DÖNEM : 21 CİLT : 67 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 120 nci
Birleşim 19 . 6 . 2001 Salı İ Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa I. –
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. – YOKLAMALAR IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – 7.6.2001 tarih ve 4676 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun, bir defa daha görüşülmek
üzere geri gönderildiğine ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/847) V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve
İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı :
527) 2. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun
Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/418, 2/87) (S. Sayısı : 683) 3. – Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 713)
4. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)
5. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç
Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666) 6. – Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675) 7. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı:
676) 8. – Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753,
1/690) (S. Sayısı : 685) 9. – Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün
Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış
Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/875)
(S. Sayısı: 719 ve 719'a Ek) VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1. – İstanbul Milletvekili Aydın A. Ayaydın'ın, DYP Grubu adına konuşan
Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in şahsına sataşması nedeniyle konuşması VII. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Tasarruf Mevduatları Sigorta
Fonuna devredilen bankaların görev zararlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Kemal Derviş'in cevabı (7/4194) 2. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, kamu bankalarının batık
kredilerine ve görev zararlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal
Derviş'in cevabı (7/4231) 3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Silivri F Tipi Cezaevi projesi
ile ilgili basında çıkan haberlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami
Türk'ün cevabı (7/4270) 4. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, sosyal tesis yapılmak istenen
Ankara-Anıttepe Gençlik Caddesindeki çocuk parkında sürekli polis
bulundurulmasının nedenlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım
Yücelen'in cevabı (7/4280) 5. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, tasarruf tedbirlerine
rağmen hizmet binası ve sosyal tesis yapılmasına ve Ankara-Gençlik Caddesindeki
kesilen ağaçlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in
cevabı (7/4350) 6. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, ekonomik kriz öncesi düşük
kurla döviz alındığı iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Kemal Derviş'in cevabı (7/4371) 7. – Aydın Milletvekili Sema Tutar Pişkinsüt'ün, Merkez Bankası eski
Başkanı hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal
Derviş'in cevabı (7/4381) 8. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, gümrük yetkililerince TIR
taşımacılığının engellendiği iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
Keçeciler'in cevabı (7/4386) 9. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, Bakanlık müfettişlerince hazırlandığı iddia edilen yolsuzluk Raporuna, - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın; İthal edilen tarım ürünlerine, - Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın; Van'dan giriş yapan ithal gıda maddelerinin gümrük işlemlerinin
Mersin'de yapılmasına, İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in
cevabı (7/4385, 4396, 4399) TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak altı oturum yaptı.. Adana Milletvekili Ali Halaman ve 43 arkadaşının Adana-Kozan İlçesinin
tarihî ve turistik değerlerinin araştırılarak kültürel eserlerin korunması,
ilçenin sosyal ve ekonomik yönden kalkınması için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması (10/206) , DYP Grubu adına Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan,
Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven'in, yargıya
müdahalede bulunduğu iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit hakkında bir gensoru
(11/15), Açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Meclis araştırması önergesinin gündemdeki yerini alacağı ve
öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı; Gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşme
gününün ise Danışma Kurulu tarafından tespit edilip Genel Kurulun onayına
sunulacağı, Açıklandı. Siirt Milletvekili Takiddin Yarayan'ın (10/124) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmındaki sıralamanın yeniden düzenlenmesi ile Genel Kurulun
çalışma saatlerine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisinin,
yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği açıklandı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin Komisyon Raporu henüz hazırlanmadığından; Kamu Görevlileri Sendikaları (1/418, 2/87) (S.Sayısı:683), Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin (1/53) (S. Sayısı: 433), Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye ilişkin (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666), Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye ilişkin (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675), Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin (1/756, 1/691) (S.
Sayısı: 676), Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye ilişkin (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685), Kanun tasarılarının görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadıklarından, ertelendi. Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının (1/876) (S. Sayısı : 713) 5 inci maddesine kadar kabul
edildi; 5 inci maddesinin oylanmasından önce, istem üzerine, elektronik cihazla
yapılan yoklama sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı
anlaşıldığından, 19 Haziran 2001 Salı günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te
toplanmak üzere, birleşime 23.17'de son verildi.
No.
: 167 II. – GELEN
KÂĞITLAR 19.6.2001
SALI Cumhurbaşkanınca
Geri Gönderilen Kanun 1. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında
Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair 4676 Sayılı Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi (1/878, 3/847) (Anayasa Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi : 18.6.2001) Tasarılar 1. – Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı (1/879) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar Bilgi
ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.6.2001) 2. – Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/880) (Anayasa ve Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.6.2001) Sözlü Soru
Önergesi 1. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, Üçüncü Boğaz
Köprüsü projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1547) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.6.2001) Yazılı Soru
Önergeleri 1. – Samsun Milletvekili Vedat Çınaroğlu'nun,
Samsun-Alaçam 75 inci Yıl Pansiyonlu İlköğretim Okulu yöneticilerine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4523) (Başkanlığa geliş tarihi
15.6.2001) 2. – Denizli Milletvekili Mehmet Kocabatmaz'ın,
2000-2001 yılında belediyelere aktarılan ödeneklere ve Denizli-Kızılcabölük
yoluna ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4524) (Başkanlığa
geliş tarihi 15.6.2001) 3. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un,
depremzedelerin sorunlarına ve yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4525) (Başkanlığa geliş tarihi 15.6.2001) 4. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Kocaeli
İnkılap Lisesinde bir memurun İmam-Hatip lisesi mezunu olduğu için görevine son
verildiği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4526) (Başkanlığa geliş tarihi 15.6.2001) 5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, sigara ve tütün
ithalatına ve üretimine ilişkin Devlet
Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı soru önergesi (7/4527) (Başkanlığa geliş
tarihi 15.6.2001) 6. – Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, SSK
primlerinin artırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4528) (Başkanlığa geliş tarihi 15.6.2001) 7. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Konya'da alçak
irtifa uçuş bölgesi ve taklidi savaş alanı oluşturulmasının çevreye etkilerine
ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/4529) (Başkanlığa geliş tarihi
15.6.2001) 8. – Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın, İnönü
Üniversitesi Darende İlahiyat Fakültesi'nin 2001 ÖSS Kılavuzundan çıkarıldığı
iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4530)
(Başkanlığa geliş tarihi 15.6.2001) 9. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, PETKİM
ve TÜPRAŞ'a yapılan personel alımlarına ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı soru
önergesi (7/4531) (Başkanlığa geliş tarihi 15.6.2001) 10. – Konya Milletvekili Veysel Candan'ın,
Konya-Cihanbeyli ve Karapınar bölgesinde Türkiye-İsrail ve ABD'nin ortak eğitim
uçuşu yapacakları iddialarına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4532) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.6.2001) 11. – Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu'nun,
Abdullah Öcalan hakkındaki idam kararıyla ilgili ABD basınında çıkan haberlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4533) (Başkanlığa geliş tarihi :
18.6.2001) 12. – Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un,
demir-çelik üretimine, ihracat ve ithalatına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (A.Mesut Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4534) (Başkanlığa geliş
tarihi : 18.6.2001) 13. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Mavi Akım
Projesine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4535)
(Başkanlığa geliş tarihi : 18.6.2001) 14. – Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat'ın,
bir gazetede yer alan Güneydoğudaki Süryani köylerinin ziyarete kapatıldığı
haberine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4536) (Başkanlığa
geliş tarihi : 18.6.2001) 15. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, egzoz gazı
emisyon ölçümleri karşılığı toplanan paralara ve kullanım yerlerine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4537) (Başkanlığa geliş
tarihi : 18.6.2001) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati
: 14.00 19 Haziran
2001 Salı BAŞKAN :
Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER:
Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 120 nci Birleşimini açıyorum. Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz
efendim... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, istirham
ediyorum... İlk açılışta, Sayın Başkan tereddüde düşerse, yoklama yapar; bunu,
biliyorum. BAŞKAN - Evet... Aynen... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Ama, tereddüde yakın bir
çoğunluk olursa... Tereddüt söz konusudur; lütfen, yoklamayı yapın. Şu anda 140
kişi var efendim; açamazsınız... 2 dakika sürmez efendim; lütfen, yoklamayı
yapın. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Efendim, biraz sonra, zaten 5 inci maddenin
oylamasına geçeceğiz, istediğiniz zaman yoklama yaparım. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Doğru değil efendim. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan... Sayın
Başkan... BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. 4676 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geri gönderilmesine dair
Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır, okutacağım; ancak, okutmadan evvel,
Kâtip Üyenin, yerinde oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Tezkereyi okutuyorum : IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – 7.6.2001 tarih ve 4676 Sayılı Radyo
ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunun, bir defa daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/847) 18.6.2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İLGİ: 08.06.2001 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-6031/14543
sayılı yazınız. Türkiye Büyük Millet Meclisince 7.6.2001 gününde kabul
edilen "4676 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında
Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" incelenmiştir: 1- 4676 sayılı Yasa'nın 2. maddesiyle değiştirilen 3984
sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Yasa'nın 4.
maddesinde, radyo, televizyon ve veri yayınlarında uyulması gereken yayın
ilkelerine yer verilmiştir. a- Maddede öngörülen yasaklara aykırı eylemler para
cezaları ile cezalandırılmaktadır. Cezaların idarî para cezası niteliğini
taşıması, özgürlüğü bağlayıcı cezaya çevrilme olanağı bulunmaması ayrık
tutulursa, yüksek tutarlara erişen bu tür cezaların yargı organlarınca
hükmolunan para cezalarıyla benzer sonuç ve etkiler yaratacağı kuşkusuz
olduğuna göre, Anayasanın 38. maddesindeki suç ve cezalara ilişkin esasların ve
ceza hukukunun genel ilkelerinin maddenin düzenlenmesinde dikkate alınması
gerekir. Ceza hukukunun temel ilkelerinden olan "kanunsuz suç ve ceza
olamayacağı" kuralının bir gereği olarak, ceza alanında yapılan
düzenlemelerde yasakların ve ceza gerektiren eylemlerin öğelerinin açık ve
kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirtilmesi zorunludur. Oysa, maddedeki kimi
yasaklar açıkça tanımlanmamış, içeriği tartışmalı genel kavramlarla
yetinilmiştir. Nitekim, anılan maddenin ikinci fıkrasının (k)
bendinde, "korku salacak yayın yapılmaması"; (v) bendinde de
"yayınların karamsarlık, umutsuzluk, ... eğilimlerini körükleyici ...
nitelikte olmaması" yayın ilkesi olarak sayılmıştır. Bir yayının korku salacak ya da karamsarlık ve
umutsuzluk duygularını körükleyici nitelikte olması kişilere göre
değiştiğinden, bu ilkelerin belirgin olmadığı, nesnel içerik taşımadığı
açıktır. Belirtilen ilkelere aykırı yayın yapılması, Yasanın 33.
maddesi uyarınca yüksek tutarlarda para cezaları uygulanmasını
gerektirmektedir. Belirgin ve nesnel olmayan ilkelere uyulması zorunluluğu,
yayın kuruluşlarında tedirginlik yaratacak, radyo ve televizyonların doğru ve
yansız yayın yapmaları, yurt ve dünya gerçeklerinin halka duyurulmasına engel
oluşturacaktır. Böylece toplumun doğru ve yansız haber alma hakkı
zedelenecektir. Ceza hukukunun "kanunsuz suç ve ceza
olamayacağı" temel ilkesinin gereği olarak, yasaklanan ve yaptırım
öngörülen eylemlerin açık biçimde, kuşkuya yer bırakmayacak belirginlikte
düzenlenmesi gerekir. Oysa, yukarıda belirtilen yayın ilkeleri, içeriği
tartışmalı genel kavramlarla anlatılmıştır. b- Anılan maddenin ikinci fıkrasının (c) bendinde,
"Yayıncılığın, gerek yayın organı, gerekse hisse sahipleri ve üçüncü
derece dahil olmak üzere üçüncü dereceye kadar kan ve sıhrî hısımları veya bir
başka gerçek veya tüzelkişinin haksız çıkarları doğrultusunda
kullanılmaması" öngörülmüştür. Söz konusu bentte getirilen yasak, kimi olursa olsun
"bir başka gerçek veya tüzelkişinin haksız çıkarları" yönünde de
geçerli olduğuna göre, ayrıca "hisse sahipleri" ve "onların
üçüncü dereceye kadar kan ve sıhrî hısımları"na metinde yer verilmesine
gerek bulunmamaktadır. 2- 4676 sayılı Yasa'nın 3. maddesiyle değiştirilen 3984
sayılı Yasa'nın 6. maddesinde, a- Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyelerinin
"meslekleriyle ilgili konularda kamu veya özel kuruluşlarda en az on yıl
görev yapmış, meslekî açıdan yeterli bilgiye, deneyime .... sahip, otuz yaşını
doldurmuş kişiler arasından" seçileceği belirtilmiştir. Maddenin önceki metninde, Üst Kurul üyelerinde
"basın, yayın, iletişim ve teknolojisi, kültür, din, eğitim, hukuk
alanlarında birikimi" olma nitelikleri aranmışken, bu niteliklere yeni
metinde yer verilmemiştir. Yeni metindeki "meslekî açıdan yeterli bilgiye
ve deneyime sahip olma" koşulunun, önceki metinde öngörülen niteliklere
göre yetersizliği açıktır. "Meslekî" bilgi ve deneyim, her zaman
radyo ve televizyon yayıncılığı ile ilgili olmayabilecektir. Radyo ve televizyon yayıncılığı konusunda çok önemli
görevler üstlenen Üst Kurul'a seçilecek üyelerde "basın, yayın, iletişim
ve teknolojisi, kültür, din, eğitim ve hukuk" alanlarında birikimi olma
niteliğinin aranmaması bir eksiklik olarak değerlendirilmiştir. b- Üst Kurul üyelerinden beşinin, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanı oluşum formülüne göre belirlenecek kontenjan
doğrultusunda, siyasî parti gruplarınca önerileceği ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu'nca seçileceği belirtilmiştir. Bu yöntemle yapılan seçimlerde, genellikle siyasî
kimliği olanların yeğlendiği bilinen bir gerçektir. Radyo ve televizyon
yayıncılığında çok önemli yetkilerle donatılan ve yansız olarak görev yapması
gereken Üst Kurul'a siyasî kimlikli kişilerin seçimine olanak sağlayan yöntemin
uygun ve doğru olmayacağı açıktır. c- Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca,
Başkanlık Divanı oluşum formülüne göre belirlenecek kontenjan doğrultusunda
siyasî parti gruplarınca gösterilecek kişilerin Üst Kurul üyeliğine seçileceği
belirtilirken, bu kişilerin seçilmemesi durumunda, nasıl bir yöntem izleneceği
de açıklığa kavuşturulamamıştır. Gerçi, 4676 sayılı Yasa'nın geçici 4. maddesinde,
"Siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların; Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunca işaret oyuyla ayrı ayrı oylanmaları suretiyle seçimleri
yapılır. Seçilemeyen adaylar yerine ilgili siyasî parti gruplarınca yeni
adaylar bildirilir." denilmektedir. Ancak, geçici madde düzenlemesi,
yapılacak ilk seçimlere ilişkin olup, sonraki seçimler yönünden bir anlam
taşımamaktadır. Bu nedenle, seçim yöntemi yönünden Yasa'nın 6.
maddesinde gerekli düzenlemenin yapılması uygun olacaktır. 3.- 4676 sayılı Yasa'nın 5. maddesiyle değiştirilen
3984 sayılı Yasa'nın 9. maddesinin son fıkrasında, Üst Kurul'un, Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu'nun denetimine bağlı olduğu belirtilmiştir. 3984 sayılı Yasa'nın 5. maddesinde, Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu'nun, kamu tüzel kişiliğine sahip, özerk ve yansız bir kurul olduğu
vurgulanmıştır. Özerk ve yansız bir kamu tüzel kişiliğinin Başbakanlığa
bağlı Yüksek Denetleme Kurulu'nca denetlenmesi, "tarafsızlık"
niteliği ile bağdaşmamaktadır. Üst Kurul'un denetlenmesi görev ve yetkisinin,
Anayasanın 160. maddesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, denetim yapma,
görev ve yetkisiyle donatılan ve bağımsız bir Yüksek Denetleme Organı olan
Sayıştay'a verilmesi, Üst Kurul'un "özerk ve tarafsız" yapısına daha
uygun düşecektir. 4- 4676 sayılı Yasanın 7. maddesiyle değiştirilen 3984
sayılı Yasa'nın 12. maddesinin, -Birinci fıkrasının (d) bendinde, radyo ve televizyon
kuruluşlarına 33. madde uyarınca verilecek idarî para cezaları Üst Kurul'un
gelirleri arasında gösterilmiş; -Beşinci fıkrasında da, Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu'nun yıllık bütçesinden harcanmayan tutarın, yıl sonunda yurt içinde
kültür ve doğa varlıklarının, yurt dışında Türk kültür varlıklarının korunması
ve ihyası amacıyla Kültür Bakanlığı adına bir kamu bankasında açılan hesaba
aktarılacağı kurala bağlanmıştır. 4676 sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle değiştirilen 3984
sayılı Yasa'nın 33. maddesinde, Üst Kurul'un, öngördüğü yükümlülükleri yerine
getirmeyen, izin koşullarına uymayan, yayın ilkelerine ve bu Yasa'da belirtilen
diğer esaslara aykırı yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarını
uyaracağı; aykırılığın yinelenmesi durumunda bu kuruluşlara idarî para cezası
uygulayacağı belirtilmiştir. Görüldüğü gibi, Üst Kurul'un gelirleri arasında
gösterilen idarî para cezaları, Üst Kurul'ca verilen para cezalarıdır. Bu
durum, Üst Kurul'un idarî para cezası verirken yanlı ve keyfî davranabileceği
kuşkusuna neden olabilecektir. Para cezalarının çok yüksek tutarlarda olması ve
alt-üst sınırları arasındaki genişlik, bu kuşkuyu daha da artıracaktır. Bu nedenle, idarî para cezalarının Üst Kurul'un
gelirleri arasından çıkarılarak Hazine'ye bırakılması uygun olacaktır. Üstelik
bu yöntem, Yasa'nın aynı maddesinde, "Üst Kurul, gerektiği takdirde her
yıl için yapacağı işlerin programını hazırlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı bütçesinden verilmesi gereken ödenek tutarını Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunar" düzenlemesi bulunduğuna göre, bir sorun da
yaratmayacaktır. Öte yandan, anılan maddenin beşinci fıkrasında, Üst
Kurul'un gelir fazlasının, yıl sonunda, Kültür Bakanlığı adına bir kamu
bankasında açılacak hesaba aktarılacağı belirtilerek, yeni bir fon
yaratılmaktadır. Kamu giderlerinin disipline edilebilmesi ve gider
hesaplarının sağlıklı tutulabilmesi, ülkemizin büyük sorunu olan enflasyonla
savaşımda önemli yer tutmaktadır. Bu nedenle, ekonomik programda, bütçe
disiplini dışında yaygın bir uygulama alanı bulan fon yönetiminin sona
erdirilmesi öngörülmüş ve fonların tasfiyesi için yasa çalışmalarına hız
verilmiştir. Bu aşamada yeni bir fon yaratılmasının, ekonomik
programla bağdaşmayacağı gözönünde bulundurularak, Üst Kurul'un yıllık gelir
fazlasının Hazine'ye aktarılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir. 5- 4676 sayılı Yasa'nın 12. maddesiyle 3984 sayılı
Yasa'nın 28. maddesinin altıncı ve sekizinci fıkraları değiştirilmektedir. a- Maddenin değişik altıncı fıkrasında, gerçek ve tüzel
kişilerin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan yayınlar ile gerçeğe
aykırı olduğu savlanan yayınlara karşı başvuru üzerine mahkemece düzeltme ve
yanıt hakkının tanınmasına karar verilmesine karşın, yayın kuruluşunun bu
hakkın kullanılmasına ilişkin yayını yapmaması ya da karara uygun biçimde
yapmaması ya da geciktirmesi durumlarında uygulanacak yaptırımlar
düzenlenmiştir. Fıkraya göre, bu durumda, ilgili kuruluşun
yayınlarından sorumlu en üst yöneticisi ile kuruluşun sahibi olan anonim
şirketin yönetim kurulu başkanına otuz milyar liradan doksan milyar liraya
kadar ağır para cezası verilecek; ayrıca, kuruluşa, Üst Kurul'ca, eylemin
ağırlığına göre üç aya kadar gelir getirici yayın yapma yasağı
uygulanabilecektir. Fiilin ikinci kez yinelenmesi durumunda, yayın izni iptal
edilecek ve en yüksek para cezasına hükmolunacaktır. Bu fıkrada öngörülen para cezalarının tutarı, özellikle
bölgesel ve yerel yayın yapan kuruluş yönünden son derece yüksektir. Üst
Kurul'un ayrıca üç aya kadar gelir getirici yayın yasağı uygulaması durumunda,
pek çok radyo ve televizyon kuruluşu, altından kalkılamaz parasal sorunlar
nedeniyle yayınına son vermek zorunda kalacaktır. Bu nedenle, altıncı fıkradaki düzenleme, ölçülülük
ilkesine ve çoğulcu demokrasinin gereklerine uygun düşmemektedir. Öte yandan, fıkrada öngörülen para cezasının alt ve üst
sınırları arasında takdire bırakılan alanın tutar olarak genişliği, uygulamada,
yorum ve değerlendirme farklılıklarına dayalı olarak eşitsizlik, çelişki ve
haksızlık yaratabilecek ve keyfiliğe yol açabilecektir. Para cezası ile bu cezaların uygulanmasını gerektiren eylemler
arasındaki oransızlık ve ölçüsüzlük ile cezaların alt ve üst sınırları
arasındaki dengesiz farklılık, 4676 sayılı Yasa'nın 16. maddesi ile
değiştirilen 3984 sayılı Yasa'nın 33. maddesi ile yine 4676 sayılı Yasa'nın 17.
maddesi ile 3984 sayılı Yasa'ya eklenen ek 2. maddede de bulunmaktadır. Bu
nedenle, yukarıda yapılan değerlendirmeler, anılan düzenlemeler yönünden de
geçerlidir. b- Maddenin değişik sekizinci fıkrasında, tazminat
talebinin haklı görülmesi durumunda tazminat tutarının, on milyar liradan az
olmamak koşuluyla fiilin ağırlık derecesine göre belirleneceği; bu maddeye göre
açılacak manevî tazminat davalarında yargıcın uygunluk (tensip) kararı ile
birlikte bilirkişiyi de atayacağı belirtilmiştir. Yapılan değişiklikte, hüküm altına alınacak tazminatın
alt sınırı yasa ile belirlenmiş; böylece, yargıcın takdir hakkı
sınırlandırılmış, hatta tümüyle ortadan kaldırılmıştır. Kişinin, kişilik değerlerine saldırıyla oluşacak zarar
tutarının yasa ile belirlenmesi, sorumluluk konusunu düzenleyen hukukun temel
kurallarıyla bağdaşmamaktadır. Manevî tazminat tutarı, her somut olayın
özelliği ve istem gözetilerek yargıç tarafından takdir edilir. Manevî tazminat
davasına yol açan yayının gerçek olmasına karşın, kullanılan sözlerle sınır
aşılmış olabilir ve bu aşma derecesi her olayda farklılık gösterebilir. Yine,
böyle bir yayına, zarar görenin davranışı da neden olabilir. Bütün bu olgular,
istenecek ve hüküm altına alınacak tazminat tutarının belirlenmesinde önemli
etkenlerdir. Bu nedenle, hükmedilecek tazminat tutarının alt sınırının bir
yasal düzenlemeyle belirlenmesi hukukun genel ilkelerine uygun düşmemektedir. Ayrıca, kişilik haklarına saldırıya ilişkin tazminat
davaları Borçlar Yasası'nın 49. maddesinde düzenlenmiştir. Dava, özel hukuk
alanında açılmış bir tazminat davası niteliğindedir. Türk hukuku'nda, özel
hukuk alanındaki tazminat davalarına yasakoyucunun karışması ve alt sınırı
belirlemesi yolunda bir uygulama yerleşmemiştir. Bu tür alt sınır tutarını
belirlemek ceza hukukuna özgü bir uygulamadır ve Devletin cezalandırma
hakkından kaynaklanmaktadır. Özel hukuk alanındaki bu tür uygulamalar, tazminat
yaptırımını, gerçek zararı ve kimi durumlarda zarar gören kişinin istemini de
aşan ve haksız zenginleşmesine neden olan bir tür ceza yaptırımı niteliğine
büründürecektir. Öte yandan, yapılan değişiklikler, tazminat davalarında
yargıca bilirkişi atama zorunluluğu getirmektedir. Oysa, teknik bir konu da olsa, bilirkişilerin görüşü
yargıcı bağlamamaktadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası'nın 275. maddesine
göre, yargıçlık mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuksal bilgi ile
çözümlenmesi olanaklı konularda bilirkişi incelemesi yaptırılamaz Bu nedenle, tazminat davalarında bilirkişiye
başvurulmasını zorunlu kılan fıkra kuralı genel hukuk ilkeleriyle
bağdaşmamaktadır. Ayrıca, gerekli olmamasına karşın zorunlu bilirkişi
atamasına ilişkin kural, Anayasa'nın 141. maddesinin son fıkrasındaki,
"davaların en az giderle sonuçlandırılacağı" yolundaki ilkeye de
uygun düşmemektedir. 4676 sayılı Yasa'nın 20. maddesiyle değiştirilen 5680
sayılı Yasa'nın 17. maddesinde de aynı düzenleme bulunmaktadır. Bu nedenle,
yukarıda yapılan değerlendirmeler anılan madde yönünden de geçerlidir. 6- 4676 sayılı Yasa'nın 13. maddesiyle değiştirilen
3984 sayılı Yasa'nın 29. maddesinin, -(d) bendinde, Üst Kurul tarafından düzenlenecek
yönetmeliğe uygun olarak her yıl yapılacak yıllık ortalama izlenme oranı
ölçümlerine göre yıllık ortalama izlenme ya da dinlenme oranı % 20'yi geçen bir
televizyon ya da radyo kuruluşunda bir gerçek ya da tüzel kişinin ya da bir
sermaye grubunun sermaye payının % 50'yi geçemeyeceği; gerçek kişinin payının
hesaplanmasında üçüncü derece dahil olmak üzere üçüncü dereceye kadar kan ve
sıhrî hısımların paylarının da aynı kişiye ilişkinmiş gibi hesaplanacağı; -(e) bendinde de, bir gerçek ya da tüzel kişi ya da bir
sermaye grubunun % 50'den fazla payına sahip olduğu bir televizyon ya da
radyonun yıllık ortalama izlenme ya da dinlenme payının % 20'yi geçmesi
durumunda, Üst Kurul'ca yapılacak bildirimden itibaren doksan gün içinde,
ortağı bulunduğu televizyon ya da radyodaki paylarının bir bölümünü halka arz
ederek ya da bir kısım paylarını satarak sermaye payını % 50'nin altına
indireceği; yıllık izlenme ya da dinlenme oranının aşımı birden fazla
televizyon ve radyodaki paylarının toplamı nedeniyle oluşmuşsa, bu oranı %
50'nin altına indirecek biçimde yeterli sayıda şirketin satılacağı; belirtilmiştir. Maddenin değiştirilmeden önceki metninde; -Aynı özel radyo ve televizyon kuruluşunda bir ile
üçüncü dereceye kadar (dahil) kan ve sıhrî hısımların aynı zamanda pay sahibi
olamayacakları, -Bir hissedarın, bir kuruluştaki pay tutarının, ödenmiş
sermayesinin % 20'sinden ve birden fazla kuruluşta pay sahibi olanların bu
kuruluşlardaki tüm paylarının toplamının da % 20'den fazla olamayacağı; bu
kuralın, hissedarın bir ile üçüncü dereceye kadar (dahil) kan ve sıhrî
hısımları için de uygulanacağı; -Belirli bir özel radyo ve televizyon kuruluşunda %
10'dan fazla payı olanların Devletten, diğer kamu tüzel kişilerinden ve
bunların doğrudan ya da dolaylı olarak katıldıkları teşebbüs ve ortaklıklardan
herhangi bir taahhüt işini doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak kabul
edemeyecekleri ve menkul kıymetler borsalarında işlem yapamayacakları; kurala
bağlanmıştı. Metinden çıkarılan kurallar ve yapılan yeni
düzenlemeler ile, - Sahip oldukları televizyon kanalları ya da radyoların
yıllık ortalama izlenme ve dinlenme oranı % 20'yi geçememek koşuluyla bir
gerçek ya da tüzel kişi ya da sermaye grubuna, bir ya da birden fazla
televizyon ya da radyo kuruluşunun tümüne ya da bir kısmına sahip olabilme; - Televizyon ya da radyo kuruluşu sahiplerine kamu
ihalelerine girebilme ve menkul kıymetler borsalarında işlem yapabilme; olanağı sağlanmaktadır. a- Maddenin (d) bendinde, "izlenme oranı"
ölçütünün getirilmesine karşın, (e) bendinde hem "izlenme payı", hem
de "izlenme oranı" ölçütünün getirilmesi, bentler arasında ve (e)
bendinin kendi içinde çelişkili bir durum yaratmaktadır. Bu iki kavram, radyo
ve televizyon yayınları terminolojisinde farklı ölçümlemeleri anlatmaktadır. Uygulamada sorun yaratacak bu çelişkinin giderilmesi
uygun olacaktır. b- Bir televizyon kanalı ya da radyo yayını için
getirilen % 20 yıllık ortalama izlenme ya da dinlenme oranı, kuramsal olarak
olanaklı bulunsa da uygulamada ulaşılması çok güç bir orandır. Yapılan
araştırmalar, Türkiye'de en yüksek izlenme oranının % 14-16 dolayında olduğunu
ve bu orana da yalnızca bir yayın kuruluşunun ulaştığını ortaya koymaktadır.
Ölçümleme güçlükleri de gözönünde bulundurulduğunda, getirilen sınırın
uygulanabilir olmadığı açıkça anlaşılacaktır. Bu nedenledir ki, Batı'lı ülkelerde, yayının ulaştığı
kişi sayısı ölçü olarak alınmış ya da bir kişinin sahip olacağı kanal sayısı
sınırlandırılmıştır. Yayın izleme oranını ölçü olan ülkelerde ise bu oran çok
düşük tutulmuştur. Uygulamacılar, "izlenme payı"nın,
"izlenme oranı"ndan daha gerçekçi bir ölçümleme ölçütü olduğunu
belirtmektedirler. Bu durumda, düzenlemede "izlenme payı" ölçütünün
esas alınmasının ve izlenme yüzdesinin düşürülmesinin uygun olacağı
değerlendirilmektedir. c- Anılan maddenin (d) ve (e) fıkralarında yapılan
düzenlemeler, özellikle büyük sermaye gruplarının televizyon ve radyoculuk
alanında tekelleşmelerine olanak yaratacak içeriktedir. Sermayenin belli kişi ya da grupların elinde toplanmış
olduğu gerçeği, bu kişi ya da grubun, çok sayıda televizyon ve radyo kuruluşunu
sahiplenebilme olanağı ve ölçüsüz para cezaları uygulaması ile görsel ve
işitsel medya alanında tekellerin oluşması kaçınılmaz olacaktır. Anayasa'nın 167. maddesinde, Devletin, para, kredi,
sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı
ve geliştirici önlemleri alacağı, piyasalarda fiilî veya anlaşma sonucu doğacak
tekelleşme ve kartelleşmeyi önleyeceği belirtilmiştir. Anayasa'nın anılan kuralı ile tekelleşme ve kartelleşme
yasaklanmakla kalmamış, Devlete de bunu engelleyici önlemleri alma görevi
verilmiştir. 4676 sayılı Yasa ile yapılan ve yukarıda belirtilen düzenlemelerle
görsel ve işitsel medya alanında tekelleşme ve kartelleşmenin önlenmesi
olanaksızdır. Düzenlemeler, tekelleşme ve kartelleşmeyi önlemek bir yana
dolaylı olarak olanaklı kılacak niteliktedir. Gerçi, televizyon ya da radyo kuruluşunun yıllık
ortalama izlenme oranının % 20'yi geçmesi durumuna bağlı olarak bir sınırlama
getirilmiştir; ancak, bu oranın yüksek tutulması ve hiçbir televizyon ya da
radyo kanalının bu izlenme oranına ulaşamayacağı gerçeği karşısında, bu
sınırlamanın tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi önlemesi olanaklı görülmemektedir. Tekelleşen ya da kartelleşen görsel ve işitsel medya,
bir yandan ekonomik alanda haksızlık yaratabilecek bir güce ulaşırken, öte
yandan da haber alma özgürlüğünü kısıtlayabilecektir. Anayasa'nın 26. maddesinde, düşünceyi açıklama ve yayma
özgürlüğünün haber almak ve vermek özgürlüğünü de kapsadığı; 28. maddesinde de,
basının özgür olduğu, devletin, basın ve haber alma özgürlüğünü sağlayacak
önlemleri alacağı belirtilmiştir. Basın özgürlüğü, düşünce ve kanaat özgürlüğünü
tamamlayan ve onun kullanılmasını sağlayan bir özgürlüktür. Düşünce özgürlüğü,
düşüncelerin özgürce açıklanması yanında bunların yayılması ve öğrenilmesi
özgürlüğünü de içerir. Bu nedenle, basın özgürlüğünün, okuyucuların,
izleyicilerin ya da dinleyicilerin haber alma ve görüşleri öğrenme olanağından
yoksun kalmaları yönünden de değerlendirilmesi gerekir. Haber alma ve verme hakkı ya da haberlere ulaşma
özgürlüğü, izleyici ya da dinleyicinin bireysel hakkı olarak düşünülemez ve
düzenlenemez. Bunlar, izleyicilerin ve dinleyicilerin kolektif hak ve
özgürlükleridir. Basın özgürlüğü, kamu güçleri karşısında olduğu kadar
özel güçlere karşı da korunmalıdır. Bu bağlamda, medya tekelinin oluşmasına
karşı gerçek sınırlamalar koymak, medyanın çoğulculuğunu koruyucu önlemler
almak devlete düşen bir ödevdir. Bağımsız ve tarafsız yayıncılığın
sürdürülebilmesi için alınacak önlemler de bu ödev kapsamındadır. Sosyal görevini yerine getirebilmesi için basın
özgürlüğü ile donatılan medyanın sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gereklidir.
Tekelleşerek, sorumluluk bilincinden uzaklaşacak bir medya, her sorumsuz güç
gibi er geç amacından sapabilir ve toplum yaşamını, ulusal güvenliği tehlikeye
sokan bir güç durumuna gelebilir. Bunu önlemek de devletin görevidir. Bu nedenle, görsel ya da işitsel medyada tekel ya da
kartel oluşturulmasını önleyebilecek içerikte bulunmayan düzenlemeler,
Anayasa'nın tekelleşme ve kartelleşmeyi yasaklayan 167. maddesiyle;172.
maddesinde anlatımını bulan tüketiciyi koruma ilkesiyle ve basın özgürlüğü
kapsamında bulunan haber alma ve verme özgürlüğü ile bağdaşmamaktadır. d- Bir gerçek ya da tüzel kişiye ya da sermaye grubuna
bir radyo-televizyon kuruluşunun tümüne ya da birden çok radyo-televizyon
kuruluşuna sahip olabilme olanağının yaratılmasının yanı sıra, bu kişi ya da
sermaye grubuna kamu ihalelerine girebilme ve menkul kıymetler borsalarında
işlem yapabilme hakkının verilmesi, medya gücünün kullanılarak ihalelerde
haksız rekabete, borsada çeşitli işlem oyunları yapılmasına neden
olabilecektir. Her ne kadar; 4676 sayılı Yasa'nın 2. maddesiyle
değiştirilen 3984 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin, yayın ilkelerine yer verilen
ikinci fıkrasında; "c) Yayıncılığın, gerek yayın organı, gerekse
hisse sahipleri ve üçüncü derece dahil olmak üzere üçüncü dereceye kadar kan ve
sıhrî hısımları veya bir başka gerçek ve tüzel kişinin haksız çıkarları
doğrultusunda kullanılmaması, j) Yayıncılığın haksız bir amaç ve çıkara alet
edilmemesi ve haksız rekabete yol açılmaması,..." denilerek, medyanın haksız rekabete neden olabilecek
gücü engellenmeye çalışılmış ise de, bu soyut anlatımlı ilkelerin, kamu
ihalelerinde yaratabilecek haksız rekabeti ve borsa işlemlerinde oynanacak
oyunları engellemesi zor görünmektedir. Ayrıca, düzenlemelerin karşıt kavramından, yayın
kuruluşlarının "haklı çıkarları" destekleyici içerikte yayın
yapabileceği sonucuna varılmaktadır. Konuya yayın kuruluşlarının kamu
ihalelerine giren sahipleri yönünden bakıldığında, bu tür destekleyici
yayınların "haklı çıkarı" savunduğu kolaylıkla öne sürülebilecektir. Böylece, bir kamu hizmeti olan medyanın bireysel
çıkarlara hizmet edecek ticari nitelik kazanmasının önündeki tüm engeller
kaldırılmıştır. Oysa, dünyada medya-serbest piyasa ilişkilerinin demokrasiler
için yozlaştırıcı tehlike ve tehditlerinden sözedilmektedir. Ülkemizde olduğu
gibi henüz demokrasisi yeterince gelişmemiş, sağlam temellere oturmamış,
özelleştirmesini tamamlayamamış ülkelerde medyanın Devlete karşı taahhüde
girmemesi yaşamsal önem taşıyan bir ilke olarak görülmektedir. Devletle ticari
ilişkilere giren medya sahiplerinin, siyasal iktidar lehine yayın yaparak ya da
tam tersine baskı oluşturarak kamu ihalelerini alma avantajını sağlayabileceği
kuşkusu, yukarıda sözü edilen ilkenin korunmasının ne kadar önemli olduğunu
ortaya koymaktadır. Serbest piyasa ekonomisinin en büyük özelliği, rekabet
ortamının yaratılmasıdır. Bir çok radyo ve televizyon kuruluşuna sahip olan
kişi ya da sermaye grubuna kamu ihalelerine girebilme hakkının tanınması, bu
özellikle de bağdaşmamaktadır. Görsel ve işitsel medyanın kamuoyunu etkileme gücü,
dolayısıyla bu gücün kötüye kullanılması olasılığının yüksekliği, Batı'lı
ülkelerde medya sahiplerinin diğer iş alanlarından ayrılmasına, bu ayrımı
sağlayacak önemler alınmasına neden olmuştur. Medya gücünü kötüye kullanma
olasılığı, kamu yararı ve kamu düzeniyle doğrudan ilgilidir. Devletin bu gücü
dengeleyecek önlemleri alması, kamu yararı ve düzenini sağlamanın gereğidir. Bu nedenle, 3984 sayılı Yasanın 29 uncu maddesinin
değişiklikten önceki onuncu fıkrasında yer verilen yasağın korunması gerekirken
tümüyle kaldırılmış olması, kamu yararı açısından çok ciddi sakıncalar
doğurabilecek bir gelişme olarak değerlendirilmiştir. 7- 4676 sayılı Yasa'nın 14 üncü maddesiyle değiştirilen
3984 sayılı Yasa'nın 31. maddesinin ikinci fıkrasında, "Her türlü
teknolojiyle ve her türlü iletişim ortamında yapılacak yayın ve hizmetlerin
usul ve esasları, Haberleşme Yüksek Kurulunun belirleyeceği strateji
çerçevesinde Üst Kurulca tespit edilip, Haberleşme Yüksek Kurulunun onayına
sunulur. Bu yayın ve hizmetlerin mevzuata uygunluğu Üst Kurulca
denetlenir" kuralına yer verilmiştir. Ayrıca, yine aynı Yasanın 26. maddesiyle 5680 sayılı
Yasa'ya eklenen ek 9. maddede "Bu Kanunun yalan haber, hakaret ve benzeri
fiillerden doğacak maddî ve manevî zararlarla ilgili hükümleri, bilişim
teknolojileri ve internet ortamında sayfa açılması veya elektronik gazete,
elektronik bülten vb. suretiyle yayınlanan her türlü yazı, resim, işaret, sesli
veya sessiz görüntü ve benzerleri hakkında da uygulanır." denilmektedir. İletişim teknolojisinde bir devrim niteliğindeki
internet yayıncılığının en baskın yönü, düşünceyi açıklama ve yayma
özgürlüğünün, özgün kanaat oluşumunun günümüzdeki en etkin kullanım alanı
olmasıdır. İnternet ortamındaki yayıncılıkta; hukukun üstün kılınması, kişilik
haklarının korunması ve bunun yanında da yayın yoluyla düşünce ve ifade
özgürlüğü gibi duyarlı alanların dengelenmesi sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu
sorunlar, ancak, ifade özgürlüğü esas alınarak ve yayınlar üzerindeki denetim
yargıya bırakılarak sağlanabilir. Dolayısıyla, internet yayıncılığına ilişkin
ilkelerin ve öteki düzenlemelerin özel bir yasa ile yapılması en doğru yol
olacaktır. Bu yola gidilmeyerek, yayınların düzenlenmesinin
tümüyle kamu otoritelerinin takdirine bırakılması ve Basın Yasası'na bağlı
kılınması, internet yayıncılığının özelliğiyle bağdaşmamaktadır. 8- 4676 sayılı Yasa'nın 16 ncı maddesiyle değiştirilen
3984 sayılı Yasa'nın 33. maddesinin, a- Birinci fıkrasında, Üst Kurul'un, öngördüğü
yükümlülükleri yerine getirmeyen, izin koşullarına uymayan, yayın ilkelerine ve
bu Yasa'da belirtilen diğer esaslara aykırı yayın yapan özel radyo ve
televizyon kuruluşlarını uyaracağı ya da aynı yayın kuşağında açık biçimde özür
dilemesini isteyeceği; bu isteme uyulmaması
ya da aykırılığın yinelenmesi
durumunda, ilgili programın yayınının bir ile oniki kez arasında
durdurulacağı; bu süre içinde programın yapımcısı ve varsa sunucusunun hiçbir
ad altında başka program yapamayacağı kurala bağlanmıştır. Bu düzenlemede, uyarının içeriği konusunda bir
açıklığa, özür dileme konusunun ayrıntılarına yer verilmemiştir. Bu
belirsizlik, uygulanan yaptırımın onur kırıcı ve teşhir edici bir özellik
taşımasına neden olabilecektir. Fıkraya göre, Üst Kurulun, özür istemine uyulmaması
durumunda programın yayını bir ile
oniki kez arasında durdurabileceği gibi, bu süre içinde programın
yapımcı ve sunucusu hiçbir ad altında başka program yapamayacaktır. Katkısı,
başkalarınca hazırlanmış bir programı sunmaktan ibaret olan sunucu hakkında
böyle bir yaptırım öngörülmesi haksız uygulamalara yol açacak niteliktedir. Bu düzenlemelerle, idari nitelikteki bir üst kurula
basın ve haber alma özgürlüğünü sınırlayıcı yetkiler verilmekte, yargı alanına
giren konularda da idare yetkili kılınmaktadır. İdare, düzenleme ve denetleme alanındaki konularda,
kamu düzeni, genel güvenlik, kamu yararı, genel ahlak, genel sağlık, ekonomik
ve sosyal ilişkilerin düzenli yürütülmesini sağlama gibi amaçlarla idari para
cezası uygulama ya da kişi özgürlüğünü kısıtlayıcı yaptırımlar dışında çeşitli
yasaklar koyma yetkisine sahiptir. Ancak, düşünceyi açıklama ve yayma, basın ve haber alma
gibi temel hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda, idarenin yetkisinin
Anayasa'nın bu kavramlara yaklaşımı içerisinde değerlendirilmesi gerekir. Anayasa'nın 26. maddesinin son fıkrasında, "Haber
ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler,
bunların yayınını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma
hürriyetinin sınırlanması sayılamaz"; 28. maddenin üçüncü fıkrasında da,
"Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri
alır" denilmektedir. Aynı doğrultuda bir kural, tüm özgürlükler için
Anayasa'nın 5. maddesinde yer almaktadır. Ayrıca, Anayasa'nın 29. maddesinin
üçüncü fıkrasında, yasanın, haber, düşünce ve kanaatlerin özgürce
yayınlanmasını engelleyici ya da zorlaştırıcı koşullar koyamayacağı; 30.
maddesinde de, basın işletmelerinin, Devlet bütünlüğüne yönelik bazı suçlar
dışında işletilmekten alıkonulamayacağı öngörülmektedir. Bu kurallar, genelde yazılı basına yönelik olmakla
birlikte, amaç basın işletmelerini korumak olmayıp, düşünceyi yayma ve haber
alma özgürlüklerinin güvence altına alınması olduğuna göre, aynı ilkelerin
görsel ve işitsel medya için de geçerli olması ve idareye, bu araçların
kullanılmasını engellemeye varan nitelikte önlemler alma yetkisi verilmesinden
olabildiğince kaçınılması gerekir. Yasanın 16. maddesi, bu kurallarla bağdaşmayan
uygulamalar öngörmektedir. Bu maddeye göre, yapılan uyarı üzerine özür dilemeyen
radyo ve televizyon kanalının ihlâle konu olan yayını bir ile oniki kez
arasında durdurulabilecek; aykırılığın yinelenmesi durumunda, Ceza Yasasının
öngördüğü üst sınırın da çok ötesinde, 375 milyar liraya ulaşan para cezası
verilebilecek; yayınlar bir yıla kadar ya da süresiz durdurulabilecek ya da
yayın izni iptal edilebilecektir. Böylece, eylemle önlem arasında bulunması gereken adil
denge bozulmuş, yaptırım bir baskı öğesi durumuna gelmiş olacaktır. Üstelik bu
yaptırımlar idarî bir üst kurulun takdirine bırakılmıştır. b- Maddenin ikinci fıkrasında, aykırılığın yinelenmesi
durumunda verilecek idari para cezalarına yer verilmiştir. Fıkraya göre, ulusal düzeyde yayın yapan kuruluşlara
125-250 milyar lira arasında, bölgesel, yerel ya da kablo ortamında yayın yapan
kuruluşlara, kapsadığı yayın alanındaki il ve ilçe nüfusuna göre 60-100, 10-60,
20-40 ve 5-10 milyar lira arasında idari para cezası uygulanabilecektir. Radyo
yayınları için uygulanacak para cezaları, bu tutarların yarısı kadar olacaktır. Gerek bu fıkrada öngörülen idari para cezalarının
gerekse 4676 sayılı Yasa'nın çeşitli maddeleriyle değiştirilen 3984 ve 5680
sayılı yasaların çeşitli maddelerinde yer verilen diğer para cezalarının
tutarlarının çok yüksek olduğu açıktır. 4676 sayılı Yasa değişikliğiyle düzenlenen para
cezaları, belli sermaye gruplarının elinde olmayan ulusal ve özellikle yerel ve
bölgesel televizyon, radyo ve basın kuruluşları için amaç-araç orantısını
gözetmeyen boyuttadır. Cezaların caydırıcı nitelikte olması, ancak televizyon,
radyo ve basın kuruluşlarının yaşam şansını ellerinden almaması gerekmektedir. Anayasanın 13. maddesinin ikinci fıkrasında, temel hak
ve özgürlüklerle ilgili genel ve özel sınırlamaların "demokratik toplum
düzeninin gerekleri"ne aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Buna göre, hak ve özgürlükler, ancak demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun olarak sınırlandırılabilir. Demokratik hukuk
devletinde, güdülen amaç ne olursa olsun, sınırlamalar özgürlüğünün
kullanılmasını ölçüsüz biçimde ortadan kaldıracak düzeyde olamaz. Anayasa Mahkemesi'nin çeşitli kararlarında da
belirtildiği gibi, bir sınırlama kuralının demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun olabilmesi için "ölçülülük" ilkesinin gözetilmesi,
amaç ve sınırlama "orantısının" korunması gerekmektedir. Ölçülülük ilkesi, yasal düzenlemede sınırlama aracının,
sınırlama amacına ulaşmaya elverişli olmasını, sınırlama aracıyla amacı
arasındaki oranın ölçüsüz olmamasını anlatmaktadır. Yasa ile getirilen para cezalarının, Anayasa'nın 28. maddesinde
sözü edilen basın özgürlüğü yönünden son derece ağır nitelik taşıdığı
kuşkusuzdur. Ulusal, bölgesel ve yerel çerçevede hizmet veren birçok görsel,
işitsel ya da yazılı medya kuruluşlarının kapanmasına neden olacak tutarlardaki
para cezalarını haklı bir nedene dayandırmak ve demokratik toplum düzeninin
gerekleriyle ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaştırmak olanaklı değildir. Ayrıca, para cezalarının alt ve üst sınırları
arasındaki genişlik, takdir hakkının kullanılmasında haksızlığa, adaletsizliğe ve
keyfi uygulamaya neden olabilecek boyuttadır. Öte yandan, Avrupa Birliği Müktesebatının
Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı'nın "2.1. Siyasi
Kriterler" bölümünün "2.1.1. Düşünce ve İfade Özgürlüğü" alt
bölümünde; ifade özgürlüğünün daha da geliştirilmesine yönelik anayasal ve
yasal güvencelerin güçlendirilmesi amacıyla, kısa erimde, - Başta düşünceyi açıklama ve yayma, bilim ve sanat ile
basın özgürlükleriyle ilgili hükümler olmak üzere Anayasa'nın temel hak ve
özgürlüklerle ilgili bölümlerinin, - Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Yasası'nın, gözden geçirilmesinin planlandığı belirtilmiştir. Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyelik süreci içinde
kısa ve orta erimde gerçekleştirilmesi öngörülen çalışmaların genel çerçevesini
çizen ve yönlendirici nitelik taşıyan Ulusal Program'da, basın özgürlüğünün
geliştirilmesi için anayasal ve yasal güvencelerin güçlendirilmesi
planlanırken; çok yüksek para cezalarıyla görsel, işitsel ve yazılı medya
kuruluşlarının görev yapamaz duruma getirilmesi amaca uygun düşmeyecektir. 9 - 4676 sayılı Yasanın 19. maddesiyle 5680 sayılı
Basın Yasası'nın basın yoluyla işlenen suçlardan dolayı ceza sorumluluğuna
ilişkin 16. maddesinin birinci fıkrasının 1. bendi değiştirilmiş, 5680 sayılı
Yasa'nın cevap ve düzeltme hakkına ilişkin 19. maddesine aykırı davranılması
durumunda, sorumluluğun sorumlu müdürle birlikte süreli yayının sahibi gerçek
kişiye, süreli yayın sahibi anonim şirketse yönetim kurulu başkanına, diğer
şirket ve tüzel kişilere ait süreli yayınlarda tüzel kişiliğin en üst
yöneticisine de ait olacağı belirtilmiştir. Fıkrada yapılan bir başka değişiklikle, sorumlu
müdürlerin özgürlüğü bağlayıcı cezadan para cezasına çevrilen cezalarının
ertelenmeyeceği öngörülmüştür. Yasa'nın 21. maddesiyle de, 5680 sayılı Yasa'nın
19. maddesinin (1) numaralı fıkrası değiştirilip, yalan haber verilmesi,
hakaret ve sövme de fıkra kapsamına alınmış, ayrıca, sorumlu müdüre düzeltme
yazısını süreli yayın sahibine, yönetim kurulu başkanına ve üst yöneticiye
bildirmek zorunluluğu getirilmiştir. Aynı konuya ilişkin olarak bir başka
değişiklik cevap ve düzeltme hakkıyla bağlantılı olarak ceza yaptırımları
öngörülen 29. maddede gerçekleştirilmiş ve mevcut para cezaları bin ilâ yedibin
beşyüz kat arasında artırılmış ve bu cezaların ertelenmesi de engellenmiştir. Yasa'nın 25. maddesiyle de, Basın Yasası'na aykırı
davranışlar nedeniyle bu Yasa'nın değişik maddelerinde öngörülen para cezaları
bir milyon ilâ elli milyon kat arasında yükseltilmiştir. Böylece, yasaklanan eylemlere aykırı davranışlar için
öngörülen para cezaları çok büyük oranlarda artırılmış ve ödenemez duruma
getirilmiştir. Cevap ve düzeltmenin şekil ve şartlara uygun olarak yeniden
yayınlanması yolunda verilen karara tam olarak uyulmaması durumunda, elli
milyar liradan yüzelli milyar liraya kadar, süreli yayın sahibinin ölümünde bir
ay içinde yeni sahip beyanname vermezse, on milyar liradan otuz milyar liraya
kadar, beyanname içeriğindeki değişiklik mülki amirliğe beş gün içerisinde
bildirilmezse on milyar liradan elli milyar liraya kadar ağır para cezasına
hükmedilebilecektir. Bu cezalar, büyük bölümüyle önödemeye bağlı
olduklarından, yapılacak bildirime karşın ödenmemeleri durumunda, Türk Ceza
Yasası'nın 119. maddesi gereği ceza yarı oranında artırılacaktır. Bu değişikliklerden önce, Basın Yasası'nda para
cezalarının hiçbir yaptırım gücü kalmadığı bir gerçektir. Ancak, yapılan
değişiklikle cezalar elli milyon kata kadar yükseltilmiştir. İki gazeteyi
gününde cumhuriyet savcılığına ve/veya mülki amirliğe teslim etmeyen "tâbi"ye
yüz milyar liraya kadar ağır para cezası öngörülmüştür. 647 sayılı Yasa'nın 5.
maddesine göre, para cezalarının tutarı, suçlunun iktisadi durumu, aile
sorumluluğu, meşgale ve mesleği, yaş ve sağlık durumu, cezanın sosyal etkisi ve
uyarma amacı gibi hususlar gözönünde tutularak saptanır. Para cezasının
belirlenmesi konusunda, bu hükümle, yasakoyucunun yargıdan beklediği
duyarlılığı, cezaların alt ve üst sınırlarını belirlerken kendisinin de
göstermesi gerekir. Hukukumuzda, hiçbir dönemde bu tür suçlar için böylesine
ağır para cezaları öngörülmemiştir. Demokratik bir toplumda, basına ilişkin
kimi biçimsel yükümlülüklerin yerine getirilmemesi ya da yerine getirilmekte
gecikilmesi basın kuruluşunun yayından çekilmesi sonucunu doğuracak
yaptırımlara layık görülmemelidir. Basın Yasası'nda yapılan bu değişiklikler, öngörülen
para cezaları nedeniyle haber, düşünce ve kanaatlerin özgürce yayınlanmasını ve
basın işletmelerinin yaşamını sürdürmesini engelleyecektir. Bu cezalarla, basın
sektörünün krize sürüklenmesi ve sermaye birikimleri sınırlı gazetelerin yayın
yaşamından çekilmesi, böylece basında tekelleşmenin gerçekleşmesi
kaçınılmazdır. Yukarıda önemli görülen kimi maddelerine ilişkin
açıklanan gerekçelerle, kamu yararı ile bağdaşmayan, demokratik geleneklere,
temel hak ve özgürlüklere, hukuka ve Anayasal ilkelere uygun düşmeyen kurallar
içeren 4676 sayılı "Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında
Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun", Anayasa'nın 89. ve 104. maddeleri
uyarınca yayımlanması uygun görülmeyerek Türkiye Büyük Millet Meclisince bir
daha görüşülmek üzere ekte geri gönderilmiştir. Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanı (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Niye alkışlıyorsunuz efendim? Sayın
Cumhurbaşkanını mı, Kâtip Üyeyi mi?.. YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Her ikisini de... BAŞKAN - Peki efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, bir hususta
bendenizi aydınlatırsanız memnun olurum. Şimdi okunan bu belge, RTÜK Kanununun müzakeresi
esnasında Fazilet Partisinin kürsüden söylediklerinin tutanakları mıydı; yoksa,
Sayın Cumhurbaşkanımızın iade gerekçesi miydi? (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Anayasaya aykırılık gerekçesi olduğunu
biliyorsunuz efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Hayır efendim; yani, çok örtüşüyor da... BAŞKAN - Zatıâlileriniz de hukukçu olduğunuz için,
tabiî ki örtüşecek. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Teşekkür ederim efendim. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce yarım kalan işlerden başlayacağız. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. – İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
değişiklik yapılmasına dair İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle
ilgili komisyon raporu Başkanlığa gelmediğinden, erteliyoruz efendim. Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile
İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanun Teklifinin görüşmesine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı
ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/418, 2/87) (S. Sayısı : 683) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sayın milletvekilleri, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz. 3. – Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/876) (S. Sayısı: 713) (1) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Tasarının 5 inci maddesinin oylamasında kalmıştık. Şimdi, 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Geçti efendim... "Kabul edenler"
dedikten sonra istiyorsunuz... Sayıyoruz efendim... Kabul etmeyenler... 5 inci madde kabul edilmiştir;
karar yetersayısı vardır; ancak, zatıâlileriniz, ben söyledikten sonra ifade
buyurdunuz, haberiniz olsun. (1) 713 S.
Sayılı Basmayazı 18.6.2001 tarihli 119 uncu Birleşim Tutanağına eklidir. 6 ncı maddeyi okutuyorum: MADDE 6 - 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata
Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair
Kanunun 33 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde, 46 ncı maddesinde yer alan
"fondan" ibaresi ile ek 6 ncı
maddesindeki "fon hesabından" ibaresi "afet
tertiplerinden", "Fon Harcama
Yönetmeliği" ibaresi de "Afet Harcamaları Yönetmeliği" olarak
değiştirilmiş ve 34, 35, 37, 38, 39, 41 ve 44 üncü maddeleri ile ek 5 inci maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır. "Mali hükümler: Madde 33 - Bu Kanun gereğince yapılacak harcamaları
karşılamak üzere; a) Her yıl iktisadi Devlet teşekkülleri ile en az
sermayesinin yarıdan fazlası Devlete ait bulunan banka ve müesseselerin yıl
sonu bilanço kârlarının yüzde 3'ü nispetinde ödeyecekleri hisseler, b) Bu Kanun
uyarınca borçlu bulunan hak sahiplerince yatırılacak taksit ve faiz ödemeleri, c) Bu Kanun uyarınca yaptırılan ve ihtiyaç fazlası
olduğu anlaşılan konutların satışından
elde edilecek gelirler, d) Bu Kanun uyarınca kamulaştırılan veya satın alınan
araziler üzerinde oluşturulan ve ihtiyaç fazlası olduğu anlaşılan arsaların
satışından elde edilen gelirler, e) Nakdi yardım ve bağışlar, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Merkez Saymanlık
Müdürlüğü hesabına yatırılır. Yatırılan bu tutarlar, bu Kanunda belirtilen
harcamalarda kullanılmak üzere Maliye Bakanlığınca bir yandan genel bütçeye
özel gelir, diğer yandan Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesinde açılacak
afet tertibine özel ödenek kaydedilir. Bu suretle ödenek kaydedilen
miktarlardan yılı içerisinde harcanmayan tutarları ertesi yıl bütçesine
devren özel gelir ve ödenek kaydetmeye
Maliye Bakanı yetkilidir. (a) bendinde belirtilen gelirler Mayıs ve Kasım ayları
içerisinde iki eşit taksitte ödenir ve hesaba yatırıldıkları yılın, yıllık
beyannamesiyle bildirilecek gelirlerden ve kurum kazançlarından indirilir.
Süresinde yatırılmayan hisseler 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur. Tabii afet nedeniyle özel ve kamu kuruluşları ile
kişiler tarafından her ne ad altında olursa olsun toplanan nakdi bağış ve
yardımlar Maliye Bakanlığı Merkez
Saymanlık Müdürlüğü adına açılacak özel
hesaplarda toplanır ve nemalandırılır. Gerektiğinde döviz hesabı da
açılabilir. Bu hesaplarda toplanan
miktarlar Maliye Bakanlığınca ihtiyaca göre ilgili kurum bütçelerine özel gelir
ve ödenek kaydedilmek suretiyle kullandırılır. Bu ödeneklerden yılı içerisinde
kullanılmayan miktarları, ertesi yıl bütçesine devren özel gelir ve ödenek
kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Acil durumlarda, il valilikleri adına açılacak acil
afet hesaplarına, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesinin afet tertiplerinden
ödeme yapılır. Bu hesaplardan yapılacak harcamaların belgeleri il özel
idaresinde saklanır ve il özel idare bütçesi ile birlikte Sayıştayca
denetlenir. Yıl sonunda harcanmayan miktarlar ile faiz gelirleri birinci
fıkrada belirtilen hesaba yatırılır. Afet tertipleri ile acil afet hesaplarından verilecek
avanslar, yapılacak yardım ve
harcamaların usul ve esasları Maliye Bakanlığı ve Bayındırlık ve İskân
Bakanlığınca müştereken hazırlanacak bir yönetmelikle tespit edilir. Çeşitli kanunlarda Afetler Fonuna yapılan atıflar, afet
tertiplerine veya acil afet hesaplarına yapılmış sayılır." BAŞKAN - 6 ncı madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman; buyursunlar efendim. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı yasa tasarısının yeni
6 ncı maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyetinize saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, demin, Genel Kurulda, Kâtip Üyemiz
tarafından okunması -hem de hızlı bir okumayla- tam 55 dakika süren bir veto
gerekçesi dinledik. Öyle zannediyorum ki, bu veto gerekçesinin, Genel
Kurulumuza, hükümetimize ifade ettiği birçok mesaj var. Bu mesajların başında,
tam üç hafta süreyle Genel Kurulu işgal eden bir yasanın, nasıl, her
maddesiyle, ama, hemen hemen her maddesiyle Anayasaya aykırı olduğunun,
Cumhurbaşkanı tarafından, bir hukukçu olan Cumhurbaşkanımız tarafından ifade
edildiğine, anlatıldığına şahit olduk. Esasında, biz, bunların, demin, Sayın
Grup Başkanvekilimizin de ifade ettiği üzere, aşağı yukarı tamamını, hatta
belki fazlasını bu kürsüden ifade etmeye çalıştıysak da, maalesef,
dinletemedik. Değerli arkadaşlar, şimdi, yine, aynı türden bir
tasarıyla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Bakın, bir yasa tasarısı
önümüze geldiği zaman, ben, şahsen, bir milletvekili olarak, o tasarının
gerekçesinden sonra maddelerini okurken, bu tasarı hangi kanunda değişiklikler
yapıyor, hangi kanuna atıfta bulunuyor, hangi kanunun hangi maddelerini
yürürlükten kaldırıyor diye, bir bakma ihtiyacı hissederim. Herhalde, ilgilenen
arkadaşlarımız da aynı metodu izliyorlardır; çünkü, doğrusu budur. Kanunun ne
getirdiğini öğrenmek için, onun değiştirdiği kanunları, yürürlükten kaldırdığı
kanunları da bilmek, anlamak gerekiyor. Bir bakmaya çalıştım, ama, çok fazla atıf olduğunu
görünce, merakım gittikçe arttı. Acaba, bu önümüzdeki yasa tasarısı, kaç
kanunda değişiklik yapıyor, kaç maddede değişiklik yapıyor diye merak ettim,
şöyle bir hesaplama ihtiyacını hissettim. Tam 135 kanun maddesine atıf var
önümüzdeki tasarıda. Bunların bir kısmının mükerrer olduğunu görünce, birer
defa kaç kanuna değinilmiş diye hesaplamaya çalıştım; tam 68 kanunun, bazı
maddelerini yürürlükten kaldıran, bazı maddelerini değiştiren bir yasa tasarısı
var önümüzde. Böyle bir kanun tekniğini, ben, şahsen, anlayabilmekte
çok güçlük çekiyorum. O kadar ilgili-ilgisiz kanuna atıfta bulunuluyor ki, bu
kanunları incelemeye kalksanız, ortalama büyüklükteki bir kütüphanenin
içerisini dolduracak kadar kanunun önünüzde olması lazım; ama, sadece kanunun.
Bir de, bu kanunlarla beraber yürürlüğe girmiş olan tüzükleri, yönetmelikleri,
genelgeleri, uygulamaları da öğrenmek isteseniz, herhalde, büyük çaplı bir
kütüphanenin içini dolduracak kadar mevzuatı incelemeniz ve irdelemeniz
gerekiyor. Peki, bu kanun tasarısı bizim önümüze nasıl geldi diye
baktığımızda; bir bakıyorsunuz, geçtiğimiz cuma günü, Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülüyor, araya hafta sonu girdiği için hiçbir milletvekili
arkadaşımızın haberi olmadan, pazartesi günü -normal çalışma günü olmadığı
halde, Genel Kurul için- saat 14.00'te bu kanun tasarısı görüşülmeye başlanıyor
ve o sırada, grup başkanvekilleri, bu kanun tasarısıyla ilgili,
milletvekillerinden, görüşlerini ifade etmelerini, tenkit etmelerini veya doğru
taraflarını ifade etmelerini istiyorlar. Değerli arkadaşlarım, bu metot, yanlış bir metot. Eğer,
burada, halkın iradesinin yansımasını arzuluyor isek, halkın iradesini
yansıtacak olan insanlar, buradaki insanlar, milletvekilleri. Bu
milletvekillerinin, hiç olmazsa, belli bir düzeyde, altına imza atmış oldukları
kanunlarla ilgili haberdar olması gerekiyor; bunların, ne getirip ne götürmesi
gerektiğini bilmesi gerekiyor. Ben, şahsen, üzerinde durmuş olmama rağmen,
detaylarla ilgili bilgi sahibi olduğumu ifade edemem. Burada, birçok
arkadaşımızın, bu kanun tasarısıyla ilgili çok daha asgarî düzeyde bilgiye
sahip olarak oy kullanacağını, ben, şahsen, tahmin ediyorum. Değerli arkadaşlar, bakın, bu kanun tasarısının sadece
14 üncü maddesinde 24 ayrı kanuna atıf yapılıyor. İnsaf etmek lazım. Yeni
İçtüzüğe göre düşündüğünüzde, çıkacak, burada konuşacak bir sözcüye verilen
konuşma süresi, sadece 5 dakika. Bu 5 dakika süre içerisinde, ne kanun
tasarısının irdelenmesi ne atıf yaptığı kanunların irdelenmesine imkân ve
ihtimal vardır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısının, kaba hatlarıyla, kamu bankalarıyla ilgili olduğu,
bazı fonları ortadan kaldırdığı, bazı vergi kanunlarında değişiklik yaptığını
söyleyebiliriz. Bunun, bana göre en belirgin vasfı da, işin sosyal tarafının,
insanî tarafının unutulmuş olması, gözardı edilmiş olmasıdır. Emlak Bankasından atılma korkusuyla karşı karşıya olan
çalışanlar, dün, Genel Kuruldaydı. Bu, sadece onları mağdur edecek bir konu
değil. Ben, olaya, hizmet alanlar ve hizmet verenler yönüyle de bakılmasını
istiyorum; çünkü, bu kamu bankaları, Türkiye'nin en ücra köşelerine kadar
örgütlenmiş, şubeler açmış ve insanlara hizmeti yerinde sunmayı amaçlamış,
böyle bir sosyal amaç için kurulmuş olan bankalardır ve milyonların ilgili
olduğu bankalardır. Bu tasarıda, işin bu tarafı hiç düşünülmeden, sadece,
ekonomik boyutuyla işlenildiğini, olaya öyle bakıldığını şahsen görüyorum. Bu tasarının daha doğru dürüst irdelenip, o şekilde
Genel Kuruldan geçmesi gerektiğini düşünüyor; bu duygu ve düşüncelerle Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili
Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı tasarının 6 ncı maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, umumî hayata müessir afetler
dolayısıyla alınacak tedbirler ile yapılacak harcamalar için bir Afet Fonu
vardı. Bu madde, bu Fonun, bu son ekonomik program çerçevesinde, genel bütçe
içerisine alınarak, yine, aynı fon gelirlerinin, afet harcamalarında
kullanılması için düzenlenmiş bir maddedir. Söz konusu bu çalışmalar, fonların
genel bütçe kapsamına alınması şekliyle daha önceleri de vardı. Bu tasarıyla
gerçekleşmiş olması nedeniyle, hayırlı bir düzenlemedir; buna, Grup olarak
katılıyoruz. Burada değişen bir durum var. Nakdî yardım ve
bağışların, Maliye Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğünde değişik bir şekilde
değerlendirilmesi söz konusudur; dövize ya da faize yatırılması şekliyle...
Vatandaşların, bu nevi bir afet dolayısıyla yaptığı yardımlar, harcanmaması
halinde, uzun süre Maliye Bakanlığı Merkez Saymanlığında kalırsa değerini
kaybedebilir; bunun da, yine, nemalandırılması, yerinde, hayırlı bir
düzenlemedir. Değerli milletvekilleri, bu, biraz önce de ifade
ettiğim gibi, güçlendirilmiş -aslında güçsüz de, güçlendirilmiş- ekonomik
programın bir parçası şeklinde. Bu fonun da, yeni düzenleme şeklinde
gösterilmesi, daha önce olan bir çalışma. Bunun, aslında, güçlendirmeyle bir
ilgisi yoktur; çünkü, aynı harcamalar, aynı gelirler, Afet Fonunda olduğunda,
ilgili bakanın ya da birimin tasarrufuyla harcamalar yapılıyordu; daha kolay,
yerinde harcanma yapılmıyor düşüncesiyle, genel bütçe içerisine alınmak
suretiyle, harcamanın, tevziin daha iyi bir denetlenir şeklinde, Sayıştayın,
yine, diğer denetim elemanlarının denetimine tabi şekilde, yapılacak bir
harcama şekliyle düşünmeye yöneliktir. Yoksa, gelir artırıcı ya da gider
azaltıcı herhangi bir düzenleme yoktur. Değerli milletvekilleri, Derviş Programının bir parçası
olarak gösterilen bu çalışmalar, aslında, hiç de öyle değil. Malum, Kasım 2000
ve Şubat 2001 şoklarından sonra, Türkiye ekonomisi, yeni bir şokla
karşılaşmamak için, karar üzerine karar alıyor; ancak, reel sektörde, yani
üretim ve hizmet sektöründe, bugüne kadar, herhangi bir canlılık yok. Sadece 2001
yılında, üretim ve hizmet sektörlerinde daralmalar yüzde 20'lerin üzerinde ve
sayın hükümetin başı Başbakan da, buna, yeni yeni muttali oldu. Yaptığı son
toplantılarda, reel sektör nasıl canlandırılır diye, kararlar alma aşamasına
geldiğini, yine, medya vasıtasıyla duymuş oluyoruz. Değerli milletvekilleri, bu tasarının içerisinde yer
alan Emlakbankın bu tasarıyla kaldırılması, aslında, doğru bir düzenleme
değildir. Emlak Bankasının, 70-80 yıldır, Türkiye'nin yapılaşmasında, imarında,
konutunda, modern şehirleşmenin ilk basamaklarını oluşturmada çok büyük katkısı
olmuştur. Her ilde, banka evleri, banka konutları diye isimlendirilen, bu
bankanın yapmış olduğu konutlar, hakikaten, sosyal tesisleriyle, okullarıyla ve
binalarıyla, modern bir ülke yapma gayreti içerisinde olmuştur. Bu bankanın,
hak ettiği, geldiği nokta burası olmamalıdır. Dün, bir arkadaşımız, bizlere verdi; dün ve bugün, bu
raporlar, yine bizlerde mevcuttur. Sayın Başkanın, yani, kamu bankalarının
başına getirilen zatın... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlarsanız, memnun olacağım. Buyurun efendim. MURAT AKIN (Devamla) - ...bu bankadan, eskalasyon
çerçevesinde, haksız istihkak aldığına dair, Emlak Kredi Bankasının
müfettişlerinin düzenlediği rapor, yine, mahkemede bilirkişinin düzenlemiş
olduğu raporlar ellerimizde. Yine, o zat -ben, elimle göndermek suretiyle- bu
raporları dün okudu; bana da, bankadan istihkak alanın kendisi olduğunu ifade
etti. Şimdi, üç dört bankayı birleştiriyorsunuz, başına bir
zatı getiriyorsunuz; bu zat da, geçmişte, bugün kapatılacak olan Emlakbanktan
haksız istihkak aldığını ifade ediyor ve rapor ediliyor. Bu zat da, bu Emlak
Bankasını kapatıyor. Acaba, bu, isabetli bir karar mı yani?! Anadolu'da bir
tabir var; yani, bir nevi, tilkiye tavuğu emanet ediyoruz. Değerli milletvekilleri, bu Emlak Kredi Bankasının
kapatılma maddesi geçti. Ne olur; tekrar tezekkür edelim, tekriri müzakere
talep edelim. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Akın, teşekkür ediyorum. Efendim, bir de, sayın milletvekillerinden, burada
cevap hakkı olmayan bürokratları töhmet altında bırakmamalarını istirham
ediyorum. Bürokratların cevap hakkı yok. MURAT AKIN (Devamla) - Tekriri müzakere talep ederek,
Emlak Bankasının tekrar bankacılık hayatına devamını sağlayalım. Sadece kendi
ilimde 2 şubesi var; fevkalade hizmetleri var. Bu banka, bunu hak etmedi diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, üç adet önerge vardır; geliş sırasına
göre okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 6
ncı maddesinin 9 uncu fıkrasında yer alan "müştereken" ibaresinin
"birlikte" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 6
ncı maddesinin madde 33'te düzenlenen (a) fıkrasında geçen
"teşekkülleri" ibaresinin yerine "kurumları" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Okutacağım son önerge, en aykırı önergedir;
okutup işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 6
ncı maddesinin 5 inci fıkrasında geçen "iki eşit taksitte ödenir"
ibaresinin "üç eşit taksitte ödenir" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Sayın Başkan, üç
önergemi de geri çekiyorum. BAŞKAN - Geri çekiyorlar... Peki efendim. Üç önerge de geri çekilmiştir efendim. III.- Y O K L
A M A BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunacağım; yalnız,
oylarınıza sunmadan evvel, 20 arkadaşımızın bir yoklama talebi vardır. Arkadaşlarımızın isimlerini okuyup, burada olup
olmadıklarına bakacağım: Sayın Hatiboğlu?.. Burada. Yahya Akman?.. Burada. Nevzat Yalçıntaş?.. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Tekabbül ediyorum
efendim. BAŞKAN - Ergün Dağcıoğlu?.. Burada. Mustafa Geçer?.. Burada Mehmet Batuk?.. Burada Ahmet Karavar?.. Burada Ali Oğuz?.. Burada Rıza Ulucak?.. Burada Yaşar Canbay?.. RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Tekabbül ediyorum Sayın
Başkan. BAŞKAN - İlyas Arslan?.. Burada Azmi Ateş?.. Burada Osman Pepe?.. Burada Nurettin Aktaş?.. Burada Hüseyin Karagöz?.. Burada Nezir Aydın?.. Burada Ömer Vehbi Hatipoğlu?.. Burada Şükrü Ünal?.. Burada Latif Öztek?.. Burada Ali Sezal?.. Burada Yoklama için 3 dakika süre... 5 dakika süre veriyorum. MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Başkan, ağzınızdan ilk
önce 3 dakika çıktı... BAŞKAN - 5 dakika dedim efendim; ağzımdan 5 dakika
çıktı. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bütün eller meleke kesbetti
Sayın Başkan!.. BAŞKAN - Sayın Başkanım, bir dahaki sefere 3 dakika
veririz. Üzmeyin... Ağzımızdan ne çıkıyorsa o. Ağzımızdan 3 çıkarken 5 oldu
efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, şimdi, bizi
izleyenler, sayın milletvekilleri 3 dakikaya yetiştiremiyor, 5 dakikada ancak
ulaşıyorlar zannedecekler diye üzülüyorum; o bakımdan ifade ettim. BAŞKAN - Sayın Başkanım, siz de biliyorsunuz ki, benim
işim, mümkün olduğunca Meclisi çalıştırmak. Yoklama işlemini başlatıyorum (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 713) (Devam) BAŞKAN - 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 7 - 2/3/1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut
Kanununun 1 inci maddesindeki "için Toplu Konut Fonunun meydana
getirilmesi ve kullanılması" ibaresi metinden çıkarılmış; 2 nci maddesi
başlığı ile birlikte, 412 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen ek 1 inci
maddesinin (b) bendi aşağıdaki şekilde ve 3645 sayılı Kanunla eklenen ek 1 inci
maddesinin birinci fıkrasındaki "Toplu Konut Fonundan" ibaresi
"Toplu Konut İdaresince" şeklinde değiştirilmiş; 3, 7 ve 8 inci
maddeleri ile 412 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen ek 1 inci
maddesinin (a), (f) ve (g) bentleri ve ek 3 üncü maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır. "Toplu Konut İdaresinin gelirleri, harcamaları ve
denetimi ; Madde 2 - Toplu Konut İdaresinin gelirleri; a) İdare tarafından satışı yapılacak konut, işyeri,
arsa ve arazilerin satış ve kira gelirlerinden, b) İdare tarafından açılacak kredilerin geri
ödemelerinden, c) Hazine arsaları üzerine yapılan konut ve
işyerlerinin arsa maliyet bedellerinin en çok yüzde 25'ine kadar alınacak
katılım payından, d) Hazine Müsteşarlığının uygun görüşü üzerine yurt
dışından sağlanacak kredilerden, e) Faiz gelirlerinden, f) Bütçe
kanunları ile tahsis edilen ödenekten, g) İdareye yapılacak bağış ve yardımlardan, meydana gelir. Toplu Konut İdaresinin kaynakları aşağıdaki amaçlar
için kullanılır. a) Ferdi ve toplu konut kredisi verilmesi veya konut
kredilerine faiz sübvansiyonu yapılması, b) Toplu konut alanlarına arsa temin edilmesi, c) Araştırma, turizm alt yapıları, konut alt yapıları,
okul, karakol, ibadethane, sağlık tesisleri, spor tesisleri, postane, çocuk
parkları, benzeri tesisler ve konut sektörü sanayiini teşvik için yatırım ve
işletme kredisi verilmesi, d) İş ve istihdam yaratmak üzere esnaf ve sanatkarlara
ait işyerleri ve küçük sanayi teşebbüslerinin kredi yoluyla desteklenmesi, e) Afet mahallerinde konut yapımının teşvik ve
desteklenmesi. İdare kaynaklarının kullanımına ilişkin usul ve esaslar
Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle tespit edilir. Toplu Konut İdaresinin gelir ve giderleri Yüksek
Denetleme Kurulu denetimine tabidir." "b) Yurt dışından, görev alanıyla ilgili
harcamalarda kullanılmak üzere Hazine Müsteşarlığının uy-gun görüşü üzerine
kredi almaya karar vermek," BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer konuşacak. Buyurun efendim.. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı tasarının 7 nci
maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının 7
nci maddesinde, bazı fonların tasfiyesi; aslında, tasfiyesi değil de, başka ad
altında tekrar ihdas edilmesi söz konusu. 7 nci maddede "2.3.1984 tarihli ve 2985 sayılı
Toplu Konut Kanununun 1 inci maddesindeki 'için Toplu Konut Fonunun meydana
getirilmesi ve kullanılması' ibaresi metinden çıkarılmış" denilmektedir.
Dolayısıyla, bu tasarıyla, buradaki "fon" ibaresi çıkarılmış, bunun
yerine, yine, "412 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen ek 1 inci
maddesinin (b) bendindeki 'Toplu Konut Fonundan' ibaresi 'Toplu Konut İdaresi'
şeklinde değiştirilmiştir" denilmiştir. Burada, aslında, bu fonların; yani, oluşturulan
kaynakların millet menfaatına kullanılması noktasındaki çabalara veya fonun
bütçede birlik prensibine aykırı olduğundan dolayı eleştirilmesi, denetim dışı
kalması sebebiyle kaldırılmasına karşılık, yine "Toplu Konut İdaresi"
adı altında, bir hesap altında toplanarak kaynakları belirleniyor ve yine, bu
Toplu Konut İdaresi kaynaklarının hangi alanlarda, hangi amaçlar için
kullanılacağı ve Yüksek Denetleme Kurulunca denetimi düzenleniyor. Şimdi, burada ilgimizi çeken konular... Aslında,
Türkiye'de, bugün yapılan düzenlemelerin, ülkedeki bir yapısal dönüşümün toplu halde
yapılması gerekirken, bu fonlar zaman zaman yürürlükten kaldırılıyor. Bunların
yerine, gerekli görülen alanların doldurulması için, işte "fon" adı
kelime olarak kaldırılıp, yerine, "hesap", "saymanlık"
gibi... Mesela, burada 10 uncu maddede yine var, "fon" ibaresi
kaldırılıp "saymanlık" ibaresi ekleniyor. Buradan murat edilen,
herhalde, yasama denetimi altına alınmasıdır bu kaynakların. Şimdi, bu 7 nci maddeyle, yine Toplu Konut Kanununun 2
nci maddesi değiştiriliyor, 2 nci maddenin başlığı da "Toplu Konut
İdaresinin gelirleri, harcamaları ve denetimi" şeklinde değiştirilmiş
durumda. Toplu Konut İdaresinin gelirlerini gösteren 2 nci maddenin tamamı
değiştiriliyor. Aslında, daha önce çıkarılan 2985 sayılı Toplu Konut
Kanununa göre, fon kaynaklarından birisi şuydu: Özellikle Tekel dışında kalan
gerçek ve tüzelkişiler tarafından imal edilen alkollü ve alkolsüz içkiler,
tütün mamulleri, ispirtolu içecekler ve her türlü içki imalinde kullanılan
alkollü ve alkolsüz özütlerin istihsal vergisine esas matrahı üzerinden fona
belli bir miktar para alınmaktaydı. Özellikle, burada, Tekel maddeleri üzerinden alınan ve
bu fona aktarılacak olan kaynak, Toplu Konut İdaresinin kaynağı olması gereken
oran kaldırılıyor. Bunun yerine, İdare tarafından satışı yapılacak konut,
işyeri, arsa ve arazilerin satış ve kira gelirlerinden elde edilen gelirlerden;
idare tarafından açılacak kredilerin geri ödemelerinden; Hazine arsaları
üzerine yapılan konutların arsa maliyet bedelleri üzerinden alınacak yüzde 25
katılım payından -daha önceki yasada da bu vardı- faiz gelirlerinden; Hazine
Müsteşarlığının uygun görüşü üzerine yurt dışından sağlanacak kredilerden;
bütçe kanunlarıyla tahsis edilen ödeneklerden; İdareye yapılacak bağış ve
yardımlardan meydana geliyor. Toplu Konut İdaresi kaynaklarının kullanımı da burada
düzenlenmiş. Aslında, Toplu Konut Kanununun çıkışında, amaç ve kapsamında,
konut ihtiyacının karşılanması esas alınmaktaydı. Gerçekten, gelişmekte olan
ülkelerde önemli sorunlardan birisi konut sorunudur, işsizlik sorunudur.
Ülkemizde, 1985'ten bu yana, Toplu Konut İdaresi ve Toplu Konut Fonundan
faydalar elde edilmiş olup, şehirlerimize gerçekten yeni şehirler eklendiğini
görmüştük. Burada, Toplu Konut gelirlerinin, fonun "Toplu
Konut İdaresi" adı altında değiştirilmesine ve bunun kaynaklarının
daraltıldığına tanık oluyoruz; çünkü, özellikle, Tekel İdaresince, Tekel
mamullerinden ve ispirtolu içeceklerden alınan gelirler burada kaldırılıyor.
Özellikle, ağırlıklı olan gelirler ondan meydana gelmekteydi. Tekel İdaresinin
istihsal ettiği maddelerden alınan fonlar, burada, Toplu Konut İdaresinin
gelirleri arasından tamamen çıkarılıyor. Burada daraltılma söz konusu; ama, ben, Türkiye'de,
gerçekten, Toplu Konut İdaresi ve Toplu Konut Fonunun büyük hizmetler gördüğüne
inanıyorum. Burada, Toplu Konut İdaresinin kaynaklarının hangi amaçla
kullanılacağına ilişkin ikinci fıkranın (a) bendindeki ferdî ve toplu konut
kredisi verilmesi veya konut kredilerine faiz sübvansiyonu yapılması, (b)
bendindeki toplukonut alanlarına arsa temini, gerçekten, bu yasanın ruhuna
uygun bir yaklaşımdır ve amaçtır; ama, (c) bendindeki -diğer yasada da olmakla
birlikte- alanlarda bu Konut Fonu ne kadar kullanıldı, tam açıklığı yoktur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Efendim, toparlarsanız memnun olacağım. MUSTAFA GEÇER (Devamla)- Teşekkür ediyorum. Toplu Konut İdaresi kaynaklarının kullanış amaçlarına
ilişkin ikinci fıkranın (c) bendinde "Araştırma, turizm altyapıları, konut
altyapıları, okul, karakol, ibadethane, sağlık tesisleri, spor tesisleri,
postane, çocuk parkları, benzeri tesisler ve konut sektörü sanayiini teşvik
için yatırım ve işletme kredisi verilmesi" diye ifade ediliyor. "Benzeri tesisler" noktasındaki düzenlemenin,
bu tasarının ruhuna aykırı olduğu düşüncesindeyim; çünkü, özellikle, konut
ihtiyacını karşılamak için oluşturulan bu kaynağın değişik amaçlar için
kullanılması mümkün olabilir kanaatindeyim. "Benzeri tesisler" ifadesinin, bu bentten
çıkarılmasıyla ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi var; onun üzerinde
bu konuya değineceğiz. Bu tasarının faydalı olması ümidiyle, saygılar
sunuyorum, selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Geçer. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili
Sayın Murat Akın. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının 7 nci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, tekrar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. 7 nci maddede, Toplu Konut Fonunun tasfiyesi nedeniyle,
2895 sayılı Toplu Konut Kanunuyla belirtilen fon gelirleri Toplu Konut
İdaresinin gelirleri olarak sayılmış. Yine, bu yeni düzenlemeyle, daha önceki fon
gelirlerinin bir kısmı madde bendinden çıkarılmış; buna mukabil, diğer bazı
kamu kaynakları ve diğer gelirler Toplu Konut İdaresinin gelirleri olarak tadat
edilmiştir. Toplu Konut İdaresinin 2000 yılı için oniki aylık
geliri, 303 trilyon 317 milyar olmuş, bu yıl ise, dört aylık geliri, aylar
itibariyle, 2001 yılı ocak ayında 25 trilyon 873 milyar, şubatta 46 trilyon 584
milyar, martta 83 trilyon 596 milyar, nisanda -kümülatif olarak- 114 trilyon
663 milyar liradır. Değerli milletvekilleri, bu düzenleme de, biraz önce 6
ncı maddede ifade ettiğim düzenleme gibi, yerinde yapılmış bir düzenlemedir.
Grup olarak bu düzenlemenin yerinde olduğunu kabul ediyoruz ve katılıyoruz. Değerli milletvekilleri, biraz önce de ifade ettiğimiz
gibi, aslında, bu yeni düzenlemeler ekonomik programla ilgisi olmayan; ancak,
çoktan beri konuşulup, bu vesileyle burada gündeme getirilen hususlardır.
Çünkü, gündemde olan hususlar, sadece mayıs ve haziran ayında ödenmesi gereken
37 milyar dolar iç ve dışborç var; bunun bir kısmının turizm gelirleriyle
ödeneceği tahmin edilmekte, diğer bir kısmının da -daha önce konuşmalarımızda
ifade ettiğimiz gibi- temini oldukça zor olduğu belliydi; ancak, takas
suretiyle bu borçların bir kısmını, ki, 9 katrilyona yakınını, 2001 yılı
borçlarını, bir, birbuçuk ve beş yıllık sürelere yaymak suretiyle, hükümet,
güçlü ekonomik programı güçlü bir borç takası şekline dönüştürmüş olup; bu,
Osmanlının, bundan yüz yüzelli sene önce yaptığı, tenzili faiz anlaşması olan
28 Muharrem 1299 tarihli Muharrem Kararnamesiyle, Avrupalılarla, Batılılarla
yaptığı pazarlıktan başka bir şey değildir. Basiretsiz sadrazamlar ve paşalar,
ülkeyi, 1882 yılında hangi noktaya getirdiyse, bu dört yıldır icrayı faaliyette
bulunan hükümet de, aynı, benzeri bir noktaya getirdi. Batılılarla, IMF'yle,
Dünya Bankasıyla oturuyor, tenzili borç anlaşması şeklinde, pazarlık yapmak
suretiyle, ülkenin, getirilen borç bataklığından -durdurulan sanayinin, durdurulan üretimin nasıl başlayacağı
şekliyle değil- acaba borçları tehir
etmek suretiyle nasıl bu durumu, günü kurtarırız çalışmaları içerisinde. BAŞKAN - Sayın Akın, toparlar mısınız efendim... MURAT AKIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, biraz
önce de ifade ettiğim gibi, Düyun-i Umumiyle birlikte, yabancı bir şirket,
diplomatik imtiyazla, devletin hazinesine rakip olmuş, Duyun-i Umuminin belli
başlı hisseleri ülkede değişik şekilde, yine, o taraf olan ülkelere
dağıtılmıştır. Şimdi, bakıyoruz, ülkenin, Emlak Bankası, yine,
Batılıların, IMF'nin, Dünya Bankasının istediği şekilde kapatılıyor. Bu banka,
geçmişte bu ülkeye hizmet etmiş, bu ülkenin insanları bu banka vasıtasıyla
ülkenin ekonomisine katkı sağlamış; hiç mühim değil!.. Mühim olan ne? Ülkede
oluşan nema, portföy, yabancı bankalar tarafından spekülatif olarak, günübirlik
nasıl hortumlanır, yabancılar onun telaşı içerisinde, kapması içerisinde... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Akın, yalnız, bir şey var, hep Emlak
Bankası diyorsunuz, Türk Ticaret Bankası çalışanlarını hiç söylemiyorsunuz; onu
da söyleyin efendim. MURAT AKIN (Devamla) - Yine, Sayın Başkanın ikazına da
teşekkür ederim, geçmişte batırılamayan Türk Ticaret Bankası, başkalarına
peşkeş çekilemeyen Türk Ticaret Bankası, maalesef, yeni alınan bir kararla,
bankacılık faaliyeti durdurulmak suretiyle, ülkenin reel sektörüne, hizmet
sektörüne kredi veren kuruluşlar, tek tek kapatılma cihetine gidilmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MURAT AKIN (Devamla) - Bir cümle Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim, bir teşekkür edin; öbür madde
üzerinde de sözünüz var; ben, size, bugün bol bol söz vereceğim. Buyurun. MURAT AKIN (Devamla) - Yarın, Genel Kurula, Türk
Ticaret Bankasının dışında, Vakıflar Bankası da gelirse, şaşmayın diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 4 adet önerge
verilmiştir; ancak, malumunuz, 3'ünü işleme koyabiliyorum İçtüzüğe göre. Şimdi, önergeleri geliş sırasına göre okutup, aykırılık
derecesine göre işleme alacağım efendim. Buyurun. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 7
nci maddesinin madde 2'de düzenlenen (c) bendinde "en çok yüzde 25'ine
kadar" ibaresinin "en çok yüzde 30'una kadar" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 7
nci maddesinin madde 2'de düzenlenen (e) fıkrasında yer alan "faiz
gelirlerinden" ibaresinin "faiz ve nema gelirlerinden" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Şimdi, bu okutacağım önerge en aykırı
önergedir; okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda belirtilen gerekçe ile "Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın 7 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "412 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen ek 1 inci maddesinin (a), (f) ve (g)
bentleri" ibaresinin "412 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen
ek 1 inci maddesinin (f) ve (g) bentleri" şeklinde değiştirilmesi
hususunun kabulünü arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Komisyon?... PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Sayın Başkan, çoğunluğumuz hazır değil, takdire bırakıyoruz. BAŞKAN - Hükümet?.. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bilindiği üzere, Yedinci ve Sekizinci Beş Yıllık
Kalkınma Planlarında, ülkemizde uygulanmakta olan mevcut konut finansman
yöntemlerine ilave olarak modern konut finansman modellerinin geliştirilmesi ve
hızla uygulamaya sokulması önerilmektedir. Toplu Konut İdaresi, yeni konut finansman sistemlerinin
geliştirilmesi hususunda bazı çalışmalar yürütmüş ve "Mevduatla Konut
Finansman Sistemi" ve "İpoteğe Dayalı Konut Finansman Sistemi
(Mortgage Finance)" isimli iki modeli nihaî aşamaya getirmiştir. Söz konusu modellerden İpoteğe Dayalı Konut Finansman
Sistemi, Bankalar ve Tüketici Finansman Şirketlerince verilen ipoteğe dayalı
konut kredileri ile Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarının vadeli konut
satışlarından kaynaklanan alacaklarının İdare tarafından satın alınması ve
satın alınan bu kredi ve alacaklar karşılığında menkul kıymet ihraç edilmesi
esasına dayanmaktadır. Böylece konut finansmanında kullanılan enstrümanlar için
ikincil bir piyasa yaratılmasına imkân sağlanacak ve bu piyasanın gelişmesi ile
ülkemizde konut finansmanı kurumsal bir altyapıya kavuşmuş olacaktır. Ancak, 2985 sayılı Toplu Konut Kanununda yapılması
öngörülen değişiklikler ile Toplu Konut İdaresinin halen mevcut olan iç ve dış
tahviller ile her türlü menkul kıymet ihraç yetkisi ortadan kaldırılmaktadır.
Bu durum yukarıda bahsedilen İpoteğe Dayalı Konut Finansman Sisteminin hayata
geçirilmesini imkânsız hale getirmektedir. Bu nedenle, yukarıdaki önergemizde
yer alan düzenleme ile söz konusu sıkıntı giderilmiş olacak ve ülkemizde konut
finansmanının gelişimi ve kurumsallaşması yönünde Toplu Konut İdaresi
Başkanlığının çalışmaları sürdürülebilecektir. Diğer taraftan, 3 Nisan 2001 tarihli ve 24362 sayılı
Resmî Gazetede yayımlanmış olan 2001/2202 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile T.
Emlak Bankası AŞ'nin bankacılık faaliyetleri dışında kalan mal varlıklarının ve
bu konuda faaliyet gösteren iştiraklerindeki hisse paylarının ve ticarî
gayrimenkuller ile ihtiyaç fazlası gayrimenkullerinin Toplu Konut İdaresi
Başkanlığına tüm hak ve yükümlülükleri ile bilanço değerleri üzerinden
devredilmesi kararlaştırılmıştır. İlk hesaplamalara göre 1 katrilyon TL'yi aşan
bu devir işlemi karşılığında Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nın T. Emlak
Bankası AŞ'ye borç senedi vermesinin dışında herhangi bir alternatifi
bulunmamaktadır. Halbuki, Toplu Konut Kanununda yapılmak istenen değişiklik ile
Toplu Konut İdaresinin tahvil ve diğer borç senetleri gibi menkul kıymet ihraç
yetkisi elinden alınmakta ve söz konusu Bakanlar Kurulu Kararının uygulanmasını
imkânsız hale getirmektedir. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Yoklama talebi var efendim... Bir dakika... KAMER GENÇ (Tunceli) - Oylayacaksınız... Karar
yetersayısını arayın lütfen. BAŞKAN - Efendim, yoklama talebi var yani... Allah
Allah!.. Bir dakika... Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin kabul ettiği
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısını arayın... BAŞKAN - 5 dakika ara veriyorum efendim. Kapanma Saati
: 15.47 Açılma Saati
: 15.55 BAŞKAN:
Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER:
Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 120 nci Birleşimin
İkinci Oturumunu açıyorum. 713 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 713) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Tasarının 7 nci maddesi üzerinde, Sayın Yazıcıoğlu
tarafından verilen önergenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı;
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin kabul ettiği
önergeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir. Efendim, böylece, bu önerge kabul edildiği için, diğer
iki önergeyi işleme koymuyorum. III. – Y O K
L A M A BAŞKAN - 7 nci maddeyi, kabul edilen önerge
doğrultusundaki değişik şekliyle oylamaya geçmeden önce, bir yoklama talebi
vardır. Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin
Genel Kurul salonunda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim: Sayın Veysel Candan?.. Burada. Sayın Mehmet Ali Şahin?.. Burada. Sayın Hüseyin Karagöz?.. Burada. Sayın Yasin Hatiboğlu?.. MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Çelik, Yasin Hatiboğlu'na tekabbül etti. Sayın Mustafa Geçer?.. Burada. Sayın Musa Uzunkaya?.. Burada. Sayın İlyas Arslan?.. Burada. Sayın Osman Pepe?.. Burada. Sayın Ali Oğuz?.. Burada. Sayın Rıza Ulucak?.. Burada. Sayın Yaşar Canbay?.. Burada. Sayın Şükrü Ünal?.. Burada. Sayın Bekir Sobaca?.. Burada. Sayın Latif Öztek?.. Burada. Sayın Mehmet Elkatmış?.. Burada. Sayın Mehmet Batuk?.. Burada. Sayın Suat Pamukçu?.. Burada. Sayın Aslan Polat?.. Burada. Sayın Osman Yumakoğulları?.. Burada. Sayın Nezir Aydın?.. Burada. Sayın Temel Karamollaoğlu?.. Burada. 20 arkadaşımız burada efendim. Yoklama için 3 dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Efendim, toplantı yetersayısı vardır. Sayın milletvekilleri, çok uzağa gitmeyin; çünkü,
yoklamalar devam edecek. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı: 713) (Devam) BAŞKAN - 7 nci maddeyi kabul edilen önerge
doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 8 inci maddeyi okutuyorum: MADDE 8 - 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Türkiye
Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve
Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanunun ek 1, ek 2, ek 3, ek 4, ek 5 ve ek 6 ncı maddeleri
yürürlükten kaldırılmış ve aynı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. "GEÇİCİ MADDE 4 - 31.12.2001 tarihine kadar
yürürlüğe girecek olan Elektrik Enerjisi Fonu Anlaşmaları uyarınca taahhüt
edilen yükümlülükleri karşılamak üzere; a) 28/5/1986 tarihli ve 3291 sayılı Kanunun ek 2 nci
maddesi gereğince tahsil olunan katkı payı tutarları, b) Tabii kaynakların ve tesislerin özelleştirilmesi
veya işletme haklarının devrinden elde edilen gelirlerden Bakanlar Kurulu
kararı ile belirlenecek miktarda ayrılacak paylar, c) İrat kaydedilen teminatlar ile şirketlere sağlanan
hizmetler karşılığı elde edilen tahsilat, d) Elektrik Enerjisi Fonundan kullandırılan kredilerin
geri dönüşleri ile bu Fonun yükümlülüklerinden dolayı verilecek kredilerin geri
dönüşleri, e) Diğer
gelirler, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı merkez ödemelerini gerçekleştiren merkez
saymanlığı hesabına yatırılır. Bu
miktarlar Maliye Bakanlığınca bir yandan
genel bütçeye özel gelir, diğer yandan Elektrik Enerjisi Fonunun bu fıkrada
belirtilen yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde kullanılmak üzere Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesinde açılacak tertibe özel ödenek kaydedilir.
Özel ödenek kaydedilen tutarlardan yılı içerisinde kullanılmayan miktarları
ertesi yıl bütçesine devren özel gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı
yetkilidir. Bu maddede belirtilen gelirlerin takibi ile yükümlülüklerin yerine
getirilmesine ilişkin her türlü iş ve işlemler Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı nezdinde yürütülür". BAŞKAN - 8 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı tasarının 8 inci
maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Efendim, bu tasarının müzakereleri devam ettikçe, Emlak
Bankasını böylece kapatmış oluyoruz, fonları kaldırıyoruz, daha önce hazırlanan
fonlarla ilgili bütün yanlışlıkları kabul ediyoruz, şaibeli bürokratlara koruma
getiriyoruz, koruma altına alıyoruz ve böylece, Emlak Bankası çalışanlarını da
mağdur ediyoruz. Aslında, devlette devamlılık vardır ve devlet adına,
hükümetler de, verdikleri sözü tutmalıdır. Emlak Bankası personeli içerisinde, özellikle, Anadolu
Bankasından gelen kişilerle ilgili, ciddî anlamda büyük bir haksızlık
yapılmaktadır. Bu da, Parlamentoya olan, hükümete olan güveni sarsmaktadır. Değerli arkadaşlar, kamu bankaları dediğimiz zaman,
Ziraat Bankası, Emlak Bankası ve Halk Bankası... Bu üç bankanın ortak yönetim
kurulu başkanlığına getirilen Sayın Vural Akışık'la ilgili olarak müfettiş
raporlarını, Yüksek Denetleme Kurulu raporlarını, Emlak Bankasının 20 milyon
mark zarara uğratılmasıyla ilgili raporları burada okuduk ve Sayın Akışık,
istifa ettiğini, istifayı düşündüğünü basına iletti. Etik olarak da doğru olan
buydu, görevinden ayrılması gerekirdi; ancak, hükümet yetkililerince istifanın
durdurulduğu anlaşılmaktadır. O zaman, ben, hükümete dönüp şunu söylemek
istiyorum: Müfettiş raporlarıyla savcılığa suç duyurusu bulunan bir kişi
hakkında, ağır cezaya intikal eden dosyalar hakkında, Emlakbankın 20 milyon
marklık zararı hakkında çıkıp bu kürsüde açıklama yapmaları gerekmektedir.
Halbuki, bu tasarı görüşüldüğü ve bu şekliyle kabul edildiği zaman, bankayı
batıranlar, bankayı hortumlayanlar, sanki bu kurumlarda çalışan insanlarmış
gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Değerli arkadaşlar, hükümet bir tarafa, ekonomiden
sorumlu Sayın Bakan bir tarafa. Birtakım açıklamalar yaptı ve ekonomiyi, kendi
imkânlarıyla, aklının erdiği kadar... IMF ve Dünya Bankası desteğini de
sürdürüyor. Önce açıklama yaptı; dedi ki: "İçborçla ilgili konsolide
yapılmayacaktır." Daha sonra "5 milyar dolar yapılacak" denildi,
daha sonra 10 milyara çıkarıldı ve 9 milyarla konsolide edildi. Yani, TL
bazında içborç, dolara bağlanarak dolara çevrildi ve 1 ilâ 3 ve 5 yıl
ertelendi. Değerli arkadaşlar, aslında, her milletvekilinin, bu
işin mahiyeti nedir, nasıl bir erteleme yapıldı, biz hangi kanun maddelerinin,
hangi uygulamaların altına imza atıyoruz, buna bakması gerekirdi. Değerli arkadaşlar, bir kere, tabanda, 1 160 000 lirada
doların tutulması demek, çıkış itibariyle, her dolar başına 500 000 lira devlet
zararı; yüzde 15 faiz demek, bu ertelenen borçların milyarlarca dolar daha
arttığı anlamına gelmektedir. Şimdi, bu takas olayında, aslında, ekonomi
uzmanlarının görüşüne baktığımız zaman, özel bankaların açık pozisyonları
kapatıldı, kur riski devlete yüklendi, devlet de halka yükleyecektir. Kamu,
dolar bazında yüzde 15 faiz yüküne girdi; kamudan özel bankacılık sektörüne
kaynak aktarıldı. Özetle söylemek gerekirse, kamu bankaları kurtarma
operasyonu, bu yasayla tamamlanmak üzere. Sayın Derviş, bunu yaparken
"döviz düşecek" dedi; ama, yükseldi. Bugün itibariyle, 1 milyon 200
bin lira civarında. "Bono faizleri düşecek" dedi; yükseldi. Borsa
yükselecek denildi ve düştü. Demek ki, popülist politikaları sadece
siyasetçiler değil, ekonomiden sorumlu devlet bakanları da söylüyor. Yarın,
böyle devam ederse, üçüncü bir ekonomik çöküşle karşılaşırsak, o zaman, doğrusu,
sorumlusu Sayın Derviş mi, yoksa varlığıyla yokluğu fazlaca belli olmayan
hükümet mi diye sormak lazım. Efendim, şimdi, hakikaten, bu bankaları kimler batırdı
diye baktığımız zaman, enteresan tablolar ortaya çıkıyor. Mesela, biraz önce
Meclis Başkanımız da ifade ettiler... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Türkbankla ilgili bir rapordan, size, çok özet bir sonuç takdim
edeceğim. "Türk Ticaret Bankası, 1995'te, Hazine yönetimine girdi. Yani,
bu bürokrat arkadaşların himayesine girdi. "O tarihten itibaren riskli krediler
kullanıldı. Bankayı Hazine yöneticileri batırdı" Yine, sendika yetkilileri
aynen şu cümleyi söylüyorlar: "Amerika'dan ithal Derviş, Türkbank
çalışanları için azrail oldu." Değerli arkadaşlar, aslında, Türk ekonomisi, bir kişiye
teslim edilecek küçüklükte değil; iktidar ve muhalefet ekonomik kararlar altına
birlikte imza atmalıdırlar; ancak, hükümet, IMF ve Dünya Bankasından aldığı
talimatlar doğrultusunda, bu tasarının en ufak bir maddesini değiştirmemekte
ısrarlı ve onun için de, maddelerle ilgili verilen önergelerde, aslında,
düzmece önergelerle doldurulmuş durumda. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız; ikinci süreniz de
bitti. Teşekkür ediyorum. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Dolayısıyla, burada,
muhalefetin ekonomik bir plan veya düşünce ortaya koyması da, maalesef, imkân
oluşturmamaktadır. Hâsılı, Bankalar Yasası, hatasıyla sevabıyla önce Derviş'in
sorumluluğunda, sonra hükümetin vebalindedir diyor, saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın
Mehmet Dönen. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan fonların
bütçeye alınmasına ilişkin kanun tasarısının 8 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, hepinizi,
tekrar, saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, tabiî, fonların bütçeye ve denetime
alınması, önemli bir uygulama. Bunu, biz başlattık ve devam etmesini temenni
ediyoruz. Ancak, fonların çok önemli işlevler de yerine getirdiğini kabul etmek
durumundayız. Bakın, enerji fonu, önemli fonlardan biri. Türkiye'de,
gerçekten, çok ciddî anlamda enerji sorununun olduğu, enerji sıkıntısının
çekildiği bir süreci, bir dönemi yaşıyoruz. Eğer, eğer, bugün, Türkiye'de bir
enerji sıkıntısı yoksa, yani, elektrik kısıtlamasına gidilmiyorsa, krizden
dolayı çalışamayan reel sektörün içinde bulunduğu durum bunu
gerçekleştirmiştir. Yani, reel sektör, özellikle, 2000 yılına göre bu yıl,
yüzde 8'lere varan elektrik tüketimi kısıtlamasına gitmekte; diğer bir deyişle,
2000 yılına göre, Türkiye yüzde 8 daha az elektrik tüketmektedir. Eğer,
Türkiye, kriz öncesine dönerse, yüzde 8 daha fazla enerji tüketmek zorunda
kalacaktır. Eğer, yüzde 8 fazla enerji tüketirse -ki, bu da 8-9 milyar
kilovat/saat enerji demektir- bu alana yatırım yapmak durumunda Türkiye. Eğer,
Türkiye bu yatırımı yapabilecekse, yapacaksa, bu fonu bütçeye alarak bu
yatırımı yapması çok kolay değildir. Biliyorsunuz, bütçeden bu kaynakları
kullanmak o kadar hızlı, bürokratik engellere takılmadan mümkün olmuyor. Eğer,
Türkiye önümüzdeki süreçte enerji sorununu çok kısa vadede çözecekse, çok pratik
çözümler bulacaksa, bu tür fonları yine kullanmaya devam etmelidir. Denilebilir ki "bu fonlar bugüne kadar kötü
kullanıldı, iyi denetlenmedi, şeffaf kullanılmadı." Tüm bunlar
yapılabilir. Daha şeffaf, daha verimli kullanılabilir ve ülkenin, özellikle,
önümüzdeki süreçte bir darboğaza girmesi bu fonlar vasıtasıyla önlenilebilir. Onun için "biz bu fonları kötü kullandık, o zaman
imha edelim, yok sayalım" mantığı doğru bir mantık değil. Biz, zaten, ülke
olarak, birçok konuda, birçok alanda yönetemediğimiz bir kurum varsa, o kurumu
kapatıyoruz, o kurumu yok sayıyoruz. Onun için de, böyle bir fonun, bence, çok
büyük önemi var. Değerli arkadaşlarım, Türkiye, özellikle, enerji
konusunda çok radikal yeni kararlar almak durumundadır; var olan hidroeletrik
santrallarını hızla özelleştirerek tekrar yenilerini kurmak durumundadır. Eğer,
bunların yerine yeni enerji kaynaklarını koyamazsak -önümüzdeki süreçte,
uyguladığımız ekonomik program inşallah başarılı olur- ağustostan sonra büyüme
dediğimiz olgu gerçekleştirilirse, Türkiye'de, bunda da altyapı yetersizliği,
yani enerji darboğazı kapımızın önüne gelir durur. Onun için, bugünden, bu fon
vasıtasıyla, böyle önemli bir fonun görüşüldüğü Meclisimizde, önümüzdeki
süreçte enerji sorunuyla karşı karşıya kalmamak üzere, yeni bir anlayışla
enerji sorunumuzu ele almak ve çözmek durumunda olduğumuz düşüncesindeyim. Bu düşüncelerle, hepinize saygılar sunarım. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Önergelerden sonra mı söz vereyim?.. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Önce. BAŞKAN - Buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, iki gündür
önergeleri izliyoruz. Biz, bu filmi daha önce de izlemiştik. Herkesin aklına
yer etmiş bir isim vardı geçmişte; "Turgut Tekin ve arkadaşları." Biz
ona alışmıştık. Eğer, Turgut Tekin'in imzası varsa, mutlaka naylon önergedir,
mutlaka tıkama önergesidir. Şimdi, değerli arkadaşımız Yazıcoğlu'nu iki gündür
hafızalarımıza nakşettik. Bakınız, bir örnek vereyim: Bir değişiklik teklif
ediyorlar. Hükümet, ne hikmetle katılmıyor buna, hayret ediyorum. Buyuruyorlar
ki: Ertesi yıl' ibaresi çıkarılsın 'ertesi sene' ibaresi konulsun. Bu çok
derin, bu çok engin, bu çok faydalı değişikliğe hükümet niye katılmıyor hayret
ediyorum; bir. İkincisi "vesair" ibaresi çıkarılsın
"diğerleri" ibaresi konulsun. Şimdi, tahmin ediyorum, sayın hükümet
buna da katılmayacak; 8 inci maddeyle ilgili... "Tabiî kaynaklar"
ibaresi çıkarılsın "doğal kaynaklar" konulsun... Tam, bu hükümetin
diline de uygun bir değişiklik önergesidir; hiç olmazsa, hükümet, buna
katılmalıdır. Şimdi, özü şu Sayın Başkanım: Medenî Kanunun 2 nci
maddesi gayet açıktır: "Bir hakkın sırf gayrı ızrar eden suiistimalini
kanun himaye etmez." Başkanlığınızdan beklediğimiz -üzülerek ve tırnak içi
ifade ediyorum- bu "naylon" önergeleri işleme koymamalısınız; çünkü,
bu önergeler olursa, o düzenlemeyi gerçekten adama benzetecek düzenlemeleri
işleme koyamıyorsunuz. Saygıyla arz ediyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Başkanım, Başkanlığımızın, bu hususta
yapacağı pek fazla bir şey olmadığını zatıâliniz de takdir edersiniz. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Ben arz ettim efendim. BAŞKAN - Önerge, naylon mudur, aslî midir; onu biz
takdir edemeyiz. İkincisi, arı Türkçe ile Türkçe arasında fark var
herhalde ki, onun için kabul edilmiyor. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bendeniz anlayamadım, kusura
bakmayın. Ertesi yıl ile ertesi senenin ne farkı var? Anlayamadığım için... BAŞKAN - Efendim, bu böyledir Sayın Hatiboğlu, böyledir
bu iş. Yetmiş senedir bu böyle olmuş Sayın Başkanım. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bendeniz anlayamadım. BAŞKAN - Sayın
Başkanım, yetmiş senedir bu böyle olmuş; bu sıra buraya geldiği zaman böyle, bu
sıra da buraya geldiği zaman böyle. Türkiye'nin gerçeği bu. Efendim, mesele anlaşılmıştır. Sayın Hatiboğlu, çok
veciz izah etti. Teşekkür ediyorum. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, önergeleri
verdiler, onu da kapattılar böyle; hiç konuşmasın muhalefet!.. BAŞKAN - İstirham ederim Sayın Polat, bırakınız...
Ustanız konuşmuş... 3 adet önerge vardır; okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 8
inci maddesiyle düzenlenen geçici 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"...Maliye Bakanlığınca" ibaresinden sonra gelmek üzere
"virgül" konulmasını arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 8
inci maddesiyle düzenlenen geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinde yer alan "Tabiî kaynakların ve tesislerin özelleştirilmesi"
ibaresinin "Doğal kaynakların ve işletme tesislerinin
özelleştirilmesi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 8
inci maddesiyle düzenlenen geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e)
bendinde yer alan "diğer gelirler" ibaresinin "ve diğer
gelirler" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Önergeleri geri
çekiyorum efendim. BAŞKAN - Efendim, birinci önergeyi zaten kabul
etmiyorum. Virgül meselesi, redaksiyon gerekli olan önergelerdir.
Önergeler geri çekilmiştir; ama, ben, birinci önergeyi kabul etmeden... III. – Y O K
L A M A BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunmadan önce, yoklama
talebi vardır efendim. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sayın Başkan, Genel Kurulu
sayarsanız... BAŞKAN - Ben, sayın milletvekillerine söylüyorum... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, bir şey ifade
edebilir miyim... BAŞKAN - Efendim, istirham ederim... İçtüzük gayet
açık. 20 arkadaşımız verdiği zaman, ben yoklama yapacağım. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sayın Başkan, içeriyi sayar
mısınız? Ne varsa o! BAŞKAN - Efendim, istirham ederim... İçtüzük gayet
açık. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Ama, gözle... BAŞKAN - Göz kararı yok. Sayın Başkanım,
affedersiniz... Meclis açılırken göz kararı; ama, içtüzük diyor ki, 20
arkadaşımız kalkar yoklama ister veya yazılı verir. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Yetersayı yoktur diye önerge
veriyor... BAŞKAN - Bendeniz de, zaten, yoklamadan sonra dışarıda
oturmayın diye anons ediyorum. Ne yapalım?! YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, onu
yapamazsınız efendim, yani, anons edemezsiniz; gelir, otururlar... Ben
oturuyorum, onlar da otursunlar. Sayın Başkanım, eğer, bir parlamentoda
"virgül" değişiklik önergesi sebebi oluyorsa, bizim, 57 nci maddedeki
hakkımızı kullanmak en tabiî hakkımızdır. BAŞKAN - Efendim, affedersiniz. Ben, zatıâlinizin
yerine 57 nci maddeyi okudum, sayın başkanlara da izah ettim. Keyfî değil
burası. Önergedeki imza sahiplerini arıyorum efendim. Sayın Yasin Hatiboğlu?.. Burada. Sayın Şükrü Ünal?.. Burada. Sayın Zeki Çelik?.. Burada. Sayın Mehmet Çiçek?.. Burada. Sayın Musa Uzunkaya?.. Burada. Sayın Ali Oğuz?.. Burada. Sayın Rıza Ulucak?.. Burada. Sayın Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada. Sayın Latif Öztek?.. Burada. Sayın Nezir Aydın?.. Burada. Sayın İrfan Gündüz?.. Burada. Sayın Mehmet Özyol?.. Burada. Sayın Eyüp Fatsa?.. Burada. Sayın İsmail Kahraman?.. Burada. Sayın Mehmet Bekâroğlu?.. Burada. Sayın Cemil Çiçek?.. Burada. Sayın Azmi Ateş?.. Burada. Sayın Lütfi Doğan?.. Burada. Sayın Aslan Polat?.. Burada. 20 arkadaşımız burada. Yoklama için 3 dakika süre veriyorum. Yoklamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklamaya başlandı) BAŞKAN - Sayın milletvekillerinden özellikle rica
ediyorum, salonda bulunsunlar bugün. 57 nci maddeyi her oylamada uygulayacağız. YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Her maddede gelecek... BAŞKAN - Biliyorum efendim. Bendeniz de, izniniz
olmadan anons ettim... YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Önergeleri tutarlarsa, her
maddede yoklama için önerge gelecek efendim. (Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi) BAŞKAN - Efendim, toplantı yetersayısı vardır. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 713) (Devam) BAŞKAN - 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 9 uncu maddeyi okutacağım; lütfen, sayın
milletvekilleri, mümkün olduğu kadar Genel Kurul salonunda bulunsunlar. 9 uncu maddeyi okutuyorum : MADDE 9 - 6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest
Bölgeler Kanununun 7 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde, 13
üncü maddesindeki "fona" ibaresi "hesaba" olarak
değiştirilmiş ve 12 nci maddesindeki "1050 sayılı Muhasebei Umumiye
Kanunu;", "832 sayılı Sayıştay Kanunu;" ile "2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu" ibareleri yürürlükten kaldırılmıştır. " Serbest bölgelerin gelir ve harcamaları Madde 7 - Serbest bölgelerden elde edilen gelirlerden; a) Faaliyet ruhsatı ve izin belgesi karşılığı tahsil
edilecek ücretler, b) Yurt dışından bölgeye getirilen mallar ile bölgeden
Türkiye'ye çıkarılan malların CIF değeri üzerinden peşin olmak üzere binde 5
oranında ödenecek ücretler, c) Serbest bölgeyi işleten gerçek veya tüzel kişilerle
yapılacak sözleşmeler uyarınca tahsil edilecek tutarlar, d) Bölge faaliyetlerinden sağlanan diğer gelirler, İlgili idare tarafından sözleşmeler gereği tüzel
kişilere yapılan gelir payı aktarmaları düşüldükten sonra Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası nezdinde açılacak bir özel hesaba yatırılır. Bu hesapta toplanan
tutarlardan ret ve iadeler düşüldükten sonra kalan tutar, Başbakanlık Dış
Ticaret Müsteşarlığı merkez ödemelerini yapan merkez saymanlığı hesabına
yatırılır. Merkez saymanlık hesabına yatırılan meblağın yüzde 90'ı genel bütçeye
gelir, yüzde 10'u da serbest bölgelerin kurulması, bakım ve onarımı,
geliştirilmesi, eğitim ve araştırma faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi ile dış
ticaretin desteklenmesi amacıyla kullanılmak üzere genel bütçeye özel gelir
kaydedilir. Özel gelir kaydedilen bu tutarlar Başbakanlık Dış Ticaret
Müsteşarlığı bütçesinde açılacak tertiplere Maliye Bakanlığınca özel ödenek
kaydedilir. Bu suretle ödenek kaydedilen miktarlardan yılı içerisinde
harcanmayan tutarları ertesi yıl bütçesine devren özel gelir ve ödenek
kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Serbest bölgelerde yatırım ve tesis safhasında
kullanılan mallar, tevsi ve kapasite artırmak amacıyla getirilen mallar,
kullanıcının kendisine ait olmayan bakım ve onarım maksadıyla getirilen mallar,
bölgelere geçici olarak getirilen araç, gereç ve ekipmanlar, fason üretim
amacıyla getirilen mallar birinci fıkranın (b) bendi hükmü uyarınca bir ücrete
tabi tutulmaz. Ancak, bakım ve onarım ile fason üretimde yaratılan katma değer
üzerinden bu ücret alınır. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde oluşturulan
özel hesabın işleyişi ile özel ödenekten yapılacak harcamalara ilişkin usul ve
esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Başbakanlık Dış Ticaret
Müsteşarlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Gelirlerin zamanında
yatırılmaması halinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun hükümleri uygulanır." BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önce, bir ikazda
bulunacağım. İçtüzüğün 57 nci maddesinde "Başkan birleşimi açtıktan sonra
tereddüte düşürse yoklama yapar" deniliyor; o, göz kararı. İkinci
fıkrasında "Görüşmeler sırasında işaretle oylamaya geçilirken, yirmi
milletvekili ayağa kalkmak veya önerge vermek suretiyle yoklama yapılmasını
isteyebilir" deniliyor; ama, o önergede, toplantı yetersayısı yoktur da, o
nedenle yoklama istiyoruz denilmiyor; direkt "görüşmeler sırasında
işaretle oylamaya geçilirken yirmi milletvekili ayağa kalkmak veya önerge
vermek suretiyle yoklama yapılmasını isteyebilir" ibaresi var. Ben de
İçtüzüğe uyuyorum. Saygıyla arz ederim. 9 uncu madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun efendim. (FP sıralarından
alkışlar) FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 9
uncu maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 9 uncu maddede, Serbest Bölge Tesis ve Geliştirme Fonu
tasfiye edilmektedir. Değerli arkadaşlar, aslında, konuştuğumuz kanun
tasarısı, IMF ve Dünya Bankasıyla yapılan kredi sözleşmelerine bağlı olarak
verilen iyiniyet mektubu veya stand-by anlaşması çerçevesindedir. Bu açıdan,
aslında, IMF'yle yapılan programın tartışılması daha doğrudur. İşte, bugün, burada, geldiğimiz noktaya bir bakalım.
Acaba, hakikaten, bu programa başladıktan sonra Türkiye'de neler oldu, neler
bitti, nelere doğru gidiyoruz? Değerli arkadaşlar, cumhuriyet tarihinde ilk kez,
bütçenin yüzde 81'i kadar ekbütçe hazırlanmıştır; cumhuriyet tarihinde ilk defa,
30 katrilyon ekbütçe... Yine, cumhuriyet tarihinde ilk defa, vergi gelirlerinin
tamamı faiz ödemelerine yetmemiştir. Yine, cumhuriyet tarihinde ilk defa bu
programla, kamuya ayrılan pay, faiz ödemelerinin altında kalmıştır. Yine, ilk
defa, ek 31 katrilyon bütçeyle 24,5 katrilyon faiz ödenmiştir. Yine, cumhuriyet
tarihinin en büyük bütçe açığı, 30 katrilyonla, bu programla verilmiştir. Bu program, aslında, dışa bağımlı bir programdır. Bir
kere, toplumda güven ortamı oluşmamıştır. Dönem, aslında, legal hırsızların
dönemidir; yasalara bağlı olarak devlet soyulmaktadır. Kriz ortamında ülkeler
soyulmaktadır; sunî krizler çıkarılmaktadır. Devleti ve ekonomiyi yönetenler
aciz kalmaktadır ve beceriksizdirler. Ekonomi kırılgandır. Böyle bir ortamda
da, bankaları kapatmak veya çalışanları işten atmak gibi bir durumla karşı
karşıyayız. Aslında, net söylemek gerekirse, ülkenin ihtiyacı, işleyen bir
hukuk, işleyen bir demokrasi, çalışan bir parlamento, hırsızların, yolsuzların
olmadığı siyasî bir yapıdır değerli arkadaşlar; hepimizin arzusu budur. İşte, bugün geldiğimiz tabloya baktığımız zaman, içborç
toplamı 115 katrilyon, dışborç toplamı 114 milyar dolar; 2001'de ödenecek
içborç 65 katrilyon, 2001'de ödenecek dışborç 30 milyar dolar, 2001 bütçeniz de
79 katrilyon; işte, bütün sıkıntı bu tablonun içindedir. Değerli arkadaşlar, geldiğimiz noktada acaba kamu
bankaları neden bu hale geldi? Banka murakıp raporları hep sumenaltı edildi;
özelleştirme adı altında, Türkbank, Etibank; siyaset - medya - bürokrat
pisliği, kirliliği ve yolsuzluğunda bugüne geldik. Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına kamu bankalarını denetleyen Yüksek Denetleme Kurulu raporları yıllardır
yok sayıldı ve şaibeli bankalara, altyapısı olmayan, sermayesi olmayan
bankalara, banka kurma izni verildi, daha sonra bu bankalara birer ikişer sözüm
ona el konuldu ve böylece, kamu bankaları ve diğer bankaların yönetim
kurullarına, asker, sivil, bankayla ilgisi olmayan kişiler tayin edildi ve
arpalık olarak kullanıldı. Değerli arkadaşlar, aslında, hükümetin dördüncü ortağı,
belki de kendi başına müstakil bir hükümet olan Sayın Derviş'in burada
bulunması gerekirdi; dünkü raporlar rahatsız etti anlaşılan veya o bürokratı
rahatsız etti; ama, bugün size bir kısa not ifade edeceğim: Kamu bankalarının,
Emlak, Halk ve Ziraat Bankasının yönetim kurulunun başına getirilen Vural
Akışık'ın kurucusu olduğu bankanın, paravan şirket Merchantbanka 25 milyarlık
teminat mektubu verip, yüzde 11 oranında komisyon aldığı belirlendi... Şimdi, benim, ısrarla her maddede çıkıp, bunu ortaya
koymama rağmen, bir hükümet yetkilisi çıkıp da "o senin elindeki raporlar
nedir, getir, ortaya koyalım" diyen yok. Peki, bu tür olaylara adı
karışan, yargıda aklanmamış kimselerle beraber çalışmak, aslında popülist
politika değil mi, toplumu aldatmak değil mi? Bunu, aslında sormak istiyorum. Şimdi, hükümet, IMF'ye niyet mektubu verdi ya, artık
IMF'yle yatıp IMF'yle kalkıyoruz. Bir toplusözleşme yapıldı; aslında, Sayın
Başbakan da açıkladı; işçileri aldattınız; zam verdiniz, ama, bir yıl
vermediniz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, tamamlar mısınız efendim. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Zamlar yapıldı, bir yıl
ertelendi, işçileri böylece aldattınız. Hububat fiyatları dediniz; zaten hükümetin alım yaptığı
yok. Halbuki, bütçeye, bunlarla ilgili 580 trilyon lira konuldu; köprü zammı,
otoyol zammı yapıldı. IMF ve Dünya Bankası yetkilileri geldiği zaman,
hükümete hesap soruyor. Böyle bir hükümet olur mu?! Böyle bir ekonomik model
olur mu?! IMF'yle 18 defa yapılan anlaşma, 28, 38, 48 defa daha olsa, bir yere
varamayacaksınız. Bakın, bugün RTÜK Yasası iptal edildi, hemen, derhal, Enerji
Bakanlığı, işletme hakkı devri olmazsa varlık satışı yoluyla özelleştirmeyi
dört ay erteledi; IMF buna da müdahale etti. Hazine yetkililerine sorduk,
onların da haberi yok. Bir hükümet düşünün, Enerji Bakanlığının Hazineden
haberi yok, Hazinenin Enerji Bakanlığından haberi yok. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) VEYSEL CANDAN (Devamla) - Akıbetiniz iyi değil. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın
Mehmet Dönen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, bu maddeyle, özellikle
"Serbest Bölgeler Fonu" diye adlandırdığımız fonun bir kısmının
bütçeye gelir kaydedilmesi, bütçe içine
alınması, yüzde 10'luk bir bölümünün ise bütçeye özel bir gelir kaydedilerek,
serbest bölgelerin bakımı, onarımı, geliştirilmesi ve ar-ge çalışmalarının
yapılması yönünde harcanmasını içeren bir yasal düzenleme yapılıyor. Bu, gerçekten olumlu; ancak, ben, yüzde 10'luk bölümün
serbest bölgelere yeterli olup olmadığı konusunda tam emin değilim; yüzde
90'lık bölümünün bütçeye gelir kaydedildiği bir yerde, bence, özel gelir
kalemine yüzde 20 civarında bir gelir kaydedilse, daha anlamlı olurdu,
özellikle serbest bölgelerimizin gelişmesi konusunda daha iyi adımlar atmış
olurduk. Aslında, serbest bölgeler, dışticaretin geliştirilmesi
açısından çok önemli müesseseler, önemli kurumlar; ama, son dönemlerde
baktığımızda, gerçekten, serbest bölgeler, büyük oranda sulandırılmış gibi
gözükmektedir. Şimdi, bir ülkede eğer serbest bölge kurulacaksa, o
serbest bölgenin, gerçekten, hem fiziksel büyüklüğü hem kapsam olarak, dünya
çapında bir serbest bölge olması gerekir. Bizde olduğu gibi, çok küçük
alanlarda, çok küçük serbest bölgeler kurarsak, bu serbest bölgelerin, ne
tanınmışlık açısından, dünyayla entegrasyon açısından bir kıymeti harbiyesi
olur ne de -fizikî olarak çok önemli bir boyutta olmadığı için- beklenen verim,
beklenen fayda sağlanır diye düşünüyorum. Onun için, Türkiye'de, gerçekten, yeni, mega, çok büyük
projelere ihtiyaç var. EGS'nin, özellikle Karadeniz'de başlatmak istediği,
yüzbinlerce dönüm bir alanda ve Karadeniz'den Bilecik'e kadar uzanan, Sakarya
Nehri boyunda bir suyolunda gerçekleşmesi; yani, Tuna yoluyla Avrupa'nın
içinden, ortalarından, ta Bilecik'e kadar suyoluyla gelinebilecek bir mekanizmanın
kurulması ve onun üstünde çok önemli bir limanın, çok önemli bir serbest
bölgenin kurulması projesini ben çok önemsiyorum. Aslında, Türkiye, bu tür büyük, mega projeleri toplumun
önüne koymak zorunda. Böyle kısır döngülerle, böyle kısır çekişmelerle, ne
kadar çalışırsak çalışalım, patinaj yapan bir otomobil gibi, çok uzun yol
alamayız. Bizim yapacağımız, bu büyük projeleri desteklemektir. Bu büyük
projeleri destekleyebilmenin temel koşulu da, bu projelerin gelişmesini
sağlayacak olan bu Serbest Bölgeler Fonundan yüzde 20'ye yakın bir bölümü
bütçeye özel gelir kaydedip, buradan da bu projeleri ciddî anlamda
desteklemektir; bunun gerektiği kanısındayım. Çünkü, dikkat ederseniz, zaten,
bu gelirler, bu işlerle iştigal eden kesimlerden alınan gelirler. Onun için,
bunları bütçeye gelir kaydettiğiniz zaman, tekrar bunları yerli yerince
harcayabilmek çok kolay değildir. BAŞKAN - Sayın Dönen, süreniz bitmek üzere; toparlayın
lütfen. MEHMET DÖNEN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Daha 34 saniyem var. BAŞKAN - Peşinen söyledim, ikaz ettim. MEHMET DÖNEN (Devamla) - Tamam. Onun için, zaten büyük işsizliğin, büyük sıkıntıların
olduğu Türk toplumunun önüne, hiç olmazsa, böyle mega projeler, büyük projeler,
serbest bölge projeleri koyup, bunların işler hale getirilmesini sağlayacak
kaynağı da koymak gerektiği kanısındayız. Hepinize teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Ben teşekkür ederim Sayın Dönen. O kadarcık nazım size geçer; hemşerimsiniz!.. 3 adet önerge vardır; okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 9
uncu maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan "... yapılan
sözleşmeler uyarınca" ibaresinin "... yapılan sözleşmelerde yer alan
miktarlar uyarınca" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 9
uncu maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "... sağlanan
diğer gelirler" ibaresinin "... elde edilecek sair gelirler"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 9
uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "...dış ticaretin desteklenmesi
amacıyla" ibaresinin "...dış ticaretin desteklenmesi ve ülkenin
ihracat gelirlerinin artırılması" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Sayın Başkan,
önergelerimi geri çekiyorum. BAŞKAN - Önergelerin 3'ünü de çekiyorlar. 9 uncu maddeyi... III. – Y O K
L A M A (FP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, yoklama
talebimiz vardır; lütfen tespit eder misiniz arkadaşları, birer birer. BAŞKAN - Kâtip üyemiz yazacak efendim. Sayın Hatiboğlu, Sayın Fırat, Sayın Toprak, Sayın
Çiçek... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, emrederseniz,
hem ismimizi hem soy ismimizi yazsın; zabıtlara geçiyor... Lütfen... BAŞKAN - Efendim, usulümüzde soyad var. Siz, makineye de parmakla işaret ettiğiniz zaman,
soyadınız çıkıyor. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Zabıtlara eksik geçmesini
arzu etmeyiz efendim. BAŞKAN - Hayır, biz tamamlarız efendim. Evet, isimleri tespit ediyoruz. Şimdi, yoklama talebinde bulunan sayın arkadaşların
isimlerini okuyorum: Sayın Hatiboğlu, Sayın Fırat, Sayın Toprak, Sayın Çiçek,
Sayın Uzunkaya, Sayın Göksu, Sayın Akman, Sayın Oğuz, Sayın Ulucak, Sayın
Korkutata, Sayın Öztek, Sayın Sünnetçioğlu, Sayın Demirci, Sayın Doğan, Sayın
Adak, Sayın Fatsa, Sayın Baş, Sayın Aydın, Sayın Sezal, Sayın Ateş. 3 dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum: (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı: 713) (Devam) BAŞKAN - 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 10 uncu maddeyi okutuyorum: MADDE 10- 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Çıraklık ve
Meslek Eğitimi Kanununun Beşinci Kısım Başlığı "Çıraklık, Mesleki ve
Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Faaliyetlerinin
Desteklenmesi", 24 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki "fon"
ibaresi "saymanlık" olarak, 32 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve 3 üncü maddesinin (i) bendi, 24 üncü maddesinin ikinci
fıkrasındaki "fona" ibaresi, 33 ve 40 ıncı maddeleri ile 42 nci
maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır. "Madde 32 - a) Çıraklık, mesleki ve teknik eğitimi
geliştirme ve yaygınlaştırma hizmet ve faaliyetlerinde kullanılmak üzere; 1) Bakanlık
bünyesinde bulunan döner sermaye işletmelerinin kârları, 2) Bakanlığa bağlı kurumlarda eğitim öğretimde üretilen
malların satışından elde edilen gelirler, 3) Bağış, yardım ve diğer her türlü gelirler, Milli Eğitim Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü
hesabına yatırılır. Yatırılan bu tutarlar Maliye Bakanlığınca bir yandan genel
bütçeye özel gelir, diğer yandan Bakanlık bütçesinde açılacak tertiplere özel
ödenek kaydedilir. Bu suretle ödenek kaydedilen miktarlardan yılı içerisinde
harcanmayan tutarları ertesi yıl bütçesine devren özel gelir ve ödenek
kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. b) Çıraklık, mesleki ve teknik eğitimi geliştirme ve
yaygınlaştırma hizmet ve faaliyetlerinde kullanılmak üzere Bakanlık bütçesine
özel ödenek kaydedilen bu tutarlar aşağıdaki hizmetlerin yerine getirilmesinde
kullanılır: 1) Çıraklık, örgün ve yaygın mesleki ve teknik öğretim
kurumlarında görevli yönetici, öğretmen, uzman, kadrolu ve kadrosuz usta
öğreticilerin nitelik ve niceliklerinin yükseltilmesi için yurt içinde
eğitilmelerinde, 2) Mesleki ve teknik eğitim metotlarının ve araçlarının
araştırılması, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasında, 3) Çıraklık, örgün ve yaygın mesleki ve teknik öğretim
kurumlarının atölye ve laboratuvarları için makine, araç, takım ve teçhizat
alınması, gerektiğinde kiralanması,
bunların bakım ve tamirinde, 4) Çıraklık, örgün ve yaygın mesleki ve teknik eğitim
kurumlarında görevli kadrolu ve kadrosuz atölye ve meslek dersi öğretim
elemanlarına asli görevleri dışında, okulda ve işyerlerinde yapılan eğitimle
ilgili normal maaş ve ücretlerine ilave ek ücret ödenmesinde, 5) Çıraklık, örgün ve yaygın mesleki teknik eğitimle
ilgili her türlü yayınların hazırlatılması, tercümesi, çoğaltılması, satın
alınması ve dağıtılmasında, 6) Çeşitli mesleklerde çalışmakta olanlara hizmet
içinde ve mesleklerinde gelişmeleri için gerekli bilgi ve becerilerin
kazandırılması için Bakanlığa bağlı eğitim kurumlarında kurslar, seminerler ve
eğitim programları düzenlenmesinde, 7) İş öncesi eğitimi, yaygın ve çıraklık eğitiminde, 8) Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kurulu ile İl Çıraklık ve
Mesleki Eğitim Kurulu toplantılarına katılan, başkan, üye, müşavir üye, imtihan
ve mesleki ihtisas komisyonu üyelerine Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine
tespit edilecek miktarda verilecek yolluk ve huzur hakkı ödemelerinde." BAŞKAN - Efendim, 10 uncu madde üzerinde, Hatay
Milletvekili Sayın Mustafa Geçer, Fazilet Partisi Grubu adına söz
istemişlerdir. Buyurun Sayın Geçer. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekillerimiz; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı tasarının 10
uncu maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi Fazilet Partisi Grubumuz adına ve şahsım adına selamlıyor, saygılar
sunuyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı
tasarının 10 uncu maddesiyle, 5.6.1986 tarih ve 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek
Eğitimi Kanununun beşinci kısmı, başlığıyla birlikte "Çıraklık Meslekî ve
Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Faaliyetlerinin Desteklenmesi"
olarak, yani, burada, bir kelime değişikliği, cümle değişikliği halinde
değişiklik yapılıyor. 3308 sayılı Yasanın 24 üncü maddesinin birinci
fıkrasındaki "fon" ibaresi "saymanlık" olarak
değiştiriliyor; 32 nci maddesi tamamen değiştiriliyor; 3 üncü maddenin (i)
bendi, 24 üncü maddenin ikinci fıkrasındaki "fon" ibaresi ve yine, 3308
sayılı Yasanın 33 üncü ve 40 ıncı maddeleriyle 42 nci maddenin ikinci fıkrası
yürürlükten çıkarılıyor. Burada, aslında, yasanın gerekçesinde, yasal gerekçede
veya hükümetin gerekçesinde zikredilen olay şu: Fonun tasfiyesi nedeniyle
hizmetlerin aksamaması için, fonun bazı gelirlerinin Millî Eğitim Bakanlığının
bütçesine özel ödenek olarak kaydedilmesi öngörülüyor. Bunun yanı sıra, 3308
sayılı Yasanın bazı hükümlerinde düzenlemeler yapılıyor. Elbette ki, genel
politikanın uzantısı ve yansıması olarak, bu tasarıda da -mevsim salatası gibi
olan bu tasarıda- aslında, neyi amaçladığı tam belli olmamakla birlikte, bazı
kelimeler üzerinde oynanarak bazı şeylerin belki daha iyi olacağı tahmin
ediliyor; ama, maalesef, iyi de olmuyor. Ülkemizde ihtiyaçlar artmıyor. Aslında ihtiyaçlar
artar; çünkü, gelişen ülkelerde ihtiyaçlar artar; yani, Türkiye'de yaşayan bir
insan bir otomobile ihtiyaç duyuyorsa, belki Afrika'nın ortalarında yaşayan bir
Pigme zencisi buna ihtiyaç duymayabilir; çünkü, ihtiyaçlar, insanın benliğinde
duyduğu yokluk duygusudur. Bu ihtiyaçlar giderilmedikçe, o insan ıstırap duyar,
mutluluk duyamaz. Gelişen ülkelerde ihtiyaç, medenî amillerle sürekli artar.
Ülkemizde de, aslında, belli noktalara gelinmişti. Şu anda, hükümet,
ihtiyaçları karşılayacak kaynakları artırma yeteneği olmadığı için, ihtiyaçları
azaltmak, yani insanlarımızın yakalamış olduğu hayat standardını, yaşam
standardını ve o standart içinde ihtiyaç duyduğu maddelere alım gücünü aşağı
çekmek ve ihtiyaç maddelerinin üretimini azaltmak noktasında çaba
harcamaktadır. Oysaki, hükümetin yapması gereken iş, yeni ihtiyaçların
belirlenmesi, bu ihtiyaçların giderilmesi için kaynakların oluşturulması ve
insanlarımızın gelirlerinin artırılması yönünde olmalıydı; ama, maalesef, artan
ihtiyaçlar karşısında kaynaklar artırılamıyor; ancak, kaynaklar, bir kaptan
alınarak, diğer bir kaba konularak... Burada ne yapılmak isteniyor, onu
anlamakta da güçlük çekiyorum doğrusu. Yani, burada "fon" adının
kaldırılıp "saymanlık" adının konulması neyi halledecek; yani bir
kaynağı mı artıracak veya insanlarımızın duyduğu bir ihtiyacı mı karşılayacak?!
Devletin sosyal görevini mi yerine getirmek için bir düzenleme yapılıyor; bunu
anlamak çok zor gerçekten. Burada, demin zikrettiğim gibi, artan ihtiyaçlara
karşılık kaynak artırma yerine, ihtiyaçların kısıtlanması yoluna gidiliyor.
Aynen bu Fransız ihtilali öncesi kraliçenin dediği gibi "ekmek
bulamıyorsanız, pasta yiyin" mantığıyla
örtüşen bir mantık değil mi?! Yani, insanlar, bir şeylere ihtiyaç
duyuyor; ihtiyaçlarını gideremeyecek. Bunlara yapılan çok yüksek zamlar,
insanların reel gelirleri üzerinde, özellikle kamu çalışanlarının reel
gelirleri üzerinde yapılan azalmalarla birtakım kaynakların oluşturulmasına
çalışılıyor. Oysa, yeni kaynakların, yeni alanların oluşturulması olmalıydı
hükümetin politikası. Yapısal değişim içerisinde belli kesimlerden alınan
kaynaklar, gelir düzeyi düşük olan kesime yüklenen faturanın karşılığı elde
edilen kaynaklar, daha çok, rant elde eden kesimlere doğru aktarılıyor.
Aslında, bu aktarılan kaynakların ve rantların yönünün halkın geniş kesimlerine
doğru yönlendirilmesi gerekirken, maalesef, bugün hâlâ, şu anda, çarçur edilen
devlet kaynakları, hatta peşkeş çekilen kaynakların faturası, geçim sıkıntısı
altında inim inim inleyen milyonlarca insandan çıkarılmaya devam ediliyor. İşte, elde kaynaklar artırılamayınca, bunlar birtakım
kelime oyunlarıyla, birtakım hilkat garibesi yasal düzenlemelerle isimleri
değiştirilerek, bir kasadan diğer kasaya aktarılarak, sanki bir şeyler yapıldı
imajı uyandırılmaya çalışılıyor. Şimdi, bu 10 uncu maddede "fon" ibaresi
"saymanlık" olarak değiştiriliyor. Bu fonda toplanan paralar, Millî
Eğitim Bakanlığının bütçesindeki ödeneklere özel ödenek olarak kaydedilecek ve
bu kaldırılan fonun görmüş olduğu... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika rica
ediyorum... BAŞKAN - Buyurun. MUSTAFA GEÇER (Devamla) - ...işlevler yerine getirilmek
için, başka isim altında, Millî Eğitim Bakanlığı Saymanlık Müdürlüğünün
hesabına yatırılacak; ama, burada, tabiî, getirilen, belki, olumlu
diyebileceğim bir şey, bu toplanan kaynakların, bütçe denetimi, yasama denetimi
altına sokulması amaçlanmaktadır. Gerçekten, ihtiyaçlar azalmamaktadır; bu ihtiyaçların
kaldırılması, insan hayatından çıkarılması yerine, onların karşılanmasına
yönelik tedbirler ve yasal düzenlemelerin yapılmasını temenni ederdik; ama,
maalesef, bugüne kadar 57 nci hükümetin yapmış olduğu düzenlemelerde bunu
görmek mümkün olmadığı gibi, bu tasarıda da mümkün olmadı. Yine, her şeye rağmen bunun hayırlı olmasını temenni
ediyor; saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Geçer. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili
Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 10 uncu madde üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bu tasarının 10 uncu
maddesiyle, Çıraklık, Meslekî ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma
Fonu kalkıyor ve aynı hizmeti, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine ödenek kaydı
şekliyle, bu şekilde şimdiye kadar hizmet gören fonun yerine, yine, Millî
Eğitim Bakanlığı bütçesinde ayrılan bir ödenekle, hizmetin inkıtaa uğramadan
devamı sağlanmış oluyor. Değerli milletvekilleri, fondan, Çıraklık Fonundan,
2000 yılında kümülatif olarak 67 trilyon 456 milyar gelir sağlanmış; 2001
yılında da, nisan ayı dahil, yine, kümülatif olarak, 31 trilyon 314 milyar
gelir sağlanmıştır. Değerli milletvekilleri, küçük ve orta boy işletmelere
kalifiye eleman yetiştirilmesinde kullanılan fon, bugüne kadar hakikaten
faydalı bir hizmeti yerine getirmiştir; bilhassa, üretimin teknolojik
içeriğinin öğrenilmesine katkı sağlamıştır. Değerli milletvekilleri, Türkiye'de, halen, Devlet
İstatistik Enstitüsü hane halkı işgücü anketlerinin sonuçlarına göre, işgücü,
2000 yılında, 22 milyona, istihdam ise 22,7 milyona ulaşmıştır. Böylece,
işsizlik ve eksik istihdam nedeniyle atıl işgücü oranı yüzde 13,6 olmuştur.
Yine, bu yıl da, kentsel işgücü piyasalarında atıl işgücü sorunu önemini
korumaya devam etmektedir. Değerli milletvekilleri, 2000 yılında yüzde 13,6 olan
işsizlik oranı, 1990 yılında yüzde 12,8; 1995 yılında yüzde 13,6; 1996 yılında
yüzde 12,3; 1997 yılında da yüzde 12 olarak gerçekleşmiştir. Bu oranlar,
işsizliğin, son yıllarda büyük ölçüde önemini koruduğunu göstermektedir.
Uygulanan ekonomik programın, bu gibi hayatî önem arz eden sosyal sorunları;
yani, insan unsurunu ihmal etmemesi gerekmektedir. Ne yazık ki, kalifiye
elamanlar, hükümetin uygulamış olduğu istikrar programı sonucunda, yetişmiş ve
yetişecek olanlar dahil, işsiz kalmak suretiyle, işsizler ordusuna katılmaya
devam etmektedirler; dolayısıyla, fonla ayrılan para, her ne kadar yerinde kullanılıp
faydalı bir imkân sağlamasına rağmen, hükümetin uygulamış olduğu ekonomik
program, üretimi daraltmakta, imalat sanayii, üretim sanayii krize girmekte ve
burada, yetişmiş elemanların, yine, yetişecek olan elemanların önünü tıkamaya
devam edecek, işsiz sayısını artıracaktır. Değerli milletvekilleri, işsizlik ve eksik istihdam
nedeniyle atıl işgücü miktarı, yukarıdaki oranlar çerçevesinde, 1990 yılında
2,5 milyon, 1996 yılında 2,7 milyon, 2000 yılında 3 milyon kişiyi bulmuştur.
Özetle, 3 milyon civarındaki işsiz, ortalama 15 milyon dolayındaki bir kitlenin
refah seviyesini olumsuz yönde etkilemektedir. Değerli milletvekilleri, geçmişte bu fondan yapılan
harcamalar, geçmişte bu fonun yaptığı faydalı hizmetler dolayısıyla ve
gelecekte de aynı şekilde faydalı olacağı düşüncesiyle, Grup olarak, bu maddeyi
destekliyoruz. Ancak, bu fonun kaldırılıp bütçe denetimine alınması o kadar bir
şey ifade etmez; bu fonun harcanması suretiyle, yetişecek kalifiye elemanlara
iş sahası açmak mühimdir. Eğer, insanlarımızı, belli kademelerden geçirerek,
eğitim görmesini sağlayıp, bilahara da bunlara iş bulamazsak, bu daha büyük bir
problem, daha büyük bir mesele olur düşüncesiyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın. 3 adet önerge vardır; önce geliş sırasına göre okutup,
sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 10
uncu maddesiyle düzenlenen 32 nci maddenin (a) fıkrasının (3) numaralı bendinde
yer alan "...ve diğer her türlü gelirler" ibaresinin "...ve
diğer bütün gelirler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklifi ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 10
uncu maddesiyle düzenlenen 32 nci maddenin (b) fıkrasının (3) numaralı bendinde
yer alan "...teçhizat alınması" ibaresinin "...teçhizat satın
alınması" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklifi ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Sonuncu önergeyi okutuyorum, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 10
uncu maddesiyle düzenlenen 32 nci maddenin (b) fıkrasının (5) numaralı bendinde
yer alan "...her türlü yayınların hazırlatılması" ibaresinin
"...her türlü yayının hazırlanması" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklifi ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Önergelerimi
çekiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Yazıcıoğlu önergelerini çekti. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, benim Anayasaya
aykırılık önergem var. 84 üncü maddeye göre, Anayasaya aykırılık önergesi
takaddüm eder. BAŞKAN - Efendim, bir madde üzerinde 3'ten fazla önerge
verilemiyor. KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, Anayasaya aykırılık
önergesi. BAŞKAN - Olsun efendim; o da dahil. KAMER GENÇ (Tunceli) - Olur mu Sayın Başkan? BAŞKAN - Aman efendim, istirham ederim... KAMER GENÇ (Tunceli) - İçtüzüğü değiştirmezsiniz ki...
Rica ederim... BAŞKAN - Sayın Genç... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan olmaz, bu
uygulamanız yanlış. BAŞKAN - Ama, siz, 10 uncu maddede vermemişsiniz, 11
inci maddede vermişsiniz. KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, onda da var efendim. III. – Y O K
L A M A BAŞKAN - Efendim, madde üzerindeki oylamaya geçmeden
önce, bir yoklama talebi vardır; talepte bulunan milletvekillerini arayacağım: Sayın Yasin Hatiboğlu?.. Burada. Sayın Zeki Çelik?.. Burada. Sayın Musa Uzunkaya?.. Burada. Sayın Mustafa Geçer?.. Burada. Sayın Dengir Fırat?.. Burada. Sayın Ramazan Toprak?.. Burada. Sayın Nezir Aydın?.. Burada. Sayın Yahya Akman?.. Burada. Sayın Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada. Sayın Musa Demirci?.. Burada. Sayın Latif Öztek?.. Burada. Sayın Fehim Adak?.. Burada. Sayın Hüsamettin Korkutata?.. HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Lütfi Doğan?.. Burada. Sayın Ali Sezal?.. Burada. Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Burada. Sayın Mahmut Göksu?.. Burada. Sayın Maliki Ejder Arvas?.. Burada. Sayın Yakup Budak?.. Burada. Sayın milletvekilleri, yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 713) (Devam) BAŞKAN - 10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın Genç, İçtüzüğün 87 nci maddesini lütfen okuyun. KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, 84'ü okuyun... Rica
ediyorum... BAŞKAN - Efendim, 87 nci madde açık, niye 84 üncü
maddeyi okuyayım?! KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, 84 üncü maddede
diyor ki... Bakın, iki tane... BAŞKAN - Neyse, sıranız gelince söylersiniz. KAMER GENÇ (Tunceli) - "Anayasaya aykırılık
önergeleri öncelikle oylanır" deniliyor. Olur mu yani?!. 87 nci maddesi "Anayasaya aykırılık önergesi
dahil..." BAŞKAN - Efendim, sıraya girerseniz diyor... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bir dakika
efendim... Ama, daha önce uygulaması yapıldı. 84 üncü madde...
Bakın... BAŞKAN - Maddeyi okutacağım... KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama, bana sordunuz, ben de... BAŞKAN - Biraz sonra size söz veririm efendim. 11 inci maddeyi okutuyorum: MADDE 11 - 12/4/1990 tarihli ve 3624 sayılı Küçük ve
Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması
Hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin (b) bendi ile 14 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde, 10 uncu maddesindeki "Başkanlık ve Fonun" ibaresi
"Başkanlığın", 17 nci maddesinin (d) bendinde yer alan "15 inci
maddede" ibaresi "14 üncü maddede" olarak değiştirilmiş; 2 nci maddesindeki "fon"
tanımı, 17 nci maddesinin (I) numaralı fıkrasındaki "ile Başkanlık emrinde
kurulan fon" ibaresi ile 15 ve 16 ncı maddeleri yürürlükten
kaldırılmıştır. "b) Başkanlıkça hazırlanan bütçeyi, personel
kadrolarını, geçici nitelikteki danışman sayılarını ve personele ödenecek
gündelik miktarlarını onaylamak." "Madde 14-
Başkanlık bütçesi aşağıdaki
gelirlerden oluşur: a )Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesine konulacak
ödenekler, b) 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameye tabi teşekkül, müessese ve bağlı ortaklıkların yıllık ve
kurumlar vergisi matrahına esas kârlarının binde 1'i nispetinde ödeyecekleri
aidatlar, c) Sermayesinin yüzde 50'sinden fazlası kamu kurum ve
kuruluşlarına ait bankaların kurumlar vergisine matrah olan yıllık kârlarının
yüzde 2'si nispetinde ödeyecekleri aidatlar, d) Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunun
yıllık gelirinin yüzde 2'si nispetinde ödeyeceği aidat, e) Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve
Ticaret Borsaları Birliğinin yıllık gelirinin yüzde 2'si nispetinde ödeyeceği
aidat, f) Başkanlık tarafından verilecek hizmetler
karşılığında alınacak ücretler, g) Organize sanayi bölgeleri müteşebbis heyetlerince
yapılan arsa satış hasılatlarının yüzde 1'i oranında ayrılacak pay, h) Dış kaynaklardan sağlanan krediler, i) Başkanlığa yapılacak bağış ve yardımlar ile
Başkanlığın sahip olduğu mal ve haklardan kaynaklanan sair gelirler. Başkanlık bütçesine kaynak teşkil eden ilgili
kuruluşların aidatları bir önceki yıla ait kâr miktarlarına göre, her yıl Mayıs
ve Ekim aylarında olmak üzere iki taksit halinde, ilgili kuruluşlarca
Başkanlığın kamu bankalarının birisinde açtırdığı hesabına yatırılır. Ödenen
aidatlar, bu kurum ve kuruluşlarca matrah hesabına gider olarak kaydedilir. Başkanlık bütçesinin gelirleriyle ilgili alacaklar,
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre
tahsil olunur. Başkanlık bütçesinin, gelir, gider ve muhasebesine
ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Sanayi ve
Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir." BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, sizin Grup konuşmuyor mu? YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Nasıl konuşmaz efendim!.. BAŞKAN - Yok... Göndermemişsiniz; onun için, Doğru Yol
Partisine öncelik veriyorum. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Var efendim. Sayın Çelik... BAŞKAN - Madde üzerinde Aksaray Milletvekili Sayın
Murat Akın konuşacaklardır. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Fazilet Partisinin
konuşmadığı Genel Kurul eksik sayılır efendim. BAŞKAN - Ben de şaşırdım da, onun için sordum efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Biz, ona fırsat vermeyiz. BAŞKAN - Ama, siz, gönderin efendim. Doğru Yol
Partisine kaptırdınız şimdi birinciliği. Buyurun Sayın Akın. DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı tasarının 11 inci maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şimdiye kadar küçük ve orta ölçekli sanayiin
geliştirilmesinde kullanılan fon, Sanayi Bakanlığı Fon İdaresi Başkanlığı
şeklinde değiştiriliyor ki, bilindiği üzere, KOBİ olarak isimlendirilen
işletmelerde, bu fonun bugüne kadar yaptığı harcamalar oldukça yerinde
olmuştur. Bu harcamalar, küçük ve orta boy işletmelerin rekabet güçlerinin
artırılması için çaba gösterilerek ve KOBİ'leri yeniden tanımlayacak şekilde
yapılırsa -biraz önceki konuşmamda da ifade ettiğim gibi- üretimin teknolojik
içeriği açısından önemli ve temel bir unsur olarak hizmet ifa edilmiş
olacaktır. Değerli milletvekilleri, rekabet güçlerinin artırılması
için, gerektiğinde ucuz kredi, karşılıksız yardım, Katma Değer Vergisi iadesi,
dış fuarlara katılım için katkı payı gibi teşvikler uygulamaya sokulmalı ve bu
fonun da katkısıyla, Türkiye için reform niteliği taşıyan Avrupa Birliği teşvik
normları, büyük ölçüde, KOBİ'lerle yerine getirilmelidir. Değerli milletvekilleri, yan sanayi konusunda da
faaliyet gösteren KOBİ'lerin, ana sanayi konumundaki işletmelere karşı hukuksal
konumları güçlendirilmeli ve ana sanayi-yan sanayi ilişkileri karşılıklı çıkar
dengesine dayalı hakça bir sisteme bağlanmalı, ilişkiler hukuksal bir dengeye
oturtulmalı, ayrıca, bu fonla birlikte, konuya ilişkin gerekli mevzuat
değişiklikleri de yapılmalıdır. Değerli milletvekilleri, KOBİ'lerin ana destek kuruluşu
olan KOSGEB yeniden yapılandırılmalı, bugünkü hantal yapısından kurtarılmalı,
KOBİ'lere çağdaş ve yaygın hizmetler sunan bir kurum haline dönüştürülmelidir.
Networklerin geliştirlemesi, dış ilişkilerin düzenlenmesi gibi fonksiyonları da
içine alacak biçimde, KOSGEB yeniden yapılandırılmalıdır. Değerli milletvekilleri, KOBİ'lerin menkul sermaye
borsalarından yararlanabilmeleri için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı,
ülke düzeyinde ve bölgesel bazda NASDAQ benzeri yeni bir yapılanmaya
gidilmelidir. Bu türden bir borsanın kurulmasıyla daha basit bürokratik
yöntemlerle ve daha az teminat gösterilmesi gibi avantajlarla KOBİ'lerin
borsaya girmesi mümkün kılınmalı, orta ve uzun vadeli finansman ihtiyaçları, bu
borsa vasıtasıyla karşılanmalıdır. KOBİ'lerin denetim ve danışmanlık hizmetlerinden
faydalanabilmeleri için de, ayrıca bu fon harcamalarıyla, gerekli destekler
sağlanmalıdır. Değerli milletvekilleri, KOBİ'lerin kredi imkânları
geliştirilerek, ticarî bankalardan uygun faizli tatminkâr tutarlarda kredi
almaları sağlanmalıdır. KOBİ'ler için projeyi teminat kabul eden bir bankacılık
sistemi oluşturulmalıdır. Sayın Başkan, konunun dışında konuşuyorsam... BAŞKAN - Konuşmanız bitti mi efendim; yok. Konuşmanız
bitmedi, niye konuşmuyorsunuz? MURAT AKIN (Devamla) - Biraz sonra, konu dışında konuşuyorsunuz diye, konuşmamı tam
kesersiniz de... BAŞKAN - Hayır.
Konu dışı diye değil, eksüre vermiyorum efendim. MURAT AKIN (Devamla) - Tamam. Değerli milletvekilleri, ayrıca, Kredi Garanti Fonu
fonksiyonel hale getirilmeli, KOBİ'lerin hizmetine sunulmalıdır. Bu fonla
birlikte, Kredi Garanti Fonunun sermayesi artırılarak ve KOBİ'ler için projeyi
teminat kabul eden bir sistemin uygulamaya sokulabilmesi için de, bankacılık
mevzuatında gerekli değişiklikler yapılmalıdır. Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, toplumsal
yapımızın omurgası, ortadireği, ülkemizin istikrar unsuru olan esnaf ve
sanatkârlarımızın desteklenmesi için, Avrupa Birliğinde uygulanan tüm çağdaş
enstrümanlar ülkemize de taşınmalıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. MURAT AKIN (Devamla) - Bu bağlamda olmak üzere, hayat
standardı esasına son verilmeli, esnaf ve sanatkâr odalarına kayıtlı meslek
mensuplarının yanlarında çalışanlar için vergi indirimi getirilmeli; ayrıca,
bunların sosyal güvenlik prim ödemelerinde de Hazine katkısı sağlanmalıdır
diyorum; bu fonun belirttiğim hayırlı hizmetlerde de kullanılacağı düşüncesiyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Fazilet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın
Zeki Çelik; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı tasarının 11 inci maddesi
üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu madde, küçük ve orta ölçekli sanayi geliştirme ve
destekleme idaresi başkanlığının kurulmasına imkân tanıyor ve tabiî,
gelirlerinin nasıl elde edileceğini ortaya koyuyor. Maddeye baktığımızda,
burada, KİT'lerin Kurumlar Vergisi matrahına esas kârlarından binde 1,
sermayesinin yüzde 50'den fazlası kamuya ait olan bankaların kârlarının yüzde
2'si, ticaret, sanayi ve deniz ticaret odaları ve ticaret borsaları gibi
kuruluşların yıllık gelirlerinin yüzde 2'si, Esnaf ve Sanatkârlar
Konfederasyonunun da gelirlerinin yüzde 2'si gibi birtakım rakamlarla, bu,
devam edip gidiyor. Benim gördüğüm, burada, önemli olan "Sanayi
Bakanlığı bütçesine konacak ödenekler" diye böyle muğlak bir ifade
konulmuş; bir tarif yapılmamış; eğer, bu da açıklığa kavuşturulmuş olsaydı,
belki daha iyi olacaktı. Tabiî ki, bu idare denilince, aklımıza KOBİ'ler; yani,
küçük ve orta ölçekteki sanayi kuruluşları geliyor ki, asıl, gerçekten,
Türkiye'deki sanayiin, üretimin, yatırımın, istihdamın, ihracatın temeli ve
belkemiği aklımıza geliyor. Halk Bankası da, tabiî ki, bir ihtisas bankası olarak,
esnaf ve sanatkârların yanında, bir de bu KOBİ'lere destek vermekle bilinen bir
kuruluşumuz ve Türkiye'nin her tarafına dağılmış geniş bir hizmet alanı olan bu
banka, bu kuruluşlara birtakım imkânlar vermek ve yardımlar yapmak suretiyle
bunların ayakta kalmasını sağlıyordu. Biz, geçen hafta -KİT alt komisyonu olarak- Halk
Bankasına gittik. Şu anda yeni getirilen bir yönetim var; esefle ifade ediyorum
ki, Meclis adına denetime gitmiş olan bizlere karşı tavırları çok üzüntü
vericiydi. Bir taraftan da Sayın Akışık, yönetim kurulu başkanı olarak
"efendim, Halk Bankasının banka şubeleri müşterilere iyi hizmet
vermiyor" diye şikâyet ediyor; ama, kendisi, oraya Meclisten giden
arkadaşlara karşı kendi tavrını veya öbür arkadaşlarının tavrını hiç eleştiriye
almıyor. Onun için, bu hususta iyi muamele yapılıp yapılmamasıyla ilgili önce
kendilerinin, tabiî, bir hesaba çekilmesi lazım. Halk Bankasının 4 000 000 müşterisi olduğunu ifade
ettiler kendileri; bu arada 1 200 000 de kredili müşterileri var. Bu yıl
dağıtılacak kredi miktarı 1,8 katrilyon liradır. Geçmiş yıllarla mukayesesi
yapılarak bir çalışma ortaya konulmuş, Genel Müdürün ifadesini söylüyorum, bir
piramide benzetiyor Halk Bankasının çalışmalarını. 800 000 kişiyi temsil eden
piramidin alt tabanında yüzde 33'üne kredi verilmiş ve bunlar esnaf kesimi,
hiçbir kredide aksama yok. KOBİ'ler dediğimiz orta kesim de, yüzde 42'sini
teşkil ediyor, bunlar da aşağı yukarı 400 000 kişi; ama, yüzde 25 krediyi alan
tepede çok azınlıkta olan bir kısım var ki, asıl malı götürenler bunlar; ama,
hiçbir şekilde bunların takibi de mümkün değil. Değerli arkadaşlarım, bunların içerisinde medya
kuruluşları var, aile fotoğrafındaki holdingler var, Refahyol hükümetine karşı
cephe açan bir işçi kuruluşunun başındaki başkanın yakınları var. Peki, bu
yozlaşmış tabloyu kim temize çıkaracak? İşte, burada dünden beri anlatılıyor,
şu anda, Sayın Derviş'in ekibi olarak getirilmiş olan yönetimin başındaki
yönetim kurulu başkanı sıfatıyla getirilmiş olan- kimse, kendisini şu anda
temize çıkaramamışken bunların nasıl altından kalkacak, bunları nasıl temize
çıkaracak; bunları çok iyi değerlendirmemiz lazım. Değerli arkadaşlar, bir de şu var: Yani, bundan önce bu
ülkede bu kuruşlara hizmet edenlerin hepsinin bir kalemde tu kaka diye
kötülenmesi var. Bu, çok yanlış bir uygulamadır. Elbette, hataları, eksikleri
olanlar var; ama, iyi hizmet etmiş olanları da burada bir kalemde silip
atamayız. Tabiî ki, bürokrasiden istifade edeceğiz,
bürokratlardan istifade edeceğiz; ancak, bakanlık makamına oturan kişilerin,
yöneten olarak, bir orkestra şefinin riayetiyle getirilen kanunlarda neyin var
olup olmadığını bilmek mecburiyetinde olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Kimlerle çalıştıklarını da çok iyi bilmeleri gerekir. Bugün, TÜSİAD Başkanının yaptığı açıklamalar var. Diyor
ki "Türkiye'nin içerisine düşmüş olduğu bu krizden sonra, tabiî ki bir
yangın meydana geldi. Bu yangını söndürmek için de hep beraber çabalıyoruz;
fakat, bunun faturası bize çok ağıra mal oluyor." Bu ateşin de böyle
sönmeyeceğini ifade ediyor; tamam da, siz, hâlâ malî sektörü güçlendirmeyle
ilgili, malî sektörü düzelteceğim diye... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız lütfen... MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - ...çalışmalar yaparken,
kanunî düzenlemeler yaparken, öbür taraftan reel sektörü gerçekten yok
ettiğinizin farkında değilsiniz. Türkiye'de, eğer, yatırım olmazsa, üretim olmazsa,
istihdam olmazsa, ihracat olmazsa, yarın hepimiz bunun faturasını çok ağır
öderiz. Ben, bu vesileyle, bu tür çalışmalara da ağırlık
verilmesi gerektiğini ifade etmeye çalışıyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik. Madde üzerinde 5 adet önerge vardır; 5 önergeden 3
tanesini okutup, işleme koyabileceğim efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, eğer, anayasaya
aykırılık önergesini işleme koymayacaksanız, İçtüzüğü okuyalım... BAŞKAN - Beraber okuyalım efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - 84 üncü maddeyi okuyalım. BAŞKAN - Evet, ne yazıyor efendim? KAMER GENÇ (Tunceli) - Şöyle diyor... BAŞKAN - Ben okuyayım, bir dakika... "Bir kanun tasarı veya teklifinin Genel Kuruldaki
görüşülmesi sırasında tasarı veya teklifin belli bir maddesinin Anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle reddini isteyen önergeler, diğer önergelerden önce
oylanır." KAMER GENÇ (Tunceli) - "Diğer önergelerden önce
oylanır." BAŞKAN - Tamam. Gelelim 87 nci maddeye: "Kanunlarda veya İçtüzükte
aksine bir hüküm yoksa, kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi,
tümünün veya bir maddenin komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi, metne
ek veya geçici madde eklenmesi hakkında, milletvekilleri, esas komisyon veya
Hükümet değişiklik önergeleri verebilir..." Doğru mu efendim? KAMER GENÇ (Tunceli) - Evet. BAŞKAN - Devam ediyor: "Bu esaslar dairesinde her
madde için komisyon ve Hükümetçe birer; milletvekillerince, Anayasaya aykırılık
önergeleri dahil, en fazla üç önerge verilebilir." Yani, anayasaya aykırılık önergesi dahil olmak üzere, 3
sayın milletvekili önerge verme imkânına sahip. Sırasına göre de biz alıyoruz. KAMER GENÇ (Tunceli)- Sırasına göre değil işte!... BAŞKAN- Olur mu efendim!... KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, bakın, Anayasaya... BAŞKAN- Sayın Genç, siz, Başkanlık yaptınız... KAMER GENÇ (Tunceli)- Ama, efendim, bakın, bu 87 nci
madde niye konuldu?.. 87 nci maddeden önce, her fıkra için dört önerge
veriliyordu. BAŞKAN- Evet... KAMER GENÇ (Tunceli)- Ayrıca, anayasaya aykırılık
önergesi de verilince, beşinci önerge olarak işleme konuluyordu. Şimdi, getirilen bu değişiklikle, Anayasaya
aykırılık... (DSP, MHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN- Bir dakika efendim... Bir dakika efendim!.. KAMER GENÇ (Tunceli)- Arkadaşlar, bir şey çözümlüyoruz;
hiç olmazsa, Meclisi kaldırın diye bir önerge verirsiniz!.. BAŞKAN- Evet, Sayın Genç; buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli)- Şimdi, bunu önlemek için; yani,
84 ile 87'yi birlikte incelediğimiz takdirde, anayasaya aykırılık önergesi
varsa, öncelikle işleme alınır, oylanır... BAŞKAN- Hayır efendim, Başkanlığımızca, bugüne kadar,
yeni İçtüzük değişikliğine göre uyguladığımız, anayasaya aykırılık önergesi
dahil üç önergeyi gündeme alıyoruz; geliş sıralarına göre... KAMER GENÇ (Tunceli)- Anayasaya aykırılık önergesini
almak zorundasınız. BAŞKAN- Hayır efendim... 84 yazıyor efendim!... KAMER GENÇ (Tunceli)- Peki, 84'ü ne yapacaksınız, 84'ü
nasıl uygulayacaksınız?.. Anayasaya aykırılık önergesi varsa, öncelikle o
oylanır. BAŞKAN- Olur mu efendim!.. O zaman... RAMAZAN TOPRAK (Aksaray)- 84'ü yok sayıyorsunuz!.. KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, 84'ü yok
sayamazsınız. BAŞKAN- Olur mu efendim!... RAMAZAN TOPRAK (Aksaray)- 84'ü yok sayıyorsunuz!.. BAŞKAN- 84'ü okuyun Sayın Toprak!... "Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddini
isteyen önergeler, diğer önergelerden önce oylanır." KAMER GENÇ (Tunceli)- "Önce" diyor... BAŞKAN- "Diğerlerinden" diyor efendim. KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan "önce"
diyor. BAŞKAN- Efendim, affedersiniz, bakın, aykırılık sırası
diye bir sıra var. Şimdi, üç tane önerge olsaydı -tamam mı efendim- biri
de anayasaya aykırılık önergesi olsaydı; en aykırı olduğu için, işleme alınacak
birinci önerge anayasaya aykırılık önergesi oluyordu; 84 bunu ifade ediyor. Okuyun efendim... RAMAZAN TOPRAK (Aksaray)- Yanlış bir yorum Sayın
Başkan!.. KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, eğer, burada bir
hukuk varsa uygulayacaksınız!.. BAŞKAN- Okuyun efendim... Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 11
inci maddesiyle düzenlenen 14 üncü maddenin (b) fıkrasında yer alan
"nispetinde" ibaresinin "oranında" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN- Diğerini okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 11
inci maddesiyle düzenlenen 14 üncü maddenin (c) fıkrasında yer alan
"nispetinde" ibaresinin "oranında" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Sayın Başkanım... BAŞKAN- Önerge okutuyorum efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Önergeyle ilgili efendim. BAŞKAN- Bir dakika... Üçüncü önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 11
inci maddesiyle düzenlenen 14 üncü maddenin (f) fıkrasında yer alan
"hizmetler karşılığında alınacak ücretler" ibaresinin
"hizmetlere karşılık olarak alınacak ücretler" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Önergeleri geri alıyor. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, bana izin
veriniz. BAŞKAN - Buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Ben, böylece, Fazilet Partisi
Grup Başkanvekili olarak, hakemlik yapıp, aranızı da bulayım, izin veriniz. Sayın Musa Uzunkaya'nın bir önergesi geldi, lütfen, onu
işleme koyun. Şu sebeple: Sayın Yazıcıoğlu'nun... BAŞKAN - Efendim, böyle bir müzakere usulümüz yok. Birleşime 5 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati
: 17.26 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati
: 17.33 BAŞKAN:
Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER:
Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 120 nci Birleşimin
Üçüncü Oturumunu açıyorum. 713 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S.Sayısı: 713) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Tasarının 11 inci maddesini oylarınıza sunmadan önce,
Sayın Hatiboğlu, buyurun efendim. Açar mısınız Sayın Hatiboğlu'nun mikrofonunu... Sayın Hatiboğlu konuşmaya kalkınca sistem duruyor. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, bendenize de sisteme
de yeter sesim var; izin verirseniz... BAŞKAN - Buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, biraz önce
başlatılan tartışmaya girmiyorum. Musa Uzunkaya Beyin verdiği önergeyi işleme koymanız
lazım, şundan dolayı: Sayın Yazıcıoğlu'nun üç önergesi var. 87 nci madde de üç
önerge imkânını veriyor. Şimdi, birinci önergeye bakalım, birinci önergede şu
değişiklik isteniyor: "Nispetinde" ibaresinin yerine
"oranında"yı koyun deniliyor. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Siz de aynısını yaptınız... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - İkinci önerge, aynen
okuyorum: "Nispetinde" ibaresinin yerine "oranında"yı koyun
deniliyor. Bu, kopyadan çıkarılmış, tıpatıp aynı iki önergedir. Yani, ne kelime
farkı var ne harf farkı var ne virgül farkı var, hiçbir fark yok; dolayısıyla,
bunun ikisini tek önerge sayabilirsiniz; böylece, Sayın Yazıcıoğlu iki önerge
vermiş olur, üçüncü önergeyi Sayın Uzunkaya'nın önergesiyle
tamamlayabilirsiniz. Böyle yaparsanız, usule, teamüllere, İçtüzüğe uygun
davranılmış olur diye düşünüyor, saygı sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, önergeleri ne
yaptınız? BAŞKAN - Efendim, tasarının 11 inci maddesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 11 inci madde kabul
edilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) - Önergeler ne oldu? BAŞKAN - Efendim, önergeleri geri çektiler. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, çok keyfî uygulama
yapıyorsunuz. BAŞKAN - İstirham ederim efendim; hayatımda hiç keyfî
iş yapmadım. KAMER GENÇ (Tunceli) - 84 üncü madde çok açık... BAŞKAN - Demokrasinin, kaideler ve kurallar rejimi
olduğunu biliyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) - Okuma yazma bilen bir insan,
öncelikle... BAŞKAN - 12 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 12 - 9/12/1994 tarihli ve 4059 sayılı Hazine
Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun 7 nci maddesinin (e) fıkrasının son cümlesindeki "6.6.1985 tarih
ve 3218 sayılı Kanunun 7 nci maddesinde hükmolunan Serbest Bölgeleri Tesis ve
Geliştirme Fonundan" ibaresi "bütçeden", ek 1 inci maddesinin
birinci fıkrasındaki "Gelir İdaresini Geliştirme Fonundan" ibaresi
"213 sayılı Vergi Usul Kanununun
ek 13 üncü maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca", ikinci
fıkrası "Bu ödemeler bütçeden karşılanır." şeklinde değiştirilmiş ve
aynı Kanuna aşağıdaki ek ve geçici maddeler eklenmiştir. "EK MADDE 2 - Ülkemizin zirai ve sınai ürün ve malları ile doğal kaynaklarından üretilen
maddeleri dünya piyasalarında tanıtmak ve bulunacak yeni piyasaların şartlarını
tespit ederek bunları üretim bölgelerine duyurmak, dünya piyasa hareketlerini
yakından takip ederek ilgilileri zamanında haberdar etmek ve dış ticaret
konusunda eğitmek, ihraç imkânı bulunan malların üretimleri ve ihracatları ile
ihracatta katma değeri artırma çarelerini araştırmak, uluslararası ticari
ilişki-lerin geliştirilmesi için yerli ve yabancı kuruluşlar ile işbirliği ve koordinasyonu sağlamak,
bakanlıkların ve ticaret ve sanayi odaları ile Odalar Birliğinin ve ihracatçı
birliklerinin ihracat ile ilgili faaliyetlerinde işbirliği yapmak, kamu kurum
ve kuruluşları ile mesleki kuruluşlar
tarafından talep edilecek bu konular ve dış ticaretle ilgili diğer
konularda araştırma ve uygulamaları yapmak
amacıyla tüzel kişiliği haiz ve özel
hukuk hükümlerine tabi, idari ve mali
özerkliğe sahip, Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığına bağlı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi kurulmuştur. Merkezin idare
organları Yönetim Kurulu ve Genel Sekreterliktir. Yönetim Kurulu, Müsteşarın başkanlığında ihracattan
sorumlu Müsteşar Yardımcısı, İhracat Genel Müdürü, Dış Ticarette
Standardizasyon Genel Müdürü ile Gümrük Müsteşarlığı, Dışişleri, Maliye, Tarım
ve Köyişleri ve Sanayi ve Ticaret bakanlıklarının birer temsilcisi ve ihracatçı
birliklerinin temsilcileri ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Genel
Sekreterinden oluşur. Müsteşar
Yardımcısı aynı zamanda Merkezin Genel Sekreteridir. Genel Sekreter Merkezin
sevk ve idaresinden dolayı Yönetim Kuruluna karşı sorumludur. Merkez idare organlarının görev ve yetkileri ile
kararlarının ilgili bakan tarafından denetimine ilişkin usul ve esaslar Dış
Ticaret Müsteşarlığınca çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir. Merkezin gelirleri; ihracatçı birliklerinin aylık gerçekleşen gelirlerinin ençok yüzde onu,
Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Borsalar Birliğinin aylık
gerçekleşen gelirlerinin en çok yüzde biri olmak üzere Merkez Yönetim Kurulunca
belirlenen ve ilgili bakan tarafından onaylanarak kesinleşen katkı paylarından
müteakip ayın 15'ine kadar yapılan aylık tahsilatlar, hizmet karşılığı alacağı
ücretler, Dış Ticaret Müsteşarlığı bütçesine Merkeze yardım amacıyla konulan
ödenek ile bağış ve yardımlardan
oluşur. İhracatı Geliştirme Etüd Merkezinin yerine getireceği
hizmetlerin gerektirdiği görevler, sözleşmeli personel eliyle yürütülür. Kurum personelinin, ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı
alt bentlerinde belirtilen şartları taşımaları zorunludur. Sözleşmeli personelin hizmete alınmaları, görev ve
yetkileri, nitelikleri, atanma, ilerleme, yükselme, görevden alınma şekilleri,
disiplin esasları, yükümlülükleri, unvan ve sayıları Bakanlar Kurulu Kararı ile
çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenir. Sözleşmeli personelin ücret ile diğer mali ve sosyal
hakları ile sözleşme esasları; Merkezin bağlı olduğu Dış Ticaret
Müsteşarlığındaki emsali personelin mali ve sosyal haklarını geçmemek üzere,
Genel Sekreterin teklifi ve Yönetim Kurulunun onayı alındıktan sonra Bakanlar
Kurulu Kararı ile belirlenir. İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi personeli hakkında,
5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu
hükümleri ile ek ve değişiklikleri uygulanır. Hizmet sürelerinin değerlendirilmesi, 5434 sayılı Kanun
hükümlerine göre yapılır. İşçi statüsünde çalışmakta iken, istekleri üzerine
sözleşmeli personel statüsüne geçen
personele, iş mevzuatına göre herhangi bir tazminat ödenmez. Bu
personelin önceden kıdem tazminatı ödenmiş süreleri hariç, kıdem tazminatına
esas olan geçmiş hizmet süreleri 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu
hükümlerine göre emekli ikramiyelerinin hesabında dikkate alınır. İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi personelinin emeklilik
işlemlerinde, Genel İdare Hizmetleri sınıfında görev yapan genel müdürler için
belirlenen ek gösterge rakamını geçmemek üzere, ifa ettikleri görevleri itibariyle, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa göre girebilecekleri sınıflardaki benzer görevlerin aynı kadro, unvan
ve derecesi için belirlenmiş ek göstergeleri uygulanır. Sözleşmeli statüye geçen personel hakkında, yukarıdaki
hükümler dışında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır. Merkezin bütçesi ve harcamaları genel bütçeli
kurumların tabi olduğu hükümlere tabi olmayıp mali yıl itibarıyla Genel
Sekreterlikçe hazırlanır ve Yönetim Kurulunun uygun görüşü ve ilgili bakanın
onayını müteakip yürürlüğe girer. Merkezin gelir ve giderleri, Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulunun denetimine tabidir. Yönetim Kurulu üyelerine, Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Yönetim Kurulu üyelerine verilen ücreti geçmemek üzere ilgili bakanın onayı ile
belirlenecek miktarda huzur hakkı verilir. Merkezin gelir, gider ve muhasebe usulleri ile diğer
mali konulara ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak ilgili bakanlıkça
çıkarılacak yönetmeliklerde düzenlenir." BAŞKAN - 12 nci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım; buyurun efendim.
(DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12 nci maddesi
üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinize
sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Değerli milletvekilleri, tasarı, 15.11.2000 tarihinde
yürürlüğe giren 4603 sayılı Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası ve Türkiye
Emlak Bankası Hakkında Kanunda değişiklik yaparak, bu bankaların yeniden
yapılandırılmalarını ve özelleştirilmelerini öngörmektedir. Toplumların gelişmesinde ve ekonomik özgürlüğün
kazanılmasında, düzgün, ilkeli ve doğru kurallarla çalışan ve çalıştırılan
finans piyasalarının payı çok büyüktür. Ülkedeki krizin en büyük nedenlerinden
biri, bankaların esas görevlerinden uzaklaşmaları ve kuruluş amaç ve
faaliyetlerine aykırı çalışmalarıdır. Ülkemizde, Merkez Bankası başta olmak üzere tüm
bankalar, ekonominin hem sorumlusudur ve hem de piyasanın canlanmasında etkin
durumda olan bir göreve sahiptir. Türkiye'de 2000 yılı kasım ve 2001 yılı şubat
ayında derinleşerek gelişen ve halen devam eden finansal kriz, reel sektörü de
etkisine almıştır. Değerli milletvekilleri, ülkemizde çok ciddî kriz
vardır. Bu krizden her kesim etkilenmiştir. Zaten kötü durumda olan çiftçi,
esnaf, KOBİ'ler yok olma noktasına gelmiş, borçlarını ödeyemediklerinden
cezaevlerine düşmüşlerdir. Fabrikalar kapanmış, işsizler ordusu çoğalmış, memur
emeklileri ile işçi emeklileri, asgarî ücretle çalışan insanlar ve işsizler
açlık sınırına düşmüş, bir simidi alamaz hale gelmişlerdir; ama, hükümet,
halen, teşhisi koyup, çare bulamamıştır. Ülke kan kaybetmeye devam etmektedir. Ülkemizin ve milletimizin krizden çıkış ve kurtuluşunun
çareleri vardır; çare, yatırımdır, çare, üretimdir ve çare ihracattır; ama,
maalesef, bu hükümet, son iki yılda yatırım yapmamış, üretim yok olmuş, üretim
âdeta cezalandırılmış ve ihracat da tamamen durmuştur. Öyleyse, krizin sebebi
hükümettir. Buna rağmen, sayın hükümetin, krizin sorumluluğunu, Ziraat
Bankasındaki görev zararları iddialarıyla çiftçiye, Halk Bankasındaki görev
zararları iddialarıyla esnafa yüklemesi yanlıştır. Bakınız, hakikaten, hükümetin iddia ettiği gibi, Ziraat
Bankasının zararları çiftçiden mi kaynaklanmakta, yoksa başka sebepleri var
mıdır birlikte inceleyelim. Değerli milletvekilleri, Yüksek Denetleme Kurulunun
Ziraat Bankasıyla ilgili raporunu inceleyip aktaranlara göre, yıllarca, görev
zararları diye bir masal tutturulmuş; ama, böyle bir şeyin olmadığını; çünkü,
ülke borç dilenirken, Ziraat Bankasının, 2,9 milyar doları şirketlere ve
bankalara kullandırdığını; yani, Ziraat Bankasının, yüzde 7 500 faizlerle borç
alırken, kendi fonlarını başka şirketlere ve bankalara kullandırdığını;
böylece, zararların, her türlü hortum, vurgun, batık kredi sonucunda oluşan
zararlar olduğunu... Esasen, tamamıyla hortum zararlarından oluşan görev zararı
vurgunu, faiz ve muhasebe oyunlarıyla çarpıtılmakta ve tarıma destek gibi
gösterilmeye çalışılmaktadır; yani, kısacası, görev zararlarının bizzat
kendisi, Hazine kaynaklarının hortumlanmasıdır. Ziraat Bankası, tarım kredilerinden, bugüne kadar,
zarar değil, kâr etmiştir. Banka kaynaklarından çok az kısmı tarım kredilerine
tahsis edilmekte olup, bilanço içindeki payı yüzde 17 civarındadır. Değerli milletvekilleri, banka, 1994 yılına kadar,
tarım kredilerinden büyük kârlar elde etmiştir; yani, Ziraat Bankası, bedavaya
mal ettiği kaynakları çiftçiye yüzde 100'e varan faizlerle vererek, sanılanın
aksine, gerçekte büyük kârlar elde etmiştir. Ziraat Bankasının zararının gerçek
nedeni, kesinlikle, tarım kredileri ve çalışanların maliyeti değildir; zarara
atılarak buharlaştırılan batık krediler ile yurtdışı birimler ve iştirakler
üzerinden verilerek gizlenen kredilerdir. Böylece, kaynaklarının yurtdışı
birimler aracılığıyla ziyan edilmesi nedeniyle oluşan nakit açıkları da,
belirli banka ve gruplardan fahiş faizlerle alınan borçlarla kapatılmaktadır;
yani, Ziraat Bankası, kendi döviziyle kendisini vurmaktadır. Ziraat Bankasına
borç vermek, son yılların en kârlı sektörü haline gelmiştir. Değerli milletvekilleri, öyleyse, bu rapora göre,
kimse, çiftçinin, esnafın ve milletin üzerine suç atmasın. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yıldırım, beni mazur görün, sürenizi
uzatmayacağım; çünkü, 66 ncı maddeye göre konuşmadınız, siz, yine, çiftçileri
anlattınız; halbuki, burada, serbest bölge vardı. Onun için, teşekkür edin,
bitirin efendim. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Ben, bankaların
durumunu konuşuyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, ama, 66 ncı maddeye göre, madde
üzerinde... Ben, yine, sizi ikaz bile etmedim. Lütfen, teşekkür edin, bitirin efendim. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Bu hükümet suçu
kendisinde arasın; çünkü, tek suçlu hükümettir. Değerli milletvekilleri, Türk Ticaret Bankasının
kapanması, Emlak Bankasının tasfiyesi yanlıştır. Ziraat Bankasının ve Halk
Bankasının bazı şubelerinin kapatılması ise, tamamen yanlıştır; çünkü,
çıkaracağınız personeli ne yapacaksınız? Kapattığınız şubelerin yerine ne
koyacaksınız? O bölgedeki esnafa, çiftçiye, emekliye ve millete hizmetleri
nasıl vereceksiniz? Millete izah etmelisiniz... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum... MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkanım, bir
cümleyle tamamlıyorum. Öyleyse gelin, hiç vakit geçirmeden Ziraat Bankasını
çiftçiye, Halk Bankasını esnafa devredelim, ekonominin önünü açalım diyor; Yüce
Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Söz sırası, Fazilet Partisi Grubunda. Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya; buyursunlar
efendim.(FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 12 nci madde ve ek 2 nci madde üzerinde söz almış
bulunuyorum; ama, iki madde burada nasıl birleşti; doğrusu onu da Sayın Başkan
anlayamadım! BAŞKAN - Nasıl efendim? MUSA UZUNKAYA (Devamla)- Şimdi, madde eski 11, yeni 12
oldu, bir de ek maddesi var; ikisini bir madde olarak görüşüyoruz. Öyle mi
oluyor? BAŞKAN - Bir de geçicisi var ya, geçiciyi okumadım
efendim. Geçici 12 nci maddeyi okuyacağız. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yasa o
kadar karmaşık geldi ki, doğrusu ne maddelerine yetişebiliyoruz ne de verilen
önergelerde neyi, biraz önce yazdıklarının iktidar farkında değil; filhakika,
yasanın kendisinin de farkında değil. Önergeleri fotokopi yaparak, noktalı,
virgüllü önergelerle milletin huzuruna gelen iktidar, bilsin ki, milletin
gözünde de nokta, virgül mesabesinde bir irtifa kaybediyor, değer kaybediyor.
Bunun farkına varması lazım. (FP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısı, demin bir hukukçu
arkadaşım da ifade etti, onlarca kanunu, yüzlerce maddeyi içine almış büyük bir
garnitür. Niye bu kadar acele geldi, doğrusu merak etmemek mümkün değil; ama,
Juha Kahkonen geçen hafta Türkiye'ye gelmişti, denetimde bulundu, hükümete
görev verdi. Bekledim ki, bazen basında tekzip yaptırır ilgililer. Hükümete 4
maddelik ev ödevi vermiş. Bu ödevlerden birisi, alelacele, bakanlarımız, hatta,
yorgunluğuna rağmen başbakanlarımız, yardımcıları, muhakkak ve behemahal Yüce
Meclisi denetliyorlar, izliyorlar. Elbette, görevlerinden birisidir; ancak,
keşke kamunun ıstırabına deva olacak, bunun gibi, millete yeni ıstıraplar
verecek değil, onbinlerce çalışanı perişan edecek değil... İlk defa böyle bir
yasa tasarısı Meclis Genel Kurul gündemine geldiğinde, yüzlerce çalışanı, âdeta
Parlamentoyu abluka altına aldı. Demek ki, ciddî bir feryat var, ciddî bir
infial var. Değerli arkadaşlar, size Batı'dan gelen her türlü talep...
Yani, burada ne kuruluyor; İhracatı Geliştirme ve Etüt Merkezi. Neyi ihraç
edeceksiniz; ülkemizin ziraî ve sınaî ürünlerini. Allahaşkına, ziraattan neyi
bıraktınız, sınaîden ne var elinizde?! Soruyorum size. Şimdi, bir İhracatı
Geliştirme Etüt Merkezi... Yeni kurullar, huzur hakları, maaşlar, işte, 657'ye
göre, 1 inci derecedeki elemanların maaşları, zaten 10 dakikalık bir madde
metni; ama, merak ediyorum; kurum oluşturuyoruz da, neyi ihraç edeceğimizi,
doğrusu, merak etmemek mümkün değil. Değerli arkadaşlar, önce, bir hükümetin, kurumlarıyla,
kuruluşlarıyla güven telkin etmesi lazım. Bakın, bu yasa tasarısı içerisinde
olan kamu bankaları çalışanlarının -uzunca, okuyamıyorum; ama, her birinize
geldiğini zannediyorum- feryatları geldi size. Bütün cumhuriyet kurumları bir
bir elden gidiyor. Hepimize "bunları IMF istiyor" diyerek şantaj
yapıyorlar. Evet doğrudur, IMF bunları istiyor; ama, sizden, daha önce değişik
şeyler de istediler. Mesela, bir zamanlar denildi ki: "Yolun sonundasınız,
şok kararlar alın." 20 Ekim 1999'da. Kim söylemiş bunu; IMF söylemiş size,
bu Hükümete ve ardından siz de şok bir karar almışsınız. Ne diyor ondan sonra;
"10 milyar dolarlık destek gelecek." Tarih, 6 Ocak 2000. Ve James
Wolfensohn, yani, Dünya Bankası Başkanı, o günkü ekonomiden sorumlu sayın
bakana mektup yazıyor; kime; Recep Önal'a. "Sizi ve ekonomi takımınızı
Türkiye için reform paketinizden ötürü tebrik etmek için yazıyorum bu
mektubu" diyor. Uzun bir mektup; okusam, zaten 5 dakikamı alır. Değerli
arkadaşlar, bu övgülerin arkasından öyle netameli günler yaşıyor ki ülke, işte,
hazırladığınız yeni bir bütçede, ekbütçede 25 milyar dolardan fazla, yani, 25
katrilyonun üzerinde bir faiz ödemesiyle karşı karşıyasınız. Değerli arkadaşlar, sizden bu milletin istediği tek şey
var; güven telkin edin. Bunu muhalefet olarak, samimî olarak söylüyorum, biz de
istiyoruz; ama, hiçbir hükümet üyesine ve hükümete gözü kapalı destek veren, şu
maddeleri okuma zahmetinde dahi bulunmayan iktidar partilerinin üyelerine bu
milletin, samimiyetimle söylüyorum, zerre kadar güven ve itimadı kalmamıştır... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
O senin hüsnükuruntun!.. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli Başkanım,
bitiriyorum... Eğer, bunu anlamak istiyorsanız, geçtiğimiz hafta
-mesela biraz sonra tütün yasa tasarısı gelecek- basın toplantısı yaptım
Bafra'da; feryat ediyor tütüncü. Değerli Bafralı bir milletvekili arkadaşım
burada ve nasıl bizi Türkiye'de... Biraz sonra gelecek bu tasarıda da, bakın,
IMF istedi verdiniz, ziraî ürünlerin ihracatını yapacaksınız öyle mi?! Sınaîyi
yapacaksınız, bor'u peşkeş çekeceksiniz öyle mi?! Değerli arkadaşlar, bu millet
bunun tek tek hesabını sizden soracaktır; hatta, belki istifa etmeye bile vakit
bulamayacağınız şekilde soracaktır. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Sen kalkınma planına baktın
mı?!. BAŞKAN - Efendim, madde üzerinde 4 adet önerge
verilmiştir; 3'ünü işleme koyacağım. Buyurun. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 12
nci maddesiyle düzenlenen ek madde 2'nin birinci fıkrasında yer alan
"ziraî ve sınaî" ibaresinin "tarımsal ve endüstriyel"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Diğerini okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 12
nci maddesiyle düzenlenen ek madde 2'nin birinci fıkrasında yer alan
"....dünya piyasa hareketlerini yakından takip ederek" ibaresinin
"....dünya piyasasında meydana gelen hareketleri yakından izleyerek"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Son önerge, aykırı önerge; okutup işleme
alacağım efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 12
nci maddesiyle düzenlenen ek madde 2'nin dördüncü fıkrasında yer alan
"....ilgili bakan tarafından denetimine" ibaresinin "....ilgili
bakanca yapılacak denetime" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Önergeyi geri çekiyorum. BAŞKAN - Önergeyi geri aldılar, işlemden çıkarıyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan bakın, önerge
işleme nasıl konulur biliyor musunuz... (DSP sıralarından "hep aynı
şey" sesleri, gürültüler) Rica ediyorum... Bizim buradan konuşmak hakkımız. Önergenin işlemi demek; önerge okundu, hükümete
soruldu, komisyona soruldu, oylandı;
bu, işlem demek. Şimdi, o, önergelerini geri çektiğine göre işleme
koymadınız, okudunuz. Dolayısıyla, öteki önergeleri otomatikman koyacaksınız. BAŞKAN - Efendim, önergeleri okutuyorum, aykırılık
derecesine göre de hareket ediyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, işleme koymadınız, yani
oylamadınız. BAŞKAN - Koydum efendim, koydum. KAMER GENÇ (Tunceli) - Koymadınız, oylamadınız. Bakın her maddede böyle oluyor. Bir daha söyleyeyim:
Benim... PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Öyle olmaz ki... KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, oylamadı. Rica ediyorum
Sayın Komisyon Başkanı... PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Geri çektiği için oylamadı. KAMER GENÇ (Tunceli) - Oylamadı... Çekti geri... Öteki iki önergeyi işleme koymak zorundasınız; olan
önergeleri. Sırf tutumunuz tutanaklara geçsin diye söylüyorum:
Benim her maddede Anayasaya aykırılık önergem vardır; ama, siz İçtüzüğü hiç
kale almıyorsunuz. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Sayın Başkan, kendisi aynısını
yaptı geçen dönemde. KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben öyle yapmadım. BAŞKAN - Tamam efendim. Ek 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Ek 2 nci madde kabul edilmiştir. Geçici madde 12'yi okutuyorum efendim: "GEÇİCİ MADDE 12- Bu maddenin yürürlük tarihinde,
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezinde çalışmakta olan personel arasından,
sözleşmeli personel statüsüne geçmek istemeyen personelden, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa bağlı
olanların bu bağlılığı devam eder ve bunlar hakkında bu Kanunun ek 2 nci
maddesi hükümleri uygulanmaz. Bunların mali ve sosyal haklarının belirlenmesine
ilişkin mevcut hükümlerin uygulanmasına devam olunur. Bu personelden emeklilik
veya diğer şekilde boşalmış olan pozisyonlar, hiçbir işleme gerek kalmaksızın
iptal edilmiş sayılır ve yerlerine aynı statüde yeni personel alınamaz." BAŞKAN - Efendim, bu madde üzerinde, Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız konuşacaktır. Buyurun. DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun
tasarısının geçici 12 nci maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bu maddede, İhracatı Geliştirme Etüt Merkezinde, 1475
sayılı İş Kanununa göre SSK'ya bağlı çalışan uzman statüsündeki personel, talep
etmesi halinde, emeklilikleri açısından Emekli Sandığı ile irtibatlandırılmaktadır.
Bu maddede, asıl 11 inci; yani, yeni 12 nci maddede
İhracatı Geliştirme Merkezi yeniden düzenlenmektedir. Bu düzenlemeye
baktığımızda, burada Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Genel Sekreteri vardır,
yine burada, ilk girişinde, ülkemizin ziraî ve sınaî ürün mallarıyla doğal
kaynaklarının ihracatının desteklenmesi amaçlanmaktadır. Bütün bunları
düşündüğünüzde, acaba, Ziraat Odaları Birliğinden niye burada kimse yok?
Ülkemizde ziraî ürünler önemli ölçüde ihraç edilebilmektedir. Yoksa -çıkarılan
son Şeker Yasası, çıkarılacak Tütün Yasası gibi yasalardan sonra Türkiye ziraî
ürün ihraç etmeyecek, nasıl olsa gerek yoktur- Türkiye bunları ithal eden bir
ülke haline mi gelecektir, böyle mi öngörülmüştür, bundan dolayı mı
alınmamıştır, merak ediyorum. Bu maddede, İhracatı Geliştirme Fonu tasfiye
edilmektedir; ancak, bu yeni kurulan İhracatı Geliştirme Merkezine -işlemlerini
yaparken- bütçeden nasıl kaynak aktarılacağı, yeterli kaynak aktarılıp
aktarılmayacağı konusunda endişeler vardır. Burada bazı gelirler belirtilmesine
rağmen, biliyoruz ki, bırakın bunu, örneğin, Eğitime Katkı Fonu veyahut ek
vergilerle ilgili, depremden sonra toplanan paraların, buralara, yerinde değil
de, bütçe açıklarını kapatmak üzere, bütçe deliklerini kapatmak üzere
kullanıldığını düşündüğümüzde, bütçeden buraya ayrılacak paranın bulunup
bulunmayacağını gerçekten merak etmekteyim. Bu arada, dün, tasarının geneli üzerinde konuşurken,
inanın, ağlayasım geldi. (MHP sıralarından gülüşmeler) İktidar partisi
temsilcileri, yavrusunu yiyen timsah misali gözyaşı dökmektedirler. Emlak
Bankası çalışanları karşıda oturunca, hepsi "biz bu yasayı
onaylamıyoruz" demektedirler. Emlak Bankası, Türk Ticaret Bankası gibi,
cumhuriyetin bütün birikimleri birer birer tasfiye edilmektedir. Tabiî,
çalışanlar da, istenmeyen çocukların, cami avlusuna veya polis karakollarının
kapılarına bırakılması gibi sokağa bırakılmaktadır. Dolayısıyla, bunlar da,
feryatlarını bize fakslarla iletmektedirler. Bandırma'dan, İvrindi'den,
Manyas'tan, Balıkesir'den Burhan Baksi, Mehmet Ali En, Hayrettin Babuççu gibi
daha pek çok vatandaşımız, bu yanlıştan dönülmesini, bunun düzeltilmesini, bir
daha değerlendirilmesini, çalışanların haklarının korunmasını ısrarla
vurgulamaktadırlar. Değerli arkadaşlarım, burada, kendinizce, oturduğunuz
yerden laf atabilirsiniz; mesele, burada konuşma cesaretidir; varsa, gelin,
deyin ki, evet, biz, Emlak Bankasında çalışanların haklarını sonuna kadar
koruyoruz, endişeniz olmasın. O zaman, soruyorum: DSP, ANAP ve MHP temsilcileri
konuştu; tutanaklara bakın, hepsi "haklısınız, Emlak Bankası son derece
iyi işler yapmıştır, zararı çalışanlardan dolayı değildir..." Ben şunu sormak istiyorum: Geçen dönemde hazineye
500-600 milyon dolar para kazandırabilecek Türk Ticaret Bankası, gizli bir
pazarlıkta bir tarafın ifşa etmesi neticesinde akamete uğradı. Hazineye bırakın
gelir getirmeyi, şimdi bu tasfiye edileceği için burada çalışanlar sokak
ortasına bırakılacak. Burada çalışanların ne kabahati var? O zaman, bu
yanlışlardan hükümetin dönmesi lazım, bunları düşünmesi lazım. Tabiî ki, biz
de, fonların, bütçe içine alınmasını, belli bir disiplin içinde
çalıştırılmasını isteriz. Bundan sonraki maddede de konuşacağım için, konuşmamı
burada kesiyorum. Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Fazilet Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın
Ramazan Toprak. (FP sıralarından alkışlar) Buyurun. FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan,
Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tasarının bu maddesi -kanunlaşırsa eğer- İGEM'de
çalışan personelin akıbetini belirleyen
bir maddedir. Tasarı ne getiriyor; çok ana hatlarıyla ifade etmek
istiyorum. Değerli milletvekilleri, dün ifade edildi; Emlak Bankasının aktif
varlığı 2,5 katrilyondur; görev zararı yoktur. Burada, görev zararı olan,
Ziraat Bankasıdır, Halk Bankasıdır; içi boşaltılan bankadır. Bugüne kadar, bu
kürsüden hep dile getirilen konu, kamu bankalarındaki görev zararlarıyla ilgili
meşru mazeretlerdir. Bunları bir kenara itin. Kamu bankaları içinde meşru görünümlerdeki
yolsuzluklardan bir örnek vermek istiyorum: Şubat krizinin hemen öncesinde
-belki çoğunuzun haberi var veya yok- Gazi Erçel'in Başkanı olduğu dönemde,
Merkez Bankası, TL üzerinden, 4 katrilyon, faize para veriyor, bir avuç saygın
soyguncuya; 4 katrilyon... Aynı kişiler, Merkez Bankasından aldıkları 4
katrilyon TL'yi götürüyorlar, Hazineden dolar alıyorlar; dolar 687 000; bir
gecede, dolar 1 milyon 300 bin oldu. Değerli milletvekilleri, bir avuç insan, bir gecede, 70
milyonun cebinden 3 katrilyon lirayı çarptı; 3 katrilyonu, bir gecede çarptı... Bununla ilgili olarak yapılması gereken şuydu: Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Kanadoğlu, Sayın Başbakana, soruşturma izni için
yazı yazdı. Bir ay gecikmeyle, Sayın Başbakan, izin verdi; fakat, neye izin
verdi biliyor musunuz değerli milletvekilleri; sadece, Sayın Erçel'in kendi
hesabındaki 52 milyar lirayla ilgili soruşturma izni verdi, diğeriyle ilgili
vermedi; neden, Bankalar Yasası buna engelmiş. Değerli milletvekilleri,
Bankalar Yasası 52 milyara izin veriyor, 4 katrilyona izin vermiyor, öyle mi?!
Hukuk sistemi, denetim sistemi, yaban arılarının delip geçtiği, sivrisineklerin
gelip takıldığı örümcek ağları değildir. Açıp okuyabilirsiniz; Medenî Kanunun 2
nci maddesinde "Bir hakkın suiistimalini hiçbir kanun himaye etmez"
deniliyor. Oysa, burada, bir hak istismar edilmiştir, Sayın Başbakan burada
yanıltılmıştır. Açık açık ifade ediyorum: Bankalar mevzuatında buna engel
hiçbir hüküm yoktur. Bir Başbakan yanıltılıyor... 52 milyara izin veriyorsunuz,
4 katrilyonluk soyguna izin vermiyorsunuz. Bununla ilgili, denetimle ilgili
bütün sorularımıza hiçbir cevap verilmiyor. Değerli milletvekilleri, yapılmak istenilen şudur: Kamu
bankalarında, görev zararları dışında, ahbap çavuş ilişkileriyle, bürokrat,
siyasetçi, işadamı ilişkileriyle -önümüzde yığınla bunun örnekleri var-
olağanüstü soygunlar gerçekleştiriliyor. 1997 yılında, evet, 1997 yılında, bir
Ziraat Bankası soygunu; yine, aynı şekilde, Hazine maaş ödemek için para
bulamıyor, Ziraat Bankasına yöneliyor; Ziraat Bankası "bu, benim görevim
değil" diyor. Değerli milletvekilleri, Hazineye borç para vermeyen Ziraat
Bankası, özel bir bankaya 20 trilyon veriyor. Hazine gidiyor, özel bankadan
yüzde 8 fazla faizle, yüzde 70'e, özel bankanın aldığı 20 trilyonu, Hazine
yüzde 78'le alıyor. Değerli milletvekilleri, bu tür soygunlar var, bunlar hiç
dile gelmedi görev zararları dışında... Kamu bankalarının görev zararları, Emlakbankın
aktifleriyle kapatılmak isteniyor. Aradaki bu aktifler ve pasifler harmanlanmak
suretiyle, meşru kılıflar adı altında, saygın soyguncuların bütün hırsızlıkları
örtbas edilmeye çalışılıyor. Lütfen, bunlar gözardı edilmesin. Emlakbank
çalışanlarının mağduriyeti, diğer kamu bankalarındaki 62 000 kişinin
mağduriyeti buna ilavetendir; ama, burada çalınan kaynaklar, denetim dışı
tutulan, Sayıştay denetiminden kaçırılan, denetim organlarının elinden
kaçırılan tüm kayıtlarda olağanüstü yolsuzluklar var. Bu yolsuzlukların
hiçbirisi kamu bankalarının görev zararlarına ilişkin değildir, bunların
dışındaki zararlardır. Değerli milletvekilleri, bu konuyu irdelemenizi
hassaten istirham ediyorum. Banka, dipsiz bir kuyu; 2001 yılı ana bütçeyi
hortumladı, ek bütçeyi götürdü... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Sayın Başkan... BAŞKAN -Toparlayın efendim lütfen. Buyurun. RAMAZAN TOPRAK (Devamla)- Değerli milletvekilleri, fona
devredilen bankalar, daha henüz kaynaklarımızı yediğiyle kalmadı. Ek niyet
mektubuna bakın; ek niyet mektubunda, daha bu bankaya katılacak net
varlıklarımız var... Gayri safî millî hâsılanın binde 2'sinin bu batık
bankalara kaydırılacağı ifade ediliyor. Bir husus daha ifade ediyorum. Bu fona devredilen
bankaların hiçbir tanesi satılmayacak, ya; tasfiye edilecek, öldü fiyatıyla,
kelepir fiyatıyla beş paraya satılacak. Değerli milletvekilleri, lütfen, Sayın Başbakanın ve
Başbakan Yardımcılarının haberi olmadan IMF'e verilen 53 sayfalık ek niyet
mektubunu... BAŞKAN - Sayın Toprak teşekkür ediyorum efendim. RAMAZAN TOPRAK (Devamla)- Sayın Başkan, sürem
bitmedi... BAŞKAN - Olur mu efendim?! Süreniz bitti, kapattım,
tekrar açtım efendim. RAMAZAN TOPRAK (Devamla)- 45 saniye yazıyor Sayın
Başkan... BAŞKAN - 43 saniyelik süre verdim, eksüre... RAMAZAN TOPRAK (Devamla)- 15 saniyemi aldınız Sayın
Başkan... BAŞKAN - Hayır efendim; birinci kere bitti, ondan sonra
verdim size. Buyurun efendim, buyurun; ben, kimsenin hakkını almam,
istirham ederim. RAMAZAN TOPRAK (Devamla)- Sayın Başkan, biz,
zatıâlinizle hiç tartışmadık; lütfen, değerli şahsınızı tartışmaya açtırmayın. BAŞKAN - Tabiî efendim... RAMAZAN TOPRAK (Devamla)- Değerli milletvekilleri, ek
niyet mektubunu açın, lütfen, geleceğimize ilişkin ne tür ipotekler konulduğunu
okuyun, sadece okuyun; başka bir istirhamımız yoktur. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.(FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Geçici 12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum; Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. III. –
YOKLAMA BAŞKAN - Efendim, şimdi çerçeve 12 nci maddeyi
oylamadan önce yoklama talebi vardır. Yoklama talebinde bulunan sayın
arkadaşları arayacağım: Yasin Hatiboğlu?...Burada. Musa Uzunkaya?.. Burada. Mustafa Geçer?..Burada. Zeki Çelik?..Burada. Ramazan Toprak?..Burada. Dengir Fırat?...Burada. Mustafa Baş?..Burada. Eyüp Fatsa ?..Burada. Nezir Aydın?.. Burada. Yahya Akman?.. Burada. Musa Demirci?.. Burada. Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada. Mehmet Çiçek?.. Burada. Latif Öztek?.. Yok. MEHMET BATUK (Kocaeli) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Peki, tekabbül ettiniz. Fehim Adak?.. Yok. Ona kim tekabbül ediyor? SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Peki. Hüsamettin Korkutata?.. Burada. Fahrettin Kukaracı?.. Burada. Ali Sezal?.. Burada. Maliki Ejder Arvas?.. Burada. Aslan Polat?.. Burada. Yoklama işlemini başlatıyorum ve 5 dakika süre
veriyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 713) (Devam) BAŞKAN - Çerçeve 12 nci maddeyi, kabul edilen ek madde
2 ve geçici 12 nci maddeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 13 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 13.- 25/2/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera
Kanununun 30 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. "Malî Hükümler Madde 30 - Bu Kanunla Bakanlığa verilen görevlerin
gerçekleştirilmesi amacıyla personel giderleri hariç her türlü carî, yatırım ve
transfer giderleri ile huzur haklarının ödenmesinde kullanılmak üzere; a) Her türlü tütün mamulleri ile alkollü içkilerin
imalat ve ithalatçıları tarafından yurt içinde yapılacak teslimlerde satış
fiyatı üzerinden hesaplanacak yüzde 2 oranında alınacak pay, b) Bu Kanuna göre otlatma amacıyla kiraya verilen mera,
yaylak ve kışlaklardan yönetmelikte belirtilen usule göre alınacak ücretler, c) Üreticilerden satın alınan sütün satın alma
bedelinin binde 1'i oranında, süt işleyen kuruluşlarca yapılacak kesinti, d) Yurt içinde yetiştirilen ve satışı yapılan büyük ve
küçükbaş canlı hayvanların satış bedellerinin binde 1'i oranında satıcılarından
alınacak pay, e) Tahsis amacının değiştirilmesi için başvuruda
bulunan gerçek ve tüzelkişilerden, tahsis amacı değiştirilen meradan elde
edilecek yirmi yıllık ot geliri esas alınarak, komisyonca tespit edilecek
miktarda alınacak ücret, f) Yayla turizmi amacıyla 20 nci madde çerçevesinde
verilecek yapı izinlerinden valiliklerce tespit edilecek miktarda alınan yapı
ruhsat ücretleri ile bu yerlerin yıllık kira bedelleri, g) Her türlü bağış ve yardımlar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü
hesabına yatırılır. Yatırılan bu tutarlar Maliye Bakanlığınca bir yandan genel
bütçeye özel gelir, diğer yandan Bakanlık bütçesinde açılacak tertiplere özel
ödenek kaydedilir. Kaydedilen özel
ödeneklerden yılı içerisinde kullanılmayan tutarlar, Maliye Bakanlığınca söz
konusu Bakanlığın ertesi yıl bütçesine devren özel gelir ve ödenek kaydedilir. Bu maddede belirtilen gelirler, tahsilatın yapıldığı
tarihi takip eden ayın 15'ine kadar saymanlık hesabına yatırılır ve gelirlerin
tahsilatında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümleri uygulanır. Bu madde uyarınca yapılacak tahsilatlara ilişkin diğer
hususlar ile Bakanlık bütçesine özel ödenek kaydedilen tutarların harcama usul
ve esasları ile ödenecek huzur hakları Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine
Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir." BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Amasya
Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli
Başkanım, çok muhterem milletvekilleri; sözlerimin başında, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Aslında söz almayacaktım; fakat, iç hukukumuzun birkaç
maddeden ibaret olan, birbirleriyle çelişiyor gibi görünen bir maddesinde, yeni,
taze, yaşlanmamış, kıdemi bulunmayan bir maddesinde yanlış bir uygulamaya
başlandığı için, o uygulamanın önüne geçmek için söz alıyorum. Değerli arkadaşlar sorun şudur: Önergelerde -birden
fazla önergede- diyelim ki, 10 önergede, yine, örnek verelim ki, 2 tane
Anayasaya aykırılık önergesinin varlığı halinde... BAŞKAN - Sayın İyimaya... Sayın İyimaya, bunu
tartıştık; bunu bitirdik. AHMET İYİMAYA (Devamla) - Sayın Başkanım... BAŞKAN -13 üncü madde, çiftçilerle ilgili, oraya gelin.
İstirham ederim yani... AHMET İYİMAYA (Devamla) - Değerli Başkanım, ben, bir
usulcüyüm. Her maddenin müzakeresi, iki unsurdan teşekkül eder: Birincisi,
müzakerenin usule uygun cereyanı; ikincisi, müzakerenin, müzakere edilen
teklifin düzenleme içeriğine uygun cereyanı. Ben, iç hukukun uygunluğu
içerisinde doğru müzakere yaptığımı, doğru beyanda bulunduğumu düşünüyorum ve
hizmet etmek için -kınamak için falan değil- arz ediyorum. Değerli arkadaşlar, bir defa, bir hukuk kuralı
yorumlanırken, eğer o hukuk kuralı taze ise ve tereddüt var ise, o zaman
hazırlık malzemelerinin getirilmesi lazımdır. Bu iki maddenin, bilhassa 87 nci
madde yeni tanzim edilmiştir, oradaki amaç şudur:Anayasaya uygun yorum. Parlamento, Anayasaya aykırılık iddiası karşısında, bu
resmileştirilmişse, önergeleştirilmişse, o konuda iradesini ortaya
çıkaracaktır. Hatta daha ileri hukuk tezi içerisinde Anayasaya aykırılık
önergelerinin geri çekilmesi dahi mümkün değildir. Anayasanın 11 inci
maddesindeki, Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesinin temel sonucu
budur. Onun için, kaç önerge olursa olsun, kural olarak, Başkanlık üç önergeyi
işleme koyacak; ama yüz önerge içerisinde bir Anayasaya aykırılık önergesi
varsa, iki aykırılık önergesi varsa, onları birleştirip, tek önerge haline
getirecek, o üç önergeden birisini işlemden düşürecek, Anayasaya aykırılık
iddiasını Genel Kurulun iradesiyle sonuçlandıracaktır. Aksi takdirde,
Anayasamızın bizleri bağlayan 11 inci maddesindeki üstünlük ve bağlayıcılık
kuralının anlamı kalmaz. Kaldı ki, yine kural da doğrudur; 84 üncü madde,
açıkça, önerge sayısını zikretmeksizin üç önerge, on önerge, yirmi önerge
demeksizin, mutlak şekilde, Anayasaya aykırılık önergelerinin oylanmasını
öngörmektedir. Bundan başka, işleme konulmuş önergeler geriye
çekilerek, diğer önergelerin önüne geçilmesi, bir yasama hukuku aykırılığı
değil, yasama hilesidir. İradenin, olgunlaştırıcı şekilde, önergelerinin
katılımını sağlayacak şekilde teşekkülü için, önergelerin çekilmesi halinde,
tabiî hareket kuralının, Anayasaya ve İçtüzüğe ifrağı yoluyla yapacağınız
yorumda böyle bir sonuca varmak lazımdır diye düşünüyorum. Çok iyi
hatırlıyorum, kurucu müzakerelerde, Anayasa Komisyonunda, mesele, bu minval
üzere tanzim edilmiştir. Değerli arkadaşlar, ayrıca, tabiî, görüşmekte olduğumuz
kanun, kendi hedefleri içerisinde stratejik temele oturmuş bir kanun değildir.
Herhangi bir sorunu, görünürde çözüyor manzarası çizebilir; ama, çözdüğü
iddiasına inanmamaktayım. Bu kürsüde, bu kanunların, bankacılık kanunlarının
görüşülmesi sırasında şu ifadeyi dile getirmiştim; hukukta en uzun yol, en
hızlı yoldur. Zannediyorum, üçüncü, dördüncü defa bankacılık alanında düzenleme
yapıyoruz, hızlı düzenleme yapıyoruz, birbirleriyle bağlantı kuramıyoruz.
Mesela, bir madde öncesinde bir kurul oluşturdunuz, biliyorum ki, aynı konuda,
aynı görev alanında, yarın, bir kurulu daha, başka bir kanunda
oluşturabileceğiz. Birbirinden kopuk, iç bağı olmayan, bağlantılı konuları
parça parça düzenleyen bir yasama, hukuk uygarlığını kuramaz. Saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili
Sayın Eyüp Fatsa; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Tasarının 13 üncü maddesiyle, 4342 sayılı Mera
Kanununun 30 uncu maddesi başlığıyla değiştirilmektedir. Bu değişiklikle, zaten
zor durumda olan hayvan ve hayvansal ürünler üreticisi çiftçilerimize yeni
yükler getirilmektedir. Çiftçilerin düşürüldüğü ekonomik sıkıntı ve yokluk
halen devam ederken, bu maddeyle, süt üreticilerinden binde 1, küçük ve
büyükbaş canlı hayvan üreticilerinden binde 2 kesinti yapılması
öngörülmektedir. Oysa, çiftçilerimizden, yüzde 2 oranında Stopaj Vergisi, yüzde
1 oranında da Bağ-Kur primi, satışları sırasında zaten kesilmektedir. Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısıyla ilgili, hükümet ortaklarının durumunu ve tavrını, doğrusunu
isterseniz anlamak mümkün değil. Emlak Bankasından sorumlu Sayın Bakan Faruk
Bal tasarıya karşı "Banka görevini yapıyor, bir sıkıntı yok, çalışanlar ne
olacak" diyor. Tasarının tümü üzerinde konuşan iktidar partilerine mensup
grup sözcüleri, tasarının aleyhinde konuşuyor. İktidar grupları, aleyhte
yapılan konuşmaları alkışlıyor, maalesef oylarını tasarının lehinde
kullanıyorlar! Bunu anlamak mümkün değildir. İktidar partileri tasarıya karşı,
muhalefet karşı, Sayın Bakan karşı... Değerli arkadaşlar, öyleyse, bu kanun
tasarısını hazırlayıp Meclisin gündemine kim getirdi? Eğer, cevabınız
"Sayın Kemal Derviş" ise, Sayın Kemal Derviş, Bakanlar Kurulunun bir
üyesi değil mi? Şimdi sizlere soruyorum: Bu kanun tasarısı, nerede, kimler
tarafından, ne amaçla hazırlanıp Meclis gündemine getirilmiştir? Değerli arkadaşlar, bu tasarı kimin? Kimin için
çıkarılıyor? Hükümet ortakları karşı, Sayın Derviş hükümetin Bakanı; öyleyse,
bu tasarının sahibi kimdir? Bu tasarıyı niye getirdiniz? Size sorulursa:
Bankalarda zarar var, bankalar batmış, buna bir çekidüzen vermek istiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, soruyorum sizlere: Bankaları kim batırdı? Bu hükümet, bunun
sorumlusu değil midir? Kamu bankalarının yönetimlerini, hükümetler her dönemde
değiştirdiler, yönetim kurullarına, bankacılıkla alakası olmayan yandaşları
getirdiler, siyaset ve banka yönetimi iç içe oldu, krediler yandaşlara verildi,
onlar da geri dönmedi; sonra da, bankaların batık kredi hanesine yazıldı. Haram yiyen ve yedirenler bellidir. Bankaları
batıranlar ortadadır. Sorumlular, hiçbir şey olmamış gibi ortalarda dolaşırken,
ceremeyi, banka çalışanlarına ödetmeyi, hangi adalet, insaf ve vicdanla izah
edebilirsiniz? Değerli arkadaşlar, Emlakbankın, yaklaşık 10 000
çalışanı infial halindedir. Statü ve özlük haklarının ne olacağı
bilinmemektedir. Önce, çalışanların, Ziraat Bankasına ve Halk Bankasına
devredileceği söylendi; sonuç itibariyle, kamu kurum ve kuruluşlarına
devredilecekleri anlaşıldı. Bankacılık alanında yetişmiş bu kadar insanı hangi
kurum ve kuruluşlarda istihdam edeceksiniz? Değerli arkadaşlar, ülke ekonomisinde önemli bir yeri
olan Emlakbankın tasfiyesi, yeterince değerlendirilmeden, düşünülmeden alınmış
bir karardır. Tasfiyenin ekonomik ve sosyal maliyeti çok yüksektir. İleride
telafi edilmesi mümkün olmayan zararlara yol açacağı ortadadır. Bunu,
görüşülmekte olan yasa tasarısını hazırlayanlar da çok iyi bilmektedir. Geçmişte, Emlakbankın çeşitli olumsuzluklar yaşadığı
doğrudur; ama, bu olumsuzlukların bir daha yaşanmaması için gerekli
düzenlemeleri yapmak da hepimizin görevi olmalıdır. 2001 Mayıs ayı sonu itibariyle, özkaynakları 270
trilyon TL olan bankanın tasfiyesine gerekçe olarak öngörüldüğü gibi,
özkaynakları tükenmiş değildir. Başka bir deyişle, kaynak sorunu olmayan,
Hazine yardımı gerekmeyen Emlak Bankasını da Ziraat Bankası ve Halk Bankası
gibi yeniden yapılandırarak, ülke ekonomisine kazandırmak mümkündür. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) EYÜP FATSA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan. Değerli arkadaşlar, IMF'nin buyruğu ve güçlü ekonomiye geçiş söylemleriyle, bugün
ülke geleceğini ipotek altına sokanlar, halkın ve tarihin önünde sorumlu
olacaklardır. Ekonomik kriz veya başka bir gerekçeyle bu sorumluluktan kurtulmak
"yeniden yapılandırma" adıyla yapılanları savunmak mümkün değildir. Değerli arkadaşlar, bu söylediklerimizden, bizim,
özelleştirmeye veya yeniden yapılandırmaya karşı olduğumuz gibi bir anlam
çıkarılmamalıdır. Bütün endişemiz, kasım ve şubat kriziyle işsiz kalan ve
işinden olan 1 milyon vatandaşımıza Emlakbank çalışanlarının da katılacak olmasıdır. Bu düşüncelerle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Şimdi, söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Şandır'da; buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 713 sıra sayılı kanun
tasarısının 13 üncü maddesiyle ilgili bir konudaki hassasiyetlere dikkatinizi
çekmek için söz aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tasarının bu maddesiyle, Mera Kanununun gelir
kaynaklarının, Mera Kanunuyla bakanlığa yüklenen görevlerin yapılabilmesi için
tespit edilen kaynakların, fonun kaldırılmasından sonra nasıl temin edileceği
hususu açıklanmaktadır. Bu kanunun uygulanmasında tespit edilen gelir
kaynakları, daha önceki kanunda belirtilen hususlardan daha düşük düzeyde
tutulmuştur. Bu yönde iktidar partisi grupları olarak hazırlamış olduğumuz
önerge, biraz sonra dikkatlerinize sunulacaktır; bu gelirlerin artırılması
yönünde, bir nebze olsun bir katkımız oldu; ancak, bu husustan, bu fırsattan
faydalanarak bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu kanunla, kaynakları, gelir kaynakları yeniden
düzenlenen mera, meracılık, ülkemiz açısından, ülkemizin tarımı, ülkenin tüm
sektörleri ve toplumun tüm kesimleri açısından hayatî düzeyde bir önem kesp
etmektedir, önem taşımaktadır. Meralar, gerçekten, ülkemizin tarımını, su havzalarını,
ormanları ve erozyonu kontrol eden temel unsurdur. Mera demek, toprak demektir.
Toprak, temel bir üretim aracıdır. Toprak olmadan, ne sanayinin ne tarımın
olması ne de su havzalarının korunabilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, yılda, bir Kıbrıs Adası kadar toprağımızın
kaybına sebep olan erozyonun önünü kesebilmek için 1998 yılında çıkarılan Mera
Kanunuyla, belki de cumhuriyet tarihinin en önemli adımı atılmıştır. Çıkarılan Mera Kanunuyla, ülkemizde, maalesef, son kırk
yıldan bu yana yüzde 75 oranında azalan mera sahalarımızın imar edilmesi, korunması
ve tespit edilmesi çalışmaları bir kaynağa kavuşmuş ve bununla, Bakanlığımız,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız, çok faydalı çalışmalar yapmıştır. Değerli milletvekilleri, 1950'li yıllarda 44 milyon
hektar olan mera kaynaklarımız, maalesef, bugün, 12 milyon hektara düşmüştür.
Bir diğer rakam: 1950'li yıllardaki 23 milyon hayvan varlığımızı besleyen mera,
bugün, maalesef, ne hayvan varlığımızı ne bu hayvan varlığımızın beslediği
insanımızı besleyemeyecek düzeye gelmiştir. İşte, 1998 yılında çıkarılan Mera
Kanunuyla oluşturulan kaynaklar, meracılığımızı yeniden tespit etmek, yeniden
onun imarını yapmak, gerek hayvancılığın hizmetine sunmak gerek tarımın
hizmetine sunmak gerekse de su havzalarının korunmasında fonksiyon ifa etmesini
temin ediyordu; ancak, bir zaruret doğrultusunda fonların kaldırılması, bütçe
disiplini altına alınması doğrultusunda, bu tasarıyla yapılan değişiklik,
meralarımızın ıslah edilmesinde, Mera Fonunun kullanılmasında sağlanan imkânı,
maalesef, belli oranda, bu kanunun uygulayıcılarının elinden almış bulunuyor. Onun için, hükümetimizden ve uygulayıcılardan, Mera
Fonuyla ilgili geçmişte temin edilen kaynakların, oluşturulan kaynakların,
imkânların, bundan sonra da oluşturulmasını talep ediyorum ve buna hassasiyet
gösterilmesini temenni ediyorum; çünkü, mera demek, tekrar söylüyorum, toprak
demek. Toprak ayağımızın altından kalkıyor; her yıl, bir Kıbrıs Adası kadar
toprağımızı, verimli toprağımızı denizlere taşıyorsak, bunun önlenmesinin
yolunu behemahal almamız gerekiyor. İşte bunu yolu, meralarımızın, ilmin ve
tekniğin gereğince muhafaza edilmesi, ıslah edilmesinden geçmektedir. Tasarının 13 üncü maddesinde tespit edilen gelir
kaynaklarının, istisnasız olarak, hükümetimiz ve uygulayıcılar tarafından takip
edilip, mutlaka meraların ıslahında kullanılmasına özen gösterilmesini temenni
ediyorum, tavsiye ediyorum, talep ediyorum ve bu yönde, Meclisimizin de gereken
hassasiyeti göstermesini istirham ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP, DSP ve ANAP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Madde üzerinde görüşmeler bitti. 4 adet önerge var; ancak, 3'ünü işleme koyacağım
efendim. En son önerge, en aykırı önergedir; okutup, işleme
alacağım. Birinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 13
üncü maddesiyle düzenlenen 30 uncu maddenin birinci fıkrasının (f) bendinde yer
alan "...valiliklerce tespit edilecek miktarda alınan" ibaresinin
"valiliklerin belirleyeceği miktarda alınan" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 13
üncü maddesiyle düzenlenen 30 uncu maddenin son fıkrasında yer alan
"...Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine" ibaresinin
"...Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Efendim, son önerge, en aykırı önergedir;
okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sayılı kanun 13 üncü maddesiyle
değiştirilen 4342 Sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin (a) fıkrasındaki
"yüzde 2"nin "yüzde 3" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Adana Erzincan BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor musunuz efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Hükümet?.. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Katılıyoruz
efendim. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Hükümetin katıldığı, Komisyonun takdire
bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum; karar yetersayısı arayacağım efendim:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir efendim. CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Önergelerimi geri
çekiyorum. BAŞKAN - Diğer önergeleri geri çektiler. III. –
YOKLAMA BAŞKAN - 13 üncü maddeyi, kabul edilen önergeyle
beraber oylamadan önce, yoklama talebi vardır. İmza sahiplerinin salonda bulunup bulunmadıklarını
araştıracağım. Yasin Hatiboğlu?.. Burada. Zeki Çelik?.. Burada. Şükrü Ünal?.. Burada. Mustafa Geçer?.. Burada. Mehmet Çiçek?.. Burada. Musa Uzunkaya?.. Burada. Rıza Ulucak?.. Burada. Ali Oğuz?.. Burada. Ahmet Sünnetçioğlu?. Burada. Latif Öztek?.. Burada. Fehim Adak?.. Burada. Nezir Aydın?.. Burada. İrfan Gündüz?.. Burada. Mehmet Özyol?.. Burada. Eyüp Fatsa?.. Burada. İsmail Kahraman?.. Burada. İsmail Alptekin?.. Burada. Mehmet Bekâroğlu?.. Burada. Cemil Çiçek?.. Burada. Azmi Ateş?.. Burada. 20 arkadaşımız buradalar efendim. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır efendim. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3.– Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/876) (S. Sayısı : 713) (Devam) BAŞKAN - 13 üncü maddeyi, kabul edilen önerge
doğrultusunda değişmiş şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 13 üncü madde kabul edilmiştir. 14 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 14. - 19.10.1989 tarihli ve 383 sayılı Özel Çevre
Koruma Kurumu Başkanlığı Kurulmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin X. Bölüm
başlığı metinden çıkarılmış; 22 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki
şekilde, 23 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki "Bu Fon'un
kullanılması" ibaresi "Kurum harcamaları" şeklinde değiştirilmiş
ve 23 üncü maddesinin başlığı ile ikinci fıkrası dışındaki diğer fıkraları
yürürlükten kaldırılmıştır. "Kurumun Gelirleri ve Harcamaları Madde 22. - Kurum, bu Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı
doğrultusunda yapılacak harcamaları karşılamak üzere aşağıda belirtilen
kaynaklardan gelir sağlar: a) Çevre Bakanlığı bütçesinden Kuruma aktarılacak
meblağlar, b) Her türlü yardım ve bağışlar ile Hazine
Müsteşarlığının uygun görüşü üzerine alınacak dış krediler, c) Kira ve işletme gelirleri ile koruma altındaki
bölgelerde günübirlik alan olarak işletilen alanlardan elde edilen gelirler, d) İmar planları yapımına ve harita yapımına iştirak
bedelleri, e) Çevre Bakanlığı bütçesine özel ödenek olarak
kaydedilen miktarlardan Çevre Bakanınca uygun görülecek miktarda yapılacak
aktarmalar, f) Diğer gelirler. Kurumun bütçe gelir ve harcama usul ve esasları Maliye
Bakanlığının görüşü alınarak Çevre Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle
belirlenir. Kurumun gelir ve giderlerine ilişkin hesaplar
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunca denetlenir." BAŞKAN - Efendim, 14 üncü madde üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül; buyurun. DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 14 üncü
maddesi hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlarım. Değerli milletvekilleri, bu fon uygulamasına 1980'li
yıllardan sonra başlanılmıştır, aşağı yukarı 107 fon oluşmuştur. Bu fonlar,
hızlı harcama ve yatırımların daha hızlı gerçekleştirilmesi amacıyla
hazırlanmış idi; fakat, değerli milletvekilleri, daha sonra, bu fonlar öyle bir
hale geldi ki, bu mevcut fonlar, devlet bütçesi içerisinde disiplin edilemez
hale geldi ve öyle fonlar kuruldu ki, bu fonların geliri giderinden fazla
olmaya başladı ve bu fon uygulaması bugünkü durumlara geldi. Değerli milletvekilleri, fon uygulamalarının malî
sistemimiz içerisinde çok ciddî sorunlar aştığını hepimiz yakından izliyoruz.
Biz, Doğru Yol Partisi olarak, bu gerçeği, Yüce Meclisin gündemine getiren ilk
partiyiz; hatta, 1992 senesinde, bu fonları, Türkiye Cumhuriyeti Merkez
Bankasında topladık. Malî sistemin disiplinsizliği kabul etmeyeceği, böyle bir
yapının, sonuçta, içinden çıkılmaz bir tabloyu ortaya koyduğunu yıllardan beri
söyledik ve söyleyegeliyoruz; ancak, maalesef, bizim dışımızdaki partilerin
duyarsızlığı, sonucu bu noktaya getirdi. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette ki, bir
ülkede fon uygulamaları olabilir. Bütçe disiplininin getirdiği katı kurallar,
bazen hükümetlere, hızlı karar vermesi gereken durumlarda, sorunlar
yaratabilir; ancak, bunlar, istisnaî hallerdir. Fon uygulamalarının da istisnaî
hallere münhasır olması gerekir. Nitekim, üyesi olmaya çalıştığımız Avrupa
Birliği ülkelerine baktığımızda, fon uygulamalarının az önce de arz ettiğimiz
gibi olduğu görülecektir; ancak, bizim ülkemizde, fon uygulamaları istisnaî
olmaktan çıkmış, âdeta bütçe dışında ikinci bir bütçe büyüklüğüne kavuşmuştur.
Dolayısıyla, fon uygulamaları, bir anlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
devre dışı bırakılması demektir; çünkü, fon hesapları, Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündemine gelmemekte ve dolayısıyla, denetim dışı büyük bir malî kaynak
kontrol edilemez hale gelmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizdeki fon
uygulamaları, fon kaynakları, siyasî amaçlar ve popülist politikalar için
kullanılmış ve böylece, bu devletin kıt imkânları ne olmakta; çarçur edilmekte
ve siyasî popülizm ağırlık kazanmakta. Değerli milletvekilleri, fonun gelirleri ne kadar
önemliyse, harcamaları da o kadar önemlidir. Zaman içerisinde fonlarda büyük
paralar birikmiş ve gereksiz, ihtişamlı yatırımlara dönüşmüş; öte yandan,
ülkenin gerçekten ihtiyacı olan yerlere kaynak aktarılmada zorlanır bir hale
gelinmiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, Doğru Yol
Partisi olarak öteden beri kamunun malî açıdan saydam olmasını isteyen bir
partiyiz. Vatandaş, ödediği verginin hesabını sorabilmelidir; daha açıkçası,
vatandaş, demokratik sorgulama hakkını kullanmalıdır. Fon uygulamalarının
yaygınlaşmasıyla birlikte, bu imkân, büyük ölçüde ortadan kalkmaktadır; çünkü,
fonlarda gerek biriken paralar gerekse yapılan harcamalar, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bilgisi dışına çıkarılmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anılan 14 üncü
maddeyle yapılan değişikle Özel Çevre Koruma Fonu tasfiye edilmekte; fon
gelirleri, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığına bırakılmakta ve kurumun gelir
ve giderlerine dair usul ve esasların çıkarılacak yönetmelikle belirlenmesi
öngörülmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. RAMAZAN GÜL (Devamla) - Yine, tasarının bu maddesiyle,
fonun denetimi, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna bırakılmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maddeden de
açıkça anlaşılacağı üzere, fon tümüyle tasfiye edilmemektedir; yani, Türkiye
Büyük Millet Meclisi, yine, dolaylı olarak devredışı bırakılmaktadır. Oysa, bu
gelirlerin de genel bütçe gelirleri içerisine alınması gerekiyorsa da, genel
bütçeden, Çevre Bakanlığına veya Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığına kaynak
aktarılması daha uygun olacaktır; fonlar, ancak, bu mantıkla tasfiye edilir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce ifade
ettiğim gerekçelerle, maddenin, fon uygulamasının tümüyle kaldırıldığı, genel
bütçe gelirlerine ilave edilmesi gereken bir model oluşturulmadığı sürece, biz,
buna uygun bakmıyoruz. Tamamen, genel bütçeye aktarılmalı, ilgili harcamalar
içerisinde genel bütçeden bir tahsisat oluşturulmalıdır. Bu yasanın, ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını
diliyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına, Bursa
Milletvekilli Sayın Ahmet Sünnetçioğlu; buyurun efendim. (FP sıralarından
alkışlar) FP GRUBU ADINA AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı ve âdeta, paket ve ısmarlama
görüntüsünde olan kanun tasarısının 14 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Meclisi selamlıyorum. Bu tasarı için, paket görüntüsünde diyorum; zira,
maşallah, kamu bankaları, özellikle Emlakbankın kapatılmasıyla ilgili hükümler,
bazı fonların tasfiyesiyle ilgili hükümler, bazı vergi kanunlarında değişiklik
yapılmasına dair hükümler ve bazı geçici hükümler olmak üzere, birbirinden ayrı
konular, bir paket halinde bu tasarıda toplanmış. Bu tasarı için "ısmarlama" diyorum; zira,
daha önce, komisyonda Anayasaya aykırılığı tartışılmış bir hüküm, bizzat, Sayın
Bakan Kemal Derviş tarafından, bir önergeyle, tekrar gündeme getiriliyor;
itirazlar sonucu, verilen aradan sonra önerge geri çekilince "önerge geri
çekilirse istifa ederim" diyen sayın bürokrat, gazetelere yansıdığı
şekilde, istifa ediyor ve Başbakan yardımcısı ile bizzat Sayın Bakan Kemal
Derviş, kendisini ikna etmeye çalışıyor. Daha sonraki zabıtlar incelendiğinde
de, bu bürokrat hakkında teftiş kurulu raporlarından, usulsüzlüklerden söz
ediliyor. İster istemez, siz de bu tasarının önergelerine kadar bir ısmarlama
şüphesiyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Görüştüğümüz 14 üncü maddeyle, 383 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle özel çevre koruma bölgesi olarak ilan edilen ve ilan
edilecek olan alanların çevre değerlerini korumak, mevcut çevre sorunlarını
gidermek, bu alanların koruma ve kullanma esaslarını belirlemek, imar
planlarını yapmak, her ölçekte plan ve kararlarını revize etmek, milletlerarası
koruma sözleşmeleri ve çevre mevzuatı dikkate alınarak, bölgedeki alanlarını
tespit etmek ve yeni düzenlemeler yapmak, bölgenin korunması için her türlü
icraatı yapmak, gereğinde her türlü kamu kurum ve kuruluşları ile dernekler ve
milletlerarası kuruluşlarla işbirliği sağlamak amacıyla kurulmuş olan Özel
Çevre Koruma Kurumu Başkanlığının, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde,
başkanlığa bağlı Özel Çevre Koruma Fonunun ismi değiştiriliyor. İlgili maddenin
başlığı "Özel Çevre Koruma Fonu" yerine "Kurumun Gelirleri ve
Harcamaları" oluyor ve gelir kaynağı olarak da, Çevre Kirliliğini Önleme
Fonunun yıllık gelirinin yüzde 20'si yerine "Çevre Bakanlığı bütçesine
özel ödenek olarak kaydedilen miktarlardan" diye bir ibare konuluyor. Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, 4629 sayılı
Bazı Fonların Tasfiyesi Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin (e) fıkrasıyla, Çevre
Kirliliğini Önleme Fonu kaldırılmıştı. Şimdi, halen, Çevre Komisyonunda
görüşülen alt komisyon raporuyla, bu fonun yerine "özel ödenek" diye
gelirler eklenmesi söz konusu. Dolayısıyla, bu görüştüğümüz maddeyle, Özel
Çevre Koruma Kurumuna, olmayan kaynaktan bir gelir aktarılması söz konusudur.
Bu da, bu tasarının nasıl alelacele ve ısmarlama olarak hazırlandığının
delilidir. Değerli milletvekilleri, ekonomide yangını söndürmek,
yangının yol açtığı hasarları onarabilmek için, IMF'in empoze ettiğim tüm
yasalar çıkarıldı ve çıkarılmaya devam ediyor; ancak, istikrar bir türlü
sağlanamıyor. Siyasete ve IMF reçetelerine karşı, büyük bir güvensizlik doğdu.
Çalışanlar işini kaybetti, esnaf kepenk kapattı, işyeri ve fabrikalar da
kapandı. Gündelik doğal gelişmeler, tartışmalar bile, ekonomideki dengeleri
bozmakta. Tütün Yasasıyla ilgili, bir bakanın istifasıyla sonuçlanan krizden
sonra, ertesi gün, gazeteler "bugün kriz olmadı; çünkü, Ankara'da kimse
konuşmadı" diye yazdılar. Sayın Derviş, geçen hafta, New York'ta ağzından
kaçırırcasına "Meclis de tatile giriyor, kriz çıkma olasılığı da azalıyor
böylelikle" diyordu. Yani, bu hükümet, kendisi bizatihi kriz sebebidir.
Kimse konuşmazsa, kriz olmuyorsa, getirdiğiniz tasarıları bir daha gözden
geçirin veya hiçbir şey yapmayın, daha iyi olur diyorum. Değerli arkadaşlar, hiç kimseye, özel bir husumetimiz
yok. Bizler, buraya, vekâlet alarak geldik; vekâlet aldığımız insanların bize
olan güvenine layık bir yönetim oluşturmak ve onlara layık kanun çıkarmak
mecburiyetindeyiz. Bu konuyu, özellikle, Fazilet Partisi sözcüleri ısrarla
söylüyorlar ve ben, bu konuyu bir kere daha tekrar ediyorum. Bu kanunun hayırlı olmasını diliyor, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Madde üzerinde verilmiş üç adet önerge vardır; önce,
geliş sırasına göre okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 14
üncü maddesiyle düzenlenen 22 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yer
alan "...aktarılacak meblağlar" ibaresinin "aktarılacak
miktarlar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 14
üncü maddesiyle düzenlenen 22 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde yer
alan "...uygun görüşü üzerine alınacak" ibaresinin "uygun görüşü
ile alınacak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Okutacağım son önerge, en aykırı önergedir;
okutup işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 14
üncü maddesiyle düzenlenen 22 nci maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde yer
alan "...iştirak bedelleri" ibaresinin "katılım bedelleri"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim? CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Sayın Başkan, üç
önergemi de geri çekiyorum. BAŞKAN - Önergeler geri çekildi efendim. 14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 15 inci maddeyi okutuyorum: MADDE 15 - A) 3/6/1938 tarihli ve 3423 sayılı Milli
Eğitim Bakanlığına Bağlı Mesleki ve Teknik Öğretim Okulları Döner Sermayesi
Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasındaki "Fonundan"
ibaresi "gelirlerinden" olarak değiştirilmiştir. B) 21/12/1959 tarihli ve 7397 sayılı Sigorta Murakabe
Kanununun 30 uncu maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Denetleme aidatı olarak tahsil edilen tutarlar
genel bütçeye özel gelir kaydedilmek üzere
Hazine Müsteşarlığının merkez ödemelerini yapan saymanlık müdürlüğü hesaplarına yatırılır. Özel gelir kaydedilen
bu tutarlar, münhasıran Sigorta Denetleme Kurulu hizmetlerinde kullanılmak
üzere Maliye Bakanlığınca Hazine
Müsteşarlığı bütçesine özel ödenek kaydedilir. Bu suretle ödenek kaydedilen
miktarlardan yılı içinde harcanmayan tutarları ertesi yıl bütçesine devren özel gelir ve ödenek kaydetmeye
Maliye Bakanı yetkilidir. Zamanında yatırılmayan denetleme aidatlarının
tahsilatında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümleri uygulanır." C) 10/9/1960 tarihli ve 79 sayılı Milli Korunma
Suçlarının Affına, Milli Korunma Teşkilat, Sermaye ve Fon Hesaplarının
Tasfiyesine ve Bazı Hükümler İhdasına Dair Kanunun 5 inci maddesinin (c)
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "c) Akaryakıt fiyatlarında istikrarın sağlanması
amacıyla petrol ürünlerinden Bakanlar
Kurulunca belirlenecek esaslar dahilinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca
belirlenecek miktarlarda Akaryakıt
Fiyat İstikrar Payı alınır ve genel bütçeye gelir kaydedilir." D) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
ek 13 üncü maddesinin başlığı ile (1), (2), (3) ve (5) numaralı fıkraları
yürürlükten kaldırılmış ve (4) numaralı
fıkrasının (a) bendinde yer alan
"(sözleşmeli personel ile bağlı kuruluşların üst düzey yönetici
kadrolarına atananlar dahil)" ibaresi "(sözleşmeli personel ile bağlı
kuruluşların personeli dahil)" şeklinde değiştirilmiş ve bu fıkranın son
paragrafına "Bu ödemeler bütçeden
karşılanır. Bağlı kuruluşlar personeline yapılacak ek ödemelerin
belirlenmesinde, bunlara ödenmekte olan ikramiye, fazla mesai ücreti gibi
farklı ödemeler ile diğer imkanlar
dikkate alınır ve bağlı kuruluş bütçelerinden ödenir." cümlesi
eklenmiştir. E) 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununun 58 inci maddesinin başlığında
yer alan "ve araştırma fonu" ibaresi metinden çıkarılmış; (a)
fıkrasının dördüncü bendinde yer alan "araştırma fonu" ibaresi
"bilimsel araştırma projeleri" şeklinde değiştirilmiş ve (b) fıkrası
yürürlükten kaldırılarak maddeye aşağıdaki bentler eklenmiştir. "Üniversitelerde araştırma projelerinin
finansmanında kullanılmak üzere; üniversite döner sermaye işletmelerinden,
öğretim üyelerinin doğrudan veya dolaylı katkısı olup olmadığına bakılmaksızın
elde edilen her türlü gayri safi hasılatın yüzde 10'undan az olmamak üzere,
üniversite yönetim kurulunun belirleyeceği orandaki tutar, döner sermaye
saymanınca tahsilatı takip eden ayın ilk haftası içinde Bütçe Dairesi
Başkanlığı hesabına yatırılır. Süresi içinde yatırılmayan tutarların
tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümleri uygulanır. Bütçe Dairesi Başkanlığı hesabına yatırılan bu tutarlar
ile araştırma projelerinden elde edilen gelirler ve bu amaçla tahsil edilen
bağış ve yardımlar, Maliye Bakanlığınca ilgili üniversite bütçesine bir yandan
özel gelir, diğer yandan açılacak tertiplere özel ödenek kaydedilir. Bu suretle
ödenek kaydedilen miktarlardan yılı içerisinde harcanmayan tutarları ertesi yıl
bütçesine devren özel gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Araştırma projelerine bütçe ile tahsis olunan ödenekler
ve/veya yukarıdaki hükümler uyarınca özel ödenek kaydolunan tutarlar;
üniversite yönetim kurulunca gerekli görüldüğü takdirde, her bir proje için
avans verilmek suretiyle de kullandırılabilir. Araştırma projelerinin seçilmesi, uygulanması ve
izlenmesi ile ödeneklerin kullandırılması, genel hükümlerin avans ve kredi
sınırlamalarına bağlı kalınmaksızın avans verilmesi ve bu avansın mahsubuna
dair usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak, Yükseköğretim
Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir." F) 8/1/1985 tarihli ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin (m)
bendinde yer alan "Bakanlık bütçesinde mevcut bulunan veya yer alacak olan
fonlardan" ibaresi "Bakanlık bütçesinden" şeklinde
değiştirilmiştir... BAŞKAN - Bir dakika... Efendim, çalışma süremiz doldu. Bu maddeyi kim
yazmışsa, çok büyük hüner sahibi; 6,5 dakikadır bitmiyor!.. Maddenin okunmasının bitimine kadar çalışma süresinin
uzatılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Maddenin okunmasına devam ediyoruz. G) 24/3/1988 tarihli ve 3418 sayılı Eğitim, Gençlik,
Spor ve Sağlık Hizmetleri Vergisinin İhdası ile 3074 Sayılı Akaryakıt Tüketim
Vergisi Kanunu, 197 Sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, 1318 Sayılı
Finansman Kanunu, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul
Kanunu, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 492
Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklikler Yapılması ve Bu Kanunlara Bazı Hükümler
Eklenmesine Dair Kanunun 39 uncu maddesinin (a) bendinde geçen "payların yarısı" ibaresi
"paylar", "Başbakanlık Bütçesinde," ibaresi "dağılımı
Başbakan Onayı ile belirlenmek suretiyle Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlükleri bütçelerinde,"olarak
değiştirilmiş; "bu bakanlıklarca belirlenecek ve yeniden" ibaresi ile
"Başbakanlık bütçesine kaydedilen ödeneğin, Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü arasında
paylaşımına Başbakan yetkilidir." cümlesi metinden çıkarılmış; (b) bendi
yürürlükten kaldırılmış ve son fıkrasındaki "(a) ve (b) bentlerine göre
Başbakanlık ve bakanlıkların" ibaresi "(a) bendine göre ilgili
kurumların" olarak değiştirilmiştir. H) 12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununun 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "fon
hesabına alacak kaydeder" ibaresi " genel bütçeye gelir
kaydeder" şeklinde değiştirilmiştir. I) 30/4/1992 tarihli ve 3797 sayılı Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 32 nci maddesinin (l)
bendinde yer alan "Fonu" ibaresi metinden çıkarılmış ve 44 üncü
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Çıraklık, Mesleki ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve
Yaygınlaştırma Dairesi Başkanlığı Madde 44- Çıraklık, Mesleki ve Teknik Eğitimi
Geliştirme ve Yaygınlaştırma Dairesi Başkanlığı, 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek
Eğitimi Kanununda öngörülen çıraklık, mesleki ve teknik eğitimi geliştirme
ve yaygınlaştırmaya dair iş ve
işlemleri yürütmekle görevlidir." BAŞKAN - Çalışma süremiz doldu. Saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati
: 19.02 DÖRDÜNCÜ
OTURUM Açılma Saati
: 20.00 BAŞKAN :
Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER:
Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 120 nci Birleşimin
Dördüncü Oturumunu açıyorum. 713 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/876) (S.Sayısı:713) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Tasarının 15 inci maddesini okutmuştum. Şimdi, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Aslan Polat;
buyursunlar efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Tasarının bu maddesinde de, birtakım, yine, fonlar
tasfiye edildiği için, fon ifadeleri burada değiştiriliyor. Bir tanesinde
"Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Meslekî ve Teknik Öğretim Okulları Döner
Sermayesi Hakkında Kanunun" derken "fonundan" ibaresi
"gelirlerinden"e çevriliyor. Şimdi, bu teknik öğretim konusunda da, esasında, böyle,
çok önemli problemler var. Nasıl problemler var; iki yıllık eğitimler de dahil,
Türkiye'de, bütün toplam eğitimin yüzde 15,13'ü meslekî eğitim olmasına rağmen,
bu eğitim, dünyada çok farklıdır. Örneğin, Avustralya'da yüzde 66'dır,
Singapur'da yüzde 63'tür, Japonya'da yüzde 44'tür, ABD'de yüzde 37'dir. Yani,
ülkemizde, meslekî eğitimlere gerekli ehemmiyet verilmemiştir. Biz yüzde 15'te
kalmış olmamıza rağmen, gelişen ülkelerde bu rakam yüzde 66'ya kadar çıkmış ve
meslekî teknik eğitime önem verilmiştir; çünkü, ara insan ihtiyacının
karşılanması gerekmiştir. Şimdi, bunları, biz, gözardı etmememiz lazım ve sırf
fonların tasfiyeleriyle burada bir netice alamayız diye düşünmek istiyorum. Şimdi, burada, yine, ilerisinde, üniversitelerle
ilgili, araştırmalarla ilgili bölümler var. Burada da "araştırma
fonu" ibaresi "bilimsel araştırma projeleri" şeklinde
değiştiriliyor. Şimdi, bu araştırma fonları da, yine, burada önemli
oluyor. Üniversitelerdeki araştırma hocaları o fonun içinde olsun veya olmasın
döner sermayelerde en az yüzde 10 veya daha fazlasının bu araştırma projelerine
aktarılması isteniyor ki, bu doğru bir şeydir; yeter ki, bu araştırma
projelerine gerekli ehemmiyet verilsin diye düşünüyorum. Gerçi, Türkiye'de
araştırmaların en çoğu üniversiteler tarafından yapılıyor. Bir ankete göre,
Türkiye'de bütün ar-ge çalışmaları içerisinde üniversitelerin payı yüzde 69,8;
ki, bu önemli bir rakam tutuyor. Bu, Avrupa ülkelerinden çok ileri. Mesela,
araştırma geliştirmeler içerisinde, üniversitelere, İsviçre'de yüzde 13,9,
İsveç'te yüzde 32,9, Türkiye'de ise yüzde 69,8 pay ayrılmış durumda. Yine,
toplam ar-ge çalışmaları içerisinde özel sektörün payı ise çok daha az; yüzde
20'lerde kalmış bulunmakta. Buna mukabil, nüfus başına araştırıcı sayısına
baktığımız zaman, Japonya'da 1 milyon insanda 4 909 kişi ar-ge çalışmalarında,
araştırma faaliyetlerinde bulunurken, Türkiye'de bu sayı 291'de kalıyor. Yine,
bazı ülkelerin ar-ge faaliyetlerinin gayri safî millî hâsılaya oranına
baktığımız zaman, bu oran İsveç'te yüzde 3,76 iken, Türkiye'de yüzde 0,45
olmakta ve buradan, oldukça az bir rakamın ar-ge çalışmalarına ayrıldığını
görüyoruz. Tabiî, burada önemli bir nokta daha var;
üniversitelerin araştırma geliştirme faaliyetleri her ne kadar önemli bir
rakamda görülüyorsa da, yapılan bu faaliyetlerin sanayie yansıması, bu çalışma
miktarında olmuyor. Neden; çünkü, hocalarımızın çoğu, biraz sanayiden kopuk
olarak bu araştırma geliştirmeleri yapıyorlar ve bundan dolayı da buraya
ulaşamıyor. Bakın, MHP'li milletvekili arkadaşlar hep bana laf
atıyor, ben şimdi onlara bir cevap vereyim. Mesela, Plan ve Bütçe Komisyonunda,
MHP'li üniversite hocası bir arkadaşımla konuşuyorum, çok da sevdiğim bir
arkadaşım; diyor ki "ben onbeş sene Erzurum'da hocalık yaptım; ama,
İspir'i görmedim." Şimdi, düşünebiliyor musunuz; bir hoca onbeş sene
Erzurum'da kalıyor; ama, Erzurum'un ilçelerini bile görmüyor... Bu neden
oluyor; halkla bütünleşemediğinin örneğini veriyorum. Burada neyi söylemek
istiyorum; üniversite hocaları bu çalışmalarını yaparken, biraz halkın
içerisine girmeleri gerekir ve halkla diyaloglarını iyi sağlamaları gerekir
diye düşünüyorum. Burada, yine Akaryakıt Fiyat İstikrar Fonundan
bahsediliyor. Akaryakıt Fiyat İstikrar Fonunun ne olduğunu, şu anda halkımız
çok iyi gördü; üç ayda akaryakıta yüzde 100 zam yaptınız. Yani, demek ki, bir
de Akaryakıt Fiyat İstikrar Fonu olmasaydı ne olacaktı diye düşünmek istiyorum.
Yine, burada, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 15
inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "fon hesabına alacak
kaydeder" ifadesi "genel bütçeye gelir kaydeder" şeklinde değiştiriliyor.
Burada, organize sanayi bölgelerinden bahsedildiği zaman, sanayicilerin
durumundan da kısaca bahsetmek isterim. Bakın, daha bugün odalarımıza dağıtılan, Devlet
İstatistik Enstitüsü rakamlarına göre, 2001 yılının -bu yılın- birinci
döneminde, üretimde, çalışanlarda yüzde 1,1, çalışma saatlerinde yüzde 3,1'lik
bir azalma meydana gelmiş. Artma değil, azalma meydana geliyor. Yine, bu sene; yani, bugün dağıtılan rakamlara göre,
Türkiye'de, sanayi üretiminde yüzde 2,6'lık bir azalma meydana geldi ve yine,
Türkiye'de, 2001 yılının birinci döneminde, şirketlerde, Mayıs ayında yüzde 43,
Ocak-Mayıs arasında yüzde 21 kapanma meydana geldi; yani, yeni firma açılmadı,
azalma meydana geldi, kapanmalarda ise yüzde 3'lük bir artış meydana geldi. Şimdi, buradan neyi söylemek istiyorum; sanayide,
gerçekten çok büyük bir problem var ve sanayideki bu problemleri dikkate
almadan da bir netice alamayız diye düşünüyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ASLAN POLAT- (Devamla)- Sayın Başkanım, 1 dakika
müsaade ederseniz; bitiriyorum. Şimdi, iş dünyasının, yine, en son yapılan
anketlerinden kısaca bahsetmek istiyorum: Yüzde 70,23'ü "gerekli krediyi
alamadım" diyor. 2001 yılının ilk çeyreği için bahsediyorum. Yüzde 17,74'ü
ise "2001 yılında ciddî bir kredi alamadım, alacağımı düşünemiyorum"
diyor. "Peki, geri kalan bölümde kredi alacak mısın" diye soruyorlar
ve yüzde 74'ü "hayır, alamam" diyor. Peki "neden alamazsın"
denildiği zaman, yüzde 57,1'i "kredi çok pahalı" diyor, yüzde 24,9'u
ise "ben kredi bulamayacağım" diyor. Buradan neyi söylemek istiyorum; tabiî, biz, bütün
paraları fonlara, bankalara aktarırsak, sanayici, çalışacak kredi de bulamaz.
Kredi faizleri çok yüksek olduğu zaman da, bu, üretime yansır; üretime
yansıdığı zaman, ihracatta istediğimiz atılımı sağlayamayız diye düşünüyorum. Bütün bunları kurtarmanın bir tek yolu varsa, üretime
gereken desteği vermemiz gerekir; ama, sizin ve hükümetinizin bütün niyeti
fonlarla ve bankalarla olduktan sonra, reel kesimi hiç düşünmediğiniz için, o
yönde bir çalışmanız olamayacağını düşünüyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP
ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum efendim. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili
İlyas Yılmazyıldız; buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 15 inci madde üzerinde söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, bu maddede, Çıraklık, Meslekî ve Teknik
Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonu, Denetleme Fonu, Akaryakıt Fiyat
İstikrar Fonu, Gelir İdaresini Geliştirme Fonu, Üniversite Araştırma Fonu,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesindeki tüm fonlar, Organize Sanayi Bölgeleri
ve Küçük Sanayi Siteleri İnşaat ve İşletme Gideri Fonu gibi, sayısı 10-15'i
bulan fonların -çünkü, Sanayi Bakanlığındaki fonların hepsi olduğu için- hepsi
kaldırılmakta ve bir düzenleme yapılmaktadır. Bu fonların belli şekillerde düzenlenmesi, bütçe
birliğinin sağlanması, Doğru Yol Partisinin savunduğu bir şeydir ve olumludur.
Çünkü, fonlar, maalesef, bakanlar tarafından tam bir arpalık gibi
kullanılmıştır. Örneğin, Çevre Bakanlığı Fonuna bakıyoruz; Tekirdağ'ın her
köyüne traktör verilmiş; ama, Balıkesir'de, Şamlı gibi, Pamukçu gibi
belediyelere bir arozöz bile verilmekten imtina edilmiştir. Halbuki, Şamlı'da 1
000 dönüm arazi, Pamukçu'da 300 dönüm arazi yanmıştır. Yine bakıyoruz, Mera
Fonu da, maalesef, amaca uygun kullanılmamış, hayvancılık ileriye gideceğine
daha da geriye gitmiş, yemde bir ucuzlama değil, yemin çuvalı 10 milyonu
aşarken, süt 220 000-250 000 liradan 160 000 liraya düşmüştür. Bu fonda yalnız
bir tek kişi korunmuştur, tütün ithal edenlerden Mera Fonu için alınan yüzde
3'lük pay -Mera Kanununda öyle yazmaktadır- yüzde 2'ye düşürülmüştür. Bunu
yüzde 3'ten yüzde 2'ye düşüreceğinize, yüzde 4'e çıkarsanız, bunun yanında da
süt üreticilerinden, hayvan eti satanlardan eğer şey yapsanız, eminim ki, daha
yararlı olurdu. (MHP sıralarından gürültüler) Değerli arkadaşlarım, bazı arkadaşlarımız oturduğu
yerden laf atıyor, olabilir, saygı duyarım... BAŞKAN - Efendim, siz, Genel Kurula hitap edin, onlar
size laf atmıyor. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Saygı duyarım, ancak,
acaba, siz, yirmi yıl önceki değil, on yıl önceki değil, iki yıl önceki değil,
sadece ve sadece 24 saat bile geçmeyen bu tutanaklara baktınız mı?..
Konuşmacılarınız ne demiş, neyi alkışlamışsınız; farkında mısınız?.. Bakınız, DSP'nin sayın sözcüsü ne söylüyor: "Şu
anda, Emlak Bankası, sermaye yeterlik rasyosu bakımından Türkiye'deki ilk beş
banka arasındadır. Şu anda, Emlak Bankası, kamu bankaları arasında görev zararı
olmayan tek bankadır. Şu anda, Emlak Bankası, sermaye yapısı nedeniyle fon
fazlası olan ve başarılı personeliyle Türkiye'de görev yapan bankamızdır.
Bugünkü bankacılık kriterleri açısından baktığımızda, Emlak Bankasının
bankacılık sektöründe hizmet vermeye devam etmesi gerekmektedir. Plan ve Bütçe
Komisyonumuzda kıdem tazminatı sınırıyla sınırlandırılması, Emlak Bankasında
çalışan 3 000 arkadaşımızı mağdur etmektedir. (DSP sıralarından alkışlar)"
Ama, oylar, yine, bunun kapatılması yönünde. Anavatan Partisi konuşmacısı:"Bugün dünyanın bütün
gelişmiş ülkelerine bakın, morgate..." BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, konuya dönsek...
Affedersiniz, bu zabıtlar, artık, internette de var, herkes okuyor bu
zabıtları. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Ama, ben,
birleştiriyorum... Bir noktaya geleceğim Sayın Başkan. "... bankacılığı vardır; Amerika Birleşik
Devletlerinde de vardır, Avrupa Birliği ülkelerinde de vardır ve bunların hepsi
de, Emlak Bankası düzeyinde ve Emlak Bankasının birikimine dahi sahip bir
birikime sahip değildirler. Dolayısıyla, Emlak Bankasının büyük bir marka
değeri vardır, Emlak Bankasının kapatılması büyük bir haksızlıktır. Eğer,
kapatılacaksa, bu kapatılmamalı, özelleştirilmeli, bu satılmalı ve Emlak
Bankasında çalışan 10 000 kaliteli, son derece özveriyle çalışan Emlak
mensuplarının mağdur edilmemesi gerekmektedir. Dolayısıyla, Emlak Bankasının kapatılması, personelinin
başka yerlere aktarılmasının son derece yanlış ve bunların aktiflerinin"
diye devam ediyor, artı "Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 7, 10 ve 11
inci maddelerine aykırı olduğunu belirtiyorum. (ANAP sıralarından
alkışlar)" Son olarak MHP Grubu adına konuşan arkadaşımıza
bakıyoruz: "Türkiye Emlak Bankasının, böyle bir zarar gösterme gibi bir
şansı olmamıştır. Emlakbankın, Ziraat-Halk bünyesinde birleşmesi demek, yeniden
otomasyon yazılımı, bilgisayar alımları gibi milyonlarca dolarlık yatırım
demektir. Bu birleşme hakkında danışmanlık hizmeti kime, ne kadar bedelle
yaptırıldı, bilemiyorum." Bir imada bulunuyor; "birileri, acaba
avanta para mı kaptı" diyor... Olabilir... SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) - Sen öyle anlıyorsun!.. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - "Herhalde, günümüz
tasarruf düşüncesine uygun düşmeyecektir. Emlakbankın rasyoları, iyi..." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KÜRŞAT ESER (Aksaray) - Açma Sayın Başkan, açma!.. BAŞKAN - Zabıtları, bir daha zabıtlara geçirmem; dünkü
zabıtlar bunlar. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkan. BAŞKAN - Size, ben, rica edeyim, şu çıraklık meselesi,
fonlar var... Çok önemli. Niye çıraklığı konuşmuyorsunuz?.. Fonu tasfiye
ediyor... Lütfen, zabıtları okumayın, istirham ediyorum. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Zabıtları okumuyorum;
sözümü toparlıyorum. BAŞKAN - Arkadaşlar ezbere biliyor, zabıtçılar... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Sayın Başkan, sözlerimi
tamamlıyorum. BAŞKAN - Peki, efendim; buyurun. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - "Emlak Bankasının
kolaylıkla yeniden yapılandırılıp, konut finansmanı konusunda, ihtisas bankası
olarak özelleştirilmesinin..." BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız "zabıtları
okumayacağım" dediniz; lütfen... İstirham edeyim efendim... Niye beni
üzüyorsunuz!.. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkan. BAŞKAN - Ama, bunlar Meclis zabıtları efendim yani...
Şu çıraklıktan bahsedin, bitirin... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, olabilir;
oradan değerlendirme yapıyor. BAŞKAN - Efendim, orada çıraklık yok ki değerlendirme
olsun... Fonlarla ilgili bir satırcık yok o zabıtlarda. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Zabıtları okuyor Sayın
Başkan, yani, zabıtları değerlendirmeye almış. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın
Başkanım. "...kamunun menfaatına olacağı inancındayım.
Devlet büyük bir gelir elde edebilecektir." Daha önemlisi "IMF'ye verilen niyet mektubunda
-bunu özellikle söylüyorum- yükümlülüklerini ödeyemez, varlığını sürdüremez
durumda olduğu şeklinde yer alan ifadeler, gerçek duruma uygun düşmemektedir.
(MHP ve DSP sıralarından alkışlar)" Arkadaşlar, bunlara niye oy veriyorsunuz siz?!
Dedikleriniz bunlar; ben, irticalen söylemiyorum. Yani, ayıp değil mi?! (MHP
sıralarından gürültüler) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) - Kürsüyü işgal ediyor Sayın
Başkan. BAŞKAN - Efendim, çıraklıkla ilgili bir fon
kapatılıyor... Bence, çok önemli o. Ben, bir milletvekili olarak orada olsam, o
konuyu konuşurdum. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bunu, Emlak Bankası
çalışanları... BAŞKAN - Buyurun efendim... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Peki; bir sonraki
maddede konuşurum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Efendim, madde üzerinde 3 adet önerge vardır; okutup,
işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 15
inci maddesinin (C) fıkrasıyla değiştirilen (c) bendinde yer alan
"akaryakıt fiyatlarında istikrarın sağlanması" ibaresinin
"akaryakıt fiyatlarında istikrar sağlamak" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 15
inci maddesinin (B) fıkrasında yer alan "ertesi yıl" ibaresinin
"bir sonraki yıl" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Oylamaya geçmedim ki!.. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Öyleyse, oylamaya
geçtiğiniz zaman... BAŞKAN - Son önergeyi okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 15
inci maddesinin (e) fıkrasında yer alan "....öğretim üyelerinin doğrudan
veya dolaylı katkısı olup olmadığına bakılmaksızın" ibaresinin
"....öğretim üyelerinin ne şekilde olursa olsun yaptıkları katkıya
bakılmaksızın" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Sayın Başkan, önergelerimi
geri çekiyorum. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeler geri çekildi.
15 inci maddeyi oylarınıza sunacağım; ancak, Sayın
Yılmazyıldız, karar yetersayısının aranılmasını istedi. 15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 15 inci madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır. 16 ncı maddeyi okutuyorum: MADDE 16 - a) 27.10.1960 tarihli ve 118 sayılı İhracatı
Geliştirme Etüt Merkezi Kurulması Hakkında Kanun, b) 6.12.1984 tarihli ve 3100 sayılı Katma Değer Vergisi
Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında
Kanunun 9 uncu maddesinin (5) numaralı fıkrası, c) 28.5.1986 tarihli ve 3291 sayılı Kanunun ek 2 nci
maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "Elektrik Enerjisi Fonu'nda
toplanmak üzere" ibaresi, d) 23.7.1995 tarihli ve 4123 sayılı Tabiî Afet
Nedeniyle Meydana Gelen Hasar ve Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesine
Dair Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan "bağış ve yardımlardan, her ne ad
altında toplanırsa toplansın nakdî olanlar Afetler Fonuna" ve
"ise" ibareleri, e) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun
20 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi, Yürürlükten kaldırılmıştır. BAŞKAN - 16 ncı madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; 713 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı maddesi üzerinde,
Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, hükümet ve onun övgüsünden
başka bir şey yazmayan medya, şimdi, görev zararlarını dile dolamış durumda.
Nedir görev zararları; adı üstünde, görevden dolayı zarar demektir. Peki,
bankalara görevi kim verir; bizim bankalar hukukumuza göre hükümet ve yasalar
verir. Denilir ki, bir kamu bankasına, bir hükümet veya hükümette görev alan
bir bakan, sen, şu hizmeti, ticarî bir kâr doğmasa da, şu küçük faizle ve
komisyonla yap; buradan yoksun kaldığın kârı veya uğradığın zararı, ben,
bütçeden ödeyeceğim; ilgili banka da, bu görevi yerine getirir. Örneğin, Ziraat
Bankası, çiftçilerimize, düşük faizle, gerekli veya tanımlanan krediyi verir;
hükümet, bu görevin yerine getirilmesinden dolayı, Ziraat Bankasının uğradığı
zararı bankaya öder; yasa böyledir. Görev zararı olayında bankanın uğradığı zarar hükümetçe
geri ödeneceğine göre, hangi fon batırmış olabilir bu bankaları?.. Evet, görev
zararlarını ileri sürerek kamu bankalarında özelleştirmeyi zorunlu gösteren bu
hükümet, görev zararları olayının hem faili hem de, tabiri mümkünse, tek
suçlusudur. Hükümet, Ziraat, Emlak ve Halk Bankalarına görev
vermiş, bunların zararlarını kendilerine ödeyeceğini söylemiş; ama, bütçeden bu
zararları karşılamamıştır. Bir hükümet, yasaların uygulanmasından sorumludur;
ama, gelin görün ki, hükümet, görev zararları konusunda yasayı çiğnemektedir. Değerli milletvekilleri, her biri alanında ilk olan bu
üç bankanın içine düşürüldüğü durum, sözcüğün tam anlamıyla içler acısıdır.
Ziraat Bankasının tarihi ve kökeni, Türkiye Cumhuriyetinin sınırlarını
aşmaktadır. Niş Valisi Mithat Paşa tarafından temelleri atılan Ziraat Bankası,
Türkiye Cumhuriyetiyle birlikte biçimlenmiştir. Ziraat Bankası, 1981'de,
dünyanın 500 büyük bankası arasında, kârın aktife oranı bakımından 8 inci
sırada yer alıyordu. Bankayı bugünkü duruma taşıyan süreç 1983'te başladı. O
yıl, iflas durumundaki İstanbul Bankası, Hisarbank ve Odibankın tüm yükü Ziraat
Bankasının üzerine yıkıldı. Buna, Türkiye Öğretmenler Bankasının yükü de
eklendi. Ardından, giderek politikleşen yönetimler anlayışıyla, Ziraat Bankası
çıkmaza sokuldu. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Özer Beyin bankaları
onlar... MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Temeli 1933'te atılan Halk
Bankası, adı üstünde, girişimci kişilerin önünü açacaktı; esnafa, sanatkâra,
küçük ve orta büyüklükteki sanayicilere kol kanat gerecekti. Bankanın son yıllardaki işlevi şu olmuştur: Küçük ve
orta büyüklükteki, nasıl kurulduğu, nasıl el değiştirdiği belirsiz her türlü
bankaya, kendi can damarlarını kurutma pahasına, kol kanat germek oldu. Emlak Bankası, 1926 yılında "Eytam Bankası"
adıyla kuruldu. Yetim sözcüğünün çoğulu olan eytam, cumhuriyetin ilk
yıllarında, Kurtuluş Savaşının mirası olarak en çok kullanılan sözcüklerden
biriydi. Banka, kredi yoluyla, inşaat sektörüne yardımcı olmayı hedefliyordu.
Banka, işlevini, 1980'li yılların sonuna dek, adına uygun biçimde sürdürdü.
1988'de Anadolu Bankasının, 1992'de Denizcilik Bankasının bütün yükünü üzerine
aldı. Emlak Bankasının 1990'lı yıllarına baktığımızda,
yargılanmayan genel müdürünün olmadığını görüyoruz. Yargılanmayan müdürler de,
işlerine yaramadığı için, kısa sürede, bankadan sorumlu parti kurmaylarınca
değiştirildi. Emlak Bankasıyla yoğun iş yapıp da banka sahibi olmayan inşaat
firması yok gibidir. Değerli arkadaşlar, kamu bankalarının görev zararı diye
bir şey yoktur. Bu bankalar, son yıllarda zararla görevlendirildi. İlk bakışta
yumurta-tavuk örneği gibi algılanabilir; ama, değil. Bu bankalar, toplumsal
görev yaptıkları için zarar etmediler, zarar etmekle görevlendirildiler. Bu
bankalar işlevlerini tıkır tıkır yerine getirirken, batmış olan özel bankaların
yükü üzerlerine yıkıldı; hazırlıksız yakalandılar. Aslında "kamu bankası" demekle hata ediyoruz;
bunlar, özellikle 1980'li yılların ikinci yarısından itibaren, iktidar
partilerinin bankası haline getirilmiştir. Ülkemizde yaşananları anlayabilmek mümkün değil; dün ak
dediğimize bugün kara demek, gayet tabiî bir davranış haline geldi. Bir
özelleştirme histerisine kapılıp, yıllarca boşa kürek çektik. Sudan ucuz
fiyatlarla, birilerine peşkeş çekerek özelleştirdiğimiz birçok tesis ve
bankayı, daha sonra tekrar kamulaştırarak, milyarlarca dolarlık borç yükleriyle
geri aldık. Halkımızın, dişinden tırnağından artırıp, çocuklarının boğazından
kesip, en temel ihtiyaçlardan vazgeçip biriktirdiği tasarrufları, devlet de,
şuna buna kaptırarak heder etti. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Bitiriyorum... Değerli arkadaşlar, kısacası, çıkarılmış olan bu
yasaların hiçbiri de insan merkezli değildir. Bakınız, Emlak Bankasının
tasfiyesiyle ilgili bu yasa tasarısı üzerine, bütün Emlak Bankası çalışanları
ayağa kalkmış durumda. Ben, buradan, sadece bir şey söylüyorum: Biz, IMF'nin
talimatıyla bu yasaları çıkarırken, maalesef, kendi özsermayemizin dışarıya
kaçmasına göz yumuyoruz. Sadece bir örnek veriyorum: Bundan bir ay önce,
Romanya'da, bir holdingimiz rulman fabrikası açtı. Açılışta, her partiden
milletvekilleri ve bir gazeteci grubu vardı. Şu an 4 500 işçi çalışıyor. O
fabrikayı açan holdingin yönetim kurulu başkanı "ben isterdim ki, bu
fabrikayı Türkiye'de açayım ve 10 000 insan çalışsın; ama, maalesef, SPK'yı
aşamadık" diyor. Sayın Derviş'e buradan sesleniyorum: Bakanlık süresinin
yarısı Amerika yollarında geçti, 10-15 milyar dolar gibi bir rakamı almak için
uğraşıyor; ama, bu holdingin yönetim kurulu başkanı "100 milyar doları
Hazine'ye kazandıracak projelerimiz var" diyor. Sayın Derviş, gelin,
Amerika yollarında, IMF kapılarında beklemeyi bırakın, bu insanları yanınıza
çağırın, doğru mu söylüyorlar yanlış mı söylüyorlar, bu insanları bir dinleyin
diyorum. Zira, eğer, biz, bu insanlarımıza güvenirsek, bu sorunlar çözülür diye
ümit ediyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. İnşallah, Sayın Derviş sizi televizyondan izliyordur. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili
Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkanım, öncelikle, muhalefetin sesini, ne
yaparsanız yapın, kısamayacaksınız! Biz, buradan, bu milletin sesini dile
getireceğiz. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, hiç öyle bir niyetim de
yok. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Ben arkadaşlarıma sormak
istiyorum; bu tutanakların okunmasından niye rahatsız oluyorsunuz?! Burada
diyor ki... BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Lütfen, zamanımı
almayın! BAŞKAN - Müsaade eder misiniz, bir şey söyleyeceğim... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Ama, zamanımı
alıyorsunuz, süremi de uzatmıyorsunuz. BAŞKAN - Hayır efendim, zaman vereceğim... Ben, muhalefetin sesini kısmam; "hür kürsü"
diyen benim, "mikrofonumu istiyorum" diyen benim, o sıralardan gelen
de benim; ama, siz zabıtları temcit pilavı gibi, dünkü zabıtları bugün
okursanız, takdir kamuoyunun. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Okur tabiî... Okusun...
Okumasını engelleyecek bir şey yok, tabiî ki okuyacak. İnsaf yahu... BAŞKAN - Engellemem efendim. Sürenizi yeniden başlatıyorum; buyurun Sayın
Yılmazyıldız. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; burada, tabiî ki, şahsınızın bu konudaki çabalarını biliyoruz;
ancak, tavırlar, uygulama farklı oluyor. Burada Sayın Ayaydın konuşurken
"oyunuz ret değil mi" dedim; "ben, sadece konuşurum" dedi.
Konuşmak ayrı, icraat ayrı. Biz icraat açısından eleştiriyoruz. Bu tutanakları da baştan sona okumaya vakit yetmez,
20'şer dakikadan 60 dakika eder. Ben, sadece, bu tutanakların önemli gördüğüm
bölümlerini aldım. Arkadaşlarım tepki gösteriyorlar; acaba dediklerinden
utanıyorlar mı, yoksa bu dediklerini geri mi alıyorlar; bunu bir bilelim,
millet bilsin! (DYP sıralarından alkışlar) Eğer, utanmıyorlarsa, oylarını da bu
sözler doğrultusunda kullansınlar. Yani, burada başka söyleyip, oyu başka
kullanmak, doğru değil. Arkadaşımız diyor ki "IMF'ye verilen niyet
mektubunda yazılanlar doğru değildir." O zaman, bu kanun kökten yanlıştır.
Bu kanun yanlış bir varsayım üzerine kurulmuştur. Burada, fonlarla ilgili,
hangisini söyleyeyim... Mera Fonu... Arkadaşımız konuştu, Kıbrıs Adası
büyüklüğünde topraklar gidiyor. Bugüne kadar Mera Fonuna toplanan paralardan
hayvancılığa ne aktarıldı allahaşkına; hiçbir şey. Hayvancılığımız battı, süt
yarı yarıya ucuzladı, et ucuzladı. Yine bakıyoruz, Çıraklık Eğitim Fonu... Bu,
kaldırılmış. Bugüne kadar ara insan yetiştirme konusunda büyük faydaları
olmuştur. Birçok şehrimizde birçok küçük ve organize sanayi siteleri bu sayede
çıraklık eğitim merkezlerine kavuşmuştur. Bu kaldırılıyor, yerine getirilen bir
şey yok. Üniversitelerin araştırma fonu. Aynı şekilde, bütçeden,
üniversitelere ne kadar para ayrıldığı belli. Bunların, ciddî bir şekilde
bütçeye katıldıktan sonra, aktarılabileceği kanaatinde değilim. Burada bütün uyarılarımıza rağmen, yanlış kanunlar
çıkarılabilir, ısrar edilebilir. Bakınız, RTÜK Yasası... Bugün bu kürsüden
okudu sayın arkadaşımız. Bu yanlış yasayı çıkarmaya çalışanların suratına inen
büyük bir şamardır bu. Burada, Avrupa Birliğine verilen Ulusal Programa aykırı,
teknolojinin gelişimine aykırı, basın özgürlüğüne aykırı, tekelleşmeye yol açan
bir kanunu, arkadaşlarımız, çıkıp savunabiliyorlar, bir yerlere yaranabilmek
adına. Bu üzücüdür. Şu kadarını söyleyeyim: TRT Genel Müdürü, görev süresi
uzatılacak diye, bir program hazırlatıyor ayın 13'ünde. İktidara mensup iki
milletvekili, bir de yayıncılar derneği başkanı. Sunucu da öyle sorular soruyor
ki, söyleyenler bir şey unutunca, ha bire, cevabınızın şurasında şu püskülü de
eksikti diyor. Böyle bu kadar çanak tutan, bu kadar... Yani, daha ileri sözler
söyleyeceğim de, tazminat ödemek durumunda kalırız diye söylemek istemiyorum.
Bunu anlamak mümkün değil. Arkadaşlarımız, teknoloji adına, internetin önünü
engelleyen bu yasaya destek veriyorlar "teknolojinin önünü açıyor"
diyorlar. Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Sayın Uluç Gürkan
söyledi. Diyor ki: "Bu, Avrupa Birliğinde kabul edilen yasalara
aykırıdır." Orada konuşan arkadaşlarımız, burada konuşamıyor, cesareti
yok. Varsa cesareti, bir muhalefet milletvekili de çağırın. Şimdi bu yasa tasarısında da açıklıyoruz: Birçok
müktesep hak yok ediliyor. Bunlar dava açtığında, açılan davaları kazanacaklar;
dolayısıyla... BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul)- Sayın Başkan, konuya
ne zaman gelecek? İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla)- Burada bakıyoruz yine:
İhracatı Geliştirme Fonu. Doğru, bu hükümetin ihracatı geliştirmek gibi bir
kaygısı yok. İhracat tepetakla olmuş. MURAT AKIN (Aksaray)- İhracat öldü. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla)- Bakıyoruz, Afetler Fonu. Yine, bakıyoruz; bu hükümet, Osmaniye'de, Hatay'da afet
olmuş, burada zarar gören çiftçilere verilecek parayı bile, eğer Derviş müsaade
ederse, Derviş ile IMF, Dünya Bankasından müsaade alırsa, öyle verecek. Böyle
şey olur mu?! Afet olan her yerde hemen yardım yapılabilmeli. SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur)- Ne alakası var! İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla)- Siz bu fonu
kaldırırsanız, Afetler Fonunu, Türkiye'de sık sık deprem oluyor, sık sık sel
oluyor, bunlara nasıl yardım edeceksiniz?! Bütçeden para ayıracağım, Bakanlar
Kurulunu toplayacağım deyip, uzun çetrefilli bir işten sonra bunu yapamazsınız.
Türkiye'de, zaten, mevcut olmayan... Yine, bakıyoruz... Çünkü, bu tasarıda, bu
maddede hükümetin fon kurma yetkisi de kaldırılıyor; doğrudur, kaldırılsın;
ama,bunun yanında bazı konular var ki, afet konusu gibi... Örneğin, Kaynak
Kullanımını Destekleme Fonu, bu sayede pek çok bölgemizde sanayi, teknoloji
gelişmiştir. Şimdi, siz bunun önünü tıkarsanız, sorarım size; örneğin, Türkiye
beyaz et üretiminde veya belli tekstilde şurada burada bu fonlar sayesinde bir
noktaya gelmiştir; yeni, bir sektör, örneğin, gen teknolojisi veya herhangi bir
yeni teknolojiyi nasıl destekleyeceksiniz?! Dolayısıyla, bütün bunlara, eğer,
dikkat etmezseniz, şu kadarını söyleyeyim; destekleyemeyeceğiniz sözleri
buradan söylemeyin, ha geri aldık diyorsanız, millet de bilir, ona göre... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - ...yarın, sandığa
geldiğinde size gereğini söyler. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Ben, teşekkür ederim efendim. Madde üzerinde görüşmeler bitti. 3 tane önerge var; sırasına göre okutup, aykırılık
derecesine göre işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı Yasa Tasarısının 16
ncı maddesinin (b) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı Yasa Tasarısının 16
ncı maddesinin (a) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Şimdi, okutacağım önerge, en aykırı önerge olup,
işleme alacağım: Sayın Başkanlığa Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 16 ncı
maddesi Anayasaya aykırı olduğundan tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımla
arz ederim.
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet Katılıyor mu? ORMAN BAKANI İ.NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Efendim gerekçesini mi okutayım? KAMER GENÇ (Tunceli) - Konuşacağım. BAŞKAN - Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilmiyorum, Başkana bir yerden bir vahiy mi geldi uygulamasını
değiştirdi. Ben, şimdi dışarıdaydım; telefon ettiler; dediler ki: "Senin
önergen işleme konuluyor." Biz bu kadar ısrar ettik... BAŞKAN - Sayın Genç, 3 tane önerge verilmiş, onun için
okutuyorum, bir; iki, iktidar atlamış, muhalefet gol atmış burada. Olay bu. 3
önerge de muhalefetin. KAMER GENÇ (Devamla) - Neyse... Tabiî, burada bir görev yapıyoruz. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Türk Ulusunun meşru temsilcisidir. Bizim amacımız, burada, bu halkın
menfaatının gerektirdiği kanunların en iyi şekilde çıkmasıdır. Bizim kimseyle
bir kavgamız yok, kimseye bir husumetimiz de yok. Bizim hesabımız, burada, bu
memleketin bağımsızlığını kazanması için, düşmanla savaşarak canını veren
insanların hatıralarına uygun onurlu bir mücadele vermek; bu ülkeyi kanıyla
kuran insanların en azından ruhlarını şad etmek. Şimdi olay nedir: Bir Emlak Bankası, 1926'da kurulmuş;
Türkbank 1913'te kurulmuş; bunlar asırlık müesseseler. Bunlar yıllarca bu
ülkenin ekonomisine büyük bir katkıda bulunmuşlar. Asırlık bir müesseseyi böyle
sonradan yetme insanlar çıkıp da "ben seni yok ediyorum" deme hakkına
sahip değil. En azından, bunlar, bu ülkenin kalkınmasına o kadar büyük bir
katkıda bulunmuşlar ki, mesela, bir Emlak Bankası 1 milyon aileye konut
sağlamış; ama, bu Emlak Bankasının kaynaklarını kendi kişisel yararı için o
kadar hunharca, o kadar adice, o kadar aşağılıkça kullanan insanlar olmuş ki,
devletin, milletin parasını yerken, yani, bir Allah korkusu içinde yok olmuş ve
bunları iflas noktasına getirmiş. Şimdi bunları kapatıyorsunuz. Niye
kapatıyorsunuz, niçin kapatıyorsunuz biliyor musunuz: Bunların içinde o kadar
büyük suiistimaller var ki, bu suiistimalleri, kapatmak suretiyle yok etmeye
çalışan kişiler var, bunların menfaatları var. Siz de, bilmiyorum, yani, işin
özünü incelediniz mi, incelemediniz mi? İşte, şimdi, büyük ekonomik kaynaklara
sahip olan bu kuruluşları kapatarak her şeyi kapatmak istiyorsunuz. Bu böyle
olmaz ki, mümkün değil. Geçen gün ben burada bir konuşma yaptım, Ahmet Özal da
şurada oturuyordu. Dedim ki: Sayın Ahmet Özal, sen Emlak Bankasından 1,5
trilyon lira para aldın mı almadın mı? Senin hakkında bir aylık hapis cezası
verildi mi verilmedi mi ve sen, o cezan Yargıtayda onaylanmak üzere görüşüldüğü
gün o davadan vazgeçtin mi, geçmedin mi? Çıktı gitti, cevap vermedi. Emlak
Bankası ve bunun gibi Türkbank da yüzyıla yakın bir dönemde bu ülkeye hizmet
etmiş, bu hizmet sonucunda Türkiye'ye bir güç kazandırmış. Bakın, cumhuriyet kurulduğu zaman bu memlekette bir
iğne yoktu; ama, Türkiye bugün öyle bir duruma geldi ki, dünyanın çok ileri bir
ülkesi haline geldik. Niye geldik; devletin desteğiyle, vatandaşın alın teriyle
bu Türkiye'ye birtakım ekonomik güç kazandırdık; ama, şimdi birileri gelmiş
size "her şeyinizi satın biz sizi besliyoruz" diyorlar. Bir zamanlar
Kırıkkale'de, herhalde bundan epey bir zaman önce -bilen bilir- Türkiye'nin,
hatta dünyanın en modern silah ve top kalıpları vardı. Birileri geldi, bize
dedi ki: "Siz, bu kalıpları sökün, bu topları atın; biz, size, bunları çok
ucuza veririz." Biz onlara kandık ve söktük; arkasından da üç misli
pahalıya bize sattılar. Değerli milletvekilleri, bizim istediğimiz şu: Burada
hepimiz aynı halkın, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milletvekilleriyiz, burada
bize düşen görev, bu memleketin menfaatları üzerinde günlerce tartışalım ve
doğrular neyse bulalım. Burada birbirinizi susturabilirsiniz, tehdit
edebilirsiniz, birisi güçlü olabilir, birisi çete mensubu olabilir, birisi
silahlı örgüt mensubu olabilir; bunlar, Türkiye'ye fayda getirmez. (MHP sıralarından gürültüler) Bizim
istediğimiz şu: Burada, ben, bir kişiyi... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Ah bu zaman... KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, açar mısınız. VAHİT KAYRICI (Çorum) - Meclis Başkanı çete mensubu
mu?! KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, yarası olan gocunur;
ben, kimseyi kastetmiyorum. Bakın, burada bizi devamlı konuşturmamaya
çalışıyorsunuz. (MHP sıralarından "konuşuyorsun" sesleri) Nerede konuşuyoruz kardeşim; sabahtan beri gayret sarf
ediyoruz, Başkan burada bizi susturuyor. (MHP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, rica ediyorum... Siz, işi alaya alıyorsunuz, oyuncak alıyorsunuz; ama,
inanmanızı istiyorum, o kadar çok sıkıntılarla karşı karşıyayız ki... Diyoruz
ki: Burada 3 saat mı çalışacağız, 10 saat çalışalım; ama, doğruları bulalım.
Halkın menfaatı nedir; bu, kürsüden dile gelsin; ne olacak, ne yapacağız; yani,
amaç bu değil mi!? "Yok; susturacağız sizi." Susturun. Kimin lehine
susturuyorsunuz; Türkiye Cumhuriyeti Devleti Halkının ve Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin aleyhine susturuyorsunuz, yani onların menfaatını söyleyenleri
susturuyorsunuz. (DYP sıralarından alkışlar) Şimdi, biz burada konuşsak, bazı gerçekleri söylüyoruz.
Başbakanlarınız, bakanlarınız gelsin, burada konuşsun. Arkadaşlar, bakın, Mesut Yılmaz, 91 yılında Başbakanken
dört beş bankaya usulsüz izin verdi, kuruluş izni verdi. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim, teşekkür edin, bitirin. Susturmak
Anayasaya aykırı; siz, Anayasaya aykırı diye söz aldınız; hadi bakalım... KAMER GENÇ (Devamla) - O zaman, bir banka kurmak için,
70 milyon dolar para alınıyordu; bir banka kurmak için... BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - İstanbul Bankasını da
mı o kurdu?! KAMER GENÇ (Devamla) - İstanbul Bankasıyla ilgili senin
elinde bir şey varsa, çık konuş ortada kardeşim! Sen kimin savunucususun?! BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Kimsenin...
Kimsenin... KAMER GENÇ (Devamla) - Bizim istediğimiz... O zaman,
arkadaşlar, 8 tane bankaya, usulsüz, kurma izni verildi; Mesut Yılmaz zamanında
verildi; bir kısmı 1998 yılında biri de 1991 yılında. 580 milyon dolar, devletin
kaynakları gitti. Şimdi, o kaynaklar... O zaman, bankaları kurdular usulsüz ve
bunlar, devletin kaynaklarını aldılar, yandaşlarına kanalize ettiler, devlet
zarar gördü. Tabiî, siz, bunları, bizi susturarak burada konuşturmuyorsunuz.
Rica ediyorum, çıkalım konuşalım; halk da bizi dinlesin; bakalım kim doğru
söylüyor kim yanlış söylüyor. BAŞKAN - Efendim, teşekkür ederim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkanım, sabrınızı
istismar etmek istemem ama... BAŞKAN - Estağfurullah, efendim... Ben susturmuyorum;
makine otomatik susturuyor da ondan... KAMER GENÇ (Tunceli) - Hesabınıza öyle geliyor da, öyle
yapıyorsunuz. BAŞKAN - Vallahi değil efendim... Üç kere uzattım
efendim. Efendim, anayasaya aykırı demedi; ama ziyanı yok; tümü
üzerinde demesi lazımdı. KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin kabul etmediği
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Efendim, aramızda ihtilaf var; oylamayı elektronik cihazla
yapacağım ve 2 dakika süre vereceğim. Vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar, vekâleten oy
kullandıkları sayın bakanın ad ve soyadını yazmalılar efendim; 6 bakanımız var.
Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN- Efendim, karar yetersayısı vardır. Önerge kabul
edilmemiştir. KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, daha 1 dakika var;
bu Mecliste 550 milletvekili var; belki gelecekler... Şimdi orada farz edin 139
ret çıktı... BAŞKAN - Efendim, 163'ü buldum da onun için dedim Sayın
Genç. KAMER GENÇ (Tunceli)-Olabilir; 550 milletvekili var. BAŞKAN - Sayın Genç, her şeyime niye itiraz
ediyorsunuz? KAMER GENÇ (Tunceli)-Bu Meclisi usulüne göre
yönetirseniz... BAŞKAN -Efendim, istirham ederim; 163'ünden sonrasının
nesini bekleyeyim yani?! KAMER GENÇ (Tunceli)- Peki, muhalefetin 200
milletvekili var, gelip kullandı... BAŞKAN - Keşke gelebilseniz efendim, keşke
gelebilseniz; 99 kişi geliyorsunuz, ondan... KAMER GENÇ (Tunceli)- İktidar nerede? İktidarın 330
milletvekili var. BAŞKAN- Bulun 276'yı yapın istediğinizi; Allah,
Allah!.. NEVZAT ERCAN (Sakarya)- O 226 oydu; 276 değil. BAŞKAN - Efendim, eski 226, şimdi 276 oldu; bulun
276'yı... Önerge reddedilmiştir efendim. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı Yasa Tasarısının 16
ncı maddesinin (a) bendinin, madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz. Fethullah Erbaş (Van) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN(İstanbul)- Katılmıyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN - Kim konuşacak efendim? ASLAN POLAT (Erzurum)- Ben, Sayın Başkan. BAŞKAN - İmzanız var; buyurun. ASLAN POLAT (Erzurum)- Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi, tasarının bu maddesiyle ilgili bizim önerge
hakkında da kısaca bir şunu söylemek istiyorum: Bugün, iki gündem beri gelen
kanun tasarılarında, hükümet, muhalefeti susturmak için... Eskiden her fıkrada
dört önerge veriliyordu, şimdi, İçtüzüğü değiştirdiniz -hatta, biz Anayasa
Mahkemesine gittik; ona da karar verecek- tüm maddelerde bunu üç önergeye
çevirdiniz, ondan sonra da bu kanunlar daha Plan ve Bütçe Komisyonundan
çıkmadan, dağıtılmadan, bürokratlarınıza, danışmanlarınıza önergeleri
hazırlatıyorsunuz, bu önergeleri bir arkadaşa imzalattırıyorsunuz, kanunla
beraber sıraya sokuyorsunuz ve bütün önergeleri kapatıyorsunuz ki, muhalefet
burada konuşmasın. Ha, bu madde nereden çıktı; bir madde ilave edilmiş arada.
Bir madde ilave edilince, bir ileri kayma oluyor, burada bu maddeyi
unutuyorlar. Biz de bu maddede önerge verdik, bunun üzerinde konuşma hakkı elde
etmek için. Şimdi, biz, burada neyi konuşuyoruz -bizim
konuştuklarımızdan rahatsız olmayın- bakın, şimdi, Elektrik Enerjisi Fonunu
kaldırıyorsunuz. Elektrik Enerjisi Fonu hakkında özel ihtisas komisyonu bir
rapor vermiş. Acaba, bu Elektrik Enerjisi Fonu neye yarıyormuş, niye
kaldırılıyormuş; bir de, DPT'nin bu konudaki görüşü ne, buna da dikkat
etmemizde fayda var. Bakın, DPT bu konuda çok açık diyor ki: "Fonun ana
amacı, elektrik piyasasının giderek daha fazla bir şekilde rekabete açılmasıyla
birlikte, rekabetin baskısı karşısında desteğe ihtiyaç duyulacak bölgelerde
veya sektörlerde görev yapacak kuruluşlara hizmetlerin sürekli ve ekonomik bir
şekilde sürdürülebilmesini sağlamak amacıyla altyapı projelerinin orta ve uzun
vadeli kredilerle desteklenmesidir." Bu konu üzerinde bir fon kuruluyor.
Ne zaman; 1995 yılında kuruluyor. Şimdi, siz, bunu buradan kaldırıyorsunuz. Peki, bu fonun kaynakları ne, bir de bunu belirtmek
istiyorum. Bu mevcut uygulama doğrultusunda, DPT'nin de raporuna göre, Elektrik
Enerjisi Fonuna, TEDAŞ Genel Müdürlüğü, tarife üzerinden yüzde 1, işletme hakkı
devrini alan dağıtım şirketleri ise yüzde 10 nispetinde bir pay ödeyeceklerdir.
Peki, bunun meblağı ne kadardır; çok önemli bir meblağı var; o da şudur: Bu
devir bedellerine aktarılan, planlanan kaynak 1 milyar 202 milyon dolardı. Bunu
peşin, geriye kalanı iki taksitle olmak üzere toplam 2 milyar 405 milyon dolar
tutarında bir fon vardı. Şimdi, bunu tasfiye ettiğimiz zaman, bunun yerine ne
geleceğini de burada açıklamak lazım. 2,5 milyar dolar dediğimiz zaman... Şu
kanunları biz acele niye çıkarıyoruz; IMF bize 1,8 milyar dolar parayı üç gün
içerisinde versin diye bütün Meclisi ambargoya getirip çalıştırıyoruz, diğer
taraftan, 2 milyar 405 milyon dolar tutarındaki bir fonu, öyle, bir payda
lağvedip kaldırıyoruz. Burada en önemlisi şu: DPT burada çok önemli bir şey
söylüyor. DPT'nin lafı şu, diyor ki: "Elektrik Enerjisi Fonuna aktarılan
payların halen genel bütçeye aktarılıyor olması çok ciddî bir kusurdur."
Kim diyor; bunu DPT diyor. "Bu kusurun, fon kaynaklarının geleceğini ve
amacı doğrultusunda harcanıp harcanmadığı hususuna, yakın bir gelecekte
sektörde ve kamuoyunda ciddî bir tartışma konusu haline getirilmesi çok
muhtemeldir" diyor. Kim diyor; DPT diyor. DPT diyor ki: "Bu fonu
genel bütçeye aktarmanız bile hata, bırakın lağvedilmesini. Bundan dolayı
ileride çok büyük problemler yaratırsınız." Kim diyor bunu?.. Bakın, DPT'ye bu raporu daha niye hazırlattınız; eğer
bunları kaldıracaksak, raporu hazırlatmayın. Raporu hazırlattınız; burada, siz
kabul ettiniz MHP'liler. Siz, kabul ettiniz, oy verip kabul ettiniz bir sene
evvel; şimdi de, bu DPT'nin bütün raporlarını rafa atıyorsunuz ve yeni kanunlar
getiriyorsunuz; ama, bunun cevabını vermek zorundasınız. Yani, bunu halka da
veremezsiniz. Bakın, yine, burada, Devlet Planlama Teşkilatı diyor
ki: "Burada, işçilerin bu devir işlerini yaptığımız zaman, rantabl
çalışacak bir işçi sayısı tespit ediliyor; ondan fazla olanlar ya kamu
kuruluşlarına gidiyor veya emekli ediliyor. Kamu kuruluşlarına veya emekliliğe
gidenlerin parasını da bu fondan karşılama yönünde çalışma yapmamız
gerekir." Kim diyor; yine, bu DPT diyor. Şimdi, benim anlayamadığım bir şey var: DPT'yi,
tutuyorsunuz günlerce, aylarca çalıştırıyorsunuz... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - DPT nedir?! ASLAN POLAT (Devamla) - Devlet Planlama Teşkilatı.
Evet, efendim, raporu al, oku sen de!.. Bu rapora göre de, geliyorsunuz, bu Mecliste, bu raporu
onaylıyorsunuz, kabul ediyorsunuz; doğru diyorsunuz, Meclis olarak diyorsunuz.
Ondan sonra, aradan bir sene geçmeden, o raporun bütün dediklerini rafa
atıyorsunuz ve yeni kanunlar getiriyorsunuz. Şimdi, böyle, bu kadar kararları
değiştirdiğiniz zaman, siz, inandırıcılığınızı kaybedersiniz; yani, şimdi,
gelin, bu raporu bana izah edin; bir tane iktidar partisi milletvekili gelsin,
bana "bu yanlıştır" desin. Bakın, tekrar üzerine basarak okuyorum;
DPT diyor ki: "Elektrik Enerjisi Fonuna aktarılan payların halen genel
bütçeye aktarılması çok ciddî bir kusurdur." Şimdi, bu, kusur mudur, değil
midir? Kusursa... Kusursa... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkanım, müsaade eder
misiniz. BAŞKAN - Kesmem sizin sözünüzü canım. (MHP sıralarından
"Kes, kes!" sesi) Hayır, Sayın Polat'ın sözünü kesmem. ASLAN POLAT (Devamla) - Şimdi, siz, bu kusuru
onayladınız, kabul ettiniz, burada kaldırıyorsunuz. Peki, gerekçesini gelin
söyleyin, dinleyelim. (MHP sıralarından "Herkese mi söylüyorsun?"
sesi) Kim istiyorsa ona diyeyim; isterse, bir de sataşayım, o gelsin desin;
gelsin, izah etsin. Hemşehrim sana sataşmayacağım bu sefer... (MHP
sıralarından gülüşmeler) Şimdi, gelin, izah edin bunu. Deyin ki, bunun sebebi
bu. Bunu demezseniz, bakın, yanlış olur. Yine, burada, Devlet Planlama Teşkilatı diyor ki:
"Bunu denetleyin. denetlenemiyor diye bunu genel bütçeye almanız da
hatadır, kaldırmanız da hatadır. Bunu Başbakanlıkta denetleyelim; ama, bu fon
çok önemli bir fondur; çünkü, hem geri kalmış bölgelerin hem sanayi yönünden
desteklenmesi lazım hem de emekli olan işçilerin giderlerinin karşılanmasında
çok önemli vazifeler görecektir." Siz, bunu, bugün yine kaldıracaksınız,
kaldırın; ama, bunun sebebini de bir gün seçim meydanlarında olsun halka izah
etmekte zorlanırsınız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum. Komisyonun ve Hükümetin kabul etmediği önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir. Üçüncü önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı yasa tasarısının 16
ncı maddesinin (b) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Aslan Polat (Erzurum) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN - Sayın Polat, buyurun. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, şimdi, burada,
Afetler Fonunu da buradan kaldırıyorsunuz. Afetler Fonunu kaldırıyorsunuz; ama,
şimdi, iktidar partisi, yine diyecek ki: "Bana sataşıyorsun." MHP
rahat... Nasıl olsa, bu fon kalkacak, biraz sonra belediyeler fonu gelecek.
Hepsini tutacaklar, MHP'li ne kadar belediye varsa, 1 şiddetinde de deprem
olsa, 2 şiddetinde de deprem olsa, bir yerde bir sel de olsa, onu hemen afet
kapsamına alacaklar, kendi belediyelerinin olduğu yerlerde işleri yürütecekler;
ama, MHP'li olmayan belediyeler burada ne yapacak; ben, bunu size soruyorum? Şimdi, bakın, sayın milletvekilleri, sizin bu Afet
Fonuna aldığınız öyle belediye var ki, 3 şiddetinde deprem yaşayan bir vilayet
belediyesini veya ilçe belediyesini kapsama alıyorsunuz ve 2-3 katsayıyla
belediye yardımı yapıyorsunuz. İşte, açın, İstanbul Teknik Üniversitesinin
Deprem Araştırma Enstitüsü yayın yapıyor; diyor ki: "4 şiddetindeki bir
depremde ancak açık kaptaki bir su sallanır, zor dökülür. 3 şiddetinde deprem
olursa, bir masa üzerindeki su bardağını bile sallandırmaz, bir levhayı bile
oynatmaz veya bir avizenin sallanmasından ancak deprem olduğunu
anlarsınız." Alın, bakın, MHP'nin getirmiş olduğu belediyelere
yardım fonlarına bakın, 3 şiddetinde, 4 şiddetinde, 2,65-2,80 katsayıyla alınan
sayısız belediyeyi ben size gösteririm. YALÇIN KAYA (İçel) - Yemin et... ASLAN POLAT (Devamla) - Yemin ederim; ama, o
belediyeler bana da dokunur diye demiyorum. MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Kendi ilinde söyle... BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayın... ASLAN POLAT (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, siz bu
belediyelerin fonunda... (MHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın Polat, karşılıklı konuşmayın; Genel
Kurula hitap edin. ASLAN POLAT (Devamla) - Tamam, ben, Genel Kurula... Şimdi, o belediyelerin birkaç tanesinde doğudaki
belediyeler olmasaydı, ben, burada, sizi rahat bırakmazdım. HİDAYET KILINÇ (İçel) - Söyle... Söyle... ASLAN POLAT (Devamla) - Şimdi, neyi anlatacağım; siz bu
fonu kaldırıyorsunuz; ama, vallahi hata oluyor. Şimdi, bunları kaldırdıktan
sonra, hızlı kan kaybettiriyorsunuz. Genel bütçeden hantal oluyor. Hatay'da bir
sel depremi oldu, 1 milyar, 2 milyar, 5-10 milyar para göndermek için günler
geçti. Derviş'ten izin almadan o parayı bile yollayamadınız. Olmaz bu. Yani,
böyle, sayın bir bakana soracağım, o bakandan izin alacağım, o bakan izniyle
oraya para yollayacağım; bunlarla afet önlenmez. Afet Fonlarının... Doğrudur;
fonların denetiminde bir hata olmuştur; ama, fonların bir sürat durumu da
olmuştur. Böyle Afet Fonunu, Elektrik Piyasası Fonunu kaldırmakla hata
edersiniz diye düşünüyorum. Bakın, şimdi, siz, bugün hep önergeleri verdiniz, bizi
konuşturmadınız. Ben, size, bir şey söyleyeceğim burada. Biraz önce, burada,
kalktınız, Mera Kanunuyla ilgili yok fonun değerini 2'den 3'e çıkardık diye
konuştunuz. Peki, siz hayvancılığa ne kadar destek veriyorsunuz sayın hükümet
kanadı? Hadi, DSP Erzurum'da yok, onu ben sildim; ANAP da yok, onu da sildim;
MHP, siz benim karşımdasınız, sizinle konuşacağım. Hayvancılığa siz ne destek
verdiniz? MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Siz ne verdiniz? ASLAN POLAT (Devamla) - Gelin, daha bugün veya dün,
Maliye Bakanlığı açıkladı, beş aylık listeyi açıkladı. Siz hayvancılığa beş ay
içerisinde, bütçeden ayrılan 49 trilyon liradan ancak 12 trilyon lirasını
vermişsiniz. Hayvancılığa ayırdığınız bütün para bu. Doğrudan gelir desteği
olarak da 423 trilyon lira bütçeden para ayrılmış, şu ana kadar bir kuruş
harcamamışsınız, kıymamışsınız. Yarın, burada, görüşülecek, tütün konusunda da,
tütün ofisinde de, 177 trilyon lira ayırmışsınız, hâlâ bir kuruş para
harcadığınız yok; ama, buna mukabil faize, 16,5 katrilyon ayırmıştınız,
yetmedi; 24,5 katrilyon daha ayırabildiniz. Sizin tarıma verdiğiniz destek
bu!.. Mera Kanununu 2'yi 3 yapmakla neyi kandıracaksınız siz? Hayvancılığa
yaptığınız işte burada. Hayvancılığa verdiğiniz bütün destek -Maliye
Bakanlığının bugün internet sayfalarında hepiniz görürsünüz- toplam 12 trilyon
lira para, hepsi bu kadar, 12 trilyon lira. Bu sene beş ay boyunca ayırdığınız
para bu. Sizin beş ay boyunca ayırdığınız para bu; bunlara para ayırmıyorsunuz.
Yatırımlara ne ayırmışsınız; yatırımlara ayırdığınız bütün para, bütçede bugüne
kadar yatırımlar için koymuş olduğunuz... ALİ GEBEŞ (Konya) - Altı ayda... Altı ayda... ASLAN POLAT (Devamla) - Bakın, bakın, şimdi hiç
rahatsız olmayın. Kamulaştırmaya 124 trilyon lira para ayrılmış; 15
trilyon lirasını ancak şimdiye kadar ayırmışsınız. Yatırımlar için bütçeden 3
katrilyon 469 trilyon lira para ayrılmış; bu ana kadar ayırdığınız, sadece, 804
trilyon lira; yani, yüzde 23'ü... Beş ay geçmiş; yüzde 44 zaman olarak
kaybedilmiş; ama, yatırımlarda, hayvancılıkta, doğrudan gelir desteğinde,
kamulaştırmada para vermeye kıyamamışsınız. Niye; çünkü, siz, bütün paraları
ayırdınız, faizlere ve bankaların zararını kapatmaya verdiniz. Şimdi bugüne
kadar Tarım Bakanlığına verilen 20 bin lira buğday fiyat farkını bu kadar
problem eden hükümetiniz -kusura bakmayın- 10 katrilyon liralık borç takası
dediğimiz örtülü konsolidasyonda dolar, bugün, 1 240 000-1 245 000 lira...
Bütün internet sitelerine bakın, döviz piyasalarına bakın, 1 160 000 liradan
kabul edip, bunlara döviz üzerinden yüzde 14,5 faizi verdiğiniz zaman,
bankalara ayırdığınız desteğe bir bakın, bir de 20 milyon çiftçiye ayırdığınız
paraya bakın. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkanım, burada neyi
söylemek istiyorum: Bakın, sizin yapmış olduğunuz liste destekleri... Bunlar
söylenilmesin diye önergeler vermeye başlamışsınız. Yok, "kaydedilir"
yerine "yazılır", "valilik" yerine "vilayet",
"ödenek" yerine... Böyle önergeler verip de okutmayın burada; vallahi
okutmayın; bunları dinleyen halk da size gülüyor. Bir zamanlar... Şimdi de
lafım, sosyal demokratlara, biz üniversitedeyken sizin bir sloganınız vardı... BAŞKAN - Toparlayın efendim. ASLAN POLAT (Devamla) - ...geliyoruz, geleceğiz, yakındır;
korkmayın" diye bağırıyordunuz. Şimdi, siz, düşünceden korkmaya
başladınız. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Onlardan yok
burada. ASLAN POLAT (Devamla) - Sadece, millet konuşmasın diye
önergelerle önümüzü kapatmakla bir şey halledilemez. Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, Sayın Polat, teşekkür ediyorum. Komisyonun ve Hükümetin kabul etmediği önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir efendim. 16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 16 ncı madde kabul edilmiştir. Orman Bakanımız Sayın Nami Çağan'a teşekkür ediyoruz.
Sayın Maliye Bakanımız Sümer Oral teşrif etti. 17 nci maddeyi okutuyorum efendim. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair
Hükümler MADDE 17- 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir
Vergisi Kanununun 38 inci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. "Mükelleflerin iktisap tarihinden itibaren en az
iki tam yıl süreyle işletmelerinde kayıtlı bulunan gayrımenkul, iştirak
hisseleri ve amortismana tabi diğer iktisadî kıymetleri elden çıkarmaları
halinde, bu iktisadî kıymetlerin maliyet bedeli bunların elden çıkarıldıkları
ay hariç olmak üzere Devlet İstatistik Enstitüsünce belirlenen toptan eşya
fiyat endeksindeki artış oranında artırılarak kazancın tespitinde dikkate
alınabilir. Rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle edinilen iştirak hisseleri ile
iştirak edilen kurumun ihtiyat akçeleri, banka provizyonları ve Vergi Usul Kanununa
göre ayrılan yeniden değerleme fonlarının sermayeye ilavesi dolayısıyla
bedelsiz alınan iştirak hisselerinin en az iki yıl öncesinde iştirak edilen
şirketlere ait olması halinde, rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle edinilen veya
alınan bu iştirak hisseleri iki yıl önce iktisap edilmiş sayılır. Rüçhan hakkı
kullanılmak suretiyle veya bedelsiz olarak edinilen hisseler için maliyet
bedeli artırımı, bu hisselerin itibarî değeri üzerinden bunların edinilmesine
yol açan sermaye artırımının tescili tarihinden itibaren uygulanır. Bu hüküm 39
uncu madde gereğince işletme hesabı esasına göre ticarî kazancın tespitinde de
uygulanır. Bilanço esasında defter tutan mükellefler tarafından artırılan
maliyet bedeline tekabül eden kazançlar, bilançonun pasifinde özel bir fon
hesabında gösterilir. Bu fon, sermayeye ilave dışında herhangi bir suretle
başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, o yılın
kazancına dahil edilerek vergiye tabi tutulur. Söz konusu iktisadî kıymetlerin
alım satımı ile devamlı olarak uğraşanlar, alım satımını yaptıkları iktisadî
kıymetler için bu hükümden yararlanamaz. Şu kadar ki, inşaat yapımına tahsis
edilen arsa ve arazilere ilişkin olarak inşaatın bitim tarihine kadar geçen
süre için bu fıkra hükmüne göre maliyet bedeli artırımı yapılabilir. Ancak,
inşaatın tamamlanmasından önce satışı yapılan gayrımenkuller için maliyet
artırımı satışın yapıldığı tarihe kadar uygulanır. Bu fıkra hükmünün
uygulanmasına ilişkin usul ve esasları tespit etmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir." BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Tasarının bu maddelerinde, vergiyle ilgili birtakım
düzenlemeler getiriliyor. Bu maddede, Gelir Vergisi Kanununda değişiklik
yapılarak, elden çıkan iktisadî kıymetin maliyet bedelinin, bu iktisadî
kıymetin iktisap edildiği veya elden çıkarıldığı yıllar hariç olmak üzere,
yeniden değerleme oranında artırmak suretiyle dikkate alınmasına imkân sağlamak
için getirildiği belirtiliyor genel gerekçede. Bundan maksat da, vergi
kayıplarından dolayı, bu şirketlerin veya finans kurumlarının zararının
önlenmesidir. Devam eden maddesinde de, şirketlerin bölünmelerinde birtakım
faydalar sağlanarak, vergi avantajları sağlanarak veya bu bankalarda emlak
olarak bulunan varlıklar satıldığı zaman, vergiden değil, borcundan düşsün de,
bankaların buradaki riski azalsın ve şirketlerin de borç ödemelerinde bir
kolaylık sağlansın diye birtakım vergiler getirilmiş. Bunlar doğru; yani, biz,
bunlara itiraz etmedik. Zaten, bu hükümet döneminde, bir şey dikkatimizi çekti.
Sürekli olarak; ama, sürekli olarak, banka ve finans kurumlarına birtakım
faydalar sağlamak için, bazı düzenlemeler yapılıyor. Biz, istiyoruz ki, bu
düzenlemeler -zaten bizim itiraz dilekçemizde, karşı oyumuzda da var- bütün
reel sektöre de sağlansın. Reel sektörde de bu tip sıkıntılar var. Reel sektör
de, birleştiği zaman, bölündüğü zaman, mal satıldığı zaman, birtakım vergi
avantajlarından desteklenmeli ki, bunlar vergilerini verebilsinler. Bakın,
şimdi, reel sektör vergiyi veremeyince, siz, şeyleri de yerine
getiremeyeceksiniz, istediklerini de yapamayacaksınız. Gerek Gelir Vergisinde
gerek Akaryakıt Tüketim Vergisinde gerekse KDV oranlarında, son mayıs ayındaki
verilerde, bu beş kalemde istenen hedeflere ulaşılamayacağı endişesi bizde
göründü. Gerçi, bunu, Plan ve Bütçe Komisyonunda deyince, Sayın Maliye
Bakanımız itiraz etmişti; ama, beşinci ay sonundaki rakamlar da, yine bizim bu
dediğimizi teyit eder vaziyette meydana gelmiştir. Sayın milletvekilleri, bir de, şu bankalarla ilgili en
son çıkan bu verilere baktığımız zaman, bankalar, bu sene -2000'de- 2,7
katrilyon zarar etmiş deniliyor. Şimdi, bu bankaların, net olarak 3 katrilyon
336 trilyon lira takipteki senetlerinden sonra bile kâr etmelerine rağmen,
nedense, bu faizdışı giderleri 6,5 katrilyon civarında artmış ve bu artıştan
dolayı da, zararları meydana gelmiştir. Tabiî, bu bankaların zararlarından
dolayı da, biliyorsunuz, son konsolidasyonla, bunların zararlarının önemli bir
bölümü devlet tarafından alındı ki, bunların önünü açalım. Zaten, devlet, kamu
bankalarının dışarıdan edindikleri borçlarını da, mektup karşılığında garanti
verip üstlendi, mevduatlarına da garantisini verdi, döviz borçlarını da bu son
takasla üzerine aldı; fakat, nasıl oluyorsa, bu kamu veya özel bankaların her
türlü zararlarını devlet üzerine alınca, bir problem yok; ama, bir çiftçiye
destek verildiği zaman veya bir küçük esnafa destek verilsin denildiği zaman,
büyük problem meydana geliyor. Şimdi, bu hükümet döneminde, bütün küçük
sanayicilere 200 trilyon liradan fazla destek verilmezken, sadece, şu son
konsolidasyonla, örtülü konsolidasyonla, siz, 1 260 000 liraya döviz üzerinden
işlem yaptınız. Şu anda 1 240 000 liradır; arada 70 000 liralık bir fark
vardır. 10 milyar dolarda, hemen hemen, bu 700 milyon dolara yakın bir para
tutar rakam olarak. Bakın, Bunları, hep, böyle vermekten üzülmüyorsunuz; ama,
bir çiftçiye, bir esnafa, bir sanayiciye bir konuda para verelim dediğimiz
zaman, hemen bu problem meydana geliyor, hemen görev zararından bahsediliyor.
Bakın, bu görev zararlarıyla ilgili gerek Sayıştay 2000 raporunda gerekse...
Bakın, bugün, yine, burada var, Maliyecilerin çıkardığı yayınlarda da var. En
sonunda da, 169 trilyon lira -bakın, işte, burada da var aynen- devlet, kütlü
pamuk üreticisine destek vermiş; ama, altı yılda, bu, 23 katrilyon olmuş. Yani,
çiftçiye verdiği para 169 trilyon -Bakanın verdiği cevaptan almış buraya- ama,
altı sene içerisinde bunun ulaştığı rakam 23 katrilyon olmuş. Şimdi, 23
katrilyon lira zarar sanki çiftçiye verilmiş gibi, hemen bu kamu bankaları
görev zararları problem ediliyor. Halbuki, burada, çiftçiye verdiğiniz 1 lira
sizin üzerine yazmış olduğunuz tam 158 lira. Dolar olarak, 1 dolar, 158
dolar... Sayıştay 2000 raporuna bakın, aynı rakamı görürsünüz. Yine, bu, Maliye
yetkililerin raporuna bakın, orada, 1'e 135 olarak, yine, kendileri de
belirtmişler burada. BAŞKAN - Toparlayın efendim. ASLAN POLAT (Devamla) - Neticede, şunu söylüyorum: Kamu
bankalarının görev zararları edilmiştir; ama, bunlar finans probleminden olmuş,
çiftçiye, sanayiciye verdiğiniz destekten dolayı olmamış diyor; hepinize
saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat. Şimdi, söz sırası Doğru Yol Partisi Grubunda. Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen; buyurun efendim.
(DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; aslında, bu vergi kanunlarını bir bütün olarak ele
aldığımızda, ekonominin içinde bulunduğu durum açısından değerlendirdiğimizde,
gerçekten, olumlu noktalar içeriyor. Bu düzenleme de, ilke olarak olumlu bir
düzenleme. Niçin olumlu düzenleme; çünkü, işletmelerin kriz dönemlerinde likit
olmaları lazım. İşletmelerin, reel sektörün, ekonominin sıkıntıya girdiği,
satışların daraldığı dönemlerde, sabit kıymetlerini olabildiğince kısa süre
içinde likit hale getirerek krizi daha kolay atlatmalarını sağlamaları lazım.
Likit olamayan kuruluşlar, gerçekten, bir süre sonra ödeme zorluğu içine
düşerek, hem kendileri batma riskiyle karşı karşıya kalırlar hem de
yükümlülüklerini yerine getiremezler. Şimdi, bu çerçeve içinde, işletmeler, likit olmak için,
aktiflerine kayıtlı gayrimenkulleri, iştirak hisselerini, amortismana tabi
diğer iktisadî kıymetlerini satmaya kalktıklarında, vergileme olmaması lazım,
ya da vergilemenin çok iyi şekilde düzenlenmiş olması lazım, enflasyonist
kazançlar dolayısıyla vergi alınmaması lazım. Aksi takdirde, sermayeleri de
vergilendirilerek, daha da ciddî sıkıntı içine girebilirler. Yani, likit
olmanın getirdiği avantajlar, bir süre sonra vergi yükünün artması dolayısıyla,
büyük ölçüde azalmış olacaktır. Onun için, getirilen bu düzenleme,
gayrimenkullerin ya da sabit kıymetlerin iktisap edildikleri yılda, bir de
satıldıkları yılda yeniden değerleme yapamamalarından kaynaklanan daha önceki
sorunu çözmekte; ayrıca, daha önceden, yıllık olarak verilen peşin vergi
-geçmesi dolayısıyla- üçer aylık dönemler halinde verildiği için, gerçekten,
daha düzgün, doğru dürüst kâr ve zarar hesaplamasına olanak sağlanmakta, bunun
yasal dayanaklarını getirmiş olmaktadır. Gerçekten, bu düzenlemeyle, enflasyondan kaynaklanan
artışlar elimine edilmektedir; çünkü, satın aldığı tarihten itibaren de,
sattığı tarihten itibaren de -sattığı aya kadar olan- aylık olarak, yeniden
değerleme yapma imkânı getirilmekte; yani, işletmelerin maliyetlerini toptan
eşya fiyatları kadar artırmak suretiyle, işletmelerin gerçek değerini tespite
çalışılmaktadır. Ama, bu yeterli mi derseniz, bu düzenleme yeterli değil;
çünkü, sabit kıymetlere dönük değerleme yapılmaktadır. Özellikle, yabancı
sermaye, Türkiye'de süregelen yüksek enflasyon dolayısıyla, enflasyon
muhasebesinin geçerli olmasını istiyor. Yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmeyiş
nedenlerinin başında da, yüksek enflasyon dolayısıyla fiktif kazançların ortaya
çıkması... Özellikle, döviz olarak ya da dövize bağlı kıymetlerin, döviz
kurlarında meydana gelen artışlar dolayısıyla kazanç olarak sayılıp,
vergilendirilmesinden kaynaklanan sorunlar yabancı sermayeyi caydırıcı nitelik
taşımaktadır. O yüzden, her ne kadar "enflasyon artık inmektedir,
enflasyon muhasebesine ihtiyaç yok" deniliyor; ama, bu yıllardır söyleniyor.
Ne yazık ki, enflasyon inmediği gibi, işletmeler de ciddî sıkıntılarla karşı
karşıya kalıyorlar. Dolayısıyla, Türkiye'nin, bu enflasyon muhasebesini de,
artık, ciddî biçimde gündeme getirmesi lazım. Yabancı sermayeyi isteyeceksek,
yabancı sermaye bu ülkeye gelecekse, enflasyon muhasebesini getirmek; sadece
yabancı sermaye için değil, artık, dışa açılan kendi kurum ve kuruluşlarımızı
da bu koruma altına almamız, fiktif kârlar dolayısıyla bunların sermayelerini
vergilendirmememiz lazım. Sayın Başkan, bu vesileyle, bir başka konuya, özellikle
bir tehlikeye değinmek istiyorum. Sistemde -yalnız, tedrici olarak- genel bir
endekslemeye doğru gidiyoruz; memur maaşları aylık enflasyona
endeksleniyor, memur emekli maaşları,
SSK ve diğer emeklilerin maaşları enflasyon oranında artırılıyor; şimdi,
işletmeleri, sabit kıymetten, aylık olarak, yeniden değerlemeye tabi
tutacaklar... Bu aylık endekslemenin, çok ciddî ekonomik politikaların
sürdürülmemesi halinde, enflasyonu tırmandırıcı, hiper enflasyona yol açıcı
tehlikesini de gözardı etmememiz lazım; çünkü, bunu, özellikle, Latin Amerika
ülkeleri çok acı tecrübelerle ödemişler ve bir süre sonra bu endeksleme
sisteminden çıkmışlardır diyorum. Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, sağ olun. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Efendim, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Dört adet önerge vardır; üçünü işleme koyacağım;
sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme tabi tutacağım efendim. Birinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 17
nci maddesinin üçüncü fıkrası birinci cümlesinde geçen "itibaren"
ibaresinin "başlayarak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 17
nci maddesinin üçüncü fıkrası ikinci satırında geçen "tabi"
ibaresinin "dahil" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Bu son önergeyi okutup işleme alacağım
efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 17
nci maddesinin üçüncü fıkrası yedinci satırında geçen "ilavesi"
ibaresinin "eklenmesi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Komisyon, önergeye katılıyor musunuz efendim? CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Önergelerimi geri
alıyorum efendim. BAŞKAN - Önergeleri geri aldılar efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, dördüncü önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir. BAŞKAN - Dördüncüyü söyledim efendim. Zatı âlilerinizin
önergesi sonra geldi efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani, bu kanun, Anayasa
Mahkemesine gidecek. BAŞKAN - Olabilir efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, önergeleri niye
işleme koymadınız? BAŞKAN - Efendim, demin okudum 87 nci maddeyi. Efendim, 17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 17 nci madde kabul edilmiştir. 18 inci maddeyi okutuyorum efendim. MADDE 18- A) 3/6/1949 tarihli ve 5422 sayılı Kurumlar
Vergisi Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinin
birinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "7. Kurumlar vergisi beyannamelerinde her yılın
zararı ayrı ayrı gösterilmek ve 5 yıldan fazla nakledilmemek koşuluyla geçmiş
yılların mali bilançolarına göre meydana gelen zararlar (aynı sektörde faaliyet
göstermesi, son beş yıla ilişkin kurumlar vergisi beyannamelerinin kanuni
süresinde verilmiş olması koşullarıyla 37 ve 39 uncu maddeler çerçevesinde
devir alınan kurumların, devir tarihi itibarıyla zarar dışındaki aktif
toplamını geçmeyen zararları ile 38 inci maddede belirtilen bölünme işlemi
sonucu münfesih olan kurumun zarar dışındaki aktif toplamını geçmeyen zararları dahil.)" B) 5422 sayılı Kanunun Beşinci Bölüm başlığı
"Tasfiye-Birleşme-Devir-Bölünme ve Hisse Değişimi" olarak ve 38 inci maddesi başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Bölünme ve hisse değişimi Madde 38- Aşağıdaki işlemler bölünme veya hisse değişimi hükmündedir. 1- Tam mükellef bir sermaye şirketinin tasfiyesiz
olarak infisah etmek suretiyle bütün mal varlığı, alacak ve borçlarını mukayyet
değerleri üzerinden mevcut veya yeni kurulacak tam mükellefiyete tabi iki veya
daha fazla sermaye şirketine devretmesi ve karşılığında devredilen sermaye
şirketinin ortaklarına devralan sermaye şirketinin sermayesini temsil eden
iştirak hisseleri verilmesi, (devredilen şirketin ortaklarına verilecek iştirak
hisselerinin itibari değerinin % 10'una kadarlık kısmının nakit olarak ödenmesi işlemin bölünme
sayılmasına engel değildir.) 2- Tam mükellef bir sermaye şirketinin bilançosunda yer
alan gayrimenkuller ve iştirak hisseleri ile
üretim tesisleri, hizmet işletmeleri ve
bu tesis ve işletmelere bağlı gayrimaddi haklar, hammadde, yarı mamul ve mamul malların,
mukayyet değerleri üzerinden mevcut veya yeni kurulacak tam mükellef bir sermaye şirketine, bu değerleri devreden
şirketin ortaklarına verilmek veya devreden şirkette kalmak üzere, devralan
şirketin iştirak hisseleri karşılığında ayni sermaye olarak konulması. 3- Tam mükellef bir sermaye şirketinin, diğer bir
sermaye şirketinin hisselerini, bu şirketin yönetimini ve hisse senedi
çoğunluğunu elde edecek şekilde devralması ve karşılığında bu şirketin
ortaklarına kendi şirketinin sermayesini temsil eden iştirak hisselerini
vermesi (hisseleri devralınan şirketin ortaklarına verilecek iştirak
hisselerinin itibari değerinin % 10'una kadarlık kısmının nakit olarak ödenmesi işlemin hisse değişimi
sayılmasına engel değildir.). Aktifi ve pasifi düzenleyici hesaplar ilgili olduğu
aktif veya pasif hesapla birlikte devrolunur. Maliye Bakanlığı bölünme işlemleri ile ilgili usulleri
belirlemeye yetkilidir." C) 5422 sayılı Kanunun 39 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. "Devir ve bölünme hallerinde vergilendirme Madde 39- A) Devirlerde, aşağıdaki şartlara uyulduğu
takdirde, münfesih kurumun sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar
vergilendirilip, doğrudan doğruya birleşmeden doğan karlar hesaplanmaz ve
vergilendirilmez. 1- Münfesih kurum ile birleşilen kurum müştereken
imzalayacakları bir devir beyannamesini, birleşme tarihinden itibaren on
beş gün içinde münfesih kurumun bağlı
bulunduğu vergi dairesine verirler ve bu beyannameye devir bilançosunu bağlarlar. 2- Birleşilen
kurum münfesih kurumun tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarını ödeyeceğini ve
diğer vecibelerini yerine getireceğini devir beyannamesine bağlı bir beyanname
ile taahhüt eder. Mahallin en büyük mal memuru bu hususta birleşilen kurumdan
ayrıca teminat isteyebilir. B) 38 inci maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı
bendine göre gerçekleştirilen bölünmelerde, aşağıdaki şartlara uyulduğu
takdirde bölünme suretiyle münfesih hale gelen kurumun sadece bölünme tarihine
kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilip, doğrudan doğruya bölünmeden doğan
kârlar hesaplanmaz ve vergilendirilmez. 1- Bölünen
kurum ile bu kurumun varlıklarını devralan kurumlar müştereken imzalayacakları
bir bölünme beyannamesini, bölünme tarihinden itibaren on beş gün içinde
bölünen kurumun bağlı olduğu vergi dairesine verirler ve bu beyannameye bölünme
tarihindeki bilanço ve gelir tablosunu, bölünme sözleşmesini ve bölünen kurumun
varlıklarını devralan kurumların yeni sermaye yapısını gösteren Ticaret Sicili
Müdürlüğü yazısının bir örneğini bağlarlar. 2- Bölünen kurumun varlıklarını devralan kurumlar,
bölünen kurumun bölünme tarihine kadar tahakkuk etmiş ve edecek vergi
borçlarından müteselsilen sorumlu olacaklarını ve bu vecibelerini yerine
getireceklerini bölünme beyannamesine
bağlı bir taahhütname ile taahhüt ederler. Mahallin en büyük mal memuru bu
hususta bölünen kurum ile bu kurumun varlıklarını devralan kurumlardan teminat
isteyebilir. C) Bu maddeye göre yapılan devir ve bölünmelerde, devir
veya bölünme tarihine kadar olan kazancın vergilendirilmesi için devir veya
bölünmeye ilişkin şirket yetkili kurulu kararının Ticaret Sicilinde tescil
edildiği tarih itibariyle hesaplanan kazanç, bu kararın ilan edildiği tarihten
itibaren 15 gün içinde bölünme veya devir dolayısıyla münfesih hale gelen
kurumun bağlı bulunduğu vergi dairesine kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan
edilir. Bu beyannameye devir veya bölünme
bilançosu ile gelir tablosu bağlanır. D) 38 inci maddenin birinci fıkrasının (2) ve (3) numaralı bentlerinde belirtilen
işlemlerden doğan karlar hesaplanmaz ve vergilendirilmez. 38 inci maddenin birinci fıkrasının (2) numaralı bendine göre gerçekleştirilen
bölünme işlemlerinde bölünen kurumun bölünme tarihine kadar tahakkuk etmiş ve
edecek vergi borçlarından bölünen kurumun varlıklarını devralan kurumlar
müteselsilen sorumlu olur." D) 5422 sayılı Kanunun 42 nci maddesinin başlığı ile
üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Tasfiye, birleşme, devir ve bölünme halinde ödeme
" "39 uncu maddenin ( A ) ve ( B ) fıkrası hükümleri
dahilinde vukua gelen devir ve bölünmelerde, münfesih kurum namına tahakkuk
eden vergiler 40 ıncı maddede yazılı sürelerde birleşilen veya devralan
kurumlardan alınır." E) 5422 sayılı
Kanunun geçici 21 inci maddesinin (3) numaralı fıkrası yürürlükten kaldırılmış
ve aynı Kanunun geçici 28 inci maddesinin (a) fıkrasının üçüncü paragrafında
yer alan, "Bakanlar Kurulu bu oranı % 10'a kadar indirmeye yetkilidir."
cümlesi, "Bakanlar Kurulu bu oranı
işlemlerin türlerine göre ayrı ayrı veya topluca % 0'a kadar indirmeye veya kanuni oranına kadar
artırmaya yetkilidir." şeklinde
değiştirilmiştir. F) 5422 sayılı Kanunun geçici 29 uncu maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki (6) ve (7) numaralı bentler eklenmiştir. "6. Türkiyede faaliyette bulunan bankaların
aktifinde kayıtlı olan gayrimenkuller ve iştirak hisselerinin satışından doğan
kazançlar ile bu bankalara doğrudan veya dolaylı olarak iştiraki bulunan tam
mükellef sermaye şirketlerinin aktifinde kayıtlı olan gayrimenkuller ve iştirak
hisselerinin satışından doğan
kazançların satışın yapıldığı yılda banka sermayesine ilave edilen kısmı
kurumlar vergisinden müstesnadır. Vadeli satış halinde, satışın yapıldığı hesap
dönemini takip eden ikinci hesap dönemi sonuna kadar banka sermayesine ilave
edilen tutarlar da bu istisnadan yararlanır. İlk yapılan tahsilatın iştirak
hissesi veya gayrimenkulün maliyet bedeline ilişkin olduğu kabul edilir. Bu
bent hükmüne göre vergiden müstesna tutulan kazançlar, Gelir Vergisi Kanununun
94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b-ii) alt bendine
göre vergi tevkifatına tabi tutulmaz. Türk Ticaret Kanununun 391 inci
maddesinin bu suretle gerçekleştirilecek sermaye artırımına aykırı hükümleri
uygulanmaz. Bu bent hükmünün yürürlüğe girdiği tarihten sonra bu bent
kapsamında yapılacak işlemler tapu ve
kadastro harcından, düzenlenen kağıtlar damga vergisinden, lehe alınan paralar
banka ve sigorta muameleleri vergisinden müstesnadır. Bu hükümden yararlanan
kurumların gayrimenkul ile iştirak hisselerinin satışından doğan kazancın
tespitinde Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinin son fıkrası hükmü
uygulanmaz.Bu bentte belirtilen istisna hükümleri bu bendin yürürlük tarihi itibariyle banka kayıtlarına göre
Türkiye'de faaliyet gösteren bankalara borçlu durumda olan tam mükellef sermaye şirketlerinin ve kefillerinin, bu Kanunun
yayımı tarihinde sahip oldukları ve bu borçlara karşılık bankalara
devrettikleri gayrimenkul ve iştirak hisselerinden doğan kazançlar için de
uygulanır." Bu kazançların sermayeye ilavesi nedeniyle ortaklarca
elde edilen menkul sermaye iradı için beyanname verilmez, başka gelirler
nedeniyle verilen beyannameye bu gelir dahil edilmez. " "7. Türkiye'de faaliyette bulunan bankalarla
ilgili olarak yukarıda yer alan hükümler, Türkiye'de faaliyette bulunan özel
finans kurumları hakkında da uygulanır." KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, siz, bu kanun
tasarısının maddesinden ne anladınız? Bu tasarının maddesiyle, devletin... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Kardeşim, otur
yahu!.. BAŞKAN - Sayın Karahan, bırakın, doğru söylüyor
efendim. Birisi de doğruyu söylesin. Söyleyin efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Banka patronu, kendi
gayrimenkulünü, kendi iktisadî kıymetlerini bankasına verirse, vergiye tabi
değil. O kadar büyük muafiyetler, istisnalar getirmiş ki, yani, zenginlerden
vergi almıyor, gidiyor, işçinin boğazına yapışıyor. İşçinin de zaten boğazına
yapışılacak bir tarafı kalmamış Sayın Başkan. Yazık yahu, yazık!.. BAŞKAN - Efendim, esasında, kanun tekniğine aykırı bir
madde. İnanılmaz!.. KAMER GENÇ (Tunceli) - Bu kanun tasarısını müzakere
etmememiz lazım. Bizi susturuyorlar; ama, bilmiyorlar arkadaşlar... BAŞKAN - İkibuçuk sayfayı böyle bir hünerle yazanı
tebrik ediyorum şahsen; ama, Başkanlığımızın yapacak bir şeyi yok efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Birtakım çevrelere... BAŞKAN - Yapsam yapsam, ben, konuşmacıya biraz daha
imkân tanırım ki, hangi maddesini konuşacaksanız... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bakın, sizin de
davranışlarınız... BAŞKAN - Sayın Başkan, bizim, yapacak bir şeyimiz yok.
Kanun Bütçe Komisyonunda görüşülüyor. KAMER GENÇ (Tunceli) - Susturuyorlar... BAŞKAN - Ben susturmuyorum. Sizin üyeleriniz de var. Bu kanun tekniğine muhalefeten
bir arkadaşımız... KAMER GENÇ (Tunceli) - Beyefendi, bu memleket
satılıksa, satılığa çıkaralım! Herkesin bir görevi var. Kazanan adamdan vergi
alalım; niye almıyoruz ki?! BAŞKAN - Efendim, Fazilet Partisi Grubu adına, Sakarya
Milletvekili Sayın Nezir Aydın; buyurun efendim. FP GRUBU ADINA NEZİR AYDIN (Sakarya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; az önce Sayın Başkanımın da ifade ettiği gibi, okuması
15 dakika süren, o süratle okunmasına rağmen 15 dakika süren bu 18 inci
maddenin, ben, bir parti grubu adına, Fazilet Partimiz Grubu adına 5 dakikada
izahını yapacağım veya fikirlerimi ifade edeceğim; bu mümkün değil. Herkesin
söylediği gibi, tekniğe uygun olmayan bir tasarı, tekniğe uygun olmayan bir
madde. Değerli arkadaşlar, bu 18 inci madde "Bazı Vergi
Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Hükümler" başlığı altında,
özellikle 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda değişiklikler yapıyor; 14, 38,
39, 42, 21/3 üncü maddelerini kaldırıyor, 29 uncu maddeye ekler yapıyor,
vesaire... Şimdi, bu, oldukça uzun; ancak, burada bir şeyin altını çizmek
lazım: Değerli arkadaşlar, 19 Şubattan beri, yani meşhur kriz
akşamından beri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, daha ağırlıklı olarak, kriz
kanunları çıkarıyor veya öyle algılanıyor, öyle anlaşılıyor. Yüce milletimiz de
bizi seyrediyor; ama, inanın ki, bu görüştüğümüz kanunlardan yüce milletimizin
hiçbir şey anladığı yok. Neden; çünkü, devlet kurumlarında, özel kurumlarda,
önemli makamlarda, önemli yerlerde görürsünüz, bazı dolapların ve bazı
evrakların bulunduğu kapalı mekânların üzerinde bir yazı vardır "yangında
ilk kurtarılacak" diye. Şimdi, bu hükümetin, 19 Şubattan beri, yangında
ilk kurtarılacak diye kale aldığı ve kurtarmaya çalıştığı, maalesef, devamlı,
bankalar var, holdingler var, medyacılar var; kısaca, rantiyeciler var. Şimdi, devletin bankalarını tasfiye ediyoruz -Türk
Ticaret Bankası, ilk defa Adapazarı'nda kurulduğu için, özellikle üzerine
basarak, altını çizerek söylüyorum- Türk Ticaret Bankasını kapatalım; Emlak
Bankasını kapatalım, Halk Bankası ile Ziraat Bankasını birleştirelim, Vakıflar
Bankasının ne olacağı henüz meçhul. Vakıflar Bankası personeline münavebeli,
ücretsiz izin veriliyor; krizi belki böyle kurtarırız diye düşünüyor
yöneticiler; inşallah kurtarırlar; ama, enteresan bir şey var; çalışanlara,
izne çıkarılanlara hiçbir bilgi verilmiyor; onlar, tedirgin. Emlakbankın, Türk
Ticaret Bankasının, Ziraat Bankasının, Halk Bankasının personeli tedirgin; bir
tedirginliktir gidiyor. Ama, böylece, devletin bankalarının hepsi bertaraf
olursa, onların açığı, herhalde, arz-talep dengesinde, özel bankalar tarafından
doldurulacaktır. Değerli arkadaşlar, şimdi, resmî kayıtlara göre, bugüne
kadar, özel sektör kredileri, işletme oranına göre, yüzde 97 işletmeye yüzde 3
kredi verilmiş -yüzde 97 işletme oranına yüzde 3 kredi- yüzde 3 işletme oranına
da yüzde 97 kredi verilmiş bugüne kadar. İfade etmeye çalıştığım gibi, sanki,
bütün bunların da sorumlusu, bu bankalarda çalışanlar veya tümüyle halkımız,
tümüyle çalışanlar... Şimdi, tabiri caizse, dönüyor dolaşıyor, Ziraat'ı,
Halk'ı, vesairesi, yine, kabak onların başına patlıyor. Memurlar, emekliler,
çiftçiler, küçük esnaf, hepsi tedirgin Türkiye'de. Arkadaşlar, 19 Şubattan
beri, Türkiye'de tedirgin olmayan acaba kimler; dolarına yüzde 100 fark alanlar
ve kasasında para olup, onu istediği gibi döndürenler; ama, bu saydığım
kesimlerin tamamı tedirgin. Peki, o günden beri bizim çıkardığımız yasalar
kimin işine geliyor, kimin işine yarıyor; hiç bunu düşündük mü? Milletimiz bunu
takip ediyor. Bakınız, Sayın Derviş -az önce buradaydı; bilmiyorum,
şimdi burada mı- bir konuşmasında şu cümleyi kullanmış ve son derece yerinde
bir cümledir; diyor ki: "Bir kamu bankası bir partiye, diğer kamu bankası
diğer partiye; böyle olmaz, bu düzen içinde gidilemez." Son derece doğru;
ama, Sayın Derviş bir de şöyle söyleyebilirse, herhalde meseleyi çözeriz. Şöyle
demesini bekliyorum: "Gazete ve TV sahiplerinin veya sermaye gruplarının
birden çok bankası var; bu, hem bankacılık sektöründe haksız rekabete yol
açıyor hem de medyanın devlete bağımlı olmasını sağlıyor; bu böyle
gitmez." Bunu söyleyebiliyor mu; hayır, bunu söyleyemiyor, söyleyemez. Değerli arkadaşlar, 19 Şubattan beri zam sağanağı devam
edip gidiyor; her gün, ama her gün, zam yağıyor. Şimdi, milletimiz şunu soruyor,
bunu size de söylüyordur; ama, kürsüye gelmiyorsunuz, gelseniz de, bu
dediklerini diyemezsiniz; ama, biz söylüyoruz; milletimiz diyor ki: Her gün zam
yapmak için Amerika'dan bakan getirmeye gerek var mıydı Allahaşkına; içinizden
herhangi birisi, her gün zam yapabilirdi?! Ama, zammı herkes yapar da;
bilmiyorum, herkes, tahsilatları, belirli yerlere, istenildiği şekilde
aktarabilir mi?! Sayın Başkanımın teveccühünü çiğnemek istemiyorum
değerli arkadaşlar... BAŞKAN - Hayır efendim, maddenin yazılışı uzun,
konuşması da uzun olabilir. NEZİR AYDIN (Devamla) - Teşekkür ediyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. Sağ olun. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Ben teşekkür ederim efendim. Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa
Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen'e ait. Buyurun Sayın Tezmen. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; kürsüden okunması 15 dakika süren bir maddeyi 5 dakika
içerisinde eleştireceğiz ya da getirdiklerini tartışacağız; bu, mümkün değil. Aslında, kanun tasarısının baştan, başlığı dahil olmak
üzere, tüm dispozisyonu, tüm şekli yanlış; çünkü, öteden beri, kanunlarda
"bazı kanunlarda değişiklik yapılması" türündeki yaklaşımlara
şiddetle karşı çıkan Meclis Başkanlığı, bu kanun tasarısını "bazı
kanunlarda değişiklik yapılması" adıyla görüşmeye almış; belki, politika
değişikliği. Aslında, hangi kanunda ne tür değişik yapıldı, tek tek sayılması
lazım. Burada, bu maddede, aslında çok önemli düzenlemeler
var, Türk vergi sistemine yeni müesseseler getiriliyor. Her biri, ilgili
kanunda bir bap olması gereken düzenlemeler, bir madde içerisinde düzenlenmeye
çalışılıyor ki, fevkalade yanlış; teknik olarak fevkalade sakıncalı boyutu olan
bir düzenleme. Ama, her şeyde olduğu gibi, belli süre, belli zaman dilimi
içerisinde yasa çıkarma endişesiyle, sistemi, her şeyi bozuyoruz, dejenere
ediyoruz; ondan sonra, başkaları bu kuralları bozduğu zaman da şikâyetçi
oluyoruz. Buna, öncelikle, bu Meclisin izin vermemesi lazım. Şimdi, bu kanun tasarısıyla -daha önce dediğim gibi-
getirilen düzenlemeler, aslında, büyük ölçüde bankacılık sisteminin ve bir de
reel kesimin üzerindeki vergi yükünü ciddî ölçüde azaltacak düzenlemeler
içeriyor. Belki, bunlar, günlük kazançlarından çok, bünye değiştirmeleri ya da
borç tahsilatına yönelik düzenlemeler ya da holding bünyesindeki bazı
kuruluşların, zarar eden kuruluşların, parçalanmak suretiyle, holding
bünyesindeki diğer şirketlere katılması halinde ortaya çıkabilecek vergisel
sorunları ortadan kaldırmaya yönelik. Bir diğer önemli düzenleme de, bankaların
borçlularından aldıkları, nakit olarak tahsil edemedikleri alacaklarını aynî
olarak tahsil etmeleri; yani, bir gayrimenkulü almaları ya da borçlarına
mahsuben iştirak hissesini satın almaları halinde, ortaya çıkacak vergilemeyi
gideriyor, bertaraf ediyor. Ancak, bankalar için getirilen bu düzenleme, tarım
kredi kooperatifleri için ya da esnaf kefalet kooperatifleri için öngörülmemiş
bir düzenleme. Aslında, gönül arzu ederdi ki, bu kuruluşlar için de benzer
düzenleme getirilsin; böylelikle, gerek çiftçinin gerekse esnafın
karşılaştıkları sıkıntıları, aynî olarak tahsil edilme halinde ortaya çıkacak
vergileme sorunu da giderilsin; ancak, bu getirilmemiştir. Aslında, burada yapılması gereken önemli bir düzenleme
de... Bankalar için geçen yıl 21 Kasım tarihinde çıkarılan bir düzenlemeyle,
bankaların zararlı kuruluşları almaları halinde ortaya çıkacak vergiler
bertaraf ediliyordu. O tarihte, biz, bunun, sadece bankalar için değil, reel
sektör için de yapılması lazım dedik. Gerçekten, şimdi, reel sektör için
getirilmiş bir düzenleme; ama, arada çok önemli bir zaman dilimi var; çünkü,
2000 yılının kasım ayında getirilen düzenleme, bankalar için önemli vergi
avantajı sağlamış; ancak, bu düzenleme, bugün, haziran ayında getirildiği için,
reel sektör açısından, reel sektöre, şu ana kadar, ciddî bir vergi avantajı
sağlamamıştır. Düzenleme, reel sektör açısından hiç yoktan iyi belki; ama,
eşitlik ilkesi açısından, madem, bu düzenleme, bankalar için, Kasım 2000'den
itibaren geçerli, burada da olması lazım. Bu düzenlemelerle getirilen önemli bir müessese,
zararlı kuruluşların kârlı kuruluşlarla birleştirilmeleri halinde... Yani, daha
önce vergi sistemimizde olmayan "zarar nakli" müessesesini sisteme
enjekte ediyoruz. Bu, aslında, belki, kriz dönemlerinde rahatlatıcı gibi
gözükebilir; ama, zarar ettirilen kuruluşları satın almak suretiyle, kârlı
şirketlerin kârlarını azaltma şeklinde de kullanılabilir. Belki, sistemde
supaplar getirilmiş; yani, aynı sektörde faaliyet gösterme şartı getirilmiş.
Ayrıca, aktiflerinde, düşülebilecek zararların, devralınan aktifler, zarar
çıktıktan sonraki aktifler kadar olabileceği şeklinde bir sınırlamayla
doğabilecek sakıncalar bertaraf edilmiş gibi gözükürse de, gerçekten,
uygulamada çok titizlikle yaklaşılması lazım. Bu arada, kriz dolayısıyla ciddî vergi tavizleri
veriyoruz; ancak, bunların uzun dönemli etkilerini Maliyenin çok iyi
değerlendirmesi lazım. Ayrıca, getirilen önemli bir düzenleme de, bölünme
mekanizması sistemimize monte edilmektedir. Şirketlerin kendilerini iki başka
kuruluşa bölünmek suretiyle devretmesi durumunda, vergileme ortadan
kaldırılmaktadır. Dediğim gibi, kriz dönemi için anlamlı gözüken bu
düzenleme... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sayın Başkan, süre
doldu. BAŞKAN - Madde uzun ya efendim, onun için, konuşma
süresini de uzatıyorum. OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Orada komiserler var herhalde,
bazı komiserler izliyorlar. Çıkıp burada söylesinler varsa endişeleri, rahatsız
oluyorlarsa, dışarı çıksınlar. BAŞKAN - Hayır efendim, beni tenkit ediyorlar, sizi
değil. Uzatınca... Ben de maddeye göre süre verdim. TURHAN GÜVEN (İçel) - Onlara susma emri verilmiş,
konuşma yasaklanmış. OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Burada, gerçekten önemine
değiniyorum, önemli müessese olduğunu Genel Kurulun dikkatine sunmak istiyorum.
Ben, vergici olduğum için, meslek olarak maliyeci olduğum için, bu konuda Genel
Kurulu aydınlatmanın bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum; çünkü, bu kadar uzun bir
düzenlemenin, bırakın vergiyle alakası olmayanları, vergiciler açısından bile
anlaşılmasının fevkalade zor düzenlemeler olduğunun farkındayım. Onun için,
neye oy verdiğimizi hepimizin bilmesi lazım. Bunun, kısa dönemli etkilerinin,
uzun dönemli etkilerinin neler olacağını çok iyi bilmemiz lazım. Aksi takdirde,
burada apar topar geçecekse; burada, konuşup, bari bu kanunları hiç
görüşmeyelim de, hepsi gelsin, tek başına görüşülsün. Değil... Lütfen, aslında,
bir sorumluluk duygusu içerisinde, neye oy verdiğimizi, en azından, ilkeleri
itibariyle anlayalım. Burada polemiğe de -dikkat ettiyseniz- hiç girmedim.
Burada önemini vurguluyorum. Doğru yönlerine doğru derken, yanlışlarına da ya
da potansiyel risklerine de değinmek için çaba sarf ediyorum. Sayın Başkan, gerçekten hoşgörü gösteriyorsunuz; ama,
sadece bir müesseseyi, bir zarar naklini, bir bölünme müessesesini anlatmak
için, belki her biri için belki en azından beşer onar dakika konuşmak lazım;
ama, gönül arzu ediyor ki, bu tür çalışmalar, biraz daha zaman tahdidi
içerisinde olmasın, daha rahat bir ortam içerisinde bunları değerlendirelim.
İşte ne oluyor; konuları çok tartışmadığımız zaman, bir süre sonra, dönüp
dolaşıp tekrar değişiklik tasarıları geliyor; dön baba dönelim; kaç kere aynı
şeyleri tekrar ediyoruz ve bundan sonra da diyoruz ki, Meclisin itibarını
hepimiz düşünelim... Öncelikle, Meclisin itibarını, milletvekillerinin, bu işe
saygı duyarak, yaptıkları işe saygı duyarak göstermeleri lazım diyorum. Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım; sağ olun. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum efendim. Efendim, madde üzerinde... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bir şey
söyleyebilir miyim? Bu maddede, oy verecek iktidar grubu -rica ediyorum- ne
anlamışlarsa, iki satırla söylesinler. BAŞKAN - Olur efendim, olur; söylerim efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani, bu maddeyle, Türkiye
maliyesinin... BAŞKAN- Sayın Oğuz Tezmen gayet veciz bir şekilde
toparladı işi efendim. KAMER GENÇ (Tunceli)- Böyle bir şey olmaz Sayın Başkan!
BAŞKAN- Herkesin yerine yaptı o işi. Efendim, madde üzerinde verilmiş 3 önerge vardır; önce
geliş sıralarına göre okutup, sonra aykırılık derecelerine göre işleme tabi
tutacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 18
inci maddesinin (B) fıkrasının 1 inci bendinin altıncı satırında geçen
"kısmının" ibaresinin "bölümünün" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN- Diğer önergeyi okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 18
inci maddesinin (B) fıkrasının 3 üncü bendinin birinci satırında geçen
"diğer" ibaresinin "başka" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN- Efendim, sonuncu önergeyi okutuyorum; aykırılık
derecesine göre işleme tabi tutacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 18
inci maddesinin (F) fıkrasına eklenen (6) numaralı bendin yedinci satırında
geçen "ilave edilen" ibaresinin "eklenen" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın)- Önergeleri geri
alıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN- Geri aldılar. ASLAN POLAT (Erzurum)- Sayın Başkan, şunlar izah etsin
de, bir dinleyelim yani. BAŞKAN- Konuşmuyor, aldı önergelerini efendim. 18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 18 inci madde kabul edilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli)- Efendim, madde üzerinde 3 önerge
yok... BAŞKAN- Efendim, 19 uncu maddeyi okutuyorum... KAMER GENÇ (Tunceli)- Böyle bir şey olmaz yahu! BAŞKAN- Teşekkür ediyorum. Siz bana müdahale etmeyin, o
işleri yapacağız efendim. KAMER GENÇ (Tunceli)- Bizim önergemiz var. Söyleyin
bari canım. "Anayasaya aykırılık önergesi var, işleme koymuyorum"
deyin. BAŞKAN- Hayır, bunda yoktu efendim. KAMER GENÇ (Tunceli)- Var efendim... TURHAN GÜVEN (İçel)- Var efendim, var. KAMER GENÇ (Tunceli)- Böyle bir şey olmaz Sayın Başkan!
Bu kadar keyfî yönetmeyin artık canım!.. BAŞKAN- Efendim, keyfî değil. Biraz evvel izah ettim
efendim. İstirham ederim. Hepimizin piri, Sayın Hatiboğlu. Sayın Hatiboğlu bile
benim doğru yaptığımı ifade ettiler. KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan "anayasaya
aykırılık önergesi vardır; şu kadar önerge vardır, şu kadarını işleme
koyuyorum" dersiniz canım!.. Böyle şey olmaz yahu! BAŞKAN- 19 uncu maddeyi okutuyorum: MADDE 19- A) 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma
Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının (c) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "c) Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesinde
belirtilen işlemler ile Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan devir ve bölünme
işlemleri, (Bu kapsamda vergiden istisna edilen işlemler bakımından Katma Değer
Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinin (a) bendi hükmü uygulanmaz. İşlem sonunda
faaliyetini bırakan, bölünen veya infisah eden mükelleflerce yüklenilen ve
indirilemeyen vergiler, faaliyete başlayan veya devir ve bölünme sonrasında
devredilen veya bölünen kurumların
varlıklarını devralan mükellefler tarafından mükerrer indirime yol açmayacak
şekilde indirim konusu yapılır.) " B) 3065 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 28
inci maddesi ile geçici 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının (6)
ve (7) numaralı bentleri kapsamındaki teslimler vergiden
müstesnadır." BAŞKAN - 19 uncu madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik. (FP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Çelik. FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı tasarının 19 uncu maddesi
üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu maddede, Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesiyle
belirtilen işlemler ile Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan devir ve bölünme
işlemleri halinde izlenecek yol açıklanıyor ve bazı teslimlerin vergiden
müstesna olduğu belirtiliyor. Değerli arkadaşlar, devletin giderlerini karşılamak
için bilinen yollardan bir tanesi vergi almaktır; ama, gelin görün ki, bu iş
böyle olmuyor. Bir defa, milletin devlete olan güveni sarsılmıştır. Bu
güvensizlik sonucunda da elde edilmesi gereken gelirler de, maalesef,
sağlanmamaktadır. Bunun en büyük müsebbibi, bizzat, yönetimlerin, devletin ve
idarenin ta kendisidir. Neden mi?.. Birincisi, devletteki büyük boyutlardaki
hırsızlık ve yolsuzluklardır. İkincisi ise, gene devletteki akıl almaz
boyutlardaki israftır. Böyle olunca, hırsızlık, yolsuzluk, israf bir araya
gelince, insanlar düşünüyor ve vergi olarak ödediği paranın nereye gittiğini,
nereye harcandığını, hangi yollara gittiğini bilmek istiyor; haklıdır da
bunları bilmekte. Bakınız, deprem oldu; yurt içinden, yurt dışından bir
yığın paralar toplandı. Bu toplanan paraların miktarları nedir, nereye
harcandı, ne oldu diye defalarca sormamıza rağmen, bize yazılı olarak dahi bir
cevap vermediler. "Eğitime katkı payı" adı altında bir yığın paralar
toplandı. Gerek Millî Eğitim Bakanına gerek Maliye Bakanına yine sorduk:
Toplanan bu paraların miktarları nedir, nerelere nasıl harcanmıştır? Bu konuda
dahi elimize doğru dürüst bilgi ulaşmamıştır. Tabiî ki, bunların niçin böyle
olduğunu ve gelirlerin neden eksik olduğunu buraya bağlamak gerekmektedir. Bakınız değerli arkadaşlar, böyle düşündüğümüz
müddetçe, elde ettiğimiz gelirlerde de düşmeler olmaktadır. "En zengin 100
Türk'ten vergiye yüzde 50 tırpan" diye, TOBB'un açıkladığı bilgiler var.
Şimdi, burada, vergi rekortmeni olarak ilan edilen en varlıklı 100 Türk'ün
beyan ettiği gelirler, 1999'dan 2000'e büyük düşüş göstermiş ve en
varlıklılarımız, 1999'da, cari fiyatlarla, 78,8 trilyon lira vergiye tekabül
eden bir gelir beyan ederken, 2000'de bu, 64,6 trilyon liraya gerilemiş. Söz
konusu vergi rakamları, 1999 ve 2000 yılları ortalaması alınarak, dolar baz
alındığında, görülüyor ki, gerçekten, daha önce yaklaşık 171 milyon dolar vergi
veren bu 100 Türk firmasının verdiği vergi, daha sonra 103,5 milyon dolara
düşmüştür; neden?.. "O halde, verdiğimiz rakamlar bir mana ifade
etmiyor" diye, hep tırpanlamaya başlamışlardır veya ikinci bir sebep de,
tabiî ki, hep verenden aldığımız için, elini tuttuğumuz bu veren insanlar kim
diye sürekli onlardan aldığımız için, bunlar da mümkün nispette kaçırmaya
çalışıyorlar. Bakınız, Türkiye'nin en zengin, vergi verenlerinden
Demir Sabancı'nın tahakkuk eden vergisi 1999'da 9,1 milyon dolar iken, bu,
2000'de 4,3 milyon dolara düşmüş. Aynı şekilde, Koç Grubundan Sevgi Gönül'ün
1999'da 6,3 milyon dolar olan vergisi, 2000'de 3,7 milyon dolara düşmüş. Neden;
işte bunların hepsi, bu güvensizlik ortamından kaynaklanıyor da onun için.
Yani, Türkiye'de Selim Edes'lerin, Engin Civan'ların vurgunlar vurduğu,
vurgunlar vurdurulduğu, mahkemelere konu olan bankaların birleştirilmesini
konuşuyoruz değerli arkadaşlar. Bu bankalarda kaybettirilen paralar nasıl
tahsil edilecek, kim tahsil edecek? Bu birleşmelerle birleşmeleri söz konusu
olan bankaların tahsildeki kredi ve usulsüzlükleri kapatılacak, hem bunlar
tasfiye edilecek hem de batık paraları tahsil etmek için didinen personel
tasfiye edilecek. Yani, böylesine önemli bir kanun tasarısı görüşülüyor. Bu
konuda aslında hepimizin çok dikkatli davranması ve ona göre bu işleri
çözümlememiz gerekirken, maalesef, biraz duyarsız kaldığımızı burada üzülerek
ifade etmek istiyorum. Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik. Şimdi söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül'de. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 19 uncu maddesi
hakkında söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye,
istikrar paketlerinin uygulandığı bu hükümet döneminde iki ciddî ekonomik kriz
yaşadı. Yine Türkiye, ilk kez, bu hükümet döneminde, istikrar paketi uygularken
devalüasyon yapmak durumunda kaldı. Acaba neden?.. Çünkü, bu hükümet, ekonomiyi
yönetme konusunda yetersiz; kadrolarıyla yetersizdir, düşünceleriyle
yetersizdir, ekonomik anlayışıyla yetersizdir. Bu yetersizlik o boyutlara
ulaşmıştır ki, koalisyonu oluşturan üç parti de kendi grupları arasından bir
milletvekili bulamamış, yurt dışından, ekonomiyi yönetmek üzere bir kişiyi
transfer etmiştir. O zaman, şu soruyu sormak gerekiyor: Bu hükümet, bu ülkeyi
gerçekten de yönetebiliyor mu? Elbette ki, hayır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, bakınız,
bu hükümet, bankacılık sistemini de allak bullak etti; altı yıl süreyle kendi
atadığı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu üyelerinin görevine bir
kalemde son verdi. Kamu bankalarının büyük zararlarının oluşmasına seyirci
kaldılar. Devalüasyon öncesi hangi kurum ve kuruluşlara ya da kişilere ne kadar
dolar sattıklarını açıklamalıdırlar. Bu konuda piyasalarda ciddî söylentiler
vardır. Acaba, bu hükümet, bu söylentilerden hiç mi rahatsızlık duymuyor? Daha
açık söyleyeyim: Bu hükümetin yarattığı kriz zenginleri acaba kimlerdir? Şeffaf ve saydam olma sözü veren, halkına doğruları
söyleyeceğini ısrarla söyleyen bu hükümet, bu gerçekleri niçin kendi halkından
gizlemektedir? Acaba, bu hükümet neden çekiniyor, neden korkuyor? Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hükümet,
krizden çıkışın faturasını yine fakir vatandaşa yüklemiştir. Akaryakıt
fiyatları can yakmaktadır. Bugün Avrupa'da en pahalı akaryakıtı Türkiye
kullanmaktadır. Mutfakta kullanılan LPG yakıtının fiyatı her 15 günde bir
değişmektedir. Şimdi, bu hükümete soruyorum: Siz, krizden doğan ağır
faturayı hangi gelir grupları arasında adil bir şekilde dağıtıyorsunuz? İşçi perişan, sanayici üretimini durdurdu. Ziraat
Bankasındaki, Halk Bankasındaki ve Emlak Bankasındaki memurlar her gün
sonlarını beklemektedirler. Çiftçi tarlasını ekemez durumda; memur ve
emekliler, geçim derdinde. Peki, bu yükü, niçin ve hangi kesimin sırtına
yüklüyorsunuz?! Çünkü, bu hükümet, rantiyeye teslim olmuş durumda ve rantiyeyi
ürkütmemek için, taviz üstüne taviz vermektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada şunu
açıkça ifade edeyim ki; halk, bütün bu olup bitenleri, büyük bir sağduyuyla
izlemektedir; bu hükümetin kendisine çıkardığı yaklaşık 100 milyar dolarlık
faturanın da farkındadır; ama, maalesef, hükümet, bunun farkında değildir;
çünkü, hükümet, ne yapacağını bilmeyen, ancak dışarıdan aldığı talimatlarla iş
yapan ya da yaptırmaya çalışan bir hükümet durumundadır. Onuru en büyük erdem
bilen Yüce Türk Milleti de, bunun farkındadır ve bunun hesabını, zamanı
geldiğinde, elbette, bu vatandaş, bu hükümetten soracaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, bu
tasarının 19 uncu maddesiyle, vergi kanunlarında değişiklikler yapılmakta ve
batan bankaların zararı yine halkın sırtına yıkılmaktadır. Zararlı bankayı
devralan kârlı banka, devlete vergi vermeyecek, devraldığı zararlı bankanın
zararını da mahsup edecektir; Katma Değer Vergisi ödemeyecektir; daha doğrusu,
hiçbir vergi, resim, harç ödemeyecektir. Bunun adı da, bu sistemin kurtarılması
olacaktır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) RAMAZAN GÜL (Devamla) - Bitiriyorum efendim. BAŞKAN - Buyurun. RAZAMAN GÜL (Devamla) - Halka vergi vermeyen rantiye
sınıfını, artık, bu hükümet, böyle kurtarmamalıdır. Asgarî ücretliden vergi
alırken gözünü kırpmayan bu hükümetin, rantiye sınıfına önemli ayrıcalıklar
tanıması ne kadar doğrudur; bunu yüce milletin takdirine bırakıyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN -Teşekkür ederim efendim. Efendim madde üzerinde verilmiş 3 adet önerge vardır. Sayın Genç, sizin önergeniz yok. Anayasaya aykırılık.. KAMER GENÇ (Tunceli)- Var. BAŞKAN- Yok şu anda yani, onu ifade edeyim. KAMER GENÇ (Tunceli)- Kaçıncı madde?.. BAŞKAN -19'da yok efendim... KAMER GENÇ (Tunceli)- Olabilir. BAŞKAN - 20'de var. KAMER GENÇ (Tunceli)- Sanki olduğu zaman işleme
koyuyorsunuz da!.. BAŞKAN -İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 19
uncu maddesinin (A) bendinde belirtilerek eklenen 4 numaralı fıkrasının (c)
bendinin 4 üncü satırında geçen "bırakan" ibaresinin
"bitiren" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz, Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 19
uncu maddesinin (A) bendinde belirtilerek eklenen 4 numaralı fıkrasının (c)
bendinin 1 inci satırında geçen "belirtilen" ibaresinin "ifade
edilen " şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Efendim son önergeyi okutuyorum; aykırılık
derecesine göre işleme koyacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 19
uncu maddesinin (A) bendinde belirtilerek eklenen 4 numaralı fıkrasının (c)
bendinin dördüncü satırında geçen "yüklenilen" ibaresinin "kabul
edilen" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın)- Önergeleri geri
alıyorum. BAŞKAN - Geri aldılar efendim. 19 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 20 nci maddeyi okutuyorum : MADDE 20- 13/7/1956 tarihli ve 6802 sayılı Gider
Vergileri Kanununun 29 uncu maddesine aşağıdaki (s) bendi eklenmiştir. "s) Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan
birleşme, devir, bölünme ve hisse değişimi işlemlerinden doğan kazançlar." BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Zeki Çelik; buyurun.(FP sıralarından alkışlar) TURHAN GÜVEN (İçel)- Kim yapıyor bunları?!.. BAŞKAN - Ben bilsem efendim... TURHAN GÜVEN (İçel) - Ismarlasak böyle kanun yapılmaz! BAŞKAN - Zatıâliniz gelmeden aynı şeyleri söyledim
efendim; tekniğe aykırı. Buyurun. FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 713 sıra sayılı tasarının 20 nci maddesi
üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bu maddede de, Kurumlar Vergisi
Kanununa göre yapılan birleşme, devir, bölünme ve hisse değişimi ile
işlemlerden doğan kazançlardan bahsedilmektedir; ama, bakıyoruz, kazanç nerede
diye kendi kendimize sormaktan da edemiyoruz. Aksine, bankaların şu andaki
bütün batıklarının üzeri örtülüyor. Bütün bunlar niçin yapılıyor; üç kuruş
tasarruf sağlanacak, kaynak temin edilecek diye. Biz, zaten, bütün
kaynaklarımızı ona buna çarçur ettirmedik mi?! Bakınız, Sayın Derviş'e sorduğumuz bazı sorulara vermiş
olduğu cevaplar var ve verilen cevaplar da enteresandır. Krizde bir gecede ne
kadar para kaybolduğunu, gittiğini, zarara uğradığımızı sorduğumuzda 6 ilâ 9
milyar dolar olduğunu bize yazılı olarak bildiriyor. Bu arada, yine, sorulan
sorulardan bir tanesine "2001 yılı sonunda içborç stokunun 100 ilâ 115
katrilyon lira olması bekleniyor" diye bir cevabı var; bu, çok enteresan
bir rakamdır; yani, neredeyse Türkiye'nin millî gelirine yakın bir rakam,
maalesef, içborç stoku olarak önümüze çıkıyor. 2001 yılı içborç net ödeme
toplamının da 65 katrilyon 339 trilyon lira olduğunu ifade ettiler. Geçen ay
verilen rakamlarla bir çelişki var. Elimde o rakamlar da var; baktım, geçen ay,
2001 yılı içborç net ödeme miktarı 72,9 katrilyon olarak ifade edilmişti.
Şimdi, bu çelişkide hangi rakam doğru, doğrusu, biz de bunu çözemedik. Bu 65
katrilyon ödemenin anaparası 32 katrilyon, faizi ise 34 katrilyon; dikkatinizi
çekiyorum. Bu arada, dışborç ödeme miktarımızın da 114 milyar 324 milyon dolar
olduğunu ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, tabiî ki, bunlara yeterli kaynak
temin edilmesi ve elde edilmesi lazım. Yine, Sayın Derviş'e geçen gün sorduğum sorunun bugün
cevabını aldım. "Irak'a uygulanan ambargo sebebiyle uğradığımız kayıpların
ekonomik değeri nedir" diye sorduğumuzda, bize verdiği cevapta deniliyor
ki: "İhracat gelirlerimizde görülen büyük düşüşün yanı sıra,
Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattının işletilmemesi; bazı bankalarımızın
Irak'tan alacaklarını tahsil edememesi; müteahhitlik ve turizm gelirleri
kayıpları; Irak'a yönelik, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde doğrudan
yapılan ihracat ve taşıma faaliyetlerimizin durması sonucunda ortaya çıkan
sosyal ve ekonomik sorunlar nedeniyle maruz kalınan zararlar da dikkate
alındığında, Türkiye, Körfez Krizi nedeniyle en çok zarara uğrayan ülkelerin başında
gelmektedir." Halbuki, 1 koyup, 3 alacaktık. Öyle ifade edilmişti. Şimdi
ise, uğradığımız kayıpların toplamının 40 ilâ 45 milyar dolara ulaştığı, resmî
bir ağız olarak, bize iletilmektedir. "Kayıplarımızın önlenmesi için ne gibi tedbirler
alınmıştır" diye sorduğumuz soruya da verilen cevapta, maalesef
"Birleşmiş Milletlere yapmış olduğumuz 1996 yılındaki müracaatımızı hiç
kale almamış, cevap bile vermemişler. Bunu, 23 Nisan 1999 tarihinde yenilemişiz
-söz konusu başvuruya, yine bu tekrarlama sonucunda- ancak, bu başvurumuz da
yine kayda alınmamıştır" denilmektedir. Bu arada "birçok ülke gibi, her alanda ülkemize
zarar verdiği ortada olan bir uygulama olan bu ambargo ne zaman
kaldırılacak" diye sorduğumuzda "Irak'a yönelik ambargo, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Kurulu kararları doğrultusunda uygulanmakta olup, kendileri
ne zaman isterlerse o zaman son verilecektir" denilmektedir. Bu arada merak ettik, sorduk; yani, bu uğradığımız
zararlar neticesinde kimler, bize ne yardımı yapmışlardır diye sorduğumuzda,
hibe olarak bize yapılan yardımların yine İslam ülkelerinden yapıldığını
görüyoruz. 1990 yılında Kuveyt 300 milyon, 1991'de 600 milyon, 1992'de 300
milyon dolar; Birleşik Arap Emirlikleri 100 milyon dolar; 1991'de Suudi
Arabistan'ın da 1 milyar 30 milyon dolar civarında bir yardımı olduğunu
görüyoruz. Amerika'nın sadece 250
milyon dolar, Almanya'nın 73 milyon dolar, Hollanda'nın da 7 milyon dolar gibi
bir yardımı var. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bizim, aslında, kaynak arayışı içerisinde olduğumuz bu dönemde, sadece bunların
ortadan kaldırılmasıyla, ekonomimize nasıl katkılar sağlanacağını, IMF, Dünya
Bankası kapılarında 3-5 milyar dolar alacağız diye dolaştığımız dönemde, sadece
bu imkânların ortaya konmasıyla 40-45 milyar doların ortaya çıkabileceği ve
genel manada ticaretin canlanmasıyla birlikte, hakikaten, ülkede yeni
imkânların doğacağını bilmemize rağmen, bu konuda hiçbir çalışmamız olamıyor;
çünkü, taahhüt verdiğimiz yerlerden bunları talep etme imkânımız, maalesef
elimizde yok. Onun için, borç isteyenin başka bir şekilde bir talepte bulunması
için yüzü olamaz. Ben, bu tasarının hayırlı olması dileğiyle, iyi
akşamlar diliyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik. Efendim, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray
Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Fikirlerinden
yararlanalım... BAŞKAN - Sayın Karahan... MURAT AKIN (Devamla) - Benim fikirlerimden
faydalanacağına Sayın Başbakan Ecevit'in fikrinden faydalan. Niye laf
atıyorsun?.. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Onun fikirlerinden
faydalanıyoruz. MURAT AKIN (Devamla) - Faydalandınız, ülkeyi ne hale
getirdiniz?!. Oturduğun yerden laf atıyorsun. BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayın... İstirham
ederim... MURAT AKIN (Devamla) - Kendi haline, şekline bir bak... BAŞKAN - Genel Kurula hitap edin efendim. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sayenizde bu hale
geldi bu ülke... MURAT AKIN (Devamla) - Dur, kimin sayesinde gelmiş
söyleyeceğim. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Bizim Amerika'da
malımız yok. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, niye müdahale
etmiyorsunuz? İşi sulandırıyorsunuz... BAŞKAN - İstirham ederim efendim... Sayın Karahan, lütfen... MURAT AKIN (Devamla) - Ecevit, 80 öncesi bu ülkeyi
batıramadı; ama, şimdi, iki ortağıyla batıracak. Kimin sayesinde geldiğini
göreceksiniz. BAŞKAN - Sayın Akın, siz de karşılıklı konuşmayın
efendim... İstirham ederim... Buyurun, Genel Kurula hitap edin. MURAT AKIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun) - Ağzım var diye konuşuyorsun...
MURAT AKIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Gider
Vergileri Kanunu, yani, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi Kanununun 29 uncu
maddesine bir bent eklenmek suretiyle, bu bentle, Kurumlar Vergisi Kanununa
göre yapılan birleşme, devir, bölünme veya hisse değişim işlemlerinden doğan
kazançlar da, son yapılan bu operasyonda hortumlanan bankaların sabit değerleri
ya da gayri sabit değerlerinin, Finansman Kanununa göre, Gider Vergileri
Kanununa göre, diğer bir ifadeyle Banka Muameleleri Vergisi Kanununa göre
vergiden istisna olmaktadır. YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun) - Konuş, konuş!.. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, Genel Kurulla
meşgul olur musunuz?! Sayın hatibe laf atıyorlar; allah, allah... AYDIN TÜMEN (Ankara) - Bakın Sayın Başkan, arkadaşları
da konuşuyor... TURHAN GÜVEN (İçel) - Başkanı, İçtüzüğe davet
ediyorum... MURAT AKIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
baktığımız zaman bu vergi kanunlarına ve 2001 yılı bütçesine -vergi gelirleri
olarak- mayıs ayı sonu itibariyle 24 katrilyon gider yapılmış, 19 katrilyon
tahsilat yapılmış, aradaki açık 5 katrilyon; halbuki nisan ayı sonu itibariyle
bu açık 333 trilyon liraydı. Bakınız, bir önceki ay, nisan ayı sonu itibariyle
açık 333 trilyon, mayıs ayı sonu hesapları çıktı ve alınan kesinhesap
neticelerine göre 5 katrilyona yakın, yani, 4 katrilyon açık var; 2001 yılı
oniki aylık hedeflenen açık ise 5 katrilyon. Mayıs ayı sonu itibariyle gelinen
açık, oniki aylık daha önceden hesaplanan, hedeflenen açığa eşit bir noktaya
gelmiştir. Bu niye oldu; işte, bu ülkeyi 22 Kasımda ve 19 Şubatta getirilen
noktayla, 110 milyar dolarlık dışborç, dolardaki ani yükselmeler sonucu 33
katrilyon bir yük geleceği hesaplandı ve bu bütçeye de ek bir bütçeyle 30
katrilyonluk yük yansımış oldu. Dolayısıyla, ekonomiyi iyi idare edememek, kur
sistemini iyi ayarlayamamak veya iç, dış borçlardaki hesapları hedeflediğin
noktaya götürememek demek, dövizde meydana gelen fark bütçeye aynen yansımakta,
bütçede oluşan fark, dışticaret açığına veya cari işlemler açığına aynı şekilde
yansımakta; dolayısıyla, bu açık, bu farklılık, önceden düşünülen, önceden
tahmin edilen; yani, siz, bu hükümeti idare etmek için aldığınızda ve müteakip
yıllarda yaptığınız hesaplamalarda, tespit ettiğiniz noktaya dahi gelemediniz.
Niye gelemediniz; niçin gelemediniz?.. Yılsonu itibariyle 5 katrilyon açık
hedeflediniz; ona, mayıs ayı sonu itibariyle geldiniz. Oniki ay itibariyle 48
katrilyon bütçe hesapladınız; bunu yapamadınız, ülkeyi idare edemediniz; mayıs
ayı sonu itibariyle bütçeyi 78 katrilyona çıkardınız. Dolayısıyla, yukarıdan da
toplasanız hükümetin idaresizliği, aşağıdan da toplasanız bu hükümetin
idaresizliği. Değerli milletvekilleri, bir ülke düşünün ki, bir tarih
yazmış, koskoca imparatorluğu yönetmiş bir ülke, kendi istiklalini, kendi
istikbalini 10 milyar dolarla tanımlayabiliyor. Bu, bu ülkenin, bu milletin
aczi değildir; olsa olsa, bu iktidarın aczidir. Bu iktidarın acziyeti, -biraz
önce de ifade ettiğim gibi- iki ortağıyla birlikte, Sayın Ecevit, 80 öncesi bu
ülkeyi batıramadı; ama, 2001 yılı sonu itibariyle batıracak... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MURAT AKIN (Devamla) - Saygılar sunarım. (DYP
sıralarından alkışlar) MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Çarpılırsın, Sayın
Ecevit'in Amerika'da malı yok! BAŞKAN - Sayın Akın'a teşekkür ediyoruz. Madde üzerinde 4 önerge var efendim; 3'ünü işleme
koyabileceğim. Sayın Genç, siz daha sonra verdiğiniz için... KAMER GENÇ (Tunceli) - Anayasaya aykırılık önergesini
işleme koymuyorum deyin efendim. BAŞKAN - Efendim, İçtüzüğün 87 nci maddesinde
"milletvekillerince, Anayasaya aykırılık önergesi dahil, en fazla üç
önerge verilebilir" denilmektedir. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, onu, belli
zeminlerde tartışırız sizinle. BAŞKAN - Efendim, aksi olsa, Sayın Turhan Güven gözümün
yaşına bakmaz. AHMET İYİMAYA (Amasya) - O, sizin uydurmanız efendim. BAŞKAN - Benim uydurmam olur mu efendim. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Onu, akademik olarak her zaman
tartışmaya hazırım. BAŞKAN - Efendim, okuyun lütfen: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 20
nci maddesinin birinci cümlesinde geçen "eklenmiştir" ibaresinin
"ilave edilmiştir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 20
nci maddesinin birinci cümlesinde geçen "aşağıdaki" ibaresinin
"aşağıda belirtilen" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Son önerge, en aykırı önerge olup, işleme
koyacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 20
nci maddesinin birinci cümlesinde geçen "yapılan" ibaresinin
"gerçekleşen" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Önergelerimi geri
çekiyorum. BAŞKAN - Önergeleri geri çektiler efendim. 20 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 21 inci maddeyi okutuyorum: MADDE 21- 29/7/1970 tarihli ve 1318 sayılı Finansman
Kanununun 3 üncü maddesinin (d) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "d) Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesi
hükümlerine uygun olarak şahıs şirketlerinin sermaye şirketine dönüşme veya
ferdi işletmelerin sermaye şirketlerine devrolunması ile Kurumlar Vergisi
Kanununa göre yapılan birleşme, devir ve bölünme halleri veya Türk Ticaret
Kanunu hükümlerine göre nev'i değişikliği nedeniyle yeni şirkete devredilecek
taşıtlar." BAŞKAN - 21 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına, Antalya Milletvekili Sayın Zeki Okudan; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, bu önergeleri bize
yollamayın bari, nasıl olsa hepsini geri alıyorlar; kâğıt israfı oluyor. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Yarım sayfaya yazsınlar bari,
yazık. BAŞKAN - Başkanlığı alakadar etmiyor. TURHAN GÜVEN (İçel) - Tasarruf genelgesi var, vallahi
yazık oluyor. ASLAN POLAT (Erzurum) - Arkadaşım, böyle önerge olmaz.
Böyle bir tane önerge var mı?! Hadi, konuşun, savunun. BAŞKAN - Buyurun Sayın Okudan. FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; 713 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci
maddesinde, grup adına söz almış bulunuyorum. Değerli arkadaşlar, 21 inci madde, anonim, eshamlı
komandit şirket, limitet şirket mukavelenamelerinin veya bunların süre
uzatmaları hakkındaki kararlarının tescil ve ilanı tarihinden itibaren 3 ay
içinde" diyerek başlayıp, (1) sayılı tablonun "Akitlerle ilgili
kâğıtlar" başlıklı bölümünün 3 numaralı bendinde "Anonim, eshamlı
komandit ve limitet şirket mukavelenamelerinin binde 5'e" deniliyor; bu,
normalde binde 6 ama, binde 5'e düşürülmüş vergi miktarı. (c) bendinde, yine,
(2) sayılı tabloda "Ticarî ve medenî işlerle ilgili kâğıtlar"
başlıklı bölümüne, (15) numaralı fıkradan sonra gelmek üzere, (16), (17) ve (18)
numaralı fıkralar eklenmiş. Buraya bakıyoruz, nedir bunlar diye; burada, Damga
Vergisinden istisna edilen kâğıtları görüyoruz; yani, arkadaşlar, şimdi, biz,
21 inci maddeyle, anonim şirket, eshamlı komandit ve limitet şirketlere, bir
şekilde, vergi muafiyeti getiriyoruz; alacağımız vergi miktarını düşürüyoruz. Tabiî, bu arada, değerli arkadaşlar, akaryakıta haftada
bir zam yapıyoruz. Bu arada, çiftçinin sattığı buğdaydan Bağ-Kur kesintisi
yapıyoruz. Bu kestiğimiz Bağ-Kur primlerinden çiftçiye zerre kadar fayda yok;
çünkü, çiftçi, Bağ-Kur primini yatıracak durumda değil. Bir dönüm buğdayı 37
milyona mal eden çiftçinin, bir dönüm buğdaydan aldığı para ancak 30 milyon
civarında; dönümde 7 milyon zararı var. Değerli arkadaşlar, biz, burada vergiyi düşürüyoruz;
köprülere, otoyollara ve bunun gibi umumun kullanımına açık olan yerlere,
tutuyoruz, zam yapıyoruz. Değerli arkadaşlar, şirket yöneticileri bu köprüden bir
kere geçiyor; ama, bütün halk her gün geçiyor. Eğer, geçişi adaletli olarak
yorumlarsanız, gelir düzeyine göre yorumlarsanız, normal halka ciddî ölçüde
haksızlık yapıyoruz. Değerli arkadaşlar, 30 000 nüfuslu Serik'te, 13 000
kişinin icralık olduğunu, onar günlük hapis yatmak zorunda olduğunu düşünürsek,
bu yaptığımız vergi indiriminin ne anlama geldiğini bir kere daha yorumlamamız
gerektiği kanaatindeyim. Değerli arkadaşlar, şimdi, 488 sayılı Kanunun (2)
sayılı tablosuna eklenen 16, 17 ve 18 numaralı fıkralarında, anonim, eshamlı
komandit ve limitet şirketlerin sermaye artırımlarına ilişkin olarak düzenlenen
kâğıtlar Damga Vergisinden muaf; Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan
birleşme, devir ve bölünmeler nedeniyle düzenlenen kâğıtlar da yine Damga
Vergisinden muaf tutuluyor; bankalarca, konut edinmek isteyenlere -daha önce
aynı nitelikte bir kredi kullandırılmamış olması şartıyla kullandırılacak
kredinin anapara tutarının 50 milyar lirayı aşmayan kısmı için- bireysel konut
kredisi verilmesiyle ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar, vesaire... Burada, yine, biz, şirketleri Damga
Vergisinden muaf tutuyoruz. Değerli arkadaşlar, Meclisin çalışması, şu anda çok
verimli gidiyor, öyle gözüküyor. Keşke, bu verim, bütçeye yansısa. Keşke, bu
verim, sosyal hayatı düzenlemeye yansısa. Burdur Bucak'ta, beşiz doğuran bir
anne, 5 çocuğuna nasıl bakacağını düşünüyor ve biz, burada, vergi çıkarıyoruz,
vergi muafiyeti tanıyoruz. Yani, bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Yani, bu
gayretlerimizi, bir kere daha, geriye doğru bakıp acaba ne yaptık, ne yapacağız
diye düşünsek, bunun muhasebesini yapsak ve ona göre hareket etsek, iyi olacak
kanaatindeyim. Değerli arkadaşlar, yine, anonim, eshamlı komandit ve
limitet şirketlerdeki binde 5'lik oran, daha önce binde 6'ymış ve 1985-1999'da,
13 milyarı aşamayan vergi nispeti, yine, burada 13 milyarı aşamaz olarak
tutuluyor. Halbuki, biz, daha bundan birkaç ay önce ve birkaç gün önce, yüzde
60'lara varan devalüasyonları yaptık. Yani, şirketlerden, bölünmesi pahasına,
vergi muafiyetini göze alıyoruz; ama, inim inim inleyen halkımız için, şurada
iyi şeyler söyleyemiyoruz. Hepinizi saygılarla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.
(FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubunda.
MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, söz hakkımı Sayın
Kamer Genç'e devrettim efendim. BAŞKAN - Sayın Murat Akın, söz hakkını Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Genç Beye devrediyor. Doğru Yol Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili
Sayın Kamer Genç konuşacaklardır. Buyurun efendim. DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) - Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 21
inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, şöyle tarihe bir baktığımız
zaman; 1950'de... İkinci Dünya Harbinde, Almanya'dan kaçan birçok bilim adamı
Türkiye'ye geldi. Bunlardan maliye konusunda en yetkili olan Neumark, Türk
vergi sistemini düzenledi. O zaman, 5421 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 5422
sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ve 5432 sayılı Vergi Usul Kanununu düzenledi,
çok mükemmel vergi kanunlarıydı. Bunlar uygulandı. 1960 yılına gelindi, 1960
yılında ihtilal oldu. Gelir Vergisi de, çok ciddî, 193 sayılı Kanun olarak
değişti, Kurumlar Vergisi aynı numarayı devam ettirdi, Vergi Usul Kanunu 213
sayılı Kanun olarak değişti; ama, yapılan değişikliklerde hep ülkenin refahının
gelişmesi, kalkınmanın sağlanması konusunda ciddî, iyiye doğru; yani, ülkenin
kalkınmasına, vergi yoluyla sağlanan kazançların katkıda bulunulması yolunda
düzenlemeler yapıldı. Bir ülkede kriz doğduğu zaman, krizde vergi alınır.
Vergi kimden alınır; gücü olanda alınır. Şimdi, bu hükümetimiz, Emlak Bankasını
kapatıyor. Niye kapatıyor; çünkü, Emlak Bankasının çok kaymak yerleri var,
arsaları var, kaynakları var ve bu Emlak Bankasına büyük kaynak sağlayan
patronlar var. Bunların üzerine bir çizgi çizmek için bunu kapatacak, başka
çaresi yok. Buna kim alet oluyor; sizler oluyorsunuz. Sayın Ayaydın karşımda
oturuyor, Emlak Bankasının genel müdürlüğünü yaptı, hakkında da
dokunulmazlığının kaldırılması için önerge var. Kaldırın, mahkemeye gitsin, bu
hesaplar görülsün. O yok... Ne yapıyorsunuz; zenginden vergi almıyorsunuz. Ne
yapıyorsunuz; bilakis, Gelir Vergisi Kanununda kazançlardan istisnayı
artırıyorsunuz, muafiyeti artırıyorsunuz, Kurumlar Vergisi Kanununda gelirde
istisnayı artırıyorsunuz, muafiyeti artırıyorsunuz; ondan sonra, burada da,
Finansman Kanununda; yani, eskiden Finansman Kanununa göre, Kurumlar Vergisi
Kanununun 36 ve 37 nci maddelerine göre, taşıtlardan vergi alınmazken, şimdi,
36 ve 37'yi kaldırıyorsunuz; yani, ilanihaye hiçbir şeyden vergi almıyorsunuz. Şimdi, akıl var, izan var... Değerli milletvekilleri,
zenginden vergi alma, kazanandan vergi alma, banka kredilerini onlara ver,
halkın tasarrufuyla toplananları... Peki, kim bu memleketin kalkınmasına yardım
edecek kaynağı aktaracak; Amerika mı gelecek; Avrupa mı gelecek; yok... Yani,
soruyorum size: Bir komşu veyahut da bir kişi, karşısındaki bir kişinin, bir
devletin kalkınması için özveride bulunur mu; mümkün değil. Her devletin
kuralıdır, elinden geldiği zaman, mümkün olduğu kadar, karşısında güç
oluşturabilecek olanın kafasına vurur, onu batırmaya çalışır. Şimdi, böyle bir
şeyle karşı karşıyayız. Biz diyoruz ki, bu Mecliste, bazı holdinglerin
temsilcileri var; örneğin, vergi kanunları gelir, sermaye piyasası kanunu
gelir, cep telefonları, onlardan vergi alınmaması için çalışır. Peki, kardeşim,
esnaf ne olacak, memur ne olacak?! Siz, emeklinin kaç lirayla geçindiğini
biliyor musunuz?! Siz, memurun, polisin, öğretmenin kaç lirayla geçindiğini
biliyor musunuz?! Bu memleketin kaynağı yok mu; vallahi var, billahi var. Eğer,
bu memlekette hırsızlık olmasa, soygunculuk olmasa, bunlar her şeye yeter. Şimdi, bu maddeyle muafiyetler getiriyorsunuz. Öyle bir
kanun getiriyorsunuz ki, hep muaf... Peki, arkadaşlar, kurumlardan vergi
almayacaksın, Gelir Vergisi mükelleflerinden vergi almayacaksın, finans
kurumlarından vergi almayacaksın, verginin en büyük kaynağı olan, bugün devlet
bütçesinin en büyük kaynak sağladığı faizden vergi almayacaksın; kim vergi
verecek; devletin masrafları nasıl karşılanacak? Öte tarafta, devlette büyük bir israf var, her yerde
israf var; maalesef, bu israfı da kesmeyeceksiniz. Yani, burada, böyle, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti kadar kötü yönetilen bir devlet bulamazsınız, mümkün değil.
Şimdi, bunları burada söyleme imkânı da vermiyorsunuz
bize. Burada birbirimizi kötüleriz, önemli değil; önemli olan, gerçekler sayın
milletvekilleri, gerçekler! İnsanlar kan ağlıyor, insanlar aç, artık ahlak
bozulmuş. Bu memleketin en büyük değeri ahlaktır, bu memleketin en büyük değeri
dürüstlüktür, bu memleketin en büyük değeri... (FP ve DYP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Kürsüye çıkan insanlara laf atıyoruz. Atalım; bir şey
hallediyor mu?! Maddeler üzerinde önergeler veriyoruz... Sayın Başkan,
ben, size yakıştıramadım; milletvekillerinin, burada, mümkün olduğu kadar
konuşması lazım. Arkadaşlar, bakın, inanmanızı istiyorum; halkın içine
gidiyoruz, halk, o kadar büyük bir sefalet, o kadar büyük bir açlık, o kadar
büyük bir yoksulluk içerisinde ki... Türkiye'nin bunları karşılayacak gücü var;
ama, bizde, belli kişiler doymayı bilmiyor, yani, adam, bilmiyor, bilmiyor
"Türkiye'nin bütün kaynaklarını ben alayım" diyor. Şimdi, bu muafiyet ve istisnalar niye konuluyor;
bunları uzun uzadıya tartışmak lazım. Vergiden anlayanınız var mı; çok az...
Anlasa bile, bu kadar vergi kanunu, yani, sayfalarca bir düzenleme
getiriyorsunuz; ama, bu getirilen düzenlemede... Şimdi, Sayın Gelirler Genel Müdürümüz burada, kendisine
büyük saygı duyuyorum... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) - Müsaade ederseniz Sayın Başkan,
daha bir kere çıktım kürsüye... BAŞKAN - Efendim, konuşma sürenizi bir kere uzattım;
konuşmanızı toparlayın. KAMER GENÇ (Devamla) - Zaten, insan kafasının, insan
zihninin, insan zekâsının, kavrayacak belli bir kapasitesi var. 1960'larda
Maliye okulundan mezun olduğum zaman, inanmanızı istiyorum ki, bütün vergi
kanunlarını ezbere biliyordum; çünkü, çok şeyi ezberlemiştim. Şimdi, vergi
kanunları o kadar çok değişti ki, bu kadar değişen şeyler kime ne getiriyor,
kimden ne götürüyor; bunu kavramak mümkün değil. Burada önemli olan, şeytanla birlikte, yani, şeytanî
zekâyı haiz olan belli birtakım özel teşebbüs mensupları var; onların da burada
temsilcileri var. Öyle bir tuzak madde koyuyorlar ki, trilyonlarca lira vergi
muafiyeti oluyor. Yani, bunları ben biliyorum ve inanmanızı istiyorum,
hissediyorum. Değerli milletvekilleri, bunlar, tabiî, burada müzakere
edilmediği için, memleket büyük şey kaybediyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim... KAMER GENÇ (Devamla) - Ben, yine diliyorum ki, siz
başarıya ulaşırsınız, inşallah ulaşırsınız; ama, yüzde 1 ümit yok. Tabiî, burada gülenlerin, yarın, halkın karşısında
utanç bir yüzle nasıl yere bakacaklarını göreceğim; ama, başka yerlerde
konuştuğum zaman bunları açıkça söyleyeceğim. Saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar) VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1. – İstanbul Milletvekili Aydın A.
Ayaydın'ın, DYP Grubu adına konuşan Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in şahsına
sataşması nedeniyle konuşması AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın
konuşmacı, konuştuğu sırada, benim adımı zikrederek sataşmada bulundu.
İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre söz istiyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) - Tabiî, Sayın Başkan, sataşma
var, çıksın konuşsun. AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim, anlayamadım, affedersiniz, tabiî,
Maliye Bakanlığı da yeni bir madde eklemek istiyor, onun teknik düzeyini
konuşuyordum. Size sataştı mı efendim? AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Evet efendim. BAŞKAN - Buyurun sataştıysa. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Bedük, size de mi sataştı? SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Hayır efendim, yerimden
bir açıklama yapacağım. BAŞKAN - Efendim, müsaade ederseniz... 60'a göre söz
istiyorsunuz peki. KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, hakkında alt komisyon
kuruldu, dokunulmazlığı kalksın, yargıda aklansın. BAŞKAN - Buyurun Sayın Ayaydın. AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz evvel konuşan Sayın Kamer Genç, Emlak Bankasının
kapatılmasıyla ilgili olarak "daha evvel Emlak Bankasında Genel Müdürlük
yapan Aydın Ayaydın orada Genel Müdürlük yaptı; acaba, onun dönemiyle ilgili
yapılan birtakım şeylerin üstünü örtmek için mi Emlak Bankası kapatıldı"
diye birtakım sözler sarf etti. Ben, Emlak Bankasında 2 yıl Genel Müdürlük yaptım,
ondan önce de Vakıf Bankta Genel Müdürlük yaptım, ondan önce de Şekerbankta Genel
Müdürlük yaptım ve Bankalar Birliği Genel Başkanlığı yaptım. Bugüne kadar benim
genel müdürlük yapmış olduğum -biliyorsunuz bankaları denetleyenler bankalar
yeminli murakıplarıdır- üç bankada görev dönemimle ilgili bankalar yeminli
murakıplarının bir tek raporu yoktur. Benim vermiş olduğum, benim dönemimde
verilmiş kredilerden geriye dönmemiş bir tek kuruş kredi yoktur. Bugün, özel
bankalar ve kamu bankalarında ne kadar paranın battığını çok açık görüyorsunuz.
Aydın Ayaydın dönemiyle ilgili verilmiş olan geri dönmemiş bir tek kredi bulun,
o zaman bunun hesabını bana sorarsınız. KAMER GENÇ (Tunceli) - Hesabınızı ibra edin. AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Benimle ilgili
dokunulmazlık dosyası Meclise gelmiştir. Bunların hiçbir tanesi bankalar
yeminli murakıplarının hazırladıkları dosyalar değildir. Bunlar, tamamıyla
bürokratik yozlaşma sonucu, bir önceki dönemi karalayan bürokratların
hazırlamış oldukları siyasî dosyalardır. Ben, milletvekilliğine gelir gelmez,
gerek alt komisyonda gerek karma komisyonda dokunulmazlığının kaldırılmasını
isteyen tek milletvekiliyim. Dokunulmazlıklarının ertelenmesine karar
verilenler dahi, Meclis İçtüzüğündeki yetkilerimi kullanarak, Meclis
Başkanlığına dilekçe verip, onların dahi Meclisin gündemine gelmesini sağlayan
milletvekiliyim. Bununla da yetinmedim, beş partinin grup başkanvekillerine de
bizzat dokunulmazlıklarımın bir an önce Meclisin gündeminin ön sıralarına
alınıp, bunun kaldırılmasını arzu eden tek milletvekiliyim ve benim gıyabımda
devam eden dosyalardan 7 tanesi de beraatla sonuçlanmıştır. Ben, bir an önce
yargıya gidip aklanmak isteyen tek milletvekiliyim. Kaldı ki, ben, Sayın Bülent
Ecevit döneminde Emlakbank Genel Müdürü olmadım; ben, Sayın Bahçeli döneminde
Emlakbank Genel Müdürü olmadım; ben, Sayın Mesut Yılmaz döneminde genel müdür
olmadım; ben, Sayın Kamer Genç'in Genel Başkanının Başbakan olduğu dönemde
genel müdürlük yaptım. (ANAP ve MHP sıralarından alkışlar) Altına imza attığım
her şeyin de, her yerde, her zaman hesabını vermeye hazırım. Suratı gibi kalbi
çirkin olan insanları da, bu tür iftiralarını açıkça ispatlamaya davet
ediyorum. Teşekkür ederim. (ANAP, MHP ve DSP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum. Sayın Bedük, siz mi söz istediniz efendim? SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Ben vazgeçtim efendim. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 713) (Devam) AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sayın Başkan, ben söz
istiyorum. BAŞKAN - Sayın İyimaya, buyurun efendim; bir hukuk
dersi de bana verin, ziyanı yok. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli Başkanım, Türkiye
Büyük Millet Meclisi oturumunu idare eden Başkanımıza hukuk dersi vermek gibi
zayıf bir iddianın içerisinde olamayız. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Estağfurullah efendim, herkes her türlü dersi
almaya muhtaç olur. Öğrenmenin yaşı yok, sınırı yok; musalla taşına kadar,
öğreneceğiz. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Şunu arz edeyim; şu anda, bu
tasarıyla ilgili olarak verilen önergede imzası olan değerli arkadaşımız Plan
ve Bütçe Komisyonunda üyedir ve raporu benimsemiştir. Aksine önerge vermek,
düzenlenmiş olan rapordan, önerge içeriğiyle sınırlı olarak vazgeçmek demektir,
kendi raporuyla çelişmek demektir. Sadece 42 nci maddenin lafzî yorumuyla
değil, rapor kurumunun temel anlamı içerisinde, böyle bir önergeyi işleme
koymamanız ve bundan sonra tamamlama imkânının mevcut olmaması sebebiyle,
izleyen önergeleri de, sıra düzeni içerisinde işleme almanız gerekir. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Sayın İyimaya, ben, 42 nci maddenin dördüncü
fıkrasını şöyle anlıyorum: "Komisyon raporunda imzası bulunan komisyon
üyesi, diğer komisyonlarda ve Genel Kurulda, çekimser veya aykırı olduğunu
rapor metninde yazıyla belirttiği hususlar dışında, sözcüden soru
soramaz..." soru sormuyor. "...ve komisyon raporuna aykırı konuşma
yapamaz" konuşma da yapmıyor. ASLAN POLAT (Erzurum) - Önerge veriyor. BAŞKAN - Önerge veremez diye bir madde var mı efendim? TURHAN GÜVEN (İçel) - Aykırılık bu efendim. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Bakın, arz edeyim efendim:
Önerge vermek, raporu geri çekme anlamına gelir. BAŞKAN - Olur mu öyle şey efendim? AHMET İYİMAYA (Amasya) - O bölümü geri çekme anlamına
gelir. BAŞKAN - Efendim, Başkanlığımız bugüne kadar bu
uygulamayı yapmış, istirham ederim... (DYP sıralarından gürültüler) Efendim, 21 inci maddeyi oylamadan önce, 3 adet önerge
var. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, Sayın Ayaydın
biraz önce dedi ki "yüzü gibi kalbi çirkin olanlar..." Bu memlekette
kimin kalbi çirkin, kimin yüzü çirkin; gelin, halka gidelim, görelim... BAŞKAN - Efendim, zaten siz Sayın Ayaydın'a sataştınız,
yerinize otururken de "sataştım" dediniz. KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben sataşmadım Sayın Başkan. Ben
dedim ki, bu Meclis meşru zeminlerde görevini yapmak zorundadır. Karma komisyon
birilerini Yüce Divana sevk etmişse, bunları getirelim, burada görüşelim,
arkadaşlar da rahatlasınlar. Bunda ne kötülük var? BAŞKAN - Efendim, mesele anlaşılmıştır. Cevabınızı
aldınız. Efendim, madde üzerinde dört adet önerge vardır,
dördüncü sonradan gelmiştir, üç adedini işleme koyacağım efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN- Diğerini okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 21
inci maddesinde belirtilen Finansman Kanununun 3 üncü maddesinin (d) bendinde
yapılan değişiklik metninin birinci cümlesinde geçen "olarak"
ibaresinin "olmak kaydıyla" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN- Bu son önerge, en aykırı önergedir; okutup,
işleme alacağım efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 21
inci maddesinde belirtilen Finansman Kanununun 3 üncü maddesinin (d) bendinde
yapılan değişiklik metninde geçen "nedeniyle" ibaresinin
"sebebiyle" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN- Sayın Komisyon, katılıyor musunuz? CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın)- Önergelerimi geri
çekiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN- Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya)-
Katılmıyoruz. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara)- Geri çekiyor zaten... BAŞKAN- Geri çektiler efendim.. KAMER GENÇ (Tunceli)- Karar yetersayısının aranılmasını
istiyorum. BAŞKAN- Hayır efendim, karar yetersayısını arayamam;
çünkü, yoklama talebi var. III. –
YOKLAMA BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, 21 inci maddeyi
oylamadan evvel, 20 sayın milletvekili yoklama istemişlerdir. Şimdi, yoklama talebinde bulunan sayın
milletvekillerinin Genel Kurul Salonunda bulunup bulunmadıklarını tespit
edeceğim. Avni Doğan?.. Burada. Mustafa Geçer?.. Burada. Aslan Polat?.. Burada. Zeki Çelik?.. Burada. Musa Uzunkaya?.. Burada. Sacit Günbey?.. Burada. Yaşar Canbay?.. Burada. Ömer Vehbi Hatipoğlu?.. Burada. Yakup Budak?.. Burada. Fethullah Erbaş?.. Burada. Nezir Aydın?.. Burada. Ahmet Karavar?.. Burada. Zeki Okudan?.. Burada. Ali Oğuz?.. Burada. Rıza Ulucak?.. Burada. Turhan Alçelik?.. Burada. Akif Gülle?.. Burada. Mahmut Göksu?.. Burada. Nurettin Aktaş?.. Burada. Musa Demirci?.. Burada. Yoklama için 3 dakika süre veriyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı: 713) (Devam) BAŞKAN - Şimdi, tasarının 21 inci maddesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, biraz acele edelim. BAŞKAN - Çabuk olmuyor işte, ne kadar çabuk olsanız,
makine çözülecek, mikrofon çıkacak. Ne yapayım, makine bu... Bundan başka
olmuyor yani. 22 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 22- A) 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı Damga
Vergisi Kanununun 22 nci maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. "a) Anonim, eshamlı komandit ve limited
şirket mukavelenamelerinin veya
bunların süre uzatmaları hakkındaki kararlarının tescil ve ilanı tarihinden
itibaren 3 ay içinde," B) 488 sayılı Kanuna ekli (1) sayılı tablonun "I .
Akitlerle ilgili kağıtlar" başlıklı bölümünün 3 numaralı bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir. " 3. Anonim , eshamlı komandit ve limited şirket
mukavelenameleri : (Binde 5) (Vergi miktarı 13.000.000.000.- lirayı aşamaz.)" C) 488 sayılı
Kanuna ekli (2) sayılı tablonun "IV- Ticari ve medeni işlerle ilgili
kağıtlar" başlıklı bölümüne, (15) numaralı fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki (16) , (17) ve
(18) numaralı fıkralar eklenmiştir. "16. Anonim, eshamlı komandit ve limited
şirketlerin sermaye artırımlarına ilişkin olarak düzenlenen kağıtlar. 17. Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan birleşme,
devir ve bölünmeler nedeniyle düzenlenen kağıtlar. 18. Bankalarca konut edinmek isteyenlere (daha önce
aynı nitelikte bir kredi kullandırılmamış olması şartıyla kullandırılacak
kredinin ana para tutarının 50 milyar lirayı aşmayan kısmı için) bireysel konut
kredisi verilmesi ile ilgili olarak düzenlenen kağıtlar. ( Bu tutar her yıl
yeniden değerleme oranında artırılır.)" BAŞKAN - 22 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına, Antalya Milletvekili Sayın Zeki Okudan; buyurun efendim. FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Değerli
Başkan, kıymetli arkadaşlar; bu tasarıda, genel anlamda, bankaların görev zarar
alacaklarının tasfiyesi, bu tasfiyenin de yargı, icra ve takip usulüne göre
yapılması, ihtiyaç dışı personelin sorunları -yani, bu personele fazla ödeme
yapılmaması- bankalara ait gayrimenkullerin satışları ve esas, bu şimdi
görüştüğümüz maddede de şirketlerin vergisiz bölünmesi, ufaltılması ve
satılmasıyla ilgili kısım tartışılıyor. Genel anlamda, fonların tasfiyesi,
kurumların tasfiyesi burada yine konu ediliyor. Avrupa Birliğine uyum süreci
içerisinde, kanunların, Avrupa Birliğine uyumunun sağlanması konuşuluyor. Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz dönemlerde şirketler
birleştiriliyordu. Bu şirketler, biliyorsunuz, en son holdingleşti. Kadere bak,
şimdi, küçülmesi için mevzuat hazırlıyoruz. Değerli arkadaşlar, Avrupa Birliğine girme sürecimiz
başladı. İşte, girdik, giriyoruz, gireceğiz diyoruz, mevzuatları uyguluyoruz,
mevzuatları hazırlıyoruz; ama, bir taraftan, bölünmüş şirketlerin tasfiyesi ve
satışıyla ilgili birtakım kararlar alıyoruz. Bütün bunların hepsini düşünecek olursak, ülkenin ciddî
bir sıkıntı içerisinde olduğu anlaşılıyor. Büyük bir gayretle, özveriyle
çalışıyoruz; ama, ne yaptığımızın tekrar değerlendirilmesi -elimizi vicdanımıza
koyarak- yaptığımız işin muhasebesinin bir kere daha gözden geçirilmesi
gerekiyor. Değerli arkadaşlar, şimdi, burada, biz, hazırlamış
olduğumuz kanunla, şirketlerin ve birtakım kurumların vergilerini azaltıyoruz.
Hatta, bundan sonra gelecek olan maddede de, tapu işlemleriyle ilgili verginin,
Emlak Vergisinin azaltılması söz konusu olacak. Şimdi, değerlendirmek
gerekiyor; biz, bir tarafta vergileri azaltıyoruz, bir tarafta da on günlük
hapis için sıra bekleyen binlerce insan var; bunu anlamakta biraz güçlük
çekiyoruz. Arkadaşlar, okulların yaptırılması için, millî eğitime
katkı payının istendiği ve birtakım yeni vergilerin düşünüldüğü bir dönemde bu
vergilerin azaltılması, hakikaten, epey düşündürücüdür. Bu sebepten dolayı,
çıkarmakta olduğumuz kanunun bir kere daha gözden geçirilmesi, hiç olmazsa,
kararname bölümünün hazırlanmasında, talimat kısmının hazırlanmasında
değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyor, alacağınız
kararı vicdanlarınıza havale ediyorum. Sağ olun, var olun; hürmetler. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum kısa konuşmaya. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili
Sayın Ramazan Gül; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 22
nci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi sevgiyle, saygıyla
selamlarım. Değerli milletvekilleri, ilgili 22 nci maddeyle, şirket
kuruluşlarında kademeli olarak uygulanan Damga Vergisi tek nispete
indirilmekte, sermaye şirketlerinin sermayelerini artırmaları nedeniyle Damga
Vergisine konu olan kâğıtlar Damga Vergisinden kurtarılmakta ve sermaye
artışını teşvik edici bir hale getirilmektedir. Değerli milletvekilleri, burada, sizlere arz etmek
istediğim konuları, Yüce Heyetinizle paylaşmak istiyorum. Bundan önce, 4603
sayılı Yasada değişiklik yapan bir yasa bu Meclisten çıktı. Bu, Ziraat Bankası,
Halk Bankası ve Emlak Bankasının yeniden yapılandırılması yasasıydı ve bu
yasanın 6 aylık bir süresi vardı. Değerli milletvekilleri, yani, bu 6 aylık
süre içerisinde -özellikle Ziraat Bankasını sizlere arz ediyorum- Ziraat
Bankasındaki 37 000 personelin 20 000'e indirilmesi amaçlanmıştı; yani, Ziraat
Bankasının daha rantabl bir şekle getirilmesi amaçlanmıştı. Bu yasaya göre,
kadınlarda 20 yılını, erkeklerde 25 yılını dolduranlar bu haktan
faydalanacaklardı. Burada bir ihtiyarîlik mevzu bahisti; yani, Ziraat
Bankasında çalışan -bu biraz evvel sizlere arz etmiş olduğum- personel,
istedikleri takdirde, ayrıca da, yüzde 30 prim verilmek kayıt ve şartıyla,
emekli olabileceklerdi; fakat, değerli milletvekilleri, burada, bu istenen amaç
gerçekleşmedi. Nasıl oldu; aşağı yukarı, bu hedeflenen 17 000-18 000 kişiden
sadece ve sadece 6 700 kişi bu taleple başvurdu ve mevcut idare baktı ki, bu iş
olmuyor, bu sefer yeni bir yasayla karşımıza geldi. Değerli milletvekilleri, burada, bundan önceki yasada,
Ziraat Bankasında çalışan personelin özlük hakları korunuyordu; yani, sizlerin
anlayacağı, malî ve sosyal hakları aynen korunuyordu; fakat, tekrar yeni yasa
tasarısı gündeme getirildi, şu an görüşmekte olduğumuz tasarı gündeme
getirildi. Bu tasarıyla, emekli olacak bu kişilere, personele verilecek prime
yüzde 25 ilave yapıldı; fakat, burada bir cebir unsuru getirildi. Şöyle ki
değerli milletvekilleri; isteğe bağlılık hususu kaldırıldı ve 20-25 seneyi
doldurma tekrar gündeme getirildi; fakat, bunların Devlet Personel Dairesinde
kurulacak bir havuza aktarılması benimsendi. Devlet Personel Dairesindeki
havuza aktarılacak Ziraat Bankasının personeli, bu durum karşısında, Ziraat
Bankasında istifade etmiş olduğu hak ve menfaatlardan yararlanamayacak. Yani,
sizlerin anlayacağı, sözgelimi, bir personelimiz, Ziraat Bankasına girdi, orada
belirli süre çalıştı, hasbelkader Devlet Personel Dairesindeki havuza
aktarıldı, oradan da ilgili bir kamu kuruluşuna aktarıldı; bu durumda, Ziraat
Bankasından edinmiş olduğu sosyal hakları kaybetmiş olacak. Yani, bir noktada,
hukukun genel prensipleri çerçevesinde idarî personel haklarını kaybetmiş
olmaktadır. Bu durum karşısında büyük mağduriyetleri mevzu bahistir. Şöyle ki:
Bugün, bu personel, isteği dışında başka kurumlara aktarılmaktadır. Esas,
burada, Doğru Yol Partisi Grubu olarak üzerinde durmak istediğimiz husus şudur:
Bu personel, acaba, Devlet Personel Dairesi Başkanlığında oluşturulacak havuza,
hangi ilkelere göre, hangi kıstaslara göre aktarılacaktır? Burada, acaba,
birtakım partizanca mülahazalar mı söz konusu olacaktır, bu birtakım kriterler
nedir? Bu mevcut yasa tasarısında bunların hiçbiri belirtilmemiştir. Bu duruma
dikkat edilmesinde büyük fayda vardır. Teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Ben teşekkür ederim. 22 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 22 nci madde kabul edilmiştir. 23 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 23- A) 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar
Kanununun 123 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. "Anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin
birleşme, devir ve bölünmeleri nedeniyle yapılacak işlemler harca tabi
tutulmaz." B) 492 sayılı Kanuna bağlı "Tapu ve Kadastro
İşlemlerinden Alınacak Harçlar" başlıklı ( 4 ) sayılı tarifenin "I-
Tapu işlemleri" bölümünün 13.c fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "c) (a) fıkrası dışında kalan her nevi cins ve
kayıt tashihinde emlak vergisi değeri üzerinden : (Onbinde 5)" BAŞKAN - 23 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Şimdi, görüşülmekte olan 23 üncü maddede, borç batağına
batmış hükümetimiz, birkısım vergi muafiyetleriyle, harç azaltmalarıyla,
özellikle evliliklerini yapmayı düşündüğü banka ve şirketlerin daha ucuza mal
olacak bir düğün işleminin hazırlığını yapıyor bu tasarıyla, bu maddeyle. Değerli arkadaşlar, bakınız, bilindiği üzere, sermaye
şirketleri, anonim şirketler, limitet şirketler ve eshamlı komandit
şirketler... Burada, üç şirketi özellikle tadat etmiş tasarı maddesi. Deniliyor
ki: "Anonim, eshamlı komandit ve limitet şirketlerin birleşme, devir ve
bölünmeleri nedeniyle yapılacak işlemler harca tabi tutulmaz." Niye
tutulmuyor; çünkü, batırılan bankalar vardı, ki, onların batırılma sebebi,
devlet bankalarını da aynı zamanda batırdı, götürdü. Devlet bankaları bu arada
birleştirildi -sabahtan beri söyleniliyor, kaç gündür ifade ediliyor, mustarip
ve mağdurları feryat ediyor- onbinlerce çalışanı perişan edildi. Arkadan, bu
bankaların birleştirilmesi sağlanacak, niçin; bankaların sermayeleri, içleri
boşaltıla boşaltıla küçüldü. Şimdi, büyük bir kesim memurları, daha önce
özelleşen veya özerkleşen kurumlarda, fabrikalarda, kamu iktisadî
teşekküllerinde olduğu gibi, ya emekli olmaya teşvik edilecek veya zorlanacak
veya başka kurumlara yönlendirilecek; gerideki banka birleşmelerinde de,
komandit, limited şirketlerde de, böyle birkısım muafiyetlerle, devlet
kesesinden -bağışlarsanız, amiyane deyimiyle söyleyeyim- biraz hovardalık
yapmaya kalkıyoruz. Arkadaşlar, bakınız, bugünkü gazetelerde var:
"Sayın Derviş borç batağını anlattı." Nedir; içborç stoku 115
katrilyon, dışborç stoku 114 milyar dolar, 2001 yılı içborç ödemesi 65
katrilyon lira, dışborç ödemesi 30 milyar dolar. 2001 yılı bütçenize son
yaptığınız 30 katrilyonluk ilaveyle beraber 79 katrilyon. Şimdi, böyle bir bütçenin ödemelerini aldığınız zaman
elinize, neredeyse bütçenin tamamı yutulmuş. Bu ahval içerisinde, kalkılıyor,
bir taraftan... Mesela, geçen gün, kendi ilim olan Samsun'da, gazilerin bir
toplantısına, Kıbrıs ve Kore gazilerinin toplantısına katıldım. Canlarını ve
hayatlarını ortaya koyarak -bir ay sonra, Kıbrıs'a yapılan çıkarmanın senei
devriyesini idrak edeceğiz yine- oradan kalan, bugünkü gazilerimize, devletimiz
bir madalya takabilmek için madalya parasını veremezken, 4 milyonu, 5 milyonu
veremezken -gaziler, ölümle karşı karşıya kalmış, dönmüş- mesela, Kore
gazilerine -artık, neredeyse, onların sayıları da büyük oranda azaldı- üç ayda
bir 60 milyon gibi çok gülünç bir rakam maaş olarak bağlanmışken, asgarî
ücretle vatandaşın geçinmesinin televizyonların yarışma konuları halinde
getirildiği bir zeminde... Yani, 102 milyonla nasıl geçiniliri yarışma konusu
yapan bir ülkenin yöneticilerisiniz ve biz bu ülkenin Parlamentosuyuz. Yani,
tiyatro sanatçılarına, birkısım şarkıcılara, birkısım sanatçılara 102 milyonla
nasıl geçiniliri öğrettirmeyi, anlattırmayı, bu ülkenin siyasileri olarak
içimize ve içinize sindirebiliyorsunuz; ama, öbür taraftan da kalkıyorsunuz,
kalkılıyor; belki bir yığın bankanın sermayeleri bir araya getirilmek
suretiyle, esasen devlete ödemeleri gereken vergilerinden de indirim yoluna
gidilmektedir. Değerli arkadaşlar, demin geçen bir madde üzerinde de
söyledim; hükümet hiçbir konuda güven telkin edemiyor, keşke edebilseydiniz.
Hakikaten bu millet icraatlarınızda size güvenebilseydi. Bu yasanıza
güvenebilseydi. Bundan sonra gelecek tütün yasanızın, IMF'nin, Kahkonen'in size
dayattığı; yani, IMF'nin mutlaka çıkaracaksınız diye, ev ödevi diye verdiği
yasalar arasında olmasaydı, sizin tercihlerinizle, isteklerinizle, milletin
arzularına uygun bir yasa olarak getirmiş olabilseydiniz; ama, bu yasada... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Kalkınma planlarını oku. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın,
kalkınma planlarını, eğer, okursak, sizin kalkınma planlarında, beş yıllık
planlarda, icraatların ne kadar kalkınma planlarına uygunluk arz ettiğini çok
daha net görebiliriz. Türkiye, elbette, kırk yıldan beri kalkınma planlarında
master projelerini gerçekleştirememiştir; ama, 1928, 1939, 1945, 1956, 1959,
1968, 1969, 1979 ve en son yaşanan; yani, 7 dönemde yaşanan krizlerin en
büyüğü, içinden çıkılmazını, maalesef, 57 nci hükümette yaşıyoruz. Bu memleket
1928'de de kriz gördü, 1939-1945 yılları arasında, İkinci Cihan Harbinde de
gördü... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSA UZUNKAYA (Devamla) - ...ama, en büyük krizi ve
yıkımı, bu hükümet zamanında gördü. Bunu, bu yasalarla telafi edebileceğinizi,
bunun imkansızlığını yaşadı. Değerli arkadaşlarım, bu yasanın da bir kayırma
yasası olduğunu burada beyan ediyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel
Milletvekili Sayın Turhan Güven; buyurun efendim. DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1974'ten bu tarafa bu Yüce Meclise gelir giderim; ama,
ben, bu kadar neşeli bir Meclise hiç rastlamadım. Gecenin geç saatlerine kadar,
sabaha kadar bir çalışmadır gidiyor. Gönderilen kanunlar bir jet sürati
içerisinde geçiyor; ama, ondan sonra gidiyor, evvela Cumhurbaşkanından, oradan
olmazsa Anayasa Mahkemesinden dönüyor, biz, tekrar "benim oğlum bina okur,
döner döner yine okur" aynı noktaya geliyoruz. Sabah saat 04'lere kadar çalıştırdınız. Burada çıktık
dedik: "Yapmayın; yanlış yapıyorsunuz, boşuna nefes
tüketiyorsunuz..." Biz de tüketiyoruz. NECATİ ALBAY (Eskişehir)- Biz, her zaman söylüyoruz. TURHAN GÜVEN (Devamla)- Sonra ne oldu; 14-15 sayfalık
bir gerekçeyle geldi, önümüze kondu... Bakın, Büyük Atatürk'ün Türk Milletine hediye ettiği
kurumlar var, büyük kurumlar var. 1926'larda, Cumhuriyetin kuruluşundan üç sene
sonra bir banka kurma emri vermiş: Emlak ve Eytam Bankası. Tabiî, genç
arkadaşlarım, belki "eytam"ın "yetimler" manasına geldiğini
"yetimler" olduğunu pek fark edemezler; ama, orta yaşlıların bilmesi
lazım. Ne yapıyorsunuz bu bankayı siz?! Hani Atatürk'ün her şeyine sahip
çıkıyorsunuz, kurduğu kurumlara da sahip çıksanıza. Niye onları bir çırpıda
gözardı ediyorsunuz?.. Sonra da Atatürkçü geçiniyorsunuz. Hadi canım sizde!..
Hadi canım sizde!.. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) O bankayı o hale siz getirdiniz demek ki... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir)- Ya, işte o sizin
marifeniz. TURHAN GÜVEN (Devamla)- Bırakın bunları, bunlar boş
laflar. Öyle, işte... Bakın, bu neşeli Mecliste, laf atmayla siz vaktinizi
geçiriyorsunuz. Siz, laf atmayı, bunu bir sanat zannediyorsunuz. Bu Meclisin
bir özelliği de o. Neden; bazı arkadaşlar sohbet ediyor... Bazı bakanlarımız,
biraz evvel, burada dert dinliyorlardı; günlük mesailerinin yorgunluğu içinde,
bir de sizlerin meselelerini çözmeye çalışıyorlardı; ama, ben bir şeye şahit
oluyorum ki, alınan talimat gereği sabaha kadar... Bravo; bu Meclis gerçekten
çoğunluğu her zaman sağlayabiliyor. Değerli arkadaşlarım, ne zaman, Anayasaya ve hukuka
uygun tasarı getireceksiniz?! Ne zaman, İçtüzüğe uygun tasarı getireceksiniz?!. MURAT AKIN (Aksaray) - Kıyamette!.. TURHAN GÜVEN (Devamla) - "Siz" derken,
üstünüze alınmayın canım, ben hükümetten bahsediyorum; çünkü, tasarı onun malı.
Sonra Meclise geldiği zaman sizin malınız gibi görünüyor; ama, bir maddesi 11
dakika sürüyorsa bir kanunun, 5 dakikada siz ne anlatacaksınız?! NECATİ ALBAY (Eskişehir) - Sen de bir şey anlatmadın
Sayın Başkan; hep aynı şeyleri söylüyorsun. TURHAN GÜVEN (Devamla) - Ben bunları söylüyorum,
anlayasınız diye; ama, anlamadığınızı fark ediyorum, üzülüyorum; çünkü, kanun
döndüğü zaman, insanda biraz değişik bir duygu olması lazım "yahu, bu
kanun geldi geçti de, niye acaba geri çevrildi" diye bir düşünün canım!
Bunu düşünmüyorsunuz... Düşünmüyorsunuz... MURAT AKIN (Aksaray) - Düşünmezler... TURHAN GÜVEN (Devamla) - Bunu düşünün. Değerli arkadaşlar, bakın, kanun vazı diyoruz, kanun
vazı... Siz, burada kanun yapan, bu milletin millî iradesiyle gelen tek
unsursunuz; sizden başka kanun yapacak kimse yok; o yüzden, şu kanunların,
evvela teknik bakımdan düzgün getirilmesini istemek hakkınız değil mi? Ne demek
bu; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı... Hangi kanun?.. Bazı kanun ne demek?... Bazı kanun... Hukuk
dilinde var mı?.. Hukuk fakültesi mezunu arkadaşlara soruyorum; var mı böyle
bir şey değerli arkadaşlar? Bazı kanun ne demek? Bazı kanun, hangi kanun?..
Hangi kanun?.. Bakın, bunlar ciddî meseleler; şaka yoluyla ben
anlatmaya çalışsam da, bu ciddî meseleler üzerinde hassasiyetle durun. Hangi
kanun? Neyi, hangi kanunu görüşüyoruz biz? Hangi kanunlar önünüze getirildi?
Nelerde, hangi kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapıldı? Şimdi, bunları
bilmeniz lazım; niye; çünkü, zımnen imza atıyorsunuz buna, olur veriyorsunuz,
diyorsunuz ki, bu kanun benim irademle çıktı. Bunu diyebilmek için o kanunu
bilmeniz gerekmez mi? Onun için, değerli arkadaşlar, bırakın bunları, bu
işleri bırakalım, çünkü, ben şunu biliyorum, yine gidecek, evvela
Cumhurbaşkanından dönecek, olmazsa Anayasa Mahkemesinden dönecek; yapmayın...
Yani, bu iş, böyle bir sürgit olay olmasın. Sürgit olay, ne size yarar sağlıyor
ne millete yarar sağlıyor. Sonra, Anayasada çalışma hürriyeti yok mu canım?..
Anayasada, devlet, herkese aş ve iş verme mecburiyetinde değil mi? Siz, adamın
elinden aşını alıyorsunuz, işini alıyorsunuz... Binlerce banka personelini bir
çırpıda sokağa bırakıyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Bravo! TURHAN GÜVEN (Devamla) - Konuşacağım... Konuşacağım
daha... Konuşacağım... 5 dakikaya sığmıyor bu meseleler. Bakın, 1926 yılında kurulan 75 yıllık bir bankanın
personelini bir çırpıda yok etmek mümkün değil. "Hakkı müktesep" diye
hukukta bir olay var. O hakkı müktesep ne olacak? Siz işin teknik tarafını
bırakın; bir de hukukî tarafını düşünelim... Türk Ticaret Bankası kapatılıyor. Devlet kendi
bankasını kapatır mı? Sermayesi artık kendinin olmadı mı canım? Yani "ben,
devlet olarak, bankacılıktan anlamıyorum" diyorsunuz; bu, bir ikrar mıdır,
bir itiraf mıdır, bunu sizin takdirlerinize bırakıyorum. Devlet kendi bankasını
batırır mı, kapatır mı? Bakın, Türk Ticaret Bankası, bu sene 16 trilyon lira
kâr etmiş bir banka; niye kapatıyorsunuz arkadaşlar? Sorun bakalım, niye
kapattıklarını sorun canım... Kâr eden bir kurum, kendi ayakları üzerinde
durmaya çalışan bir kurum niye kapatılıyor; acaba bir senaryo mu var
geliştirilecek? Bakın, şunun altını çizerek söylüyorum: İleride bunun logosunu,
bunun isim hakkını, bu banka kapatıldıktan sonra banka kurma hakkını,
imtiyazını elde eden adamlar alıp da "bak, Türk Ticaret Bankasını yeniden
şu hale getirdik" derlerse, sakın şaşmayın. Arkadaki senaryolara dikkat
edin; arkada iyiniyet var mı, yok mu, bir araştırın. Çünkü, görevimiz, evvela
doğruyu araştırmak ve bulmaktır. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Efendim, 23 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 24 üncü maddeyi okutuyorum efendim: MADDE 24- 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 36 ncı maddesi madde başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Birleşme, devir, bölünme ve şekil değiştirme
halleri Madde 36- Bu Kanunun tatbiki bakımından: a) İki veya daha ziyade hükmi şahsın birleşmesi halinde
yeni kurulan hükmi şahıs, b) Devir halinde devir alan hükmi şahıs, c) Bölünme halinde bölünen hükmi şahsın varlıklarını
devralan hükmi şahıslar, d) Şekil değiştirme halinde yeni hükmi şahıs, Birleşen, devir alınan, bölünen veya eski şekildeki
hükmi şahıs ve şahısların yerine geçer." BAŞKAN - 24 üncü madde üzerinde, Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız konuşacaktır;
buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun
tasarısının 24 üncü maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu maddede, Kurumlar Vergisi Kanununda yapılan
değişikliğe paralel olarak, bölünme sonucu yok olan hükmi şahsın varlıklarını
devralan hükmi şahısların bölünen kurumun yerine geçeceği hususunun daha açık
belirtilmesi amacıyla bir düzenleme yapılmıştır. Dolayısıyla, birleşme ve
bölünme neticesinde, daha önce yeterince açık olmadığı düşünülen bir açıklık
getirilmek istenmiştir. Tabiî, madde üzerinde konuşurken, bu maddeye
diyeceğimiz fazla bir şey yok; ancak, bu tasarının üzerinde düşündüğümüz zaman
görüyoruz ki, bu tasarı, derde deva olmaktan ziyade, maalesef, sorunları çözmek
yerine daha da işin içinden çıkılmaz hale getiren, kanunları birbiri içinde
karman çorman eden bir mantıkla hazırlanmış, belki birkaç kanun tasarısı
halinde, kanunlarda düzenleme halinde hazırlanması gerekirken, herhalde, bundan
sonra bu kanunlarla ilgili sorunlarda avukatlarımızın fazla para kazanması arzu
edilmiş. Hoş, bu hükümetin bugüne kadar getirdiği yasaları dikkate aldığımızda,
RTÜK Yasası başta olmak üzere, diğer işlemleri dikkate aldığımızda, maalesef,
tutar bir yanı yok. Bugün, bu hükümete, uygulamalarını her zaman öven bir
gazetede, baktım, ekonomi sayfasında "hem alkış tuttular hem takası
takmadılar" deniyor; yani, bu hükümetin yaptığı hiçbir şeyi dikkate
almıyorlar. Dolayısıyla, çıkaracağınız bu kanunun da dikkate alınması mümkün
değil. Sayın bakanlarımız beyanat veriyor, verdikleri
beyanatta diyorlar ki: "Toprak Mahsulleri Ofisi, ne kadar buğday gelirse
hepsini alacak." Ancak, az önce, beni, Karacabey'den arayan üreticiler
diyor ki: "Gelen buğdayı yemlik diye almıyor, geri çeviriyorlar tüccarın
kucağına." Yine, seçim bölgem olan Bursa, Balıkesir, Çanakkale gibi üç
dört tane ilin bağlı olduğu Bandırma Toprak Mahsulleri Ofisi Bölge Müdürlüğünde
ise, üreticilerden, bir fiyat belirtmeden "verdiğiniz her fiyata
razıyım" diye belge alıp öyle alıyorlar ve bugüne kadar açıklanan bir tek
rakam yok; sorabilirsiniz. Bunun anlamı nedir; IMF'ye "3,6 milyon tondan
fazla almayacağım" diye söz verilmiş ya; tabiî, her delinmede problem
yaşandığı için, maniplasyonla, çiftçinin veya milletin gözünü boyayacak
beyanatlar veriliyor. Az önce tutanaklardan okudum, üzerinden 24 saat ancak
geçti "bu kanun tasarısının şurası yanlıştır burası yanlıştır, IMF'ye
verilen yazı dikkatle okunmamıştır" diye tutanaklara geçen ifadeleri
söylemelerine rağmen; ancak, oylarına bakıyoruz, tam tersi oluyor. İşte, bakanlar da diyor ki: "Hiç merak etmeyin;
biz, sizin bütün buğdayınızı alacağız." Ancak, çiftçi, Toprak Mahsulleri
Ofisi bölge müdürlüğüne malını götürdüğü zaman, bir kâğıt "verdiğiniz her
fiyata razıyım..." Parasını ne zaman vereceksiniz? Teslim edeli 15 gün
olmuş, hâlâ fiyat açıklanmamış. Güya yarısı peşindi, geri kalan yarısı bir ay
içindeydi. Değerli arkadaşlarım, millete, tutamayacağınız,
yapamayacağınız şeyleri söylerseniz, sizin de yaptığınız işleri takmazlar.
Dolayısıyla, bu hükümetin yapabileceği en iyi şey, bir an önce istifa ederek,
milletin önüne sandığı getirmektir ve milletin verdiği kararla, ancak, bu
şekilde, bu ekonomi düzlüğe çıkar. Verdiğiniz hiçbir söze inanılmıyor. Bakıyorsunuz
"takas yapıldı" denilip, şişiriliyor; işte, döviz düştü, borsa
fırladı; üzerinden çok geçmeden, birkaç saat geçmeden, borsa, yine iniyor yüzde
6,5'a, döviz 1 milyon 250 bin liraya fırlıyor; çünkü, size, kimsenin inancı
kalmamış. Dolayısıyla, gelin, tekrar, milletin önüne bu sandığı getirin;
doğrusu budur... MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Sandığı getirince, tekrar
buraya gelebilecek misin?! İLYAS YILMAZYILDIZ(Devamla) - Ondan sonra çıkacak
kanunlar millet tarafından da, uluslararası gözlemciler tarafından da, IMF
tarafından da, sermaye tarafından da dikkate alınır; ancak, ülkede, ekonomik ve
siyasal istikrar sağlanır diyorum. Saygılar sunuyorum. MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Seni kaybetmek istemiyoruz!..
İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Gel burada konuş
cesaretin varsa!.. (MHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayın... Oturun
efendim... Sayın Yılmazyıldız, lütfen... MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Otur yerine!.. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Gel burada konuş,
söyleyeceğin varsa... BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, lütfen... VAHİT KAYRICI (Çorum) - Yalan söylüyorsun... BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Gel burada konuş!..
Burada konuş!.. Burada!.. VAHİT KAYRICI (Çorum) - Sen kimsin!.. Hangisini doğru
söylüyorsun?!. Efendim, arıyorlarmış da!.. Bilmem neymiş de!.. (MHP
sıralarından gürültüler "alkol alıp konuşma burada" sesi) İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Alkol alan sensin!... VAHİT KAYRICI (Çorum) - Otur yerine! Ne biçim
konuşuyorsun?! İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sen otur yerine!.. BAŞKAN - Madde üzerinde başka söz isteği yok. 24 ncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 24 üncü madde kabul edilmiştir efendim. Sayın
milletvekilleri, Üçüncü Bölüm bitti. Dördüncü Bölüm Geçici ve Son Hükümlere
geçmeden evvel, birleşime 5 dakika ara veriyorum. Teşekkür ediyorum efendim. Kapanma Saati
: 23.15 BEŞİNCİ
OTURUM Açılma Saati
: 23.25 BAŞKAN:
Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER:
Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 120 nci Birleşimin
Beşinci Oturumunu açıyorum. 713 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S.Sayısı:713) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerlerini aldı. Tasarının geçici 1 inci maddesini okutuyorum: DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Geçici ve Son Hükümler GEÇİCİ MADDE 1- 8/7/1948 tarihli ve 5254 sayılı Muhtaç
Çiftçilere Ödünç Tohumluk Verilmesi Hakkında Kanun uyarınca tohumluk
dağıtımıyla ilgili olarak yapılan uygulamaların, birden fazla bakanlık eliyle
yürütülmesi sonucunda bu uygulamaların muhatapları ve tarafları arasında oluşmuş
ve/veya oluşacak olan görev zararı kapsamındaki borç alacak ilişkisinin
tasfiyesi aşağıda yer alan esas ve usuller dahilinde gerçekleştirilir: a) 5254 sayılı Kanunun; 1) 9 uncu maddesi kapsamında, Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası Anonim Şirketinin 31/12/2000 tarihi itibarıyla Hazineden olan
alacakları ve Bankaca 2000 yılına ilişkin olarak dağıtılan tohumlukların
bedeli, 2) 10 uncu maddesi kapsamında, Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası Anonim Şirketinin
31/12/2000 tarihi itibarıyla Tarım ve Köyişleri Bakanlığından olan
alacakları ile bu alacaklara ilişkin 31/12/2000-31/5/2001 tarihleri arasında
tarımsal kredi faiz oranı üzerinden yürütülecek faiz tutarı, bu faize ilişkin
banka sigorta muamele vergisi ve masraflar ile Bankaca 2000 yılına ilişkin
olarak dağıtılan tohumluk bedeline yönelik olarak 2000 yılında kullandırılan
tohumluk bedeline kullandırıldığı tarihten 31/5/2001 tarihine kadar tarımsal
kredi faiz oranı üzerinden yürütülecek faiz tutarı, Hazinece, görev zararı kapsamında 2001 Mali Yılı Bütçe
Kanununun ilgili hükümleri çerçevesinde ödenerek tasfiye edilir. b) 5254 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi kapsamında
ödenmeyen alacaklarla ilgili olarak Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim
Şirketince Maliye Bakanlığına
devredilen senet bedellerinin takip ve tahsiline anılan Bakanlıkça 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri dahilinde devam
olunur. 2000 yılına ilişkin olarak tohumluk borçlarını vadesinde ödemeyenlerin
borçları da Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketince, 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri dahilinde takip ve
tahsil edilmek üzere Maliye Bakanlığına devrolunur. c) Tasfiye edilen hesaplar Türkiye Cumhuriyeti Ziraat
Bankası Anonim Şirketi nezdinde
bankalar yeminli murakıplarınca denetlenir. Avans mahiyetinde tasfiye edilen
tutarlar ile denetlenen tutarlar arasında farklılıklar bulunması halinde,
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın onayı ile belirlenecek süre, usul
ve esaslar kapsamında, farklılıklardan doğan yükümlülükler yerine getirilir. Görev zararlarının tasfiye edilmesini müteakiben
doğabilecek farklılıklar nedeniyle Hazineye ait yükümlülükler, ilgili yıl
bütçesine bu amaçla konulacak ödenek ile karşılanır. BAŞKAN - Efendim, geçici 1 inci madde üzerinde, Fazilet
Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak; buyurun. FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan,
değerli üyeler; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu geçici 1 inci maddeyle, 5254 sayılı Muhtaç Çiftçilere
Ödünç Tohumluk Verilmesi Hakkındaki Kanunun çiftçilerimize getirmiş olduğu
birtakım kolaylıklar kaldırılıyor. Bu kanunun getirmiş olduğu Ziraat Bankasına
ait yükümlülükler Maliye Bakanlığına, oradan, Hazine aracılığıyla da
tasfiyesine gidiliyor. Maddeyi okuduğumuz zaman, görünüşte, bir borcun veya
alacak ilişkilerinin ortadan kaldırılması tasfiyesi gibi gözüküyor; ama,
kanundaki bütün değişiklikler dikkate alındığında, bütün milletçe, çiftçilerin
borçları acaba nasıl tasfiye edilecek diye beklenirken, burada alınan
kararlarla, getirilen maddelerle, âdeta, çiftçilik tasfiye ediliyor, çiftçi
tasfiye ediliyor, ekonomiden çıkarılıyor; âdeta, kendi haline terk ediliyor.
Aslında, yapılan bu değişikliklere, borçların tasfiyesi değil; çiftçiliğin
tasfiyesi adını takmak gerekir. Niye böyle diyorum; çünkü, uygulanan ekonomik
politikalar, IMF'ye verilen sözler doğrultusunda, çiftçinin desteklenmesi,
artık, ortadan kaldırılıyor. Hükümet "ben, doğrudan desteklemeyi kabul
ediyorum" diyor ve doğrudan desteklemenin altyapısı yapılmadan, gerekleri
yerine getirilmeden, çiftçiye verilen destekler ortadan kaldırılıyor. Bunun neticesinde, iki üç yıllık uygulamanın
neticesinde ne olmuştur; bugün, Türkiye, dünyada en büyük pamuk ihracatçıları
içerisinde iken, yüzbinlerce ton pamuk ithal eden ülke haline gelmiştir ve
yine, Türkiye, bu politikalar neticesinde, yüzbinlerce ton mısır ithal eden
ülke haline dönüşmüştür, mercimeğini ithal eden ülke haline gelmiştir. Bu
gidişle, buğdayı da dışarıdan ithal edecek bir konuma geleceğiz; çünkü, burada,
muhtaç çiftçilere tohumluktan doğan birtakım zararlardan bahsediliyor;
çiftçinin muhtaç olduğu kabul ediliyor; ama, bu tasfiye gerçekleştikten sonra
bu çiftçiye ne yapılacak, nasıl desteklenecek, muhtaç haldeki -kanunun kabul
ettiği- bu çiftçi nasıl ayağa kaldırılacak, bu konuyla ilgili herhangi bir
açıklama gözükmüyor. Tabiî, bütün bunlar da yapılırken "kamu
bankalarının görev zararlarının tasfiyesi" şeklinde de bir ifade sürekli
olarak tekrarlanıyor. Doğrudur, kamu banklarının birtakım görev zararları
vardır; ama, sürekli kamu bankalarının görev zararları tekrar edilirken,
aslında, bu arada, özel bankaların Hazineye zararları da, kamuflajı yapılmak
suretiyle, Hazinenin borcu haline getiriliyor. Geçen gün 30 katrilyonluk
ekbütçeyi kabul ettik. Ekbütçede, sadece kamu bankalarının görev zararlarının
tasfiyesi mi vardı, yoksa, özel bankaların, hortumlanan, usulsüz kredilerle
batırılan bankaların da ayrıca tasfiyesi mi söz konusuydu? Bütün bunları
dikkate aldığımızda çiftçinin tohumluğu ne olacak, o noktada bir açıklık
bulunmamaktadır. Bu politikalar çiftçimizi batırmıştır. Çıkarılan kanunlarla,
çiftçimize, âdeta "ekme, dikme, yapma, çiftçilikten vazgeç denilmektedir.
Peki, bu çiftçi ekmeyecek, dikmeyecek; ne yiyecek, ne içecek, hayatını nasıl sürdürecek;
sizler, ne yiyeceksiniz, ne içeceksiniz?! Dolayısıyla, bu politikalar, yanlış
politikalardır; Türkiye ekonomisini çıkmaza götüren politikalardır. Maalesef,
bu politikaların neticesinde, Türkiye, kendi karnını doyuran ülkeler sınıfında
olmasına rağmen, bugün, ithalata dayalı bir gıdayı da benimsemek durumunda
kalmıştır. Bu yıl, hububat üreticisi de... Maalesef, Toprak
Mahsulleri Ofisinin uygulamış olduğu politikalar da tam bir fiyaskodur, alım
yapılmamaktadır. Çiftçi, birtakım insanlara terk edilmiş, tüccara terk edilmiş
vaziyettedir; çünkü, bu politikada, hükümetin genel politikaları içerisinde,
maalesef, çiftçi yoktur. Desteklemeyi ortadan kaldıracağız diyoruz. Arkadaşlar,
bugün, domates üreticisinin 1 kilo tohum alabilmesi için 15 milyar lira ile 18
milyar liraya ihtiyacı var. Siz, bu üretimi gerçekleştirdiniz de mi, tohumda bu
desteği ortadan kaldırıyorsunuz? Bugün, eğer, tohum desteği olmasa, bizim
köylümüz gerekli ekimi yapabilir mi? "Kota uyguladık" diyorsunuz.
Kota uygulayacağınıza, ihracata teşvik primi verseniz daha iyi olmaz mı?
Çiftçiye "yat" diyeceğinize "acından öl" diyeceğinize,
ihracatı desteklemiş olsanız daha iyi bir politika izlemiş olmaz mısınız; ama,
elbette ki, ihracatın desteklenmesi zor olduğu için, kolay yolu tercih ediyorsunuz.
IMF de, Amerikan çiftçisinin hedefleri doğrultusunda gelişmemiş ülkelere
politikalar uygulatan bir kurum haline dönüştüğü için, onun talep ve
tavsiyeleri doğrultusunda, Türk çiftçisini, Türkiye çiftçisini öldürüyorsunuz
Dolayısıyla, bugün, tarım, Türkiye'de yirmibeş yıl, otuz yıl öncesine
gitmiştir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) YAKUP BUDAK (Devamla) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun. YAKUP BUDAK (Devamla) - Adana'da, Mersin'de,
Antalya'da, bugün, narenciye üreticileri, eskiden, portakal bahçelerine, limon
bahçelerine, mandalina bahçelerine ilaç atarken, bu sene, narenciye üreticisi,
kireç ve kükürt atmak suretiyle bahçesini ilaçlama yolunu tercih etmektedir.
Sayenizde, narenciye üreticisi, otuz yıl öncesine, kırk yıl öncesine gitmiştir;
diğer çiftçilerimiz de aynı durumdadır. Maalesef, buğday üreticimiz gerekli
ilacı alamamıştır; pamuk üreticimiz gerekli gübre ilacı alamadığı için de,
tarımda korkunç bir rekolte düşüklüğüne de hep birlikte şahit oluyoruz. Yok
diyeceksiniz; ama, geçen yıl pancar üretimi 18 milyon ton civarındayken, bu
sene, 13 milyon tona, daha da aşağı düşmüştür. Elbette ki, uygulanan
politikalar, Türkiye'yi tarım alanında geriye götürmektedir. Bu sakim
politikadan vazgeçilmesi, çiftçinin desteklenmesi gerekmektedir. Bu memlekette
yüzbinlerce insan, karnını, çiftçilerin çalışmasıyla, gayretiyle doyurmaktadır.
Bu yapılmadığı zaman ülkeyi de kendinizi de açlığa mahkûm edersiniz. Bu,
hiçbirimizin hakkı değlidir, hele hele iktidarın hiç hakkı değildir. Saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Geçici 1 inci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim. DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçici 1 inci madde üzerinde söz almış bulunmaktayım;
bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, çiftçilerimiz, almış oldukları
tohumluklar nedeniyle bu madde hükmüne göre, 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tahsilatın yapılacağı ve çiftçilerin bu
çerçevede, bu ekonomik kriz içerisinde, bu takibatın, aylar itibariyle
enflasyona göre yüzde 10, yüzde 12, bazen yüzde 8 şeklinde birikmiş borçlarının
tahsilatı yönüne gidileceğini hüküm altına almaktadır. Değerli milletvekilleri, çiftçilerimiz çok zor durumda.
Geçen sene 2000 yılı temmuz ve ağustos aylarında mahsulünün kilosunu 80 000,
100 000, 120 000 lira bedelle Toprak Mahsulleri Ofisine teslim etmesine rağmen,
tohumluk buğdayların kilosunu 195 000, 200 000, 220 000 liraya kadar satın
almıştır. Bu yıl, bazı yörelerde meydana gelen kuraklık nedeniyle, Toprak
Mahsulleri Ofisinin birçok alım merkezlerini kapatacağı yönünde çalışmaları
olduğu duyumu gelmektedir. Demek ki, çiftçilerimiz, geçmişte, kilosunu 80 000,
90 000 liraya aldıkları gübreyi, bu yıl 400 000, 450 000 liraya aldılar ve
kuraklık nedeniyle de, yağışın olmaması sebebiyle de birçok yerde, bilhassa
kendi yöremde, Aksaray'ın birçok bölgesinde ekinler yandı ve bazı yerler tekrar
biçilme haline gelmeyeceği düşüncesiyle sürüldü ve gelecek sene ekime hazır
hale getirmek üzere şimdiden birçok tarlanın sürümü yapılmış oldu. Bu
insanlarımıza, bu yokluk, sıkıntı yetmiyor gibi, bir de bunlara verilmiş olan
tohumlukların, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre
faizle tahsiline gitmek, bu insanların hapishanelere doldurulmasından başka bir
şey değildir; çünkü, bu insanlar, bu kanuna göre, mal bildirimine davet
edileceklerdir. Bunların birçoğu mal bildiriminde bulunamayacaklar ve
cumhuriyet savcılığınca da hapsen tazyikine karar verilmek suretiyle,
boşaltılan hapishaneler, zavallı fakir fukara çiftçilerle tekrar doldurulmuş
olacak. Bir taraftan, bankaları soyan insanların, hortumlayan
insanların, buralarda, değişik şekillerde affını sağlıyoruz; öbür taraftan, kıt
kanaat geçimini sağlamak üzere güneşte, yağmurda çalışmak suretiyle elinin
yarığından, elinin nasırlarının arasından kemikleri görünen o çiftçileri, bu
yokluk, fakruzaruret içerisinde tekrar hapishanelere doldurmaya teşebbüsün
-burada, bir madde, bir tasarı eğer kanunlaşırsa- bu Yüce Meclise yakışmayacağı
düşüncesiyle, çiftçilerin bu nevi borçlarının, hiç değilse, faizsiz, gelecek
yıllara yaymak suretiyle tahsili yönünde bir değişiklik olursa, bu Yüce Meclis,
bu çiftçilerimize çok iyi bir görev ifa etmiş olacaktır. Yörelerimi söylüyorum: Aksaray, Eskil, Sultanhanı,
Yenikent, Yeşilova dahil, bilhassa, Ağaçören'in Kederli Köyü ve Camili
Kasabalarında, yine, İncesu Kasabası ve Helvadere Kasabalarında, hakikaten,
ekin yok. Hububut yeri olarak bilinen Konya Ovası, Aksaray ile Konya arası 140
kilometrede, sulu yerler dahil, bu sene ekin olmadı. Bu insanlarımız, Koçaş
Üretme Çiftliğinden tohumluk aldılar. Peki, bunu nasıl ödeyecekler 6183'e göre?
Bu ne demektir; Aksaray hapishanesi, Konya hapishanesi çiftçiyle... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. MURAT AKIN (Devamla) - Cümlemi bitireyim. Bu maddenin kanunlaşmasıyla, çiftçilerimiz, Konya ve
Aksaray hapishanelerine dolacak; buraları almazsa, Nevşehir, Kırşehir
hapishanelerine dolacak. İnşallah, bu kanun tasarısı, düzeltilerek çıkar.
Düzeltilmezse, RTÜK Kanunu gibi, tekrar buraya gelir. Burası, insanlarımız için
daha faydalı yasa çıkarır düşüncesiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. III. – Y O K
L A M A BAŞKAN - Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunacağım;
ancak, önce bir yoklama talebi var. Şimdi, yoklama talebinde bulunan sayın milletvekili
arkadaşlarımızın salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim. Sayın Avni Doğan?.. Burada. Sayın Mustafa Geçer?.. Burada. Sayın Lütfi Yalman?.. Burada. Sayın Mehmet Çiçek?.. Burada. Sayın Nurettin Aktaş?.. Burada. Sayın Ömer Vehbi Hatipoğlu?.. Burada. Sayın Nezir Aydın?.. Burada. Sayın Zeki Okudan?.. Burada. Sayın Şeref Malkoç?.. Burada. Sayın Ali Oğuz?.. Burada. Sayın Rıza Ulucak?.. Burada. Sayın Temel Karamollaoğlu?.. Burada. Sayın Hüseyin Kansu?.. Burada. Sayın Musa Demirci?.. Burada. Sayın Ahmet Karavar?.. Burada. Sayın Mehmet Batuk?.. Burada. Sayın Fethullah Erbaş?.. Burada. Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Burada. Sayın Turhan Alçelik?.. Burada. Sayın Ergün Dağcıoğlu?.. Burada. Okumama lüzum yok, zaten 24 kişisiniz; 20 kişi çıkar. Yoklama için süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 713) (Devam) BAŞKAN - Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Geçici 2 nci maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 2- 4603 sayılı Kanunun 2 nci maddesi
uyarınca gerçekleştirilen yeniden yapılandırma çalışmaları kapsamında, Türkiye
Emlak Bankası Anonim Şirketi tarafından Başbakanlık Toplu Konut İdaresi
Başkanlığına bilanço değerleri üzerinden devredilen gayrimenkullerin rayiç değerlerinin
bilanço değerlerinden düşük olması durumunda, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı bu gayrimenkulleri piyasa durumunu göz önünde bulundurarak tespit
edeceği bedel ve satış şartları ile satabilir. BAŞKAN - Geçici 2 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi
Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Nezir Aydın; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA NEZİR AYDIN (Sakarya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının geçici 2 nci maddesi
üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Muhterem arkadaşlar, geçici madde 2'de "Emlak
Bankasının gayrimenkulleri Toplu Konut İdaresine devredilirken, bilanço
değeriyle rayiç değeri arasında fark olursa -ki, burada, düşük olursa durumunda
denilmiş- Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, bu gayrimenkulleri,
piyasa durumunu göz önünde bulundurarak tespit eder ve satabilir"
deniliyor. Değerli arkadaşlar, ben, yaklaşık yirmibeş yıldır bu
muhasebe işinin içerisindeyim; benim gibi olan arkadaşlarımız da vardır.
Türkiye gibi enflasyonist bir ülkede, allahaşkına, bugüne kadar, muhasebe yapıp
da, rayiç değeriyle, bilanço değerinin ters olduğunu gören var mı?! Daima,
bilanço değerleri düşük olur, rayiç değeri yüksek olur. Bütün yeniden
değerlendirmeler bunun için yapılmaz mı? Tamamı bunun için yapılır; çünkü,
enflasyonist ülkede... Niye enflasyon muhasebesi istiyoruz biz? Neden, bu
memlekette enflasyon muhasebesi uygulansın deniyor; ama, şimdi, geliyoruz,
burada, çok enteresan bir şey var. Eğer, ben yanlış anlıyorsam, yanlış
anlatıyorsam, lütfen, iktidara mensup arkadaşlardan veya yetkililerden birisi,
burada, bunu izah etsin. Arkadaşlar, şimdi, ben, bu olayı şöyle anlıyorum: Bu
banka kredi verirken gayrimenkul ipotekleri alıyor, uygulama bu. Ne olmuştur?..
Örneğin, 10 milyar değeri olan bir yeri 100 milyar göstermişse, bu ne olmuştur;
bilanço değeri 100 milyar.. Kredi geri dönmemiştir, belki geri almıştır,
bankaya, gayrimenkul aktifine kaydetmiştir; ama, ne üzerinden; 100 milyar
üzerinden. Kredi verilirken yapılan fahiş hata, değeri 10 milyar olan yer 100
milyar olarak, eğer, kayıtlara girmişse, tabiî, şimdi, Toplu Konut İdaresine
burayı devrettiğiniz zaman, bu iş ortaya çıkacaktır. Burada da, biz, bu yasayı
çıkararak, bu işi yasallaştırıyoruz bu işin müsebbiplerini aramak varken. Böyle
bir şey olmayabilir de; ama, benim, buradan, bu maddeden anladığım bu.
"Bilanço değerinden, rayiç değeri düşük olursa" deniliyor; demek ki,
böyle bir şeyler var. Değerli arkadaşlar, bu, çok enteresan bir şeydir ve
bence, bu maddenin, bu Meclisten geçmemesi lazım. Bu maddenin, bu metinden
çıkarılması lazım; çünkü, benim buradan anladığım, tamamen, bir yanlışlığın
veya yapılan bir suiistimalin, şu anda, bu maddeyle, geçici 2 nci maddeyle
yasalaştırılması söz konusu oluyor. Değerli arkadaşlar, onun için, burada, bunu açıkça
ifade ediyorum; bu, böylece zabıtlara geçmiş olsun. Herkes bunu çok iyi bilir ki, bankalar, tasarrufu olan
insanların, tasarrufu olan kişilerin tasarruflarını toplar, üretime pompalar,
üretime kaydırır kredi şeklinde; ama, bizdeki yanlışlık, bugüne kadar,
özellikle son yıllarda -yirmi yıldan beri bu böyle oluyor ama- özellikle son
iki yılda, bu, çok korkunç bir rakama ulaşmıştır. Bankaların topladığı
mevduatların yüzde 90'ı devlet tarafından talep edilmektedir; yani, devlet
tarafından alınmaktadır. Bu fonların yüzde 90'ı devlete aktarılmaktadır. Peki,
burada, bankaların mevduatlarının da yüzde 100 devlet güvencesinde olduğu
zaman, neticede, bankalar hortumlandığı zaman, bankalar battığı zaman kaybeden
kim oluyor; vatandaş oluyor, devlet oluyor. Görünürde vatandaş parasını
alabiliyor devletten; çünkü, yüzde 100'ü devlet güvencesinde; ama, son
zamanlarda yapılan bir yanlışlık... Esas bizim düzeltmemiz gereken budur,
Meclis olarak üzerine eğilmemiz gereken budur. Bakınız, Türkiye'deki yabancı
banka şubeleri, sayıları çok az olmalarına rağmen, özellikle ABD kökenli
bankalara rağbet oldukça artıyor. Neden? Yüzde 100 devlet güvencesi olmasına
rağmen, artık, vatandaş, bizim bankalarımıza -söylemeye dilim varmıyor, ama-
güven duymamaya başladı, güven duymuyor. Nereye güven duyuyor?.. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) NEZİR AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, onun için,
burada düzeltmemiz gereken bu nokta, bir. Bir başkası, Sayın Zekeriya Temizel Bankacılık Üst
Kurulu Başkanıyken, batık bankaların alacaklarını tahsil etmek için bir tasarı
hazırlamıştı, onu çıkarmamız gerekiyordu; milletin batık paralarını bulmamız,
ortaya çıkarmamız gerekiyordu; ama, ne yazık ki, onları yapamıyoruz, işte,
burada, zamanında yapılan yanlışlıkları, geçici 2 nci maddeyle yasal hale
getirmeye çalışıyoruz. Bu maddeyi, ben, böyle anlıyorum ve buradan
geçirilmemesini özellikle talep ediyorum. Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Geçici 2 nci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı kanun
tasarısının geçici 2 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce
Heyetinizi, şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, daha altı ay önce, Ziraat
Bankası, Halk Bankası ve Emlak Bankasının yeniden yapılandırılarak
özelleştirilmesi amacıyla bir kanun çıkarıldı. Her biri ayrı ayrı birer hizmet
abidesi olan ve tarihimizde yer alan bu üç bankamızın, çağdaş bankacılık ve
rekabet gereklerine uygun olarak yeniden yapılandırılması suretiyle
özelleştirilmesi beklentisi içerisindeyken, maalesef, Emlak Bankası hedef
alındı ve âdeta, Emlak Bankasının, yetmişbeş yıllık şerefli mazisinde sanki
hiçbir şey yapmamış gibi, üzerine gidilmeye çalışıldı. Oysa, 1926 yılından
itibaren kurulmuş olan, çağdaş ve örnek yerleşim birimleriyle kentleşme
alanında, ülkemizin imar ve kalkınmasında, inşaat sektöründe örnek
sayılabilecek hizmetleri de vardır bu kuruluşun. İşte, bu kuruluşun böylesine
güzel hizmetleri varken, bunu dışlamak acaba doğru mudur; bize göre doğru
değildir. Türkiye'nin, gerçekten, daha 4 000 000 konut açığı ve yılda 400 000
konut yapma ihtiyacı vardır; bütün bunların hepsini gerçekleştirecek bir kurum,
kuruluş yoktur. Dolayısıyla, bunu Emlak Bankası yapmaktayken, şimdi de, bundan
sonra olmayacaktır. Emlak Bankasının fonksiyonları bitmemiştir, malî
sistemden çekilmesi halinde boşluğun nasıl doldurulacağı belirlenmemiştir ve de
Emlak Bankası diğer iki kamu bankasından çok çok daha iyi durumda olmasına
rağmen, kârlı bir durumda bulunmasına rağmen ve personelinin niteliği,
kalitesi, müşteri portföyü ve teknolojik imkânları tamamen serbest piyasa
koşulları çalışma şartları içerisinde de hizmet vermekteyken, maalesef, şu
anda, Emlak Bankasını tasfiye eder duruma getirdik. Değerli milletvekilleri, üç ayrı konunun bir arada ele
alındığı ve kanun yapma tekniğiyle de hiçbir şekilde bağdaşmayan bir durumla
karşı karşıyayız. Biraz evvel konuşan arkadaşlarımız da anlattılar,
kodifikasyon sistemiyle hiçbir suretle anlaşmıyor, hukuk sistemiyle hiçbir
suretle bağdaştıramıyorsunuz; bir maddeyi üç sayfaya sığdırıyorsunuz,
dolayısıyla, anlaşılmaz bir noktaya getiriyorsunuz. Oysa, kanunlar,
anlaşılabilir durumda olması lazım; anlaşılmıyor. Kanun tasarısı, yeniden yapılandırılması konusunda,
kamu bankalarını birinci bölümde ele alıyor, Emlak Bankasının bankacılık yapma
ve mevduat kabul etme yetkisi de sona erdirilmeye çalışılıyor. Emlak Bankasının aktif ve pasifleri, hükümetin
icraatlarıyla, bankanın özkaynakları, topladığı mevduatlarından bir kısmı,
alınan arsalar ve yapılan konutlar Toplu Konut İdaresine devrediliyor;
öncelikle, bankanın içi boşaltılıyor. Şimdi, sormak gerekir: Bir bankanın
pasifleri karşılığında oluşturduğu aktiflerin bir kısmını çıkarıyorsunuz,
ayrılan bir kısmını, diğer bir deyişle Toplu Konut İdaresine devrediyorsunuz;
konut ve arazilerin satışlarından elde edilecek bedel, bankacılık kesiminin
yarattığı açıkların kapatılmasına kullanılacak mı sorusunun cevabını arıyoruz,
bulamıyoruz. Ziraat ya da Halk Bankasından bu şekilde bir gelir
çıkışı görülmediğine göre, bu yaratılan açık da, milletin cebinden finanse
edilecektir. Bankalar, aktarılan kaynak, arazi ve konutlar yaklaşık 2,5
katrilyondur. Bu 2,5 katrilyonu kim ödeyecek; yine, milletin sırtına
binecektir. Değerli milletvekilleri, bu tasarılar, gerçekten bir
dayatma anlayışı içerisinde gelmektedir; çünkü, dikkat edilirse, hiçbir
incelemeye, hiçbir değerlendirmeye tabi tutulmadan, milletvekilleri hiçbir
konuyu bilmeden, otomatikman buraya geliyor ve otomatikman da buradan geçiyor. Değerli milletvekilleri, bizler, halkımızın haklarını
koruyacak, ülkemizin, çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğini koruyacak
düzenlemelere destek veririz; ama, burada görülüyor ki, bir kurum tasfiye
ediliyor, o tasfiye içerisinde yer alan ehliyetli, bilgili, liyakatli insanlar,
özellikle aile bütçesini tanzim etmişler; çocukları bir yerlerde okuyor,
kooperatiflere girmişler, borçları var, bir anda alıyorsunuz, bir başka kuruma
devrediyorsunuz. Sayın Kemal Derviş Bakanımıza bir soru sordum; Bakan
"efendim, bunların bir sıkıntısı, bir zararı olmayacak" dedi. Oysa,
ben, tasarıyı inceliyorum, tasarıda "Özelleştirme İdaresi Kanununun 22 nci
maddesine göre işlem yapılacaktır" deniliyor. Böylece, bankacılık
tazminatı ödenmeyecek; 400 milyon alıyorsa 200 milyona inmiş olacak ve böylece,
devletin sosyal devlet niteliği ortadan kalkmış olacak. Bu devlete güvenmiş, bu
ülkeye güvenmiş, bankasına inanmış, bankasını yüceltmiş; ama, banka, bir
taraftan da, çalışanlarını bir anda sokağa atma gibi bir durumla karşı karşıya
kalmış. Değerli milletvekilleri, bir de, bir maddede geçti,
hukukta "açıkça suç" veya "kapalıca suç" diye bir kavram da
yok. Açıkça suç sayılan işlemlerde efendim sorumlu tutulacak; aksi halde,
sorumlu tutulmayacak. Değerli milletvekilleri, siyasetçilerle ilgili son
derece acımasız değerlendirmeler yapılıyor. Değerlendirmelerin nedenlerinden
bir tanesi de dokunulmazlıktır. Şimdi, milletvekillerinin dokunulmazlığını
kaldırıyorsunuz; bir taraftan da, bu kuruma, dokunulmazlık zırhını veriyorsunuz
ve disiplin suçu da bunlara hiçbir suretle işlemeyecek, tazmin mükellefiyeti de
ortadan kalkmış olacak. Bütün bu şartlar altında da, kalkacaksınız, bunu, bir
başka şekilde değerlendireceksiniz. Değerli milletvekilleri, bugün Bala'dan geldim. Yine
bakıyorsunuz, Ziraat Bankasından kredi almış olanlar, Tarım ve Kredi
Kooperatiflerinden kredi almış olanlar, borçlarını özellikle yüzde 120 ve yüzde
150 faizle ödemek durumunda bırakılmışlar. Hani daha aşağıda faizlerle, daha
doğrusu ilk aldıkları zamandaki faizlerle ödeyeceklerdi borçlarını? Bankaya
sordurdum; banka diyor ki "bize böyle bir yazı gelmedi." Halk
Bankasına soruyoruz; Halk Bankası da, esnaf ve sanatkârlarla ilgili olarak
faizlerini yüzde 98'den aşağı indirmiyor. Yine soruyoruz "yüzde 40'larda
olması lazımdı, öyle açıklama yapıldı" verilen cevap "efendim,
bankaya böyle bir talimat gelmedi." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Sayın Başkan, müsaade
ederseniz bitiriyorum. BAŞKAN - Buyurun efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, bir husus zannediyorum sizi de üzüyor. Sayın Bakan, popülizmi,
hemen hemen her vesileyle kullanıyor, âdeta, ekonomi için bir maymuncuk anahtar
olarak da kullanıyor "popülizm yapıyor siyasetçiler" diyor, hep onu
söylüyor "popülizm yapıyor... Popülizm yapıyor..." Değerli milletvekilleri, milletin isteklerini ve
ihtiyaçlarını dile getirmek, milletin sıkıntılarını dile getirmek, buna çözüm
aramak popülizm değildir. Eğer, bu popülizm olursa, o zaman milletin
sıkıntılarını nasıl gidereceksiniz? Herkese, hepinize söylüyorum; milletimiz
birçok sıkıntılarını dile getiriyor, milletin ihtiyacı için geliştirilen
önerilerimizin, haklı temennilerimizin popülizmle damgalanmasından fevkalade
büyük rahatsızlık duyuyorum. Siz, milletin ihtiyaçları ve arzularının önüne
duvarlar çekemezsiniz, popülizm anlayışı içerisinde, gerekçe olarak da
"popülizm, ucuz popülizm" deyip, kalkıp duvar örmek, bizi,
siyasetçiyi halktan koparma anlamına gelir. Popülizmi önyargılardan kurtarmaya ve ülke gerçeklerini
görmeye davet ediyorum Sayın Kemal Derviş Bakanımızı. Görev zararlarının gerçek
sebepleri de bankacılık değil, aslında onun sebeplerini araştırmak lazım. Acaba
çiftçiye verilen kredilerden dolayı mıdır; acaba, esnafa verilen kredilerden
dolayı mıdır; hayır, değildir. Açsınlar baksınlar... Soru sordum, yine soruma
cevap alamadım; Ziraat Bankasından çiftçiye verilen miktar ile bankanın görev
zararları ne kadardır, bir mukayese etsinler. Görülecektir ki, çiftçilere
verilen krediler veya Halk Bankasından esnafa verilen kredilerden dolayı görev
zararları bu kadar yükselmemiştir ve bu kadar olmamıştır diyor, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Geçici 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Geçici 3 üncü maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 3 - a) Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu
kesintileri, bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar yürürlükten kaldırılan hükümlere göre tahsil
edilmeye devam olunur ve doğrudan genel bütçeye gelir yazılmak üzere Hazine hesaplarına
intikal ettirilir. Kesinti oranlarını sıfıra kadar indirmeye veya 15 puana
kadar yükseltmeye veya kesintiyi tümüyle kaldırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bu kesintilerin tahakkuk ve tahsili Maliye Bakanlığınca
vergi gelirlerine ilişkin yetkiler kapsamında takip edilir ve kesintilerin tahsilinde 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Kaynak Kullanımını Destekleme Fonundan ihtisas
kredilerine ödenmesi gereken destekleme primleri nedeniyle bankalara ödenmemiş
birikmiş borçlar, Hazinenin görev
zararı borcu olarak kabul edilir ve bu borçların tasfiyesine ilişkin hükümler
çerçevesinde işlem yapılır. b) 6/12/1984 tarihli ve 3100 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesinin (5) numaralı fıkrası uyarınca ödeme kaydedici cihaz özel hesabında
biriken mevcut nakit bütçeye gelir yazılmak üzere Hazine hesaplarına intikal
ettirilir. c) Bu Kanunla tasfiye edilen Akaryakıt Fiyat İstikrar
Fonunun 31/12/2001 tarihine kadar tahakkuk eden, ancak ödenemeyen
yükümlülükleri bütçeye bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır. d) Tasfiye edilen Toplu Konut Fonu gelirleri arasında
yer alan aşağıdaki gelirlerin, bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar
Hazine adına tahsiline devam edilerek Hazine hesaplarına intikali sağlanır. 1-Tekel idaresi ve tekel dışında kalan gerçek ve tüzel
kişiler tarafından imal edilen alkollü ve alkolsüz içkiler, tütün mamulleri,
ispirto ve ispirtolu içkiler ve her türlü içki imalinde kullanılan alkollü ve
alkolsüz özütlerin istihsal vergisine esas matrahları üzerinden en fazla yüzde
15'i nispetinde hesaplanacak ve istihsal vergisinden ayrılacak miktarlar (Bu
maddelerin istihsal vergisinin fona ödenecek meblağı karşılamaması veya
istihsal vergisinin mevcut olmaması halinde de yukarıda açıklanan şekilde
hesaplanacak miktar Tekel İdaresi ve Tekel dışında gerçek ve tüzel kişiler
tarafından bütçeye ödenir), 2- Diğer mevzuatla Toplu Konut Fonu için verilmesi
öngörülen paralar, 3- Tekel idaresinin ithal ettiği maddelerden alınan
paylar. Yukarıdaki bentlerde belirtilen nispet ve miktarları
yeniden tespite, azaltmaya veya kaldırmaya
Bakanlar Kurulu yetkilidir. Mevzuatta Toplu Konut Fonuna yapılmış bulunan atıflar,
Toplu Konut İdaresine yapılmış sayılır. e) 24/3/1988 tarihli ve 3418 sayılı Kanunun 39 uncu
maddesinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan (b) bendine göre 31/12/2001 tarihi
itibarıyla tahakkuk eden gelirlerden
harcanmayan miktarlar, 3418 sayılı Kanunun bu Kanunla değişik 39 uncu
maddesinin (a) bendi hükümleri çerçevesinde
ertesi yıl bütçelerine özel gelir ve ödenek kaydedilir. f) 23/5/2000
tarihli ve 4568 sayılı Kanunla tasfiye edilen Kamu Ortaklığı Fonunun kullanım
alanları ile ilgili olarak sağlanmış olan Hazine garantili dış proje
kredilerinden 1/1/2001 tarihi itibarıyla geri ödemesi devam edenler, bu tarihten
geçerli olmak üzere Hazine tarafından devralınır. g) Bu Kanunla tasfiye edilen fonlar için, 1/1/2002 tarihinden itibaren tahsil edilecek genel
bütçe vergi, resim ve harç gelirlerinden, 24/3/1988 tarihli ve 3418 sayılı
Kanunun 39 uncu maddesi hariç olmak üzere pay ayrılmaz. h) Bu Kanunla tasfiye edilen fonlardan finansmanı sağlanmak üzere yıllara sari olarak yapılan
sözleşmelerde yer alan ve 1/1/2002 tarihinden sonrasına sirayet eden hak ve
yükümlülükler ilgili idareler nezdinde devam eder. Ancak, 1/1/2002 tarihinden
itibaren bu çerçevede yapılacak ödemeler, konsolide bütçeye dahil idareler için
bütçede ilgili fonun hizmetine devamını sağlamak üzere açılacak tertip veya
özel tertiplerden, diğer idarelerde ise bütçelerinden yapılır. ı) Mera Fonundan ücret ödenmek suretiyle çalışmakta
olan toplam 90 personelden, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununda belirtilen
genel ve özel şartları taşıyanlar, istekleri halinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığındaki durumlarına uygun boş memur
kadrolarına üç ay içinde atanırlar. Bunlar hakkında 3.11.1999 tarihli ve 4460
sayılı Kanunun 1 inci maddesinin 2, 3 ve 4 üncü fıkraları hükümleri
uygulanır. Bu Kanun hükümlerinden faydalanmak istemeyenler ile 657
sayılı Devlet Memurları Kanununda belirtilen genel ve özel şartları
taşımayanların her türlü yasal hakları ödenerek kurumlarıyla ilişikleri
kesilir. j) Bu Kanunla ve diğer mevzuatla tasfiye edilen fonlar
hakkında, bu Kanunda düzenleme bulunmayan hususlarda, 21/2/2001 tarihli ve 4629 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin
(A) fıkrasının (d) bendi ile (B), (C) ve (D) fıkraları hükümleri uygulanır. BAŞKAN- Geçici 3 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi
Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay)- Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 713 sıra sayılı yasa tasarısının geçici 3 üncü maddesi
üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi Fazilet Partisi Grubu ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının geçici 3
üncü maddesinde, bazı fonlar kaldırılıyor ve bu kaldırılan fonların, aslında
tahsilatları devam olunurken, bu tahsilatların nerelere kaydırılacağı; yani,
Hazineye kaydırılacağı, Hazineye irat kaydedileceği ve dolayısıyla, bütçeye
aktarılacağı zikrediliyor. Burada, birinci fıkrasında "Kaynak Kullanımını
Destekleme Fonu kesintileri, bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya
kadar" ifadesiyle; yani, bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar
geçecek muğlak bir süre, belirsiz bir süre için, yürürlükten kaldırılan
hükümlere göre tahsil edilmeye devam olunacak. Demek ki, yürürlükten kaldırılan
hükümler yürürlükte olacak. Yani, o hükümlere aykırı tahsilatlara karşı yargıya
gidildiği zaman, hangi hükümler yürürlüğe konulacak?.. Böyle, hilkat garibesi
bir düzenleme yapılmış. Yani, yürürlükten kaldırılan hükümlere göre tahsil
edilmeye devam edilecek. Yani, fondan beklenen hizmetler kaldırılıyor, ancak, o
fondan beklenen gelirler kaldırılmıyor. Bunlar, yürürlükten kaldırılan
hükümlere göre tahsile devam edilecek ve doğrudan genel bütçeye gelir yazılmak
üzere, Hazine hesaplarına intikal ettirilecek. Kesinti oranlarını sıfıra kadar
indirmeye veya 15 puana kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkili kılınacak.
Bakanlar Kurulu bu kesintiyi tümüyle kaldırmaya da yetkili kılınmakta. Bu ne biçim düzenleme; aslında, bunu anlamak mümkün
değil. Hukuk tekniği açısından, yürürlük açısından, normların hiyerarşisi
açısından bunu anlamak mümkün değil maalesef. "Bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya
kadar" deniliyor. O yeni düzenleme ne zaman yapılacak; bu da belli değil.
Yani, burada bir keyfilik söz konusu. Oysaki, yasalarda aleniyet ve açıklık
ilkesi önemlidir ve esastır. "Yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar"
deniliyor; burada, insafa terk edilmiş veya keyfiyete terk edilmiş bir durum
var. Yani, burada, aslında, kaldırılan fonların hizmetleri kaldırılıyor,
fonlardan hizmet elde eden vatandaşın hizmetleri kesilmiş oluyor; ancak, o
fonlardan elde edilen iratlar, gelirler Hazineye intikal ettiriliyor, bütçeye
gelir olarak yazılıyor. Bu maddede düzenlenen garip bir fıkra daha var; o da,
tasfiye edilen Toplu Konut Fonu gelirleri arasında yer alan, Tekel İdaresi -7
nci maddede düzenlenmiştir- ispirtolu içkiler ve içki imalinde kullanılan
hammaddelerin istihsal vergisi matrah kabul edilerek alınan miktarlar, Tekel
İdaresinin ithal ettiği maddelerden alınan paylar, yani, Toplu Konut Fonuna
aktarılan bu paylar, bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar tahsil
edilmeye yine devam ediliyor. Herhalde, burada da kaldırılmış hükümler uygulanarak o
esaslar dahilinde bu tahsil ediliyor. Yani, Toplu Konut Fonu gelirlerinden
kaldırılıyor, Hazine adına tekrar bunlar irat kaydedilerek... Belki, kamu
finansman açıklarının kapatılması burada amaçlanıyor; yani, fonlardan elde
edilen hizmetler daraltılıyor, ancak, gelir kalemleri kaldırılmıyor, Hazineye
irat kaydıyla kamu finansman açıklarının bu alanda kapatılması amaçlanıyor diye
düşünüyorum. Bunun başka türlü izahı yoktur. Diğer taraftan (ı) fıkrasında, Mera Fonundan ücret
almak suretiyle çalışmakta olan personel, 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının
özel ve genel hükümlerine uygunlarsa, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının boş
kadrolarına üç ay içinde atanacaklar; ama, özel ve genel şartları
taşımayanların yasal hakları ödenerek, bunların kurumla ilişkileri kesilip
işsiz bırakılacaklar. Bu tasarıda ve daha önceki tasarılardaki dikkatimizi
çeken konular, yani, 52, 53, belki de 70'e yakın fon kaldırılmakla birlikte,
bunların hizmet alanları daraltılmış; ancak, gelirleri, Hazineye irat
kaydedilerek, burada, örtülü bir vergilemenin, örtülü bir tahsilatın
amaçlandığı gözümüze çarpıyor ve burada, fonlarda çalışan personel, o fon
birimlerinde çalışan personel ekmeğinden ediliyor. Burada, hedeflenen hizmetler, fonlardan elde edilen
hizmetler... Mesela, bu fonlarla, aslında, 1985'ten bu yana güzel hizmetler
verilmişti; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu olsun, Savunma
Sanayiini Destekleme Fonu olsun, Toplukonut Fonu olsun, bu alanlarda, bu
fonlardan çok büyük hizmetler elde edildi bugüne kadar. Ancak, bunların, bütçe
denetimi içine dahil edilerek yürütülmesi esas olmalıydı diye düşünüyorum.
Burada bunlar kaldırılmış, hizmetler yürütülmeyecek, gelirler elde edilecek,
bunlar da Hazineye irat kaydedilerek kamu finansman açıkları kapatılacak. Aslında, burada ve diğer düzenlemelerde 57 nci
hükümetin izlediği politika, bilinçli bir politikadır; adalete ve hukuka aykırı
birtakım uygulamalar dayatılarak burada gündeme getiriliyor. Aslında, Sovyet Rusya'nın çökmesiyle birlikte tek
kutuplu hale gelmiş dünyamızda, kapitalist tek kutbun, dünyayı "yeni dünya
düzeni aldatmacası" adı altında yeni parsellemesi ve yaptığı küresel
planların Türkiye'ye örtüşen alanları ve programlarının Türkiye'de liberalleşme
adına uygulanması, bunlar, Türkiye'nin 20 nci Yüzyılın başında yakalamış olduğu
tarihî konjonktürde bölgesinde güçlü ve belirleyici ülke olma şansının yok
edilmesine yönelik programlardır. Türkiye'yi, tekelci ve çokuluslu sermayenin
insaf ve himmetine terk edilmiş, borç için ona buna avuç açan, insanları karın
tokluğuna sürünen ekonomisi, dışpolitikası, kültürel kimliği de çökertilmiş bir
ülke haline getirmenin vebalini 57 nci hükümet sırtında taşıyacaktır. Bundan
kurtulması mümkün değildir diyorum; yine, yasanın hayırlı olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Gruplar adına başka söz var mı? NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Murat Akın konuşacak
efendim. BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray
Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçici 3 üncü madde üzerinde söz almış bulunmaktayım;
bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Geçici 3 üncü maddenin (a) bendine göre, Kaynak
Kullanımını Destekleme Fonu tasfiye edildiğinden, önemli miktarda olan bu fon
gelirlerinin, yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar, yürürlükten kaldırılan
hükümlere göre tahsil edilmesine devam olunacağı ve bu yeni düzenlemenin ise
-yine, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununda bulunan yetki de
kaldırıldığından- Bakanlar Kurulunca yapılacağı ifade edilmektedir ki, Bakanlar
Kurulunun bu düzenlemeyi ne zaman yapacağı belli değildir. Böyle önemli bir
hususun belirsizlik içerisinde bırakılması doğru değildir. Yine, (b) bendiyle, ödeme kaydedici cihaz özel hesabı
tasfiye edildiğinden, bu hesapta biriken mevcut nakdin bütçeye gelir yazılmak
üzere Hazine hesaplarına intikali amaçlanmaktadır. Yine, (c) bendiyle, bu kanunla tasfiye edilen Akaryakıt
Fiyat İstikrar Fonunun 31.12.2001 tarihine kadar tahakkuk eden, ancak ödenemeyen -ödeyemeyen mükelleflerin-
yükümlülükleri, bütçeye bu amaçla konulacak ödenekten karşılanması
öngörülmüştür. Yine, (d) bendiyle, Toplu Konut Fonunun tasfiye
edilmesi nedeniyle, bu fonun bazı gelirlerinin Hazine adına tahsiline devam
edilmesi ve Hazine hesaplarına intikali sağlanmaktadır. Ayrıca, çeşitli
mevzuatta Toplu Konut Fonuna yapılmış olan atıfların, yine Toplu Konut
İdaresince yapılmış sayılacağı belirtilmektedir. Değerli milletvekilleri, bu fonların kendi bakanlık
bütçelerine özel ödenek kaydedilmesi nedeniyle, daha önce fon olarak yapılan
düzenlemelerde tadat edilen gelir kaynakları değiştirilmiştir, yeni gelir
kaynakları ihdas edilmiştir ve bu yeni ihdas edilen gelir kaynakları -ki,
takibi ayrı bir şekilde oluyor- ancak, daha önce, kamu bankaları ve diğer kamu
kuruluşlarının belirli paylarının bu fonun gelirleri sayılması nedeniyle ve
onun da yeni düzenlenen duruma göre hesap gelirleri içerisinde yer
almayacağından, eski tahsil edilmeyen gelirlerin takibine yöneliktir. Yine, bu maddenin (e) bendi, 3418 sayılı Kanunun 39
uncu maddesinin bu kanunla yürürlükten kaldırılan (b) bendine göre, 2001 yılı
içerisinde tahakkuk etmiş gelirlerin yılı sonunda harcanmayan miktarlarının
ertesi yıl bütçesine devrini teminen, yine, gerekli düzenlemeleri ihtiva
etmektedir. (f) bendinde, Kamu Ortaklığı Fonu, 23.5.2000 tarihli ve
4568 sayılı Kanunla 1.1.2001 tarih itibariyle tasfiye edildiğinden, daha önce,
adı geçen Fonun kullanım alanlarıyla ilgili olarak sağlanmış olan Hazine
garantili dış proje kredilerinin, tasfiye tarihinden sonra devam eden geri
ödemelerin, itfaların, Hazine tarafından devralınarak gerçekleştirilmesi hususu
düzenlenmiştir. (g) bendiyle, bu kanunla tasfiye edilen fonların, yine,
1.1.2002 tarihinden itibaren tahsil edilecek... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MURAT AKIN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, lütfen... Teşekkür edin; oturun. Rica
ediyorum... MURAT AKIN (Devamla) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim, bakın, yoklama talebi de geldi! Bir
bitirseydiniz, ben bu maddeyi de geçiriyordum... MURAT AKIN (Devamla) - Sayın Başkan, mikrofonu açar
mısınız efendim. BAŞKAN - Efendim, lütfen oturun! MURAT AKIN (Devamla) - Sayın Başkan, ben, o yoklama
talebine göre konuşmamı ayarladığım için, sen telaşlanma, ben hedefime ulaşmış
oldum... Sen niye sinirleniyorsun?! Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Niye Başkanlıkla zıt gidiyorsun?! Ne olacak
yani; gecenin bu saatinde zıt gitsen ne olacak?! Muhalefet mi o?!. MURAT AKIN (Aksaray) - Marifet tabiî, niye marifet
değil! III. – Y O K L A M A BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, geçici 3 üncü maddeyi
oylamadan evvel bir yoklama talebi vardır. Şimdi, yoklama talebinde bulunan sayın milletvekili
arkadaşlarımızın salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim: Sayın Avni Doğan?.. Burada. Sayın Sacit Günbey?.. Burada. Sayın Mehmet Çiçek?.. Burada. Sayın Ömer Vehbi Hatipoğlu?.. Burada. Sayın Ali Oğuz?.. Burada. Sayın Rıza Ulucak?.. Burada. Sayın Yaşar Canbay?.. Burada Sayın Temel Karamollaoğlu?.. Burada. Sayın Mehmet Batuk?.. Burada. Sayın Yakup Budak?.. Burada. Sayın Nurettin Aktaş?.. Burada. Sayın Zeki Okudan?.. Burada. Sayın Turhan Alçelik?.. Burada. Sayın Hüseyin Kansu?.. Burada. Sayın Ergün Dağcıoğlu?.. Burada. Sayın Ahmet Karavar?.. Burada. Sayın Fethullah Erbaş?.. Burada. Sayın Şeref Malkoç?.. Burada. Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Burada. Sayın Lütfi Yalman?.. Burada. 20 arkadaşımız burada efendim. 3 dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklamaya başlandı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bundan sonra açık
oylama var, daha sonra da Tütün Kanunu Tasarısı var; ben, yorulmam efendim!
(DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) Mademki arkadaşlar anlaşmayı bozdu, ben, sabaha kadar
buradayım! NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Millet yararına güzel şeyler
yapıyorsunuz gerçekten! BAŞKAN - Hiç fark etmez... İş, anlaşmayla olur... NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Yani, güzel şeyler
çıkarıyorsunuz, sabaha kadar oturun hakikaten! (Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi) BAŞKAN - Efendim, toplantı yetersayısı vardır. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı: 713) (Devam) BAŞKAN - Geçici 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. Sayın milletvekilleri, tasarıya geçici 4 üncü madde
eklenmesine dair bir önerge vardır; okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici 4
üncü maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Sümer Oral Maliye Bakanı "Geçici Madde 4.- Bu Kanunun 1 inci maddesinin (C)
fıkrası ile değiştirilen 4603 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesinin (3)
numaralı fıkrası uyarınca diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilecek
personelden Konsolide Bütçeye tabi kamu kurum ve kuruluşlarına dağıtılacak
personel için, Devlet Personel Başkanlığınca nakil işlemi tamamlanmadan önce
Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınır." BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Söz konusu nakil işlemi Devlet Personel Başkanlığı
tarafından gerçekleştirilmektedir; ancak, nakledilen personelin bütçeye
getireceği yükün hesaplanması, kurumların ödeneklerinin planlanması ve
dağılımının daha sağlıklı bir biçimde yapılabilmesi için, Maliye Bakanlığının
uygun görüşünün alınması amaçlanmaktadır. BAŞKAN - Efendim, Komisyonun takdire bıraktığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Bir dakika!.. Bir dakika!.. BAŞKAN - Oylamaya geçtim... NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Yani, olur mu böyle! BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir efendim. (DYP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, böyle bir şey
olabilir mi?! İstirham ediyorum sizden... BAŞKAN - Sayın Başkan, bugüne kadar, geçici maddeyi
önerge kapsamında kabul ettiğimizi biliyorsunuz... Bütün uygulamalar böyle
efendim. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Nasıl olur efendim?! RAMAZAN GÜL (Isparta) - Yeni bir madde koyuyor. BAŞKAN - Efendim, yukarıdan, Kanunlar Müdürlüğünden
getirteyim uygulamayı... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, maddede söz
vereceksiniz efendim. BAŞKAN - Kime söz vereceğim efendim?! KAMER GENÇ (Tunceli) - Gruplara söz vereceksiniz
efendim. BAŞKAN - Ne münasebet efendim?! MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Ne demek, ne münasebet?! BAŞKAN - Efendim, ne münasebet; geçici maddede söz diye
bir şey yok. Geçici maddeyi önerge kapsamında görüştüğümüzü biliyorsunuz. KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır... NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Ancak, Sayın Başkan, burada
Komisyonun çoğunluğu olmayabilir; siz, geçici maddeyi... BAŞKAN - Efendim, hiç böyle bir şey yapılmadı. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Ek madde değil, ek madde
muamelesi görmez. BAŞKAN - Sayın Başkan, hiç böyle bir şey yapılmadı;
ancak, yukarıdan size bütün uygulamaları getirteyim, göstereyim efendim. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Efendim, siz, şimdi, burada
doğru şeyleri yapmak zorundasınız... BAŞKAN - Ben doğru şeyi yapıyorum. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Bugün pek çok yanlış yaptınız
Sayın Başkan... BAŞKAN - Hiç yapmadım efendim. NEVZAT ERCAN (Sakarya) -Pek çok yanlış şey yaptınız... BAŞKAN - Ne yaptım yanlış? NEVZAT ERCAN (Sakarya) - İçtüzük hükümlerini pek çok
defa çiğnediniz... BAŞKAN - İçtüzüğü okudum size; çiğnemedim. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - İstirham ediyorum; arkadaşım
önerge üzerinde grup adına konuşacak, söz talep ediyoruz efendim. BAŞKAN - Efendim, böyle bir önerge üzerinde konuşma
olmadığını biliyorsunuz.(DYP sıralarından gürültüler) KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, müsaade eder
misiniz, bir şey söyleyeyim. BAŞKAN - 25 inci maddeyi okutuyorum efendim...(DYP
sıralarından gürültüler) Efendim, uygulamaları getirip, göstereyim size diyorum,
istirham ederim... Kanunlar nasıl görüşülüyor... RAMAZAN GÜL (Isparta) - Burada, 30 bin personelin ne
olacağı belli değildir; çünkü, maddenin münderecatında, oraya Maliye Bakanlığı
engeli konmaktadır. BAŞKAN - 25 inci maddeyi, 1 inci maddenin iki ayrı
madde olarak kabul edilmesi nedeniyle, teselsül ettirdiğimiz madde numaralarına
uygun olarak okutuyorum. Yani, 25 inci maddenin (b) bendi "5, 6, 7, 8, 9,
10, 11, 12, 13, 14, 15 ve 16 ncı maddeleri ile geçici 3 üncü maddesinin (f)
fıkrası dışındaki diğer fıkraları 1.1.2002 tarihinde" diye okunuyor. 25 inci maddeyi okur musunuz... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, evvela bu maddeyi
halledelim de, ondan sonra efendim... BAŞKAN - Efendim, oyladım, geçti... Oyladım, geçti... Size uygulamaları getireceğim Sayın Başkan. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, önergeyi oyladınız
efendim... BAŞKAN - Size uygulamayı getireceğim dedim... KAMER GENÇ (Tunceli) - Önergeyle yeni bir madde
getirildi efendim. BAŞKAN - Uygulamayı getireceğim size diyorum efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Oyladığınız önerge idi. TURHAN GÜVEN (İçel) - Yeni bir madde getirildi efendim. BAŞKAN - Uygulamayı getireceğim Sayın Genç. Şimdi
getiriyorum uygulamayı; göreceksiniz. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Geçici madde diye bu önergeyi
ben mi yazdım! BAŞKAN - Uygulamayı getireyim, ondan sonra konuşalım
efendim. Maddeyi okutuyorum: MADDE 25 - Bu Kanunun; a) 1 inci maddesinin (A) ve (B) fıkraları 25/11/2000
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde, b) 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14 , 15 ve 16
ncı maddeleri ile geçici 3 üncü
maddesinin (f) fıkrası dışındaki diğer fıkraları 1/1/2002 tarihinde, c) Geçici 3 üncü maddesinin (f) fıkrası 1/1/2001
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde, d) Diğer maddeleri yayımı tarihinde, yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 26 ncı maddeyi okutuyorum: MADDE 26- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında... KAMER GENÇ (Tunceli)- Efendim, oyumun rengini belirtmek
üzere aleyhte söz istiyorum. RAMAZAN GÜL (Isparta)- Oyumun rengini belirtmek
istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN- Pardon efendim; İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre
söz istemleri var... Aleyhte, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın; lehinde,
Masum Türker, Nidai Seven, Bozkurt Yaşar Öztürk, Lütfi Yalman söz
istemişlerdir. Sayın Aydın Ayaydın, buyurun efendim. AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce kabul ettiğimiz 713 sıra sayılı yasa tasarısı, üç
düzenlemeyi birlikte getirmektedir. Bunlardan birincisi, kamu bankalarıyla
ilgili düzenleme; ikincisi, fonlarla ilgili düzenleme ve üçüncüsü de, vergi
yasalarıyla ilgili düzenlemedir. Kamu bankalarıyla ilgili yapılan düzenleme, ekonomik
istikrar programı çerçevesinde, bundan böyle kamu bankalarına hiçbir görev
zararı verilemeyeceği ve daha önceden kaynağı belli olmayan konularda hiçbir
bankaya görev verilemeyeceği konusunda. Bu, yerinde bir düzenlemedir; ancak,
Emlak Bankasının tasfiye edilmesiyle ilgili olan düzenleme, objektif verilere
dayanmayan, gerçekten, sübjektif verilerle hareket edilmiş ve Emlak Bankasının
tasfiye edilmesi, bana göre, son derece yanlış bir uygulamadır. İkinci düzenleme, fonların kaldırılmasıyla ilgili
düzenleme. 1980 ve 1990 yılları arasında uygulamaya konulan ve son derece
başarılı bir şekilde yürütülen fonlar, bugün artık ekonomik istikrar programı
çerçevesinde görevini tamamlamıştır ve bütçe disiplini sağlanması açısından
fonların kaldırılması da yerinde bir uygulamadır. Üçüncü olarak, şirketlerin birleşmeleri, devralmaları
ve hisse değişmeleri konusunda birtakım düzenlemeler getirilmektedir. Bu da,
ekonomik istikrar programı çerçevesinde düzenlenmiş yerinde bir düzenlemedir. Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Lehte efendim; Masum Türker burada mı? Yok. Ağrı Milletvekili Nidai Seven; buyurun efendim. (MHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gecenin bu vaktinde ben sizlerin vakitlerini almak
istemiyorum; hayırlı, uğurlu olsun; Türk Milletine hayırlı olsun diyorum. (MHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır. Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. Açık oylama için 3 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekilleri, bu süre içinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını Başkanlığa 3 dakika içinde vermelerini,
ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten
oy kullandıklarını, oyunun rengini, kendisinin ad ve soyadı ve imzasını taşıyan
oy pusulasını 3 dakika içinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum
efendim. Süreyi başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylamaya başlandı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, deminki uygulamam
hakkında Doğru Yol Partisinin itirazı vardı; 15.1.1997, birleşim 46; 28.8.1999,
birleşim 57; 7.6.2000, birleşim 106; 29.11.2000, birleşim 22'de aynı
uygulamayla aynı şekilde muamele görmüş Başkanlığımız. 1997'de bendeniz değildim, Sayın Kamer Genç
Başkanvekili.(DSP,MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Laf attınız, değil mi? BAŞKAN - Burada işte. KAMER GENÇ (Tunceli) - 97'de ben o uygulamayı yapmadım.
Madde ya komisyondan gelir ya burada ilave edilir. BAŞKAN - Sayın Başkan, uygulamalar böyle olduğu için...
Yukarıdan getirttim. İstirham ederim... KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, yanlış yapıyorsunuz.
Sayın Başkan, eğer böyle olursa, bundan sonra hiçbir madde burada müzakere
edilemez. BAŞKAN - Ben keyfî yapmıyorum; bugüne kadar uygulama
böyle. KAMER GENÇ (Tunceli) - Yanlış yapıyorsunuz. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, siz Meclis
Başkanvekilisiniz... TURHAN GÜVEN (İçel) - Yani ne demek istedi o? Hiç
konuşma olmamış mı? Olmuş. BAŞKAN - Hayır efendim. Buyurun efendim, zabıtları
okudum. İstirham ederim yani... Niye üstüme geliyorsunuz? 97'de, benim
olmadığım zaman uygulamayı böyle yapmışsınız. 97'de iktidar mıydınız, muhalefet
mi?.. İstirham ederim... Yapmayın allahaşkına!.. RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, orada maddenin
içeriği çok önemli. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan,
tasarıda... BAŞKAN - Aynı uygulama yapılmış Sayın Bedük,
29.11.2000'de de usul tartışması aynı şekilde olmuş, usul tartışması açılmış,
bu uygulama yapılmış. Açın, zabıtlara bakın. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Tasarıda geçici madde
olunca konuşuluyor, önerge verince konuşulmuyor... BAŞKAN - Başkanım, aynı şekilde olmuş efendim...
İstirham ederim... MURAT AKIN (Aksaray) - 5 dakika konuşulsa kıyamet mi
kopar?! BAŞKAN - Benim keyfime kalsa 10 dakika konuşun; onu da
biliyorsunuz. Bana söylemeyin bunu yani... İstirham ederim yani... KAMER GENÇ (Tunceli) - Hem konuşturmuyorsun hem de
böyle söylüyorsun. (Elektronik cihazla oylamaya devam edildi) SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, okuyarak
baksanız olmuyor mu? Daha evvel "burada mı?" diye soruluyordu; bu
uygulama da yeni oldu. Gelmeyenler çıkacak ortaya!.. Daha evvelden böyle bir uygulamada "bir daha
okurum" demiştiniz. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - O gelenleri
almıyorsunuz!.. Götür kızım, götür... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, oylama
bittikten sonra olmaz. KAMER GENÇ (Tunceli) - Oylama bittikten sonra kâğıt
alınmaz. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Zaten 172 tane kabul oyu
var. BAŞKAN- Efendim, müsaade edin de biz halledelim.
Vekâlete ihtiyacımız yok!.. MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Onun orada ne işi var?! Git
yerine otur! BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
oylamasına 224 sayın milletvekili katılmış, 184 kabul, 39 ret ve 1 çekimser oy
kullanılmıştır. Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır
efendim. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Nasıl oldu?! BAŞKAN - Sayın Grup Başkanvekili, diğer pusulalara
bakmadım bile; ret veren var, mesela Sayın Halit Dağlı da ret vermiş burada
olmadığı halde; onları saymadım; sadece sayın bakanlara vekâlet edenleri
saydım; 184... (FP ve DYP sıralarından gürültüler) MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Halit Dağlı hangi
bakana vekâlet vermiş? BAŞKAN - Bakın efendim, Sayın Ali Oğuz girmediği halde
saymadım. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, Halit
Dağlı'yı okudunuz, diğerlerini de okuyun o zaman. BAŞKAN - Hepsini okurum efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Hepsini okuyun efendim;
bütün pusulaları okuyun. BAŞKAN - Efendim, bilgisayardan çıktı; bakın, bakanları
koydum... (FP ve DYP sıralarından gürültüler) RAMAZAN GÜL (Isparta) - Hilei şeriye var. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye ilişkin tasarının görüşülmesine başlayacağız. 4. – Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının görüşülmesine başlayacağız. 5. – Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının
Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699)
(S. Sayısı : 666) BAŞKAN - Komisyon?..
Yok. Ertelenmiştir. Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının görüşülmesine başlayacağız. 6. – Türkiye
İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş
Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı
Mahiyetteki Kanun Tasarısının görüşülmesine başlayacağız. 7. – Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu,
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının
görüşülmesine başlayacağız. 8. – Sosyal
Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S.
Sayısı : 685) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Tütün ve Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri
Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım
ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının
görüşülmesine başlıyoruz. 9. – Tütün,
Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden
Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve
Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/875)
(S. Sayısı: 719 ve 719'a Ek) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde. Hükümet?.. Yerinde. Komisyon raporu 719 ve 719'a ek sıra sayısıyla bastırıp
dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde söz isteyenleri okumadan evvel,
yüksek müsaadelerinizle, birleşime 5 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati
: 00.39 (1) 719 ve
719’a Ek S. Sayılı Basmayazılar Tutanağa eklidir. ALTINCI
OTURUM Açılma Saati
: 00.47 BAŞKAN:
Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER:
Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 120 nci Birleşimin
Altıncı Oturumunu açıyorum. 719 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 9. – Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/875) (S. Sayısı : 719 ve 719'a ek) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerlerini aldı. Tasarının tümü üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz
alan Adıyaman Milletvekili Sayın Dengir Fırat; buyurun. FP GRUBU ADINA DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman) -
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; konumuz Tütün Yasası; ancak,
Tütün Yasasına girmeden önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
bulunan 80'e yakın hukukçunun dışında, hukukçu olmayan 420 arkadaşıma, bir
sıradan avukat olarak, hukuk fakültesinin birinci sınıfından dördüncü sınıfına
kadar okutulan hukukun temel prensiplerini, ta Roma hukukundan beri tekrarlanan
bazı prensiplerini tekrarla başlamak istiyorum. Hukuk fakültesine başlayan insanlara, öğrencilere,
öncelikle, hukuk başlangıcı ve ondan sonra da Medeni Yasa öğretilir. Medeni
Yasanın ilk on onbeş maddesi 2000 yıldan beri oluşmuş olan temel hukuk
kaidelerinin öğretilmesiyle başlar. Eğer, bu on maddeyi bilmezseniz, hukukun ne
olduğunu bilebilmeniz mümkün değildir. İnsanlar, kendi hayatlarında gerek kaderleri, öğretim
yetenekleri itibariyle veya tercihleri itibariyle çeşitli ilmî formasyonları
tercih etme hakkına sahiptir. Hukuk da bunlardan bir tanesidir ve sosyal
bilimlerin de kralıdır. Hukuku bilmeden, ekonomiyi bilebilmek, toplumu
bilebilmek, hele, siyaseti bilebilmek mümkün değildir. Hukuk fakültesinde,
Medenî Kanunun özellikle 1 inci maddesinden başlamak üzere, hukukun temel
prensiplerini öğretmeye başlarlar. Bunlardan 2 nci madde çok çok önemli bir
maddedir. Bunun, Romencesini, size, şu anda söyleme imkânına sahip değilim;
ancak, Türkçesini, size, Medenî Kanunun 2 nci maddesinden okuyarak başlamak
istiyorum. Medenî Kanunun 2 nci maddesi şu hükmü taşıyor: "Medenî Hakların Şümulü: Genel hükümler: Madde 2- Herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını
ifada hüsnüniyet kaidelerine riayetle mükelleftir. Bir hakkın sırf gayri ızrar
eden suiistimalini -yani, başkasının hakkını haksızlıkla yok eden hareketini-
kanun himaye etmez." Bu, hukukun temel prensibidir; ancak, aynı şekilde,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin İçtüzüğüne göre -son yapılmış olan İçtüzüğe
göre- buraya verilecek olan 3 tane değişiklik önergesinden ötesinin görüşülmesi
mümkün değildir. Bu kanunîdir; ama, 2 nci madde hukukîdir. Eğer, siz,
insanların, özellikle siyasette, muhalefeti, çoğunluğunuza güvenerek yok
ederek, buraya vermiş olduğunuz süre içerisinde, süreden istifade ederek
muhalefetin sesini kesmeye çalıyorsanız, bu, sırf bir hakkın ızrarıdır. Bu,
hukuka aykırıdır. Bu, ahlaka aykırıdır. Yasaları buradan geçirebilirsiniz; ama,
vicdanınız ve sizden sonra gelecek olan insanların, çocuklarınızın vicdanı
ilelebet sızlar. Değerli arkadaşlarım, lütfen... 400 000 ekiciyi, tütün
üreticisini ilgilendiren bir konuyu -ki, bu 5 milyon kişiyi ilgilendiren bir
konudur- gecenin 12.00'sinden sonra neden konuşmak istediğinizin farkındayım.
Acaba, bu insanlar uyudular, bu insanlar bizim burada ne konuştuğumuzun farkına
varmayacaklar utancı içerisinde eğer bu yasayı geçirmek istiyor iseniz, bu
yanlış. KEMAL KÖSE (Kocaeli) - Ne alakası var! DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - 1960'ta
-birçoğunuzun yaşı müsait- Türkiye bir Yassıada'yı yaşadı. Yassıada sonunda da
İmralı'da bazı infazlar oldu. Siz, şu anda Yassıada'yı yaşıyorsunuz; ama,
İmralı, sizin seçimleriniz, seçim sandıklarınız olacaktır. Ümit ediyorum ki, tümümüzün, politika hayatını yaşayan
tüm insanların sonuçları ne Yassıada ne İmralı olsun; çünkü, hatırlarsanız -yaşları müsait olanlar hatırlar,
yaşları müsait olmayanlar belgelere müracaat ederler- o Yassıada'da iddianamede şu da vardı: Demokrat Partinin, o günkü
muhalefetin sesini yok etmesi, demokrasinin ve cumhuriyetin yok edilmesi
anlamına geliyordu ve bundan dolayı, o dönemin Cumhurbaşkanı, o dönemin
Başbakanı, o dönemin bakanları, o dönemin milletvekilleri yargılandı; hatta, o
dönemin bürokratları yargılandı ve bu yargılama sonucunda da, İmralı'da üç tane
infaz yapıldı. Biz, Türkiye'nin, bir daha, 1960'ları, 1980'leri
yaşamasını istemiyoruz. Biz, Türkiye'nin... MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Muhalefetin sesi kısılmış
olsa, burada konuşabilir misiniz? DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - O, sizin isteğinize
bağlı değil beyefendi. MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Öyle mi?! DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Evet... Evet...
Siz, korkunuzdan, gecenin 12.00'sinde, 4 milyon insanın ekmeğini nasıl yok
edeceğinizi biraz sonra size izah edeceğim burada. MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Yarın da devam edecek bu
yasa. DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Bir dakika... Hiç
şey yapmayın... Bakın, size bir şey okuyacağım: "Şeker piyasasını
reforma tabi tutan kanun nisan ayında kabul edilmiştir. Tütün sektörünü
serbestleştiren, tütün için destekleme alımlarını tedricen kaldıran ve Tekelin
varlıklarının satışına izin veren tütün kanununun Mecliste mayıs ayı içinde
kabul edilmesi beklenilmektedir. Sekizinci gözden geçirmenin kabulü için bu
koşuldur. Bu kanunun onaylanmasını müteakiben 2002 sonuna kadar tamamlanması
beklenen Tekel ve şekerin özelleştirilmesi, Dünya Bankası kredileriyle
destelenmesini beklediğimiz tarım reformu programının diğer bölümleriyle
koordine edilecektir." Bu, 3 Mayıs 2001 tarihli Sayın Horst Köhler'e,
yani, IMF Başkanına, bir Sayın Devlet Bakanının ve Sayın Merkez Bankası
Başkanınızın yazmış olduğu mektuptan alınmış olan bir paragraftır; ama, o IMF,
Sayın Devlet Bakanınıza, yani, dördüncü ortağınıza güvenmedi, Merkez Bankası
Başkanına da güvenmedi; döndü, genel başkanlarınıza, yani, başbakan yardımcılarınıza
ve Başbakana "bu programın arkasında mısınız" diye sordu; onlar da
vermiş oldukları cevapta "evet, bu programın arkasındayız" dediler;
yani, şu söylediğim, biraz evvel okumuş olduğum bir metnin, parçanın arkasında
olduklarını imzalarıyla teyit ettiler; ama, aynı mektubun diğer bir kısmında
-yani, 32 nci sayfayı açarsanız- ise şöyle bir başlıkla karşılaşırsınız:
"Sosyal diyalog, gelirler politikası ve toplumun en muhtaç kesiminin
korunması." Türkiye'de en muhtaç kesim, en fakir olan kesim, tütün
üreticisi olan kesimdir. Belki bilmeyebilirsiniz, bu insanların asgarî çocuk
sayısı 8'dir. Zevklerinden dolayı çocuk yapmazlar; ucuz emek sağlayabilmek için
çocuk yaparlar. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Allah Allah, ne alakası var?! DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Çünkü, bu
insanların hiçbirisi arazi sahibi değildir; birilerinin arazilerinde
ortaktırlar; yarıcıdırlar, marabadırlar."Maraba" nereden hatırıma
geliyor biliyor musunuz; Sayın Ecevit'in, 1973'lerdeki söylemlerinden aklımda.
O zaman, hukuk fakültesinde öğrenciydim ve hayranıydım onun. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Belli oluyor!.. DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Evet, evet, o 4
milyon insanın, o 400 000 ekicinin, tek karış arazisi yoktur. Arazi
sahiplerinin arazilerinde yarıya tütün ekerler; ama, emek yoğun olan bir
işlemdir tütün. Bilmeyebilirsiniz; ondört ayda üretilir. MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Bilmiyorlar zaten! DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Ama, öğrenmek
zorundasınız, öğreneceksiniz; öğrenmediğiniz zaman da size öğretecekler. Nerede
öğretecekler; İmralı'da olmasını istemiyorum; sandıkta öğretecekler, sandıkta!
Sandığa gömecekler sizi, İmralı'ya gömmeyecekler. (FP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Ondan sonra da getirip İstanbul'un bir
yerinde devlet töreniyle defnetmeyecekler sizi. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Bu saatte ölümden bahsetmek
doğru mu?! DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Beyler, beyler,
beyler, beyler bir dakika, bir dakika... Şu, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planı Tütün ve Tütün Mamulleri Sanayi Özel İhtisas Komisyonu raporu, devletin
resmî bir raporu, hepinize geldi; lütfen açın, ilk sayfalarında şuna rastlarsınız:
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Tütün ve Tütün Mamulleri Sanayi Özel
İhtisas Komisyonu kimlerden oluşuyor; 4 kişiden. Kimdir raportörü; Levent
Yücel. Nereden gelmiş; Philip Morris-Sabancı. Tütün alt komisyonu kimlerden oluşmuş, onlara bakalım: Raportör, Sedat Müderrisoğlu. Nereden gelmiş; Philip
Morris-Sabancı. Üye, Haluk Akdemir; R.J.Reynolds. Tütün mamulleri alt komisyonu kimlerden oluşmuş: Başkan, Cahit Tüzel. Kim; Philip Morris-Sabancı. Raportör, Kâmil Yavuz. Kim; R.J.Reynolds. Üye, Haluk Akdemir. Nereden gelmiş; R.J.Reynolds. Üye, Aydın Birgöl. Nereden gelmiş; R.J.Reynolds. Üye, Semih Güren. Nereden gelmiş; R.J.Reynolds. Üye, Şakir Karpat. Nereden gelmiş; Philip
Morris-Sabancı. Bu, devletin resmi bir raporu, Devlet Planlama
Teşkilâtının bir raporu. Bu bir skandal beyler, skandal! MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Onu, anlayanlara söyleceksin;
anlamazlar onlar. DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Anlayabiliyorsanız,
skandal. Dönelim... Nereye dönelim; dünyanın iki büyük tütün ve
sigara imalatçısı tröste dönelim. Bu tröstün, size, ben, web sitelerinin
numaralarını vereceğim, oraya dönün. Mesela, Philip Morris'in,
"www.pmdocs.com"dur. Burada, Türkiye'yle ilgili 846 tane doküman
verilmektedir, Türk tütün piyasası ve Türk tütün mamulleri piyasası için. "Tütün" anahtar kelimesinin altında 846 tane
rapor bulacaksınız. Bu raporların bazılarını size okumak istiyorum. Mesela,
"Doküman No: 2500107933. Konu: 1994 orijinal bütçe, Türkiye." Bunu, ben, web sitesinden aldım; sizler de alabilirsiniz,
numarasını verdim. Bu konuda, bilgisayar konusunda,özellikle, bazı
arkadaşlarımız, uzman. "Fiyat ve tüketim ilişkisi: İlk defa Türkiye'de
tüketim ile fiyatın ilişkisini gösteren ve Joy Towsend'in çalışmasını bir kez
daha doğrulayan bir grafiği 11 inci sayfada bulacaksınız. Philip Morris,
Türkiye'de fiyat artınca tüketimin azaldığını ispat ediyor" deniliyor.
"En ilginci şu cümle: Philsa'nın yüzde 25 hissesini elinde tutan Sabancı
ile iyi ilişkilerimiz var. Bildiğiniz gibi Sabancı'yı müteveffa Özal ile iyi
ilişkileri olduğu için tutmuştuk. Ancak bugün Sabancı'dan daha iyi odaklanmış
hükümet ilişkilerimiz var" deniliyor. Bu, benim sözüm değil. ABDÜLKADİR AKCAN (Afyon) - 1994'ü okuyorsunuz. DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Bunun merkezini,
bunun ismini söylüyorum. Eğer çok merak ediyorsanız... Herhalde, bilgisayar
kullanmasını biliyorsunuzdur; zannetmiyorum, ama... Zannetmiyorum ki,
bilgisayar da kullanamazsınız; çünkü, o kapasitede değilsiniz. (MHP
sıralarından gürültüler) MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Gel, öğretsene!.. DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Gelelim, gelelim
beyler!.. Gelelim beyler, gelelim... "Doküman No..." MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Saygılı ol! DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Ben saygılıyım; sen
saygısızsın! BAŞKAN - Efendim, lütfen... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sen saygısızsın! DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Sen, her şeyin
ötesinde, topluma saygısız olan bir insansın. Gecenin 12.00'sinde, şu Meclisi
tıkayarak bir yere varmak istiyorsanız, saygıdan bahsedebilmeniz mümkün
değildir beyler. Saygının anlamını, kelime anlamını... (MHP ve DSP sıralarından
gürültüler) BAŞKAN - Efendim, lütfen... DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Bağırmaya devam
edin beyler... Sizi dinlemek zorunda değilim. MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Allame mi sanıyorsun
kendini?! ABDÜLKADİR AKCAN (Afyon) - Sayın Fırat, 1994 senesini
okudunuz. DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Sizi dinlemek
zorunda değilim. Yine "Doküman No: 2501362209. Konu: Reklam yasağı
tasarısı. Amaç: Reklam ve sigara içme yasağını yenmek. Alternatif yasal kod ile
reklam ve pazar serbestliğini beş yıl süreyle devam ettirmek... Stratejiler
arasında Sabancı Grubunun Adalet Komisyonu üye listesini istediği ve anahtar
kişilerle temas olanağı aranacağı da vardır" deniliyor. Bunu, ben
söylemiyorum. Bunu, bir web sitesinde, Philip Morris'in web sitesinde
söylüyorlar beyler. ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Gazeteler yazdı bunları,
bilgisayar kayıtlarına lüzum yok. DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Beyler, bu yasa
tasarısı geldiği zaman, Plan ve Bütçe Komisyonunda yasa tasarısı tarafıma
verildiğinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir mensubu olarak kıvanç
duymuştum; bürokratlarımız, böylesine güzel, böylesine harika yasalar
yapabilecek kabiliyete erişmişler midir diye kıvanç duymuştum. Yasa tasarısını,
bir kere, bir kere, bir kere, bir kere daha okudum ve öylesine kapan maddeler
gördüm ki, böylesine bir yasa tasarısının, Adalet Komisyonunda yapmış olduğum
iki yıllık hizmet ve bir yıldan beri de Plan ve Bütçe Komisyonunda karşılaştığım
birçok yasa tasarısıyla karşılaştırdığımda, böylesine güzel hazırlanmış ikinci
yasa tasarısı olduğunu gördüm. Birincisi, bir anayasa değişikliğiydi,
uluslararası tahkimdi; çok güzel hazırlanmıştı, dört dörtlük bir yasaydı.
İkincisi, bu yasaydı. Sonra, bu belgeler elime geçtiğinde, şu noktaya vardım;
dedim ki: uluslararası tahkimi hazırlayanlar, nasıl ki, İngiltere'deki bir
hukuk bürosuna yüzbinlerce sterlin para vererek bu yasa tasarısını
hazırlamışlarsa, yine, bu yasa tasarısı da, bir yerde, çok iyi bir hukuk
bürosuna verilerek hazırlatılmış olan bir yasa tasarısıdır. Lütfen, yasa tasarısının ilk halini inceleyin. Yani,
Plan ve Bütçe Komisyonuna gelen durumunu inceleyin. Çok enteresandır. İki temel
konu vardır. Birinci konu şudur: Türk tütünü, yani şark tipi tütün dediğimiz
tütünün ortadan kaldırılmasının ne şekilde mümkün olduğu, en ince detaylarına
kadar orada belirlenmiş; ama, rüşveti unutmamışlar. Amerikalıların temel
prensibidir; bir iş yaparlarken, karşılarındakinin insan olduğunu, insan fonksiyonunun
da bazı taleplerinin olduğunu bilirler ve dolayısıyla da... Özellikle,
oluşturulan kurulu, kurula verilen hakları, özlük haklarını mutlaka
incelemenizi istiyorum; şurada değiştirilmiş haliyle değil. Bütçe Komisyonunda,
onlar yönetmeliklere atfen değiştirilmek istenmiştir; ama, birinci halini
incelediğiniz zaman, karşınıza ilk defa böyle bir yasa geldiğini görürsünüz.
Dünyanın hiçbir yerinde serbest piyasa... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Sayın Başkan, bir
dakikanızı rica edebilir miyim.? BAŞKAN - Toparlarsanız memnun olacağım. DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Dünyanın hiçbir
yerinde yabancı sermayeyi teşvik eden, yabancı sermayenin ülkesine gelmesini
isteyen bir ülkenin, ilk yıl, yılda 2 milyar sigara, ikinci yıl, 1 milyar 600
milyon sigara, üçüncü yıl daha az, dördüncü yıl daha az, en son fıkrasıyla da,
Bakanlar Kuruluna bu üretim miktarının tamamen ortadan kaldırılması imkânını
veren bir yasanın bana mantıksal izahını yapabilmenizin mümkün olduğunu
zannetmiyorum. Şimdi, tabiî ki, biz istiyoruz ki, serbest bir piyasa
ekonomisi olsun Türkiye'de. Türkiye'de idare çökmüş, onu biliyoruz; ekonomi
çökmüş, onu biliyoruz. Biz, bunların ihyasını da istiyoruz; ama, biz, bunların
ihyası adı altında, Türkiye'nin, 19 uncu Yüzyılda kolonyalizm, 20 nci Yüzyılda
emperyalizm, 21 inci Yüzyılda da globalizm adı altında sömürülmesini
istemiyoruz. Bizim iddia ettiğimiz şey bu. Gelin, hep birlikte, hakikaten
çökmüş olan sistemi ayağa kaldıralım. Doğrudur, Türkiye'de idarî sistem
çökmüştür, yargı sistemi çökmüştür. BAŞKAN - Sayın Fırat, toparlar mısınız efendim. DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Tabiî efendim. Bunları ayağa kaldırmakta hiçbir zararımız yok;
bunlarda sizlerle beraberiz. Hepinizin aynı duygular içerisinde, aynı
vatansever duygular içerisinde olduğundan kesinlikle eminim. Siyasî
düşüncelerimiz ne olursa olsun, hiçbir şekilde birbirimizden farklı
düşünmüyoruz. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Bilgisayar
kullanmasını bir tek sen biliyorsun, başka kimse bilmiyor! DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Söz atmasanız daha
iyi olur bence. Sözü, gidin halka söyleyin, bana söylemeyin. BAŞKAN - Sayın Fırat, toparlar mısınız. DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Ben, teşekkür
ediyorum. Konuşmalarıma devam edeceğim. Çok belge var bende. O belgelerin teker
teker hepsini, Türk tütününün bugüne kadar nasıl yok edildiğini, size,
istatistikî bilgilerle izah edeceğim. Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum; sağ olun,
var olun. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına Samsun
Milletvekili Sayın Kemal Kabataş'ta. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 719 sıra sayılı -başlığı çok uzun- kısaca, Tütün
Piyasası Yasa Tasarısı hakkında, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade
etmek üzere söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çok uzun ve yoğun bir mesai içerisinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi. Gecenin bu saatinde, tabiî ki, Türkiye'de çok geniş bir
kitleyi, 600 000 üreticiyi, 40 000 Tekel çalışanını ilgilendiren, gerçekten çok
yakından ve derinden ilgilendiren düzenlemeleri konuşuyoruz. Bugünkü mesaisinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi, üst üste kabul ettiği üç ayrı önemli konuda,
kamuda çalışan ve kamu bankaları diye tanımladığımız üç banka içindeki yaklaşık
40 000 çalışanı da, iş açısından, çalışma şartları açısından çok büyük bir
sıkıntılı döneme, sıkıntılı uygulamaya taşımıştır. Bu konudaki Türkiye Büyük
Millet Meclisinin iradesi bütün gücüyle devam ediyor ve geniş kesimleri olumsuz
etkileyecek düzenlemeleri görüşmeyi, gecenin bu saatinde de sürdürüyoruz. Değerli milletvekilleri -ifade ettim az önce- Tekelin
yeniden yapılandırılması, tütün ve tütün mamullerinin üretimi, iç alım ve
satımıyla ilgili tasarı, gerçekten, büyük bir aceleci yaklaşım içerisinde Genel
Kurul gündemine getirilmiştir. Bu tasarının, bugünkü tarih itibariyle
çıkarılması, bir ev ödevi niteliğinde olarak çıkarılması, IMF'e verilen taahhüt
mektubunun ve sekizinci gözden geçirme programının ertelenemez önşartıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, burada, bu önşartı, bu ev ödevini
yerine getirmeye çalışıyor Değerli milletvekilleri, bakınız, böylesine önemli bir
tasarının, 600 000 insanı, yaklaşık 5-6 milyon Türk vatandaşını, Türkiye'nin
sosyal açıdan, ekonomik açıdan en zayıf kesimini ilgilendiren bir tasarının
genel gerekçesi, sadece üç satır. Bu, konuyu ne kadar iyi düşündüğümüzü, ne
kadar çok olgunlaştırdığımızı ifade etmek açısından çok önemli. Bir
paragrafında, Tekelin, el hak, hikâyesini anlatıyor. İkinci paragrafında,
Tekelde özelleştirme hedeflendiğini ifade ediyor. Bu büyük gerekçenin üçüncü
paragrafı, sadece şu: Tekelin, Tekel ürünlerinin, tekele konu ürünlerin serbest
rekabet içinde işlem görmesini, serbest rekabetin tesisini öngörüyor,
sermayenin tabana yaygınlaştırılmasını öngörüyor ve verimin artırılmasını
öngörüyor. Gerçekten merak ediyorum; bu amaçlar var mı, yok mu
-biraz sonra bunlara değineceğim- tütün üreticisinin hangi açıdan verimini
sağlıyor, hangi açıdan piyasada rekabetçi bir ortam yaratıyor ve hangi açıdan
sermayeyi tabana yayıyor. Eğer bunlar varsa, hep beraber, gerçekten, teşhis
edelim. Bizi, şu saatte, belki tütün üreticisi olarak, tütün dizmekte olan,
uykusundan da fedakârlık ederek tütün dizmekte olan değerli üreticilerimiz,
Türkiye'nin her yerinde izliyor olabilirler. Değerli arkadaşlarım, bu tasarı, özünde, bürokratik
yeni bir sistem yaratıyor; tütün piyasası düzenleme kurulu... Adı bile uzun.
Tasarıyı hazırlayanlar, gerçekten, bürokratik açıdan müthiş bir görev
yapmışlar. Bu yeni sistemin, Türk üreticisini perişan edecek sistemin
patronluğuna getirilecek kurum, hiç eksiksiz, her şeyiyle mükemmel tamamlanmış;
ekgöstergeler yerinde, kadrolar yerinde, statüler yerinde, iki kat maaşlar
yerinde göreve hazır hale getiriliyor; ama, tasarıda, tütünle ilgili, 600 000
insanla ilgili, üreticiyi ilgilendiren, sadece, birkaç cümle var. Onlar nedir,
ne değildir; biraz sonra sizlerle paylaşmak istiyorum. Müthiş bir bürokratik
organizasyon yaratıyoruz. Bu tasarıyla, Osmanlıdan kalma, reji idaresine benzer
güçlü bir iradeyi, güçlü bir idareyi dört başı mamur yaratıyoruz; ama, tütün
üreticisine ne yapıyoruz, Tekele ne yapıyoruz, ithalat açısından durum ne,
üreticisi açısından durum ne? Bunlara, lütfen, hep beraber bakalım. Gece, saat
çok ilerliyor, dikkatlerimiz dağılıyor; ama, konu, hepimizi dikkatle düşünmeye
sevk edecek kadar önemli. Değerli arkadaşlarım, bakınız, tütün üreticisini,
liberal, rekabete açık ortamda, üretimde nasıl bir tabloyla karşı karşıya
getiriyoruz. Şu anda tütün üreticisini birinci derecede ilgilendiren olay,
ürettiği tütünün fiyatı. Bu fiyatı yeni sistem, önümüze konulan tasarıdaki
sistem nasıl tarif ediyor? Bafra'nın bir köyünde, çoluğuyla çocuğuyla,
yaşlısıyla, üzerine gün doğmadan, şubat ayında başlattığı fide dikme, andal
açma olayından, dengini yapıp Tekele götürünceye kadar geçecek ondört aylık
sürede 3-4 ton tütün üreten üretici, bu sisteme göre nasıl bir fiyat alacak?
Bunu hep beraber anlamamız, hep beraber değerlendirmemiz lazım. Değerli arkadaşlarım, Türkiye'deki 600 000 üretici, bu
kanunla beraber, sayısının kaç olduğunu bilmediğimiz, ama, bir düzineden fazla
olduğunu zannetmediğim tütün tüccarıyla ve sigara üretiminde, sanayiinde görev
almış birkaç kurumla münferiden, teker teker sözleşme imzalayacak bir yıl
önceden. 2002 yılı şubatında bir köyde oturan tütün üreticisi vatandaşımız, bir
tüccar bulacak, bu tüccarla sözleşme imzalayacak; diyecek ki, 2003 yılı
şubatında benim tütünüme vereceğiniz fiyatı gelin konuşalım, bir münferit
üretici olarak bu fiyat üzerinde anlaşalım, sözleşmeyi imzalayalım, ben de bu
sözleşmeye göre tütünü üretip size teslim edeyim, siz de parayı bana
verirsiniz. Ana ilkemiz bu. Şimdi, bizim köylüler, tütün üreticileri senede birkaç
ton tütün üreten -çoluk çocuğuyla-
insanlar, çok büyük bir titizlikle bu sözleşmeleri hazırlayanlarla oturup
müzakere edecek, tek başına Philip Morris'in temsilcileriyle fiyat müzakeresi
yapıp, sözleşmeye de imzayı basacak, sonra da, bir yıl sonra tütününü teslim
edip parasını alacak. Ana model bu. Bu kadar işe aklı ermediğini düşünenleri de kanun ihmal
etmemiş; diyor ki, eğer, siz sözleşme imzalamazsanız, tütünü üretir, tongaları
hazırlar öteki yılın şubatında bunları, işte, birilerinin hazırlayacağı açık
artırma alanlarına getirirsiniz, bu muhteşem idare de bir asgarî fiyat belirler
-ama, o fiyat neye yarayacak belli değil- orada alıcılar sıralanır, bir açık
artırma düzeni kurulur, sizin tütüne en yüksek fiyatı kim verirse ona satar,
sonra da tescil edersiniz. Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de 600 000 üretici var,
muhtemelen böyle bir mezata onlar da katılırsa, bir düzine de alıcı var. Böyle
bir satıcı kitlesi ve böyle bir alıcı grubu arasında nasıl fiyat rekabeti
olabilir? Bunun, pratik açısından, akla, mantığa sığan bir tarafı var mı? Peki,
bu açık artırmaya katılanlar bu fiyatı vermezlerse ne olur? Kanun tasarısında,
ne olacağına dair bir şey yok değerli arkadaşlarım. Değerli bürokratlar
"alır götürür tongasını, gelecek sene açık artırmasına girer, tütününü
kendisi muhafaza eder" diyorlar. Bütün bunların anlamı, tüketicinin yok edilmesi,
üretemez hale getirilmesi değil de nedir? 600 000 insanı rekabet ortamında 12
veya 15 diye sayabileceğimiz alıcı karşısında hiç organize ettik mi? Bu
tasarıda, bunları organize edecek, üretici olarak bu fiyat pazarlığında güçlü
olmalarını sağlayacak bir düzenleme var mı; kesinlikle yok; çünkü, üreticiyi
ilgilendiren sadece bir tek maddesi var bu tasarının. Evet, Türkiye tütün üretiminden vazgeçiyor, tütün
üreticisini tasfiye ediyor. Bakın, nasıl tasfiye ediyor; bundan önce, Başbakan
Sayın Ecevit'in Haziran 1999'da Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu tasarıda
deniliyor ki "Türkiye'de sigara üretenler -buna yabancılar da dahil-
ürettikleri sigara için kullandıkları tütün kadarını, Türkiye'den, Türk
tütüncüsünden, üreticisinden almak zorundadırlar." Şimdi, üreticiler için,
Türk tütünü kullanma, ürettikleri miktarla orantılı tütün alma mecburiyetini
kaldırıyoruz, eğer Türkiye'de üretim yapıyorlarsa. Hatta, bir anlamda, limitler
getirmişiz; diyoruz ki, işte, 2 milyar adet sigara üretirse tek vardiyayla,
bunlar, markalı türden sigara ithal edebilirler. Ama, böyle bir sınırlamayı
Bakanlar Kurulu kaldırabilir. Beş yılda indirir 2 milyon adetten 1 200 000
adede; sonra, sıfıra indirir. Yani, sigara ithal etmek, tümüyle serbest hale
gelir. Türkiye'nin ihtiyacı kadar sigara ithali, Türkiye'deki tütünün
üretilemez hale getirilmesi, pazarının, alıcısının yok edilmesi anlamına gelir.
Bu kadar liberal bir sistem ve düzenleme, dünyada hangi
ülkede var; ben bilmiyorum. Üreticisini böylesine yok sayan başka hangi yasal
düzenleme var; ben bilmiyorum. Değerli arkadaşlarım, bakınız, kanun yazıyoruz; diyoruz
ki, 2002 yılı şubatından itibaren, Tekel, destekleme anlamında, destekleme
maksadıyla tütün alamaz, kanunla yasaklanmıştır. Sonra, başka bir şeye
bakıyoruz; diyoruz ki, 2001 yılında ekilen tütünler, Bakanlar Kurulu kararıyla
belirlenen fiyatla, devletin görevlendireceği bir kamu kuruluşu tarafından
destekleme yapılmak suretiyle alınabilir. Neden Tekelin adını telaffuz etmekten bu kadar
ürküyoruz değerli arkadaşlarım?! Acaba, Toprak Mahsulleri Ofisine mi
aldıracağız tütünleri; acaba, Devlet Malzeme Ofisine mi aldıracağız?!. Nedir
üreticiye karşı bu kadar çekingen, bu kadar ürkek davranmamızın nedeni? Bu
insanlar bizim insanımız değil mi?! Efendim, tütün yakılıyor, tütün zarar ediyor
meselesinin çözümü var. Evet, Türkiye, dünya standardında, en iyi standartlarda
tütün üreten üreticisini korumak zorunda. Efendim, ticarî değeri olmayan,
yakılan ve ekonomik açıdan hiçbir değeri olmayan tütünün üreticisinin de
üretimden vazgeçirilmesini sağlamak mümkün; ama, üreticiyi haşlayarak ve yok
sayarak bunu yapamazsınız. Bu üretimden vazgeçmenin, insan olarak, bu ülkede
yaşayan üretici olarak, bedeli var, bunu ödeyeceksiniz. Yani, üretimi
planlamanın, üretimi yönlendirmenin bir yöntemi var, modeli var; ama, biz öyle
yapmıyoruz "bu bölgede iyi kalite tütün üretilmiyor, o zaman, tüm tütün
üretimini keselim" diyoruz, yanlış yapıyoruz. Efendim, tütün üretmesin
başka bir şey üretsin, alternatif ürün üretsin. Nedir alternatif ürün? Bu
konuda burada bir tek satır var mı? Yamaçta tütün eken insan bundan
vazgeçirildiğinde, cezalandırıldığında yerine ne ekecektir; devlet olarak bir
cevabınız var mı; yok. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Hayatında hiç tütün ekmiş mi?!
Haberi var mı?! MAHFUZ GÜLER (Muş) - Hiç görmüş mü?! KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, başka
bir şey yapıyoruz. Tarım politikalarımız, başlangıçtan beri hep gündemde. İşte,
tarımda yeniden yapılandırma var, tarımda reform yapıyoruz, tarımda çağdaş
üretime yöneliyoruz. Bütün bunlar, reddedilecek teklifler, çözümler değil; ama,
gerçekten çok büyük bir özensizlik içinde bunları yapıyoruz. Şimdi, bundan önce
görüştüğümüz bütün yasalarla ve bugüne kadarki düzenlemelerle Türkiye Büyük
Millet Meclisi, tarımda çalışanlara, üreticiye destek olabilecek bütün
düzenlemelerin hukukî altyapısını sıfırladı. Son düzenlemeyle, biraz önce, saat
24.00 sularında onayladığımız yasalarla, fakir üreticiye tohumluk verilmesi
dahil, tarımdaki tüm destekleri kaldırdık. Bakınız, değerli arkadaşlarım, bu tütün yasa
tasarısının 7 nci maddesiyle getirdiğimiz bir düzenleme var; "Tarımsal
destekleme politikaları çerçevesinde doğrudan bütçeden veya uluslararası
kuruluşlardan sağlanan kaynaklardan, doğrudan ve/veya dolaylı olarak yapılacak
her türlü ödemelere ilişkin usul ve esasları belirlemeye Bakanlar Kurulu
yetkilidir." Şunu söylüyoruz: Eğer bize Dünya Bankası kredi verirse, eğer
bütçemizde başka açıklardan sıra kalırsa, Bakanlar Kurulu da cömert davranırsa,
bir şeyler yapma konusunda yetkili. Kesin olan bir şey var. Bugüne kadar
bilinen ve uygulanan tüm teşviklerin tamamını, kökünden, kanunlarını da iptal
ederek ortadan kaldırdık; yerine de, Bakanlar Kuruluna bir yetki veriyoruz. Değerli arkadaşlarım, tütün, sadece Türkiye'de
üretilmiyor; tütünde, Türkiye'nin rekabet ettiği başka ülkeler var. Başka
ülkelerin üreticisi -Avrupa'da,
Amerika'da- üretici olarak, belirli bir gelir seviyesinde tutulmak zorunda.
Tütün üretiminden bu geliri sağlayamadığında, o ülkelerdeki devlet de, o
ülkelerin gelirine göre, buradaki üreticinin satın alma gücünü, gelirini
tamamlıyor, destekliyor. Bu bir sosyalist felsefe değil, bu bir çağdaş felsefe. Elhak, bizim bir tek kalemimiz daha var. Eğer, yine,
Dünya Bankası bu krediyi verirse, bütün bu çok cesur düzenlemelerden sonra,
tütün üreticisine de, diğerleriyle beraber, ektikleri alan için, dekar başına 5
dolar -eğer alanlarını doğru tespit edebilirsek- doğrudan gelir desteği
sağlayacağız; dekar başına 5 dolar değerli arkadaşlarım. Elimizde kalanlar
bunlar. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulu, bu
insanlar da bizim yurttaşlarımız. Şunu öneriyorum değerli arkadaşlarım: Tütün
üretim bölgesinden gelen değerli milletvekili arkadaşlarım, Manisa'dan
gelenler, Samsun'dan gelenler, İzmir'den gelenler, Adıyaman'dan gelenler;
bizler, bu insanları temsil etmiyor muyuz; tütün üreticileri bizim
tarafımızdan, milletvekili olarak temsil edilmiyor mu; şüphesiz ediliyor.
Ediliyorsa, bu temsilin gereğini yapmak için, şimdi, uygun zamandır. Lütfen,
getirilen düzenlemeleri doğru değerlendirelim değerli arkadaşlarım. Ben, çocukluğunu tütün tarlalarında geçirmiş bir
arkadaşınızım, tütünün ne olduğunu, ekonomisinin ne olduğunu yaşayarak öğrenmiş
bir arkadaşınızım. Tütün üreticisini, gerçekten perişan ediyoruz, dünyanın en
zor üretim şekli olan ve şu anda Türkiye'de üretenlerin en fakiri olan kesimi,
gerçekten kökünden yok ediyoruz. Getirilen tasarının anlamı bu, sonucu da bu. Bunu,
burada ifade etmek, tütün içerisinde yetişmiş bir ailenin çocuğu olarak ve
Samsun'un milletvekili olarak benim görevim. Hepinizi bu görevi yapmaya davet
ediyorum değerli arkadaşlarım. Saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim; açtım mikrofonunuzu Sayın
Kabataş. KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Tamam Sayın Başkan; ben,
mesajımı verdiğimi zannediyorum. Tekrar saygı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Ben teşekkür ederim Sayın Kabataş. Efendim, gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, iktidar
gruplarının da değerli fikirlerini dinleseydik, belki aydınlanırdık,
bilgilenirdik!.. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Konuşma özürlüler!.. BAŞKAN - Şahsı adına, Tokat Milletvekili Sayın Reşat
Doğru; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gecenin bu vaktinde, tabiî ki, biraz ağır ve zor
oluyor; ama, ben de fazla uzatmak istemiyorum konuyu. Hakikaten, tütün çiftçiliği, en zor şartlarda yapılan,
ülkemizde de birçok kesimi ilgilendiren bir çiftçiliktir. Bunun kısa bir
şekilde anlatılmasının veyahut yapılan çalışmalarla netice alınmasının da kolay
olmadığı kanaatindeyim. Ancak, bir hekim olmam münasebetiyle, bu yönde bir
şeyler söylemek istiyorum. Şu anda, ülkemizde 2 milyonun üzerinde insanda kronik
obstrüktif akciğer hastalığı, yani, astım bronşit, kronik bronşit gibi, nefes
darlığını ilgilendiren hastalıklar vardır ve bunların yanında da, sigaraya
bağlı olarak, aşağı yukarı 50 000'in üzerindeki insanda akciğer kanseri
rahatsızlığı, beraberinde boğaz kanseri rahatsızlığı vardır. Biz, bu kanun tasarısını görüşürken, aynı zamanda,
sigaranın yapmış olduğu zararları da bir bir ortaya koyacak şekilde, onları
görüşsek diye de düşünmüşümdür. Ayrıca, hep merak etmişimdir, hatta, bazen de bunu
sormuşumdur; şu anda toplu yerlerde sigara içilmemesiyle ilgili kanun olmasına
rağmen, acaba, sigara içen vatandaşlardan, toplu yerlerde içen veyahut da
sigara içilmez denilen yerlerde sigara içen vatandaşlardan kaç tanesine bu ceza
verilmiş ve bu cezanın sonucunda da, bu insanlar uyarılmıştır? Değerli
milletvekilleri, görüşlerimi ilerdeki maddelerde anlatacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum; bu tasarının hayırlı,
uğurlu olmasını temenni ediyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğru. Sayın Bakan, buyurun efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, benim de
söz talebim vardı efendim. BAŞKAN - Size söz veremeyeceğim efendim; çünkü,
zatıâlinizin sırası yok. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, ben
müracaatta bulunmuştum. BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir dakika. Efendim, söz isteyenleri okuyayım müsaade ederseniz.
Reşat Doğru Aslan Polat, Yasin Hatiboğlu, Ali Rıza Gönül, İsmail
Özgün, Dengir Mehmet Fırat, Gaffar Yakın, Mehmet Özcan, Erkan Kemaloğlu, Bülent
Arınç, Lütfi Yalman, Mustafa Örs, Saffet Arıkan Bedük, Kamer Genç SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, ben de
müracaat etmiştim. BAŞKAN - Efendim, sizi de dahil ettim, 13 üncü sırada
zatıâlinizi okudum. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan. BAŞKAN - Estağfurullah; ama, Sayın Polat size söz
hakkını verirse, konuşabilirsiniz. Sayın Bakanım, beklettim, özür dilerim; buyurun. DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; tütün gibi fevkalade önemli ve Türk tarımında, Türk
sosyal ve kültürel hayatında fevkalade önemli bir ürünün ve ona bağlı olarak
gelişmiş endüstrilerin bundan sonra takip edeceği usuller ve Tekelin
özelleştirilmesine ilişkin olarak verilecek olan yeni istikametler konusundaki
eleştirilere cevap arz etmek üzere huzurunuza geldim. Parti grupları adına görüşlerini belirten değerli
milletvekillerinin temas ettiği hususlar, üzerinde tartışmakta olduğumuz kanun
tasarısının olgunlaştırılmasına, hiç kuşku yok ki, fevkalade önemli ölçekte
katkıda bulunacaktır; maddeler düzeyine geçtiğimizde, bu eleştirilerden
istifade edeceğimizi de ifade etmeliyim. Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısı, üç noktada önemli
düzenleme getiriyor. Düzenlemelerden birincisi, tütün üretimine ilişkin;
ikincisi, sigara üretimine ilişkin; üçüncüsü de Tekelin yeniden
yapılandırılması ve özelleştirilmeye hazırlanmasına ilişkin. Hatırlayacağınız gibi, Yüce Parlamentoda Yedinci ve
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planlarının tartışılmasında, bitkisel üretim ve
Tekel ilişkileri düzenlenirken, 196 ve 1177 sayılı Kanunların yeni baştan ele
alınarak, çağdaş esaslara uydurulması şeklinde bir hedef benimsenmişti.
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, kısa bir süre önce, Yüksek Meclisinizde,
değerli milletvekillerinin görüşleri, önerileri ve eleştirileri tahtında ele
alındı ve incelendi. Burada, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının 1327 nci
maddesinde 196 ve 1177 sayılı Kanunların değiştirilmesine ilişkin olan konular
da ayrıntılı bir şekilde ele alınıp değerlendirildi, öneriler geliştirildi. Değerli arkadaşlar, bugünkü eleştirileri bu çerçeve
içerisinde ele aldığımızda, üç başlık altında toplamamız mümkün. Konuşmaların
bir kısmı, tütün arzının artırılmasına ilişkin önerilerle zenginleştirilerek
huzurunuza getirildi; eleştirilerin bir diğer bölümü ise, tam tersine, tütün
arzının azaltılmasına yönelik olarak getirildi ve nihayet, üçüncüsü, tütünün
hem arzının hem talebinin azaltılmasına yönelik olarak getirildi. Dolayısıyla,
tütün üretimine ilişkin olarak, hem arzın hem talebin aynı anda artırılmasının,
azaltılmasının veya yok edilmesinin temel hedef olarak benimsenip tartışıldığı
bir yerde, üç kefeli terazide denge aramak gibi bir mecburiyetle karşı karşıya
kaldık. Bu çerçeve içerisinde bakıldığı zaman, arkadaşlarımızın
biraz evvel yaptıkları konuşmada, Türk tütününün mahvedildiği, Türk
üreticisinin yok edildiği şeklindeki ifadelerin, samimî kalple ifade etmek
isterim ki, insafsız olduğunu söylemek durumundayım. Bu kanunla, Türk
üreticisinin, tütün üreticisinin ve tütün üretimiyle ilgili olarak yaşamlarını
sürdüren üreticilerimizin haklarının ve çıkarlarının korunmasında fevkalade
özenli davranıldığını belirtmek istiyorum. MUSTAFA ÖRS (Burdur) - İnşallah! İnşallah! DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, biraz evvel, gençliğinin, delikanlılığının tütün sektörü içerisinde
geçtiğini ve tütün konusundaki bilgi ve tecrübesinin fevkaladeliğini yakından
izleme fırsatını bulduğumuz Sayın Kemal Kabataş arkadaşımızın eleştirileri de,
yine, aynı şekilde insafsız, yine, aynı şekilde, tütün üreticisinin, bu tütün
üretiminden geçimini sağlayan insanlarımızın maruz kaldıkları manzaralara ait
görüşlerine de katılmadığımı ifade etmeliyim; çünkü, tütün üreticisinin bundan
sonraki yaşamını, bu kanun çerçevesi içerisinde, en iyi düzeye yükseltme
mecburiyeti getiren maddeler de bu kanunun maddeleri arasında derpiş edilmiş
durumda. MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Siz de millete karşı insaflı
olun o zaman. DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Sayın
Kabataş'ın, devletin, tütün alma konusunda Tekel gibi bir kurumu sürekli olarak
görevlendirdiği ve bundan sonra da, yine, Tekelin aynı amaçlar çerçevesinde
görevlendirilmesine ilişkin eleştirisine de katılmam mümkün değil. Değerli arkadaşlar, bu kanunla, 196 sayılı Ekici
Tütünleri Satış Piyasalarının Desteklenmesine Dair Kanunu lağvediyoruz. Bu
kanunun, daha önce de arz ettiğim gibi, hem Yedinci Beş Yıllık Kalkınma
Planında hem Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında kaldırılması öngörülmüş,
Mecliste kanunlaştırılmış idi. 196 sayılı Ekici Tütünleri Satış Piyasalarının
Desteklenmesine Dair Kanunda da -ki, şu anda tartıştığımız, yürürlükte olan
kanunda da- tütünle ilgili destekleme alımının Tekel tarafından yapılmasına
ilişkin herhangi bir kanun öngörüsü yoktur. O kanunda da, sadece, devletin
destekleme alımı yapmak üzere bir kamu kuruluşunu görevlendireceği yazılıdır. KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sadece bir yıl için. DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Hatta,
geçmiş dönemler içerisinde, Tekelin, böyle bir görevlendirmenin dışında
tutulduğu, zaman zaman, Umumî Mağazaların tütün destekleme alımı yapmak üzere
görevlendirilip, bu mesuliyetin onun omzuna yıkıldığı yıllarımız da olmuştu.
Şimdi, bu tertip ettiğimiz, huzurunuza getirdiğimiz yasada, biraz evvel Sayın
Kemal Kabataş'ın maddeye atıfta bulunmak suretiyle okuduğu "bir kuruluş
görevlendirilir" ifadesi, cumhuriyet tarihimizi haydi bir tarafa
bırakalım, ama, yaklaşık kırk seneden beri tatbik ettiğimiz bir usuldür. Şimdi, geçmişteki bu mekanizmanın, Türkiye'de, bundan
sonra da aynı usul içinde yürümesi, bu meslekteki geleneğini Tekelin sürdürmesi
şeklinde değil, devletin, destekleme alımını, bundan sonra, yeni teşekkül eden
kurum bünyesinde yürütmesi arzusundan ileri gelmektedir. Biraz evvel arz ettiğim gibi, bu kanunun üçüncü ayağı
ise, Tekelin, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede derpiş edilmiş kamu
iktisadî teşebbüsleri detayında, KİK olmaktan çıkarılıp, iktisadî devlet
teşekkülü haline getirilmesi ve en kısa zaman içerisinde özelleştirmeye
hazırlanmasıyla ilgilidir. Dolayısıyla, özelleştirilmesi hedef alınmış ve buna
ilişkin olarak da kanun maddelerinin tertip edilmiş olduğu bu yeni anlayış
içerisinde, Tekeli, destekleme alımı yapmaktan sorumlu kurul olarak bu kanun
içerisinde zikretmek, kanunun temel felsefesine de, yaklaşık otuz yıllık
geleneğimize de aykırı düşüyordu. Değerli arkadaşlar, yine, değerli Kemal Kabataş
arkadaşımızın işaret ettiği gibi, 2 milyar sigara üretimiyle, bundan böyle, her
tür sigaranın Türkiye'ye girişine fırsat verilecek, imkân hazırlanacak
tarzındaki ima işaretine de cevap arz etmek üzere ifade ediyorum. Türkiye'de, 2
milyarın üzerinde sigara üretimi yapmış olan sadece iki marka var. Bu iki
markanın dışında, bugün, çeşitli markalar halinde, özel sektöre ait firmalar
tarafından üretilen sigaraların hiçbirisi, yasanın öngördüğü tarif çerçevesinde
ithal edilecek durumda değil. Değerli arkadaşlar, yine Kemal Kabataş arkadaşımızın
işaret etmiş olduğu önemli konulardan bir tanesi -ki, Meclisinize bu konuda
ayrıntılı bilgi arz etmek ihtiyacını duyuyorum- Tütün Kanunuyla birlikte tütün
destekleme sisteminin değiştirilmesinin üreticilerin üzerindeki etkisi ve onun
telafi edilmesine yönelik önlemlerin alınmasına ilişkin projelerle alakalıdır.
Doğrudan destek sisteminin, doğrudan gelir desteği sisteminin uygulamaya
konulmasına, zaten hükümetimiz tarafından -bildiğiniz gibi- bir karar verilmiş
ve bu çerçeve içerisinde de uluslararası finansal kuruluşlarla temasa geçilmiş
idi. Bu konuda, Dünya Bankası ile yapılmış olan araştırmalar, görüşmeler,
müzakereler tamamlanmış ve bir mutabakata varılmıştır. Bu mutabakat
çerçevesinde, bir hafta sonra, bu ayın 28inde, Dünya Bankasının yönetim kurulu
toplantısında, bu proje gündeme alınmış olup, müzakere edilecek, kabul edilecek
ve 1 Temmuzdan itibaren de bu proje çerçevesinde doğrudan gelir desteği ve
alternatif ürün projesinin desteklenmesine başlanacaktır. Reformun gerçekleştirilmesi için Dünya Bankasından 600
milyon dolar çerçevesinde bir proje kredisi sağlanacaktır. Bu proje kredisi
elbette münhasıran tütüne ait değildir veya ona yönelik olarak değildir; ama,
çok önemli bir kısmı tütünle ilgili olarak kullanılacaktır. Biraz evvel Sayın
Kemal Kabataş arkadaşımızın dönüm başına, dekar başına işaret ettiği rakam,
kendilerinin ifade ettikleri düzeyde değildir, çok daha yüksek düzeydedir ve
tamamıyla ihtiyaçları karşılamaya yönelik düzeyde bir doğrudan gelir desteği
sağlamak amacıyla da gerekli çalışmalar yapılmaktadır. Bunlar, doğrudan
kendilerine verilecek olan gelir desteği olarak düşünülmüştür. Ayrıca,
alternatif ürün projelerinde girdiler, ekim dikim masrafları, arazinin ıslahı,
kullanılacak gübre, ziraî ilaçlar ve ürünün idrakini takip eden dönemde etkin
piyasa sistematiği içerisinde pazarlanmasına yönelik olarak da yeni
düzenlemeler getirilecektir. Değerli arkadaşlar, alternatif ürün fazlası, ihtiyaç
fazlası üretimin yapıldığı güney ve güneydoğudaki bölümler için söz konusudur
ve burada, Adıyaman, Bingöl, Batman, Bitlis, Diyarbakır, Hakkâri, Malatya,
Mardin, Muş, Siirt ve Van İlleri doğrudan destek; artı, alternatif ürün için
gerekli olan tarım girdilerinin bedava temini; artı, arazi ıslah çalışmalarının
masrafı; artı, kullanılacak gübre ve ziraî ilaç; artı, ürün idrakini takip eden
dönemdeki pazarlamaya yönelik hizmetlerin tamamı bu çerçeve içerisinde
karşılanacak. Buna ilaveten, gelir kaybına uğradığı noktalarda da, gelir
kaybını telafi edecek yeniden ödeme sistemiyle, tütün üreticilerinin veya tütün
üretiminden geçimini sağlayan ailelerin bu vesileyle zarardide olmaları
önlenecektir. Bununla ilgili olarak, çok sayıda, Tarım Bakanlığı
tarafından geliştirilmiş alternatif ürün projeleri vardır. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli)- Nerede var? Bir tane örnek
gösterin Sayın Bakan. DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla)- Sayın
Kabataş, elbette ki sözlerinde haklıdır. "Bunların ne olduğu henüz belli
değildir" demektedir. Tarım Bakanlığı, bu konuda yapılmış olan çalışmaları
çok kısa bir süre sonra gündeme getirip huzurunuzda da açıklayacaktır. Türkiye, bu kanunla, yeni baştan bir tarım ve tütün
ekim piyasasını düzenlemektedir. Bu kanunun, bundan sonraki uygulamasında, halkımıza,
milletimize, tütün üreticilerine hayırlı olması temennisiyle huzurlarınızdan
ayrılıyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakan. Efendim, şahsı adına ikinci söz, Erzurum Milletvekili
Sayın Aslan Polat'ın. (FP sıralarından alkışlar) Buyurun. ASLAN POLAT (Erzurum)- Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi, hükümet -ben biraz açık söyleyeceğim- gündüz
vakti halkın önünde tartışmaktan çekindiği bir tasarıyı, gece saat 2'de ancak
huzurunuza getirdi. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya)- Sözünüzde durmadınız. ASLAN POLAT (Devamla)- Biraz önce grup
başkanvekillerimize "bu akşam bu tasarıyı görüşmeyeceğiz" diye
belirtmenize rağmen, halktan korktuğunuz için önergelerle, hayalî önergelerle,
bunların önünü kapattınız; gece saat 2'de getirdiniz buraya; neden bu kadar
korkuyorsunuz?! Sevmediğiniz önergeleri... Korkmayın... Yahu, korkmayın... (MHP
sıralarından gürültüler) Korkmayın... Gelin, burada rahatça tartışın. Şimdi, bakın, sayın milletvekilleri, hiç bırakın, lafı
bırakın. Şimdi, sizin bu tasarıyı getirmenizin sebebi; 2000 yılı genişleme
stratejisinde belirtmişsiniz, demişsiniz ki, çiftçilere sübvansiyonlarla yılda
4 milyar Euro, gayri safî millî hasılânın yüzde 2,5'i kadar bir destek
verildiği için hükümet bir reform politikası sevk etmiş ve IMF ile stand-by
anlaşması yapmış, burada da gayesi, mevcut destekleme politikalarını kademeli
olarak kaldırmak, Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerine tam özerklik vermek,
girdi sübvansiyonlarını kaldırmak, tarımsal gıda sektöründeki kamu iktisadî
teşebbüslerinin bazılarını özelleştirmek -ve devam etmiş burada- 57 nci sayfayı
açarsınız, burada açıkça söylemişsiniz, demişsiniz ki"amaç, tütün
alanlarını 80 000 hektar, şekerpancarı alanlarını 100 000 hektar ve fındık
alanlarını 100 000 hektar azaltmaktır." Bunu tutmuşsunuz bir taktik olarak
söz vermişsiniz, şimdi, tütün alanlarını 80 000 hektar azaltacaksınız. Tabiî, bundan rahatsız olan iktidar partisi
milletvekili arkadaşımız çıkıyor ve burada tütünün zararlarını anlatıyor.
Tütünün zararının olduğunu hepimiz biliyoruz; ama, siz, yeni tütün ekmediğiniz
zaman, Amerikan tütününe, yabancı tütüne yeşil ışık yakıyorsunuz. Bunları gelip
söylemekten çekinmeyin. Halk bunu bilmiyor mu yani! Halk bunu bilmiyor mu; halk
bunu sizden daha iyi biliyor. Bakın arkadaşlar, yine, bakın burada 59 uncu sayfada da
diyorsunuz ki, yani, yabancılar da diyor ki "Türkiye'de doğrudan gelir
desteğine ancak sınırlı bir fon ayrılmıştır." Peki, mayıs ayı itibariyle
daha üç gün önce yayımlanan sizin Maliye Bakanlığı yayınlarına bakalım, Maliye
Bakanlığı yayınlarına göre tarımsal desteklemede bu sene 985 trilyon lira
ödenek ayrılmış bütçeden, şu ana kadar beşinci ayın sonuna kadar, sadece 72
trilyonunu ayırmışsınız ve bunlar içerisinde -Sayın Bakan burada iftiharla
söyledi- gübre desteğine ancak 45 trilyon lira ayırmışsınız, mevsim bittiği
halde; hayvancılık desteğine 12 trilyon ayırmışsınız, doğrudan gelir desteğine
şu ana kadar sıfır lira ayırmışsınız, 1 lira bile ayırmamışsınız... SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Allah'tan kork!.. ASLAN POLAT (Devamla) - Allah'tan sen kork! Aç, oku,
Maliye Bakanlığının... Okuryazarsan, oku bunu! Bilmiyorsan, bir şey diyemem! Tütün ofisi desteğine şu ana kadar 1 lira para
ayırmamışsınız. Bunlar burada; bütün Türkiye'de Internete giren herkes bunu
görüyor. Sen gözünü kapatsan neye yarar ki?.. Sayın milletvekilleri, şimdi siz geleceksiniz, burada
destekleri kaldıracaksınız, ondan sonra gelip burada, gece saat 2'de, gündüz
vakti halkın önünde tartışmaktan korktuğunuz tasarıyı getireceksiniz. Bakın, şimdi ben size bir şey söyleyeceğim; bu
destekleri kaldırmakla ne elde ettiniz; onu size söyleyeyim. Gazetelere
yansıdığına göre, şu anda 800 000 çiftçi Ziraat Bankasıyla icralık durumda;
bunların 10 000'i hapse girmeyle karşı karşıya kalmıştır. Yine, bakın, IMF programı için Birleşmiş Milletler
enformasyon merkezi aynen şu ifadeyi kullanıyor... ALİ GEBEŞ (Konya) - Memleketi bu hale getiren sizsiniz. ASLAN POLAT (Devamla) - Dinleyin beni MHP'liler,
dinleyin. Siz halkın önünde bunları hep dinleyeceksiniz. BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmuyoruz... Sabahın
saat 2'si. ASLAN POLAT (Devamla) - Birleşmiş Milletler enformasyon
merkezi bile diyor ki: "Şu hükümet geleneksel talep kısma yöntemleriyle
enflasyonu doğrudan hedefleyen yeni bir istikrar politikası uygulamaya
başlamıştır. Rapora göre, gelir dağılımı çok dengesiz iken ve geçim düzeyi
düşerken, bu politikanın yaratacağı iktisadî daralmanın fakir halka yükleyeceği
külfet, siyaset bakımından kaldırılamaz hale gelebilir." Bunu yabancılar
da görüyor; ama, siz, maalesef, göremiyorsunuz; buna üzülüyorum, üzüldüğüm bu. Yine devam ediyorum. Bakın, burada bir gazetede bir
söyleşi var; Prof. Oktay Yener'e soruyorlar; diyorlar ki: "Bu son IMF
politikaları hakkında görüşünüz nedir?" Neticede şunu söylüyor:
"Türkiye'de olduğu kadar, yabancıların içişlerine karışmasında kimse
müsaade etmez. İçine düştüğümüz bu onur kırıcı durumu küreselleşmenin
kaçınılmaz gereği gibi gösterme çabaları gerçekten uzaktır. Ülkemiz aydınları
için, 1920 mandacıları kadar talihsizliktir bu." Bir profesörün gazetelerdeki
beyanatı. Bakın, yine ben size bir şey söyleyeyim: Dünya
Bankasının başekonomisti, The Observer Gazetesine beyanat vermiş ve vakit
kalmayacağı için son kısmını söylüyorum: "Ancak, bu, Dünya Ticaret Örgütü
kurallarına göre bir serbestleşmeden bahsediyor Türkiye'de. Dün olduğu gibi
bugün de Amerika ve Avrupa, kendi mallarını satmak için, Asya, Latin Amerika ve
Afrika'da ulusal piyasaların kapılarını tekmeyle yıkıyor. Dün askerî ambargo
uygularken, bugün IMF aracılığıyla malî ambargo uyguluyor" diyor. Şimdi, sayın milletvekilleri, siz, Şeker Kanunuyla
şekerpancarı ekim alanlarını daralttınız, bu kanunla tütün alanlarını
daraltıyorsunuz, fındık alanlarını daraltıyorsunuz; peki, burada çalışan
işçiler ne olacak, bunun hakkında hiç düşündünüz mü siz? Bakın, size ben
bunların miktarını da bildireyim yine DPT raporlarından. Ben hayalî
konuşmuyorum size. (MHP sıralarından gürültüler) Aç, kitabı oku; öyle elinde tutma! DPT Tütün ve Tütün Mamulleri Sanayii Özel İhtisas
Komisyonu raporunda diyor ki: "Üretim yılı 1998, üretim miktarı 7 066 000
ton, tüketim 6 388 000 ton, yılbaşı stoku 7 047 000 ton." Demek ki, dünyada üretilen 7 066 000 ton tütünde,
Türkiye, 258 000 ton ile takriben yüzde 3,66'lık bir üretim kapasitesine
sahiptir. Dünyada en çok tütün üreten ülkeler, yüzde 35,72 ile Çin, yüzde 8,99
ile Hindistan, Türkiye ise dünya üretiminin yüzde 3,66'sı ile önemli bir yer
tutuyor. 1998 yılında 622 000 aile Türkiye'de tütün ekiyor ve en
fazla tütün ekicisi, Ege Bölgesinde 334 000 aile ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde 145 000 ailedir. Tütün ekim alanlarında aile fertlerinin bizzat
çalışmaları suretiyle tütüncülük yapılmaktadır ve burada en acı olanı da şudur:
Bu yabancı fabrikaların tütün ithali karşısında, o tütünler Amerikan tütünüyle
karışmadığı için, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki tütün alanları tamamen
kapanacaktır ve zaten işsizlik olduğu için terör olan bu bölgelerde, tekrar,
korkarım ki, terörü üretme imkânı doğar. Yapmayın bunları, oradaki insanları işsiz
bırakmayın. Bütün dünya orada iş imkânı bulmaya çalışırken, siz, çalışan
insanları işsiz bırakacaksınız bu tasarıyla ve yine de kalkıp bunu IMF emriyle
yapacaksınız!.. Bu çok yanlış bir şeydir. Bakın, size bunu söylüyorum. Size bir de şunu söylüyorum: 1998 yılında, oriental
tütün üreticisi ülkelerin oriental tütün üretim miktarları ve dünya oriental
tütün üretimi içindeki paylarına baktığımızda, 1998 yılında Türkiye 251 000
tonla yüzde 35,73 oranında, yine aynı yılda Yunanistan 82 000 tonla ve yüze 11,78
oranında, Bulgaristan ise yüzde 9,30 oranında üretim yapmaktadır. Ülkemizde
bilhassa işsizliğin had safhaya ulaştığı ve terör belasından yeni kurtulup
köylere dönüş projelerinin uygulanmaya başladığı Güneydoğu Anadolu'daki bu 145
000 tütün ekicisini, ithal tütüne yeşil ışık yakıp işsiz bıraktığımızda, bu
kesimi nasıl istihdam edeceğinizi önemle düşünmenizi isterim. Tekel tütün bakım depolarında çalışan personel yaklaşık
olarak 9 523 kişi olup, sigara fabrikalarında ise, özel sektöre ait 2 sigara
fabrikasındaki 1 119 çalışanla beraber, 1998 yılında, toplam 7 290 kişi
çalışmaktadır; tütün işleme ünitelerinde toplam 5 290 personel çalışmaktadır.
Yani, tütün sektöründe toplam olarak 22 000 işçi istihdam ediliyor, ekim
alanlarında 622 000 kişi istihdam ediliyor. Sayın milletvekilleri, bunlara dikkat edeceğiz. Biraz önce Sayın Bakanım dedi ki: "Doğrudan gelir
desteği vereceğiz." Sizin doğrudan gelir desteği vereceğiz dediğiniz
miktar 5 dolardır; şu ana kadar da, Türkiye'de, bu yıl bütçeye 423 trilyon para
koymuşsunuz doğrudan gelir desteğine; fakat, şu ana kadar faizlere para
vermekten, bunlara bir kuruş para ayıramamışsınız. Bunu yarın nasıl
anlatacaksınız?! Gelin bunu anlatın. MHP'liler, gelin, size sataşmış kabul edin, gelin burada şunu
doğru dürüst anlatın! Etmeyin böyle; yapmayın bunu! Yanlışlık yapıyorsanız bari
susun, konuşmayın! (MHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayın. Sayın Polat, lütfen, Genel Kurula hitap edin. ASLAN POLAT (Devamla) - 1998 yılında tütün ihracat miktarı,
50 000 tonu ABD'ye olmak üzere, 128 000 tondur. Yine, 1998 itibariyle, 233
milyon dolarlık kısmı ABD'ye olmak üzere, toplam tütün ihracatımız 506 milyon
dolardır. Tütün mamulleri olarak 1998 yılında yapılan ihracatın değeri 73
milyon dolar civarındadır. Çalışanıyla, ülkemize getirdiği ekonomik değeri
itibariyle bu kadar önem taşıyan tütün sektörümüzde, getirilen yasayla,
Türkiye'de marka bazında, sigara için 2 milyar adet, diğer tütün mamulleri
için... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkanım, 1 dakika
müsaade edin de bitirelim. (MHP sıralarından "Yeter" sesleri,
gürültüler) BAŞKAN - Buyurun Sayın Polat. ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın milletvekilleri,
çalışmaktan rahatsızsanız, uzatmayın vakitleri; gündüz gelin çalışın. Gündüz,
halktan korkup dinlemiyorsunuz, gece de, burada konuşanları dinlemiyorsunuz;
yapmayın böyle!.. BAŞKAN - Sayın Polat, ne söyleyecekseniz söyleyin,
bitirin efendim. ASLAN POLAT (Devamla) - Şimdi, bakın, çalışanıyla ve
ülkemize getirdiği ekonomik değeri itibariyle bu kadar çok önem taşıyan tütün
sektörümüzde, getirilen yasayla, Türkiye'de marka bazında, sigara için 2 milyar
adet, diğer tütün mamulleri için en az 15 milyon gram üretenlerin, aynı
markadan olmak üzere, serbestçe ithalat yapmalarına izin verilmekte ve bu
miktarların 5 inci takvim yılı sonunda 1 milyar 200 milyon adet ile 11 milyon
gram olarak uygulanacağına, 6 ncı yıldan itibaren ise, uygulanacak bu ölçüleri
sıfıra indirmeye Bakanlar Kurulunu yetkili kılmışsınız. Neticede şunu söylüyorum: Yine bu tasarıyla, 2002 ve
müteakip yıllarda, tütün ürünü için destekleme alımı yapılmayacağı da
belirtilmektedir. Netice olarak, Türk tarımını yok etmeyi amaçlayan bu IMF
dayatma yasalarına, dün olduğu gibi bugün de yarın da karşı çıkacağımızı
bildirir, hepinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat. MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, bir açıklama
yapmak istiyorum. BAŞKAN - Grup adına mı?... MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Niye, niye? BAŞKAN - Bir dakika efendim, anlayayım ne istediğini de
"niye"sini ben sorayım. Bir dakika sayın milletvekilleri... Buyurun Sayın Verkaya. MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Bir açıklama yapmak
istiyorum. BAŞKAN - Ne konuda? MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - İçtüzüğün 60 ncı maddesine
dayanarak, konuşma usulüyle ilgili bir söz almak istiyorum müsaade ederseniz. BAŞKAN - Sayın Verkaya, sataşmadan dolayı istiyorsanız,
vereyim 60'a göre... MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Sataşma yok efendim;
sataşmadan dolayı söz istemiyorum. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Öyle bir usul yok!.. BAŞKAN - Ama, öyle bir usul yok efendim, konuşma
üslubuyla ilgili söz yok... Sataşma diyorsanız vereyim; Grubunuza sataştı... MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Sataşmadan dolayı söz
istiyorum. BAŞKAN - Veriyorum efendim... Onun için söylüyoruz biz
de; yol gösteriyoruz size. Buyurun. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Helal olsun Sayın
Başkan!.. Gerçekten çok tarafsız davranıyorsunuz!.. BAŞKAN - Efendim, Grubuna sataştı... Buyurun efendin, yerinizden lütfen... Yeni bir
sataşmaya mahal bırakmadan... MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, burada, çok
değerli hatipler, çok değerli fikirlerini ortaya koyarken, kürsüden, kaba ve
yaralayıcı olmayan temiz bir dille ifade etme durumundadırlar. Şimdi, temiz bir dilden maksat, sadece, kelimelerle,
sözlerle konuşmak değildir; bir manayı ifade ederken, hepimiz biliyoruz ki,
beden dilimizi de kullanırız; el hareketlerimizi, kol hareketlerimizi, bir
ifade tarzı olarak her zaman ortaya koyarız; bundan da ciddî manalar çıkar. Değerli hatipler burada, bu kürsüde, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin kürsüsünde, milletvekillerimizin karşısında -hangi niyetle
yaparlar bilemiyorum ama- Türk kültüründe genelde muhatabınızı hafife almak
olarak algılanan tarzda, ellerini ceplerine sokarak, Türkiye Büyük Millet
Meclisini hiçe sayarak, hafife alarak konuşma yapmaktadırlar. Bunu, Türkiye
Büyük Millet Meclisine karşı ciddî bir hafife almak olarak görüyorum; en
azından böyle söylüyorum. MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Biraz önce sayın bakanın da eli
cebinde idi. BAŞKAN -Sayın Örs, bir dakika... MUSTAFA VERKAYA (İstanbul)- Budan sonra bu tür, bu
tarzda ifadeler burada ortaya konursa, bu biçimde, beden dilinde ellerini
cebine sokarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin karşısında konuşmalar yapılırsa,
şunu münferiden söylüyorum ki, bu konuşmayı yapan hatiplerin ortaya koyacakları
fikirler, altın fikirler dahi olsa, dinlemeyi doğru bulmaz, bu salonu terk
ederim diyorum. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar; DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Peki, efendim; anlaşılmıştır. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Polat, bir dakika, müsaade edin, oturun
bakayım. Sayın milletvekilleri, müsaade eder misiniz açıklık
getireyim. Bu kürsü, bizim başımıza çok iş açıyor. Ben, eski bir
arkadaşınız, eski bir milletvekili olarak söylüyorum; o görkemli kürsü ortadan
kalktıktan sonra böyle acayip şeyler oluyor. Hatipler hiçbir zaman kötü niyetle
ellerini cebine sokup konuşmazlar veya hareketlerde bulunmazlar; ama, o kürsüde
konuşurken, gayri ihtiyari, el, cebe de sokuluyor, kürsünün üzerine de
vuruluyor; ama, kürsüde çok açıklık olduğu için, maalesef, sizin de ifade
ettiğiniz gibi, sanki, Genel Kurulu kale almıyormuş gibi bir hadise oluyor.
Sayın Başkan bu hususta bize söz verdi. Tatilde bu kürsüyü buradan daha muhkem
bir hale getirecek. Herhalde, bu açıklamanız benim de açıklamamla bağlandı. Teşekkür ederim efendim. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Polat, açıkladım, bitti. ASLAN POLAT (Erzurum) - Ama, Sayın Başkanım, ben,
hayatta elimi cebime sokmadım. BAŞKAN - Sayın Polat, size bir şey söylemedi. Size
değil efendim, Sayın Dengir Fırat içindi; ben biliyorum. Sayın Fırat'ı da çok
iyi tanıdığım için, müsaade edin, onun yerine ben cevap verdim; avukatlık
yaptım. Niye siz her lafa karışıyorsunuz? Allah allah!.. Sayın milletvekilleri, soru cevap kısmına nihayet
geldik; ancak, Tütün Yasası, hakikaten, çok önemli bir yasa. Hem iktidarın hem
muhalefet milletvekillerinin bu konuda açıklığa kavuşturmak için derin sualleri
olacak. Lütfen, Sayın Bakanın da cevap vermesine imkân tanımakla, aynı zamanda,
sizi seyreden veya memleketinizdeki tütün üreticisini tatmin edecek sualleri,
yorumsuz, istirham ediyorum, çok arkadaşınıza söz vermek istiyorum. Sizin
hatırınız için değil, eli nasırlı tütün işçilerinin, tütün üreticilerinin
hatırı için yapıyorum. İstirham ediyorum, tek sual... TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, en güzel şey
tasarıyı geri çekmektir. BAŞKAN - O benim haddim değil. O, malumunuz... Benimki
Meclisi idare etmek. Öbürü benim boyumu aşar. Sayın Yalman, buyurun; ilk sizden başlıyorum. Çok uzun
yazdınız, yorumsuz sorun lütfen. LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkanım, delaletinizle,
Sayın Bakanın aşağıdaki soruları cevaplandırmasını arz ediyorum. BAŞKAN - Bundan sonra bunu da söylemeyin. Direkt sual
efendim... Çok arkadaşınıza söz vereceğim. LÜTFİ YALMAN (Konya) - Türkiye'de 1998, 1999, 2000
yıllarında kaç ton tütün üretilmiştir? 2001, 2002, 2003 ve 2004 hedefi -tahminî hedefler-
yaklaşık olarak ne kadardır? Yurt içinde kaç ton tüketiliyor? EVLİYA PARLAK (Hakkâri) - Sayın Başkan, yarım saat
sürer bu. BAŞKAN - Müsaade edin, ben de biliyorum. Buyurun. LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkanım, gürültü
kesilirse soruma devam edeceğim. Yurtiçinde kaç ton yerli, ekmiş olduğumuz tütün
tüketiliyor? Tütün ihracatımız ne kadardır? Tütün ithalatımız ne kadardır?
Türkiye'de yerli tüketim, ithalat ve ihracatından arta kalan tütün yakılmakta
mıdır? Bir diğer sorum: IMF ve Dünya Bankasının "Tütün
Kanunu çıkmazsa kredi yok" demesi, sizce onur kırıcı ve rencide edici
değil midir? IMF ve Dünya Bankası, Tütün Kanunu için neden bu kadar ısrarlıdır
sizce? Amerika Birleşik Devletleri sigarasına Türkiye piyasasında pazar mı
hazırlıyoruz? Bir diğer konu: Genel Kurula sunulan bu tasarıda tütün
ekimiyle ilgili bir nevi kota uygulanmıyor mu? Bu tasarıyla, acaba, 600 000'i
tütün ekicisi olan 4 milyon civarında insanın ekmeğiyle oynanma gibi bir durum
var mı? Bu insanların durumu ne olacak? Yabancı sigarayı niçin yerli tütüne
tercih ediyoruz? Sayın Başkanım, son sorum, hızla soruyorum... KÜRŞAT ESER (Aksaray) - Sayın Başkan, süre... BAŞKAN - Ne yapayım efendim yani?!. Çaresi yok... Saat
çalışıyor; ben ikaz ettim. LÜTFİ YALMAN (Konya) - Tütün piyasasıyla ilgili
raporların Türkiye'deki yabancı sigara mümessilleri tarafından hazırlanmış
olmasının sebepleri nelerdir? Yabancı sigara şirketlerinin mümessillerinin
yerli tütün ve millî tütün politikasıyla ilgili müspet rapor hazırlaması sizce
mümkün müdür? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Sayın Yıldırım, buyurun efendim. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, Tütün
Kanunundaki değişikliğin esas maksadı, tütün çiftçisini tasfiye etmektir. Tütün
ekimi yapamayacak olan tütün çiftçisi geçimini nasıl sağlayacaktır? İkincisi; Ege tütününden 1999 yılı üretiminde, Tekel,
55 milyon kilo, 1,77 dolardan satmış, Bursa'da 2,10 dolardan satılmış;
Amerika'da 8 dolar, Afrika'da 6 dolar civarındayken, Türkiye'de bu satışlar
normal midir? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Günbey, buyurun efendim. SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkan,
aracılığınızla, Sayın Bakandan aşağıdaki soruları cevaplandırmasını istirham
ediyorum. Türkiye'de çalışabilir nüfusun 1/3'ü işsiz; Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde ise çalışabilir nüfusun yarısı işsiz ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde çiftçilerin en fakir kesimi tütünle iştigal eden kesimdir. Bunlar da
tarım arazisinin verimsiz olduğu yerlere tütün ekmektedirler. Bu insanlar bu
kanundan sonra işsiz kalırlarsa, hükümetimiz, bu insanların geçimlerini temin
etmek için hangi tedbirleri alacaklardır; onu öğrenmek istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben teşekkür ederim. Sayın Mahfuz Güler, buyurun. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, delaletinizle,
Sayın Bakanıma şu sorumu sormak istiyorum: Sayın Bakanım, önce, sizin gibi değerli ve yetkin bir
arkadaşımızı Bakanlar Kurulu üyesi olarak görmek, bizi, gerçekten
sevindirmiştir. EVLİYA PARLAK (Hakkâri) - Soruya gel soruya!.. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Terbiyesizlik yapma!.. BAŞKAN - Efendim, lütfen... MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Ne yapacağımı ben biliyorum. BAŞKAN - Efendim, lütfen... İstirham ederim... MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Adamın kafasını bozma gecenin
bu saatinde... BAŞKAN - Sayın Güler, buyurun efendim. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Adamı tebrik ediyorum; kaç
gündür arıyorum; yok. BAŞKAN - Sayın Güler, istirham ederim efendim... MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Arkadaşımız bakan olmuş; tebrik
ediyorum efendim. EVLİYA PARLAK (Hakkâri) - Sonra edersin... MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Gecenin bu saatinde yapılır
mı?.. Allah allah! BAŞKAN - Efendim, tamam, lütfen... Siz bana hitap edin.
Buyurun efendim. M. HADİ DİLEKÇİ (Kastamonu) - Makamında yaparsın o
işi... MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Bakanım, önce sizi tebrik
ediyorum, başarılar diliyorum. Ardından da, gerçekten, şunu merak ediyorum:
Sayın Bakanım, bu tasarı yasalaştığı takdirde, 5 milyona yakın tütün üreticimiz
aç ve sefil bırakılacaktır. Acaba, bu insanlarımızın geçimlerini sağlamak için
ne gibi bir tedbir düşünülmektedir? Saygılarımı sunuyorum. BAŞKAN - Sayın Bilgiç, buyurun; kısa, öz lütfen... MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) - Sayın Başkan, Sayın
Bakanım demin... MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sıralama takip ediyor değil mi Başkanım? BAŞKAN - Evet efendim. Sayın Bilgiç, lütfen... MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) - ...alternatif
ürünlerden bahsederken, acaba, Güneydoğu Anadolu'daki arazi yapısından
haberiniz var mı; hangi ürünü, hangi araziye ekeceksiniz? Arazi kalitesinin ne
olduğunu biliyor musunuz? O arazilerde tütünden başka hiçbir şeyin
ekilemeyeceğini lütfen araştırıp, ortaya bir netice koymak lazım; çünkü, yalnız
ve yalnız tütün ekilebilir orada, başka bir ürün ekme imkânı yoktur. Acaba, Sayın Bakanım, hükümetin köye dönüş projesini,
nasıl, bu Tütün Yasası çıktıktan sonra uygulayacaklar; merak ediyorum doğrusu.
İşsiz kalan 4 milyon çiftçimiz, köylümüz şehre, şehirden de büyük şehre göç
edecekler. Bunlar için nasıl bir çare düşünüyorlar, bunlar için ne gibi bir
istihdam kapısı düşünüyorlar? BAŞKAN - Sayın Bilgiç, teşekkür ediyorum. Sayın Geçer, buyurun efendim. MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, Türkiye'de 2000
yılında 308 milyon dolarlık tütün ithalatı, 96 milyon ton ihracatı
gerçekleştirilmiş. Dengeler ihracat aleyhine gelişmektedir. Bu yasada, dünya
piyasası rekabet şartlarını zor yakalayacak ekicilerimiz mevcuttur. Bu
ekicilerimize karşı -Sayın Bakanımız demin açıklama yaptılar, alternatif ürün
projeleri- bu noktada, alternatif ürün projeleriyle birlikte teknik ve kredi
yardımları yapılabilecek mi? Yapılacak diye saydığı iller arasında, Hatay İlimizde
de 12 000 ton üzerinde tütün üretilmekte ve orada üretim yapan, özellikle
Yayladağı, Altınözü İlçelerimizde üretim yapan tütün ekicilerimiz de son derece
mağdur durumdalar; çünkü, 150 kilogramlık aile boyu kota uygulanmaktadır. Bu
bölgelerimizde de alternatif ekimler önerilecek mi? Bunlara kredi ve proje
yardımları yapılacak mı? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum Sayın Geçer. Sayın Bakan, Sayın Geçer'in suallerine bir Hataylı
olarak ben de iştirak ediyorum. Sayın Mahmut Göksu, buyurun efendim. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkanım, müsaadenizle,
Bakana arz ediyorum suallerimi. Sayın Bakanım, bu yasayla birlikte 600 000 aile işsiz
kalacak ve büyük kentlere göç başlayacaktır. Bu, bir sosyal felakettir. Kırsal
kesimden büyük şehirlere akın edecek bu göçün önlenmesi için bir tedbiriniz var
mı? Diğer bir sorum: Yüzde yüz Türk tütününden imal edilen
yerli sigaraların, Samsun, Maltepe gibi sigaraların üretimi noktasında bir
garanti getirmeyi düşünüyor musunuz; çünkü, bunlar, yüzde yüz Türk tütününden
imal ediliyor. Diğer bir soru: Devlet, özelleştirdiği KİT'in
personelini bir başka kuruma geçişte kolaylık sağlıyor işlerini kaybetmesinler
diye; ama, 2002 yılından itibaren tütün almayacağınızı söylüyorsunuz. Bu
insanlara da bir geçiş süresi tanınarak, en az, üç yıl, dört yıl sonra
kendilerini ayarlayacak şekilde bir süre ayarlayabilir misiniz? Diğer bir sorum: Anayasamız, sosyal hukuk devleti
olduğumuzu söyler. Sosyal hukuk devleti, halkının refah ve mutluluğunu sağlayan
devlettir. Şimdi, bu yasayla, halkımızın refah ve mutluluğu değil; onların,
ekmeği elinden alınıyor; bu, böylece, Anayasaya aykırı olmuyor mu? Sayın Bakan, bu yasayla, hükümet, yetkilerini, halka
karşı sorumlu olmayan bir kurula terk ediyor; bu, demokrasi anlayışınızla
bağdaşıyor mu? Son sorum: Bu tasarı kanunlaştığı takdirde, IMF'den ne
kadar borç para alacağız? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben teşekkür ederim. Sayın Çiçek, buyurun efendim. MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Sayın Başkanım, aracılığınızla,
Sayın Bakanıma şu soruları iletmek istiyorum: Tütün yasası yürürlüğe girdikten sonra, tütün üreten
600 000 ailenin tarlasına ne ekip biçileceğini; hayatlarını ne ekip biçerek
idame ettireceğini açıklamadılar; bu konuda planları var mı; bu boşluğu neyle
dolduracaklar? Arkadaşımın, demin ifade ettiği gibi, bu bölgelerden,
işsizlik ve açlık sebebiyle, daha önce, binlerce aile batı illerine göç etti.
Bu tütün ekiminin kaldırılması suretiyle binlerce ailenin, yine, aynı illere
göç edeceği anlaşılmaktadır. Bu göçü önlemeyi düşünüyorlar mı; nasıl
önleyecekler; planları ne? Bu insanların, büyük şehirlerde hangi iş kollarında
çalışmaları planlandı? Alternatif projelerinizi tasarı metninde göremiyoruz.
Tasarıyı baştan sona gözden geçirdiğimizde herhangi bir alternatif proje yok. BAŞKAN - Efendim, yorumsuz suale geçin lütfen. MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Evet, soruyorum: Hangi
alternatif ürünleri ektireceksiniz? Şu an, tütün ekimi yapan, mağdur olan
binlerce köylümüze bu ürünlerin isimlerini söylemediniz; söyleyecek misiniz?
Hazırlık yapıyoruz diyorsunuz; hazırlıklar ne safhada? Son sorum şu: Dünya tütün devlerinin ülkemizde
oluşturmayı planladığı tröstü, hangi tedbirlerle kırmayı düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Sayın Hasari Güler; buyurun efendim. HASARİ GÜLER (Adıyaman) - Sayın Başkan, tütüne
alternatif ürün ekilebilmesi için, Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki sulama
projeleriyle ilgili, mesela, Adıyaman'da Koçali, Gömükhan ve Atatürk Baraj Gölü
sahilinde bulunan 13 tane sondaj pompaj istasyonunun çok kısa sürede faaliyete
geçmesi için, hükümetimizin bir çalışması var mı? İkinci olarak, kendi imkânlarıyla arazilerini sulamayı
düşünen çiftçilere, ucuz ve uzun vadeli kredi vermeyi düşünüyor musunuz? Üçüncü olarak, doğrudan desteği, sadece arazi
sahiplerine mi vereceğiz; yoksa, bizim bölgemizde yoğun olarak bulunan
yarıcılara da verecek miyiz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Ben teşekkür ederim. Sayın Özkan Öksüz, buyurun efendim. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Avrupa, tütün mahsulünden elde
ettiği gelirin yüzde 80'ini tütün çiftçisine prim olarak vermektedir. FARUK DEMİR (Ardahan) - Sayın Başkan, sabaha kadar soru
mu olur; soru, 10 dakika. BAŞKAN - Efendim, devam edin siz. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Aynı uygulamayı Türkiye'de
düşünüyor musunuz? Bu tasarıyla, Türkiye'de gözü olan sigara tekellerinin
baskısı var mıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben teşekkür ederim efendim. Sayın milletvekilleri, süremiz bitti. Sayın Öztürk, Sayın Erbaş, Sayın Aydar, Sayın Erdener,
Sayın Günbey BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - İyi ki bitti. BAŞKAN - Bir dakika efendim, bir şey rica edeceğim. Bu arkadaşlarımız 5 kişiler; müsaade ederseniz, çok
önemli bir tasarıdır bu, insanları tatmin etmek istiyoruz. EVLİYA PARLAK (Hakkâri) - 11 dakika oldu. BAŞKAN - Efendim, siz, şark milletvekilisiniz. İstirham
ederim yani... EVLİYA PARLAK (Hakkâri) - Hayır efendim, Tüzük var. BAŞKAN - Bu konuyu biliyorsunuz. Ben, Genel Kurulun
müsaadesini rica edeceğim; 5 arkadaşımız daha sorarsa ne olur efendim?..
Gecenin ikibuçuğu... Burada canı çıkan benim. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sorsunlar Başkanım. BAŞKAN - Sayın Erdener, buyurun efendim. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Arkadaşımız bir şey söylüyor,
İçtüzük uygulansın diyor. BAŞKAN - Efendim, müsaadenizi aldım; istiyorsanız
sormayayım efendim. AYDIN TÜMEN (Ankara) - İçtüzüğü uygulayalım efendim. BAŞKAN - Peki, vazgeçtim... ASLAN POLAT (Erzurum) - Oylayalım Sayın Başkan. GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) - Sayın Başkan İçtüzüğü
deliyorsunuz. BAŞKAN - Peki efendim, sormayalım o zaman... Peki, affedersiniz...
Ben, konunun önemine binaen, arkadaşlarımızın sırasının geldiğini söyledim.
Sayın Bakan da, yazılı cevap verecekmiş, onun için söyledim. Uzatmayalım, peki
efendim... Geri alıyorum... Müsaade eder misiniz efendim, geri aldım. TURHAN GÜVEN (İçel) - Karar verdiyseniz, dönmeyin
efendim sözünüzden. BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun. DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; sorularınıza cevaplarımı arz
ediyorum. Arkadaşlarımızın sormuş olduğu suallerin büyük bir kısmı, aynı
mahiyette ve birbirini teyit eden ifadeler içerisinde geliştiler. Dolayısıyla,
bir başlık altında cevaplandırırken, birden fazla milletvekili arkadaşımın o
konudaki sualine de cevap arz etmiş olacağım. Değerli arkadaşlar, Lütfi Yalman arkadaşımızın,
Türkiye'nin, 1996 yılından itibaren 2000 yılına kadar, üretim, ithalat ve
ihracatı, bunların miktar ve fiyatlarıyla ilgili bir sorusu oldu. Ayrıca,
Türkiye'de sigara tüketimi ve sigara ithalatıyla ilgili olarak sorusu oldu.
Kendilerine malumat olarak arz ediyorum: Türkiye'de, üretim, 1996-2000 yılları arasında, ton
olarak, sırasıyla; 232 000 ton, 286 000 ton, 235 000 ton, 245 000 ton ve 208
000 ton şeklindedir. Yine, aynı yıllar detayında, ithalat, miktar olarak ve
dolar olarak; 44 000 ton-243 milyon dolar, 54 000 ton-341 milyon dolar, 42 000
ton-255 milyon dolar, 48 000 ton-248 milyon dolar, 62 000 ton-308 milyon dolar
ve ocak ayı itibariyle, 2001 yılında da, 4 000 ton-29 milyon dolardır. Sayın Yalman, aynı yıllara eşdeğer ihracatlar,
sırasıyla, 1996-2000 yıllarında, miktar ve dolar olarak; 163 000 ton-542 milyon
dolar, 162 000 ton-564 milyon dolar, 155 000 ton-521 milyon dolar, 130 000
ton-477 milyon dolar, 100 000 ton-368 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Sigara satışları, milyar adet üzerinden sualinize cevap
olarak arz ediyorum. 1998 yılında 109 milyar adet -ki, aşağı yukarı 109 000
ton- 1999 yılında 114 milyar adet, 2000 yılında 112 milyar adet. Önümüzdeki üç yıl için tahminleri sormuştunuz,
önümüzdeki üç yıl tahminleri, geçmişte kullanılan, içilen sigara detayından
ileriye doğru yapılmış bir tahmindir; 2001 yılı için 115 000 ton -yani 115
milyar- 2002 için 118 ve 2003 için 120 milyar adet, 120 000 ton eşdeğeri. Sigara ithalatına gelince; son üç yıl itibariyle sormuş
olduğunuz sigara ithalatı, 1998 yılında 1 000 ton, 1999 yılında 300 kilogram ve
2000 yılında 200 kilogram şeklindedir. Sormuş olduğunuz diğer hususlarla ilgili olarak
ayrıntılı bilgileri de, sizlere, cevaben, yazılı cevap olarak arz edeceğim. Teşekkür ederim. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ederim. Sayın milletvekilleri, Sayın Yasin Hatiboğlu ve
arkadaşları tarafından, görüşmekte olduğumuz tasarının tümünün Anayasaya aykırı
olduğunu ileri süren bir önerge verilmiştir. Şimdi, önergeyi okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Genel Kurulda görüşülmekte olan 719 sıra sayılı Tütün,
Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden
Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve
Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, aşağıda belirtilen gerekçelerle
Anayasaya aykırı bulunmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğüne göre, Anayasaya
aykırılık konusunun öncelikle görüşülmesini arz ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri; ancak, İçtüzüğün 84
üncü maddesi, tasarı ve teklifin belli bir maddesinin Anayasaya aykırı olduğu
gerekçesiyle reddini isteyen önergeler önce oylanır derken, değişiklik
önergelerini düzenleyen 87 nci madde ise, önergenin ancak bir maddesinin reddi
tümünün veya bir maddenin değiştirilmesi metne ek veya geçici madde eklenmesi
hakkında verilebileceğini hüküm altına almıştır. Bu nedenle, önergeyi işleme
koyamayacağım. Tabiî ki, maddeler üzerinde Anayasaya aykırılık önergesi
verilirse, sırası da gelirse işleme koyacağımı arz ederim efendim. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. III. – Y O K
L A M A BAŞKAN - Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunmadan önce yoklama talebi vardır. Arkadaşların burada olup olmadıklarını
arayacağım efendim. Avni Doğan?.. Burada. Fethullah Erbaş?.. Burada. Ahmet Karavar?.. Burada. Sacit Günbey?.. Burada. Mehmet Batuk?.. Burada. Lütfi Yalman?.. Burada. Mahfuz Güler?.. Burada. Mustafa Geçer?.. Burada. Mehmet Çiçek?.. Burada. Temel Karamollaoğlu?.. Burada. Rıza Ulucak?.. Burada. Ömer Vehbi Hatipoğlu?.. Burada. Saffet Arıkan Bedük?.. Burada. Rıza Akçalı?.. Burada. Erdoğan Sezgin?.. Burada. Yahya Çevik?.. Burada. Mehmet Sadri Yıldırım?.. Burada. Mustafa Örs?.. Burada. Ramazan Gül?.. Burada. Özkan Öksüz?.. Burada. 20 arkadaşımız buradadır. Yoklama için 3 dakika süre veriyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yapılan yoklama sonucu
toplantı yetersayısı bulunamamıştır, bu saatten sonra da olacağına hiç aklım
kesmiyor. Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için,
20 Haziran 2001 Çarşamba günü, alınan karar gereğince, saat 14.00'te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati
: 02.28 |
|