uygulayacak? Geçen senenin mayıs ayından beri bunun
uygulandığı iddia ediliyor; ancak, bu yöremizde, 23 vilayeti olan Doğu ve
Güneydoğu Bölgelerinde ekonomik yönde bir düzelme, bir iyileştirme olmadığını
da buradan ifade etmek istiyorum. Bu 107 madde, daha önce açılan paketler gibi,
o da fiyaskoyla sonuçlandı veyahut da hiç hayata geçmedi diye düşünmekte
kendimi haklı buluyorum. Eğer, bölgenin, bu manada -Kıbrıs'a
yaptığımız gibi- ekonomik durumunu desteklemek, orada hareketlilik sağlamak,
ekonomik canlılık sağlamak istiyorsak... 23 vilayeti bulunan Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerinin şu anda sadece 7 vilayetinde üniversite vardır; diğer
vilayetlerde de, paralı olabilir, oraya öğrenci göndereceğimiz şekilde, varsın,
Mardin'de, Şırnak'ta, Siirt'te, Muş'ta, diğer vilayetlerde de vakıf
üniversitesi olsun, bölgeyi o şekilde kalkındıralım; ama, temel olarak,
prensipte, sadece istihdam amaçlı olarak, sadece, ekonomiyi desteklemeye
yönelik olarak üniversite açılması fikrine taraftar olmadığımı söylemek
istiyorum; ama, bunu, bir taraf için düşünüyorsanız, diğer taraf için de
düşünmek durumundasınız. Değerli arkadaşlarım, bir üniversitenin
himayesinde başka bir yerde üniversite kurulması uygulaması, ülkemizde ilk defa
yapılmış bir uygulama değil. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Türkiye'nin köklü
üniversitelerinden birisidir. Daha önce, bildiğiniz gibi, Gaziantep'te, Orta
Doğu Teknik Üniversitesine bağlı bazı fakülteler vardı ve bunlar da Orta Doğu
Teknik Üniversitesinin himayesinde olan fakültelerdi; öğretim üyesi
ihtiyaçları, dokümantasyon ihtiyaçları buradan karşılanıyordu. Şimdi, bunun
gibi bir de Kıbrıs'ta bir uygulama başlatılıyor; ama, tabiî, bir farklı ülkede
açılan bir üniversite olduğu için, bu ülkenin Millî Eğitim ve Kültür Bakanı,
Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve bizim hükümetimiz arasında bir protokol
imzalanarak böyle bir teşebbüste bulunulmuş. Ben, bunun hayırlı olmasını
diliyorum; ancak, şunu da ilave etmek istiyorum: Taşrada -biraz önce dediğim
gibi- Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da veya Orta Anadolu'da büyük üniversitelerin
patronajı altında, himayesi altında üniversiteler açılabileceğini düşünüyorum.
O üniversiteler, kendi kadrolarını kurup, kendi ayakları üzerinde durabilecek
konuma geldikten sonra, bunlar müstakil üniversiteler haline getirilebilir,
tıpkı Gaziantep uygulamasında olduğu gibi. Marmara Üniversitesi, Hacettepe
Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi
gibi köklü, büyük üniversiteler, bu anlamda, taşradaki üniversitelere hamilik
yapabilirler, bunların öğretim kadrolarını destekleyebilirler. Dünkü konuşmam esnasında da belirttim;
Türkiye'de, özellikle iki büyük şehrimizde -İstanbul ve Ankara'da- ikinci
dereceden İzmir'de bir öğretim üyesi yığınağı vardır. Taşra üniversitelerinde
çok ciddî öğretim üyesi sıkıntısı çekildiği halde, bu büyük şehirlerimizden
buralara, nedense, üniversite öğretim üyesi aktaramıyoruz. Bu konuda Sayın
Millî Eğitim Bakanlığının duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum, bu yönde
YÖK'e telkinlerde bulunulması gerektiğini düşünüyorum. Değerli milletvekilleri, Orta Doğu Teknik
Üniversitesinin Kıbrıs'ta açacağı üniversitede bazı garip uygulamalar var.
Mesela, buranın rektörü, yönetim kurulu başkanı olarak geçecek, her ne kadar,
Kıbrıs'taki ODTÜ kampusu rektörü mesabesindeki insan yönetim kurulu başkanı
olarak geçecek; ama, Orta Doğu Teknik Üniversitesi rektörü, oraya, kendisi gibi
bir rektör tayin ediyor. Rektörün rektör ataması ne kadar doğrudur; bu protokol
yapılırken bunlar, mutlaka, göz önünde bulundurulmuştur. ÖSS ile öğrenci alınması bizce de
uygundur. Türkiye'den oraya öğretim üyesi
görevlendirileceği zaman, bu öğretim üyelerinin özlük hakları kendi
fakültelerinde, üniversitelerinde saklı kalıyor; bu da doğru bir uygulamadır;
ancak, burada tenkit edeceğim bir husus vardır; o da, Kıbrıs'taki Orta Doğu
Teknik Üniversitesini kampusundan ODTÜ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kampusu
diploması verilecek; bu, garip bir uygulamadır. Bu böyle yapılırsa, o zaman,
Ankara'daki kampusundan -ki, dün de bunu söylemiştim, bu "yerleşke"
kelimesine fena halde taktım- verilen diplomalara da "Orta Doğu Teknik
Üniversitesi Ankara yerleşkesi diploması" denilmesi lazım. Buradaki niye
yerleşke, ODTÜ'deki niye kampus? Bunu da pek anlamak mümkün değil veya İstanbul
Üniversitesi, verdiği diplomalarda "Avcılar kampusu diploması" veya
"merkez kampusu diploması" şeklinde bir uygulama yapmalı mıdır; böyle
bir yaklaşım doğru mudur? Bunların da sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Değerli arkadaşlarım, üniversite,
üniversal değerlerin hür ortamlarda tartışıldığı ve hür ortamlarda bilim
yapıldığı yükseköğretim kurumlarıdır. Bugünkü dünyamızda üniversal değerler,
özellikle demokratik hukuk devletinde cari olan insan hak ve hürriyetlerine
dayalı, din ve vicdan hürriyetine dayalı, mutlak surette demokrasiyi gerektiren
değerlerdir; ama ne yazık ki, üniversite konusu gündeme geldiği zaman -bunu hep
söyledik, bundan sonra da söylemeye devam edeceğiz- bizim devlet yapılanmamızda
üniversal değerlerin çok fazla yeri olmadığı gibi, üniversitelerimizde de
üniversal değerler, maalesef, üniversite ruhuna, oradaki işleyişe hâkim değil.
Nedir bunlar? Bakınız, bizde, genellikle, bu üniversal değerlerden ziyade,
hikmeti hükümet anlayışı hâkimdir. Anayasa Mahkemesi, daha birkaç gün önce bir
siyasî partiyi kapattı. Yaklaşıma bakıyorsunuz, Anayasa Mahkemesi, daha çok,
hak eksenli bir paradigmaya dayalı olarak bu kararı vermiyor; neye dayalı
olarak veriyor; daha çok, ideoloji eksenli bir paradigmaya dayanarak bu
kararları veriyor ve bu ideoloji de devlet ideolojisidir; yani, Anayasa
Mahkemesi, Türkiye'de çıkarılan kanunların, özellikle insan haklarına uygunluğunu,
vatandaş haklarına uygunluğunu araştırması gerekirken, bunu yapmıyor, özellikle
devletin jandarmalığını, bekçiliğini yapmak gibi bir görev üstleniyor ve bu
paralelde kararlar veriyor. Değerli arkadaşlarım, dünyanın gittiği
istikamet bu istikamet değildir. Bakınız, ben, Parlamentonun konumunun da bu
açıdan çok da iyiye gitmediğini, özellikle hükümetimizin sergilediği
politikaların, ortaya koyduğu politikaların, bu yönden, Meclisi ve siyaset
kurumunu bitirmeye doğru götüren bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Nedir
bunlar; Avrupa'da, siyasî partiler, halkın, sosyoekonomik ve sosyokültürel
taleplerini devlete ileten, bunların devlet nezdinde takipçiliğini yapan sivil
siyasal organizasyonlardır ve "parti" kelimesinin yapıntısında
farklılık vardır. Bizde ise, siyasî partilerden, aynîleşmeleri, tek tip
olmaları, tıpkı vatandaşlardan istediğimiz gibi, siyasî partilerin de tek tip
olmalarını isteyen bir anlayış vardır. Vatandaşın taleplerini devlete ileten,
devlet nezdinde bunların takipçisi olan bir siyasî partiler anlayışından
ziyade, devletin buyruklarını, devletin isteklerini, arzularını vatandaşa
dayatan bir siyasî partiler anlayışı bekleniyor, siyasî partiler böyle olmaya
itiliyor, siyasî partilerin aynileşmesi isteniyor. Değerli arkadaşlarım, meşhur bir mecelle
kaidesi vardır; bu, özellikle farklılığı ifade eden bir anlayıştır, çoğulculuğu
ifade eden bir anlayıştır ve orada denir ki: "Müsademei efkârdan barikai
hakikat doğar." Farklı fikirlerin çatışmasından hakikat dediğimiz şimşek
doğar. Bu, siyasî hayatta, siyasette, siyasî
partilerde böyle olduğu gibi, üniversitelerde de böyledir. Özellikle sosyal
bilimler alanında çalışan arkadaşlarımız, bu konuda çok ciddî sıkıntılarla
karşı karşıya gelmektedirler. Evrensel değerlerin hâkim olmadığı, hak ve
hürriyetlerin hâkim olmadığı bir devlet anlayışı ve üniversiter bir yapı vardır
ne yazık ki ülkemizde. Geçen sene, bir gazetede, Şovmen Beyaz'ın
bir beyanatına yer verilmişti; Şovmen Beyaz diyor ki: "Ben, Türkiye'de
evlenmek istemiyorum." Mülakatı yapan kişi "niye" diye soruyor;
o da "çünkü, doğacak çocuklarımın
devlet korkusuyla büyümelerini istemiyorum" diyor. Şimdi, Şovmen Beyaz,
eğer, iliklere sinmiş olan bir devlet korkusundan söz ediyorsa, siyasetle
uğraşan, fikirle uğraşan, üniversitede fikir üreten insanların halini siz
tasavvur edin, buna göre mukayese edin. Büyük çileler çekilerek, büyük bedeller
ödenerek kurulan bu cumhuriyet, ne yazık ki -Türkiye'de, son zamanlardaki
uygulamalarla birlikte- bir korkular cumhuriyeti haline getirilmiştir.
Üniversitelerde, bugün, bir Mc Carthy'ci dönem, bir Mc Carthy'ci anlayış
vardır; bir gestapo yönetimi vardır; fakat, biz, burada, bu işin aslını,
esasını tartışmak yerine, detaylarla uğraşıyoruz; işin, dediğim gibi, boya
badana tarafıyla uğraşıyoruz. Bunu mutlaka ele almak ve bunları tartışmak
durumundayız. Türkiye'de Parlamentonun itibar
kaybetmesinin en büyük sebeplerinden biri, bu hayatî konulara eğilinmemesidir.
Dün, iktidar kanadından, Milliyetçi Hareket Partisi Elazığ Milletvekili Sayın
Mustafa Gül kürsüye geldi; kendisinin başkanı olduğu YÖK Araştırma Komisyonu
raporunun niçin Meclis gündemine getirilmediğini sordu; getirilmemesinden
dolayı sıkıntısını ve üzüntüsünü belirtti. Ondan önce, aynı şeyi, biz söyledik.
Değerli arkadaşlar, iktidar konumundaki
insanların buraya gelip, ağlama, sızlanma hakları yoktur. Meclis Başkanımız
Milliyetçi Hareket Partisinden bir değerli milletvekilidir. Bu Komisyonun
Başkanı, Milliyetçi Hareket Partisinden değerli bir arkadaşımızdır. YÖK
Araştırma Komisyonu raporu , bu Meclis kapanmadan, bu Meclis tatile girmeden, mutlaka
ve mutlaka, Meclisin gündemine getirilmelidir. Getirilmiyorsa, birileri çıksın,
şu kürsüden, hem bizlere hem millete, bunun niçin getirilmediğinin hesabını
versin. Niçin getirilmiyor? Ben biliyorum, arkadaşlarımızın ne denli
fedakârlıklar gösterdiklerini, nasıl uzun boylu araştırmalar yaptıklarını
biliyorum. Milyarlarca para harcandı. O zaman, eğer, bunlar gündeme
gelmeyecekse, sonuçlandırılmayacaksa, bu tür araştırma komisyonlarının
kurulmasının da anlamı yoktur. Dolayısıyla, milletvekilleri, kendileri çalan,
kendileri söyleyen bir konuma düşüyorlar; Meclisin itibarı da ayaklar altına
alınıyor. Biz, halkın beklentilerine, halkın taleplerine, onların isteklerine,
arzularına, eğer, kulak vermezsek, onların bizden beklediği şeyleri
gerçekleştirmezsek, perdenin dışından gelen seslere göre, verilen siparişlere
göre kanun yaparsak, elbette, siyaset itibar kaybeder. Hükümetimizin gösterdiği
bu kötü performanstan dolayı, ne yazık ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir
bütün olarak, siyasî partiler bütün olarak, siyaset kurumu bütün olarak çok
ciddî yaralar almaktadır ve toplumun haklı tenkitlerine maruz kalmaktadır.
Bunların düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kıbrıs'ta Orta Doğu Teknik Üniversitesine
bağlı olarak açılacak olan Kıbrıs Kampusunun, gerek Kıbrıs'a gerekse bizim
orada okuyacak olan çocuklarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Yüce Meclisi, Yüce Heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Şahsı adına, Sayın Mustafa Örs, buyurun.
(DYP sıralarından alkışlar) MUSTAFA ÖRS (Burdur)- Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geneli üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bilimin ve teknolojinin olmadığı veya gelişme göstermediği ülkelerin, diğer
ülkelerle rekabet etmesi mümkün değildir. Çağımız, bilgi çağıdır. Bilginin
geliştirilmesi ve alınabilmesi, ancak eğitim ve öğretim kurumlarıyla
mümkündür.Dünya standartlarında olmayan eğitim kurumlarıyla bilgide rekabet
etmek oldukça zordur. Bugün, birçok üniversitemizde öğretim üyesi sıkıntısı
çekilmektedir. Başarılı ve kaliteli bir eğitim-öğretim için sıkıntılara çözüm
bulmak zorundayız. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
tarih boyunca, Kıbrıs, bizim için çok önemli bir ada olmuştur. Bundan sonra,
her yönüyle, çok daha fazla önem arz edecektir. Bu önemi, gelmiş geçmiş tüm
hükümetler, hatta, herkes, bilmektedir ve devamlı olarak da vurgulamaktadırlar.
Gerek siyasî gerekse ekonomik alanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yeterli
desteği vermek zorundayız; zira, bizim için çok yönlü önemi ve değeri vardır ve
son derece de hassastır. Bugün, bilimin ve teknolojinin geliştiği bir ortamda,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bunlardan mahrum bırakılmaması gerekir. Her
türlü eğitim ve öğretim kurumlarının Kıbrıs'ta kurulması, bölgeye dinamizm
getirecektir. Toplam 5 üniversitenin ve 23 000 üniversite öğrencisinin
bulunduğu Kıbrıs'ın, aslında, bir bilim adası haline getirilmesi gereklidir;
zaten, çağın gereği de budur. Mevcut ve kurulacak yeni üniversitelerle
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin dış dünyada tanıtılması, siyasî bakımdan
vazgeçilmez bir zorunluluktur; bu önem, bizim için daha fazladır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kurulduğu günden, yani, 15 Kasım 1956 tarihinden bu yana, ülkemizin ve Ortadoğu
ülkelerinin kalkınma çabalarına büyük önderlik etmiş olan Orta Doğu Teknik
Üniversitesinin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde bir kampus kurarak 10 000
civarında bir öğrenciye hitap edecek olması sevindiricidir. Orta Doğu Teknik
Üniversitesi, dünya üniversiteleriyle paralel gelişme gösteren ve teknolojiyi
takip eden üniversitelerimizden bir tanesidir. Böyle bir üniversitenin, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetine bilim götürmesi, hem ülkemiz hem de Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti için fevkalade önemlidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2000-2001 öğrenim yılı itibariyle, Doğu Akdeniz, Yakın Doğu, Girne Amerikan,
Lefke Avrupa ve Uluslararası Kıbrıs Üniversitelerinde -ki, bunların ikisi
vakıf, üçü de özeldir- toplam öğrenim gören 23 000 öğrencinin 15 000'ini
Türkiye'den gelen öğrenciler oluşturmaktadır. 10 000 öğrencinin Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinde eğitim görmesine imkân sağlayacak ODTÜ Kampusu, toplam 40
000 öğrenci hedefine önemli katkı sağlayacaktır. Burada, önemli olan,
üniversitelerimizdeki seviyeyi, yani çıtayı, çok daha fazla yüksek tutmaktır.
2002 yılında faaliyete geçmesi planlanan ve ilk etapta 6 000 öğrenciye eğitim
olanağı sağlaması öngörülen kampusun, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisine
yılda 50 milyon dolarlık katkı sağlayacağı hesaplanmaktadır. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kampusunun,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin uluslararası alanda tanıtımında ve Türkiye ile
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında ekonomik, kültürel ilişkilerin
derinleştirilmesinde önemli bir mesafe katedeceği bellidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini diplomatik alanda tanıtmak amacıyla her türlü
desteğin verilmesi gerekir. Bu anlamda, ODTÜ'nün, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinde kampus kurarak uluslararası bilgi ve tecrübesini Kıbrıs Türk
Cumhuriyetine aktarması sevindirici bir gelişmedir; ancak, böyle, çerçeve
protokolün sadece protokol olarak kalmayıp, herkesin gerekli çalışmaları ve
maddî kaynağı sağlaması şarttır. Burada kurulacak kampusta, aynı zamanda,
ülkemizden binlerce öğrenci yükseköğrenim imkânına kavuşmuş olacaktır. Bu konuda, bizlerle beraber her kesim
millî görevini yapmak durumundadır. Eğitim ve öğretim sorununu aşamayan
ülkelerin ilerlemesi ve çağı yakalaması mümkün değildir. Bizim ülkemizde
eğitime ve üniversitelere bütçeden ayrılan ödenekler yetersizdir. Bütçeden
eğitime ve öğretime ayrılan paylar artırılarak, eğitimde fırsat eşitliği
sağlanmalıdır. Tabiî ki, biraz önce değerli arkadaşımın da bahsettiği gibi,
sadece güneydoğuda değil, ülkemizin tamamında her ile bir üniversite sisteminin
mutlaka getirilmesi şarttır ve küçük illerimiz de dahil, gelişmeleri bu şekilde
sağlanmış olacaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kurulacak olan ODTÜ Kampusu, mevcut
üniversiteleri sıkıntıya düşürecek bir yapıda olmayıp, onlara, uluslararası
üniversitelerden aldığı tecrübe ve bilgileri aktarıcı olmalıdır, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinde bulunan vakıf ve devlet üniversitelerinin gelişmesine
yardımcı olmalıdır öz değerlerimizi içeren programlarla, onlarla birlikte
hareket etmelidir. Çerçeve protokolün 10 uncu maddesinde,
Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti uyruklu öğrencilerin
haricinde, üçüncü ülkelerden de, ODTÜ'nün belirleyeceği usul ve kriterlere göre
öğrenci alınacağı belirtilmektedir. Kurulacak olan ODTÜ Kampusu, ülkemizdeki
gibi, orada da diğer devletlerden öğrencileri bünyesine alıp, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetini devletlerarası ilişkilerde tanıtıcı rol üslenecektir. Bu cümleden olmak üzere, Türkiyemiz,
durumu iyi değerlendirmeli, oradaki haklı davamızı tüm dünyaya çok iyi
anlatacak planları şimdiden yapmalıdır. Bu mesele, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyetimiz ve üçüncü ülkelerle olan her türlü
bağlantıların lehimize olacak şekilde, uluslararası boyutta tesis ettirilecek
kadar üst seviyede olması gereken bir konumdadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
ve Türkiye'nin her türlü konumu, bunun tesis ettirilmesine müsaittir; eksiği
yoktur, fazlası vardır. Gerekirse, bir üst kurul oluşturularak strateji tespiti
yapılmalı; bu kurul, mutlaka, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki
kardeşlerimizle birlikte görev yapmalıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kanun tasarısıyla ilgili komisyon raporundan, önemli gördüğüm bir kısmını,
mükerrer olmamak kaydıyla, kısa bir şekilde sizlere arz etmek istiyorum. Komisyon raporunda, tasarının olumlu
bulunduğu, böyle bir işbirliğinin özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine
ekonomik, sosyal ve siyasal bakımdan önemli avantajlar sağlayacağı
belirtilmektedir. Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde oluşturacağı eğitim kampusünde, teknik eğitim
yanında, ekonomi, maliye gibi sosyal konularda da eğitim verilmesinin yararlı
olacağı belirtilmektedir. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, kuruluş
aşamasından bu yana, sürekli olarak, Doğu Akdeniz Üniversitesine yardımcı
olmuş; kurucu rektörü de ODTÜ'den görevli olarak gönderilmiştir. Sürekli olarak
öğretim üyesi desteği de sağlanmıştır. Orta Doğu Teknik Üniversitesinin
hedeflediği standartlarda eğitim verebilmesinin, müstakil olarak çalışabilmesi
halinde ancak mümkün olabileceği belirtilmektedir; ki, gayet yerindedir. Orta Doğu Teknik Üniversitesinin, bundan
sonra, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde var olan diğer üniversitelerle
işbirliği ve dayanışmayı amaçladığı da ayrıca anlatılmaktadır. Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetindeki diğer üniversitelerle yürütülebilecek eğitim ve araştırma
faaliyetleriyle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki üniversitelerin de,
ODTÜ'nün geniş uluslararası temas ve ilişki ağından yararlanarak yurt dışına
açılmaları kolaylaştırılacaktır. Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kurması önerilen kampusünün, ülkenin az gelişmiş
olan Güzelyurt bölgesinde kurulması, o bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınmasına
da etki sağlayacaktır, yararlı olacaktır. Orta Doğu Teknik Üniversitesinin mezunu
olan çok sayıda yabancı uyruklu öğrenci, özellikle, Ürdün, Suriye, Irak,
Nijerya, Lübnan gibi ülkelerde sorumlu düzeylerde görevler yapmaktadır ve bu
ülkelerde, ODTÜ'nün ismi büyük prestij ifade etmektedir. Tabiî ki, Türkiyemiz
açısından da bu, önemli bir durumdur. ODTÜ, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki
diğer üniversitelerle rekabet etme amacında ve konumunda değildir; tam tersi,
onlarla işbirliği içerisinde faaliyet gösterecektir; Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin şu anda kabul ettiği diğer öğrencilerin puanlarının üstünde puan
hedeflemesi söz konusudur. Ayrıca, fon kullanımının denetlenmesi, protokolde
ifade edilmektedir; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı ve YÖK
tarafından atanacak 3 kişilik heyet tarafından da gerçekleştirilecektir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
de, şahsım adına aldığım bu sözde de belirttiğim gibi, çok yerinde bir karar
olduğunu ve öğrencilerimize, ülkemize ve Orta Doğu Teknik Üniversitemize
hayırlara, uğurlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Şahsı adına, Sayın Kumcuoğlu; buyurun. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Bir kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokol
üzerinde şahsım adına konuşmak üzere söz aldım; teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, Orta Doğu Teknik
Üniversitesinin Kıbrıs'ta bir kampus kurma arzusu ve bunun fiiliyata intikal
etmesi, Kıbrıs ekonomisi açısından son derece önemli bir girişimdir. Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisinin iki ayağının üzerinde, sağlıklı ve dinamik
bir yapı içinde sürebilmesi açısından, bu tür girişimlerin, hem teşvik edilmesi
hem bu tür girişimlere önayak olunması, Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından
ve Türk Halkı açısından önemli olmaktadır; çünkü, Kıbrıs'a baktığımız vakit,
Kıbrıs'ta, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin ve bu yönetimin yöneticilerinin temel
arzusunun, Kıbrıs'ta, Kıbrıs Türkü üzerinde ekonomik baskı uygulamak suretiyle
Ada'nın kontrolünü ele geçirmek olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, onların, bu
konudaki her türlü girişiminin engellenmesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
ekonomisinin, biraz önce söylediğim gibi, sağlıklı bir biçimde, dinamik bir
biçimde ayakta tutulmasıyla önlenecektir. Nitekim, bu konuda elimizde belgeler
ve bilgiler de var. Bundan on sene kadar önce Güney Kıbrıs'ın şimdiki
Cumhurbaşkanı Klerides, hatıralarında aynen şöyle diyor: "Makarios'un, Kıbrıs sorununa
uzlaşmaya dayalı bir çözüm arayışı içinde olmadığı, aksine, Türk toplumu
üzerinde ekonomik baskı uygulamak suretiyle onların mukavemetlerini kırmayı ve
kendi kafasındaki çözüme zorlamayı amaçladığı, özellikle Amerika Birleşik
Devletleri tarafından bilinmekteydi ve inanılmaktaydı." Bu durum, Kıbrıs Türkünün geçmişte ne tür
bir sorun karşısında bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır; bunun da sebebi
açıktır. 1960 anlaşmasıyla, bugünkü sözde Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğunda,
Kıbrıs Türkünün, Kıbrıs ekonomisi içindeki payı sadece yüzde 14'ten ibaretti.
1960'tan 1963 Noel olaylarına kadar geçen süre içinde, Kıbrıs Türkü, toplam
Kıbrıs ekonomisi içindeki payını yüzde 14'ten yüzde 18'e çıkarmıştır ve bu dört
senelik kısa dönemde bile, Kıbrıs Türkünün ekonomik alanda büyümesi, Kıbrıs
ekonomisinin tamamı yüzde 21 iken, yüzde 55'lere vurmuştur. İşte, 1963
Noelinde, Kıbrıs Rumlarının, Kıbrıs Türkleri karşısında bir tedbir alma
ihtiyacının temelinde yatan nedenlerden birisi budur. Çünkü, Kıbrıs Türkü, 1960
anlaşmasıyla elde ettiği siyasî imkânların ötesinde, ekonomik bakımdan da
şanslı hale gelmiş, imkânlı hale gelmiş ve dev adımlarla ilerlemeye başlamıştı.
1960'tan 1974'e kadar süren sürede, Kıbrıs
davasını kazanma mücadelesi ekonomik alanda cereyan etmiştir ve Rumlar, bu
dönemde, Kıbrıs Türkleri üzerine koydukları baskıyla, Kıbrıs Türklerinin gayri
safî millî hâsıla içindeki payını yüzde 18'den yüzde 5'lere indirmişler ve
Kıbrıs Türkünün fert başına millî gelirini de 500 dolardan 133 dolara kadar
indirmişlerdi. Bu rakamları şunun için veriyorum:
Kıbrıs'taki mücadelenin sadece bir siyasî mücadele olmadığı, sadece siyasî
alanda kazanılamayacağı, ekonomik alanda da, bu mücadelenin, çok sistemli, çok
bilinçli, çok tutarlı ve sürekli bir şekilde sürdürülmesi gerektiğine dikkati
çekmek istiyorum. Kıbrıs'ın ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
ekonomisinin sağlıklı bir biçimde ayakta tutulabilmesi açısından, doğru
politikaların izlenmesi, doğru stratejilerin izlenmesi son derece hayatîdir. Bu
doğru stratejilerin içinde en önemli olanı da, Kıbrıs'ta eğitim turizmine
ağırlık ve öncelik verilmesidir. Nitekim, benim Kıbrıs'ta görev yaptığım
1987-1991 döneminde, beş yıla yakın bir sürede, Doğu Akdeniz Üniversitesinin
sistemli bir biçimde canlandırılması, geliştirilmesi, Kıbrıs ekonomisi üzerinde
çok önemli ve olumlu etkilerde bulunmuştur. Eğitim turizminin önemi şuradadır:
Biliyorsunuz, bütün dünya devletleri, Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetine bir ekonomik
ambargo ve aynı zamanda ulaştırma ambargosu uygulamaktadırlar. Ulaştırma
ambargosunun olumsuz neticesi şu olmaktadır: Herhangi bir şekilde, bir hafta,
on gün, onbeş gün, hatta bir aylık sürelerle oraya gidenlerin toplam kalış
süreleri içinde ulaştırma masraflarının ağırlığı çok fazla olmakta ve
dolayısıyla, insanları Kıbrıs'a gitmekten alıkoymakta, onları decourage
etmektedir. Halbuki, eğitim maksadıyla oraya giden talebe; bir, her halükârda,
senede en az 10 ay müddetle bir yatak işgal etmekte ve senede en çok da iki
defa gidip gelmektedir. Bununla beraber, sadece o talebe değil, onunla birlikte
yakınları, ailesi, annesi, babası da, çeşitli vesilelerle Kıbrıs'a gitme-gelme
ihtiyacı ve çocuklarıyla beraber olma ihtiyacı duymaktadır. Bu bakımdan, Kıbrıs
ekonomisinin geliştirilmesi açısından, eğitim sektörüne ve dolaylı olarak
eğitim turizmine önem verilmesi son derece hayatidir. Dolayısıyla, bu anlaşma
son derece önemlidir, son derece yaşamsaldır, son derece doğrudur ve
isabetlidir. Bu nedenlerle, gerek bu protokolün
hazırlanmasını düşünenlere gerek bu protokolün oluşmasına katkıda bulunanlara
gerekse bu protokolün bugün kanunlaşmak üzere önümüze getirilmesinde katkıda
bulunanlara yürekten takdirlerimi, tebriklerimi iletiyorum ve kendilerine,
Kıbrıs Türk Halkı ve Türk Halkı için içten teşekkürlerimi sunuyorum. Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kumcuoğlu. Buyurun Sayın İnan. DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN
(Van) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Dışişleri Komisyonu olarak, Sayın
Büyükelçi Kumcuoğlu'nun beyanlarının tümüne katıldığımızı arz ederim efendim. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Başkan. Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: ORTA DOĞU
TEKNİK ÜNİVERSİTESİNİN KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİNDE BİR KAMPUS KURMASINA
İLİŞKİN ÇERÇEVE PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1. - 27 Mart 2000 tarihinde
Ankara'da imzalanan "Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti (KKTC)'nde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokol"ün
onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer. BAŞKAN - 2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür. BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir. Tasarının tümünü oylamadan önce, İçtüzüğün
86 ncı maddesine göre, lehte iki arkadaşımızın söz isteği var. Sayın Kumcuoğlu, siz görüşlerinizi ifade
ettiniz... ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan, konuşmayacağım. BAŞKAN - Sayın Mücahit Himoğlu... MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Bozkurt Yaşar
Öztürk konuşacak. BAŞKAN - Efendim, onun söz isteği aleyhte;
ama, lehe çevirelim. Buyurun Sayın Öztürk. (MHP sıralarından
alkışlar) 3 dakika içerisinde toparlayınız. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz bu yasa, Orta
Doğu Teknik Üniversitesinin, Kıbrıs'ta bir kampus kurma, kampus açma yasası.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yapısını, stratejik durumunu düşünecek
olursak, gerçek anlamda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için çok önemli bir
yasa. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bu yasayla
birlikte, iki seçeneğinden, zannedersem, olumlu olanını benimsemiş oldu. Acaba,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bir eğitim adası mı olsun; yoksa, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti, eğlence merkezleriyle dolu, şans oyunlarının oynandığı
karmaşık bir merkez mi olsun?.. Bu yasa, herhalde, birinci seçeneği tercih
ettiğini gösteriyor; yani, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bir eğitim
cumhuriyeti, bir eğitim adası olacaktır. Şu anda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde
var olan üniversitelerde 23 000 öğrenci vardır. Bu 23 000 öğrencinin 17 000'den
fazlası Türkiye'den giden, diğerleri, diğer ülkelerden giden öğrencilerdir.
İnşallah, Kıbrıs'ta, öğrencilerin, sosyal yaşantılarında, bu "eğlence
merkezi" dediğimiz, doğrudan doğruya şans oyunlarının yoğun bir
şekilde oynandığı bataklığa batmaması için, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
hükümeti gerekli tedbirleri alacaktır. Dolayısıyla, Kuzey Kıbrıs Türk
cumhuriyeti, mutlaka, bir eğitim adası olacaktır. Öğrenci sayısı, 23 000'den,
inşallah, 50 000'lere, 60
000'lere çıkarılır. Değerli milletvekili arkadaşlarım, burada,
bugün, Anadolu Ajansından geçilen bir haberin de kritiğini yapmadan
geçemeyeceğim. Nedir bu haber; şu anda muhalefet partisi lideri, geçmişte
başbakanlık yapmış Sayın Tansu Çiller Hanımla ilgili. Anadolu Ajansının geçtiği
bir haberden bir pasaj okumak istiyorum: Kıbrıs Rum kesiminden pasaport
isteyenlerin sayısında astronomik artış olduğu ve dolayısıyla, Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinden... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayın
lütfen. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (Devamla) - ...
vatandaşların kaçmak istediğine dair bir haber; hatta, Türkiye cumhuriyeti
devletinden de, vatandaşların, dışarıya çıkmak istediğine dair bir haber. Ne
yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti Devletinde hükümet olmuş, başbakanlık yapmış bir
muhalefet partisinin liderinden bu beklenmezdi; ama, çocuklarının istikbali
için Amerika'da yatırım yapan (DYP sıralarından gürültüler) Amerika'yı
düşünen... TURHAN GÜVEN (İçel) - Sadede davet edin
Sayın Başkan!.. BAŞKAN - Sayın Öztürk... BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (Devamla) - ... çifte
vatandaş olan bir liderden bu düşünülebilir demek ki! (DYP sıralarından
gürültüler) BAŞKAN - Sayın Öztürk... BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (Devamla) - Sözlerimi
burada tamamlıyorum. Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar, DYP sıralarından gürültüler) MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Başkan, her
çıkan, kanunun aleyhinde söz istiyor, başkasının aleyhinde konuşuyor!.. Bu, iyi
bir şey mi?! MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan,
sataşmadan söz istiyorum... MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın
Başkan, kanunun aleyhinde söz istedi, siz lehe çevirdiniz. Geldi, konuyu
değiştirdi, başka şeyler söyledi... MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, az
önceki konuşmacı arkadaşımız, gerçekten, burada, ciddî bir sataşma yaptı; yani,
bizim de içerisinde bulunduğumuz hükümete ciddî eleştirilerde bulundu ve Genel
Başkanımıza eleştirilerde bulundu. BAŞKAN - Sayın Dönen, Sayın Grup
Başkanvekili var; söz isteği varsa, Genel Başkanı temsilen, parti
tüzelkişiliği... MEHMET DÖNEN (Hatay) - Kardeşim, tabiî ki,
bizim buna yanıt vermemiz gerekir, Sayın Başkanım... TURHAN GÜVEN (İçel) - Efendim, her
milletvekili genel başkanı için söz isteyebilir; grup başkanvekili var mı?! BAŞKAN - Genel Başkanla ilgili ne söyledi? TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, siz
nasıl söz veriyorsunuz aleyhe, lehte olanı aleyhe çeviriyorsanız, her
milletvekiline de konuşma hakkını kendiniz doğuruyorsunuz. BAŞKAN - Öyle mi?! MEHMET DÖNEN (Hatay) - Efendim, bu konuda
biz, sataşmaya... BAŞKAN - Hangi konuda sataştı size
efendim? MEHMET DÖNEN (Hatay) - Canım, Sayın
Başkan... BAŞKAN - Ne dedi efendim?! MEHMET DÖNEN (Hatay) - Bir dakika... BAŞKAN - Sayın Çiller'in beyanını ifade
etti; bunda bir alınganlık var mı? MEHMET DÖNEN (Hatay) - Hayır... Kendi
ifadesi değil; ama... BAŞKAN - Alıntı yaptı Anadolu
Ajansından... Yanlış olabilir arkadaşımızın... MEHMET DÖNEN (Hatay) - Genel Başkanın
kendi ifadesini çok tersten alarak ve çok farklı anlamlara gelecek biçimde
burada anlatmaya çalıştı. Bu doğru değil... BAŞKAN - Efendim, yanlış olabilir...
Takdir, tabiî... TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, ben
söz istiyorum! Madem öyle vereceksiniz; sataşmadan söz istiyorum. BAŞKAN - Sayın Güven'e söz veriyorum,
sataşmadan dolayı. Sayın Çiller'in bu beyanı ifade etmediğini
söylemek üzere geliyorsunuz herhalde. TURHAN GÜVEN (İçel) - Hayır efendim... Onu
sen söylüyorsun, ben söylemiyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın Güven... VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam) 2.- İçel
Milletvekili Turhan Güven'in, İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar Öztürk'ün,
konuşmasında, DYP Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması TURHAN GÜVEN (İçel) - Siz, hakikatleri
saptırmakta epeyce ustalaştınız; o konuda tebrik ediyorum. Sayın Başkan... BAŞKAN - Yeni bir sataşmaya neden olmayın
Sayın Güven. TURHAN GÜVEN (Devamla) - Ben kimseye laf
söylemedim canım!.. Biraz dinlemesini öğrenin evvela, Sayın Başkan!.. BAŞKAN - Herkesi suçluyorsunuz Sayın
Güven, sataşmadım diyorsunuz ondan sonra da... TURHAN GÜVEN (Devamla) - Siz, evvela
dinlemeyi bir öğrenin. Başkanlar da dinlemeyi bilir, konuşmayı bildiği kadar... HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Meclis Başkanına
öyle söylenir mi?! TURHAN GÜVEN (Devamla) - Bu Mecliste ben
yirmi senedir... Nasıl konuşacağımı bana kimse öğretemez!.. BAŞKAN - Elli sene de olabilir; ama... TURHAN GÜVEN (Devamla) - Siz de
öğretemezsiniz, kimse de bana burada nasıl konuşacağımı öğretemez! (DSP
sıralarından gürültüler) Evvela, Başkanlar, ellerine aldıkları
İçtüzüğü, kanunları, Anayasayı çok iyi okuyup, hazmedip, ona göre yönetimde
bulunursa, elbette, hiç kimse kalkıp da, burada, ne Meclis Başkanının
aleyhine... Zaten, şahsına bir şeyimiz yok; bizim arkadaşımız, kardeşimiz; ama,
yönetimine itirazımız var. Birisi söz istiyor, bir milletvekili;
diyor ki, ben aleyhte söz istiyorum; ondan sonra, lehte... Efendim, sizin
adınız aleyhte isteyenlerde vardı deyip, lehte söz veremezsiniz Sayın Başkan.
Siz, İçtüzüğü katlediyorsunuz canım! Veremezsiniz efendim!.. Sözü ne için
istemişseniz, onun için çıkar konuşursunuz. Ben lehe söz istemişsem, lehe
konuşurum. Haa, burada, elfazım değişik olabilir; ama, aleyhe söz istediğim
zaman lehe konuşmamı, Başkan, hüsnüniyetle karşılayabilir; ama, onun yerine
gelip de, başkasının yerine konuşma olmaz. Evvela, bunu bilin. Alın, okuyun
biraz canım! Ondan sonra da, bir süredir tutturdunuz bir şey yani; aleyhte söz
istiyorum deyip, sanki o kanun tasarısı aleyhine konuşacakmış gibi geçmiş dönemleri
kötülemeye çalışıyorsunuz. Bunun size bir yararı olmaz!.. Bunun size bir yararı
olmaz!.. SALİH DAYIOĞLU (İzmir) - Örneklerini siz
verdiniz! TURHAN GÜVEN (Devamla) - Biz, geçmişi
falan kötülemedik. Hangi şeyde kötüledik bunu; bana bir tane gösterin canım!
Tersine, her çıktığımızda, size, aklımızın erdiğince, bilgimizce bir şeyler,
doğru şeyler söylemeye çalışıyoruz ki, ileride lazım olur; lazım da olacak!
Eğer, bu zihniyetle giderseniz, ileride, benim dediklerimin ne kadar doğru
olduğunu göreceksiniz; yanlışlarınızın da, o gün altını tekrar tekrar
çizeceksiniz... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Toparlayın efendim. TURHAN GÜVEN (Devamla) - ...ve
göreceksiniz ki, doğrular, dünyanın her yerinde doğrudur, Mecliste de doğrudur.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan,
bakın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde, bizim dönemimizde, Tansu Çiller'in
Başbakanlığı döneminde hiç kimse, gidip, Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyetinden pasaport
almak için müracaat etmedi. Sizin uyguladığınız ekonomik politikanın sonucu
olarak orada insanlar aç susuz kaldı... BAŞKAN - Sayın Dönen, siz, bakanlık
yaptınız. "Sizin" dediğiniz zaman, beni kastediyorsanız, benim
uyguladığım bir ekonomik politika yok, hükümetin var... MEHMET DÖNEN (Hatay) - Az önceki
sözcünün... BAŞKAN - Siz de ifadenizi düzgün kullanın.
V. KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 9. –
Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus
Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/879) (S. Sayısı : 681) (Devam) BAŞKAN - Evet, tasarının tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli konusunda Genel
Kurulun kararını alacağım: Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için 3 dakikalık süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın, aynı süre içerisinde oy
pusulularını Başkanlığımıza ulaştırmalarını; o arada, vekâleten oy kullanacak
sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
imzasını taşıyan oy pusulasını, aynı süre içerisinde Başkanlığımıza
ulaştırmalarını rica ediyor; oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biliyorum,
tabiî sabrınız taşıyor; ama, burada, mükerrer oy kullanımını önlemek için
karşılaştırma yapıyoruz. Bu konuda, arkadaşlarımızın gerekli hassasiyeti
göstermeleri doğaldır; ama, bu arada şunu ifade edeyim: Kıbrıs gibi çok ulusal
bir meselede, sayın üyelerin Genel Kurulda hazır bulunarak açık oylamaya
katılmamaları, hakikaten büyük bir eksikliktir; iktidarıyla, muhalefetiyle, bu
eksikliğin yaşanmış olması, hakikaten, bizler için üzüntü verici bir durumdur.
İnşallah, bir dahaki sorunlarda bunları yaşamayız diye ümit ediyorum;
arkadaşlarımızın da, sorumluluklarının idrakinde olmasını istiyorum. Sayın milletvekilleri, Orta Doğu Teknik
Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Bir Kampus Kurmasına İlişkin
Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık
oylamasına 192 sayın üye katılmış ve 192 kabul oyu kullanılmıştır. Böylece, tasarı yasalaşmıştır; hayırlı
olsun. (Alkışlar) Sayın milletvekilleri -özellikle iktidarı
oluşturan sıralara seslenmek istiyorum- muhalefet, haklı olarak, İçtüzük
uygulamalarını isteyebilir. Elbette ki, muhalefetin de görevi Parlamentoya
devam etmektir; ama, yasa çıkarmak istiyorsak, özellikle de iktidar partisi
milletvekillerinin, kuliste ve Genel Kurulda hazır olmaları gerekir ki,
İçtüzüğe ilişkin taleplere cevap verebilelim. MEHMET DÖNEN (Hatay) - Kuliste değil,
burada, Genel Kurulda olmaları gerekir. Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
İçişleri ve Adalet Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz. 10. –
Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları
(1/870) (S. Sayısı :
730) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Komisyon raporu, 730 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?..
Yok. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Var, Sayın
Başkan. TURHAN GÜVEN (İçel) - Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Sayın Saffet Arıkan Bedük konuşacaklar efendim. O kadar süratli kanun çıkarıyorsunuz ki,
takip edemiyoruz efendim. BAŞKAN - Estağfurullah... TURHAN GÜVEN (İçel) - Çok süratli kanun
geçiriyorsunuz, Anayasa Mahkemesi de, mütemadiyen iptal
ediyor...Yetiştiremiyoruz efendim. BAŞKAN - Siz görevinizi yapın, gerisine
karışmayın Sayın Güven. TURHAN GÜVEN (İçel) - 10 dakika evvel
geçen kanun, Sayın Başkan, Anayasa Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vermiş.
İşte elimizde metin. Enerjiyi... BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun. DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 730 sıra
sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisinin
görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, Doğru Yol
Partisi Grubu ve şahsım adına, saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, memurlarla ilgili
"4483" diye isimlendirdiğimiz sayılı kanun, 2 Aralık 1999 tarihinde
yasalaşmış idi. 1913 tarihli Memurin Muhakematı Hakkında Kanun, çıkarılan bu
kanunla yürürlükten kaldırılmıştı. O tarihlerde, Memurin Muhakematı Kanunu
yerine getirilen bu kanunun görüşmeleri sırasında, özellikle sistemin
tıkanabileceğini, birkısım işlemlerde zorluk çekilebileceğini ifade etmiş
olmamıza rağmen, ne yazık ki, taleplerimiz dikkate alınmadı ve bugün de,
maalesef, böyle bir tasarıyla karşı karşıya kaldık. Aslında getirilen bu kanun tasarısı,
uygulamacıların karşılaşmış olduğu birkısım zorlukların, eksikliklerin
giderilmesine yönelik haklı taleplerle ilgilidir. Bunu kabul ediyoruz; ancak,
bu taleplerin daha evvel yasalar çıkarılırken gündeme getirilmiş olması,
dikkate alınmış olması, buranın bir kez daha meşgul edilmemesi sonucunu da
doğuracaktı; bunun yapılmamış olmasından dolayı üzüntü duyduğumuzu belirtmek
istiyorum. Değerli milletvekilleri, bu tasarı,
memurların yargılanmasıyla ilgili. Oysa, memurların yargılanmasının ötesinde,
üzerinde durulması gereken, fevkalade önemli meselelerin olduğunu hep birlikte
dile getiriyoruz ve bunu gidermek üzere de kapalı toplantı salonlarında ve
diğer toplantı yerlerinde de açık olarak da ifade ediyoruz. Ne yazık ki, hep
yargılama gündeme geliyor. Yargılamanın dışında acaba başka bir şey yok mu;
var. Memurların, özellikle hizmetlerindeki sürati, verimliliği artırabilmek
için birkısım kalite ve standartlara ihtiyaç var. O sebeple, memurlarla ilgili
yargılamayı gündeme getirirken, ben, öncelikle memurların içerisinde bulunduğu
ortamın, yaşadıkları birkısım sıkıntıların ve devlet teşkilâtını daha işler
hale getirebilmeleri için yapılması gereken birkısım düzenlemelerin öncelikle
gündeme gelmesi gerektiğine inanıyorum. Bugün, kamunun yapısına baktığımızda,
ülkenin içerisinde bulunduğu ve mutlak surette giderilmesi gereken birkısım
hizmetlerin veya meselelerin çözümlenmesine yetmediğini görüyoruz. O halde,
işin başlangıcında, devlette bir yeniden yapılanmayı gündeme getirmek lazım; onunla
ilgili bir reformu mutlaka günde getirmek gerekirdi. İkincisi, personel
rejiminin mutlak surette gündeme gelmesi gerekirdi. Memurlarla ilgili özellikle
atama ve ücret politikalarının mutlaka gündeme gelmesi gerekirdi ve yine, bu
devlete hizmet etmiş, bu millete hizmet etmiş olan kamu görevlilerinin
emeklilerinin de çektiği sıkıntıları giderecek birkısım düzenlemelere ihtiyaç
vardı; ama, ne yazık ki, bunların hiçbiri gelmiyor. Ne geliyor; Memurlar ve
Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı geliyor, yasalaşıyor ve gidiyor. Tabiî ki, bizim üzerinde durduğumuz nokta
-memurların, bilhassa korumacı bir tedbir içerisine alınması, korunması falan
anlamında söylemiyorum- memurların hizmetlerini yerine getirirken, milletin
isteklerini ve ihtiyaçlarını yerine getirirken, tabiî ki, birkısım
düzenlemelere riayet etmeleri ve özellikle insanlarımızı, vatandaşlarımızı
rahatsız etmeyecek birkısım tutum ve davranışta bulunmaları şarttır ve bununla
ilgili birkısım tedbirleri de almak gerekir; ancak, ben, bundan önce, memurları
daha fazla rahatlatacak, ekonomik ve sosyal meselelerini giderecek, görev,
yetki ve sorumluluğunu yeniden düzenleyebilecek birkısım düzenlemelerin ve
yasaların öncelikle görüşülmesi gerektiğine inanıyorum. Değerli milletvekilleri, mevcut yapı, kamu
kurumlarının değişen koşullara uyum sağlamasını gerçekten zorlaştırmaktadır.
Kamu hizmetleri halkın ihtiyaçlarını ve beklentilerini yerine getirecek
kapasitede değildir ve yine kamu hizmetleri, hem sürat ve verimlilik bakımından
gerçekten eksi puanlarda hem de ayrıca bu işlemleri yaparken karmaşıklıkla
birlikte -altını çizerek belirtmek istiyorum- kamu kurumlarındaki harcamalar
alabildiğine artmakta ve maliyetler de yükselmektedir. Bilim ve teknolojideki değişim ve diğer
ülkelerle olan münasebetlerimiz sebebiyle, devlet yapılanmasında birkısım
düzenlemelere ihtiyaç vardır; verimliliği sağlayacak, sürati gerçekleştirecek,
otokontrolü sağlayacak ve diğer çağdaş demokratik ülkelerdeki uygulamaları gündeme
getirecek birkısım düzenlemelere ihtiyaç vardır. Demokratik, laik, sosyal,
hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde demokratik devlet yönetimini, sosyal
adaleti, değişimi ve gelişimi gözeten bir kamu yönetimi yapısının ve
işleyişinin mutlak surette gündeme gelmesi gerekir diyorum. Kamu yönetiminin yeniden
yapılandırılmasında verimlilik, etkinlik ve tutumluluğun, dolayısıyla da
performans artırılması noktasında da birkısım düzenlemelere ihtiyaç vardır.
Halka dönük bir yönetim anlayışı eğer yerleştirilmezse, halkın beklentilerine
cevap vermezse, eğer çağdaş demokratik ülkelerdeki normlar idarî yapımıza
getirilmezse, korkarım ki biz toplumumuzun çok gerisinde kalan bir devlet
yapılanmasıyla karşı karşıya kalırız. İşte, onun içindir ki, ben, görev, yetki
ve sorumlulukla birlikte, idarî yapılanmanın da mutlak surette gündeme gelmesi
gerektiğine ve bununla ilgili birkısım düzenlemelerin yapılması gerektiğine
inanıyor ve bunu hatırlatıyorum. Değerli milletvekilleri, çağdaş
demokrasilerde yükselen değer insan, insanın huzuru, insanın güveni, insanın
refahı, önce bireye güvenmek, insana güvenmek. O sebepledir ki, ben, idarî
yapılanma gündeme geldiğinde, bilhassa kendi vatandaşına inanan ve güvenen bir
anlayışın bu devlete hâkim olması gerektiğine inanıyorum. Ümit ediyorum ki,
gerek merkezî idarî yapılanmada ve gerekse yerel yönetimlerle ilgili
getirilecek birkısım yeni düzenlemelerde, öncelik ve ivedilikle, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşının her şeyden önce bir insan olduğu, insan olmanın gereği
olarak da kendisine değer verileceği ve onun belirttiği, ifade ettiği sözlere
öncelikle inanılacağı; ama, eğer varsa yolsuzluğu, usulsüzlüğü, hırsızlığı veya
yalancılığı; onun da mutlak surette ağır bir cezayla cezalandırılacağı bir
sistemin getirilmesinden yanayız. Kamu yöneticilerinin eylem alanı ve görev
yetkilerinin açık bir şekilde belirlenememesi de, keza, aynı şekilde yine idarî
yapılanmamızın en önemli eksikliklerini oluşturmaktadır. Değerli milletvekilleri, o sebeple diyoruz
ki, meseleyi bir idarî yapılanmadan alıp, devleti bürokratik engellerden
uzaklaştırıp, kırtasiyecilikten uzaklaştırıp, maliyet unsurlarını düşürecek
birkısım düzenlemeleri ve nihayet milletin isteklerine anında cevap verebilecek
bir anlayışı ve bir mekanizmayı gündeme getirmek gerekir. Bununla ilgili
olarak, düzenlemelerin bir an evvel, özellikle Meclisimize aktarılmasında fayda
mütalaa ettiğimizi belirtmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, tabiî, bu idarî
yapılanmayla birlikte, bir de çalışan kesim var. Devlet hep istiyor; tamam,
devlet isteyecek. Millet de çağdaş demokrasilerdeki, çağdaş ülkelerdeki
normlara uygun tarzda hizmetler bekliyor ve haklıdır, mutlak surette yerine
getirilmesi gerekir; ancak, unutulmaması gereken bir şey var: Çalışan kesimin
ekonomik ve sosyal meselelerini çözümleyemeyen bir devlet anlayışının,
kesinlikle, hizmette kalite ve standartta, maalesef, başarılı olması mümkün
değil. O sebepledir ki, ben, liyakate ve ehliyete, eğitime önem veren bir atama
anlayışının, mutlaka, yine, devlet yapılanmasında dikkate alınmasını ifade
ediyorum ve yine, diyorum ki, ücret politikasının da gözden geçirilmesi
gerekir. Değerli milletvekilleri, bir insan gücü
planlamasına dayanmadığı için kamu yönetimi, sistemimiz, hizmetin gerektirdiği
nitelikte ve sayıda personel istihdamına imkân vermemektedir; hatta öylesine
ki, artık, siyasal iktidarların da çoğu kez işine gelmekte, devlet kadroları,
âdeta, işsizliğe bir çare, bir yer olarak değerlendirilmektedir; oysa,
yapılması gereken husus, doğrudan doğruya ehliyet, liyakat ve eğitime önem
vermektir. Yasal olarak, kariyer ve yeterlilik ilkesi benimsenmiş olmasına
karşın, uygulamada, özellikle, yeterliliğe bakılmaksızın üst basamaklara
çıkabilme olanağı bulunmaktadır ve atamalarda, özellikle, siyasal iktidarların
etkisiyle, maalesef, bu, fevkalade üst seviyeye çıkmaktadır. Eskiden, sadece,
siyasal partilerin veya iktidarların değişmesi halinde değişen kadrolar, bugün,
bir bakan değişmesinde dahi, üst derecedeki birkısım kamu görevlileri hem
görevlerinden alınmakta, hatta Anadolu'da, öğretmenden tutun, memurumuzdan
tutun herkese kadar, âdeta, insanlar darmadağın edilmektedir. Böyle bir anlayış, devletteki verimliliği
artırmaz; böyle bir anlayış, devletteki verimliliği azaltır, kalite standardını
düşürür ve dolayısıyla, o zaman da karşımıza ne çıkar; disiplinsizlik çıkar ve
özellikle, memurların yargılanmasını gerektirecek birkısım durumlarla karşı
karşıya kalmış oluruz. Son yıllarda yapılan değişikliklerle,
çeşitli statülere tabi bu kamu personeli arasında kurulmuş bulunan ücret
dengeleri de, gerçekten, calibi dikkattir. Öyle yerler, öyle kurumlar var ki,
mühendisler, az para alıyor, emrindeki kişiler onlardan 3 misli daha fazla para
alabiliyor, ücret alabiliyor. Yine, memur kesiminde, aynı anlayış
içerisinde çalışan insanlarla karşı karşıya bulunuyoruz. Yine, altını çizerek
belirtmek istiyorum: Maaş ve ücretlerden çok daha fazla yanödemelerle,
ektazminatlarla ve tazminatlarla karşı karşıya bulunmaktayız. Son zamanlarda,
yine, bu hükümetin getirdiği birkısım düzenlemelerle, artık, memurlar değil, bir
nevi kurullar sistemine, kurullar yönetimine doğru bir kayışımız var. Kurullar
öylesine ön safa geçti ki, kurulda görevli olanlara -özellikle,
milletvekillerinin dokunulmazlığının sınırlandırılmasının söz konusu olduğu bir
dönemde- dokunulmazlık zırhının da verildiği bir konuma doğru gidiyoruz; ama,
buna karşılık, getirilen düzenlemelerde, bir kesime çok fazla ücret, diğer bir
kesime ise, fevkalade az miktarda ücret ödemelerini, doğrusunu isterseniz,
yadırgıyoruz. Eködemeler, aylığı geçtiği için, emekliliğe de yansımaktadır. Değerli milletvekilleri, Kamu-Sen'in
yaptığı bir araştırma elime geçti. Açlık sınırı 259 milyon lira. Yoksulluk
sınırı ise, 750 milyon lira. Memurlara bakıyorsunuz, memurların önemli bir
bölümü 259 milyon liranın altında maaş alıyor. Şimdi, böyle bir ekonomik
istikrar programında, terk edilmiş, ihmal edilmiş çalışan kesimin yapacağı
hizmette, acaba, ne dereceye kadar kalite ve standart yakalanabilir, onu,
takdirlerinize bırakıyorum. Gerçekten, memurların fevkalade büyük bir sıkıntısı
olduğunu, bu yetmiyormuş gibi, "şu görüşe, bu görüşe; şu siyasal görüşe,
bu başka görüşe mensuptur" diye bir taraftan bir tarafa da atanmaları,
keza, aynı şekilde bizi fevkalade üzmekte, memurlarımızı da fevkalade büyük bir
rahatsızlık içerisine sokmaktadır. Değerli milletvekilleri, kamu kurumlarının
hedefleri belirsizdir, yönetim planları yoktur. Kamu kuruluşlarının
verimliliğini ve performansını denetleyip öneride bulunacak bir sistem de
yoktur şu anda idarede. Kamu kurumları yöneticileri, performans, yeterlilik ve
başarılarını ortaya koyacak denetim yerine, yapılan işlemler, malî ve idarî
olarak teftiş edilmekte, sistem, çalışanı, iş ve icraat yapanı denetlemektedir;
ihmal edeni değil, icra yapanı denetlemektedir. Dolayısıyla, görev yapan,
âdeta, soruşturmaya ve sorgulamaya tabi tutulmaktadır. Bu arada, özellikle, emeklilerin durumunu
gündeme getirmek mecburiyetindeyim. Değerli milletvekilleri, bakın, elime bir
doküman geçti. Bu dokümana göre, Emekli Sandığı emeklileri -862 000-
dul ve yetimlerle beraber 1 316 838, SSK emeklileri 3 milyon küsur ve
Bağ-Kur emeklileri 1 173 000; dolayısıyla, toplam 6 milyon küsur kişi emekli
maaşı alıyor. 5 300 000 emeklimiz ise açlık sınırının altında ücret alıyor. Özellikle, sosyal devlet anlayışı ve
ilkesi kabul edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti Devletine bu yakışmamaktadır. Bu
sebeple, bir taraftan çalışanların bir taraftan da bu ülkeye uzun yıllar hizmet
yapmış ve bugün de emekli köşesine çekilmiş olan emeklilerimizin -memur, işçi
ve Bağ-Kur emeklilerinin ve dullarının- hayat standardına uygun bir şekilde
emekli maaşları ile ücretlerinin verilmesi için bir an evvel tedbir alınması
gerekir; ama, maalesef, sayın milletvekilleri, hükümetin, bugün, uygulamakta
olduğu ekonomik istikrar programından bunları beklemek mümkün değildir ve
göremiyoruz, ondan dolayı da üzüntü duyuyoruz. Çünkü, dargelirli
unutulmaktadır, memur, işçi, emekli unutulmaktadır, köylü, çiftçi
unutulmaktadır, esnaf ve sanatkâr ihmal edilmiştir. Köylünün, çiftçinin durumu aklıma geldi,
hemen söylemek istiyorum -bir hükümet üyesi olarak Sayın Bakanım da burada-
Haymana'ya gittim; Haymana'da çiftçiler "daha evvelden bize faiz oranları
düşürülecek diye ifade edildi, açıklandı; oysa, şu anda Ziraat Bankasından
alınan kredilerin faizleri yüzde 120, esnaf ve sanatkârların Halk Bankasından
aldığı kredi faizleri ise yüzde 98" dediler. Bu, gerçekten, hem köylümüzü,
çiftçimizi perişan etmiş ve icra takiplerine maruz bıraktırmış; şu anda,
bilhassa, adliye koridorlarında beklemek durumunda kalmakta ve artık, üretemeyen,
ekmek istemeyen bir konuma getirmiştir köylü ve çiftçimizi; ekinlerinden dahi
vazgeçmişlerdir. Bu sebeple de, bu konunun bir an evvel ele alınması, bu
hükümetin uygulamakta olduğu ekonomik istikrar programında, mutlaka, bunlara
yer verilmesi gerektiğini belirtmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, memurların ve
diğer kamu görevlilerinin yargılanması hususunda getirilen bu kanun tasarısı,
Anayasamızın 129 uncu maddesindeki temel anlayışa ve hükme uygundur. Bu
hükümde, özellikle bir idarî merciin iznine tabi olarak ancak memurlar hakkında
soruşturma açılabilmektedir; izne tabi kılınmaktadır. Birkısım ülkelerde, bu konu, halen daha,
nazariyatta, bilhassa, münakaşa konusudur; birkısım ülkelerde, soruşturmalar
izne tabidir; birkısım ülkelerde ise, soruşturmalar, izne tabi değildir,
doğrudan doğruya yargıya gitmektedir. Yargı kesimi, daha ziyade, izin
müessesesinin ortadan kaldırılmasını istemektedir; ama, şunu da görmek mümkün:
Türkiye'de, eğer, bu kapı tam anlamıyla açılırsa -daha o noktaya gelmedik- korkarım
ki, bugün, idarenin özellikle "öninceleme" adı altında başlatmakta
olduğu birkısım çalışmaları hâkimler ve savcılar hiç yapamayacaklar ve böylece,
adliye tamamen tıkanma noktasına gelmiş olacaktır. Değerli milletvekilleri, yine, bu kanun
tasarısında değiştirilen, Başbakanlık veya bakanlıklardaki memurların
önincelemesine ve soruşturmasına izin verecek olan makamları en üst amir
olarak, idare amiri olarak belirtmiş; ancak, bu düzenlemeyle bir eksiklik
gideriliyor; çünkü, Danıştay ve idare mahkemeleri farklı yorumluyor;
dolayısıyla, burada, müsteşarlara bir imkân sağlanmış oluyor. Yani, her
imzanın, her soruşturma evrakının, her incelenmesi gereken evrakın mutlak
surette bakana götürülmesi... Zaten, yükü fevkalade fazla olan bakanlarımız,
ülke meseleleriyle meşgul olması gereken bakanlarımız, daha ziyade, memur
tahkikat onaylarını imzalamakla meşgul olma konumuna bırakılmıştır. Biz, buna
itiraz etmiştik. Nihayet, burada, haklı çıktığımızı gördük. Gerçi, burada,
teftiş kurulu başkanlıkları bakana ve Başbakana doğrudan doğruya bağlıdır;
ancak, doğrudan doğruya bakana bağlı olan teftiş kurulları başkanlığına,
müsteşara böyle bir emir vermek, bir nevi, hizmet bakımından, bakanın yetkisini
almak anlamına gelir; ama, "bakan bu yetkisini müsteşarlara devreder"
şeklinde bir düzenleme olsaydı, belki, daha iyi olabilecekti. Değerli milletvekilleri, tüm seçilmişlerle
ilgili tahkikat onaylarının bakan tarafından verilmesi bir usul haline geldi.
Daha evvel de, uluslararası birkısım raporlarda da bu gündeme gelmişti; ancak,
şunu belirtmek istiyorum: Türkiye'deki belediye sayısı o kadar fazla ki...
Belediye meclis üyeleri, il genel meclis üyeleri... Hepsini, eğer, siz bakana
götürürseniz, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, onbinlerin üzerinde, belki
daha fazla imza, halen, bakanları bekler ve bakan da, sabahtan akşama kadar, 24
saat imza bile atsa, yine bundan bir netice alınması mümkün olmayacaktır. Değerli milletvekilleri, getirilen bu
kanun tasarısında dikkatimi çeken bir konu var; bir araştırma yapma imkânı
veriliyor. Yani, bir şikâyet üzerine, ön inceleme yetkisine sahip olan
kişilere, 60 gün süreyle araştırma yapılacak ve eğer bu araştırma sonucunda ön
incelemeye gerek görülürse, ön incelemeye imkân sağlanmış olacaktır. Bu
getirilen sistem, yeni bir kademe olarak gündemde bulunmaktadır. Değerli milletvekilleri, üzerinde
durulması gereken bir diğer nokta, imzasız, asılsız iddia ve iftiralara maruz
kalan kamu görevlileri ve memurlarla ilgili olarak, bu evrakların işleme
konulup konulmaması hadisesidir. Eğer, bu evraklar işleme konulursa -ki,
konuluyor- o zaman, işleme konulduktan sonra, bakıyorsunuz, ya adreste
bulunamıyor ya böyle bir kimse bulunamıyor, iddialar tespit edilemiyor;
dolayısıyla, muhakkik olarak görevlendirilmiş olan kişilerin veya müfettişlerin
uzun bir dönem içerisinde yapmış oldukları bütün işlemler boşa gidiyor. O
sebeple, imzasız, asılsız, isimsiz ihbarlarla ilgili olarak, bu kanun
tasarısında getirilmiş olan, bunların işleme konulmaması, araştırma veya önincelemenin
herhangi bir safhasında eğer ortaya çıkarsa, o konunun durdurulmasının olumlu
bir veçhesi olduğunu değerlendiriyorum. Yine, 60 günlük süre içerisindeki
araştırmanın bir an evvel tamamlanması, bizce, olumludur. Değerli milletvekilleri, önincelemeyle
ilgili olarak müfettişlere tanınan 45 günlük süre, gerçekten, azdır; çünkü,
müfettişlik o kadar kolay bir şey değildir. O sebeple, müfettişlerle ilgili
getirilmiş olan bu 45 günlük süre az olmakla birlikte, bunun daha da fazla
olması, daya uygun bir hal tarzı ve meselelerin çözümlenmesini, hedefe
ulaşılmasını temin etmiş olacaktı. Maalesef, burada da bu eksikliği ifade etmek
mecburiyetindeyim. Değerli milletvekilleri, bu kanun
tasarısında, yine, üzerinde ehemmiyetle durulması gereken nokta, müfettişler,
artık, teftiş ettikleri kurum, kuruluş veya görevlileri eğitecek, öğretecek,
yönlendirecek bir konumdan çıkmış, âdeta, bir korkulu rüya, korkutan bir insan
konumuna gelmiştir. Bu kanun tasarısının olumlu olduğu
kanaatini taşıyor, eksiklikleri olmakla birlikte, olumlu oy vereceğimizi
belirtiyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bedük. Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok. Şahsı adına, Sayın Kamer Genç; buyurun. Süreniz 10 dakika Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması
Hakkında Kanun değişikliğiyle ilgili olarak, şahsım adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz,
eskiden, Memurin Muhakematı Hakkında Kanuna göre yargılanan kamu görevlilerinin
bu yargılanma usulünün, özellikle Türkiye'de büyük sıkıntılar yarattığı,
bilhassa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Avrupa'daki dostlarımızın "sizin
memleketinizde Memurin Muhakematı Hakkında Kanun var; suiistimale ismi karışan
kişiler, işkence yapan, insan hakkı ihlalleri yapan kişiler, Memurin Muhakematı
Hakkında Kanunun getirdiği zırh nedeniyle uzun süre yargılanmıyorlar..."
Dolayısıyla, bu memurların üzerindeki, özellikle, insan hakları ihlalleri
nedeniyle, gerek işkence yapan ve sair surette kişilere zarar veren kişilerin
süratle yargılanması konusundaki telkinleri uyarınca, biliyorsunuz, 2.12.1999
tarih ve 4483 sayılı Kanunla, Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu değiştiren
yeni bir kamu görevlilerini yargılama sistemini getirdik; ama, tabiî, her şey,
bu hükümet zamanında, böyle çok süratle geldiği için, olaylar enine boyuna
tartışılmadığı için ve özellikle, bu hükümet zamanında, bazı yargılamaların
önlenmesi için, o 4483 sayılı Kanunla getirilen, belki, objektif kuralların
kendilerine vereceği zararları da hesaba katarak, yeni bir kanun getiriyorlar. Şimdi, burada "cumhuriyet savcıları
soruşturma açarlar" ibaresi "ilgili idareye gönderirler"
biçiminde değişiyor. Bunun anlamı nedir; bir kamu görevlisi, özellikle...
Tabiî, buradaki, sıradan kamu görevlileri değil; yani, sırtını iktidara ve
bakana dayamış kamu görevlileri değil; ama, normal kişilerin yargılanması,
zaten, bu kanun için önemli değil. Burada önemli olan, son zamanlarda, bu
iktidar zamanında özellikle, bazı kamu görevlilerinin ismi büyük suiistimallere
karışıyor, ülkedeki çok yoğun soygunlar nedeniyle bazılarının hakkında
soruşturma açılması gerekiyor. Bu, mevcut kanuna göre, cumhuriyet savcısına
gidince, cumhuriyet savcısı, arkadaş, şunun hakkında soruşturma yap, bana
gönder diyor. Ondan sonra da, cumhuriyet savcısının talimatı doğrultusunda,
mecburen o idare gerekli incelemeyi, soruşturmayı yapacak ve evrakları
cumhuriyet savcısına gönderecek ve cumhuriyet savcısı da bunun hakkında
soruşturma belgelerini... Gereğine göre dava açacak. Şimdi, bu hükümet baktı ki, cumhuriyet
savcılarına verilen bu yetki, kendi yandaşlarını zor duruma düşürüyor. Ne
yapalım; o zaman, cumhuriyet savcılarına gönderilen ihbar ve şikâyetleri
cumhuriyet başsavcısı soruşturmasın, ilgili daireye göndersin. Gönderince ne
olacak; ilgili daire amiri bunu işleme tabi tutmayacak. O zaman ne olacak; o
zaman, suç, örtbas edilecek. Yani, birtakım kanun tasarıları buraya
getirilirken, bu tasarıların hangi tuzaklar adına hazırlandığı, bazı cafcaflı
ifadelerle kamuoyundan böyle saklanıyor; ama, işin özü bu. Yine, bölge idare mahkemelerinin
bakanlığın merkezî... Şurada gerekçede var, özellikle onu okumak da istiyorum. HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Ankara) - İtiraz yolu
da var. KAMER GENÇ (Devamla) - İtiraz yolu yok,
yok. Efendim, diyor ki: Bu kanunun 3 üncü
maddesinin (h) ve (i) bentlerinin değiştirilmesi öngörülmektedir. Söz konusu
kanunun (d) bendi, Başbakanlık ve bakanlıkların merkez ve bağlı veya ilgili
kuruluşlarda görev yapan diğer memur ve kamu görevlileri hakkında o kuruluşun
en üst idare amirinin soruşturma izni vermeye yetkili olduğu hükmü âmirdir.
Burada, bölge idare mahkemeleri, bunu, bakan olarak uyguluyor. Tabiî, idare
mahkemelerinin kararları da kesin olduğu için, biz, bu bakanı kaldıracağız,
müsteşar veya genel müdür veya en üst idarî amir şeklinde değiştireceğiz. Bu da bir tuzak. Şimdi, bakan, burada,
kendisini soruşturmadan kurtarıyor; müsteşar kendi emrinde ya... Şimdi, büyük
bir suiistimale ismi karışmış, bir üst düzey yöneticinin veya bakanın kendi
talimatıyla, kendi isteğiyle bir emri yerine getirmiş ve suiistimal yapılmış.
Şimdi, bunun hakkında soruşturma yapma yetkisi, bölge idare mahkemesi
kararlarına göre, bakana aittir deniyor. Tabiî, şimdi, bakan, bu soruşturma
iznini vermese, sorumlu olacak. Ne yapacak?.. Altındaki müsteşara bu yetkiyi
ver diyorlar ve o zaman diyorlar ki: Efendim, ne yapalım; müsteşar yetkiyi
vermedi. Aslında, müsteşar ve genel müdür bakanın emrindedir. Burada, bakanlar
sorumluluktan kaçıyor. İşte, son zamanlarda Kemal Derviş'e gelen
birtakım "efendim, falanca genel müdür hakkında soruşturma izni verecek
misin, vermeyecek misin..." Tabiî, böyle, Meclisin tatile girme
aşamasında, böyle işte muhalefetin de teke indiği, birçok olayların enine
boyuna incelenmediği bir safhada böyle bir kanun tasarısını getirerek,
kamuoyunu yanıltmaya... Bir nevi, bu hükümet, yangından mal kaçırmakla, bu
işlerle meşgul. Bu oyunları ve bu tuzakları kimse yutmuyor
değerli milletvekilleri. Bakın, kanunlar, ülkede istikrar
sağlanması için getirilir; kanunlar, ülkede hakça bir düzen kurulması için,
ülkenin yönetilmesi için getirilebilir. Sizin herhangi bir bakanınızın veya
etkili bir bakanınızın tıkandığı bir noktada veyahut da suiistimale ismi
karışan bir bakanın veyahut da politik bir sıkıntı içinde bulunan bir bakanın
durumunu rahatlatmak için kanun getirilmez. Dünyanın hiçbir meclisinde böyle
bir şey yok. Herkes biliyor ki, bakanın emrinde
müsteşar var. Müsteşara talimatı veriyor, genel müdüre talimatı veriyor;
"yahu, sen, soruşturma izni verme" diyor. Aslında, sorumluluk bakana
ait. Niye bakan bu soruşturma iznini vermekten kaçınıyor; çünkü, basının
karşısında hesap vermeyecek. Hesap vermeyince de, tabiî, böyle, işte,
emrindeki... Biraz da, tabiî, kişilikli müsteşar, genel müdür direnir, buna şey
vermez... Bu soruşturma iznini verir veya vermez; tabiî, o, olayın durumuna
göre değişir; ama, maalesef, böyle getirdiğiniz kanun tasarıları, böyle
tuzaklarla dolu. İkincisi; ilçe belediye başkanları, belde
belediye başkanları hakkında soruşturma izni vermeyi, bazı hallerde, kaymakama
ve valilere veriyorsunuz. Değerli milletvekilleri, bugün, valiler, atamayla
gelen kişilerdir, siyasî makamlardır. Ben bir genelleme yapmak istemiyorum,
valilerin ve kaymakamların kişilikleriyle ilgili bir değerlendirme yapmak da
istemiyorum; ama, halkın oyuyla seçilmiş, kişilikli bir belediye başkanı
hakkında, büyük yerlerde, valiler veya kaymakamlar, zaman zaman sürtüşmeye
girebilirler. Keşke, Memurin Muhakematı Kanunundaki o ilçe idare kurullarını,
il idare kurullarını feshetmeseydik de, bu kişilerin yargılanmalarının bir
heyete verilmesi konusundaki hükmü muhafaza etseydik. Şimdi ne olacak; belediye
başkanları ve il genel meclisi üyeleri, belediye meclis üyeleri, bugün, işte,
anakentlerde, büyük yerlerde, valilerin tasarrufuyla soruşturmaya gidecekler.
Bence, bu da haksız yani. Burada, biraz, seçilmiş insanlara bir güvence vermek
zorundayız. Seçilmiş insan, eğer, orada, siyasî iktidarın emriyle hareket eden
bir valiye rast gelirse, karşısındaki kişilikli bir belediye başkanıysa, her an
için, onun burnunu yere sürtmek için birtakım bahaneler yaratabilir. Onun için,
yani, bence, bu getirilen tasarı, memleket hayrına bir tasarı değildir. Aslında, tabiî, bir günde 7 kanun, öteki
günde 4 kanun, 5 kanun çıkarmak zorunda kalınınca, bu kanunların ülkeye ne
getirdiğini, ne götürdüğünü araştıramıyorsunuz. Ezbere... Zaten, iktidar
partileri milletvekillerinin hiçbirinin, inanıyorum ki, bu kanunların
hiçbirinden haberi yok. Yukarıdan talimatlar geliyor, bu kanunları hemen
çıkarın deniliyor... Bu memleketin kaderini tayin eden bu nitelikteki
kanunların, enine boyuna tartışılması lazım, kamuoyunda tartışılması lazım. İl belediye başkanları hakkında bir karar
veriyorsunuz, il genel meclisi üyeleri hakkında bir karar veriyorsunuz,
belediye meclis üyeleri, ilçe belediye meclis üyeleri hakkında bir karar
veriyorsunuz; bunların düşüncelerini aldınız mı?! Bu insanlar, halkın oyuyla
seçilmiş, gelmiş insanlardır. Acaba, hakikaten, bunların, siyasî iktidarın
emrine göre hareket eden valilerin verdikleri emir ve talimatlara bırakılması
gereken bir statüde mi... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla)- Herhalde, sürem
bitti. BAŞKAN - Buyurun. KAMER GENÇ (Devamla) - ...olmaları
gerekirdi, yoksa, daha bir... Yani, objektif karar veren bir kurulla; mesela,
ilçe idare kurulları... Çünkü, bunlar seçilmiş insanlar ve siyasî kişilerdir.
Dolayısıyla, bunların kararıyla mı hakkında soruşturma açılma izni verilmesi
gerekirdi?! Bunların tartışılması lazımdı; ama, maalesef, birileri kanunları
perde arkasında hazırlıyorlar, işte, biz merkezî yönetimin bunların üzerindeki
baskısını her zaman için kuralım diyorsunuz ve ondan sonra da , tabiî, bir
kanun üç ay, beş ay yaşama direncini göstermiyor; çünkü, özü kavranılmıyor. O
memlekete uygulanmasında getirilen... Ne anlamda getirildi, kime ne zarar
getiriyor, ne kâr getiriyor; bunlar tartışılmıyor. Dediğim gibi, cumhuriyet
başsavcıları, birisi hakkındaki bir şikâyeti soruşturmak için müsteşara, bakana
gönderdiler... O zaman, cumhuriyet başsavcısı bu şikâyetin akıbetini araştırsın
değerli milletvekilleri. Araştırmazsa, o cumhuriyet başsavcısının ne fonksiyonu
olur? Ben, bu tasarının yerinde olmadığına
inanıyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Buyurun Sayın Bakan. İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; fazla vaktinizi almadan,
değerli milletvekilinin burada dile getirdiği konulara, kısaca, cevap arz etmek
istiyorum. Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan
Sayın Bedük kanun tasarının tümüne katıldığı için, ben de tümü hakkında
konuşmayacağım. Ancak, sayın milletvekilinin tasarının 2 nci maddesinde
"başsavcılıkları göndererek soruşturma izni isterler" ibaresinin
"gönderirler" şeklinde değiştirilmesinden ötürü kaygılarına cevap arz
etmek istiyorum. Evvela, tasarının 2 nci maddesi, 4483
sayılı Kanunun 4 üncü maddesindeki "başsavcıları" deyimini
"başsavcılıkları" olarak düzelterek, sayın başsavcıların işyükünü
hafifletmeyi amaçlamıştır. İkincisi; burada, "gönderirler,
soruşturma izni isterler" ibaresinin tasarımızın 6 ncı maddesinde 4483
sayılı Kanunun 9 uncu maddesiyle beraber mütalaa edilmesi gerekir. Tasarının 2
nci maddesinde "gönderirler" diyen emredici hükmünü, kanunun 9 uncu
maddesini değiştiren tasarının 6 ncı maddesindeki bölümü okuduğumuz zaman, daha
güzel ortaya koyacağız. "Yetkili merci -yani,
başsavcılıkların evrak gönderdiği yetkili merci- verdiği önincelemeye
geçilmemesi kararını şikâyetçiye, soruşturma izni verilmesine veya
verilmemesine ilişkin kararını ise cumhuriyet başsavcılığına, hakkında
öninceleme -burada, zaten, harf değişikliği olmuş- yapan memur veya diğer kamu
görevlisine ve şikâyetçiye bildirir." Yani, burada, herhangi bir evrakın
hasıraltı edilmesi veya herhangi bir evrakın, herhangi bir idarecinin
inisiyatifiyle saklanması söz konusu değildir. Başsavcının gönderdiği her
evrak, behemehal, müspet veya menfî cevaplandırılacaktır. Yani, öninceleme
yapılmasına... "Yetkili merci, verdiği önincelemeye geçilmemesi kararını
-eğer böyle bir karar vermişse- şikâyetçiye..." Süre de var ayrıca; altmış
gün burada. KAMER GENÇ (Tunceli) - Süre de yok; ama... İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN
(Devamla) - Hayır, bu çok açık. KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, ama, böyle
parça parça kanun getirirseniz olur mu? İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN
(Devamla) - Müsaade buyurun efendim; karşılıklı konuşma yapmayalım. Bir diğer, yine, değerli arkadaşımızın,
tasarının 1 inci maddesinde, 4483 sayılı Kanunun 3 üncü maddesindeki değişikliğe
istinaden "Başbakanlık ve Bakanlıkların merkez ve bağlı veya ilgili
kuruşlarında görev yapan diğer memur ve kamu görevlileri hakkında merkez
teşkilatında müsteşar, bağlı veya ilgili kuruluşlarda o kuruluşun en üst
amiri" ifadesinde tereddütleri olduğu gözüküyor. Bu, Danıştay ile idarî
yargının ayrı ayrı mütalaasından ötürü maddeye konmuştur; çünkü... KAMER GENÇ (Tunceli) - Mümkün değil;
Danıştay en üst mahkeme Sayın Bakan. Olur mu?.. İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN
(Devamla) - Efendim, müsaade buyurun. O zaman, Danıştay en üst mahkeme ise,
Danıştaydan aldığımız görüşü arz edeyim; lütfen, konuşmayın o zaman. "En üst idarî amir" deyimi
kullanıldığına göre -Danıştaydan alınan görüştür bu- bu deyimin, siyasî
otoriteyi temsil eden Bakandan sonra gelen ve idarî otoritenin en üst
noktasında bulunan, Başbakanlıkta Başbakanlık müsteşarını, bakanlıklarda
bakanlık müsteşarlarını ifade ettiği anlaşılmaktadır. Bu, Danıştayın istişarî
kararıdır. KAMER GENÇ (Tunceli) - O istişarî mütalaa,
karar değil. İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN
(Devamla) - Müsaade buyurun, ben söyleyeyim. Lütfen... Böyle karşılıklı
konuşmayalım. BAŞKAN - Efendim, lütfen, karşılıklı
olmasın... Buyurun Sayın Bakan. İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN
(Devamla) - Bu, idarî yargının bunu kabul etmemesinden ötürü, idarî yargıyı ve
Danıştayı da, evrakları tekemmül ettirmek için her ikisini de tatmin edecek bir
ifade konulmuştur. Yani, sizin söylediğiniz gibi, bakanın bir şeyini kaçırıp
müsteşara götürmek filan değildir. KAMER GENÇ (Tunceli) - Kaçma... Kaçma...
Bakanın kaçmasıdır bu. İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN
(Devamla) - Efendim, ben, tabiî, bunu, anlayanlar için söylüyorum; size...
Kabili hitap olduğunuz için, ben diğer anlayan arkadaşlarımıza söylüyorum ve
zabıtlara geçsin diye söylüyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Siz anlasanız da
biz de anlasak. İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN
(Devamla) - Bir de valinin ilçe belediye başkanları üzerindeki tasarruf
yetkisine gelmek istiyorum. Zaten, bizim şu andaki İller İdaresi
Kanunumuza göre, valilerimizin ilçe belediyeleri üzerinde her türlü soruşturma
yetkisi vardır; gelen şikâyetleri de... Burada, mevcut kanuna uygun bir şeyi,
atanmışların seçilmişleri kontrolü gibi algılamak yanlış olur. Mevcut meri
kanunlarda eğer bir şikâyetimiz varsa, bunu, bilahara, tabiî, bu Yüce Meclis
değiştirebilir. Ben, sadece, yanlış anlamaları önlemek ve zabıtlara geçmesini
sağlamak için söz aldım. Teşekkür ederim ve Yüce Heyete saygılarımı
arz ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bir
açıklık getirmek istiyorum. İdare mahkemeleri Danıştayın denetimine
tabidir. Sayın Bakanın dediği o şey istişarî mütalaadır ve istişarî mütalaa da
yargı kararı değildir. Tabiî, bakanlar bunu kavramadığı için, çıkıp bizi
bilgisizlikle itham ediyorlar. BAŞKAN - Görüşünü vermiş yargı. Şahsı adına, Isparta Milletvekili Sayın
Mustafa Zorlu. (MHP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Zorlu. MUSTAFA ZORLU (Isparta) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 730 sıra sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
geneli hakkında, şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 4483
sayılı Kanun, 2.12.1999 tarihinde kabul edilmiş, 4.12.1999 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Görüşülmekte olan kanun tasarısı, 4483 sayılı Kanundaki birtakım
ihtiyaçları ve eksiklikleri karşılamak üzere Yüce Meclisin iradesine
sunulmuştur. Yapılan değişiklikler hakkında kısaca
bahsedecek olursak: 4483 sayılı Kanunla, belde belediye başkanlarımız ve belde
belediye meclisi üyelerimiz hakkında soruşturma izni verme yetkisi
kaymakamlıklara; il, merkez belde belediye başkanları ve meclis üyeleri
hakkında soruşturma izni verme yetkisi de valiliklerimize bırakılmıştı. Şimdiki
yapılan düzenlemeyle, belde belediye başkanları ve belde belediye meclis
üyelerimiz hakkında soruşturma izni verme yetkisi kaymakamlıklara, ilçe ve
merkez belde belediye başkanları ve belediye meclisi üyeleri hakkında soruşturma izni verme yetkisi de
valiliklerimize bırakılmaktadır. Tabiî, bu yeni düzenlemeyle, birtakım
çekinceler de, aklımıza gelmektedir veya düşünülmektedir. Bu kanun tasarısında
verilen yetkiyle, en büyük endişemiz, kaymakamlıkların ve valiliklerimizin
siyasallaşmaya doğru götürülmesi noktasında bir çekince bulunmasıdır; ama,
bugünkü mevcut şartlar içerisinde, hükümetimizin yapmış olduğu bu uygulamanın
doğru olduğu kanaatindeyiz; çünkü, bakanlığımıza bağlı 130 civarında mülkiye
müfettişi, 130 civarında da mahallî idareler kontrolörü bulunmaktadır. Toplam,
3 216 belediyenin olduğu ülkemizde, bunlarından 16'sı büyükşehir belediyesi ve
81'i il belediyesi olduğunu düşünecek olursak, bakanlığımıza bağlı olarak
çalışan toplam 250 civarındaki arkadaşımızın bunlara yetmesinin, belediyelerin
soruşturmalarının önincelemelerini veya denetimlerini yapmasının mümkün
olmadığı apaçık ortaya çıkacaktır. Tabiî, bakanlığımıza bağlı mülkiye
müfettişlerinin veya mahallî idareler kontrolörlerinin sayısının artırılmasının
daha iyi olacağı kanaatini taşıyorum; çünkü, mülkiye müfettişlerimiz veya
mahallî idare kontrolörleri belediyelere gittikleri zaman, sadece, belediye
başkanlarımızı cezalandırmak için değil, aynı zamanda, yapmış oldukları
hataları öğretmek için gidiyorlardı veya belediye başkanlarımıza eğitim
amacıyla gitmiş oluyorlardı. Fakat, bugünkü mevcut sayılar doğrultusunda, böyle
bir düzenlemenin de gerekliliğine inanıyorum. Yapılan bir başka değişiklik de, bu kanun
tasarısıyla, soruşturma izni konusundaki karar, 30 günden 45 güne
çıkarılmıştır. Soruşturma izninin verilmesine ilişkin kararın verilebilmesi
için ilgilinin ifadesinin alınma zorunluluğunun getirilmesi, birtakım
suiistimallerin giderilmesi için lüzumlu olan bir değişikliktir. Aynı zamanda "sahibinin adı, soyadı
ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin gerçeği yansıtmadığı tespit edilen
dilekçeler üzerine öninceleme yapılamaz" fıkrasının getirilmesi de, çok
lüzumlu bir değişikliktir; çünkü, günün şartlarına göre veya günün siyasî
konjonktürüne göre, ama gerçek ama yanlış, birtakım memurlar veya birtakım
şahıslar, memurlar hakkında veya kamu görevlileri hakkında birtakım suçlamalara
girebiliyorlar; haklı veya haksız... Diyelim ki, günün siyasî konjonktüründe
irticaî faaliyetler gündemde; irticaî faaliyetlerle ilgili olarak, ilgili
ilgisiz şikâyetler, ismi olmayan, ikametgâhı olmayan şikâyetler yapılıyor ve
devletin görevlendirdiği insanlar, devletten harcırah alarak, devletin
vasıtalarıyla, bu, aslı olan veya olmayan bilgileri değerlendirmek için birçok
yerlere gidiyorlar. Şimdi, bu getirilen düzenlemeyle, bu, tamamen kaldırılıyor
ve eğer, yapılan araştırma neticesinde, dilekçe sahibinin veya şikâyetçinin,
yani, ilgilinin dilekçesindeki bilgiler doğru değilse, öninceleme yapılamaz
hükmü getiriliyor ve bize göre de çok iyi bir düzenleme. Yetkili merciin, verdiği ön incelemeye
geçilmemesi kararının şikâyetçiye, soruşturma izni verilmesine veya
verilmemesine ilişkin kararını ise cumhuriyet başsavcılığına, öninceleme yapan
kamu görevlisine ve şikâyetçiye bildirilmesi şeklinde getirilen hüküm, yapılan
öninceleme ve soruşturmanın şeffaflığı bakımından çok önemli ve lüzumlu bir
değişikliktir; yani, getirilen bu değişiklikle, şikâyetçiye, şikâyet edilene ve
bu soruşturmayı yapanlara, yetkililer tarafından, soruşturmanın açılmasıyla
ilgili olarak veya açılmamasıyla ilgili olarak da bilgi verilmektedir. Bu,
hukuk devleti anlayışına ve sosyal adalet anlayışına çok uygun bir
düzenlemedir. Buna da bütün olarak katılıyoruz. Kamu görevlileriyle ilgili olarak, 4483
sayılı Kanunla daha önce çıkarılan soruşturma ve incelemelerin, birtakım
eksikliklerle beraber çıkarıldığı malumdu. Bakanlığımızın ve hükümetimizin bu
eksiklikleri çok kısa bir zamanda görerek, tekrar Yüce Meclisin iradesine
getirerek bu değişiklikleri yapmasını olumlu karşılıyor, bu kanunu
desteklediğimi ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Zorlu. Soru sorma istekleri vardır. Soru sorma ve cevap verme süresi 10
dakikayla sınırlıdır. Soru soracak arkadaşlarımızın, lütfen,
sorularının gerekçesini çok kısa olarak belirtip, sorularını sormalarını rica
ediyorum. Buyurun Sayın Akın. MURAT AKIN ( Aksaray) - Sayın Başkan,
aracılığınızla, Sayın Bakana aşağıdaki sorumu tevcih ediyorum: Aksaray İli Eskil İlçesi Belediye
Başkanına, Eskil Belediyesinin mülkiyetindeki arsanın kendisine usulsüz olarak
satılması ve yine, belediyeye ait olan modern un fabrikasının usulsüz olarak
kiraya verilmesi eylemlerinden dolayı - 1994'te- Aksaray Ağır Ceza Mahkemesinin
20.9.2000 gün, 43 sayılı ve Ceza Kanununun 240 ncı maddesi uyarınca görevi
kötüyle kullanmak suçundan yirmibir ay yirmi gün hapis cezası ile yine beş ay
oniki gün memuriyetten men cezası verilmiş, aynı ceza da Bakanlığınız
vasıtasıyla temyizde tasdik olduktan sonra Danıştaya bildirilmiş ve Danıştay 8.
Dairesi de, açıklanan nedenlerle, seçilme yeterliğini kaybeden belediye
başkanının, ilgili mevzuat uyarınca görev başında kalmasına gerek
bulunmadığından istemin kabulü ve Eskil Belediye Başkanının belediye
başkanlığından düşürülmesine 24.5.2001 tarihinde oybirliğiyle -5 hâkimin
kararıyla- karar verdiği halde, bu şahsın halen belediye başkanlığı görevinde
bulunması doğru mudur? Hukuken ilgili Danıştay kararıyla düşürülen bir başkanın
o günden bugüne kadar yapmış olduğu icraatları ve uygulamaları, Sayın
Bakanımız, acaba hukuka uygunluğu açısından nasıl yorumluyor? Aynı şahsın yine
bu nevi usulsüz ve kanuna aykırı işlemlerine devam ettiği duyumları vardır. Yine, Aksaray İli Gülağaç Sofular Kasabası
Belediye Başkanının, bir yıl hapis cezası almasına rağmen, belediye başkanlığı
görevini sürdürdüğü bilinmektedir. Sayın Bakanımız, bilhassa Danıştay ilgili
dairesince belediye başkanlığı düşürülen şahsın, belediye başkanlığından
alınması talimatını ne zaman verecektir? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Yıldırım, buyurun. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın
Başkan, delaletinizle, Sayın Bakana aşağıdaki soruyu sormak istiyorum: 10.4.2001 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinden, memurların ve kamu çalışanlarının durumlarını iyileştirici, yani
eşit işe eşit ücret için üçüncü defa yetki almıştınız; günü bitiyor, oniki gün
kaldı. Hükümetin bu husustaki çalışmaları başladı mı; başladıysa, ne safhada?
Çünkü, sıkıntı içinde olan emeklilerimiz, çalışanlarımız ve memurlarımız, dört
gözle haber beklemektedir. Yani, kamuda çalışanlar ile memurlarımızın ve
emeklilerimizin durumlarını iyileştirici bir çalışmanız oldu mu, yapacak
mısınız? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Biz de teşekkür ediyoruz Sayın
Yıldırım. Sayın Gül, buyurun. RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkanım,
delaletinizle, Sayın Bakanıma arz etmek istiyorum. Daha önce, bu Mecliste,
Memurin Muhakematı Kanununu değiştirdik ve değişikliğini görüşmekte olduğumuz
4483 sayılı Yasayı çıkardık. Bu mevcut yasa, acaba, kamuoyunda konu edilen
bürokratların daha rahat yargılanmalarını önlemek için mi çıkarılıyor; yoksa,
bu yasayla, genellikle banka genel müdürlerinin yargılanmadan kurtulması mı
amaçlanıyor? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Biz teşekkür ediyoruz. Sayın Doğru, buyurun. REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla, Sayın Bakanımızdan şu konuları öğrenmek istiyorum: Belediye başkanlarımız, ülkemizin her
tarafında, büyük oranda maddî sıkıntı içerisindedir. SSK, İller Bankası ve
diğer borçlar dolayısıyla, birçoğunun maaşına haciz gelmiştir. Hatta, bazıları
maaş da verememektedir; hatta, kendilerinin de maaş almadıklarını zaman zaman
görmekteyiz. Ayrıca, kadrolarında bulunan memurların başka dairelere geçmesi de
engellenmiştir; bu yönde de büyük sıkıntı içerisindedirler. Yollarda kalan ve
her ayın aşağı yukarı son onbeş gününü Ankara'da geçiren bu insanlara, acaba,
nasıl yardım edebiliriz? Bunların borçlarının bir kısmının affedilmesi veyahut
da faizlerinin ortadan kaldırılması noktasında bir çalışma yapılabilir mi? Ayrıca, bu konuyla ilgili olarak, il genel
meclisi üyelerimiz de büyük sıkıntı içerisindedirler. İl genel meclisi
üyelerimize de, ilerideki çıkacak olan kanunda bir yer verilebilir mi? Ayrıca, muhtarlarımızın da bu yönde bazı
talepleri vardır. Doğrusu, Sayın Bakanımızın çalışkanlığını
da gayet yakından biliyoruz. Yerel yönetimlerle ilgili kanun tasarısı
Meclisimizin gündemine gelmiş ve geri çekilmiştir. Belediye başkanlarımızın
büyük bir kısmı da, bu kanunun çıkarılması noktasında beklenti
içerisindedirler. Acaba, bu kanunun çıkması noktasında bir bilgi verecekler
midir? Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz. Sayın Bedük, buyurun. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın
Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanıma şu sorumu sormak istiyorum: Rüşvet,
zimmet, ihtilas, irtikap, görevi kötüye kullanma ve ihaleye fesat karıştırma
gibi suçlardan dolayı birkısım üst yöneticileri hakkında soruşturma açılması
nasıl olur; nasıl soruşturma açılır? Savcılar, doğrudan doğruya bu kişilerle
ilgili soruşturma açabilirler mi? Müşteşarlar dahil, genel müdürler dahil,
diğer memurlar da dahil olmak üzere soruşturma açma imkânı var mıdır? İkinci sorum: "göndererek soruşturma
izni isterler" ibaresinin "gönderirler" şeklinde
değiştirilmesinin anlamı acaba nedir? Yani şunu söylemek istiyorum: Buna niye
lüzum hissedildi? "Savcılıklara gönderirler..." Peki, savcılar ona ne
yapacaklar? Göndermesinin bir sebebi olması gerekir, o sebebin açıklanmasını
rica ediyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Buyurun Sayın Bakanım. İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Aksaray Milletvekilimizin Eskil
Belediyesiyle ilgili sorusunu burada cevaplandırabilmem mümkün değil; çünkü,
bütün dosyaları burada yanımızda taşımamızın imkânı yok. Ancak, yazılı cevap
verecekken, yine de buradan aldığımız bilgi, Danıştaydan bu dosyanın gelmediği
yolunda; ama, gelmişse, zaten işlem yapılır; ayrıca da yazılı cevap arz
edeceğiz arkadaşımıza. MURAT AKIN (Aksaray) - Bir ay oldu Sayın
Bakan. İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)
- Bilemiyorum; tabiî, burada dosyamız yok ki, ben size, gelmiştir gelmemiştir
diyeyim. Eğer lütfedip bunu bana telefonla sabahleyin söyleseydiniz, kesin
bilgi verebilirdim; yarın yine telefon açarsanız, verebilirim veya size yazılı
cevabınızı arz ederim. Eskişehir Milletvekilimizin kamu
görevlilerinin malî durumlarıyla ilgili dileklerine hep beraber katılıyoruz;
böyle bir çalışma vardır; ancak, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik şartları
da göz önünde bulundurarak böyle bir çalışmanın, aldığımız, kanun çerçevesinde
Meclisin verdiği yetkiyle yapılabileceğini söylüyorum; o da, doğrudan doğruya
burayla ilgili değil; ama, hükümetten aldığımız bilgiyi gene yazılı olarak arz
edeyim. Yine, Tokat Milletvekilimizin,
belediyelerimizin borçlarıyla ilgili sorusu ve diğer konular, tamamen Mahallî
İdareler Kanunuyla ilgilendirildiği için... Bakanlar Kurulumuzca, Mahallî
İdareler Kanunuyla ilgili tasarının imzaları tamamlandı, Sayın Başbakanımızın
imzasındaydı, sanıyorum bugünlerde Meclise gönderilecek; ancak, Meclisin tatile
girmesi hasebiyle, belki komisyonlarda görüşülmeye başlanır; ancak, yeni yasama
yılının ilk kanunu olması gerek. Benim de önceliklerim arasında. Hep beraber,
Yüce Meclisin katkılarıyla, bu kanun görüşülürken, mahallî idarelere neler
yapılabileceğini, burada, değerli üyelerin oylarıyla, onların tensipleriyle
kabul edilecek kanuna göre cevaplandıracağız. Gene Sayın Bedük'ün "rüşvet, zimmet,
ihtilas, irtikap gibi konularda kim soruşturma yapar" sorusu vardı; 3628
sayılı Kanun zaten yürürlükte, açık. Bu konuda soruşturmalar aynen devam eder. Gene "gönderirler ifadesi niye
konuldu" şeklindeki soruda da, biraz önce söyledim, bu, esasen, herhangi
bir yeri korumak veya bir şey kaçırmak için değil, bütün evrakların işleme
girmesini sağlamak içindir. Göndererek illa soruşturma izni isteme yerine,
hakikaten şikâyet edilen, gerçek şikâyetçinin yaptığı şikâyetlerin sonuçlanması
ve hepsinin muhakkak işleme girmesi için "gönderirler" ifadesi, 9
uncu maddeyle -biraz önce söylediğim gibi- ilişkilendirilmiştir ve yetkili
merciin -30 gün 45 güne çıkmıştır burada- 45 artı 15 günlük zaman diliminde
muhakkak bunu neticelendirip ilgiliye bildirmesi gerekmektedir. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - O maksatla
sordum... İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)
- Gene, Isparta Milletvekilimiz "herhangi bir kimse soruşturmadan kaçacak
mıdır veya bu kanun birisini koruyacak mıdır" diye sordular. Hayır, bu,
sadece ve sadece, arkadaşlarımızın da konuşmalarında belirttiği gibi, şu anda,
İçişleri Bakanlığının müfettiş kadrosunda, mahallî idareler sınıfında çalışan
arkadaşlarımızın normal işlerini yapmaya fırsat bulamamalarından
kaynaklanmıştır. Çok sayıda, imzasız, aslı olmayan şikâyetler gelmektedir.
Burada, bu, işin ciddiyete daveti için yapılmıştır. Bir rakam vermem
gerekirse, 2001 yılının ilk beş ayında
3 096 şikâyet dosyası gelmiştir, 2000 yılında da, bir yıl içerisinde 6 369 dosya gelmiştir. Bunu, bizim arkadaşlarımızın,
diğer aslî işlerini bırakarak bile bitirmeleri mümkün gözükmemektedir. Bunların
içerisinde, birçoğunun adresinin sahte olduğu, sadece şahsî kinden, sadece
huzursuz etmek için yazıldığı düşünülürse, bunları ciddiyete davet etmek için
olmuştur. Burada, kesinlikle, hiçbir banka genel müdürünün veya bir kamu
görevlisinin devam eden soruşturmasının saklanması veya geri bırakılması söz
konusu değildir. Arz ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. RAMAZAN GÜL (Isparta) - Mevcut yasa,
bürokratları yargılamayı zorlaştırmaktadır. BAŞKAN - Muhakkak, tabiî, zorlaştırıyor. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının maddelerine geçeceğiz; ancak,
maddelerine geçilmesi sırasında, Sayın Kamer Genç'in, karar yetersayısının
aranılması isteği vardır. Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu elektronik
cihazla oylama yapacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Oylama için 3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen
giremezlerse, aynı süre içerisinde, oy pusulalarını Başkanlığımıza
ulaştırmalarını; vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulasını,
aynı süre içerisinde, Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor, oylama
işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar
yetersayısı vardır; tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir. Tasarının 1 inci maddesini okutuyorum: MEMURLAR VE
DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN YARGILANMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI MADDE 1. - 2.12.1999 tarihli ve 4483
sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 3
üncü maddesinin (d), (h) ve (i) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
maddeye (j) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (k) bendi eklenmiştir. "d) Başbakanlık ve Bakanlıkların
merkez ve bağlı veya ilgili kuruluşlarında görev yapan diğer memur ve kamu
görevlileri hakkında merkez teşkilâtında müsteşar, bağlı veya ilgili
kuruluşlarda o kuruluşun en üst amiri," "h) Büyükşehir belediye başkanları,
il belediye başkanları, büyükşehir ve il belediye meclisi üyeleri ile il genel
meclisi üyeleri hakkında İçişleri Bakanı," "i) İlçelerdeki belde belediye
başkanları ve belde belediye meclisi üyeleri hakkında kaymakam; ilçe, alt
kademe ve merkez ilçelerdeki belde belediye başkanları ile ilçe, alt kademe ve
merkez ilçelerdeki belde belediye meclisi üyeleri hakkında bulundukları ilin
valisi," "k) Mahallî idare birliklerinin,
başkanı, meclis üyeleri, encümen üyeleri, memur ve diğer kamu görevlileri
hakkında; 1. - İlçe düzeyinde örgütlenenlerden
başkanı kaymakam olanlar hakkında vali, diğerleri hakkında kaymakam, 2. - İl düzeyinde örgütlenen ve başkanı
vali olanlar hakkında İçişleri Bakanı, diğerleri hakkında vali, 3. - Birden çok ili kapsayacak şekilde
örgütlenenler hakkında İçişleri Bakanı," BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili olarak,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın Sevgi Esen... (DYP
sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Esen. Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA SEVGİ ESEN (Kayseri) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemde 730 sıra sayısıyla kayıtlı,
Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi
Grubunun görüşlerini bildirmek üzere söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, hepinizin
hafızalarındadır, 2.12.1999 tarihinde, burada bir kanun görüştük; adı, yine,
Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanundu; yani, 4483
sayılı Kanun... Yine, bu tasarıda olduğu gibi, İçtüzük hükümleri gereğince
komisyona geldi, prosedür tamamlandı, Yüce Heyetiniz önünde görüşüldü. O zaman,
kalktık, tasarıya ilişkin tenkitlerimizi belirttik; ancak, görüşülen her
tasarıdaki tavır gibi, itibar edilmedi; salt muhalefet düşüncesiyle,
görüşlerimize yer verilmedi, tasarıların kanunlaşma hızı burada da yaşandı
"madem gündeme getirildi, çıkarılmak mecburiyeti var" tarzıyla
kanunlaştı. Aradan birbuçuk sene bile geçmeden, ne yazık ki, aynı kanunun aynı
maddelerini bir kere daha görüşüyoruz. Birbuçuk senede ne değişti; memurlara
ilişkin hangi prosedür değişti de yargılanmasında ihtiyaçlar belirdi? Şimdi, soruyoruz: Hangi tasarı doğru? En
son tasarı doğru diyorsanız, bundan sonraki en doğru ne zaman gelecek? Değerli milletvekilleri, üzülerek söylemem
lazım ki, bu yöntem sıklıkla başvurulan bir sistem haline dönüştürüldü. Bu
sistemle de, hem Türkiye Büyük Millet Meclisinin kıymetli zamanı alınıyor hem
de bizlerin. Dışarının ateşten topa dönüştüğü, milletin ciddî olarak
yoksullaştığı, kurumların bir bir yıkılan kaleler gibi zafiyete uğratıldığı günümüzde,
Anayasa, Seçim Kanunu, Siyasî Partiler Kanunu gibi demokrasi adına hayatî önemi
olan kanunlar, konular bekletilirken, memurların yargılanmasını tartışıyoruz.
Açlıktan ölmez de ayakta durabilirlerse, biz de gider, bir gün yargılarız!.. Değerli milletvekilleri, Türkiye, ciddî
olarak sistem konusunu halletmek mecburiyetinde; liyakat sistemini getirmek
mecburiyetinde. İşçiler, memurlar, memur emeklileri, artık, magazin konusu
oldular. Asgarî ücretle geçinebilmenin yarışmaları yapılıyor; izlemeye hepimizin
gücü yetiyorsa tabiî!.. Değerli üyeler, demokratik düzenin hâkim
olduğu ülkelerde idarenin hukuka bağlılığı ilkesi geçerli olur ve takdirî
kaidelere değil de, hukuk kaidelerine uyum içinde yönetim seçilirse, polis
devleti olmaktan kurtulunur. Devlet, vatandaşlarına memurların eliyle ulaşır ve
saygının ölçüsü de bu elle belirlenir. Toplumun huzuru için, bazı davranışların
şiddetli müeyyide görmesi ve caydırıcı özellik göstermesi de esastır. Suç ve
cezalar konusundaki denge ve soruşturma esasları, çok hassas ve adil olmayı
gerektirir. Tasarının 1 inci maddesindeki düzenlemenin
esası, Anayasanın 129 uncu maddesidir. Bu maddeye göre, kamu görevlileri
hakkında ceza kovuşturması açılması, idarî merciin iznine tabi tutulmuştur.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının tartışıldığı bir ortamda, bu, ismi
konulmayan, memurlar için getirilmiş bir dokunulmazlıktır. Yine bu maddeyle, ilçe belediye başkanları
ve belediye meclis üyeleri hakkında soruşturma izni verme yetkisi İçişleri
Bakanından alınarak, valilikler yetkili kılınmıştır. Benzer düzenlemeler de
birlikler için getirilmiştir. Hiyerarşik sistem olarak bu düzenleme
uygun görülüyor gibiyse de, başka bir hassasiyet noktasına dikkatlerinizi
çekmek istiyorum. Artık, Memurların Yargılanması Yasasında, izin sisteminden
vazgeçilmelidir. İzin sistemiyle, yargılama yetkisinin bir bölümünün yönetime,
yürütmeye bırakılması, yönetimin, yargının önüne geçmesine neden olmuştur. Diğer bir açı da, yine yargı açısıdır.
Yargılanma yetkisini, halk adına tek bir organda toplanması asıldır. Türkiye,
demokrasi ve hukuk devleti kavramlarının yükseldiği bir yapılanmaya girmek
mecburiyetindedir; ancak, ne yazık ki, hukukçular, bu yasayı, hukuk özürlü yasa
olarak, hukukun sırtında bir kambur olarak görmektedirler; adaleti geciktiren,
zaman zaman da dışlayan bir etken olarak görmüşlerdir. Doğru açıdan
bakıldığında görüşülen tasarıya, hukukun üstünlüğünün gölgesi vuran bir yasa
tasarısı olarak bakmak mümkün değildir. Hukukun üstün kılınacağı günlerin
özlemiyle, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Esen. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - 4483 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Cumhuriyet başsavcıları"
ibaresi "Cumhuriyet baş-savcılıkları", "göndererek soruşturma
izni isterler." ibaresi "gönderirler." olarak ve aynı maddenin
dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "1.11.1984 tarihli ve 3071 sayılı
Kanunun 4 üncü maddesindeki yazılı şartları taşımayan ve yapılan araştırma
sonucunda daha önce sonuçlandırılmış konular ile yukarıdaki fıkraya aykırı
bulunan ihbar ve şikâyetler, Cumhuriyet başsavcılıkları ve izin vermeye yetkili
merciler tarafından işleme konulmaz ve bu durum ihbar ve şikâyette bulunana
bildirilir. Ayrıca, bu durumun ön incelemenin herhangi bir aşamasında tespit
edilmesi halinde, ön inceleme raporu düzenlenmeksizin konu
sonuçlandırılır." BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde DYP Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlarım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine, mevcut hükümetin yanlış uygulamalarının neticesi olarak, şu an
huzurlarınızda görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı, bir belge olarak yüksek
huzurlarınıza gelmiş bulunmaktadır; şöyle ki: Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne kadar,
Türkiye Cumhuriyeti memurlarının soruşturulmalarını ve her türlü özlük
haklarıyla ilgili düzenleme yapan bir Memurin Muhakemat Yasası vardı; bu
Memurin Muhakemat Yasası, daha sonra, 4483 sayılı Yasayla değiştirildi. Bu
Memurin Muhakemat Yasasına göre, devlet, memurunu, asgarî ölçüde, dürüst,
terbiyeli ve devleti temsil etme noktasında da şahsiyetli olarak kabul ediyor
ve aslı astarı olmayan gayriciddî birtakım iddialar karşısında, bu Memurin
Muhakemat Kanunuyla koruyordu. Yani, devlet, memurunu zamanlı zamansız şekilde
yargı merciinin önüne çıkarmıyor; devlet, memurunu kendi usulleri çerçevesinde
yargılıyor ve ona göre, memurun yapmış olduğu işlemleri denetliyordu. Daha
sonra, 4483 sayılı Yasa geldi. Bu Yasa, Memurin Muhakemat Kanununu değiştirdi
ve neticede, bu yasa tekrar gündeme getirildi; yani, şu an görüşülmekte olan
tasarı gündeme geldi. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye, Uluslararası Saydamlık Örgütünün yayımladığı yolsuzluk endekslerine
göre, OECD üyesi ülkeler arasında 2 nci sırada yer almaktadır; yani, bizden
daha kötü bir ülke var; o da, Meksika. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
ülke düşünün ki, yolsuzluklar konusunda bile uluslararası istatistiklerde
olumsuz bir sicilimiz var. Peki, bu konuda ne yapmak lazım; aslında, yapılacak
olan şey bellidir; Yolsuzluğa bulaşanları açığa çıkarmak ve kamuyu,
olabildiğince saydam hale getirmektir; çünkü, vatandaşın, belli bilgilere
düzenli olarak ulaşması ve gerektiğinde demokratik uygulama hakkını kullanması
gerekmektedir. Tabiî ki, bu çerçevede, sivil toplum örgütlerinin önündeki
engellerin kaldırılması da çok büyük önem taşımaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yolsuzlukla mücadelede üzerinde durulması gereken bir diğer önemli ayak,
bürokrasidir. Şunu açıkça ifade etmekte yarar vardır ki, tüm yolsuzluk
olaylarında, bürokrasinin gerektirdiği işlemler ve ilgili bürokratların
hepsinin imzaları vardır; çünkü, yolsuzluk, bir kamu kaynağının çıkar amaçlı
olarak kullanılmasıdır. Bu çerçevede olaya baktığımızda, yolsuzluk olayının
üzerine gidilmesi ve bu olayın sorgulanması için, memurların ya da kamu
görevlilerinin hesap vermelerine imkân sağlayan bir yasal altyapının
oluşturulmasına gerek vardır ve bu gereklilik de açıktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
daha önce, bu Mecliste, görüşmekte olduğumuz tasarıyla aynı konuda bir kanunu
kabul etmiş ve bürokratların rahat yargılanmalarına imkân sağlamıştık; çünkü,
biz, Doğru Yol Partisi olarak, her türlü yolsuzluğun üzerine gidilmesinden
yanayız. (DYP sıralarından alkışlar) Bu konuda tavrımız sonuna kadar sürecek ve
böyle olacaktır. Ancak, şimdi, kanunda değişiklik
yapılarak, adı yolsuzluğa karışan bürokratların yargı önüne çıkmaları, yine,
zorlaştırılmakta ve âdeta, siyasî makamın takdirine bırakılmaktadır. Böyle bir
anlayışla yolsuzlukla mücadele edilemez. Zaten, bu hükümetin yolsuzlukla
mücadele gibi bir amacı da yoktur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) RAMAZAN GÜL (Devamla) - Bu yasa
değişikliği talebi de, bunun açıkça göstergesi ve örneğidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabiî, aklımıza, doğal olarak şu soru gelmektedir: Bu yasa değişikliğiyle,
acaba, hangi bürokrat korunmak isteniyor? Hangi kamu bankasının genel müdürleri
yargılanmaktan kurtarılmak isteniyor? Bu soruları medya da sormaya başladı;
ama, biz, Doğru Yol Partisi olarak, yolsuzlukların takipçisiyiz ve takipçisi
olmaya da devam edeceğiz. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Adı yolsuzluklara karışan bürokratların da namusluca yargılanmalarını
sağlamak için, çaba harcayacağız. Yargıya gidip aklanma hakkını, bir yasayla
kişilerin elinden alamazsınız. Bu nedenle, biz, DYP olarak, bu değişiklikleri
benimsemiyor ve karşı çıkıyoruz. Bu yasanın ülkemize hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyorum. Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gül. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - 4483 sayılı Kanunun 5 inci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve ikinci fıkrasında
yer alan "hakkında inceleme yapılanın üstü" ibaresinden sonra gelmek
üzere "veya eşiti" ibaresi eklenmiştir. "İzin vermeye yetkili mercii, bu
Kanun kapsamına giren bir suç işlendiğini bizzat veya 4 üncü maddede yazılı
şekilde öğrendiğinde, en geç altmış gün içinde, doğrudan veya yaptıracağı
araştırma sonucu gerekli görürse, bir ön inceleme başlatır. Ancak, sahibinin
adı, soyadı ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin gerçeği yansıtmadığı
tespit edilen dilekçeler üzerine ön inceleme yapılamaz." BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili olarak,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Kemal Çelik; buyurun
efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA KEMAL ÇELİK (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3
üncü maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz,
Memurin Muhakematı Hakkında Kanun 1913 tarihli bir kanundur. Yıllardır, doksan
yıla yakın, memurların yargılanması bu kanun kapsamında uygulandı; ama, bu
kanun, özellikle adlî makamlar tarafından çok tartışıldı, eşitliğe aykırı
olduğu söylendi, bazı memurların meslekî himaye gördüğü söylendi, memurların
bir dokunulmazlık zırhı içinde olduğu söylendi, adaletin gerçek anlamda tecelli
etmediği söylendi ve geciktiği söylendi ve bu Memurin Muhakematı Hakkında
Geçici Kanunun kaldırılması yönünde büyük bir tartışma yıllardır sürmekteydi.
Bu tartışma sonucunda şöyle bir düzenlemeye gidildi: Bu 4483 sayılı Kanunla
yeni bir düzenleme getirildi; ama, tartışma hâlâ bitmedi. Memurların
yargılanmasıyla ilgili kanunun fazla bir şey getirmediği, fazla bir yenilik
getirmediği şeklinde tartışmalar sürdü gitti. Daha önceki yasada idare
kurulları vardı, bu yasayla idare kurulları kaldırıldı ve o idare kurulları
arasında hukukçu yok diye söylendi; ama, yetki, şimdiki tartışmada, eskiden
kurullar tarafından verilen karar, şimdi, vali, kaymakam ve bakan tarafından
verilmekle bir şahsa ve bir makama bırakıldı şeklinde de bazı eleştiriler de
yapılmaktadır. Her şeye rağmen, bugünkü yapılan düzenleme yerindedir, onu
özellikle belirtmek istiyorum; ama, asla yeterli değildir. Bu yeni
düzenlemeyle, özellikle mülkiye müfettişlerinin denetim görevi tamamen
kaldırılmış iken, belki bir nebze olsa bir rahatlama sağlanacak; bu bakımdan
önemli; ama, ben, Sayın Bakanımdan özellikle şunu rica ediyorum: Bu mülkiye
müfettişleri ve İçişleri Bakanlığı mahallî idareler kontrolörlerinin hem sayıları
az hem de yetişmeleri mümkün değil. Bu nedenle, illerdeki valilere bağlı olan
mahallî idareler kontrolörlerinin özlük haklarının düzenlenmesi, daha cazip
hale getirilmesi suretiyle sorunların yerinde çözülmesi gerektiğine inanıyorum.
Şu anda sayıları az olan bu kontrolörler hem de daha fazla kalifiye bir duruma
getirilmek suretiyle, sorunların mahallinde çözülmesi sağlanmalıdır. Değerli milletvekilleri, işin aslı şudur:
Bu kanun, bu haliyle bile tartışılmaya devam edecek; çünkü, Avrupa Birliği
standartlarında bir yasamız yok. Bu sorunun çözümü, öncelikle, kapsamlı bir
adalet reformundan geçer. Adalet reformu, Türkiye'de, adil, etkin, hızlı bir
şekilde, yeni bir sistemle getirilmeli ve Avrupa Birliği normlarına
uyulmalıdır. Yine, bu kapsamda, bakınız -Sayın Bakanımın
takdirine arz ediyorum- mahallî idareler reformu son derece önemli. Mahallî
idareler reformu, Meclisin gündemine bir an önce getirilmeli. Bakınız, Meclis
her yasayı çıkarıyor, İktidar Partileri hiçbir madde üzerinde konuşmuyor,
buraya gelen her yasa çıkarılabilecek. O zaman, getirin, biz de muhalefet
partisi olarak destek verelim, mahallî idareler yasasını çıkaralım. Merkezî
idarenin yeniden düzenlenmesi olayını tekrar gündeme getirelim ve merkezî
idare, artık, bazı yetkileri taşraya devretsin, sorunlar taşradan çözülsün,
sorunlar illerden çözülsün, Meclisimiz, artık, gerçek anlamda yasama yapan bir
hale gelsin. Bu nedenle, özellikle adalet reformu, mahallî idareler reformu ve
merkezî idarenin yetkilerinin devri konusu, İçişleri Bakanlığınca gündeme
alınabilecek konulardandır. Örneğin, hâlâ çözülmemiş sorunlar var
güvenlik reformu kapsamında; adlî zabıta olayı var, hâlâ tartışılıyor. Bu
yasayla ilgisi var mıdır derseniz, dolaylı bir şekilde vardır. Adalet reformu
kapsamında, adlî zabıta olayı Türkiye'de hep tartışılmıştır, adlî zabıtaya
gerek olmadığı konusu her zaman gündeme gelmiştir; ama, polislerimizin adlî
kolluk görevlerini yapmaları konusunda uzmanlaşmaya doğru gidilmelidir. Polis
okulları, artık, polis yüksekokulları haline geldi. Burada uzmanlaşma ve
branşlaşmaya ağırlık vermek suretiyle, bizim polislerimiz de adlî konularda
uzman hale gelmeli ve bu... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun, 1 dakika içinde
toparlayın. KEMAL ÇELİK (Devamla) - ...adlî görevi
yapan polislerin diğer görevlere atamaları yapılmamak suretiyle, bu konuda,
Avrupa Birliği standartlarında, yeni, çağdaş ve gerçek manada adaletin tecelli
ettiği bir şekilde düzenleme yapmamızda fayda vardır. Her şeye rağmen, bugünkü
yapılan bu düzenleme yerindedir; ama, asla yeterli değildir. Bu Yüce Meclise
düşen görev, kapsamlı bir şekilde yapısal reformları yapmak ve Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarını, Avrupa Birliği standartlarında, yeniden eşitlik ve
hukuk kuralları çerçevesinde, yaşamlarını devam ettirmelerine imkân sağlayan
bir düzenleme getirmektir. Bu kapsamda İçişleri Bakanlığına çok
önemli görevler düşmektedir. Ben, yeni Sayın Bakanımızın, bu bilinç içerisinde
olduğuna inanıyor ve saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 4. - 4483 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "hakkında inceleme yapılan memur
veya diğer kamu görevlisinin" ibaresinden sonra gelmek üzere
"gerektiğinde" ibaresi ile bu cümleden sonra gelmek üzere
"Ancak, soruşturma izni verilmesine ilişkin kararlarda ilgilinin
ifadesinin alınması zorunludur." cümlesi eklenmiştir. BAŞKAN - 4 üncü maddeyle ilgili olarak
Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven; buyurun.
(DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Grubum ve şahsım adına, hepinizi sevgi
ve saygıyla selamlıyorum. Uzun süre çalışıyoruz; ama, bu çalışmanın
bir semeresini de elde etmek lazım. 1999'un son günlerinde, Türkiye'de,
Osmanlıdan kalan Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkatı değiştiren çok
geniş kapsamlı ve bir reform niteliğinde olması lazım gelen bir kanun çıkardık.
Şimdi, doksan seneye yaklaşan bir süre, bir kanunun uygulanmasından
vazgeçiyorsanız, yerine uygulayacağınız kanunun, çok daha mükemmel, çağdaş ve
Türk Milletinin ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte olması lazım; ama, bakın,
biz, öyle yapmıyoruz. Sabahlara, 4'lere, 5'lere kadar çalışıyoruz; ama, yanlış
yapıyoruz. Ne oluyor; bir süre sonra aynı kanun bir kere daha önümüze geliyor.
Sizin gayretinize, bizim ikazlarımıza, tenkitlerimize yazık oluyor. Şimdi, bu kanun da böyle. Önceden
getirdik, göznuru döktük "aman iyi olsun" dedik; şimdi, bakın,
değişiklik tekrar önümüze geldi; ama, size, daha enteresanını söyleyeyim
değerli milletvekilleri. Bugün, bugün, daha bugün "çıksın mı çıkmasın
mı" diye uzun süre tartışma konusu olan şu Elektrik Piyasası Kanunu var
ya, bundan 3 saat evvel değiştirdiniz; işte, size, Anayasa Mahkemesinin
yürütmeyi durdurma kararı!.. Peki, niye bu kadar çırpındık biz? Bizi, niye
olmayacaklarla -muhalle- uğraştırıyorsunuz demek lazım hükümete. Yani, siz, bir
kanun çıksın diye çırpınıyorsunuz, sabahlara kadar çalışıyorsunuz; ama, o
kanun, çıktığı andan bir saat sonra değil, bir saat evvel, Elektrik Piyasası
Kanununun değiştirdiğiniz maddesini, iptale doğru giderken, yürütmeyi durdurma
kararı veriyor Anayasa Mahkemesi. Şimdi, o zaman mesele şu: Şu iki yıl
içerisinde çıkardığımız kanunların üç özelliği var. 1- Çıkıyor, yanlışını siz görüyorsunuz;
daha doğrusu, uygulayıcılar görüyor, kanun tekrar değişiyor, önünüze geliyor. 2- Yanlış olduğunu söylememize rağmen
"hayır" diyorsunuz, meşruten tahliyede, afta falan olduğu gibi, iki
defa Cumhurbaşkanlarından ayrı ayrı geri dönüyor, ısrarcı oluyorsunuz; yakında,
Anayasa Mahkemesi iptal edecek. İkinci unsur kim; Cumhurbaşkanlığı Makamı;
oradan geri dönüyor kanunlar. "Anayasaya uygun değildir, şuna uygun değildir"
deniliyor, geri dönüyor. 3- Anayasa Mahkemesinden dönüyor. O zaman niye bu kadar gayret, bu kadar
çırpınma?!. Madem bir yanlış yapılacaksa, şunu önceden düzeltse de bu hükümet,
önünüze doğru dürüst bir kanun tasarısı getirse de, ondan sonra, her Allah'ın
günü de Danışma Kurulunu toplantıya çağırıp da "2'de mi toplanalım, 3'de
mi olsun, sabaha kadar mı çalışalım" diye sizin oylarınızla bir karar
alınmasa iyi olmaz mı? Çok kanun çıkarmakla övünmeyelim
arkadaşlar, doğru kanun çıkarmakla övünelim, bu milletin ihtiyacı olan
kanunları çıkarmakla övünelim. O zaman, hem siz rahat edersiniz hem biz rahat
ederiz; aslında, rahat edecek olan da millet olur. Bu nedenle, çıkaracağımız
kanunlarda, özellikle rica ediyorum, gereken ilgiyi gösterelim. Bakın, şurada, biz çalışalım dedik,
Anayasayı beraber çıkaralım dedik; ama, dün üç sayın genel başkan karar aldı.
Ne oldu; Meclis Anayasa gereği, İçtüzük gereği tatile girecek. Bakın, uzun süreden beri Parlamentoda
bulunan arkadaşlarınız bilir, hiç Parlamentonun normal tatil süresinde tatil
yaptığı görülmemiştir; ama, bu milletvekillerinin bir gayretinin sonucudur.
Yani "çok çalıştık, tatili hak ettik" demek başka, Türkiye'nin
şartları içinde bulunmak başka. Türkiye'nin bugün... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Seçmenlerimize
gideceğiz... TURHAN GÜVEN (Devamla) - Elbette,
yoruldunuz... Evet, seçim bölgesine gideceksiniz, gideceksiniz de, nasıl
gideceksiniz, o ayrı bir mesele. Ona ben karışmıyorum, o sizinle millet
arasındaki meseledir. Ona ben karışırsam yanlış yapmış olurum. MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - El ele tutup
gideceğiz. TURHAN GÜVEN (Devamla) - Gidin görün
canım; gidin görün de, bakalım ne göreceksiniz. Neylerse güzel eyler derim, ben
ona bir şey demiyorum. Onun için, evet, kül ufak olanlar var; ama, eğer
yüreğiniz yetiyorsa -bu lafı atan değerli arkadaşıma söylüyorum- gelin, üç ay
sonra seçim yapalım da, gör bakalım kim kül ufak!.. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) Teşekkür ederim. BAŞKAN - 4 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 5 inci maddeyi okutuyorum: MADDE 5. - 4483 sayılı Kanunun 7 nci
maddesinin birinci fıkrasındaki "otuz gün" ibaresi "kırkbeş
gün" olarak değiştirilmiş ve maddeye birinci fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra ikinci fıkra olarak eklenmiş ve ikinci fıkra üçüncü fıkra
olarak teselsül ettirilmiştir. "Ön inceleme süresi, yetkili merciin
ön inceleme yazılı emri veya onayı tarihinden başlar." BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Antalya Milletvekili Sayın Salih Çelen; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 730 sıra sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, 57
nci hükümet, Meclisi çok çalıştırmakla, çok fazla kanun çıkarmakla övünmekte,
çıkarılan bu kanunların reform niteliğinde olduğunu savunmakta ve kamuoyunu bu
şekilde yanıltmaktadır. Doğrusu ise, alelacele, iyi ve doğru bir şekilde
incelenmeksizin çıkarılan kanunlar birçok kez değiştirilmekte ve Yüce
Meclisimizin arzu ettiği iyileştirmeler bir türlü yapılamamakta, Yüce
Milletimiz çaresizliklere, imkânsızlıklara duçar bırakılmaktadır. İşte, daha önce reform niteliğinde olduğu
savunularak çıkarılan, Devlet Memurlarının ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanmasına İlişkin Kanun nasıl reformsa, bugün değiştirilmektedir. Hatırlarsınız,
bu hükümet daha önce bir Bankalar Kanunu çıkarmış, sonra değiştirmiş, daha
sonra bir kere daha değiştirmiştir. Aynı şekilde, bir Vergi Kanunu çıkarmış bu
hükümet, adına reform denilmiş ve ülkeden milyarlarca doların yurtdışına
çıkarılması üzerine, ekonomimizin felç olması sonucu, değiştirilmiş, kanunun
yürürlüğü ertelenmiştir. Daha sonra, bir kez daha bu Vergi Kanunu değiştirilmiş
ve milletimize, esnafımıza ekvergiler konularak, halkımız vergi yükü altında
ezilmiştir. Şimdi, aynı kanun bir kez daha değiştirilmekte ve yine birçok
ekvergiler getirilmektedir. İşte, bu kanun tasarısı da, yine onlar gibi, bu
Meclisin çıkarmış olduğu bir kanunun değiştirilmesine, 2.12.1999 tarihinde Yüce
Meclisin yapmış olduğu bir yanlışın düzeltilmesine dair bir kanun tasarısıdır. Değerli milletvekilleri, değişiklik
tasarısının 5 inci maddesinde, ön incelemenin süresine ilişkin birtakım usulî
değişiklikler yapılmaktadır. Bizim, Doğru Yol Partisi olarak bu düzenlemeye bir
itirazımız yoktur. Esas itibariyle, 2.12.1999 tarihinde, bizim, muhalefet
milletvekilleri olarak bu kürsüden ifade ettiğimiz yanlışlıkların bugün
düzeltilmesi söz konusudur. Ancak, yukarıda da ifade ettiğim gibi, keşke o
tarihte uyarılarımız dikkate alınsa ve yanlışlık yapılmasa ve bu milletin çok
değerli iki yılı heba edilmeseydi. Değerli milletvekilleri, maalesef,
hükümetimiz, bu kanunda düzenlenen izin müessesesini kötüye kullanmaktadır.
Daha bugün yaptığım konuşmada, Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımızın
kendi müsteşarı hakkında soruşturma izni vermediği için, hakkında yolsuzluk
yaptığı iddiaları bulunan müsteşar yargılanamamaktadır. Biliyorsunuz, Beyaz
Enerji soruşturması kapsamında, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının bütün
üst düzey bürokratları yolsuzluk yapmaları nedeniyle tutuklanmış olup,
yargılanmaları halen devam etmektedir. Sadece, yargılanması yapılamayan, günün
Enerji Bakanı ve Sayın Bakanın soruşturma iznini vermediği müsteşardır; bu da,
Yüce Milletimiz nezdinde soru işareti yaratmakta ve bu yolsuzluklara kimlerin
bulaştığı şüphesini uyandırmaktadır. Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz,
yolsuzluk yapan bürokratlar hakkında soruşturma yapan savcılarımız,
milletimizin kahraman öz evlatlarıdır. Devlet Güvenlik Mahkemesi Sayın
Başsavcısı Nuh Mete Yüksel her tehlikeyi göze alarak, her türlü tehdidi
göğüsleyerek görev yapmış ve büyük bir cesaretle, yolsuzluk yapanların,
hortumlayanların üzerine gitmiştir. Sayın Adalet Bakanımız, hatta Sayın
Başbakanımız yargıya müdahale ederek, Sayın Nuh Mete Yüksel'e ve Sayın Talat
Şalk'a açıkça cephe almışlar, hatta kamuoyuna onları, savcılarımızı, yargımızı
şikâyet dahi etmişlerdir. Değerli milletvekilleri, bu tür müdahaleler
demokrasimize zarar verdiği gibi, Yüce Meclise olan güveni dahi sarsmaktadır. Aynı şekilde, Bayındırlık ve İskân Bakanı
da, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının vaki talebine rağmen, müsteşarı hakkında
bir türlü soruşturma izni vermemektedir; hatta, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısının talebini Sayın Bayındırlık Bakanımız reddetmiştir. Değerli milletvekilleri, bu durumda Bakan,
hem savcı hem yargıçlık yapmakta ve maalesef, demokrasimizi yaralamaktadır. Neden, müsteşarlar hakkında yolsuzluk
iddialarının yargıya intikali engellenmektedir? Bu müsteşarlar neden
yargılanamamaktadır? Bunlar, ne zaman yargılanacaklardır? Değerli milletvekilleri, gelin,
müsteşarların da yargılanması, yolsuzlukların hepsinin yargıya intikali için
gereken düzenlemeyi yapalım. Bu tasarıya destek vermiş olmakla
birlikte, bu tür noksanlıkların giderilmesiyle, yolsuzluklar daha fazla açığa
çıkacaktır diyorum; bu düşüncelerle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Çelen. 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum: MADDE 6. - 4483 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesinin başlığı "Yetkili merciin kararları üzerine yapılacak
işlemler" olarak, birinci ve ikinci fıkraları ise aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. "Yetkili merci, verdiği ön incelemeye
geçilmemesi kararını şikâyetçiye, soruşturma izni verilmesine veya
verilmemesine ilişkin kararını ise Cumhuriyet başsavcılığına, hakkında ön
inceleme yapan memur veya diğer kamu görevlisine ve şikâyetçiye bildirir. Memur veya diğer kamu görevlisi hakkında
soruşturma izni verilmesine ilişkin karara, Cumhuriyet başsavcılığı veya
şikâyetçi ise soruşturma izni verilmemesine veya ön incelemeye geçilmemesine
ilişkin karara karşı, kararın kendisine tebliğinden itibaren on gün içerisinde
kararı veren yetkili mercie itiraz edebilir. İtiraz vukuunda yetkili merci,
kararı, itirazı ve dosyayı ilgili idarî yargı merciine gönderir." BAŞKAN - 6 ncı madde üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Bingöl Milletvekili Sayın Necati Yöndar; buyurun (DYP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA NECATİ YÖNDAR (Bingöl) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bilindiği üzere, 1913 tarihli Memurin
Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat, tam 86 yıl yürürlükte kalmış, 4.12.1999
tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 4483 sayılı kanunla Memurin
Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat yürürlükten kaldırılmıştır. 4483 sayılı
Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunla bu konuda
yeni bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeyle suç yönünden kanun kapsamı
daraltılmış, süre konulmak suretiyle soruşturma süreci hızlandırılmış, idarî
yapıya uygun bazı değişiklikler yapılmıştır. 4483 sayılı kanun, eski Memurin
Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkata göre daha olumlu bir düzenleme olmakla
birlikte, kanunun hazırlanmasında ve tartışılmasında yeterli dikkat
gösterilmediği için kısa bir süre içerisinde uygulamada sorunlar doğurmuştur. Bazı memurların kanun kapsamı dışında
tutulmuş olması, kanunda kullanılan "en üst idarî amir" deyiminin
belirsiz olması, öninceleme süresinin kısa olması, birden fazla daire memurunun
birlikte suç işlemesi halinde önincelemeye kimin yetkili olacağının belirsiz
olması, itiraz dilekçesinin hangi mercie verileceğinin açıkça belirtilmemiş
olması ve benzeri hususlar, mevcut kanunun, eksik ve yetersiz yönleri olarak
uygulamada sorun doğmasına neden olmuştur. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla; ilçe belediye başkanları ve
belediye meclis üyeleri hakkında soruşturma izni verme yetkisi İçişleri
Bakanından alınarak valilere verilmekte, önincelemenin sadece hakkında
soruşturma yapılanın üstü değil, aynı zamanda, eşiti tarafından da
yapılabilmesine imkân tanınmakta, şikâyet ve ihbarların değerlendirilmesi için
süre öngörülmekte, öninceleme süresi 30 günden 45 güne uzatılmakta, ihbar ve
şikâyet dilekçelerinin işleme konulabilmesi için bazı şartlar belirlenmekte,
itiraza ilişkin yeni düzenlemeler getirilmektedir. Bu yeni düzenlemeye rağmen, kanundaki
önemli aksamalar devam edecektir. Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
çerçeve 6 ncı maddesi ile 4483 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin madde başlığı
ve anılan maddenin birinci ve ikinci fıkraları değiştirilmektedir. Maddenin birinci fıkrası, kanunun 4 ve 5
inci maddesinde yapılan değişikliğe paralel bir düzenleme getirmektedir. Mevcut
kanuna göre; izin vermeye yetkili merci, bu kanun kapsamına giren bir suç
işlediğini bizzat veya 4 üncü maddede gösterildiği şekilde öğrendiğinde
öninceleme başlatır. Burada idareye herhangi bir takdir hakkı tanınmamıştır.
Bir suç işlendiğini çeşitli şekillerde öğrenen yetkili merci ön incelemeyi
başlatmak zorundadır. Bu kanun tasarısıyla kanunun 5 ve 9 uncu maddelerinde
yapılan değişiklikle yetkili merciin bir araştırma yapması ve gerekli görürse
öninceleme başlatması öngörülmektedir. Yani, öninceleme başlatıp başlatmamak, yetkili
merciin takdirine bırakılmaktadır. Bu konuda yetkili mercie takdir hakkı
tanımanın doğru olup olmayacağı tartışmalı bir konudur. Diğer yandan, bu düzenlemeyle, cumhuriyet
savcıları, soruşturma izni istemeyecek, sadece ilgili belgeleri gönderecektir.
Cumhuriyet savcıları şikâyetçi konumunda değildir. Dolayısıyla, yetkili mercii,
önincelemeye geçilmemesi kararını cumhuriyet savcılarına bildirmeyecek, sadece
şikâyetçiye bildirecektir. Bu durumda, önincelemeye geçilmemesine ilişkin
karara cumhuriyet savcıları itiraz edemeyecektir. Bu suretle, cumhuriyet
savcıları, idarî ve yargı organları devredışı bırakılmaktadır. Önincelemeyi
başlatıp başlatmamada yargı devredışı kalmakta, bu da, yetkili merciin takdir
hakkını kötüye kullanmasına yol açmaktadır. Bu düzenlemeyle, mevcut kanunun
gerektirdiği anlayıştan uzaklaşılarak, eski Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu
Muvakkat düzenlemesine geri dönülmektedir. Kanun tasarısının çerçeve 6 ncı
maddesiyle, kanunun 9 uncu maddesinin değiştirilen birinci ve ikinci fıkralarında
yazım ve ifade yanlışlıkları da bulunmaktadır. Birinci fıkra değişikliğinde geçen
"hakkında öninceleme yapan memur" ifadesinin "hakkında
öninceleme yapılan memur" olarak düzenlenmesi gerekmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayın. NECATİ YÖNDAR (Devamla) - İkinci fıkra
değişikliğinde birinci cümlenin "soruşturma izni verilmesine ilişkin
karara karşı hakkında soruşturma izni verilen memur veya diğer kamu görevlisi,
soruşturma izni verilmemesine veya önincelemeye geçilmemesine ilişkin karara
karşı cumhuriyet başsavcılığı veya şikâyetçi, kararın kendisine tebliğinden
itibaren on gün içerisinde kararı veren yetkili mercie itiraz edebilir"
şeklinde değiştirilmesi halinde daha uygun bir ifade kullanılmış olur. Bu kanun
tasarısının da tıpkı 4483 sayılı Kanun gibi aceleyle hazırlandığı
anlaşılmaktadır. 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun yeniden ele alınarak
değerlendirilmeli, kanunun tüm eksiklikleri giderilerek, kanun metni,
uygulamada tereddüde yer vermeyecek şekilde yeniden düzenlenmelidir. Bu temenniyle, kanunun milletimize hayırlı
ve uğurlu olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yöndar. 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 7. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 8 inci maddeyi okutuyorum: MADDE 8. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Tasarının tümünü oylamadan önce, İçtüzüğün
86 ncı maddesine göre söz istemi vardır. Tasarının lehinde, Sayın Nidai Seven;
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) Sayın Seven, 2 dakika içinde toparlayın. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanunla getirilmek istenen olay, 4483 sayılı Kanunda
meydana gelen boşlukların doldurulmasıdır. Burada, her memurumuzu töhmet
altında bırakmak doğru değildir; çürük elmalar ile çürük olmayanları
birbirinden ayırt etmek gerekir. Devlet memurluğunu yapan herkesin cesaretini
kırmamak gerekir. Bu manada, bu kanunun hayırlı olmasını
diler, lehinde oy kullanacağımı belirtir, saygılar sunarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seven. Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı
olsun. İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)
- Sayın Başkan, teşekkür konuşması yapmak için söz istiyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yüce Meclisinize teşekkür
ediyoruz. Bu kanun tasarısıyla, 57 nci hükümet,
programında olduğu gibi, yolsuzluklarla mücadeledeki kararlılığını aynı hızla
devam ettirecek; ancak, devlet memurlarımızın sadece iftiraen veya onların
şevkini kıracak şekilde isimsiz, adressiz, yalan, iftiralardan korumak ve
onları daha sıkı çalıştırmak, bu soruşturmalara bir ciddiyet getirmek üzere bu
tasarı getirilmiştir ve bir yıllık uygulamada aksayan yönler düzeltilmiştir. Bu
tasarıdan sonra, yolsuzlukların üzerine de aynı süratle gidilecek. Eğer, şu
veya bu şekilde herhangi bir yolsuzluğa alet olan, bulaşan, müsamaha eden bir
kamu görevlisi var ise de, onun hakkındaki gerekli işlem bu kanun çerçevesinde
yapılacaktır. Ben, katkılarınız için hepinize teşekkür
ederim, minnet duygularımla efendim. (Alkışlar) BAŞKAN - Biz de size teşekkür ediyoruz
Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, saat 20.30'da
toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma
Saati: 19.33 DÖRDÜNCÜ
OTURUM Açılma
Saati: 20.30 BAŞKAN :
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP
ÜYELER : Melda BAYER (Ankara), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız yerden devam
edeceğiz. Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 11.- Bazı
Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/697) (S.
Sayısı : 729) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Komisyon raporu, 729 sıra sayısıyla
bastırılıp, dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Bingöl Milletvekili Sayın Necati Yöndar. Buyurun efendim. (DYP sıralarından
alkışlar) DYP GRUBU ADINA NECATİ YÖNDAR (Bingöl) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının tümü üzerinde Grubum adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz
tasarı, bir vergi istisnaları tasarısıdır. Bu tasarı Yüce Meclisimizde görüşülürken,
bir taraftan da günlük gazetelerde okuduğumuza göre, hükümet, yeni vergiler
koymak için hazırlık yapmaktadır. Devlet harcamalarının en sağlam kaynağı,
malumunuz, vergidir; ancak, en sağlam kaynak yalnızca borç faizlerine
yetmemektedir. Yıl sonuna doğru borç faizlerini dahi ödeyemez olacağız. Vergi kanunlarında değişiklik yapan
tasarılardan biri Meclisten çıkmadan diğeri hazırlanmaktadır; neden; çünkü,
hiçbir hesap diğerini tutmamaktadır. Borç takası yapılıp, çok büyük tutarda
borç takası yapıldı denilirken, aslında, devletin iflas ettiği tescillenmiştir.
Devlet, dolar cinsinden ancak yüzde 14,85 oranında faiz ödeyerek
borçlanmaktadır. Bu faiz oranıyla, ancak batık şirketler borçlanır, devlet
değil. Yabancı finans kurumları da borç vermek için aynı oranda faiz
isteyecektir. Peki, bu faiz de neyle ödenecektir; yani, yeni vergilerle. Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz
tasarının bir vergi istisnası tasarısı olduğunu konuşmamın başında
belirtmiştim. Yeni vergi alınmamasını görüşüyoruz; ama, ufukta yeni vergiler
var. Bu bir çelişki değil midir; değil; neden; çünkü, bu istisna, parası olup
da devletin sosyal güvenliğiyle yetinmeyip, kendine özel sigorta yaptırmaya
yetecek kadar parası olanlar için. Yeni vergi ise, buna parası olmayan, siftah
yapmadan dükkânını kapatan, hükümetin yarattığı kasım ve şubat depreminden
zarar gören hükümetzedeler içindir. Bireysel emeklilikten yararlanacak
olanlar, bir taraftan, devletin sosyal güvenliğini yeterli bulmayıp özel
sigorta primi ödeyebilenler, diğer taraftan da sigorta şirketleridir. Devletin
sosyal güvenlik kurumlarına olan güven ne kadar azalırsa, sigorta şirketleri o
kadar çok para kazanacaktır. Hükümet, bu şirketlere para yatırılmasını teşvik
etmektedir. Değerli milletvekilleri, günlük siftah
yapmayan, 1 liralık satış yapmayanlar dahi vergi ödemektelerse, peki, bu yeni
vergiler de neyin nesi? Kimden, hangi ölçüde, hangi güçle bu vergiler alınacak?
Beyanname üzerinden alınınca hesaplaması kolay oluyor; ama, vergi ödemek de o
kadar kolay değil. Kazanırsanız ödersiniz, kazanmazsanız nasıl ödeyeceksiniz? Krizi aşmak için fedakârlık gerek; ama,
fedakârlık, hep kayıtlı mükelleflerden isteniyor, devletten korkandan
isteniyor, yoksuldan isteniyor, küçük esnaftan isteniyor; neden zenginden
istenmiyor? Sayın Maliye Bakanına soruyorum: Yıllardır, özel tüketim vergisi
çıkarılması gerekmekte olduğu halde, neden çıkarılmıyor? Bugünkü basından okuduğumuza göre, Sayın
Başbakan, halkın, yeni vergilerden rahatsız olmadığını söylemiş. Sayın
Başbakan, hangi ülkenin halkından bahsediyor, anlayamadık; çünkü, bugünkü
basında başlıklar "vatandaşın vergi isyanı" şeklinde. Sayın Derviş
ise, yeni vergilerin yükünün çok yüksek olmadığını ve gelir elde etmek için
çalıştıklarını söylemiş. Sayın Derviş, mükellefin, zarar etmesine karşın, salt
vergi dairesine girmek ve beyanname vermek zorunda olduğu için ne kadar vergi
ödemek zorunda olduğunu hiç mi sormadı?! Değerli milletvekilleri, burada vergi
istisnaları getiren bir yasa tasarısını tartışıyoruz. Bu yasa tasarısı,
yalnızca bir sektörün desteklenmesi için hazırlanmıştır. Oysa, memlekette reel
sektör can çekişmektedir. Her gün yeni firmalar batmakta, yeni işsizler ortaya
çıkmaktadır. Ayakta duramayan, batan firmalara yeni vergiler getirilmekte;
ancak, parayla oynayan sektöre istisnalar getirilmektedir. Nerede bunun eşitlik
ilkesi, nerede bunun ödeme gücü ilkesi! Özellikle, bu tasarının 12 nci maddesi çok
önemlidir. Bu maddede, sigorta şirketlerinin kazandıkları paralar, Banka ve
Sigorta Muameleleri Vergisinden istisna edilmektedir. Yani, bu şirketler elde
ettikleri gelirler üzerinden Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi
ödemeyecekler; ama, memleketin bütün yükünü üstlenen reel sektör firmaları
kazansa da, kazanmasa da vergi ödemek zorunda bırakılıyor. Banka ve Sigorta
Muameleleri Vergisi, Katma Değer Vergisinin alternatifi olan, ancak, bankalar
ile sigorta şirketlerinin mükellef olduğu bir vergidir. Basından öğrendiğimiz
yeni vergi hazırlıklarında Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi beyannamesi
için vergiden hiç bahsedilmiyor. Katma Değer Vergisi beyannamesine yeni vergi
düşünülürken, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi beyannamesine neden
düşünülmüyor acaba?! Bu şirketlere neden bu kadar özen gösteriliyor?! Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sürekli olarak, maliyenin vergi toplamakta sıkıntılı olduğunu, vergi
toplayamadığını, bir önceki yılın tahsilatı ile bu yılın tahsilatını bir
karşılaştırdığımız zaman da, enflasyon oranında vergi tahsilatının
yapılmadığını görüyoruz. Denetim
kadrolarının boşluğundan yakınılmaktadır. Denetim elemanı nitelikli olmak
zorundadır. Herkesi denetim elemanı yapamazsınız. Nitelikli eleman da bu
ücretle çalışmak istemez. Devletin bütün gelirlerini toplayan maliyeciler geçim
sıkıntısı içinde değiller mi acaba? Maliyecilerin oturdukları sandalyeler gizli
işsizlik sandalyesi değil, harıl harıl çalışılan yerlerdir. Olaya böyle
bakılması ve maliyecinin maaşını düzeltilmesi gerekmez mi? Vergi tasarısı
görüşülürken bu konuya değinmemek mümkün değildir. Gelir Vergisi beyannamesi veren
mükelleflerden en yüksek geliri beyan eden ilk 100 mükellefin 1999 yılında
beyan ettiği vergi 170 milyon dolar iken, 2000 yılında bu rakam 103 milyon
dolara düşmüştür. Getirilen yeni vergiler, vergi gelirlerinde artma yaratmıyor,
aksine azalma yaratıyor. Getirilen her yeni vergi, firmaları biraz daha
kayıtdışına itiyor. Kayıt içinde çalışanlar da kayıt dışına çıkmaya çalışmaya
başlıyorlar. Aynı şekilde, getirilen her istisna da vergi ödeyen mükellefler
üzerinde olumsuz etki yapıyor. Bir taraftan likidite ihtiyacı için dolaylı
vergilerde artış yapılırken diğer taraftan sigorta şirketlerine istisna
getirilmesi bir taraftan da denetimin güçlendirilmemesi büyük bir çelişkidir.
Neden yeni vergi alanlarına bakılmak yerine, hep vergi ödeyenin üzerine
yükleniliyor ve neden bazı şirketler vergiden bağışık tutulmak isteniyor? Bireysel emekliliği teşvik etmek için en
önemli unsur, bireysel emeklilik şirketlerine ödenen primlerle bu şirketlerin
gelirlerinin vergiden istisna edilmesi görülmemelidir. Bu şirketler insanın
güvenini kazanamazsa, vergi teşvikleri, bu bireysel emeklilik sisteminin
oturmasını sağlayamaz. Bunun için, prim ödeyene, devletin, parasını geri
ödemesi garantisi vermesi gerekir. Mevduata olduğu gibi, o zaman da sigorta
şirketi hortumlamaları ortaya çıkar, yükü yine vergi ödeyen çeker. Herkesin aklında sürekli olarak vergi var.
Herkes kendisine vergi istisnası verilsin istiyor; bunu, gücü olanlar alıyor;
ama, gücü olmayanlar, devletin bütün yükünü çekmeye devam ediyor. Vergi kanunlarında sürekli değişiklik
yapılıyor. Artık, mükellef değil, işi vergiyle uğraşmak olanlar bile vergi
kanunlarındaki değişiklikleri izleyemez oldular. Vergi politikalarının orta ve
uzun dönemli politikalar olması gerekirken, bizim için günlük politika oldu.
Görüşmekte olduğumuz tasarının 2 nci ve 3 üncü maddeleri özür maddeleridir.
Yani, zamanında yanlış yapmışlardır şimdi düzeltmektedirler. Ücret olmayan
gelirlere ücret istisnası getirilmiş, şimdi de "bunlar zaten ücret
değilmiş, buraya girmezmiş, buradan çıkaralım" deniliyor; niye: çünkü, o
zaman aceleye gelmişti, üzerinde düşünülmemişti. Vergi kanunlarının aceleye
getirilmemesi gerekir, yangından mal kaçırır gibi vergi kanunu çıkarılmaması
lazım gelir. Değerli milletvekilleri, çoğunuz halkın
içine giriyor, halkın dertlerini dinliyorsunuz. Vergi kaçakçılarının dışında,
vergiler konusunda devletten memnun olan hiç kimse var mı; yoktur. En çok
yakınılan konu ise enflasyon muhasebesinin olmamasıdır. Enflasyonla mücadeleden
vazgeçen hükümet, yeni istisna kanunları çıkaracağına, enflasyon muhasebesini
getirse de, bazı kesimlere ayrıcalık tanımak yerine, herkese, kazandığının
vergisini ödemenin yolunu açarsa vatandaş da memnun olmuş olur. Değerli milletvekilleri, sigorta
şirketlerine destek olmak için istisnalar getirilirken, bu istisna tasarısında
kapladığı yer küçük; ama, anlamı büyük bir hükümle vergi de konulmaktadır.
Çiftçiye yapılacak doğrudan gelir desteği ödemeleriyle, alternatif ürün
ödemelerinden, tevkifat yoluyla vergi getirilmektedir. Çiftçimizin canı çıkmak
üzereyken, böyle bir vergi fırsatı da kaçırılmadan, üstelik de başka bir
sektörle ilgili olarak istisnalar getirilirken, arada, göze batmadan böyle bir
verginin getirilmesi de düşündürücüdür. Çiftçi, bu kanun tasarısı kendisiyle
ilgili olmadığı için, buraya dikkat etmeyecek, bu vergi de bu şekilde konulmuş
olacaktır. Doğrudan gelir desteği veya alternatif ürün ödemesi çiftçinin elde
ettiği bir kazanç değildir ki vergiye tabi olsun. Bu ödemeler, çiftçinin ayakta
durabilmesi ve yeni geçim kaynağı bulabilmesi için yapılan ödemedir, yani yardımdır
ve yardımdan da vergi alınmak istenmektedir. Bırakalım kazansın, kazanırsa
vergi alalım. Sigorta şirketlerine destek için istisna
getirilirken, tasarıyla, çiftçilere yapılan desteğe vergi konulması çok
ilginçtir. Böyle bir yaklaşımla hareket eden bu hükümeti çiftçiye havale
ederek, durumu sizin takdirinize bırakıyorum. Son zamanlarda, son iki üç gün içerisinde
Bakanlar Kurulunda imzaya açıldığı belirtilen, basından da takip ettiğimiz
kadarıyla, ek bir vergi getiriliyor. Bakın değerli arkadaşlarım, daha önce de
deprem vergisi adı altında çıkardığımız ve sonradan da 2002 yılı sonuna kadar
uzattığımız bir tabloyu önünüze getirmek istiyorum. Şu anda vergi dairesine bir beyanname
verdiğiniz takdirde -Gelir Vergisi beyannamesi olsun, Kurumlar Vergisi
beyannamesi olsun, muhtasar beyanname olsun, Katma Değer Vergisi beyannamesi
olsun, yalnız ve yalnız Sigorta Muamele Vergisi Hariç- eğitime katkı payı adı
altında 1 milyon lira alıyoruz, Özel İşlem Vergisi olarak da 2 milyon lira
alıyoruz. Şimdi, Bakanlar Kurulunda imzaya açılmış
olan kararnameyle bunlar iki kat artırılıyor. Belediyelere verilen beyannamelerden
alınan pay; yine, eğitime katkı payı 1 milyon, Özel İşlem Vergisi 2 milyon. Gümrük idarelerine verilen beyannamelerden
alınan pay, eğitime katkı payı 4 milyon, Özel İşlem Vergisi 8 milyon. Sosyal Sigortalar Kurumuna verilen
bildirgeden alınan pay, eğitime katkı payı 10 milyon, Özel İşlem Vergisi 20
milyon. Spor Toto, Spor Loto ve Sayısal Loto
oyunlarından alınan pay, eğitime katkı payı 20 000, Özel İşlem Vergisi 40 000. At yarışlarından alınan pay, eğitime katkı
payı 40 000, Özel İşlem Vergisi 80 000. Silah taşıma ve bulundurma vesikaları,
kara avcılığı ruhsat tezkeresi, eğitime katkı payı 30 milyon, Özel İşlem
Vergisi 60 milyon. Havayoluyla taşıma gidiş-dönüş, eğitime
katkı payı 3 milyon, Özel İşlem Vergisi 6 milyon. Borsa ve Sermaye Piyasası Kurulu
işlemlerinden, aynı şekilde, yine, ekvergi alınmaktadır. Cep telefonlarından, sabit teslim ve GSM
aboneliği için, yine, eğitime katkı payı 5 milyon ve 10 milyon da Özel İşlem Vergisi alınıyor. RTÜK tarafından, reklam gelirlerinden,
eğitime katkı payı yüzde 10, Özel İşlem Vergisi yüzde 10 alınıyor. Tapu işlemlerinden, yine, eğitime katkı
payı 5 milyon, Özel İşlem Vergisi 10 milyon alınıyor. Şimdi, yeni bir ekvergi getirdikleri zaman
da, bu ekvergiyle, bunların 2 veyahut da 3 katı tutarında ayrıca bir vergi
alınıyor. Maliye Bakanlığı uzmanlarına, biz, bunu sorduğumuz zaman da, Maliye
Bakanlığı bu tasarıyı hazırlamamıştır, Başbakanlıkta hazırlanan bir tasarıdır. Değerli arkadaşlarım, vergi, kanunla
konulur, kanunla alınır, yine, kanunla kaldırılır; bu iş, bu görev de Maliye
Bakanlığına verilmiştir; ama, bakıyoruz ki, bazı vergiler çıkarılıyor, Maliye
Bakanının bu konudan hiç haberi bile yok. Bu nedenle, bu tasarı, küçük vergi
mükelleflerine herhangi bir kazanç getirmiyor. Getirilen bütün fayda, sigorta
şirketlerinden vergi alınmaması ve istisnalar getirilmesi öngörülmektedir. Yasanın hayırlı olmasını diler, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Tasarının tümü üzerinde, şahısları adına
söz isteyen sayın üyelerin adlarını okuyorum: Sayın Aslan Polat, Sayın Murat
Akın, Sayın Kamer Genç ve Sayın Dr. Melek Denli Karaca söz isteminde
bulunmuşlardır. Sayın Aslan Polat?.. Yok. Sayın Murat Akın; buyurun. MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 729 sıra sayılı tasarının tümü üzerinde, şahsım adına
söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi, saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, tasarıyla,
oluşturulacak bireysel emeklilik sistemine iştirak edenlerin ödemiş olduğu
katkı paylarının vergi matrahlarının tespitinde belirli sınırlar dahilinde
indirim yapılabilmesi imkânı getirilmiştir. Yine, emeklilik döneminde elde
edilecek gelirlerden belli bir tutara kadar kısmın Gelir Vergisinden istisna
edildiğine dair hükümler getirilmiştir. Değerli milletvekilleri, bu belirttiğim
hususlarda, daha önce Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi Kanununda muhtelif
şekillerde düzenlemeler yapılmıştı; ancak, bu düzenlemeler, daha ziyade
"hizmet, çalışan ve işveren" esasına dayalı bir düzenlemeden
ibaretti. Böyle, gönüllü bir şekilde kişilerin bireysel emekliliğe
iştiraklerinden dolayı olan katkı paylarından Gelir ve Kurumlar Vergisi
istisnası söz konusu değildi. Değerli milletvekilleri, bireysel
emeklilik sistemi içerisinde, emeklilik sigorta şirketleri tarafından,
katılımcıların katkılarının değerlendirilmesi maksadıyla kurulacak emeklilik
yatırım fonlarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları da Kurumlar
Vergisinden istisna edilmektedir; yani, bu bireysel emeklilik sigorta
şirketleri, bireysel emekli olacak kişilerin katkı paylarını, kurum bünyesinde
nakit olarak tutabileceği gibi, bu varlığını değişik bir şekilde işletmek
suretiyle şirkete gelir, ilave kazanç yapabilecek; bunun da belirli şartlar
dahilinde vergiden istisna edildiğine dair düzenlemelerdir. Değerli milletvekilleri, 31.12.1960 kabul
tarihli 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Beşinci Bölümünde yer alan sermaye
iratlarındaki istisna kısmının düzenlendiği bölüme mükerrer 21 inci madde
şeklinde yapılan düzenlemeyle, yani, gayrimenkul sermaye iratlarındaki istisna
madde 21'den sonra, bireysel emeklilikle ilgili istisna, Gelir Vergisi
Kanununda yapılan düzenlemeyle, mükerrer 21 inci madde olarak "bireysel
emeklilik sisteminden emeklilik hakkı kazananlar -yani, kanunî süresi sonunda
hak edenler- ile bu sistemden vefat, maluliyet veya tasfiye gibi zorunlu
nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerden yüzde 25'i, Türkiye'de kâin ve
merkezi Türkiye'de bulunan diğer sigorta şirketlerinden on yıl süreyle prim
ödeyenler ile vefat, maluliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara
yapılan ödemelerin yüzde 10'u ve tek primli yıllık gelir sigortalarından
yapılan ödemeler Gelir Vergisinden müstesnadır" hükmünü ihtiva etmektedir.
Bu durum, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 9 ve 10 uncu maddelerinde
düzenlenmiş, ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde de çiftçilere
yapılan doğrudan devlet desteği ödemelerinden Gelir Vergisi stopajı yapılmaması
hükmü getirilmektedir. Değerli milletvekilleri, hakikaten,
çiftçilere doğrudan yapılan bir gelir desteği söz konusu değildir.
Çiftçilerimiz çok zor durumdadır. İleride yapılacağı belirtiliyor,
"yapılacak" deniliyor; ama, şu anda, çiftçilerimiz böyle bir gelir
desteği alıyor, bundan Gelir Vergisi istisna kılınıyor gibi, çiftçilerimiz,
ilave bir katkıyla, devlet tarafından ilave bir gelirle desteklenmiş gibi
intiba veriliyor. Halbuki, çiftçi, tarihinde ilk defa bu kadar kötü bir zaman
yaşıyor. Değerli milletvekilleri, biz, zaman zaman,
konuşmalarımızda çiftçilerin iller, ilçeler itibariyle mağdur olduğunu ifade
ediyorduk. Bakın, kendi seçim bölgemden, eski ismi Hicıp, yeni ismi Gülpınar
olan, Gülağaç İlçesine bağlı Gülpınar Belediye Başkanı bana çekmiş olduğu
faksta neler diyor: "Sayın milletvekilim, göndermiş olduğunuz Meclis
Tutanak Müdürlüğünün metnini aldık, teşekkür ederiz. Aksaray İlimizin bazı
kasaba ve köylerinde kuraklık nedeniyle çiftçilerimizin zararlarını beyan ediyorsunuz;
fakat, kasabamız da yüzde 80 dolayında tabiî afetten zarar görmüş olup, ekinler
kurumuş olup, biçer dahi işlememektedir. Beldemiz, DYP beldesi olması
dolayısıyla adı da geçmemektedir. Bundan dolayı üzüntülerimi bildiririm.
Başarılarınızın devamını diler, saygılarımı sunarım." Değerli milletvekilleri, bakın, bir
belediye başkanı feryat ediyor: Bölgemde yüzde 80 kuraklık var. Biz de,
çiftçilerimize diyoruz ki, size gelir desteği yapacağız. Gelir desteğini
aldığınız zaman, bu aldığınız para, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesine
göre, tevkifata, yani stopaja tabi değil diye burada hüküm getiriyoruz.
Halbuki, çiftçilerimiz, afet bölgesi ilan edilmesine rağmen, geçmiş
borçlarından dolayı icraî takipte. Yine, Aksaray'ın Ağaçören-Avşar Köyünden Yaşar
Öztürk diyor ki: "Bir taraftan, bize, af getirdik veya ödeme kolaylığı
getirdik, afet bölgesi ilan edildi diye Tarım İl Müdürlüğü, Valilik memurları
geliyor, tespit yapıyor; öbür taraftan da, borçlarınızı ödemediğiniz takdirde
evinize, malınıza, eşyanıza haciz gelecek diye yazılar, tebligatlar
geliyor." Değerli milletvekilleri, hakikaten, ülke
çok zor durumda. Bizim çıkardığımız kanunlar bu milletin muhatap olduğu
sıkıntılarla herhalde çelişkili ki, biz, burada, çeşitli teşvikler
getirdiğimizi ifade ediyoruz, çeşitli prim... Değerli milletvekilleri, bir vatandaş,
geçimini sağlamaktan âciz; ayda 3 milyon, 5 milyon gibi bir gelirden mahrum.
Biz, bu insana "siz, belirli bir miktar özel sigorta şirketlerine prim
ödemek suretiyle on yıl, yirmi yıl, otuz yıl sonra emekli olacaksınız"
diyoruz; ama, o adam "ben, ekmek bulamıyorum" diyor. Bakın, Oran Sitesi Gölbaşı'ya yakın. Ben
sabahları erkenden bazen Aksaray'a gidiyorum. Halk ekmek büfelerinin önündeki
kuyruğa bir bakın değerli milletvekilleri. Biz, beri taraftan diyoruz ki,
çiftçilere destek sağlayacağız. Değerli milletvekilleri, gelirini yıllık
beyannameyle beyan eden mükellefin şahıs sigorta primlerinin yanı sıra bireysel
emeklilik sistemine ödenen katkı paylarını da matrahlarından indirmelerine
imkân sağlanması, indirilecek tutarın beyan edilen gelirin yüzde 10'unu -bu
yüzde 10'a da ikinci bir sınırlama
getirilmiş; her halükârda, bu tutarın- ve asgarî ücretin yıllık tutarını
aşamayacağı ve indirim konusu yapılabilecek tutarın tespitine ilişkin oran ve
tutarları değiştirme konusunda da Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir. Şimdi, diyoruz ki, gelirini yıllık
beyannameyle beyan eden mükelleflerin, bu yıl, yılı içerisinde, içinde
bulunduğumuz dönemde Gelir ve Kurumlar Vergisi beyannameleri, bir önceki yıllara
göre negatif olarak, daha eksi, daha az bir kazanç olarak beyan edilmekte.
Yine, diyoruz ki, ödeyeceğiniz primler, asgarî ücretin bir yıllık tutarından
fazla olmayacak. Değerli milletvekilleri, eğer bir
vatandaş, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna aidat ödemiyorsa zorunlu
olarak -Bağ-Kurdur, Emekli Sandığıdır, SSK'dır- bunun dışında, ülkede çok az
insanın, boğazından, mutfağından, cebinden artırıp da bir özel emeklilik
sigorta şirketine prim ödemesi mümkündür; bu, çok azdır. Şimdi, biz, tamamen bir hayal içerisinde
hükümler ittihaz ediyoruz. Vatandaş aç, açıkta, açlıktan kan ağlıyor; diyoruz
ki, size ikinci bir emeklilik kapısı açıyoruz; siz, buraya gelin, bireysel
emeklilik adı altında kesintilerinizi, katkı paylarınızı yatırın; ileride, siz,
iki yerden, üç yerden, dört yerden emekli olacaksınız. Halbuki, vatandaş,
asgarî ücretten, hatta ve hatta sigortasız çalışmak istiyor, yeter ki bir iş bulabilsin. Şimdi, şu Meclisin gündeminde
tartıştığımız konularla, vatandaşın gündeminde olan hususlar ne kadar
çelişkili. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Akın, 1 dakika içinde
toparlayın efendim. Buyurun. MURAT AKIN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, Meclis üç gün sonra tatile girecek. Dün bir kanun çıkardık.
Çiftçiler ve Bağ-Kur mensupları, faiz, tecil faizi dahil, gecikme zammı dahil,
6 ncı ayın sonuna kadar birikmiş olan borçlarını, 12 nci ayın sonuna kadar
taksitle ödedikleri takdirde, faiz alınmadan, ödeme kolaylığı getirildiğine
dair yasa tasarısı Meclisten geçti. Soruyorum size: Bir vatandaş borcunu
ödeyememişse -zaten, tecil faizi, gecikme zammı, borcun aslını, zaman zaman, 10
misli, 20 misli aşmıştır- biz, bunların, tecil faizinde, gecikme zammında, bir
indirim getirmemişsek; bundan sonra, bu vatandaş, altı ay içerisinde nereden
para bulup da ödeyecek? Bakın, Meclisin gündeminde oluşan
kanunlarla, çıkan kanunlarla, vatandaşın gündemi ne kadar çelişkilidir diyor;
hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Akın. Sayın Kamer Genç, buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Tabiî, bir günde beş kanun, on kanun
çıkarmaya kalkarsanız, bu kanunların hiçbiri ne isabetli olur ne halkın gerçek
ihtiyacına cevap verir ne de önemli meselelere çözüm getirir. Şimdi, nedense, bu hükümet, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tam tatile gireceği bir sırada, böyle bir vahi geldi
kendisine, hemen şu şu, yirmi tane kanun geçiriyorlar... Getirdikleri bu
kanunların kime ne faydası var, kime ne getiriyor, kimden ne götürüyor; bunu
hiç inceleyen yok. Biz, tabiî, buraya çıkıp, halkın içinden gelen insanlar
olarak, bazı ciddî konulara parmak bastığımızda da, maalesef, iktidar partisi
milletvekilleri, sanki, bu memlekette her şey çok düzgün gidiyormuş da, biz, bu
kürsüde, o düzgün giden şeyleri kötü gösteriyormuşuz gibi alaylı bir şekilde
bize bakıyor; ama, halk, görüyor bunu. Vergi, bir ülkenin kalkınmasının temel
direğidir. Bir ülkede, vergi, gerçek kazanç üzerinden, hakkıyla alınırsa, o
ülkede, önemli bir sıkıntı olmaz. Tabiî, iki tane önemli şey var: Bir, vergiyi,
gerçek olarak tahsil edeceksiniz; onun yanında da harcamayı gerçek olarak
yapacaksınız. Yani, harcamalarda suiistimal olmayacak; bir de, herkes, devlete,
kazancına uygun olarak vergi verecek. Böyle bir denge kurulmazsa, o ülkede, her
türlü felaket olabilir. Bir Maliye Bakanlığımız vardı. Eskiden,
Maliye ve Hazine aynı bakanlık bünyesi içindeydi. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin seksen yıllık, doksan yıllık geçmişini incelerseniz, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde güçlü olan iktidarlar dahi, burada, masraf artırıcı herhangi
bir öneride bulundukları zaman, önce, Maliye Bakanlığından muvafakat alırlardı.
Şimdi, Maliye Bakanlığı var mıdır, yok mudur kimse hesaba katmıyor. Niye
katmıyor; çünkü, herkes, bir politik amaç peşinde, memleketin geleceği mi
gitmiş, memleket ipotek altına mı girmiş, memleket satılmış mı; onun, kimse farkında
değil. Bakın, bu hükümetin yeni gelen kurtarıcı
bakanı çok övünüyor, diyor ki: "Biz, takastan, döviz üzerinde borçlandık;
döviz üzerinden, senede yüzde 15 borçlandık." Sayın milletvekilleri, bugün, dünyanın en
gelişmiş ülkelerindeki faiz oranı libor+5'tir. Biz ne yapıyoruz; döviz üzerinde
yüzde 15. Senede yüzde 15 faiz veriyoruz. Bakın, bu hükümet, vade olarak bir,
üç ve beş yıl borçlandı ve "5 milyar dolar borçlanacağım" dedi.
Türkiye'de, tabiî, havadan para kazanan bir kesim var. Şimdi, Türkiye'de, 60
katrilyon civarında kara parayla veya faiz parasıyla servet edinmiş bir kitle,
60-70 aile var; bir de, yurtdışından gelen, 25 milyar dolar sıcak para var,
bunların da Türkiye'de işbirlikçileri var. Tabiî, hükümetin, Başbakanıyla,
bakanlarıyla hiçbir şeyden haberi olmayınca, bunlar, Türkiye'de büyük
spekülasyon yapıyorlar. Bugün, Türkiye'nin geldiği noktanın; yani, ekonomik
iflasın ve çöküntünün nedeni bu. Ne yapıyorlar; bir yandan, o 60 katrilyonu
kullanan kesim, devlet tahvillerini, devletin kâğıtlarını yükseltiyor, oradan
bir rant sağlıyor; bir yandan da, işte, o 25 milyar dolar Merkez Bankasına geliyor,
dövizi yükseltiyor, oradan bir kazanç sağlıyorlar ve bu insanlar, Türkiye'nin
kanını emiyorlar. Bakın, ben, size şunu söylüyorum, her
geçen gün, Türk Halkı için, Türk Devleti için büyük kayıptır; bunun sonunun
felaket olduğunu göreceksiniz. 3 gün sonra Meclisi tatile sokacaksınız; ama,
Türkiye, bu faiz ödemesiyle, bu vergi muafiyet ve istisnalarıyla, bunları
kaldıramaz; ben, size söyleyeyim. Gün gelecek, bu hükümet, artık diyecek ki:
"Ben, bu işin altından kalkamam." Kemal Derviş'i getirdiniz, onun
kerameti de yetmeyecek; o, Derviş kerameti de yetmeyecek; çünkü, sizinle
takışıyor. Telekomdaki yönetim kurulu üyesi Ahmet
olmuş, Mehmet olmuş... Bir bakıyorsunuz, Telekom yönetim kurulu üyeleriyle
ilgili olarak iki bakan çarpışıyor, devlet bir anda 1-2 katrilyon lira zarar
ediyor. Yahu, kim olacaksa olsun kardeşim; sen aynı kabinenin üyesi değil
misin?! Yani, Ahmet olmuş, Mehmet olmuş; niye böyle çatışıyorsunuz?! Devletin
kaybı ne oluyor?! Bunların hepsi danışıklı dövüş, hepsi, Türkiye'yi batağa
götürmek için uydurulan, kurulan tezgâhlar. Şimdi, bu memlekette, Maliye Bakanı devre
dışı bırakılırsa. Eskiden, tabiî -ben de, 1960'larda Maliye Okulu mezunuydum ve
uzun zaman, Danıştayda vergi davalarına bakan bir insandım- Maliyenin
müfettişlerinin, hesap uzmanlarının, denetim elemanlarının, Türkiye'de bir
değeri vardı. Vergi denetimine gittikleri zaman, insanlar "yahu, ben,
Maliyenin denetiminden kaçayım" diye, gerçek kazançlarını bile yüksek
gösterirlerdi; ama, tabiî, 1983'ten sonra, Özal iktidara gelince "yahu,
vergiye ne gerek var" dedi, vergi incelemelerini kaldırdı. 1985 yılında,
Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün yayınladığı bir genel vardı;
bundan sonra, kimsenin hesapları incelenmeyecek... Hayalî ihracat, aldı, başını
gitti, KİT'lerin mallarına zam yapılmadı, KİT'ler rehabilite edilmedi,
yatırımlar yapılmadı ve KİT'ler büyük bir zarara sürüklendi. O zaman,
KİT'lerden başlayarak, devletin büyük bir faiz yükü altına girmesi nedeniyle,
Maliye de, Hazine de, büyük bir yük altına girdi, iflas etti. Şimdi, bu kanun tasarısıyla, bireysel
emeklilik getiriliyor. Bireysel emeklilik sigorta şirketleri kurulacak. Yine,
buraya gelen hiçbir kanunda, esnafın, işçinin, memurun derdini çözecek, onların
geleceğine, problemlerine sağlıklı bir çözüm getirecek, onların yaşamlarına bir
kolaylık getirecek hiçbir şey yok. Büyük holdingler, yine, bireysel emeklilik
şirketlerini kuracaklar. Bu bireysel emeklilik şirketlerinde, birçok vergi
muafiyetleri, Gelir Vergisi Kanununda muafiyet, menkul sermaye iratlarında
muafiyet, Kurumlar Vergisinde muafiyet, stopajlarda muafiyetler getirilerek,
yine, o büyük holdingler, büyük gelir kaynaklarına ve kazançlara kavuşacaklar.
Sade vatandaşın yine cebine bir şey girmeyecek. O kaynaklardan sağlanan, vergi
muafiyet ve istisnalarının sağladığı kazançlar, yine, holdingleri
zenginleştirecek. Ben, holdinglere karşı değilim de... Yani, aslında, herkes,
kazandığı kazancına uygun olarak vergi verse, bu memlekette her şey, her sorun
çözülür; ama, maalesef, şimdi, herkes, -herkes demeyeyim de- birçok insan, hep
devletin sırtından kazanarak, vergi vermek istemiyor. Peki, şimdi düşünüyorum,
acaba, bu devlet iflasa gittiği zaman, bunların servetini kim koruyacak?! Yani,
önemli olan, evvela, bu memleketi ayakta tutacak birtakım oluşumları ve
garantileri sağlamaktır. Değerli milletvekilleri, biz, tabiî,
burada, çok küçük bir muhalefet partisi olarak, yani 350'ye karşı 80 kişilik
bir muhalefet partisi olarak, size tüm doğruları da söylesek, gerçekleri de
söylesek, milletin temel sorunlarını da söylesek, sizin, hiçbir şekilde
anlamanız mümkün değil; çünkü, sizin, bir iktidar grubunuz var ve bağlı
olduğunuz birtakım patronlar grubu var. Ben hayret ediyorum; yani, bu kadar
vurdumduymaz olduğu bir Meclis görülmemiştir tarihte. Burada, görüşmelere, saat
14.00'te başlıyorsunuz, 5-10 dakika bir konuşma yapılıyor gruplar adına ve bu
kanunları incelemiyorsunuz, memlekete ne getiriyor ne götürüyor, kime, hangi avantajları
sağlıyor, kimler bu memlekete kazık atmaya çalışıyor, o konuda kafanızı hiç
işletmiyorsunuz, hiç düşünmüyorsunuz. Sayın milletvekilleri, peki, siz, iktidar
partisi milletvekilleri olarak, bu memleketin temel sorunlarına, eğer,
aklınızı, kafanızı, bilginizi sarf etmezseniz, Yunanlılar mı gelip sarf
edecek?! Soruyorum size yani...Soruyorum size... Yani, dünyanın hangi
parlamentosunda, günde 8 tane değişik kanun çıkar?! Bir söyleyin... Şu Meclis
Başkanlığı... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN GÜLAY (Manisa) - Genel Kurula
gelmeyin... KAMER GENÇ (Devamla) - Gelmeyeyim değil
mi?! HASAN GÜLAY (Manisa) - Gelmeyin... KAMER GENÇ (Devamla) - Vallahi, ben,
Grubuma teklif ettim. Fazilet Partisi de terk etti, biz de terk edelim bu
Meclisi; siz, kendi kendinize çalın ve oynayın. (DYP sıralarından alkışlar, DSP
sıralarından gürültüler) Bana göre, bize düşen görev bu; ama, bizim dahi,
burada 5 dakikalık konuşma... Bakın, biraz önce, İçişleri Bakanlığının
kanunu görüşülüyordu, ben, karar yetersayısının aranılmasını istedim; Bakan,
geldi, bana yalvardı. Yani, oradan kalktı, geldi, bana yalvardı. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Allah, Allah!.. KAMER GENÇ (Devamla) - Yani, bir bakan
böyle yalvarır mı arkadaşlar?! Yalvarır mı bir bakan?! Bakın, 350
milletvekiliniz var ve gelmiyorsunuz. (DSP sıralarından "Bakan
yalvarmaz" sesi) Yahu, boş ver o tarafı; yalvarması da
önemli değil. Sizin vicdanınız rahat mıdır?! Bakın, acaba, bu ülkeyi içine
düşürdüğünüz bu sıkıntıları, sokaktaki insanın içine düştüğü açlığı, sefaleti
çözecek bir şey getiriyor musunuz?! Hep aynı kaynaklara hizmet ediyorsunuz.
Biraz önce, medya patronların yaptıkları dayatmalara, onların talimatına göre
kanun çıkardınız, şimdi de, burada, bireysel emeklilikte, büyük holdinglere
vergi muafiyeti, istisnaları için rahatlık sağlayacak tasarıyı getiriyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Genç, 1 dakikalık sürenizi
uzattım ben. KAMER GENÇ (Devamla) - Bir cümle daha söyleyeyim
canım... BAŞKAN - Benim prensibim, süreyi
uzatmıyorum, bugüne kadar uzatmadım süreyi. KAMER GENÇ (Devamla) - Böyle prensip olur
mu?! BAŞKAN - Sayın Genç, sadece size değil,
herkese aynı uygulama... KAMER GENÇ (Devamla) - O kürsüde oturanın
prensibi olur mu!.. Tamam, söz istemiyorum. BAŞKAN - Sorular kısmına geçiyoruz. Sayın Yıldırım, buyurun. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın
Başkan, delaletinizle Sayın Bakandan aşağıdaki soruları sormak istiyorum. 1- Ekonomik kriz nedeniyle bütçe açığını
kapatmak için mevcut vergi oranlarıyla KDV oranlarını artırdınız, vatandaş
ödemekte güçlük çekiyor; yani, ödeyemiyor. Bu sebeple, vergi oranlarını ve KDV
oranlarını indirmeyi düşünüyor musunuz? 2- Yine, bütçe açığını kapatmak için yeni
vergiler ihdas ediyorsunuz, vatandaşı daha zor durumda bırakıyorsunuz. Hem
devletimiz vergi toplayamıyor ve hem de vatandaş ödeyemiyor. Bu durumda, yeni
vergi ihdasından vazgeçmeyi düşünüyor musunuz? Yoksa, yeni vergiler ihdasına
devam edecek misiniz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın Akın. MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan,
aracılığınızla aşağıdaki sorularımı tevcih ediyorum: Sayın Bakanım, Gelir ve Kurumlar Vergisi
beyannameleri ile diğer bazı beyannamelerden harç alınacak. Peki, mükellefler,
tahakkuk eden vergilerini süresi içerisinde ödemede zorluk çekerken, tekrar,
harç adı altında, mükellefleri ikinci bir defa, üçüncü bir defa para ödeme
mecburiyetinde bırakmanız, acaba, tahsilatın daha düşük olmasına sebep
olmayacak mı? İkinci sorum: Bu ilave harç ve vergilerle,
bütçe açığını ne ölçüde kapatmayı düşünüyorsunuz? Üçüncü sorum: Mükelleflerin işyerlerini
kapattığı bir zamanda, ekonomik durgunluğun yaşandığı bir dönemde, acaba, hangi
ülkelerde vergi üzerine vergi alınıyor? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın
Başkanım, eğer izniniz olursa sondan başlayayım. "Beyannamelerden harç alacak
mısınız" diye bir sual var. Halen, beyannamelerden zaten harç alınmıyor,
Özel İşlem Vergisi alınıyor. Harç alma diye bir düşüncemiz söz konusu değildir;
olsa olsa, Özel İşlem Vergisi artırılabilir; ama, bugün, Yüce Komisyonun
huzurunda olan tasarıda da, böyle bir hüküm yoktur. "İlave harçlarla bütçe açığı ne
ölçüde kapatılacak" deniliyor; görüşülmekte olan tasarıda böyle bir ilave
vergi olmadığına göre, bütçe açığını ne ölçüde kapatacağı konusuna değinmeme de
-herhalde, Sayın Akın da takdir ederler- gerek yok. Sayın Sadri Yıldırım "kriz nedeniyle
KDV oranları artırıldı, KDV oranlarını düşürmeyi düşünüyor musunuz" diyorlar.
Bu görüştüğümüz tasarıda böyle, KDV'yle ilgili herhangi bir hüküm yok. Onun
için, belki, ilgili tasarı geldiğinde o konuda bilgi vermeye çalışırım. "Yeni vergiler" deniliyor. Halen
Parlamentoya sunulan tasarıda, Dış Seyahat Harcamaları Vergisinde ve vadeli
mevduatlarda, her hesap açılışında 1 000 000 gibi bir miktarlık Özel İşlem
Vergisi öngören tasarı vardır, onun dışında başka bir ilave vergi söz konusu
değildir. Arz ederim Sayın Başkan. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakanım. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. SALİH ÇELEN (Antalya) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Tasarının maddelerine geçilmesi
hususunu oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Oylamayı, elektronik cihazla yapacağım. Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşımız olursa, aynı süre
içerisinde, oylama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını, o arada
vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulasını, aynı süre
içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor ve oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının
maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir ve karar yetersayısı vardır. 1 inci maddeyi okutuyorum: BAZI VERGİ
KANUNLARINDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TASARISI MADDE 1. - 31/12/1960 tarihli ve 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun değişik 21 inci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki mükerrer 21 inci madde eklenmiştir. "Mükerrer Madde 21.- Bireysel
emeklilik sisteminden emeklilik hakkı kazananlar ile bu sistemden vefat,
maluliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerin %
25'i, Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan diğer sigorta
şirketlerinden 10 yıl süreyle prim ödeyenler ile vefat, maluliyet veya tasfiye
gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerin % 10'u ve tek primli
yıllık gelir sigortalarından yapılan ödemeler gelir vergisinden müstesnadır. İstisna edilen tutar üzerinden 94 üncü
maddenin ikinci fıkrasının 15 numaralı bendine göre tevkifat yapılmaz." BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül konuşacak. Buyurun Sayın Gül. (DYP sıralarından
alkışlar) DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Bazı Vergi
Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında, Doğru Yol
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
mevcut tasarının 1 inci maddesiyle, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun değişik
21 inci maddesinden sonra, mükerrer bir madde ilave edilmektedir. İlgili
maddeye göre, gayrimenkul sermaye iratları istisnasına bireysel emeklilikle
ilgili bir madde ilave edilmektedir. Söz konusu bu madde münderecatına göre,
ödemelerle ilgili, sigortaya yapılan ödemelerin gelir vergisinden yüzde 25
olarak istisna edilmesine ilişkin bir maddedir. Değerli milletvekilleri, Türk vergi
sisteminde istisna ve muafiyetler, iyi niyetle konulan bu maddeler, her zaman
suiistimale yol açmış ve uygulamada bazı sıkıntılara neden olmuştur. Değerli milletvekilleri, anılan tasarıyla,
bireysel emeklilikle ilgili olarak, mevcut sosyal güvenlik sistemlerine ilave
ve gönüllü olarak, ekgelir sağlamak noktasında yeni bir sistem oluşturulmaktadır.
Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve Emekli Sandığına ilave olarak,
geliştirilen bu sistem, katılımcılara ekgelir sağlamak noktasında önem arz
etmektedir ve sistem de buna göre hazırlanmıştır. Değerli milletvekilleri, bu sistem
hazırlanırken, vergi yasalarında da düzenlemelere gidilmiştir. Bu düzenlemeler
çerçevesinde, emekliler tarafından ödenecek katkı payları, vergi matrahlarından
indirilecek ve istisna ve muafiyetler tanınacaktır. Öte yandan, katılımcıların katkılarının
değerlendirilmesi noktasında; yani, katılımcılardan toplanan primlerin
değerlendirilmesi noktasında, yatırımların teşvik portföyü işlemlerinden doğan
kazançlar da, Kurumlar Vergisinden istisna olarak tanınmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
Bireysel Emeklilik Yasa Tasarısıyla tanınan diğer bir istisna ve muafiyet ise
Gelir ve Kurumlar Vergisinden, aynı şekilde teşvikler, nasıl Gelir Vergisinden
muaf ise, buna eşdeğer olarak da, Kurumlar Vergisinden, gerekli bu muafiyetler
tanınacaktır. Bu, özellikle, sistemin oluşması açısından yararlı gözükmektedir.
Burada şu hususu ifade etmek istiyorum ki,
gerek Gelir Vergisi mükellefleri, gerekse Kurumlar Vergisi mükellefleri,
gelirin tespiti, kurum kazancının tespiti noktasında fayda sağlarlar iken,
bunun yanında, hiç geliri olmayan veyahut da herhangi bir gelir grubuna tabi
olmayan mükelleflerin, bu konuda faydalanmama gibi bir durumla karşı karşıya
kalınmaktadır; bu da, sistemin açmazını oluşturan ögelerden birisidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
sistem, ülkemizde değişik zamanlarda, değişik süreçler içerisinde, değişik
zaman dilimleri içerisinde uygulanmış ve bunun, ülkemiz açısından menfî
sonuçları olduğu görülmüştür. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN- Tamamlayın lütfen... RAMAZAN GÜL (Devamla) - Örneğin, 1982 ve
1983 yıllarında, Anadolu ve Garanti bankalarının ve Anadolu ve Garanti sigorta
şirketlerinin vatandaştan toplayıp, özellikle, yurtdışında çalışan
işçilerimizin, yanlış hatırlamıyorsam, 26 mark olarak topladıkları paralar, daha
sonra, ilk zamanlarda cazip olan bu uygulamanın ve ülkemizdeki bu menfur olan
enflasyon hastalığının yapmış olduğu bu sömürmeyle ilgili olduğu bu
tırpanlamanın neticesinde alınan paralar veyahut da alınacak paralar çok gülünç
durumda kalmış ve bu uygulama, bu sistem çökmüştür ve Türk sigortacılık
hayatında da kötü bir örnek olarak uygulanmıştır. Açıklamalarıma daha sonra devam edeceğim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gül. Biz,
sizin açıklamalarınızdan sevinç duyarız. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın
Başkan, bir hususu arz edebilir miyim. BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) -
Mükerrer 21'inci maddenin ikinci paragrafında "istisna edilen tutar
üzerinden 94 üncü maddenin ikinci fıkrası" deniliyor, bu, sehven öyle yer
almış, bunun "birinci fıkra" olarak değiştirilmesini arz ediyorum. BAŞKAN - Madde üzerinde önerge yok. 1 inci maddeyi, yapılan redaksiyonla
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2.- 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanununun değişik 23 üncü maddesinin 11 numaralı bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. "11. Kanunla kurulan emekli
sandıkları ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde
belirtilen sandıklar tarafından ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim
aylıkları (506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde
belirtilen sandıklar tarafından ödenen aylıkların toplamı, en yüksek Devlet memuruna
ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye
tabi tutulur.) (Genel, katma ve özel bütçelerden ödenen bu nevi aylıklar
dahil);" BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Sayın Ramazan Gül. (DYP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Gül. Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anılan tasarının 2 maddesiyle ilgili
olarak, Doğru Yol Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım;
Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, 193 sayılı Gelir
Vergisi Kanununun 23 üncü maddesi, yine, müteferrik istisnalarla ilgili bir
maddemizdir. Değerli milletvekilleri -anılan maddeyle
ilgili olmak üzere- bu tür, kanunla kurulan, emekli sandıkları, yardım
sandıkları, malul sandıkları gibi sandıklardan ödenen paralarla ilgili olmak
üzere, bunlar, her türlü vergi, resim, harçtan müstesnadır, istisnadır ve
muafiyetleri vardır; ancak, burada, kanunda bahsedilen husus ise "ilgili
vergi yasasının kanunla belirtilmiş olan kısımlarını aşan kısmı"
denilmektedir. Yani, burada, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına eş, muadil,
emsal olarak ödenen kısımlar istisnaya tabidir, bunun haricindeki kısımlar ise
istisnaya tabi değildir; anılan kanun bunun açıklamasıyla ilgilidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, Türk vergi sisteminde -biraz evvelki konuşmamda da arz ve ifade ettiğim
gibi- istisna ve muafiyetler bizim Türk vergi sisteminin, özellikle Gelir ve
Kurumlar Vergisi sisteminin tezine aykırı bir görüştür. Şöyle ki: Bizim, Gelir
ve Kurumlar Vergisi, gerçek gelire dayanır. Gerçek gelirden kasıt, bir gelirin
elde edilmesi için sarf edilen her türlü giderler çıktıktan sonra kalan değer
vergiye tabidir. Oysa, bu istisna ve muafiyetler Gelir Vergisine konu olarak,
sistem olarak aykırılık taşımaktadır. O bakımdan, vergi sisteminde, bu istisna
ve muafiyetlerin, tekrar, bir redaksiyona veya düzenlemeye tabi tutulmasında
büyük yarar vardır, büyük fayda vardır. Değerli milletvekilleri, bugünkü Türk
vergi sisteminde, özellikle Anasol-D ve Anasol-M hükümetlerinin uygulamış
oldukları yanlış ekonomik politikalar neticesinde, Türk maliyesi, tarihinde,
ender görülen bir şekilde, vergi toplayamamaktadır; çünkü, normal kamu
maliyesinde, Türk vergi sisteminde, şimdiye kadar vergi tahsilat oranları yüzde
80'lerde iken, yüzde 90'larda iken, yüzde 105'lerde iken, maalesef, 2000
yılında, 2000 yılı bütçesinde vergi tahsilat oranları büyük bir düşüş
göstererek, yüzde 50'lere, yüzde 45'lere, yüzde 42'lere kadar düşmüştür. Bu da,
Türk ekonomisinin ne kadar sıkıntıda olduğunun açık ve ayan beyan bir
delilidir. Keza, en son almış olduğum duyumlara göre, yine, vergi tahsilat
oranları, çok açık nispette, tahakkuklara göre düşme göstermektedir. Bunun da
nedeni, Türk ekonomisinin son yıllarda nasıl bir durumda olduğudur. Şöyle ki: Değerli milletvekilleri, bugün, Türk vergi
sistemi bir piramide benzer, yani, gelir dilimleri arttıkça, vergi tabana
yayılır. Bu, şu demektir: Daha ziyade, Türk vergi sisteminde en çok vergi
ödeyen kesim, esnaf kesimidir. Esnaf kesimi, maalesef, bu uygulanan son
ekonomik programlarla ilgili olmak üzere, en kötü durumunu yaşamaktadır. Esnaf,
bugün, siftah yapamamaktadır. Esnaf, bugün, sabahleyin dükkânının kapısını
açtığında, kara kara düşünmektedir. Esnaf, bugün, Türkiye Cumhuriyeti
Devletinden hiçbir şey istememektedir, esnaf, sadece Türkiye Cumhuriyeti
Hükümetinden istikrar istemektedir, esnaf, Türkiye Cumhuriyeti Devletinden,
sadece ve sadece ülkenin birliğini, ülkenin dirliğini, ülkenin kalkınmasını
istemektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Mikrofonsuz da
yeter senin sesin, devam et! BAŞKAN - Buyurun Sayın Gül, devam edin
efendim. RAMAZAN GÜL (Devamla) - Mevcut hükümet,
maalesef, esnaflarla ilgili herhangi bir tedbir almamıştır. En son, Türkiye
Cumhuriyeti 2001 yılı bütçesinde, esnaflarla ilgili olmak üzere, Halk Bankasına
400 trilyon lira gibi bir rakam konulmuştur; oysa, otuz yıldır, elli yıldır,
altmış yıldır Türk esnafına ödenen paranın tutarı 400 trilyon liradır; bu para,
az bir paradır. Bu vesileyle, Yüce Meclisimize saygılar
sunuyorum; bu yasanın hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Teşekkür ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Sağ olun Sayın Gül. Madde üzerinde bir önerge vardır; okutup,
işleme alacağım. Sayın Başkanlığa Görüşülmekte olan 729 sıra sayılı yasa
tasarısının 2 nci maddesinin sonundaki parantez içindeki cümlenin maddeden
çıkarılmasını saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN
ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın
Başkan, çıkarılması istenen parantez içindeki hüküm, huzurlarınızdaki tasarıyla
gelmiş bir hüküm değil, esasen, 23 üncü maddede yer alan bir hükümdür; o
nedenle, katılamıyoruz. BAŞKAN - Sayın Genç, buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bireysel emeklilik yasa tasarısını çıkaralı çok yakın
bir zaman oldu. Bu bireysel emeklilikte, kim bireysel emeklilikle ilgili bir
sigorta şirketini kuracak, hangi şartlarda kuracak, belli değil; ama,
anlaşılıyor ki, birileri, buradan büyük bir rant bekleyen, önemli ekonomik güce
sahip olan güç odakları, hükümete, siz, yolumuzun üzerinde hiçbir dikenli gül
bırakmayacaksınız; yani, bize dikensiz bir gül bahçesi yaratacaksınız ki, biz,
ondan sonra, bu işe el atalım; aksi taktirde, biz, bu işe başladık mı, vatandaştan
buraya bir yönelme oldu mu, yarın öbür gün birçok insan buraya gelir, biz,
burada birtakım avantajlar sağlayamayız diyorlar. Şimdi, bireysel Emeklilik Yasası yeni
çıktı. Evvela, birileri çıksın, bu sigorta şirketlerini kursun, halka güvence
versin ve halktan da para toplasın... Şimdi, daha yeni çıkan bir kanunda
korkunç derecede vergi muafiyeti ve istisnaları getiriyorsunuz. Zaten,
yürürlükteki 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda, 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanununda emeklilik mevzuatıyla ilgili olarak yeterli muafiyet ve istisnalar
var; ama, birtakım güç odakları, burada bize özel bir şeyler getirin diyor ve
bunları getiriyorsunuz. Tabiî, zaten, kanunu, enine boyuna, çok
inceleme imkânımız yok; ya-ni, bizim de bir hafızamız var, bir dayanma gücümüz
var, 14.00'te başlıyorsunuz, 23.00'lere kadar, kaç tane kanun inceleyeceksiniz!
Ben, şahsen, kendi Grubuma teklif ediyorum -yani, beni dinliyorlarsa- biz de
çekilelim, siz, kendi kendinize çalın oynayın; ama, bunun günahı size ait
olsun; yani, burada, size, bir muhalefet vardır görüntüsünü yaratmamamız lazım;
çünkü, bu kanunların hepsi, Türk Halkının önüne konulan büyük tuzaklardır. Bakın, birçok büyük mağaza kurdurdunuz ve
esnafı ortadan sildiniz. Vergiyi zenginden almıyorsunuz, katrilyonlarca...
Yani, bütçenizi düşünün arkadaşlar, bütçenizden kaç lirasını faize ödüyorsunuz;
100 küsur katrilyon lira, o civarda anaborç ve faizini ödüyorsunuz; birisinden
bir kuruş vergi almıyorsunuz. Bu devletin bütçesinden bu kadar katrilyonlarca
lira faiz ödüyorsunuz, vatandaşın cebinden topladığınız vergilerle
katrilyonlarca lira faiz ödüyorsunuz; bir kuruş vergi almıyorsunuz değerli
milletvekilleri. Var mı; bunu alın. Şimdi, Türkiye'de, ekonomi, yıllarca,
kayıtdışı ekonomiyle beslendi; yani, Avrupa senden mal almıyor, Amerika
almıyor, çeşitli şeyler almıyor; ama, Türkiye, kendi... Yani, bir su, nasıl ki,
kendisine bir zemin bulur, yürür diye, öyle bir zeminde yürüdü Türk ekonomisi.
Ondan sonra, gelindi, dışarıdakiler baktılar ki, yahu, Allah Allah!.. Bu
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ihracatı şu kadar, ithalatı bu kadar, bir
bakıyorsunuz, Merkez Bankasında şu kadar dolar var! Ondan sonra "yok,
ille, siz, bizim her şeyimize hesap vereceksiniz" dediler. İşte, geçmişte gördünüz; Irak'taki olayda,
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kaybı 40 milyar dolarken, getiriyorlar,
Birleşmiş Milletler -âdeta, dilenciye de vermez de- 1 800 doları, sizin
zararınız bu... Yani, bunlarla, siz, hangi Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin onurunu koruyacaksınız; siz hangi milletin onurunu
koruyacaksınız?! Bir devleti, hele, Türk Halkı gibi onurlu, soylu bir halkı
yöneten yöneticilerin, bu soylu ve onurlu halkın soyuna ve onuruna yakışacak
davranışlarda bulunması lazım. Sizde keramet yok, sizde direnç yok!.. Siz
teslim olmuşsunuz birtakım çevrelere; onlar talimat veriyor size, siz
getiriyorsunuz, burada, kanun çıkarıyorsunuz sayın milletvekilleri. İçimiz kan
ağlıyor arkadaşlar, halk bitiyor... Gerçekten halkın acısını duyan, aç insanın
acısını duyan, kimin hırsızlara kanat gerdiğini bilen bir memleketteyiz. Bu
memlekette, eğer bu kadar hırsızlık olmasaydı... Dört senedir iktidardasınız,
Türkiye'yi iflasa götürdünüz. Bırakın iflası, keşke iflas olsaydı, yok ettiniz.
Bakın, Meclisi ikibuçuk ay tatile
sokacaksınız; bu ikibuçuk ay... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) - Sözümü
tamamlayayım. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Boş
verin. KAMER GENÇ (Devamla) - Yahu, zaten, size
göre her şey boş. Boş verinmiş!.. Sizin gözünüzde halk yok. Ben, bazı
arkadaşlara diyorum ki: Sayın milletvekili, bakın, biraz direnç gösterin.
"Yahu, ben sokakta gezdim, beni genel başkanım getirdi, beni milletvekili
etti; o, öl derse ölürüm, kal derse kalırım" derseniz... Bir
milletvekilliği bu zihniyetle yapılmaz. Sayın Milletvekilleri, kendimi size örnek
vereyim: Ben, Danışma Meclisi üyesiydim. Beni buraya askerler seçti; ama, ben
1982 Anayasası... O Danışma Meclisi zamanında, onlar beni seçtiler; ama, ben,
her türlü onurlu mücadeleyi yaptım ve 1983'te bağımsız milletvekili oldum; beni
veto ettiler. Bakın, 1980 yılı, 2001 yılı... Tunceli halkı beni buraya
gönderiyor. Birileri, sizi, bir tesadüfle bir yere getirebilir, milletvekili
seçebilir; ama, onurlu, asil ve soylu davranışlarla halkı düşünerek,
demokrasiyi düşünerek, insan haklarını düşünerek mücadele ederseniz, bu halk,
kimsenin hakkını yemez; ama, ben bir fırsat kolladım da geldim, tesadüfen
buraya geldim derseniz... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) - ...halkı yok
ederseniz, liderlere bağlanırsanız, memleketi yok edersiniz; ama, burada, bu
zor şartlarda, bazı şeyleri söylememiz mümkün değil... (DSP sıralarından gürültüler) MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Kaç
oyla geldin? KAMER GENÇ (Devamla) - Varsa... Genel
Başkanınız gelsin, benim karşımda aday olsun. Hepinize saygılar sunarım. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum.. KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar
yetersayısının aranılmasını istemiştim. BAŞKAN - Geçti efendim. Maddeyi oylarınıza sunuyorum... KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 2 nci
maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan,
parmaklar kalkmışken elektronik oylamaya geçilmez. BAŞKAN - Efendim, kabul etmediler; sayım
yapacağız; ihtilaf çıkmasın. KAMER GENÇ (Tunceli) - Başkanlık Divanı bu
kadar keyfî yönetilmez. BAŞKAN - Oylama için 5 dakikalık süre
vereceğim. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri 2 nci madde
kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır. 3 üncü maddeyi okutuyorum. MADDE 3.- 193 sayılı Kanunun 25 inci
maddesinin değişik 3 numaralı bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "3. Kanunla kurulan emekli sandıkları
ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde belirtilen
sandıklar tarafından, kendilerine zat aylığı bağlananlara aylıkları dışında,
kanunları veya statüleri gereğince verilen emekli, dul, yetim ve evlilik
ikramiyeleri veya iade olunan mevduatı ve sürelerini doldurmamış bulunanlarla
dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminatlar (506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununun geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklar tarafından ödenen
tazminat, yardım ve toptan ödemeler en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek
ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur. Bu
mukayesede gerek muhtelif sandıklardan gerek aynı sandıktan muhtelif zamanlarda
yapılan ikramiye, tazminat ve toptan ödemeler topluca dikkate alınır.);" BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Murat Akın; buyurun.(DYP sıralarından
alkışlar) DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 729 sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, 193 sayılı Gelir
Vergisi Kanununun altıncı bölümünün 25 inci maddesinde "Tazminat ve
Yardımlar" başlığı adı altında, halen uygulanmakta olan 3 numaralı
bendinde bir değişiklik getirilmektedir ki, bu değişiklikle, yine, bireysel
emeklilik çerçevesinde, ileride, katılımcılara ödenecek tazminat ve aylıkların,
eskiden olduğu gibi "Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından
fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur" diye, yine, bir
mukayese getirmektedir ve arada bir fark varsa, onun da ücret olarak vergiye
tabi kılınacağına dair hükmü ihtiva etmektedir. Değerli milletvekilleri, bireysel
emeklilik sigorta şirketlerine çok büyük muafiyet ve istisnalar
getirilmektedir. Bu insanlar, toplamış oldukları paraları, asgari on yıl, işte,
maluliyet, dul, yetim, buna benzer arızî nedenlerle bir hak elde etme olursa,
on yıl sonra veya değişik hallerde ise yirmibeş, otuz yıl sonra bunlara bir
aylığın ödenmesi söz konusudur; ancak, Türkiye'de, biliyorsunuz ki, hepimizce
de malum, bu sigorta şirketlerinin, yarın, bu toplamış olduğu paraları
dolandırıp kaçmayacağı ne malum! Bunlardan vergi almıyoruz, istisna kılıyoruz;
hem vatandaşın hakkını götürecek hem de almadığımız, istisna kıldığımız
vergiler gidecektir. Diyeceksiniz ki, olabilir mi?! Değerli milletvekilleri, Merkez Bankası
eski Başkanı için, şu an, devleti dolandırdı diye cumhuriyet başsavcılığınca
ilgili bakanlıktan soruşturma izni alıyorsa, Merkez Bankası gibi, devletin
veznesi olan bir bankayı; yine, esnafa kredi vermekle yükümlü olan Halk
Bankasının Genel Müdürü Yenal Ansen, bugün, yine, ilgili bakan hakkında yapılan
suçlamayla ilgili, bankayı zarara uğrattığı suçlamasıyla ilgili soruşturma
müsaadesi bekleniyorsa, soruşturma izni bekleniyorsa; yani, devletin
bankalarının dolandırıldığı bir ülkede, özel şirketin, özel sigorta şirketinin,
yarın, bu paraları alıp, bu ülkeden kaçmayacağı ve tekrar, hortumlanan bankalar
gibi, bu sigorta şirketlerinin, yarın, hazineye yük olmayacağı ne malum! Yani,
biz, hangi kanunu çıkarıyoruz, ileride hazineye nasıl yük getirecek; bunları
hiç düşünüyor muyuz?! Değerli milletvekilleri, şöyle baktığımız
zaman, bugün, bankacılık sisteminin dışborçları, Uluslararası Ödemeler Bankası
rakamlarına göre 44 milyar dolara ulaşmış; ayrıca, bankaların döviz açık
pozisyonu da 18 milyar dolar dolayında. Doların pahalanmasıyla birlikte,
bunlar, zaten yapısal olarak zayıf durumda olan bankalara, yeni ve taşıması zor
bir yük getirdi. Şimdi, bu bankaların, bu ülkeye getirmiş
olduğu yük, devlet bütçesi üzerinde 30 katrilyona yakın bir açığa sebep olduğu
ve bunun 10-12 katrilyonu sadece bu yılın bütçesinden finanse edileceği malum. Şimdi, bu ülke, bu 30 katrilyon
hortumlamanın, acaba, kaç sene sonra altından kalkabilecek?! Yarın, yirmi sene
sonra, tekrar, bir de sigorta şirketlerinin devleti dolandırması, hortumlaması
söz konusu olursa, bu milletin... Artık, bizim nesil olarak, bu ülkede
hırsızlığa mâni olamayacağız; ama, çocuklarımızı, torunlarımızı da, herhalde,
hırsız yöneticilerin içerisinde bırakmamız an meselesi olacak. Değerli milletvekilleri, bütün bu yükler,
ülkede, enflasyonun yeniden yükselmesine sebep oluyor; bankacılık sisteminde
iflaslara neden oluyor. Bütün özel sektör, ağır bir dolar borçlanmasına girmiş.
Toplam dışborç yükü... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Akın, toparlayın. MURAT AKIN (Devamla) - Durgunluk ve
işsizlik, hızla derinleşiyor. Daha, kara çarşamba öncesinde bu durgunluğun
işaretleri ortaya çıkmış ve bu hükümet tedbir almamışken, yine, ileride gelecek
kara çarşamba ve perşembelere çanak tutucu yasa tasarılarının burada kanunlaşması,
acaba, doğru mudur?! Değerli milletvekilleri, hakikaten, bu
ülkede, bataklığın devam ettiği bir dönemde, böyle, kamunun ve Hazinenin
yükümlülük altına girecek, sigorta şirketlerinin kurulmasına ve bunların katkı
payı toplamasına müsaade edilmesinin doğru olmayacağı düşüncesindeyiz; hem de
bunlara, devlet açısından, istisna, muafiyetler getirilerek, bunları tolere
etmenin de doğru olmayacağı düşüncesiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. III.-
YOKLAMA (DYP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı) TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan,
yoklama yapılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 3 üncü
maddenin oylaması sırasında, yoklama isteğiyle ayağa kalkan sayın
milletvekillerinin isimlerini tespit edeceğiz: Sayın Salih Çelen, Sayın Hacı
Filiz, Sayın Turhan Güven, Sayın Yıldırım Ulupınar, Sayın Sevgi Esen, Sayın Ali
Şevki Erek, Sayın Hakkı Töre, Sayın Ramazan Gül, Sayın Mustafa Örs, Sayın Sadri
Yıldırım, Sayın Mehmet Dönen, Sayın Murat Akın, Sayın Saffet Arıkan Bedük,
Sayın Erdoğan Sezgin, Sayın Yazıcı, Sayın Genç, Sayın Kemal Aykurt, Sayın
Necati Yöndar, Sayın Takiddin Yarayan, Sayın Cihan Paçacı, Sayın Mehmet
Yalçınkaya, Sayın Celal Adan, Sayın İlhan Aytekin, Sayın Ahmet İyimaya. HACI FİLİZ (Kırıkkale)- Sayın Başkan, 20
kişiyi geçmeyin. TURHAN GÜVEN (İçel)- Ayağı kalkmayanların
adlarını okumayın efendim. BAŞKAN - Efendim, arkadaşları tespit
ettik. Yoklama için 5 dakikalık süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız yoktur. Saat 22.20'de toplanmak üzere, birleşime
ara veriyorum. Kapanma
Saati: 22.07 BEŞİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 22.20 BAŞKAN :
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP
ÜYELER : Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum. III.- Y O K
L A M A BAŞKAN - Görüşmekte olduğumuz tasarının 3
üncü maddesinin oylaması sırasında toplantı yetersayısı için istemde bulunulmuş
ve toplantı yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi yeniden yoklama yapacağım. Yoklama için 3 dakikalık süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı yoktur; bundan sonra da bulunması, maalesef, mümkün değildir. Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 28 Haziran 2001 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyor ve iyi akşamlar diliyorum. Kapanma
Saati: 22.25 |
|