DÖNEM
: 21 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ CİLT : 67 119 uncu Birleşim 18 . 6 . 2001 Pazartesi İ
Ç İ N D E K İ L E R I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. -
YOKLAMALAR IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Adana Milletvekili Ali Halaman ve 43
arkadaşının Adana-Kozan İlçesinin tarihî ve turistik değerlerinin araştırılarak
kültürel eserlerin korunması, ilçenin sosyal ve ekonomik yönden kalkınması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/206) 2.- DYP Grubu adına Grup Başkanvekilleri
Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel
Milletvekili Turhan Güven'in, yargıya müdahalede bulunduğu iddiasıyla Başbakan
Bülent Ecevit hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/15) B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Siirt Milletvekili Takiddin Yarayan'ın
(10/124) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/396) V.-
ÖNERİLER A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ 1.- Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmındaki sıralamanın
yeniden düzenlenmesi ile Genel Kurulun çalışma saatlerine ilişkin DSP, MHP ve
ANAP Gruplarının müşterek önerisi VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay
Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) 2.- Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu
Tasarısı ile İstanbul Milletve-kili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/418, 2/87) (S. Sayısı: 683) 3.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) 4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri
Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları
(1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666)
5.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754,
1/692) (S. Sayısı: 675) 6.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676) 7.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
Kurulması ve Bazı Ka-nun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685) 8.- Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/876) (S.Sayısı:713) VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış'ın, 1970 yılından itibaren hüküm giyen kamu görevlilerine ve yolsuzluk
dosyalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün
cevabı (7/4032) 2.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın,
MGK toplantısında bazı firmalar hakkında görüşme yapılıp yapılmadığına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H.Hüsamettin
Özkan'ın cevabı (7/4232) 3.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
İGSAŞ hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz
Karakoyunlu'nun cevabı (7/4254) 4.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
Ankara-Anıttepe Gençlik Caddesindeki çocuk parkına sosyal tesis yapılmasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/4281) 5.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in,
yatırım ve proje safhasında olan havaalanlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı (7/4291) 6.- İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın,
havaalanlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı (7/4347) 7.- Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın,
Afyon-Dinar Devlet Hastanesinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/4352) VIII.-
KOMİSYONLAR BÜLTENİ 1.- 1 Ekim 2000 tarihinde komisyonlarda
bulunan işler ile 30 Nisan 2001 tarihine kadar komisyonlara gelen, neticelenen
ve kalan işler TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
iki oturum yaptı. İzmir Milletvekili Kemal Vatan,
Makedonya'daki iç çatışmalara, Ağrı Milletvekili Nidai Seven, atletizm
spor dalına, İstanbul Milletvekili Hüseyin Kansu da,
Makedonya'daki son gelişmelere, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve 20
arkadaşının, demiryollarının modernizasyonunu sağlamak için alınması gereken
önlemlerin araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/205) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemde yerini alacağı
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmenin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı. (10/124) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri
alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu
Tasarısının (1/418, 2/87) (S. Sayısı: 683), Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun
Tasarısının (1/53) (S. Sayısı: 433), Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının
(1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666), Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/754, 1/692) (S. Sayısı:
675), Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676), Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının
(1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685), Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/845) (S. Sayısı:
681), Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Kırklareli Milletvekili Necdet
Tekin'in Yükseköğretim Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının (1/797, 2/760) (S. Sayısı: 679), Vakıflar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının (1/823, 2/6, 2/126,2/144, 2/466, 2/537) (S. Sayısı :
695), Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair
Kanun Tasarısının (1/861) (S. Sayısı :714), 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısının
(1/479) (S. Sayıs :173), Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkında Kanun, 3 Mart 1340 (1924) Tarihli ve 431 Sayılı Kanunla Hazineye Kalan
Taşınmaz Mallardan Bazılarının Zilyedlerine Devri Hakkında Kanun ile Mülga 2613
ve 766 Sayılı Kanunlarla Hazine Adına Tescil Edilen Miktar Fazlalıklarının
İlgililerine Devrine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/718, 2/264, 2/377) (S.
Sayısı:707), Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/614) (S. Sayısı : 702), Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi. Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına ve
Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/380, 2/453) (S. Sayısı : 399), yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı. Alınan karar gereğince, 18 Haziran 2001
Pazartesi günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 17.53'te son verildi. Mehmet
Vecdi Gönül Başkanvekili Şadan Şimşek Hüseyin Çelik Edirne Van Kâtip Üye Kâtip
Üye II. – GELEN KÂĞITLAR No. : 166
18 . 6 .
2001 PAZARTESİ
1.- Milletlerarası Tahkim Kanunu Tasarısı
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Raporları (1/874) (S. Sayısı: 712) (Dağıtma
tarihi: 18.6.2001) (GÜNDEME) 2.- Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı: 713) (Dağıtma tarihi: 18.6.2001) (GÜNDEME) 3.- Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi
ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa
Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile
İlgili Müzakerelerin Nihai Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa
Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi
ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Çevre, Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/805) (S. Sayısı: 715) (Dağıtma tarihi: 18.6.2001) (GÜNDEME) 4.-
Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/853) (S. Sayısı: 716) (Dağıtma
tarihi: 18.6.2001) (GÜNDEME) 5- Aydın Milletvekilleri Bekir Ongun ve
Ali Uzunırmak'ın, Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37
nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/283) (S.
Sayısı: 717) (Dağıtma tarihi: 18.6.2001) (GÜNDEME) 6.- Balıkesir Milletvekili Aydın
Gökmen'in, Balıkesir İlinde Büyükşehir Belediyesi Kuruluşu Hakkında Kanun
Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin
Önergesi (2/519) (S. Sayısı: 718) (Dağıtma tarihi: 18.6.2001) (GÜNDEME) 7.- Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/875) (S. Sayısı: 719 ve 719’a ek) (Dağıtma tarihi:
18.6.2001) (GÜNDEME) Meclis
Araştırması Önergesi 1.- Adana Milletvekili Ali Halaman ve 43
arkadaşının, Adana-Kozan İlçesinin tarihi ve turistik değerlerinin
araştırılarak kültürel eserlerin korunması, İlçenin sosyal ve ekonomik yönden
kalkınması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/206) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.6.2001) Gensoru
Önergesi 1.- DYP Grubu adına Grup Başkanvekilleri
Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel
Milletvekili Turhan Güven'in, yargıya
müdahalede bulunduğu iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit hakkında
Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/15) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.6.2001)
(Dağıtma tarihi: 18.6.2001) BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati : 14.00 18 Haziran
2001 Pazartesi BAŞKAN :
Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP
ÜYELER : Melda BAYER (Ankara), Yahya AKMAN
(Şanlıurfa) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 119 uncu Birleşimini açıyorum. Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz. Gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır. Bir Meclis araştırması önergesi vardır,
okutuyorum. IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Adana
Milletvekili Ali Halaman ve 43 arkadaşının Adana-Kozan İlçesinin tarihî ve
turistik değerlerinin araştırılarak kültürel eserlerin korunması, ilçenin
sosyal ve ekonomik yönden kalkınması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/206) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Adana İline bağlı Kozan İlçesinin tarihî
ve turistik değerlerinin araştırılarak, kültür mirasımız olan eserlerin
korunması, geliştirilmesi, ilçenin sosyal ve ekonomik yönden kalkınması
amacıyla Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin gerekçe ekte sunulmuştur. Gereğini arz ve talep ederiz. 1- Ali Halaman (Adana) 2- Mehmet Metanet
Çulhaoğlu (Adana) 3- Adnan Fatin Özdemir (Adana) 4- Ali Gören (Adana) 5- Mehmet Nacar (Kilis) 6- Mehmet Halit Dağlı (Adana) 7- Birol Büyüköztürk (Osmaniye) 8- Basri Coşkun (Malatya) 9- Ali Keskin (Denizli) 10- Yakup Budak (Adana) 11- Arslan Aydar (Kars) 12- Yalçın Kaya (İçel) 13- Cumali Durmuş (Kocaeli) 14- Nesrin Ünal (Antalya) 15- Ayhan Çevik (Van) 16- Mehmet Arslan (Ankara) 17- Nevzat Taner (Kahramanmaraş) 18- Vahit Kayrıcı (Çorum) 19- Orhan Şen (Bursa) 20- Mehmet Ali Bilici (Adana) 21- Seydi Karakuş (Kütahya) 22- Nidai Seven (Ağrı) 23- Yusuf Kırkpınar (İzmir) 24- Bedri Yaşar (Gümüşhane) 25- Şaban Kardeş (Bayburt) 26- Mükerrem Levent (Niğde) 27- Mesut Türker (Yozgat) 28- Hayrettin Özdemir (Ankara) 29- Mehmet Kaya (Kahramanmaraş) 30- Mehmet Telek (Afyon) 31- Ali Gebeş (Konya) 32- Ali Tekin (Adana) 33- Reşat Doğru (Tokat) 34- Orhan Bıçakçıoğlu (Trabzon) 35- Mustafa Enöz (Manisa) 36- İsmet Vursavuş (Adana) 37- Recai Yıldırım (Adana) 38- Hidayet Kılınç (İçel) 39- Abdülkadir Akcan (Afyon) 40- Lütfi Ceylan (Tokat) 41- Melek Denli Karaca (Çorum) 42- Hüseyin Akgül (Manisa) 43- Metin Ergun (Muğla) 44- Mehmet Hanifi Tiryaki (Gaziantep) Gerekçe: Adana İline bağlı olan kuzeyinde Feke,
güneyde Ceyhan, batıda Karaisalı, Aladağ ve İmamoğlu İlçeleriyle sınırı bulunan
Kozan İlçesi, Toros Dağı eteklerine kurulmuştur. Kozan'ın tarihi, milattan önce 1900'lü
yıllara kadar uzanmaktadır. Yüzyıllar boyu Hitit Krallığının bir merkezi olan
Kozan, milattan önce 1200'lerde Asur egemenliğine geçmiş, sonra sırasıyla
İranlılar, Araplar, Makedonyalılar, Selökidler, Romalılar ve Bizanslılarca
yönetilmiştir. "Sision",
"Flaviopolis" ve "Flavias" olarak bilinen ve tarihin her
dönemine şahitlik yapan Kozan, yakın çağda "Sis" olarak tanınmıştır.
Bizanslılardan bir süre Ermenilerin eline geçen Kozan (Sis) sırayla Selçuklular
ve Ramazanoğulları tarafından idare edilmiştir. Kurtuluş Savaşında Fransız ve Ermenilere
karşı savaşan Kozan, 1923'te vilayet, daha sonra, 1926'da ilçe olmuş ve aynı
yıl Adana'ya bağlanmıştır. Özellikle Selçuklu ve Osmanlı eserleriyle tarihî
zenginliğini korumaktadır. 1997 geçici nüfus sayımına göre 114 693,
ilçe merkezinde ise 61 328 olan nüfusu, 2000 yılı nüfus sayımına göre tahmini
nüfusu 80 000 civarındadır. Kozan'ın önemli tarihî eserleri: Kozan
Kalesi, Anavarza Kalesi ve ilçe merkezinde bulunan Hoşkadem Camiidir. Hoşkadem Camii, Mısır Kölemen Sultanı
Abdullah Hoşkadem tarafından 1448 tarihinde yaptırılmıştır. Cami, bütünüyle
dikdörtgen bir plan teşkil eden ulu camiler sınıfına dahil olup, bedeni, kesme
taşlardan yapılmış, üzerini örten kubbesiyle Türk mimarî anlayışına yabancı
kalan bir görünüm arz etmektedir. Çeşitli defalar tamir edilmiş olması
dolayısıyla bugün ilk mimarî tarzını kaybettiği anlaşılmaktadır. Kozan-Feke karayolunun üzerinde ve Kozan'a
24 kilometre uzaklıkta bulunan (bugünkü adıyla Suluhan) Kervansaray (namı diğer
Bisans'tan) ise, bakımsızlık ve ilgisizlik yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı
karşıyadır. Anavarza Kalesi, milattan önce 9 uncu
Yüzyılda Asurlular tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Kale, Romalılar
döneminde önem kazanmıştır. Ünlü Doktor Dioskurides ve Şair Aptiyanos'un bu
kalede doğmuş ve yaşamış bulunduğu sanılmaktadır. Kale, ilk kez, 14 ncü
Yüzyılda Ramazanoğulları döneminde Türklerin eline geçmiştir. Küçük Ermenistan Krallığının Tarsu'dan
sonra (1185) ikinci bir merkezi olan Kozan (Sis) Kalesi, taşlı bir dağın meyli
üzerine 'amphitheatre' şeklinde inşa edilmiş, Kilikya'nın en önemli şehir ve
kalelerinden birini teşkil eder. Kalede 44 burç mevcut olup, güney kısmının
ortasında bir içkale bulunmaktadır. Güneyden kuzeye 6 kilometre uzunluğunda 2
sur mevcut olup, kalede 20-30 basamak merdivenle inilen mahzenler ve gizli
yollar vardır. İlçenin turizme açılması için sosyal
konaklama tesislerinin yapılması, şu anki haliyle dahi açık hava müzesi
konumunda olan Kozan ve Anavarza Kalelerinin bakım, onarım ve restorasyonunun
yapılarak tarihimizin bütün dönemlerini simgeleştirerek anlatan birer müze
haline getirilmelidir. Bu eşsiz hazinenin korunması ve gelecek
kuşaklara aktarılması çalışmaları için ihtiyaç duyulan ödeneklerin Kültür
Bakanlığınca acilen gönderilmesi ve özel bir kanunla destekleyici fon
oluşturulmalıdır. Ekonomisinin büyük bir çoğunluğu tarıma
dayalı olan yöre halkının bu açıdan desteklenmesi gerekmektedir. 73 150 dekar
narenciye bahçesi olup, yıllık ortalama 135 000 ton ürün elde edilmektedir.
İlçede bir meyve suyu fabrikası kurularak, narenciye üreticisinin ürünlerinin
değerlendirilmesi gerekmektedir. Böylece, hem ülke ekonomisine hem de yöre
halkına büyük destek sağlanacaktır. Açıkladığımız bu gerekçelerle, yapılması
gerekenler konusunda bir Meclis araştırması komisyonu kurulmasında, ülkemize ve
yöre halkımıza sosyal, kültürel, tarihî ve ekonomik açıdan faydası tartışılmaz
yararlar sağlayacaktır. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, araştırma
önergesi bilgilerinize sunulmuştur. Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır. Bir gensoru önergesi vardır. Önerge, daha
önce bastırılıp, sayın üyelere dağıtılmıştır. Şimdi, önergeyi okutuyorum: 2.- DYP
Grubu adına Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın
Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven'in, yargıya
müdahalede bulunduğu iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/15) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Demokratik parlamenter sistemin temel
kurumlarından birisi, kuvvetler ayrılığıdır. Anayasanın öngördüğü haller
dışında, yasama, yürütme ve yargı kuvvetleri birbirlerinden bağımsızdır.
Hiçbirisi, öbürünün görev ve egemenlik alanına el atamaz. Özellikle yargı,
mutlak şekilde bağımsız olup, ne siyasal iktidarın ve ne de siyasal yasamanın
etki ve müdahalesi altında olamaz. (Anayasa başlangıç hükmü, Md. 9, 8, 7,
138) Yargı bağımsızlığı, hukuk devletinin
varlık şartı, temel hak ve hürriyetlerin teminatı ve yürütme ile yasamanın hukuk
içinde kalmasını sağlayan bir denetim mekanizmasıdır. Yargı bağımsızlığının
bozulduğu veya yok olduğu sistemlerde, ne toplumsal refah ve ne de adaletli bir
yaşam sağlanamaz. 57 nci hükümet, kurulduğundan bu yana,
kuvvetler ayrımını ve kuvvetler dengesini hiçe sayan bir umursamazlık içinde
olmuştur. Siyasal iktidar, ülke çıkarlarına ve Anayasaya aykırı ve kısa süre
sonra tekrar değiştirmek zorunda kaldığı yasalar çıkarttırarak, Türkiye Büyük
Millet Meclisini baskı altına almış ve itibarının kamuoyu önünde tartışılmasına
yol açmıştır. Anayasaya aykırı aynı tutum, yargı organlarına ve bu organlarda
görev yapan hâkim ve savcılara karşı da sürdürülmektedir. 57 nci hükümet dönemi, güvenlik örgütleri
tarafından, belki de yalnızca bir bakanın sınırlı bilgisinde kapsamlı
operasyonların yürütüldüğü bir dönemdir. Akrep Operasyonu, Beyaz Enerji
Operasyonu, Ahtapot Operasyonu, Sis Operasyonu, Buffalo Operasyonu, Kasırga
Operasyonu, Balina Operasyonu, Paraşüt Operasyonu ve Umut Operasyonu, bunların
başlıcalarıdır. Operasyonların uzantı noktalarına
ulaşıldıkça, Başbakanın, bir Başbakan Yardımcısının ve hatta Adalet Bakanı ile diğer bazı bakanların bu operasyon ve
operasyonu yürüten yargı görevlileri hakkında, kuvvetler ayrılığına ve yargı
bağımsızlığına aykırı şekilde tutum, davranış ve demeçleri, ortalığı
kaplamıştır. Bu cümleden olarak: a) Başbakan "savcı, devletin
saygınlığına gölge düşürmüştür, gereken yapılacaktır", b) Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz
"bu savcıdan hukuk falan beklenemez, bundan adalet beklenemez. Bu
yaşananlar bir devlet skandalıdır" demişlerdir. Benzeri demeçler muhtelif
zamanlarda tekrarlanmıştır. c) Adalet Bakanı, adliyelerde var olan
binlerce dosyalar içinden yalnızca Beyaz Enerji Operasyonuyla ilgili olarak,
savcı ve diğer kişilerle, hukukî doğruya ulaşmak amacıyla temas kurduğunu Yüce
Mecliste açıklamışlardır. Adalet, soruşturmada, yargılamada hata
yapabilir. Savcılar ve hâkimler de hukuka aykırı işlem kurabilir. Yargıdaki
yanlışların düzeltilme yeri, kendi iç süreçleridir; yüksek mahkemeler, Yüksek
Hâkimler Kurulu ve itiraz mercileridir. Siyaset, siyasal iktidar, üstelik kendisi
hakkında yürütülen tahkikatları, töhmet argümanlarıyla baskı altına alamaz.
Siyasetin görevi yargıya yardım etmek, bu mümkün olamıyorsa asgarî bir şart
olarak susmaktır. (Anayasa md. 138) 57 nci hükümet, yargıya alışılmadık
müdahale ve baskılar yüzünden büyük bir güven kaybetmiştir. Yürütülen
operasyonlara karışıldığı, delillerin karartıldığı ve çapraz müdahalelerin
gizlice gerçekleştirildiği konusunda, kamuoyunda yaygın ve yerleşmiş bir kanaat
vardır. Gerek siyasetin ve gerekse adaletin daha fazla yara almaması için,
yargıya müdahaleyi fütursuz bir çare olarak benimseyen bu hükümetin ardındaki
güvenin çekilmesi gerekir. Bu görev, Anayasaya sadakat ve hukukun üstünlüğüne
bağlılık yemini yapmış milletvekillerinden oluşan büyük Meclisindir. Hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı, aziz
milletimizi mutlu kılacak büyük demokrasi projesinin hiçbir şekilde feda
edilmez parçasıdır. Bu hükümet, yargı bağımsızlığını, kendi çıkmazları içinde
hiçe saymayı göze almıştır. Hiçbir demokratik ve anayasal ilkemiz, artık bu
hükümeti taşıyamamaktadır. Meclis, görevinin gereğini yapmalıdır. Gensorunun veriliş amacı, hukukun
üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı için bir tehdit oluşturan Başbakan ve
bakanların müdahalesine son vermektir; anayasal denetim yoluyla, yargı
bağımsızlığı üzerinde oynanan tehdidi kaldırmak için büyük Meclisi göreve davet
etmektir. Yukarıda belirtilen nedenlerle,
Anayasamızın 99 uncu ve İçtüzüğümüzün 106 ncı maddesine göre, Başbakan Bülent
Ecevit hakkında bir gensoru açılmasını DYP Grubu olarak arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Önergenin görüşme günü, Danışma Kurulunca
daha sonra belirlenerek, oylarınıza sunulacaktır efendim. Araştırma komisyonu üyeliğinden bir istifa
önergesi vardır; okutuyorum: B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Siirt
Milletvekili Takiddin Yarayan'ın (10/124) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/396) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (10/124) sayılı Meclis Araştırması
Komisyonu üyeliğinden, işlerimin yoğunluğu nedeniyle ayrılmak istiyorum. Gereğini bilgilerinize arz ederim. 15.6.2001 Takiddin
Yarayan Siirt BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Demokratik Sol Parti,
Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının, İçtüzüğün 19 uncu
maddesine göre verilmiş müşterek bir önerisi vardır; önce okutup işleme
alacağım, sonra oylarınıza sunacağım. Öneriyi okutuyorum: V.-
ÖNERİLER A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ 1.-
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmındaki sıralamanın yeniden düzenlenmesi ile Genel Kurulun
çalışma saatlerine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulunun 18
Haziran 2001 tarihli toplantısı, bir siyasî parti grubunun katılmaması
nedeniyle toplanamadığından, gruplarımızın ekteki müşterek önerilerinin Genel
Kurulun onayına sunulmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. Aydın Tümen İsmail Köse DSP Grup Başkanvekili MHP Grup
Başkanvekili İbrahim
Yaşar Dedelek ANAP
Grup Başkanvekili Öneriler: 18 Haziran 2001 tarihli
gelen kâğıtlarda yayımlanan 713 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat
geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 8 inci sırasına, aynı tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan
719 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 283 üncü
sırasında yer alan 711 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına alınması;
Genel Kurulun, 18 Haziran 2001 Pazartesi, 19 Haziran 2001 Salı, 20 Haziran 2001
Çarşamba, 21 Haziran 2001 Perşembe ve 22 Haziran 2001 Cuma günleri 14.00-19.00,
20.00-24.00 saatleri arasında çalışması, 19 Haziran 2001 Salı günü, gündemin 10
uncu sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir. BAŞKAN - Önerinin
aleyhinde olmak üzere, Sayın Doğan, buyurun
efendim. AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi, Demokratik Sol Parti ve Anavatan Partisi Gruplarının müşterek önerisi
üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım. Değerli arkadaşlar,
zannediyorum, geçtiğimiz hafta içinde, Türkiye Büyük Millet Meclisini, burada,
yine, İktidarın grup önerileri doğrultusunda düzenlemiştik. Daha önce, perşembe
günü, yani üç gün önce bir daha düzenlemiştik. Bu sekiz gün içerisinde dördüncü
defa Türkiye Büyük Millet Meclisini düzenliyoruz. Bir düzenleme yapıyoruz,
Danışma Kurulunda görüşüyoruz, kabul ediliyor edilmiyor, Yüce Meclise, sizin
huzurunuza getiriyoruz; siz, bir gündem kabul ediyorsunuz; biz, bu gündemin, ya
bir maddesini ya iki maddesini görüşüyoruz; sonra, yeniden, gündemi altüst
ediyoruz. Meclisin kafası karışıyor, sizin kafanız karışıyor, Türkiye'nin
kafası karışıyor. Yani, bu Yüce Meclis, İktidar Partileri tarafından, kendi
tespit ettiği gündeme sahip olamaz bir Meclis konumuna itiliyor her geçen gün. Şimdi, bugün huzurunuza
getirilen, bugün görüşülmesi istenen, yarın görüşülmesi istenen iki tasarı var.
Bunlardan birisi, 713 sıra sayılı tasarı, kamu bankalarıyla ilgili birtakım
düzenlemeler içeriyor; öbürü, şu meşhur, Tütün Yasası dediğimiz, bir Bakanın,
cumhuriyet hükümetinin bir Bakanının istifa etmesine neden olan bir başka
tasarı. Değerli arkadaşlar, kamu
bankalarını tasfiye ediyorsunuz, Emlakbankı kapatıyorsunuz, çalışanları
neredeyse sokağa atıyorsunuz; geçici maddelerle birlikte yaklaşık 30 maddelik
bir kanun tasarısını getiriyorsunuz... Esasen, okyanuslar ötesinden gelen bir
kanun bu; burada, sizin hazırladığınız bir kanun da değil. Böyle önemli bir
kanunu getiriyorsunuz; saat 10'u 20 geçe muhalefete diyorsunuz ki, "biz,
bu kanunu bugün görüşeceğiz; siz, bir hazırlık yapın." Yani, Türkiye'nin kırk
yıllık bankasını kapatacaksınız; muhalefete iki saatlik bir zaman veriyorsunuz.
Bu Meclis İçtüzüğünde çok önemli bir madde var; yani, en azından 48 saat
beklemesi lazım geldiğine dair birtakım tasarıların. Tütün Yasası bunlardan
birisi mesela. Şimdi, ne olduysa bu
dönem, maalesef, bu krizle birlikte, sanki, krizi Meclis Türkiye'nin başına
bela etti gibi, kanun yukarıda görüşülüyor, aşağıya 48 saat bekletilmeden
getiriliyor. Hatta, bu Tütün Yasasında bir şey daha oldu; Tarım Komisyonundan
kaçırıldı. Tütün Yasası, Tarım Komisyonundan kaçırıldı. Tütünü çiftçiler eker;
çiftçilerin problemlerini, çiftçilerin sorunlarını Tarım Bakanlığı iyi bilir,
Tarım Komisyonu iyi bilir. Yani, çiftçilik bir ihtisas meselesi. Bu ihtisası
da, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Tarım Komisyonu temsil ediyor. Yüce Meclis,
Tütün Yasasını Tarım Komisyonuna yazıyor; ama, Tarım Komisyonu, ilgilileri,
toplantıya çağırmıyor. Acilen, Sanayi ve Ticaret Komisyonuna, oradan da nereye
alınıyor; Plan ve Bütçe Komisyonuna. Biz, sekiz yıllık eğitimin, bu Mecliste,
Millî Eğitim Komisyonundan alelacele kaçırılıp, esas komisyon olarak Plan ve
Bütçe Komisyonunun tayin edildiğini gördük; ama, şimdi, çok daha fenası
yapılıyor; tarımla ilgili bir hadise, çiftçiyle ilgili bir hadise Tarım
Komisyonundan kaçırılıyor. Şimdi, bu kamu
bankalarıyla ilgili konuyu çok daha dikkatli incelememiz lazım. Bizim, geçen
haftalarda geçirdiğimiz Bankalar Yasasının aynısı Endonezya'da geçirildi, bir
kriz sonrası. Bir benzeri Malezya'da geçirildi. Bugün, Malezya'da bir tek ulusal
banka kalmamıştır. Sadece ulusal banka değil, sadece devlet bankası değil,
bugün, Malezya'da, Malezya nüfus cüzdanına sahip, Malezya pasaportuna sahip,
Malezya kimliğini taşıyan hiç kimseye ait bir tek banka kalmamıştır. Aynısı,
Endonezya için de söz konusudur. Bakın, geçirdiğiniz
Bankalar Yasası ve bugün geçirmeye çalıştığınız bankaları tasfiye edecek şu
olay, Türkiye'de devlet bankalarını tamamen ortadan kaldıracak. Bununla
kalmayacak; bu ülkenin pasaportunu taşıyan, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin pasaportunu
taşıyan bir tek kişi bu ülkede banka sahibi olmayabilecek. Bunun işaretlerini
gördük. Geçen ne söyledi Merkez Bankası Başkan Yardımcısı; "efendim,
canımızı sıkmasınlar, banka ithal ederiz" dedi. Türkiye Cumhuriyetinin
Merkez Bankası Başkan Yardımcısı "canımızı sıkmasınlar, banka ithal
ederiz" dedi. Makine ithal ediyoruz, kabul; Türk çiftçisi öldürüldü,
mercimekten gayrisini ithal ediyoruz; bu kabul; bakan ithal ediyoruz, bu da
kabul; şimdi de banka ithal etme... Yani, bir ülke, bu kadar feci duruma
düşürülemez. Banka ithal etme nedir, biliyor musunuz; düyunu umumiyeyi yeniden
ithal etmedir. Devlet bankalarında
sorunlar olabilir, var da; ama, o sorunların sebebi, bakın, izleyici
sıralarında oturan çalışanlar değildir. O sorunların sebebi, bankaların ana
kaynaklarını medya patronlarına, rantiyecilere peşkeş çekenlerdir. Onun
hesabını sorabiliyor musunuz?! Devletin bütün bankalarını ortadan kaldırmakla
kimse bir yere varamaz. Bakın, açık söylüyorum; buradan bütün Türkiye'ye de
ilan ediyorum; dünyada bütün bankalarını elinden çıkarmış bir başka ülke
yoktur. Biz, Merkez Bankasını bile, neredeyse, elimizden çıkardık. İnşallah,
Fazilet Partisi olarak geleceğiz, bunları tek tek düzelteceğiz. (DSP
sıralarından gürültüler) Bakın, oradan, DSP
sıralarından laf atmaya başladılar yine. Onlar, beni gördüğü zaman dayanamıyor,
laf atıyorlar. Değerli arkadaşlar,
bakın, biz, bu kürsüden, 24 tane kararnamenin yanlış olduğunu söyledik; 24'ü da
Anayasa Mahkemesinden döndü. 12 tane kanun Anayasa mahkemesinden döndü. Üçbuçuk
hafta RTÜK konusunda şurada direniş gösterdik. Burada direndik, dedik ki, bu,
Anayasaya aykırı. Üçbuçuk hafta bu Yüce Meclisin bütün mesaisini boşa
harcadınız. Bugün RTÜK de Cumhurbaşkanından döndü. Cumhurbaşkanı "Türk
basınında kartelleşmeye gönlünün razı olmadığını" söyledi bugün size.
"Yerel basının öldürülmemesi gerektiğini" söyledi bugün size.
"Yapılan şeyin Anayasaya aykırı olduğunu" söyledi. "İhalelerde
basın patronları lehine haksız rekabet yapılamayacağını" söyledi. Şimdi, bir hükümetin, bütün
yaptıkları alelacele olursa, işte, Anayasaya aykırı oluyor. O zaman sözümüzü
dinleseniz ne olurdu; daha aklı başında bir RTÜK Yasası çıkardı. Değerli milletvekilleri,
bakın, bir memleketin Meclisi, onun milletvekilleri, orada temsil edilen siyasî
partiler, birtakım konularda çok şüpheci, çok endişeli olmazsa, o ülkenin
kaybedeceği çok ciddî şeyler vardır. Siz, basına bakmayın...
Bugün yazıyor Sayın Mengi, pazartesi güzel bir gün olacak diyor. Borsa
yükselecek; niye; efendim, takas yapıldı, borç ertelendi... Borsa düştü, döviz
yükseldi. Derviş, keşke, şu halka anlattığını iktidar partilerine de anlatsa,
birazcık onlara da akıl verse diyor. İktidar partilerinde Sayın Derviş'ten
fazla akıl olduğunu biliyorum; ama, ellerinden bir şey gelmiyor. Hepinize saygılar
sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Doğan. Öneri üzerinde, Sayın
Ercan, aleyhte olmak üzere; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) NEVZAT ERCAN (Sakarya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. İktidar gruplarının
getirdikleri öneri üzerinde görüşlerimi arz etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri,
hemen her hafta, birkaç defa grup önerisi geliyor Meclisin gündemine. Tabiî,
iktidar çoğunluğunca kabul görüp, Meclis gündemi ve çalışma saatleri yeniden
belirleniyor; ancak, o hafta, o gündemle ilgili çalışmaları kısmen
tamamlayabiliyoruz, pek çok tasarı ve teklif görüşmeleri yarıda kalıyor, bir
sonraki hafta gündem yeniden belirleniyor ve böylece, yarım kalan işler her bir
hafta birikiyor ve âdeta muhalefet partileri devre dışı bırakılarak, bu defa,
komisyonlardan alelacele geçirilmiş tasarılar, 48 saatlik süre bekletilmeden
Meclisin gündemine alınıyor. Şimdi, bakın, bugünkü
grup önerisiyle, Meclis gündemine çok önemli iki tasarı getirilmek isteniyor.
Bunlardan biri, bankalarla, fonlarla ilgili bir tasarı; diğeri, tütün ve tütün
mamullerine ilişkin düzenlemeyi öngören önemli bir tasarı. Doğrusu, bu hükümeti
anlamak mümkün değil; ama, bu hükümetin Meclisteki partilerini ve
milletvekillerini de, gerçekten, anlamak mümkün değil. Önceki hafta, RTÜK
Yasasını görüştük bu Mecliste. Muhalefet ikaz görevini yaptı, uyarı görevini
yaptı; ama, parmaklar otomatiğe bağlanmış şekliyle indi kalktı; hiçbir uyarı
dikkate alınmadı ve RTÜK Yasası Meclisten geçirildi. Tabiî, böyle, sipariş
yasalar, ısmarlama yasalar, sizin döneminizde, bu Meclisin gündemine sıkça geldi
ve öyle geçti. Bu Meclisten çıkardığınız yasalar, pek çok defa, ya
Cumhurbaşkanlığının iadesiyle Meclis gündemine geri döndü, ikinci defa
görüştük, üçüncü defa görüştük ya da kararnamelerde olduğu gibi, Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edildi. Yani, bu Meclis, bir yaz boz tahtasına
döndü, kanunları tekrar tekrar görüştü; ama, o kanunların, uygulama
aşamasındaki, kamuoyunda toplumsal yansımalarının, halkımıza olumsuz
yansımalarının bedelini siz ödemediniz; onu, halk ödedi ve halk ödemeye devam
ediyor. Bakın, bugün, RTÜK Yasası
Cumhurbaşkanınca iade edildi. Bunları söyledik; ama, siz, yine
umursamıyorsunuz. Sizin diyet borcunuz var; o borcunuzu ödemeye çalışıyorsunuz.
Sizin, medya patronlarına ilişkin, karşılıklı çıkar ve menfaat ilişkisine
dayanan bir alışverişiniz vardı; sizin temel dayanağınız o idi; siz, bütün
hesabınızı kitabınızı ona göre yaptınız ve gerçekten, çok düşündürücü ve kamu
vicdanını derinden sızlatan bir yasayı, bütün ikazlarımıza rağmen buradan
çıkardınız. Şimdi, Cumhurbaşkanı iade etti. Öyle zannediyorum ki, siz, yine, bu
yasayı, bu iade gerekçelerini dikkate almadan, noktasına, virgülüne
dokundurmadan buradan çıkaracaksınız. Değerli arkadaşlarım, ya
siz işin farkında değilsiniz ya da seçim bölgelerinize gitmiyorsunuz, halkın
arasına giremiyorsunuz; öyle anlaşılıyor. Ben, bugün, sabahleyin
geldim seçim bölgemden, çok sayıda belde, köy dolaştım; halkın arasına girdim,
nabız tutmaya çalıştım, ne olup bittiğini kendilerinden öğrenmek istedim ve bu
Meclisin kürsüsüne pek çok şeyi taşımak arzusunu derinden duydum. MEHMET ÇÜMEN (İzmir) -
Biz de gezdik. NEVZAT ERCAN (Devamla) -
Siz de gezdiniz değil mi; siz de gittiniz... Allahaşkına, gidip
gezdiğiniz, gördüğünüz ne varsa; olup biteni şu kürsüde dosdoğru bir söyleyin
bakalım. Yani, gittiniz, çiftçinin halini sordunuz, esnafın halini sordunuz;
herkes halinden memnun öyle mi?! MEHMET ÇÜMEN (İzmir) -
Memnun. NEVZAT ERCAN (Devamla) -
Herkes memnun, tüccarı memnun, sanayicisi memnun... Herkes memnun, öyle
görüyorsunuz... Yalnız, buradan bizi duyuyorlar. Bakın, DSP sıralarındaki,
MHP sıralarındaki, ANAP sıralarındaki değerli arkadaşlarıma sesleniyorum ve şu
anda, bizi izleyen aziz vatandaşlarımız... Sizin, gerçekten sizin adınıza, ben
burada şimdi, sözcülük yapıyorum. Siz diyorsunuz ki:
"Halk memnun, halk iyi." MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Öyle bir şey söylemedik. NEVZAT ERCAN (Devamla) -
Öyle mi? Öyle söylemiyorsunuz... HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ
(Ankara) - Bizim adımıza değil, kendi adına konuş. BAŞKAN - Sayın İçli... NEVZAT ERCAN (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bilhassa, bu 57 nci hükümetin son iki yıllık
icraatı, biliyorsunuz, Türkiye'de çok derin bir ekonomik ve sosyal krizi
getirdi. Bugün, bunu yaşıyor halkımız ve önemli boyutlarda da bir geçim zorluğu
içerisinde, iflaslar, işyerlerinin kapanması, işsizlik had safhada.
Yoksulluk... İnsanlar... Hangi kesime sorarsanız sorun, nereye varırsanız
varın, bu feryadı işiteceksiniz. İşitmişsinizdir, eğer bölgelerinize gidebiliyorsanız;
ama, ben, halkın arasına girebileceğiniz kanaatinde değilim. Değerli arkadaşlarım,
şimdi, siz, şu getirdiğiniz tasarılarla, neyin getirilip neyin toplumun
kesimlerinden esirgendiğinin farkında mısınız milletvekilleri olarak?
Allahaşkına, şu getirdiğiniz, bankalarla, fonlarla ilgili düzenleme tasarısının
içeriğini okudunuz mu, baktınız mı? Sadece bir önemli maddesine değinerek
görüşlerimi arz etmek istiyorum. Sadece bir maddesinde -dikkatinizi çekmek
istiyorum- tarım kesiminde çalışan 25 milyon insanımız, çiftçimiz, köylümüzle
ilgili çok önemli bir düzenleme getiriyorsunuz ve bundan böyle... Zaten daha
öncesinden kredi desteklerini, girdi desteklerini, taban fiyat politikasıyla
devletin tarım kesimine olan desteğini kaldırdınız, 25 milyonluk bu kesime "ne
haliniz varsa görün" dediniz. Yoksullaşmış, fukaralaşmış insanlar, çarşıya
pazara inemez hale gelmiş bu kesim ve dolayısıyla, bundan olumsuz etkilenen
esnaf... Şimdi, siz, bir başka
yeni düzenleme getiriyorsunuz; bu yetmedi diyorsunuz, biraz daha fakirleşin. Bu
insanlara diyorsunuz ki, biraz daha yoksullaşın. Sırtına on kırbaç vurdunuz,
bir yüz kırbaç daha vuruyorsunuz bu insanların. Diyorsunuz ki, bu
düzenlemede... Bakınız, tohumluk yardımı, afete maruz kalmış... Tarım dediğimiz
olay, doğal koşullara açık olan, riski yüksek olan... Bu kesimdeki insanlara...
Don olur, kuraklık olur, sel olur, aşırı yağış olur vesaire... O çiftçi, birkaç
defa eker; sel nedeniyle yeniden ekmek zorunda kalır; benim bölgemde, üç defa
mısır eken, pancar eken üreticiyi biliyorum; bir sel gelir, alır götürür, bir
daha ekmeye çalışır, bir daha ekmeye çalışır... İşte, o aşamada, devlet eli, şefkat
eli uzanır, tohumluk yardımında bulunur. Bunlar, bedava falan da olmaz; belli
bir vadeye bağlanır; yani, kredi yoluyla siz tohumluk dağıtırsınız çiftçiye.
Aynı zamanda, çiftçi, alır, ikinci, üçüncü defa ekme fırsatını bulur bunu. Siz,
bunları da kaldırıyorsunuz şimdi. Bunları kaldırıyorsunuz, bundan da mahrum
ediyorsunuz bu insanları. Değerli arkadaşlarım, ne
yapmak istiyorsunuz siz?! Pancar ekme, çay toplama, tütün dikme... Şimdi, tütün
yasasını getiriyorsunuz; onunla ilgili, ekim alanlarını bütünüyle
daraltıyorsunuz. Onca insanın geçim kaynağı olan bu gelirden, insanları mahrum
ediyorsunuz. Fındık ekicisine, fındık bahçelerini sök diyorsunuz. Ben, dün
dolaştım; benim bölgemde, Karasu, Kocaali, o bölgelerde, Akyazı, Hendek'te,
Sakarya'da, sadece geçim kaynağı fındık olan o insanlara, ömrünü vermiş bu
insanlara diyorsunuz ki, bu fındık bahçelerini sökeceksiniz. Nedir
alternatifiniz sizin?! Bu insanlar neyle geçinecek?! Belli ilçelerin
dışındakilere de hiçbir istisna getirmiyorsunuz; tümüyle, bütün fındık
alanlarının sökümüne tabi tutuyorsunuz, böyle bir düzenleme getiriyorsunuz.
Peki, sizin politikalarınızda insan yok mu?! Sizin politikalarınızın merkezinde
vatandaş yok mu?! Sizin politikalarınızın merkezinde halk yok mu?! Millet yok
mu?! Kim var? Bir avuç imtiyazlı insan mı var?! Yoksa, 10-15 tane banka mı
var?! Birkaç holding mi var?! Belli birkaç sermaye çevresi mi var?! Bunlar mı
var sizin programınızda?! MEHMET GÖZLÜKAYA
(Denizli) - Tütün patronları var!.. Amerikalı tütün şirketleri var!.. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN -Sayın Ercan,
süreniz tamamlandı efendim. Mikrofonunuzu açıyorum;
lütfen, konuşmanızı bitirir misiniz. Buyurun. NEVZAT ERCAN (Devamla) -
Bitiriyorum. Şimdi, bakınız,
getiriyorsunuz, tütün yasasıyla ilgili, tekeli kaldırıyorsunuz; tamam, devlet
tekelini kaldırıyorsunuz. Devlet tekelini kaldırıyorsunuz; ama, uluslararası
tütün tekellerine, Türkiye'yi pazar haline getiriyorsunuz. Buna, gönlünüz nasıl
rıza gösteriyor ki?! Kim sipariş veriyor bunları size? Yani, Derviş'in yasaları
diye, getirip buraya dayatıyorsunuz. Patagonya anlayışıyla getirip dayatılan ve
adına kanun denilen bu düzenlemelerle, siz, bu Türkiye'nin sorunlarının
çözüleceğine mi inanıyorsunuz?! Yani, Derviş, yan odadan, IMF'ye, Dünya
Bankasına telefon açacak, oradan sipariş alacak, sonra da bize gelip dayatacak
ve siz, böyle bir programla, Türkiye'yi, bugün içerisinde bulunduğu derin
ekonomik ve sosyal krizden çıkaracaksınız!.. Siz, içinizden herhangi bir
milletvekiliniz, kendiniz, buna inanıyor musunuz?! (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ercan. Süreniz tamamlandı
efendim. NEVZAT ERCAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bakınız, çok taze, şu anda, bir hafta önce çıkardığınız
RTÜK Yasasının Cumhurbaşkanınca iadesi, sizi, hiç olmazsa, bir nebze uyarsın;
bu iki tasarıyı, lütfen geri çekin. Hepinize saygılar
sunuyorum. Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz
efendim. BAŞKAN - Karar
yetersayısını arayacağım efendim. Şimdi, öneriyi tekrar
okutuyorum: Öneriler: 18 Haziran 2001 tarihli
gelen kâğıtlarda yayımlanan 713 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 8 inci sırasına, aynı tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan
719 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen diğer İşler" kısmının 283 üncü
sırasında yer alan 711 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına alınması,
Genel Kurulun 18 Haziran 2001 Pazartesi, 19 Haziran 2001 Salı, 20 Haziran 2001
Çarşamba, 21 Haziran 2001 Perşembe ve 22 Haziran 2001 Cuma günleri 14.00-19.00,
20.00-24.00 saatleri arasında çalışması, 19 Haziran 2001 Salı günü gündemin 10
uncu sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir. BAŞKAN - Öneriyi
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Oylamayı elektronik
cihazla yapacağım. Oylama için 3 dakika süre
veriyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; öneri kabul edilmiştir. Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz. Önce, yarım kalan
işlerden başlayacağız. VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1.- İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin
görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz. Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3
Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Teklifinin müzakeresine
kaldığımız yerden devam edeceğiz 2.- Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller
ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/418, 2/87)
(S. Sayısı: 683) Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3
Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/418, 2/87)
(S. Sayısı: 683) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir. Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye ilişkin tasarının müzakeresine başlayacağız. 3.- Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
müzakeresine başlayacağız. 4.- Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye İş Kurumunun
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu
tasarısının müzakeresine başlayacağız. 5.- Türkiye
İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş
Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına
ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname İle Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 6.- Esnaf
ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu,
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 7.- Sosyal
Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S.
Sayısı: 685) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Alınan karar gereğince,
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının müzakeresine başlıyoruz. 8.- Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı:713) (1) BAŞKAN - Komisyon?..
Burada. Hükümet?.. Burada. Komisyon raporu 713 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde,
Demokratik Sol Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Güzel;
buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA AHMET
GÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 713 sıra sayılı Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında, Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum;
Grubum ve şahsım adına hepinize saygılar sunuyorum. Bugün görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısıyla, kamu bankaları yeniden yapılandırılmakta, yaşanan
son ekonomik krizin kamu bankalarının malî bünyelerinde yarattığı
olumsuzlukların giderilmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamda hazırlanan ve 30 Nisan
2001 tarihî itibariyle yürürlüğe giren 2312 sayılı Kararnameyle, bankaların,
Bakanlar Kurulu kararlarından kaynaklanan görev zararı uygulamasına son
verilmişti. Bu yasa tasarısıyla, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
Kooperatiflerinin görev zararlarının oluşmasına neden olan kanunlar ile görev
zararı uygulamalarına ilişkin bütün mevzuat yürürlükten kaldırılmaktadır. Bu yasa tasarısıyla, 1926
yılında Eytam Sandıklarının elinde dağınık halde bulunan yetimlere ait
paraların muhafazası ve yeni kurulmakta olan Ankara Şehri ile imara muhtaç olan
şehirlerimizdeki halkın inşa ettireceği konutlara lüzumlu finansman temin etmek
amacıyla, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından Emlak ve Eytam Bankası
olarak kurulan Emlak Bankası da, yeni düzenlemeyle Ziraat ve Halk Bankalarına
devredilmektedir. 1926 yılında kurulan
Emlak ve Eytam Bankası, 22 Haziran 1946 tarihinde Türkiye Emlak Kredi Bankası
adını almış, bu dönemde bankaya inşaat ve inşaat malzemesi endüstrisinin
gelişmesine katkıda bulunmak, ülkede yapı ve onarım işleri ile evi olmayan
yurttaşlarımıza ucuz mesken yaptırmak görevleri verilmiştir. 1946 yılında Türkiye
Emlak Kredi Bankası adını alan banka, 9 Kasım 1984 tarihinde Tekbank adını
almış ve iktisadî devlet teşekkülü olmuştur. Bu dönemde bankaya, sosyal amaçlı
konut yapmanın yanında ticarî amaçlı konut yapma yetkisi de verilmiştir. Urfa
Toplukonutları, Edirne Mimar Sinan Toplukonutları, Çanakkale'de ilk toplukonut
uygulamaları, Ankara Kalaba Toplukonut projeleri, Eskişehir Yunuskent Konutları
ve İzmit Yahya Kaptan Konutları bu dönemde yapılan konutlardır. Bankacılık alanında
verilmeye başlanan geri dönmeyen krediler ile Horzum olayı bu dönemde bankanın
başını ağrıtan problemlerden olmuştur. 1988 yılında, bu kez Tekbank adıyla
Anadolu Bankası birleştirilmiş ve bu birleşmeden Türkiye Emlak Bankası
doğmuştur. Bu dönemde Türkiye Emlak Bankası, dış ticaret ve konut alanlarında
bir sektör bankası olarak tanımlanmış ve bu iki alan, bankanın esas faaliyet
alanı olarak belirlenmiştir. Artık, Emlak Bankası,
değişen koşullar ve değişen kentleşme dinamiklerine ayak uyduran sektörün öncü
bankası olmuştur. Bu dönemde Emlak Bankası, birbirinden kopuk küçük kent
parçalarının yap satçılar eliyle imara açıldığı, kentsel gelişme tarzına karşı,
kentsel gelişmeyi bir bütün olarak anlayan, konutu altyapısıyla birlikte
düşünen uydukent modeli projelerle bu sektörde öncü rolünü korumayı
başarmıştır. Bu dönemde, İstanbul'da Mimaroba, Sinanoba, Ataşehir, Bahçeşehir
Projeleri; Gebze'de Mutlukent Projesi; Ankara'da Konutkent, Bilkent, Elvankent,
Ümitkent Projeleri; İzmir'de Mavişehir, Gaziemir Projeleri; Tekirdağ Çerkezköy
Projesi; Hatay'da Antakya konutları Projesi; Adana evleri Projesi öne çıkan
projelerden birkaç tanesidir. Bütün bu uydukent projeleri başarıyla devam
ederken, ülkemizde tüm kentlerde bulunan kooperatiflere de gerekli krediler
yine Emlak Bankası tarafından verilmiştir. Ancak, bu dönemde, gerek
inşaat projelerinin ihaleleri gerekse verilen krediler nedeniyle, Emlak Bankası
ülkemizde en çok tartışılan bankalardan bir tanesi olmuştur. Bu dönemde Emlak
Bankasının hesapları KİT Komisyonumuzda ibra edilmemeye başlanmış, genel
müdürler ve yöneticiler mahkemelere düşmüşlerdir. Bu dönemde Emlak Bankası ile
konut yapım işine giren tüm firmalar, ülkemizde banka sahibi olmuşlardır. Şu anda, Emlak Bankası,
sermaye yeterlik rasyosu bakımından Türkiye'deki ilk 5 banka arasındadır. Şu
anda, Emlak Bankası, kamu bankaları arasında, görev zararı olmayan tek
bankadır. Şu anda, Emlak Bankası, sermaye yapısı nedeniyle fon fazlası olan ve
başarılı personeliyle, Türkiye'de görev yapan bankamızdır. Bugünkü bankacılık
kriterleri açısından baktığımızda, Emlak Bankasının bankacılık sektöründe
hizmet vermeye devam etmesi gerekmektedir; ancak; kamu bankalarında yapılan
iyileştirmeler ve Türkiye'nin gelecekteki ekonomik profili açısından
düşündüğümüzde, alınan bu kararla, Emlak Bankası, Halk Bankası ve Ziraat
Bankasıyla birlikte düşünülmektedir. Bu yasa tasarısıyla,
Emlak Bankasında bulunan Anadolu Bankası Sandığına mensup çalışan
arkadaşlarımızın, tazminat alamayan çalışan arkadaşlarımızın, yapılan
değişiklikle, şu anda almakta olduğu tazminatların, Komisyonda, Plan ve Bütçe
Komisyonunda değiştirilmesinin yanlış olduğu kanısındayım. Hükümetten gelen
şekliyle tasarıda, Emlak Bankasında çalışan 1475 sayılı Yasa kapsamındaki
arkadaşlarımızın tazminat almaları, 657 sayılı Yasa kapsamındaki arkadaşlarımızın
da kendilerine emeklilik ikramiyesi ödenmesi, hükümet tasarısı olarak Meclise
gelmesine rağmen, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda kıdem tazminatı sınırıyla
sınırlandırılması, Emlak Bankasında çalışan 3 000 arkadaşımızı mağdur etmektedir;
Yüce Meclisimizde bu konunun verilen önergelerle değiştirileceğini umuyorum. Bir başka konu da, bu
tasarıyla birlikte, Emlak Bankasında çalışan veya Halk Bankası ile Ziraat
Bankasında çalışan memur veya işçi arkadaşlarımızın; yani, 1475 veya 657
kapsamındaki arkadaşlarımızdan emeklilik hakkını alamayan; ancak, bankadan
emekli olmak değil de, tazminatla ayrılmak isteyen her arkadaşımıza tazminat
ödenmesi yolunun açılması da bu tasarıyla ilgili sevindirici gelişmelerdir. Bu tasarının ülkemize
hayırlı olmasını diliyorum; yalnız, son kez şunu tekrar söylüyorum: Hazineden
sorumlu Sayın Bakanımıza ve Kamu Bankaları Fon Yönetimine de söylediğim gibi,
Emlak Bankasında çalışan arkadaşlarımız, memur anlayışında olan, memur gibi
düşünen, "bugün git, yarın gel" diyen arkadaşlar değillerdir. Onlar,
bankalarını kendi evleri gibi gören,
kendi işleri gibi çalışan, kendi işleri gibi o bankada emek veren, gece
yarılarına kadar çalışan gerçek emektarlardır. Bu emektarların da -kendileriyle
görüştüğümüz gibi- kamu bankalarında yeniden değerlendirileceğini umuyorum. Bu arada, bankacılık
tazminatı konusunda da verilen önergelere desteğinizi bekliyor, bu kanunun
ülkemize hayırlı olması dileklerimle hepinize saygılar sunuyorum. (DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - İkinci söz,
Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan'a aittir
efendim. Buyurun Sayın Candan. (FP
sıralarından alkışla) FP GRUBU ADINA VEYSEL
CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 713
sıra sayılı kanun tasarısı hakkında Fazilet Partisinin görüşlerini açıklamak
üzere söz aldım, Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz önce hükümet
kanadından DSP Grubu adına konuşan arkadaşımız, personelle ilgili görüşlerini
ifade ettiler. O zaman şunu sormak lazım, bu tasarıyı bu haliyle niye
getirdiniz? Yani, çalışanlara buradan hem mesaj vereceksiniz hem de bu tasarı
içerisinde çalışanları ya emekli edeceksiniz ya da başka kurumlara sevk
edeceksiniz. Bu konuşmayı kendi içinde çelişkili gördüğümü ve doğru
bulmadığımı, net anlaşılır ifadeler kullanmak mecburiyetinde olduğumuzu bir
kere daha ifade ediyorum. Şimdi, hükümet alıştı,
tasarıları önce komisyona getiriyor, eğer, o komisyonda çoğunluğu yoksa
doğrudan Plan ve Bütçe Komisyonuna götürüyor veya talimatla kanun çıkarıyor.
İşte, bugün burada görüştüğümüz tasarı da talimatla çıkarılan kanunlardan bir
tanesidir. Değerli arkadaşlar, bu
hükümet teamülleri sık sık çiğnemektedir. Bakınız, daha önce bu kürsüde RTÜK'le
ilgili ciddî endişelerimizi söyledik ve bugün Köşkten döndü. Hükümet kanun tasarısı
getiriyor, aynı kanun tasarısı üç ay içerisinde, üç defa tekrar Genel Kurula
gelmiş oluyor. Dolayısıyla, siz, burada, milletvekilleriyle bir yerde alay
ediyorsunuz. Doğru, sağlıklı tasarıları getirin, muhalefetin de katkısı olsun,
ülke yararına kanun çıkaralım. Değerli arkadaşlar,
şimdi, şu tasarıya bir bakalım; 11.6.2001'de üyelere dağıtılıyor, 13.6.2001'de
müzakere ediliyor, 14.6.2001'de esas komisyon, alt komisyon ve bugün de burada,
bir gün sonra... Yani "bu kanun tasarısıyla ilgili hiçbir katkı yapmayın;
bu kanun tasarısının bir maddesini, bir bendini biz değiştirtmeyiz"
mantığı yatmaktadır. Kanun tasarısını dikkatle
takip ettiğimiz zaman, kanun tekniğinde yanlış birçok madde, çerçeve madde
içiçe konmuştur; bundan da, Genel Kurulda tasarının hızlı ve süratli olarak
geçirilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca, tasarı
içerisinde, banka sektörü için getirilen Kurumlar Vergisi istisnası reel
sektörü içine almamıştır; yani, üretim sektörü yoktur. Aslında, kriz devam
etmektedir, hükümet ve partilerarası, ekonomik tedbirler için özel toplantılar
yapılmalıdır. Tasarıyı özetlemek
gerekirse, tasarı, kamu bankaları görev zararlarını, fonlarla ilgili
düzenlemeleri ve şirketlerin yeniden yapılandırılmasını içermektedir; üç ana
başlık halinde toplamak mümkündür. Aslında, hükümet, dışarıdan getirilen bir
bankacı arkadaşımıza teslim edildi ve hükümet adına da programa "güçlü
ekonomiye geçiş programı" denildi. Bugüne kadar uygulanan programda hem
eksiklik var hem yanlışlıklar var bize göre. Her şeyden evvel, malî sektörle
ilgili çalışmalar yapılıyor; ama, biraz önce de ifade ettiğim gibi, reel sektör
boyutu hiç yoktur ve programın sosyal boyutu da yoktur. Yine "programda yeni
vergi ve zamlar yok" denilirken, toplusözleşmelerden ve çiftçiye buğday
tabanfiyatıyla ilgili olarak verilen fiyatlardan doğan 580 trilyon ekzam ve
vergi getirilmiştir. Yine, program takdim
edildiğinde "şeffaf olacağız ve doğruları söyleyeceğiz, konsolidasyon
yok" denilirken, bugün, içborç konsolide edildi ve 10 milyar dolarlık bir
konsolide, uzatma rakamı ortaya konuldu. Dolarda tabanfiyat 1 160 000 lira;
yani, kriz öncesi 780 000 liraya alınan dolar, 1 160 000 liradan
değerlendirildi; vade, üç yıl ile beş yıl olarak kısa tutuldu, garanti verildi
ve döviz bazında faiz yüzde 15'tir. Yani, devletin, üç yıl sonra, bu
borçlanmayı nasıl ve hangi şartlarda ödeyeceğini anlamak mümkün değil; ama,
bundan, bankacılar ve yabancı sermaye fevkalade memnun. Değerli arkadaşlar, kamu
bankalarını görüşüyoruz bugün burada. Görev zararı denilince, tarım ve çiftçi
akla geliyor. Zannediliyor ki, çiftçiye, trilyonlarca, katrilyonlarca para
aktarıldı. Bu da yanlış. Çiftçiye verilen paralar, faizleriyle, çiftçinin
hapsedilmesiyle, hepsi tahsil edildi; halbuki, asıl, üç kamu bankasının batık
kredisi görev zararı olarak kabul edildi ve 29 katrilyon civarında kamu kâğıdı
bu bankalara aktarıldı. Yine, siyasîler, banka
kuruluşlarına gelişigüzel izin verdiler, yeterli sermaye ve altyapı olmadan,
birtakım bankaların açılmasına müsaade ettiler, kötü örneklerden ders
almadılar. İstanbul Bankası, TÖBANK, Ekspresbank, İnterbank, Sümerbank ve daha
benzeri 80 civarında banka, şaibeli kuruluş izniyle açıldı ve faaliyete
başladı. Kamu bankalarında,
özellikle yeminli banka murakıp raporları sumen altı edildi ve bekletildi.
Eğer, bundan önce, KİT Komisyonu raporlarını Genel Kurula getirmiş olsaydık,
orada, dört yıl önce, beş yıl önce, kamu bankalarının batmak üzere olduğu
feryadıyla ilgili birçok konuşma görülecekti. Bunlar, komisyon tutanaklarında
mevcuttur. Yine, iktidarlar,
özellikle de bu hükümet zamanında, Türkbank ve Etibank özelleştirmesinde,
siyaset-medya-bürokrat arasında kirli ilişkiler yaşandı ve bugün, hükümet
ortağının birisi de o gün başbakandı ve cumhuriyet tarihinde, ilk defa,
yolsuzluk iddiasıyla, gensoruyla düşürülen bir hükümet... Yıllardır, KİT
Komisyonunda, Ziraat Bankası, Halk Bankası ve Emlak Bankası hesapları
incelendi, müzakereye açıldı. Başbakanlığa bağlı Yüksek Denetleme Kurulu
raporları, suç duyuruları, ya bekletildi ya yargıya zamanında iletilmedi, zaman
aşımına uğradı. Bankacılık sektörü,
artık, bugün, hükümete mevduat toplayan kuruluşlar oldu. Kirli ilişkiler yumağı
oluşturuldu. Bu yumak çözülmeden, bankaları da çözmek mümkün değil. Kamu
bankalarına -genel müdür ve yöneticileri- siyasî partilerin arpalıkları olarak
bakıldı ve her iktidar değişiminde, yönetim kurulları ve genel müdürleri, çoğu
zaman, değiştirildi. İşte, bugün, müzakere
etmek üzere buraya getirdiğimiz tasarı, geçmişten, çok büyük yanlışlıkları,
yolsuzlukları, hırsızlıkları, rüşvetleri içeren bir tablonun çözümü için
sunulmaya çalışılmaktadır. Halbuki, son krizden bu tarafa geldiğimiz nokta,
Sayın Bakanla geldiğimiz nokta şu: Cumhuriyet tarihinde ilk kez, bütçenin yüzde
81'i kadar ekbütçe hazırlama ihtiyacı duyuldu. Yine, cumhuriyet tarihinde ilk
kez, vergi gelirlerinin tamamı, faiz ödemelerine yetmedi. Yine, cumhuriyet
tarihinde ilk kez, kamuya ayrılan pay, faiz ödemelerinin altında kaldı. Yine,
ilk kez, hazırlanan 31 katrilyon liralık ekbütçede faize giden para, 24,6
katrilyon lira oldu. Yine, cumhuriyet tarihinde ilk kez, en büyük bütçe açığı
30 katrilyon lira. İşte, bu rakamlar, bize, bu hükümetin aldığı ekonomik
kararların, olsa olsa, rantiyeyi ve tefecileri sevindirdiğini anlatmaktadır. Aslında, bu hükümet, kendi
içinde çelişkilerle doludur. Aslında, bir yerde, net söylemek gerekirse, bu
hükümet, hükümete karşı oyun oynamaktadır. Ortaklar, bir yerde, imza attıkları
IMF niyet mektubunu, halka karşı geldikleri zaman, değişik yorumlarla, yanlış
ifadelerle... Biraz önce, burada, DSP adına konuşan arkadaşımızın da ifade
ettiği gibi, bir yandan çalışanların yanında görünürken, diğer taraftan devamlı
aleyhte yasalar çıkarılmaktadır. Sayın Başbakan açıklıyor:
"Bürokratlar iş yapmıyor." O zaman, bürokratları iş yapacak hale
getirecek olan Başbakanlıktır. Sayın Yılmaz
"devletin çivisi çıktı" diyor. Aslında, devletin değil, bu hükümetin
çivisi çıktı. Sayın Bahçeli "ben
bunları imzalamadım" diyor. O zaman, adama sorarlar: Neye imza attınız?.. Aslında, bugün, ülkenin
ihtiyacı, işleyen bir hukuk, işleyen bir demokrasi, işleyen bir parlamento;
hırsızların olmadığı bir siyasî yapıya ihtiyacımız vardır. Değerli arkadaşlar,
açıklamalara baktığımız zaman, kamu bankalarını, sanki, Emlak Bankasında,
Ziraat Bankasında, Halk Bankasında çalışanlar batırmış gibi bir hava verilmeye
çalışılıyor. Bakınız, Şubat 2001 krizinde, Ziraat Bankası, Merkez Bankasından 1
katrilyon talep ediyor "likit para ihtiyacım vardır" diyor
"krize gireriz" diyor. Bu uyarılara bakmayan Merkez Bankası, Ziraat
Bankasının bir özel bankadan 3 gün için 1 katrilyon lira para almasına göz
yumuyor ve bu banka, o 3 gün için aldığı 1 katrilyon lira paraya, toplam 1,8
katrilyon lira faiz ödüyor. Şimdi, buna göz yuman ve devletin bankasının 1,8
katrilyon zarar etmesine sebep olanlara hesap sormak ve bu hükümete hesap
sormak, milletin vekili olarak bizlerin görevidir. Halbuki, aynı bankanın
başında bulunan bürokratlar, sabit kurdan dalgalı kura geçileceğini birkaç saat
önce yakınlarına haber vererek, kendi hesaplarını gayet iyi
denetleyebiliyorlar, kendi paralarını kontrol altında tutup, dövize çevirebiliyorlar.
Demek ki, burada, sadece sistemden bahsetmek mümkün değil, tayin ettiğiniz
bürokratları da denetlemek mecburiyetindesiniz. Aslında, bu tasarıya,
kamu bankalarında personel tasfiye tasarısı demek daha doğru olur. 30 000
civarında personel, diğer kamu kuruluşlarına aktarılacak veya bazı kişiler,
yüzde 30 ek tazminatlarla emekli edilecek; ama, bazı kişiler var ki, sevk
edildikleri yerlerde, o idarenin ücreti alıncaya kadar bekleyeceklerdir ve
maalesef, çalışanlar üzerinde, ciddî anlamda birtakım sıkıntılar
beraberindedir. Değerli arkadaşlar,
aslında, bu hükümet, 25.11.2000 tarihinde, yani, yaklaşık dört, beş ay önce,
konuştuğumuz bu bankaların özerkleştirilmesi, daha sonra da özelleştirilmesiyle
ilgili 4603 sayılı Yasayı çıkardı. Dört ay sonrasını göremeyen bir hükümet,
dört ay sonrasını göremeyen bir hükümetin hazırladığı bütçe... Peki, bu
hükümetin hazırladığı Bankalar Yasasının bir ay sonra tekrar Genel Kurula
gelmeyeceğini kim taahhüt edebilir? Ben, ümit ediyorum ki, öyle tahmin ediyorum
ki, bu tasarı, mevcut haliyle ne komisyonlarda tam müzakere edildi... İşte,
burada oturan milletvekili arkadaşlarımın sayısı da bellidir, 100 civarındadır.
Yani, bu tasarı oylanır da geçerse, 450 eksiğiyle geçmiş olacaktır. Değerli arkadaşlar, aynı
tarihte, bu üç kamu bankasına aktarılan kâğıt miktarı 29 katrilyon liradır.
Birçok banka uzmanının görüşü, üç kamu bankasına böyle bir para aktarmanın da
fevkalade yanlış olduğu yönündedir. Aslında, hükümet, bir
yerde, krizi baştan beri tetikledi. Devlet, tecrübe ve soğukkanlılık ister.
Bakınız, 19 Şubatta, Millî Güvenlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Sezer'le
yaşanan tartışmayı kamuoyuna açıklayan Başbakan Ecevit'in tetiklediği şubat
krizinin hazineye faturası, tam 6 katrilyon. Değerli arkadaşlar, demek ki, kamu
bankalarında çalışan personel bankaları batırmamış veya personel fazlalığından
bu bankalar batmamış; birileri, devlet yönetiminde ciddiyetsiz davranmıştır. Yine, bakınız, içborç
takasıyla ilgili, basında devam ediyor: "Devlet Bakanı, içborç takasının
bir defaya mahsus olacağını, buna benzer büyük bir operasyonun yeniden
yapılmasının gündemde olmadığını söyledi. Derviş: 'Talep karşılanmıştır, bundan
sonra normal borçlanmaya dönülecektir' dedi." Yani, şimdiye kadar bütün
borçlanmalarımız arızîydi, sağlıklı değildi anlamı çıkmaktadır. Değerli arkadaşlar, kaldı
ki, bu rakam ilk açıklandığında, yani, onbeş gün önce açıklandığında, 5 milyar
dolardı. Yani, siz, onbeş günde 5 ile 10 milyar dolar arasında borçlanmayı
programlayamıyorsanız, tahmin edemiyorsanız, önünüzü göremiyorsanız, demek ki,
ekonomiyle ilgili fazlaca söylenecek bir şey yok. Değerli arkadaşlar,
acaba, Ziraat ve Halk Bankasında oynanan bu oyunlar özel bankalarda da oldu mu;
oldu. Bakın, 1997-2000 yılları arasında, Türk Ticaret Bankasına toplam 1 milyar
dolar civarında kaynak aktarılmıştır; ama, bu banka da, bugün işleyemez
haldedir. Demek ki, hem siyasî irade hem bankacılık sektörü can çekişmektedir. Aslında, gerek hükümet
yetkilileri gerekse ekonomiden sorumlu Bakanın zaman zaman söyledikleri,
çelişki içinde. Bakın, yılbaşında 16 katrilyon lira olarak öngörülen faiz
harcaması, bugün 25 katrilyondur ve yılsonu itibariyle de 30 katrilyon olarak
öngörülmektedir değerli arkadaşlar. Buraya kadar, Türkiye'nin
bankacılık sektörünün içinde bulunduğu tabloyu ortaya koymaya çalıştım. Değerli arkadaşlar, madde
gerekçelerine baktığımız zaman, 25.11.2000 tarihinde, 4603 sayılı Yasayla,
Ziraat, Halk ve Emlak Bankalarının malî bünyelerini düzenleme yasası çıkarıldı
ve orada denildi ki: "Bedeli ödenmeden görev zararı yok." Dört ay
geçti, 30.4.2000'de bir kanun hükmünde kararname çıkarıldı ve "görev
zararı uygulamasına son" denildi. Arkasından, 18.6.2001, yani, bugünkü
tarih itibariyle tasarı geliyor ve "Ziraat ve tarım kredi kooperatifleri
görev zararı kaldırılıyor" deniliyor. Bankacılık sektöründe, altı ayda üç
tane yasa ve üçü de birbiri içinde zaman zaman çelişkili, zaman zaman uyumlu... Dolayısıyla, hükümet,
tasarıları getirirken, ya ölçüp biçmiyor ya dışarıdan fazlaca etkilenmektedir.
Özellikle, alınan dışkrediler de, kanun tasarılarını, kanun metnini, ifadesini
ve içeriğini de yönlendirmektedir. Yine, aynı yasa ile, 4603
sayılı yasa ile, yeniden bu bankalar yapılandırıldı. Hatırlanacağı üzere, bu
bankalar, daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi KİT Komisyonunda denetleniyor
idi. O denetim raporlarında, Yüksek Denetleme Kurulunun değerli üyelerinin bu
üç banka ile ilgili ciddî uyarıları var idi; eğer zamanında müdahale edilseydi,
bugünkü duruma gelinmezdi; ama, o müdahaleyi yapmayanlar, o müdahaleyi
yaptırmayanlar da, bugün, aynen, hükümet koltuklarını muhafaza ediyorlar; işin
talihsiz tarafı bu. Bugün, bu bankalar için,
bu gerekçe içerisine ciddî olmayan bir metin ilave edilmiş. Deniyor ki
"biz bu bankaları, bundan sonra, daha etkin, daha verimli ve daha özerk
çalıştıracağız ve bu bankalarda ihtiyaç dışı personeli tasfiye edeceğiz."
Metnin içerisinde aynen bu cümleler var. Peki, biraz önce ifade ettim, kamu
bankalarında çalışan insanların aldıkları ödenekler nedir? Yolsuzluklarla
hortumlanan paralar nedir? Bir mukayese ettiğiniz zaman; 30 000 çalışanın aldığı
para, bir hortumcunun aldığının onda 1'i bile değildir. Şimdi, burada,
çalışanları emekli edebilmek, onları tasfiye edebilmek için, 4603 sayılı
Yasada, 1 inci madde ikinci fıkraya bir süre konmuştu. Ümit ederiz ki, bu süre,
burada, belki, biraz daha uzatılabilir. Yani, burada, arkadan dolaşılmak
suretiyle, hukuk hilesi yapılmaya çalışılıyor. İdeal kadro ifadesi... Yani,
sizin için, bir banka, 100 kişiyle de ideal olur, 500 kişiyle de ideal olur.
Yani, burada, bir yerde, çalışan personeli tasfiye anlamı taşımaktadır. Tabiî, bu hükümet,
aslında, ne yaptığını bilmemektedir. Geçenlerde Petrol Ofisi özelleştirilmesi
yapıldı. Petrol Ofisi özelleştirilmesinde, Türkiye çapında en büyük satış yapan
bir bölge müdürü, yanında 50-60 kişi çalıştıran bir bölge müdürü, Tapu
Kadastroda bir evrak memurluğuna tayin edildi. Yani, hükümetin özelleştirme
mantığı da budur. Yarın da, bu bankalarda bir şube müdürü Tapu Kadastroya evrak
memuru olarak tayin edilirse, şaşmayın.
Yine, burada, 2001 ve
2002 sayılı Bakanlar Kurulu kararlarıyla, Emlak Bankasıyla ilgili bir düzenleme
yapıldı. Yani, siz, bu kürsüye gelip, iki ay önce diyeceksiniz ki: "Bu
bankaları özerkleştireceğiz, üç sene sonra özelleştireceğiz." Üç ay sonra
geliyorsunuz "yok, olmadı; bunu batıran, çalışandır, onları da
çıkaracağız..." Aslında, bir zamanlar Millî Eğitim Bakanı öyle demişti:
"Okullar olmasa, biz bu Millî Eğitimi çok iyi idare ederiz." Burada
"biz, bu personel olmasa, bankaları da çok iyi işletiriz" mantığı
yatmaktadır. Yine, aynı Bakanlar
Kurulu kararıyla, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait (A) ve (B) tipi hisselerin
satışına Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır. Bu, işin bankalar tarafı. Bir de,
fonlarla ilgili düzenleme var bu tasarı içerisinde. 1980 yılında fonlar... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Sayın Candan,
lütfen, tamamlar mısınız efendim. VEYSEL CANDAN (Devamla)-
Aslında, Türkiye'de fonlar 1980'de başladı, 1992'de Merkez Bankasına alındı,
1993'te bütçeye alındı. 52 fon tasfiye edildi. Belki bu tasarı metni içerisinde
olumlu olan bir tek madde bu. Aslında, bu fonlar, hükümetlerce, amacı dışında
istismar ediliyor idi. Üçüncü olarak da,
şirketlerin yeniden yapılandırılmasına imkân verilmesi. Vergi kanunlarında
bankacılarla ilgili, bölünmeyle ilgili düzenleme getiriliyor; ancak, burada,
vergisiz bölünmeyle ilgili, KDV, damga, harçlar, Gider Vergisi, Finans
Kanununda değişiklikler öngörülmektedir. Bölünmeyle ilgili de bu işler
yapılmaktadır bankalarla ilgili; ancak, bu kolaylıklar, reel sektöre, üretim
sektörüne tanınmamaktadır. Ümit ediyoruz ki, bu tasarı, burada... Zaten, hükümetin koymuş
olduğu kesin hatlar var; burada tasarıya hiç dokunmama gibi. Bu, şunu
çağrıştırıyor: Acaba, bu tasarı metni, İngilizce metinden mi tercüme edilerek
yazıldı ve kamuoyuna takdim edildi diye düşünüyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
efendim. VEYSEL CANDAN (Devamla)-
Hükümetin, bundan sonraki tasarılarda daha dikkatli olacağı dilek ve
temennisiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Candan. Anavatan Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Aydın Ayaydın. (ANAP sıralarından alkışlar) Buyurun efendim. ANAP GRUBU ADINA AYDIN A.
AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 713 sıra sayılı yasa tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, partim ve şahsım adına, sizlere
saygılarımı sunuyorum. Türkiye'nin 2000 yılı
kasım ayında karşı karşıya kaldığı ve 2001 yılı şubat ayında derinleşerek
yaşamaya başladığı finansal kriz, giderek reel sektörü de içine alan bir yapıya dönüşmeye başlamıştır. Üst üste
yaşanan krizler gerek finansal sektörde ve gerekse reel sektörde var olan
kaynak sıkıntısını daha da artırmış, işletmelerin özkaynaklarını güçlendirmeye
yönelik yasal tedbirlerin alınması kaçınılmaz hale gelmiştir. İşletmelerin, içinde
bulunduğu kaynak sorununun çözümlenmesi, sermaye yapılarının güçlendirilmesi ve
gerektiğinde yapılarının yeniden yapılandırılması için alınması gereken
tedbirlerin başında yeniden yapılandırma ve vergisel teşvikler gelmektedir.
Tasarının vergisel teşviklere ilişkin bölümü incelendiğinde, yapılması
öngörülen düzenlemelerin tamamının finansal ve reel sektörde yer alan
şirketlerin yeniden yapılandırılmaları ve sermaye yapılarını güçlendirmeleri
önündeki vergisel engellerin kaldırılmasına yönelik olarak hazırlandığı
görülmektedir. Bu vergi politikasını oluşturan birimlerce ekonomiye katı bir
vergicilik anlayışıyla, sadece gelir yönünden değil, son derece olumlu ve geniş
bir perspektifle baktığımızda, vergicilik alanında, belki de ilk defa, bir
vergi kanunu tasarısının yeni veya ilave vergi talebi olmaksızın, tamamen
ekonomik amaçlı hazırlanarak Yüce Meclisin huzuruna getirildiğini görmekten
duyduğum mutluluğu ifade etmek isterim. Vergi gelirlerini
artırmanın tek yolu, yeni veya ilave vergiler getirmek değildir. Bazen vergi
oranlarının düşürülmesi, vergi tabanını genişletecek önlemlerin alınması ve
etkin vergi denetimleriyle de, istenilen sonuçlar alınabilmektedir. Ancak,
hangi tedbiri alırsanız alın, ortada, vergi ödeyecek verimli ve kârlı çalışan
mükellefler yoksa, istediğiniz sonuca ulaşmanız mümkün olmayacaktır. Ülkemizin, istenilen
seviyede ve istikrarlı bir şekilde artan vergi gelirlerine kavuşması, verimli
ve kârlı çalışan optimum büyüklükte ve yeterli sayıda işletmeye sahip olmasıyla
sağlanabilir. Bu hedefe ulaşılması da, işletmelerin yeniden yapılanmaları ve
sermaye yapılarını güçlendirmeleri önündeki engellerin kaldırılmasıyla
mümkündür. Bu tür işletmelerin
sayısının artırılması, ekonomimizin geleceği açısından da bir güvence
oluşturacaktır. Zira, malî yapıları güçlü, verimli ve kârlı çalışan işletmelere
sahip olan bir ekonomi, kolay kolay krize girmeyecektir; bir kriz ortamına
girse bile, bu işletmeler kısa sürede bu ortamdan kurtulmayı sağlayacak uygun
bir yapının da temel taşları olacaktır. Bu ise, ülkemizin istikrarlı bir
şekilde büyümesi için gerekli olan ortamı sağlamaya yönelik olacaktır. Hepimizin
bildiği gibi, ülkemizin son dönemlerde yaşadığı ekonomik sorunların giderek
ağırlaşması ve krize dönüşmesinde en çok etkilenen sektörlerin başında
bankacılık sektörü gelmektedir. Bankaların açık pozisyon rakamlarının
büyüklüğüne bağlı olarak oluşan ve döviz fiyatlarındaki ani yükselişle daha da
ağırlaşan sorunların yanı sıra, ekonomik krizin reel sektöre de sirayet
etmesiyle birlikte, ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması ve piyasaların
işlerliğini ve esnekliğini yitirmesi sonucu bankaların kredilerinin geri
dönüşümü zorlaşmış ve bu durum, bankaların aktif yapılarını da hızla bozmuştur. Döviz fiyatlarında son
birkaç ayda görülen 2 kata yakın artış, başta bankalar olmak üzere, bütün
şirketlerin varlıklarının yabancı para cinsinden yarı yarıya küçülmesine neden
olmuştur. Döviz fiyatlarındaki bu artış, biraz evvel izah etmeye çalıştığım
yapısal sorunlarla birlikte ele alındığında, gerek bankacılık ve gerekse reel
sektör için bu alanda acil önlemler alınması gereğini kendiliğinden ortaya
çıkarmaktadır. Bu bağlamda, işletmelerin varlıklarını sürdürebilmeleri ve
faaliyetlerine devam edebilmeleri açısından, aktiflerine kayıtlı birkısım
iktisadî değerlerinin elden çıkarılarak nakde dönüştürülmesi ve bu suretle elde
edilen kaynakların işletme sermayesinin güçlendirilmesinde kullanılması
sırasında elden çıkarılan iktisadî değerlerin enflasyon nedeniyle artan
fiyatları sonucu ortaya çıkan fiktif kârların vergilendirilmemesi
gerekmektedir. Bankacılık sektöründe, bu
sıkıntılarla birlikte, gerek özel bankalarda yaşanan ve gerekse kamu
bankalarının malî yapılarının bozulmasından sonra, özellikle bu krizlerden
sonra, Türkiye'nin yeni hazırlamış olduğu istikrar programı çerçevesinde kamu
bankalarıyla ilgili düzenleme yapılması gereği doğmuştur ve 4603 sayılı Yasa bu
amaçla çıkarılmıştır. 4603 sayılı Yasada, Ziraat Bankası, Halk Bankası ve
Emlakbank gibi kamu bankalarının süratle özelleştirilmesi; ama,
özelleştirilmeden önce yapılarını da özerkleştirmeye yönelik bir kanun
çıkarılmış oldu ve bu kanun halen yürürlüktedir. Yürürlükte olan bu yasa
varken, nedendir bilinmez, bir de Emlak Bankasının kapatılması gündeme gelmiştir. Elbette, dünyanın gelişmiş hiçbir
ülkesinde, devlet, bu kadar, bankacılık sektörünün içerisinde yer almamıştır;
ama, Türkiye'de, devlet, kamu bankaları vasıtasıyla bankacılık sektörünün yüzde
60'ına hitap etmektedir; yani, yüzde 60'ını elinde tutmaktadır. Dolayısıyla,
mutlaka, bu kamu bankalarının süratle özelleştirilmesi gerekir ve gerçekten
bankacılık sektörü içerisinde kendisine yüklenen sorumluluklarını
yerine getirmesi ve ekonomiye katkıda bulunmak üzere faaliyetlerini sürdürmesi
gerekmektedir. Zaten, 4603 sayılı Yasa da bu amaçla çıkarılmıştır. Şimdi, eğer, bu 4603
sayılı Yasadan sonra, bir kamu bankası, mutlaka, bankacılık sektöründen
dışlanacaksa, çıkarılacaksa, bu, Emlak Bankası olmamalıydı. Eğer, objektif
verilere göre hareket ederseniz, Bankalar Birliğinin verilerine göre bunu
ortaya koymanız gerekmekte ve objektif verilerle bu değerlendirmeyi yapmak
durumundayız. Şimdi, bakıyoruz, Ziraat
Bankasının sermayesi 1,5 katrilyon, Halk Bankasının sermayesi 1 katrilyon 250
trilyon lira, Emlak Bankasının sermayesi 750 trilyon lira. Özkaynaklarına bakıyoruz,
Emlak Bankasının özkaynağı, iddia edildiği gibi, yitirilmemiş, negatif değil,
292 trilyon liradır; ama, buna karşın, Halk Bankasının, bütün sermaye artışına
ve Hazineden, görev zararına karşı kendilerine verilen 11 katrilyonluk
tahvillere rağmen, Halk Bankasının özkaynakları eksi 670 trilyondur. Şimdi,
eğer, objektif kıstaslarla bir banka kapatılacaksa, bu, Emlak Bankası değil,
bunun adresi başka bir banka olmalıdır. Görev zararı karşılığı,
Ziraat Bankasına 15 katrilyon 500 trilyon, Halk Bankasına 11 katrilyon 500
trilyon lira para aktarılıyor tahvillerle; Emlak Bankasına, bugüne kadar, görev
zararı adı altında veya başka ad altında aktarılan hiçbir kaynak yoktur. Yine, bankacılık
kurallarına göre sermaye yeterlilik rasyosu asgarî yüzde 8 olması gerekirken,
Emlak Bankasının, bugün, sermaye rasyo oranı yüzde 9'dur. Bu oran, ne kamu
bankalarında ne de özel bankalarda bulunan bir orandır; hiçbir bankada
bulunmayan oran, Emlak Bankasında vardır; ama, yine de kapatılması düşünülen
banka, Emlak Bankasıdır. Bunun da, Emlak Bankasına yapılan büyük bir haksızlık
olduğunu belirtmek istiyorum. Emlak Bankasının
tahsildeki geciken alacaklarına bakıyoruz; 465 trilyon. Şimdi, Emlak Bankasına,
Bakanlar Kurulu kararı ve Yüksek Planlama Kurulu kararıyla, Denizcilik
Bankasının rolünü üstlenmiş olmasından dolayı, 350 trilyon lira yük bindirildi.
Bu, Bakanlar Kurulu kararı ve Yüksek Planlama Kurulu kararıyla verildi. Şimdi,
bu 465 trilyonun, yaklaşık 325 trilyon lirası, Bakanlar Kurulu kararı ve Yüksek
Planlama Kurulu kararıyla, denizcilik sektörünün finansmanı için kullandırılan
kredilerden kaynaklanmaktadır. Geriye kalan bölümünün de büyük bir kısmı,
tahsil kabiliyeti mümkün olan bankacılık kredileridir. Bunların hepsini geriye
dönüşümü olmayacak gibi mütalaa etmek yanlıştır. Eğer, böyle bir değerlendirme
yapılacaksa, bunun adresini Emlak Bankasında değil, başka kamu bankalarında
aramak daha doğru olur diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlarım,
Emlak Bankasının 10 000 çalışanı vardır. Emlak Bankası, Emlak Kredi Bankası, Denizcilik
Bankası ve Anadolu Bankasının birleşmesiyle meydana gelen bir bankadır. Emlak
Bankasında, Anadolu Bankası kökenli çalışanların, bugünkü fiilî çalışanların
sayısı 2 100'dür. 2 100 kişi, ne Emekli Sandığından ne de Sosyal Sigortalar
Kurumundan aylık almaktadırlar. Ayrıca, bunların, 1 400 tane de emeklileri
vardır. Bunların, Anadolu Bankası kökenli Emlakbank çalışanlarının, 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanununa göre kurulmuş vakfa ait sandık tarafından emeklilik
işlemleri yapılmaktadır ve bugüne kadar, 1 400 kişi, bu sandıktan emekli olmuş;
ancak, bugüne kadar, bunlar, hiç kıdem tazminatı almamışlardır. Dolayısıyla,
halen, Emlak Bankasında -2 100 kişi- fiilen çalışan Anadolu Bankalılar da bu
haktan mahrumdurlar. Ancak, bu yasayla bu sorunları kısmen çözülüyor; ama,
tamamen çözümlenmesi konusunda vermiş olduğumuz bir önerge vardır. Yüce
Meclisimiz eğer o önergeyi desteklerse, Emlak Bankasının çalışanlarının bu
mağduriyeti de giderilmiş olacaktır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz, Anavatan Partisi olarak, elbette, özelleştirmeden yana
bir partiyiz ve devlet, hiçbir zaman bankacılık sektörünün içerisinde yer
almamalıdır, süratle bunların özelleştirilmesi gerekmektedir. Özelleştirmenin
başında özerkleştirmeyle adım atılan kamu bankalarının bugün başında bulunan
yönetim, gerçekten siyasetin dışında, siyasî otoriteye bağlı olmaksızın özerk
bir yönetim anlayışıyla bu bankaları özelleştirmeye hazırlamaktadır. Ancak, biraz evvel Emlak
Bankasıyla ilgili belirtmiş olduğum bölümde, gerçekten, Emlak Bankasının bugün
500 milyon dolar eden bir marka değeri vardır. Atatürk'ün kurmuş olduğu,
yetmişbeş yıllık geçmişi bulunan bir bankayı bir gecede kapatmak büyük bir
haksızlıktır. Bugün, Türkiye'de, 100 000'i aşkın konut yapmış ve gerçekten,
konut sektöründe Türkiye'yi çağdaş ülkelerin seviyesine getirmiş, ayrıca, gerek
kooperatifler vasıtasıyla ve gerekse bireysel kredilerle konut alanında tam bir
ihtisas bankası olmuş olan bu bankanın birikimini bir gecede ortadan kaldırmak
büyük bir haksızlıktır. Bunun, tekrar, şu aşamadan itibaren de olsa gözden
geçirilmesinde büyük yarar vardır. Bugün dünyanın bütün
gelişmiş ülkelerine bakın, morgate bankacılığı vardır; Amerika Birleşik
Devletlerinde de vardır, Avrupa Birliği ülkelerinde de vardır ve bunların hepsi
de, Emlak Bankası düzeyinde ve Emlak Bankasının birikimine dahi sahip bir
birikime sahip değildirler. Dolayısıyla, Emlak Bankasının büyük bir marka
değeri vardır; Emlak Bankasının kapatılması büyük bir haksızlıktır. Eğer
kapatılacaksa, bu kapatılmamalı, özelleştirilmeli, bu satılmalı ve Emlak
Bankasında çalışan Kaliteli, son derece özveriyle çalışan 10 000 Emlakbank
mensubunun mağdur edilmemesi gerekmektedir.Basından izlediğimiz kadarıyla... İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) Sayın Ayaydın, bu konuşmanızdan
ret oyu mu vereceksiniz, öyle anlıyoruz?!.Teşekkür ettik. AYDIN A.AYAYDIN (Devamla)
- Ben sadece konuşuyorum... BAŞKAN - Efendim, lütfen
hatibe müdahale etmeyin... İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Yani, izleyicilere selam verdiniz de, oyunuzun rengi nedir, onu
söyleyin. BAŞKAN - Sayın
Yılmazyıldız... Buyurun Sayın Ayaydın,
siz konuşmanıza devam edin. AYDIN A.AYAYDIN (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca, Emlak Bankasıyla ilgili bugüne
kadar basından izlediğimiz kadarıyla, Emlak Bankası çalışanları, Ziraat Bankası
ve Halk Bankasına devredilecekti; beyanatlar ve açıklamalar bu yöndeydi; ama,
yasa tasarısında gözüküyor ki, Emlak Bankası çalışanları, Ziraat Bankası ve
Halk Bankasına devredilmiyor, kamu kurum ve kuruluşlarına devrediliyor. Emlak
Bankasında, Emlak Bankasına yirmi yılını veren, onbeş yılını veren, on yılını
veren, çalışan bankacılar vardır. Bunlar, bankacıdırlar; meslekleri
bankacılıktır; bunları, siz alıp götürüp, adliyede zabit kâtibi yapmazsınız;
bunları alıp götürüp, Bağ-Kurda, Sosyal Sigortalar Kurumunda memur
yapamazsınız... (ANAP sıralarından alkışlar) ... ve iddia ediyorum ki, Emlak
Bankasında çalışan bankacılar, bugün, özel bankalarda dahi bulunmayan
yeteneklere ve üstün gayret sarf eden niteliklere sahiptir. Bu insanları mağdur
etmemek lazımdır ve bu arkadaşlarımız, bugüne kadar almış oldukları özellikle
bankacılık tazminatını da, hangi kuruma giderlerse gitsinler, kazanılmış hak
olarak almaları gerekmektedir. Siz
eğer, yirmi yıl bankacılık sektöründe çalışan kişilerin, bankacıların bugüne
kadar almış oldukları bankacılık tazminatlarını elinden alırsanız, bu kişilere
büyük haksızlık etmiş olacağız. Bunun da mutlaka gözden geçirilmesi lazım ve
maddelere geçilmesi esnasında bunun değerlendirilmesinde büyük yarar vardır. Bir de, biraz evvel
konuşmamın başında belirttiğim gibi, Türkiye'de kamu bankalarının bankacılık
sektörü içerisindeki payı, yüzde 60'tır; bankacılık sektöründe devlet yüzde 60
söz sahibidir. Şimdi, 3 kamu bankasından 1 tanesini ayırıyoruz, bunun aktifinde
yer alan, varlıkları olan 2,5 katrilyon lira değerindeki gayrimenkulleri Emlak
Banktan alıyoruz, Toplu Konut İdaresine veriyoruz. Yine, Emlak Bankasının,
Ataköy'de bulunan Galleria, Holiday inn ve marinadaki 200 trilyonluk
tesislerini, ücretsiz olarak, bedelsiz olarak Özelleştirme İdaresine veriyoruz
ve yine, yükümlülükleri Ziraat Bankasında olmasına rağmen, Töbankın görev
zararını Emlakbank karşılıyor; ama, görev zararları Ziraat Bankasına veriliyor.
Şimdi, Emlakbankın bütün malını mülkünü alıyorsunuz, ondan sonra diyorsunuz ki,
Emlak Bankası bu şartlar altında çalışamaz. Siz, bütün menkul ve
gayrimenkullerini alırsanız, elbette, serbest rekabet ortamında çalışamayacaktır.
Kaldı ki, portföyündeki değişken faizli menkul kıymetler nedeniyle, krizden en
az zarar gören Emlak Bankasıdır. Gerek şubat krizinde ve gerekse kasım
krizinde, hem Ziraat Bankası hem Halk Bankası, yükümlülüklerini yerine
getirememiştir; ama, Emlak Bankası, yükümlülüklerini yerine getirmiştir. Emlak Bankasının
kapatılıp, Ziraat Bankasıyla, Halk Bankasıyla birleştirilmesi, Avrupa Birliği
rekabet mevzuatına da aykırıdır, Türkiye'de var olan 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanuna da aykırıdır. Amerika Birleşik Devletlerinde -Sayın
Bakanım çok iyi bilirler- Federal Ticaret Komisyonu ve ayrıca Adalet
Bakanlığına bağlı antitröst bölümü vardır; böyle bir birleşme ve devralmayı
Amerika'da yapmak mümkün değildir; çünkü, rekabet ortadan kalkmaktadır, yoğunlaşma
olmaktadır. Siz, bankacılık sektöründeki yoğunlaşmayı, yüzde 40, yüzde 60 Halk
Bankası ve Ziraat Bankası üzerine götürdüğünüzde, hem Avrupa Birliği DG 4 Genel
Müdürlüğünün -yani, rekabetle ilgili genel müdürlüğün- rekabetle ilgili
içtihatlarına aykırı hareket etmiş olursunuz hem de 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunun 1 inci ve 2 nci maddelerindeki amaçlarına ve 7 nci,
10 uncu ve 11 inci maddelerindeki birleşme ve devralmalara aykırı bir işlem
yapmış olursunuz; ama "biz, yasamıza koyduk, bu kanun, 4054 sayılı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 7, 10 ve 11 inci maddelerinden
muaftır" diyorsanız, ona bakarsanız, her kanuna her türlü madde koymanız
mümkündür. Bu, tamamen, rekabeti ortadan kaldıran, gelişmiş ülkelerde yapılması
mümkün olmayan... Bugün, Amerika Birleşik Devletlerindeki bütün birleşmeleri
inceleyiniz, 2 000'e yakın birleşme olmuştur ve bu birleşmelerin tamamında da,
eğer yoğunluk oranı yüzde 20'nin üzerinde olursa, bunlara izin verilmesi mümkün
değildir... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Ayaydın,
mikrofonunuzu açıyorum, lütfen, tamamlar mısınız efendim. DOĞAN BARAN (Niğde) -
Oyunuzun rengini de söyleyin. NEVZAT ERCAN (Sakarya) -
Sayın Ayaydın, oyunuzun rengi ne olacak? AYDIN A. AYAYDIN
(Devamla) - Dolayısıyla, Emlak Bankasının kapatılmasının, personelinin başka
yerlere aktarılmasının son derece yanlış olduğunu ve bunun aktiflerinin Ziraat
Bankası ile Halk Bankasına devredilmesinin de, gerek Avrupa Birliği rekabet
mevzuatına ve gerekse Türkiye Cumhuriyetinde kabul edilmiş bulunan 4054 sayılı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 7, 10 ve 11 inci maddelerine aykırı
olduğunu belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) NEVZAT ERCAN (Sakarya) -
Oyunuzun rengi?.. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ayaydın. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş. Buyurun Sayın Kabataş.
(DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA KEMAL
KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizde bulunan
713 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini
sunmak üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Yüce Heyetinizin
bilgisine bir hususu öncelikle sunmak istiyorum: Burada görüştüğümüz tek
tasarı, aslında üç tasarının birleştirilmiş şeklidir. Kimin yazdığı ve hangi
amaçla yazıldığı bilinmeyen IMF'ye verilen niyet mektubuna yazdığımız bir ifade
var, diyoruz ki: "Türkiye Cumhuriyetinde kamu bankalarının üçüncü büyük
bankası olan Emlak Bankası tasfiye edilecektir." Bu yazılı ve Başbakan imzalı taahhüdün gereğini yapmak üzere,
tasarının birinci kısmı acilen ve IMF takvimine uygun olarak yürürlüğe konulmak
zorunda. Getirilen düzenlemenin birinci bölümü bu. İkinci bölümünde, bizim
öteden beri desteklediğimiz, fon sisteminin tasfiyesiyle ilgili hükümler var.
Üçüncü bölümde de, vergi yasalarında değişiklik öngören düzenlemeler var. Değerli arkadaşlarım,
önce, bir hususa işaret etmek istiyorum. Tasarının tümü üzerinde grupları adına
söz alan, DSP Grubunun değerli sözcüsü Sayın Ahmet Güzel ve Anavatan Partisi
Grubu adına görüşlerini ifade eden Sayın Ayaydın, açık ve net şekilde,
özellikle, tasarının Emlak Bankasının kapatılmasına ilişkin hükümlerine karşı
olduklarını beyan etmişlerdir Yüce Genel Kurula. Bu beyan, bir tutarlı görüşün,
bir tutarlı tavrın ifadesi olmak durumundadır. Biraz sonra, tartışmalar
bitecek, oylamalara geçilecek; eğer, her iki
grubun da sözcülerinin ifade ettiği gibi -kişisel
görüşlerini değil, gruplarının görüşlerini ifade etmişlerdir- tasarının Emlak
Bankasının tasfiyesiyle ilgili hükümlerine grupları da karşıysa, bu karşı
beyanların gereği yapılmalı, bu oylarla, açık ve net şekilde, Emlak Bankasının
tasfiyesiyle ilgili hükümler tasarıdan çıkarılmalıdır. (DYP sıralarından
alkışlar) Aksi halde, konuşulanların ciddiyeti ve kişisel olmaktan öteye bir
ağırlığı olmayacaktır diye, bu hususa işaret etmek istiyorum. Biz, bu düzenlemelere
karşıyız; alt komisyonda karşı olduk, üst komisyonda karşı olduk; açık ve net
şekilde, muhalefet şerhimizde de buna işaret ettik; gerçek inancımız budur.
Emlak Bankası ve çalışanlarıyla ilgili verilen kararlar, getirilen düzenleme,
içerik itibariyle de, ekonomik açıdan da doğru değildir, yanlıştır. (DYP
sıralarından alkışlar) Bu nedenle de, açık ve net şekilde, karşı olduğumuzu
ifade ediyorum. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Oyumuz da öyle olacaktır. KEMAL KABATAŞ (Devamla) -
Evet. Değerli arkadaşlarım,
tasarıda, gerçekten cumhuriyet tarihinin en trajik düzenlemelerini içeren
hükümler var. Türkiye'nin en gözde kuruluşları, cumhuriyetten daha yaşlı
kurumları, büyük birikim merkezleri, teker teker, bir tasfiye mantığıyla
tasfiye edilme sürecine alınmış durumda. Bunlar nelerdir; bunlara bakmakta,
bunların detayını görmekte yarar var diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlarım,
niçin buraya geldik; önce, bu tespiti yapalım.
Türkiye, bir yanlış program uyguladı. Türkiye, teknik açıdan savunulması
zor bir programda ısrarla direndi ve yanlış yönetimlerle, Kasım 2000'de belli
bir noktaya geldi. Kasım 2000 krizinin ve Şubat 2001 krizinin en ağır faturası
kamuya çıktı; kamunun da, özellikle finans kesiminde görev alan bankalarına
çıktı. Adı, tanımı ne olursa olsun, bu ağır hasarı Hazine yönetimi kabullendi
ve şu tarih itibariyle, bu bölgedeki hasarın 29,9 katrilyon olduğu ve bu şekliyle
de devletin yükümlülükler hanesine yazıldığını, hep birlikte, biliyoruz. Tabiî
ki, benzer hatalar, sorunlu bankalar konusunda da yapıldı. Bu bankalar için de,
tasfiye ettik ediyoruz, fona aldık, devletleştirdik, sürgüne gönderdik, astık
kestik derken, hepimizin önünde, 19,7 katrilyonluk ilave bir yük daha var. Şu
anda, kamuda, kamu bankacılığı adına, bu inanılmaz derinlikteki büyük krizin
faturasını hep birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi onayladı ve Türkiye'de
yaşayan 65 milyon insanımıza, bu 49,6 katrilyonluk faturayı tevdi ettik. Şimdi,
düzeltmeye çalışıyoruz. Neler yapmaya çalışıyoruz; bakınız: Kamu bankaları konusunda,
4603 sayılı Kanunla -kasımda getirdiğimiz kanunla- dörtbuçuk yıla kadar bir
yeniden yapılandırma, özerkleştirme, özelleştirme programı öngördük;
karşılığında, bu güne kadar, ciddî sayılabilecek bir düzenleme yapmadık.
Burada, getirilen hükümler yeterli bulunmuyor, bu defa tasfiye süreci, bir
anlamda yeniden yapılandırma süreci hızlandırılmak isteniyor. İlginize sunmak istiyorum;
burada, hedef alınan kitleye, namusuyla, şerefiyle, geleceğiyle, kariyeriyle,
her şeyiyle bu kurumlara hizmet etmiş olan personele fatura kesilmektedir;
bunun, cumhuriyet tarihinde emsali yok. 30 000'e yakın, bu kurumlarda şerefle
hizmet etmiş, geleceğini, kariyerini, profesyonelliğini burada aramış, pek
çoğunu yakından tanıdığımız değerli yönetici ve personel, şu anda, tasfiye
edilen kurum personeli statüsüne girmiştir. Bunun haklı olduğunu düşünmüyoruz;
bunun insanî olduğunu, bunun Türkiye'de zaten kıt olan çok değerli işgücü
yönetimini çok ileri ölçüde tahrip edeceğini düşünüyoruz. Bunu daha uygar, bunu
daha yumuşak, bunu daha doğru ilkeler içinde yapmak mümkündü; ama, görüyoruz
ki, iş, tasfiye yaklaşımıyla ele alınıyor, önce şubeler kapatılacak, sonra
personel atılacak, sonra kazanılmış haklar yok olacak, umutlar tükenecek; ama,
bizim getirdiğimiz sistemde, stratejide bir çerçeve yok. Bu sisteme 50 katrilyonu,
bu millet ödeyecek, bunun kâğıtlarını imzaladık; ama, işi daha nereye
götüreceğimizi biliyor değiliz. Ne yapacağız, şube kapatacağız. Peki, bu
şubelerin her noktadaki hizmetlerini kim görecek; bir karşı hazırlığımız var
mı; devletin hizmeti, kamunun hizmeti yok mu olacak; yok olamayacağına göre, o
bölgedeki zorlama ortada. Peki, bu personele, özlük
haklarını da zedeleyerek sağa sola dağıtmaya, perişan etmeye çalıştığımız bu
personele, kamunun bütünlüğü içinde ve yeniden yapılanma ihtiyaçlarıyla uyumlu
ve bu bankalara gelecekte vermeye çalıştığımız yeni yapıyı da dikkate alarak,
daha insancıl, daha medenî, daha tutarlı bir model bulmamız mümkün müydü,
üzerinde düşündük mü, üzerinde konuştuk mu, tartışıldı mı; hayır. Değerli arkadaşlar,
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, bu devletin çok temel bir kurumu -her zaman
ifade ediyorum- kapısından içeri girerken, devletin güzelliğini, güvenliğini,
gücünü hissedersiniz, baba ocağınıza girer gibi girersiniz. Şimdi, niçin bu kadar
örseliyoruz, bu büyük krizin yarattığı faturayı neden burada çalışanlara
çıkarıyoruz; bunun cevabını hepimizin bulması lazım, bilmesi lazım. (DYP
sıralarından alkışlar) Çalışanlar korumasız, çalışanlar çaresiz, çalışanlar,
satır aralarında gerçekten ufalanıyor. Buna, devlette uzun süre hizmet etmiş
bir arkadaşınız olarak, gerçekten, içim sızlayarak işaret etmek istiyorum. Evet, yeniden yapılanma
nereye gidecek, göreceğiz. Bu hükümet, 1999 yılından bu yana, hatta, bir hesaba
göre 1977 yılı yazından bu yana bu sistemin sorumluluğunu taşıyor; ama,
personel tasfiyesi ve kamuya 50 katrilyonluk yük getirme dışında, henüz,
alınabilmiş bir karar, tutarlı bir strateji ortada yok kamu bankalarıyla
ilgili. Bakınız, Emlak Bankası
konusundaki yanlışa işaret ediyorum. Emlak Bankasında, bugünkü kamu
standartlarında, çok önemli sorunlar yok. Emlak Bankasında çok büyük bir
birikim var, yetmişbeş yıllık bir birikim var, çok büyük bir rezerv var,
bugünün ekonomik ölçüleriyle bu gizli rezerv (varlık) dediğimiz varlıkları
değerlendirmiyoruz. Bunların 2,5-3 katrilyonluk bir bölümünü devlete
aktarıyoruz; çok şikâyet ettiğimiz, iyi yönetemediğimiz bankanın elindeki bu
değerli varlıkları devlet eliyle yönetmek istiyoruz. Bu, ilke olarak yanlıştır.
Bankanın içini, değerli varlıklarını boşaltıyoruz. Sonra, bankanın bütün
yükümlülüklerini Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası ile Halk Bankası arasında
paylaştırıyoruz, kalanlarını da tasfiye halinde bir şirkete dönüştürüyoruz. Peki, Emlak Bankasında,
böylesine büyük bir operasyonu haklı çıkaracak kaç tane ciddî bulgu var; hayır,
yok; çünkü, bir satırla, IMF niyet mektubuna bu yazıldı, gereği de yapılmak
zorunda. Değerli sözcüleri,
buradaki açıklamalarının arkasında durmaya, tekrar davet ediyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) Emlak Bankası operasyonu yanlıştır. Emlak Bankası, bu
bankalar içinde rehabilite edilmeye, dünkü fonksiyonları tartışılıyor olsa
bile, bugünkü bankacılık sistemine uyumlandırılmaya en yakın bankadır.
Personeli seçkindir; personeli, devlete ve devlet kurumu olarak ciddiyete en
yakın, en iyi seçilmiş, en iyi eğitilmiş personeldir. Bankacılık sektöründe,
Emlak Bankasında çalışmak bir imtiyazdır, oradaki insanlar, bir ekolü temsil
ederler. Tasfiye meselesinin bu açıdan değerlendirilmesi gerekir değerli
arkadaşlarım. Aynı şeylere diğer
konularda da değinmek istiyorum, zamanımız az; çünkü, üç tasarı için 20 dakika
konuşuyoruz. Tasarının ikinci bölümü, bu meşhur bütçedışı fonlarla ilgilidir.
Biz, bu konuyu 1992 ve 1993 yıllarında doğru şekilde çözdük. Şimdi, burada
yaptığımız, sadece, tasfiye mevzuatını oluşturmaktan ibaret. Biz bu
fonksiyonları topluca yok ettik, bütün gelirlerini bütçeye aktardık, bütün
harcamalarını da bütçe disiplini içinde yapar hale getirdik. Ama, bu mevzuatın
şimdi değişmesi gerekiyordu, titizlikle hazırlanmış; bu mevzuatın
hazırlanmasında, böylesine karmaşık bir konuyu gündeme getiren ve çalışmalarını
verimli bir noktaya taşıyan değerli arkadaşlarıma da burada teşekkür ediyorum.
Yapılanlar doğrudur; ama, daha önceden yapılmıştır sonuçları itibariyle. Şimdi
getirilen sistem şudur: Bununla -ki daha önce iki tasarıyla 52 fon kapatıldı-
15 fon daha kapatılıyor. Daha doğrusu, bunların gelirleri bütçede özel bir
hesaba alınıyor. Bu hesapta biriken tutar kadar da, bütçede bunlar için özel
ödenek yaratılıyor, bu ödeneklerle, bütçe disiplini içinde bu hizmetlerin
görülmesi sağlanıyor. Getirilen model, bugünkü
şartlarda doğru ve yerinde bir modeldir; Türk malî sisteminde disiplin arama
anlayışlarına destek sağlayacaktır. Bizim görüşlerimiz bu anlamda olumludur.
Biz, fikrin de, uygulamanın da gerisinde, 1992 yılından bu yana, ciddiyetle
durduk; kamu malî yönetimindeki bu kargaşanın kontrol altına alınmasına,
disipline edilmesine destek sağladık. Burada da desteğimiz vardır. Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin, 21 inci Yüzyılın başında ve 20 nci Yüzyılın sonunda yaşadığı büyük
hasarın kamuyla ilgili bölümünün bir kısmını ifade ettim; sadece
"kamu" başlığı, kimliği altındaki bankaların yarattığı zararın veya tespit
edilen zararın 50 katrilyon olduğuna işaret ettim; ama, bu büyük hasarın, bu
ülkede, bu ekonomide üretenlere, bu ekonomide iş yaratanlara, gelir
yaratanlara, çarkı döndürenlere ne kadar hasar verdiği konusunda, henüz, ortada
ciddî bir çalışma yok. Yani, çok fazla suçlanan malî sektör ile bankacılık
sektörü arasındaki bu kavganın boyutunu herkes düşünmelidir değerli
arkadaşlarım. Evet, bu kavganın gerisinde, inanılmaz bir derinlik ve ekonomik
açıdan büyük bir çöküş var. Nedir bu çöküş; banka olarak, sizin teşvikinizle,
resmî politikalarınızın teşvikiyle, kredi kullananlar, döviz cinsinden kredi
kullanmış. Bu bankanın alacağı ve yüzde
70 devalüasyonla, üretici bir şirketin döviz yükümlülüğü, bir gecede yüzde 70
artmış ve bu krediler, artık, kullananlar tarafından ödenemez hale gelmiş.
Banka da size inanmış, banka da size borç vermiş; onun da kâğıtları, maalesef,
çok büyük değer kaybına uğramış. Müthiş bir kayıp. Kaybın boyutu konusunda,
henüz, ortada sorumluların yapabildiği bir hesap yok. Şimdi, ülkedeki ekonomik
sistemi altüst eden her iki krizin, sonuçlarını bir ölçüde ayıklamak açısından,
vergi kanunlarında düzenlemeler getiriliyor. Bu düzenlemeler, özü itibariyle,
doğru; ama, biraz da gecikmiş düzenlemeler. Bir ilk adım olarak, bankaların
aktiflerinde, sisteme açtığı kredilerin tahsil edilebilir olmasında, vergi
yönünden bir teşvik, bir kolaylık getiriliyor ve bankaların, bu kargaşa
içerisinde edindikleri gayrimenkulleri ve iştirak hisselerini satarak, bir
şekilde özkaynaklarını vergi dışında kalacak şekilde yükseltmeye ve yine
aktiflerindeki kredilerin tahsilatında da bir şekilde desteklenmeye
çalışılıyor. Bu, doğru bir
yaklaşımdır. Bu yaklaşımın, yine üretime, yine istihdama, yine yatırıma
yönelik, yine ihracata yönelik ek tedbirlerle desteklenmesi gereği var. Ekonomide, hâlâ hasar
tespiti ve hasarın temizlenmesi yönünde atılmış, ciddiye alınabilecek hiçbir
toplu (corporate), konsolide yaklaşım yok. Diliyorum ki, vergiyle
getirilen bu düzenlemeler, vergi konusunda atılan bu çağdaş ve başka ülkelerin
uygulamalarıyla da uyumlu düzenlemeler, diğer alanlardaki düzenlemelerle
takviye edilsin ve teşvik edilsin. Şu hususu herkes
bilmelidir ki, tasfiye, kendi mantığı içerisinde, böylesine derin bir kriz
ortamında, bu ülke ekonomisine hiçbir katkı sağlamayacaktır. Bunun, bütün
enerjimizi, millî kurumlarımızın tasfiyesi, çalışanlarımızın perişan edilmesi
yönünde değil; üretimin, ihracatın ve yatırımın, büyümenin önünü açacak bir
yaklaşım içerisinde ele alınması lazım. Tekrar işaret ediyorum.
Vergi konusunda getirilen düzenlemeler, bu yönde atılmış adımların öncüsü
konumundadır. Daha çok önemli düzenlemeler, çok önemli ve bilinçli düzenlemeler
yapılması ihtiyacıyla karşı karşıya Türk reel sektörü, Türk üretim sektörü. Değerli arkadaşlarım, bu
tasarılar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilen ve bizim bazı
hükümlerini okumak için bile zaman bulamadığımız bu tasarılar, bilesiniz ki,
geçiş hükümleriyle beraber, bu dönemde, cumhuriyet döneminde yaşanmış en önemli
sonuçları, en sancılı sonuçları yaratacak tasarılardır. Türkiye cumhuriyeti
tarihinin bu büyük kurumlarının değişimini ilgilendiren bu düzenlemelerin, bu
çatı altında görev yapan her değerli arkadaşım tarafından yakından izlenmesi ve
tartışılması, katkı sağlanması gereği var diye düşünüyorum. Bu dileğim içinde,
bu temennim içinde, olumsuzluklarına işaret ettiğim hükümlerinin düzeltilmesi
konusunda, iktidar, hükümet ortağı partilerin beyanlarına uygun oylarını ve
tavırlarını açıkça ortaya koymalarını bekliyorum. Diğer, olumlu olarak
işaret ettiğim noktalarda, bizim desteğimiz sonuna kadar var. Gelin, bu
tasarıyı düzeltelim. Gelin, değerli grup sözcülerinin işaret ettiği, karşı
çıktığı hükümleri tasarıdan çıkaralım ve bu şekliyle, belki, bu tasarıların
getirdiği sancılı sonuçları birazcık iyileştirmiş oluruz ve biraz da... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Açıyorum
mikrofonunuzu Sayın Kabataş; buyurun, lütfen tamamlayın. KEMAL KABATAŞ (Devamla) -
... bu düzenlemelerle, bu sektörde çalışan, kamuda çalışan yaklaşık 6 000
insanın da belki iyi niyetli hayır dualarını almış ve onlardan gelen bu iyi
niyetle de biraz moral bulmuş oluruz, bu destekle de moral bulmuş oluruz diye
düşünüyorum. Bu temenniyle, tasarının,
ülkemize hayırlı olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kabataş. Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Uşak Milletvekili Sayın Armağan Yılmaz; buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA ARMAĞAN
YILMAZ (Uşak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, 713 sıra sayılı kanun tasarısı hakkında düşüncelerimi arz
etmek için huzurlarınızda bulunmaktayım. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu bankalarının son yaşanan ekonomik krizin
derinleşmesindeki rolleri ve söz konusu krizin yarattığı olumsuzluklar, görev
zararları uygulamasının sürdürülemez olduğunu ve bankacılık sisteminin sağlıklı
bir yapıya kavuşturulabilmesi için, görev zararı alacaklarının bir an önce
tasfiye edilmesi gerektiğini ortaya koymuştur. 30.4.2001 tarihinde yürürlüğe
giren 2312 sayılı kararnameyle, bankaların çeşitli Bakanlar Kurulu kararlarından
kaynaklanan görev zararları uygulamasına son verilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankasının, tarım kredi kooperatiflerinin görev zararlarının oluşmasına
neden olan kanunlar ile görev zararı uygulamasına ilişkin bütün mevzuatın
yürürlükten kaldırılması amaçlanmıştır. Ziraat Bankası, Halk Bankası, görev
zararlarını bilançolarında göstermelerine rağmen, Türkiye Emlak Bankasının,
böyle bir zarar gösterme gibi bir şansı olmamıştır. 1926 yılından beri
ülkemizde konut ve bankacılık alanında hizmet veren Emlak Bankasının, yaşanan
şubat krizinde hiçbir etkisi olmadığı gibi, krizden en az etkilenen banka
konumundadır. Emlak Bankası, 75 yıllık birikimiyle, kentleşme olgusunu
gerçekleştiren, depreme dayanıklı sosyal donatı alanlı konutlarıyla, modern
şehircilik ve konut yapımında kalite belirleyicisi konumundadır. Bir marka
belirlemiştir; bankanın sadece marka değeri 500 milyon doların üzerindedir.
Aynı zamanda, Emlak Bankası, konut finansmanında uzmandır; ipotek bankacılığını
uluslararası düzeye taşıyabilecek potansiyele sahiptir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Emlakbank'ın, Ziraat-Halk bünyesindeki birleşmesi demek,
yeniden otomasyon yazılımı, bilgisayar alımları gibi milyonlarca dolarlık
yatırım demektir. Bu birleşme hakkında danışmanlık hizmeti kime, ne kadar
bedelle yaptırıldı bilemiyorum. Herhalde, günümüz tasarruf düşüncesine uygun
düşmeyecektir. Emlakbank'ın rasyoları, iyi, edimlerine uyan kârlılığa doğru
giden bir yapıdadır. Emlak Bankasının kolaylıkla yeniden yapılandırılıp, konut
finansmanı konusunda ihtisas bankası olarak özelleştirilmesinin kamunun
menfaatına olacağı inancındayım. Devlet büyük bir gelir elde edebilecektir. Görev zararları
karşılığında, Ziraat Bankasına 15 katrilyon, Halk Bankasına 11 katrilyon
liralık tahvil verilmiştir. Bu tahvillerin faizini reeskont yoluyla gelir
kaydetmelerine rağmen, zararları, hâlâ, devam etmektedir. Her üç bankanın kriz
öncesi ve sonrası bilançolarının bağımsız dış denetim şirketine
incelettirilmesi halinde, durum, tüm açıklığıyla ortaya çıkacaktır.
Emlakbank'ın, sermaye ödemesinden sonra geldiği nokta dikkate alındığında,
bankanın herhangi bir bankayla birleştirilmesi, aktif ve pasiflerinin muhtelif
kuruluşlara dağıtılması suretiyle tasfiyesi sonunda ekonomik açıdan daha büyük
zararlar oluşacağı görülecektir. IMF'ye verilen niyet
mektubunda -bunu özellikle söylüyorum- yükümlülüklerini ödeyemez, varlığını
sürdüremez durumda olduğu şeklinde yer alan ifadeler, gerçek duruma uygun
düşmemektedir. 2000 yıl sonu bilançosunun olumsuzlukları dikkate alınarak
yazılan bu ifade, 2 Mayıs 2001'de 624 trilyon sermaye ve 45 trilyon liralık
görev zararı ödemelerinin yarattığı olumlu katkı gözardı edilerek yazılmıştır. Özellikle, banka
birleşmelerinin olumlu sonuç vermeyeceği, iki yapının birleşmesinden her zaman
sinerji yaratılarak, temel amaç olan işlem maliyetleri düşürmenin
başarılamayacağı, özellikle kültürleri farklı iki organizmanın birleşmesinin
olumsuz sonuçlar yarattığı, dünyada ve ülkemizde yaşanan örneklerle
kanıtlanmıştır. Yaygın deyimle, banka birleşmelerinde 2x2'nin 4 etmediği
örnekler çoktur. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; malî ve ekonomik açıdan isabetsizliğini özetlemeye
çalıştığımız bu kararın hukuksal dayanağı da bulunmamaktadır. 25.11.2000
tarihli 4603 sayılı Kanunla, her üç kamu bankasının yeniden yapılandırılarak
özelleştirileceği öngörülmüştür. Genel bir kanun olan Bankalar Kanunu
karşısında, normlar hiyerarşisi gereği uygulama önceliği bulunan özel kanun
kapsamındaki Emlak Bankası hakkında, ne Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulu ne yönetim kurulu ne de genel kurulun, tasfiyesi, birleşmesi ve benzeri
gibi kararlar alma yetkisi bulunmamaktadır. 4603 sayılı Yasa kapsamında
bulunmasının yanı sıra, yukarıda belirtilen sermaye artırım ve görev zararı
ödemesinden sonra malî yapıdaki düzelme nedeniyle de, Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulunun, niyet mektubunda belirtildiği gibi, bankacılık lisansı
iptal etme şeklinde bir karar alma yetkisi yoktur. Gerek 4603 sayılı Yasa
hükümleri gerekse bankanın malî durumu, Bankalar Yasasına göre, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulunun karar alabilmesine olanak tanımadığından,
alınacak kararlar, hukuka ve ekonomik yararlara aykırı olacaktır. Hazine
dışında da ortakları bulunan bir anonim şirket hakkında bu yönde bir karar
alınması, hukukî ve malî sorumluluklar doğuracaktır. Kurumsallaşma
örneklerinin çok az olduğu ülkemizde, cumhuriyetimizin kuruluşundan kısa bir
süre sonra kurulan, bütün bu zarar ve sakıncalarına rağmen, yetmişbeş yıllık
bir kurumu, tüm kültürü, deneyimi, birikimi ve yükümlülükleriyle tarihe
gömmenin yaratacağı siyasî, hukukî ve malî sorumlulukların dikkate alınmasıyla,
üzerinde düşünülmesi gereken bir olgu olduğu
kanaatindeyiz. Tasarının fonlarla ilgili
bölümünün, olumlu bir durum olduğunu görüyoruz. Zaten, Sekizinci Beş Yıllık
Kalkınma Planı ve 2001 yılı maliye politikasında, kamu kaynaklarının plan
önceliklerine göre tahsisi, kaynakların etkin yönetim ve denetimi, kamusal
faaliyet alanı içinde yer alan bütçeyle ilgili bütün harcamaların bütçe içine
alınması, saydamlığın artırılarak, harcamalarda malî disiplinin sağlanması ve
kamu açıklarının süratle düşürülmesi hedeflenmiştir. Bu hedefe ulaşmak için,
bütçe içi fonlar tümüyle kaldırılarak, bütçe dışı fonlardan kuruluş amaçları
doğrultusunda çalışmayanların tasfiye edilmesi, fonlara ek malî yükümlülükler
getirilmemesi ve yeni fon kurulmayarak, faaliyetine devam edecek olan bütçe
dışı fonların ise denetiminde etkinliğin sağlanması hedeflenmiştir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; fonların, geçmişte, hızlı karar alma ve uygulama kolaylığı
sağlamaları nedeniyle oluşturulduğu ve faydalı hizmetlerin verilmesine imkân
sağladığı doğrudur; ancak, günümüzde çoğunun işlevi bitmiş, bir bölümü
amacından uzaklaşmış ve bütçe disiplinini ciddî şekilde bozar hale
getirilmiştir. Uygulanmakta olan
ekonomik istikrar programı çerçevesinde, bütçe birliğinin ve şeffaflığının
sağlanması amacıyla, fonların tasfiyesine yönelik olarak başlatılan çalışmalar
kapsamında, 2000 ve 2001 yıllarında, toplam 52 fonun tasfiyesine yönelik yasal
işlemler tamamlanmıştır. Bu defa, aynı kapsamda kalan 17 fonun, kanun ve kanun
hükmünde kararnameyle kurulmuş olan 15 adedinin, gelirlerinin ilgisine göre
bağlı bulundukları kuruma bırakılması, bütçeye gelir ve özel gelir kaydedilmesi
suretiyle yürüttükleri hizmetlerin devamının sağlanmasına imkân verecek şekilde
tasfiye edilmeleri amaçlanmaktadır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarıyla, Kurumlar Vergisi Kanununun 38 inci maddesi
değiştirilerek bölünme müessesesi vergi sistemimize dahil edilmektedir. Bu
düzenlemeye paralel olarak, halen Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde
yer alan ve mükelleflerin iktisadî kıymetlerini elden çıkardıklarında enflasyon
nedeniyle ortaya çıkan kârlar nedeniyle aşırı bir vergi yüküyle
karşılaşmalarını önlemek amacıyla, elden çıkarılan iktisadî kıymetin maliyet
bedelini, bu iktisadî kıymetin iktisap edildiği ve elden çıkarıldığı yıllar
hariç olmak üzere, yeniden değerleme oranın da artırılmak suretiyle dikkate
almalarına imkân sağlayan düzenleme değiştirilerek elden çıkarılan iktisadî
kıymetin maliyet bedelinin aylık bazda ve toptan eşya fiyat endeksi dikkate
alınarak belirlenmesi öngörülmek suretiyle bu müesseseye de işlerlik kazandırılması
hedeflenmiştir. Bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyor; yasanın, milletimize ve
vatanımıza hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ediyorum. (MHP ve
DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yılmaz. Şahsı adına İstanbul
Milletvekili Sayın Aydın Ayaydın. AYDIN A. AYAYDIN
(İstanbul) - Sayın Başkan, ben 86'ya göre aleyhte söz istedim. BAŞKAN - Efendim, söz
talebiniz, tasarının tümü üzerinde şahsı adına olarak geçmiş; ama, 86'ya göre
de söz talebiniz varmış efendim. Şu an konuşmuyorsunuz
değil mi efendim? AYDIN A. AYAYDIN
(İstanbul) - Hayır konuşmuyorum. Sayın Masum Türker?..
Yok. Sayın Yasin
Hatiboğlu?..Yok. Sayın Aslan Polat?.. Yok. Soru işlemine geçiyorum. Sayın Yıldırım, sorunuzu
sorabilirsiniz. Buyurun. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakandan aşağıdaki sorularımın
cevaplandırılmasını istiyorum: 1- Bir bölgede kapatılan
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası şubesinin görevini kim yerine getirecek?
Yani, Eskişehir'in Sivrihisar İlçesi Kaymaz Bucağında kapatılan bankadan
istifade eden çiftçinin, esnafın, emeklinin ve bu halkın hali ne olacak açıklar
mısınız. 2- Ziraat Bankasını, Halk
Bankasını özelleştirirseniz, esnafa, KOBİ'lere, sanayiciye ve çiftçiye, millete
bankacılık hizmetini kim yapacaktır; yani, esnaf ve çiftçi bankasız mı
kalacaktır? 3- Türk Ticaret Bankasına
müşteri olduğu halde, satılması mümkünken, satmaktan neden vazgeçildi? Çalışan personelin durumu
ne olacak ve zararlarını, yine, millete mi yükleyeceksiniz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - 5 dakikalık
sürede soruları alalım, sonra, Sayın Bakan cevaplasın; çünkü, çok soru talebi
var. Efendim, lütfen soruların
kısa olmasını rica ediyorum; çünkü, birçok milletvekili arkadaşımız soru sormak
arzusunda. Buyurun Sayın Bedük. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakana şu sorularımı sormak
istiyorum. Yetmişbeş yıllık şerefli
mazisi bulunan Emlak Bankasının tasfiyesini, Halk Bankasının Ziraat Bankasıyla
birleştirilmesini öngören bu tasarıyla; Ziraat ve Halk Bankaları
gibi Anadolu sermayesini ekonomiye kazandırmayı sağlayan, önemli görevleri
üstlenen bu şubelerden kaçı kapatılacaktır; özellikle, Anadolu'da bu işlevi
yürüten bankaların yerine, başka ne gibi alternatifler düşünüyorsunuz ve
bununla ilgili neler yapılacaktır? Emlak Bankası dahil olmak
üzere, kaç personel emekli edilecek, kaç personel çalıştırılacak;
çalıştırılacak olan ve diğer bankalara aktarılacak olan personelin hakkı ve
hukuku nasıl sağlanacak? Ayrıca, Emlak Bankasının
birkısım personeli, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılması sırasında
yüzde 50 daha az para alacaklar, gerek bankacılık tazminatı gerekse ek tazminat
almayacaklar; bunu, adilane bir davranış olarak görüyor musunuz? Bunların
hakkını ve hukukunu koruyacak herhangi bir düzenleme düşünüyor musunuz? Kapsam dışı personelle
ilgili ne yapacaksınız? Bir taraftan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu bir
taraftan 1475 sayılı İş Kanunu bir taraftan da sözleşmeli personeli de
içerisine alan, bu personelin hakkını ve hukukunu nasıl koruyacaksınız? Vakıflar Bankasının (A)
grubu hisselerinin satılmayacağı hususunda daha evvel açıklamalar yapılmıştı,
şimdi de satılacağı anlaşılıyor. Sayın Bakan, vakıf mevzuatı ve Anayasa
çerçevesinde mülkiyet hakkının fevkalade önemli olduğunu değerlendirerek, vakıf
yapanların, kendi iradelerinin dışında, (A) grubu hisselerinin satılmasını,
acaba, hangi hukuk anlayışıyla bağdaştırıyorsunuz; çünkü, kendi iradesiyle, o
şekilde düşünmüş. Diğer bir sorum;
çiftçinin Ziraat Bankasından aldığı kredi miktarı 1 milyar lira; ödemediği
takdirde, 1 800 000 000 lira oluyor; bir sene ödemediği takdirde, 3 500 000 000
lira ödemek durumunda kalıyor. Ziraat Bankası ve Halk Bankasının çiftçiler veya
esnaf tarafından kamu zararına sebebiyet verdiği ifade ediliyor. BAŞKAN - Sayın Bedük... SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz; bitiriyorum. BAŞKAN - Efendim, çok
rica ediyorum. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Bitiriyorum... Acaba, esnaf ve ticaret
erbabına ne kadar kredi açıldı, ne kadara zarar verildi? Son sorum; mademki, bu
kadar, personelle ilgili olarak düzenlemeler yapılıyor. O halde, bu Bankacılık
Kanunuyla ilgili olarak çıkarılan dokunulmazlık zırhını neden öngördünüz?
Burada, yönetime seçilecek olan kişileri dokunulmazlık zırhına koymanızın
sebebi nedir? Demek ki, bir haksızlık yapılacak veya bazı sıkıntılar yaşanacak
da, ondan dolayı mı bir ihtiyaç duydunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Enginyurt,
buyurun efendim. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) -
Vazgeçtim Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Alçelik,
buyurun. TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- Sayın Başkanım, Sayın Bakandan, daha doğrusu, Sayın Hükümetten öğrenmek
istediğim konu şu: İki gün, üç gün önce bir ek bütçe yaptık; çalışanlarımıza
herhangi bir katkı göremedik. Çıkarılacak bu kanunun, ülkemizdeki çalışanlara,
emeklilere ne faydası olacak; birinci öğrenmek istediğim nokta bu. Efendim,
bankaları kurtarıyoruz, vesaire gibi ifadeleri yeterli görmüyoruz. Somut,
çalışanlara, emekli, dul, yetime, bu kanunla, kayıpları oranında ne karşılık
sağlanacak? İki: Şu anda, misafir
koltuklarında bizi izleyen, bu görüşmelere katılan kardeşlerimiz var, kurum
çalışanları var. Bu kanun çıktığı an, kurum çalışanlarının haklarını, hükümet
ve Sayın Bakan güvence altına alıyor mu? Burada, net açıklama istiyoruz. Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. BAŞKAN - Soru sorma
işlemi bitmiştir efendim. Sayın Seven, Sayın Malkoç,
Sayın Öztürk, Sayın Ayaydın ve Sayın Ayrım'ın sorularını alamıyorum. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Bizim de sorularımız vardı ama... BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan; soruları cevaplandırabilirsiniz efendim. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul) - Konuşmak isteyen, çıkıp mikrofona konuşsun... Bu kadar uzun soru
olur mu?! BAŞKAN - Sayın Bakan
soruları cevaplandırıyor efendim. Lütfen, dinleyelim. Buyurun efendim. DEVLET BAKANI KEMAL
DERVİŞ - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sorularınızın bir
kısmı sözlü, bir kısmı yazılı olarak cevaplandırılacak; ancak, kamu
bankalarıyla ilgili maddelerin tartışılmasında, Emlak Bankası konusu, bazen çok
hissî ve gerçekleri yansıtmayan biçimde ele alındı. Emlak Bankasında çalışan
arkadaşlar, hiçbir şekilde, diğer kamu bankaları çalışanlarından farklı bir
muamele görmeyeceklerdir. Tersine, Emlak Bankası Mensupları Emekli ve Yardım
Sandığı Vakfı üyesi personel de, kamu bankalarının diğer personeline sağlanan
haklardan yararlanacaklardır. Finans sektörünün
sorunlarına tümüyle baktığımızda, kamu olsun, özel olsun, bankaların
birleşmesinde büyük yarar vardır. Küreselleşen finans piyasalarında Türk
bankalarının yarışabilmesi için, artık, bankaların büyük olması gerekir. Bu,
özelde de böyle, kamuda da böyle. Emlak Bankasının, artık, bankacılıkla,
bugünkü Türkiye'de ilgisi olmayacak inşaatçılık kısmının ayrılmasıyla, geri
kalan kısmının çok küçük kaldığı görülecektir ve bunu, Ziraat Bankasıyla, kısmen
Halk Bankasıyla birleştirmekte, daha güçlü banka yaratma amacı vardır; bir birleşme
olayıdır, bir tasfiye, özellikle Emlak Bankasını ortadan kaldırma olayı
değildir, bankacılık sektörünün rasyonelleşmesi ve Türkiye'de, daha güçlü, daha
büyük bankaların ortaya çıkmasına yönelik bir çabadır. Tabiî, kamu bankalarında
çok ciddî sorunlar vardır; biliyorsunuz, geçen birçok oturumda tartışıldı. Bu
zararlar ve kamu bankalarındaki ucuz popülizm, Türkiye'yi bu noktaya, bu ağır
bunalıma getiren önemli olaylardan bir tanesidir ve artık, ucuz popülizmin
hiçbir şekilde Türkiye'ye yarar getirmeyeceğini, sanıyorum hepimiz bilmekteyiz.
Olmayan bir kaynağı, bütçe yoluyla değil, kamu bankaları yoluyla vermeye
çalışmak, aynı, bütçedeki açığın getirdiği bütün olumsuzlukları beraberinde
getiriyor. Özellikle, kamu bankalarındaki düzenlemeleri, lütfen, bu açıdan
düşünelim, bu açıdan değerlendirelim. Ayrıca, tabiî, özellikle Ziraat
Bankasının yaptığı önemli birtakım kamu hizmetleri var; yani, bankacılığın
ötesinde. Bu kamu hizmetleri mutlaka devam edecektir, çeşitli yolları vardır
bunun. Bir tanesi, PTT'yle çalışmalar yapılıyor, bunun bir kısmını PTT
yüklenecek. Diğer konularda da, bütün bu kamu hizmetlerinin devamı sağlanacak. Şube sayısının
rasyonelleşmesi konusunda da, yeniden bir çalışma yapacağız kamu bankaları
yönetimiyle birlikte. Şube sayısının en rasyonel bir şekilde düzenlenmesiyle
ilgili sayın milletvekili arkadaşlarımızın da görüşünü dinlemek istiyoruz.
Biliyorsunuz, şube kapatmalarını bu yüzden erteledik ve bu çalışmaları, bu
hafta içinde tamamlamak istiyoruz. Fakat, tekrarlıyorum, Türkiye, artık, kamu
finans dengesini mutlaka sağlamak zorundadır ve her şeyin -bu, fonla ilgili
düzenleme de o yönde ve o konuda da, zaten, büyük destek veriyorsunuz- şeffaf
bütçe içinde olması gerekir. Kamu bankalarının bir bankacılık anlayışı içinde
davranmaları gerekir. Eğer, devlet, bazı görevleri kendilerine verecekse, o zaman,
bunun kaynağını önceden ve şeffaf bir şekilde bütçeye koyarak vermesi
gerekiyor. Teşekkür ederim. TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- Sayın Başkanım, çalışanların durumundan bahsetmedi. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, yerimden bir açıklama yapabilir miyim? BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kapusuz. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, şunu ifade etmek istiyorum: Muhalefet şerhlerinde de görüldüğü
gibi, sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmüş olan bazı kanun ve kanun
hükmünde kararnamelerdeki değişikliği teknik olarak ihtiva eden bir yasa
tasarısı görüşülüyor. Türkiye'nin en ciddî, problemli sektörü olan bankacılık
sektörüyle ilgili, Parlamento, çok ciddî ithamlarla ve sıkıntılarla karşı karşıya
bulunuyor. Sayın Bakan böyle ciddî ve teknik bir konuda Parlamentoyu
bilgilendireceği yerde, diyorlar ki: "Milletvekillerinin görüşlerini
dinleyeceğiz." Bu Parlamento, bu konuları dinleyecek, hükümetin ne yapmak
istediğini anlayacak ve ona göre de oy verecek. Bakınız, başından beri, gruplar
bu tasarının aleyhinde konuşuyorlar. Acaba, kimden oy almayı düşünüyorlar? BAŞKAN - Peki efendim...
Peki Sayın Kapusuz; anladım... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Her şeyden önce, sayın hükümetin, bu ve benzeri konularda, buraya gelip,
Parlamentoya saygı gereği açıklama yapması görevidir. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Peki Sayın
Kapusuz. Soru sorma ve cevap
işlemi tamamlanmıştır. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun efendim. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Sayın Başkan, ben iki soru sordum. Millet televizyonlarının
başında, esnaf ve çiftçi haber bekliyor Sayın Bakandan. BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
bir süremiz var İçtüzükte, ona göre siz sorularınızı sordunuz, Sayın Bakan da
cevaplarını aynı süre içinde verdi. Ne yapalım?!. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Kamu bankaları... BAŞKAN - Ne yapalım
efendim?! Soru sorma ve cevap işlemi 10 dakikayla sınırlandırılmış İçtüzükte. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Halk Bankasının görevini kim yapacak? BAŞKAN - Lütfen... Çok
rica ediyorum... Sayın Yıldırım, böyle bir usulümüz yok. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakan sorularımıza yazılı olarak cevap
verecekler değil mi efendim? BAŞKAN - Efendim, soru ve
cevap işleminin başında rica ettim... SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Efendim, bir şey sordum... BAŞKAN - ...lütfen,
sorularınızı kısa, özlü ve bütün arkadaşlarımıza soru sorma imkânı verecek
şekilde sorun dedim. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Bir dakika Sayın Başkan, bir şey soruyorum, müsaade eder misiniz. Sorduğumuz sorulara
yazılı olarak cevap verecekler herhalde Sayın Bakanımız, değil mi efendim?
Onlar bize lazım. DEVLET BAKANI KEMAL
DERVİŞ - Tabiî... BAŞKAN - Tabiî ki;
herhalde, gereğini yapacaktır efendim. Sayın milletvekilleri,
tasarının maddelerine geçilmesini oylayacağım; ancak, tasarının maddelerine
geçilmesinden önce, oylamanın açık oylama şeklinde yapılması istenmektedir.
İçtüzüğümüzün 81 inci maddesinde, tasarının tümü açık oylamaya tabi ise, tümü
ve maddeleri için açık oylama isteminde bulunulamayacağı belirtilmektedir.
Tasarının maddelerine geçiş için açık oylama talebinde bulunulamayacağı açıkça
belirtilmediğinden, önergeyi işleme alacağım. Bu önergenin dışında,
ayrıca yoklama talebi de vardır. Açık oylama istemini içeren önergeyi işleme
koyacağım ve ayrıca toplantı yetersayısını da bu şekilde arayacağım. Şimdi, tasarının tümü
için açık oylama yapacağız. Açık oylama talebinde bulunan sayın
milletvekillerinin ve yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin,
salonda bulunup bulunmadıklarını arayacağım. Sayın Doğan?.. Burada. Sayın Günbey?.. Burada. Sayın Akman?.. Burada. Sayın Ünal?.. Burada. Sayın Dağcıoğlu?..
Burada. Sayın Kukaracı?.. Burada.
Sayın Karapaşaoğlu?..
Burada. Sayın Çiçek?.. Burada. Sayın Baş?.. Burada. Sayın Arslan?.. Burada. Sayın Malkoç?.. Burada. Sayın Karakaya?.. Burada.
Sayın Demircan?.. Burada.
Sayın Alçelik?.. Burada. Sayın Aslan?.. Burada. Sayın Geçer?.. Burada. Sayın Elkatmış?.. Burada.
Sayın Fatsa?.. Burada. Sayın Yıldız?.. Burada. Sayın Oğuz?.. Burada. Şimdi, açık oylama talebinde bulunan sayın
milletvekili arkadaşlarımı arayacağım. Sayın Ercan?.. Burada. Sayın Kabataş?.. Burada. Sayın Paçacı?.. Burada. Sayın Yılmazyıldız?..
Burada. Sayın Gözlükaya?..
Burada. Sayın Çevik?.. Burada. Sayın Örs?.. Burada. Sayın Gönül?.. Burada. Sayın Ulupınar?.. Burada.
Sayın Konukoğlu?..
Burada. Sayın Tezmen?.. Burada. Sayın Ertugay?.. Burada. Sayın Baran?.. Burada. Sayın İlgün?.. Burada. Sayın Bedük?.. Burada. Sayın Yıldırım?.. Burada.
Sayın Akçalı?.. Burada. Sayın Aksoy?.. Burada. Sayın Yılmaz?.. Burada. Sayın Çelik?.. Burada. AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, şimdi, açık oylamayı mı yapıyor, yoklama mı
yapıyorsunuz? BAŞKAN - Efendim, açık
oylama istemini yerine getireceğim; dolayısıyla hem açık oylama talebinde
bulunan sayın milletvekillerini hem de yoklama talebinde bulunan sayın
milletvekillerini tespit ettim; şimdi, açık oylama yapacağım. AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, açık oylama ayrı konu, yoklama ayrı... BAŞKAN - Açık oylamada
da, tabiî, toplantı yetersayısını arayacağım efendim. AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Çünkü, milletvekili, açık oylamaya girer, çıkar gider; yani,
yoklamaya girmek zorunda değil. BAŞKAN - Öyle değil
efendim, sizin ifade etmiş olduğunuz gibi değil. Efendim, tasarının
maddelerine geçilmesi için açık oylama yapıyoruz. Yoklama talebinde
bulunanlar aynı zamanda sisteme girebilirler. Şimdi, oylama işlemini
başlatıyorum ve 3 dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının maddelerine geçilmesiyle ilgili yapılan açık
oylamaya 227 sayın milletvekili katılmış ve 181 kabul, 46 ret oyu kullanılmıştır.
Böylece, maddelere geçilmesi kabul edilmiştir, hem karar yetersayısı vardır hem
de toplantı yetersayısı vardır. AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - 181 mi dediniz Sayın Başkan? BAŞKAN - Efendim?.. AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Tamam, tamam. BAŞKAN - Efendim, bu
itiraz etme alışkanlığınızdan vazgeçin, çok rica ediyorum. Yani, hep, sanki
Divanı farklı anlayışla yönetiliyormuş gibi itham ediyorsunuz. Bakın, tamamen
İçtüzüğe ve Anayasaya uygun bir şekilde burada görev yapmaya dikkat ediyoruz. Sayın milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 1 inci maddesini okutacağım; ancak, bu
madde kanun yazılış tekniğine uygun olarak düzenlenmemiş olması nedeniyle,
maddenin Genel Kurulda görüşülme usulü sorun yaratacaktır. Bu nedenle, maddenin (d)
fıkrasına kadar olan kısmı 1 inci madde olarak okutulacak ve üzerinde görüşme
açılacaktır. Maddenin (d) fıkrası da,
çerçeve 2 nci madde olarak okutulacak ve çerçeve maddeye bağlı geçici maddeler
üzerinde ayrı ayrı görüşme açılacaktır. Bilgilerinize sunuyorum. Şimdi, 1 inci maddeyi bu
şekliyle okutuyorum: BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TASARISI BİRİNCİ
BÖLÜM Kamu
Bankalarına İlişkin Hükümler MADDE 1. - A) 15/11/2000
tarihli ve 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası
Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanunun 1 inci
maddesinin (4) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (5) numaralı
fıkrasında yer alan "3346 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Fonların
Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun" ibaresi fıkra metninden çıkarılmıştır. "4. Bankaların yıllık faaliyetleri ile ilgili olarak (2000
yılı faaliyetleri dahil) genel kurullarına sunacağı yıllık bilançoları ile kâr
ve zarar cetvellerinin; 4389 sayılı Bankalar Kanununun 13 üncü maddesinin (2)
numaralı fıkrasında belirtilen bağımsız denetim kuruluşlarınca onaylanması
şarttır." B) 4603 sayılı Kanunun 3
üncü maddesinin (1) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "1. Bankaların, bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce çeşitli kanun ve kararnamelerle
verilmiş görevler nedeniyle doğan ve bütçe ödenekleri ile karşılanamayan
yıllara ilişkin olarak banka sigorta muamele vergisi eklenerek oluşmuş görev
zararı alacakları, yeniden yapılandırılmaları kapsamında belirlenen usul ve
esaslar çerçevesinde tasfiye edilir. Bankalara bedeli önceden ödenmeden görev
verilemez." C) 4603 sayılı Kanunun
geçici 1 inci maddesinin (3) numaralı fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "3. Yeniden
yapılandırma sürecinde bankaların yönetim kurulunca istihdam fazlası olarak
tespit edilen banka personeli, 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci
maddesine (süreler hariç) göre, diğer
kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilir. Ancak, bu şekilde nakledilen
personelden, anılan madde uyarınca eski kadrolarına ait hakları şahıslarına
bağlı olarak saklı tutulanlar için
bankacılık tazminatı da şahıslarına bağlı bir hak teşkil etmez. Bu durumda, söz konusu 22 nci madde
kapsamında Özelleştirme Fonu tarafından
yapılması gereken ödemeler ilgili bankalar tarafından yapılır." BAŞKAN - Madde üzerinde,
ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Altan
Karapaşaoğlu'nun. Buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MEHMET
ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. 1 inci madde üzerindeki
görüşlerimizi sırasıyla şöylece ifade etmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, 1
inci maddede en önemli konu "Kamu İktisadî Teşekkülleriyle Fonların
Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun" ibaresinin fıkra metninden çıkarılması. Ayrıca "Bankaların yıllık
faaliyetleriyle ilgili olarak (2000 yılı faaliyetleri de dahil) genel
kurullarına sunacağı yıllık bilançoları ile kâr ve zarar cetvellerinin 4389
sayılı Bankalar Kanununun 13 üncü maddesinin (2) numaralı fıkrasında belirtilen
bağımsız denetim kuruluşlarınca onaylanması şarttır" ibaresi konuluyor. Değerli arkadaşlar,
burada şunu bir defa belirtmemiz gerekiyor; bağımsız denetim kuruluşlarınca
denetimlerin yapılması, öteden beri arzu edilen, istenen bir şey. Türkiye'de de
bunun böyle olması lazım; ancak, şu anda Türkiye'de akredite edilmiş bağımsız
denetim kurumu yok. Dolayısıyla, bağımsız denetim kurumları daima yurt dışından
olacak ve bu bağımsız denetim kurumlarına oldukça yüksek meblağlar ödenecek. Bu
yasayla birlikte, özellikle, Akreditasyon Konseyinin işlerlik kazanması
lazımdı. Akredite edilmiş, bağımsız yerli denetim kurumları tarafından bu
denetimler yapılmalıydı ve çok büyük miktarlara baliğ olacak denetim masrafları
da ülke içinde kalmalıydı deriz. İkinci konu
"bankalara bedeli önceden ödenmeden görev verilemez" hükmünü taşıyan
madde. Bu, öteden beri arzu edilen, bu imkânlar doğrultusunda, bu kararlar
doğrultusunda yapılması gereken bir işlem idi; ama, Türkiye'nin ekonomik durumu,
ekonomik çıkmazları ve açmazları buna fırsat vermedi. Yönetimler, birtakım
siyasî gayelerle, birtakım sosyal amaçlarla, karşılığı olmayan harcamaları
yaptılar. Bundan sonra bu devam etmeyecek mi; buradaki hükme bakarsak devam etmeyecek.
Ancak, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik konum, Türkiye'nin, bazı
hizmetleri, bazı sosyal hizmetlerini yürütmekte, daha, çok uzun zamana ihtiyaç
olduğunu vurguluyor bize. Yani, bu dönem zarfında birtakım sosyal meseleleri, birtakım
destekleme meselelerini nasıl halledeceğiz, nasıl düzenleyeceğiz, bu konulara
nasıl yaklaşacağız?.. Bu fıkraya baktığımız zaman, daha, Türkiye'de, üç beş
sene gibi bir zaman içerisinde köylü de desteklenemeyecek, esnaf da desteklenemeyecek,
desteklenmesi gereken birtakım katmanlardaki insanlar da gerekli desteği
bulamayacaklar. Bu bakımdan, hüküm güzel, fena değil; ama, bu hükmün gereği
olarak desteklenmesi gereken kesimlerin ne şekilde destekleneceğinin belirlenmesi
ve kısa süre içerisinde fonlarının da tedarik edilmesi lazım. Bir diğer paragraf,
yeniden yapılandırma sürecinde bankaların yönetim kurulunca istihdam fazlası
olarak tespit edilen banka personeli hakkında. Değerli arkadaşlar,
burada, banka personelinin, normal bir devlet memuru gibi, diğer kurumlara
aktarılacağı ve bankacılığın özelliğinden olan birtakım tazminatları
alamayacağı ifade ediliyor. Değerli arkadaşlar,
bankacılık, özellikli bir meslek, özelliği olan bir meslek. Dolayısıyla,
bankacılar ve bankalar, özellikli insanları birtakım sözleşmelerle almışlar ve
karşılıklı olarak birtakım ahitleşmeler, birtakım sözleşmeler yapılmıştır; dolayısıyla,
bunların bu haklarına itibar edilmemesi, hukukî değildir, insanî de değildir,
ayrıca, maalesef, ahlakî de değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak,
bizim, bu insanların haklarını sonuna kadar teslim etmek mecburiyetimiz vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın
Karapaşaoğlu, lütfen... MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) - Bu, bir olumsuzluktur. Bu olumsuzluğu üzerimizden kaldırmamız
lazım. Tabiî, zaman çok sınırlı
olduğu için, Sayın Bakanıma da buradan bir şeyi daha hatırlatmak istiyorum: Türkiye'de, şu anda, para
piyasalarını düzenliyoruz. Bu para piyasalarının düzenlenmesi noktasında,
mutlaka, sigorta şirketleriyle de ilgili düzenlemelerin yapılması lazım; aksi
takdirde, sigorta şirketlerinin işlevlerinden dolayı, sermaye piyasalarında,
bazı piyasalarda yanlışlıklar ve aksaklıklar olacaktır diyorum ve saygılar
sunuyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karapaşaoğlu. Madde üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Cihan Paçacı; buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MUSTAFA
CİHAN PAÇACI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bankalar
Yasasında bu kaçıncı değişiklik oldu, sayısını hatırlayamaz olduk. Her
defasında "bu son değişiklik" deniliyor; ancak, bir ay sonra yenisi geliyor;
bundan sonra, ne zaman ve nasıl bir değişiklik geleceğini gerçekten biz de
merak ediyoruz. Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugüne kadar kendi hazırladıkları yasa tasarı ve
tekliflerini görüşürdü ve bu müzakerelerde, milletvekillerinin görüşleri
dikkate alınır, özellikle, muhalefetin olumlu katkıları yasalarda yer alırdı.
Peki, şimdi ne yapılıyor; özellikle, 57 nci hükümetten sonra, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, âdeta, taşeronluk yapmaktadır. Yasa tasarıları dışarıda
hazırlanıyor ve hükümeti oluşturan parti gruplarına, noktası, virgülü
değiştirilmeden ve dokunulmadan Meclisten geçirilmesi talimatı veriliyor. Bu
sebepledir ki, ne milletvekillerinin ve ne de muhalefetin görüşleri dikkate
alınıyor; çünkü, tasarıyı hazırlayanlar, buraya indirenler, maalesef, bu Mecliste
oturan milletvekilleri değil ve muhatapları da bunlar olmuyor. Değerli milletvekilleri,
şimdi, 1 inci maddede önümüze gelen değişikliğe bir bakalım. 4603 sayılı
Yasada, 3346 sayılı kamu iktisadî teşebbüsleri ile Fonların Türkiye Büyük
Millet Meclisi denetiminden çıkarılması öngörülmüştü ve bu madde o şekliyle
kabul edilmişti. Yani, kamu bankaları Meclis denetiminden çıkarılıyordu. Şimdi
gelen tasarıyla, tekrar, Meclis denetimi konuluyor. Yani, bir öncekinden
tamamen vazgeçiliyor. Peki, bir önceki yasa görüşülürken biz ne demişiz; yani,
bundan yedi ay önce biz ne demişiz; işte, 16 ncı Birleşimde, 4 üncü maddede ben
söz almışım ve aynen şunu söylemişim: Bu 3 bankanın Meclis denetiminin dışına
çıkarılması, Anayasanın 165 inci maddesine aykırıdır, hükümeti bu konuda
uyarıyorum. Uyarı görevini bir de sözlü olarak yapmışım; ancak, bu uyarım, yedi
ay sonra bugün yerine getiriliyor; günaydın... İntikal süratinizi gerçekten
takdir ediyorum. Değerli milletvekilleri,
bankalar, özellikle zora düşün bankalar, biliyorsunuz, Fona alındı. Fona
alındığında, yine, biz, derhal bunların tasfiyesini gündeme getirdik ve tasfiye
edilmesini önerdik; ancak, yine, bu önerimiz de dikkate alınmadı. Bu
bankalar, güya, rehabilite edilip satılacaktı ve bu bankalara 19,7 katrilyon
lira fon aktarıldı. Peki, bugüne gelelim; satılabildi mi; hayır, yeni
açıklamalar yapılıyor, birkısım bankaların kapatılacağı veya birleştirileceği
söyleniyor. Bu arada, Fona aktarılan
bu bankalar tasfiye edilmediği için, Fona alındığı tarih ile bugünkü tarih
arasında yeni zararlar oluştu. Peki, bu zararların sorumlusu kimdir; tabiî ki,
bu zararların sorumlusu, bizim ikazlarımızı dikkate almayan hükümettir; ancak,
maalesef, fatura, yine millete, yine vatandaşa çıkıyor. Değerli milletvekilleri,
kamu bankalarının personeli gerçekten tedirgindir, gelecek endişesi
taşımaktadır. Ziraat Bankasında, sözleşmeye mi geçelim yoksa sözleşmeye
geçmeyelim mi tartışması yaşanmaktadır. Emlak Bankası personeli her gün sokakta
gösteri yapmakta, seslerini duyurmaya çalışmaktadır; ancak, maalesef, hükümet,
bu sesi duymamaktadır. Gördüğüm kadarıyla, dinleyici locasında, Emlak
Bankasının çalışanları, geleceklerini görmeye çalışıyor. Değerli Ziraat Bankası
çalışanları, değerli Halk Bankası çalışanları ve değerli Emlak Bankası
çalışanları; geleceğiniz, maalesef, hükümet ve IMF'yle birlikte tespit edildi
ve sizin geleceğiniz tasfiyeyle neticelenecektir. Biz, Doğru Yol Partisi Grubu
olarak buna elimizden geldiğince karşı çıkıyoruz; ancak, gördüğünüz gibi,
sesinizi duyuramıyoruz ve bu bankada çalışanlar tasfiyeye tabi tutulmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) EMİN KARAA (Kütahya) -
Sayın Başkan, sayın hatip tribünlere konuşuyor. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Aydın) - Sayın Başkan, Meclise hitap etmiyor. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Sizin konuşmacınız da aynı şeyi söyledi. BAŞKAN - Lütfen tamamlar
mısınız Sayın Paçacı. Buyurun efendim. MUSTAFA CİHAN PAÇACI
(Devamla) - Ben inanıyorum ki, tasfiyeye tabi tutulan hem banka mensupları hem
çiftçiler, zamanı geldiğinde, bu hükümeti ve bu anlayışı tasfiye edeceklerdir. Saygılar sunuyorum. (DYP
ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Paçacı. Madde üzeride 3 adet
önerge vardır; önergeleri geliş sırasına göre okutacağım, sonra,
aykırılıklarına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713 sıra
sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin (B) fıkrasında yer alan "görev
zararı alacakları yeniden yapılandırılmaları kapsamında belirlenen"
ibaresinin "görev zararı alacakları, yeniden yapılandırma sürecinde saptanan"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer
Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin (C) fıkrasında yer alan
"yeniden yapılandırma" ibaresinin "yeni oluşum" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer
Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Son önerge aynı
zamanda en aykırı önergedir; bu itibarla, hem okutacağım hem de işleme alacağım
efendim. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin (A) fıkrasında yer alan
"bağımsız denetim kuruluşlarınca onaylanması şarttır" ibaresinin
"bağımsız denetim kuruluşları tarafından onaylanması zorunludur"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer
Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Efendim, gerekçe
mi okunsun? İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: İfadeye açıklık
kazandırılması amaçlanmaktadır. BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin (B) fıkrasında yer alan
"görev zararı alacakları, yeniden yapılandırılmaları kapsamında
belirlenen" ibaresinin "görev zararı alacakları, yeniden yapılandırma
sürecinde saptanan" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer
Tufan Yazıcıoğlu Bartın BAŞKAN - Sayın
Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI HASAN
GEMİCİ (Zonguldak) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. MUSTAFA ÖRS (Burdur) -
Deminki önergede sormadınız Sayın Başkan... BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: İfadeye açıklık
kazandırılması sağlanmıştır. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin (C) fıkrasında yer alan
"yeniden yapılandırma" ibaresinin "yeni oluşum" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer
Tufan Yazıcoğlu Bartın BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI KEMAL
DERVİŞ - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: İfadeye açıklık
kazandırılması amaçlanmaktadır. BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. III. - YOKLAMA BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, maddenin oylamasına geçmeden önce, bir yoklama talebi vardır. Şimdi, yoklama talebinde
bulunan sayın milletvekillerinin salonda bulunup bulunmadıklarını tespit
edeceğim ve önergenin gereğini yapacağım efendim. Sayın Doğan?.. Burada. Sayın Geçer?.. Burada. Sayın Batuk?.. Burada. Sayın Öksüz?.. Burada. Sayın Ünal?.. Burada. Sayın Yıldız?.. Burada. Sayın Dağcıoğlu?..
Burada. Sayın Elkatmış?.. Burada. Sayın Çiçek?.. Burada. Sayın Ulucak?.. Burada. Sayın Adak?.. Burada. Sayın Fatsa?.. Burada. Sayın Arvas?.. Burada. Sayın Candan?.. Burada. Sayın Çiçek?.. Burada. Sayın Karavar?.. Burada. Sayın Karapaşaoğlu?..
Burada. Sayın Hatiboğlu?..
Burada. Sayın Malkoç?.. Burada. Sayın Aydın?.. Burada. Yoklama talebinde bulunan
sayın milletvekilleri, lütfen, sisteme girmesinler efendim. Yoklama için 3 dakika
süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Efendim,
toplantı yetersayısı yoktur. Saat 17.15'te toplanmak
üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati : 17.00 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 17.15 BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER:Melda BAYER (Ankara), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 119 uncu Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum. III. - YOKLAMA BAŞKAN - 713 sıra sayılı
kanun tasarısının 1 inci maddesinin oylanmasından önce yoklama istenmiş ve
toplantı yetersayısı bulunamamıştı; şimdi, yoklama için 3 dakika süre veriyor
ve yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, ikinci yoklamada da toplantı yetersayımız yoktur. Saat 20.00'de
toplanmak... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, bir dakikanızı istirham edeyim. BAŞKAN - Buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Gayet iyi biliyorsunuz ki, İçtüzüğün 1 inci maddesi birleşimi tarif ediyor.
(DSP sıralarından gürültüler) Müsaade buyurun efendim. BAŞKAN - Buyurun efendim,
ben sizi dinliyorum. Lütfen efendim, bir sayın
grup başkanvekili açıklama yapıyor; lütfen... M. ZEKİ SEZER (Ankara) -
Ama, grup başkanvekili ikinci yoklamada oy kullanmıyor. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Biz İçtüzükle çalışırız beyler. Sayın Başkan, çok iyi
bilirsiniz, siz, uygulamanın içinde bulunan bir değerli Başkanımızsınız.
İçtüzüğün 1 inci maddesi yasama dönemini, yasama yılını ve birleşimi tarif
ediyor. "Birleşim, Genel
Kurulun belli bir günde açılan toplantısıdır." Bugün sabah hangi saatte
başlamış olursanız olun önemli değildir. Bu günün bitiminde birleşim biter.
Birleşim budur. Şimdi gelelim 57 nci
maddeye. 57 nci maddede gayet açık
hüküm, siz de iyi biliyorsunuz bunu; ama, bir kerre, bilgilerimizi tazeleyelim
diye ben okuyorum: "Yoklama MADDE 57.- Başkan
birleşimi açtıktan sonra tereddüde düşerse yoklama yapar." O fasılda değiliz. "Görüşmeler
sırasında işaretle oylamaya geçilirken, yirmi milletvekili ayağa kalkmak veya
önerge vermek suretiyle yoklama yapılmasını isteyebilir. Yoklama, elektronik oy
düğmelerine basmak veya Başkan lüzum gördüğü zaman ad okunmak suretiyle
yapılır. Yoklama sonucunda, üye
tamsayısının en az üçte birinin mevcut olmadığı anlaşılırsa, oturum en geç bir
saat sonrasına ertelenebilir. Bu oturumda da toplantı yetersayısı yoksa,
birleşim kapatılır." Şimdi o noktadayız, birleşimi kapatmanız lazım gelir;
aksi hal ne olur; aksi hal, yeni bir İçtüzük ihdası olur ve Anayasa Mahkemesi
iptal eder; ama, biz, gidelim bir orayı görelim diyemeyiz. Bunu biliyoruz;
uygulama böyledir. Yanlış uygulamalar olmuş olabilir; hiç suimisal emsal olmaz. İstirhamım şudur: Lütfen
birleşimi kapatınız. BAŞKAN - Sayın Başkan,
biliyorsunuz, bugünkü çalışma süremiz 19.00, daha sonra ara vermek suretiyle
20.00-24.00 olarak karar altına aldık; onun için, saat 20.00'de toplanmak
üzere... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, bu, birleşimdir; yanlış yapıyorsunuz. BAŞKAN - ... birleşime
ara veriyorum efendim. Kapanma Saati : 17.24 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 20.00 BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER:Melda BAYER (Ankara), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 119 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. III. - YOKLAMA BAŞKAN - 713 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Tasarının 1
inci maddesinin oylanmasından önce yoklama istenilmiş ve toplantı yetersayısı
bulunamamıştı. Şimdi, yoklama için 3 dakika süre veriyor ve yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur. Saat 20.30'da toplanmak
üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati: 20.08 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 20.30 BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER: Melda BAYER (Ankara), Sebahattin
KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 119 uncu Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum. III. - YOKLAMA BAŞKAN - 713 sıra sayılı
kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Tasarının 1
inci maddesinin oylamasından önce yoklama istenmiş ve toplantı yetersayısı
bulunamamıştı. Şimdi, yoklama için 3 dakika süre veriyorum ve
yoklamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır. VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 8.- Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S.Sayısı:713) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde. 1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2.- 4603 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler
eklenmiştir. "GEÇİCİ MADDE 2. -
Geçici 1 inci maddenin (2) numaralı
fıkrasında belirtilen süreler içinde emeklilik hakkını kullan-mayanlara, bu
maddenin yayımı tarihinden itibaren iki ay içinde emeklilik başvurusunda
bulunmaları halinde, emekli ikra-miyeleri % 25 fazlasıyla ödenir. 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesine göre kurulmuş T. Emlak Bankası
A.Ş. Mensupları E-mekli ve Yardım Sandığı Vakfına tabi personel için de geçici
1 inci maddenin (2) numaralı fıkrası ve bu madde hükümleri uygulanır. Ancak,
söz konusu personel için geçici 1 inci maddede öngörülen süreler bu
maddenin yayımı tarihinden itiba-ren başlar. Bu madde kapsamında
emekli olan personel, emekli oldukları tarihten itibaren üç yıl içinde bu
bankalarda yeniden is-tihdam edilemez. T.Emlak Bankası A.Ş.
Mensupları Emekli ve Yardım Sandığı
Vakfı üyesi personele, emekli
olduklarında, bu Sandığa tabi olarak çalıştıkları ve "emekli ikramiyesi" veya "kıdem tazminatı"
veya "iş sonu tazminatı" alamadıkları yıllar için, Bankadaki emsali
T.C. Emekli Sandığına tabi personele
her bir hizmet yılı için ödenmesi gereken "emekli ikramiyesi" tutarı kadar kıdem tazminatı Türkiye Emlak
Bankası A.Ş tarafından ödenir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
emekli olan, söz konusu Vakıf üyesi personel için de, her hizmet yılı için
kendi hizmet dönemlerinde geçerli olan emekli ikramiyesi tutarları dikkate
alınarak kıdem tazminatı hesaplanmak üzere
ve geçmişe yönelik herhangi bir gecikme zammı, faiz veya feri diğer bir hak ödenmemek kaydıyla bu fıkra hükmü uygulanır. Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası A.Ş.
ve Türkiye Emlak Bankası A.Ş.'nde 5434 sayılı Kanuna tabi olarak
çalışmakta olan personelden, emeklilik
hakkını elde etmeden, bu Kanundan faydalanmak amacıyla 31.12.2001 tarihine
kadar bu görevlerinden istifaen
ayrılanlara, 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre hesaplanacak emeklilik
ikramiyesi miktarını aşmamak ve emekli olma şartı aranmamak üzere
hesaplanacak miktar, ilgili bankalarca
ikramiye olarak ödenir. Bunlardan, bilahare T.C. Emekli Sandığından emekli
aylığı bağlanmasına hak kazananlara,
Sandıkça ödenecek emeklilik ikramiyesinin hesabında, ikramiye ödenen bu süreler dikkate alınmaz.
T. Emlak Bankası A.Ş. Mensupları Emekli ve Yardım Sandığı Vakfına tabi olarak
çalışan personelden, aynı sürede istifa ederek ayrılanlara da, Vakfa tabi
süreler için, emekli olma şartı aranmaksızın yukarıdaki fıkra hükümlerine göre
hesaplanacak kıdem tazminatı ilgili bankaca ödenir. BAŞKAN - 2 nci madde
üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Kemal
Kabataş; buyurun efendim. DYP GRUBU ADINA KEMAL
KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının geçici 2
nci maddesi, Emlak Bankasını tasfiyeye alma düzenlemesinde, üzerinde olumlu
düşünülmesi gereken hükümler içeriyor. Burada, 1988 yılında
gerçekleştirilmiş olan, Anadolu Bankasının Emlak Bankasıyla birleştirilmesi
operasyonunda, o günün yönetimindeki yanlış yaklaşımlar nedeniyle, çalışan
personelin önemli bir kısmı, özlük hakları yönünden mağdur edilmiştir. Emlak
Bankası AŞ Mensupları Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı üyesi personel, bu statüde
çalışan yaklaşık 2 000 personel, emeklilik yönünden, 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi kapsamında, emekli statüsünde
çalıştırılmış; ücretlerini 1475 Sayılı İş Yasasına göre almışlardır ve
bunlardan, emekli olanlar var, ayrılanlar var. Bu personel, emeklilik dönemiyle
ilgili olarak, kıdem tazminatı ve emekli ikramiyeleri yönünden, çok ciddî bir
mahrumiyet içerisinde, özlük hakları yönünden çok ciddî bir eksik uygulama
içerisinde tutulmuştur. 1988 yılından bu yana süren ve bu personel için üzüntü
kaynağı olan bu eksiklik, bu tasarıyla, bu düzenlemeyle gideriliyor. Yerinde
bir düzenleme. Personelin kazanılmış haklarının iadesi, devlet adına, bir
devlet kurumunda çalışan personelin kanundan doğan haklarını vermemek suretiyle
yaratılmış mağduriyetin giderilmesi, düzeltilmesi açısından yerinde bir düzenlemedir,
doğru bir düzenlemedir, bankada şerefle hizmet etmiş insanların kazanılmış
haklarının iadesi anlamında getirilmiş bir düzenlemedir. Bence, Emlak Bankası
olayında, Emlak Bankasını tasfiye etme kararının bu kanuna yansıyan hükümleri
içerisinde, tek doğru, tek haklı, tek savunulabilir düzenleme budur. Ben, bu
haktan yararlanacak personele, yasayla getirilen bu doğru düzenlemeye destek
olacağımızı ve bir şekilde bu hakkı elde ediyor olmaları nedeniyle, kendilerini
kutlayacağımı, kutlamakta olduğumu ifade ediyorum. Doğrusu, böylesine önemli
operasyonlar içinde geçiş hükümleri düzenlenirken, çalışan personelin, bir
çeşit, devletin genel güvenlik ağı dışında tutulmaması, mağduriyetlerine neden
olunmaması, KESK'in ve personelin şiddetli tepkisine, sosyal tepkisine neden
olacak uygulamalardan kaçınılması açısından, getirilen bu düzenleme, örnek bir
düzenlemedir. İnanıyorum ki, diğer
geçiş hükümlerinde de, hükümet ve Yüce Parlamento, bu tür esnek yaklaşımı
çalışanlardan esirgemeyecek, çalışanların emeğinin karşılığını almasıyla ilgili
talepleri haksız, popülist yaklaşımlar olmak gibi, klişe ithamlardan kaçınacaktır. Bu klişelerden kaçınarak,
Türkiye'ye hizmet eden, devlete hizmet eden, şerefle hizmet eden insanların,
insan olmaktan doğan, çalışmaktan doğan, yasadan doğan haklarını korumada, bu
duyarlılığın, diğer uygulamalar açısından da gösterileceğini düşünüyor,
hepinize saygılar sunuyor; personele de hayırlı olmasını diliyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kabataş. Fazilet Partisi Grubu
adına, Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA ŞEREF
MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 713
sıra sayılı yasa tasarısının geçici 2 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım; sözlerimin başında hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Şu anda, Türkiye'nin
ekonomik yapısını ilgilendiren çok önemli bir yasa tasarısını görüşüyoruz;
ancak, Parlamentoda, özellikle iktidar sıralarına baktığımızda ve sürekli
olarak yoklama isteminde bulunduğumuzda, iktidara mensup arkadaşlarımızın Genel
Kurul salonunda bulunmadıklarını, çoğu zaman yoklamaya katılmak istemediklerini
görüyoruz. Dolayısıyla, bu yasa tasarısını, öyle zannediyorum ki, iktidara
mensup olan arkadaşlarımız, içlerine sindirememektedirler. O açıdan, Genel
Kurul çalışmalarına katılmak istememektedirler. Bunda gayet haklıdırlar; bu
direnişleri yerindedir. Hatta, burada, iktidara mensup partilerin grup
sözcüleri konuştuğunda, âdeta, muhalefetin sözcüleri olarak konuştular. Elbette,
bunun sebebi var. Kendi genel başkanlarının getirdiği, kendi iktidarlarının
getirdiği bu yasa tasarısını burada eleştirdiler; ancak, öyle zannediyorum ki,
iktidar partilerine mensup arkadaşlarımın bu yasayı eleştirmelerinde, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde, belki de, son zamanlarda, son dönemlerde, ilk defa,
kendi haklarında bir yasa tasarısı görüşülürken, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin dinleyiciler locasını dolduran arkadaşlarımızın çok büyük katkısı vardır.
İktidara mensup arkadaşlarımız, Emlakbank çalışanlarının karşısında konuşurken,
öyle zannediyorum, kulaklarına kadar yüzleri kızardığı için... AYDIN TÜMEN (Ankara) - Ne
alakası var?! ŞEREF MALKOÇ (Devamla) -
Çok alakası var. ... o sözleri sarf etmek
zorunda kaldılar; ama, oylamaya sıra gelince, oylamada çok farklı oy
kullanıyorlar. Değerli arkadaşlarım,
belki, Parlamentoda, bu arkadaşlarımız, kendi yasa tasarılarının müzakerelerini
izlerken onların karşısında kulaklarınız kızarıyor; ama, unutmayın ki, bu ve
benzeri yasa tasarıları geçtiğinde, halkın içine çıktığınızda, yüzünüz
kızaracak. Onun için, yüzünüzü kızartacak tasarılara oy vermeyin. Bu, iktidar
partilerine mensup arkadaşlarımıza tavsiyemizdir, kendi iyilikleri için
tavsiyemizdir; yoksa, bu kürsüye gelip, kendi iktidarlarının, kendi
partilerinin, kendi bakanlarının getirdiği tasarıyı eleştireceksin, ardından da
oy vereceksin!.. Türkçe'de güzel bir söz var: Gelini ata bindirmişler,
ağlıyor... Babası demiş ki: "İstiyorsan indirelim, göndermeyelim kocanın
evine." "Yok" demiş "ben, hem ağlarım, hem giderim." Değerli arkadaşlar, bu
kürsüde, gelip de, timsah gözyaşı dökmeyin; ya ağlayın, tasarıyı geri çekin
veyahut da, gidecekseniz, ağlamadan gidin. FARUK DEMİR (Ardahan) -
Madde üzerinde konuş! ŞEREF MALKOÇ (Devamla) -
Zaman zaman, Sayın Derviş'in, 350 milletvekili arkadaşın çalışmalarından daha
fazla çalışmada bulunduğunu, onun daha çok öne çıktığını görüyoruz. Doğrusu,
ben de, Sayın Kemal Derviş niçin bu kadar öne çıkıyor diye hatırımdan
geçiriyordum; ama, burada, sorular bölümünde ve iktidara mensup
arkadaşlarımızın konuşmalarında açıkça gördüm ki, arkadaşlarımız, getirdikleri
tasarıyı savunurken eziklik içerisindeydiler; ama, Sayın Bakanımız Kemal
Derviş, getirdiği yanlış tasarıyı savunurken, açıkyüreklilikle savundu; aradaki
farkı o açıdan çok net olarak gördük. Ya böyle, savunamayacağınız tasarıları getirmeyin veya getirdiğinizde
savunun, değerli arkadaşlarım. Emlakbankla ilgili,
kürsüye gelen her arkadaşımız Emlakbankı öyle methetti ki; görev zararı yok,
personeli çok bilgili, çok çalışkan, fedakâr, vatanını milletini seven
arkadaşlar, bugüne kadar hep başarı olmuşlar... İyi, böyle de, zarar etmemiş
olan bu güzide bankayı niçin kapatıyorsunuz arkadaşlar?! Niçin bu yönde oy
kullanıyorsunuz?! Bunun hesabını mutlaka vereceksiniz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Malkoç,
açıyorum mikrofonunuzu; lütfen tamamlar mısınız. ŞEREF MALKOÇ (Devamla) -
Yoksa, hem bankayı kapatıp hem de ardından, rahmetli ve personeli çok iyiydi
demenin bir manası yok. Sosyal güvenlikle ilgili
getirilen bu düzenleme, arkadaşlara, çok az, cüzi bir rahatlık getirmektedir. O
açıdan, biz, Fazilet Partisi Grubu olarak, önce önerge vereceğiz; ardından da,
önergelerimiz kabul edilmezse, bu haliyle bu maddenin geçmemesi için elimizden
gelen gayreti göstereceğiz. Eğer buradan geçerse,
Sayın Cumhurbaşkanının imzalamayacağı kanaatindeyiz. Sayın Cumhurbaşkanı da
imzalarsa, özellikle bu madde
-konuştuğum madde için söylüyorum- Anayasanın 2 nci maddesine,
cumhuriyetin temel niteliklerinde belirtilen sosyal devlet ilkesine aykırı
olduğundan, Fazilet Partisi olarak, buna, bu haliyle ret oyu vereceğimizi
bildirir, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Malkoç. Madde üzerinde iki önerge
vardır; geliş sıralarına göre okutacağım ve son önerge en aykırı önerge olduğu
için, okuttuktan sonra işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 713 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin (D) fıkrasıyla 4603 sayılı Kanuna eklenmesi
öngörülen geçici 2 nci maddesinin dördüncü bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. A.
Aydın Ayaydın İstanbul "T. Emlak Bankası
A.Ş. Mensupları Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı üyesi personele, emekli
olduklarında, sözleşmeli statüde ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi
olarak çalıştıkları dönem de dahil olmak ve kıdem tazminatı tavanını aşmamak
üzere, her hizmet yılı için 1 aylık toplam brüt ücreti tutarında kıdem
tazminatı, Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi tarafından ödenir. Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce ve 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname nedeniyle sözleşmeli dönem ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa
tabi dönem için kıdem tazminatı almadan emekli olan personele de, her hizmet
yılı için, kendi hizmet dönemlerinde geçerli olan 1 aylık toplam brüt ücreti
tutarında kıdem tazminatları, anılan banka tarafından ödenir." BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum ve işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713
sıra sayılı kanun tasarısının geçici 2 nci maddesinin beşinci fıkrasında geçen
"emeklilik hakkını elde etmeden" ibaresinin "emeklilik hakkını
kazanmadan" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Önergeye
Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI KEMAL
DERVİŞ - Katılmıyoruz Sayın Başkan. CAFER TUFAN YAZICIOĞLU
(Bartın) - Önergeyi geri alıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Peki; önerge
geri çekilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 713 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin (D) fıkrasıyla 4603 sayılı Kanuna eklenmesi
öngörülen geçici 2 nci maddenin dördüncü bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. Aydın
A. Ayaydın İstanbul "T. Emlak Bankası A.Ş. Mensupları Emekli
ve Yardım Sandığı Vakfı üyesi personele emekli olduklarında, sözleşmeli statüde
ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak çalıştıkları dönem de dahil
olmak ve kıdem tazminatı tavanını aşmamak üzere, her hizmet yılı için 1 aylık
toplam brüt ücreti tutarında kıdem tazminatı, Türkiye Emlak Bankası Anonim
Şirketi tarafından ödenir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ve
22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname nedeniyle sözleşmeli
dönem ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi dönem için kıdem tazminatı
almadan emekli olan personele de, her hizmet yılı için, kendi hizmet
dönemlerinde geçerli olan 1 aylık toplam brüt ücreti tutarında kıdem
tazminatları, anılan banka tarafından ödenir." BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI KEMAL
DERVİŞ - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Konuşacak
mısınız efendim? AYDIN A. AYAYDIN
(İstanbul) - Konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN - Önergeniz
üzerinde, Sayın Ayaydın, buyurun. AYDIN A. AYAYDIN
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emlak Bankasında 3 çeşit
personel vardır: Emlak Kredi Bankası mensupları 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa tabidir; Denizcilik Bankasından gelenler 1475 sayılı İş Kanununa tabi
olmakla birlikte, daha sonra yapılan bir düzenlemeyle onlar da 657 sayılı
Devlet Memurları Yasasına tabidirler; ancak, Anadolu Bankasından gelenler, ne
Sosyal Sigortalar Kurumuna ne de 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa
tabidirler. Bunlar, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasına göre kurulmuş kendi
sandıklarına tabi mensuplardır. Dolayısıyla, bugün, 1475 sayılı İş Kanununa
tabi çalışanlar, nasıl, emekli olduklarında her çalıştıkları bir yıl için bir
brüt maaş kıdem tazminatı alıyorlarsa, Anadolu Bankasının, şu anda Emlak
Bankasında çalışan 2 100 personelinin de, bu tasarıya göre, mutlaka, her yıl
için bir brüt maaş kıdem tazminatı almaları gerekmektedir. Bugün, bütün iş
kollarında uygulanan sistem budur. Eğer, bu sistem uygulanmazsa, bu personele
büyük bir haksızlık olur. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının geneli üzerinde yapılan konuşmalara ve sorulan
sorulara Sayın Bakanın vermiş olduğu cevaplar,
bizi hiç tatmin etmedi bu konuda. Sayın Bakan, daha evvel uygulanan sistemde,
siyasîlerin popülizm yaptığı yolunda bir söylemde bulundu. Oysa, Sayın Bakanın
bu popülist düşüncesini kendisine hiç yakıştırmıyor; kendisinden, Sayın
Bakandan, bilgi birikimine yakışır, teknik sorulara, teknik cevap vermesini
beklerdim. Yüce Heyeti saygılarla
selamlarım. (ANAP, FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Geçici 2 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Geçici 3 üncü maddeyi
okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 3.- Türkiye
Emlak Bankası Anonim Şirketinin yeniden yapılandırma çalışmaları sürecinde,
Bankanın her türlü bankacılık
hizmetleri ile bankacılık iş ve işlemlerinden ve bankalara olan
yükümlülüklerden doğan taahhütleri
ve bankacılıkla ilgili sabit kıymetler dahil kanuni takibe intikal
etmiş alacaklar ile 2001/2202 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararının 1 inci maddesi ile devri öngörülen Türkiye Emlak
Bankası A.Ş'nin varlıkları hariç tüm aktifleri bankaların yönetim kurullarının
kendi aralarında düzenleyecekleri protokol doğrultusunda, protokole konu bütün
hak, alacak ve borçlar, alacaklıların rızası veya sair herhangi bir işleme
gerek kalmaksızın, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketine veya
Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketine devredilir. Söz konusu işlemlere ilişkin
olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun uygun görüşü alınır. Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası Anonim Şirketi veya Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi
tarafından devir alınacak taahhütler ile aktifler arasındaki menfi fark devir
alan bankaya Hazine Müsteşarlığınca nakit ve/veya tahvil şeklinde sermaye
olarak ödenir. Devir tarihi itibarıyla nazım hesaplarda yer alan taahhütlere de
nakde dönüştükleri takdirde nakde dönüştükleri tarih itibarıyla aynı işlem
uygu-lanır. Devir işlemlerinin
tamamlanmasını takiben Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketinin bankacılık
işlemleri yapma ve mevduat kabul etme yetkisi sona ererek tasfiye haline girer.
Bankanın tasfiyesi banka genel kurulunca belirlenecek üç kişiden oluşan Tasfiye
Kurulunca genel hükümlere göre yürütülür. Tasfiye Kurulu, 2004
sayılı İcra ve İflas Kanununda yazılı iflas dairesi, alacaklılar toplantısı ile
iflas idaresi görev ve yetkilerine de sahip olarak Kanun hükümleri çerçevesinde
Bankayı tasfiye eder. Tasfiye Kurulu, iflas masasının aktifindeki paralarla,
iflas idaresi sıfa-tıyla tahsil ettiği paraları muhafaza ve nemalandırma
hususunda 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 9 uncu ve sair ilgili maddelerine
tabi değildir. 492 sayılı Harçlar Kanununun 36 ncı maddesinin birinci fıkrası
hükmü bu paralar için uygulanmaz. Tasfiye Kurulu, her türlü
alacaklar bakımından tahkim, sulh, kabul ve feragat yetkileri ile banka hak ve
alacaklarının takip, tahsil ve tasfiyesinde geçici 4 üncü maddede yer alan
kanuni haklardan aynen yararlanır. Tasfiyeye konu menkul ve gayrimenkullerin
satışında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu
hükümleri uygulanmaz. Söz konusu devir
işlemlerinde 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 7, 10 ve 11 inci
maddesi hükümleri uygulanmaz. BAŞKAN - Madde üzerinde,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş; buyurun
efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA KEMAL
KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyle getirilen
düzenleme, Emlak Bankasının tasfiyesine ilişkin esasları içeriyor. Bugünkü
Emlak Bankasını, yetmişbeş yıllık bankayı, yetmişbeş yılda önemli sorunlar
yaşamış olmakla beraber, çok büyük bir birikim de yaratmış olan bankayı
tasfiyenin ve tasfiye halinde Emlak Bankası AŞ'ye dönüştürmenin altyapısını
hazırlıyoruz. Değerli arkadaşlarım,
getirilen model gayet basit. Emlak Bankası AŞ'nin şu anda mevcut olan şubeleri,
Yönetim Kurulunun kararına göre, Halk Bankası ile Ziraat Bankası arasında
bölüştürülecek ve bu şubeler, yeniden yapılandırma süreci içinde Halk
Bankasının ve Ziraat Bankasının şubeleri haline dönüştürülecek; şubelerle
beraber, şubelerin bilançoları, aktifi pasifi; yani, varlıkları ve
yükümlülükleri de bu bankalara devredilmiş olacak. Esas olan, devredilmeyecek
olanlar, bankanın sorunlu kredileri ve Bakanlar Kurulu kararıyla, Emlak
Bankasının çok değerli mal varlığı. Bu mal varlığının bugünkü piyasa değeri,
yaklaşık 2,5 katrilyon düzeyinde ve bu 2,5 katrilyonluk devir Toplu Konut
İdaresine yapılacak; yani, bankanın özenle geliştirdiği, katrilyon değer ifade
eden varlıkları devletin varlığı haline getirilecek; karşılığında da, bundan
doğan açık, 2,5 katrilyonluk zarar olarak, açık olarak, Halk Bankası ve Ziraat
Bankası açığına ilave edilecek. Devletin, bu kadar
değerli varlığı, bu kadar, binlerle ifade edilen köyleri, şehirleri nasıl
yöneteceğini kimse bilmiyor. Devletleştiriyor muyuz özelleştiriyor muyuz, belli
değil; ama, karar bu yönde. Sonda kalan, bankanın takipte kalan alacakları ve
bunlardan doğan sorunlarda, bankanın, tasfiye halinde Emlak Bankası AŞ
hüviyetiyle yürüteceği faaliyetlerde uzun bir tasfiye dönemine girecek;
böylece, devlet, ilk defa, böylesine önemli bir kurumunu da, İcra ve İflas Kanunu
hükümlerine göre, kendi kendisine tasfiye edecek. Gerçekten, bu model,
teknik olarak sorunlar yaratıyor olabilir; ama, bu modelin gerisindeki mantığın
yanlışlığına tekrar işaret etmek istiyorum. Devlet, neden, bu bankanın elindeki
katrilyonluk mal varlığını, nasıl yöneteceğini bilmeden ve bununla ilgili
ilkeler koymadan, Başbakanlığa bağlı bir kuruma devrediyor? Bu kurumun, emlak
konusunda, emlak yönetimi konusunda, arazi geliştirilmesi, development'ı
konusunda ne kadarlık uzmanlığı var? Hangi kadrolarla bunu yapacak? Biz, görev zararı
yaratmayacağız mantığı içinde, 2,5 katrilyonluk yükü, bu malı,
devletleştirerek, devlete alarak, karşılığını da, devletin gerçekten zor
durumda olan iki bankasına aktarıyoruz ve onlar da, bu açık karşılığında, ayrıca,
Hazineden, bu 2,5 katrilyonu kâğıt olarak veya nakit olarak talep edecekler. Burada, yapılmak istenen
tek şey var, IMF'ye taahhüt edilen, Emlak Bankasını kapatma sözüne altyapı
oluşturmak. Bunun mantığı, bunun geçerliliği, bunun ekonomik açıdan
savunulabilirliği, her açıdan tartışmalı; ama, büyük bir aceleyle, işte,
getirilen bu geçici düzenlemeyle, Emlak Bankasını, Yüce Heyetin kararıyla, IMF
taahhüdüne uyum göstermek açısından tasfiye ediyoruz, tasfiyeyi onaylıyoruz. Yanlışa tekrar işaret ediyorum...
Getirilen model yanlıştır, yönetim anlayışı yanlıştır ve Türk malî sistemine
bir şey katmayacaktır. Çok önemli sorunları, bu düzenleme içinde yeniden
gündeme getiriyoruz ve gerçekten, Emlak Bankası çalışanlarına, Emlak Bankasına,
bu camianın kültürüne yazık ediyoruz. Ne yaptığımızı iyi düşünmeden, aldığımız
kararı tartışmadan ve sonuçlarına doğru teşhis koymadan alelacele onaylanması
riski var. Konuyu tekrar
düşüneceğiniz ümidiyle, hepinize saygılar sunuyor ve Emlak Bankası camiasına da
-bunun kabul ediyorsunuz- geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. (DYP ve FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kabataş. Fazilet Partisi Grubu
adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA VEYSEL
CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan 713 sıra sayılı tasarının geçici 3 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi
Grubu adına söz aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Şimdi, tasarının maddesine
geçmeden önce, birkaç hususu özellikle hatırlatmak istiyorum. Gruplar adına
yapılan konuşmalarda, hükümeti oluşturan DSP, ANAP ve MHP Grupları adına
konuşan milletvekilleri, hemen hemen, tasarının aleyhinde görüş belirttiler. O
zaman, bu tasarı kimin veya bu tasarıyı kimler getirdi veya başka bir ifadeyle,
bu milletvekili arkadaşlarım, partilerinin Bakanlarının, Bakanlar Kurulu
kararıyla bu tasarıyı getirdiğini bilmiyorlar mı veya seçmene ayrı, vatandaşa
ayrı, tasarı metninde ayrı şeyler mi söylüyorlar? Tabiî, siyasette, bunun adına
koymak lazım. Kamu bankalarıyla ilgili
düzenlemeden bahsediliyor; ama, bu düzenleme sırasında, çalışan personelle
ilgili, arzu edilen düzenlemeler yapılmamaktadır. O zaman, şu soru akla
geliyor: Kamu bankalarını, çalışanlar mı batırdı, hortumladı veya kimler
hortumladı veya kimler kredi adı altında bu bankaları soydu veya soydurttu?
Onun için, çalışanlara fatura çıkarmanın doğru olmadığı kanaatindeyiz. Yine, bu tasarıyla, kamu
bankalarına, vergi kanunlarında değişiklik yapılarak iyileştirme yapılmaktadır.
Halbuki, reel sektörde iş yapan şirketler, bu vergi kanunlarında yapılan
değişikliklerden istifade etmemektedir. Eğer, bankaların durumu iyileşsin ve
bankalar da şirketlere kredi versin diyorsanız, bunlar, doğrudan maliyeti
artırıcı unsurlardır; ihracatta da rekabeti yakalamak mümkün değildir. Şimdi, Emlak Bankasının
gayrimenkullerini Toplu Konut İdaresine veriyorsunuz, ayırıyorsunuz; daha
sonra, kaynak yok diyerek, bankanın iflas ettiğini söylüyorsunuz. Halbuki, Ziraat
Bankasının ve Halk Bankasının açıkları ve batık kredileri, Emlak Bankasına göre
çok daha fazladır. O açıdan, bu da gözardı edilmektedir. Daha önce düşünülen ve
tasarılarda, komisyonlarda, diğer metinlerde, kamu çalışanları için, öncelikle,
bu bankanın çalışanları diğer kamu bankalarına nakledilecek denilirken, şimdi,
diğer kamu kuruluşlarına nakledilecek denilmektedir. Bankacılık sektöründeki
yetişmiş elemanların da nereye gönderileceği belli değildir. Yine, daha önce, Sayın
Bakan ve yetkililer, banka çalışanlarını mağdur etmeyecek önlemler alınacak
derken, burada, arzu edilen önlemlerin alınmadığı ve belirsizliklerin olduğu
anlaşılmaktadır. Gerek kıdem tazminatı konusu gerekse emeklilik için süreler
kısa tutulmaktadır ve söylenen sözler yerine varmamaktadır. Programda, yeni vergi ve
zam yok denilirken, kamu bankalarının batıkları ve açıkları, yeni vergi ve
zamlarla, otoyol zamlarıyla, Akaryakıt Tüketim Vergisiyle takviye edilmeye
çalışılmaktadır. Yine, programda,
konsolidasyon yok denilirken ve bir hafta önce 5 milyar dolardan bahsedilirken,
8,5 milyar dolarlık bir borçlanma ertelenmiştir, faiz oranları dolar bazında
yüzde 15'tir, vadeler 3 ile 5 yıl civarındadır ve 5 milyar yerine 8,5 milyar
dolar uzatma yapılmıştır. Doğrusu, üç yıl sonra, hangi kaynaklardan artan
faizler ödenecektir, bilinmemektedir. Yine, bu tasarı süratle
geçirilmek üzere, kamu bankalarında yeniden yapılanma, fonlar ve şirket
bölünmeleri, birbirinden ayrı ayrı konular iken, bir tasarı içerisinde ve
süratle Parlamentodan geçirilmeye çalışılmaktadır. Şimdi, burada, geçici 3
üncü maddede yapılmak istenen, Ziraat Bankası ve Türkiye Halk Bankasına, Emlak
Bankası aktif ve pasifleriyle devredilecek, açıkları Hazinece karşılanacak,
Toplu Konut İdaresine de gayrimenkulleri devredilecektir; bunun için de,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu görüşü alınacaktır denilmektedir. Şimdi, devir işlemleri
sonucunda, bir tasfiye kurulu oluşturulacak ve burada, son olarak İcra İflas
Kanununa göre bankanın batmış olduğu resmen böylece tescil edilecektir. Değerli arkadaşlar,
sosyal devlet olmanın özelliği, siyaset adamı olmanın özelliği... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Candan,
lütfen, tamamlar mısınız efendim. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Daha sonraki maddelerde, burada çok ciddî raporlar gündeme getireceğim,
yaptığımız işin yanlış olduğunu ortaya koyacağım; ama, şunu ifade edeyim:
İktidar ve muhalefet birlikte ülkenin geleceği için doğru dürüst yasalar
çıkarmak mecburiyetindedir diye düşünüyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Candan. Madde üzerinde 3 adet
önerge vardır. CAFER TUFAN YAZICIOĞLU
(Bartın) - Geri çekiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Üçünü de geri
çekiyorsunuz. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Geçici 4 üncü maddeyi
okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 4. - Yeniden
yapılandırma süreci içinde, bankalarca başlatılmış ve devam eden takipler
sonuçlandırılıncaya kadar
borçluların iflası halinde 2004
sayılı İcra ve İflas Kanununun 221 inci maddesindeki iflas bürosu bankaların
temsilcisinin katılımı ile teşekkül eder. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun
223 üncü maddesindeki İflas İdaresinin,
bankaların talep etmesi halinde üyelerinden bir veya ikisi bankaların
göstereceği iki kat aday arasından icra tetkik mercii tarafından seçilir.
Bankalar bir üye seçtirmişse, icra tetkik mercii diğer bir üyeyi alacak tutarı
itibarıyla çoğunlukta olanların göstereceği iki aday arasından, bir üyeyi de
alacaklı sayısı itibarıyla çoğunlukta olanların göstereceği adaylar arasından
seçer. Bankalar iki üye seçtirmişse, diğer bir üye icra tetkik mercii
tarafından alacaklı sayısı itibarıyla çoğunlukta olanların göstereceği iki aday
arasından seçilir. Yeniden yapılandırma
süreci içinde, bankalarca kredi
alacaklarının tahsili amacıyla açılmış veya açılacak dava veya takipler
sonuç-landırılıncaya kadar 492 sayılı
Harçlar Kanununun 2 nci, 23 üncü, 29 uncu maddeleri ve 2548 sayılı Ceza Evleriyle
Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkumlara
Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesi hükümleri
uygulanmayacağı gibi her türlü ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinde
teminat şartı aranmaz. Ayrıca bankaların mahkeme ilamını alması ve tebliğe
çıkartması işlemlerinde karşı tarafa yükletilmiş olan harcın ödenmiş olması
şartı da aranmaz. Türkiye Emlak Bankası
A.Ş'nin tasfiyesi hükmen sonuçlandırılıncaya kadar aynı hükümlerin
uygulanmasına devam olunur. Bankaların alacaklarına
ilişkin davalarda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun seri muhakeme
usulü hükümleri uygulanır. BAŞKAN - Madde üzerinde,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş. Buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA KEMAL
KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; oylarınızla, geçici 3
üncü maddedeki esaslar dahilinde, bu yasanın yürürlüğe girdiği tarih
itibariyle, artık, yetmişbeş yıllık Emlak Bankasının varlığından söz edilemez
bir noktaya gelinmiş olunuyor ve yine, geçici 3 üncü maddeyle, tasfiye halinde,
Emlak Bankası AŞ'nin işlemlerinin nasıl yürütüleceği ve icrada sorunlu
alacakların takibinin nasıl yapılacağıyla ilgili esaslar getiriliyor. Bundan
sonrası, artık, gerçekten, varlığı, kimliği ve bankacılık yapma faaliyetleri
sona ermiş olan Emlak Bankası ile diğer bankaların sorunlu alacaklarının
takibine ilişkin esaslar içeriyor. İflas büroları nasıl kurulacak, icra tetkik
mercii nasıl oluşturulacak, bunlarla ilgili... İcra ve İflas Kanunu uygulama
esasları bu maddeyle düzenleniyor. Bu maddeyle, yine -bu bir
geçici madde ama- bu alacakların tahsilinde takibe ilişkin harç istisnaları,
yani, bu takiplerde Harçlar Kanunu hükümlerinin uygulanmaması, cezaevleri ile
mahkeme binaları inşaı karşılığı olarak alınacak harçların ödettirilmemesi ve
haciz takiplerinde teminatla ilgili iyileştirici hükümler var; bunlar, artık
devletin alacağı haline dönüştü. Devlet alacaklarının tahsilindeki esaslar
burada da geçerli; ama, şunu görüyoruz ki, Türkiye Emlak Bankası AŞ'nin tasfiyesinin
sonuçlandırılması aşamasına kadar bu geçici madde yürürlükte kalacak. Şundan emin olabilirsiniz
ki, diğer bankaların alacaklarıyla ilgili işlemler uzamayacaktır; ama, tasfiye
halinde Emlak Bankası AŞ daha uzun süre, Türk Hazinesinin elinde varlığını
sürdürecektir. Tasfiye olayında kamunun
ne kadar başarısız olduğu, tasfiyenin ne kadar uzun süre devam ettiği, var olan
örneklerden çok net şekilde görülüyor. Emlak Bankası AŞ, tasfiye halinde, Türk
malî sistemi içerisinde daha bir süre varlığını sürdürerek yok edilecektir. Burada nokta konulmuştur;
bir millî kurum, bir büyük kurum, tüm varlığıyla, tüm birikimleriyle tarihe mal
edilmiştir. Bunun sonuçlarını hep birlikte izleyeceğiz. Bunun doğru bir karar
olmadığı, bunun ekonomik sonuçlarının yanlış olacağı, sektöre de bir katkı
sağlamayacağı konusunda özel görüşlerim var. Partim adına, kendim adına, bu
konulardan uzak olmayan bir arkadaşınız olarak da ifade ettim; gerçekten, bir
büyük kuruma yazık edildi. Bu kurum rehabilite edilebilirdi. Türk kamu sektörünün,
Türk ekonomisinin, konut sektöründe finansal kurumlara ihtiyacı vardır. Bunun
devlet eliyle yönetilmesi gerekmiyordu, özelleştirilebilirdi. Bir büyük
kimliği, bir büyük adı vardı; bütün bunları, bir anlamda çöpe attık ve yazık
oldu. Bu duygularla hepinizi
yeniden selamlıyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kabataş. Fazilet Partisi Grubu
adına, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik; buyurun efendim. FP GRUBU ADINA MEHMET
ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının geçici 4 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar,
aslolan verimliliktir, rasyonel çalışmaktır ve hepimiz de ülkemizi seviyoruz.
Kalkınmasını, gelişmesini, müreffeh insanların yaşadığı, hayat standardı
yüksek, gelişmiş ülkelerle yarışan bir memleket olmasını elbette ki istiyoruz. O
halde, bunun için getirilecek kanunlara, yapılacak çalışmalara uygun tavır
içerisinde olmamız, destek vermemiz kaçınılmaz bir durumdur. Tabiî ki, Emlak
Bankası bir ihtisas bankasıdır, Ziraat Bankası keza öyle, Halk Bankası da bir
ihtisas bankasıdır. Emlak Bankası, ucuz, kaliteli konut üretmek için kurulmuş
ve faaliyetine başlamış bir banka olarak, iyiniyetle başlatılan bu çalışmalar,
daha sonradan mecraından sapmış ve bu banka, maalesef, yap-satçılık yapan bir
kuruluş haline gelmiştir. Eğer, zaman içerisinde bu ele alınıp, daha iyi bir
hale getirilmek istenseydi, rehabilite edilebilir ve hakikaten verimli bir
kuruluş haline getirilebilirdi. Ben, KİT Komisyonu
üyesiyim; arkadaşlarımızla beraber yapmış olduğumuz çalışmalarda gördüğümüz şey
şudur ki: Emlak Bankasının 1995 yılı hesapları, maalesef, ibra edilmemiştir,
1996 yılı hesapları ibra edilmemiştir, 1997 ve sonraki yıllar hesapları ibra
edilmemiş ve bütünümüzü de üzüntü içerisinde bırakmıştır ve diğer kalanlar da
halen görüşülememiştir. Şimdi, ha bugün ha yarın derken, bugünlere gelindi. Değerli arkadaşlar, çok
enteresandır, Emlak Bankasıyla iş yapan müteahhitler, Türkiye'nin en büyük
firmaları olmuşlardır; ama, Emlak Bankası kâr edecek bir kuruluş olması
gerekirken, maalesef, şu an, bu yıl itibariyle 450 trilyon lira zarar etmiştir.
Bu mantığı anlamak, çözmek mümkün değil. Yani, bu bankalar, bu çalışmaları
yaparken, kimlere hizmet etmiştir, kimlerin emirleriyle bu noktaya gelmiştir
bunu anlayabilmiş değiliz. Tabiî ki, yine bu hükümetin içerisinde yeni bir
genel müdür vekili tayin edildi. Bu arkadaşımız, Etibankta görev yapmış bir
genel müdür yardımcısıydı; oradaki bütün menfi çalışmaların içerisinde
bulunmuş, bugün de getirilmiş bu kuruluşun başına genel müdür yapılmıştır.
Demek ki, iyi çalışmalar yapmayanlar dahi taltif edilme noktasına
getirilmiştir. Değerli arkadaşlar,
şimdi, bakıyoruz, bankalardan kredi talebinde bulunan kuruluş ve firmalar,
böyle bir talepte bulunduklarında, hazırlanan raporlarda "bu kuruluşa
kesinlikle kredi verilmemesi gerekir" diye raporlar olmasına rağmen, bu
insanlar kredi almaktadırlar ve daha sonra da tabiî bunu ödememektedirler. Peki, burada alan razı
satan razı gibi bir hal ortaya çıkıyor; yani, krediyi veren geri almamak, alan
da ödememek üzere almaktadır. İşte, görev zararı dediklerimiz buradan
kaynaklanmaktadır; yoksa, halkın lehine, vatandaşa ucuz konut vereceğim veya
ziraatçı kesimine ben bir imkân tanıyacağım veyahut da Halk Bankasından kredi
alan esnafa bir imkân vereceğim diye bir durum yok; verilen kredilerin hepsi
toplam görev zararları içerisinde devede kulak misali kalır. Bu arada, yine
Emlakbankın çok kıymetli emlakinin çok ucuz kiralarla verildiğini ve bu
kiraların da tahsil edilemediğini görüyoruz. Mesela, birçok oteli, moteli,
benzinlikleri var, bunlar için verilmiş olan çok cüzi miktarlar olmasına rağmen,
bunları tahsil edememektedirler. Burada, mesela bir örnek vereyim: Ataköyde bir
tesisini 240 milyar lira yıllık kirayla vermişler, bunun karşılığında elde
edilebilen kira geliri 8 milyar lira; ama, 98 milyar lira bunun karşılığında
sadece vergi ödenebilmiş. Şimdi, Emlak Bankası
-dediğimiz gibi- bir ihtisas bankası, değerli olan personeli var, yetişmiş
elemanları var. Siz, bunların hepsini bir kalemde silip, atıp ve hiç alakasız
olan işlerde çalıştıracaksınız. Bu büyük bir israftır ve hakikaten bugünkü
alınan tedbirlerle de alakalı olduğu görülmemektedir. Ayrıca, bu maddeyle ifade
edilen, bankalarca başlatılmış ve devam eden takipler sonuçlandırılıncaya kadar
borçluların iflası halinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre iflas
bürolarını kurup, bu işleri yürüteceksiniz deniliyor. Tabiî ki, bu işi yapacak
olan ekip de şu anda işbaşındadır; ama, bir bakıyoruz ki, şu anda yönetime
getirilen ve yönetim kurulu başkanlığını yapan zat ve ekibi, şu anda mevcut,
adı geçen 3 bankanın tamamını, bugüne kadar hizmet etmiş insanları bir kalemde
çizip atmakta, sanki kendileri gökten zembille inmiş, bu işi kotaracak insanlar
olarak kendilerini lanse ediyorlar; ama, basında çıkan dedikodulara, yapılan
konuşmalara, verilen ifadelere bakıyoruz ki, onların da kendileri çok temiz
değillerdir. O halde, biz kime teslim
ediyoruz; bu tasfiye işlemini yapacak olan kuruluşun başındakiler, eğer
itimada... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Çelik,
lütfen tamamlar mısınız efendim. MEHMET ZEKİ ÇELİK
(Devamla) - Bu çalışmayı yapacak olan arkadaşların kendileri, bu noktada çok
şeffaf değil, temiz değilse ve kendileri hakkında birtakım şaibeler varsa, biz
bunların tasfiyesini ve bundan sonra yapılacak işlemleri bu insanlara nasıl
teslim edebiliriz değerli arkadaşlar?! Bu konuda dikkatinizi çekmek istiyorum. Tabiî ki, bugün böylesi
önemli bir tasarı görüşülüyor ve maalesef, dediğim gibi, bu işlerin
yürütülmesini çok ehliyetli olmayan insanlara teslim ediyoruz; yani, ciğeri
-tabiri caizse- teslim gibi bir noktaya geliyoruz. Ümit ediyoruz ki, bunları
değerlendirecek ve kararınızı ona göre vereceksiniz. Hepinize saygılar
sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çelik. Madde üzerinde 3 adet
önerge vardır. CAFER TUFAN YAZICIOĞLU
(Bartın) - Geri çekiyoruz. BAŞKAN - Önergeleri
çekiyorsunuz. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Yoklama talebimizi görmezden geldiniz Sayın Başkan. BAŞKAN - Nasıl görmezden
geldim efendim?.. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Yoklama talebimiz vardı. BAŞKAN - Hayır efendim,
ben oylamaya başlamıştım... MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Hayır efendim... BAŞKAN - Bir dahaki
maddede verirsiniz efendim, bir şey fark etmez. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) -
Hayır efendim. Olur mu Başkanım yani?.. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Size takdim ediliyor Sayın Başkan. BAŞKAN - Müteakip maddeyi
okur musunuz... MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, bu yanlıştır. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) -
Sayın Başkanım, kürsüye gelmişti. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Kâğıda bakmadınız. BAŞKAN - Önümde duruyor
efendim, bu maddede dikkate alacağım. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) -
Niye haksızlık yapıyorsunuz; onu anlamak mümkün değil?! BAŞKAN - Haksızlık
yapmıyorum efendim. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) -
Kürsüye geldikten sonra, size gelip gelmemesi bizi alakadar etmez. Maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 5. -
Bankaların yeniden yapılandırılması ile görevli yönetim ve denetim kurulu üyeleri, yürütmekte oldukları
görevlerden yalnızca, reel sektörün faaliyetlerinin gelişip devamını temin
etmek, bankaların aktiflerini seyyal kılmak, pasif kalitesini yükseltmek ve bankaların reorganizasyonunu
sağlayarak süratle özelleştirmeye
hazırlamak amacıyla yapacakları ve konusu açıkça suç teşkil etmeyen iş ve
işlemlerden dolayı sorumlu tutulamazlar. Yeniden yapılandırma sürecinde ve bu
amaca yönelik olarak bu kişilerin iş ve işlemleriyle ilgili, üçüncü kişilerce
kusura dayalı açılacak davalar, temsil ettikleri banka veya bankalara açılır.
Bankaların rücu hakkı saklıdır." BAŞKAN- Madde üzerinde
söz isteyen?...Yok. Üç adet önerge var. NEVZAT ERCAN (Sakarya)-
Bir dakika, Sayın Başkan... BAŞKAN- Buyurun efendim;
kim konuşacak? NEVZAT ERCAN (Sakarya)-
Samsun Milletvekili Erdoğan Sezgin. BAŞKAN- Buyurun efendim.
(DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA ERDOĞAN
SEZGİN (Samsun)- Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; bankaların yeniden
yapılandırılmasıyla ilgili, yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin
sorumsuzluğunu öngören çok ciddî bir madde var burada. Şu sıralarda Türkiye
Büyük Millet Meclisi, 1982 Anayasasını değiştirmek üzere, birtakım maddeler
üzerinde uzlaştı ve o maddelerde de sorumsuzluk vardı. Sanki, ihtilal yasası
gibi, denetim ve yönetim kurulu üyelerinin burada sorumsuzluğunu getirmekle,
fevkalade olağanüstü, sistemi ve demokrasiyi rencide eden bir madde
getiriyorsunuz. O kadar ki, Türkiye Cumhuriyeti Devlet hayatında bu tür yönetim
ve denetim kurulları yüzlerce var; onlardan ayrıcalık getirerek, bunların
sorumsuzluğunu öngörüyorsunuz. Biz, reel sektörün
faaliyetlerini geliştirip, devamını temin etmek için, gerek yönetim
kurullarının gerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin her türlü kararı almasından
yanayız; ama, reel sektöre uygulanacak kredi imkânları, kredi tasfiyesi ve borç
tasfiyesi gibi konulardaki düzenlemelerin gayet objektif şekilde yapılması
gerekirdi. Eğer, siz, bu kuralları objektif şekilde kurarsanız, objektif
şekilde ihdas ederseniz, bu yönetim ve denetim kurulları da, bunları objektiflik
ve tarafsızlık ilkelerine göre uygulaması gerekirdi. Burada getirdiğiniz madde,
memurlar arasındaki eşitlik ilkesine tamamen aykırı bulunmaktadır. Az önce buradan...
Cumhuriyet tarihimizin, hakikaten, ciddî kazanımlarından biri olan Emlak
Bankasını tasfiye ediyorsunuz. Bu banka devam ettiği müddetçe, Türkiye'de konut
alanında ihtisaslaşmış, önemli projelere imza atmış bir bankaydı. Bu bankayla
ilgili düzenlemeleri, bu işi, Türk bürokratı, Türk zekâsı, Türk beyni değişik
bir şekilde yapabilirdi; ama, maatteessüf, IMF kaynaklı ve tavsiyeli olduğu
için -Türkiye'nin menfaatına ne kadar para vereceklerse versinler- bunu tasvip
etmemiz asla ve asla mümkün değildir. Bu maddeyi getirmedeki amacı çok ciddî
bulmuyoruz ve az önce de ifade ettiğim gibi, burada bu kurullara, âdeta,
ihtilal konseyinin mensupları gibi sorumsuzluk getiriyorsunuz. Bu konunun,
tamamen, hukuk ilkelerine ve devlet geleneklerimize aykırı olduğunu ifade
ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sezgin. Madde üzerinde 4 adet
önerge vardır. CAFER TUFAN YAZICIOĞLU
(Bartın) - Ben, önergelerimi çekiyorum efendim. BAŞKAN - Siz
çekiyorsunuz... Dördüncü önerge, Hükümet
tarafından verilmiş bir önergedir; şimdi, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Genel Kurulda
görüşülmekte olan 713 sıra sayılı "Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın çerçeve 2
nci maddesi ile 4603 sayılı Kanuna eklenen geçici 5 inci maddenin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Kemal
Derviş Devlet
Bakanı "Geçici Madde 5. -
Bankaların yeniden yapılandırılması ile görevli yönetim ve denetim kurulu
üyeleri, yürütmekte oldukları görevlerden reel sektörün faaliyetlerinin gelişip
devamını temin etmek, bankaların aktiflerini seyyal kılmak, pasif kalitesini
yükseltmek ve bankaların reorganizasyonunu sağlayıp özel bankalarla rekabet
edebilir konuma getirerek süratle özelleştirmeye hazırlamak amacıyla
yapacakları ve konusu itibariyle zimmet, ihtilas, irtikap ve rüşvet suçu teşkil
etmeyecek iş ve işlemlerden dolayı sorumlu tutulamazlar. Yeniden yapılandırma
sürecinde ve bu amaca yönelik olarak bu kişilerin iş ve işlemleriyle ilgili
üçüncü kişilerce açılacak davalar, temsil ettikleri banka veya bankalar
aleyhine açılır. Bankaların üyelere dava açmak veya rücu etmek hakkı, yalnızca
zimmet, ihtilas, irtikap ve rüşvet suçu teşkil eden fiiller dolayısıyla doğan
zararlar nedeniyle mevcuttur." BAŞKAN - Efendim, önerge
işlemine başladıktan sonra Divana gelen bir önerge var; onu da okutup, işleme
alacağım. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713
sıra sayılı yasa tasarısının geçici 5 inci maddesi Anayasanın 2 ve 10 uncu
maddelerine aykırı olduğundan, yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz. BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI KEMAL
DERVİŞ - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Önerge üzerinde
konuşmak üzere, Sayın Musa Uzunkaya; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 713 sıra sayılı yasa
tasarısının geçici 5 inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar,
burada, görevlendirilecek yeni yönetim ve denetim kurulu üyelerimiz var. Bunlar
kamu görevlisi. Şimdi, kamuda hiç görülmeyen bir imtiyaz, bir yeni hak
oluşturuluyor. Eğer yasa metni aşağıya doğru okunursa, dikkat edilirse, çok
açık bir ifade var -geçmişte, daha önce, bazı yasaların bazı maddelerinde de
vardı- hata yapma ihtimalini cezalandırırken, burada deniliyor ki:
"...yapacakları ve konusu açıkça suç teşkil etmeyen iş ve işlemlerden
dolayı sorumlu tutulamazlar. Yeniden yapılandırma sürecinde ve bu amaca yönelik
olarak bu kişilerin iş ve işlemleriyle ilgili, üçüncü kişilerce kusura dayalı
açılacak davalar, temsil ettikleri banka veya bankalara açılır. Bankaların rücu
hakkı saklıdır." Değerli arkadaşlar,
burada, çok açık bir şekilde, diğer sorumluluk taşıyan, akçeli işlerle meşgul
olan devlet memurlarına tanınmayan bir imtiyaz, çok farklı bir şekilde,
oluşturulacak olan bu yönetim kurullarına verilmek suretiyle, Anayasanın
eşitlik prensiplerine ciddî anlamda bir aykırılığın var olduğunu görmemek
mümkün değil. Tabiî, bilemiyorum, hükümetin burada bir önergesi vardı,
değerlendirilemeye alınamadı; ancak, zannediyorum, hükümet, bu yanlışını görmüş
olması lazım... Ciddî anlamda, zaten, bu bankaların birleştirilmesi,
özerkleştirilmesi, devletin elinden çıkarılmasının arkasında yatan amaç, bugüne
kadar, bu bankalarda yapıldığı iddia edilen yanlış uygulamalardı, gereksiz
kredilerin dağılımıydı. Hiç olmazsa, bugüne kadar, bu insanlar, yanlışlarından
dolayı, zaman zaman, görüntüde de olsa, bir şekilde yargılanma imkânıyla karşı
karşıya kalıyorlardı, daha açığı, yargılanabiliyorlardı; ama, bu maddede,
görülmektedir ki, bu insanlara, çok açık diye ifade edilen... Çok açıktan neyi
kastettiklerini anlamak mümkün değil; çünkü, aşağıda, maddî konulardaki
hataları, usul hataları dahi muafiyet kapsamı içinde görülebilecek bu
insanların, geçmişteki banka yöneticilerinin, muhtemelen siyasî etkilerle
yaptıkları hatalardan daha büyük hatalarının cezaî takibatın dışında tutulmuş
olmasının ciddî anlamda yanlış olduğunu burada kabul etmek lazım. Değerli arkadaşlar,
zaten, bu yasa tasarısı, bizim kanaatimizce, hem Anayasaya hem topluma, bugüne
kadar kamu kurumlarında çalışan, bu sektörde çalışan insanların hukukuna
saygılı olmak açısından da ciddî sıkıntılar getirmiştir. Bugün, siyasî
partilerimizin her birinin milletvekillerini tek tek ziyaret eden bu kamu
bankalarında çalışan vatandaşlarımızın haklı talepleri ve istekleri,
milletvekillerinin tek tek kanaatleri, daha ötesi, yasa tasarısının geneli
üzerinde yapılan konuşmalarda tüm partilerin sözcülerinin görüş ve beyanları,
maalesef, hep, muhalefetin şu anda dillendirmeye çalıştığı istikâmette oldu;
değişik bir ifadeyle, kendilerini ziyaret eden bankacı arkadaşların talepleri
istikâmetinde konuştular; ama, nedense, konuşmalar halkın talebine uygun veya
ilgili sektörün mağdurlarının talebine uygun olmasına rağmen, oylar tamamen
aleyhine tecelli ediyor. Böylece
-üzülerek söyleyeyim- Parlamento, mehabetini ve saygınlığını -kusura
bakmayın, tırnak içi söylüyorum- sanki, milletin gözünden kaçmayacak bir
tarzda, ikiyüzlülük olarak tavrını ortaya koyuyor. Bunu, samimiyetle telif
etmek mümkün değildir; ya olduğunuz gibi görüneceksiniz veya göründüğünüz gibi
olacaksınız. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
mikrofonunuzu açıyorum, lütfen tamamlar mısınız. MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Yani, siz, bir taraftan, kalkacaksınız, vatandaşın talebi istikametinde burada
sözcülük yapacaksınız; ama, oylarınızı, kamu bankalarında çalışan binlerce,
onbinlerce insanın yok edilmesi pahasına ve bugüne kadar bu bankalardan iç
edilen paraları -çünkü, bunun arkasından gelecek diğer yasalar da var; bu
yasaların ne olduğunu kamuoyu çok iyi biliyor- bugüne kadar gelen zararları,
sessizce, kamunun sırtına, bu vatandaşın sırtına yükleyerek, bu işin fidyesi,
bedeli olarak da onbinlerce banka çalışanını mağdur etmekten öteye geçen bir
uygulama olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla, Anayasanın 2
nci ve 10 uncu maddesine ve hatta, diğer birçok kamu personelinin muadeletini
esas alan maddelerine aykırı olduğu için, bu maddenin yasa metninden
çıkarılmasını arz ediyor, bu istikamette oy kullanacağınızı umuyor ve hepinize
saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Uzunkaya. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi, tekrar
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Genel Kurulda
görüşülmekte olan 713 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 4603
sayılı Kanuna eklenen geçici 5 inci maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederim. Kemal
Derviş Devlet
Bakanı "Geçici Madde 5.-
Bankaların yeniden yapılandırılmasıyla görevli yönetim ve denetim kurulu
üyeleri, yürütmekte oldukları görevlerden reel sektörün faaliyetlerinin gelişip
devamını temin etmek, bankaların aktiflerini seyyal kılmak, pasif kalitesini
yükseltmek ve bankaların reorganizasyonunu sağlayıp özel bankalarla rekabet
edebilir konuma getirerek süratle özelleştirmeye hazırlamak amacıyla
yapacakları ve konusu itibariyle zimmet, ihtilas, irtikap ve rüşvet suçu teşkil
etmeyecek iş ve işlemlerden dolayı sorumlu tutulamazlar. Yeniden yapılandırma
sürecinde ve bu amaca yönelik olarak bu kişilerin iş ve işlemleriyle ilgili üçüncü
kişilerce açılacak davalar, temsil ettikleri banka veya bankalar aleyhine
açılır. Bankaların üyelere dava açmak veya rücu etmek hakkı, yalnızca, zimmet,
ihtilas, irtikap ve rüşvet suçu teşkil eden fiiller dolayısıyla doğan zararlar
nedeniyle mevcuttur." BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Bu maddeyle,
bankaların yeniden yapılandırılmasıyla görevli yönetim ve denetim kurulu
üyelerinin, yürütmekte oldukları görevlerden reel sektörün faaliyetlerinin
gelişip devamını temin etmek, bankaların aktiflerini seyyal kılmak, pasif
kalitesini yükseltmek ve bankaların reorganizasyonunu sağlayıp özel bankalarla
rekabet edebilir konuma getirerek süratle özelleştirmeye hazırlamak amacıyla
yapacakları ve konusu itibariyle zimmet, ihtilas, irtikap ve rüşvet suçu teşkil
etmeyecek iş ve işlemlerden dolayı sorumlu tutulamayacakları öngörülmektedir. Diğer taraftan, yeniden
yapılandırma sürecinde ve bu amaca yönelik olarak bu kişilerin iş ve
işlemleriyle ilgili üçüncü kişilerce açılacak davaların, temsil ettikleri banka
veya bankalar aleyhine açılacağı ifade edilmekte ve bankaların üyelere dava
açmak veya rücu etmek hakkının, yalnızca, zimmet, ihtilas, irtikap ve rüşvet
suçu teşkil eden fiiller dolayısıyla doğan zararlar nedeniyle mevcut olacağı
hükme bağlanmaktadır. YAŞAR TOPÇU (Sinop) -
Sayın Başkan, Anayasanın 129 uncu maddesinin amir hükmü var; rücu hakkı şarta
bağlanamaz. BAŞKAN - Evet?.. YAŞAR TOPÇU (Sinop) -
Olur mu efendim?! Rücu hakkı şarta bağlanamaz. Anayasanın 129 uncu maddesi
sarih; idare rücu eder diyor. Yönetim kurulu bağlanamaz; çünkü, burası kamu
teşekkülü. Kamu teşekkülünde böyle bir hüküm geçmez. Bunu, daha evvel,
komisyonda, biz tartıştık, konuştuk, ondan sonra yazdık. Böyle bir hüküm
geçirilemez efendim. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun Sayın
Gönül. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkanım, Anayasanın amir hükmüdür; değerli milletvekili arkadaşlarıma
arz ediyorum: Hiçbir kişiye, hiçbir zümreye, bir imtiyaz tanınamaz. Rüşvet,
irtikap gibi suçlardan dolayı, bunun dışındaki suçlardan dolayı kurul üyeleri
sorumlu tutulamaz deniliyor. Türk Ticaret Kanununun 230 uncu maddesine göre,
görevi ihmal veya 240 ıncı maddesine göre, görevi kötüye kullanma... Bu
şartlarda, sorumlu olmayacak bu kurul üyeleri. Başka kamu görevlileriyle
aralarında ne fark vardır?! Anayasaya aykırıdır Sayın Başkan; işleme bile
almamanız gerekir. TURHAN GÜVEN (İçel) - Hem
bir taraftan milletvekili dokunulmazlığını kaldıralım diyorsunuz hem de bunu
getiriyorsunuz. BAŞKAN - Efendim, bu
beyanlar karşısında, hükümet, bir beyanda bulunacak mı? ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
İşleme bile almamanız lazım. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Gönül. MURAT AKIN (Aksaray) -
Kimden ne kaçırılıyor Sayın Başkan?! MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Metni kim hazırladı Sayın Başkan?! BAŞKAN - Hükümet bir
beyanda bulunacak mı efendim, bu ifadelere karşı? YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkanım... BAŞKAN - Buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Önerge sahibi, önergesini geri çeker, mesele biter. YAŞAR TOPÇU (Sinop) -
Beyanda bulunsun. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Efendim, beyanla olmaz Sayın Topçu, beyan bağlamaz. BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 21.42 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 22.00 BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER: Melda BAYER (Ankara), Sebahattin
KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 119 uncu Birleşimin Beşinci Oturumunu açıyorum efendim. 713 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 8.- Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı:713) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde. Tasarının geçici 5 inci
maddesi üzerinde Hükümet tarafından verilen önergenin işleminde kalmıştık. DEVLET BAKANI KEMAL DERVİŞ
- Önergeyi geri çekiyoruz. BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir. (Alkışlar) III. - YOKLAMA BAŞKAN - Geçici 5 inci
maddenin oylamasına geçmeden önce bir yoklama talebi vardır. Yoklama talebinde bulunan
sayın milletvekillerini arayacağız. Sayın Hatiboğlu?..
Burada. Sayın Malkoç?.. Burada. Sayın Çelik?.. Burada. Sayın Özgün?.. Burada. Sayın Ünal?.. Burada Sayın Geçer?.. Burada. Sayın Özyol?.. Burada. Sayın Aslan?.. Burada. Sayın Ulucak?.. Burada. Sayın Yıldız?.. Burada. Sayın Sünnetçioğlu?..
Burada. Sayın Candan?.. Burada. Sayın Aydın?.. Burada. Sayın Karavar?.. Burada. Sayın Okudan?.. Burada. Sayın Alçelik?.. Burada. Sayın Çiçek?.. Burada. Sayın Uzunkaya?.. Burada. Sayın Gündüz?.. Burada. Sayın Albayrak?.. Burada. Şimdi, elektronik cihazla
yoklama yapacağız. Yoklama için 3 dakika
süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır. VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 8.- Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı:713) (Devam) BAŞKAN - Geçici 5 inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir. Çerçeve 2 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi
okutuyorum: MADDE 3. - 11/1/1954
tarihli ve 6219 sayılı Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı Kanununun
ek 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Ek Madde 2. -
Bankanın (A) grubu hisseleri ile (B) grubundan Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait
olanların satışına ve bu satışla ilgili usul ve esasları belirlemeye Bakanlar
Kurulu yetkilidir." BAŞKAN - Madde üzerinde,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen
konuşacaklar. Buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MEHMET
DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, bu
madde, Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı olan vakıfların (A) ve (B) tertibi
hisselerinin satışı konusundaki kararın Bakanlar Kuruluna devredilmesini ve
nasıl satılacağıyla ilgili usul ve esasları da Bakanlar Kurulunun
belirleyeceğini düzenleyen bir madde. Değerli milletvekilleri,
vakıflar, özellikle, Türk toplumunun çok önemli geleneklerinden birisi.
Vakıflar tarihine baktığımızda, Selçuklular döneminden bu yana devam eden ve
bugüne kadar Vakıflar Genel Müdürlüğümüze bağlı 4 000'in üzerinde vakfın işler
halde olduğu bir yapıyı görmekteyiz. Özellikle Selçuklulardan bu yana gelen bu
vakıf geleneğinde, 1923 yılında, Tekke ve Zaviyeler Yasası çerçevesinde,
özellikle, bu vakıflar devletin güvencesi altına alınmış, ancak, devletin
güvencesi altına alınmakla birlikte bunun Hazineye devri yapılmamıştır; yani,
vakıflar yine özerk bir kurum olarak devam etmiştir. 1926'da vakıfların
gelirlerini değerlendirebilmesi için bir sandık kurulmuş, daha sonra 1954
yılında bu sandıkların, bu vakıf gelirlerini iyi değerlendiremediği
gerekçesiyle bu Vakıflar Bankası işte o zaman kurulmuş ve vakıfların
gelirlerinin iyi değerlendirilmesine yönelik bir girişimde bulunulmuş; ama,
daha sonraları, özellikle vakıflar özerk bir kuruluş; yani, insanlar mallarını
mülklerini vakfediyorlar "benim bu malımla mülkümle hastane açın,
fakirlere bakın veya yurtlar açın, öğrencilerin okumasına katkıda bulunun"
diye hayırsever insanlar, yurttaşlarımız vakıflar kurmuşlar ve bu vakıflar da,
Türkiye'de, özellikle Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yönetilmeye başlamış. Şimdi, geldiğimiz
noktada, özellikle devlet, vakıflara güven duymadığı için, vakıflara bağlı
yurtların tümü Millî Eğitim Genel Müdürlüğüne, hepimizin bildiği Vakıf Gureba
Hastanesi ise SSK'ya devredilmiş, vakıfların birçok mülkü böylece ellerinden
alınmış. Daha sonra, bankanın
yüzde 100'ü vakıfların olduğu halde, yüzde 25'i, bir vesileyle, Vakıfbankta
çalışanlara devredilmiş, yüzde 75'i vakıflarda kalmış. Vakıfların gelirleri,
özellikle Vakıfbankın, bankanın sermayesinin artırımında kullanılmış. İki yıl
gibi kısa bir süre içerisinde dört kez Vakıflar Bankası sermaye artırımı
yapmış, 50 trilyondan 230 trilyona çıkarılmış Vakıflar Bankasının sermayesi;
ancak, bu depremde çok büyük oranda hasar gören ve 17 trilyon zarar gören vakıf
mallarını onarmak için hiç kaynak aktarılamamış. Vakıfların gelirlerinden elde
edilen 180 trilyon lira, Vakıfbankın sermaye artırımı için kullanılmış. Yine, Vakıfbank, aktif ve
pasifinin, aşağı yukarı 4,5 katına yakın risk almış; yani, bir ölçüde, Vakıflar
Bankası, çok kötü yönetilmiş, hoyratça yönetilmiş, diğer bazı devlet
bankalarında olduğu gibi, büyük oranda, eşe dosta peşkeş çekilmiş. Şimdi geldiğimiz noktada,
Vakıflar Bankasının sermaye katsayısının 8 olması gerekirken, 3'lerde kalmış. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Dönen,
açıyorum mikrofonunuzu, lütfen tamamlar mısınız. MEHMET DÖNEN (Devamla) -
Madde gerekçesine baktığımızda, şu anda, vakıfların elinde kaynak olmadığı
için, vakıf eserlerini tamir edemiyoruz gerekçesiyle, bakamıyoruz gerekçesiyle
bu hisselerin satışı gündeme gelmiş; ama, az önce açıkladığım gerekçelerle, bu
hisseler, bu vakıf mallarının onarımında değil, özellikle bankanın sermaye
artırımda tekrar kullanılacak, bu hisseler de satılacak ve onun için de, bugüne
kadar Anadolu tarihinde çok önemli yeri olan vakıflar geleneği de
sonlandırılmış olacak. Bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Fazilet Partisi Grubu
adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal; buyurun efendim. FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL
(Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum. Konuyla ilgili
görüşlerimi arz etmeden önce, dün üniversite imtihanına giren 1,5 milyon
öğrencimize başarılar diliyorum. Birkısım öğrencimizi de,
sadece, başı kapalı diye imtihan salonundan uzaklaştıran sorumlu yöneticileri,
Müslüman Türk Milleti adına şiddetle kınıyor ve protesto ediyorum. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısının özünde, mevcut
hükümetin beceriksizliğinin ve basiretsizliğinin neticesinde, iflasa
sürüklenmiş olan üç kamu bankasının, Ziraat, Halk ve Emlak Bankalarının, zaman
içerisinde tasfiyesi yatmaktadır. Bu üç banka, "görev zararı" gibi
garip bir ifadenin karanlık gölgesinde kapatılmayla karşı karşıya
bırakılmıştır. Bu arada, şunu sormak
istiyorum: Türkiye'de özel bankalar da var, onlar neden kâr hanelerini her yıl
sonu doldurdukça doldururken, kamu bankaları zararlarla doldurmaktadır?! Tabiî,
içi sahiplerince kasten boşaltılanlar hariç. Diyeceksiniz ki, ülkede bir malî
kriz doğdu. Peki, krizin sebebi kim; bizatihi bu hükümetin ve bu hükümetin
başındaki Başbakan değil mi?! Aslına bakarsanız, hükümetin kendisi, ülke için
krizin ta kendisidir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarının 3 üncü maddesi, Vakıflar Genel Müdürlüğünün,
Vakıfbank (A) ve (B) grubu hisselerinin satışıyla ilgilidir. 3 üncü maddenin
gerekçesinde "Madde ile, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait (A) ve (B) grubu
hisselerin satışına ilişkin yetki Bakanlar Kuruluna verilerek, piyasaların
durumuna göre satış şartlarının belirlenmesi ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait
hisselerin azamî değerinde satılabilmesinin sağlanması amaçlanmaktadır"
denilmektedir. Hedef güzel veya güzel gibi görünmekte; ama, bataklığa
sapladığınız bankadaki Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait hisseleri nasıl
değerlendireceksiniz? O hisseler ki, onlarda kimlerin hakkı ve hukuku var;
bunun şuur ve bilincinde misiniz?! Vakıf ne demek; vakfeden, vakfedilen, vakıf
senedi ve bu senede riayet etmek, sadakat ve vefa göstermek ne yüce manalar
taşır; düşünebiliyor musunuz?! Bir taraftan, bize nice vakfiyeler bırakmış
ecdadın kemiklerini sızlatırken, diğer taraftan, güya kamu bankalarını ıslah
etme bahanesiyle işinden ettiğiniz nice personeli gözyaşlarına boğuyorsunuz. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ümit ediyorum ki, bu hükümetin ömrü, insanlarımızın
söndürdüğünüz ümitleriyle beraber söner de, halkımız rahat ve huzur bulur. Bu duygularla, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ünal. Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 4 adet önerge vardır; ancak, madde üzerinde milletvekillerince
sadece 3 önerge verilebildiğinden, bu önergelerden yalnız 3'ünü, geliş
sıralarına göre okutacağım, sonra da aykırılıklarına göre işleme alacağım. Son
okutacağım önerge en aykırı önerge olduğu için, okutup işlemine devam edeceğim.
İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713
sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen
"değiştirilmiştir" ibaresinin, "düzenlenmiştir" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer
Tufan Yazıcıoğlu Bartın CAFER TUFAN YAZICIOĞLU
(Bartın) - Çekiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Geri
çekiyorsunuz. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713
sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinde yer alan "... Bakanlar
Kurulu yetkilidir" ibaresinin,
"...Hazineden sorumlu Devlet Bakanı yetkilidir" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
CAFER TUFAN YAZICIOĞLU
(Bartın) - Çekiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Önerge
çekilmiştir efendim. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713
sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesi Anayasaya aykırıdır. Metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI KEMAL
DERVİŞ - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Önerge üzerinde,
Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun efendim. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarı, maalesef, süratli
ve çok da tempolu gidiyor. Ben öyle tahmin ediyorum ki, milletvekili
arkadaşlarım, birçok konuyu, mesela biraz önce çekilen önerge dahil, tasarıdaki
o geçici 5 inci madde metnini tam anlamıyla anlamadılar. Burada, sağlıklı bir
tasarı çıksın, hepimiz istiyoruz; ama, gelişmelere baktığımız zaman, tasarının
muhteviyatına baktığımız zaman ve geçmişteki bu bankalarla ilgili raporları
okuduğumuz zaman, maalesef, fevkalade üzücü tablolarla karşılaşıyoruz. Değerli arkadaşlar,
hatırlanacağı üzere, bu üç kamu bankası birleştirildi ve bunların, Kamu
Bankaları Yönetim Kurulu Başkanlığına da -Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulu üyeleri de değişti- Sayın Vural Akışık geldi; yani, şu anda, burada,
komisyonun yanında oturan değerli bürokrat getirildi. Bu bürokratla ilgili
elimde bir rapor var, o raporu takdim edeceğim ve o geçici 5 inci maddedeki
sorumluluğu, bürokratlara değil, bankaya dava açılabilir diye oy verdiniz ve
banka da isterse rücu edecek dediniz; yani, tekrar genel müdüre dönecek
dediniz. Değerli arkadaşlar,
bakınız, bu değerli bürokrat arkadaşımız, daha önce, kendisi bankacıdır, bir
bankanın sahibidir ve ortağıdır; Türk Morsinbank Genel Müdürü ve ortağıdır.
1990 yılında -elimdeki teftiş kurulu raporudur- Emlak Bankası 8 000 konutluk iş
ihale ediyor. İhaleyi, ESKA Firması, yani Selim Edes alıyor, teminatı Sayın
Vural Akışık'ın bankası veriyor, vermemesi gerekirken veriyor. Teminat mektubu,
20 milyon mark civarındadır. Teminat isteyen şirketin de -araya giren şirket-
İngiltere'de Görniş adıyla hayalî bir şirket olduğu PTT kayıtlarından çıkıyor.
Bu söylediklerimin hepsi, biraz önce okuduğum raporda yazılı ve şimdi, bu
arkadaşımız, kamu bankalarının başına getiriliyor! Elimdeki rapor, aynen
şunu söylüyor: "Bu gruba -yani Selim Edes Grubuna- bu aracı banka
kanalıyla, yani Akışık'ın bankası aracılığıyla, kredi adı altında kaynak
aktarabilmek ve kullandırılan kredilerin mevzuata uygun görünmesini sağlayabilmek
amacıyla, her türlü usulsüzlüğün yapıldığı..." Her türlü usulsüzlük
yapıldı, deniliyor ve bu heyet, Paris'te toplanıyor, bir araya geliyor rapora
göre; Selim Edes, Engin Civan ve Sayın Akışık bir araya geliyorlar. Bu dava
dosyası, İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesine intikal ediyor. Bankacılık
teamüllerine aykırı oranda komisyon aldığı iddiası var. Buraya kadar okuduğum
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporu, yine, buraya kadar okuduğum teftiş
kurulu raporlarında, burada görev verdiğimiz, biraz önce "hakkında dava
açılamaz" dediğimiz bürokratla ilgili birtakım iddialar var ve bunlar da,
netleşmemiş ve temize çıkmamış. Şimdi, siz, ya burada
istifa edeceksiniz ya ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı istifa edecek; çünkü,
gelir gelmez yaptığı ilk şey "bu üyeler değişecek" dedi ve
değiştirdi. Dünyada görülmüş böyle şey yok! Aynı arkadaşın kendi bankasının genel
başkan yardımcısı da, bugün, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu üyesidir.
Peki, siz, şimdi, hangi hakla, kimden aldığınız yetkiyle, hakkında bu kadar
iddia bulunan ve yargıda aklanmamış bir kişi hakkında "bankaya rücu etmek
kaydıyla, hiçbir dava açılamaz" diyorsunuz. Peki, milletvekilleri
dokunulmazlığının müzakere edildiği ve tartışıldığı bir ortamda, tayin
ettiğiniz bürokrata, yolsuzluğuna rağmen, iddiaya rağmen hiç kimse
dokunamayacaksa, böyle yasa olur mu?! Buna milletvekili arkadaşlarımız neden oy
verdiler, neden el kaldırdılar?! Yargılanmaktan niye korkalım?.. Bakın, bu
dava, ağır cezadaki dava zamanaşımına uğradı deniyor. Raporu biraz önce okudum;
vakit müsait olsa, daha neler var, neler var; biraz sonra ifade edeceğim. Değerli arkadaşlar,
herkes, bu ülkede, yaptığının hesabını vermelidir ve kamuoyunda da böyle
bilinmelidir; ama, hakkında ağır cezada yargılanacak kişileri, değişmez,
olmazsa olmaz şart olarak getiriyorsunuz ve maalesef, milletvekili arkadaşlarım
da, metni tam olarak algılamadan... Öyle süratle gidiyor ki; bugün 13.00'te
geldi, 14.00'te müzakereler başladı... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Candan,
açıyorum mikrofonunuzu... VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, hiç kimseye özel husumetimiz yoktur; ama, sık sık
söylüyoruz, vekâlet alarak geldik. Bizim vekâlet aldığımız insanların bize olan
güvenine layık bir yönetim oluşturmak veya kanun çıkarmak mecburiyetindeyiz. Bu
rapor burada durduğu sürece, bu arkadaşımızın yapacağı en iyi şey, buradan
istifa etmesidir diyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Sayın Akışık biraz önce Bakanın yanındaydı, şimdi çıktı. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Sayın Akışık rapor okunmaya başlanınca çıktı gitti. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Karar yetersayısı... BAŞKAN - Etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Efendim,
oylamaya başladım... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi
okutuyorum... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Yangından mal mı kaçırıyorsunuz?! Sayın Başkan, çok net bir şekilde
duyuyorsunuz, duymamış gibi davranıyorsunuz; her zaman böyle yapıyorsunuz Sayın
Başkan! MADDE 4. - 11.6.1937
tarihli ve 3242 sayılı Göçmenlere Nakledilenlere ve Muhtaç Çiftçilere Tohumluk
ve Yemeklik Dağıtılması Hakkında Kanun, 14.7.1970 tarihli ve 1311 sayılı
Türkiye Bağcılığının Modernleştirilmesi ve Bağcılığımızın Kalkındırılması
Hakkında Kanun, 15.3.1977 tarihli ve 2085 sayılı Küçük Çiftçilerin T.C. Ziraat
Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Borçlarının 10 Yılda 10 Eşit
Taksitle Faizsiz Ödenmesine İlişkin Kanun, 8.7.1948 tarihli ve 5254 sayılı
Muhtaç Çiftçilere Ödünç Tohumluk Verilmesi Hakkında Kanun, 5.3.1992 tarihli ve
3782 sayılı Küçük Çiftçilerin T.C. Ziraat Bankasına ve Tarım Kredi
Kooperatiflerine Olan Bir Kısım Borç Faizlerinin Silinmesine Dair Kanun, 399
sayılı Kamu İktisadî Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair
Kanun Hükmünde Kararnamenin 34 üncü maddesinin (c) fıkrası ve 29.4.1995 tarihli
ve 4106 sayılı Çiftçilerin T.C. Ziraat Bankasına, Tarım Kredi Kooperatiflerine,
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne, Türkiye Zirai Donatım Kurumuna, Toprak
Mahsulleri Ofisine, Orman ve Köy İlişkileri Genel Müdürlüğüne Olan Bir Kısım
Borç Faizlerinin Silinmesine Dair Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendi
yürürlükten kaldırılmıştır. 29.4.1995 tarihli ve 4106
sayılı Çiftçilerin T.C. Ziraat Bankasına, Tarım Kredi Kooperatiflerine, Tarım
İşletmeleri Genel Müdürlüğüne, Türkiye Zirai Donatım Kurumuna, Toprak
Mahsulleri Ofisine, Orman ve Köy İlişkileri Genel Müdürlüğüne Olan Bir Kısım
Borç Faizlerinin Silinmesine Dair Kanunun 1 inci, 3 üncü, 4 üncü, 9 uncu ve 10
uncu madde metinlerinden "T.C. Ziraat Bankası" ve "Tarım Kredi
Kooperatifleri" ibareleri çıkarılmıştır. BAŞKAN - Fazilet Partisi
Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan, buyurun. (FP sıralarından
alkışlar) FP GRUBU ADINA VEYSEL
CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan 713 sıra
sayılı yasa tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına
söz aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar,
tasarıyı, aslında, üç başlık altında mütalaa etmek mümkün. Bir tanesi, kamu
bankalarının yeniden yapılandırılması. İkinci madde olarak, fonlarla ilgili bir
düzenleme yapılmaktadır; bu, doğru bir adımdır. Tasarının içerisinde fonlarla
ilgili yapılan düzenleme doğrudur. Üçüncüsü de, şirketlerle ilgili, banka
şirketleriyle ilgili yapılan bir düzenlemedir; ama, bu da olumlu olmakla
birlikte eksiktir. Reel sektör şirketlerine... Yani, Vergi Yasasındaki
düzenlemeleri onlara da aksettirmek suretiyle, bütünlük arz edecek bir şekilde
düzenleme yapmak lazım. Değerli arkadaşlar, bu 4
üncü madde çok enteresandır. Tarım Bakanı, sık sık, işte, çiftçi dostu olduğunu
söylüyor. Bu tasarının 4 üncü maddesi diyor ki, tarım sektöründe hizmet
yapanlara; yani, muhtaç çiftçilere tohumluk, yemeklik dağıtılması, bağcılığın
modernleştirilmesi, küçük çiftçilerin borçlarını on yılda eşit taksitle
ödemeleri, çiftçilerin Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasına, tarım kredi
kooperatiflerine, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne, Ziraî Donatım Kurumuna,
Toprak Mahsulleri Ofisine, Orman ve Köy İlişkileri Genel Müdürlüğüne
borçlarının silinmesi kaldırılmıştır. Aslında, bu, bir yerde,
tarım sektörüne bir ferman gibi; bütün kaynaklarını kurutmaktadır. Peki, ona
karşılık, bütçe içerisinde, bütün tarım sektörüne, ancak 400 trilyonluk bir
para ayrılmıştır. Peki, şimdi, acaba şöyle
bir detaylı düşünsek; banka batıranları affediyorsunuz; biraz önce geçici 5
inci maddede, hortuma alet olanların yargılanmasını önlüyorsunuz ve birçokları
hakkında hiçbir işlem yapılamıyor ve kamu bankalarıyla ilgili 30 katrilyonluk
ek, ilave, kâğıtlar veriyorsunuz; yani, ne lazımsa, bankacılık sektörünü
düzenleme adı altında ne lazımsa yapılıyor, malî sektörde yapılıyor. Peki, bu çiftçiler, son
on yılda kaç para aldı, ne kadar faiz ödedi, ne kadar borç etti, bir de ona
bakmamız lazım. Değerli arkadaşlar, ona
baktığımız zaman, bu fonlardan tarım sektörüne harcanan paralar, bankaların
görev zararı adı altında batırılan paralara karşı hesaplandığı zaman hiçbir
mana ifade etmemektedir. Denilebilir ki, dünyanın birçok yerlerinde böyle
fonlar yoktur; yani, siz, her çiftçiye tarım kredi borcunu kaldır, Ziraat
Bankasına borcunu kaldır... Burada, bir de çok
söylenilen, Sayın Bakanın "siyaset, ekonomi üzerinde artık etkisini
kaybedecek..." Peki, siyasî irade etkili
olmayacaksa, kim etkili olacak? IMF ve Dünya Bankası bize diyor ki, şimdi,
pancarı az ekeceksiniz; peki. Buğdayı az ekeceksiniz, yardım etmiyorum; ona da
peki. Tütünü de az ekeceksiniz... Sayın Derviş'in, Sayın Bakanın, buraya gelip,
çiftçilerin ne yapacağını söylemesi lazım. Diyecek ki, efendim, işte, ekimlerin
programlanması lazım. Peki, sen program verdin mi; yok. Ne ekecek ondan sonra;
o da yok. Yani, altyapısı olmadan çiftçilerin kaynaklarını kökünden kestiğiniz
zaman ne olacak? Ne olacak, ben söyleyim size; buğdayı da ithal edeceksiniz. 1974'lerde -hatırlayın-
aynı düşünce, aynı zihniyet, bize şunu söylüyordu: "Siz sanayii bırakın,
siz bir tarım ülkesisiniz, kendi tarımınızla geçinebilirsiniz." O gün o
tavsiyeler yapılıyordu. Ama, değerli arkadaşlar, ekbütçe 30 katrilyon iken,
bunun 24,5 katrilyonu faize giderken, IMF "siz, böyle bir bütçeyle,
ödediğiniz bu kadar faizle adam olmazsınız" demiyor. Peki, ne diyor: "Memura
vermeyeceksiniz, işçiye vermeyeceksiniz." Kazara toplu iş sözleşmelerinde
azıcık para verildi, buğday taban fiyatına azıcık -halbuki hükümet şu anda, alım yapmadığı halde- para ayrıldı
görünüyor, daha verilen yok; ama, bunu karşılamak üzere, IMF ve Dünya Bankası
yetkilileri ağır ithamlar ettiler ve hemen köprüye zam, otoyollara zam geldi. Değerli arkadaşlar, bir
son cümleyle konuşmamı bitirmek istiyorum. Bu memleketin tarımını, IMF ve Dünya
Bankası yetkilileri mi daha iyi düşünür, Muhterem Heyetiniz mi daha iyi
düşünür? İşte, konsolide edildi 10 milyar dolarla. Sayın Derviş'e soruyorum... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Candan,
lütfen, tamamlar mısınız efendim... VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Üç yıl sonra, hükümet düştü, değişti, Sayın Derviş bakanlıktan gitti, belki
Amerika'ya koydu gitti. Peki, bu işin sorumlusu kim olacak, üç yıl sonra bize
kim hesap verecek? Bu yapılan yanlışın, konsolide edilen yüzde 15 dolar bazında
faizin hesabını kim verecek? 10 milyar dolar para aldınız; üç yıl sonra, nasıl,
hangi şartlarda, nereden ödeyeceksiniz? Yüzde 15 dolar bazında faiz, üç yıl
vade; dünyanın neresinde görülmüş? Bize örnek Arjantin deniliyor. Değerli arkadaşlar,
Arjantin değil, bizim, en az borçla, kendi imkânlarımızla ayakta duracak bir
ekonomik modele ihtiyacımız var. Saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay; buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA ZEKİ
ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 713 sıra sayılı
kanun tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Bazı olumlu
düzenlemelerin yanında, olumsuz birçok düzenlemenin yapıldığı ve telafisi
mümkün olmayan hataların ortaya çıkacağı, birçok olumsuz maddenin olduğu bir
kanun tasarısını görüşüyoruz. Uzmanlaşmış, Türkiye ekonomisine, Türkiye'ye
önemli hizmetler vermiş olan bir bankanın ve onun, yine, uzmanlaşmış
insanlarının, çalışanlarının tasfiye edilmesi yanında, bu getirilen
düzenlemeyle de, Türk tarımı için 57 nci hükümetin başından beri uyguladığı
yanlış politikalar sonucu son noktasına, tahammül sınırını aşma noktasına
gelmiş olan Türk tarımına son bir vuruş daha yapılmaktadır. Değerli milletvekilleri,
kanun tasarısının ilgili maddesinin okunmasından da görüleceği gibi, bu madde
bu şekliyle geçtiği takdirde, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasının çiftçilerle
arasındaki münasebetleri düzenleyen, daha doğrusu, çiftçilere hizmet
götürmesine yönelik beş önemli kanun yürürlükten kaldırılmaktadır ve
denilebilir ki, bunlar yürürlükten kaldırılıp bu yetki, destekleme ve
çiftçilere yönelik yeni uygulamaların getirilmesi yetkisi, Bakanlar Kuruluna
verilmektedir. Bakanlar Kuruluna böyle bir yetki verilse dahi, kanunî bir
düzenleme olmadığı için, bu kanunla düzenlenen, çıkarılan, iptal edilen
kanunlarla çiftçilere verilen hak ve imkânlar yerine getirilmeyecek demektir.
Bakın, yasa tasarısıyla kaldırılan kanunlar şunlar: Türkiye Bağcılığının
Modernleştirilmesi ve Bağcılığımızın Kalkındırılması Hakkında Kanun, Küçük
Çiftçilerin TC Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Borçlarının
10 Yılda 10 Eşit Taksitle Faizsiz Ödenmesine İlişkin Kanun -5 Kanun
kaldırılıyor- ve Muhtaç Çiftçilere Ödünç Tohumluk Verilmesi Hakkında Kanun. Değerli milletvekilleri,
bugüne kadarki uygulamalarla, özellikle, 57 nci cumhuriyet hükümetinin gerek
hükümet programıyla gerek 1999-2000-2001 yılları bütçeleriyle ve gerekse IMF'ye
vermiş olduğu niyet mektuplarıyla, Türk tarımında destekleme tamamen
kaldırılmıştır. Şimdi ise -adından da anlaşılacağı gibi- Muhtaç Çiftçilere
Ödünç Tohumluk Verilmesi Hakkında Kanun da kaldırılmaktadır; yani, aslında, bu
bir destekleme maddesi de değildir. Eğer, herhangi bir tabiî afet anında, bir
felakete uğramış çiftçi var ise -ki, bu, seldir, dondur, kuraklıktır,
yangındır- sosyal devlet olmanın bir gereği olarak, onun zarar ziyanının
hafifletilmesi noktasında bir düzenleme var; bu üç kuruşluk yardımı bile Türk
çiftçisine çok gören bir zihniyetle, bir anlayışla düzenlenmiştir. Bu bakımdan,
bu konuda, Yüce Meclisin bu yasa tasarısını çok iyi değerlendirmesini arzu
ediyorum. İnanıyorum ki, birtakım
yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkarılması konusunda dayatmada
bulunan, hazır olarak önümüze getiren ve burada ciddî bir müzakere imkânı
bulmadan çıkarılmasına neden olan kuruluşlar, çevreler bile, IMF bile, bu
kanunun bu haliyle çıkmasını, muhtaç durumdaki çiftçilere verilecek her türlü
desteğin, yardımın yapılmasını sağlayacak bir kuruluşun ortadan kaldırılmasını
acımasız bulurlar. O bakımdan, bunlar, gerçekten, telafisi mümkün olmayan ve
Türk tarımını bitiş noktasına getiren ve çiftçiyi yok etme noktasındaki en
temel ve geriye dönüşü zor olan adımlar olacaktır. Lütfen, kanun
tasarılarını, kanun tekliflerini, kendi millî ihtiyaçlarımıza göre, kendi
insanımızın, ülkemizin ekonomik yapısına göre ve insanımızın sosyal
ihtiyaçlarına göre, Meclis iradesiyle ele alalım ve bu konuda gayretlerimizi,
bu noktada yoğunlaştıralım. Aksi takdirde, tarih de, millet de, gelecek
nesiller de, bugün yok ettiğimiz tarımın ve açlığa, sefalete mahkûm ederek,
geleceğimizi ipotek altına aldığımız bu uygulamaların hesabını hepinizden
sorar. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. ZEKİ ERTUGAY (Devamla) -
Bu, yasa tasarısının Meclise geldiği noktada, inanıyorum ki, öyle karmaşık bir
düzenleme getirilmiş ki, bu düzenlemeler içerisinde, neyin, nasıl yapıldığı,
hangi düzenlemelerin ortaya çıkarıldığı, açıkça anlaşılmamaktadır. Biraz önce verilen bir
önergenin vahametini hep birlikte yaşadık. Bu bakımdan, ben, şahsen, Doğru Yol
Partisinin bir sözcüsü olarak, bu madde üzerinde görüşlerimi arz ederken, bu
kanun tasarısının geri çekilmesini ve üzerinde tekrar, ciddî bir müzakere
yapıldıktan sonra Yüce Meclise getirilmesini temenni ediyor; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ertugay. Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde, şimdi gelen, 1 adet önerge vardır. Onun için dağıtamıyorum;
ama, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713
sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesi Anayasaya aykırıdır. Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Hükümet?.. ÇEVRE BAKANI FEVZİ
AYTEKİN (Tekirdağ) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Malkoç,
buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Üzerinde görüştüğümüz
madde, kanaatimizce, Anayasanın 170 inci, 171 inci, 172 nci, 173
üncü maddelerine ve ayrıca, cumhuriyetin temel niteliklerini sayan, Anayasanın
2 nci maddesindeki sosyal devlet ilkesine aykırıdır. Değerli arkadaşlarım, 57
nci hükümet döneminde çıkarılan birçok kanun ve kanun hükmünde kararname
vardır; ancak, Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca, hiçbir hükümet döneminde, bu
hükümetteki kadar, Anayasa hiçe sayılmış ve çiğnenmiş değildir. Bunun en açık
örneği, 57 nci hükümetin çıkardığı kanun veya kanun hükmündeki kararnamelerden
50 tanesi, Anayasa Mahkemesine getirilmiştir Fazilet Partisi tarafından,
anamuhalefet partisi tarafından. Anayasa Mahkemesine açılan bu 50 tane davadan,
36 tanesi sonuçlanmış, 3 tanesi, usul eksikliği yönünden geri çevrilmiştir;
ama, geri kalan 33 tane kanun veya kanun hükmündeki kararname, Anayasa
Mahkemesinden dönmüştür. İşte, bu tecrübeyi yaşamış, bu dava dilekçelerine katkıda
bulunmuş, emeği geçmiş bir arkadaşınız olarak söylüyorum, görüştüğümüz bu
madde, Anayasanın 2 nci maddesine ve biraz önce saydığım maddelerine aykırıdır. Değerli arkadaşlarım, 57
nci hükümetin ve bu hükümetteki partilere mensup arkadaşların bu Meclisten
çıkardığı kanunların Anayasaya aykırılığı sebebiyle, Anayasa Mahkemesine çok
fazla müracaat oldu dedim. Anayasa Mahkemesi, bu dönemde, âdeta, 1961
Anayasasında yeri olan Senato gibi çalışmıştır; yani, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden gelen birçok kanunu ve kanun hükmündeki kararnameyi, âdeta, Senato
gibi incelemiş, Anayasaya uygun hale getirmiştir. Değerli arkadaşlarım,
bundan onbeş gün önce, yine bu Mecliste, bu kürsüde, RTÜK'le ilgili, Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu Kanunuyla ilgili, defalarca söyledik, defalarca konuştuk.
Hatta, Fazilet Partisinin Değerli Grup Başkanvekili, Sayın Yasin Hatiboğlu -ben
hatırlıyorum, tutanaklarda var- bu kürsüden şöyle söyledi: "Bunlar yanlış
hesaptır. Yanlış hesaplar, eskiden Bağdat'tan dönerdi, şimdi Bağdat'a gitmeden,
öyle zannediyorum, Çankaya'dan dönecek." Yani, Anayasa Mahkemesine dahi
intikal etmeden, Çankaya'dan döndü. Bütün bunları şunun için söylüyorum. Şimdi, IMF'den "15
kanunu, 15 günde çıkarın" diye, adına talimat deyin, tavsiye deyin, ne
söylerseniz söyleyin, bu Meclisi rencide eden, milletvekillerini rencide eden
bir tavsiye geldi veya talimat geldi. Hükümete bu tavsiyeler gelince, IMF
"vur" diyor, siz öldürüyorsunuz. Çiftçinin, memurun, işçinin,
esnafın, emeklinin, hiçbirinin sözünü dinlediğiniz yok. Sizin için, varsa yoksa
Dünya Bankası, varsa yoksa IMF; alacağınız 2 kuruşluk yardım. Ben öyle
inanıyorum ki, eğer, Türkiye'de, bazı sanayiciler, bazı işadamları gerektiği
gibi morallendirilse, desteklense, onlara takviyede bulunulsa, IMF'nin size
vereceği paranın en az 2 katını, beş ayda size temin ederler; ama, Türkiye'de,
herkesi dar duruma soktunuz. Değerli arkadaşlarım, o
açıdan, bu maddenin, en azından bu maddenin, tasarı metninden Anayasaya
aykırılığı sebebiyle çıkarılmasını teklif ediyoruz. Aksi takdirde, daha önce de
ifade ettiğimiz gibi, bu madde, Anayasanın 2 nci maddesindeki sosyal devlet
ilkesine, yine 170 inci maddesindeki orman köylüsünün korunmasıyla ilgili
hükme, 171 inci maddesindeki kooperatifçiliğin geliştirilmesi ve teşvik
edilmesiyle ilgili hüküm gereği, yine 172 nci maddesindeki tüketicinin
korunmasına ilişkin Anayasa hükmüne ve yine, Anayasanın 173 üncü maddesindeki
esnaf ve sanatkârın korunmasına dair Anayasanın amir hükmüne aykırıdır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın
Malkoç. ŞEREF MALKOÇ (Devamla) -
İnşallah, yol yakınken, Çankaya'dan veya Anayasa Mahkemesinden dönmeden bu
önergemize destek vereceğinizi umut ediyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Malkoç. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Karar
yetersayısını arayacağım. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum...Kabul edenler... Etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur. Birleşime ne kadar ara
verelim sayın grup başkanvekilleri? Kapatalım mı? MEHMET DÖNEN (Hatay) - Bu
kadar da olmaz ki... RAMAZAN GÜL (Isparta) -
Neden bu kadar ısrar ediyorsunuz... MEHMET ŞANDIR (Hatay) -
10 dakika Sayın Başkan. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
23.00'e kadar. BAŞKAN - Birleşime 5
dakika ara veriyorum efendim. Kapanma Saati : 22.47 ALTINCI OTURUM Açılma Saati: 22.57 BAŞKAN: Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER: Melda BAYER (Ankara), Sebahattin KARAKELLE
(Erzincan) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 119 uncu Birleşimin Altıncı Oturumunu açıyorum efendim. 713 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 8.- Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/876) (S.Sayısı:713) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde. Tasarının 4 üncü maddesi
üzerinde, Sayın Malkoç tarafından verilen önergenin işleminde kalmıştık ve
oylamada karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar
oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi
okutuyorum: İKİNCİ BÖLÜM Bazı
Fonların Tasfiyesi ile İlgili Hükümler MADDE 5. - 9/6/1958
tarihli ve 7126 sayılı Sivil Savunma Kanununun 36 ncı maddesi aşağıdaki
şekilde, 38 inci maddesinde geçen "Sivil Savunma Fonundan;" ibaresi
"Aşağıda sayılan giderler İçişleri Bakanlığı bütçesine konulan
ödeneklerden ve/veya özel ödenek kaydedilen tutarlardan karşılanır."
şeklinde değiştirilmiş; 37, 39 ve 46
ncı maddeleri ile 38 inci maddesinin (e) bendinde yer alan
"karşılanır." ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır. "Madde 36. - Sivil
savunmanın gerektirdiği her türlü giderler ile 38 inci maddede belirlenen
giderlerin karşılanmasında kullanılmak üzere; a) Giderlerini özel
gelirleriyle karşılayan ve Hazine yardımı almayan katma bütçeli idareler gelir
bütçelerinin yüzde 1'i, b) Sermayesinin
tamamı Devlet tarafından verilen ve
sermayesinde Devletin iştiraki olan teşekkül, müessese ve şirketler ile resmi
ve özel bankalar ve özel kanunlarla kurulan kurum ve teşekküller ile
sermayesinin yarısından fazlasına bunların iştiraki suretiyle tesis edilen
ortaklıkların bütçelerinin veya bilançolarındaki safi kârlarının binde 5'i, c) Bağış ve yardımlar, İçişleri Bakanlığı Merkez
Saymanlık Müdürlüğü hesabına yatırılır. Yatırılan bu tutarlar Maliye
Bakanlığınca bir yandan genel bütçeye özel gelir, diğer yandan sivil savunma
hizmetlerinde kullanılmak üzere İçişleri Bakanlığı bütçesinde açılacak
tertiplere özel ödenek kaydedilir. Özel ödenek kaydedilen bu tutarlardan yılı
içerisinde harcanmayan miktarları ertesi yıl bütçesine devren özel gelir ve
ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu maddede öngörülen
gelirlerin tahsilatında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun hükümleri uygulanır. Süresinde yatırılmayan tutarlar için söz konusu
Kanunda belirtilen gecikme cezaları dışında ayrıca ita amirleri ve
muhasiplerden bu tutarların yüzde 10'u oranında ceza tahsil edilir. Afet durumlarında, ilgili
saymanlık hesaplarından acil ihtiyaçları karşılamak amacıyla gerekli işlemler
ve belgeler daha sonra tamamlanmak ve mahsubu özel ödenek kaydedilen
tutarlardan yapılmak üzere gerekli
sayıda personele ayrı ayrı olmak üzere avans verilebilir. Özel ödenek kaydedilen
tutarların toplanması, harcanması ve genel hükümlerin avans ve kredilere dair
sınırlamalarına bağlı kalınmaksızın avans verilmesi ile mahsubuna ilişkin usul
ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine İçişleri Bakanlığınca
çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir." BAŞKAN - Madde üzerinde
Fazilet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer... buyurun
Sayın Geçer. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MUSTAFA
GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 713 sıra sayılı bazı
kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin değişikliğiyle ilgili tasarının 5 inci
maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şu anda görüşmekte olduğumuz tasarı, çok değişik kanunlarda,
çok değişik yönden değişiklikler getiriyor, bazı yasaların maddelerini
yürürlükten kaldırıyor; yani, burada şunu söyleyebiliriz: Türkiye'de yaşanan
bir sosyoekonomik değişimin gereği olarak bu yasalarda da, artık, şablona
uymayan alanlarda değişiklikler yapılmasına gidiliyor. Tabiî, Türkiye'de, bugüne
kadar elde edilmiş birikimlerin, kazanımların ve kamuya ait alanlardaki
birikimlerin, ekonomik kurumların, iktisadî kurumların tasfiyesiyle birlikte,
kamu bankaları üzerinde de tasfiyeler yapılması yönünde düzenlemeler getirildi;
şu anda, bu tasarıda gerçi 25.11.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4603 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Emlak Bankası ve Halk Bankasının
özelleştirilmesi ve Emlak Bankasının tasfiyesine ilişkin bazı maddelerde de
değişiklikler getiriliyor. 1983 ile 1985'ten sonra
bütçe dışında oluşturulan birtakım kaynaklardan meydana gelen fonların da bir
kısmının tasfiyesi burada gündeme getiriliyor; ancak, o zamanlar, tabiî,
bütçedışı, bütçede birlik prensibini ihlal ettiği için ve denetimden uzak
kaldıkları için bu fonlar üzerinde birtakım eleştiriler olmuştu; ama, 1985'ten
bu yana uygulandı. Bunlar zaman zaman kaldırılıyor. Hangi alanlarda nasıl
kullanıldı, yerinde mi kullanıldı, kullanılmadı mı, bu noktalardaki birtakım
müphem alanlar, karanlık alanlar mevcut; ama, bunlarla birlikte, 57 nci
hükümetin, tahmin ediyorum; yani, Türkiye'deki yapısal değişikliğe üç parti
arasında tam bir birlik ve beraberlik içerisinde bir iradeyle karar verip
vermedikleri noktasında herhalde birtakım tereddütler, ayrılıklar var ki,
bugün, mevcut hükümetin dahi bu alanda yapmış olduğu düzenlemeler üzerinde de
sık sık değişiklerin olduğunu görüyoruz. Burada bakıyorum, işte,
25.11.2000 tarihinde 57 nci hükümetin çıkardığı 4603 sayılı Yasada da bazı
değişiklikler yapılıyor; yani, o gün önümüze reform diye getirilen bu yasalar,
birkaç ay sonra, beş ay sonra, altı ay sonra, yaşına değmeden, tekrar, yeni bir
reformla kaldırılmaya çalışılıyor. Yani, aslında, burada bir şeye karar vermek
lazım diye düşünüyorum ben; çünkü, ona karar verilemezse bu Mecliste daha çok
yasalar, çok düzenlemeler yapılacak. Bunlar da memlekete, millî ekonomiye ve
ülkemize veya sosyal barışa fayda sağlayacak mı sağlamayacak mı, bunlarda da
tereddütler oluşacak. Bugüne kadar yapılan
çalışmaların neticelerini kısa vadede gördük, bu neticelerin hiçbir zaman için
ülkenin meselelerine çözüm getirmediğini de gördük maalesef; ama, bundan sonra
çalışmalara en azından bir kararlılık içerisinde gidilmesi; yani, Türkiye'de
gerçekten bir liberal sisteme geçilecekse, bunun ekonomik, siyasî, hukukî ve
ülkedeki fikir alanlarında yapılması gerektiğine inanıyorum; ama, burada tek yönlü
olarak; yani, liberalizmin temel felsefesi "bırakınız yapsınlar, bırakınız
geçsinlerin" de, halk deyimiyle "altta kalanın canı çıksın"
mantığının da Türkiye'de uygulanıp uygulanmadığını bilmiyorum doğrusu; çünkü,
bazı kesimlere "bırakın yapmasınlar" bazı kesimlere "bırakın
yapsınlar" şeklinde birtakım yansımalar, yasal düzenlemeleri, bunlarda da
görüyoruz. Aslında, bu düzenlemede, bu tip bir düşüncenin, bu tip tutarsızlığın
veya şu andaki mevcut hükümetin bu alanda bu dönüşüm hakkındaki birlik ve beraberlik
içinde hareket etmediğinin göstergeleri olarak görüyorum ve bir de, yapılan tüm
düzenlemelerde devletin sosyal boyutunun, sosyal devlet ilkesinin kesinlikle
ihlal edildiğini; yani, suyun altında nefesi yeten kalsın... Milyonlarca insan
bugün açlık sınırının altında yaşarken, daha büyük sermaye gruplarının -ki
Türkiye'de oluşmamış olmasına rağmen- birtakım alanlarda büyük kârlar
sağlaması, büyük rantlar elde etmesine karşılık, insanlarımızın âdeta
ezilmesine göz yumulmasında devletin sosyal görevinin, sosyal boyutunun ihmal
edildiği kanaatindeyim. Burada, şimdi, bu ilgili
maddede -5 inci maddede- ikinci bölümde bazı fonların tasfiyesi gündeme
getirilmiş. Sivil Savunma Fonu diye zikredilen 9.6.1958 tarihli ve 7126 sayılı
Sivil Savunma Kanununun 36 ncı maddesinde bir değişiklik getiriliyor
"Sivil Savunma Fonundan" ibaresi "aşağıda sayılan giderler
İçişleri Bakanlığı bütçesine konulan ödeneklerden ve/veya özel ödenek
kaydedilen tutarlardan karşılanır" ibaresinde "karşılanır"
kelimesi de kaldırılıp, 36 ncı
maddede, yine bu fonların hizmet ettiği alanlarda oluşacak boşalmalara ve bu
boşluğun doldurulmasına karşılık, ikinci fıkranın (a) bendinde
"giderlerini özel gelirlerle karşılayan ve Hazine yardımı almayan katma bütçeli
idareler gelir bütçelerinin yüzde 1'i ve sermayesinin tamamı devlet tarafından
verilen ve sermayesinde devletin iştiraki olan teşekkül, müessese ve şirketler
ile..." (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MUSTAFA GEÇER (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun efendim. MUSTAFA GEÇER (Devamla) -
...binde 5 gibi, diğer bağış ve yardımlar, yine, tekrar, bu fonun açılan
boşluğunu doldurmak için konuluyor. Bunların yönetilmesi, idaresi, tahsilatı
hususunda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri
uygulanmakla birlikte, süresinde yatırılmayan fonlar ve gelirlerle ilgili, buna
müsebbip ita amirleri ve muhasiplerden bu tutarların yüzde 10'u oranında bir
ceza alınması öngörülüyor. Bunların düzenlenmesi, yine bir yönetmelikle olacak;
"Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine İçişleri Bakanlığınca
çıkarılacak bir yönetmelik düzenlenir" deniliyor. Aslında, fonların
kaldırılması, bir noktada, bütçedeki birlik prensibi ve denetim ilkesi
açısından önemlidir; ancak, tabiî, onların verdiği hizmet alanlarının da başka
türlü, genel bütçeye dahil alanlarda düzenlenmesi noktasında, bu maddenin
yerinde olduğunu belirtiyorum. Bu düzenlemenin hayırlı
olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen; buyurun. (DYP sıralarından
alkışlar) DYP GRUBU ADINA MEHMET
DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Fonların kaldırılmasını,
daha doğrusu bütçe içerisine alınmasını ve denetim altına alınmasını,
gerçekten, bizim de söylediğimiz, daha önce bizim başlattığımız bir girişimin
devamı olarak görüyoruz ve bu maddenin de olumlu olduğu kanısındayız. Değerli arkadaşlarım,
burada, Sivil Savunma Fonu gelirlerinin bütçe içerisine alınıp, buradan,
İçişleri Bakanlığı bütçesi vasıtasıyla harcanması yolu seçiliyor. Bence, bu
aşamada, sivil savunma teşkilatımızın yeniden yapılanmasını, herhalde buradaki
bütün arkadaşlarımız, özellikle deprem sonrasında, çok açık bir biçimde arzu
etmektedirler. Onun için, sivil savunma,
1950 sonrasındaki savunma mantığı içerisinde organize olmuş bir teşkilat; ama,
özellikle, Türkiye'de, deprem ve sel felaketleri gibi doğal afetleri,
gerçekten, yeterince algılayamayan bir teşkilat olarak karşımızda durmakta.
Bunun için, Sivil Savunma Teşkilatımızın yeniden yapılanması ve buradaki
gelirlerinin de buna paralel olarak artırılması gerekir. Bütçe içerisine
alalım; ama, buralardaki gelirlerin bir kısmını da artırmak gerekliliği, bence,
karşımızda durmaktadır. Değerli arkadaşlarım,
ikinci konu, özellikle, fonların neden kurulduğu, ki, fonların bütçe içerisine
alınması elbette ki hepimizin amacı; ama, bu konuda selektif davranmak gerekir.
Özellikle, fonlara toptancı bir ret anlayışıyla yaklaşmamak gerekir; çünkü,
fonlarla, ülkemizde gerçekten, çok olumlu, çok verimli işler de yapılmıştır. Bu
yapılan işler ki gerçekten, bürokrasinin hantal yapısı içerisinde yapılamayacak
bir çok işi bu fonlar aracılığıyla başarmışız. Fonların, genel olarak
her alanda kurulmasına karşıyız, sulandırılmasına karşıyız; ancak, fonların
verimli alanlarda kullanılmasında çok büyük yarar vardır. Yarın bu sıkıntıların
birçoğunu arkadaşlarım kendi bölgelerinde yaşayacaklar ve bu fonların
gereksinimini özellikle kendileri de duyacaklardır. Çünkü, özellikle, Maliye
anlayışıyla olaya baktığımızda, Maliyeden, bu bütçelerden ödenek çıkarmak böyle
çok kısa sürede kolay değil. O bürokratik engellerden ödenek çıkararak, kısa
sürede iş yapmak, kaynakları verimli kullanmak çok kolay değil. Belirli
alanlarda bu fonları verimli olarak kullanmak gerekir. Tabiî ki, bu fonları daha
şeffaf, denetime daha açık bir biçimde yönetmek lazım, bu anlayışla yönetmek
lazım. Yani, şimdi, biz, çok gerekli olduğunu düşünerek fonları kuruyoruz,
ondan sonra da, bu fonlar gereksiz diye, iyi yönetemedik diye, şeffaf
yönetemedik" diye tekrar kaldırıyoruz. Göreceksiniz, ileride bu fonların
birçoğunu tekrar, yeniden, kurma ihtiyacıyla karşı karşıya kalacağız diye
düşünüyorum. Hatta, ileride değil, çıkan yasalara iyi bakarsanız, özellikle,
fonların yerini alacak, döner sermayeler, birçok bakanlığımız ve genel
müdürlüğümüz tarafından burada yeniden kurulmakta, onlara yeniden kaynak
aktarılmaktadır. Şimdi, fon ile döner
sermayenin ne farkı var; o da bütçe dışında, diğeri de bütçe dışında, yani,
ikisi de bütçe dışında. Onun için, bütçe dışında verimli kullanılabilecek,
şeffaf kullanılabilecek bir kaynak, elbette ki daha yararlı olabilir. Her
alanda değil; ama, belirli, selektif alanlarda bunlar kullanılırsa, ülkemizin
kalkınmasında çok önemli işlevleri yerine getirebilir diye düşünüyoruz. Biz, Doğru Yol Partisi
Grubu olarak, fonların genelde bütçe içerisine alınması görüşündeyiz; çünkü,
fonlar belirli ölçüde sulandırılmıştır; ama, belirli fonların daha iyi
kullanılarak, şeffaf biçimde kullanılarak ülkemiz yararına kullanılmasından
yanayız. Bu anlayışla getirilen, özellikle, Sivil Savunma Fonunun bütçe
içerisine alınmasına biz de olumlu bakıyoruz; ancak, sivil savunma
teşkilatımızın yeniden yapılanması konusunda, yeni kaynaklara ihtiyaç duyduğunu
da biliyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Dönen,
lütfen tamamlar mısınız efendim. MEHMET DÖNEN (Devamla) -
Bu yasa çıkarken bütün olarak düşünerek yeni kaynakların da burada verilmesi
gerekli olduğu kanısındayız. Hepinize saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Dönen. Madde üzerinde 3 adet
önerge vardı; önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713
sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin madde 36'da düzenlenen (b)
fıkrasında "şirketler ile resmî" ibaresinden sonra gelen
"ve" ibaresinin (,) olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer
Tufan Yazıcıoğlu Bartın CAFER TUFAN YAZICIOĞLU
(Bartın) - Önergemi çekiyorum efendim. BAŞKAN - Geri
çekiyorsunuz efendim. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713
sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin madde 36'da düzenlenen (b)
fıkrasında geçen "iştiraki" ibaresinin "katılımı" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer
Tufan Yazıcıoğlu Bartın CAFER TUFAN YAZICIOĞLU
(Bartın) - Önergemi çekiyorum efendim. BAŞKAN - Çekiyorsunuz
önergenizi... Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 713
sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin madde 36'da düzenlenen (c)
fıkrasında yer alan "ertesi yıl" ibaresinin "ertesi sene"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cafer
Tufan Yazıcıoğlu Bartın CAFER TUFAN YAZICIOĞLU
(Bartın) - Önergemi çekiyorum efendim. BAŞKAN - Önergenizi
çekiyorsunuz... III.- YOKLAMA BAŞKAN - Efendim,
maddenin oylamasına geçmeden önce, bir yoklama talebi var. Sayın milletvekillerinin
salonda bulunup bulunmadıklarını arayacağım; lütfen, işaret buyurursanız, çok
memnun olacağım. Sayın Malkoç?.. Burada. Sayın Akman?.. Burada. Sayın Çelik?.. Burada. Sayın Uzunkaya?.. Burada. Sayın Hatiboğlu?..
Burada. Sayın Erbaş?.. Burada. Sayın Kukaracı?.. Burada. Sayın Sünnetçioğlu?..
Burada. Sayın Günbey?.. Burada. Sayın Okudan?.. Burada. Sayın Oğuz?.. Burada. Sayın Candan?.. Burada. Sayın Gülle?.. Burada. Sayın Geçer?.. Burada. Sayın Sezal?.. Burada. Sayın Çiçek?.. Burada. Sayın Alçelik?.. Burada. Sayın Korkutata?..
Burada. Sayın Dağcıoğlu?..
Burada. Sayın Hatipoğlu?..
Burada. Yoklama işlemini
başlatıyorum ve 3 dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur. Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 19 Haziran 2001 Salı günü
saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati : 23.17 NOT : YAZILI SORULAR AYNEN FİLME ALINDIĞI
İÇİN ÇEVİRİSİ YAPILAMADI BİRLEŞİM 119’UN SONU |
|