DÖNEM
: 21 CİLT : 67 YASAMA YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 122 nci Birleşim 21 . 6 . 2001 Perşembe İ
Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. -
YOKLAMALAR IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili
Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri
ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) 2. - Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/418, 2/87) (S. Sayısı : 683) 3. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) 4. - Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili
Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666) 5. - Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754,
1/692) (S. Sayısı : 675) 6. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve
Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676) 7. - Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685) 8. - Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Raporları (1/874) (S. Sayısı : 712) 9. - Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu
Teşkiline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/865) (S. Sayısı : 720) V. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) ÇEŞİTLİ
İŞLER 1. - Genel Kurulu ziyaret eden Avusturya
Başbakanı Wolfgang Schessel ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoş
geldiniz" denilmesi VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1. - Aksaray Milletvekili Ramazan
Toprak'ın, kamu bankalarının yurt dışındaki şubelerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/4209) 2. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük'ün, özürlülerin sorunlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şuayip
Üşenmez'in cevabı (7/4241) 3. - İstanbul Milletvekili Hayri
Kozakçıoğlu'nun, İstanbul-Esenler İlçesinin okul ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/4275) 4. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, bazı okullarda meydana gelen olaylarla ilgili olarak ileri
sürülen iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun
cevabı (7/4278) 5. - Konya Milletvekili Veysel Candan'ın,
TPAO'nun yurt dışındaki yatırımlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/4387) 6. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Çaykur'un yaş çay alımlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Edip Safder Gaydalı'nın cevabı (7/4389) 7. - Ankara Milletvekili Esvet Özdoğu'nun; Fethiye Arıcılık Müdürlüğünün saf kafkas
arısı üretimine, - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın; Deli dana hastalığına ve şap aşısına, - İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın; Türkiye Gübre Fabrikalarının açtığı
ihaleye, - İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın; Balıkçılık sektörünün sorunlarına, İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/4401, 4408, 4414, 4416) 8. - İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın,
deniz kirliliğine ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı
(7/4415) 9. - Erzurum Milletvekili Fahrettin
Kukaracı'nın, DMS'nı kazanan imam hatip lisesi mezunu bir adayın Erzincan
TEDAŞ'ta işe alınmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/4442) 10. - Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, Karaman-Ayrancı Küçüksu projeleri kapsamındaki Hışılay
projesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/4457) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak
beş oturum yaptı. Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmındaki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine, Genel Kurulun çalışma saatleri ile (11/15) esas numaralı
gensoru önergesinin gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer
almasına ve gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin 25 Haziran
2001 Pazartesi günkü birleşimde yapılmasına ilişkin DSP, MHP ve ANAP
Gruplarının müşterek önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği
açıklandı. Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha
önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu
Tasarısının (1/418, 2/87) (S. Sayısı : 683) görüşmeleri, komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, Ertelendi; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 sayılı Kanunda ve 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede DeğişiklikYapılmasına Dair Kanun Tasarısının
(1/875) (S. Sayısı : 719 ve 719’a Ek) görüşmeleri tamamlanarak, elektronik
cihazla yapılan açık oylamadan sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı. Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler, DYP Grubu
adına konuşan Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin’in, Hükümete sataşması
nedeniyle bir konuşma yaptı. 21 Haziran 2001 Perşembe günü, alınan
karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 22.11’de son verildi. Murat
Sökmenoğlu Başkanvekili Sebahattin
Karakelle Burhan Orhan Erzincan Bursa Kâtip Üye Kâtip
Üye Cahit Savaş
Yazıcı İstanbul Kâtip Üye No. : 169 II. – GELEN
KÂĞITLAR 21.6.2001
PERŞEMBE Teklif 1. - İstanbul Milletvekili Yücel
Erdener'in; Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/785) (İçişleri ve Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.6.2001) Yazılı Soru
Önergesi 1. - İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın,
İstanbul Bayrampaşa Cezaevinin yerinin değiştirilmesine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4540) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.6.2001) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati : 14.00 21 Haziran 2001 Perşembe BAŞKAN : Başkanvekili
Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER : Sebahattin
KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN(Bursa) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 122 nci Birleşimini açıyorum. Toplantı yetersayısı vardır, gündeme
geçiyoruz. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili
Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)
(S. Sayısı : 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen
maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz. Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. 2. - Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller
ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/418, 2/87)
(S. Sayısı : 683) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yok. Ertelenmiştir. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız. 3. - Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili
Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız. 4. - Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri
Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız. 5. -
Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş
Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine
başlayacağız. 6. - Esnaf
ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu,
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız. 7. - Sosyal
Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S.
Sayısı : 685) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz. 8. -
Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Raporları (1/874) (S. Sayısı : 712) (1) BAŞKAN- Komisyon ve Hükümet yerinde. Komisyon raporu, 712 sıra sayısıyla bastırılıp,
dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde henüz Divana
ulaşan bir söz talebi yoktur; grupların önerilerini bekliyorum efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Fazilet Partisi
Grubu adına, Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak konuşacaklar. BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde, Fazilet
Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak; buyurun. FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz Milletlerarası Tahkim
Kanunu Tasarısıyla ilgili, Yüce Meclisi aydınlatmak üzere huzurlarınızdayım. Tabiî, Sayın Başkanım Mecliste rahat hitap
imkânı da temin ederse, mutluluğumu ifade edeceğim; nefes bile alamadan
geldiğimiz için, ancak 1 dakikada hazırlanmışız. Değerli milletvekilleri, önümde bir tasarı
var; 577 sıra sayılı bir tasarı. Danıştay Kanununda değişiklik öngören bir
tasarı bu. 1999 Aralık ayı içinde Adalet Komisyonu gündemine getirilmiş bir
tasarı. Kısacası, uluslararası tahkimle ilgili olmak üzere bazı korsan
düzenlemeler yapılma amacıyla, Danıştay Kanununa, Milletlerarası Tahkim Kanunu
sokulmak suretiyle, bu tasarı, Adalet Komisyonu gündemine getirilmişti. Bu
tasarı Adalet Komisyonunun gündemindeyken sayın hükümetin bir önergesi olmuştu.
Bu önergeden bir pasaj okumak istiyorum: "1.1.1998 tarihinden bu kanunun
yürürlüğe girmesine kadar geçen süre içinde imzalanmış bulunan kamu
hizmetleriyle ilgili imtiyaz, şartlaşma ve sözleşmelerinde aksine hüküm
bulunmadıkça bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra söz konusu şartlaşma ve
sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası tahkim yoluyla
çözülmesi Bakanlar Kurulunca belirlenecek esaslar çerçevesinde taraflarca
kararlaştırılabilir." Değerli milletvekilleri, bunun Türkçesi
şudur: 1999 Ağustos ayı içerisinde Anayasada uluslararası tahkimle ilgili bir
değişiklik yapıldı. Bu değişiklik yapılırken, Danıştayın yargı yetkisi
kaldırıldı, denetim yetkisi, inceleme yetkisi dediğimiz, Danıştayın yargı
yetkisi elinden alındı, sadece, görüş bildirmekle, yani, hiçbir müeyyidesi
olmayan görüş bildirmekle, Danıştayın yargı yetkisi elinden alınmıştı. Bu
tarihten daha önceye ilişkin olarak, Danıştayın "olur" vermediği,
yargı yetkisini kullanarak "hayır, bunu yapamazsınız" dediği imtiyaz,
şartlaşma ve sözleşmelerle ilgili bu korsan hükümle, bu kişilere olağanüstü
imkânlar sağlanacaktı. Üstelik, Anayasanın amir hükmünün geçerli olduğu döneme
ilişkin olmak üzere bu yetkiler tanınacaktı. Üstelik, Danıştayın yargı
yetkisinin bulunduğu döneme ilişkin olmak üzere geçerli işlemler, yok
sayılacaktı. Biz, bütün bunları dile getirdik. 1999 Aralık ayında, Adalet
Komisyonunda görev yapan iktidar partisi milletvekillerine mensup arkadaşların
da duyarlı olmasıyla bu önerge geri püskürtülmüştü; yani, bu önergedeki bu hile
görülmüş ve tersyüz edilmişti. Değerli milletvekilleri, Aralık 1999'da,
Danıştay Kanununda değişiklik öngören tasarıda bu korsan düzenleme, iktidar ve
muhalefet partisi milletvekillerinin oylarıyla geri püskürtülünce, bu kez,
başka bir hileye başvuruldu; Ocak 2000'de, bu kez, kamu sözleşmelerinde
imtiyaz, şartlaşma ve sözleşmelerindeki uyuşmazlıkların, uzlaşmazlıkların nasıl
çözümleneceğiyle ilgili aynı düzenlemeler bir başka tasarıyla getirildi,
Anayasaya karşı, yasaya karşı, İçtüzüğe karşı hile yapılarak. Kaldı ki, bir
düzenleme komisyonda reddedilirse, benzeri bir düzenleme, bir yıl içinde tekrar
gündeme getirilemez; ama, DSP'den arkadaşlarımız, MHP'den arkadaşlarımız bu
konuda duyarlılık gösterince geri püskürtülmüştü. Bu püskürtme bir ay sürdü,
ocak ayında, başka bir isimle aynı düzenleme getirildiğinde, benzeri hükümler
bu kez geçirildi. Ben, hatırlıyorum, o dönem konuştuğumuz
iktidar partisi milletvekili bazı arkadaşlarımız, işin arka bahçesinde yatan
hususları ifade etmişlerdi; ancak, benim kişiliğim, bunları söylemeye müsait
değil, bunları ifade etmekten sarfınazar ediyorum. Değerli milletvekilleri, Meclisimiz
kuşatma altındadır; bunu, bütün açıklığımla ifade ediyorum. Neden; çünkü,
değerli milletvekili arkadaşlarımız da -gerek kulislerde gerekse komisyona
girmeden önce- pek çok konuşmamızda dile getirdiğimiz çekincelere aynen
katılıyorlar, bunu, bütün samimiyetimle söylüyorum, aynen katılıyorlar; fakat,
iş, oylamaya geldiğinde, işin rengi değişiyor. Ben, bunu, Yüce Meclisin
kuşatılması olarak algılıyorum. Bunu, çok net ifade ediyorum. Anayasanın 80
inci maddesi uyarınca, bir milletvekili, seçildiği bölgenin değil, bütün
Türkiye'nin milletvekilidir. Hangi konuda iradesini nasıl tecelli ettireceğini,
vekâletini aldığı Türk Milletinden "olur" alarak o yönde kullanmak durumundadır.
"Parti politikası, falana ters düşmeyeyim..." Bu tür gerekçeler,
bugün için var olan gerekçeler; ama, yarın için hiçbir anlam ifade etmeyen,
belki asla ifade edilemeyecek yüz kızartan gerekçeler olacaktır, hiç kimse de
bunu dinlemeyecektir. Ben, 2000 yılının Ocak ayında, bu kez,
değişik isimle, kamu hizmetleriyle ilgili imtiyaz, şartlaşma ve
sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda tahkim yoluna gidilmesiyle ilgili kanun
tasarısı gündeme geldiğinde, ben, o dönem, Danıştayın yargı yetkisini
kullanması nedeniyle Danıştaydan geçirilemeyen, bazı medya organlarının
Danıştaya takılması nedeniyle, bu tasarının çıkarılacağını ifade etmiştim;
önümde komisyon tutanakları var. Benim bu çekincelerimi dinleyen müstafi bakan
Sayın Ersümer "hayır; Sayın Toprak, siz bu konuda yanılıyorsunuz,
Danıştaydaki davalar bu tasarıdan etkilenmeyecek" demişti. Değerli arkadaşlar, bu tasarı yasalaştı;
akabinde, Danıştaydaki, olağanüstü imtiyazlar sağlayan bu sözleşmeler
-Danıştayın yargı yetkisi de elinden alındığı için- Danıştayın elinden alındı,
Türk yargısının elinden alındı, Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanan bir
yüksek yargı organının elinden bu dosyalar alındı, bağırta bağırta alındı,
Meclis zoruyla alındı... Çok teknik konular gibi gözüküyor; hayır,
değil arkadaşlar. İki yıl önceki rakamlarla ifade edilirse, 30 milyar dolara
yaklaşan kamu imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri var. Sadece bugünü kapsayan
sözleşmeler değil, Türk Devletinin, Türk Milletinin 30 yıllık, 40 yıllık
geleceğine hitap eden sözleşmeler, şimdiden parsellenerek, altyapısı
oluşturularak, birilerine peşkeş çekilmek amacıyla bu düzenlemeler
getiriliyordu. Bir süreç yaşıyoruz; artık, milliliğin
sınırlarının bir hayli daraldığı, çokulusluluğun sınırlarının dünyayı aşıp,
uzaya taştığı bir dönemde, bazı şeyleri, günün şartlarına göre yeniden
değerlendirmemiz lazım. Masum söylemlerin arkasına asla sığınmamak lazım. Bunun
arkasında ne yatıyor, onu görmek lazım. Havadaki bir tek buluttan nem kapmak
değil; ama, az şeyden, çok şey çıkarmasını da bilmek lazım. Değerli milletvekilleri, getirilen bu
Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı, 4501 sayılı Kamu Hizmetleriyle İlgili
İmtiyaz Şartlaşma ve Sözleşmelerden Doğan Uzlaşmazlıkların Halline İlişkin
Kanuna ilaveten başka düzenlemeler getiriyor. 4501 sayılı Yasada, olağanüstü
boşluklar bilinçli olarak oluşturulmuştu; belli belirsiz alanlar, bilinçli
olarak oluşturulmuştu. Bu boş alanlar halen doldurulmuyor. Bu tasarı, sadece
milletlerarası tahkimin yargılama kurallarıyla ilgili bazı usul esaslarını getirmekte;
ancak, esasa ilişkin olarak dile getirdiğimiz, 4501 sayılı Yasada dile
getirdiğimiz hususlar, bu tasarıda da hiç karşılanmıyor. 4501 sayılı Yasanın 3 üncü maddesinde,
hassaten büyük bir dikkatle üzerinde durduğumuz konu, yabancılık unsuruydu.
Sayın hükümet, bu tasarının genel gerekçesinde "artık, sınırlar kalktı,
dünya küçülüyor, o zaman, biz, başka yabancı yatırımcıları, yabancı sermayeyi
ülkemize çekelim; ama, onlar bizim sistemimizden sıkıntı duyuyorlar, onlara
uygun bir zemin oluşturalım, onları ülkeye çekelim. Ne yapalım bunun için; biz,
iki ana nedenle milletlerarası tahkimi istiyoruz: 1- Yüksek teknoloji transferi, 2- Yabancı sermaye transferi"
demişti. Her ikisine de aynen katılıyorum. Peki,
böyle mi oldu? Hayır değerli milletvekilleri, asla. İşte, MHP'li milletvekili
arkadaşların, MHP Grubunun, o dönem üzerinde hassasiyetle durduğu yabancılık
unsuru, maalesef, birileri tarafından, başka türlü... Tezgâha getirildiğinizi açıkça ifade
ediyorum değerli milletvekilleri; ama, nasıl? Bu, basit bir itham değil. Yüksek
teknoloji transferi, kabul; yabancı sermaye transferi, kabul; ama, bunun için,
somut kriter getireceksiniz. "Biz, somut kriter getireceğiz" dediler
ve Anayasa değişikliğini bu şekilde geçirttiler; fakat, 4501 sayılı Yasanın 3
üncü maddesinde getirdikleri kriter ne biliyor musunuz değerli milletvekilleri;
yabancı sermaye mevzuatına göre bir rakam, kredi sözleşmesi veya teminat
mektubu. Yabancı sermaye mevzuatına göre, 6224
sayılı Yasaya göre, bunun asgarî limiti 50 000 dolar. Bu, bir uyutma maddesi.
Hemen peşi sıra "kredi sözleşmesi" deniliyor. Yani, değerli
milletvekilleri, bir Türk ortak, bir yabancı ortakla bir kredi sözleşmesi yaptı
-bir kâğıt parçası; yani, 1 liralık dahi değer ifade etmeyen, sadece bir
sözleşme metni- bu, yabancılık unsuru için yeterli sayıldı. Bu, ne mi temin
ediyor -çok net ifade ediyorum arkadaşlar- örneğin, 1 milyarlık sermayesi olan
bir şirket; baba, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu; oğlu, farz edin, hem Türkiye
Cumhuriyeti uyruklu hem Amerikan uyruklu; yani, çifte tabiiyetli. Baba, 999 999
999 hisseye sahip, Amerikan tabiyetli oğlu 1 hisseye sahip; yani, evlat,
milyarda 1 hisseye sahip. Baba oğul, yabancılık unsurunu teşekkül ettirerek,
kamu hizmetleriyle ilgili bir imtiyaz sözleşmesi imzalayabiliyor; baba oğul
şirket. Peki, bunlar ne mi yapıyorlar; baba oğul, bu, Milletlerarası Tahkim Kanununa
göre, diyorlar ki, biz, aramızda herhangi bir ihtilaf olduğu zaman, işte, Türk
yargısı ağır işliyor, bürokrasi bize büyük zorluklar çıkarıyor, biz, Türk
yargısına güvenemiyoruz; ne yapalım; Yeni Zelanda'da, Patagonya'da, Papua-Yeni
Gine'de bir hakem kuruluna bu uzlaşmazlığı götürelim, orada çözelim, öyle mi;
öyle. Oraya gidiyorlar, o uzlaşmazlığı çözüyorlar. Bu uzlaşmazlığın çözümüyle
ilgili, esasına ilişkin hiçbir düzenleme yok. Bu tasarı, sadece usule ilişkin
bazı hususları dile getiriyor. Sorun, yalnız bununla da sınırlı değil.
Farz edin, İstanbul'da, 500 000, 600 000, 700 000 nüfuslu belediyelerimiz var,
büyükşehir belediyesini düşünün, artniyetli bir belediye başkanını düşünün;
böyle, milyarda 1 hisseli bir kişiyle, yabancı tabiyetli oğulla, diyelim ki,
500 000 nüfuslu bir belediyeyi temsilen, belediyeyi bağlayan 3-5 milyar
dolarlık bir imtiyaz sözleşmesi imzaladılar, kamuyu ilgilendiren bir ihalede
sözleşme imzaladılar. Bu belediye başkanı ile yabancı uyruklu oğul, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti sınırları dışında, rahatlıkla belirleyebildikleri bir
ülkede, o ülkenin kanunlarına göre; örneğin, Papua-Yeni Gine'nin kanunlarına
göre bu sorunu çözecekler. Esasına ilişkin tek bir düzenleme yoktur. Belediye
başkanı ile oğul, Papua-Yeni Gine'de sorunu çözdüler ve burada 500 000 nüfusu
ilgilendiren olağanüstü bir yolsuzluk var. Bu yolsuzluğa müdahale edecek; evet,
böyle bir uyuşmazlıkta 500 000 kişinin hakkını savunacak bir tek düzenleme yok.
Müdahillik olur, kanun yollarına gitmede, kamuya, hazineye bir yetki tanınır,
hiçbirisi tanınmıyor. 4501 sayılı Yasa çıkarılırken, biz, "Danıştay'ın
elindeki dosyalar kaçırılıyor dikkat edin" diye ısrarla söyledik. Sayın Ersümer
çıktı "Hayır, yanılıyorsunuz" dedi. Yanılmayı çok isterdik; ama,
tasarı çıktı, akabinde Danıştay'daki dosyaları gidip gidip aldılar ve Bakanlar
Kurulu ile tekrar masaya oturdular. Değerli milletvekilleri, yine bunlarla
ilgili, bu 30 Haziranda sona eren bazı imtiyaz sözleşmeleriyle ilgili işlemler
vardı. RTÜK Yasası veto edilince, Bakanlar Kurulu acilen toplandı, aynı gün
toplandı ve üç ay süreyle erteledi. İddiamız buydu; gücü elinde bulunduran bazı
medya, işadamı, bürokrasi uzantıları ve siyasetteki uzantıları, elbirliğiyle bu
konuda olağanüstü çaba sarf ediyorlar. Birtakım atraksiyonlarla, Türk
Milletinin cebinden katrilyonlar, bir günde çok kolay çarpılıyor; ama, aynı
insana üç kuruş verileceği zaman, binbir hesap yapılıyor, o hesabın acaba binde
biri, bir avuç hırsıza para hortumlanırken de yapılıyor mu; hayır; üzüntüyle
ifade ediyorum... Bu tasarının, Meclis tatile girmeden
alelacele getirilmesinin nedeni nedir diye merak ediliyor olabilir. Değerli
milletvekilleri, önümde 3 Mayısta IMF'ye verilen ek niyet mektubu var. Ben bu
ek niyet mektubuna "esaret mektubu" diyorum. Esaret mektubu olup
olmadığını anlayabilmek için, 53 sayfalık bu mektubu bir kez okumanız yeterli
arkadaşlar. Bir kez okumanız yeterlidir... Bakın, ek niyet mektubunun, esaret
mektubunun 19 uncu sayfasından çok kısa bir paragraf okuyorum: "Uluslararası
tahkime ilişkin Anayasa değişikliğini tam olarak uygulamaya koyacak kanun,
Meclis, yaz tatiline girmeden çıkarılacaktır." deniliyor ve bu ek mektup
IMF'ye verilirken, kısa bir bilgi notu dışında, Sayın Başbakanın haberi yoktu,
Başbakan Yardımcılarının haberi yoktu. Bu, bence bir utanç belgesidir.
Başbakanın ve Başbakan Yardımcılarının haberi olmadan verilen bir mektupta,
ültimatom niteliğinde "yaz tatiline girmeden bunu çıkaracaksınız"
deniliyor. Değerli milletvekilleri, lütfen, istirham ediyorum, şu
söylediklerimi bir kenara bırakın, bu ek niyet mektubunu Hazine
Müsteşarlığından temin edin, içinde ne hükümler olduğunu çok net göreceksiniz;
banka soygunlarıyla ilgili düzenlemeleri göreceksiniz; 70 milyonluk Türk
Milletinin, bundan böyle, gayri safî millî hâsılasının binde 2'si dahi, bir
avuç hortumcunun cebine konulacak. Bunlar, ek niyet mektubundaki çok açık
hükümler; yorum filan değil bunlar, çok nettir. Lütfen, sizden istirham
ediyorum, bu hususları rahatlıkla görebilirsiniz. Değerli milletvekilleri, tabiî, sözün
bittiği yerde eylem başlaması lazım; ama, eylemi başlatabilmek için de, konunun
ne anlama geldiğini algılayabilmek lazım. Algılamanın ilk şartı, bu mevzuatı
okumaktır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN- Buyurun efendim, tamamlayın
lütfen. RAMAZAN TOPRAK (Devamla)- Teşekkür
ediyorum. Buraya gelen hatip, mutlaka kendi siyasî
düşüncelerini, önyargılarını burada ifade edecek gibi bir önyargı içinde
olmayalım, önyargılarımıza mahkûm olmayalım. Önyargıya mahkûm olmak, bir ömür
boyu esarettir. "Acaba, karşıdaki kişi bu konuyla ilgili ne anlatmak
istiyor" denildiği zaman, bu çok net anlaşılacaktır. Değerli milletvekilleri, bunlar, bir
bütünün parçalarıdır. Amaç, bu suretle, Türk Devletine güç katan Türk
Devletinin ekonomisini çökertmeye yönelik belli düzenlemelerdir. Son günlerde
gündeme gelen tasarılara bakın, hiçbirisi Türk Milletinin sorunlarıyla ilgili
değildir, bir avuç mutlu azınlığın sorunlarını çözmektedir. Bankacılık; 13 fon
bankası... Geçtik, tütün; iki holding patronunun kavgasıdır. İki holding
patronu kavga etti, yarım milyon tütün üreticisi perişan oldu. Değerli milletvekilleri, burası Yüce
Milletin kürsüsüdür, Yüce Milletin sorunlarının dile getirilme yeridir.
Hassasiyetinizi istirham ediyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum efendim. Doğru Yol Partisi Grubu adına, tasarının
tümü üzerinde, Erzurum Milletvekili Sayın Ayvaz Gökdemir; buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA AYVAZ GÖKDEMİR (Erzurum) -
Sayın Başkan, zatıâlinizi ve Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla
selamlıyorum. Yaşadığımız kriz konjonktüründe milletçe
pek çok mağduriyetlere uğradık, pek çok ağır meselelerle karşı karşıya kaldık,
üzüntüler yaşadık ve yaşıyoruz. Milletimize genel olarak bir moral kırıklığı,
moral bozukluğu hâkim olmuş durumda. Bütün bunları milletimizle paylaşırken,
milletin Meclisi olarak, yaşadığımız bir başka hicranımız var; yasama
şevkimizde de bir kırıklık meydana geldi. Bilindiği üzere, kanunlar, millî
icaplardan, millî ihtiyaçlardan, millî taleplerden doğar. Milletvekilleri veya
Bakanlar Kurulu, kanun teklifi veya tasarılarını, Yüce Meclisin huzuruna
getirir ve Yüce Meclis, müzakere edip bir sonuca varır. Gelen teklif ve tasarılar fazlalıklar ihtiva edebilir,
noksanlıklar ihtiva edebilir, yanlışlıkları olabilir. Kanunlaştırma
prosedürümüz içerisinde bu yanlışlıkların, fazlalıkların, noksanlıkların bir
kısmı telafi edilebilir, bir kısmı edilmeyebilir; işin tabiatı budur ve
iftiharla her yere yazdığımız, kazıdığımız, Meclisimizin varlığının sebebi olan
ilke Genel Kurulda yazılı: "Hâkimiyet kayıtsız, şartsız milletindir."
Millet de, bu hâkimiyet hakkını, seçilmiş temsilcileri eliyle kullanır. Bugüne
kadarki uygulama bu olmuştur. Yaşadığımız konjonktürde, maalesef, IMF ve Dünya
Bankası memurlarının, bize kanun dayattıklarını, kanun dikte ettirdiklerini
görmenin hicranı, Yüce Meclisin, milletin genel ıstırabına ilave bir başka
ıstırabıdır. Biz "ya istiklal ya ölüm" diyerek cumhuriyeti kurmuş bir
milletiz. Yani, istiklal, bizim için çok önemli, en yüksek değerdir.
İstiklalsizlikse, bağımlılıksa, ölümle eşdeğerdir. Algılamamız budur bugüne
kadar. Fakat, bugün, maalesef, bir ekonomik krizin bahası olarak 16 milyar
dolara, Türkiye Cumhuriyeti âdeta ipotek altına, vesayet altına sokulmuş gibi.
Bu hususta asla bir kamuflaja vesaireye de lüzum görülmeden, gayet kaba bir
şekilde, içeriden ve dışarıdan bu diktelerle, bu dayatmalarla karşı karşıyayız.
Bundan fevkalade üzüntü duyuyorum. Bu üzüntünün, sadece benim şahsımda değil,
Yüce Parlamentodaki her arkadaşımın vicdanında da makes bulduğundan eminim;
ama, âdeta çaresiz gibi sürükleniyoruz. Ümit ediyorum ki, bu yaz döneminde, milletimizle
geniş temaslar yaptıktan, rahatça düşünme imkânı bulduktan sonra, gelecek
yasama yılında, Yüce Meclis, daha farklı bir tavır takınacaktır. Aksi takdirde,
bu dönem, Türk tarihine, Parlamento açısından, çok talihsiz bir dönem olarak
geçecektir. Sayın Başkan, şayanı şükrandır ki, bugün
görüşmekte olduğumuz tasarı, bu kanunlardan değildir; IMF kanunlarından
değildir, dayatma kanunlardan değildir; millî bir ihtiyaçla buraya getirilmiş
bir kanundur. Parlamentomuz, bu tasarıyı kanunlaştırırken bir nefes alacaktır;
"nihayet, kendi vicdanımıza uygun, kendi millî şartlarımızın,
ihtiyaçlarımızın gereği olan bir tasarı üzerinde görüşüyoruz" deme
imkânını bulacaktır. Dayatma kanunlar arasında, bu, bizim için, âdeta bir nefes
alma süreci olacaktır. Neden böyle; Anayasayı Ağustos 1999'da değiştirdik ve
tahkimi kabul ettik. Kabul etmeli miydik?.. Evet, etmeliydik; çünkü, dünyada
teşebbüs ve sermaye sınır tanımıyor. Yalnız dışarıdaki sermaye, teşebbüs gücü
değil -Türkiye'nin de iftihar ettiğimiz bir ekonomik dinamizmi vardı- Türk
teşebbüs gücü de, Türk sermayesi de sınır tanımadan dünyanın her tarafına gidip
geliyor, iş yapıyor, başarıyor, rekabet ediyordu ve esasen Birleşmiş Milletlere
178 -veya 1-2 fazlası olabilir- üye devlet var, 150 devlet bu tahkim esasını
kabul etmiş durumdaydı. Sermayenin, teşebbüsün bu hareketliliğini gördükten
sonra, bizim sermaye ve yatırım ihtiyacımız da göz önünde bulunduğuna göre,
yabancı sermaye istiyorum, yabancı teşebbüs istiyorum, gelişmiş teknoloji
istiyorum; ama, tahkim istemiyorum demek bir mantıksızlık, bir tezat olacaktı.
O itibarla, biz, bu tahkimi kabul ettik. Anayasa Komisyonunda mesele müzakere
edilirken üzerinde en çok durduğumuz iki tarihî tecrübemiz, iki kavram vardı.
Birisi kapitülasyonlar, diğeri de düyun-i umumiye, yani Osmanlı'nın son
zamanındaki dış borçlar kurumu. Bu bir kompleks değildi, bizim yaşanmış
tecrübemizdi. Kapitülasyonlardan da çok canımız yanmıştı, düyun-i umumiye de
utanç verici, millî hâkimiyet hakkımızı, bağımsızlığımızı zedeleyen
uygulamalara girişmişti. O zaman dedik ki, artık, kendimize güvenmek zamanıdır.
Uluslararası tahkim veya tahkim deyince, sadece, bize gelecek sermaye ve
teşebbüsün imkânlarını, onlara sağlanan bir imkân olarak bunu düşünmeyelim;
aynı zamanda, Türk teşebbüs gücünün, Türk sermayesinin de tahkime ihtiyacı var,
onun da teminata ihtiyacı var. Yabancı sermaye bize gelsin; ama, hiçbir
teminatı olmasın demek mümkün değildi; Türk sermayesi dışarı çıksın, ama,
teminatsız kalsın demek mümkün değildi. Dolayısıyla, bunun, yani, millî ve
milletlerarası tahkimin kapitülasyonlarla ve düyun-i umumiyeyle hiçbir
alakasının olmadığını bütün üyelerin iştirakiyle vurguladık ve vicdan huzuru
içinde o kanunu çıkardık, Anayasa değişikliğini gerçekleştirdik. Sonra, bunun
fiilî durumunu tanzim için, şartlarının tanzimi için 4501 sayılı Yasa çıktı. Dikkat buyurun, bugün, hepimize utanç
veren, sıkıntı veren, haysiyetimize dokunan uygulamalar, başlangıçta işaret
ettiğim konjonktür, Tahkim Yasasının uygulamasından doğmuş bir sonuç değildir;
başka zaaflardan ve bir ekonomik zaaftan doğmuştur. Demek ki, isterse tahkim
mevzuatınız olmasın, tahkime girmeyin; eğer, ekonominizi diri tutamamışsanız,
meydana gelen bir krizde, millî şartları, millî dinamikleri yeterince harekete
geçirememişseniz, kendiliğinden, kapitülasyondan da beter, düyun-i umumiyeden
de beter şartlar meydana gelebilmektedir. O itibarla, kanun masumdur ve bu
kanun, çok dikkatli yazılmış, iyi gerekçelendirilmiş bir kanundur. Gerekçeyi ve
kanun metnini yazanları tebrik ediyorum; anlaşılır, sağlam bir Türkçeyle
yazılmıştır ve tahkimin şartlarını detayıyla belirlemektedir; akla gelebilecek
bütün ihtimaller dermeyan edilmiş vaziyettedir. Benden önce konuşan değerli arkadaşımın
üzerinde durduğu muvazaa ihtimaliyle ilgili bazı tereddütler vardır; ama, çok
istisnai hallerdir. Kabil ise, o muvazaa ihtimallerini de -babası Amerika'da,
oğlu Türkiye'de; sürekli oturma vesaire gibi... Benden sonra konuşacak değerli
arkadaşım da bu mevzua değinecektir- o ihtimalleri de bertaraf edebiliriz.
Kaldı ki, 4501 sayılı Yasayla bu yasayı bir arada mütalaa etmek lazım; yasa
çatışması bahis konusu değildir, ikisi birbirini tamamlayan yasalardır. Burada, mesela, bazı tereddütleri
giderebilecek bir hüküm 1 inci maddede var. "Bu Kanun, Türkiye'de bulunan
taşınmaz mallar üzerindeki aynî haklara ilişkin uyuşmazlıklar ile iki tarafın
iradelerine tabi olmayan uyuşmazlıklarda uygulanmaz" denilmiştir ve sık
sık, Türk mevzuatına atıfta bulunulmuştur. Hakem kuruluyla veya hakemle meydana
gelecek ihtilaflarda nereye dönüleceği, hangi mahkemelere dönüleceği, Türk hukukunda
hangi kanunların geçerli olduğu, icap eden her yerde vurgulanmıştır.
Binaenaleyh, bu kanun tasarısı üzerinde, hemen hemen, tereddüt edilecek bir
yer, biz görmemekteyiz. Kriz yaşamamıza rağmen, bir krizin ağır
pahasını öder durumda olmamıza rağmen, bundan mustarip olmamıza rağmen, yine,
kendimize güvenmemiz gerektiğini söylemek istiyorum; çünkü, Türkiye,
varlığıyla, ekonomisiyle, 16 milyar dolara ipotek olacak, vesayet altına
girecek veya bunun kompleksi içinde, kendi büyüklüğünü unutması gereken bir
ülke değildir. Türk teşebbüs gücü, dışarılarda, belli alanlarda, dev
rakipleriyle boğuşabilmektedir, teşebbüsler gerçekleştirmektedir, taahhüt
gerçekleştirmektedir, mal sahibi olabilmektedir. Bir Türk vatandaşının,
dünyanın neresinde 1 kuruşluk malı varsa, o, hepimizin sermayesidir, o,
hepimizin servetidir. Bugünkü darlık geçer; kara gün, kararıp
durmaz. Bugünkü darlıkla ilgili olarak, tarizler, sitemler, yeteri kadar ifade
edilmiştir; ifade etmeye de devam edeceğiz. Ben, bugün, bu kanun tasarısı
üzerindeki olumlu tavrımıza rağmen, Türkiye'yi bu duruma düşüren siyasî iradeyi
bağışlamış değilim; o siyasî iradeyle barışmış değilim; ama, yaşadığımız diğer
şartlar, bu kanunu bir komplo kanunu gibi algılamamızı da gerektirmez. Değerli
arkadaşlarıma bunu ifade etmek istiyorum. Bu itibarla, Doğru Yol Partisinin, kanun
karşısındaki tavrı, olumlu olacaktır. Maddeler geldikçe, sırasıyla
görüşülürken, tereddüt ettiğimiz vuzuh kazandırmak istediğimiz, sarahat
kazandırmak istediğimiz, daha mükemmel bir kanun olması için, bize göre gereken
şeyleri de değerli arkadaşlarım ifade edeceklerdir. Tasarının hayırlı olmasını diliyorum; Yüce
Meclisi, tekrar selamlıyorum. Bir an evvel, bu karanlık konjonktürden
kurtulmamızı niyaz ediyorum ve Allah, Türk Milletine, böyle günler bir daha
göstermesin diyorum. Şu tahkimin tadını çıkara çıkara, gittiğimiz bazı
ülkelerde, kardeş ülkelerde, dost ülkelerde, Türkiye'de Tahkim Kanunu var,
tahkim mevzuatı var; sizinle yapacağımız sözleşmelerde, gelin, Türkiye'nin
mevzuatından istifade edelim, tahkim kuruluşlarından istifade edelim deme
imkânını yine bulacağız ve hiçbir zaman bu tahkimin şartları içine -değerli
arkadaşlarım biraz da fikrini anlatmak için söyledi- Patagonya filan dahil
olmayacaktır. Milletlerarası zeminde nerede tahkim yapılır, hangi kuruluşlara,
hangi kişilere müracaat edilir; bunun adresi, asla, Patagonya veya meçhul
ülkeler değildir. Türk Devleti, elbette, birtakım ahlaksız adamların
muvazaalarına da esir olmayacak dikkati, kanunlardan da güç alarak, mevzuattan
da güç alarak, bu dikkati gösterir diye ümit ediyoruz. Basiretsizlik olursa,
dikkatsizlik olursa, onun zaten çaresi yoktur. Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gökdemir. Şahsı adına, Sayın Aslan Polat; buyurun. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 712 sıra sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının
tümü üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlarım. Tasarının genel gerekçesinde, uluslararası
tahkime gidiş sebepleri olarak, uluslararası alanda sözleşmeler yapan
tarafların, birbirlerinin millî mahkemelerine gitmeyi kendileri bakımından
riskli bulması, millî mahkemelerin bürokratik işlemlerinin uzun olması gibi
sebepler ile ulusal mahkeme kararlarının uluslararası alandaki etkinliğinin
sınırlı bulunmasıdır diye izah ediliyor. Devam ediyor, 13.8.1999 tarihli ve
4446 sayılı Kanunla, Anayasanın 125 inci maddesinin birinci fıkrasında yapılan
değişiklikle, "Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve
sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası
tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir. Milletlerarası tahkime ancak yabancılık
unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebilir" hükmü getirilmiştir. Tahkim konusunda iki önemli kavram vardır.
Bunlar, uluslararası tahkim ve uluslararası ticarî tahkim kavramlarıdır.
Uluslararası tahkim, devletlerarası işleyen bir mekanizmadır ve devletler
hukukunun alanına girer. Uluslararası ticarî tahkim ise, çelişmeli yargının
alanına girer. Uluslararası tahkim, iki devletin kendi aralarında
anlaşmazlığından kaynaklanan ihtilaflarda başvurulan bir yöntem ve devletler
hukukunu ilgilendiren bir alandır. Ticarî tahkim ise, hem bizim iç
mevzuatımızda hem de dünyada genel kabul görmüş ilkeler çerçevesinde çekişmeli
yargının konusuna giren bir ihtilaf çözme mekanizmasıdır. Kamu hizmeti imtiyazı
sözleşmeleri ve uluslararası ticarî tahkim, 1995 yılında Anayasa Mahkemesinin
yap-işlet-devret mevzuatıyla ilgili bazı kanun hükümlerini iptal etmesiyle
Türkiye'nin gündemine girmiştir. Uluslararası ticarî tahkim, Türk mevzuatında
da Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası anlaşmalarda da zaten vardı. Diğer
taraftan, kamu kuruluşları özel hukuk hükümlerinden kaynaklanan
uyuşmazlıklarında bugüne kadar uluslararası ticarî tahkime zaten
gidebiliyorlardı. Anayasa Mahkemesi 1995 yılında altyapı
yatırımlarının yap-işlet-devret modeliyle yaptırılmasına imkân veren 3974 ve
3996 sayılı Kanunların kamu kuruluşlarının yap-işlet-devret modeli çerçevesinde
üçüncü kişilerle yapacakları uygulama sözleşmelerini, imtiyaz teşkil etmeksizin
özel hukuk hükümlerine tabi tutulmasını öngören maddelerini iptal etti. Anayasa Mahkemesi, söz konusu kararlarında
yeni bir kamu hizmeti tanımı yaparak, yap-işlet-devret sözleşmelerini kamu
hizmeti olarak mütalaa etmiştir. Kamu hizmeti imtiyazı sözleşmelerinin yönetimi
ise, idare hukukuna tabidir. İdare hukukunda tahkime yer verilmediğinden,
imtiyaz sözleşmesi olarak nitelenen yap-işlet-devret uygulama sözleşmelerinde
anlaşmazlıkların çözüm yöntemi olarak tahkim şartı konulamamaktaydı. Bu konuda Devlet Planlama Teşkilatı
Planlama Uzmanı Uğur Emek'in bir yazısında belirttiği gibi, Anayasa
Mahkemesinin yap-işlet-devret uygulama sözleşmelerinden kaynaklanan
uyuşmazlıkların halli için hakem heyetine gidebilmeyi mümkün kılan kanun
hükümlerini iptal etmesinden sonra, Türkiye, taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerle çelişen bir tutum içine girmiştir. Bunun neticesi olarak Türkiye,
ya Anayasa Mahkemesi kararları doğrultusunda, imzaladığı uluslararası
sözleşmeler karşısında pozisyonunu gözden geçirecek, sözleşmelerden çekilecek
ya da uluslararası sözleşmeler doğrultusunda anayasasında değişiklik yapacaktı.
Bunun üzerine, yıllarca sürüncemede kalan ve ülkemize önemli yabancı sermaye
girişine engel olan bu tutum, 13.8.1999 tarihinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yapılan anayasa değişikliğiyle, kamu hizmeti imtiyazı ve
uluslararası tahkim konularında Anayasada değişiklik yapılmıştır. Burada, bir anekdot olarak şunu da
belirtmek isteriz ki; ülkemiz, 1982 Anayasasının, girişim ve ifade
özgürlüklerini baskı altına alan hükümleri nedeniyle, hem uluslararası ticarî
sözleşmelerde hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde sürekli dava kaybetmekte
ve bu dava sonuçlarına bağlı olarak uluslararası alanda önemli maddî ve manevî
kayıplara uğramaktadır. İşte, Anayasada, bu, tahkim değişikliği olduğu gün,
yine, tüm partilerin ittifakıyla, siyasî partilerin kapatılmasını zorlaştıran
bir kanunu da kabul ederek, ülkemizin, bu konuda, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde sürekli dava kaybettiği bir alanın düzeltilmesine Türkiye Büyük
Millet Meclisinde karar verilmiş; fakat, Anayasa Mahkemesi, bu Yüce Meclisin
ittifakla kabul ettiği kanunu, 6'ya karşı 5 oy oranıyla iptal ederek, bu alanda
önemli bir boşluğun yine doğmasına sebep olmuştur. Temennimiz, Yüce Meclisin bu
konudaki boşluğu geç kalmadan doldurup, ülkemizi, bir üçüncü krize girmekten
kurtarmasıdır. Peki, Anayasa Mahkemesince, önce,
Telekomun özelleştirilmesi, sonra da yap-işlet-devret modeline imkân veren
kanunların iptali neticesinde neler oldu derseniz; 1993-1994'lerde tüm
içborcumuz 10 milyar dolar seviyesindeyken ve o yıllar, Doğu Blokunda
özelleştirmeler henüz başlamadığı için, en az 35 milyar dolar eden Telekomu
özelleştiremedik. Bugün özelleştirmek istesek de, iç borcumuz 50 milyar dolar
seviyesinde, Telekom ise bugünkü piyasada en iyi şartlarda 10 milyar dolar dahi
etmiyor. Anayasa Mahkemesinin yap-işlet-devretleri iptali, Telekomun
özelleştirilmesine karşı çıkması sonucunda, önemli etkisiyle, Devlet Planlama
Teşkilatı doğrudan yabancı sermaye yatırımları özel ihtisas komisyonu raporunda
da belirtildiği üzere, Türkiye, 1990 yılında, 1 milyar dolar tutarında doğrudan
yabancı yatırımla, o yıl 3,5 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım alan Çin'den
sonra, nominal olarak en fazla doğrudan yabancı yatırım çeken gelişmekte olan
ülke olmuştu. Kişi başına doğrudan yabancı yatırım miktarı dikkate alındığında,
Türkiye, 1990 yılında tüm gelişmekte olan ülkelerin önüne geçmişti. Bugün ise,
Çin, 1998 yılında 44 milyar dolarlık yabancı sermaye girişiyle dünyada birinci
olurken, ülkemize 1998 yılında fiilen giren yabancı yatırım miktarı 976 milyon
dolarda kalmıştır. Yani, dünyaya uyum sağlamada Çin'in dahi gerisinde
kalınmıştır. Temennimiz, siyasî ve özgürlükler alanında da bu dünyanın
gidişinden kopmamaktır. Sayın milletvekilleri, DPT, Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı doğrudan yabancı sermaye yatırımları özel ihtisas
komisyonu raporunda da belirtildiği üzere, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik
kalkınmalarının finansmanında var olan yapısal darboğazlar ve bunun hem nedeni
hem de sonucu olarak ortaya çıkan sermaye birikimi yetersizliği karşısında tek
alternatif, dış finansmanlardır. Bu konuda, DPT, görüşüne şöyle devam ediyor:
"Yerli yatırımcılar gibi ekonomik ve politik faktörlerden etkilenen
uluslararası yatırımcıların yer seçiminde nispî maliyetler önemli bir yer
almaya devam etmekte; ancak, ucuz işgücü maliyeti gibi bazı faktörlerin önemi
de giderek azalmaktadır. Toplam maliyetler içerisinde işgücü maliyeti yüzde
10-15 gibi düşük bir pay almaktadır. Gelişmekte olan ülkeler için dış finansman
kaynakları, geleneksel ve alternatif dış finansmanlar olarak
sınıflandırılabilir. Geleneksel dış finansmanlar, uluslararası çok taraflı malî
kurumlar finansmanları, devletlerarası finansmanlar ve uluslararası ticarî
banka kredilerini kapsarken; alternatif dış finansmanlar, doğrudan yabancı
yatırımlar ve uluslararası portföy yatırımları olmak üzere, tüm diğer özel
kaynaklı finansmanları da içermektedir. Gelişmekte olan ülkelerde, genelde olarak,
uluslararası yatırımcılara ve bunların yaptığı yatırımlara karşı büyük bir
şüphe vardır. Gelişmiş ülkelerin hemen hemen tamamında, doğrudan yabancı
yatırımları çekebilmek için propaganda ve teşvikler yoluyla bir hayli çabalar
sarf edilirken, doğrudan yabancı yatırımlara çok fazla ihtiyaç duyulan
gelişmekte olan ülkelerde şüpheyle yaklaşılmış, yabancı yatırımların ülke
egemenliklerini tehlikeye sokacağı, orta ve uzun vadede gelirlerden daha çok
döviz çıkışına yol açacağı ve sömürgeciliğin bir aracı olacağı, yeterli önlem
alınmadığında yerli firmaların yerini alacağı, kısaca, ancak çok katı
kısıtlamalarla izin verilebilecek bir olanak olduğu düşünülmüştür. Gelişmekte olan ülkelere yönelik net uzun
dönem uluslararası finansman akışlarına baktığımızda, önemli bir değişim
olduğunu görürüz. 1990 yılında resmî kalkınma finans akışı 56,9 milyar
dolarken, toplam özel finans akışı ise 43,9 milyar dolardı. 1998 yılında ise,
resmî kalkınma finans akışı 47,9 milyar dolara gerilerken, özel finans akışı
227,1 milyar dolar olmuştur. Burada görülen, resmî kalkınma finanslarının
toplam uluslararası finans içindeki payının sürekli azalmasıdır. Özel finansın
ülkelerde yatırımı tercih etmek için en önemli tercihlerinin, önünü görme,
siyasî istikrar ve bireysel özgürlüklere önem verdiği, ülkemizin ise,
jeopolitik konumu gereği resmî kanaldan kredi alabilmesine mukabil, son
yıllarda özel finanstan pay alamaması üzerinde önemle düşünmemiz gerekir. Dünyada, doğrudan yabancı yatırımlar 1996
yılında 359 milyar dolar, 1997 yılında 464 milyar dolar, 1998 yılında ise 644
milyar dolara ulaşmıştır. Fiilî giriş bazında ülkemize gelen uluslararası
doğrudan yabancı yatırım 1980 yılında 35 milyon dolar iken 1990 yılında,
yaklaşık 1 milyar dolar olmuş ve 1990'lı yıllar boyunca da ortalama 1 milyar
dolar civarında seyretmiştir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Polat, lütfen tamamlayın
efendim; mikrofonunuzu açıyorum. ASLAN POLAT (Devamla) - 1990-1999 yılları
arasında ülkemize giren fiilî yabancı yatırım miktarı toplamı 9 milyar 807
milyon dolar olmuştur. Türkiye, 1998 yılında ulaşmış olduğu 976
milyon dolar yabancı yatırım (net fiilî giriş) ile gelişmekte olan ülkelere
giden yabancı yatırım akımlarından, sadece,
binde 5 oranında pay almaktadır. Bu pay, Çin için yüzde 27,4, Brezilya
için yüzde 17,3'tür. Yabancı yatırım girişlerinin gayri safî yurtiçi hâsılaya
oranı ise, 1997 yılında Türkiye için binde 3 iken, bu oran Çin için yüzde 23,5,
Brezilya için yüzde 19,5'tir. ABD tarafından, 1994 yılında, 2000'li
yıllar için geliştirilen "yükselen 10 büyük pazar" stratejisinde
Türkiye, Çin'den sonra ikinci sırada yer alırken, maalesef, biraz önce de
belirttiğim Anayasa Mahkemesinin iptalleri ve çeşitli kararlar neticesinde,
bugün, dünyada sondan birinci olmuştur, gereken yatırımı alamamıştır. Bu tahkimin bunlara yardım edeceğini
düşünür, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Şahsı adına, Sayın Veysel Candan. Buyurun. (FP sıralarından alkışlar) VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 712 sıra sayılı tasarının tümü
üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım, muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Yabancı yatırımcıların karşılıklı olarak
ülkelerde güvence altına alınmak amacıyla uluslararası tahkim yasası usul ve
esasları çıkarılmaktadır. Tasarının gerekçesine göre, tabiî burada aslolan,
yabancı yatırımı ülkeye çekmektir. Tahkimle ilgili gerekçe anlatılırken,
ayrıca, mahkemelerin bürokratik işlemlerinin çok olduğu, mahkemelerin
uzmanlıktan da uzak olduğu gerekçesi gösterilmektedir. Ayrıca, millî
mahkemelerin etkinliğinin az olduğu yabancı hakem kurullarının, New York
Anlaşmasına göre 150 ülkede icrai faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır; yani,
bir yabancı yatırım bir ülkeye gelirken, o ülkenin, hem yerli kanunlarını hem
de tahkim usul ve esaslarını inceleyerek yatırım yapmaktadır. Ayrıca, yabancı
hakem kararlarının infazı; yani, uygulamaya konulması da iç hukukumuzun; yani,
Anayasanın 90 ıncı maddesinin bir şartı olarak kabul edilmiştir. Değerli arkadaşlar, hatırlanacağı üzere,
1999 yılında, 4446 sayılı Yasayla Anayasanın 125 inci maddesi değiştirilmiştir.
Bu değiştirilen maddede aynen cümle şöyledir: "Yabancılık unsuru taşımak
kaydıyla millî ve milletlerarası tahkime gidilebilir." Burada yabancılık
unsuru çok önemli, kanunun esas, öz maddesi burasıdır. Değerli arkadaşlar, bu yasayla ilgili
olarak burada itirazımız nedir. Metni dikkatlice takip ettiğimiz zaman,
hatırlanacağı üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi, çalışmasını İçtüzüğe göre
yapar ve yine, İçtüzüğe göre de bir komisyona bir tasarı veya teklif geldiği
zaman, üzerinden 48 saat geçmesi mecburiyeti vardır; ama, bu hükümet,
alışkanlık haline getirmiş, tasarının geliş tarihi 12.6, çıkış tarihi 13.6;
yani, hükümet, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun çalışma usul ve
esaslarını belirleyen İçtüzüğü, kendi hazırladığı, oy verdiği Tüzüğü
çiğnemiştir. Ayrıca, bu hükümet, bu teamülleri böyle
yapmakla kalmıyor, zaman zaman ilgisiz komisyonları kullanıyor, zaman zaman
talî komisyonların raporlarına önem vermiyor ve ısrarla da, Plan ve Bütçe
Komisyonunda sayısal çoğunluğunu kullanarak tasarı çıkarmaya çalışıyor ve
maalesef, birçok kanunun da -hızlandırmak amacıyla- ayrı tasarılar halinde
gelmesi gerekirken, ayrı ayrı konuları bir metin içinde getiriyor ve böylece
de, Parlamentonun, Genel Kurulun tasarıya katkısı önlenmiş oluyor. Ayrıca, bazen bunlar yetmediği zaman da,
maalesef, bazen, gerçekdışı oylar
kullanıldığını görüyoruz. Bunları hatırlatmamın bir tek sebebi var.
Eğer, bu usulsüzlükler teamül haline gelirse, Parlamento itibar kaybeder. Daha
dikkatli olmak mecburiyetindeyiz. Şimdi, bu tasarının tümü üzerindeki
endişelerimi ortaya koymaya çalışacağım. Tasarının 2 nci maddesinde endişemiz
vardır. "Yabancılık" denildiği zaman, ya sermaye yabancı olacak ya
yatırım yabancı olacak veya yatırımcı da, sermaye de yabancı olacak; yani,
yabancılık unsuru dediğimiz budur; ama, şimdi, bu durumda, yerli sermayenin de
ülke dışında kuracağı bir şirket kanalıyla, dışarıdan yabancı sermaye gibi
kullanılma imkânı vardır. Bu tehdidi veya bu tehlikeyi dikkatle irdelemek
lazım. Diğer önemli bir konu 6 ncı madde
içerisinde var. 6 ncı madde, diyelim ki, yerli bir mahkemede bir karar çıktı ve
bir tedbir konuldu veya ihtiyatî haciz kararı alındı; vatandaş, hemen tahkimi
devreye sokuyor ve mahkeme kararını kaldırıyor. Halbuki, elimizdeki mevcut
bilgilere göre, Anayasanın 138 inci maddesinin son bendinde, "Yasama ve
yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar
ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine
getirilmesini geciktiremez" denilmektedir. Şimdi, özetle söylemek gerekirse,
tasarının 6 ncı maddesinin son fıkrası, Anayasanın 138 inci maddesinin son
fıkrasına aykırıdır. Dolayısıyla, bunların, müzakereler sırasında düzeltilmesi
gerekmektedir diye düşünüyoruz. Değerli arkadaşlar, şimdiye kadar yapılan
tahkimle ilgili konuları, dosyaları dikkatle takip ettiğimiz zaman, birkaç
endişemi daha ortaya koymak durumundayım. Bunlardan bir tanesi, öncelikle
avukatlarımızın durumudur. Bir kere, bizim avukatlarımıza, hukuk
fakültelerimizde ve bürolarımızda tahkimle ilgili formasyon verilmemiştir ve
şimdiye kadar, tahkimle ilgili bütün işlerimizi yabancı hukuk büroların
yaptırmışız. Mesela, bir barajla ilgili 20 trilyonluk tahkime giden davada,
hakem heyetinde, devletin ödediği para 5 trilyondur; yani, dava bedelinin yüzde
25'i kadar ödeme yapılmıştır. Bu, fevkalade sakıncalı ve tehlikelidir. O
açıdan, bir taraftan, bu tahkimle ilgili usul ve esaslar yasalaşırken, bir
taraftan da, hukuk fakültelerinde veya avukatlık bürolarımızda bu formasyonun
geliştirilmesi ve kendi yerli avukatlarımızın tahkime katılması gerekmektedir.
Çünkü, şu ana kadar yaptığımız araştırmalarda, tahkimde kazandığımız dava hemen
hemen yoktur. En son, mesela, Hindistan ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
arasında bir tekstil davası olmuş ve haklı olmamıza rağmen, mutlaka kazanmamız
gerekmesine rağmen, davayı kaybetmiş olduğumuz raporlardan anlaşılmaktadır. Şimdi, bu tasarıda çok önemli bir konu da,
kartel ve tekel sermaye çok önemlidir. Yani, ülkemizde tahkim lobiciliği
yapanların, tahkimin faydasını ballandıra ballandıra anlatanların, geriye
baktığımız zaman, hep, kartel ve tekel sermayesi olduğunu görüyoruz. O açıdan,
Türkiye'de Rekabet Kurulunu iyi işletmeden, kartel yasasını iyi çalıştırmadan,
bu çıkaracağımız yasanın fayda yerine zarar getirme ihtimali vardır. Ben,
buradan, hükümetin, Rekabet Kurulunun, Kartel Yasasını bir kere daha gözden
geçirmesinin doğru olacağı kanaatindeyim. Peki, bu konularla ilgili, biz, daha önce,
hükümetlerde yaptığımız uygulamalarda olumlu bir netice almış mıyız;
maalesef... Değerli arkadaşlar, bakınız, daha önce
verilen lisans sözleşmeleri ve imtiyaz sözleşmelerinden, mesela TEDAŞ enerji
dağıtım ihalelerinde, Aktaş'ta kötü bir örnek vermişiz. Halen, konu,
yargıdadır. Konunun yargıya intikal etmesi demek, enerji dağıtımında toplanan
trilyonların devlet hazinesine girmemesi anlamı taşımaktadır. Yine, TEAŞ'ın
yaptığı doğalğaz çevrim santrallarına, yine, GSM-900 ve 1800 cep telefonu
lisans sözleşmelerine baktığımız zaman, hepsi yargıya intikal etmiş ve idare de
davaları kaybetmiştir. Bu kötü örneklere baktığımız zaman, bizim çok dikkatli,
formasyona sahip hukukçularımızın yetişmesi gerekmektedir. Hatırlanacağı üzere, tahkim dediğimiz
zaman, yabancı yatırımcı geliyor ve önce,
iki taraf -yani, yatırımcı ile devlet- masaya oturuyor, evvela, hukuk
sistemini seçiyor, gideceği hakemi seçiyor; eğer, taraflardan birisi hakemi
bildirmezse, resen bir hakem tayin ediliyor; yani, uluslararası tahkim
işleyişine baktığımız zaman, biz de kendi çalışma usul ve esaslarımızı, aksayan
yönlerini gidererek, düzelterek hazırlamak mecburiyetindeyiz. Bakınız, mesela, benzer bir durumu,
Çukurova'da yaşıyoruz; benzer bir durumu, Kepez Elektrik Dağıtım Şirketlerinde
yaşıyoruz. Aynen, cep telefonlarından, KDV'den hazinenin alacağı 50 milyon
dolar, halen, yargıdadır ve tartışılmaktadır. Demek oluyor ki, şu ana kadar, biz,
imtiyaz sözleşmelerinde ve lisans sözleşmelerinde, idare olarak, gelen
hükümetler olarak, kötü not almış ve devleti zarara sokmuşuz. Bu açıdan,
mutlaka, 2 nci ve 6 ncı maddelerin bir kere daha dikkatle tezekkür edilmesi ve
gerekirse, açıklarının kapatılarak tasarının düzenlenmesi ve bu şartlarda,
yabancı sermayenin, ne fazlaca düşmanı olmak ne de yabancı sermayenin yatırıma
dönüşmesini önleyici birtakım tedbirler almamak, önünü açmak lazım; ancak,
gelen sermayenin ranta değil, mutlaka, üretime, istihdama ve yatırıma yönelik
olmasını sağlamak mecburiyetindeyiz diye düşünüyor; Muhterem Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Sayın Genç, sorunuzu alabilirim efendim;
buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan. Sayın Başkan, aracılığınızla aşağıdaki
sorularımın Sayın Bakan tarafından cevaplandırılmasını istiyorum. Bilindiği üzere, mevzuatımıza tahkim
hukukunu getiren Anayasa ve yasaların değişmesi sırasında, bir kere, Adalet
Komisyonunda, bu tahkimin, daha önce, elektrik üretim, iletim ve dağıtımıyla
ilgili olarak, bazı etkili medya gruplarıyla yapılan 46 sözleşmede -daha önce
bunlarla 46 sözleşme yapılmıştı- tahkim öngörülmemişti, o zaman tahkim mevzuatı
yoktu; fakat, o zamanki Enerji Bakanı, önce Adalet Komisyonuna bir öneri
getirdi; orada reddedildi, sonra buraya, Genel Kurula geldi; Genel Kurul onu
reddetti, arkasından da 4501 sayılı Kanunla, geçici maddeyle geçmişe teşmil
ettirildi. Şimdi, orada 46 sözleşme vardı; bu 46
sözleşmenin kaçı, bu kanun gereğince, tahkimi kabul etti, kaçı kabul etmedi?
Elektrik üretim ve dağıtımını alan bu müesseselerin, tahkimi kabul etmeleri
nedeniyle, sözleşmelerini yenilemeleri nedeniyle, devlet, bunların yapması
gereken kaç milyon dolar yatırımın yapılmaması konusunda bunlara bir avantaj
sağladı? Birinci sorum bu. İkinci sorum; Sayın Başkan, biliyorsunuz,
kamu hizmeti niteliği bulunan birtakım hizmetlerin özel kişilere devri, imtiyaz
şartlaşma ve sözleşmeleriyle oluyordu ve bu imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri,
bürokraside, önce bakanlıklarda şartname inceleniyor, Danıştaya gidiyordu;
Danıştay, bunu, bir teknik heyet tarafından inceliyordu, sonra, kamu yararına
olmayan hükümler taşıyorsa, bunları, idareyle karşılıklı anlaşarak bertaraf
ediyordu; sonra, bu sözleşmelerin uygulanması sırasında çıkacak ihtilafları da,
yine, Danıştay Dava Daireleri çözüyordu. Şimdi, burada, tahkim gelince, artık
mukavelelerin aleniyeti kalkıyor. Mukaveleyi, bir bakan veya onu temsilen bir
müsteşar düzenliyor, karşısında da müteahhit var. Ayrıca, tahkim müessesesinin
getirdiği bir sonuç nedeniyle, bir ihtilaf çıktığı zaman da, hakemi kendileri
tayin ediyorlar. Bu konuda, çok kötü uygulamalarımız var.
Mesela, Mavi Akım gibi bir proje uyguladığınız zaman veyahut da Beyaz Enerjide
olan şudur: Sözleşmeyi imzalayan kamu görevlilerinin bir kısmı bugün
içeridedir. Burada söylemek istediğim şu: Böyle, gizli sözleşme yapıldığı
zaman, birtakım kamu görevlilerinin -veya bakanlar da dahil olabilir- devletin
yararını, kamu yarınını bir tarafa atarak, kendi yandaşlarına ömür boyu
birtakım imtiyazlar sağlamalarını engelleyecek ne gibi tedbirler alınmıştır?
Hiç olmazsa, bu mukaveleler yapılırken... BAŞKAN - Sayın Genç... KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama, bunlar önemli
Sayın Başkan... Tabiî, bize söz hakkı da verilmiyor.
Aslında, belki, bu nedenle, soru niteliğini izah edebilmemiz için biraz
açıklama yapmamız lazım. Yani, bir genel müdür anlaşabilir ileride,
yanındaki müteahhide "kardeşim, gel sen şu işi al, hakem de şu olsun"
diyebilir ve maliyet, 1 000 misli artar. Bu gibi konularda, nasıl bir tedbir
almayı düşünüyorsunuz Sayın Hükümet? Tabiî -biraz önce Sayın Candan da söyledi-
uluslararası düzeyde, maalesef, Türkiye'nin pek dostu yok; hele, hakeme,
tahkime gittiğimiz zaman, yüzde yüz haklı olduğumuz konularda da, maalesef,
haksız duruma düşüyoruz. Bunu önlemek için nasıl bir tedbir düşünüyorlar? Bakıyorum, fazla soru sormam da
arkadaşları rahatsız ediyor. Şimdilik bunları öğrenmek istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Sayın Toprak, buyurun; Sayın Bakana
sorunuzu yöneltebilirsiniz efendim. RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakana sorumu yöneltiyorum: Sayın
Bakanım, gerek 4501 sayılı Kanunda ve gerekse bu tasarıda, yabancılık unsuruyla
ilgili, somut, objektif kriterler yok. Benim sizden istirhamım -önergeler
doldurulduğu için, böyle bir değişiklik önergesi veremedik- bu yabancılık
unsuruyla ilgili... Sayın Hükümetin 4501 sayılı Yasanın genel gerekçesinde
ifade ettiği yüksek teknoloji ve yabancı sermaye transferiyle ilgili, objektif
ve çok somut kriterler getirmeyi düşünüyor musunuz? Örneğin, bu tür
hizmetlerde, yabancı sermayenin yüzde 50 gibi bir şart öngörülmesi, yabancı
sermaye ve transfer için, hükümetin gerekçesine de uygun düşecektir. İkinci sorum: Bu tür, milletlerarası
tahkime konu uyuşmazlıklarda, taraflardan biri belediye, biri yabancı kişi ise,
bu takdirde, tasarıda, uzlaşmazlığa müdahillik sıfatıyla katılmayı öngören bir
düzenleme yok. Artı, kamu çıkarı ihlal edildiğinde, resen kanun yoluna gitmeyi
temin eden -örneğin, Hazine olabilir, Maliye
olabilir- kamu adına kanun yoluna gitmeyi öngören bir düzenleme getirilmemiş. Biraz sonra çıkacak olan bu tasarıda, bu
iki temel düzenlemeyi getirdiğiniz takdirde, tasarıya olumlu yaklaşacağımı
ifade ediyor, teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Sayın Bakan, buyurun efendim; soruları
cevaplayabilirsiniz. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU
(Sinop) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; tahkim, bilindiği gibi, bir
özel yargılama şeklidir. Tahkim, uyuşmazlıkların çözümü konusunda, olağan kanun
yollarına alternatif olarak getirilen bir çözüm şeklidir. Genellikle, bir hak
üzerinde uyuşmazlığa düşmüş iki tarafın, anlaşarak, bu uyuşmazlığın çözümünü
mahkemeler yerine hakemlere bırakması ve uyuşmazlığın hakemler tarafından
incelenip karara bağlanması olarak tarif edilir tahkim. O nedenle, benim
açıklamalarım, hukuk çerçevesinde, hukuk yargılaması ve tahkim çerçevesinde
olacaktır. Gerçi, bu 46 sözleşmeyle ilgili soruların muhatabı ve cevap vericisi
Enerji Bakanlığı olacaktır... KAMER GENÇ (Tunceli) - Hükümete
soruyorum... MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU
(Sinop) - Ama, ben, buna rağmen, sizin böyle diyeceğinizi bildiğim için
hazırlıklı oldum efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Keşfetmişsiniz
sorularımı!.. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU
(Sinop) - Evet. 5 adet dağıtım bölgesi uluslararası
tahkimi var, 5 adet termik santral işletme hakkı devri uluslararası tahkimi
var. Toplam olarak, şimdiye kadar, bu 46'nın içerisinde, 10 adet işletme hakkı
devri konusunda tahkim, 1 adet hidroelektrik santralları projesinde
uluslararası tahkim, hakemin yer aldığı, 2 adet, yine, hidroelektrik santralı
projesinde yerli tahkim hükümleri uygulandı. Diğerleri için herhangi bir tahkim
sözleşmesi söz konusu olmadı. Şimdi, sayın milletvekilim, kamu yararı
söz konusu olursa ne olacağını sordular. Anayasanın 155 inci maddesinde
önerilen değişiklikle, Danıştayın, imtiyaz sözleşmeleriyle ilgili görüş
bildirmesi sağlanmış, buna karşılık, kamu düzeni ve çevreyle ilgili nedenlerden
kaynaklanan uyuşmazlıklar açısından, idarî yargıda dava açabilme olanağı
ortadan kalkmamıştır. Bizim şimdi getirdiğimiz tahkimde düzenlemeler, daha
önce, uluslararası tahkimle ilgili çeşitli kuruluşlarda yapılmış
düzenlemelerdir. Örneğin, Uluslararası Ticaret Odasının tahkim usulleri vardır,
Birleşmiş Milletler Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonunun tahkim usulleri
vardır, Uluslararası Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözüm Merkezi ve tahkim usulleri
vardır. Zaten, burada konuştuğumuz konu, daha çok, kamuyla ilgili olan ihtilaflarda
tahkimdir. Özel hukukta bu tahkimler zaten uygulanmaktaydı. Örneğin,
mesleğimizi icra ederken, milletvekili olmadan önce çoğu ihtilafı, uluslararası
yabancılık unsuru bulunan, içerisinde yabancılık unsuru bulunan çoğu ihtilafı
tahkim yoluyla çözdük. Burada getirilen, 1999 yılında Anayasada yapılan
değişiklikten sonra, o anayasal değişikliğe uyumdan başka bir şey değildir. Teşekkür ediyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Arayacağım efendim. Efendim, tasarının maddelerine geçilmesi
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan,
Kamer Genç mi istedi? BAŞKAN - Evet efendim... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Teşekkür ederim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben istedim; var mı
diyeceğin? Benim görevim... BAŞKAN - Efendim, Divan Üyeleri arasında
birlikteliği sağlayamadım. Elektronik cihazla oylama yapacağım ve
karar yetersayısını arayacağım. 3 dakika süre veriyorum efendim. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar
yetersayısı yoktur; 15.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma
Saati : 15.15 İKİNCİ
OTURUM Açılma Saati : 15.34 BAŞKAN : Başkanvekili
Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER : Sebahattin
KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 122 nci
Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum. 712 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. IV. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 8. -
Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Raporları (1/874) (S. Sayısı : 712) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Tasarının maddelerine geçilmesinin
oylamasında karar yetersayısı bulunulamamıştı. Şimdi, oylamayı tekrarlıyorum: Tasarının maddelerine geçilmesini kabul
edenler... Etmeyenler... Tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir;
karar yetersayısı vardır. 1 inci maddeyi okutuyorum: MİLLETLERARASI TAHKİM
KANUNU TASARISI BİRİNCİ BÖLÜM Genel
Hükümler Amaç ve kapsam MADDE 1. - Bu Kanunun amacı,
milletlerarası tahkime ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Bu Kanun, yabancılık unsuru taşıyan ve
tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya bu Kanun hükümlerinin taraflar
ya da hakem veya hakem kurulunca seçildiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanır. Bu Kanunun 5 ve 6 ncı madde hükümleri,
tahkim yerinin Türkiye dışında belirlendiği durum-larda da uygulanır. Bu Kanun, Türkiye'de bulunan taşınmaz
mallar üzerindeki aynî haklara ilişkin uyuşmazlıklar ile iki tarafın
iradelerine tâbi olmayan uyuşmazlıklarda uygulanmaz. 21.1.2000 tarihli ve 4501 sayılı Kamu
Hizmetleri ile İlgili İmtiyaz Şartlaşma ve Sözleşmele-rinden Doğan
Uyuşmazlıklarda Tahkim Yoluna Başvurulması Halinde Uyulması Gereken İlkelere
Dair Kanun uyarınca yabancılık unsurunun bulunduğu kamu hizmetleri ile ilgili
imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların milletlerarası
tahkim yoluyla çözülmesi de bu Kanuna tâbidir. Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu
milletlerarası antlaşma hükümleri saklıdır. BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde Fazilet
Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat; buyurun
efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA DENGİR MİR MEHMET FIRAT
(Adıyaman) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Yeryüzüne ilk insanın indiği tarihten
itibaren aralarında ihtilaf başlamıştır. İhtilafların ilk çözümü de, mutlak
surette tahkimle olmuştur; çünkü, yasal bir olanak, yasal bir oluşum olmadığı
için, insanlar, ihtilaflarını, ya kendi aralarında çözmüşlerdir ya da üçüncü
kişilerin araya girmesiyle çözüme ulaştırmışlardır ki, bunun adı tahkimdir.
Dolayısıyla, hukuk sistemi içerisinde ilk var oluş, hukuk ihtilaflarının
çözümünde tahkim müessesesiyle olmuştur. Ancak, bugün, üstünde münakaşa etmekte
olduğumuz uluslararası tahkim, 20 nci Yüzyılın, getirmiş olduğu bir
gerekliliktir; çünkü, 17 nci ve 18 inci, Yüzyıllarda, tarihî bir gerçek,
sosyolojik bir gerçek olarak dünyada bir kolonyalizm hâkimdir; yani, hâkim olan
ülkelerin, daha güçsüz olan ülkeleri işgal ederek, silahlı güçleriyle işgal
ederek, orayı, o bölgenin iktisadî imkânlarını sömürmeleri dönemi vardı. Ancak,
20 nci Yüzyılda, ekonomik şartların değişmesi, bu gelişimi emperyalizm
noktasına getirmiştir; yani, silahlı güçlerle bir ülkeyi fethetmektense, o
bölgenin tüketim ihtiyaçlarını karşılayarak, ekonomik ve üretim üstünlüklerini
sağlayarak, o bölgeleri sömürmeye başlamıştır. Bu gelişim devam etmiştir ve 21 inci
Yüzyıla girdiğimiz zaman da bunun adı globalizm olmuştur. Bunların müspet veya menfî yönlerinin
tahlilini burada yapacak durumda değilim; çünkü, bunlar dünyanın gerçekleridir.
Ancak, aslolan, tabiî ki, devlet olarak hangi tarafında olduğunuzdur veya bir
devletin vatandaşı olarak, bu devletlerden hangisinin vatandaşı olduğunuz bence
önemlidir. Eğer, kolonyalist bir dönemde, siz, hâkim olan devletin
vatandaşıysanız veya hâkim olan devletseniz, tabiî ki, tercih edilen bir
konudur; çünkü, devlet olarak zenginsiniz, o devletin mensupları olarak zenginsiniz.
Artı, böyle bir ihtilafa da lüzum yoktur; çünkü, sizin, o, işgal etmiş
olduğunuz ülkeler, sizin yasalarınıza tabidir, olaylar, sizin hâkimleriniz
tarafından neticelendirilir. Emperyalist dönem içerisinde buna da gerek
kalmamıştır; millî hukuklar doğmaya başlamıştır; ancak, bu millî hukuklar,
sizin -ekonomik baskılar nedeniyle- millî hukuklarınız belli noktalarda yabancı
sermayenin, yabancı ülkenin ihtiyaçlarını karşılar hale gelmiştir. Burada da,
aslında, gerçek olan şey, hangi tarafta olduğunuzdur; devlet olarak hangi
tarafta olduğunuzdur, insan olarak hangi tarafta olduğunuzdur. Eğer Amerika
Birleşik Devletleri iseniz, eğer İngiltere iseniz, eğer Hollanda iseniz, doğru,
zenginliktir; eğer onların vatandaşıysanız, diğer sömürülen ülkelere göre
zengin olan insanlarsınızdır; ama, 21 inci Yüzyılın gerçeği olan -ki, tasarının
gerekçesinde de bu belirtilmiştir- globalizmin gereği olarak uluslararası
tahkimin şart olduğu meselesi getirilmiştir; çünkü, orada aslolan sermayedir;
sermayenin garantiye alınmasıdır. Ha, ülkenize bu sermayeyi getirebilmeniz
için, sizin millî hukuk sisteminize ve millî yargı sisteminize güvenmemek de, o
hâkim olan sermayenin en tabiî isteklerinden birisidir. Aslında, münakaşa etmiş
olduğumuz konu bu. 1999 yılında, buradaki tüm siyasî
partilerin mutabakatıyla, Anayasada öngörülmeyen veya yasaklanmış olan
uluslararası tahkim yasağını ortadan kaldırdık. Bu getirmiş olduğumuz tasarıyla
da, tahkimin şartlarının neler olduğunu usulî yönden düzenleme durumundayız. Şimdi, gelişmekte olan Türkiye gibi
ülkeler, bunu kabul etmedikleri takdirde, tabiî ki, ekonomik sıkıntılar
içerisine düşerler; Türkiye'de veya bu ülkelerde yatırımlar durur; çünkü, bu
yatırımların garantiye alınması lazımdır. Devlet olarak bu... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Fırat, lütfen tamamlar
mısınız efendim. DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkan. Dolayısıyla, buna karşı çıkmanın hiçbir
anlamı yok. Zaten, bugüne kadar gelmiş olan yasaların da karşısına çıkmakta bir
anlam yoktu; çünkü, bu yasalar hiçbirimizin içine sinmiyordu; ancak, mecbur
olduğumuz için, o globalizm dediğimiz, o baskıcı rejimin, paranın, sermayenin,
hâkim gücün baskısı nedeniyle içimize sindiremeye sindiremeye birçok yasayı
kabul ettik, bunu da kabul edeceğiz; ama, gelmiş olan diğer tasarılara göre en
masum olan tasarı olduğunu belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım. Teşekkür ederim. (FP ve DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili
Sayın Ali Naci Tuncer konuşacak. Buyurun Sayın Tuncer. (DYP sıralarından
alkışlar) DYP GRUBU ADINA ALİ NACİ TUNCER (Trabzon)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Saygıdeğer milletvekilleri, yargılama
erki, devletlerin egemenlik haklarındandır. Çağımızın başına kadar tüm dünya
devletleri bu egemenlik haklarına çok sıkı sıkı sarılmışlardı ve her devlet
kendi mevzuatıyla, kendi usulüyle yargılamayı düşünüyordu; ancak, dünyanın
globalleşmesi ve ticaretin girift bir hale gelmesi yeni bir mefhum meydana
getirdi: Hangi devletin kanunu tatbik edilecek? Bunun için birçok yerde
toplantılar yapıldı. Bu toplantılara Türkiye de iştirak etti. Bunların
başlıcaları Cenevre'de yapılan Cenevre Anlaşması, Washington'da yapılan
Washington Anlaşması ve New York'da yapılan New York Anlaşmasıdır. Bunların
tamamına biz taraftık. Burada, "tahkim" denilen bir müessese meydana
geldi. Tahkim, normal yargılama dışında, hakemlere müracaat etme usulüdür.
Anayasamızda olan bu boşluğu, bu Yüce Meclis, büyük bir özveride bulunarak ve
konsensüs sağlayarak, muhalefetiyle iktidarıyla, birlikte değiştirdi ve 125 nci
maddenin birinci fıkrasına tahkim müessesesini getirdik. Zaten, hukukumuzda içtahkim müessesesi
vardı, önemli olan uluslararası tahkimdi. Buna da bir unsur getirdik;
yabancılık unsuru. Yabancılık unsurunun ne olduğunu 21.1.2000 tarihinde
çıkardığımız 4501 sayılı Kanunda şöyle ifade ediyoruz: "Sözleşmeye taraf,
kurulu veya kurulacak şirket ortaklarından en az birinin yabancı sermayeyi
teşvik mevzuatı hükümlerine göre yabancı menşeli olması ve sözleşmenin
uygulanabilmesi için, yurtdışı kaynaklı sermaye kredi veya teminat
sözleşmelerinin aktedilmesinin gerekli olması hallerinden birini ifade
eder." Yani, burada şunu ifade ediyor: Yabancılık unsurunda, bir teknoloji
gelecek; bir taraf yabancı olacak, sermaye getirecek. Bu yabancılık unsuru, hükmünü nereden
alıyor; Anayasanın 125 nci maddesinde yaptığımız değişiklikten alıyor. Bundan
sonraki maddede önümüze gelecek görüştüğümüz kanun tasarısındaki yabancılık
unsuru, Anayasanın bu ruhuna uymamaktadır arkadaşlar. Yoksa, tasarıya
diyeceğimiz hiçbir şey yok. Malumunuz, bu krizden beri, önümüze gelen
kanunlarda hepimizin sinirleri gerilmekteydi. Siz, çoğu zaman inanmadan oy
verdiğiniz için üzülüyordunuz; biz, memlekete yararlı olmayan bu kanunları
çıkartmamaya gücümüz yetmediği için üzülüyorduk; ama, bugün, huzuru kalple bir
tasarıyı tetkik ediyoruz. Ne dayatmacı bir tasarı ne de bir yerden talimat
alınarak gelen bir tasarı; tamamen teknik bir tasarı ve iyi bir göznuru
dökülerek, iyi bir emeğin mahsulü olarak getirilmiş bir tasarı. Ama, saygıdeğer milletvekilleri, 2 nci
maddede getirilen yabancılık unsuru, Anayasanın ruhuna ve lafzına aykırıdır.
Herhalde, bu tasarı düzenlenirken şöyle düşünüldü: Kamu hizmetleriyle ilgili
imtiyaz şartlaşma ve anlaşmalarının dışında da kalan; yani, özel şahıslar
arasında yapılan anlaşmalarda da uluslararası tahkime gitmeye imkân veren bir
düzenlemeyi yapmak istediler. Tabiî, onlar da, uluslararası anlaşmaya giden bir
tahkim yapabilirler; ama, yabancılık unsuru, Anayasadaki ruhuna uygun olacak.
Budapeşte'nin Blaho Gölünün etrafında, sırf havası bana iyi geliyor diye gidip
oturan bir şahıs, sermayesi Türkiye'de kurulmuş, Türkiye'de çalışan bir
şirketle, Türk-İş'in yapacağı bir binanın ihalesini alan bu şirketin sahibinin,
sırf havası iyi geliyor diye Budapeşte'de oturmasının buna yabancılık unsuru
kazandırmaması lazım. İşte, 2 nci madde, daha çok irdelenmesi
gereken bu nokta çok tehlikelidir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN- Sayın Tuncer, lütfen tamamlar
mısınız. ALİ NACİ TUNCER (Devamla)- Biz bunu
Anayasa Komisyonunda da dile getirdik. Sonuna bir fıkra ilave ettiler. İşte
"21.1.2000 tarihli 4501 sayılı Kanun hükümleri mahfuzdur" demek bu
hükümleri ortadan kaldırmaz. Çok genişletilmiş oluyor. Bizim normal yargılama
sistemimizin dışına çıkıyoruz. Bundan istifade edilerek, birçok muvazaalı anlaşmalar
yapılabilir. Bu hükmün Sayın Bakanca ve Komisyon tarafından yeniden
değerlendirilmesinin daha yararlı olacağı inancındayım. Bundan sonraki konuşmalarımda daha geniş
malumat arz edeceğim. Bu kanun, inşallah, memleketimize hayırlı olur. Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (DYP ve
FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tuncer. Sayın milletvekilleri, 1 inci madde
üzerinde 3 adet önerge vardır. Önergeleri okutacağım ve son okutacağım önerge
en aykırı önerge olduğu için işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında "unsuru taşıyan"
ibaresinden sonra gelen "ve" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını, yerine "," işaretinin konulmasını arz ve teklif ederim. Süleyman Coşkuner Burdur SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) - Geri
çekiyorum efendim. BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir. İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı kanun tasarısının
1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen "durumlarda da" ibaresinin
"hallerde de" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Süleyman Coşkuner Burdur SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) - Geri
çekiyorum efendim. BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının sonunda geçen
"düzenlemektir" ibaresinin "tanzim etmektir" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Süleyman Coşkuner Burdur SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) - Geri
çekiyorum efendim. BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: Yabancılık unsuru MADDE 2. - Aşağıdaki hallerden herhangi
birinin varlığı, uyuşmazlığın yabancılık unsuru ta-şıdığını gösterir ve bu
durumda tahkim, milletlerarası nitelik kazanır. 1. Tahkim anlaşmasının taraflarının
yerleşim yeri veya olağan oturma yerinin ya da işyerleri-nin ayrı devletlerde
bulunması; 2. Tarafların yerleşim yeri veya olağan
oturma yerinin ya da işyerlerinin, a) Tahkim anlaşmasında belirtilen veya bu
anlaşmaya dayanarak tespit edilen hallerde tahkim yerinden, b) Asıl sözleşmeden doğan yükümlülüklerin
önemli bir bölümünün ifa edileceği yerden veya uyuşmazlık konusunun en çok
bağlantılı olduğu yerden, başka bir devlette bulunması; 3. Tahkim anlaşmasının dayanağını
oluşturan asıl sözleşmeye taraf olan şirket ortaklarından en az birinin yabancı
sermayeyi teşvik mevzuatına göre yabancı sermaye getirmiş olması veya bu
sözleşmenin uygulanabilmesi için yurtdışından sermaye sağlanması amacıyla kredi
ve/veya güvence sözleşmeleri yapılmasının gerekli olması; 4. Tahkim anlaşmasının dayanağını
oluşturan asıl sözleşme veya hukukî ilişkinin, bir ülkeden diğerine sermaye
veya mal geçişini gerçekleştirmesi. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi
Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak; buyurun efendim. FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Geneli üzerinde tevcih ettiğim soruların,
Sayın Bakan, bırakın cevaplamayı, kenarından bile geçemedi; dolayısıyla,
tasarıyla ilgili çekincelerimiz devam etmektedir. Eğer, dolgu önergeleriyle, gayriciddî
önergelerle doldurulmamış olsaydı sıra, bizim bu konuda çok somut kriter ortaya
koyan önergelerimiz olacaktı ve eğer, Sayın Bakan da bu önergelerimize katılmış
olsaydı, tasarı lehinde davranacak idik. Birinci hafta, dolgu önergeleriyle
ilgili kurban Demokratik Sol Parti Grubundan seçilmiş, bu hafta Milliyetçi
Hareket Partisinden seçilmiş, herhalde önümüzdeki hafta sıra Anavatan Partili
bir üye arkadaşımıza geliyor. Sırayla... Her hafta dolgu önerge için bir
kurban... Gayriciddî olduğu şundan belli ki, son anda çekiyor. Çekerken,
arkadaşımızın sesi de çıkmıyor, Sayın Başkan çektiriyor. Değerli milletvekilleri, bizim, tasarının
geneline ilişkin eleştirilerimiz, özellikle 2 nci maddede yoğunlaşmaktadır. Bu
yoğunlaşma, MHP'nin anayasa değişikliği... Anayasanın 155 inci maddesi
değişmeden önceki MHP'nin kendi sahip çıktığı kriterler, eğer bu tasarıya
girmiş olsaydı, biz, bu tasarıya destek verecektik; ancak, MHP'nin dile
getirdiği kriterler dahi bu tasarıya sokulmadan, geçiriliyor. Tasarının en önemli maddesidir yabancılık
unsuru. Sayın hükümet, 4501 sayılı Yasanın genel gerekçesinde iki kriter
koymuştu bu tasarı için: Yüksek teknoloji transferi ve yabancı sermaye
transferi; eğer, bunu, gerek o tasarıya ve gerekse bu tasarıya, gerçekten,
objektif, somut kriterlerle ortaya koymuş olsa, biz, bu tasarıya destek
veririz. Şöyle ki, örneğin, yabancı sermayeyi çekmek için biz bu düzenlemeyi
getiriyoruz diyenler, yani, sayın hükümet, bu kendi gerekçesinde samimî ise,
yabancı sermaye için yüzde 50 gibi bir şart koysun; son derece, objektif, somut
bir kriter; benim koyduğum kadar, yabancı sermaye de getirsin. Ben 1 milyar
lira koyuyorum, o, 1 lira bile koymuyor; bunun neresi yabancı sermaye?! Bu,
Türk Milletini aldatmaktır, bana göre, Yüce Meclisi hafife almaktır. Bir kredi
sözleşmesi, yabancılık unsuru için yeterli sayılıyor; bu, gayri ciddîliktir.
Bununla ilgili somut kriterler getirilsin, biz aynen destek veririz. Bizim dile
getirdiğimiz hususlarla ilgili çok somut resmî belgeler önümüzdedir. Değerli milletvekilleri, dile getirmeye
çalıştığımız husus, mevcut mal varlıkları satılıyor kamu kurum ve
kuruluşlarının. Satılanlara dikkat edin, hep kâr edenler satılıyor, yüksek
gelir elde eden, Türk Devletine büyük gelir sağlayan kurum ve kuruluşlar kelepir
fiyatla satılıyor, evet, kelepir fiyatla satılıyor; bu imtiyaz sözleşmeleriyle
ilgili olarak da, geleceğe yönelik, 20-30 yılı kapsayan projeler satılıyor,
yani, Türk Milletinin geleceği ipotek altına alınıyor. Önümde, bunun,
projelerin resmî listesi vardır. Örneğin, 158 proje için 19 milyar 613 milyon
dolarlık bir muhammen bedel var, tahminî bedel var; artabilir. Yine, 23 diğer
proje için 2 milyar 985 milyon dolarlık ihaleler var. Türk Milletinin geleceği,
bu ihalelerle ipotek altına alınıyor. Bunun altyapısı olarak da, bu
milletlerarası tahkim düzenlemesi getiriliyor. Değerli milletvekilleri, millî
tefecilerimiz yetmiyor gibi, uluslararası tefeciler, sonbahardan itibaren
ülkemizde gezmeye başlayacaklar. Kelepir fiyatla... Üstelik, ekniyet mektubunda
13 banka, Türk Hava Yolları, Erdemir, TEAŞ, TEDAŞ, BOTAŞ, Telekom, ne
sayarsanız sayın, 2001 yılı sonunda bunlar özelleştirilecektir. Bu
özelleştirmeden beklenen gelir ne kadar biliyor musunuz değerli milletvekilleri
-ekniyet mektubundan ifade ediyorum- 1 milyar dolarcık; yani, kelepir fiyatla;
bitpazarından dahi düşük fiyatla bu kuruluşlar peşkeş çekiliyor; ama, önce
çökertilecek, sonra, beş paraya muhtaç hale getirilip, bunlar, bir avuç kişiye
aktarılacak. Biz, bununla ilgili, Türk yargısının, idarî yargının ve Danıştayın
devre dışı bırakıldığını ifade etmiştik. Örneğin elimde, bununla ilgili, 4
Eylül 1999 tarihli Hürriyet Gazetesinden bir başlık: "Aktaş Elektriğe
Danıştay darbesi. Hükümet Aktaş'a elkoydu. Enerji Bakanı Danıştay Nöbetçi
Dairesinin yürütmeyi durdurma kararına uyarak Aktaş Elektriğe elkoydu." Değerli milletvekilleri, bu sözleşmeler
tahkime tabi tutulduğunda, hükümetin böyle bir yürütmeyi durdurma talebini
verecek makamı da yok; bu makam yok; dolayısıyla, iki üç kişinin inisiyatifine
terk edilmiş milyarlarca dolar kaynak... Sadece bugünün değil, geleceğin de
ipotek altına sokulduğu ve bir sözleşmeye feda edildiği... Ama, tabiî ki,
bunun, hem bürokraside hem siyasilerde uzantıları var; maalesef, bunları yargı
önünde göremediğimi üzüntüyle ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Toprak. Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç konuşacaklar. Buyurun Sayın Genç. DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tahkim yasasının 2 nci maddesi üzerinde
Grubum adına söz almış bulunuyorum; Doğru Yol Partisi Grubu adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Dün, burada, tütün köylüsünün boğazını
çaputla kapatacak, Türkiye'yi çokuluslu şirketlerin sömürü alanı haline
getirecek Tütün Yasasını kabul ettik. Tabiî, mecburen kabul edeceğiz; bu
hükümetin tekel bakanı, en büyük sigara üreticisi Philip Morris'in baş
bayiliğini oğluna alırsa... Hükümetin de bir diyet borcu var, tabiî, bunlar
olacak. Değerli milletvekilleri, bu 2 nci maddede,
tahkim birtakım kurallara bağlanıyor. Bu tahkime hangi hallerde başvurulması
lazım? Tahkim, aslında, uluslararası düzeyde kabul edilmiş bir sistemdir; ama,
siz, 1 milyar, 2 milyar liralık ihalelerde de tahkime giderseniz veya buna bir
sınır koymazsanız, bu, ileride çok istismar edilir. Bakın, mesela, 220 milyon dolara
Rize-Çayeli arası bir yol ihalesi yapılmış; 40 kilometrelik bir yol. Beş
seneden beri, burada -Cengiz İnşaata verilmiş- taşlar getiriliyor, denize
dökülüyor, her sene trilyonlarca lira para alınıyor. Tabiî, bununla kimlerin
ilişkisi olduğu ortada. Türkiye'de misaller var. Mavi Akımda,
Rusya tarafında daha kazma vurulmamış. 1998 yılında, Enerji Bakanlığında, sekiz
dokuz tane gaz dağıtım ihalesi yapılmış ve o zaman, 1 172 milyon dolar -bunun
51 milyon doları Mavi Akım olmak üzere- avans verilmiş ve bunlar için bugün
ödenen 1,5 katrilyon lira değerinde bir para. Şimdi, bu tahkim geldiği zaman, ben,
burada, birtakım insanlarla tartıştım -gittiler, dava da açtılar- dedim ki:
Bürokratlar, maalesef, zaman zaman, bu memlekette devletin ve milletin
menfaatını korumuyorlar. Ne yapıyor; bir ihale yapıyor, ihalede kendi yandaşı
bir müteahhidi çağırıyor, diyor ki: Kardeşim, şu ihaleyi seninle yapalım.
Mesela, bir elektrik üretim şirketine, elektrik üreten bir şirkete, dünya
piyasasının çok üzerinde şartlarla bir elektrik üretim imtiyaz sözleşmesini
veriyor ve hakem olarak da, yine kendisine yakın olan birisini tayin ediyor.
Artık, bu adam, bu müteahhit, ömür boyu devleti sömürüyor. Bunun bir misalini vereyim ben size:
Marmara Bölgesinde, üç tane, gazla çalışacak elektrik ihalesi verilmiş. Dünya
piyasalarında 1 kilovat kurulu elektrik gücünün maliyeti 500 dolar, bizimkiler
1 000 dolara vermişler. 480 kilovat, doğalgazla üretilen... Üç tane mukavele
yapılmış, normal olarak Türkiye'de elektriğin kilovat/saati 4 sentken, bunlar
10,5 sente mukavele yapmışlar ve 480 milyon dolara verilen bu ihaleyi, anahtar
teslimi, hiçbir kazma vurmadan, 240 milyon dolara başka birisine vermişler;
yani, oturduğu yerde 240 milyon dolar... Bunlar var. Bu hükümetin bakanları
varsa -eğer, daha konuşmuyorlarsa, bizde, çocukların konuşması için hedik
pişirir verirler, isterseniz, biraz hedik de pişirip verelim konuşmaları için-
çıksınlar, bunun aksini iddia etsinler. Dolayısıyla, böyle, bu memleketin
geleceğini karanlıklara sürükleyen mukaveleler yapılmış. Hatta, denilmiş ki,
doğalgaz gelmese dahi, sana, senede 480 kilovat/saat elektrik üretmişsin gibi
para vereceğiz. Şimdi, daha, Mavi Akım konusunda, Rusya tarafında bir şey yok,
İtalyanların o SAIPEM Gemisi ortada yok. Türkiye'de, aşağı yukarı 1,5 katrilyon
liralık paralar verilmiş, gaz dağıtım boruları döşenmiş, müteahhitler büyük
kazançlar elde etmiş ve ondan sonra da, yarın bu gaz gelmeyecek ve bu insanlar,
kilovatına 10,5 sent de devletimizden para alacaklar. Yani, Türkiye'nin geleceği bu kadar
karanlıklara götürülmüşken, ondan sonra tahkim... Tahkimi de ne yapacaklar?
Bunun bir kıstasını koyalım. Mesela, yüksek teknolojiyi gerektiren bir
yatırımda tahkimi kabul edebiliriz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Genç, mikrofonunuzu
açıyorum; lütfen, tamamlar mısınız efendim. KAMER GENÇ (Devamla) - Tahkimi de
yaparken, tip mukaveleler belirlememiz lazım belirli şeylere göre. Mesela,
Danıştayın -1. Dairesinde- bu imtiyaz sözleşmelerini inceleyen bir dairesi var,
Sayıştayda bu konularda ihtisas sahibi kişiler var, Mimarlar Odasında ihtisas
sahibi kişiler var, mühendisler odasında... Yani, bu tahkime tabi olan
sözleşmelerin de böyle bir grup tarafından hazırlanması gerekir. Aksi takdirde,
yani, bu kadar çok suiistimalin yapıldığı ülkemizde, bir müsteşar, bir bakan,
tutar kendi yandaşı ile özel bir sözleşme yapar, işte, ne bileyim, yani, böyle,
kamu hizmeti niteliği olan, çok getirisi olan, geliri olan şeylerde, devletin
geleceğini karanlığa götürecek sözleşmeler imzalayabilir. Ondan sonra, zaten,
Türkiye'yi uluslararası düzeyde, tahkimde de öyle koruyan kişiler de yok. Bunun
çok önemli misalleri var; ama, tabiî, beş dakikalık zamanda bunları şey etmek
mümkün değil. Hiç olmazsa tahkimi, çok iyi şartlarla bunu düzenlersek, iyi olur
diyorum; ama, siz, tabiî, iktidar partisiniz... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) - ...buradan her
istediğinizi çıkartabilirsiniz. Saygılar sunarım. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Madde üzerinde üç adet... MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Sayın
Başkan... BAŞKAN - Buyurun efendim. MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Sayın
konuşmacı, sözlerinin arasında Enerji Bakanlığınca yapılan işlerle ilgili bazı
hususları dile getirdi. Tabiî, söylediklerinin hepsi yalan, yanlış ve uydurma;
enerjiyle ilgili söyledikleri... Açık ve net ve dava da açabilirim.
Söylediklerinin hepsi yalandır, yanlıştır, uydurmadır. Söyledikleri içerisinde,
1995 yılında Marmara Bölgesinde ihaleye çıkarılan üç santral söz konusudur. Bu
üç santralın sözleşmeleri de, DYP döneminde, kendi bakanları tarafından
imzalanmıştır. Arz ederim. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, beni
yerinden itham etti, "Yalan söylüyor" dedi. BAŞKAN - Efendim, neyse... Siz konuştunuz;
Sayın Bakan da bir açıklama getirdi. KAMER GENÇ (Tunceli) - Yalan söylüyor
dedi. Yani, Sayın Başkan, biz konuşamayacak mıyız? BAŞKAN - Konuşursunuz efendim, sıranız
geldiği zaman siz de konuşursunuz. KAMER GENÇ (Tunceli) - GAMA Şirketine
devrettiğinizde 480 kilovata alıp da, onları birisine vermedi mi? BAŞKAN - Sayın Genç... MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale)- Hepsi
uydurma. KAMER GENÇ (Tunceli) - Böyle bir şey olur
mu?! BAŞKAN - Sayın Genç, böyle bir usulümüz
yok efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Bize sataşmadı mı? BAŞKAN - Siz çıktınız, bir konuşma
yaptınız, Sayın Bakan da bir açıklama getirdi yerinden. Buyurun... Lütfen...
Rica ediyorum... KAMER GENÇ (Tunceli) - Kendi gerçekdışı bilgi veriyor. Efendim,
sözleşmeleri getirelim buraya. BAŞKAN - Efendim, sonra söz hakkınız
doğarsa, tekrar konuşursunuz. Rica ediyorum... Genel Kurulun nezahetini
bozmayın. Lütfen... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, ama,
eğer bizi yalanla itham ediyorlarsa, sözleşmeleri getirelim. BAŞKAN- Efendim, buyurun... Buyurun... Madde üzerinde verilmiş 3 adet önerge
vardır; önergeleri, geliş sıralarına göre okutacağım... SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur)- Geri çekiyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN- Çekiyorsunuz... Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... KAMER GENÇ (Tunceli)- Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum. BAŞKAN- Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum... KAMER GENÇ (Tunceli)- Bu Meclisi böyle
yönetemezsiniz Sayın Başkan. BAŞKAN- Efendim?.. KAMER GENÇ (Tunceli)- Karar yetersayısının
aranılmasını istiyoruz... BAŞKAN- Fark edemedim Sayın Genç. Bir
dahaki maddede... KAMER GENÇ (Tunceli)- Yani, o yukarıdaki
herhalde görüyor; kimin artniyetli çalıştığını görüyor. BAŞKAN- 3 üncü maddeyi okutuyorum: Tahkimde görevli ve yetkili mahkeme,
müdahalenin sınırı MADDE 3. - Bu Kanunda mahkeme tarafından
yapılacağı belirtilen işlerde, davalının yerle-şim yeri veya olağan oturma yeri
ya da işyerinin bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesi; davalı-nın Türkiye'de
yerleşim yeri, olağan oturma yeri veya işyeri yoksa İstanbul Asliye Hukuk
Mahke-mesi görevli ve yetkilidir. Milletlerarası tahkimden kaynaklanan
sorunlar için mahkemeler, sadece bu Kanun hükümle-rine göre müdahalede
bulunabilirler. BAŞKAN- Madde üzerinde, Fazilet Partisi
Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat; buyurun efendim.
(FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA DENGİR MİR MEHMET FIRAT
(Adıyaman)- Değerli Başkan, değerli arkadaşlarım; 1 inci madde üzerindeki
konuşmam sırasında, bu yasa tasarısının, gelmiş olan yasa tasarıları içerisinde
en masum yasa tasarısı olduğunu söyledim; ancak, iki konuya dikkatinizi celp
etmek isterim. Tabiî olarak, bu son zamanlarda geliştirmiş olduğunuz taktikler
itibariyle önerge verme imkânımız ortadan kalktığı için, bu önergelerinizden
birini çeker, ümit ederim ki, bu düzeltmeleri yaparsınız. Anayasada yapmış olduğumuz değişikliğin
temel unsurlarından birisi, yabancılık unsuru idi ve anlaşmamızın temel unsuru
da bu olmuştu. Dolayısıyla, özellikle, teknoloji ve gerekli olan sermayenin
Türkiye'ye getirilebilmesi için, tüm beş parti birlikte, Anayasadaki bu
değişiklikte mutabakata vardılar. Ancak, tasarının 2 nci maddesine dikkat
edecek olursanız, yabancı sermaye konusunda çok açık kapılar bırakıldığını
görürsünüz. Yani, bir şirket düşünün ki, bir ortağı yabancı olsun ve bu
ortağının da payı yüzde 1 olsun; bu, uluslararası tahkimden istifade etme
hakkına sahip olacaktır veya 1 milyon dolarlık bir sermayesi olan bir şirketin
50 000 dolarla -çünkü, Yabancı Sermaye Yasasına göre getirilecek asgarî miktar
odur- getirilmiş olsun; bu, uluslararası tahkimden istifade edecektir.
Dolayısıyla, yasaya, mutlak surette, Türkiye'nin gerektirdiği nispetlerde
sermayenin üst noktada tutulma şartının getirilmesi şarttır. Artı, yeni
teknoloji getirmenin de şart olması, bence, yasada belirtilmesi gerekir; ama,
ikinci unsur, bence çok daha önemli. Bu unsur, insan unsuru. Çünkü, muhatap,
genelde, burada, devletimiz olacaktır; yani, devlet memuru, yabancı bir şirketle
karşı karşıya gelecektir. Dolayısıyla, burada insan unsuru, memur dediğimiz
unsur çok önemlidir. Türkiye'deki idarî sistemin çökmüş olduğunu, devletin
çeşitli kademeleri ve düzenlenmiş olan çeşitli raporlar belirlemektedir. Mutlak
surette, devlette memur anlayışının
diğer ülkelerde olduğu gibi kısıtlanması lazım; çünkü, devlet memuru
dediğiniz zaman, devletin sıfatını, devletin imkânlarını kullanan insan
anlamına geliyor ve bundan dolayı da, yargıya karşı birçok zırhla donanmış
oluyor. Dolayısıyla, devlete hizmet edenin hangi hizmetlerde bulunduğu ki,
bunlar sözleşmelerle yapılabilir; ama, 20 000, belki 10 000 kişilik devlet
memuru dediğimiz bir bürokrasi sınıfının ise, ayrı malî ve diğer özerkliklerine
sahip olması lazım. Dolayısıyla, öncelikle, bir idarî reformun ortaya
getirilmesi şart. Bu şart olmadığı takdirde, son zamanlarda yaşamış olduğumuz
skandallar devam edecektir; çünkü, milyar dolarların ihtilafının hallini,
Personel Yasasına göre, 500-600 milyon lirayla geçimini sağlamak zorunda olan
insanların kararına ve insafına bırakacaksınız. Bu mümkün değildir.
Dolayısıyla, devletin de, yetenekli, kendinden emin ve donanımı olan insanlarının
-tabiî ki, malî imkânları da sağlanarak, yetkileri de sağlanarak- bu statü
içerisinde değerlendirilmesi lazım. Bunlar olmadığı takdirde, kanunları ne
kadar mükemmel yaparsak yapalım, belli bir süre sonunda -eğer 4422'yi ileride
kaldırma imkânınız olursa; ama- Türk Ceza Yasasının birçok maddesini bununla
ilgili memurlara uygulamak zorunda kalırız. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (FP ve DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Fırat. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa
Milletvekili Teoman Özalp konuşacaktır. (DYP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Özalp. DYP GRUBU ADINA TEOMAN ÖZALP (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının
3 üncü maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
Grubum ve şahsım adına, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. Bilindiği üzere, 13 Ağustos 1999 tarihli
ve 4446 sayılı Kanunla Anayasanın 125 inci maddesinin birinci fıkrasında
yapılan değişiklikle "Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve
sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası
tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir. Milletlerarası tahkime ancak yabancılık
unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebilir" hükümleri getirilmiştir. Bugün, küreselleşen ve uluslararası iş
bölüşümlerinin oluştuğu dünyada kendi başımıza yaşamamız mümkün değildir.
Dolayısıyla, dünya devletleriyle gerek ekonomik gerekse ikili ilişkilerde
bulunmak kaçınılmazdır. Mevcut dünya düzeninde, ülkelerden kopuk ve kapalı
olarak yaşamak mümkün değildir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öyle bir dünya oluşmuştur ki, uluslararası düzeyde gelişen teknoloji, bilgi,
hukuk düzeyindeki gelişmeler ve kültürel gelişmeler, ülkelerarası paylaşıma
açılmıştır. Ülke olarak Türkiye'nin, bu fırsatlardan ve küreselleşen dünyada
oluşan kaynaklardan, teknolojiden ve gelişen hukuk düzeyinden faydalanması
gerekir. Günümüzde, belki de ekonomik anlamda
sınırlar kalkacaktır. Ülkelerin dışa dönük egemenlikleri gittikçe zayıflayacaktır.
Bugün ülkemizin yaptığı birtakım uluslararası anlaşmada, ülkelerarası
karşılıklı feragat söz konusudur. Tahkim Yasasıyla da, millî yargı
sisteminin, yargı haklarını, yargı erkini veya egemenliğini uluslararası tahkim
kurullarına devretmesi, dışa dönük kazanımlar elde etmemize neden olacaktır;
ancak, icranın ülkemize kazandıracağı güç, burada önem arz edecektir. Bizim ülkemiz gibi emek/yoğun sermayeyle
üretim yapan ülkelerin tek sıkıntısı sermayedir. Yeterli üretim ve istihdamın
sağlanabilmesi için yabancı sermayenin -mutlaka- ülkemize gelmesi şarttır.
Mevcut, getirilen bu kanun tasarısıyla, yabancı yatırımcıların hukukî
sıkıntılarını gidermek mümkün olabilecektir. Bu kanun, ülkemiz yatırımcılarının,
uluslararası alanlarda yatırım yapmalarını kolaylaştıracak ve bu firmaların
hukukî sorunlarının çözülmesinde rahatlık sağlayacaktır; ancak, değerli
arkadaşlarım, mevcut hükümetin millet karşısında güvenilirliği kalmamıştır.
Ekonomik güvenin ve siyasî güvenin olmadığı ülkemizde, yabancı sermayeyi de
Türkiyemize çekmek mümkün değildir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, yabancı yatırımcı, ülkemizde siyasî güven varsa gelir; ancak, birtakım
hukukî düzenlemeleri de yapmak gerekmektedir. Bu yasanın 1990'lı yıllarda çıkarılması
gerekiyordu; fakat, bizim bugün verdiğimiz siyasî desteği, maalesef, o yıllarda
bulamamıştık. İktidar olduğumuz 1990'lı yıllarda, özelleştirmenin yapılması ve
yabancı sermayenin ülkemize gelmesi
için hazırladığımız yasalara, bugünkü iktidara mensup bazı partililer karşı
çıkmışlardı. Hangi siyasî düşünceye sahip olursak olalım, ülkemize yabancı
sermayenin, mutlaka, çekilmesi gerekir. Uluslararası alanda sözleşmeler yapan
taraflar, birbirlerinin millî mahkemelerine gitmeyi kendileri bakımından riskli
bulmaktadırlar. Diğer tarafın kendi mahkemesinde avantaj elde edebileceği
endişesinin taşınması ve yine, millî mahkemelerin bürokratik işlemleri ve
uzmanlıktan uzak yapılanmalarının davanın uzamasına neden olacağının
düşünülmesi, tahkimin, seçimlik bir yargı yoluyla tercih edilmesinin
sebeplerini oluşturmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) TEOMAN ÖZALP (Devamla) - Bitiriyorum
efendim. BAŞKAN - Sayın Özalp, süreniz tamamlandı.
Mikrofonu açıyorum, lütfen tamamlar mısınız. TEOMAN ÖZALP (Devamla) - Teşekkür
ediyorum. Yargı yolu olarak tahkimin tercih
edilmesinin diğer bir nedeniyse, mahkeme kararlarının uluslararası alandaki
etkinliğinin sınırlı bulunmasıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
uluslararası sermayenin ülkemize gelebilmesi için öngörülen uluslararası hukuk
normlarının ülkemize fayda getireceğine inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Madde üzerinde 3 adet önerge vardır;
önergeleri okutacağım... SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) - Önergeleri
geri çekiyorum efendim. BAŞKAN - Önergeleri geri çekiyorsunuz. Maddenin oylamasına geçeceğim; ancak,
karar yetersayısının aranılmasına ilişkin bir talep var. Maddeyi kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: İKİNCİ
BÖLÜM Tahkim
Anlaşması Tanımı ve şekli MADDE 4. - Tahkim anlaşması, tarafların,
sözleşmeden kaynaklansın veya kaynaklanmasın aralarında mevcut bir hukukî
ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tümünün veya bazılarının
tahkim yoluyla çözülmesi konusunda yaptıkları anlaşmadır. Tahkim anlaşması,
asıl sözleşmeye konan tahkim şartı veya ayrı bir sözleşme ile yapılabilir. Tahkim anlaşması yazılı şekilde yapılır.
Yazılı şekil şartının yerine getirilmiş sayılması için, tahkim anlaşmasının
taraflarca imzalanmış yazılı bir belgeye veya taraflar arasında teati edilen
mektup, telgraf, teleks, faks gibi bir iletişim aracına veya elektronik ortama
geçirilmiş olması ya da dava dilekçesinde yazılı bir tahkim anlaşmasının
varlığının iddia edilmesine davalının verdiği cevap dilekçesinde itiraz
edilmemiş olması gerekir. Asıl sözleşmenin bir parçası haline getirilmek
amacıyla tahkim şartı içeren bir belgeye yollama yapılması halinde de geçerli
bir tahkim anlaşması yapılmış sayılır. Tahkim anlaşması, tarafların tahkim
anlaşmasına uygulanmak üzere seçtiği hukuka veya böyle bir hukuk seçimi yoksa
Türk hukukuna uygun olduğu takdirde geçerlidir. Tahkim anlaşmasına karşı, asıl sözleşmenin
geçerli olmadığı veya tahkim anlaşmasının henüz doğmamış olan bir uyuşmazlığa
ilişkin olduğu itirazında bulunulamaz. BAŞKAN - Madde üzerinde Fazilet Partisi
Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin. Buyurun Sayın Şahin. FP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul)- Sayın Başkanım teşekkür ederim. Değerli Başkanımı ve Muhterem Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. Efendim, görüşmekte olduğumuz
Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Fazilet
Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek için huzurunuzdayım. Tasarının 4 üncü maddesi, tahkim
anlaşmasının tanımını ve şeklini düzenlemektedir. Tasarının geneli üzerinde ve
ilk üç maddesi üzerinde yapılan konuşmalarda da ifade edildiği gibi, tahkim
veya hakemlik müessesesi, kanunun men etmediği konularda taraflar arasında
doğmuş veya doğacak anlaşmazlıkların bir sözleşme veya kanun hükmü uyarınca,
devlet yargısına başvurulmadan, taraflarca veya kanunla doğrudan doğruya
seçilmiş olan şahıs ve mercilerde çözümlenmesidir. Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi,
günümüz hukuk devletlerinde, yargı yetkisi, devletin egemenlik hakları
arasındadır; devlet, kural olarak, yargı tekeline sahiptir; ancak, tahkim veya
hakemlik müessesesi, yargı yetkisinin devlete ait olduğu kuralına bir istisna
getirmektedir. Bu uygulama, dünyada da, bizde de yeni değil. Hatırlayacaksınız,
bundan iki yıl kadar önce, 1999 yılının ağustos ayında -hükümet partilerine
mensup milletvekili arkadaşlarımızca biraz önce de ifade edildi burada-
Anayasanın üç maddesinde değişiklik öngören bir kanun teklifi görüşülmüştü. Bu
kanun teklifleri arasında, Anayasamızın 125 inci maddesi de vardı. 125 inci
maddesine, bu kanun teklifiyle -ki, daha sonra kanunlaştı, Anayasa değişti-
"Yargı yolu" başlığını taşıyan bu maddeye, millî veya milletlerarası
tahkime gitme imkânı tanındı; ama, şunu hepimiz biliyoruz ki, hukukumuzda,
gerek millî ve gerekse uluslararası tahkim müessesesi yeni değil. Yani, iki
yıldır, Türkiye'de, uluslararası tahkim, hukukumuza girmiş ve uygulanıyor
değil. 1927 yılından beri Türkiye, millî tahkimi uyguluyor; Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunumuzun 20 maddesi, millî tahkimi düzenlemiş olan sekizinci
bapdır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzda 20 madde, bu konuyu
düzenlemektedir. Demek ki, 1927 yılından beri, Türkiye'de, millî tahkim
uygulanmaktadır. Değerli arkadaşlarım, yine, Türkiye, 1958
yılından beri de, uluslararası tahkimi tanımış bir ülkedir; çünkü, Türkiye,
1958 yılında New York'ta imzalanan, Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve
İcrası Hakkındaki Sözleşmeye taraf olmuştur. Taa, 1958 yılı... Bununla da
kalmamış Türkiye, daha sonra, farklı anlaşmalar da imzalamış; özellikle, 1961
yılında, uluslararası ticarî hakemlik konusunda, Avrupa Sözleşmesini
akdetmiştir ve yine, Türkiye, 1965 yılında, yatırım anlaşmalarının çözümü
konusunda Washington Sözleşmesini imzalamıştır ve hatta, Türkiye, 1982 yılında,
yani bundan 19 yıl önce, 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku
Hakkında Kanunu da bu alanda uygulanması için çıkarmıştır ve Türkiye, şu anda,
elliye yakın ülkeyle yatırımların karşılıklı korunması ve teşviki amacıyla
anlaşmalar imzalamış olan bir ülkedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın
Başkanım, 1 dakika lütfederseniz konuşmamı toparlayacağım. BAŞKAN - Buyurun Sayın Şahin. MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Çok teşekkür
ederim. Saygıdeğer arkadaşlarım, 1958 yılında
uluslararası tahkim müessesesini kabul etmiş olan bir ülkede, daha sonra birçok
anlaşmaları imzalamış olan bir ülkede, bu konuda özel yasa da çıkarmış olan bir
ülkede, bunlara rağmen, niye Anayasayı değiştirdik, Anayasaya tahkim şartını
getirdik, uluslararası tahkim koşulunu getirdik, niye bugün bu tasarıyı
görüşüyoruz ve hatta, bundan birbuçuk yıl kadar önce de, hatırlayacaksınız,
4501 sayılı, bu tahkimle ilgili uygulama yasasını da çıkarmıştık? Değerli
arkadaşlarım, neden bunları çıkardık, hükümet neyi amaçladı, bu amaç şu anda
hedefine ulaştı mı, bundan sonra ulaşır mı, ulaşma imkânı var mı? Bu sorunların
çok önemli olduğunu düşünüyorum ve 10 uncu madde üzerinde grup adına
konuşurken, bu sorulara cevap vererek bazı tespitlerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın
Başkanım, son cümlemi söylememe izin verir misiniz? BAŞKAN - Buyurun efendim. MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bu sorulara
10 uncu maddede cevap vererek, bu tasarıyla ilgili, bana göre, önemli saydığım
hususları sizlerle paylaşmak istiyorum. 4 üncü maddeye, bu haliyle, anamuhalefet
partisi olarak destek vereceğimizi belirtir, saygılar sunarım. (FP, DSP, MHP ve
ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şahin. Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya; buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) Sayın Gözlükaya, bir dakikanızı rica
ediyorum. V. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) ÇEŞİTLİ
İŞLER 1. – Genel
Kurulu ziyaret eden Avusturya Başbakanı Wolfgang Schessel ve beraberindeki
heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, şu anda,
Avusturya Başbakanı Wolfgang Schessel Meclisimizi onurlandırmıştır. Hepiniz
adına, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, kendilerine hoş geldiniz diyoruz.
(Alkışlar) IV. – KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 8. -
Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Raporları (1/874) (S. Sayısı : 712) (Devam) BAŞKAN - Buyurun Sayın Gözlükaya. DYP GRUBU ADINA MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz tasarının 4 üncü
maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, bu yasa, bir nevî
bir usul yasası: Yani, tahkim, bildiğiniz üzere, devlet yargısı dediğimiz
mahkemelerde ihtilafların çözümü yerine, tarafların anlaşması suretiyle
hallettikleri, halletmek için başvurdukları hukukî bir kurum. Burada, bu yasa,
çıkması lazım gelen bir yasaydı. Nitekim, doğan ihtilafların şekilleriyle
ilgili ve halleriyle ilgili olarak, bu yasanın, bir an önce çıkması gerekirdi.
Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bu yasaya olumlu baktığımızı, tümüne olumlu
baktığımızı ifade ediyorum. Ayrıca, 4 üncü madde, gerçekten güzel düzenlenmiş
bir maddedir. Burada, tahkim anlaşması nedir, tahkim anlaşmasının yapılış şekli
nedir, bunlar üzerinde durulmakta. Bildiğiniz üzere, tahkim anlaşması,
tarafların sözleşmeden kaynaklansın veya kaynaklanmasın, aralarında mevcut bir
hukukî ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tümünün veya
bazılarının tahkim yoluyla çözülmesi konusunda yaptıkları bir anlaşma
olmaktadır. İkinci fıkrasında ise, bu anlaşmanın yazılı olması esası
getirilmiş; ayrıca, teknolojiye ve günümüzün şartlarına da uydurularak mektup,
telgraf, teleks, faks gibi iletişim araçlarıyla elektronik ortama geçirilmiş
olması veya dava dilekçesine verilecek cevapta belirtilen anlaşmanın varlığına
itiraz edilmemiş olması hallerinde de yazılı şekil şartının yerine getirildiği
açıklanmaktadır. Değerli arkadaşlarım, bu tahkim
anlaşmasının bu maddeyle ilgili bölümünde, 4 üncü maddede gerçekten önemli bir
fıkra var, bu fıkra da şu aynen okuyorum: "Tahkim anlaşması, tarafların
tahkim anlaşmasına uygulanmak üzere seçtiği hukuka veya böyle bir seçimi yoksa,
Türk hukukuna uygun olduğu takdirde geçerlidir" şeklinde ifade edilmiştir.
Bu, milletlerarası; yani devletimiz, tüzelkişilerin, yabancılarla... Tabiî, bu
yasa, yabancılık unsuru taşıyan ihtilaflarda uygulanabilecek bir yasadır; asıl,
Türk hukukuna dönülecektir; yani, taraflar belli bir hukuk sistemi seçmişlerse
onun uygulanacağı, eğer seçmediler ise yargılamada Türk hukuku esaslarının
uygulanacağı ifade. Bu sebeple, bu yasaya olumlu baktığımızı, bu maddeye olumlu
baktığımızı ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Gözlükaya. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 3
adet önerge vardır; önergeler geri çekilmiştir. III. -
YOKLAMA BAŞKAN - Maddenin oylamasına geçmeden önce
bir yoklama talebi vardır. Önce talepte bulunan sayın
milletvekillerimizin salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim, sonra
yoklama işlemini yapacağım efendim. Sayın Ercan?.. Burada. Sayın Bedük?.. Burada. Sayın Esen?.. Burada. Sayın Baran?.. Burada. Sayın Akçalı?.. Burada. Sayın Yılmazyıldız?.. Burada. Sayın Kabataş?.. Burada. Sayın Konukoğlu?.. Burada. Sayın Sezgin?.. Burada. Sayın İlgün?.. Burada. Sayın Dönen?.. Burada. Sayın
Genç?.. Burada. Sayın Gölhan?.. Burada. Sayın
Örs?.. Burada. Sayın
Gözlükaya?.. Burada. Sayın
Tezmen?.. Burada. Sayın
Tuncer?.. Burada. Sayın Gökdemir?.. Burada. Sayın
Yılmaz?.. Burada. Sayın
Baysarı?.. Burada. Yoklama işlemini başlatıyorum ve 3 dakika
süre veriyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı yoktur; birleşime 15 dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati :16.37 ÜÇÜNCÜ
OTURUM Açılma Saati : 16.57 BAŞKAN : Başkanvekili
Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER : Sebahattin
KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 122 nci
Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum. III. –
YOKLAMA BAŞKAN - Tasarının 4 üncü maddesinin
oylaması sırasında istek üzerine yapılan yoklamada toplantı yetersayısı
bulunamamıştı. Şimdi, tekrar yoklama yapacağız. Yoklama işlemini başlatıyor ve 3 dakika
süre veriyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır; 712
sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. IV. – KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 8. -
Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Raporları (1/874) (S. Sayısı : 712) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerinde. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 5 inci maddeyi okutuyorum: Mahkemede tahkim itirazı ve anlaşması MADDE 5. - Tahkim anlaşmasının konusunu
oluşturan bir uyuşmazlıkta dava mahkemede açılmışsa; karşı taraf, tahkim
itirazında bulunabilir. Tahkim itirazının ileri sürülmesi ve tahkim
anlaşmasının geçerliliğine ilişkin uyuşmazlıkların çözülmesi, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun ilk itirazlara ilişkin hükümlerine tâbidir. Tahkim
itirazının kabulü halinde, mahkeme davayı usulden reddeder. Yargılama sırasında tarafların tahkim
yoluna başvurma konusunda anlaşmaları halinde, dava dosyası mahkemece ilgili
hakem veya hakem kuruluna gönderilir. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi
Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın
Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken hepinize saygılar sunuyorum. Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının 5
inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Tahkim, gelişmiş olan dünyamızda, elbette
ki Türkiye'nin de kabul ettiği ve bütün uluslararası ilişkilerde önem atfedilen
kurumlardan birisidir ve Türkiye'de, Anayasamızda bu değişikliği yaptık; şimdi,
Anayasamızdaki bu değişikliğe atıfta bulunularak, bu tasarı, hükümetimizce,
Meclisin gündemine getirilmiş bulunuyor. Elbette ki, tahkime karşı çıkmak mümkün
değil; ama, getirilen kanun tasarısına baktığımız zaman ve genel gerekçede de
ifade edildiği gibi "Birleşmiş Milletler Uluslararası Ticaret Hukuku
Komisyonu (UNCITRAL) tarafından hazırlanan kanun örneği ve karşılaştırmalı
uluslararası tahkim hukukundaki çağdaş anlayış, gelişme ve ilkeler esas
alınarak hazırlanan Kanun Tasarısı" diyoruz. Görüldüğü gibi, genel gerekçede "çok
çağdaş, dünyadaki gelişmiş bir anlayış" diyoruz. Acaba, gerçekten öyle
midir; yoksa, uluslararası sermayenin talepleri, teklifleri, düşünceleri ve
çıkarları mı Birleşmiş Milletlerin Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonunda
etkili olmuştur? İşte, bu noktada, Birleşmiş Milletler Uluslararası Ticaret
Komisyonu Başkanı olan Bur Stieger "model kanuna, sanayileşmiş ülkelerin
kendi menfaatlarını nazara alarak yapmış oldukları teklifler girmiştir.
Dolayısıyla, kanun, aslında, gelişme halinde olan ülkelerin değil, sanayileşmiş ülkelerin menfaatına hazırlanmış
hükümleri ihtiva etmektedir." Şimdi, biz, tasarının genel gerekçesinde
"çok çağdaş bir anlayış" diyoruz "uluslararası normlar"
diyoruz; ama, o çağdaş anlayışın Komisyon Başkanı da diyor ki: "Bu,
Birleşmiş Milletler Ticaret Hukuku Komisyonunun hazırlamış olduğu uluslararası
tahkimle ilgili normlar, aslında, uluslararası sermayenin çıkarları hedef
alınarak, onların talepleri dikkate alınarak hazırlanmıştır. İşte, getirilen bu tasarı, böylesine bir
maluliyeti içerisinde taşımaktadır. Türkiye'nin millî menfaatlarıyla
bağdaşmayacak hükümler ihtiva etmektedir; çünkü, Türkiye'de olduğu gibi, uluslararası arenada da güçlü olan
tekliflerini kabul ettirmektedir. Birleşmiş Milletlerde de, yine, güçlü olanlar
tekliflerini kabul ettirmektedirler. Zaten, tahkim konusunda Anayasamızda
değişikliğin yapılmasının da, bu tasarının gelmesinin temel sebeplerinden
birisi de, Türkiye'ye yabancı sermayenin gelmesi, ileri teknolojinin
gelmesidir. Dolayısıyla, bunların temin edilmesi
açısından, hükümetimiz de sıkışmış durumdadır; âdeta, iflas etmiş bir tacir
mantığıyla hareket etmektedir. Para nereden gelirse gelsin, hangi şartlarla
gelirse gelsin, neye mal olursa olsun, muhakkak surette bu para gelsin
denilmektedir. Dolayısıyla, bu tahkim tasarısı getirilirken de, Birleşmiş
Milletlerin kabul etmiş olduğu ilkeler denilerek, aslında, Meclisimize
getirilen, çokuluslu şirketlerin birtakım tekliflerinin yasalaştırılmasıdır;
kabul edelim etmeyelim, böyledir. Parayı veren, düdüğü çalıyor maalesef; güçlü
olanlar da tekliflerini kabul ettiriyorlar, bütün dünyada böyledir. İşte,
birtakım talepler var; bu kanunlar çıksın diyoruz ve çıksın denildiği için de,
Meclisimiz gece gündüz çalışıyor, çırpınıyor, bunları çıkarıyor. Parmak
kaldıran arkadaşlarımız da, arzu etseler de etmeseler de, geleceğin pembe
hayalleriyle, bunları kabul etmek durumunda kalıyorlar; ama, buradaki, parti
meselesi değil, Türkiye'nin geleceği meselesidir.Türkiye'nin geleceğine,
Türkiye'nin menfaatları açısından bakmak mecburiyetindeyiz. İşte, üzerinde konuşuyor olduğumuz 5 inci
madde de, tahkime yapılabilecek itirazlar ve bu itirazlar mahkemede görülürken
bir anlaşma olursa, hangi yolun takip edileceği konusuyla ilgili hükümler
ihtiva etmektedir. Hangi hükümleri koyarsanız koyun, hangi kanunu çıkarırsanız
çıkarın, eğer onların teklifleri ve taleplerini yasalaştırma noktasında ayak
sürünecek olursa da, gelişen, globalleşen dünya dediğimiz dünya, kendi
şartlarını da kabul ettirmektedir. Onun için, globalleşen dünyanın
dayatmaları karşısında durabilmek için, demokratikleşmemizi sağlamak, verimli
çalışmayı, ekonomiyi verimli halde düzenlemeyi gerçekleştirmemiz ve milleti de
arkamıza alarak, katılımcılığı sağlayacak bir yapılanmayı sağlamamız gerekir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim, tamamlayın
lütfen. YAKUP BUDAK (Devamla) - Sadece ekonomik
anlamda yapılacak bir yapısal değişimin, demokratik anlamda toplumun bu
kararlara katılımını sağlama noktası da gerçekleştirilmedikçe, hayatiyetini
sürdürmesi ve kendisinden beklenilenleri yerine getirmesi mümkün değildir. Onun
için, ekonomik kararların, muhakkak surette, sosyal kararlarla da takviye
edilmesi, toplumun desteğini alacak şekilde düzenlenmesi gerekir diyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Budak. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir
Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 13 Ağustos 1999 tarihinde 4446 sayılı
Kanunla Anayasanın 1 inci maddesinde değişiklik yapılmış ve tahkime
gidilebileceği konusunda bir yetki Anayasaya konulmuştur. İşte, bu değişikliğin
gereği olan Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının çıkarılması lazımdı; bir
uyum yasasıdır. Dolayısıyla, biz de, Doğru Yol Partisi olarak bunu
desteklemekteyiz. 5 inci maddede, tahkim anlaşmasının
konusunu oluşturan bir uyuşmazlıkta, eğer, bir mahkemeye dava açılmışsa,
taraflardan birinin tahkim konusunda itirazı bulunursa, bu durumda hangi yolun
deneneceği, uzlaşma durumunda tahkime nasıl gidileceği konusunda açıklık
getirilmiştir. Bu yasada tahkimin şekli, tahkim yapacak hakemlerin hakları,
ücretleri gibi konular yer almaktadır; dolayısıyla, çıkarılmasında fayda
vardır. Değerli arkadaşlarım, ülkemizin ihtiyaç
duyduğu bu tür yasaların çıkarılması bizleri de memnun etmektedir. Gönül arzu
etmektedir ki, bu kürsüden, hep, ülkemizin yararına olduğuna inandığımız,
yabancı sermayenin ülkeye gelerek yatırım yapmasına imkân verecek, işsizliği
azaltacak, çok sayıda vatandaşımızın iş bulacağı yasaları çıkaralım; ancak,
gelin görün ki, böyle olmuyor. Bakınız, dün, Devlet İstatistik
Enstitüsünün yaptığı açıklamada, hükümetin uyguladığı politikalarla, reel
sektörde kapasite kullanım oranı yüzde 77,1'den yüzde 70,3'e gerilemiş; yani,
yüzde 10 azalmış. 200 000 kişi, bu yılbaşından itibaren işini kaybetmiş ve
bakıyoruz, yine, TÜSİAD Başkanı açıklamalarında "Türkiye'de, büyük sanayi
Türkiye'yi boşaltıyor, Bulgaristan'a, İsrail'e gidiyor" diyor; küçükler
tasfiye oluyor. Yine, bu hükümetin getirdiği Şeker Kanunu,
Tütün Kanunu gibi yasalarla da bu pancar ekiminden, tütün ekiminden geçimini
sağlayan milyonlarca çiftçimizi de tasfiye ediyoruz. Hoş, bunları yapanlar, çok
memnuniyetle yapmıyorlar; mecburiyetten, karnını doyurmak için yapıyorlar. Kim
istemez, bir sanayide, bir fabrikada daha yüksek ücret alarak, daha iyi
kazanarak yaşamayı. Ancak, gelin görün ki, bu hükümetin uyguladığı
politikalarda "tütün de ekemezsiniz, pancar ekmemelisiniz" dediğiniz
anda, sanayi de Bulgaristan'a, İsrail'e, yurtdışına kaçtığına göre, o zaman
sorarım size; bu insanları nereye göndereceksiniz? Bunları da, ardından
Bulgaristan'a, İsrail'e mi göndereceksiniz? O zaman, bu hükümetin, çıkardığı
yasalarda, eğer bir sektörü tasfiye etmek istiyorsa, bunun sosyal boyutunu da
düşünüp, oradaki çalışanların nerede istihdam edileceğini de düşünmesi lazım.
Köydeki insanları, siz, şehre göçe zorlarsanız, tamam, pekâlâ; ama, şehirde konut
bulmaları lazım. Şimdi, Emlak Bankasını kapatıyorsunuz. Konut sorunu Türkiye'de
çözüldü mü, herkesin konutu var mı? Zaten büyük geçim sıkıntısı içinde olan bu
insanlar... Toplu Konut İdaresi Fonunu kurmuşsunuz, bunu iptal ediyorsunuz,
yeni fon kurma yetkiniz kalmıyor. Peki, sorarım size; bu insanlar çadırda mı
yaşayacak; naylon barakalarda mı yaşayacak; açık havada mı yaşayacak; yoksa
mağarada mı yaşayacak? Onun için, henüz işlevi tamamlanmamış, yasa çıktığı
halde, hâlâ, faks gelmeye devam ediyor "Emlak Bankasını kapatmayınız"
diye. Bugün, burada konuşan pek çok hatip, bunun faydalarından bahsettiler.
İşte, diyorum ki, gelin, milletin faydasına olan yasaları çıkaralım. Henüz
sorunların çözülmediği alanlardaki gerekli kurumları, sırf "IMF'ye yazılan
yazılar doğru değildir" diye şu kürsülerden söyleyen iktidara mensup grup
sözcüsü arkadaşlarımızın bu beyanları doğruysa, o zaman, niye tasfiye
ediyorsunuz? Ya bu söylediğiniz sözü geri alın ya da inanarak söylüyorsanız, o
zaman, bunun gereğini yapın... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, buyurun
efendim. ALİ GEBEŞ (Konya) - Maddeye gelmeden
konuşma bitti. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Maddeyi
konuştum arkadaşım... Maddeyi konuştum, bu maddeye desteğimizi de söyledim.
Bizim söylediğimiz, milletin yararına olan, Türkiye'de istihdam sağlayacak,
yatırımı çekecek bu tür yasaları çıkaralım; ama, Türkiye'de istihdamı yok eden,
Türkiye'de konut yapımını daha zorlaştıran, kurumları tasfiye eden yasaları da
çıkarmayalım. Tütün ekicisini, pancar ekicisini açlığa mahkûm etmeyelim. Gelin, örneğin, Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Yasa Tasarısını öncelikle alalım, çıkaralım. ALİ GEBEŞ (Konya) - Önce, memurlarla
ilgili tasarı var... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Memur
sendikalarıyla ilgili yasayı çıkaralım; ama, hâlâ çıkmıyor. Dolayısıyla, bu
konuda bizim Genel Başkanımız Prof. Dr. Sayın Tansu Çiller'in verdiği yasa
teklifi var; ama, gelin, görün, bir türlü buna sıra gelmiyor. Dolayısıyla, ben, çıkacak bu yasanın
hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Yılmazyıldız. Madde üzerindeki önergeler çekilmiştir. ASLAN POLAT (Erzurum) - O kadar emek verip
önerge hazırlamışlar; okunsun da görüşelim. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum: İhtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz MADDE 6. - Taraflardan birinin, tahkim
yargılamasından önce veya tahkim yargılaması sırasında mahkemeden ihtiyatî
tedbir veya ihtiyatî haciz istemesi ve mahkemenin böyle bir tedbire veya hacze
karar vermesi, tahkim anlaşmasına aykırılık teşkil etmez. Aksi kararlaştırılmadıkça, tahkim
yargılaması sırasında hakem veya hakem kurulu, taraflardan birinin istemi
üzerine, ihtiyatî tedbire veya ihtiyatî hacze karar verebilir. Hakem veya hakem
kurulu, ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz kararı vermeyi, uygun bir güvence
verilmesine bağlı kılabilir. Hakem veya hakem kurulu, cebrî icra organları
tarafından icrası ya da diğer resmî makamlar tarafından yerine getirilmesi
gereken ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz kararı veremeyeceği gibi, üçüncü
kişileri bağlayan ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz kararı da veremez. Taraflardan biri hakem veya hakem
kurulunun verdiği ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz kararını yerine
getirmezse; karşı taraf, ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî taciz kararı verilmesi
istemiyle yetkili mahkemenin yardımını isteyebilir. Yetkili mahkeme gerekirse
başka bir mahkemeyi istinabe edebilir. Tarafların, Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu ile İcra ve İflas Kanununa göre istemde bulunma hakları saklıdır. Tahkim yargılaması öncesi veya tahkim
yargılaması sırasında taraflardan, birinin istemi üzerine mahkemece verilen
ihtiyatî tedbir ya da ihtiyatî haciz kararı, hakem veya hakem kurulu kararının
icra edilebilir hale gelmesiyle ya da davanın hakem veya hakem kurulu
tarafından reddedilmesi halinde kendiliğinden ortadan kalkar. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi
Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Fahrettin Kukaracı; buyurun efendim.
(FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA FAHRETTİN KUKARACI
(Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Grubum adına
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Muhterem milletvekilleri, Anayasanın 125
inci maddesinde yaptığımız değişiklikle başlayan bir süreç, 21.1.2000 tarihinde
kabul edilen 4501 sayılı Kamu Hizmetleri İle İlgili İmtiyaz Şartlaşma ve
Sözleşmelerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Tahkim Yoluna Başvurulması Halinde
Uyulması Gereken İlkelere Dair Kanunla devam etmiş, görüşmekte olduğumuz
Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısıyla sonuçlanmaktadır. Roma hukukunda jus civile yanında, Romalı
hukukçuların meydana getirdiği içtihat hukuku, ihtiyaçların gerektirdiği yeni
hukukî müesseselerin doğmasını mümkün kılmıştır. Tahkim müessesesi de bu müsait
zemin içinde doğmuş ve himaye görmüştür. İslam hukukunda tahkim müessesesine vücut
veren hüküm "karı kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin
ailesinden bir ve kadının ailesinden bir hakem gönderin; bunlar düzeltmek
isterlerse, Allah onların aralarını buldurur" ifadesiyle sabittir. Burada kaza yetkisi ve hâkimlik sıfatı
bulunmayan kimselerin, karı-koca arasındaki ihtilafı hakem olarak
halletmelerine yetki ve izin verilmiştir. Osmanlı Devletinde Fransa'dan iktibas
edilen 1850 tarihli Kanunname-i Ticaretin 40 ilâ 52 nci maddeleri tahkime ait
hükümleri ihtiva eder. Mecellenin 1790 ıncı maddesi "Tahkim, hasmeynin
husumet ve davalarını fasıl için, rızaları ile âhar kimseyi hâkim ittihaz
etmelerinden ibarettir" diyerek tarif etmektedir. Milletlerarası ticarette uyumu ve
yeknesaklığı sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler Ticaret Hukuku Komisyonu
kurulmuştur. Bu Komisyon, milletlerarası ticarette yeni anlaşmaların
gerçekleştirilmesini, kanunların çıkarılmasını, örf ve âdetle uygulamalara
ilişkin düzenlemelerin yapılmasını teşvik etmiştir. 1976 yılında tahkim
kurallarını oluşturmuş model kanun, 1985 yılında son şeklini almıştır. Bu model
kanun, tabiiyetleri itibariyle tarafları ve avukatları birbirine yabancı olan
ihtilaflarda belli bir yeknesaklık ve uyum meydana getirecektir. Sonuçta bu
şekilde elde edilen hakem kararının tanınması ve tenfizi daha kolaylaşmış
olacaktır. Muhterem milletvekilleri, bu maddeyle
taraflardan birinin tahkim yargılamasından önce veya yargılama esnasında,
mahkemeden ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz isteyebilme imkânı
getirilmektedir. Değerli milletvekilleri, Rasih Yeğengil'in
"Tahkim" adlı eserinde: "Tahkim müessesesinin yapısı, iyimser
kanaatlere hak verdirecek şekilde kurulmuş olmasına rağmen, tatbikatta umulan
neticeyi çoğu zaman vermemektedir. Hakemde görülen davaların senelerce sürdüğü,
uygulanacak hükümlerin içtihat ayrılıklarına sebep olduğu müphem ve içinden
çıkılmaz mahiyette bulunduğu, tatbikatta sık rastlanan hadiselerdendir. Davayı
uzatmak isteyen taraf, geciktirici ve bekletici sebepler ihdas edebiliyor.
Hakemlerin reddini gerektiren sebepler bulduğu iddiaları için, açılan davalar
seneler alıyor. Hakem ücretlerinin yüksek, ölçüsüz oluşu, tahkim usulünü adalet
vasıtası olmaktan çıkarıp, bir kazanç konusu haline getiriyor. Tahkim usulünde,
tarafların, hakemlerini ehliyetli, dürüst ve bilgili kimseler arasından
seçecekleri hakkındaki düşünce de yanlış çıkabiliyor. Bazı hakemlerin, vicdan
ve nasafet düşüncesi altında, yetkilerini kontrolsüz olarak kötüye
kullandıkları olağan hallerdendir" diyor. Fransız Temyiz Mahkemesi, 10 Temmuz
1843'te tahkim şartını kanunda silen bir kararında, hâkimlerde teminat altına
alınmış olan doğruluğun, tarafsızlığın, ehliyetin ve seziş inceliğinin
hakemlerde bulunmadığını, kesin bir kaide olarak kabul etmiştir. Bir asrı aşan bir zaman önce ileri sürülen
bu şikâyetlere, bugün dahi şahit olunabilmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Kukaracı, lütfen tamamlar
mısınız efendim. FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) -
Tamamlıyorum. Çenberci'nin söylediği şu sözler, hakemlik
müessesesinde önemli bir gerçeğe işaret etmektedir: "Öyle ki, bazen hakemi
seçen tarafın, kişiyle pazarlığa giriştiği, kendi çıkarına karar vermesi
şartıyla ona hakemlik teklif ettiği, bilinmeyen bir gerçek değildir. Yıllarca
yüksek yargıda hizmet vermiş bir arkadaşın böyle bir teklif karşısında duyduğu
dehşeti anlatırken titrediğini, hâlâ hatırlarım." Bu olumsuzlukların ülkemizde yaşanmamasını
ve kanunun hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Burdur
Milletvekili Mustafa Örs; buyurun. DYP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖRS (Burdur) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 712 sıra sayılı,
Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının, ihtiyati tedbir veya ihtiyatî haczi
düzenleyen 6 ncı maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Şahsım ve Grubum adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
uluslararası alanda sözleşme yapan tarafların, birbirlerinin millî
mahkemelerine gitmeyi kendileri bakımından riskli bulması; diğer tarafın, kendi
millî mahkemesinde avantaj elde edebileceği endişesini taşıması ve yine, millî
mahkemelerin bürokratik işlemleri ve uzmanlıktan uzak yapılanmalarının
davaların uzamasına neden olacağını düşünmesi, tahkimin seçimlik bir yargı yolu
olarak tercih edilmesinin sebeplerinden birini oluşturmaktadır. Yargı yolu olarak tahkimin tercih
edilmesinin diğer bir nedeni ise, mahkeme kararlarının uluslararası alandaki
etkinliğinin sınırlı bulunmasıdır; çünkü, millî mahkemeler, yabancı devletin
yargı egemenliğinin sonucu olarak, yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve
tenfizi konusunda genellikle çekingendirler. Buna karşılık, günümüzde,
uluslararası ticaret camiasının özel mahkemeleri konumundaki hakem veya hakem
kurulu kararları, Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkındaki
New York Anlaşmasına göre, 150 dolayında ülkede icra edilebilmektedir. Tüm bu
gerçekler, uluslararası ticarî ve ekonomik sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların
çözüm yolu olarak tahkimi cazip kılmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
devlet, bugün gelinen noktada, elinde bulundurduğu birçok işletme nedeniyle, en
büyük işveren konumundadır. Bundan kurtulabilmesi için de, rasyonel bir şekilde
ve mümkün olduğunca hızlı bir şekilde, özelleştirmeleri yapmak durumundadır.
Özelleştirme, gerçek anlamda ekonomide rasyonelleşme, doğru ve sağlıklı
politikalar için bir araçtır ve basit de bir süreç değildir; demokratik ve
hukuk kuralları içerisinde yapılması gereken çok önemli bir hadisedir. Doğru
Yol Partisi olarak, özelleştirmeye büyük önem vermekteyiz. Hükümette
bulunduğumuz dönemlerde çıkarmış olduğumuz 4046 sayılı Yasa ve Telekom
özelleştirmesi için o yıllarda verdiğimiz uğraşlar, bunun bir göstergesidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
günümüzde ekonomik krizlerle boğuştuğumuz bu dönemde, yeni kaynaklara ulaşmanın
yolu, rasyonel bir özelleştirmeden geçer. Kaynakları peşkeş çekmeden ve yabancı
sermayeyi özendirecek özelleştirmeler yapmak bir zorunluluktur. Özelleştirmeye
dış talebin sağlanabilmesi için, şu anda önümüze gelen milletlerarası tahkim
benzeri yasaların, süratle Meclisimizden çıkarılması aciliyeti vardır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 6 ncı maddesinde, taraflardan birinin tahkim yargılamasından önce
veya yargılama sırasında mahkemeden ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz
istemesi ve mahkemenin böyle bir tedbire veya hacze karar vermesinin, tahkim
anlaşmasına aykırılık teşkil etmeyeceği hükme bağlanmaktadır. Tahkim
yargılaması sırasında, hakem veya hakem kurulu, taraflardan birinin istemi
üzerine, ihtiyatî tedbire veya ihtiyatî hacze karar verebilir. Hakem veya hakem
kurulu, ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz kararı vermeyi, uygun bir güvence
verilmesine bağlı kılabilir. Bu tasarı, ülkemizde faaliyette bulunan
yabancı sermayeli şirketlerin, rahat bir şekilde faaliyette bulunabilmeleri,
yerel mahkemelerde kendileri aleyhinde karar verilebilmesi endişesinin yok
edilmesi ve yabancı sermayenin ülkemize gelişinin teşviki açısından da önemli
bir tasarıdır. 6 ncı madde, bu davalar sırasında taraflardan herhangi birine
uygulanabilecek haciz kararları ve bunların, akabinde uygulanması veya
iptalinin düzenlenmesine açıklama getirmesi açısından son derece olumlu bir
maddedir. Önemli olan, uygulamalarda bir sıkıntı olmaması ve yabancı sermayenin
küstürülmemesi, yerli sanayici ve müteşebbisin küstürülmemesi ve mağdur
edilmemesidir. Bizlerin, önemle üzerinde durduğumuz noktalardan biri de budur. Değerli arkadaşlar, 1999 yılındaki Tahkim
Kanunu görüşmelerinde, bazı çekincelerimizi söylemiştik. Burada, özellikle
enerji sektöründe daha önceden yapılmış olan bazı imtiyaz sözleşmelerinde
uygulanmasını sakıncalı bulmuş; fakat, yabancı sermayenin girişi açısından
destek vermiştik ve yine hatırlarsanız, büyük bir oy desteğiyle, tasarı
yasalaşmıştı. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
özelleştirme çalışmalarında talebi canlandırması ve halen faaliyetlerini devam
ettiren yabancı sermayeli şirketlerin faaliyetlerini devam ettirip daha fazla
sermaye girişi ve yatırım yapmalarının sağlanması açısından, bu ve bu tür
yasaların bir an önce Meclisimizden çıkarılması, Doğru Yol Partisi olarak en
büyük arzumuzdur ve her zaman destek vermeye de hazırız. Bu duygularla, şahsım ve Doğru Yol Partisi
Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyor, tasarının hepimize hayırlar
getirmesini niyaz ediyorum. Saygılar sunuyorum. (DYP ve DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Örs. Madde üzerinde 3 adet önerge vardır. 2
adet önerge geri çekilmiştir, tek önerge var; okutuyorum efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı yasa
tasarısının 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz. Fethullah Erbaş Aslan
Polat Mehmet Elkatmış Van Erzurum Nevşehir Latif Öztek Rıza Ulucak Elazığ Ankara BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu
efendim? ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İ. SÜHAN
ÖZKAN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Hükümet?.. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN - Buyurun Sayın Polat. (FP
sıralarından alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bizim bu maddedeki önergemiz birinci fıkranın metinden
çıkarılmasına ilişkindi. Şimdi, bugün, burada tahkim konusunda
konuşanlar, daha ziyade hukukî yönlerine temas ettiler, ben ise, çokuluslu
şirketler; yani, bu, tahkimden faydalanan çokuluslu şirketler, neden bir ülkeye
gelirler veya niye gelmezler, bu konu üzerinde biraz durmak istiyorum ve
Türkiye'nin buradaki yeri ne, bunu belirtmek istiyorum. Türkiye, 1998 yılında ulaşmış olduğu 976
milyon dolar yabancı yatırım ile (net giriş ile) gelişmekte olan ülkelere giden
yabancı yatırım akımlarından sadece binde 5'ini alabilmektedir. Bu pay Çin için
yüzde 27,4, Brezilya için yüzde 17,3'tür. Bu paraların, yatırım girişlerinin
gayri safî yurtiçi hâsılaya oranlarına baktığımız zaman 1997 yılında Türkiye
için binde 3, Çin için yüzde 23,5, Brezilya için yüzde 15,9'dur. UNCTAD tarafından yapılan
uluslararasılaşma endeksi tahminlerine göre, 1996 yılında, Türkiye, yabancı
yatırımları alan ülkeler arasında yüzde 5'le en sonda yer almaktadır. ABD tarafından, 1994 yılında, 2000'li
yıllar için geliştirilen yükselen on büyük pazar stratejisinde, Türkiye,
Çin'den sonra ikinci sırada yer almaktaydı. Bu stratejiye göre, Türkiye, 1998
yılında 45 milyar dolar yatırım alan Çin'in gerisinde, 29 milyar dolar yardım
alan Brezilya'nın önünde olması gerekirdi; ama, bizim aldığımız pay 976 milyon
dolar ile 1 milyar doların bile gerisinde kalmıştır. Bunun en önemli sebepleri;
siyasî istikrarsızlık, 1995 yılında, Anayasa Mahkemesinin
yap-işlet-devretlerdeki tahkim kanunlarını iptal etmesi ve hâlâ bürokrasimizde
ağırlık hissedilen 1930'lu yıllardan kalma Çin'in ve Rusya'nın bile terk ettiği
aşırı ve çağın gerisinde kalan katı devletçilik anlayışıdır. Örneğin, elektrik
enerjisi sektöründe her vesileyle özel sektör yatırımlarının önü kesilirken,
1990-1998 yılları arasındaki dönemde kamu tarafından sektöre yapılan yatırımlar
yılda ortalama olarak 979,9 milyon dolar gibi son derece yetersiz kalmıştır.
Yapılan hesaplara göre -DPT'nin hesapları bunlar- 2000 ile 2005 yılları
arasında, yılda ortalama 5,5 milyar dolardan, toplam 34 milyar 160 milyon
dolarlık elektrik enerjisi sektörüne yatırım yapma ihtiyacımız vardır ve bu
yatırımı ihmal edemeyiz; aksi halde, tüm sanayimiz durur ve gerçek anlamda
karanlığa gömülürüz. Yalnız, ülkemizde ve dünyada, gerek
küreselleşme gerekse Dünya Ticaret Örgütü karşıtı önemli bir lobi faaliyeti de
vardır. Bu karşı görüşleri de burada belirtmek isteriz. Dünya Bankası eski Baş
Ekonomisti Josep Stiglitz'in, The Observer Gazetesine verdiği mütalaada,
özelleştirme ve serbestleştirme için "ancak, bu Dünya Ticaret Örgütünün
kurullarına göre bir serbestleştirilmedir. Dün olduğu gibi bugün de, Amerika ve
Avrupa kendi mallarını satmak için Asya, Latin Amerika ve Afrika'da ulusal
piyasaların kapılarını tekmeyle yıkıyor; dün askerî ambargo uygulanırken,
bugün, IMF aracılığıyla malî ambargo uygulanıyor" diyor. Prof. Dr. Oğuz Oyan "Dünya Ticaret
Örgütü Genel Müdürü 'biz küreselleşmenin anayasasını yazıyoruz' demişti. Bu MAI
tartışmaları sırasında, bizim Anayasayı değiştirerek kendi anayasalarını
yazıyorlar. Buna seyirci kalmamak gerekir diye düşünüyorum" diyor. DPT kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve
yeniden yapılandırılması özel ihtisas komisyonu raporu sayfa 32'de
"çokuluslu şirketlerin ulusal devletlerin müdahalesinden korunması olarak,
dünya çapında etkinlik göstermeyi amaçlayan ve küreselleşmenin anayasası olarak
tanımlanan çok taraflı yatırım anlaşması (MAI) Dünya Bankası bünyesinde
hazırlanmıştır. MAI ile, çokuluslu şirketler, imzacı devletlerle eşit bir
hukukî statüye kavuşarak, evsahibi ülkelerin yatırım siyasetleri üzerinde bir
güç oluşturabilmektedirler. Ulusal devletlerin yabancı sermayeye kimi
kriterleri uygulaması yasaklanabilmekte, istihdam yaratma, istihdam garantisi,
çevre koruma gibi kriterleri ileri sürülememektedir" denilmektedir. Netice olarak, çokuluslu şirketlerin
yatırımları olmadan, gelişen teknolojiyi ve yatırım gücünü bulmak mümkün
olmamakta, bunun için de, milletlerarası tahkim kanunu şart olarak görülmekte;
fakat, bu meyanda millî çıkarlarımız korumak da çok önem kazanmaktadır. Bu
dengeyi iyi koruyan ülkeler, millî sanayilerini ve benliklerini koruyup
geliştirerek, gelişen dünyaya daha çabuk ayak uydurabilmektedirler. Ülkemizin
de bu gelişen dünya yatırımlarından layık olduğu veçhile faydalanmasını diler,
hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat. Efendim, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler...Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi, üçüncü fıkrasındaki
"ihtiyatî" kelimesinden sonra gelen "taciz" kelimesinin
"haciz" olarak değiştirilmesi şeklindeki bir redaksiyon
değişikliğiyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 7 nci maddeyi okutuyorum efendim: ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM Hakem
veya Hakem Kurulunun Seçimi, Reddi,
Sorumluluğu, Görevinin
Sona Ermesi ve Yetkisi Hakem sayısı, seçimi, reddi, sorumluluğu,
görevinin sona ermesi ve yetkisi MADDE 7. - A) Taraflar, hakemlerin
sayısını belirlemekte serbesttirler. Ancak bu sayı tek olmalıdır. Hakemlerin sayısı taraflarca
kararlaştırılmamışsa üç hakem seçilir. B) Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa
hakem seçiminde aşağıdaki kurallar uygulanır: 1. Ancak gerçek kişiler hakem seçilebilir. 2. Tek hakem seçilecek ise ve taraflar
hakem seçiminde anlaşamazlarsa hakem, taraflardan birinin istemi üzerine asliye
hukuk mahkemesi tarafından seçilir. 3. Üç hakem seçilecek ise, taraflardan her
biri bir hakem seçer; bu şekilde seçilen iki hakem üçüncü hakemi belirler.
Taraflardan biri, diğer tarafın bu yoldaki isteminin kendisine ulaşmasından
itibaren otuz gün içinde hakemini seçmezse veya tarafların seçtiği iki hakem
seçilmelerinden sonraki otuz gün içinde üçüncü hakemi belirlemezlerse, taraflardan
birinin istemi üzerine asliye hukuk mahkemesi tarafından hakem seçimi yapılır.
Üçüncü hakem, başkan olarak görev yapar. 4. Üçten fazla hakem seçilecek ise, son
hakemi seçecek olan hakemler yukarıdaki bentte belirtilen usule göre taraflarca
eşit sayıda belirlenir. Hakemlerin seçimi usulünü kararlaştırmış
olmalarına rağmen; 1. Taraflardan biri anlaşmaya uymazsa, 2. Kararlaştırılmış olan usule göre
tarafların veya taraflarca seçilen hakemlerin hakem seçimi konusunda birlikte
karar vermeleri gerektiği hâlde, taraflar ya da hakemler bu konuda
anlaşamazlarsa, 3. Hakem seçimi ile yetkilendirilen üçüncü kişi, kurum veya kuruluş, hakemi ya da hakem kurulunu seçmezse, Hakem veya hakem kurulunun seçimi,
taraflardan birinin istemi üzerine asliye hukuk mahkemesi tarafından yapılır. Asliye hukuk mahkemesinin gerektiğinde
tarafları dinledikten sonra bu fıkra hükümlerine göre verdiği kararlar
kesindir. Asliye hukuk mahkemesi, hakem seçiminde tarafların anlaşmalarını,
hakemlerin bağımsız ve tarafsız olması, tarafların farklı tâbiiyette olmaları
hâlinde tek hakem seçilecek ise bu hakemin tarafların tâbiiyetinden olmaması,
üç hakem seçilecek ise bunlardan ikisinin bir tarafın tâbiiyetinden olmaması
ilkelerini göz önünde bulundurur. Üçten fazla hakem seçilecek hâllerde de aynı
usul uygulanır. C) Kendisine hakemlik önerilen kimse, bu
görevi kabul etmeden önce tarafsızlık ve bağımsızlığından şüphe etmeyi haklı
gösteren hâl ve şartları açıklamak zorundadır. Taraflar önceden bilgilendirilmemiş oldukları takdirde
hakem, daha sonra ortaya çıkan durumları da gecikmeksizin taraflara bildirir. Hakem, taraflarca kararlaştırılan
niteliklere sahip olmadığı, taraflarca kararlaştırılan tahkim usulünde
öngörülen bir ret sebebi mevcut bulunduğu, tarafsızlığından şüphe etmeyi haklı
gösteren hâl ve şartlar gerçekleştiği takdirde reddedilebilir. D) Taraflar, hakemin reddi usulünü
serbestçe kararlaştırabilirler. Hakemi reddetmek isteyen taraf, hakemin
veya hakem kurulunun seçiminden ya da hakemin reddi isteminde bulunabileceği
bir durumun ortaya çıktığını öğrendiği tarihten itibaren otuz gün içinde ret
isteminde bulunabilir ve bu istemini karşı tarafa yazılı olarak bildirir. Hakem kurulundan bir veya birden çok
hakemin reddini isteyen taraf, ret istemini ve gerekçesini hakem kuruluna
bildirir. Ret isteminin kabul edilmediğini öğrenen taraf, bu tarihten itibaren
karara karşı otuz gün içinde asliye hukuk mahkemesine başvurarak bu kararın
kaldırılmasını ve hakem veya hakemlerin reddine karar verilmesini isteyebilir. Seçilen hakemin veya hakem kurulunun
tümünün ya da karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda hakemin reddi için
ancak asliye hukuk mahkemesine başvurulabilir. Asliye hukuk mahkemesinin bu
fıkra uyarınca vereceği kararlar kesindir. Seçilen hakemin veya hakem kurulunun
tümünün ya da karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda hakemin asliye hukuk
mahkemesince reddine karar verilmesi hâlinde tahkim sona erer. Ancak tahkim
anlaşmasında hakem veya hakemlerin isimleri belirlenmemişse yeniden hakem
seçimi yoluna gidilir. E) Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa,
tahkim yargılamasında görevi kabul eden hakem, haklı bir neden olmaksızın
görevini yerine getirmekten kaçındığı takdirde, tarafların bu nedenle uğradığı
zararı ödemekle yükümlüdür. F) Bir hakem hukukî veya fiilî sebeplerle
görevini hiç ya da zamanında yerine getiremediği takdirde hakemlik yetkisi,
hakemin çekilmesi veya tarafların bu yönde anlaşmaları ile sona erer. Taraflardan her biri, aralarında hakemin
çekilmesini gerektiren sebeplerin varlığı konusunda uyuşmazlık olursa, asliye
hukuk mahkemesinden hakemin yetkisinin sona erdirilmesi konusunda karar
verilmesini isteyebilir. Asliye hukuk mahkemesinin vereceği karar kesindir. Hakemin görevinden çekilmesi veya diğer
tarafın hakemin yetkisinin sona ermesine muvafakat etmesi, hakemin ret
sebeplerinin varlığının kabulü anlamına gelmez. G) Hakemlerden birinin görevi herhangi bir
sebeple sona ererse, onun yerine
seçimindeki usul uygulanarak yeni bir hakem seçilir. Tahkim süresinin işlemesi, bir veya birden
çok hakemin değiştirilmesi nedeniyle durmaz. Ancak, tahkim anlaşmasında hakemin veya
hakem kurulunu oluşturan hakemlerin ad ve soyadları belirtilmiş ise; hakemin,
hakem kurulunun ya da kurulun karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda
hakemin görevinin herhangi bir sebeple sona ermesi hâlinde tahkim sona erer. H) Hakem veya hakem kurulu, tahkim
anlaşmasının mevcut veya geçerli olup
olmadığına ilişkin itirazlar da dahil olmak üzere, kendi yetkisi hakkında karar
verebilir. Bu karar verilirken, bir sözleşmede yer alan tahkim şartı,
sözleşmenin diğer hükümlerinden bağımsız olarak değerlendirilir. Hakem veya
hakem kurulunun asıl sözleşmenin hükümsüzlüğüne karar vermesi, kendiliğinden
tahkim anlaşmasının hükümsüzlüğü sonucunu doğurmaz. Hakem veya hakem kurulunun yetkisizliğine
ilişkin itiraz, en geç ilk cevap dilekçesinde yapılır. Tarafların hakemleri
bizzat seçmiş veya hakem seçimine katılmış olmaları, hakem veya hakem kurulunun
yetkisine itiraz etme haklarını ortadan kaldırmaz. Hakem veya hakem kurulunun yetkisini
aştığına ilişkin itiraz derhal ileri sürülmezse geçerli olmaz. Hakem veya hakem kurulu, yukarıda
belirtilen her iki hâlde de, gecikmenin haklı sebebe dayandığı sonucuna
varırsa, daha sonra ileri sürülen itirazı kabul edebilir. Hakem veya hakem kurulu, yetkisizlik
itirazını, ön sorun şeklinde inceler ve karara bağlar; yetkili olduğuna karar verirse, tahkim yargılamasını
sürdürür ve davayı karara bağlar. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi
Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Kukaracı; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA FAHRETTİN KUKARACI
(Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Heyetinize saygılar
sunuyorum. 7 nci madde, milletlerarası ticarî tahkime
ilişkin model kanunun 7 ayrı maddesini içine alan bir maddedir. İktidar,
görüşmelerde muhalefeti fazla konuşturmamak için birçok maddeyi bir araya
toplamış bulunmaktadır. Hükümet, daha önce birçok defa denemiş olduğu gibi,
çoğu, Cumhurbaşkanından, 35 kadarı da Anayasa Mahkemesinden geri dönen kanun
veya kararnameleri dikkate almamakta, aceleyle sonuç almaya çalışmaktadır.
Muhterem Yasin Hatiboğlu Ağabeyimizin bu kürsüden sık sık tekrar ettiği; "Erişir menzil-i maksuduna aheste
giden, Tiz-i reftâr olanın pâyine dâmen
dolaşır" beytine, bu kanun tasarısıyla da muhatap olunmaktadır. Muhterem milletvekilleri, her devirde
uyuşmazlıkların çözümünde uygulanmış olan tahkim, uluslararası alanda sözleşme
yapan tarafların tercih ettikleri bir yargı yoludur. Görüşmekte olduğumuz bu
madde, hakemin veya hakem kurulunun seçimi, reddi, yetkisi ve görevinin sona
ermesi konularını düzenlemektedir. 7 nci maddenin her bendi model kanunun bir
maddesine tekabül etmektedir; (a) bendi, model kanunun 10 uncu maddesini
karşılamakta, hakemlerin sayısının belirlenmesiyle ilgili hükümleri ihtiva
etmektedir. (b) bendi, 11 inci maddesindeki, hakemlerin seçimleriyle ilgili
düzenlemeyi, (c) bendi, 12 nci maddedeki, hakemlerin çekilmesini ve hakemin
reddi şartlarını göstermektedir, (d) bendi, hakemlerin reddi usulünü, (e)
bendi, hakemin yükümlülüğünü, (f) bendi, acze düşen hakemin istifası ve
görevinin sona ermesi hükümlerini, (g) bendi, görevi sona eren hakemin yerine
usulüne uygun yenisinin seçilebilmesiyle ilgili hükümleri, (h) bendi ise, hakem
kurulunun yetkileriyle ilgili konuları ihtiva etmektedir; model kanunun 10 ilâ
16 ncı maddelerini karşılamaktadır. Bu tasarı, uluslararası tahkim kurallarına
uyum hükümlerini içermektedir; ancak, model kanunun 11 inci maddesinde bulunan
ve 1 numaralı bentte ifade edilen "taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça,
hiç kimse milliyeti dolayısıyla hakemlikten men edilemez" hükmü tasarıda
yer almamıştır. Bu hükmün tasarıda yer almamasının önemli bir sebebi var mıdır?
Tahkim kanunlarının çıkmasını arzu eden IMF ve uluslararası sermayenin bu
hükmün buraya alınmamasında herhangi bir talebi ya da dahli var mıdır? Bu
hükmün tasarı metnine alınmamasının ülkemiz için özel bir yararı var mıdır? Bu
durumun izah edilmesi gerekir. Taraflar hakem sayısını belirlemede
serbest olacaklardır. Eğer, sayı kararlaştırılmamışsa, bu sayı 3 olarak kabul
edilecek; 3 hakem seçilecekse, taraflar
birer, seçilenler de üçüncü hakemi seçeceklerdir. Uyuşmazlık halinde asliye
hukuk mahkemesi bu seçimi gerçekleştirecektir. Tahkim, devletin egemenlik haklarından
olan yargı yetkisine bir istisna teşkil ettiği için, ancak devletin bu
istisnaya müsaade eden bir yasama tasarrufuyla hukukî varlık kazanır. Devlet bu
müsaadeyi vermedikçe, fertlerin serbestçe tasarruf edebildikleri haklarla
ilgili ihtilaflar da dahil olmak üzere her çeşit anlaşmazlıkların çözümü,
devlet yargısının imtiyaz ve inhisarına tabi olmak zorunluluğundadır. Alınan
kararların icra ve infazına devletin yardım ve müdahaleleri bahis konusu olduğu
için, yargı imtiyazı da devlete ait olmaktadır. Devlet, bir yasayla yargı
imtiyazına bir istisna koyarak, tahkim usulüne müsaade etmişse, tahkim usulü,
bu istisna sayesinde hukukî varlık kazanır. Bu sebepten, devlet yargısı, genel
ve aslî yargı tahkim usulü de istisnaî ve özel yargı niteliğini taşır. Değerli milletvekilleri, IMF, Dünya Bankası
ve uluslararası sermayenin ülkemizde ulaşmak istediği gaye, Derviş kanunlarının
çıkarılmasıyla gerçekleşmiş olacaktır. Şeker Kanunu, Doğalgaz Kanunu, Bankalar
Kanunu, Merkez Bankası Kanunu, Tütün Kanunu, Tahkim Kanunu, Elektrik Piyasası
Kanunu, Telekom Kanunu, tümüyle yabancı sermayenin arzusu doğrultusunda
çıkarılmış; ülke insanının, bu kanunların sonucundan çekeceği ıstırap dikkate
alınmamıştır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Kukaracı, lütfen efendim,
tamamlar mısınız... FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) - Bağlıyorum
efendim. İktidar, ev ödevlerini yerine getirmek
için Meclisimizi gece gündüz çalıştırırken, insan hakları, demokrasi,
özgürlükler ve hukukun üstünlüğünü sağlama konusunda kılını dahi
kıpırdatmamaktadır. İkiyüzlü Batı ise, işine geldiği için, bu konularda sessiz
kalmayı tercih etmektedir. Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (FP, MHP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kukaracı. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya
Milletvekili Sayın Salih Çelen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 712 sıra sayılı
Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde Doğru Yol
Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, ben de benden
önceki konuşmacının bazı eleştirilerine aynen iştirak ediyorum. Gerçekten de bu
kanun, benim gördüğüm bu dünyadaki en uzun kanundur herhalde. Bakıyorum da, tam
4,5 sayfa madde metni; şu ana kadar, ben, görmüş olduğum kanunların
hiçbirisinde bu kadar uzun bir kanun maddesi görmedim. Bir kanun maddesinde de,
bu kadar değişik hususun aynı anda düzenlenmesinin doğru olmadığı
kanaatindeyim. Farklı bir husus daha var; hakem sayısı,
hakemlerin seçimi, hakemlerin reddi, hakemlerin sorumluluğu, hakemlerin
görevlerinin sona ermesi, hakemlerin yetkisi gibi bütün hususların tek bir
maddede toplanması doğru olmadığı gibi, bir de, bize öğretilen, kanun
maddelerinde, her kanun fıkrasının başında eğer harf ve rakam varsa bunlar
benttir. Bu tasarıda, maalesef, bunlar fıkra olarak tanımlanmıştır; bunun da
doğru olmadığı kanaatindeyim. Değerli milletvekilleri, Milletlerarası
Tahkim Kanun Tasarısının üzerinde görüş beyan edeceğim 7 nci maddesi, daha çok
tatbikata ilişkin usul ağırlıklı hükümleri ifade etmektedir. Tahkim müessesesi,
aslında, bizim hukuk düzenimize yabancı olmayan bir müessesedir. Daha önceden
de, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzda bu husus, tahkim hususu
düzenlenmiştir. Bilindiği üzere, biz, bu yasama döneminde,
önce 4446 sayılı ve 13.8.1999 tarihli anayasa değişikliğiyle, Anayasanın 125
inci ve 155 inci maddelerinde değişiklik yapmıştık. Bu maddelerde, kamu
hizmetleriyle ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan
uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülebilmesine imkân
tanımış idik. Daha sonra ise, 4501 sayılı Kanunla kamu hizmetleriyle ilgili
imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklardan tahkim yoluna
başvurulması halinde uyulması gereken ilkeler belirlenmiştir. Maalesef, aradan
iki yıl kadar bir zaman geçmiş, bugüne kadar beklenmiştir; biz, Doğru Yol
Partisi olarak, genel olarak, bu kanuna destek veriyoruz zaten, ancak, geç
kalındığını da ifade etmek isteriz. Globalleşen dünya düzeninde, çokuluslu ve
dünya ölçeğinde iş yapan uluslararası şirketlerin etkin olduğu ticarî ve
ekonomik ilişkilerde tahkim müessesesi genel olarak tercih edilebilen bir yargı
yolu olmaktadır. Milletlerarası kanunlar ihtilafı dediğimiz, ülkelerin hukuk
düzenleri arasında ortaya çıkabilecek hukuksal çatışmaların önceden
giderilebilmesi ve anlaşmazlıklara uygulanacak hukukun önceden seçiminde
taraflara çözümler sunan tahkim müessesiyle, sonradan ortaya çıkabilecek
uyuşmazlıkların daha çabuk, daha kısa sürede ve kolayca çözümlenebilmesi mümkün
olmaktadır. Türkiye olarak, bizim için, milletlerarası
tahkimin kabulü, gerekli hukuksal düzenlemelere gidilmesi ihtiyacı nereden
doğmuştur; bunu da değerlendirmemiz gerekmektedir. Özellikle yabancı sermayenin
ve uluslararası şirketlerin ilgi gösterdiği enerji gibi önemli altyapı
yatırımlarında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların giderilmesiyle, yabancı
sermayenin daha kolay ve daha büyük ölçeklerde ülkemize getirilebilmesinde
sıkıntılarla karşılaşıldığı ve çözüm olarak milletlerarası tahkimin kabulü
yoluna gidildiği, bir tespit olarak ortaya çıkmaktadır. Yapılan düzenlemeler de
esasen bunu ortaya koymaktadır. Milletlerarası tahkime ilişkin usul ve
esasların, hukuk düzenimizde, hukuk sistemimizde olmaması, bizleri, bugün bu
düzenlemeyi yapmaya mecbur kılmıştır. Doğru Yol Partisinin liberal düşünceyi
esas alan misyonu, özelleştirme ve tahkim konularında sağlıklı bir bakış açışı
yaratmıştır. Konuşmamın başında da ifade ettiğim üzere, genel olarak, biz, bu
kanuna destek veriyoruz. Bu nedenledir ki, Tahkim Kanununda ve buna bağlı
anayasa değişikliğinde olduğu üzere, bugün de hukukun üstünlüğüne dayanan ve
kamu yararını esas alan şekilde bu kanuna destek vermeye devam etmekteyiz. O
anlamda, son günlerde çıkarılan yasaların kamu yararını ne ölçüde gözettiği
ise, bizleri ciddî olarak endişeye sevk etmektedir. Neden; çünkü, kanunlar,
daha önce de ifade ettiğim gibi, rüzgâr gibi gelip, komisyonda rüzgâr gibi
geçiyor, üzerinde yeterli inceleme, araştırma yapılmaksızın, hemen, doğrudan
doğruya Genel Kurula indiriliyor ve burada kalkan ellerle, getirilen metinler
düzenleniyor, yasalaşıyor, hukuk sistemimize giriyor. Bunun gibi, başından beri
söylediğimiz üzere, birçok konu aynı maddede düzenlenebiliyor, çeşitli
hatalarla gündeme gelebiliyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Çelen; lütfen,
tamamlar mısınız... SALİH ÇELEN (Devamla) - Nitekim, Doğru Yol
Partisi olarak, biz, bu kanuna destek veriyoruz; ancak, Sayın Prof. Dr. Kemal
Dayınlarlı'nın çok önce çıkarmış olduğu değerli eserinde, Türkiye'de de
uluslararası tahkim müessesesinin kabul edilmesi gerektiğini ve bu düzenlemenin
yapılması gerektiğini çok önceden beri söylemiş; biz de, anayasa değişikliğini
1999'da yaptığımıza göre, bugüne kadar keşke beklemeseydik. Yine, Sayın
Dayınlarlı'nın ifade ettiği üzere, Türkiye'de, Avrupa'nın birçok ülkesinde ve
birçok şehrinde olduğu üzere Türkiye'de de, özellikle, İstanbul'da, Ankara'da
ve İzmir'de tahkim müessesesi için gerekli teşkilatın kurulmasının yararlığı
olacağı inancındayım. Bu düşüncelerle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge
vardır; okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı kanun
tasarısının 7 nci maddesinin (d) fıkrasının beşinci paragrafının birinci
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mehmet Emrehan Halıcı İsmail
Köse Aydın Ayaydın Konya Erzurum İstanbul Burhan İsen Nihat
Gökbulut Batman Kırıkkale "Seçilen hakemin veya hakem kurulunun
tümünün ya da karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda hakemin reddine
asliye hukuk mahkemesince karar verilmesi halinde tahkim sona erer." BAŞKAN - Komisyon?... ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İ. SÜHAN
ÖZKAN (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN - Hükümet?... ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) -
Katılıyoruz. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Maddede ifade düzgünlüğünün
sağlanması amacıyla bu önerge verilmiştir. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Bu kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM Tahkim
Yargılama Usulü Yargılama kurallarının belirlenmesi,
tarafların eşitliği ve temsili MADDE 8. - A) Taraflar, hakem veya hakem
kurulunun uygulayacağı yargılama kurallarını, bu Kanunun emredici hükümleri
saklı kalmak kaydıyla, serbestçe kararlaştırabilir ya da bir kanuna,
milletlerarası veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yaparak
belirleyebilirler .Taraflar arasında böyle bir anlaşma yoksa hakem veya hakem
kurulu, tahkim yargılamasını bu Kanun hükümlerine göre yürütür. B) Taraflar, tahkim yargılamasında eşit
hak ve yetkiye sahiptirler. Taraflara iddia ve savunmalarını ileri sürme
olanağı tanınır. Tahkim yargılamasında taraflar, yabancı
gerçek veya tüzel kişiler tarafından da temsil edilebilirler. Bu hüküm,
tahkimle ilgili olarak mahkemelere yapılan istemlere uygulanmaz. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi
Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Rıza Ulucak; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 712 sıra sayılı Milletlerarası
Tahkim Kanunu Tasarısının 8 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partimiz adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisin Sayın Başkanını ve siz değerli
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. Tasarının tahkim yargılama usulüyle ilgili
Dördüncü Bölümünde yer alan 8 inci maddesinde "yargılama kurallarının
belirlenmesi, tarafların eşitliği ve temsili" başlığı altında, tarafları
yargılama kurallarını belirleme şekli açıklanmaktadır. Bilindiği üzere, Anayasamızın 125 inci
maddesinin birinci fıkrasındaki "idarenin her türlü eylem ve işlemlerine
karşı yargı yolu açıktır" şeklindeki cümlesine, 13.8.1999 tarih ve 4446
sayılı Kanunla "kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve
sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası
tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir. Milletlerarası tahkime ancak yabancılık
unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebilir" hükümleri eklenmiştir. Yine, bilindiği üzere, Anayasamızın 90 ıncı
maddesinin son fıkrasında "usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası
andlaşmalar kanun hükmündedir" denilmekte ve ilaveten "bunlar
hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz"
diye belirtilmektedir. Ülkeler arasında ilişkiler çeşitlenerek
geliştikçe, ülkelerin karşılıklı olarak yatırım yapmaları da doğal olarak
gündeme gelmektedir. Yatırımcılar tarafından, kendi ülkeleri dışında yapılan
yatırımların güvence altına alınması gereği de kendiliğinden ortaya
çıkmaktadır. Uluslararası alanda sözleşme yaparak
yatırım yapanların, yatırım yapılan ülkenin millî mahkemelerine gitmelerinin
riskli olabileceği endişesine kapılmalarını tabiî görmek gerekir. Bunun
yanında, millî mahkemelerin bürokratik işlemlerinin, davaların uzamasına sebep
olabileceği ve millî mahkeme kararlarının uluslararası alandaki etkinliğinin
sınırlı bulunması, millî mahkemeler tarafından yabancı mahkeme kararlarının
tanınması ve tenfizi hususunda çekingen davranılması da endişeleri artırıcı
etkenlerdendir. Bu ve benzeri sebepler, tahkim müessesesinin oluşumunu ve
tercih edilmesini zorunlu kılmıştır. Tasarının 8 inci maddesinde, tarafların,
hakem veya hakem kurulunun uygulayacağı yargılama kurallarını, bu kanunun
emredici hükümleri saklı kalmak kaydıyla serbestçe kararlaştırabileceği ya da
bir kanuna, milletlerarası veya kurumsal tahkim kurullarına yollama yaparak
belirleyebileceği ifade olunmaktadır. Taraflar arasında bu yolda bir anlaşma
bulunmadığı takdirde, hakem veya hakem kurulu, yargılamasını bu kanunda gösterilen
usullere göre yürütecektir. Tahkim yargılamasının icrası sırasında,
tahkim yeri seçimi, gerektiğinde değiştirilmesi, hakemlerin seçimi, davanın
esası hakkındaki karar verme süresi, davada kullanılacak dil, dava dilekçesi,
cevap dilekçesi hazırlama usulleri ve görev belgesi tanzimi, bilirkişi
atanması, delillerin toplanması, uygulanacak hukuk kuralları, hakem
kararlarının verilmesi usulü, kararın şekli, içeriği, düzeltilmesi, yorumu ve
tamamlanması gibi hususlarda dördüncü bölümdeki 8 ilâ 14 üncü maddelerdeki
hükümler uygulanacaktır. 8 inci maddeye göre, taraflar, tahkim
yargılamasında eşit hak ve yetkiye sahip olacaklar ve kendilerine, iddia ve
savunmalarını ileri sürme olanağı tanınacaktır. Bu maddede, tahkim yargılamasında,
tarafların, yabancı, gerçek veya tüzelkişiler tarafından da temsil
edilebilecekleri ifade olunmuştur. Bu hükmün; yani, yabancı kişilerin temsil
yetkisinin, tahkimle ilgili olarak mahkemelere yapılan istemlere
uygulanmayacağı belirlenmiştir. Milletlerarası ilişkileri geliştirme
bakımından yararlı olacağı anlaşılan bu tasarının kanunlaşması ve ülkemize
hayırlar getirmesi temennisiyle, Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ulucak. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun
Milletvekili Sayın Erdoğan Sezgin; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA ERDOĞAN SEZGİN (Samsun) -
Sayın Başkan, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi,
belli konuda fevkalade muhafazakâr ve tutucu kalmıştır. Dünyamızda, emek, mal
ve sermaye hareketleri millî sınırları aşmıştır. Buna rağmen, Türkiye, mevzuat
itibariyle, henüz bu yola gelmemişti. Anayasanın 125 inci maddesi
değişikliğiyle ve bunu takip eden 4501 sayılı Yasayla, kamu hizmetleriyle
ilgili imtiyaz sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası
tahkim yoluyla çözülmesi esnekliğini getirmiştir. Sayın Bakan hatırlarlar, bu dönem Meclis
açıldığı zaman, bir konuşmamda, Türkiye'ye gelen yabancı sermayeyi, taşra, ilçe
mahkemelerinde yıllarca uğraştırmanın manasının kalmadığı, buna Türkiye Büyük
Millet Meclisinin mutlaka bir çözüm getirmesi yolunda temenni ve dileğim vardı
ve bugün Anayasa değişikliği ve kanun değişikliği ile bu getirilmiştir.
Getirilen bu yasa, işte, bu esası yürüten, daha doğrusu arabayı yürüten bir
tekerlek niteliğindedir ve bu yasa ile Türkiye Cumhuriyetine sektörel bazda,
özel sektör bazında, kamu bazında yatırımlar ve yabancı sermaye girerek,
üretimin artırılmasına ve hatta ihracatın müspet yönde gelişmesine fevkalade
katkılar sağlayacaktır. Bu usul yasasının esasını belirleyen
Anayasa değişikliği ve 4501 sayılı yasa üzerinde görüşmelerde, anlamsız
birtakım tartışmalar da, bu Mecliste devam etmiştir. Esasında bu Mecliste devam
eden o tartışmalar, bu yasa ile ilgili değil; Türkiye'de uygulanan birtakım
olumsuz uygulamaların, Türkiye Büyük Millet Meclisine yansıması ve bu olumsuz
icraatların, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bunları denetlemede,
gözetlemede, denetim mekanizmalarını çalıştıramamasından kaynaklanan
rahatsızlıklardan ibaret olarak kabul ediyorum ve tahkim, hem kamu için hem
özel için ihtiyaridir, mecburî değildir. Bazı arkadaşlarımız, her ne kadar, bu
yasanın, usul yasalarının egemenlikle ilgili olduğunu söylemişler ise de,
egemenlikle ilgili, bu yasa tasarısında mahfuz hükümler de vardır. Çok gerekli
bir yasa tasarısı idi; hatta, 4501'in arkasından süratle getirilmeliydi.
Yatırımlar açısından çok önemli, fevkalade önemli bulduğumuz bu yasa tasarısını,
Doğru Yol Partisi olarak destekliyor; bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılar
sunuyorum. (DYP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum efendim. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde, kabul edilmiştir. 9 uncu maddeyi okutuyorum efendim: Tahkim yeri MADDE 9. - Tahkim yeri, taraflarca veya
onların seçtiği bir tahkim kurumunca serbestçe ka-rarlaştırılır. Bu konuda bir
anlaşma yoksa tahkim yeri, hakem veya hakem kurulunca olayın özel-liklerine
göre belirlenir. Hakem veya hakem kurulu, tahkim
yargılamasının gerektirdiği durumlarda önceden taraflara bildirmek kaydıyla bir
başka yerde de toplanabilir. BAŞKAN- Madde üzerinde, Fazilet Partisi
Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Nevzat Yalçıntaş. Buyurun efendim. FP GRUBU ADINA NEVZAT YALÇINTAŞ
(İstanbul)- Değerli milletvekilleri, efendim, dünyada, hepimizin takip ettiği
önemli gelişmeler var; devam eden, süratlenen gelişmeler. Bunların önemli bir
kısmı "küreselleşme" başlığı altında toplanıyor ve ekonomik alanda tezahürleri
var. İşte tahkim, bunlardan biri; çünkü, uluslararası şirketlerin yatırımları,
ticaretleri, işlemleri artıyor; bizim de şirketlerimiz yurt dışına şu anda
üzerinde duramayacağımız olumlu ve olumsuz sebeplerle açılıyor. İşte, eski
Sovyetler Birliğine birçok şirketimiz yerleşti, Romanya'ya gidenleriniz görür,
yüzlerce değil, binlerce Türk şirketi tescil edilmiş ve çalışıyor; şimdi de
Bulgaristan'a ve İsrail'e gitmeye başladılar. İşte, bu, bize yeni
değişikliklere ayak uydurmak zaruretini getiriyor. Nitekim, geçen senelerde,
işte, 1999'da Anayasanın gerekli maddeleri değişti ve bizler de, muhalefet
olarak, buna katıldık. Neden; bir genişleme olsun; bu değişikliklere, Türk
ekonomisi ayak uydursun, darboğazlar halledilsin. Peki, aynı şey demokraside oldu mu;
olmadı. Tahkim konuşulurken, partiler de konuşuldu. Siyasî partiler, demokratik
hayatta ve rejimde bu tahkimin ekonomik hayatta olduğundan daha mı az
önemliydi... Somut netice, daha az önemli olduğu gibi bir sonuca vardık ve
bugün, işte, tıkanma noktalarına geldik. Milyonlarca insanın oy verdiği bir
parti kapatılsın mı, kapatılmasın mı...
Kimi alkışlamaya, kimi üzülmeye hazır ve bunun sosyal ve ekonomik neticeleri
hissediliyor ve hissedilecek. Aynı titizliği neden demokraside, insan
haklarında ve hukuk devletinde göstermiyoruz? Yumurta kapıya geliyor, hepimiz
telaş içerisinde üzülüyoruz. Her halükârda muhalefet de, hepimiz de
Anayasada tahkime el kaldırdık, böyle bir kanun tasarısı lazımdı ve geldi.
Yalnız, tasarının maddelerinde eksik olan hususlar var; o da şudur: Taraflar.
İki şirketi ele alalım, bir Türk şirketini ve bir Fransız şirketini, İtalyan
şirketini; belli bir meselede tahkime gitme ihtiyacı duydular ve burada yer
meselesi gösteriliyor, başka meseleler de var.
Tabiî, tarafsız bir hakem seçiyorlar. Çoğumuz bu prosedürü biliyoruz;
içinde bulunduk; bizzat rol aldık. Mesele burada bitmiyor. Meselenin bir de
kamu yönü var; yer seçiminde dahi var; çünkü, bu ekonomik, ticarî işlemler,
özellikle büyük çapta olanlar, mutlaka bir yönüyle kamuyu doğrudan doğruya
ilgilendiriyor. Ya bir ihaledir; yabancı şirketle anlaşmıştır, ihtilafa
düşmüştür ya da bir vergi meselesidir; ihracattır, ithalattır... Sonunda,
kamunun, yani topluluğun, halkın, milletin menfaatları da söz konusudur. Bu
hallerde, biz ne yapıyorduk? Türkiye içindeki hakem durumuna geçtiğimiz
zamanlar, naçizane bizim gibi kimseler veya birçok arkadaş, ilgili diğer
tarafla, sadece temas etmiyor, aynı zamanda bütün gelişmelerden mutlaka
haberdar ettiriliyordu. Yani, bir yönüyle kamu medhaldar olmalı. En azından,
varsa -ki, çoğu zaman uluslararası meseleler oluyor- ilgili kamu kuruluşu
bilgilendirilmelidir: Nerede yapılacak?.. Çünkü, bu bilgilendirme olduğu andan
itibaren, o ilgili kamu kuruluşu -diyelim ki, bir enerji meselesidir, petrol meselesidir,
büyük bir baraj ihalesidir, şudur, budur- karşı bilgilendirme yapabilir,
yönlendirme yapabilir, telkinde bulunabilir. Bu öyle bir yerde yapılacaktır ki,
oradaki tahkim hukuku, legistasyon gelişmemiştir, hatta birçok zorluk vardır.
Kamu tarafı diyebilmelidir ki: "Şu şu mahzurları var, şöyle yapınız."
Ve kaldı ki, orada bulunabilmelidir. Süreçte, ilgili kamu tarafı mutlaka
bulundurulmalıdır. Böyle bir değişiklik yapılmasında fayda
var. Bu değişikliği yapabilir miyiz? Yapamayız. Önerge veremiyoruz. Hukuk
literatürüne, Meclis literatürüne geçecek bir durum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yalçıntaş, lütfen, tamamlar
mısınız efendim. NEVZAT YALÇINTAŞ (Devamla) - Bağlıyorum
Sayın Başkanım. Bir noktayı daha tebarüz ettireyim. Ne olacak?.. Birkaç sene sonra, bunun
ilgili hocaları okuturken -Meclis çalışmalarından, Anayasa falan- önergelerden
bahsedecekler. Nedir önergeler? "Durumlarda" kelimesinin
"hallerde" şeklinde değiştirilmesi için önerge, "ve" yerine
virgül koymak için önerge. Bunlar bugün tespit ettiğimin birkaçı.
"Yıl"'ın "sene" yapılması için önerge vesaire, bunları
okumayayım, can sıkıcı şeyler... Bir meseleyi bozmanın, yozlaştırmanın yolları
arkadaşlar... ABDÜLKADİR AKCAN (Afyon) - Peşpeşe yoklama
istenirse?!. NEVZAT YALÇINTAŞ (Devamla) - Evet, biz de
bu hatayı yapabiliriz, söyleyin bize. "Sırf muhalefet için bunları
yapıyorsunuz, hatadır" deyin. "Siz de yapabilirsiniz,
yapıyorsunuz..." Olacak iş mi? Yani, tıkamak için... Zaten tıkanmış. Bu arkadaşlar,
niçin bunları imzalıyorlar? Bana arkadaşlarım böyle bir şey getirseler kabul
etmem, imzalamam. Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (FP ve
DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Yalçıntaş, ben de teşekkür
ediyorum. Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Eskişehir Milletvekili Sayın Sadri Yıldırım konuşacaktır; buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 712 sıra sayılı
Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde Doğru Yol
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. Değerli milletvekilleri, tahkim, normal
yargılama dışında hakemlere müracaat etme hakkıdır ve yargılama devletlerin
egemenlik haklarındandır. Kısacası, tahkim, kamu hizmetinin imtiyaz kapsamından
çıkarılarak özel hukuk alanına sokulması ve buna bağlı olarak, kamu hizmetinin
idarî yargı denetiminden çıkarılmasıdır. Tahkim, anlaşmazlıkların, gizli olarak
çalışan hakemler aracılığıyla çözümünü öngören bir anlaşma yoludur. Anayasamızın 125 inci maddesi
değiştirilerek, uluslararası tahkimin önü açılmış; ancak, imtiyaz sözleşmeleri
yönünden, Danıştayın, hukuka uygunluk, kamu yararı bakımından denetimi ortadan
kalkmıştır. Şirketler ve devletler eşit taraf olarak sayılacak, kamu yararı
güden devlet ile kâr amacı güden şirketler eşitlenecektir. Danıştay denetiminin
ortadan kalkması, hakları korunmuş bireylerden oluşan toplumun yaratılmasını,
açıklığı ve şeffaflığı ortadan kaldıracaktır. Değerli milletvekilleri, kısacası, tahkim,
şirketler arasındaki ihtilaflarda kimin haklı olduğuna karar verilmek üzere,
hakem veya hakemlere başvurulması demektir. Tahkim müessesesi, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun 516 ilâ 536 ncı maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Gerçek ya da tüzelkişi tacirler arasındaki ilişkilerde, taraflar, serbestçe
belirleyebilecekleri her konuda tahkime gidebilirler. Tahkim, şirketler
arasında imzalanan sözleşmeye konulacak bir hükümle düzenlenebileceği gibi,
ayrı bir tahkim sözleşmesi de yapılabilir. Tahkim, türleri olarak ikiye ayrılır;
kurumsal tahkim ve özel hakem kurulu diye. Türk hukukuna göre, hakem kararı da
yerli ve yabancı olur. Değerli milletvekilleri, Doğru Yol
Partisi, yabancı sermayeyi Türkiye'ye getirmek için tahkimi desteklemektedir;
yani, yabancı sermayeye karşı değildir; ancak, hükümetin yanlış ekonomi
programı ve politikaları nedeniyle, ülkemizdeki, yerli, kendi sermayemizi
dışarıya kaçırmış bulunuyoruz. Hükümet, dışarıdan borç para alma
sevdasındayken, kendi yatırımcılarımızın dışarıya kaçtığının farkında bile
değildir. Değerli milletvekilleri, uluslararası
tahkim, bir mahkeme ve hukuk kurumu değildir. Ülkemizde, uluslararası tahkim,
bir uluslararası mahkeme ve bir çağdaş hukuk kurumu gibi sunulmaktadır.
Uluslararası hakemlik müessesesinde üç ayrı uyuşmazlık çözüm yolu ve işleyişi
vardır. Bunlar, şirketten şirkete, devletten devlete ve şirketten devlete
açılabilen uyuşmazlık hakemidir. Şirketten şirkete işleyen hakemlik
mekanizması, ilk uluslararası hakemlik müessesesi, şirketler arasında
ihtilafların süre uzaması ve tarafların kâr kayıplarının önlenmesi için
oluşturulmuştur. Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz 9 uncu maddeye göre, taraflar, tahkimin yerini serbestçe
kararlaştırabilecekleri gibi, tahkim kurumunu da belirleyebilir. Bu hususların
anlaşmada gösterilmemiş olması durumunda, tahkim yerinin, hakem ya da hakem
kurulunca, olayın özellikleri göz önünde bulundurularak belirlenebilir. Değerli milletvekilleri, hakem kararları,
tarafları bağlayıcıdır. Kararlar, bir üst makama götürülemez ve özel tahkim
sözleşmesinde öngörülenler dışında bir çözüme konu olamazlar. Değerli milletvekilleri, biz, Doğru Yol
Partisi olarak, yukarıda da beyan ettiğim gibi, tahkime ve yabancı sermayeye
karşı değiliz. Ülkenin ve milletin lehine olan kanunlara da destek verdik;
ancak, IMF'nin ve Dünya Bankasının istediği kanunlar bittikten sonra, gelin,
ülkenin ve milletin dört gözle beklediği, Mahalli İdareler Yasa Tasarısını,
Memur Sendikası Yasa tasarısını, Siyasi Partiler Yasa Tasarısını, Seçim Kanunu
Yasa Tasarısını ve Yargı Reformu Kanun Tasarısını, hükümetimiz, getirsin,
görüşelim; gerekirse, gece de çalışırız; ama, sizin getirdiğiniz kanunlar,
milletin aleyhine. Bakınız, Şeker Kanunu ile hububat ve şeker üreticisinin,
pancar çiftçisinin; dün de tütün çiftçisinin ipini çektiniz; yani, tüm tarımın
işini bitirdiniz, tasfiye ettiniz; ama, hiç değilse, esnafa, sanayiciye ve reel
sektöre destek verin. Vatandaş, yarınından emin değil, ne yapacağını bilmiyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun efendim. . MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Bizim,
Doğru Yol Partisi olarak, isteğimiz, memleketin ve milletin hakkının korunması
ve şeffaf olunması. Doğruların dile getirilmesi dileğiyle,
Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 10 uncu maddeyi okutuyorum: Davanın açıldığı tarih, tahkim süresi,
kullanılan dil, dava ve cevap dilekçesi, görev belgesi MADDE 10. - A) Taraflar aksini
kararlaştırmadıkça tahkim davası, hakemlerin seçimi için Asliye Hukuk
Mahkemesine veya tarafların anlaşmasına göre hakem seçecek olan kişi, kurum
veya kuruluşa başvurulduğu ve eğer anlaşmaya göre hakemlerin seçimi iki tarafa
ait ise, davacının hakemini seçip, kendi hakemini seçmesini diğer tarafa
bildirdiği; anlaşmada hakem veya hakem kurulunu oluşturan hakemlerin ad ve
soyadları belirtilmiş ise, uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözülmesi talebinin
karşı tarafça alındığı tarihte açılmış sayılır. Taraflardan biri, mahkemeden ihtiyatî
tedbir veya ihtiyatî haciz kararı almış ise otuzgün içinde tahkim davasını
açmak zorundadır. Aksi halde ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz kendiliğinden
ortadan kalkar. B) Taraflar aksini kararlaştırmadıkça, tek
hakemli davalarda hakemin seçildiği, birden çok hakemli davalarda ise hakem
kurulunun ilk toplantı tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren bir yıl
içinde hakem veya hakem kurulunca esas hakkında karar verilir. Tahkim süresi, tarafların anlaşmasıyla;
anlaşamamaları halinde taraflardan birinin başvurusu üzerine Asliye Hukuk
Mahkemesince uzatılabilir. Başvurunun reddi halinde tahkim süresi sonunda yargılama
sona erer. Mahkemenin kararı kesindir. C) Tahkim yargılaması, Türkçe veya Türkiye
Cumhuriyeti tarafından tanınan devletlerden birinin resmî dilinde yapılabilir.
Yargılamada kullanılacak dil veya diller, taraflar arasında
kararlaştırılmamışsa, hakem veya hakem kurulu tarafından belirlenir. Tarafların
anlaşmasında veya hakemlerin konu ile ilgili ara kararında aksi öngörülmemiş
ise, bu dil veya diller, tarafların bütün yazılı beyanlarında, duruşmalarda,
hakem veya hakem kurulunun ara kararlarında, nihaî kararında ve yazılı
bildirimlerinde kullanılır. Hakem veya hakem kurulu, tarafların
dayandığı belgelerin tahkim yargılamasında kullanılan dil veya dillerdeki
çevirisi ile birlikte sunulmasına karar verebilir. D) Taraflarca kararlaştırılan ya da hakem
veya hakem kurulunca belirlenen süre içinde davacı, tarafların ad, unvan ve
adreslerini, temsilcisini, tahkim şartını veya sözleşmesini, uyuşmazlığın
doğduğu veya ilgili olduğu sözleşme veya hukukî ilişkiyi, iddianın dayandığı
olayları, uyuşmazlığın konusunu, miktarını ve istemini içeren dava dilekçesini;
davalı ise, cevaplarını içeren dilekçesini hakem veya hakem kuruluna verir.
Taraflar dilekçelerine yazılı delillerini ekleyebilir ve ileride sunacakları
delillere yollama yapabilirler. Taraflar, aksini kararlaştırmış olmadıkça,
tahkim yargılaması sırasında iddia veya savunmalarını değiştirebilir veya
genişletebilirler. Ancak, hakem veya hakem kurulu, bu işlemin gecikerek
yapılmış olduğunu veya diğer taraf için haksız bir şekilde büyük zorluk
yarattığını ve diğer hâl ve şartları dikkate alarak, böyle bir değişiklik veya
genişletmeye izin vermeyebilir. İddia veya savunmanın tahkim anlaşmasının
kapsamı dışına çıkacak şekilde değiştirilmesi veya genişletilmesi mümkün
değildir. E) Hakem veya hakem kurulu, dava ve cevap
dilekçesi verildikten sonra görev belgesi hazırlayabilir. Görev belgesinde tarafların adları,
unvanları ve sıfatları, tahkim sırasında bildirim için geçer-li adresleri,
iddia ve savunmalarının özeti, istemleri, uyuşmazlığın açıklanması, hakemlerin
ad ve soyadları, sıfatları ve adresleri, tahkim yeri, tahkim süresi, sürenin
başlangıcı, uyuşmazlığa uygulanacak usul hükümleriyle ilgili açıklamalar ile
hakemlere dostane aracılık yapma yetkisinin verilmiş olup olmadığı gibi konular
yer alır. Görev belgesi hakemler ve taraflarca imza
edilir. BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin. Buyurun efendim. FP GRUBU ADINI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul)-Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde,
Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini arz edeceğim. Biraz önce de okundu; 10 uncu madde, çok
uzun bir madde. Taraflar, aralarındaki bir uyuşmazlığı veya ileride muhtemel
karşılarına çıkacak bir uyuşmazlığı, tahkim sözleşmesi yapmak suretiyle hakem
veya hakem kurulunda halletmek isteyebilirler. 10 uncu madde, böyle bir halde, nasıl bir
usulî işlem yapılacağını düzenleyen bir maddedir. Bu madde şu sorulara cevap
veriyor: Tahkim davası ne zaman açılmış sayılır? Dava açıldıktan ne kadar zaman
sonra, hakem veya hakem kurulu kararını vermek zorundadır? Tasarıda bu, 1 yıl
öngörülmüş; bu 1 yıllık sürenin uzatılması mümkün müdür, mümkünse bu nasıl
olacaktır? Yargılama hangi dille yapılacaktır veya dillerle yapılacaktır? Bu
sorulara cevap veren bir maddedir. Madde, taraflar, tahkim davasında iddia ve
savunmalarını ne zaman yapabilirler, ne zamana kadar yapabilirler; delillerini
nasıl, hangi sürede ikame edeceklerdir; hangi usule uyacaklardır? bu sorulara
cevap veren bir maddedir. Ayrıca, yine, taraflar, iddia ve savunmalarını
değiştirebilirler mi, genişletebilirler mi? buna da cevap veren bir maddedir.
11 inci madde de -biraz sonra sırası gelecek- aşağı yukarı bunun devamı
mahiyetinde. Usulle ilgili iki madde. Bu maddelerin, hiç şüphesiz ki, bu şekilde
düzenlenmiş olması, hakem ve hakem heyetinin görevini en iyi şekilde yapmaları
için öngörülmüş olan düzenlemelerdir. Uzun olmasına rağmen, içeriğine
katılmamak mümkün değil. Saygıdeğer arkadaşlarım, ben, biraz önce,
tasarının 4 üncü maddesiyle ilgili değerlendirme yaparken, bu madde üzerinde
konuşurken, cevaplandıracağım bazı sorular yöneltmiştim. Türkiye, hem millî
tahkim için hem uluslararası tahkim için, yıllar önce, birtakım ikili
anlaşmalara ve çoktaraflı anlaşmalara imza atmış ve bundan iki yıl kadar önce
de, Anayasanın 125 inci maddesinde değişiklik yapmak suretiyle, milletlerarası;
yani, uluslararası tahkimi Anayasamıza taşımıştık. Şimdi, bundan iki yıl kadar
önceki, Ağustos 1999'daki zabıtları inceledim; teklifin gerekçelerini okuduğumda,
teklifte aynen şöyle deniliyordu: "Türkiye'nin yabancı sermayeye ihtiyacı
var; tahkim düzenlemesi yapılmadan, yabancı sermayeyi Türkiye'ye getirmemiz
mümkün değildir. Tahkim ve tahkim kanunu, yatırımın ve yatırımların
anahtarıdır. Bu nedenle, Anayasada, mutlaka, uluslararası tahkimi öngörmek
zorundayız ve buna dayalı olarak da, bunun uygulama esaslarını gösteren bir
tahkim kanunu çıkarmak zorundayız." Evet, Anayasada değişiklik yaptık; hatta,
bir yasa daha çıkardık, aşağı yukarı, bundan bir yıl kadar önce, yine, tahkim
düzenlemeleriyle ilgili, 4501 sayılı Yasa. Şimdi, herhalde, kendi kendimize şu soruyu
sorup, cevabını bulmaya gayret etmeliyiz: Bunları yaptık da, acaba, yabancı
sermaye geldi mi? Yabancı teknoloji geldi mi? Bu sorular önemlidir ve ayrıca,
şimdi, bu kanunu görüşüyoruz, bu kanun da çıkacak. Acaba, bu kanun, yabancı
sermayeyi getirecek mi? Bakın, enerji alanında büyük
sıkıntılarımız var, enerji yatırımları yapamıyoruz, Türkiye'nin ekonomik durumu
meydanda. Eğer, bu yıl, bu kış, birtakım enerji kısıtlamalarına gidilmemişse,
bunun sebebi, fabrikaların, düşük kapasiteyle çalışıyor olması veyahut da
işlerini tatil etmeleridir. Enerji, önümüzdeki yıllarda, inanıyorum,
Türkiye'nin en önemli sorunu olacaktır; bu alanda yabancı sermayeye ihtiyacımız
var. Otobanlar... Trafik kazalarının önemli bir
sebebi, bizim karayollarımızın standartlara uygun olmamasıdır. Türkiye'nin,
baştan sona otobanlarla donatılması lazım, bunun için de yabancı sermayeye
ihtiyacı var; çünkü, kendi imkânlarımız buna yetmiyor. Saygıdeğer arkadaşlarım, bu düzenlemeleri
yapıyoruz; ama, yabancı sermaye, yine de gelmiyor; acaba neden? Sadece bireysel
girişimciliğin önünü açmak, bir ülkeyi rahatlatmıyor. Peki, başka ne yapmak
lazım; bunun yanında, bireysel özgürlüklerin de önünü açmak mecburiyetindeyiz;
kolektif özgürlüklerin de, siyasal özgürlüklerin de önünü açmak durumundayız. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Şahin, açıyorum efendim. MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın
Başkanım, 11 inci maddede de grup adına konuşma hakkım var; ama,
konuşmayacağım, o nedenle toleranslı davranırsanız sevinirim. BAŞKAN - Buyurun efendim. MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bakınız, şu
anda, Türkiye önünü göremiyor, hükümet önünü göremiyor, Anamuhalefet Partisi
yarını göremiyor. Tabiî, Türkiye'de, hükümet önünü göremezse, Anamuhalefet
Partisi önünü göremezse, Türkiye önünü göremezse, Türkiye'de yatırım yapmayı
düşünen yabancı sermaye de önünü göremez. O halde, ekonomik alandaki
liberalleşmeyi, insan hakları, temel hak ve hürriyetler alanında, demokrasi
alanında da, mutlaka, Türkiye'ye getirmek durumundayız. Bakın, şimdi, IMF'e verilmiş olan birtakım
taahhütler, ekonomik alanda bir bir yerine getiriliyor; Sayın Kemal Derviş
bunları takip ediyor. Biz, Avrupa Birliğine, Ulusal Program verdik, bu işin
sorumlusu da Sayın Yılmaz; Sayın Yılmaz da onları takip edip, buraya bir bir
getirmeli. Öyle değil mi; bunlar gelmeli, bunları da konuşmalıyız. Bakın,
Anayasanın 37 maddesi üzerinde bir anlaşma sağlandı; bunları da konuşabilmeliyiz.
Bunlar at başı giderse, eşgüdümlü giderse, ekonomik, sosyal ve siyasî alanda
yapılması gerekenleri at başı yürütebilirsek, yabancı sermaye, Türkiye'ye
farklı bakar ve o zaman gelir; o zaman, bu yatırımları gerçekleştirmeye
muvaffak olabiliriz diye düşünüyorum. Sayın Başkanım, toleransınıza teşekkür
ediyorum. Sayın Hükümetin, bu vesileyle, dikkatini
çekiyorum. Sadece ekonomik alanda ki, bu ekonomik alanda atılan adımların
birçoğunun da ülkemize tahakküm getireceği düşüncesindeyim; ama, asıl Türkiye'yi
rahatlatacak olan, temel hak ve hürriyetler alanında yapılacak olan
iyileştirmelerdir, siyasî özgürlükler alanında yapılacak olan
iyileştirmelerdir. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Örgütlenme...
Örgütlenme... MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Hiç şüphesiz
ki, bireysel ve kolektif özgürlüklerin önünü açmaktır. Bunları
gerçekleştirdiğimiz takdirde, ancak, Türkiye, dünyada saygın bir ülke haline
gelebilir. Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şahin. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya
Milletvekili Sayın Çelen; buyurun. DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 712 sıra sayılı
Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, tahkime ilişkin
bu düzenlemeler, Anayasamızın 125 inci maddesine dayanılarak çıkarılmaktadır.
Tahkimde özellikle üzerinde durulması gereken husus, devletin hâkimiyet
unsurlarından olan, vazgeçilmesi mümkün olmayan yargı yetkisinin, kendi
bağımsız mahkemelerimizce kullanılmasına halel getirilmemesi hususudur. Bu
sebeple, bu yola gidilmesi, öncelikli olarak kamu imtiyazı kabul edilen belli
hizmetlerin yerine getirilmesinde ortaya çıkan şartlaşma ve sözleşmelerde,
dünya çapında iş yapan büyük şirketlerin, bu sözleşmelerin yapılmasında
şartları belirleyici taraf olmaları durumunda, ulusal hukukumuzun, tahkim şartı
veya tahkim sözleşmesi nedeniyle devredışı bırakılabilmesi tehlikesidir. Bu olumsuzlukları giderebilmek amacıyla,
hangi durumlarda milletlerarası tahkim yoluna gidilebileceğine ilişkin olarak,
yabancılık unsurunun tanımlanması büyük önem kazanmaktadır. 4501 sayılı
Kanundaki yabancılık unsuru tanımıyla, bu tasarıda getirilen tanımın, mümkün
olduğu ölçüde örtüştürülebilmesi ve ulusal menfaatlarımızı, özellikle yargı
yetkimizi ortadan kaldırmaması büyük önem taşımaktadır. Görüşülmekte olan kanun tasarısının 10
uncu maddesinde, davanın açıldığı tarih, tahkimin süresi, kullanılan dil, dava
ve davaya cevap dilekçesi ve görev belgesi düzenlenmiştir. Bunlar, tamamen,
tahkim hukukunun usulüne ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Gerçi, usul ne
kadar düzgün, doğru olursa olsun, uygulayıcılar eğer kötü niyetli olurlarsa, o
takdirde, çıkan sonuç, mutlaka, memleketimizin, milletimizin yararına
olmayacaktır. Aslında, Türk girişimcilerinin mutlaka
uyarılması gerekmektedir; çünkü, son zamanlarda, Avrupa'da, birtakım
"üçkâğıtçı" diyebileceğimiz firmalar türemiş, yapılan tahkim
sözleşmelerinden, Türk girişimcilerin, birtakım girişimcilerin ve devletlerin
de zarar görmesi sonucunu doğuracak tarzda birtakım karşılıklı, muvazaalı
anlaşmalar yapılmaya başlanmıştır; bu konuda Türk Devletinin, mutlaka, uyarıcı
rolünün ortaya çıkıp, gerekli uyarıların yapılması gerektiğine inanmaktayım.
Gerçi, 1999 ve 2000 senelerinde bu hükümet zamanında yönetilen Türkiye
Cumhuriyeti, dünyanın en fazla yolsuzluk yapılan ülkesi konumuna gelmiştir.
Gerçekten de, millî gelirimizin yüzde 36'sının; yani, 30 milyar doların üzerindeki
bir rakam, bu hükümet döneminde, yolsuzluklara gitmiştir. Millî gelirin bu
kadar büyük bir kısmının yolsuzluklara heba edilmesi, hele hele, bu tahkim
kanunuyla birlikte yeni yolsuzluklara yol açılacak olması endişesi, bizi, tabiî
ki sıkıntıya, endişeye sokmaktadır; ama, her ne olursa olsun, bizce aslolan,
esas olan iyiniyettir, insanların, kişilerin ve şirketlerin iyiniyetli olduğu
varsayımından hareketle, yapılması gereken bir düzenleme olduğunu düşünüyoruz. Bu tahkim kanunu tasarısının hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (DYP ve FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelen. Madde üzerinde iki adet önerge vardır,
ikisini de okutacağım, son önergeyi de işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı kanun
tasarısının 10 uncu maddesinin (e) fıkrasının birinci paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Emrehan Halıcı İsmail Köse Nihat Gökbulut Konya Erzurum
Kırıkkale Aydın Ayaydın Kenan
Sönmez İstanbul Bursa "Taraflarca aksi
kararlaştırılmamışsa, hakem veya hakem kurulu, dava ve cevap dilekçesi
verildikten sonra bir görev belgesi hazırlar." BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı yasa
tasarısının 10 uncu maddesi birinci fıkrasının son satırındaki "karşı
tarafça alındığı tarihte" ibaresinin "karşı tarafa tebliğ edildiği
tarihte açılmış sayılır." olarak değiştirilmesi arz ve teklif edilir. Fethullah Erbaş Aslan
Polat Veysel Candan Van Erzurum Konya Özkan Öksüz Ali Oğuz Rıza Ulucak Konya İstanbul Ankara BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim. ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İ.SÜHAN
ÖZKAN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Hükümet?.. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN - Önergesi üzerinde, Konya
Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun efendim. VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan 712 sıra sayılı tasarının 10 uncu
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz aldım; Muhterem
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Aslında, 10 uncu maddede, davanın açıldığı
tarih, tahkim süresi, kullanılan dil, dava dilekçesi ve görev belgesi verme
gibi konular düzenlenmiştir. Şüphesiz ki, yasa yapmak kadar, yasaların
dikkatli yapılması ve pratikte uygulanabilir hale getirilmesi de çok önemlidir.
Şu ana kadarki görüşmelerimizde, aslında, üzerinde durulması gereken konu,
belki de, yabancı sermaye dediğimiz çok uluslu şirketlerin bugüne kadar Türkiye'de ne yaptığı veya bu
yabancı sermayenin hangi sahada çalıştığıdır; çünkü, bütün dünya da böyle
yapar. Bugün Türkiye'de, yabancı sermaye, malî
sektörde oynamaktadır ve bu malî sektör de, devamlı surette, Türkiye'de, kriz
üstüne kriz getirmektedir. Hatırlanacağı üzere, hazinedeki döviz rezervimiz 25
milyar dolar civarındadır ve bunun tamamı yabancı sermayedir. Ayrıca, kıymetli
evrak olarak, bazı kişi ve kuruluşların ellerinde de 20 katrilyon lira
civarında tahvil ve senet vardır ve hazineye, her ay, her hafta yapılan
borçlanmalarla para vermektedirler.
Dolayısıyla, ekonomimizin, mutlaka, bu kısır döngüden çıkması gerekir. Vermeye çalıştığım bu örneklerde temel
çıkış noktamız şudur: Bu tür bir kıskaca girildikten sonra, yabancı sermayeye
bir şey yapmak mümkün değildir. Yabancı sermaye, bu tasarı altyapı
düzenlemesi tamamlandıktan sonra nereye gelecek diye baktığımız zaman, iletişim
sektöründe Telekom, enerji santralları ve altyapıda otoyol ve köprü geçişleri
olacaktır. Dolayısıyla, bunlarla ilgili çalışmalarda çok dikkatli olmak
mecburiyetindeyiz. Aslında, doğrusunu isterseniz, yabancı
sermayeyi çok iyi yönlendirmek mecburiyetindeyiz. Dış ticarete ve dünyadaki
gelişmelere baktığımız zaman, bilgisayar teknolojisinde, geçen yıl itibariyle,
300 milyar dolarlık bir dünya ticaret hacmi var, 2001 yılında 450 milyar dolar,
2010 yılında da 2,4 trilyon dolarlık bir ticaret hacmi olacağı beklenmektedir.
Dolayısıyla, Türkiye, dünyada gelişen bu sermaye akışına bakarak, dışarıdan
gelecek yabancı sermayeyle entegre olup, sermayenin, Türkiye'de para edecek,
ticaret hacmi bol olan sektöre yönlendirilmesinin doğru olacağı kanaatindeyim. Ayrıca, yine, Türkiye'nin çok önemli
jeopolitik ve coğrafî yapısı itibariyle -Kafkaslar, Ortadoğu ve Avrupa
üçgeninde bulunduğu yer itibariyle- petrol ürünlerini, doğalgazı -hem arama hem
üretim- Türkiye üzerinden Batı'ya, Avrupa'ya taşıma açısından boru hatları çok
önemlidir. Özellikle yabancı sermayeyi bu aşamada kullanmak mecburiyetindeyiz. Yine, raporlara dikkatle baktığımız zaman,
Türkiye'nin, enerji yatırımları için, yıllık 4-5 milyar dolar paraya ihtiyacı
vardır; Devlet Planlama Teşkilatı raporları bunu göstermektedir. O açıdan,
önümüzdeki beş yıl için 30 milyar dolara ihtiyaç olduğu söylenilmektedir.
Dolayısıyla gelen yabancı sermayeyi, mutlaka ve mutlaka, üretim, istihdam ve
ihracat üçgeninde toplamak, tüketimi ve israfı mümkün olduğunca azaltmak ve
kamu maliyesinin de borçlanmasını dengeye getirmek mecburiyetindeyiz. Belki,
Anayasada yaptığımız tahkim değişikliğinin, bugün çıkarmaya çalıştığımız,
tahkimin altyapısı olan tahkimde usul ve esasların, yabancı sermayeyi
yönlendirmek ve üretim ve dünyayla entegrasyona faydası olur diye düşünüyor;
saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Candan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı kanun
tasarısının 10 uncu maddesinin (E) fıkrasının birinci paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Emrehan Halıcı (Konya) ve arkadaşları "Taraflarca aksi
kararlaştırılmamışsa, hakem veya hakem kurulu, dava ve cevap dilekçesi
verildikten sonra bir görev belgesi hazırlar." BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu
efendim? ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İ. SÜHAN
ÖZKAN (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN - Hükümet?.. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon)-
Katılıyoruz. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa,
hakem veya hakem kurulunca bir görev belgesi hazırlanmasının zorunlu olduğunu
belirtmek amacıyla bu önerge verilmiştir. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Bu doğrultuda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 11 inci maddeyi okutuyorum: Duruşma ve yazılı yargılama, taraf olma
niteliğini kaybetme, taraflardan birinin yargılamaya katılmaması MADDE 11. - A) Hakem veya hakem kurulu,
delillerin sunulması, sözlü beyanlarda bulunul-ması ve bilirkişiden açıklama
istenmesi gibi sebeplerle duruşma yapılmasına karar verebileceği gibi;
yargılamanın dosya üzerinde yürütülmesine de karar verebilir. Taraflar duruşma
yapılmaması konusunda anlaşmadıkça, hakem veya hakem kurulu, taraflardan
birinin istemi üzerine yar-gılamanın uygun aşamasında duruşma yapar. Hakem veya hakem kurulu, dava ile ilgili
her türlü keşif tarihini, bilirkişi incelemesini veya di-ğer delillerin
incelenmesi için yapacağı toplantı ve duruşmaları ve tarafların gelmemeleri
halinde bunun sonuçlarını uygun bir süre önceden taraflara bildirir. Hakem veya hakem kuruluna sunulan
dilekçeler bilgiler ve diğer belgeler taraflara bildirilir. B) Tahkim yargılamasının taraflarından
birisinin taraf olma niteliğini kaybetmesi halinde, ha-kem veya hakem kurulunca
tahkim yargılaması ertelenerek, tahkim yargılamasının devamı ama-cıyla
ilgililere bildirimde bulunulur. Bu durumda tahkim süresi işlemez. Altı ay içinde bildirim yapılmaz veya
bildirimde bulunulanlar tahkim yargılamasına devam edeceklerini açıkça diğer
tarafa ya da hakem veya hakem kuruluna bildirmezlerse, tahkim yargılaması sona
erer. C) Taraflardan birinin yargılamaya
katılmaması halinde aşağıdaki hükümler uygulanır : 1. Davacı, geçerli bir neden
göstermeksizin dava dilekçesini süresi içinde vermezse; hakem veya hakem kurulu
tahkim yargılamasına son verir. 2. Dava dilekçesi, 10 uncu maddenin (D)
fıkrasının birinci paragrafına uygun değilse ve eksiklik hakem veya hakem
kurulunca belirlenecek süre içinde giderilmezse, hakem veya hakem kurulu tahkim
yargılamasına son verir. 3. Davalı, cevap dilekçesini, vermezse; bu
durum davacının iddialarının kabulü olarak değerlendirilmeyip yargılamaya devam
edilir. 4. Taraflardan biri, geçerli bir neden
göstermeksizin duruşmaya gelmez veya delillerini sun-maktan kaçınırsa; hakem
veya hakem kurulu, tahkim yargılamasına devam ederek mevcut delille-re göre
karar verebilir. BAŞKAN - Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen; buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, tahkim konusunda,
özellikle Anayasamızın 125 inci maddesini değiştirdik, daha sonra 4501 sayılı
Yasayı çıkardık ve şimdi de, tahkimin usul ve esaslarını belirleyen bir yeni
yasal düzenleme yapıyoruz. Tahkimi, ülkemiz için, gerçekten çok
hayatî önem taşıyan bir yasal düzenleme olarak görüyor ve bu yasayı
destekliyoruz; ancak, burada, anayasa değişikliği yapılırken ve 4501 sayılı
Yasa görüşülürken, hep birlikte bir konuyu tartıştık. Niçin tahkimi
çıkarıyoruz; çünkü, yabancı sermayenin Türkiye'de yatırım yapmasını istiyoruz.
Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler, yatırım yapmak isteyen ülkeler, işsizliğin
bu boyutta olduğu ve genç nüfusun çok yoğun olduğu ülkeler yabancı tasarrufa
ihtiyaç duyarlar; yani, yabancı yatırımcıların gelip yatırım yapmasını isterler.
Yabancı yatırımcılar ise, o ülkelerde ne kadar gelişebileceklerine bağlı olarak
o ülkeye gelirler; yani, o ülkede, kendilerine uygun koşulların olup
olmadığını, çok ciddî biçimde takip ederler. Değerli arkadaşlarım, burada, yalnızca
tahkim yasalarının çıkarılmasıyla yabancı sermayenin ülkemize gelmesi,
gerçekten mümkün değil. Bunu, daha önce de çok tartıştık. Yabancı sermayenin
gelişebilmesi ve Türkiye'ye gelmesi, yatırıma dönüşebilmesi, başka koşulları,
şartları da ister. Bu yasal düzenlemeleri yaptıktan sonra, hemen bunu
arkasından, bizim, yabancı sermayenin desteklenmesine yönelik yeni kararları
almamız gerekir. Siz, bir yatırımcı olarak, bir ülkeye
yatırım yaparken, elbette ki kârınızı düşüneceksiniz, düşünmek zorundasınız.
Türk işadamları, gidip, Romanya'da, Bulgaristan'da yatırım yapıyor. Niye;
çünkü, yatırım teşvikleri var, daha uygun koşullar var, onun için gidiyor.
Türkiye'de bu uygun koşullar yoksa, yalnız tahkim var diye, bu sermaye buraya
gelmez. Dünyada, özellikle, 1 trilyon doların üstünde
başka ülkelere yatırım yapan, yapmak isteyen bir sermaye potansiyeli var.
Bundan, Türkiye, 300 milyon dolar civarında çok küçük bir pay alıyor. Bundan
daha çok pay alabilmesi için, Türkiye'nin, bu konuda, başka şartları da yerine
getirmesi gerekir. Şimdi, özellikle, yatırımlara veya vergi dilimlerine
baktığınızda, total olarak, millî gelir içerisinde yüzde 32'nin üstünde vergi
alıyorsunuz. Bu miktar, Romanya'da yüzde 15, Bulgaristan'da yüzde 15 ise adam,
kafadan, yüzde 17 daha kârlı olduğu bir yere mi gider, gelip Türkiye'ye mi
yatırım yapar; elbette ki, daha kârlı olduğu yere gider, yatırım yapar. Bu,
bırakın gelişmekle olan ülkeleri, gelişmiş ülkelerde, Amerika Birleşik
Devletlerinde bile yüzde 25'ler dolayındadır. Bizim yatırımcılarımız, çok ciddî
vergi yükü altında ezilmektedir. Bu koşullarda, bizim yatırımcılarımız
Türkiye'de yatırım yapamaz durumdayken, yabancı yatırımcıların, gelip,
Türkiye'de yatırım yapmasını beklemek doğru değildir. Konunun bir başka boyutu -ki, Anayasa
değiştirilirken de, biz bu boyutu çok söyledik -ama, buraya bir yabancılık
unsuru eklendi, Anayasada da bu var. Burada, özellikle bir imtiyaz sözleşmesi
yaptım... Ben, yerli bir firmayım, yerli bir bankadan finansman sağlıyorum ve
bir şartlaşma yaptım, bir imtiyaz sözleşmesi yaptım; benim karşımda bir başkası
da, yabancılık unsuru taşıyan bir şirket, yine, devletle şartlaşma yaptı,
sözleşme yaptı... Şimdi, düşünün; o, eğer devletle bir anlaşmazlığa düşerse,
yabancı olduğu için, uluslararası tahkime tabi, ben, uluslararası tahkime tabi
değilim. Anayasa değiştirilirken, bunların ciddî biçimde ele alınması
gerekirdi. Şimdi, bizim yerli firmalarımıza karşı bence bir haksız rekabet
ortamı doğacak. Yerli firmalarımızın suçu ne; onlar niye gidemesin uluslararası
tahkim kuruluna? Gidemiyorlar... Onun için, burada, tahkimin usul ve
esaslarını düzenleyen bu tasarıya karşı değiliz; ancak, bu yasayla, özellikle,
yerli firmaların da rekabet açısından aleyhine bir durum olduğunu da bilmemiz
gerektiği kanısındayız. Hepinize saygılar sunarım. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dönen. Maddeyi oylarınıza sunuyorum efendim:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 12 nci maddeyi okutuyorum: Hakem veya hakem kurulunca bilirkişi atanması, delillerin toplanması,
uyuşmazlığın esasına uygulanacak hukuk kuralları ve sulh MADDE 12.- A) Hakem veya hakem kurulu, 1. Belirlediği konular hakkında rapor
vermek üzere bir veya birden çok bilirkişi atanmasına; 2. Tarafların bilirkişiye gerekli
açıklamaları yapmalarına, ilgili belge ve bilgileri vermelerine; 3. Dava ile ilgili keşif yapılmasına karar verebilir. Aksi kararlaştırılmadıkça, taraflardan
birinin istemi veya hakem ya da hakem
kurulunun ge-rekli görmesi üzerine bilirkişiler, yazılı veya sözlü raporlarını
vermelerinden sonra çağrılacakları duruşmaya katılırlar. Bu duruşmada taraflar,
bilirkişilere soru sorabilir ve uyuşmazlık konusunda kendi seçtikleri özel
bilirkişileri dinletebilirler. B) Taraflar, delillerini hakem veya hakem
kurulunca belirlenen süre içinde verirler. Hakem veya hakem kurulu, delillerin
toplanmasında asliye hukuk mahkemesinden yardım isteyebilir. Bu takdirde
mahkeme, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerini uygular. C) Hakem veya hakem kurulu, taraflar
arasındaki sözleşme hükümlerine ve onların uyuşmazlığın esasına uygulanmak
üzere seçtikleri hukuk kurallarına göre karar verir. Sözleşme hüküm-lerinin
yorumunda ve tamamlanmasında bu hukuka ilişkin ticarî örf ve âdetler ile ticarî
teamüller de göz önüne alınır. Belirli bir devletin hukukunun seçilmiş olması,
aksi belirtilmedikçe, o devletin kanunlar ihtilâfı kurallarının veya usul
kurallarının değil, doğrudan doğruya maddî hukukunun seçilmiş olduğu anlamına
gelir. Tarafların uyuşmazlığın esasına
uygulanacak hukuk kurallarını kararlaştırmamış olmaları hâlinde, hakem veya
hakem kurulu, uyuşmazlık ile en yakın
bağlantı içinde olduğu sonucuna vardığı devletin maddî hukuk kurallarına
göre karar verir. Hakem veya hakem kurulu, ancak tarafların
açıkça yetkili kılmış olmaları şartıyla hakkaniyet ve nasafet kurallarına göre
veya dostane aracı olarak karar verebilir. D) Tahkim yargılaması sırasında taraflar
uyuşmazlık konusunda sulh olurlarsa, tahkim yar-gılamasına son verilir.
Tarafların istemini uygun bulan hakem
veya hakem kurulunca sulh, hakem kararı olarak tespit edilir. BAŞKAN - Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi
Grubu adına Sayın Çelen; buyurun. DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 712 sıra sayılı
Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı hakkında Doğru Yol Partisinin görüşlerini
sunmak üzere söz aldım. Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerini
saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan tasarının temeli,
Anayasamızın 125 inci maddesinde daha önce yapmış olduğumuz değişikliktir;
ancak, kanunlaşma ihtiyacının başlangıç noktası da kamu hizmetlerinin
görülmesidir. Dünyadaki olayların hızla değişmesi, küreselleşmenin yarattığı
girdaplar, devletleri farklı politikalar izlemeye ve çok süratli davranmaya
mecbur kılmıştır. Teknolojinin gelişme boyutları, insan hayatına getirdiği
yenilikler, her geçen gün daha çok artan talepler ve rekabet ortamı,
beraberinde yeni projelerin gündeme getirilmesini mecbur etmiştir; ancak, öyle
projeler söz konusu olmuştur ki, bütçe imkânları yetersiz kalmıştır. Böyle bir
ortamda ise ülkenin çağa ayak uydurabilmesi ve gelişimini tamamlayabilmesi için
yabancı yatırımcıyı teşvik öne çıkmıştır. Değerli milletvekilleri, işte, bu noktada,
uluslararası düzeyde yapılan sözleşmeler, artan taraflar karşısında bu sözleşmelerin
her geçen gün hayata yansıması, uyuşmazlık halinde ne olacağı soruları, tahkim
müessesesini seçilmiş bir yargı olarak çözüm haline getirmiştir. Doğru Yol Partisinin liberal geleneği,
özelleştirme ve tahkim konularında sağlıklı bakış açısı yaratmış; bu nedenledir
ki, tahkim konusunda ve buna bağlı anayasa değişikliği gündeme geldiğinde,
hukukun üstünlüğüne dayanan, ancak kamu yararının esas olduğu bir tavır
sergilemiştik. Bu yasa görüşülürken de tavrımız aynı ve kamu yararıdır. Şurası muhakkak ki, ülkemiz, gün geçtikçe,
yabancılar için âdeta bir cennet haline getirilmiştir. Bu konuda halkımız her
zamankinden daha hassas ve duyarlıdır. Bu duyarlılığa saygı duymak ise, bu
kürsüden edilen yeminler adına, hepimizin birinci görevi olmalıdır. Değerli milletvekilleri, hiçbir önlem veya
teşvik tek başına yeterli değildir. Sabah kalktığınızda şu kanunu çıkaralım
tavrıyla, ne kanunlar yeteri kadar irdelenebilir ne de kamuoyu alınabilir.
Ciddî kalkınmalar, ancak ciddî planlamalarla mümkün olabilir. Bu ekonomik
ortamda hangi güvence yatırımcıya cazip gelecektir ki?.. Geçen zaman dilimi de
"tahkim yasasını da çıkardım, haydi buyurun yatırıma" düşüncelerinin
haklı olmadığını ispat etmiştir. Açlık sınırına getirilen milletin
ihtiyaçlarının gözardı edilmesi, siyasetin kaldıramayacağı bir yük haline
gelmiştir. Milletin gönlünde siyasetin mahkûm edilmesinin sorumluluğu, her
türlü sorumluluğun üzerindedir. Bu bilincin hâkim olacağı günlerin özlemini
duyuyoruz. Bu tahkim kanunu, bir boşluğu kapatmış
olmakla birlikte, yapılması muhtemel hatalar, kusurlar, milletimize, maalesef,
ceza olarak, tazminat olarak geri dönecektir. İnşallah, uygulamada bu
noksanlıkların olmayacağı inancını taşıyor; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelen. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
Grubumuz adına, Sayın Ali Oğuz konuşacaklar. BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz; buyurun efendim. (Alkışlar) FP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; önemli bir tasarıyı müzakere ediyoruz ve bu
tasarının, bir fantezi olmaktan, bir dayatmadan ziyade bir ihtiyaçtan doğduğu
açıktır. Söz alan arkadaşlarımız, gayet nezih bir şekilde bunu dile getirdiler.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzda,
mevzuatımızda tahkimle ilgili hükümler vardı; ama, çok az tatbik edilen bir
yoldu. Ben, elli yıllık meslek hayatımda bir defa tahkim davası açtığımı
hatırlıyorum; onun dışında, elli yılda hiç tatbik etmedim; ama, milletlerarası
münasebetlerimizde, dışardan gelen sermayenin emniyetini temin sadedinde bir
ihtiyaç haline geldi ve Anayasamızda 125 inci maddeyi buna göre ayarladık -onu
hepiniz hatırlayacaksınız- ama, şimdi, çıkardığımız o değişiklik, Anayasadaki
mevcut hüküm, tabiî ki, mevzuatımıza intikal eden o günkü Tahkim Yasasında
efradını cami ağyarını mâni mahiyette, dört başı mamur ele alınmış olmadığı
cihetle, aksayan tarafları oldu ve huzurunuza bu tasarı geldi. 12 nci maddede, her şeyden evvel, hakem ve
hakemlerin, hakem kurulunun tayini ve onun yanında bilirkişi incelemesinin
yapılması, belge ve bilgilerin verilmesi, keşif yapılması, raporların
verilmesi, mahkemeye çağrılması ve asliye hukuk mahkemesinin yardımcı olması,
tebligatların yapılması, itiraz ve iptal davaları ve temyiz safhası olmak üzere
yeni hükümlerin getirilmesi zarureti hâsıl olmuştur ve bu uygulama, bu
zaruretten doğmuştur. Hepinizi hürmetle selamlarım efendim.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: Hakem kurulunun karar verme usulü ve
tahkim yargılamasının sona ermesi MADDE 13. - A) Taraflarca aksi
kararlaştırılmamışsa hakem kurulu oy çokluğu ile karar verir. Taraflar veya hakem kurulunun diğer
üyeleri yetki vermişlerse, hakem kurulu başkanı, yargılama usulü ile ilgili
belirli konularda tek başına karar verebilir. B) Tahkim yargılaması, nihaî hakem
kararının verilmesi veya aşağıdaki hallerden birinin gerçekleşmesi ile sona
erer : 1. Davalının itirazı üzerine hakem veya
hakem kurulunun uyuşmazlığın kesin olarak çözümünde davalının hukukî yararı
bulunduğunu kabul etmesi hali hariç, davacı davasını geri alırsa; 2. Taraflar, yargılamanın sona erdirilmesi
konusunda anlaşırlarsa; 3. Hakem veya hakem kurulu, başka bir
sebeple yargılamanın sürdürülmesini gereksiz veya imkânsız bulursa; 4. 10 uncu maddenin (B) fıkrasının ikinci
paragrafı uyarınca tahkim süresinin uzatılmasına ilişkin talep mahkemece
reddedilirse; 5. Taraflarca kararın oybirliğiyle
verilmesinin öngörülmesine rağmen, hakem kurulu oybirliğiyle karar veremezse; 6. 11 inci maddenin (B) fıkrasının ikinci
paragrafı uyarınca, tahkim yargılamasına devam edilemezse; 7. 16 ncı maddenin (C) fıkrasının ikinci
paragrafı uyarınca yargılama giderleri için avans yatırılmazsa; 14 üncü maddenin (B) fıkrası hükümleri
saklı kalmak üzere, hakem veya hakem kurulunun yetkisi, yargılamanın sona
ermesiyle ortadan kalkar. BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 14 üncü maddeyi okutuyorum: Kararın şekli ve içeriği,
düzeltilmesi, yorumu ve
tamamlanması, yazılı
bildirimlerin alınması MADDE
14. 195- A) Hakem kararlarında, 1. Tarafların ve varsa temsilcileri ile
vekillerinin ad ve soyadları, unvanları ve adresleri, 2. Kararın dayandığı hukukî sebepler ile
gerekçesi ve tazminata ilişkin istemlerde hükmedilen tazminatın miktarı, 3. Tahkim yeri ve kararın tarihi, 4. Kararı veren hakem veya hakem kurulunun
ad ve soyadları, imzaları ve karşı oyları, 5. Karara karşı iptal davası
açılabileceği, belirtilir. Aksi kararlaştırılmadıkça, hakem veya
hakem kurulu kısmî kararlar verebilir. Hakem kararı, hakem veya hakem kurulu
başkanı tarafından taraflara bildirilir. Taraflar, giderini ödemek koşuluyla hakem
kararının asliye hukuk mahkemesine gönderilmesini isteyebilir. Bu durumda karar
ve dava dosyası, hakem veya hakem kurulu başkanı tarafından asliye hukuk
mahkemesine sunulur ve mahkemece kalemde saklanır. B) Taraflardan her biri, hakem kararının
kendisine bildirilmesinden itibaren otuz gün içinde, karşı tarafa da bilgi
vermek kaydıyla, hakem veya hakem kuruluna başvurarak, 1. Hakem kararında bulunan hesap, yazı ve
benzeri maddî hataların düzeltilmesini, 2. Kararın tümünün veya bazı bölümlerinin
yorumlanmasını , isteyebilir. Karşı tarafın görüşünü alan hakem veya
hakem kurulu, bu istemi haklı bulursa, istem tarihinden itibaren otuz gün
içinde kararındaki maddî hatayı düzeltir veya kararın yorumunu yapar. Hakem veya hakem kurulu, karardaki maddî
hataları karar tarihini izleyen otuz gün içinde kendiliğinden de düzeltebilir. Taraflardan her biri, hakem kararının
kendilerine bildirilmesinden itibaren otuz gün içinde, karşı tarafa da bilgi
vermek kaydıyla, yargılama sırasında ileri sürülmüş olmasına rağmen karara
bağlanmamış konularda tamamlayıcı hakem kararı verilmesini isteyebilir. Hakem
veya hakem kurulu, istemi haklı bulursa, tamamlayıcı hakem kararını altmış gün
içinde verir. Düzeltme, yorum ve tamamlama kararları,
taraflara bildirilir ve hakem kararının bir parçasını oluşturur. C) Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça
herhangi bir yazılı bildirim, bizzat gönderilene ya da gönderilenin yerleşim
yerine, olağan oturma yerine, iş yerine veya posta adresine teslim edildiği
takdirde alınmış sayılır. Gerekli araştırma yapılmasına rağmen
yukarıdaki bildirim yerlerinden hiçbirinin bulunamaması hâlinde, gönderilenin
bilinen son yerleşim yerine, olağan oturma yerine, iş yerine veya posta
adresine taahhütlü mektupla veya teslim teşebbüsünün belgelendiği herhangi bir
başka vasıta ile gönderilen yazılı bildirimler alınmış sayılır. Yazılı bildirim, öngörülen şekillerde
teslim edildiği tarihte alınmış sayılır. Bu fıkra hükümleri mahkemelerce yapılan
tebligata uygulanmaz. BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 15 inci maddeyi okutuyorum efendim: BEŞİNCİ BÖLÜM Hakem Kararlarına Karşı Kanun Yolu İptal davası ve hakem kararlarının icra
edilebilir hale gelmesi MADDE 15. - A) Hakem kararına karşı
yalnızca iptal davası açılabilir. İptal davası yetkili asliye hukuk
mahkemesinde açılır, öncelikle ve ivedilikle görülür. Hakem kararları aşağıdaki hallerde iptal
edilebilir. 1. Başvuruyu yapan taraf, a) Tahkim anlaşmasının taraflarından
birinin ehliyetsiz ya da tahkim anlaşmasının, tarafların anlaşmayı tâbi
kıldıkları hukuka veya böyle bir hukuk seçimi yoksa Türk hukukuna göre geçersiz
olduğunu, b) Hakem veya hakem kurulunun seçiminde,
tarafların anlaşmasında belirlenen veya bu Kanunda öngörülen usule
uyulmadığını, c) Kararın, tahkim süresi içinde
verilmediğini, d) Hakem veya hakem kurulunun, hukuka
aykırı olarak yetkili veya yetkisiz olduğuna karar verdiğini, e) Hakem veya hakem kurulunun, tahkim
anlaşması dışında kalan bir konuda karar verdiğini veya istemin tamamı hakkında
karar vermediğini ya da yetkisini aştığını, f) Tahkim yargılamasının, usul açısından
tarafların anlaşmalarına veya bu yönde bir anlaşma bulunmaması halinde, bu
Kanun hükümlerine uygun olarak yürütülmediğini ve bu durumun kararın esasına
etkili olduğunu, g) Tarafların eşitliği ilkesinin
gözetilmediğini, ispat ederse veya, 2. Mahkemece; a) Hakem veya hakem kurulu kararına konu
uyuşmazlığın Türk hukukuna göre tahkime elverişli olmadığı, b) Kararın kamu düzenine aykırı olduğu, tespit edilirse. Hakem veya hakem kurulunun, tahkim
anlaşması dışında kalan bir konuda karar verdiği iddiasıyla açılan iptal
davasında, tahkim anlaşması kapsamında olan konuların, tahkim anlaşması
kapsamında olmayan konulardan ayrılması mümkün olduğu takdirde, hakem kararının
sadece tahkim anlaşması kapsamında olmayan konuları içeren bölümü iptal
edilebilir. İptal davası, otuz gün içinde açılabilir.
Bu süre, hakem kararının veya düzeltme, yorum ya da tamamlama kararının
taraflara bildirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. İptal davasının
açılması, kendiliğinden hakem kararının icrasını durdurur. Taraflar, iptal davası açma hakkından
kısmen veya tamamen feragat edebilirler. Yerleşim yerleri veya olağan oturma
yerleri Türkiye dışında bulunan taraflar, tahkim anlaşmasına koyacakları açık
bir beyanla veya sonradan yazılı şekilde anlaşmak suretiyle iptal davası açma
hakkından tamamen feragat edebilecekleri gibi; yukarıda sayılan bir veya bir
kaç sebepten dolayı iptal davası açmak hakkından da feragat edebilirler. İptal istemi, davaya bakan mahkeme aksine
karar vermedikçe, dosya üzerinden incelenerek karara bağlanır. İptal davası hakkında verilen kararlara
karşı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre temyiz yolu açık olmakla
birlikte, karar düzeltme yoluna gidilemez. Temyiz incelemesi, bu maddede yer
alan iptal sebepleriyle sınırlı olarak, öncelikle ve ivedilikle karara
bağlanır. İptal davasının kabulü halinde, kabul
kararı temyiz edilmezse veya 1 inci bendin (b), (d), (e), (f), (g) alt bentleri
ile 2 nci bendinin (b) alt bendindeki hallerin varlığı sebebiyle kabulü halinde
taraflar aksini kararlaştırmamışlarsa hakemleri ve tahkim süresini yeniden
belirleyebilirler. Taraflar isterlerse eski hakemleri tayin edebilirler. B) İptal davasının reddine ilişkin kararın
kesinleşmesinden sonra asliye hukuk mahkemesi, hakem kararının icra edilebilir
olduğuna ilişkin bir belgeyi istemde bulunan tarafa verir. Bu belgenin
verilmesi harca tâbi değildir. Hakem kararının icraya konulması halinde Harçlar
Kanunu hükümleri uygulanır. İptal davası için öngörülen sürenin
geçtiği veya tarafların iptal davası açmaktan feragat ettiği hallerde, hakem
kararının icra edilebilir olduğuna ilişkin belgenin verilmesi sırasında (A)
fıkrasının 2 nci bendi (a) ve (b) alt bent hükümleri mahkemece re'sen dikkate
alınır. Bu halde mahkemece aksine karar verilmedikçe, inceleme dosya üzerinden
yapılır. BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 16 ncı maddeyi okutuyorum: ALTINCI
BÖLÜM Tahkim
Giderleri Hakem ücreti, yargılama giderleri, avans
yatırılması ve giderlerin ödenmesi MADDE 16. - A) Taraflarca aksi
kararlaştırılmamışsa, hakemlerin ücreti, dava konusu alacağın miktarı,
uyuşmazlığın niteliği ve tahkim yargılamasının süresi dikkate alınarak, hakem
veya hakem kurulu ile taraflar arasında kararlaştırılır. Taraflar, hakem veya hakem kurulunun
ücretini milletlerarası yerleşmiş kurallara veya kurum-sal tahkim kurallarına
yollama yaparak da belirleyebilirler. Taraflarla hakem veya hakem kurulu
arasında ücretin belirlenmesi konusunda anlaşmaya varılamaz veya tahkim
anlaşmasında ücretin belirlenmesine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmazsa ya da
taraflarca bu konuda yerleşmiş milletlerarası kurallara veya kurumsal tahkim
kurallarına yollama yapılmamışsa, hakem veya hakem kurulunun ücreti, Türkiye
Hakem ve Bilirkişi Odaları Birliği tarafından hazırlanan ve Adalet Bakanlığınca
onaylanan ücret tarifesine göre belirlenir. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça
başkanın ücreti, hakemlerden her birine ödenecek hakem ücretinin yüzde on
fazlası olarak hesaplanır. Hakem kararının düzeltilmesi, yorumlanması
veya tamamlanması hallerinde ek hakem ücreti ödenmez. B) Hakem veya hakem kurulu kararında
tahkim yargılamasının giderleri gösterilir. Yargılama giderleri, 1. Hakemlerin ücretini, 2. Hakemlerin seyahat giderlerini ve
yaptıkları diğer masrafları, 3. Hakem veya hakem kurulu tarafından
atanan bilirkişilere ve yardımına başvurulan diğer kişilere ödenen ücretleri ve
keşif giderlerini, 4. Hakem veya hakem kurulunun onayladığı
ölçüde tanıkların seyahat giderlerini ve yaptıkları diğer masrafları, 5. Hakem veya hakem kurulunun, davayı
kazanan tarafın varsa vekili için avukatlık asgarî ücret tarifesine göre takdir
ettiği vekâlet ücretini, 6. Bu Kanuna göre mahkemelere yapılacak
başvurularda alınan yargı harçlarını, 7. Tahkim yargılamasına ilişkin bildirim
giderlerini, kapsar. C) Hakem veya hakem kurulu, davacı
taraftan yargılama giderleri için avans yatırmasını isteyebilir. Avans, hakem veya hakem kurulu kararında
öngörülen süre içinde ödenmemişse hakem veya hakem kurulu yargılamayı
durdurabilir. Yargılamanın durdurulduğunun taraflara bildirilmesinden itibaren
otuz gün içinde avans ödenirse yargılamaya devam olunur, aksi halde tahkim
yargılaması sona erer. Hakem veya hakem kurulu kararını verdikten
sonra, taraflara, yatırılmış olan avansların harcama yerlerini ve miktarlarını
gösterir bir belge verir ve varsa kalan avansı ödeyene iade eder. D) Taraflar aksini kararlaştırmadıkça
yargılama giderleri haksız çıkan tarafa yüklenir. Davada her iki taraf da
kısmen haklı çıkarsa, yargılama giderleri haklılık durumuna göre taraflar
arasında paylaştırılır. Hakem veya hakem kurulunun yargılamayı
sona erdiren veya taraflar arasındaki sulhü tespit eden kararında da yargılama
giderleri gösterilir. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi
Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik; buyurun efendim.(FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara)
- Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 712 sıra sayılı Milletlerarası
Tahkim Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Madde, hakem ücreti, yargılama giderleri,
avans yatırılması ve giderlerin ödenmesinden bahsetmektedir. Tabiî ki,
tahkimin, yabancıların, yerli mahkemeleri kabul etmemeleri, güvenmemeleri
anlamına geldiğini herkes ifade ediyor. Aslında, tahkim, anlaşmazlıkların,
herkese açık mahkemelerde, hâkimler eliyle değil, gizli olarak çalışan hakemler
aracılığıyla çözülmesini öngören bir anlaşma yoludur. Tabiî ki,
uyuşmazlıklarda, bir davalı, bir davacı olunca, bu ikisini uzlaştıracak bir
hakem gerektiği de ortaya çıkmaktadır. Şimdi, bu hakem seçimini, Dünya
Bankasının yatırım ve ticaret uzmanları listesinden yapmaktalar, daha doğru bir
ifadeyle, uluslararası bir lobiye havale ediyorlar. Bana göre, tahkim, bu
lobiler eliyle, bazı ülkelere, tahkime konu ülkelerden kaynak transferinin bir
başka adıdır. Değerli arkadaşlar, bugün, ülkemizde,
yapılmak istenen anayasal değişikliklerden sonra, bu yasayla, onun altyapısı
oluşturulmaktadır. Böylece, şirketten devlete işleyen hakemlik müessesesi
oluşturulmak istenmektedir. Tahkim, bizim için de yeni değildir ve ülkelerin
iktisaden zayıf ve borç altında ezildiği dönemlerde hep dayatılmakta, ortaya
çıkmaktadır. Osmanlı Devleti de, 19 uncu Yüzyılın ikinci yarısından sonra
demiryolu, liman, rıhtım, elektrik gibi yatırımları gerçekleştirmek ve kamu
hizmetlerinin kurulmasını sağlamak için bir girişime başladığında, işletmesini,
yabancılara verilen imtiyaz yöntemiyle sağlamaya çalışmıştır. Bir yandan
kapitülasyonlardan öte yandan dışborç ve düyunu umumiyenin baskıları altında,
imtiyazcılar yararına, devlet zararına anlaşmalar ve durumlar yaratılmıştır.
Kamu kaynaklarının yetersizliği gerekçesiyle, âdeta, yeni bir kamu finansman
yöntemi olarak sunulan yap-işlet-devret ve yap-işlet, kamu hizmeti olduğundan,
imtiyaz sözleşmelerine konu olmaktadır. Bugün yapılmak istenen nedir?.. İmtiyaz
sözleşmeleri açısından, Danıştayın, hukuka uygunluk ve kamu yararı bakımından
denetimi ortadan kalkmaktadır. Bu durum, şirketlerin istediği bir çözümdür.
Danıştay denetimine yönelik incelemenin kalkması durumunda, hakları korunmuş
bireylerden oluşan sağlıklı bir kamunun yaratılması ve şeffaflığın ortadan
kalktığını göreceğiz. Burada, eğer, Danıştayla ilgili bir tıkanma söz
konusuysa, mutlaka, onun yerine Hazine veya benzeri bir kurumun ikame edilmesi
gerekir. Değerli arkadaşlar, tahkimin çıkmasını
isteyenlerin beklediği gibi, yabancı yatırım artış miktarı acaba sağlanabilecek
midir? Bu konuda tereddütlerimiz var; çünkü, hükümetin ileri sürdüğü enerji ve
altyapı yatırımlarının hepsine yabancı ortak bulunamadığı gibi, bulunmuş olsa
bile, yerli ortak katkı payının da hesaba katılması gerekir. Kaldı ki, bu tür
yatırımları finanse eden uluslararası kuruluşların böylesi ülke risklerini
sonuna kadar aşması da beklenmemelidir. Şu anda içinde yaşanılan durumda olduğu
gibi, yatırımlar, doğrudan ya da dolaylı ihracatı ve teknolojik kapasiteyi
artırmadığı gibi, ithalat ve kâr transferleri yoluyla ödemeler dengesinde de
olumsuz etkiler getirebilir. "Bu düzenleme yapılırsa ülkemize çok büyük
yabancı yatırım gelir; yoksa, başka ülkelere gider" iddiasının gerçeklikle
de bir ilgisi yoktur. Tahkimin Anayasaya girdiği günden beri, olumlu anlamda
büyük bir değişiklik ortaya çıkmadığı da görülmüştür. Uluslararası tahkim, az gelişmiş ve orta
gelişmişlikteki ülkelerin, emperyalistlerin denetimindeki hakem kuruluşlarının
adaletine teslim edilmesi demektir. Değerli arkadaşlar, uluslararası sermaye,
kendi çıkarları doğrultusunda, istediği sektörde, istediği bölgede ve istediği
teknolojiyi kullanarak yatırım yapabilecek; ülkemizin ihtiyaçları, öncelikleri
söz konusu edilemeyecektir. İnsanımıza, tabiat zenginliklerimize sahip çıkmak
isteyişimizin yasal zemini de ortadan kaldırılacaktır. Uluslararası şirketler,
ülkemizde sağlayacağı ucuz hammade ve ucuz emek gücüyle, çok ucuza mal ettiği
ürünleri, sanki, dışarıdan ülkemize getirilen malmış gibi, yüksek fiyatlarla ve
döviz karşılığı bize satacaklar. Uluslararası hakem yoluyla, aslında, devletin
varlığının neredeyse temeli olan kamu yararının gözetilmesi ilkesinden
vazgeçilmesini ve kâr oranlarının, toplumun çıkarları aleyhine artmasını talep
etmektedirler. Ümit ediyoruz ki, bu yasa, beklenen sonucu
verir, hayırlı sonuçlar doğurur. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Madde üzerinde bir önerge vardır;
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı kanun
tasarısının 16 ncı maddesinin (A) fıkrasının üçüncü paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Aydın Tümen İsmail Köse İbrahim Yaşar Dedelek Ankara Erzurum Eskişehir Gönül Saray Erdoğan Toprak Amasya İstanbul "Taraflarla hakem veya hakem kurulu
arasında ücretin belirlenmesi konusunda anlaşmaya varılamaz veya tahkim
anlaşmasında ücretin belirlenmesine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmazsa ya da
taraflarca bu konuda yerleşmiş milletlerarası kurallara veya kurumsal tahkim
kurallarına yollama yapılmamışsa, hakem veya hakem kurulunun ücreti, her yıl
Adalet Bakanlığınca ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının görüşleri
alınarak hazırlanan ücret tarifesine göre belirlenir." BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?.. ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İ. SÜHAN
ÖZKAN (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN - Hükümet?.. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) -
Katılıyoruz. BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı,
Hükümetin katıldığı önergenin gerekçesini okutuyorum: Gerekçe: Hakem veya hakem kurulu ücret tarifesinin
Adalet Bakanlığınca hazırlanması amacıyla bu önerge verilmiştir. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 17 nci maddeyi okutuyorum: YEDİNCİ BÖLÜM Son Hükümler Uygulanmayacak ve kaldırılan hükümler MADDE 17. - Bu Kanunla düzenlenen
konularda, aksine hüküm bulunmadıkça, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri
uygulanmaz. 21.1.2000 tarihli ve 4501 sayılı Kamu
Hizmetleri ile İlgili İmtiyaz Şartlaşma ve Sözleşmelerinden Doğan Uyuşmazlıklarda
Tahkim Yoluna Başvurulması Halinde Uyulması Gereken İlkelere Dair Kanunun 5
inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 1. - Taraflarla hakem veya
hakem kurulu arasında ücretin belirlenmesi konusunda anlaşmaya varılamazsa veya
tahkim anlaşmasında ücretin belirlenmesine ilişkin herhangi bir hüküm
bulunmazsa ya da taraflarca hakem veya bu konuda yerleşmiş milletlerarası
kurallara veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yapılmamışsa; hakem
ücretleri, Türkiye Hakem ve Bilirkişi Odaları Birliği tarafından Adalet
Bakanlığının onayı ile bir ücret tarifesi belirleninceye kadar, uyuşmazlığın
niteliği ve tahkim yargılamasının süresi dikkate alınarak asliye hukuk
mahkemesince takdir edilir. BAŞKAN - Madde üzerinde Fazilet Partisi
Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş; buyurun efendim. FP GRUBU ADINA FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 1 inci madde üzerinde Fazilet
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, geçici 1 inci madde
özetle şöyle: Taraflarla hakem veya hakem kurulu arasında hakem ücreti
konusunda anlaşmazlık olursa, Türkiye Hakem ve Bilirkişi Odaları Birliği
Kurulu, ücret tarifesi yapılıncaya kadar, hakem ücretlerinin, yetkili asliye
hukuk mahkemesi tarafından belirlenmesiyle ilgili bir maddedir. Bu maddenin uygulanabilmesi için,
taraflarla hakem arasında ücret belirlenmesinde anlaşmaya varılamaması;
ikincisi, tahkim anlaşmasında ücret belirlenmesine ilişkin hüküm olmaması;
üçüncüsü de "taraflarca hakem veya bu konuda yerleşmiş milletlerarası
kurullara veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yapılmamışsa; hakem
ücretleri, Türkiye Hakem ve Bilirkişi Odaları Birliği tarafından Adalet
Bakanlığının onayıyla bir ücret tarifesi belirleninceye kadar uyuşmazlığın
niteliği ve tahkim yargılamasının süresi dikkate alınmak suretiyle asliye hukuk
mahkemelerince takdir edilecektir." Demek ki, bu madde, Türkiye Hakem ve
Bilirkişi Odaları Birliği kurulduğu noktadan itibaren geçerliliğini bitirmiş
olacaktır. Değerli arkadaşlar, bu tip odalar
Türkiye'de kuruluyor. Barolar bu tiptedir. Türkiye Noterler Birliği de aynı
şekildedir. Türkiye Noterler Birliği, noter ücretlerini belirler, Adalet
Bakanlığına takdim eder, Adalet Bakanlığının onayından sonra yürürlüğe girer.
İşte, buradaki yeni kurulacak Hakem ve Bilirkişi Odaları Birliği de, bunun
gibi; yani, Türkiye Noterler Birliği gibi, hakem ücretlerini Adalet
Bakanlığıyla birlikte tespit edecekler ve yürürlüğe sokacaklar. Bu tasarıdaki başarısından dolayı Sayın
Bakanımı tebrik ediyorum; ancak, bu tasarıyla amaçlanan yararlar; yani, yabancı
sermayenin ülkemize girmesi olayıdır. Yabancı sermaye, dışarıdan baktığı zaman
Türkiye'yi şöyle görüyor arkadaşlar: Türkiye, risk yönünden eksi (B) grubuna
düşüyor. Niçin?.. Yabancı sermaye şöyle düşünüyor: Türkiye'de yatırım yaparsam
risklidir; kâr ederim, ama... Türkiye'deki insan hakları ihlallerine bakıyor...
Arkadaşlar, Türkiye, dışarıdan hakikaten
kötü görünüyor. Bir anamuhalefet partisi dahi kapatılmakla tehdit ediliyor.
Şiddete bulaşmamış bir partinin üyeleri yasaklı hale getiriliyor.
Cezaevlerindeki insanlık onuruyla bağdaşmayan muamelelerden dolayı açlık
grevine gitmiş 24 insan şu anda ölmüş ve ölümler devam ediyor. Yani, bu konuda,
bakıyor ki, Türkiye'de insan hayatına hiçbir değer verilmiyor, insanlar ölüyor;
buna mukabil, yaptığımız üç tane kanun... Sağ olsun, o da, herhalde,
Bakanımızın çabalarıyla çıktı... Üç tane önemli kanun... Bundan sonra da bunun
devamını diliyoruz; inşallah, daha iyi noktalara geliriz. Sonra, şöyle bakıyor, diyor ki, beş yıl
önce, altı yıl önce, bir mitingde, bir siyasî partinin genel başkanı konuşuyor
ve altı yıl sonra, o konuşmasından dolayı mahkeme ediliyor, içeri atılıyor.
Birisi bir şiir okuyor 312 nci madde
diye bir madde koymuşlar bakıyorsun ki belediye başkanlığından düşürülüyor;
yani, İstanbul gibi bir metropolün belediye başkanı alınıyor. Ne olmuş; bir
yerde bir şiir okumuş. Şimdi, dışarıdan bakan insan "bir belediye
başkanını bile görevinden alıp içeriye tıkan bir ülkede ben niye yatırım
yapayım, ben deli miyim" diyor. Arkadaşlar, böyle bir ülkede, ne kadar
tahkim kanunu çıkarırsanız çıkarın, yemezler; yani, kimse gelip buraya yatırım
yapmaz; bunu bilin. Değerli arkadaşlar, bir vasıta düşünün, bu
vasıtanın dört tane tekerleği var; bir tanesine traktör tekerleği takın, bir
tanesine kamyon tekerleği takın, bir tanesine otomobil tekerleği takın,
birisine de bisiklet tekerleği takın, ondan sonra bu vasıta gitsin deyin! Gider
mi arkadaşlar; bu motorlu araç yürür mü; yürümez; çünkü, dengesini bulamaz,
dengesizdir. Şimdi, siz, bir yandan diyorsunuz ki,
"efendim, biz liberalizmi kabul ettik, liberalist bir ekonomiyi kabul
ettik." Kanunlara bakıyorsun; yani
"son komünist ülkenin kanunlarından daha şiddetli bir kanun"
diyorlar. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Erbaş, lütfen tamamlar
mısınız. Buyurun efendim. FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) - Tamamlıyorum
efendim. Değerli arkadaşlar, yani ya bu
tekerleklerin hepsini otomobil tekerleği yapın ya traktör tekerleği yapın ya
bisiklet tekerleği yapın ki, bu, dengede gitsin; ama, bu vaziyette Türkiye'ye,
vallahi, billahi, tallahi, kimse gelip yatırım yapmaz; çünkü, bu kanunlarınızla
böyle gitmez... Yani, şu anda, Türkiye'de, fikir hürriyetiyle ilgili çok
vehimler ve korkularla uygulanan yasalar, mevzuatlar ortadan kaldırılmadıkça bu
ülke gelişmez. Türkiye, yol ayırımındadır. Bu yol ayırımında bir şeyi seçmesi
lazımdır. Eğer, komünizmi seçecekse, gitsin komünizm kanunlarını getirsin;
liberalizmi seçecekse, gitsin liberalizm kanunlarını getirsin; ama, bu
vaziyetiyle bu ülke gitmiyor, gitmiyor, gitmiyor! Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erbaş. Madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi
okutup işleme alacağım efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 712 sıra sayılı kanun
tasarısının geçici 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz. Aydın Tümen İsmail Köse İbrahim Yaşar Dedelek Ankara Erzurum Eskişehir Gönül Saray Alphan Erdoğan
Toprak Amasya İstanbul "Geçici Madde 1. - Taraflarla hakem
veya hakem kurulu arasında ücretin belirlenmesi konusunda anlaşmaya varılamazsa
veya tahkim anlaşmasında ücretin belirlenmesine ilişkin herhangi bir hüküm
bulunmazsa ya da taraflarca hakem veya bu konuda yerleşmiş milletlerarası
kurallara veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yapılmamışsa, hakem veya
hakem kurulunun ücreti, Adalet Bakanlığınca bir ücret tarifesi hazırlanıncaya
kadar, uyuşmazlığın niteliği ve tahkim yargılamasının süresi dikkate alınarak
asliye hukuk mahkemesince takdir edilir. Ücret tarifesinin hazırlanmasına ilişkin
esas ve usuller, kanunun yayımı tarihini izleyen altı ay içinde Adalet
Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikte gösterilir." BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim? ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İ. SÜHAN
ÖZKAN (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN - Hükümet?.. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) -
Katılıyoruz. BAŞKAN - Katılıyorsunuz. Gerekçeyi okutuyorum efendim: Gerekçe : Tasarının 16 ncı maddesinin (A)
fıkrasının üçüncü paragrafında yapılan değişikliğe uyum sağlamak amacıyla bu
önerge verilmiştir. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum
efendim: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Bu değişiklikle birlikte maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 18 inci maddeyi okutuyorum: Yürürlük MADDE 18.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 19 uncu maddeyi okutuyorum: Yürütme MADDE 19.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
kurulu yürütür. BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum efendim:
Kabul edenler... Etmeyenler.... Kabul edilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) - Oyumun rengini
belirtmek için, aleyhinde söz istiyorum. BAŞKAN - İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre,
tasarının aleyhte olmak üzere, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç; buyurun
efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısının, bu haliyle,
karşısındayım. Sebeplerini size izah edeceğim. Şimdi, bir defa, tahkim nedir; kamu
hizmeti niteliği bulunan bir hizmetin yap-işlet veyahut da yap-işlet-devret
metoduyla belirli kişilere devredilmesidir. Eskiden, bu konuda yapılan
sözleşmeleri Danıştay inceliyordu. Bu sözleşmelerden doğan ihtilaflar Danıştay
Dava Daireleri Genel Kurulunda inceleniyordu. Şimdi, bu tahkim sistemiyle, biz
dedik ki, Türk hâkimlerine güvenmiyoruz, yabancı hakemlere gidelim, burada
çıkacak ihtilaflarda. Şimdi, bir defa, yabancılık unsuru nedir;
bu tasarıda açık seçik tarif edilmemiştir. Bana göre yabancılık unsuru, yüksek
teknolojiyi gerektiren büyük boyuttaki yatırımlar olması lazımdı. En azından,
tahkime konu olan bir yatırım için, hem nispet hem miktar itibariyle bir rakam
belirtilmesi gerekirdi. Bu yönüyle karşıyım. İkincisi, sözleşmeler yapılırken, devletin
ilânihaye sömürü alanı haline çevrilmesi mümkündür; çünkü, bu tahkimle,
sözleşmeyi bir bakanlık ve onun teşkilatı yapacak. Bir tarafta, bakanlık ve
onun teşkilatı, karşı tarafta da müteahhit firma olacak. Zaman zaman
görülmüştür ki, bürokratlar, karşısındaki sözleşme yapacak müteahhitlerle
anlaşarak, devleti çok büyük zararlara uğratmışlardır; bunun, geçmişte de
birçok örneği vardır. Bunun önlenmesi için, bu sözleşmenin... Çünkü, artık, bu,
özel sözleşme olunca, gizli sözleşme oluyor; yani, eskiden Danıştayın
murakabesine tabi olunca sözleşme açıktı, kamu sözleşmesi, imtiyaz
sözleşmesiydi, incelenebiliyordu; ama, şimdi, iki kişi arasında yapılan
sözleşme gizli olunca, burada, daima, kamunun zararına, devletin zararına,
vatandaşın zararına hükümlerin konulması muhtemeldir, mümkündür ve çok da
kuvvetlidir. Böyle olunca, bu sözleşmelerin de başlangıçta, en azından, devletin
ve kamunun haklarını koruyacak bir kurul tarafından, mesela, işte, bu konuda
ihtisas sahibi olan Sayıştaydan, Danıştaydan, Mimarlar Odasından, böyle bir
kurulla bu sözleşmelerin incelenmesi gerekirdi. Bu da getirilmediği için, bu
yolla yapılacak sözleşmelerde büyük sıkıntılar yaratabilir. Hakem tayini konusunda da... Eğer, o
sözleşmeyi yapan taraflardan biri bakanlık ve o bakanlığın üst düzey
görevlileri, diğeri de, ihale verdikleri müteahhit firma da kendi adamlarıysa,
o zaman, kendilerine, ileride devamlı müteahhit firmanın lehine karar verecek
hakem tayin ederler. O zaman da, çok büyük boyutta kamu sömürülmüş olur, devlet
sömürülmüş olur, halk sömürülmüş olur. Bu itibarla, ben, bu Tahkim Yasasının bu
haliyle çıkmasının karşısındayım. Zaten, uluslararası hakeme gidilen konularda,
şimdiye kadar Türkiye'nin pek de
lehine, hatta hiç lehine karar çıkmamıştır. Yabancılık unsuru Türkiye'de...
Birçok vatandaşımız yurtdışında yerleşmiştir ve orada ikametgâhları vardır.
Büyük bir yatırımın içinde yüzde 1, yüzde 2 seviyesinde, yüzde yarım
seviyesinde bir yatırımı getirip, tahkim sistemine bağlayıp da, ondan sonra hem
hizmeti sağlıklı yapmamak hem hizmetin gerektirdiği verimlilikte o hizmeti
halka sunmamak durumu yanında, o hizmetin bir de pahalı pahalı ve çok fahiş
fiyatlarla halka sunması sebebiyle, gerçekten, Türkiye'de kamu hizmetinin
yerine getirilmesinde çok büyük sakıncalar olacağına inanıyorum. Bu itibarla, bu kanun tasarısına aleyhte
oy vereceğimi belirtiyor, saygılar sunuyorum efendim. (DYP ve FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyorum. MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Sayın Başkan, Sayın Nidai Seven, tasarının lehinde konuşacaktı, fark etmediniz. BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakan teşekkür
konuşması yapacaklar. Buyurun efendim. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı,
Yüce Meclisteki bütün partilerimizin destekleriyle kabul edilmiş bulunmaktadır.
Bu destek, uluslararası ekonomik ilişkilerden doğan uyuşmazlıkların tahkim
yoluyla çözülmesi konusunda hukukumuzda duyulan bir ihtiyacın ve bu ihtiyacı
gidermek için hazırlanmış bulunan kanun tasarısının amaca uygunluğunun Yüce
Mecliste kabul edilmesi demektir. Gerçekten, Türk hukukunda halen mevcut
bulunan tahkimle ilgili usul hükümleri yetersiz bulunmaktaydı. Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun 516 ilâ 536 ncı maddelerinde genel olarak tahkim
düzenlenmiş bulunmaktadır. Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanununda
da yabancı hakem kararlarının tenfizi 43 ilâ 45 inci maddelerde düzenlenmiştir.
Türkiye, yabancı hakem kararlarının
tanınması ve tenfizi konusundaki Birleşmiş Milletler New York Sözleşmesini
kabul etmiş olan bir ülkedir. Aynı biçimde, ticarî işlerde tahkimle ilgili
Cenevre Sözleşmesi de ülkemiz tarafından kabul edilmiştir. Nihayet, Türkiye,
devletler ve diğer devletlerin vatandaşları arasındaki yatırım
uyuşmazlıklarının tahkim yoluyla çözümü sözleşmesini de kabul etmiş olan bir
ülkedir. Ayrıca, çeşitli ülkelerle yaptığımız karşılıklı yatırım anlaşmalarında
da tahkim bir yöntem olarak benimsenmiştir. Gerçekten, çağımızda, uluslararası
ekonomik ilişkiler vazgeçilmez bir biçimde uluslararası tahkimi
gerektirmektedir. İşte, bu kanun tasarısıyla şimdi bu konu düzenlenmiş
bulunmaktadır. Yüce Meclisiniz bu tasarıyı kanunlaştırmakla, hukuk
sistemimizde, büyük bir boşluğu ortadan kaldırmış bulunmaktadır. Şimdi, bu kanunla, Türkiye, uluslararası
ekonomik ilişkilerden doğan uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözüleceği bir ülke
haline gelecektir. Bu, ülkemizin ekonomik ilişkilerinin gelişmesine de büyük
bir katkıda bulunacaktır. Türkiye, bölgesinde, uluslararası ekonomik
ilişkilerden doğan uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözülmesi konusunda bir
merkez haline gelebilir. Bunu güçlendirmek için, bundan sonra, hakemliğin,
Anayasanın 135 inci maddesi anlamında, bir meslekî kuruluşa kavuşturulması için
Türkiye Hakemler Odası Kanun Tasarısını Yüce Meclise sunmayı düşünüyoruz. Aynı biçimde, ülkemizin, bütün bölge için
-Kafkaslar, Karadeniz Bölgesi, Ortadoğu ve Ortaasya Türk devletleri için- bir
tahkim merkezi haline gelebilmesi açısından, İstanbul'da milletlerarası tahkim
merkezi kurulmasını sağlamaya çalışacağız. Meclisinizin verdiği destek için teşekkür
ediyor, bütün milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Ben de, tasarının hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyorum. Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu
Teşkiline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz. 9. -
Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu Teşkiline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/865)
(S. Sayısı : 720) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Burada. Hükümet?.. Burada. Komisyon raporu, 720 sıra sayısıyla
basılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
Grubumuz adına Sayın Nevzat Yalçıntaş konuşacaklar. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Grubumuz adına
Sayın Mehmet Sadri Yıldırım konuşacak. BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde, Fazilet
Partisi Grubu adına, Sayın Nevzat Yalçıntaş; buyurun. (FP sıralarından
alkışlar) FP GRUBU ADINA NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul)
- Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; vaktin geçtiğini ve
arkadaşlarımızın yorgunluk belirtileri gösterdiklerini görüyorum, buna
müdrikim; ama, müsaadenizle, bazı hususları belirtmek istiyorum. Bu anlaşma, normal bir anlaşma ve faydalı;
elbette ki, olumlu oy kullanacağız; fakat, bu vesileyle, Sayın Komisyona ve
varsa, Dışişleri Bakanlığı bürokratlarına bir iki hususu belirtmek istiyorum:
Acaba, Karadeniz Bölgesel İşbirliği çerçevesi içerisinde daha öncelikli olan
konular yok mu ve gerçekten, önemli birtakım meseleler önümüzde değil mi?
Bunların bir ikisini belirtmek istiyorum; ama, belirtmeden önce, bir konu
üzerinde dikkatinizi çekmek isterim, o da, Türkçe konusu. Murat Sökmenoğlu
Başkanımız buradalar, kendileri hatırlarlar, bizleri de çağırdılar, Türkçe
konusunda hassas olan gönüllü teşekküller, TRT, vesire, vesaire... Türkçemizi
koruyalım... Türkçemizi korumanın başlıca yerlerinden birisi Meclis; Meclis
gereken hassasiyeti gösterdi. Gerçekten, konunun mütehassısları bir araya
geldi, bendeniz de bulundum, fikirlerimizi arz ettik. (1) 720 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir. Şimdi, bu anlaşmanın metni, gerekçesi,
mecburen, sonuna kısaltma... Nelerin kısaltması, nelerin manası; İngilizce
tabirlerin. Bunlar, tasarının sadece gerekçesinde yer almış değil, metnin
kendisinde... Fransızlar buna karşı, yani, "Franco-English" derler,
Fransızca-İngilizce diye bir tabirleri var -şimdi onun yabancısını söylemeye
lüzum yok- bir nevi Türkçe-İngilizce temayülü, dilimizi bozma istikametinde
burada yer almış ve bu inisiyatifi alan da bizim Dışışleri Bakanlığımız...
Yani, bu anlaşmanın ilk inisiyatifini, başlangıcını Dışişleri Bakanlığı
kendisinin aldığını, iftiharla gerekçede söylüyor. Blackseafor, kim ne anlıyor?
Arkasında Türkçesi var, Türkçesinin kısaltması değil, İngilizcesinin kısaltması
KFOR gibi Kosova'da. Force'mudur, kuvvet midir, başka bir şey midir, onlar da
anlaşılmaz; yani, dil konusunda hassas olan bir kimse de bunu anlayamaz. Ben,
Dışişleri Bakanlığının nazarı dikkatini çekiyorum, sadece bu değil. Örnekler
vereceğim, ama vakit yok, hem bunun içinde, hem dışarıda, olacak iş mi?!
Mademki başlangıcını biz alıyoruz, bu işin öncüsü oluyoruz, niçin Türkçelerini
koymuyoruz, Türkçe kısaltmaları koymuyoruz. "Bu teşkilatın çalışma dili de
-iftiharla yazmış- İngilizcedir." İngilizce, dillerden biri olabilir,
orada sayılmış başka devletler var, Rusya var, Romanya var vesaire var, Türkiye
var... Yazarsınız: Türkçe, Rusça, İngilizce... Öbür devletler, esasen... Biz,
bunun mücadelesini yapıyoruz AGİT'te. Burada AGİT'in temsilcileri var. Yani,
tabirler niçin Türkçe olmasın; 5-6 Türk devleti var ve biz, bunlara
"Türkçe Konuşan Devletler Zirvesi" diye zirveler yapıyoruz. Kendi elimizle
anlaşma hazırlıyoruz, veriyoruz, uğraşıyoruz, oraya resmî dil İngilizce!..
İngilizce olmasın demiyorum. Ne kadar lisan bilse, o kadar iyi. Bu lisanı
bilmeyen bir insan olarak da konuşmuyoruz efendim; ama yazarsın Türkçeyi, yazarsın
Rusçayı, İngilizceyi de yazarsın. Kendi dilimizi, kendi elimizle elimine
etmenin, bertaraf etmenin ustalıklarını gösteriyoruz. Bu konuyu, Sayın
Üstadımıza da arz ediyorum; yani, hassasiyet göstereceksek, sadece
toplantılarda değil, bunu, bilfiil göstermemiz lazım. Tabiî, ana konular, bunları ele almak
lazım. Nedir?.. Sivastopol'a gidiniz, Akkerman'a gidiniz, buralar yasak
bölgeler. Bendeniz, meşru izinlerle gittim, donanmalarını gördüm. Nükleer
enerjiyle işleyen koca bir donanma... Yani, burada, Karadeniz'de birinci, esas
mesele bu; o donanma, orada, süs için durmuyor!.. Yani, kuvvet indiriminin
çarelerini arayalım. Niçin bunu dile getirmiyoruz? Ruslar, donanma için, altı
ay, bir sene Ukrayna'yla mücadele ettiler azaltmayalım diye. Karadeniz'de bu
kadar büyük bir harp donanması niçin bulunur?! Bunlar yok... İnsanî yardımlar
var; olmasın demiyoruz; ama, bunlar, esasen, kendiliğinden ortaya çıkan
şeylerdir; kurtarma meselesi, iyi niyet ziyaretleri... Anlaşmanın gayeleri... Daha başka ne var... Boğaz'ın kirlenmesi,
İstanbul'un, 10 milyonluk şehrin tehdit altında olması... Peki, bu gemiler
nereden gelecek? Boğaz'ı tehdit eden gemiler nereye gidiyor, nereden geliyor;
bu ülkelerden geliyor. Önceliği bunlara verelim Sayın Başkan, Dışişlerini
uyaralım. Biz, bunun aleyhinde değiliz şüphesiz; ama, bu mudur mesele; mesele,
bu değil. Mesele, çevre meselesi diye yazmış, çevre meselesi... Bunları
çağıralım bir masa başına; Dışişleri Bakanlığı ne yapar?! İstanbul, şayet,
tehdit altındaysa, 10 milyonluk şehir... Yeni yeni açıklamalar yapıyor ilim
adamlar; bu LPG gazlarını taşıyan gemilerin, büyük bombalardan daha tahripkâr
olduğunu, konunun mütehassısları Türk Halkına açıklıyor. Bu anlaşmalar yunus
balıkları için yapılmamalı; çevre deyince o anlaşılmamalı. Başka ne: Türk gemicilerini yakalıyorlar.
Karadeniz vilayetlerimizin balıkçıları, bazen, yanlış iş yapıyorlar şüphesiz;
ama, facialarla neticeleniyor. Ateş ediyorlar, balıkçı öldürüyorlar, tevkif
ediyorlar; bunların birer hal çareleri lazım. Ben, sözü fazla uzatmak istemiyorum; ama,
çok büyük bir iş yapmış gibi... Vaktim doluyor mu Sayın Başkanım? BAŞKAN - Buyurun efendim. Takdir sizin. NEVZAT YALÇINTAŞ (Devamla) - Sağ olun
efendim, teşekkür ediyorum, minnettarım. ... bunu getiriyoruz, tasdik edeceğiz
bunu. Konu bu değil, Türkiye ile Karadeniz ülkeleri arasındaki konular bunlar
değil. Bunlar, sekizinci, onuncu dereceden şeylerdir. Yani, bir planlamada, bir
işte öncelikler vardır. Öncelik, orada koca bir donanma duruyor; öncelik,
Boğazdan, onların gemileri büyük tehlikeler arz ederek geçiyor; öncelik, üç
ayda bir, sekiz ayda bir bir sürü balıkçı yakalanıyor, yakalanırken silah da
kullanıyorlar; aileleri sokaklara dökülüyor, Ankara'ya geliyor, ağlıyor,
sızlıyorlar... Âcizane kanaatim, biz, bu ülkelerle
ilişkilerimizi etkili bir temele oturtacaksak, gerçek problemler üzerinde
anlaşmalar yapmaya çalışalım. Şurada yazılan şeylerin hepsi... Okuyorum
size; anlaşmanın 4 üncü maddesinde, arama ve kurtarma, insanî yardım, mayın,
çevre koruma, iyi niyet ziyaretleri vesaire... Bunların çoğu, zaten,
kendiliğinden olan şeylerdir, olay çıkınca da yapılıyor. Asıl ciddî meselelere
Dışişleri Bakanlığımız eğilsin, İstanbul'un işini sadece İstanbul Belediyesine
ve iyi niyetli çevrecilere bırakmasın; balıkçıların feryatları, yakalanıp,
yaralanıp, hapse atıldığı zaman ortaya çıkmasın. Koca bir donanma da, orada,
herhalde, heveskâr denizciler için durmuyor. Bu ciddî meseleleri Dışişleri
Bakanlığı takip etsin, uğraşsın, bunlara ait başarılar elde ederse, onları
getirsin ve biz de, bir başarı elde edilmiştir diye övünelim. Yoksa, sıradan,
her yerde, her şeyde yapılan bir anlaşmadan ibarettir. Tabiatıyla, lehinde oy
vereceğiz. Müsamahanızdan dolayı teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Yalçıntaş. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir
Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım; buyurun efendim. (DYP sıralarından
alkışlar) DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karadeniz Deniz İşbirliği
Görev Grubu Teşkiline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
Grubum ve şahsım adına, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. 1990'lı yılların başlarında soğuk savaşın
durmasıyla birlikte Balkanlarda ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği
sınırlarında oluşan yeni ülkelerle dostluk ilişkilerimizi geliştirmek gerekir.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "yurtta sulh cihanda sulh" sözünü
şiar edinen Türkiyemiz, bütün komşu ülkelerle, iyi niyet çerçevesinde, siyasî,
askerî ve ekonomik ilişkilerini artırmak zorundadır. Özellikle 1990'lı yıllarda sınırlarımızda
yeni kurulan ülkelerle birtakım uluslararası anlaşmaların yapılmış olması,
ülkelerarası dostluk sürecinin başlamasına katkı yapmıştır. Karadenize kıyısı
bulunan devletlerin deniz kuvvetleri arasında işbirliğine gidilmesi fikrinin
ülkemiz tarafından gündeme getirilmesi, sevindirici bir gelişmedir. Değerli milletvekilleri, 1998 yılında
Türkiye tarafından ortaya konulan fikrin anlaşmayla sonuçlanması olumludur;
ancak, ülkemiz, bu gibi anlaşmaları, sınırlarına komşu olsun veya olmasın, tüm
ülkelerle yaparak, kalıcı barışa önder olmak zorundadır. Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu
kurulması yönünde, Karadenize kıyısı bulunan Türkiye, Bulgaristan, Gürcistan,
Romanya, Rusya Federasyonu ve Ukrayna arasındaki çalışmalar iki yılı aşkın bir
süre sonunda sonuçlandırılmış ve anlaşma 2 Nisan 2001 tarihinde İstanbul'da
imzalanmıştır. Anlaşma, taraf devletlerin ittifakla alacakları karar
doğrultusunda, ehil ve istekli diğer devletlerin Karadeniz Deniz İşbirliği
Görev Grubu faaliyetlerine katılmasına imkân verecektir. Bu anlaşmanın
taraflarının çoğaltılması için, azamî gayret sarf edilmelidir. Soğuk savaş
döneminde farklı bloklarda yer alan, Karadenize kıyısı olan devletler arasında
siyasî ve askerî işbirliğini geliştirerek, Karadenizde dostluk, iyi ilişkiler
ve karşılıklı anlayışı güçlendirmek gerekir. Değerli milletvekilleri, mevcut anlaşma,
taraf devletlerin, ittifakla alacakları karar yoluyla, ehil ve istekli diğer
devletlerin taraf olmasına, Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu
faaliyetlerine katılma imkânı vermektedir. Değerli milletvekilleri, katılımcı
devletlerin deniz kuvvetleri arasında bir görev gücü oluşturması ve bu gücün
amaçları doğrultusunda, bazı görevler üslenmesine yer verilmiştir; bunlar da,
denizde arama ve kurtarma operasyonları, mayın karşı önlemleri, çevre koruma
operasyonları, iyi niyet ziyaretleri, taraflarca kararlaştırılan diğer
görevlerdir. Söz konusu çağrı gücünü oluşturarak, deniz
kuvvetleri unsurlarının düzenli olarak tatbikatlar yapması anlaşmada
öngörülmektedir. Ayrıca, Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu, Karadeniz'de
görevlendirilmek üzere tesis edilmiş olup, gerektiğinde tarafların ittifakla
alacağı karar uyarınca, başka bir yerde de görevlendirilmesi mümkün olacaktır.
Başkanlığını da ilk olarak Türkiye üstlenecektir. Değerli milletvekilleri, Türk Milleti hep
barıştan yana olmuş, Atatürk İlkelerine bağlı kalmıştır; böylece, katılımcı
devletlerin deniz kuvvetleri arasında bir görev gücü oluşturulması ve bu gücün
çağrı üzerine faaliyete geçmesini öngören anlaşma ile denizde vuku bulabilecek
çevre felaketlerine, doğal afetlere ve deniz kazalarına karşı taraf devletlerce
ortaklaşa, hızlı ve eşgüdüm içerisinde müdahale imkânı artacaktır. Böylece, mevcut anlaşmayla oluşturulan
Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu, ülkelerarası siyasî ve askeri
işbirliğini geliştirici bir anlaşma olup, Doğru Yol Partisinin olumlu oy
vereceğine inanıyor ve ülkemizin, sınır komşularıyla münasebetlerini artırıcı
anlaşmaları hızla hayata geçirmesi dileğiyle Yüce Heyetinize Grubum ve şahsım
adına saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN- Efendim, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN
(Van)- Sayın Başkan, müsaade eder misiniz... BAŞKAN- Buyurun efendim. DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN
(Van)- Özür diliyorum Sayın Başkanım. Sayın Yalçıntaş'ın beyanlarına cevap
vermek ihtiyacını duyuyorum, affınıza sığınarak. BAŞKAN- Buyurun efendim. DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN
(Van)- Kendileri, maalesef, burada değiller; ancak, söylemek gerekiyor ki, bu
yapılan büyük bir iştir ve çok önemli bir iştir. 1945'leri hatırlasınlar Sayın
Yalçıntaş. Sovyetler Birliğinin Türkiye'den toprak talep ettiği, Boğazlar
üzerinde kontrol hakkı talep ettiği kırk yıllık soğuk savaş dönemini
düşünsünler. Oradan çıkışı, Karadeniz Ekonomik Bölgesinin kuruluşu hadisesi ve
bugün bunu işlemekte bulunması ve ikinci çok önemli bir adım da budur. Bir NATO
üyesi olan Türkiye ile eski Varşova Paktı üyesi memleketlerin deniz
kuvvetlerinin Karadenizde işbirliği yapmasını sağlamak, çok önemli ve ciddî bir
hadisedir. Sayın Yalçıntaş'ın bu konuya bakış açısını -itiraf edeyim-
yadırgadım. Bunu çevre meseleleriyle birleştirdiler. Daha bu sabah, kendileri, eğer Dışişleri
Komisyonuna katılan sayın üyeleriyle görüşseydiler, kendilerinin burada temas
buyurdukları konuları Dışişleri Komisyonunda enine boyuna görüştük ve bu konuda
da Sayın Hükümetin çalışmalar yapması hususu üzerinde mutabakat hâsıl oldu. Bu kuvvetin görevleri üzerinde, biraz da
müstehzi bir edayla durdular. Bu bir işbirliği atmosferi ve güven uyandırma
hadisesidir. Bu, kolay elde edilmemiştir. Karadeniz'in en büyük gücünün iki
yıllık direnmesi ve ikna edilmesiyle varılmış bir neticedir. Karadenizdeki eski Sovyetler Birliği ve
bugünkü Rusya donanmasına temas buyurdular. Bu donanma, bir defa, kendileri de
pek iyi bilirler ki, Ukrayna ile Rusya Federasyonu arasında bölünmüştür ve bu
donanma, eski Sovyetler Birliğinin Baltık Denizindeki donanmasından sonra en
büyüğü olmuştur; ama, ne olmuştur; soğuk savaş döneminde, Montrö'ye dayanan
hükümlerle, Türkiye, bunları Karadenizde tutmuştur, tehdidini azaltmıştır,
Montrö'yü en iyi şekilde kullanmak suretiyle. Binaenaleyh, olaylara, hele böyle
önemli bir meseleye ve bir bakıma, bana göre, siyasetüstü millî dışpolitikanın
çok önemli bir ürününe, Sayın Yalçıntaş'ın bakış açısını, doğrusu, yadırgadım.
Yine, Türkiye, Balkanlarda ve dolayısıyla, bazıları Karadeniz memleketi olan
yerlerle bir barış gücünün kurulmasında öncülük etmiştir ve bu güç de, bugün,
önemli bir rol oynamaktadır; yarın, bu denizgücünün de oynayacağı rol gibi.
Soğuk savaş döneminde bu gücün benzeri Akdeniz'de NATO tarafından kurulmuştu.
"On- call navy force" dedikleri, yani "çağrı üzerine toplanan
deniz kuvvetleri" o kriz dönemlerinde NATO memleketlerinin birlikte
bayrağının ve gücünün sembolü olarak kullanılmıştı. Bu ise, barış ve işbirliği
döneminde Karadenize sahildar memleketler deniz kuvvetlerinin işbirliği ve
dolayısıyla, bunların hükümetleri ve milletler arasındaki yakınlaşma ve
işbirliğinin bir sembolü olmaktadır. Bu açıdan bakmak ve değerlendirmek
lazımdır ve kendileri de burada olsaydılar, eminim ki, sonunda buna olumlu oy
vereceklerdi. Saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Tasarının 1 inci maddesini
okutuyorum: KARADENİZ
DENİZ İŞBİRLİĞİ GÖREV GRUBU TEŞKİLİNE DAİR ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI MADDE 1. - 2 Nisan 2001 tarihinde
İstanbul'da imzalanan "Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu (BLACKSEAFOR)
Teşkiline Dair Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır. Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım; yalnız, 86 ncı maddeye göre söz talepleri var. Lehinde, Sayın Yasin Hatiboğlu. (FP
sıralarından alkışlar) Buyurun efendim... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, son
yaptığınız İçtüzük değişikliğine göre anlaşmaların maddeleri üzerinde oy
veriliyor, söz verilmiyor. BAŞKAN - Söz verilmiyor. KAMER GENÇ (Tunceli) - Verilmiyor.
Dolayısıyla, anlaşmalar açık oylamaya tabi olduğundan oyunun rengini belirtmek
için de söz verilmemesi... BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, çok kısa bir
açıklama yapar şimdi. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, uluslararası bir
sözleşmenin müzakeresini yaptık; bu bir ahitnamedir. Elbette, dünyada yalnız
yaşama imkânınız olmadığına göre, başka ülkelerle, hatta tıpkı kendi aile
fertlerinizle olan ilgi ve ilişkileriniz kadar, yakın, sıcak, devamlı, etkili
münasebet kurmaya mecbur olduğunuz içindir ki, uluslararası anlaşmalar çok
önemlidir. Kurallar ve kavramlar, sizi o uluslarla dost götürebilir. O
bakımdan, bin yıllık tarihe sahip milletimizin tarihî serüveni içerisinde çok
ciddî, çok anlamlı anlaşmalar ve ahitleşmeler olmuştur. Bazen geri dönüp
bakmışlardır "eyvah! Niye imzaladık acaba biz bunu?" Bizim cumhuriyet
dönemimizde de var. Keşke şartları öyle değil de şöyle olsaydı diye içimizden
geçmiştir; geçmiş olabilir; ama, ona uymaya mecburuz, bir ahdimiz var. Ahde
vefa, kişisel borç kadar ulusal borçtur aynı zamanda. Ahde sadakat, insanların,
devletlerin onurudur. Ciddî devlet ya ahde girmez ya girdiyse ona uyar.
Dolayısıyla, bu sözleşmelere katılıyoruz, destek veriyoruz ne olursa olsun
düzenlemesi. Komisyon Başkanımız Sayın İnan'ın, tabiî, Sayın Yalçıntaş'ın
konuşmalarını yadırgayışını, yadırgayıp yadırgamadığım ifadesini ben atiye
talik ediyorum kendi izinleriyle; ama şuradan bakıyorum: Nedir bu anlaşma:
İnsanî yardım operasyonları, çevre koruma operasyonları, Türkiye'nin bunları
üslenmesi. Bunu istihfafen veya istihzaen veya istiskalen söylüyor falan değilim.
Gayet tabiî, bunlar da uluslararası meselelerdir; ama, şuradan girmek
istiyorum: Tabiî, bunlar olmalıdır, biz, denizleri, oradaki yaratıkları
korumalıyız, kollamalıyız; peki, uluslararası anlaşmalar bu kadar bağlayıcı ise
-ki, bağlayıcıdır- Avrupa Konseyi kararları, uluslararası sözleşmelerdeki
imzamız, Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi, Avrupa Konseyi,
daha yeni, Venedik Metni, Venedik Sözleşmesi, Anlaşması, Venedik Beyanı, bunlar
nerede, bunlar bağlayıcı değil mi? Ben umuyorum ki, Dışişleri Komisyonumuzun,
çok saygı duyduğum, çok deneyimli değerli Sayın Başkanı, lazım gelen
platformlarda bu uluslararası anlaşmalara elin uymasını istediğimiz kadar bizim
uymamızın da lazım geldiğini ifade ediyordur. Bu, ulusal platformlar olabilir,
uluslararası platformlar olabilir. Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle
bir taahhüde girmişiz; örgütlenme, kişisel özgürlük, bireysel hürriyetler ve
bunların örgütlenerek yürümesi. Venedik'teki -ve vaka olarak alınan- olay parti
kapatmalarıdır, masaya yatırılan Türkiye'dir. Şimdi bir misafiri ağırlıyoruz -Avusturya
Başbakanı- açıklamasını dinledinizse üzülmemek elde değildir. Avusturya
Başbakanı, dün kapısında olduğumuz zaman titreyen bir ülkenin Başbakanı
"olmaz böyle şey" diyor. Bu sayın misafire "olmaz böyle
şey" dedirtmek olmaz aslında. Bunu biz duymalıyız. Değerli milletvekilleri, buradan şuraya
gelmek istiyorum: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine dört dava açılmış siyasî
partilerle ilgili, üçü kabul edilmiş, dördüncüsünün de kabul edildiği ifade
ediliyor. Buna niye fırsat veriyoruz?! Elimizde bir Uyum Komisyonu raporu var.
Anayasa... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Bir dakikanızı
rica edebilir miyim Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, biraz heyecanlıysam lütfen beni bağışlayınız; ülkemizin
geleceğini düşünerek söylüyorum, tarihe kayıt düşmüş olmak için söylüyorum;
yani, bizim elimizde imkânlar varken, şu -gördünüz mü- 20 maddeyi 6 saatte
çıkardık. Demek ki, gruplararası uyum olunca, aşamayacağımız hiçbir engel
yoktur. Anayasa engelini aşamaz mıydık, aşma imkânımız yok muydu?! Bakıyorum hemen sırayla; DSP'nin Değerli
Genel Başkanı, MHP'nin Değerli Genel Başkanı, ANAP'ın Değerli Genel Başkanı,
Fazilet Partisinin Değerli Genel Başkanı ve DYP'nin Değerli Genel Başkanı;
hepsi diyor ki: "Bu Anayasa Uyum Komisyonu tarafından çıkarılan hükümler
süratle geçirilmelidir." Hepsi diyor, biz de diyoruz, siz de diyorsunuz.
Peki, Allah aşkına söyler misiniz bana "hayır, siz ne derseniz deyin,
önemli değildir; ben çıkmasın diyorum" diyen biri var mı?! Varsa, demokraside
bu söz geçerli söz müdür?! Yapmayın... Buyurun; ben teklif ediyorum ve davet
ediyorum. Derhal, şimdi, Anayasa Komisyonu Başkanımız, komisyonu toplantıya
çağırmalı, içerisinden seçeceği üç dört maddeyi derhal görüşmeye almalı. Sabah,
gece de çalışalım. Hangi kanunları koyuyorsanız onu geçiriz, hiç üzüntünüz
olmasın. Kamu sendikaları değil mi, yarın geçer; Anayasa değişikliğini de yarın
konuşalım. 48 saat sonraki görüşmeye hangi kanunu koyuyorsanız koyun; ama,
arkasına bir anayasa değişikliğini koyalım ve bunu bu hafta bitirelim.
Yapmayın... Bakın, yarın "eyvah!.. Keşke yapmasaydık" dediğimiz
zaman, saçımızı yolsak, dizimizi dövsek kimseye bir faydası olmaz. Ben bir kardeşinizim, bir arkadaşınızım;
ben ülkemi düşünüyorum ve Avrupa mahkemeleri benim hakkımda karar vermemeli,
ben oraya girmeye mecbur olmamalıyım. Bunu biz beceremiyor muyuz, bunu
yapamıyor muyuz?! Biz, Allah vermesin, önce, hem de bütün bu milletvekilleri,
birinci safta çarpışmak üzere... Allah korusun, bir savaş hadisesi oluverse,
hepimiz gider, birinci safta çarpışırız. Bu kadar can bedeli olan olaylarda,
birlikte, beraberlikte, tereddütsüz hareket ediyoruz da, demokrasiyi oturtmak
için, çağdaş ülkelerin önüne geçmek için, yapacağımız şeylerin, yapacağımız
işlemlerin engeli nedir; söyler misiniz. Bu görüntünün altından kalkamayız. Bu,
çok yanlış görüntü; bu, üzüntü verici görüntüdür. Gelin, bu görüntüden hepimizi
kurtaralım. Hepinize saygılar sunuyorum. Sayın Başkanım, oyumun rengi müspettir.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Hatiboğlu. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Ben teşekkür
ediyorum. BAŞKAN - Sayın Genç, demin, Sayın
Hatiboğlu'na söz verirken, bir müdahalede bulundunuz... KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, 1 inci
maddenin... BAŞKAN - Bir dakika efendim; müsaade eder
misiniz. Değişik 81 inci maddeye göre, uluslararası
anlaşmaların maddelerinde söz verilemeyeceğini ve dolayısıyla, son sözün de
verilemeyeceğini söylediniz. KAMER GENÇ (Tunceli) - Yorumlanabilir;
çünkü, açık oylama... Oyunun rengi belli çünkü. BAŞKAN - Hayır; çünkü, (d) bendinde
"sadece maddeleri üzerinde" deniliyor; halbuki, ben, 86 ncı maddeye
göre söz verdim. Ayrıca, siz, söz hakkının kısıtlandığından bahseden bir sayın
milletvekilisiniz; şimdi de, beni, söz verdiğim için tenkit ediyorsunuz.
(Alkışlar) Sonra, bu sözü verdim kötü mü oldu?! TURHAN GÜVEN (İçel) - İyi oldu Sayın
Başkan, iyi oldu. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
usulle ilgili Sayın Genç'in itirazı... Oy rengi, ancak gizli oylamalarda söz
konusu olamaz. BAŞKAN - Tabiî efendim, çok açık; 86 ncı
maddeye göre. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Açık oylama
farklı bir şeydir; kimin hangi istikamette oy verdiğinin tespitidir açık
oylama. Dolayısıyla, sayın üye, oyunun rengini ifade edebilir. Saygı sunuyorum. BAŞKAN - Doğrudur efendim. Ben, sözü
verdiğime çok memnun oldum. Buyurun Sayın Bıçakçıoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar) ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Karadenizde
kıyısı bulunan 6 ülkenin deniz kuvvetlerinin birlikte işbirliğini öneren bu
anlaşmanın, bölgeye ve Türkiye'ye, hayırlar getirmesini diyerek, sözlerime
başlıyorum. Bildiğiniz gibi, bu ülkelerin 5 tanesi,
eski "demirperde ülkesi" dediğimiz ülkeler; sadece Türkiye NATO
ülkesidir. NATO ve demirperde ülkelerinin, birlikte, Karadenizde, Blackseafor
sancağının altında buluşmasını, belki, bundan 15 yıl önce söyleselerdi, kimse
inanmazdı. Böyle bir anlaşmayı gündeme getirenleri ve buna katkıda bulunanları
da kutluyorum. Bu anlaşmada imzası bulunan 6 ülkenin
deniz kuvvetlerinin, birbirini daha iyi tanıyacağına ve bölge barışına da
katkıda bulunacağına yürekten inanıyorum; ama,
Karadeniz Bölgesinden gelen bir milletvekili olarak, keşke, bu işbirliği
daha önce düşünülüp ve daha önce yürürlüğe girmiş olsaydı, bu, birtakım
insanların hayatlarını belki kurtarırdı diye düşünüyorum. Bildiğiniz gibi, Karadenizde, zaman zaman
deniz sularında çıkan ihtilaflar dolayısıyla balıkçılarımız, maalesef, Ukrayna,
Romanya gibi ülkelerin sahil güvenlikleri tarafından ya tutsak alınmakta veya
açılan ateşler sonucunda öldürülmekteydi. Ben, bu vesileyle, hayatlarının idamesi
için denize açılıp -bir yanlışlık
sonucu olarak kabul etmemiz gerekir- öldürülen bütün bu balıkçı kardeşlerime de
Allah'tan rahmet diliyorum ve bir daha böyle üzücü olayların olmayacağına inanıyorum ve bu anlaşmanın hayırlı
olacağını tekrar dile getiriyor, hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. Oyumun rengi de hayırlıdır efendim. (MHP
ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN -Teşekkür ediyorum Sayın
Bıçakcıoğlu. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık
oylamanın şekli hakkında Yüce Heyetinizin görüşünü alacağım. Açık oylamanın elektronik cihazla
yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Şimdi, oylama işlemini başlatıyorum ve 2
dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Karadeniz
Deniz İşbirliği Görev Grubu Teşkiline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının yapılan açık oylamasına 233 sayın
milletvekilimiz katılmış; 217 kabul, 1 ret, 1 çekimser ve 14 mükerrer oy
kullanılmıştır. Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır;
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 22 Haziran
2001 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma
Saati : 20.06 VI. –
SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI |
|