Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 67       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

122 nci Birleşim

21 . 6 . 2001 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

2. - Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/418, 2/87) (S. Sayısı : 683)

3. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

4. - Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)

5. - Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675)

6. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)

7. - Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)

8. - Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Raporları (1/874) (S. Sayısı : 712)

 

9. - Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu Teşkiline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/865) (S. Sayısı : 720)

V. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. - Genel Kurulu ziyaret eden Avusturya Başbakanı Wolfgang Schessel ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denilmesi

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, kamu bankalarının yurt dışındaki şubelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/4209)

2. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, özürlülerin sorunlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı (7/4241)

3. - İstanbul Milletvekili Hayri Kozakçıoğlu'nun, İstanbul-Esenler İlçesinin okul ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/4275)

4. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, bazı okullarda meydana gelen olaylarla ilgili olarak ileri sürülen iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/4278)

5. - Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, TPAO'nun yurt dışındaki yatırımlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/4387)

6. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Çaykur'un yaş çay alımlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı (7/4389)

7. - Ankara Milletvekili Esvet Özdoğu'nun;

Fethiye Arıcılık Müdürlüğünün saf kafkas arısı üretimine,

- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın;

Deli dana hastalığına ve şap aşısına,

- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;

Türkiye Gübre Fabrikalarının açtığı ihaleye,

- İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın;

Balıkçılık sektörünün sorunlarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/4401, 4408, 4414, 4416)

8. - İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, deniz kirliliğine ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı (7/4415)

9. - Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaracı'nın, DMS'nı kazanan imam hatip lisesi mezunu bir adayın Erzincan TEDAŞ'ta işe alınmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/4442)

10. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Karaman-Ayrancı Küçüksu projeleri kapsamındaki Hışılay projesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/4457)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak beş oturum yaptı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmındaki sıralamanın yeniden düzenlenmesine, Genel Kurulun çalışma saatleri ile (11/15) esas numaralı gensoru önergesinin gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer almasına ve gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin 25 Haziran 2001 Pazartesi günkü birleşimde yapılmasına ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından,

Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının (1/418, 2/87) (S. Sayısı : 683) görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi;

Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 sayılı Kanunda ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede DeğişiklikYapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/875) (S. Sayısı : 719 ve 719’a Ek) görüşmeleri tamamlanarak, elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler, DYP Grubu adına konuşan Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin’in, Hükümete sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

21 Haziran 2001 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 22.11’de son verildi.

Murat Sökmenoğlu

Başkanvekili

        Sebahattin Karakelle    Burhan Orhan

          Erzincan                       Bursa

Kâtip Üye               Kâtip Üye

Cahit Savaş Yazıcı

İstanbul

Kâtip Üye

 


     No. : 169

II. – GELEN KÂĞITLAR

21.6.2001 PERŞEMBE

Teklif

1. - İstanbul Milletvekili Yücel Erdener'in; Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/785) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.6.2001)

Yazılı Soru Önergesi

1. - İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, İstanbul Bayrampaşa Cezaevinin yerinin değiştirilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4540) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.6.2001)

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

21 Haziran 2001 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER : Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN(Bursa)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 122 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır, gündeme geçiyoruz.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. - Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/418, 2/87) (S. Sayısı : 683)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.

3. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

4. - Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

5. - Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

6. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

7. - Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı ve Anayasa ve Adalet Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

8. - Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Raporları (1/874) (S. Sayısı : 712) (1)

BAŞKAN- Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu, 712 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde henüz Divana ulaşan bir söz talebi yoktur; grupların önerilerini bekliyorum efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Fazilet Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak konuşacaklar.

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak; buyurun.

FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısıyla ilgili, Yüce Meclisi aydınlatmak üzere huzurlarınızdayım.

Tabiî, Sayın Başkanım Mecliste rahat hitap imkânı da temin ederse, mutluluğumu ifade edeceğim; nefes bile alamadan geldiğimiz için, ancak 1 dakikada hazırlanmışız.

Değerli milletvekilleri, önümde bir tasarı var; 577 sıra sayılı bir tasarı. Danıştay Kanununda değişiklik öngören bir tasarı bu. 1999 Aralık ayı içinde Adalet Komisyonu gündemine getirilmiş bir tasarı. Kısacası, uluslararası tahkimle ilgili olmak üzere bazı korsan düzenlemeler yapılma amacıyla, Danıştay Kanununa, Milletlerarası Tahkim Kanunu sokulmak suretiyle, bu tasarı, Adalet Komisyonu gündemine getirilmişti. Bu tasarı Adalet Komisyonunun gündemindeyken sayın hükümetin bir önergesi olmuştu. Bu önergeden bir pasaj okumak istiyorum: "1.1.1998 tarihinden bu kanunun yürürlüğe girmesine kadar geçen süre içinde imzalanmış bulunan kamu hizmetleriyle ilgili imtiyaz, şartlaşma ve sözleşmelerinde aksine hüküm bulunmadıkça bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra söz konusu şartlaşma ve sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi Bakanlar Kurulunca belirlenecek esaslar çerçevesinde taraflarca kararlaştırılabilir."

Değerli milletvekilleri, bunun Türkçesi şudur: 1999 Ağustos ayı içerisinde Anayasada uluslararası tahkimle ilgili bir değişiklik yapıldı. Bu değişiklik yapılırken, Danıştayın yargı yetkisi kaldırıldı, denetim yetkisi, inceleme yetkisi dediğimiz, Danıştayın yargı yetkisi elinden alındı, sadece, görüş bildirmekle, yani, hiçbir müeyyidesi olmayan görüş bildirmekle, Danıştayın yargı yetkisi elinden alınmıştı. Bu tarihten daha önceye ilişkin olarak, Danıştayın "olur" vermediği, yargı yetkisini kullanarak "hayır, bunu yapamazsınız" dediği imtiyaz, şartlaşma ve sözleşmelerle ilgili bu korsan hükümle, bu kişilere olağanüstü imkânlar sağlanacaktı. Üstelik, Anayasanın amir hükmünün geçerli olduğu döneme ilişkin olmak üzere bu yetkiler tanınacaktı. Üstelik, Danıştayın yargı yetkisinin bulunduğu döneme ilişkin olmak üzere geçerli işlemler, yok sayılacaktı. Biz, bütün bunları dile getirdik. 1999 Aralık ayında, Adalet Komisyonunda görev yapan iktidar partisi milletvekillerine mensup arkadaşların da duyarlı olmasıyla bu önerge geri püskürtülmüştü; yani, bu önergedeki bu hile görülmüş ve tersyüz edilmişti.

Değerli milletvekilleri, Aralık 1999'da, Danıştay Kanununda değişiklik öngören tasarıda bu korsan düzenleme, iktidar ve muhalefet partisi milletvekillerinin oylarıyla geri püskürtülünce, bu kez, başka bir hileye başvuruldu; Ocak 2000'de, bu kez, kamu sözleşmelerinde imtiyaz, şartlaşma ve sözleşmelerindeki uyuşmazlıkların, uzlaşmazlıkların nasıl çözümleneceğiyle ilgili aynı düzenlemeler bir başka tasarıyla getirildi, Anayasaya karşı, yasaya karşı, İçtüzüğe karşı hile yapılarak. Kaldı ki, bir düzenleme komisyonda reddedilirse, benzeri bir düzenleme, bir yıl içinde tekrar gündeme getirilemez; ama, DSP'den arkadaşlarımız, MHP'den arkadaşlarımız bu konuda duyarlılık gösterince geri püskürtülmüştü. Bu püskürtme bir ay sürdü, ocak ayında, başka bir isimle aynı düzenleme getirildiğinde, benzeri hükümler bu kez geçirildi.

Ben, hatırlıyorum, o dönem konuştuğumuz iktidar partisi milletvekili bazı arkadaşlarımız, işin arka bahçesinde yatan hususları ifade etmişlerdi; ancak, benim kişiliğim, bunları söylemeye müsait değil, bunları ifade etmekten sarfınazar ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Meclisimiz kuşatma altındadır; bunu, bütün açıklığımla ifade ediyorum. Neden; çünkü, değerli milletvekili arkadaşlarımız da -gerek kulislerde gerekse komisyona girmeden önce- pek çok konuşmamızda dile getirdiğimiz çekincelere aynen katılıyorlar, bunu, bütün samimiyetimle söylüyorum, aynen katılıyorlar; fakat, iş, oylamaya geldiğinde, işin rengi değişiyor. Ben, bunu, Yüce Meclisin kuşatılması olarak algılıyorum. Bunu, çok net ifade ediyorum. Anayasanın 80 inci maddesi uyarınca, bir milletvekili, seçildiği bölgenin değil, bütün Türkiye'nin milletvekilidir. Hangi konuda iradesini nasıl tecelli ettireceğini, vekâletini aldığı Türk Milletinden "olur" alarak o yönde kullanmak durumundadır. "Parti politikası, falana ters düşmeyeyim..." Bu tür gerekçeler, bugün için var olan gerekçeler; ama, yarın için hiçbir anlam ifade etmeyen, belki asla ifade edilemeyecek yüz kızartan gerekçeler olacaktır, hiç kimse de bunu dinlemeyecektir.

Ben, 2000 yılının Ocak ayında, bu kez, değişik isimle, kamu hizmetleriyle ilgili imtiyaz, şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda tahkim yoluna gidilmesiyle ilgili kanun tasarısı gündeme geldiğinde, ben, o dönem, Danıştayın yargı yetkisini kullanması nedeniyle Danıştaydan geçirilemeyen, bazı medya organlarının Danıştaya takılması nedeniyle, bu tasarının çıkarılacağını ifade etmiştim; önümde komisyon tutanakları var. Benim bu çekincelerimi dinleyen müstafi bakan Sayın Ersümer "hayır; Sayın Toprak, siz bu konuda yanılıyorsunuz, Danıştaydaki davalar bu tasarıdan etkilenmeyecek" demişti.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı yasalaştı; akabinde, Danıştaydaki, olağanüstü imtiyazlar sağlayan bu sözleşmeler -Danıştayın yargı yetkisi de elinden alındığı için- Danıştayın elinden alındı, Türk yargısının elinden alındı, Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanan bir yüksek yargı organının elinden bu dosyalar alındı, bağırta bağırta alındı, Meclis zoruyla alındı...

Çok teknik konular gibi gözüküyor; hayır, değil arkadaşlar. İki yıl önceki rakamlarla ifade edilirse, 30 milyar dolara yaklaşan kamu imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri var. Sadece bugünü kapsayan sözleşmeler değil, Türk Devletinin, Türk Milletinin 30 yıllık, 40 yıllık geleceğine hitap eden sözleşmeler, şimdiden parsellenerek, altyapısı oluşturularak, birilerine peşkeş çekilmek amacıyla bu düzenlemeler getiriliyordu.

Bir süreç yaşıyoruz; artık, milliliğin sınırlarının bir hayli daraldığı, çokulusluluğun sınırlarının dünyayı aşıp, uzaya taştığı bir dönemde, bazı şeyleri, günün şartlarına göre yeniden değerlendirmemiz lazım. Masum söylemlerin arkasına asla sığınmamak lazım. Bunun arkasında ne yatıyor, onu görmek lazım. Havadaki bir tek buluttan nem kapmak değil; ama, az şeyden, çok şey çıkarmasını da bilmek lazım.

Değerli milletvekilleri, getirilen bu Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı, 4501 sayılı Kamu Hizmetleriyle İlgili İmtiyaz Şartlaşma ve Sözleşmelerden Doğan Uzlaşmazlıkların Halline İlişkin Kanuna ilaveten başka düzenlemeler getiriyor. 4501 sayılı Yasada, olağanüstü boşluklar bilinçli olarak oluşturulmuştu; belli belirsiz alanlar, bilinçli olarak oluşturulmuştu. Bu boş alanlar halen doldurulmuyor. Bu tasarı, sadece milletlerarası tahkimin yargılama kurallarıyla ilgili bazı usul esaslarını getirmekte; ancak, esasa ilişkin olarak dile getirdiğimiz, 4501 sayılı Yasada dile getirdiğimiz hususlar, bu tasarıda da hiç karşılanmıyor.

4501 sayılı Yasanın 3 üncü maddesinde, hassaten büyük bir dikkatle üzerinde durduğumuz konu, yabancılık unsuruydu. Sayın hükümet, bu tasarının genel gerekçesinde "artık, sınırlar kalktı, dünya küçülüyor, o zaman, biz, başka yabancı yatırımcıları, yabancı sermayeyi ülkemize çekelim; ama, onlar bizim sistemimizden sıkıntı duyuyorlar, onlara uygun bir zemin oluşturalım, onları ülkeye çekelim. Ne yapalım bunun için; biz, iki ana nedenle milletlerarası tahkimi istiyoruz:

1- Yüksek teknoloji transferi,

2- Yabancı sermaye transferi" demişti.

Her ikisine de aynen katılıyorum. Peki, böyle mi oldu? Hayır değerli milletvekilleri, asla. İşte, MHP'li milletvekili arkadaşların, MHP Grubunun, o dönem üzerinde hassasiyetle durduğu yabancılık unsuru, maalesef, birileri tarafından, başka türlü...

Tezgâha getirildiğinizi açıkça ifade ediyorum değerli milletvekilleri; ama, nasıl? Bu, basit bir itham değil. Yüksek teknoloji transferi, kabul; yabancı sermaye transferi, kabul; ama, bunun için, somut kriter getireceksiniz. "Biz, somut kriter getireceğiz" dediler ve Anayasa değişikliğini bu şekilde geçirttiler; fakat, 4501 sayılı Yasanın 3 üncü maddesinde getirdikleri kriter ne biliyor musunuz değerli milletvekilleri; yabancı sermaye mevzuatına göre bir rakam, kredi sözleşmesi veya teminat mektubu.

Yabancı sermaye mevzuatına göre, 6224 sayılı Yasaya göre, bunun asgarî limiti 50 000 dolar. Bu, bir uyutma maddesi. Hemen peşi sıra "kredi sözleşmesi" deniliyor. Yani, değerli milletvekilleri, bir Türk ortak, bir yabancı ortakla bir kredi sözleşmesi yaptı -bir kâğıt parçası; yani, 1 liralık dahi değer ifade etmeyen, sadece bir sözleşme metni- bu, yabancılık unsuru için yeterli sayıldı. Bu, ne mi temin ediyor -çok net ifade ediyorum arkadaşlar- örneğin, 1 milyarlık sermayesi olan bir şirket; baba, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu; oğlu, farz edin, hem Türkiye Cumhuriyeti uyruklu hem Amerikan uyruklu; yani, çifte tabiiyetli. Baba, 999 999 999 hisseye sahip, Amerikan tabiyetli oğlu 1 hisseye sahip; yani, evlat, milyarda 1 hisseye sahip. Baba oğul, yabancılık unsurunu teşekkül ettirerek, kamu hizmetleriyle ilgili bir imtiyaz sözleşmesi imzalayabiliyor; baba oğul şirket. Peki, bunlar ne mi yapıyorlar; baba oğul, bu, Milletlerarası Tahkim Kanununa göre, diyorlar ki, biz, aramızda herhangi bir ihtilaf olduğu zaman, işte, Türk yargısı ağır işliyor, bürokrasi bize büyük zorluklar çıkarıyor, biz, Türk yargısına güvenemiyoruz; ne yapalım; Yeni Zelanda'da, Patagonya'da, Papua-Yeni Gine'de bir hakem kuruluna bu uzlaşmazlığı götürelim, orada çözelim, öyle mi; öyle. Oraya gidiyorlar, o uzlaşmazlığı çözüyorlar. Bu uzlaşmazlığın çözümüyle ilgili, esasına ilişkin hiçbir düzenleme yok. Bu tasarı, sadece usule ilişkin bazı hususları dile getiriyor.

Sorun, yalnız bununla da sınırlı değil. Farz edin, İstanbul'da, 500 000, 600 000, 700 000 nüfuslu belediyelerimiz var, büyükşehir belediyesini düşünün, artniyetli bir belediye başkanını düşünün; böyle, milyarda 1 hisseli bir kişiyle, yabancı tabiyetli oğulla, diyelim ki, 500 000 nüfuslu bir belediyeyi temsilen, belediyeyi bağlayan 3-5 milyar dolarlık bir imtiyaz sözleşmesi imzaladılar, kamuyu ilgilendiren bir ihalede sözleşme imzaladılar. Bu belediye başkanı ile yabancı uyruklu oğul, Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları dışında, rahatlıkla belirleyebildikleri bir ülkede, o ülkenin kanunlarına göre; örneğin, Papua-Yeni Gine'nin kanunlarına göre bu sorunu çözecekler. Esasına ilişkin tek bir düzenleme yoktur. Belediye başkanı ile oğul, Papua-Yeni Gine'de sorunu çözdüler ve burada 500 000 nüfusu ilgilendiren olağanüstü bir yolsuzluk var. Bu yolsuzluğa müdahale edecek; evet, böyle bir uyuşmazlıkta 500 000 kişinin hakkını savunacak bir tek düzenleme yok. Müdahillik olur, kanun yollarına gitmede, kamuya, hazineye bir yetki tanınır, hiçbirisi tanınmıyor. 4501 sayılı Yasa çıkarılırken, biz, "Danıştay'ın elindeki dosyalar kaçırılıyor dikkat edin" diye ısrarla söyledik. Sayın Ersümer çıktı "Hayır, yanılıyorsunuz" dedi. Yanılmayı çok isterdik; ama, tasarı çıktı, akabinde Danıştay'daki dosyaları gidip gidip aldılar ve Bakanlar Kurulu ile tekrar masaya oturdular.

Değerli milletvekilleri, yine bunlarla ilgili, bu 30 Haziranda sona eren bazı imtiyaz sözleşmeleriyle ilgili işlemler vardı. RTÜK Yasası veto edilince, Bakanlar Kurulu acilen toplandı, aynı gün toplandı ve üç ay süreyle erteledi. İddiamız buydu; gücü elinde bulunduran bazı medya, işadamı, bürokrasi uzantıları ve siyasetteki uzantıları, elbirliğiyle bu konuda olağanüstü çaba sarf ediyorlar. Birtakım atraksiyonlarla, Türk Milletinin cebinden katrilyonlar, bir günde çok kolay çarpılıyor; ama, aynı insana üç kuruş verileceği zaman, binbir hesap yapılıyor, o hesabın acaba binde biri, bir avuç hırsıza para hortumlanırken de yapılıyor mu; hayır; üzüntüyle ifade ediyorum...

Bu tasarının, Meclis tatile girmeden alelacele getirilmesinin nedeni nedir diye merak ediliyor olabilir. Değerli milletvekilleri, önümde 3 Mayısta IMF'ye verilen ek niyet mektubu var. Ben bu ek niyet mektubuna "esaret mektubu" diyorum. Esaret mektubu olup olmadığını anlayabilmek için, 53 sayfalık bu mektubu bir kez okumanız yeterli arkadaşlar. Bir kez okumanız yeterlidir... Bakın, ek niyet mektubunun, esaret mektubunun 19 uncu sayfasından çok kısa bir paragraf okuyorum: "Uluslararası tahkime ilişkin Anayasa değişikliğini tam olarak uygulamaya koyacak kanun, Meclis, yaz tatiline girmeden çıkarılacaktır." deniliyor ve bu ek mektup IMF'ye verilirken, kısa bir bilgi notu dışında, Sayın Başbakanın haberi yoktu, Başbakan Yardımcılarının haberi yoktu. Bu, bence bir utanç belgesidir. Başbakanın ve Başbakan Yardımcılarının haberi olmadan verilen bir mektupta, ültimatom niteliğinde "yaz tatiline girmeden bunu çıkaracaksınız" deniliyor. Değerli milletvekilleri, lütfen, istirham ediyorum, şu söylediklerimi bir kenara bırakın, bu ek niyet mektubunu Hazine Müsteşarlığından temin edin, içinde ne hükümler olduğunu çok net göreceksiniz; banka soygunlarıyla ilgili düzenlemeleri göreceksiniz; 70 milyonluk Türk Milletinin, bundan böyle, gayri safî millî hâsılasının binde 2'si dahi, bir avuç hortumcunun cebine konulacak. Bunlar, ek niyet mektubundaki çok açık hükümler; yorum filan değil bunlar, çok nettir. Lütfen, sizden istirham ediyorum, bu hususları rahatlıkla görebilirsiniz.

Değerli milletvekilleri, tabiî, sözün bittiği yerde eylem başlaması lazım; ama, eylemi başlatabilmek için de, konunun ne anlama geldiğini algılayabilmek lazım. Algılamanın ilk şartı, bu mevzuatı okumaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun efendim, tamamlayın lütfen.

RAMAZAN TOPRAK (Devamla)- Teşekkür ediyorum.

Buraya gelen hatip, mutlaka kendi siyasî düşüncelerini, önyargılarını burada ifade edecek gibi bir önyargı içinde olmayalım, önyargılarımıza mahkûm olmayalım. Önyargıya mahkûm olmak, bir ömür boyu esarettir. "Acaba, karşıdaki kişi bu konuyla ilgili ne anlatmak istiyor" denildiği zaman, bu çok net anlaşılacaktır.

Değerli milletvekilleri, bunlar, bir bütünün parçalarıdır. Amaç, bu suretle, Türk Devletine güç katan Türk Devletinin ekonomisini çökertmeye yönelik belli düzenlemelerdir. Son günlerde gündeme gelen tasarılara bakın, hiçbirisi Türk Milletinin sorunlarıyla ilgili değildir, bir avuç mutlu azınlığın sorunlarını çözmektedir. Bankacılık; 13 fon bankası... Geçtik, tütün; iki holding patronunun kavgasıdır. İki holding patronu kavga etti, yarım milyon tütün üreticisi perişan oldu.

Değerli milletvekilleri, burası Yüce Milletin kürsüsüdür, Yüce Milletin sorunlarının dile getirilme yeridir. Hassasiyetinizi istirham ediyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, tasarının tümü üzerinde, Erzurum Milletvekili Sayın Ayvaz Gökdemir; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA AYVAZ GÖKDEMİR (Erzurum) - Sayın Başkan, zatıâlinizi ve Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Yaşadığımız kriz konjonktüründe milletçe pek çok mağduriyetlere uğradık, pek çok ağır meselelerle karşı karşıya kaldık, üzüntüler yaşadık ve yaşıyoruz. Milletimize genel olarak bir moral kırıklığı, moral bozukluğu hâkim olmuş durumda. Bütün bunları milletimizle paylaşırken, milletin Meclisi olarak, yaşadığımız bir başka hicranımız var; yasama şevkimizde de bir kırıklık meydana geldi. Bilindiği üzere, kanunlar, millî icaplardan, millî ihtiyaçlardan, millî taleplerden doğar. Milletvekilleri veya Bakanlar Kurulu, kanun teklifi veya tasarılarını, Yüce Meclisin huzuruna getirir ve Yüce Meclis, müzakere edip bir sonuca  varır. Gelen teklif ve tasarılar fazlalıklar ihtiva edebilir, noksanlıklar ihtiva edebilir, yanlışlıkları olabilir. Kanunlaştırma prosedürümüz içerisinde bu yanlışlıkların, fazlalıkların, noksanlıkların bir kısmı telafi edilebilir, bir kısmı edilmeyebilir; işin tabiatı budur ve iftiharla her yere yazdığımız, kazıdığımız, Meclisimizin varlığının sebebi olan ilke Genel Kurulda yazılı: "Hâkimiyet kayıtsız, şartsız milletindir." Millet de, bu hâkimiyet hakkını, seçilmiş temsilcileri eliyle kullanır. Bugüne kadarki uygulama bu olmuştur. Yaşadığımız konjonktürde, maalesef, IMF ve Dünya Bankası memurlarının, bize kanun dayattıklarını, kanun dikte ettirdiklerini görmenin hicranı, Yüce Meclisin, milletin genel ıstırabına ilave bir başka ıstırabıdır. Biz "ya istiklal ya ölüm" diyerek cumhuriyeti kurmuş bir milletiz. Yani, istiklal, bizim için çok önemli, en yüksek değerdir. İstiklalsizlikse, bağımlılıksa, ölümle eşdeğerdir. Algılamamız budur bugüne kadar. Fakat, bugün, maalesef, bir ekonomik krizin bahası olarak 16 milyar dolara, Türkiye Cumhuriyeti âdeta ipotek altına, vesayet altına sokulmuş gibi. Bu hususta asla bir kamuflaja vesaireye de lüzum görülmeden, gayet kaba bir şekilde, içeriden ve dışarıdan bu diktelerle, bu dayatmalarla karşı karşıyayız. Bundan fevkalade üzüntü duyuyorum. Bu üzüntünün, sadece benim şahsımda değil, Yüce Parlamentodaki her arkadaşımın vicdanında da makes bulduğundan eminim; ama, âdeta çaresiz gibi sürükleniyoruz. Ümit ediyorum ki, bu yaz döneminde, milletimizle geniş temaslar yaptıktan, rahatça düşünme imkânı bulduktan sonra, gelecek yasama yılında, Yüce Meclis, daha farklı bir tavır takınacaktır. Aksi takdirde, bu dönem, Türk tarihine, Parlamento açısından, çok talihsiz bir dönem olarak geçecektir.

Sayın Başkan, şayanı şükrandır ki, bugün görüşmekte olduğumuz tasarı, bu kanunlardan değildir; IMF kanunlarından değildir, dayatma kanunlardan değildir; millî bir ihtiyaçla buraya getirilmiş bir kanundur. Parlamentomuz, bu tasarıyı kanunlaştırırken bir nefes alacaktır; "nihayet, kendi vicdanımıza uygun, kendi millî şartlarımızın, ihtiyaçlarımızın gereği olan bir tasarı üzerinde görüşüyoruz" deme imkânını bulacaktır. Dayatma kanunlar arasında, bu, bizim için, âdeta bir nefes alma süreci olacaktır. Neden böyle; Anayasayı Ağustos 1999'da değiştirdik ve tahkimi kabul ettik. Kabul etmeli miydik?.. Evet, etmeliydik; çünkü, dünyada teşebbüs ve sermaye sınır tanımıyor. Yalnız dışarıdaki sermaye, teşebbüs gücü değil -Türkiye'nin de iftihar ettiğimiz bir ekonomik dinamizmi vardı- Türk teşebbüs gücü de, Türk sermayesi de sınır tanımadan dünyanın her tarafına gidip geliyor, iş yapıyor, başarıyor, rekabet ediyordu ve esasen Birleşmiş Milletlere 178 -veya 1-2 fazlası olabilir- üye devlet var, 150 devlet bu tahkim esasını kabul etmiş durumdaydı. Sermayenin, teşebbüsün bu hareketliliğini gördükten sonra, bizim sermaye ve yatırım ihtiyacımız da göz önünde bulunduğuna göre, yabancı sermaye istiyorum, yabancı teşebbüs istiyorum, gelişmiş teknoloji istiyorum; ama, tahkim istemiyorum demek bir mantıksızlık, bir tezat olacaktı. O itibarla, biz, bu tahkimi kabul ettik.

Anayasa Komisyonunda mesele müzakere edilirken üzerinde en çok durduğumuz iki tarihî tecrübemiz, iki kavram vardı. Birisi kapitülasyonlar, diğeri de düyun-i umumiye, yani Osmanlı'nın son zamanındaki dış borçlar kurumu. Bu bir kompleks değildi, bizim yaşanmış tecrübemizdi. Kapitülasyonlardan da çok canımız yanmıştı, düyun-i umumiye de utanç verici, millî hâkimiyet hakkımızı, bağımsızlığımızı zedeleyen uygulamalara girişmişti. O zaman dedik ki, artık, kendimize güvenmek zamanıdır. Uluslararası tahkim veya tahkim deyince, sadece, bize gelecek sermaye ve teşebbüsün imkânlarını, onlara sağlanan bir imkân olarak bunu düşünmeyelim; aynı zamanda, Türk teşebbüs gücünün, Türk sermayesinin de tahkime ihtiyacı var, onun da teminata ihtiyacı var. Yabancı sermaye bize gelsin; ama, hiçbir teminatı olmasın demek mümkün değildi; Türk sermayesi dışarı çıksın, ama, teminatsız kalsın demek mümkün değildi. Dolayısıyla, bunun, yani, millî ve milletlerarası tahkimin kapitülasyonlarla ve düyun-i umumiyeyle hiçbir alakasının olmadığını bütün üyelerin iştirakiyle vurguladık ve vicdan huzuru içinde o kanunu çıkardık, Anayasa değişikliğini gerçekleştirdik. Sonra, bunun fiilî durumunu tanzim için, şartlarının tanzimi için 4501 sayılı Yasa çıktı.

Dikkat buyurun, bugün, hepimize utanç veren, sıkıntı veren, haysiyetimize dokunan uygulamalar, başlangıçta işaret ettiğim konjonktür, Tahkim Yasasının uygulamasından doğmuş bir sonuç değildir; başka zaaflardan ve bir ekonomik zaaftan doğmuştur. Demek ki, isterse tahkim mevzuatınız olmasın, tahkime girmeyin; eğer, ekonominizi diri tutamamışsanız, meydana gelen bir krizde, millî şartları, millî dinamikleri yeterince harekete geçirememişseniz, kendiliğinden, kapitülasyondan da beter, düyun-i umumiyeden de beter şartlar meydana gelebilmektedir. O itibarla, kanun masumdur ve bu kanun, çok dikkatli yazılmış, iyi gerekçelendirilmiş bir kanundur. Gerekçeyi ve kanun metnini yazanları tebrik ediyorum; anlaşılır, sağlam bir Türkçeyle yazılmıştır ve tahkimin şartlarını detayıyla belirlemektedir; akla gelebilecek bütün ihtimaller dermeyan edilmiş vaziyettedir.

Benden önce konuşan değerli arkadaşımın üzerinde durduğu muvazaa ihtimaliyle ilgili bazı tereddütler vardır; ama, çok istisnai hallerdir. Kabil ise, o muvazaa ihtimallerini de -babası Amerika'da, oğlu Türkiye'de; sürekli oturma vesaire gibi... Benden sonra konuşacak değerli arkadaşım da bu mevzua değinecektir- o ihtimalleri de bertaraf edebiliriz. Kaldı ki, 4501 sayılı Yasayla bu yasayı bir arada mütalaa etmek lazım; yasa çatışması bahis konusu değildir, ikisi birbirini tamamlayan yasalardır.

Burada, mesela, bazı tereddütleri giderebilecek bir hüküm 1 inci maddede var. "Bu Kanun, Türkiye'de bulunan taşınmaz mallar üzerindeki aynî haklara ilişkin uyuşmazlıklar ile iki tarafın iradelerine tabi olmayan uyuşmazlıklarda uygulanmaz" denilmiştir ve sık sık, Türk mevzuatına atıfta bulunulmuştur.

Hakem kuruluyla veya hakemle meydana gelecek ihtilaflarda nereye dönüleceği, hangi mahkemelere dönüleceği, Türk hukukunda hangi kanunların geçerli olduğu, icap eden her yerde vurgulanmıştır. Binaenaleyh, bu kanun tasarısı üzerinde, hemen hemen, tereddüt edilecek bir yer, biz görmemekteyiz.

Kriz yaşamamıza rağmen, bir krizin ağır pahasını öder durumda olmamıza rağmen, bundan mustarip olmamıza rağmen, yine, kendimize güvenmemiz gerektiğini söylemek istiyorum; çünkü, Türkiye, varlığıyla, ekonomisiyle, 16 milyar dolara ipotek olacak, vesayet altına girecek veya bunun kompleksi içinde, kendi büyüklüğünü unutması gereken bir ülke değildir. Türk teşebbüs gücü, dışarılarda, belli alanlarda, dev rakipleriyle boğuşabilmektedir, teşebbüsler gerçekleştirmektedir, taahhüt gerçekleştirmektedir, mal sahibi olabilmektedir. Bir Türk vatandaşının, dünyanın neresinde 1 kuruşluk malı varsa, o, hepimizin sermayesidir, o, hepimizin servetidir.

Bugünkü darlık geçer; kara gün, kararıp durmaz. Bugünkü darlıkla ilgili olarak, tarizler, sitemler, yeteri kadar ifade edilmiştir; ifade etmeye de devam edeceğiz. Ben, bugün, bu kanun tasarısı üzerindeki olumlu tavrımıza rağmen, Türkiye'yi bu duruma düşüren siyasî iradeyi bağışlamış değilim; o siyasî iradeyle barışmış değilim; ama, yaşadığımız diğer şartlar, bu kanunu bir komplo kanunu gibi algılamamızı da gerektirmez. Değerli arkadaşlarıma bunu ifade etmek istiyorum.

Bu itibarla, Doğru Yol Partisinin, kanun karşısındaki tavrı, olumlu olacaktır. Maddeler geldikçe, sırasıyla görüşülürken, tereddüt ettiğimiz vuzuh kazandırmak istediğimiz, sarahat kazandırmak istediğimiz, daha mükemmel bir kanun olması için, bize göre gereken şeyleri de değerli arkadaşlarım ifade edeceklerdir.

Tasarının hayırlı olmasını diliyorum; Yüce Meclisi, tekrar selamlıyorum. Bir an evvel, bu karanlık konjonktürden kurtulmamızı niyaz ediyorum ve Allah, Türk Milletine, böyle günler bir daha göstermesin diyorum. Şu tahkimin tadını çıkara çıkara, gittiğimiz bazı ülkelerde, kardeş ülkelerde, dost ülkelerde, Türkiye'de Tahkim Kanunu var, tahkim mevzuatı var; sizinle yapacağımız sözleşmelerde, gelin, Türkiye'nin mevzuatından istifade edelim, tahkim kuruluşlarından istifade edelim deme imkânını yine bulacağız ve hiçbir zaman bu tahkimin şartları içine -değerli arkadaşlarım biraz da fikrini anlatmak için söyledi- Patagonya filan dahil olmayacaktır. Milletlerarası zeminde nerede tahkim yapılır, hangi kuruluşlara, hangi kişilere müracaat edilir; bunun adresi, asla, Patagonya veya meçhul ülkeler değildir. Türk Devleti, elbette, birtakım ahlaksız adamların muvazaalarına da esir olmayacak dikkati, kanunlardan da güç alarak, mevzuattan da güç alarak, bu dikkati gösterir diye ümit ediyoruz. Basiretsizlik olursa, dikkatsizlik olursa, onun zaten çaresi yoktur.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gökdemir.

Şahsı adına, Sayın Aslan Polat; buyurun.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 712 sıra sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının tümü üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Tasarının genel gerekçesinde, uluslararası tahkime gidiş sebepleri olarak, uluslararası alanda sözleşmeler yapan tarafların, birbirlerinin millî mahkemelerine gitmeyi kendileri bakımından riskli bulması, millî mahkemelerin bürokratik işlemlerinin uzun olması gibi sebepler ile ulusal mahkeme kararlarının uluslararası alandaki etkinliğinin sınırlı bulunmasıdır diye izah ediliyor. Devam ediyor, 13.8.1999 tarihli ve 4446 sayılı Kanunla, Anayasanın 125 inci maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle, "Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir. Milletlerarası tahkime ancak yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebilir" hükmü getirilmiştir.

Tahkim konusunda iki önemli kavram vardır. Bunlar, uluslararası tahkim ve uluslararası ticarî tahkim kavramlarıdır. Uluslararası tahkim, devletlerarası işleyen bir mekanizmadır ve devletler hukukunun alanına girer. Uluslararası ticarî tahkim ise, çelişmeli yargının alanına girer. Uluslararası tahkim, iki devletin kendi aralarında anlaşmazlığından kaynaklanan ihtilaflarda başvurulan bir yöntem ve devletler hukukunu ilgilendiren bir alandır.

Ticarî tahkim ise, hem bizim iç mevzuatımızda hem de dünyada genel kabul görmüş ilkeler çerçevesinde çekişmeli yargının konusuna giren bir ihtilaf çözme mekanizmasıdır. Kamu hizmeti imtiyazı sözleşmeleri ve uluslararası ticarî tahkim, 1995 yılında Anayasa Mahkemesinin yap-işlet-devret mevzuatıyla ilgili bazı kanun hükümlerini iptal etmesiyle Türkiye'nin gündemine girmiştir. Uluslararası ticarî tahkim, Türk mevzuatında da Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası anlaşmalarda da zaten vardı. Diğer taraftan, kamu kuruluşları özel hukuk hükümlerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarında bugüne kadar uluslararası ticarî tahkime zaten gidebiliyorlardı.

Anayasa Mahkemesi 1995 yılında altyapı yatırımlarının yap-işlet-devret modeliyle yaptırılmasına imkân veren 3974 ve 3996 sayılı Kanunların kamu kuruluşlarının yap-işlet-devret modeli çerçevesinde üçüncü kişilerle yapacakları uygulama sözleşmelerini, imtiyaz teşkil etmeksizin özel hukuk hükümlerine tabi tutulmasını öngören maddelerini iptal etti.

Anayasa Mahkemesi, söz konusu kararlarında yeni bir kamu hizmeti tanımı yaparak, yap-işlet-devret sözleşmelerini kamu hizmeti olarak mütalaa etmiştir. Kamu hizmeti imtiyazı sözleşmelerinin yönetimi ise, idare hukukuna tabidir. İdare hukukunda tahkime yer verilmediğinden, imtiyaz sözleşmesi olarak nitelenen yap-işlet-devret uygulama sözleşmelerinde anlaşmazlıkların çözüm yöntemi olarak tahkim şartı konulamamaktaydı.

Bu konuda Devlet Planlama Teşkilatı Planlama Uzmanı Uğur Emek'in bir yazısında belirttiği gibi, Anayasa Mahkemesinin yap-işlet-devret uygulama sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların halli için hakem heyetine gidebilmeyi mümkün kılan kanun hükümlerini iptal etmesinden sonra, Türkiye, taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle çelişen bir tutum içine girmiştir. Bunun neticesi olarak Türkiye, ya Anayasa Mahkemesi kararları doğrultusunda, imzaladığı uluslararası sözleşmeler karşısında pozisyonunu gözden geçirecek, sözleşmelerden çekilecek ya da uluslararası sözleşmeler doğrultusunda anayasasında değişiklik yapacaktı. Bunun üzerine, yıllarca sürüncemede kalan ve ülkemize önemli yabancı sermaye girişine engel olan bu tutum, 13.8.1999 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan anayasa değişikliğiyle, kamu hizmeti imtiyazı ve uluslararası tahkim konularında Anayasada değişiklik yapılmıştır.

Burada, bir anekdot olarak şunu da belirtmek isteriz ki; ülkemiz, 1982 Anayasasının, girişim ve ifade özgürlüklerini baskı altına alan hükümleri nedeniyle, hem uluslararası ticarî sözleşmelerde hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde sürekli dava kaybetmekte ve bu dava sonuçlarına bağlı olarak uluslararası alanda önemli maddî ve manevî kayıplara uğramaktadır. İşte, Anayasada, bu, tahkim değişikliği olduğu gün, yine, tüm partilerin ittifakıyla, siyasî partilerin kapatılmasını zorlaştıran bir kanunu da kabul ederek, ülkemizin, bu konuda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde sürekli dava kaybettiği bir alanın düzeltilmesine Türkiye Büyük Millet Meclisinde karar verilmiş; fakat, Anayasa Mahkemesi, bu Yüce Meclisin ittifakla kabul ettiği kanunu, 6'ya karşı 5 oy oranıyla iptal ederek, bu alanda önemli bir boşluğun yine doğmasına sebep olmuştur. Temennimiz, Yüce Meclisin bu konudaki boşluğu geç kalmadan doldurup, ülkemizi, bir üçüncü krize girmekten kurtarmasıdır.

Peki, Anayasa Mahkemesince, önce, Telekomun özelleştirilmesi, sonra da yap-işlet-devret modeline imkân veren kanunların iptali neticesinde neler oldu derseniz; 1993-1994'lerde tüm içborcumuz 10 milyar dolar seviyesindeyken ve o yıllar, Doğu Blokunda özelleştirmeler henüz başlamadığı için, en az 35 milyar dolar eden Telekomu özelleştiremedik. Bugün özelleştirmek istesek de, iç borcumuz 50 milyar dolar seviyesinde, Telekom ise bugünkü piyasada en iyi şartlarda 10 milyar dolar dahi etmiyor. Anayasa Mahkemesinin yap-işlet-devretleri iptali, Telekomun özelleştirilmesine karşı çıkması sonucunda, önemli etkisiyle, Devlet Planlama Teşkilatı doğrudan yabancı sermaye yatırımları özel ihtisas komisyonu raporunda da belirtildiği üzere, Türkiye, 1990 yılında, 1 milyar dolar tutarında doğrudan yabancı yatırımla, o yıl 3,5 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım alan Çin'den sonra, nominal olarak en fazla doğrudan yabancı yatırım çeken gelişmekte olan ülke olmuştu. Kişi başına doğrudan yabancı yatırım miktarı dikkate alındığında, Türkiye, 1990 yılında tüm gelişmekte olan ülkelerin önüne geçmişti. Bugün ise, Çin, 1998 yılında 44 milyar dolarlık yabancı sermaye girişiyle dünyada birinci olurken, ülkemize 1998 yılında fiilen giren yabancı yatırım miktarı 976 milyon dolarda kalmıştır. Yani, dünyaya uyum sağlamada Çin'in dahi gerisinde kalınmıştır. Temennimiz, siyasî ve özgürlükler alanında da bu dünyanın gidişinden kopmamaktır.

Sayın milletvekilleri, DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı doğrudan yabancı sermaye yatırımları özel ihtisas komisyonu raporunda da belirtildiği üzere, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınmalarının finansmanında var olan yapısal darboğazlar ve bunun hem nedeni hem de sonucu olarak ortaya çıkan sermaye birikimi yetersizliği karşısında tek alternatif, dış finansmanlardır. Bu konuda, DPT, görüşüne şöyle devam ediyor: "Yerli yatırımcılar gibi ekonomik ve politik faktörlerden etkilenen uluslararası yatırımcıların yer seçiminde nispî maliyetler önemli bir yer almaya devam etmekte; ancak, ucuz işgücü maliyeti gibi bazı faktörlerin önemi de giderek azalmaktadır. Toplam maliyetler içerisinde işgücü maliyeti yüzde 10-15 gibi düşük bir pay almaktadır.

Gelişmekte olan ülkeler için dış finansman kaynakları, geleneksel ve alternatif dış finansmanlar olarak sınıflandırılabilir. Geleneksel dış finansmanlar, uluslararası çok taraflı malî kurumlar finansmanları, devletlerarası finansmanlar ve uluslararası ticarî banka kredilerini kapsarken; alternatif dış finansmanlar, doğrudan yabancı yatırımlar ve uluslararası portföy yatırımları olmak üzere, tüm diğer özel kaynaklı finansmanları da içermektedir.

Gelişmekte olan ülkelerde, genelde olarak, uluslararası yatırımcılara ve bunların yaptığı yatırımlara karşı büyük bir şüphe vardır. Gelişmiş ülkelerin hemen hemen tamamında, doğrudan yabancı yatırımları çekebilmek için propaganda ve teşvikler yoluyla bir hayli çabalar sarf edilirken, doğrudan yabancı yatırımlara çok fazla ihtiyaç duyulan gelişmekte olan ülkelerde şüpheyle yaklaşılmış, yabancı yatırımların ülke egemenliklerini tehlikeye sokacağı, orta ve uzun vadede gelirlerden daha çok döviz çıkışına yol açacağı ve sömürgeciliğin bir aracı olacağı, yeterli önlem alınmadığında yerli firmaların yerini alacağı, kısaca, ancak çok katı kısıtlamalarla izin verilebilecek bir olanak olduğu düşünülmüştür.

Gelişmekte olan ülkelere yönelik net uzun dönem uluslararası finansman akışlarına baktığımızda, önemli bir değişim olduğunu görürüz. 1990 yılında resmî kalkınma finans akışı 56,9 milyar dolarken, toplam özel finans akışı ise 43,9 milyar dolardı. 1998 yılında ise, resmî kalkınma finans akışı 47,9 milyar dolara gerilerken, özel finans akışı 227,1 milyar dolar olmuştur. Burada görülen, resmî kalkınma finanslarının toplam uluslararası finans içindeki payının sürekli azalmasıdır. Özel finansın ülkelerde yatırımı tercih etmek için en önemli tercihlerinin, önünü görme, siyasî istikrar ve bireysel özgürlüklere önem verdiği, ülkemizin ise, jeopolitik konumu gereği resmî kanaldan kredi alabilmesine mukabil, son yıllarda özel finanstan pay alamaması üzerinde önemle düşünmemiz gerekir.

Dünyada, doğrudan yabancı yatırımlar 1996 yılında 359 milyar dolar, 1997 yılında 464 milyar dolar, 1998 yılında ise 644 milyar dolara ulaşmıştır. Fiilî giriş bazında ülkemize gelen uluslararası doğrudan yabancı yatırım 1980 yılında 35 milyon dolar iken 1990 yılında, yaklaşık 1 milyar dolar olmuş ve 1990'lı yıllar boyunca da ortalama 1 milyar dolar civarında seyretmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Polat, lütfen tamamlayın efendim; mikrofonunuzu açıyorum.

ASLAN POLAT (Devamla) - 1990-1999 yılları arasında ülkemize giren fiilî yabancı yatırım miktarı toplamı 9 milyar 807 milyon dolar olmuştur.

Türkiye, 1998 yılında ulaşmış olduğu 976 milyon dolar yabancı yatırım (net fiilî giriş) ile gelişmekte olan ülkelere giden yabancı yatırım akımlarından, sadece,  binde 5 oranında pay almaktadır. Bu pay, Çin için yüzde 27,4, Brezilya için yüzde 17,3'tür. Yabancı yatırım girişlerinin gayri safî yurtiçi hâsılaya oranı ise, 1997 yılında Türkiye için binde 3 iken, bu oran Çin için yüzde 23,5, Brezilya için yüzde 19,5'tir.

ABD tarafından, 1994 yılında, 2000'li yıllar için geliştirilen "yükselen 10 büyük pazar" stratejisinde Türkiye, Çin'den sonra ikinci sırada yer alırken, maalesef, biraz önce de belirttiğim Anayasa Mahkemesinin iptalleri ve çeşitli kararlar neticesinde, bugün, dünyada sondan birinci olmuştur, gereken yatırımı alamamıştır.

Bu tahkimin bunlara yardım edeceğini düşünür, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Şahsı adına, Sayın Veysel Candan.

Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 712 sıra sayılı tasarının tümü üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yabancı yatırımcıların karşılıklı olarak ülkelerde güvence altına alınmak amacıyla uluslararası tahkim yasası usul ve esasları çıkarılmaktadır. Tasarının gerekçesine göre, tabiî burada aslolan, yabancı yatırımı ülkeye çekmektir.

Tahkimle ilgili gerekçe anlatılırken, ayrıca, mahkemelerin bürokratik işlemlerinin çok olduğu, mahkemelerin uzmanlıktan da uzak olduğu gerekçesi gösterilmektedir. Ayrıca, millî mahkemelerin etkinliğinin az olduğu yabancı hakem kurullarının, New York Anlaşmasına göre 150 ülkede icrai faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır; yani, bir yabancı yatırım bir ülkeye gelirken, o ülkenin, hem yerli kanunlarını hem de tahkim usul ve esaslarını inceleyerek yatırım yapmaktadır. Ayrıca, yabancı hakem kararlarının infazı; yani, uygulamaya konulması da iç hukukumuzun; yani, Anayasanın 90 ıncı maddesinin bir şartı olarak kabul edilmiştir.

Değerli arkadaşlar, hatırlanacağı üzere, 1999 yılında, 4446 sayılı Yasayla Anayasanın 125 inci maddesi değiştirilmiştir. Bu değiştirilen maddede aynen cümle şöyledir: "Yabancılık unsuru taşımak kaydıyla millî ve milletlerarası tahkime gidilebilir." Burada yabancılık unsuru çok önemli, kanunun esas, öz maddesi burasıdır.

Değerli arkadaşlar, bu yasayla ilgili olarak burada itirazımız nedir. Metni dikkatlice takip ettiğimiz zaman, hatırlanacağı üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi, çalışmasını İçtüzüğe göre yapar ve yine, İçtüzüğe göre de bir komisyona bir tasarı veya teklif geldiği zaman, üzerinden 48 saat geçmesi mecburiyeti vardır; ama, bu hükümet, alışkanlık haline getirmiş, tasarının geliş tarihi 12.6, çıkış tarihi 13.6; yani, hükümet, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun çalışma usul ve esaslarını belirleyen İçtüzüğü, kendi hazırladığı, oy verdiği Tüzüğü çiğnemiştir.

Ayrıca, bu hükümet, bu teamülleri böyle yapmakla kalmıyor, zaman zaman ilgisiz komisyonları kullanıyor, zaman zaman talî komisyonların raporlarına önem vermiyor ve ısrarla da, Plan ve Bütçe Komisyonunda sayısal çoğunluğunu kullanarak tasarı çıkarmaya çalışıyor ve maalesef, birçok kanunun da -hızlandırmak amacıyla- ayrı tasarılar halinde gelmesi gerekirken, ayrı ayrı konuları bir metin içinde getiriyor ve böylece de, Parlamentonun, Genel Kurulun tasarıya katkısı önlenmiş oluyor.  Ayrıca, bazen bunlar yetmediği zaman da, maalesef,  bazen, gerçekdışı oylar kullanıldığını görüyoruz.

Bunları hatırlatmamın bir tek sebebi var. Eğer, bu usulsüzlükler teamül haline gelirse, Parlamento itibar kaybeder. Daha dikkatli olmak mecburiyetindeyiz.

Şimdi, bu tasarının tümü üzerindeki endişelerimi ortaya koymaya çalışacağım.

Tasarının 2 nci maddesinde endişemiz vardır. "Yabancılık" denildiği zaman, ya sermaye yabancı olacak ya yatırım yabancı olacak veya yatırımcı da, sermaye de yabancı olacak; yani, yabancılık unsuru dediğimiz budur; ama, şimdi, bu durumda, yerli sermayenin de ülke dışında kuracağı bir şirket kanalıyla, dışarıdan yabancı sermaye gibi kullanılma imkânı vardır. Bu tehdidi veya bu tehlikeyi dikkatle irdelemek lazım.

Diğer önemli bir konu 6 ncı madde içerisinde var. 6 ncı madde, diyelim ki, yerli bir mahkemede bir karar çıktı ve bir tedbir konuldu veya ihtiyatî haciz kararı alındı; vatandaş, hemen tahkimi devreye sokuyor ve mahkeme kararını kaldırıyor. Halbuki, elimizdeki mevcut bilgilere göre, Anayasanın 138 inci maddesinin son bendinde, "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez" denilmektedir.

Şimdi, özetle söylemek gerekirse, tasarının 6 ncı maddesinin son fıkrası, Anayasanın 138 inci maddesinin son fıkrasına aykırıdır. Dolayısıyla, bunların, müzakereler sırasında düzeltilmesi gerekmektedir diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, şimdiye kadar yapılan tahkimle ilgili konuları, dosyaları dikkatle takip ettiğimiz zaman, birkaç endişemi daha ortaya koymak durumundayım. Bunlardan bir tanesi, öncelikle avukatlarımızın durumudur. Bir kere, bizim avukatlarımıza, hukuk fakültelerimizde ve bürolarımızda tahkimle ilgili formasyon verilmemiştir ve şimdiye kadar, tahkimle ilgili bütün işlerimizi yabancı hukuk büroların yaptırmışız. Mesela, bir barajla ilgili 20 trilyonluk tahkime giden davada, hakem heyetinde, devletin ödediği para 5 trilyondur; yani, dava bedelinin yüzde 25'i kadar ödeme yapılmıştır. Bu, fevkalade sakıncalı ve tehlikelidir. O açıdan, bir taraftan, bu tahkimle ilgili usul ve esaslar yasalaşırken, bir taraftan da, hukuk fakültelerinde veya avukatlık bürolarımızda bu formasyonun geliştirilmesi ve kendi yerli avukatlarımızın tahkime katılması gerekmektedir. Çünkü, şu ana kadar yaptığımız araştırmalarda, tahkimde kazandığımız dava hemen hemen yoktur. En son, mesela, Hindistan ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasında bir tekstil davası olmuş ve haklı olmamıza rağmen, mutlaka kazanmamız gerekmesine rağmen, davayı kaybetmiş olduğumuz raporlardan anlaşılmaktadır.

Şimdi, bu tasarıda çok önemli bir konu da, kartel ve tekel sermaye çok önemlidir. Yani, ülkemizde tahkim lobiciliği yapanların, tahkimin faydasını ballandıra ballandıra anlatanların, geriye baktığımız zaman, hep, kartel ve tekel sermayesi olduğunu görüyoruz. O açıdan, Türkiye'de Rekabet Kurulunu iyi işletmeden, kartel yasasını iyi çalıştırmadan, bu çıkaracağımız yasanın fayda yerine zarar getirme ihtimali vardır. Ben, buradan, hükümetin, Rekabet Kurulunun, Kartel Yasasını bir kere daha gözden geçirmesinin doğru olacağı kanaatindeyim.

Peki, bu konularla ilgili, biz, daha önce, hükümetlerde yaptığımız uygulamalarda olumlu bir netice almış mıyız; maalesef...

Değerli arkadaşlar, bakınız, daha önce verilen lisans sözleşmeleri ve imtiyaz sözleşmelerinden, mesela TEDAŞ enerji dağıtım ihalelerinde, Aktaş'ta kötü bir örnek vermişiz. Halen, konu, yargıdadır. Konunun yargıya intikal etmesi demek, enerji dağıtımında toplanan trilyonların devlet hazinesine girmemesi anlamı taşımaktadır. Yine, TEAŞ'ın yaptığı doğalğaz çevrim santrallarına, yine, GSM-900 ve 1800 cep telefonu lisans sözleşmelerine baktığımız zaman, hepsi yargıya intikal etmiş ve idare de davaları kaybetmiştir. Bu kötü örneklere baktığımız zaman, bizim çok dikkatli, formasyona sahip hukukçularımızın yetişmesi gerekmektedir.

Hatırlanacağı üzere, tahkim dediğimiz zaman, yabancı yatırımcı geliyor ve önce,  iki taraf -yani, yatırımcı ile devlet- masaya oturuyor, evvela, hukuk sistemini seçiyor, gideceği hakemi seçiyor; eğer, taraflardan birisi hakemi bildirmezse, resen bir hakem tayin ediliyor; yani, uluslararası tahkim işleyişine baktığımız zaman, biz de kendi çalışma usul ve esaslarımızı, aksayan yönlerini gidererek, düzelterek hazırlamak mecburiyetindeyiz.

Bakınız, mesela, benzer bir durumu, Çukurova'da yaşıyoruz; benzer bir durumu, Kepez Elektrik Dağıtım Şirketlerinde yaşıyoruz. Aynen, cep telefonlarından, KDV'den hazinenin alacağı 50 milyon dolar, halen, yargıdadır ve tartışılmaktadır.

Demek oluyor ki, şu ana kadar, biz, imtiyaz sözleşmelerinde ve lisans sözleşmelerinde, idare olarak, gelen hükümetler olarak, kötü not almış ve devleti zarara sokmuşuz. Bu açıdan, mutlaka, 2 nci ve 6 ncı maddelerin bir kere daha dikkatle tezekkür edilmesi ve gerekirse, açıklarının kapatılarak tasarının düzenlenmesi ve bu şartlarda, yabancı sermayenin, ne fazlaca düşmanı olmak ne de yabancı sermayenin yatırıma dönüşmesini önleyici birtakım tedbirler almamak, önünü açmak lazım; ancak, gelen sermayenin ranta değil, mutlaka, üretime, istihdama ve yatırıma yönelik olmasını sağlamak mecburiyetindeyiz diye düşünüyor; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Genç, sorunuzu alabilirim efendim; buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, aracılığınızla aşağıdaki sorularımın Sayın Bakan tarafından cevaplandırılmasını istiyorum.

Bilindiği üzere, mevzuatımıza tahkim hukukunu getiren Anayasa ve yasaların değişmesi sırasında, bir kere, Adalet Komisyonunda, bu tahkimin, daha önce, elektrik üretim, iletim ve dağıtımıyla ilgili olarak, bazı etkili medya gruplarıyla yapılan 46 sözleşmede -daha önce bunlarla 46 sözleşme yapılmıştı- tahkim öngörülmemişti, o zaman tahkim mevzuatı yoktu; fakat, o zamanki Enerji Bakanı, önce Adalet Komisyonuna bir öneri getirdi; orada reddedildi, sonra buraya, Genel Kurula geldi; Genel Kurul onu reddetti, arkasından da 4501 sayılı Kanunla, geçici maddeyle geçmişe teşmil ettirildi.

Şimdi, orada 46 sözleşme vardı; bu 46 sözleşmenin kaçı, bu kanun gereğince, tahkimi kabul etti, kaçı kabul etmedi? Elektrik üretim ve dağıtımını alan bu müesseselerin, tahkimi kabul etmeleri nedeniyle, sözleşmelerini yenilemeleri nedeniyle, devlet, bunların yapması gereken kaç milyon dolar yatırımın yapılmaması konusunda bunlara bir avantaj sağladı? Birinci sorum bu.

İkinci sorum; Sayın Başkan, biliyorsunuz, kamu hizmeti niteliği bulunan birtakım hizmetlerin özel kişilere devri, imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleriyle oluyordu ve bu imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri, bürokraside, önce bakanlıklarda şartname inceleniyor, Danıştaya gidiyordu; Danıştay, bunu, bir teknik heyet tarafından inceliyordu, sonra, kamu yararına olmayan hükümler taşıyorsa, bunları, idareyle karşılıklı anlaşarak bertaraf ediyordu; sonra, bu sözleşmelerin uygulanması sırasında çıkacak ihtilafları da, yine, Danıştay Dava Daireleri çözüyordu.

Şimdi, burada, tahkim gelince, artık mukavelelerin aleniyeti kalkıyor. Mukaveleyi, bir bakan veya onu temsilen bir müsteşar düzenliyor, karşısında da müteahhit var. Ayrıca, tahkim müessesesinin getirdiği bir sonuç nedeniyle, bir ihtilaf çıktığı zaman da, hakemi kendileri tayin ediyorlar.

Bu konuda, çok kötü uygulamalarımız var. Mesela, Mavi Akım gibi bir proje uyguladığınız zaman veyahut da Beyaz Enerjide olan şudur: Sözleşmeyi imzalayan kamu görevlilerinin bir kısmı bugün içeridedir. Burada söylemek istediğim şu: Böyle, gizli sözleşme yapıldığı zaman, birtakım kamu görevlilerinin -veya bakanlar da dahil olabilir- devletin yararını, kamu yarınını bir tarafa atarak, kendi yandaşlarına ömür boyu birtakım imtiyazlar sağlamalarını engelleyecek ne gibi tedbirler alınmıştır? Hiç olmazsa, bu mukaveleler yapılırken...

BAŞKAN - Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama, bunlar önemli Sayın Başkan...

Tabiî, bize söz hakkı da verilmiyor. Aslında, belki, bu nedenle, soru niteliğini izah edebilmemiz için biraz açıklama yapmamız lazım.

Yani, bir genel müdür anlaşabilir ileride, yanındaki müteahhide "kardeşim, gel sen şu işi al, hakem de şu olsun" diyebilir ve maliyet, 1 000 misli artar. Bu gibi konularda, nasıl bir tedbir almayı düşünüyorsunuz Sayın Hükümet?

Tabiî -biraz önce Sayın Candan da söyledi- uluslararası düzeyde, maalesef, Türkiye'nin pek dostu yok; hele, hakeme, tahkime gittiğimiz zaman, yüzde yüz haklı olduğumuz konularda da, maalesef, haksız duruma düşüyoruz. Bunu önlemek için nasıl bir tedbir düşünüyorlar?

Bakıyorum, fazla soru sormam da arkadaşları rahatsız ediyor.

Şimdilik bunları öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Toprak, buyurun; Sayın Bakana sorunuzu yöneltebilirsiniz efendim.

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakana sorumu yöneltiyorum: Sayın Bakanım, gerek 4501 sayılı Kanunda ve gerekse bu tasarıda, yabancılık unsuruyla ilgili, somut, objektif kriterler yok. Benim sizden istirhamım -önergeler doldurulduğu için, böyle bir değişiklik önergesi veremedik- bu yabancılık unsuruyla ilgili... Sayın Hükümetin 4501 sayılı Yasanın genel gerekçesinde ifade ettiği yüksek teknoloji ve yabancı sermaye transferiyle ilgili, objektif ve çok somut kriterler getirmeyi düşünüyor musunuz? Örneğin, bu tür hizmetlerde, yabancı sermayenin yüzde 50 gibi bir şart öngörülmesi, yabancı sermaye ve transfer için, hükümetin gerekçesine de uygun düşecektir.

İkinci sorum: Bu tür, milletlerarası tahkime konu uyuşmazlıklarda, taraflardan biri belediye, biri yabancı kişi ise, bu takdirde, tasarıda, uzlaşmazlığa müdahillik sıfatıyla katılmayı öngören bir düzenleme yok. Artı, kamu çıkarı ihlal edildiğinde, resen kanun yoluna gitmeyi temin eden

-örneğin, Hazine olabilir, Maliye olabilir- kamu adına kanun yoluna gitmeyi öngören bir düzenleme getirilmemiş.

Biraz sonra çıkacak olan bu tasarıda, bu iki temel düzenlemeyi getirdiğiniz takdirde, tasarıya olumlu yaklaşacağımı ifade ediyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Bakan, buyurun efendim; soruları cevaplayabilirsiniz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; tahkim, bilindiği gibi, bir özel yargılama şeklidir. Tahkim, uyuşmazlıkların çözümü konusunda, olağan kanun yollarına alternatif olarak getirilen bir çözüm şeklidir. Genellikle, bir hak üzerinde uyuşmazlığa düşmüş iki tarafın, anlaşarak, bu uyuşmazlığın çözümünü mahkemeler yerine hakemlere bırakması ve uyuşmazlığın hakemler tarafından incelenip karara bağlanması olarak tarif edilir tahkim. O nedenle, benim açıklamalarım, hukuk çerçevesinde, hukuk yargılaması ve tahkim çerçevesinde olacaktır. Gerçi, bu 46 sözleşmeyle ilgili soruların muhatabı ve cevap vericisi Enerji Bakanlığı olacaktır...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hükümete soruyorum...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Ama, ben, buna rağmen, sizin böyle diyeceğinizi bildiğim için hazırlıklı oldum efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Keşfetmişsiniz sorularımı!..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Evet.

5 adet dağıtım bölgesi uluslararası tahkimi var, 5 adet termik santral işletme hakkı devri uluslararası tahkimi var. Toplam olarak, şimdiye kadar, bu 46'nın içerisinde, 10 adet işletme hakkı devri konusunda tahkim, 1 adet hidroelektrik santralları projesinde uluslararası tahkim, hakemin yer aldığı, 2 adet, yine, hidroelektrik santralı projesinde yerli tahkim hükümleri uygulandı. Diğerleri için herhangi bir tahkim sözleşmesi söz konusu olmadı.

Şimdi, sayın milletvekilim, kamu yararı söz konusu olursa ne olacağını sordular. Anayasanın 155 inci maddesinde önerilen değişiklikle, Danıştayın, imtiyaz sözleşmeleriyle ilgili görüş bildirmesi sağlanmış, buna karşılık, kamu düzeni ve çevreyle ilgili nedenlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar açısından, idarî yargıda dava açabilme olanağı ortadan kalkmamıştır. Bizim şimdi getirdiğimiz tahkimde düzenlemeler, daha önce, uluslararası tahkimle ilgili çeşitli kuruluşlarda yapılmış düzenlemelerdir. Örneğin, Uluslararası Ticaret Odasının tahkim usulleri vardır, Birleşmiş Milletler Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonunun tahkim usulleri vardır, Uluslararası Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözüm Merkezi ve tahkim usulleri vardır. Zaten, burada konuştuğumuz konu, daha çok, kamuyla ilgili olan ihtilaflarda tahkimdir. Özel hukukta bu tahkimler zaten uygulanmaktaydı. Örneğin, mesleğimizi icra ederken, milletvekili olmadan önce çoğu ihtilafı, uluslararası yabancılık unsuru bulunan, içerisinde yabancılık unsuru bulunan çoğu ihtilafı tahkim yoluyla çözdük. Burada getirilen, 1999 yılında Anayasada yapılan değişiklikten sonra, o anayasal değişikliğe uyumdan başka bir şey değildir.

Teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Arayacağım efendim.

Efendim, tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, Kamer Genç mi istedi?

BAŞKAN - Evet efendim...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben istedim; var mı diyeceğin? Benim görevim...

BAŞKAN - Efendim, Divan Üyeleri arasında birlikteliği sağlayamadım.

Elektronik cihazla oylama yapacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

3 dakika süre veriyorum efendim.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur; 15.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 15.15

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.34

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER : Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 122 nci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

712 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8. - Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Raporları (1/874) (S. Sayısı : 712) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının maddelerine geçilmesinin oylamasında karar yetersayısı bulunulamamıştı.

Şimdi, oylamayı tekrarlıyorum:

Tasarının maddelerine geçilmesini kabul edenler... Etmeyenler... Tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

1 inci maddeyi okutuyorum:

MİLLETLERARASI TAHKİM KANUNU TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Genel Hükümler

Amaç ve kapsam

MADDE 1. - Bu Kanunun amacı, milletlerarası tahkime ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Bu Kanun, yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya bu Kanun hükümlerinin taraflar ya da hakem veya hakem kurulunca seçildiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanır.

Bu Kanunun 5 ve 6 ncı madde hükümleri, tahkim yerinin Türkiye dışında belirlendiği durum-larda da uygulanır.

Bu Kanun, Türkiye'de bulunan taşınmaz mallar üzerindeki aynî haklara ilişkin uyuşmazlıklar ile iki tarafın iradelerine tâbi olmayan uyuşmazlıklarda uygulanmaz.

21.1.2000 tarihli ve 4501 sayılı Kamu Hizmetleri ile İlgili İmtiyaz Şartlaşma ve Sözleşmele-rinden Doğan Uyuşmazlıklarda Tahkim Yoluna Başvurulması Halinde Uyulması Gereken İlkelere Dair Kanun uyarınca yabancılık unsurunun bulunduğu kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi de bu Kanuna tâbidir.

Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu milletlerarası antlaşma hükümleri saklıdır.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yeryüzüne ilk insanın indiği tarihten itibaren aralarında ihtilaf başlamıştır. İhtilafların ilk çözümü de, mutlak surette tahkimle olmuştur; çünkü, yasal bir olanak, yasal bir oluşum olmadığı için, insanlar, ihtilaflarını, ya kendi aralarında çözmüşlerdir ya da üçüncü kişilerin araya girmesiyle çözüme ulaştırmışlardır ki, bunun adı tahkimdir. Dolayısıyla, hukuk sistemi içerisinde ilk var oluş, hukuk ihtilaflarının çözümünde tahkim müessesesiyle olmuştur. Ancak, bugün, üstünde münakaşa etmekte olduğumuz uluslararası tahkim, 20 nci Yüzyılın, getirmiş olduğu bir gerekliliktir; çünkü, 17 nci ve 18 inci, Yüzyıllarda, tarihî bir gerçek, sosyolojik bir gerçek olarak dünyada bir kolonyalizm hâkimdir; yani, hâkim olan ülkelerin, daha güçsüz olan ülkeleri işgal ederek, silahlı güçleriyle işgal ederek, orayı, o bölgenin iktisadî imkânlarını sömürmeleri dönemi vardı. Ancak, 20 nci Yüzyılda, ekonomik şartların değişmesi, bu gelişimi emperyalizm noktasına getirmiştir; yani, silahlı güçlerle bir ülkeyi fethetmektense, o bölgenin tüketim ihtiyaçlarını karşılayarak, ekonomik ve üretim üstünlüklerini sağlayarak, o bölgeleri sömürmeye başlamıştır.

Bu gelişim devam etmiştir ve 21 inci Yüzyıla girdiğimiz zaman da bunun adı globalizm olmuştur.

Bunların müspet veya menfî yönlerinin tahlilini burada yapacak durumda değilim; çünkü, bunlar dünyanın gerçekleridir. Ancak, aslolan, tabiî ki, devlet olarak hangi tarafında olduğunuzdur veya bir devletin vatandaşı olarak, bu devletlerden hangisinin vatandaşı olduğunuz bence önemlidir. Eğer, kolonyalist bir dönemde, siz, hâkim olan devletin vatandaşıysanız veya hâkim olan devletseniz, tabiî ki, tercih edilen bir konudur; çünkü, devlet olarak zenginsiniz, o devletin mensupları olarak zenginsiniz. Artı, böyle bir ihtilafa da lüzum yoktur; çünkü, sizin, o, işgal etmiş olduğunuz ülkeler, sizin yasalarınıza tabidir, olaylar, sizin hâkimleriniz tarafından neticelendirilir.

Emperyalist dönem içerisinde buna da gerek kalmamıştır; millî hukuklar doğmaya başlamıştır; ancak, bu millî hukuklar, sizin -ekonomik baskılar nedeniyle- millî hukuklarınız belli noktalarda yabancı sermayenin, yabancı ülkenin ihtiyaçlarını karşılar hale gelmiştir. Burada da, aslında, gerçek olan şey, hangi tarafta olduğunuzdur; devlet olarak hangi tarafta olduğunuzdur, insan olarak hangi tarafta olduğunuzdur. Eğer Amerika Birleşik Devletleri iseniz, eğer İngiltere iseniz, eğer Hollanda iseniz, doğru, zenginliktir; eğer onların vatandaşıysanız, diğer sömürülen ülkelere göre zengin olan insanlarsınızdır; ama, 21 inci Yüzyılın gerçeği olan -ki, tasarının gerekçesinde de bu belirtilmiştir- globalizmin gereği olarak uluslararası tahkimin şart olduğu meselesi getirilmiştir; çünkü, orada aslolan sermayedir; sermayenin garantiye alınmasıdır. Ha, ülkenize bu sermayeyi getirebilmeniz için, sizin millî hukuk sisteminize ve millî yargı sisteminize güvenmemek de, o hâkim olan sermayenin en tabiî isteklerinden birisidir. Aslında, münakaşa etmiş olduğumuz konu bu.

1999 yılında, buradaki tüm siyasî partilerin mutabakatıyla, Anayasada öngörülmeyen veya yasaklanmış olan uluslararası tahkim yasağını ortadan kaldırdık. Bu getirmiş olduğumuz tasarıyla da, tahkimin şartlarının neler olduğunu usulî yönden düzenleme durumundayız.

Şimdi, gelişmekte olan Türkiye gibi ülkeler, bunu kabul etmedikleri takdirde, tabiî ki, ekonomik sıkıntılar içerisine düşerler; Türkiye'de veya bu ülkelerde yatırımlar durur; çünkü, bu yatırımların garantiye alınması lazımdır. Devlet olarak bu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Fırat, lütfen tamamlar mısınız efendim.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Dolayısıyla, buna karşı çıkmanın hiçbir anlamı yok. Zaten, bugüne kadar gelmiş olan yasaların da karşısına çıkmakta bir anlam yoktu; çünkü, bu yasalar hiçbirimizin içine sinmiyordu; ancak, mecbur olduğumuz için, o globalizm dediğimiz, o baskıcı rejimin, paranın, sermayenin, hâkim gücün baskısı nedeniyle içimize sindiremeye sindiremeye birçok yasayı kabul ettik, bunu da kabul edeceğiz; ama, gelmiş olan diğer tasarılara göre en masum olan tasarı olduğunu belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım.

Teşekkür ederim. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Ali Naci Tuncer konuşacak.

Buyurun Sayın Tuncer. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA ALİ NACİ TUNCER (Trabzon) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, yargılama erki, devletlerin egemenlik haklarındandır. Çağımızın başına kadar tüm dünya devletleri bu egemenlik haklarına çok sıkı sıkı sarılmışlardı ve her devlet kendi mevzuatıyla, kendi usulüyle yargılamayı düşünüyordu; ancak, dünyanın globalleşmesi ve ticaretin girift bir hale gelmesi yeni bir mefhum meydana getirdi: Hangi devletin kanunu tatbik edilecek? Bunun için birçok yerde toplantılar yapıldı. Bu toplantılara Türkiye de iştirak etti. Bunların başlıcaları Cenevre'de yapılan Cenevre Anlaşması, Washington'da yapılan Washington Anlaşması ve New York'da yapılan New York Anlaşmasıdır. Bunların tamamına biz taraftık. Burada, "tahkim" denilen bir müessese meydana geldi. Tahkim, normal yargılama dışında, hakemlere müracaat etme usulüdür. Anayasamızda olan bu boşluğu, bu Yüce Meclis, büyük bir özveride bulunarak ve konsensüs sağlayarak, muhalefetiyle iktidarıyla, birlikte değiştirdi ve 125 nci maddenin birinci fıkrasına tahkim müessesesini getirdik.

Zaten, hukukumuzda içtahkim müessesesi vardı, önemli olan uluslararası tahkimdi. Buna da bir unsur getirdik; yabancılık unsuru. Yabancılık unsurunun ne olduğunu 21.1.2000 tarihinde çıkardığımız 4501 sayılı Kanunda şöyle ifade ediyoruz: "Sözleşmeye taraf, kurulu veya kurulacak şirket ortaklarından en az birinin yabancı sermayeyi teşvik mevzuatı hükümlerine göre yabancı menşeli olması ve sözleşmenin uygulanabilmesi için, yurtdışı kaynaklı sermaye kredi veya teminat sözleşmelerinin aktedilmesinin gerekli olması hallerinden birini ifade eder." Yani, burada şunu ifade ediyor: Yabancılık unsurunda, bir teknoloji gelecek; bir taraf yabancı olacak, sermaye getirecek.

Bu yabancılık unsuru, hükmünü nereden alıyor; Anayasanın 125 nci maddesinde yaptığımız değişiklikten alıyor. Bundan sonraki maddede önümüze gelecek görüştüğümüz kanun tasarısındaki yabancılık unsuru, Anayasanın bu ruhuna uymamaktadır arkadaşlar. Yoksa, tasarıya diyeceğimiz hiçbir şey yok. Malumunuz, bu krizden beri, önümüze gelen kanunlarda hepimizin sinirleri gerilmekteydi. Siz, çoğu zaman inanmadan oy verdiğiniz için üzülüyordunuz; biz, memlekete yararlı olmayan bu kanunları çıkartmamaya gücümüz yetmediği için üzülüyorduk; ama, bugün, huzuru kalple bir tasarıyı tetkik ediyoruz. Ne dayatmacı bir tasarı ne de bir yerden talimat alınarak gelen bir tasarı; tamamen teknik bir tasarı ve iyi bir göznuru dökülerek, iyi bir emeğin mahsulü olarak getirilmiş bir tasarı.

Ama, saygıdeğer milletvekilleri, 2 nci maddede getirilen yabancılık unsuru, Anayasanın ruhuna ve lafzına aykırıdır. Herhalde, bu tasarı düzenlenirken şöyle düşünüldü: Kamu hizmetleriyle ilgili imtiyaz şartlaşma ve anlaşmalarının dışında da kalan; yani, özel şahıslar arasında yapılan anlaşmalarda da uluslararası tahkime gitmeye imkân veren bir düzenlemeyi yapmak istediler. Tabiî, onlar da, uluslararası anlaşmaya giden bir tahkim yapabilirler; ama, yabancılık unsuru, Anayasadaki ruhuna uygun olacak. Budapeşte'nin Blaho Gölünün etrafında, sırf havası bana iyi geliyor diye gidip oturan bir şahıs, sermayesi Türkiye'de kurulmuş, Türkiye'de çalışan bir şirketle, Türk-İş'in yapacağı bir binanın ihalesini alan bu şirketin sahibinin, sırf havası iyi geliyor diye Budapeşte'de oturmasının buna yabancılık unsuru kazandırmaması lazım.

İşte, 2 nci madde, daha çok irdelenmesi gereken bu nokta çok tehlikelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Tuncer, lütfen tamamlar mısınız.

ALİ NACİ TUNCER (Devamla)- Biz bunu Anayasa Komisyonunda da dile getirdik. Sonuna bir fıkra ilave ettiler. İşte "21.1.2000 tarihli 4501 sayılı Kanun hükümleri mahfuzdur" demek bu hükümleri ortadan kaldırmaz. Çok genişletilmiş oluyor. Bizim normal yargılama sistemimizin dışına çıkıyoruz. Bundan istifade edilerek, birçok muvazaalı anlaşmalar yapılabilir. Bu hükmün Sayın Bakanca ve Komisyon tarafından yeniden değerlendirilmesinin daha yararlı olacağı inancındayım.

Bundan sonraki konuşmalarımda daha geniş malumat arz edeceğim. Bu kanun, inşallah, memleketimize hayırlı olur.

Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tuncer.

Sayın milletvekilleri, 1 inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır. Önergeleri okutacağım ve son okutacağım önerge en aykırı önerge olduğu için işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında "unsuru taşıyan" ibaresinden sonra gelen "ve" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını, yerine "," işaretinin konulmasını arz ve teklif ederim.

         Süleyman Coşkuner

             Burdur

SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) - Geri çekiyorum efendim.

BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen "durumlarda da" ibaresinin "hallerde de" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

         Süleyman Coşkuner

             Burdur

SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) - Geri çekiyorum efendim.

BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının sonunda geçen "düzenlemektir" ibaresinin "tanzim etmektir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

         Süleyman Coşkuner

             Burdur

SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) - Geri çekiyorum efendim.

BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Yabancılık unsuru

MADDE 2. - Aşağıdaki hallerden herhangi birinin varlığı, uyuşmazlığın yabancılık unsuru ta-şıdığını gösterir ve bu durumda tahkim, milletlerarası nitelik kazanır.

1. Tahkim anlaşmasının taraflarının yerleşim yeri veya olağan oturma yerinin ya da işyerleri-nin ayrı devletlerde bulunması;

2. Tarafların yerleşim yeri veya olağan oturma yerinin ya da işyerlerinin,

a) Tahkim anlaşmasında belirtilen veya bu anlaşmaya dayanarak tespit edilen hallerde tahkim yerinden,

b) Asıl sözleşmeden doğan yükümlülüklerin önemli bir bölümünün ifa edileceği yerden veya uyuşmazlık konusunun en çok bağlantılı olduğu yerden,

başka bir devlette bulunması;

3. Tahkim anlaşmasının dayanağını oluşturan asıl sözleşmeye taraf olan şirket ortaklarından en az birinin yabancı sermayeyi teşvik mevzuatına göre yabancı sermaye getirmiş olması veya bu sözleşmenin uygulanabilmesi için yurtdışından sermaye sağlanması amacıyla kredi ve/veya güvence sözleşmeleri yapılmasının gerekli olması;

4. Tahkim anlaşmasının dayanağını oluşturan asıl sözleşme veya hukukî ilişkinin, bir ülkeden diğerine sermaye veya mal geçişini gerçekleştirmesi.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geneli üzerinde tevcih ettiğim soruların, Sayın Bakan, bırakın cevaplamayı, kenarından bile geçemedi; dolayısıyla, tasarıyla ilgili çekincelerimiz devam etmektedir.

Eğer, dolgu önergeleriyle, gayriciddî önergelerle doldurulmamış olsaydı sıra, bizim bu konuda çok somut kriter ortaya koyan önergelerimiz olacaktı ve eğer, Sayın Bakan da bu önergelerimize katılmış olsaydı, tasarı lehinde davranacak idik. Birinci hafta, dolgu önergeleriyle ilgili kurban Demokratik Sol Parti Grubundan seçilmiş, bu hafta Milliyetçi Hareket Partisinden seçilmiş, herhalde önümüzdeki hafta sıra Anavatan Partili bir üye arkadaşımıza geliyor. Sırayla... Her hafta dolgu önerge için bir kurban... Gayriciddî olduğu şundan belli ki, son anda çekiyor. Çekerken, arkadaşımızın sesi de çıkmıyor, Sayın Başkan çektiriyor.

Değerli milletvekilleri, bizim, tasarının geneline ilişkin eleştirilerimiz, özellikle 2 nci maddede yoğunlaşmaktadır. Bu yoğunlaşma, MHP'nin anayasa değişikliği... Anayasanın 155 inci maddesi değişmeden önceki MHP'nin kendi sahip çıktığı kriterler, eğer bu tasarıya girmiş olsaydı, biz, bu tasarıya destek verecektik; ancak, MHP'nin dile getirdiği kriterler dahi bu tasarıya sokulmadan, geçiriliyor.

Tasarının en önemli maddesidir yabancılık unsuru. Sayın hükümet, 4501 sayılı Yasanın genel gerekçesinde iki kriter koymuştu bu tasarı için: Yüksek teknoloji transferi ve yabancı sermaye transferi; eğer, bunu, gerek o tasarıya ve gerekse bu tasarıya, gerçekten, objektif, somut kriterlerle ortaya koymuş olsa, biz, bu tasarıya destek veririz. Şöyle ki, örneğin, yabancı sermayeyi çekmek için biz bu düzenlemeyi getiriyoruz diyenler, yani, sayın hükümet, bu kendi gerekçesinde samimî ise, yabancı sermaye için yüzde 50 gibi bir şart koysun; son derece, objektif, somut bir kriter; benim koyduğum kadar, yabancı sermaye de getirsin. Ben 1 milyar lira koyuyorum, o, 1 lira bile koymuyor; bunun neresi yabancı sermaye?! Bu, Türk Milletini aldatmaktır, bana göre, Yüce Meclisi hafife almaktır. Bir kredi sözleşmesi, yabancılık unsuru için yeterli sayılıyor; bu, gayri ciddîliktir. Bununla ilgili somut kriterler getirilsin, biz aynen destek veririz. Bizim dile getirdiğimiz hususlarla ilgili çok somut resmî belgeler önümüzdedir.

Değerli milletvekilleri, dile getirmeye çalıştığımız husus, mevcut mal varlıkları satılıyor kamu kurum ve kuruluşlarının. Satılanlara dikkat edin, hep kâr edenler satılıyor, yüksek gelir elde eden, Türk Devletine büyük gelir sağlayan kurum ve kuruluşlar kelepir fiyatla satılıyor, evet, kelepir fiyatla satılıyor; bu imtiyaz sözleşmeleriyle ilgili olarak da, geleceğe yönelik, 20-30 yılı kapsayan projeler satılıyor, yani, Türk Milletinin geleceği ipotek altına alınıyor. Önümde, bunun, projelerin resmî listesi vardır. Örneğin, 158 proje için 19 milyar 613 milyon dolarlık bir muhammen bedel var, tahminî bedel var; artabilir. Yine, 23 diğer proje için 2 milyar 985 milyon dolarlık ihaleler var. Türk Milletinin geleceği, bu ihalelerle ipotek altına alınıyor. Bunun altyapısı olarak da, bu milletlerarası tahkim düzenlemesi getiriliyor. Değerli milletvekilleri, millî tefecilerimiz yetmiyor gibi, uluslararası tefeciler, sonbahardan itibaren ülkemizde gezmeye başlayacaklar. Kelepir fiyatla... Üstelik, ekniyet mektubunda 13 banka, Türk Hava Yolları, Erdemir, TEAŞ, TEDAŞ, BOTAŞ, Telekom, ne sayarsanız sayın, 2001 yılı sonunda bunlar özelleştirilecektir. Bu özelleştirmeden beklenen gelir ne kadar biliyor musunuz değerli milletvekilleri -ekniyet mektubundan ifade ediyorum- 1 milyar dolarcık; yani, kelepir fiyatla; bitpazarından dahi düşük fiyatla bu kuruluşlar peşkeş çekiliyor; ama, önce çökertilecek, sonra, beş paraya muhtaç hale getirilip, bunlar, bir avuç kişiye aktarılacak. Biz, bununla ilgili, Türk yargısının, idarî yargının ve Danıştayın devre dışı bırakıldığını ifade etmiştik. Örneğin elimde, bununla ilgili, 4 Eylül 1999 tarihli Hürriyet Gazetesinden bir başlık: "Aktaş Elektriğe Danıştay darbesi. Hükümet Aktaş'a elkoydu. Enerji Bakanı Danıştay Nöbetçi Dairesinin yürütmeyi durdurma kararına uyarak Aktaş Elektriğe elkoydu."

Değerli milletvekilleri, bu sözleşmeler tahkime tabi tutulduğunda, hükümetin böyle bir yürütmeyi durdurma talebini verecek makamı da yok; bu makam yok; dolayısıyla, iki üç kişinin inisiyatifine terk edilmiş milyarlarca dolar kaynak... Sadece bugünün değil, geleceğin de ipotek altına sokulduğu ve bir sözleşmeye feda edildiği... Ama, tabiî ki, bunun, hem bürokraside hem siyasilerde uzantıları var; maalesef, bunları yargı önünde göremediğimi üzüntüyle ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Toprak.

Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç konuşacaklar.

Buyurun Sayın Genç.

DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tahkim yasasının 2 nci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Doğru Yol Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün, burada, tütün köylüsünün boğazını çaputla kapatacak, Türkiye'yi çokuluslu şirketlerin sömürü alanı haline getirecek Tütün Yasasını kabul ettik. Tabiî, mecburen kabul edeceğiz; bu hükümetin tekel bakanı, en büyük sigara üreticisi Philip Morris'in baş bayiliğini oğluna alırsa... Hükümetin de bir diyet borcu var, tabiî, bunlar olacak.

Değerli milletvekilleri, bu 2 nci maddede, tahkim birtakım kurallara bağlanıyor. Bu tahkime hangi hallerde başvurulması lazım? Tahkim, aslında, uluslararası düzeyde kabul edilmiş bir sistemdir; ama, siz, 1 milyar, 2 milyar liralık ihalelerde de tahkime giderseniz veya buna bir sınır koymazsanız, bu, ileride çok istismar edilir.

Bakın, mesela, 220 milyon dolara Rize-Çayeli arası bir yol ihalesi yapılmış; 40 kilometrelik bir yol. Beş seneden beri, burada -Cengiz İnşaata verilmiş- taşlar getiriliyor, denize dökülüyor, her sene trilyonlarca lira para alınıyor. Tabiî, bununla kimlerin ilişkisi olduğu ortada.

Türkiye'de misaller var. Mavi Akımda, Rusya tarafında daha kazma vurulmamış. 1998 yılında, Enerji Bakanlığında, sekiz dokuz tane gaz dağıtım ihalesi yapılmış ve o zaman, 1 172 milyon dolar -bunun 51 milyon doları Mavi Akım olmak üzere- avans verilmiş ve bunlar için bugün ödenen 1,5 katrilyon lira değerinde bir para.

Şimdi, bu tahkim geldiği zaman, ben, burada, birtakım insanlarla tartıştım -gittiler, dava da açtılar- dedim ki: Bürokratlar, maalesef, zaman zaman, bu memlekette devletin ve milletin menfaatını korumuyorlar. Ne yapıyor; bir ihale yapıyor, ihalede kendi yandaşı bir müteahhidi çağırıyor, diyor ki: Kardeşim, şu ihaleyi seninle yapalım. Mesela, bir elektrik üretim şirketine, elektrik üreten bir şirkete, dünya piyasasının çok üzerinde şartlarla bir elektrik üretim imtiyaz sözleşmesini veriyor ve hakem olarak da, yine kendisine yakın olan birisini tayin ediyor. Artık, bu adam, bu müteahhit, ömür boyu devleti sömürüyor.

Bunun bir misalini vereyim ben size: Marmara Bölgesinde, üç tane, gazla çalışacak elektrik ihalesi verilmiş. Dünya piyasalarında 1 kilovat kurulu elektrik gücünün maliyeti 500 dolar, bizimkiler 1 000 dolara vermişler. 480 kilovat, doğalgazla üretilen... Üç tane mukavele yapılmış, normal olarak Türkiye'de elektriğin kilovat/saati 4 sentken, bunlar 10,5 sente mukavele yapmışlar ve 480 milyon dolara verilen bu ihaleyi, anahtar teslimi, hiçbir kazma vurmadan, 240 milyon dolara başka birisine vermişler; yani, oturduğu yerde 240 milyon dolar... Bunlar var. Bu hükümetin bakanları varsa -eğer, daha konuşmuyorlarsa, bizde, çocukların konuşması için hedik pişirir verirler, isterseniz, biraz hedik de pişirip verelim konuşmaları için- çıksınlar, bunun aksini iddia etsinler.

Dolayısıyla, böyle, bu memleketin geleceğini karanlıklara sürükleyen mukaveleler yapılmış. Hatta, denilmiş ki, doğalgaz gelmese dahi, sana, senede 480 kilovat/saat elektrik üretmişsin gibi para vereceğiz. Şimdi, daha, Mavi Akım konusunda, Rusya tarafında bir şey yok, İtalyanların o SAIPEM Gemisi ortada yok. Türkiye'de, aşağı yukarı 1,5 katrilyon liralık paralar verilmiş, gaz dağıtım boruları döşenmiş, müteahhitler büyük kazançlar elde etmiş ve ondan sonra da, yarın bu gaz gelmeyecek ve bu insanlar, kilovatına 10,5 sent de devletimizden para alacaklar.

Yani, Türkiye'nin geleceği bu kadar karanlıklara götürülmüşken, ondan sonra tahkim... Tahkimi de ne yapacaklar? Bunun bir kıstasını koyalım. Mesela, yüksek teknolojiyi gerektiren bir yatırımda tahkimi kabul edebiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Genç, mikrofonunuzu açıyorum; lütfen, tamamlar mısınız efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) - Tahkimi de yaparken, tip mukaveleler belirlememiz lazım belirli şeylere göre. Mesela, Danıştayın -1. Dairesinde- bu imtiyaz sözleşmelerini inceleyen bir dairesi var, Sayıştayda bu konularda ihtisas sahibi kişiler var, Mimarlar Odasında ihtisas sahibi kişiler var, mühendisler odasında... Yani, bu tahkime tabi olan sözleşmelerin de böyle bir grup tarafından hazırlanması gerekir. Aksi takdirde, yani, bu kadar çok suiistimalin yapıldığı ülkemizde, bir müsteşar, bir bakan, tutar kendi yandaşı ile özel bir sözleşme yapar, işte, ne bileyim, yani, böyle, kamu hizmeti niteliği olan, çok getirisi olan, geliri olan şeylerde, devletin geleceğini karanlığa götürecek sözleşmeler imzalayabilir. Ondan sonra, zaten, Türkiye'yi uluslararası düzeyde, tahkimde de öyle koruyan kişiler de yok. Bunun çok önemli misalleri var; ama, tabiî, beş dakikalık zamanda bunları şey etmek mümkün değil. Hiç olmazsa tahkimi, çok iyi şartlarla bunu düzenlersek, iyi olur diyorum; ama, siz, tabiî, iktidar partisiniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - ...buradan her istediğinizi çıkartabilirsiniz.

Saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Madde üzerinde üç adet...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Sayın konuşmacı, sözlerinin arasında Enerji Bakanlığınca yapılan işlerle ilgili bazı hususları dile getirdi. Tabiî, söylediklerinin hepsi yalan, yanlış ve uydurma; enerjiyle ilgili söyledikleri... Açık ve net ve dava da açabilirim. Söylediklerinin hepsi yalandır, yanlıştır, uydurmadır. Söyledikleri içerisinde, 1995 yılında Marmara Bölgesinde ihaleye çıkarılan üç santral söz konusudur. Bu üç santralın sözleşmeleri de, DYP döneminde, kendi bakanları tarafından imzalanmıştır.

Arz ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, beni yerinden itham etti, "Yalan söylüyor" dedi.

BAŞKAN - Efendim, neyse... Siz konuştunuz; Sayın Bakan da bir açıklama getirdi.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yalan söylüyor dedi. Yani, Sayın Başkan, biz konuşamayacak mıyız?

BAŞKAN - Konuşursunuz efendim, sıranız geldiği zaman siz de konuşursunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) - GAMA Şirketine devrettiğinizde 480 kilovata alıp da, onları birisine vermedi mi?

BAŞKAN - Sayın Genç...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale)- Hepsi uydurma.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Böyle bir şey olur mu?!

BAŞKAN - Sayın Genç, böyle bir usulümüz yok efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bize sataşmadı mı?

BAŞKAN - Siz çıktınız, bir konuşma yaptınız, Sayın Bakan da bir açıklama getirdi yerinden. Buyurun... Lütfen... Rica ediyorum...

KAMER GENÇ (Tunceli) -  Kendi gerçekdışı bilgi veriyor. Efendim, sözleşmeleri getirelim buraya.

BAŞKAN - Efendim, sonra söz hakkınız doğarsa, tekrar konuşursunuz. Rica ediyorum... Genel Kurulun nezahetini bozmayın. Lütfen...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, ama, eğer bizi yalanla itham ediyorlarsa, sözleşmeleri getirelim.

BAŞKAN- Efendim, buyurun... Buyurun...

Madde üzerinde verilmiş 3 adet önerge vardır; önergeleri, geliş sıralarına göre okutacağım...

SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur)- Geri çekiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN- Çekiyorsunuz...

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

KAMER GENÇ (Tunceli)- Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN- Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum...

KAMER GENÇ (Tunceli)- Bu Meclisi böyle yönetemezsiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Efendim?..

KAMER GENÇ (Tunceli)- Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz...

BAŞKAN- Fark edemedim Sayın Genç. Bir dahaki maddede...

KAMER GENÇ (Tunceli)- Yani, o yukarıdaki herhalde görüyor; kimin artniyetli çalıştığını görüyor.

BAŞKAN- 3 üncü maddeyi okutuyorum:

Tahkimde görevli ve yetkili mahkeme, müdahalenin sınırı

MADDE 3. - Bu Kanunda mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde, davalının yerle-şim yeri veya olağan oturma yeri ya da işyerinin bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesi; davalı-nın Türkiye'de yerleşim yeri, olağan oturma yeri veya işyeri yoksa İstanbul Asliye Hukuk Mahke-mesi görevli ve yetkilidir.

Milletlerarası tahkimden kaynaklanan sorunlar için mahkemeler, sadece bu Kanun hükümle-rine göre müdahalede bulunabilirler.

BAŞKAN- Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman)- Değerli Başkan, değerli arkadaşlarım; 1 inci madde üzerindeki konuşmam sırasında, bu yasa tasarısının, gelmiş olan yasa tasarıları içerisinde en masum yasa tasarısı olduğunu söyledim; ancak, iki konuya dikkatinizi celp etmek isterim. Tabiî olarak, bu son zamanlarda geliştirmiş olduğunuz taktikler itibariyle önerge verme imkânımız ortadan kalktığı için, bu önergelerinizden birini çeker, ümit ederim ki, bu düzeltmeleri yaparsınız.

Anayasada yapmış olduğumuz değişikliğin temel unsurlarından birisi, yabancılık unsuru idi ve anlaşmamızın temel unsuru da bu olmuştu. Dolayısıyla, özellikle, teknoloji ve gerekli olan sermayenin Türkiye'ye getirilebilmesi için, tüm beş parti birlikte, Anayasadaki bu değişiklikte mutabakata vardılar. Ancak, tasarının 2 nci maddesine dikkat edecek olursanız, yabancı sermaye konusunda çok açık kapılar bırakıldığını görürsünüz. Yani, bir şirket düşünün ki, bir ortağı yabancı olsun ve bu ortağının da payı yüzde 1 olsun; bu, uluslararası tahkimden istifade etme hakkına sahip olacaktır veya 1 milyon dolarlık bir sermayesi olan bir şirketin 50 000 dolarla -çünkü, Yabancı Sermaye Yasasına göre getirilecek asgarî miktar odur- getirilmiş olsun; bu, uluslararası tahkimden istifade edecektir. Dolayısıyla, yasaya, mutlak surette, Türkiye'nin gerektirdiği nispetlerde sermayenin üst noktada tutulma şartının getirilmesi şarttır. Artı, yeni teknoloji getirmenin de şart olması, bence, yasada belirtilmesi gerekir; ama, ikinci unsur, bence çok daha önemli. Bu unsur, insan unsuru. Çünkü, muhatap, genelde, burada, devletimiz olacaktır; yani, devlet memuru, yabancı bir şirketle karşı karşıya gelecektir. Dolayısıyla, burada insan unsuru, memur dediğimiz unsur çok önemlidir. Türkiye'deki idarî sistemin çökmüş olduğunu, devletin çeşitli kademeleri ve düzenlenmiş olan çeşitli raporlar belirlemektedir. Mutlak surette, devlette memur anlayışının  diğer ülkelerde olduğu gibi kısıtlanması lazım; çünkü, devlet memuru dediğiniz zaman, devletin sıfatını, devletin imkânlarını kullanan insan anlamına geliyor ve bundan dolayı da, yargıya karşı birçok zırhla donanmış oluyor. Dolayısıyla, devlete hizmet edenin hangi hizmetlerde bulunduğu ki, bunlar sözleşmelerle yapılabilir; ama, 20 000, belki 10 000 kişilik devlet memuru dediğimiz bir bürokrasi sınıfının ise, ayrı malî ve diğer özerkliklerine sahip olması lazım. Dolayısıyla, öncelikle, bir idarî reformun ortaya getirilmesi şart. Bu şart olmadığı takdirde, son zamanlarda yaşamış olduğumuz skandallar devam edecektir; çünkü, milyar dolarların ihtilafının hallini, Personel Yasasına göre, 500-600 milyon lirayla geçimini sağlamak zorunda olan insanların kararına ve insafına bırakacaksınız. Bu mümkün değildir. Dolayısıyla, devletin de, yetenekli, kendinden emin ve donanımı olan insanlarının -tabiî ki, malî imkânları da sağlanarak, yetkileri de sağlanarak- bu statü içerisinde değerlendirilmesi lazım. Bunlar olmadığı takdirde, kanunları ne kadar mükemmel yaparsak yapalım, belli bir süre sonunda -eğer 4422'yi ileride kaldırma imkânınız olursa; ama- Türk Ceza Yasasının birçok maddesini bununla ilgili memurlara uygulamak zorunda kalırız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Fırat.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Teoman Özalp konuşacaktır. (DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Özalp.

DYP GRUBU ADINA TEOMAN ÖZALP (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, 13 Ağustos 1999 tarihli ve 4446 sayılı Kanunla Anayasanın 125 inci maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle "Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir. Milletlerarası tahkime ancak yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebilir" hükümleri getirilmiştir.

Bugün, küreselleşen ve uluslararası iş bölüşümlerinin oluştuğu dünyada kendi başımıza yaşamamız mümkün değildir. Dolayısıyla, dünya devletleriyle gerek ekonomik gerekse ikili ilişkilerde bulunmak kaçınılmazdır. Mevcut dünya düzeninde, ülkelerden kopuk ve kapalı olarak yaşamak mümkün değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öyle bir dünya oluşmuştur ki, uluslararası düzeyde gelişen teknoloji, bilgi, hukuk düzeyindeki gelişmeler ve kültürel gelişmeler, ülkelerarası paylaşıma açılmıştır. Ülke olarak Türkiye'nin, bu fırsatlardan ve küreselleşen dünyada oluşan kaynaklardan, teknolojiden ve gelişen hukuk düzeyinden faydalanması gerekir.

Günümüzde, belki de ekonomik anlamda sınırlar kalkacaktır. Ülkelerin dışa dönük egemenlikleri gittikçe zayıflayacaktır. Bugün ülkemizin yaptığı birtakım uluslararası anlaşmada, ülkelerarası karşılıklı feragat söz konusudur.

Tahkim Yasasıyla da, millî yargı sisteminin, yargı haklarını, yargı erkini veya egemenliğini uluslararası tahkim kurullarına devretmesi, dışa dönük kazanımlar elde etmemize neden olacaktır; ancak, icranın ülkemize kazandıracağı güç, burada önem arz edecektir.

Bizim ülkemiz gibi emek/yoğun sermayeyle üretim yapan ülkelerin tek sıkıntısı sermayedir. Yeterli üretim ve istihdamın sağlanabilmesi için yabancı sermayenin -mutlaka- ülkemize gelmesi şarttır. Mevcut, getirilen bu kanun tasarısıyla, yabancı yatırımcıların hukukî sıkıntılarını gidermek mümkün olabilecektir.

Bu kanun, ülkemiz yatırımcılarının, uluslararası alanlarda yatırım yapmalarını kolaylaştıracak ve bu firmaların hukukî sorunlarının çözülmesinde rahatlık sağlayacaktır; ancak, değerli arkadaşlarım, mevcut hükümetin millet karşısında güvenilirliği kalmamıştır. Ekonomik güvenin ve siyasî güvenin olmadığı ülkemizde, yabancı sermayeyi de Türkiyemize çekmek mümkün değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, yabancı yatırımcı, ülkemizde siyasî güven varsa gelir; ancak, birtakım hukukî düzenlemeleri de yapmak gerekmektedir.

Bu yasanın 1990'lı yıllarda çıkarılması gerekiyordu; fakat, bizim bugün verdiğimiz siyasî desteği, maalesef, o yıllarda bulamamıştık. İktidar olduğumuz 1990'lı yıllarda, özelleştirmenin yapılması ve yabancı  sermayenin ülkemize gelmesi için hazırladığımız yasalara, bugünkü iktidara mensup bazı partililer karşı çıkmışlardı. Hangi siyasî düşünceye sahip olursak olalım, ülkemize yabancı sermayenin, mutlaka, çekilmesi gerekir.

Uluslararası alanda sözleşmeler yapan taraflar, birbirlerinin millî mahkemelerine gitmeyi kendileri bakımından riskli bulmaktadırlar. Diğer tarafın kendi mahkemesinde avantaj elde edebileceği endişesinin taşınması ve yine, millî mahkemelerin bürokratik işlemleri ve uzmanlıktan uzak yapılanmalarının davanın uzamasına neden olacağının düşünülmesi, tahkimin, seçimlik bir yargı yoluyla tercih edilmesinin sebeplerini oluşturmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TEOMAN ÖZALP (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Özalp, süreniz tamamlandı. Mikrofonu açıyorum, lütfen tamamlar mısınız.

TEOMAN ÖZALP (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Yargı yolu olarak tahkimin tercih edilmesinin diğer bir nedeniyse, mahkeme kararlarının uluslararası alandaki etkinliğinin sınırlı bulunmasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası sermayenin ülkemize gelebilmesi için öngörülen uluslararası hukuk normlarının ülkemize fayda getireceğine inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri okutacağım...

SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) - Önergeleri geri çekiyorum efendim.

BAŞKAN - Önergeleri geri çekiyorsunuz.

Maddenin oylamasına geçeceğim; ancak, karar yetersayısının aranılmasına ilişkin bir talep var.

Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Tahkim Anlaşması

Tanımı ve şekli

MADDE 4. - Tahkim anlaşması, tarafların, sözleşmeden kaynaklansın veya kaynaklanmasın aralarında mevcut bir hukukî ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tümünün veya bazılarının tahkim yoluyla çözülmesi konusunda yaptıkları anlaşmadır. Tahkim anlaşması, asıl sözleşmeye konan tahkim şartı veya ayrı bir sözleşme ile yapılabilir.

Tahkim anlaşması yazılı şekilde yapılır. Yazılı şekil şartının yerine getirilmiş sayılması için, tahkim anlaşmasının taraflarca imzalanmış yazılı bir belgeye veya taraflar arasında teati edilen mektup, telgraf, teleks, faks gibi bir iletişim aracına veya elektronik ortama geçirilmiş olması ya da dava dilekçesinde yazılı bir tahkim anlaşmasının varlığının iddia edilmesine davalının verdiği cevap dilekçesinde itiraz edilmemiş olması gerekir. Asıl sözleşmenin bir parçası haline getirilmek amacıyla tahkim şartı içeren bir belgeye yollama yapılması halinde de geçerli bir tahkim anlaşması yapılmış sayılır.

Tahkim anlaşması, tarafların tahkim anlaşmasına uygulanmak üzere seçtiği hukuka veya böyle bir hukuk seçimi yoksa Türk hukukuna uygun olduğu takdirde geçerlidir.

Tahkim anlaşmasına karşı, asıl sözleşmenin geçerli olmadığı veya tahkim anlaşmasının henüz doğmamış olan bir uyuşmazlığa ilişkin olduğu itirazında bulunulamaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin.

Buyurun Sayın Şahin.

FP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Sayın Başkanım teşekkür ederim.

Değerli Başkanımı ve Muhterem Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Efendim, görüşmekte olduğumuz Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek için huzurunuzdayım.

Tasarının 4 üncü maddesi, tahkim anlaşmasının tanımını ve şeklini düzenlemektedir. Tasarının geneli üzerinde ve ilk üç maddesi üzerinde yapılan konuşmalarda da ifade edildiği gibi, tahkim veya hakemlik müessesesi, kanunun men etmediği konularda taraflar arasında doğmuş veya doğacak anlaşmazlıkların bir sözleşme veya kanun hükmü uyarınca, devlet yargısına başvurulmadan, taraflarca veya kanunla doğrudan doğruya seçilmiş olan şahıs ve mercilerde çözümlenmesidir.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, günümüz hukuk devletlerinde, yargı yetkisi, devletin egemenlik hakları arasındadır; devlet, kural olarak, yargı tekeline sahiptir; ancak, tahkim veya hakemlik müessesesi, yargı yetkisinin devlete ait olduğu kuralına bir istisna getirmektedir. Bu uygulama, dünyada da, bizde de yeni değil. Hatırlayacaksınız, bundan iki yıl kadar önce, 1999 yılının ağustos ayında -hükümet partilerine mensup milletvekili arkadaşlarımızca biraz önce de ifade edildi burada- Anayasanın üç maddesinde değişiklik öngören bir kanun teklifi görüşülmüştü. Bu kanun teklifleri arasında, Anayasamızın 125 inci maddesi de vardı. 125 inci maddesine, bu kanun teklifiyle -ki, daha sonra kanunlaştı, Anayasa değişti- "Yargı yolu" başlığını taşıyan bu maddeye, millî veya milletlerarası tahkime gitme imkânı tanındı; ama, şunu hepimiz biliyoruz ki, hukukumuzda, gerek millî ve gerekse uluslararası tahkim müessesesi yeni değil. Yani, iki yıldır, Türkiye'de, uluslararası tahkim, hukukumuza girmiş ve uygulanıyor değil. 1927 yılından beri Türkiye, millî tahkimi uyguluyor; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzun 20 maddesi, millî tahkimi düzenlemiş olan sekizinci bapdır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzda 20 madde, bu konuyu düzenlemektedir. Demek ki, 1927 yılından beri, Türkiye'de, millî tahkim uygulanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, yine, Türkiye, 1958 yılından beri de, uluslararası tahkimi tanımış bir ülkedir; çünkü, Türkiye, 1958 yılında New York'ta imzalanan, Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki Sözleşmeye taraf olmuştur. Taa, 1958 yılı... Bununla da kalmamış Türkiye, daha sonra, farklı anlaşmalar da imzalamış; özellikle, 1961 yılında, uluslararası ticarî hakemlik konusunda, Avrupa Sözleşmesini akdetmiştir ve yine, Türkiye, 1965 yılında, yatırım anlaşmalarının çözümü konusunda Washington Sözleşmesini imzalamıştır ve hatta, Türkiye, 1982 yılında, yani bundan 19 yıl önce, 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu da bu alanda uygulanması için çıkarmıştır ve Türkiye, şu anda, elliye yakın ülkeyle yatırımların karşılıklı korunması ve teşviki amacıyla anlaşmalar imzalamış olan bir ülkedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkanım, 1 dakika lütfederseniz konuşmamı toparlayacağım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Şahin.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Çok teşekkür ederim.

Saygıdeğer arkadaşlarım, 1958 yılında uluslararası tahkim müessesesini kabul etmiş olan bir ülkede, daha sonra birçok anlaşmaları imzalamış olan bir ülkede, bu konuda özel yasa da çıkarmış olan bir ülkede, bunlara rağmen, niye Anayasayı değiştirdik, Anayasaya tahkim şartını getirdik, uluslararası tahkim koşulunu getirdik, niye bugün bu tasarıyı görüşüyoruz ve hatta, bundan birbuçuk yıl kadar önce de, hatırlayacaksınız, 4501 sayılı, bu tahkimle ilgili uygulama yasasını da çıkarmıştık? Değerli arkadaşlarım, neden bunları çıkardık, hükümet neyi amaçladı, bu amaç şu anda hedefine ulaştı mı, bundan sonra ulaşır mı, ulaşma imkânı var mı? Bu sorunların çok önemli olduğunu düşünüyorum ve 10 uncu madde üzerinde grup adına konuşurken, bu sorulara cevap vererek bazı tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkanım, son cümlemi söylememe izin verir misiniz?

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bu sorulara 10 uncu maddede cevap vererek, bu tasarıyla ilgili, bana göre, önemli saydığım hususları sizlerle paylaşmak istiyorum.

4 üncü maddeye, bu haliyle, anamuhalefet partisi olarak destek vereceğimizi belirtir, saygılar sunarım. (FP, DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şahin.

Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Gözlükaya, bir dakikanızı rica ediyorum.

V. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. – Genel Kurulu ziyaret eden Avusturya Başbakanı Wolfgang Schessel ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, şu anda, Avusturya Başbakanı Wolfgang Schessel Meclisimizi onurlandırmıştır. Hepiniz adına, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, kendilerine hoş geldiniz diyoruz. (Alkışlar)

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8. - Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Raporları (1/874) (S. Sayısı : 712) (Devam)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gözlükaya.

DYP GRUBU ADINA MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarının 4 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa, bir nevî bir usul yasası: Yani, tahkim, bildiğiniz üzere, devlet yargısı dediğimiz mahkemelerde ihtilafların çözümü yerine, tarafların anlaşması suretiyle hallettikleri, halletmek için başvurdukları hukukî bir kurum. Burada, bu yasa, çıkması lazım gelen bir yasaydı. Nitekim, doğan ihtilafların şekilleriyle ilgili ve halleriyle ilgili olarak, bu yasanın, bir an önce çıkması gerekirdi. Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bu yasaya olumlu baktığımızı, tümüne olumlu baktığımızı ifade ediyorum. Ayrıca, 4 üncü madde, gerçekten güzel düzenlenmiş bir maddedir. Burada, tahkim anlaşması nedir, tahkim anlaşmasının yapılış şekli nedir, bunlar üzerinde durulmakta. Bildiğiniz üzere, tahkim anlaşması, tarafların sözleşmeden kaynaklansın veya kaynaklanmasın, aralarında mevcut bir hukukî ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tümünün veya bazılarının tahkim yoluyla çözülmesi konusunda yaptıkları bir anlaşma olmaktadır. İkinci fıkrasında ise, bu anlaşmanın yazılı olması esası getirilmiş; ayrıca, teknolojiye ve günümüzün şartlarına da uydurularak mektup, telgraf, teleks, faks gibi iletişim araçlarıyla elektronik ortama geçirilmiş olması veya dava dilekçesine verilecek cevapta belirtilen anlaşmanın varlığına itiraz edilmemiş olması hallerinde de yazılı şekil şartının yerine getirildiği açıklanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bu tahkim anlaşmasının bu maddeyle ilgili bölümünde, 4 üncü maddede gerçekten önemli bir fıkra var, bu fıkra da şu aynen okuyorum: "Tahkim anlaşması, tarafların tahkim anlaşmasına uygulanmak üzere seçtiği hukuka veya böyle bir seçimi yoksa, Türk hukukuna uygun olduğu takdirde geçerlidir" şeklinde ifade edilmiştir. Bu, milletlerarası; yani devletimiz, tüzelkişilerin, yabancılarla... Tabiî, bu yasa, yabancılık unsuru taşıyan ihtilaflarda uygulanabilecek bir yasadır; asıl, Türk hukukuna dönülecektir; yani, taraflar belli bir hukuk sistemi seçmişlerse onun uygulanacağı, eğer seçmediler ise yargılamada Türk hukuku esaslarının uygulanacağı ifade. Bu sebeple, bu yasaya olumlu baktığımızı, bu maddeye olumlu baktığımızı ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gözlükaya.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeler geri çekilmiştir.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Maddenin oylamasına geçmeden önce bir yoklama talebi vardır.

Önce talepte bulunan sayın milletvekillerimizin salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim, sonra yoklama işlemini yapacağım efendim.

Sayın Ercan?.. Burada.

Sayın Bedük?.. Burada.

Sayın Esen?.. Burada.

Sayın Baran?.. Burada.

Sayın Akçalı?.. Burada.

Sayın Yılmazyıldız?.. Burada.

Sayın Kabataş?.. Burada.

Sayın Konukoğlu?.. Burada.

Sayın Sezgin?.. Burada.

Sayın İlgün?.. Burada.

Sayın Dönen?.. Burada.

Sayın  Genç?.. Burada.

Sayın Gölhan?.. Burada.

Sayın  Örs?.. Burada.

Sayın  Gözlükaya?.. Burada.

Sayın  Tezmen?.. Burada.

Sayın  Tuncer?.. Burada.

Sayın Gökdemir?.. Burada.

Sayın  Yılmaz?.. Burada.

Sayın  Baysarı?.. Burada.

Yoklama işlemini başlatıyorum ve 3 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur; birleşime 15 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati :16.37

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 16.57

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER : Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 122 nci Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Tasarının 4 üncü maddesinin oylaması sırasında istek üzerine yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, tekrar yoklama yapacağız.

Yoklama işlemini başlatıyor ve 3 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır; 712 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8. - Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Raporları (1/874) (S. Sayısı : 712) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerinde.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Mahkemede tahkim itirazı ve anlaşması

MADDE 5. - Tahkim anlaşmasının konusunu oluşturan bir uyuşmazlıkta dava mahkemede açılmışsa; karşı taraf, tahkim itirazında bulunabilir. Tahkim itirazının ileri sürülmesi ve tahkim anlaşmasının geçerliliğine ilişkin uyuşmazlıkların çözülmesi, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilk itirazlara ilişkin hükümlerine tâbidir. Tahkim itirazının kabulü halinde, mahkeme davayı usulden reddeder.

Yargılama sırasında tarafların tahkim yoluna başvurma konusunda anlaşmaları halinde, dava dosyası mahkemece ilgili hakem veya hakem kuruluna gönderilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken hepinize saygılar sunuyorum.

Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Tahkim, gelişmiş olan dünyamızda, elbette ki Türkiye'nin de kabul ettiği ve bütün uluslararası ilişkilerde önem atfedilen kurumlardan birisidir ve Türkiye'de, Anayasamızda bu değişikliği yaptık; şimdi, Anayasamızdaki bu değişikliğe atıfta bulunularak, bu tasarı, hükümetimizce, Meclisin gündemine getirilmiş bulunuyor.

Elbette ki, tahkime karşı çıkmak mümkün değil; ama, getirilen kanun tasarısına baktığımız zaman ve genel gerekçede de ifade edildiği gibi "Birleşmiş Milletler Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonu (UNCITRAL) tarafından hazırlanan kanun örneği ve karşılaştırmalı uluslararası tahkim hukukundaki çağdaş anlayış, gelişme ve ilkeler esas alınarak hazırlanan Kanun Tasarısı" diyoruz. 

Görüldüğü gibi, genel gerekçede "çok çağdaş, dünyadaki gelişmiş bir anlayış" diyoruz. Acaba, gerçekten öyle midir; yoksa, uluslararası sermayenin talepleri, teklifleri, düşünceleri ve çıkarları mı Birleşmiş Milletlerin Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonunda etkili olmuştur? İşte, bu noktada, Birleşmiş Milletler Uluslararası Ticaret Komisyonu Başkanı olan Bur Stieger "model kanuna, sanayileşmiş ülkelerin kendi menfaatlarını nazara alarak yapmış oldukları teklifler girmiştir. Dolayısıyla, kanun, aslında, gelişme halinde olan  ülkelerin değil, sanayileşmiş ülkelerin menfaatına hazırlanmış hükümleri ihtiva etmektedir." Şimdi, biz, tasarının genel gerekçesinde "çok çağdaş bir anlayış" diyoruz "uluslararası normlar" diyoruz; ama, o çağdaş anlayışın Komisyon Başkanı da diyor ki: "Bu, Birleşmiş Milletler Ticaret Hukuku Komisyonunun hazırlamış olduğu uluslararası tahkimle ilgili normlar, aslında, uluslararası sermayenin çıkarları hedef alınarak, onların talepleri dikkate alınarak hazırlanmıştır.

İşte, getirilen bu tasarı, böylesine bir maluliyeti içerisinde taşımaktadır. Türkiye'nin millî menfaatlarıyla bağdaşmayacak hükümler ihtiva etmektedir; çünkü, Türkiye'de olduğu gibi,  uluslararası arenada da güçlü olan tekliflerini kabul ettirmektedir. Birleşmiş Milletlerde de, yine, güçlü olanlar tekliflerini kabul ettirmektedirler. Zaten, tahkim konusunda Anayasamızda değişikliğin yapılmasının da, bu tasarının gelmesinin temel sebeplerinden birisi de, Türkiye'ye yabancı sermayenin gelmesi, ileri teknolojinin gelmesidir.

Dolayısıyla, bunların temin edilmesi açısından, hükümetimiz de sıkışmış durumdadır; âdeta, iflas etmiş bir tacir mantığıyla hareket etmektedir. Para nereden gelirse gelsin, hangi şartlarla gelirse gelsin, neye mal olursa olsun, muhakkak surette bu para gelsin denilmektedir. Dolayısıyla, bu tahkim tasarısı getirilirken de, Birleşmiş Milletlerin kabul etmiş olduğu ilkeler denilerek, aslında, Meclisimize getirilen, çokuluslu şirketlerin birtakım tekliflerinin yasalaştırılmasıdır; kabul edelim etmeyelim, böyledir. Parayı veren, düdüğü çalıyor maalesef; güçlü olanlar da tekliflerini kabul ettiriyorlar, bütün dünyada böyledir. İşte, birtakım talepler var; bu kanunlar çıksın diyoruz ve çıksın denildiği için de, Meclisimiz gece gündüz çalışıyor, çırpınıyor, bunları çıkarıyor. Parmak kaldıran arkadaşlarımız da, arzu etseler de etmeseler de, geleceğin pembe hayalleriyle, bunları kabul etmek durumunda kalıyorlar; ama, buradaki, parti meselesi değil, Türkiye'nin geleceği meselesidir.Türkiye'nin geleceğine, Türkiye'nin menfaatları açısından bakmak mecburiyetindeyiz.

İşte, üzerinde konuşuyor olduğumuz 5 inci madde de, tahkime yapılabilecek itirazlar ve bu itirazlar mahkemede görülürken bir anlaşma olursa, hangi yolun takip edileceği konusuyla ilgili hükümler ihtiva etmektedir. Hangi hükümleri koyarsanız koyun, hangi kanunu çıkarırsanız çıkarın, eğer onların teklifleri ve taleplerini yasalaştırma noktasında ayak sürünecek olursa da, gelişen, globalleşen dünya dediğimiz dünya, kendi şartlarını da kabul ettirmektedir.

Onun için, globalleşen dünyanın dayatmaları karşısında durabilmek için, demokratikleşmemizi sağlamak, verimli çalışmayı, ekonomiyi verimli halde düzenlemeyi gerçekleştirmemiz ve milleti de arkamıza alarak, katılımcılığı sağlayacak bir yapılanmayı sağlamamız gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, tamamlayın lütfen.

YAKUP BUDAK (Devamla) - Sadece ekonomik anlamda yapılacak bir yapısal değişimin, demokratik anlamda toplumun bu kararlara katılımını sağlama noktası da gerçekleştirilmedikçe, hayatiyetini sürdürmesi ve kendisinden beklenilenleri yerine getirmesi mümkün değildir. Onun için, ekonomik kararların, muhakkak surette, sosyal kararlarla da takviye edilmesi, toplumun desteğini alacak şekilde düzenlenmesi gerekir diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Budak.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

13 Ağustos 1999 tarihinde 4446 sayılı Kanunla Anayasanın 1 inci maddesinde değişiklik yapılmış ve tahkime gidilebileceği konusunda bir yetki Anayasaya konulmuştur. İşte, bu değişikliğin gereği olan Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının çıkarılması lazımdı; bir uyum yasasıdır. Dolayısıyla, biz de, Doğru Yol Partisi olarak bunu desteklemekteyiz.

5 inci maddede, tahkim anlaşmasının konusunu oluşturan bir uyuşmazlıkta, eğer, bir mahkemeye dava açılmışsa, taraflardan birinin tahkim konusunda itirazı bulunursa, bu durumda hangi yolun deneneceği, uzlaşma durumunda tahkime nasıl gidileceği konusunda açıklık getirilmiştir. Bu yasada tahkimin şekli, tahkim yapacak hakemlerin hakları, ücretleri gibi konular yer almaktadır; dolayısıyla, çıkarılmasında fayda vardır.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizin ihtiyaç duyduğu bu tür yasaların çıkarılması bizleri de memnun etmektedir. Gönül arzu etmektedir ki, bu kürsüden, hep, ülkemizin yararına olduğuna inandığımız, yabancı sermayenin ülkeye gelerek yatırım yapmasına imkân verecek, işsizliği azaltacak, çok sayıda vatandaşımızın iş bulacağı yasaları çıkaralım; ancak, gelin görün ki, böyle olmuyor.

Bakınız, dün, Devlet İstatistik Enstitüsünün yaptığı açıklamada, hükümetin uyguladığı politikalarla, reel sektörde kapasite kullanım oranı yüzde 77,1'den yüzde 70,3'e gerilemiş; yani, yüzde 10 azalmış. 200 000 kişi, bu yılbaşından itibaren işini kaybetmiş ve bakıyoruz, yine, TÜSİAD Başkanı açıklamalarında "Türkiye'de, büyük sanayi Türkiye'yi boşaltıyor, Bulgaristan'a, İsrail'e gidiyor" diyor; küçükler tasfiye oluyor.

Yine, bu hükümetin getirdiği Şeker Kanunu, Tütün Kanunu gibi yasalarla da bu pancar ekiminden, tütün ekiminden geçimini sağlayan milyonlarca çiftçimizi de tasfiye ediyoruz. Hoş, bunları yapanlar, çok memnuniyetle yapmıyorlar; mecburiyetten, karnını doyurmak için yapıyorlar. Kim istemez, bir sanayide, bir fabrikada daha yüksek ücret alarak, daha iyi kazanarak yaşamayı. Ancak, gelin görün ki, bu hükümetin uyguladığı politikalarda "tütün de ekemezsiniz, pancar ekmemelisiniz" dediğiniz anda, sanayi de Bulgaristan'a, İsrail'e, yurtdışına kaçtığına göre, o zaman sorarım size; bu insanları nereye göndereceksiniz? Bunları da, ardından Bulgaristan'a, İsrail'e mi göndereceksiniz? O zaman, bu hükümetin, çıkardığı yasalarda, eğer bir sektörü tasfiye etmek istiyorsa, bunun sosyal boyutunu da düşünüp, oradaki çalışanların nerede istihdam edileceğini de düşünmesi lazım. Köydeki insanları, siz, şehre göçe zorlarsanız, tamam, pekâlâ; ama, şehirde konut bulmaları lazım. Şimdi, Emlak Bankasını kapatıyorsunuz. Konut sorunu Türkiye'de çözüldü mü, herkesin konutu var mı? Zaten büyük geçim sıkıntısı içinde olan bu insanlar... Toplu Konut İdaresi Fonunu kurmuşsunuz, bunu iptal ediyorsunuz, yeni fon kurma yetkiniz kalmıyor. Peki, sorarım size; bu insanlar çadırda mı yaşayacak; naylon barakalarda mı yaşayacak; açık havada mı yaşayacak; yoksa mağarada mı yaşayacak? Onun için, henüz işlevi tamamlanmamış, yasa çıktığı halde, hâlâ, faks gelmeye devam ediyor "Emlak Bankasını kapatmayınız" diye. Bugün, burada konuşan pek çok hatip, bunun faydalarından bahsettiler. İşte, diyorum ki, gelin, milletin faydasına olan yasaları çıkaralım. Henüz sorunların çözülmediği alanlardaki gerekli kurumları, sırf "IMF'ye yazılan yazılar doğru değildir" diye şu kürsülerden söyleyen iktidara mensup grup sözcüsü arkadaşlarımızın bu beyanları doğruysa, o zaman, niye tasfiye ediyorsunuz? Ya bu söylediğiniz sözü geri alın ya da inanarak söylüyorsanız, o zaman, bunun gereğini yapın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, buyurun efendim.

ALİ GEBEŞ (Konya) - Maddeye gelmeden konuşma bitti.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Maddeyi konuştum arkadaşım... Maddeyi konuştum, bu maddeye desteğimizi de söyledim. Bizim söylediğimiz, milletin yararına olan, Türkiye'de istihdam sağlayacak, yatırımı çekecek bu tür yasaları çıkaralım; ama, Türkiye'de istihdamı yok eden, Türkiye'de konut yapımını daha zorlaştıran, kurumları tasfiye eden yasaları da çıkarmayalım. Tütün ekicisini, pancar ekicisini açlığa mahkûm etmeyelim.

Gelin, örneğin, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Yasa Tasarısını öncelikle alalım, çıkaralım.

ALİ GEBEŞ (Konya) - Önce, memurlarla ilgili tasarı var...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Memur sendikalarıyla ilgili yasayı çıkaralım; ama, hâlâ çıkmıyor. Dolayısıyla, bu konuda bizim Genel Başkanımız Prof. Dr. Sayın Tansu Çiller'in verdiği yasa teklifi var; ama, gelin, görün, bir türlü buna sıra gelmiyor.

Dolayısıyla, ben, çıkacak bu yasanın hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmazyıldız.

Madde üzerindeki önergeler çekilmiştir.

ASLAN POLAT (Erzurum) - O kadar emek verip önerge hazırlamışlar; okunsun da görüşelim.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

İhtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz

MADDE 6. - Taraflardan birinin, tahkim yargılamasından önce veya tahkim yargılaması sırasında mahkemeden ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz istemesi ve mahkemenin böyle bir tedbire veya hacze karar vermesi, tahkim anlaşmasına aykırılık teşkil etmez.

Aksi kararlaştırılmadıkça, tahkim yargılaması sırasında hakem veya hakem kurulu, taraflardan birinin istemi üzerine, ihtiyatî tedbire veya ihtiyatî hacze karar verebilir. Hakem veya hakem kurulu, ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz kararı vermeyi, uygun bir güvence verilmesine bağlı kılabilir. Hakem veya hakem kurulu, cebrî icra organları tarafından icrası ya da diğer resmî makamlar tarafından yerine getirilmesi gereken ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz kararı veremeyeceği gibi, üçüncü kişileri bağlayan ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz kararı da veremez.

Taraflardan biri hakem veya hakem kurulunun verdiği ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz kararını yerine getirmezse; karşı taraf, ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî taciz kararı verilmesi istemiyle yetkili mahkemenin yardımını isteyebilir. Yetkili mahkeme gerekirse başka bir mahkemeyi istinabe edebilir.

Tarafların, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile İcra ve İflas Kanununa göre istemde bulunma hakları saklıdır.

Tahkim yargılaması öncesi veya tahkim yargılaması sırasında taraflardan, birinin istemi üzerine mahkemece verilen ihtiyatî tedbir ya da ihtiyatî haciz kararı, hakem veya hakem kurulu kararının icra edilebilir hale gelmesiyle ya da davanın hakem veya hakem kurulu tarafından reddedilmesi halinde kendiliğinden ortadan kalkar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Fahrettin Kukaracı; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Muhterem milletvekilleri, Anayasanın 125 inci maddesinde yaptığımız değişiklikle başlayan bir süreç, 21.1.2000 tarihinde kabul edilen 4501 sayılı Kamu Hizmetleri İle İlgili İmtiyaz Şartlaşma ve Sözleşmelerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Tahkim Yoluna Başvurulması Halinde Uyulması Gereken İlkelere Dair Kanunla devam etmiş, görüşmekte olduğumuz Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısıyla sonuçlanmaktadır.

Roma hukukunda jus civile yanında, Romalı hukukçuların meydana getirdiği içtihat hukuku, ihtiyaçların gerektirdiği yeni hukukî müesseselerin doğmasını mümkün kılmıştır. Tahkim müessesesi de bu müsait zemin içinde doğmuş ve himaye görmüştür.

İslam hukukunda tahkim müessesesine vücut veren hüküm "karı kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir ve kadının ailesinden bir hakem gönderin; bunlar düzeltmek isterlerse, Allah onların aralarını buldurur" ifadesiyle sabittir.

Burada kaza yetkisi ve hâkimlik sıfatı bulunmayan kimselerin, karı-koca arasındaki ihtilafı hakem olarak halletmelerine yetki ve izin verilmiştir.

Osmanlı Devletinde Fransa'dan iktibas edilen 1850 tarihli Kanunname-i Ticaretin 40 ilâ 52 nci maddeleri tahkime ait hükümleri ihtiva eder. Mecellenin 1790 ıncı maddesi "Tahkim, hasmeynin husumet ve davalarını fasıl için, rızaları ile âhar kimseyi hâkim ittihaz etmelerinden ibarettir" diyerek tarif etmektedir.

Milletlerarası ticarette uyumu ve yeknesaklığı sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler Ticaret Hukuku Komisyonu kurulmuştur. Bu Komisyon, milletlerarası ticarette yeni anlaşmaların gerçekleştirilmesini, kanunların çıkarılmasını, örf ve âdetle uygulamalara ilişkin düzenlemelerin yapılmasını teşvik etmiştir. 1976 yılında tahkim kurallarını oluşturmuş model kanun, 1985 yılında son şeklini almıştır. Bu model kanun, tabiiyetleri itibariyle tarafları ve avukatları birbirine yabancı olan ihtilaflarda belli bir yeknesaklık ve uyum meydana getirecektir. Sonuçta bu şekilde elde edilen hakem kararının tanınması ve tenfizi daha kolaylaşmış olacaktır.

Muhterem milletvekilleri, bu maddeyle taraflardan birinin tahkim yargılamasından önce veya yargılama esnasında, mahkemeden ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz isteyebilme imkânı getirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Rasih Yeğengil'in "Tahkim" adlı eserinde: "Tahkim müessesesinin yapısı, iyimser kanaatlere hak verdirecek şekilde kurulmuş olmasına rağmen, tatbikatta umulan neticeyi çoğu zaman vermemektedir. Hakemde görülen davaların senelerce sürdüğü, uygulanacak hükümlerin içtihat ayrılıklarına sebep olduğu müphem ve içinden çıkılmaz mahiyette bulunduğu, tatbikatta sık rastlanan hadiselerdendir. Davayı uzatmak isteyen taraf, geciktirici ve bekletici sebepler ihdas edebiliyor. Hakemlerin reddini gerektiren sebepler bulduğu iddiaları için, açılan davalar seneler alıyor. Hakem ücretlerinin yüksek, ölçüsüz oluşu, tahkim usulünü adalet vasıtası olmaktan çıkarıp, bir kazanç konusu haline getiriyor. Tahkim usulünde, tarafların, hakemlerini ehliyetli, dürüst ve bilgili kimseler arasından seçecekleri hakkındaki düşünce de yanlış çıkabiliyor. Bazı hakemlerin, vicdan ve nasafet düşüncesi altında, yetkilerini kontrolsüz olarak kötüye kullandıkları olağan hallerdendir" diyor.

Fransız Temyiz Mahkemesi, 10 Temmuz 1843'te tahkim şartını kanunda silen bir kararında, hâkimlerde teminat altına alınmış olan doğruluğun, tarafsızlığın, ehliyetin ve seziş inceliğinin hakemlerde bulunmadığını, kesin bir kaide olarak kabul etmiştir.

Bir asrı aşan bir zaman önce ileri sürülen bu şikâyetlere, bugün dahi şahit olunabilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kukaracı, lütfen tamamlar mısınız efendim.

FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) - Tamamlıyorum.

Çenberci'nin söylediği şu sözler, hakemlik müessesesinde önemli bir gerçeğe işaret etmektedir: "Öyle ki, bazen hakemi seçen tarafın, kişiyle pazarlığa giriştiği, kendi çıkarına karar vermesi şartıyla ona hakemlik teklif ettiği, bilinmeyen bir gerçek değildir. Yıllarca yüksek yargıda hizmet vermiş bir arkadaşın böyle bir teklif karşısında duyduğu dehşeti anlatırken titrediğini, hâlâ hatırlarım."

Bu olumsuzlukların ülkemizde yaşanmamasını ve kanunun hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Burdur Milletvekili Mustafa Örs; buyurun.

DYP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 712 sıra sayılı, Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının, ihtiyati tedbir veya ihtiyatî haczi düzenleyen 6 ncı maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Şahsım ve Grubum adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası alanda sözleşme yapan tarafların, birbirlerinin millî mahkemelerine gitmeyi kendileri bakımından riskli bulması; diğer tarafın, kendi millî mahkemesinde avantaj elde edebileceği endişesini taşıması ve yine, millî mahkemelerin bürokratik işlemleri ve uzmanlıktan uzak yapılanmalarının davaların uzamasına neden olacağını düşünmesi, tahkimin seçimlik bir yargı yolu olarak tercih edilmesinin sebeplerinden birini oluşturmaktadır.

Yargı yolu olarak tahkimin tercih edilmesinin diğer bir nedeni ise, mahkeme kararlarının uluslararası alandaki etkinliğinin sınırlı bulunmasıdır; çünkü, millî mahkemeler, yabancı devletin yargı egemenliğinin sonucu olarak, yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi konusunda genellikle çekingendirler. Buna karşılık, günümüzde, uluslararası ticaret camiasının özel mahkemeleri konumundaki hakem veya hakem kurulu kararları, Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkındaki New York Anlaşmasına göre, 150 dolayında ülkede icra edilebilmektedir. Tüm bu gerçekler, uluslararası ticarî ve ekonomik sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların çözüm yolu olarak tahkimi cazip kılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devlet, bugün gelinen noktada, elinde bulundurduğu birçok işletme nedeniyle, en büyük işveren konumundadır. Bundan kurtulabilmesi için de, rasyonel bir şekilde ve mümkün olduğunca hızlı bir şekilde, özelleştirmeleri yapmak durumundadır. Özelleştirme, gerçek anlamda ekonomide rasyonelleşme, doğru ve sağlıklı politikalar için bir araçtır ve basit de bir süreç değildir; demokratik ve hukuk kuralları içerisinde yapılması gereken çok önemli bir hadisedir. Doğru Yol Partisi olarak, özelleştirmeye büyük önem vermekteyiz. Hükümette bulunduğumuz dönemlerde çıkarmış olduğumuz 4046 sayılı Yasa ve Telekom özelleştirmesi için o yıllarda verdiğimiz uğraşlar, bunun bir göstergesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde ekonomik krizlerle boğuştuğumuz bu dönemde, yeni kaynaklara ulaşmanın yolu, rasyonel bir özelleştirmeden geçer. Kaynakları peşkeş çekmeden ve yabancı sermayeyi özendirecek özelleştirmeler yapmak bir zorunluluktur. Özelleştirmeye dış talebin sağlanabilmesi için, şu anda önümüze gelen milletlerarası tahkim benzeri yasaların, süratle Meclisimizden çıkarılması aciliyeti vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 6 ncı maddesinde, taraflardan birinin tahkim yargılamasından önce veya yargılama sırasında mahkemeden ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz istemesi ve mahkemenin böyle bir tedbire veya hacze karar vermesinin, tahkim anlaşmasına aykırılık teşkil etmeyeceği hükme bağlanmaktadır. Tahkim yargılaması sırasında, hakem veya hakem kurulu, taraflardan birinin istemi üzerine, ihtiyatî tedbire veya ihtiyatî hacze karar verebilir. Hakem veya hakem kurulu, ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz kararı vermeyi, uygun bir güvence verilmesine bağlı kılabilir.

Bu tasarı, ülkemizde faaliyette bulunan yabancı sermayeli şirketlerin, rahat bir şekilde faaliyette bulunabilmeleri, yerel mahkemelerde kendileri aleyhinde karar verilebilmesi endişesinin yok edilmesi ve yabancı sermayenin ülkemize gelişinin teşviki açısından da önemli bir tasarıdır. 6 ncı madde, bu davalar sırasında taraflardan herhangi birine uygulanabilecek haciz kararları ve bunların, akabinde uygulanması veya iptalinin düzenlenmesine açıklama getirmesi açısından son derece olumlu bir maddedir. Önemli olan, uygulamalarda bir sıkıntı olmaması ve yabancı sermayenin küstürülmemesi, yerli sanayici ve müteşebbisin küstürülmemesi ve mağdur edilmemesidir. Bizlerin, önemle üzerinde durduğumuz noktalardan biri de budur.

Değerli arkadaşlar, 1999 yılındaki Tahkim Kanunu görüşmelerinde, bazı çekincelerimizi söylemiştik. Burada, özellikle enerji sektöründe daha önceden yapılmış olan bazı imtiyaz sözleşmelerinde uygulanmasını sakıncalı bulmuş; fakat, yabancı sermayenin girişi açısından destek vermiştik ve yine hatırlarsanız, büyük bir oy desteğiyle, tasarı yasalaşmıştı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özelleştirme çalışmalarında talebi canlandırması ve halen faaliyetlerini devam ettiren yabancı sermayeli şirketlerin faaliyetlerini devam ettirip daha fazla sermaye girişi ve yatırım yapmalarının sağlanması açısından, bu ve bu tür yasaların bir an önce Meclisimizden çıkarılması, Doğru Yol Partisi olarak en büyük arzumuzdur ve her zaman destek vermeye de hazırız.

Bu duygularla, şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyor, tasarının hepimize hayırlar getirmesini niyaz ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (DYP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Örs.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır. 2 adet önerge geri çekilmiştir, tek önerge var; okutuyorum efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı yasa tasarısının 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Fethullah Erbaş Aslan Polat   Mehmet Elkatmış

                  Van                  Erzurum                  Nevşehir

Latif Öztek            Rıza Ulucak

               Elazığ                    Ankara

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İ. SÜHAN ÖZKAN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Polat. (FP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bizim bu maddedeki önergemiz birinci fıkranın metinden çıkarılmasına ilişkindi.

Şimdi, bugün, burada tahkim konusunda konuşanlar, daha ziyade hukukî yönlerine temas ettiler, ben ise, çokuluslu şirketler; yani, bu, tahkimden faydalanan çokuluslu şirketler, neden bir ülkeye gelirler veya niye gelmezler, bu konu üzerinde biraz durmak istiyorum ve Türkiye'nin buradaki yeri ne, bunu belirtmek istiyorum.

Türkiye, 1998 yılında ulaşmış olduğu 976 milyon dolar yabancı yatırım ile (net giriş ile) gelişmekte olan ülkelere giden yabancı yatırım akımlarından sadece binde 5'ini alabilmektedir. Bu pay Çin için yüzde 27,4, Brezilya için yüzde 17,3'tür. Bu paraların, yatırım girişlerinin gayri safî yurtiçi hâsılaya oranlarına baktığımız zaman 1997 yılında Türkiye için binde 3, Çin için yüzde 23,5, Brezilya için yüzde 15,9'dur.

UNCTAD tarafından yapılan uluslararasılaşma endeksi tahminlerine göre, 1996 yılında, Türkiye, yabancı yatırımları alan ülkeler arasında yüzde 5'le en sonda yer almaktadır.

ABD tarafından, 1994 yılında, 2000'li yıllar için geliştirilen yükselen on büyük pazar stratejisinde, Türkiye, Çin'den sonra ikinci sırada yer almaktaydı. Bu stratejiye göre, Türkiye, 1998 yılında 45 milyar dolar yatırım alan Çin'in gerisinde, 29 milyar dolar yardım alan Brezilya'nın önünde olması gerekirdi; ama, bizim aldığımız pay 976 milyon dolar ile 1 milyar doların bile gerisinde kalmıştır. Bunun en önemli sebepleri; siyasî istikrarsızlık, 1995 yılında, Anayasa Mahkemesinin yap-işlet-devretlerdeki tahkim kanunlarını iptal etmesi ve hâlâ bürokrasimizde ağırlık hissedilen 1930'lu yıllardan kalma Çin'in ve Rusya'nın bile terk ettiği aşırı ve çağın gerisinde kalan katı devletçilik anlayışıdır. Örneğin, elektrik enerjisi sektöründe her vesileyle özel sektör yatırımlarının önü kesilirken, 1990-1998 yılları arasındaki dönemde kamu tarafından sektöre yapılan yatırımlar yılda ortalama olarak 979,9 milyon dolar gibi son derece yetersiz kalmıştır. Yapılan hesaplara göre -DPT'nin hesapları bunlar- 2000 ile 2005 yılları arasında, yılda ortalama 5,5 milyar dolardan, toplam 34 milyar 160 milyon dolarlık elektrik enerjisi sektörüne yatırım yapma ihtiyacımız vardır ve bu yatırımı ihmal edemeyiz; aksi halde, tüm sanayimiz durur ve gerçek anlamda karanlığa gömülürüz.

Yalnız, ülkemizde ve dünyada, gerek küreselleşme gerekse Dünya Ticaret Örgütü karşıtı önemli bir lobi faaliyeti de vardır. Bu karşı görüşleri de burada belirtmek isteriz. Dünya Bankası eski Baş Ekonomisti Josep Stiglitz'in, The Observer Gazetesine verdiği mütalaada, özelleştirme ve serbestleştirme için "ancak, bu Dünya Ticaret Örgütünün kurullarına göre bir serbestleştirilmedir. Dün olduğu gibi bugün de, Amerika ve Avrupa kendi mallarını satmak için Asya, Latin Amerika ve Afrika'da ulusal piyasaların kapılarını tekmeyle yıkıyor; dün askerî ambargo uygulanırken, bugün, IMF aracılığıyla malî ambargo uygulanıyor" diyor.

Prof. Dr. Oğuz Oyan "Dünya Ticaret Örgütü Genel Müdürü 'biz küreselleşmenin anayasasını yazıyoruz' demişti. Bu MAI tartışmaları sırasında, bizim Anayasayı değiştirerek kendi anayasalarını yazıyorlar. Buna seyirci kalmamak gerekir diye düşünüyorum" diyor.

DPT kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve yeniden yapılandırılması özel ihtisas komisyonu raporu sayfa 32'de "çokuluslu şirketlerin ulusal devletlerin müdahalesinden korunması olarak, dünya çapında etkinlik göstermeyi amaçlayan ve küreselleşmenin anayasası olarak tanımlanan çok taraflı yatırım anlaşması (MAI) Dünya Bankası bünyesinde hazırlanmıştır. MAI ile, çokuluslu şirketler, imzacı devletlerle eşit bir hukukî statüye kavuşarak, evsahibi ülkelerin yatırım siyasetleri üzerinde bir güç oluşturabilmektedirler. Ulusal devletlerin yabancı sermayeye kimi kriterleri uygulaması yasaklanabilmekte, istihdam yaratma, istihdam garantisi, çevre koruma gibi kriterleri ileri sürülememektedir" denilmektedir.

Netice olarak, çokuluslu şirketlerin yatırımları olmadan, gelişen teknolojiyi ve yatırım gücünü bulmak mümkün olmamakta, bunun için de, milletlerarası tahkim kanunu şart olarak görülmekte; fakat, bu meyanda millî çıkarlarımız korumak da çok önem kazanmaktadır. Bu dengeyi iyi koruyan ülkeler, millî sanayilerini ve benliklerini koruyup geliştirerek, gelişen dünyaya daha çabuk ayak uydurabilmektedirler. Ülkemizin de bu gelişen dünya yatırımlarından layık olduğu veçhile faydalanmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Efendim, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi, üçüncü fıkrasındaki "ihtiyatî" kelimesinden sonra gelen "taciz" kelimesinin "haciz" olarak değiştirilmesi şeklindeki bir redaksiyon değişikliğiyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum efendim:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Hakem veya Hakem Kurulunun Seçimi,

Reddi, Sorumluluğu,

Görevinin Sona Ermesi ve Yetkisi

Hakem sayısı, seçimi, reddi, sorumluluğu, görevinin sona ermesi ve yetkisi

MADDE 7. - A) Taraflar, hakemlerin sayısını belirlemekte serbesttirler. Ancak bu sayı tek olmalıdır.

Hakemlerin sayısı taraflarca kararlaştırılmamışsa üç hakem seçilir.

B) Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa hakem seçiminde aşağıdaki kurallar uygulanır:

1. Ancak gerçek kişiler hakem seçilebilir.

2. Tek hakem seçilecek ise ve taraflar hakem seçiminde anlaşamazlarsa hakem, taraflardan birinin istemi üzerine asliye hukuk mahkemesi tarafından seçilir.

3. Üç hakem seçilecek ise, taraflardan her biri bir hakem seçer; bu şekilde seçilen iki hakem üçüncü hakemi belirler. Taraflardan biri, diğer tarafın bu yoldaki isteminin kendisine ulaşmasından itibaren otuz gün içinde hakemini seçmezse veya tarafların seçtiği iki hakem seçilmelerinden sonraki otuz gün içinde üçüncü hakemi belirlemezlerse, taraflardan birinin istemi üzerine asliye hukuk mahkemesi tarafından hakem seçimi yapılır. Üçüncü hakem, başkan olarak görev yapar.

4. Üçten fazla hakem seçilecek ise, son hakemi seçecek olan hakemler yukarıdaki bentte belirtilen usule göre taraflarca eşit sayıda belirlenir.

Hakemlerin seçimi usulünü kararlaştırmış olmalarına rağmen;

1. Taraflardan biri anlaşmaya uymazsa,

2. Kararlaştırılmış olan usule göre tarafların veya taraflarca seçilen hakemlerin hakem seçimi konusunda birlikte karar vermeleri gerektiği hâlde, taraflar ya da hakemler bu konuda anlaşamazlarsa,

3. Hakem seçimi  ile yetkilendirilen üçüncü kişi, kurum veya kuruluş, hakemi  ya da hakem kurulunu seçmezse,

Hakem veya hakem kurulunun seçimi, taraflardan birinin istemi üzerine asliye hukuk mahkemesi tarafından yapılır.

Asliye hukuk mahkemesinin gerektiğinde tarafları dinledikten sonra bu fıkra hükümlerine göre verdiği kararlar kesindir. Asliye hukuk mahkemesi, hakem seçiminde tarafların anlaşmalarını, hakemlerin bağımsız ve tarafsız olması, tarafların farklı tâbiiyette olmaları hâlinde tek hakem seçilecek ise bu hakemin tarafların tâbiiyetinden olmaması, üç hakem seçilecek ise bunlardan ikisinin bir tarafın tâbiiyetinden olmaması ilkelerini göz önünde bulundurur. Üçten fazla hakem seçilecek hâllerde de aynı usul uygulanır.

C) Kendisine hakemlik önerilen kimse, bu görevi kabul etmeden önce tarafsızlık ve bağımsızlığından şüphe etmeyi haklı gösteren hâl ve şartları açıklamak zorundadır. Taraflar  önceden bilgilendirilmemiş oldukları takdirde hakem, daha sonra ortaya çıkan durumları da gecikmeksizin taraflara bildirir.

Hakem, taraflarca kararlaştırılan niteliklere sahip olmadığı, taraflarca kararlaştırılan tahkim usulünde öngörülen bir ret sebebi mevcut bulunduğu, tarafsızlığından şüphe etmeyi haklı gösteren hâl ve şartlar gerçekleştiği takdirde reddedilebilir.

D) Taraflar, hakemin reddi usulünü serbestçe kararlaştırabilirler.

Hakemi reddetmek isteyen taraf, hakemin veya hakem kurulunun seçiminden ya da hakemin reddi isteminde bulunabileceği bir durumun ortaya çıktığını öğrendiği tarihten itibaren otuz gün içinde ret isteminde bulunabilir ve bu istemini karşı tarafa yazılı olarak bildirir.

Hakem kurulundan bir veya birden çok hakemin reddini isteyen taraf, ret istemini ve gerekçesini hakem kuruluna bildirir. Ret isteminin kabul edilmediğini öğrenen taraf, bu tarihten itibaren karara karşı otuz gün içinde asliye hukuk mahkemesine başvurarak bu kararın kaldırılmasını ve hakem veya hakemlerin reddine karar verilmesini isteyebilir.

Seçilen hakemin veya hakem kurulunun tümünün ya da karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda hakemin reddi için ancak asliye hukuk mahkemesine başvurulabilir. Asliye hukuk mahkemesinin bu fıkra uyarınca vereceği kararlar kesindir.

Seçilen hakemin veya hakem kurulunun tümünün ya da karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda hakemin asliye hukuk mahkemesince reddine karar verilmesi hâlinde tahkim sona erer. Ancak tahkim anlaşmasında hakem veya hakemlerin isimleri belirlenmemişse yeniden hakem seçimi yoluna gidilir.

E) Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, tahkim yargılamasında görevi kabul eden hakem, haklı bir neden olmaksızın görevini yerine getirmekten kaçındığı takdirde, tarafların bu nedenle uğradığı zararı ödemekle yükümlüdür.

F) Bir hakem hukukî veya fiilî sebeplerle görevini hiç ya da zamanında yerine getiremediği takdirde hakemlik yetkisi, hakemin çekilmesi veya tarafların bu yönde anlaşmaları ile sona erer.

Taraflardan her biri, aralarında hakemin çekilmesini gerektiren sebeplerin varlığı konusunda uyuşmazlık olursa, asliye hukuk mahkemesinden hakemin yetkisinin sona erdirilmesi konusunda karar verilmesini isteyebilir. Asliye hukuk mahkemesinin vereceği karar kesindir.

Hakemin görevinden çekilmesi veya diğer tarafın hakemin yetkisinin sona ermesine muvafakat etmesi, hakemin ret sebeplerinin varlığının kabulü anlamına gelmez.

G) Hakemlerden birinin görevi herhangi bir sebeple sona ererse, onun  yerine seçimindeki usul uygulanarak yeni bir hakem seçilir.

Tahkim süresinin işlemesi, bir veya birden çok hakemin değiştirilmesi nedeniyle durmaz.

Ancak, tahkim anlaşmasında hakemin veya hakem kurulunu oluşturan hakemlerin ad ve soyadları belirtilmiş ise; hakemin, hakem kurulunun ya da kurulun karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda hakemin görevinin herhangi bir sebeple sona ermesi hâlinde tahkim sona erer.

H) Hakem veya hakem kurulu, tahkim anlaşmasının mevcut veya  geçerli olup olmadığına ilişkin itirazlar da dahil olmak üzere, kendi yetkisi hakkında karar verebilir. Bu karar verilirken, bir sözleşmede yer alan tahkim şartı, sözleşmenin diğer hükümlerinden bağımsız olarak değerlendirilir. Hakem veya hakem kurulunun asıl sözleşmenin hükümsüzlüğüne karar vermesi, kendiliğinden tahkim anlaşmasının hükümsüzlüğü sonucunu doğurmaz.

Hakem veya hakem kurulunun yetkisizliğine ilişkin itiraz, en geç ilk cevap dilekçesinde yapılır. Tarafların hakemleri bizzat seçmiş veya hakem seçimine katılmış olmaları, hakem veya hakem kurulunun yetkisine itiraz etme haklarını ortadan kaldırmaz.

Hakem veya hakem kurulunun yetkisini aştığına ilişkin itiraz derhal ileri sürülmezse geçerli olmaz.

Hakem veya hakem kurulu, yukarıda belirtilen her iki hâlde de, gecikmenin haklı sebebe dayandığı sonucuna varırsa, daha sonra ileri sürülen itirazı kabul edebilir.

Hakem veya hakem kurulu, yetkisizlik itirazını, ön sorun şeklinde inceler ve karara bağlar; yetkili  olduğuna karar verirse, tahkim yargılamasını sürdürür ve davayı karara bağlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Kukaracı; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.

7 nci madde, milletlerarası ticarî tahkime ilişkin model kanunun 7 ayrı maddesini içine alan bir maddedir. İktidar, görüşmelerde muhalefeti fazla konuşturmamak için birçok maddeyi bir araya toplamış bulunmaktadır. Hükümet, daha önce birçok defa denemiş olduğu gibi, çoğu, Cumhurbaşkanından, 35 kadarı da Anayasa Mahkemesinden geri dönen kanun veya kararnameleri dikkate almamakta, aceleyle sonuç almaya çalışmaktadır. Muhterem Yasin Hatiboğlu Ağabeyimizin bu kürsüden sık sık tekrar ettiği;

"Erişir menzil-i maksuduna aheste giden,

Tiz-i reftâr olanın pâyine dâmen dolaşır" beytine, bu kanun tasarısıyla da muhatap olunmaktadır.

Muhterem milletvekilleri, her devirde uyuşmazlıkların çözümünde uygulanmış olan tahkim, uluslararası alanda sözleşme yapan tarafların tercih ettikleri bir yargı yoludur. Görüşmekte olduğumuz bu madde, hakemin veya hakem kurulunun seçimi, reddi, yetkisi ve görevinin sona ermesi konularını düzenlemektedir. 7 nci maddenin her bendi model kanunun bir maddesine tekabül etmektedir; (a) bendi, model kanunun 10 uncu maddesini karşılamakta, hakemlerin sayısının belirlenmesiyle ilgili hükümleri ihtiva etmektedir. (b) bendi, 11 inci maddesindeki, hakemlerin seçimleriyle ilgili düzenlemeyi, (c) bendi, 12 nci maddedeki, hakemlerin çekilmesini ve hakemin reddi şartlarını göstermektedir, (d) bendi, hakemlerin reddi usulünü, (e) bendi, hakemin yükümlülüğünü, (f) bendi, acze düşen hakemin istifası ve görevinin sona ermesi hükümlerini, (g) bendi, görevi sona eren hakemin yerine usulüne uygun yenisinin seçilebilmesiyle ilgili hükümleri, (h) bendi ise, hakem kurulunun yetkileriyle ilgili konuları ihtiva etmektedir; model kanunun 10 ilâ 16 ncı maddelerini karşılamaktadır.

Bu tasarı, uluslararası tahkim kurallarına uyum hükümlerini içermektedir; ancak, model kanunun 11 inci maddesinde bulunan ve 1 numaralı bentte ifade edilen "taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, hiç kimse milliyeti dolayısıyla hakemlikten men edilemez" hükmü tasarıda yer almamıştır. Bu hükmün tasarıda yer almamasının önemli bir sebebi var mıdır? Tahkim kanunlarının çıkmasını arzu eden IMF ve uluslararası sermayenin bu hükmün buraya alınmamasında herhangi bir talebi ya da dahli var mıdır? Bu hükmün tasarı metnine alınmamasının ülkemiz için özel bir yararı var mıdır? Bu durumun izah edilmesi gerekir.

Taraflar hakem sayısını belirlemede serbest olacaklardır. Eğer, sayı kararlaştırılmamışsa, bu sayı 3 olarak kabul edilecek; 3 hakem seçilecekse,  taraflar birer, seçilenler de üçüncü hakemi seçeceklerdir. Uyuşmazlık halinde asliye hukuk mahkemesi bu seçimi gerçekleştirecektir.

Tahkim, devletin egemenlik haklarından olan yargı yetkisine bir istisna teşkil ettiği için, ancak devletin bu istisnaya müsaade eden bir yasama tasarrufuyla hukukî varlık kazanır. Devlet bu müsaadeyi vermedikçe, fertlerin serbestçe tasarruf edebildikleri haklarla ilgili ihtilaflar da dahil olmak üzere her çeşit anlaşmazlıkların çözümü, devlet yargısının imtiyaz ve inhisarına tabi olmak zorunluluğundadır. Alınan kararların icra ve infazına devletin yardım ve müdahaleleri bahis konusu olduğu için, yargı imtiyazı da devlete ait olmaktadır. Devlet, bir yasayla yargı imtiyazına bir istisna koyarak, tahkim usulüne müsaade etmişse, tahkim usulü, bu istisna sayesinde hukukî varlık kazanır. Bu sebepten, devlet yargısı, genel ve aslî yargı tahkim usulü de istisnaî ve özel yargı niteliğini taşır.

Değerli milletvekilleri, IMF, Dünya Bankası ve uluslararası sermayenin ülkemizde ulaşmak istediği gaye, Derviş kanunlarının çıkarılmasıyla gerçekleşmiş olacaktır. Şeker Kanunu, Doğalgaz Kanunu, Bankalar Kanunu, Merkez Bankası Kanunu, Tütün Kanunu, Tahkim Kanunu, Elektrik Piyasası Kanunu, Telekom Kanunu, tümüyle yabancı sermayenin arzusu doğrultusunda çıkarılmış; ülke insanının, bu kanunların sonucundan çekeceği ıstırap dikkate alınmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kukaracı, lütfen efendim, tamamlar mısınız...

FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) - Bağlıyorum efendim.

İktidar, ev ödevlerini yerine getirmek için Meclisimizi gece gündüz çalıştırırken, insan hakları, demokrasi, özgürlükler ve hukukun üstünlüğünü sağlama konusunda kılını dahi kıpırdatmamaktadır. İkiyüzlü Batı ise, işine geldiği için, bu konularda sessiz kalmayı tercih etmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (FP, MHP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kukaracı.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Salih Çelen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 712 sıra sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ben de benden önceki konuşmacının bazı eleştirilerine aynen iştirak ediyorum. Gerçekten de bu kanun, benim gördüğüm bu dünyadaki en uzun kanundur herhalde. Bakıyorum da, tam 4,5 sayfa madde metni; şu ana kadar, ben, görmüş olduğum kanunların hiçbirisinde bu kadar uzun bir kanun maddesi görmedim. Bir kanun maddesinde de, bu kadar değişik hususun aynı anda düzenlenmesinin doğru olmadığı kanaatindeyim.

Farklı bir husus daha var; hakem sayısı, hakemlerin seçimi, hakemlerin reddi, hakemlerin sorumluluğu, hakemlerin görevlerinin sona ermesi, hakemlerin yetkisi gibi bütün hususların tek bir maddede toplanması doğru olmadığı gibi, bir de, bize öğretilen, kanun maddelerinde, her kanun fıkrasının başında eğer harf ve rakam varsa bunlar benttir. Bu tasarıda, maalesef, bunlar fıkra olarak tanımlanmıştır; bunun da doğru olmadığı kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, Milletlerarası Tahkim Kanun Tasarısının üzerinde görüş beyan edeceğim 7 nci maddesi, daha çok tatbikata ilişkin usul ağırlıklı hükümleri ifade etmektedir. Tahkim müessesesi, aslında, bizim hukuk düzenimize yabancı olmayan bir müessesedir. Daha önceden de, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzda bu husus, tahkim hususu düzenlenmiştir.

Bilindiği üzere, biz, bu yasama döneminde, önce 4446 sayılı ve 13.8.1999 tarihli anayasa değişikliğiyle, Anayasanın 125 inci ve 155 inci maddelerinde değişiklik yapmıştık. Bu maddelerde, kamu hizmetleriyle ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülebilmesine imkân tanımış idik. Daha sonra ise, 4501 sayılı Kanunla kamu hizmetleriyle ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklardan tahkim yoluna başvurulması halinde uyulması gereken ilkeler belirlenmiştir. Maalesef, aradan iki yıl kadar bir zaman geçmiş, bugüne kadar beklenmiştir; biz, Doğru Yol Partisi olarak, genel olarak, bu kanuna destek veriyoruz zaten, ancak, geç kalındığını da ifade etmek isteriz.

Globalleşen dünya düzeninde, çokuluslu ve dünya ölçeğinde iş yapan uluslararası şirketlerin etkin olduğu ticarî ve ekonomik ilişkilerde tahkim müessesesi genel olarak tercih edilebilen bir yargı yolu olmaktadır. Milletlerarası kanunlar ihtilafı dediğimiz, ülkelerin hukuk düzenleri arasında ortaya çıkabilecek hukuksal çatışmaların önceden giderilebilmesi ve anlaşmazlıklara uygulanacak hukukun önceden seçiminde taraflara çözümler sunan tahkim müessesiyle, sonradan ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların daha çabuk, daha kısa sürede ve kolayca çözümlenebilmesi mümkün olmaktadır.

Türkiye olarak, bizim için, milletlerarası tahkimin kabulü, gerekli hukuksal düzenlemelere gidilmesi ihtiyacı nereden doğmuştur; bunu da değerlendirmemiz gerekmektedir. Özellikle yabancı sermayenin ve uluslararası şirketlerin ilgi gösterdiği enerji gibi önemli altyapı yatırımlarında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların giderilmesiyle, yabancı sermayenin daha kolay ve daha büyük ölçeklerde ülkemize getirilebilmesinde sıkıntılarla karşılaşıldığı ve çözüm olarak milletlerarası tahkimin kabulü yoluna gidildiği, bir tespit olarak ortaya çıkmaktadır. Yapılan düzenlemeler de esasen bunu ortaya koymaktadır. Milletlerarası tahkime ilişkin usul ve esasların, hukuk düzenimizde, hukuk sistemimizde olmaması, bizleri, bugün bu düzenlemeyi yapmaya mecbur kılmıştır.

Doğru Yol Partisinin liberal düşünceyi esas alan misyonu, özelleştirme ve tahkim konularında sağlıklı bir bakış açışı yaratmıştır. Konuşmamın başında da ifade ettiğim üzere, genel olarak, biz, bu kanuna destek veriyoruz. Bu nedenledir ki, Tahkim Kanununda ve buna bağlı anayasa değişikliğinde olduğu üzere, bugün de hukukun üstünlüğüne dayanan ve kamu yararını esas alan şekilde bu kanuna destek vermeye devam etmekteyiz. O anlamda, son günlerde çıkarılan yasaların kamu yararını ne ölçüde gözettiği ise, bizleri ciddî olarak endişeye sevk etmektedir. Neden; çünkü, kanunlar, daha önce de ifade ettiğim gibi, rüzgâr gibi gelip, komisyonda rüzgâr gibi geçiyor, üzerinde yeterli inceleme, araştırma yapılmaksızın, hemen, doğrudan doğruya Genel Kurula indiriliyor ve burada kalkan ellerle, getirilen metinler düzenleniyor, yasalaşıyor, hukuk sistemimize giriyor. Bunun gibi, başından beri söylediğimiz üzere, birçok konu aynı maddede düzenlenebiliyor, çeşitli hatalarla gündeme gelebiliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çelen; lütfen, tamamlar mısınız...

SALİH ÇELEN (Devamla) - Nitekim, Doğru Yol Partisi olarak, biz, bu kanuna destek veriyoruz; ancak, Sayın Prof. Dr. Kemal Dayınlarlı'nın çok önce çıkarmış olduğu değerli eserinde, Türkiye'de de uluslararası tahkim müessesesinin kabul edilmesi gerektiğini ve bu düzenlemenin yapılması gerektiğini çok önceden beri söylemiş; biz de, anayasa değişikliğini 1999'da yaptığımıza göre, bugüne kadar keşke beklemeseydik. Yine, Sayın Dayınlarlı'nın ifade ettiği üzere, Türkiye'de, Avrupa'nın birçok ülkesinde ve birçok şehrinde olduğu üzere Türkiye'de de, özellikle, İstanbul'da, Ankara'da ve İzmir'de tahkim müessesesi için gerekli teşkilatın kurulmasının yararlığı olacağı inancındayım.

Bu düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesinin (d) fıkrasının beşinci paragrafının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mehmet Emrehan Halıcı İsmail Köse      Aydın Ayaydın

             Konya                  Erzurum                   İstanbul

Burhan İsen       Nihat Gökbulut

            Batman                 Kırıkkale

"Seçilen hakemin veya hakem kurulunun tümünün ya da karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda hakemin reddine asliye hukuk mahkemesince karar verilmesi halinde tahkim sona erer."

BAŞKAN - Komisyon?...

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İ. SÜHAN ÖZKAN (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?...

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Maddede ifade düzgünlüğünün sağlanması amacıyla bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Bu kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Tahkim Yargılama Usulü

Yargılama kurallarının belirlenmesi, tarafların eşitliği ve temsili

MADDE 8. - A) Taraflar, hakem veya hakem kurulunun uygulayacağı yargılama kurallarını, bu Kanunun emredici hükümleri saklı kalmak kaydıyla, serbestçe kararlaştırabilir ya da bir kanuna, milletlerarası veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yaparak belirleyebilirler .Taraflar arasında böyle bir anlaşma yoksa hakem veya hakem kurulu, tahkim yargılamasını bu Kanun hükümlerine göre yürütür.

B) Taraflar, tahkim yargılamasında eşit hak ve yetkiye sahiptirler. Taraflara iddia ve savunmalarını ileri sürme olanağı tanınır.

Tahkim yargılamasında taraflar, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından da temsil edilebilirler. Bu hüküm, tahkimle ilgili olarak mahkemelere yapılan istemlere uygulanmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Rıza Ulucak; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 712 sıra sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının 8 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partimiz adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisin Sayın Başkanını ve siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Tasarının tahkim yargılama usulüyle ilgili Dördüncü Bölümünde yer alan 8 inci maddesinde "yargılama kurallarının belirlenmesi, tarafların eşitliği ve temsili" başlığı altında, tarafları yargılama kurallarını belirleme şekli açıklanmaktadır.

Bilindiği üzere, Anayasamızın 125 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır" şeklindeki cümlesine, 13.8.1999 tarih ve 4446 sayılı Kanunla "kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir. Milletlerarası tahkime ancak yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebilir" hükümleri eklenmiştir.

Yine, bilindiği üzere, Anayasamızın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında "usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir" denilmekte ve ilaveten "bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz" diye belirtilmektedir.

Ülkeler arasında ilişkiler çeşitlenerek geliştikçe, ülkelerin karşılıklı olarak yatırım yapmaları da doğal olarak gündeme gelmektedir. Yatırımcılar tarafından, kendi ülkeleri dışında yapılan yatırımların güvence altına alınması gereği de kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Uluslararası alanda sözleşme yaparak yatırım yapanların, yatırım yapılan ülkenin millî mahkemelerine gitmelerinin riskli olabileceği endişesine kapılmalarını tabiî görmek gerekir. Bunun yanında, millî mahkemelerin bürokratik işlemlerinin, davaların uzamasına sebep olabileceği ve millî mahkeme kararlarının uluslararası alandaki etkinliğinin sınırlı bulunması, millî mahkemeler tarafından yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi hususunda çekingen davranılması da endişeleri artırıcı etkenlerdendir. Bu ve benzeri sebepler, tahkim müessesesinin oluşumunu ve tercih edilmesini zorunlu kılmıştır.

Tasarının 8 inci maddesinde, tarafların, hakem veya hakem kurulunun uygulayacağı yargılama kurallarını, bu kanunun emredici hükümleri saklı kalmak kaydıyla serbestçe kararlaştırabileceği ya da bir kanuna, milletlerarası veya kurumsal tahkim kurullarına yollama yaparak belirleyebileceği ifade olunmaktadır. Taraflar arasında bu yolda bir anlaşma bulunmadığı takdirde, hakem veya hakem kurulu, yargılamasını bu kanunda gösterilen usullere göre yürütecektir.

Tahkim yargılamasının icrası sırasında, tahkim yeri seçimi, gerektiğinde değiştirilmesi, hakemlerin seçimi, davanın esası hakkındaki karar verme süresi, davada kullanılacak dil, dava dilekçesi, cevap dilekçesi hazırlama usulleri ve görev belgesi tanzimi, bilirkişi atanması, delillerin toplanması, uygulanacak hukuk kuralları, hakem kararlarının verilmesi usulü, kararın şekli, içeriği, düzeltilmesi, yorumu ve tamamlanması gibi hususlarda dördüncü bölümdeki 8 ilâ 14 üncü maddelerdeki hükümler uygulanacaktır.

8 inci maddeye göre, taraflar, tahkim yargılamasında eşit hak ve yetkiye sahip olacaklar ve kendilerine, iddia ve savunmalarını ileri sürme olanağı tanınacaktır.

Bu maddede, tahkim yargılamasında, tarafların, yabancı, gerçek veya tüzelkişiler tarafından da temsil edilebilecekleri ifade olunmuştur. Bu hükmün; yani, yabancı kişilerin temsil yetkisinin, tahkimle ilgili olarak mahkemelere yapılan istemlere uygulanmayacağı belirlenmiştir.

Milletlerarası ilişkileri geliştirme bakımından yararlı olacağı anlaşılan bu tasarının kanunlaşması ve ülkemize hayırlar getirmesi temennisiyle, Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ulucak.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Erdoğan Sezgin; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA ERDOĞAN SEZGİN (Samsun) - Sayın Başkan, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi, belli konuda fevkalade muhafazakâr ve tutucu kalmıştır. Dünyamızda, emek, mal ve sermaye hareketleri millî sınırları aşmıştır. Buna rağmen, Türkiye, mevzuat itibariyle, henüz bu yola gelmemişti. Anayasanın 125 inci maddesi değişikliğiyle ve bunu takip eden 4501 sayılı Yasayla, kamu hizmetleriyle ilgili imtiyaz sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi esnekliğini getirmiştir.

Sayın Bakan hatırlarlar, bu dönem Meclis açıldığı zaman, bir konuşmamda, Türkiye'ye gelen yabancı sermayeyi, taşra, ilçe mahkemelerinde yıllarca uğraştırmanın manasının kalmadığı, buna Türkiye Büyük Millet Meclisinin mutlaka bir çözüm getirmesi yolunda temenni ve dileğim vardı ve bugün Anayasa değişikliği ve kanun değişikliği ile bu getirilmiştir. Getirilen bu yasa, işte, bu esası yürüten, daha doğrusu arabayı yürüten bir tekerlek niteliğindedir ve bu yasa ile Türkiye Cumhuriyetine sektörel bazda, özel sektör bazında, kamu bazında yatırımlar ve yabancı sermaye girerek, üretimin artırılmasına ve hatta ihracatın müspet yönde gelişmesine fevkalade katkılar sağlayacaktır.

Bu usul yasasının esasını belirleyen Anayasa değişikliği ve 4501 sayılı yasa üzerinde görüşmelerde, anlamsız birtakım tartışmalar da, bu Mecliste devam etmiştir. Esasında bu Mecliste devam eden o tartışmalar, bu yasa ile ilgili değil; Türkiye'de uygulanan birtakım olumsuz uygulamaların, Türkiye Büyük Millet Meclisine yansıması ve bu olumsuz icraatların, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bunları denetlemede, gözetlemede, denetim mekanizmalarını çalıştıramamasından kaynaklanan rahatsızlıklardan ibaret olarak kabul ediyorum ve tahkim, hem kamu için hem özel için ihtiyaridir, mecburî değildir. Bazı arkadaşlarımız, her ne kadar, bu yasanın, usul yasalarının egemenlikle ilgili olduğunu söylemişler ise de, egemenlikle ilgili, bu yasa tasarısında mahfuz hükümler de vardır. Çok gerekli bir yasa tasarısı idi; hatta, 4501'in arkasından süratle getirilmeliydi. Yatırımlar açısından çok önemli, fevkalade önemli bulduğumuz bu yasa tasarısını, Doğru Yol Partisi olarak destekliyor; bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum efendim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde, kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum efendim:

Tahkim yeri

MADDE 9. - Tahkim yeri, taraflarca veya onların seçtiği bir tahkim kurumunca serbestçe ka-rarlaştırılır. Bu konuda bir anlaşma yoksa tahkim yeri, hakem veya hakem kurulunca olayın özel-liklerine göre belirlenir.

Hakem veya hakem kurulu, tahkim yargılamasının gerektirdiği durumlarda önceden taraflara bildirmek kaydıyla bir başka yerde de toplanabilir.

BAŞKAN- Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Nevzat Yalçıntaş.

Buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul)- Değerli milletvekilleri, efendim, dünyada, hepimizin takip ettiği önemli gelişmeler var; devam eden, süratlenen gelişmeler. Bunların önemli bir kısmı "küreselleşme" başlığı altında toplanıyor ve ekonomik alanda tezahürleri var. İşte tahkim, bunlardan biri; çünkü, uluslararası şirketlerin yatırımları, ticaretleri, işlemleri artıyor; bizim de şirketlerimiz yurt dışına şu anda üzerinde duramayacağımız olumlu ve olumsuz sebeplerle açılıyor. İşte, eski Sovyetler Birliğine birçok şirketimiz yerleşti, Romanya'ya gidenleriniz görür, yüzlerce değil, binlerce Türk şirketi tescil edilmiş ve çalışıyor; şimdi de Bulgaristan'a ve İsrail'e gitmeye başladılar. İşte, bu, bize yeni değişikliklere ayak uydurmak zaruretini getiriyor. Nitekim, geçen senelerde, işte, 1999'da Anayasanın gerekli maddeleri değişti ve bizler de, muhalefet olarak, buna katıldık. Neden; bir genişleme olsun; bu değişikliklere, Türk ekonomisi ayak uydursun, darboğazlar halledilsin.

Peki, aynı şey demokraside oldu mu; olmadı. Tahkim konuşulurken, partiler de konuşuldu. Siyasî partiler, demokratik hayatta ve rejimde bu tahkimin ekonomik hayatta olduğundan daha mı az önemliydi... Somut netice, daha az önemli olduğu gibi bir sonuca vardık ve bugün, işte, tıkanma noktalarına geldik. Milyonlarca insanın oy verdiği bir parti kapatılsın  mı, kapatılmasın mı... Kimi alkışlamaya, kimi üzülmeye hazır ve bunun sosyal ve ekonomik neticeleri hissediliyor ve hissedilecek. Aynı titizliği neden demokraside, insan haklarında ve hukuk devletinde göstermiyoruz? Yumurta kapıya geliyor, hepimiz telaş içerisinde üzülüyoruz.

Her halükârda muhalefet de, hepimiz de Anayasada tahkime el kaldırdık, böyle bir kanun tasarısı lazımdı ve geldi. Yalnız, tasarının maddelerinde eksik olan hususlar var; o da şudur: Taraflar. İki şirketi ele alalım, bir Türk şirketini ve bir Fransız şirketini, İtalyan şirketini; belli bir meselede tahkime gitme ihtiyacı duydular ve burada yer meselesi gösteriliyor, başka meseleler de var.  Tabiî, tarafsız bir hakem seçiyorlar. Çoğumuz bu prosedürü biliyoruz; içinde bulunduk; bizzat rol aldık.

Mesele burada bitmiyor. Meselenin bir de kamu yönü var; yer seçiminde dahi var; çünkü, bu ekonomik, ticarî işlemler, özellikle büyük çapta olanlar, mutlaka bir yönüyle kamuyu doğrudan doğruya ilgilendiriyor. Ya bir ihaledir; yabancı şirketle anlaşmıştır, ihtilafa düşmüştür ya da bir vergi meselesidir; ihracattır, ithalattır... Sonunda, kamunun, yani topluluğun, halkın, milletin menfaatları da söz konusudur. Bu hallerde, biz ne yapıyorduk? Türkiye içindeki hakem durumuna geçtiğimiz zamanlar, naçizane bizim gibi kimseler veya birçok arkadaş, ilgili diğer tarafla, sadece temas etmiyor, aynı zamanda bütün gelişmelerden mutlaka haberdar ettiriliyordu. Yani, bir yönüyle kamu medhaldar olmalı. En azından, varsa -ki, çoğu zaman uluslararası meseleler oluyor- ilgili kamu kuruluşu bilgilendirilmelidir: Nerede yapılacak?.. Çünkü, bu bilgilendirme olduğu andan itibaren, o ilgili kamu kuruluşu -diyelim ki, bir enerji meselesidir, petrol meselesidir, büyük bir baraj ihalesidir, şudur, budur- karşı bilgilendirme yapabilir, yönlendirme yapabilir, telkinde bulunabilir. Bu öyle bir yerde yapılacaktır ki, oradaki tahkim hukuku, legistasyon gelişmemiştir, hatta birçok zorluk vardır. Kamu tarafı diyebilmelidir ki: "Şu şu mahzurları var, şöyle yapınız." Ve kaldı ki, orada bulunabilmelidir. Süreçte, ilgili kamu tarafı mutlaka bulundurulmalıdır.

Böyle bir değişiklik yapılmasında fayda var. Bu değişikliği yapabilir miyiz? Yapamayız. Önerge veremiyoruz. Hukuk literatürüne, Meclis literatürüne geçecek bir durum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yalçıntaş, lütfen, tamamlar mısınız efendim.

NEVZAT YALÇINTAŞ (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkanım. Bir noktayı daha tebarüz ettireyim.

Ne olacak?.. Birkaç sene sonra, bunun ilgili hocaları okuturken -Meclis çalışmalarından, Anayasa falan- önergelerden bahsedecekler. Nedir önergeler? "Durumlarda" kelimesinin "hallerde" şeklinde değiştirilmesi için önerge, "ve" yerine virgül koymak için önerge. Bunlar bugün tespit ettiğimin birkaçı. "Yıl"'ın "sene" yapılması için önerge vesaire, bunları okumayayım, can sıkıcı şeyler... Bir meseleyi bozmanın, yozlaştırmanın yolları arkadaşlar...

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyon) - Peşpeşe yoklama istenirse?!.

NEVZAT YALÇINTAŞ (Devamla) - Evet, biz de bu hatayı yapabiliriz, söyleyin bize. "Sırf muhalefet için bunları yapıyorsunuz, hatadır" deyin. "Siz de yapabilirsiniz, yapıyorsunuz..." Olacak iş mi? Yani, tıkamak için... Zaten tıkanmış. Bu arkadaşlar, niçin bunları imzalıyorlar? Bana arkadaşlarım böyle bir şey getirseler kabul etmem, imzalamam.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yalçıntaş, ben de teşekkür ediyorum.

Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Sadri Yıldırım konuşacaktır; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 712 sıra sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, tahkim, normal yargılama dışında hakemlere müracaat etme hakkıdır ve yargılama devletlerin egemenlik haklarındandır. Kısacası, tahkim, kamu hizmetinin imtiyaz kapsamından çıkarılarak özel hukuk alanına sokulması ve buna bağlı olarak, kamu hizmetinin idarî yargı denetiminden çıkarılmasıdır.

Tahkim, anlaşmazlıkların, gizli olarak çalışan hakemler aracılığıyla çözümünü öngören bir anlaşma yoludur.

Anayasamızın 125 inci maddesi değiştirilerek, uluslararası tahkimin önü açılmış; ancak, imtiyaz sözleşmeleri yönünden, Danıştayın, hukuka uygunluk, kamu yararı bakımından denetimi ortadan kalkmıştır. Şirketler ve devletler eşit taraf olarak sayılacak, kamu yararı güden devlet ile kâr amacı güden şirketler eşitlenecektir. Danıştay denetiminin ortadan kalkması, hakları korunmuş bireylerden oluşan toplumun yaratılmasını, açıklığı ve şeffaflığı ortadan kaldıracaktır.

Değerli milletvekilleri, kısacası, tahkim, şirketler arasındaki ihtilaflarda kimin haklı olduğuna karar verilmek üzere, hakem veya hakemlere başvurulması demektir. Tahkim müessesesi, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 516 ilâ 536 ncı maddeleri arasında düzenlenmiştir. Gerçek ya da tüzelkişi tacirler arasındaki ilişkilerde, taraflar, serbestçe belirleyebilecekleri her konuda tahkime gidebilirler. Tahkim, şirketler arasında imzalanan sözleşmeye konulacak bir hükümle düzenlenebileceği gibi, ayrı bir tahkim sözleşmesi de yapılabilir.

Tahkim, türleri olarak ikiye ayrılır; kurumsal tahkim ve özel hakem kurulu diye. Türk hukukuna göre, hakem kararı da yerli ve yabancı olur.

Değerli milletvekilleri, Doğru Yol Partisi, yabancı sermayeyi Türkiye'ye getirmek için tahkimi desteklemektedir; yani, yabancı sermayeye karşı değildir; ancak, hükümetin yanlış ekonomi programı ve politikaları nedeniyle, ülkemizdeki, yerli, kendi sermayemizi dışarıya kaçırmış bulunuyoruz. Hükümet, dışarıdan borç para alma sevdasındayken, kendi yatırımcılarımızın dışarıya kaçtığının farkında bile değildir.

Değerli milletvekilleri, uluslararası tahkim, bir mahkeme ve hukuk kurumu değildir. Ülkemizde, uluslararası tahkim, bir uluslararası mahkeme ve bir çağdaş hukuk kurumu gibi sunulmaktadır. Uluslararası hakemlik müessesesinde üç ayrı uyuşmazlık çözüm yolu ve işleyişi vardır. Bunlar, şirketten şirkete, devletten devlete ve şirketten devlete açılabilen uyuşmazlık hakemidir. Şirketten şirkete işleyen hakemlik mekanizması, ilk uluslararası hakemlik müessesesi, şirketler arasında ihtilafların süre uzaması ve tarafların kâr kayıplarının önlenmesi için oluşturulmuştur.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 9 uncu maddeye göre, taraflar, tahkimin yerini serbestçe kararlaştırabilecekleri gibi, tahkim kurumunu da belirleyebilir. Bu hususların anlaşmada gösterilmemiş olması durumunda, tahkim yerinin, hakem ya da hakem kurulunca, olayın özellikleri göz önünde bulundurularak belirlenebilir.

Değerli milletvekilleri, hakem kararları, tarafları bağlayıcıdır. Kararlar, bir üst makama götürülemez ve özel tahkim sözleşmesinde öngörülenler dışında bir çözüme konu olamazlar.

Değerli milletvekilleri, biz, Doğru Yol Partisi olarak, yukarıda da beyan ettiğim gibi, tahkime ve yabancı sermayeye karşı değiliz. Ülkenin ve milletin lehine olan kanunlara da destek verdik; ancak, IMF'nin ve Dünya Bankasının istediği kanunlar bittikten sonra, gelin, ülkenin ve milletin dört gözle beklediği, Mahalli İdareler Yasa Tasarısını, Memur Sendikası Yasa tasarısını, Siyasi Partiler Yasa Tasarısını, Seçim Kanunu Yasa Tasarısını ve Yargı Reformu Kanun Tasarısını, hükümetimiz, getirsin, görüşelim; gerekirse, gece de çalışırız; ama, sizin getirdiğiniz kanunlar, milletin aleyhine. Bakınız, Şeker Kanunu ile hububat ve şeker üreticisinin, pancar çiftçisinin; dün de tütün çiftçisinin ipini çektiniz; yani, tüm tarımın işini bitirdiniz, tasfiye ettiniz; ama, hiç değilse, esnafa, sanayiciye ve reel sektöre destek verin. Vatandaş, yarınından emin değil, ne yapacağını bilmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim. .

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Bizim, Doğru Yol Partisi olarak, isteğimiz, memleketin ve milletin hakkının korunması ve şeffaf olunması.

Doğruların dile getirilmesi dileğiyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Davanın açıldığı tarih, tahkim süresi, kullanılan dil, dava ve cevap dilekçesi, görev belgesi

MADDE 10. - A) Taraflar aksini kararlaştırmadıkça tahkim davası, hakemlerin seçimi için Asliye Hukuk Mahkemesine veya tarafların anlaşmasına göre hakem seçecek olan kişi, kurum veya kuruluşa başvurulduğu ve eğer anlaşmaya göre hakemlerin seçimi iki tarafa ait ise, davacının hakemini seçip, kendi hakemini seçmesini diğer tarafa bildirdiği; anlaşmada hakem veya hakem kurulunu oluşturan hakemlerin ad ve soyadları belirtilmiş ise, uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözülmesi talebinin karşı tarafça alındığı tarihte açılmış sayılır.

Taraflardan biri, mahkemeden ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz kararı almış ise otuzgün içinde tahkim davasını açmak zorundadır. Aksi halde ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz kendiliğinden ortadan kalkar.

B) Taraflar aksini kararlaştırmadıkça, tek hakemli davalarda hakemin seçildiği, birden çok hakemli davalarda ise hakem kurulunun ilk toplantı tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde hakem veya hakem kurulunca esas hakkında karar verilir.

Tahkim süresi, tarafların anlaşmasıyla; anlaşamamaları halinde taraflardan birinin başvurusu üzerine Asliye Hukuk Mahkemesince uzatılabilir. Başvurunun reddi halinde tahkim süresi sonunda yargılama sona erer. Mahkemenin kararı kesindir.

C) Tahkim yargılaması, Türkçe veya Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınan devletlerden birinin resmî dilinde yapılabilir. Yargılamada kullanılacak dil veya diller, taraflar arasında kararlaştırılmamışsa, hakem veya hakem kurulu tarafından belirlenir. Tarafların anlaşmasında veya hakemlerin konu ile ilgili ara kararında aksi öngörülmemiş ise, bu dil veya diller, tarafların bütün yazılı beyanlarında, duruşmalarda, hakem veya hakem kurulunun ara kararlarında, nihaî kararında ve yazılı bildirimlerinde kullanılır.

Hakem veya hakem kurulu, tarafların dayandığı belgelerin tahkim yargılamasında kullanılan dil veya dillerdeki çevirisi ile birlikte sunulmasına karar verebilir.

D) Taraflarca kararlaştırılan ya da hakem veya hakem kurulunca belirlenen süre içinde davacı, tarafların ad, unvan ve adreslerini, temsilcisini, tahkim şartını veya sözleşmesini, uyuşmazlığın doğduğu veya ilgili olduğu sözleşme veya hukukî ilişkiyi, iddianın dayandığı olayları, uyuşmazlığın konusunu, miktarını ve istemini içeren dava dilekçesini; davalı ise, cevaplarını içeren dilekçesini hakem veya hakem kuruluna verir. Taraflar dilekçelerine yazılı delillerini ekleyebilir ve ileride sunacakları delillere yollama yapabilirler.

Taraflar, aksini kararlaştırmış olmadıkça, tahkim yargılaması sırasında iddia veya savunmalarını değiştirebilir veya genişletebilirler. Ancak, hakem veya hakem kurulu, bu işlemin gecikerek yapılmış olduğunu veya diğer taraf için haksız bir şekilde büyük zorluk yarattığını ve diğer hâl ve şartları dikkate alarak, böyle bir değişiklik veya genişletmeye izin vermeyebilir. İddia veya savunmanın tahkim anlaşmasının kapsamı dışına çıkacak şekilde değiştirilmesi veya genişletilmesi mümkün değildir.

E) Hakem veya hakem kurulu, dava ve cevap dilekçesi verildikten sonra görev belgesi hazırlayabilir.

Görev belgesinde tarafların adları, unvanları ve sıfatları, tahkim sırasında bildirim için geçer-li adresleri, iddia ve savunmalarının özeti, istemleri, uyuşmazlığın açıklanması, hakemlerin ad ve soyadları, sıfatları ve adresleri, tahkim yeri, tahkim süresi, sürenin başlangıcı, uyuşmazlığa uygulanacak usul hükümleriyle ilgili açıklamalar ile hakemlere dostane aracılık yapma yetkisinin verilmiş olup olmadığı gibi konular yer alır.

Görev belgesi hakemler ve taraflarca imza edilir.

BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin.

Buyurun efendim.

FP GRUBU ADINI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)-Sayın Başkan,  değerli arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini arz edeceğim.

Biraz önce de okundu; 10 uncu madde, çok uzun bir madde. Taraflar, aralarındaki bir uyuşmazlığı veya ileride muhtemel karşılarına çıkacak bir uyuşmazlığı, tahkim sözleşmesi yapmak suretiyle hakem veya hakem kurulunda halletmek isteyebilirler.

10 uncu madde, böyle bir halde, nasıl bir usulî işlem yapılacağını düzenleyen bir maddedir. Bu madde şu sorulara cevap veriyor: Tahkim davası ne zaman açılmış sayılır? Dava açıldıktan ne kadar zaman sonra, hakem veya hakem kurulu kararını vermek zorundadır? Tasarıda bu, 1 yıl öngörülmüş; bu 1 yıllık sürenin uzatılması mümkün müdür, mümkünse bu nasıl olacaktır? Yargılama hangi dille yapılacaktır veya dillerle yapılacaktır? Bu sorulara cevap veren bir maddedir.

Madde, taraflar, tahkim davasında iddia ve savunmalarını ne zaman yapabilirler, ne zamana kadar yapabilirler; delillerini nasıl, hangi sürede ikame edeceklerdir; hangi usule uyacaklardır? bu sorulara cevap veren bir maddedir. Ayrıca, yine, taraflar, iddia ve savunmalarını değiştirebilirler mi, genişletebilirler mi? buna da cevap veren bir maddedir. 11 inci madde de -biraz sonra sırası gelecek- aşağı yukarı bunun devamı mahiyetinde. Usulle ilgili iki madde.

Bu maddelerin, hiç şüphesiz ki, bu şekilde düzenlenmiş olması, hakem ve hakem heyetinin görevini en iyi şekilde yapmaları için öngörülmüş olan düzenlemelerdir. Uzun olmasına rağmen, içeriğine katılmamak mümkün değil.

Saygıdeğer arkadaşlarım, ben, biraz önce, tasarının 4 üncü maddesiyle ilgili değerlendirme yaparken, bu madde üzerinde konuşurken, cevaplandıracağım bazı sorular yöneltmiştim. Türkiye, hem millî tahkim için hem uluslararası tahkim için, yıllar önce, birtakım ikili anlaşmalara ve çoktaraflı anlaşmalara imza atmış ve bundan iki yıl kadar önce de, Anayasanın 125 inci maddesinde değişiklik yapmak suretiyle, milletlerarası; yani, uluslararası tahkimi Anayasamıza taşımıştık. Şimdi, bundan iki yıl kadar önceki, Ağustos 1999'daki zabıtları inceledim; teklifin gerekçelerini okuduğumda, teklifte aynen şöyle deniliyordu: "Türkiye'nin yabancı sermayeye ihtiyacı var; tahkim düzenlemesi yapılmadan, yabancı sermayeyi Türkiye'ye getirmemiz mümkün değildir. Tahkim ve tahkim kanunu, yatırımın ve yatırımların anahtarıdır. Bu nedenle, Anayasada, mutlaka, uluslararası tahkimi öngörmek zorundayız ve buna dayalı olarak da, bunun uygulama esaslarını gösteren bir tahkim kanunu çıkarmak zorundayız."

Evet, Anayasada değişiklik yaptık; hatta, bir yasa daha çıkardık, aşağı yukarı, bundan bir yıl kadar önce, yine, tahkim düzenlemeleriyle ilgili, 4501 sayılı Yasa.

Şimdi, herhalde, kendi kendimize şu soruyu sorup, cevabını bulmaya gayret etmeliyiz: Bunları yaptık da, acaba, yabancı sermaye geldi mi? Yabancı teknoloji geldi mi? Bu sorular önemlidir ve ayrıca, şimdi, bu kanunu görüşüyoruz, bu kanun da çıkacak. Acaba, bu kanun, yabancı sermayeyi getirecek mi?

Bakın, enerji alanında büyük sıkıntılarımız var, enerji yatırımları yapamıyoruz, Türkiye'nin ekonomik durumu meydanda. Eğer, bu yıl, bu kış, birtakım enerji kısıtlamalarına gidilmemişse, bunun sebebi, fabrikaların, düşük kapasiteyle çalışıyor olması veyahut da işlerini tatil etmeleridir. Enerji, önümüzdeki yıllarda, inanıyorum, Türkiye'nin en önemli sorunu olacaktır; bu alanda yabancı sermayeye ihtiyacımız var.

Otobanlar... Trafik kazalarının önemli bir sebebi, bizim karayollarımızın standartlara uygun olmamasıdır. Türkiye'nin, baştan sona otobanlarla donatılması lazım, bunun için de yabancı sermayeye ihtiyacı var; çünkü, kendi imkânlarımız buna yetmiyor.

Saygıdeğer arkadaşlarım, bu düzenlemeleri yapıyoruz; ama, yabancı sermaye, yine de gelmiyor; acaba neden? Sadece bireysel girişimciliğin önünü açmak, bir ülkeyi rahatlatmıyor. Peki, başka ne yapmak lazım; bunun yanında, bireysel özgürlüklerin de önünü açmak mecburiyetindeyiz; kolektif özgürlüklerin de, siyasal özgürlüklerin de önünü açmak durumundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Şahin, açıyorum efendim.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkanım, 11 inci maddede de grup adına konuşma hakkım var; ama, konuşmayacağım, o nedenle toleranslı davranırsanız sevinirim.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bakınız, şu anda, Türkiye önünü göremiyor, hükümet önünü göremiyor, Anamuhalefet Partisi yarını göremiyor. Tabiî, Türkiye'de, hükümet önünü göremezse, Anamuhalefet Partisi önünü göremezse, Türkiye önünü göremezse, Türkiye'de yatırım yapmayı düşünen yabancı sermaye de önünü göremez. O halde, ekonomik alandaki liberalleşmeyi, insan hakları, temel hak ve hürriyetler alanında, demokrasi alanında da, mutlaka, Türkiye'ye getirmek durumundayız.

Bakın, şimdi, IMF'e verilmiş olan birtakım taahhütler, ekonomik alanda bir bir yerine getiriliyor; Sayın Kemal Derviş bunları takip ediyor. Biz, Avrupa Birliğine, Ulusal Program verdik, bu işin sorumlusu da Sayın Yılmaz; Sayın Yılmaz da onları takip edip, buraya bir bir getirmeli. Öyle değil mi; bunlar gelmeli, bunları da konuşmalıyız. Bakın, Anayasanın 37 maddesi üzerinde bir anlaşma sağlandı; bunları da konuşabilmeliyiz. Bunlar at başı giderse, eşgüdümlü giderse, ekonomik, sosyal ve siyasî alanda yapılması gerekenleri at başı yürütebilirsek, yabancı sermaye, Türkiye'ye farklı bakar ve o zaman gelir; o zaman, bu yatırımları gerçekleştirmeye muvaffak olabiliriz diye düşünüyorum.

Sayın Başkanım, toleransınıza teşekkür ediyorum.

Sayın Hükümetin, bu vesileyle, dikkatini çekiyorum. Sadece ekonomik alanda ki, bu ekonomik alanda atılan adımların birçoğunun da ülkemize tahakküm getireceği düşüncesindeyim; ama, asıl Türkiye'yi rahatlatacak olan, temel hak ve hürriyetler alanında yapılacak olan iyileştirmelerdir, siyasî özgürlükler alanında yapılacak olan iyileştirmelerdir.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Örgütlenme... Örgütlenme...

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Hiç şüphesiz ki, bireysel ve kolektif özgürlüklerin önünü açmaktır. Bunları gerçekleştirdiğimiz takdirde, ancak, Türkiye, dünyada saygın bir ülke haline gelebilir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şahin.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Çelen; buyurun.

DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 712 sıra sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tahkime ilişkin bu düzenlemeler, Anayasamızın 125 inci maddesine dayanılarak çıkarılmaktadır. Tahkimde özellikle üzerinde durulması gereken husus, devletin hâkimiyet unsurlarından olan, vazgeçilmesi mümkün olmayan yargı yetkisinin, kendi bağımsız mahkemelerimizce kullanılmasına halel getirilmemesi hususudur. Bu sebeple, bu yola gidilmesi, öncelikli olarak kamu imtiyazı kabul edilen belli hizmetlerin yerine getirilmesinde ortaya çıkan şartlaşma ve sözleşmelerde, dünya çapında iş yapan büyük şirketlerin, bu sözleşmelerin yapılmasında şartları belirleyici taraf olmaları durumunda, ulusal hukukumuzun, tahkim şartı veya tahkim sözleşmesi nedeniyle devredışı bırakılabilmesi tehlikesidir.

Bu olumsuzlukları giderebilmek amacıyla, hangi durumlarda milletlerarası tahkim yoluna gidilebileceğine ilişkin olarak, yabancılık unsurunun tanımlanması büyük önem kazanmaktadır. 4501 sayılı Kanundaki yabancılık unsuru tanımıyla, bu tasarıda getirilen tanımın, mümkün olduğu ölçüde örtüştürülebilmesi ve ulusal menfaatlarımızı, özellikle yargı yetkimizi ortadan kaldırmaması büyük önem taşımaktadır.

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 10 uncu maddesinde, davanın açıldığı tarih, tahkimin süresi, kullanılan dil, dava ve davaya cevap dilekçesi ve görev belgesi düzenlenmiştir. Bunlar, tamamen, tahkim hukukunun usulüne ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Gerçi, usul ne kadar düzgün, doğru olursa olsun, uygulayıcılar eğer kötü niyetli olurlarsa, o takdirde, çıkan sonuç, mutlaka, memleketimizin, milletimizin yararına olmayacaktır.

Aslında, Türk girişimcilerinin mutlaka uyarılması gerekmektedir; çünkü, son zamanlarda, Avrupa'da, birtakım "üçkâğıtçı" diyebileceğimiz firmalar türemiş, yapılan tahkim sözleşmelerinden, Türk girişimcilerin, birtakım girişimcilerin ve devletlerin de zarar görmesi sonucunu doğuracak tarzda birtakım karşılıklı, muvazaalı anlaşmalar yapılmaya başlanmıştır; bu konuda Türk Devletinin, mutlaka, uyarıcı rolünün ortaya çıkıp, gerekli uyarıların yapılması gerektiğine inanmaktayım. Gerçi, 1999 ve 2000 senelerinde bu hükümet zamanında yönetilen Türkiye Cumhuriyeti, dünyanın en fazla yolsuzluk yapılan ülkesi konumuna gelmiştir. Gerçekten de, millî gelirimizin yüzde 36'sının; yani, 30 milyar doların üzerindeki bir rakam, bu hükümet döneminde, yolsuzluklara gitmiştir. Millî gelirin bu kadar büyük bir kısmının yolsuzluklara heba edilmesi, hele hele, bu tahkim kanunuyla birlikte yeni yolsuzluklara yol açılacak olması endişesi, bizi, tabiî ki sıkıntıya, endişeye sokmaktadır; ama, her ne olursa olsun, bizce aslolan, esas olan iyiniyettir, insanların, kişilerin ve şirketlerin iyiniyetli olduğu varsayımından hareketle, yapılması gereken bir düzenleme olduğunu düşünüyoruz.

Bu tahkim kanunu tasarısının hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelen.

Madde üzerinde iki adet önerge vardır, ikisini de okutacağım, son önergeyi de işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinin (e) fıkrasının birinci paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı İsmail Köse       Nihat Gökbulut

             Konya                  Erzurum                  Kırıkkale

              Aydın Ayaydın       Kenan Sönmez

           İstanbul                        Bursa

"Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, hakem veya hakem kurulu, dava ve cevap dilekçesi verildikten sonra bir görev belgesi hazırlar."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı yasa tasarısının 10 uncu maddesi birinci fıkrasının son satırındaki "karşı tarafça alındığı tarihte" ibaresinin "karşı tarafa tebliğ edildiği tarihte açılmış sayılır." olarak değiştirilmesi arz ve teklif edilir.

         Fethullah Erbaş Aslan Polat        Veysel Candan

                  Van                  Erzurum                     Konya

Özkan Öksüz Ali Oğuz            Rıza Ulucak

             Konya                   İstanbul                    Ankara

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İ.SÜHAN ÖZKAN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önergesi üzerinde, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun efendim.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan 712 sıra sayılı tasarının 10 uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, 10 uncu maddede, davanın açıldığı tarih, tahkim süresi, kullanılan dil, dava dilekçesi ve görev belgesi verme gibi konular düzenlenmiştir.

Şüphesiz ki, yasa yapmak kadar, yasaların dikkatli yapılması ve pratikte uygulanabilir hale getirilmesi de çok önemlidir. Şu ana kadarki görüşmelerimizde, aslında, üzerinde durulması gereken konu, belki de, yabancı sermaye dediğimiz çok uluslu şirketlerin  bugüne kadar Türkiye'de ne yaptığı veya bu yabancı sermayenin hangi sahada çalıştığıdır; çünkü, bütün dünya da böyle yapar.

Bugün Türkiye'de, yabancı sermaye, malî sektörde oynamaktadır ve bu malî sektör de, devamlı surette, Türkiye'de, kriz üstüne kriz getirmektedir. Hatırlanacağı üzere, hazinedeki döviz rezervimiz 25 milyar dolar civarındadır ve bunun tamamı yabancı sermayedir. Ayrıca, kıymetli evrak olarak, bazı kişi ve kuruluşların ellerinde de 20 katrilyon lira civarında tahvil ve senet vardır ve hazineye, her ay, her hafta yapılan borçlanmalarla para vermektedirler.  Dolayısıyla, ekonomimizin, mutlaka, bu kısır döngüden çıkması gerekir.

Vermeye çalıştığım bu örneklerde temel çıkış noktamız şudur: Bu tür bir kıskaca girildikten sonra, yabancı sermayeye bir şey yapmak mümkün değildir.

Yabancı sermaye, bu tasarı altyapı düzenlemesi tamamlandıktan sonra nereye gelecek diye baktığımız zaman, iletişim sektöründe Telekom, enerji santralları ve altyapıda otoyol ve köprü geçişleri olacaktır. Dolayısıyla, bunlarla ilgili çalışmalarda çok dikkatli olmak mecburiyetindeyiz.

Aslında, doğrusunu isterseniz, yabancı sermayeyi çok iyi yönlendirmek mecburiyetindeyiz. Dış ticarete ve dünyadaki gelişmelere baktığımız zaman, bilgisayar teknolojisinde, geçen yıl itibariyle, 300 milyar dolarlık bir dünya ticaret hacmi var, 2001 yılında 450 milyar dolar, 2010 yılında da 2,4 trilyon dolarlık bir ticaret hacmi olacağı beklenmektedir. Dolayısıyla, Türkiye, dünyada gelişen bu sermaye akışına bakarak, dışarıdan gelecek yabancı sermayeyle entegre olup, sermayenin, Türkiye'de para edecek, ticaret hacmi bol olan sektöre yönlendirilmesinin doğru olacağı kanaatindeyim.

Ayrıca, yine, Türkiye'nin çok önemli jeopolitik ve coğrafî yapısı itibariyle -Kafkaslar, Ortadoğu ve Avrupa üçgeninde bulunduğu yer itibariyle- petrol ürünlerini, doğalgazı -hem arama hem üretim- Türkiye üzerinden Batı'ya, Avrupa'ya taşıma açısından boru hatları çok önemlidir. Özellikle yabancı sermayeyi bu aşamada kullanmak mecburiyetindeyiz.

Yine, raporlara dikkatle baktığımız zaman, Türkiye'nin, enerji yatırımları için, yıllık 4-5 milyar dolar paraya ihtiyacı vardır; Devlet Planlama Teşkilatı raporları bunu göstermektedir. O açıdan, önümüzdeki beş yıl için 30 milyar dolara ihtiyaç olduğu söylenilmektedir. Dolayısıyla gelen yabancı sermayeyi, mutlaka ve mutlaka, üretim, istihdam ve ihracat üçgeninde toplamak, tüketimi ve israfı mümkün olduğunca azaltmak ve kamu maliyesinin de borçlanmasını dengeye getirmek mecburiyetindeyiz. Belki, Anayasada yaptığımız tahkim değişikliğinin, bugün çıkarmaya çalıştığımız, tahkimin altyapısı olan tahkimde usul ve esasların, yabancı sermayeyi yönlendirmek ve üretim ve dünyayla entegrasyona faydası olur diye düşünüyor; saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Candan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinin (E) fıkrasının birinci paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı (Konya)

   ve arkadaşları

"Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, hakem veya hakem kurulu, dava ve cevap dilekçesi verildikten sonra bir görev belgesi hazırlar."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İ. SÜHAN ÖZKAN (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon)- Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, hakem veya hakem kurulunca bir görev belgesi hazırlanmasının zorunlu olduğunu belirtmek amacıyla bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Bu doğrultuda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Duruşma ve yazılı yargılama, taraf olma niteliğini kaybetme, taraflardan birinin yargılamaya katılmaması

MADDE 11. - A) Hakem veya hakem kurulu, delillerin sunulması, sözlü beyanlarda bulunul-ması ve bilirkişiden açıklama istenmesi gibi sebeplerle duruşma yapılmasına karar verebileceği gibi; yargılamanın dosya üzerinde yürütülmesine de karar verebilir. Taraflar duruşma yapılmaması konusunda anlaşmadıkça, hakem veya hakem kurulu, taraflardan birinin istemi üzerine yar-gılamanın uygun aşamasında duruşma yapar.

Hakem veya hakem kurulu, dava ile ilgili her türlü keşif tarihini, bilirkişi incelemesini veya di-ğer delillerin incelenmesi için yapacağı toplantı ve duruşmaları ve tarafların gelmemeleri halinde bunun sonuçlarını uygun bir süre önceden taraflara bildirir.

Hakem veya hakem kuruluna sunulan dilekçeler bilgiler ve diğer belgeler taraflara bildirilir.

B) Tahkim yargılamasının taraflarından birisinin taraf olma niteliğini kaybetmesi halinde, ha-kem veya hakem kurulunca tahkim yargılaması ertelenerek, tahkim yargılamasının devamı ama-cıyla ilgililere bildirimde bulunulur. Bu durumda tahkim süresi işlemez.

Altı ay içinde bildirim yapılmaz veya bildirimde bulunulanlar tahkim yargılamasına devam edeceklerini açıkça diğer tarafa ya da hakem veya hakem kuruluna bildirmezlerse, tahkim yargılaması sona erer.

C) Taraflardan birinin yargılamaya katılmaması halinde aşağıdaki hükümler uygulanır :

1. Davacı, geçerli bir neden göstermeksizin dava dilekçesini süresi içinde vermezse; hakem veya hakem kurulu tahkim yargılamasına son verir.

2. Dava dilekçesi, 10 uncu maddenin (D) fıkrasının birinci paragrafına uygun değilse ve eksiklik hakem veya hakem kurulunca belirlenecek süre içinde giderilmezse, hakem veya hakem kurulu tahkim yargılamasına son verir.

3. Davalı, cevap dilekçesini, vermezse; bu durum davacının iddialarının kabulü olarak değerlendirilmeyip yargılamaya devam edilir.

4. Taraflardan biri, geçerli bir neden göstermeksizin duruşmaya gelmez veya delillerini sun-maktan kaçınırsa; hakem veya hakem kurulu, tahkim yargılamasına devam ederek mevcut delille-re göre karar verebilir. 

BAŞKAN - Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tahkim konusunda, özellikle Anayasamızın 125 inci maddesini değiştirdik, daha sonra 4501 sayılı Yasayı çıkardık ve şimdi de, tahkimin usul ve esaslarını belirleyen bir yeni yasal düzenleme yapıyoruz.

Tahkimi, ülkemiz için, gerçekten çok hayatî önem taşıyan bir yasal düzenleme olarak görüyor ve bu yasayı destekliyoruz; ancak, burada, anayasa değişikliği yapılırken ve 4501 sayılı Yasa görüşülürken, hep birlikte bir konuyu tartıştık. Niçin tahkimi çıkarıyoruz; çünkü, yabancı sermayenin Türkiye'de yatırım yapmasını istiyoruz. Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler, yatırım yapmak isteyen ülkeler, işsizliğin bu boyutta olduğu ve genç nüfusun çok yoğun olduğu ülkeler yabancı tasarrufa ihtiyaç duyarlar; yani, yabancı yatırımcıların gelip yatırım yapmasını isterler. Yabancı yatırımcılar ise, o ülkelerde ne kadar gelişebileceklerine bağlı olarak o ülkeye gelirler; yani, o ülkede, kendilerine uygun koşulların olup olmadığını, çok ciddî biçimde takip ederler.

Değerli arkadaşlarım, burada, yalnızca tahkim yasalarının çıkarılmasıyla yabancı sermayenin ülkemize gelmesi, gerçekten mümkün değil. Bunu, daha önce de çok tartıştık. Yabancı sermayenin gelişebilmesi ve Türkiye'ye gelmesi, yatırıma dönüşebilmesi, başka koşulları, şartları da ister. Bu yasal düzenlemeleri yaptıktan sonra, hemen bunu arkasından, bizim, yabancı sermayenin desteklenmesine yönelik yeni kararları almamız gerekir.

Siz, bir yatırımcı olarak, bir ülkeye yatırım yaparken, elbette ki kârınızı düşüneceksiniz, düşünmek zorundasınız. Türk işadamları, gidip, Romanya'da, Bulgaristan'da yatırım yapıyor. Niye; çünkü, yatırım teşvikleri var, daha uygun koşullar var, onun için gidiyor. Türkiye'de bu uygun koşullar yoksa, yalnız tahkim var diye, bu sermaye buraya gelmez.

Dünyada, özellikle, 1 trilyon doların üstünde başka ülkelere yatırım yapan, yapmak isteyen bir sermaye potansiyeli var. Bundan, Türkiye, 300 milyon dolar civarında çok küçük bir pay alıyor. Bundan daha çok pay alabilmesi için, Türkiye'nin, bu konuda, başka şartları da yerine getirmesi gerekir. Şimdi, özellikle, yatırımlara veya vergi dilimlerine baktığınızda, total olarak, millî gelir içerisinde yüzde 32'nin üstünde vergi alıyorsunuz. Bu miktar, Romanya'da yüzde 15, Bulgaristan'da yüzde 15 ise adam, kafadan, yüzde 17 daha kârlı olduğu bir yere mi gider, gelip Türkiye'ye mi yatırım yapar; elbette ki, daha kârlı olduğu yere gider, yatırım yapar. Bu, bırakın gelişmekle olan ülkeleri, gelişmiş ülkelerde, Amerika Birleşik Devletlerinde bile yüzde 25'ler dolayındadır. Bizim yatırımcılarımız, çok ciddî vergi yükü altında ezilmektedir. Bu koşullarda, bizim yatırımcılarımız Türkiye'de yatırım yapamaz durumdayken, yabancı yatırımcıların, gelip, Türkiye'de yatırım yapmasını beklemek doğru değildir.

Konunun bir başka boyutu -ki, Anayasa değiştirilirken de, biz bu boyutu çok söyledik -ama, buraya bir yabancılık unsuru eklendi, Anayasada da bu var. Burada, özellikle bir imtiyaz sözleşmesi yaptım... Ben, yerli bir firmayım, yerli bir bankadan finansman sağlıyorum ve bir şartlaşma yaptım, bir imtiyaz sözleşmesi yaptım; benim karşımda bir başkası da, yabancılık unsuru taşıyan bir şirket, yine, devletle şartlaşma yaptı, sözleşme yaptı... Şimdi, düşünün; o, eğer devletle bir anlaşmazlığa düşerse, yabancı olduğu için, uluslararası tahkime tabi, ben, uluslararası tahkime tabi değilim. Anayasa değiştirilirken, bunların ciddî biçimde ele alınması gerekirdi. Şimdi, bizim yerli firmalarımıza karşı bence bir haksız rekabet ortamı doğacak. Yerli firmalarımızın suçu ne; onlar niye gidemesin uluslararası tahkim kuruluna? Gidemiyorlar...

Onun için, burada, tahkimin usul ve esaslarını düzenleyen bu tasarıya karşı değiliz; ancak, bu yasayla, özellikle, yerli firmaların da rekabet açısından aleyhine bir durum olduğunu da bilmemiz gerektiği kanısındayız.

Hepinize saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dönen.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

Hakem veya hakem  kurulunca  bilirkişi  atanması, delillerin toplanması, uyuşmazlığın esasına uygulanacak hukuk kuralları ve sulh

MADDE 12.-  A) Hakem veya hakem kurulu,

1. Belirlediği konular hakkında rapor vermek üzere bir veya birden çok bilirkişi atanmasına;

2. Tarafların bilirkişiye gerekli açıklamaları yapmalarına, ilgili belge ve bilgileri vermelerine;

3. Dava ile ilgili keşif yapılmasına

karar verebilir.

Aksi kararlaştırılmadıkça, taraflardan birinin istemi veya  hakem ya da hakem kurulunun ge-rekli görmesi üzerine bilirkişiler, yazılı veya sözlü raporlarını vermelerinden sonra çağrılacakları duruşmaya katılırlar. Bu duruşmada taraflar, bilirkişilere soru sorabilir ve uyuşmazlık konusunda kendi seçtikleri özel bilirkişileri dinletebilirler.

B) Taraflar, delillerini hakem veya hakem kurulunca belirlenen süre içinde verirler. Hakem veya hakem kurulu, delillerin toplanmasında asliye hukuk mahkemesinden yardım isteyebilir. Bu takdirde mahkeme, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerini uygular.

C) Hakem veya hakem kurulu, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine ve onların uyuşmazlığın esasına uygulanmak üzere seçtikleri hukuk kurallarına göre karar verir. Sözleşme hüküm-lerinin yorumunda ve tamamlanmasında bu hukuka ilişkin ticarî örf ve âdetler ile ticarî teamüller de göz önüne alınır. Belirli bir devletin hukukunun seçilmiş olması, aksi belirtilmedikçe, o devletin kanunlar ihtilâfı kurallarının veya usul kurallarının değil, doğrudan doğruya maddî hukukunun seçilmiş olduğu anlamına gelir.

Tarafların uyuşmazlığın esasına uygulanacak hukuk kurallarını kararlaştırmamış olmaları hâlinde, hakem veya hakem kurulu, uyuşmazlık ile en yakın  bağlantı içinde olduğu sonucuna vardığı devletin maddî hukuk kurallarına göre karar verir.

Hakem veya hakem kurulu, ancak tarafların açıkça yetkili kılmış olmaları şartıyla hakkaniyet ve nasafet kurallarına göre veya dostane aracı olarak karar verebilir.

D) Tahkim yargılaması sırasında taraflar uyuşmazlık konusunda sulh olurlarsa, tahkim yar-gılamasına son verilir. Tarafların istemini uygun bulan  hakem veya hakem kurulunca sulh, hakem kararı olarak tespit edilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Çelen; buyurun.

DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 712 sıra sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı hakkında Doğru Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz aldım. Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan tasarının temeli, Anayasamızın 125 inci maddesinde daha önce yapmış olduğumuz değişikliktir; ancak, kanunlaşma ihtiyacının başlangıç noktası da kamu hizmetlerinin görülmesidir. Dünyadaki olayların hızla değişmesi, küreselleşmenin yarattığı girdaplar, devletleri farklı politikalar izlemeye ve çok süratli davranmaya mecbur kılmıştır. Teknolojinin gelişme boyutları, insan hayatına getirdiği yenilikler, her geçen gün daha çok artan talepler ve rekabet ortamı, beraberinde yeni projelerin gündeme getirilmesini mecbur etmiştir; ancak, öyle projeler söz konusu olmuştur ki, bütçe imkânları yetersiz kalmıştır. Böyle bir ortamda ise ülkenin çağa ayak uydurabilmesi ve gelişimini tamamlayabilmesi için yabancı yatırımcıyı teşvik öne çıkmıştır.

Değerli milletvekilleri, işte, bu noktada, uluslararası düzeyde yapılan sözleşmeler, artan taraflar karşısında bu sözleşmelerin her geçen gün hayata yansıması, uyuşmazlık halinde ne olacağı soruları, tahkim müessesesini seçilmiş bir yargı olarak çözüm haline getirmiştir.

Doğru Yol Partisinin liberal geleneği, özelleştirme ve tahkim konularında sağlıklı bakış açısı yaratmış; bu nedenledir ki, tahkim konusunda ve buna bağlı anayasa değişikliği gündeme geldiğinde, hukukun üstünlüğüne dayanan, ancak kamu yararının esas olduğu bir tavır sergilemiştik. Bu yasa görüşülürken de tavrımız aynı ve kamu yararıdır.

Şurası muhakkak ki, ülkemiz, gün geçtikçe, yabancılar için âdeta bir cennet haline getirilmiştir. Bu konuda halkımız her zamankinden daha hassas ve duyarlıdır. Bu duyarlılığa saygı duymak ise, bu kürsüden edilen yeminler adına, hepimizin birinci görevi olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, hiçbir önlem veya teşvik tek başına yeterli değildir. Sabah kalktığınızda şu kanunu çıkaralım tavrıyla, ne kanunlar yeteri kadar irdelenebilir ne de kamuoyu alınabilir. Ciddî kalkınmalar, ancak ciddî planlamalarla mümkün olabilir. Bu ekonomik ortamda hangi güvence yatırımcıya cazip gelecektir ki?.. Geçen zaman dilimi de "tahkim yasasını da çıkardım, haydi buyurun yatırıma" düşüncelerinin haklı olmadığını ispat etmiştir. Açlık sınırına getirilen milletin ihtiyaçlarının gözardı edilmesi, siyasetin kaldıramayacağı bir yük haline gelmiştir. Milletin gönlünde siyasetin mahkûm edilmesinin sorumluluğu, her türlü sorumluluğun üzerindedir. Bu bilincin hâkim olacağı günlerin özlemini duyuyoruz.

Bu tahkim kanunu, bir boşluğu kapatmış olmakla birlikte, yapılması muhtemel hatalar, kusurlar, milletimize, maalesef, ceza olarak, tazminat olarak geri dönecektir. İnşallah, uygulamada bu noksanlıkların olmayacağı inancını taşıyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelen.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, Grubumuz adına, Sayın Ali Oğuz konuşacaklar.

BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz; buyurun efendim. (Alkışlar)

FP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; önemli bir tasarıyı müzakere ediyoruz ve bu tasarının, bir fantezi olmaktan, bir dayatmadan ziyade bir ihtiyaçtan doğduğu açıktır. Söz alan arkadaşlarımız, gayet nezih bir şekilde bunu dile getirdiler.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzda, mevzuatımızda tahkimle ilgili hükümler vardı; ama, çok az tatbik edilen bir yoldu. Ben, elli yıllık meslek hayatımda bir defa tahkim davası açtığımı hatırlıyorum; onun dışında, elli yılda hiç tatbik etmedim; ama, milletlerarası münasebetlerimizde, dışardan gelen sermayenin emniyetini temin sadedinde bir ihtiyaç haline geldi ve Anayasamızda 125 inci maddeyi buna göre ayarladık -onu hepiniz hatırlayacaksınız- ama, şimdi, çıkardığımız o değişiklik, Anayasadaki mevcut hüküm, tabiî ki, mevzuatımıza intikal eden o günkü Tahkim Yasasında efradını cami ağyarını mâni mahiyette, dört başı mamur ele alınmış olmadığı cihetle, aksayan tarafları oldu ve huzurunuza bu tasarı geldi.

12 nci maddede, her şeyden evvel, hakem ve hakemlerin, hakem kurulunun tayini ve onun yanında bilirkişi incelemesinin yapılması, belge ve bilgilerin verilmesi, keşif yapılması, raporların verilmesi, mahkemeye çağrılması ve asliye hukuk mahkemesinin yardımcı olması, tebligatların yapılması, itiraz ve iptal davaları ve temyiz safhası olmak üzere yeni hükümlerin getirilmesi zarureti hâsıl olmuştur ve bu uygulama, bu zaruretten doğmuştur.

Hepinizi hürmetle selamlarım efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

Hakem kurulunun karar verme usulü ve tahkim yargılamasının sona ermesi

MADDE 13. - A) Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa hakem kurulu oy çokluğu ile karar verir.

Taraflar veya hakem kurulunun diğer üyeleri yetki vermişlerse, hakem kurulu başkanı, yargılama usulü ile ilgili belirli konularda tek başına karar verebilir.

B) Tahkim yargılaması, nihaî hakem kararının verilmesi veya aşağıdaki hallerden birinin gerçekleşmesi ile sona erer :

1. Davalının itirazı üzerine hakem veya hakem kurulunun uyuşmazlığın kesin olarak çözümünde davalının hukukî yararı bulunduğunu kabul etmesi hali hariç, davacı davasını geri alırsa;

2. Taraflar, yargılamanın sona erdirilmesi konusunda anlaşırlarsa;

3. Hakem veya hakem kurulu, başka bir sebeple yargılamanın sürdürülmesini gereksiz veya imkânsız bulursa;

4. 10 uncu maddenin (B) fıkrasının ikinci paragrafı uyarınca tahkim süresinin uzatılmasına ilişkin talep mahkemece reddedilirse;

5. Taraflarca kararın oybirliğiyle verilmesinin öngörülmesine rağmen, hakem kurulu oybirliğiyle karar veremezse;

6. 11 inci maddenin (B) fıkrasının ikinci paragrafı uyarınca, tahkim yargılamasına devam edilemezse;

7. 16 ncı maddenin (C) fıkrasının ikinci paragrafı uyarınca yargılama giderleri için avans yatırılmazsa;

14 üncü maddenin (B) fıkrası hükümleri saklı kalmak üzere, hakem veya hakem kurulunun yetkisi, yargılamanın sona ermesiyle ortadan kalkar.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

Kararın şekli ve içeriği, düzeltilmesi,  yorumu  ve  tamamlanması,  yazılı bildirimlerin alınması

MADDE  14. 195- A) Hakem kararlarında,

1. Tarafların ve varsa temsilcileri ile vekillerinin ad ve soyadları, unvanları ve adresleri,

2. Kararın dayandığı hukukî sebepler ile gerekçesi ve tazminata ilişkin istemlerde hükmedilen tazminatın miktarı,

3. Tahkim yeri ve kararın tarihi,

4. Kararı veren hakem veya hakem kurulunun ad ve soyadları, imzaları ve karşı oyları,

5. Karara karşı iptal davası açılabileceği,

belirtilir.

Aksi kararlaştırılmadıkça, hakem veya hakem kurulu kısmî kararlar verebilir.

Hakem kararı, hakem veya hakem kurulu başkanı tarafından taraflara bildirilir.

Taraflar, giderini ödemek koşuluyla hakem kararının asliye hukuk mahkemesine gönderilmesini isteyebilir. Bu durumda karar ve dava dosyası, hakem veya hakem kurulu başkanı tarafından asliye hukuk mahkemesine sunulur ve mahkemece kalemde saklanır.

B) Taraflardan her biri, hakem kararının kendisine bildirilmesinden itibaren otuz gün içinde, karşı tarafa da bilgi vermek kaydıyla, hakem veya hakem kuruluna başvurarak,

1. Hakem kararında bulunan hesap, yazı ve benzeri maddî hataların düzeltilmesini,

2. Kararın tümünün veya bazı bölümlerinin yorumlanmasını ,

isteyebilir.

Karşı tarafın görüşünü alan hakem veya hakem kurulu, bu istemi haklı bulursa, istem tarihinden itibaren otuz gün içinde kararındaki maddî hatayı düzeltir veya kararın yorumunu yapar.

Hakem veya hakem kurulu, karardaki maddî hataları karar tarihini izleyen otuz gün içinde kendiliğinden de düzeltebilir.

Taraflardan her biri, hakem kararının kendilerine bildirilmesinden itibaren otuz gün içinde, karşı tarafa da bilgi vermek kaydıyla, yargılama sırasında ileri sürülmüş olmasına rağmen karara bağlanmamış konularda tamamlayıcı hakem kararı verilmesini isteyebilir. Hakem veya hakem kurulu, istemi haklı bulursa, tamamlayıcı hakem kararını altmış gün içinde verir.

Düzeltme, yorum ve tamamlama kararları, taraflara bildirilir ve hakem kararının bir parçasını oluşturur.

C) Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça herhangi bir yazılı bildirim, bizzat gönderilene ya da gönderilenin yerleşim yerine, olağan oturma yerine, iş yerine veya posta adresine teslim edildiği takdirde alınmış sayılır.

Gerekli araştırma yapılmasına rağmen yukarıdaki bildirim yerlerinden hiçbirinin bulunamaması hâlinde, gönderilenin bilinen son yerleşim yerine, olağan oturma yerine, iş yerine veya posta adresine taahhütlü mektupla veya teslim teşebbüsünün belgelendiği herhangi bir başka vasıta ile gönderilen yazılı bildirimler alınmış sayılır.

Yazılı bildirim, öngörülen şekillerde teslim edildiği tarihte alınmış sayılır.

Bu fıkra hükümleri mahkemelerce yapılan tebligata uygulanmaz. 

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum efendim:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Hakem Kararlarına Karşı Kanun Yolu

İptal davası ve hakem kararlarının icra edilebilir hale gelmesi

MADDE 15. - A) Hakem kararına karşı yalnızca iptal davası açılabilir. İptal davası yetkili asliye hukuk mahkemesinde açılır, öncelikle ve ivedilikle görülür.

Hakem kararları aşağıdaki hallerde iptal edilebilir.

1. Başvuruyu yapan taraf,

a) Tahkim anlaşmasının taraflarından birinin ehliyetsiz ya da tahkim anlaşmasının, tarafların anlaşmayı tâbi kıldıkları hukuka veya böyle bir hukuk seçimi yoksa Türk hukukuna göre geçersiz olduğunu,

b) Hakem veya hakem kurulunun seçiminde, tarafların anlaşmasında belirlenen veya bu Kanunda öngörülen usule uyulmadığını,

c) Kararın, tahkim süresi içinde verilmediğini,

d) Hakem veya hakem kurulunun, hukuka aykırı olarak yetkili veya yetkisiz olduğuna karar verdiğini,

e) Hakem veya hakem kurulunun, tahkim anlaşması dışında kalan bir konuda karar verdiğini veya istemin tamamı hakkında karar vermediğini ya da yetkisini aştığını,

f) Tahkim yargılamasının, usul açısından tarafların anlaşmalarına veya bu yönde bir anlaşma bulunmaması halinde, bu Kanun hükümlerine uygun olarak yürütülmediğini ve bu durumun kararın esasına etkili olduğunu,

g) Tarafların eşitliği ilkesinin gözetilmediğini,

ispat ederse veya,

2. Mahkemece;

a) Hakem veya hakem kurulu kararına konu uyuşmazlığın Türk hukukuna göre tahkime elverişli olmadığı,

b) Kararın kamu düzenine aykırı olduğu,

tespit edilirse.

Hakem veya hakem kurulunun, tahkim anlaşması dışında kalan bir konuda karar verdiği iddiasıyla açılan iptal davasında, tahkim anlaşması kapsamında olan konuların, tahkim anlaşması kapsamında olmayan konulardan ayrılması mümkün olduğu takdirde, hakem kararının sadece tahkim anlaşması kapsamında olmayan konuları içeren bölümü iptal edilebilir.

İptal davası, otuz gün içinde açılabilir. Bu süre, hakem kararının veya düzeltme, yorum ya da tamamlama kararının taraflara bildirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. İptal davasının açılması, kendiliğinden hakem kararının icrasını durdurur.

Taraflar, iptal davası açma hakkından kısmen veya tamamen feragat edebilirler. Yerleşim yerleri veya olağan oturma yerleri Türkiye dışında bulunan taraflar, tahkim anlaşmasına koyacakları açık bir beyanla veya sonradan yazılı şekilde anlaşmak suretiyle iptal davası açma hakkından tamamen feragat edebilecekleri gibi; yukarıda sayılan bir veya bir kaç sebepten dolayı iptal davası açmak hakkından da feragat edebilirler.

İptal istemi, davaya bakan mahkeme aksine karar vermedikçe, dosya üzerinden incelenerek karara bağlanır.

İptal davası hakkında verilen kararlara karşı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre temyiz yolu açık olmakla birlikte, karar düzeltme yoluna gidilemez. Temyiz incelemesi, bu maddede yer alan iptal sebepleriyle sınırlı olarak, öncelikle ve ivedilikle karara bağlanır.

İptal davasının kabulü halinde, kabul kararı temyiz edilmezse veya 1 inci bendin (b), (d), (e), (f), (g) alt bentleri ile 2 nci bendinin (b) alt bendindeki hallerin varlığı sebebiyle kabulü halinde taraflar aksini kararlaştırmamışlarsa hakemleri ve tahkim süresini yeniden belirleyebilirler. Taraflar isterlerse eski hakemleri tayin edebilirler.

B) İptal davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra asliye hukuk mahkemesi, hakem kararının icra edilebilir olduğuna ilişkin bir belgeyi istemde bulunan tarafa verir. Bu belgenin verilmesi harca tâbi değildir. Hakem kararının icraya konulması halinde Harçlar Kanunu hükümleri uygulanır.

İptal davası için öngörülen sürenin geçtiği veya tarafların iptal davası açmaktan feragat ettiği hallerde, hakem kararının icra edilebilir olduğuna ilişkin belgenin verilmesi sırasında (A) fıkrasının 2 nci bendi (a) ve (b) alt bent hükümleri mahkemece re'sen dikkate alınır. Bu halde mahkemece aksine karar verilmedikçe, inceleme dosya üzerinden yapılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

ALTINCI BÖLÜM

Tahkim Giderleri

Hakem ücreti, yargılama giderleri, avans yatırılması ve giderlerin ödenmesi

MADDE 16. - A) Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, hakemlerin ücreti, dava konusu alacağın miktarı, uyuşmazlığın niteliği ve tahkim yargılamasının süresi dikkate alınarak, hakem veya hakem kurulu ile taraflar arasında kararlaştırılır.

Taraflar, hakem veya hakem kurulunun ücretini milletlerarası yerleşmiş kurallara veya kurum-sal tahkim kurallarına yollama yaparak da belirleyebilirler.

Taraflarla hakem veya hakem kurulu arasında ücretin belirlenmesi konusunda anlaşmaya varılamaz veya tahkim anlaşmasında ücretin belirlenmesine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmazsa ya da taraflarca bu konuda yerleşmiş milletlerarası kurallara veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yapılmamışsa, hakem veya hakem kurulunun ücreti, Türkiye Hakem ve Bilirkişi Odaları Birliği tarafından hazırlanan ve Adalet Bakanlığınca onaylanan ücret tarifesine göre belirlenir.

Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça başkanın ücreti, hakemlerden her birine ödenecek hakem ücretinin yüzde on fazlası olarak hesaplanır.

Hakem kararının düzeltilmesi, yorumlanması veya tamamlanması hallerinde ek hakem ücreti ödenmez.

B) Hakem veya hakem kurulu kararında tahkim yargılamasının giderleri gösterilir.

Yargılama giderleri,

1. Hakemlerin ücretini,

2. Hakemlerin seyahat giderlerini ve yaptıkları diğer masrafları,

3. Hakem veya hakem kurulu tarafından atanan bilirkişilere ve yardımına başvurulan diğer kişilere ödenen ücretleri ve keşif giderlerini,

4. Hakem veya hakem kurulunun onayladığı ölçüde tanıkların seyahat giderlerini ve yaptıkları diğer masrafları,

5. Hakem veya hakem kurulunun, davayı kazanan tarafın varsa vekili için avukatlık asgarî ücret tarifesine göre takdir ettiği vekâlet ücretini,

6. Bu Kanuna göre mahkemelere yapılacak başvurularda alınan yargı harçlarını,

7. Tahkim yargılamasına ilişkin bildirim giderlerini,

kapsar.

C) Hakem veya hakem kurulu, davacı taraftan yargılama giderleri için avans yatırmasını isteyebilir.

Avans, hakem veya hakem kurulu kararında öngörülen süre içinde ödenmemişse hakem veya hakem kurulu yargılamayı durdurabilir. Yargılamanın durdurulduğunun taraflara bildirilmesinden itibaren otuz gün içinde avans ödenirse yargılamaya devam olunur, aksi halde tahkim yargılaması sona erer.

Hakem veya hakem kurulu kararını verdikten sonra, taraflara, yatırılmış olan avansların harcama yerlerini ve miktarlarını gösterir bir belge verir ve varsa kalan avansı ödeyene iade eder.

D) Taraflar aksini kararlaştırmadıkça yargılama giderleri haksız çıkan tarafa yüklenir. Davada her iki taraf da kısmen haklı çıkarsa, yargılama giderleri haklılık durumuna göre taraflar arasında paylaştırılır.

Hakem veya hakem kurulunun yargılamayı sona erdiren veya taraflar arasındaki sulhü tespit eden kararında da yargılama giderleri gösterilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik; buyurun efendim.(FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 712 sıra sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Madde, hakem ücreti, yargılama giderleri, avans yatırılması ve giderlerin ödenmesinden bahsetmektedir. Tabiî ki, tahkimin, yabancıların, yerli mahkemeleri kabul etmemeleri, güvenmemeleri anlamına geldiğini herkes ifade ediyor. Aslında, tahkim, anlaşmazlıkların, herkese açık mahkemelerde, hâkimler eliyle değil, gizli olarak çalışan hakemler aracılığıyla çözülmesini öngören bir anlaşma yoludur. Tabiî ki, uyuşmazlıklarda, bir davalı, bir davacı olunca, bu ikisini uzlaştıracak bir hakem gerektiği de ortaya çıkmaktadır. Şimdi, bu hakem seçimini, Dünya Bankasının yatırım ve ticaret uzmanları listesinden yapmaktalar, daha doğru bir ifadeyle, uluslararası bir lobiye havale ediyorlar. Bana göre, tahkim, bu lobiler eliyle, bazı ülkelere, tahkime konu ülkelerden kaynak transferinin bir başka adıdır.

Değerli arkadaşlar, bugün, ülkemizde, yapılmak istenen anayasal değişikliklerden sonra, bu yasayla, onun altyapısı oluşturulmaktadır. Böylece, şirketten devlete işleyen hakemlik müessesesi oluşturulmak istenmektedir. Tahkim, bizim için de yeni değildir ve ülkelerin iktisaden zayıf ve borç altında ezildiği dönemlerde hep dayatılmakta, ortaya çıkmaktadır. Osmanlı Devleti de, 19 uncu Yüzyılın ikinci yarısından sonra demiryolu, liman, rıhtım, elektrik gibi yatırımları gerçekleştirmek ve kamu hizmetlerinin kurulmasını sağlamak için bir girişime başladığında, işletmesini, yabancılara verilen imtiyaz yöntemiyle sağlamaya çalışmıştır. Bir yandan kapitülasyonlardan öte yandan dışborç ve düyunu umumiyenin baskıları altında, imtiyazcılar yararına, devlet zararına anlaşmalar ve durumlar yaratılmıştır. Kamu kaynaklarının yetersizliği gerekçesiyle, âdeta, yeni bir kamu finansman yöntemi olarak sunulan yap-işlet-devret ve yap-işlet, kamu hizmeti olduğundan, imtiyaz sözleşmelerine konu olmaktadır.

Bugün yapılmak istenen nedir?.. İmtiyaz sözleşmeleri açısından, Danıştayın, hukuka uygunluk ve kamu yararı bakımından denetimi ortadan kalkmaktadır. Bu durum, şirketlerin istediği bir çözümdür. Danıştay denetimine yönelik incelemenin kalkması durumunda, hakları korunmuş bireylerden oluşan sağlıklı bir kamunun yaratılması ve şeffaflığın ortadan kalktığını göreceğiz. Burada, eğer, Danıştayla ilgili bir tıkanma söz konusuysa, mutlaka, onun yerine Hazine veya benzeri bir kurumun ikame edilmesi gerekir.

Değerli arkadaşlar, tahkimin çıkmasını isteyenlerin beklediği gibi, yabancı yatırım artış miktarı acaba sağlanabilecek midir? Bu konuda tereddütlerimiz var; çünkü, hükümetin ileri sürdüğü enerji ve altyapı yatırımlarının hepsine yabancı ortak bulunamadığı gibi, bulunmuş olsa bile, yerli ortak katkı payının da hesaba katılması gerekir. Kaldı ki, bu tür yatırımları finanse eden uluslararası kuruluşların böylesi ülke risklerini sonuna kadar aşması da beklenmemelidir. Şu anda içinde yaşanılan durumda olduğu gibi, yatırımlar, doğrudan ya da dolaylı ihracatı ve teknolojik kapasiteyi artırmadığı gibi, ithalat ve kâr transferleri yoluyla ödemeler dengesinde de olumsuz etkiler getirebilir. "Bu düzenleme yapılırsa ülkemize çok büyük yabancı yatırım gelir; yoksa, başka ülkelere gider" iddiasının gerçeklikle de bir ilgisi yoktur. Tahkimin Anayasaya girdiği günden beri, olumlu anlamda büyük bir değişiklik ortaya çıkmadığı da görülmüştür.

Uluslararası tahkim, az gelişmiş ve orta gelişmişlikteki ülkelerin, emperyalistlerin denetimindeki hakem kuruluşlarının adaletine teslim edilmesi demektir.

Değerli arkadaşlar, uluslararası sermaye, kendi çıkarları doğrultusunda, istediği sektörde, istediği bölgede ve istediği teknolojiyi kullanarak yatırım yapabilecek; ülkemizin ihtiyaçları, öncelikleri söz konusu edilemeyecektir. İnsanımıza, tabiat zenginliklerimize sahip çıkmak isteyişimizin yasal zemini de ortadan kaldırılacaktır. Uluslararası şirketler, ülkemizde sağlayacağı ucuz hammade ve ucuz emek gücüyle, çok ucuza mal ettiği ürünleri, sanki, dışarıdan ülkemize getirilen malmış gibi, yüksek fiyatlarla ve döviz karşılığı bize satacaklar. Uluslararası hakem yoluyla, aslında, devletin varlığının neredeyse temeli olan kamu yararının gözetilmesi ilkesinden vazgeçilmesini ve kâr oranlarının, toplumun çıkarları aleyhine artmasını talep etmektedirler.

Ümit ediyoruz ki, bu yasa, beklenen sonucu verir, hayırlı sonuçlar doğurur.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı maddesinin (A) fıkrasının üçüncü paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Aydın Tümen İsmail Köse İbrahim Yaşar Dedelek

             Ankara                  Erzurum                 Eskişehir

Gönül Saray      Erdoğan Toprak

           Amasya                   İstanbul

"Taraflarla hakem veya hakem kurulu arasında ücretin belirlenmesi konusunda anlaşmaya varılamaz veya tahkim anlaşmasında ücretin belirlenmesine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmazsa ya da taraflarca bu konuda yerleşmiş milletlerarası kurallara veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yapılmamışsa, hakem veya hakem kurulunun ücreti, her yıl Adalet Bakanlığınca ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının görüşleri alınarak hazırlanan ücret tarifesine göre belirlenir."

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İ. SÜHAN ÖZKAN (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Hakem veya hakem kurulu ücret tarifesinin Adalet Bakanlığınca hazırlanması amacıyla bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

YEDİNCİ BÖLÜM

Son Hükümler

Uygulanmayacak ve kaldırılan hükümler

MADDE 17. - Bu Kanunla düzenlenen konularda, aksine hüküm bulunmadıkça, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanmaz.

21.1.2000 tarihli ve 4501 sayılı Kamu Hizmetleri ile İlgili İmtiyaz Şartlaşma ve Sözleşmelerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Tahkim Yoluna Başvurulması Halinde Uyulması Gereken İlkelere Dair Kanunun 5 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - Taraflarla hakem veya hakem kurulu arasında ücretin belirlenmesi konusunda anlaşmaya varılamazsa veya tahkim anlaşmasında ücretin belirlenmesine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmazsa ya da taraflarca hakem veya bu konuda yerleşmiş milletlerarası kurallara veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yapılmamışsa; hakem ücretleri, Türkiye Hakem ve Bilirkişi Odaları Birliği tarafından Adalet Bakanlığının onayı ile bir ücret tarifesi belirleninceye kadar, uyuşmazlığın niteliği ve tahkim yargılamasının süresi dikkate alınarak asliye hukuk mahkemesince takdir edilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 1 inci madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, geçici 1 inci madde özetle şöyle: Taraflarla hakem veya hakem kurulu arasında hakem ücreti konusunda anlaşmazlık olursa, Türkiye Hakem ve Bilirkişi Odaları Birliği Kurulu, ücret tarifesi yapılıncaya kadar, hakem ücretlerinin, yetkili asliye hukuk mahkemesi tarafından belirlenmesiyle ilgili bir maddedir.

Bu maddenin uygulanabilmesi için, taraflarla hakem arasında ücret belirlenmesinde anlaşmaya varılamaması; ikincisi, tahkim anlaşmasında ücret belirlenmesine ilişkin hüküm olmaması; üçüncüsü de "taraflarca hakem veya bu konuda yerleşmiş milletlerarası kurullara veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yapılmamışsa; hakem ücretleri, Türkiye Hakem ve Bilirkişi Odaları Birliği tarafından Adalet Bakanlığının onayıyla bir ücret tarifesi belirleninceye kadar uyuşmazlığın niteliği ve tahkim yargılamasının süresi dikkate alınmak suretiyle asliye hukuk mahkemelerince takdir edilecektir." Demek ki, bu madde, Türkiye Hakem ve Bilirkişi Odaları Birliği kurulduğu noktadan itibaren geçerliliğini bitirmiş olacaktır.

Değerli arkadaşlar, bu tip odalar Türkiye'de kuruluyor. Barolar bu tiptedir. Türkiye Noterler Birliği de aynı şekildedir. Türkiye Noterler Birliği, noter ücretlerini belirler, Adalet Bakanlığına takdim eder, Adalet Bakanlığının onayından sonra yürürlüğe girer. İşte, buradaki yeni kurulacak Hakem ve Bilirkişi Odaları Birliği de, bunun gibi; yani, Türkiye Noterler Birliği gibi, hakem ücretlerini Adalet Bakanlığıyla birlikte tespit edecekler ve yürürlüğe sokacaklar.

Bu tasarıdaki başarısından dolayı Sayın Bakanımı tebrik ediyorum; ancak, bu tasarıyla amaçlanan yararlar; yani, yabancı sermayenin ülkemize girmesi olayıdır. Yabancı sermaye, dışarıdan baktığı zaman Türkiye'yi şöyle görüyor arkadaşlar: Türkiye, risk yönünden eksi (B) grubuna düşüyor. Niçin?.. Yabancı sermaye şöyle düşünüyor: Türkiye'de yatırım yaparsam risklidir; kâr ederim, ama... Türkiye'deki insan hakları ihlallerine bakıyor...

Arkadaşlar, Türkiye, dışarıdan hakikaten kötü görünüyor. Bir anamuhalefet partisi dahi kapatılmakla tehdit ediliyor. Şiddete bulaşmamış bir partinin üyeleri yasaklı hale getiriliyor. Cezaevlerindeki insanlık onuruyla bağdaşmayan muamelelerden dolayı açlık grevine gitmiş 24 insan şu anda ölmüş ve ölümler devam ediyor. Yani, bu konuda, bakıyor ki, Türkiye'de insan hayatına hiçbir değer verilmiyor, insanlar ölüyor; buna mukabil, yaptığımız üç tane kanun... Sağ olsun, o da, herhalde, Bakanımızın çabalarıyla çıktı... Üç tane önemli kanun... Bundan sonra da bunun devamını diliyoruz; inşallah, daha iyi noktalara geliriz.

Sonra, şöyle bakıyor, diyor ki, beş yıl önce, altı yıl önce, bir mitingde, bir siyasî partinin genel başkanı konuşuyor ve altı yıl sonra, o konuşmasından dolayı mahkeme ediliyor, içeri atılıyor. Birisi bir şiir okuyor  312 nci madde diye bir madde koymuşlar bakıyorsun ki belediye başkanlığından düşürülüyor; yani, İstanbul gibi bir metropolün belediye başkanı alınıyor. Ne olmuş; bir yerde bir şiir okumuş. Şimdi, dışarıdan bakan insan "bir belediye başkanını bile görevinden alıp içeriye tıkan bir ülkede ben niye yatırım yapayım, ben deli miyim" diyor.

Arkadaşlar, böyle bir ülkede, ne kadar tahkim kanunu çıkarırsanız çıkarın, yemezler; yani, kimse gelip buraya yatırım yapmaz; bunu bilin.

Değerli arkadaşlar, bir vasıta düşünün, bu vasıtanın dört tane tekerleği var; bir tanesine traktör tekerleği takın, bir tanesine kamyon tekerleği takın, bir tanesine otomobil tekerleği takın, birisine de bisiklet tekerleği takın, ondan sonra bu vasıta gitsin deyin! Gider mi arkadaşlar; bu motorlu araç yürür mü; yürümez; çünkü, dengesini bulamaz, dengesizdir.

Şimdi, siz, bir yandan diyorsunuz ki, "efendim, biz liberalizmi kabul ettik, liberalist bir ekonomiyi kabul ettik."  Kanunlara bakıyorsun; yani "son komünist ülkenin kanunlarından daha şiddetli bir kanun" diyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erbaş, lütfen tamamlar mısınız.

Buyurun efendim.

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.

Değerli arkadaşlar, yani ya bu tekerleklerin hepsini otomobil tekerleği yapın ya traktör tekerleği yapın ya bisiklet tekerleği yapın ki, bu, dengede gitsin; ama, bu vaziyette Türkiye'ye, vallahi, billahi, tallahi, kimse gelip yatırım yapmaz; çünkü, bu kanunlarınızla böyle gitmez... Yani, şu anda, Türkiye'de, fikir hürriyetiyle ilgili çok vehimler ve korkularla uygulanan yasalar, mevzuatlar ortadan kaldırılmadıkça bu ülke gelişmez. Türkiye, yol ayırımındadır. Bu yol ayırımında bir şeyi seçmesi lazımdır. Eğer, komünizmi seçecekse, gitsin komünizm kanunlarını getirsin; liberalizmi seçecekse, gitsin liberalizm kanunlarını getirsin; ama, bu vaziyetiyle bu ülke gitmiyor, gitmiyor, gitmiyor!

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erbaş.

Madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Aydın Tümen İsmail Köse İbrahim Yaşar Dedelek

             Ankara                  Erzurum                 Eskişehir

Gönül Saray Alphan       Erdoğan Toprak

           Amasya                   İstanbul

"Geçici Madde 1. - Taraflarla hakem veya hakem kurulu arasında ücretin belirlenmesi konusunda anlaşmaya varılamazsa veya tahkim anlaşmasında ücretin belirlenmesine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmazsa ya da taraflarca hakem veya bu konuda yerleşmiş milletlerarası kurallara veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yapılmamışsa, hakem veya hakem kurulunun ücreti, Adalet Bakanlığınca bir ücret tarifesi hazırlanıncaya kadar, uyuşmazlığın niteliği ve tahkim yargılamasının süresi dikkate alınarak asliye hukuk mahkemesince takdir edilir.

Ücret tarifesinin hazırlanmasına ilişkin esas ve usuller, kanunun yayımı tarihini izleyen altı ay içinde Adalet Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikte gösterilir."

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İ. SÜHAN ÖZKAN (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Katılıyorsunuz.

Gerekçeyi okutuyorum efendim:

Gerekçe : Tasarının 16 ncı maddesinin (A) fıkrasının üçüncü paragrafında yapılan değişikliğe uyum sağlamak amacıyla bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Bu değişiklikle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 18.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 19.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar kurulu yürütür.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler... Etmeyenler.... Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Oyumun rengini belirtmek için, aleyhinde söz istiyorum.

BAŞKAN - İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, tasarının aleyhte olmak üzere, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç; buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının, bu haliyle, karşısındayım. Sebeplerini size izah edeceğim.

Şimdi, bir defa, tahkim nedir; kamu hizmeti niteliği bulunan bir hizmetin yap-işlet veyahut da yap-işlet-devret metoduyla belirli kişilere devredilmesidir. Eskiden, bu konuda yapılan sözleşmeleri Danıştay inceliyordu. Bu sözleşmelerden doğan ihtilaflar Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulunda inceleniyordu. Şimdi, bu tahkim sistemiyle, biz dedik ki, Türk hâkimlerine güvenmiyoruz, yabancı hakemlere gidelim, burada çıkacak ihtilaflarda.

Şimdi, bir defa, yabancılık unsuru nedir; bu tasarıda açık seçik tarif edilmemiştir. Bana göre yabancılık unsuru, yüksek teknolojiyi gerektiren büyük boyuttaki yatırımlar olması lazımdı. En azından, tahkime konu olan bir yatırım için, hem nispet hem miktar itibariyle bir rakam belirtilmesi gerekirdi. Bu yönüyle karşıyım.

İkincisi, sözleşmeler yapılırken, devletin ilânihaye sömürü alanı haline çevrilmesi mümkündür; çünkü, bu tahkimle, sözleşmeyi bir bakanlık ve onun teşkilatı yapacak. Bir tarafta, bakanlık ve onun teşkilatı, karşı tarafta da müteahhit firma olacak. Zaman zaman görülmüştür ki, bürokratlar, karşısındaki sözleşme yapacak müteahhitlerle anlaşarak, devleti çok büyük zararlara uğratmışlardır; bunun, geçmişte de birçok örneği vardır. Bunun önlenmesi için, bu sözleşmenin... Çünkü, artık, bu, özel sözleşme olunca, gizli sözleşme oluyor; yani, eskiden Danıştayın murakabesine tabi olunca sözleşme açıktı, kamu sözleşmesi, imtiyaz sözleşmesiydi, incelenebiliyordu; ama, şimdi, iki kişi arasında yapılan sözleşme gizli olunca, burada, daima, kamunun zararına, devletin zararına, vatandaşın zararına hükümlerin konulması muhtemeldir, mümkündür ve çok da kuvvetlidir. Böyle olunca, bu sözleşmelerin de başlangıçta, en azından, devletin ve kamunun haklarını koruyacak bir kurul tarafından, mesela, işte, bu konuda ihtisas sahibi olan Sayıştaydan, Danıştaydan, Mimarlar Odasından, böyle bir kurulla bu sözleşmelerin incelenmesi gerekirdi. Bu da getirilmediği için, bu yolla yapılacak sözleşmelerde büyük sıkıntılar yaratabilir.

Hakem tayini konusunda da... Eğer, o sözleşmeyi yapan taraflardan biri bakanlık ve o bakanlığın üst düzey görevlileri, diğeri de, ihale verdikleri müteahhit firma da kendi adamlarıysa, o zaman, kendilerine, ileride devamlı müteahhit firmanın lehine karar verecek hakem tayin ederler. O zaman da, çok büyük boyutta kamu sömürülmüş olur, devlet sömürülmüş olur, halk sömürülmüş olur.

Bu itibarla, ben, bu Tahkim Yasasının bu haliyle çıkmasının karşısındayım. Zaten, uluslararası hakeme gidilen konularda, şimdiye kadar  Türkiye'nin pek de lehine, hatta hiç lehine karar çıkmamıştır. Yabancılık unsuru Türkiye'de... Birçok vatandaşımız yurtdışında yerleşmiştir ve orada ikametgâhları vardır. Büyük bir yatırımın içinde yüzde 1, yüzde 2 seviyesinde, yüzde yarım seviyesinde bir yatırımı getirip, tahkim sistemine bağlayıp da, ondan sonra hem hizmeti sağlıklı yapmamak hem hizmetin gerektirdiği verimlilikte o hizmeti halka sunmamak durumu yanında, o hizmetin bir de pahalı pahalı ve çok fahiş fiyatlarla halka sunması sebebiyle, gerçekten, Türkiye'de kamu hizmetinin yerine getirilmesinde çok büyük sakıncalar olacağına inanıyorum.

Bu itibarla, bu kanun tasarısına aleyhte oy vereceğimi belirtiyor, saygılar sunuyorum efendim. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Nidai Seven, tasarının lehinde konuşacaktı, fark etmediniz.

BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakan teşekkür konuşması yapacaklar.

Buyurun efendim.

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı, Yüce Meclisteki bütün partilerimizin destekleriyle kabul edilmiş bulunmaktadır. Bu destek, uluslararası ekonomik ilişkilerden doğan uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözülmesi konusunda hukukumuzda duyulan bir ihtiyacın ve bu ihtiyacı gidermek için hazırlanmış bulunan kanun tasarısının amaca uygunluğunun Yüce Mecliste kabul edilmesi demektir.

Gerçekten, Türk hukukunda halen mevcut bulunan tahkimle ilgili usul hükümleri yetersiz bulunmaktaydı. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 516 ilâ 536 ncı maddelerinde genel olarak tahkim düzenlenmiş bulunmaktadır. Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanununda da yabancı hakem kararlarının tenfizi 43 ilâ 45 inci maddelerde düzenlenmiştir.

Türkiye, yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizi konusundaki Birleşmiş Milletler New York Sözleşmesini kabul etmiş olan bir ülkedir. Aynı biçimde, ticarî işlerde tahkimle ilgili Cenevre Sözleşmesi de ülkemiz tarafından kabul edilmiştir. Nihayet, Türkiye, devletler ve diğer devletlerin vatandaşları arasındaki yatırım uyuşmazlıklarının tahkim yoluyla çözümü sözleşmesini de kabul etmiş olan bir ülkedir. Ayrıca, çeşitli ülkelerle yaptığımız karşılıklı yatırım anlaşmalarında da tahkim bir yöntem olarak benimsenmiştir.

Gerçekten, çağımızda, uluslararası ekonomik ilişkiler vazgeçilmez bir biçimde uluslararası tahkimi gerektirmektedir. İşte, bu kanun tasarısıyla şimdi bu konu düzenlenmiş bulunmaktadır. Yüce Meclisiniz bu tasarıyı kanunlaştırmakla, hukuk sistemimizde, büyük bir boşluğu ortadan kaldırmış bulunmaktadır.

Şimdi, bu kanunla, Türkiye, uluslararası ekonomik ilişkilerden doğan uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözüleceği bir ülke haline gelecektir. Bu, ülkemizin ekonomik ilişkilerinin gelişmesine de büyük bir katkıda bulunacaktır. Türkiye, bölgesinde, uluslararası ekonomik ilişkilerden doğan uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözülmesi konusunda bir merkez haline gelebilir. Bunu güçlendirmek için, bundan sonra, hakemliğin, Anayasanın 135 inci maddesi anlamında, bir meslekî kuruluşa kavuşturulması için Türkiye Hakemler Odası Kanun Tasarısını Yüce Meclise sunmayı düşünüyoruz.

Aynı biçimde, ülkemizin, bütün bölge için -Kafkaslar, Karadeniz Bölgesi, Ortadoğu ve Ortaasya Türk devletleri için- bir tahkim merkezi haline gelebilmesi açısından, İstanbul'da milletlerarası tahkim merkezi kurulmasını sağlamaya çalışacağız.

Meclisinizin verdiği destek için teşekkür ediyor, bütün milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Ben de, tasarının hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu Teşkiline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

9. - Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu Teşkiline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/865) (S. Sayısı : 720) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu, 720 sıra sayısıyla basılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?..

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, Grubumuz adına Sayın Nevzat Yalçıntaş konuşacaklar.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Grubumuz adına Sayın Mehmet Sadri Yıldırım konuşacak.

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Nevzat Yalçıntaş; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; vaktin geçtiğini ve arkadaşlarımızın yorgunluk belirtileri gösterdiklerini görüyorum, buna müdrikim; ama, müsaadenizle, bazı hususları belirtmek istiyorum.

Bu anlaşma, normal bir anlaşma ve faydalı; elbette ki, olumlu oy kullanacağız; fakat, bu vesileyle, Sayın Komisyona ve varsa, Dışişleri Bakanlığı bürokratlarına bir iki hususu belirtmek istiyorum: Acaba, Karadeniz Bölgesel İşbirliği çerçevesi içerisinde daha öncelikli olan konular yok mu ve gerçekten, önemli birtakım meseleler önümüzde değil mi? Bunların bir ikisini belirtmek istiyorum; ama, belirtmeden önce, bir konu üzerinde dikkatinizi çekmek isterim, o da, Türkçe konusu. Murat Sökmenoğlu Başkanımız buradalar, kendileri hatırlarlar, bizleri de çağırdılar, Türkçe konusunda hassas olan gönüllü teşekküller, TRT, vesire, vesaire... Türkçemizi koruyalım... Türkçemizi korumanın başlıca yerlerinden birisi Meclis; Meclis gereken hassasiyeti gösterdi. Gerçekten, konunun mütehassısları bir araya geldi, bendeniz de bulundum, fikirlerimizi arz ettik.

                                    

(1) 720 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

Şimdi, bu anlaşmanın metni, gerekçesi, mecburen, sonuna kısaltma... Nelerin kısaltması, nelerin manası; İngilizce tabirlerin. Bunlar, tasarının sadece gerekçesinde yer almış değil, metnin kendisinde... Fransızlar buna karşı, yani, "Franco-English" derler, Fransızca-İngilizce diye bir tabirleri var -şimdi onun yabancısını söylemeye lüzum yok- bir nevi Türkçe-İngilizce temayülü, dilimizi bozma istikametinde burada yer almış ve bu inisiyatifi alan da bizim Dışışleri Bakanlığımız... Yani, bu anlaşmanın ilk inisiyatifini, başlangıcını Dışişleri Bakanlığı kendisinin aldığını, iftiharla gerekçede söylüyor. Blackseafor, kim ne anlıyor? Arkasında Türkçesi var, Türkçesinin kısaltması değil, İngilizcesinin kısaltması KFOR gibi Kosova'da. Force'mudur, kuvvet midir, başka bir şey midir, onlar da anlaşılmaz; yani, dil konusunda hassas olan bir kimse de bunu anlayamaz. Ben, Dışişleri Bakanlığının nazarı dikkatini çekiyorum, sadece bu değil. Örnekler vereceğim, ama vakit yok, hem bunun içinde, hem dışarıda, olacak iş mi?! Mademki başlangıcını biz alıyoruz, bu işin öncüsü oluyoruz, niçin Türkçelerini koymuyoruz, Türkçe kısaltmaları koymuyoruz.

"Bu teşkilatın çalışma dili de -iftiharla yazmış- İngilizcedir." İngilizce, dillerden biri olabilir, orada sayılmış başka devletler var, Rusya var, Romanya var vesaire var, Türkiye var... Yazarsınız: Türkçe, Rusça, İngilizce... Öbür devletler, esasen... Biz, bunun mücadelesini yapıyoruz AGİT'te. Burada AGİT'in temsilcileri var. Yani, tabirler niçin Türkçe olmasın; 5-6 Türk devleti var ve biz, bunlara "Türkçe Konuşan Devletler Zirvesi" diye zirveler yapıyoruz. Kendi elimizle anlaşma hazırlıyoruz, veriyoruz, uğraşıyoruz, oraya resmî dil İngilizce!.. İngilizce olmasın demiyorum. Ne kadar lisan bilse, o kadar iyi. Bu lisanı bilmeyen bir insan olarak da konuşmuyoruz efendim; ama yazarsın Türkçeyi, yazarsın Rusçayı, İngilizceyi de yazarsın. Kendi dilimizi, kendi elimizle elimine etmenin, bertaraf etmenin ustalıklarını gösteriyoruz. Bu konuyu, Sayın Üstadımıza da arz ediyorum; yani, hassasiyet göstereceksek, sadece toplantılarda değil, bunu, bilfiil göstermemiz lazım.

Tabiî, ana konular, bunları ele almak lazım. Nedir?.. Sivastopol'a gidiniz, Akkerman'a gidiniz, buralar yasak bölgeler. Bendeniz, meşru izinlerle gittim, donanmalarını gördüm. Nükleer enerjiyle işleyen koca bir donanma... Yani, burada, Karadeniz'de birinci, esas mesele bu; o donanma, orada, süs için durmuyor!.. Yani, kuvvet indiriminin çarelerini arayalım. Niçin bunu dile getirmiyoruz? Ruslar, donanma için, altı ay, bir sene Ukrayna'yla mücadele ettiler azaltmayalım diye. Karadeniz'de bu kadar büyük bir harp donanması niçin bulunur?! Bunlar yok... İnsanî yardımlar var; olmasın demiyoruz; ama, bunlar, esasen, kendiliğinden ortaya çıkan şeylerdir; kurtarma meselesi, iyi niyet ziyaretleri... Anlaşmanın gayeleri...

Daha başka ne var... Boğaz'ın kirlenmesi, İstanbul'un, 10 milyonluk şehrin tehdit altında olması... Peki, bu gemiler nereden gelecek? Boğaz'ı tehdit eden gemiler nereye gidiyor, nereden geliyor; bu ülkelerden geliyor. Önceliği bunlara verelim Sayın Başkan, Dışişlerini uyaralım. Biz, bunun aleyhinde değiliz şüphesiz; ama, bu mudur mesele; mesele, bu değil. Mesele, çevre meselesi diye yazmış, çevre meselesi... Bunları çağıralım bir masa başına; Dışişleri Bakanlığı ne yapar?! İstanbul, şayet, tehdit altındaysa, 10 milyonluk şehir... Yeni yeni açıklamalar yapıyor ilim adamlar; bu LPG gazlarını taşıyan gemilerin, büyük bombalardan daha tahripkâr olduğunu, konunun mütehassısları Türk Halkına açıklıyor. Bu anlaşmalar yunus balıkları için yapılmamalı; çevre deyince o anlaşılmamalı.

Başka ne: Türk gemicilerini yakalıyorlar. Karadeniz vilayetlerimizin balıkçıları, bazen, yanlış iş yapıyorlar şüphesiz; ama, facialarla neticeleniyor. Ateş ediyorlar, balıkçı öldürüyorlar, tevkif ediyorlar; bunların birer hal çareleri lazım.

Ben, sözü fazla uzatmak istemiyorum; ama, çok büyük bir iş yapmış gibi...

Vaktim doluyor mu Sayın Başkanım?

BAŞKAN - Buyurun efendim. Takdir sizin.

NEVZAT YALÇINTAŞ (Devamla) - Sağ olun efendim, teşekkür ediyorum, minnettarım.

... bunu getiriyoruz, tasdik edeceğiz bunu. Konu bu değil, Türkiye ile Karadeniz ülkeleri arasındaki konular bunlar değil. Bunlar, sekizinci, onuncu dereceden şeylerdir. Yani, bir planlamada, bir işte öncelikler vardır. Öncelik, orada koca bir donanma duruyor; öncelik, Boğazdan, onların gemileri büyük tehlikeler arz ederek geçiyor; öncelik, üç ayda bir, sekiz ayda bir bir sürü balıkçı yakalanıyor, yakalanırken silah da kullanıyorlar; aileleri sokaklara dökülüyor, Ankara'ya geliyor, ağlıyor, sızlıyorlar...

Âcizane kanaatim, biz, bu ülkelerle ilişkilerimizi etkili bir temele oturtacaksak, gerçek problemler üzerinde anlaşmalar yapmaya çalışalım.

Şurada yazılan şeylerin hepsi... Okuyorum size; anlaşmanın 4 üncü maddesinde, arama ve kurtarma, insanî yardım, mayın, çevre koruma, iyi niyet ziyaretleri vesaire... Bunların çoğu, zaten, kendiliğinden olan şeylerdir, olay çıkınca da yapılıyor. Asıl ciddî meselelere Dışişleri Bakanlığımız eğilsin, İstanbul'un işini sadece İstanbul Belediyesine ve iyi niyetli çevrecilere bırakmasın; balıkçıların feryatları, yakalanıp, yaralanıp, hapse atıldığı zaman ortaya çıkmasın. Koca bir donanma da, orada, herhalde, heveskâr denizciler için durmuyor. Bu ciddî meseleleri Dışişleri Bakanlığı takip etsin, uğraşsın, bunlara ait başarılar elde ederse, onları getirsin ve biz de, bir başarı elde edilmiştir diye övünelim. Yoksa, sıradan, her yerde, her şeyde yapılan bir anlaşmadan ibarettir. Tabiatıyla, lehinde oy vereceğiz.

Müsamahanızdan dolayı teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yalçıntaş.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu Teşkiline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

1990'lı yılların başlarında soğuk savaşın durmasıyla birlikte Balkanlarda ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği sınırlarında oluşan yeni ülkelerle dostluk ilişkilerimizi geliştirmek gerekir. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "yurtta sulh cihanda sulh" sözünü şiar edinen Türkiyemiz, bütün komşu ülkelerle, iyi niyet çerçevesinde, siyasî, askerî ve ekonomik ilişkilerini artırmak zorundadır.

Özellikle 1990'lı yıllarda sınırlarımızda yeni kurulan ülkelerle birtakım uluslararası anlaşmaların yapılmış olması, ülkelerarası dostluk sürecinin başlamasına katkı yapmıştır. Karadenize kıyısı bulunan devletlerin deniz kuvvetleri arasında işbirliğine gidilmesi fikrinin ülkemiz tarafından gündeme getirilmesi, sevindirici bir gelişmedir.

Değerli milletvekilleri, 1998 yılında Türkiye tarafından ortaya konulan fikrin anlaşmayla sonuçlanması olumludur; ancak, ülkemiz, bu gibi anlaşmaları, sınırlarına komşu olsun veya olmasın, tüm ülkelerle yaparak, kalıcı barışa önder olmak zorundadır.

Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu kurulması yönünde, Karadenize kıyısı bulunan Türkiye, Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya Federasyonu ve Ukrayna arasındaki çalışmalar iki yılı aşkın bir süre sonunda sonuçlandırılmış ve anlaşma 2 Nisan 2001 tarihinde İstanbul'da imzalanmıştır. Anlaşma, taraf devletlerin ittifakla alacakları karar doğrultusunda, ehil ve istekli diğer devletlerin Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu faaliyetlerine katılmasına imkân verecektir. Bu anlaşmanın taraflarının çoğaltılması için, azamî gayret sarf edilmelidir. Soğuk savaş döneminde farklı bloklarda yer alan, Karadenize kıyısı olan devletler arasında siyasî ve askerî işbirliğini geliştirerek, Karadenizde dostluk, iyi ilişkiler ve karşılıklı anlayışı güçlendirmek gerekir.

Değerli milletvekilleri, mevcut anlaşma, taraf devletlerin, ittifakla alacakları karar yoluyla, ehil ve istekli diğer devletlerin taraf olmasına, Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu faaliyetlerine katılma imkânı vermektedir.

Değerli milletvekilleri, katılımcı devletlerin deniz kuvvetleri arasında bir görev gücü oluşturması ve bu gücün amaçları doğrultusunda, bazı görevler üslenmesine yer verilmiştir; bunlar da, denizde arama ve kurtarma operasyonları, mayın karşı önlemleri, çevre koruma operasyonları, iyi niyet ziyaretleri, taraflarca kararlaştırılan diğer görevlerdir.

Söz konusu çağrı gücünü oluşturarak, deniz kuvvetleri unsurlarının düzenli olarak tatbikatlar yapması anlaşmada öngörülmektedir. Ayrıca, Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu, Karadeniz'de görevlendirilmek üzere tesis edilmiş olup, gerektiğinde tarafların ittifakla alacağı karar uyarınca, başka bir yerde de görevlendirilmesi mümkün olacaktır. Başkanlığını da ilk olarak Türkiye üstlenecektir.

Değerli milletvekilleri, Türk Milleti hep barıştan yana olmuş, Atatürk İlkelerine bağlı kalmıştır; böylece, katılımcı devletlerin deniz kuvvetleri arasında bir görev gücü oluşturulması ve bu gücün çağrı üzerine faaliyete geçmesini öngören anlaşma ile denizde vuku bulabilecek çevre felaketlerine, doğal afetlere ve deniz kazalarına karşı taraf devletlerce ortaklaşa, hızlı ve eşgüdüm içerisinde müdahale imkânı artacaktır.

Böylece, mevcut anlaşmayla oluşturulan Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu, ülkelerarası siyasî ve askeri işbirliğini geliştirici bir anlaşma olup, Doğru Yol Partisinin olumlu oy vereceğine inanıyor ve ülkemizin, sınır komşularıyla münasebetlerini artırıcı anlaşmaları hızla hayata geçirmesi dileğiyle Yüce Heyetinize Grubum ve şahsım adına saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Efendim, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van)- Sayın Başkan, müsaade eder misiniz...

BAŞKAN- Buyurun efendim.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van)- Özür diliyorum Sayın Başkanım. Sayın Yalçıntaş'ın beyanlarına cevap vermek ihtiyacını duyuyorum, affınıza sığınarak.

BAŞKAN- Buyurun efendim.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van)- Kendileri, maalesef, burada değiller; ancak, söylemek gerekiyor ki, bu yapılan büyük bir iştir ve çok önemli bir iştir. 1945'leri hatırlasınlar Sayın Yalçıntaş. Sovyetler Birliğinin Türkiye'den toprak talep ettiği, Boğazlar üzerinde kontrol hakkı talep ettiği kırk yıllık soğuk savaş dönemini düşünsünler. Oradan çıkışı, Karadeniz Ekonomik Bölgesinin kuruluşu hadisesi ve bugün bunu işlemekte bulunması ve ikinci çok önemli bir adım da budur. Bir NATO üyesi olan Türkiye ile eski Varşova Paktı üyesi memleketlerin deniz kuvvetlerinin Karadenizde işbirliği yapmasını sağlamak, çok önemli ve ciddî bir hadisedir. Sayın Yalçıntaş'ın bu konuya bakış açısını -itiraf edeyim- yadırgadım. Bunu çevre meseleleriyle birleştirdiler.

Daha bu sabah, kendileri, eğer Dışişleri Komisyonuna katılan sayın üyeleriyle görüşseydiler, kendilerinin burada temas buyurdukları konuları Dışişleri Komisyonunda enine boyuna görüştük ve bu konuda da Sayın Hükümetin çalışmalar yapması hususu üzerinde mutabakat hâsıl oldu.

Bu kuvvetin görevleri üzerinde, biraz da müstehzi bir edayla durdular. Bu bir işbirliği atmosferi ve güven uyandırma hadisesidir. Bu, kolay elde edilmemiştir. Karadeniz'in en büyük gücünün iki yıllık direnmesi ve ikna edilmesiyle varılmış bir neticedir.

Karadenizdeki eski Sovyetler Birliği ve bugünkü Rusya donanmasına temas buyurdular. Bu donanma, bir defa, kendileri de pek iyi bilirler ki, Ukrayna ile Rusya Federasyonu arasında bölünmüştür ve bu donanma, eski Sovyetler Birliğinin Baltık Denizindeki donanmasından sonra en büyüğü olmuştur; ama, ne olmuştur; soğuk savaş döneminde, Montrö'ye dayanan hükümlerle, Türkiye, bunları Karadenizde tutmuştur, tehdidini azaltmıştır, Montrö'yü en iyi şekilde kullanmak suretiyle. Binaenaleyh, olaylara, hele böyle önemli bir meseleye ve bir bakıma, bana göre, siyasetüstü millî dışpolitikanın çok önemli bir ürününe, Sayın Yalçıntaş'ın bakış açısını, doğrusu, yadırgadım. Yine, Türkiye, Balkanlarda ve dolayısıyla, bazıları Karadeniz memleketi olan yerlerle bir barış gücünün kurulmasında öncülük etmiştir ve bu güç de, bugün, önemli bir rol oynamaktadır; yarın, bu denizgücünün de oynayacağı rol gibi. Soğuk savaş döneminde bu gücün benzeri Akdeniz'de NATO tarafından kurulmuştu. "On- call navy force" dedikleri, yani "çağrı üzerine toplanan deniz kuvvetleri" o kriz dönemlerinde NATO memleketlerinin birlikte bayrağının ve gücünün sembolü olarak kullanılmıştı. Bu ise, barış ve işbirliği döneminde Karadenize sahildar memleketler deniz kuvvetlerinin işbirliği ve dolayısıyla, bunların hükümetleri ve milletler arasındaki yakınlaşma ve işbirliğinin bir sembolü olmaktadır. Bu açıdan bakmak ve değerlendirmek lazımdır ve kendileri de burada olsaydılar, eminim ki, sonunda buna olumlu oy vereceklerdi.

Saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Tasarının 1 inci maddesini okutuyorum:

KARADENİZ DENİZ İŞBİRLİĞİ GÖREV GRUBU TEŞKİLİNE DAİR ANLAŞMANIN

ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - 2 Nisan 2001 tarihinde İstanbul'da imzalanan "Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu (BLACKSEAFOR) Teşkiline Dair Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım; yalnız, 86 ncı maddeye göre söz talepleri var.

Lehinde, Sayın Yasin Hatiboğlu. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, son yaptığınız İçtüzük değişikliğine göre anlaşmaların maddeleri üzerinde oy veriliyor, söz verilmiyor.

BAŞKAN - Söz verilmiyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Verilmiyor. Dolayısıyla, anlaşmalar açık oylamaya tabi olduğundan oyunun rengini belirtmek için de söz verilmemesi...

BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, çok kısa bir açıklama yapar şimdi.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, uluslararası bir sözleşmenin müzakeresini yaptık; bu bir ahitnamedir. Elbette, dünyada yalnız yaşama imkânınız olmadığına göre, başka ülkelerle, hatta tıpkı kendi aile fertlerinizle olan ilgi ve ilişkileriniz kadar, yakın, sıcak, devamlı, etkili münasebet kurmaya mecbur olduğunuz içindir ki, uluslararası anlaşmalar çok önemlidir. Kurallar ve kavramlar, sizi o uluslarla dost götürebilir. O bakımdan, bin yıllık tarihe sahip milletimizin tarihî serüveni içerisinde çok ciddî, çok anlamlı anlaşmalar ve ahitleşmeler olmuştur. Bazen geri dönüp bakmışlardır "eyvah! Niye imzaladık acaba biz bunu?" Bizim cumhuriyet dönemimizde de var. Keşke şartları öyle değil de şöyle olsaydı diye içimizden geçmiştir; geçmiş olabilir; ama, ona uymaya mecburuz, bir ahdimiz var. Ahde vefa, kişisel borç kadar ulusal borçtur aynı zamanda. Ahde sadakat, insanların, devletlerin onurudur. Ciddî devlet ya ahde girmez ya girdiyse ona uyar. Dolayısıyla, bu sözleşmelere katılıyoruz, destek veriyoruz ne olursa olsun düzenlemesi. Komisyon Başkanımız Sayın İnan'ın, tabiî, Sayın Yalçıntaş'ın konuşmalarını yadırgayışını, yadırgayıp yadırgamadığım ifadesini ben atiye talik ediyorum kendi izinleriyle; ama şuradan bakıyorum: Nedir bu anlaşma: İnsanî yardım operasyonları, çevre koruma operasyonları, Türkiye'nin bunları üslenmesi. Bunu istihfafen veya istihzaen veya istiskalen söylüyor falan değilim. Gayet tabiî, bunlar da uluslararası meselelerdir; ama, şuradan girmek istiyorum: Tabiî, bunlar olmalıdır, biz, denizleri, oradaki yaratıkları korumalıyız, kollamalıyız; peki, uluslararası anlaşmalar bu kadar bağlayıcı ise -ki, bağlayıcıdır- Avrupa Konseyi kararları, uluslararası sözleşmelerdeki imzamız, Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi, Avrupa Konseyi, daha yeni, Venedik Metni, Venedik Sözleşmesi, Anlaşması, Venedik Beyanı, bunlar nerede, bunlar bağlayıcı değil mi?

Ben umuyorum ki, Dışişleri Komisyonumuzun, çok saygı duyduğum, çok deneyimli değerli Sayın Başkanı, lazım gelen platformlarda bu uluslararası anlaşmalara elin uymasını istediğimiz kadar bizim uymamızın da lazım geldiğini ifade ediyordur. Bu, ulusal platformlar olabilir, uluslararası platformlar olabilir.

Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle bir taahhüde girmişiz; örgütlenme, kişisel özgürlük, bireysel hürriyetler ve bunların örgütlenerek yürümesi. Venedik'teki -ve vaka olarak alınan- olay parti kapatmalarıdır, masaya yatırılan Türkiye'dir.

Şimdi bir misafiri ağırlıyoruz -Avusturya Başbakanı- açıklamasını dinledinizse üzülmemek elde değildir. Avusturya Başbakanı, dün kapısında olduğumuz zaman titreyen bir ülkenin Başbakanı "olmaz böyle şey" diyor. Bu sayın misafire "olmaz böyle şey" dedirtmek olmaz aslında. Bunu biz duymalıyız.

Değerli milletvekilleri, buradan şuraya gelmek istiyorum: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine dört dava açılmış siyasî partilerle ilgili, üçü kabul edilmiş, dördüncüsünün de kabul edildiği ifade ediliyor. Buna niye fırsat veriyoruz?! Elimizde bir Uyum Komisyonu raporu var. Anayasa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Bir dakikanızı rica edebilir miyim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, biraz heyecanlıysam lütfen beni bağışlayınız; ülkemizin geleceğini düşünerek söylüyorum, tarihe kayıt düşmüş olmak için söylüyorum; yani, bizim elimizde imkânlar varken, şu -gördünüz mü- 20 maddeyi 6 saatte çıkardık. Demek ki, gruplararası uyum olunca, aşamayacağımız hiçbir engel yoktur. Anayasa engelini aşamaz mıydık, aşma imkânımız yok muydu?!

Bakıyorum hemen sırayla; DSP'nin Değerli Genel Başkanı, MHP'nin Değerli Genel Başkanı, ANAP'ın Değerli Genel Başkanı, Fazilet Partisinin Değerli Genel Başkanı ve DYP'nin Değerli Genel Başkanı; hepsi diyor ki: "Bu Anayasa Uyum Komisyonu tarafından çıkarılan hükümler süratle geçirilmelidir." Hepsi diyor, biz de diyoruz, siz de diyorsunuz. Peki, Allah aşkına söyler misiniz bana "hayır, siz ne derseniz deyin, önemli değildir; ben çıkmasın diyorum" diyen biri var mı?! Varsa, demokraside bu söz geçerli söz müdür?! Yapmayın...

Buyurun; ben teklif ediyorum ve davet ediyorum. Derhal, şimdi, Anayasa Komisyonu Başkanımız, komisyonu toplantıya çağırmalı, içerisinden seçeceği üç dört maddeyi derhal görüşmeye almalı. Sabah, gece de çalışalım. Hangi kanunları koyuyorsanız onu geçiriz, hiç üzüntünüz olmasın. Kamu sendikaları değil mi, yarın geçer; Anayasa değişikliğini de yarın konuşalım. 48 saat sonraki görüşmeye hangi kanunu koyuyorsanız koyun; ama, arkasına bir anayasa değişikliğini koyalım ve bunu bu hafta bitirelim. Yapmayın... Bakın, yarın "eyvah!.. Keşke yapmasaydık" dediğimiz zaman, saçımızı yolsak, dizimizi dövsek kimseye bir faydası olmaz.

Ben bir kardeşinizim, bir arkadaşınızım; ben ülkemi düşünüyorum ve Avrupa mahkemeleri benim hakkımda karar vermemeli, ben oraya girmeye mecbur olmamalıyım. Bunu biz beceremiyor muyuz, bunu yapamıyor muyuz?! Biz, Allah vermesin, önce, hem de bütün bu milletvekilleri, birinci safta çarpışmak üzere... Allah korusun, bir savaş hadisesi oluverse, hepimiz gider, birinci safta çarpışırız. Bu kadar can bedeli olan olaylarda, birlikte, beraberlikte, tereddütsüz hareket ediyoruz da, demokrasiyi oturtmak için, çağdaş ülkelerin önüne geçmek için, yapacağımız şeylerin, yapacağımız işlemlerin engeli nedir; söyler misiniz. Bu görüntünün altından kalkamayız. Bu, çok yanlış görüntü; bu, üzüntü verici görüntüdür. Gelin, bu görüntüden hepimizi kurtaralım.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın Başkanım, oyumun rengi müspettir. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hatiboğlu.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Ben teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Genç, demin, Sayın Hatiboğlu'na söz verirken, bir müdahalede bulundunuz...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, 1 inci maddenin...

BAŞKAN - Bir dakika efendim; müsaade eder misiniz.

Değişik 81 inci maddeye göre, uluslararası anlaşmaların maddelerinde söz verilemeyeceğini ve dolayısıyla, son sözün de verilemeyeceğini söylediniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yorumlanabilir; çünkü, açık oylama... Oyunun rengi belli çünkü.

BAŞKAN - Hayır; çünkü, (d) bendinde "sadece maddeleri üzerinde" deniliyor; halbuki, ben, 86 ncı maddeye göre söz verdim. Ayrıca, siz, söz hakkının kısıtlandığından bahseden bir sayın milletvekilisiniz; şimdi de, beni, söz verdiğim için tenkit ediyorsunuz. (Alkışlar) Sonra, bu sözü verdim kötü mü oldu?!

TURHAN GÜVEN (İçel) - İyi oldu Sayın Başkan, iyi oldu.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, usulle ilgili Sayın Genç'in itirazı... Oy rengi, ancak gizli oylamalarda söz konusu olamaz.

BAŞKAN - Tabiî efendim, çok açık; 86 ncı maddeye göre.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Açık oylama farklı bir şeydir; kimin hangi istikamette oy verdiğinin tespitidir açık oylama. Dolayısıyla, sayın üye, oyunun rengini ifade edebilir.

Saygı sunuyorum.

BAŞKAN - Doğrudur efendim. Ben, sözü verdiğime çok memnun oldum.

Buyurun Sayın Bıçakçıoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Karadenizde kıyısı bulunan 6 ülkenin deniz kuvvetlerinin birlikte işbirliğini öneren bu anlaşmanın, bölgeye ve Türkiye'ye, hayırlar getirmesini diyerek, sözlerime başlıyorum.

Bildiğiniz gibi, bu ülkelerin 5 tanesi, eski "demirperde ülkesi" dediğimiz ülkeler; sadece Türkiye NATO ülkesidir. NATO ve demirperde ülkelerinin, birlikte, Karadenizde, Blackseafor sancağının altında buluşmasını, belki, bundan 15 yıl önce söyleselerdi, kimse inanmazdı. Böyle bir anlaşmayı gündeme getirenleri ve buna katkıda bulunanları da kutluyorum.

Bu anlaşmada imzası bulunan 6 ülkenin deniz kuvvetlerinin, birbirini daha iyi tanıyacağına ve bölge barışına da katkıda bulunacağına yürekten inanıyorum; ama,  Karadeniz Bölgesinden gelen bir milletvekili olarak, keşke, bu işbirliği daha önce düşünülüp ve daha önce yürürlüğe girmiş olsaydı, bu, birtakım insanların hayatlarını belki kurtarırdı diye düşünüyorum.

Bildiğiniz gibi, Karadenizde, zaman zaman deniz sularında çıkan ihtilaflar dolayısıyla balıkçılarımız, maalesef, Ukrayna, Romanya gibi ülkelerin sahil güvenlikleri tarafından ya tutsak alınmakta veya açılan ateşler sonucunda öldürülmekteydi.

Ben, bu vesileyle, hayatlarının idamesi için denize açılıp -bir  yanlışlık sonucu olarak kabul etmemiz gerekir- öldürülen bütün bu balıkçı kardeşlerime de Allah'tan rahmet diliyorum ve bir daha böyle üzücü  olayların olmayacağına inanıyorum ve bu anlaşmanın hayırlı olacağını tekrar dile getiriyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

Oyumun rengi de hayırlıdır efendim. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -Teşekkür ediyorum Sayın Bıçakcıoğlu.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında Yüce Heyetinizin görüşünü alacağım.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, oylama işlemini başlatıyorum ve 2 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu Teşkiline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının yapılan açık oylamasına 233 sayın milletvekilimiz katılmış; 217 kabul, 1 ret, 1 çekimser ve 14 mükerrer oy kullanılmıştır.

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 22 Haziran 2001 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 20.06

 

 


VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.