Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 67       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

120 nci Birleşim

19 . 6 . 2001 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                     Sayfa       I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

 

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – 7.6.2001 tarih ve 4676 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun, bir defa daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine  ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/847)

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

 

1. – İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

2. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/418, 2/87) (S. Sayısı : 683)

3. – Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 713)

 

 

 

 

 

4. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

5. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666)

6. – Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675)

7. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676) 

8. – Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)

9. – Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/875) (S. Sayısı: 719 ve 719'a Ek)                         

VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – İstanbul Milletvekili Aydın A. Ayaydın'ın, DYP Grubu adına konuşan Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Tasarruf Mevduatları Sigorta Fonuna devredilen bankaların görev zararlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/4194)

2. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, kamu bankalarının batık kredilerine ve görev zararlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/4231)

3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Silivri F Tipi Cezaevi projesi ile ilgili basında çıkan haberlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/4270)

4. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, sosyal tesis yapılmak istenen Ankara-Anıttepe Gençlik Caddesindeki çocuk parkında sürekli polis bulundurulmasının nedenlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/4280)

5. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, tasarruf tedbirlerine rağmen hizmet binası ve sosyal tesis yapılmasına ve Ankara-Gençlik Caddesindeki kesilen ağaçlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/4350)

6. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, ekonomik kriz öncesi düşük kurla döviz alındığı iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/4371)

7. – Aydın Milletvekili Sema Tutar Pişkinsüt'ün, Merkez Bankası eski Başkanı hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/4381)

8. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, gümrük yetkililerince TIR taşımacılığının engellendiği iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in cevabı (7/4386)

9. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın,

Bakanlık müfettişlerince hazırlandığı iddia edilen yolsuzluk Raporuna,

- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın;

İthal edilen tarım ürünlerine,

- Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın;

Van'dan giriş yapan ithal gıda maddelerinin gümrük işlemlerinin Mersin'de yapılmasına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/4385, 4396, 4399)
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak altı oturum yaptı..

Adana Milletvekili Ali Halaman ve 43 arkadaşının Adana-Kozan İlçesinin tarihî ve turistik değerlerinin araştırılarak kültürel eserlerin korunması, ilçenin sosyal ve ekonomik yönden kalkınması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması (10/206) ,

DYP Grubu adına Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven'in, yargıya müdahalede bulunduğu iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit hakkında bir gensoru (11/15),

Açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;

Meclis araştırması önergesinin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı;

Gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşme gününün ise Danışma Kurulu tarafından tespit edilip Genel Kurulun onayına sunulacağı,

Açıklandı.

Siirt Milletvekili Takiddin Yarayan'ın (10/124) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmındaki sıralamanın yeniden düzenlenmesi ile Genel Kurulun çalışma saatlerine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon Raporu henüz hazırlanmadığından;

Kamu Görevlileri Sendikaları (1/418, 2/87) (S.Sayısı:683),

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin (1/53) (S. Sayısı: 433),

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666),

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675),

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676),

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685),

Kanun tasarılarının görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/876) (S. Sayısı : 713) 5 inci maddesine kadar kabul edildi; 5 inci maddesinin oylanmasından önce, istem üzerine, elektronik cihazla yapılan yoklama sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından,

19 Haziran 2001 Salı günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.17'de son verildi.

 

 

 

Nejat Arseven

 

 

Başkanvekili

 

Melda Bayer

 

Yahya Akman

 

 

 

Ankara

 

Şanlıurfa

 

 

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

Sebahattin Karakelle

 

 

Erzincan

 

 

Kâtip Üye


                                                                         No. : 167

II. – GELEN KÂĞITLAR

19.6.2001 SALI

Cumhurbaşkanınca Geri Gönderilen Kanun

1. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 4676 Sayılı Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi (1/878, 3/847) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.6.2001)

Tasarılar

1. – Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/879) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.6.2001)

2. – Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/880) (Anayasa ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.6.2001)

Sözlü Soru Önergesi

1. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, Üçüncü Boğaz Köprüsü projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1547) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.6.2001)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Samsun Milletvekili Vedat Çınaroğlu'nun, Samsun-Alaçam 75 inci Yıl Pansiyonlu İlköğretim Okulu yöneticilerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4523) (Başkanlığa geliş tarihi 15.6.2001)

2. – Denizli Milletvekili Mehmet Kocabatmaz'ın, 2000-2001 yılında belediyelere aktarılan ödeneklere ve Denizli-Kızılcabölük yoluna ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4524) (Başkanlığa geliş tarihi 15.6.2001)

3. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, depremzedelerin sorunlarına ve yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4525) (Başkanlığa geliş tarihi 15.6.2001)

4. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Kocaeli İnkılap Lisesinde bir memurun İmam-Hatip lisesi mezunu olduğu için görevine son verildiği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4526) (Başkanlığa geliş tarihi 15.6.2001)

5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, sigara ve tütün ithalatına ve üretimine  ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı soru önergesi (7/4527) (Başkanlığa geliş tarihi 15.6.2001)

6. – Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, SSK primlerinin artırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4528) (Başkanlığa geliş tarihi 15.6.2001)

7. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Konya'da alçak irtifa uçuş bölgesi ve taklidi savaş alanı oluşturulmasının çevreye etkilerine ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/4529) (Başkanlığa geliş tarihi 15.6.2001)

8. – Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın, İnönü Üniversitesi Darende İlahiyat Fakültesi'nin 2001 ÖSS Kılavuzundan çıkarıldığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4530) (Başkanlığa geliş tarihi 15.6.2001)

9. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, PETKİM ve TÜPRAŞ'a yapılan personel alımlarına ilişkin Devlet  Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı soru önergesi (7/4531) (Başkanlığa geliş tarihi 15.6.2001)

10. – Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, Konya-Cihanbeyli ve Karapınar bölgesinde Türkiye-İsrail ve ABD'nin ortak eğitim uçuşu yapacakları iddialarına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4532) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.6.2001)

11. – Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu'nun, Abdullah Öcalan hakkındaki idam kararıyla ilgili ABD basınında çıkan haberlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4533) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.6.2001)

12. – Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, demir-çelik üretimine, ihracat ve ithalatına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (A.Mesut Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4534) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.6.2001)

13. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Mavi Akım Projesine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4535) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.6.2001)

14. – Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat'ın, bir gazetede yer alan Güneydoğudaki Süryani köylerinin ziyarete kapatıldığı haberine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4536) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.6.2001)

15. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, egzoz gazı emisyon ölçümleri karşılığı toplanan paralara ve kullanım yerlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4537) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.6.2001)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

19 Haziran 2001 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz efendim...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, istirham ediyorum... İlk açılışta, Sayın Başkan tereddüde düşerse, yoklama yapar; bunu, biliyorum.

BAŞKAN - Evet... Aynen...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Ama, tereddüde yakın bir çoğunluk olursa... Tereddüt söz konusudur; lütfen, yoklamayı yapın. Şu anda 140 kişi var efendim; açamazsınız... 2 dakika sürmez efendim; lütfen, yoklamayı yapın. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Efendim, biraz sonra, zaten 5 inci maddenin oylamasına geçeceğiz, istediğiniz zaman yoklama yaparım.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Doğru değil efendim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

4676 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geri gönderilmesine dair Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır, okutacağım; ancak, okutmadan evvel, Kâtip Üyenin, yerinde oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tezkereyi okutuyorum :

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – 7.6.2001 tarih ve 4676 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun, bir defa daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine  ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/847)

                                                                        18.6.2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İLGİ: 08.06.2001 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-6031/14543 sayılı yazınız.

Türkiye Büyük Millet Meclisince 7.6.2001 gününde kabul edilen "4676 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" incelenmiştir:

1- 4676 sayılı Yasa'nın 2. maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Yasa'nın 4. maddesinde, radyo, televizyon ve veri yayınlarında uyulması gereken yayın ilkelerine yer verilmiştir.

a- Maddede öngörülen yasaklara aykırı eylemler para cezaları ile cezalandırılmaktadır. Cezaların idarî para cezası niteliğini taşıması, özgürlüğü bağlayıcı cezaya çevrilme olanağı bulunmaması ayrık tutulursa, yüksek tutarlara erişen bu tür cezaların yargı organlarınca hükmolunan para cezalarıyla benzer sonuç ve etkiler yaratacağı kuşkusuz olduğuna göre, Anayasanın 38. maddesindeki suç ve cezalara ilişkin esasların ve ceza hukukunun genel ilkelerinin maddenin düzenlenmesinde dikkate alınması gerekir. Ceza hukukunun temel ilkelerinden olan "kanunsuz suç ve ceza olamayacağı" kuralının bir gereği olarak, ceza alanında yapılan düzenlemelerde yasakların ve ceza gerektiren eylemlerin öğelerinin açık ve kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirtilmesi zorunludur. Oysa, maddedeki kimi yasaklar açıkça tanımlanmamış, içeriği tartışmalı genel kavramlarla yetinilmiştir.

Nitekim, anılan maddenin ikinci fıkrasının (k) bendinde, "korku salacak yayın yapılmaması"; (v) bendinde de "yayınların karamsarlık, umutsuzluk, ... eğilimlerini körükleyici ... nitelikte olmaması" yayın ilkesi olarak sayılmıştır.

Bir yayının korku salacak ya da karamsarlık ve umutsuzluk duygularını körükleyici nitelikte olması kişilere göre değiştiğinden, bu ilkelerin belirgin olmadığı, nesnel içerik taşımadığı açıktır.

Belirtilen ilkelere aykırı yayın yapılması, Yasanın 33. maddesi uyarınca yüksek tutarlarda para cezaları uygulanmasını gerektirmektedir. Belirgin ve nesnel olmayan ilkelere uyulması zorunluluğu, yayın kuruluşlarında tedirginlik yaratacak, radyo ve televizyonların doğru ve yansız yayın yapmaları, yurt ve dünya gerçeklerinin halka duyurulmasına engel oluşturacaktır. Böylece toplumun doğru ve yansız haber alma hakkı zedelenecektir.

Ceza hukukunun "kanunsuz suç ve ceza olamayacağı" temel ilkesinin gereği olarak, yasaklanan ve yaptırım öngörülen eylemlerin açık biçimde, kuşkuya yer bırakmayacak belirginlikte düzenlenmesi gerekir. Oysa, yukarıda belirtilen yayın ilkeleri, içeriği tartışmalı genel kavramlarla anlatılmıştır.

b- Anılan maddenin ikinci fıkrasının (c) bendinde, "Yayıncılığın, gerek yayın organı, gerekse hisse sahipleri ve üçüncü derece dahil olmak üzere üçüncü dereceye kadar kan ve sıhrî hısımları veya bir başka gerçek veya tüzelkişinin haksız çıkarları doğrultusunda kullanılmaması" öngörülmüştür.

Söz konusu bentte getirilen yasak, kimi olursa olsun "bir başka gerçek veya tüzelkişinin haksız çıkarları" yönünde de geçerli olduğuna göre, ayrıca "hisse sahipleri" ve "onların üçüncü dereceye kadar kan ve sıhrî hısımları"na metinde yer verilmesine gerek bulunmamaktadır.

2- 4676 sayılı Yasa'nın 3. maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Yasa'nın 6. maddesinde,

a- Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyelerinin "meslekleriyle ilgili konularda kamu veya özel kuruluşlarda en az on yıl görev yapmış, meslekî açıdan yeterli bilgiye, deneyime .... sahip, otuz yaşını doldurmuş kişiler arasından" seçileceği belirtilmiştir.

Maddenin önceki metninde, Üst Kurul üyelerinde "basın, yayın, iletişim ve teknolojisi, kültür, din, eğitim, hukuk alanlarında birikimi" olma nitelikleri aranmışken, bu niteliklere yeni metinde yer verilmemiştir. Yeni metindeki "meslekî açıdan yeterli bilgiye ve deneyime sahip olma" koşulunun, önceki metinde öngörülen niteliklere göre yetersizliği açıktır. "Meslekî" bilgi ve deneyim, her zaman radyo ve televizyon yayıncılığı ile ilgili olmayabilecektir.

Radyo ve televizyon yayıncılığı konusunda çok önemli görevler üstlenen Üst Kurul'a seçilecek üyelerde "basın, yayın, iletişim ve teknolojisi, kültür, din, eğitim ve hukuk" alanlarında birikimi olma niteliğinin aranmaması bir eksiklik olarak değerlendirilmiştir.

b- Üst Kurul üyelerinden beşinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı oluşum formülüne göre belirlenecek kontenjan doğrultusunda, siyasî parti gruplarınca önerileceği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca seçileceği belirtilmiştir.

Bu yöntemle yapılan seçimlerde, genellikle siyasî kimliği olanların yeğlendiği bilinen bir gerçektir. Radyo ve televizyon yayıncılığında çok önemli yetkilerle donatılan ve yansız olarak görev yapması gereken Üst Kurul'a siyasî kimlikli kişilerin seçimine olanak sağlayan yöntemin uygun ve doğru olmayacağı açıktır.

c- Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca, Başkanlık Divanı oluşum formülüne göre belirlenecek kontenjan doğrultusunda siyasî parti gruplarınca gösterilecek kişilerin Üst Kurul üyeliğine seçileceği belirtilirken, bu kişilerin seçilmemesi durumunda, nasıl bir yöntem izleneceği de açıklığa kavuşturulamamıştır.

Gerçi, 4676 sayılı Yasa'nın geçici 4. maddesinde, "Siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca işaret oyuyla ayrı ayrı oylanmaları suretiyle seçimleri yapılır. Seçilemeyen adaylar yerine ilgili siyasî parti gruplarınca yeni adaylar bildirilir." denilmektedir. Ancak, geçici madde düzenlemesi, yapılacak ilk seçimlere ilişkin olup, sonraki seçimler yönünden bir anlam taşımamaktadır.

Bu nedenle, seçim yöntemi yönünden Yasa'nın 6. maddesinde gerekli düzenlemenin yapılması uygun olacaktır.

3.- 4676 sayılı Yasa'nın 5. maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Yasa'nın 9. maddesinin son fıkrasında, Üst Kurul'un, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun denetimine bağlı olduğu belirtilmiştir.

3984 sayılı Yasa'nın 5. maddesinde, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun, kamu tüzel kişiliğine sahip, özerk ve yansız bir kurul olduğu vurgulanmıştır.

Özerk ve yansız bir kamu tüzel kişiliğinin Başbakanlığa bağlı Yüksek Denetleme Kurulu'nca denetlenmesi, "tarafsızlık" niteliği ile bağdaşmamaktadır.

Üst Kurul'un denetlenmesi görev ve yetkisinin, Anayasanın 160. maddesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, denetim yapma, görev ve yetkisiyle donatılan ve bağımsız bir Yüksek Denetleme Organı olan Sayıştay'a verilmesi, Üst Kurul'un "özerk ve tarafsız" yapısına daha uygun düşecektir.

4- 4676 sayılı Yasanın 7. maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Yasa'nın 12. maddesinin,

-Birinci fıkrasının (d) bendinde, radyo ve televizyon kuruluşlarına 33. madde uyarınca verilecek idarî para cezaları Üst Kurul'un gelirleri arasında gösterilmiş;

-Beşinci fıkrasında da, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun yıllık bütçesinden harcanmayan tutarın, yıl sonunda yurt içinde kültür ve doğa varlıklarının, yurt dışında Türk kültür varlıklarının korunması ve ihyası amacıyla Kültür Bakanlığı adına bir kamu bankasında açılan hesaba aktarılacağı kurala bağlanmıştır.

4676 sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Yasa'nın 33. maddesinde, Üst Kurul'un, öngördüğü yükümlülükleri yerine getirmeyen, izin koşullarına uymayan, yayın ilkelerine ve bu Yasa'da belirtilen diğer esaslara aykırı yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarını uyaracağı; aykırılığın yinelenmesi durumunda bu kuruluşlara idarî para cezası uygulayacağı belirtilmiştir.

Görüldüğü gibi, Üst Kurul'un gelirleri arasında gösterilen idarî para cezaları, Üst Kurul'ca verilen para cezalarıdır. Bu durum, Üst Kurul'un idarî para cezası verirken yanlı ve keyfî davranabileceği kuşkusuna neden olabilecektir. Para cezalarının çok yüksek tutarlarda olması ve alt-üst sınırları arasındaki genişlik, bu kuşkuyu daha da artıracaktır.

Bu nedenle, idarî para cezalarının Üst Kurul'un gelirleri arasından çıkarılarak Hazine'ye bırakılması uygun olacaktır. Üstelik bu yöntem, Yasa'nın aynı maddesinde, "Üst Kurul, gerektiği takdirde her yıl için yapacağı işlerin programını hazırlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bütçesinden verilmesi gereken ödenek tutarını Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunar" düzenlemesi bulunduğuna göre, bir sorun da yaratmayacaktır.

Öte yandan, anılan maddenin beşinci fıkrasında, Üst Kurul'un gelir fazlasının, yıl sonunda, Kültür Bakanlığı adına bir kamu bankasında açılacak hesaba aktarılacağı belirtilerek, yeni bir fon yaratılmaktadır.

Kamu giderlerinin disipline edilebilmesi ve gider hesaplarının sağlıklı tutulabilmesi, ülkemizin büyük sorunu olan enflasyonla savaşımda önemli yer tutmaktadır. Bu nedenle, ekonomik programda, bütçe disiplini dışında yaygın bir uygulama alanı bulan fon yönetiminin sona erdirilmesi öngörülmüş ve fonların tasfiyesi için yasa çalışmalarına hız verilmiştir.

Bu aşamada yeni bir fon yaratılmasının, ekonomik programla bağdaşmayacağı gözönünde bulundurularak, Üst Kurul'un yıllık gelir fazlasının Hazine'ye aktarılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.

5- 4676 sayılı Yasa'nın 12. maddesiyle 3984 sayılı Yasa'nın 28. maddesinin altıncı ve sekizinci fıkraları değiştirilmektedir.

a- Maddenin değişik altıncı fıkrasında, gerçek ve tüzel kişilerin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan yayınlar ile gerçeğe aykırı olduğu savlanan yayınlara karşı başvuru üzerine mahkemece düzeltme ve yanıt hakkının tanınmasına karar verilmesine karşın, yayın kuruluşunun bu hakkın kullanılmasına ilişkin yayını yapmaması ya da karara uygun biçimde yapmaması ya da geciktirmesi durumlarında uygulanacak yaptırımlar düzenlenmiştir.

Fıkraya göre, bu durumda, ilgili kuruluşun yayınlarından sorumlu en üst yöneticisi ile kuruluşun sahibi olan anonim şirketin yönetim kurulu başkanına otuz milyar liradan doksan milyar liraya kadar ağır para cezası verilecek; ayrıca, kuruluşa, Üst Kurul'ca, eylemin ağırlığına göre üç aya kadar gelir getirici yayın yapma yasağı uygulanabilecektir. Fiilin ikinci kez yinelenmesi durumunda, yayın izni iptal edilecek ve en yüksek para cezasına hükmolunacaktır.

Bu fıkrada öngörülen para cezalarının tutarı, özellikle bölgesel ve yerel yayın yapan kuruluş yönünden son derece yüksektir. Üst Kurul'un ayrıca üç aya kadar gelir getirici yayın yasağı uygulaması durumunda, pek çok radyo ve televizyon kuruluşu, altından kalkılamaz parasal sorunlar nedeniyle yayınına son vermek zorunda kalacaktır.

Bu nedenle, altıncı fıkradaki düzenleme, ölçülülük ilkesine ve çoğulcu demokrasinin gereklerine uygun düşmemektedir.

Öte yandan, fıkrada öngörülen para cezasının alt ve üst sınırları arasında takdire bırakılan alanın tutar olarak genişliği, uygulamada, yorum ve değerlendirme farklılıklarına dayalı olarak eşitsizlik, çelişki ve haksızlık yaratabilecek ve keyfiliğe yol açabilecektir.

Para cezası ile bu cezaların uygulanmasını gerektiren eylemler arasındaki oransızlık ve ölçüsüzlük ile cezaların alt ve üst sınırları arasındaki dengesiz farklılık, 4676 sayılı Yasa'nın 16. maddesi ile değiştirilen 3984 sayılı Yasa'nın 33. maddesi ile yine 4676 sayılı Yasa'nın 17. maddesi ile 3984 sayılı Yasa'ya eklenen ek 2. maddede de bulunmaktadır. Bu nedenle, yukarıda yapılan değerlendirmeler, anılan düzenlemeler yönünden de geçerlidir.

b- Maddenin değişik sekizinci fıkrasında, tazminat talebinin haklı görülmesi durumunda tazminat tutarının, on milyar liradan az olmamak koşuluyla fiilin ağırlık derecesine göre belirleneceği; bu maddeye göre açılacak manevî tazminat davalarında yargıcın uygunluk (tensip) kararı ile birlikte bilirkişiyi de atayacağı belirtilmiştir.

Yapılan değişiklikte, hüküm altına alınacak tazminatın alt sınırı yasa ile belirlenmiş; böylece, yargıcın takdir hakkı sınırlandırılmış, hatta tümüyle ortadan kaldırılmıştır.

Kişinin, kişilik değerlerine saldırıyla oluşacak zarar tutarının yasa ile belirlenmesi, sorumluluk konusunu düzenleyen hukukun temel kurallarıyla bağdaşmamaktadır. Manevî tazminat tutarı, her somut olayın özelliği ve istem gözetilerek yargıç tarafından takdir edilir. Manevî tazminat davasına yol açan yayının gerçek olmasına karşın, kullanılan sözlerle sınır aşılmış olabilir ve bu aşma derecesi her olayda farklılık gösterebilir. Yine, böyle bir yayına, zarar görenin davranışı da neden olabilir. Bütün bu olgular, istenecek ve hüküm altına alınacak tazminat tutarının belirlenmesinde önemli etkenlerdir. Bu nedenle, hükmedilecek tazminat tutarının alt sınırının bir yasal düzenlemeyle belirlenmesi hukukun genel ilkelerine uygun düşmemektedir.

Ayrıca, kişilik haklarına saldırıya ilişkin tazminat davaları Borçlar Yasası'nın 49. maddesinde düzenlenmiştir. Dava, özel hukuk alanında açılmış bir tazminat davası niteliğindedir. Türk hukuku'nda, özel hukuk alanındaki tazminat davalarına yasakoyucunun karışması ve alt sınırı belirlemesi yolunda bir uygulama yerleşmemiştir. Bu tür alt sınır tutarını belirlemek ceza hukukuna özgü bir uygulamadır ve Devletin cezalandırma hakkından kaynaklanmaktadır. Özel hukuk alanındaki bu tür uygulamalar, tazminat yaptırımını, gerçek zararı ve kimi durumlarda zarar gören kişinin istemini de aşan ve haksız zenginleşmesine neden olan bir tür ceza yaptırımı niteliğine büründürecektir.

Öte yandan, yapılan değişiklikler, tazminat davalarında yargıca bilirkişi atama zorunluluğu getirmektedir.

Oysa, teknik bir konu da olsa, bilirkişilerin görüşü yargıcı bağlamamaktadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası'nın 275. maddesine göre, yargıçlık mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuksal bilgi ile çözümlenmesi olanaklı konularda bilirkişi incelemesi yaptırılamaz

Bu nedenle, tazminat davalarında bilirkişiye başvurulmasını zorunlu kılan fıkra kuralı genel hukuk ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.

Ayrıca, gerekli olmamasına karşın zorunlu bilirkişi atamasına ilişkin kural, Anayasa'nın 141. maddesinin son fıkrasındaki, "davaların en az giderle sonuçlandırılacağı" yolundaki ilkeye de uygun düşmemektedir.

4676 sayılı Yasa'nın 20. maddesiyle değiştirilen 5680 sayılı Yasa'nın 17. maddesinde de aynı düzenleme bulunmaktadır. Bu nedenle, yukarıda yapılan değerlendirmeler anılan madde yönünden de geçerlidir.

6- 4676 sayılı Yasa'nın 13. maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Yasa'nın 29. maddesinin,

-(d) bendinde, Üst Kurul tarafından düzenlenecek yönetmeliğe uygun olarak her yıl yapılacak yıllık ortalama izlenme oranı ölçümlerine göre yıllık ortalama izlenme ya da dinlenme oranı % 20'yi geçen bir televizyon ya da radyo kuruluşunda bir gerçek ya da tüzel kişinin ya da bir sermaye grubunun sermaye payının % 50'yi geçemeyeceği; gerçek kişinin payının hesaplanmasında üçüncü derece dahil olmak üzere üçüncü dereceye kadar kan ve sıhrî hısımların paylarının da aynı kişiye ilişkinmiş gibi hesaplanacağı;

-(e) bendinde de, bir gerçek ya da tüzel kişi ya da bir sermaye grubunun % 50'den fazla payına sahip olduğu bir televizyon ya da radyonun yıllık ortalama izlenme ya da dinlenme payının % 20'yi geçmesi durumunda, Üst Kurul'ca yapılacak bildirimden itibaren doksan gün içinde, ortağı bulunduğu televizyon ya da radyodaki paylarının bir bölümünü halka arz ederek ya da bir kısım paylarını satarak sermaye payını % 50'nin altına indireceği; yıllık izlenme ya da dinlenme oranının aşımı birden fazla televizyon ve radyodaki paylarının toplamı nedeniyle oluşmuşsa, bu oranı % 50'nin altına indirecek biçimde yeterli sayıda şirketin satılacağı;

belirtilmiştir.

Maddenin değiştirilmeden önceki metninde;

-Aynı özel radyo ve televizyon kuruluşunda bir ile üçüncü dereceye kadar (dahil) kan ve sıhrî hısımların aynı zamanda pay sahibi olamayacakları,

-Bir hissedarın, bir kuruluştaki pay tutarının, ödenmiş sermayesinin % 20'sinden ve birden fazla kuruluşta pay sahibi olanların bu kuruluşlardaki tüm paylarının toplamının da % 20'den fazla olamayacağı; bu kuralın, hissedarın bir ile üçüncü dereceye kadar (dahil) kan ve sıhrî hısımları için de uygulanacağı;

-Belirli bir özel radyo ve televizyon kuruluşunda % 10'dan fazla payı olanların Devletten, diğer kamu tüzel kişilerinden ve bunların doğrudan ya da dolaylı olarak katıldıkları teşebbüs ve ortaklıklardan herhangi bir taahhüt işini doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak kabul edemeyecekleri ve menkul kıymetler borsalarında işlem yapamayacakları;

 kurala bağlanmıştı.

Metinden çıkarılan kurallar ve yapılan yeni düzenlemeler ile,

- Sahip oldukları televizyon kanalları ya da radyoların yıllık ortalama izlenme ve dinlenme oranı % 20'yi geçememek koşuluyla bir gerçek ya da tüzel kişi ya da sermaye grubuna, bir ya da birden fazla televizyon ya da radyo kuruluşunun tümüne ya da bir kısmına sahip olabilme;

- Televizyon ya da radyo kuruluşu sahiplerine kamu ihalelerine girebilme ve menkul kıymetler borsalarında işlem yapabilme;

olanağı sağlanmaktadır.

a- Maddenin (d) bendinde, "izlenme oranı" ölçütünün getirilmesine karşın, (e) bendinde hem "izlenme payı", hem de "izlenme oranı" ölçütünün getirilmesi, bentler arasında ve (e) bendinin kendi içinde çelişkili bir durum yaratmaktadır. Bu iki kavram, radyo ve televizyon yayınları terminolojisinde farklı ölçümlemeleri anlatmaktadır.

Uygulamada sorun yaratacak bu çelişkinin giderilmesi uygun olacaktır.

b- Bir televizyon kanalı ya da radyo yayını için getirilen % 20 yıllık ortalama izlenme ya da dinlenme oranı, kuramsal olarak olanaklı bulunsa da uygulamada ulaşılması çok güç bir orandır. Yapılan araştırmalar, Türkiye'de en yüksek izlenme oranının % 14-16 dolayında olduğunu ve bu orana da yalnızca bir yayın kuruluşunun ulaştığını ortaya koymaktadır. Ölçümleme güçlükleri de gözönünde bulundurulduğunda, getirilen sınırın uygulanabilir olmadığı açıkça anlaşılacaktır.

Bu nedenledir ki, Batı'lı ülkelerde, yayının ulaştığı kişi sayısı ölçü olarak alınmış ya da bir kişinin sahip olacağı kanal sayısı sınırlandırılmıştır. Yayın izleme oranını ölçü olan ülkelerde ise bu oran çok düşük tutulmuştur.

Uygulamacılar, "izlenme payı"nın, "izlenme oranı"ndan daha gerçekçi bir ölçümleme ölçütü olduğunu belirtmektedirler. Bu durumda, düzenlemede "izlenme payı" ölçütünün esas alınmasının ve izlenme yüzdesinin düşürülmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.

c- Anılan maddenin (d) ve (e) fıkralarında yapılan düzenlemeler, özellikle büyük sermaye gruplarının televizyon ve radyoculuk alanında tekelleşmelerine olanak yaratacak içeriktedir.

Sermayenin belli kişi ya da grupların elinde toplanmış olduğu gerçeği, bu kişi ya da grubun, çok sayıda televizyon ve radyo kuruluşunu sahiplenebilme olanağı ve ölçüsüz para cezaları uygulaması ile görsel ve işitsel medya alanında tekellerin oluşması kaçınılmaz olacaktır.

Anayasa'nın 167. maddesinde, Devletin, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici önlemleri alacağı, piyasalarda fiilî veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önleyeceği belirtilmiştir.

Anayasa'nın anılan kuralı ile tekelleşme ve kartelleşme yasaklanmakla kalmamış, Devlete de bunu engelleyici önlemleri alma görevi verilmiştir. 4676 sayılı Yasa ile yapılan ve yukarıda belirtilen düzenlemelerle görsel ve işitsel medya alanında tekelleşme ve kartelleşmenin önlenmesi olanaksızdır. Düzenlemeler, tekelleşme ve kartelleşmeyi önlemek bir yana dolaylı olarak olanaklı kılacak niteliktedir.

Gerçi, televizyon ya da radyo kuruluşunun yıllık ortalama izlenme oranının % 20'yi geçmesi durumuna bağlı olarak bir sınırlama getirilmiştir; ancak, bu oranın yüksek tutulması ve hiçbir televizyon ya da radyo kanalının bu izlenme oranına ulaşamayacağı gerçeği karşısında, bu sınırlamanın tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi önlemesi olanaklı görülmemektedir.

Tekelleşen ya da kartelleşen görsel ve işitsel medya, bir yandan ekonomik alanda haksızlık yaratabilecek bir güce ulaşırken, öte yandan da haber alma özgürlüğünü kısıtlayabilecektir.

Anayasa'nın 26. maddesinde, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün haber almak ve vermek özgürlüğünü de kapsadığı; 28. maddesinde de, basının özgür olduğu, devletin, basın ve haber alma özgürlüğünü sağlayacak önlemleri alacağı belirtilmiştir.

Basın özgürlüğü, düşünce ve kanaat özgürlüğünü tamamlayan ve onun kullanılmasını sağlayan bir özgürlüktür. Düşünce özgürlüğü, düşüncelerin özgürce açıklanması yanında bunların yayılması ve öğrenilmesi özgürlüğünü de içerir. Bu nedenle, basın özgürlüğünün, okuyucuların, izleyicilerin ya da dinleyicilerin haber alma ve görüşleri öğrenme olanağından yoksun kalmaları yönünden de değerlendirilmesi gerekir.

Haber alma ve verme hakkı ya da haberlere ulaşma özgürlüğü, izleyici ya da dinleyicinin bireysel hakkı olarak düşünülemez ve düzenlenemez. Bunlar, izleyicilerin ve dinleyicilerin kolektif hak ve özgürlükleridir.

Basın özgürlüğü, kamu güçleri karşısında olduğu kadar özel güçlere karşı da korunmalıdır. Bu bağlamda, medya tekelinin oluşmasına karşı gerçek sınırlamalar koymak, medyanın çoğulculuğunu koruyucu önlemler almak devlete düşen bir ödevdir. Bağımsız ve tarafsız yayıncılığın sürdürülebilmesi için alınacak önlemler de bu ödev kapsamındadır.

Sosyal görevini yerine getirebilmesi için basın özgürlüğü ile donatılan medyanın sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gereklidir. Tekelleşerek, sorumluluk bilincinden uzaklaşacak bir medya, her sorumsuz güç gibi er geç amacından sapabilir ve toplum yaşamını, ulusal güvenliği tehlikeye sokan bir güç durumuna gelebilir. Bunu önlemek de devletin görevidir.

Bu nedenle, görsel ya da işitsel medyada tekel ya da kartel oluşturulmasını önleyebilecek içerikte bulunmayan düzenlemeler, Anayasa'nın tekelleşme ve kartelleşmeyi yasaklayan 167. maddesiyle;172. maddesinde anlatımını bulan tüketiciyi koruma ilkesiyle ve basın özgürlüğü kapsamında bulunan haber alma ve verme özgürlüğü ile bağdaşmamaktadır.

d- Bir gerçek ya da tüzel kişiye ya da sermaye grubuna bir radyo-televizyon kuruluşunun tümüne ya da birden çok radyo-televizyon kuruluşuna sahip olabilme olanağının yaratılmasının yanı sıra, bu kişi ya da sermaye grubuna kamu ihalelerine girebilme ve menkul kıymetler borsalarında işlem yapabilme hakkının verilmesi, medya gücünün kullanılarak ihalelerde haksız rekabete, borsada çeşitli işlem oyunları yapılmasına neden olabilecektir.

Her ne kadar; 4676 sayılı Yasa'nın 2. maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin, yayın ilkelerine yer verilen ikinci fıkrasında;

"c) Yayıncılığın, gerek yayın organı, gerekse hisse sahipleri ve üçüncü derece dahil olmak üzere üçüncü dereceye kadar kan ve sıhrî hısımları veya bir başka gerçek ve tüzel kişinin haksız çıkarları doğrultusunda kullanılmaması,

j) Yayıncılığın haksız bir amaç ve çıkara alet edilmemesi ve haksız rekabete yol açılmaması,..."

denilerek, medyanın haksız rekabete neden olabilecek gücü engellenmeye çalışılmış ise de, bu soyut anlatımlı ilkelerin, kamu ihalelerinde yaratabilecek haksız rekabeti ve borsa işlemlerinde oynanacak oyunları engellemesi zor görünmektedir.

Ayrıca, düzenlemelerin karşıt kavramından, yayın kuruluşlarının "haklı çıkarları" destekleyici içerikte yayın yapabileceği sonucuna varılmaktadır. Konuya yayın kuruluşlarının kamu ihalelerine giren sahipleri yönünden bakıldığında, bu tür destekleyici yayınların "haklı çıkarı" savunduğu kolaylıkla öne sürülebilecektir.

Böylece, bir kamu hizmeti olan medyanın bireysel çıkarlara hizmet edecek ticari nitelik kazanmasının önündeki tüm engeller kaldırılmıştır. Oysa, dünyada medya-serbest piyasa ilişkilerinin demokrasiler için yozlaştırıcı tehlike ve tehditlerinden sözedilmektedir. Ülkemizde olduğu gibi henüz demokrasisi yeterince gelişmemiş, sağlam temellere oturmamış, özelleştirmesini tamamlayamamış ülkelerde medyanın Devlete karşı taahhüde girmemesi yaşamsal önem taşıyan bir ilke olarak görülmektedir. Devletle ticari ilişkilere giren medya sahiplerinin, siyasal iktidar lehine yayın yaparak ya da tam tersine baskı oluşturarak kamu ihalelerini alma avantajını sağlayabileceği kuşkusu, yukarıda sözü edilen ilkenin korunmasının ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Serbest piyasa ekonomisinin en büyük özelliği, rekabet ortamının yaratılmasıdır. Bir çok radyo ve televizyon kuruluşuna sahip olan kişi ya da sermaye grubuna kamu ihalelerine girebilme hakkının tanınması, bu özellikle de bağdaşmamaktadır.

Görsel ve işitsel medyanın kamuoyunu etkileme gücü, dolayısıyla bu gücün kötüye kullanılması olasılığının yüksekliği, Batı'lı ülkelerde medya sahiplerinin diğer iş alanlarından ayrılmasına, bu ayrımı sağlayacak önemler alınmasına neden olmuştur. Medya gücünü kötüye kullanma olasılığı, kamu yararı ve kamu düzeniyle doğrudan ilgilidir. Devletin bu gücü dengeleyecek önlemleri alması, kamu yararı ve düzenini sağlamanın gereğidir.

Bu nedenle, 3984 sayılı Yasanın 29 uncu maddesinin değişiklikten önceki onuncu fıkrasında yer verilen yasağın korunması gerekirken tümüyle kaldırılmış olması, kamu yararı açısından çok ciddi sakıncalar doğurabilecek bir gelişme olarak değerlendirilmiştir.

7- 4676 sayılı Yasa'nın 14 üncü maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Yasa'nın 31. maddesinin ikinci fıkrasında, "Her türlü teknolojiyle ve her türlü iletişim ortamında yapılacak yayın ve hizmetlerin usul ve esasları, Haberleşme Yüksek Kurulunun belirleyeceği strateji çerçevesinde Üst Kurulca tespit edilip, Haberleşme Yüksek Kurulunun onayına sunulur. Bu yayın ve hizmetlerin mevzuata uygunluğu Üst Kurulca denetlenir" kuralına yer verilmiştir.

Ayrıca, yine aynı Yasanın 26. maddesiyle 5680 sayılı Yasa'ya eklenen ek 9. maddede "Bu Kanunun yalan haber, hakaret ve benzeri fiillerden doğacak maddî ve manevî zararlarla ilgili hükümleri, bilişim teknolojileri ve internet ortamında sayfa açılması veya elektronik gazete, elektronik bülten vb. suretiyle yayınlanan her türlü yazı, resim, işaret, sesli veya sessiz görüntü ve benzerleri hakkında da uygulanır." denilmektedir.

İletişim teknolojisinde bir devrim niteliğindeki internet yayıncılığının en baskın yönü, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün, özgün kanaat oluşumunun günümüzdeki en etkin kullanım alanı olmasıdır. İnternet ortamındaki yayıncılıkta; hukukun üstün kılınması, kişilik haklarının korunması ve bunun yanında da yayın yoluyla düşünce ve ifade özgürlüğü gibi duyarlı alanların dengelenmesi sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu sorunlar, ancak, ifade özgürlüğü esas alınarak ve yayınlar üzerindeki denetim yargıya bırakılarak sağlanabilir. Dolayısıyla, internet yayıncılığına ilişkin ilkelerin ve öteki düzenlemelerin özel bir yasa ile yapılması en doğru yol olacaktır.

Bu yola gidilmeyerek, yayınların düzenlenmesinin tümüyle kamu otoritelerinin takdirine bırakılması ve Basın Yasası'na bağlı kılınması, internet yayıncılığının özelliğiyle bağdaşmamaktadır.

8- 4676 sayılı Yasa'nın 16 ncı maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Yasa'nın 33. maddesinin,

a- Birinci fıkrasında, Üst Kurul'un, öngördüğü yükümlülükleri yerine getirmeyen, izin koşullarına uymayan, yayın ilkelerine ve bu Yasa'da belirtilen diğer esaslara aykırı yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarını uyaracağı ya da aynı yayın kuşağında açık biçimde özür dilemesini isteyeceği; bu isteme uyulmaması  ya da aykırılığın yinelenmesi  durumunda, ilgili programın yayınının bir ile oniki kez arasında durdurulacağı; bu süre içinde programın yapımcısı ve varsa sunucusunun hiçbir ad altında başka program yapamayacağı kurala bağlanmıştır.

Bu düzenlemede, uyarının içeriği konusunda bir açıklığa, özür dileme konusunun ayrıntılarına yer verilmemiştir. Bu belirsizlik, uygulanan yaptırımın onur kırıcı ve teşhir edici bir özellik taşımasına neden olabilecektir.

Fıkraya göre, Üst Kurulun, özür istemine uyulmaması durumunda programın yayını bir ile  oniki kez arasında durdurabileceği gibi, bu süre içinde programın yapımcı ve sunucusu hiçbir ad altında başka program yapamayacaktır. Katkısı, başkalarınca hazırlanmış bir programı sunmaktan ibaret olan sunucu hakkında böyle bir yaptırım öngörülmesi haksız uygulamalara yol açacak niteliktedir.

Bu düzenlemelerle, idari nitelikteki bir üst kurula basın ve haber alma özgürlüğünü sınırlayıcı yetkiler verilmekte, yargı alanına giren konularda da idare yetkili kılınmaktadır.

İdare, düzenleme ve denetleme alanındaki konularda, kamu düzeni, genel güvenlik, kamu yararı, genel ahlak, genel sağlık, ekonomik ve sosyal ilişkilerin düzenli yürütülmesini sağlama gibi amaçlarla idari para cezası uygulama ya da kişi özgürlüğünü kısıtlayıcı yaptırımlar dışında çeşitli yasaklar koyma yetkisine sahiptir.

Ancak, düşünceyi açıklama ve yayma, basın ve haber alma gibi temel hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda, idarenin yetkisinin Anayasa'nın bu kavramlara yaklaşımı içerisinde değerlendirilmesi gerekir.

Anayasa'nın 26. maddesinin son fıkrasında, "Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayınını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılamaz"; 28. maddenin üçüncü fıkrasında da, "Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır" denilmektedir. Aynı doğrultuda bir kural, tüm özgürlükler için Anayasa'nın 5. maddesinde yer almaktadır. Ayrıca, Anayasa'nın 29. maddesinin üçüncü fıkrasında, yasanın, haber, düşünce ve kanaatlerin özgürce yayınlanmasını engelleyici ya da zorlaştırıcı koşullar koyamayacağı; 30. maddesinde de, basın işletmelerinin, Devlet bütünlüğüne yönelik bazı suçlar dışında işletilmekten alıkonulamayacağı öngörülmektedir.

Bu kurallar, genelde yazılı basına yönelik olmakla birlikte, amaç basın işletmelerini korumak olmayıp, düşünceyi yayma ve haber alma özgürlüklerinin güvence altına alınması olduğuna göre, aynı ilkelerin görsel ve işitsel medya için de geçerli olması ve idareye, bu araçların kullanılmasını engellemeye varan nitelikte önlemler alma yetkisi verilmesinden olabildiğince kaçınılması gerekir.

Yasanın 16. maddesi, bu kurallarla bağdaşmayan uygulamalar öngörmektedir. Bu maddeye göre, yapılan uyarı üzerine özür dilemeyen radyo ve televizyon kanalının ihlâle konu olan yayını bir ile oniki kez arasında durdurulabilecek; aykırılığın yinelenmesi durumunda, Ceza Yasasının öngördüğü üst sınırın da çok ötesinde, 375 milyar liraya ulaşan para cezası verilebilecek; yayınlar bir yıla kadar ya da süresiz durdurulabilecek ya da yayın izni iptal edilebilecektir.

Böylece, eylemle önlem arasında bulunması gereken adil denge bozulmuş, yaptırım bir baskı öğesi durumuna gelmiş olacaktır. Üstelik bu yaptırımlar idarî bir üst kurulun takdirine bırakılmıştır.

b- Maddenin ikinci fıkrasında, aykırılığın yinelenmesi durumunda verilecek idari para cezalarına yer verilmiştir.

Fıkraya göre, ulusal düzeyde yayın yapan kuruluşlara 125-250 milyar lira arasında, bölgesel, yerel ya da kablo ortamında yayın yapan kuruluşlara, kapsadığı yayın alanındaki il ve ilçe nüfusuna göre 60-100, 10-60, 20-40 ve 5-10 milyar lira arasında idari para cezası uygulanabilecektir. Radyo yayınları için uygulanacak para cezaları, bu tutarların yarısı kadar olacaktır.

Gerek bu fıkrada öngörülen idari para cezalarının gerekse 4676 sayılı Yasa'nın çeşitli maddeleriyle değiştirilen 3984 ve 5680 sayılı yasaların çeşitli maddelerinde yer verilen diğer para cezalarının tutarlarının çok yüksek olduğu açıktır.

4676 sayılı Yasa değişikliğiyle düzenlenen para cezaları, belli sermaye gruplarının elinde olmayan ulusal ve özellikle yerel ve bölgesel televizyon, radyo ve basın kuruluşları için amaç-araç orantısını gözetmeyen boyuttadır. Cezaların caydırıcı nitelikte olması, ancak televizyon, radyo ve basın kuruluşlarının yaşam şansını ellerinden almaması gerekmektedir.

Anayasanın 13. maddesinin ikinci fıkrasında, temel hak ve özgürlüklerle ilgili genel ve özel sınırlamaların "demokratik toplum düzeninin gerekleri"ne aykırı olamayacağı belirtilmiştir.

Buna göre, hak ve özgürlükler, ancak demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak sınırlandırılabilir. Demokratik hukuk devletinde, güdülen amaç ne olursa olsun, sınırlamalar özgürlüğünün kullanılmasını ölçüsüz biçimde ortadan kaldıracak düzeyde olamaz.

Anayasa Mahkemesi'nin çeşitli kararlarında da belirtildiği gibi, bir sınırlama kuralının demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olabilmesi için "ölçülülük" ilkesinin gözetilmesi, amaç ve sınırlama "orantısının" korunması gerekmektedir.

Ölçülülük ilkesi, yasal düzenlemede sınırlama aracının, sınırlama amacına ulaşmaya elverişli olmasını, sınırlama aracıyla amacı arasındaki oranın ölçüsüz olmamasını anlatmaktadır.

Yasa ile getirilen para cezalarının, Anayasa'nın 28. maddesinde sözü edilen basın özgürlüğü yönünden son derece ağır nitelik taşıdığı kuşkusuzdur. Ulusal, bölgesel ve yerel çerçevede hizmet veren birçok görsel, işitsel ya da yazılı medya kuruluşlarının kapanmasına neden olacak tutarlardaki para cezalarını haklı bir nedene dayandırmak ve demokratik toplum düzeninin gerekleriyle ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaştırmak olanaklı değildir.

Ayrıca, para cezalarının alt ve üst sınırları arasındaki genişlik, takdir hakkının kullanılmasında haksızlığa, adaletsizliğe ve keyfi uygulamaya neden olabilecek boyuttadır.

Öte yandan, Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı'nın "2.1. Siyasi Kriterler" bölümünün "2.1.1. Düşünce ve İfade Özgürlüğü" alt bölümünde; ifade özgürlüğünün daha da geliştirilmesine yönelik anayasal ve yasal güvencelerin güçlendirilmesi amacıyla, kısa erimde,

- Başta düşünceyi açıklama ve yayma, bilim ve sanat ile basın özgürlükleriyle ilgili hükümler olmak üzere Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerle ilgili bölümlerinin,

- Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Yasası'nın,

gözden geçirilmesinin planlandığı belirtilmiştir.

Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyelik süreci içinde kısa ve orta erimde gerçekleştirilmesi öngörülen çalışmaların genel çerçevesini çizen ve yönlendirici nitelik taşıyan Ulusal Program'da, basın özgürlüğünün geliştirilmesi için anayasal ve yasal güvencelerin güçlendirilmesi planlanırken; çok yüksek para cezalarıyla görsel, işitsel ve yazılı medya kuruluşlarının görev yapamaz duruma getirilmesi amaca uygun düşmeyecektir.

9 - 4676 sayılı Yasanın 19. maddesiyle 5680 sayılı Basın Yasası'nın basın yoluyla işlenen suçlardan dolayı ceza sorumluluğuna ilişkin 16. maddesinin birinci fıkrasının 1. bendi değiştirilmiş, 5680 sayılı Yasa'nın cevap ve düzeltme hakkına ilişkin 19. maddesine aykırı davranılması durumunda, sorumluluğun sorumlu müdürle birlikte süreli yayının sahibi gerçek kişiye, süreli yayın sahibi anonim şirketse yönetim kurulu başkanına, diğer şirket ve tüzel kişilere ait süreli yayınlarda tüzel kişiliğin en üst yöneticisine de ait olacağı belirtilmiştir.

Fıkrada yapılan bir başka değişiklikle, sorumlu müdürlerin özgürlüğü bağlayıcı cezadan para cezasına çevrilen cezalarının ertelenmeyeceği öngörülmüştür. Yasa'nın 21. maddesiyle de, 5680 sayılı Yasa'nın 19. maddesinin (1) numaralı fıkrası değiştirilip, yalan haber verilmesi, hakaret ve sövme de fıkra kapsamına alınmış, ayrıca, sorumlu müdüre düzeltme yazısını süreli yayın sahibine, yönetim kurulu başkanına ve üst yöneticiye bildirmek zorunluluğu getirilmiştir. Aynı konuya ilişkin olarak bir başka değişiklik cevap ve düzeltme hakkıyla bağlantılı olarak ceza yaptırımları öngörülen 29. maddede gerçekleştirilmiş ve mevcut para cezaları bin ilâ yedibin beşyüz kat arasında artırılmış ve bu cezaların ertelenmesi de engellenmiştir.

Yasa'nın 25. maddesiyle de, Basın Yasası'na aykırı davranışlar nedeniyle bu Yasa'nın değişik maddelerinde öngörülen para cezaları bir milyon ilâ elli milyon kat arasında yükseltilmiştir.

Böylece, yasaklanan eylemlere aykırı davranışlar için öngörülen para cezaları çok büyük oranlarda artırılmış ve ödenemez duruma getirilmiştir. Cevap ve düzeltmenin şekil ve şartlara uygun olarak yeniden yayınlanması yolunda verilen karara tam olarak uyulmaması durumunda, elli milyar liradan yüzelli milyar liraya kadar, süreli yayın sahibinin ölümünde bir ay içinde yeni sahip beyanname vermezse, on milyar liradan otuz milyar liraya kadar, beyanname içeriğindeki değişiklik mülki amirliğe beş gün içerisinde bildirilmezse on milyar liradan elli milyar liraya kadar ağır para cezasına hükmedilebilecektir.

Bu cezalar, büyük bölümüyle önödemeye bağlı olduklarından, yapılacak bildirime karşın ödenmemeleri durumunda, Türk Ceza Yasası'nın 119. maddesi gereği ceza yarı oranında artırılacaktır.

Bu değişikliklerden önce, Basın Yasası'nda para cezalarının hiçbir yaptırım gücü kalmadığı bir gerçektir. Ancak, yapılan değişiklikle cezalar elli milyon kata kadar yükseltilmiştir. İki gazeteyi gününde cumhuriyet savcılığına ve/veya mülki amirliğe teslim etmeyen "tâbi"ye yüz milyar liraya kadar ağır para cezası öngörülmüştür. 647 sayılı Yasa'nın 5. maddesine göre, para cezalarının tutarı, suçlunun iktisadi durumu, aile sorumluluğu, meşgale ve mesleği, yaş ve sağlık durumu, cezanın sosyal etkisi ve uyarma amacı gibi hususlar gözönünde tutularak saptanır. Para cezasının belirlenmesi konusunda, bu hükümle, yasakoyucunun yargıdan beklediği duyarlılığı, cezaların alt ve üst sınırlarını belirlerken kendisinin de göstermesi gerekir. Hukukumuzda, hiçbir dönemde bu tür suçlar için böylesine ağır para cezaları öngörülmemiştir. Demokratik bir toplumda, basına ilişkin kimi biçimsel yükümlülüklerin yerine getirilmemesi ya da yerine getirilmekte gecikilmesi basın kuruluşunun yayından çekilmesi sonucunu doğuracak yaptırımlara layık görülmemelidir.

Basın Yasası'nda yapılan bu değişiklikler, öngörülen para cezaları nedeniyle haber, düşünce ve kanaatlerin özgürce yayınlanmasını ve basın işletmelerinin yaşamını sürdürmesini engelleyecektir. Bu cezalarla, basın sektörünün krize sürüklenmesi ve sermaye birikimleri sınırlı gazetelerin yayın yaşamından çekilmesi, böylece basında tekelleşmenin gerçekleşmesi kaçınılmazdır.

Yukarıda önemli görülen kimi maddelerine ilişkin açıklanan gerekçelerle, kamu yararı ile bağdaşmayan, demokratik geleneklere, temel hak ve özgürlüklere, hukuka ve Anayasal ilkelere uygun düşmeyen kurallar içeren 4676 sayılı "Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun", Anayasa'nın 89. ve 104. maddeleri uyarınca yayımlanması uygun görülmeyerek Türkiye Büyük Millet Meclisince bir daha görüşülmek üzere ekte geri gönderilmiştir.

                                                        Ahmet Necdet Sezer

                                                               Cumhurbaşkanı

(FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Niye alkışlıyorsunuz efendim? Sayın Cumhurbaşkanını mı, Kâtip Üyeyi mi?..

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Her ikisini de...

BAŞKAN - Peki efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, bir hususta bendenizi aydınlatırsanız memnun olurum.

Şimdi okunan bu belge, RTÜK Kanununun müzakeresi esnasında Fazilet Partisinin kürsüden söylediklerinin tutanakları mıydı; yoksa, Sayın Cumhurbaşkanımızın iade gerekçesi miydi? (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Anayasaya aykırılık gerekçesi olduğunu biliyorsunuz efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum)  - Hayır efendim; yani, çok örtüşüyor da...

BAŞKAN - Zatıâlileriniz de hukukçu olduğunuz için, tabiî ki örtüşecek.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce yarım kalan işlerden başlayacağız.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa gelmediğinden, erteliyoruz efendim.

Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifinin görüşmesine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. –  Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/418, 2/87) (S. Sayısı : 683)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

3. –  Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı: 713) (1)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 5 inci maddesinin oylamasında kalmıştık.

Şimdi, 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Geçti efendim... "Kabul edenler" dedikten sonra istiyorsunuz... Sayıyoruz efendim...

Kabul etmeyenler... 5 inci madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır; ancak, zatıâlileriniz, ben söyledikten sonra ifade buyurdunuz, haberiniz olsun.

                                         

(1) 713 S. Sayılı Basmayazı 18.6.2001 tarihli 119 uncu Birleşim Tutanağına eklidir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6 - 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun 33 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde,  46 ncı maddesinde yer alan "fondan"  ibaresi ile ek 6 ncı maddesindeki "fon hesabından" ibaresi "afet tertiplerinden", "Fon  Harcama Yönetmeliği" ibaresi de "Afet Harcamaları Yönetmeliği" olarak değiştirilmiş ve 34, 35, 37, 38, 39, 41 ve 44 üncü maddeleri ile  ek 5 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları  yürürlükten kaldırılmıştır.

"Mali hükümler:

Madde 33 - Bu Kanun gereğince yapılacak harcamaları karşılamak üzere;

a) Her yıl iktisadi Devlet teşekkülleri ile en az sermayesinin yarıdan fazlası Devlete ait bulunan banka ve müesseselerin yıl sonu bilanço kârlarının yüzde 3'ü nispetinde ödeyecekleri hisseler,

b)  Bu Kanun uyarınca borçlu bulunan hak sahiplerince yatırılacak taksit ve faiz ödemeleri,

c) Bu Kanun uyarınca yaptırılan ve ihtiyaç fazlası olduğu anlaşılan  konutların satışından elde edilecek gelirler,

d) Bu Kanun uyarınca kamulaştırılan veya satın alınan araziler üzerinde oluşturulan ve ihtiyaç fazlası olduğu anlaşılan arsaların satışından elde edilen gelirler,

e) Nakdi yardım ve bağışlar,

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına yatırılır. Yatırılan bu tutarlar, bu Kanunda belirtilen harcamalarda kullanılmak üzere Maliye Bakanlığınca bir yandan genel bütçeye özel gelir, diğer yandan Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesinde açılacak afet tertibine özel ödenek kaydedilir. Bu suretle ödenek kaydedilen miktarlardan yılı içerisinde harcanmayan tutarları ertesi yıl bütçesine devren  özel gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. 

(a) bendinde belirtilen gelirler Mayıs ve Kasım ayları içerisinde iki eşit taksitte ödenir ve hesaba yatırıldıkları yılın, yıllık beyannamesiyle bildirilecek gelirlerden ve kurum kazançlarından indirilir. Süresinde yatırılmayan hisseler 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.

Tabii afet nedeniyle özel ve kamu kuruluşları ile kişiler tarafından her ne ad altında olursa olsun toplanan nakdi bağış ve yardımlar  Maliye Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü adına açılacak  özel hesaplarda toplanır ve nemalandırılır. Gerektiğinde döviz hesabı da açılabilir.  Bu hesaplarda toplanan miktarlar Maliye Bakanlığınca ihtiyaca göre ilgili kurum bütçelerine özel gelir ve ödenek kaydedilmek suretiyle kullandırılır. Bu ödeneklerden yılı içerisinde kullanılmayan miktarları, ertesi yıl bütçesine devren özel gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

Acil durumlarda, il valilikleri adına açılacak acil afet hesaplarına, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesinin afet tertiplerinden ödeme yapılır. Bu hesaplardan yapılacak harcamaların belgeleri il özel idaresinde saklanır ve il özel idare bütçesi ile birlikte Sayıştayca denetlenir. Yıl sonunda harcanmayan miktarlar ile faiz gelirleri birinci fıkrada belirtilen hesaba yatırılır.

Afet tertipleri ile acil afet hesaplarından verilecek avanslar,  yapılacak yardım ve harcamaların usul ve esasları Maliye Bakanlığı ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca müştereken hazırlanacak bir yönetmelikle tespit edilir.

Çeşitli kanunlarda Afetler Fonuna yapılan atıflar, afet tertiplerine veya acil afet hesaplarına yapılmış sayılır."

BAŞKAN - 6 ncı madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman; buyursunlar efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı yasa tasarısının yeni 6 ncı maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, demin, Genel Kurulda, Kâtip Üyemiz tarafından okunması -hem de hızlı bir okumayla- tam 55 dakika süren bir veto gerekçesi dinledik. Öyle zannediyorum ki, bu veto gerekçesinin, Genel Kurulumuza, hükümetimize ifade ettiği birçok mesaj var. Bu mesajların başında, tam üç hafta süreyle Genel Kurulu işgal eden bir yasanın, nasıl, her maddesiyle, ama, hemen hemen her maddesiyle Anayasaya aykırı olduğunun, Cumhurbaşkanı tarafından, bir hukukçu olan Cumhurbaşkanımız tarafından ifade edildiğine, anlatıldığına şahit olduk. Esasında, biz, bunların, demin, Sayın Grup Başkanvekilimizin de ifade ettiği üzere, aşağı yukarı tamamını, hatta belki fazlasını bu kürsüden ifade etmeye çalıştıysak da, maalesef, dinletemedik.

Değerli arkadaşlar, şimdi, yine, aynı türden bir tasarıyla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Bakın, bir yasa tasarısı önümüze geldiği zaman, ben, şahsen, bir milletvekili olarak, o tasarının gerekçesinden sonra maddelerini okurken, bu tasarı hangi kanunda değişiklikler yapıyor, hangi kanuna atıfta bulunuyor, hangi kanunun hangi maddelerini yürürlükten kaldırıyor diye, bir bakma ihtiyacı hissederim. Herhalde, ilgilenen arkadaşlarımız da aynı metodu izliyorlardır; çünkü, doğrusu budur. Kanunun ne getirdiğini öğrenmek için, onun değiştirdiği kanunları, yürürlükten kaldırdığı kanunları da bilmek, anlamak gerekiyor.

Bir bakmaya çalıştım, ama, çok fazla atıf olduğunu görünce, merakım gittikçe arttı. Acaba, bu önümüzdeki yasa tasarısı, kaç kanunda değişiklik yapıyor, kaç maddede değişiklik yapıyor diye merak ettim, şöyle bir hesaplama ihtiyacını hissettim. Tam 135 kanun maddesine atıf var önümüzdeki tasarıda. Bunların bir kısmının mükerrer olduğunu görünce, birer defa kaç kanuna değinilmiş diye hesaplamaya çalıştım; tam 68 kanunun, bazı maddelerini yürürlükten kaldıran, bazı maddelerini değiştiren bir yasa tasarısı var  önümüzde.

Böyle bir kanun tekniğini, ben, şahsen, anlayabilmekte çok güçlük çekiyorum. O kadar ilgili-ilgisiz kanuna atıfta bulunuluyor ki, bu kanunları incelemeye kalksanız, ortalama büyüklükteki bir kütüphanenin içerisini dolduracak kadar kanunun önünüzde olması lazım; ama, sadece kanunun. Bir de, bu kanunlarla beraber yürürlüğe girmiş olan tüzükleri, yönetmelikleri, genelgeleri, uygulamaları da öğrenmek isteseniz, herhalde, büyük çaplı bir kütüphanenin içini dolduracak kadar mevzuatı incelemeniz ve irdelemeniz gerekiyor.

Peki, bu kanun tasarısı bizim önümüze nasıl geldi diye baktığımızda; bir bakıyorsunuz, geçtiğimiz cuma günü, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyor, araya hafta sonu girdiği için hiçbir milletvekili arkadaşımızın haberi olmadan, pazartesi günü -normal çalışma günü olmadığı halde, Genel Kurul için- saat 14.00'te bu kanun tasarısı görüşülmeye başlanıyor ve o sırada, grup başkanvekilleri, bu kanun tasarısıyla ilgili, milletvekillerinden, görüşlerini ifade etmelerini, tenkit etmelerini veya doğru taraflarını ifade etmelerini istiyorlar.

Değerli arkadaşlarım, bu metot, yanlış bir metot. Eğer, burada, halkın iradesinin yansımasını arzuluyor isek, halkın iradesini yansıtacak olan insanlar, buradaki insanlar, milletvekilleri. Bu milletvekillerinin, hiç olmazsa, belli bir düzeyde, altına imza atmış oldukları kanunlarla ilgili haberdar olması gerekiyor; bunların, ne getirip ne götürmesi gerektiğini bilmesi gerekiyor. Ben, şahsen, üzerinde durmuş olmama rağmen, detaylarla ilgili bilgi sahibi olduğumu ifade edemem. Burada, birçok arkadaşımızın, bu kanun tasarısıyla ilgili çok daha asgarî düzeyde bilgiye sahip olarak oy kullanacağını, ben, şahsen, tahmin ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu kanun tasarısının sadece 14 üncü maddesinde 24 ayrı kanuna atıf yapılıyor. İnsaf etmek lazım. Yeni İçtüzüğe göre düşündüğünüzde, çıkacak, burada konuşacak bir sözcüye verilen konuşma süresi, sadece 5 dakika. Bu 5 dakika süre içerisinde, ne kanun tasarısının irdelenmesi ne atıf yaptığı kanunların irdelenmesine imkân ve ihtimal vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının, kaba hatlarıyla, kamu bankalarıyla ilgili olduğu, bazı fonları ortadan kaldırdığı, bazı vergi kanunlarında değişiklik yaptığını söyleyebiliriz. Bunun, bana göre en belirgin vasfı da, işin sosyal tarafının, insanî tarafının unutulmuş olması, gözardı edilmiş olmasıdır.

Emlak Bankasından atılma korkusuyla karşı karşıya olan çalışanlar, dün, Genel Kuruldaydı. Bu, sadece onları mağdur edecek bir konu değil. Ben, olaya, hizmet alanlar ve hizmet verenler yönüyle de bakılmasını istiyorum; çünkü, bu kamu bankaları, Türkiye'nin en ücra köşelerine kadar örgütlenmiş, şubeler açmış ve insanlara hizmeti yerinde sunmayı amaçlamış, böyle bir sosyal amaç için kurulmuş olan bankalardır ve milyonların ilgili olduğu bankalardır. Bu tasarıda, işin bu tarafı hiç düşünülmeden, sadece, ekonomik boyutuyla işlenildiğini, olaya öyle bakıldığını şahsen görüyorum.

Bu tasarının daha doğru dürüst irdelenip, o şekilde Genel Kuruldan geçmesi gerektiğini düşünüyor; bu duygu ve düşüncelerle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı tasarının 6 ncı maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, umumî hayata müessir afetler dolayısıyla alınacak tedbirler ile yapılacak harcamalar için bir Afet Fonu vardı. Bu madde, bu Fonun, bu son ekonomik program çerçevesinde, genel bütçe içerisine alınarak, yine, aynı fon gelirlerinin, afet harcamalarında kullanılması için düzenlenmiş bir maddedir. Söz konusu bu çalışmalar, fonların genel bütçe kapsamına alınması şekliyle daha önceleri de vardı. Bu tasarıyla gerçekleşmiş olması nedeniyle, hayırlı bir düzenlemedir; buna, Grup olarak katılıyoruz.

Burada değişen bir durum var. Nakdî yardım ve bağışların, Maliye Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğünde değişik bir şekilde değerlendirilmesi söz konusudur; dövize ya da faize yatırılması şekliyle... Vatandaşların, bu nevi bir afet dolayısıyla yaptığı yardımlar, harcanmaması halinde, uzun süre Maliye Bakanlığı Merkez Saymanlığında kalırsa değerini kaybedebilir; bunun da, yine, nemalandırılması, yerinde, hayırlı bir düzenlemedir.

Değerli milletvekilleri, bu, biraz önce de ifade ettiğim gibi, güçlendirilmiş -aslında güçsüz de, güçlendirilmiş- ekonomik programın bir parçası şeklinde. Bu fonun da, yeni düzenleme şeklinde gösterilmesi, daha önce olan bir çalışma. Bunun, aslında, güçlendirmeyle bir ilgisi yoktur; çünkü, aynı harcamalar, aynı gelirler, Afet Fonunda olduğunda, ilgili bakanın ya da birimin tasarrufuyla harcamalar yapılıyordu; daha kolay, yerinde harcanma yapılmıyor düşüncesiyle, genel bütçe içerisine alınmak suretiyle, harcamanın, tevziin daha iyi bir denetlenir şeklinde, Sayıştayın, yine, diğer denetim elemanlarının denetimine tabi şekilde, yapılacak bir harcama şekliyle düşünmeye yöneliktir. Yoksa, gelir artırıcı ya da gider azaltıcı herhangi bir düzenleme yoktur.

Değerli milletvekilleri, Derviş Programının bir parçası olarak gösterilen bu çalışmalar, aslında, hiç de öyle değil. Malum, Kasım 2000 ve Şubat 2001 şoklarından sonra, Türkiye ekonomisi, yeni bir şokla karşılaşmamak için, karar üzerine karar alıyor; ancak, reel sektörde, yani üretim ve hizmet sektöründe, bugüne kadar, herhangi bir canlılık yok. Sadece 2001 yılında, üretim ve hizmet sektörlerinde daralmalar yüzde 20'lerin üzerinde ve sayın hükümetin başı Başbakan da, buna, yeni yeni muttali oldu. Yaptığı son toplantılarda, reel sektör nasıl canlandırılır diye, kararlar alma aşamasına geldiğini, yine, medya vasıtasıyla duymuş oluyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının içerisinde yer alan Emlakbankın bu tasarıyla kaldırılması, aslında, doğru bir düzenleme değildir. Emlak Bankasının, 70-80 yıldır, Türkiye'nin yapılaşmasında, imarında, konutunda, modern şehirleşmenin ilk basamaklarını oluşturmada çok büyük katkısı olmuştur. Her ilde, banka evleri, banka konutları diye isimlendirilen, bu bankanın yapmış olduğu konutlar, hakikaten, sosyal tesisleriyle, okullarıyla ve binalarıyla, modern bir ülke yapma gayreti içerisinde olmuştur. Bu bankanın, hak ettiği, geldiği nokta burası olmamalıdır.

Dün, bir arkadaşımız, bizlere verdi; dün ve bugün, bu raporlar, yine bizlerde mevcuttur. Sayın Başkanın, yani, kamu bankalarının başına getirilen zatın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlarsanız, memnun olacağım.

Buyurun efendim.

MURAT AKIN (Devamla) - ...bu bankadan, eskalasyon çerçevesinde, haksız istihkak aldığına dair, Emlak Kredi Bankasının müfettişlerinin düzenlediği rapor, yine, mahkemede bilirkişinin düzenlemiş olduğu raporlar ellerimizde. Yine, o zat -ben, elimle göndermek suretiyle- bu raporları dün okudu; bana da, bankadan istihkak alanın kendisi olduğunu ifade etti.

Şimdi, üç dört bankayı birleştiriyorsunuz, başına bir zatı getiriyorsunuz; bu zat da, geçmişte, bugün kapatılacak olan Emlakbanktan haksız istihkak aldığını ifade ediyor ve rapor ediliyor. Bu zat da, bu Emlak Bankasını kapatıyor. Acaba, bu, isabetli bir karar mı yani?! Anadolu'da bir tabir var; yani, bir nevi, tilkiye tavuğu emanet ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu Emlak Kredi Bankasının kapatılma maddesi geçti. Ne olur; tekrar tezekkür edelim, tekriri müzakere talep edelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, teşekkür ediyorum.

Efendim, bir de, sayın milletvekillerinden, burada cevap hakkı olmayan bürokratları töhmet altında bırakmamalarını istirham ediyorum. Bürokratların cevap hakkı yok.

MURAT AKIN (Devamla) - Tekriri müzakere talep ederek, Emlak Bankasının tekrar bankacılık hayatına devamını sağlayalım. Sadece kendi ilimde 2 şubesi var; fevkalade hizmetleri var. Bu banka, bunu hak etmedi diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, üç adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin 9 uncu fıkrasında yer alan "müştereken" ibaresinin "birlikte" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin madde 33'te düzenlenen (a) fıkrasında geçen "teşekkülleri" ibaresinin yerine "kurumları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Okutacağım son önerge, en aykırı önergedir; okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin 5 inci fıkrasında geçen "iki eşit taksitte ödenir" ibaresinin "üç eşit taksitte ödenir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Sayın Başkan, üç önergemi de geri çekiyorum.

BAŞKAN - Geri çekiyorlar... Peki efendim.

Üç önerge de geri çekilmiştir efendim.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunacağım; yalnız, oylarınıza sunmadan evvel, 20 arkadaşımızın bir yoklama talebi vardır.

Arkadaşlarımızın isimlerini okuyup, burada olup olmadıklarına bakacağım:

Sayın Hatiboğlu?.. Burada.

Yahya Akman?.. Burada.

Nevzat Yalçıntaş?..

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Tekabbül ediyorum efendim.

BAŞKAN - Ergün Dağcıoğlu?.. Burada.

Mustafa Geçer?.. Burada

Mehmet Batuk?.. Burada

Ahmet Karavar?.. Burada

Ali Oğuz?.. Burada

Rıza Ulucak?.. Burada

Yaşar Canbay?..

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Tekabbül ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - İlyas Arslan?.. Burada

Azmi Ateş?.. Burada

Osman Pepe?.. Burada

Nurettin Aktaş?.. Burada

Hüseyin Karagöz?.. Burada

Nezir Aydın?.. Burada

Ömer Vehbi Hatipoğlu?.. Burada

Şükrü Ünal?.. Burada

Latif Öztek?.. Burada

Ali Sezal?.. Burada

Yoklama için 3 dakika süre... 5 dakika süre veriyorum.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Başkan, ağzınızdan ilk önce 3 dakika çıktı...

BAŞKAN - 5 dakika dedim efendim; ağzımdan 5 dakika çıktı.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bütün eller meleke kesbetti Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Sayın Başkanım, bir dahaki sefere 3 dakika veririz. Üzmeyin... Ağzımızdan ne çıkıyorsa o. Ağzımızdan 3 çıkarken 5 oldu efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, şimdi, bizi izleyenler, sayın milletvekilleri 3 dakikaya yetiştiremiyor, 5 dakikada ancak ulaşıyorlar zannedecekler diye üzülüyorum; o bakımdan ifade ettim.

BAŞKAN - Sayın Başkanım, siz de biliyorsunuz ki, benim işim, mümkün olduğunca Meclisi çalıştırmak.

Yoklama işlemini başlatıyorum

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 713) (Devam)

BAŞKAN - 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7 - 2/3/1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanununun 1 inci maddesindeki "için Toplu Konut Fonunun meydana getirilmesi ve kullanılması" ibaresi metinden çıkarılmış; 2 nci maddesi başlığı ile birlikte, 412 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen ek 1 inci maddesinin (b) bendi aşağıdaki şekilde ve 3645 sayılı Kanunla eklenen ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "Toplu Konut Fonundan" ibaresi "Toplu Konut İdaresince" şeklinde değiştirilmiş; 3, 7 ve 8 inci maddeleri ile 412 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen ek 1 inci maddesinin (a), (f) ve (g) bentleri ve ek 3 üncü maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

"Toplu Konut İdaresinin gelirleri, harcamaları ve denetimi ;

Madde 2 - Toplu Konut İdaresinin gelirleri;

a) İdare tarafından satışı yapılacak konut, işyeri, arsa ve arazilerin satış ve kira gelirlerinden,

b) İdare tarafından açılacak kredilerin geri ödemelerinden,

c) Hazine arsaları üzerine yapılan konut ve işyerlerinin arsa maliyet bedellerinin en çok yüzde 25'ine kadar alınacak katılım payından,

d) Hazine Müsteşarlığının uygun görüşü üzerine yurt dışından sağlanacak kredilerden,

e) Faiz gelirlerinden,

f)  Bütçe kanunları ile tahsis edilen ödenekten,

g) İdareye yapılacak bağış ve yardımlardan,

meydana gelir.

Toplu Konut İdaresinin kaynakları aşağıdaki amaçlar için kullanılır.

a) Ferdi ve toplu konut kredisi verilmesi veya konut kredilerine faiz sübvansiyonu yapılması,

b) Toplu konut alanlarına arsa temin edilmesi,

c) Araştırma, turizm alt yapıları, konut alt yapıları, okul, karakol, ibadethane, sağlık tesisleri, spor tesisleri, postane, çocuk parkları, benzeri tesisler ve konut sektörü sanayiini teşvik için yatırım ve işletme kredisi verilmesi,

d) İş ve istihdam yaratmak üzere esnaf ve sanatkarlara ait işyerleri ve küçük sanayi teşebbüslerinin kredi yoluyla desteklenmesi,

e) Afet mahallerinde konut yapımının teşvik ve desteklenmesi.

İdare kaynaklarının kullanımına ilişkin usul ve esaslar Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle tespit edilir.

Toplu Konut İdaresinin gelir ve giderleri Yüksek Denetleme Kurulu denetimine tabidir."

"b) Yurt dışından, görev alanıyla ilgili harcamalarda kullanılmak üzere Hazine Müsteşarlığının uy-gun görüşü üzerine kredi almaya karar vermek,"

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer konuşacak.

Buyurun efendim.. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı tasarının 7 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının 7 nci maddesinde, bazı fonların tasfiyesi; aslında, tasfiyesi değil de, başka ad altında tekrar ihdas edilmesi söz konusu.

7 nci maddede "2.3.1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanununun 1 inci maddesindeki 'için Toplu Konut Fonunun meydana getirilmesi ve kullanılması' ibaresi metinden çıkarılmış" denilmektedir. Dolayısıyla, bu tasarıyla, buradaki "fon" ibaresi çıkarılmış, bunun yerine, yine, "412 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen ek 1 inci maddesinin (b) bendindeki 'Toplu Konut Fonundan' ibaresi 'Toplu Konut İdaresi' şeklinde değiştirilmiştir" denilmiştir.

Burada, aslında, bu fonların; yani, oluşturulan kaynakların millet menfaatına kullanılması noktasındaki çabalara veya fonun bütçede birlik prensibine aykırı olduğundan dolayı eleştirilmesi, denetim dışı kalması sebebiyle kaldırılmasına karşılık, yine "Toplu Konut İdaresi" adı altında, bir hesap altında toplanarak kaynakları belirleniyor ve yine, bu Toplu Konut İdaresi kaynaklarının hangi alanlarda, hangi amaçlar için kullanılacağı ve Yüksek Denetleme Kurulunca denetimi düzenleniyor.

Şimdi, burada ilgimizi çeken konular... Aslında, Türkiye'de, bugün yapılan düzenlemelerin, ülkedeki bir yapısal dönüşümün toplu halde yapılması gerekirken, bu fonlar zaman zaman yürürlükten kaldırılıyor. Bunların yerine, gerekli görülen alanların doldurulması için, işte "fon" adı kelime olarak kaldırılıp, yerine, "hesap", "saymanlık" gibi... Mesela, burada 10 uncu maddede yine var, "fon" ibaresi kaldırılıp "saymanlık" ibaresi ekleniyor. Buradan murat edilen, herhalde, yasama denetimi altına alınmasıdır bu kaynakların.

Şimdi, bu 7 nci maddeyle, yine Toplu Konut Kanununun 2 nci maddesi değiştiriliyor, 2 nci maddenin başlığı da "Toplu Konut İdaresinin gelirleri, harcamaları ve denetimi" şeklinde değiştirilmiş durumda. Toplu Konut İdaresinin gelirlerini gösteren 2 nci maddenin tamamı değiştiriliyor.

Aslında, daha önce çıkarılan 2985 sayılı Toplu Konut Kanununa göre, fon kaynaklarından birisi şuydu: Özellikle Tekel dışında kalan gerçek ve tüzelkişiler tarafından imal edilen alkollü ve alkolsüz içkiler, tütün mamulleri, ispirtolu içecekler ve her türlü içki imalinde kullanılan alkollü ve alkolsüz özütlerin istihsal vergisine esas matrahı üzerinden fona belli bir miktar para alınmaktaydı.

Özellikle, burada, Tekel maddeleri üzerinden alınan ve bu fona aktarılacak olan kaynak, Toplu Konut İdaresinin kaynağı olması gereken oran kaldırılıyor. Bunun yerine, İdare tarafından satışı yapılacak konut, işyeri, arsa ve arazilerin satış ve kira gelirlerinden elde edilen gelirlerden; idare tarafından açılacak kredilerin geri ödemelerinden; Hazine arsaları üzerine yapılan konutların arsa maliyet bedelleri üzerinden alınacak yüzde 25 katılım payından -daha önceki yasada da bu vardı- faiz gelirlerinden; Hazine Müsteşarlığının uygun görüşü üzerine yurt dışından sağlanacak kredilerden; bütçe kanunlarıyla tahsis edilen ödeneklerden; İdareye yapılacak bağış ve yardımlardan meydana geliyor.

Toplu Konut İdaresi kaynaklarının kullanımı da burada düzenlenmiş. Aslında, Toplu Konut Kanununun çıkışında, amaç ve kapsamında, konut ihtiyacının karşılanması esas alınmaktaydı. Gerçekten, gelişmekte olan ülkelerde önemli sorunlardan birisi konut sorunudur, işsizlik sorunudur. Ülkemizde, 1985'ten bu yana, Toplu Konut İdaresi ve Toplu Konut Fonundan faydalar elde edilmiş olup, şehirlerimize gerçekten yeni şehirler eklendiğini görmüştük.

Burada, Toplu Konut gelirlerinin, fonun "Toplu Konut İdaresi" adı altında değiştirilmesine ve bunun kaynaklarının daraltıldığına tanık oluyoruz; çünkü, özellikle, Tekel İdaresince, Tekel mamullerinden ve ispirtolu içeceklerden alınan gelirler burada kaldırılıyor. Özellikle, ağırlıklı olan gelirler ondan meydana gelmekteydi. Tekel İdaresinin istihsal ettiği maddelerden alınan fonlar, burada, Toplu Konut İdaresinin gelirleri arasından tamamen çıkarılıyor.

Burada daraltılma söz konusu; ama, ben, Türkiye'de, gerçekten, Toplu Konut İdaresi ve Toplu Konut Fonunun büyük hizmetler gördüğüne inanıyorum. Burada, Toplu Konut İdaresinin kaynaklarının hangi amaçla kullanılacağına ilişkin ikinci fıkranın (a) bendindeki ferdî ve toplu konut kredisi verilmesi veya konut kredilerine faiz sübvansiyonu yapılması, (b) bendindeki toplukonut alanlarına arsa temini, gerçekten, bu yasanın ruhuna uygun bir yaklaşımdır ve amaçtır; ama, (c) bendindeki -diğer yasada da olmakla birlikte- alanlarda bu Konut Fonu ne kadar kullanıldı, tam açıklığı yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Efendim, toparlarsanız memnun olacağım.

MUSTAFA GEÇER (Devamla)- Teşekkür ediyorum.

Toplu Konut İdaresi kaynaklarının kullanış amaçlarına ilişkin ikinci fıkranın (c) bendinde "Araştırma, turizm altyapıları, konut altyapıları, okul, karakol, ibadethane, sağlık tesisleri, spor tesisleri, postane, çocuk parkları, benzeri tesisler ve konut sektörü sanayiini teşvik için yatırım ve işletme kredisi verilmesi" diye ifade ediliyor.

"Benzeri tesisler" noktasındaki düzenlemenin, bu tasarının ruhuna aykırı olduğu düşüncesindeyim; çünkü, özellikle, konut ihtiyacını karşılamak için oluşturulan bu kaynağın değişik amaçlar için kullanılması mümkün olabilir kanaatindeyim.

"Benzeri tesisler" ifadesinin, bu bentten çıkarılmasıyla ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi var; onun üzerinde bu konuya değineceğiz.

Bu tasarının faydalı olması ümidiyle, saygılar sunuyorum, selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Geçer.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 7 nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, tekrar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

7 nci maddede, Toplu Konut Fonunun tasfiyesi nedeniyle, 2895 sayılı Toplu Konut Kanunuyla belirtilen fon gelirleri Toplu Konut İdaresinin gelirleri olarak sayılmış.

Yine, bu yeni düzenlemeyle, daha önceki fon gelirlerinin bir kısmı madde bendinden çıkarılmış; buna mukabil, diğer bazı kamu kaynakları ve diğer gelirler Toplu Konut İdaresinin gelirleri olarak tadat edilmiştir.

Toplu Konut İdaresinin 2000 yılı için oniki aylık geliri, 303 trilyon 317 milyar olmuş, bu yıl ise, dört aylık geliri, aylar itibariyle, 2001 yılı ocak ayında 25 trilyon 873 milyar, şubatta 46 trilyon 584 milyar, martta 83 trilyon 596 milyar, nisanda -kümülatif olarak- 114 trilyon 663 milyar liradır.

Değerli milletvekilleri, bu düzenleme de, biraz önce 6 ncı maddede ifade ettiğim düzenleme gibi, yerinde yapılmış bir düzenlemedir. Grup olarak bu düzenlemenin yerinde olduğunu kabul ediyoruz ve katılıyoruz.

Değerli milletvekilleri, biraz önce de ifade ettiğimiz gibi, aslında, bu yeni düzenlemeler ekonomik programla ilgisi olmayan; ancak, çoktan beri konuşulup, bu vesileyle burada gündeme getirilen hususlardır. Çünkü, gündemde olan hususlar, sadece mayıs ve haziran ayında ödenmesi gereken 37 milyar dolar iç ve dışborç var; bunun bir kısmının turizm gelirleriyle ödeneceği tahmin edilmekte, diğer bir kısmının da -daha önce konuşmalarımızda ifade ettiğimiz gibi- temini oldukça zor olduğu belliydi; ancak, takas suretiyle bu borçların bir kısmını, ki, 9 katrilyona yakınını, 2001 yılı borçlarını, bir, birbuçuk ve beş yıllık sürelere yaymak suretiyle, hükümet, güçlü ekonomik programı güçlü bir borç takası şekline dönüştürmüş olup; bu, Osmanlının, bundan yüz yüzelli sene önce yaptığı, tenzili faiz anlaşması olan 28 Muharrem 1299 tarihli Muharrem Kararnamesiyle, Avrupalılarla, Batılılarla yaptığı pazarlıktan başka bir şey değildir. Basiretsiz sadrazamlar ve paşalar, ülkeyi, 1882 yılında hangi noktaya getirdiyse, bu dört yıldır icrayı faaliyette bulunan hükümet de, aynı, benzeri bir noktaya getirdi. Batılılarla, IMF'yle, Dünya Bankasıyla oturuyor, tenzili borç anlaşması şeklinde, pazarlık yapmak suretiyle, ülkenin, getirilen borç bataklığından  -durdurulan sanayinin, durdurulan üretimin nasıl başlayacağı şekliyle değil-  acaba borçları tehir etmek suretiyle nasıl bu durumu, günü kurtarırız çalışmaları içerisinde.

BAŞKAN - Sayın Akın, toparlar mısınız efendim...

MURAT AKIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, biraz önce de ifade ettiğim gibi, Düyun-i Umumiyle birlikte, yabancı bir şirket, diplomatik imtiyazla, devletin hazinesine rakip olmuş, Duyun-i Umuminin belli başlı hisseleri ülkede değişik şekilde, yine, o taraf olan ülkelere dağıtılmıştır.

Şimdi, bakıyoruz, ülkenin, Emlak Bankası, yine, Batılıların, IMF'nin, Dünya Bankasının istediği şekilde kapatılıyor. Bu banka, geçmişte bu ülkeye hizmet etmiş, bu ülkenin insanları bu banka vasıtasıyla ülkenin ekonomisine katkı sağlamış; hiç mühim değil!.. Mühim olan ne? Ülkede oluşan nema, portföy, yabancı bankalar tarafından spekülatif olarak, günübirlik nasıl hortumlanır, yabancılar onun telaşı içerisinde, kapması içerisinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, yalnız, bir şey var, hep Emlak Bankası diyorsunuz, Türk Ticaret Bankası çalışanlarını hiç söylemiyorsunuz; onu da söyleyin efendim.

MURAT AKIN (Devamla) - Yine, Sayın Başkanın ikazına da teşekkür ederim, geçmişte batırılamayan Türk Ticaret Bankası, başkalarına peşkeş çekilemeyen Türk Ticaret Bankası, maalesef, yeni alınan bir kararla, bankacılık faaliyeti durdurulmak suretiyle, ülkenin reel sektörüne, hizmet sektörüne kredi veren kuruluşlar, tek tek kapatılma cihetine gidilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT AKIN (Devamla) - Bir cümle Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, bir teşekkür edin; öbür madde üzerinde de sözünüz var; ben, size, bugün bol bol söz vereceğim.

Buyurun.

MURAT AKIN (Devamla) - Yarın, Genel Kurula, Türk Ticaret Bankasının dışında, Vakıflar Bankası da gelirse, şaşmayın diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 4 adet önerge verilmiştir; ancak, malumunuz, 3'ünü işleme koyabiliyorum İçtüzüğe göre.

Şimdi, önergeleri geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım efendim.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesinin madde 2'de düzenlenen (c) bendinde "en çok yüzde 25'ine kadar" ibaresinin "en çok yüzde 30'una kadar" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesinin madde 2'de düzenlenen (e) fıkrasında yer alan "faiz gelirlerinden" ibaresinin "faiz ve nema gelirlerinden" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Şimdi, bu okutacağım önerge en aykırı önergedir; okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen gerekçe ile "Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 7 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "412 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen ek 1 inci maddesinin (a), (f) ve (g) bentleri" ibaresinin "412 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen ek 1 inci maddesinin (f) ve (g) bentleri" şeklinde değiştirilmesi hususunun kabulünü arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Komisyon?...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkan, çoğunluğumuz hazır değil, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bilindiği üzere, Yedinci ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planlarında, ülkemizde uygulanmakta olan mevcut konut finansman yöntemlerine ilave olarak modern konut finansman modellerinin geliştirilmesi ve hızla uygulamaya sokulması önerilmektedir.

Toplu Konut İdaresi, yeni konut finansman sistemlerinin geliştirilmesi hususunda bazı çalışmalar yürütmüş ve "Mevduatla Konut Finansman Sistemi" ve "İpoteğe Dayalı Konut Finansman Sistemi (Mortgage Finance)" isimli iki modeli nihaî aşamaya getirmiştir.

Söz konusu modellerden İpoteğe Dayalı Konut Finansman Sistemi, Bankalar ve Tüketici Finansman Şirketlerince verilen ipoteğe dayalı konut kredileri ile Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarının vadeli konut satışlarından kaynaklanan alacaklarının İdare tarafından satın alınması ve satın alınan bu kredi ve alacaklar karşılığında menkul kıymet ihraç edilmesi esasına dayanmaktadır. Böylece konut finansmanında kullanılan enstrümanlar için ikincil bir piyasa yaratılmasına imkân sağlanacak ve bu piyasanın gelişmesi ile ülkemizde konut finansmanı kurumsal bir altyapıya kavuşmuş olacaktır.

Ancak, 2985 sayılı Toplu Konut Kanununda yapılması öngörülen değişiklikler ile Toplu Konut İdaresinin halen mevcut olan iç ve dış tahviller ile her türlü menkul kıymet ihraç yetkisi ortadan kaldırılmaktadır. Bu durum yukarıda bahsedilen İpoteğe Dayalı Konut Finansman Sisteminin hayata geçirilmesini imkânsız hale getirmektedir. Bu nedenle, yukarıdaki önergemizde yer alan düzenleme ile söz konusu sıkıntı giderilmiş olacak ve ülkemizde konut finansmanının gelişimi ve kurumsallaşması yönünde Toplu Konut İdaresi Başkanlığının çalışmaları sürdürülebilecektir.

Diğer taraftan, 3 Nisan 2001 tarihli ve 24362 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmış olan 2001/2202 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile T. Emlak Bankası AŞ'nin bankacılık faaliyetleri dışında kalan mal varlıklarının ve bu konuda faaliyet gösteren iştiraklerindeki hisse paylarının ve ticarî gayrimenkuller ile ihtiyaç fazlası gayrimenkullerinin Toplu Konut İdaresi Başkanlığına tüm hak ve yükümlülükleri ile bilanço değerleri üzerinden devredilmesi kararlaştırılmıştır. İlk hesaplamalara göre 1 katrilyon TL'yi aşan bu devir işlemi karşılığında Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nın T. Emlak Bankası AŞ'ye borç senedi vermesinin dışında herhangi bir alternatifi bulunmamaktadır. Halbuki, Toplu Konut Kanununda yapılmak istenen değişiklik ile Toplu Konut İdaresinin tahvil ve diğer borç senetleri gibi menkul kıymet ihraç yetkisi elinden alınmakta ve söz konusu Bakanlar Kurulu Kararının uygulanmasını imkânsız hale getirmektedir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Yoklama talebi var efendim... Bir dakika...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Oylayacaksınız... Karar yetersayısını arayın lütfen.

BAŞKAN - Efendim, yoklama talebi var yani... Allah Allah!.. Bir dakika...

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısını arayın...

BAŞKAN - 5 dakika ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati : 15.47
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.55

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 120 nci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

713 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 713) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 7 nci maddesi üzerinde, Sayın Yazıcıoğlu tarafından verilen önergenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı; önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Efendim, böylece, bu önerge kabul edildiği için, diğer iki önergeyi işleme koymuyorum.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - 7 nci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylamaya geçmeden önce, bir yoklama talebi vardır.

Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin Genel Kurul salonunda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim:

Sayın Veysel Candan?.. Burada.

Sayın Mehmet Ali Şahin?.. Burada.

Sayın Hüseyin Karagöz?.. Burada.

Sayın Yasin Hatiboğlu?..

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Çelik, Yasin Hatiboğlu'na tekabbül etti.

Sayın Mustafa Geçer?.. Burada.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Burada.

Sayın İlyas Arslan?.. Burada.

Sayın Osman Pepe?.. Burada.

Sayın Ali Oğuz?.. Burada.

Sayın Rıza Ulucak?.. Burada.

Sayın Yaşar Canbay?.. Burada.

Sayın Şükrü Ünal?.. Burada.

Sayın Bekir Sobaca?.. Burada.

Sayın Latif Öztek?.. Burada.

Sayın Mehmet Elkatmış?.. Burada.

Sayın Mehmet Batuk?.. Burada.

Sayın Suat Pamukçu?.. Burada.

Sayın Aslan Polat?.. Burada.

Sayın Osman Yumakoğulları?.. Burada.

Sayın Nezir Aydın?.. Burada.

Sayın Temel Karamollaoğlu?.. Burada.

20 arkadaşımız burada efendim.

Yoklama için 3 dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Efendim, toplantı yetersayısı vardır.

Sayın milletvekilleri, çok uzağa gitmeyin; çünkü, yoklamalar devam edecek.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı: 713) (Devam)

BAŞKAN - 7 nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8 - 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanunun ek 1, ek 2,  ek 3, ek 4, ek 5 ve ek 6 ncı maddeleri yürürlükten kaldırılmış ve aynı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 4 - 31.12.2001 tarihine kadar yürürlüğe girecek olan Elektrik Enerjisi Fonu Anlaşmaları uyarınca taahhüt edilen yükümlülükleri karşılamak üzere;

a) 28/5/1986 tarihli ve 3291 sayılı Kanunun ek 2 nci maddesi gereğince tahsil olunan katkı payı tutarları,

b) Tabii kaynakların ve tesislerin özelleştirilmesi veya işletme haklarının devrinden elde edilen gelirlerden Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenecek miktarda ayrılacak paylar,

c) İrat kaydedilen teminatlar ile şirketlere sağlanan hizmetler karşılığı elde edilen tahsilat,

d) Elektrik Enerjisi Fonundan kullandırılan kredilerin geri dönüşleri ile bu Fonun yükümlülüklerinden dolayı verilecek kredilerin geri dönüşleri,

e)  Diğer gelirler,

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı  merkez ödemelerini gerçekleştiren merkez saymanlığı hesabına yatırılır.  Bu miktarlar Maliye Bakanlığınca  bir yandan genel bütçeye özel gelir, diğer yandan Elektrik Enerjisi Fonunun bu fıkrada belirtilen yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde kullanılmak üzere Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesinde açılacak tertibe özel ödenek kaydedilir. Özel ödenek kaydedilen tutarlardan yılı içerisinde kullanılmayan miktarları ertesi yıl bütçesine devren özel gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

Bu maddede belirtilen gelirlerin  takibi ile yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin her türlü iş ve işlemler Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı nezdinde yürütülür".

BAŞKAN - 8 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı tasarının 8 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, bu tasarının müzakereleri devam ettikçe, Emlak Bankasını böylece kapatmış oluyoruz, fonları kaldırıyoruz, daha önce hazırlanan fonlarla ilgili bütün yanlışlıkları kabul ediyoruz, şaibeli bürokratlara koruma getiriyoruz, koruma altına alıyoruz ve böylece, Emlak Bankası çalışanlarını da mağdur ediyoruz. Aslında, devlette devamlılık vardır ve devlet adına, hükümetler de, verdikleri sözü tutmalıdır.

Emlak Bankası personeli içerisinde, özellikle, Anadolu Bankasından gelen kişilerle ilgili, ciddî anlamda büyük bir haksızlık yapılmaktadır. Bu da, Parlamentoya olan, hükümete olan güveni sarsmaktadır.

Değerli arkadaşlar, kamu bankaları dediğimiz zaman, Ziraat Bankası, Emlak Bankası ve Halk Bankası... Bu üç bankanın ortak yönetim kurulu başkanlığına getirilen Sayın Vural Akışık'la ilgili olarak müfettiş raporlarını, Yüksek Denetleme Kurulu raporlarını, Emlak Bankasının 20 milyon mark zarara uğratılmasıyla ilgili raporları burada okuduk ve Sayın Akışık, istifa ettiğini, istifayı düşündüğünü basına iletti. Etik olarak da doğru olan buydu, görevinden ayrılması gerekirdi; ancak, hükümet yetkililerince istifanın durdurulduğu anlaşılmaktadır. O zaman, ben, hükümete dönüp şunu söylemek istiyorum: Müfettiş raporlarıyla savcılığa suç duyurusu bulunan bir kişi hakkında, ağır cezaya intikal eden dosyalar hakkında, Emlakbankın 20 milyon marklık zararı hakkında çıkıp bu kürsüde açıklama yapmaları gerekmektedir. Halbuki, bu tasarı görüşüldüğü ve bu şekliyle kabul edildiği zaman, bankayı batıranlar, bankayı hortumlayanlar, sanki bu kurumlarda çalışan insanlarmış gibi gösterilmeye çalışılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, hükümet bir tarafa, ekonomiden sorumlu Sayın Bakan bir tarafa. Birtakım açıklamalar yaptı ve ekonomiyi, kendi imkânlarıyla, aklının erdiği kadar... IMF ve Dünya Bankası desteğini de sürdürüyor. Önce açıklama yaptı; dedi ki: "İçborçla ilgili konsolide yapılmayacaktır." Daha sonra "5 milyar dolar yapılacak" denildi, daha sonra 10 milyara çıkarıldı ve 9 milyarla konsolide edildi. Yani, TL bazında içborç, dolara bağlanarak dolara çevrildi ve 1 ilâ 3 ve 5 yıl ertelendi.

Değerli arkadaşlar, aslında, her milletvekilinin, bu işin mahiyeti nedir, nasıl bir erteleme yapıldı, biz hangi kanun maddelerinin, hangi uygulamaların altına imza atıyoruz, buna bakması gerekirdi.

Değerli arkadaşlar, bir kere, tabanda, 1 160 000 lirada doların tutulması demek, çıkış itibariyle, her dolar başına 500 000 lira devlet zararı; yüzde 15 faiz demek, bu ertelenen borçların milyarlarca dolar daha arttığı anlamına gelmektedir. Şimdi, bu takas olayında, aslında, ekonomi uzmanlarının görüşüne baktığımız zaman, özel bankaların açık pozisyonları kapatıldı, kur riski devlete yüklendi, devlet de halka yükleyecektir. Kamu, dolar bazında yüzde 15 faiz yüküne girdi; kamudan özel bankacılık sektörüne kaynak aktarıldı.

Özetle söylemek gerekirse, kamu bankaları kurtarma operasyonu, bu yasayla tamamlanmak üzere. Sayın Derviş, bunu yaparken "döviz düşecek" dedi; ama, yükseldi. Bugün itibariyle, 1 milyon 200 bin lira civarında. "Bono faizleri düşecek" dedi; yükseldi. Borsa yükselecek denildi ve düştü. Demek ki, popülist politikaları sadece siyasetçiler değil, ekonomiden sorumlu devlet bakanları da söylüyor. Yarın, böyle devam ederse, üçüncü bir ekonomik çöküşle karşılaşırsak, o zaman, doğrusu, sorumlusu Sayın Derviş mi, yoksa varlığıyla yokluğu fazlaca belli olmayan hükümet mi diye sormak lazım.

Efendim, şimdi, hakikaten, bu bankaları kimler batırdı diye baktığımız zaman, enteresan tablolar ortaya çıkıyor. Mesela, biraz önce Meclis Başkanımız da ifade ettiler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

VEYSEL CANDAN (Devamla) -  Türkbankla ilgili bir rapordan, size, çok özet bir sonuç takdim edeceğim. "Türk Ticaret Bankası, 1995'te, Hazine yönetimine girdi. Yani, bu bürokrat arkadaşların himayesine girdi. "O tarihten itibaren riskli krediler kullanıldı. Bankayı Hazine yöneticileri batırdı" Yine, sendika yetkilileri aynen şu cümleyi söylüyorlar: "Amerika'dan ithal Derviş, Türkbank çalışanları için azrail oldu."

Değerli arkadaşlar, aslında, Türk ekonomisi, bir kişiye teslim edilecek küçüklükte değil; iktidar ve muhalefet ekonomik kararlar altına birlikte imza atmalıdırlar; ancak, hükümet, IMF ve Dünya Bankasından aldığı talimatlar doğrultusunda, bu tasarının en ufak bir maddesini değiştirmemekte ısrarlı ve onun için de, maddelerle ilgili verilen önergelerde, aslında, düzmece önergelerle doldurulmuş durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız; ikinci süreniz de bitti. Teşekkür ediyorum.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Dolayısıyla, burada, muhalefetin ekonomik bir plan veya düşünce ortaya koyması da, maalesef, imkân oluşturmamaktadır. Hâsılı, Bankalar Yasası, hatasıyla sevabıyla önce Derviş'in sorumluluğunda, sonra hükümetin vebalindedir diyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan fonların bütçeye alınmasına ilişkin kanun tasarısının 8 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, fonların bütçeye ve denetime alınması, önemli bir uygulama. Bunu, biz başlattık ve devam etmesini temenni ediyoruz. Ancak, fonların çok önemli işlevler de yerine getirdiğini kabul etmek durumundayız.

Bakın, enerji fonu, önemli fonlardan biri. Türkiye'de, gerçekten, çok ciddî anlamda enerji sorununun olduğu, enerji sıkıntısının çekildiği bir süreci, bir dönemi yaşıyoruz. Eğer, eğer, bugün, Türkiye'de bir enerji sıkıntısı yoksa, yani, elektrik kısıtlamasına gidilmiyorsa, krizden dolayı çalışamayan reel sektörün içinde bulunduğu durum bunu gerçekleştirmiştir. Yani, reel sektör, özellikle, 2000 yılına göre bu yıl, yüzde 8'lere varan elektrik tüketimi kısıtlamasına gitmekte; diğer bir deyişle, 2000 yılına göre, Türkiye yüzde 8 daha az elektrik tüketmektedir. Eğer, Türkiye, kriz öncesine dönerse, yüzde 8 daha fazla enerji tüketmek zorunda kalacaktır. Eğer, yüzde 8 fazla enerji tüketirse -ki, bu da 8-9 milyar kilovat/saat enerji demektir- bu alana yatırım yapmak durumunda Türkiye. Eğer, Türkiye bu yatırımı yapabilecekse, yapacaksa, bu fonu bütçeye alarak bu yatırımı yapması çok kolay değildir. Biliyorsunuz, bütçeden bu kaynakları kullanmak o kadar hızlı, bürokratik engellere takılmadan mümkün olmuyor. Eğer, Türkiye önümüzdeki süreçte enerji sorununu çok kısa vadede çözecekse, çok pratik çözümler bulacaksa, bu tür fonları yine kullanmaya devam etmelidir.

Denilebilir ki "bu fonlar bugüne kadar kötü kullanıldı, iyi denetlenmedi, şeffaf kullanılmadı." Tüm bunlar yapılabilir. Daha şeffaf, daha verimli kullanılabilir ve ülkenin, özellikle, önümüzdeki süreçte bir darboğaza girmesi bu fonlar vasıtasıyla önlenilebilir.

Onun için "biz bu fonları kötü kullandık, o zaman imha edelim, yok sayalım" mantığı doğru bir mantık değil. Biz, zaten, ülke olarak, birçok konuda, birçok alanda yönetemediğimiz bir kurum varsa, o kurumu kapatıyoruz, o kurumu yok sayıyoruz. Onun için de, böyle bir fonun, bence, çok büyük önemi var.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, özellikle, enerji konusunda çok radikal yeni kararlar almak durumundadır; var olan hidroeletrik santrallarını hızla özelleştirerek tekrar yenilerini kurmak durumundadır. Eğer, bunların yerine yeni enerji kaynaklarını koyamazsak -önümüzdeki süreçte, uyguladığımız ekonomik program inşallah başarılı olur- ağustostan sonra büyüme dediğimiz olgu gerçekleştirilirse, Türkiye'de, bunda da altyapı yetersizliği, yani enerji darboğazı kapımızın önüne gelir durur. Onun için, bugünden, bu fon vasıtasıyla, böyle önemli bir fonun görüşüldüğü Meclisimizde, önümüzdeki süreçte enerji sorunuyla karşı karşıya kalmamak üzere, yeni bir anlayışla enerji sorunumuzu ele almak ve çözmek durumunda olduğumuz düşüncesindeyim.

Bu düşüncelerle, hepinize saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergelerden sonra mı söz vereyim?..

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Önce.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, iki gündür önergeleri izliyoruz. Biz, bu filmi daha önce de izlemiştik. Herkesin aklına yer etmiş bir isim vardı geçmişte; "Turgut Tekin ve arkadaşları." Biz ona alışmıştık. Eğer, Turgut Tekin'in imzası varsa, mutlaka naylon önergedir, mutlaka tıkama önergesidir. Şimdi, değerli arkadaşımız Yazıcoğlu'nu iki gündür hafızalarımıza nakşettik.

Bakınız, bir örnek vereyim: Bir değişiklik teklif ediyorlar. Hükümet, ne hikmetle katılmıyor buna, hayret ediyorum. Buyuruyorlar ki: Ertesi yıl' ibaresi çıkarılsın 'ertesi sene' ibaresi konulsun. Bu çok derin, bu çok engin, bu çok faydalı değişikliğe hükümet niye katılmıyor hayret ediyorum; bir.

İkincisi "vesair" ibaresi çıkarılsın "diğerleri" ibaresi konulsun. Şimdi, tahmin ediyorum, sayın hükümet buna da katılmayacak; 8 inci maddeyle ilgili... "Tabiî kaynaklar" ibaresi çıkarılsın "doğal kaynaklar" konulsun... Tam, bu hükümetin diline de uygun bir değişiklik önergesidir; hiç olmazsa, hükümet, buna katılmalıdır.

Şimdi, özü şu Sayın Başkanım: Medenî Kanunun 2 nci maddesi gayet açıktır: "Bir hakkın sırf gayrı ızrar eden suiistimalini kanun himaye etmez." Başkanlığınızdan beklediğimiz -üzülerek ve tırnak içi ifade ediyorum- bu "naylon" önergeleri işleme koymamalısınız; çünkü, bu önergeler olursa, o düzenlemeyi gerçekten adama benzetecek düzenlemeleri işleme koyamıyorsunuz.

Saygıyla arz ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Başkanım, Başkanlığımızın, bu hususta yapacağı pek fazla bir şey olmadığını zatıâliniz de takdir edersiniz.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Ben arz ettim efendim.

BAŞKAN - Önerge, naylon mudur, aslî midir; onu biz takdir edemeyiz.

İkincisi, arı Türkçe ile Türkçe arasında fark var herhalde ki, onun için kabul edilmiyor.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bendeniz anlayamadım, kusura bakmayın. Ertesi yıl ile ertesi senenin ne farkı var? Anlayamadığım için...

BAŞKAN - Efendim, bu böyledir Sayın Hatiboğlu, böyledir bu iş. Yetmiş senedir bu böyle olmuş Sayın Başkanım.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bendeniz anlayamadım.

BAŞKAN -  Sayın Başkanım, yetmiş senedir bu böyle olmuş; bu sıra buraya geldiği zaman böyle, bu sıra da buraya geldiği zaman böyle. Türkiye'nin gerçeği bu.

Efendim, mesele anlaşılmıştır. Sayın Hatiboğlu, çok veciz izah etti. Teşekkür ediyorum.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, önergeleri verdiler, onu da kapattılar böyle; hiç konuşmasın muhalefet!..

BAŞKAN - İstirham ederim Sayın Polat, bırakınız... Ustanız konuşmuş...

3 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci maddesiyle düzenlenen geçici 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "...Maliye Bakanlığınca" ibaresinden sonra gelmek üzere "virgül" konulmasını arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci maddesiyle düzenlenen geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "Tabiî kaynakların ve tesislerin özelleştirilmesi" ibaresinin "Doğal kaynakların ve işletme tesislerinin özelleştirilmesi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci maddesiyle düzenlenen geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan "diğer gelirler" ibaresinin "ve diğer gelirler" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Önergeleri geri çekiyorum efendim.

BAŞKAN - Efendim, birinci önergeyi zaten kabul etmiyorum.

Virgül meselesi, redaksiyon gerekli olan önergelerdir. Önergeler geri çekilmiştir; ama, ben, birinci önergeyi kabul etmeden...

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunmadan önce, yoklama talebi vardır efendim.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sayın Başkan, Genel Kurulu sayarsanız...

BAŞKAN - Ben, sayın milletvekillerine söylüyorum...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, bir şey ifade edebilir miyim...

BAŞKAN - Efendim, istirham ederim... İçtüzük gayet açık. 20 arkadaşımız verdiği zaman, ben yoklama yapacağım.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sayın Başkan, içeriyi sayar mısınız? Ne varsa o!

BAŞKAN - Efendim, istirham ederim... İçtüzük gayet açık.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Ama, gözle...

BAŞKAN - Göz kararı yok. Sayın Başkanım, affedersiniz... Meclis açılırken göz kararı; ama, içtüzük diyor ki, 20 arkadaşımız kalkar yoklama ister veya yazılı verir.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Yetersayı yoktur diye önerge veriyor...

BAŞKAN - Bendeniz de, zaten, yoklamadan sonra dışarıda oturmayın diye anons ediyorum. Ne yapalım?!

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, onu yapamazsınız efendim, yani, anons edemezsiniz; gelir, otururlar... Ben oturuyorum, onlar da otursunlar.

Sayın Başkanım, eğer, bir parlamentoda "virgül" değişiklik önergesi sebebi oluyorsa, bizim, 57 nci maddedeki hakkımızı kullanmak en tabiî hakkımızdır.

BAŞKAN - Efendim, affedersiniz. Ben, zatıâlinizin yerine 57 nci maddeyi okudum, sayın başkanlara da izah ettim. Keyfî değil burası.

Önergedeki imza sahiplerini arıyorum efendim.

Sayın Yasin Hatiboğlu?.. Burada.

Sayın Şükrü Ünal?.. Burada.

Sayın Zeki Çelik?.. Burada.

Sayın Mehmet Çiçek?.. Burada.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Burada.

Sayın Ali Oğuz?.. Burada.

Sayın Rıza Ulucak?.. Burada.

Sayın Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Sayın Latif Öztek?.. Burada.

Sayın Nezir Aydın?.. Burada.

Sayın İrfan Gündüz?.. Burada.

Sayın Mehmet Özyol?.. Burada.

Sayın Eyüp Fatsa?.. Burada.

Sayın İsmail Kahraman?.. Burada.

Sayın Mehmet Bekâroğlu?.. Burada.

Sayın Cemil Çiçek?.. Burada.

Sayın Azmi Ateş?.. Burada.

Sayın Lütfi Doğan?.. Burada.

Sayın Aslan Polat?.. Burada.

20 arkadaşımız burada.

Yoklama için 3 dakika süre veriyorum.

Yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN - Sayın milletvekillerinden özellikle rica ediyorum, salonda bulunsunlar bugün. 57 nci maddeyi her oylamada uygulayacağız.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Her maddede gelecek...

BAŞKAN - Biliyorum efendim. Bendeniz de, izniniz olmadan anons ettim...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Önergeleri tutarlarsa, her maddede yoklama için önerge gelecek efendim.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN - Efendim, toplantı yetersayısı vardır.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 713) (Devam)

BAŞKAN - 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutacağım; lütfen, sayın milletvekilleri, mümkün olduğu kadar Genel Kurul salonunda bulunsunlar.

9 uncu maddeyi okutuyorum :

MADDE 9 - 6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 7 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde, 13 üncü maddesindeki "fona" ibaresi "hesaba" olarak değiştirilmiş ve 12 nci maddesindeki "1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu;", "832 sayılı Sayıştay Kanunu;" ile "2886 sayılı Devlet İhale Kanunu" ibareleri yürürlükten kaldırılmıştır.

" Serbest bölgelerin gelir ve harcamaları

Madde 7 - Serbest bölgelerden elde edilen gelirlerden;

a) Faaliyet ruhsatı ve izin belgesi karşılığı tahsil edilecek ücretler,

b) Yurt dışından bölgeye getirilen mallar ile bölgeden Türkiye'ye çıkarılan malların CIF değeri üzerinden peşin olmak üzere binde 5 oranında ödenecek ücretler,

c) Serbest bölgeyi işleten gerçek veya tüzel kişilerle yapılacak sözleşmeler uyarınca tahsil edilecek tutarlar,

d) Bölge faaliyetlerinden sağlanan diğer gelirler,

İlgili idare tarafından sözleşmeler gereği tüzel kişilere yapılan gelir payı aktarmaları düşüldükten sonra Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde açılacak bir özel hesaba yatırılır. Bu hesapta toplanan tutarlardan ret ve iadeler düşüldükten sonra kalan tutar, Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı merkez ödemelerini yapan merkez saymanlığı hesabına yatırılır. Merkez saymanlık hesabına yatırılan meblağın yüzde 90'ı genel bütçeye gelir, yüzde 10'u da serbest bölgelerin kurulması, bakım ve onarımı, geliştirilmesi, eğitim ve araştırma faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi ile dış ticaretin desteklenmesi amacıyla kullanılmak üzere genel bütçeye özel gelir kaydedilir. Özel gelir kaydedilen bu tutarlar Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı bütçesinde açılacak tertiplere Maliye Bakanlığınca özel ödenek kaydedilir. Bu suretle ödenek kaydedilen miktarlardan yılı içerisinde harcanmayan tutarları ertesi yıl bütçesine devren özel gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

Serbest bölgelerde yatırım ve tesis safhasında kullanılan mallar, tevsi ve kapasite artırmak amacıyla getirilen mallar, kullanıcının kendisine ait olmayan bakım ve onarım maksadıyla getirilen mallar, bölgelere geçici olarak getirilen araç, gereç ve ekipmanlar, fason üretim amacıyla getirilen mallar birinci fıkranın (b) bendi hükmü uyarınca bir ücrete tabi tutulmaz. Ancak, bakım ve onarım ile fason üretimde yaratılan katma değer üzerinden bu ücret alınır.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde oluşturulan özel hesabın işleyişi ile özel ödenekten yapılacak harcamalara ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Gelirlerin zamanında yatırılmaması halinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır."

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önce, bir ikazda bulunacağım. İçtüzüğün 57 nci maddesinde "Başkan birleşimi açtıktan sonra tereddüte düşürse yoklama yapar" deniliyor; o, göz kararı. İkinci fıkrasında "Görüşmeler sırasında işaretle oylamaya geçilirken, yirmi milletvekili ayağa kalkmak veya önerge vermek suretiyle yoklama yapılmasını isteyebilir" deniliyor; ama, o önergede, toplantı yetersayısı yoktur da, o nedenle yoklama istiyoruz denilmiyor; direkt "görüşmeler sırasında işaretle oylamaya geçilirken yirmi milletvekili ayağa kalkmak veya önerge vermek suretiyle yoklama yapılmasını isteyebilir" ibaresi var. Ben de İçtüzüğe uyuyorum.

Saygıyla arz ederim.

9 uncu madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

9 uncu maddede, Serbest Bölge Tesis ve Geliştirme Fonu tasfiye edilmektedir.

Değerli arkadaşlar, aslında, konuştuğumuz kanun tasarısı, IMF ve Dünya Bankasıyla yapılan kredi sözleşmelerine bağlı olarak verilen iyiniyet mektubu veya stand-by anlaşması çerçevesindedir. Bu açıdan, aslında, IMF'yle yapılan programın tartışılması daha doğrudur.

İşte, bugün, burada, geldiğimiz noktaya bir bakalım. Acaba, hakikaten, bu programa başladıktan sonra Türkiye'de neler oldu, neler bitti, nelere doğru gidiyoruz?

Değerli arkadaşlar, cumhuriyet tarihinde ilk kez, bütçenin yüzde 81'i kadar ekbütçe hazırlanmıştır; cumhuriyet tarihinde ilk defa, 30 katrilyon ekbütçe... Yine, cumhuriyet tarihinde ilk defa, vergi gelirlerinin tamamı faiz ödemelerine yetmemiştir. Yine, cumhuriyet tarihinde ilk defa bu programla, kamuya ayrılan pay, faiz ödemelerinin altında kalmıştır. Yine, ilk defa, ek 31 katrilyon bütçeyle 24,5 katrilyon faiz ödenmiştir. Yine, cumhuriyet tarihinin en büyük bütçe açığı, 30 katrilyonla, bu programla verilmiştir.

Bu program, aslında, dışa bağımlı bir programdır. Bir kere, toplumda güven ortamı oluşmamıştır. Dönem, aslında, legal hırsızların dönemidir; yasalara bağlı olarak devlet soyulmaktadır. Kriz ortamında ülkeler soyulmaktadır; sunî krizler çıkarılmaktadır. Devleti ve ekonomiyi yönetenler aciz kalmaktadır ve beceriksizdirler. Ekonomi kırılgandır. Böyle bir ortamda da, bankaları kapatmak veya çalışanları işten atmak gibi bir durumla karşı karşıyayız. Aslında, net söylemek gerekirse, ülkenin ihtiyacı, işleyen bir hukuk, işleyen bir demokrasi, çalışan bir parlamento, hırsızların, yolsuzların olmadığı siyasî bir yapıdır değerli arkadaşlar; hepimizin arzusu budur.

İşte, bugün geldiğimiz tabloya baktığımız zaman, içborç toplamı 115 katrilyon, dışborç toplamı 114 milyar dolar; 2001'de ödenecek içborç 65 katrilyon, 2001'de ödenecek dışborç 30 milyar dolar, 2001 bütçeniz de 79 katrilyon; işte, bütün sıkıntı bu tablonun içindedir.

Değerli arkadaşlar, geldiğimiz noktada acaba kamu bankaları neden bu hale geldi? Banka murakıp raporları hep sumenaltı edildi; özelleştirme adı altında, Türkbank, Etibank; siyaset - medya - bürokrat pisliği, kirliliği ve yolsuzluğunda bugüne geldik. Türkiye Büyük Millet Meclisi adına kamu bankalarını denetleyen Yüksek Denetleme Kurulu raporları yıllardır yok sayıldı ve şaibeli bankalara, altyapısı olmayan, sermayesi olmayan bankalara, banka kurma izni verildi, daha sonra bu bankalara birer ikişer sözüm ona el konuldu ve böylece, kamu bankaları ve diğer bankaların yönetim kurullarına, asker, sivil, bankayla ilgisi olmayan kişiler tayin edildi ve arpalık olarak kullanıldı.

Değerli arkadaşlar, aslında, hükümetin dördüncü ortağı, belki de kendi başına müstakil bir hükümet olan Sayın Derviş'in burada bulunması gerekirdi; dünkü raporlar rahatsız etti anlaşılan veya o bürokratı rahatsız etti; ama, bugün size bir kısa not ifade edeceğim: Kamu bankalarının, Emlak, Halk ve Ziraat Bankasının yönetim kurulunun başına getirilen Vural Akışık'ın kurucusu olduğu bankanın, paravan şirket Merchantbanka 25 milyarlık teminat mektubu verip, yüzde 11 oranında komisyon aldığı belirlendi...

Şimdi, benim, ısrarla her maddede çıkıp, bunu ortaya koymama rağmen, bir hükümet yetkilisi çıkıp da "o senin elindeki raporlar nedir, getir, ortaya koyalım" diyen yok. Peki, bu tür olaylara adı karışan, yargıda aklanmamış kimselerle beraber çalışmak, aslında popülist politika değil mi, toplumu aldatmak değil mi? Bunu, aslında sormak istiyorum.

Şimdi, hükümet, IMF'ye niyet mektubu verdi ya, artık IMF'yle yatıp IMF'yle kalkıyoruz. Bir toplusözleşme yapıldı; aslında, Sayın Başbakan da açıkladı; işçileri aldattınız; zam verdiniz, ama, bir yıl vermediniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, tamamlar mısınız efendim.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Zamlar yapıldı, bir yıl ertelendi, işçileri böylece aldattınız.

Hububat fiyatları dediniz; zaten hükümetin alım yaptığı yok. Halbuki, bütçeye, bunlarla ilgili 580 trilyon lira konuldu; köprü zammı, otoyol zammı yapıldı.

IMF ve Dünya Bankası yetkilileri geldiği zaman, hükümete hesap soruyor. Böyle bir hükümet olur mu?! Böyle bir ekonomik model olur mu?! IMF'yle 18 defa yapılan anlaşma, 28, 38, 48 defa daha olsa, bir yere varamayacaksınız. Bakın, bugün RTÜK Yasası iptal edildi, hemen, derhal, Enerji Bakanlığı, işletme hakkı devri olmazsa varlık satışı yoluyla özelleştirmeyi dört ay erteledi; IMF buna da müdahale etti. Hazine yetkililerine sorduk, onların da haberi yok. Bir hükümet düşünün, Enerji Bakanlığının Hazineden haberi yok, Hazinenin Enerji Bakanlığından haberi yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Akıbetiniz iyi değil.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu maddeyle, özellikle "Serbest Bölgeler Fonu" diye adlandırdığımız fonun bir kısmının bütçeye gelir kaydedilmesi, bütçe  içine alınması, yüzde 10'luk bir bölümünün ise bütçeye özel bir gelir kaydedilerek, serbest bölgelerin bakımı, onarımı, geliştirilmesi ve ar-ge çalışmalarının yapılması yönünde harcanmasını içeren bir yasal düzenleme yapılıyor.

Bu, gerçekten olumlu; ancak, ben, yüzde 10'luk bölümün serbest bölgelere yeterli olup olmadığı konusunda tam emin değilim; yüzde 90'lık bölümünün bütçeye gelir kaydedildiği bir yerde, bence, özel gelir kalemine yüzde 20 civarında bir gelir kaydedilse, daha anlamlı olurdu, özellikle serbest bölgelerimizin gelişmesi konusunda daha iyi adımlar atmış olurduk.

Aslında, serbest bölgeler, dışticaretin geliştirilmesi açısından çok önemli müesseseler, önemli kurumlar; ama, son dönemlerde baktığımızda, gerçekten, serbest bölgeler, büyük oranda sulandırılmış gibi gözükmektedir.

Şimdi, bir ülkede eğer serbest bölge kurulacaksa, o serbest bölgenin, gerçekten, hem fiziksel büyüklüğü hem kapsam olarak, dünya çapında bir serbest bölge olması gerekir. Bizde olduğu gibi, çok küçük alanlarda, çok küçük serbest bölgeler kurarsak, bu serbest bölgelerin, ne tanınmışlık açısından, dünyayla entegrasyon açısından bir kıymeti harbiyesi olur ne de -fizikî olarak çok önemli bir boyutta olmadığı için- beklenen verim, beklenen fayda sağlanır diye düşünüyorum.

Onun için, Türkiye'de, gerçekten, yeni, mega, çok büyük projelere ihtiyaç var. EGS'nin, özellikle Karadeniz'de başlatmak istediği, yüzbinlerce dönüm bir alanda ve Karadeniz'den Bilecik'e kadar uzanan, Sakarya Nehri boyunda bir suyolunda gerçekleşmesi; yani, Tuna yoluyla Avrupa'nın içinden, ortalarından, ta Bilecik'e kadar suyoluyla gelinebilecek bir mekanizmanın kurulması ve onun üstünde çok önemli bir limanın, çok önemli bir serbest bölgenin kurulması projesini ben çok önemsiyorum.

Aslında, Türkiye, bu tür büyük, mega projeleri toplumun önüne koymak zorunda. Böyle kısır döngülerle, böyle kısır çekişmelerle, ne kadar çalışırsak çalışalım, patinaj yapan bir otomobil gibi, çok uzun yol alamayız. Bizim yapacağımız, bu büyük projeleri desteklemektir. Bu büyük projeleri destekleyebilmenin temel koşulu da, bu projelerin gelişmesini sağlayacak olan bu Serbest Bölgeler Fonundan yüzde 20'ye yakın bir bölümü bütçeye özel gelir kaydedip, buradan da bu projeleri ciddî anlamda desteklemektir; bunun gerektiği kanısındayım. Çünkü, dikkat ederseniz, zaten, bu gelirler, bu işlerle iştigal eden kesimlerden alınan gelirler. Onun için, bunları bütçeye gelir kaydettiğiniz zaman, tekrar bunları yerli yerince harcayabilmek çok kolay değildir.

BAŞKAN - Sayın Dönen, süreniz bitmek üzere; toparlayın lütfen.

MEHMET DÖNEN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım. Daha 34 saniyem var.

BAŞKAN - Peşinen söyledim, ikaz ettim.

MEHMET DÖNEN (Devamla) - Tamam.

Onun için, zaten büyük işsizliğin, büyük sıkıntıların olduğu Türk toplumunun önüne, hiç olmazsa, böyle mega projeler, büyük projeler, serbest bölge projeleri koyup, bunların işler hale getirilmesini sağlayacak kaynağı da koymak gerektiği kanısındayız.

Hepinize teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim Sayın Dönen.

O kadarcık nazım size geçer; hemşerimsiniz!..

3 adet önerge vardır; okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan "... yapılan sözleşmeler uyarınca" ibaresinin "... yapılan sözleşmelerde yer alan miktarlar uyarınca" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "... sağlanan diğer gelirler" ibaresinin "... elde edilecek sair gelirler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "...dış ticaretin desteklenmesi amacıyla" ibaresinin "...dış ticaretin desteklenmesi ve ülkenin ihracat gelirlerinin artırılması" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Sayın Başkan, önergelerimi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Önergelerin 3'ünü de çekiyorlar.

9 uncu maddeyi...

III. – Y O K L A M A

(FP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, yoklama talebimiz vardır; lütfen tespit eder misiniz arkadaşları, birer birer.

BAŞKAN - Kâtip üyemiz yazacak efendim.

Sayın Hatiboğlu, Sayın Fırat, Sayın Toprak, Sayın Çiçek...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, emrederseniz, hem ismimizi hem soy ismimizi yazsın; zabıtlara geçiyor... Lütfen...

BAŞKAN - Efendim, usulümüzde soyad var.

Siz, makineye de parmakla işaret ettiğiniz zaman, soyadınız çıkıyor.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Zabıtlara eksik geçmesini arzu etmeyiz efendim.

BAŞKAN - Hayır, biz tamamlarız efendim.

Evet, isimleri tespit ediyoruz.

Şimdi, yoklama talebinde bulunan sayın arkadaşların isimlerini okuyorum: Sayın Hatiboğlu, Sayın Fırat, Sayın Toprak, Sayın Çiçek, Sayın Uzunkaya, Sayın Göksu, Sayın Akman, Sayın Oğuz, Sayın Ulucak, Sayın Korkutata, Sayın Öztek, Sayın Sünnetçioğlu, Sayın Demirci, Sayın Doğan, Sayın Adak, Sayın Fatsa, Sayın Baş, Sayın Aydın, Sayın Sezal, Sayın Ateş.

3 dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum:

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı: 713) (Devam)

BAŞKAN - 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10- 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununun Beşinci Kısım Başlığı "Çıraklık, Mesleki ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Faaliyetlerinin Desteklenmesi", 24 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki "fon" ibaresi "saymanlık" olarak, 32 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve 3 üncü maddesinin (i) bendi, 24 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki "fona" ibaresi, 33 ve 40 ıncı maddeleri ile 42 nci maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

"Madde 32 - a) Çıraklık, mesleki ve teknik eğitimi geliştirme ve yaygınlaştırma hizmet ve faaliyetlerinde kullanılmak üzere;

1)  Bakanlık bünyesinde bulunan döner sermaye işletmelerinin kârları,

2) Bakanlığa bağlı kurumlarda eğitim öğretimde üretilen malların satışından elde edilen gelirler,

3) Bağış, yardım ve diğer her türlü gelirler,

Milli Eğitim Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına yatırılır. Yatırılan bu tutarlar Maliye Bakanlığınca bir yandan genel bütçeye özel gelir, diğer yandan Bakanlık bütçesinde açılacak tertiplere özel ödenek kaydedilir. Bu suretle ödenek kaydedilen miktarlardan yılı içerisinde harcanmayan tutarları ertesi yıl bütçesine devren özel gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

b) Çıraklık, mesleki ve teknik eğitimi geliştirme ve yaygınlaştırma hizmet ve faaliyetlerinde kullanılmak üzere Bakanlık bütçesine özel ödenek kaydedilen bu tutarlar aşağıdaki hizmetlerin yerine getirilmesinde kullanılır:

1) Çıraklık, örgün ve yaygın mesleki ve teknik öğretim kurumlarında görevli yönetici, öğretmen, uzman, kadrolu ve kadrosuz usta öğreticilerin nitelik ve niceliklerinin yükseltilmesi için yurt içinde eğitilmelerinde,

2) Mesleki ve teknik eğitim metotlarının ve araçlarının araştırılması, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasında,

3) Çıraklık, örgün ve yaygın mesleki ve teknik öğretim kurumlarının atölye ve laboratuvarları için makine, araç, takım ve teçhizat alınması, gerektiğinde  kiralanması, bunların bakım ve tamirinde,

4) Çıraklık, örgün ve yaygın mesleki ve teknik eğitim kurumlarında görevli kadrolu ve kadrosuz atölye ve meslek dersi öğretim elemanlarına asli görevleri dışında, okulda ve işyerlerinde yapılan eğitimle ilgili normal maaş ve ücretlerine ilave ek ücret ödenmesinde,

5) Çıraklık, örgün ve yaygın mesleki teknik eğitimle ilgili her türlü yayınların hazırlatılması, tercümesi, çoğaltılması, satın alınması ve dağıtılmasında,

6) Çeşitli mesleklerde çalışmakta olanlara hizmet içinde ve mesleklerinde gelişmeleri için gerekli bilgi ve becerilerin kazandırılması için Bakanlığa bağlı eğitim kurumlarında kurslar, seminerler ve eğitim programları düzenlenmesinde,

7) İş öncesi eğitimi, yaygın ve çıraklık eğitiminde,

8) Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kurulu ile İl Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kurulu toplantılarına katılan, başkan, üye, müşavir üye, imtihan ve mesleki ihtisas komisyonu üyelerine Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine tespit edilecek miktarda verilecek yolluk ve huzur hakkı ödemelerinde."

BAŞKAN - Efendim, 10 uncu madde üzerinde, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer, Fazilet Partisi Grubu adına söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Geçer. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekillerimiz; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı tasarının 10 uncu maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi Fazilet Partisi Grubumuz adına ve şahsım adına selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı tasarının 10 uncu maddesiyle, 5.6.1986 tarih ve 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununun beşinci kısmı, başlığıyla birlikte "Çıraklık Meslekî ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Faaliyetlerinin Desteklenmesi" olarak, yani, burada, bir kelime değişikliği, cümle değişikliği halinde değişiklik yapılıyor.

3308 sayılı Yasanın 24 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki "fon" ibaresi "saymanlık" olarak değiştiriliyor; 32 nci maddesi tamamen değiştiriliyor; 3 üncü maddenin (i) bendi, 24 üncü maddenin ikinci fıkrasındaki "fon" ibaresi ve yine, 3308 sayılı Yasanın 33 üncü ve 40 ıncı maddeleriyle 42 nci maddenin ikinci fıkrası yürürlükten çıkarılıyor.

Burada, aslında, yasanın gerekçesinde, yasal gerekçede veya hükümetin gerekçesinde zikredilen olay şu: Fonun tasfiyesi nedeniyle hizmetlerin aksamaması için, fonun bazı gelirlerinin Millî Eğitim Bakanlığının bütçesine özel ödenek olarak kaydedilmesi öngörülüyor. Bunun yanı sıra, 3308 sayılı Yasanın bazı hükümlerinde düzenlemeler yapılıyor. Elbette ki, genel politikanın uzantısı ve yansıması olarak, bu tasarıda da -mevsim salatası gibi olan bu tasarıda- aslında, neyi amaçladığı tam belli olmamakla birlikte, bazı kelimeler üzerinde oynanarak bazı şeylerin belki daha iyi olacağı tahmin ediliyor; ama, maalesef, iyi de olmuyor.

Ülkemizde ihtiyaçlar artmıyor. Aslında ihtiyaçlar artar; çünkü, gelişen ülkelerde ihtiyaçlar artar; yani, Türkiye'de yaşayan bir insan bir otomobile ihtiyaç duyuyorsa, belki Afrika'nın ortalarında yaşayan bir Pigme zencisi buna ihtiyaç duymayabilir; çünkü, ihtiyaçlar, insanın benliğinde duyduğu yokluk duygusudur. Bu ihtiyaçlar giderilmedikçe, o insan ıstırap duyar, mutluluk duyamaz. Gelişen ülkelerde ihtiyaç, medenî amillerle sürekli artar. Ülkemizde de, aslında, belli noktalara gelinmişti. Şu anda, hükümet, ihtiyaçları karşılayacak kaynakları artırma yeteneği olmadığı için, ihtiyaçları azaltmak, yani insanlarımızın yakalamış olduğu hayat standardını, yaşam standardını ve o standart içinde ihtiyaç duyduğu maddelere alım gücünü aşağı çekmek ve ihtiyaç maddelerinin üretimini azaltmak noktasında çaba harcamaktadır. Oysaki, hükümetin yapması gereken iş, yeni ihtiyaçların belirlenmesi, bu ihtiyaçların giderilmesi için kaynakların oluşturulması ve insanlarımızın gelirlerinin artırılması yönünde olmalıydı; ama, maalesef, artan ihtiyaçlar karşısında kaynaklar artırılamıyor; ancak, kaynaklar, bir kaptan alınarak, diğer bir kaba konularak... Burada ne yapılmak isteniyor, onu anlamakta da güçlük çekiyorum doğrusu. Yani, burada "fon" adının kaldırılıp "saymanlık" adının konulması neyi halledecek; yani bir kaynağı mı artıracak veya insanlarımızın duyduğu bir ihtiyacı mı karşılayacak?! Devletin sosyal görevini mi yerine getirmek için bir düzenleme yapılıyor; bunu anlamak çok zor gerçekten.

Burada, demin zikrettiğim gibi, artan ihtiyaçlara karşılık kaynak artırma yerine, ihtiyaçların kısıtlanması yoluna gidiliyor. Aynen bu Fransız ihtilali öncesi kraliçenin dediği gibi "ekmek bulamıyorsanız, pasta yiyin" mantığıyla  örtüşen bir mantık değil mi?! Yani, insanlar, bir şeylere ihtiyaç duyuyor; ihtiyaçlarını gideremeyecek. Bunlara yapılan çok yüksek zamlar, insanların reel gelirleri üzerinde, özellikle kamu çalışanlarının reel gelirleri üzerinde yapılan azalmalarla birtakım kaynakların oluşturulmasına çalışılıyor. Oysa, yeni kaynakların, yeni alanların oluşturulması olmalıydı hükümetin politikası.

Yapısal değişim içerisinde belli kesimlerden alınan kaynaklar, gelir düzeyi düşük olan kesime yüklenen faturanın karşılığı elde edilen kaynaklar, daha çok, rant elde eden kesimlere doğru aktarılıyor. Aslında, bu aktarılan kaynakların ve rantların yönünün halkın geniş kesimlerine doğru yönlendirilmesi gerekirken, maalesef, bugün hâlâ, şu anda, çarçur edilen devlet kaynakları, hatta peşkeş çekilen kaynakların faturası, geçim sıkıntısı altında inim inim inleyen milyonlarca insandan çıkarılmaya devam ediliyor. 

İşte, elde kaynaklar artırılamayınca, bunlar birtakım kelime oyunlarıyla, birtakım hilkat garibesi yasal düzenlemelerle isimleri değiştirilerek, bir kasadan diğer kasaya aktarılarak, sanki bir şeyler yapıldı imajı uyandırılmaya çalışılıyor.

Şimdi, bu 10 uncu maddede "fon" ibaresi "saymanlık" olarak değiştiriliyor. Bu fonda toplanan paralar, Millî Eğitim Bakanlığının bütçesindeki ödeneklere özel ödenek olarak kaydedilecek ve bu kaldırılan fonun görmüş olduğu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika rica ediyorum...

BAŞKAN - Buyurun.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - ...işlevler yerine getirilmek için, başka isim altında, Millî Eğitim Bakanlığı Saymanlık Müdürlüğünün hesabına yatırılacak; ama, burada, tabiî, getirilen, belki, olumlu diyebileceğim bir şey, bu toplanan kaynakların, bütçe denetimi, yasama denetimi altına sokulması amaçlanmaktadır.

Gerçekten, ihtiyaçlar azalmamaktadır; bu ihtiyaçların kaldırılması, insan hayatından çıkarılması yerine, onların karşılanmasına yönelik tedbirler ve yasal düzenlemelerin yapılmasını temenni ederdik; ama, maalesef, bugüne kadar 57 nci hükümetin yapmış olduğu düzenlemelerde bunu görmek mümkün olmadığı gibi, bu tasarıda da mümkün olmadı.

Yine, her şeye rağmen bunun hayırlı olmasını temenni ediyor; saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Geçer.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 uncu madde üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının 10 uncu maddesiyle, Çıraklık, Meslekî ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonu kalkıyor ve aynı hizmeti, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine ödenek kaydı şekliyle, bu şekilde şimdiye kadar hizmet gören fonun yerine, yine, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinde ayrılan bir ödenekle, hizmetin inkıtaa uğramadan devamı sağlanmış oluyor.

Değerli milletvekilleri, fondan, Çıraklık Fonundan, 2000 yılında kümülatif olarak 67 trilyon 456 milyar gelir sağlanmış; 2001 yılında da, nisan ayı dahil, yine, kümülatif olarak, 31 trilyon 314 milyar gelir sağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, küçük ve orta boy işletmelere kalifiye eleman yetiştirilmesinde kullanılan fon, bugüne kadar hakikaten faydalı bir hizmeti yerine getirmiştir; bilhassa, üretimin teknolojik içeriğinin öğrenilmesine katkı sağlamıştır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de, halen, Devlet İstatistik Enstitüsü hane halkı işgücü anketlerinin sonuçlarına göre, işgücü, 2000 yılında, 22 milyona, istihdam ise 22,7 milyona ulaşmıştır. Böylece, işsizlik ve eksik istihdam nedeniyle atıl işgücü oranı yüzde 13,6 olmuştur. Yine, bu yıl da, kentsel işgücü piyasalarında atıl işgücü sorunu önemini korumaya devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, 2000 yılında yüzde 13,6 olan işsizlik oranı, 1990 yılında yüzde 12,8; 1995 yılında yüzde 13,6; 1996 yılında yüzde 12,3; 1997 yılında da yüzde 12 olarak gerçekleşmiştir. Bu oranlar, işsizliğin, son yıllarda büyük ölçüde önemini koruduğunu göstermektedir. Uygulanan ekonomik programın, bu gibi hayatî önem arz eden sosyal sorunları; yani, insan unsurunu ihmal etmemesi gerekmektedir. Ne yazık ki, kalifiye elamanlar, hükümetin uygulamış olduğu istikrar programı sonucunda, yetişmiş ve yetişecek olanlar dahil, işsiz kalmak suretiyle, işsizler ordusuna katılmaya devam etmektedirler; dolayısıyla, fonla ayrılan para, her ne kadar yerinde kullanılıp faydalı bir imkân sağlamasına rağmen, hükümetin uygulamış olduğu ekonomik program, üretimi daraltmakta, imalat sanayii, üretim sanayii krize girmekte ve burada, yetişmiş elemanların, yine, yetişecek olan elemanların önünü tıkamaya devam edecek, işsiz sayısını artıracaktır.

Değerli milletvekilleri, işsizlik ve eksik istihdam nedeniyle atıl işgücü miktarı, yukarıdaki oranlar çerçevesinde, 1990 yılında 2,5 milyon, 1996 yılında 2,7 milyon, 2000 yılında 3 milyon kişiyi bulmuştur. Özetle, 3 milyon civarındaki işsiz, ortalama 15 milyon dolayındaki bir kitlenin refah seviyesini olumsuz yönde etkilemektedir.

Değerli milletvekilleri, geçmişte bu fondan yapılan harcamalar, geçmişte bu fonun yaptığı faydalı hizmetler dolayısıyla ve gelecekte de aynı şekilde faydalı olacağı düşüncesiyle, Grup olarak, bu maddeyi destekliyoruz. Ancak, bu fonun kaldırılıp bütçe denetimine alınması o kadar bir şey ifade etmez; bu fonun harcanması suretiyle, yetişecek kalifiye elemanlara iş sahası açmak mühimdir. Eğer, insanlarımızı, belli kademelerden geçirerek, eğitim görmesini sağlayıp, bilahara da bunlara iş bulamazsak, bu daha büyük bir problem, daha büyük bir mesele olur düşüncesiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın.

3 adet önerge vardır; önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesiyle düzenlenen 32 nci maddenin (a) fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan "...ve diğer her türlü gelirler" ibaresinin "...ve diğer bütün gelirler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklifi ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesiyle düzenlenen 32 nci maddenin (b) fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan "...teçhizat alınması" ibaresinin "...teçhizat satın alınması" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklifi ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Sonuncu önergeyi okutuyorum, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesiyle düzenlenen 32 nci maddenin (b) fıkrasının (5) numaralı bendinde yer alan "...her türlü yayınların hazırlatılması" ibaresinin "...her türlü yayının hazırlanması" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklifi ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Önergelerimi çekiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Yazıcıoğlu önergelerini çekti.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, benim Anayasaya aykırılık önergem var. 84 üncü maddeye göre, Anayasaya aykırılık önergesi takaddüm eder.

BAŞKAN - Efendim, bir madde üzerinde 3'ten fazla önerge verilemiyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, Anayasaya aykırılık önergesi.

BAŞKAN - Olsun efendim; o da dahil.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Olur mu Sayın Başkan?

BAŞKAN - Aman efendim, istirham ederim...

KAMER GENÇ (Tunceli) - İçtüzüğü değiştirmezsiniz ki... Rica ederim...

BAŞKAN - Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan olmaz, bu uygulamanız yanlış.

BAŞKAN - Ama, siz, 10 uncu maddede vermemişsiniz, 11 inci maddede vermişsiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, onda da var efendim.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Efendim, madde üzerindeki oylamaya geçmeden önce, bir yoklama talebi vardır; talepte bulunan milletvekillerini arayacağım:

Sayın Yasin Hatiboğlu?.. Burada.

Sayın Zeki Çelik?.. Burada.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Burada.

Sayın Mustafa Geçer?.. Burada.

Sayın Dengir Fırat?.. Burada.

Sayın Ramazan Toprak?.. Burada.

Sayın Nezir Aydın?.. Burada.

Sayın Yahya Akman?.. Burada.

Sayın Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Sayın Musa Demirci?.. Burada.

Sayın Latif Öztek?.. Burada.

Sayın Fehim Adak?.. Burada.

Sayın Hüsamettin Korkutata?..

HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Lütfi Doğan?.. Burada.

Sayın Ali Sezal?.. Burada.

Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Sayın Mahmut Göksu?.. Burada.

Sayın Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Sayın Yakup Budak?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 713) (Devam)

BAŞKAN - 10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Genç, İçtüzüğün 87 nci maddesini lütfen okuyun.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, 84'ü okuyun... Rica ediyorum...

BAŞKAN - Efendim, 87 nci madde açık, niye 84 üncü maddeyi okuyayım?!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, 84 üncü maddede diyor ki...

Bakın, iki tane...

BAŞKAN - Neyse, sıranız gelince söylersiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) - "Anayasaya aykırılık önergeleri öncelikle oylanır" deniliyor. Olur mu yani?!.

87 nci maddesi "Anayasaya aykırılık önergesi dahil..."

BAŞKAN - Efendim, sıraya girerseniz diyor...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bir dakika efendim...

Ama, daha önce uygulaması yapıldı. 84 üncü madde... Bakın...

BAŞKAN - Maddeyi okutacağım...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama, bana sordunuz, ben de...

BAŞKAN - Biraz sonra size söz veririm efendim.

11 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11 - 12/4/1990 tarihli ve 3624 sayılı Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin (b) bendi ile 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde, 10 uncu maddesindeki "Başkanlık ve Fonun" ibaresi "Başkanlığın", 17 nci maddesinin (d) bendinde yer alan "15 inci maddede" ibaresi "14 üncü maddede" olarak  değiştirilmiş; 2 nci maddesindeki "fon" tanımı, 17 nci maddesinin (I) numaralı fıkrasındaki "ile Başkanlık emrinde kurulan fon" ibaresi ile 15 ve 16 ncı maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

"b) Başkanlıkça hazırlanan bütçeyi, personel kadrolarını, geçici nitelikteki danışman sayılarını ve personele ödenecek gündelik miktarlarını onaylamak."

"Madde 14-  Başkanlık bütçesi  aşağıdaki gelirlerden oluşur:

a )Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekler,

b) 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye tabi teşekkül, müessese ve bağlı ortaklıkların yıllık ve kurumlar vergisi matrahına esas kârlarının binde 1'i nispetinde ödeyecekleri aidatlar,

c) Sermayesinin yüzde 50'sinden fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait bankaların kurumlar vergisine matrah olan yıllık kârlarının yüzde 2'si nispetinde ödeyecekleri aidatlar,

d) Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunun yıllık gelirinin yüzde 2'si nispetinde ödeyeceği aidat,

e) Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliğinin yıllık gelirinin yüzde 2'si nispetinde ödeyeceği aidat,

f) Başkanlık tarafından verilecek hizmetler karşılığında alınacak ücretler,

g) Organize sanayi bölgeleri müteşebbis heyetlerince yapılan arsa satış hasılatlarının yüzde 1'i oranında ayrılacak pay,

h) Dış kaynaklardan sağlanan krediler,

i) Başkanlığa yapılacak bağış ve yardımlar ile Başkanlığın sahip olduğu mal ve haklardan kaynaklanan sair gelirler.

Başkanlık bütçesine kaynak teşkil eden ilgili kuruluşların aidatları bir önceki yıla ait kâr miktarlarına göre, her yıl Mayıs ve Ekim aylarında olmak üzere iki taksit halinde, ilgili kuruluşlarca Başkanlığın kamu bankalarının birisinde açtırdığı hesabına yatırılır. Ödenen aidatlar, bu kurum ve kuruluşlarca matrah hesabına gider olarak kaydedilir.

Başkanlık bütçesinin gelirleriyle ilgili alacaklar, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.

Başkanlık bütçesinin, gelir, gider ve muhasebesine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir."

BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, sizin Grup konuşmuyor mu?

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Nasıl konuşmaz efendim!..

BAŞKAN - Yok... Göndermemişsiniz; onun için, Doğru Yol Partisine öncelik veriyorum.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Var efendim. Sayın Çelik...

BAŞKAN - Madde üzerinde Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın konuşacaklardır.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Fazilet Partisinin konuşmadığı Genel Kurul eksik sayılır efendim.

BAŞKAN - Ben de şaşırdım da, onun için sordum efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Biz, ona fırsat vermeyiz.

BAŞKAN - Ama, siz, gönderin efendim. Doğru Yol Partisine kaptırdınız şimdi birinciliği.

Buyurun Sayın Akın.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı tasarının 11 inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdiye kadar küçük ve orta ölçekli sanayiin geliştirilmesinde kullanılan fon, Sanayi Bakanlığı Fon İdaresi Başkanlığı şeklinde değiştiriliyor ki, bilindiği üzere, KOBİ olarak isimlendirilen işletmelerde, bu fonun bugüne kadar yaptığı harcamalar oldukça yerinde olmuştur. Bu harcamalar, küçük ve orta boy işletmelerin rekabet güçlerinin artırılması için çaba gösterilerek ve KOBİ'leri yeniden tanımlayacak şekilde yapılırsa -biraz önceki konuşmamda da ifade ettiğim gibi- üretimin teknolojik içeriği açısından önemli ve temel bir unsur olarak hizmet ifa edilmiş olacaktır.

Değerli milletvekilleri, rekabet güçlerinin artırılması için, gerektiğinde ucuz kredi, karşılıksız yardım, Katma Değer Vergisi iadesi, dış fuarlara katılım için katkı payı gibi teşvikler uygulamaya sokulmalı ve bu fonun da katkısıyla, Türkiye için reform niteliği taşıyan Avrupa Birliği teşvik normları, büyük ölçüde, KOBİ'lerle yerine getirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, yan sanayi konusunda da faaliyet gösteren KOBİ'lerin, ana sanayi konumundaki işletmelere karşı hukuksal konumları güçlendirilmeli ve ana sanayi-yan sanayi ilişkileri karşılıklı çıkar dengesine dayalı hakça bir sisteme bağlanmalı, ilişkiler hukuksal bir dengeye oturtulmalı, ayrıca, bu fonla birlikte, konuya ilişkin gerekli mevzuat değişiklikleri de yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, KOBİ'lerin ana destek kuruluşu olan KOSGEB yeniden yapılandırılmalı, bugünkü hantal yapısından kurtarılmalı, KOBİ'lere çağdaş ve yaygın hizmetler sunan bir kurum haline dönüştürülmelidir. Networklerin geliştirlemesi, dış ilişkilerin düzenlenmesi gibi fonksiyonları da içine alacak biçimde, KOSGEB yeniden yapılandırılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, KOBİ'lerin menkul sermaye borsalarından yararlanabilmeleri için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı, ülke düzeyinde ve bölgesel bazda NASDAQ benzeri yeni bir yapılanmaya gidilmelidir. Bu türden bir borsanın kurulmasıyla daha basit bürokratik yöntemlerle ve daha az teminat gösterilmesi gibi avantajlarla KOBİ'lerin borsaya girmesi mümkün kılınmalı, orta ve uzun vadeli finansman ihtiyaçları, bu borsa vasıtasıyla karşılanmalıdır.

KOBİ'lerin denetim ve danışmanlık hizmetlerinden faydalanabilmeleri için de, ayrıca bu fon harcamalarıyla, gerekli destekler sağlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, KOBİ'lerin kredi imkânları geliştirilerek, ticarî bankalardan uygun faizli tatminkâr tutarlarda kredi almaları sağlanmalıdır. KOBİ'ler için projeyi teminat kabul eden bir bankacılık sistemi oluşturulmalıdır.

Sayın Başkan, konunun dışında konuşuyorsam...

BAŞKAN - Konuşmanız bitti mi efendim; yok. Konuşmanız bitmedi, niye konuşmuyorsunuz?

MURAT AKIN (Devamla) - Biraz sonra, konu  dışında konuşuyorsunuz diye, konuşmamı tam kesersiniz de...

BAŞKAN - Hayır.  Konu dışı diye değil, eksüre vermiyorum efendim.

MURAT AKIN (Devamla) - Tamam.

Değerli milletvekilleri, ayrıca, Kredi Garanti Fonu fonksiyonel hale getirilmeli, KOBİ'lerin hizmetine sunulmalıdır. Bu fonla birlikte, Kredi Garanti Fonunun sermayesi artırılarak ve KOBİ'ler için projeyi teminat kabul eden bir sistemin uygulamaya sokulabilmesi için de, bankacılık mevzuatında gerekli değişiklikler yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, toplumsal yapımızın omurgası, ortadireği, ülkemizin istikrar unsuru olan esnaf ve sanatkârlarımızın desteklenmesi için, Avrupa Birliğinde uygulanan tüm çağdaş enstrümanlar ülkemize de taşınmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MURAT AKIN (Devamla) - Bu bağlamda olmak üzere, hayat standardı esasına son verilmeli, esnaf ve sanatkâr odalarına kayıtlı meslek mensuplarının yanlarında çalışanlar için vergi indirimi getirilmeli; ayrıca, bunların sosyal güvenlik prim ödemelerinde de Hazine katkısı sağlanmalıdır diyorum; bu fonun belirttiğim hayırlı hizmetlerde de kullanılacağı düşüncesiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Fazilet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı tasarının 11 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, küçük ve orta ölçekli sanayi geliştirme ve destekleme idaresi başkanlığının kurulmasına imkân tanıyor ve tabiî, gelirlerinin nasıl elde edileceğini ortaya koyuyor. Maddeye baktığımızda, burada, KİT'lerin Kurumlar Vergisi matrahına esas kârlarından binde 1, sermayesinin yüzde 50'den fazlası kamuya ait olan bankaların kârlarının yüzde 2'si, ticaret, sanayi ve deniz ticaret odaları ve ticaret borsaları gibi kuruluşların yıllık gelirlerinin yüzde 2'si, Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunun da gelirlerinin yüzde 2'si gibi birtakım rakamlarla, bu, devam edip gidiyor.

Benim gördüğüm, burada, önemli olan "Sanayi Bakanlığı bütçesine konacak ödenekler" diye böyle muğlak bir ifade konulmuş; bir tarif yapılmamış; eğer, bu da açıklığa kavuşturulmuş olsaydı, belki daha iyi olacaktı. Tabiî ki, bu idare denilince, aklımıza KOBİ'ler; yani, küçük ve orta ölçekteki sanayi kuruluşları geliyor ki, asıl, gerçekten, Türkiye'deki sanayiin, üretimin, yatırımın, istihdamın, ihracatın temeli ve belkemiği aklımıza geliyor.

Halk Bankası da, tabiî ki, bir ihtisas bankası olarak, esnaf ve sanatkârların yanında, bir de bu KOBİ'lere destek vermekle bilinen bir kuruluşumuz ve Türkiye'nin her tarafına dağılmış geniş bir hizmet alanı olan bu banka, bu kuruluşlara birtakım imkânlar vermek ve yardımlar yapmak suretiyle bunların ayakta kalmasını sağlıyordu.

Biz, geçen hafta -KİT alt komisyonu olarak- Halk Bankasına gittik. Şu anda yeni getirilen bir yönetim var; esefle ifade ediyorum ki, Meclis adına denetime gitmiş olan bizlere karşı tavırları çok üzüntü vericiydi. Bir taraftan da Sayın Akışık, yönetim kurulu başkanı olarak "efendim, Halk Bankasının banka şubeleri müşterilere iyi hizmet vermiyor" diye şikâyet ediyor; ama, kendisi, oraya Meclisten giden arkadaşlara karşı kendi tavrını veya öbür arkadaşlarının tavrını hiç eleştiriye almıyor. Onun için, bu hususta iyi muamele yapılıp yapılmamasıyla ilgili önce kendilerinin, tabiî, bir hesaba çekilmesi lazım.

Halk Bankasının 4 000 000 müşterisi olduğunu ifade ettiler kendileri; bu arada 1 200 000 de kredili müşterileri var. Bu yıl dağıtılacak kredi miktarı 1,8 katrilyon liradır. Geçmiş yıllarla mukayesesi yapılarak bir çalışma ortaya konulmuş, Genel Müdürün ifadesini söylüyorum, bir piramide benzetiyor Halk Bankasının çalışmalarını. 800 000 kişiyi temsil eden piramidin alt tabanında yüzde 33'üne kredi verilmiş ve bunlar esnaf kesimi, hiçbir kredide aksama yok. KOBİ'ler dediğimiz orta kesim de, yüzde 42'sini teşkil ediyor, bunlar da aşağı yukarı 400 000 kişi; ama, yüzde 25 krediyi alan tepede çok azınlıkta olan bir kısım var ki, asıl malı götürenler bunlar; ama, hiçbir şekilde bunların takibi de mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, bunların içerisinde medya kuruluşları var, aile fotoğrafındaki holdingler var, Refahyol hükümetine karşı cephe açan bir işçi kuruluşunun başındaki başkanın yakınları var. Peki, bu yozlaşmış tabloyu kim temize çıkaracak? İşte, burada dünden beri anlatılıyor, şu anda, Sayın Derviş'in ekibi olarak getirilmiş olan yönetimin başındaki yönetim kurulu başkanı sıfatıyla getirilmiş olan- kimse, kendisini şu anda temize çıkaramamışken bunların nasıl altından kalkacak, bunları nasıl temize çıkaracak; bunları çok iyi değerlendirmemiz lazım.

Değerli arkadaşlar, bir de şu var: Yani, bundan önce bu ülkede bu kuruşlara hizmet edenlerin hepsinin bir kalemde tu kaka diye kötülenmesi var. Bu, çok yanlış bir uygulamadır. Elbette, hataları, eksikleri olanlar var; ama, iyi hizmet etmiş olanları da burada bir kalemde silip atamayız.

Tabiî ki, bürokrasiden istifade edeceğiz, bürokratlardan istifade edeceğiz; ancak, bakanlık makamına oturan kişilerin, yöneten olarak, bir orkestra şefinin riayetiyle getirilen kanunlarda neyin var olup olmadığını bilmek mecburiyetinde olduğunu da ifade etmek istiyorum. Kimlerle çalıştıklarını da çok iyi bilmeleri gerekir.

Bugün, TÜSİAD Başkanının yaptığı açıklamalar var. Diyor ki "Türkiye'nin içerisine düşmüş olduğu bu krizden sonra, tabiî ki bir yangın meydana geldi. Bu yangını söndürmek için de hep beraber çabalıyoruz; fakat, bunun faturası bize çok ağıra mal oluyor." Bu ateşin de böyle sönmeyeceğini ifade ediyor; tamam da, siz, hâlâ malî sektörü güçlendirmeyle ilgili, malî sektörü düzelteceğim diye...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız lütfen...

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - ...çalışmalar yaparken, kanunî düzenlemeler yaparken, öbür taraftan reel sektörü gerçekten yok ettiğinizin farkında değilsiniz.

Türkiye'de, eğer, yatırım olmazsa, üretim olmazsa, istihdam olmazsa, ihracat olmazsa, yarın hepimiz bunun faturasını çok ağır öderiz.

Ben, bu vesileyle, bu tür çalışmalara da ağırlık verilmesi gerektiğini ifade etmeye çalışıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Madde üzerinde 5 adet önerge vardır; 5 önergeden 3 tanesini okutup, işleme koyabileceğim efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, eğer, anayasaya aykırılık önergesini işleme koymayacaksanız, İçtüzüğü okuyalım...

BAŞKAN - Beraber okuyalım efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - 84 üncü maddeyi okuyalım.

BAŞKAN - Evet, ne yazıyor efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Şöyle diyor...

BAŞKAN - Ben okuyayım, bir dakika...

"Bir kanun tasarı veya teklifinin Genel Kuruldaki görüşülmesi sırasında tasarı veya teklifin belli bir maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddini isteyen önergeler, diğer önergelerden önce oylanır."

KAMER GENÇ (Tunceli) - "Diğer önergelerden önce oylanır."

BAŞKAN - Tamam.

Gelelim 87 nci maddeye: "Kanunlarda veya İçtüzükte aksine bir hüküm yoksa, kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi, tümünün veya bir maddenin komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi, metne ek veya geçici madde eklenmesi hakkında, milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet değişiklik önergeleri verebilir..."

Doğru mu efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Evet.

BAŞKAN - Devam ediyor: "Bu esaslar dairesinde her madde için komisyon ve Hükümetçe birer; milletvekillerince, Anayasaya aykırılık önergeleri dahil, en fazla üç önerge verilebilir."

Yani, anayasaya aykırılık önergesi dahil olmak üzere, 3 sayın milletvekili önerge verme imkânına sahip. Sırasına göre de biz alıyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Sırasına göre değil işte!...

BAŞKAN- Olur mu efendim!...

KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, bakın, Anayasaya...

BAŞKAN- Sayın Genç, siz, Başkanlık yaptınız...

KAMER GENÇ (Tunceli)- Ama, efendim, bakın, bu 87 nci madde niye konuldu?..

87 nci maddeden önce, her fıkra için dört önerge veriliyordu.

BAŞKAN- Evet...

KAMER GENÇ (Tunceli)- Ayrıca, anayasaya aykırılık önergesi de verilince, beşinci önerge olarak işleme konuluyordu.

Şimdi, getirilen bu değişiklikle, Anayasaya aykırılık... (DSP, MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN- Bir dakika efendim... Bir dakika efendim!..

KAMER GENÇ (Tunceli)- Arkadaşlar, bir şey çözümlüyoruz; hiç olmazsa, Meclisi kaldırın diye bir önerge verirsiniz!..

BAŞKAN- Evet, Sayın Genç; buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Şimdi, bunu önlemek için; yani, 84 ile 87'yi birlikte incelediğimiz takdirde, anayasaya aykırılık önergesi varsa, öncelikle işleme alınır, oylanır...

BAŞKAN- Hayır efendim, Başkanlığımızca, bugüne kadar, yeni İçtüzük değişikliğine göre uyguladığımız, anayasaya aykırılık önergesi dahil üç önergeyi gündeme alıyoruz; geliş sıralarına göre...

KAMER GENÇ (Tunceli)- Anayasaya aykırılık önergesini almak zorundasınız.

BAŞKAN- Hayır efendim... 84 yazıyor efendim!...

KAMER GENÇ (Tunceli)- Peki, 84'ü ne yapacaksınız, 84'ü nasıl uygulayacaksınız?..

Anayasaya aykırılık önergesi varsa, öncelikle o oylanır.

BAŞKAN- Olur mu efendim!.. O zaman...

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray)- 84'ü yok sayıyorsunuz!..

KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, 84'ü yok sayamazsınız.

BAŞKAN- Olur mu efendim!...

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray)- 84'ü yok sayıyorsunuz!..

BAŞKAN- 84'ü okuyun Sayın Toprak!...

"Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddini isteyen önergeler, diğer önergelerden önce oylanır."

KAMER GENÇ (Tunceli)- "Önce" diyor...

BAŞKAN- "Diğerlerinden" diyor efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan "önce" diyor.

BAŞKAN- Efendim, affedersiniz, bakın, aykırılık sırası diye bir sıra var.

Şimdi, üç tane önerge olsaydı -tamam mı efendim- biri de anayasaya aykırılık önergesi olsaydı; en aykırı olduğu için, işleme alınacak birinci önerge anayasaya aykırılık önergesi oluyordu; 84 bunu ifade ediyor.

Okuyun efendim...

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray)- Yanlış bir yorum Sayın Başkan!..

KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, eğer, burada bir hukuk varsa uygulayacaksınız!..

BAŞKAN- Okuyun efendim...

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci maddesiyle düzenlenen 14 üncü maddenin (b) fıkrasında yer alan "nispetinde" ibaresinin "oranında" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN- Diğerini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci maddesiyle düzenlenen 14 üncü maddenin (c) fıkrasında yer alan "nispetinde" ibaresinin "oranında" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Sayın Başkanım...

BAŞKAN- Önerge okutuyorum efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Önergeyle ilgili efendim.

BAŞKAN- Bir dakika... Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci maddesiyle düzenlenen 14 üncü maddenin (f) fıkrasında yer alan "hizmetler karşılığında alınacak ücretler" ibaresinin "hizmetlere karşılık olarak alınacak ücretler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Önergeleri geri alıyor.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, bana izin veriniz.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Ben, böylece, Fazilet Partisi Grup Başkanvekili olarak, hakemlik yapıp, aranızı da bulayım, izin veriniz.

Sayın Musa Uzunkaya'nın bir önergesi geldi, lütfen, onu işleme koyun. Şu sebeple: Sayın Yazıcıoğlu'nun...

BAŞKAN - Efendim, böyle bir müzakere usulümüz yok.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.26


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.33

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 120 nci Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

713 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S.Sayısı: 713) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 11 inci maddesini oylarınıza sunmadan önce, Sayın Hatiboğlu, buyurun efendim.

Açar mısınız Sayın Hatiboğlu'nun mikrofonunu...

Sayın Hatiboğlu konuşmaya kalkınca sistem duruyor.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, bendenize de sisteme de yeter sesim var; izin verirseniz...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, biraz önce başlatılan tartışmaya girmiyorum.

Musa Uzunkaya Beyin verdiği önergeyi işleme koymanız lazım, şundan dolayı: Sayın Yazıcıoğlu'nun üç önergesi var. 87 nci madde de üç önerge imkânını veriyor.

Şimdi, birinci önergeye bakalım, birinci önergede şu değişiklik isteniyor: "Nispetinde" ibaresinin yerine "oranında"yı koyun deniliyor.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Siz de aynısını yaptınız...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - İkinci önerge, aynen okuyorum: "Nispetinde" ibaresinin yerine "oranında"yı koyun deniliyor. Bu, kopyadan çıkarılmış, tıpatıp aynı iki önergedir. Yani, ne kelime farkı var ne harf farkı var ne virgül farkı var, hiçbir fark yok; dolayısıyla, bunun ikisini tek önerge sayabilirsiniz; böylece, Sayın Yazıcıoğlu iki önerge vermiş olur, üçüncü önergeyi Sayın Uzunkaya'nın önergesiyle tamamlayabilirsiniz. Böyle yaparsanız, usule, teamüllere, İçtüzüğe uygun davranılmış olur diye düşünüyor, saygı sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, önergeleri ne yaptınız?

BAŞKAN - Efendim, tasarının 11 inci maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 11 inci madde kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Önergeler ne oldu?

BAŞKAN - Efendim, önergeleri geri çektiler.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, çok keyfî uygulama yapıyorsunuz.

BAŞKAN - İstirham ederim efendim; hayatımda hiç keyfî iş yapmadım.

KAMER GENÇ (Tunceli) - 84 üncü madde çok açık...

BAŞKAN - Demokrasinin, kaideler ve kurallar rejimi olduğunu biliyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Okuma yazma bilen bir insan, öncelikle...

BAŞKAN - 12 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12 - 9/12/1994 tarihli ve 4059 sayılı Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin (e) fıkrasının son cümlesindeki "6.6.1985 tarih ve 3218 sayılı Kanunun 7 nci maddesinde hükmolunan Serbest Bölgeleri Tesis ve Geliştirme Fonundan" ibaresi "bütçeden", ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "Gelir İdaresini Geliştirme Fonundan" ibaresi "213 sayılı Vergi Usul Kanununun  ek 13 üncü maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca", ikinci fıkrası "Bu ödemeler bütçeden karşılanır." şeklinde değiştirilmiş ve aynı Kanuna aşağıdaki ek ve geçici maddeler eklenmiştir.

"EK MADDE 2 - Ülkemizin zirai ve sınai ürün  ve malları ile doğal kaynaklarından üretilen maddeleri dünya piyasalarında tanıtmak ve bulunacak yeni piyasaların şartlarını tespit ederek bunları üretim bölgelerine duyurmak, dünya piyasa hareketlerini yakından takip ederek ilgilileri zamanında haberdar etmek ve dış ticaret konusunda eğitmek, ihraç imkânı bulunan malların üretimleri ve ihracatları ile ihracatta katma değeri artırma çarelerini araştırmak, uluslararası ticari ilişki-lerin geliştirilmesi için yerli ve yabancı kuruluşlar  ile işbirliği ve koordinasyonu sağlamak, bakanlıkların ve ticaret ve sanayi odaları ile Odalar Birliğinin ve ihracatçı birliklerinin ihracat ile ilgili faaliyetlerinde işbirliği yapmak, kamu kurum ve kuruluşları ile mesleki kuruluşlar  tarafından talep edilecek bu konular ve dış ticaretle ilgili diğer konularda araştırma ve uygulamaları  yapmak amacıyla  tüzel kişiliği haiz ve özel hukuk hükümlerine tabi,  idari ve mali özerkliğe sahip, Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığına bağlı  İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi  kurulmuştur.

Merkezin  idare organları Yönetim Kurulu ve Genel Sekreterliktir.

Yönetim Kurulu, Müsteşarın başkanlığında ihracattan sorumlu Müsteşar Yardımcısı, İhracat Genel Müdürü, Dış Ticarette Standardizasyon Genel Müdürü ile Gümrük Müsteşarlığı, Dışişleri, Maliye, Tarım ve Köyişleri ve Sanayi ve Ticaret bakanlıklarının birer temsilcisi ve ihracatçı birliklerinin temsilcileri ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Genel Sekreterinden  oluşur. Müsteşar Yardımcısı aynı zamanda Merkezin Genel Sekreteridir. Genel Sekreter Merkezin sevk ve idaresinden dolayı Yönetim Kuruluna karşı sorumludur.

Merkez idare organlarının görev ve yetkileri ile kararlarının ilgili bakan tarafından denetimine ilişkin usul ve esaslar Dış Ticaret Müsteşarlığınca çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.

Merkezin gelirleri; ihracatçı birliklerinin aylık  gerçekleşen gelirlerinin ençok yüzde onu, Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Borsalar Birliğinin aylık gerçekleşen gelirlerinin en çok yüzde biri olmak üzere Merkez Yönetim Kurulunca belirlenen ve ilgili bakan tarafından onaylanarak kesinleşen katkı paylarından müteakip ayın 15'ine kadar yapılan aylık tahsilatlar, hizmet karşılığı alacağı ücretler, Dış Ticaret Müsteşarlığı bütçesine Merkeze yardım amacıyla konulan ödenek ile  bağış ve yardımlardan oluşur.

İhracatı Geliştirme Etüd Merkezinin yerine getireceği hizmetlerin gerektirdiği görevler, sözleşmeli personel eliyle yürütülür.

Kurum personelinin, ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerinde belirtilen şartları taşımaları zorunludur.

Sözleşmeli personelin hizmete alınmaları, görev ve yetkileri, nitelikleri, atanma, ilerleme, yükselme, görevden alınma şekilleri, disiplin esasları, yükümlülükleri, unvan ve sayıları Bakanlar Kurulu Kararı ile çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenir.

Sözleşmeli personelin ücret ile diğer mali ve sosyal hakları ile sözleşme esasları; Merkezin bağlı olduğu Dış Ticaret Müsteşarlığındaki emsali personelin mali ve sosyal haklarını geçmemek üzere, Genel Sekreterin teklifi ve Yönetim Kurulunun onayı alındıktan sonra Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenir.

İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi personeli hakkında, 5434 sayılı  T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümleri ile ek ve değişiklikleri uygulanır.

Hizmet sürelerinin değerlendirilmesi, 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılır.

İşçi statüsünde çalışmakta iken, istekleri üzerine sözleşmeli personel statüsüne geçen  personele, iş mevzuatına göre herhangi bir tazminat ödenmez. Bu personelin önceden kıdem tazminatı ödenmiş süreleri hariç, kıdem tazminatına esas olan geçmiş hizmet süreleri 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre emekli ikramiyelerinin hesabında dikkate alınır.

İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi personelinin emeklilik işlemlerinde, Genel İdare Hizmetleri sınıfında görev yapan genel müdürler için belirlenen ek gösterge rakamını geçmemek üzere, ifa ettikleri görevleri  itibariyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre girebilecekleri sınıflardaki benzer görevlerin aynı kadro, unvan ve derecesi için belirlenmiş ek göstergeleri uygulanır.

Sözleşmeli statüye geçen personel hakkında, yukarıdaki hükümler dışında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır.

Merkezin bütçesi ve harcamaları genel bütçeli kurumların tabi olduğu hükümlere tabi olmayıp mali yıl itibarıyla Genel Sekreterlikçe hazırlanır ve Yönetim Kurulunun uygun görüşü ve ilgili bakanın onayını müteakip yürürlüğe girer.

Merkezin gelir ve giderleri, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun denetimine tabidir.

Yönetim Kurulu üyelerine, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Yönetim Kurulu üyelerine verilen ücreti geçmemek üzere ilgili bakanın onayı ile belirlenecek miktarda huzur hakkı verilir.

Merkezin gelir, gider ve muhasebe usulleri ile diğer mali konulara ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının  uygun görüşü alınarak ilgili bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerde düzenlenir."

BAŞKAN - 12 nci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarı, 15.11.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4603 sayılı Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası ve Türkiye Emlak Bankası Hakkında Kanunda değişiklik yaparak, bu bankaların yeniden yapılandırılmalarını ve özelleştirilmelerini öngörmektedir.

Toplumların gelişmesinde ve ekonomik özgürlüğün kazanılmasında, düzgün, ilkeli ve doğru kurallarla çalışan ve çalıştırılan finans piyasalarının payı çok büyüktür. Ülkedeki krizin en büyük nedenlerinden biri, bankaların esas görevlerinden uzaklaşmaları ve kuruluş amaç ve faaliyetlerine aykırı çalışmalarıdır.

Ülkemizde, Merkez Bankası başta olmak üzere tüm bankalar, ekonominin hem sorumlusudur ve hem de piyasanın canlanmasında etkin durumda olan bir göreve sahiptir. Türkiye'de 2000 yılı kasım ve 2001 yılı şubat ayında derinleşerek gelişen ve halen devam eden finansal kriz, reel sektörü de etkisine almıştır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde çok ciddî kriz vardır. Bu krizden her kesim etkilenmiştir. Zaten kötü durumda olan çiftçi, esnaf, KOBİ'ler yok olma noktasına gelmiş, borçlarını ödeyemediklerinden cezaevlerine düşmüşlerdir. Fabrikalar kapanmış, işsizler ordusu çoğalmış, memur emeklileri ile işçi emeklileri, asgarî ücretle çalışan insanlar ve işsizler açlık sınırına düşmüş, bir simidi alamaz hale gelmişlerdir; ama, hükümet, halen, teşhisi koyup, çare bulamamıştır. Ülke kan kaybetmeye devam etmektedir.

Ülkemizin ve milletimizin krizden çıkış ve kurtuluşunun çareleri vardır; çare, yatırımdır, çare, üretimdir ve çare ihracattır; ama, maalesef, bu hükümet, son iki yılda yatırım yapmamış, üretim yok olmuş, üretim âdeta cezalandırılmış ve ihracat da tamamen durmuştur. Öyleyse, krizin sebebi hükümettir. Buna rağmen, sayın hükümetin, krizin sorumluluğunu, Ziraat Bankasındaki görev zararları iddialarıyla çiftçiye, Halk Bankasındaki görev zararları iddialarıyla esnafa yüklemesi yanlıştır.

Bakınız, hakikaten, hükümetin iddia ettiği gibi, Ziraat Bankasının zararları çiftçiden mi kaynaklanmakta, yoksa başka sebepleri var mıdır birlikte inceleyelim.

Değerli milletvekilleri, Yüksek Denetleme Kurulunun Ziraat Bankasıyla ilgili raporunu inceleyip aktaranlara göre, yıllarca, görev zararları diye bir masal tutturulmuş; ama, böyle bir şeyin olmadığını; çünkü, ülke borç dilenirken, Ziraat Bankasının, 2,9 milyar doları şirketlere ve bankalara kullandırdığını; yani, Ziraat Bankasının, yüzde 7 500 faizlerle borç alırken, kendi fonlarını başka şirketlere ve bankalara kullandırdığını; böylece, zararların, her türlü hortum, vurgun, batık kredi sonucunda oluşan zararlar olduğunu... Esasen, tamamıyla hortum zararlarından oluşan görev zararı vurgunu, faiz ve muhasebe oyunlarıyla çarpıtılmakta ve tarıma destek gibi gösterilmeye çalışılmaktadır; yani, kısacası, görev zararlarının bizzat kendisi, Hazine kaynaklarının hortumlanmasıdır.

Ziraat Bankası, tarım kredilerinden, bugüne kadar, zarar değil, kâr etmiştir. Banka kaynaklarından çok az kısmı tarım kredilerine tahsis edilmekte olup, bilanço içindeki payı yüzde 17 civarındadır.

Değerli milletvekilleri, banka, 1994 yılına kadar, tarım kredilerinden büyük kârlar elde etmiştir; yani, Ziraat Bankası, bedavaya mal ettiği kaynakları çiftçiye yüzde 100'e varan faizlerle vererek, sanılanın aksine, gerçekte büyük kârlar elde etmiştir. Ziraat Bankasının zararının gerçek nedeni, kesinlikle, tarım kredileri ve çalışanların maliyeti değildir; zarara atılarak buharlaştırılan batık krediler ile yurtdışı birimler ve iştirakler üzerinden verilerek gizlenen kredilerdir. Böylece, kaynaklarının yurtdışı birimler aracılığıyla ziyan edilmesi nedeniyle oluşan nakit açıkları da, belirli banka ve gruplardan fahiş faizlerle alınan borçlarla kapatılmaktadır; yani, Ziraat Bankası, kendi döviziyle kendisini vurmaktadır. Ziraat Bankasına borç vermek, son yılların en kârlı sektörü haline gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, öyleyse, bu rapora göre, kimse, çiftçinin, esnafın ve milletin üzerine suç atmasın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, beni mazur görün, sürenizi uzatmayacağım; çünkü, 66 ncı maddeye göre konuşmadınız, siz, yine, çiftçileri anlattınız; halbuki, burada, serbest bölge vardı. Onun için, teşekkür edin, bitirin efendim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Ben, bankaların durumunu konuşuyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, ama, 66 ncı maddeye göre, madde üzerinde... Ben, yine, sizi ikaz bile etmedim.

Lütfen, teşekkür edin, bitirin efendim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Bu hükümet suçu kendisinde arasın; çünkü, tek suçlu hükümettir.

Değerli milletvekilleri, Türk Ticaret Bankasının kapanması, Emlak Bankasının tasfiyesi yanlıştır. Ziraat Bankasının ve Halk Bankasının bazı şubelerinin kapatılması ise, tamamen yanlıştır; çünkü, çıkaracağınız personeli ne yapacaksınız? Kapattığınız şubelerin yerine ne koyacaksınız? O bölgedeki esnafa, çiftçiye, emekliye ve millete hizmetleri nasıl vereceksiniz? Millete izah etmelisiniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum...

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkanım, bir cümleyle tamamlıyorum.

Öyleyse gelin, hiç vakit geçirmeden Ziraat Bankasını çiftçiye, Halk Bankasını esnafa devredelim, ekonominin önünü açalım diyor; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Söz sırası, Fazilet Partisi Grubunda.

Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya; buyursunlar efendim.(FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 nci madde ve ek 2 nci madde üzerinde söz almış bulunuyorum; ama, iki madde burada nasıl birleşti; doğrusu onu da Sayın Başkan anlayamadım!

BAŞKAN - Nasıl efendim?

MUSA UZUNKAYA (Devamla)- Şimdi, madde eski 11, yeni 12 oldu, bir de ek maddesi var; ikisini bir madde olarak görüşüyoruz. Öyle mi oluyor?

BAŞKAN - Bir de geçicisi var ya, geçiciyi okumadım efendim.

Geçici 12 nci maddeyi okuyacağız.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yasa o kadar karmaşık geldi ki, doğrusu ne maddelerine yetişebiliyoruz ne de verilen önergelerde neyi, biraz önce yazdıklarının iktidar farkında değil; filhakika, yasanın kendisinin de farkında değil. Önergeleri fotokopi yaparak, noktalı, virgüllü önergelerle milletin huzuruna gelen iktidar, bilsin ki, milletin gözünde de nokta, virgül mesabesinde bir irtifa kaybediyor, değer kaybediyor. Bunun farkına varması lazım. (FP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısı, demin bir hukukçu arkadaşım da ifade etti, onlarca kanunu, yüzlerce maddeyi içine almış büyük bir garnitür. Niye bu kadar acele geldi, doğrusu merak etmemek mümkün değil; ama, Juha Kahkonen geçen hafta Türkiye'ye gelmişti, denetimde bulundu, hükümete görev verdi. Bekledim ki, bazen basında tekzip yaptırır ilgililer. Hükümete 4 maddelik ev ödevi vermiş. Bu ödevlerden birisi, alelacele, bakanlarımız, hatta, yorgunluğuna rağmen başbakanlarımız, yardımcıları, muhakkak ve behemahal Yüce Meclisi denetliyorlar, izliyorlar. Elbette, görevlerinden birisidir; ancak, keşke kamunun ıstırabına deva olacak, bunun gibi, millete yeni ıstıraplar verecek değil, onbinlerce çalışanı perişan edecek değil... İlk defa böyle bir yasa tasarısı Meclis Genel Kurul gündemine geldiğinde, yüzlerce çalışanı, âdeta Parlamentoyu abluka altına aldı. Demek ki, ciddî bir feryat var, ciddî bir infial var.

Değerli arkadaşlar, size Batı'dan gelen her türlü talep... Yani, burada ne kuruluyor; İhracatı Geliştirme ve Etüt Merkezi. Neyi ihraç edeceksiniz; ülkemizin ziraî ve sınaî ürünlerini. Allahaşkına, ziraattan neyi bıraktınız, sınaîden ne var elinizde?! Soruyorum size. Şimdi, bir İhracatı Geliştirme Etüt Merkezi... Yeni kurullar, huzur hakları, maaşlar, işte, 657'ye göre, 1 inci derecedeki elemanların maaşları, zaten 10 dakikalık bir madde metni; ama, merak ediyorum; kurum oluşturuyoruz da, neyi ihraç edeceğimizi, doğrusu, merak etmemek mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, önce, bir hükümetin, kurumlarıyla, kuruluşlarıyla güven telkin etmesi lazım. Bakın, bu yasa tasarısı içerisinde olan kamu bankaları çalışanlarının -uzunca, okuyamıyorum; ama, her birinize geldiğini zannediyorum- feryatları geldi size. Bütün cumhuriyet kurumları bir bir elden gidiyor. Hepimize "bunları IMF istiyor" diyerek şantaj yapıyorlar. Evet doğrudur, IMF bunları istiyor; ama, sizden, daha önce değişik şeyler de istediler. Mesela, bir zamanlar denildi ki: "Yolun sonundasınız, şok kararlar alın." 20 Ekim 1999'da. Kim söylemiş bunu; IMF söylemiş size, bu Hükümete ve ardından siz de şok bir karar almışsınız. Ne diyor ondan sonra; "10 milyar dolarlık destek gelecek." Tarih, 6 Ocak 2000. Ve James Wolfensohn, yani, Dünya Bankası Başkanı, o günkü ekonomiden sorumlu sayın bakana mektup yazıyor; kime; Recep Önal'a. "Sizi ve ekonomi takımınızı Türkiye için reform paketinizden ötürü tebrik etmek için yazıyorum bu mektubu" diyor. Uzun bir mektup; okusam, zaten 5 dakikamı alır. Değerli arkadaşlar, bu övgülerin arkasından öyle netameli günler yaşıyor ki ülke, işte, hazırladığınız yeni bir bütçede, ekbütçede 25 milyar dolardan fazla, yani, 25 katrilyonun üzerinde bir faiz ödemesiyle karşı karşıyasınız.

Değerli arkadaşlar, sizden bu milletin istediği tek şey var; güven telkin edin. Bunu muhalefet olarak, samimî olarak söylüyorum, biz de istiyoruz; ama, hiçbir hükümet üyesine ve hükümete gözü kapalı destek veren, şu maddeleri okuma zahmetinde dahi bulunmayan iktidar partilerinin üyelerine bu milletin, samimiyetimle söylüyorum, zerre kadar güven ve itimadı kalmamıştır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - O senin hüsnükuruntun!..

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli Başkanım, bitiriyorum...

Eğer, bunu anlamak istiyorsanız, geçtiğimiz hafta -mesela biraz sonra tütün yasa tasarısı gelecek- basın toplantısı yaptım Bafra'da; feryat ediyor tütüncü. Değerli Bafralı bir milletvekili arkadaşım burada ve nasıl bizi Türkiye'de... Biraz sonra gelecek bu tasarıda da, bakın, IMF istedi verdiniz, ziraî ürünlerin ihracatını yapacaksınız öyle mi?! Sınaîyi yapacaksınız, bor'u peşkeş çekeceksiniz öyle mi?! Değerli arkadaşlar, bu millet bunun tek tek hesabını sizden soracaktır; hatta, belki istifa etmeye bile vakit bulamayacağınız şekilde soracaktır.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Sen kalkınma planına baktın mı?!.

BAŞKAN - Efendim, madde üzerinde 4 adet önerge verilmiştir; 3'ünü işleme koyacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci maddesiyle düzenlenen ek madde 2'nin birinci fıkrasında yer alan "ziraî ve sınaî" ibaresinin "tarımsal ve endüstriyel" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Diğerini okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci maddesiyle düzenlenen ek madde 2'nin birinci fıkrasında yer alan "....dünya piyasa hareketlerini yakından takip ederek" ibaresinin "....dünya piyasasında meydana gelen hareketleri yakından izleyerek" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Son önerge, aykırı önerge; okutup işleme alacağım efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci maddesiyle düzenlenen ek madde 2'nin dördüncü fıkrasında yer alan "....ilgili bakan tarafından denetimine" ibaresinin "....ilgili bakanca yapılacak denetime" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Önergeyi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Önergeyi geri aldılar, işlemden çıkarıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan bakın, önerge işleme nasıl konulur biliyor musunuz... (DSP sıralarından "hep aynı şey" sesleri, gürültüler)

Rica ediyorum... Bizim buradan konuşmak hakkımız.

Önergenin işlemi demek; önerge okundu, hükümete soruldu, komisyona soruldu,  oylandı; bu, işlem demek.

Şimdi, o, önergelerini geri çektiğine göre işleme koymadınız, okudunuz. Dolayısıyla, öteki önergeleri otomatikman koyacaksınız.

BAŞKAN - Efendim, önergeleri okutuyorum, aykırılık derecesine göre de hareket ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, işleme koymadınız, yani oylamadınız.

BAŞKAN - Koydum efendim, koydum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Koymadınız, oylamadınız.

Bakın her maddede böyle oluyor. Bir daha söyleyeyim: Benim...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Öyle olmaz ki...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, oylamadı. Rica ediyorum Sayın Komisyon Başkanı...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Geri çektiği için oylamadı.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Oylamadı... Çekti geri...

Öteki iki önergeyi işleme koymak zorundasınız; olan önergeleri.

Sırf tutumunuz tutanaklara geçsin diye söylüyorum: Benim her maddede Anayasaya aykırılık önergem vardır; ama, siz İçtüzüğü hiç kale almıyorsunuz.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Sayın Başkan, kendisi aynısını yaptı geçen dönemde.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben öyle yapmadım.

BAŞKAN - Tamam efendim.

Ek 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Ek 2 nci madde kabul edilmiştir.

Geçici madde 12'yi okutuyorum efendim:

"GEÇİCİ MADDE 12- Bu maddenin yürürlük tarihinde, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezinde çalışmakta olan personel arasından, sözleşmeli personel statüsüne geçmek istemeyen personelden,  506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa bağlı olanların bu bağlılığı devam eder ve bunlar hakkında bu Kanunun ek 2 nci maddesi hükümleri uygulanmaz. Bunların mali ve sosyal haklarının belirlenmesine ilişkin mevcut hükümlerin uygulanmasına devam olunur. Bu personelden emeklilik veya diğer şekilde boşalmış olan pozisyonlar, hiçbir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır ve yerlerine aynı statüde yeni personel alınamaz."

BAŞKAN - Efendim, bu madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız konuşacaktır.

Buyurun.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 12 nci maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede, İhracatı Geliştirme Etüt Merkezinde, 1475 sayılı İş Kanununa göre SSK'ya bağlı çalışan uzman statüsündeki personel, talep etmesi halinde, emeklilikleri açısından Emekli Sandığı ile irtibatlandırılmaktadır.

Bu maddede, asıl 11 inci; yani, yeni 12 nci maddede İhracatı Geliştirme Merkezi yeniden düzenlenmektedir. Bu düzenlemeye baktığımızda, burada Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Genel Sekreteri vardır, yine burada, ilk girişinde, ülkemizin ziraî ve sınaî ürün mallarıyla doğal kaynaklarının ihracatının desteklenmesi amaçlanmaktadır. Bütün bunları düşündüğünüzde, acaba, Ziraat Odaları Birliğinden niye burada kimse yok? Ülkemizde ziraî ürünler önemli ölçüde ihraç edilebilmektedir. Yoksa -çıkarılan son Şeker Yasası, çıkarılacak Tütün Yasası gibi yasalardan sonra Türkiye ziraî ürün ihraç etmeyecek, nasıl olsa gerek yoktur- Türkiye bunları ithal eden bir ülke haline mi gelecektir, böyle mi öngörülmüştür, bundan dolayı mı alınmamıştır, merak ediyorum.

Bu maddede, İhracatı Geliştirme Fonu tasfiye edilmektedir; ancak, bu yeni kurulan İhracatı Geliştirme Merkezine -işlemlerini yaparken- bütçeden nasıl kaynak aktarılacağı, yeterli kaynak aktarılıp aktarılmayacağı konusunda endişeler vardır. Burada bazı gelirler belirtilmesine rağmen, biliyoruz ki, bırakın bunu, örneğin, Eğitime Katkı Fonu veyahut ek vergilerle ilgili, depremden sonra toplanan paraların, buralara, yerinde değil de, bütçe açıklarını kapatmak üzere, bütçe deliklerini kapatmak üzere kullanıldığını düşündüğümüzde, bütçeden buraya ayrılacak paranın bulunup bulunmayacağını gerçekten merak etmekteyim.

Bu arada, dün, tasarının geneli üzerinde konuşurken, inanın, ağlayasım geldi. (MHP sıralarından gülüşmeler) İktidar partisi temsilcileri, yavrusunu yiyen timsah misali gözyaşı dökmektedirler. Emlak Bankası çalışanları karşıda oturunca, hepsi "biz bu yasayı onaylamıyoruz" demektedirler. Emlak Bankası, Türk Ticaret Bankası gibi, cumhuriyetin bütün birikimleri birer birer tasfiye edilmektedir. Tabiî, çalışanlar da, istenmeyen çocukların, cami avlusuna veya polis karakollarının kapılarına bırakılması gibi sokağa bırakılmaktadır. Dolayısıyla, bunlar da, feryatlarını bize fakslarla iletmektedirler. Bandırma'dan, İvrindi'den, Manyas'tan, Balıkesir'den Burhan Baksi, Mehmet Ali En, Hayrettin Babuççu gibi daha pek çok vatandaşımız, bu yanlıştan dönülmesini, bunun düzeltilmesini, bir daha değerlendirilmesini, çalışanların haklarının korunmasını ısrarla vurgulamaktadırlar.

Değerli arkadaşlarım, burada, kendinizce, oturduğunuz yerden laf atabilirsiniz; mesele, burada konuşma cesaretidir; varsa, gelin, deyin ki, evet, biz, Emlak Bankasında çalışanların haklarını sonuna kadar koruyoruz, endişeniz olmasın. O zaman, soruyorum: DSP, ANAP ve MHP temsilcileri konuştu; tutanaklara bakın, hepsi "haklısınız, Emlak Bankası son derece iyi işler yapmıştır, zararı çalışanlardan dolayı değildir..."

Ben şunu sormak istiyorum: Geçen dönemde hazineye 500-600 milyon dolar para kazandırabilecek Türk Ticaret Bankası, gizli bir pazarlıkta bir tarafın ifşa etmesi neticesinde akamete uğradı. Hazineye bırakın gelir getirmeyi, şimdi bu tasfiye edileceği için burada çalışanlar sokak ortasına bırakılacak. Burada çalışanların ne kabahati var? O zaman, bu yanlışlardan hükümetin dönmesi lazım, bunları düşünmesi lazım. Tabiî ki, biz de, fonların, bütçe içine alınmasını, belli bir disiplin içinde çalıştırılmasını isteriz.

Bundan sonraki maddede de konuşacağım için, konuşmamı burada kesiyorum.

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Fazilet Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının bu maddesi -kanunlaşırsa eğer- İGEM'de çalışan personelin  akıbetini belirleyen bir maddedir.

Tasarı ne getiriyor; çok ana hatlarıyla ifade etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, dün ifade edildi; Emlak Bankasının aktif varlığı 2,5 katrilyondur; görev zararı yoktur. Burada, görev zararı olan, Ziraat Bankasıdır, Halk Bankasıdır; içi boşaltılan bankadır. Bugüne kadar, bu kürsüden hep dile getirilen konu, kamu bankalarındaki görev zararlarıyla ilgili meşru mazeretlerdir. Bunları bir kenara itin.

Kamu bankaları içinde meşru görünümlerdeki yolsuzluklardan bir örnek vermek istiyorum: Şubat krizinin hemen öncesinde -belki çoğunuzun haberi var veya yok- Gazi Erçel'in Başkanı olduğu dönemde, Merkez Bankası, TL üzerinden, 4 katrilyon, faize para veriyor, bir avuç saygın soyguncuya; 4 katrilyon... Aynı kişiler, Merkez Bankasından aldıkları 4 katrilyon TL'yi götürüyorlar, Hazineden dolar alıyorlar; dolar 687 000; bir gecede, dolar 1 milyon 300 bin oldu.

Değerli milletvekilleri, bir avuç insan, bir gecede, 70 milyonun cebinden 3 katrilyon lirayı çarptı; 3 katrilyonu, bir gecede çarptı...

Bununla ilgili olarak yapılması gereken şuydu: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Kanadoğlu, Sayın Başbakana, soruşturma izni için yazı yazdı. Bir ay gecikmeyle, Sayın Başbakan, izin verdi; fakat, neye izin verdi biliyor musunuz değerli milletvekilleri; sadece, Sayın Erçel'in kendi hesabındaki 52 milyar lirayla ilgili soruşturma izni verdi, diğeriyle ilgili vermedi; neden, Bankalar Yasası buna engelmiş. Değerli milletvekilleri, Bankalar Yasası 52 milyara izin veriyor, 4 katrilyona izin vermiyor, öyle mi?! Hukuk sistemi, denetim sistemi, yaban arılarının delip geçtiği, sivrisineklerin gelip takıldığı örümcek ağları değildir. Açıp okuyabilirsiniz; Medenî Kanunun 2 nci maddesinde "Bir hakkın suiistimalini hiçbir kanun himaye etmez" deniliyor. Oysa, burada, bir hak istismar edilmiştir, Sayın Başbakan burada yanıltılmıştır. Açık açık ifade ediyorum: Bankalar mevzuatında buna engel hiçbir hüküm yoktur. Bir Başbakan yanıltılıyor... 52 milyara izin veriyorsunuz, 4 katrilyonluk soyguna izin vermiyorsunuz. Bununla ilgili, denetimle ilgili bütün sorularımıza hiçbir cevap verilmiyor.

Değerli milletvekilleri, yapılmak istenilen şudur: Kamu bankalarında, görev zararları dışında, ahbap çavuş ilişkileriyle, bürokrat, siyasetçi, işadamı ilişkileriyle -önümüzde yığınla bunun örnekleri var- olağanüstü soygunlar gerçekleştiriliyor. 1997 yılında, evet, 1997 yılında, bir Ziraat Bankası soygunu; yine, aynı şekilde, Hazine maaş ödemek için para bulamıyor, Ziraat Bankasına yöneliyor; Ziraat Bankası "bu, benim görevim değil" diyor. Değerli milletvekilleri, Hazineye borç para vermeyen Ziraat Bankası, özel bir bankaya 20 trilyon veriyor. Hazine gidiyor, özel bankadan yüzde 8 fazla faizle, yüzde 70'e, özel bankanın aldığı 20 trilyonu, Hazine yüzde 78'le alıyor. Değerli milletvekilleri, bu tür soygunlar var, bunlar hiç dile gelmedi görev zararları dışında...

Kamu bankalarının görev zararları, Emlakbankın aktifleriyle kapatılmak isteniyor. Aradaki bu aktifler ve pasifler harmanlanmak suretiyle, meşru kılıflar adı altında, saygın soyguncuların bütün hırsızlıkları örtbas edilmeye çalışılıyor. Lütfen, bunlar gözardı edilmesin. Emlakbank çalışanlarının mağduriyeti, diğer kamu bankalarındaki 62 000 kişinin mağduriyeti buna ilavetendir; ama, burada çalınan kaynaklar, denetim dışı tutulan, Sayıştay denetiminden kaçırılan, denetim organlarının elinden kaçırılan tüm kayıtlarda olağanüstü yolsuzluklar var. Bu yolsuzlukların hiçbirisi kamu bankalarının görev zararlarına ilişkin değildir, bunların dışındaki zararlardır.

Değerli milletvekilleri, bu konuyu irdelemenizi hassaten istirham ediyorum. Banka, dipsiz bir kuyu; 2001 yılı ana bütçeyi hortumladı, ek bütçeyi götürdü...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN -Toparlayın efendim lütfen.

Buyurun.

RAMAZAN TOPRAK (Devamla)- Değerli milletvekilleri, fona devredilen bankalar, daha henüz kaynaklarımızı yediğiyle kalmadı. Ek niyet mektubuna bakın; ek niyet mektubunda, daha bu bankaya katılacak net varlıklarımız var... Gayri safî millî hâsılanın binde 2'sinin bu batık bankalara kaydırılacağı ifade ediliyor.

Bir husus daha ifade ediyorum. Bu fona devredilen bankaların hiçbir tanesi satılmayacak, ya; tasfiye edilecek, öldü fiyatıyla, kelepir fiyatıyla beş paraya satılacak.

Değerli milletvekilleri, lütfen, Sayın Başbakanın ve Başbakan Yardımcılarının haberi olmadan IMF'e verilen 53 sayfalık ek niyet mektubunu...

BAŞKAN - Sayın Toprak teşekkür ediyorum efendim.

RAMAZAN TOPRAK (Devamla)- Sayın Başkan, sürem bitmedi...

BAŞKAN - Olur mu efendim?! Süreniz bitti, kapattım, tekrar açtım efendim.

RAMAZAN TOPRAK (Devamla)- 45 saniye yazıyor Sayın Başkan...

BAŞKAN - 43 saniyelik süre verdim, eksüre...

RAMAZAN TOPRAK (Devamla)- 15 saniyemi aldınız Sayın Başkan...

BAŞKAN - Hayır efendim; birinci kere bitti, ondan sonra verdim size.

Buyurun efendim, buyurun; ben, kimsenin hakkını almam, istirham ederim.

RAMAZAN TOPRAK (Devamla)- Sayın Başkan, biz, zatıâlinizle hiç tartışmadık; lütfen, değerli şahsınızı tartışmaya açtırmayın.

BAŞKAN - Tabiî efendim...

RAMAZAN TOPRAK (Devamla)- Değerli milletvekilleri, ek niyet mektubunu açın, lütfen, geleceğimize ilişkin ne tür ipotekler konulduğunu okuyun, sadece okuyun; başka bir istirhamımız yoktur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.(FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Geçici 12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum; Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Efendim, şimdi çerçeve 12 nci maddeyi oylamadan önce yoklama talebi vardır. Yoklama talebinde bulunan sayın arkadaşları arayacağım:

Yasin Hatiboğlu?...Burada.

Musa Uzunkaya?.. Burada.

Mustafa Geçer?..Burada.

Zeki Çelik?..Burada.

Ramazan Toprak?..Burada.

Dengir Fırat?...Burada.

Mustafa Baş?..Burada.

Eyüp Fatsa ?..Burada.

Nezir Aydın?.. Burada.

Yahya Akman?.. Burada.

Musa Demirci?.. Burada.

Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Mehmet Çiçek?.. Burada.

Latif Öztek?.. Yok.

MEHMET BATUK (Kocaeli) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Peki, tekabbül ettiniz.

Fehim Adak?.. Yok.

Ona kim tekabbül ediyor?

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Peki.

Hüsamettin Korkutata?.. Burada.

Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Ali Sezal?.. Burada.

Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Aslan Polat?.. Burada.

Yoklama işlemini başlatıyorum ve 5 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 713) (Devam)

BAŞKAN - Çerçeve 12 nci maddeyi, kabul edilen ek madde 2 ve geçici 12 nci maddeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 13.- 25/2/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanununun 30 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Malî Hükümler

Madde 30 - Bu Kanunla Bakanlığa verilen görevlerin gerçekleştirilmesi amacıyla personel giderleri hariç her türlü carî, yatırım ve transfer giderleri ile huzur haklarının ödenmesinde kullanılmak üzere;

a) Her türlü tütün mamulleri ile alkollü içkilerin imalat ve ithalatçıları tarafından yurt içinde yapılacak teslimlerde satış fiyatı üzerinden hesaplanacak yüzde 2 oranında alınacak pay,

b) Bu Kanuna göre otlatma amacıyla kiraya verilen mera, yaylak ve kışlaklardan yönetmelikte belirtilen usule göre alınacak ücretler,

c) Üreticilerden satın alınan sütün satın alma bedelinin binde 1'i oranında, süt işleyen kuruluşlarca yapılacak kesinti,

d) Yurt içinde yetiştirilen ve satışı yapılan büyük ve küçükbaş canlı hayvanların satış bedellerinin binde 1'i oranında satıcılarından alınacak pay,

e) Tahsis amacının değiştirilmesi için başvuruda bulunan gerçek ve tüzelkişilerden, tahsis amacı değiştirilen meradan elde edilecek yirmi yıllık ot geliri esas alınarak, komisyonca tespit edilecek miktarda alınacak ücret,

f) Yayla turizmi amacıyla 20 nci madde çerçevesinde verilecek yapı izinlerinden valiliklerce tespit edilecek miktarda alınan yapı ruhsat ücretleri ile bu yerlerin yıllık kira bedelleri,

g) Her türlü bağış ve yardımlar,

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına yatırılır. Yatırılan bu tutarlar Maliye Bakanlığınca bir yandan genel bütçeye özel gelir, diğer yandan Bakanlık bütçesinde açılacak tertiplere özel ödenek  kaydedilir. Kaydedilen özel ödeneklerden yılı içerisinde kullanılmayan tutarlar, Maliye Bakanlığınca söz konusu Bakanlığın ertesi yıl bütçesine devren özel gelir ve ödenek kaydedilir.

Bu maddede belirtilen gelirler, tahsilatın yapıldığı tarihi takip eden ayın 15'ine kadar saymanlık hesabına yatırılır ve gelirlerin tahsilatında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.

Bu madde uyarınca yapılacak tahsilatlara ilişkin diğer hususlar ile Bakanlık bütçesine özel ödenek kaydedilen tutarların harcama usul ve esasları ile ödenecek huzur hakları Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Amasya Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli Başkanım, çok muhterem milletvekilleri; sözlerimin başında, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında söz almayacaktım; fakat, iç hukukumuzun birkaç maddeden ibaret olan, birbirleriyle çelişiyor gibi görünen bir maddesinde, yeni, taze, yaşlanmamış, kıdemi bulunmayan bir maddesinde yanlış bir uygulamaya başlandığı için, o uygulamanın önüne geçmek için söz alıyorum.

Değerli arkadaşlar sorun şudur: Önergelerde -birden fazla önergede- diyelim ki, 10 önergede, yine, örnek verelim ki, 2 tane Anayasaya aykırılık önergesinin varlığı halinde...

BAŞKAN - Sayın İyimaya... Sayın İyimaya, bunu tartıştık; bunu bitirdik.

AHMET İYİMAYA (Devamla) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN -13 üncü madde, çiftçilerle ilgili, oraya gelin. İstirham ederim yani...

AHMET İYİMAYA (Devamla) - Değerli Başkanım, ben, bir usulcüyüm. Her maddenin müzakeresi, iki unsurdan teşekkül eder: Birincisi, müzakerenin usule uygun cereyanı; ikincisi, müzakerenin, müzakere edilen teklifin düzenleme içeriğine uygun cereyanı. Ben, iç hukukun uygunluğu içerisinde doğru müzakere yaptığımı, doğru beyanda bulunduğumu düşünüyorum ve hizmet etmek için -kınamak için falan değil- arz ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bir defa, bir hukuk kuralı yorumlanırken, eğer o hukuk kuralı taze ise ve tereddüt var ise, o zaman hazırlık malzemelerinin getirilmesi lazımdır. Bu iki maddenin, bilhassa 87 nci madde yeni tanzim edilmiştir, oradaki amaç şudur:Anayasaya uygun yorum.

Parlamento, Anayasaya aykırılık iddiası karşısında, bu resmileştirilmişse, önergeleştirilmişse, o konuda iradesini ortaya çıkaracaktır. Hatta daha ileri hukuk tezi içerisinde Anayasaya aykırılık önergelerinin geri çekilmesi dahi mümkün değildir. Anayasanın 11 inci maddesindeki, Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesinin temel sonucu budur. Onun için, kaç önerge olursa olsun, kural olarak, Başkanlık üç önergeyi işleme koyacak; ama yüz önerge içerisinde bir Anayasaya aykırılık önergesi varsa, iki aykırılık önergesi varsa, onları birleştirip, tek önerge haline getirecek, o üç önergeden birisini işlemden düşürecek, Anayasaya aykırılık iddiasını Genel Kurulun iradesiyle sonuçlandıracaktır. Aksi takdirde, Anayasamızın bizleri bağlayan 11 inci maddesindeki üstünlük ve bağlayıcılık kuralının anlamı kalmaz.

Kaldı ki, yine kural da doğrudur; 84 üncü madde, açıkça, önerge sayısını zikretmeksizin üç önerge, on önerge, yirmi önerge demeksizin, mutlak şekilde, Anayasaya aykırılık önergelerinin oylanmasını öngörmektedir.

Bundan başka, işleme konulmuş önergeler geriye çekilerek, diğer önergelerin önüne geçilmesi, bir yasama hukuku aykırılığı değil, yasama hilesidir. İradenin, olgunlaştırıcı şekilde, önergelerinin katılımını sağlayacak şekilde teşekkülü için, önergelerin çekilmesi halinde, tabiî hareket kuralının, Anayasaya ve İçtüzüğe ifrağı yoluyla yapacağınız yorumda böyle bir sonuca varmak lazımdır diye düşünüyorum. Çok iyi hatırlıyorum, kurucu müzakerelerde, Anayasa Komisyonunda, mesele, bu minval üzere tanzim edilmiştir.

Değerli arkadaşlar, ayrıca, tabiî, görüşmekte olduğumuz kanun, kendi hedefleri içerisinde stratejik temele oturmuş bir kanun değildir. Herhangi bir sorunu, görünürde çözüyor manzarası çizebilir; ama, çözdüğü iddiasına inanmamaktayım.

Bu kürsüde, bu kanunların, bankacılık kanunlarının görüşülmesi sırasında şu ifadeyi dile getirmiştim; hukukta en uzun yol, en hızlı yoldur. Zannediyorum, üçüncü, dördüncü defa bankacılık alanında düzenleme yapıyoruz, hızlı düzenleme yapıyoruz, birbirleriyle bağlantı kuramıyoruz. Mesela, bir madde öncesinde bir kurul oluşturdunuz, biliyorum ki, aynı konuda, aynı görev alanında, yarın, bir kurulu daha, başka bir kanunda oluşturabileceğiz. Birbirinden kopuk, iç bağı olmayan, bağlantılı konuları parça parça düzenleyen bir yasama, hukuk uygarlığını kuramaz.

Saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 13 üncü maddesiyle, 4342 sayılı Mera Kanununun 30 uncu maddesi başlığıyla değiştirilmektedir. Bu değişiklikle, zaten zor durumda olan hayvan ve hayvansal ürünler üreticisi çiftçilerimize yeni yükler getirilmektedir. Çiftçilerin düşürüldüğü ekonomik sıkıntı ve yokluk halen devam ederken, bu maddeyle, süt üreticilerinden binde 1, küçük ve büyükbaş canlı hayvan üreticilerinden binde 2 kesinti yapılması öngörülmektedir. Oysa, çiftçilerimizden, yüzde 2 oranında Stopaj Vergisi, yüzde 1 oranında da Bağ-Kur primi, satışları sırasında zaten kesilmektedir.

Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla ilgili, hükümet ortaklarının durumunu ve tavrını, doğrusunu isterseniz anlamak mümkün değil. Emlak Bankasından sorumlu Sayın Bakan Faruk Bal tasarıya karşı "Banka görevini yapıyor, bir sıkıntı yok, çalışanlar ne olacak" diyor. Tasarının tümü üzerinde konuşan iktidar partilerine mensup grup sözcüleri, tasarının aleyhinde konuşuyor. İktidar grupları, aleyhte yapılan konuşmaları alkışlıyor, maalesef oylarını tasarının lehinde kullanıyorlar! Bunu anlamak mümkün değildir. İktidar partileri tasarıya karşı, muhalefet karşı, Sayın Bakan karşı... Değerli arkadaşlar, öyleyse, bu kanun tasarısını hazırlayıp Meclisin gündemine kim getirdi? Eğer, cevabınız "Sayın Kemal Derviş" ise, Sayın Kemal Derviş, Bakanlar Kurulunun bir üyesi değil mi? Şimdi sizlere soruyorum: Bu kanun tasarısı, nerede, kimler tarafından, ne amaçla hazırlanıp Meclis gündemine getirilmiştir?

Değerli arkadaşlar, bu tasarı kimin? Kimin için çıkarılıyor? Hükümet ortakları karşı, Sayın Derviş hükümetin Bakanı; öyleyse, bu tasarının sahibi kimdir? Bu tasarıyı niye getirdiniz? Size sorulursa: Bankalarda zarar var, bankalar batmış, buna bir çekidüzen vermek istiyorsunuz. Değerli arkadaşlar, soruyorum sizlere: Bankaları kim batırdı? Bu hükümet, bunun sorumlusu değil midir? Kamu bankalarının yönetimlerini, hükümetler her dönemde değiştirdiler, yönetim kurullarına, bankacılıkla alakası olmayan yandaşları getirdiler, siyaset ve banka yönetimi iç içe oldu, krediler yandaşlara verildi, onlar da geri dönmedi; sonra da, bankaların batık kredi hanesine yazıldı.

Haram yiyen ve yedirenler bellidir. Bankaları batıranlar ortadadır. Sorumlular, hiçbir şey olmamış gibi ortalarda dolaşırken, ceremeyi, banka çalışanlarına ödetmeyi, hangi adalet, insaf ve vicdanla izah edebilirsiniz?

Değerli arkadaşlar, Emlakbankın, yaklaşık 10 000 çalışanı infial halindedir. Statü ve özlük haklarının ne olacağı bilinmemektedir. Önce, çalışanların, Ziraat Bankasına ve Halk Bankasına devredileceği söylendi; sonuç itibariyle, kamu kurum ve kuruluşlarına devredilecekleri anlaşıldı. Bankacılık alanında yetişmiş bu kadar insanı hangi kurum ve kuruluşlarda istihdam edeceksiniz?

Değerli arkadaşlar, ülke ekonomisinde önemli bir yeri olan Emlakbankın tasfiyesi, yeterince değerlendirilmeden, düşünülmeden alınmış bir karardır. Tasfiyenin ekonomik ve sosyal maliyeti çok yüksektir. İleride telafi edilmesi mümkün olmayan zararlara yol açacağı ortadadır. Bunu, görüşülmekte olan yasa tasarısını hazırlayanlar da çok iyi bilmektedir.

Geçmişte, Emlakbankın çeşitli olumsuzluklar yaşadığı doğrudur; ama, bu olumsuzlukların bir daha yaşanmaması için gerekli düzenlemeleri yapmak da hepimizin görevi olmalıdır.

2001 Mayıs ayı sonu itibariyle, özkaynakları 270 trilyon TL olan bankanın tasfiyesine gerekçe olarak öngörüldüğü gibi, özkaynakları tükenmiş değildir. Başka bir deyişle, kaynak sorunu olmayan, Hazine yardımı gerekmeyen Emlak Bankasını da Ziraat Bankası ve Halk Bankası gibi yeniden yapılandırarak, ülke ekonomisine kazandırmak mümkündür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EYÜP FATSA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, IMF'nin buyruğu ve  güçlü ekonomiye geçiş söylemleriyle, bugün ülke geleceğini ipotek altına sokanlar, halkın ve tarihin önünde sorumlu olacaklardır. Ekonomik kriz veya başka bir gerekçeyle bu sorumluluktan kurtulmak "yeniden yapılandırma" adıyla yapılanları savunmak mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, bu söylediklerimizden, bizim, özelleştirmeye veya yeniden yapılandırmaya karşı olduğumuz gibi bir anlam çıkarılmamalıdır. Bütün endişemiz, kasım ve şubat kriziyle işsiz kalan ve işinden olan 1 milyon vatandaşımıza Emlakbank çalışanlarının  da katılacak olmasıdır.

Bu düşüncelerle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Şimdi, söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Şandır'da; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 713 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü maddesiyle ilgili bir konudaki hassasiyetlere dikkatinizi çekmek için söz aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının bu maddesiyle, Mera Kanununun gelir kaynaklarının, Mera Kanunuyla bakanlığa yüklenen görevlerin yapılabilmesi için tespit edilen kaynakların, fonun kaldırılmasından sonra nasıl temin edileceği hususu açıklanmaktadır.

Bu kanunun uygulanmasında tespit edilen gelir kaynakları, daha önceki kanunda belirtilen hususlardan daha düşük düzeyde tutulmuştur. Bu yönde iktidar partisi grupları olarak hazırlamış olduğumuz önerge, biraz sonra dikkatlerinize sunulacaktır; bu gelirlerin artırılması yönünde, bir nebze olsun bir katkımız oldu; ancak, bu husustan, bu fırsattan faydalanarak bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum.

Bu kanunla, kaynakları, gelir kaynakları yeniden düzenlenen mera, meracılık, ülkemiz açısından, ülkemizin tarımı, ülkenin tüm sektörleri ve toplumun tüm kesimleri açısından hayatî düzeyde bir önem kesp etmektedir, önem taşımaktadır.

Meralar, gerçekten, ülkemizin tarımını, su havzalarını, ormanları ve erozyonu kontrol eden temel unsurdur. Mera demek, toprak demektir. Toprak, temel bir üretim aracıdır. Toprak olmadan, ne sanayinin ne tarımın olması ne de su havzalarının korunabilmesi mümkün değildir.

Dolayısıyla, yılda, bir Kıbrıs Adası kadar toprağımızın kaybına sebep olan erozyonun önünü kesebilmek için 1998 yılında çıkarılan Mera Kanunuyla, belki de cumhuriyet tarihinin en önemli adımı atılmıştır.

Çıkarılan Mera Kanunuyla, ülkemizde, maalesef, son kırk yıldan bu yana yüzde 75 oranında azalan mera sahalarımızın imar edilmesi, korunması ve tespit edilmesi çalışmaları bir kaynağa kavuşmuş ve bununla, Bakanlığımız, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız, çok faydalı çalışmalar yapmıştır.

Değerli milletvekilleri, 1950'li yıllarda 44 milyon hektar olan mera kaynaklarımız, maalesef, bugün, 12 milyon hektara düşmüştür. Bir diğer rakam: 1950'li yıllardaki 23 milyon hayvan varlığımızı besleyen mera, bugün, maalesef, ne hayvan varlığımızı ne bu hayvan varlığımızın beslediği insanımızı besleyemeyecek düzeye gelmiştir. İşte, 1998 yılında çıkarılan Mera Kanunuyla oluşturulan kaynaklar, meracılığımızı yeniden tespit etmek, yeniden onun imarını yapmak, gerek hayvancılığın hizmetine sunmak gerek tarımın hizmetine sunmak gerekse de su havzalarının korunmasında fonksiyon ifa etmesini temin ediyordu; ancak, bir zaruret doğrultusunda fonların kaldırılması, bütçe disiplini altına alınması doğrultusunda, bu tasarıyla yapılan değişiklik, meralarımızın ıslah edilmesinde, Mera Fonunun kullanılmasında sağlanan imkânı, maalesef, belli oranda, bu kanunun uygulayıcılarının elinden almış bulunuyor.

Onun için, hükümetimizden ve uygulayıcılardan, Mera Fonuyla ilgili geçmişte temin edilen kaynakların, oluşturulan kaynakların, imkânların, bundan sonra da oluşturulmasını talep ediyorum ve buna hassasiyet gösterilmesini temenni ediyorum; çünkü, mera demek, tekrar söylüyorum, toprak demek. Toprak ayağımızın altından kalkıyor; her yıl, bir Kıbrıs Adası kadar toprağımızı, verimli toprağımızı denizlere taşıyorsak, bunun önlenmesinin yolunu behemahal almamız gerekiyor. İşte bunu yolu, meralarımızın, ilmin ve tekniğin gereğince muhafaza edilmesi, ıslah edilmesinden geçmektedir.

Tasarının 13 üncü maddesinde tespit edilen gelir kaynaklarının, istisnasız olarak, hükümetimiz ve uygulayıcılar tarafından takip edilip, mutlaka meraların ıslahında kullanılmasına özen gösterilmesini temenni ediyorum, tavsiye ediyorum, talep ediyorum ve bu yönde, Meclisimizin de gereken hassasiyeti göstermesini istirham ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Madde üzerinde görüşmeler bitti.

4 adet önerge var; ancak, 3'ünü işleme koyacağım efendim.

En son önerge, en aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü maddesiyle düzenlenen 30 uncu maddenin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan "...valiliklerce tespit edilecek miktarda alınan" ibaresinin "valiliklerin belirleyeceği miktarda alınan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü maddesiyle düzenlenen 30 uncu maddenin son fıkrasında yer alan "...Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine" ibaresinin "...Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Efendim, son önerge, en aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sayılı kanun 13 üncü maddesiyle değiştirilen 4342 Sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin (a) fıkrasındaki "yüzde 2"nin "yüzde 3" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

 

Emrehan Halıcı

Mehmet Şandır

Nihat Gökbulut

 

 

 

Konya

Hatay

Kırıkkale

 

 

 

İsmet Vursavuş

 

Mihrali Aksu

 

 

              Adana                                                  Erzincan

BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor musunuz efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Hükümetin katıldığı, Komisyonun takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum; karar yetersayısı arayacağım efendim: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir efendim.

CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Önergelerimi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Diğer önergeleri geri çektiler.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - 13 üncü maddeyi, kabul edilen önergeyle beraber oylamadan önce, yoklama talebi vardır.

İmza sahiplerinin salonda bulunup bulunmadıklarını araştıracağım.

Yasin Hatiboğlu?.. Burada.

Zeki Çelik?.. Burada.

Şükrü Ünal?.. Burada.

Mustafa Geçer?.. Burada.

Mehmet Çiçek?.. Burada.

Musa Uzunkaya?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Ahmet Sünnetçioğlu?. Burada.

Latif Öztek?.. Burada.

Fehim Adak?.. Burada.

Nezir Aydın?.. Burada.

İrfan Gündüz?.. Burada.

Mehmet Özyol?.. Burada.

Eyüp Fatsa?.. Burada.

İsmail Kahraman?.. Burada.

İsmail Alptekin?.. Burada.

Mehmet Bekâroğlu?.. Burada.

Cemil Çiçek?.. Burada.

Azmi Ateş?.. Burada.

20 arkadaşımız buradalar efendim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır efendim.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.–  Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 713) (Devam)

BAŞKAN - 13 üncü maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda değişmiş şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 13 üncü madde kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 14. - 19.10.1989 tarihli ve 383 sayılı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı Kurulmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin X. Bölüm başlığı metinden çıkarılmış; 22 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde, 23 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki "Bu Fon'un kullanılması" ibaresi "Kurum harcamaları" şeklinde değiştirilmiş ve 23 üncü maddesinin başlığı ile ikinci fıkrası dışındaki diğer fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.

"Kurumun Gelirleri ve Harcamaları

Madde 22. - Kurum, bu Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı doğrultusunda yapılacak harcamaları karşılamak üzere aşağıda belirtilen kaynaklardan gelir sağlar:

a) Çevre Bakanlığı bütçesinden Kuruma aktarılacak meblağlar,

b) Her türlü yardım ve bağışlar ile Hazine Müsteşarlığının uygun görüşü üzerine alınacak dış krediler,

c) Kira ve işletme gelirleri ile koruma altındaki bölgelerde günübirlik alan olarak işletilen alanlardan elde edilen gelirler,

d) İmar planları yapımına ve harita yapımına iştirak bedelleri,

e) Çevre Bakanlığı bütçesine özel ödenek olarak kaydedilen miktarlardan Çevre Bakanınca uygun görülecek miktarda yapılacak aktarmalar,

f) Diğer gelirler.

Kurumun bütçe gelir ve harcama usul ve esasları Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Çevre Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Kurumun gelir ve giderlerine ilişkin hesaplar Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunca denetlenir."

BAŞKAN - Efendim, 14 üncü madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül; buyurun.

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 14 üncü maddesi hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bu fon uygulamasına 1980'li yıllardan sonra başlanılmıştır, aşağı yukarı 107 fon oluşmuştur. Bu fonlar, hızlı harcama ve yatırımların daha hızlı gerçekleştirilmesi amacıyla hazırlanmış idi; fakat, değerli milletvekilleri, daha sonra, bu fonlar öyle bir hale geldi ki, bu mevcut fonlar, devlet bütçesi içerisinde disiplin edilemez hale geldi ve öyle fonlar kuruldu ki, bu fonların geliri giderinden fazla olmaya başladı ve bu fon uygulaması bugünkü durumlara geldi.

Değerli milletvekilleri, fon uygulamalarının malî sistemimiz içerisinde çok ciddî sorunlar aştığını hepimiz yakından izliyoruz. Biz, Doğru Yol Partisi olarak, bu gerçeği, Yüce Meclisin gündemine getiren ilk partiyiz; hatta, 1992 senesinde, bu fonları, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasında topladık. Malî sistemin disiplinsizliği kabul etmeyeceği, böyle bir yapının, sonuçta, içinden çıkılmaz bir tabloyu ortaya koyduğunu yıllardan beri söyledik ve söyleyegeliyoruz; ancak, maalesef, bizim dışımızdaki partilerin duyarsızlığı, sonucu bu noktaya getirdi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette ki, bir ülkede fon uygulamaları olabilir. Bütçe disiplininin getirdiği katı kurallar, bazen hükümetlere, hızlı karar vermesi gereken durumlarda, sorunlar yaratabilir; ancak, bunlar, istisnaî hallerdir. Fon uygulamalarının da istisnaî hallere münhasır olması gerekir. Nitekim, üyesi olmaya çalıştığımız Avrupa Birliği ülkelerine baktığımızda, fon uygulamalarının az önce de arz ettiğimiz gibi olduğu görülecektir; ancak, bizim ülkemizde, fon uygulamaları istisnaî olmaktan çıkmış, âdeta bütçe dışında ikinci bir bütçe büyüklüğüne kavuşmuştur. Dolayısıyla, fon uygulamaları, bir anlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin devre dışı bırakılması demektir; çünkü, fon hesapları, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmemekte ve dolayısıyla, denetim dışı büyük bir malî kaynak kontrol edilemez hale gelmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizdeki fon uygulamaları, fon kaynakları, siyasî amaçlar ve popülist politikalar için kullanılmış ve böylece, bu devletin kıt imkânları ne olmakta; çarçur edilmekte ve siyasî popülizm ağırlık kazanmakta.

Değerli milletvekilleri, fonun gelirleri ne kadar önemliyse, harcamaları da o kadar önemlidir. Zaman içerisinde fonlarda büyük paralar birikmiş ve gereksiz, ihtişamlı yatırımlara dönüşmüş; öte yandan, ülkenin gerçekten ihtiyacı olan yerlere kaynak aktarılmada zorlanır bir hale gelinmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, Doğru Yol Partisi olarak öteden beri kamunun malî açıdan saydam olmasını isteyen bir partiyiz. Vatandaş, ödediği verginin hesabını sorabilmelidir; daha açıkçası, vatandaş, demokratik sorgulama hakkını kullanmalıdır. Fon uygulamalarının yaygınlaşmasıyla birlikte, bu imkân, büyük ölçüde ortadan kalkmaktadır; çünkü, fonlarda gerek biriken paralar gerekse yapılan harcamalar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisi dışına çıkarılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anılan 14 üncü maddeyle yapılan değişikle Özel Çevre Koruma Fonu tasfiye edilmekte; fon gelirleri, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığına bırakılmakta ve kurumun gelir ve giderlerine dair usul ve esasların çıkarılacak yönetmelikle belirlenmesi öngörülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

RAMAZAN GÜL (Devamla) - Yine, tasarının bu maddesiyle, fonun denetimi, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna bırakılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maddeden de açıkça anlaşılacağı üzere, fon tümüyle tasfiye edilmemektedir; yani, Türkiye Büyük Millet Meclisi, yine, dolaylı olarak devredışı bırakılmaktadır. Oysa, bu gelirlerin de genel bütçe gelirleri içerisine alınması gerekiyorsa da, genel bütçeden, Çevre Bakanlığına veya Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığına kaynak aktarılması daha uygun olacaktır; fonlar, ancak, bu mantıkla tasfiye edilir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce ifade ettiğim gerekçelerle, maddenin, fon uygulamasının tümüyle kaldırıldığı, genel bütçe gelirlerine ilave edilmesi gereken bir model oluşturulmadığı sürece, biz, buna uygun bakmıyoruz. Tamamen, genel bütçeye aktarılmalı, ilgili harcamalar içerisinde genel bütçeden bir tahsisat oluşturulmalıdır.

Bu yasanın, ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekilli Sayın Ahmet Sünnetçioğlu; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı ve âdeta, paket ve ısmarlama görüntüsünde olan kanun tasarısının 14 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Meclisi selamlıyorum.

Bu tasarı için, paket görüntüsünde diyorum; zira, maşallah, kamu bankaları, özellikle Emlakbankın kapatılmasıyla ilgili hükümler, bazı fonların tasfiyesiyle ilgili hükümler, bazı vergi kanunlarında değişiklik yapılmasına dair hükümler ve bazı geçici hükümler olmak üzere, birbirinden ayrı konular, bir paket halinde bu tasarıda toplanmış.

Bu tasarı için "ısmarlama" diyorum; zira, daha önce, komisyonda Anayasaya aykırılığı tartışılmış bir hüküm, bizzat, Sayın Bakan Kemal Derviş tarafından, bir önergeyle, tekrar gündeme getiriliyor; itirazlar sonucu, verilen aradan sonra önerge geri çekilince "önerge geri çekilirse istifa ederim" diyen sayın bürokrat, gazetelere yansıdığı şekilde, istifa ediyor ve Başbakan yardımcısı ile bizzat Sayın Bakan Kemal Derviş, kendisini ikna etmeye çalışıyor. Daha sonraki zabıtlar incelendiğinde de, bu bürokrat hakkında teftiş kurulu raporlarından, usulsüzlüklerden söz ediliyor. İster istemez, siz de bu tasarının önergelerine kadar bir ısmarlama şüphesiyle karşı karşıya kalıyorsunuz.

Görüştüğümüz 14 üncü maddeyle, 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle özel çevre koruma bölgesi olarak ilan edilen ve ilan edilecek olan alanların çevre değerlerini korumak, mevcut çevre sorunlarını gidermek, bu alanların koruma ve kullanma esaslarını belirlemek, imar planlarını yapmak, her ölçekte plan ve kararlarını revize etmek, milletlerarası koruma sözleşmeleri ve çevre mevzuatı dikkate alınarak, bölgedeki alanlarını tespit etmek ve yeni düzenlemeler yapmak, bölgenin korunması için her türlü icraatı yapmak, gereğinde her türlü kamu kurum ve kuruluşları ile dernekler ve milletlerarası kuruluşlarla işbirliği sağlamak amacıyla kurulmuş olan Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığının, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde, başkanlığa bağlı Özel Çevre Koruma Fonunun ismi değiştiriliyor. İlgili maddenin başlığı "Özel Çevre Koruma Fonu" yerine "Kurumun Gelirleri ve Harcamaları" oluyor ve gelir kaynağı olarak da, Çevre Kirliliğini Önleme Fonunun yıllık gelirinin yüzde 20'si yerine "Çevre Bakanlığı bütçesine özel ödenek olarak kaydedilen miktarlardan" diye bir ibare konuluyor.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, 4629 sayılı Bazı Fonların Tasfiyesi Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin (e) fıkrasıyla, Çevre Kirliliğini Önleme Fonu kaldırılmıştı. Şimdi, halen, Çevre Komisyonunda görüşülen alt komisyon raporuyla, bu fonun yerine "özel ödenek" diye gelirler eklenmesi söz konusu. Dolayısıyla, bu görüştüğümüz maddeyle, Özel Çevre Koruma Kurumuna, olmayan kaynaktan bir gelir aktarılması söz konusudur. Bu da, bu tasarının nasıl alelacele ve ısmarlama olarak hazırlandığının delilidir.

Değerli milletvekilleri, ekonomide yangını söndürmek, yangının yol açtığı hasarları onarabilmek için, IMF'in empoze ettiğim tüm yasalar çıkarıldı ve çıkarılmaya devam ediyor; ancak, istikrar bir türlü sağlanamıyor. Siyasete ve IMF reçetelerine karşı, büyük bir güvensizlik doğdu. Çalışanlar işini kaybetti, esnaf kepenk kapattı, işyeri ve fabrikalar da kapandı. Gündelik doğal gelişmeler, tartışmalar bile, ekonomideki dengeleri bozmakta. Tütün Yasasıyla ilgili, bir bakanın istifasıyla sonuçlanan krizden sonra, ertesi gün, gazeteler "bugün kriz olmadı; çünkü, Ankara'da kimse konuşmadı" diye yazdılar. Sayın Derviş, geçen hafta, New York'ta ağzından kaçırırcasına "Meclis de tatile giriyor, kriz çıkma olasılığı da azalıyor böylelikle" diyordu. Yani, bu hükümet, kendisi bizatihi kriz sebebidir. Kimse konuşmazsa, kriz olmuyorsa, getirdiğiniz tasarıları bir daha gözden geçirin veya hiçbir şey yapmayın, daha iyi olur diyorum.

Değerli arkadaşlar, hiç kimseye, özel bir husumetimiz yok. Bizler, buraya, vekâlet alarak geldik; vekâlet aldığımız insanların bize olan güvenine layık bir yönetim oluşturmak ve onlara layık kanun çıkarmak mecburiyetindeyiz. Bu konuyu, özellikle, Fazilet Partisi sözcüleri ısrarla söylüyorlar ve ben, bu konuyu bir kere daha tekrar ediyorum.

Bu kanunun hayırlı olmasını diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Madde üzerinde verilmiş üç adet önerge vardır; önce, geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesiyle düzenlenen 22 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "...aktarılacak meblağlar" ibaresinin "aktarılacak miktarlar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesiyle düzenlenen 22 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "...uygun görüşü üzerine alınacak" ibaresinin "uygun görüşü ile alınacak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Okutacağım son önerge, en aykırı önergedir; okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesiyle düzenlenen 22 nci maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "...iştirak bedelleri" ibaresinin "katılım bedelleri" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?

CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Sayın Başkan, üç önergemi de geri çekiyorum.

BAŞKAN - Önergeler geri çekildi efendim.

14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 15 - A) 3/6/1938 tarihli ve 3423 sayılı Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Mesleki ve Teknik Öğretim Okulları Döner Sermayesi Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasındaki "Fonundan" ibaresi "gelirlerinden" olarak değiştirilmiştir.

B) 21/12/1959 tarihli ve 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanununun 30 uncu maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Denetleme aidatı olarak tahsil edilen tutarlar genel bütçeye özel gelir kaydedilmek üzere  Hazine Müsteşarlığının merkez ödemelerini yapan saymanlık müdürlüğü  hesaplarına yatırılır. Özel gelir kaydedilen bu tutarlar, münhasıran Sigorta Denetleme Kurulu hizmetlerinde kullanılmak üzere  Maliye Bakanlığınca Hazine Müsteşarlığı bütçesine özel ödenek kaydedilir. Bu suretle ödenek kaydedilen miktarlardan yılı içinde harcanmayan tutarları ertesi yıl bütçesine  devren özel gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Zamanında yatırılmayan denetleme aidatlarının tahsilatında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır."

C) 10/9/1960 tarihli ve 79 sayılı Milli Korunma Suçlarının Affına, Milli Korunma Teşkilat, Sermaye ve Fon Hesaplarının Tasfiyesine ve Bazı Hükümler İhdasına Dair Kanunun 5 inci maddesinin (c) fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"c) Akaryakıt fiyatlarında istikrarın sağlanması amacıyla  petrol ürünlerinden Bakanlar Kurulunca belirlenecek esaslar dahilinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca belirlenecek miktarlarda  Akaryakıt Fiyat İstikrar Payı alınır ve genel bütçeye gelir kaydedilir."

D) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun ek 13 üncü maddesinin başlığı ile (1), (2), (3) ve (5) numaralı fıkraları yürürlükten kaldırılmış ve (4)  numaralı fıkrasının  (a) bendinde yer alan "(sözleşmeli personel ile bağlı kuruluşların üst düzey yönetici kadrolarına atananlar dahil)" ibaresi "(sözleşmeli personel ile bağlı kuruluşların personeli dahil)" şeklinde değiştirilmiş ve bu fıkranın son paragrafına  "Bu ödemeler bütçeden karşılanır. Bağlı kuruluşlar personeline yapılacak ek ödemelerin belirlenmesinde, bunlara ödenmekte olan ikramiye, fazla mesai ücreti gibi farklı ödemeler ile diğer  imkanlar dikkate alınır ve bağlı kuruluş bütçelerinden ödenir." cümlesi eklenmiştir.

E) 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 58 inci  maddesinin başlığında yer alan "ve araştırma fonu" ibaresi metinden çıkarılmış; (a) fıkrasının dördüncü bendinde yer alan "araştırma fonu" ibaresi "bilimsel araştırma projeleri" şeklinde değiştirilmiş ve (b) fıkrası yürürlükten kaldırılarak maddeye aşağıdaki bentler eklenmiştir.

"Üniversitelerde araştırma projelerinin finansmanında kullanılmak üzere; üniversite döner sermaye işletmelerinden, öğretim üyelerinin doğrudan veya dolaylı katkısı olup olmadığına bakılmaksızın elde edilen her türlü gayri safi hasılatın yüzde 10'undan az olmamak üzere, üniversite yönetim kurulunun belirleyeceği orandaki tutar, döner sermaye saymanınca tahsilatı takip eden ayın ilk haftası içinde Bütçe Dairesi Başkanlığı hesabına yatırılır. Süresi içinde yatırılmayan tutarların tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.

Bütçe Dairesi Başkanlığı hesabına yatırılan bu tutarlar ile araştırma projelerinden elde edilen gelirler ve bu amaçla tahsil edilen bağış ve yardımlar, Maliye Bakanlığınca ilgili üniversite bütçesine bir yandan özel gelir, diğer yandan açılacak tertiplere özel ödenek kaydedilir. Bu suretle ödenek kaydedilen miktarlardan yılı içerisinde harcanmayan tutarları ertesi yıl bütçesine devren özel gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

Araştırma projelerine bütçe ile tahsis olunan ödenekler ve/veya yukarıdaki hükümler uyarınca özel ödenek kaydolunan tutarlar; üniversite yönetim kurulunca gerekli görüldüğü takdirde, her bir proje için avans verilmek suretiyle de  kullandırılabilir.

Araştırma projelerinin seçilmesi, uygulanması ve izlenmesi ile ödeneklerin kullandırılması, genel hükümlerin avans ve kredi sınırlamalarına bağlı kalınmaksızın avans verilmesi ve bu avansın mahsubuna dair usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak, Yükseköğretim Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."

F) 8/1/1985 tarihli ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin (m) bendinde yer alan "Bakanlık bütçesinde mevcut bulunan veya yer alacak olan fonlardan" ibaresi "Bakanlık bütçesinden" şeklinde değiştirilmiştir...

BAŞKAN - Bir dakika...

Efendim, çalışma süremiz doldu. Bu maddeyi kim yazmışsa, çok büyük hüner sahibi; 6,5 dakikadır bitmiyor!..

Maddenin okunmasının bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maddenin okunmasına devam ediyoruz.

G) 24/3/1988 tarihli ve 3418 sayılı Eğitim, Gençlik, Spor ve Sağlık Hizmetleri Vergisinin İhdası ile 3074 Sayılı Akaryakıt Tüketim Vergisi Kanunu, 197 Sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, 1318 Sayılı Finansman Kanunu, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklikler Yapılması ve Bu Kanunlara Bazı Hükümler Eklenmesine Dair Kanunun 39 uncu maddesinin (a) bendinde geçen  "payların yarısı" ibaresi "paylar", "Başbakanlık Bütçesinde," ibaresi "dağılımı Başbakan Onayı ile belirlenmek suretiyle Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlükleri bütçelerinde,"olarak değiştirilmiş; "bu bakanlıklarca belirlenecek ve yeniden" ibaresi ile "Başbakanlık bütçesine kaydedilen ödeneğin, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü arasında paylaşımına Başbakan yetkilidir." cümlesi metinden çıkarılmış; (b) bendi yürürlükten kaldırılmış ve son fıkrasındaki "(a) ve (b) bentlerine göre Başbakanlık ve bakanlıkların" ibaresi "(a) bendine göre ilgili kurumların" olarak  değiştirilmiştir.

H) 12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "fon hesabına alacak kaydeder" ibaresi " genel bütçeye gelir kaydeder" şeklinde değiştirilmiştir.

I) 30/4/1992 tarihli ve 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 32 nci maddesinin (l) bendinde yer alan "Fonu" ibaresi metinden çıkarılmış ve 44 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Çıraklık, Mesleki ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Dairesi Başkanlığı

Madde 44- Çıraklık, Mesleki ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Dairesi Başkanlığı, 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununda öngörülen çıraklık, mesleki ve teknik eğitimi geliştirme ve  yaygınlaştırmaya dair iş ve işlemleri yürütmekle görevlidir."

BAŞKAN - Çalışma süremiz doldu.

Saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 19.02


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 120 nci Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

713 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. –  Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S.Sayısı:713)  (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 15 inci maddesini okutmuştum.

Şimdi, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Aslan Polat; buyursunlar efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Tasarının bu maddesinde de, birtakım, yine, fonlar tasfiye edildiği için, fon ifadeleri burada değiştiriliyor. Bir tanesinde "Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Meslekî ve Teknik Öğretim Okulları Döner Sermayesi Hakkında Kanunun" derken "fonundan" ibaresi "gelirlerinden"e çevriliyor.

Şimdi, bu teknik öğretim konusunda da, esasında, böyle, çok önemli problemler var. Nasıl problemler var; iki yıllık eğitimler de dahil, Türkiye'de, bütün toplam eğitimin yüzde 15,13'ü meslekî eğitim olmasına rağmen, bu eğitim, dünyada çok farklıdır. Örneğin, Avustralya'da yüzde 66'dır, Singapur'da yüzde 63'tür, Japonya'da yüzde 44'tür, ABD'de yüzde 37'dir. Yani, ülkemizde, meslekî eğitimlere gerekli ehemmiyet verilmemiştir. Biz yüzde 15'te kalmış olmamıza rağmen, gelişen ülkelerde bu rakam yüzde 66'ya kadar çıkmış ve meslekî teknik eğitime önem verilmiştir; çünkü, ara insan ihtiyacının karşılanması gerekmiştir. Şimdi, bunları, biz, gözardı etmememiz lazım ve sırf fonların tasfiyeleriyle burada bir netice alamayız diye düşünmek istiyorum.

Şimdi, burada, yine, ilerisinde, üniversitelerle ilgili, araştırmalarla ilgili bölümler var. Burada da "araştırma fonu" ibaresi "bilimsel araştırma projeleri" şeklinde değiştiriliyor.

Şimdi, bu araştırma fonları da, yine, burada önemli oluyor. Üniversitelerdeki araştırma hocaları o fonun içinde olsun veya olmasın döner sermayelerde en az yüzde 10 veya daha fazlasının bu araştırma projelerine aktarılması isteniyor ki, bu doğru bir şeydir; yeter ki, bu araştırma projelerine gerekli ehemmiyet verilsin diye düşünüyorum. Gerçi, Türkiye'de araştırmaların en çoğu üniversiteler tarafından yapılıyor. Bir ankete göre, Türkiye'de bütün ar-ge çalışmaları içerisinde üniversitelerin payı yüzde 69,8; ki, bu önemli bir rakam tutuyor. Bu, Avrupa ülkelerinden çok ileri. Mesela, araştırma geliştirmeler içerisinde, üniversitelere, İsviçre'de yüzde 13,9, İsveç'te yüzde 32,9, Türkiye'de ise yüzde 69,8 pay ayrılmış durumda. Yine, toplam ar-ge çalışmaları içerisinde özel sektörün payı ise çok daha az; yüzde 20'lerde kalmış bulunmakta.

Buna mukabil, nüfus başına araştırıcı sayısına baktığımız zaman, Japonya'da 1 milyon insanda 4 909 kişi ar-ge çalışmalarında, araştırma faaliyetlerinde bulunurken, Türkiye'de bu sayı 291'de kalıyor. Yine, bazı ülkelerin ar-ge faaliyetlerinin gayri safî millî hâsılaya oranına baktığımız zaman, bu oran İsveç'te yüzde 3,76 iken, Türkiye'de yüzde 0,45 olmakta ve buradan, oldukça az bir rakamın ar-ge çalışmalarına ayrıldığını görüyoruz.

Tabiî, burada önemli bir nokta daha var; üniversitelerin araştırma geliştirme faaliyetleri her ne kadar önemli bir rakamda görülüyorsa da, yapılan bu faaliyetlerin sanayie yansıması, bu çalışma miktarında olmuyor. Neden; çünkü, hocalarımızın çoğu, biraz sanayiden kopuk olarak bu araştırma geliştirmeleri yapıyorlar ve bundan dolayı da buraya ulaşamıyor.

Bakın, MHP'li milletvekili arkadaşlar hep bana laf atıyor, ben şimdi onlara bir cevap vereyim. Mesela, Plan ve Bütçe Komisyonunda, MHP'li üniversite hocası bir arkadaşımla konuşuyorum, çok da sevdiğim bir arkadaşım; diyor ki "ben onbeş sene Erzurum'da hocalık yaptım; ama, İspir'i görmedim." Şimdi, düşünebiliyor musunuz; bir hoca onbeş sene Erzurum'da kalıyor; ama, Erzurum'un ilçelerini bile görmüyor... Bu neden oluyor; halkla bütünleşemediğinin örneğini veriyorum. Burada neyi söylemek istiyorum; üniversite hocaları bu çalışmalarını yaparken, biraz halkın içerisine girmeleri gerekir ve halkla diyaloglarını iyi sağlamaları gerekir diye düşünüyorum.

Burada, yine Akaryakıt Fiyat İstikrar Fonundan bahsediliyor. Akaryakıt Fiyat İstikrar Fonunun ne olduğunu, şu anda halkımız çok iyi gördü; üç ayda akaryakıta yüzde 100 zam yaptınız. Yani, demek ki, bir de Akaryakıt Fiyat İstikrar Fonu olmasaydı ne olacaktı diye düşünmek istiyorum.

Yine, burada, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "fon hesabına alacak kaydeder" ifadesi "genel bütçeye gelir kaydeder" şeklinde değiştiriliyor. Burada, organize sanayi bölgelerinden bahsedildiği zaman, sanayicilerin durumundan da kısaca bahsetmek isterim.

Bakın, daha bugün odalarımıza dağıtılan, Devlet İstatistik Enstitüsü rakamlarına göre, 2001 yılının -bu yılın- birinci döneminde, üretimde, çalışanlarda yüzde 1,1, çalışma saatlerinde yüzde 3,1'lik bir azalma meydana gelmiş. Artma değil, azalma meydana geliyor.

Yine, bu sene; yani, bugün dağıtılan rakamlara göre, Türkiye'de, sanayi üretiminde yüzde 2,6'lık bir azalma meydana geldi ve yine, Türkiye'de, 2001 yılının birinci döneminde, şirketlerde, Mayıs ayında yüzde 43, Ocak-Mayıs arasında yüzde 21 kapanma meydana geldi; yani, yeni firma açılmadı, azalma meydana geldi, kapanmalarda ise yüzde 3'lük bir artış meydana geldi.

Şimdi, buradan neyi söylemek istiyorum; sanayide, gerçekten çok büyük bir problem var ve sanayideki bu problemleri dikkate almadan da bir netice alamayız diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT- (Devamla)- Sayın Başkanım, 1 dakika müsaade ederseniz; bitiriyorum.

Şimdi, iş dünyasının, yine, en son yapılan anketlerinden kısaca bahsetmek istiyorum: Yüzde 70,23'ü "gerekli krediyi alamadım" diyor. 2001 yılının ilk çeyreği için bahsediyorum. Yüzde 17,74'ü ise "2001 yılında ciddî bir kredi alamadım, alacağımı düşünemiyorum" diyor. "Peki, geri kalan bölümde kredi alacak mısın" diye soruyorlar ve yüzde 74'ü "hayır, alamam" diyor. Peki "neden alamazsın" denildiği zaman, yüzde 57,1'i "kredi çok pahalı" diyor, yüzde 24,9'u ise "ben kredi bulamayacağım" diyor.

Buradan neyi söylemek istiyorum; tabiî, biz, bütün paraları fonlara, bankalara aktarırsak, sanayici, çalışacak kredi de bulamaz. Kredi faizleri çok yüksek olduğu zaman da, bu, üretime yansır; üretime yansıdığı zaman, ihracatta istediğimiz atılımı sağlayamayız diye düşünüyorum.

Bütün bunları kurtarmanın bir tek yolu varsa, üretime gereken desteği vermemiz gerekir; ama, sizin ve hükümetinizin bütün niyeti fonlarla ve bankalarla olduktan sonra, reel kesimi hiç düşünmediğiniz için, o yönde bir çalışmanız olamayacağını düşünüyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 inci madde üzerinde söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bu maddede, Çıraklık, Meslekî ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonu, Denetleme Fonu, Akaryakıt Fiyat İstikrar Fonu, Gelir İdaresini Geliştirme Fonu, Üniversite Araştırma Fonu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesindeki tüm fonlar, Organize Sanayi Bölgeleri ve Küçük Sanayi Siteleri İnşaat ve İşletme Gideri Fonu gibi, sayısı 10-15'i bulan fonların -çünkü, Sanayi Bakanlığındaki fonların hepsi olduğu için- hepsi kaldırılmakta ve bir düzenleme yapılmaktadır.

Bu fonların belli şekillerde düzenlenmesi, bütçe birliğinin sağlanması, Doğru Yol Partisinin savunduğu bir şeydir ve olumludur. Çünkü, fonlar, maalesef, bakanlar tarafından tam bir arpalık gibi kullanılmıştır. Örneğin, Çevre Bakanlığı Fonuna bakıyoruz; Tekirdağ'ın her köyüne traktör verilmiş; ama, Balıkesir'de, Şamlı gibi, Pamukçu gibi belediyelere bir arozöz bile verilmekten imtina edilmiştir. Halbuki, Şamlı'da 1 000 dönüm arazi, Pamukçu'da 300 dönüm arazi yanmıştır. Yine bakıyoruz, Mera Fonu da, maalesef, amaca uygun kullanılmamış, hayvancılık ileriye gideceğine daha da geriye gitmiş, yemde bir ucuzlama değil, yemin çuvalı 10 milyonu aşarken, süt 220 000-250 000 liradan 160 000 liraya düşmüştür. Bu fonda yalnız bir tek kişi korunmuştur, tütün ithal edenlerden Mera Fonu için alınan yüzde 3'lük pay -Mera Kanununda öyle yazmaktadır- yüzde 2'ye düşürülmüştür. Bunu yüzde 3'ten yüzde 2'ye düşüreceğinize, yüzde 4'e çıkarsanız, bunun yanında da süt üreticilerinden, hayvan eti satanlardan eğer şey yapsanız, eminim ki, daha yararlı olurdu. (MHP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, bazı arkadaşlarımız oturduğu yerden laf atıyor, olabilir, saygı duyarım...

BAŞKAN - Efendim, siz, Genel Kurula hitap edin, onlar size laf atmıyor.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Saygı duyarım, ancak, acaba, siz, yirmi yıl önceki değil, on yıl önceki değil, iki yıl önceki değil, sadece ve sadece 24 saat bile geçmeyen bu tutanaklara baktınız mı?.. Konuşmacılarınız ne demiş, neyi alkışlamışsınız; farkında mısınız?..

Bakınız, DSP'nin sayın sözcüsü ne söylüyor: "Şu anda, Emlak Bankası, sermaye yeterlik rasyosu bakımından Türkiye'deki ilk beş banka arasındadır. Şu anda, Emlak Bankası, kamu bankaları arasında görev zararı olmayan tek bankadır. Şu anda, Emlak Bankası, sermaye yapısı nedeniyle fon fazlası olan ve başarılı personeliyle Türkiye'de görev yapan bankamızdır. Bugünkü bankacılık kriterleri açısından baktığımızda, Emlak Bankasının bankacılık sektöründe hizmet vermeye devam etmesi gerekmektedir. Plan ve Bütçe Komisyonumuzda kıdem tazminatı sınırıyla sınırlandırılması, Emlak Bankasında çalışan 3 000 arkadaşımızı mağdur etmektedir. (DSP sıralarından alkışlar)" Ama, oylar, yine, bunun kapatılması yönünde.

Anavatan Partisi konuşmacısı:"Bugün dünyanın bütün gelişmiş ülkelerine bakın, morgate..."

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, konuya dönsek... Affedersiniz, bu zabıtlar, artık, internette de var, herkes okuyor bu zabıtları.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Ama, ben, birleştiriyorum... Bir noktaya geleceğim Sayın Başkan.

"... bankacılığı vardır; Amerika Birleşik Devletlerinde de vardır, Avrupa Birliği ülkelerinde de vardır ve bunların hepsi de, Emlak Bankası düzeyinde ve Emlak Bankasının birikimine dahi sahip bir birikime sahip değildirler. Dolayısıyla, Emlak Bankasının büyük bir marka değeri vardır, Emlak Bankasının kapatılması büyük bir haksızlıktır. Eğer, kapatılacaksa, bu kapatılmamalı, özelleştirilmeli, bu satılmalı ve Emlak Bankasında çalışan 10 000 kaliteli, son derece özveriyle çalışan Emlak mensuplarının mağdur edilmemesi gerekmektedir.

Dolayısıyla, Emlak Bankasının kapatılması, personelinin başka yerlere aktarılmasının son derece yanlış ve bunların aktiflerinin" diye devam ediyor, artı "Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 7, 10 ve 11 inci maddelerine aykırı olduğunu belirtiyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)"

Son olarak MHP Grubu adına konuşan arkadaşımıza bakıyoruz: "Türkiye Emlak Bankasının, böyle bir zarar gösterme gibi bir şansı olmamıştır. Emlakbankın, Ziraat-Halk bünyesinde birleşmesi demek, yeniden otomasyon yazılımı, bilgisayar alımları gibi milyonlarca dolarlık yatırım demektir. Bu birleşme hakkında danışmanlık hizmeti kime, ne kadar bedelle yaptırıldı, bilemiyorum." Bir imada bulunuyor; "birileri, acaba avanta para mı kaptı" diyor... Olabilir...

SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) - Sen öyle anlıyorsun!..

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - "Herhalde, günümüz tasarruf düşüncesine uygun düşmeyecektir. Emlakbankın rasyoları, iyi..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KÜRŞAT ESER (Aksaray) - Açma Sayın Başkan, açma!..

BAŞKAN - Zabıtları, bir daha zabıtlara geçirmem; dünkü zabıtlar bunlar.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Size, ben, rica edeyim, şu çıraklık meselesi, fonlar var... Çok önemli. Niye çıraklığı konuşmuyorsunuz?.. Fonu tasfiye ediyor...

Lütfen, zabıtları okumayın, istirham ediyorum.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Zabıtları okumuyorum; sözümü toparlıyorum.

BAŞKAN - Arkadaşlar ezbere biliyor, zabıtçılar...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Sayın Başkan, sözlerimi tamamlıyorum.

BAŞKAN - Peki, efendim; buyurun.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - "Emlak Bankasının kolaylıkla yeniden yapılandırılıp, konut finansmanı konusunda, ihtisas bankası olarak özelleştirilmesinin..."

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız "zabıtları okumayacağım" dediniz; lütfen... İstirham edeyim efendim... Niye beni üzüyorsunuz!..

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ama, bunlar Meclis zabıtları efendim yani... Şu çıraklıktan bahsedin, bitirin...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, olabilir; oradan değerlendirme yapıyor.

BAŞKAN - Efendim, orada çıraklık yok ki değerlendirme olsun... Fonlarla ilgili bir satırcık yok o zabıtlarda.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Zabıtları okuyor Sayın Başkan, yani, zabıtları değerlendirmeye almış.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

"...kamunun menfaatına olacağı inancındayım. Devlet büyük bir gelir elde edebilecektir."

Daha önemlisi "IMF'ye verilen niyet mektubunda -bunu özellikle söylüyorum- yükümlülüklerini ödeyemez, varlığını sürdüremez durumda olduğu şeklinde yer alan ifadeler, gerçek duruma uygun düşmemektedir. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)"

Arkadaşlar, bunlara niye oy veriyorsunuz siz?! Dedikleriniz bunlar; ben, irticalen söylemiyorum. Yani, ayıp değil mi?! (MHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) - Kürsüyü işgal ediyor Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, çıraklıkla ilgili bir fon kapatılıyor... Bence, çok önemli o. Ben, bir milletvekili olarak orada olsam, o konuyu konuşurdum.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bunu, Emlak Bankası çalışanları...

BAŞKAN - Buyurun efendim...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Peki; bir sonraki maddede konuşurum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Efendim, madde üzerinde 3 adet önerge vardır; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci maddesinin (C) fıkrasıyla değiştirilen (c) bendinde yer alan "akaryakıt fiyatlarında istikrarın sağlanması" ibaresinin "akaryakıt fiyatlarında istikrar sağlamak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci maddesinin (B) fıkrasında yer alan "ertesi yıl" ibaresinin "bir sonraki yıl" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Oylamaya geçmedim ki!..

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Öyleyse, oylamaya geçtiğiniz zaman...

BAŞKAN - Son önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci maddesinin (e) fıkrasında yer alan "....öğretim üyelerinin doğrudan veya dolaylı katkısı olup olmadığına bakılmaksızın" ibaresinin "....öğretim üyelerinin ne şekilde olursa olsun yaptıkları katkıya bakılmaksızın" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Sayın Başkan, önergelerimi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeler geri çekildi.

15 inci maddeyi oylarınıza sunacağım; ancak, Sayın Yılmazyıldız, karar yetersayısının aranılmasını istedi.

15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 15 inci madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 16 - a) 27.10.1960 tarihli ve 118 sayılı İhracatı Geliştirme Etüt Merkezi Kurulması Hakkında Kanun,

b) 6.12.1984 tarihli ve 3100 sayılı Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin (5) numaralı fıkrası,

c) 28.5.1986 tarihli ve 3291 sayılı Kanunun ek 2 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "Elektrik Enerjisi Fonu'nda toplanmak üzere" ibaresi,

d) 23.7.1995 tarihli ve 4123 sayılı Tabiî Afet Nedeniyle Meydana Gelen Hasar ve Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesine Dair Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan "bağış ve yardımlardan, her ne ad altında toplanırsa toplansın nakdî olanlar Afetler Fonuna" ve "ise" ibareleri,

e) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 20 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi,

Yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - 16 ncı madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 713 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hükümet ve onun övgüsünden başka bir şey yazmayan medya, şimdi, görev zararlarını dile dolamış durumda. Nedir görev zararları; adı üstünde, görevden dolayı zarar demektir. Peki, bankalara görevi kim verir; bizim bankalar hukukumuza göre hükümet ve yasalar verir. Denilir ki, bir kamu bankasına, bir hükümet veya hükümette görev alan bir bakan, sen, şu hizmeti, ticarî bir kâr doğmasa da, şu küçük faizle ve komisyonla yap; buradan yoksun kaldığın kârı veya uğradığın zararı, ben, bütçeden ödeyeceğim; ilgili banka da, bu görevi yerine getirir. Örneğin, Ziraat Bankası, çiftçilerimize, düşük faizle, gerekli veya tanımlanan krediyi verir; hükümet, bu görevin yerine getirilmesinden dolayı, Ziraat Bankasının uğradığı zararı bankaya öder; yasa böyledir.

Görev zararı olayında bankanın uğradığı zarar hükümetçe geri ödeneceğine göre, hangi fon batırmış olabilir bu bankaları?.. Evet, görev zararlarını ileri sürerek kamu bankalarında özelleştirmeyi zorunlu gösteren bu hükümet, görev zararları olayının hem faili hem de, tabiri mümkünse, tek suçlusudur.

Hükümet, Ziraat, Emlak ve Halk Bankalarına görev vermiş, bunların zararlarını kendilerine ödeyeceğini söylemiş; ama, bütçeden bu zararları karşılamamıştır. Bir hükümet, yasaların uygulanmasından sorumludur; ama, gelin görün ki, hükümet, görev zararları konusunda yasayı çiğnemektedir.

Değerli milletvekilleri, her biri alanında ilk olan bu üç bankanın içine düşürüldüğü durum, sözcüğün tam anlamıyla içler acısıdır. Ziraat Bankasının tarihi ve kökeni, Türkiye Cumhuriyetinin sınırlarını aşmaktadır. Niş Valisi Mithat Paşa tarafından temelleri atılan Ziraat Bankası, Türkiye Cumhuriyetiyle birlikte biçimlenmiştir. Ziraat Bankası, 1981'de, dünyanın 500 büyük bankası arasında, kârın aktife oranı bakımından 8 inci sırada yer alıyordu. Bankayı bugünkü duruma taşıyan süreç 1983'te başladı. O yıl, iflas durumundaki İstanbul Bankası, Hisarbank ve Odibankın tüm yükü Ziraat Bankasının üzerine yıkıldı. Buna, Türkiye Öğretmenler Bankasının yükü de eklendi. Ardından, giderek politikleşen yönetimler anlayışıyla, Ziraat Bankası çıkmaza sokuldu.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Özer Beyin bankaları onlar...

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Temeli 1933'te atılan Halk Bankası, adı üstünde, girişimci kişilerin önünü açacaktı; esnafa, sanatkâra, küçük ve orta büyüklükteki sanayicilere kol kanat gerecekti.

Bankanın son yıllardaki işlevi şu olmuştur: Küçük ve orta büyüklükteki, nasıl kurulduğu, nasıl el değiştirdiği belirsiz her türlü bankaya, kendi can damarlarını kurutma pahasına, kol kanat germek oldu.

Emlak Bankası, 1926 yılında "Eytam Bankası" adıyla kuruldu. Yetim sözcüğünün çoğulu olan eytam, cumhuriyetin ilk yıllarında, Kurtuluş Savaşının mirası olarak en çok kullanılan sözcüklerden biriydi. Banka, kredi yoluyla, inşaat sektörüne yardımcı olmayı hedefliyordu. Banka, işlevini, 1980'li yılların sonuna dek, adına uygun biçimde sürdürdü. 1988'de Anadolu Bankasının, 1992'de Denizcilik Bankasının bütün yükünü üzerine aldı.

Emlak Bankasının 1990'lı yıllarına baktığımızda, yargılanmayan genel müdürünün olmadığını görüyoruz. Yargılanmayan müdürler de, işlerine yaramadığı için, kısa sürede, bankadan sorumlu parti kurmaylarınca değiştirildi. Emlak Bankasıyla yoğun iş yapıp da banka sahibi olmayan inşaat firması yok gibidir.

Değerli arkadaşlar, kamu bankalarının görev zararı diye bir şey yoktur. Bu bankalar, son yıllarda zararla görevlendirildi. İlk bakışta yumurta-tavuk örneği gibi algılanabilir; ama, değil. Bu bankalar, toplumsal görev yaptıkları için zarar etmediler, zarar etmekle görevlendirildiler. Bu bankalar işlevlerini tıkır tıkır yerine getirirken, batmış olan özel bankaların yükü üzerlerine yıkıldı; hazırlıksız yakalandılar.

Aslında "kamu bankası" demekle hata ediyoruz; bunlar, özellikle 1980'li yılların ikinci yarısından itibaren, iktidar partilerinin bankası haline getirilmiştir.

Ülkemizde yaşananları anlayabilmek mümkün değil; dün ak dediğimize bugün kara demek, gayet tabiî bir davranış haline geldi. Bir özelleştirme histerisine kapılıp, yıllarca boşa kürek çektik. Sudan ucuz fiyatlarla, birilerine peşkeş çekerek özelleştirdiğimiz birçok tesis ve bankayı, daha sonra tekrar kamulaştırarak, milyarlarca dolarlık borç yükleriyle geri aldık. Halkımızın, dişinden tırnağından artırıp, çocuklarının boğazından kesip, en temel ihtiyaçlardan vazgeçip biriktirdiği tasarrufları, devlet de, şuna buna kaptırarak heder etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Bitiriyorum...

Değerli arkadaşlar, kısacası, çıkarılmış olan bu yasaların hiçbiri de insan merkezli değildir. Bakınız, Emlak Bankasının tasfiyesiyle ilgili bu yasa tasarısı üzerine, bütün Emlak Bankası çalışanları ayağa kalkmış durumda.

Ben, buradan, sadece bir şey söylüyorum: Biz, IMF'nin talimatıyla bu yasaları çıkarırken, maalesef, kendi özsermayemizin dışarıya kaçmasına göz yumuyoruz. Sadece bir örnek veriyorum: Bundan bir ay önce, Romanya'da, bir holdingimiz rulman fabrikası açtı. Açılışta, her partiden milletvekilleri ve bir gazeteci grubu vardı. Şu an 4 500 işçi çalışıyor. O fabrikayı açan holdingin yönetim kurulu başkanı "ben isterdim ki, bu fabrikayı Türkiye'de açayım ve 10 000 insan çalışsın; ama, maalesef, SPK'yı aşamadık" diyor.

Sayın Derviş'e buradan sesleniyorum: Bakanlık süresinin yarısı Amerika yollarında geçti, 10-15 milyar dolar gibi bir rakamı almak için uğraşıyor; ama, bu holdingin yönetim kurulu başkanı "100 milyar doları Hazine'ye kazandıracak projelerimiz var" diyor. Sayın Derviş, gelin, Amerika yollarında, IMF kapılarında beklemeyi bırakın, bu insanları yanınıza çağırın, doğru mu söylüyorlar yanlış mı söylüyorlar, bu insanları bir dinleyin diyorum. Zira, eğer, biz, bu insanlarımıza güvenirsek, bu sorunlar çözülür diye ümit ediyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

İnşallah, Sayın Derviş sizi televizyondan izliyordur.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, öncelikle, muhalefetin sesini, ne yaparsanız yapın, kısamayacaksınız! Biz, buradan, bu milletin sesini dile getireceğiz. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, hiç öyle bir niyetim de yok.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Ben arkadaşlarıma sormak istiyorum; bu tutanakların okunmasından niye rahatsız oluyorsunuz?! Burada diyor ki...

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Lütfen, zamanımı almayın!

BAŞKAN - Müsaade eder misiniz, bir şey söyleyeceğim...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Ama, zamanımı alıyorsunuz, süremi de uzatmıyorsunuz.

BAŞKAN - Hayır efendim, zaman vereceğim...

Ben, muhalefetin sesini kısmam; "hür kürsü" diyen benim, "mikrofonumu istiyorum" diyen benim, o sıralardan gelen de benim; ama, siz zabıtları temcit pilavı gibi, dünkü zabıtları bugün okursanız, takdir kamuoyunun.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Okur tabiî... Okusun... Okumasını engelleyecek bir şey yok, tabiî ki okuyacak. İnsaf yahu...

BAŞKAN - Engellemem efendim.

Sürenizi yeniden başlatıyorum; buyurun Sayın Yılmazyıldız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; burada, tabiî ki, şahsınızın bu konudaki çabalarını biliyoruz; ancak, tavırlar, uygulama farklı oluyor. Burada Sayın Ayaydın konuşurken "oyunuz ret değil mi" dedim; "ben, sadece konuşurum" dedi. Konuşmak ayrı, icraat ayrı. Biz icraat açısından eleştiriyoruz.

Bu tutanakları da baştan sona okumaya vakit yetmez, 20'şer dakikadan 60 dakika eder. Ben, sadece, bu tutanakların önemli gördüğüm bölümlerini aldım. Arkadaşlarım tepki gösteriyorlar; acaba dediklerinden utanıyorlar mı, yoksa bu dediklerini geri mi alıyorlar; bunu bir bilelim, millet bilsin! (DYP sıralarından alkışlar) Eğer, utanmıyorlarsa, oylarını da bu sözler doğrultusunda kullansınlar. Yani, burada başka söyleyip, oyu başka kullanmak, doğru değil. Arkadaşımız diyor ki "IMF'ye verilen niyet mektubunda yazılanlar doğru değildir." O zaman, bu kanun kökten yanlıştır. Bu kanun yanlış bir varsayım üzerine kurulmuştur. Burada, fonlarla ilgili, hangisini söyleyeyim... Mera Fonu... Arkadaşımız konuştu, Kıbrıs Adası büyüklüğünde topraklar gidiyor. Bugüne kadar Mera Fonuna toplanan paralardan hayvancılığa ne aktarıldı allahaşkına; hiçbir şey. Hayvancılığımız battı, süt yarı yarıya ucuzladı, et ucuzladı.

Yine bakıyoruz, Çıraklık Eğitim Fonu... Bu, kaldırılmış. Bugüne kadar ara insan yetiştirme konusunda büyük faydaları olmuştur. Birçok şehrimizde birçok küçük ve organize sanayi siteleri bu sayede çıraklık eğitim merkezlerine kavuşmuştur. Bu kaldırılıyor, yerine getirilen bir şey yok.

Üniversitelerin araştırma fonu. Aynı şekilde, bütçeden, üniversitelere ne kadar para ayrıldığı belli. Bunların, ciddî bir şekilde bütçeye katıldıktan sonra, aktarılabileceği kanaatinde değilim.

Burada bütün uyarılarımıza rağmen, yanlış kanunlar çıkarılabilir, ısrar edilebilir. Bakınız, RTÜK Yasası... Bugün bu kürsüden okudu sayın arkadaşımız. Bu yanlış yasayı çıkarmaya çalışanların suratına inen büyük bir şamardır bu. Burada, Avrupa Birliğine verilen Ulusal Programa aykırı, teknolojinin gelişimine aykırı, basın özgürlüğüne aykırı, tekelleşmeye yol açan bir kanunu, arkadaşlarımız, çıkıp savunabiliyorlar, bir yerlere yaranabilmek adına. Bu üzücüdür.

Şu kadarını söyleyeyim: TRT Genel Müdürü, görev süresi uzatılacak diye, bir program hazırlatıyor ayın 13'ünde. İktidara mensup iki milletvekili, bir de yayıncılar derneği başkanı. Sunucu da öyle sorular soruyor ki, söyleyenler bir şey unutunca, ha bire, cevabınızın şurasında şu püskülü de eksikti diyor. Böyle bu kadar çanak tutan, bu kadar... Yani, daha ileri sözler söyleyeceğim de, tazminat ödemek durumunda kalırız diye söylemek istemiyorum. Bunu anlamak mümkün değil.

Arkadaşlarımız, teknoloji adına, internetin önünü engelleyen bu yasaya destek veriyorlar "teknolojinin önünü açıyor" diyorlar.

Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Sayın Uluç Gürkan söyledi. Diyor ki: "Bu, Avrupa Birliğinde kabul edilen yasalara aykırıdır." Orada konuşan arkadaşlarımız, burada konuşamıyor, cesareti yok. Varsa cesareti, bir muhalefet milletvekili de çağırın.

Şimdi bu yasa tasarısında da açıklıyoruz: Birçok müktesep hak yok ediliyor. Bunlar dava açtığında, açılan davaları kazanacaklar; dolayısıyla...

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul)- Sayın Başkan, konuya ne zaman gelecek?

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla)- Burada bakıyoruz yine: İhracatı Geliştirme Fonu. Doğru, bu hükümetin ihracatı geliştirmek gibi bir kaygısı yok. İhracat tepetakla olmuş.

MURAT AKIN (Aksaray)- İhracat öldü.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla)- Bakıyoruz, Afetler Fonu.

Yine, bakıyoruz; bu hükümet, Osmaniye'de, Hatay'da afet olmuş, burada zarar gören çiftçilere verilecek parayı bile, eğer Derviş müsaade ederse, Derviş ile IMF, Dünya Bankasından müsaade alırsa, öyle verecek. Böyle şey olur mu?! Afet olan her yerde hemen yardım yapılabilmeli.

SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur)- Ne alakası var!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla)- Siz bu fonu kaldırırsanız, Afetler Fonunu, Türkiye'de sık sık deprem oluyor, sık sık sel oluyor, bunlara nasıl yardım edeceksiniz?! Bütçeden para ayıracağım, Bakanlar Kurulunu toplayacağım deyip, uzun çetrefilli bir işten sonra bunu yapamazsınız. Türkiye'de, zaten, mevcut olmayan... Yine, bakıyoruz... Çünkü, bu tasarıda, bu maddede hükümetin fon kurma yetkisi de kaldırılıyor; doğrudur, kaldırılsın; ama,bunun yanında bazı konular var ki, afet konusu gibi... Örneğin, Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu, bu sayede pek çok bölgemizde sanayi, teknoloji gelişmiştir. Şimdi, siz bunun önünü tıkarsanız, sorarım size; örneğin, Türkiye beyaz et üretiminde veya belli tekstilde şurada burada bu fonlar sayesinde bir noktaya gelmiştir; yeni, bir sektör, örneğin, gen teknolojisi veya herhangi bir yeni teknolojiyi nasıl destekleyeceksiniz?! Dolayısıyla, bütün bunlara, eğer, dikkat etmezseniz, şu kadarını söyleyeyim; destekleyemeyeceğiniz sözleri buradan söylemeyin, ha geri aldık diyorsanız, millet de bilir, ona göre...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - ...yarın, sandığa geldiğinde size gereğini söyler.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben, teşekkür ederim efendim.

Madde üzerinde görüşmeler bitti.

3 tane önerge var; sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı Yasa Tasarısının 16 ncı maddesinin (b) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Aslan Polat

Veysel Candan

Fethullah Erbaş

 

 

 

Erzurum

Konya

Van

 

 

 

Ahmet Karavar

Yaşar Canbay

Mahfuz Güler

 

 

 

Şanlıurfa

Malatya

Bingöl

 

 

 

 

A. Veli Seyda

 

 

Şırnak

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı Yasa Tasarısının 16 ncı maddesinin (a) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Fethullah Erbaş

Aslan Polat

Yaşar Canbay

 

 

 

Van

Erzurum

Malatya

 

 

 

Ahmet Karavar

Mahfuz Güler

A. Veli Seyda

 

 

 

Şanlıurfa

Bingöl

Şırnak

 

 

BAŞKAN - Şimdi, okutacağım önerge, en aykırı önerge olup, işleme alacağım:

Sayın Başkanlığa

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 16 ncı maddesi Anayasaya aykırı olduğundan tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

 

Kamer Genç

İbrahim Konukoğlu

 Mehmet Sadri Yıldırım

 

 

 

Tunceli

Gaziantep

Eskişehir

 

 

 

Ayfer Yılmaz

Hakkı Töre

İbrahim Yazıcı

 

 

 

İçel

Hakkâri

Muğla

 

 

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet Katılıyor mu?

ORMAN BAKANI İ.NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Efendim gerekçesini mi okutayım?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Konuşacağım.

BAŞKAN - Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilmiyorum, Başkana bir yerden bir vahiy mi geldi uygulamasını değiştirdi. Ben, şimdi dışarıdaydım; telefon ettiler; dediler ki: "Senin önergen işleme konuluyor." Biz bu kadar ısrar ettik...

BAŞKAN - Sayın Genç, 3 tane önerge verilmiş, onun için okutuyorum, bir; iki, iktidar atlamış, muhalefet gol atmış burada. Olay bu. 3 önerge de muhalefetin.

KAMER GENÇ (Devamla) - Neyse...

Tabiî, burada bir görev yapıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Ulusunun meşru temsilcisidir. Bizim amacımız, burada, bu halkın menfaatının gerektirdiği kanunların en iyi şekilde çıkmasıdır. Bizim kimseyle bir kavgamız yok, kimseye bir husumetimiz de yok. Bizim hesabımız, burada, bu memleketin bağımsızlığını kazanması için, düşmanla savaşarak canını veren insanların hatıralarına uygun onurlu bir mücadele vermek; bu ülkeyi kanıyla kuran insanların en azından ruhlarını şad etmek.

Şimdi olay nedir: Bir Emlak Bankası, 1926'da kurulmuş; Türkbank 1913'te kurulmuş; bunlar asırlık müesseseler. Bunlar yıllarca bu ülkenin ekonomisine büyük bir katkıda bulunmuşlar. Asırlık bir müesseseyi böyle sonradan yetme insanlar çıkıp da "ben seni yok ediyorum" deme hakkına sahip değil. En azından, bunlar, bu ülkenin kalkınmasına o kadar büyük bir katkıda bulunmuşlar ki, mesela, bir Emlak Bankası 1 milyon aileye konut sağlamış; ama, bu Emlak Bankasının kaynaklarını kendi kişisel yararı için o kadar hunharca, o kadar adice, o kadar aşağılıkça kullanan insanlar olmuş ki, devletin, milletin parasını yerken, yani, bir Allah korkusu içinde yok olmuş ve bunları iflas noktasına getirmiş. Şimdi bunları kapatıyorsunuz. Niye kapatıyorsunuz, niçin kapatıyorsunuz biliyor musunuz: Bunların içinde o kadar büyük suiistimaller var ki, bu suiistimalleri, kapatmak suretiyle yok etmeye çalışan kişiler var, bunların menfaatları var. Siz de, bilmiyorum, yani, işin özünü incelediniz mi, incelemediniz mi? İşte, şimdi, büyük ekonomik kaynaklara sahip olan bu kuruluşları kapatarak her şeyi kapatmak istiyorsunuz. Bu böyle olmaz ki, mümkün değil.

Geçen gün ben burada bir konuşma yaptım, Ahmet Özal da şurada oturuyordu. Dedim ki: Sayın Ahmet Özal, sen Emlak Bankasından 1,5 trilyon lira para aldın mı almadın mı? Senin hakkında bir aylık hapis cezası verildi mi verilmedi mi ve sen, o cezan Yargıtayda onaylanmak üzere görüşüldüğü gün o davadan vazgeçtin mi, geçmedin mi? Çıktı gitti, cevap vermedi. Emlak Bankası ve bunun gibi Türkbank da yüzyıla yakın bir dönemde bu ülkeye hizmet etmiş, bu hizmet sonucunda Türkiye'ye bir güç kazandırmış.

Bakın, cumhuriyet kurulduğu zaman bu memlekette bir iğne yoktu; ama, Türkiye bugün öyle bir duruma geldi ki, dünyanın çok ileri bir ülkesi haline geldik. Niye geldik; devletin desteğiyle, vatandaşın alın teriyle bu Türkiye'ye birtakım ekonomik güç kazandırdık; ama, şimdi birileri gelmiş size "her şeyinizi satın biz sizi besliyoruz" diyorlar. Bir zamanlar Kırıkkale'de, herhalde bundan epey bir zaman önce -bilen bilir- Türkiye'nin, hatta dünyanın en modern silah ve top kalıpları vardı. Birileri geldi, bize dedi ki: "Siz, bu kalıpları sökün, bu topları atın; biz, size, bunları çok ucuza veririz." Biz onlara kandık ve söktük; arkasından da üç misli pahalıya bize sattılar.

Değerli milletvekilleri, bizim istediğimiz şu: Burada hepimiz aynı halkın, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milletvekilleriyiz, burada bize düşen görev, bu memleketin menfaatları üzerinde günlerce tartışalım ve doğrular neyse bulalım.

Burada birbirinizi susturabilirsiniz, tehdit edebilirsiniz, birisi güçlü olabilir, birisi çete mensubu olabilir, birisi silahlı örgüt mensubu olabilir; bunlar, Türkiye'ye fayda getirmez.  (MHP sıralarından gürültüler) Bizim istediğimiz şu: Burada, ben, bir kişiyi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Ah bu zaman...

KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, açar mısınız.

VAHİT KAYRICI (Çorum) - Meclis Başkanı çete mensubu mu?!

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, yarası olan gocunur; ben, kimseyi kastetmiyorum.

Bakın, burada bizi devamlı konuşturmamaya çalışıyorsunuz. (MHP sıralarından "konuşuyorsun" sesleri)

Nerede konuşuyoruz kardeşim; sabahtan beri gayret sarf ediyoruz, Başkan burada bizi susturuyor. (MHP sıralarından gürültüler) Arkadaşlar, rica ediyorum... Siz, işi alaya alıyorsunuz, oyuncak alıyorsunuz; ama, inanmanızı istiyorum, o kadar çok sıkıntılarla karşı karşıyayız ki... Diyoruz ki: Burada 3 saat mı çalışacağız, 10 saat çalışalım; ama, doğruları bulalım. Halkın menfaatı nedir; bu, kürsüden dile gelsin; ne olacak, ne yapacağız; yani, amaç bu değil mi!? "Yok; susturacağız sizi." Susturun. Kimin lehine susturuyorsunuz; Türkiye Cumhuriyeti Devleti Halkının ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin aleyhine susturuyorsunuz, yani onların menfaatını söyleyenleri susturuyorsunuz. (DYP sıralarından alkışlar)

Şimdi, biz burada konuşsak, bazı gerçekleri söylüyoruz. Başbakanlarınız, bakanlarınız gelsin, burada konuşsun.

Arkadaşlar, bakın, Mesut Yılmaz, 91 yılında Başbakanken dört beş bankaya usulsüz izin verdi, kuruluş izni verdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, teşekkür edin, bitirin. Susturmak Anayasaya aykırı; siz, Anayasaya aykırı diye söz aldınız; hadi bakalım...

KAMER GENÇ (Devamla) - O zaman, bir banka kurmak için, 70 milyon dolar para alınıyordu; bir banka kurmak için...

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - İstanbul Bankasını da mı o kurdu?!

KAMER GENÇ (Devamla) - İstanbul Bankasıyla ilgili senin elinde bir şey varsa, çık konuş ortada kardeşim! Sen kimin savunucususun?!

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Kimsenin... Kimsenin...

KAMER GENÇ (Devamla) - Bizim istediğimiz... O zaman, arkadaşlar, 8 tane bankaya, usulsüz, kurma izni verildi; Mesut Yılmaz zamanında verildi; bir kısmı 1998 yılında biri de 1991 yılında. 580 milyon dolar, devletin kaynakları gitti. Şimdi, o kaynaklar... O zaman, bankaları kurdular usulsüz ve bunlar, devletin kaynaklarını aldılar, yandaşlarına kanalize ettiler, devlet zarar gördü. Tabiî, siz, bunları, bizi susturarak burada konuşturmuyorsunuz. Rica ediyorum, çıkalım konuşalım; halk da bizi dinlesin; bakalım kim doğru söylüyor kim yanlış söylüyor.

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkanım, sabrınızı istismar etmek istemem ama...

BAŞKAN - Estağfurullah, efendim... Ben susturmuyorum; makine otomatik susturuyor da ondan...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hesabınıza öyle geliyor da, öyle yapıyorsunuz.

BAŞKAN - Vallahi değil efendim... Üç kere uzattım efendim.

Efendim, anayasaya aykırı demedi; ama ziyanı yok; tümü üzerinde demesi lazımdı.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Efendim, aramızda ihtilaf var; oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve 2 dakika süre vereceğim.

Vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar, vekâleten oy kullandıkları sayın bakanın ad ve soyadını yazmalılar efendim; 6 bakanımız var.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN- Efendim, karar yetersayısı vardır. Önerge kabul edilmemiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, daha 1 dakika var; bu Mecliste 550 milletvekili var; belki gelecekler... Şimdi orada farz edin 139 ret çıktı...

BAŞKAN - Efendim, 163'ü buldum da onun için dedim Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli)-Olabilir; 550 milletvekili var.

BAŞKAN - Sayın Genç, her şeyime niye itiraz ediyorsunuz?

KAMER GENÇ (Tunceli)-Bu Meclisi usulüne göre yönetirseniz...

BAŞKAN -Efendim, istirham ederim; 163'ünden sonrasının nesini bekleyeyim yani?!

KAMER GENÇ (Tunceli)- Peki, muhalefetin 200 milletvekili var, gelip kullandı...

BAŞKAN - Keşke gelebilseniz efendim, keşke gelebilseniz; 99 kişi geliyorsunuz, ondan...

KAMER GENÇ (Tunceli)- İktidar nerede? İktidarın 330 milletvekili var.

BAŞKAN- Bulun 276'yı yapın istediğinizi; Allah, Allah!..

NEVZAT ERCAN (Sakarya)- O 226 oydu; 276 değil.

BAŞKAN - Efendim, eski 226, şimdi 276 oldu; bulun 276'yı...

Önerge reddedilmiştir efendim.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı Yasa Tasarısının 16 ncı maddesinin (a) bendinin, madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                               Fethullah Erbaş

                                                                               (Van)

                                                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN(İstanbul)- Katılmıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Kim konuşacak efendim?

ASLAN POLAT (Erzurum)- Ben, Sayın Başkan.

BAŞKAN - İmzanız var; buyurun.

ASLAN POLAT (Erzurum)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, tasarının bu maddesiyle ilgili bizim önerge hakkında da kısaca bir şunu söylemek istiyorum: Bugün, iki gündem beri gelen kanun tasarılarında, hükümet, muhalefeti susturmak için... Eskiden her fıkrada dört önerge veriliyordu, şimdi, İçtüzüğü değiştirdiniz -hatta, biz Anayasa Mahkemesine gittik; ona da karar verecek- tüm maddelerde bunu üç önergeye çevirdiniz, ondan sonra da bu kanunlar daha Plan ve Bütçe Komisyonundan çıkmadan, dağıtılmadan, bürokratlarınıza, danışmanlarınıza önergeleri hazırlatıyorsunuz, bu önergeleri bir arkadaşa imzalattırıyorsunuz, kanunla beraber sıraya sokuyorsunuz ve bütün önergeleri kapatıyorsunuz ki, muhalefet burada konuşmasın. Ha, bu madde nereden çıktı; bir madde ilave edilmiş arada. Bir madde ilave edilince, bir ileri kayma oluyor, burada bu maddeyi unutuyorlar. Biz de bu maddede önerge verdik, bunun üzerinde konuşma hakkı elde etmek için.

Şimdi, biz, burada neyi konuşuyoruz -bizim konuştuklarımızdan rahatsız olmayın- bakın, şimdi, Elektrik Enerjisi Fonunu kaldırıyorsunuz. Elektrik Enerjisi Fonu hakkında özel ihtisas komisyonu bir rapor vermiş. Acaba, bu Elektrik Enerjisi Fonu neye yarıyormuş, niye kaldırılıyormuş; bir de, DPT'nin bu konudaki görüşü ne, buna da dikkat etmemizde fayda var. Bakın, DPT bu konuda çok açık diyor ki: "Fonun ana amacı, elektrik piyasasının giderek daha fazla bir şekilde rekabete açılmasıyla birlikte, rekabetin baskısı karşısında desteğe ihtiyaç duyulacak bölgelerde veya sektörlerde görev yapacak kuruluşlara hizmetlerin sürekli ve ekonomik bir şekilde sürdürülebilmesini sağlamak amacıyla altyapı projelerinin orta ve uzun vadeli kredilerle desteklenmesidir." Bu konu üzerinde bir fon kuruluyor. Ne zaman; 1995 yılında kuruluyor. Şimdi, siz, bunu buradan kaldırıyorsunuz.

Peki, bu fonun kaynakları ne, bir de bunu belirtmek istiyorum. Bu mevcut uygulama doğrultusunda, DPT'nin de raporuna göre, Elektrik Enerjisi Fonuna, TEDAŞ Genel Müdürlüğü, tarife üzerinden yüzde 1, işletme hakkı devrini alan dağıtım şirketleri ise yüzde 10 nispetinde bir pay ödeyeceklerdir. Peki, bunun meblağı ne kadardır; çok önemli bir meblağı var; o da şudur: Bu devir bedellerine aktarılan, planlanan kaynak 1 milyar 202 milyon dolardı. Bunu peşin, geriye kalanı iki taksitle olmak üzere toplam 2 milyar 405 milyon dolar tutarında bir fon vardı. Şimdi, bunu tasfiye ettiğimiz zaman, bunun yerine ne geleceğini de burada açıklamak lazım. 2,5 milyar dolar dediğimiz zaman... Şu kanunları biz acele niye çıkarıyoruz; IMF bize 1,8 milyar dolar parayı üç gün içerisinde versin diye bütün Meclisi ambargoya getirip çalıştırıyoruz, diğer taraftan, 2 milyar 405 milyon dolar tutarındaki bir fonu, öyle, bir payda lağvedip kaldırıyoruz.

Burada en önemlisi şu: DPT burada çok önemli bir şey söylüyor. DPT'nin lafı şu, diyor ki: "Elektrik Enerjisi Fonuna aktarılan payların halen genel bütçeye aktarılıyor olması çok ciddî bir kusurdur." Kim diyor; bunu DPT diyor. "Bu kusurun, fon kaynaklarının geleceğini ve amacı doğrultusunda harcanıp harcanmadığı hususuna, yakın bir gelecekte sektörde ve kamuoyunda ciddî bir tartışma konusu haline getirilmesi çok muhtemeldir" diyor. Kim diyor; DPT diyor. DPT diyor ki: "Bu fonu genel bütçeye aktarmanız bile hata, bırakın lağvedilmesini. Bundan dolayı ileride çok büyük problemler yaratırsınız." Kim diyor bunu?..

Bakın, DPT'ye bu raporu daha niye hazırlattınız; eğer bunları kaldıracaksak, raporu hazırlatmayın. Raporu hazırlattınız; burada, siz kabul ettiniz MHP'liler. Siz, kabul ettiniz, oy verip kabul ettiniz bir sene evvel; şimdi de, bu DPT'nin bütün raporlarını rafa atıyorsunuz ve yeni kanunlar getiriyorsunuz; ama, bunun cevabını vermek zorundasınız. Yani, bunu halka da veremezsiniz.

Bakın, yine, burada, Devlet Planlama Teşkilatı diyor ki: "Burada, işçilerin bu devir işlerini yaptığımız zaman, rantabl çalışacak bir işçi sayısı tespit ediliyor; ondan fazla olanlar ya kamu kuruluşlarına gidiyor veya emekli ediliyor. Kamu kuruluşlarına veya emekliliğe gidenlerin parasını da bu fondan karşılama yönünde çalışma yapmamız gerekir." Kim diyor; yine, bu DPT diyor.

Şimdi, benim anlayamadığım bir şey var: DPT'yi, tutuyorsunuz günlerce, aylarca çalıştırıyorsunuz...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - DPT nedir?!

ASLAN POLAT (Devamla) - Devlet Planlama Teşkilatı. Evet, efendim, raporu al, oku sen de!..

Bu rapora göre de, geliyorsunuz, bu Mecliste, bu raporu onaylıyorsunuz, kabul ediyorsunuz; doğru diyorsunuz, Meclis olarak diyorsunuz. Ondan sonra, aradan bir sene geçmeden, o raporun bütün dediklerini rafa atıyorsunuz ve yeni kanunlar getiriyorsunuz. Şimdi, böyle, bu kadar kararları değiştirdiğiniz zaman, siz, inandırıcılığınızı kaybedersiniz; yani, şimdi, gelin, bu raporu bana izah edin; bir tane iktidar partisi milletvekili gelsin, bana "bu yanlıştır" desin. Bakın, tekrar üzerine basarak okuyorum; DPT diyor ki: "Elektrik Enerjisi Fonuna aktarılan payların halen genel bütçeye aktarılması çok ciddî bir kusurdur." Şimdi, bu, kusur mudur, değil midir? Kusursa... Kusursa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz.

BAŞKAN - Kesmem sizin sözünüzü canım. (MHP sıralarından "Kes, kes!" sesi)

Hayır, Sayın Polat'ın sözünü kesmem.

ASLAN POLAT (Devamla) - Şimdi, siz, bu kusuru onayladınız, kabul ettiniz, burada kaldırıyorsunuz. Peki, gerekçesini gelin söyleyin, dinleyelim. (MHP sıralarından "Herkese mi söylüyorsun?" sesi) Kim istiyorsa ona diyeyim; isterse, bir de sataşayım, o gelsin desin; gelsin, izah etsin.

Hemşehrim sana sataşmayacağım bu sefer... (MHP sıralarından gülüşmeler)

Şimdi, gelin, izah edin bunu. Deyin ki, bunun sebebi bu. Bunu demezseniz, bakın, yanlış olur.

Yine, burada, Devlet Planlama Teşkilatı diyor ki: "Bunu denetleyin. denetlenemiyor diye bunu genel bütçeye almanız da hatadır, kaldırmanız da hatadır. Bunu Başbakanlıkta denetleyelim; ama, bu fon çok önemli bir fondur; çünkü, hem geri kalmış bölgelerin hem sanayi yönünden desteklenmesi lazım hem de emekli olan işçilerin giderlerinin karşılanmasında çok önemli vazifeler görecektir." Siz, bunu, bugün yine kaldıracaksınız, kaldırın; ama, bunun sebebini de bir gün seçim meydanlarında olsun halka izah etmekte zorlanırsınız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

Komisyonun ve Hükümetin kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı yasa tasarısının 16 ncı maddesinin (b) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                     Aslan Polat

                                                                       (Erzurum)

                                                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. 

BAŞKAN - Hükümet?..

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Polat, buyurun.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, şimdi, burada, Afetler Fonunu da buradan kaldırıyorsunuz. Afetler Fonunu kaldırıyorsunuz; ama, şimdi, iktidar partisi, yine diyecek ki: "Bana sataşıyorsun." MHP rahat... Nasıl olsa, bu fon kalkacak, biraz sonra belediyeler fonu gelecek. Hepsini tutacaklar, MHP'li ne kadar belediye varsa, 1 şiddetinde de deprem olsa, 2 şiddetinde de deprem olsa, bir yerde bir sel de olsa, onu hemen afet kapsamına alacaklar, kendi belediyelerinin olduğu yerlerde işleri yürütecekler; ama, MHP'li olmayan belediyeler burada ne yapacak; ben, bunu size soruyorum?

Şimdi, bakın, sayın milletvekilleri, sizin bu Afet Fonuna aldığınız öyle belediye var ki, 3 şiddetinde deprem yaşayan bir vilayet belediyesini veya ilçe belediyesini kapsama alıyorsunuz ve 2-3 katsayıyla belediye yardımı yapıyorsunuz. İşte, açın, İstanbul Teknik Üniversitesinin Deprem Araştırma Enstitüsü yayın yapıyor; diyor ki: "4 şiddetindeki bir depremde ancak açık kaptaki bir su sallanır, zor dökülür. 3 şiddetinde deprem olursa, bir masa üzerindeki su bardağını bile sallandırmaz, bir levhayı bile oynatmaz veya bir avizenin sallanmasından ancak deprem olduğunu anlarsınız."

Alın, bakın, MHP'nin getirmiş olduğu belediyelere yardım fonlarına bakın, 3 şiddetinde, 4 şiddetinde, 2,65-2,80 katsayıyla alınan sayısız belediyeyi ben size gösteririm.

YALÇIN KAYA (İçel) - Yemin et...

ASLAN POLAT (Devamla) - Yemin ederim; ama, o belediyeler bana da dokunur diye demiyorum.

MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Kendi ilinde söyle...

BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayın...

ASLAN POLAT (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, siz bu belediyelerin fonunda... (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Polat, karşılıklı konuşmayın; Genel Kurula hitap edin.

ASLAN POLAT (Devamla) - Tamam, ben, Genel Kurula...

Şimdi, o belediyelerin birkaç tanesinde doğudaki belediyeler olmasaydı, ben, burada, sizi rahat bırakmazdım.

HİDAYET KILINÇ (İçel) - Söyle... Söyle...

ASLAN POLAT (Devamla) - Şimdi, neyi anlatacağım; siz bu fonu kaldırıyorsunuz; ama, vallahi hata oluyor. Şimdi, bunları kaldırdıktan sonra, hızlı kan kaybettiriyorsunuz. Genel bütçeden hantal oluyor. Hatay'da bir sel depremi oldu, 1 milyar, 2 milyar, 5-10 milyar para göndermek için günler geçti. Derviş'ten izin almadan o parayı bile yollayamadınız. Olmaz bu. Yani, böyle, sayın bir bakana soracağım, o bakandan izin alacağım, o bakan izniyle oraya para yollayacağım; bunlarla afet önlenmez. Afet Fonlarının... Doğrudur; fonların denetiminde bir hata olmuştur; ama, fonların bir sürat durumu da olmuştur. Böyle Afet Fonunu, Elektrik Piyasası Fonunu kaldırmakla hata edersiniz diye düşünüyorum.

Bakın, şimdi, siz, bugün hep önergeleri verdiniz, bizi konuşturmadınız. Ben, size, bir şey söyleyeceğim burada. Biraz önce, burada, kalktınız, Mera Kanunuyla ilgili yok fonun değerini 2'den 3'e çıkardık diye konuştunuz. Peki, siz hayvancılığa ne kadar destek veriyorsunuz sayın hükümet kanadı? Hadi, DSP Erzurum'da yok, onu ben sildim; ANAP da yok, onu da sildim; MHP, siz benim karşımdasınız, sizinle konuşacağım. Hayvancılığa siz ne destek verdiniz?

MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Siz ne verdiniz?

ASLAN POLAT (Devamla) - Gelin, daha bugün veya dün, Maliye Bakanlığı açıkladı, beş aylık listeyi açıkladı. Siz hayvancılığa beş ay içerisinde, bütçeden ayrılan 49 trilyon liradan ancak 12 trilyon lirasını vermişsiniz. Hayvancılığa ayırdığınız bütün para bu. Doğrudan gelir desteği olarak da 423 trilyon lira bütçeden para ayrılmış, şu ana kadar bir kuruş harcamamışsınız, kıymamışsınız. Yarın, burada, görüşülecek, tütün konusunda da, tütün ofisinde de, 177 trilyon lira ayırmışsınız, hâlâ bir kuruş para harcadığınız yok; ama, buna mukabil faize, 16,5 katrilyon ayırmıştınız, yetmedi; 24,5 katrilyon daha ayırabildiniz. Sizin tarıma verdiğiniz destek bu!.. Mera Kanununu 2'yi 3 yapmakla neyi kandıracaksınız siz? Hayvancılığa yaptığınız işte burada. Hayvancılığa verdiğiniz bütün destek -Maliye Bakanlığının bugün internet sayfalarında hepiniz görürsünüz- toplam 12 trilyon lira para, hepsi bu kadar, 12 trilyon lira. Bu sene beş ay boyunca ayırdığınız para bu. Sizin beş ay boyunca ayırdığınız para bu; bunlara para ayırmıyorsunuz. Yatırımlara ne ayırmışsınız; yatırımlara ayırdığınız bütün para, bütçede bugüne kadar yatırımlar için koymuş olduğunuz...

ALİ GEBEŞ (Konya) - Altı ayda... Altı ayda...

ASLAN POLAT (Devamla) - Bakın, bakın, şimdi hiç rahatsız olmayın.

Kamulaştırmaya 124 trilyon lira para ayrılmış; 15 trilyon lirasını ancak şimdiye kadar ayırmışsınız. Yatırımlar için bütçeden 3 katrilyon 469 trilyon lira para ayrılmış; bu ana kadar ayırdığınız, sadece, 804 trilyon lira; yani, yüzde 23'ü... Beş ay geçmiş; yüzde 44 zaman olarak kaybedilmiş; ama, yatırımlarda, hayvancılıkta, doğrudan gelir desteğinde, kamulaştırmada para vermeye kıyamamışsınız. Niye; çünkü, siz, bütün paraları ayırdınız, faizlere ve bankaların zararını kapatmaya verdiniz. Şimdi bugüne kadar Tarım Bakanlığına verilen 20 bin lira buğday fiyat farkını bu kadar problem eden hükümetiniz -kusura bakmayın- 10 katrilyon liralık borç takası dediğimiz örtülü konsolidasyonda dolar, bugün, 1 240 000-1 245 000 lira... Bütün internet sitelerine bakın, döviz piyasalarına bakın, 1 160 000 liradan kabul edip, bunlara döviz üzerinden yüzde 14,5 faizi verdiğiniz zaman, bankalara ayırdığınız desteğe bir bakın, bir de 20 milyon çiftçiye ayırdığınız paraya bakın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkanım, burada neyi söylemek istiyorum: Bakın, sizin yapmış olduğunuz liste destekleri... Bunlar söylenilmesin diye önergeler vermeye başlamışsınız. Yok, "kaydedilir" yerine "yazılır", "valilik" yerine "vilayet", "ödenek" yerine... Böyle önergeler verip de okutmayın burada; vallahi okutmayın; bunları dinleyen halk da size gülüyor. Bir zamanlar... Şimdi de lafım, sosyal demokratlara, biz üniversitedeyken sizin bir sloganınız vardı...

BAŞKAN - Toparlayın efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) - ...geliyoruz, geleceğiz, yakındır; korkmayın" diye bağırıyordunuz. Şimdi, siz, düşünceden korkmaya başladınız.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Onlardan yok burada.

ASLAN POLAT (Devamla) - Sadece, millet konuşmasın diye önergelerle önümüzü kapatmakla bir şey halledilemez.

Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, Sayın Polat, teşekkür ediyorum.

Komisyonun ve Hükümetin kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir efendim.

16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 16 ncı madde kabul edilmiştir.

Orman Bakanımız Sayın Nami Çağan'a teşekkür ediyoruz. Sayın Maliye Bakanımız Sümer Oral teşrif etti.

17 nci maddeyi okutuyorum efendim.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Hükümler

MADDE 17- 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Mükelleflerin iktisap tarihinden itibaren en az iki tam yıl süreyle işletmelerinde kayıtlı bulunan gayrımenkul, iştirak hisseleri ve amortismana tabi diğer iktisadî kıymetleri elden çıkarmaları halinde, bu iktisadî kıymetlerin maliyet bedeli bunların elden çıkarıldıkları ay hariç olmak üzere Devlet İstatistik Enstitüsünce belirlenen toptan eşya fiyat endeksindeki artış oranında artırılarak kazancın tespitinde dikkate alınabilir. Rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle edinilen iştirak hisseleri ile iştirak edilen kurumun ihtiyat akçeleri, banka provizyonları ve Vergi Usul Kanununa göre ayrılan yeniden değerleme fonlarının sermayeye ilavesi dolayısıyla bedelsiz alınan iştirak hisselerinin en az iki yıl öncesinde iştirak edilen şirketlere ait olması halinde, rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle edinilen veya alınan bu iştirak hisseleri iki yıl önce iktisap edilmiş sayılır. Rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle veya bedelsiz olarak edinilen hisseler için maliyet bedeli artırımı, bu hisselerin itibarî değeri üzerinden bunların edinilmesine yol açan sermaye artırımının tescili tarihinden itibaren uygulanır. Bu hüküm 39 uncu madde gereğince işletme hesabı esasına göre ticarî kazancın tespitinde de uygulanır. Bilanço esasında defter tutan mükellefler tarafından artırılan maliyet bedeline tekabül eden kazançlar, bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında gösterilir. Bu fon, sermayeye ilave dışında herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, o yılın kazancına dahil edilerek vergiye tabi tutulur. Söz konusu iktisadî kıymetlerin alım satımı ile devamlı olarak uğraşanlar, alım satımını yaptıkları iktisadî kıymetler için bu hükümden yararlanamaz. Şu kadar ki, inşaat yapımına tahsis edilen arsa ve arazilere ilişkin olarak inşaatın bitim tarihine kadar geçen süre için bu fıkra hükmüne göre maliyet bedeli artırımı yapılabilir. Ancak, inşaatın tamamlanmasından önce satışı yapılan gayrımenkuller için maliyet artırımı satışın yapıldığı tarihe kadar uygulanır. Bu fıkra hükmünün uygulanmasına ilişkin usul ve esasları tespit etmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Tasarının bu maddelerinde, vergiyle ilgili birtakım düzenlemeler getiriliyor. Bu maddede, Gelir Vergisi Kanununda değişiklik yapılarak, elden çıkan iktisadî kıymetin maliyet bedelinin, bu iktisadî kıymetin iktisap edildiği veya elden çıkarıldığı yıllar hariç olmak üzere, yeniden değerleme oranında artırmak suretiyle dikkate alınmasına imkân sağlamak için getirildiği belirtiliyor genel gerekçede. Bundan maksat da, vergi kayıplarından dolayı, bu şirketlerin veya finans kurumlarının zararının önlenmesidir. Devam eden maddesinde de, şirketlerin bölünmelerinde birtakım faydalar sağlanarak, vergi avantajları sağlanarak veya bu bankalarda emlak olarak bulunan varlıklar satıldığı zaman, vergiden değil, borcundan düşsün de, bankaların buradaki riski azalsın ve şirketlerin de borç ödemelerinde bir kolaylık sağlansın diye birtakım vergiler getirilmiş. Bunlar doğru; yani, biz, bunlara itiraz etmedik.

Zaten, bu hükümet döneminde, bir şey dikkatimizi çekti. Sürekli olarak; ama, sürekli olarak, banka ve finans kurumlarına birtakım faydalar sağlamak için, bazı düzenlemeler yapılıyor. Biz, istiyoruz ki, bu düzenlemeler -zaten bizim itiraz dilekçemizde, karşı oyumuzda da var- bütün reel sektöre de sağlansın. Reel sektörde de bu tip sıkıntılar var. Reel sektör de, birleştiği zaman, bölündüğü zaman, mal satıldığı zaman, birtakım vergi avantajlarından desteklenmeli ki, bunlar vergilerini verebilsinler. Bakın, şimdi, reel sektör vergiyi veremeyince, siz, şeyleri de yerine getiremeyeceksiniz, istediklerini de yapamayacaksınız. Gerek Gelir Vergisinde gerek Akaryakıt Tüketim Vergisinde gerekse KDV oranlarında, son mayıs ayındaki verilerde, bu beş kalemde istenen hedeflere ulaşılamayacağı endişesi bizde göründü. Gerçi, bunu, Plan ve Bütçe Komisyonunda deyince, Sayın Maliye Bakanımız itiraz etmişti; ama, beşinci ay sonundaki rakamlar da, yine bizim bu dediğimizi teyit eder vaziyette meydana gelmiştir.

Sayın milletvekilleri, bir de, şu bankalarla ilgili en son çıkan bu verilere baktığımız zaman, bankalar, bu sene -2000'de- 2,7 katrilyon zarar etmiş deniliyor. Şimdi, bu bankaların, net olarak 3 katrilyon 336 trilyon lira takipteki senetlerinden sonra bile kâr etmelerine rağmen, nedense, bu faizdışı giderleri 6,5 katrilyon civarında artmış ve bu artıştan dolayı da, zararları meydana gelmiştir. Tabiî, bu bankaların zararlarından dolayı da, biliyorsunuz, son konsolidasyonla, bunların zararlarının önemli bir bölümü devlet tarafından alındı ki, bunların önünü açalım. Zaten, devlet, kamu bankalarının dışarıdan edindikleri borçlarını da, mektup karşılığında garanti verip üstlendi, mevduatlarına da garantisini verdi, döviz borçlarını da bu son takasla üzerine aldı; fakat, nasıl oluyorsa, bu kamu veya özel bankaların her türlü zararlarını devlet üzerine alınca, bir problem yok; ama, bir çiftçiye destek verildiği zaman veya bir küçük esnafa destek verilsin denildiği zaman, büyük problem meydana geliyor. Şimdi, bu hükümet döneminde, bütün küçük sanayicilere 200 trilyon liradan fazla destek verilmezken, sadece, şu son konsolidasyonla, örtülü konsolidasyonla, siz, 1 260 000 liraya döviz üzerinden işlem yaptınız. Şu anda 1 240 000 liradır; arada 70 000 liralık bir fark vardır. 10 milyar dolarda, hemen hemen, bu 700 milyon dolara yakın bir para tutar rakam olarak. Bakın, Bunları, hep, böyle vermekten üzülmüyorsunuz; ama, bir çiftçiye, bir esnafa, bir sanayiciye bir konuda para verelim dediğimiz zaman, hemen bu problem meydana geliyor, hemen görev zararından bahsediliyor. Bakın, bu görev zararlarıyla ilgili gerek Sayıştay 2000 raporunda gerekse... Bakın, bugün, yine, burada var, Maliyecilerin çıkardığı yayınlarda da var. En sonunda da, 169 trilyon lira -bakın, işte, burada da var aynen- devlet, kütlü pamuk üreticisine destek vermiş; ama, altı yılda, bu, 23 katrilyon olmuş. Yani, çiftçiye verdiği para 169 trilyon -Bakanın verdiği cevaptan almış buraya- ama, altı sene içerisinde bunun ulaştığı rakam 23 katrilyon olmuş. Şimdi, 23 katrilyon lira zarar sanki çiftçiye verilmiş gibi, hemen bu kamu bankaları görev zararları problem ediliyor. Halbuki, burada, çiftçiye verdiğiniz 1 lira sizin üzerine yazmış olduğunuz tam 158 lira. Dolar olarak, 1 dolar, 158 dolar... Sayıştay 2000 raporuna bakın, aynı rakamı görürsünüz. Yine, bu, Maliye yetkililerin raporuna bakın, orada, 1'e 135 olarak, yine, kendileri de belirtmişler burada.

BAŞKAN - Toparlayın efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) - Neticede, şunu söylüyorum: Kamu bankalarının görev zararları edilmiştir; ama, bunlar finans probleminden olmuş, çiftçiye, sanayiciye verdiğiniz destekten dolayı olmamış diyor; hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat.

Şimdi, söz sırası Doğru Yol Partisi Grubunda.

Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; aslında, bu vergi kanunlarını bir bütün olarak ele aldığımızda, ekonominin içinde bulunduğu durum açısından değerlendirdiğimizde, gerçekten, olumlu noktalar içeriyor. Bu düzenleme de, ilke olarak olumlu bir düzenleme. Niçin olumlu düzenleme; çünkü, işletmelerin kriz dönemlerinde likit olmaları lazım. İşletmelerin, reel sektörün, ekonominin sıkıntıya girdiği, satışların daraldığı dönemlerde, sabit kıymetlerini olabildiğince kısa süre içinde likit hale getirerek krizi daha kolay atlatmalarını sağlamaları lazım. Likit olamayan kuruluşlar, gerçekten, bir süre sonra ödeme zorluğu içine düşerek, hem kendileri batma riskiyle karşı karşıya kalırlar hem de yükümlülüklerini yerine getiremezler.

Şimdi, bu çerçeve içinde, işletmeler, likit olmak için, aktiflerine kayıtlı gayrimenkulleri, iştirak hisselerini, amortismana tabi diğer iktisadî kıymetlerini satmaya kalktıklarında, vergileme olmaması lazım, ya da vergilemenin çok iyi şekilde düzenlenmiş olması lazım, enflasyonist kazançlar dolayısıyla vergi alınmaması lazım. Aksi takdirde, sermayeleri de vergilendirilerek, daha da ciddî sıkıntı içine girebilirler. Yani, likit olmanın getirdiği avantajlar, bir süre sonra vergi yükünün artması dolayısıyla, büyük ölçüde azalmış olacaktır. Onun için, getirilen bu düzenleme, gayrimenkullerin ya da sabit kıymetlerin iktisap edildikleri yılda, bir de satıldıkları yılda yeniden değerleme yapamamalarından kaynaklanan daha önceki sorunu çözmekte; ayrıca, daha önceden, yıllık olarak verilen peşin vergi -geçmesi dolayısıyla- üçer aylık dönemler halinde verildiği için, gerçekten, daha düzgün, doğru dürüst kâr ve zarar hesaplamasına olanak sağlanmakta, bunun yasal dayanaklarını getirmiş olmaktadır.

Gerçekten, bu düzenlemeyle, enflasyondan kaynaklanan artışlar elimine edilmektedir; çünkü, satın aldığı tarihten itibaren de, sattığı tarihten itibaren de -sattığı aya kadar olan- aylık olarak, yeniden değerleme yapma imkânı getirilmekte; yani, işletmelerin maliyetlerini toptan eşya fiyatları kadar artırmak suretiyle, işletmelerin gerçek değerini tespite çalışılmaktadır. Ama, bu yeterli mi derseniz, bu düzenleme yeterli değil; çünkü, sabit kıymetlere dönük değerleme yapılmaktadır. Özellikle, yabancı sermaye, Türkiye'de süregelen yüksek enflasyon dolayısıyla, enflasyon muhasebesinin geçerli olmasını istiyor. Yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmeyiş nedenlerinin başında da, yüksek enflasyon dolayısıyla fiktif kazançların ortaya çıkması... Özellikle, döviz olarak ya da dövize bağlı kıymetlerin, döviz kurlarında meydana gelen artışlar dolayısıyla kazanç olarak sayılıp, vergilendirilmesinden kaynaklanan sorunlar yabancı sermayeyi caydırıcı nitelik taşımaktadır. O yüzden, her ne kadar "enflasyon artık inmektedir, enflasyon muhasebesine ihtiyaç yok" deniliyor; ama, bu yıllardır söyleniyor. Ne yazık ki, enflasyon inmediği gibi, işletmeler de ciddî sıkıntılarla karşı karşıya kalıyorlar. Dolayısıyla, Türkiye'nin, bu enflasyon muhasebesini de, artık, ciddî biçimde gündeme getirmesi lazım. Yabancı sermayeyi isteyeceksek, yabancı sermaye bu ülkeye gelecekse, enflasyon muhasebesini getirmek; sadece yabancı sermaye için değil, artık, dışa açılan kendi kurum ve kuruluşlarımızı da bu koruma altına almamız, fiktif kârlar dolayısıyla bunların sermayelerini vergilendirmememiz lazım.

Sayın Başkan, bu vesileyle, bir başka konuya, özellikle bir tehlikeye değinmek istiyorum. Sistemde -yalnız, tedrici olarak- genel bir endekslemeye doğru gidiyoruz; memur maaşları aylık enflasyona endeksleniyor,  memur emekli maaşları, SSK ve diğer emeklilerin maaşları enflasyon oranında artırılıyor; şimdi, işletmeleri, sabit kıymetten, aylık olarak, yeniden değerlemeye tabi tutacaklar... Bu aylık endekslemenin, çok ciddî ekonomik politikaların sürdürülmemesi halinde, enflasyonu tırmandırıcı, hiper enflasyona yol açıcı tehlikesini de gözardı etmememiz lazım; çünkü, bunu, özellikle, Latin Amerika ülkeleri çok acı tecrübelerle ödemişler ve bir süre sonra bu endeksleme sisteminden çıkmışlardır diyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, sağ olun. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Efendim, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Dört adet önerge vardır; üçünü işleme koyacağım; sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme tabi tutacağım efendim.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci maddesinin üçüncü fıkrası birinci cümlesinde geçen "itibaren" ibaresinin "başlayarak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci maddesinin üçüncü fıkrası ikinci satırında geçen "tabi" ibaresinin "dahil" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Bu son önergeyi okutup işleme alacağım efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci maddesinin üçüncü fıkrası yedinci satırında geçen "ilavesi" ibaresinin "eklenmesi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Komisyon, önergeye katılıyor musunuz efendim?

CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Önergelerimi geri alıyorum efendim.

BAŞKAN - Önergeleri geri aldılar efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, dördüncü önerge Anayasaya aykırılık önergesidir.

BAŞKAN - Dördüncüyü söyledim efendim. Zatı âlilerinizin önergesi sonra geldi efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani, bu kanun, Anayasa Mahkemesine gidecek.

BAŞKAN - Olabilir efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, önergeleri niye işleme koymadınız?

BAŞKAN - Efendim, demin okudum 87 nci maddeyi.

Efendim, 17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 17 nci madde kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum efendim.

MADDE 18- A) 3/6/1949 tarihli ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinin birinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"7. Kurumlar vergisi beyannamelerinde her yılın zararı ayrı ayrı gösterilmek ve 5 yıldan fazla nakledilmemek koşuluyla geçmiş yılların mali bilançolarına göre meydana gelen zararlar (aynı sektörde faaliyet göstermesi, son beş yıla ilişkin kurumlar vergisi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş olması koşullarıyla 37 ve 39 uncu maddeler çerçevesinde devir alınan kurumların, devir tarihi itibarıyla zarar dışındaki aktif toplamını geçmeyen zararları ile 38 inci maddede belirtilen bölünme işlemi sonucu münfesih olan kurumun zarar dışındaki aktif toplamını geçmeyen  zararları dahil.)"

B) 5422 sayılı Kanunun Beşinci Bölüm başlığı "Tasfiye-Birleşme-Devir-Bölünme ve Hisse Değişimi" olarak  ve 38 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bölünme ve hisse değişimi

Madde 38- Aşağıdaki işlemler bölünme veya hisse  değişimi hükmündedir.

1- Tam mükellef bir sermaye şirketinin tasfiyesiz olarak infisah etmek suretiyle bütün mal varlığı, alacak ve borçlarını mukayyet değerleri üzerinden mevcut veya yeni kurulacak tam mükellefiyete tabi iki veya daha fazla sermaye şirketine devretmesi ve karşılığında devredilen sermaye şirketinin ortaklarına devralan sermaye şirketinin sermayesini temsil eden iştirak hisseleri verilmesi, (devredilen şirketin ortaklarına verilecek iştirak hisselerinin itibari değerinin % 10'una kadarlık kısmının  nakit olarak ödenmesi işlemin bölünme sayılmasına engel değildir.)

2- Tam mükellef bir sermaye şirketinin bilançosunda yer alan gayrimenkuller ve iştirak hisseleri ile  üretim tesisleri, hizmet işletmeleri ve  bu tesis ve işletmelere bağlı gayrimaddi haklar,  hammadde, yarı mamul ve mamul malların, mukayyet değerleri üzerinden mevcut veya yeni kurulacak tam mükellef  bir sermaye şirketine, bu değerleri devreden şirketin ortaklarına verilmek veya devreden şirkette kalmak üzere, devralan şirketin iştirak hisseleri karşılığında ayni sermaye olarak konulması.

3- Tam mükellef bir sermaye şirketinin, diğer bir sermaye şirketinin hisselerini, bu şirketin yönetimini ve hisse senedi çoğunluğunu elde edecek şekilde devralması ve karşılığında bu şirketin ortaklarına kendi şirketinin sermayesini temsil eden iştirak hisselerini vermesi (hisseleri devralınan şirketin ortaklarına verilecek iştirak hisselerinin itibari değerinin % 10'una kadarlık kısmının  nakit olarak ödenmesi işlemin hisse değişimi sayılmasına engel değildir.).

Aktifi ve pasifi düzenleyici hesaplar ilgili olduğu aktif veya pasif hesapla birlikte devrolunur.

Maliye Bakanlığı bölünme işlemleri ile ilgili usulleri belirlemeye yetkilidir."

C) 5422 sayılı Kanunun 39 uncu maddesi  başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Devir ve bölünme hallerinde vergilendirme

Madde 39- A) Devirlerde, aşağıdaki şartlara uyulduğu takdirde, münfesih kurumun sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilip, doğrudan doğruya birleşmeden doğan karlar hesaplanmaz ve vergilendirilmez.

1- Münfesih kurum ile birleşilen kurum müştereken imzalayacakları bir devir beyannamesini, birleşme tarihinden itibaren on beş  gün içinde münfesih kurumun bağlı bulunduğu vergi dairesine verirler ve bu beyannameye devir bilançosunu bağlarlar.

2-  Birleşilen kurum münfesih kurumun tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarını ödeyeceğini ve diğer vecibelerini yerine getireceğini devir beyannamesine bağlı bir beyanname ile taahhüt eder. Mahallin en büyük mal memuru bu hususta birleşilen kurumdan ayrıca teminat isteyebilir.

B) 38 inci maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendine göre gerçekleştirilen bölünmelerde, aşağıdaki şartlara uyulduğu takdirde bölünme suretiyle münfesih hale gelen kurumun sadece bölünme tarihine kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilip, doğrudan doğruya bölünmeden doğan kârlar hesaplanmaz ve vergilendirilmez.

1-  Bölünen kurum ile bu kurumun varlıklarını devralan kurumlar müştereken imzalayacakları bir bölünme beyannamesini, bölünme tarihinden itibaren on beş gün içinde bölünen kurumun bağlı olduğu vergi dairesine verirler ve bu beyannameye bölünme tarihindeki bilanço ve gelir tablosunu, bölünme sözleşmesini ve bölünen kurumun varlıklarını devralan kurumların yeni sermaye yapısını gösteren Ticaret Sicili Müdürlüğü yazısının bir örneğini bağlarlar.

2- Bölünen kurumun varlıklarını devralan kurumlar, bölünen kurumun bölünme tarihine kadar tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarından müteselsilen sorumlu olacaklarını ve bu vecibelerini yerine getireceklerini bölünme  beyannamesine bağlı bir taahhütname ile taahhüt ederler. Mahallin en büyük mal memuru bu hususta bölünen kurum ile bu kurumun varlıklarını devralan kurumlardan teminat isteyebilir.

C) Bu maddeye göre yapılan devir ve bölünmelerde, devir veya bölünme tarihine kadar olan kazancın vergilendirilmesi için devir veya bölünmeye ilişkin şirket yetkili kurulu kararının Ticaret Sicilinde tescil edildiği tarih itibariyle hesaplanan kazanç, bu kararın ilan edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde bölünme veya devir dolayısıyla münfesih hale gelen kurumun bağlı bulunduğu vergi dairesine kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edilir.  Bu beyannameye devir veya bölünme bilançosu ile gelir tablosu bağlanır.

D) 38 inci maddenin birinci fıkrasının (2)  ve (3) numaralı bentlerinde belirtilen işlemlerden doğan karlar hesaplanmaz ve vergilendirilmez.  38 inci maddenin  birinci fıkrasının (2) numaralı bendine göre gerçekleştirilen bölünme işlemlerinde bölünen kurumun bölünme tarihine kadar tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarından bölünen kurumun varlıklarını devralan kurumlar müteselsilen sorumlu olur."

D) 5422 sayılı Kanunun 42 nci maddesinin başlığı ile üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Tasfiye, birleşme, devir ve bölünme halinde ödeme "

"39 uncu maddenin ( A ) ve ( B ) fıkrası hükümleri dahilinde vukua gelen devir ve bölünmelerde, münfesih kurum namına tahakkuk eden vergiler 40 ıncı maddede yazılı sürelerde birleşilen veya devralan kurumlardan alınır."

E)  5422 sayılı Kanunun geçici 21 inci maddesinin (3) numaralı fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve aynı Kanunun geçici 28 inci maddesinin (a) fıkrasının üçüncü paragrafında yer alan, "Bakanlar Kurulu bu oranı % 10'a kadar indirmeye yetkilidir." cümlesi,  "Bakanlar Kurulu bu oranı işlemlerin türlerine göre ayrı ayrı veya topluca % 0'a  kadar indirmeye veya kanuni oranına kadar artırmaya  yetkilidir." şeklinde değiştirilmiştir.

F) 5422 sayılı Kanunun geçici 29 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki (6) ve (7) numaralı bentler  eklenmiştir.

"6. Türkiyede faaliyette bulunan bankaların aktifinde kayıtlı olan gayrimenkuller ve iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlar ile bu bankalara doğrudan veya dolaylı olarak iştiraki bulunan tam mükellef sermaye şirketlerinin aktifinde kayıtlı olan gayrimenkuller ve iştirak hisselerinin satışından  doğan kazançların satışın yapıldığı yılda banka sermayesine ilave edilen kısmı kurumlar vergisinden müstesnadır. Vadeli satış halinde, satışın yapıldığı hesap dönemini takip eden ikinci hesap dönemi sonuna kadar banka sermayesine ilave edilen tutarlar da bu istisnadan yararlanır. İlk yapılan tahsilatın iştirak hissesi veya gayrimenkulün maliyet bedeline ilişkin olduğu kabul edilir. Bu bent hükmüne göre vergiden müstesna tutulan kazançlar, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b-ii) alt bendine göre vergi tevkifatına tabi tutulmaz. Türk Ticaret Kanununun 391 inci maddesinin bu suretle gerçekleştirilecek sermaye artırımına aykırı hükümleri uygulanmaz. Bu bent hükmünün yürürlüğe girdiği tarihten sonra bu bent kapsamında yapılacak  işlemler tapu ve kadastro harcından, düzenlenen kağıtlar damga vergisinden, lehe alınan paralar banka ve sigorta muameleleri vergisinden müstesnadır. Bu hükümden yararlanan kurumların gayrimenkul ile iştirak hisselerinin satışından doğan kazancın tespitinde Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinin son fıkrası hükmü uygulanmaz.Bu bentte belirtilen istisna hükümleri bu bendin yürürlük  tarihi itibariyle banka kayıtlarına göre Türkiye'de faaliyet gösteren bankalara borçlu durumda olan tam mükellef  sermaye şirketlerinin ve kefillerinin, bu Kanunun yayımı tarihinde sahip oldukları ve bu borçlara karşılık bankalara devrettikleri gayrimenkul ve iştirak hisselerinden doğan kazançlar için de uygulanır."

Bu kazançların sermayeye ilavesi nedeniyle ortaklarca elde edilen menkul sermaye iradı için beyanname verilmez, başka gelirler nedeniyle verilen beyannameye bu gelir dahil edilmez. "

"7. Türkiye'de faaliyette bulunan bankalarla ilgili olarak yukarıda yer alan hükümler, Türkiye'de faaliyette bulunan özel finans kurumları hakkında da uygulanır."

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, siz, bu kanun tasarısının maddesinden ne anladınız? Bu tasarının maddesiyle, devletin...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Kardeşim, otur yahu!..

BAŞKAN - Sayın Karahan, bırakın, doğru söylüyor efendim. Birisi de doğruyu söylesin.

Söyleyin efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Banka patronu, kendi gayrimenkulünü, kendi iktisadî kıymetlerini bankasına verirse, vergiye tabi değil. O kadar büyük muafiyetler, istisnalar getirmiş ki, yani, zenginlerden vergi almıyor, gidiyor, işçinin boğazına yapışıyor. İşçinin de zaten boğazına yapışılacak bir tarafı kalmamış Sayın Başkan. Yazık yahu, yazık!..

BAŞKAN - Efendim, esasında, kanun tekniğine aykırı bir madde. İnanılmaz!..

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bu kanun tasarısını müzakere etmememiz lazım. Bizi susturuyorlar; ama, bilmiyorlar arkadaşlar...

BAŞKAN - İkibuçuk sayfayı böyle bir hünerle yazanı tebrik ediyorum şahsen; ama, Başkanlığımızın yapacak bir şeyi yok efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Birtakım çevrelere...

BAŞKAN - Yapsam yapsam, ben, konuşmacıya biraz daha imkân tanırım ki, hangi maddesini konuşacaksanız...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bakın, sizin de davranışlarınız...

BAŞKAN - Sayın Başkan, bizim, yapacak bir şeyimiz yok. Kanun Bütçe Komisyonunda görüşülüyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Susturuyorlar...

BAŞKAN - Ben susturmuyorum.

Sizin üyeleriniz de var. Bu kanun tekniğine muhalefeten bir arkadaşımız...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Beyefendi, bu memleket satılıksa, satılığa çıkaralım! Herkesin bir görevi var. Kazanan adamdan vergi alalım; niye almıyoruz ki?!

BAŞKAN - Efendim, Fazilet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Nezir Aydın; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA NEZİR AYDIN (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce Sayın Başkanımın da ifade ettiği gibi, okuması 15 dakika süren, o süratle okunmasına rağmen 15 dakika süren bu 18 inci maddenin, ben, bir parti grubu adına, Fazilet Partimiz Grubu adına 5 dakikada izahını yapacağım veya fikirlerimi ifade edeceğim; bu mümkün değil. Herkesin söylediği gibi, tekniğe uygun olmayan bir tasarı, tekniğe uygun olmayan bir madde.

Değerli arkadaşlar, bu 18 inci madde "Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Hükümler" başlığı altında, özellikle 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda değişiklikler yapıyor; 14, 38, 39, 42, 21/3 üncü maddelerini kaldırıyor, 29 uncu maddeye ekler yapıyor, vesaire... Şimdi, bu, oldukça uzun; ancak, burada bir şeyin altını çizmek lazım:

Değerli arkadaşlar, 19 Şubattan beri, yani meşhur kriz akşamından beri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, daha ağırlıklı olarak, kriz kanunları çıkarıyor veya öyle algılanıyor, öyle anlaşılıyor. Yüce milletimiz de bizi seyrediyor; ama, inanın ki, bu görüştüğümüz kanunlardan yüce milletimizin hiçbir şey anladığı yok. Neden; çünkü, devlet kurumlarında, özel kurumlarda, önemli makamlarda, önemli yerlerde görürsünüz, bazı dolapların ve bazı evrakların bulunduğu kapalı mekânların üzerinde bir yazı vardır "yangında ilk kurtarılacak" diye. Şimdi, bu hükümetin, 19 Şubattan beri, yangında ilk kurtarılacak diye kale aldığı ve kurtarmaya çalıştığı, maalesef, devamlı, bankalar var, holdingler var, medyacılar var; kısaca, rantiyeciler var.

Şimdi, devletin bankalarını tasfiye ediyoruz -Türk Ticaret Bankası, ilk defa Adapazarı'nda kurulduğu için, özellikle üzerine basarak, altını çizerek söylüyorum- Türk Ticaret Bankasını kapatalım; Emlak Bankasını kapatalım, Halk Bankası ile Ziraat Bankasını birleştirelim, Vakıflar Bankasının ne olacağı henüz meçhul. Vakıflar Bankası personeline münavebeli, ücretsiz izin veriliyor; krizi belki böyle kurtarırız diye düşünüyor yöneticiler; inşallah kurtarırlar; ama, enteresan bir şey var; çalışanlara, izne çıkarılanlara hiçbir bilgi verilmiyor; onlar, tedirgin. Emlakbankın, Türk Ticaret Bankasının, Ziraat Bankasının, Halk Bankasının personeli tedirgin; bir tedirginliktir gidiyor. Ama, böylece, devletin bankalarının hepsi bertaraf olursa, onların açığı, herhalde, arz-talep dengesinde, özel bankalar tarafından doldurulacaktır.

Değerli arkadaşlar, şimdi, resmî kayıtlara göre, bugüne kadar, özel sektör kredileri, işletme oranına göre, yüzde 97 işletmeye yüzde 3 kredi verilmiş -yüzde 97 işletme oranına yüzde 3 kredi- yüzde 3 işletme oranına da yüzde 97 kredi verilmiş bugüne kadar. İfade etmeye çalıştığım gibi, sanki, bütün bunların da sorumlusu, bu bankalarda çalışanlar veya tümüyle halkımız, tümüyle çalışanlar... Şimdi, tabiri caizse, dönüyor dolaşıyor, Ziraat'ı, Halk'ı, vesairesi, yine, kabak onların başına patlıyor. Memurlar, emekliler, çiftçiler, küçük esnaf, hepsi tedirgin Türkiye'de. Arkadaşlar, 19 Şubattan beri, Türkiye'de tedirgin olmayan acaba kimler; dolarına yüzde 100 fark alanlar ve kasasında para olup, onu istediği gibi döndürenler; ama, bu saydığım kesimlerin tamamı tedirgin. Peki, o günden beri bizim çıkardığımız yasalar kimin işine geliyor, kimin işine yarıyor; hiç bunu düşündük mü? Milletimiz bunu takip ediyor.

Bakınız, Sayın Derviş -az önce buradaydı; bilmiyorum, şimdi burada mı- bir konuşmasında şu cümleyi kullanmış ve son derece yerinde bir cümledir; diyor ki: "Bir kamu bankası bir partiye, diğer kamu bankası diğer partiye; böyle olmaz, bu düzen içinde gidilemez." Son derece doğru; ama, Sayın Derviş bir de şöyle söyleyebilirse, herhalde meseleyi çözeriz. Şöyle demesini bekliyorum: "Gazete ve TV sahiplerinin veya sermaye gruplarının birden çok bankası var; bu, hem bankacılık sektöründe haksız rekabete yol açıyor hem de medyanın devlete bağımlı olmasını sağlıyor; bu böyle gitmez." Bunu söyleyebiliyor mu; hayır, bunu söyleyemiyor, söyleyemez.

Değerli arkadaşlar, 19 Şubattan beri zam sağanağı devam edip gidiyor; her gün, ama her gün, zam yağıyor. Şimdi, milletimiz şunu soruyor, bunu size de söylüyordur; ama, kürsüye gelmiyorsunuz, gelseniz de, bu dediklerini diyemezsiniz; ama, biz söylüyoruz; milletimiz diyor ki: Her gün zam yapmak için Amerika'dan bakan getirmeye gerek var mıydı Allahaşkına; içinizden herhangi birisi, her gün zam yapabilirdi?! Ama, zammı herkes yapar da; bilmiyorum, herkes, tahsilatları, belirli yerlere, istenildiği şekilde aktarabilir mi?!

Sayın Başkanımın teveccühünü çiğnemek istemiyorum değerli arkadaşlar...

BAŞKAN - Hayır efendim, maddenin yazılışı uzun, konuşması da uzun olabilir.

NEZİR AYDIN (Devamla) - Teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum.

Sağ olun. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim efendim.

Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen'e ait.

Buyurun Sayın Tezmen. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kürsüden okunması 15 dakika süren bir maddeyi 5 dakika içerisinde eleştireceğiz ya da getirdiklerini tartışacağız; bu, mümkün değil.

Aslında, kanun tasarısının baştan, başlığı dahil olmak üzere, tüm dispozisyonu, tüm şekli yanlış; çünkü, öteden beri, kanunlarda "bazı kanunlarda değişiklik yapılması" türündeki yaklaşımlara şiddetle karşı çıkan Meclis Başkanlığı, bu kanun tasarısını "bazı kanunlarda değişiklik yapılması" adıyla görüşmeye almış; belki, politika değişikliği. Aslında, hangi kanunda ne tür değişik yapıldı, tek tek sayılması lazım.

Burada, bu maddede, aslında çok önemli düzenlemeler var, Türk vergi sistemine yeni müesseseler getiriliyor. Her biri, ilgili kanunda bir bap olması gereken düzenlemeler, bir madde içerisinde düzenlenmeye çalışılıyor ki, fevkalade yanlış; teknik olarak fevkalade sakıncalı boyutu olan bir düzenleme. Ama, her şeyde olduğu gibi, belli süre, belli zaman dilimi içerisinde yasa çıkarma endişesiyle, sistemi, her şeyi bozuyoruz, dejenere ediyoruz; ondan sonra, başkaları bu kuralları bozduğu zaman da şikâyetçi oluyoruz. Buna, öncelikle, bu Meclisin izin vermemesi lazım.

Şimdi, bu kanun tasarısıyla -daha önce dediğim gibi- getirilen düzenlemeler, aslında, büyük ölçüde bankacılık sisteminin ve bir de reel kesimin üzerindeki vergi yükünü ciddî ölçüde azaltacak düzenlemeler içeriyor. Belki, bunlar, günlük kazançlarından çok, bünye değiştirmeleri ya da borç tahsilatına yönelik düzenlemeler ya da holding bünyesindeki bazı kuruluşların, zarar eden kuruluşların, parçalanmak suretiyle, holding bünyesindeki diğer şirketlere katılması halinde ortaya çıkabilecek vergisel sorunları ortadan kaldırmaya yönelik.

Bir diğer önemli düzenleme de, bankaların borçlularından aldıkları, nakit olarak tahsil edemedikleri alacaklarını aynî olarak tahsil etmeleri; yani, bir gayrimenkulü almaları ya da borçlarına mahsuben iştirak hissesini satın almaları halinde, ortaya çıkacak vergilemeyi gideriyor, bertaraf ediyor. Ancak, bankalar için getirilen bu düzenleme, tarım kredi kooperatifleri için ya da esnaf kefalet kooperatifleri için öngörülmemiş bir düzenleme. Aslında, gönül arzu ederdi ki, bu kuruluşlar için de benzer düzenleme getirilsin; böylelikle, gerek çiftçinin gerekse esnafın karşılaştıkları sıkıntıları, aynî olarak tahsil edilme halinde ortaya çıkacak vergileme sorunu da giderilsin; ancak, bu getirilmemiştir.

Aslında, burada yapılması gereken önemli bir düzenleme de... Bankalar için geçen yıl 21 Kasım tarihinde çıkarılan bir düzenlemeyle, bankaların zararlı kuruluşları almaları halinde ortaya çıkacak vergiler bertaraf ediliyordu. O tarihte, biz, bunun, sadece bankalar için değil, reel sektör için de yapılması lazım dedik. Gerçekten, şimdi, reel sektör için getirilmiş bir düzenleme; ama, arada çok önemli bir zaman dilimi var; çünkü, 2000 yılının kasım ayında getirilen düzenleme, bankalar için önemli vergi avantajı sağlamış; ancak, bu düzenleme, bugün, haziran ayında getirildiği için, reel sektör açısından, reel sektöre, şu ana kadar, ciddî bir vergi avantajı sağlamamıştır. Düzenleme, reel sektör açısından hiç yoktan iyi belki; ama, eşitlik ilkesi açısından, madem, bu düzenleme, bankalar için, Kasım 2000'den itibaren geçerli, burada da olması lazım.

Bu düzenlemelerle getirilen önemli bir müessese, zararlı kuruluşların kârlı kuruluşlarla birleştirilmeleri halinde... Yani, daha önce vergi sistemimizde olmayan "zarar nakli" müessesesini sisteme enjekte ediyoruz. Bu, aslında, belki, kriz dönemlerinde rahatlatıcı gibi gözükebilir; ama, zarar ettirilen kuruluşları satın almak suretiyle, kârlı şirketlerin kârlarını azaltma şeklinde de kullanılabilir. Belki, sistemde supaplar getirilmiş; yani, aynı sektörde faaliyet gösterme şartı getirilmiş. Ayrıca, aktiflerinde, düşülebilecek zararların, devralınan aktifler, zarar çıktıktan sonraki aktifler kadar olabileceği şeklinde bir sınırlamayla doğabilecek sakıncalar bertaraf edilmiş gibi gözükürse de, gerçekten, uygulamada çok titizlikle yaklaşılması lazım.

Bu arada, kriz dolayısıyla ciddî vergi tavizleri veriyoruz; ancak, bunların uzun dönemli etkilerini Maliyenin çok iyi değerlendirmesi lazım.

Ayrıca, getirilen önemli bir düzenleme de, bölünme mekanizması sistemimize monte edilmektedir. Şirketlerin kendilerini iki başka kuruluşa bölünmek suretiyle devretmesi durumunda, vergileme ortadan kaldırılmaktadır. Dediğim gibi, kriz dönemi için anlamlı gözüken bu düzenleme...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sayın Başkan, süre doldu.

BAŞKAN - Madde uzun ya efendim, onun için, konuşma süresini de uzatıyorum.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Orada komiserler var herhalde, bazı komiserler izliyorlar. Çıkıp burada söylesinler varsa endişeleri, rahatsız oluyorlarsa, dışarı çıksınlar.

BAŞKAN - Hayır efendim, beni tenkit ediyorlar, sizi değil. Uzatınca... Ben de maddeye göre süre verdim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Onlara susma emri verilmiş, konuşma yasaklanmış.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Burada, gerçekten önemine değiniyorum, önemli müessese olduğunu Genel Kurulun dikkatine sunmak istiyorum. Ben, vergici olduğum için, meslek olarak maliyeci olduğum için, bu konuda Genel Kurulu aydınlatmanın bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum; çünkü, bu kadar uzun bir düzenlemenin, bırakın vergiyle alakası olmayanları, vergiciler açısından bile anlaşılmasının fevkalade zor düzenlemeler olduğunun farkındayım. Onun için, neye oy verdiğimizi hepimizin bilmesi lazım. Bunun, kısa dönemli etkilerinin, uzun dönemli etkilerinin neler olacağını çok iyi bilmemiz lazım. Aksi takdirde, burada apar topar geçecekse; burada, konuşup, bari bu kanunları hiç görüşmeyelim de, hepsi gelsin, tek başına görüşülsün. Değil... Lütfen, aslında, bir sorumluluk duygusu içerisinde, neye oy verdiğimizi, en azından, ilkeleri itibariyle anlayalım. Burada polemiğe de -dikkat ettiyseniz- hiç girmedim. Burada önemini vurguluyorum. Doğru yönlerine doğru derken, yanlışlarına da ya da potansiyel risklerine de değinmek için çaba sarf ediyorum.

Sayın Başkan, gerçekten hoşgörü gösteriyorsunuz; ama, sadece bir müesseseyi, bir zarar naklini, bir bölünme müessesesini anlatmak için, belki her biri için belki en azından beşer onar dakika konuşmak lazım; ama, gönül arzu ediyor ki, bu tür çalışmalar, biraz daha zaman tahdidi içerisinde olmasın, daha rahat bir ortam içerisinde bunları değerlendirelim. İşte ne oluyor; konuları çok tartışmadığımız zaman, bir süre sonra, dönüp dolaşıp tekrar değişiklik tasarıları geliyor; dön baba dönelim; kaç kere aynı şeyleri tekrar ediyoruz ve bundan sonra da diyoruz ki, Meclisin itibarını hepimiz düşünelim... Öncelikle, Meclisin itibarını, milletvekillerinin, bu işe saygı duyarak, yaptıkları işe saygı duyarak göstermeleri lazım diyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım; sağ olun. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum efendim.

Efendim, madde üzerinde...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bir şey söyleyebilir miyim? Bu maddede, oy verecek iktidar grubu -rica ediyorum- ne anlamışlarsa, iki satırla söylesinler.

BAŞKAN - Olur efendim, olur; söylerim efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani, bu maddeyle, Türkiye maliyesinin...

BAŞKAN- Sayın Oğuz Tezmen gayet veciz bir şekilde toparladı işi efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Böyle bir şey olmaz Sayın Başkan!

BAŞKAN- Herkesin yerine yaptı o işi.

Efendim, madde üzerinde verilmiş 3 önerge vardır; önce geliş sıralarına göre okutup, sonra aykırılık derecelerine göre işleme tabi tutacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci maddesinin (B) fıkrasının 1 inci bendinin altıncı satırında geçen "kısmının" ibaresinin "bölümünün" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN- Diğer önergeyi okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci maddesinin (B) fıkrasının 3 üncü bendinin birinci satırında geçen "diğer" ibaresinin "başka" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN- Efendim, sonuncu önergeyi okutuyorum; aykırılık derecesine göre işleme tabi tutacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci maddesinin (F) fıkrasına eklenen (6) numaralı bendin yedinci satırında geçen "ilave edilen" ibaresinin "eklenen" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın)- Önergeleri geri alıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN- Geri aldılar.

ASLAN POLAT (Erzurum)- Sayın Başkan, şunlar izah etsin de, bir dinleyelim yani.

BAŞKAN- Konuşmuyor, aldı önergelerini efendim.

18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 18 inci madde kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Efendim, madde üzerinde 3 önerge yok...

BAŞKAN- Efendim, 19 uncu maddeyi okutuyorum...

KAMER GENÇ (Tunceli)- Böyle bir şey olmaz yahu!

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum. Siz bana müdahale etmeyin, o işleri yapacağız efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Bizim önergemiz var. Söyleyin bari canım. "Anayasaya aykırılık önergesi var, işleme koymuyorum" deyin.

BAŞKAN- Hayır, bunda yoktu efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Var efendim...

TURHAN GÜVEN (İçel)- Var efendim, var.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Böyle bir şey olmaz Sayın Başkan! Bu kadar keyfî yönetmeyin artık canım!..

BAŞKAN- Efendim, keyfî değil. Biraz evvel izah ettim efendim. İstirham ederim. Hepimizin piri, Sayın Hatiboğlu. Sayın Hatiboğlu bile benim doğru yaptığımı ifade ettiler.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan "anayasaya aykırılık önergesi vardır; şu kadar önerge vardır, şu kadarını işleme koyuyorum" dersiniz canım!.. Böyle şey olmaz yahu!

BAŞKAN- 19 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 19- A) 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"c) Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesinde belirtilen işlemler ile Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan devir ve bölünme işlemleri, (Bu kapsamda vergiden istisna edilen işlemler bakımından Katma Değer Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinin (a) bendi hükmü uygulanmaz. İşlem sonunda faaliyetini bırakan, bölünen veya infisah eden mükelleflerce yüklenilen ve indirilemeyen vergiler, faaliyete başlayan veya devir ve bölünme sonrasında devredilen veya bölünen  kurumların varlıklarını devralan mükellefler tarafından mükerrer indirime yol açmayacak şekilde indirim konusu yapılır.) "

B) 3065 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 28 inci maddesi ile geçici 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının  (6)  ve (7) numaralı bentleri kapsamındaki teslimler vergiden müstesnadır."

BAŞKAN - 19 uncu madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Çelik.

FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı tasarının 19 uncu maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede, Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesiyle belirtilen işlemler ile Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan devir ve bölünme işlemleri halinde izlenecek yol açıklanıyor ve bazı teslimlerin vergiden müstesna olduğu belirtiliyor.

Değerli arkadaşlar, devletin giderlerini karşılamak için bilinen yollardan bir tanesi vergi almaktır; ama, gelin görün ki, bu iş böyle olmuyor. Bir defa, milletin devlete olan güveni sarsılmıştır. Bu güvensizlik sonucunda da elde edilmesi gereken gelirler de, maalesef, sağlanmamaktadır. Bunun en büyük müsebbibi, bizzat, yönetimlerin, devletin ve idarenin ta kendisidir. Neden mi?.. Birincisi, devletteki büyük boyutlardaki hırsızlık ve yolsuzluklardır. İkincisi ise, gene devletteki akıl almaz boyutlardaki israftır. Böyle olunca, hırsızlık, yolsuzluk, israf bir araya gelince, insanlar düşünüyor ve vergi olarak ödediği paranın nereye gittiğini, nereye harcandığını, hangi yollara gittiğini bilmek istiyor; haklıdır da bunları bilmekte.

Bakınız, deprem oldu; yurt içinden, yurt dışından bir yığın paralar toplandı. Bu toplanan paraların miktarları nedir, nereye harcandı, ne oldu diye defalarca sormamıza rağmen, bize yazılı olarak dahi bir cevap vermediler. "Eğitime katkı payı" adı altında bir yığın paralar toplandı. Gerek Millî Eğitim Bakanına gerek Maliye Bakanına yine sorduk: Toplanan bu paraların miktarları nedir, nerelere nasıl harcanmıştır? Bu konuda dahi elimize doğru dürüst bilgi ulaşmamıştır. Tabiî ki, bunların niçin böyle olduğunu ve gelirlerin neden eksik olduğunu buraya bağlamak gerekmektedir.

Bakınız değerli arkadaşlar, böyle düşündüğümüz müddetçe, elde ettiğimiz gelirlerde de düşmeler olmaktadır. "En zengin 100 Türk'ten vergiye yüzde 50 tırpan" diye, TOBB'un açıkladığı bilgiler var. Şimdi, burada, vergi rekortmeni olarak ilan edilen en varlıklı 100 Türk'ün beyan ettiği gelirler, 1999'dan 2000'e büyük düşüş göstermiş ve en varlıklılarımız, 1999'da, cari fiyatlarla, 78,8 trilyon lira vergiye tekabül eden bir gelir beyan ederken, 2000'de bu, 64,6 trilyon liraya gerilemiş. Söz konusu vergi rakamları, 1999 ve 2000 yılları ortalaması alınarak, dolar baz alındığında, görülüyor ki, gerçekten, daha önce yaklaşık 171 milyon dolar vergi veren bu 100 Türk firmasının verdiği vergi, daha sonra 103,5 milyon dolara düşmüştür; neden?.. "O halde, verdiğimiz rakamlar bir mana ifade etmiyor" diye, hep tırpanlamaya başlamışlardır veya ikinci bir sebep de, tabiî ki, hep verenden aldığımız için, elini tuttuğumuz bu veren insanlar kim diye sürekli onlardan aldığımız için, bunlar da mümkün nispette kaçırmaya çalışıyorlar.

Bakınız, Türkiye'nin en zengin, vergi verenlerinden Demir Sabancı'nın tahakkuk eden vergisi 1999'da 9,1 milyon dolar iken, bu, 2000'de 4,3 milyon dolara düşmüş. Aynı şekilde, Koç Grubundan Sevgi Gönül'ün 1999'da 6,3 milyon dolar olan vergisi, 2000'de 3,7 milyon dolara düşmüş. Neden; işte bunların hepsi, bu güvensizlik ortamından kaynaklanıyor da onun için. Yani, Türkiye'de Selim Edes'lerin, Engin Civan'ların vurgunlar vurduğu, vurgunlar vurdurulduğu, mahkemelere konu olan bankaların birleştirilmesini konuşuyoruz değerli arkadaşlar. Bu bankalarda kaybettirilen paralar nasıl tahsil edilecek, kim tahsil edecek? Bu birleşmelerle birleşmeleri söz konusu olan bankaların tahsildeki kredi ve usulsüzlükleri kapatılacak, hem bunlar tasfiye edilecek hem de batık paraları tahsil etmek için didinen personel tasfiye edilecek. Yani, böylesine önemli bir kanun tasarısı görüşülüyor. Bu konuda aslında hepimizin çok dikkatli davranması ve ona göre bu işleri çözümlememiz gerekirken, maalesef, biraz duyarsız kaldığımızı burada üzülerek ifade etmek istiyorum.

Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Şimdi söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül'de.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 19 uncu maddesi hakkında söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, istikrar paketlerinin uygulandığı bu hükümet döneminde iki ciddî ekonomik kriz yaşadı. Yine Türkiye, ilk kez, bu hükümet döneminde, istikrar paketi uygularken devalüasyon yapmak durumunda kaldı. Acaba neden?.. Çünkü, bu hükümet, ekonomiyi yönetme konusunda yetersiz; kadrolarıyla yetersizdir, düşünceleriyle yetersizdir, ekonomik anlayışıyla yetersizdir. Bu yetersizlik o boyutlara ulaşmıştır ki, koalisyonu oluşturan üç parti de kendi grupları arasından bir milletvekili bulamamış, yurt dışından, ekonomiyi yönetmek üzere bir kişiyi transfer etmiştir. O zaman, şu soruyu sormak gerekiyor: Bu hükümet, bu ülkeyi gerçekten de yönetebiliyor mu? Elbette ki, hayır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, bakınız, bu hükümet, bankacılık sistemini de allak bullak etti; altı yıl süreyle kendi atadığı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu üyelerinin görevine bir kalemde son verdi. Kamu bankalarının büyük zararlarının oluşmasına seyirci kaldılar. Devalüasyon öncesi hangi kurum ve kuruluşlara ya da kişilere ne kadar dolar sattıklarını açıklamalıdırlar. Bu konuda piyasalarda ciddî söylentiler vardır. Acaba, bu hükümet, bu söylentilerden hiç mi rahatsızlık duymuyor? Daha açık söyleyeyim: Bu hükümetin yarattığı kriz zenginleri acaba kimlerdir?

Şeffaf ve saydam olma sözü veren, halkına doğruları söyleyeceğini ısrarla söyleyen bu hükümet, bu gerçekleri niçin kendi halkından gizlemektedir? Acaba, bu hükümet neden çekiniyor, neden korkuyor?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hükümet, krizden çıkışın faturasını yine fakir vatandaşa yüklemiştir. Akaryakıt fiyatları can yakmaktadır. Bugün Avrupa'da en pahalı akaryakıtı Türkiye kullanmaktadır. Mutfakta kullanılan LPG yakıtının fiyatı her 15 günde bir değişmektedir.

Şimdi, bu hükümete soruyorum: Siz, krizden doğan ağır faturayı hangi gelir grupları arasında adil bir şekilde dağıtıyorsunuz?

İşçi perişan, sanayici üretimini durdurdu. Ziraat Bankasındaki, Halk Bankasındaki ve Emlak Bankasındaki memurlar her gün sonlarını beklemektedirler. Çiftçi tarlasını ekemez durumda; memur ve emekliler, geçim derdinde. Peki, bu yükü, niçin ve hangi kesimin sırtına yüklüyorsunuz?! Çünkü, bu hükümet, rantiyeye teslim olmuş durumda ve rantiyeyi ürkütmemek için, taviz üstüne taviz vermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada şunu açıkça ifade edeyim ki; halk, bütün bu olup bitenleri, büyük bir sağduyuyla izlemektedir; bu hükümetin kendisine çıkardığı yaklaşık 100 milyar dolarlık faturanın da farkındadır; ama, maalesef, hükümet, bunun farkında değildir; çünkü, hükümet, ne yapacağını bilmeyen, ancak dışarıdan aldığı talimatlarla iş yapan ya da yaptırmaya çalışan bir hükümet durumundadır. Onuru en büyük erdem bilen Yüce Türk Milleti de, bunun farkındadır ve bunun hesabını, zamanı geldiğinde, elbette, bu vatandaş, bu hükümetten soracaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, bu tasarının 19 uncu maddesiyle, vergi kanunlarında değişiklikler yapılmakta ve batan bankaların zararı yine halkın sırtına yıkılmaktadır. Zararlı bankayı devralan kârlı banka, devlete vergi vermeyecek, devraldığı zararlı bankanın zararını da mahsup edecektir; Katma Değer Vergisi ödemeyecektir; daha doğrusu, hiçbir vergi, resim, harç ödemeyecektir. Bunun adı da, bu sistemin kurtarılması olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAMAZAN GÜL (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

RAZAMAN GÜL (Devamla) - Halka vergi vermeyen rantiye sınıfını, artık, bu hükümet, böyle kurtarmamalıdır. Asgarî ücretliden vergi alırken gözünü kırpmayan bu hükümetin, rantiye sınıfına önemli ayrıcalıklar tanıması ne kadar doğrudur; bunu yüce milletin takdirine bırakıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -Teşekkür ederim efendim.

Efendim madde üzerinde verilmiş 3 adet önerge vardır.

Sayın Genç, sizin önergeniz yok. Anayasaya aykırılık..

KAMER GENÇ (Tunceli)- Var.

BAŞKAN- Yok şu anda yani, onu ifade edeyim.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Kaçıncı madde?..

BAŞKAN -19'da yok efendim...

KAMER GENÇ (Tunceli)- Olabilir.

BAŞKAN - 20'de var.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Sanki olduğu zaman işleme koyuyorsunuz da!..

BAŞKAN -İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu maddesinin (A) bendinde belirtilerek eklenen 4 numaralı fıkrasının (c) bendinin 4 üncü satırında geçen "bırakan" ibaresinin "bitiren" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz,

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu maddesinin (A) bendinde belirtilerek eklenen 4 numaralı fıkrasının (c) bendinin 1 inci satırında geçen "belirtilen" ibaresinin "ifade edilen " şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Efendim son önergeyi okutuyorum; aykırılık derecesine  göre işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu maddesinin (A) bendinde belirtilerek eklenen 4 numaralı fıkrasının (c) bendinin dördüncü satırında geçen "yüklenilen" ibaresinin "kabul edilen" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın)- Önergeleri geri alıyorum.

BAŞKAN - Geri aldılar efendim.

19 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 20- 13/7/1956 tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 29 uncu maddesine aşağıdaki (s) bendi eklenmiştir.

"s) Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan birleşme, devir, bölünme ve hisse değişimi işlemlerinden doğan kazançlar."

BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik; buyurun.(FP sıralarından alkışlar)

TURHAN GÜVEN (İçel)- Kim yapıyor bunları?!..

BAŞKAN - Ben bilsem efendim...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Ismarlasak böyle kanun yapılmaz!

BAŞKAN - Zatıâliniz gelmeden aynı şeyleri söyledim efendim; tekniğe aykırı.

Buyurun.

FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 713 sıra sayılı tasarının 20 nci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu maddede de, Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan birleşme, devir, bölünme ve hisse değişimi ile işlemlerden doğan kazançlardan bahsedilmektedir; ama, bakıyoruz, kazanç nerede diye kendi kendimize sormaktan da edemiyoruz. Aksine, bankaların şu andaki bütün batıklarının üzeri örtülüyor. Bütün bunlar niçin yapılıyor; üç kuruş tasarruf sağlanacak, kaynak temin edilecek diye. Biz, zaten, bütün kaynaklarımızı ona buna çarçur ettirmedik mi?!

Bakınız, Sayın Derviş'e sorduğumuz bazı sorulara vermiş olduğu cevaplar var ve verilen cevaplar da enteresandır. Krizde bir gecede ne kadar para kaybolduğunu, gittiğini, zarara uğradığımızı sorduğumuzda 6 ilâ 9 milyar dolar olduğunu bize yazılı olarak bildiriyor. Bu arada, yine, sorulan sorulardan bir tanesine "2001 yılı sonunda içborç stokunun 100 ilâ 115 katrilyon lira olması bekleniyor" diye bir cevabı var; bu, çok enteresan bir rakamdır; yani, neredeyse Türkiye'nin millî gelirine yakın bir rakam, maalesef, içborç stoku olarak önümüze çıkıyor. 2001 yılı içborç net ödeme toplamının da 65 katrilyon 339 trilyon lira olduğunu ifade ettiler. Geçen ay verilen rakamlarla bir çelişki var. Elimde o rakamlar da var; baktım, geçen ay, 2001 yılı içborç net ödeme miktarı 72,9 katrilyon olarak ifade edilmişti. Şimdi, bu çelişkide hangi rakam doğru, doğrusu, biz de bunu çözemedik. Bu 65 katrilyon ödemenin anaparası 32 katrilyon, faizi ise 34 katrilyon; dikkatinizi çekiyorum. Bu arada, dışborç ödeme miktarımızın da 114 milyar 324 milyon dolar olduğunu ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî ki, bunlara yeterli kaynak temin edilmesi ve elde edilmesi lazım.

Yine, Sayın Derviş'e geçen gün sorduğum sorunun bugün cevabını aldım. "Irak'a uygulanan ambargo sebebiyle uğradığımız kayıpların ekonomik değeri nedir" diye sorduğumuzda, bize verdiği cevapta deniliyor ki: "İhracat gelirlerimizde görülen büyük düşüşün yanı sıra, Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattının işletilmemesi; bazı bankalarımızın Irak'tan alacaklarını tahsil edememesi; müteahhitlik ve turizm gelirleri kayıpları; Irak'a yönelik, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde doğrudan yapılan ihracat ve taşıma faaliyetlerimizin durması sonucunda ortaya çıkan sosyal ve ekonomik sorunlar nedeniyle maruz kalınan zararlar da dikkate alındığında, Türkiye, Körfez Krizi nedeniyle en çok zarara uğrayan ülkelerin başında gelmektedir." Halbuki, 1 koyup, 3 alacaktık. Öyle ifade edilmişti. Şimdi ise, uğradığımız kayıpların toplamının 40 ilâ 45 milyar dolara ulaştığı, resmî bir ağız olarak, bize iletilmektedir.

"Kayıplarımızın önlenmesi için ne gibi tedbirler alınmıştır" diye sorduğumuz soruya da verilen cevapta, maalesef "Birleşmiş Milletlere yapmış olduğumuz 1996 yılındaki müracaatımızı hiç kale almamış, cevap bile vermemişler. Bunu, 23 Nisan 1999 tarihinde yenilemişiz -söz konusu başvuruya, yine bu tekrarlama sonucunda- ancak, bu başvurumuz da yine kayda alınmamıştır" denilmektedir.

Bu arada "birçok ülke gibi, her alanda ülkemize zarar verdiği ortada olan bir uygulama olan bu ambargo ne zaman kaldırılacak" diye sorduğumuzda "Irak'a yönelik ambargo, Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu kararları doğrultusunda uygulanmakta olup, kendileri ne zaman isterlerse o zaman son verilecektir" denilmektedir.

Bu arada merak ettik, sorduk; yani, bu uğradığımız zararlar neticesinde kimler, bize ne yardımı yapmışlardır diye sorduğumuzda, hibe olarak bize yapılan yardımların yine İslam ülkelerinden yapıldığını görüyoruz. 1990 yılında Kuveyt 300 milyon, 1991'de 600 milyon, 1992'de 300 milyon dolar; Birleşik Arap Emirlikleri 100 milyon dolar; 1991'de Suudi Arabistan'ın da 1 milyar 30 milyon dolar civarında bir yardımı olduğunu görüyoruz.  Amerika'nın sadece 250 milyon dolar, Almanya'nın 73 milyon dolar, Hollanda'nın da 7 milyon dolar gibi bir yardımı var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bizim, aslında, kaynak arayışı içerisinde olduğumuz bu dönemde, sadece bunların ortadan kaldırılmasıyla, ekonomimize nasıl katkılar sağlanacağını, IMF, Dünya Bankası kapılarında 3-5 milyar dolar alacağız diye dolaştığımız dönemde, sadece bu imkânların ortaya konmasıyla 40-45 milyar doların ortaya çıkabileceği ve genel manada ticaretin canlanmasıyla birlikte, hakikaten, ülkede yeni imkânların doğacağını bilmemize rağmen, bu konuda hiçbir çalışmamız olamıyor; çünkü, taahhüt verdiğimiz yerlerden bunları talep etme imkânımız, maalesef elimizde yok. Onun için, borç isteyenin başka bir şekilde bir talepte bulunması için yüzü olamaz.

Ben, bu tasarının hayırlı olması dileğiyle, iyi akşamlar diliyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik. 

Efendim, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Fikirlerinden yararlanalım...

BAŞKAN - Sayın Karahan...

MURAT AKIN (Devamla) - Benim fikirlerimden faydalanacağına Sayın Başbakan Ecevit'in fikrinden faydalan. Niye laf atıyorsun?..

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Onun fikirlerinden faydalanıyoruz.

MURAT AKIN (Devamla) - Faydalandınız, ülkeyi ne hale getirdiniz?!. Oturduğun yerden laf atıyorsun.

BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayın... İstirham ederim...

MURAT AKIN (Devamla) - Kendi haline, şekline bir bak...

BAŞKAN - Genel Kurula hitap edin efendim.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sayenizde bu hale geldi bu ülke...

MURAT AKIN (Devamla) - Dur, kimin sayesinde gelmiş söyleyeceğim.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Bizim Amerika'da malımız yok.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz? İşi sulandırıyorsunuz... 

BAŞKAN - İstirham ederim efendim...

Sayın Karahan, lütfen...

MURAT AKIN (Devamla) - Ecevit, 80 öncesi bu ülkeyi batıramadı; ama, şimdi, iki ortağıyla batıracak. Kimin sayesinde geldiğini göreceksiniz.

BAŞKAN - Sayın Akın, siz de karşılıklı konuşmayın efendim... İstirham ederim...

Buyurun, Genel Kurula hitap edin.

MURAT AKIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun) - Ağzım var diye konuşuyorsun...

MURAT AKIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Gider Vergileri Kanunu, yani, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi Kanununun 29 uncu maddesine bir bent eklenmek suretiyle, bu bentle, Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan birleşme, devir, bölünme veya hisse değişim işlemlerinden doğan kazançlar da, son yapılan bu operasyonda hortumlanan bankaların sabit değerleri ya da gayri sabit değerlerinin, Finansman Kanununa göre, Gider Vergileri Kanununa göre, diğer bir ifadeyle Banka Muameleleri Vergisi Kanununa göre vergiden istisna olmaktadır.

YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun) - Konuş, konuş!..

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, Genel Kurulla meşgul olur musunuz?! Sayın hatibe laf atıyorlar; allah, allah...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Bakın Sayın Başkan, arkadaşları da konuşuyor...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Başkanı, İçtüzüğe davet ediyorum...

MURAT AKIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, baktığımız zaman bu vergi kanunlarına ve 2001 yılı bütçesine -vergi gelirleri olarak- mayıs ayı sonu itibariyle 24 katrilyon gider yapılmış, 19 katrilyon tahsilat yapılmış, aradaki açık 5 katrilyon; halbuki nisan ayı sonu itibariyle bu açık 333 trilyon liraydı. Bakınız, bir önceki ay, nisan ayı sonu itibariyle açık 333 trilyon, mayıs ayı sonu hesapları çıktı ve alınan kesinhesap neticelerine göre 5 katrilyona yakın, yani, 4 katrilyon açık var; 2001 yılı oniki aylık hedeflenen açık ise 5 katrilyon. Mayıs ayı sonu itibariyle gelinen açık, oniki aylık daha önceden hesaplanan, hedeflenen açığa eşit bir noktaya gelmiştir. Bu niye oldu; işte, bu ülkeyi 22 Kasımda ve 19 Şubatta getirilen noktayla, 110 milyar dolarlık dışborç, dolardaki ani yükselmeler sonucu 33 katrilyon bir yük geleceği hesaplandı ve bu bütçeye de ek bir bütçeyle 30 katrilyonluk yük yansımış oldu. Dolayısıyla, ekonomiyi iyi idare edememek, kur sistemini iyi ayarlayamamak veya iç, dış borçlardaki hesapları hedeflediğin noktaya götürememek demek, dövizde meydana gelen fark bütçeye aynen yansımakta, bütçede oluşan fark, dışticaret açığına veya cari işlemler açığına aynı şekilde yansımakta; dolayısıyla, bu açık, bu farklılık, önceden düşünülen, önceden tahmin edilen; yani, siz, bu hükümeti idare etmek için aldığınızda ve müteakip yıllarda yaptığınız hesaplamalarda, tespit ettiğiniz noktaya dahi gelemediniz. Niye gelemediniz; niçin gelemediniz?.. Yılsonu itibariyle 5 katrilyon açık hedeflediniz; ona, mayıs ayı sonu itibariyle geldiniz. Oniki ay itibariyle 48 katrilyon bütçe hesapladınız; bunu yapamadınız, ülkeyi idare edemediniz; mayıs ayı sonu itibariyle bütçeyi 78 katrilyona çıkardınız. Dolayısıyla, yukarıdan da toplasanız hükümetin idaresizliği, aşağıdan da toplasanız bu hükümetin idaresizliği.

Değerli milletvekilleri, bir ülke düşünün ki, bir tarih yazmış, koskoca imparatorluğu yönetmiş bir ülke, kendi istiklalini, kendi istikbalini 10 milyar dolarla tanımlayabiliyor. Bu, bu ülkenin, bu milletin aczi değildir; olsa olsa, bu iktidarın aczidir. Bu iktidarın acziyeti, -biraz önce de ifade ettiğim gibi- iki ortağıyla birlikte, Sayın Ecevit, 80 öncesi bu ülkeyi batıramadı; ama, 2001 yılı sonu itibariyle batıracak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT AKIN (Devamla) - Saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Çarpılırsın, Sayın Ecevit'in Amerika'da malı yok!

BAŞKAN - Sayın Akın'a teşekkür ediyoruz.

Madde üzerinde 4 önerge var efendim; 3'ünü işleme koyabileceğim.

Sayın Genç, siz daha sonra verdiğiniz için...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Anayasaya aykırılık önergesini işleme koymuyorum deyin efendim.

BAŞKAN - Efendim, İçtüzüğün 87 nci maddesinde "milletvekillerince, Anayasaya aykırılık önergesi dahil, en fazla üç önerge verilebilir" denilmektedir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, onu, belli zeminlerde tartışırız sizinle.

BAŞKAN - Efendim, aksi olsa, Sayın Turhan Güven gözümün yaşına bakmaz.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - O, sizin uydurmanız efendim.

BAŞKAN - Benim uydurmam olur mu efendim.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Onu, akademik olarak her zaman tartışmaya hazırım.

BAŞKAN - Efendim, okuyun lütfen:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 20 nci maddesinin birinci cümlesinde geçen "eklenmiştir" ibaresinin "ilave edilmiştir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 20 nci maddesinin birinci cümlesinde geçen "aşağıdaki" ibaresinin "aşağıda belirtilen" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN - Son önerge, en aykırı önerge olup, işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 20 nci maddesinin birinci cümlesinde geçen "yapılan" ibaresinin "gerçekleşen" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Önergelerimi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Önergeleri geri çektiler efendim.

20 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 21- 29/7/1970 tarihli ve 1318 sayılı Finansman Kanununun 3 üncü maddesinin (d) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"d) Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesi hükümlerine uygun olarak şahıs şirketlerinin sermaye şirketine dönüşme veya ferdi işletmelerin sermaye şirketlerine devrolunması ile Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan birleşme, devir ve bölünme halleri veya Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre nev'i değişikliği nedeniyle yeni şirkete devredilecek taşıtlar."

BAŞKAN - 21 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Zeki Okudan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, bu önergeleri bize yollamayın bari, nasıl olsa hepsini geri alıyorlar; kâğıt israfı oluyor.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Yarım sayfaya yazsınlar bari, yazık.

BAŞKAN - Başkanlığı alakadar etmiyor.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Tasarruf genelgesi var, vallahi yazık oluyor.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Arkadaşım, böyle önerge olmaz. Böyle bir tane önerge var mı?! Hadi, konuşun, savunun.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Okudan.

FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; 713 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci maddesinde, grup adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, 21 inci madde, anonim, eshamlı komandit şirket, limitet şirket mukavelenamelerinin veya bunların süre uzatmaları hakkındaki kararlarının tescil ve ilanı tarihinden itibaren 3 ay içinde" diyerek başlayıp, (1) sayılı tablonun "Akitlerle ilgili kâğıtlar" başlıklı bölümünün 3 numaralı bendinde "Anonim, eshamlı komandit ve limitet şirket mukavelenamelerinin binde 5'e" deniliyor; bu, normalde binde 6 ama, binde 5'e düşürülmüş vergi miktarı. (c) bendinde, yine, (2) sayılı tabloda "Ticarî ve medenî işlerle ilgili kâğıtlar" başlıklı bölümüne, (15) numaralı fıkradan sonra gelmek üzere, (16), (17) ve (18) numaralı fıkralar eklenmiş. Buraya bakıyoruz, nedir bunlar diye; burada, Damga Vergisinden istisna edilen kâğıtları görüyoruz; yani, arkadaşlar, şimdi, biz, 21 inci maddeyle, anonim şirket, eshamlı komandit ve limitet şirketlere, bir şekilde, vergi muafiyeti getiriyoruz; alacağımız vergi miktarını düşürüyoruz.

Tabiî, bu arada, değerli arkadaşlar, akaryakıta haftada bir zam yapıyoruz. Bu arada, çiftçinin sattığı buğdaydan Bağ-Kur kesintisi yapıyoruz. Bu kestiğimiz Bağ-Kur primlerinden çiftçiye zerre kadar fayda yok; çünkü, çiftçi, Bağ-Kur primini yatıracak durumda değil. Bir dönüm buğdayı 37 milyona mal eden çiftçinin, bir dönüm buğdaydan aldığı para ancak 30 milyon civarında; dönümde 7 milyon zararı var.

Değerli arkadaşlar, biz, burada vergiyi düşürüyoruz; köprülere, otoyollara ve bunun gibi umumun kullanımına açık olan yerlere, tutuyoruz, zam yapıyoruz.

Değerli arkadaşlar, şirket yöneticileri bu köprüden bir kere geçiyor; ama, bütün halk her gün geçiyor. Eğer, geçişi adaletli olarak yorumlarsanız, gelir düzeyine göre yorumlarsanız, normal halka ciddî ölçüde haksızlık yapıyoruz.

Değerli arkadaşlar, 30 000 nüfuslu Serik'te, 13 000 kişinin icralık olduğunu, onar günlük hapis yatmak zorunda olduğunu düşünürsek, bu yaptığımız vergi indiriminin ne anlama geldiğini bir kere daha yorumlamamız gerektiği kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlar, şimdi, 488 sayılı Kanunun (2) sayılı tablosuna eklenen 16, 17 ve 18 numaralı fıkralarında, anonim, eshamlı komandit ve limitet şirketlerin sermaye artırımlarına ilişkin olarak düzenlenen kâğıtlar Damga Vergisinden muaf; Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan birleşme, devir ve bölünmeler nedeniyle düzenlenen kâğıtlar da yine Damga Vergisinden muaf tutuluyor; bankalarca, konut edinmek isteyenlere -daha önce aynı nitelikte bir kredi kullandırılmamış olması şartıyla kullandırılacak kredinin anapara tutarının 50 milyar lirayı aşmayan kısmı için- bireysel konut kredisi verilmesiyle ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar, vesaire...  Burada, yine, biz, şirketleri Damga Vergisinden muaf tutuyoruz.

Değerli arkadaşlar, Meclisin çalışması, şu anda çok verimli gidiyor, öyle gözüküyor. Keşke, bu verim, bütçeye yansısa. Keşke, bu verim, sosyal hayatı düzenlemeye yansısa. Burdur Bucak'ta, beşiz doğuran bir anne, 5 çocuğuna nasıl bakacağını düşünüyor ve biz, burada, vergi çıkarıyoruz, vergi muafiyeti tanıyoruz. Yani, bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Yani, bu gayretlerimizi, bir kere daha, geriye doğru bakıp acaba ne yaptık, ne yapacağız diye düşünsek, bunun muhasebesini yapsak ve ona göre hareket etsek, iyi olacak kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlar, yine, anonim, eshamlı komandit ve limitet şirketlerdeki binde 5'lik oran, daha önce binde 6'ymış ve 1985-1999'da, 13 milyarı aşamayan vergi nispeti, yine, burada 13 milyarı aşamaz olarak tutuluyor. Halbuki, biz, daha bundan birkaç ay önce ve birkaç gün önce, yüzde 60'lara varan devalüasyonları yaptık. Yani, şirketlerden, bölünmesi pahasına, vergi muafiyetini göze alıyoruz; ama, inim inim inleyen halkımız için, şurada iyi şeyler söyleyemiyoruz.

Hepinizi saygılarla selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubunda.

MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, söz hakkımı Sayın Kamer Genç'e devrettim efendim.

BAŞKAN - Sayın Murat Akın, söz hakkını Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç Beye devrediyor.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç konuşacaklardır.

Buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) - Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 21 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, şöyle tarihe bir baktığımız zaman; 1950'de... İkinci Dünya Harbinde, Almanya'dan kaçan birçok bilim adamı Türkiye'ye geldi. Bunlardan maliye konusunda en yetkili olan Neumark, Türk vergi sistemini düzenledi. O zaman, 5421 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ve 5432 sayılı Vergi Usul Kanununu düzenledi, çok mükemmel vergi kanunlarıydı. Bunlar uygulandı. 1960 yılına gelindi, 1960 yılında ihtilal oldu. Gelir Vergisi de, çok ciddî, 193 sayılı Kanun olarak değişti, Kurumlar Vergisi aynı numarayı devam ettirdi, Vergi Usul Kanunu 213 sayılı Kanun olarak değişti; ama, yapılan değişikliklerde hep ülkenin refahının gelişmesi, kalkınmanın sağlanması konusunda ciddî, iyiye doğru; yani, ülkenin kalkınmasına, vergi yoluyla sağlanan kazançların katkıda bulunulması yolunda düzenlemeler yapıldı.

Bir ülkede kriz doğduğu zaman, krizde vergi alınır. Vergi kimden alınır; gücü olanda alınır. Şimdi, bu hükümetimiz, Emlak Bankasını kapatıyor. Niye kapatıyor; çünkü, Emlak Bankasının çok kaymak yerleri var, arsaları var, kaynakları var ve bu Emlak Bankasına büyük kaynak sağlayan patronlar var. Bunların üzerine bir çizgi çizmek için bunu kapatacak, başka çaresi yok. Buna kim alet oluyor; sizler oluyorsunuz. Sayın Ayaydın karşımda oturuyor, Emlak Bankasının genel müdürlüğünü yaptı, hakkında da dokunulmazlığının kaldırılması için önerge var. Kaldırın, mahkemeye gitsin, bu hesaplar görülsün. O yok... Ne yapıyorsunuz; zenginden vergi almıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz; bilakis, Gelir Vergisi Kanununda kazançlardan istisnayı artırıyorsunuz, muafiyeti artırıyorsunuz, Kurumlar Vergisi Kanununda gelirde istisnayı artırıyorsunuz, muafiyeti artırıyorsunuz; ondan sonra, burada da, Finansman Kanununda; yani, eskiden Finansman Kanununa göre, Kurumlar Vergisi Kanununun 36 ve 37 nci maddelerine göre, taşıtlardan vergi alınmazken, şimdi, 36 ve 37'yi kaldırıyorsunuz; yani, ilanihaye hiçbir şeyden vergi almıyorsunuz.

Şimdi, akıl var, izan var... Değerli milletvekilleri, zenginden vergi alma, kazanandan vergi alma, banka kredilerini onlara ver, halkın tasarrufuyla toplananları... Peki, kim bu memleketin kalkınmasına yardım edecek kaynağı aktaracak; Amerika mı gelecek; Avrupa mı gelecek; yok... Yani, soruyorum size: Bir komşu veyahut da bir kişi, karşısındaki bir kişinin, bir devletin kalkınması için özveride bulunur mu; mümkün değil. Her devletin kuralıdır, elinden geldiği zaman, mümkün olduğu kadar, karşısında güç oluşturabilecek olanın kafasına vurur, onu batırmaya çalışır. Şimdi, böyle bir şeyle karşı karşıyayız.

Biz diyoruz ki, bu Mecliste, bazı holdinglerin temsilcileri var; örneğin, vergi kanunları gelir, sermaye piyasası kanunu gelir, cep telefonları, onlardan vergi alınmaması için çalışır. Peki, kardeşim, esnaf ne olacak, memur ne olacak?! Siz, emeklinin kaç lirayla geçindiğini biliyor musunuz?! Siz, memurun, polisin, öğretmenin kaç lirayla geçindiğini biliyor musunuz?! Bu memleketin kaynağı yok mu; vallahi var, billahi var. Eğer, bu memlekette hırsızlık olmasa, soygunculuk olmasa, bunlar her şeye yeter.

Şimdi, bu maddeyle muafiyetler getiriyorsunuz. Öyle bir kanun getiriyorsunuz ki, hep muaf... Peki, arkadaşlar, kurumlardan vergi almayacaksın, Gelir Vergisi mükelleflerinden vergi almayacaksın, finans kurumlarından vergi almayacaksın, verginin en büyük kaynağı olan, bugün devlet bütçesinin en büyük kaynak sağladığı faizden vergi almayacaksın; kim vergi verecek; devletin masrafları nasıl karşılanacak?

Öte tarafta, devlette büyük bir israf var, her yerde israf var; maalesef, bu israfı da kesmeyeceksiniz. Yani, burada, böyle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kadar kötü yönetilen bir devlet bulamazsınız, mümkün değil.

Şimdi, bunları burada söyleme imkânı da vermiyorsunuz bize. Burada birbirimizi kötüleriz, önemli değil; önemli olan, gerçekler sayın milletvekilleri, gerçekler! İnsanlar kan ağlıyor, insanlar aç, artık ahlak bozulmuş. Bu memleketin en büyük değeri ahlaktır, bu memleketin en büyük değeri dürüstlüktür, bu memleketin en büyük değeri... (FP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Kürsüye çıkan insanlara laf atıyoruz. Atalım; bir şey hallediyor mu?!

Maddeler üzerinde önergeler veriyoruz... Sayın Başkan, ben, size yakıştıramadım; milletvekillerinin, burada, mümkün olduğu kadar konuşması lazım.

Arkadaşlar, bakın, inanmanızı istiyorum; halkın içine gidiyoruz, halk, o kadar büyük bir sefalet, o kadar büyük bir açlık, o kadar büyük bir yoksulluk içerisinde ki... Türkiye'nin bunları karşılayacak gücü var; ama, bizde, belli kişiler doymayı bilmiyor, yani, adam, bilmiyor, bilmiyor "Türkiye'nin bütün kaynaklarını ben alayım" diyor.

Şimdi, bu muafiyet ve istisnalar niye konuluyor; bunları uzun uzadıya tartışmak lazım. Vergiden anlayanınız var mı; çok az... Anlasa bile, bu kadar vergi kanunu, yani, sayfalarca bir düzenleme getiriyorsunuz; ama, bu getirilen düzenlemede...

Şimdi, Sayın Gelirler Genel Müdürümüz burada, kendisine büyük saygı duyuyorum... 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - Müsaade ederseniz Sayın Başkan, daha  bir kere çıktım kürsüye...

BAŞKAN - Efendim, konuşma sürenizi bir kere uzattım; konuşmanızı toparlayın.

KAMER GENÇ (Devamla) - Zaten, insan kafasının, insan zihninin, insan zekâsının, kavrayacak belli bir kapasitesi var. 1960'larda Maliye okulundan mezun olduğum zaman, inanmanızı istiyorum ki, bütün vergi kanunlarını ezbere biliyordum; çünkü, çok şeyi ezberlemiştim. Şimdi, vergi kanunları o kadar çok değişti ki, bu kadar değişen şeyler kime ne getiriyor, kimden ne götürüyor; bunu kavramak mümkün değil.

Burada önemli olan, şeytanla birlikte, yani, şeytanî zekâyı haiz olan belli birtakım özel teşebbüs mensupları var; onların da burada temsilcileri var. Öyle bir tuzak madde koyuyorlar ki, trilyonlarca lira vergi muafiyeti oluyor. Yani, bunları ben biliyorum ve inanmanızı istiyorum, hissediyorum.

Değerli milletvekilleri, bunlar, tabiî, burada müzakere edilmediği için, memleket büyük şey kaybediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim...

KAMER GENÇ (Devamla) - Ben, yine diliyorum ki, siz başarıya ulaşırsınız, inşallah ulaşırsınız; ama, yüzde 1 ümit yok.

Tabiî, burada gülenlerin, yarın, halkın karşısında utanç bir yüzle nasıl yere bakacaklarını göreceğim; ama, başka yerlerde konuştuğum zaman bunları açıkça söyleyeceğim.

Saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – İstanbul Milletvekili Aydın A. Ayaydın'ın, DYP Grubu adına konuşan Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın konuşmacı, konuştuğu sırada, benim adımı zikrederek sataşmada bulundu. İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre söz istiyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Tabiî, Sayın Başkan, sataşma var, çıksın konuşsun.

AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, anlayamadım, affedersiniz, tabiî, Maliye Bakanlığı da yeni bir madde eklemek istiyor, onun teknik düzeyini konuşuyordum.

Size sataştı mı efendim?

AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun sataştıysa.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Bedük, size de mi sataştı?

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Hayır efendim, yerimden bir açıklama yapacağım.

BAŞKAN - Efendim, müsaade ederseniz... 60'a göre söz istiyorsunuz peki.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, hakkında alt komisyon kuruldu, dokunulmazlığı kalksın, yargıda aklansın.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ayaydın.

AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel konuşan Sayın Kamer Genç, Emlak Bankasının kapatılmasıyla ilgili olarak "daha evvel Emlak Bankasında Genel Müdürlük yapan Aydın Ayaydın orada Genel Müdürlük yaptı; acaba, onun dönemiyle ilgili yapılan birtakım şeylerin üstünü örtmek için mi Emlak Bankası kapatıldı" diye birtakım sözler sarf etti.

Ben, Emlak Bankasında 2 yıl Genel Müdürlük yaptım, ondan önce de Vakıf Bankta Genel Müdürlük yaptım, ondan önce de Şekerbankta Genel Müdürlük yaptım ve Bankalar Birliği Genel Başkanlığı yaptım. Bugüne kadar benim genel müdürlük yapmış olduğum -biliyorsunuz bankaları denetleyenler bankalar yeminli murakıplarıdır- üç bankada görev dönemimle ilgili bankalar yeminli murakıplarının bir tek raporu yoktur. Benim vermiş olduğum, benim dönemimde verilmiş kredilerden geriye dönmemiş bir tek kuruş kredi yoktur. Bugün, özel bankalar ve kamu bankalarında ne kadar paranın battığını çok açık görüyorsunuz. Aydın Ayaydın dönemiyle ilgili verilmiş olan geri dönmemiş bir tek kredi bulun, o zaman bunun hesabını bana sorarsınız.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hesabınızı ibra edin.

AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Benimle ilgili dokunulmazlık dosyası Meclise gelmiştir. Bunların hiçbir tanesi bankalar yeminli murakıplarının hazırladıkları dosyalar değildir. Bunlar, tamamıyla bürokratik yozlaşma sonucu, bir önceki dönemi karalayan bürokratların hazırlamış oldukları siyasî dosyalardır. Ben, milletvekilliğine gelir gelmez, gerek alt komisyonda gerek karma komisyonda dokunulmazlığının kaldırılmasını isteyen tek milletvekiliyim. Dokunulmazlıklarının ertelenmesine karar verilenler dahi, Meclis İçtüzüğündeki yetkilerimi kullanarak, Meclis Başkanlığına dilekçe verip, onların dahi Meclisin gündemine gelmesini sağlayan milletvekiliyim. Bununla da yetinmedim, beş partinin grup başkanvekillerine de bizzat dokunulmazlıklarımın bir an önce Meclisin gündeminin ön sıralarına alınıp, bunun kaldırılmasını arzu eden tek milletvekiliyim ve benim gıyabımda devam eden dosyalardan 7 tanesi de beraatla sonuçlanmıştır. Ben, bir an önce yargıya gidip aklanmak isteyen tek milletvekiliyim. Kaldı ki, ben, Sayın Bülent Ecevit döneminde Emlakbank Genel Müdürü olmadım; ben, Sayın Bahçeli döneminde Emlakbank Genel Müdürü olmadım; ben, Sayın Mesut Yılmaz döneminde genel müdür olmadım; ben, Sayın Kamer Genç'in Genel Başkanının Başbakan olduğu dönemde genel müdürlük yaptım. (ANAP ve MHP sıralarından alkışlar) Altına imza attığım her şeyin de, her yerde, her zaman hesabını vermeye hazırım. Suratı gibi kalbi çirkin olan insanları da, bu tür iftiralarını açıkça ispatlamaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim. (ANAP, MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

Sayın Bedük, siz mi söz istediniz efendim?

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Ben vazgeçtim efendim.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 713) (Devam)

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sayın Başkan, ben söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın İyimaya, buyurun efendim; bir hukuk dersi de bana verin, ziyanı yok.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisi oturumunu idare eden Başkanımıza hukuk dersi vermek gibi zayıf bir iddianın içerisinde olamayız. Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Estağfurullah efendim, herkes her türlü dersi almaya muhtaç olur. Öğrenmenin yaşı yok, sınırı yok; musalla taşına kadar, öğreneceğiz.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Şunu arz edeyim; şu anda, bu tasarıyla ilgili olarak verilen önergede imzası olan değerli arkadaşımız Plan ve Bütçe Komisyonunda üyedir ve raporu benimsemiştir. Aksine önerge vermek, düzenlenmiş olan rapordan, önerge içeriğiyle sınırlı olarak vazgeçmek demektir, kendi raporuyla çelişmek demektir. Sadece 42 nci maddenin lafzî yorumuyla değil, rapor kurumunun temel anlamı içerisinde, böyle bir önergeyi işleme koymamanız ve bundan sonra tamamlama imkânının mevcut olmaması sebebiyle, izleyen önergeleri de, sıra düzeni içerisinde işleme almanız gerekir.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın İyimaya, ben, 42 nci maddenin dördüncü fıkrasını şöyle anlıyorum: "Komisyon raporunda imzası bulunan komisyon üyesi, diğer komisyonlarda ve Genel Kurulda, çekimser veya aykırı olduğunu rapor metninde yazıyla belirttiği hususlar dışında, sözcüden soru soramaz..." soru sormuyor. "...ve komisyon raporuna aykırı konuşma yapamaz" konuşma da yapmıyor.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Önerge veriyor.

BAŞKAN - Önerge veremez diye bir madde var mı efendim?

TURHAN GÜVEN (İçel) - Aykırılık bu efendim.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Bakın, arz edeyim efendim: Önerge vermek, raporu geri çekme anlamına gelir.

BAŞKAN - Olur mu öyle şey efendim?

AHMET İYİMAYA (Amasya) - O bölümü geri çekme anlamına gelir.

BAŞKAN - Efendim, Başkanlığımız bugüne kadar bu uygulamayı yapmış, istirham ederim... (DYP sıralarından gürültüler)

Efendim, 21 inci maddeyi oylamadan önce, 3 adet önerge var.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, Sayın Ayaydın biraz önce dedi ki "yüzü gibi kalbi çirkin olanlar..." Bu memlekette kimin kalbi çirkin, kimin yüzü çirkin; gelin, halka gidelim, görelim...

BAŞKAN - Efendim, zaten siz Sayın Ayaydın'a sataştınız, yerinize otururken de "sataştım" dediniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben sataşmadım Sayın Başkan. Ben dedim ki, bu Meclis meşru zeminlerde görevini yapmak zorundadır. Karma komisyon birilerini Yüce Divana sevk etmişse, bunları getirelim, burada görüşelim, arkadaşlar da rahatlasınlar. Bunda ne kötülük var?

BAŞKAN - Efendim, mesele anlaşılmıştır. Cevabınızı aldınız.

Efendim, madde üzerinde dört adet önerge vardır, dördüncü sonradan gelmiştir, üç adedini işleme koyacağım efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

ÊGörüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci maddesinin birinci cümlesinde geçen "şekilde" ibaresinin "biçimde" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN- Diğerini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci maddesinde belirtilen Finansman Kanununun 3 üncü maddesinin (d) bendinde yapılan değişiklik metninin birinci cümlesinde geçen "olarak" ibaresinin "olmak kaydıyla" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN- Bu son önerge, en aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci maddesinde belirtilen Finansman Kanununun 3 üncü maddesinin (d) bendinde yapılan değişiklik metninde geçen "nedeniyle" ibaresinin "sebebiyle" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Cafer Tufan Yazıcıoğlu

                                                                              Bartın

BAŞKAN- Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?

CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın)- Önergelerimi geri çekiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN- Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya)- Katılmıyoruz.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara)- Geri çekiyor zaten...

BAŞKAN- Geri çektiler efendim..

KAMER GENÇ (Tunceli)- Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN- Hayır efendim, karar yetersayısını arayamam; çünkü, yoklama talebi var.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, 21 inci maddeyi oylamadan evvel, 20 sayın milletvekili yoklama istemişlerdir.

Şimdi, yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin Genel Kurul Salonunda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim.

Avni Doğan?.. Burada.

Mustafa Geçer?.. Burada.

Aslan Polat?.. Burada.

Zeki Çelik?.. Burada.

Musa Uzunkaya?.. Burada.

Sacit Günbey?.. Burada.

Yaşar Canbay?.. Burada.

Ömer Vehbi Hatipoğlu?.. Burada.

Yakup Budak?.. Burada.

Fethullah Erbaş?.. Burada.

Nezir Aydın?.. Burada.

Ahmet Karavar?.. Burada.

Zeki Okudan?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Turhan Alçelik?.. Burada.

Akif Gülle?.. Burada.

Mahmut Göksu?.. Burada.

Nurettin Aktaş?.. Burada.

Musa Demirci?.. Burada.

Yoklama için 3 dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı: 713) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, tasarının 21 inci maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, biraz acele edelim.

BAŞKAN - Çabuk olmuyor işte, ne kadar çabuk olsanız, makine çözülecek, mikrofon çıkacak. Ne yapayım, makine bu... Bundan başka olmuyor yani.

22 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 22- A) 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 22 nci maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"a) Anonim, eshamlı komandit ve limited şirket   mukavelenamelerinin veya bunların süre uzatmaları hakkındaki kararlarının tescil ve ilanı tarihinden itibaren 3 ay içinde,"

B) 488 sayılı Kanuna ekli (1) sayılı tablonun "I . Akitlerle ilgili kağıtlar" başlıklı bölümünün 3 numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

" 3. Anonim , eshamlı komandit ve limited şirket mukavelenameleri :  (Binde 5)

(Vergi miktarı 13.000.000.000.- lirayı aşamaz.)"

C)  488 sayılı Kanuna ekli (2) sayılı tablonun "IV- Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar" başlıklı bölümüne, (15) numaralı fıkradan  sonra gelmek üzere aşağıdaki (16) , (17) ve (18) numaralı fıkralar eklenmiştir.

"16. Anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin sermaye artırımlarına ilişkin olarak düzenlenen kağıtlar.

17. Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan birleşme, devir ve bölünmeler nedeniyle düzenlenen kağıtlar.

18. Bankalarca konut edinmek isteyenlere (daha önce aynı nitelikte bir kredi kullandırılmamış olması şartıyla kullandırılacak kredinin ana para tutarının 50 milyar lirayı aşmayan kısmı için) bireysel konut kredisi verilmesi ile ilgili olarak düzenlenen kağıtlar. ( Bu tutar her yıl yeniden değerleme oranında artırılır.)"

BAŞKAN - 22 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Zeki Okudan; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Değerli Başkan, kıymetli arkadaşlar; bu tasarıda, genel anlamda, bankaların görev zarar alacaklarının tasfiyesi, bu tasfiyenin de yargı, icra ve takip usulüne göre yapılması, ihtiyaç dışı personelin sorunları -yani, bu personele fazla ödeme yapılmaması- bankalara ait gayrimenkullerin satışları ve esas, bu şimdi görüştüğümüz maddede de şirketlerin vergisiz bölünmesi, ufaltılması ve satılmasıyla ilgili kısım tartışılıyor. Genel anlamda, fonların tasfiyesi, kurumların tasfiyesi burada yine konu ediliyor. Avrupa Birliğine uyum süreci içerisinde, kanunların, Avrupa Birliğine uyumunun sağlanması konuşuluyor.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz dönemlerde şirketler birleştiriliyordu. Bu şirketler, biliyorsunuz, en son holdingleşti. Kadere bak, şimdi, küçülmesi için mevzuat hazırlıyoruz.

Değerli arkadaşlar, Avrupa Birliğine girme sürecimiz başladı. İşte, girdik, giriyoruz, gireceğiz diyoruz, mevzuatları uyguluyoruz, mevzuatları hazırlıyoruz; ama, bir taraftan, bölünmüş şirketlerin tasfiyesi ve satışıyla ilgili birtakım kararlar alıyoruz.

Bütün bunların hepsini düşünecek olursak, ülkenin ciddî bir sıkıntı içerisinde olduğu anlaşılıyor. Büyük bir gayretle, özveriyle çalışıyoruz; ama, ne yaptığımızın tekrar değerlendirilmesi -elimizi vicdanımıza koyarak- yaptığımız işin muhasebesinin bir kere daha gözden geçirilmesi gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi, burada, biz, hazırlamış olduğumuz kanunla, şirketlerin ve birtakım kurumların vergilerini azaltıyoruz. Hatta, bundan sonra gelecek olan maddede de, tapu işlemleriyle ilgili verginin, Emlak Vergisinin azaltılması söz konusu olacak. Şimdi, değerlendirmek gerekiyor; biz, bir tarafta vergileri azaltıyoruz, bir tarafta da on günlük hapis için sıra bekleyen binlerce insan var; bunu anlamakta biraz güçlük çekiyoruz.

Arkadaşlar, okulların yaptırılması için, millî eğitime katkı payının istendiği ve birtakım yeni vergilerin düşünüldüğü bir dönemde bu vergilerin azaltılması, hakikaten, epey düşündürücüdür. Bu sebepten dolayı, çıkarmakta olduğumuz kanunun bir kere daha gözden geçirilmesi, hiç olmazsa, kararname bölümünün hazırlanmasında, talimat kısmının hazırlanmasında değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyor, alacağınız kararı vicdanlarınıza havale ediyorum.

Sağ olun, var olun; hürmetler. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum kısa konuşmaya.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 22 nci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, ilgili 22 nci maddeyle, şirket kuruluşlarında kademeli olarak uygulanan Damga Vergisi tek nispete indirilmekte, sermaye şirketlerinin sermayelerini artırmaları nedeniyle Damga Vergisine konu olan kâğıtlar Damga Vergisinden kurtarılmakta ve sermaye artışını teşvik edici bir hale getirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, burada, sizlere arz etmek istediğim konuları, Yüce Heyetinizle paylaşmak istiyorum. Bundan önce, 4603 sayılı Yasada değişiklik yapan bir yasa bu Meclisten çıktı. Bu, Ziraat Bankası, Halk Bankası ve Emlak Bankasının yeniden yapılandırılması yasasıydı ve bu yasanın 6 aylık bir süresi vardı. Değerli milletvekilleri, yani, bu 6 aylık süre içerisinde -özellikle Ziraat Bankasını sizlere arz ediyorum- Ziraat Bankasındaki 37 000 personelin 20 000'e indirilmesi amaçlanmıştı; yani, Ziraat Bankasının daha rantabl bir şekle getirilmesi amaçlanmıştı. Bu yasaya göre, kadınlarda 20 yılını, erkeklerde 25 yılını dolduranlar bu haktan faydalanacaklardı. Burada bir ihtiyarîlik mevzu bahisti; yani, Ziraat Bankasında çalışan -bu biraz evvel sizlere arz etmiş olduğum- personel, istedikleri takdirde, ayrıca da, yüzde 30 prim verilmek kayıt ve şartıyla, emekli olabileceklerdi; fakat, değerli milletvekilleri, burada, bu istenen amaç gerçekleşmedi. Nasıl oldu; aşağı yukarı, bu hedeflenen 17 000-18 000 kişiden sadece ve sadece 6 700 kişi bu taleple başvurdu ve mevcut idare baktı ki, bu iş olmuyor, bu sefer yeni bir yasayla karşımıza geldi.

Değerli milletvekilleri, burada, bundan önceki yasada, Ziraat Bankasında çalışan personelin özlük hakları korunuyordu; yani, sizlerin anlayacağı, malî ve sosyal hakları aynen korunuyordu; fakat, tekrar yeni yasa tasarısı gündeme getirildi, şu an görüşmekte olduğumuz tasarı gündeme getirildi. Bu tasarıyla, emekli olacak bu kişilere, personele verilecek prime yüzde 25 ilave yapıldı; fakat, burada bir cebir unsuru getirildi. Şöyle ki değerli milletvekilleri; isteğe bağlılık hususu kaldırıldı ve 20-25 seneyi doldurma tekrar gündeme getirildi; fakat, bunların Devlet Personel Dairesinde kurulacak bir havuza aktarılması benimsendi. Devlet Personel Dairesindeki havuza aktarılacak Ziraat Bankasının personeli, bu durum karşısında, Ziraat Bankasında istifade etmiş olduğu hak ve menfaatlardan yararlanamayacak. Yani, sizlerin anlayacağı, sözgelimi, bir personelimiz, Ziraat Bankasına girdi, orada belirli süre çalıştı, hasbelkader Devlet Personel Dairesindeki havuza aktarıldı, oradan da ilgili bir kamu kuruluşuna aktarıldı; bu durumda, Ziraat Bankasından edinmiş olduğu sosyal hakları kaybetmiş olacak. Yani, bir noktada, hukukun genel prensipleri çerçevesinde idarî personel haklarını kaybetmiş olmaktadır. Bu durum karşısında büyük mağduriyetleri mevzu bahistir. Şöyle ki: Bugün, bu personel, isteği dışında başka kurumlara aktarılmaktadır. Esas, burada, Doğru Yol Partisi Grubu olarak üzerinde durmak istediğimiz husus şudur: Bu personel, acaba, Devlet Personel Dairesi Başkanlığında oluşturulacak havuza, hangi ilkelere göre, hangi kıstaslara göre aktarılacaktır? Burada, acaba, birtakım partizanca mülahazalar mı söz konusu olacaktır, bu birtakım kriterler nedir? Bu mevcut yasa tasarısında bunların hiçbiri belirtilmemiştir. Bu duruma dikkat edilmesinde büyük fayda vardır.

Teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim.

22 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 22 nci madde kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 23- A) 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 123 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin birleşme, devir ve bölünmeleri nedeniyle yapılacak işlemler harca tabi tutulmaz."

B) 492 sayılı Kanuna bağlı "Tapu ve Kadastro İşlemlerinden Alınacak Harçlar" başlıklı ( 4 ) sayılı tarifenin "I- Tapu işlemleri" bölümünün 13.c fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"c) (a) fıkrası dışında kalan her nevi cins ve kayıt tashihinde emlak vergisi değeri üzerinden : (Onbinde 5)"

BAŞKAN - 23 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, görüşülmekte olan 23 üncü maddede, borç batağına batmış hükümetimiz, birkısım vergi muafiyetleriyle, harç azaltmalarıyla, özellikle evliliklerini yapmayı düşündüğü banka ve şirketlerin daha ucuza mal olacak bir düğün işleminin hazırlığını yapıyor bu tasarıyla, bu maddeyle.

Değerli arkadaşlar, bakınız, bilindiği üzere, sermaye şirketleri, anonim şirketler, limitet şirketler ve eshamlı komandit şirketler... Burada, üç şirketi özellikle tadat etmiş tasarı maddesi. Deniliyor ki: "Anonim, eshamlı komandit ve limitet şirketlerin birleşme, devir ve bölünmeleri nedeniyle yapılacak işlemler harca tabi tutulmaz." Niye tutulmuyor; çünkü, batırılan bankalar vardı, ki, onların batırılma sebebi, devlet bankalarını da aynı zamanda batırdı, götürdü. Devlet bankaları bu arada birleştirildi -sabahtan beri söyleniliyor, kaç gündür ifade ediliyor, mustarip ve mağdurları feryat ediyor- onbinlerce çalışanı perişan edildi. Arkadan, bu bankaların birleştirilmesi sağlanacak, niçin; bankaların sermayeleri, içleri boşaltıla boşaltıla küçüldü. Şimdi, büyük bir kesim memurları, daha önce özelleşen veya özerkleşen kurumlarda, fabrikalarda, kamu iktisadî teşekküllerinde olduğu gibi, ya emekli olmaya teşvik edilecek veya zorlanacak veya başka kurumlara yönlendirilecek; gerideki banka birleşmelerinde de, komandit, limited şirketlerde de, böyle birkısım muafiyetlerle, devlet kesesinden -bağışlarsanız, amiyane deyimiyle söyleyeyim- biraz hovardalık yapmaya kalkıyoruz.

Arkadaşlar, bakınız, bugünkü gazetelerde var: "Sayın Derviş borç batağını anlattı." Nedir; içborç stoku 115 katrilyon, dışborç stoku 114 milyar dolar, 2001 yılı içborç ödemesi 65 katrilyon lira, dışborç ödemesi 30 milyar dolar. 2001 yılı bütçenize son yaptığınız 30 katrilyonluk ilaveyle beraber 79 katrilyon.

Şimdi, böyle bir bütçenin ödemelerini aldığınız zaman elinize, neredeyse bütçenin tamamı yutulmuş. Bu ahval içerisinde, kalkılıyor, bir taraftan... Mesela, geçen gün, kendi ilim olan Samsun'da, gazilerin bir toplantısına, Kıbrıs ve Kore gazilerinin toplantısına katıldım. Canlarını ve hayatlarını ortaya koyarak -bir ay sonra, Kıbrıs'a yapılan çıkarmanın senei devriyesini idrak edeceğiz yine- oradan kalan, bugünkü gazilerimize, devletimiz bir madalya takabilmek için madalya parasını veremezken, 4 milyonu, 5 milyonu veremezken -gaziler, ölümle karşı karşıya kalmış, dönmüş- mesela, Kore gazilerine -artık, neredeyse, onların sayıları da büyük oranda azaldı- üç ayda bir 60 milyon gibi çok gülünç bir rakam maaş olarak bağlanmışken, asgarî ücretle vatandaşın geçinmesinin televizyonların yarışma konuları halinde getirildiği bir zeminde... Yani, 102 milyonla nasıl geçiniliri yarışma konusu yapan bir ülkenin yöneticilerisiniz ve biz bu ülkenin Parlamentosuyuz. Yani, tiyatro sanatçılarına, birkısım şarkıcılara, birkısım sanatçılara 102 milyonla nasıl geçiniliri öğrettirmeyi, anlattırmayı, bu ülkenin siyasileri olarak içimize ve içinize sindirebiliyorsunuz; ama, öbür taraftan da kalkıyorsunuz, kalkılıyor; belki bir yığın bankanın sermayeleri bir araya getirilmek suretiyle, esasen devlete ödemeleri gereken vergilerinden de indirim yoluna gidilmektedir.

Değerli arkadaşlar, demin geçen bir madde üzerinde de söyledim; hükümet hiçbir konuda güven telkin edemiyor, keşke edebilseydiniz. Hakikaten bu millet icraatlarınızda size güvenebilseydi. Bu yasanıza güvenebilseydi. Bundan sonra gelecek tütün yasanızın, IMF'nin, Kahkonen'in size dayattığı; yani, IMF'nin mutlaka çıkaracaksınız diye, ev ödevi diye verdiği yasalar arasında olmasaydı, sizin tercihlerinizle, isteklerinizle, milletin arzularına uygun bir yasa olarak getirmiş olabilseydiniz; ama, bu yasada...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Kalkınma planlarını oku.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, kalkınma planlarını, eğer, okursak, sizin kalkınma planlarında, beş yıllık planlarda, icraatların ne kadar kalkınma planlarına uygunluk arz ettiğini çok daha net görebiliriz. Türkiye, elbette, kırk yıldan beri kalkınma planlarında master projelerini gerçekleştirememiştir; ama, 1928, 1939, 1945, 1956, 1959, 1968, 1969, 1979 ve en son yaşanan; yani, 7 dönemde yaşanan krizlerin en büyüğü, içinden çıkılmazını, maalesef, 57 nci hükümette yaşıyoruz. Bu memleket 1928'de de kriz gördü, 1939-1945 yılları arasında, İkinci Cihan Harbinde de gördü...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - ...ama, en büyük krizi ve yıkımı, bu hükümet zamanında gördü. Bunu, bu yasalarla telafi edebileceğinizi, bunun imkansızlığını yaşadı. Değerli arkadaşlarım, bu yasanın da bir kayırma yasası olduğunu burada beyan ediyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven; buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1974'ten bu tarafa bu Yüce Meclise gelir giderim; ama, ben, bu kadar neşeli bir Meclise hiç rastlamadım. Gecenin geç saatlerine kadar, sabaha kadar bir çalışmadır gidiyor. Gönderilen kanunlar bir jet sürati içerisinde geçiyor; ama, ondan sonra gidiyor, evvela Cumhurbaşkanından, oradan olmazsa Anayasa Mahkemesinden dönüyor, biz, tekrar "benim oğlum bina okur, döner döner yine okur" aynı noktaya geliyoruz.

Sabah saat 04'lere kadar çalıştırdınız. Burada çıktık dedik: "Yapmayın; yanlış yapıyorsunuz, boşuna nefes tüketiyorsunuz..." Biz de tüketiyoruz.

NECATİ ALBAY (Eskişehir)- Biz, her zaman söylüyoruz.

TURHAN GÜVEN (Devamla)- Sonra ne oldu; 14-15 sayfalık bir gerekçeyle geldi, önümüze kondu...

Bakın, Büyük Atatürk'ün Türk Milletine hediye ettiği kurumlar var, büyük kurumlar var. 1926'larda, Cumhuriyetin kuruluşundan üç sene sonra bir banka kurma emri vermiş: Emlak ve Eytam Bankası. Tabiî, genç arkadaşlarım, belki "eytam"ın "yetimler" manasına geldiğini "yetimler" olduğunu pek fark edemezler; ama, orta yaşlıların bilmesi lazım. Ne yapıyorsunuz bu bankayı siz?! Hani Atatürk'ün her şeyine sahip çıkıyorsunuz, kurduğu kurumlara da sahip çıksanıza. Niye onları bir çırpıda gözardı ediyorsunuz?.. Sonra da Atatürkçü geçiniyorsunuz. Hadi canım sizde!.. Hadi canım sizde!.. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

O bankayı o hale siz getirdiniz demek ki...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir)- Ya, işte o sizin marifeniz.

TURHAN GÜVEN (Devamla)- Bırakın bunları, bunlar boş laflar. Öyle, işte... Bakın, bu neşeli Mecliste, laf atmayla siz vaktinizi geçiriyorsunuz. Siz, laf atmayı, bunu bir sanat zannediyorsunuz. Bu Meclisin bir özelliği de o. Neden; bazı arkadaşlar sohbet ediyor... Bazı bakanlarımız, biraz evvel, burada dert dinliyorlardı; günlük mesailerinin yorgunluğu içinde, bir de sizlerin meselelerini çözmeye çalışıyorlardı; ama, ben bir şeye şahit oluyorum ki, alınan talimat gereği sabaha kadar... Bravo; bu Meclis gerçekten çoğunluğu her zaman sağlayabiliyor.

Değerli arkadaşlarım, ne zaman, Anayasaya ve hukuka uygun tasarı getireceksiniz?! Ne zaman, İçtüzüğe uygun tasarı getireceksiniz?!.

MURAT AKIN (Aksaray) - Kıyamette!..

TURHAN GÜVEN (Devamla) - "Siz" derken, üstünüze alınmayın canım, ben hükümetten bahsediyorum; çünkü, tasarı onun malı. Sonra Meclise geldiği zaman sizin malınız gibi görünüyor; ama, bir maddesi 11 dakika sürüyorsa bir kanunun, 5 dakikada siz ne anlatacaksınız?!

NECATİ ALBAY (Eskişehir) - Sen de bir şey anlatmadın Sayın Başkan; hep aynı şeyleri söylüyorsun.

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Ben bunları söylüyorum, anlayasınız diye; ama, anlamadığınızı fark ediyorum, üzülüyorum; çünkü, kanun döndüğü zaman, insanda biraz değişik bir duygu olması lazım "yahu, bu kanun geldi geçti de, niye acaba geri çevrildi" diye bir düşünün canım! Bunu düşünmüyorsunuz... Düşünmüyorsunuz...

MURAT AKIN (Aksaray) - Düşünmezler...

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Bunu düşünün.

Değerli arkadaşlar, bakın, kanun vazı diyoruz, kanun vazı... Siz, burada kanun yapan, bu milletin millî iradesiyle gelen tek unsursunuz; sizden başka kanun yapacak kimse yok; o yüzden, şu kanunların, evvela teknik bakımdan düzgün getirilmesini istemek hakkınız değil mi? Ne demek bu; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı... Hangi kanun?.. Bazı kanun ne demek?... Bazı kanun... Hukuk dilinde var mı?.. Hukuk fakültesi mezunu arkadaşlara soruyorum; var mı böyle bir şey değerli arkadaşlar? Bazı kanun ne demek? Bazı kanun, hangi kanun?.. Hangi kanun?..

Bakın, bunlar ciddî meseleler; şaka yoluyla ben anlatmaya çalışsam da, bu ciddî meseleler üzerinde hassasiyetle durun. Hangi kanun? Neyi, hangi kanunu görüşüyoruz biz? Hangi kanunlar önünüze getirildi? Nelerde, hangi kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapıldı? Şimdi, bunları bilmeniz lazım; niye; çünkü, zımnen imza atıyorsunuz buna, olur veriyorsunuz, diyorsunuz ki, bu kanun benim irademle çıktı. Bunu diyebilmek için o kanunu bilmeniz gerekmez mi?

Onun için, değerli arkadaşlar, bırakın bunları, bu işleri bırakalım, çünkü, ben şunu biliyorum, yine gidecek, evvela Cumhurbaşkanından dönecek, olmazsa Anayasa Mahkemesinden dönecek; yapmayın... Yani, bu iş, böyle bir sürgit olay olmasın. Sürgit olay, ne size yarar sağlıyor ne millete yarar sağlıyor.

Sonra, Anayasada çalışma hürriyeti yok mu canım?.. Anayasada, devlet, herkese aş ve iş verme mecburiyetinde değil mi? Siz, adamın elinden aşını alıyorsunuz, işini alıyorsunuz... Binlerce banka personelini bir çırpıda sokağa bırakıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Bravo!

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Konuşacağım... Konuşacağım daha... Konuşacağım... 5 dakikaya sığmıyor bu meseleler.

Bakın, 1926 yılında kurulan 75 yıllık bir bankanın personelini bir çırpıda yok etmek mümkün değil. "Hakkı müktesep" diye hukukta bir olay var. O hakkı müktesep ne olacak? Siz işin teknik tarafını bırakın; bir de hukukî tarafını düşünelim...

Türk Ticaret Bankası kapatılıyor. Devlet kendi bankasını kapatır mı? Sermayesi artık kendinin olmadı mı canım? Yani "ben, devlet olarak, bankacılıktan anlamıyorum" diyorsunuz; bu, bir ikrar mıdır, bir itiraf mıdır, bunu sizin takdirlerinize bırakıyorum. Devlet kendi bankasını batırır mı, kapatır mı?

Bakın, Türk Ticaret Bankası, bu sene 16 trilyon lira kâr etmiş bir banka; niye kapatıyorsunuz arkadaşlar? Sorun bakalım, niye kapattıklarını sorun canım... Kâr eden bir kurum, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan bir kurum niye kapatılıyor; acaba bir senaryo mu var geliştirilecek? Bakın, şunun altını çizerek söylüyorum: İleride bunun logosunu, bunun isim hakkını, bu banka kapatıldıktan sonra banka kurma hakkını, imtiyazını elde eden adamlar alıp da "bak, Türk Ticaret Bankasını yeniden şu hale getirdik" derlerse, sakın şaşmayın. Arkadaki senaryolara dikkat edin; arkada iyiniyet var mı, yok mu, bir araştırın. Çünkü, görevimiz, evvela doğruyu araştırmak ve bulmaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Efendim, 23 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum efendim:

MADDE 24- 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 36 ncı maddesi madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Birleşme, devir, bölünme ve şekil değiştirme halleri

Madde 36- Bu Kanunun tatbiki bakımından:

a) İki veya daha ziyade hükmi şahsın birleşmesi halinde yeni kurulan hükmi şahıs,

b) Devir halinde devir alan hükmi şahıs,

c) Bölünme halinde bölünen hükmi şahsın varlıklarını devralan hükmi şahıslar,

d) Şekil değiştirme halinde yeni hükmi şahıs,

Birleşen, devir alınan, bölünen veya eski şekildeki hükmi şahıs ve şahısların yerine geçer."

BAŞKAN - 24 üncü madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız konuşacaktır; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede, Kurumlar Vergisi Kanununda yapılan değişikliğe paralel olarak, bölünme sonucu yok olan hükmi şahsın varlıklarını devralan hükmi şahısların bölünen kurumun yerine geçeceği hususunun daha açık belirtilmesi amacıyla bir düzenleme yapılmıştır. Dolayısıyla, birleşme ve bölünme neticesinde, daha önce yeterince açık olmadığı düşünülen bir açıklık getirilmek istenmiştir.

Tabiî, madde üzerinde konuşurken, bu maddeye diyeceğimiz fazla bir şey yok; ancak, bu tasarının üzerinde düşündüğümüz zaman görüyoruz ki, bu tasarı, derde deva olmaktan ziyade, maalesef, sorunları çözmek yerine daha da işin içinden çıkılmaz hale getiren, kanunları birbiri içinde karman çorman eden bir mantıkla hazırlanmış, belki birkaç kanun tasarısı halinde, kanunlarda düzenleme halinde hazırlanması gerekirken, herhalde, bundan sonra bu kanunlarla ilgili sorunlarda avukatlarımızın fazla para kazanması arzu edilmiş. Hoş, bu hükümetin bugüne kadar getirdiği yasaları dikkate aldığımızda, RTÜK Yasası başta olmak üzere, diğer işlemleri dikkate aldığımızda, maalesef, tutar bir yanı yok. Bugün, bu hükümete, uygulamalarını her zaman öven bir gazetede, baktım, ekonomi sayfasında "hem alkış tuttular hem takası takmadılar" deniyor; yani, bu hükümetin yaptığı hiçbir şeyi dikkate almıyorlar. Dolayısıyla, çıkaracağınız bu kanunun da dikkate alınması mümkün değil.

Sayın bakanlarımız beyanat veriyor, verdikleri beyanatta diyorlar ki: "Toprak Mahsulleri Ofisi, ne kadar buğday gelirse hepsini alacak." Ancak, az önce, beni, Karacabey'den arayan üreticiler diyor ki: "Gelen buğdayı yemlik diye almıyor, geri çeviriyorlar tüccarın kucağına." Yine, seçim bölgem olan Bursa, Balıkesir, Çanakkale gibi üç dört tane ilin bağlı olduğu Bandırma Toprak Mahsulleri Ofisi Bölge Müdürlüğünde ise, üreticilerden, bir fiyat belirtmeden "verdiğiniz her fiyata razıyım" diye belge alıp öyle alıyorlar ve bugüne kadar açıklanan bir tek rakam yok; sorabilirsiniz.

Bunun anlamı nedir; IMF'ye "3,6 milyon tondan fazla almayacağım" diye söz verilmiş ya; tabiî, her delinmede problem yaşandığı için, maniplasyonla, çiftçinin veya milletin gözünü boyayacak beyanatlar veriliyor.

Az önce tutanaklardan okudum, üzerinden 24 saat ancak geçti "bu kanun tasarısının şurası yanlıştır burası yanlıştır, IMF'ye verilen yazı dikkatle okunmamıştır" diye tutanaklara geçen ifadeleri söylemelerine rağmen; ancak, oylarına bakıyoruz, tam tersi oluyor.

İşte, bakanlar da diyor ki: "Hiç merak etmeyin; biz, sizin bütün buğdayınızı alacağız." Ancak, çiftçi, Toprak Mahsulleri Ofisi bölge müdürlüğüne malını götürdüğü zaman, bir kâğıt "verdiğiniz her fiyata razıyım..." Parasını ne zaman vereceksiniz? Teslim edeli 15 gün olmuş, hâlâ fiyat açıklanmamış. Güya yarısı peşindi, geri kalan yarısı bir ay içindeydi.

Değerli arkadaşlarım, millete, tutamayacağınız, yapamayacağınız şeyleri söylerseniz, sizin de yaptığınız işleri takmazlar. Dolayısıyla, bu hükümetin yapabileceği en iyi şey, bir an önce istifa ederek, milletin önüne sandığı getirmektir ve milletin verdiği kararla, ancak, bu şekilde, bu ekonomi düzlüğe çıkar.

Verdiğiniz hiçbir söze inanılmıyor. Bakıyorsunuz "takas yapıldı" denilip, şişiriliyor; işte, döviz düştü, borsa fırladı; üzerinden çok geçmeden, birkaç saat geçmeden, borsa, yine iniyor yüzde 6,5'a, döviz 1 milyon 250 bin liraya fırlıyor; çünkü, size, kimsenin inancı kalmamış. Dolayısıyla, gelin, tekrar, milletin önüne bu sandığı getirin; doğrusu budur...

MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Sandığı getirince, tekrar buraya gelebilecek misin?!

İLYAS YILMAZYILDIZ(Devamla) - Ondan sonra çıkacak kanunlar millet tarafından da, uluslararası gözlemciler tarafından da, IMF tarafından da, sermaye tarafından da dikkate alınır; ancak, ülkede, ekonomik ve siyasal istikrar sağlanır diyorum.

Saygılar sunuyorum.

MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Seni kaybetmek istemiyoruz!..

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Gel burada konuş cesaretin varsa!.. (MHP sıralarından gürültüler) 

BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayın... Oturun efendim...

Sayın Yılmazyıldız, lütfen...

MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Otur yerine!..

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Gel burada konuş, söyleyeceğin varsa...

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, lütfen...

VAHİT KAYRICI (Çorum) - Yalan söylüyorsun...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Gel burada konuş!.. Burada konuş!.. Burada!..

VAHİT KAYRICI (Çorum) - Sen kimsin!.. Hangisini doğru söylüyorsun?!.

Efendim, arıyorlarmış da!.. Bilmem neymiş de!.. (MHP sıralarından gürültüler "alkol alıp konuşma burada" sesi)

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Alkol alan sensin!...

VAHİT KAYRICI (Çorum) - Otur yerine! Ne biçim konuşuyorsun?!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sen otur yerine!..

BAŞKAN - Madde üzerinde başka söz isteği yok.

24 ncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 24 üncü madde kabul edilmiştir efendim.

 Sayın milletvekilleri, Üçüncü Bölüm bitti. Dördüncü Bölüm Geçici ve Son Hükümlere geçmeden evvel, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Teşekkür ediyorum efendim.

Kapanma Saati : 23.15


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 23.25

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 120 nci Birleşimin Beşinci Oturumunu açıyorum.

713 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S.Sayısı:713)  (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerlerini aldı.

Tasarının geçici 1 inci maddesini okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Geçici ve Son Hükümler

GEÇİCİ MADDE 1- 8/7/1948 tarihli ve 5254 sayılı Muhtaç Çiftçilere Ödünç Tohumluk Verilmesi Hakkında Kanun uyarınca tohumluk dağıtımıyla ilgili olarak yapılan uygulamaların, birden fazla bakanlık eliyle yürütülmesi sonucunda bu uygulamaların muhatapları ve tarafları arasında oluşmuş ve/veya oluşacak olan görev zararı kapsamındaki borç alacak ilişkisinin tasfiyesi aşağıda yer alan esas ve usuller dahilinde gerçekleştirilir:

a) 5254 sayılı Kanunun;

1) 9 uncu maddesi kapsamında, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketinin 31/12/2000 tarihi itibarıyla Hazineden olan alacakları ve Bankaca 2000 yılına ilişkin olarak dağıtılan tohumlukların bedeli,

2) 10 uncu maddesi kapsamında, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketinin  31/12/2000 tarihi itibarıyla Tarım ve Köyişleri Bakanlığından olan alacakları ile bu alacaklara ilişkin 31/12/2000-31/5/2001 tarihleri arasında tarımsal kredi faiz oranı üzerinden yürütülecek faiz tutarı, bu faize ilişkin banka sigorta muamele vergisi ve masraflar ile Bankaca 2000 yılına ilişkin olarak dağıtılan tohumluk bedeline yönelik olarak 2000 yılında kullandırılan tohumluk bedeline kullandırıldığı tarihten 31/5/2001 tarihine kadar tarımsal kredi faiz oranı üzerinden yürütülecek faiz tutarı,

Hazinece, görev zararı kapsamında 2001 Mali Yılı Bütçe Kanununun ilgili hükümleri çerçevesinde ödenerek tasfiye edilir.

b) 5254 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi kapsamında ödenmeyen alacaklarla ilgili olarak Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketince  Maliye Bakanlığına devredilen senet bedellerinin takip ve tahsiline anılan Bakanlıkça 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri dahilinde devam olunur. 2000 yılına ilişkin olarak tohumluk borçlarını vadesinde ödemeyenlerin borçları da Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketince, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri dahilinde takip ve tahsil edilmek üzere Maliye Bakanlığına devrolunur.

c) Tasfiye edilen hesaplar Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi  nezdinde bankalar yeminli murakıplarınca denetlenir. Avans mahiyetinde tasfiye edilen tutarlar ile denetlenen tutarlar arasında farklılıklar bulunması halinde, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın onayı ile belirlenecek süre, usul ve esaslar kapsamında, farklılıklardan doğan yükümlülükler yerine getirilir.

Görev zararlarının tasfiye edilmesini müteakiben doğabilecek farklılıklar nedeniyle Hazineye ait yükümlülükler, ilgili yıl bütçesine bu amaçla konulacak ödenek ile karşılanır.

BAŞKAN - Efendim, geçici 1 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak; buyurun.

FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu geçici 1 inci maddeyle, 5254 sayılı Muhtaç Çiftçilere Ödünç Tohumluk Verilmesi Hakkındaki Kanunun çiftçilerimize getirmiş olduğu birtakım kolaylıklar kaldırılıyor. Bu kanunun getirmiş olduğu Ziraat Bankasına ait yükümlülükler Maliye Bakanlığına, oradan, Hazine aracılığıyla da tasfiyesine gidiliyor.

Maddeyi okuduğumuz zaman, görünüşte, bir borcun veya alacak ilişkilerinin ortadan kaldırılması tasfiyesi gibi gözüküyor; ama, kanundaki bütün değişiklikler dikkate alındığında, bütün milletçe, çiftçilerin borçları acaba nasıl tasfiye edilecek diye beklenirken, burada alınan kararlarla, getirilen maddelerle, âdeta, çiftçilik tasfiye ediliyor, çiftçi tasfiye ediliyor, ekonomiden çıkarılıyor; âdeta, kendi haline terk ediliyor. Aslında, yapılan bu değişikliklere, borçların tasfiyesi değil; çiftçiliğin tasfiyesi adını takmak gerekir. Niye böyle diyorum; çünkü, uygulanan ekonomik politikalar, IMF'ye verilen sözler doğrultusunda, çiftçinin desteklenmesi, artık, ortadan kaldırılıyor. Hükümet "ben, doğrudan desteklemeyi kabul ediyorum" diyor ve doğrudan desteklemenin altyapısı yapılmadan, gerekleri yerine getirilmeden, çiftçiye verilen destekler ortadan kaldırılıyor.

Bunun neticesinde, iki üç yıllık uygulamanın neticesinde ne olmuştur; bugün, Türkiye, dünyada en büyük pamuk ihracatçıları içerisinde iken, yüzbinlerce ton pamuk ithal eden ülke haline gelmiştir ve yine, Türkiye, bu politikalar neticesinde, yüzbinlerce ton mısır ithal eden ülke haline dönüşmüştür, mercimeğini ithal eden ülke haline gelmiştir. Bu gidişle, buğdayı da dışarıdan ithal edecek bir konuma geleceğiz; çünkü, burada, muhtaç çiftçilere tohumluktan doğan birtakım zararlardan bahsediliyor; çiftçinin muhtaç olduğu kabul ediliyor; ama, bu tasfiye gerçekleştikten sonra bu çiftçiye ne yapılacak, nasıl desteklenecek, muhtaç haldeki -kanunun kabul ettiği- bu çiftçi nasıl ayağa kaldırılacak, bu konuyla ilgili herhangi bir açıklama gözükmüyor.

Tabiî, bütün bunlar da yapılırken "kamu bankalarının görev zararlarının tasfiyesi" şeklinde de bir ifade sürekli olarak tekrarlanıyor. Doğrudur, kamu banklarının birtakım görev zararları vardır; ama, sürekli kamu bankalarının görev zararları tekrar edilirken, aslında, bu arada, özel bankaların Hazineye zararları da, kamuflajı yapılmak suretiyle, Hazinenin borcu haline getiriliyor. Geçen gün 30 katrilyonluk ekbütçeyi kabul ettik. Ekbütçede, sadece kamu bankalarının görev zararlarının tasfiyesi mi vardı, yoksa, özel bankaların, hortumlanan, usulsüz kredilerle batırılan bankaların da ayrıca tasfiyesi mi söz konusuydu? Bütün bunları dikkate aldığımızda çiftçinin tohumluğu ne olacak, o noktada bir açıklık bulunmamaktadır. Bu politikalar çiftçimizi batırmıştır. Çıkarılan kanunlarla, çiftçimize, âdeta "ekme, dikme, yapma, çiftçilikten vazgeç denilmektedir. Peki, bu çiftçi ekmeyecek, dikmeyecek; ne yiyecek, ne içecek, hayatını nasıl sürdürecek; sizler, ne yiyeceksiniz, ne içeceksiniz?! Dolayısıyla, bu politikalar, yanlış politikalardır; Türkiye ekonomisini çıkmaza götüren politikalardır. Maalesef, bu politikaların neticesinde, Türkiye, kendi karnını doyuran ülkeler sınıfında olmasına rağmen, bugün, ithalata dayalı bir gıdayı da benimsemek durumunda kalmıştır.

Bu yıl, hububat üreticisi de... Maalesef, Toprak Mahsulleri Ofisinin uygulamış olduğu politikalar da tam bir fiyaskodur, alım yapılmamaktadır. Çiftçi, birtakım insanlara terk edilmiş, tüccara terk edilmiş vaziyettedir; çünkü, bu politikada, hükümetin genel politikaları içerisinde, maalesef, çiftçi yoktur.

Desteklemeyi ortadan kaldıracağız diyoruz. Arkadaşlar, bugün, domates üreticisinin 1 kilo tohum alabilmesi için 15 milyar lira ile 18 milyar liraya ihtiyacı var. Siz, bu üretimi gerçekleştirdiniz de mi, tohumda bu desteği ortadan kaldırıyorsunuz? Bugün, eğer, tohum desteği olmasa, bizim köylümüz gerekli ekimi yapabilir mi? "Kota uyguladık" diyorsunuz. Kota uygulayacağınıza, ihracata teşvik primi verseniz daha iyi olmaz mı? Çiftçiye "yat" diyeceğinize "acından öl" diyeceğinize, ihracatı desteklemiş olsanız daha iyi bir politika izlemiş olmaz mısınız; ama, elbette ki, ihracatın desteklenmesi zor olduğu için, kolay yolu tercih ediyorsunuz. IMF de, Amerikan çiftçisinin hedefleri doğrultusunda gelişmemiş ülkelere politikalar uygulatan bir kurum haline dönüştüğü için, onun talep ve tavsiyeleri doğrultusunda, Türk çiftçisini, Türkiye çiftçisini öldürüyorsunuz Dolayısıyla, bugün, tarım, Türkiye'de yirmibeş yıl, otuz yıl öncesine gitmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAKUP BUDAK (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

YAKUP BUDAK (Devamla) - Adana'da, Mersin'de, Antalya'da, bugün, narenciye üreticileri, eskiden, portakal bahçelerine, limon bahçelerine, mandalina bahçelerine ilaç atarken, bu sene, narenciye üreticisi, kireç ve kükürt atmak suretiyle bahçesini ilaçlama yolunu tercih etmektedir. Sayenizde, narenciye üreticisi, otuz yıl öncesine, kırk yıl öncesine gitmiştir; diğer çiftçilerimiz de aynı durumdadır. Maalesef, buğday üreticimiz gerekli ilacı alamamıştır; pamuk üreticimiz gerekli gübre ilacı alamadığı için de, tarımda korkunç bir rekolte düşüklüğüne de hep birlikte şahit oluyoruz. Yok diyeceksiniz; ama, geçen yıl pancar üretimi 18 milyon ton civarındayken, bu sene, 13 milyon tona, daha da aşağı düşmüştür. Elbette ki, uygulanan politikalar, Türkiye'yi tarım alanında geriye götürmektedir. Bu sakim politikadan vazgeçilmesi, çiftçinin desteklenmesi gerekmektedir. Bu memlekette yüzbinlerce insan, karnını, çiftçilerin çalışmasıyla, gayretiyle doyurmaktadır. Bu yapılmadığı zaman ülkeyi de kendinizi de açlığa mahkûm edersiniz. Bu, hiçbirimizin hakkı değlidir, hele hele iktidarın hiç hakkı değildir.

Saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Geçici 1 inci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 1 inci madde üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, çiftçilerimiz, almış oldukları tohumluklar nedeniyle bu madde hükmüne göre, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tahsilatın yapılacağı ve çiftçilerin bu çerçevede, bu ekonomik kriz içerisinde, bu takibatın, aylar itibariyle enflasyona göre yüzde 10, yüzde 12, bazen yüzde 8 şeklinde birikmiş borçlarının tahsilatı yönüne gidileceğini hüküm altına almaktadır.

Değerli milletvekilleri, çiftçilerimiz çok zor durumda. Geçen sene 2000 yılı temmuz ve ağustos aylarında mahsulünün kilosunu 80 000, 100 000, 120 000 lira bedelle Toprak Mahsulleri Ofisine teslim etmesine rağmen, tohumluk buğdayların kilosunu 195 000, 200 000, 220 000 liraya kadar satın almıştır. Bu yıl, bazı yörelerde meydana gelen kuraklık nedeniyle, Toprak Mahsulleri Ofisinin birçok alım merkezlerini kapatacağı yönünde çalışmaları olduğu duyumu gelmektedir. Demek ki, çiftçilerimiz, geçmişte, kilosunu 80 000, 90 000 liraya aldıkları gübreyi, bu yıl 400 000, 450 000 liraya aldılar ve kuraklık nedeniyle de, yağışın olmaması sebebiyle de birçok yerde, bilhassa kendi yöremde, Aksaray'ın birçok bölgesinde ekinler yandı ve bazı yerler tekrar biçilme haline gelmeyeceği düşüncesiyle sürüldü ve gelecek sene ekime hazır hale getirmek üzere şimdiden birçok tarlanın sürümü yapılmış oldu. Bu insanlarımıza, bu yokluk, sıkıntı yetmiyor gibi, bir de bunlara verilmiş olan tohumlukların, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre faizle tahsiline gitmek, bu insanların hapishanelere doldurulmasından başka bir şey değildir; çünkü, bu insanlar, bu kanuna göre, mal bildirimine davet edileceklerdir. Bunların birçoğu mal bildiriminde bulunamayacaklar ve cumhuriyet savcılığınca da hapsen tazyikine karar verilmek suretiyle, boşaltılan hapishaneler, zavallı fakir fukara çiftçilerle tekrar doldurulmuş olacak.

Bir taraftan, bankaları soyan insanların, hortumlayan insanların, buralarda, değişik şekillerde affını sağlıyoruz; öbür taraftan, kıt kanaat geçimini sağlamak üzere güneşte, yağmurda çalışmak suretiyle elinin yarığından, elinin nasırlarının arasından kemikleri görünen o çiftçileri, bu yokluk, fakruzaruret içerisinde tekrar hapishanelere doldurmaya teşebbüsün -burada, bir madde, bir tasarı eğer kanunlaşırsa- bu Yüce Meclise yakışmayacağı düşüncesiyle, çiftçilerin bu nevi borçlarının, hiç değilse, faizsiz, gelecek yıllara yaymak suretiyle tahsili yönünde bir değişiklik olursa, bu Yüce Meclis, bu çiftçilerimize çok iyi bir görev ifa etmiş olacaktır.

Yörelerimi söylüyorum: Aksaray, Eskil, Sultanhanı, Yenikent, Yeşilova dahil, bilhassa, Ağaçören'in Kederli Köyü ve Camili Kasabalarında, yine, İncesu Kasabası ve Helvadere Kasabalarında, hakikaten, ekin yok. Hububut yeri olarak bilinen Konya Ovası, Aksaray ile Konya arası 140 kilometrede, sulu yerler dahil, bu sene ekin olmadı. Bu insanlarımız, Koçaş Üretme Çiftliğinden tohumluk aldılar. Peki, bunu nasıl ödeyecekler 6183'e göre? Bu ne demektir; Aksaray hapishanesi, Konya hapishanesi çiftçiyle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

MURAT AKIN (Devamla) - Cümlemi bitireyim.

Bu maddenin kanunlaşmasıyla, çiftçilerimiz, Konya ve Aksaray hapishanelerine dolacak; buraları almazsa, Nevşehir, Kırşehir hapishanelerine dolacak.

İnşallah, bu kanun tasarısı, düzeltilerek çıkar. Düzeltilmezse, RTÜK Kanunu gibi, tekrar buraya gelir. Burası, insanlarımız için daha faydalı yasa çıkarır düşüncesiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunacağım; ancak, önce bir yoklama talebi var.

Şimdi, yoklama talebinde bulunan sayın milletvekili arkadaşlarımızın salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim.

Sayın Avni Doğan?.. Burada.

Sayın Mustafa Geçer?.. Burada.

Sayın Lütfi Yalman?.. Burada.

Sayın Mehmet Çiçek?.. Burada.

Sayın Nurettin Aktaş?.. Burada.

Sayın Ömer Vehbi Hatipoğlu?.. Burada.

Sayın Nezir Aydın?.. Burada.

Sayın Zeki Okudan?.. Burada.

Sayın Şeref Malkoç?.. Burada.

Sayın Ali Oğuz?.. Burada.

Sayın Rıza Ulucak?.. Burada.

Sayın Temel Karamollaoğlu?.. Burada.

Sayın Hüseyin Kansu?.. Burada.

Sayın Musa Demirci?.. Burada.

Sayın Ahmet Karavar?.. Burada.

Sayın Mehmet Batuk?.. Burada.

Sayın Fethullah Erbaş?.. Burada.

Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Sayın Turhan Alçelik?.. Burada.

Sayın Ergün Dağcıoğlu?.. Burada.

Okumama lüzum yok, zaten 24 kişisiniz; 20 kişi çıkar.

Yoklama için süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 713) (Devam)

BAŞKAN - Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 2 nci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2- 4603 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca gerçekleştirilen yeniden yapılandırma çalışmaları kapsamında, Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi tarafından Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığına bilanço değerleri üzerinden devredilen gayrimenkullerin rayiç değerlerinin bilanço değerlerinden düşük olması durumunda, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı bu gayrimenkulleri piyasa durumunu göz önünde bulundurarak tespit edeceği bedel ve satış şartları ile satabilir.

BAŞKAN - Geçici 2 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Nezir Aydın; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA NEZİR AYDIN (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının geçici 2 nci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Muhterem arkadaşlar, geçici madde 2'de "Emlak Bankasının gayrimenkulleri Toplu Konut İdaresine devredilirken, bilanço değeriyle rayiç değeri arasında fark olursa -ki, burada, düşük olursa durumunda denilmiş- Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, bu gayrimenkulleri, piyasa durumunu göz önünde bulundurarak tespit eder ve satabilir" deniliyor.

Değerli arkadaşlar, ben, yaklaşık yirmibeş yıldır bu muhasebe işinin içerisindeyim; benim gibi olan arkadaşlarımız da vardır. Türkiye gibi enflasyonist bir ülkede, allahaşkına, bugüne kadar, muhasebe yapıp da, rayiç değeriyle, bilanço değerinin ters olduğunu gören var mı?! Daima, bilanço değerleri düşük olur, rayiç değeri yüksek olur. Bütün yeniden değerlendirmeler bunun için yapılmaz mı? Tamamı bunun için yapılır; çünkü, enflasyonist ülkede... Niye enflasyon muhasebesi istiyoruz biz? Neden, bu memlekette enflasyon muhasebesi uygulansın deniyor; ama, şimdi, geliyoruz, burada, çok enteresan bir şey var. Eğer, ben yanlış anlıyorsam, yanlış anlatıyorsam, lütfen, iktidara mensup arkadaşlardan veya yetkililerden birisi, burada, bunu izah etsin.

Arkadaşlar, şimdi, ben, bu olayı şöyle anlıyorum: Bu banka kredi verirken gayrimenkul ipotekleri alıyor, uygulama bu. Ne olmuştur?.. Örneğin, 10 milyar değeri olan bir yeri 100 milyar göstermişse, bu ne olmuştur; bilanço değeri 100 milyar.. Kredi geri dönmemiştir, belki geri almıştır, bankaya, gayrimenkul aktifine kaydetmiştir; ama, ne üzerinden; 100 milyar üzerinden. Kredi verilirken yapılan fahiş hata, değeri 10 milyar olan yer 100 milyar olarak, eğer, kayıtlara girmişse, tabiî, şimdi, Toplu Konut İdaresine burayı devrettiğiniz zaman, bu iş ortaya çıkacaktır. Burada da, biz, bu yasayı çıkararak, bu işi yasallaştırıyoruz bu işin müsebbiplerini aramak varken. Böyle bir şey olmayabilir de; ama, benim, buradan, bu maddeden anladığım bu. "Bilanço değerinden, rayiç değeri düşük olursa" deniliyor; demek ki, böyle bir şeyler var.

Değerli arkadaşlar, bu, çok enteresan bir şeydir ve bence, bu maddenin, bu Meclisten geçmemesi lazım. Bu maddenin, bu metinden çıkarılması lazım; çünkü, benim buradan anladığım, tamamen, bir yanlışlığın veya yapılan bir suiistimalin, şu anda, bu maddeyle, geçici 2 nci maddeyle yasalaştırılması söz konusu oluyor.

Değerli arkadaşlar, onun için, burada, bunu açıkça ifade ediyorum; bu, böylece zabıtlara geçmiş olsun.

Herkes bunu çok iyi bilir ki, bankalar, tasarrufu olan insanların, tasarrufu olan kişilerin tasarruflarını toplar, üretime pompalar, üretime kaydırır kredi şeklinde; ama, bizdeki yanlışlık, bugüne kadar, özellikle son yıllarda -yirmi yıldan beri bu böyle oluyor ama- özellikle son iki yılda, bu, çok korkunç bir rakama ulaşmıştır. Bankaların topladığı mevduatların yüzde 90'ı devlet tarafından talep edilmektedir; yani, devlet tarafından alınmaktadır. Bu fonların yüzde 90'ı devlete aktarılmaktadır. Peki, burada, bankaların mevduatlarının da yüzde 100 devlet güvencesinde olduğu zaman, neticede, bankalar hortumlandığı zaman, bankalar battığı zaman kaybeden kim oluyor; vatandaş oluyor, devlet oluyor. Görünürde vatandaş parasını alabiliyor devletten; çünkü, yüzde 100'ü devlet güvencesinde; ama, son zamanlarda yapılan bir yanlışlık... Esas bizim düzeltmemiz gereken budur, Meclis olarak üzerine eğilmemiz gereken budur. Bakınız, Türkiye'deki yabancı banka şubeleri, sayıları çok az olmalarına rağmen, özellikle ABD kökenli bankalara rağbet oldukça artıyor. Neden? Yüzde 100 devlet güvencesi olmasına rağmen, artık, vatandaş, bizim bankalarımıza -söylemeye dilim varmıyor, ama- güven duymamaya başladı, güven duymuyor. Nereye güven duyuyor?..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NEZİR AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, onun için, burada düzeltmemiz gereken bu nokta, bir.

Bir başkası, Sayın Zekeriya Temizel Bankacılık Üst Kurulu Başkanıyken, batık bankaların alacaklarını tahsil etmek için bir tasarı hazırlamıştı, onu çıkarmamız gerekiyordu; milletin batık paralarını bulmamız, ortaya çıkarmamız gerekiyordu; ama, ne yazık ki, onları yapamıyoruz, işte, burada, zamanında yapılan yanlışlıkları, geçici 2 nci maddeyle yasal hale getirmeye çalışıyoruz.

Bu maddeyi, ben, böyle anlıyorum ve buradan geçirilmemesini özellikle talep ediyorum.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Geçici 2 nci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 2 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi, şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, daha altı ay önce, Ziraat Bankası, Halk Bankası ve Emlak Bankasının yeniden yapılandırılarak özelleştirilmesi amacıyla bir kanun çıkarıldı. Her biri ayrı ayrı birer hizmet abidesi olan ve tarihimizde yer alan bu üç bankamızın, çağdaş bankacılık ve rekabet gereklerine uygun olarak yeniden yapılandırılması suretiyle özelleştirilmesi beklentisi içerisindeyken, maalesef, Emlak Bankası hedef alındı ve âdeta, Emlak Bankasının, yetmişbeş yıllık şerefli mazisinde sanki hiçbir şey yapmamış gibi, üzerine gidilmeye çalışıldı. Oysa, 1926 yılından itibaren kurulmuş olan, çağdaş ve örnek yerleşim birimleriyle kentleşme alanında, ülkemizin imar ve kalkınmasında, inşaat sektöründe örnek sayılabilecek hizmetleri de vardır bu kuruluşun. İşte, bu kuruluşun böylesine güzel hizmetleri varken, bunu dışlamak acaba doğru mudur; bize göre doğru değildir. Türkiye'nin, gerçekten, daha 4 000 000 konut açığı ve yılda 400 000 konut yapma ihtiyacı vardır; bütün bunların hepsini gerçekleştirecek bir kurum, kuruluş yoktur. Dolayısıyla, bunu Emlak Bankası yapmaktayken, şimdi de, bundan sonra olmayacaktır.

Emlak Bankasının fonksiyonları bitmemiştir, malî sistemden çekilmesi halinde boşluğun nasıl doldurulacağı belirlenmemiştir ve de Emlak Bankası diğer iki kamu bankasından çok çok daha iyi durumda olmasına rağmen, kârlı bir durumda bulunmasına rağmen ve personelinin niteliği, kalitesi, müşteri portföyü ve teknolojik imkânları tamamen serbest piyasa koşulları çalışma şartları içerisinde de hizmet vermekteyken, maalesef, şu anda, Emlak Bankasını tasfiye eder duruma getirdik.

Değerli milletvekilleri, üç ayrı konunun bir arada ele alındığı ve kanun yapma tekniğiyle de hiçbir şekilde bağdaşmayan bir durumla karşı karşıyayız. Biraz evvel konuşan arkadaşlarımız da anlattılar, kodifikasyon sistemiyle hiçbir suretle anlaşmıyor, hukuk sistemiyle hiçbir suretle bağdaştıramıyorsunuz; bir maddeyi üç sayfaya sığdırıyorsunuz, dolayısıyla, anlaşılmaz bir noktaya getiriyorsunuz. Oysa, kanunlar, anlaşılabilir durumda olması lazım; anlaşılmıyor.

Kanun tasarısı, yeniden yapılandırılması konusunda, kamu bankalarını birinci bölümde ele alıyor, Emlak Bankasının bankacılık yapma ve mevduat kabul etme yetkisi de sona erdirilmeye çalışılıyor.

Emlak Bankasının aktif ve pasifleri, hükümetin icraatlarıyla, bankanın özkaynakları, topladığı mevduatlarından bir kısmı, alınan arsalar ve yapılan konutlar Toplu Konut İdaresine devrediliyor; öncelikle, bankanın içi boşaltılıyor. Şimdi, sormak gerekir: Bir bankanın pasifleri karşılığında oluşturduğu aktiflerin bir kısmını çıkarıyorsunuz, ayrılan bir kısmını, diğer bir deyişle Toplu Konut İdaresine devrediyorsunuz; konut ve arazilerin satışlarından elde edilecek bedel, bankacılık kesiminin yarattığı açıkların kapatılmasına kullanılacak mı sorusunun cevabını arıyoruz, bulamıyoruz.

Ziraat ya da Halk Bankasından bu şekilde bir gelir çıkışı görülmediğine göre, bu yaratılan açık da, milletin cebinden finanse edilecektir. Bankalar, aktarılan kaynak, arazi ve konutlar yaklaşık 2,5 katrilyondur. Bu 2,5 katrilyonu kim ödeyecek; yine, milletin sırtına binecektir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarılar, gerçekten bir dayatma anlayışı içerisinde gelmektedir; çünkü, dikkat edilirse, hiçbir incelemeye, hiçbir değerlendirmeye tabi tutulmadan, milletvekilleri hiçbir konuyu bilmeden, otomatikman buraya geliyor ve otomatikman da buradan geçiyor.

Değerli milletvekilleri, bizler, halkımızın haklarını koruyacak, ülkemizin, çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğini koruyacak düzenlemelere destek veririz; ama, burada görülüyor ki, bir kurum tasfiye ediliyor, o tasfiye içerisinde yer alan ehliyetli, bilgili, liyakatli insanlar, özellikle aile bütçesini tanzim etmişler; çocukları bir yerlerde okuyor, kooperatiflere girmişler, borçları var, bir anda alıyorsunuz, bir başka kuruma devrediyorsunuz. Sayın Kemal Derviş Bakanımıza bir soru sordum; Bakan "efendim, bunların bir sıkıntısı, bir zararı olmayacak" dedi. Oysa, ben, tasarıyı inceliyorum, tasarıda "Özelleştirme İdaresi Kanununun 22 nci maddesine göre işlem yapılacaktır" deniliyor. Böylece, bankacılık tazminatı ödenmeyecek; 400 milyon alıyorsa 200 milyona inmiş olacak ve böylece, devletin sosyal devlet niteliği ortadan kalkmış olacak. Bu devlete güvenmiş, bu ülkeye güvenmiş, bankasına inanmış, bankasını yüceltmiş; ama, banka, bir taraftan da, çalışanlarını bir anda sokağa atma gibi bir durumla karşı karşıya kalmış.

Değerli milletvekilleri, bir de, bir maddede geçti, hukukta "açıkça suç" veya "kapalıca suç" diye bir kavram da yok. Açıkça suç sayılan işlemlerde efendim sorumlu tutulacak; aksi halde, sorumlu tutulmayacak.

Değerli milletvekilleri, siyasetçilerle ilgili son derece acımasız değerlendirmeler yapılıyor. Değerlendirmelerin nedenlerinden bir tanesi de dokunulmazlıktır. Şimdi, milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırıyorsunuz; bir taraftan da, bu kuruma, dokunulmazlık zırhını veriyorsunuz ve disiplin suçu da bunlara hiçbir suretle işlemeyecek, tazmin mükellefiyeti de ortadan kalkmış olacak. Bütün bu şartlar altında da, kalkacaksınız, bunu, bir başka şekilde değerlendireceksiniz.

Değerli milletvekilleri, bugün Bala'dan geldim. Yine bakıyorsunuz, Ziraat Bankasından kredi almış olanlar, Tarım ve Kredi Kooperatiflerinden kredi almış olanlar, borçlarını özellikle yüzde 120 ve yüzde 150 faizle ödemek durumunda bırakılmışlar. Hani daha aşağıda faizlerle, daha doğrusu ilk aldıkları zamandaki faizlerle ödeyeceklerdi borçlarını? Bankaya sordurdum; banka diyor ki "bize böyle bir yazı gelmedi." Halk Bankasına soruyoruz; Halk Bankası da, esnaf ve sanatkârlarla ilgili olarak faizlerini yüzde 98'den aşağı indirmiyor. Yine soruyoruz "yüzde 40'larda olması lazımdı, öyle açıklama yapıldı" verilen cevap "efendim, bankaya böyle bir talimat gelmedi."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bir husus zannediyorum sizi de üzüyor. Sayın Bakan, popülizmi, hemen hemen her vesileyle kullanıyor, âdeta, ekonomi için bir maymuncuk anahtar olarak da kullanıyor "popülizm yapıyor siyasetçiler" diyor, hep onu söylüyor "popülizm yapıyor... Popülizm yapıyor..."

Değerli milletvekilleri, milletin isteklerini ve ihtiyaçlarını dile getirmek, milletin sıkıntılarını dile getirmek, buna çözüm aramak popülizm değildir. Eğer, bu popülizm olursa, o zaman milletin sıkıntılarını nasıl gidereceksiniz? Herkese, hepinize söylüyorum; milletimiz birçok sıkıntılarını dile getiriyor, milletin ihtiyacı için geliştirilen önerilerimizin, haklı temennilerimizin popülizmle damgalanmasından fevkalade büyük rahatsızlık duyuyorum. Siz, milletin ihtiyaçları ve arzularının önüne duvarlar çekemezsiniz, popülizm anlayışı içerisinde, gerekçe olarak da "popülizm, ucuz popülizm" deyip, kalkıp duvar örmek, bizi, siyasetçiyi halktan koparma anlamına gelir.

Popülizmi önyargılardan kurtarmaya ve ülke gerçeklerini görmeye davet ediyorum Sayın Kemal Derviş Bakanımızı. Görev zararlarının gerçek sebepleri de bankacılık değil, aslında onun sebeplerini araştırmak lazım. Acaba çiftçiye verilen kredilerden dolayı mıdır; acaba, esnafa verilen kredilerden dolayı mıdır; hayır, değildir. Açsınlar baksınlar... Soru sordum, yine soruma cevap alamadım; Ziraat Bankasından çiftçiye verilen miktar ile bankanın görev zararları ne kadardır, bir mukayese etsinler. Görülecektir ki, çiftçilere verilen krediler veya Halk Bankasından esnafa verilen kredilerden dolayı görev zararları bu kadar yükselmemiştir ve bu kadar olmamıştır diyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Geçici 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 3 üncü maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 3 - a) Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu kesintileri, bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar  yürürlükten kaldırılan hükümlere göre tahsil edilmeye devam olunur ve doğrudan genel bütçeye gelir yazılmak üzere Hazine hesaplarına intikal ettirilir. Kesinti oranlarını sıfıra kadar indirmeye veya 15 puana kadar yükseltmeye veya kesintiyi tümüyle kaldırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Bu kesintilerin tahakkuk ve tahsili Maliye Bakanlığınca vergi gelirlerine ilişkin yetkiler kapsamında takip edilir  ve kesintilerin tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.

Kaynak Kullanımını Destekleme Fonundan ihtisas kredilerine ödenmesi gereken destekleme primleri nedeniyle bankalara ödenmemiş birikmiş borçlar,  Hazinenin görev zararı borcu olarak kabul edilir ve bu borçların tasfiyesine ilişkin hükümler çerçevesinde işlem yapılır.

b) 6/12/1984 tarihli ve 3100 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin (5) numaralı fıkrası uyarınca ödeme kaydedici cihaz özel hesabında biriken mevcut nakit bütçeye gelir yazılmak üzere Hazine hesaplarına intikal ettirilir.

c) Bu Kanunla tasfiye edilen Akaryakıt Fiyat İstikrar Fonunun 31/12/2001 tarihine kadar tahakkuk eden, ancak ödenemeyen yükümlülükleri bütçeye bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır.

d) Tasfiye edilen Toplu Konut Fonu gelirleri arasında yer alan aşağıdaki gelirlerin, bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar Hazine adına tahsiline devam edilerek Hazine hesaplarına intikali sağlanır.

1-Tekel idaresi ve tekel dışında kalan gerçek ve tüzel kişiler tarafından imal edilen alkollü ve alkolsüz içkiler, tütün mamulleri, ispirto ve ispirtolu içkiler ve her türlü içki imalinde kullanılan alkollü ve alkolsüz özütlerin istihsal vergisine esas matrahları üzerinden en fazla yüzde 15'i nispetinde hesaplanacak ve istihsal vergisinden ayrılacak miktarlar (Bu maddelerin istihsal vergisinin fona ödenecek meblağı karşılamaması veya istihsal vergisinin mevcut olmaması halinde de yukarıda açıklanan şekilde hesaplanacak miktar Tekel İdaresi ve Tekel dışında gerçek ve tüzel kişiler tarafından bütçeye ödenir),

2- Diğer mevzuatla Toplu Konut Fonu için verilmesi öngörülen paralar,

3- Tekel idaresinin ithal ettiği maddelerden alınan paylar.

Yukarıdaki bentlerde belirtilen nispet ve miktarları yeniden tespite, azaltmaya veya kaldırmaya  Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Mevzuatta Toplu Konut Fonuna yapılmış bulunan atıflar, Toplu Konut İdaresine yapılmış sayılır.

e) 24/3/1988 tarihli ve 3418 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan (b) bendine göre 31/12/2001 tarihi itibarıyla tahakkuk eden gelirlerden  harcanmayan miktarlar, 3418 sayılı Kanunun bu Kanunla değişik 39 uncu maddesinin (a) bendi hükümleri çerçevesinde  ertesi yıl bütçelerine özel gelir ve ödenek kaydedilir.

f)  23/5/2000 tarihli ve 4568 sayılı Kanunla tasfiye edilen Kamu Ortaklığı Fonunun kullanım alanları ile ilgili olarak sağlanmış olan Hazine garantili dış proje kredilerinden 1/1/2001 tarihi itibarıyla geri ödemesi devam edenler, bu tarihten geçerli olmak üzere Hazine tarafından devralınır.

g) Bu Kanunla tasfiye edilen  fonlar için, 1/1/2002 tarihinden itibaren tahsil edilecek genel bütçe vergi, resim ve harç gelirlerinden, 24/3/1988 tarihli ve 3418 sayılı Kanunun 39 uncu maddesi hariç olmak üzere pay ayrılmaz.

h) Bu Kanunla tasfiye edilen  fonlardan finansmanı sağlanmak üzere yıllara sari olarak yapılan sözleşmelerde yer alan ve 1/1/2002 tarihinden sonrasına sirayet eden hak ve yükümlülükler ilgili idareler nezdinde devam eder. Ancak, 1/1/2002 tarihinden itibaren bu çerçevede yapılacak ödemeler, konsolide bütçeye dahil idareler için bütçede ilgili fonun hizmetine devamını sağlamak üzere açılacak tertip veya özel tertiplerden, diğer idarelerde ise bütçelerinden yapılır.

ı) Mera Fonundan ücret ödenmek suretiyle çalışmakta olan toplam  90 personelden, 657 sayılı Devlet  Memurları Kanununda belirtilen genel ve özel şartları taşıyanlar, istekleri halinde  Tarım ve Köyişleri Bakanlığındaki durumlarına uygun boş memur kadrolarına üç ay içinde atanırlar. Bunlar hakkında 3.11.1999 tarihli ve 4460 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin 2, 3 ve 4 üncü fıkraları hükümleri uygulanır. 

Bu Kanun hükümlerinden faydalanmak istemeyenler ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda belirtilen genel ve özel şartları taşımayanların her türlü yasal hakları ödenerek kurumlarıyla ilişikleri kesilir.

j) Bu Kanunla ve diğer mevzuatla tasfiye edilen fonlar hakkında, bu Kanunda düzenleme bulunmayan hususlarda, 21/2/2001 tarihli ve  4629 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının (d) bendi ile (B), (C) ve (D) fıkraları hükümleri uygulanır.

BAŞKAN- Geçici 3 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 713 sıra sayılı yasa tasarısının geçici 3 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi Fazilet Partisi Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının geçici 3 üncü maddesinde, bazı fonlar kaldırılıyor ve bu kaldırılan fonların, aslında tahsilatları devam olunurken, bu tahsilatların nerelere kaydırılacağı; yani, Hazineye kaydırılacağı, Hazineye irat kaydedileceği ve dolayısıyla, bütçeye aktarılacağı zikrediliyor.

Burada, birinci fıkrasında "Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu kesintileri, bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar" ifadesiyle; yani, bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar geçecek muğlak bir süre, belirsiz bir süre için, yürürlükten kaldırılan hükümlere göre tahsil edilmeye devam olunacak. Demek ki, yürürlükten kaldırılan hükümler yürürlükte olacak. Yani, o hükümlere aykırı tahsilatlara karşı yargıya gidildiği zaman, hangi hükümler yürürlüğe konulacak?.. Böyle, hilkat garibesi bir düzenleme yapılmış. Yani, yürürlükten kaldırılan hükümlere göre tahsil edilmeye devam edilecek. Yani, fondan beklenen hizmetler kaldırılıyor, ancak, o fondan beklenen gelirler kaldırılmıyor. Bunlar, yürürlükten kaldırılan hükümlere göre tahsile devam edilecek ve doğrudan genel bütçeye gelir yazılmak üzere, Hazine hesaplarına intikal ettirilecek. Kesinti oranlarını sıfıra kadar indirmeye veya 15 puana kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkili kılınacak. Bakanlar Kurulu bu kesintiyi tümüyle kaldırmaya da yetkili kılınmakta.

Bu ne biçim düzenleme; aslında, bunu anlamak mümkün değil. Hukuk tekniği açısından, yürürlük açısından, normların hiyerarşisi açısından bunu anlamak mümkün değil maalesef.

"Bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar" deniliyor. O yeni düzenleme ne zaman yapılacak; bu da belli değil. Yani, burada bir keyfilik söz konusu. Oysaki, yasalarda aleniyet ve açıklık ilkesi önemlidir ve esastır. "Yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar" deniliyor; burada, insafa terk edilmiş veya keyfiyete terk edilmiş bir durum var. Yani, burada, aslında, kaldırılan fonların hizmetleri kaldırılıyor, fonlardan hizmet elde eden vatandaşın hizmetleri kesilmiş oluyor; ancak, o fonlardan elde edilen iratlar, gelirler Hazineye intikal ettiriliyor, bütçeye gelir olarak yazılıyor.

Bu maddede düzenlenen garip bir fıkra daha var; o da, tasfiye edilen Toplu Konut Fonu gelirleri arasında yer alan, Tekel İdaresi -7 nci maddede düzenlenmiştir- ispirtolu içkiler ve içki imalinde kullanılan hammaddelerin istihsal vergisi matrah kabul edilerek alınan miktarlar, Tekel İdaresinin ithal ettiği maddelerden alınan paylar, yani, Toplu Konut Fonuna aktarılan bu paylar, bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar tahsil edilmeye yine devam ediliyor.

Herhalde, burada da kaldırılmış hükümler uygulanarak o esaslar dahilinde bu tahsil ediliyor. Yani, Toplu Konut Fonu gelirlerinden kaldırılıyor, Hazine adına tekrar bunlar irat kaydedilerek... Belki, kamu finansman açıklarının kapatılması burada amaçlanıyor; yani, fonlardan elde edilen hizmetler daraltılıyor, ancak, gelir kalemleri kaldırılmıyor, Hazineye irat kaydıyla kamu finansman açıklarının bu alanda kapatılması amaçlanıyor diye düşünüyorum. Bunun başka türlü izahı yoktur.

Diğer taraftan (ı) fıkrasında, Mera Fonundan ücret almak suretiyle çalışmakta olan personel, 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının özel ve genel hükümlerine uygunlarsa, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının boş kadrolarına üç ay içinde atanacaklar; ama, özel ve genel şartları taşımayanların yasal hakları ödenerek, bunların kurumla ilişkileri kesilip işsiz bırakılacaklar.

Bu tasarıda ve daha önceki tasarılardaki dikkatimizi çeken konular, yani, 52, 53, belki de 70'e yakın fon kaldırılmakla birlikte, bunların hizmet alanları daraltılmış; ancak, gelirleri, Hazineye irat kaydedilerek, burada, örtülü bir vergilemenin, örtülü bir tahsilatın amaçlandığı gözümüze çarpıyor ve burada, fonlarda çalışan personel, o fon birimlerinde çalışan personel ekmeğinden ediliyor.

Burada, hedeflenen hizmetler, fonlardan elde edilen hizmetler... Mesela, bu fonlarla, aslında, 1985'ten bu yana güzel hizmetler verilmişti; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu olsun, Savunma Sanayiini Destekleme Fonu olsun, Toplukonut Fonu olsun, bu alanlarda, bu fonlardan çok büyük hizmetler elde edildi bugüne kadar. Ancak, bunların, bütçe denetimi içine dahil edilerek yürütülmesi esas olmalıydı diye düşünüyorum. Burada bunlar kaldırılmış, hizmetler yürütülmeyecek, gelirler elde edilecek, bunlar da Hazineye irat kaydedilerek kamu finansman açıkları kapatılacak.

Aslında, burada ve diğer düzenlemelerde 57 nci hükümetin izlediği politika, bilinçli bir politikadır; adalete ve hukuka aykırı birtakım uygulamalar dayatılarak burada gündeme getiriliyor.

Aslında, Sovyet Rusya'nın çökmesiyle birlikte tek kutuplu hale gelmiş dünyamızda, kapitalist tek kutbun, dünyayı "yeni dünya düzeni aldatmacası" adı altında yeni parsellemesi ve yaptığı küresel planların Türkiye'ye örtüşen alanları ve programlarının Türkiye'de liberalleşme adına uygulanması, bunlar, Türkiye'nin 20 nci Yüzyılın başında yakalamış olduğu tarihî konjonktürde bölgesinde güçlü ve belirleyici ülke olma şansının yok edilmesine yönelik programlardır. Türkiye'yi, tekelci ve çokuluslu sermayenin insaf ve himmetine terk edilmiş, borç için ona buna avuç açan, insanları karın tokluğuna sürünen ekonomisi, dışpolitikası, kültürel kimliği de çökertilmiş bir ülke haline getirmenin vebalini 57 nci hükümet sırtında taşıyacaktır. Bundan kurtulması mümkün değildir diyorum; yine, yasanın hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Gruplar adına başka söz var mı?

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Murat Akın konuşacak efendim.

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 3 üncü madde üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçici 3 üncü maddenin (a) bendine göre, Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu tasfiye edildiğinden, önemli miktarda olan bu fon gelirlerinin, yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar, yürürlükten kaldırılan hükümlere göre tahsil edilmesine devam olunacağı ve bu yeni düzenlemenin ise -yine, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununda bulunan yetki de kaldırıldığından- Bakanlar Kurulunca yapılacağı ifade edilmektedir ki, Bakanlar Kurulunun bu düzenlemeyi ne zaman yapacağı belli değildir. Böyle önemli bir hususun belirsizlik içerisinde bırakılması doğru değildir.

Yine, (b) bendiyle, ödeme kaydedici cihaz özel hesabı tasfiye edildiğinden, bu hesapta biriken mevcut nakdin bütçeye gelir yazılmak üzere Hazine hesaplarına intikali amaçlanmaktadır.

Yine, (c) bendiyle, bu kanunla tasfiye edilen Akaryakıt Fiyat İstikrar Fonunun 31.12.2001 tarihine kadar tahakkuk eden, ancak ödenemeyen        -ödeyemeyen mükelleflerin- yükümlülükleri, bütçeye bu amaçla konulacak ödenekten karşılanması öngörülmüştür.

Yine, (d) bendiyle, Toplu Konut Fonunun tasfiye edilmesi nedeniyle, bu fonun bazı gelirlerinin Hazine adına tahsiline devam edilmesi ve Hazine hesaplarına intikali sağlanmaktadır. Ayrıca, çeşitli mevzuatta Toplu Konut Fonuna yapılmış olan atıfların, yine Toplu Konut İdaresince yapılmış sayılacağı belirtilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu fonların kendi bakanlık bütçelerine özel ödenek kaydedilmesi nedeniyle, daha önce fon olarak yapılan düzenlemelerde tadat edilen gelir kaynakları değiştirilmiştir, yeni gelir kaynakları ihdas edilmiştir ve bu yeni ihdas edilen gelir kaynakları -ki, takibi ayrı bir şekilde oluyor- ancak, daha önce, kamu bankaları ve diğer kamu kuruluşlarının belirli paylarının bu fonun gelirleri sayılması nedeniyle ve onun da yeni düzenlenen duruma göre hesap gelirleri içerisinde yer almayacağından, eski tahsil edilmeyen gelirlerin takibine yöneliktir.

Yine, bu maddenin (e) bendi, 3418 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin bu kanunla yürürlükten kaldırılan (b) bendine göre, 2001 yılı içerisinde tahakkuk etmiş gelirlerin yılı sonunda harcanmayan miktarlarının ertesi yıl bütçesine devrini teminen, yine, gerekli düzenlemeleri ihtiva etmektedir.

(f) bendinde, Kamu Ortaklığı Fonu, 23.5.2000 tarihli ve 4568 sayılı Kanunla 1.1.2001 tarih itibariyle tasfiye edildiğinden, daha önce, adı geçen Fonun kullanım alanlarıyla ilgili olarak sağlanmış olan Hazine garantili dış proje kredilerinin, tasfiye tarihinden sonra devam eden geri ödemelerin, itfaların, Hazine tarafından devralınarak gerçekleştirilmesi hususu düzenlenmiştir.

(g) bendiyle, bu kanunla tasfiye edilen fonların, yine, 1.1.2002 tarihinden itibaren tahsil edilecek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT AKIN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, lütfen... Teşekkür edin; oturun. Rica ediyorum...

MURAT AKIN (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, bakın, yoklama talebi de geldi! Bir bitirseydiniz, ben bu maddeyi de geçiriyordum...

MURAT AKIN (Devamla) - Sayın Başkan, mikrofonu açar mısınız efendim.

BAŞKAN - Efendim, lütfen oturun!

MURAT AKIN (Devamla) - Sayın Başkan, ben, o yoklama talebine göre konuşmamı ayarladığım için, sen telaşlanma, ben hedefime ulaşmış oldum... Sen niye sinirleniyorsun?!

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Niye Başkanlıkla zıt gidiyorsun?! Ne olacak yani; gecenin bu saatinde zıt gitsen ne olacak?! Muhalefet mi o?!.

MURAT AKIN (Aksaray) - Marifet tabiî, niye marifet değil!

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, geçici 3 üncü maddeyi oylamadan evvel bir yoklama talebi vardır.

Şimdi, yoklama talebinde bulunan sayın milletvekili arkadaşlarımızın salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim:

Sayın Avni Doğan?.. Burada.

Sayın Sacit Günbey?.. Burada.

Sayın Mehmet Çiçek?.. Burada.

Sayın Ömer Vehbi Hatipoğlu?.. Burada.

Sayın Ali Oğuz?.. Burada.

Sayın Rıza Ulucak?.. Burada.

Sayın Yaşar Canbay?.. Burada

Sayın Temel Karamollaoğlu?.. Burada.

Sayın Mehmet Batuk?.. Burada.

Sayın Yakup Budak?.. Burada.

Sayın Nurettin Aktaş?.. Burada.

Sayın Zeki Okudan?.. Burada.

Sayın Turhan Alçelik?.. Burada.

Sayın Hüseyin Kansu?.. Burada.

Sayın Ergün Dağcıoğlu?.. Burada.

Sayın Ahmet Karavar?.. Burada.

Sayın Fethullah Erbaş?.. Burada.

Sayın Şeref Malkoç?.. Burada.

Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Sayın Lütfi Yalman?.. Burada.

20 arkadaşımız burada efendim.

3 dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bundan sonra açık oylama var, daha sonra da Tütün Kanunu Tasarısı var; ben, yorulmam efendim! (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

Mademki arkadaşlar anlaşmayı bozdu, ben, sabaha kadar buradayım!

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Millet yararına güzel şeyler yapıyorsunuz gerçekten!

BAŞKAN - Hiç fark etmez... İş, anlaşmayla olur...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Yani, güzel şeyler çıkarıyorsunuz, sabaha kadar oturun hakikaten!

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN - Efendim, toplantı yetersayısı vardır.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı: 713) (Devam)

BAŞKAN - Geçici 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

Sayın milletvekilleri, tasarıya geçici 4 üncü madde eklenmesine dair bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici 4 üncü maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                      Sümer Oral

                                                                Maliye Bakanı

"Geçici Madde 4.- Bu Kanunun 1 inci maddesinin (C) fıkrası ile değiştirilen 4603 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilecek personelden Konsolide Bütçeye tabi kamu kurum ve kuruluşlarına dağıtılacak personel için, Devlet Personel Başkanlığınca nakil işlemi tamamlanmadan önce Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınır."

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu nakil işlemi Devlet Personel Başkanlığı tarafından gerçekleştirilmektedir; ancak, nakledilen personelin bütçeye getireceği yükün hesaplanması, kurumların ödeneklerinin planlanması ve dağılımının daha sağlıklı bir biçimde yapılabilmesi için, Maliye Bakanlığının uygun görüşünün alınması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Efendim, Komisyonun takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Bir dakika!.. Bir dakika!..

BAŞKAN - Oylamaya geçtim...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Yani, olur mu böyle!

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. (DYP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, böyle bir şey olabilir mi?! İstirham ediyorum sizden...

BAŞKAN - Sayın Başkan, bugüne kadar, geçici maddeyi önerge kapsamında kabul ettiğimizi biliyorsunuz... Bütün uygulamalar böyle efendim.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Nasıl olur efendim?!

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Yeni bir madde koyuyor.

BAŞKAN - Efendim, yukarıdan, Kanunlar Müdürlüğünden getirteyim uygulamayı...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, maddede söz vereceksiniz efendim.

BAŞKAN - Kime söz vereceğim efendim?!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Gruplara söz vereceksiniz efendim.

BAŞKAN - Ne münasebet efendim?!

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Ne demek, ne münasebet?!

BAŞKAN - Efendim, ne münasebet; geçici maddede söz diye bir şey yok. Geçici maddeyi önerge kapsamında görüştüğümüzü biliyorsunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Ancak, Sayın Başkan, burada Komisyonun çoğunluğu olmayabilir; siz, geçici maddeyi...

BAŞKAN - Efendim, hiç böyle bir şey yapılmadı.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Ek madde değil, ek madde muamelesi görmez.

BAŞKAN - Sayın Başkan, hiç böyle bir şey yapılmadı; ancak, yukarıdan size bütün uygulamaları getirteyim, göstereyim efendim.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Efendim, siz, şimdi, burada doğru şeyleri yapmak zorundasınız...

BAŞKAN - Ben doğru şeyi yapıyorum.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Bugün pek çok yanlış yaptınız Sayın Başkan...

BAŞKAN - Hiç yapmadım efendim.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) -Pek çok yanlış şey yaptınız...

BAŞKAN - Ne yaptım yanlış?

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - İçtüzük hükümlerini pek çok defa çiğnediniz...

BAŞKAN - İçtüzüğü okudum size; çiğnemedim.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - İstirham ediyorum; arkadaşım önerge üzerinde grup adına konuşacak, söz talep ediyoruz efendim.

BAŞKAN - Efendim, böyle bir önerge üzerinde konuşma olmadığını biliyorsunuz.(DYP sıralarından gürültüler)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz, bir şey söyleyeyim.

BAŞKAN - 25 inci maddeyi okutuyorum efendim...(DYP sıralarından gürültüler)

Efendim, uygulamaları getirip, göstereyim size diyorum, istirham ederim... Kanunlar nasıl görüşülüyor...

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Burada, 30 bin personelin ne olacağı belli değildir; çünkü, maddenin münderecatında, oraya Maliye Bakanlığı engeli konmaktadır.

BAŞKAN - 25 inci maddeyi, 1 inci maddenin iki ayrı madde olarak kabul edilmesi nedeniyle, teselsül ettirdiğimiz madde numaralarına uygun olarak okutuyorum. Yani, 25 inci maddenin (b) bendi "5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15 ve 16 ncı maddeleri ile geçici 3 üncü maddesinin (f) fıkrası dışındaki diğer fıkraları 1.1.2002 tarihinde" diye okunuyor.

25 inci maddeyi okur musunuz...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, evvela bu maddeyi halledelim de, ondan sonra efendim...

BAŞKAN - Efendim, oyladım, geçti... Oyladım, geçti...

Size uygulamaları getireceğim Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, önergeyi oyladınız efendim...

BAŞKAN - Size uygulamayı getireceğim dedim...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Önergeyle yeni bir madde getirildi efendim.

BAŞKAN - Uygulamayı getireceğim size diyorum efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Oyladığınız önerge idi.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Yeni bir madde getirildi efendim.

BAŞKAN - Uygulamayı getireceğim Sayın Genç. Şimdi getiriyorum uygulamayı; göreceksiniz.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Geçici madde diye bu önergeyi ben mi yazdım!

BAŞKAN - Uygulamayı getireyim, ondan sonra konuşalım efendim.

Maddeyi okutuyorum:

MADDE 25 - Bu Kanunun;

a) 1 inci maddesinin (A) ve (B) fıkraları 25/11/2000 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

b) 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14 , 15 ve 16 ncı  maddeleri ile geçici 3 üncü maddesinin (f) fıkrası dışındaki diğer fıkraları 1/1/2002 tarihinde,

c) Geçici 3 üncü maddesinin (f) fıkrası 1/1/2001 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

d) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 26- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında...

KAMER GENÇ (Tunceli)- Efendim, oyumun rengini belirtmek üzere aleyhte söz istiyorum.

RAMAZAN GÜL (Isparta)- Oyumun rengini belirtmek istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN- Pardon efendim; İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre söz istemleri var...

Aleyhte, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın; lehinde, Masum Türker, Nidai Seven, Bozkurt Yaşar Öztürk, Lütfi Yalman söz istemişlerdir.

Sayın Aydın Ayaydın, buyurun efendim.

AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce kabul ettiğimiz 713 sıra sayılı yasa tasarısı, üç düzenlemeyi birlikte getirmektedir. Bunlardan birincisi, kamu bankalarıyla ilgili düzenleme; ikincisi, fonlarla ilgili düzenleme ve üçüncüsü de, vergi yasalarıyla ilgili düzenlemedir.

Kamu bankalarıyla ilgili yapılan düzenleme, ekonomik istikrar programı çerçevesinde, bundan böyle kamu bankalarına hiçbir görev zararı verilemeyeceği ve daha önceden kaynağı belli olmayan konularda hiçbir bankaya görev verilemeyeceği konusunda. Bu, yerinde bir düzenlemedir; ancak, Emlak Bankasının tasfiye edilmesiyle ilgili olan düzenleme, objektif verilere dayanmayan, gerçekten, sübjektif verilerle hareket edilmiş ve Emlak Bankasının tasfiye edilmesi, bana göre, son derece yanlış bir uygulamadır.

İkinci düzenleme, fonların kaldırılmasıyla ilgili düzenleme. 1980 ve 1990 yılları arasında uygulamaya konulan ve son derece başarılı bir şekilde yürütülen fonlar, bugün artık ekonomik istikrar programı çerçevesinde görevini tamamlamıştır ve bütçe disiplini sağlanması açısından fonların kaldırılması da yerinde bir uygulamadır.

Üçüncü olarak, şirketlerin birleşmeleri, devralmaları ve hisse değişmeleri konusunda birtakım düzenlemeler getirilmektedir. Bu da, ekonomik istikrar programı çerçevesinde düzenlenmiş yerinde bir düzenlemedir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Lehte efendim; Masum Türker burada mı? Yok.

Ağrı Milletvekili Nidai Seven; buyurun efendim. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu vaktinde ben sizlerin vakitlerini almak istemiyorum; hayırlı, uğurlu olsun; Türk Milletine hayırlı olsun diyorum. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

Açık oylama için 3 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekilleri, bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını Başkanlığa 3 dakika içinde vermelerini, ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandıklarını, oyunun rengini, kendisinin ad ve soyadı ve imzasını taşıyan oy pusulasını 3 dakika içinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum efendim.

Süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, deminki uygulamam hakkında Doğru Yol Partisinin itirazı vardı; 15.1.1997, birleşim 46; 28.8.1999, birleşim 57; 7.6.2000, birleşim 106; 29.11.2000, birleşim 22'de aynı uygulamayla aynı şekilde muamele görmüş Başkanlığımız.

1997'de bendeniz değildim, Sayın Kamer Genç Başkanvekili.(DSP,MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Laf attınız, değil mi?

BAŞKAN - Burada işte.

KAMER GENÇ (Tunceli) - 97'de ben o uygulamayı yapmadım. Madde ya komisyondan gelir ya burada ilave edilir.

BAŞKAN - Sayın Başkan, uygulamalar böyle olduğu için... Yukarıdan getirttim. İstirham ederim...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, yanlış yapıyorsunuz. Sayın Başkan, eğer böyle olursa, bundan sonra hiçbir madde burada müzakere edilemez.

BAŞKAN - Ben keyfî yapmıyorum; bugüne kadar uygulama böyle.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yanlış yapıyorsunuz.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, siz Meclis Başkanvekilisiniz...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Yani ne demek istedi o? Hiç konuşma olmamış mı? Olmuş.

BAŞKAN - Hayır efendim. Buyurun efendim, zabıtları okudum. İstirham ederim yani... Niye üstüme geliyorsunuz? 97'de, benim olmadığım zaman uygulamayı böyle yapmışsınız. 97'de iktidar mıydınız, muhalefet mi?.. İstirham ederim... Yapmayın allahaşkına!..

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, orada maddenin içeriği çok önemli.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, tasarıda...

BAŞKAN - Aynı uygulama yapılmış Sayın Bedük, 29.11.2000'de de usul tartışması aynı şekilde olmuş, usul tartışması açılmış, bu uygulama yapılmış. Açın, zabıtlara bakın.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Tasarıda geçici madde olunca konuşuluyor, önerge verince konuşulmuyor...

BAŞKAN - Başkanım, aynı şekilde olmuş efendim... İstirham ederim...

MURAT AKIN (Aksaray) - 5 dakika konuşulsa kıyamet mi kopar?!

BAŞKAN - Benim keyfime kalsa 10 dakika konuşun; onu da biliyorsunuz. Bana söylemeyin bunu yani... İstirham ederim yani...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hem konuşturmuyorsun hem de böyle söylüyorsun.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, okuyarak baksanız olmuyor mu?

Daha evvel "burada mı?" diye soruluyordu; bu uygulama da yeni oldu.

Gelmeyenler çıkacak ortaya!..

Daha evvelden böyle bir uygulamada "bir daha okurum" demiştiniz.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - O gelenleri almıyorsunuz!..

Götür kızım, götür...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, oylama bittikten sonra olmaz.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Oylama bittikten sonra kâğıt alınmaz.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Zaten 172 tane kabul oyu var.

BAŞKAN- Efendim, müsaade edin de biz halledelim. Vekâlete ihtiyacımız yok!..

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Onun orada ne işi var?! Git yerine otur!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının oylamasına 224 sayın milletvekili katılmış, 184 kabul, 39 ret ve 1 çekimser oy kullanılmıştır.

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır efendim. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Nasıl oldu?!

BAŞKAN - Sayın Grup Başkanvekili, diğer pusulalara bakmadım bile; ret veren var, mesela Sayın Halit Dağlı da ret vermiş burada olmadığı halde; onları saymadım; sadece sayın bakanlara vekâlet edenleri saydım; 184... (FP ve DYP sıralarından gürültüler)

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Halit Dağlı hangi bakana vekâlet vermiş?

BAŞKAN - Bakın efendim, Sayın Ali Oğuz girmediği halde saymadım.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, Halit Dağlı'yı okudunuz, diğerlerini de okuyun o zaman.

BAŞKAN - Hepsini okurum efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Hepsini okuyun efendim; bütün pusulaları okuyun.

BAŞKAN - Efendim, bilgisayardan çıktı; bakın, bakanları koydum... (FP ve DYP sıralarından gürültüler)

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Hilei şeriye var.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin tasarının görüşülmesine başlayacağız.

4. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının görüşülmesine başlayacağız.

5. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)

BAŞKAN - Komisyon?..  Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının görüşülmesine başlayacağız.

6. – Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısının görüşülmesine başlayacağız.

7. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676) 

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının görüşülmesine başlayacağız.

8. – Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Tütün ve Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin  Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşülmesine başlıyoruz.

9. – Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/875) (S. Sayısı: 719 ve 719'a Ek) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 719 ve 719'a ek sıra sayısıyla bastırıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyenleri okumadan evvel, yüksek müsaadelerinizle, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 00.39

 

 

 

                                          

(1) 719 ve 719’a Ek S. Sayılı Basmayazılar Tutanağa eklidir.

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati : 00.47

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 120 nci Birleşimin Altıncı Oturumunu açıyorum.

719 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

9. –  Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/875) (S. Sayısı : 719 ve 719'a ek) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerlerini aldı.

Tasarının tümü üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz alan Adıyaman Milletvekili Sayın Dengir Fırat; buyurun.

FP GRUBU ADINA DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; konumuz Tütün Yasası; ancak, Tütün Yasasına girmeden önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bulunan 80'e yakın hukukçunun dışında, hukukçu olmayan 420 arkadaşıma, bir sıradan avukat olarak, hukuk fakültesinin birinci sınıfından dördüncü sınıfına kadar okutulan hukukun temel prensiplerini, ta Roma hukukundan beri tekrarlanan bazı prensiplerini tekrarla başlamak istiyorum.

Hukuk fakültesine başlayan insanlara, öğrencilere, öncelikle, hukuk başlangıcı ve ondan sonra da Medeni Yasa öğretilir. Medeni Yasanın ilk on onbeş maddesi 2000 yıldan beri oluşmuş olan temel hukuk kaidelerinin öğretilmesiyle başlar. Eğer, bu on maddeyi bilmezseniz, hukukun ne olduğunu bilebilmeniz mümkün değildir.

İnsanlar, kendi hayatlarında gerek kaderleri, öğretim yetenekleri itibariyle veya tercihleri itibariyle çeşitli ilmî formasyonları tercih etme hakkına sahiptir. Hukuk da bunlardan bir tanesidir ve sosyal bilimlerin de kralıdır. Hukuku bilmeden, ekonomiyi bilebilmek, toplumu bilebilmek, hele, siyaseti bilebilmek mümkün değildir. Hukuk fakültesinde, Medenî Kanunun özellikle 1 inci maddesinden başlamak üzere, hukukun temel prensiplerini öğretmeye başlarlar. Bunlardan 2 nci madde çok çok önemli bir maddedir. Bunun, Romencesini, size, şu anda söyleme imkânına sahip değilim; ancak, Türkçesini, size, Medenî Kanunun 2 nci maddesinden okuyarak başlamak istiyorum. Medenî Kanunun 2 nci maddesi şu hükmü taşıyor:

"Medenî Hakların Şümulü:

Genel hükümler:

Madde 2- Herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada hüsnüniyet kaidelerine riayetle mükelleftir. Bir hakkın sırf gayri ızrar eden suiistimalini -yani, başkasının hakkını haksızlıkla yok eden hareketini- kanun himaye etmez." Bu, hukukun temel prensibidir; ancak, aynı şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin İçtüzüğüne göre -son yapılmış olan İçtüzüğe göre- buraya verilecek olan 3 tane değişiklik önergesinden ötesinin görüşülmesi mümkün değildir. Bu kanunîdir; ama, 2 nci madde hukukîdir. Eğer, siz, insanların, özellikle siyasette, muhalefeti, çoğunluğunuza güvenerek yok ederek, buraya vermiş olduğunuz süre içerisinde, süreden istifade ederek muhalefetin sesini kesmeye çalıyorsanız, bu, sırf bir hakkın ızrarıdır. Bu, hukuka aykırıdır. Bu, ahlaka aykırıdır. Yasaları buradan geçirebilirsiniz; ama, vicdanınız ve sizden sonra gelecek olan insanların, çocuklarınızın vicdanı ilelebet sızlar.

Değerli arkadaşlarım, lütfen... 400 000 ekiciyi, tütün üreticisini ilgilendiren bir konuyu -ki, bu 5 milyon kişiyi ilgilendiren bir konudur- gecenin 12.00'sinden sonra neden konuşmak istediğinizin farkındayım. Acaba, bu insanlar uyudular, bu insanlar bizim burada ne konuştuğumuzun farkına varmayacaklar utancı içerisinde eğer bu yasayı geçirmek istiyor iseniz, bu yanlış.

KEMAL KÖSE (Kocaeli) - Ne alakası var!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - 1960'ta -birçoğunuzun yaşı müsait- Türkiye bir Yassıada'yı yaşadı. Yassıada sonunda da İmralı'da bazı infazlar oldu. Siz, şu anda Yassıada'yı yaşıyorsunuz; ama, İmralı, sizin seçimleriniz, seçim sandıklarınız olacaktır.

Ümit ediyorum ki, tümümüzün, politika hayatını yaşayan tüm insanların sonuçları ne Yassıada ne İmralı olsun; çünkü, hatırlarsanız          -yaşları müsait olanlar hatırlar, yaşları müsait olmayanlar belgelere müracaat ederler-  o Yassıada'da iddianamede şu da vardı: Demokrat Partinin, o günkü muhalefetin sesini yok etmesi, demokrasinin ve cumhuriyetin yok edilmesi anlamına geliyordu ve bundan dolayı, o dönemin Cumhurbaşkanı, o dönemin Başbakanı, o dönemin bakanları, o dönemin milletvekilleri yargılandı; hatta, o dönemin bürokratları yargılandı ve bu yargılama sonucunda da, İmralı'da üç tane infaz yapıldı.

Biz, Türkiye'nin, bir daha, 1960'ları, 1980'leri yaşamasını istemiyoruz. Biz, Türkiye'nin...

MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Muhalefetin sesi kısılmış olsa, burada konuşabilir misiniz?

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - O, sizin isteğinize bağlı değil  beyefendi.

MUSTAFA VERKAYA (İstanbul)  - Öyle mi?!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Evet... Evet... Siz, korkunuzdan, gecenin 12.00'sinde, 4 milyon insanın ekmeğini nasıl yok edeceğinizi biraz sonra size izah edeceğim burada.

MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Yarın da devam edecek bu yasa.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Bir dakika... Hiç şey yapmayın... 

Bakın, size bir şey okuyacağım: "Şeker piyasasını reforma tabi tutan kanun nisan ayında kabul edilmiştir. Tütün sektörünü serbestleştiren, tütün için destekleme alımlarını tedricen kaldıran ve Tekelin varlıklarının satışına izin veren tütün kanununun Mecliste mayıs ayı içinde kabul edilmesi beklenilmektedir. Sekizinci gözden geçirmenin kabulü için bu koşuldur. Bu kanunun onaylanmasını müteakiben 2002 sonuna kadar tamamlanması beklenen Tekel ve şekerin özelleştirilmesi, Dünya Bankası kredileriyle destelenmesini beklediğimiz tarım reformu programının diğer bölümleriyle koordine edilecektir." Bu, 3 Mayıs 2001 tarihli Sayın Horst Köhler'e, yani, IMF Başkanına, bir Sayın Devlet Bakanının ve Sayın Merkez Bankası Başkanınızın yazmış olduğu mektuptan alınmış olan bir paragraftır; ama, o IMF, Sayın Devlet Bakanınıza, yani, dördüncü ortağınıza güvenmedi, Merkez Bankası Başkanına da güvenmedi; döndü, genel başkanlarınıza, yani, başbakan yardımcılarınıza ve Başbakana "bu programın arkasında mısınız" diye sordu; onlar da vermiş oldukları cevapta "evet, bu programın arkasındayız" dediler; yani, şu söylediğim, biraz evvel okumuş olduğum bir metnin, parçanın arkasında olduklarını imzalarıyla teyit ettiler; ama, aynı mektubun diğer bir kısmında -yani, 32 nci sayfayı açarsanız- ise şöyle bir başlıkla karşılaşırsınız: "Sosyal diyalog, gelirler politikası ve toplumun en muhtaç kesiminin korunması." Türkiye'de en muhtaç kesim, en fakir olan kesim, tütün üreticisi olan kesimdir. Belki bilmeyebilirsiniz, bu insanların asgarî çocuk sayısı 8'dir. Zevklerinden dolayı çocuk yapmazlar; ucuz emek sağlayabilmek için çocuk yaparlar.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Allah Allah, ne alakası var?!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Çünkü, bu insanların hiçbirisi arazi sahibi değildir; birilerinin arazilerinde ortaktırlar; yarıcıdırlar, marabadırlar."Maraba" nereden hatırıma geliyor biliyor musunuz; Sayın Ecevit'in, 1973'lerdeki söylemlerinden aklımda. O zaman, hukuk fakültesinde öğrenciydim ve hayranıydım onun.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Belli oluyor!..

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Evet, evet, o 4 milyon insanın, o 400 000 ekicinin, tek karış arazisi yoktur. Arazi sahiplerinin arazilerinde yarıya tütün ekerler; ama, emek yoğun olan bir işlemdir tütün. Bilmeyebilirsiniz; ondört ayda üretilir.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Bilmiyorlar zaten!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Ama, öğrenmek zorundasınız, öğreneceksiniz; öğrenmediğiniz zaman da size öğretecekler. Nerede öğretecekler; İmralı'da olmasını istemiyorum; sandıkta öğretecekler, sandıkta! Sandığa gömecekler sizi, İmralı'ya gömmeyecekler. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ondan sonra da getirip İstanbul'un bir yerinde devlet töreniyle defnetmeyecekler sizi.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Bu saatte ölümden bahsetmek doğru mu?!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Beyler, beyler, beyler, beyler bir dakika, bir dakika... Şu, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Tütün ve Tütün Mamulleri Sanayi Özel İhtisas Komisyonu raporu, devletin resmî bir raporu, hepinize geldi; lütfen açın, ilk sayfalarında şuna rastlarsınız: Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Tütün ve Tütün Mamulleri Sanayi Özel İhtisas Komisyonu kimlerden oluşuyor; 4 kişiden. Kimdir raportörü; Levent Yücel. Nereden gelmiş; Philip Morris-Sabancı.

Tütün alt komisyonu kimlerden oluşmuş, onlara bakalım:

Raportör, Sedat Müderrisoğlu. Nereden gelmiş; Philip Morris-Sabancı.

Üye, Haluk Akdemir; R.J.Reynolds.

Tütün mamulleri alt komisyonu kimlerden oluşmuş:

Başkan, Cahit Tüzel. Kim; Philip Morris-Sabancı.

Raportör, Kâmil Yavuz. Kim; R.J.Reynolds.

Üye, Haluk Akdemir. Nereden gelmiş; R.J.Reynolds.

Üye, Aydın Birgöl. Nereden gelmiş; R.J.Reynolds.

Üye, Semih Güren. Nereden gelmiş; R.J.Reynolds.

Üye, Şakir Karpat. Nereden gelmiş; Philip Morris-Sabancı.

Bu, devletin resmi bir raporu, Devlet Planlama Teşkilâtının bir raporu.

Bu bir skandal beyler, skandal!

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Onu, anlayanlara söyleceksin; anlamazlar onlar.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Anlayabiliyorsanız, skandal.

Dönelim... Nereye dönelim; dünyanın iki büyük tütün ve sigara imalatçısı tröste dönelim. Bu tröstün, size, ben, web sitelerinin numaralarını vereceğim, oraya dönün. Mesela, Philip Morris'in, "www.pmdocs.com"dur. Burada, Türkiye'yle ilgili 846 tane doküman verilmektedir, Türk tütün piyasası ve Türk tütün mamulleri piyasası için.

"Tütün" anahtar kelimesinin altında 846 tane rapor bulacaksınız. Bu raporların bazılarını size okumak istiyorum. Mesela, "Doküman No: 2500107933. Konu: 1994 orijinal bütçe, Türkiye."

Bunu, ben, web sitesinden aldım; sizler de alabilirsiniz, numarasını verdim. Bu konuda, bilgisayar konusunda,özellikle, bazı arkadaşlarımız, uzman.

"Fiyat ve tüketim ilişkisi: İlk defa Türkiye'de tüketim ile fiyatın ilişkisini gösteren ve Joy Towsend'in çalışmasını bir kez daha doğrulayan bir grafiği 11 inci sayfada bulacaksınız. Philip Morris, Türkiye'de fiyat artınca tüketimin azaldığını ispat ediyor" deniliyor. "En ilginci şu cümle: Philsa'nın yüzde 25 hissesini elinde tutan Sabancı ile iyi ilişkilerimiz var. Bildiğiniz gibi Sabancı'yı müteveffa Özal ile iyi ilişkileri olduğu için tutmuştuk. Ancak bugün Sabancı'dan daha iyi odaklanmış hükümet ilişkilerimiz var" deniliyor. Bu, benim sözüm değil.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyon) - 1994'ü okuyorsunuz.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Bunun merkezini, bunun ismini söylüyorum. Eğer çok merak ediyorsanız... Herhalde, bilgisayar kullanmasını biliyorsunuzdur; zannetmiyorum, ama... Zannetmiyorum ki, bilgisayar da kullanamazsınız; çünkü, o kapasitede değilsiniz. (MHP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Gel, öğretsene!..

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Gelelim, gelelim beyler!.. Gelelim beyler, gelelim...

"Doküman No..."

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Saygılı ol!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Ben saygılıyım; sen saygısızsın!

BAŞKAN - Efendim, lütfen...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sen saygısızsın!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Sen, her şeyin ötesinde, topluma saygısız olan bir insansın. Gecenin 12.00'sinde, şu Meclisi tıkayarak bir yere varmak istiyorsanız, saygıdan bahsedebilmeniz mümkün değildir beyler. Saygının anlamını, kelime anlamını... (MHP ve DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Efendim, lütfen...

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Bağırmaya devam edin beyler... Sizi dinlemek zorunda değilim.

MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Allame mi sanıyorsun kendini?!

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyon) - Sayın Fırat, 1994 senesini okudunuz.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Sizi dinlemek zorunda değilim.

Yine "Doküman No: 2501362209. Konu: Reklam yasağı tasarısı. Amaç: Reklam ve sigara içme yasağını yenmek. Alternatif yasal kod ile reklam ve pazar serbestliğini beş yıl süreyle devam ettirmek... Stratejiler arasında Sabancı Grubunun Adalet Komisyonu üye listesini istediği ve anahtar kişilerle temas olanağı aranacağı da vardır" deniliyor. Bunu, ben söylemiyorum. Bunu, bir web sitesinde, Philip Morris'in web sitesinde söylüyorlar beyler.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Gazeteler yazdı bunları, bilgisayar kayıtlarına lüzum yok.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Beyler, bu yasa tasarısı geldiği zaman, Plan ve Bütçe Komisyonunda yasa tasarısı tarafıma verildiğinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir mensubu olarak kıvanç duymuştum; bürokratlarımız, böylesine güzel, böylesine harika yasalar yapabilecek kabiliyete erişmişler midir diye kıvanç duymuştum. Yasa tasarısını, bir kere, bir kere, bir kere, bir kere daha okudum ve öylesine kapan maddeler gördüm ki, böylesine bir yasa tasarısının, Adalet Komisyonunda yapmış olduğum iki yıllık hizmet ve bir yıldan beri de Plan ve Bütçe Komisyonunda karşılaştığım birçok yasa tasarısıyla karşılaştırdığımda, böylesine güzel hazırlanmış ikinci yasa tasarısı olduğunu gördüm. Birincisi, bir anayasa değişikliğiydi, uluslararası tahkimdi; çok güzel hazırlanmıştı, dört dörtlük bir yasaydı. İkincisi, bu yasaydı. Sonra, bu belgeler elime geçtiğinde, şu noktaya vardım; dedim ki: uluslararası tahkimi hazırlayanlar, nasıl ki, İngiltere'deki bir hukuk bürosuna yüzbinlerce sterlin para vererek bu yasa tasarısını hazırlamışlarsa, yine, bu yasa tasarısı da, bir yerde, çok iyi bir hukuk bürosuna verilerek hazırlatılmış olan bir yasa tasarısıdır.

Lütfen, yasa tasarısının ilk halini inceleyin. Yani, Plan ve Bütçe Komisyonuna gelen durumunu inceleyin. Çok enteresandır. İki temel konu vardır. Birinci konu şudur: Türk tütünü, yani şark tipi tütün dediğimiz tütünün ortadan kaldırılmasının ne şekilde mümkün olduğu, en ince detaylarına kadar orada belirlenmiş; ama, rüşveti unutmamışlar. Amerikalıların temel prensibidir; bir iş yaparlarken, karşılarındakinin insan olduğunu, insan fonksiyonunun da bazı taleplerinin olduğunu bilirler ve dolayısıyla da... Özellikle, oluşturulan kurulu, kurula verilen hakları, özlük haklarını mutlaka incelemenizi istiyorum; şurada değiştirilmiş haliyle değil. Bütçe Komisyonunda, onlar yönetmeliklere atfen değiştirilmek istenmiştir; ama, birinci halini incelediğiniz zaman, karşınıza ilk defa böyle bir yasa geldiğini görürsünüz. Dünyanın hiçbir yerinde serbest piyasa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakikanızı rica edebilir miyim.?

BAŞKAN - Toparlarsanız memnun olacağım.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Dünyanın hiçbir yerinde yabancı sermayeyi teşvik eden, yabancı sermayenin ülkesine gelmesini isteyen bir ülkenin, ilk yıl, yılda 2 milyar sigara, ikinci yıl, 1 milyar 600 milyon sigara, üçüncü yıl daha az, dördüncü yıl daha az, en son fıkrasıyla da, Bakanlar Kuruluna bu üretim miktarının tamamen ortadan kaldırılması imkânını veren bir yasanın bana mantıksal izahını yapabilmenizin mümkün olduğunu zannetmiyorum.

Şimdi, tabiî ki, biz istiyoruz ki, serbest bir piyasa ekonomisi olsun Türkiye'de. Türkiye'de idare çökmüş, onu biliyoruz; ekonomi çökmüş, onu biliyoruz. Biz, bunların ihyasını da istiyoruz; ama, biz, bunların ihyası adı altında, Türkiye'nin, 19 uncu Yüzyılda kolonyalizm, 20 nci Yüzyılda emperyalizm, 21 inci Yüzyılda da globalizm adı altında sömürülmesini istemiyoruz. Bizim iddia ettiğimiz şey bu. Gelin, hep birlikte, hakikaten çökmüş olan sistemi ayağa kaldıralım. Doğrudur, Türkiye'de idarî sistem çökmüştür, yargı sistemi çökmüştür.

BAŞKAN - Sayın Fırat, toparlar mısınız efendim.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Tabiî efendim.

Bunları ayağa kaldırmakta hiçbir zararımız yok; bunlarda sizlerle beraberiz. Hepinizin aynı duygular içerisinde, aynı vatansever duygular içerisinde olduğundan kesinlikle eminim. Siyasî düşüncelerimiz ne olursa olsun, hiçbir şekilde birbirimizden farklı düşünmüyoruz.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Bilgisayar kullanmasını bir tek sen biliyorsun, başka kimse bilmiyor!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Söz atmasanız daha iyi olur bence. Sözü, gidin halka söyleyin, bana söylemeyin.

BAŞKAN - Sayın Fırat, toparlar mısınız.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Ben, teşekkür ediyorum. Konuşmalarıma devam edeceğim. Çok belge var bende. O belgelerin teker teker hepsini, Türk tütününün bugüne kadar nasıl yok edildiğini, size, istatistikî bilgilerle izah edeceğim.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum; sağ olun, var olun. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş'ta.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 719 sıra sayılı -başlığı çok uzun- kısaca, Tütün Piyasası Yasa Tasarısı hakkında, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok uzun ve yoğun bir mesai içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisi. Gecenin bu saatinde, tabiî ki, Türkiye'de çok geniş bir kitleyi, 600 000 üreticiyi, 40 000 Tekel çalışanını ilgilendiren, gerçekten çok yakından ve derinden ilgilendiren düzenlemeleri konuşuyoruz. Bugünkü mesaisinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, üst üste kabul ettiği üç ayrı önemli konuda, kamuda çalışan ve kamu bankaları diye tanımladığımız üç banka içindeki yaklaşık 40 000 çalışanı da, iş açısından, çalışma şartları açısından çok büyük bir sıkıntılı döneme, sıkıntılı uygulamaya taşımıştır. Bu konudaki Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi bütün gücüyle devam ediyor ve geniş kesimleri olumsuz etkileyecek düzenlemeleri görüşmeyi, gecenin bu saatinde de sürdürüyoruz.

Değerli milletvekilleri -ifade ettim az önce- Tekelin yeniden yapılandırılması, tütün ve tütün mamullerinin üretimi, iç alım ve satımıyla ilgili tasarı, gerçekten, büyük bir aceleci yaklaşım içerisinde Genel Kurul gündemine getirilmiştir. Bu tasarının, bugünkü tarih itibariyle çıkarılması, bir ev ödevi niteliğinde olarak çıkarılması, IMF'e verilen taahhüt mektubunun ve sekizinci gözden geçirme programının ertelenemez önşartıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, burada, bu önşartı, bu ev ödevini yerine getirmeye çalışıyor

Değerli milletvekilleri, bakınız, böylesine önemli bir tasarının, 600 000 insanı, yaklaşık 5-6 milyon Türk vatandaşını, Türkiye'nin sosyal açıdan, ekonomik açıdan en zayıf kesimini ilgilendiren bir tasarının genel gerekçesi, sadece üç satır. Bu, konuyu ne kadar iyi düşündüğümüzü, ne kadar çok olgunlaştırdığımızı ifade etmek açısından çok önemli. Bir paragrafında, Tekelin, el hak, hikâyesini anlatıyor. İkinci paragrafında, Tekelde özelleştirme hedeflendiğini ifade ediyor. Bu büyük gerekçenin üçüncü paragrafı, sadece şu: Tekelin, Tekel ürünlerinin, tekele konu ürünlerin serbest rekabet içinde işlem görmesini, serbest rekabetin tesisini öngörüyor, sermayenin tabana yaygınlaştırılmasını öngörüyor ve verimin artırılmasını öngörüyor.

Gerçekten merak ediyorum; bu amaçlar var mı, yok mu -biraz sonra bunlara değineceğim- tütün üreticisinin hangi açıdan verimini sağlıyor, hangi açıdan piyasada rekabetçi bir ortam yaratıyor ve hangi açıdan sermayeyi tabana yayıyor. Eğer bunlar varsa, hep beraber, gerçekten, teşhis edelim. Bizi, şu saatte, belki tütün üreticisi olarak, tütün dizmekte olan, uykusundan da fedakârlık ederek tütün dizmekte olan değerli üreticilerimiz, Türkiye'nin her yerinde izliyor olabilirler.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarı, özünde, bürokratik yeni bir sistem yaratıyor; tütün piyasası düzenleme kurulu... Adı bile uzun. Tasarıyı hazırlayanlar, gerçekten, bürokratik açıdan müthiş bir görev yapmışlar. Bu yeni sistemin, Türk üreticisini perişan edecek sistemin patronluğuna getirilecek kurum, hiç eksiksiz, her şeyiyle mükemmel tamamlanmış; ekgöstergeler yerinde, kadrolar yerinde, statüler yerinde, iki kat maaşlar yerinde göreve hazır hale getiriliyor; ama, tasarıda, tütünle ilgili, 600 000 insanla ilgili, üreticiyi ilgilendiren, sadece, birkaç cümle var. Onlar nedir, ne değildir; biraz sonra sizlerle paylaşmak istiyorum. Müthiş bir bürokratik organizasyon yaratıyoruz. Bu tasarıyla, Osmanlıdan kalma, reji idaresine benzer güçlü bir iradeyi, güçlü bir idareyi dört başı mamur yaratıyoruz; ama, tütün üreticisine ne yapıyoruz, Tekele ne yapıyoruz, ithalat açısından durum ne, üreticisi açısından durum ne? Bunlara, lütfen, hep beraber bakalım. Gece, saat çok ilerliyor, dikkatlerimiz dağılıyor; ama, konu, hepimizi dikkatle düşünmeye sevk edecek kadar önemli.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, tütün üreticisini, liberal, rekabete açık ortamda, üretimde nasıl bir tabloyla karşı karşıya getiriyoruz. Şu anda tütün üreticisini birinci derecede ilgilendiren olay, ürettiği tütünün fiyatı. Bu fiyatı yeni sistem, önümüze konulan tasarıdaki sistem nasıl tarif ediyor? Bafra'nın bir köyünde, çoluğuyla çocuğuyla, yaşlısıyla, üzerine gün doğmadan, şubat ayında başlattığı fide dikme, andal açma olayından, dengini yapıp Tekele götürünceye kadar geçecek ondört aylık sürede 3-4 ton tütün üreten üretici, bu sisteme göre nasıl bir fiyat alacak? Bunu hep beraber anlamamız, hep beraber değerlendirmemiz lazım.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'deki 600 000 üretici, bu kanunla beraber, sayısının kaç olduğunu bilmediğimiz, ama, bir düzineden fazla olduğunu zannetmediğim tütün tüccarıyla ve sigara üretiminde, sanayiinde görev almış birkaç kurumla münferiden, teker teker sözleşme imzalayacak bir yıl önceden. 2002 yılı şubatında bir köyde oturan tütün üreticisi vatandaşımız, bir tüccar bulacak, bu tüccarla sözleşme imzalayacak; diyecek ki, 2003 yılı şubatında benim tütünüme vereceğiniz fiyatı gelin konuşalım, bir münferit üretici olarak bu fiyat üzerinde anlaşalım, sözleşmeyi imzalayalım, ben de bu sözleşmeye göre tütünü üretip size teslim edeyim, siz de parayı bana verirsiniz. Ana ilkemiz bu.

Şimdi, bizim köylüler, tütün üreticileri senede birkaç ton tütün üreten  -çoluk çocuğuyla- insanlar, çok büyük bir titizlikle bu sözleşmeleri hazırlayanlarla oturup müzakere edecek, tek başına Philip Morris'in temsilcileriyle fiyat müzakeresi yapıp, sözleşmeye de imzayı basacak, sonra da, bir yıl sonra tütününü teslim edip parasını alacak. Ana model bu.

Bu kadar işe aklı ermediğini düşünenleri de kanun ihmal etmemiş; diyor ki, eğer, siz sözleşme imzalamazsanız, tütünü üretir, tongaları hazırlar öteki yılın şubatında bunları, işte, birilerinin hazırlayacağı açık artırma alanlarına getirirsiniz, bu muhteşem idare de bir asgarî fiyat belirler -ama, o fiyat neye yarayacak belli değil- orada alıcılar sıralanır, bir açık artırma düzeni kurulur, sizin tütüne en yüksek fiyatı kim verirse ona satar, sonra da tescil edersiniz.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de 600 000 üretici var, muhtemelen böyle bir mezata onlar da katılırsa, bir düzine de alıcı var. Böyle bir satıcı kitlesi ve böyle bir alıcı grubu arasında nasıl fiyat rekabeti olabilir? Bunun, pratik açısından, akla, mantığa sığan bir tarafı var mı? Peki, bu açık artırmaya katılanlar bu fiyatı vermezlerse ne olur? Kanun tasarısında, ne olacağına dair bir şey yok değerli arkadaşlarım. Değerli bürokratlar "alır götürür tongasını, gelecek sene açık artırmasına girer, tütününü kendisi muhafaza eder" diyorlar.

Bütün bunların anlamı, tüketicinin yok edilmesi, üretemez hale getirilmesi değil de nedir? 600 000 insanı rekabet ortamında 12 veya 15 diye sayabileceğimiz alıcı karşısında hiç organize ettik mi? Bu tasarıda, bunları organize edecek, üretici olarak bu fiyat pazarlığında güçlü olmalarını sağlayacak bir düzenleme var mı; kesinlikle yok; çünkü, üreticiyi ilgilendiren sadece bir tek maddesi var bu tasarının.

Evet, Türkiye tütün üretiminden vazgeçiyor, tütün üreticisini tasfiye ediyor. Bakın, nasıl tasfiye ediyor; bundan önce, Başbakan Sayın Ecevit'in Haziran 1999'da Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu tasarıda deniliyor ki "Türkiye'de sigara üretenler -buna yabancılar da dahil- ürettikleri sigara için kullandıkları tütün kadarını, Türkiye'den, Türk tütüncüsünden, üreticisinden almak zorundadırlar." Şimdi, üreticiler için, Türk tütünü kullanma, ürettikleri miktarla orantılı tütün alma mecburiyetini kaldırıyoruz, eğer Türkiye'de üretim yapıyorlarsa. Hatta, bir anlamda, limitler getirmişiz; diyoruz ki, işte, 2 milyar adet sigara üretirse tek vardiyayla, bunlar, markalı türden sigara ithal edebilirler. Ama, böyle bir sınırlamayı Bakanlar Kurulu kaldırabilir. Beş yılda indirir 2 milyon adetten 1 200 000 adede; sonra, sıfıra indirir. Yani, sigara ithal etmek, tümüyle serbest hale gelir. Türkiye'nin ihtiyacı kadar sigara ithali, Türkiye'deki tütünün üretilemez hale getirilmesi, pazarının, alıcısının yok edilmesi anlamına gelir.

Bu kadar liberal bir sistem ve düzenleme, dünyada hangi ülkede var; ben bilmiyorum. Üreticisini böylesine yok sayan başka hangi yasal düzenleme var; ben bilmiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, kanun yazıyoruz; diyoruz ki, 2002 yılı şubatından itibaren, Tekel, destekleme anlamında, destekleme maksadıyla tütün alamaz, kanunla yasaklanmıştır. Sonra, başka bir şeye bakıyoruz; diyoruz ki, 2001 yılında ekilen tütünler, Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen fiyatla, devletin görevlendireceği bir kamu kuruluşu tarafından destekleme yapılmak suretiyle alınabilir.

Neden Tekelin adını telaffuz etmekten bu kadar ürküyoruz değerli arkadaşlarım?! Acaba, Toprak Mahsulleri Ofisine mi aldıracağız tütünleri; acaba, Devlet Malzeme Ofisine mi aldıracağız?!. Nedir üreticiye karşı bu kadar çekingen, bu kadar ürkek davranmamızın nedeni? Bu insanlar bizim insanımız değil mi?!

Efendim, tütün yakılıyor, tütün zarar ediyor meselesinin çözümü var. Evet, Türkiye, dünya standardında, en iyi standartlarda tütün üreten üreticisini korumak zorunda. Efendim, ticarî değeri olmayan, yakılan ve ekonomik açıdan hiçbir değeri olmayan tütünün üreticisinin de üretimden vazgeçirilmesini sağlamak mümkün; ama, üreticiyi haşlayarak ve yok sayarak bunu yapamazsınız. Bu üretimden vazgeçmenin, insan olarak, bu ülkede yaşayan üretici olarak, bedeli var, bunu ödeyeceksiniz. Yani, üretimi planlamanın, üretimi yönlendirmenin bir yöntemi var, modeli var; ama, biz öyle yapmıyoruz "bu bölgede iyi kalite tütün üretilmiyor, o zaman, tüm tütün üretimini keselim" diyoruz, yanlış yapıyoruz. Efendim, tütün üretmesin başka bir şey üretsin, alternatif ürün üretsin. Nedir alternatif ürün? Bu konuda burada bir tek satır var mı? Yamaçta tütün eken insan bundan vazgeçirildiğinde, cezalandırıldığında yerine ne ekecektir; devlet olarak bir cevabınız var mı; yok.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Hayatında hiç tütün ekmiş mi?! Haberi var mı?!

MAHFUZ GÜLER (Muş) - Hiç görmüş mü?!

KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, başka bir şey yapıyoruz. Tarım politikalarımız, başlangıçtan beri hep gündemde. İşte, tarımda yeniden yapılandırma var, tarımda reform yapıyoruz, tarımda çağdaş üretime yöneliyoruz. Bütün bunlar, reddedilecek teklifler, çözümler değil; ama, gerçekten çok büyük bir özensizlik içinde bunları yapıyoruz. Şimdi, bundan önce görüştüğümüz bütün yasalarla ve bugüne kadarki düzenlemelerle Türkiye Büyük Millet Meclisi, tarımda çalışanlara, üreticiye destek olabilecek bütün düzenlemelerin hukukî altyapısını sıfırladı. Son düzenlemeyle, biraz önce, saat 24.00 sularında onayladığımız yasalarla, fakir üreticiye tohumluk verilmesi dahil, tarımdaki tüm destekleri kaldırdık.

Bakınız, değerli arkadaşlarım, bu tütün yasa tasarısının 7 nci maddesiyle getirdiğimiz bir düzenleme var; "Tarımsal destekleme politikaları çerçevesinde doğrudan bütçeden veya uluslararası kuruluşlardan sağlanan kaynaklardan, doğrudan ve/veya dolaylı olarak yapılacak her türlü ödemelere ilişkin usul ve esasları belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir." Şunu söylüyoruz: Eğer bize Dünya Bankası kredi verirse, eğer bütçemizde başka açıklardan sıra kalırsa, Bakanlar Kurulu da cömert davranırsa, bir şeyler yapma konusunda yetkili. Kesin olan bir şey var. Bugüne kadar bilinen ve uygulanan tüm teşviklerin tamamını, kökünden, kanunlarını da iptal ederek ortadan kaldırdık; yerine de, Bakanlar Kuruluna bir yetki veriyoruz.

Değerli arkadaşlarım, tütün, sadece Türkiye'de üretilmiyor; tütünde, Türkiye'nin rekabet ettiği başka ülkeler var. Başka ülkelerin üreticisi  -Avrupa'da, Amerika'da- üretici olarak, belirli bir gelir seviyesinde tutulmak zorunda. Tütün üretiminden bu geliri sağlayamadığında, o ülkelerdeki devlet de, o ülkelerin gelirine göre, buradaki üreticinin satın alma gücünü, gelirini tamamlıyor, destekliyor. Bu bir sosyalist felsefe değil, bu bir çağdaş felsefe.

Elhak, bizim bir tek kalemimiz daha var. Eğer, yine, Dünya Bankası bu krediyi verirse, bütün bu çok cesur düzenlemelerden sonra, tütün üreticisine de, diğerleriyle beraber, ektikleri alan için, dekar başına 5 dolar -eğer alanlarını doğru tespit edebilirsek- doğrudan gelir desteği sağlayacağız; dekar başına 5 dolar değerli arkadaşlarım. Elimizde kalanlar bunlar.

Burası Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulu, bu insanlar da bizim yurttaşlarımız. Şunu öneriyorum değerli arkadaşlarım: Tütün üretim bölgesinden gelen değerli milletvekili arkadaşlarım, Manisa'dan gelenler, Samsun'dan gelenler, İzmir'den gelenler, Adıyaman'dan gelenler; bizler, bu insanları temsil etmiyor muyuz; tütün üreticileri bizim tarafımızdan, milletvekili olarak temsil edilmiyor mu; şüphesiz ediliyor. Ediliyorsa, bu temsilin gereğini yapmak için, şimdi, uygun zamandır. Lütfen, getirilen düzenlemeleri doğru değerlendirelim değerli arkadaşlarım.

Ben, çocukluğunu tütün tarlalarında geçirmiş bir arkadaşınızım, tütünün ne olduğunu, ekonomisinin ne olduğunu yaşayarak öğrenmiş bir arkadaşınızım. Tütün üreticisini, gerçekten perişan ediyoruz, dünyanın en zor üretim şekli olan ve şu anda Türkiye'de üretenlerin en fakiri olan kesimi, gerçekten kökünden yok ediyoruz. Getirilen tasarının anlamı bu, sonucu da bu. Bunu, burada ifade etmek, tütün içerisinde yetişmiş bir ailenin çocuğu olarak ve Samsun'un milletvekili olarak benim görevim. Hepinizi bu görevi yapmaya davet ediyorum değerli arkadaşlarım.

Saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim; açtım mikrofonunuzu Sayın Kabataş.

KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Tamam Sayın Başkan; ben, mesajımı verdiğimi zannediyorum.

Tekrar saygı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim Sayın Kabataş.

Efendim, gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, iktidar gruplarının da değerli fikirlerini dinleseydik, belki aydınlanırdık, bilgilenirdik!..

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Konuşma özürlüler!..

BAŞKAN - Şahsı adına, Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gecenin bu vaktinde, tabiî ki, biraz ağır ve zor oluyor; ama, ben de fazla uzatmak istemiyorum konuyu.

Hakikaten, tütün çiftçiliği, en zor şartlarda yapılan, ülkemizde de birçok kesimi ilgilendiren bir çiftçiliktir. Bunun kısa bir şekilde anlatılmasının veyahut yapılan çalışmalarla netice alınmasının da kolay olmadığı kanaatindeyim. Ancak, bir hekim olmam münasebetiyle, bu yönde bir şeyler söylemek istiyorum.

Şu anda, ülkemizde 2 milyonun üzerinde insanda kronik obstrüktif akciğer hastalığı, yani, astım bronşit, kronik bronşit gibi, nefes darlığını ilgilendiren hastalıklar vardır ve bunların yanında da, sigaraya bağlı olarak, aşağı yukarı 50 000'in üzerindeki insanda akciğer kanseri rahatsızlığı, beraberinde boğaz kanseri rahatsızlığı vardır.

Biz, bu kanun tasarısını görüşürken, aynı zamanda, sigaranın yapmış olduğu zararları da bir bir ortaya koyacak şekilde, onları görüşsek diye de düşünmüşümdür.

Ayrıca, hep merak etmişimdir, hatta, bazen de bunu sormuşumdur; şu anda toplu yerlerde sigara içilmemesiyle ilgili kanun olmasına rağmen, acaba, sigara içen vatandaşlardan, toplu yerlerde içen veyahut da sigara içilmez denilen yerlerde sigara içen vatandaşlardan kaç tanesine bu ceza verilmiş ve bu cezanın sonucunda da, bu insanlar uyarılmıştır? Değerli milletvekilleri, görüşlerimi ilerdeki maddelerde anlatacağım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum; bu tasarının hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Sayın Bakan, buyurun efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, benim de söz talebim vardı efendim.

BAŞKAN - Size söz veremeyeceğim efendim; çünkü, zatıâlinizin sırası yok.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, ben müracaatta bulunmuştum.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir dakika.

Efendim, söz isteyenleri okuyayım müsaade ederseniz. Reşat Doğru

Aslan Polat, Yasin Hatiboğlu, Ali Rıza Gönül, İsmail Özgün, Dengir Mehmet Fırat, Gaffar Yakın, Mehmet Özcan, Erkan Kemaloğlu, Bülent Arınç, Lütfi Yalman, Mustafa Örs, Saffet Arıkan Bedük, Kamer Genç

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, ben de müracaat etmiştim.

BAŞKAN - Efendim, sizi de dahil ettim, 13 üncü sırada zatıâlinizi okudum.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Estağfurullah; ama, Sayın Polat size söz hakkını verirse, konuşabilirsiniz.

Sayın Bakanım, beklettim, özür dilerim; buyurun.

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tütün gibi fevkalade önemli ve Türk tarımında, Türk sosyal ve kültürel hayatında fevkalade önemli bir ürünün ve ona bağlı olarak gelişmiş endüstrilerin bundan sonra takip edeceği usuller ve Tekelin özelleştirilmesine ilişkin olarak verilecek olan yeni istikametler konusundaki eleştirilere cevap arz etmek üzere huzurunuza geldim.

Parti grupları adına görüşlerini belirten değerli milletvekillerinin temas ettiği hususlar, üzerinde tartışmakta olduğumuz kanun tasarısının olgunlaştırılmasına, hiç kuşku yok ki, fevkalade önemli ölçekte katkıda bulunacaktır; maddeler düzeyine geçtiğimizde, bu eleştirilerden istifade edeceğimizi de ifade etmeliyim.

Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısı, üç noktada önemli düzenleme getiriyor. Düzenlemelerden birincisi, tütün üretimine ilişkin; ikincisi, sigara üretimine ilişkin; üçüncüsü de Tekelin yeniden yapılandırılması ve özelleştirilmeye hazırlanmasına ilişkin.

Hatırlayacağınız gibi, Yüce Parlamentoda Yedinci ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planlarının tartışılmasında, bitkisel üretim ve Tekel ilişkileri düzenlenirken, 196 ve 1177 sayılı Kanunların yeni baştan ele alınarak, çağdaş esaslara uydurulması şeklinde bir hedef benimsenmişti. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, kısa bir süre önce, Yüksek Meclisinizde, değerli milletvekillerinin görüşleri, önerileri ve eleştirileri tahtında ele alındı ve incelendi. Burada, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının 1327 nci maddesinde 196 ve 1177 sayılı Kanunların değiştirilmesine ilişkin olan konular da ayrıntılı bir şekilde ele alınıp değerlendirildi, öneriler geliştirildi.

Değerli arkadaşlar, bugünkü eleştirileri bu çerçeve içerisinde ele aldığımızda, üç başlık altında toplamamız mümkün. Konuşmaların bir kısmı, tütün arzının artırılmasına ilişkin önerilerle zenginleştirilerek huzurunuza getirildi; eleştirilerin bir diğer bölümü ise, tam tersine, tütün arzının azaltılmasına yönelik olarak getirildi ve nihayet, üçüncüsü, tütünün hem arzının hem talebinin azaltılmasına yönelik olarak getirildi. Dolayısıyla, tütün üretimine ilişkin olarak, hem arzın hem talebin aynı anda artırılmasının, azaltılmasının veya yok edilmesinin temel hedef olarak benimsenip tartışıldığı bir yerde, üç kefeli terazide denge aramak gibi bir mecburiyetle karşı karşıya kaldık.

Bu çerçeve içerisinde bakıldığı zaman, arkadaşlarımızın biraz evvel yaptıkları konuşmada, Türk tütününün mahvedildiği, Türk üreticisinin yok edildiği şeklindeki ifadelerin, samimî kalple ifade etmek isterim ki, insafsız olduğunu söylemek durumundayım. Bu kanunla, Türk üreticisinin, tütün üreticisinin ve tütün üretimiyle ilgili olarak yaşamlarını sürdüren üreticilerimizin haklarının ve çıkarlarının korunmasında fevkalade özenli davranıldığını belirtmek istiyorum.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - İnşallah! İnşallah!

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, biraz evvel, gençliğinin, delikanlılığının tütün sektörü içerisinde geçtiğini ve tütün konusundaki bilgi ve tecrübesinin fevkaladeliğini yakından izleme fırsatını bulduğumuz Sayın Kemal Kabataş arkadaşımızın eleştirileri de, yine, aynı şekilde insafsız, yine, aynı şekilde, tütün üreticisinin, bu tütün üretiminden geçimini sağlayan insanlarımızın maruz kaldıkları manzaralara ait görüşlerine de katılmadığımı ifade etmeliyim; çünkü, tütün üreticisinin bundan sonraki yaşamını, bu kanun çerçevesi içerisinde, en iyi düzeye yükseltme mecburiyeti getiren maddeler de bu kanunun maddeleri arasında derpiş edilmiş durumda.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Siz de millete karşı insaflı olun o zaman.

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Sayın Kabataş'ın, devletin, tütün alma konusunda Tekel gibi bir kurumu sürekli olarak görevlendirdiği ve bundan sonra da, yine, Tekelin aynı amaçlar çerçevesinde görevlendirilmesine ilişkin eleştirisine de katılmam mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, bu kanunla, 196 sayılı Ekici Tütünleri Satış Piyasalarının Desteklenmesine Dair Kanunu lağvediyoruz. Bu kanunun, daha önce de arz ettiğim gibi, hem Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında hem Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında kaldırılması öngörülmüş, Mecliste kanunlaştırılmış idi. 196 sayılı Ekici Tütünleri Satış Piyasalarının Desteklenmesine Dair Kanunda da -ki, şu anda tartıştığımız, yürürlükte olan kanunda da- tütünle ilgili destekleme alımının Tekel tarafından yapılmasına ilişkin herhangi bir kanun öngörüsü yoktur. O kanunda da, sadece, devletin destekleme alımı yapmak üzere bir kamu kuruluşunu görevlendireceği yazılıdır.

KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sadece bir yıl için.

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Hatta, geçmiş dönemler içerisinde, Tekelin, böyle bir görevlendirmenin dışında tutulduğu, zaman zaman, Umumî Mağazaların tütün destekleme alımı yapmak üzere görevlendirilip, bu mesuliyetin onun omzuna yıkıldığı yıllarımız da olmuştu. Şimdi, bu tertip ettiğimiz, huzurunuza getirdiğimiz yasada, biraz evvel Sayın Kemal Kabataş'ın maddeye atıfta bulunmak suretiyle okuduğu "bir kuruluş görevlendirilir" ifadesi, cumhuriyet tarihimizi haydi bir tarafa bırakalım, ama, yaklaşık kırk seneden beri tatbik ettiğimiz bir usuldür.

Şimdi, geçmişteki bu mekanizmanın, Türkiye'de, bundan sonra da aynı usul içinde yürümesi, bu meslekteki geleneğini Tekelin sürdürmesi şeklinde değil, devletin, destekleme alımını, bundan sonra, yeni teşekkül eden kurum bünyesinde yürütmesi arzusundan ileri gelmektedir.

Biraz evvel arz ettiğim gibi, bu kanunun üçüncü ayağı ise, Tekelin, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede derpiş edilmiş kamu iktisadî teşebbüsleri detayında, KİK olmaktan çıkarılıp, iktisadî devlet teşekkülü haline getirilmesi ve en kısa zaman içerisinde özelleştirmeye hazırlanmasıyla ilgilidir. Dolayısıyla, özelleştirilmesi hedef alınmış ve buna ilişkin olarak da kanun maddelerinin tertip edilmiş olduğu bu yeni anlayış içerisinde, Tekeli, destekleme alımı yapmaktan sorumlu kurul olarak bu kanun içerisinde zikretmek, kanunun temel felsefesine de, yaklaşık otuz yıllık geleneğimize de aykırı düşüyordu.

Değerli arkadaşlar, yine, değerli Kemal Kabataş arkadaşımızın işaret ettiği gibi, 2 milyar sigara üretimiyle, bundan böyle, her tür sigaranın Türkiye'ye girişine fırsat verilecek, imkân hazırlanacak tarzındaki ima işaretine de cevap arz etmek üzere ifade ediyorum. Türkiye'de, 2 milyarın üzerinde sigara üretimi yapmış olan sadece iki marka var. Bu iki markanın dışında, bugün, çeşitli markalar halinde, özel sektöre ait firmalar tarafından üretilen sigaraların hiçbirisi, yasanın öngördüğü tarif çerçevesinde ithal edilecek durumda değil.

Değerli arkadaşlar, yine Kemal Kabataş arkadaşımızın işaret etmiş olduğu önemli konulardan bir tanesi -ki, Meclisinize bu konuda ayrıntılı bilgi arz etmek ihtiyacını duyuyorum- Tütün Kanunuyla birlikte tütün destekleme sisteminin değiştirilmesinin üreticilerin üzerindeki etkisi ve onun telafi edilmesine yönelik önlemlerin alınmasına ilişkin projelerle alakalıdır. Doğrudan destek sisteminin, doğrudan gelir desteği sisteminin uygulamaya konulmasına, zaten hükümetimiz tarafından -bildiğiniz gibi- bir karar verilmiş ve bu çerçeve içerisinde de uluslararası finansal kuruluşlarla temasa geçilmiş idi. Bu konuda, Dünya Bankası ile yapılmış olan araştırmalar, görüşmeler, müzakereler tamamlanmış ve bir mutabakata varılmıştır. Bu mutabakat çerçevesinde, bir hafta sonra, bu ayın 28inde, Dünya Bankasının yönetim kurulu toplantısında, bu proje gündeme alınmış olup, müzakere edilecek, kabul edilecek ve 1 Temmuzdan itibaren de bu proje çerçevesinde doğrudan gelir desteği ve alternatif ürün projesinin desteklenmesine başlanacaktır.

Reformun gerçekleştirilmesi için Dünya Bankasından 600 milyon dolar çerçevesinde bir proje kredisi sağlanacaktır. Bu proje kredisi elbette münhasıran tütüne ait değildir veya ona yönelik olarak değildir; ama, çok önemli bir kısmı tütünle ilgili olarak kullanılacaktır. Biraz evvel Sayın Kemal Kabataş arkadaşımızın dönüm başına, dekar başına işaret ettiği rakam, kendilerinin ifade ettikleri düzeyde değildir, çok daha yüksek düzeydedir ve tamamıyla ihtiyaçları karşılamaya yönelik düzeyde bir doğrudan gelir desteği sağlamak amacıyla da gerekli çalışmalar yapılmaktadır. Bunlar, doğrudan kendilerine verilecek olan gelir desteği olarak düşünülmüştür. Ayrıca, alternatif ürün projelerinde girdiler, ekim dikim masrafları, arazinin ıslahı, kullanılacak gübre, ziraî ilaçlar ve ürünün idrakini takip eden dönemde etkin piyasa sistematiği içerisinde pazarlanmasına yönelik olarak da yeni düzenlemeler getirilecektir.

Değerli arkadaşlar, alternatif ürün fazlası, ihtiyaç fazlası üretimin yapıldığı güney ve güneydoğudaki bölümler için söz konusudur ve burada, Adıyaman, Bingöl, Batman, Bitlis, Diyarbakır, Hakkâri, Malatya, Mardin, Muş, Siirt ve Van İlleri doğrudan destek; artı, alternatif ürün için gerekli olan tarım girdilerinin bedava temini; artı, arazi ıslah çalışmalarının masrafı; artı, kullanılacak gübre ve ziraî ilaç; artı, ürün idrakini takip eden dönemdeki pazarlamaya yönelik hizmetlerin tamamı bu çerçeve içerisinde karşılanacak. Buna ilaveten, gelir kaybına uğradığı noktalarda da, gelir kaybını telafi edecek yeniden ödeme sistemiyle, tütün üreticilerinin veya tütün üretiminden geçimini sağlayan ailelerin bu vesileyle zarardide olmaları önlenecektir.

Bununla ilgili olarak, çok sayıda, Tarım Bakanlığı tarafından geliştirilmiş alternatif ürün projeleri vardır.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli)- Nerede var? Bir tane örnek gösterin Sayın Bakan. 

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla)- Sayın Kabataş, elbette ki sözlerinde haklıdır. "Bunların ne olduğu henüz belli değildir" demektedir. Tarım Bakanlığı, bu konuda yapılmış olan çalışmaları çok kısa bir süre sonra gündeme getirip huzurunuzda da açıklayacaktır.

Türkiye, bu kanunla, yeni baştan bir tarım ve tütün ekim piyasasını düzenlemektedir.

Bu kanunun, bundan sonraki uygulamasında, halkımıza, milletimize, tütün üreticilerine hayırlı olması temennisiyle huzurlarınızdan ayrılıyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Efendim, şahsı adına ikinci söz, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'ın. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

ASLAN POLAT (Erzurum)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, hükümet -ben biraz açık söyleyeceğim- gündüz vakti halkın önünde tartışmaktan çekindiği bir tasarıyı, gece saat 2'de ancak huzurunuza getirdi.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya)- Sözünüzde durmadınız.

ASLAN POLAT (Devamla)- Biraz önce grup başkanvekillerimize "bu akşam bu tasarıyı görüşmeyeceğiz" diye belirtmenize rağmen, halktan korktuğunuz için önergelerle, hayalî önergelerle, bunların önünü kapattınız; gece saat 2'de getirdiniz buraya; neden bu kadar korkuyorsunuz?! Sevmediğiniz önergeleri... Korkmayın... Yahu, korkmayın... (MHP sıralarından gürültüler) Korkmayın... Gelin, burada rahatça tartışın.

Şimdi, bakın, sayın milletvekilleri, hiç bırakın, lafı bırakın. Şimdi, sizin bu tasarıyı getirmenizin sebebi; 2000 yılı genişleme stratejisinde belirtmişsiniz, demişsiniz ki, çiftçilere sübvansiyonlarla yılda 4 milyar Euro, gayri safî millî hasılânın yüzde 2,5'i kadar bir destek verildiği için hükümet bir reform politikası sevk etmiş ve IMF ile stand-by anlaşması yapmış, burada da gayesi, mevcut destekleme politikalarını kademeli olarak kaldırmak, Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerine tam özerklik vermek, girdi sübvansiyonlarını kaldırmak, tarımsal gıda sektöründeki kamu iktisadî teşebbüslerinin bazılarını özelleştirmek -ve devam etmiş burada- 57 nci sayfayı açarsınız, burada açıkça söylemişsiniz, demişsiniz ki"amaç, tütün alanlarını 80 000 hektar, şekerpancarı alanlarını 100 000 hektar ve fındık alanlarını 100 000 hektar azaltmaktır." Bunu tutmuşsunuz bir taktik olarak söz vermişsiniz, şimdi, tütün alanlarını 80 000 hektar azaltacaksınız.

Tabiî, bundan rahatsız olan iktidar partisi milletvekili arkadaşımız çıkıyor ve burada tütünün zararlarını anlatıyor. Tütünün zararının olduğunu hepimiz biliyoruz; ama, siz, yeni tütün ekmediğiniz zaman, Amerikan tütününe, yabancı tütüne yeşil ışık yakıyorsunuz. Bunları gelip söylemekten çekinmeyin. Halk bunu bilmiyor mu yani! Halk bunu bilmiyor mu; halk bunu sizden daha iyi biliyor.

Bakın arkadaşlar, yine, bakın burada 59 uncu sayfada da diyorsunuz ki, yani, yabancılar da diyor ki "Türkiye'de doğrudan gelir desteğine ancak sınırlı bir fon ayrılmıştır." Peki, mayıs ayı itibariyle daha üç gün önce yayımlanan sizin Maliye Bakanlığı yayınlarına bakalım, Maliye Bakanlığı yayınlarına göre tarımsal desteklemede bu sene 985 trilyon lira ödenek ayrılmış bütçeden, şu ana kadar beşinci ayın sonuna kadar, sadece 72 trilyonunu ayırmışsınız ve bunlar içerisinde -Sayın Bakan burada iftiharla söyledi- gübre desteğine ancak 45 trilyon lira ayırmışsınız, mevsim bittiği halde; hayvancılık desteğine 12 trilyon ayırmışsınız, doğrudan gelir desteğine şu ana kadar sıfır lira ayırmışsınız, 1 lira bile ayırmamışsınız...

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Allah'tan kork!..

ASLAN POLAT (Devamla) - Allah'tan sen kork! Aç, oku, Maliye Bakanlığının... Okuryazarsan, oku bunu! Bilmiyorsan, bir şey diyemem!

Tütün ofisi desteğine şu ana kadar 1 lira para ayırmamışsınız. Bunlar burada; bütün Türkiye'de Internete giren herkes bunu görüyor. Sen gözünü kapatsan neye yarar ki?..

Sayın milletvekilleri, şimdi siz geleceksiniz, burada destekleri kaldıracaksınız, ondan sonra gelip burada, gece saat 2'de, gündüz vakti halkın önünde tartışmaktan korktuğunuz tasarıyı getireceksiniz.

Bakın, şimdi ben size bir şey söyleyeceğim; bu destekleri kaldırmakla ne elde ettiniz; onu size söyleyeyim. Gazetelere yansıdığına göre, şu anda 800 000 çiftçi Ziraat Bankasıyla icralık durumda; bunların 10 000'i hapse girmeyle karşı karşıya kalmıştır.

Yine, bakın, IMF programı için Birleşmiş Milletler enformasyon merkezi aynen şu ifadeyi kullanıyor...

ALİ GEBEŞ (Konya) - Memleketi bu hale getiren sizsiniz.

ASLAN POLAT (Devamla) - Dinleyin beni MHP'liler, dinleyin. Siz halkın önünde bunları hep dinleyeceksiniz.

BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmuyoruz... Sabahın saat 2'si.

ASLAN POLAT (Devamla) - Birleşmiş Milletler enformasyon merkezi bile diyor ki: "Şu hükümet geleneksel talep kısma yöntemleriyle enflasyonu doğrudan hedefleyen yeni bir istikrar politikası uygulamaya başlamıştır. Rapora göre, gelir dağılımı çok dengesiz iken ve geçim düzeyi düşerken, bu politikanın yaratacağı iktisadî daralmanın fakir halka yükleyeceği külfet, siyaset bakımından kaldırılamaz hale gelebilir." Bunu yabancılar da görüyor; ama, siz, maalesef, göremiyorsunuz; buna üzülüyorum, üzüldüğüm bu.

Yine devam ediyorum. Bakın, burada bir gazetede bir söyleşi var; Prof. Oktay Yener'e soruyorlar; diyorlar ki: "Bu son IMF politikaları hakkında görüşünüz nedir?" Neticede şunu söylüyor: "Türkiye'de olduğu kadar, yabancıların içişlerine karışmasında kimse müsaade etmez. İçine düştüğümüz bu onur kırıcı durumu küreselleşmenin kaçınılmaz gereği gibi gösterme çabaları gerçekten uzaktır. Ülkemiz aydınları için, 1920 mandacıları kadar talihsizliktir bu." Bir profesörün gazetelerdeki beyanatı.

Bakın, yine ben size bir şey söyleyeyim: Dünya Bankasının başekonomisti, The Observer Gazetesine beyanat vermiş ve vakit kalmayacağı için son kısmını söylüyorum: "Ancak, bu, Dünya Ticaret Örgütü kurallarına göre bir serbestleşmeden bahsediyor Türkiye'de. Dün olduğu gibi bugün de Amerika ve Avrupa, kendi mallarını satmak için, Asya, Latin Amerika ve Afrika'da ulusal piyasaların kapılarını tekmeyle yıkıyor. Dün askerî ambargo uygularken, bugün IMF aracılığıyla malî ambargo uyguluyor" diyor.

Şimdi, sayın milletvekilleri, siz, Şeker Kanunuyla şekerpancarı ekim alanlarını daralttınız, bu kanunla tütün alanlarını daraltıyorsunuz, fındık alanlarını daraltıyorsunuz; peki, burada çalışan işçiler ne olacak, bunun hakkında hiç düşündünüz mü siz?

 Bakın, size ben bunların miktarını da bildireyim yine DPT raporlarından. Ben hayalî konuşmuyorum size. (MHP sıralarından gürültüler)

Aç, kitabı oku; öyle elinde tutma!

DPT Tütün ve Tütün Mamulleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu raporunda diyor ki: "Üretim yılı 1998, üretim miktarı 7 066 000 ton, tüketim 6 388 000 ton, yılbaşı stoku 7 047 000 ton."

Demek ki, dünyada üretilen 7 066 000 ton tütünde, Türkiye, 258 000 ton ile takriben yüzde 3,66'lık bir üretim kapasitesine sahiptir. Dünyada en çok tütün üreten ülkeler, yüzde 35,72 ile Çin, yüzde 8,99 ile Hindistan, Türkiye ise dünya üretiminin yüzde 3,66'sı ile önemli bir yer tutuyor.

1998 yılında 622 000 aile Türkiye'de tütün ekiyor ve en fazla tütün ekicisi, Ege Bölgesinde 334 000 aile ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde 145 000 ailedir. Tütün ekim alanlarında aile fertlerinin bizzat çalışmaları suretiyle tütüncülük yapılmaktadır ve burada en acı olanı da şudur: Bu yabancı fabrikaların tütün ithali karşısında, o tütünler Amerikan tütünüyle karışmadığı için, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki tütün alanları tamamen kapanacaktır ve zaten işsizlik olduğu için terör olan bu bölgelerde, tekrar, korkarım ki, terörü üretme imkânı doğar. Yapmayın bunları, oradaki insanları işsiz bırakmayın. Bütün dünya orada iş imkânı bulmaya çalışırken, siz, çalışan insanları işsiz bırakacaksınız bu tasarıyla ve yine de kalkıp bunu IMF emriyle yapacaksınız!.. Bu çok yanlış bir şeydir. Bakın, size bunu söylüyorum.

Size bir de şunu söylüyorum: 1998 yılında, oriental tütün üreticisi ülkelerin oriental tütün üretim miktarları ve dünya oriental tütün üretimi içindeki paylarına baktığımızda, 1998 yılında Türkiye 251 000 tonla yüzde 35,73 oranında, yine aynı yılda Yunanistan 82 000 tonla ve yüze 11,78 oranında, Bulgaristan ise yüzde 9,30 oranında üretim yapmaktadır. Ülkemizde bilhassa işsizliğin had safhaya ulaştığı ve terör belasından yeni kurtulup köylere dönüş projelerinin uygulanmaya başladığı Güneydoğu Anadolu'daki bu 145 000 tütün ekicisini, ithal tütüne yeşil ışık yakıp işsiz bıraktığımızda, bu kesimi nasıl istihdam edeceğinizi önemle düşünmenizi isterim.

Tekel tütün bakım depolarında çalışan personel yaklaşık olarak 9 523 kişi olup, sigara fabrikalarında ise, özel sektöre ait 2 sigara fabrikasındaki 1 119 çalışanla beraber, 1998 yılında, toplam 7 290 kişi çalışmaktadır; tütün işleme ünitelerinde toplam 5 290 personel çalışmaktadır. Yani, tütün sektöründe toplam olarak 22 000 işçi istihdam ediliyor, ekim alanlarında 622 000 kişi istihdam ediliyor.

Sayın milletvekilleri, bunlara dikkat edeceğiz.

Biraz önce Sayın Bakanım dedi ki: "Doğrudan gelir desteği vereceğiz." Sizin doğrudan gelir desteği vereceğiz dediğiniz miktar 5 dolardır; şu ana kadar da, Türkiye'de, bu yıl bütçeye 423 trilyon para koymuşsunuz doğrudan gelir desteğine; fakat, şu ana kadar faizlere para vermekten, bunlara bir kuruş para ayıramamışsınız. Bunu yarın nasıl anlatacaksınız?! Gelin bunu anlatın. MHP'liler, gelin,  size sataşmış kabul edin, gelin burada şunu doğru dürüst anlatın! Etmeyin böyle; yapmayın bunu! Yanlışlık yapıyorsanız bari susun, konuşmayın! (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayın.

Sayın Polat, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

ASLAN POLAT (Devamla) - 1998 yılında tütün ihracat miktarı, 50 000 tonu ABD'ye olmak üzere, 128 000 tondur. Yine, 1998 itibariyle, 233 milyon dolarlık kısmı ABD'ye olmak üzere, toplam tütün ihracatımız 506 milyon dolardır. Tütün mamulleri olarak 1998 yılında yapılan ihracatın değeri 73 milyon dolar civarındadır.

Çalışanıyla, ülkemize getirdiği ekonomik değeri itibariyle bu kadar önem taşıyan tütün sektörümüzde, getirilen yasayla, Türkiye'de marka bazında, sigara için 2 milyar adet, diğer tütün mamulleri için...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkanım, 1 dakika müsaade edin de bitirelim. (MHP sıralarından "Yeter" sesleri, gürültüler)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Polat.

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın milletvekilleri, çalışmaktan rahatsızsanız, uzatmayın vakitleri; gündüz gelin çalışın. Gündüz, halktan korkup dinlemiyorsunuz, gece de, burada konuşanları dinlemiyorsunuz; yapmayın böyle!..

BAŞKAN - Sayın Polat, ne söyleyecekseniz söyleyin, bitirin efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) - Şimdi, bakın, çalışanıyla ve ülkemize getirdiği ekonomik değeri itibariyle bu kadar çok önem taşıyan tütün sektörümüzde, getirilen yasayla, Türkiye'de marka bazında, sigara için 2 milyar adet, diğer tütün mamulleri için en az 15 milyon gram üretenlerin, aynı markadan olmak üzere, serbestçe ithalat yapmalarına izin verilmekte ve bu miktarların 5 inci takvim yılı sonunda 1 milyar 200 milyon adet ile 11 milyon gram olarak uygulanacağına, 6 ncı yıldan itibaren ise, uygulanacak bu ölçüleri sıfıra indirmeye Bakanlar Kurulunu yetkili kılmışsınız.

Neticede şunu söylüyorum: Yine bu tasarıyla, 2002 ve müteakip yıllarda, tütün ürünü için destekleme alımı yapılmayacağı da belirtilmektedir. Netice olarak, Türk tarımını yok etmeyi amaçlayan bu IMF dayatma yasalarına, dün olduğu gibi bugün de yarın da karşı çıkacağımızı bildirir, hepinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat.

MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Grup adına mı?...

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Niye, niye?

BAŞKAN - Bir dakika efendim, anlayayım ne istediğini de "niye"sini ben sorayım.

Bir dakika sayın milletvekilleri...

Buyurun Sayın Verkaya.

MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Ne konuda?

MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - İçtüzüğün 60 ncı maddesine dayanarak, konuşma usulüyle ilgili bir söz almak istiyorum müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Sayın Verkaya, sataşmadan dolayı istiyorsanız, vereyim 60'a göre...

MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Sataşma yok efendim; sataşmadan dolayı söz istemiyorum.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Öyle bir usul yok!..

BAŞKAN - Ama, öyle bir usul yok efendim, konuşma üslubuyla ilgili söz yok... Sataşma diyorsanız vereyim; Grubunuza sataştı...

MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN - Veriyorum efendim... Onun için söylüyoruz biz de; yol gösteriyoruz size.

Buyurun.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Helal olsun Sayın Başkan!.. Gerçekten çok tarafsız davranıyorsunuz!..

BAŞKAN - Efendim, Grubuna sataştı...

Buyurun efendin, yerinizden lütfen... Yeni bir sataşmaya mahal bırakmadan...

MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, burada, çok değerli hatipler, çok değerli fikirlerini ortaya koyarken, kürsüden, kaba ve yaralayıcı olmayan temiz bir dille ifade etme durumundadırlar.

Şimdi, temiz bir dilden maksat, sadece, kelimelerle, sözlerle konuşmak değildir; bir manayı ifade ederken, hepimiz biliyoruz ki, beden dilimizi de kullanırız; el hareketlerimizi, kol hareketlerimizi, bir ifade tarzı olarak her zaman ortaya koyarız; bundan da ciddî manalar çıkar.

Değerli hatipler burada, bu kürsüde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünde, milletvekillerimizin karşısında -hangi niyetle yaparlar bilemiyorum ama- Türk kültüründe genelde muhatabınızı hafife almak olarak algılanan tarzda, ellerini ceplerine sokarak, Türkiye Büyük Millet Meclisini hiçe sayarak, hafife alarak konuşma yapmaktadırlar. Bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı ciddî bir hafife almak olarak görüyorum; en azından böyle söylüyorum.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Biraz önce sayın bakanın da eli cebinde idi.

BAŞKAN -Sayın Örs, bir dakika...

MUSTAFA VERKAYA (İstanbul)- Budan sonra bu tür, bu tarzda ifadeler burada ortaya konursa, bu biçimde, beden dilinde ellerini cebine sokarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin karşısında konuşmalar yapılırsa, şunu münferiden söylüyorum ki, bu konuşmayı yapan hatiplerin ortaya koyacakları fikirler, altın fikirler dahi olsa, dinlemeyi doğru bulmaz, bu salonu terk ederim diyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Peki, efendim; anlaşılmıştır.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Polat, bir dakika, müsaade edin, oturun bakayım.

Sayın milletvekilleri, müsaade eder misiniz açıklık getireyim.

Bu kürsü, bizim başımıza çok iş açıyor. Ben, eski bir arkadaşınız, eski bir milletvekili olarak söylüyorum; o görkemli kürsü ortadan kalktıktan sonra böyle acayip şeyler oluyor. Hatipler hiçbir zaman kötü niyetle ellerini cebine sokup konuşmazlar veya hareketlerde bulunmazlar; ama, o kürsüde konuşurken, gayri ihtiyari, el, cebe de sokuluyor, kürsünün üzerine de vuruluyor; ama, kürsüde çok açıklık olduğu için, maalesef, sizin de ifade ettiğiniz gibi, sanki, Genel Kurulu kale almıyormuş gibi bir hadise oluyor. Sayın Başkan bu hususta bize söz verdi. Tatilde bu kürsüyü buradan daha muhkem bir hale getirecek. Herhalde, bu açıklamanız benim de açıklamamla bağlandı.

Teşekkür ederim efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Polat, açıkladım, bitti.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Ama, Sayın Başkanım, ben, hayatta elimi cebime sokmadım.

BAŞKAN - Sayın Polat, size bir şey söylemedi. Size değil efendim, Sayın Dengir Fırat içindi; ben biliyorum. Sayın Fırat'ı da çok iyi tanıdığım için, müsaade edin, onun yerine ben cevap verdim; avukatlık yaptım. Niye siz her lafa karışıyorsunuz? Allah allah!..

Sayın milletvekilleri, soru cevap kısmına nihayet geldik; ancak, Tütün Yasası, hakikaten, çok önemli bir yasa. Hem iktidarın hem muhalefet milletvekillerinin bu konuda açıklığa kavuşturmak için derin sualleri olacak. Lütfen, Sayın Bakanın da cevap vermesine imkân tanımakla, aynı zamanda, sizi seyreden veya memleketinizdeki tütün üreticisini tatmin edecek sualleri, yorumsuz, istirham ediyorum, çok arkadaşınıza söz vermek istiyorum. Sizin hatırınız için değil, eli nasırlı tütün işçilerinin, tütün üreticilerinin hatırı için yapıyorum. İstirham ediyorum, tek sual...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, en güzel şey tasarıyı geri çekmektir.

BAŞKAN - O benim haddim değil. O, malumunuz... Benimki Meclisi idare etmek. Öbürü benim boyumu aşar.

Sayın Yalman, buyurun; ilk sizden başlıyorum. Çok uzun yazdınız, yorumsuz sorun lütfen.

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanın aşağıdaki soruları cevaplandırmasını arz ediyorum.

BAŞKAN - Bundan sonra bunu da söylemeyin. Direkt sual efendim... Çok arkadaşınıza söz vereceğim.

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Türkiye'de 1998, 1999, 2000 yıllarında kaç ton tütün üretilmiştir?

2001, 2002, 2003 ve 2004 hedefi -tahminî hedefler- yaklaşık olarak ne kadardır?

Yurt içinde kaç ton tüketiliyor?

EVLİYA PARLAK (Hakkâri) - Sayın Başkan, yarım saat sürer bu.

BAŞKAN - Müsaade edin, ben de biliyorum.

Buyurun.

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkanım, gürültü kesilirse soruma devam edeceğim.

Yurtiçinde kaç ton yerli, ekmiş olduğumuz tütün tüketiliyor? Tütün ihracatımız ne kadardır? Tütün ithalatımız ne kadardır? Türkiye'de yerli tüketim, ithalat ve ihracatından arta kalan tütün yakılmakta mıdır?

Bir diğer sorum: IMF ve Dünya Bankasının "Tütün Kanunu çıkmazsa kredi yok" demesi, sizce onur kırıcı ve rencide edici değil midir? IMF ve Dünya Bankası, Tütün Kanunu için neden bu kadar ısrarlıdır sizce? Amerika Birleşik Devletleri sigarasına Türkiye piyasasında pazar mı hazırlıyoruz?

Bir diğer konu: Genel Kurula sunulan bu tasarıda tütün ekimiyle ilgili bir nevi kota uygulanmıyor mu? Bu tasarıyla, acaba, 600 000'i tütün ekicisi olan 4 milyon civarında insanın ekmeğiyle oynanma gibi bir durum var mı? Bu insanların durumu ne olacak? Yabancı sigarayı niçin yerli tütüne tercih ediyoruz?

Sayın Başkanım, son sorum, hızla soruyorum...

KÜRŞAT ESER (Aksaray) - Sayın Başkan, süre...

BAŞKAN - Ne yapayım efendim yani?!. Çaresi yok... Saat çalışıyor; ben ikaz ettim.

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Tütün piyasasıyla ilgili raporların Türkiye'deki yabancı sigara mümessilleri tarafından hazırlanmış olmasının sebepleri nelerdir? Yabancı sigara şirketlerinin mümessillerinin yerli tütün ve millî tütün politikasıyla ilgili müspet rapor hazırlaması sizce mümkün müdür?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, buyurun efendim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, Tütün Kanunundaki değişikliğin esas maksadı, tütün çiftçisini tasfiye etmektir. Tütün ekimi yapamayacak olan tütün çiftçisi geçimini nasıl sağlayacaktır?

İkincisi; Ege tütününden 1999 yılı üretiminde, Tekel, 55 milyon kilo, 1,77 dolardan satmış, Bursa'da 2,10 dolardan satılmış; Amerika'da 8 dolar, Afrika'da 6 dolar civarındayken, Türkiye'de bu satışlar normal midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Günbey, buyurun efendim.

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakandan aşağıdaki soruları cevaplandırmasını istirham ediyorum.

Türkiye'de çalışabilir nüfusun 1/3'ü işsiz; Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ise çalışabilir nüfusun yarısı işsiz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde çiftçilerin en fakir kesimi tütünle iştigal eden kesimdir. Bunlar da tarım arazisinin verimsiz olduğu yerlere tütün ekmektedirler. Bu insanlar bu kanundan sonra işsiz kalırlarsa, hükümetimiz, bu insanların geçimlerini temin etmek için hangi tedbirleri alacaklardır; onu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim.

Sayın Mahfuz Güler, buyurun.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanıma şu sorumu sormak istiyorum:

Sayın Bakanım, önce, sizin gibi değerli ve yetkin bir arkadaşımızı Bakanlar Kurulu üyesi olarak görmek, bizi, gerçekten sevindirmiştir.

EVLİYA PARLAK (Hakkâri) - Soruya gel soruya!..

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Terbiyesizlik yapma!..

BAŞKAN - Efendim, lütfen...

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -  Ne yapacağımı ben biliyorum.

BAŞKAN - Efendim, lütfen... İstirham ederim...

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Adamın kafasını bozma gecenin bu saatinde...

BAŞKAN - Sayın Güler, buyurun efendim.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Adamı tebrik ediyorum; kaç gündür arıyorum; yok.

BAŞKAN - Sayın Güler, istirham ederim efendim...

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Arkadaşımız bakan olmuş; tebrik ediyorum efendim.

EVLİYA PARLAK (Hakkâri) - Sonra edersin...

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Gecenin bu saatinde yapılır mı?.. Allah allah!

BAŞKAN - Efendim, tamam, lütfen... Siz bana hitap edin.

Buyurun efendim.

M. HADİ DİLEKÇİ (Kastamonu) - Makamında yaparsın o işi...

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Bakanım, önce sizi tebrik ediyorum, başarılar diliyorum. Ardından da, gerçekten, şunu merak ediyorum: Sayın Bakanım, bu tasarı yasalaştığı takdirde, 5 milyona yakın tütün üreticimiz aç ve sefil bırakılacaktır. Acaba, bu insanlarımızın geçimlerini sağlamak için ne gibi bir tedbir düşünülmektedir?

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Bilgiç, buyurun; kısa, öz lütfen...

MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım demin...

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sıralama takip  ediyor değil mi Başkanım?

BAŞKAN - Evet efendim.

Sayın Bilgiç, lütfen...

MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) - ...alternatif ürünlerden bahsederken, acaba, Güneydoğu Anadolu'daki arazi yapısından haberiniz var mı; hangi ürünü, hangi araziye ekeceksiniz? Arazi kalitesinin ne olduğunu biliyor musunuz? O arazilerde tütünden başka hiçbir şeyin ekilemeyeceğini lütfen araştırıp, ortaya bir netice koymak lazım; çünkü, yalnız ve yalnız tütün ekilebilir orada, başka bir ürün ekme imkânı yoktur.

Acaba, Sayın Bakanım, hükümetin köye dönüş projesini, nasıl, bu Tütün Yasası çıktıktan sonra uygulayacaklar; merak ediyorum doğrusu. İşsiz kalan 4 milyon çiftçimiz, köylümüz şehre, şehirden de büyük şehre göç edecekler. Bunlar için nasıl bir çare düşünüyorlar, bunlar için ne gibi bir istihdam kapısı düşünüyorlar?

BAŞKAN - Sayın Bilgiç, teşekkür ediyorum.

Sayın Geçer, buyurun efendim.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, Türkiye'de 2000 yılında 308 milyon dolarlık tütün ithalatı, 96 milyon ton ihracatı gerçekleştirilmiş. Dengeler ihracat aleyhine gelişmektedir. Bu yasada, dünya piyasası rekabet şartlarını zor yakalayacak ekicilerimiz mevcuttur. Bu ekicilerimize karşı -Sayın Bakanımız demin açıklama yaptılar, alternatif ürün projeleri- bu noktada, alternatif ürün projeleriyle birlikte teknik ve kredi yardımları yapılabilecek mi?

Yapılacak diye saydığı iller arasında, Hatay İlimizde de 12 000 ton üzerinde tütün üretilmekte ve orada üretim yapan, özellikle Yayladağı, Altınözü İlçelerimizde üretim yapan tütün ekicilerimiz de son derece mağdur durumdalar; çünkü, 150 kilogramlık aile boyu kota uygulanmaktadır. Bu bölgelerimizde de alternatif ekimler önerilecek mi? Bunlara kredi ve proje yardımları yapılacak mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum Sayın Geçer.

Sayın Bakan, Sayın Geçer'in suallerine bir Hataylı olarak ben de iştirak ediyorum.

Sayın Mahmut Göksu, buyurun efendim.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkanım, müsaadenizle, Bakana arz ediyorum suallerimi.

Sayın Bakanım, bu yasayla birlikte 600 000 aile işsiz kalacak ve büyük kentlere göç başlayacaktır. Bu, bir sosyal felakettir. Kırsal kesimden büyük şehirlere akın edecek bu göçün önlenmesi için bir tedbiriniz var mı?

Diğer bir sorum: Yüzde yüz Türk tütününden imal edilen yerli sigaraların, Samsun, Maltepe gibi sigaraların üretimi noktasında bir garanti getirmeyi düşünüyor musunuz; çünkü, bunlar, yüzde yüz Türk tütününden imal ediliyor.

Diğer bir soru: Devlet, özelleştirdiği KİT'in personelini bir başka kuruma geçişte kolaylık sağlıyor işlerini kaybetmesinler diye; ama, 2002 yılından itibaren tütün almayacağınızı söylüyorsunuz. Bu insanlara da bir geçiş süresi tanınarak, en az, üç yıl, dört yıl sonra kendilerini ayarlayacak şekilde bir süre ayarlayabilir misiniz?

Diğer bir sorum: Anayasamız, sosyal hukuk devleti olduğumuzu söyler. Sosyal hukuk devleti, halkının refah ve mutluluğunu sağlayan devlettir. Şimdi, bu yasayla, halkımızın refah ve mutluluğu değil; onların, ekmeği elinden alınıyor; bu, böylece, Anayasaya aykırı olmuyor mu?

Sayın Bakan, bu yasayla, hükümet, yetkilerini, halka karşı sorumlu olmayan bir kurula terk ediyor; bu, demokrasi anlayışınızla bağdaşıyor mu?

Son sorum: Bu tasarı kanunlaştığı takdirde, IMF'den ne kadar borç para alacağız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim.

Sayın Çiçek, buyurun efendim.

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma şu soruları iletmek istiyorum:

Tütün yasası yürürlüğe girdikten sonra, tütün üreten 600 000 ailenin tarlasına ne ekip biçileceğini; hayatlarını ne ekip biçerek idame ettireceğini açıklamadılar; bu konuda planları var mı; bu boşluğu neyle dolduracaklar?

Arkadaşımın, demin ifade ettiği gibi, bu bölgelerden, işsizlik ve açlık sebebiyle, daha önce, binlerce aile batı illerine göç etti. Bu tütün ekiminin kaldırılması suretiyle binlerce ailenin, yine, aynı illere göç edeceği anlaşılmaktadır. Bu göçü önlemeyi düşünüyorlar mı; nasıl önleyecekler; planları ne? Bu insanların, büyük şehirlerde hangi iş kollarında çalışmaları planlandı?

Alternatif projelerinizi tasarı metninde göremiyoruz. Tasarıyı baştan sona gözden geçirdiğimizde herhangi bir alternatif proje yok.

BAŞKAN - Efendim, yorumsuz suale geçin lütfen.

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Evet, soruyorum: Hangi alternatif ürünleri ektireceksiniz? Şu an, tütün ekimi yapan, mağdur olan binlerce köylümüze bu ürünlerin isimlerini söylemediniz; söyleyecek misiniz? Hazırlık yapıyoruz diyorsunuz; hazırlıklar ne safhada?

Son sorum şu: Dünya tütün devlerinin ülkemizde oluşturmayı planladığı tröstü, hangi tedbirlerle kırmayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Hasari Güler; buyurun efendim.

HASARİ GÜLER (Adıyaman) - Sayın Başkan, tütüne alternatif ürün ekilebilmesi için, Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki sulama projeleriyle ilgili, mesela, Adıyaman'da Koçali, Gömükhan ve Atatürk Baraj Gölü sahilinde bulunan 13 tane sondaj pompaj istasyonunun çok kısa sürede faaliyete geçmesi için, hükümetimizin bir çalışması var mı?

İkinci olarak, kendi imkânlarıyla arazilerini sulamayı düşünen çiftçilere, ucuz ve uzun vadeli kredi vermeyi düşünüyor musunuz?

Üçüncü olarak, doğrudan desteği, sadece arazi sahiplerine mi vereceğiz; yoksa, bizim bölgemizde yoğun olarak bulunan yarıcılara da verecek miyiz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim.

Sayın Özkan Öksüz, buyurun efendim.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Avrupa, tütün mahsulünden elde ettiği gelirin yüzde 80'ini tütün çiftçisine prim olarak vermektedir.

FARUK DEMİR (Ardahan) - Sayın Başkan, sabaha kadar soru mu olur; soru, 10 dakika.

BAŞKAN - Efendim, devam edin siz.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Aynı uygulamayı Türkiye'de düşünüyor musunuz?

Bu tasarıyla, Türkiye'de gözü olan sigara tekellerinin baskısı var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim efendim.

Sayın milletvekilleri, süremiz bitti.

Sayın Öztürk, Sayın Erbaş, Sayın Aydar, Sayın Erdener, Sayın Günbey

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - İyi ki bitti.

BAŞKAN - Bir dakika efendim, bir şey rica edeceğim.

Bu arkadaşlarımız 5 kişiler; müsaade ederseniz, çok önemli bir tasarıdır bu, insanları tatmin etmek istiyoruz.

EVLİYA PARLAK (Hakkâri) - 11 dakika oldu.

BAŞKAN - Efendim, siz, şark milletvekilisiniz. İstirham ederim yani...

EVLİYA PARLAK (Hakkâri) - Hayır efendim, Tüzük var.

BAŞKAN - Bu konuyu biliyorsunuz. Ben, Genel Kurulun müsaadesini rica edeceğim; 5 arkadaşımız daha sorarsa ne olur efendim?.. Gecenin ikibuçuğu... Burada canı çıkan benim.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sorsunlar Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Erdener, buyurun efendim.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Arkadaşımız bir şey söylüyor, İçtüzük uygulansın diyor.

BAŞKAN - Efendim, müsaadenizi aldım; istiyorsanız sormayayım efendim.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - İçtüzüğü uygulayalım efendim.

BAŞKAN - Peki, vazgeçtim...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Oylayalım Sayın Başkan.

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) - Sayın Başkan İçtüzüğü deliyorsunuz.

BAŞKAN - Peki efendim, sormayalım o zaman... Peki, affedersiniz... Ben, konunun önemine binaen, arkadaşlarımızın sırasının geldiğini söyledim. Sayın Bakan da, yazılı cevap verecekmiş, onun için söyledim. Uzatmayalım, peki efendim... Geri alıyorum... Müsaade eder misiniz efendim, geri aldım.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Karar verdiyseniz, dönmeyin efendim sözünüzden.

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; sorularınıza cevaplarımı arz ediyorum. Arkadaşlarımızın sormuş olduğu suallerin büyük bir kısmı, aynı mahiyette ve birbirini teyit eden ifadeler içerisinde geliştiler. Dolayısıyla, bir başlık altında cevaplandırırken, birden fazla milletvekili arkadaşımın o konudaki sualine de cevap arz etmiş olacağım.

Değerli arkadaşlar, Lütfi Yalman arkadaşımızın, Türkiye'nin, 1996 yılından itibaren 2000 yılına kadar, üretim, ithalat ve ihracatı, bunların miktar ve fiyatlarıyla ilgili bir sorusu oldu. Ayrıca, Türkiye'de sigara tüketimi ve sigara ithalatıyla ilgili olarak sorusu oldu. Kendilerine malumat olarak arz ediyorum:

Türkiye'de, üretim, 1996-2000 yılları arasında, ton olarak, sırasıyla; 232 000 ton, 286 000 ton, 235 000 ton, 245 000 ton ve 208 000 ton şeklindedir.

Yine, aynı yıllar detayında, ithalat, miktar olarak ve dolar olarak; 44 000 ton-243 milyon dolar, 54 000 ton-341 milyon dolar, 42 000 ton-255 milyon dolar, 48 000 ton-248 milyon dolar, 62 000 ton-308 milyon dolar ve ocak ayı itibariyle, 2001 yılında da, 4 000 ton-29 milyon dolardır.

Sayın Yalman, aynı yıllara eşdeğer ihracatlar, sırasıyla, 1996-2000 yıllarında, miktar ve dolar olarak; 163 000 ton-542 milyon dolar, 162 000 ton-564 milyon dolar, 155 000 ton-521 milyon dolar, 130 000 ton-477 milyon dolar, 100 000 ton-368 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.

Sigara satışları, milyar adet üzerinden sualinize cevap olarak arz ediyorum.

1998 yılında 109 milyar adet -ki, aşağı yukarı 109 000 ton- 1999 yılında 114 milyar adet, 2000 yılında 112 milyar adet.

Önümüzdeki üç yıl için tahminleri sormuştunuz, önümüzdeki üç yıl tahminleri, geçmişte kullanılan, içilen sigara detayından ileriye doğru yapılmış bir tahmindir; 2001 yılı için 115 000 ton -yani 115 milyar- 2002 için 118 ve 2003 için 120 milyar adet, 120 000 ton eşdeğeri.

Sigara ithalatına gelince; son üç yıl itibariyle sormuş olduğunuz sigara ithalatı, 1998 yılında 1 000 ton, 1999 yılında 300 kilogram ve 2000 yılında 200 kilogram şeklindedir.

Sormuş olduğunuz diğer hususlarla ilgili olarak ayrıntılı bilgileri de, sizlere, cevaben, yazılı cevap olarak arz edeceğim.

Teşekkür ederim. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, Sayın Yasin Hatiboğlu ve arkadaşları tarafından, görüşmekte olduğumuz tasarının tümünün Anayasaya aykırı olduğunu ileri süren bir önerge verilmiştir.

Şimdi, önergeyi okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 719 sıra sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, aşağıda belirtilen gerekçelerle Anayasaya aykırı bulunmaktadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğüne göre, Anayasaya aykırılık konusunun öncelikle görüşülmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Yasin Hatiboğlu

Dengir Fırat

Mahmut Göksu

 

 

 

FP Grubu Başkanvekili

Adıyaman

Adıyaman

 

 

 

Mahfuz Güler

 

Mustafa Geçer

 

 

 

Bingöl

 

Hatay

 

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri; ancak, İçtüzüğün 84 üncü maddesi, tasarı ve teklifin belli bir maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddini isteyen önergeler önce oylanır derken, değişiklik önergelerini düzenleyen 87 nci madde ise, önergenin ancak bir maddesinin reddi tümünün veya bir maddenin değiştirilmesi metne ek veya geçici madde eklenmesi hakkında verilebileceğini hüküm altına almıştır. Bu nedenle, önergeyi işleme koyamayacağım. Tabiî ki, maddeler üzerinde Anayasaya aykırılık önergesi verilirse, sırası da gelirse işleme koyacağımı arz ederim efendim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunmadan önce yoklama talebi vardır. Arkadaşların burada olup olmadıklarını arayacağım efendim.

Avni Doğan?.. Burada.

Fethullah Erbaş?.. Burada.

Ahmet Karavar?.. Burada.

Sacit Günbey?.. Burada.

Mehmet Batuk?.. Burada.

Lütfi Yalman?.. Burada.

Mahfuz Güler?.. Burada.

Mustafa Geçer?.. Burada.

Mehmet Çiçek?.. Burada.

Temel Karamollaoğlu?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Ömer Vehbi Hatipoğlu?.. Burada.

Saffet Arıkan Bedük?.. Burada.

Rıza Akçalı?.. Burada.

Erdoğan Sezgin?.. Burada.

Yahya Çevik?.. Burada.

Mehmet Sadri Yıldırım?.. Burada.

Mustafa Örs?.. Burada.

Ramazan Gül?.. Burada.

Özkan Öksüz?.. Burada.

20 arkadaşımız buradadır.

Yoklama için 3 dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yapılan yoklama sonucu toplantı yetersayısı bulunamamıştır, bu saatten sonra da olacağına hiç aklım kesmiyor.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 20 Haziran 2001 Çarşamba günü, alınan karar gereğince, saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 02.28

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.