Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 68       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

126 ncı Birleşim

27 . 6 . 2001 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa  

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler ve Önergeler

1.- Bitlis Milletvekili  Yahya Çevik'in (6/1468) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/398 )

2.- Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın  (6/1524) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/399)

3.- Bazı milletvekillerinin, belirtilen sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/855)

4.- Eskişehir Milletvekili  Mehmet Mail Büyükerman'a, ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/856)

5.- Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'e, ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/857)

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

2.- Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/614) (S. Sayısı : 702)

3.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)

5.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675)

6.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)

7.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)

8.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/879) (S. Sayısı : 722)

9.- Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/879) (S. Sayısı : 681)

10.- Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/870) (S. Sayısı : 730)

11.- Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/697) (S. Sayısı : 729)

VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Güneş Taner'in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, konuşmasında, kendisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- İçel Milletvekili Turhan Güven'in, İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar Öztürk'ün, konuşmasında, DYP Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, özelleştirilen kuruluşlara ve elde edilen gelirlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/4365)

2.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, bazı belediyelere hibe edilen arazilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/4367)

3.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Eti Holdinge bağlı Elazığ Krom Tesislerinde ihalelerde usulsüzlük yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/4368)

4.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, tasarruf tedbirlerine uyulmadığı iddialarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/4412)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak beş oturum yaptı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmındaki sıralamanın ve Genel Kurulun çalışma süresinin yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından;

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/53) (S. Sayısı : 433),

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666),

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675),

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısının (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676),

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından;

Ertelendi.

Yükseköğretim Kanunu ile Yükseköğretim Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında (1/797, 2/760) (S. Sayısı : 679),

Vakıflar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/823, 2/6, 2/126, 2/144, 2/466, 2/537)      (S. Sayısı : 695),

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair (1/861) (S. Sayısı : 714),

Kanun Tasarılarının, yapılan görüşmelerinden sonra,

Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu Tasarısının (1/703, 2/372) (S. Sayısı : 721), görüşmelerinin tamamlanmasını müteakip yapılan açık oylamadan sonra;

Kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/614) (S. Sayısı : 702) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

ANAP Grup Başkanvekili ve Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, konuşması sırasında partisine sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

702 sıra sayılı kanun tasarısının maddelerine geçilmesinden önce istem üzerine yapılan her iki yoklamada da toplantı yetersayısı bulunamadığı anlaşıldığından;

27 Haziran 2001 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.07'de son verildi.

 

 

Ali Ilıksoy

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Cahit Savaş Yazıcı

 

Hüseyin Çelik

 

İstanbul

 

Van

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye


     No. : 173

II. – GELEN KÂĞITLAR

27.6.2001 ÇARŞAMBA

Tasarı

1.- Yurt Dışına Çıkışlardan Harç Alınması ve 4481 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/885) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001)

Rapor

1.- Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Raporları (1/880) (S. Sayısı : 731) (Dağıtma tarihi : 27.6.2001) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergesi

1.-İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, İstanbul-Ambarlı'da LPG dolum ve depolama tesisi kurmak için başvuruda bulunan bir firmaya ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1560) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Türkiye'ye gelen yabancı ülke heyetlerinin bazı sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmelerinin engellendiği iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4564) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001)

2.- Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun işkence olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4565) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001)

3.- Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, Afyon-Evciler İlçesi Gökçek Kasabasının dijital telefon santralı sorununa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4566) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001)

4.- Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, Afyon-Evciler İlçesi Gökçek Kasabasının doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4567) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001)

5.- Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, İstanbul'da misafirhane olarak kullanılan saray ve köşkler hakkındaki iddialara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından  yazılı soru önergesi (7/4568) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001)

6.-Afyon Milletvekili Sait Açba'nın, kapatılan FP'den Hazineye intikal eden nakit paraya ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4569) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001)

7.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, sanayi atıklarının ithaline izin verilip verilmeyeceğine ilişkin Devlet  Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi (7/4570) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001)

8.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, sanayi atıklarının Eskişehir civarında depolanacağı iddialarına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/4571) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001)

9.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, köprü ve otoyol ücretlerine yapılan zamma ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4572) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

27 Haziran 2001 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşimini açıyorum.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Sayın milletvekilleri, yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde, sayın üyelerin, oy düğmelerine basarak salonda hazır bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen üye arkadaşların, aynı süre içerisinde, yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.

Saat 14.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.09


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.37

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER: Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 3 dakikalık süre vereceğim ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair 2 adet önerge vardır; okutuyorum:

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler ve Önergeler

1.- Bitlis Milletvekili  Yahya Çevik'in (6/1468) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/398)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 643 üncü sırasında yer alan (6/1468) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

           Yahya Çevik

                       Bitlis

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

2.- Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın  (6/1524) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/399)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 697 nci sırasında yer alan (6/1524) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Abdullah Veli Seyda

                      Şırnak

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına ilişkin bir tezkeresi vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

3.- Bazı milletvekillerinin, belirtilen sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/855)

     27 Haziran 2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin, hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık Divanının 14.6.2001 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

                Ömer İzgi

Türkiye Büyük Millet Meclisi

                   Başkanı

"Bolu Milletvekili Necmi Hoşver, hastalığı nedeniyle 5.6.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Bursa Milletvekili Fahrettin Gülener, hastalığı nedeniyle 27.4.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Diyarbakır Milletvekili Abdulbaki Erdoğmuş, hastalığı nedeniyle 24.5.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 35 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail Büyükerman, hastalığı nedeniyle 4.5.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 97 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Giresun Milletvekili Hasan Akgün, hastalığı nedeniyle 22.5.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 51 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İstanbul Milletvekili Aydın Menderes, hastalığı nedeniyle 5.6.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İstanbul Milletvekili Ali Oğuz, hastalığı nedeniyle 16.5.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 16 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İzmir Milletvekili Oktay Vural, hastalığı nedeniyle 29.4.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Kahramanmaraş Milletvekili Metin Kocabaş, hastalığı nedeniyle 8.5.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Kütahya Milletvekili Ahmet Derin, hastalığı nedeniyle 1.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 65 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak, hastalığı nedeniyle 26.1.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 24 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Şırnak Milletvekili Mehmet Sait Değer, hastalığı nedeniyle 14.5.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 11 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bazı sayın milletvekillerinin ödenek ve yolluğunun verilebilmesine dair 2 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:

4.- Eskişehir Milletvekili  Mehmet Mail Büyükerman'a, ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/856)

   27 Haziran 2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail Büyükerman'a İçtüzüğün 154 üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi Başkanlık Divanının 14.6.2001 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

                Ömer İzgi

Türkiye Büyük Millet Meclisi

                   Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

5.- Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'e, ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/857)

     27 Haziran 2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'e İçtüzüğün 154 üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi Başkanlık Divanının 14.6.2001 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

                Ömer İzgi

Türkiye Büyük Millet Meclisi

                   Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

BAŞKAN - 527 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

2. – Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/614) (S. Sayısı : 702) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı; maddelerine geçilmesinin oylamasında kalmıştık.

Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANLIĞININ TEŞKİLÂT VE GÖREVLERİ

HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 19.2.1985 tarihli ve 3154 sayılı Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun değişik 8 inci maddesine aşağıdaki (f) bendi eklenmiştir.

"f) Transit Petrol Boru Hatları Dairesi Başkanlığı."

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Nevfel Şahin; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Enerji Bakanlığı Teşkilât Yasasında bir değişiklik yaparak, Transit Petrol Boru Hatları Daire Başkanlığı kuracağız. Esasında, hepimiz, devletin, bakanlıkların, kurumların hantal bir yapı teşkil ettiğini, bunları küçültmemiz gerektiğini, çağın gelişen şartlarına göre acil kararlar verilmesi gerektiğini hep söylüyoruz; ama, geldiğimiz noktaya bakarsak, yeni yeni daire başkanlıkları, yeni yeni kurullar oluşturuyoruz. Dün akşam bu kürsüden dile getirdik, Enerji Piyasası Kanununu çıkaralı üç ay oldu ve -bir ay oldu, müddet de doldu- 3 Haziran 2001'de Enerji Piyasası Kurulu üyelerini atayacaktık. IMF ve Dünya Bankasının çıkarılmasını istediği acil yasalardan olan Enerji Piyasası Kanununu çıkaralı üç ay oldu, kanun gereği, 3 Haziran 2001'de bu kurulu oluşturmamız gerekirken, hükümet ve Bakanlık, bugüne kadar görevini yerine getirmemiştir.  Şimdi, siz, bu kurulu atamadan, yeni daireler, Transit Petrol Boru Hatları Dairesi ve kurullar oluşturuyorsunuz; bu, fevkalade yanlış.

Türkiye'yi kurullar idare edemez; Türkiye'nin siyasî iradesinin başında Başbakan vardır, bakanlar vardır. Bugün, Türkiye -dün akşamki konuşmamda da söyledim- enerjiyi fevkalade pahalı kullanmaktadır. Bir vatandaşımız, bir yıl önce ve bir yıl sonraki elektrik faturasını gönderdi; bir yıl önce elektriğin kilovat/saati 39 000 lira, bugün ise 92 000 lira sayın milletvekilleri; yani, siz, elektriğin kilovat/saatine, bir yılda yüzde 300 zam yapmışsınız. Ama, bakıyoruz, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına bağlı TEAŞ, TEDAŞ ve BOTAŞ batmış durumda. Vatandaşımıza, tüketicimize, sanayicimize, dünyadaki enerji fiyatlarının 2 katı pahalı elektrik sunuyorsunuz ve hem de kurumlarınızdan BOTAŞ, TEDAŞ, TEAŞ borçlu.

Türkiye'yi böyle idare etmeniz mümkün değil. Eğer siz, mevcut üretim santrallarını verimli çalıştırmak için bir kurum oluşturmak istiyorsanız, Doğru Yol Partisi olarak biz varız.

Yine, Türkiye'de mevcut hidroelektrik potansiyelimiz ekonomik olarak 125 milyar kilovat/saat; biz, bunun, 39 000 kilovat/saatini kullanıyoruz; yani, üçte 1'ini, dörtte 1'ini... Mevcut hidroelektrik santralları; yani, Türkiye'de mevcut hidroelektrik santralların ürettiği elektriği ekonomik olarak kullanmak istiyoruz diye bir kurum oluşturuyorsanız, biz buna varız.

Linyitle çalışan termik santraların ürettiği elektrik enerjisinin fiyatı 2,5 centler civarında, hidroelektrik santrallarının ürettiği elektrik 3 sent civarında; ama, siz, geliyorsunuz, vatandaşa, sanayiciye 9-10 sente elektrik satıyorsunuz. Önce, termik kaynaklarımızı, su kaynaklarımızı, mevcut kaynaklarımızı değerlendirmek için bir kurum oluşturmaya varsanız, biz Doğru Yol Partisi olarak varız; ama, eğer siz, elektrik enerjisi piyasası kurulunu atayamıyorsanız, birileri için tekrar kurullar oluşturup, mevkiler, makamlar düşünüyorsanız, sadece transit petrol boru hatları için getirdiğiniz bu öneri yanlıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlar mısınız efendim.

Buyurun.

NEVFEL ŞAHİN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Onun için, en azından, doğalgaz boru hatlarını da buna ilave etmeniz lazım. İçerideki hatları da buna ilave etmeniz lazım.

Türkiye'yi kurullarla idare etmeye başladınız. Vatandaşımız, bu işin siyasî iradesini görmek istiyor. Bugün, Türkiye de, maalesef, bir yönetim kriziyle karşı karşıyayız; siyasî irade yok; biz, görevlerimizi kurullara devrettik. Bakü-Ceyhan petrol boru hattı beş yıl gecikti. Şimdi bir kurul oluşturularak, Bakü-Ceyhan petrol boru hattını bu kurula devrederek, gerçekten de Türkiye için önemli olan, Türk cumhuriyetleri için önemli olan böyle büyük bir projeyi, bizim, kurullara devretmemiz mümkün değildir. Devrettiğiniz kurullar kimdir derseniz; bakanlıkların müsteşar yardımcıları. Eğer, Enerji Bakanlığı, Enerji Müsteşarlığı ve Başbakan yetkisini kullanamıyorsa, bakanlık-ların müsteşar yardımcıları...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şahin.

NEVFEL ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür edeyim.

BAŞKAN - Efendim, prensip... İçtüzükteki 5 dakikayı kullandınız, ben de 1 dakika eksüre verdim, onu da kullanın.

NEVFEL ŞAHİN (Devamla) - Peki.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 3154 sayılı Kanunun 11/B maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

"Transit Petrol Boru Hatları Dairesi Başkanlığı

MADDE 11/C - Transit Petrol Boru Hatları Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır :

a) Milletlerarası transit petrol geçiş projelerinin her aşamasında hukukî, teknik, idarî ve malî konulardaki hizmetlerin gerçekleştirilmesi için hizmet satın alınmasını sağlamak,

b) Milletlerarası tahkime gidilmesi durumunda tahkim davalarının takibi ve teminat mektuplarının teminini zamanında yerine getirmek,

c) Milletlerarası transit petrol geçiş proje anlaşmaları uyarınca yatırımcıya sağlanması öngörülen tüm haklar, ruhsatlar, vizeler, izinler, sertifikalar, yetkilendirmeler, kabuller ve onaylar ile ilgili gerekli işlemleri yürütmek,

d) Milletlerarası transit petrol geçiş proje yatırımcılarının talep ettiği dokümantasyon, veri ve diğer bilgileri sağlamak,

e) Milletlerarası transit petrol geçiş proje anlaşmalarının hükümleri ile uyum sağlamak üzere gerekli hukukî düzenlemelerin yapılması için öneride bulunmak ve çalışmalar yapmak,

f) Milletlerarası transit petrol geçiş projelerinin etkin bir şekilde yürütülebilmesi için gerekli faaliyetlerde bulunmak,

g) Milletlerarası transit petrol geçiş projeleri kapsamındaki arazi kamulaştırma bedeli, teminat bedelleri ve transit geçiş ücretinin tahsili ile ilgili işlemleri yürütmek,

h) Milletlerarası transit petrol geçiş projeleri ile ilgili sigortalama işlemlerini yürütmek,

ı) Milletlerarası transit petrol geçiş projeleri ile ilgili olarak bakanlıklar nezdinde koordinasyonu sağlamak,

j) Transit Petrol Boru Hatları Kurulunca verilecek her türlü görevi yerine getirmek ve bu Kurulun sekretarya hizmetlerini yürütmek,

k) Bakanlıkça verilen benzeri görevleri yapmak."

BAŞKAN - 2 nci maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede, Transit Petrol Boru Hatları Dairesi Başkanlığının kurulması ve bu başkanlığın görevleri belirtilmektedir. Kanımca, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde -Türkiye'nin, bir petrol geçiş hattı, doğalgaz geçiş hattı, enerji koridoru olması arzulandığına göre- gerekli bir daire başkanlığıdır, yerindedir.

4 üncü maddede belirtilen, Transit Petrol Boru Hatları Kurulu kurulduğu takdirde, bu daire başkanlığına ne gerek var; onu anlamak mümkün değildir. Çünkü, görevlerine baktığımızda, kurulla daire başkanlığının görevleri birebir örtüşüyor. Sadece, birisinde diyor ki "bu çalışmaları yapar, sunar..." "daire başkanlığı uygular..." O zaman, nasıl olsa kurul var, bakana ne gerek var? Kaldı ki, her konuda bir kurul kurmak çok da doğru değil. Elektrik Piyasası Kurulunu kurduk, Transit Petrol Boru Hatları Kurulunu kuruyoruz, doğalgaz kurulunu kuracağız; yani, yarın aklınıza gelebilen tümüyle başka bir şeyde, mesela, rüzgâr enerji kurulu, sıcak su kaynakları kullanma kurulu gibi; yani, kurullar enflasyonu... O zaman, bakanlığa ne gerek var?!. Buradan akla şu geliyor: Acaba, sayın bakanlar, yapılan bu işlemlerde, son zamanlarda, aşırı suçlanınca -eskiden, yapılmayacak bir iş kurula havale ediliyordu- yaptıkları yanlışlardan dolayı bir suçlanma olduğu takdirde, bu suçlamaları da kurula mı atmak istiyorlar?!. Akla bu geliyor.

Şimdi, ben şunu söylemek istiyorum: Sayın Bakan dünkü konuşmasında -aslında yerimden cevap vermek istemiştim; fakat, yoklama olduğu için vazgeçtim- bir konuda sayın milletvekillerine "işte, cevap veriniz, soruyorum" dedi; ben de, buradan o cevabı vereyim. Sayın Bakan öyle bir konuştu ki, sanki, burada, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattına karşı olanlar varmış, bu hat eleştiriliyormuş da "bu hattın, bak, biz, ne güzel, üç denizin hikâyesinde gerçekleştirileceğini ilan ettik" diyor.

Sayın Bakan, gerçekleşirse, sağ olun, ağzınıza sağlık, teşekkür ediyoruz; bu hatta karşı olan yok. Bizim, bu hattı niye gerçekleştirmiyorsunuz, niye gecikiyorsunuz, Mavi Akım gibi gerçekleşmesi zor, pahalı, üzerinde elli tane şaibe oluşmuş projelerle, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının yapımını engellediniz diye iddiamız var; yoksa bu hatta, Doğru Yol Partisi olarak, eminim ki, Mecliste hiçbir arkadaşımız karşı değil, sonuna kadar destekçisiyiz. Bu hat, aynı zamanda, sadece sıradan bir enerji boru hattı, petrol boru hattı değil. Türkiye'yle Türk cumhuriyetlerini birbirine bağlayan bir hat; bir gönül bağı, ekonomik bir hat. Sadece, sevgi sözcükleriyle, aynı kültürden geliyoruz, aynı dili konuşuyoruz, aynı dinin etrafında gelişmişiz diye hamasi nutuklarla değil, bu ortaklığı, tarihî ortaklığı, bir de, gelin, ticarî ortaklıkla, gelin, bu tür enerji yollarını Türkiye üzerinden geçirerek ortak yararlar sağlayacağımız projelerle gerçekleştirelim diye önemli görüyoruz. Bu projelerin en başlangıcı, Doğru Yol Partisi zamanında, hatta daha önce bütün Cumhurbaşkanları ve Başbakanlar gerçekleşsin diye gayret etmiş, Genel Başkanımız Profesör Doktor Tansu Çiller'in Başbakanlığı döneminde de birçok ilgili anlaşmalar imzalanmış. Ancak, Sayın Yılmaz Başbakan olduktan sonra "Rusya'dan doğrudan Mavi Akımla gaz alacağım" diyerek bu hattın gerçekleşmesi çok gecikmiştir, yanlış olan budur. Biz, bu tür yanlışlar yapılmasın istiyoruz. Yoksa, burada hiç kimse, sizi, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattını gerçekleştirdiğiniz için eleştirmez, tam aksine, size şükranlarını ifade eder, tam aksine bütün gücüyle destekler. Burada "yanlış bilgi veriliyor, kamuoyuna doğrusunu açıklayacağım" deyip, zaten, bizim de desteklediğimiz, kamuoyunun da istediği konuları sanki farklıymış gibi ve büyük bir iş yapılıyormuş gibi sunmanın hiçbir faydası yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bizim sizden beklentimiz, bu detay projeler şu oldu, bu oldu değil, bunların bir an önce hayata geçirilmesidir. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri pek çok tavizler vermişlerdir, yeter ki bu olsun diye, bu, devlet politikası olmuştur; ama, gelin görün ki, uygulanan yanlış politikalar, Mavi Akım gibi projeler, Bulgaristan'dan alınan gaz kapasitesinin yükseltilmesi gibi çabalar, maalesef, Azerbaycan'dan, Türkmenistan'dan, Kazakistan'dan gelecek gerek doğalgazın, gerek petrolün gelmesini geciktirmiştir ve Türkiye daha pahalı enerji kullanmaya mahkûm edilmiştir. Türkmenbaşı'nın, o zamanki Sayın Enerji Bakanına söyledikleri ve son Cumhurbaşkanları toplantısında söyledikleri, bu milletin hafızalarındadır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 3154 sayılı Kanuna 29 uncu maddeden sonra gelmek üzere Beşinci Kısım Başlığı altında aşağıdaki 29/A maddesi eklenmiş ve mevcut Beşinci Kısım, Altıncı Kısım olarak değiştirilmiştir.

 "BEŞİNCİ KISIM

Transit Petrol Boru Hatları Kurulu ve

Görevleri

Transit Petrol Boru Hatları Kurulu

MADDE 29/A. - Transit Petrol Boru Hatları Kurulu; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı ile ilgili Müsteşar Yardımcısı, Dışişleri Bakanlığı ekonomik ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcısı ile Çok Taraflı Ekonomik İşler Genel Müdürü, Hazine Müsteşarlığı dış ekonomik ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcısı, Maliye Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve Transit Petrol Boru Hatları Dairesi Başkanından oluşur.

Kurulun Başkanı Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı, başkan yardımcısı ise Bakanlığın ilgili Müsteşar Yardımcısıdır.

Kurul üyelerine ayda ikiden fazla olmamak üzere her toplantı için 1000 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonunda bulunacak miktar üzerinden toplantı ücreti ödenir.

Transit petrol geçiş projelerine ilişkin anlaşmalarda tek muhatap Transit Petrol Boru Hatları Kuruludur. Kurulun toplanma, çalışma esas ve usulleri, ilgili kurumların görüşleri alınmak kaydıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir."

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Salih Çelen; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 702 sıra sayılı Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, çerçeve 3 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle "Transit Petrol Boru Hatları Kurulu" diye yeni bir kurul kurulmaktadır. Biliyorsunuz, bu Hükümet döneminde Türkiye demokrasisi kurullar demokrasisi oldu, cumhuriyetimiz de kurullar cumhuriyeti haline geldi.

Kurulacak olan kurul; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı ile ilgili Müsteşar Yardımcısı, Dışişleri Bakanlığı ekonomik ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcısı ile Çok Taraflı Ekonomik İşler Genel Müdürü, Hazine Müsteşarlığı dış ekonomik ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcısı, Maliye Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve Transit Petrol Boru Hatları Dairesi Başkanından oluşmaktadır; yani, Bakanlar Kurulu yerine, bürokratlar kurulu oluşturulmaktadır; hayırlı olsun. Ancak, bu kurulun başkanı da, tasarı gereği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının, hakkında yolsuzluk iddiaları nedeniyle soruşturma açılması için Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığından izin talebinde bulunduğu mevcut müsteşar olacaktır; iktidar ortakları, koalisyon partileri, bunu içlerine sindirebilecekler midir? Yoksa, yolsuzlukla mücadeleden anladığınız, yolsuzlukla suçlanan, yargının peşinde olduğu kişilere yeni yeni unvanlar, yeni yeni yetkiler vererek, yeni yolsuzluklara zemin mi hazırlamak istemektesiniz? Biliyorsunuz, bundan önce de, Merkez Bankasını teslim ettiğiniz Sayın Gazi Erçel yolsuzlukla suçlanıyor ve kendisi halen yargıda; siz, buna, Merkez Bankasını teslim etmiştiniz. Aynı Merkez Bankası Başkanı, geçmişte, sivribiber üreticilerinin aleyhine bir kampanya başlattı ve Türkiye'nin televizyonlarına çıkıp "sivribiber almayın" diye telkinde bulunmuştu. Biliyorsunuz, ben Antalya milletvekiliyim ve Antalya'nın Kaş'ında, Demre'sinde, Kumluca'da, Finike'de, Serik'te bizim insanımız sivribiber üretiminden geçimini temin etmektedir. Bu insanlar, sabahın 4'ünde kalkıp, akşam 20.00'ye kadar tam 16 saat çalışarak sivribiber üretimiyle ailesini geçindirmeye çalışmaktaydılar. Merkez Bankası Sayın Başkanı; yolsuzlukla suçlanan Merkez Bankası Sayın Başkanı da, bu milletin, sefalete sürüklenmesine sebebiyet vermiştir. Öyle anlaşılıyor ki, o, yapmış olduğu yolsuzluklara kılıf aramış ve bir çırpıda, bizim, sivribiber üreticimizi, maalesef, perişan etmiştir.

Şimdi, biliyorsunuz, değerli milletvekilleri, bu 57 nci cumhuriyet hükümeti yolsuzluk ve yoksullukla mücadele edecekti, programında da bu vardı; ama, oluşturduğumuz kurulların başına yolsuzlukla suçlananları getirirsek, Merkez Bankası gibi para basan kurumumuzun başına yolsuzlukla suçlanan birilerini getirirsek, Türkiye'de, maalesef, yolsuzluklar önlenmez, yolsuzlukla mücadele de yapılmaz. Nitekim, uluslararası kuruluşların tespitini söylüyorum; uluslararası denetim kuruluşları, Davos'ta yapılan bir toplantıda, Sayın Başbakanımıza demiştir ki: "57 cumhuriyet hükümeti, Türkiye'nin birinci yolsuzluk yapan hükümetidir." Aynı dönemde, yani, 1999 ve 2000'li yıllarda, Türkiye Cumhuriyeti, dünyanın en fazla yolsuzluk yapılan dördüncü ülkesi haline gelmiştir. Eğer, bu iyi bir şey olsaydı, biz, bu cumhuriyet hükümetini tebrik ederdik; ama, maalesef, yolsuzluk yaptığı için tebrik edemeyeceğiz. (DYP sıralarından alkışlar) Aslında, Sayın Başbakana düşen, derhal istifa etmekti; ama, maalesef, onu göremedik. Bunu, ben söylemiyorum; bunu, uluslararası denetim şirketleri söylüyor. (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

Şu hale göre, kimsenin yerinden laf atmasına gerek yok. Eğer, benim söylediğim yanlışsa, gelirsiniz, çıkarsanız bu kürsüye, hayır, 1999 ve 2000 senelerinde o kadar yolsuzluk yapılmadı dersiniz. Bunu da, gelirsiniz, burada deklare edersiniz, söylersiniz, biz de, sizi alkışlarız, alkışa tutarız; ama, maalesef, öyle olmamıştır.

Değerli milletvekilleri, demin söylemiştim, bu kurula, hemen hemen bütün bakanlıklardan -Dışişleri, Hazine Müsteşarlığı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Maliye, İçişleri- bir bürokrat alınmış; ancak, her nedense, konuyla doğrudan, direkt ilgili olmasına rağmen Ulaştırma Bakanlığından bir bürokrat alınmamıştır. Acaba, bunda, Telekom Yasası çerçevesinde yapılan görüşmelerde milletin hakkını savunduğu için, Sayın Ulaştırma Bakanını, dışarıdan atanan bakan veto mu etmiştir, o yüzden mi Ulaştırma Bakanlığından kimse alınmamıştır?! Bu, tarafımızdan anlaşılamamıştır.

Yine, konuyla dolaylı da olsa ilgili olan Bayındırlık ve İskân Bakanlığından bir bürokratın alınmamasında, öyle zannediyorum ki, köprü ve otoyol zamlarının etkisi vardır; maalesef, son yapılan zamlar, altından kalkılamaz boyutlara ulaşmıştır.

Değerli milletvekilleri, bize göre, böyle bir kurul kurulmasına gerek yoktur.

Ayrıca, tasarının üzerinde söz aldığım 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında, toplantı başına kurul üyelerine ödenecek ücret düzenlenmiştir. Değerli milletvekilleri, bu hükümet, memurların maaşlarını artırmak için Türkiye Büyük Millet Meclisinden iki defa yetki almış; maalesef, memurlarımızın maaşlarını artırmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim.

SALİH ÇELEN (Devamla) - Acaba, hükümetimizin durumunu düzeltmek istediği memurlar, yolsuzluk yapmış ve yargının peşinde olduğu üç beş tane müsteşar mıdır; yoksa, bizim anladığımız, Doğru Yol Partisinin anladığı şekilde öğretmenler midir, polisler midir, askerlerimiz midir, öğretim üyelerimiz midir, her şeyden önce, 170-180 milyon lira aylıkla geçimini sağlayan bizim bildiğimiz memurlar mıdır; bu, tarafımızdan anlaşılamamıştır.

Dün, burada, Esnaf Kanunu görüşülüyordu. Birçok değerli milletvekilimiz, Esnaf Kanununda demiştir ki; gelişen dünya düzeninde, globalizmde, küresel ekonomide, bu yeni dünya düzeninde, muhalefet sözcüleri, hâlâ, çiftçi, esnaf, köylü demektedir. Evet, doğrudur, biz, bunu söylüyoruz. Neden söylüyoruz; değerli milletvekilleri, hiç mi insan içine çıkmıyorsunuz, hiç mi esnafı, çiftçiyi görmüyorsunuz?! Bütün çiftçi ve esnaf kan ağlıyor. Bizim görevimiz, burada onların haklarını savunmaktır. Biz, burada, mecbur değiliz çiftçi, köylü demeye; ama, o insanlarımız açlığa, sefalete terk edildiği için, biz de, onların haklarını bu kürsüden savunmak durumundayız.

Sürem doldu; hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 3154 sayılı Kanuna aşağıdaki 29/B maddesi eklenmiştir.

"Transit Petrol Boru Hatları Kurulunun Görevleri

MADDE 29/B. - Kurulun görevleri şunlardır :

a) Milletlerarası transit petrol geçiş projelerinin zamanında ve gereği gibi yürütülebilmesi için faaliyetleri belirlemek, hukukî, teknik, idarî ve malî konularda alınacak hizmetleri tespit etmek.

b) Milletlerarası tahkim prosedürünün belirlenmesi, yatırımcılara verilecek hak, vize, izin ve benzeri konularda hukukî ve idarî uygulamaların usul ve esaslarını belirlemek.

c) Transit Petrol Boru Hatları Dairesi Başkanlığının transit petrol geçiş proje anlaşmalarına ilişkin hukukî düzenlemelerin yapılması ile ilgili tekliflerini incelemek ve karara bağlayarak Bakana sunmak.

d) Milletlerarası transit petrol geçiş projelerinin yürütülmesi ile ilgili olarak uygun görülen konularda Transit Petrol Boru Hatları Dairesi Başkanlığını görevlendirmek ve bu Daire Başkanlığı tarafından takip edilecek milletlerarası transit petrol geçiş projeleri ile ilgili diğer hususları değerlendirmeye alarak karara bağlamak.

e) Transit petrol geçişi ile ilgili milletlerarası anlaşmalardan doğan diğer görevleri yerine getirmek.

f) Bakanlık tarafından verilecek benzeri görevleri yerine getirmek."

BAŞKAN - 4 üncü madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın İlyas Yılmazyıldız görüşlerini açıklayacak.

Buyurun Sayın Yılmazyıldız. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu maddede Transit Petrol Boru Hatları Kurulunun görevleri anlatılmaktadır. Dikkatinizi -az önce konuştuğum- 2 nci maddedeki Transit Boru Hatları Dairesi Başkanlığının görevleri hakkındaki yazıya çekmek istiyorum. Sanki, bir tek kurumun görevleri zorla ikiye ayrılmış gibi. Bir tarafa bakıyorsunuz -a maddesinde- birinde diyor ki "Milletlerarası transit petrol geçiş projelerinin zamanında..." Yani, kelimeler bile aynı, ondan sonra, buradan sonra ayrılıyor; biri "belirler" diğeri "uygular" diyor. Kimin belirlediği, kimin uyguladığı da belli değil.

(e) maddesinde ise, hukukî düzenlemelerin yapılması için öneride bulunma konusu daire başkanlığına veriliyor. Bunun incelenip, bakanlığa sunulması da kurula veriliyor; yani, bazen biri öneriyor, diğeri yapıyor, bazen diğeri öneriyor, diğeri yapıyor. Halbuki, bu ikisi, bir tek daire başkanlığı altında olsaydı, eminim ki, daha verimli bir şey çıkardı.

Şimdi, şunu söylemek istiyorum: Yine, bu kurulun sekreteryasını da daire başkanlığı yapıyor. Biliyoruz ki, aşağı yukarı sekreterya her şeyi hazırlar, pişirir, gerekiyorsa görüşleri toparlar, kurul da şöyle der, böyle der, geçer gider. Burada, sanki, bu kurul, tümüyle, bu işlemler yapılırken olabilecek eleştirilerden veya bazı hatalardan bakanlığı veya ilgili bakanı sorumlu tutmamak gibi kurulmuş bir şey. Yani, faydası yok; ama, belki birilerine bir unvan sağlayacak.

Bu kurul kurma konusunu da, artık, bir düzene koymak lazım. Yani, şimdi, ben, şuna benzetiyorum bu kurulları; galiba Türkiye'de yolunda giden bir şey yok, tütün üreticisini tasfiye ettik, kurula havale ettik, tasfiye kurulu var; pancar üreticisini tasfiye için şeker kurulunu kurduk; bankaları tasfiye etmek için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunu kurduk; ama, geride, tasfiye edilen insanların ne yapacağı konusunda bir çözüm yolu yok. Siz, böyle, çiftçiyi, bankacıyı, herkesi tasfiye edecek kurulları kurarsanız, ondan sonra da, nasıl geçinecek, neyle karnını doyuracak, buna bir çözüm bulamazsanız, o noktada, işte 1,6 milyon insan Amerika Birleşik Devletlerine göçeceğim diye müracaat etmek zorunda kalır ve ondan sonra da, Amerika Devletinin, elçisi aracılığıyla "bu, planlı bir hareket midir, bizim ülkemizi Türkler mi istila etmek istiyor" diye sorularına muhatap kalırsınız. Bu, hiç sevindirici bir olay değil, son derece üzücü bir olaydır.

Gerçekten, gençliğin, milletin yarına ümidi kalmamıştır. Uyguladığınız ekonomik programlarla, çıkılacak bir nokta da yoktur.

Ben, şu kadarını söylemek istiyorum: Bakınız, daha bugün fuel oile, motorine zam gelmiş. Sürekli geliyor ve çiftçi "ben nasıl ekeceğim, biçeceğim" diye soruyor. Yani, dahası, geçen hafta sonu Erdek'teydim; 4 kişilik bir ailenin İstanbul'dan Erdek'e gelişi 100 milyon lira deniliyor. Belli bölgeler -Karadeniz örneğin- iç turizmle hayat bulan yerler. Şimdi soruyor: "Yol ücretlerinin bu kadar pahalı olduğu bir ortamda nasıl dinlenmeye gideceğiz?" Yani, dolayısıyla, her yönüyle tıkanan bir ekonomi, başarısız bir yönetim ve bunun adı da, istikrar!..

Ben şunu öneriyorum: Madem bu kadar çok kurul kurduk. Bu kurullardan sorumlu bakanların da bir işi gücü kalmadı. Bari, hiç olmazsa, şu 35 olan, 36 olan bakanlık sayısını azaltalım, 15-16'ya indirelim de, kurullar, nasıl olsa, arasıra bakanlara bilgi veriyorlar, boşu boşuna, bu bakanlıklar milletin bütçesine yük getirmesin. Belki, bu paralarla bir miktar tasarruf olur diye düşünüyorum.

Dolayısıyla, neredeyse her tasarıda kurul kurmak âdet haline gelmiş. Bu kurul kurma işinin, artık, herhalde yeni bir kurul kurularak daha dikkatli değerlendirilmesini ve ondan sonra bir neticeye bağlanmasını özellikle istirham ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli)- Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - 4 üncü maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, bu süre içerisinde, oylama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını; bu arada, vekaleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekaleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulasını, aynı süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - 4 üncü madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Kaç bakan var, 3 bakan var orada?!.

BAŞKAN - Sayın Genç, 5 bakan var.

5 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 5. - 3154 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 1. - 3154 sayılı Kanunun eki (1) sayılı cetvelin "Ana Hizmet Birimleri" bö-lümüne "6. Transit Petrol Boru Hatları Dairesi Başkanlığı" ifadesi eklenmiştir.

Ekli (I) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı cetvellerin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı bölümüne eklenmiştir."

BAŞKAN- 5 inci maddeyle ilgili söz isteyen ?..Yok.

5 inci maddeyi ekli cetvellerle...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara)- Sayın Başkan, ikinci paragraftaki "ifadesi"kelimesi "ibaresi" olacak.

BAŞKAN -  Evet, ikinci paragraftaki "dairesi başkanlığından" sonra gelen "ifadesi" kelimesinin "ibaresi" şeklinde düzeltilmesi suretiyle, redaksiyon yetkisiyle, oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarı, kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olsun.

Sayın Bakanın, sanıyorum, kısa bir teşekkür konuşması var; buyurun Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının kanunlaşmasında emeği geçen, katkıda bulunan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Ancak, biraz önce, bazı milletvekili arkadaşlar, konuşmaları esnasında, biz, bir an önce bu işin bitirilmesini istiyoruz, hatta, niye gecikti diye bu konuda cevap vermemi istediler. Açıklıkla ifade ediyorum, yanlış anlaşılmasın, bir konuyu açıklığa kavuşturabilmek için ifade ediyorum. DYP lideri Sayın Tansu Çiller, Emre Gönensay başkanlığında, bir boru hattı danışma kurulu oluşturmuş ve Bakü-Supsa boru hattının desteklenmesi için 250 milyon dolar finans desteği yapılması kararı alınmıştır. Bakü-Supsa projesi, Bakü-Ceyhan projesinin en büyük rakibidir. Eğer, projede bir gecikme varsa, bunun sebebi, bu hatalı karardır.

Ayrıca, bizim çabamız, iktidardayken, Sayın Çiller'in de desteğiyle inşaatına başlanan Supsa hattının genişletilmesi yerine petrol firmalarını Bakü-Ceyhan hattının yapımına katılmasını sağlamak ve bir an önce bu projeyi başlatmak olmuştur. Bu konuda da başarılı olduğumuzu zannediyorum.

Katkısı bulunan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, hayırlı olmasını diliyorum. (ANAP, DSP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sağ olun Sayın Bakanım.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Burada bir parti başkanı itham ediliyor. Getirin anlaşmayı görelim bakalım.

BAŞKAN - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin müzakeresine başlayacağız.

3. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin müzakeresine başlayacağız.

4. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699)  (S. Sayısı : 666)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakeresine başlayacağız.

5. – Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin müzakeresine başlayacağız.

6. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

7. – Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

8. – Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/879) (S. Sayısı : 722) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporu, 722 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Sayın Nevfel Şahin; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum; Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bundan üç ay önce, Elektrik Piyasası Kanununu, IMF'nin ve Dünya Bankasının isteği üzerine, serbest piyasa ekonomisini enerji piyasasına da getirmek üzere çıkarmıştık. Yine, buradaki maddede, 1997 yılında, 10 termik santralın ve 14 elektrik dağıtım bölgesinin işletme devir hakları ihale edilmişti. 1997 yılının aralık ayından 2001 yılının nisan ayına kadar, maalesef, hem termik santralların işletme devir hakları hem de dağıtım şebekelerinin işletme devir hakları tamamlanamadı. O zaman, hükümetin getirdiği kanun tasarısında 31 Marta kadar süre verilmişti; Yüce Meclisimiz, bu süreyi haziran ayının sonuna kadar uzattı. Şimdi, hükümetimiz ve Bakanlık yeni bir teklifle geldi, 31 Ekim 2001 tarihine kadar bunu uzatalım... Doğru, uzatalım; gerçekten de, birçok işadamımız, birçok müteşebbis bu konuda yatırım yaptı, proje yaptı, dış ilişkilerini sağladı; ama, dört yıldır, Enerji Bakanlığı ve hükümet bu meseleyi halledemedi.

Bir kere, meselenin özünde, siyasî irade eksikliği vardır, yönetim krizi vardır, Enerji Bakanlığındaki bürokratlar sorumluluktan kaçmaktadır. Evet, dört yıldır, ne termik santralların işletme devir hakkı verilebildi ne de dağıtım şebekelerinin devir hakkı verilebildi. Bugün, Türkiye, bir enerji krizinin eşiğinde. Bugün, mevcut üretim santrallarımızla 157 milyar kilovat/saat elektrik üretmemiz gerekirken, dört yıldır, hükümetimiz teknoloji yatırımları yapmadığı için, özel sektör de bu yatırımları yapamadığı ve işletme devir haklarını alamadığı için, ürettiğimiz elektrik ancak 124 milyar kilovat/saat. Bulgaristan'dan, Gürcistan'dan da 4 milyar kilovat/saate yakın elektrik alıyoruz.

Şimdi, bu kanun çıkalı iki ay oldu -Sayın Bakanımıza, biraz önce de söyledim- kanun gereği 2 Haziran 2001'de dolan Enerji Piyasası Kurulu hâlâ kurulmadı. Şimdi, siz, hükümet olarak, geliyorsunuz, Meclisi gece gündüz çalıştırıyorsunuz "IMF'nin emri, Derviş yasaları" diyorsunuz. Türkiye'de ekonomik sıkıntılar had safhaya ulaşmışken, insanlarımız, çalışanlarımız açlık sınırında yaşarken, çiftçimiz, esnafımız mağdur olmuşken, kendi kanununuzun gereğini yerine getirmiyorsunuz. Bir aydır Enerji Kurulunu oluşturmadınız ve aradan üç ay geçmesine rağmen, bu projeler için ne yapıldı? Ben inanıyorum ki, bu projeler için hiçbir işlem yapılmadı ve bugün Türkiye'nin geldiği nokta, enerjiyle uğraşan müteşebbislerimiz ortada kaldı, sahipsiz kaldı. Bir sürü projeler iptal edildi, HES projeleri iptal edildi, rüzgar projeleri iptal edildi.

Sayın Başbakanımız elinde projelerle Davos'a gitti "30 milyar dolar enerji projelerine kaynak buldum" dedi, aradan üçbuçuk yıl geçti, yabancı yatırımcı gelip yatırım yapmadı. Şimdi, Türkiye'deki enerji sektörüne yatırım yapmak isteyenler, bugünkü yönetime, bugünkü Bakanlık çalışanlarına güvenmemektedir, onun için enerji projeleri ortada kalmıştır.

Şimdi, bu süreyi verelim; RTÜK Yasası da Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderildi; tabiî esasında bu projeler ihaleye çıkarken, maalesef yasal altyapı zeminleri oluşturulmadığından dolayı, RTÜK Yasasına aykırı bir şekilde basın yayın kuruluşları da bu ihalelere girdiler, sonra firma isimlerini değiştirdiler, sonra televizyonlarını başkalarına devrettiler; netice itibariyle Bakanlık ile yargı arasında bu projeler geldi, gitti; dört yıldır geldiğimiz nokta sıfır noktası. Enerjide özelleştirmeyi Türkiye beceremedi; kendi yerli kaynaklarını kullanmada, linyitlerini kullanmada, su kaynaklarını kullanmada gerekli çalışmaları yapamadı ve biraz önce söyledim, kayıp, kaçak oranları yüzde 30'lar seviyesine ulaştı. Yani, kişi başına, brüt olarak 1 834 kilovat/saat, net tüketimimiz 1 500 kilovat/saat. Demek ki, 157 milyar kilovat/saat elektrik üretmemiz gerekirken, santralları verimli çalıştıramadığımız için 124 milyar kilovat/ saat elektrik üretiyoruz. Bunun yüzde 28'ini, yüzde 30'unu da kayıp kaçak alıp götürmekte. Enerji dağıtım şebekelerinde bu özelleştirmeyi yapamadığımızdan dolayı, enerji dağıtım şebekelerinde kayıp kaçak oranları yükselmiş ve Türkiye, ürettiği enerjiyi, dağıtım şebekelerinde yüzde 28'e varan bir kayıp kaçakla heba etmektedir.

Tabiî ki, yabancı işadamlarının Türkiye'ye gelmesi için, bu Yüce Meclis -biz de destek verdik Doğru Yol Partisi Grubu olarak- Tahkim Yasasını çıkardı. Sonra dediler ki, geriye dönük tahkim yasasını da çıkaralım, daha önce ihale edilmiş projeler de bu Tahkim Yasasından istifade etsin. Esasında, geriye dönük tahkim yasası, ihale şartlarını değiştirir. Dünyanın hiçbir yerinde geriye dönük tahkim yasası uygulaması yapılmamıştır, bu Mecliste yapılmıştır, ihale şartları da değiştirilmiştir; çünkü, dışarıdan para bulacak kişiler, o gün, libor + 3'le para bulacaklarsa, Tahkim Yasası ve geriye dönük tahkim yasasından dolayı ihale şartları değişmiş, daha avantajlı hale gelmişlerdir.

Biz, bunların hepsini yaptık; Türkiye'nin her yıl enerji yatırımlarını tamamlaması için 4-5 milyar dolara ihtiyacı var. Yabancı sermayenin gelmesi lazım. Türkiye'deki işadamlarının enerji sektörüne yatırım yapması lazım; ama, geldiğimiz nokta, Türkiye'de, enerji projelerine el atmış, enerji sektörüne el atmış bütün işadamları, şu anda çok pişman, sahipsiz kaldılar, rüzgâr enerjisinde projeleri iptal edildi, HES'ler iptal edildi, Hazine garantisi veriliyordu, verilmiyordu; geldiğimiz nokta büyük bir karmaşa içerisinde. Enerji projeleri, enerji sektörü, kararlı bir yönetim olmadığı için, kuvvetli  bir irade olmadığı için, maalesef, bu noktaya geldi. İnşallah, yeni Bakanımız bu iradeyi oluşturur. Gerçekten de Türkiye'nin her yıl 4-5 milyar dolar enerji yatırımı yapması lazım.

Enerji projelerinin hedeflerine bakarsak, bütün dünyada, özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde ve Amerika'da, doğalgazdan elektrik enerjisi üretme oranlarını, 2010 yıllarında yüzde 30-35'ler seviyesinde tutmak olarak gözüküyor. Türkiye'nin hedeflerine baktığımızda ise, doğalgazdan elektrik enerjisi kullanma yüzde 55-60'lar oranına çıkıyor. Gerçekten de, tek enerji kaynağına bağlı olmamız fevkalade yanlıştır. Hem enerji olarak sadece doğalgaza bağlıyız hem de ülke olarak yabancı bir devlete bağlıyız. İşte, hepinizin bildiği gibi, Bulgaristan üzerinden gelen 8 milyar metreküplük doğalgaz boru hattını 14 milyar metreküpe çıkarıyoruz ve bugün Türkiye'nin kullandığı doğalgaz 14 milyar metreküp civarında. Eğer Mavi Akım Projesi gerçekleşirse, onu da buna kattığınızda, Türkiye'nin yıllık kullanacağı 30 milyar metreküp doğalgaz, sadece bir ülkeye bağımlı. Bu, bence fevkalade hatalıdır. Türkiye, iç kaynaklarını harekete geçirmelidir; su kaynaklarını, hidrolik enerjiyi yeterince kullanmalıdır. Biraz önce söyledim, Türkiye'nin ekonomik olarak, yıllık 125 milyar kilovat/saat elektrik enerjisi üretecek su kaynakları vardır; ama, biz hâlâ 35 milyar kilovat/saatlerdeyiz, zaman zaman 39 milyar kilovat/saatlere çıkıyoruz. Yine, linyit ve taşkömüründen yıllık 120 milyar kilovat/saat elektrik enerjisi üretecek kapasitesi vardır; ama, biz hâlâ 40 milyar kilovat/saat seviyelerindeyiz. Türkiye'nin, önce, yerli kaynaklarını değerlendirmesi lazım; enerji meselesini, enerji sorununu çözmesi lazım.

İnşallah, bu süre uzatılacak; ama, bu süre sonunda da bu projelerin dışkaynak bulacağı konusunda umutlar sönmüştür. Zaten, bugüne kadar işadamları, dört yıldır, dışarıdan kaynak bulsalardı, burada, yönetim kriziyle karşı karşıya kalmasalardı, bu kaynaklar bulunup, bu projeler tamamlanırdı, yarım kalmazdı; ama, bakın, şu kadarını söyleyeyim: Hepinizin bildiği -basın yayın organlarında da bu gündeme geldi- bu projelerde KDV var mı yok mu; Enerji Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı arasında bir ihtilaf söz konusudur.

Şimdi, siz, bir araba kiralıyorsunuz. Netice itibariyle, kiraladığınız arabaya, bir taksiye binerseniz, KDV ödüyorsunuz, yirmibeş yıllığına, üretim santrallarını, elektrik dağıtım şebekelerini işletme haklarını devrediyorsunuz; ama, sözleşmelerde KDV var mı yok mu, belli değil. Gerçekten de ihale altyapısı oluşturulurken sağlıklı oluşturulmadığından dolayı, geldiğimiz nokta, bugün, budur.

Doğru Yol Partisi Grubu adına konuştuğum için, evet, bu süre uzatılsın; ama, bugüne kadar ne yapıldı? Bürokratların, ilgililerin bunun hesabını vermesi lazım. Dört yıldır, bu projeler sürüncemede ve üç ay uzatmışız, geldiğimiz noktada hiçbir şey yok; bundan sonra, dört ay daha uzatılacak. İnşallah, bu işin sonunda bu projeler tamamlanır, dışkaynakları bulunur, sağlıklı bir şekilde, yasalara uygun bir şekilde, RTÜK Yasasına uygun bir şekilde, hem dağıtım şebekelerinin işletme hakları hem de üretim santrallarının işletme hakları devredilir. Buradan elde edilecek 4 milyar dolar var. Eğer, dört yıl önce, üç yıl önce, Enerji Bakanlığı,  4 milyar dolarlık bu kaynağı elinde bulundurmuş olsaydı, kendi üretim santrallarını teknolojik olarak iyileştirecekti; randımanlı bir şekilde kullanılacaktı; ama, dört yıldır, hep beraber, başta hükümetimiz ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı olmak üzere, bu 4 milyar doları bekliyoruz. İnşallah, bu 4 milyar dolar gelir; ama, şahsen benim umudum yok. Bunu, daha fazla uzatarak, bu projelerin tamamlanacağına, bu dış kaynağın bulunacağına ben inanmıyorum; inşallah bulunur.

Hepinizi, Doğru Yol Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Şahin.

Şahsı adına, Sayın Aslan Polat?.. Yok.

Sayın Kamer Genç, buyurun.

Süreniz 10 dakika Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bazı medya patronlarının, aldıkları, yasalara aykırı olarak kendilerine verilen enerji ihalelerindeki kanunî engellerin atlatılması konusunda RTÜK Kanunuyla kendilerine getirilen kolaylık Cumhurbaşkanımızca veto edilince, medya patronları yine ağır bastı, bu defa -30 Haziran bu mukavelelerin son imzalama tarihi idi; RTÜK Kanunu ertelenince, bugün, tabiî- medya patronlarının güdümündeki sayın hükümetimiz bunlardan gelen dayatmaya dayanmadı ve bunu 31 Ekime kadar erteliyor. 31 Ekimin anlamı şudur: Cumhurbaşkanımızın veto ettiği RTÜK Kanununu, hükümetimiz, ekim ayında bu Meclis toplanınca, hemen getirecek, Sayın Cumhurbaşkanımızın 16 - 17 sayfalık ret gerekçelerini de bir tarafa bırakacak, virgülüne dokunmadan bu kanunu tekrar çıkaracak. Getirilen bu 31 Ekime kadar uzatma meselesi, onun ifadesidir.

Değerli milletvekilleri, bu arada, bir iki konudan bahsetmek istiyorum. Bazı televizyonlarda bu geyik muhabbetini yapan bazı gazete yazarları, orada kendi kendilerine konuşuyorlar: "Efendim, Mecliste muhalefet yok..." Muhalefetin ne olduğunu bunlar acaba biliyorlar mı?! Şimdi, muhalefet şu: Son İçtüzük değişikliğiyle, bir kanun üzerinde, muhalefet partisinin 20 dakika konuşma hakkı vardır ve madde üzerinde de 5 dakika konuşma hakkı vardır. Doğru Yol Partisi olarak, Mecliste şu anda tek muhalefet partisi kaldık; öteki arkadaşlarımızın partileri Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılınca "Meclise Anayasa değişikliği gelinceye kadar girmiyoruz" diyerek ayrıldılar. Peki, biz ne yapabiliriz ki; ancak, gelen herhangi bir kanun tasarısının tümü üzerinde grup adına 20 dakika konuşacağız, madde üzerinde de 5 dakika konuşacağız. Yapılan İçtüzük değişikliğiyle de milletvekilinin konuşma hakkını kaldırdılar; yani, bir grubun içinde olmazsanız veyahut da bir grup içinde de olsanız, grup size söz vermedi mi konuşamazsınız zaten. Böyle bir gerçek durum varken, hâlâ, Türkiye'nin gerçeklerinden habersiz, Meclisi ille kötülemeye çalışan birtakım zihniyetler çıkıyor "Mecliste muhalefet yok..." Ne istiyorlar yani?.. Muhalefetin yaptığı, meşru zeminlerde mücadele etmek. O da nedir; işte, çıkıyoruz, önerge veriyoruz, tümü üzerinde konuşuyoruz... Muhalefet böyle yapılır; yoksa, herhalde burayı kavga meydanına çevirecek halimiz de yok. Herhalde, bizi böyle bir görüntü içinde görerek, Meclisi tümüyle kötülemek isteyen birtakım aklı evveller var. Bunu, kamuoyu bilsin diye söylüyorum.

Dün burada benim konuşmama cevap veren...

DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Onlar sizi tanımamışlar Kamer Bey.

KAMER GENÇ (Devamla) - Neyse... Sayın Bakan, onlar tanırlar, tanırlar da, hinliğinden tanımamazlığa verirler. Zaten, ismim bazı parti gruplarına çok korku verdiği gibi, basın patronlarına da çok korku veriyor; yani, bunu herkes de biliyor.

Dün, burada, bir konuşmamıza, ANAP Grup Başkanvekili çıktı, cevap verdi; dedi ki: "Sayın Nazlı Ilıcak hakkında, Sayın Mesut Yılmaz tazminat davası açtı, tazminat davasını kazandı..."

Şimdi, genel konuşuyorum, kimseyi kastetmiyorum.

Değerli milletvekilleri, bizim hukukumuzda, tazminat hukukunda, bir hırsıza hırsız diyemezsiniz; hırsız dediğiniz zaman, o, suç sayılır, kişilik haklarına saldırı sayılır. Dolayısıyla, özünde hırsız olabilir; ama, ona siz hırsız dediğiniz zaman, kişilik haklarına tecavüz sayılır; dolayısıyla, açtığınız zaman dava "efendim, sen, onun kişilik haklarına saldırdın" diye tazminat hükmederler; yani, bir kişinin açtığı davanın tazminatla sonuçlanması o olayın özünü etkilemez; yani, diyor ki kamu hukukunda, konuşurken kişileri aşağılamayacaksın, kişilik haklarına saldırmayacaksın. Bunları bir övünç vesilesi yaparak "biz, gittik tazminat açtık..." Tazminat, tabiî ki, herhalde, Sayın Nazlı Ilıcak burada olsaydı... Ben, Anayasa Mahkemesinin kararıyla kendisinin düşürülmesine üzüldüm gerçekten. Bu Genel Kurulda, hakikaten, Türk Milletinin menfaatına, birçok güç odaklarına karşı onurluca mücadele veriyordu; ama, ne yapacaksınız ki, burada mücadele bazı tarafları rahatsız edince, her yönüyle, insanın her hareketine dikkat etmesi lazım. Yoksa, bir yerde çelmeyi takarlar adama. Zaten, bize de elinizden gelse çelmeyi takarsınız. Zaman zaman, burada "Meclise yakışmıyorsun" diye, Meclis Başkanlık Divanındaki arkadaşlar bile "seni Genel Kurulun oyuna sunalım" dediler. Tabiî, aslında, bunları muhatap alarak konuşmak da istemiyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu kanunun getirdiği olay şu: Bu kanunu Danıştayın, bazı medya patronlarıyla ilgili olarak aleyhine verdiği kararlar ve son olarak 30 Haziranda dolan süre, o kararlar etkisiz hale getirilerek 31 Ekime kadar uzatılıyor. Biliyorsunuz, mevcut kanunumuza göre, bir kişi, bir televizyonda yüzde 10, muhtelif televizyonlarda yüzde 20 hisseye sahip olabiliyordu. Bunun üstünde olursa devlet ihalelerine katılmıyordu, borsada oynamıyordu; ama, tabiî, bazı medya grupları, patronları hilei şeriyeye başvuruyorlardı. Oradaki hissesini çocuğunun üzerinde gösteriyor, odacının üzerinde gösteriyor, şunun üzerinde gösteriyor, yasaya aykırı suç işliyorlar; ama, suç işleyen bu kişilere nasıl karşı çıkacaksınız?! Tabiî, bu kanunlarla da bu medya patronlarına bu imkânları sağladıktan sonra, artık, Türkiye'de devleti yönetmek mümkün değil, ne kadar dürüst olursanız olun, ne kadar objektif olursanız olun... Çünkü, İtalya'daki Berlusconi Hükümetinin 12-13 tane dosyası vardı; bunun 4 tane televizyon, medya grubu vardı; Berlusconi, o gücü kullanarak İtalya'da Başbakanlığı kazandı. Bizde de, biliyorsunuz, geçmişte bir medya patronu, bizim Başbakanımızı pijamayla karşıladı. Şimdi, bu medya patronuna ihaleye girme hakkını verirseniz, borsada oynama hakkını verirseniz, bunun geleceği, Türkiye için çok büyük tehlike. Bakın, geçmişte bir medya patronunun borsada oynaması dolayısıyla, kendisine ait olan bir hisse senedi fiktif olarak 715 kat artırıldı; vatandaşın cebinden trilyonlarca lira para aldı, gitti.

Değerli milletvekilleri, şimdi, siz, bir kişiye televizyon patronluğunu, gazete patronluğunu, bir veya birkaç tane televizyon patronluğunu, bir veya birkaç tane gazete patronluğunu verdiğiniz zaman, hangi başbakan, hangi hükümet ve hangi meclis bunun karşısında durur?! Bakmayın, ben çıkıp da böyle konuşuyorum; ama, şimdi, herkes diyor ki, yahu, bu adam... Zaten, benim de etrafımda çok büyük spekülasyonlar yapıyorlar, her gün birtakım tuzaklar kuruyorlar. Benim, tabiî, en büyük avantajım, Tunceli gibi bir ilin milletvekili olmam. Tabiî, Tunceli halkının kültür seviyesi çok yüksek; bir de -Türkiye'deki bütün herkesin kültür seviyesi yüksek, ama- tabiî, Tunceli'nin özel bir durumu var. Orası da dar bölge sistemi olduğu için, herkesi yüz yüze tanıyoruz. Ne kadar iftira atsalar da -maalesef, o iftiralara da maruz kalıyoruz- bu tutmaz; ama, başka yerlerde bu çok tutar. Ondan sonra, sizin inanmanızı istiyorum ki, bu kanunlar da çıktıktan sonra, bu medya patronları karşısında, Meclisin de, hükümetin de, hiçbir kurumun da ayakta durması mümkün değildir; hatta yargının da. Çünkü, iftira at, izi kalsın.

Şimdi, bakın, bu enerji ihalelerinde, mesela Zigana ile Trakya... İstanbul'da elektrik dağıtımı Doğan Grubuna verilmiş, İhlas Holdinge Bursa-Yalova verilmiş. Uzunlar Grubunun Çukurova-Kepez dağıtım ihaleleri var, Karamehmetlerin Adana'da iki tane baraj ihalesi var; bu baraj ihalelerinin hemen devreye girmesi lazım, elektrik vermesi lazım; verilmedi, süre uzatıldı; devletin trilyonlarca lira zararı var. Cep telefonlarında devletin trilyonlarca zararı var; ama, başımızdaki hükümet, ne hikmetse, hep bunlara, vatandaşın, devletin kesesinden verdikçe veriyor.

Şimdi, devlet yöneteceksek yönetelim. Eğer, devlet yönetecek gücümüz varsa, arkamızda ayıplar yoksa çıkalım... Herkesten, kanunlara göre almamız gereken vergiyi, mukavelelerin hükümlerine göre yapması gereken mükellefiyetleri yerine getirmesini isteme hakkını kullanmamız lazım. Eğer, bunları kullanamazsak ne olur; işte, Türkiye, böyle ekonomik bir iflasa gider. Bu ekonomik iflasın sonucunda da, artık, ne olacak; maalesef, o konuda hiçbir umut beslemiyorum. Keşke umutlu olsaydım da, keşke sizin hükümetiniz başarıya ulaşsa da biz haksız düşsek.

Değerli milletvekilleri, gerçekten, Türkiye, her geçen gün çok kötüye gidiyor. Biz, burada felaket tellallığı yapmak da istemiyoruz. Aslında, felaket var...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) 

BAŞKAN - Sayın Genç, 1 dakika içerisinde toparlar mısınız...

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, sayın milletvekilleri, sizden bir direnç bekliyorum. Bakın, geçen yasama yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bunun benzeri bir kanunu reddetti; yani, kendisi, medya grubu karşısında Parlamento, direncini koydu, haysiyetini koydu, bunu reddetti. Sizlerden de bunun reddini istiyorum.

Bakın, hükümetler 3-5 kişi veya 30-35 kişi; bir Başbakan, Başbakan Yardımcıları... Bunların emirlerine, talimatlarına karşı gelmeyebilirler; ama, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bunların karşısında direncimizi koymak zorundayız; koyamazsak, Türkiye'nin geleceği -zaten karanlık- karanlıklara gidiyor. Onun için, sizlerden rica ediyorum...

Bakın, geçen sene, Anayasa Komisyonu çok onurluca bir davranış koydu; bunu Anayasa Komisyonunda reddetti, ondan önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde reddedildi ve bunu reddedelim arkadaşlar. RTÜK Kanunu veto edildiğine göre, ondan sonra meseleyi çözümleriz. Bununla ilgili birtakım önergelerim de var; sonuna kadar mücadelemi yapacağım; ama, ben de, sizin halkın sesini duymanızı istiyorum, Parlamentonun onurunu korumanızı istiyorum.

Saygılar sunuyorum efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Sayın Enginyurt?.. Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ELEKTRİK PİYASASI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA

İLİŞKİN KANUN TASARISI

MADDE 1. - 20.2.2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "30 Haziran 2001" ibaresi "31 Ekim 2001" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde?..

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - İlyas Yılmazyıldız konuşacaklar efendim.

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, tabiî, işaret buyuruyorsunuz; ama, grup adına olunca, Sayın Grup Başkanvekilinin onayını almamız gerekiyor.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada, IMF'nin ve Dünya Bankasının, Türkiye'ye "pahalı elektrik kullanacaksınız, süreyi uzatmayın, en kısa sürede imzalanmayan anlaşmaları iptal edin" dediği konuda -komisyonlarda çok tartışıldı- 31 Martı hazirana uzattık, olmadı, şimdi ekime uzatıyoruz. Yine, ben, komisyonda söyledim; peki, ekime olmasa ne olacak; en iyisi "oluncaya kadar" deyip, uzatalım bari. Artık, ülke yönetiminde, gerçekten, ciddiyet kalmamış. Ne olduğu belli değil...

Sayın Bakanım yeni göreve başladı, sorumluluğu ağır. Türkiye'nin en önemli konularından birinin bakanlığını yapıyor ve "Bakanlık görevimde, hiçbir arkadaşıma sataşmadan, doğruları; ama, doğruları kamuoyuna anlatacağım" diyor; fakat, lafının gerisi öyle olmuyor -ben, Sayın Bakanın, en azından, bir gerçeği anlayabilmiş olmasına çok memnun oldum- teşekkür konuşmasında da sataşmaya devam ediyor. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının mimarı, sahibi, Doğru Yol Partisidir, Tansu Çiller'dir; ama, sonuçta, bunu anlayabilmiş olmanızdan -bu konuda fazla bir şey söylemek istemiyorum ama- her durumda, her şartta, Türkiye Cumhuriyetinin lehine bir projedir diye hakkı teslim etmiş olmanızdan dolayı size teşekkür ediyorum. Bu noktaya varabilmeniz İçin, herhalde, Sayın Türkmenbaşı'nın, bu yıl yapılan cumhurbaşkanları zirvesinde ve daha önce Sayın Enerji Bakanıyla yaptığı konuşmada "biz, size doğalgazı şu kadara veriyoruz, daha pahalı doğalgaz alıyorsunuz; niye bizden almıyorsunuz" demesi, ağır sitemi etkili olsa gerekir.

Eğer, siz, bu projeyi zamanında engellemeseydiniz, şu anda, tamamlanabilmiş olsaydı; yani, proje bitmiş, detay oluyormuş, şu oluyormuş deyip daha beş altı yıl sürecek bir süreç... Şu anda bitmiş, doğalgazla çalışan elektrik santralları var, doğalgaz veremediğimiz için, taahhüt ettiğimiz, kullanmadığımız elektriğin parasını ödüyoruz sayenizde,. Bandırma gibi, Balıkesir gibi hava kirliliği olan şehirlerde, doğalgaz boru hatları tamamlanmadığı için, bu hava kirliliğini önleyemiyoruz.

Yine, bakıyoruz, biz, bu hatları zamanında tamamlayamadığımız için, alternatifini gösteremediğimiz için, Boğazlardan büyük tankerlerin geçme tehlikesi var ve İstanbul'u büyük bir tehlikenin kucağına atıyoruz. Yetmiyor, nükleer atıkları taşıtacağız diyoruz. Sayın Bakanın "ben doğruları söyleyeceğim, kimseye sataşmayacağım" diyeceğine, bu konularda tedbir alması lazım; gerekiyorsa uluslararası girişimlerde bulunması lazım; gelip, bu Parlamentodan güç alması lazım.

Sayın Bakan "bu projede, biz, bir kuruş para vermedik" diyor. Vermedik; ama, Sayın Bakan, bu Parlamentodan çıkardığımız yasalarla Türkiye Cumhuriyeti Devletini ne kadar tazminat yükü altına soktuğumuzu herhalde biliyorsunuz. Bilmiyorsanız, lütfen, yasaları çok dikkatli çalışınız. O, zannettiğiniz gibi, öyle bir kuruş falan değil, milyarlarca dolarlık riske soktuk bu ülkeyi. Olabilir; ama, bunun karşılığında aldığımız bir şey yok; bari, bu doğalgaz veya bu petrol boru hatları olsaydı...

Sayın Bakanım, son olarak, Elektrik Piyasası Yasasıyla ilgili konu görüşüldüğü için... Karşıyaka'da, İvrindi'de, Balıkesir'de, Bandırma'da, Edincik'te, pek çok yerde -yine, yaz oldu- elektrik trafoları yetersiz. TEDAŞ il müdürüyle konuşuyorum, "biz Planlamaya yazdık, cevap bekliyoruz" diyor. Geçen yıl, sırf bu yüzden, aşırı sıcaklardan 500 000 tane tavuk telef oldu. Trafolar yetmezse, elektrik yeterli olmazsa, yine, bu yaz, milyonlarca tavuk ve millî servet ziyan olacak, birçok üreticimiz iflas edecek. Sizden çok istirham ediyorum; bu yatırımların bir an önce tamamlanması için, özel ilginizi bekliyorum. Tekrar, birçok tavuk telef olduktan sonra, bir daha, tavuk üreticilerinin sorunlarının araştırılması için komisyon kurup, burada, sözde çalışmalar yapıyor konumuna düşmeyelim. Bu konularda, özellikle, sizden, yatırım taleplerinin, takip edilip, bir an önce tamamlanmasını çok rica ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, ayrıca, son çıkan yasada, bir sabit ücret geldi. İki ineği olan dama, yılda 48 milyon, eve 24 milyon... Bundan kazandığı bir şey yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yılmazyıldız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bakınız, kıt kanaat, zor geçinen vatandaşlarımızı -yeni bir ölçüyle, ihtiyaç varsa alalım, ama- zaten olmayan, zaten üretemeyen, yemin çuvalının 10 milyonu aştığı, sütün ve etin ucuzladığı, sütün litresinin 160 000 liraya düştüğü, etin kilogramının 2 milyon liranın altına düştüğü bu ortamda, hiç olmazsa, 2 inekle karnını doyurmaya çalışan insanlarımızı zor durumda bırakmayalım. Bu konularda da, bir önlem almanız gerektiğini, vatandaşlarımız adına duyurmak istiyorum.

Elektrikteki kayıpların mutlaka önlenmesi lazım. Hiç olmazsa, o zaman, aşırı zam yapma ihtiyacı ortadan kalkar diyorum.

Kanunun hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yılmazyıldız.

Madde üzerinde, 4 adet önerge vardır; ancak, bunlardan 3'ünü işleme alacağım.

Önergeleri, geliş sıralarına göre okutup, aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan, 722 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Aydın Tümen

Oktay Vural

Nihat Gökbulut

 

Ankara

İzmir

Kırıkkale

 

Halil İbrahim Özsoy

 

Ahat Andican

 

Afyon

 

İstanbul

"Madde 1.- 30 Haziran 2001 tarihinden geçerli olmak üzere, 20.2.2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 2 nci maddesinin 4 üncü fıkrasının (d) bendinin 1 numaralı alt bendi ile geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan '30 Haziran 2001' ibaresi '31 Ekim 2001' olarak değiştirilmiştir."

KAMER GENÇ (Tunceli) - Aynısı... Zaten, tasarıda da var...

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Sayın Başkanlığa

Görüşülecek olan 722 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesinde geçen "30 Haziran 2001" ibaresinin "30 Ağustos 2001" olarak değiştirilmesini saygıyla arz ederim.

            Kamer Genç

                    Tunceli

BAŞKAN - Okutacağım son önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım.

Sayın Başkanlığa

Görüşülecek olan 722 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.

            Kamer Genç

                    Tunceli

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Genç, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, ben, biraz önce, sizden bir ricada bulundum; medya patronlarından gelen bu baskıya, Meclis olarak bir direnin, kerametimizi gösterelim, silkinelim kendimize gelelim dedim. Baktım, hemen, maddelere geçilmesini kabul ettiniz. Yani, gerçekten...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Baskı falan yok Kamer Bey...

KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, inanınız ki, baskı var. Yani, inanınız...

Olay şu: Olayın özünü, daha önce de izah ettim. Şimdi, bakın, Sayın Güneş Taner de karşımda oturuyor. Hoş geldiniz Sayın Taner. Pek gelmezsiniz de!.. RTÜK Kanununda da geldiniz, şimdi, bunda da geldiniz...

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Niye sataşıyorsun?..

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, Etibank meselesini size anlatayım.

Bakın, Etibank, İnterbank, Bankalar Kanununun 64 üncü maddesi kapsamına alınmıştı. Etibankın, o bankanın patronu olan Cavit Çağlar'a verilmemesi lazımdı; ama, Cavit Çağlar, NTV Televizyonunun patronuydu. Sonra, Dinç Bilgin de, Sabah Grubunun ve ATV'nin patronuydu. Buna rağmen, Etibankı getirdiler, usulsüz olarak bunlara verdiler. Bakın, evvela, bankayı 185 milyon dolara başkasına verdiler, sonra, o 185 milyon dolar ondan alınmadı, getirdiler, 150 milyon dolara -yani, misal veriyorum size, bu banka patronlarının gücünü ve kudretini size izah etmek için Cavit Çağlar'la Dinç Bilgin'e verdiler. Acaba, o 150 milyon doları aldılar mı; ben inanıyorum ki, o 150 milyonu da almadılar. Hatta, belki Halk Bankasından veyahut Ziraat Bankasından veyahut da Emlak Bankasından, gittiler bir teminat mektubu aldılar. Zaten, Türkiye'deki büyük grupların, büyük patronların yaptıkları iş bu. Geliyorlar, Halk Bankasından veyahut da devletin bankalarından Emlakbanktan, Ziraat Bankasından, belirli güç odaklarının desteğiyle bir teminat mektubu alıyorlar, teminat mektubunu getirip dışarıdaki bir bankaya veriyorlar, o banka getiriyor, parayı, güya sizin malınızı özelleştirme yoluyla alıyor, ondan sonra da, parayı ödemiyor ve devlet ödüyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, medya patronlarına bu gücü verdiğiniz takdirde, inanmanızı istiyorum ki -demin de söylediğim gibi- Türkiye'yi yönetmek mümkün olmayacaktır; çünkü, artık, medya patronları diyecek ki hükümete, Başbakana "ya benim emrimdesin veyahut da ben, seni mahvedeceğim." Zaten, maalesef, Türkiye'de birisiyle ilgili olarak yalan yanlış bir haber ortaya atıldığı zaman, o insanın istikbali sönüyor, o, masumiyetini ispat edinceye kadar iş işten geçiyor.

Değerli milletvekilleri, onun için, hakikaten, iktidarınız zamanında medya patronlarına büyük bir diyet borcu olduğunu biliyoruz; yani, ekonomi o kadar kötü bir vaziyette ki... Mesela, şimdi, Türkiye'nin içborcu, dışborcu ne kadar? Bir Allah'ın kulu çıksın, bakanlarınızdan birisi desin ki, bizim içborcumuz, dışborcumuz şu kadar. Mesela, bakın, Cumhuriyet Gazetesinde, çok yakın tarihte diyor ki: İçborç stoku 115 katrilyon lira, dışborç stoku 114 milyar dolar, 2001 yılı içborç ödemesi 65 katrilyon lira, dışborç ödemesi 30 milyar dolar, 2001 yılı bütçesi 79 katrilyon lira, o 79 katrilyon liranın da 30 katrilyon lirası açık. Ama, öte tarafta, bir bakıyorsunuz, birçok yerdeki rakamlar birbirini tutmuyor. Yahu, bu devletin bir muhasebesi yok mudur?! Devletin bir hazinesi yok mudur? Bir bakıyorsunuz, Hazinenin yayımladığı resmî bültende, nisan ile mayıs arasındaki içborç stoku; yani, bu hükümetin yaptığı borç 26 katrilyon lira. Bu 26 katrilyon lira nereye gitti?!

Şimdi, tabiî, medya patronları, ülkenin ciddî sorunlarını bırakıp, magazin programlarıyla halkın karşısına çıktığı için, insanlar, ülkenin gerçek yapısından habersiz oluyor. O zaman ne olacak; işte, bir yandan ülke batağa gider, öte tarafta, halk her şeyden habersiz. Ama, bir bakarsınız ki, iş işten geçmiş, ülke elden gitmiştir artık. Onun için, ben, geçmiş dönemlerde bu Mecliste milletvekili olan arkadaşlarımızın gösterdiği o direncin, Yüce Parlamento tarafından da gösterileceğine inanıyorum.

Bu tasarı, tamamen, medya patronlarının, hükümete ve iktidar grubuna dayatması sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmiştir. Bu tasarının kanunlaşması sonucunda, devletin katrilyonlarca lira zararı olacak. Yani, öyle şeyler yapılmış ki bunlara sayın milletvekilleri, olmayan gaz çevrim santrallarının bir kısmını bunların emrine vermişler ve bunlara doğalgaz verilmediği takdirde de, bunlar, devletten, elektrik üretmiş gibi, milyarlarca, hatta trilyonlarca lira para alacaklar. Yani, bir tuzak kurulmuş bu devletin başına.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız...

KAMER GENÇ (Devamla) - İşte, devleti daha büyük zararlara sokmamak ve vatandaşı da, daha ileride, Türkiye'de yaşanmaz hale getiren bir hayat pahalılığıyla karşı karşıya bırakmamak için, sizlerden ricam, önergemi kabul edin. Bir bakalım... Herhalde, Meclisi de ekime kadar tatile sokacaksınız. O zamana kadar, gün ola, harman ola. Ben inanıyorum ki, zaten, bu hükümetinizin de dayanma imkânı yok, mümkün değil. Yani, bu kadar sefalet, bu kadar açlık, bu kadar işsizlik karşısında bu hükümetin dayanma imkânı yok.

Bakın, bugün, İstanbul'dan, 10 vatandaş geldi. Orada 622 tane parsel...

BAŞKAN - Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Devamla) - Tamam, bir şey söyleyeyim, bitiriyorum.

Vatandaşlar belediyeden parsel alıyorlar. Sonra, belediye başkanı, tutuyor, bunları Vakıflar İdaresine veriyor. Adamlar, orada yirmi senedir  yaşıyorlar, konut yapmışlar. Sayın Keçeciler'e de söyledim. Şimdi evlerini yıkıyorlar. Bunlar, çok önemli şeyler; yani, belki, 20 bin vatandaşı ilgilendiriyor. Bunlarla ilgilenelim, patronlarla ilgilenmeyelim!..

Saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

GÜNEŞ TANER (İstanbul) - Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN - Hangi konuda efendim?

GÜNEŞ TANER (İstanbul) - Sayın Genç'in, ismimi vererek bana sataştığı ve vermiş olduğu...

BAŞKAN - Yeni bir sataşmaya sebebiyet vermemek üzere, 3 dakika içerisinde toparlayın.

Buyurun efendim.

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Güneş Taner'in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, konuşmasında, kendisine sataşması nedeniyle konuşması

GÜNEŞ TANER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisimizin renkli siması Sayın Kamer Genç'in, burada yapmış olduğu açıklamalarını dinledikten sonra, Meclise, burada ifade ettiklerinin tümünün yanlış ve eksik olduğunu ifade etmek için söz almış bulunuyorum.

Müsaade ederseniz arz edeyim: Etibank'ın özelleştirilmesi, Fazilet Partisi ve Doğru Partisi hükümetleri sırasında ihaleye çıkarılmıştır. Bu ihale neticelendirildikten sonra, Cavit Çağlar'ın, bu ihaleyi kazandığı ortaya çıkarılmış. Hükümet değişince, Özelleştirme Yüksek Kuruluna getirilmiş, Özelleştirme Yüksek Kurulu, en yüksek fiyatı veren Cavit Çağlar'a, Etibankı satmak için, elindeki imkânlara baktığında Hazineye sormuş. Hazine, o günkü Bankalar Kanununun 64 üncü maddesine göre, sahip olduğu İnterbankın, halihazırda yakın izlemede olduğu; fakat, bu banka, yeteri kadar kaynak sağlama imkânını bulamayan bir şahsın, ihaleyi kazanmasına rağmen, bu ihalenin kendisine verilmemesi durumunda kamuoyuna bir açıklama yapılmak zorunda kalınacağı ve yapılacak olan bu açıklama da 64 üncü madde kapsamında kamuoyunca olduğu bilinmeyen İnterbankın üzerine bir hücum olacağı düşüncesiyle, Özelleştirme Yüksek Kuruluna "biz, bu şartlarda bu kuruma -yani, Cavit Çağlar'a- yeteri kadar finansal kaynağı olmadığı için veremeyeceğiz" demiştir. Bunun üzerine, yanına bir ortak alarak tekrar müracaat etmiş, Özelleştirme Yüksek Kurulu İdaresi, Özelleştirme Yüksek Kuruluna, bu ortakla beraber verilip verilmeyeceğinin incelenmesini istemiş, kurul, bunu, Hazineye sormuş, Hazine de bakarak, iki kuruluşun ortaklaşa imkânlarının bu işin üstesinden gelip gelemeyeceklerini incelemeye almıştır.

İnceleme neticesinde, kanunî hiçbir engel olmamasına rağmen; fakat, kaynaklarının yeterli olmadığını ve aralarında hiçbir şekilde malî ve maddî bir ilişki olmaması, devlet bankalarından teminat mektubu ve kredi almamaları koşulu ve birçok ilave koşullar konulmak suretiyle alabilecekleri takdirde bu özelleştirmenin yapılabilmesi imkânını bildirmiştir. Banka, bu şartlar al-tında 155 milyon dolara satılmıştır, özelleştirilmiştir ve bu ortaklar, 155 milyon doları devlete ödemişlerdir.

Şimdi, bu manada bakarsanız, Hazinenin, özellikle Özelleştirme Yüksek Kurulunun...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Taner, 1 dakika içerisinde toparlayın efendim.

Buyurun.

GÜNEŞ TANER (Devamla) - Sayın Başkan, takdir edersiniz ki...

BAŞKAN - Efendim, hayır; yani, bir sataşmaya 3- 4 dört dakikada yanıt verilir.

GÜNEŞ TANER (Devamla) - Şimdi, Sayın Başkan...

BAŞKAN - Lütfen, 1 dakika içerisinde toparlayınız.

GÜNEŞ TANER (Devamla) - Ben toparlamaya çalışırım da; Yüce Meclise, herhalde, bu konuda bilgi vermek bir görevdir; yani, bu bilgiyi, ya ben vereceğim yahut da hükümetten birisi verecek.

İHSAN ÇABUK (Ordu) - Aynı şeyleri çok dinledik.

GÜNEŞ TANER (Devamla) - Hayır, siz, çok dinlediniz; ama, bakın, devamlı söylüyorlar. Eğer, vatandaşlar, bunları, televizyonlardan dinleyip de, yanlış biçimde...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, eğer, Sayın Bakan, Meclisi bilgilendirmek istiyorsa, gündemdışı söz alır; siz, kendisine, sataşmadan dolayı söz verdiniz.

BAŞKAN - Siz buyurun Sayın Taner.

GÜNEŞ TANER (Devamla) -  Yani, siz, öğrenmek istemiyorsanız Sayın Gönül, ben, burada, konuşmayayım.

Bakın, tahrike girmeyelim; ben burada konuşmam...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Bakan, gelip açıklamada bulunacaksanız, gündemdışı konuşma yaparsınız.

GÜNEŞ TANER (Devamla) - Efendim, bakın, bu Mecliste, biraz evvel, Sayın Genç çıktı, ne dedi; vatan, millet, Sakarya!.. "Hep beraber yapalım" dedi.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sataşmadan dolayı size söz verdi Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Gönül, lütfen...

Sayın Taner, siz buyurun efendim.

GÜNEŞ TANER (Devamla) - Efendim, ben, şundan dolayı söz aldım: Söylediklerini düzeltmek için çıktım.

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Eitbankı siz verdiniz, siz...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - İhaleye çıkmak başka bir olay, vermek başka bir olay!

GÜNEŞ TANER (Devamla) - Yani, şimdi, sizin partinizin üyesine ihaleyi vereceksiniz, ihaleyi sonuçlandıracaksınız, sonra da faturayı bize keseceksiniz, ben buna bir şey diyemem tabiî... Ben buna bir şey diyemem...

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu Yüce Meclisi, kendi istedikleri gibi kullanmak isteyenler mutlaka çıkar; istediklerini istediği şekilde söylemeye çıkanlar da mutlaka çıkar; ama, unutmayın, her ne kadar, doğrular insanlara göre değişirse de; yani, doğru, herkese göre farklı ise de, gerçek olan bazı şeylerde bir tek doğru vardır. Bu meselede doğrular devletin arşivinde yazılıdır; merak eden gider bakar, burada bir eksik varsa, zaten bunun cezası da verilir.

Yüce Meclise saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Siz bunları gensoruda zaten etraflıca anlattınız, zabıtlara da geçti.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8.- Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/879) (S. Sayısı : 722) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarı üzerindeki görüşmelerimize devam ediyoruz.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Önergenin oylamasına geçmeden önce toplantı yetersayısının bulunmadığına ilişkin bir istem vardır. İstemde bulunan arkadaşların isimlerini okuyacağım:

Sayın Sevgi Esen?..

TURHAN GÜVEN (İçel) - Ben tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Turhan Güven tekabbül ediyor.

Sayın Ali Rıza Gönül?.. Burada.

Sayın Nihan İlgün?.. Burada.

Sayın Mustafa Örs?.. Burada.

Sayın Murat Akın?.. Burada.

Sayın Mehmet Dönen?..

İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Ben tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın İbrahim Konukoğlu tekabbül ediyor.

Sayın İlyas Yılmazyıldız?.. Burada.

Sayın Mehmet Gölhan?.. Burada.

Sayın Veysi Şahin?.. Burada.

Sayın Sadri Yıldırım?.. Burada.

Sayın Necmettin Cevheri?.. Burada.

Sayın Necati Çetinkaya?.. Burada.

Sayın Takiddin Yarayan?.. Burada.

Sayın Rıza Akçalı?.. Burada.

Sayın Ali Naci Tuncer?.. Burada.

Sayın Ayvaz Gökdemir?.. Burada.

Sayın Yahya Çevik?.. Burada.

Sayın Fetullah Gültepe?.. Burada.

Sayın Hüseyin Çelik?.. Burada.

Saffet Arıkan Bedük?.. Burada.

20 arkadaşımız hazır.

Elektronik cihazla yoklama yapacağım. Bu arkadaşlarımız sisteme girmesinler.

Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim.

Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın, aynı süre içerisinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8. – Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/879) (S . Sayısı : 722) (Devam)

BAŞKAN- Sayın Komisyonun ve hükümetin katılmadığı, gerekçesini Sayın Genç'ten dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 722  sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Aydın Tümen

          (Ankara)

   ve arkadaşları

"Madde 1: 30 Haziran 2001 tarihinden geçerli olmak üzere; 20.2.2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 2 nci maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendinin 1 numaralı alt bendi ile geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "30 Haziran 2001" ibaresi "31 Ekim 2001" olarak değiştirilmiştir."

BAŞKAN- Sayın Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya)- Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN- Sayın Hükümet?..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın)- Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN- Komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın Genç, biraz önce, Genel Kurulun, tarih konusunda iradesi belli oldu; o nedenle, bu önergeyi işleme...

KAMER GENÇ (Tunceli)- Ama, efendim, o da aykırı...

BAŞKAN- Hayır, efendim, irade belli oldu, tarih belli oldu.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Efendim, benim önergem daha aykırıydı.

BAŞKAN- Maddeyi değişiklik önergesi doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler..: Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Ama, Sayın Başkan, keyfî yapıyorsunuz; önergeler, aykırılık derecesine göre oylanır. 31 Ekim tarihini, ben, 30 Ağustosa çekiyorum.

Keyfilikle bu Meclis yönetilmez ki!..

BAŞKAN - Maddeyi de değiştiriyoruz Sayın Genç, aykırılık onda var.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, oyumun rengini belirtmek üzere, aleyhinde söz istiyorum.

BAŞKAN - Tümünü oylamadan önce Sayın Genç'e, oyunun rengini belirtmek üzere söz veriyorum.

Buyurun Sayın, Genç.

Sayın Genç süreniz 3 dakika.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce önergemiz, aykırı olmasına rağmen, işleme konulmadı. Sayın Güneş Taner çıktı, burada bize bir cevap verdi; ama, bizce cevap verilmedi. Ben kendisinden bir şey öğrenmek istiyorum: Etibankı, medya grubuna, Dinç Bilgin grubuna verdikten sonra, kendisi medya grubunda gitti, çalıştı; kaç bin dolar aldığını buraya çıksın söylesin. Bu nezakete sığar mı? Yani, bir bankayı usulsüz olarak bir gruba veriyorsunuz ve oraya gidip, bugünkü rakamlarla, çok astronomik rakamlarla maaş alıyorsunuz. Böyle bir şey olmaz ki, değerli milletvekilleri.

Sonra, Bankalar Kanununun 64 üncü madde kapsamına alınan ve rizikolu olan bir banka patronuna yeni bir banka veriyorsunuz, ondan sonra da buraya çıkıp bunu savunuyorsunuz. Bizim anlamadığımız, kavramadığımız, siyasette olmaması gerektiğine inandığımız şeyler bunlardır.

Şimdi, bu tasarıyı -biz söyledik- medya patronlarının baskısıyla getirmişsiniz. RTÜK Kanunu Sayın Cumhurbaşkanı tarafından veto edildi, Meclis ekim ayında açılınca RTÜK kanununu yeniden getireceksiniz ve çıkaracaksınız. İşte, 31 Ekime kadar yeni basın patronlarına, onların aldıkları elektrik -iletim bazları var- iletim, dağıtım projelerinin, yine kendilerine imtiyazlı bir şekilde verilmesi için böyle bir imkân tanıyorsunuz. Sizi tebrik ederim. Zaten, size de yakışan budur, hükümetinize de yakışan budur. Zaten, sizin hesabınızda, kitabınızda esnafın durumunu düzeltmek yok, memurun durumunu düzeltmek yok. Esnaf kan ağlıyor, siftah etmiyor, memur geçimini sağlayamıyor, insanlar sefalet içinde; sizin için önemli olan, bankaları hortumlayanları korumak, medya patronlarının baskısı karşısında onların menfaatlarını korumak, devalüasyondan önce bankalardan 5 milyar dolar çeken kişilerin isimlerini açıklamamak "sırdır bunlar" demek.

Biz, ne yapalım şimdi; şurada, 85 kişinin 350 kişiye vereceği bundan daha fazla mücadele yok ki. Biz, burada halkın sesini dile getiriyoruz; ama, zaten tatile gireceğiz; bakalım, halkın karşısına kim çıkacak?!

Benim bu kanundaki oyum rettir.

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun.

Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız; ancak, görüşmelere başlamadan önce, saat 16.40'ta toplanmak üzere, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.32


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.40

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının görüşmelerine başlıyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

9. – Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/879) (S. Sayısı : 681) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporu, 681 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 681 sıra sayılı yasa tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Kıbrıs meselesi, Türkiye'nin önemli millî politikalarından biridir. Yıllardan beri, Kıbrıs'ta, bir yara kanamaktadır; ne yazık ki, henüz kesin bir çözüme varılabilmiş değildir.

Kıbrıs meselesi, özellikle Helsinki Zirvesi sonrasında yayınlanan sonuç bildirisiyle, bize göre daha kötü bir konuma girmiştir. 9 uncu maddenin (b) bendi aynen şöyledir -değerli milletvekili arkadaşlarımız, bunu, daha önce okumuşlardır; bir kez daha hatırlatmakta fayda mülahaza ediyorum- "Avrupa Konseyi, siyasî bir çözümün Kıbrıs'ın Avrupa Birliğine katılımını kolaylaştıracağının altını çizer. Katılım görüşmelerinin tamamlanması sırasında herhangi bir çözüme varılamadığı takdirde, Konseyin katılıma ilişkin kararı, yukarıdaki hususlar herhangi bir önşart teşkil etmeksizin verilecektir. Burda, Konsey, bütün ilgili unsurları dikkate alacaktır" şeklindedir.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Konseyinin Helsinki Zirvesinde vermiş olduğu bu karardan dolayıdır ki -basına yansıdı- hepinizin haberi vardır; özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki birçok soydaşımızın Kıbrıs Rum Kesiminden pasaport almak için telaş içinde oldukları ve bu yöndeki girişimlerin, müracaatların, her geçen gün arttığı bilinmektedir.

Kıbrıs'ta üniversite açılması, özellikle Türkiye tarafından Kıbrıs'ta üniversite açılması, haddizatında, ilim irfana yönelik, üniversite eğitimi yapmaya yönelik değildir evvelemirde; oradaki ekonomiyi desteklemek amacına matuftur. Bugüne kadar yürütülen bu politikayı biz de destekliyoruz; ancak, buradaki üniversitelerimizin, gerçekten, dünya standartlarında olmaları, üniversite ruhuna uygun şekilde yapılanmaları arzumuzdur.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Kıbrıs'ta, Doğu Akdeniz Üniversitesi istisna edilirse, diğer üniversitelerde bu yönde çok ciddî problemlerin ortaya çıktığı bilinmektedir. Daha önce, özellikle denklik meselesinde, bu konuda çok ciddî sıkıntıların ortaya çıktığını ve bazı sıkıntıların hâlâ çözüme kavuşturulmadığını biliyoruz. Sadece babasının cüzdanı şişkin olan insanların Türkiye'de üniversiteyi kazanmadıkları zaman gidip başvurabildikleri yükseköğretim kurumları olarak açılmaları, iyi otelcilik hizmetleri, iyi sosyal faaliyetler ortaya koymaları yetmez. Bu üniversitelerin, dünya standartlarında, çağdaş normlara uygun olarak yapılanmaları arzumuzdur. Üniversite olsun diye üniversite açılmaması gerektiğini düşünüyorum.

Biz, burada, Orta Doğu Teknik Üniversitesine bağlı olarak bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Orta Doğu Kampusu kurmakla, oradaki yükseköğretimde okuyacak öğrencilerin sayısını, ilk etapta 6 000 artırmayı tasarlıyoruz; bu anlaşma bunu getiriyor; biz, bunu destekliyoruz.

Ancak, burada, üzerinde durmak istediğim bir husus vardır değerli arkadaşlarım. İşsizlik sigortası anlamında veyahut da sadece ekonomik kaygılar gözetilerek, bölgenin ekonomisine katkı sağlasın diye üniversite kurulmaması gerektiğini şahsen düşünüyorum; dünkü konuşmalarım esnasında da bunu söyledim. Böyle politik mülahazalarla, popülist yaklaşımlarla üniversite açmanın faydalı olmadığını, gayeye hizmet etmediğini dünkü konuşmam esnasında ifade etmiştim. Elbette, bir ilimizde, bir bölgemizde üniversite açıldığı zaman, o üniversite bölgenin ekonomisini ciddî şekilde destekler. Hepinizin malumudur; Niğde Üniversitesi kurulmadan önce, Niğde, küçük bir vi-layetimizdi, ekonomik durumu da iyi değildi; ancak, orada üniversitenin açılmasından sonra, Niğde, çok ciddî bir mesafe katetti.

Eğer, değerli hükümetimiz, gerçekten, bazı bölgeleri kalkındırmak, bazı vilayetlerimizin ekonomik durumunu düzeltmek için böyle bir yola başvuruyorsa, ben bir Van milletvekili olarak, doğu ve güneydoğudan bir milletvekili olarak, şunu da söylemek isterim: Bakınız, bu hükümet, 57 nci hükümet, geçen sene, mayıs ayından itibaren 107 maddelik Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun ekonomik durumunu düzeltmek üzere bir eylem planı ortaya koyduğunu ve bunu uygulamaya başladığını ilan etti. Ben, Sayın Başbakana bir yazılı soru önergesi vererek, bir bölge milletvekili olarak, bu 107 maddelik eylem planının ne olduğunu sordum. Sayın Bahçeli'nin imzasıyla bana cevap verildi; fakat, bu 107 maddenin tek bir maddesi bile orada yazılmıyordu. Bunlar devlet sırrı mıdır? Bu 107 madde nedir? Bir Van milletvekili olarak, oranın bir insanı olarak, oradan bir milletvekili olarak bunları bilmeye hakkımız olduğunu düşünüyorum ve eğer, bunları ben bilmezsem, biz bilmezsek, bunun uygulanmasında biz yardımcı olmazsak, bunları kimler uygulayacak?

Geçen senenin mayıs ayından beri bunun uygulandığı iddia ediliyor; ancak, bu yöremizde, 23 vilayeti olan Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde ekonomik yönde bir düzelme, bir iyileştirme olmadığını da buradan ifade etmek istiyorum. Bu 107 madde, daha önce açılan paketler gibi, o da fiyaskoyla sonuçlandı veyahut da hiç hayata geçmedi diye düşünmekte kendimi haklı buluyorum.

Eğer, bölgenin, bu manada -Kıbrıs'a yaptığımız gibi- ekonomik durumunu desteklemek, orada hareketlilik sağlamak, ekonomik canlılık sağlamak istiyorsak... 23 vilayeti bulunan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin şu anda sadece 7 vilayetinde üniversite vardır; diğer vilayetlerde de, paralı olabilir, oraya öğrenci göndereceğimiz şekilde, varsın, Mardin'de, Şırnak'ta, Siirt'te, Muş'ta, diğer vilayetlerde de vakıf üniversitesi olsun, bölgeyi o şekilde kalkındıralım; ama, temel olarak, prensipte, sadece istihdam amaçlı olarak, sadece, ekonomiyi desteklemeye yönelik olarak üniversite açılması fikrine taraftar olmadığımı söylemek istiyorum; ama, bunu, bir taraf için düşünüyorsanız, diğer taraf için de düşünmek durumundasınız.

Değerli arkadaşlarım, bir üniversitenin himayesinde başka bir yerde üniversite kurulması uygulaması, ülkemizde ilk defa yapılmış bir uygulama değil. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Türkiye'nin köklü üniversitelerinden birisidir. Daha önce, bildiğiniz gibi, Gaziantep'te, Orta Doğu Teknik Üniversitesine bağlı bazı fakülteler vardı ve bunlar da Orta Doğu Teknik Üniversitesinin himayesinde olan fakültelerdi; öğretim üyesi ihtiyaçları, dokümantasyon ihtiyaçları buradan karşılanıyordu. Şimdi, bunun gibi bir de Kıbrıs'ta bir uygulama başlatılıyor; ama, tabiî, bir farklı ülkede açılan bir üniversite olduğu için, bu ülkenin Millî Eğitim ve Kültür Bakanı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve bizim hükümetimiz arasında bir protokol imzalanarak böyle bir teşebbüste bulunulmuş. Ben, bunun hayırlı olmasını diliyorum; ancak, şunu da ilave etmek istiyorum: Taşrada -biraz önce dediğim gibi- Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da veya Orta Anadolu'da büyük üniversitelerin patronajı altında, himayesi altında üniversiteler açılabileceğini düşünüyorum. O üniversiteler, kendi kadrolarını kurup, kendi ayakları üzerinde durabilecek konuma geldikten sonra, bunlar müstakil üniversiteler haline getirilebilir, tıpkı Gaziantep uygulamasında olduğu gibi. Marmara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi gibi köklü, büyük üniversiteler, bu anlamda, taşradaki üniversitelere hamilik yapabilirler, bunların öğretim kadrolarını destekleyebilirler.

Dünkü konuşmam esnasında da belirttim; Türkiye'de, özellikle iki büyük şehrimizde -İstanbul ve Ankara'da- ikinci dereceden İzmir'de bir öğretim üyesi yığınağı vardır. Taşra üniversitelerinde çok ciddî öğretim üyesi sıkıntısı çekildiği halde, bu büyük şehirlerimizden buralara, nedense, üniversite öğretim üyesi aktaramıyoruz. Bu konuda Sayın Millî Eğitim Bakanlığının duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum, bu yönde YÖK'e telkinlerde bulunulması gerektiğini düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kıbrıs'ta açacağı üniversitede bazı garip uygulamalar var. Mesela, buranın rektörü, yönetim kurulu başkanı olarak geçecek, her ne kadar, Kıbrıs'taki ODTÜ kampusu rektörü mesabesindeki insan yönetim kurulu başkanı olarak geçecek; ama, Orta Doğu Teknik Üniversitesi rektörü, oraya, kendisi gibi bir rektör tayin ediyor. Rektörün rektör ataması ne kadar doğrudur; bu protokol yapılırken bunlar, mutlaka, göz önünde bulundurulmuştur.

ÖSS ile öğrenci alınması bizce de uygundur.

Türkiye'den oraya öğretim üyesi görevlendirileceği zaman, bu öğretim üyelerinin özlük hakları kendi fakültelerinde, üniversitelerinde saklı kalıyor; bu da doğru bir uygulamadır; ancak, burada tenkit edeceğim bir husus vardır; o da, Kıbrıs'taki Orta Doğu Teknik Üniversitesini kampusundan ODTÜ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kampusu diploması verilecek; bu, garip bir uygulamadır. Bu böyle yapılırsa, o zaman, Ankara'daki kampusundan -ki, dün de bunu söylemiştim, bu "yerleşke" kelimesine fena halde taktım- verilen diplomalara da "Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ankara yerleşkesi diploması" denilmesi lazım. Buradaki niye yerleşke, ODTÜ'deki niye kampus? Bunu da pek anlamak mümkün değil veya İstanbul Üniversitesi, verdiği diplomalarda "Avcılar kampusu diploması" veya "merkez kampusu diploması" şeklinde bir uygulama yapmalı mıdır; böyle bir yaklaşım doğru mudur? Bunların da sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, üniversite, üniversal değerlerin hür ortamlarda tartışıldığı ve hür ortamlarda bilim yapıldığı yükseköğretim kurumlarıdır. Bugünkü dünyamızda üniversal değerler, özellikle demokratik hukuk devletinde cari olan insan hak ve hürriyetlerine dayalı, din ve vicdan hürriyetine dayalı, mutlak surette demokrasiyi gerektiren değerlerdir; ama ne yazık ki, üniversite konusu gündeme geldiği zaman -bunu hep söyledik, bundan sonra da söylemeye devam edeceğiz- bizim devlet yapılanmamızda üniversal değerlerin çok fazla yeri olmadığı gibi, üniversitelerimizde de üniversal değerler, maalesef, üniversite ruhuna, oradaki işleyişe hâkim değil. Nedir bunlar? Bakınız, bizde, genellikle, bu üniversal değerlerden ziyade, hikmeti hükümet anlayışı hâkimdir. Anayasa Mahkemesi, daha birkaç gün önce bir siyasî partiyi kapattı. Yaklaşıma bakıyorsunuz, Anayasa Mahkemesi, daha çok, hak eksenli bir paradigmaya dayalı olarak bu kararı vermiyor; neye dayalı olarak veriyor; daha çok, ideoloji eksenli bir paradigmaya dayanarak bu kararları veriyor ve bu ideoloji de devlet ideolojisidir; yani, Anayasa Mahkemesi, Türkiye'de çıkarılan kanunların, özellikle insan haklarına uygunluğunu, vatandaş haklarına uygunluğunu araştırması gerekirken, bunu yapmıyor, özellikle devletin jandarmalığını, bekçiliğini yapmak gibi bir görev üstleniyor ve bu paralelde kararlar veriyor.

Değerli arkadaşlarım, dünyanın gittiği istikamet bu istikamet değildir. Bakınız, ben, Parlamentonun konumunun da bu açıdan çok da iyiye gitmediğini, özellikle hükümetimizin sergilediği politikaların, ortaya koyduğu politikaların, bu yönden, Meclisi ve siyaset kurumunu bitirmeye doğru götüren bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Nedir bunlar; Avrupa'da, siyasî partiler, halkın, sosyoekonomik ve sosyokültürel taleplerini devlete ileten, bunların devlet nezdinde takipçiliğini yapan sivil siyasal organizasyonlardır ve "parti" kelimesinin yapıntısında farklılık vardır. Bizde ise, siyasî partilerden, aynîleşmeleri, tek tip olmaları, tıpkı vatandaşlardan istediğimiz gibi, siyasî partilerin de tek tip olmalarını isteyen bir anlayış vardır. Vatandaşın taleplerini devlete ileten, devlet nezdinde bunların takipçisi olan bir siyasî partiler anlayışından ziyade, devletin buyruklarını, devletin isteklerini, arzularını vatandaşa dayatan bir siyasî partiler anlayışı bekleniyor, siyasî partiler böyle olmaya itiliyor, siyasî partilerin aynileşmesi isteniyor.

Değerli arkadaşlarım, meşhur bir mecelle kaidesi vardır; bu, özellikle farklılığı ifade eden bir anlayıştır, çoğulculuğu ifade eden bir anlayıştır ve orada denir ki: "Müsademei efkârdan barikai hakikat doğar." Farklı fikirlerin çatışmasından hakikat dediğimiz şimşek doğar.

Bu, siyasî hayatta, siyasette, siyasî partilerde böyle olduğu gibi, üniversitelerde de böyledir. Özellikle sosyal bilimler alanında çalışan arkadaşlarımız, bu konuda çok ciddî sıkıntılarla karşı karşıya gelmektedirler.

Evrensel değerlerin hâkim olmadığı, hak ve hürriyetlerin hâkim olmadığı bir devlet anlayışı ve üniversiter bir yapı vardır ne yazık ki ülkemizde.

Geçen sene, bir gazetede, Şovmen Beyaz'ın bir beyanatına yer verilmişti; Şovmen Beyaz diyor ki: "Ben, Türkiye'de evlenmek istemiyorum." Mülakatı yapan kişi "niye" diye soruyor; o da  "çünkü, doğacak çocuklarımın devlet korkusuyla büyümelerini istemiyorum" diyor. Şimdi, Şovmen Beyaz, eğer, iliklere sinmiş olan bir devlet korkusundan söz ediyorsa, siyasetle uğraşan, fikirle uğraşan, üniversitede fikir üreten insanların halini siz tasavvur edin, buna göre mukayese edin.

Büyük çileler çekilerek, büyük bedeller ödenerek kurulan bu cumhuriyet, ne yazık ki -Türkiye'de, son zamanlardaki uygulamalarla birlikte- bir korkular cumhuriyeti haline getirilmiştir. Üniversitelerde, bugün, bir Mc Carthy'ci dönem, bir Mc Carthy'ci anlayış vardır; bir gestapo yönetimi vardır; fakat, biz, burada, bu işin aslını, esasını tartışmak yerine, detaylarla uğraşıyoruz; işin, dediğim gibi, boya badana tarafıyla uğraşıyoruz. Bunu mutlaka ele almak ve bunları tartışmak durumundayız.

Türkiye'de Parlamentonun itibar kaybetmesinin en büyük sebeplerinden biri, bu hayatî konulara eğilinmemesidir. Dün, iktidar kanadından, Milliyetçi Hareket Partisi Elazığ Milletvekili Sayın Mustafa Gül kürsüye geldi; kendisinin başkanı olduğu YÖK Araştırma Komisyonu raporunun niçin Meclis gündemine getirilmediğini sordu; getirilmemesinden dolayı sıkıntısını ve üzüntüsünü belirtti. Ondan önce, aynı şeyi, biz söyledik.

Değerli arkadaşlar, iktidar konumundaki insanların buraya gelip, ağlama, sızlanma hakları yoktur. Meclis Başkanımız Milliyetçi Hareket Partisinden bir değerli milletvekilidir. Bu Komisyonun Başkanı, Milliyetçi Hareket Partisinden değerli bir arkadaşımızdır. YÖK Araştırma Komisyonu raporu , bu Meclis kapanmadan, bu Meclis tatile girmeden, mutlaka ve mutlaka, Meclisin gündemine getirilmelidir. Getirilmiyorsa, birileri çıksın, şu kürsüden, hem bizlere hem millete, bunun niçin getirilmediğinin hesabını versin. Niçin getirilmiyor? Ben biliyorum, arkadaşlarımızın ne denli fedakârlıklar gösterdiklerini, nasıl uzun boylu araştırmalar yaptıklarını biliyorum. Milyarlarca para harcandı. O zaman, eğer, bunlar gündeme gelmeyecekse, sonuçlandırılmayacaksa, bu tür araştırma komisyonlarının kurulmasının da anlamı yoktur. Dolayısıyla, milletvekilleri, kendileri çalan, kendileri söyleyen bir konuma düşüyorlar; Meclisin itibarı da ayaklar altına alınıyor. Biz, halkın beklentilerine, halkın taleplerine, onların isteklerine, arzularına, eğer, kulak vermezsek, onların bizden beklediği şeyleri gerçekleştirmezsek, perdenin dışından gelen seslere göre, verilen siparişlere göre kanun yaparsak, elbette, siyaset itibar kaybeder. Hükümetimizin gösterdiği bu kötü performanstan dolayı, ne yazık ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir bütün olarak, siyasî partiler bütün olarak, siyaset kurumu bütün olarak çok ciddî yaralar almaktadır ve toplumun haklı tenkitlerine maruz kalmaktadır. Bunların düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Kıbrıs'ta Orta Doğu Teknik Üniversitesine bağlı olarak açılacak olan Kıbrıs Kampusunun, gerek Kıbrıs'a gerekse bizim orada okuyacak olan çocuklarımıza hayırlı olmasını diliyorum.

Yüce Meclisi, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Şahsı adına, Sayın Mustafa Örs, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖRS (Burdur)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geneli üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilimin ve teknolojinin olmadığı veya gelişme göstermediği ülkelerin, diğer ülkelerle rekabet etmesi mümkün değildir. Çağımız, bilgi çağıdır. Bilginin geliştirilmesi ve alınabilmesi, ancak eğitim ve öğretim kurumlarıyla mümkündür.Dünya standartlarında olmayan eğitim kurumlarıyla bilgide rekabet etmek oldukça zordur. Bugün, birçok üniversitemizde öğretim üyesi sıkıntısı çekilmektedir. Başarılı ve kaliteli bir eğitim-öğretim için sıkıntılara çözüm bulmak zorundayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, tarih boyunca, Kıbrıs, bizim için çok önemli bir ada olmuştur. Bundan sonra, her yönüyle, çok daha fazla önem arz edecektir. Bu önemi, gelmiş geçmiş tüm hükümetler, hatta, herkes, bilmektedir ve devamlı olarak da vurgulamaktadırlar. Gerek siyasî gerekse ekonomik alanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yeterli desteği vermek zorundayız; zira, bizim için çok yönlü önemi ve değeri vardır ve son derece de hassastır. Bugün, bilimin ve teknolojinin geliştiği bir ortamda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bunlardan mahrum bırakılmaması gerekir. Her türlü eğitim ve öğretim kurumlarının Kıbrıs'ta kurulması, bölgeye dinamizm getirecektir. Toplam 5 üniversitenin ve 23 000 üniversite öğrencisinin bulunduğu Kıbrıs'ın, aslında, bir bilim adası haline getirilmesi gereklidir; zaten, çağın gereği de budur.

Mevcut ve kurulacak yeni üniversitelerle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin dış dünyada tanıtılması, siyasî bakımdan vazgeçilmez bir zorunluluktur; bu önem, bizim için daha fazladır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kurulduğu günden, yani, 15 Kasım 1956 tarihinden bu yana, ülkemizin ve Ortadoğu ülkelerinin kalkınma çabalarına büyük önderlik etmiş olan Orta Doğu Teknik Üniversitesinin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde bir kampus kurarak 10 000 civarında bir öğrenciye hitap edecek olması sevindiricidir. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, dünya üniversiteleriyle paralel gelişme gösteren ve teknolojiyi takip eden üniversitelerimizden bir tanesidir. Böyle bir üniversitenin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine bilim götürmesi, hem ülkemiz hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için fevkalade önemlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2000-2001 öğrenim yılı itibariyle, Doğu Akdeniz, Yakın Doğu, Girne Amerikan, Lefke Avrupa ve Uluslararası Kıbrıs Üniversitelerinde -ki, bunların ikisi vakıf, üçü de özeldir- toplam öğrenim gören 23 000 öğrencinin 15 000'ini Türkiye'den gelen öğrenciler oluşturmaktadır. 10 000 öğrencinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde eğitim görmesine imkân sağlayacak ODTÜ Kampusu, toplam 40 000 öğrenci hedefine önemli katkı sağlayacaktır. Burada, önemli olan, üniversitelerimizdeki seviyeyi, yani çıtayı, çok daha fazla yüksek tutmaktır. 2002 yılında faaliyete geçmesi planlanan ve ilk etapta 6 000 öğrenciye eğitim olanağı sağlaması öngörülen kampusun, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisine yılda 50 milyon dolarlık katkı sağlayacağı hesaplanmaktadır.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kampusunun, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin uluslararası alanda tanıtımında ve Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında ekonomik, kültürel ilişkilerin derinleştirilmesinde önemli bir mesafe katedeceği bellidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini diplomatik alanda tanıtmak amacıyla her türlü desteğin verilmesi gerekir. Bu anlamda, ODTÜ'nün, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kampus kurarak uluslararası bilgi ve tecrübesini Kıbrıs Türk Cumhuriyetine aktarması sevindirici bir gelişmedir; ancak, böyle, çerçeve protokolün sadece protokol olarak kalmayıp, herkesin gerekli çalışmaları ve maddî kaynağı sağlaması şarttır. Burada kurulacak kampusta, aynı zamanda, ülkemizden binlerce öğrenci yükseköğrenim imkânına kavuşmuş olacaktır.

Bu konuda, bizlerle beraber her kesim millî görevini yapmak durumundadır. Eğitim ve öğretim sorununu aşamayan ülkelerin ilerlemesi ve çağı yakalaması mümkün değildir. Bizim ülkemizde eğitime ve üniversitelere bütçeden ayrılan ödenekler yetersizdir. Bütçeden eğitime ve öğretime ayrılan paylar artırılarak, eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Tabiî ki, biraz önce değerli arkadaşımın da bahsettiği gibi, sadece güneydoğuda değil, ülkemizin tamamında her ile bir üniversite sisteminin mutlaka getirilmesi şarttır ve küçük illerimiz de dahil, gelişmeleri bu şekilde sağlanmış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kurulacak olan ODTÜ Kampusu, mevcut üniversiteleri sıkıntıya düşürecek bir yapıda olmayıp, onlara, uluslararası üniversitelerden aldığı tecrübe ve bilgileri aktarıcı olmalıdır, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde bulunan vakıf ve devlet üniversitelerinin gelişmesine yardımcı olmalıdır öz değerlerimizi içeren programlarla, onlarla birlikte hareket etmelidir.

Çerçeve protokolün 10 uncu maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti uyruklu öğrencilerin haricinde, üçüncü ülkelerden de, ODTÜ'nün belirleyeceği usul ve kriterlere göre öğrenci alınacağı belirtilmektedir. Kurulacak olan ODTÜ Kampusu, ülkemizdeki gibi, orada da diğer devletlerden öğrencileri bünyesine alıp, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini devletlerarası ilişkilerde tanıtıcı rol üslenecektir.

Bu cümleden olmak üzere, Türkiyemiz, durumu iyi değerlendirmeli, oradaki haklı davamızı tüm dünyaya çok iyi anlatacak planları şimdiden yapmalıdır. Bu mesele, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyetimiz ve üçüncü ülkelerle olan her türlü bağlantıların lehimize olacak şekilde, uluslararası boyutta tesis ettirilecek kadar üst seviyede olması gereken bir konumdadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye'nin her türlü konumu, bunun tesis ettirilmesine müsaittir; eksiği yoktur, fazlası vardır. Gerekirse, bir üst kurul oluşturularak strateji tespiti yapılmalı; bu kurul, mutlaka, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki kardeşlerimizle birlikte görev yapmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısıyla ilgili komisyon raporundan, önemli gördüğüm bir kısmını, mükerrer olmamak kaydıyla, kısa bir şekilde sizlere arz etmek istiyorum.

Komisyon raporunda, tasarının olumlu bulunduğu, böyle bir işbirliğinin özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine ekonomik, sosyal ve siyasal bakımdan önemli avantajlar sağlayacağı belirtilmektedir.

Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde oluşturacağı eğitim kampusünde, teknik eğitim yanında, ekonomi, maliye gibi sosyal konularda da eğitim verilmesinin yararlı olacağı belirtilmektedir.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi, kuruluş aşamasından bu yana, sürekli olarak, Doğu Akdeniz Üniversitesine yardımcı olmuş; kurucu rektörü de ODTÜ'den görevli olarak gönderilmiştir. Sürekli olarak öğretim üyesi desteği de sağlanmıştır.

Orta Doğu Teknik Üniversitesinin hedeflediği standartlarda eğitim verebilmesinin, müstakil olarak çalışabilmesi halinde ancak mümkün olabileceği belirtilmektedir; ki, gayet yerindedir.

Orta Doğu Teknik Üniversitesinin, bundan sonra, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde var olan diğer üniversitelerle işbirliği ve dayanışmayı amaçladığı da ayrıca anlatılmaktadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki diğer üniversitelerle yürütülebilecek eğitim ve araştırma faaliyetleriyle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki üniversitelerin de, ODTÜ'nün geniş uluslararası temas ve ilişki ağından yararlanarak yurt dışına açılmaları kolaylaştırılacaktır.

Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kurması önerilen kampusünün, ülkenin az gelişmiş olan Güzelyurt bölgesinde kurulması, o bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınmasına da etki sağlayacaktır, yararlı olacaktır.

Orta Doğu Teknik Üniversitesinin mezunu olan çok sayıda yabancı uyruklu öğrenci, özellikle, Ürdün, Suriye, Irak, Nijerya, Lübnan gibi ülkelerde sorumlu düzeylerde görevler yapmaktadır ve bu ülkelerde, ODTÜ'nün ismi büyük prestij ifade etmektedir. Tabiî ki, Türkiyemiz açısından da bu, önemli bir durumdur.

ODTÜ, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki diğer üniversitelerle rekabet etme amacında ve konumunda değildir; tam tersi, onlarla işbirliği içerisinde faaliyet gösterecektir; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin şu anda kabul ettiği diğer öğrencilerin puanlarının üstünde puan hedeflemesi söz konusudur. Ayrıca, fon kullanımının denetlenmesi, protokolde ifade edilmektedir; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı ve YÖK tarafından atanacak 3 kişilik heyet tarafından da gerçekleştirilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, şahsım adına aldığım bu sözde de belirttiğim gibi, çok yerinde bir karar olduğunu ve öğrencilerimize, ülkemize ve Orta Doğu Teknik Üniversitemize hayırlara, uğurlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Şahsı adına, Sayın Kumcuoğlu; buyurun.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Bir kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokol üzerinde şahsım adına konuşmak üzere söz aldım; teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kıbrıs'ta bir kampus kurma arzusu ve bunun fiiliyata intikal etmesi, Kıbrıs ekonomisi açısından son derece önemli bir girişimdir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisinin iki ayağının üzerinde, sağlıklı ve dinamik bir yapı içinde sürebilmesi açısından, bu tür girişimlerin, hem teşvik edilmesi hem bu tür girişimlere önayak olunması, Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından ve Türk Halkı açısından önemli olmaktadır; çünkü, Kıbrıs'a baktığımız vakit, Kıbrıs'ta, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin ve bu yönetimin yöneticilerinin temel arzusunun, Kıbrıs'ta, Kıbrıs Türkü üzerinde ekonomik baskı uygulamak suretiyle Ada'nın kontrolünü ele geçirmek olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, onların, bu konudaki her türlü girişiminin engellenmesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisinin, biraz önce söylediğim gibi, sağlıklı bir biçimde, dinamik bir biçimde ayakta tutulmasıyla önlenecektir. Nitekim, bu konuda elimizde belgeler ve bilgiler de var. Bundan on sene kadar önce Güney Kıbrıs'ın şimdiki Cumhurbaşkanı Klerides, hatıralarında aynen şöyle diyor:

"Makarios'un, Kıbrıs sorununa uzlaşmaya dayalı bir çözüm arayışı içinde olmadığı, aksine, Türk toplumu üzerinde ekonomik baskı uygulamak suretiyle onların mukavemetlerini kırmayı ve kendi kafasındaki çözüme zorlamayı amaçladığı, özellikle Amerika Birleşik Devletleri tarafından bilinmekteydi ve inanılmaktaydı."

Bu durum, Kıbrıs Türkünün geçmişte ne tür bir sorun karşısında bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır; bunun da sebebi açıktır. 1960 anlaşmasıyla, bugünkü sözde Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğunda, Kıbrıs Türkünün, Kıbrıs ekonomisi içindeki payı sadece yüzde 14'ten ibaretti. 1960'tan 1963 Noel olaylarına kadar geçen süre içinde, Kıbrıs Türkü, toplam Kıbrıs ekonomisi içindeki payını yüzde 14'ten yüzde 18'e çıkarmıştır ve bu dört senelik kısa dönemde bile, Kıbrıs Türkünün ekonomik alanda büyümesi, Kıbrıs ekonomisinin tamamı yüzde 21 iken, yüzde 55'lere vurmuştur. İşte, 1963 Noelinde, Kıbrıs Rumlarının, Kıbrıs Türkleri karşısında bir tedbir alma ihtiyacının temelinde yatan nedenlerden birisi budur. Çünkü, Kıbrıs Türkü, 1960 anlaşmasıyla elde ettiği siyasî imkânların ötesinde, ekonomik bakımdan da şanslı hale gelmiş, imkânlı hale gelmiş ve dev adımlarla ilerlemeye başlamıştı.

1960'tan 1974'e kadar süren sürede, Kıbrıs davasını kazanma mücadelesi ekonomik alanda cereyan etmiştir ve Rumlar, bu dönemde, Kıbrıs Türkleri üzerine koydukları baskıyla, Kıbrıs Türklerinin gayri safî millî hâsıla içindeki payını yüzde 18'den yüzde 5'lere indirmişler ve Kıbrıs Türkünün fert başına millî gelirini de 500 dolardan 133 dolara kadar indirmişlerdi.

Bu rakamları şunun için veriyorum: Kıbrıs'taki mücadelenin sadece bir siyasî mücadele olmadığı, sadece siyasî alanda kazanılamayacağı, ekonomik alanda da, bu mücadelenin, çok sistemli, çok bilinçli, çok tutarlı ve sürekli bir şekilde sürdürülmesi gerektiğine dikkati çekmek istiyorum.

Kıbrıs'ın ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisinin sağlıklı bir biçimde ayakta tutulabilmesi açısından, doğru politikaların izlenmesi, doğru stratejilerin izlenmesi son derece hayatîdir. Bu doğru stratejilerin içinde en önemli olanı da, Kıbrıs'ta eğitim turizmine ağırlık ve öncelik verilmesidir. Nitekim, benim Kıbrıs'ta görev yaptığım 1987-1991 döneminde, beş yıla yakın bir sürede, Doğu Akdeniz Üniversitesinin sistemli bir biçimde canlandırılması, geliştirilmesi, Kıbrıs ekonomisi üzerinde çok önemli ve olumlu etkilerde bulunmuştur.

Eğitim turizminin önemi şuradadır: Biliyorsunuz, bütün dünya devletleri, Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetine bir ekonomik ambargo ve aynı zamanda ulaştırma ambargosu uygulamaktadırlar. Ulaştırma ambargosunun olumsuz neticesi şu olmaktadır: Herhangi bir şekilde, bir hafta, on gün, onbeş gün, hatta bir aylık sürelerle oraya gidenlerin toplam kalış süreleri içinde ulaştırma masraflarının ağırlığı çok fazla olmakta ve dolayısıyla, insanları Kıbrıs'a gitmekten alıkoymakta, onları decourage etmektedir. Halbuki, eğitim maksadıyla oraya giden talebe; bir, her halükârda, senede en az 10 ay müddetle bir yatak işgal etmekte ve senede en çok da iki defa gidip gelmektedir. Bununla beraber, sadece o talebe değil, onunla birlikte yakınları, ailesi, annesi, babası da, çeşitli vesilelerle Kıbrıs'a gitme-gelme ihtiyacı ve çocuklarıyla beraber olma ihtiyacı duymaktadır. Bu bakımdan, Kıbrıs ekonomisinin geliştirilmesi açısından, eğitim sektörüne ve dolaylı olarak eğitim turizmine önem verilmesi son derece hayatidir. Dolayısıyla, bu anlaşma son derece önemlidir, son derece yaşamsaldır, son derece doğrudur ve isabetlidir.

Bu nedenlerle, gerek bu protokolün hazırlanmasını düşünenlere gerek bu protokolün oluşmasına katkıda bulunanlara gerekse bu protokolün bugün kanunlaşmak üzere önümüze getirilmesinde katkıda bulunanlara yürekten takdirlerimi, tebriklerimi iletiyorum ve kendilerine, Kıbrıs Türk Halkı ve Türk Halkı için içten teşekkürlerimi sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kumcuoğlu.

Buyurun Sayın İnan.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Dışişleri Komisyonu olarak, Sayın Büyükelçi Kumcuoğlu'nun beyanlarının tümüne katıldığımızı arz ederim efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİNİN KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİNDE BİR KAMPUS KURMASINA İLİŞKİN ÇERÇEVE PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 27 Mart 2000 tarihinde Ankara'da imzalanan "Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'nde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokol"ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylamadan önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, lehte iki arkadaşımızın söz isteği var.

Sayın Kumcuoğlu, siz görüşlerinizi ifade ettiniz...

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan, konuşmayacağım.

BAŞKAN - Sayın Mücahit Himoğlu...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Bozkurt Yaşar Öztürk konuşacak.

BAŞKAN - Efendim, onun söz isteği aleyhte; ama, lehe çevirelim.

Buyurun Sayın Öztürk. (MHP sıralarından alkışlar)

3 dakika içerisinde toparlayınız.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz bu yasa, Orta Doğu Teknik Üniversitesinin, Kıbrıs'ta bir kampus kurma, kampus açma yasası. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yapısını, stratejik durumunu düşünecek olursak, gerçek anlamda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için çok önemli bir yasa.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bu yasayla birlikte, iki seçeneğinden, zannedersem, olumlu olanını benimsemiş oldu. Acaba, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bir eğitim adası mı olsun; yoksa, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, eğlence merkezleriyle dolu, şans oyunlarının oynandığı karmaşık bir merkez mi olsun?.. Bu yasa, herhalde, birinci seçeneği tercih ettiğini gösteriyor; yani, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bir eğitim cumhuriyeti, bir eğitim adası olacaktır.

Şu anda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde var olan üniversitelerde 23 000 öğrenci vardır. Bu 23 000 öğrencinin 17 000'den fazlası Türkiye'den giden, diğerleri, diğer ülkelerden giden öğrencilerdir. İnşallah, Kıbrıs'ta, öğrencilerin, sosyal yaşantılarında, bu "eğlence merkezi" dediğimiz, doğrudan doğruya şans oyunlarının yoğun bir şekilde  oynandığı  bataklığa batmaması için, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hükümeti gerekli tedbirleri alacaktır. Dolayısıyla, Kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyeti, mutlaka, bir eğitim adası olacaktır. Öğrenci sayısı, 23 000'den, inşallah, 50 000'lere,          60 000'lere çıkarılır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, burada, bugün, Anadolu Ajansından geçilen bir haberin de kritiğini yapmadan geçemeyeceğim. Nedir bu haber; şu anda muhalefet partisi lideri, geçmişte başbakanlık yapmış Sayın Tansu Çiller Hanımla ilgili. Anadolu Ajansının geçtiği bir haberden bir pasaj okumak istiyorum: Kıbrıs Rum kesiminden pasaport isteyenlerin sayısında astronomik artış olduğu ve dolayısıyla, Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayın lütfen.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (Devamla) - ... vatandaşların kaçmak istediğine dair bir haber; hatta, Türkiye cumhuriyeti devletinden de, vatandaşların, dışarıya çıkmak istediğine dair bir haber. Ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti Devletinde hükümet olmuş, başbakanlık yapmış bir muhalefet partisinin liderinden bu beklenmezdi; ama, çocuklarının istikbali için Amerika'da yatırım yapan (DYP sıralarından gürültüler) Amerika'yı düşünen...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sadede davet edin Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Sayın Öztürk...

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (Devamla) - ... çifte vatandaş olan bir liderden bu düşünülebilir demek ki! (DYP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Öztürk...

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (Devamla) - Sözlerimi burada tamamlıyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar, DYP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Başkan, her çıkan, kanunun aleyhinde söz istiyor, başkasının aleyhinde konuşuyor!.. Bu, iyi bir şey mi?!

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum...

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, kanunun aleyhinde söz istedi, siz lehe çevirdiniz. Geldi, konuyu değiştirdi, başka şeyler söyledi...

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, az önceki konuşmacı arkadaşımız, gerçekten, burada, ciddî bir sataşma yaptı; yani, bizim de içerisinde bulunduğumuz hükümete ciddî eleştirilerde bulundu ve Genel Başkanımıza eleştirilerde bulundu.

BAŞKAN - Sayın Dönen, Sayın Grup Başkanvekili var; söz isteği varsa, Genel Başkanı temsilen, parti tüzelkişiliği...

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Kardeşim, tabiî ki, bizim buna yanıt vermemiz gerekir, Sayın Başkanım...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Efendim, her milletvekili genel başkanı için söz isteyebilir; grup başkanvekili var mı?!

BAŞKAN - Genel Başkanla ilgili ne söyledi?

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, siz nasıl söz veriyorsunuz aleyhe, lehte olanı aleyhe çeviriyorsanız, her milletvekiline de konuşma hakkını kendiniz doğuruyorsunuz.

BAŞKAN - Öyle mi?!

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Efendim, bu konuda biz, sataşmaya...

BAŞKAN - Hangi konuda sataştı size efendim?

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Canım, Sayın Başkan...

BAŞKAN - Ne dedi efendim?!

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Bir dakika...

BAŞKAN - Sayın Çiller'in beyanını ifade etti; bunda bir alınganlık var mı?

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Hayır... Kendi ifadesi değil; ama...

BAŞKAN - Alıntı yaptı Anadolu Ajansından... Yanlış olabilir arkadaşımızın...

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Genel Başkanın kendi ifadesini çok tersten alarak ve çok farklı anlamlara gelecek biçimde burada anlatmaya çalıştı. Bu doğru değil...

BAŞKAN - Efendim, yanlış olabilir... Takdir, tabiî...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, ben söz istiyorum! Madem öyle vereceksiniz; sataşmadan  söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Güven'e söz veriyorum, sataşmadan dolayı.

Sayın Çiller'in bu beyanı ifade etmediğini söylemek üzere geliyorsunuz herhalde.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Hayır efendim... Onu sen söylüyorsun, ben söylemiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Güven...

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- İçel Milletvekili Turhan Güven'in, İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar Öztürk'ün, konuşmasında, DYP Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

TURHAN GÜVEN (İçel) - Siz, hakikatleri saptırmakta epeyce ustalaştınız; o konuda tebrik ediyorum.

Sayın Başkan...

BAŞKAN - Yeni bir sataşmaya neden olmayın Sayın Güven.

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Ben kimseye laf söylemedim canım!.. Biraz dinlemesini öğrenin evvela, Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Herkesi suçluyorsunuz Sayın Güven, sataşmadım diyorsunuz ondan sonra da...

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Siz, evvela dinlemeyi bir öğrenin. Başkanlar da dinlemeyi bilir, konuşmayı bildiği kadar...

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Meclis Başkanına öyle söylenir mi?!

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Bu Mecliste ben yirmi senedir... Nasıl konuşacağımı bana kimse öğretemez!..

BAŞKAN - Elli sene de olabilir; ama...

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Siz de öğretemezsiniz, kimse de bana burada nasıl konuşacağımı öğretemez! (DSP sıralarından gürültüler)

Evvela, Başkanlar, ellerine aldıkları İçtüzüğü, kanunları, Anayasayı çok iyi okuyup, hazmedip, ona göre yönetimde bulunursa, elbette, hiç kimse kalkıp da, burada, ne Meclis Başkanının aleyhine... Zaten, şahsına bir şeyimiz yok; bizim arkadaşımız, kardeşimiz; ama, yönetimine itirazımız var.

Birisi söz istiyor, bir milletvekili; diyor ki, ben aleyhte söz istiyorum; ondan sonra, lehte... Efendim, sizin adınız aleyhte isteyenlerde vardı deyip, lehte söz veremezsiniz Sayın Başkan. Siz, İçtüzüğü katlediyorsunuz canım! Veremezsiniz efendim!.. Sözü ne için istemişseniz, onun için çıkar konuşursunuz. Ben lehe söz istemişsem, lehe konuşurum. Haa, burada, elfazım değişik olabilir; ama, aleyhe söz istediğim zaman lehe konuşmamı, Başkan, hüsnüniyetle karşılayabilir; ama, onun yerine gelip de, başkasının yerine konuşma olmaz. Evvela, bunu bilin. Alın, okuyun biraz canım! Ondan sonra da, bir süredir tutturdunuz bir şey yani; aleyhte söz istiyorum deyip, sanki o kanun tasarısı aleyhine konuşacakmış gibi geçmiş dönemleri kötülemeye çalışıyorsunuz. Bunun size bir yararı olmaz!.. Bunun size bir yararı olmaz!..

SALİH DAYIOĞLU (İzmir) - Örneklerini siz verdiniz!

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Biz, geçmişi falan kötülemedik. Hangi şeyde kötüledik bunu; bana bir tane gösterin canım! Tersine, her çıktığımızda, size, aklımızın erdiğince, bilgimizce bir şeyler, doğru şeyler söylemeye çalışıyoruz ki, ileride lazım olur; lazım da olacak! Eğer, bu zihniyetle giderseniz, ileride, benim dediklerimin ne kadar doğru olduğunu göreceksiniz; yanlışlarınızın da, o gün altını tekrar tekrar çizeceksiniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın efendim.

TURHAN GÜVEN (Devamla) - ...ve göreceksiniz ki, doğrular, dünyanın her yerinde doğrudur, Mecliste de doğrudur.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, bakın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde, bizim dönemimizde, Tansu Çiller'in Başbakanlığı döneminde hiç kimse, gidip, Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyetinden pasaport almak için müracaat etmedi. Sizin uyguladığınız ekonomik politikanın sonucu olarak orada insanlar aç susuz kaldı...

BAŞKAN - Sayın Dönen, siz, bakanlık yaptınız. "Sizin" dediğiniz zaman, beni kastediyorsanız, benim uyguladığım bir ekonomik politika yok, hükümetin var...

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Az önceki sözcünün...

BAŞKAN - Siz de ifadenizi düzgün kullanın.

V. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

9. – Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/879) (S. Sayısı : 681) (Devam)

BAŞKAN - Evet, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını alacağım: Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın, aynı süre içerisinde oy pusulularını Başkanlığımıza ulaştırmalarını; o arada, vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulasını, aynı süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor; oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biliyorum, tabiî sabrınız taşıyor; ama, burada, mükerrer oy kullanımını önlemek için karşılaştırma yapıyoruz. Bu konuda, arkadaşlarımızın gerekli hassasiyeti göstermeleri doğaldır; ama, bu arada şunu ifade edeyim: Kıbrıs gibi çok ulusal bir meselede, sayın üyelerin Genel Kurulda hazır bulunarak açık oylamaya katılmamaları, hakikaten büyük bir eksikliktir; iktidarıyla, muhalefetiyle, bu eksikliğin yaşanmış olması, hakikaten, bizler için üzüntü verici bir durumdur. İnşallah, bir dahaki sorunlarda bunları yaşamayız diye ümit ediyorum; arkadaşlarımızın da, sorumluluklarının idrakinde olmasını istiyorum.

Sayın milletvekilleri, Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasına 192 sayın üye katılmış ve 192 kabul oyu kullanılmıştır.

Böylece, tasarı yasalaşmıştır; hayırlı olsun. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri -özellikle iktidarı oluşturan sıralara seslenmek istiyorum- muhalefet, haklı olarak, İçtüzük uygulamalarını isteyebilir. Elbette ki, muhalefetin de görevi Parlamentoya devam etmektir; ama, yasa çıkarmak istiyorsak, özellikle de iktidar partisi milletvekillerinin, kuliste ve Genel Kurulda hazır olmaları gerekir ki, İçtüzüğe ilişkin taleplere cevap verebilelim.

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Kuliste değil, burada, Genel Kurulda olmaları gerekir.

Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Adalet Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

10. – Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/870)                     (S. Sayısı : 730) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporu, 730 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Yok.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Var, Sayın Başkan.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Saffet Arıkan Bedük konuşacaklar efendim.

O kadar süratli kanun çıkarıyorsunuz ki, takip edemiyoruz efendim.

BAŞKAN - Estağfurullah...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Çok süratli kanun geçiriyorsunuz, Anayasa Mahkemesi de, mütemadiyen iptal ediyor...Yetiştiremiyoruz efendim. 

BAŞKAN - Siz görevinizi yapın, gerisine karışmayın Sayın Güven.

TURHAN GÜVEN (İçel) - 10 dakika evvel geçen kanun, Sayın Başkan, Anayasa Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vermiş. İşte elimizde metin. Enerjiyi...

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun.

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 730 sıra sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına, saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, memurlarla ilgili "4483" diye isimlendirdiğimiz sayılı kanun, 2 Aralık 1999 tarihinde yasalaşmış idi. 1913 tarihli Memurin Muhakematı Hakkında Kanun, çıkarılan bu kanunla yürürlükten kaldırılmıştı. O tarihlerde, Memurin Muhakematı Kanunu yerine getirilen bu kanunun görüşmeleri sırasında, özellikle sistemin tıkanabileceğini, birkısım işlemlerde zorluk çekilebileceğini ifade etmiş olmamıza rağmen, ne yazık ki, taleplerimiz dikkate alınmadı ve bugün de, maalesef, böyle bir tasarıyla karşı karşıya kaldık.

Aslında getirilen bu kanun tasarısı, uygulamacıların karşılaşmış olduğu birkısım zorlukların, eksikliklerin giderilmesine yönelik haklı taleplerle ilgilidir. Bunu kabul ediyoruz; ancak, bu taleplerin daha evvel yasalar çıkarılırken gündeme getirilmiş olması, dikkate alınmış olması, buranın bir kez daha meşgul edilmemesi sonucunu da doğuracaktı; bunun yapılmamış olmasından dolayı üzüntü duyduğumuzu belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı, memurların yargılanmasıyla ilgili. Oysa, memurların yargılanmasının ötesinde, üzerinde durulması gereken, fevkalade önemli meselelerin olduğunu hep birlikte dile getiriyoruz ve bunu gidermek üzere de kapalı toplantı salonlarında ve diğer toplantı yerlerinde de açık olarak da ifade ediyoruz. Ne yazık ki, hep yargılama gündeme geliyor. Yargılamanın dışında acaba başka bir şey yok mu; var. Memurların, özellikle hizmetlerindeki sürati, verimliliği artırabilmek için birkısım kalite ve standartlara ihtiyaç var. O sebeple, memurlarla ilgili yargılamayı gündeme getirirken, ben, öncelikle memurların içerisinde bulunduğu ortamın, yaşadıkları birkısım sıkıntıların ve devlet teşkilâtını daha işler hale getirebilmeleri için yapılması gereken birkısım düzenlemelerin öncelikle gündeme gelmesi gerektiğine inanıyorum.

Bugün, kamunun yapısına baktığımızda, ülkenin içerisinde bulunduğu ve mutlak surette giderilmesi gereken birkısım hizmetlerin veya meselelerin çözümlenmesine yetmediğini görüyoruz. O halde, işin başlangıcında, devlette bir yeniden yapılanmayı gündeme getirmek lazım; onunla ilgili bir reformu mutlaka günde getirmek gerekirdi. İkincisi, personel rejiminin mutlak surette gündeme gelmesi gerekirdi. Memurlarla ilgili özellikle atama ve ücret politikalarının mutlaka gündeme gelmesi gerekirdi ve yine, bu devlete hizmet etmiş, bu millete hizmet etmiş olan kamu görevlilerinin emeklilerinin de çektiği sıkıntıları giderecek birkısım düzenlemelere ihtiyaç vardı; ama, ne yazık ki, bunların hiçbiri gelmiyor. Ne geliyor; Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı geliyor, yasalaşıyor ve gidiyor.

Tabiî ki, bizim üzerinde durduğumuz nokta -memurların, bilhassa korumacı bir tedbir içerisine alınması, korunması falan anlamında söylemiyorum- memurların hizmetlerini yerine getirirken, milletin isteklerini ve ihtiyaçlarını yerine getirirken, tabiî ki, birkısım düzenlemelere riayet etmeleri ve özellikle insanlarımızı, vatandaşlarımızı rahatsız etmeyecek birkısım tutum ve davranışta bulunmaları şarttır ve bununla ilgili birkısım tedbirleri de almak gerekir; ancak, ben, bundan önce, memurları daha fazla rahatlatacak, ekonomik ve sosyal meselelerini giderecek, görev, yetki ve sorumluluğunu yeniden düzenleyebilecek birkısım düzenlemelerin ve yasaların öncelikle görüşülmesi gerektiğine inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, mevcut yapı, kamu kurumlarının değişen koşullara uyum sağlamasını gerçekten zorlaştırmaktadır. Kamu hizmetleri halkın ihtiyaçlarını ve beklentilerini yerine getirecek kapasitede değildir ve yine kamu hizmetleri, hem sürat ve verimlilik bakımından gerçekten eksi puanlarda hem de ayrıca bu işlemleri yaparken karmaşıklıkla birlikte -altını çizerek belirtmek istiyorum- kamu kurumlarındaki harcamalar alabildiğine artmakta ve maliyetler de yükselmektedir.

Bilim ve teknolojideki değişim ve diğer ülkelerle olan münasebetlerimiz sebebiyle, devlet yapılanmasında birkısım düzenlemelere ihtiyaç vardır; verimliliği sağlayacak, sürati gerçekleştirecek, otokontrolü sağlayacak ve diğer çağdaş demokratik ülkelerdeki uygulamaları gündeme getirecek birkısım düzenlemelere ihtiyaç vardır. Demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde demokratik devlet yönetimini, sosyal adaleti, değişimi ve gelişimi gözeten bir kamu yönetimi yapısının ve işleyişinin mutlak surette gündeme gelmesi gerekir diyorum.

Kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasında verimlilik, etkinlik ve tutumluluğun, dolayısıyla da performans artırılması noktasında da birkısım düzenlemelere ihtiyaç vardır. Halka dönük bir yönetim anlayışı eğer yerleştirilmezse, halkın beklentilerine cevap vermezse, eğer çağdaş demokratik ülkelerdeki normlar idarî yapımıza getirilmezse, korkarım ki biz toplumumuzun çok gerisinde kalan bir devlet yapılanmasıyla karşı karşıya kalırız. İşte, onun içindir ki, ben, görev, yetki ve sorumlulukla birlikte, idarî yapılanmanın da mutlak surette gündeme gelmesi gerektiğine ve bununla ilgili birkısım düzenlemelerin yapılması gerektiğine inanıyor ve bunu hatırlatıyorum.

Değerli milletvekilleri, çağdaş demokrasilerde yükselen değer insan, insanın huzuru, insanın güveni, insanın refahı, önce bireye güvenmek, insana güvenmek. O sebepledir ki, ben, idarî yapılanma gündeme geldiğinde, bilhassa kendi vatandaşına inanan ve güvenen bir anlayışın bu devlete hâkim olması gerektiğine inanıyorum. Ümit ediyorum ki, gerek merkezî idarî yapılanmada ve gerekse yerel yönetimlerle ilgili getirilecek birkısım yeni düzenlemelerde, öncelik ve ivedilikle, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının her şeyden önce bir insan olduğu, insan olmanın gereği olarak da kendisine değer verileceği ve onun belirttiği, ifade ettiği sözlere öncelikle inanılacağı; ama, eğer varsa yolsuzluğu, usulsüzlüğü, hırsızlığı veya yalancılığı; onun da mutlak surette ağır bir cezayla cezalandırılacağı bir sistemin getirilmesinden yanayız.

Kamu yöneticilerinin eylem alanı ve görev yetkilerinin açık bir şekilde belirlenememesi de, keza, aynı şekilde yine idarî yapılanmamızın en önemli eksikliklerini oluşturmaktadır.

Değerli milletvekilleri, o sebeple diyoruz ki, meseleyi bir idarî yapılanmadan alıp, devleti bürokratik engellerden uzaklaştırıp, kırtasiyecilikten uzaklaştırıp, maliyet unsurlarını düşürecek birkısım düzenlemeleri ve nihayet milletin isteklerine anında cevap verebilecek bir anlayışı ve bir mekanizmayı gündeme getirmek gerekir. Bununla ilgili olarak, düzenlemelerin bir an evvel, özellikle Meclisimize aktarılmasında fayda mütalaa ettiğimizi belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, tabiî, bu idarî yapılanmayla birlikte, bir de çalışan kesim var. Devlet hep istiyor; tamam, devlet isteyecek. Millet de çağdaş demokrasilerdeki, çağdaş ülkelerdeki normlara uygun tarzda hizmetler bekliyor ve haklıdır, mutlak surette yerine getirilmesi gerekir; ancak, unutulmaması gereken bir şey var: Çalışan kesimin ekonomik ve sosyal meselelerini çözümleyemeyen bir devlet anlayışının, kesinlikle, hizmette kalite ve standartta, maalesef, başarılı olması mümkün değil. O sebepledir ki, ben, liyakate ve ehliyete, eğitime önem veren bir atama anlayışının, mutlaka, yine, devlet yapılanmasında dikkate alınmasını ifade ediyorum ve yine, diyorum ki, ücret politikasının da gözden geçirilmesi gerekir.

Değerli milletvekilleri, bir insan gücü planlamasına dayanmadığı için kamu yönetimi, sistemimiz, hizmetin gerektirdiği nitelikte ve sayıda personel istihdamına imkân vermemektedir; hatta öylesine ki, artık, siyasal iktidarların da çoğu kez işine gelmekte, devlet kadroları, âdeta, işsizliğe bir çare, bir yer olarak değerlendirilmektedir; oysa, yapılması gereken husus, doğrudan doğruya ehliyet, liyakat ve eğitime önem vermektir. Yasal olarak, kariyer ve yeterlilik ilkesi benimsenmiş olmasına karşın, uygulamada, özellikle, yeterliliğe bakılmaksızın üst basamaklara çıkabilme olanağı bulunmaktadır ve atamalarda, özellikle, siyasal iktidarların etkisiyle, maalesef, bu, fevkalade üst seviyeye çıkmaktadır. Eskiden, sadece, siyasal partilerin veya iktidarların değişmesi halinde değişen kadrolar, bugün, bir bakan değişmesinde dahi, üst derecedeki birkısım kamu görevlileri hem görevlerinden alınmakta, hatta Anadolu'da, öğretmenden tutun, memurumuzdan tutun herkese kadar, âdeta, insanlar darmadağın edilmektedir. 

Böyle bir anlayış, devletteki verimliliği artırmaz; böyle bir anlayış, devletteki verimliliği azaltır, kalite standardını düşürür ve dolayısıyla, o zaman da karşımıza ne çıkar; disiplinsizlik çıkar ve özellikle, memurların yargılanmasını gerektirecek birkısım durumlarla karşı karşıya kalmış oluruz.

Son yıllarda yapılan değişikliklerle, çeşitli statülere tabi bu kamu personeli arasında kurulmuş bulunan ücret dengeleri de, gerçekten, calibi dikkattir. Öyle yerler, öyle kurumlar var ki, mühendisler, az para alıyor, emrindeki kişiler onlardan 3 misli daha fazla para alabiliyor, ücret alabiliyor.

Yine, memur kesiminde, aynı anlayış içerisinde çalışan insanlarla karşı karşıya bulunuyoruz. Yine, altını çizerek belirtmek istiyorum: Maaş ve ücretlerden çok daha fazla yanödemelerle, ektazminatlarla ve tazminatlarla karşı karşıya bulunmaktayız. Son zamanlarda, yine, bu hükümetin getirdiği birkısım düzenlemelerle, artık, memurlar değil, bir nevi kurullar sistemine, kurullar yönetimine doğru bir kayışımız var. Kurullar öylesine ön safa geçti ki, kurulda görevli olanlara -özellikle, milletvekillerinin dokunulmazlığının sınırlandırılmasının söz konusu olduğu bir dönemde- dokunulmazlık zırhının da verildiği bir konuma doğru gidiyoruz; ama, buna karşılık, getirilen düzenlemelerde, bir kesime çok fazla ücret, diğer bir kesime ise, fevkalade az miktarda ücret ödemelerini, doğrusunu isterseniz, yadırgıyoruz. Eködemeler, aylığı geçtiği için, emekliliğe de yansımaktadır.

Değerli milletvekilleri, Kamu-Sen'in yaptığı bir araştırma elime geçti. Açlık sınırı 259 milyon lira. Yoksulluk sınırı ise, 750 milyon lira. Memurlara bakıyorsunuz, memurların önemli bir bölümü 259 milyon liranın altında maaş alıyor. Şimdi, böyle bir ekonomik istikrar programında, terk edilmiş, ihmal edilmiş çalışan kesimin yapacağı hizmette, acaba, ne dereceye kadar kalite ve standart yakalanabilir, onu, takdirlerinize bırakıyorum. Gerçekten, memurların fevkalade büyük bir sıkıntısı olduğunu, bu yetmiyormuş gibi, "şu görüşe, bu görüşe; şu siyasal görüşe, bu başka görüşe mensuptur" diye bir taraftan bir tarafa da atanmaları, keza, aynı şekilde bizi fevkalade üzmekte, memurlarımızı da fevkalade büyük bir rahatsızlık içerisine sokmaktadır.

Değerli milletvekilleri, kamu kurumlarının hedefleri belirsizdir, yönetim planları yoktur. Kamu kuruluşlarının verimliliğini ve performansını denetleyip öneride bulunacak bir sistem de yoktur şu anda idarede. Kamu kurumları yöneticileri, performans, yeterlilik ve başarılarını ortaya koyacak denetim yerine, yapılan işlemler, malî ve idarî olarak teftiş edilmekte, sistem, çalışanı, iş ve icraat yapanı denetlemektedir; ihmal edeni değil, icra yapanı denetlemektedir. Dolayısıyla, görev yapan, âdeta, soruşturmaya ve sorgulamaya tabi tutulmaktadır.

Bu arada, özellikle, emeklilerin durumunu gündeme getirmek mecburiyetindeyim.

Değerli milletvekilleri, bakın, elime bir doküman geçti. Bu dokümana göre, Emekli Sandığı emeklileri  -862 000-  dul ve yetimlerle beraber 1 316 838, SSK emeklileri 3 milyon küsur ve Bağ-Kur emeklileri 1 173 000; dolayısıyla, toplam 6 milyon küsur kişi emekli maaşı alıyor. 5 300 000 emeklimiz ise açlık sınırının altında ücret alıyor.

Özellikle, sosyal devlet anlayışı ve ilkesi kabul edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti Devletine bu yakışmamaktadır. Bu sebeple, bir taraftan çalışanların bir taraftan da bu ülkeye uzun yıllar hizmet yapmış ve bugün de emekli köşesine çekilmiş olan emeklilerimizin -memur, işçi ve Bağ-Kur emeklilerinin ve dullarının- hayat standardına uygun bir şekilde emekli maaşları ile ücretlerinin verilmesi için bir an evvel tedbir alınması gerekir; ama, maalesef, sayın milletvekilleri, hükümetin, bugün, uygulamakta olduğu ekonomik istikrar programından bunları beklemek mümkün değildir ve göremiyoruz, ondan dolayı da üzüntü duyuyoruz. Çünkü, dargelirli unutulmaktadır, memur, işçi, emekli unutulmaktadır, köylü, çiftçi unutulmaktadır, esnaf ve sanatkâr ihmal edilmiştir.

Köylünün, çiftçinin durumu aklıma geldi, hemen söylemek istiyorum -bir hükümet üyesi olarak Sayın Bakanım da burada- Haymana'ya gittim; Haymana'da çiftçiler "daha evvelden bize faiz oranları düşürülecek diye ifade edildi, açıklandı; oysa, şu anda Ziraat Bankasından alınan kredilerin faizleri yüzde 120, esnaf ve sanatkârların Halk Bankasından aldığı kredi faizleri ise yüzde 98" dediler. Bu, gerçekten, hem köylümüzü, çiftçimizi perişan etmiş ve icra takiplerine maruz bıraktırmış; şu anda, bilhassa, adliye koridorlarında beklemek durumunda kalmakta ve artık, üretemeyen, ekmek istemeyen bir konuma getirmiştir köylü ve çiftçimizi; ekinlerinden dahi vazgeçmişlerdir. Bu sebeple de, bu konunun bir an evvel ele alınması, bu hükümetin uygulamakta olduğu ekonomik istikrar programında, mutlaka, bunlara yer verilmesi gerektiğini belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, memurların ve diğer kamu görevlilerinin yargılanması hususunda getirilen bu kanun tasarısı, Anayasamızın 129 uncu maddesindeki temel anlayışa ve hükme uygundur. Bu hükümde, özellikle bir idarî merciin iznine tabi olarak ancak memurlar hakkında soruşturma açılabilmektedir; izne tabi kılınmaktadır.

Birkısım ülkelerde, bu konu, halen daha, nazariyatta, bilhassa, münakaşa konusudur; birkısım ülkelerde, soruşturmalar izne tabidir; birkısım ülkelerde ise, soruşturmalar, izne tabi değildir, doğrudan doğruya yargıya gitmektedir. Yargı kesimi, daha ziyade, izin müessesesinin ortadan kaldırılmasını istemektedir; ama, şunu da görmek mümkün: Türkiye'de, eğer, bu kapı tam anlamıyla açılırsa -daha o noktaya gelmedik- korkarım ki, bugün, idarenin özellikle "öninceleme" adı altında başlatmakta olduğu birkısım çalışmaları hâkimler ve savcılar hiç yapamayacaklar ve böylece, adliye tamamen tıkanma noktasına gelmiş olacaktır.

Değerli milletvekilleri, yine, bu kanun tasarısında değiştirilen, Başbakanlık veya bakanlıklardaki memurların önincelemesine ve soruşturmasına izin verecek olan makamları en üst amir olarak, idare amiri olarak belirtmiş; ancak, bu düzenlemeyle bir eksiklik gideriliyor; çünkü, Danıştay ve idare mahkemeleri farklı yorumluyor; dolayısıyla, burada, müsteşarlara bir imkân sağlanmış oluyor. Yani, her imzanın, her soruşturma evrakının, her incelenmesi gereken evrakın mutlak surette bakana götürülmesi... Zaten, yükü fevkalade fazla olan bakanlarımız, ülke meseleleriyle meşgul olması gereken bakanlarımız, daha ziyade, memur tahkikat onaylarını imzalamakla meşgul olma konumuna bırakılmıştır. Biz, buna itiraz etmiştik. Nihayet, burada, haklı çıktığımızı gördük. Gerçi, burada, teftiş kurulu başkanlıkları bakana ve Başbakana doğrudan doğruya bağlıdır; ancak, doğrudan doğruya bakana bağlı olan teftiş kurulları başkanlığına, müsteşara böyle bir emir vermek, bir nevi, hizmet bakımından, bakanın yetkisini almak anlamına gelir; ama, "bakan bu yetkisini müsteşarlara devreder" şeklinde bir düzenleme olsaydı, belki, daha iyi olabilecekti.

Değerli milletvekilleri, tüm seçilmişlerle ilgili tahkikat onaylarının bakan tarafından verilmesi bir usul haline geldi. Daha evvel de, uluslararası birkısım raporlarda da bu gündeme gelmişti; ancak, şunu belirtmek istiyorum: Türkiye'deki belediye sayısı o kadar fazla ki... Belediye meclis üyeleri, il genel meclis üyeleri... Hepsini, eğer, siz bakana götürürseniz, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, onbinlerin üzerinde, belki daha fazla imza, halen, bakanları bekler ve bakan da, sabahtan akşama kadar, 24 saat imza bile atsa, yine bundan bir netice alınması mümkün olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, getirilen bu kanun tasarısında dikkatimi çeken bir konu var; bir araştırma yapma imkânı veriliyor. Yani, bir şikâyet üzerine, ön inceleme yetkisine sahip olan kişilere, 60 gün süreyle araştırma yapılacak ve eğer bu araştırma sonucunda ön incelemeye gerek görülürse, ön incelemeye imkân sağlanmış olacaktır. Bu getirilen sistem, yeni bir kademe olarak gündemde bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, üzerinde durulması gereken bir diğer nokta, imzasız, asılsız iddia ve iftiralara maruz kalan kamu görevlileri ve memurlarla ilgili olarak, bu evrakların işleme konulup konulmaması hadisesidir. Eğer, bu evraklar işleme konulursa -ki, konuluyor- o zaman, işleme konulduktan sonra, bakıyorsunuz, ya adreste bulunamıyor ya böyle bir kimse bulunamıyor, iddialar tespit edilemiyor; dolayısıyla, muhakkik olarak görevlendirilmiş olan kişilerin veya müfettişlerin uzun bir dönem içerisinde yapmış oldukları bütün işlemler boşa gidiyor. O sebeple, imzasız, asılsız, isimsiz ihbarlarla ilgili olarak, bu kanun tasarısında getirilmiş olan, bunların işleme konulmaması, araştırma veya önincelemenin herhangi bir safhasında eğer ortaya çıkarsa, o konunun durdurulmasının olumlu bir veçhesi olduğunu değerlendiriyorum. Yine, 60 günlük süre içerisindeki araştırmanın bir an evvel tamamlanması, bizce, olumludur.

Değerli milletvekilleri, önincelemeyle ilgili olarak müfettişlere tanınan 45 günlük süre, gerçekten, azdır; çünkü, müfettişlik o kadar kolay bir şey değildir. O sebeple, müfettişlerle ilgili getirilmiş olan bu 45 günlük süre az olmakla birlikte, bunun daha da fazla olması, daya uygun bir hal tarzı ve meselelerin çözümlenmesini, hedefe ulaşılmasını temin etmiş olacaktı. Maalesef, burada da bu eksikliği ifade etmek mecburiyetindeyim.

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısında, yine, üzerinde ehemmiyetle durulması gereken nokta, müfettişler, artık, teftiş ettikleri kurum, kuruluş veya görevlileri eğitecek, öğretecek, yönlendirecek bir konumdan çıkmış, âdeta, bir korkulu rüya, korkutan bir insan konumuna gelmiştir.

Bu kanun tasarısının olumlu olduğu kanaatini taşıyor, eksiklikleri olmakla birlikte, olumlu oy vereceğimizi belirtiyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bedük.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Kamer Genç; buyurun.

Süreniz 10 dakika Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun değişikliğiyle ilgili olarak, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, eskiden, Memurin Muhakematı Hakkında Kanuna göre yargılanan kamu görevlilerinin bu yargılanma usulünün, özellikle Türkiye'de büyük sıkıntılar yarattığı, bilhassa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Avrupa'daki dostlarımızın "sizin memleketinizde Memurin Muhakematı Hakkında Kanun var; suiistimale ismi karışan kişiler, işkence yapan, insan hakkı ihlalleri yapan kişiler, Memurin Muhakematı Hakkında Kanunun getirdiği zırh nedeniyle uzun süre yargılanmıyorlar..." Dolayısıyla, bu memurların üzerindeki, özellikle, insan hakları ihlalleri nedeniyle, gerek işkence yapan ve sair surette kişilere zarar veren kişilerin süratle yargılanması konusundaki telkinleri uyarınca, biliyorsunuz, 2.12.1999 tarih ve 4483 sayılı Kanunla, Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu değiştiren yeni bir kamu görevlilerini yargılama sistemini getirdik; ama, tabiî, her şey, bu hükümet zamanında, böyle çok süratle geldiği için, olaylar enine boyuna tartışılmadığı için ve özellikle, bu hükümet zamanında, bazı yargılamaların önlenmesi için, o 4483 sayılı Kanunla getirilen, belki, objektif kuralların kendilerine vereceği zararları da hesaba katarak, yeni bir kanun getiriyorlar.

Şimdi, burada "cumhuriyet savcıları soruşturma açarlar" ibaresi "ilgili idareye gönderirler" biçiminde değişiyor. Bunun anlamı nedir; bir kamu görevlisi, özellikle... Tabiî, buradaki, sıradan kamu görevlileri değil; yani, sırtını iktidara ve bakana dayamış kamu görevlileri değil; ama, normal kişilerin yargılanması, zaten, bu kanun için önemli değil. Burada önemli olan, son zamanlarda, bu iktidar zamanında özellikle, bazı kamu görevlilerinin ismi büyük suiistimallere karışıyor, ülkedeki çok yoğun soygunlar nedeniyle bazılarının hakkında soruşturma açılması gerekiyor. Bu, mevcut kanuna göre, cumhuriyet savcısına gidince, cumhuriyet savcısı, arkadaş, şunun hakkında soruşturma yap, bana gönder diyor. Ondan sonra da, cumhuriyet savcısının talimatı doğrultusunda, mecburen o idare gerekli incelemeyi, soruşturmayı yapacak ve evrakları cumhuriyet savcısına gönderecek ve cumhuriyet savcısı da bunun hakkında soruşturma belgelerini... Gereğine göre dava açacak.

Şimdi, bu hükümet baktı ki, cumhuriyet savcılarına verilen bu yetki, kendi yandaşlarını zor duruma düşürüyor. Ne yapalım; o zaman, cumhuriyet savcılarına gönderilen ihbar ve şikâyetleri cumhuriyet başsavcısı soruşturmasın, ilgili daireye göndersin. Gönderince ne olacak; ilgili daire amiri bunu işleme tabi tutmayacak. O zaman ne olacak; o zaman, suç, örtbas edilecek. Yani, birtakım kanun tasarıları buraya getirilirken, bu tasarıların hangi tuzaklar adına hazırlandığı, bazı cafcaflı ifadelerle kamuoyundan böyle saklanıyor; ama, işin özü bu.

Yine, bölge idare mahkemelerinin bakanlığın merkezî... Şurada gerekçede var, özellikle onu okumak da istiyorum.

HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Ankara) - İtiraz yolu da var.

KAMER GENÇ (Devamla) - İtiraz yolu yok, yok.

Efendim, diyor ki: Bu kanunun 3 üncü maddesinin (h) ve (i) bentlerinin değiştirilmesi öngörülmektedir. Söz konusu kanunun (d) bendi, Başbakanlık ve bakanlıkların merkez ve bağlı veya ilgili kuruluşlarda görev yapan diğer memur ve kamu görevlileri hakkında o kuruluşun en üst idare amirinin soruşturma izni vermeye yetkili olduğu hükmü âmirdir. Burada, bölge idare mahkemeleri, bunu, bakan olarak uyguluyor. Tabiî, idare mahkemelerinin kararları da kesin olduğu için, biz, bu bakanı kaldıracağız, müsteşar veya genel müdür veya en üst idarî amir şeklinde değiştireceğiz.

Bu da bir tuzak. Şimdi, bakan, burada, kendisini soruşturmadan kurtarıyor; müsteşar kendi emrinde ya... Şimdi, büyük bir suiistimale ismi karışmış, bir üst düzey yöneticinin veya bakanın kendi talimatıyla, kendi isteğiyle bir emri yerine getirmiş ve suiistimal yapılmış. Şimdi, bunun hakkında soruşturma yapma yetkisi, bölge idare mahkemesi kararlarına göre, bakana aittir deniyor. Tabiî, şimdi, bakan, bu soruşturma iznini vermese, sorumlu olacak. Ne yapacak?.. Altındaki müsteşara bu yetkiyi ver diyorlar ve o zaman diyorlar ki: Efendim, ne yapalım; müsteşar yetkiyi vermedi. Aslında, müsteşar ve genel müdür bakanın emrindedir. Burada, bakanlar sorumluluktan kaçıyor.

İşte, son zamanlarda Kemal Derviş'e gelen birtakım "efendim, falanca genel müdür hakkında soruşturma izni verecek misin, vermeyecek misin..." Tabiî, böyle, Meclisin tatile girme aşamasında, böyle işte muhalefetin de teke indiği, birçok olayların enine boyuna incelenmediği bir safhada böyle bir kanun tasarısını getirerek, kamuoyunu yanıltmaya... Bir nevi, bu hükümet, yangından mal kaçırmakla, bu işlerle meşgul.

Bu oyunları ve bu tuzakları kimse yutmuyor değerli milletvekilleri.

Bakın, kanunlar, ülkede istikrar sağlanması için getirilir; kanunlar, ülkede hakça bir düzen kurulması için, ülkenin yönetilmesi için getirilebilir. Sizin herhangi bir bakanınızın veya etkili bir bakanınızın tıkandığı bir noktada veyahut da suiistimale ismi karışan bir bakanın veyahut da politik bir sıkıntı içinde bulunan bir bakanın durumunu rahatlatmak için kanun getirilmez. Dünyanın hiçbir meclisinde böyle bir şey yok.

Herkes biliyor ki, bakanın emrinde müsteşar var. Müsteşara talimatı veriyor, genel müdüre talimatı veriyor; "yahu, sen, soruşturma izni verme" diyor. Aslında, sorumluluk bakana ait. Niye bakan bu soruşturma iznini vermekten kaçınıyor; çünkü, basının karşısında hesap vermeyecek. Hesap vermeyince de, tabiî, böyle, işte, emrindeki... Biraz da, tabiî, kişilikli müsteşar, genel müdür direnir, buna şey vermez... Bu soruşturma iznini verir veya vermez; tabiî, o, olayın durumuna göre değişir; ama, maalesef, böyle getirdiğiniz kanun tasarıları, böyle tuzaklarla dolu.

İkincisi; ilçe belediye başkanları, belde belediye başkanları hakkında soruşturma izni vermeyi, bazı hallerde, kaymakama ve valilere veriyorsunuz. Değerli milletvekilleri, bugün, valiler, atamayla gelen kişilerdir, siyasî makamlardır. Ben bir genelleme yapmak istemiyorum, valilerin ve kaymakamların kişilikleriyle ilgili bir değerlendirme yapmak da istemiyorum; ama, halkın oyuyla seçilmiş, kişilikli bir belediye başkanı hakkında, büyük yerlerde, valiler veya kaymakamlar, zaman zaman sürtüşmeye girebilirler. Keşke, Memurin Muhakematı Kanunundaki o ilçe idare kurullarını, il idare kurullarını feshetmeseydik de, bu kişilerin yargılanmalarının bir heyete verilmesi konusundaki hükmü muhafaza etseydik. Şimdi ne olacak; belediye başkanları ve il genel meclisi üyeleri, belediye meclis üyeleri, bugün, işte, anakentlerde, büyük yerlerde, valilerin tasarrufuyla soruşturmaya gidecekler. Bence, bu da haksız yani. Burada, biraz, seçilmiş insanlara bir güvence vermek zorundayız. Seçilmiş insan, eğer, orada, siyasî iktidarın emriyle hareket eden bir valiye rast gelirse, karşısındaki kişilikli bir belediye başkanıysa, her an için, onun burnunu yere sürtmek için birtakım bahaneler yaratabilir. Onun için, yani, bence, bu getirilen tasarı, memleket hayrına bir tasarı değildir.

Aslında, tabiî, bir günde 7 kanun, öteki günde 4 kanun, 5 kanun çıkarmak zorunda kalınınca, bu kanunların ülkeye ne getirdiğini, ne götürdüğünü araştıramıyorsunuz. Ezbere... Zaten, iktidar partileri milletvekillerinin hiçbirinin, inanıyorum ki, bu kanunların hiçbirinden haberi yok. Yukarıdan talimatlar geliyor, bu kanunları hemen çıkarın deniliyor... Bu memleketin kaderini tayin eden bu nitelikteki kanunların, enine boyuna tartışılması lazım, kamuoyunda tartışılması lazım.

İl belediye başkanları hakkında bir karar veriyorsunuz, il genel meclisi üyeleri hakkında bir karar veriyorsunuz, belediye meclis üyeleri, ilçe belediye meclis üyeleri hakkında bir karar veriyorsunuz; bunların düşüncelerini aldınız mı?! Bu insanlar, halkın oyuyla seçilmiş, gelmiş insanlardır. Acaba, hakikaten, bunların, siyasî iktidarın emrine göre hareket eden valilerin verdikleri emir ve talimatlara bırakılması gereken bir statüde mi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla)- Herhalde, sürem bitti.

BAŞKAN - Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) - ...olmaları gerekirdi, yoksa, daha bir... Yani, objektif karar veren bir kurulla; mesela, ilçe idare kurulları... Çünkü, bunlar seçilmiş insanlar ve siyasî kişilerdir. Dolayısıyla, bunların kararıyla mı hakkında soruşturma açılma izni verilmesi gerekirdi?! Bunların tartışılması lazımdı; ama, maalesef, birileri kanunları perde arkasında hazırlıyorlar, işte, biz merkezî yönetimin bunların üzerindeki baskısını her zaman için kuralım diyorsunuz ve ondan sonra da , tabiî, bir kanun üç ay, beş ay yaşama direncini göstermiyor; çünkü, özü kavranılmıyor. O memlekete uygulanmasında getirilen... Ne anlamda getirildi, kime ne zarar getiriyor, ne kâr getiriyor; bunlar tartışılmıyor. Dediğim gibi, cumhuriyet başsavcıları, birisi hakkındaki bir şikâyeti soruşturmak için müsteşara, bakana gönderdiler... O zaman, cumhuriyet başsavcısı bu şikâyetin akıbetini araştırsın değerli milletvekilleri. Araştırmazsa, o cumhuriyet başsavcısının ne fonksiyonu olur?

Ben, bu tasarının yerinde olmadığına inanıyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; fazla vaktinizi almadan, değerli milletvekilinin burada dile getirdiği konulara, kısaca, cevap arz etmek istiyorum.

Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Sayın Bedük kanun tasarının tümüne katıldığı için, ben de tümü hakkında konuşmayacağım. Ancak, sayın milletvekilinin tasarının 2 nci maddesinde "başsavcılıkları göndererek soruşturma izni isterler" ibaresinin "gönderirler" şeklinde değiştirilmesinden ötürü kaygılarına cevap arz etmek istiyorum.

Evvela, tasarının 2 nci maddesi, 4483 sayılı Kanunun 4 üncü maddesindeki "başsavcıları" deyimini "başsavcılıkları" olarak düzelterek, sayın başsavcıların işyükünü hafifletmeyi amaçlamıştır.

İkincisi; burada, "gönderirler, soruşturma izni isterler" ibaresinin tasarımızın 6 ncı maddesinde 4483 sayılı Kanunun 9 uncu maddesiyle beraber mütalaa edilmesi gerekir. Tasarının 2 nci maddesinde "gönderirler" diyen emredici hükmünü, kanunun 9 uncu maddesini değiştiren tasarının 6 ncı maddesindeki bölümü okuduğumuz zaman, daha güzel ortaya koyacağız.

"Yetkili merci -yani, başsavcılıkların evrak gönderdiği yetkili merci- verdiği önincelemeye geçilmemesi kararını şikâyetçiye, soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararını ise cumhuriyet başsavcılığına, hakkında öninceleme -burada, zaten, harf değişikliği olmuş- yapan memur veya diğer kamu görevlisine ve şikâyetçiye bildirir."

Yani, burada, herhangi bir evrakın hasıraltı edilmesi veya herhangi bir evrakın, herhangi bir idarecinin inisiyatifiyle saklanması söz konusu değildir. Başsavcının gönderdiği her evrak, behemehal, müspet veya menfî cevaplandırılacaktır. Yani, öninceleme yapılmasına... "Yetkili merci, verdiği önincelemeye geçilmemesi kararını -eğer böyle bir karar vermişse- şikâyetçiye..." Süre de var ayrıca; altmış gün burada.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Süre de yok; ama...

İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) - Hayır, bu çok açık.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, ama, böyle parça parça kanun getirirseniz olur mu?

İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) - Müsaade buyurun efendim; karşılıklı konuşma yapmayalım.

Bir diğer, yine, değerli arkadaşımızın, tasarının 1 inci maddesinde, 4483 sayılı Kanunun 3 üncü maddesindeki değişikliğe istinaden "Başbakanlık ve Bakanlıkların merkez ve bağlı veya ilgili kuruşlarında görev yapan diğer memur ve kamu görevlileri hakkında merkez teşkilatında müsteşar, bağlı veya ilgili kuruluşlarda o kuruluşun en üst amiri" ifadesinde tereddütleri olduğu gözüküyor. Bu, Danıştay ile idarî yargının ayrı ayrı mütalaasından ötürü maddeye konmuştur; çünkü...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Mümkün değil; Danıştay en üst mahkeme Sayın Bakan. Olur mu?..

İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) - Efendim, müsaade buyurun.

O zaman, Danıştay en üst mahkeme ise, Danıştaydan aldığımız görüşü arz edeyim; lütfen, konuşmayın o zaman.

"En üst idarî amir" deyimi kullanıldığına göre -Danıştaydan alınan görüştür bu- bu deyimin, siyasî otoriteyi temsil eden Bakandan sonra gelen ve idarî otoritenin en üst noktasında bulunan, Başbakanlıkta Başbakanlık müsteşarını, bakanlıklarda bakanlık müsteşarlarını ifade ettiği anlaşılmaktadır. Bu, Danıştayın istişarî kararıdır.

KAMER GENÇ (Tunceli) - O istişarî mütalaa, karar değil.

İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) - Müsaade buyurun, ben söyleyeyim. Lütfen... Böyle karşılıklı konuşmayalım.

BAŞKAN - Efendim, lütfen, karşılıklı olmasın...

Buyurun Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) - Bu, idarî yargının bunu kabul etmemesinden ötürü, idarî yargıyı ve Danıştayı da, evrakları tekemmül ettirmek için her ikisini de tatmin edecek bir ifade konulmuştur. Yani, sizin söylediğiniz gibi, bakanın bir şeyini kaçırıp müsteşara götürmek filan değildir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Kaçma... Kaçma... Bakanın kaçmasıdır bu.

İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) - Efendim, ben, tabiî, bunu, anlayanlar için söylüyorum; size... Kabili hitap olduğunuz için, ben diğer anlayan arkadaşlarımıza söylüyorum ve zabıtlara geçsin diye söylüyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Siz anlasanız da biz de anlasak.

İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) - Bir de valinin ilçe belediye başkanları üzerindeki tasarruf yetkisine gelmek istiyorum.

Zaten, bizim şu andaki İller İdaresi Kanunumuza göre, valilerimizin ilçe belediyeleri üzerinde her türlü soruşturma yetkisi vardır; gelen şikâyetleri de... Burada, mevcut kanuna uygun bir şeyi, atanmışların seçilmişleri kontrolü gibi algılamak yanlış olur. Mevcut meri kanunlarda eğer bir şikâyetimiz varsa, bunu, bilahara, tabiî, bu Yüce Meclis değiştirebilir. Ben, sadece, yanlış anlamaları önlemek ve zabıtlara geçmesini sağlamak için söz aldım.

Teşekkür ederim ve Yüce Heyete saygılarımı arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bir açıklık getirmek istiyorum.

İdare mahkemeleri Danıştayın denetimine tabidir. Sayın Bakanın dediği o şey istişarî mütalaadır ve istişarî mütalaa da yargı kararı değildir. Tabiî, bakanlar bunu kavramadığı için, çıkıp bizi bilgisizlikle itham ediyorlar.

BAŞKAN - Görüşünü vermiş yargı.

Şahsı adına, Isparta Milletvekili Sayın Mustafa Zorlu. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Zorlu.

MUSTAFA ZORLU (Isparta) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 730 sıra sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geneli hakkında, şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 4483 sayılı Kanun, 2.12.1999 tarihinde kabul edilmiş, 4.12.1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Görüşülmekte olan kanun tasarısı, 4483 sayılı Kanundaki birtakım ihtiyaçları ve eksiklikleri karşılamak üzere Yüce Meclisin iradesine sunulmuştur.

Yapılan değişiklikler hakkında kısaca bahsedecek olursak: 4483 sayılı Kanunla, belde belediye başkanlarımız ve belde belediye meclisi üyelerimiz hakkında soruşturma izni verme yetkisi kaymakamlıklara; il, merkez belde belediye başkanları ve meclis üyeleri hakkında soruşturma izni verme yetkisi de valiliklerimize bırakılmıştı. Şimdiki yapılan düzenlemeyle, belde belediye başkanları ve belde belediye meclis üyelerimiz hakkında soruşturma izni verme yetkisi kaymakamlıklara, ilçe ve merkez belde belediye başkanları ve belediye meclisi üyeleri hakkında  soruşturma izni verme yetkisi de valiliklerimize bırakılmaktadır.

Tabiî, bu yeni düzenlemeyle, birtakım çekinceler de, aklımıza gelmektedir veya düşünülmektedir. Bu kanun tasarısında verilen yetkiyle, en büyük endişemiz, kaymakamlıkların ve valiliklerimizin siyasallaşmaya doğru götürülmesi noktasında bir çekince bulunmasıdır; ama, bugünkü mevcut şartlar içerisinde, hükümetimizin yapmış olduğu bu uygulamanın doğru olduğu kanaatindeyiz; çünkü, bakanlığımıza bağlı 130 civarında mülkiye müfettişi, 130 civarında da mahallî idareler kontrolörü bulunmaktadır. Toplam, 3 216 belediyenin olduğu ülkemizde, bunlarından 16'sı büyükşehir belediyesi ve 81'i il belediyesi olduğunu düşünecek olursak, bakanlığımıza bağlı olarak çalışan toplam 250 civarındaki arkadaşımızın bunlara yetmesinin, belediyelerin soruşturmalarının önincelemelerini veya denetimlerini yapmasının mümkün olmadığı apaçık ortaya çıkacaktır.

Tabiî, bakanlığımıza bağlı mülkiye müfettişlerinin veya mahallî idareler kontrolörlerinin sayısının artırılmasının daha iyi olacağı kanaatini taşıyorum; çünkü, mülkiye müfettişlerimiz veya mahallî idare kontrolörleri belediyelere gittikleri zaman, sadece, belediye başkanlarımızı cezalandırmak için değil, aynı zamanda, yapmış oldukları hataları öğretmek için gidiyorlardı veya belediye başkanlarımıza eğitim amacıyla gitmiş oluyorlardı. Fakat, bugünkü mevcut sayılar doğrultusunda, böyle bir düzenlemenin de gerekliliğine inanıyorum.

Yapılan bir başka değişiklik de, bu kanun tasarısıyla, soruşturma izni konusundaki karar, 30 günden 45 güne çıkarılmıştır. Soruşturma izninin verilmesine ilişkin kararın verilebilmesi için ilgilinin ifadesinin alınma zorunluluğunun getirilmesi, birtakım suiistimallerin giderilmesi için lüzumlu olan bir değişikliktir.

Aynı zamanda "sahibinin adı, soyadı ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin gerçeği yansıtmadığı tespit edilen dilekçeler üzerine öninceleme yapılamaz" fıkrasının getirilmesi de, çok lüzumlu bir değişikliktir; çünkü, günün şartlarına göre veya günün siyasî konjonktürüne göre, ama gerçek ama yanlış, birtakım memurlar veya birtakım şahıslar, memurlar hakkında veya kamu görevlileri hakkında birtakım suçlamalara girebiliyorlar; haklı veya haksız... Diyelim ki, günün siyasî konjonktüründe irticaî faaliyetler gündemde; irticaî faaliyetlerle ilgili olarak, ilgili ilgisiz şikâyetler, ismi olmayan, ikametgâhı olmayan şikâyetler yapılıyor ve devletin görevlendirdiği insanlar, devletten harcırah alarak, devletin vasıtalarıyla, bu, aslı olan veya olmayan bilgileri değerlendirmek için birçok yerlere gidiyorlar. Şimdi, bu getirilen düzenlemeyle, bu, tamamen kaldırılıyor ve eğer, yapılan araştırma neticesinde, dilekçe sahibinin veya şikâyetçinin, yani, ilgilinin dilekçesindeki bilgiler doğru değilse, öninceleme yapılamaz hükmü getiriliyor ve bize göre de çok iyi bir düzenleme.

Yetkili merciin, verdiği ön incelemeye geçilmemesi kararının şikâyetçiye, soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararını ise cumhuriyet başsavcılığına, öninceleme yapan kamu görevlisine ve şikâyetçiye bildirilmesi şeklinde getirilen hüküm, yapılan öninceleme ve soruşturmanın şeffaflığı bakımından çok önemli ve lüzumlu bir değişikliktir; yani, getirilen bu değişiklikle, şikâyetçiye, şikâyet edilene ve bu soruşturmayı yapanlara, yetkililer tarafından, soruşturmanın açılmasıyla ilgili olarak veya açılmamasıyla ilgili olarak da bilgi verilmektedir. Bu, hukuk devleti anlayışına ve sosyal adalet anlayışına çok uygun bir düzenlemedir. Buna da bütün olarak katılıyoruz.

Kamu görevlileriyle ilgili olarak, 4483 sayılı Kanunla daha önce çıkarılan soruşturma ve incelemelerin, birtakım eksikliklerle beraber çıkarıldığı malumdu. Bakanlığımızın ve hükümetimizin bu eksiklikleri çok kısa bir zamanda görerek, tekrar Yüce Meclisin iradesine getirerek bu değişiklikleri yapmasını olumlu karşılıyor, bu kanunu desteklediğimi ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Zorlu.

Soru sorma istekleri vardır.

Soru sorma ve cevap verme süresi 10 dakikayla sınırlıdır.

Soru soracak arkadaşlarımızın, lütfen, sorularının gerekçesini çok kısa olarak belirtip, sorularını sormalarını rica ediyorum.

Buyurun Sayın Akın.

MURAT AKIN ( Aksaray) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana aşağıdaki sorumu tevcih ediyorum:

Aksaray İli Eskil İlçesi Belediye Başkanına, Eskil Belediyesinin mülkiyetindeki arsanın kendisine usulsüz olarak satılması ve yine, belediyeye ait olan modern un fabrikasının usulsüz olarak kiraya verilmesi eylemlerinden dolayı - 1994'te- Aksaray Ağır Ceza Mahkemesinin 20.9.2000 gün, 43 sayılı ve Ceza Kanununun 240 ncı maddesi uyarınca görevi kötüyle kullanmak suçundan yirmibir ay yirmi gün hapis cezası ile yine beş ay oniki gün memuriyetten men cezası verilmiş, aynı ceza da Bakanlığınız vasıtasıyla temyizde tasdik olduktan sonra Danıştaya bildirilmiş ve Danıştay 8. Dairesi de, açıklanan nedenlerle, seçilme yeterliğini kaybeden belediye başkanının, ilgili mevzuat uyarınca görev başında kalmasına gerek bulunmadığından istemin kabulü ve Eskil Belediye Başkanının belediye başkanlığından düşürülmesine 24.5.2001 tarihinde oybirliğiyle -5 hâkimin kararıyla- karar verdiği halde, bu şahsın halen belediye başkanlığı görevinde bulunması doğru mudur? Hukuken ilgili Danıştay kararıyla düşürülen bir başkanın o günden bugüne kadar yapmış olduğu icraatları ve uygulamaları, Sayın Bakanımız, acaba hukuka uygunluğu açısından nasıl yorumluyor? Aynı şahsın yine bu nevi usulsüz ve kanuna aykırı işlemlerine devam ettiği duyumları vardır.

Yine, Aksaray İli Gülağaç Sofular Kasabası Belediye Başkanının, bir yıl hapis cezası almasına rağmen, belediye başkanlığı görevini sürdürdüğü bilinmektedir.

Sayın Bakanımız, bilhassa Danıştay ilgili dairesince belediye başkanlığı düşürülen şahsın, belediye başkanlığından alınması talimatını ne zaman verecektir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, buyurun.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakana aşağıdaki soruyu sormak istiyorum:

10.4.2001 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinden, memurların ve kamu çalışanlarının durumlarını iyileştirici, yani eşit işe eşit ücret için üçüncü defa yetki almıştınız; günü bitiyor, oniki gün kaldı. Hükümetin bu husustaki çalışmaları başladı mı; başladıysa, ne safhada? Çünkü, sıkıntı içinde olan emeklilerimiz, çalışanlarımız ve memurlarımız, dört gözle haber beklemektedir. Yani, kamuda çalışanlar ile memurlarımızın ve emeklilerimizin durumlarını iyileştirici bir çalışmanız oldu mu, yapacak mısınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Biz de teşekkür ediyoruz Sayın Yıldırım.

Sayın Gül, buyurun.

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanıma arz etmek istiyorum. Daha önce, bu Mecliste, Memurin Muhakematı Kanununu değiştirdik ve değişikliğini görüşmekte olduğumuz 4483 sayılı Yasayı çıkardık. Bu mevcut yasa, acaba, kamuoyunda konu edilen bürokratların daha rahat yargılanmalarını önlemek için mi çıkarılıyor; yoksa, bu yasayla, genellikle banka genel müdürlerinin yargılanmadan kurtulması mı amaçlanıyor?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Biz teşekkür ediyoruz.

Sayın Doğru, buyurun.

REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanımızdan şu konuları öğrenmek istiyorum:

Belediye başkanlarımız, ülkemizin her tarafında, büyük oranda maddî sıkıntı içerisindedir. SSK, İller Bankası ve diğer borçlar dolayısıyla, birçoğunun maaşına haciz gelmiştir. Hatta, bazıları maaş da verememektedir; hatta, kendilerinin de maaş almadıklarını zaman zaman görmekteyiz. Ayrıca, kadrolarında bulunan memurların başka dairelere geçmesi de engellenmiştir; bu yönde de büyük sıkıntı içerisindedirler. Yollarda kalan ve her ayın aşağı yukarı son onbeş gününü Ankara'da geçiren bu insanlara, acaba, nasıl yardım edebiliriz? Bunların borçlarının bir kısmının affedilmesi veyahut da faizlerinin ortadan kaldırılması noktasında bir çalışma yapılabilir mi?

Ayrıca, bu konuyla ilgili olarak, il genel meclisi üyelerimiz de büyük sıkıntı içerisindedirler. İl genel meclisi üyelerimize de, ilerideki çıkacak olan kanunda bir yer verilebilir mi?

Ayrıca, muhtarlarımızın da bu yönde bazı talepleri vardır.

Doğrusu, Sayın Bakanımızın çalışkanlığını da gayet yakından biliyoruz. Yerel yönetimlerle ilgili kanun tasarısı Meclisimizin gündemine gelmiş ve geri çekilmiştir. Belediye başkanlarımızın büyük bir kısmı da, bu kanunun çıkarılması noktasında beklenti içerisindedirler. Acaba, bu kanunun çıkması noktasında bir bilgi verecekler midir?

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

Sayın Bedük, buyurun.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanıma şu sorumu sormak istiyorum: Rüşvet, zimmet, ihtilas, irtikap, görevi kötüye kullanma ve ihaleye fesat karıştırma gibi suçlardan dolayı birkısım üst yöneticileri hakkında soruşturma açılması nasıl olur; nasıl soruşturma açılır? Savcılar, doğrudan doğruya bu kişilerle ilgili soruşturma açabilirler mi? Müşteşarlar dahil, genel müdürler dahil, diğer memurlar da dahil olmak üzere soruşturma açma imkânı var mıdır?

İkinci sorum: "göndererek soruşturma izni isterler" ibaresinin "gönderirler" şeklinde değiştirilmesinin anlamı acaba nedir? Yani şunu söylemek istiyorum: Buna niye lüzum hissedildi? "Savcılıklara gönderirler..." Peki, savcılar ona ne yapacaklar? Göndermesinin bir sebebi olması gerekir, o sebebin açıklanmasını rica ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Buyurun Sayın Bakanım.

İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Aksaray Milletvekilimizin Eskil Belediyesiyle ilgili sorusunu burada cevaplandırabilmem mümkün değil; çünkü, bütün dosyaları burada yanımızda taşımamızın imkânı yok. Ancak, yazılı cevap verecekken, yine de buradan aldığımız bilgi, Danıştaydan bu dosyanın gelmediği yolunda; ama, gelmişse, zaten işlem yapılır; ayrıca da yazılı cevap arz edeceğiz arkadaşımıza.

MURAT AKIN (Aksaray) - Bir ay oldu Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Bilemiyorum; tabiî, burada dosyamız yok ki, ben size, gelmiştir gelmemiştir diyeyim. Eğer lütfedip bunu bana telefonla sabahleyin söyleseydiniz, kesin bilgi verebilirdim; yarın yine telefon açarsanız, verebilirim veya size yazılı cevabınızı arz ederim.

Eskişehir Milletvekilimizin kamu görevlilerinin malî durumlarıyla ilgili dileklerine hep beraber katılıyoruz; böyle bir çalışma vardır; ancak, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik şartları da göz önünde bulundurarak böyle bir çalışmanın, aldığımız, kanun çerçevesinde Meclisin verdiği yetkiyle yapılabileceğini söylüyorum; o da, doğrudan doğruya burayla ilgili değil; ama, hükümetten aldığımız bilgiyi gene yazılı olarak arz edeyim.

Yine, Tokat Milletvekilimizin, belediyelerimizin borçlarıyla ilgili sorusu ve diğer konular, tamamen Mahallî İdareler Kanunuyla ilgilendirildiği için... Bakanlar Kurulumuzca, Mahallî İdareler Kanunuyla ilgili tasarının imzaları tamamlandı, Sayın Başbakanımızın imzasındaydı, sanıyorum bugünlerde Meclise gönderilecek; ancak, Meclisin tatile girmesi hasebiyle, belki komisyonlarda görüşülmeye başlanır; ancak, yeni yasama yılının ilk kanunu olması gerek. Benim de önceliklerim arasında. Hep beraber, Yüce Meclisin katkılarıyla, bu kanun görüşülürken, mahallî idarelere neler yapılabileceğini, burada, değerli üyelerin oylarıyla, onların tensipleriyle kabul edilecek kanuna göre cevaplandıracağız.

Gene Sayın Bedük'ün "rüşvet, zimmet, ihtilas, irtikap gibi konularda kim soruşturma yapar" sorusu vardı; 3628 sayılı Kanun zaten yürürlükte, açık. Bu konuda soruşturmalar aynen devam eder.

Gene "gönderirler ifadesi niye konuldu" şeklindeki soruda da, biraz önce söyledim, bu, esasen, herhangi bir yeri korumak veya bir şey kaçırmak için değil, bütün evrakların işleme girmesini sağlamak içindir. Göndererek illa soruşturma izni isteme yerine, hakikaten şikâyet edilen, gerçek şikâyetçinin yaptığı şikâyetlerin sonuçlanması ve hepsinin muhakkak işleme girmesi için "gönderirler" ifadesi, 9 uncu maddeyle -biraz önce söylediğim gibi- ilişkilendirilmiştir ve yetkili merciin -30 gün 45 güne çıkmıştır burada- 45 artı 15 günlük zaman diliminde muhakkak bunu neticelendirip ilgiliye bildirmesi gerekmektedir.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - O maksatla sordum...

İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Gene, Isparta Milletvekilimiz "herhangi bir kimse soruşturmadan kaçacak mıdır veya bu kanun birisini koruyacak mıdır" diye sordular. Hayır, bu, sadece ve sadece, arkadaşlarımızın da konuşmalarında belirttiği gibi, şu anda, İçişleri Bakanlığının müfettiş kadrosunda, mahallî idareler sınıfında çalışan arkadaşlarımızın normal işlerini yapmaya fırsat bulamamalarından kaynaklanmıştır. Çok sayıda, imzasız, aslı olmayan şikâyetler gelmektedir. Burada, bu, işin ciddiyete daveti için yapılmıştır. Bir rakam vermem gerekirse,  2001 yılının ilk beş ayında 3 096 şikâyet dosyası gelmiştir, 2000 yılında da, bir yıl içerisinde    6 369 dosya gelmiştir. Bunu, bizim arkadaşlarımızın, diğer aslî işlerini bırakarak bile bitirmeleri mümkün gözükmemektedir. Bunların içerisinde, birçoğunun adresinin sahte olduğu, sadece şahsî kinden, sadece huzursuz etmek için yazıldığı düşünülürse, bunları ciddiyete davet etmek için olmuştur. Burada, kesinlikle, hiçbir banka genel müdürünün veya bir kamu görevlisinin devam eden soruşturmasının saklanması veya geri bırakılması söz konusu değildir.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Mevcut yasa, bürokratları yargılamayı zorlaştırmaktadır.

BAŞKAN - Muhakkak, tabiî, zorlaştırıyor.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçeceğiz; ancak, maddelerine geçilmesi sırasında, Sayın Kamer Genç'in, karar yetersayısının aranılması isteği vardır. Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu elektronik cihazla oylama yapacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Oylama için 3 dakikalık süre vereceğim.

Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen giremezlerse, aynı süre içerisinde, oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını; vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulasını, aynı süre içerisinde, Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor, oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

Tasarının 1 inci maddesini okutuyorum:

MEMURLAR VE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN YARGILANMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin (d), (h) ve (i) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye (j) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (k) bendi eklenmiştir.

"d) Başbakanlık ve Bakanlıkların merkez ve bağlı veya ilgili kuruluşlarında görev yapan diğer memur ve kamu görevlileri hakkında merkez teşkilâtında müsteşar, bağlı veya ilgili kuruluşlarda o kuruluşun en üst amiri,"

"h) Büyükşehir belediye başkanları, il belediye başkanları, büyükşehir ve il belediye meclisi üyeleri ile il genel meclisi üyeleri hakkında İçişleri Bakanı,"

"i) İlçelerdeki belde belediye başkanları ve belde belediye meclisi üyeleri hakkında kaymakam; ilçe, alt kademe ve merkez ilçelerdeki belde belediye başkanları ile ilçe, alt kademe ve merkez ilçelerdeki belde belediye meclisi üyeleri hakkında bulundukları ilin valisi,"

"k) Mahallî idare birliklerinin, başkanı, meclis üyeleri, encümen üyeleri, memur ve diğer kamu görevlileri hakkında;

1. - İlçe düzeyinde örgütlenenlerden başkanı kaymakam olanlar hakkında vali, diğerleri hakkında kaymakam,

2. - İl düzeyinde örgütlenen ve başkanı vali olanlar hakkında İçişleri Bakanı, diğerleri hakkında vali,

3. - Birden çok ili kapsayacak şekilde örgütlenenler hakkında İçişleri Bakanı,"

BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın Sevgi Esen... (DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Esen.

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA SEVGİ ESEN (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemde 730 sıra sayısıyla kayıtlı, Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini bildirmek üzere söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hepinizin hafızalarındadır, 2.12.1999 tarihinde, burada bir kanun görüştük; adı, yine, Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanundu; yani, 4483 sayılı Kanun... Yine, bu tasarıda olduğu gibi, İçtüzük hükümleri gereğince komisyona geldi, prosedür tamamlandı, Yüce Heyetiniz önünde görüşüldü. O zaman, kalktık, tasarıya ilişkin tenkitlerimizi belirttik; ancak, görüşülen her tasarıdaki tavır gibi, itibar edilmedi; salt muhalefet düşüncesiyle, görüşlerimize yer verilmedi, tasarıların kanunlaşma hızı burada da yaşandı "madem gündeme getirildi, çıkarılmak mecburiyeti var" tarzıyla kanunlaştı. Aradan birbuçuk sene bile geçmeden, ne yazık ki, aynı kanunun aynı maddelerini bir kere daha görüşüyoruz. Birbuçuk senede ne değişti; memurlara ilişkin hangi prosedür değişti de yargılanmasında ihtiyaçlar belirdi?

Şimdi, soruyoruz: Hangi tasarı doğru? En son tasarı doğru diyorsanız, bundan sonraki en doğru ne zaman gelecek?

Değerli milletvekilleri, üzülerek söylemem lazım ki, bu yöntem sıklıkla başvurulan bir sistem haline dönüştürüldü. Bu sistemle de, hem Türkiye Büyük Millet Meclisinin kıymetli zamanı alınıyor hem de bizlerin. Dışarının ateşten topa dönüştüğü, milletin ciddî olarak yoksullaştığı, kurumların bir bir yıkılan kaleler gibi zafiyete uğratıldığı günümüzde, Anayasa, Seçim Kanunu, Siyasî Partiler Kanunu gibi demokrasi adına hayatî önemi olan kanunlar, konular bekletilirken, memurların yargılanmasını tartışıyoruz. Açlıktan ölmez de ayakta durabilirlerse, biz de gider, bir gün yargılarız!..

Değerli milletvekilleri, Türkiye, ciddî olarak sistem konusunu halletmek mecburiyetinde; liyakat sistemini getirmek mecburiyetinde. İşçiler, memurlar, memur emeklileri, artık, magazin konusu oldular. Asgarî ücretle geçinebilmenin yarışmaları yapılıyor; izlemeye hepimizin gücü yetiyorsa tabiî!..

Değerli üyeler, demokratik düzenin hâkim olduğu ülkelerde idarenin hukuka bağlılığı ilkesi geçerli olur ve takdirî kaidelere değil de, hukuk kaidelerine uyum içinde yönetim seçilirse, polis devleti olmaktan kurtulunur. Devlet, vatandaşlarına memurların eliyle ulaşır ve saygının ölçüsü de bu elle belirlenir. Toplumun huzuru için, bazı davranışların şiddetli müeyyide görmesi ve caydırıcı özellik göstermesi de esastır. Suç ve cezalar konusundaki denge ve soruşturma esasları, çok hassas ve adil olmayı gerektirir.

Tasarının 1 inci maddesindeki düzenlemenin esası, Anayasanın 129 uncu maddesidir. Bu maddeye göre, kamu görevlileri hakkında ceza kovuşturması açılması, idarî merciin iznine tabi tutulmuştur. Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının tartışıldığı bir ortamda, bu, ismi konulmayan, memurlar için getirilmiş bir dokunulmazlıktır.

Yine bu maddeyle, ilçe belediye başkanları ve belediye meclis üyeleri hakkında soruşturma izni verme yetkisi İçişleri Bakanından alınarak, valilikler yetkili kılınmıştır. Benzer düzenlemeler de birlikler için getirilmiştir.

Hiyerarşik sistem olarak bu düzenleme uygun görülüyor gibiyse de, başka bir hassasiyet noktasına dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Artık, Memurların Yargılanması Yasasında, izin sisteminden vazgeçilmelidir. İzin sistemiyle, yargılama yetkisinin bir bölümünün yönetime, yürütmeye bırakılması, yönetimin, yargının önüne geçmesine neden olmuştur.

Diğer bir açı da, yine yargı açısıdır. Yargılanma yetkisini, halk adına tek bir organda toplanması asıldır. Türkiye, demokrasi ve hukuk devleti kavramlarının yükseldiği bir yapılanmaya girmek mecburiyetindedir; ancak, ne yazık ki, hukukçular, bu yasayı, hukuk özürlü yasa olarak, hukukun sırtında bir kambur olarak görmektedirler; adaleti geciktiren, zaman zaman da dışlayan bir etken olarak görmüşlerdir. Doğru açıdan bakıldığında görüşülen tasarıya, hukukun üstünlüğünün gölgesi vuran bir yasa tasarısı olarak bakmak mümkün değildir.

Hukukun üstün kılınacağı günlerin özlemiyle, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Esen.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 4483 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Cumhuriyet başsavcıları" ibaresi "Cumhuriyet baş-savcılıkları", "göndererek soruşturma izni isterler." ibaresi "gönderirler." olarak ve aynı maddenin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"1.11.1984 tarihli ve 3071 sayılı Kanunun 4 üncü maddesindeki yazılı şartları taşımayan ve yapılan araştırma sonucunda daha önce sonuçlandırılmış konular ile yukarıdaki fıkraya aykırı bulunan ihbar ve şikâyetler, Cumhuriyet başsavcılıkları ve izin vermeye yetkili merciler tarafından işleme konulmaz ve bu durum ihbar ve şikâyette bulunana bildirilir. Ayrıca, bu durumun ön incelemenin herhangi bir aşamasında tespit edilmesi halinde, ön inceleme raporu düzenlenmeksizin konu sonuçlandırılır."

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde DYP Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, mevcut hükümetin yanlış uygulamalarının neticesi olarak, şu an huzurlarınızda görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı, bir belge olarak yüksek huzurlarınıza gelmiş bulunmaktadır; şöyle ki:

Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne kadar, Türkiye Cumhuriyeti memurlarının soruşturulmalarını ve her türlü özlük haklarıyla ilgili düzenleme yapan bir Memurin Muhakemat Yasası vardı; bu Memurin Muhakemat Yasası, daha sonra, 4483 sayılı Yasayla değiştirildi. Bu Memurin Muhakemat Yasasına göre, devlet, memurunu, asgarî ölçüde, dürüst, terbiyeli ve devleti temsil etme noktasında da şahsiyetli olarak kabul ediyor ve aslı astarı olmayan gayriciddî birtakım iddialar karşısında, bu Memurin Muhakemat Kanunuyla koruyordu. Yani, devlet, memurunu zamanlı zamansız şekilde yargı merciinin önüne çıkarmıyor; devlet, memurunu kendi usulleri çerçevesinde yargılıyor ve ona göre, memurun yapmış olduğu işlemleri denetliyordu. Daha sonra, 4483 sayılı Yasa geldi. Bu Yasa, Memurin Muhakemat Kanununu değiştirdi ve neticede, bu yasa tekrar gündeme getirildi; yani, şu an görüşülmekte olan tasarı gündeme geldi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, Uluslararası Saydamlık Örgütünün yayımladığı yolsuzluk endekslerine göre, OECD üyesi ülkeler arasında 2 nci sırada yer almaktadır; yani, bizden daha kötü bir ülke var; o da, Meksika.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülke düşünün ki, yolsuzluklar konusunda bile uluslararası istatistiklerde olumsuz bir sicilimiz var. Peki, bu konuda ne yapmak lazım; aslında, yapılacak olan şey bellidir; Yolsuzluğa bulaşanları açığa çıkarmak ve kamuyu, olabildiğince saydam hale getirmektir; çünkü, vatandaşın, belli bilgilere düzenli olarak ulaşması ve gerektiğinde demokratik uygulama hakkını kullanması gerekmektedir. Tabiî ki, bu çerçevede, sivil toplum örgütlerinin önündeki engellerin kaldırılması da çok büyük önem taşımaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yolsuzlukla mücadelede üzerinde durulması gereken bir diğer önemli ayak, bürokrasidir. Şunu açıkça ifade etmekte yarar vardır ki, tüm yolsuzluk olaylarında, bürokrasinin gerektirdiği işlemler ve ilgili bürokratların hepsinin imzaları vardır; çünkü, yolsuzluk, bir kamu kaynağının çıkar amaçlı olarak kullanılmasıdır. Bu çerçevede olaya baktığımızda, yolsuzluk olayının üzerine gidilmesi ve bu olayın sorgulanması için, memurların ya da kamu görevlilerinin hesap vermelerine imkân sağlayan bir yasal altyapının oluşturulmasına gerek vardır ve bu gereklilik de açıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce, bu Mecliste, görüşmekte olduğumuz tasarıyla aynı konuda bir kanunu kabul etmiş ve bürokratların rahat yargılanmalarına imkân sağlamıştık; çünkü, biz, Doğru Yol Partisi olarak, her türlü yolsuzluğun üzerine gidilmesinden yanayız. (DYP sıralarından alkışlar) Bu konuda tavrımız sonuna kadar sürecek ve böyle olacaktır.

Ancak, şimdi, kanunda değişiklik yapılarak, adı yolsuzluğa karışan bürokratların yargı önüne çıkmaları, yine, zorlaştırılmakta ve âdeta, siyasî makamın takdirine bırakılmaktadır. Böyle bir anlayışla yolsuzlukla mücadele edilemez. Zaten, bu hükümetin yolsuzlukla mücadele gibi bir amacı da yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAMAZAN GÜL (Devamla) - Bu yasa değişikliği talebi de, bunun açıkça göstergesi ve örneğidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, aklımıza, doğal olarak şu soru gelmektedir: Bu yasa değişikliğiyle, acaba, hangi bürokrat korunmak isteniyor? Hangi kamu bankasının genel müdürleri yargılanmaktan kurtarılmak isteniyor? Bu soruları medya da sormaya başladı; ama, biz, Doğru Yol Partisi olarak, yolsuzlukların takipçisiyiz ve takipçisi olmaya da devam edeceğiz. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Adı yolsuzluklara karışan bürokratların da namusluca yargılanmalarını sağlamak için, çaba harcayacağız. Yargıya gidip aklanma hakkını, bir yasayla kişilerin elinden alamazsınız. Bu nedenle, biz, DYP olarak, bu değişiklikleri benimsemiyor ve karşı çıkıyoruz.

Bu yasanın ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gül.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 4483 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve ikinci fıkrasında yer alan "hakkında inceleme yapılanın üstü" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya eşiti" ibaresi eklenmiştir.

"İzin vermeye yetkili mercii, bu Kanun kapsamına giren bir suç işlendiğini bizzat veya 4 üncü maddede yazılı şekilde öğrendiğinde, en geç altmış gün içinde, doğrudan veya yaptıracağı araştırma sonucu gerekli görürse, bir ön inceleme başlatır. Ancak, sahibinin adı, soyadı ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin gerçeği yansıtmadığı tespit edilen dilekçeler üzerine ön inceleme yapılamaz."

BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Kemal Çelik; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA KEMAL ÇELİK (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, Memurin Muhakematı Hakkında Kanun 1913 tarihli bir kanundur. Yıllardır, doksan yıla yakın, memurların yargılanması bu kanun kapsamında uygulandı; ama, bu kanun, özellikle adlî makamlar tarafından çok tartışıldı, eşitliğe aykırı olduğu söylendi, bazı memurların meslekî himaye gördüğü söylendi, memurların bir dokunulmazlık zırhı içinde olduğu söylendi, adaletin gerçek anlamda tecelli etmediği söylendi ve geciktiği söylendi ve bu Memurin Muhakematı Hakkında Geçici Kanunun kaldırılması yönünde büyük bir tartışma yıllardır sürmekteydi. Bu tartışma sonucunda şöyle bir düzenlemeye gidildi: Bu 4483 sayılı Kanunla yeni bir düzenleme getirildi; ama, tartışma hâlâ bitmedi. Memurların yargılanmasıyla ilgili kanunun fazla bir şey getirmediği, fazla bir yenilik getirmediği şeklinde tartışmalar sürdü gitti. Daha önceki yasada idare kurulları vardı, bu yasayla idare kurulları kaldırıldı ve o idare kurulları arasında hukukçu yok diye söylendi; ama, yetki, şimdiki tartışmada, eskiden kurullar tarafından verilen karar, şimdi, vali, kaymakam ve bakan tarafından verilmekle bir şahsa ve bir makama bırakıldı şeklinde de bazı eleştiriler de yapılmaktadır. Her şeye rağmen, bugünkü yapılan düzenleme yerindedir, onu özellikle belirtmek istiyorum; ama, asla yeterli değildir. Bu yeni düzenlemeyle, özellikle mülkiye müfettişlerinin denetim görevi tamamen kaldırılmış iken, belki bir nebze olsa bir rahatlama sağlanacak; bu bakımdan önemli; ama, ben, Sayın Bakanımdan özellikle şunu rica ediyorum: Bu mülkiye müfettişleri ve İçişleri Bakanlığı mahallî idareler kontrolörlerinin hem sayıları az hem de yetişmeleri mümkün değil. Bu nedenle, illerdeki valilere bağlı olan mahallî idareler kontrolörlerinin özlük haklarının düzenlenmesi, daha cazip hale getirilmesi suretiyle sorunların yerinde çözülmesi gerektiğine inanıyorum. Şu anda sayıları az olan bu kontrolörler hem de daha fazla kalifiye bir duruma getirilmek suretiyle, sorunların mahallinde çözülmesi sağlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, işin aslı şudur: Bu kanun, bu haliyle bile tartışılmaya devam edecek; çünkü, Avrupa Birliği standartlarında bir yasamız yok. Bu sorunun çözümü, öncelikle, kapsamlı bir adalet reformundan geçer. Adalet reformu, Türkiye'de, adil, etkin, hızlı bir şekilde, yeni bir sistemle getirilmeli ve Avrupa Birliği normlarına uyulmalıdır.

Yine, bu kapsamda, bakınız -Sayın Bakanımın takdirine arz ediyorum- mahallî idareler reformu son derece önemli. Mahallî idareler reformu, Meclisin gündemine bir an önce getirilmeli. Bakınız, Meclis her yasayı çıkarıyor, İktidar Partileri hiçbir madde üzerinde konuşmuyor, buraya gelen her yasa çıkarılabilecek. O zaman, getirin, biz de muhalefet partisi olarak destek verelim, mahallî idareler yasasını çıkaralım. Merkezî idarenin yeniden düzenlenmesi olayını tekrar gündeme getirelim ve merkezî idare, artık, bazı yetkileri taşraya devretsin, sorunlar taşradan çözülsün, sorunlar illerden çözülsün, Meclisimiz, artık, gerçek anlamda yasama yapan bir hale gelsin. Bu nedenle, özellikle adalet reformu, mahallî idareler reformu ve merkezî idarenin yetkilerinin devri konusu, İçişleri Bakanlığınca gündeme alınabilecek konulardandır.

Örneğin, hâlâ çözülmemiş sorunlar var güvenlik reformu kapsamında; adlî zabıta olayı var, hâlâ tartışılıyor. Bu yasayla ilgisi var mıdır derseniz, dolaylı bir şekilde vardır. Adalet reformu kapsamında, adlî zabıta olayı Türkiye'de hep tartışılmıştır, adlî zabıtaya gerek olmadığı konusu her zaman gündeme gelmiştir; ama, polislerimizin adlî kolluk görevlerini yapmaları konusunda uzmanlaşmaya doğru gidilmelidir. Polis okulları, artık, polis yüksekokulları haline geldi. Burada uzmanlaşma ve branşlaşmaya ağırlık vermek suretiyle, bizim polislerimiz de adlî konularda uzman hale gelmeli ve bu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, 1 dakika içinde toparlayın.

KEMAL ÇELİK (Devamla) - ...adlî görevi yapan polislerin diğer görevlere atamaları yapılmamak suretiyle, bu konuda, Avrupa Birliği standartlarında, yeni, çağdaş ve gerçek manada adaletin tecelli ettiği bir şekilde düzenleme yapmamızda fayda vardır. Her şeye rağmen, bugünkü yapılan bu düzenleme yerindedir; ama, asla yeterli değildir. Bu Yüce Meclise düşen görev, kapsamlı bir şekilde yapısal reformları yapmak ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını, Avrupa Birliği standartlarında, yeniden eşitlik ve hukuk kuralları çerçevesinde, yaşamlarını devam ettirmelerine imkân sağlayan bir düzenleme getirmektir.

Bu kapsamda İçişleri Bakanlığına çok önemli görevler düşmektedir. Ben, yeni Sayın Bakanımızın, bu bilinç içerisinde olduğuna inanıyor ve saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 4483 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan "hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisinin" ibaresinden sonra gelmek üzere "gerektiğinde" ibaresi ile bu cümleden sonra gelmek üzere "Ancak, soruşturma izni verilmesine ilişkin kararlarda ilgilinin ifadesinin alınması zorunludur." cümlesi eklenmiştir.

BAŞKAN - 4 üncü maddeyle ilgili olarak Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Grubum ve şahsım adına, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Uzun süre çalışıyoruz; ama, bu çalışmanın bir semeresini de elde etmek lazım. 1999'un son günlerinde, Türkiye'de, Osmanlıdan kalan Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkatı değiştiren çok geniş kapsamlı ve bir reform niteliğinde olması lazım gelen bir kanun çıkardık. Şimdi, doksan seneye yaklaşan bir süre, bir kanunun uygulanmasından vazgeçiyorsanız, yerine uygulayacağınız kanunun, çok daha mükemmel, çağdaş ve Türk Milletinin ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte olması lazım; ama, bakın, biz, öyle yapmıyoruz. Sabahlara, 4'lere, 5'lere kadar çalışıyoruz; ama, yanlış yapıyoruz. Ne oluyor; bir süre sonra aynı kanun bir kere daha önümüze geliyor. Sizin gayretinize, bizim ikazlarımıza, tenkitlerimize yazık oluyor.

Şimdi, bu kanun da böyle. Önceden getirdik, göznuru döktük "aman iyi olsun" dedik; şimdi, bakın, değişiklik tekrar önümüze geldi; ama, size, daha enteresanını söyleyeyim değerli milletvekilleri. Bugün, bugün, daha bugün "çıksın mı çıkmasın mı" diye uzun süre tartışma konusu olan şu Elektrik Piyasası Kanunu var ya, bundan 3 saat evvel değiştirdiniz; işte, size, Anayasa Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı!.. Peki, niye bu kadar çırpındık biz? Bizi, niye olmayacaklarla -muhalle- uğraştırıyorsunuz demek lazım hükümete. Yani, siz, bir kanun çıksın diye çırpınıyorsunuz, sabahlara kadar çalışıyorsunuz; ama, o kanun, çıktığı andan bir saat sonra değil, bir saat evvel, Elektrik Piyasası Kanununun değiştirdiğiniz maddesini, iptale doğru giderken, yürütmeyi durdurma kararı veriyor Anayasa Mahkemesi.

Şimdi, o zaman mesele şu: Şu iki yıl içerisinde çıkardığımız kanunların üç özelliği var.

1- Çıkıyor, yanlışını siz görüyorsunuz; daha doğrusu, uygulayıcılar görüyor, kanun tekrar değişiyor, önünüze geliyor.

2- Yanlış olduğunu söylememize rağmen "hayır" diyorsunuz, meşruten tahliyede, afta falan olduğu gibi, iki defa Cumhurbaşkanlarından ayrı ayrı geri dönüyor, ısrarcı oluyorsunuz; yakında, Anayasa Mahkemesi iptal edecek. İkinci unsur kim; Cumhurbaşkanlığı Makamı; oradan geri dönüyor kanunlar. "Anayasaya uygun değildir, şuna uygun değildir" deniliyor, geri dönüyor.

3- Anayasa Mahkemesinden dönüyor.

O zaman niye bu kadar gayret, bu kadar çırpınma?!. Madem bir yanlış yapılacaksa, şunu önceden düzeltse de bu hükümet, önünüze doğru dürüst bir kanun tasarısı getirse de, ondan sonra, her Allah'ın günü de Danışma Kurulunu toplantıya çağırıp da "2'de mi toplanalım, 3'de mi olsun, sabaha kadar mı çalışalım" diye sizin oylarınızla bir karar alınmasa iyi olmaz mı?

Çok kanun çıkarmakla övünmeyelim arkadaşlar, doğru kanun çıkarmakla övünelim, bu milletin ihtiyacı olan kanunları çıkarmakla övünelim. O zaman, hem siz rahat edersiniz hem biz rahat ederiz; aslında, rahat edecek olan da millet olur. Bu nedenle, çıkaracağımız kanunlarda, özellikle rica ediyorum, gereken ilgiyi gösterelim.

Bakın, şurada, biz çalışalım dedik, Anayasayı beraber çıkaralım dedik; ama, dün üç sayın genel başkan karar aldı. Ne oldu; Meclis Anayasa gereği, İçtüzük gereği tatile girecek.

Bakın, uzun süreden beri Parlamentoda bulunan arkadaşlarınız bilir, hiç Parlamentonun normal tatil süresinde tatil yaptığı görülmemiştir; ama, bu milletvekillerinin bir gayretinin sonucudur. Yani "çok çalıştık, tatili hak ettik" demek başka, Türkiye'nin şartları içinde bulunmak başka. Türkiye'nin bugün...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Seçmenlerimize gideceğiz...

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Elbette, yoruldunuz... Evet, seçim bölgesine gideceksiniz, gideceksiniz de, nasıl gideceksiniz, o ayrı bir mesele. Ona ben karışmıyorum, o sizinle millet arasındaki meseledir. Ona ben karışırsam yanlış yapmış olurum.

MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - El ele tutup gideceğiz.

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Gidin görün canım; gidin görün de, bakalım ne göreceksiniz. Neylerse güzel eyler derim, ben ona bir şey demiyorum. Onun için, evet, kül ufak olanlar var; ama, eğer yüreğiniz yetiyorsa -bu lafı atan değerli arkadaşıma söylüyorum- gelin, üç ay sonra seçim yapalım da, gör bakalım kim kül ufak!..

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. - 4483 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasındaki "otuz gün" ibaresi "kırkbeş gün" olarak değiştirilmiş ve maddeye birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra ikinci fıkra olarak eklenmiş ve ikinci fıkra üçüncü fıkra olarak teselsül ettirilmiştir.

"Ön inceleme süresi, yetkili merciin ön inceleme yazılı emri veya onayı tarihinden başlar."

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Salih Çelen; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 730 sıra sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, 57 nci hükümet, Meclisi çok çalıştırmakla, çok fazla kanun çıkarmakla övünmekte, çıkarılan bu kanunların reform niteliğinde olduğunu savunmakta ve kamuoyunu bu şekilde yanıltmaktadır. Doğrusu ise, alelacele, iyi ve doğru bir şekilde incelenmeksizin çıkarılan kanunlar birçok kez değiştirilmekte ve Yüce Meclisimizin arzu ettiği iyileştirmeler bir türlü yapılamamakta, Yüce Milletimiz çaresizliklere, imkânsızlıklara duçar bırakılmaktadır.

İşte, daha önce reform niteliğinde olduğu savunularak çıkarılan, Devlet Memurlarının ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanmasına İlişkin Kanun nasıl reformsa, bugün değiştirilmektedir. Hatırlarsınız, bu hükümet daha önce bir Bankalar Kanunu çıkarmış, sonra değiştirmiş, daha sonra bir kere daha değiştirmiştir. Aynı şekilde, bir Vergi Kanunu çıkarmış bu hükümet, adına reform denilmiş ve ülkeden milyarlarca doların yurtdışına çıkarılması üzerine, ekonomimizin felç olması sonucu, değiştirilmiş, kanunun yürürlüğü ertelenmiştir. Daha sonra, bir kez daha bu Vergi Kanunu değiştirilmiş ve milletimize, esnafımıza ekvergiler konularak, halkımız vergi yükü altında ezilmiştir. Şimdi, aynı kanun bir kez daha değiştirilmekte ve yine birçok ekvergiler getirilmektedir. İşte, bu kanun tasarısı da, yine onlar gibi, bu Meclisin çıkarmış olduğu bir kanunun değiştirilmesine, 2.12.1999 tarihinde Yüce Meclisin yapmış olduğu bir yanlışın düzeltilmesine dair bir kanun tasarısıdır.

Değerli milletvekilleri, değişiklik tasarısının 5 inci maddesinde, ön incelemenin süresine ilişkin birtakım usulî değişiklikler yapılmaktadır. Bizim, Doğru Yol Partisi olarak bu düzenlemeye bir itirazımız yoktur. Esas itibariyle, 2.12.1999 tarihinde, bizim, muhalefet milletvekilleri olarak bu kürsüden ifade ettiğimiz yanlışlıkların bugün düzeltilmesi söz konusudur. Ancak, yukarıda da ifade ettiğim gibi, keşke o tarihte uyarılarımız dikkate alınsa ve yanlışlık yapılmasa ve bu milletin çok değerli iki yılı heba edilmeseydi.

Değerli milletvekilleri, maalesef, hükümetimiz, bu kanunda düzenlenen izin müessesesini kötüye kullanmaktadır. Daha bugün yaptığım konuşmada, Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımızın kendi müsteşarı hakkında soruşturma izni vermediği için, hakkında yolsuzluk yaptığı iddiaları bulunan müsteşar yargılanamamaktadır. Biliyorsunuz, Beyaz Enerji soruşturması kapsamında, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının bütün üst düzey bürokratları yolsuzluk yapmaları nedeniyle tutuklanmış olup, yargılanmaları halen devam etmektedir. Sadece, yargılanması yapılamayan, günün Enerji Bakanı ve Sayın Bakanın soruşturma iznini vermediği müsteşardır; bu da, Yüce Milletimiz nezdinde soru işareti yaratmakta ve bu yolsuzluklara kimlerin bulaştığı şüphesini uyandırmaktadır.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, yolsuzluk yapan bürokratlar hakkında soruşturma yapan savcılarımız, milletimizin kahraman öz evlatlarıdır. Devlet Güvenlik Mahkemesi Sayın Başsavcısı Nuh Mete Yüksel her tehlikeyi göze alarak, her türlü tehdidi göğüsleyerek görev yapmış ve büyük bir cesaretle, yolsuzluk yapanların, hortumlayanların üzerine gitmiştir. Sayın Adalet Bakanımız, hatta Sayın Başbakanımız yargıya müdahale ederek, Sayın Nuh Mete Yüksel'e ve Sayın Talat Şalk'a açıkça cephe almışlar, hatta kamuoyuna onları, savcılarımızı, yargımızı şikâyet dahi etmişlerdir. Değerli milletvekilleri, bu tür müdahaleler demokrasimize zarar verdiği gibi, Yüce Meclise olan güveni dahi sarsmaktadır.

Aynı şekilde, Bayındırlık ve İskân Bakanı da, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının vaki talebine rağmen, müsteşarı hakkında bir türlü soruşturma izni vermemektedir; hatta, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebini Sayın Bayındırlık Bakanımız reddetmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu durumda Bakan, hem savcı hem yargıçlık yapmakta ve maalesef, demokrasimizi yaralamaktadır.

Neden, müsteşarlar hakkında yolsuzluk iddialarının yargıya intikali engellenmektedir? Bu müsteşarlar neden yargılanamamaktadır? Bunlar, ne zaman yargılanacaklardır?

Değerli milletvekilleri, gelin, müsteşarların da yargılanması, yolsuzlukların hepsinin yargıya intikali için gereken düzenlemeyi yapalım.

Bu tasarıya destek vermiş olmakla birlikte, bu tür noksanlıkların giderilmesiyle, yolsuzluklar daha fazla açığa çıkacaktır diyorum; bu düşüncelerle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Çelen.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. - 4483 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin başlığı "Yetkili merciin kararları üzerine yapılacak işlemler" olarak, birinci ve ikinci fıkraları ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Yetkili merci, verdiği ön incelemeye geçilmemesi kararını şikâyetçiye, soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararını ise Cumhuriyet başsavcılığına, hakkında ön inceleme yapan memur veya diğer kamu görevlisine ve şikâyetçiye bildirir.

Memur veya diğer kamu görevlisi hakkında soruşturma izni verilmesine ilişkin karara, Cumhuriyet başsavcılığı veya şikâyetçi ise soruşturma izni verilmemesine veya ön incelemeye geçilmemesine ilişkin karara karşı, kararın kendisine tebliğinden itibaren on gün içerisinde kararı veren yetkili mercie itiraz edebilir. İtiraz vukuunda yetkili merci, kararı, itirazı ve dosyayı ilgili idarî yargı merciine gönderir."

BAŞKAN - 6 ncı madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bingöl Milletvekili Sayın Necati Yöndar; buyurun (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA NECATİ YÖNDAR (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, 1913 tarihli Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat, tam 86 yıl yürürlükte kalmış, 4.12.1999 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 4483 sayılı kanunla Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat yürürlükten kaldırılmıştır. 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunla bu konuda yeni bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeyle suç yönünden kanun kapsamı daraltılmış, süre konulmak suretiyle soruşturma süreci hızlandırılmış, idarî yapıya uygun bazı değişiklikler yapılmıştır. 4483 sayılı kanun, eski Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkata göre daha olumlu bir düzenleme olmakla birlikte, kanunun hazırlanmasında ve tartışılmasında yeterli dikkat gösterilmediği için kısa bir süre içerisinde uygulamada sorunlar doğurmuştur.

Bazı memurların kanun kapsamı dışında tutulmuş olması, kanunda kullanılan "en üst idarî amir" deyiminin belirsiz olması, öninceleme süresinin kısa olması, birden fazla daire memurunun birlikte suç işlemesi halinde önincelemeye kimin yetkili olacağının belirsiz olması, itiraz dilekçesinin hangi mercie verileceğinin açıkça belirtilmemiş olması ve benzeri hususlar, mevcut kanunun, eksik ve yetersiz yönleri olarak uygulamada sorun doğmasına neden olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla; ilçe belediye başkanları ve belediye meclis üyeleri hakkında soruşturma izni verme yetkisi İçişleri Bakanından alınarak valilere verilmekte, önincelemenin sadece hakkında soruşturma yapılanın üstü değil, aynı zamanda, eşiti tarafından da yapılabilmesine imkân tanınmakta, şikâyet ve ihbarların değerlendirilmesi için süre öngörülmekte, öninceleme süresi 30 günden 45 güne uzatılmakta, ihbar ve şikâyet dilekçelerinin işleme konulabilmesi için bazı şartlar belirlenmekte, itiraza ilişkin yeni düzenlemeler getirilmektedir.

Bu yeni düzenlemeye rağmen, kanundaki önemli aksamalar devam edecektir.

Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 6 ncı maddesi ile 4483 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin madde başlığı ve anılan maddenin birinci ve ikinci fıkraları değiştirilmektedir.

Maddenin birinci fıkrası, kanunun 4 ve 5 inci maddesinde yapılan değişikliğe paralel bir düzenleme getirmektedir. Mevcut kanuna göre; izin vermeye yetkili merci, bu kanun kapsamına giren bir suç işlediğini bizzat veya 4 üncü maddede gösterildiği şekilde öğrendiğinde öninceleme başlatır. Burada idareye herhangi bir takdir hakkı tanınmamıştır. Bir suç işlendiğini çeşitli şekillerde öğrenen yetkili merci ön incelemeyi başlatmak zorundadır. Bu kanun tasarısıyla kanunun 5 ve 9 uncu maddelerinde yapılan değişiklikle yetkili merciin bir araştırma yapması ve gerekli görürse öninceleme başlatması öngörülmektedir. Yani, öninceleme başlatıp başlatmamak, yetkili merciin takdirine bırakılmaktadır. Bu konuda yetkili mercie takdir hakkı tanımanın doğru olup olmayacağı tartışmalı bir konudur.

Diğer yandan, bu düzenlemeyle, cumhuriyet savcıları, soruşturma izni istemeyecek, sadece ilgili belgeleri gönderecektir. Cumhuriyet savcıları şikâyetçi konumunda değildir. Dolayısıyla, yetkili mercii, önincelemeye geçilmemesi kararını cumhuriyet savcılarına bildirmeyecek, sadece şikâyetçiye bildirecektir. Bu durumda, önincelemeye geçilmemesine ilişkin karara cumhuriyet savcıları itiraz edemeyecektir. Bu suretle, cumhuriyet savcıları, idarî ve yargı organları devredışı bırakılmaktadır. Önincelemeyi başlatıp başlatmamada yargı devredışı kalmakta, bu da, yetkili merciin takdir hakkını kötüye kullanmasına yol açmaktadır. Bu düzenlemeyle, mevcut kanunun gerektirdiği anlayıştan uzaklaşılarak, eski Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat düzenlemesine geri dönülmektedir.

Kanun tasarısının çerçeve 6 ncı maddesiyle, kanunun 9 uncu maddesinin değiştirilen birinci ve ikinci fıkralarında yazım ve ifade yanlışlıkları da bulunmaktadır.

Birinci fıkra değişikliğinde geçen "hakkında öninceleme yapan memur" ifadesinin "hakkında öninceleme yapılan memur" olarak düzenlenmesi gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayın.

NECATİ YÖNDAR (Devamla) - İkinci fıkra değişikliğinde birinci cümlenin "soruşturma izni verilmesine ilişkin karara karşı hakkında soruşturma izni verilen memur veya diğer kamu görevlisi, soruşturma izni verilmemesine veya önincelemeye geçilmemesine ilişkin karara karşı cumhuriyet başsavcılığı veya şikâyetçi, kararın kendisine tebliğinden itibaren on gün içerisinde kararı veren yetkili mercie itiraz edebilir" şeklinde değiştirilmesi halinde daha uygun bir ifade kullanılmış olur. Bu kanun tasarısının da tıpkı 4483 sayılı Kanun gibi aceleyle hazırlandığı anlaşılmaktadır.

4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun yeniden ele alınarak değerlendirilmeli, kanunun tüm eksiklikleri giderilerek, kanun metni, uygulamada tereddüde yer vermeyecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.

Bu temenniyle, kanunun milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yöndar.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylamadan önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre söz istemi vardır.

Tasarının lehinde, Sayın Nidai Seven; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Seven, 2 dakika içinde toparlayın.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunla getirilmek istenen olay, 4483 sayılı Kanunda meydana gelen boşlukların doldurulmasıdır. Burada, her memurumuzu töhmet altında bırakmak doğru değildir; çürük elmalar ile çürük olmayanları birbirinden ayırt etmek gerekir. Devlet memurluğunu yapan herkesin cesaretini kırmamak gerekir.

Bu manada, bu kanunun hayırlı olmasını diler, lehinde oy kullanacağımı belirtir, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seven.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olsun.

İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın Başkan, teşekkür konuşması yapmak için söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yüce Meclisinize teşekkür ediyoruz.

Bu kanun tasarısıyla, 57 nci hükümet, programında olduğu gibi, yolsuzluklarla mücadeledeki kararlılığını aynı hızla devam ettirecek; ancak, devlet memurlarımızın sadece iftiraen veya onların şevkini kıracak şekilde isimsiz, adressiz, yalan, iftiralardan korumak ve onları daha sıkı çalıştırmak, bu soruşturmalara bir ciddiyet getirmek üzere bu tasarı getirilmiştir ve bir yıllık uygulamada aksayan yönler düzeltilmiştir. Bu tasarıdan sonra, yolsuzlukların üzerine de aynı süratle gidilecek. Eğer, şu veya bu şekilde herhangi bir yolsuzluğa alet olan, bulaşan, müsamaha eden bir kamu görevlisi var ise de, onun hakkındaki gerekli işlem bu kanun çerçevesinde yapılacaktır.

Ben, katkılarınız için hepinize teşekkür ederim, minnet duygularımla efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Biz de size teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, saat 20.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.33


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.30

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Melda BAYER (Ankara), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

11.- Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/697) (S. Sayısı : 729) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporu, 729 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bingöl Milletvekili Sayın Necati Yöndar.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA NECATİ YÖNDAR (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının tümü üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz tasarı, bir vergi istisnaları tasarısıdır. Bu tasarı Yüce Meclisimizde görüşülürken, bir taraftan da günlük gazetelerde okuduğumuza göre, hükümet, yeni vergiler koymak için hazırlık yapmaktadır.

Devlet harcamalarının en sağlam kaynağı, malumunuz, vergidir; ancak, en sağlam kaynak yalnızca borç faizlerine yetmemektedir. Yıl sonuna doğru borç faizlerini dahi ödeyemez olacağız.

Vergi kanunlarında değişiklik yapan tasarılardan biri Meclisten çıkmadan diğeri hazırlanmaktadır; neden; çünkü, hiçbir hesap diğerini tutmamaktadır. Borç takası yapılıp, çok büyük tutarda borç takası yapıldı denilirken, aslında, devletin iflas ettiği tescillenmiştir. Devlet, dolar cinsinden ancak yüzde 14,85 oranında faiz ödeyerek borçlanmaktadır. Bu faiz oranıyla, ancak batık şirketler borçlanır, devlet değil. Yabancı finans kurumları da borç vermek için aynı oranda faiz isteyecektir. Peki, bu faiz de neyle ödenecektir; yani, yeni vergilerle.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz tasarının bir vergi istisnası tasarısı olduğunu konuşmamın başında belirtmiştim. Yeni vergi alınmamasını görüşüyoruz; ama, ufukta yeni vergiler var. Bu bir çelişki değil midir; değil; neden; çünkü, bu istisna, parası olup da devletin sosyal güvenliğiyle yetinmeyip, kendine özel sigorta yaptırmaya yetecek kadar parası olanlar için. Yeni vergi ise, buna parası olmayan, siftah yapmadan dükkânını kapatan, hükümetin yarattığı kasım ve şubat depreminden zarar gören hükümetzedeler içindir.

Bireysel emeklilikten yararlanacak olanlar, bir taraftan, devletin sosyal güvenliğini yeterli bulmayıp özel sigorta primi ödeyebilenler, diğer taraftan da sigorta şirketleridir. Devletin sosyal güvenlik kurumlarına olan güven ne kadar azalırsa, sigorta şirketleri o kadar çok para kazanacaktır. Hükümet, bu şirketlere para yatırılmasını teşvik etmektedir.

Değerli milletvekilleri, günlük siftah yapmayan, 1 liralık satış yapmayanlar dahi vergi ödemektelerse, peki, bu yeni vergiler de neyin nesi? Kimden, hangi ölçüde, hangi güçle bu vergiler alınacak? Beyanname üzerinden alınınca hesaplaması kolay oluyor; ama, vergi ödemek de o kadar kolay değil. Kazanırsanız ödersiniz, kazanmazsanız nasıl ödeyeceksiniz?

Krizi aşmak için fedakârlık gerek; ama, fedakârlık, hep kayıtlı mükelleflerden isteniyor, devletten korkandan isteniyor, yoksuldan isteniyor, küçük esnaftan isteniyor; neden zenginden istenmiyor? Sayın Maliye Bakanına soruyorum: Yıllardır, özel tüketim vergisi çıkarılması gerekmekte olduğu halde, neden çıkarılmıyor?

Bugünkü basından okuduğumuza göre, Sayın Başbakan, halkın, yeni vergilerden rahatsız olmadığını söylemiş. Sayın Başbakan, hangi ülkenin halkından bahsediyor, anlayamadık; çünkü, bugünkü basında başlıklar "vatandaşın vergi isyanı" şeklinde. Sayın Derviş ise, yeni vergilerin yükünün çok yüksek olmadığını ve gelir elde etmek için çalıştıklarını söylemiş. Sayın Derviş, mükellefin, zarar etmesine karşın, salt vergi dairesine girmek ve beyanname vermek zorunda olduğu için ne kadar vergi ödemek zorunda olduğunu hiç mi sormadı?!

Değerli milletvekilleri, burada vergi istisnaları getiren bir yasa tasarısını tartışıyoruz. Bu yasa tasarısı, yalnızca bir sektörün desteklenmesi için hazırlanmıştır. Oysa, memlekette reel sektör can çekişmektedir. Her gün yeni firmalar batmakta, yeni işsizler ortaya çıkmaktadır. Ayakta duramayan, batan firmalara yeni vergiler getirilmekte; ancak, parayla oynayan sektöre istisnalar getirilmektedir. Nerede bunun eşitlik ilkesi, nerede bunun ödeme gücü ilkesi!

Özellikle, bu tasarının 12 nci maddesi çok önemlidir. Bu maddede, sigorta şirketlerinin kazandıkları paralar, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisinden istisna edilmektedir. Yani, bu şirketler elde ettikleri gelirler üzerinden Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi ödemeyecekler; ama, memleketin bütün yükünü üstlenen reel sektör firmaları kazansa da, kazanmasa da vergi ödemek zorunda bırakılıyor. Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi, Katma Değer Vergisinin alternatifi olan, ancak, bankalar ile sigorta şirketlerinin mükellef olduğu bir vergidir. Basından öğrendiğimiz yeni vergi hazırlıklarında Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi beyannamesi için vergiden hiç bahsedilmiyor. Katma Değer Vergisi beyannamesine yeni vergi düşünülürken, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi beyannamesine neden düşünülmüyor acaba?! Bu şirketlere neden bu kadar özen gösteriliyor?!

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sürekli olarak, maliyenin vergi toplamakta sıkıntılı olduğunu, vergi toplayamadığını, bir önceki yılın tahsilatı ile bu yılın tahsilatını bir karşılaştırdığımız zaman da, enflasyon oranında vergi tahsilatının yapılmadığını  görüyoruz. Denetim kadrolarının boşluğundan yakınılmaktadır. Denetim elemanı nitelikli olmak zorundadır. Herkesi denetim elemanı yapamazsınız. Nitelikli eleman da bu ücretle çalışmak istemez. Devletin bütün gelirlerini toplayan maliyeciler geçim sıkıntısı içinde değiller mi acaba? Maliyecilerin oturdukları sandalyeler gizli işsizlik sandalyesi değil, harıl harıl çalışılan yerlerdir. Olaya böyle bakılması ve maliyecinin maaşını düzeltilmesi gerekmez mi? Vergi tasarısı görüşülürken bu konuya değinmemek mümkün değildir.

Gelir Vergisi beyannamesi veren mükelleflerden en yüksek geliri beyan eden ilk 100 mükellefin 1999 yılında beyan ettiği vergi 170 milyon dolar iken, 2000 yılında bu rakam 103 milyon dolara düşmüştür. Getirilen yeni vergiler, vergi gelirlerinde artma yaratmıyor, aksine azalma yaratıyor. Getirilen her yeni vergi, firmaları biraz daha kayıtdışına itiyor. Kayıt içinde çalışanlar da kayıt dışına çıkmaya çalışmaya başlıyorlar. Aynı şekilde, getirilen her istisna da vergi ödeyen mükellefler üzerinde olumsuz etki yapıyor. Bir taraftan likidite ihtiyacı için dolaylı vergilerde artış yapılırken diğer taraftan sigorta şirketlerine istisna getirilmesi bir taraftan da denetimin güçlendirilmemesi büyük bir çelişkidir. Neden yeni vergi alanlarına bakılmak yerine, hep vergi ödeyenin üzerine yükleniliyor ve neden bazı şirketler vergiden bağışık tutulmak isteniyor?

Bireysel emekliliği teşvik etmek için en önemli unsur, bireysel emeklilik şirketlerine ödenen primlerle bu şirketlerin gelirlerinin vergiden istisna edilmesi görülmemelidir. Bu şirketler insanın güvenini kazanamazsa, vergi teşvikleri, bu bireysel emeklilik sisteminin oturmasını sağlayamaz. Bunun için, prim ödeyene, devletin, parasını geri ödemesi garantisi vermesi gerekir. Mevduata olduğu gibi, o zaman da sigorta şirketi hortumlamaları ortaya çıkar, yükü yine vergi ödeyen çeker.

Herkesin aklında sürekli olarak vergi var. Herkes kendisine vergi istisnası verilsin istiyor; bunu, gücü olanlar alıyor; ama, gücü olmayanlar, devletin bütün yükünü çekmeye devam ediyor.

Vergi kanunlarında sürekli değişiklik yapılıyor. Artık, mükellef değil, işi vergiyle uğraşmak olanlar bile vergi kanunlarındaki değişiklikleri izleyemez oldular. Vergi politikalarının orta ve uzun dönemli politikalar olması gerekirken, bizim için günlük politika oldu. Görüşmekte olduğumuz tasarının 2 nci ve 3 üncü maddeleri özür maddeleridir. Yani, zamanında yanlış yapmışlardır şimdi düzeltmektedirler. Ücret olmayan gelirlere ücret istisnası getirilmiş, şimdi de "bunlar zaten ücret değilmiş, buraya girmezmiş, buradan çıkaralım" deniliyor; niye: çünkü, o zaman aceleye gelmişti, üzerinde düşünülmemişti. Vergi kanunlarının aceleye getirilmemesi gerekir, yangından mal kaçırır gibi vergi kanunu çıkarılmaması lazım gelir.

Değerli milletvekilleri, çoğunuz halkın içine giriyor, halkın dertlerini dinliyorsunuz. Vergi kaçakçılarının dışında, vergiler konusunda devletten memnun olan hiç kimse var mı; yoktur. En çok yakınılan konu ise enflasyon muhasebesinin olmamasıdır. Enflasyonla mücadeleden vazgeçen hükümet, yeni istisna kanunları çıkaracağına, enflasyon muhasebesini getirse de, bazı kesimlere ayrıcalık tanımak yerine, herkese, kazandığının vergisini ödemenin yolunu açarsa vatandaş da memnun olmuş olur.

Değerli milletvekilleri, sigorta şirketlerine destek olmak için istisnalar getirilirken, bu istisna tasarısında kapladığı yer küçük; ama, anlamı büyük bir hükümle vergi de konulmaktadır. Çiftçiye yapılacak doğrudan gelir desteği ödemeleriyle, alternatif ürün ödemelerinden, tevkifat yoluyla vergi getirilmektedir. Çiftçimizin canı çıkmak üzereyken, böyle bir vergi fırsatı da kaçırılmadan, üstelik de başka bir sektörle ilgili olarak istisnalar getirilirken, arada, göze batmadan böyle bir verginin getirilmesi de düşündürücüdür. Çiftçi, bu kanun tasarısı kendisiyle ilgili olmadığı için, buraya dikkat etmeyecek, bu vergi de bu şekilde konulmuş olacaktır. Doğrudan gelir desteği veya alternatif ürün ödemesi çiftçinin elde ettiği bir kazanç değildir ki vergiye tabi olsun. Bu ödemeler, çiftçinin ayakta durabilmesi ve yeni geçim kaynağı bulabilmesi için yapılan ödemedir, yani yardımdır ve yardımdan da vergi alınmak istenmektedir. Bırakalım kazansın, kazanırsa vergi alalım.

Sigorta şirketlerine destek için istisna getirilirken, tasarıyla, çiftçilere yapılan desteğe vergi konulması çok ilginçtir. Böyle bir yaklaşımla hareket eden bu hükümeti çiftçiye havale ederek, durumu sizin takdirinize bırakıyorum.

Son zamanlarda, son iki üç gün içerisinde Bakanlar Kurulunda imzaya açıldığı belirtilen, basından da takip ettiğimiz kadarıyla, ek bir vergi getiriliyor.

Bakın değerli arkadaşlarım, daha önce de deprem vergisi adı altında çıkardığımız ve sonradan da 2002 yılı sonuna kadar uzattığımız bir tabloyu önünüze getirmek istiyorum.

Şu anda vergi dairesine bir beyanname verdiğiniz takdirde -Gelir Vergisi beyannamesi olsun, Kurumlar Vergisi beyannamesi olsun, muhtasar beyanname olsun, Katma Değer Vergisi beyannamesi olsun, yalnız ve yalnız Sigorta Muamele Vergisi Hariç- eğitime katkı payı adı altında 1 milyon lira alıyoruz, Özel İşlem Vergisi olarak da 2 milyon lira alıyoruz.

Şimdi, Bakanlar Kurulunda imzaya açılmış olan kararnameyle bunlar iki kat artırılıyor.

Belediyelere verilen beyannamelerden alınan pay; yine, eğitime katkı payı 1 milyon, Özel İşlem Vergisi 2 milyon.

Gümrük idarelerine verilen beyannamelerden alınan pay, eğitime katkı payı 4 milyon, Özel İşlem Vergisi 8 milyon.

Sosyal Sigortalar Kurumuna verilen bildirgeden alınan pay, eğitime katkı payı 10 milyon, Özel İşlem Vergisi 20 milyon.

Spor Toto, Spor Loto ve Sayısal Loto oyunlarından alınan pay, eğitime katkı payı 20 000, Özel İşlem Vergisi 40 000.

At yarışlarından alınan pay, eğitime katkı payı 40 000, Özel İşlem Vergisi 80 000.

Silah taşıma ve bulundurma vesikaları, kara avcılığı ruhsat tezkeresi, eğitime katkı payı 30 milyon, Özel İşlem Vergisi 60 milyon.

Havayoluyla taşıma gidiş-dönüş, eğitime katkı payı 3 milyon, Özel İşlem Vergisi 6 milyon.

Borsa ve Sermaye Piyasası Kurulu işlemlerinden, aynı şekilde, yine, ekvergi alınmaktadır.

Cep telefonlarından, sabit teslim ve GSM aboneliği için, yine, eğitime katkı payı 5 milyon ve 10 milyon  da Özel İşlem Vergisi alınıyor.

RTÜK tarafından, reklam gelirlerinden, eğitime katkı payı yüzde 10, Özel İşlem Vergisi yüzde 10 alınıyor.

Tapu işlemlerinden, yine, eğitime katkı payı 5 milyon, Özel İşlem Vergisi 10 milyon alınıyor.

Şimdi, yeni bir ekvergi getirdikleri zaman da, bu ekvergiyle, bunların 2 veyahut da 3 katı tutarında ayrıca bir vergi alınıyor. Maliye Bakanlığı uzmanlarına, biz, bunu sorduğumuz zaman da, Maliye Bakanlığı bu tasarıyı hazırlamamıştır, Başbakanlıkta hazırlanan bir tasarıdır.

Değerli arkadaşlarım, vergi, kanunla konulur, kanunla alınır, yine, kanunla kaldırılır; bu iş, bu görev de Maliye Bakanlığına verilmiştir; ama, bakıyoruz ki, bazı vergiler çıkarılıyor, Maliye Bakanının bu konudan hiç haberi bile yok.

Bu nedenle, bu tasarı, küçük vergi mükelleflerine herhangi bir kazanç getirmiyor. Getirilen bütün fayda, sigorta şirketlerinden vergi alınmaması ve istisnalar getirilmesi öngörülmektedir.

Yasanın hayırlı olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Tasarının tümü üzerinde, şahısları adına söz isteyen sayın üyelerin adlarını okuyorum: Sayın Aslan Polat, Sayın Murat Akın, Sayın Kamer Genç ve Sayın Dr. Melek Denli Karaca söz isteminde bulunmuşlardır.

Sayın Aslan Polat?.. Yok.

Sayın Murat Akın; buyurun.

MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 729 sıra sayılı tasarının tümü üzerinde, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla, oluşturulacak bireysel emeklilik sistemine iştirak edenlerin ödemiş olduğu katkı paylarının vergi matrahlarının tespitinde belirli sınırlar dahilinde indirim yapılabilmesi imkânı getirilmiştir. Yine, emeklilik döneminde elde edilecek gelirlerden belli bir tutara kadar kısmın Gelir Vergisinden istisna edildiğine dair hükümler getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu belirttiğim hususlarda, daha önce Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi Kanununda muhtelif şekillerde düzenlemeler yapılmıştı; ancak, bu düzenlemeler, daha ziyade "hizmet, çalışan ve işveren" esasına dayalı bir düzenlemeden ibaretti. Böyle, gönüllü bir şekilde kişilerin bireysel emekliliğe iştiraklerinden dolayı olan katkı paylarından Gelir ve Kurumlar Vergisi istisnası söz konusu değildi.

Değerli milletvekilleri, bireysel emeklilik sistemi içerisinde, emeklilik sigorta şirketleri tarafından, katılımcıların katkılarının değerlendirilmesi maksadıyla kurulacak emeklilik yatırım fonlarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları da Kurumlar Vergisinden istisna edilmektedir; yani, bu bireysel emeklilik sigorta şirketleri, bireysel emekli olacak kişilerin katkı paylarını, kurum bünyesinde nakit olarak tutabileceği gibi, bu varlığını değişik bir şekilde işletmek suretiyle şirkete gelir, ilave kazanç yapabilecek; bunun da belirli şartlar dahilinde vergiden istisna edildiğine dair düzenlemelerdir.

Değerli milletvekilleri, 31.12.1960 kabul tarihli 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Beşinci Bölümünde yer alan sermaye iratlarındaki istisna kısmının düzenlendiği bölüme mükerrer 21 inci madde şeklinde yapılan düzenlemeyle, yani, gayrimenkul sermaye iratlarındaki istisna madde 21'den sonra, bireysel emeklilikle ilgili istisna, Gelir Vergisi Kanununda yapılan düzenlemeyle, mükerrer 21 inci madde olarak "bireysel emeklilik sisteminden emeklilik hakkı kazananlar -yani, kanunî süresi sonunda hak edenler- ile bu sistemden vefat, maluliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerden yüzde 25'i, Türkiye'de kâin ve merkezi Türkiye'de bulunan diğer sigorta şirketlerinden on yıl süreyle prim ödeyenler ile vefat, maluliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerin yüzde 10'u ve tek primli yıllık gelir sigortalarından yapılan ödemeler Gelir Vergisinden müstesnadır" hükmünü ihtiva etmektedir. Bu durum, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 9 ve 10 uncu maddelerinde düzenlenmiş, ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde de çiftçilere yapılan doğrudan devlet desteği ödemelerinden Gelir Vergisi stopajı yapılmaması hükmü getirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, hakikaten, çiftçilere doğrudan yapılan bir gelir desteği söz konusu değildir. Çiftçilerimiz çok zor durumdadır. İleride yapılacağı belirtiliyor, "yapılacak" deniliyor; ama, şu anda, çiftçilerimiz böyle bir gelir desteği alıyor, bundan Gelir Vergisi istisna kılınıyor gibi, çiftçilerimiz, ilave bir katkıyla, devlet tarafından ilave bir gelirle desteklenmiş gibi intiba veriliyor. Halbuki, çiftçi, tarihinde ilk defa bu kadar kötü bir zaman yaşıyor.

Değerli milletvekilleri, biz, zaman zaman, konuşmalarımızda çiftçilerin iller, ilçeler itibariyle mağdur olduğunu ifade ediyorduk. Bakın, kendi seçim bölgemden, eski ismi Hicıp, yeni ismi Gülpınar olan, Gülağaç İlçesine bağlı Gülpınar Belediye Başkanı bana çekmiş olduğu faksta neler diyor: "Sayın milletvekilim, göndermiş olduğunuz Meclis Tutanak Müdürlüğünün metnini aldık, teşekkür ederiz. Aksaray İlimizin bazı kasaba ve köylerinde kuraklık nedeniyle çiftçilerimizin zararlarını beyan ediyorsunuz; fakat, kasabamız da yüzde 80 dolayında tabiî afetten zarar görmüş olup, ekinler kurumuş olup, biçer dahi işlememektedir. Beldemiz, DYP beldesi olması dolayısıyla adı da geçmemektedir. Bundan dolayı üzüntülerimi bildiririm. Başarılarınızın devamını diler, saygılarımı sunarım."

Değerli milletvekilleri, bakın, bir belediye başkanı feryat ediyor: Bölgemde yüzde 80 kuraklık var. Biz de, çiftçilerimize diyoruz ki, size gelir desteği yapacağız. Gelir desteğini aldığınız zaman, bu aldığınız para, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesine göre, tevkifata, yani stopaja tabi değil diye burada hüküm getiriyoruz. Halbuki, çiftçilerimiz, afet bölgesi ilan edilmesine rağmen, geçmiş borçlarından dolayı icraî takipte. Yine, Aksaray'ın Ağaçören-Avşar Köyünden Yaşar Öztürk diyor ki: "Bir taraftan, bize, af getirdik veya ödeme kolaylığı getirdik, afet bölgesi ilan edildi diye Tarım İl Müdürlüğü, Valilik memurları geliyor, tespit yapıyor; öbür taraftan da, borçlarınızı ödemediğiniz takdirde evinize, malınıza, eşyanıza haciz gelecek diye yazılar, tebligatlar geliyor."

Değerli milletvekilleri, hakikaten, ülke çok zor durumda. Bizim çıkardığımız kanunlar bu milletin muhatap olduğu sıkıntılarla herhalde çelişkili ki, biz, burada, çeşitli teşvikler getirdiğimizi ifade ediyoruz, çeşitli prim...

Değerli milletvekilleri, bir vatandaş, geçimini sağlamaktan âciz; ayda 3 milyon, 5 milyon gibi bir gelirden mahrum. Biz, bu insana "siz, belirli bir miktar özel sigorta şirketlerine prim ödemek suretiyle on yıl, yirmi yıl, otuz yıl sonra emekli olacaksınız" diyoruz; ama, o adam "ben, ekmek bulamıyorum" diyor.

Bakın, Oran Sitesi Gölbaşı'ya yakın. Ben sabahları erkenden bazen Aksaray'a gidiyorum. Halk ekmek büfelerinin önündeki kuyruğa bir bakın değerli milletvekilleri. Biz, beri taraftan diyoruz ki, çiftçilere destek sağlayacağız.

Değerli milletvekilleri, gelirini yıllık beyannameyle beyan eden mükellefin şahıs sigorta primlerinin yanı sıra bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı paylarını da matrahlarından indirmelerine imkân sağlanması, indirilecek tutarın beyan edilen gelirin yüzde 10'unu -bu yüzde  10'a da ikinci bir sınırlama getirilmiş; her halükârda, bu tutarın- ve asgarî ücretin yıllık tutarını aşamayacağı ve indirim konusu yapılabilecek tutarın tespitine ilişkin oran ve tutarları değiştirme konusunda da Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir.

Şimdi, diyoruz ki, gelirini yıllık beyannameyle beyan eden mükelleflerin, bu yıl, yılı içerisinde, içinde bulunduğumuz dönemde Gelir ve Kurumlar Vergisi beyannameleri, bir önceki yıllara göre negatif olarak, daha eksi, daha az bir kazanç olarak beyan edilmekte. Yine, diyoruz ki, ödeyeceğiniz primler, asgarî ücretin bir yıllık tutarından fazla olmayacak.

Değerli milletvekilleri, eğer bir vatandaş, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna aidat ödemiyorsa zorunlu olarak -Bağ-Kurdur, Emekli Sandığıdır, SSK'dır- bunun dışında, ülkede çok az insanın, boğazından, mutfağından, cebinden artırıp da bir özel emeklilik sigorta şirketine prim ödemesi mümkündür; bu, çok azdır.

Şimdi, biz, tamamen bir hayal içerisinde hükümler ittihaz ediyoruz. Vatandaş aç, açıkta, açlıktan kan ağlıyor; diyoruz ki, size ikinci bir emeklilik kapısı açıyoruz; siz, buraya gelin, bireysel emeklilik adı altında kesintilerinizi, katkı paylarınızı yatırın; ileride, siz, iki yerden, üç yerden, dört yerden emekli olacaksınız. Halbuki, vatandaş, asgarî ücretten, hatta ve hatta sigortasız çalışmak istiyor,  yeter ki bir iş bulabilsin.

Şimdi, şu Meclisin gündeminde tartıştığımız konularla, vatandaşın gündeminde olan hususlar ne kadar çelişkili.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, 1 dakika içinde toparlayın efendim.

Buyurun.

MURAT AKIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Meclis üç gün sonra tatile girecek. Dün bir kanun çıkardık. Çiftçiler ve Bağ-Kur mensupları, faiz, tecil faizi dahil, gecikme zammı dahil, 6 ncı ayın sonuna kadar birikmiş olan borçlarını, 12 nci ayın sonuna kadar taksitle ödedikleri takdirde, faiz alınmadan, ödeme kolaylığı getirildiğine dair yasa tasarısı Meclisten geçti.

Soruyorum size: Bir vatandaş borcunu ödeyememişse -zaten, tecil faizi, gecikme zammı, borcun aslını, zaman zaman, 10 misli, 20 misli aşmıştır- biz, bunların, tecil faizinde, gecikme zammında, bir indirim getirmemişsek; bundan sonra, bu vatandaş, altı ay içerisinde nereden para bulup da ödeyecek?

Bakın, Meclisin gündeminde oluşan kanunlarla, çıkan kanunlarla, vatandaşın gündemi ne kadar çelişkilidir diyor; hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Akın.

Sayın Kamer Genç, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Tabiî, bir günde beş kanun, on kanun çıkarmaya kalkarsanız, bu kanunların hiçbiri ne isabetli olur ne halkın gerçek ihtiyacına cevap verir ne de önemli meselelere çözüm getirir.

Şimdi, nedense, bu hükümet, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tam tatile gireceği bir sırada, böyle bir vahi geldi kendisine, hemen şu şu, yirmi tane kanun geçiriyorlar... Getirdikleri bu kanunların kime ne faydası var, kime ne getiriyor, kimden ne götürüyor; bunu hiç inceleyen yok. Biz, tabiî, buraya çıkıp, halkın içinden gelen insanlar olarak, bazı ciddî konulara parmak bastığımızda da, maalesef, iktidar partisi milletvekilleri, sanki, bu memlekette her şey çok düzgün gidiyormuş da, biz, bu kürsüde, o düzgün giden şeyleri kötü gösteriyormuşuz gibi alaylı bir şekilde bize bakıyor; ama, halk, görüyor bunu.

Vergi, bir ülkenin kalkınmasının temel direğidir. Bir ülkede, vergi, gerçek kazanç üzerinden, hakkıyla alınırsa, o ülkede, önemli bir sıkıntı olmaz. Tabiî, iki tane önemli şey var: Bir, vergiyi, gerçek olarak tahsil edeceksiniz; onun yanında da harcamayı gerçek olarak yapacaksınız. Yani, harcamalarda suiistimal olmayacak; bir de, herkes, devlete, kazancına uygun olarak vergi verecek. Böyle bir denge kurulmazsa, o ülkede, her türlü felaket olabilir.

Bir Maliye Bakanlığımız vardı. Eskiden, Maliye ve Hazine aynı bakanlık bünyesi içindeydi. Türkiye Büyük Millet Meclisinin seksen yıllık, doksan yıllık geçmişini incelerseniz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde güçlü olan iktidarlar dahi, burada, masraf artırıcı herhangi bir öneride bulundukları zaman, önce, Maliye Bakanlığından muvafakat alırlardı. Şimdi, Maliye Bakanlığı var mıdır, yok mudur kimse hesaba katmıyor. Niye katmıyor; çünkü, herkes, bir politik amaç peşinde, memleketin geleceği mi gitmiş, memleket ipotek altına mı girmiş, memleket satılmış mı; onun, kimse farkında değil.

Bakın, bu hükümetin yeni gelen kurtarıcı bakanı çok övünüyor, diyor ki: "Biz, takastan, döviz üzerinde borçlandık; döviz üzerinden, senede yüzde 15 borçlandık."

Sayın milletvekilleri, bugün, dünyanın en gelişmiş ülkelerindeki faiz oranı libor+5'tir. Biz ne yapıyoruz; döviz üzerinde yüzde 15. Senede yüzde 15 faiz veriyoruz. Bakın, bu hükümet, vade olarak bir, üç ve beş yıl borçlandı ve "5 milyar dolar borçlanacağım" dedi. Türkiye'de, tabiî, havadan para kazanan bir kesim var. Şimdi, Türkiye'de, 60 katrilyon civarında kara parayla veya faiz parasıyla servet edinmiş bir kitle, 60-70 aile var; bir de, yurtdışından gelen, 25 milyar dolar sıcak para var, bunların da Türkiye'de işbirlikçileri var. Tabiî, hükümetin, Başbakanıyla, bakanlarıyla hiçbir şeyden haberi olmayınca, bunlar, Türkiye'de büyük spekülasyon yapıyorlar. Bugün, Türkiye'nin geldiği noktanın; yani, ekonomik iflasın ve çöküntünün nedeni bu. Ne yapıyorlar; bir yandan, o 60 katrilyonu kullanan kesim, devlet tahvillerini, devletin kâğıtlarını yükseltiyor, oradan bir rant sağlıyor; bir yandan da, işte, o 25 milyar dolar Merkez Bankasına geliyor, dövizi yükseltiyor, oradan bir kazanç sağlıyorlar ve bu insanlar, Türkiye'nin kanını emiyorlar.

Bakın, ben, size şunu söylüyorum, her geçen gün, Türk Halkı için, Türk Devleti için büyük kayıptır; bunun sonunun felaket olduğunu göreceksiniz. 3 gün sonra Meclisi tatile sokacaksınız; ama, Türkiye, bu faiz ödemesiyle, bu vergi muafiyet ve istisnalarıyla, bunları kaldıramaz; ben, size söyleyeyim. Gün gelecek, bu hükümet, artık diyecek ki: "Ben, bu işin altından kalkamam." Kemal Derviş'i getirdiniz, onun kerameti de yetmeyecek; o, Derviş kerameti de yetmeyecek; çünkü, sizinle takışıyor.

Telekomdaki yönetim kurulu üyesi Ahmet olmuş, Mehmet olmuş... Bir bakıyorsunuz, Telekom yönetim kurulu üyeleriyle ilgili olarak iki bakan çarpışıyor, devlet bir anda 1-2 katrilyon lira zarar ediyor. Yahu, kim olacaksa olsun kardeşim; sen aynı kabinenin üyesi değil misin?! Yani, Ahmet olmuş, Mehmet olmuş; niye böyle çatışıyorsunuz?! Devletin kaybı ne oluyor?! Bunların hepsi danışıklı dövüş, hepsi, Türkiye'yi batağa götürmek için uydurulan, kurulan tezgâhlar.

Şimdi, bu memlekette, Maliye Bakanı devre dışı bırakılırsa. Eskiden, tabiî -ben de, 1960'larda Maliye Okulu mezunuydum ve uzun zaman, Danıştayda vergi davalarına bakan bir insandım- Maliyenin müfettişlerinin, hesap uzmanlarının, denetim elemanlarının, Türkiye'de bir değeri vardı. Vergi denetimine gittikleri zaman, insanlar "yahu, ben, Maliyenin denetiminden kaçayım" diye, gerçek kazançlarını bile yüksek gösterirlerdi; ama, tabiî, 1983'ten sonra, Özal iktidara gelince "yahu, vergiye ne gerek var" dedi, vergi incelemelerini kaldırdı. 1985 yılında, Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün yayınladığı bir genel vardı; bundan sonra, kimsenin hesapları incelenmeyecek... Hayalî ihracat, aldı, başını gitti, KİT'lerin mallarına zam yapılmadı, KİT'ler rehabilite edilmedi, yatırımlar yapılmadı ve KİT'ler büyük bir zarara sürüklendi. O zaman, KİT'lerden başlayarak, devletin büyük bir faiz yükü altına girmesi nedeniyle, Maliye de, Hazine de, büyük bir yük altına girdi, iflas etti.

Şimdi, bu kanun tasarısıyla, bireysel emeklilik getiriliyor. Bireysel emeklilik sigorta şirketleri kurulacak. Yine, buraya gelen hiçbir kanunda, esnafın, işçinin, memurun derdini çözecek, onların geleceğine, problemlerine sağlıklı bir çözüm getirecek, onların yaşamlarına bir kolaylık getirecek hiçbir şey yok. Büyük holdingler, yine, bireysel emeklilik şirketlerini kuracaklar. Bu bireysel emeklilik şirketlerinde, birçok vergi muafiyetleri, Gelir Vergisi Kanununda muafiyet, menkul sermaye iratlarında muafiyet, Kurumlar Vergisinde muafiyet, stopajlarda muafiyetler getirilerek, yine, o büyük holdingler, büyük gelir kaynaklarına ve kazançlara kavuşacaklar. Sade vatandaşın yine cebine bir şey girmeyecek. O kaynaklardan sağlanan, vergi muafiyet ve istisnalarının sağladığı kazançlar, yine, holdingleri zenginleştirecek. Ben, holdinglere karşı değilim de... Yani, aslında, herkes, kazandığı kazancına uygun olarak vergi verse, bu memlekette her şey, her sorun çözülür; ama, maalesef, şimdi, herkes, -herkes demeyeyim de- birçok insan, hep devletin sırtından kazanarak, vergi vermek istemiyor. Peki, şimdi düşünüyorum, acaba, bu devlet iflasa gittiği zaman, bunların servetini kim koruyacak?! Yani, önemli olan, evvela, bu memleketi ayakta tutacak birtakım oluşumları ve garantileri sağlamaktır.

Değerli milletvekilleri, biz, tabiî, burada, çok küçük bir muhalefet partisi olarak, yani 350'ye karşı 80 kişilik bir muhalefet partisi olarak, size tüm doğruları da söylesek, gerçekleri de söylesek, milletin temel sorunlarını da söylesek, sizin, hiçbir şekilde anlamanız mümkün değil; çünkü, sizin, bir iktidar grubunuz var ve bağlı olduğunuz birtakım patronlar grubu var. Ben hayret ediyorum; yani, bu kadar vurdumduymaz olduğu bir Meclis görülmemiştir tarihte. Burada, görüşmelere, saat 14.00'te başlıyorsunuz, 5-10 dakika bir konuşma yapılıyor gruplar adına ve bu kanunları incelemiyorsunuz, memlekete ne getiriyor ne götürüyor, kime, hangi avantajları sağlıyor, kimler bu memlekete kazık atmaya çalışıyor, o konuda kafanızı hiç işletmiyorsunuz, hiç düşünmüyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, peki, siz, iktidar partisi milletvekilleri olarak, bu memleketin temel sorunlarına, eğer, aklınızı, kafanızı, bilginizi sarf etmezseniz, Yunanlılar mı gelip sarf edecek?! Soruyorum size yani...Soruyorum size... Yani, dünyanın hangi parlamentosunda, günde 8 tane değişik kanun çıkar?! Bir söyleyin... Şu Meclis Başkanlığı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN GÜLAY (Manisa) - Genel Kurula gelmeyin...

KAMER GENÇ (Devamla) - Gelmeyeyim değil mi?!

HASAN GÜLAY (Manisa) - Gelmeyin...

KAMER GENÇ (Devamla) - Vallahi, ben, Grubuma teklif ettim. Fazilet Partisi de terk etti, biz de terk edelim bu Meclisi; siz, kendi kendinize çalın ve oynayın. (DYP sıralarından alkışlar, DSP sıralarından gürültüler) Bana göre, bize düşen görev bu; ama, bizim dahi, burada 5 dakikalık konuşma...

Bakın, biraz önce, İçişleri Bakanlığının kanunu görüşülüyordu, ben, karar yetersayısının aranılmasını istedim; Bakan, geldi, bana yalvardı. Yani, oradan kalktı, geldi, bana yalvardı.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Allah, Allah!..

KAMER GENÇ (Devamla) - Yani, bir bakan böyle yalvarır mı arkadaşlar?! Yalvarır mı bir bakan?! Bakın, 350 milletvekiliniz var ve gelmiyorsunuz. (DSP sıralarından "Bakan yalvarmaz" sesi)

Yahu, boş ver o tarafı; yalvarması da önemli değil. Sizin vicdanınız rahat mıdır?! Bakın, acaba, bu ülkeyi içine düşürdüğünüz bu sıkıntıları, sokaktaki insanın içine düştüğü açlığı, sefaleti çözecek bir şey getiriyor musunuz?! Hep aynı kaynaklara hizmet ediyorsunuz. Biraz önce, medya patronların yaptıkları dayatmalara, onların talimatına göre kanun çıkardınız, şimdi de, burada, bireysel emeklilikte, büyük holdinglere vergi muafiyeti, istisnaları için rahatlık sağlayacak tasarıyı getiriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Genç, 1 dakikalık sürenizi uzattım ben.

KAMER GENÇ (Devamla) - Bir cümle daha söyleyeyim canım...

BAŞKAN - Benim prensibim, süreyi uzatmıyorum, bugüne kadar uzatmadım süreyi.

KAMER GENÇ (Devamla) - Böyle prensip olur mu?!

BAŞKAN - Sayın Genç, sadece size değil, herkese aynı uygulama...

KAMER GENÇ (Devamla) - O kürsüde oturanın prensibi olur mu!.. Tamam, söz istemiyorum.

BAŞKAN - Sorular kısmına geçiyoruz.

Sayın Yıldırım, buyurun.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, delaletinizle Sayın Bakandan aşağıdaki soruları sormak istiyorum.

1- Ekonomik kriz nedeniyle bütçe açığını kapatmak için mevcut vergi oranlarıyla KDV oranlarını artırdınız, vatandaş ödemekte güçlük çekiyor; yani, ödeyemiyor. Bu sebeple, vergi oranlarını ve KDV oranlarını indirmeyi düşünüyor musunuz?

2- Yine, bütçe açığını kapatmak için yeni vergiler ihdas ediyorsunuz, vatandaşı daha zor durumda bırakıyorsunuz. Hem devletimiz vergi toplayamıyor ve hem de vatandaş ödeyemiyor. Bu durumda, yeni vergi ihdasından vazgeçmeyi düşünüyor musunuz? Yoksa, yeni vergiler ihdasına devam edecek misiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akın.

MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, aracılığınızla aşağıdaki sorularımı tevcih ediyorum:

Sayın Bakanım, Gelir ve Kurumlar Vergisi beyannameleri ile diğer bazı beyannamelerden harç alınacak. Peki, mükellefler, tahakkuk eden vergilerini süresi içerisinde ödemede zorluk çekerken, tekrar, harç adı altında, mükellefleri ikinci bir defa, üçüncü bir defa para ödeme mecburiyetinde bırakmanız, acaba, tahsilatın daha düşük olmasına sebep olmayacak mı?

İkinci sorum: Bu ilave harç ve vergilerle, bütçe açığını ne ölçüde kapatmayı düşünüyorsunuz?

Üçüncü sorum: Mükelleflerin işyerlerini kapattığı bir zamanda, ekonomik durgunluğun yaşandığı bir dönemde, acaba, hangi ülkelerde vergi üzerine vergi alınıyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkanım, eğer izniniz olursa sondan başlayayım.

"Beyannamelerden harç alacak mısınız" diye bir sual var. Halen, beyannamelerden zaten harç alınmıyor, Özel İşlem Vergisi alınıyor. Harç alma diye bir düşüncemiz söz konusu değildir; olsa olsa, Özel İşlem Vergisi artırılabilir; ama, bugün, Yüce Komisyonun huzurunda olan tasarıda da, böyle bir hüküm yoktur.

"İlave harçlarla bütçe açığı ne ölçüde kapatılacak" deniliyor; görüşülmekte olan tasarıda böyle bir ilave vergi olmadığına göre, bütçe açığını ne ölçüde kapatacağı konusuna değinmeme de -herhalde, Sayın Akın da takdir ederler- gerek yok.

Sayın Sadri Yıldırım "kriz nedeniyle KDV oranları artırıldı, KDV oranlarını düşürmeyi düşünüyor musunuz" diyorlar. Bu görüştüğümüz tasarıda böyle, KDV'yle ilgili herhangi bir hüküm yok. Onun için, belki, ilgili tasarı geldiğinde o konuda bilgi vermeye çalışırım.

"Yeni vergiler" deniliyor. Halen Parlamentoya sunulan tasarıda, Dış Seyahat Harcamaları Vergisinde ve vadeli mevduatlarda, her hesap açılışında 1 000 000 gibi bir miktarlık Özel İşlem Vergisi öngören tasarı vardır, onun dışında başka bir ilave vergi söz konusu değildir.

Arz ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

SALİH ÇELEN (Antalya) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Oylamayı, elektronik cihazla yapacağım.

Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşımız olursa, aynı süre içerisinde, oylama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını, o arada vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulasını, aynı süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir ve karar yetersayısı vardır.

1 inci maddeyi okutuyorum:

BAZI VERGİ KANUNLARINDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1. - 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun değişik 21 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki mükerrer 21 inci madde eklenmiştir.

"Mükerrer Madde 21.- Bireysel emeklilik sisteminden emeklilik hakkı kazananlar ile bu sistemden vefat, maluliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerin % 25'i, Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan diğer sigorta şirketlerinden 10 yıl süreyle prim ödeyenler ile vefat, maluliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerin % 10'u ve tek primli yıllık gelir sigortalarından yapılan ödemeler gelir vergisinden müstesnadır.

İstisna edilen tutar üzerinden 94 üncü maddenin ikinci fıkrasının 15 numaralı bendine göre tevkifat yapılmaz."

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül konuşacak.

Buyurun Sayın Gül. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut tasarının 1 inci maddesiyle, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun değişik 21 inci maddesinden sonra, mükerrer bir madde ilave edilmektedir. İlgili maddeye göre, gayrimenkul sermaye iratları istisnasına bireysel emeklilikle ilgili bir madde ilave edilmektedir. Söz konusu bu madde münderecatına göre, ödemelerle ilgili, sigortaya yapılan ödemelerin gelir vergisinden yüzde 25 olarak istisna edilmesine ilişkin bir maddedir.

Değerli milletvekilleri, Türk vergi sisteminde istisna ve muafiyetler, iyi niyetle konulan bu maddeler, her zaman suiistimale yol açmış ve uygulamada bazı sıkıntılara neden olmuştur.

Değerli milletvekilleri, anılan tasarıyla, bireysel emeklilikle ilgili olarak, mevcut sosyal güvenlik sistemlerine ilave ve gönüllü olarak, ekgelir sağlamak noktasında yeni bir sistem oluşturulmaktadır. Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve Emekli Sandığına ilave olarak, geliştirilen bu sistem, katılımcılara ekgelir sağlamak noktasında önem arz etmektedir ve sistem de buna göre hazırlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, bu sistem hazırlanırken, vergi yasalarında da düzenlemelere gidilmiştir. Bu düzenlemeler çerçevesinde, emekliler tarafından ödenecek katkı payları, vergi matrahlarından indirilecek ve istisna ve muafiyetler tanınacaktır.

Öte yandan, katılımcıların katkılarının değerlendirilmesi noktasında; yani, katılımcılardan toplanan primlerin değerlendirilmesi noktasında, yatırımların teşvik portföyü işlemlerinden doğan kazançlar da, Kurumlar Vergisinden istisna olarak tanınmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Bireysel Emeklilik Yasa Tasarısıyla tanınan diğer bir istisna ve muafiyet ise Gelir ve Kurumlar Vergisinden, aynı şekilde teşvikler, nasıl Gelir Vergisinden muaf ise, buna eşdeğer olarak da, Kurumlar Vergisinden, gerekli bu muafiyetler tanınacaktır. Bu, özellikle, sistemin oluşması açısından yararlı gözükmektedir.

Burada şu hususu ifade etmek istiyorum ki, gerek Gelir Vergisi mükellefleri, gerekse Kurumlar Vergisi mükellefleri, gelirin tespiti, kurum kazancının tespiti noktasında fayda sağlarlar iken, bunun yanında, hiç geliri olmayan veyahut da herhangi bir gelir grubuna tabi olmayan mükelleflerin, bu konuda faydalanmama gibi bir durumla karşı karşıya kalınmaktadır; bu da, sistemin açmazını oluşturan ögelerden birisidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sistem, ülkemizde değişik zamanlarda, değişik süreçler içerisinde, değişik zaman dilimleri içerisinde uygulanmış ve bunun, ülkemiz açısından menfî sonuçları olduğu görülmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Tamamlayın lütfen...

RAMAZAN GÜL (Devamla) - Örneğin, 1982 ve 1983 yıllarında, Anadolu ve Garanti bankalarının ve Anadolu ve Garanti sigorta şirketlerinin vatandaştan toplayıp, özellikle, yurtdışında çalışan işçilerimizin, yanlış hatırlamıyorsam, 26 mark olarak topladıkları paralar, daha sonra, ilk zamanlarda cazip olan bu uygulamanın ve ülkemizdeki bu menfur olan enflasyon hastalığının yapmış olduğu bu sömürmeyle ilgili olduğu bu tırpanlamanın neticesinde alınan paralar veyahut da alınacak paralar çok gülünç durumda kalmış ve bu uygulama, bu sistem çökmüştür ve Türk sigortacılık hayatında da kötü bir örnek olarak uygulanmıştır.

Açıklamalarıma daha sonra devam edeceğim. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gül. Biz, sizin açıklamalarınızdan sevinç duyarız.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, bir hususu arz edebilir miyim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Mükerrer 21'inci maddenin ikinci paragrafında "istisna edilen tutar üzerinden 94 üncü maddenin ikinci fıkrası" deniliyor, bu, sehven öyle yer almış, bunun "birinci fıkra" olarak değiştirilmesini arz ediyorum.

BAŞKAN - Madde üzerinde önerge yok.

1 inci maddeyi, yapılan redaksiyonla birlikte  oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun değişik 23 üncü maddesinin 11 numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"11. Kanunla kurulan emekli sandıkları ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklar tarafından ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıkları (506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklar tarafından ödenen aylıkların toplamı, en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur.) (Genel, katma ve özel bütçelerden ödenen bu nevi aylıklar dahil);"

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Ramazan Gül. (DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Gül.

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anılan tasarının 2 maddesiyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesi, yine, müteferrik istisnalarla ilgili bir maddemizdir.

Değerli milletvekilleri -anılan maddeyle ilgili olmak üzere- bu tür, kanunla kurulan, emekli sandıkları, yardım sandıkları, malul sandıkları gibi sandıklardan ödenen paralarla ilgili olmak üzere, bunlar, her türlü vergi, resim, harçtan müstesnadır, istisnadır ve muafiyetleri vardır; ancak, burada, kanunda bahsedilen husus ise "ilgili vergi yasasının kanunla belirtilmiş olan kısımlarını aşan kısmı" denilmektedir. Yani, burada, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına eş, muadil, emsal olarak ödenen kısımlar istisnaya tabidir, bunun haricindeki kısımlar ise istisnaya tabi değildir; anılan kanun bunun açıklamasıyla ilgilidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Türk vergi sisteminde -biraz evvelki konuşmamda da arz ve ifade ettiğim gibi- istisna ve muafiyetler bizim Türk vergi sisteminin, özellikle Gelir ve Kurumlar Vergisi sisteminin tezine aykırı bir görüştür. Şöyle ki: Bizim, Gelir ve Kurumlar Vergisi, gerçek gelire dayanır. Gerçek gelirden kasıt, bir gelirin elde edilmesi için sarf edilen her türlü giderler çıktıktan sonra kalan değer vergiye tabidir. Oysa, bu istisna ve muafiyetler Gelir Vergisine konu olarak, sistem olarak aykırılık taşımaktadır. O bakımdan, vergi sisteminde, bu istisna ve muafiyetlerin, tekrar, bir redaksiyona veya düzenlemeye tabi tutulmasında büyük yarar vardır, büyük fayda vardır.

Değerli milletvekilleri, bugünkü Türk vergi sisteminde, özellikle Anasol-D ve Anasol-M hükümetlerinin uygulamış oldukları yanlış ekonomik politikalar neticesinde, Türk maliyesi, tarihinde, ender görülen bir şekilde, vergi toplayamamaktadır; çünkü, normal kamu maliyesinde, Türk vergi sisteminde, şimdiye kadar vergi tahsilat oranları yüzde 80'lerde iken, yüzde 90'larda iken, yüzde 105'lerde iken, maalesef, 2000 yılında, 2000 yılı bütçesinde vergi tahsilat oranları büyük bir düşüş göstererek, yüzde 50'lere, yüzde 45'lere, yüzde 42'lere kadar düşmüştür. Bu da, Türk ekonomisinin ne kadar sıkıntıda olduğunun açık ve ayan beyan bir delilidir. Keza, en son almış olduğum duyumlara göre, yine, vergi tahsilat oranları, çok açık nispette, tahakkuklara göre düşme göstermektedir. Bunun da nedeni, Türk ekonomisinin son yıllarda nasıl bir durumda olduğudur. Şöyle ki:

Değerli milletvekilleri, bugün, Türk vergi sistemi bir piramide benzer, yani, gelir dilimleri arttıkça, vergi tabana yayılır. Bu, şu demektir: Daha ziyade, Türk vergi sisteminde en çok vergi ödeyen kesim, esnaf kesimidir. Esnaf kesimi, maalesef, bu uygulanan son ekonomik programlarla ilgili olmak üzere, en kötü durumunu yaşamaktadır. Esnaf, bugün, siftah yapamamaktadır. Esnaf, bugün, sabahleyin dükkânının kapısını açtığında, kara kara düşünmektedir. Esnaf, bugün, Türkiye Cumhuriyeti Devletinden hiçbir şey istememektedir, esnaf, sadece Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinden istikrar istemektedir, esnaf, Türkiye Cumhuriyeti Devletinden, sadece ve sadece ülkenin birliğini, ülkenin dirliğini, ülkenin kalkınmasını istemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Mikrofonsuz da yeter senin sesin, devam et!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gül, devam edin efendim.

RAMAZAN GÜL (Devamla) - Mevcut hükümet, maalesef, esnaflarla ilgili herhangi bir tedbir almamıştır. En son, Türkiye Cumhuriyeti 2001 yılı bütçesinde, esnaflarla ilgili olmak üzere, Halk Bankasına 400 trilyon lira gibi bir rakam konulmuştur; oysa, otuz yıldır, elli yıldır, altmış yıldır Türk esnafına ödenen paranın tutarı 400 trilyon liradır; bu para, az bir paradır.

Bu vesileyle, Yüce Meclisimize saygılar sunuyorum; bu yasanın hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sağ olun Sayın Gül.

Madde üzerinde bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım.

Sayın Başkanlığa

Görüşülmekte olan 729 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesinin sonundaki parantez içindeki cümlenin maddeden çıkarılmasını saygılarımızla arz ederiz.

 

Hakkı Töre

Kamer Genç

Mehmet Yalçınkaya

 

Hakkâri

Tunceli

Şanlıurfa

 

İlhan Aytekin

 

Sevgi Esen

 

Balıkesir

 

Kayseri

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, çıkarılması istenen parantez içindeki hüküm, huzurlarınızdaki tasarıyla gelmiş bir hüküm değil, esasen, 23 üncü maddede yer alan bir hükümdür; o nedenle, katılamıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bireysel emeklilik yasa tasarısını çıkaralı çok yakın bir zaman oldu. Bu bireysel emeklilikte, kim bireysel emeklilikle ilgili bir sigorta şirketini kuracak, hangi şartlarda kuracak, belli değil; ama, anlaşılıyor ki, birileri, buradan büyük bir rant bekleyen, önemli ekonomik güce sahip olan güç odakları, hükümete, siz, yolumuzun üzerinde hiçbir dikenli gül bırakmayacaksınız; yani, bize dikensiz bir gül bahçesi yaratacaksınız ki, biz, ondan sonra, bu işe el atalım; aksi taktirde, biz, bu işe başladık mı, vatandaştan buraya bir yönelme oldu mu, yarın öbür gün birçok insan buraya gelir, biz, burada birtakım avantajlar sağlayamayız diyorlar.

Şimdi, bireysel Emeklilik Yasası yeni çıktı. Evvela, birileri çıksın, bu sigorta şirketlerini kursun, halka güvence versin ve halktan da para toplasın... Şimdi, daha yeni çıkan bir kanunda korkunç derecede vergi muafiyeti ve istisnaları getiriyorsunuz. Zaten, yürürlükteki 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda emeklilik mevzuatıyla ilgili olarak yeterli muafiyet ve istisnalar var; ama, birtakım güç odakları, burada bize özel bir şeyler getirin diyor ve bunları getiriyorsunuz.

Tabiî, zaten, kanunu, enine boyuna, çok inceleme imkânımız yok; ya-ni, bizim de bir hafızamız var, bir dayanma gücümüz var, 14.00'te başlıyorsunuz, 23.00'lere kadar, kaç tane kanun inceleyeceksiniz! Ben, şahsen, kendi Grubuma teklif ediyorum -yani, beni dinliyorlarsa- biz de çekilelim, siz, kendi kendinize çalın oynayın; ama, bunun günahı size ait olsun; yani, burada, size, bir muhalefet vardır görüntüsünü yaratmamamız lazım; çünkü, bu kanunların hepsi, Türk Halkının önüne konulan büyük tuzaklardır.

Bakın, birçok büyük mağaza kurdurdunuz ve esnafı ortadan sildiniz. Vergiyi zenginden almıyorsunuz, katrilyonlarca... Yani, bütçenizi düşünün arkadaşlar, bütçenizden kaç lirasını faize ödüyorsunuz; 100 küsur katrilyon lira, o civarda anaborç ve faizini ödüyorsunuz; birisinden bir kuruş vergi almıyorsunuz. Bu devletin bütçesinden bu kadar katrilyonlarca lira faiz ödüyorsunuz, vatandaşın cebinden topladığınız vergilerle katrilyonlarca lira faiz ödüyorsunuz; bir kuruş vergi almıyorsunuz değerli milletvekilleri. Var mı; bunu alın.

Şimdi, Türkiye'de, ekonomi, yıllarca, kayıtdışı ekonomiyle beslendi; yani, Avrupa senden mal almıyor, Amerika almıyor, çeşitli şeyler almıyor; ama, Türkiye, kendi... Yani, bir su, nasıl ki, kendisine bir zemin bulur, yürür diye, öyle bir zeminde yürüdü Türk ekonomisi. Ondan sonra, gelindi, dışarıdakiler baktılar ki, yahu, Allah Allah!.. Bu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ihracatı şu kadar, ithalatı bu kadar, bir bakıyorsunuz, Merkez Bankasında şu kadar dolar var! Ondan sonra "yok, ille, siz, bizim her şeyimize hesap vereceksiniz" dediler.

İşte, geçmişte gördünüz; Irak'taki olayda, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kaybı 40 milyar dolarken, getiriyorlar, Birleşmiş Milletler -âdeta, dilenciye de vermez de- 1 800 doları, sizin zararınız bu...

Yani, bunlarla, siz, hangi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin onurunu koruyacaksınız; siz hangi milletin onurunu koruyacaksınız?! Bir devleti, hele, Türk Halkı gibi onurlu, soylu bir halkı yöneten yöneticilerin, bu soylu ve onurlu halkın soyuna ve onuruna yakışacak davranışlarda bulunması lazım. Sizde keramet yok, sizde direnç yok!.. Siz teslim olmuşsunuz birtakım çevrelere; onlar talimat veriyor size, siz getiriyorsunuz, burada, kanun çıkarıyorsunuz sayın milletvekilleri. İçimiz kan ağlıyor arkadaşlar, halk bitiyor... Gerçekten halkın acısını duyan, aç insanın acısını duyan, kimin hırsızlara kanat gerdiğini bilen bir memleketteyiz. Bu memlekette, eğer bu kadar hırsızlık olmasaydı... Dört senedir iktidardasınız, Türkiye'yi iflasa götürdünüz. Bırakın iflası, keşke iflas olsaydı, yok ettiniz.

Bakın, Meclisi ikibuçuk ay tatile sokacaksınız; bu ikibuçuk ay...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - Sözümü tamamlayayım.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Boş verin.

KAMER GENÇ (Devamla) - Yahu, zaten, size göre her şey boş. Boş verinmiş!.. Sizin gözünüzde halk yok. Ben, bazı arkadaşlara diyorum ki: Sayın milletvekili, bakın, biraz direnç gösterin. "Yahu, ben sokakta gezdim, beni genel başkanım getirdi, beni milletvekili etti; o, öl derse ölürüm, kal derse kalırım" derseniz... Bir milletvekilliği bu zihniyetle yapılmaz.

Sayın Milletvekilleri, kendimi size örnek vereyim: Ben, Danışma Meclisi üyesiydim. Beni buraya askerler seçti; ama, ben 1982 Anayasası... O Danışma Meclisi zamanında, onlar beni seçtiler; ama, ben, her türlü onurlu mücadeleyi yaptım ve 1983'te bağımsız milletvekili oldum; beni veto ettiler. Bakın, 1980 yılı, 2001 yılı... Tunceli halkı beni buraya gönderiyor. Birileri, sizi, bir tesadüfle bir yere getirebilir, milletvekili seçebilir; ama, onurlu, asil ve soylu davranışlarla halkı düşünerek, demokrasiyi düşünerek, insan haklarını düşünerek mücadele ederseniz, bu halk, kimsenin hakkını yemez; ama, ben bir fırsat kolladım da geldim, tesadüfen buraya geldim derseniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - ...halkı yok ederseniz, liderlere bağlanırsanız, memleketi yok edersiniz; ama,  burada, bu  zor şartlarda, bazı şeyleri söylememiz mümkün değil...

(DSP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Kaç oyla geldin?

KAMER GENÇ (Devamla) - Varsa... Genel Başkanınız gelsin, benim karşımda aday olsun.

Hepinize saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum..

KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısının aranılmasını istemiştim.

BAŞKAN - Geçti efendim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 2 nci maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, parmaklar kalkmışken elektronik oylamaya geçilmez.

BAŞKAN - Efendim, kabul etmediler; sayım yapacağız; ihtilaf çıkmasın.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Başkanlık Divanı bu kadar keyfî yönetilmez.

BAŞKAN - Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri 2 nci madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

3 üncü maddeyi okutuyorum.

MADDE 3.- 193 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin  değişik 3 numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"3. Kanunla kurulan emekli sandıkları ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklar tarafından, kendilerine zat aylığı bağlananlara aylıkları dışında, kanunları veya statüleri gereğince verilen emekli, dul, yetim ve evlilik ikramiyeleri veya iade olunan mevduatı ve sürelerini doldurmamış bulunanlarla dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminatlar (506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklar tarafından ödenen tazminat, yardım ve toptan ödemeler en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur. Bu mukayesede gerek muhtelif sandıklardan gerek aynı sandıktan muhtelif zamanlarda yapılan ikramiye, tazminat ve toptan ödemeler topluca dikkate alınır.);"

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Murat Akın; buyurun.(DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 729 sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun altıncı bölümünün 25 inci maddesinde "Tazminat ve Yardımlar" başlığı adı altında, halen uygulanmakta olan 3 numaralı bendinde bir değişiklik getirilmektedir ki, bu değişiklikle, yine, bireysel emeklilik çerçevesinde, ileride, katılımcılara ödenecek tazminat ve aylıkların, eskiden olduğu gibi "Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur" diye, yine, bir mukayese getirmektedir ve arada bir fark varsa, onun da ücret olarak vergiye tabi kılınacağına dair hükmü ihtiva etmektedir.

Değerli milletvekilleri, bireysel emeklilik sigorta şirketlerine çok büyük muafiyet ve istisnalar getirilmektedir. Bu insanlar, toplamış oldukları paraları, asgari on yıl, işte, maluliyet, dul, yetim, buna benzer arızî nedenlerle bir hak elde etme olursa, on yıl sonra veya değişik hallerde ise yirmibeş, otuz yıl sonra bunlara bir aylığın ödenmesi söz konusudur; ancak, Türkiye'de, biliyorsunuz ki, hepimizce de malum, bu sigorta şirketlerinin, yarın, bu toplamış olduğu paraları dolandırıp kaçmayacağı ne malum! Bunlardan vergi almıyoruz, istisna kılıyoruz; hem vatandaşın hakkını götürecek hem de almadığımız, istisna kıldığımız vergiler gidecektir. Diyeceksiniz ki, olabilir mi?!

Değerli milletvekilleri, Merkez Bankası eski Başkanı için, şu an, devleti dolandırdı diye cumhuriyet başsavcılığınca ilgili bakanlıktan soruşturma izni alıyorsa, Merkez Bankası gibi, devletin veznesi olan bir bankayı; yine, esnafa kredi vermekle yükümlü olan Halk Bankasının Genel Müdürü Yenal Ansen, bugün, yine, ilgili bakan hakkında yapılan suçlamayla ilgili, bankayı zarara uğrattığı suçlamasıyla ilgili soruşturma müsaadesi bekleniyorsa, soruşturma izni bekleniyorsa; yani, devletin bankalarının dolandırıldığı bir ülkede, özel şirketin, özel sigorta şirketinin, yarın, bu paraları alıp, bu ülkeden kaçmayacağı ve tekrar, hortumlanan bankalar gibi, bu sigorta şirketlerinin, yarın, hazineye yük olmayacağı ne malum! Yani, biz, hangi kanunu çıkarıyoruz, ileride hazineye nasıl yük getirecek; bunları hiç düşünüyor muyuz?!

Değerli milletvekilleri, şöyle baktığımız zaman, bugün, bankacılık sisteminin dışborçları, Uluslararası Ödemeler Bankası rakamlarına göre 44 milyar dolara ulaşmış; ayrıca, bankaların döviz açık pozisyonu da 18 milyar dolar dolayında. Doların pahalanmasıyla birlikte, bunlar, zaten yapısal olarak zayıf durumda olan bankalara, yeni ve taşıması zor bir yük getirdi.

Şimdi, bu bankaların, bu ülkeye getirmiş olduğu yük, devlet bütçesi üzerinde 30 katrilyona yakın bir açığa sebep olduğu ve bunun 10-12 katrilyonu sadece bu yılın bütçesinden finanse edileceği malum.

Şimdi, bu ülke, bu 30 katrilyon hortumlamanın, acaba, kaç sene sonra altından kalkabilecek?! Yarın, yirmi sene sonra, tekrar, bir de sigorta şirketlerinin devleti dolandırması, hortumlaması söz konusu olursa, bu milletin... Artık, bizim nesil olarak, bu ülkede hırsızlığa mâni olamayacağız; ama, çocuklarımızı, torunlarımızı da, herhalde, hırsız yöneticilerin içerisinde bırakmamız an meselesi olacak.

Değerli milletvekilleri, bütün bu yükler, ülkede, enflasyonun yeniden yükselmesine sebep oluyor; bankacılık sisteminde iflaslara neden oluyor. Bütün özel sektör, ağır bir dolar borçlanmasına girmiş. Toplam dışborç yükü...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, toparlayın.

MURAT AKIN (Devamla) - Durgunluk ve işsizlik, hızla derinleşiyor. Daha, kara çarşamba öncesinde bu durgunluğun işaretleri ortaya çıkmış ve bu hükümet tedbir almamışken, yine, ileride gelecek kara çarşamba ve perşembelere çanak tutucu yasa tasarılarının burada kanunlaşması, acaba, doğru mudur?!

Değerli milletvekilleri, hakikaten, bu ülkede, bataklığın devam ettiği bir dönemde, böyle, kamunun ve Hazinenin yükümlülük altına girecek, sigorta şirketlerinin kurulmasına ve bunların katkı payı toplamasına müsaade edilmesinin doğru olmayacağı düşüncesindeyiz; hem de bunlara, devlet açısından, istisna, muafiyetler getirilerek, bunları tolere etmenin de doğru olmayacağı düşüncesiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

III.- YOKLAMA

(DYP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, yoklama yapılmasını istiyoruz. 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 3 üncü maddenin oylaması sırasında, yoklama isteğiyle ayağa kalkan sayın milletvekillerinin isimlerini tespit edeceğiz: Sayın Salih Çelen, Sayın Hacı Filiz, Sayın Turhan Güven, Sayın Yıldırım Ulupınar, Sayın Sevgi Esen, Sayın Ali Şevki Erek, Sayın Hakkı Töre, Sayın Ramazan Gül, Sayın Mustafa Örs, Sayın Sadri Yıldırım, Sayın Mehmet Dönen, Sayın Murat Akın, Sayın Saffet Arıkan Bedük, Sayın Erdoğan Sezgin, Sayın Yazıcı, Sayın Genç, Sayın Kemal Aykurt, Sayın Necati Yöndar, Sayın Takiddin Yarayan, Sayın Cihan Paçacı, Sayın Mehmet Yalçınkaya, Sayın Celal Adan, Sayın İlhan Aytekin, Sayın Ahmet İyimaya.

HACI FİLİZ (Kırıkkale)- Sayın Başkan, 20 kişiyi geçmeyin.

TURHAN GÜVEN (İçel)- Ayağı kalkmayanların adlarını okumayın efendim.

BAŞKAN - Efendim, arkadaşları tespit ettik.

Yoklama için 5 dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.

Saat 22.20'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.07


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.20

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum. 

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Görüşmekte olduğumuz tasarının 3 üncü maddesinin oylaması sırasında toplantı yetersayısı için istemde bulunulmuş ve toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi yeniden yoklama yapacağım.

Yoklama için 3 dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur; bundan sonra da bulunması, maalesef, mümkün değildir.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 28 Haziran 2001 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyor ve iyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 22.25

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.