Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 66       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

116 ncı Birleşim

13 . 6 . 2001 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa  

 

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri İlinin sorunlarına ve Hakkâri barajının yapımının gerçekleştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı

2. – İstanbul Milletvekili Masum Türker'in, Türkiye'de ekonomik denetim düzenine ilişkin gündemdışı konuşması

3. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'in, kapatılan Ziraat Bankası şubelerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, (6/1254), (6/1265) ve (6/1273) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/395)

2. – Batı Avrupa Birliği Genel Sekreteri Colin Cameron'un, Paris'te yapılacak Batı Avrupa Birliği Geçici Asamblesi Geçici Avrupa Birliği Güvenlik ve Savunma Asamblesinin 47 nci Genel Kuruluna vaki davetine TBMM Millî Savunma Komisyonu Başkanı Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/845)

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

2. – Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/851) (S. Sayısı : 669)

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/418, 2/87) (S. Sayısı : 683)

4. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

5. – Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili  Avni  Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili  Beyhan  Aslan,  Eskişehir Milletvekili İ. Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın  Aynı  Mahiyetteki  Kanun Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592)

6. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)

7. – Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675)

8. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname İle Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)

9. – Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)

10. – Türk Silâhlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Savunma Komisyonları Raporları (1/698) (S. Sayısı : 579)

11. – Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/806) (S. Sayısı : 608)

12. – Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı : 708)

 

13. – Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/845) (S. Sayısı : 681)

VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahin'in, İzmir Milletvekili Suha Tanık'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2. – İzmir Milletvekili Suha Tanık'ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3. – İzmir Milletvekili Yusuf Kırkpınar'ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Ziraat Bankası yönetim kuruluna yapılan bir atamaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/4190)

2. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, iç ve dış borç miktarlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/4198)

3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, TAİ'de namaz kılınmasının engellendiği iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/4283)

4. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, M.K.E. Kurumunda görev yapan işçilerin tayin edilme nedenlerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/4290)

5. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, iş kazalarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/4294)

6. – Kocaeli Milletvekili Osman Pepe'nin, işkencenin önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/4298)

7. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, yeni açıklanan ekonomik programın tarım sektörünü felakete sürükleyeceği iddiasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/4346)


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak sekiz oturum yaptı.

Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Kaya, ülkemizde son yıllarda tıp alanında kaydedilen aşamaya ve uluslararası dergilerde yayımlanan Türkiye kaynaklı makale sayısındaki artışa,

Konya Milletvekili Hüseyin Arı, sivil toplum kuruluşlarının demokratik sistemlerdeki rolü, önemi ve temel görevlerine,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar;

Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık'ın, Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı tartı istasyonlarının yetersizliği nedeniyle istiap haddinden fazla yük taşıyan kamyonların trafikte yarattığı sorunlara ve çözüm yollarına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın cevap verdi.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye'de Almanca Eğitim Veren Bir Vakıf Üniversitesinin Kurulmasına İlişkin Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair,

Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silâhlı Çatışmalara Müdahil Edilmesine İlişkin İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında,

Kanun Tasarılarının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkereleri okundu; Dışişleri Komisyonunda bulunan tasarıların hükümete geri verildiği bildirildi.

Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Genel Kurulun 7.6.2001 tarihli 114 üncü Birleşiminde okunmuş bulunan ve aynı tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan, Başbakan Bülent Ecevit hakkındaki (11/14) esas numaralı gensoru önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin 14.6.2001 Perşembe günkü birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisinin, yapılan oylamadan sonra,

11 Haziran 2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 708 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 12 nci sırasına, 707 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 263 üncü sırasında yer alan 681 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 13 üncü sırasına, 261 inci sırasında yer alan 679 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 274 üncü sırasında yer alan 695 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 34 üncü sırasında yer alan 173 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci sırasına alınmasına; Genel Kurulun 12 Haziran 2001 Salı günü 15.00-20.00, 13 Haziran 2001 Çarşamba, 14 Haziran 2001 Perşembe, 15 Haziran 2001 Cuma, 18 Haziran 2001 Pazartesi, 19 Haziran 2001 Salı, 20 Haziran 2001 Çarşamba, 21 Haziran 2001 Perşembe ve 22 Haziran 2001 Cuma günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmasına; 12 Haziran 2001 Salı ve 19 Haziran 2001 Salı günleri sözlü sorular ile diğer denetim konularının, 13 Haziran 2001 Çarşamba ve 20 Haziran 2001 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesine; 12 Haziran 2001 Salı, 18 Haziran 2001 Pazartesi, 19 Haziran 2001 Salı ve 22 Haziran 2001 Cuma günleri de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 12 Haziran 2001 Salı günü gündemin 12 nci sırasına, 13 Haziran 2001 Çarşamba günü gündemin 14 üncü sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra,

Kabul edildikleri;

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 130 uncu sırasında yer alan (10/160) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin bu kısmın 1 inci sırasına alınmasına ve öngörüşmelerinin 12 Haziran 2001 Salı günü yapılmasına; Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 219 uncu sırasında yer alan 613 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 10 uncu sırasına, 207 nci sırasında yer alan 583 sıra sayılı kanun teklifinin 11 inci sırasına, 201 inci sırasında yer alan 574 sıra sayılı kanun teklifinin 12 nci sırasına, 148 inci sırasında yer alan 460 sıra sayılı kanun teklifinin 13 üncü sırasına, 273 üncü sırasında yer alan 694 sıra sayılı kanun teklifinin 14 üncü sırasına, 186 ncı sırasında yer alan 542 sıra sayılı kanun teklifinin 15 inci sırasına alınmasına; Genel Kurulun 12 Haziran 2001 Salı günü 15.00-20.00 saatleri arasında, 13 Haziran 2001 Çarşamba ve 14 Haziran 2001 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmasına; 12 Haziran 2001 Salı günü (10/160) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerine devam edilmesine ilişkin DYP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği;

Açıklandı.

Aydın Milletvekili Bekir Ongun'un, Bir İlçe Kurulmasına İlişkin (2/283),

Balıkesir Milletvekili Aydın Gökmen'in, Balıkesir İlinde Büyükşehir Belediyesi Kuruluşu Hakkında (2/519),

Kanun Tekliflerinin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildikleri;

Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan'ın, 21.7.1953 Tarihli 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Kapsamına Amme Alacakları ile 4.1.1961 Tarihli ve 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Kapsamına Giren ve 31.12.1999 Tarihinden Önceki Dönemlere Ait veya Bu Tarihe Kadar Beyan Edilmesi Gereken Vergi, Resim ve Harçlara İlişkin Kanun Teklifinin (2/651) İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği;

Açıklandı.

Plan ve Bütçe Komisyonunda açık bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen üyeliğe, Kütahya Milletvekili Ahmet Derin seçildi.

Konya Milletvekili Veysel Candan ve 23 arkadaşının, 8.5.2001 tarihli 97 nci Birleşimde başlanılarak, 5.6.2001 tarihli 112 nci Birleşimde öngörüşmeleri tamamlanan, Emekli Sandığının sorunlarının araştırılarak yeniden yapılandırılması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/12), yapılan oylamadan sonra, kabul edilmediği açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı:527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon Raporu henüz hazırlanmadığından ertelendi;

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu Tasarısının (1/851) (S. Sayısı : 669) görüşmelerine devam edilerek, 5 inci maddesinin oylanmasından önce istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından,

13 Haziran 2001 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.00'de son verildi.

 

 

 

Mehmet Vecdi Gönül

 

 

Başkanvekili

 

Şadan Şimşek

 

Hüseyin Çelik

 

 

 

Edirne

 

Van

 

 

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 


                                                                         No. : 163

II. – GELEN KÂĞITLAR

13.6.2001 ÇARŞAMBA

Raporlar

1. – Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik Kartagena Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/831) (S. Sayısı : 709) (Dağıtma tarihi: 13.6.2001) (GÜNDEME)

2. – 2001 Malî yılı Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/873) (S. Sayısı : 710) (Dağıtma tarihi: 13.6.2001) (GÜNDEME)

3. – Yüksek Öğretim Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu, İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun ile 24.3.1988 Tarihli ve 3418 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bazı Kâğıt ve İşlemlerden Eğitime Katkı Payı Alınması Hakkında Kanun ile  Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/841, 2/757) (S. Sayısı : 711) (Dağıtma tarihi : 13.6.2001) (GÜNDEME)

4. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/861) (S. Sayısı : 714) (Dağıtma tarihi: 13.6.2001) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, IMF'den alınan kredilere ilişkin Devlet Bakanından  (Kemal Derviş) sözlü soru önergesi (6/1532) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001)

2. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, GAP Bölgesindeki arazi satışlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1533) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, gelir dağılımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4503) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001)

2. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, iç ve dış borca ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4504) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001)

3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, nükleer atıkların boğazlardan geçişine ve denetimine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4505) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001)

4. – Adana Milletvekili Ali Gören'in, Adana Havaalanından yapılan uçak seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4506) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001)

5. – Adana Milletvekili Ali Gören'in, SSK prim tabanının yükseltilmesiyle yaşanan sıkıntılara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4507) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001)

6. – Adana Milletvekili Ali Gören'in, adli personelin özlük haklarının iyileştirilmesi çalışmalarına  ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4508) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001)

7. – Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Tunceli Belediyesince Toplu Konut yapmak için devralınan araziye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4509) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001)

8. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Konya İli sınırları içerisinde alçak irtifa uçuş bölgesi oluşturulacağı iddialarına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4510) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001)

9. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'in, Kütahya TÜGSAŞ'a yatırım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4511) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001)

10. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, IMF'ye verilen niyet mektubu ve IMF politikalarının uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4512) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001)

11. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, Hatay İlindeki sel felaketinden sonra yapılan yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4513) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001)

12. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, uranyum madeninin İncirlik Üssüne getirilerek işlendiği iddiasına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4514) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001)

13. – Sakarya Milletvekili Nezir Aydın'ın, özürlülere verilen kimlik kartına ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru önergesi (7/4515) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001)

Süresi  İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı  Soru Önergeleri

1. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Başbakanlık ve bağlı kuruluşlarda görev yapan danışman ve müşavirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4088)  

2. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, açıklanan Ulusal Programa ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4092)

3. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, Ziraat Bankası ve Merkez Bankası eski yöneticilerinin kriz öncesi tutumlarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4093)

4. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, son ekonomik kriz ve etkilerine ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4094)

5. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Hazinenin iç borçlanma ihalesine ve Merkez Bankasının döviz satışına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4099)

6. – Isparta Milletvekili Ramazan Gül'ün, İmralı Adasının güvenliği için yapılan harcamalara ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in askerlik yapıp yapmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi  (7/4112)

7. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Marmara depreminden sonra yapılmakta olan kalıcı konutlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4121)

8. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, bir ASALA militanının Fransa tarafından  serbest bırakılmasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4130)

9. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Avrupa Parlamentosunun sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili kararına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4135)

10. – Manisa Milletvekili   Rıza Akçalı'nın, eğitime katkı payı hesaplarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4139)

11. – Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'nın, Ziraat Bankasının özel bir bankadan aldığı borca ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4140)

12. – Erzurum  Milletvekili Aslan Polat'ın,  kamu bankalarının 2000 yılı sonu görev zararlarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4145)

13. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, Etibank'ın satışıyla ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4146)

14. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, bakanlıkta çalışan danışman ve başdanışmanlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/4166)

15. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, yoksulluk ve açlık sınırının tespitine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4168)

16. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Irak'la olan sınır ticaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4169)

17. – Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, Afyon depreminde zarar gören belediyelerin Afet Fonundan yararlanmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4177)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

13 Haziran 2001 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER: Hüseyin ÇELİK (Van), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116 ncı Birleşimini açıyor; en iyi dileklerimi ve saygılarımı sunuyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yoklama yapacağız.

Yoklama işlemini başlatıyor ve yoklama için 5 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.

Ancak, 14 sayın milletvekili eksiğimiz var. Sayın grup başkanvekillerinin önerdiği süre kadar ara vermek istiyorum ki, tekrar toplanabilelim.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 14.30'a kadar Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki efendim.

Birleşime 14.30 kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati : 14.07

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.30

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER: Hüseyin ÇELİK (Van), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ilk toplantıda yapılan yoklama sonucunda toplantı yetersayısına ulaşılamamıştı. Şimdi, toplantı yetersayısı için tekrar yoklama yapacağız.

Yoklama için 3 dakika süre veriyorum

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden evvel, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Zap Suyu üzerinde yapılacak Hakkâri barajı ve Hakkâri İlinin sorunları hakkında söz isteyen, Hakkâri Milletvekili Sayın Hakkı Töre'ye aittir.

Buyurun Sayın Töre. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri İlinin sorunlarına ve Hakkâri barajının yapımının gerçekleştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı

HAKKI TÖRE (Hakkâri) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Zap Suyu üzerinde yapılacak olan Hakkâri barajıyla ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hakkâri barajı, ilimiz ve Türkiye için hayatî önem taşımaktadır. Bu baraj hayata geçirildiğinde, ülkemizin enerji ihtiyacına ciddî katkılar  sağlanacaktır. Bu projeye  başlandığında,  3 000 - 5 000 kişiye iş imkânı sağlanacaktır.

Hakkâri barajı projesinin son durumu şöyledir: Nisan ayı içerisinde proje sözleşmesi kredi onayı Bakanlar Kurulundan çıkmış, Cumhurbaşkanınca onaylanmıştır. Sözleşmenin yapılabilmesi için taslak, Enerji Bakanlığınca onaylanmıştır. Maliye Bakanlığının uygun görüşü alındıktan sonra sözleşme imzalanacaktır. Projeye bir an evvel başlanması için hükümetten destek bekliyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizin malumları olduğu üzere, bölgemizde ve ilimde, terör nedeniyle çok ciddî sıkıntılar yaşanmıştır. Bugün, hâlâ, ilime ciddî bir yatırım yapılmamıştır. İlimize yapılacak olan havaalanının ihalesi bir türlü yapılamamıştır. Şemdinli-Derecik yolunun ihalesi yapılamamıştır. Birçok okul, pansiyon inşaatları yarım kalmıştır. Ana geçim kaynaklarımız tarım ve hayvancılıktır; o da bitmiştir. Can damarımız sınır ticaretidir; sınır ticareti kapılarımız, maalesef, kapanmıştır.

Bundan önceki konuşmamda, Yüce Heyetinize bu sorunlarımızı arz etmeye çalıştım; ama, bugüne kadar herhangi bir gelişme olmadığı gibi, bir dalgadır gitmektedir. Dövizde dalga, ekonomide fırtınalı  dalga, hükümette dalga, bakanlarımızda dalga, her şeyde dalgalı bir durumla gidiyorsunuz! Allah sonunuzu hayır etsin. (DYP ve FP sıralarından alkışlar; MHP sıralarından alkışlar [!]) Vatandaşı sudan çıkmış balığa çevirdiniz. Geçin dalganızı, geçin, sandık geldiğinde millet de sizinle dalga geçmesini bilecek. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) İki senedir ülkemizi krizlerle yönetiyorsunuz. Bir yere bir çivi çakmadığınız gibi, memleketin çivisini söktünüz. Ne yaptınız Hakkâri'ye, ne yaptınız?! (DYP ve FP sıralarından alkışlar) Ne yaptınız Türkiye'ye, ne yaptınız?! Batırmaktan başka ne yaptınız! Yeter, köylüye, işçiye, memura esnafa, emekliye, yetime, dula çektirdiğiniz eza cefa. Artık hükmünüzün kalmadığını kabul edin. (DYP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Töre, lütfen toparlar mısınız.

HAKKI TÖRE (Devamla) - İnin milletin tepesinden, inin. Özür dileyin bu cefakâr ve fedakâr milletten, en azından bu erdemi gösterin. Millet, size oturduğunuz koltuğun tapusunu vermez ki, sadece sizi vekil etmişler; şimdi millet bağırıyor "azlettim sizi" diye, bunu da mı duymuyorsunuz? Tabiî, anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. (DYP, FP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakanımızı bu işlere, bu söze davet ediyorum. Bakın, Sayın Başbakanımız, bu işlere 1999'da başlanacaktır diyor, onun yazısıdır, mevcuttur.

Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyor, saygıyla selam ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Töre.

Sayın Enerji Bakanımız cevap verecekler; buyurun efendim.

Süreniz 20 dakika.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hakkâri Milletvekilimiz Hakkı Töre'nin gündemdışı konuşmasına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hakkâri barajı ve hidroelektrik santralı, Hakkâri İli sınırları içerisinde, Dicle Nehrinin Zap Suyu kolu üzerinde enerji üretimi amacıyla inşa edilecektir. Baraj gövdesi, talvegden 170 metre yükseklikte, 19 milyon metreküp dolgu hacmine sahip, kil çekirdekli kaya dolgu tipinde olacaktır.

Rezervuarda depolanacak olan 802 milyon metreküp su, 208 megavat kurulu güçle, yıllık, toplam 626 gigavat/saat enerji üretimi için kullanılacaktır. Proje, Zap Suyu üzerindeki ilk hidroelektrik proje olacaktır.

Türkiye ile ABD arasında 26.2.1998 tarihinde imzalanan hükümetlerarası ortak bildiride belirlenen 9 proje arasında yer alan Hakkâri barajı ve hidroelektrik santralı, kesin projesinin hazırlanmasıyla, inşaatı ve elektromekanik teçhizatının temin ve tesisi işinin, Türk ve ABD firmalarından oluşan bir konsorsiyumla müzakerelerde bulunularak, söz konusu konsorsiyuma yaptırılmasında, projenin iç ve dış finansman ihtiyacını karşılamak üzere, sağlanacak olan kredilerin Başbakanlık Hazine Müsteşarlığınca uygun bulunması kaydıyla, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerinin uygulanmaması ve bu konuda Bakanlığımızın yetkili kılınması, 10.9.1998 tarih ve 98/11630 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla kararlaştırılmıştır.

Sayın Milletvekilim, biraz önce, biraz da suçladınız. Gündemdışı konuşmanıza cevap vermek istiyorum; dinlerseniz, sizi, bu konuyla ilgili son derece aydınlatmış olurum diye düşünüyorum.

HAKKI TÖRE (Hakkâri) - Sayın Bakan, dinliyorum.

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Sayın Bakan, sizi zevkle dinliyoruz.

ENERJİ VE TABİî KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Bunu takiben, Bakanlığımızın 20.11.1998 tarih ve 5712 sayılı oluruyla, anılan işin müzakere yoluyla sözleşmeye bağlanması hususunda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yetkilendirilmiştir.

Hakkâri barajı ve hidroelektrik santralının birinci aşama olarak kesin projesinin hazırlanmasına ilişkin müzakereler sonuçlandırılmış ve 15.11.1999 tarih ve 5380 sayılı Bakanlığımız oluruyla, anılan kesin proje hazırlanması işinin ABD firması liderliğinde, ABB (ABD) - KİSKA (Türkiye) -DOLSAR (Türkiye) firmalarından oluşan konsorsiyuma, kredi temini suretiyle, yaptırılması uygun bulunmuştur.

Bunu takiben, sözleşme taslağı, ilgili kredi  anlaşmalarının sonuçlandırılması için 19.11.1999 tarihinde Hazine Müsteşarlığına gönderilmiştir.

Anılan işin finansman ihtiyacının karşılanması amacıyla sağlanan ihracat ve ticarî kredilere ilişkin kredi anlaşmaları 7.12.2000 tarihinde imzalanmış ve bilahara 17.1.2001 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanarak yürürlüğe girmiştir.

Konsorsiyum, 13.12.2000, 15.1.2001 ve 22.2.2001 tarihli yazılarıyla başvurarak, konsorsiyumun lider firması isim değişikliğine gitmiş ve bu değişikliği, ilgili resmî belgeleri ibraz ederek bildirmiştir.

Konu firma isim değişiklikleri 31.5.2001 tarih ve 2601 sayılı Bakanlığımız oluruyla uygun bulunarak, anılan kesin proje hazırlanması işinin, Washington Infrustructure Services liderliğindeki konsorsiyuma yaptırılması, sözleşme taslağının Maliye Bakanlığı vizesine sunulması ve projenin ihalesinin sonuçlandırılmasına ilişkin işlere devam edilmesi hususu onaylanmıştır.

Bunu takiben, anılan kesin proje hazırlanması işine ait sözleşme taslağı, vize için, 6.6.2001 -yani, yeni- tarihinde Maliye Bakanlığına gönderilmiştir.

Maliye Bakanlığı vizesini takiben, sözleşme imzalanarak, Sayıştay Başkanlığı tesciline sunulacaktır. Sayıştay tescilini takiben ise, sözleşme yürürlüğe girecektir.

Söz konusu proje, Devlet Su İşleri 2001 malî yılı yatırım programı ve uygulama planında, Devlet Planlama Teşkilâtı programında yer almaktadır.

Tabiî ki, konuşmanızda özellikle üzüldüğüm konu şu: 57 nci hükümetin hiçbir bakanlığı dalga geçmez. Dolayısıyla, 6.6.2001 tarihinde yapmış olduğum işlemi de, burada size arz ettim; ama, dilerdim ki, bakan olarak bizi dinledikten sonra, bu düşüncelerinizi tekrar ifade edebilesiniz. Herhalde, 6.6.2001 tarihinde, konuyla ilgili sözleşme taslağını Maliye Bakanlığına gönderdikten sonra, biraz önce söylemiş olduklarınızdan vazgeçtiğinizi veya bu konuyla ilgili olarak da, düşüncelerinizi Yüce Genel Kurula ifade etmenizi isterim.

HAKKI TÖRE (Hakkâri) - Öbür sorunlar vardır, onları söyledim.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Tabiî, gündemdışı konuşmanız öbür sorunlarla ilgili değil, bakanlığımı ilgilendirdiği için, ben, bakanlığımla ilgili, net olarak, size tarihleriyle beraber bilgi arz ettim.

Yüce Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımıza teşekkür ediyorum.

Gündemdışı ikinci söz, Türkiye'de ekonomi denetim düzeni hakkında söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker'e aittir.

Buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

2. – İstanbul Milletvekili Masum Türker'in, Türkiye'de ekonomik denetim düzenine ilişkin gündemdışı konuşması

MASUM TÜRKER (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

13 Haziran günü, bugün, bundan tam oniki yıl önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 1 Haziran günü kabul edilen 3568 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği gündür.

Değerli milletvekilleri, o yasa yürürlüğe girdiğinde, Türkiye'de, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar tesis edilemeyen ekonomik denetim düzeninin tesis edileceği beklentisine girildi. Türkiye'de, ekonomik denetim düzeni tesis edilemediği için, 57 nci hükümet döneminde açığa çıkarılan çeşitli bankaların içinin boşaltılması, çeşitli yolsuzluklar ve benzeri birçok iş bugüne kadar süregelmiştir.

21 inci Dönem Meclisi olarak, dün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda, oniki yıl önce gündeme gelmiş olan 3568 sayılı Yasanın yeniden düzenlenmesi ve üzerinde bazı değişiklikler yapılmasıyla ilgili tasarı gündeme geldi ve alt komisyona sevk edilmiş bulunuyor.

Ben, bugün, söz alırken, odalarının kuruluş yıldönümü olan büyük bir camianın, Türkiye'deki serbest muhasebecilik, malî müşavirlik ve yeminli malî müşavirlik mesleğinin denetim düzeni açısından gündeme getirilmesi gerektiğini düşündüğüm için, konuyu huzurlarınıza getirmek istedim.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de, ekonomik denetim düzeninin kurulabilmesi için, üç temel olgunun öncelikle ele alınması gerekmektedir: Bunların birincisi, kayıtdışı, vergidışı bırakılmış olan ekonomik faaliyetlerin kayıt içine alınmasıdır. Bu konuda, eksikliği, daha önce yapılmış olan ve 20 nci Dönemin sonunda tartışmalara neden olan -bizim, göreve geldiğimiz zaman 2002 yılına kadar ertelettiğimiz- vergi düzenlemelerinin başlaması giderecektir.

Buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, ilgili kurumlarca, 2002 yılında faaliyete geçecek olan ve kayıtdışını etkileyen vergi uygulamalarıyla ilgili gerekli tebliğ, yönetmelik ve çalışmaların şimdiden başlatılarak altyapının oluşturulması gerektiğini ve bu konuda, son dakikada gelecek itirazların engellenmesi konusunda önemli sorumlulukların Maliye Bakanlığına düştüğünü belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, ikinci temel konu, kabul ettiğimiz yeni Bankalar Yasasında ve bugüne kadar bankalardan kredi kullanan 234 000'e yakın kişinin, kredi kullanmadan evvel ve kredi süresince, sorumluluk kabul etmiş kişiler tarafından bağımsız denetlenmesiyle ilgilidir. Bu bağımsız denetim sağlanmadığı sürece, burada istediğimiz kadar kanun çıkaralım, istediğimiz tedbirleri getirelim, bankaların içi boşaltılmaya devam edilecektir. Eğer önümüzdeki günlerde bankaların içinin boşaltılmasını istemiyorsak, kredilerin bir kamu fonu olarak dağıtılmasında haksızlık yapılmasını istemiyorsak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna Bankacılık Kanunuyla vermiş olduğumuz yetkinin kullandırılması ve bankaların kredi aşamasında bu denetimi sağlamaları gerektiğini, burada, dikkat çekmek amacıyla tekrar gündeme getirmek istiyorum.

Sonuncu önemli husus; Türkiye Büyük Millet Meclisinde 1994 yılında kabul edilmiş olan mükerrer 227 nci maddeye göre, tüm vergi mükelleflerinin ön denetiminin yapılmasına ilişkin düzenlemenin şu anda yapılmış olan yanlış tebliğlerle tekrar uygulamasına son verilip, gerçek denetime dönüştürülmesi konusudur. Eğer bunlar yapılmazsa, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısında siyaseti dışarıda veya içeride tenkit edenler, ilkönce bunu siyasetin değil, bunları uygulamakla ilgili olan kişilerin olduğuna dikkati çekmek istiyorum.

Yasalar yapıldı, bugüne kadar uygulanamıyor, ekonomik denetim düzeni bu nedenle kurulamıyor. Türkiye'de ekonomik denetim düzeni kurulmadıkça, ekonominin krizlerden ve çeşitli tehlikelere maruz kalmaktan kurtulmasını beklememeliyiz. Bu beklentinin oluşması için, ekonomik denetim düzeninin muhakkak yürürlüğe girmesi ve bu konudaki sorumluların belirlenmesi gerekir.

Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türker.

Gündemdışı son söz, kapatılan Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası şubeleri hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Derin'e aittir.

Buyurun Sayın Derin. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

3. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'in, kapatılan Ziraat Bankası şubelerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı

AHMET DERİN (Kütahya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; iki hafta önce konuşulması gereken bir konuyu, gündemdışı konuşma talep etmeme rağmen konuşma alamadığım için ancak bugün gündeme getirmek durumunda kaldım.

Ziraat Bankası Yönetim Kurulu, 1 Mayıs 2001 tarihinde ve 191 sayılı kararla 68 şube ve 2 bürosunun kapatılması kararını alıyor. 25 ve 30 Mayıs arasında 44 adedi kapatılıyor; kalan 24 adedinin ise, mutlaka, o yörenin milletvekillerinin girişimiyle, 1 Haziranda kapatılması gerekmesine rağmen durduruluyor. Her şeyden önce, kapatılan 44 şubenin günahı neydi, orada yaşayan insanların günahı ne?! Ama, şu anda, 24 adet şubenin kapatılması, bir talimatla durduruldu. Ben, onların tamamen kapatılmadan çıkarılması için, burada, Bakana istirhamda bulunmak istiyorum; çünkü, Yönetim Kurulunun, 68 şube ve 2 büroyu tespit ederken uyguladığı kriteri ben anlayamadım; nüfusa göre mi, kâra göre mi, mevduata göre mi; nasıl olduğunu anlayamadım. 70 adedin listesini aldım önüme. Orta Anadolu ile Ege Bölgesi illerindeki, beldelerdeki şubelerin kapatılması esas alınmış sanki. Kendi bölgemde, seçmenim, oradaki insanlar bana diyor ki: "Neden güneydoğuda, doğuda bir tane şube kapatılmıyor da bizde kapatılıyor?"

Yine, ifade ediyorum, Ziraat Bankasının gördüğü işlevi görecek kuruluşlar hazırlanmadıkça, Türkiye'nin hiçbir yerinde banka şubesi kapatılmamalıdır.

Burada, kapatılan şubeler, mutlaka, belediyelerin bulunduğu yerler. Maliye Bakanlığının genelgeleri gereğince, 10 000'in altındaki nüfusa sahip olan belediyelerin muhasipleri veya belediye başkanları, 280 milyon liranın üzerindeki parayı üzerinde taşıyamaz, bulunduramaz, belediyede bulunduramaz; mutlaka, akşamüzeri gidip onu bankanın, Ziraat Bankasının veznesine yatırmak mecburiyetindedir. Nüfusu 10 000'i geçen yörelerde de 580 milyon lira.

Şöyle düşünün: Bir belediye başkanı, her gün, banka şubesi kapatıldığı için, 280 milyon lirayı geçen parayı, 90 kilometre, 100 kilometre öteye, bir araba bulacak, taksi kiralayacak, emniyetten bir iki polis alacak yanına, bunları, gidecek, farz et, Balıköy Beldesi Belediyesi 90 kilometre mesafedeki Kütahya'ya götürmek mecburiyetinde kalacak. Balıköy Beldesinde 129 esnaf var, emekliler var. Bir tarım Bağ-Kurlusu 28 155 000 lira prim yatıracak. Bu parayı yatırmak için 90 kilometre gidecek, o gün gelemeyecek, orada bir otelde yatacak, yemek yiyecek, belki şu 28 milyonun 3 katı para harcayacak devlete olan borcunu ödeyebilmek için, vergisini ödeyebilmek için...

Bu açıdan, Ziraat Bankası, ihtisas bankasıdır; o beldelerde, devletin eli ve gücüdür. Vatandaş, Bağ-Kur'u öder, Sigortayı öder, plaka vergilerini oraya öder; banka, maaşları öder, emekli maaşlarını öder.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Derin, lütfen, toparlar mısınız.

AHMET DERİN (Devamla) - Şimdi, siz, eğer, o Ziraat Bankasının icraatlarını karşılayacak, bu görevleri yapacak bir organizasyonu kurmadan, oradan, o şubeyi alırsanız, ne sosyal devleti kalır, ne halkın, devletine güveni kalır.

Bu açıdan, her şeyden önce, şu listedeki adaletsizlik ortadan kaldırılmalıdır. Benim Kütahyamda, öyle köyler var ki, Güneydoğuda o biçimde bir köy yoktur; Güneydoğuda o kadar geri bırakılmış, o kadar mağdur edilmiş bir köy yoktur, bir belde yoktur.

Bu açıdan, bir şey yapılacaksa, bunun doğrusu yapılmalı, kriterler, adil şekilde tespit edilmeli; ona göre, bu kuruluşun işlevini yerine getirecek kuruluşlar tesis edilmeden, bu şubelerin kapatılmamasını hükümete duyuruyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP, MHP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Derin.

Orman Bakanımız Sayın Nami Çağan cevap vereceklerdir.

Buyurun efendim. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Derin, Ziraat Bankası şubelerinin kapatılmasıyla ilgili olarak gündemdışı söz aldı, kendisine cevap vereceğim.

Hükümetimizin uyguladığı son ekonomik programa göre, kamu bankaları özelleştirilecektir ve ilk aşamada, getirilen yasal ve idarî düzenlemelerle, kamu bankaları üzerindeki hükümetin yetkisi, bildiğiniz gibi, kaldırıldı ve bunun yerine, özerkliği gerçekleştirmek üzere kurullar kuruldu, bundan bütün milletvekillerimiz haberdar.

Kârlı ve verimli bulunmayan Ziraat Bankası şubelerinin kapatılmasıyla ilgili işlemler de, yine, özerkliği sağlanan kurumlar tarafından gerçekleştiriliyor. Bugün, Ziraat Bankasının yetkili kurulları, birimleri bunu yaparken, kârlılık ve verimlilik esasını saptarlarken, şubenin bulunduğu yerleşim biriminin merkez nüfusu, toplam nüfusu, mülkî idarî yapısı; yani, il mi, ilçe mi; yoksa, belde mi olduğu, ilgili şubenin diğer şubelere olan uzaklığı, yörenin bankacılık yönünden potansiyeli, kaynak toplama, kaynak kullandırma, kârlılık, verimlilik ve müşteri sayısı, performans sıralamasında diğer şubeler arasında ilgili şubenin yeri ve diğer, yine, bankacılık tekniğiyle ilgili ölçütler dikkate alınarak, belli bir şubenin kapatılıp kapatılmayacağı, yine, bankanın yetkili kurulları tarafından kararlaştırılıyor. Toplanan veriler açısından olumsuzluk taşıyan şubelerde de, kapatma kararı alınmıştır.

Sayın Derin'in verdiği sayılar doğru sayılardır. İlk aşamada, 68 şube ve 2 büronun kapatılma kararı verilmiştir ve iki ayrı tarihte, iki ayrı işlemle bunların bir kısmı kapatılmıştır. 29 şube ve 1 büro 25.5.2001 tarihinde, 15 şubenin kapatılma işlemi de 30.5.2001 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Toplam 24 şube ve 1 büronun kapatılma işlemi ise, birinci aşamada, yine, bankanın yetkili kurulları tarafından durdurulmuştur.

Şimdi, şu iddia çok önemli bir iddia, tabiî, doğruluğu söz konusu değil. Yörenin milletvekillerinin verdiği talimat... Bu, artık, kaldırıldı...

AHMET DERİN (Kütahya) - Baskı... Baskı...

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (Devamla) - Evet; yani, bu yeni düzene alışmak durumundayız. Politikacı, artık, bankaya müdahale edemiyor; buna hepimiz, iktidar olarak da muhalefet olarak alışmak durumundayız.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Özür dilerim Sayın Başkan; ama, Sayın Bakan yanlış şeyler söylüyor...

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (Devamla) - Benim, bankadan bugün aldığım bilgi bu şekilde -ben, şu anda Hazineden sorumlu Bakana vekâlet ettiğim için- ama; bankadan bilgi isteme yetkimiz pek tabiî devam ediyor. Yani, kararlarına müdahale yetkimiz kaldırıldı; ama, bilgi isteme yetkimiz devam ettiği için bu bilgiyi kendilerinden aldım. Bana verilen bilgiye göre ve mevcut yasal duruma göre, şu andaki yasal statüsüne göre, iktidara veya muhalefete mensup herhangi bir milletvekilinin ya da herhangi bir bakanın, bugün, kamu bankalarına herhangi bir talimat verme yetkisi bulunmamaktadır. En azından, hukukî statü budur; ama, aksi olmuşsa, bu, mevzuata aykırıdır, bir yanlışlık olmuştur; ama, benim aldığım bilgiler çerçevesinde, bu işlemlere herhangi bir siyasî müdahale yapılmamıştır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, konuyla ilgili kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN - Bulunduğunuz yerden efendim; buyurun.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkanım, Sayın Bakana yanlış bilgi verildiği kanaatindeyim; çünkü, biz, bankaların özerkleştiğini, hükümetin müdahale etmeyeceğini biliyoruz; ama, iki dilim halinde, mayısın 25 ve 30'unda bankalar kapatıldı, üçüncü dilimde kapatılması gereken bankalara sıra geldiğinde, Genel Müdürlüğün yetkilileri, bize -sonradan tabiî durduruldu o- "Başbakanlığın talimatı üzerine, bu üçüncü parti, birinde kapanması gereken bankaların kapatılması durdurulmuştur" dediler. Şimdi de Sayın Bakan  "Banka Yönetim Kurulu karar vermiştir, onun için cayılmıştır, vazgeçilmiştir" diyor. Biz, hangisine inanacağız?! Doğrusunu söylesinler.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Efendim, Sayın Bakan vekâlet ediyor, onu da söylediler, binaenaleyh, aldığı bilgiyi size intikal ettirdi.

Bir başka durum daha var. Yarın, Sayın Paçacı da, aynı konuda görüşme yapacak. O da, zannediyorum, bunu, daha etraflıca gündeme getirecektir. 

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkanım, çiftçilerle köylülerle ilgili kapatılan bu bankanın yerini ne dolduracak?

AHMET DERİN (Kütahya) - Hükümet onun mesulü değil midir?..

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Onun mesulünü söylesin.

BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakan bu kadar bilgi verdiler, daha fazla bilgiye zorlama hakkımız yok. Elbette, Ziraat Bankası, Merkez Bankasının ajanıdır, bir şekilde çözülecektir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları" kısmına geçmeden evvel, Sayın Divan Kâtibinin, takdimlerini oturarak yapmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İlk olarak, sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum :

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, (6/1254), (6/1265) ve (6/1273) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/395)

                                        12.6.2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 452, 461 ve 468 inci sıralarında yer alan (6/1254, 6/1265 ve 6/1273) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                     Faruk Çelik

                                               Bursa

BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup, oylarınıza sunacağım:

2. – Batı Avrupa Birliği Genel Sekreteri Colin Cameron'un, Paris'te yapılacak Batı Avrupa Birliği Geçici Asamblesi Geçici Avrupa Birliği Güvenlik ve Savunma Asamblesinin 47 nci Genel Kuruluna vaki davetine TBMM Millî Savunma Komisyonu Başkanı Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/845)

                                        12.6.2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Batı Avrupa Birliği Geçici Asamblesi, Geçici Avrupa Birliği Güvenlik ve Savunma Asamblesinin 47 nci Genel Kurulu 18-20 Haziran 2001 tarihleri arasında Paris'te yapılacaktır.

Anılan Genel Kurula, Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma Komisyonu Başkanı Manisa Milletvekili Hasan Gülay, Batı Avrupa Birliği Genel Sekreteri Colin Cameron tarafından 20 Mart 2001 tarihli yazıyla ismen davet edilmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi hükümleri uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşülmesini erteliyoruz.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. – Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/851) (S. Sayısı : 669)

BAŞKAN - Komisyon?..Yok.

Görüşmeler ertelenmiştir.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, Sayın Bakan istical buyuruyordu, şimdi nerede acaba?!.

BAŞKAN - Sayın Bakan teşrif etmemişler.

Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/418, 2/87) (S. Sayısı : 683)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Görüşmeler ertelenmiştir.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının görüşmelerine başlayacağız.

4. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Görüşmeler ertelenmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile aynı mahiyetteki kanun teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

5. – Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili  Avni  Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili  Beyhan  Aslan,  Eskişehir Milletvekili İ. Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın  Aynı  Mahiyetteki  Kanun Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporu 592 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Şimdi, tasarının tümünün müzakerelerine başlıyoruz.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Rıza Ulucak; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partili, Anavatan Partili sayın milletvekillerimiz tarafından verilen aynı mahiyetteki kanun teklifleri hakkında söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce Meclisinizin değerli Başkanını ve siz değerli milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.

Genel gerekçede de açıklandığı üzere, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa eklenen geçici 210 uncu maddeyle, 77 nci madde kapsamında şehit olanların dul ve yetimleri ile birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü derecede malul olanlara, emsalleri esas alınarak her yıl kademe, her üç yılda bir derece yükselmesi imkânı sağlanmıştır. Kanunun uygulanması sırasında 5 inci ve 6 ncı derecede malul olanların bu imkândan yararlanamadıkları meydana çıkmıştır. Kanun hükmündeki kararnameyle, gerek terör eylemleri etkisiyle gerekse Emekli Sandığı Kanununun ek 77 nci maddesinde belirlenen diğer görevlerin ifası sırasında malul olanların durumlarının iyileştirilmesi ve uygulamada meydana gelen sorunların giderilmesi amacıyla, malullük sınırı kaldırılmak suretiyle, hayatını kaybedenlerin dul ve yetimleriyle, malullere ve bunların ölümü halinde dul ve yetimlerine bağlanan aylıkların rütbe, kıdem ve unvanlarında bir değişiklik yapılmamak ve geçmişe yönelik hak doğurmamak kaydıyla, görevde bulunan emsalleri gibi her yıl kademe ilerlemesi, her üç yılda bir derece yükselmesi yapılacak şekilde artırılması öngörülmektedir.

Ayrıca, bu kararnameyle, uçuş, dalış ve atlayış hizmetlerinde şehit olanların kanunî mirasçılarıyla, malul olanlara da, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına girenlere uygulanan esaslar dahilinde emekli ikramiyesi verilmesi esası getirilmektedir.

592 sayılı Kararnamenin 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunla ilgili bölümüne gelince; Kanunun 1 inci maddesinde, kanunun amacı, barışta güven ve asayişi korumak, kaçakçılığı men, takip ve tahkikle görevli olanların bu görevlerinden dolayı ya da görevleri sona ermiş olsa bile yaptıkları hizmet nedeniyle derhal veya bu yüzden maruz kaldıkları yaralanma veya hastalık sonucu ölmeleri veya sakat kalmaları halinde ödenecek nakdî tazminat ile birlikte bağlanacak aylığın ve bu yüzden yaralanmaları halinde ödenecek tazminatın esas ve yöntemlerinin düzeltilmesi olarak belirlenmiştir.

                                                  

(1) 592 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Ancak, uygulamada ve bilhassa, uzun süren tedavilerde, personelin yükümlülüğünün sona erdiği tarih ile vazife malulü maaşının bağlandığı tarih arasında çeşitli protez ve cihazların takılması ve genellikle tedavilerinin tamamlanması amacıyla, bu personel, memleketlerinden, Gülhane Askerî Tıp Akademisine veya büyük askerî hastanelere yahut sivil sağlık kuruluşlarına gelmek durumunda kalmaktadırlar. Meri mevzuata göre, bu durumdaki personele nakdî tazminat ödenebilmesi ve Emekli Sandığınca maaş bağlanabilmesi, hastanelerden kesin rapor alınmasına bağlıdır. Uzun süreli tedavi gereken hallerde, kesin rapor alınmadan terhis olan yedek subay, erbaş ve erler, memleketlerinden hastaneye gidiş ve dönüş masrafları ile sair ihtiyaçlarını kendileri karşılamaktadırlar. Bu durum, bu kişileri, özellikle de, yeterli maddî imkâna sahip olmayanları sıkıntıya duçar etmektedir.

2330 sayılı Kanunun 7 nci maddesine bir fıkra eklenmesi hakkında tasarıyla, yükümlülük süresince tedavi maksadıyla başka yere gönderilen yedek subaylara Harcırah Kanunu, erbaş ve erlere, kanun kapsamına giren yedek subay, erbaş ve erlerden askerlik yükümlülüğü sona ermiş olup, henüz vazife malulü maaşı bağlanamamış olanlardan tedavileri devam edenlere, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği gereğince ödenebilen giderlerinin tediyesi temin edilmektedir.

Bu personelin, maruz kaldığı hastalık, yaralanma ve sakatlanmalardan dolayı tedavilerini sürdürmek üzere, ilgili sağlık kuruluşlarına sevkleriyle ilgili işlemleri ve ödemeleri yapmak üzere, ikametgâhındaki veya ikametgâhına en yakın askerlik şubeleri görevlendirilmektedir.

Bilindiği gibi,  2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında  Kanunun kabul tarihi 3.11.1980'dir. O günkü şartlara göre hazırlanmış ve çıkarılmış bu kanunda, 7.6.1990  tarihinde kabul edilen 3658 sayılı Kanun ile 1.4.1998 tarihinde kabul edilen 4356 sayılı Kanunla, şartların gereğine göre, bazı değişiklikler yapılmış ve yeni bazı hükümler konulmuştur.

Bu cümleden olmak üzere, kanunun 2 nci maddesinin kapsamı, 3658 sayılı Kanunla genişletilmiş ve bazı maddelerinde değişikliğe gidilmiştir. Şöyle ki: Maddenin (a) bendinin 1 numaralı alt bendiyle, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü personeline, Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli; 5 numaralı alt bendiyle de, Gümrük Muhafaza memurları, orman memurları ve personeli ilave olunmuştur.

Ayrıca, aynı maddeye eklenen (f), (g) ve (h) bentleriyle iç güvenlik ve asayişin korunmasında veya kaçakçılığın men, takip ve tahkikiyle ilgili olarak güvenlik kuvvetlerine kendiliklerinden yardımcı olmuş ve faydalı oldukları yetkilerce tevsik edilmiş şahıslar, devlet güçlerini sindirme amacına yönelik olarak yapılan saldırılara maruz kamu görevlileriyle, 2 nci maddede sayılanların yaptıkları görevler veya yardımlar sebebiyle saldırıya maruz kalan eş, füru, ana, baba ve kardeşleri kapsam içine alınmıştır.

Kanun kapsamına girenlerden, görevleri veya yardımları sona erdikten sonra dahi kendilerinin yanında eş, füru, ana, baba, kardeşlerin yaralanma, sakatlanmaları veya ölmeleri halinde, bu durumlarının, evvelce ifa edilen görev veya yardımdan meydana geldiğinin tevsik edilmesi halinde, bu Kanundan yararlanmaları esası kabul edilmiştir.

Öğrenim ve sağlık yardımından faydalanma hususu, ölenlerle birlikte, çalışamayacak derecede sakat kalanların çocuklarına da teşmil edilmiştir.

4356 sayılı Kanunla da, kanun kapsamına girenlerden, ölenlerin kanunî mirasçılarına en yüksek devlet memuru brüt aylığının, ekgösterge dahil, 100 katı tutarında; yaşamak için gerekli hareketleri yapmaktan aciz ve hayatını başkasının yardım ve desteğiyle sürdürebilecek şekilde malul olanlara 200 katı; diğer sakatlananlara da, derecesine göre maddî tazminat ödenecektir.

2330 sayılı Kanunun ısdarından sonra uygulamada karşılaşılan olumsuzluklar ve noksanlıkları gidermeye matuf değişiklik ve eklerden sonra ortaya çıkan sıkıntıları gidermeye yönelik bu tasarıya, elbette olumlu bakıyoruz.

Ancak, burada bir üzüntümü de belirtmek istiyorum: Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Tasarısı, bu yasama dönemimizin birinci yılında komisyon çalışmalarından sonra Genel Kurula 55 sıra sayısıyla intikal etmiş ise de, ne hikmetse, tek maddelik tasarı görüşülememiş ve kanun hükmünde bir kararname içinde nihayet yüksek huzurunuza gelebilmiştir.

Yüce Meclisimizin, birtakım gereksiz yönlendirmelerle değil de, ehemmi mühimme tercih suretiyle çalışması, birtakım sayısal görüntülerden ziyade, ülkenin ve ülke insanının yararına olan çalışmalara ağırlık vermesi suretiyle işlevini yerine getirmesi temennisiyle Yüksek Heyeti saygıyla selamlıyor ve bu kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ulucak.

Gruplar adına ikinci söz, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Melda Bayer'e ait; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA MELDA BAYER (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun Tasarısı hakkında Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

Bilindiği gibi, 11.5.2000 tarihli ve 4567 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa eklenen hükümlerle, terörle mücadele sırasında veya barışta ya da olağanüstü hallerde yapılan tatbikat ve manevralarda hayatını kaybedenlerin dul ve yetimlerine, malul olanların ise kendilerine ve bu malullerimizin ölümü halindeyse dul ve yetimlerine, görevde olan emsalleri esas alınarak, her yıl bir kademe, üç yılda bir de derece yükseltilmesine imkân getirilmişti. Bu düzenlemenin kapsamı, 1 inci, 2 nci, 3 üncü ve 4 üncü derecede malul olanlarla sınırlı tutulmuştu.

Bu kanun tasarısıyla, Anayasamızda ifadesini bulan sosyal devlet ilkesi gözönünde tutularak 5 ve 6 ncı derecede malul olanların haklı talepleri ortaya çıkmış ve bu vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesi amaçlanmıştır. Böylece, malullük derecesine ilişkin sınırlamanın kaldırılarak, bütün malullerin bu imkândan yararlanmaları sağlanacaktır. Ayrıca, 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 7 nci maddesiyle, anılan faaliyetler sırasında hastalanan, yaralanan ve sakatlanan subay, erbaş ve erlerin tedavilerinin askerî ve sivil hastanelerde yapılabilmesi sağlanmıştır. Yalnız, bu kişilerin terhis tarihiyle, görev malullüğü maaşının bağlandığı tarih arasında devam eden tedavileri sırasındaki bütün masraflar, henüz maaş bağlanmadığı için kendilerinden tahsil edilmekte ve maddî yönden sıkıntıya düşülmekteydi.

Bu tasarı, hem soruna çözüm getirecek hem de uçuş, dalış ve atlayış hizmetlerinden dolayı sakat kalanlara da terörle mücadele kapsamında emekli ikramiyesi verilmesine imkân tanıyacaktır.

Yurt savunmasında her türlü fedakârlığı göstererek şehit düşmüş ve malul kalmış yurttaşlarımızın ve yakınlarının mağduriyetini ve sosyal sorunlarını giderecek bu tasarıyı, Demokratik Sol Parti Grubu adına yürekten desteklediğimizi belirtir, hepinize saygılar sunarım. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bayer.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Plan ve Bütçe Komisyonu raporunu müzakere etmiyor muyuz?!

BAŞKAN - Ahmet Bey sözcüsü.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır efendim, yok öyle bir şey; orada sıfatı yok.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Senin sıfatın yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Senin sıfatın yok. Niye orada oturuyorsun?!

BAŞKAN - Nihat Bey Grup Başkanvekili oldu ve kendisi oraya seçildi.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Tasarıda yok efendim, burada sözcü olarak bulunmuyor.

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Kamer Genç; buyurun.

20 dakika süreniz var; arzu ettiğinizi söyleyin. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Komisyon raporu önümüzde; Komisyon Başkanı Sayın Metin Şahin, Başkanvekili Sayın Hayrettin Özdemir ve Komisyon Sözcüsü Sayın Nihat Gökbulut; ama, şimdi, buradaki arkadaşımız komisyon sözcüsü de değil. Genel Kurulda, komisyon, başkan, başkanvekili ve sözcüleri tarafından temsil edilir. Bizim, burası, artık... Bilmiyorum, Meclis Başkanlık Divanının da bu konulara dikkat etmesi lazım.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Üye de değil...

KAMER GENÇ (Devamla) - Üye bile değil... Seçildi mi seçilmedi mi; onu da bilmiyoruz. Yani, bunları ciddî yapmak lazım. Türkiye Büyük Millet Meclisi, ciddî bir kurumdur; yüce bir kurumdur. Herkesin, bu yüce kurumu, ciddî kurumu, her yönüyle onurlandıracak,  bunun itibarını artıracak düzeyde, davranışta bulunması lazım. Bu itibarla...

GAFFAR YAKIN (Afyon) - Yeni seçildi...

KAMER GENÇ (Devamla) - Seçildiyse, ilan edilmesi lazım, bize bildirilmesi lazım; neyse...

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısı, aslında, bir eksikliği gidermek üzere getirilen bir tasarıdır. Bu kanun tasarısını destekliyoruz.

Bundan önce bir yetki kanunu çıkmış; 4588 sayılı Kanun. Daha önce, 4567 sayılı Kanunla, Emekli Sandığı Kanununa eklenen ek 77 inci madde ve geçici 210 uncu maddeyle, bazı görevlerde şehit veya malul düşen kişilere aylık bağlanması konusu kurala bağlanmış. Bununla, özellikle 4 üncü dereceye kadar olan malullük için Emekli Sandığından aylık bağlanması öngörülmüş; ancak 5 ve 6 ncı derecedeki maluller bu kanunun kapsamı dışında görülünce, kanun hükmünde kararnameyle Bakanlar Kuruluna yetki verilince, kanun hükmünde kararnameyle Bakanlar Kurulu bu dereceyi kaldırmış; yani, 5 ve 6 ncı derecede malul olanlara da maaş bağlanması konusunda bir düzenleme yapmış; ancak, kanun hükmünde kararnamenin dayandığı yetki, 4588 sayılı Yetki Kanunu Anayasa Mahkemesince iptal edilince, bu hususu yasallaştırmak üzere, böyle bir tasarı Bakanları Kurulunca gönderilmiş. Bazı arkadaşlarımızın da teklifleri var.

Yine, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında, ülkenin birliği ve bütünlüğü için mücadele eden, bu nedenle şehit düşenlerin dul ve yetimlerine veya yaralanan, malul olan kişilerin kendilerine aylık bağlanması konusunda, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunundaki hüküm de Emekli Sandığı Kanununa derç edilmiş.

Yine, uçuş ve dalış hizmetleri nedeniyle şehit düşen güvenlik kuvvetleri mensuplarımıza da, bu konuda, böyle bir şehit aylığı, dul ve yetimlerine de aylık bağlanması kurala bağlanmıştır. Tabiî, bu, bir eksiği gidermek için yapılan bir düzenlemedir, buna karşı çıkmak mümkün değildir. Bir insan, tabiî ki, kendi ülkesi için canını feda ediyorsa, bir şehadet mertebesine gidiyorsa, bu insanın duluna, yetimine de bakmak o devletin en onurlu ve en birinci öncelikli görevi olması lazımdır. Gerçekten, ülkemiz uğruna birçok onurlu, soylu insanlarımız, gençlerimiz şehit olmaktadır coğrafyamızın bulunduğu bölgede. Bu insanların, hiç olmazsa, sakat olanların ömür boyu sakatlıklarını giderici kendisine ekonomik kaynak sağlanması, dul ve yetimlerine de devletin bakması yerinde bir davranıştır.

Ancak, terörle mücadele konusunda, tabiî ki, iki yön var; yani, güvenlik kuvvetlerimizin maruz olduğu durumlar var; bir de, vatandaşlarımızın mağduriyeti var. Özellikle, 1978'den beri Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ilan edilen örfî idare vardı biliyorsunuz; arkasından, olağanüstü hal vardı. Özellikle 1987'de ilan edilen olağanüstü hal, hâlâ, doğu ve güneydoğuda dört ilimizde devam etmektedir. Son senelerde, özellikle bu sene, tabiî ki, çok şükürler olsun, bu terörle mücadele konusunda çok büyük bir mesafe alındı; hem güvenlik kuvvetlerimizin büyük bir gayretiyle hem de halkımızın büyük bir gayretiyle büyük bir mesafe alındı; ama, şunu görmek mümkün değerli milletvekilleri, bölgeye gittiğiniz zaman, halk, hâlâ, sıkıntı içinde. Şimdi, köyüne dönmek istiyor, köyüne dönüş izni verilmiyor. Tabiî ki, güvenlik kuvvetleri belki haklı, ama, bence, artık, burada, olağanüstü hali kaldırmak lazım.

Değerli milletvekilleri, inanmanızı istiyorum; yani, her gün vatandaş telefon ediyor; ben, falanca yere, hayvanlarımı otlatmaya götürdüm, bana, güvenlik kuvvetleri "çık" diyorlar; yani, mahalline sizler de gitseniz görürsünüz. Burada, tabiî, en birinci şey, olağanüstü halin devamından kaynaklanan bir sıkıntıdır. Yani, bölgede görev yapan güvenlik kuvvetlerinin üst düzeydeki komutanlarına, yöneticilerine, hakikaten şükran borçluyum, özellikle bu son zamanlarda.

Sayın Hatiboğlu, bu kürsüden ne konuştuğumu bilirsiniz; ben, hayatta kimseye yağ çekmem; ama, doğruları söylerim.

Mesela, tümen kumandanı bir arkadaşımız var, Dursun Pak Paşa; geldi; hakikaten halkın içinden bir insan; yani, o kadar büyük bir barış ortamını sağladı ki, halkla kapısını açtı.

Şimdi, doğru görev yapan insanın hakkını vermek lazım. Bizim görevimiz, bu ülkeye sağlıklı hizmet eden insanları baş tacı etmektir; bizim görevimiz, doğruları söylemektir: ama, bu kürsülerde birtakım insanların zaman zaman yaptıkları işkenceleri dile getirdiğimizi de herkes biliyor. Biz, haklı olarak görev yapan insanları tebrik edeceğiz, haksızlık yapanların karşısına da çıkacağız. Birtakım insanların hesabı, ille, her vesileyle güvenlik kuvvetlerini kötülemekten geçebilir; ama, bizim inancımız o  değil, düşüncemiz de o değil. Biz, doğruları söyleriz ve gerektiği zaman, insanların hak ettiği mertebede kutlanması gerektiği konusundaki basiretli davranışı da gösteririz; yani, bugün, aşağı yukarı iki senedir, ilimizde eskiden beri çok büyük olan aramalar, taramalar, vatandaş için yaratılan sıkıntılar giderildi;  o zaman bunları yine getirdik defalarca, bu çatılar şahittir; ama, şimdi, insanlar geldi, değerli kumandanlarımız geldi, o halkı kendisinden bir parça kabul etti ve o keyfilikleri önlediyse bunları söylemek zorundayız.

Geçen gün, mesela, kirvem Mehmetçik olsun diye -100'ün üzerinde- 150 fakir fukaranın çocuğunu oradaki güvenlik kuvvetleri mensupları sünnet ettirdi; ama, orada güvenlik kuvvetlerinde görevini yapan kişiler, oradaki halkın sıkıntılarını giderilmesi konusunda çok büyük çaba sarf ediyorlar: ama, maalesef, hükümetimizde bir keramet yok!

Bakın, değerli milletvekilleri, orada köyler yakıldı, yıkıldı, boşaltıldı, o  insanlar geldi büyük şehirlere. Devri hükümetinizde büyük bir ekonomik bunalım çıktı. Şimdi, insanlar, büyük şehirlerde yaşayamaz hale geldi. O insanların tek yaşayacakları yer köyü. Hiç olmazsa, köyüne gidip  orada belli birtakım imkânlar kendilerine sağlanırsa, köylerinde bir ev yaparlar, orada 3-5 tane hayvan beslemek suretiyle geçimlerini sağlayabilirler; ama, maalesef, nedense, özellikle bu hükümet zamanında doğu ve güneydoğuya hiçbir yatırım gitmiyor, hiçbir yatırım gitmiyor... Söylesinler, bütçe rakamları ortada. Bir çıkıyorlar, Köy-Kent Projesinden bahsediyorlar... Nedir bu Köy-Kent Projesi?.. Koskoca Türkiye'nin, Şırnak'ının bir köyüne birkaç yüzmilyar lira aktararak üç-beş tane, on tane veya yüz tane ev yapmak Türkiye'ye bir şey getirmez ki.

Terörle mücadele ederken, daha doğrusu terörle mücadelenin tam başarıya ulaştığı bir sırada, işsizliğin bu kadar yoğun olması, büyük şehirlerde yaşayan insanların çok büyük sıkıntılar içinde olması nedeniyle bunun bir çaresi var; hiç olmazsa, Köye Dönüş Projesine bu hükümetin öncelik vermesi lazım.

Köye Dönüş Projesi kapsamında, bizim bölgemizde terör olduğu için, uzun zaman köy yolları yapılmadı, karayolları yapılmadı. Köy okullarımızın aşağı yukarı büyük bir kesimi -benim ilimi de kastediyorum- yakıldı. Şimdi, terör, artık, tasfiye edildiğine göre ve oradaki halk da, artık, bu silahlı eylemlerle bir yere gidilmeyeceğini, bunun birtakım çevrelerin oyunu olduğunu, ülkeyi parçalamaya yönelik bir hareket olduğunu anladığına göre, böyle bir durumda, oradaki yöre insanlarına, hükümetin yardımcı olması lazım.

Şimdi, denilebilir ki, para yok!.. Para çok... Elektrik santrallarının üç, beş misli fiyatla ihalesini yapıp da, yandaşlarınıza, her bir santralda 240 milyon dolar açıktan kâr veriliyor. İşte Mavi Akım Projesinde 350 trilyon yandaş müteahhitlere bir veriliyor, 700 trilyon yandaş müteahhitlere bir veriliyor; tabiî daha birçok şeyler var.

Tabiî, bunları söyleyince de bazı arkadaşlarımız hemen yerlerinde pireleniyorlar. Bunlardan, bankaların içini haksız yere boşaltanlardan bu paraları alalım, getirelim ve bu memleketin hayatî meselesi olan barışa katkıda bulunalım.

Onun için, ben, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde, özellikle, hâlâ olağanüstü hal uygulamasının kaldırılmamış olduğu bu yörenin milletvekili olarak, buradaki sıkıntıların, bu kanun vesilesiyle de -bu da, tabiî, terörle mücadeleyle ilgili bir kanun olduğu için- giderilmesi konusunda, tabiî, eğer, hükümet duyabiliyorsa, kendilerine bir çağrıda bulunuyorum; çünkü, bizim, özellikle Hakkâri olsun, Diyarbakır olsun, Şırnak olsun -Elazığ da komşu ilimiz- Bingöl olsun, bu illerimiz, uzun zaman terörün yarattığı büyük sıkıntı içinde. Bu sıkıntıyı nasıl gidereceğiz; hükümetin, burada, öncelikle bir program yapması lazım. Şimdi, bizim ilimizde, illerimizde olağanüstü hal ilan ediyorsunuz; olağanüstü hal ilan ediyorsanız, o olağanüstü halin baskıcı rejimi içinde kalan halka da özel bir yatırım programı uygulayın; özel bir rejim uygulayın ki, orada yaşayan insanlar da rahat etsin. Bunlar da Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşlarıdır. Bu itibarla, özellikle, hükümet -eğer duyabiliyorsa hükümetimiz- lütfen bu işin üzerinde dursun ve bir an önce al atsın; Köye Dönüş Projesi için bir kaynak aktarsın. Bu kaynakla da, bizim, orada terörden zarar görmüş insanlarımızın, hiç olmazsa, kendi evlerini yapması ve evlerine dönmesi konusunda bir katkıda bulunmasını özellikle ve öncelikle istirham ediyorum.

Şimdi, tabiî, bazı arkadaşlarımız diyebilir ki, vakit doldurmak için kanun şey ediyor. Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, İçtüzük değişikliğini yaptınız, milletvekilinin konuşma hakkı ortadan kalktı. Tabiî ki, bir milletvekili olarak, bu kanunlar vesilesiyle elde ettiğimiz konuşma hakkımızı, İçtüzük sınırları içinde kullanmak zorundayız. Keşke, sizler, o İçtüzük değişikliğini yapmasaydınız da, hiç olmazsa, milletvekilinin kişisel birtakım konuşma haklarına burada sınırlama getirmeseydiniz.

Şimdi, değerli milletvekilleri, Türkiyemiz, tabiî ki, her yönüyle çok sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Ben şunun farkındayım ki, bugünkü iktidar grubu, ülkedeki sıkıntının, krizin boyutunu daha kavramış değil. Bakıyoruz, her gün, gazetelerde, ülkenin bakanları, hükümetin bakanları birbirleriyle kavga ediyorlar.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, bu kriz, bu Türkiye'nin geleceğinin, aşağı yukarı, hayatî bir noktasıdır; eğer, bu kriz... Herkes bir fedakârlık yaparsa, atlatılırsa, Türkiye için belki bir kurtuluş yolu olabilir. Bu krizi, eğer, birtakım politik amaçlarla, işte, itibar kazanmak amacıyla, özellikle hükümet kanadı kendi aralarında kavga ederse, bunun arkasından çok sıkıntı doğar; çok sıkıntı doğar. Aslında, kriz geldiği sırada, bana göre, bu hükümetin yapacağı şey şuydu: İstifa edecekti; istifadan sonra ya bir mutabakat hükümeti kurulacaktı veyahut da bir seçime gidilecekti. Seçime gittikten sonra da, gelip, biraz, olağanüstü rejim esas alınmak suretiyle ekonomik konularda bir tedbir alınacaktı. Şimdi, siz, bu yolu seçmediniz.

BAŞKAN - Sayın Genç, konuya gelir misiniz; kanuna...

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, konuyla ilgisi var; terörle mücadele konusu ülkenin hayatî bir konusu...

BAŞKAN - Yine de toparlayalım efendim.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) - Konuya da geleceğim.

Şimdi, bu yolu seçmediniz; gittiniz, Amerika'dan bir kişi getirdiniz, bakan yaptınız. Siz, eğer, o bakanı getirdiyseniz, onun, Dünya Bankasına, IMF'ye verdiği niyet mektubuna uymak zorundasınız. Şimdi, bir sayın genel başkan diyor ki "efendim, ben, niyet mektubunu okumadım." Yahu, politikada bundan daha büyük gaf olur mu? Yani, nasıl niyet?.. "16 sayfalık niyet mektubunu ben okumadım" diyor. Peki, niyet mektubunu okumadınızsa, o zaman, devleti nasıl yönetiyorsunuz?!

Yine, bir bakan, bir bakan arkadaşına diyor ki "yahu, sen IMF'nin menfaatını mı koruyorsun, Türkiye'nin menfaatını mı koruyorsun?" Peki, sormazlar mı sana kardeşim, bu senin kabine arkadaşın IMF'nin menfaatını koruyorsa, sen, IMF'nin menfaatını koruyan kişiyle, nasıl, Bakanlar Kurulu çatısı altında birlikte görev yapıyorsun? Yani, bu lafları duydukça, bu kabineyi oluşturan bakanların, Başbakan ve Başbakan Yardımcılarının bu memleketi krizden çıkarma konusunda hiçbir dirayete, hiçbir bilgi ve dirence sahip olmadıklarını, insan ister istemez görüyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, Türkiye, cidden çok büyük bir tehlike içinde; bakın, bunu görüyoruz. Şimdi, hükümetiniz, en kısa zamanda, tutacak, Meclisi tatile sokacak; yani, 1 Temmuzda tatile sokacak. Güya, işte, Parlamentoda da, işte, üç beş kişi çıkıp da konuşmasın diyecek; ama, bu, çok tehlikelidir. Bence, Parlamentonun da açık bırakılması lazım.

Aslında, Sayın Başkan, tabiî, bizlere müdahale ediyor; ama, dün akşam, bir televizyonda geyik muhabbeti yapan geyik muhabbeti yapan üç gazeteci vardı, diyor ki Parlamento haftada üç gün çalışıyor! Yani bu Meclis Başkanlık Divanı bunu bilmiyor mu? Geçen hafta, bir gün 14.00'te başladık, ertesi gün 04.00'e kadar; yani, Sayın Başkan, bunları, bu televizyonları dinlemiyor musunuz? Adam, hâlâ, Meclis çalışmıyor, hiçbir şey yapmıyor diyor! Bunlara bir cevap verin; çıkın, bu televizyon kanallarına da cevap verin. Yani bu Meclisle bu kadar alay ediyorlar, Meclisin itibarını sarsıcı davranışlarda bulunuyorlar; ama, bizim Meclis Başkanlık Divanımız hiçbir şey duymuyor, hiçbir şeyden haberleri yok!. Bari, hiç olmazsa, çıkın, bunlara cevap verin. Yani bunları biz bu kürsüde...

BAŞKAN - Sayın Genç, kanuna dönebiliyor musunuz; kanuna dönebilecek misiniz?!

KAMER GENÇ (Devamla) - Dönüyorum... Dönüyorum...

Efendim, ben, kanunu, zaten, başta izah ettim. Kanun, bugünkü bir ihtiyaca cevap veriyor.

BAŞKAN - Meclis Başkanlığının icraatını başka bir konuşmanızda tenkit edebilirsiniz; kanundan bahsedelim.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, hâlâ siz, bir kanunun tümü üzerinde yapılacak konuşmanın kapsamının ne olabileceğini kavramış değilsiniz; niye değilsiniz; çünkü, bir kanunun tümü üzerinde konuşurken ülkenin genel politikaları tartışılır. Yani bu bir kanundur, bu kanun hükümetin tasarısıdır. Bu kanunu getiren hükümetin politikalarını...

BAŞKAN - Sayın Genç, benim kavrayamadığım sınırlar içerisinde konuşmazsanız, kapatacağım mikrofonu.

KÜRŞAT ESER (Aksaray) - Sayın Başkan, çok isabetli olur.

KAMER GENÇ (Devamla) - Ayrıca da, ben burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibariyle ilgili bir şey söylüyorum.

Akşam bir televizyonda üç gazeteci...

(Başkan tarafından mikrofon kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, sözümü kesmeyin de...

BAŞKAN - Sayın Genç, siz, benim Tüzüğü anladığım şekilde konuşmak zorundasınız. Ben, Tüzüğü, sizin anladığınız gibi anlamıyorum. Siz, benden tecrübelisiniz; ama, ben, sizin gibi anlamıyorum. Lütfen, kanunun genel gerekçesi ve madde gerekçeleri var; bu sizi sınırlıyor.

Ben, sizin mikrofonunuzu tekrar açıyorum ve lütfen, Tüzüğe bağlı olarak konuşun.

KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, Sayın Başkanlar keyiflerine geldiği zaman sözümüzü kesiyorlar...

KÜRŞAT ESER (Aksaray) - Ne ilişkisi var yani?!

KAMER GENÇ (Devamla) - Yani şimdi, bu Meclisin bir itibarı var mı yok mu?

KÜRŞAT ESER (Aksaray) - O, ayrı bir olay.

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Meclisin itibarını sarsan sensin.

KAMER GENÇ (Devamla) - Niye, Meclis Başkanı... Dün akşam diyorlardı ki "milletvekilleri haftada 8 saat çalışıyor." Peki, siz de bu Meclisin mensubu değil misiniz? Niye, Meclis Başkanı çıkıp da buna müdahale etmiyor? Bunu söylemek bir milletvekilinin hakkı değil mi? Bu niye sizi şey ediyor?

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım.

KAMER GENÇ (Devamla) - Sonra, yapılan suiistimalleri burada her vesileyle dile getireceğiz. Söyleyin bakalım, ben, milletvekili olarak, sizlerin yaptığı suiistimalleri nerede dile getireceğim?! Mesela, bugünkü gazetelerde, Telekoma 25 000 kişi alındığı yazıyor. Ben bunu size sormayacak mıyım?! Ee, söyleyin nerede soracağım arkadaşlar, haydi!.. Susalım mı yani?! Biz, buraya, milletin hakkını savunmaya gelmedik mi?! Milletin hakkını savunacak insanları burada susturursanız, o zaman, burada konuşmanın bir anlamı yok ki.

Biz, bunun, şehit dul ve yetimlerinin ihtiyaçlarını karşılamak için getirilen yerinde bir tasarı olduğunu, devletin kendi savunması için mücadele eden, şehit olan insanların yakınlarına, gücünün en fazlasını harcayarak, ülkesi için, milleti için canını feda eden kişilerin çocuklarına en iyi şekilde yaşam şartlarını temin etmesi, çocuklarının en iyi şekilde tahsilini yapması konusunda düşüncelerimizi söyledik. Bunu teklif eden milletvekillerini de, getiren hükümeti tebrik ediyoruz; ama, bunun bir de başka yönü var. Yani, terörle mücadele sırasında şehit olan güvenlik kuvveti mensuplarımız olduğu gibi, vatandaşlarımızın da durumu var. Bu vesileyle bunu da söylüyoruz; yani, bu niye sizi rahatsız ediyor?! Doğu ve güneydoğuda yaşayan insanların yaşadığı kötü şartları dile getirdiğimiz zaman niye hemen zıplıyorsunuz! Kendi bölgenizdeki insanlara, burada yapılan muamelelerin yüzde 1'i yapılsa, siz her gün kıyameti koparırsınız. Biz, burada, meşru zeminler içinde, o bölge halkının dertlerini dile getiriyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Sayın Başkan, sataşma var, açıklama yapabilir miyim.

BAŞKAN - Müsaade eder misiniz.

Sayın Genç'in, Komisyonun temsiliyle ilgili bir itirazı oldu, Sayın Ahmet Kabil'in Komisyonu temsil edemeyeceğini iddia etti. Bu elimdeki rapor, Plan ve Bütçe Komisyonunun Seçim Tasnif Komisyonu zaptıdır. Orada şöyle deniliyor...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Buradaki şeye bakıyoruz efendim.

BAŞKAN - "Sayın Başkanlığa

Plan ve Bütçe Komisyonu; Sözcü Üye seçimine (21) sayın üye katılmış ve aşağıda isimleri yazılı adaylar hizalarında gösterilen oyları almışlardır..."

KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, hangi tarihli?.. Raporun tarihi ne?

BAŞKAN - Zaptı okumaya devam ediyorum:

"Tasnif Komisyonu

 

Üye

Üye

Üye

 

 

 

M. Güven Karahan

Hasan Çalış

Hüseyin Karagöz

 

 

 

Balıkesir

Karaman

Çankırı"

 

 

Sayın Ahmet Kabil 15 oy alarak sözcü seçilmiş ve bu keyfiyet...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, burada ilan edilmesi lazım.

BAŞKAN - Ayın 6'sında yapılan bu seçim, ayın 7'sinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, bu yazıyla intikal ettirilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, ben söylediğim zaman, siz de çıkacaktınız, bu raporu okuyacaktınız; ama, o rapor Genel Kurulda ilk defa okunuyor.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Tabiî, daha evvel okunması lazım.

KAMER GENÇ (Tunceli) -Yani, komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü seçimi sonucunun Genel Kurulda ilan edilmesi lazım, bu, İçtüzüğün hükmüdür. Zatıâlinizin İçtüzüğü okuması lazım; değil mi? Burada okunması lazım, bizim de öyle haberimiz olacak.

BAŞKAN - Sayın Genç, bu, resmen bildirilmiştir, ya tahkik edin, öyle itiraz edin yahut da Başkanlık Divanının tasarrufuna saygı gösterin. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Çankırı Milletvekili Sayın İrfan Keleş; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

MHP GRUBU ADINA İRFAN KELEŞ (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin iptaliyle ortaya çıkan kanunî boşlukların giderilmesi konusunda verilen kanun teklifleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve düşüncelerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyor; tüm şehitlerimizi, bir kere daha, minnet ve şükranla anıyorum.

Bir toprak parçasının vatan olması, coğrafyanın vatan olması, o toprakların şehit kanlarıyla sulanmasıyla mümkün olmaktadır. Vatan, kutsiyetini, ilk önce, şehit kanlarından almaktadır. Onun için, şair "bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı / düşün, altında binlerce kefensiz yatanı" derken, bu gerçeği ifade etmektedir.

Müslüman Türklük düşüncesinde şehitlik, bir insanın ulaşabileceği en üst makamdır. Bilindiği gibi, yüce dinimizde şehitlik, Allah yolunda cihat ederken ölen veya öldürülen kimseleri ifade eder.

Dilimizde şehit olmak, şehit düşmek, şehadet şerbetini içmek açıklamaları, bu anlamda kullanılır.

Bin yılı aşkın bir zamandan beri bu topraklarda Müslüman Türk düşüncesini hâkim kılan Türk Milleti, dıştan ve içten gelen son derece ağır tehdit ve tehlikelere, fesat, sapıklık ve karışıklık cereyanlarına karşı samimiyetle inandığı dinini korumak, vatanını korumak için kanını seve seve sebil etmiş ve binlerce şehit vermiştir. Takdiri ilahi nedir bilinmez; ama, şurası bir gerçektir ki, inandığı yüksek gaye ve vatan için en çok şehit veren millet, Türk Milletidir. Onun için, İstiklal Marşı Şairimizin, Türk vatanı için "toprağı sıksan şüheda fışkıracak" deyişi, bu tarihî gerçeğin mübalağasız bir tespitinden ibarettir. Gerçekten de, bir tarihçimizin ifade ettiği gibi, bu aziz vatan toprakları için verdiğimiz şehit kanlarını Edirne'den Kars'a kadar yaysak, en az üç kere vatanımızın üzerini kapladığını görürüz. Dünyada hiçbir millet, hiçbir toprak parçası için, hiçbir vatan için, Türk Milletinin Anadolu topraklarına akıttığı kan kadar kan akıtmamıştır. Sadece üç aylık Çanakkale Muharebesinde 253 000 vatan evladını şehit verdik. Onun için, Anadolu, bir başka güzel, bir başka kutsaldır.

Şehitliği en büyük manevî rütbe saymak ve en yüce ahlakî gaye olarak samimiyetle benimsemek, günümüzde de geçerli olmak üzere, Türk tarihinin başlıca dinamiklerinden birini ve Türk askerlerinin, devamlı olarak, emsalsiz manevî güç kaynağını teşkil etmiştir. Onun için, dün olduğu gibi, bugün de harp meydanlarında düşmanın üzerine saldırırken, parolası "Allah, Allah" nidaları olmuştur.

Evet, onların her biri toprağın kara bağrına bir gül bahçesine girer gibi girdiler. Allah yolunda, vatan ve millet yolunda şehadet şerbetini içtiler. Peki, biz, onlar için ne yaptık; onların, canları pahasına emanet ettikleri bu aziz vatanı, bu aziz milleti, layık olduğu yere yükseltebildik mi? Bu soruyu kendimize sık sık sormak zorundayız.

Tarihin akışı içerisinde, Türk'ün ayak izinin olmadığı kara parçası yok gibidir. Büyük Okyanustan, Atlas Okyanusuna, Kuzey Buz Denizinden Hint Okyanusuna kadar bu yayılış ve dağılışta yeni yurtlar edinirken, sayısız savaşlar yapmış, sayısız şehitler verip kanımızı akıtmış, yeryüzüne Türk'ün mührünü kanımızla basmış bir milletiz. Şimdi, o şehitlerimize vefa duymak, minnet ve şükran duygularımızı binlerce kere ifade etmek, onların dul ve yetimlerinin acısını paylaşmak, mağdur etmemek, hepimiz için vicdanî bir borçtur.

İnsanoğlu için unutulmak, hiç şüphe yok ki, acıların en büyüğüdür; hele bir şehit için, canını ve kanını bu vatana feda etmiş bir insan için, bundan daha büyük acı olabilir mi? Biz, onları unutmadık; sonsuza kadar da emanetlerin korumak namus borcumuzdur.

Ne yazık ki, son zamanlarda, insan haklarını koruma havarisi geçinen bazı sözümona aydınlar, bazı vatan hainlerinin insan haklarını korumada son derece duyarlı davranırken, şehitlerimizin haklarını savunmada nedense sessiz kalmayı tercih ediyorlar! Nedense, Ermeniler, PKK'lılar, ekmeğini yedikleri vatana ihanet edip, kadın kız demeden Türk Milleti katlettiklerinde, Yunanlılar Ankara'ya kadar Türk Milletini katlede katlede geldiklerinde, onlarınki soykırım olmuyor; namus ve şerefini, vatanını korumak isteyen Türk Milletinin karşı koyuşu soykırım oluyor! Bu kadar utanmazlığı anlamak mümkün değil. Haydi onlar kendi milletlerinin çıkarları için bunları yapıyorlar; ya bizim içimizde onların sempatizanları kimin uşaklığını yapıyor?! Onların insan hakkı var da, 20 yaşında alnına kurşun yiyen Mehmetçiğin insan hakkı yok mu; onun yaşama hakkı yok mu?! Mehmetçik mi onlara, dağa çıkın da, ekmeğini yediğiniz vatana hainlik edin dedi?! Beşikteki bebekleri katletmelerini Mehmetçik mi onlara söyledi?! Onlar da gençtiler, onların da yaşamaya hakları vardı, onların da bekleyen anne-babaları, yavukluları vardı; ama, onlar, vatanın birlik ve beraberliği için, Türk Milletinin huzuru için, şehitlik şerbetini içerek Hakka yürüdüler. Onların geride kalan mağdurlarına sahip çıkmak, elbette, sosyal devlet anlayışının gereğidir; onun için, onlar için ne yapsak azdır.

Bu kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunuyla, Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda değişiklik yapılması öngörülmektedir. Bu kanunla, Türk Silahlı Kuvvetleri Personeli Kanununda değişiklik yapılarak, onların haklarının korunması öngörülmektedir. Buna göre, subay, assubay, jandarma uzman erbaşlar ile Emniyet Teşkilâtı personeli ve Millî İstihbarat Teşkilâtı personeli dahil, sivil iştirakçilerin dul ve yetimleri ile malul olanlara, bunların ölümleri halinde, dul ve yetimlerine bağlanan aylıklar, kendisinden aylık bağlananlar ile malullerin emsalleri esas alınarak, her yıl kademe ilerlemesi, her üç yılda bir derece yükselmesi öngörülmektedir. Yine, bu kanunla, kanun kapsamına giren yedek subay, erbaş ve erlerden askerlik yükümlülüğü sona ermiş olup, henüz vazife malullüğü maaşı bağlanmamış olanlardan tedavileri devam edenlerin maruz kaldıkları hastalık, yaralanma ve sakatlanmalardan dolayı tedavilerini sürdürmek üzere ilgili sağlık kuruluşlarına sevklerinin en yakın askerlik şubesince yapılmasını, sevk edilen yerlere refakatçiyle gitmesi durumunda, refakatçisine gidiş dönüş süresi için gündelik ve yol ücretlerinin ödenmesini, ödenen yol ücretleri, gündelikler, ambulans veya özel vasıta ücretlerinin Millî Savunma Bakanlığı bütçesinden karşılanması öngörülmektedir. Bu itibarla, Milliyetçi Hareket Partisi bu kanun teklifini bütünüyle desteklemektedir; çünkü, şehitlerimiz için ne yapsak azdır.

Şehitlerimizi ve şehit kanlarıyla sulanmış vatan topraklarını Âkif ne güzel ifade ediyor:

"Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...

O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!"

Ey şehit oğlu şehit, ben sana ne yapabilirim ki...

"Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın."

Yine de senin için bir şey yapabilmişim diyemem.

"Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber"

Bir fani için, bir insan için bundan daha mutluluk olur mu?!

Bütün parti gruplarının desteğiyle çıkacağına inandığım bu kanun teklifinin bütün şehit ailelerimize ve aziz Türk Milletine hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Keleş.

Gruplar adına son söz, Anavatan Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Beyhan Aslan'a ait.

Buyurun Sayın Aslan.

ANAP GRUBU ADINA BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; haysiyetinden, onurundan, bağımsızlığından, bölünmez bütünlüğünden, bayrağından taviz vermeyen tarihin en kıdemli milletinin evlatları, her zaman ve her devirde şehitlerine ve gazilerine önem vermişlerdir.

Türk edebiyatının şaheserleri, şehitlerimiz ve gazilerimiz için yazılanlarla doludur. Şiirimize, nesrimize baktığımız zaman en güzel edebiyat şaheserlerinin konusu şehitler ve gazilerdir. Tabiî ki, bu Yüce Milletin vekilleri olarak, bizlere de sorumluluk ve görev düşmektedir. Bu sorumluluk anlayışı içerisinde, şahsım, Anavatan Partisi Grubu ve elbette ki, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tüm milletvekilleri olarak, şehitlerimize ve gazilerimize yarar sağlayacak bir yasayı görüşmenin mutluluğu içerisindeyiz.

Bugün, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yine, bu kararnameye paralel olarak, Fazilet Partisi Grubundan bir grup arkadaşın ve Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri olarak bizlerin verdiği teklifi görüşüyoruz. Millî Savunma Komisyonumuz, bu iki teklif ve kanun hükmünde kararnameyi birleştirmiş ve 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi esas alarak görüşmelerine başlamıştır; ki, zaten, metinler arasında hiçbir fark yoktur.

Tabiî, 4.10.2000 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 26.10.2000 tarihinde Anayasa Mahkemesince iptal edilince, hukukî bir boşluk doğmuştur ve iptal edilen bu kanun hükmünde kararnamenin yerine yasa çıkarılabilmesi için, yani bu kanunun yürürlük süresi için dokuz aylık bir süre verilmiştir. Bizim, dokuz aylık bu süre içerisinde bu yasayı çıkarmak zorunluluğumuzun olduğu da açıktır. İşte, bu nedenle, biz, bugün, bu hukukî boşluğu dolduruyoruz ve bu hukukî boşluğu doldurarak, şehitlerimizin ve gazilerimizin mağduriyetini engelliyoruz.

Değerli arkadaşlar, tabiî, malullüğün dereceleri var. 1, 2, 3 ve 4 üncü derece malullük alanlar ve tabiî ki, başta şehit olanların dul ve yetimleri... Daha önceki yasada bu konuda bir eşitsizlik vardı; derece farkı vardı ve görevde bulunan emsalleri gibi, bunların her yıl kademe ve dereceleri ilerleyemiyor ve maaşları da tabiî ki artamıyor, mağduriyetleri söz konusu oluyordu. Şimdi, bugün görüştüğümüz, kabul edeceğimiz bu yasayla, şehitlerimizin dul ve yetimleri ile gazilerimiz, yani harp malullerimizin, bunların ölümleri halinde de dul ve yetimleri, rütbeye, kıdeme bakılmaksızın, yani, bu konuda hiçbir değişiklik yapılmaksızın ve geçmişe yönelik de herhangi bir hak doğurmaksızın, görevde bulunan emsalleri gibi, her yıl kademeleri ilerleyecek, üç yılda bir de dereceleri ilerleyecektir. Biz, bunu, bu yasa tasarısıyla sağlamış oluyoruz.

Ayrıca, yaralanan er, erbaş ve yedeksubayların, kendilerine malullük aylığı bağlanıncaya kadar -ki, tedavileri, bir ara dönem geçirecektir- bu arada dönemde, en yakın askerlik şubesinden en yakın sağlık kurumuna sevk suretiyle, bunların, buradaki bakımları, tedavileri konusunda bir ücret talep edilmeyecektir ve yanlarında refakatçi bulunacaktır, kolaylık sağlanacaktır. Bu fevkalade yararlı bir yasa tasarsıı olmuştur.

Ayrıca, biz, grup başkanvekili arkadaşlarımla birlikte verdiğimiz bir önergeyle de, bakıma muhtaç, yani, birinci derecede malul olup, ancak bir başkasının yardımıyla yaşayabilecek durumda olanlara da -ki, bunların sayısı, öğrendiğim kadarıyla, 280 kişi- bu malullük aylığının yanı sıra, asgarî ücretten yeni bir ek aylık bağlanması söz konusu olacak; çünkü, bakıma muhtaç kişinin bakımını üstlenen kişiye de bir ücret ödemek durumunda olacağız ve böylece, bir hakkaniyeti sağlamış olacağız.

Bu yasa tasarısına, Anavatan Partisi Grubu olarak, destek veriyoruz ve çıkacak bu yasanın, tüm şehitlerimizin dul ve yetimlerine, malullere ve onların ölümünden sonra kalacak olan dul ve yetimlerine hayırlar getirmesini diliyorum; şehitlerimize, yine, Allah'tan rahmet diliyorum; malullerimize Allah'tan şifa diliyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, şahıslar adına söz talebi?.. Yok.

Şimdi, tasarının tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmış bulunduğundan,  sorulara geçiyoruz.

İlk soru, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük'e ait.

Buyurun Sayın Bedük.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanıma şu sorumu tevcih etmek istiyorum: Barışta ve olağanüstü hallerde eğitim, tatbikat, manevra ve birlik halindeki intikallerin sebebi, nedeni ve gereği olarak hizmetler yapılırken, şehit olma, vefat etme veya yaralanma gibi hallerde, Emekli Sandığı bunlara maaş bağlamıyor; yani, kapsam dışında bırakıyor. Bu yenilikle, şehitlerimizin dul ve yetimlerine ve malullerimize bir kolaylık, bir düzenleme, bir düzeltme getiriliyor; bundan fevkalade büyük bir memnuniyet duyuyor ve özellikle, malullerimize, gazilerimize ve dul ve yetimlerimize yapılan bu hizmeti takdirle karşılıyoruz; ancak, eksik olan nokta şu: Biraz evvel ifade etmiş olduğum, eğitim, manevra ve tatbikatla ilgili ana görevlerin gerçekleştirilmesine imkân sağlayacak eğitim alanı yapılması, atış tesislerinin yapılması, emniyet nöbet erlerinin, özellikle nöbetlerinin tutulması sırasında veya giyim-kuşam veya benzeri hizmetlerin yapılması sırasında yaralanmış, malul olmuş veya vefat etmiş olanların dul ve yetimlerine de maaş bağlanmamaktadır. Bu, esasen, kanunun amacına aykırıdır; aynı zamanda da, Anayasanın 61 inci maddesindeki "devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malul ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar" prensibinden hareketle, sosyal görevini sağlamak üzere, eşitlik bakımından da bir eksiklik olarak değerlendirilmektedir.

Sayın Bakanım, Emekli Sandığının kabul etmediği, kapsam dışında bıraktığı ve biraz evvel ifade ettiğim, vazife şehitlerinin dul ve yetimlerine veya malul olanlara maaş bağlanmasını sağlayacak başka bir düzenleme düşünüyor musunuz veya buraya getireceğiniz bir yorumla, Emekli Sandığına, hiç olmazsa, bir yönlendirme yapma imkânınız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Sadri Yıldırım, buyurun efendim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkanım, ben de, Sayın Bakanımdan aşağıdaki sorularımın cevaplandırılmasını istiyor ve öncelikle, bu kanun tasarısını olumlu bulduğumuzu söylüyorum.

Benim soracağımın bir kısmını Sayın Bedük sordu; ancak, ben, şunu ilave etmek istiyor ve şehit olan erlerin ailesinin mağdur olmaması ve gazilerin de mağdur olmaması için, ekonomik şartlar nazara alınarak, maaşlarını artırmayı düşünüyor musunuz diyorum.

Bu kanunun, hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Başka soru?.. Yok.

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) - Sayın Başkan, müsaadenizle, soruları cevaplamak istiyorum.

Sayın Bedük arkadaşımızın gündeme getirdiği konu, bizim de üzerinde durduğumuz bir konudur. Yani, bu kanun tasarısı, eğitim sırasında, manevralar ve askerî tatbikat sırasında, birlik halinde intikaller sırasında olan şahadeti ve maluliyeti ihtiva eder, bununla ilgili bir düzenleme ve iyileştirmedir. Bunun dışında olanlar, ayrı bir çalışma konusudur ve gündemimizdedir; ancak, bunların sayısı, şu anda 70 000'i aşmaktadır. Yüksek Heyetiniz kabul buyurur ki, demin saydığım cephede ve terörizmle mücadelede hayatını kaybeden, şehit olanlarla, bunları içine almayacak derecede; ama, yine, askerlikte bu şekilde hayatını kaybetmiş olanların dul ve yetimleri ile sakat kalan, malul gazilerini aynı eşitlikte tutmamamız, adalete, hakkaniyete uygun olur diye düşünüyoruz. Ancak, malî imkânları da dikkate alarak, ayrı bir çalışma yapmakta olduğumuzu da bilgilerinize sunmak istiyorum.

Sayın Yıldırım'ın sorusuna vereceğimiz cevap; zaten, bu kanun tasarısı, şehitlerimizin dul ve yetimlerinin hayatlarını biraz daha kolaylaştırmak, biraz daha iyileştirmek amacıyla gündemimizdir. Tabiî, malul gazilerimiz için de, yine, aynı esas düşünülmüştür; eşitliğe bakılmaktadır. Yani, hayatını başkasının yardımı olmaksızın devam ettiremeyecek olanlara tanınmış bulunan en yüksek devlet memuru aylığının 30 aylık tutarının ikramiye olarak verilmesi imkânının, uçuş personeli, dalgıç ve kurbağa adamlara da tanınması şeklinde bir eşitlik getirerek iyileştiriyoruz. Ayrıca, bunun dışında olanların da, zaten, kendi aylıkları üzerinden emekli aylığı alması gibi bir düzenleme getiriyoruz.

Bir üçüncü getirdiğimiz yenilik; şehitlerimizin dul ve yetimlerinin, babalarının ve analarının aldıkları aylıklarda, emsallerine göre terfi etmeleri imkânı getirilmesidir. Daha açık bir ifadeyle, askerî kesim için yükselebileceği en son rütbeye -assubaylar için başçavuş ve subaylar için de albay rütbesine kadar diyebileceğimiz- emsalleri terfi ettikçe terfi edecek ve aradaki fark, o şehidimizin eşine ve çocuklarına intikal ettirilecek. Bu, zaten biliniyordu. Malul gazilerimize de, emsalleri meslekte görevlerini devam ettirenler için de, aynı şekilde, emsali terfi ettikçe, hayatta kalan gazilerimizin de, bu terfiden miktar farkı olarak faydalanacakları, yine düzenlenmiş bulunmaktadır.

Terörle mücadele dolayısıyla, sadece asker kesimi değil, emniyet sınıfı, polisi ve diğer sivil iştirakçileri, öğretmen dahil bütün kamuda görev yapanlar için, yükselebilecekleri dereceye kadar yükselebilme emsali için, yine, bu kanun tasarısıyla düzenleme getirilmektedir. Diyelim ki, bir öğretmenimiz şehit olduysa, öğretmen, yüksek tahsilli olduğuna göre, 1 inci derecenin 4 üncü kademesine kadar yükselebileceği varsayılarak, her yılına 1 kademe, her üç yılına 1 derece verilmek suretiyle terfii sağlanacak; bu, hayatta kalan eşine ve çocuklarına intikal ettirilmiş olacak. Tabiî, diğer mesleklerde de öyle -657'nin 36 ncı maddesi ne göre- tahsiline göre, yükselebileceği dereceye göre de limit getirilmiştir.

İyileştirme esastır. İmkânlarımız elverdikçe "bunlara ne yapsak, azdır" düşüncesiyle, iyileştirme için çabamız hep vardır. Bakanlığımda bir daire, bu şekildeki çeşitli intikalleri, bilgileri, istekleri derleyip toparlayarak üzerinde çalışmaktadır.

Bilgilerinize, saygılarımla sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Tasarının tümü üzerindeki müzakere tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

TÜRKİYE CUMHURİYETİ EMEKLİ SANDIĞI KANUNU İLE NAKDÎ TAZMİNAT

VE AYLIK BAĞLANMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN

DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜNE DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 77 nci maddesinin birinci fıkrası ile bu fıkranın (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bu Kanunun 64 üncü, 3.11.1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 23.4.1981 tarihli ve 2453 sayılı Yurtdışında Görevli Personele Nakdî Tazminat Verilmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 18.12.1981 tarihli ve 2566 sayılı Bazı Kamu Görevlilerine Nakdî Tazminat Verilmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 28.2.1982 tarihli ve 2629 sayılı Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağa Adam Hizmetleri Tazminat Kanunu ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki görevler ile ayrıca barışta veya olağanüstü hallerde yapılan eğitim, tatbikat ve manevralar ile birlik halinde intikaller sırasında, bu harekât ve hizmetlerin sebep ve etkileriyle hayatlarını kaybedenlerin dul ve yetimleri ile malûl olanlara, bunların ölümleri halinde de dul ve yetimlerine bu Kanuna göre bağlanan aylıklar, aşağıdaki esaslar dahilinde yükseltilir.

a) Subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaşlar ile Emniyet Teşkilâtı personeli ve Millî İstihbarat Teşkilâtı personeli dahil sivil iştirakçilerin dul ve yetimleri ile malûl olanlara, bunların ölümleri halinde de dul ve yetimlerine bağlanan aylıklar, kendisinden aylık bağlananlar ile malûllerin emsalleri esas alınarak her yıl kademe ilerlemesi, her üç yılda bir derece yükselmesi işlemine tâbi tutulur."

BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Giresun Milletvekili Sayın Turhan Alçelik'e ait.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarıyla, biraz önce sorulan bir soru üzerine Sayın Bakanın da yaptığı açıklamada görüldüğü gibi, hassas görevlerde şehit olan -ki, bu hassas görevler, her türlü şart altındaki hassas görevleri kapsıyor- gerek terörle mücadele kapsamında yapılan hassas görevler gerek eğitim, tatbikat, manevralar veya nakiller sırasındaki oluşabilecek olan birtakım sıkıntılar sonucu meydana gelen kayıplar olmak üzere, hayatını kaybeden, şehit olan veya malul olan, vatan savunması sırasında görev yaparken mağdur olan insanlarımız, eğer kendileri şehit olmuşlarsa dul ve yetimlerine veya birinci derecede yakınlarına, eğer malul kalmışlarsa, bakımlarını temin edebilecekleri bir imkânı sağlarken, tıpkı görevdeymiş gibi -memuriyette olduğu gibi- belli sürelerde her yıl kademe ilerlemesini ve üç yılda bir de derece artmasını sağlayan bir kanun maddesi. Hakikaten, son derece önemli ve ihtiyaç olan bir husus. Biz, Fazilet Partisi olarak, bu konuda yapılan değişikliğin son derece yerinde olduğuna ve bir ihtiyaca cevap verdiğine inanıyoruz. Zaten, Kahramanmaraş Milletvekili Grup Başkanvekilimiz Avni Doğan Bey ve 7 arkadaşımızın imzasıyla bu konudaki teklifimiz de, bu görüşmeler sırasında, bu kapsamda değerlendirilmiş oluyor.

Tabiî, bu konudaki görüşmeleri, bu konudaki kanunun çıkarılmasını olumlu bulmakla beraber, huzurlarınızda, bu konuyla ilgili bize değişik vesilelerle intikal etmiş olan birkaç hususu da sizlerin gündemine taşımak istiyorum.

Bunlardan birincisi şudur: Özellikle bu mücadeleler sırasında malul olan ve bir şekilde ortez ve proteze ihtiyacı olanların çektiği sıkıntılardır. Malum, ortez ve protezler, bugün, çok ciddî rakamlarla ancak temin edilebilmekte; malullerimiz, bu ortez ve protezleri temin ederken, ciddî sıkıntılarla karşılaşmaktadırlar. Gerekçe de, bazen ödenek yokluğu bazen bürokratik birtakım gecikmeler. Dolayısıyla tabiî, konunun muhatabı Emekli Sandığıdır- ödemelerdeki bu sıkıntıların, hiçbir şarta bağlı olmaksızın ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Önemli ikinci bir nokta da şu: Bu veya bu kanun kapsamına giren veya bu kanun kapsamı dışında malul olanların, zaman zaman, bizden konut kredisiyle ilgili sıkıntılarını beyan ettiklerini görüyoruz. Hele, böyle bir mücadelede malul kalmış olan kardeşlerimizin konut kredi taleplerinin, mutlaka, arzu edildiği anda karşılanmasında zaruret var. Bu vesileyle, bunu da sizlere hatırlatmayı bir görev biliyorum.

Bu kanun, inşallah, büyük bir ihtiyacı karşılayacak bir düzenlemedir; hayırlı olmasını diliyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Alçelik.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tümü üzerinde yaptığım konuşmada da belirttiğim gibi, tabiî, bir insanın en kutsal hakkı yaşama hakkıdır. Yaşama hakkını, ülkesi ve milletinin bütünlüğü için seve seve veren ve bu uğurda asil ve soylu mücadele yaparak şahadet mertebesine çıkan gençlerimize ve bu gençlerimizin babalarına, annelerine, dul ve yetimlerine, devletimizin her türlü imkânını seferber ederek, bu insanların yaşam şartlarını kolaylaştırması ve refah içerisinde yaşamalarını sağlaması, bence devletimizin birinci görevidir. Doğru Yol Partisi Grubu olarak, biz, bu yoldaki mücadelede hayatlarını kaybeden şehitlerimize Tanrı'dan rahmet, ana babalarına ve hayatta kalanlarına da sabırlar diliyoruz.

Biz, parti olarak bu tasarıyı destekliyoruz. Zaten, terörle mücadele konusunda Silahlı Kuvvetlerimize en büyük destek, bizim partimizin iktidarda bulunduğu zaman verilmiştir ve bu zamanda verilen çok ciddî ve sağlıklı bir destek nedeniyle, Türkiye'de terörün önemli derecede beli kırılmıştır ve Türkiye'de barış ortamı sağlanması konusunda da, sonradan çok ciddî adımlar atılmıştır.

Uygulamada, vatandaşlardan gelen bazı şikâyetler vardı. Eskiden, bu, terör nedeniyle ölen öğretmenler veyahut da korucular bu kapsam içinde mütalaa edilmiyordu zaman zaman. Bu kanun tasarısı derli toplu olarak düzenlenmiş ve bunların hepsi burada zikredilmiştir.

Ayrıca, şehit olan kardeşlerimizin çocukları, aileleri, çok muhtaç duruma düşen çocukları ve aileleri, işte, iş bulma konusunda İçişleri Bakanlığına -herhalde böyle bir yasa var; şimdi tam hatırlayamadım- zaman zaman müracaat ediyorlar; fakat, maalesef, o konuda kendilerine gerekli yardım yapılmıyor. Bence, bu konuda da, kendilerine, işe alınma konusunda bir öncelik tanınmalıdır.

Biraz önce konuşan arkadaşımızın da belirttiği gibi, özellikle, sakat kalan arkadaşlarımızın, terörle mücadele konusunda, ülkenin birliği, bütünlüğü konusunda mücadele veren kişilerin, sakatlık sırasında, işte, ödenek yoktur, şu malzeme alınmıyor, bu malzeme alınmıyor şeklindeki bahanelerin hiçbir surette kale alınmaması, bu gibi harcamaların ödenek beklenmeksizin yapılması gerektiğine ve bu konuda da bir düzenleme yapılması gerektiğine inanıyorum.

Tabiî ki, Sayın Bakanımız biraz önce açıkladı; bunların şehit olması halinde, her sene bir kademe ilerlemesi, emsallerine göre, üç senede bir de bir derece yükselmesi verilmesi... Bu insanlar şehit olmasaydı, hayattaki o kazanımlarını sağlayacaklardı; dolayısıyla, ailesine ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere bu gelirleri bu seviyede aktaracakları için, kanun tasarısında da bu düşünülmüş ve bu yolda da bir düzenleme getirilmiştir. Bence, yerinde bir düzenlemedir. Tüm şehit yakınlarına, dul ve yetimlerine hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum ve Tanrıdan artık, Türkiye Cumhuriyeti Devletine başka belalar vermemesini diliyorum.

Bu belaların verilmemesi için de, hepimizin, çok sağlıklı, birbirimizi düşman değil, dost görmemiz lazım, kimsenin birtakım şeylere sahip çıkmaması lazım. Türkiye'nin birliğini ve bütünlüğünü korumak hepimizin görevidir. Hepimiz bu memleketin insanlarıyız. Bu memlekette barış olursa, huzur olursa, refah olursa, hepimiz bundan yararlanacağız. Birilerinin çıkıp da birilerine "sen vatan hainisin, ben vatanseverim" gibi düşüncelerle birbirimizi itham etmeye gerek yok. Vatanseverlik kimsenin inhisarı altında değildir; çünkü, bu memleketin İstiklal Savaşını elbirliğiyle yaptık, düşmanlara karşı elbirliğiyle mücadele ettik. Onun için, birbirimize karşı daha az kırıcı olursak, daha mantıklı olursak... Türkiye 65 milyon nüfuslu bir ülkedir. Bu ülkede, elbette ki, herkesin aynı düşüncede olması mümkün değil; ama, kontr düşüncede olan insanları da hemen "vatan haini", "düşman" diye ilan etmeden, bunlarla beraber, mümkün olduğu kadar bir noktada buluşarak barışı sağlamanın daha iyi olacağına inanıyor, saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

Madde üzerinde başka söz talebi yok?.. Yok.

Madde üzerinde 3 değişiklik önergesi vardır. Önergeleri sırasıyla okutup, en sonuncusundan itibaren işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi birinci paragrafının 17 nci satırında yer alan "sırasında" ibaresinden önce gelmek üzere "veya diğer görevler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                        Saffet Arıkan Bedük

                                            Ankara

BAŞKAN - Diğerini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun Tasarısının 1 inci madde birinci paragrafın 17 nci satırındaki  "sırasında" kelimesinden sonra gelmek üzere "veya diğer görevler sırasında" ibaresinin eklenmesini arz ederiz.

                               Fethullah Erbaş

                                                  Van

BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum, akabinde işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/757 numaralı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun Tasarısının  çerçeve 1 inci maddesiyle düzenlenen ek-77 nci maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Aydın Tümen

Mehmet Şandır

Beyhan Aslan

 

 

 

Ankara

Hatay

Denizli

 

 

 

Hasan Hüseyin Balak

 

Kürşat Eser

 

 

 

Tokat

 

Aksaray

 

 

"Birinci fıkra kapsamında bulunanlardan, başkasının yardım ve desteği olmadan yaşamak için gereken hareketleri yapamayacak derecede malul olanlara, asgarî ücretin net tutarı, aylıklarıyla birlikte ayrıca ödenir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Nasıl katılıyor Sayın Başkan?!

BAŞKAN - Takdire bıraktığını kabul ediyoruz.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Zaten, oraya gelişi de biraz şeyli, İçtüzüğe göre...

BAŞKAN - Biz, öyle anladık efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Öğrenecek efendim, öğrenecek...

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) - Katılıyoruz efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Tabiî, Sayın Bakan katılabilir...

BAŞKAN - Hükümet katılıyor...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) - Sayın Başkan, katılmamızın gerekçesini, arzu ediyorsanız, açıklayabiliriz.

BAŞKAN - Eğer, siz arzu ediyorsanız, açıklayabilirsiniz; talep sizin. Sizden gelirse, hay hay.

Buyurun.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; kanun tasarımızda bulunan, hayatını başkasının yardımı olmaksızın devam ettiremeyecek durumda olanlara biraz daha iyileştirme amacı güden bu önergeyi tasvip ediyoruz. Çünkü, mevcut olan düzenlemede, bütün malul gazilerimizin, sakatlarımızın aynı, eşit derecede yararlandıkları bir sistemden, uzuvları, tek başına kendi hayatını yaşayamayacak kadar kayıplara uğramış olanlara -gerek yakınlarının gerekse yakınları yoksa bir başkasının bakmasının maddî karşılığı, elbette, bu rakamlar değildir ama-  bir ölçüde, Hükümet olarak destek vermek düşüncesindeyiz; onun için, uygun telakki ediyor ve "evet" diyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi birinci paragrafının 17 nci satırında yer alan "sırasında" ibaresinden önce gelmek üzere "veya diğer görevler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                        Saffet Arıkan Bedük

                                            Ankara

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?..

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) - Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Bedük?.. Yoklar.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sayın Başkan, şu anda görüşecek olduğumuz iki önerge de aynı mahiyette değil mi?

BAŞKAN - Bir önde, bir arkada var...

Buyurun, gerekçeyi okuyun:

Önerge Gerekçesi

11.5.2000 tarih ve 4567 sayılı Kanunun uygulanmasında, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünün, eğitim, tatbikat, manevralar ve birlik halinde intikaller sırasında hayatlarını kaybedenlerin dul ve yetimleriyle, malul olanların dışındaki görevlerde hayatlarını kaybedenlerin dul ve yetimleriyle, malul olan vazife malullerini kapsam dışında bıraktığı, mağdurların yakınmaları nedeni ile kesin olarak tespit edilmiştir. (Ellerinde kanundan yararlanamayacakları doğrultusunda cevaplar mevcuttur) Bu önerge ile eklenen ibare, barışta veya olağanüstü hallerdeki bütün hayatlarını kaybedenlerin dul ve yetimleriyle, malul olanların kanun kapsamına alınmalarını sağlayacaktır. 11.5.2000 tarih ve 4567 sayılı kanun tasarısına dair, Bakanlar Kurulunca benimsenen genel gerekçenin dördüncü paragrafında, ayırım yapılmaksızın, aylık bağlanma sisteminde kademe ve derece yükseltilmesi şeklinde genel bir iyileştirme yapılmak istendiği açık olarak belirtilmektedir. Aslında kanundaki "bu harekât ve hizmetlerin sebebi ve etkileriyle" bölümü, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığınca yapılan uygulamada kapsam dışında bırakılan kesimi ifade etmektedir. Zira, mükellef askerlik hizmetine alınmanın ve askerlik mesleğinin esas maksadı, harbe hazırlanmak ve bunun için de eğitim, tatbikat, manevra ve birlik halinde intikallerin tekrar tekrar yapılmasıdır. Bu ana maksadın dışındaki bütün görevler, ana maksadın sağlanmasına matuftur. Bu görevler, eğitim alanı yapılması, atış tesisleri yapılması, emniyet nöbet eri tutulması, giyim ve kuşam için personele malzeme hazırlanması, personele yemek ve ekmek hazırlanması ve birlik halindeki intikallerin yapılabilmesi için gerekli olan motorlu araçların bakım ve onarımların yapılması gibi sıralanması bitmeyecek kadar çoktur. Bu tali görevlerin hepsi ana maksada ulaşılması sebebiyledir. Aylık bağlanma sisteminde yapılan genel iyileştirme, eski sisteme göre, aylık bağlanmış olanların hepsini kapsamına almak mecburiyetindedir. Aksi halde hukuken aynı durumdaki vatandaşlar arasında ayrıcalık yapılacağından Anayasanın 10 uncu maddesine; birkısım vazifede hayatlarını kaybedenlerin dul ve yetimleriyle birkısım vazife malulleri devletin koruması dışına itileceğinden Anayasanın 61 inci maddesine aykırı işlem yapılmış olur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun Tasarısının 1 inci madde birinci paragrafın 17 nci satırındaki "sırasında" kelimesinden sonra gelmek üzere "veya diğer görevler sırasında" ibaresinin eklenmesini arz ederiz.

                               Fethullah Erbaş

                                                  Van

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) - Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Erbaş?..

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Gerekçesi okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçe aynı gerekçe, onun için okutmuyorum; deminki gerekçeyle aynı. İfadede takdim tehir vardı, onun için ayrı önerge muamelesi yaptık; gerekçe aynı olduğu için, müsaadenizle, okutmuyorum.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Şimdi, maddeyi oylarınıza sunacağım; yalnız, sayın milletvekilleri, önünüzde basılı olan metinde, 1 inci maddede çerçeveyi değiştirme mecburiyeti vardır. 1 inci madde şu şekildeydi: "8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 77 nci maddesinin birinci fıkrası ile bu fıkranın (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir."

Şimdi, bunu, kabul edilen önerge sebebiyle "aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir" şeklinde oylarınıza sunacağım; bu, kabul ettiğiniz önergenin çerçeveye inikâs ettirdiği bir zarurettir.

Bu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, bu şekliyle kabul edilmiştir.

Şimdi, 2 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 2. - 5434 sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.

"EK MADDE 78. - 28.2.1982 tarihli ve 2629 sayılı Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağa Adam Hizmetleri Tazminat Kanunu ve 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 28.2.1985 tarihli ve 3160 sayılı Emniyet Teşkilâtı Uçuş Hizmetleri Tazminat Kanunu kapsamına giren personelden, uçuş, paraşüt, denizaltı, dalgıç ve kurbağa adam hizmetlerinin fiilen ifası sırasında; yaşamını sürdürebilmek için gerekli hareketleri yapamayacak ve başkasının yardım ve desteğine muhtaç olacak derecede malûl olanlar ile ölenlerin dul ve yetimlerine en yüksek Devlet memuru aylığı üzerinden, diğer malûllere ise mevcut aylıkları üzerinden 30 yıl hizmet yapmış gibi emekli ikramiyesi ödenir. Bu madde hükümlerine göre ilgililere fazla olarak yapılan ödemeler, faturası karşılığı ilgili sosyal güvenlik kuruluşlarınca Hazineden tahsil edilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Zeki Okudan'a ait.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Sayın Başkanım, değerli bakanlarım, çok kıymetli arkadaşlar; Fazilet Partisi Grubundan Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan, Anavatan Partisinden Zeki Çakan Bakanımız, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın aynı mahiyetteki kanun teklifleri değerlendirilmiş ve buraya getirilmiştir; bu arkadaşlara huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarının 2 nci maddesinde "28.2.1982 tarihli ve 2629 sayılı Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağa Adam Hizmetleri Tazminat Kanunu ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 28.2.1985 tarihli ve 3160 sayılı Emniyet Teşkilâtı Uçuş Hizmetleri Tazminat Kanunu kapsamına giren personelden..." deniliyor, buraya kadar iyi; buraya kadar kara hizmetlerinden pek bahsedilmedi; zannediyorum, önceki maddelerde kara hizmetleriyle ilgili bahsedildiği gerekçesiyle buraya konulmamış olsa gerek Sayın Bakanım.

"...uçuş, paraşüt, denizaltı, dalgıç ve kurbağa adam hizmetlerinin fiilen ifası sırasında; yaşamını sürdürebilmek için gerekli hareketleri yapamayacak ve başkasının yardım ve desteğine muhtaç olacak derecede malul olanlar..." Tabiî ki, bunlar, vatan hizmeti yaparken malul olan, yaşayan insanlardır. Hep gazilerden bahsettik; ama, tasarıda "gazi" lafının bulunmamasını biraz şeyle karşılıyorum. Buraya "gazi" lafının konması gerekirdi.

"...ile ölenlerin..." deniliyor ki, o ölenler, şehitler diye az önce şiirler okuduk, duygularımızı belirttik; ama, tasarının maddesinde "ölenlerin" yerine, yani sıradan ölen birisiymiş gibi yerine "şehit" kelimesinin konulması çok daha gerekliydi diye düşünüyorum.

"...dul ve yetimlerine en yüksek devlet memuru aylığı üzerinden..." deniliyor ve maaş bağlanmasıyla ilgili bir iyileştirme var; buna katılıyoruz.

Az önce bir önerge verildi Asgarî ücretten ikinci bir kadronun... "...başkasının yardım ve desteğine muhtaç olacak derecede mall olanlar..." Bu da son derece memnun edici bir durum. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken şey, verdiğimiz kadronun kişiye sabit olmaması gerekir; yani, birisi kadroya geçti, aynen Emekli Sandığı memuru gibi kadroya geçti; bunu işten atamıyorsunuz, savunmasını istiyorsunuz gibi değil, sözleşme imkânı tanınması gerekir. Asgarî ücretten kadroyu veriyoruz...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) - Vermiyoruz...

MEHMET ZEKİ OKUDAN (Devamla) - Ama, o asgarî ücretten verdiğimiz kadronun, mutlaka, kişi tarafından, sözleşmeli olarak alınması gerekir; istemediği zaman, memnun olmadığı zaman kişiyi uzaklaştırabilmeli; değilse, başına, tam bela vermiş oluruz.

Şimdi, biz, asgarî ücretten bir kadro vereceğiz; tabiî, bunun, sigortası, vergisi, vesairesi kesilmiş olacak; memura da maaş vereceğiz. Şimdi, memur maaşına bakıyorsunuz, bir de, Türkiye'de, bilinen yoksulluk sınırına bakıyorsunuz; arkasından da, günlük ödenen faiz miktarına bakıyorsunuz... Tabiî, memura verilen paranın, Devlet Memurları Kanuna göre en yüksek devlet memuruna verilen paranın, yoksulluk sınırını neredeyse biraz aştığını veya yoksulluk sınırının üzerinde olduğunu düşünüyoruz. Tabiî, bu, biraz da ekonomik bir şey. İnşallah, bu ekonomik durumlar da düzeltilir. Burada yapılan iyileştirme, ülkemiz ekonomisi için de yapılır; hem milletimiz mağdur olmaz hem şehitlerimiz ve gazilerimiz mağdur olmaz.

Hepinizi, bu iyi duygularla selamlıyor ve saygılarımı sunuyorum; sağ olun, var olun efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Okudan.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 3.11.1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 7 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Bu Kanun kapsamına giren yedek subay, erbaş ve erlerden askerlik yükümlülüğü sona ermiş olup, henüz vazife malûllüğü maaşı bağlanmamış olanlardan tedavileri devam edenlerin; maruz kaldıkları hastalık, yaralanma ve sakatlanmalardan dolayı tedavilerini sürdürmek üzere ilgili sağlık kuruluşlarına sevkleri, ikametgâhındaki veya ikametgâhına en yakın askerlik şubeleri tarafından sağlanır. Sevk edilen hasta ile sevk edildikleri yerlere bir kimse refakatinde gitmesinin resmî tabip raporuyla belgelenmesi durumunda refakatçisine; gidiş ve dönüş yol ücreti ile gidiş ve dönüş süresi için gündelik, sevk eden askerlik şubesi tarafından peşin veya avans olarak ödenir. Yol ücretinin ödenmesinde şehirlerarası karayolu toplu taşım vasıtası ücretleri; gündelikte ise en düşük dereceli Devlet memuru gündeliği esas alınır. Bunlardan ambulans veya özel vasıtalarla hastanelere gitmesi resmî tabip raporuyla belirlenenlerin ambulans veya özel vasıta ücretlerinin ödenmesinde yerel rayiçler esas alınır. Ödenen yol ücretleri, gündelikler, ambulans veya özel vasıta ücretleri Millî Savunma Bakanlığı bütçesinden karşılanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler'e aittir.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının 3 üncü maddesiyle, 5434 sayılı Kanuna geçici madde eklenmiştir.

Bu geçici maddeyle "Bu Kanun Hükmünde Kararname ile değişik ek 77 nci madde kapsamına giren hak sahiplerinin aylıkları, bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ek 77 nci maddede belirtilen esaslara göre yükseltilir. Ancak, bu yükseltmeden dolayı geçmişe yönelik aylık ve aylık farkı ödenmez" şeklinde düzenlenmiştir.

Bilindiği gibi, 11.5.2000 tarihli ve 4567 sayılı Kanun ile 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa ek 77 nci madde ile geçici 210 uncu madde ilave edilmiştir. Söz konusu düzenlemenin getireceği malî yük de dikkate alınarak ek 77 nci madde kapsamında şehit olanların dul ve yetimleri ile birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü derecede malul olanlara, benzerleri emsal alınarak her yıl kademe, her üç yılda bir de derece yükselmesi imkânı getirilmiştir. Ancak, yasanın yayımlanmasını müteakip beş ve altıncı derecede malul olan personelin haklı talepleri meydana gelmiştir.

Kanun hükmündeki kararnameyle, ek 77 nci maddede belirtilen diğer görevler nedeniyle malûl olanların durumlarının iyileştirilmesi ve uygulamada meydana gelen sorunların giderilmesi amaçlanmıştır. Malliyet sınırı kaldırılmak suretiyle, hayatını kaybedenlerin dul ve yetimlerinin yanı sıra, malullere ve bunların ölümü halinde dul ve yetimlerine de bağlanan aylıkların rütbe, kıdem ve unvanlarında bir değişiklik yapılmamak ve geçmişe yönelik bir hak doğurmamak kaydıyla, görevde bulunan emsalleri gibi her yıl kademe ilerlemesi, her üç yılda bir derece yükseltilmesi yapılacak şekilde artırılmasına imkân sağlanmaktadır.

Bu tasarıyla ayrıca; terörle mücadele, kaçakçılığın men, takip ve tahkikiyle  ilgili görevler esnasında hastalanan, yaralanan ve sakatlanan yedek subay, erbaş ve erlerin terhis tarihiyle vazife malullüğü maaşının bağlandığı tarih arasında hastalık, yaralanma ve sakatlanmalarından dolayı tedavileri sürdürmek üzere ilgili sağlık kuruluşlarına ve en yakın askerlik şubelerince sevklerine ve tedavilerinin yapılmasına imkân tanınmaktadır.

3 üncü maddeyle, 5434 sayılı Kanuna bir geçici madde eklenerek ek 77 nci madde kapsamına giren hak sahiplerinin aylıklarının, yasanın yürürlüğe girdiği, yayımı tarihinden itibaren ve geçmişe yönelik hak doğurmamak kaydıyla yükseltilmesi sağlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, Fazilet Partisi olarak, bu yasa tasarısının olumlu olduğunu, sözünü ettiğimiz mağdurların mağduriyetlerinin giderilmesi açısından destek olduğumuzu bildiriyoruz. Bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum.(FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güler.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül ifade edecekler.

Buyurun Sayın Gül.

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tasarının 3 üncü maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. Ayrıca, şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize sağlık ve sıhhat dilerim.

Değerli milletvekilleri, ilgili yasa maddesi, hak sahiplerinin aylıklarının kanun hükmündeki kararnamenin yayımı tarihinden itibaren geçmişe yönelik hak doğurmamak kaydıyla yükseltilmesini sağlayan düzenleyici bir maddedir.

Değerli milletvekilleri, yüksek malumlarınız olduğu gibi, Anayasamız, Türkiye Cumhuriyetini sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlamaktadır. Sosyal devlet, toplumun yoksul kesimlerine, sosyal koruma altına alınması gereken kesimlerine şefkat eli uzatan devlettir  Hiçbir sosyal devlet, kendi yurttaşını sokakta aç ve susuz bırakmaz. Vatandaşının sorunlarını dinlemek ve sorunlarını çözmek bizatihi sosyal devletin ana görevleri arasındadır.

Değerli milletvekilleri, devlet, sosyal görevlerini kurduğu teşkilatlarla yerine getirir. Bu teşkilatlardan birisi de, Emekli Sandığıdır. Kamuda çalışanların, daha açık bir ifadeyle, ağırlıklı olarak devlet memurlarının sosyal güvenlik sandığı olan Emekli Sandığı, imkânlarının elverdiği ölçüde görevlerini yerine getirmektedir; ancak, bu sandığın tıpkı SSK ve Bağ-Kur'da da olduğu gibi, sorunları bulunmaktadır; ancak, hemen ilave edeyim ki, bu sandığın yönetimi, istikrarlı bir yapı sergilemektedir. Bu nedenle, bu sandığın, Maliye Bakanlığına bağlı olarak çalışması da faydalıdır.

Oysa, aynı yönetimde istikrarı, bir SSK'da, bir Bağ-Kur'da göremiyoruz. Bu kuruluşlar, aşırı politik müdahalelerin baskısı ve etkisi altındadır. Bizim dileğimiz, SSK ve Bağ-Kur'un da Emekli Sandığı gibi istikrarlı bir yönetime kavuşmasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; getirilen tasarı, Doğru Yol Partisi olarak bizim de destek verdiğimiz bir tasarıdır; çünkü, Doğru Yol Partisi, vatanı için gözünü kırpmadan şehit olanların, gazi olanların, malullerin, dul ve yetimlerinin her zaman yanındadır ve yanında olmuştur ve her zaman da haklarını savunmuştur; çünkü, ülkesi için şehit olan veya malul kalan vatandaşlarımızın yakınlarının korunması çok önemlidir. Bugün, Anayasamızda da yer alan tasada ve kıvançta birlikte olma ilkesi de, bunun gereğidir. Özellikle, şehit ve gazi ailelerinin sosyal koruma altına alınması, malullerinin de korunması çok önemlidir. Bu tasarıyla, çok yeterli olmasa da, bu insanlar korunmakta, devletin şefkatli eli bu vatandaşlarımıza ulaşmış olmaktadır. Bu itibarla da, biz, bu tasarıya olumlu bakıyoruz ve destekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, terörün acılarını yaşamış bir ülkedir. Aynı toprakları paylaşan, aynı bölgelerde yaşayan, hatta aynı ekmeği paylaşan insanlarımız, bugün, gerçekten büyük acılar yaşamışlardır; geride binlerce şehit, malul, dul ve yetim bırakmışlardır. Artık, bu insanlarımıza sahip çıkmak, onları toplumsal hayatımızın bir parçası haline getirmek ana görevlerimiz arasındadır. Kaldı ki, bu insanların, devlet kendilerini unuttuğu zaman, devletin, böyle bir anda kapısını çalması gerçekten çok önem arz etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.

RAMAZAN GÜL (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce de arz ettiğim gerekçelerle, tasarının yanında olduğumuzu belirtmiştim; dolayısıyla, görüşülmekte olan bu maddeye de olumlu baktığımızı belirtmek isterim. Bu vesileyle, tasarının hayırlı, uğurlu olmasını dilerim ve Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gül.

Görüşmekte olduğumuz madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun bu Kanun ile değişik ek 77 nci maddesi kapsamına giren hak sahiplerinin aylıkları, 4.10.2000 tarihinden itibaren ek 77 nci maddede belirtilen esaslara göre yükseltilir. Ancak, bu yükseltmeden dolayı geçmişe yönelik aylık ve aylık farkı ödenmez.

BAŞKAN - Geçici 1 inci madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Avni Doğan'a ait.

Buyurun Sayın Doğan. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde konuşmak üzere, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; partim ve şahsım adına hepinize saygılar sunuyorum.

Bu kanun, bilindiği gibi, şehitlerin, malullerin özlük haklarında iyileştirmeler yapıyor. Biz, bu ülkeyi, bu toprakları, elbette ki şehitlerimize borçluyuz. Hiçbir millet, vatan müdafaasında, Türk Milleti kadar şehit vermemiştir; hiçbir millet şehitlik ve gazilik kavramına Türk Milleti kadar önem vermez. Çünkü, Türk Milleti varlığını, bu iki kavram üzerinde izah eden yegâne milletlerden biridir. Şehitlik ve gazilik Türk Milletinde aynı zamanda dinî bir kavramdır, İslamî bir kavramdır, ona karşı saygı her Türk vatandaşının görevidir.

Bu konu, daha önce 57 nci hükümet tarafından bir kararnameyle düzeltilmişti; ancak, biz, Fazilet Partisi olarak, hükümete kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veren kanunu, Anayasaya aykırı bulduğumuz için Anayasa Mahkemesinde iptal ettirmiştik, o kanuna dayanarak çıkarılan 24 kararnamenin de Anayasaya aykırı bir kanunla çıkarıldığı için, onların da iptalini istemiştik, bunların içerisinde şu an elimizdeki mevcut bu tasarı da vardı.

Bizim, Fazilet Partisi olarak yapmak istediğimiz şey, Türkiye'de bütün kurumların, kuruluşların, buna cumhuriyet hükümetleri de dahil, Yüce Meclis de dahil, anayasal çerçeve içerisinde hareket etmesi. Yapmak istediğimiz şey bu idi, neticede Yüce Mahkeme de bizim isteğimize uygun karar verdi. Ancak, bu 24 tane kararnamenin 23'ü bir tarafa bırakıldı, birtakım çevreler tarafından, sanki Fazilet Partisi, şehitlerin, malullerin, gazilerin özlük haklarına karşıymış gibi bir tavır takındılar, böyle propagandalar yaptılar, gazetelerde, basında bu görüldü; ancak, tabi bizim niyetimiz bu memleket için helal kanını döken, bu memleket için temiz kanını döken vatan evlatlarının alacağı her kuruşun anayasal zeminde, sağlam zeminde olmasını sağlamaktı, bunu sağladık. Neticede, bütün partiler, cumhuriyet hükümeti, 57 nci hükümet dahil, bu konuda kanun teklifleri verdiler, hükümet bir kanun tasarısı verdi, yine, biz, ben ve 7 arkadaşım, Fazilet Partisi adına bir teklif verdik. İptal edilen kararnameden daha şümullü olarak, şehit yakınlarımıza, gazilerimize, malullerimize daha ciddî haklar getiren bir seviyeye geldi. Dolayısıyla, bu kararnamenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptali, şehitlerimizin yakınları açısından, gazilerimiz açısından hayırlı oldu. Zaten biz böyle bir söz vermiştik, bu sözü de tuttuk, tutuyoruz.

Değerli arkadaşlar, kimse, bu konunun istismarını yapmasın. Bakın, şu an, eğer muhalefet, muhalefet yapsa, bu tasarı geçecek durumda değil. Yani, iktidar sıralarında karar yetersayısını veya toplantı yetersayısını sağlayacak sayıda milletvekili yok, ancak muhalefetle sağlanıyor. Muhalefet de, şerefle, büyük bir onurla bunu sağlıyor, sağlayacaktır.

Kanunun, şehit yakınlarına, gazilerimize hayırlı olmasını diliyorum. Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisine ve 57 nci hükümete de, bu konuyu yasal zeminde takip ettikleri için teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (FP, MHP, ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 5. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5 inci madde kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 86 ncı maddesi gereğince, söz talepleri vardır, okuyorum:

Lehte, Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven ve Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Avni Doğan.

Sayın Seven, buyurun efendim.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Ben söz hakkımı Nidai Beye devrediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 592 sıra sayılı kanun tasarısı hakkında görüşlerimi belirtirken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. Bu kanun, gerçekten, çok önemli bir kanun ve Fazilet Partisi Grup Başkanvekilinin, teveccühüyle, bana sırasını verdiğini söylemesini de, yine, teşekkürle karşılıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şehit mertebesinin en güzel ödülünü Cenabı Allah müjdelemiştir. Şehit ailelerinin gözyaşlarını dindirmek, yüreklerindeki ateşi söndürmek mümkün değildir; ancak, en azından, devletimizin ve milletimizin tüm şehit ailelerinin yanında olduğunu bilmeleri açısından, bu kanun tasarısının getirilmesi çok hayırlı olmuştur.

Huzurlarınızda, bu kanun tasarısına müspet oy vereceğimi belirtir; tüm şehitlerimize Cenabı Allah'tan rahmet, gazilerimize sağlık, sıhhat ve hayırlara vesile olmasını diler; hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seven.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Silahlı Kuvvetlerimize, şehitlerimizin bıraktıklarına ve gazilerimize hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın Bakan teşekkürlerini bildirecekler.

Buyurun efendim.

MİLLî SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz evvel kabul buyurduğunuz, şehitlerimiz, onların dul ve yetimleri ve malul gazilerimizin, devletimizin imkânları ölçüsünde, bundan sonraki hayatlarını daha kolaylaştıracak, daha iyileştirecek çabalarımızdan bir örneğini daha gerçekleştirmiş bulunmanızdan dolayı, hükümetim adına ve şahsım adına sizlere şükranlarımı sunuyorum.

ileride, imkânlarımız elverdikçe, burada da ileri sürülmüş bulunan eleştirileri ve görüşleri de dikkate alacak şekilde, inşallah, huzurlarınıza yeni düzenlemelerle gelmek de nasip olacaktır.

Bu konuda, bakanlığımızın, şehitlerin dul ve yetimleriyle ve malul gazilerin bu durumlarıyla ilgilenen bir birimimiz vardır ve bu birimimize, hem ilgili dernekler, vakıflar hem de mağdur olanlar, gazilerimiz ve şehitlerimizin dul ve yetimlerinin başvuruları intikal ettirilmektedir; kişisel olarak, heyet halinde ziyaretler yapılmaktadır. Buralarda da, haklı olanlar, bir talimatla yerine getirilmesi mümkün olanlar bakanlığımızca, diğer bakanlıkların ve kamu kuruluşlarının ilgisini gerektirenler ve onlar tarafından karar alınması gerekenler de onlara iletilmek suretiyle, gerekli tedbirler, iyileştirmeler yapılmaktadır.

Hepinize tekrar teşekkür ediyorum. Hem milletimiz için hem de bu kesim için, şehitlerimizin dul ve yetimleri ve malul gazilerimiz için bu kanunun iyileştirmeye vesile olacağı inancıyla, hayırlı olsun dileklerimi tekrarlıyorum efendim.

Selamlar, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, gündemdeki kanun tasarı ve tekliflerinin müzakeresine devam ediyoruz.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

6. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır değil.

Hükümet?.. Hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye İş Kurumu Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

7. – Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır değil

Hükümet?.. Hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

8. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır değil.

Hükümet?.. Hazır Değil.

Müzakere ertelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

9. – Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır değil.

Hükümet?.. Hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Savunma Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

10. – Türk Silâhlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Savunma Komisyonları Raporları (1/698) (S. Sayısı : 579) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkanım, 7, 8, 9 uncu sıralardaki kanun tasarı ve tekliflerini niye okumadınız?

BAŞKAN - Başta "yarım kalan işler" olarak okuduk; hazır  değildiler, görüşemedik.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Efendim, kamu görevlileri için geçen gün, arkadaşımız, konuşmasında "bu bize aittir, şeref duyarız" gibi laflar etti de... Kendisine ithaf ediyorum. Niye gelip oturmuyorlar?..

BAŞKAN - Komisyon raporu, 579 sıra sayısıyla bastırılarak dağıtılmıştır.

Şimdi, tasarının tümü üzerindeki müzakerelere başlıyoruz.

Gruplardan söz talebi var mı?

TURHAN GÜVEN (İçel) - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Sait Değer...

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Şırnak Milletvekili Sayın Sait Değer; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

DYP GRUBU ADINA M. SAİT DEĞER (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Grubum ve şahsım adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Devlet kavramı, millet, vatan, toprak, hükümet, bağımsızlık ve millî yasalardan oluşan siyasî varlığı anlatır ki, bunu daha da detaylandırmak mümkündür.

Devletlerin ana görevleri, millî varlığı güven içinde bulundurmak ve halkın refahını sağlamaktır. Böyle iki başlı bir görev, bazı tedbirlerin alınmasıyla gerçekleştirilebilir. Bu görevlerden birincisi, elde, teşkilatlanmış güvenlik kuvvetlerinin her an kullanılmaya hazır bulundurulmasıyla mümkündür. Bu tür kuvvetler esas olmakla beraber, dış dünyadan yönelebilecek tehditleri uzaklaştıracak diplomatik girişimler de önemlidir. Günümüzde barış dönemi yaşanmasına rağmen, birçok devlet, çekirdek de olsa, askerî gücünü hazır bulundurmaktadır. Bu gerçek, silahlı kuvvetlerin devlet hayatının ayrılmaz bir parçası ve güvenlik unsuru olmasıyla izah edilebilir; çünkü, silahlı kuvvetler, elinde bulundurduğu muhabere ve mücadele için eğitilmiş personeli, mücadelenin akıbetini tayin eden silah ve araçlarla donatılmış somut gücü oluşturmaktadır.

Üstün siyasî güç olarak, devlet, görevlerini yerine getirirken, dayandığı başlıca millî güçler olan ekonomik, siyasî, askerî ve sosyokültürel güçleri kullanmak zorundadır. Bundan ötürü, bütün güçler gibi, askerî güç de etkin ve zinde olmalıdır. Askerî gücün etkinliği, daha barıştan itibaren muhtemel bir harbe hazır olmakla mümkündür. Barış zamanında yapılan hazırlıklar, muhtemel düşmanın imkân ve kabiliyetlerine, muhtemel tehdit derecesine göre olmalıdır.

Askerî gücün etkinliğini artıran en önemli konulardan biri de eğitimdir. Askerî eğitim, kuralların geliştirilmesi ve silahların beceriyle kullanılması bakımından, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Ayrıca, askerî eğitim, çağdaş gelişmelerin denenmesi bakımından da gereklidir. Bununla birlikte, emir komuta unsurlarının günün koşullarına uygun şekilde eğitim yapması, silahlı kuvvetlerin etkinliğini de artırır.

                                      

(1) 579 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Hepimizin bildiği gibi, 2000'li yıllar, insanın teknolojiye hükmettiği bir çağ olacaktır ve yine de, insan, egemen güç olarak kalacaktır. Çağdaş teknolojideki gelişmeler, Türk Silahlı Kuvvetlerinin hareket ve atış gücünü yüksek duruma getirecektir. Bu da, uzman personel ihtiyacını beraberinde getirmektedir. Silahlar ne kadar akıllı olursa olsun, ancak onları kullanan insanlar kadar akıllı olabileceği gerçeğinden hareketle, ehil liderce sevk ve idare edilen kaliteli askerler, geleceğin muhabere alanlarında başarının yegâne temeli olarak kalmaya devam edecektir.

Ayrıca, askerî harcamalarda tasarruf yapılabilmesi ve askerî teknolojide sağlanan ilerlemeler, bizi, aynı sayıda askeri olan ve ileri teknolojilerle donatılmış ve hızlı hareket etme yeteneğine sahip ordular kurmaya yöneltmektedir. Zaten, birçok ülke, zorunlu askerlik sistemini çoktan kaldırmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerimizde yeni bir yapılanma süreci başlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri ve gelişmiş diğer bazı ülkelerdeki profesyonel ordu modeline geçişte, bu tasarıyı yasalaştırdığımızda, önemli bir adım atmış olacağız. Amaç, profesyonel orduya geçmek.

Bu yeni yapılanma süreci içinde, köklü değişiklikler de yapılabilmektedir. Bu değişikliklerin içinde, asker sayısını azaltmak, askere alma konusunda değişiklik yapmak da yer almaktadır. Gündemimizde yer alan bu kanun tasarısı, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin modernize çalışmaları çerçevesinde yapılacak olan adımlardan bir tanesi olup, sözleşmeli subay ve astsubay alınmasıyla ilgilidir. Böylece, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, yeni bir sistemin içine girmiş olacaktır.

Bilindiği gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin muvazzaf subay kaynaklarını, harp okulu, fakülte ve yüksekokul mezunları ile yedek subaylıktan muvazzaf subaylığa geçenler oluşturmaktadır. Muvazzaf astsubay kaynakları ise, astsubay okullarıdır. Astsubay okulları, astsubay hazırlama okulları ve astsubay sınıf okulları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinde büyük rütbeden çok, küçük rütbeli subay ve astsubaylara ihtiyaç vardır. Türk Silahlı Kuvvetlerinde çeşitli rütbe ve görevlerdeki subay ve astsubaylar, bekleme sürelerini ve yıllara göre verilen zayiata bağlı olarak, küçük rütbeden büyük rütbeye doğru azalan bir mahrut oluşturmaktadır. Bu nedenle, küçük rütbedeki subay ve astsubay ihtiyacını karşılamak için bir temin ve yetiştirme modeli uygulandığında, üst rütbelerde ihtiyaçtan fazla subay ve astsubay birikmektedir. Üst rütbelerdeki bu birikim, kadrosuzluktan emekli etme gibi tedbirlere rağmen, bir türlü düzenlenememektedir.

İnsangücü planlarında temin ve yetiştirme, teğmen, üsteğmen kadro ihtiyacını karşılayacak miktarın altında tutulmakla, üst rütbe birikimlerinin makul seviyede oluşturulmasına çalışılmaktadır; ancak, bu durumda da, teğmen ve üsteğmen miktarı az olduğundan, bu rütbelerde sıkıntı meydana gelmektedir. Dolayısıyla, küçük rütbeli subay ihtiyacı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığında yüzde 30, Deniz Kuvvetleri Komutanlığında yüzde 10 oranında yedek subaylarla karşılanabilmektedir.

Yedek subaylar ise, kısa bir eğitimi müteakip kıtalara gönderilmekte, görevlerini tam olarak öğrendikleri ve verimli olmaya başladıkları anda terhis olmaktadırlar. Öte yandan, çeşitli mesleklere mensup bu gençler, genellikle, meslekleriyle ilgisiz bir alanda mükellefiyete tabi tutulmaktan hoşnut olmamaktadırlar. Dolayısıyla, motivasyon ve verimlilik sorunları ortaya çıkmaktadır. Askerliğin kısaltılması da her zaman gündemde olan bir konu olduğundan, yedek subaylığın zaman içerisinde tedricen kaldırılması, yerine gönüllülük ve profesyonellik esasına dayalı sözleşmeli subay statüsünün getirilmesi bir çözüm olacaktır.

Ancak, burada dikkat edilmesi gereken konu, sözleşmeli subay ve  astsubay istihdamının teknik ve uzmanlık gerektiren branşlarla sınırlı tutulması gereğidir. Ayrıca, sözleşmeli subay ve astsubay alımıyla bütçeye ek bir yük getirilmesi, içinde bulunduğumuz şartları göz önüne alırsak, özellikle zamanlama açısından, doğru olmayacaktır.

Yine, önemli başka bir konu da, harp okullarından mezun olan subaylar ile sözleşmeli subaylar arasında yaşanacak sorunları önlemek için, görev alanları konusunda ve özlük hakları konusunda denge unsurunu yakalama gereğidir. Harp okullarını üniversite statüsüne kavuşturup, daha sonra üniversite mezunu sözleşmeli subay almak, bir uyuşmazlık olduğunu göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıya göre, sözleşmeli subaylar en az dört yıllık fakülte mezunu olacaklar, 27 yaşından büyük olmayacaklar ve herhangi bir sağlık sorunları bulunmayacak, eğer, lisansüstü eğitim yapmışsa, 32 yaşından büyük olmaması gerekmektedir.

Askerî okullardan çıkarılan ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler, profesyonel asker olamayacaklardır; ancak, askerî öğrencilikten kendi istekleriyle ayrılanlar ise, profesyonel asker olarak orduya dönebileceklerdir.

Sözleşmeli olarak orduya giren subay ve astsubay adayları sıkı bir askerî eğitime tabi tutulacaklardır. Eğitimini tamamlayan adaylar, teğmen rütbesiyle profesyonel subaylığa geçecek; astsubaylar ise, astsubay çavuş rütbesiyle göreve başlayacaktır.

Sözleşme süresi en az üç, en fazla dokuz yıl olacaktır. Olağanüstü durumlarda ise, Genelkurmay, tek taraflı, sözleşmeyi uzatabilecektir.

Ayrıca, kadınlar da, artık, subay ve astsubay olabilecek. Biz, bu konuda, Batı'dan otuz yıl kadar geç kalmışız. Fransız, İngiliz ve Amerika Birleşik Devletleri orduları başta olmak üzere, bütün Batı ordularında kadınlar yıllardır görev yapıyor. Kadınlar, bu ülkelerde, silahlı kuvvetlerin her bölümüne girmiş; komando bile olabiliyorlar.

Profesyonelleşip küçülsün derken, ordu, içine kapanmasın. Bunu sağlarken, kışlalarda veya özel askerî yaşam bölgelerinde kalıp, halkla irtibatının kesilmesi doğru değildir ve buna, her zaman dikkat etmeliyiz. Bunun için, Silahlı Kuvvetlere alınanlar, toplumun her kesiminden gelmelidir. Kadınların da sözleşmeli olarak alınması, hatta, bu oranın mümkün olduğunca yüksek olması, son derece yararlı olacaktır.

Profesyonel subaylar, kıta, takım, bölük komutanlığı gibi görevlerin yanı sıra, asıl olarak mühendis, tabip, öğretmen, bilgiişlem gibi görev yerlerinde istihdam edileceklerdir.

Sonuç olarak, profesyonel asker alımıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, ekonomik kaynaklarını daha verimli kullanması amaçlanmaktadır. Yedek subaylara nazaran daha uzun süre istihdam edilecekleri için, birçok hizmetin öncelikle profesyonel kadrolar tarafından yapılması elbette önemlidir.

Tasarının, Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve milletimize hayırlı olmasını temenni eder; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Değer.

Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Konya Milletvekili Sayın Hüseyin Arı ifade edecekler.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

FP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARI (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, günümüz dünyasında ülkelerin ve toplumların, barış içerisinde bir arada yaşama arzu ve istekleri olmasına rağmen, ekonomik menfaatlar, ırk ve dine dayalı ihtilaflar, hâlâ, tüm şiddetiyle, bazı bölgelerde, sıcak çatışmalar tarzında sürüp gitmekte ve insanlar ölmektedir.

Bilim ve teknolojinin de hızla ilerlediği çağımızda, bunun da katkısıyla, devletler, pazar payı elde etme yarışı içerisinde, acımasız bir ekonomik savaş içerisinde, şiddetli bir mücadeleye girişmişlerdir. Hele hele, bugün, dünyada, hâlâ, birinci derecede stratejik önemini koruyan petrol ve doğalgaz, ekonomik savaşın sıklet merkezini teşkil etmektedir. Bu iki stratejik hammaddenin yüzde 60 rezervinin, Ortadoğu ve Kafkaslar ile Hazar havzasında olduğu da bir gerçektir. Bu iki önemli hammaddeye en çok ihtiyacı olan ülkeler, Batı Avrupa -yani, Avrupa Birliği- ülkeleri ile Amerika ve Kanada gibi ülkelerdir. Ekonomik güçlerinin devamı için, petrol ve doğalgaz, bilhassa Avrupa Birliği ülkeleri için hayatî önem arz etmektedir. Türkiye, jeopolitik konumu itibariyle, kaynak ile kaynağı kullanan ülkelerin doğu ve batı komşuları durumundadır; yani, petrol ve doğalgazın terminali ve onun zorunlu geçiş yolları üzerinde, çok hassas bir bölgede bulunmaktadır.

Menfaatların her an sıcak çatışmalara dönüşebileceği bir coğrafyaya sahibiz. Malumlarınız, hemen doğumuzda soğumaya terk edilmiş Irak ile ABD ve müttefiklerinin, Irak ile İran'ın, Suriye ile İsrail'in ihtilafları vardır. Ayrıca, otuz yıldan beri, bizi de yakından ilgilendiren Filistin-İsrail silahlı çatışmaları, aralıklarla devam etmektedir. Yine, bizim, Kıbrıs ve Ege sorunları nedeniyle Yunanistan'la ihtilaflarımız mevcuttur. İşte, böyle bir hassas bölgede bulunan Türkiye'nin, onu yönetenlerin, millî hedefler yönünde çok akıllı ve dengeli politikalar üreterek, bu hassas konumdan ekonomik avantajlar elde etmesi, en arzu edilen bir durumdur. Bilhassa, doğu komşularımızla ihtilaflarımızı barış içerisinde hallederek, siyasal, ekonomik ve kültürel ilişkilerimizi güçlendirmek, esas amaç olmalıdır. Bunun yolu da, halkın desteğinin ve halk iradesinin öne çıktığı ve halka dayalı hükümetlerin müspet icraatlarıyla mümkündür; yani, demokratik sistemin tüm kurum ve kurallarının işletilmesidir.

Değerli milletvekilleri, bu genel değerlendirmeden şöyle bir neticeye gidebiliriz: Ülkelerin jeopolitik konumları, ekonomik güçleri, onların nasıl ve ne güçte bir orduya sahip olmaları gerektiğine esas teşkil etmelidir. Bilim ve teknoloji çağında bugünkü harp konsepti ise "atmosfere hâkim olan harbi kazanır" tarzındadır. Bugünün harp silah ve araçları, harbin üçüncü boyutuna, yani, atmosfere ve uzaya yönelik çok hızlı bir gelişme sağlamıştır. Buna örnek verecek olursak: Son Körfez harekâtında, Amerika ve müttefikleri, harbin ilk iki gününde Irak'ın tüm haberleşme sistemlerini elektronik harp teknikleriyle, uçaklar ve uzaydan karıştırarak veya kullanılamaz hale getirerek harbin kaderini daha ilk günden itibaren tayin etmiş oldular. ABD ve müttefikleri, harp silah, araç ve elektronik cihaz üstünlükleri ve bunları kullanan askerlerinin eğitim performanslarıyla, kısa sürede, arzu ve isteklerini Irak'a kabul ettirerek, galip gelmişlerdir. Bu harbin bir özelliği de, ABD ve müttefikleri, harp silah ve araçlarındaki teknolojik üstünlük ve bunları kullanan askerlerin ihtisas ve eğitim üstünlükleri nedeniyle, asgarî zayiatla bu harbi kazanmışlardır.

Değerli arkadaşlar, demek oluyor ki, biz de, yeni harp konsepti gereği, ordumuzun yeniden teşkilatlanması yönünde çaba sarf etmeliyiz. Bunun da ilk şartı, öncelikle ekonomik harbi kazanmalıyız. İşte, bu tasarının amacı da...

Yeni harp konseptine uygun olarak ordumuza giren yeni harp silah, araç ve elektronik cihazlar, çok geniş bir ihtisaslaşmayı da beraberinde getirmiştir. Bugün, Türk Silahlı Kuvvetlerinin subay ve astsubay yetiştiren harp okulları, astsubay okullarından, ağırlıklı olarak, muharip sınıf, yani, küçük rütbeli komutan subaylar yetiştirmektedir. Küçük birlikleri sevk ve idare edecek subay ve astsubaylar bu okullardan yetişmektedir. Halbuki, birçok alanda ihtisası gerektiren yardımcı teknik hizmet sınıfında personel açığı mevcuttur. İşte, bu açığı kapatmak için de, Türk Silahlı Kuvvetleri, kara, hava, deniz, sahil güvenlik ve jandarma sınıflarına, daha ziyade, ağırlıklı olarak ihtisası gerektiren branşlarda, bu tasarıyla, ihtiyaçları nispetinde sözleşmeli subay ve astsubaylar istihdam edecektir.

NATO'ya dahil ordular, bu uygulamaya çok daha önceleri geçmişlerdir ve bunun da birçok faydasını görmektedirler. Ayrıca, Batı orduları ve bilhassa ABD ordusu, silahlı kuvvetlerinin birçok yan hizmetlerini, yani "lojistik destek" adı altında toplanan ikmal, iaşe, bakım, ulaştırma ve personel hizmetlerinin büyük bir bölümünü özel sektöre vererek, barışta ve seferde bu faaliyetleri de esaslara bağlamıştır. Bizim de, günün şartlarına uygun, jeopolitik hassas konumumuz da gözardı edilmeden, Türk Silahlı Kuvvetlerimizi, sayısal çoğunluktan ziyade, vurucu gücü yüksek, ihtisaslaşmış ve eğitimi yüksek personelden oluşan profesyonel bir yapıya kavuşturmak esas gayemiz olmalıdır.

Bu tasarının kanunlaşarak, asıl görevi dış tehditlere karşı ülkemizin ve milletimizin güvenliğini sağlamak olan Türk Silahlı Kuvvetlerimize hayırlı olması temennisiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arı.

Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini, Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz ifade edecekler.

Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA ENÖZ (Manisa) -Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Bilindiği üzere, Silahlı Kuvvetlerimizin muvazzaf subay kaynağını, harp okulu, fakülte veya yüksekokul mezunları, yedek subaylıktan muvazzaf subaylığa geçenler ile astsubaylıktan muvazzaf subaylığa geçenler oluşturmaktadır. Yine bilindiği üzere, muvazzaf astsubay kaynağı ise, astsubay okullarıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dünyanın en zor coğrafyasında bulunan ülkemizin içerisinde bulunduğu jeostratejik ve jeopolitik konumunu göz önüne aldığımızda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin çabuk hareket kabiliyetine ve üstün ateş gücüne dayalı ciddî bir askerî gücünün olması gerekmektedir. Millî savunma sanayiine dayanan ve personel, teşkilat, silah, araç ve gereçleri itibariyle yürütülen yeniden yapılanma çalışmaları dikkate alındığında, çağın teknolojisine paralel olarak son sistem silahların eğitimli ve bilgili personel tarafından kullanılması gerektiği kaçınılmaz bir gerçektir.

Dünyada uygulanmakta olan profesyonel ordu uygulaması doğrultusunda yeniden yapılanan Türk Silahlı Kuvvetlerinde, küçük rütbeli subay ve astsubaylara ihtiyaç artmaktadır. Ancak, mevcut sisteme göre Silahlı Kuvvetlerimizde subay ve astsubay durumuna baktığımızda, küçük rütbeden büyük rütbeye doğru azalan bir yapı oluşturduğu gerçeğiyle karşı karşıya kalmaktayız. Küçük rütbedeki subay ve astsubay ihtiyacının karşılanmasında bu şekil temin etme ve yetiştirme modeli, uygulamada, üst rütbelerde ihtiyaçtan fazla subay ve astsubay birikimine sebep olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; modern silah teknolojisinin her beş yılda bir yenilendiğini ve bu sistemlerin kullanılmasının belirli bir uzmanlık gerektirdiğini düşündüğümüzde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde sözleşmeli subay ve astsubay istihdamının gerekliliği çok açık olarak ortaya çıkmaktadır.

926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa 1971 yılında 1424 sayılı Kanunla eklenen ek 12 nci maddeyle, sözleşmeli subay alınması hükmü getirilmiş; ancak, bugüne kadar bu konuda herhangi bir yasal düzenleme yapılmamış, özel bir kanun da çıkarılmamıştır. Bu düzenlemeyle, sözleşmeli subay ve astsubay istihdamı yasal bir zemine oturmuş olacaktır.

Çıkarılacak olan yasal düzenlemeyle, sözleşmeli astsubay olarak görev alanlar, üniversite bitirmeleri halinde, subay olma imkânına da sahip olacaklardır.

Yine, sözleşmeli olarak görevlendirilen subaylara, muvazzaf subay olarak göreve devam etme ve yüzbaşılıktan sonra terfi etme imkânı da getirilmektedir.

Halen harp okullarına her yıl 1 000 yeni öğrenci alınmakta, bunların mezun edilmesiyle, Silahlı Kuvvetlerimizde albay rütbesini işgal edenler, teğmen rütbesini işgal edenlerden daha fazla olmakta; dolayısıyla, albayların çoğu, Yüksek Askerî Şûra kararıyla emekli edilmektedirler.

Yine, Silahlı Kuvvetlerimiz, halen harp okulları kaynağı dışında yaklaşık 16 000 yedek subayı barındırmaktadır. Sözleşmeli astsubay ve subay istihdamının yasal zemine oturtularak çalıştırılması durumunda, harp okullarına alınacak öğrenci miktarı azaltılarak mevcut öğrencilerin kurmaylık ve yükselme şansları da artacaktır. Silahlı Kuvvetlerde görevlendirilen yedek subaylar, kısa bir eğitimi müteakip kıtalara gönderilmekte, görevlerini tam olarak öğrendikleri ve verimli olmaya başladıkları zamanda ise terhis olmaktadırlar. Öte yandan, çeşitli mesleklere mensup bu gençlerimiz, meslekleriyle ilgisiz bir alanda mükellefiyete tabi tutulmaktan da hoşnut olmamaktadırlar.

Yine, askerliğin kısaltılmasının her zaman gündemde olan bir konu olduğunu düşündüğümüzde, yedek subaylığın da zaman içerisinde kaldırılarak, yerine, gönüllülük ve profesyonellik esasına dayalı sözleşmeli subay statüsüne geçilmesi, bir çözüm olarak ortaya çıkmaktadır.

Ayrıca, sözleşmeli olarak görevlendirilecek subayların, fakülte ve yüksekokul kaynaklıların kullanıldığı mühendis, tabip, öğretmen gibi kadro yerleri ile halen yedek subayların görev yaptığı tercümanlık, otomatik bilgiişlem merkezi gibi görev yerlerinde de istihdam edilmesiyle, istihdam edilen sözleşmeli subay miktarı kadar muvazzaf subay yetiştirilmesinin azaltılması veya yedek subay istihdamında kesinti yapılması hedeflenmektedir. Bu sayede, profesyonel orduya geçişte önemli adımların da atılmış olacağı kanaatini taşımaktayız.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının yasalaşması halinde, sözleşmeli subay ve astsubay istihdamı, personelin yetiştirilmesi için ilave bir maliyet gerektirmediğinden, ekonomik nedenlerle de tercih edilen bir istihdam şeklidir ve yabancı ordularda da bu tür uygulamalar bulunmaktadır. Özellikle, modern araçgereç ve silah sistemlerini ihtiva eden küçük birlik ve teşkillerin teknik kullanımı ve sevk ve idaresinde ihtiyaç duyulan küçük rütbeli personel talebinin karşılanması ve Türk Silahlı Kuvvetlerine sağlayacağı müspet etkileri de dikkate alındığında, sözleşmeli subay ve astsubay istihdamının faydalı olacağı kanaatindeyiz.

İstihdam şekli tamamen yeterlik ve gönüllülük esasına dayandığından, görev alacak sözleşmeli subay ve astsubaylarımızın özlük haklarının da güvence altına alınmasının bu talebi artıracağını düşünmekteyiz.

Kendi kusuru olmaksızın Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılanlara tazminat ödenmesi ve hizmet birleştirilmesi gibi sosyal ve ekonomik hakların tanınarak, emeklilik haklarının da Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı ve OYAK gibi kurumlarla sağlanmasıyla, istihdam güvence altına alınmaktadır.

Bu istihdam şeklinin bir başlangıç olduğunu kabul ettiğimizde, sözleşmeyle istihdam edilecek Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük haklarının kurumun yapısı ve genel durumuna göre daha da iyileştirilmesinin mümkün olabileceğini düşünmekteyiz.

Yasalaşacak olan bu tasarının ülkemize ve Türk Silahlı Kuvvetlerine hayırlar getirmesi dileğiyle sözlerime son veriyor; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Enöz.

Gruplar adına dördüncü söz, Anavatan Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın İbrahim Yaşar Dedelek'e ait.

Buyurun efendim.

ANAP GRUBU ADINA İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir)- Sayın Başkan ve Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında 579 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde, Anavatan Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisimizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; soğuk savaş sonrası dönemde Türkiye'nin güvenliğini etkileyen tehdit ve riskler, geçmiştekilerden oldukça fazladır. Bu bağlamda, Türkiye, istikrarsız bir bölgenin tam merkezinde bulunmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye'nin millî güvenlik politikası, bölgemizdeki gerginliklerin azaltılmasına yardım etmek, ihtilafları önlemek, demokrasi ve hukuka saygıyı teşvik ederek barışçı ve istikrarlı bir güvenlik ortamı yaratmaktır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesi Anayasa ve yasalarla belirtilmiş olup, 21 inci Yüzyılda Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesi, yeni güvenlik sorunlarına ve krizlere uygun şekilde reaksiyon göstermek, belirsizliklere karşı hazır olmak, iç ve dış tehdit ve risklere karşı ülkenin güvenliğini sağlayabilmektir. Bu nedenle, değişik görevleri ifa edebilecek çok rollü elastikî birliklerin teşkil edilmesine, sayısal fazlalık yerine gelişmiş teknoloji ürünü silah ve sistemlere sahip olunmasına, bu silah ve sistemlerin etkinliğini artıracak komuta kontrol, erken ihbar, ikaz, elektronik harp, gelişmiş mühimmat, her türlü hava şartlarında hareket imkân ve kabiliyeti gibi kuvvet çarpanlarına sahip olmasına önem ve öncelik verilmesi gerekmektedir.

Global ve bölgesel dengelerin henüz tam olarak oluşmadığı içinde bulunduğumuz politik ve askerî ortamda, bölgemizde ve dünyada barışa ve istikrara katkıda bulunmanın yanı sıra iç ve dış tehditlere karşı ülke savunmasını sağlayacak Türk Silahlı Kuvvetlerinin yeniden yapılandırmasında ve geliştirilmesinde çok önemli faydalar vardır. İşte bu yasa tasarısı, bu amaçlara uygun, kısmî reform nitelikli bir yasa tasarısı şeklinde önümüze gelmiştir.

Türk Silahlı Kuvvetlerimizde, şu anda, büyük rütbeli subaylardan ziyade, küçük rütbeli subay ve astsubaylara olan ihtiyaç daha fazladır. Türk Silahlı Kuvvetlerinde çeşitli rütbe ve görevlerdeki subay ve astsubaylar, rütbe bekleme sürelerine ve yıllara göre verilen zayiata bağlı olarak, küçük rütbeden büyük rütbeye doğru azalan bir durum göstermişlerdir. Oysa bu durum, tam tersi olmak durumundadır. Türk Silahlı Kuvvetleri, büyük ve geniş bir ordudur. Bu yapısı itibariyle, küçük rütbelerdeki subay ve astsubay ihtiyacı, üst rütbelere oranla daha fazladır. Bu nedenle, küçük rütbelerdeki subay ve astsubayların yetiştirilmesinde halen uygulanan temin ve yetiştirilme modeli, üst rütbelerde haddinden fazla subay ve astsubayın birikmesine ve kadro şişkinliğine yol açmaktadır. Bu aşırı birikim neticesinde, yetişmiş ve yetenekli subaylar, kadrosuzluk ve aşırı birikim nedeniyle emekliye sevk edilmek durumunda kalmaktadırlar.

Şu anda Kara Kuvvetleri Komutanlığımızın küçük rütbeli subay ihtiyacı yüzde 30, yine, Jandarma Genel Komutanlığının küçük rütbeli subay ihtiyacı yüzde 30, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının küçük rütbeli subay ihtiyacı ise yüzde 10 oranındadır. Bu eksiklik, şu anda, yedek subaylarla karşılanabilmektedir. Yedek subaylar ise, kısa bir askerî eğitim sonucu kıtalarına gönderilmekte, kıtalarında gerçek eğitimlerini alıp tam yetiştirildiklerinde ve verimli bir duruma geldiklerinde terhis olmaktadırlar.

Ayrıca, askerliğin kısaltılması veya tedricen zaman içinde azaltmaya gidilmesi gündemde bulunan bir konu olduğundan, yerine, gönüllü ve profesyonellik esasına dayalı sözleşmeli subay statüsünün getirilmesi, faydalı bir çözüm olarak ortaya çıkmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa, 7.7.1971 tarihli ve 1424 sayılı Kanunla eklenen ek 12 nci maddeyle "Silahlı Kuvvetlerde ihtiyaç duyulan sınıflar için özel kanunla gösterilen usul ve esaslara göre sözleşmeli subay alınabilir" hükmü getirilmiş; ancak, bugüne kadar yasal bir düzenleme yapılamamıştır. Bu nedenle, görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yeniden yapılanmasını sağlayacağı gibi, üst ve alt rütbeler arasında denge ve askerî okullara alınacak askerî öğrencilerin sayısını azaltmak suretiyle bütçemize de -elde edilecek bir tasarrufla- katkı sağlayacaktır.

Ayrıca, sözleşmeli subayların, harp okulu kaynaklı subayların kullanıldığı kısım komutanlığı, takım ve bölük komutanlığı gibi görev yerlerinde istihdam edileceği gibi, mimar, mühendis, öğretmen, iktisatçı, bilgisayar uzmanı, tabip gibi görev yerlerinde de istihdam edilmesi sonucu, istihdam edilen sözleşmeli subay miktarı kadar muvazzaf subay yetiştirilmesinin azaltılması ve yedek subay istihdamında kesintiye gidilmesi de sağlanmış olacaktır. Sözleşmeli subay ve astsubaylar, yedek subaylara nispetle daha uzun süre istihdam edileceklerinden dolayı verimlilik artacak ve birçok hizmet kısmen profesyonel bir anlayışla yürütülecektir. Bu uygulama, zaman içerisinde dış kaynaktan subay alımı uygulamasını durduracak ve yetişmiş, denenmiş sözleşmeli subayların muvazzaf subaylığa geçişini temin edecektir; böylece, dış kaynaktan gelen personelin olumsuzlukları da giderilmiş olacaktır.

Bu yasayla, kısmen profesyonel bir ordunun teşkiline de ilk adım atılmış olacaktır. Bu yasayla, sözleşmeli astsubayların, önce muvazzaf astsubay, sonra da muvazzaf subay olabilmelerine imkân sağlanacaktır. Bu yasanın, Türk Silahlı Kuvvetlerinde verimliliği artıracağı ve profesyonel bir anlayış getireceği kesindir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyemiz, Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar gibi çok önemli bölgelerin arasında yer alan coğrafî bir konuma sahiptir. Bu nedenle, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin çabuk hareket kabiliyetine ve üstün ateş gücüne dayalı ciddî bir güç olması gerçeği ortaya çıkmaktadır.

Millî savunma sanayiine dayanan ve personel, teşkilat, silah, araç ve gereçleri itibariyle yürütülen yeniden yapılanma çalışmalarının bir parçası olan bu yasa tasarısının, Türk Silahlı Kuvvetlerimize hayırlı olması temennisiyle; yasa tasarısını ANAP Grubu olarak desteklediğimizi belirtiyor ve Yüce Meclisimize en derin saygılarımı sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dedelek.

Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini, Adana Milletvekili Sayın Ali Tekin ifade edecekler.

Buyurun Sayın Tekin. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA ALİ TEKİN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi, gerek kendi adıma gerekse Demokratik Sol Parti Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Bugün üzerinde görüştüğümüz yasa tasarısı, hepimizin bildiği gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısıdır.

Bildiğimiz gibi, ülkemizde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin her zaman çok özel bir yeri olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Bunun belki de en önemli nedeni, Osmanlının yıkılmasıyla birlikte, genç Türkiye Cumhuriyetini Atatürk'ün önderliğinde kuran o ekibin, o jenerasyonun içinde Türk Ordusuna mensup kişilerin çok özel bir yerinin olmasından dolayıdır. Dolayısıyla, Türkiye'de, her zaman, ordu ile millet arasında bir birliktelik, hatta, zaman zaman özdeşleşmeden bile bahsedilebilir bir durum ortaya çıkmıştır.

Türk Ordusu, sadece Türk Halkının değil, aynı zamanda, gerçekten, Türk Ordusuyla işbirliği içinde olan yabancı orduların da büyük sevgisini ve saygısını kazanmıştır. İşbirliği içerisinde olduğumuz NATO orduları, her zaman, Türk Ordusunun gücünden ve disiplininden övgüyle söz etmişlerdir.

Bildiğimiz gibi, soğuk savaş döneminde, Türk Ordusu, NATO üyesi bir ülkenin ordusu olarak, hem kendi ülkesinin savunmasında hem de diğer NATO ülkelerinin savunmasında çok önemli bir rol oynamıştır. NATO standartlarında bir orduya sahip olmak, Türkiye için, her zaman, büyük bir gurur vesilesi olmuştur. Son on onbeş yılda da, ülkemizin güvenlik ihtiyaçlarında, hem kapsam bakımından hem de derinlik bakımından önemli bazı değişikliklerin olduğunu görüyoruz. Öncelikle, kapsam bakımından, Türkiye'nin savunma ihtiyaçlarında önemli bir değişiklik oldu. Bildiğimiz gibi, gerek Ortadoğu'da gerekse Kafkasya'da ve gerekse Balkanlar'da çok yakından izlediğimiz bazı önemli çatışma noktaları karşımıza çıktı ve bütün bu çatışma noktalarında, ülkemizin ulusal çıkarlarının söz konusu olduğunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, Türk Ordusunun, günümüzde, geçmişte olduğundan çok daha dakik, çok daha etkin olarak çalışması gerektiğini söyleyebiliriz.

Aynı zamanda, Türk Ordusunun görevleri, derinlik bakımından da bir miktar değişmiştir; çünkü, soğuk savaş yıllarında, önemli oranda, topraklarımızı yabancı düşmanlara karşı korumakla görevlendirilmiş olan Türk Ordusu, günümüzde, aynı zamanda, birtakım içsel hareketlere karşı da uyanık olmak durumundadır, bu hareketlere karşı koyabilecek kabiliyetlerini her zaman en üst seviyede tutmak durumundadır. Zaten, son on onbeş yıldır da yaşamakta olduğumuz birtakım olaylar, Türk Ordusuna, bu konuda, çok önemli tecrübeler de sağlamıştır, bu konuda da, Türk Ordusunun, gerçekten, yüzü aktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısıyla, Türk Ordusunun geleneksel olarak eleman temin ettiği birtakım kurumların dışına çıkılarak, biraz daha serbestiyet kazanılması amaçlanmaktadır. Aslında, Türk Ordusunun kaynaklarını, eleman alım kaynaklarını çeşitlendirebilmesi için yapılan çabalar, pek de yeni değildir, bu konuda 1971 yılından itibaren birtakım düzenlemeler de olmuştur; ancak, pratikte, bu çeşitlendirme, istenildiği seviyede olmamıştır. Bu kanun tasarısı, nihayetinde, bu çeşitlendirmeyi hızlandırmak, bu duruma ivme kazandırmak için ortaya konulmuştur. Zaten, Türk Silahlı Kuvvetlerinde, hepimiz biliyoruz, özellikle soğuk savaşın sona ermesinden dolayı bir yeniden yapılandırma sürecine girilmiş durumdadır; çünkü biliyoruz ki, artık, çağımızda, teknoloji büyük önem kazanmıştır, teknolojik olarak üstün özellikler taşıyan silahların kullanılabilmesi, askerlerimiz bakımından büyük önem kazanmıştır; eskiden olduğu gibi, sadece asker sayısı değil, askerlerin teknolojiyi etkin bir şekilde kullanabilmesi öne geçmiştir. Bu yasa tasarısı, bu amaca hizmet edecek bir yasa tasarısıdır.

Ayrıca, biliyoruz ki, Türk Silahlı Kuvvetlerinde üst kademelerde birtakım yığılmalar söz konusudur, pek çok üst düzey askerî yetkilimiz, zaman içerisinde emekliye sevk edilmek durumunda kalmaktadır; ancak, alt seviyelerde, alt kademelerde bir personel ihtiyacı vardır. Bu yasa tasarısıyla, alt kademelere alınacak kişilerin, profesyonel kişilerden oluşması ve sözleşmeli olması öngörülmektedir. Böylece, bu kişiler, önümüzdeki yıllarda, on yıllarda üst düzeyde oluşabilecek yığılmaları da engellemiş olacaktır.

Biraz önce de belirtmeye çalıştığım gibi, bu yasa tasarısı, kaynak çeşitliliğini sağlaması bakımından son derece önemlidir; çünkü, bugüne kadar, Türkiye'de, belirli kaynaklardan istihdam yapılıyordu, sağlanıyordu; şimdi, bu ufuk, çok daha büyük bir şekilde açılmıştır. Bu, aynı zamanda biliyoruz, memleketimizde büyük bir işsizlik sorunu var- gençlerimize yeni iş olanakları sağlaması bakımından da önemlidir. Kısacası, artık, daha profesyonel bir ordu anlayışına doğru gidiyoruz, daha gönüllülük esasına dayalı bir ordu anlayışına doğru yavaş yavaş gidiyoruz.

Bildiğimiz gibi, ülkemizde, özellikle alt kademe personelin bir kısmı, yedek subaylık müessesesiyle sağlanıyordu. Yedek subaylık, bildiğiniz gibi, gençlerimizin bir süre hizmet etmesi ve daha sonra terhis olarak ordudan ayrılması biçiminde söz konusu oluyordu. Çoğu zaman, gençlerimiz, tam görevlerine alışıyorlardı, kendilerinden beklenenleri tam yerine getirmeye başlıyorlardı ve o noktada terhis oluyorlardı; ama, bu yasa tasarısı gerçekleştiği takdirde, yasa haline dönüştüğü takdirde, bu yedek subaylık müessesesi, artık, önemini kaybedecek, bunların yerine, profesyonel olarak askerlik yapacak gençlerimiz gelecek. Bu da, tabi, ordudaki eğitim sürecini daha da kolaylaştıracak, eğitim konusunda harcanan kaynakların israf edilmesini bir nevi önlemiş olacak, bu konuda tasarruf sağlamış olacak.

Ayrıca, benden önce konuşma yapan bir değerli konuşmacımızın da belirttiği gibi, eğer bu tasarı yasalaşırsa, bugüne kadar büyük oranda sadece erkeklere açık olan Türk Silahlı Kuvvetleri bir miktar bayan personel de istihdam edebilecek. Bu da, Türk ordusunun modernleşmesi, diğer ordularda gördüğümüz birtakım yönelimlere uyum sağlaması konusunda, gerçekten, çok yararlı bir şey olacaktır diye düşünüyorum.

Kısacası, bu yasa tasarısı, özü itibariyle, Türkiye'nin Silahlı Kuvvetlerinin önemli bir ihtiyacına yanıt verecek nitelikte bir tasarıdır. Bu bakımdan, Partimiz olarak bu yasa tasarısını destekliyoruz.

Bu yasanın, Türk Silahlı Kuvvetlerine hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tekin.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmış oldu.

Şahıslar adına söz talepleri, Sayın Polat ve Sayın Levent'ten gelmiştir.

İlk söz, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a ait.

Sayın Polat?.. Yok.

Niğde Milletvekili Sayın Mükerrem Levent?.. Yok.

Böylece, tasarının tümü üzerindeki müzakereler tamamlanmış oldu.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİNDE İSTİHDAM EDİLECEK SÖZLEŞMELİ

SUBAY VE ASTSUBAYLAR HAKKINDA KANUN TASARISI

BİRİNCİ KISIM

Genel Hükümler

Amaç

MADDE 1. - Bu Kanunun amacı; Türk Silâhlı Kuvvetlerinde ihtiyaç duyulan sınıflarda istihdam edilmek üzere sözleşmeli olarak alınacak subay ve astsubayların teminini, yetiştirilmelerini, sınıflandırılmalarını, hizmet şartlarını, yükselmelerini, atama ve yer değiştirmelerini, görev ve yükümlülüklerini, özlük ve sosyal haklarını, muvazzaf subaylık veya muvazzaf astsubaylık statüsüne geçmelerini, ayırma ve ayrılma esaslarını düzenlemektedir.

BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak'a ait.

Buyurun Sayın Toprak. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 1 inci maddesi, amaç maddesidir. Bu madde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilecek sözleşmeli personelin teminiyle ilgilidir. Yalnız, sözleşmeli personel olarak alınacak sınıflar arasında, askerî hâkim sınıfı yoktur; çünkü, yargısal teminatın, yargısal güvencenin bir gereği olarak, biraz daha açılımını yaparsak, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkeleri uyarınca, askerî hâkimler sözleşmeli personel olarak alınamaz, bunun dışındaki bütün sınıflar, Silahlı Kuvvetlerde, ihtiyaca göre alınacaktır. Bunu düzenleyen bir madde.

Daha önce ifade ettim, böyle bir tasarıyı, Sayın Bakan, örnek bir davranışıyla getirdi. Daha önce, üç tasarı, bir günde geçmişti. Bunu, Sayın Bakan, bütün partileri gezerek, tasarıyla ilgili düşüncelerini alarak, olurlarını alarak getirdiği için, örnek bir davranış olarak göstermiştim; fakat, sadece örnek olarak kaldı. Şimdi, Sayın Bakanı, diğer bakanlara bir kez daha örnek olarak gösteriyorum. Umarım, çıkacak olan bütün tasarılar, buraya gelmeden önce, bütün partilerle, grubu bulunan beş partinin grup başkanvekilleriyle görüşülür ve uzlaşmayla çıkarsa, böyle güzel, örnek bir hava oluşur.

Değerli milletvekilleri, profesyonel ordu zorunlu bir ihtiyaçtır. Yetişmiş uzman personelden oluşan, manevra gücü, vuruş gücü yüksek bir ordu; hedeflenen budur. Bu tasarı, bu amaca götüren bir adımdır. Bu, yetişmiş personelle olur; ancak, uygulanan politikalara baktığımızda, tam aksine, yetişmiş personelin yurt içinden yurt dışına büyük bir hızla kaçmakta olduğunu görüyoruz; fırsat bulan, kaçıyor. Geçtiğimiz günlerde anket yapıldı; AB üyesi ülkelere kaçmak için fırsat kollayan vatandaşlarımızın oranı yüzde 50'lerde çıktı; sınırları biraz açsak, herhalde 70 milyonun 35 milyonu AB üyesi ülkelere dolacak. Bu, insan politikamızla ilgili, büyük, belirgin hataların somut bir sonucudur. Bunlar tehlikedir. Ünlü bir düşünür aynen şu sözü ifade eder: "Eleştirene pençemizi değil, elimizi uzatalım." Oysa, biz, eleştiriye tahammülsüzüz.

Daha önce dile getirdim, birkaç yıl önce bir Amerikalı öğrencinin, bir hâkim arkadaşıma söylediği söz önemli olduğu için bir kez daha tekrar etmek istiyorum; Amerikalı öğrenci, bir arkadaşıma şunu ifade etmişti: "Bizim gelişmiş bir ülke olmamızın nedeni, bizde aykırı düşünenlere para ödenir. Sizin geri kalmış bir ülke olmanızın nedeni, sizde aykırı düşünenler hapse tıkılır." Üzüntü verici, ama doğru bir tespit. Buna meydan vermemek lazım.

Değerli milletvekilleri, düşünüyorum da, 1960-1980 arası, sağ veya sol, Alevî veya Sünnî, şu veya bu, bireysel kamplaşmalarla, toplumu kategorize etmelerle, yüzbinlere varan gençliğimiz yok edildi. Bu gençlerin ortak paydalarına bakın; ülke sorunlarına duyarlı, dürüstlükten, adaletten, mazlumdan yana. Sağ veya sol olsun... Ortak paydaları, hepimizin katıldığı temel değerler; fakat, bu insanların birkısmı yurtdışında, kaçtı; kimi hapishanelerde çürüdü, kimisi sokaklarda sabıkalı geziyor, kimisi öldü, öldürüldü. 60 000-80 000-100 000 genç, dinamizm yok edildi; diğer bir tabirle, ülkenin geleceği yok edildi. Nasıl; bireysel kamplaşmalarla. Son yıllarda, bireysel kamplaşmalar yetmiyormuş gibi, şimdi kurumsal kamplaşmalar oluşturulmak isteniyor. Siyaset kurumları içerisinde veya sistem içerisinde meşru kurumlar arasında kamplaşmaların, kurumsal kamplaşmaların zemini oluşturulmaya çalışılıyor. Lütfen, bu tehlikelere hepimiz dikkatle bakalım. Birileri çirkin oyunlar oynuyorlar; siyaset alanında, sivil alanda, başka alanlarda... Lütfen, bu tehlikelere dikkat edelim.

Elbette, ordumuz güçlenecek. Neden; çünkü, Yunanistan'dan başlayın, Irak'tan çıkın, Karadeniz'e sınırı olan ülkeler dahil 13 ülkeyle çevriliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAMAZAN TOPRAK (Devamla)- Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Lütfen devam edin Sayın Toprak.

RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Bir bakıyorum; 13 ülke arasında, doğrudan, tehlikesiz, güvenli, dost olarak kabul edebileceğim bir ülke var mı diye, aklıma pek bir ülke gelmiyor. Yani, bir ateş çemberi içerisindeyiz. Silahlı Kuvvetler ne kadar güçlü olursa, ülke savunması ne kadar güçlü olursa, 300-400 milyonluk Türk dünyasının gözbebeği Türkiye o kadar güçlü olacaktır, ayakta kalacaktır. Lütfen, asker üzerinde kirli oyunlara tevessül edenler, bunun sonucunu görerek vazgeçsinler. Bunu hassaten istirham ediyorum. Ne oynayana yarar getirir ne ülkeye. Getirse getirse, zarar getirir. Hâlâ bu kirli oyunlar oynanıyor. Bununla, neyi, kimi kastettiğimi çok iyi bildiğinizi düşünüyorum.

Bu tasarının, güçlü bir Türk Silahlı Kuvvetleri için atılmış olumlu bir adım olduğunu, destek vereceğimi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Toprak.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Kapsam

MADDE 2. - Bu Kanun, sözleşmeli subay ve astsubaylarla, bunları istihdam edecek Türk Silâhlı Kuvvetleri (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil) birlik, karargâh, kurum ve kuruluşlarını kapsar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 3. - Bu Kanunda geçen;

a) Ön sözleşme : Türk Silâhlı Kuvvetleri birlik, karargâh, kurum ve kuruluşları ile sözleşmeli subay veya astsubay adayları arasında; askerî eğitime alınmaları konusunda yapılan ve sadece askerî eğitim dönemi için geçerli olan sözleşmeyi,

b) Sözleşme : Türk Silâhlı Kuvvetleri birlik, karargâh, kurum ve kuruluşları ile sözleşmeli subay ve astsubay adaylarından askerî eğitimi başarıyla tamamlayanlar arasında yapılan ve 3 yıldan az, 9 yıldan fazla olmamak üzere hizmet yükümlülüğü getiren, örneğine göre hazırlanmış olan yazılı bir belgeyi,

c) Sözleşmeli subay adayı : Sözleşmeli subay yetiştirilmek amacıyla ön sözleşme yapılarak askerî eğitime alınanları,

d) Sözleşmeli astsubay adayı : Sözleşmeli astsubay yetiştirilmek amacıyla ön sözleşme yapılarak askerî eğitime alınanları,

e) Sözleşmeli subay : Bu Kanunda öngörülen esaslara göre, kendileri ile sözleşme yapılarak subay nasbedilen teğmen, üsteğmen ve yüzbaşı rütbelerini haiz subayları,

f) Sözleşmeli astsubay : Bu Kanunda öngörülen esaslara göre, kendileri ile sözleşme yapılarak astsubay nasbedilen; astsubay çavuş, astsubay kıdemli çavuş, astsubay üstçavuş ve astsubay kıdemli üstçavuş rütbelerini haiz astsubayları,

g) Askerî eğitim : Sözleşmeli subay ve astsubay adaylarına sınıf okullarında yaptırılacak temel eğitimi, sınıfları ile ilgili sınıf okulları olmayanlar için eğitim merkezlerinde yaptırılacak özel askerî eğitimi,

İfade eder.

BAŞKAN - Okunan 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Sözleşmeli Subaylar

BİRİNCİ BÖLÜM

Kaynak ve Yetiştirme

Kaynak

MADDE 4. – Sözleşmeli subay kaynaklarını; en az 4 yıllık fakülte veya yüksek okulları bitirenlerden düzeltilmemiş nüfus kaydına göre 27 yaşından, lisans üstü eğitimi tamamlamış olanlardan 32 yaşından büyük olmayan ve yönetmelikte belirtilen diğer şartları haiz bulunanlar teşkil eder. Sözleşmeli subayların barışta ve savaşta yurdun her yerinde sınıfları görevini yapabilecek sağlık yeteneğine sahip bulunmaları gereklidir.

Askerî okullardan  ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinden her ne sebeple olursa olsun ilişikleri kesilen personel, Türk Silâhlı Kuvvetleri hizmetine sözleşmeli olarak alınmazlar. Ancak, askerî öğrencilikten kendi isteğiyle ayrılanlar ile askerliğini yedek subay veya 16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanuna göre kısa dönem erbaş olarak yapanlardan terhis edilenler, sözleşmeli subay olabilirler.

Askerî hâkim sınıfına, sözleşmeli subay statüsünde personel alınmaz.

BAŞKAN - 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Yetiştirme

MADDE 5. - Sözleşmeli subay adayları, yapılacak ön sözleşmeyi müteakip sınıf okullarında veya eğitim merkezlerinde askerî eğitime alınırlar. Türk Silâhlı Kuvvetlerinde 16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanun hükümlerine göre askerliğini yedek subay veya kısa dönem erbaş olarak yapanlardan, bu hizmetlerini bitirdikten sonra başvuranların tâbi olacakları askerî eğitimle ilgili esaslar yönetmelikte düzenlenir.

BAŞKAN - 5 inci madde üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül ifade edecekler.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 579 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; şahsım ve Grubum adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

İlgili 5 inci madde, sözleşmeli subaylara adaylık süresi ve daha sonra verilecek askerî eğitim ve öğretimin esaslarını belirlemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Askerî Memurlar Kanununun 29 uncu maddesi gereğince yedek subaylardan istekli olanlar sözleşmeli subay yapılmıştır. Bunlar, daha sonra aldıkları haklarla albay rütbesine kadar yükselebildiklerinden, statüleri gereği, sözleşmeliden ziyade muvazzaf subay niteliğine dönüşmüşlerdir. Kısacası, bugüne kadar, gerçek anlamda sözleşmeli subay istihdamı mümkün olmamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapısı itibariyle, küçük rütbelerdeki -asteğmen, teğmen, üsteğmen rütbesindeki- subay ihtiyacı, üst rütbedeki subay ihtiyacına göre çok daha fazladır. Bunun yanında, üst rütbelerdeki bu birikim dolayısıyla kadrosuzluktan zorunlu emekli edilme yoluna gidilmiştir. Bu durum, üst rütbedeki subaylarda büyük rahatsızlık yaratmakta, haklarını aramak ve korumak için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitme zarureti hâsıl olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, günümüzde Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletlerindeki savunma birimlerinde sözleşmeli er ve erbaş kullanılmaktadır; ülkemizde ise uzman çavuş statüsünde sözleşmeli personel çalıştırılmaktadır. Yedek subaylar, kısa bir eğitimin ardından kıtalara gönderilmekte, tam görevlerini öğrendiklerinde ve ordumuza verimli olmaya başladıkları anda bunların terhisleri gelmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bunun yerine, gönüllülük ve profesyonellik esasına dayalı sözleşmeli subay statüsünün getirilmesine Doğru Yol Partisi olarak biz olumlu bakıyoruz ve uzun zamandan beri de bunu savunuyoruz. Ordumuzun alt rütbelerdeki ihtiyacının böylece karşılanabileceğine inanmaktayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözleşmeli olarak  çalışan uzman erbaş ve sözleşmeli subayların özlük hakları yeniden düzenlenmelidir. Subay ve astsubayların yararlandığı sosyal imkânlardan istifade etmeleri sağlanmalıdır. Derece ve kademe ilerlemeleri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu statüsünde yeniden değerlendirilmeli ve bu uygulamaya acilen geçilmelidir. Subay ve astsubay derece ilerlemesi dikkate alınarak, sözleşmeli uzman, erbaş ve subaylara da yansıtılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözleşmeli subaylar, harp okulu kaynaklı subayların kullanıldığı kısım, takım, bölük komutanlığı ve buna benzer kadro ve görev yerlerinde istihdam edilebileceği gibi, bunun dışında, ordumuzun ihtiyaç duyduğu mühendis, doktor, öğretmen, tercüman, bilgisayar operatörlüğü ve buna benzer görev alanlarında sözleşmeli subay çalıştırılabilmelidir. Bunların yerine istihdam edilen muvazzaf subay yetiştirilmesi, gerektiğinde ihtiyaca göre de azaltılabilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkenin güçlülüğü, zenginliği, her ne kadar iktisadî kalkınmışlığıyla ölçülmekteyse de, bunun yanında, düzenli, iyi eğitilmiş, vurucu gücü yüksek, en son teknolojinin kullanıldığı ordu gücüne sahip ülkeler de, büyük, güçlü devlet addedilmektedir.

Biz de, bu tasarının bu amaca yönelik olduğunu düşünerek, bu yasa tasarısının, yüce milletimiz için hayırlı olmasını diliyor, şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gül.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Sözleşme Süreleri ve Muvazzaf Subaylığa Geçiş

Sözleşme süreleri

MADDE 6. - Sözleşmeli subay adayları ön sözleşme yapılarak askerî eğitime alınırlar. Bu eğitimi başarı ile tamamlayanlardan yönetmelikte belirtilen şartları taşıyanlarla sözleşme yapılır ve bu kişiler teğmen rütbesine nasbedilirler. Sözleşme süreleri 3 yıldan az ve 9 yıldan fazla olmamak kaydıyla, hizmet gerekleri ve yetiştirme maliyetlerine bağlı olarak kuvvet, sınıf ve branşlara göre yönetmelikte belirlenir. Yönetmelikte belirlenen şartları taşıyanların talepleri halinde sözleşmeleri yenilenebilir. Ancak sözleşmeli subaylardan rütbe yaş haddini dolduranlar hakkında 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.

Sözleşme süreleri; sıkıyönetim, seferberlik, savaş veya silâhlı çatışmayı gerektirecek hal ile savaş hallerinde Kuvvet Komutanları, Jandarma Genel Komutanı ve Sahil Güvenlik Komutanının göstereceği lüzum üzerine, durumun devamı müddetince Genel Kurmay Başkanının onayı ile talebe bakılmaksızın uzatılabilir.

Sözleşme işlemleri, Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca yapılır.

BAŞKAN - 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Muvazzaf subaylığa geçme

MADDE 7. - Sözleşmeli subaylardan yönetmelikte belirtilen şartları taşıyanlar, talepleri halinde muvazzaf subaylığa geçirilebilirler. Muvazzaf subaylığa geçiş için, Türk Silâhlı Kuvvetlerindeki yedinci fiilî hizmet yılı başından itibaren onikinci fiilî hizmet yılının bitimine kadar başvuru yapılabilir. Bu şekilde muvazzaf subaylığa geçirilenler; subay nasbedildikleri tarihten başlamak üzere onbeş yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.

Muvazzaf subaylığa geçirileceklerde, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanunun 14 üncü maddesindeki yaş ile ilgili hükümler uygulanmaz. Sözleşmeli subaylardan muvazzaf subaylığa geçirilenler hakkında muvazzaf subayların tâbi olduğu ilgili mevzuat hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ KISIM

Sözleşmeli Astsubaylar

BİRİNCİ BÖLÜM

Kaynak ve Yetiştirme

Kaynak

MADDE 8. - Sözleşmeli astsubay kaynaklarını; Genelkurmay Başkanlığınca tespit edilecek fakülte, yüksekokul veya meslek yüksekokulları ile en az lise veya dengi okulları bitirenlerden düzeltilmemiş nüfus kaydına göre 24 yaşından büyük olmayanlar ile aynı şartları haiz uzman erbaşların yönetmelikte belirtilen diğer şartları haiz bulunanlar teşkil eder.

Sözleşmeli astsubayların barışta ve savaşta yurdun her yerinde sınıfları görevini yapabilecek sağlık yeteneğine sahip bulunmaları gerekir.

Askerî okullardan ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinden her ne sebeple olursa olsun ilişikleri kesilen personel, Türk Silâhlı Kuvvetleri hizmetine sözleşmeli olarak alınmazlar. Ancak, askerî öğrencilikten kendi isteği ile ayrılanlar ile kısa dönem erbaş ve erlerden terhis edilenler, sözleşmeli astsubay olabilirler.

BAŞKAN - 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, işinize karışmak gibi değil; ama, aslında, zabıtlara geçmesi bakımından, maddeyle ilgili olarak, şahsı adına söz isteyen olabilir. Söz isteyen var mı yok mu diye sorarsanız iyi olur.

BAŞKAN - Efendim maddelerde şahıslar adına artık, söz verilmiyor, tüzük değişti.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Hayır gruptan bahsediyorum.

BAŞKAN - Grup adına olunca da, oturduğu yerden olmuyor biliyorsunuz; sizlerin gözünüzün içine bakıyorum.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Tüzükte böyle bir şey yok Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hayır, Grup başkanlarının dışında kimse grup adına söz talep edemez.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Efendim, müsaade edin. Ben diyorum ki, şifahi talep var mı, var; "gruplar adına söz isteyen var mı" demeniz lazım değil mi?

BAŞKAN - Efendim, biz uygulamamıza devam edeceğiz; lütfen, siz, daha önceden talepte bulunun.

TURHAN GÜVEN (İçel)- Aynı anda talepte bulunabilirim.

BAŞKAN - 9 uncu maddeyi okutuyorum:

Yetiştirme

MADDE 9. -  Sözleşmeli astsubay adayları, yapılacak ön sözleşmeyi müteakip, sınıf okullarında askerî eğitime alınırlar. Türk Silâhlı Kuvvetlerinde askerliğini bitirdikten sonra başvuranların tâbi olacakları askerî eğitimle ilgili esaslar yönetmelikte düzenlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili Sayın Mehmet Çiçek; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısının 9 uncu maddesiyle ilgili Grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede sözleşmeli astsubaylara uygulanacak eğitim ve öğretimle ilgili esaslar belirlenmektedir. Maddenin (a) bendinde, sözleşmeli astsubay adaylarının sözleşmeyi müteakip sınıf okullarında eğitilmeleri için bir yönetmeliğin düzenlenmesi; (b) bendinde ise, sözleşmeli astsubayların askerî eğitimlerini müteakip düzenlenecek meslek içi eğitimlere ve ihtisas kurslarına gönderilmesi hükme bağlanmaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türk Ordusu, bin yıllık Türk tarihinin ve geleneğinin mirasçısı olan bir kuruluştur; kurulup yıkılan Türk Devletlerinin kopmadan devam eden tek müessesesidir diyebiliriz. Ordumuz, dünyanın en eski ordularından biridir. Zamanın getirdiği teknolojik gelişmelere uymada zaman zaman sıkıntılarımız, aksaklıklarımız olsa da, dünyanın en güçlü ve en eğitimli ordusudur ordumuz.

Gerek müessesenin mükemmelliği, yüksek sevk ve idare dehası gerek eğitimdeki başarısı, geçmişte olduğu gibi, zamanımızda da, iç ve dış düşmanlarımıza korku salmakta; milletimizin dostlarına ümit ve güven vermektedir.

Savaşta ve barışta sergilediği mükemmel program, katıldığı beynelmilel kuruluşlardaki sebat ve vefası, organizasyonlarda gösterdiği yüksek başarısı, programları uygulamadaki devamlılığı, bütün dünya ülkelerince takip edilmekte ve başarılarından övgüyle söz edilmektedir.

Ordumuz, sadece milletimizin değil, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ümit bağlayan mağdur ve mazlum bütün milletlerin ümididir.

Ordu, Türk Ordusu, işte, bütün milletimizin göğsünü itimat, gurur duygularıyla kabartan, şanlı ad.

Ordumuzla ilgili söylenmiş birkaç sözü ve değerlendirmeyi dikkatlerinize arz ediyorum:

"Bu ordu, tarihte benzeri görülmemiş kahramanlıklar, fedakârlıklar göstermiştir, şanlı zaferler kazanmıştır, millet ve memleketin gerçekten minnet ve teşekkürüne hak kazanmıştır." Gazi Mustafa Kemal Paşa.

"Mukadder bir kumandan, Türk Ordusuyla dünyaya bir kutuptan diğer bir kutba muzaffer olarak ulaşabilir." Humbaracı Ahmet Paşa.

"Avrupa uygarlığının en güçlü ve en güvenilir ordusu, şüphe yok ki, Türk Ordusudur." Eisenhower.

"Türk askeri, bir muharip olarak dünyada hiçbir askere benzemez; onlar aç ve çıplak kaldığı zamanlar dahi aylarca, hatta senelerce mukavemet ederler; en fena şartlar dahi Mehmetçiğin mukavemetini azaltmaz" General Walel.

"Türkler, çok farklı, çok iyi askerdirler; Türkler, bir emir aldıkları zaman, kıyamet kopsa, yer ile gök birbirine karışsa, yaşadıkları sürece, bu emrin ifasından vazgeçmezler. Türk askerinin cesaretini, yiğitliğini, sükûnetini tarif için lisan aciz kalır. Eğer, Türk Orduları Avrupa'nın en iyi orduları derecesinde eğitilir ve donatılırsa 'yenilmez ordu' adını hak ederler. Bunlar doğuştan asker yaratılmışlardır. En iyi eğitilmiş askerlerin bile bu kadar korkusuzluk göstermesi, bir Avrupalının hayal ve tasavvuruna sığan şeyler değildir. Türklerin şecaatini tarif için yalnız gerçek bir varsayım vardır ki, o da Türklerin beyninin korkuyu hissetmediğidir." Bıgham.

Saygıdeğer milletvekilleri, Çin Seddinden Adriyatik sahillerine, Viyana'ya, Kuzey Afrika'dan Afrika'nın içlerine, Suudi Arabistan Yarımadasından Hindistan'a ve Sibirya içlerine kadar yüzü aşkın devlet kurmuş ve bu topraklarda var olan devletleri yıkmış ve asırlarca bu topraklarda hükümran olmuş bir milletin, elbette, düşmanları çoktur. Ayrıca, dünyanın en stratejik yerinde oturuyorsanız, Avrupa-Asya medeniyetinin belirleyici unsuru iseniz, düşmanlarınızın adedi elbette artacaktır. Onun için, tarihî düşmanlarımıza ve onların yerli işbirlikçilerine karşı dünyanın en güçlü, en mücehhez ve en eğitimli ordusuna sahip olmanız gerekir; çünkü, milletlerin bekası, böyle ordularla korunmasına bağlıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çiçek, lütfen toparlayınız.

MEHMET ÇİÇEK (Devamla) - Dünyayı yeniden dizayn etmeye çalışan süper güçlerin ve oluşan yeni blokların, Türk Ordusunu mutlaka hesaba kattığı, Türk Milletini mutlaka hesaba kattığı ortadadır. Biz, kendi milletimizin ve ordumuzun gücünün farkında olmasak da, bu, böyledir. Bugün de cihangir bir milleti, Batı medeniyeti ve insanlığın gerçek değerlerini götüren ebet müddet bir Türk Devletini ve onun şanlı Ordusunu, dost düşman herkes dikkatle izlemektedir.

Bugün, dünyaya düzen vermeye çalışanlar, dünyaya şekil verirlerken, masalarında mutlaka Türk Milletinin, Türk Devletinin, Türk Ordusunun dehasının dosyasını hazır bulundurmaktadırlar. Bütün maddî ve manevî sıkıntılarımıza rağmen, bu gücümüzdür ki, Batının korkulu rüyası olmaktayız. Bütün değerlerden vazgeçip, onların istediklerini kabul etsek bile, ne bizim ordumuzu ne de bizi Avrupa Birliği içinde görmek istememektedirler.

Kıtasal devlet Avrupa Birliği ile küresel devlet Amerika Birleşik Devletlerinin, Batı Avrupa'dan başlayarak, Önasya, Ortadoğu, Ortaasya ve Güneydoğu Asya'da hükümranlıklarını artırmak arzuları ve nüfuz paylaşımı, dünyaya yeni bir dizayn çalışmaları ülkeler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çiçek, lütfen son cümleniz için...

MEHMET ÇİÇEK (Devamla) - ... üzerinde siyasî, ekonomik, kültürel, ahlakî, dinî, psikolojik bunalımlar meydana getirmektedir. Bu sebeple, bu bölgede, ulus devletleri küçültülerek, kabile, aşiret, eyalet devlet anlayışı getirilmek istenmektedir. Bu planda, 70 milyon yeknesak bir millete, Türk Milletine elbette yer bulunamamaktadır. Ülkemiz üzerinde akıl almaz planlar hazırlanmakta ve uygulanmaya çalışılmaktadır. Milletimizi ve devletimizi düşmanlara karşı korumakla görevli Türk Silahlı Kuvvetlerinin, bizi imhaya yönelen gerçek düşmanlarımızı tespit edip, hain planlarını ortadan kaldırmak için çalışmalarını sürdürmesi gerekir. Bu işi gerçekleştirirken, milletimizi gücendirmemelidir; ülkemiz iç ve dış düşmanlara karşı korunurken, milletimizin dinî, ahlakî, kültürel değerleri de korunmalıdır; çünkü, ordu, üniformalı millet, millet ise üniformalı ordudur.

Saygıdeğer milletvekilleri, sözlerimi, millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un ordumuz için yazdığı ve bestelenerek de okunan "Ordunun Duası" ile bitirmek istiyorum :

"Yılmam ölümden, yaradan, askerim;

Orduma gazi dedi Peygamberim

Bir dileğim var, ölürüm isterim.

Yurduma tek düşman ayak basmasın!

Amin desin hep birden yiğitler,

Allahu Ekber gökten şehitler,

Amin, amin, Allahu Ekber!

Türk eriyiz, silsilemiz kahraman...

Müslümanız, Hakk'a tapan Müslüman.

Putları Allah tanıyanlar, aman,

Mescidimin boynuna çan asmasın.

Amin desin hep birden yiğitler,

Allahu Ekber gökten şehitler,

Amin, amin, Allahu Ekber!

Ey Ulu Peygamberimiz nerdesin?

Dinle minaremde öten gür sesin!

Gel, bana yâr ol ki cihan titresin!

Kimse dönüp süngüme yan bakmasın...

Amin desin hep birden yiğitler,

Allahu Ekber gökten şehitler,

Amin, amin, Allahu Ekber!"

Saygılar sunuyorum hepinize. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çiçek.

9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Sözleşme Süreleri ve

Muvazzaf Astsubaylığa Geçiş

Sözleşme süreleri

MADDE10. - Sözleşmeli astsubay adayları, ön sözleşme yapılarak askerî eğitime alınırlar. Bu eğitimi başarı ile tamamlayanlardan yönetmelikte belirtilen şartları taşıyanlarla sözleşme yapılır ve bu kişiler astsubay çavuş rütbesine nasbedilirler. Sözleşme süreleri; üç yıldan az ve 9 yıldan fazla olmamak şartıyla, hizmet gerekleri ve yetiştirme maliyetlerine bağlı olarak kuvvet, sınıf ve branşlara göre yönetmelikte belirlenir. Yönetmelikte belirlenen şartları taşıyanların talepleri halinde sözleşmeleri yenilenebilir. Ancak sözleşmeli astsubaylardan rütbe yaş haddini dolduranlar hakkında 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.

Sözleşme süreleri; sıkıyönetim, seferberlik, savaş veya silahlı çatışmayı gerektirecek hal ile savaş hallerinde Kuvvet Komutanları, Jandarma Genel Komutanı ve Sahil Güvenlik Komutanının göstereceği lüzum üzerine, durumun devamı müddetince Genelkurmay Başkanının onayı ile talebe bakılmaksızın uzatılabilir.

Sözleşme işlemleri, Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca yapılır.

BAŞKAN - 10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Muvazzaf astsubaylığa geçme

MADDE11. - Sözleşmeli astsubaylardan yönetmelikte belirtilen şartları taşıyanlar, talepleri halinde muvazzaf astsubaylığa geçirilebilirler. Muvazzaf astsubaylığa geçiş için, Türk Silâhlı Kuvvetlerindeki dördüncü fiilî hizmet yılı başından itibaren onikinci fiilî hizmet yılının bitimine kadar başvuru yapılabilir. Bu şekilde muvazzaf astsubaylığa geçirilenler; astsubay nasbedildikleri tarihten başlamak üzere onbeş yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.

Muvazzaf astsubaylığa geçirileceklerde, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanunun 68 inci maddesindeki yaş ile ilgili hükümler uygulanmaz. Sözleşmeli astsubaylardan muvazzaf astsubaylığa geçirilenler hakkında muvazzaf astsubayların tâbi olduğu ilgili mevzuat hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ KISIM

Rütbe Bekleme Süreleri, Sözleşmenin Yenilenmesi ve Feshi

Rütbe bekleme süreleri ve sözleşmenin yenilenmesi

MADDE 12. - Sözleşmeli subay ve astsubayların rütbe bekleme süreleri hakkında, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanunda muvazzaf subay ve astsubaylar için belirlenen süreler uygulanır. Sözleşmeli subaylardan üst rütbede kadro açığı bulunmadığı için terfi edemeyenler, terfi şartlarını haiz olmak kaydıyla sözleşme müddeti sonuna kadar derece ilerlemesi yaparlar.

Her sözleşme süresinin sona erme tarihinden en az üç ay önce taraflar sözleşmeyi yenileyeceklerine dair yazılı bildirimde bulunmadıkları takdirde, sözleşme kendiliğinden sona erer.

Sözleşmeli subay ve astsubaylar, sözleşme süreleri sona ermeden sözleşmelerini tek taraflı olarak fesh edemezler.

Sözleşmeli astsubayların normal eğitim sürelerinden fazla okudukları süreler ile sözleşmeli astsubaylığa geçmeden önceki askerlik hizmet süreleri için rütbe bekleme sürelerinde düşme yapılmaz. Bu durumda olanlardan muvazzaf astsubaylığa geçirilenlerin normal eğitim sürelerinden fazla olarak okudukları süreler, rütbe bekleme sürelerinden düşülür. Hangi rütbelerde ne kadar eksik bekletilecekleri yönetmelikte belirtilir.

Subay veya astsubay nasbedildikten sonra; yabancı memleketlere altı ay veya daha uzun süreli öğrenim, staj, kurs, ihtisas veya görgü ve bilgilerini arttırmak maksadıyla gidenlerin sözleşme süreleri, gidiş ve dönüş tarihleri arasında geçen sürenin iki katı kadar; Türk Silâhlı Kuvvetleri hesabına yurt içindeki fakülte veya yüksekokullarda öğrenim yapanlarla, meslekleriyle ilgili ihtisas yapanların sözleşme süreleri ise, buralarda geçen süreler kadar uzatılır.

Yurt dışına sürekli göreve atanan sözleşmeli subay veya astsubayların sözleşme süreleri, görevi devraldıkları ve devrettikleri tarihler arasındaki süre kadar uzatılır.

Sözleşmeli subay ve astsubayların, yurt içi veya yurt dışı öğrenimler ile yurt dışı sürekli görevler nedeniyle uzatılan sözleşme süreleri, 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda rütbeleri itibarıyla belirtilen yaş haddini geçemez.

BAŞKAN - 12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

Sözleşmenin idarece fesih halleri

MADDE13. - Sözleşmeli subay veya astsubay adayları ile sözleşmeli subay veya astsubaylardan;

a) Haklarında disiplinsizlik ve ahlakî durumları nedeniyle "Türk Silâhlı Kuvvetlerinde kalması uygun değildir" şeklinde sicil düzenlenenlerin,

b) Askerî eğitim esnasında yetkili kurullarca başarısız veya disiplinsiz olduğuna karar verilenlerle, yetersizlikleri nedeniyle kendisinden istifade edilemeyeceği sıralı sicil üstlerinin düzenleyeceği sicil belgesi ile anlaşılanların,

c) Türk Silâhlı Kuvvetlerinden çıkarmayı gerektiren bir suçtan mahkûm olanların,

d) Yasadışı siyasî, yıkıcı, bölücü, irticaî faaliyetlerde bulunanlar ile tutum ve davranışlarıyla bu görüşleri benimsediği tespit edilenlerin,

e) Sözleşmeli subay veya astsubay olma şartlarından herhangi birini taşımadığı sonradan anlaşılanların veya sözleşme süresi içinde bu şartlardan herhangi birini kaybedenlerin,

f) Disiplin mahkemeleri tarafından, sözleşme tarihinden itibaren bir takvim yılı içinde verilen cezaların toplamı 30 günden fazla olanların,

g) Yabancı uyruklu kişilerle evlenenlerden, evlilikleri ilgili mevzuatta belirtilen esaslar dahilinde Genelkurmay Başkanlığınca uygun görülmeyenler ile çeşitli nedenlerle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin veya Türk vatandaşlığından çıkarılanların,

h) Sözleşmeli subay ve astsubay iken yetkili sağlık kurullarınca verilen kararlara göre sözleşmeli subay ve astsubay olarak göreve devamı mümkün olmayanların,

ı) İstihdam edildikleri sınıflarda görev yapamayacaklarına dair yetkili sağlık kurullarınca karar verilenlerden, idarece başka bir sınıfta istihdamına gerek duyulmayanların,

j) Sözleşmenin yapılmasını müteakip; barışta veya savaşta, mesai saatleri içinde veya dışında görevlerini icra ederken bir saldırıya, kazaya uğrayan veya bir meslek hastalığına yakalananlar hariç olmak üzere, sözleşme tarihinden itibaren bir takvim yılı içinde aldıkları hava değişimi süreleri toplamı üç ayı geçenlerin,

Sözleşmeleri sözleşme süresinin bitiminden önce feshedilir.

BAŞKAN - 13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ KISIM

Özlük Hakları ve Sosyal Haklar

Ön sözleşme aylığı

MADDE 14. - Sözleşmeli subay veya astsubay yetiştirilmek üzere ön sözleşme yapılanlardan;

a) Sözleşmeli subay olarak yetiştirilecekler, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanuna bağlı (EK-VI) sayılı cetvelde asteğmenler için öngörülen 9 uncu derece 1 inci kademe aylığı ile bu rütbenin karşılığı tazminat, yan ödeme ve sosyal amaçlı diğer yardım ve ödeneklerden, lojman tazminatı ile tayın bedeli hariç, aynen yararlandırılırlar. 28.2.1982 tarihli ve 2629 sayılı Kanun hükümleri saklıdır.

b) Sözleşmeli astsubay olarak yetiştirilecekler, 18.3.1986 tarihli ve 3269 sayılı Kanuna tâbi uzman onbaşılar gibi, 11 inci derecenin 1 inci kademe aylığı ile bu rütbenin karşılığı tazminat, yan ödeme ve sosyal amaçlı diğer yardım ve ödeneklerden, lojman tazminatı ile tayın bedeli hariç aynen yararlandırılırlar. 28.2.1982 tarihli ve 2629 sayılı Kanun hükümleri saklıdır.

BAŞKAN -  14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

Aylıklar

MADDE 15. - Sözleşmeli subay ve astsubaylar, emsali rütbe ve derecedeki muvazzaf subay ve astsubaylar hakkında uygulanan aylık, tazminat, yan ödeme ve diğer malî ve sosyal haklardan aynen istifade ederler.

Sözleşmeli subay ve astsubaylardan Türk Silâhlı Kuvvetlerinde onbeşinci fiilî hizmet yılını tamamlayanlar;

a) Son üç yıla ait sicil notu ortalaması sicil tam notunun % 60 ve daha yukarısı olmak,

b) Bulunduğu derecede en az üç yılını ve bu derecenin 3 üncü kademesinde bir yılını tamamlamış olmak,

Koşuluyla rütbe verilmeksizin bir üst dereceye yükseltilirler. Bunlara müteakip yıllarda da rütbe verilmeksizin olumlu sicil aldıkları her hizmet yılı için kademe ilerlemesi; yukarıdaki şartları taşımaları halinde ise her üç yılda bir derece ilerlemesi yaptırılır.

BAŞKAN - 15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

Sağlık hizmetlerinden yararlanma ve sosyal haklar

MADDE 16. - Sözleşmeli subay ve astsubaylar ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kimselerin, sözleşme süresince, sosyal hakları ve sağlık işlemlerinde 4.1.1961 tarihli ve 211 sayılı Kanunun muvazzaf subay ve astsubaylara ilişkin hükümleri uygulanır. Bunlardan 13 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e), (f) ve (g) bentlerinde sayılan nedenler hariç olmak üzere, sözleşme dönemleri sonunda kendi istekleri üzerine veya idarece sözleşmeleri sona erdirilenler ve sağlık sebebi ile Türk Silâhlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenlerin, Türk Silâhlı Kuvvetlerinde hizmet ettikleri sözleşme süreleri kadar daha kendilerinin ve bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin, askerî hastahanelerde ücretsiz muayene ve tedavileri ile sosyal hakları devam eder. Uygulamaya ilişkin hususlar yönetmelikte belirlenir.

Emekli, adî malûllük ve vazife malûllüğü aylığı bağlananlar ile ölenlerin dul ve yetimlerinin sağlık işlemleri, 4.1.1961 tarihli ve 211 sayılı Kanunun ilgili hükümlerine göre yürütülür.

BAŞKAN - 16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

Emekli Sandığı ve Ordu Yardımlaşma Kurumu ile ilgilendirme

MADDE 17. - Sözleşmeli subay ve astsubay adayları ile sözleşmeli subay ve astsubaylar; ön sözleşme yapılması ile birlikte 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanun ile ilgilendirilirler ve bu Kanunun muvazzaf subaylara ve astsubaylara tanıdığı bütün haklardan aynen faydalandırılırlar. Ancak, sözleşmeli subay ve astsubay adaylarının fakülte veya yüksekokullarda geçen süreleri, adaylık süresince borçlandırılmaz. Sözleşmeli subaylar ve astsubaylar, aynı zamanda Ordu Yardımlaşma Kurumunun daimî üyesidirler.

BAŞKAN - 17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 17 nci madde kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

Tazminat ve ikramiye ödeme esasları

MADDE 18. - Sözleşmeli subay ve astsubaylardan kendi kusurları olmaksızın hizmet sürelerinin uzatılmaması sebebiyle veya sözleşme süresini bitirip ayrılanlar ile durumları 13 üncü maddenin (h), (ı) ve (j) bentleri kapsamına girenlere aşağıda yazılı esaslara göre tazminat verilir.

a) Herhangi bir sözleşme dönemi sonunda veya içerisinde sözleşmesi sona erenlere veya feshedilenlere son olarak aldıkları net maaşın iki katının hizmet yılı ile çarpımı tutarında tazminat verilir. Ancak, hizmet yılı olarak en fazla dokuz yıl esas alınır.

b) Bu tazminatın hesabında 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen ek tazminatlar ve 14.7.1964 tarihli ve 500 sayılı Kanuna göre ödenen tazminat hariç olmak üzere, bütün ödemeler dikkate alınır.

Sözleşmeli subay ve astsubaylardan emeklilik hakkını kazananlar ile muvazzaf subay ve astsubaylığa geçirilenlere tazminat ödenmez. Bunlar hakkında 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanır. Emeklilik hakkını kazanmadan Türk Silâhlı Kuvvetlerinden ayrılanların başka sosyal güvenlik kurumlarına tâbi olarak geçen hizmetleri, 24.5.1983 tarihli ve 2829 sayılı Kanun hükümlerine göre birleştirilir.

Emekli maaşı bağlanması için gerekli hizmet sürelerini tamamlayanlara 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanun esaslarına göre ikramiye verilir ve aylık bağlanır. Bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince ödenen tazminata ilişkin süreler, emekli ikramiyesinin hesaplanmasında esas alınan süreden düşülür. Hizmet sürelerinin hesabında 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunun 32 nci ve 36 ncı madde hükümleri de dikkate alınır.

Sözleşmeli subay ve astsubaylardan ilk sözleşme süresi içinde;

a) Yabancı uyruklu kişilerle evlenenlerden, bu evlilikleri yönetmelikte belirtilen esaslar dahilinde Genelkurmay Başkanlığınca uygun görülmeyenler ile çeşitli nedenlerle Türk vatandaşlığını kaybedenler veya Türk vatandaşlığından çıkarılanlar, Türk Silâhlı Kuvvetlerinden çıkarmayı gerektiren bir suçtan mahkûm olanlar ile disiplinsizlik ve ahlakî durumları sebebiyle Türk Silâhlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler, sözleşme sürelerinin eksik kısmı ile orantılı olarak kendilerine yapılmış olan öğrenim, eğitim ve yetiştirme masraflarını, ayrıldığı veya ilişiğinin kesildiği yıldaki masraf değerleri üzerinden tazminat olarak öderler.

b) Yabancı memleketlere öğrenim, staj, kurs, ihtisas veya görgü ve bilgilerini artırmak amacıyla gitmiş olanlardan, durumları bu fıkranın (a) ve (b) bentleri hükümlerine uyanlar hakkında, ilgili bent hükümleri uygulanmakla birlikte orada bulundukları süre içerisinde aldıkları aylık ve Devletçe yapılan masrafların dört katı ayrıca tazminat olarak alınır.

Askerî eğitim esnasında sağlık sebebi veya sınıf ve ihtisaslarının gerektirdiği özel nitelikleri taşımama veya kaybetme halleri hariç olmak üzere, ilişikleri kesilenlere Devletçe yapılan masraf, 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Kanuna göre tahakkuk ettirilerek, faizi ile birlikte ödettirilir. Askerlik yükümlülüğü bulunanların Devlete olan borçları, askerlikleri süresince ertelenir.

BAŞKAN - 18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

ALTINCI KISIM

Çeşitli Hükümler

Giyim, kuşam ve istihkaklar

MADDE 19. - Sözleşmeli subay ve astsubayların giyim, kuşam ve istihkakları hakkında muvazzaf subay ve astsubaylara ilişkin hükümler uygulanır.

BAŞKAN - 19 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

Tabanca tahsisi

MADDE 20. - Sözleşmeli subay ve astsubaylara askerî eğitimi müteakip zatî tabanca verilir. Bunlardan; bu Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e), (f) ve (g) bentlerinde sayılan nedenlerden herhangi biriyle Türk Silâhlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler ile dokuzuncu fiilî hizmet yılından önce ayrılanların zatî tabancaları geri alınır.

10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Kanun hükümleri saklıdır.

BAŞKAN - 20 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum:

Konuttan faydalanma

MADDE 21. -  Sözleşmeli subay ve astsubaylar, mensubu bulundukları Kuvvet Komutanlığına göre Millî Savunma Bakanlığı veya İçişleri Bakanlığına (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı) ait konutlardan, kiralama sisteminden ve lojman tazminatından emsali muvazzaf subay ve astsubaylar gibi istifade ederler.

BAŞKAN - 21 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum:

Disiplin ve soruşturma usulleri

MADDE 22. -  Sözleşmeli subay ve astsubaylar hakkında emsali muvazzaf subay ve astsubaylara ilişkin disiplin ve ceza hükümleri, sözleşmeli subay adayları hakkında yedek subay adaylarına uygulanan disiplin ve ceza hükümleri, sözleşmeli astsubay adayları hakkında ise astsubay sınıf okulu öğrencilerine uygulanan disiplin ve ceza hükümleri tatbik edilir. Jandarma Genel Komutanlığına mensup sözleşmeli subay ve astsubayların mülkî hizmete ilişkin suçlarında 10.3.1983 tarihli ve 2803 sayılı Kanunun ilgili hükümleri uygulanır.

Sözleşmeli subay ve astsubay adayları ile sözleşmeli subay ve astsubaylardan yabancı uyruklu kişilerle evlenenlerden, evlilikleri ilgili mevzuatta belirtilen esaslar dahilinde Genelkurmay Başkanlığınca uygun görülmeyenler ile çeşitli nedenlerle Türk vatandaşlığını kaybedenler veya Türk vatandaşlığından çıkarılanlar, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanunun muvazzaf subay ve astsubaylar hakkındaki hükümlerine tâbidir.

BAŞKAN - 22 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal ifade edecekler.

Buyurun Sayın Ünal. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 579 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısının 22 nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım, bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinde yeni bir istihdam rejimini öngören tasarıyla karşı karşıyayız. Bir ülke güçlü devletler arasında yer almak istiyorsa, her alanda ve her bakımdan ileri olması şarttır. Güçlü ve tam bağımsız bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin, profesyonel, sayıca güçlü değil hizmet açısından güçlü olması, moral değerler açısından güçlü olması gerekir. Dünyanın güçlü ekonomiye sahip olan devletleriyle yarış içinde olduğu övünç kaynağı olarak söylenen Türkiye'nin Türk Silahlı Kuvvetlerinin, gelişmiş dünyanın silahlı kuvvetler yapısıyla paralellik arz etmesi kaçınılmazdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarıyla, silahlı kuvvetlerimizde sözleşmeli subay ve assubay istihdam etmenin yolunu açılmaktadır. Kanunun amacının Türk Silahlı Kuvvetlerinde ihtiyaç duyulan sınıflarda istihdam edilmek üzere sözleşmeli olarak alınacak subay ve astsubayların teminini, yetiştirilmelerini, özlük ve sosyal haklarını, muvazzaf subaylık veya muvazzaf astsubaylık statüsüne geçmelerini, ayırma ve ayrılma esaslarını düzenlemek olduğu belirtilmektedir.

Tasarının gerekçesinde, yedek subaylığın aşamalı olarak kaldırılacağı, askerlik süresinin kısaltılmasının da gündemde olduğu vurgulanmaktadır.

Görüşmekte olduğumuz 22 nci maddede ise, sözleşmeli subay ve astsubaylar, asker kişi olmaları nedeniyle, disiplin ve soruşturma işlemlerinde muvazzaf subay ve assubaylarla aynı esaslara tabi tutulmaktadır; ancak, sözleşmeli subay adayları hakkında yedek subay adaylarına uygulanan, sözleşmeli assubay adaylarına ise muvazzaf assubay adaylarına uygulanan disiplin ve ceza hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Konuyla ilgili olarak, tasarının 13 üncü maddesinde "Sözleşmenin idarece fesih halleri" başlığı altında "sözleşmeli subay veya assubaylardan, yasadışı, siyasî, yıkıcı, bölücü, irticaî faaliyetlerde bulunanlar ile tutum ve davranışlarıyla bu görüşleri benimsediği tespit edilenlerin sözleşmesi feshedilir" ibaresi yer almaktadır. Bu maddeyle, silahlı kuvvetler çalışanlarının sözleşmesinin, yoruma açık nedenlerle feshedilmesi yolu açılmaktadır. Özellikle "irticaî" ve "ideolojik" gibi kavramlar, açıkça tanımı yapılmamış, herkese göre farklı yorumlanabilecek, her yana çekilebilecek esnek kavramlardır. Böyle kavramlar, silahlı kuvvetler içinde huzursuzluk ve sıkıntı yaratacaktır. Kesin olmayan kavramlarla itham edilecek çalışanlar, görevlerinden el çektirilmesiyle mağdur duruma düşeceklerdir. Yargı yolunun kapalı olması da ayrı bir haksızlık ve hukuksuzluk getirmektedir. Sözleşmenin birtakım gerekçelerle feshedilmesi, çalışanlar arasında iş kaybı endişesine yol açacak; bu durum, görevlilerin yaptıkları görevi gereği gibi yerine getirmelerine engel teşkil edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının kanunlaşmasını ve kanunlaşmasıyla birlikte, silahlı kuvvetlerimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.

22 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

Askerlik yükümlülüğünün yerine getirilmiş sayılması

MADDE 23. - Askerlik yükümlülüğünü daha önce yerine getirmemiş olan;

a) Sözleşmeli subay adayları ile sözleşmeli subaylardan herhangi bir nedenle sözleşmesi sona erenlerden; askerlik eğitimi dahil, hizmet sürelerinin toplamı tâbi oldukları askerlik hizmeti süresini karşılayanlar, askerlik yükümlülüğünü yerine getirmiş sayılırlar. Eksik hizmeti olanların bu süreleri, 16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanun hükümlerine göre tamamlattırılır.

b) Sözleşmeli astsubay adaylarından veya sözleşmeli astsubaylardan, herhangi bir nedenle sözleşmesi sona erenlerden; askerlik eğitimi dahil, hizmet sürelerinin toplamı tâbi oldukları askerlik hizmeti süresini karşılayanlar, askerlik yükümlülüğünü yerine getirmiş sayılırlar. Eksik hizmeti olanların bu süreleri, 21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı Kanun ile 16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanun hükümlerine göre tamamlattırılır.

BAŞKAN - 23 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini İstanbul Milletvekili Ali Oğuz ifade edecekler.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ (İstanbul) - Muhterem Başkan, değerli arkadaşlarım; çok önemli bir kanun tasarısı üzerinde müzakere yapıyoruz. Bu kanun tasarısı, her şeyden evvel, ordumuzun ihtiyacına cevap verecek tedbirleri huzurunuza getiren bir kanun tasarısı.

Her şeyden evvel şunu ifade etmek isterim ki, ordumuzun ihtiyacına cevap verecek, polisimizin ihtiyacına cevap verecek, devletimizin ihtiyacına cevap verecek kanunlarda özellikle, Meclisimiz, hele Grubumuz çok hassas davranmaktadır. Senatoda bulunduğumuz zaman arkadaşlarımızın bir deyimi vardı; askerî kanunlar gelirdi "ordu, oldu, tamam; orduya selam" diyerek hulasa ederlerdi. Bu kanun tasarısında da görüyorum ki, maddelerde, süratle, arkadaşlarım konuşmak ihtiyacı bile hissetmemektedirler.

Elhamdülillah ordu milletiz. Yüzlerce senedir, hatta binlerce seneden beri, Ortaasya'dan Anadolu'ya geldiğimiz günden beri, Anadolu'yu bir vatan yapma hususunda, üç kıtada yedi denizde, Selçuklular olarak, Osmanlılar olarak, Türk Milleti olarak ordumuzla her zaman iftihar etmişizdir. Ordu, bir peygamber ocağıdır, hizmeti herkes şeref bilir. Hepimiz bunu seve seve icra ettik ve hiç kimse de temaruz ederek veya başka davranışlarla bu ordunun mehabetine hiçbir gölge düşürmemiştir.

Konuşmuş olduğum maddede, askerlik yükümlülüklerini yerine getirmiş sayılması hususundaki 23 üncü maddede, özellikle madde gerekçesinde, maddeyle sözleşmeli subay ve assubayların askerî eğitimleri ile hizmete devamları süresince, askerlik yükümlülüklerini yerine getirmiş sayılması hususunda hükümler serd edilmektedir.

Genel gerekçede ve diğer maddelerde de, ordunun ihtiyacına cevap verecek tedbirler özellikle alınmaktadır. Gerek muvazzaf subay yetiştiren okullarımız ve assubay yetiştiren okullarımızın bu ihtiyacı karşılayamadığı ve fakülte mezunlarından alınların da yine yeterli olmadığı sebebiyle, tedbirler alınmaktadır ve yüksekokuldan, özellikle meslek sahibi, doktor, mühendis ve buna benzer meslek sahibi olan kimseler, yapılacak imtihanlarla, değerli insanlar ordumuza kazandırılacaktır.

Hayırlı olmasını diliyor; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oğuz.

23 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum:

Özel hükümler

MADDE 24. - Sözleşmeli subay ve astsubayların görev ve sorumlulukları ile atama, nasıp, kıdem, terfi, kademe ilerlemesi, sicil ve izin işlemleri, taltifleri, madalya verilmesi, ödüllendirilmeleri, savaş takdirnamesi verilmesi, esir düşmeleri, harp gaibi olmaları, enterne edilmeleri konularında 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanunun muvazzaf subay ve astsubaylar hakkındaki hükümleri uygulanır. Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, muvazzaf subay veya astsubayların tabi olduğu mevzuat hükümlerine göre işlem yapılır.

Sözleşmeli subaylar, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi ile 36 ncı maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi hükümlerinden yararlanamazlar. Ayrıca sözleşmeli subaylar aynı Kanunun 38 inci maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinden, sözleşmeli astsubaylar ise 85 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinden istifade edemezler. Ancak, bu personelden muvazzaf subaylığa ve astsubaylığa geçirilenler anılan maddelerin hükümlerinden yararlanabilirler.

BAŞKAN - 24 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

Yönetmelik

MADDE 25. - Sözleşmeli subay ve astsubay adayları ile sözleşmeli subay ve astsubaylarda aranacak nitelikler, sağlık koşulları, alınacakları sınıf ve branşlar, duyuru, müracaat şekli ve zamanı, müracaatların kabul edilmesi, sözleşmenin yapılması, sözleşme süreleri, sözleşmenin feshedilmesi, görevde başarısız olma ve kendilerinden istifade edilmeme halleri ve bunlara yapılacak işlemler, sözleşmenin uzatılmasında uygulanacak esaslar, sınav, öğretim ve eğitimin esas, şekil ve süreleri, kıta, karargâh, kurum ve idarî işlerde görevlendirilmeleri, izin, ayırma, atamalar, yer değiştirmeler, astlık-üstlük münasebetleri, sicil işlemlerine ilişkin usul ve esaslar, muvazzaf subay veya astsubay statüsüne geçirilecekler için uygulanacak usul ve esaslar, sözleşme yapmaya yetkili makamlar, meslek içi eğitim ve ihtisas kurslarının süresi ve şekli, giyim, kuşam ve istihkaklarının verilme usulü, sağlık işlemleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenlerin kendilerine yapılan eğitim, öğrenim ve yetiştirme masraflarının geri ödeme esasları ile diğer hususlar, bu Kanunun yürürlüğe girmesini takip eden altı ay içerisinde Millî Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığınca müştereken çıkarılacak bir yönetmelikte gösterilir.

BAŞKAN - 25 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 26. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 26 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 27. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 27 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarının maddeleri üzerindeki müzakereler tamamlanmış oldu. Şimdi, İçtüzüğün 86 ncı maddesi gereğince oylarının rengini belirtmek isteyen sayın milletvekillerimizden Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven lehte görüşecek...

Sayın Seven?.. Yoklar.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; ülkemize, Silahlı Kuvvetlerimize ve bu kanundan istifade edenlere hayırlı olmasını diliyor; en iyi temennilerimi sunuyorum.

Sayın Bakan teşekkür konuşması yapacaklar.

Buyurun efendim.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) - Türkiye Büyük Millet Meclisinin Muhterem Başkanı, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, bakanlığımızın hükümet teklifi olarak huzurlarınıza getirmiş bulunduğu ikinci tasarıyı da kabul etmek suretiyle bizi ayrıca mutlu ettiniz. Esas söylemek istediğim, Türk Silahlı Kuvvetlerinin öteden beri sözü edilen; fakat, kendi iç bünyesinde yenilenme çalışmalarının yasal düzenlemelerinden bir bölümünü kabul etmekle, bu çalışmalara yapıcı kararınızı göstermiş oldunuz. Bu tasarıyla, tabiî, teferruatını biraz evvel bütün maddeleriyle müzakere ettiğimiz için tekrarlamak istemiyorum; ama, sözleşme yapmayı arzu eden subay ve assubaylarımız için bir gönüllülük yolu açılmış olmaktadır; ayrıca, profesyonel oluşumun da bir halkası bu kanunla gerçekleştirilmektedir.

Önemli olan bir başka husus da kısa dönem eğitimden geçirildikten sonra terhis edilen yedek subaylarla ilgili sistemin ileride yerini alabilecek bir yol da açılmakta; böylece, yetişmiş gençlerimize, gönüllü olarak subay ve astsubay olmak istemeleri halinde -devamlı olabilecek- emekli olabilecek yaşa kadar istihdam imkânı sağlanacaktır.

Ben, tekrar, gösterdiğiniz ilgiye ve desteğe, oylarınızla kabul edilmiş bulunan bu tasarı dolayısıyla şükranlarımı sunuyorum. Kanunun, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve milletimize hayırlı olmasını gönülden diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyor, tekrar hayırlı olsun diyorum.

Sayın milletvekilleri, daha önce alınan karar gereğince, bugün, gündemin 14 üncü sırasına kadar olan tasarıların tamamını görüşmek zorundayız. Şimdi 10 uncu sıradaki tasarı kanunlaşmış oldu; 11, 12 ve 13 üncü sıradaki tasarılar var, bunlar toplam 10 maddenin üzerinde, ara vermezsek, zannediyorum yetiştirmemiz zor olacaktır.

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, ara vermeyelim...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - İzin verin de anamuhalefet söylesin efendim.

BAŞKAN - Efendim, resen karar verebilirim; ama, danışarak konuşayım istiyorum.

Buyurun Sayın Başkan.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, gayet tabiî resen karar verebileceğinizi, o konudaki yetkinizi biliyoruz; ama, eğer uzatma imkânımız varsa, devam imkânımız varsa -ki, var diye görünüyor- bitirelim; sonra, hayırlısıyla gideriz. (Alkışlar)

BAŞKAN - Şimdi bir hususu belirtmek istiyorum: 11 inci sırada Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı var, devam edebiliriz.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - 2 madde...

BAŞKAN - Daha sonra da iki tasarı var.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Birinin görüşmesine devam edelim.

BAŞKAN - Yemek yiyeceksek, yemek düzenini bozmuş oluruz.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Yemeyelim...

BAŞKAN - Evet, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini dinledik. Anavatan Partisi Grubu ne diyor?

BEYHAN ASLAN (Denizli) - LPG kullanımıyla ilgili tasarıya muhalefet de katılıyor, onun için görüşelim.

BAŞKAN - Sayın Güven, siz ne diyorsunuz?

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, üçünü mü görüşeceğiz; yoksa sadece Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili tasarıları mı görüşeceğiz? Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili olan tasarıları ara vermeden görüşelim.

BAŞKAN - Diğer grupların görüşleri nedir efendim?

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan, 13 üncü sıradaki kanun tasarısını görüşmeyeceğiz, onun için 11 ve 12 nci sıralardaki tasarıları ara vermeden görüşelim.

BAŞKAN - DSP Grubu ne diyor?..

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Devam edelim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Umumî görüş, çalışmalara devam etme istikametinde; hay hay efendim. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

11. – Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/806) (S. Sayısı: 608) (1)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Millî Savunma Komisyonunun raporu, 608 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki müzakerelere başlıyoruz.

                                     

(1) 608 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Gruplar adına İlk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak'a ait.

Buyurun Sayın Toprak. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarıyla getirilmek istenilen husus şudur: 23 Temmuz 1999 tarihli 4418 sayılı Yasayla, Askerlik Kanununda birtakım değişiklikler getirilmiş, askerlik ertelemeleriyle ilgili hususlar vazedilirken bazı konular atlanmıştı; o, atlanan hususlar yerine getirilerek, millî takımlarda, birinci ligde, ikinci ligde oynayan oyuncuların veya diğer sporcuların, askerliklerinin, 33 yaş sonuna kadar ertelenmesiyle ilgili bir hüküm getiriliyor. Bu konumda olup da, bakaya ve yoklama kaçağı durumdakiler için de bu tasarıyla örtülü bir af getiriliyor; tasarı buna yöneliktir.

Bu vesileyle, bir iki hususu kısaca arz etmek arzusundayım.

Değerli milletvekilleri, uluslararası müsabakalarda, uluslararası platformlarda Türk Bayrağını göndere çektiren tüm sporcularımız; yani, ay yıldızlı Türk Bayrağını göndere çektirerek, İstiklal Marşını okutan bütün sporcularımız, bizim millî gururumuzdur; millî gururumuzla oynamaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Peki, oynanmış mı; elbette oynanmış. Ne gibi; sizlere, çok somut bir örnek ifade edeceğim: Ekim-2000 tarihinde Sidney Olimpiyatlarında güreşçimiz Harun Doğan madalya şansını yitirdiği için müsabakalara çıkamamıştı; bunun üzerine, Türk güreşi üzerinde olağanüstü bir terör estirildi ve bir irtica yaygarası akabinde, dünya şampiyonu, olimpiyat ikincisi güreşçimiz Harun Doğan müsabakalardan iki yıl men cezası aldı. Bir diğer haltercimiz Sunay Bulut, müsabakalardan bir yıl men cezası aldı, bir diğer şampiyon güreşçimiz Yüksel Şanlı, müsabakalardan bir yıl men cezası aldı ve bu sporcular, irtica yaygarası adı altında "ay yıldızlı mayo ile müsabakaya çıkmadılar" diye hain ilan edildiler. Oysa, gerçek bu değildi. Kendilerini federasyon seçimleri için hazırlayanların, başarısızlıklarını, bu millî sporcuların üzerine yıkmak suretiyle, kendi kepazeliklerini gizleme gayretiydi.

En çok üzüldüğümüz şey, bu kepazeliği sergileyenlerin yaptıkları yanlarına kâr kaldı. Nasıl mı; geçtiğimiz ay, Harun Doğan'la ilgili olarak, idare mahkemesi, müsabakalardan men cezası konusunda yürütmeyi durdurma kararı verdi. Birileri, kendi çirkin yüzlerini, birtakım ithamların arkasına saklanarak gizliyorlar. İrtica, ne kadar rezil bir kavramsa, irtica ticaretini yapan insanlar, beş kat, on kat daha rezildir. (FP sıralarından alkışlar) Lütfen, Türk toplumu için çok temel konular, çok temel kavramlar, ticaret konusu yapılmasın, siyasî rant konusu yapılmasın. Son örnek millî sporcumuz Harun Doğan'a yapıldı, ancak yargıdan döndü.

Değerli milletvekilleri, bakın, Silahlı Kuvvetlerimizde, genellikle ordu millî takımlarında görev alan sporcular liglerde ya da kulüplerde aktif, faal sporculardır. 33 yaşına kadar askerliklerini ertelemek suretiyle, Silahlı Kuvvetlerimizin, millî takımlarında, bu sporcularımızı istihdam imkânını getiriyoruz. Silahlı Kuvvetlerimiz, kendi sporcularıyla ilgili bu kadar hassas düzenlemeler yaparken, yirmi yılda, canını dişine takarak yetişen sporcularımız, bir çırpıda, nasıl birilerinin ucuz emellerine alet ediliyor?!. Bunlarla ilgili, ben, Sayın Bakan Fikret Ünlü'yü göreve davet ediyorum. Görevini yapmak her kurumun aslî görevidir. Yasalarla kendilerine çizilen görev sınırları içinde layıkıyla yapmak zorundadır. Kim; Türk devletinde meşru zeminlere oturtulmuş bütün kurum ve kuruluşlar. Bütün kurumlar, haklılıklarını meşru zemine oturmaktan ve Türk Milletinin güvenini kazanmaktan alırlar meşruiyetini. Anayasal zemine oturmak ve Türk Milletine hizmet etme amaçlarından sapan kurumlar, meşruiyetlerini yitirirler. Biz, bunu "hukuk devleti" şimdi son ifadesiyle "hukukun üstünlüğü" ilkesiyle ifadelendiriyoruz. Herkesin bu lazimeye riayet etmesi gereklidir.

Sayın hükümetin üzerinde pek çok yükümlülükler, sorumluluklar var. Tasarımız askerlikle ilgilidir. Sayın hükümetin, askerlerimizle ilgili, bir türlü dile getirme fırsatı bulamadığımız bir iki hususu çok kısa olarak temas etmek arzusundayım.

Değerli milletvekilleri, uluslararası arenalarda Türk Silahlı Kuvvetleri nasıl değerlendiriliyor? Önümdeki, Avrupa Komisyonunun 1998 yılına ait Katılım ilerleme Raporundan kısa bir pasaj okuyacağım sizlere: "Türkiye 1974'ten beri Kuzey Kıbrıs'ı işgal altında tutmakta." Bir diğer cümle: "Muhtelif Birleşmiş Milletler kararları, Kuzey Kıbrıs'ın Türkiye tarafından işgalini ve Kıbrıs Cumhuriyetini kuran anlaşmalara aykırı olarak, işgal altındaki kesimde bir bağımsız cumhuriyetin tek taraflı ilanını kınamış ve mevcut durumun kabul edilemez olduğunu belirtmiştir."

Değerli milletvekilleri, yine bir başka uluslararası belge, Avrupa Parlamentosunun 2000 yılında almış olduğu bir kararın (j) paragrafından bir cümle okumak istiyorum sizlere: "Türk işgal kuvvetlerinin 1 Temmuz 2000'den bu yana Strovilia Köyündeki askerî statüyü ihlal etmelerinden üzüntü duyarak..." Yine, 19 uncu paragrafı okuyorum; Avrupa Parlamentosunun kararıdır: "Türk Hükümetine, işgal kuvvetlerini Kuzey Kıbrıs'tan çekmesi çağrısında bulunmaktadır."

Değerli milletvekilleri, burada, Türk Ordusu, Türk Silahlı Kuvvetleri işgal kuvveti olarak nitelendiriliyor. Nerede; Avrupa Parlamentosunun 2000 yılında aldığı bir kararda. Kıbrıs Barış Harekâtı 1974 yılında yapıldı, 2001 yılındayız; 27 yıldır Kıbrıs adası barış adası oldu. Barış adası olmasının tek garantisi Türk Silahlı Kuvvetleridir. Türk Silahlı Kuvvetlerini, Kıbrıs'a barışı getiren Türk Silahlı Kuvvetlerini işgal ordusu olarak niteleyenlere karşı ne yapmak gerekirdi, ne yapıldı? Bu soruların cevabını veren kişiye henüz rastlamadım. Ben, dile getirdiğim bu hususları, Sayın Dışişleri Bakanından, yazılı soru önergemle sordum ve hâlâ bir cevap alamadım. Bu, sadece, bir milletvekili olarak benim değil, 70 milyon Türk insanının hakkıdır. Benim ordum, işgal ordusu olarak nitelendiriliyor; ama, bu konuda ne yapıldığı konusunda tek bir cevap alamadık. En kısa zamanda bunun cevabının verileceğini umuyorum.

Peki, ne mi yapıyoruz; Sayın Başbakanın 22 Kasım 2000 tarihli, Parti Grubunda yaptığı konuşmadan kısa bir pasaj okumak istiyorum: "Bu belge ile Avrupa Birliği 10 Aralık 1999 günü, Helsinki Doruğunda Türkiye'yi üye adaylığına kabul ederken, Kıbrıs ve Ege konularında bize vermiş olduğu sözü çiğnemiştir" yani, bizi aldatmıştır diyor Sayın Başbakan. Doğrudur, bu tespit doğrudur. İyi de, bir Türk Başbakanının, bir Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının aldanma hakkı yoktur.

Değerli milletvekilleri, sistem içinde, görevler, sürekli yukarıya doğru ilerlerken, kişiler, bazı haklarından vazgeçerler. Aldanma, sade vatandaş için bir haktır; ama, bir başbakan için asla aldanma hakkı yoktur; çünkü, 70 milyonluk Türk Milleti aldanır.

Peki, bu, bununla mı sınırlı kaldı?.. Bu, 8 Kasım 2000 tarihinde açıklanan Katılım Ortaklığı Belgesiyle ilgili Sayın Başbakanın tepkisiydi. Biz, bu tepkinin neleri gerektirdiğini çok iyi biliyorduk. Bu tepkinin, gerçekten, AGSK konusunda gösterilen tepkiye benzer bir tepki olmasını diliyorduk. Bunun gereği, Katılım Ortaklığı Belgesinde, siyasî olarak öncelikli sorunlar arasında gösterilen Kıbrıs sorununun, AB üyeliği konusunda bir önşart olmaktan çıkarılmasıydı. Hiçbirisi olmadı. Ne mi oldu: Kısa vadeli öncelikler -hepimiz biliyoruz- 2001 yılı sonuna kadar yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerdi. Bana göre, bu kısa, sade, sıradan bir rest üzerine geri adım atar gibi yaptılar. Ne yaptılar; "o zaman biz, Kıbrıs konusunu, kısa vadeli öncelikler arasından çıkarıyoruz, orta vadeli öncelikler arasına alıyoruz" dediler.

Değerli milletvekilleri, bununla da kalınmadı, Ege sorunu da, orta vadeli sorunlar arasına ekendi. Bu neyi mi ifade ediyor; çok yakın bir geleceği... 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren, Kıbrıs ve Ege, AB üye ülke görüşmelerimizde önşart olarak masaya getiriliyor. Benim, Kıbrıs'ı koruyan Türk askerim, işgal ordusu olarak nitelendiriliyor, 1 Ocak 2002 tarihinde Kıbrıs ve Ege konusu, siyasî önşart olarak masaya konuluyor... Acaba, bu konuda, uluslararası arenada, özellikle AB ile görüşmelerimizde bir adım mesafe alındı mı diye bütün girişimlerime, araştırmalarımıa rağmen, işin uzmanlarıyla görüşmelerime rağmen, olumlu tek bir adım görebilmiş değilim.

Değerli milletvekilleri, dikkat edin, bir önceki konuşmamda ifade etmiştim; Türk Devletinin, bugün itibariyle, her anlamda gücü olan Türk Silahlı Kuvvetleri, gerek yurt içinde ve gerekse ifade ettiğim gibi, uluslararası arenada yıpratılmak isteniyor. 70 milyon Türk Milleti, her türlü siyasî mülahazalarını bir kenara bırakarak, bu ocağa gönülden destek vermek zorundadır. Herkes, ekran önünde destek veriyor; ama, gönülden destek vermek, bedenen, fiilen, dualarımızla destek olmamız lazım; çünkü tehlike büyüktür.

Peki, bu konuda bir şeyler yapması gerekenler ne yapıyor derseniz; maalesef, ben, başka vesileyle ifade edemedim, yine, askerimizle ilgili bir husus, geçtiğimiz günlerde, DGM savcısının emriyle, jandarma, kendi görev bölgesindeki bir kamu kurumundan mahallinde belge tespiti amacıyla belge almaya gitti; kurum genel müdürü açıklama yapıyor: "Son derece kibar, beyefendi davrandılar, biz de, istedikleri belgeyi verdik." Doğrudur... Sayın Bakan açıkladı: "Evet, aynen, aynı nezaket içinde geldiler ve istedikleri hususu biz yerine getirdik" dediler. Çok güzel... Sayın Başbakan aynı konuyu değerlendirirken "jandarma baskınları şık değil, o konuda ben de rahatsızım" açıklaması yaptı.

Değerli milletvekilleri, bu konuda bir bilgilendirme yapmanın görevim olduğunu düşünüyorum. Önümde 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun var. Bu kanunun 7 nci maddesinin başlığı "Jandarmanın Genel Olarak Görevleri"dir; sorumluluk alanlarındaki genel görevleri şunlardır:

a) Mülkî görevler

b) Adlî görevler

c) Askerî görevler

Değerli milletvekilleri, jandarma, bir kolluk kuvvetidir. Jandarma, cumhuriyet savcısının emrini yerine getirdiği için suç işlememiştir. Eğer, jandarma, savcının verdiği emri yerine getirmemiş olsaydı, o zaman, hem bu suçu işlemiş olacaktı; yani, 2803 sayılı Yasanın 7/b bendindeki görevini ihlal etmiş olacaktı, aynı zamanda da, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 154 üncü maddesindeki görevini ihlal etmiş olacaktı.

Değerli milletvekilleri, bütün kurumlar kendi görevlerini layıkıyla yapıyor; yapmayanlar, lütfen, mevzuatı okusunlar. Hukuk devleti, kurallar ve kurumlar dizinidir; eğer, bunlara riayet ederseniz "hukuk devleti" söyleminizde samimî olduğunuza herkes inanır; yok, eğer, bu kurallar rafta bırakılmak için varsa, bunun adına hukuk devleti denmez, demokrasi denmez; bu, hukuk devleti kılıfına giydirilmiş totaliter bir anlayış demektir. En tepeden en sade vatandaşına kadar, herkes, üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getirdiği zaman, Türk Milleti, 21 inci Yüzyıla yakışan dünyadaki yerini alacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Toprak.

Anavatan Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Cengiz Aydoğan; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA CENGİZ AYDOĞAN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli dinleyenler; Askerlik Kanununda değişiklik öngören 608 sıra sayılı kanun tasarısı hakkında, Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum; sizleri, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlarım.

Bugün, peş peşe güzel tasarıları kanunlaştırdık; biraz önce, sözleşmeli subay ve astsubay istihdamıyla ilgili, daha önce de, şehitlerimizin dul ve yetimlerine ve gazilerimize imkân sağlayan güzel tasarılar kanunlaştı; toplum için hayırlı olsun diyorum. Şimdi, en az onlar kadar beklenen bir tasarı kanunlaşacak.

Sporcuları ve spor kulüplerimizi yakından ilgilendiren bu tasarı, Türkiye profesyonel birinci ve ikinci lig takımları sporcularının askerliklerinin, 33 yaşı sonuna kadar ertelenmesine; ayrıca, üç veya daha fazla lig varsa, ilk iki ligde bulunan sporcuların ve sadece iki lig varsa, birinci ligdeki sporcuların askerliklerinin 33 yaş sonuna kadar ertelenebilmesine imkân sağlıyor; bu arada, eğer bu statüdeki sporcuların yoklama kaçağı veya bakaya durumları varsa, onların da durumlarına bir çözüm getiriyor.

Bu, Türkiye'de bütün kulüplerin, spor yöneticilerinin beklediği bir tasarı, bir teşvik. Bütün kulüpler; Gençlerbirliği, Ankaragücü, Denizli, Gaziantep, Rize gibi, Anadolu'nun diğer kulüpleri; 3 büyük takım, 3 büyük kulüp, bu yönde bir çalışmayı Meclisimizden bekliyordu. Şu anda, 100 milyarlarca lira verdikleri sporcuların, böyle bir nedenle sahalardan uzak kalması, pek de hoş karşılanabilecek bir durum değil. Dolayısıyla, bu tasarı, sporculara büyük bir teşvik mahiyetinde, yardım mahiyetinde tasarı olacaktır. Ben de, 8 kongre dönemi, Alanyasporun ikinci ligdeyken başkanlığını yaptım, en çok sıkıntı çektiğim konulardan birisi buydu; keşke, yıllar önce halledilmiş olsaydı.

Anavatan Partisi Grubu olarak, başarılı sporculara olumlu ve iyi bir imkân sağlayan bu tür düzenlemelerin, aynı zamanda, Türk sporunu geliştirmeye yönelik gayretler olduğuna ve bu gayretlerin de desteklenmesi gerektiğine samimiyetle inanıyoruz. Zira, bilim adamlarına göre, beden eğitimi ve spor, bedenen, zihnen, sosyal ve moral yönden sağlıklı nesillerin yetiştirilmesinde, genel eğitimin ayrılmaz bir parçası ve tamamlayıcısıdır. İnsanlara, spor yoluyla bedensel ve zihinsel beceriler kazandırılabilir; bunun yanı sıra, insanın, iyi eğitilmiş, olgun insanın mükemmel davranışlarına ulaştırılması, yüksek ahlak, sağlam karakter sahibi yapılması, daha ileri bir anlayış ve dostluk ruhu içerisinde, iyiye, güzele, barışa yönlendirilmesi, asil, centilmen kişilikler oluşturulması da, yine, spor ve beden eğitimi yoluyla kazandırılabilir.

Çağımızda, spor, bir yaşam biçimi, eğitim aracı, fertlerin ve toplumların kendilerini aşabilme vasıtasıdır; kaynaştırıcı, bütünleştirici, uluslararası barışa katkı sağlayıcıdır.

Sportif etkinliklerin iyi organize edilmesiyle, turistik hareketlerin çoğalması, hızlanması, istihdamın artması, işsizliğin azaltılması, ekonomiye canlılık kazandırılması mümkündür.

Spor, ulusların imajlarının değiştirilmesi ve geliştirilmesi yönünde en uygun ortamı sağlar, en güçlü propaganda unsuru, en etkili tanıtım ve reklam vesilesi; kısacası, gücün ve gelişmişliğin simgesidir.

Ülkemizde de, spor, millî kültürümüzün bir parçası olarak kabul görmektedir. Gençlerimizin enerjilerini olumlu yönde kanalize edebilmek, onları zararlı alışkanlık ve akımlardan koruyabilmek, boş vakitlerini değerlendirebilmek maksadıyla ve sosyal, kültürel, ekonomik kalkınmamızın temel unsurunun sağlıklı insan gücü olduğunun bilinciyle, Anayasamızın 58 inci ve 59 uncu maddeleri, spor faaliyetlerinin özendirilmesi, geliştirilmesi, her yaştaki Türk vatandaşının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirler almayı, sporu kitlelere yaymayı, başarılı sporcuyu korumayı devletimize temel görev olarak vermiştir.

Bu temel görev çerçevesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin de olumlu bakış açısıyla, Millî Savunma Bakanlığımızın hazırladığı bu tasarının kanunlaşması, başarılı sporcu ve spor camiasını teşvik etmek anlamına gelmektedir. Bu teşvik unsurunu, Anavatan Partisi Grubu olarak destekliyoruz, tasarının bir an önce kanunlaşarak, spor camiasına hizmet vermesini canı gönülden temenni ediyoruz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Aydoğan'a teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini, Samsun Milletvekili Sayın Vedat Çınaroğlu ifade edecekler; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 608 sıra sayılı Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz aldım; sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Malumlarınız olduğu üzere, son yıllarda, spor kulüplerimizin ve sporcularımızın uluslararası müsabakalarda aldıkları başarılı neticeler, millet olarak gururlanmamıza vesile olmuş, sosyal yapımızın moralini yükseltmiştir.

Buradan, başarılı neticeler alan klüp ve sporcularımızı, Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına yürekten kutluyor, başarılarının devamını diliyor, diğer klüp ve sporcularımızdan da benzer başarılara ulaşmalarını temenni ediyorum.

Sporcularımızı benzer başarılar için teşvik etmek amacıyla, hükümetimizin hazırlamış olduğu tasarı, Millî Savunma Komisyonunca da benimsenmiş ve Genel Kurulun onayına sunulmuştur.

Askerlik Kanununun 35 inci maddesinin (e) fıkrasına, 23 Temmuz 1999 tarih ve 4418 sayılı Kanunla eklenen 3 numaralı bentle, olimpiyat oyunları, dünya ve Avrupa şampiyonalarında ilk üç dereceye giren sporcular ile bu dereceleri alan takımların kadrolarında yer alan sporcuların, A büyükler millî takım kadrolarında yer alan sporcuların, Türkiye profesyonel birinci futbol liginde yer alan takımların kadrolarında bulunan sporcuların, en az iki ligi bulunan spor dallarında en üst ligde yer alan takımların uluslararası kuralların öngördüğü sayıdaki sporcularının askerliklerinin 33 yaş sonuna kadar ertelenebilmesine imkân sağlanmıştır.

Genel Kurulun onayına sunulan tasarıyla, daha alt kategorilerde millî olmuş başarılı genç sporcuların da başarılarına katkı sağlanmaktadır. 1111 sayılı Kanunun 35 inci maddesindeki değişiklik, birinci ve ikinci futbol liginde yer alan takımların kadrolarında bulunan profesyonel futbolcular ile üç ve daha fazla ligi bulunan diğer spor dallarında en üst iki ligde yer alan takımların ve iki ligi bulunan spor dallarında üst ligde yer alan takımların uluslararası kuralların öngördüğü sayıdaki sporcularının askerliklerinin 33 yaş sonuna kadar ertelenebilmesine imkân sağlamaktadır. Böylece, daha geniş çerçevede, Türk sporcusuna destek ve teşvik sağlanmış, milletimiz de, uluslararası müsabakalarda şanlı bayrağımızı gönderde daha sık görme imkânına kavuşmuş olacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce, Sayın Toprak, tasarı dışında da olsa, ülkemiz ve milletimizin önemli bir hassasiyetini de dile getirdi; Kıbrıs meselesi. Avrupa Birliğinde ve diğer uluslararası sahalarda yirmiyedi yıldır söylenenleri, hepimiz ve bütün dünya biliyor. Kuzey Kıbrıs'taki Türk Silahlı Kuvvetlerinin birliklerine nasıl bakılırsa bakılsın, Kuzey Kıbrıs Türktür ve ebediyen Türk kalacaktır. (Alkışlar)

Ben, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına, görüşmekte olduğumuz tasarıyı desteklediğimizi ifade ediyor, milletimize ve Türk sporuna hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Çınaroğlu'na teşekkür ediyorum.

Demokratik Sol Partinin görüşlerini, Ankara Milletvekili Sayın Oğuz Aygün ifade edecekler.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA OĞUZ AYGÜN (Ankara) - Çok Değerli Başkanım ve bu Yüce Meclisi teşkil eden değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bugün, sıra sayısı 608 olan, askerlikle ilgili bir kanun tasarısını görüşüyoruz ve bendeniz de Demokratik Sol Partisinin görüşlerini Heyeti Âlinize arz etmek üzere huzurlarınızdayım.

Hafızalarınızı tazelememe müsaade buyurunuz; hatırlayacaksınız, 1999 yılı yaz aylarında, bu kanunun -hangi kanunu; 12 Haziran 1927 tarih ve 1111 sayılı Kanunu ki, Askerlik Kanunudur- bazı maddelerini değiştirmeye ve bir madde ilave etmeye matuf toplantıyı, burada gündeme almak suretiyle yaptık ve Yüce Heyetinizin imzalarıyla, tasdikleriyle, parmaklarıyla da kanunlaştı. 4418 sayılı kanuna bir (E) fıkrası ilave edilmek suretiyle, bu kanuna şöyle bir kolaylık getirildi: Bu kolaylık, her ne kadar, sporcularımıza tanınmış bir kolaylık gibi görünüyorsa da, aslında, ciheti askeriyede Aziz Türk Milletine de yapılmış olan bir kolaylık olarak mütalaa ediyorum. Şimdi, bu kanunda, sporcularımızın spor yaşı 18-35 yaş arası kabul edilmiş; en aktif, en hareketli ve en canlı dönemi olarak kabul edilmiş. Tabiî, bazı spor kararlarında, spora daha erken başlanılıyor, bazılarında ise daha geç başlanılıyor; ama, bu, ortalama olarak böyle mütalaa ediliyor...

Sedat Bey, size de, bir gün, burada konuştuğunuz zaman, hatırlatacağım bunu!..

Muhterem arkadaşlarım, şimdi, bir hususu belirtmek istiyorum: Burada, sporcuların dünya üzerinde ne kadar değer taşıdığı hepinizin yüksek malumudur. Spor, aynı zamanda, dünyada bir elçilik olarak kabul ediliyor. Bir sporcunun, kendi ülkesinin bayrağını bulunduğu yerdeki spor sahasında göndere çekmiş olması, beynelmilel müsabakalarda, o milletin, orada itibar kazanmasına, takdir kazanmasına ve onun hakkındaki kanaatlerin kafalarda iyi şekilde yer etmesine, hafızalarda yer etmesine sebebiyet veriyor. Bunun için, bunu bütün dünya dikkatle izliyor ve Allah'a şükrediyorum ki, bizim de sporcularımız, son yıllarda, dünya beynelmilel müsabakalarında son derece başarılı oluyorlar. Bu başarı, bir taraftan göğsümüzü kabartırken, diğer taraftan da, ne yapalım da bunların başarıları daha çoğalsın, daha gelişsin, daha çok başarı elde edelim diye düşünüyoruz. İşte bu kanun tasarısı, bunlardan birisi.

Burada, ciheti askeriyenin, bu kanun tasarısı üzerindeki müspet mütalaasını da takdirle karşılıyorum; çünkü "ben, askerlik yapmasını düşünüyorum" demiyor, askerliğini erteliyor. Neden; sporcunun inkıtaa uğramaması için. Neyinin inkıtaa uğramaması için; öğrenme döneminin ve başarılarının kesintiye uğramaması için. Bu bakımdan, onları takdirle karşılıyorum.

Tabiî, ikinci takdirim de, hiç şüphe etmiyorum ki, biraz sonra vereceğiniz muhterem oylarla size ait olacaktır; çünkü, Yüce Meclisin verdiği kararlar, milletimizin hep hayrına olmuştur. İşte, daha önceki  kanunun, yani, hafızalarınızı tazelediğim yaz aylarında, 4418 sayılı ve 27 Temmuz 1999 tarihli kanunun kabulünden sonra, Millî Savunma Bakanlığımız bunu kâfi görmemiş ve muhterem Millî Savunma Bakanımız, mümtaz insan, bunu, Bakanlar Kuruluna getirmek suretiyle, bunu bir hükümet tasarısı haline döndürmüş ve huzurlarınıza getirmiş. Bu nedir; bu da, eksiğin tamamlanması; eksik, zamanla görülüyor. İlk kanun çıkarıldığında bunlar görülemeyebilirdi. O da nedir; bu kanunda, sadece, üst seviyedeki başarılı sporcular dikkate alınmış. Bu sporcular, olimpiyatlarda, Avrupa ve dünya şampiyonalarında başarı kazanmış olanlar ve ligde birinci sırayı işgal etmiş bulunanlardır. Bunu geliştirdiler, bu sefer huzurlarınıza geldiğinde, daha alttaki liglerde de başarı gösterip ve millî olmuş sporculara da teşmil edildi. Şimdi, huzurlarınızda bulunan ve muhterem oylarınıza arz edilecek olan husus budur. Bunda da, zannediyorum ki, bundan önceki kanunlarda olduğu gibi, Değerli Meclisimiz ittifak edecektir.

Ben, zamanın bana tanıdığı imkânlar içerisinde, fazla istismar etmeden konuşmamı burada tamamlarken, bir hususu, müsamahalarınıza sığınarak arz etmek istiyorum ve beni, değerli, her birine ayrı ayrı saygı duyduğum milletvekili arkadaşlarımın yadırgamayacaklarını ümit ediyorum. Eğer, yadırgarlarsa, bunu, kendilerinden daha yaşlı bir ağabeylerinin kusuru olarak mütalaa buyursunlar; o da şudur: Bu madde üzerinde konuşmak üzere çıkıyorsunuz, çıkıyoruz; maddeyi bırakıyoruz, hiç alakası olmayan başka konuları konuşuyoruz ve bu öyle bir hale geldi ki, Meclisin dışında bunu dinleyenler, maddeyle neyin alakalı olduğunu ayırmakta zorluk çekiyorlar. Geliniz, bir şeyde anlaşalım..Herkesin konuşmasına da son derece saygılıyım, istifade de ediyorum; ama, zamanın dakikalarla kayıtlı olduğunu hep, hesaba katmamız lazım.

Benim, bugün, huzurlarınızda, bunu, bu sözlerimi tekzip eden bir davranışım olmuşsa, affımı talep ediyorum; ama, uygun gördünüzse, işte böyle kısaca, sadece o kanun maddesini konuşalım.

Bu duygularla hepinizi sevgi ve saygılarla selamlıyorum tekrar, efendim. (DSP, MHP, ANAP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Aygün'e teşekkür ediyorum.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven... (DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, "cümlenin maksudu bir, ama rivayet muhtelif" derler yaşlılar. Aslında, Sayın Bakan, bir centilmenlik ve nezaket örneği gösterdi. Bütün hükümet üyelerinden bunu beklemek de hakkımızdır; ama, her nedense, diğer bakanların bırakın bu nezaketi göstermelerini, buraya gelmek gereğini bile duymadıkları dönemi gördük. İş, sadece Millî Savunma Bakanı olduğu için değil; ama, gösterdiği nezaket ve dikkatten ötürü kendilerine teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, geldiler bize, bütün grupları dolaştılar ve bu kanunların, bu tasarıların neden çıkması lazım geldiğini açıkladılar. Bu nedenle de, dikkat buyurulursa, Doğru Yol Parti olarak kendilerine teşekkürden başka bir şey yapmadık; bütün maddelerde de uygunluk arz eden beyanlarda bulunduk. İşte, şu anda önünüze gelen kanun tasarısı da bunlardan biri.

Türk sporunda, son zamanlarda, onbeş yirmi yıldan beri başlayan, hatta son on yıl için diyebileceğim bir atılım var; ama, en verimli çağında silah altına alınma zarureti ve Anayasa yükümlülüğünden ötürü de, o sporcuyu silah altında belli bir süre tutuyoruz. Gerçi, profesyonellik başladıktan sonra kulüplerimizin buna pek riayet ettikleri de ifade edilemez. Onlar alıyorlar, yine de izinlerle bir noktaya kadar götürmeye çalışıyorlar.

Eskiden Türk Silahlı Kuvvetlerinin de spor dalında büyük başarıları vardı; ama, bu askerlik görevini ifa eden gençlerden kurulu takımlarla bunları götürdükleri gibi, bir de muvazzaf olarak Harp Okulunda yetişen ve diğer okullarda eğitim gören gençlerimizin kurduğu takımların büyük başarılarına şahit olduk. Şu anda bir beton Mustafa'yı anmamak mümkün değil futbolda. O, gayretli; o, çalışkan; o, amatör ruhlu kişinin, Türk Silahlı Kuvvetlerinde uzun yıllar görev yaptığını görmek mümkün oldu. Basketbolda öyle, diğer sporlarda öyle, atletizm de öyle.

İşte, şimdi ne olmuş; daha önce Yüce Meclisten çıkan bu kanuna, noksanlık olduğu, daha doğrusu, değişkenlik ifade ettiği için bir ilave yapılıyor ve bu ilaveyle de, kapsam, biraz daha genişletiliyor; yani, 4418 sayılı Kanuna göre, sadece olimpiyat oyunları, dünya ve Avrupa şampiyonluğunda ilk dereceye giren sporcuların dışında, birinci ve ikinci lig takımlarında ve bunların iki branşta sportif faaliyette bulunan takımları için de, onun sporcuları için de birtakım imkânlar yaratılıyor. Bu, güzel bir olay. Daha evvelki gün boksta dünya şampiyonu olan bir gencimiz var, gümüş madalya alan gencimiz var, bronz madalya alan gencimiz var; bunları, tam askerlik çağında oldu diye almış olsaydık, belki, Türk Milletine bu madalyaları getirmek mümkün olmayacaktı, hediye etmek mümkün olmayacaktı. Bu nedenle, fevkalade olumlu bir kanundur.

Gelin görün ki, Bakanın bu centilmen ve ince anlayışına karşı, Genel Kuruldaki grup başkanvekillerini kınamakta, ben, bir noktada haklı olduğumu ifade etmek istiyorum. Daha evvel bir kanun tasarısı geçti; onda mutabakatımızı söyledik. Peki, değişiklik önergesinde niye muhalefet grup başkanvekillerinin imzasına ihtiyaç duymadınız?! Mecliste, iktidarıyla muhalefetiyle beraber miyiz, bir konsensüs mü arıyoruz; niye, buna, en ince nezaket örneğini göstermek gereğini duymadınız da üç grup başkanvekili ve iki de milletvekili arkadaşımız -ki, onlar da MHP'li- onlara imza attınız verdiniz! Ama, olur olmaz kanun tasarılarında, bazen sıkıştığınızda, aman buna da imza diye bize getiriyorsunuz! Bundan sonra sakın böyle bir şey yapmayın. Zaruret olduğu zaman değil, her zaman getirin, o nezaketinizin karşılığını da alın. Onun için, burada, bir ağabey olarak kınamamın da yerinde olduğunu düşünüyorum.

Bakınız, bu kadar gerekli, lüzumlu olan kanunlar gelirken, bir fason çalışmaya niye gerek görüyorsunuz Genel Kurul olarak; parça başına işlem, kanun çıkarmaya niye gerek görüyorsunuz değerli arkadaşlarım?! Bu kanunlar yerinde mi; yerinde. Onları getirdiniz; biz, karşı çıkmayız, beraber oluruz; ama, alacağımız borca karşılık kanun çıkarmayı şiddetle reddediyorum.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Öyle bir şey yok...

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Var "1,5 milyar doları alacaksanız, şu üç kanunu çıkarın" demediler mi?!

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Hayır...

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Dediler canım, dediler!..

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Hayır efendim...

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Doktor yapma! Daha, bu sabah var, bu, haber olarak; bu sabah var daha... Yani, o zaman, parça başı kanun; 500 milyon dolara bir kanun, 500 milyon dolara bir kanun; üç kanun oldu 1,5 milyar!.. "Eğer, bunlar çıkmazsa, parayı vermem ha!" diyor... "Vermem ha!" diyor; bunu, ben söylemiyorum canım, gazeteler yazıyor, hem de size bugünlerde fevkalade destek veren gazeteler; şu, meşhur, malum kanun tasarısından ötürü, onlar yazıyor, sayfa sayfa söylüyor bunları.

Onun için, değerli arkadaşlarım, bakınız, önemli olan konsensüstür. Milletin yararına olan her kanun tasarısında, bizi, yanınızda göreceksiniz; ama, milletin nefine olmayan hiçbir kanunda, bizden destek bekleme hakkına veya lüksüne sahip olmadığınızın bilincine, artık, varalım. Bu Meclisten çok güzel kanunlar çıkmıştır. Çıkarılanların iyileştirilmesi konusunda, tenkit edilmesi konusunda, gereği neyse, biz, onu yaparız.

Bu kanunlar çıkarken, özetle üzerinde duracağım iki şey var: Bir, evvela, Anayasaya uygunluk; iki, İçtüzüğe uygunluk. Her yönetimde bulunan kişiye göre, İçtüzük, değişik uygulanıyor. Dikkat ederseniz, zaten, kanunların geri dönme nedenleri hep bunlardan oluyor. Yanlış uygulamaların getirdiği birtakım sıkıntıları Anayasa Mahkemesine kadar götürme esasına girdiğimiz zaman, mümkün oluyor. Böylece, çok kanun çıkarma yerine, gerekli kanun  çıkarmanın bir gerek olduğunun altını bir kere daha çizmek istiyorum.

Tabiî, değerli kardeşim Sayın Aygün'e de katıldığım noktalar var; ben de, şimdi, biraz gündemdışına çıkmış oluyorum; ama, Sayın Aygün "kanun tasarısı dışında konuşmalar olmasın" diyor; bunu söylemek de kanundışı konuşmadır, o tasarı dışında konuşmadır, beni bağışlasınlar.

Onun için, değerli arkadaşlarım, bakın, madde dışına elbette çıkılacaktır; siyaset yapıyorsunuz. Sizler, millî iradenin tecelli noktasında bulunan insanlarsınız. Bu millet, size, hak ettiğiniz oyları verdi, buraya gönderdi; elbette, onları da savunacaksınız ve burada, madde dışında olan; ama, söylenilmesi lazım gelen şeyleri de söylediğiniz zaman, güzel şeyler çıkar ortaya. Yani, her şeye, evet, güzeldir falan demek gibi bir şeyi beklemek hiç kimsenin hakkı değildir.

Değerli arkadaşlarım, bu nedenle, Türkiye'de, Büyük Atatürk'ün dediği gibi "sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" diyorsanız -buna katıldığınıza zaten eminim- bu gelen, olumlu olduğuna da inandığımız kanun tasarılarında, biz, Doğru Yol Partisi olarak, oyumuzu, sonuna kadar lehte kullanacağız ve hatta, diğer maddelerde, belki, konuşmak ihtiyacını dahi hissetmeyeceğiz; ama, bunları yaparken, herkesin de, Anayasaya, kanuna saygılı olmasını beklemek de hakkımızdır diyorum.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.

Tasarının tümü üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

Şimdi, maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ASKERLİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA

DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanununun 35 inci maddesinin (E) fıkrasının (3) numaralı bendinin (c) ve (d) alt bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"c) Türkiye profesyonel 1 inci ve 2 nci futbol liglerinde yer alan takımların kadrolarında bulunan profesyonel futbolcular,

d) Üç ve daha fazla ligi bulunan diğer spor dallarında en üst iki ligde yer alan takımlar ile en az iki ligi bulunan spor dallarında en üst ligde yer alan takımların uluslararası kuralların öngördüğü sayıdaki sporcuları,"

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini...

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkanım, vazgeçtik, konuşmuyoruz. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 1111 sayılı Kanunun geçici 36 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Geçici Madde 36. - 35 inci maddenin (E) fıkrasının (3) numaralı bendinde belirtilen şartları taşıyan sporculardan, bakaya veya yoklama kaçağı olanlar, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç ay içinde müracaat etmeleri halinde, 35 inci maddenin (E) fıkrasının (3) numaralı bendi hükümlerinden yararlandırılırlar."

BAŞKAN - Fazilet Partisi konuşma talebinden vazgeçti.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre söz talebi yok.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; sporcularımıza ve bütün camiamıza hayırlı olsun.

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) - Değerli Meclisimizin Değerli Başkanı, değerli milletvekili arkadaşlarım; bana bir defa daha teşekkür etme imkânı tanıdığınız için, arzı şükran ederim.

Bu kanunla, Türk spor hayatına genelleştirme getirmek suretiyle, bir teşvik, hatta bir takdir hizmetini yerine getirmekte olduğumuz kanaatindeyim. Türk sporcuları, son yıllarda, değişik ve bizi memnun edici başarılara imza koymuşlardır; özellikle uluslararası yarışmalarda, Türkiye'yi ve milletimizi tanıtma aracı olarak, turizm bakımından turistik amaçlı tanıtıcı görev ifa etmek suretiyle ve ayrıca, bizim milletimizin asaletini ve özelliklerini gösteren hususiyetleri bu yarışmalarda sergilemek suretiyle de, milletimizle onların kaynaşmalarını yabancı ülkelerde gerçekleştirmiş olmakla, bizi mutlu etmişlerdir. İşte, arkadaşlarımızın beyan ettiği gibi, en faal çalışma zamanını içine alan dönemde askerliği 33 yaşına kadar erteleme imkânı getirdiğimiz, geçen sene de, Temmuz 1999 tarihinde başlangıcını yapmış bulunduğumuz bir iyileştirmeyi, bu sefer, genelleştirme ve geliştirme şekline dönüştürmüş bulunuyoruz. Geçen sene kabul ettiğimiz kanunla, birinci futbol liginde olanlara, Avrupa, dünya ve olimpiyat şampiyonasında ilk üç dereceye girmiş bulunanlara tanıdığımız bu hakkı, bu imkânı, bu sefer, profesyonel futbol liginin ikinci lig kesimine ve diğer branşlarda da -adını koymadan, güreş, voleybol, hentbol, basketbol dahil, her türlü spor branşlarında- eğer üç ligi varsa ilk ikisine, iki ligi varsa birincisine tanınmak suretiyle ve sınırlamayı da uluslararası kuruluşların belirlediği sporcu sayısıyla belirlemek suretiyle, tekrar tekrar huzurlarınıza gelmeyecek bir genel ilkeyi de kabul etmiş bulunuyorsunuz.

Bu vesileyle, bugün, Meclisimizin verimli çalışması sırasında, özellikle görüşlerini beyan eden değerli arkadaşlarıma, söz alanlara tekrar teşekkür ediyorum. Ayrıca, kişisel olarak, şahsen, benimle ilgili teveccühte bulunan arkadaşlarıma da, görevlerimizi yaparken iyi ilişkiler içerisinde yapma prensibimin bir gereği olarak, bütün gruplarla temasımın o ölçüler içinde devam etmekte olduğunu da beyan ediyorum.

Tekrar sevgi ve saygıyla şükranlarımı sunuyorum efendim. Bu kanunun Türk spor camiasının ve kulüplerimizin başarılarına vesile olacaktır inancındayım; teşekkürlerimi tekrarlıyorum efendim. (DSP, MHP, ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Tekrar hayırlı olsun.

Müzakerelere devam ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemin 12 nci sırasında yer alan, Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

12. – Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı: 708) (1)

BAŞKAN - Komisyon... Hazır.

Hükümet... Hazır.

Sayın milletvekilleri, komisyon raporu 708 sıra sayısıyla bastırılarak dağıtılmıştır.

Tasarının tümünün müzakeresine başlıyoruz.

İlk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Mehmet Dönen'e ait.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; LPG ile üretim yapan bazı reel sektörlerin zararını karşılamaya ilişkin bir yeni yasal düzenleme yapıyoruz. Bu yasal düzenleme üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî ki, reel sektörün içinde bulunduğu durum, gerçekten yürekler acısı. Zaten, Devlet İstatistik Enstitüsünün yaptığı son araştırmalara göre de, Türkiye'de işini kaybedenlerin sayısı oldukça yüksek bir noktaya gelmiştir. 800 000'e yakın insan, çalıştığı işinden ayrılmak zorunda ve işsiz kalmak durumunda kalmıştır.

Şimdi, bu da gösteriyor ki, reel sektör, üretenler, gerçekten zor durumda ve bu üreten sektörlere ciddî anlamda yardımcı olmak durumundayız.

Özellikle 2000 yılında uyguladığımız ekonomik program doğrultusunda, reel sektör, kur avantajını kaybederek, ihracat yapamaz hale gelmişti. Türkiye'de, bırakın ihracat yapmayı, ithal mallarla bile rekabet edemez duruma gelmişti. Böyle, çok uzun süre, bir yıla yakın bir süre, Türkiye'de reel sektör, üretenler, ciddî anlamda sıkıntıya girdi ve 2000 yılında uygulamış olduğunuz birinci ekonomik program, önce kasım krizinde sonra da şubat krizinde çok ciddî yol kazaları geçirerek, reel sektörü bir başka açıdan ciddî anlamda zor duruma sokmuştur.

Dün, özellikle kur avantajını kaybeden reel sektör, şimdi diğer birtakım avantajlarını da kaybederek; yani, girdi fiyatlarının çok yükselmesiyle, kullandığı enerji fiyatlarının çok yükselmesiyle ve kaynak kullanımında çok yüksek maliyetler ödemesinden dolayı, çok önemli sıkıntılar çekmektedir. Aslında, teorik olarak baktığınızda, reel sektör, bu devalüasyondan sonra, ihracata yönelik çalışarak, ihracatını artırarak, çok iyi durumda olması gerekir; ama, şubat ayından bu yana baktığımızda, reel sektörde bu iyileşmeyi göremiyoruz. Neden; çünkü, reel sektörü ayağa kaldıracak olan kurumların bir çoğu çöküntüye uğramış ve reel sektör de bu çöküntünün altında kalmıştır. İşte, böyle bir ortamda, bir yasal düzenlemeyle, çok lokal bir alanda ve sesi çok yüksek çıkan bir gruba bir kaynak aktarması yapıyoruz.

                           

(1) 708 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

Şimdi, biz, eğer, cidden, reel sektörün bütününü düşünüyorsak, üretenleri düşünüyorsak, genel olarak, bütün sektörleri bir arada düşünüp, onların sorunlarını çözmek durumunda olmamız gerekir. Reel sektörün sorunlarını çözmeden, onları ihracata yönlendirmeden, Türk ekonomisini çok ciddî anlamda bu krizden kurtarmak mümkün değil. Dikkat ederseniz, şubat ayından bu yana, ülke, krizle yaşıyor; yaşadığı krizden bir türlü çıkamıyor. Neden; çünkü, ürettiklerini satacak konumda değiller, üretecek konumda değiller. Türkiye'nin krizden çıkabilmesi, üretebilmesi ve onu ihraç etmesine bağlıdır.

Değerli milletvekilleri, kapalı ekonomilerde olduğu gibi, günümüzde, artık, ürettiğiniz malın fiyatını siz belirlemiyorsunuz; belirleme şansına da sahip değilsiniz. Ürettiğiniz malların fiyatlarını dünya pazarları belirliyor. O dünya pazarlarında rekabet gücünü elinizde tutabilirseniz, ancak varlığınızı ve kurumlarınızı koruyabilirsiniz; yani, orada rekabet gücünü kaybederseniz ve oradaki fiyatları belirleyen rekabet koşullarına uygun davranamazsanız, o zaman, reel sektörün sıkıntıdan kurtulmasını beklemek çok büyük iyimserlik olur.

Siz, hâlâ, reel sektöre dünyanın en yüksek fiyatlı enerjisini kullandırmaya devam ederseniz ve çıkardığınız, özellikle enerji yasasıyla, maliyet artı kâr esasını getirir ve bundan sonra da daha büyük bir enerji faturasını o insanların önüne koyarsanız, sonuçta, reel sektörü kurtarma şansınız olmaz, reel sektörü üretir hale getirme şansınız olmaz.

Zaten iç piyasada bir daralma var. İç piyasada mal satamayan reel sektör nereye mal satacak; uluslararası pazarlarda yarışarak, ihracat yapacak. O zaman, onların koşullarında girdisi olmayan, elektrik enerjisini onların koşullarında kullanmayan, özellikle sermayeyi, kaynakları onların seviyesinde, onların kullandığı faizden kullanamayan reel sektörün onlarla rekabet etmesini düşünmek, biraz saflık olur diye düşünüyorum. Bu mümkün değil, bunu yapamazsınız, yapma şansınız yok.

O zaman, reel sektörü bütün olarak düşünerek; yani, tekstilinden demir çeliğine ve diğer elektronik sanayiinden otomobil sanayiine, beyaz eşya sanayiine kadar tümünü birlikte ele alıp, bütünü üzerinde konuşarak ve özellikle, bu kurumlar nasıl ayağa kaldırılır, bu kurumlar nasıl tekrar ihracat yapar, üretim yapar hale getirilir, bunları çok ciddî anlamda konuşup, tartışıp, ayağa kaldırmak zorundayız.

Artık insanlar işini kaybediyor. Zaten, genç bir nüfusa sahibiz. Çok genç bir nüfus, çok büyük oranda işsiz. Bir de bunlara işini kaybedenlerin katılması, Türkiye'de, önümüzdeki günlerde altından kalkılması çok zor yaralar açar, sosyal yaralar açar; bunları kapatamazsınız. Bunların maliyeti, bugünkü ekonomik krizin maliyetinden çok daha yüksek olur değerli arkadaşlarım.

Bunun için, bugünden, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bu önümüze gelen yasayı bir fırsat bilerek, bir araya gelip, reel sektörün sorunlarını enine boyuna tartışıp, onların sorunlarına gerçekten çözüm üretecek yolları bulma zorunluluğumuz var.

Bu ülkede, hepimiz, seçim bölgemize gittiğimizde, bir sonraki gidişimizde, birkaç fabrikanın kapandığını görüyoruz, büyük sıkıntılar yaşandığını görüyoruz, büyük işten atılmaların yaşandığını görüyoruz. Bunları göre göre, bunlara çözüm bulamazsak, gerçekten bu sorunları çözemezsek, Türkiye'nin önünde daha çok ciddî bunalımlar olacak diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, burada, bu tasarıyla, bir sektöre, fayans üreten sektöre, özellikle otoprodüktör yöntemiyle üretim yapan, elektrik üreten ve bu elektriği kullanan ve fayans üreten sektöre, LPG ile doğalgaz arasındaki farkı -80 trilyon lirayı geçmemek koşuluyla; ki, 80 trilyon lira civarında tutuyor- 80 trilyon lirayı bu kesime kaynak aktarıyoruz. Gazetelerde ilanlarını hep beraber gördük, okuduk; bu kuruluşlar, bu fabrikalar, 20 000 civarında işçi çıkartacaklarını söylediler. 20 000 işçiyi çıkarttılar zaten. Buraya bir madde koyalım "bakın, biz, sizin bu zararlarınızı ödüyoruz, bu 20 000 kişiyi geri alın" diyelim. Bunu yapma şansımız yok, bunu yapmıyoruz. Peki, bundan kaç fabrika yararlanıyor? Bu otoprodüktür yöntemiyle niye elektrik üretmeye başladılar; çünkü, otoprodüktör yöntemiyle ürettikleri elektrik enerjisi, devletten aldıkları elektrik enerjisinden daha ucuz da onun için üretmeye başladılar. Şimdi, diyorlar ki: "Doğalgazla üretenler bizden daha ucuza mal ediyorlar. Biz, doğalgaz olmadığı için LPG'yle üretiyoruz ve LPG'yle ürettiğimiz için de, bizim, özellikle elektrik enerjisi maliyetimiz daha yüksek. O zaman, aradaki bu farkı bize verin." O zaman, bunlar haklı ise... Bu tasarıyı düzenleyenler, bu kuruluşları haklı gördükleri için bu tasarıyı düzenlediler. Aynı otoprodüktör sistemiyle, tekstil sanayiinde iplik üreten, bez dokuyan fabrikalar var... Peki, bunların zararlarını kim ödeyecek?! Yine, otoprodüktör sistemiyle, aynı sistemle, fuel-oille üretim yapan demir-çelik fabrikaları var; peki, bunların zararını, aradaki farklarını kim ödeyecek?! Yarın bunu eline alsa herhangi bir sektör temsilcisi dese ki, arkadaşlar, siz, bir sektöre veriyorsunuz; aynı koşullarda biz de aynı elektriği üretiyor ve onu kullanıyoruz, aynı dünya koşullarında da rekabet ediyoruz... Hatta, şöyle söyleseler: Seramik sektörü dediğiniz bu sektör, aşağı yukarı, LPG ile elektrik üretip kullanan veya doğalgazla elektrik üretip kullananların tümü, 120 milyon dolarlık ihracat yapıyor. Diyoruz ya bunun gerekçesinde, ihracatı artırmak için bunu veriyoruz. Şimdi, 120 milyon dolarlık ihracat yapabilmek için 80 milyon dolar kaynak aktarıyorsanız yarısına, bunun bir anlamı yok; böyle bir şey düşünemezsiniz. O zaman, 6-7 milyar dolarlık ihracat yapan tekstil sanayiine -6-7 milyar dolar diyorum- niye vermiyorsunuz bunu?! (DYP sıralarından alkışlar) Yine, Türkiye'de, her fabrikası 500 milyon dolarlık ihracat yapan demir-çelik sektörüne niye vermiyorsunuz bunu?! Bütünü değil 120 milyon dolar ihracatın; her fabrikası 120 milyon dolarlık ihracat yapan bir demir-çelik sektörüne bunu niye vermiyorsunuz?! Vermiyorsunuz... Peki, işsizliğin bu kadar yoğun olduğu bir yerde, özellikle, arabasına LPG tüpü taktırmış şoförleri niye desteklemiyorsunuz?! En alt gelir grubu... Evinde LPG yakan, fakir fukara, asgarî ücretle çalışan insanların evindeki tüpü niye sübvanse etmiyorsunuz da, Türkiye'de bir iki kişiyi, tuzu kuru bir iki kişiyi sübvanse etmek zorunda kalıyorsunuz?! Verdiğiniz bu para, asgarî ücretlinin verdiği vergiden kesilerek belirli kesimlere aktarılıyor.

Şimdi, ben, bunu okuyunca hayretlere düştüm. Bir program açıkladınız; dediniz ki: "Programda sübvansiyon yok, çiftçiyi sübvanse etmeyeceğiz." Tamam... "Esnafı da etmeyeceğiz..." Tamam... Peki, şimdi, siz, bir sektörün içinde birkaç tane fabrikayı hangi amaçla sübvanse ediyorsunuz; bunu nasıl açıklayacaksınız, bunu açıklamak mümkün mü değerli arkadaşlar?! Yani, burada, eğer, bir artniyet yoksa, özellikle, bu fabrikaların bu şekilde desteklenmesi doğru değil. Bütün olarak reel sektörü destekliyorsak, LPG kullanan herkesi destekliyorsak mesele yok; bir bütünlük arz eder; ama, siz, yalnızca birkaç fabrikayı, burada ismini vermeyeceğim, veremeyeceğim birkaç insanı destekleme adına böyle yasalar çıkarıyorsanız, bu ülkenin vay haline! Programınıza da aykırı. Bu, sizin, bugün, güçlü ekonomi programı diye açıkladığınız, Kemal Derviş'in dünyaya gidip anlatmaya çalıştığı programa da ters, aykırı. Ben, zaten, bunu, hangi amaçla, kimin, neden buraya getirdiğini, daha, ciddî anlamda anlamış değilim. Eğer, sübvansiyon yapılmayacaksa, kaynak aktarılmayacaksa hiçbir kesime aktarılmaz ve herkes, nimeti de külfeti de birlikte paylaşır; ama, siz, bir kesime aktarıp, diğer kesimlere aktarmazsanız bu, büyük sıkıntı yaratır. Bu, işin bir boyutu.

Değerli arkadaşlarım, diğer bir boyutu, eğer, bir gruba, bir sektöre, eğer böyle açıktan kaynak aktarıyorsanız, özellikle, dünyada altına imza attığınız dünya ticaret anlaşmaları ve Avrupa Birliği normlarına aykırı; bunları yapamazsınız. Bunları, ben, Plan ve Bütçe Komisyonunda söylediğimde, yüzde 20 ihracat şartı vardı; bunu kaldırırsak buradan kurtuluruz gibi bir argümanla o yüzde 20 şartı kaldırıldı. Hayır; burada, eğer bir sektöre kaynak aktarıyorsanız, bu, sübvansiyondur. Bu sübvansiyon, antidamping soruşturmasına maruz kalır; yalnız bu verdikleriniz değil, bütün seramik sektörünüz antidamping soruşturması kapsamı içine alınır. Geçmişte, biz, bunu demir-çelik sektöründe yaşadık. Dünyanın her yerinde bunu kaldırtmak için, Uzakdoğu'dan Avrupa'nın en ucuna kadar, günlerce, haftalarca, aylarca uğraştık ve yine de sektörün büyük bir kısmı çok büyük cezalar yedi. Bu aktardığınız 80 milyon doları, yani 80 trilyonu -belki 75 milyon dolar; ben, düz olarak, 1 milyon olarak söylüyorum- bu fabrikaların ihracat yaptığı ülkeler, sizden, ceza olarak, ceza yazarak alırlar. Fabrikaları desteklemiş olmazsınız. Eğer gerçekten mağdursa, bunu verme yolları var mı; var. Böyle kaynak aktararak değil. Devlet olarak dersiniz ki, şu fabrikaya, şu gruba, şöyle bir araştırma-geliştirme fonu veriyorum. Kimse karışamaz, kimse damping soruşturması, antidamping soruşturması açamaz; ama, böyle, hesapsız kitapsız aktarılan kaynaklar, gerçekten, çok büyük soruşturmaya tabi olur.

Buradan, biraz sonra gelen arkadaşlar şunu söyleyeceklerdir: Biz, bir haksızlığı ortadan kaldırıyoruz. Bir kısmı LPG'yle elektrik üretip onu kullanıyorlar, bir kısmı doğalgazla elektrik üretip onu kullanıyorlar.

Değerli arkadaşlarım, bunların 5 sent, 6 sent maliyetleri var ve eğer, atık ısılarını da kullanabiliyorlarsa, yani, ürettikleri buharı da kullanabiliyorlarsa, bunlar 3-4 sentlere kadar çekilebilir. Peki, ya devletten 8 sente elektrik enerjisi kullanarak ihracat yapma durumunda olan, üretim yaparak onu ihraç etme durumunda olan insanların zararlarını kim karşılayacak ve nasıl karşılanacak?

Peki, Türkiye'de, otuz yıla varan, yirmi yıla varan yap-işlet-devretlerle 15 sentin üstünde alım garantisi verilen elektrik enerjisiyle, önümüzdeki onbeş yıl dünyayla nasıl yarışacaksınız?.. Nasıl yarışacaksınız?.. Tüm bunların, burada, ciddî anlamda konuşulup, tartışılıp, bir karara bağlanması lazım.

Artık, Türkiye, çok ciddî krizler yaşıyor. Krizler, gelip geçici değil; dikkat edin, kalıcı oluyor, özellikle reel sektörde çok önemli ölçüde kalıcı oluyor. Bu kalıcı krizlerin, işte, temelinde bu atılan yanlış adımlar var.

Burada bir yanlış adım daha atılıyor. Bu atılan yanlış adımdan, dilerim ki, hükümetimiz geri adım atar ve böyle bir yasayı, biz, Meclis olarak, çıkarma durumunda kalmayız ve böyle bir yasayı, hiç olmazsa, Meclisimiz reddeder ve ne sektöre ne Türk ekonomisine ne de bunu vereceğimiz birkaç fabrikaya hiçbir yararı olmayan böyle bir yasayı buradan boşu boşuna çıkarmış olmayız.

Hepinize tekrar saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dönen.

İkinci konuşma, Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a ait.

Buyurun Sayın Polat.

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, bu tasarının genel gerekçesinde hükümet şöyle söylüyor; diyor ki: "Alternatif enerji kaynağı olarak ürünlerden doğalgaz ile likit petrol gazı (LPG) arasındaki fiyat dengesinin likit petrol gazı aleyhine büyük farklılıklar oluşturması nedeniyle üretiminde LPG kullanan seramik ve vitrifiye üreticileri ile bu tesislere elektrik sağlamak üzere kurulmuş olan otoprodüktör tesisler, üretimlerinde doğalgaz kullananlara karşı bir rekabet yapamadıkları için, bu doğalgaz ile LPG arasındaki farkı ödemek üzere bu tasarı getirildi." Getirilirken de, bu hükümetin teklif ettiği metinden birkaç şey Plan ve Bütçe Komisyonunda değiştirildi. Bunlar hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.

Bir kere, bu destekte, hükümet tasarısında yüzde 20 ihracat şartı vardı, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu yüzde 20 ihracat şartı kaldırıldı. İkincisi de -ikisinde de aynendir- bu farkın yüzde 70'i ödeniyor, yüzde 100 değil, yüzde 70'ini ödüyorlar. Üçüncüsü de, bu otoprodüktör tesislerde üretilen elektriğin yalnız seramik sanayiinde kullananlara destek verilmesi Plan ve Bütçe Komisyonunda ağırlıklı olarak benimsendi. Bir başka deyişle, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bu tasarının, 1 Mayıs 2001 tarihine, yani, 45 gün geri çekilmesi oldu; bu değişiklikler yapıldı.

Bunun dışında da, Plan ve Bütçe Komisyonu alt komisyonu da birkaç tane temenni yapıldı. O temennilere uyulmadı yalnız. O temennilerin en önemlisi de, tasarı kapsamının seramik sektörü yanında tekstil ve gıda ve LPG ile üretim yapan kiremit ve tuğla fabrikaları gibi diğer sektörleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiği belirtildi ve bunda çok ısrarla durulmasına rağmen, hükümet bu konularda kaynak yetersizliğini ileri sürerek, bu konularda komisyonun isteklerine olumlu bakmadı.

Şimdi, sayın milletvekilleri, çok kısaca açıklamış olduğum, yani, bu kanun tasarısının özü, hepsi bu kadar. Yalnız, burada, çok önemli bir şey var; o da şu: Bir taraftan deniyor ki, tasarıda da, bir reel sektör, yani, bir fayans sektörü, bir seramik sektörü kapanma durumuyla karşı karşıya ve seramik sektörü de Türk sanayi üretiminde önemli bir yer tutuyor; bunlar kapanmasın, işsizlik olmasın; onun için, bu desteği vereceğiz.

Şimdi, benden önce konuşan arkadaşlar da belirtti, burada, tabiî, bir çıkmaz var; o da şu: Bu hükümet döneminde, sadece Devlet İstatistik Enstitüsü raporlarına göre, ilk dört ayda, 1 450 000'den 1 809 000'e, kayıtlı işsiz sayısı arttı; yani, yüzde 35 arttı; daha da başka bir deyişle, 360 000 kişi, sadece bu dört ayda işsiz kaldı.

Şimdi, burada, hükümetin gerekçesinde "bu seramik tesislerine yardım etmemizdeki gaye -altkomisyon raporunun da gerekçesi o zaten- 125 milyon dolar ihracat yapılıyor; LPG kullananlar, 12 000'i doğrudan, 40 000'i dolaylı olmak üzere, yaklaşık 50 000 kişiye istihdam sağlıyor; 12 000 kişi fabrikada çalışıyor, bunun yan sektörleriyle birlikte 50 000 kişiye iş sağlıyoruz" deniliyor.

Şimdi, yalnız, burada, Türkiye'de, sizin bu hükümetin uyguladığı ekonomik uygulamalar neticesinde işsiz kalanlar, sadece seramik sanayiinde  değil, Türkiye'nin her sektöründe bu işsizlikler oldu.

Şimdi, size bir misal vereceğim. Biz, Fazilet Partisi olarak, hiçbir üretim tesisine verilen desteğe karşı çıkmadık, buna da çıkmayacağız; ama, haksızlığınızı belirtmek, çifte standardı belirtmek için de bir örnek vereceğim. Şimdi, bundan bir ay önce ve hâlâ, daha bugün -dört gün önce- otoyollara zam yapılmasına bir sebep olarak, buğday taban fiyatlarına verdiğiniz 10 000 liralık fiyat farkını, sürekli olarak, Sayın Kemal Derviş dile getiriyor. Neydi; yani, şimdi konu neydi; Tarım Bakanlığı dedi ki "ben, 178 000 lira buğdaya tabanfiyat vermek istiyorum." Sayın Kemal Derviş de "ben, 155 000 lira olarak, IMF'ye söz verdim" diye karşı çıktı. Aradaki fark kaç lira; 23 000 lira; 20 000 lira fark diyelim. Peki, hükümetin almak istediği, taahhüt ettiği buğday ne kadardı; 3,5 milyon ton. 3,5 milyon tonu 20 000'le çarptığınız zaman ne eder; 70 trilyon lira para eder.

Şimdi, bütün Anadolu'daki, bütün Türkiye'deki 20 milyon buğday üreticisine vereceğiniz destek -sizin yerinize tüccar alacaktı- neydi; hepsi, 70 trilyon lira paraydı. Bu 70 trilyon lirayı vermemek için, etmediğiniz kalmadı. "Derviş böyle diyor, IMF böyle diyor, zarar ediyoruz, bütçemiz açık veriyor" diye bir sürü figan ettiniz; ama, diğer taraftan, işte, burada, 20 000 kişinin çalıştığı bir sektöre, pekâlâ, gelip de, 80 trilyon lira desteği de verebildiniz.

Şimdi, bakın, sayın milletvekilleri, siz, burada, bir kanun getirdiniz, dediniz ki: "Bundan sonra hükümet, destek -bir sübvansiyon- verdiği zaman bunu, mutlaka bütçeye koyacak." Koydunuz da; yarın gelecek ek bütçede, 80 trilyon lirayı LPG üretenlere vermek için maddeye koydunuz. Nasıl koydunuz ama; bunu da söyleyeyim. Şimdi, siz, öyle bir bütçe getirdiniz ki, ilk getirdiğiniz zaman 48 katrilyon liraydı. 48 katrilyon getirdikten sonra, bu bütçe, dört ay sonra, olması mümkün değil dediniz, yüzde 62 artırarak, 30 katrilyon 80 trilyon liralık bir ekbütçeyi Plan ve Bütçeye getirdiniz. Bakın, şimdi, 48 katrilyonluk bütçe getirdiniz. Aradan dört ay geçti, siz, yüzde 62 artırarak -ki, cumhuriyet tarihinin son ondört yılının ortalamasında yüzde 14'ten fazla artan yok- bunu, tuttunuz, yüzde 62 bütçeyi artırdınız; o kadar ki "hesapta hata yaptık" dediniz. Plan ve Bütçe Komisyonuna tasarıyı getirdiniz; tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonundan daha çıkmadan bir gün içerisinde 600 trilyon lira daha artırdınız. Yani, öyle bir şey ki, aynen, bu, İkinci Dünya Harbindeki Alman Markına döndü durumunuz. Tasarı geliyor Meclise, üç ay sonra 30 katrilyon artıyor, Plan ve Bütçe Komisyonuna geliyor, bir gün içinde 600 trilyon lira daha artıyor... Öyle bütçe var ki, yetişmek mümkün değil; yani, rakamlar jet gibi artıyor ve buraya -bakın, bir misal olarak söylüyorum- bu parayı getirdiğiniz zaman, 30 katrilyon liranın sadece 5 katrilyon lirasını vergiden karşılayacağız dediniz, 25 katrilyon lirası için de açık dediniz; yani, bütçede açık dediniz. Demek ki, siz, zaten, bütçede 25 katrilyon lira açık verdiğiniz zaman, 80 trilyon lira buraya verdiniz, o paradan koydunuz; ayrıca, 75 trilyon lira da tarımda destekleme için koydunuz.

Sayın milletvekilleri, yine, sizin yaptığınız haksızlıkları anlatmak için söylüyorum; getirdiğiniz bütçede, o 24,5 katrilyon lirayı faiz için aktarırken, tarım kesimine sadece ve sadece 75 trilyon, yatırıma 250 trilyon lira para ayırdınız... Yarın gelecek rakamlar, tek tek göreceksiniz. Burada neyi söylemek istiyorum... Bu bütçenin de, yine, 25 katrilyon lirası açık dediniz; yani, karşılığı yok dediniz; para mı basacaksınız, bir yerden borç para mı alacaksınız, o da belli değil.

Şimdi, size bir konu daha söylemek istiyorum, bunu misal olarak vereceğim, bunu çok önemsediğim için söyleyeceğim, o da şu: Şimdi, siz, 16,5 katrilyon civarında fon bankalarına para yatırdıktan sonra, 24 katrilyon lira civarında da, tuttunuz, kamu bankalarına kamu kâğıdı verdiniz; toplam 43,5 katrilyon lira fon ve kamu bankalarına kamu kâğıdı vererek de önemli bir para çıkışı yaptınız. Şimdi, kamu bankalarının görev zararının aslını -bunu iyi dinleyin, bir misal vererek söylüyorum- 1993 yılında ödenen, kütlü pamuğa verilen 315 milyon dolarlık desteğin zamanında ödenmemesine bağladınız. Kütlü pamuğa verilen 315 milyon dolarlık destek için, 1993'ten 2000 yılına kadar geçen zaman içerisinde 3,6 milyar dolar para ödediniz, hükümetler ödedi. Yani, 1997'de ödendi, 2000'de ödendi, 3,6 milyar dolar ödendi; sonradan da, 2000 yılı sonunda 15 milyar dolar borç kaldığı tespit edildi; toplam 18,6 milyar dolar oldu bu görev zararı. Aslı ne bunun; çiftçiye verdiğiniz 315 milyon dolar para. Şimdi, her yerde, kalkıyorsunuz, çiftçiye verdiğimiz paradan dolayı kamu bankaları görev zararına uğruyor ve zarar ediyor diyorsunuz. Sizin burada çiftçiye verdiğiniz para ne; 315 milyon dolar. Şimdi, bu tasarıyla, 20 000 tane seramikçiye verdiğiniz para ne; 70 milyon dolar. Hemen hemen, o desteğin dörtte 1'i. Bu desteği bütçeye koyduğunuz için görünmeyecek; ama, çiftçiye verdiğiniz paranın karşılığını bütçeye koymadık diye bütün zararları onun üzerine yıkacaksınız ve her zaman, her yerde de, gelip, çiftçinin başına kakacaksınız.

Burada, bunun üzerinde şunun için durmak istiyorum: IMF döneminde ve son iki yılda öyle bir noktaya geldik ki, çiftçiye 5 kuruş para verilse, çok büyük para verilmiş gibi, sürekli olarak karşı çıkıyorsunuz; ama, diğer sektörlere ne kadar para verirseniz verin, bunu hiçbir zaman için dile getirmiyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, biraz da bu tasarıyla ilgili bazı bilgiler vereyim size: Türkiye'de, LPG kullanarak üretim yapan irili ufaklı firmaların sayısı takriben 15. Bunların biri, yılda hemen hemen 22 000 000 metrekare üretim yapıyor; biri 14 000 000, biri 11 000 000, biri 10 000 000 metrekare üretim yapıyor; diğerleri daha az, üretimleri 1 000 000'a, 400 000'e kadar düşenler var. LPG kullanan 15 fabrika var, bunların üretimleri de toplam üretimin yüzde 44'ü.

Doğalgaz kullanan ise, büyüklü küçüklü takriben 8 firma. İçlerinde en çok doğalgaz kullanan, yılda 57 000 000 metrekare üretim yapıyor; ikincisi, 26 000 000 metrekare yapıyor. Bunlardan toplam 8 tane fabrika var; bunların da üretimi, toplam üretimin yüzde 56'sı. İhracat olarak konuştuğumuz zaman, LPG kullananlar ihracatın yüzde 30'unu, doğalgaz kullananlar ihracatın yüzde 70'ini yapıyorlar ve bir önemli fark da, yine, verilen bilgilere göre, LPG kullananlar, doğalgaz kullananlara göre 2,85 katı kadar daha fazla bir ücret ödüyorlar. Bunlar da, bu tasarıyı getiren hükümetin gerekçe olarak öne sürdüğü önemli gerekçeler. Yine, hükümetin de söylediğine göre 12 000 işçi burada çalışıyor. Nakliyesi ve diğer yansektörüyle beraber bu sektörde toplam 34 500 işçi de yer alıyor diye ifade edildi komisyonlar ve Plan-Bütçe Komisyonunda.

Şimdi, size birkaç tane daha misal vereyim, seramik sanayii konusuyla ilgili olarak. O da şu: Türkiye'de seramik sanayiinin hammaddesinin yaklaşık yüzde 80'i ülkemizde karşılanıyor ve Türkiye, seramik sanayiinde, dünyadaki çeşitli sağlık gereçlerinde, altsektör olarak, dünyadaki 8 tane büyük üreticiden birisi. Yani, sağlık sektöründe dünyadaki seramik üreten en büyük 8 firmadan birisi Türkiye.

Kaplama malzemeler durumunda ise... Türkiye'de 13 tane vardı orta ve büyük fabrikalar; bunlar içerisinde, Avrupa'da dördüncü büyük üretici konumuna geldik, dünyada beşinci. Yani, kaplama seramiklerinde dünyada beşinci, Avrupa'da dördüncü büyük seramik üreticisi durumundayız. Sofra ve süs eşyalarında 8 büyük firma var Türkiyemizde. Şimdi, miktar olarak da söyleyeyim: Türkiye seramik üretimi, 1998 yılında, kaplama malzemelerinde 1 700 000 ton, sağlık gereçlerinde 120 000 ton, sofra ve süs eşyalarında 24 000 ton, teknik malzemelerde 15 000 ton mertebesindedir. İhracat olarak söylediğimiz zaman; rakamlar artmıştır; 1994 yılında 147 milyon dolar ihracat yaparken, seramiğin tümünde ihracatımız, 1999'da 295 milyon dolara yükseldi. Yine, Türkiye'nin en çok ihracat yaptığı ülke Almanya olmakta ve bu ihracatın 77 944 000 dolarlık kısmını Almanya'ya yapmaktayız; İngiltere'ye 29 825 000 dolar, Fransa'ya 18 360 000 dolar civarında bir ihracat yapmaktayız.

İhracatın yanında önemli miktarda ithalat da var. Türkiye, 1994'te, 74 500 000 dolarlık ithalat yaparken, 1999 senesinde bu 80 960 000 dolara indi ki, bu, 1996'da 151 000 000 dolar idi. Önemli bir miktarda ithalatımız da var.

İthalatımıza baktığımız zaman, 20 557 000 dolarla en çok Almanya'dan ithalat yaptığımızı görürüz. İtalya'dan da 15 913 000 dolarlık bir ithalat yapıyoruz.

Yine, dünyadaki seramik sanayiine baktığımız zaman, en büyük üreticilerin Çin, İtalya, İspanya, Brezilya ve Türkiye olduğunu görürüz. Türkiye beş ülkeden biri olarak görülüyor ve burada önemli olan, Çin, üretiminin yüzde 97'sini, çok büyük üretim yapmasına rağmen, iç tüketimde kullanmaktadır. Çin, ihracata dönük tedbir almakta. Çin'in, İhracata atıldığı zaman önemli bir pay alacağı da bellidir.

Türkiye, seramik kaplama malzemesi ihracatında, yüzde 3 payla dünyada beşinci sıraya sahiptir.

Şunu da söylemek istiyorum: Kaplama malzemelerinde, milyon dolar olarak, Türkiye 42 milyon dolarlık kaplama malzemesi ihraç ederken, İtalya 406, İspanya 240 milyon dolarlık ihracat yapmaktadır.

Sağlık malzemelerinde ise Türkiye, 2 610 000 adet ihracat yapmakta.

Süs eşyalarında ise, hayrettir, Türkiye listeye girememekte. Halbuki turizmde oldukça atılım yapan Türkiye'nin, bilhassa Kütahya bölümündeki seramikleri çalıştırarak bu konuda dünya pazarlarına girmesi gerekir. Mademki turizm artıyor ve turistik yerlerde bunlar çok satılıyor, bu konuda da önemli atılım yapmamızda fayda var diye düşünüyorum.

Sağlık gereçlerinde Avrupa ithalatına baktığımız zaman, Türkiye'nin, 20 000 adet, Avrupa'dan ithalat yapmış olduğunu görmekteyiz.

Sayın milletvekilleri, fayans sektöründe bu kadar figan edilmesindeki bir önemli mesele de, son yıllarda, yani son iki yıldan beri, sizin, sürekli olarak inşaat sektörünü geriletmenizden dolayı Türkiye'de fayans sektöründe de bir düşüş meydana geldi. Sadece bu senenin ocak, şubat, mart ve nisan aylarında karo fayans üretimi, 2000 yılının dört ayındaki üretimden yüzde 22,5 daha noksan. Nisan ayını misal vermek gerekirse, geçen yılın nisan ayına göre 2001 yılı nisan ayında yüzde 10,5'lik noksan üretim meydana geldi. Tabiî, fayans üretimi noksan olmasına LPG maliyetleri de etki etti ve bunlarda maliyeti çok artırdı.

Sayın milletvekilleri, netice olarak şunları söylemek istiyorum: Tabiî, Türkiyemizde sanayi sektöründe, sadece enerji noktasında değil, kapital noktasında, para noktasında da büyük bir problem var. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin yaptığı ankette, 2001 yılının ilk dört ayında, iş dünyasının yüzde 70,23'ünün kredi kullanamadığı, ancak yüzde 17'sinin kredi kullandığı belirtiliyor ve ankette sorulan "2001 yılının geri kalan bölümünde herhangi bir bankadan kredi almayı düşünüyor musunuz" sorusuna, yüzde 74,10'u "hayır, alamayacağım" diyor. Yani, neyi demek istiyorum; sanayi sektöründe hem kredi kullanımında bir problem var hem enerji yokluğundan bir problem var ve bu kredi problemi, tekstil sanayiinde de var, fayans sektöründe de var, demir çelik sektöründe de var, bütün sektörlerde de var. Bunu, sadece bir tek sektörde öne alır da diğerlerini ihmal etmeye kalkarsak burada da haksızlık yapmış, çifte standart uygulamış oluruz.

Yalnız, tabiî, bu hükümet der ki: Bizim çifte standart uygulamadığımız ne var ki bunu böyle dile getiriyorsunuz. Zaten, siz, her şeyde çifte standart uyguladığınız için bunu çok da anormal karşılamadığımı burada belirtmek istiyorum; çünkü, sizin yaptığınız bütün uygulamalarda, hangi uygulamayı alırsanız alın bunlarda çifte standart vardır.

Sayın milletvekilleri, bu konuşmamın son noktasında bir konuya değinmek istiyorum. Bu anlatacağım son konu, belki, bir miktar bu gündemin dışına çıkmış olabilir; ama, onu da şundan dolayı söylemek istiyorum: Şimdi, siz, Türkiye'yi sürekli olarak, IMF'den para almak durumunda kalan  bir borçlu durumuna getirdiniz. Biz, 1997 yılında, size, hükümeti devrettiğimiz zaman -bir özveri olarak, bunu da hesap olarak vereyim; çünkü, Türkiye'nin ne olacağı belli olmaz- 80 milyar dolar bizim dış borcumuz vardı; şu anda 115 milyar dolardır; eğer, IMF'den istediğiniz 15 milyar doları da alırsanız 130 milyar dolara bu sene sonunda dış borcumuzu çıkaracaksınız. Peki, dış borcumuzu 80 milyar dolardan 130 milyar dolara çıkaran siz, bu parayı işçiye, köylüye, memura, esnafa mı verdiniz, sadece rant kesimine mi verdiniz; bunu da, sizin bir düşünmenizi isterim.

SALİH DAYIOĞLU (İzmir) - Açıkla...

ASLAN POLAT (Devamla) - Ben anlatayım... O zaman, bari, istediniz,  daha da geniş, size, rakam rakam vereyim; madem onu vereyim; tam okuyayım bu sefer.

Sizin 2001 yılında... Sayın milletvekilim, hiç rahatsız olmayın, ben bir hesap vereyim. 1997 yılı ile bugün arasında bir misal vereyim. Bakarsınız, ki Anayasa Mahkemesi bugün bizi cezalandırabilir de... Beni... Şahsım adına konuşuyorum şimdi. Hiç önemli değil. Ben bir söyleyeyim; bakalım ki bu cezayı ben mi hak ettim, benim oy verdiğim partiler mi hak etti, siz mi hak ettiniz; bunu da tarihe bir not düşsün diye söylemek istiyorum.

Şimdi, siz, bugün, getirdiğiniz son vergi yasasıyla, toplanan verginin yüzde 111'ini faize ödüyorsunuz; yani, topladığınız bütün vergi yüzde 111 katıyla faize gidiyor. Peki, 1997'de, benim içinde olduğum hükümet devrederken neydi dediğiniz zaman, bu, yüzde 52,61'di. Yani, benim içinde bulunduğum, güven verdiğim Refahyol hükümeti, toplanan tüm verginin yüzde 52,61'ini, tüm bütçenin yüzde 28'ini faize uygularken, ki, 1996'da yüzde 38'di, biz, bunu, yüzde 28'e düşürdük. Şimdi, siz, bunu, bütçe içerisinde yüzde 52'ye; tüm vergi gelirleri içerisinde biz yüzde 52'ye düşürmüşken, şimdi, siz yüzde 111'e çıkardınız; bunu çıkardığınız zaman... Yine Devlet İstatistik Enstitüsü raporları da var burada. DPT raporlarında deniliyor ki bugünlerde: "1996'dan 1997'ye gittiğimiz zaman, memur maaşları reel olarak yüzde 17 arttı; 1997'den sonra, 2000 yılında yüzde 11,5 memur maaşları azaldı."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Polat...

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, şahsî söz talebim de var; verin konuşayım.

BAŞKAN -2 dakika veriyorum;ama, bitirin.

ASLAN POLAT (Devamla) - 10 dakika şahsım adına konuşmam var.

BAŞKAN - Hayır, şahsî konuşmanız yok.

ASLAN POLAT (Devamla) - Var, şahsım adına var.

BAŞKAN - Benim önümdeki listede yok; bakayım ben ona.

ASLAN POLAT (Devamla) - Bakın; var.

Sayın Başkanım, şimdi DPT verilerine göre 2000 yılında, ortalama, asgarî ücret ile emekli aylıklarında yüzde 15'e yakın gerileme var. SSK emeklilerinin  gelirleri de yüzde 14 azaldı.  Bunu kim diyor; Devlet Planlama Teşkilâtı diyor..DPT kime bağlı; MHP'liler, sizin bakanlarınıza bağlı; yani, sizin bakanlarınıza bağlı...

HÜSEYİN KALKAN (Balıkesir)- Genel Kurula konuş.

ASLAN POLAT (Devamla)-  MHP'liler, Genel Kurula konuşuyorum da, DSP Erzurum'da yok, ANAP Erzurum'da yok; Erzurum'da benim karşıma siz çıkıyorsunuz. Onun için, sizinle konuşuyorum ben.(MHP sıralarından gülüşmeler)

Şimdi, yani, sizin hükümetiniz döneminde, Devlet Planlama Teşkilâtı "bütün kesimlerin maaşı azaldı; buna mukabil, 1997 senesinde yalnız  Refahyol döneminde reel ücretler arttı" diyor. Bunu, bakın, Devlet Planlama Teşkilâtı diyor.

Bir daha okuyayım rakamları rahatsız olmayın. Diyor ki: "2000 yılında kamu işçilerinde yüzde 6,7; memur maaşlarında yüzde 11,5; emekli maaşlarında yüzde 13,3; SSK emeklisinde 13,4; asgarî  ücrette yüzde 14,5 azalma oldu."

Ama, yine aynı Devlet Planlama Teşkilâtı "Refahyol iktidarında, 1996'dan 1997'ye geçtiğimiz zaman memur maaşları reel olarak yüzde 17 arttı"diyor. Bu da, sizinle Refahyol arasındaki  farktır.

Ha, diyeceksiniz ki: "Biz hayatta Refahyol olamadık." Olamazsınız zaten; sizin  olmanız mümkün de değil. (MHP sıralarından gülüşmeler)

Sayın milletvekilleri, Refahyol döneminde halk gülüyordu, işçiler, memurlar gülüyordu; şimdi siz gülüyorsunuz, ağlanacak halinize!..

İçborcu getirdiniz 59 katrilyona çıkardınız; size biz onu 4 katrilyon olarak teslim etmiştik. Dışborcu 80 katrilyon vermiştik; şu anda 130 milyar dolara  doğru götürüyorsunuz. İşçinin maaşını reel  azaltıyorsunuz, memurun azaltıyorsunuz, çiftçinin azaltıyorsunuz; sadece ve sadece, rant  kesimine para aktarıyorsunuz.

Yarın buraya bakın bütçe getireceksiniz; getireceğiniz 30 katrilyon 600 küsur trilyonluk bütçede, 24,5 katrilyonunu sadece rant kesimine, faize vereceksiniz, o bütçede sadece 75 trilyon tarıma ayrılacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla)- Sayın Başkan, şahsım adına da konuşmamı ilave edin.

BAŞKAN -Sayın Polat, müracaatınız yok; ama, müracaat ederseniz, söz verme imkânım var.

ASLAN POLAT (Devamla) - Ediyorum efendim.

BAŞKAN - Peki, siz buyurun, oturun, diğer arkadaşlarımız konuşsun, sonra...

Grupları adına üçüncü söz, Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini ifade edecek olan, Uşak Milletvekili Sayın Hasan Özgöbek'e ait.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA HASAN ÖZGÖBEK (Uşak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan, Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Demokratik Sol Parti Grubu adına görüşlerimi bildirmek üzere huzurunuzdayım; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Benden önce konuşan iki muhalefet partisi sözcüsünün de, bu kanunla ilgili görüşlerini aktarırken, üzerinde durdukları nokta, bu kanunun, bir sübvansiyon kanunu olduğu şeklindeydi; ancak, kanun iyice incelendiğinde ve sektör iyice incelendiğinde, bu kanunun, bir sübvanse kanunu olmadığı, hatta, gelir getirici bir kanun olduğu açıkça görülecektir. Bunun nasıl olduğunu sorarsanız, bu sektörde, sektörün yüzde 55'i doğalgaz kullanmakta, yüzde 45'i de LPG kullanmaktadır ve LPG kullanan sektördeki üreticiler, LPG fiyatlarındaki artıştan dolayı, üretimlerini, yüzde 50'nin üzerinde durdurmuş, işçilerini de yüzde 70 oranında çıkarmıştır. Bu kanunla, bu işçiler tekrar geri alınma imkânına kavuşacak, üretim tekrar yüzde 100'lere çıkacak ve bu da, devletin, tekrar, ihracat getirisi geliri, hatta, sadece işçilerin SSK primi ve stopaj vergileri bile, burada koyduğumuz, bu, 80 trilyonluk ödemeden daha fazla olarak devlete geri dönecektir. Bunu, sadece, işçilerin stopaj ya da SSK primi olarak düşünmek mümkün değildir; burada üretimin artmasıyla, bir nakliye sektöründe, yine aynı şekilde, benzin tüketiminde ve bütün bunlardan kaynaklanan devlet gelirlerinde, KDV'sinde ve Gelir Vergisindeki artışları da gözönüne alırsanız, bu kanunla, biz, devlet olarak, bir sektörü sübvanse etmek değil, son zamanlarda gerekli olan bir kanunu çıkararak, hem devlet olarak gelir elde etmek durumunda olacağız hem de reel sektörde, kısıtlı da olsa, bir üretim sektörünün önünü açacağız. Ki, bu sektör, bizi, dünyada ihracatçı ülke olarak üçüncü ülke, üretici ülke olarak da Avrupa'da üçüncü, dünyada beşinci ülke durumunda taşımaktadır ve bu sektör, bugün için 300 milyon dolar civarında olan ihracat geliriyle, ülke ihracatında önemli bir yer teşkil etmektedir. Ki, bu kanunla, bu sektörün ihracat gelirleri de kısa sürede 1 milyar dolar seviyelerine gelecektir. Bu kanundan faydalanan sektördeki... (DYP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Diğer kapanan bankaları aç bakalım hadi!

HASAN ÖZGÖBEK (Devamla) - Lütfen, hesabını yapınız; sizler ekonomiden anlayan kişilersiniz.

NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - 500 000 esnaf dükkânını kapattı.

BAŞKAN - Efendim, lütfen...

HASAN ÖZGÖBEK (Devamla) - İşte, o esnafa da yardımcı olacak bir kanundur; orada çalışacak olan işçi, aldığı maaşla gidip o esnaftan alışveriş edecek; o esnaf da, devletten istediği desteği bu şekilde almış olacaktır.

BAŞKAN - Sayın Özgöbek, siz, Genel Kurula hitap edin efendim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Kime hizmet ediyorsun bu konuşmayla; inanarak mı söylüyorsun bunları?!

HASAN ÖZGÖBEK (Devamla) - Umut ederim ki, bu kanun, reel sektördeki diğer kesimlere de, aynı şekilde olan diğer kesimlere de yansıtılır ve reel sektörün sorunlarının çözümünde bir öncelik etmiş olur.

Bu duygularla, bu kanunun ülkemize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özgöbek.

Anavatan Partisinin görüşlerini, İzmir Milletvekili Sayın Işılay Saygın ifade edecekler.

Buyurun Sayın Saygın. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA IŞILAY SAYGIN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi Grubu ve şahsım adına, söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, siz saygıdeğer milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Türkiye, seramik ve karo fayans üretiminde dünya beşincisi, ihracatında ise dünya üçüncüsü konumunda bulunmaktadır. Bu, ülkemiz için iftihar edilecek bir tablo olup, sanayicimiz tamamen yurt içindeki kaynakların kullanımıyla en yüksek katmadeğer yaratan bir sanayi dalıdır. SSK primleriyle ve KDV gibi vergilerle devletimize 70 milyon ABD Doları gelir sağlamakta ve ayrıca, Ege Bölgesi üreticileri yılda 125 milyon dolar ihracat yapmaktadır.

Karo, seramik üretimi ülkemizde Marmara ve Ege Bölgesinde odaklanmıştır. Bu bölgelerde kurulan tesislerde, toplam olarak 200 milyon metrekare üretim kapasitesi bulunmaktadır. Seramik sektörünün yüzde 50'si üretimlerini LPG gazı kullanarak gerçekleştirmekte, seramik üreticilerinin yaklaşık 100 milyon metrekaresi doğalgaz enerjisi kullanırken, bölgelerinde doğalgaz olmayan üreticilerin toplamı ise yaklaşık 100 milyon metrekaredir. Böylece sektör, doğalgaz ve LPG kullanımı açısından, kapasite olarak, yarı yarıya bölünmüş olmakla birlikte, LPG kullanımı doğalgaz verilemeyen Ege Bölgesinde yoğunlaşan üreticileri etkilemekte ve çok mağdur duruma düşürmektedir.

Saygıdeğer Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; doğalgazın Ege Bölgesine ulaşması 1994 yılında planlanmış, ancak, bugüne kadar bölgeye doğalgaz ulaşamamıştır. 100 milyon metrekare üretim yapan ve doğalgaz verilemeyen Ege Bölgesinde bulunan üreticiler, haksız rekabetle karşı karşıya kalmış bulunmaktadırlar. 100 milyon metrekare üretim yapan ve doğalgaz verilemeyen Ege Bölgesinde, seramik ve vitrifiye üreticileri ile bu tesisin üretiminde doğalgaz kullanan diğer tesislere karşı haksız rekabeti göz önüne alarak, reel sektörün ekonomik kriz nedeniyle oluşan zararların telafisi için hazırlanan bu çerçeve yasayla mağduriyetler bir nebze giderilecektir. LPG ile üretim yapan fabrikalara sağlanacak malî destek yanında, bu kuruluşların ülkemiz ekonomisine sağladığı istihdam imkânları ve ihracat katkısı ülkemizin sosyal düzenine de katkı sağlamaktadır. Bu tesislerde 50 000'e yakın kişiye istihdam imkânı verilmektedir. Bu yasayla sosyal devlet olmanın gereği yerine getirilmektedir. Bu yasa, hükümet tarafından, seramik ve vitrifiye üreticileri ile bu tesislere elektrik vermek için kurulan otoprodüktör tesislerin, üretiminde doğalgaz kullanan diğer tesislere karşı haksız rekabete uğramaları göz önüne alınarak hazırlanmıştır. Ancak, bunun diğer sanayi dallarımıza imkânlar ölçüsünde verilmesinde de yarar olacağına inanıyorum.

Kanun tasarısını Anavatan Partisi Grubu olarak desteklediğimizi belirtir, hepinize saygılar sunarım. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Saygın'a teşekkür ediyorum.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Bakan, not aldım bu söylediklerinizi... Sosyal devlet olmanın gereği bu mudur?! Hani çiftçi, hani esnaf; orada sosyal devlet yok; iki üç tane seramikçi için mi sosyal devlet var?

BAŞKAN - Gruplar adına son söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Verkaya'ya ait.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üretimini likit petrol gazıyla yapan üreticilerin zararlarının karşılanması hakkındaki kanun tasarısıyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin ve şahsımın görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunurken, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Türk seramik, karo ve seramik sağlık gereçleri sektörleri, bugün, dünyada ihracat miktarları açısından önemli bir yere gelmiştir. Seramik sektörümüz, ihracat potansiyeli olan sektörlerimizin başında gelmektedir. Hammaddesinin tamamına yakınını yurtiçi kaynaklardan sağlayan seramik üreticileri, yıllık 300 milyon dolar tutarında döviz girdisi sağlamaktadır.

2000 yılında kaplama malzemesi sektöründe kapasite yılda 230 milyon metrekare, üretim ise 125 milyon metrekare düzeyinde gerçekleşmiştir.

Sektör, üretiminin yüzde 30'unu ihraç ederek 55 milyon metrekarelik ihracat gerçekleştirmiştir. Dünyada İtalya ve İspanya'dan sonra en çok ihracat yapan üçüncü ülke durumundayız.

2000 yılında sağlık gereçleri üretimi 8-9 milyon adet, ihracat ise 3,5 milyon adet olarak gerçekleşmiştir. Bu sektörde üretimin yüzde 40'ından fazlasını ihraç etmiştir.

Seramik sektörü, ülkemizdeki inşaat sektöründe yaşanan durgunluktan dolayı, içpiyasa koşullarının zorlaması sonucu, giderek, ihracata daha fazla yönelmektedir. Ancak, sektörün en önemli girdilerinden birisi olan enerji fiyatlarının yüksekliği ve son aylarda yaşanan ani artışlar, ihracat yapan firmalarımızı rekabet edemez duruma getirmiştir.

Bilindiği gibi, Türkiye, enerjiyi pahalı kullanan ülkelerden birisidir. Amerika Birleşik Devletleri, Latin Amerika ülkeleri, eski Doğu Bloku ve körfez ülkeleri bir yana bırakılırsa, Avrupa'daki birçok ülkeden çok daha fazla ve yüksek fiyata enerji kullandığımızı herkes bilmektedir. Sanayide kullanılan elektrik fiyatları, rakibimiz ülkelerden, neredeyse 2 misli fazladır.

Aralık 2000 itibariyle söylersek, İspanya'da, elektrik fiyatı 3,9 sent/kilovat/saat; Türkiye'deyse 7,7 sent/kilovat/saat civarındadır. Yine, doğalgaz fiyatlarına baktığımızda, Aralık 2000 itibariyle söylersek, Türkiye'de 242 dolar, İtalya'da 205 dolar, İspanya'da 181 dolar, İngiltere'de 124 dolar civarındadır. Sanayide kullanılan doğalgaz fiyatlarıysa, son üç yılın verileri dikkate alındığında, Türkiye'de, OECD ülkelerinden yüzde 30, yüzde 40 daha pahalıdır.

Sanayileşmiş ve sanayileşmekte olan ülkeler, üretime büyük önem vermekte ve bu amaçla, üretimde kullanılan enerjinin fiyatını -yani, sanayicilerin kullandığı enerjinin fiyatını- tüketimde ve evlerde kullanılan enerji fiyatına göre çok daha ucuz tutmaktadırlar.

LPG ise, dünyada, seramik üretiminde hemen hemen hiç kullanılmamaktadır; ancak, ülkemizde, doğalgaz ağının birçok sanayi bölgesine henüz ulaşamamış olması nedeniyle, Ege Bölgesindeki ve Kütahya yöresindeki birçok üretici LPG kullanmaktadır. Halen sektördeki üreticilerin yarısı doğalgazla, diğer yarısı da LPG ile üretim yapmaktadırlar.

2000 yılı eylül ayından itibaren LPG fiyatlarındaki sübvansiyonun kaldırılması, bu üreticilerin maliyetlerini de önemli ölçüde artırmış ve gerek yurtiçi gerekse yurtdışı pazarlardaki rekabet güçlerini önemli ölçüde yitirmelerine sebep olmuştur. İhracat taahhütleri olan firmalar, bu taahhütlerini yerine getirmek için üretimlerini sürdürmeye çalışmaktadırlar ve üretimlerini sürdürmeye de mecburdurlar.

LPG fiyatları, Ekim 2000-Nisan 2001 döneminde, yedi ayda, yüzde 164 oranında bir artışla, 200 000 liradan 530 000 liraya çıkmıştır. Doğalgaz fiyatları ise, aynı dönemde yüzde 70 oranında bir artış kaydederek, 106 000 liradan 181 000 liraya fırlamıştır. Bu iki yakıtı kalori bazında değerlendirdiğimizde, aradaki fiyat farkı nisan ayı itibariyle yüzde 190 düzeyindedir.

Kaplama malzemeleri sektöründe 10 000, seramik, sağlık gereçleri sektöründe ise 5 000 kişi istihdam edilmektedir. Sektör, yan sanayii, taşımacılık sektörü, döşemecilerle birlikte, yaklaşık 80 000-100 000 kişiye istihdam sağlamaktadır. Bu sektörlere verilecek destekle, bu kadar kişinin işsiz kalması önlenecek, üretim kaybından doğacak vergi kayıpları önlenecek, daha da önemlisi, binbir emekle kazanılan yurtdışı pazarlarımız kaybedilme tehlikesinden kurtulacaktır.

Bu tesislerimizin kapanması, el değiştirmesi, hiç de arzu edilmeyen bir durumdur. Halen, ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu, üretim, ihracat ve istihdamın artırılmasıdır; ancak, LPG üreticilerine destek olunması demek, doğalgaza zam yapmak demek değildir. Geçmişte, böyle bir uygulamaya gidilmiş; ancak, bu durum, hiçbir tarafa yarar sağlamamıştır. Amaç, sanayicimize, sanayimize, uluslararası fiyatlarla, onların rekabet gücünü koruyabilecekleri düzeyde enerji girdisini sağlamak ve onların ülkemize katkılarının devamlı olmasına hizmet etmektir. Halen, sektörde bulunan atıl kapasitenin ihracata yönlendirilmesiyle, sektörün ihracatının, bir iki yıl içerisinde, 2 misli artarak yılda 100 milyon metrekareye ve 200 milyon dolarlık ihracata ulaşması da mümkün olacaktır. Sektörün, en önde gelen hedefleri bunlardır.

Çıkarılmasına katkıda bulunacağımız bu yasa, değerli hatiplerin biraz önce belirttikleri gibi, tabiri caizse, bir sübvansiyon veyahut çöpe atılmış bir para gibi görülmemelidir. Tasarının gerekçesinde de belirtildiği gibi, 70 milyon dolar tutarındaki KDV ve SSK primleri, zaten, bu firmaların hayatiyetlerini devam ettirmeleriyle tekrar hazinemize, bütçemize geri dönecektir. İstihdamın devam ettirilmesi ve en önemlisi, bu istihdamın devam ettirilmesinin ötesinde, üretimin devam ettirilmiş olması, Türk seramik sektörünün, binbir emekle, yurt dışında bugüne kadar kazanmaya gayret ettiği, kazanmış olduğu ihracat pazarlarımızın elimizden çıkarılmaması, ülkemiz adına ciddî bir kazançtır.

Bu kazancın devamına hizmet eden bu yasayı çıkarmaya gayret etmemizden dolayı, bütün siyasî partilerimize, değerli milletvekillerimize saygılar sunuyor, hepinizden Allah razı olsun diyorum, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Verkaya.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmış oldu.

Şahısları adına ilk söz, Niğde Milletvekili Sayın Mükerrem Levent'in.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Konuşma hakkımı Seydi Karakuş'a devrediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Karakuş, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

SEYDİ KARAKUŞ (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; LPG gazının Türkiye'de seramik sektöründe kullanılması ve birkısım bölgelerimizde de doğalgazın aynı sektörde kullanılması arasındaki fark, bu gazla üretim yapan seramik sektörünü, son bir yıldır ciddî şekilde çökertmiştir. Bilhassa Ege Bölgesinde ve kendi ilim olan Kütahya'da, halkımızın yüzde 40'ının direkt bu sektörden geçim sağlamış olması, dolaylı olarak da, yüzde 60'a varan nüfusun bu sektörün yan kazançlarıyla gelir elde ettiğini dikkate alırsak, son zamanlardaki hızlı bir fiyat artışıyla maliyetteki fiyatların doğalgazla üretilen porselen sektörü arasındaki rekabeti ciddî şekilde olumsuz olarak etkilemiştir. Bilhassa, Kütahya, Uşak, İzmir yöresindeki     20 000'e yakın insanın çalıştığı fabrikalar, doğalgaz olmaması sebebiyle, doğalgazla üretilen hem iç piyasayla hem de dünya piyasasıyla rekabet edemez duruma gelmiş, sadece Kütahya'da son birbuçuk yıldır 5 000'e yakın kişi işten çıkarılmak zorunda kalmıştır. Çıkarılacak bu yasayla sadece işverenin korunması gibi bir düşüncenin oluşacağını hiçbir milletvekilinin aklına getireceğini zannetmiyorum.

Esas itibariyle, üretimin pahalıya mal olması sebebiyle, işverenin dünya piyasası ve iç piyasayla rekabet edebilmek için sürekli işçi çıkarmak mecburiyetinde kalması, halkımızı ve bilhassa, her gün şikâyetlerini duyduğumuz, intiharlara kadar varan ciddî hadiselerin ortaya çıkmasına sebep olan bir olumsuzluğu, getirilen bu yasa değişikliği ortadan nispeten kaldıracaktır. O bakımdan, bu yasayı olumlu karşılıyorum. Bütün milletvekili arkadaşlarımın iktidar, muhalefet demeden destek vererek, binlerce çalışanın direkt, dolaylı olarak da en az onlar kadar bu işten faydalanan insanımızın iç piyasada ve döviz girdisi açısından da dünya piyasasındaki rekabet ortamını doğalgaz gelinceye kadar sağlayacağına inanıyorum.

Destekleriniz için, hem Kütahya halkı için hem de bu yoldan geçimini sağlayan Türk Halkı için, onlar adına sizlere teşekkür ediyorum; saygılar sunuyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seydi Karakuş'a.

Şimdi, son söz, şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a ait.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, iktidar partisi milletvekillerine şunu söylemek istiyorum: Muhalefeti bir dinleyin de, oy verdiğiniz zaman niye oy verdiğinizin de farkında olun. Çoğu zaman kanunu okumuyorsunuz. Bari, biz anlattığımız zaman bizi dinleyin de, arkasından, burada tenkitlerinizi yapın. Biraz sonra, 1 inci madde üzerinde konuşma var. Eğer bir probleminiz varsa, DSP Grubu adına kalkın, burada cevabınızı verin.

Sayın milletvekilleri, şimdi, bakın, bu kanun tasarısında... Yine, ben ısrar ediyorum. Eğer, 1997 yılının şubat ayında bir Ayşe ile Fatma'yı ağlatıp da yalan yere o Refahyol iktidarı yıkılmasıydı, İran doğalgazı, 1998 yılında Erzurum'a, 1999'dan sonra da Ankara'ya ve İzmir'e kadar, Türkiye dolayına gelecekti ve o zaman da, siz, zaten, bu doğalgaz İzmir'e de, Ege'ye de ulaştığı için, LPG kullanmak zorunda kalmayacaktınız; ama, 1997 senesinde, öyle eften püften bir sebepten bir iktidarı yıktığınız için, o doğalgaz da oradan gelmediği için... Temmuzun sonunda deniyor; ama, hâlâ, bu senenin temmuz ayında da geleceği şüpheli. O doğalgaz, bugün, buraya gelseydi, bu LPG uygulamaları da kalmayacaktı; çünkü, doğalgaz İzmir'e kadar gitmiş olacaktı.

Bunun dışında, LPG uygulamalarının çok yaygınlaştırılması da yanlıştır. Bunu da söylemek istiyorum. Şimdi, bu, son zamanlarda, bütün basına da intikal ediyor; LPG istasyonları yapılıyor... Nasıl olsa, doğalgazın, Mavi Akımın gelip gelmeyeceği şüpheli, İran doğalgazı da sallantıda kaldı; o zaman, biz, enerji açığımızı hemen bu LPG'yle kapatalım, bunu uygulayalım derseniz, LPG doğalgazın hemen hemen 2,5-3 katı kadar pahalı olduğu için, Türk ekonomisinde büyük açık meydana gelir. Onun için, siz, evvela, hesaplarınızı sağlam yapın ve bilhassa, doğalgazı, yaygınlaştırarak Türkiye'ye getirmeye çalışın diye söylemek istiyorum.

Şimdi, son olarak, bir konu daha söyleyeyim. Rakamlarda yanlış yapmamakta yarar var. LPG uygulanan seramik sanayiinde, Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakanlığın verdiği bilgilere göre, 12 000 işçi çalışmaktadır; bunun yan sektörüyle beraber de toplam 34 500 işçidir. Yani, rakamı bilelim. Burada yapılan ihracat, 125 milyon dolar olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunda beyan edilmiştir. 125 milyon dolarlık bir ihracat için yapılan sübvansiyon 80 trilyon olduğuna göre, dolar hesabıyla, ortalama 70 milyon dolardır. 70 milyon doları, 125 milyon dolarlık bir ihracat için kullanıyorsunuz. Burada kullandığınız sübvansiyonun pahalılığı da ortadadır. Bunların hepsine, oturup, ona göre karar vermek lazım.

Şimdi, üçüncü olarak da, size şunu söylemek istiyorum ki, bu da çok önemlidir: Zaten, yarın 30,6 katrilyonluk bütçe getireceksiniz, 24,5 katrilyonu faize gidiyor; uçan para... Bari, hiç olmazsa, uçan para vereceğinize, yine, burada 12 000 işçi çalışacak... Tabiî ki, bu ondan daha faydalı. Çünkü, sizin yaptığınız hiçbir şey doğru değil ki. Bu, onlardan daha doğru yani. Bu realiteleri de bilelim.

Şimdi, bir başka şey de... Size şunu söylemek istiyorum: Sadece bir fayans sektörüne değil, bütün reel sektöre bir çözüm bulmak zorundasınız. Sayın milletvekilleri, bunu ciddiye alın. Devlet İstatistik Enstitüsü "son dört ayda Türkiye'de işsiz sayısı yüzde 35 olarak arttı, 1 450 000'den 1 809 000'e çıktı" diyor ise, bu rakam üzerinde düşünmemiz gerekir. Orada işsiz kalan insan sayısı 350 000'dir. Burada ise, sizin bu tasarıyla gelecek işsiz sayısı 12 000'dir; takribi olarak, bunun 30 katıdır. Bunun 30 katı kadar işçiyi, zaten, bu son dört ayda meydana gelen ekonomik sebeplerden dolayı işsiz bıraktık. İşsiz demek, hiçbir işi yok demektir. Yine, bir insanın asgarî ücretle bile olsa bir işi olsa, evine bir ekmek getirir. Bir insan işsiz kaldığı zaman, tamamen tehlikeli durumdadır. Bunu size söylemek istiyorum.

Yarın, yine, buraya, tamamen fonların ilgasıyla ilgili bir tasarı gelecek; Toplu Konut Fonundan Tarım Destekleme Fonuna kadar hepsini kaldıracaksınız; ama, unutmayın ki, bir taraftan "kırsal kesimdeki insanları şehre taşıyalım, köylü görüntüden kurtulalım. Yüzde 45'imiz köylerde yaşıyor; bunu yüzde 10'lara düşürmemiz lazım" diyorsunuz; bir taraftan da, kırsal kesimden şehre gelecek insanlara en büyük desteği veren Toplu Konut Fonlarının önünü kesiyorsunuz, kapatıyorsunuz. Bunlar, hep yanlış uygulamalardır. Köyden kente gelecek o insanlara toplu konut desteğini, 1984'te olduğu gibi, artırmak zorundasınız. Bunu azaltmakla da bir neticeye ulaşamazsınız. Bunların hepsini, oturup, düşünmek zorundayız.

Şimdi, sadece IMF söylüyor diye, Tütün Yasasıyla tütün ekicilerinin alanını azalttığınız, Şeker Yasasıyla şeker ekicilerini azalttığınız, enerji sektörünü bütün dış dünyaya açtığınız, finans sektörünü bütün dış dünyaya açtığınız zaman, yarın gelecek noktada da tehlikelere düşeriz sayın milletvekilleri.

Burada daha fazla vaktinizi almadan son olarak şunu söyleyeceğim: Sayın Enerji Bakanımızı, cuma günü İspir'de yapılacak olan raftinge ve İspir'deki Pazaryolu Barajının temel atma törenine çağırmıştık; Başbakan Yardımcısı Sayın Mesut Yılmaz da İspir'e geleceğini söylemişti; fakat, ne sizin ne de Mesut Beyin gelmeyeceğini duydum. Bundan dolayı, İspir halkı, sizi, tekrar, oraya davet ediyor. Hem İspir'deki cuma günü yapılacak beynelmilel İspir raftingine gelmenizi hem de Pazaryolu Barajı dahil, Çoruh üzerindeki o barajları, o 5 tane barajı bir an önce ihaleye çıkaracak çalışmaları yapmanızı diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Sayın milletvekilleri, tasarının geneli üzerindeki konuşmalar tamamlanmış oldu.

NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Şimdi, sorulara geçiyoruz.

İlk soru, Sayın Yıldırım'ın.

Buyurun efendim; çok kısa olmak kaydıyla.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakana aşağıdaki soruyu sormak istiyorum.

Seramik sektörüne getirilen bu teşvikin ve desteğin, aynı paralelde iş yapan kiremit ve tuğla sektörüne, yine, ihracat yapan tekstil, demir çelik, çimento, KOBİ'ler ile diğer tüm sanayi sektörlerine ve piyasanın canlanması için tüm esnafımıza da teşvik getirmeyi düşünüyor musunuz; yani, bu hususta hükümetimizin bir çalışması var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Masum Türker, buyurun efendim.

MASUM TÜRKER (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben, özellikle, bir açıklama yapmak için söz istedim.

Sayın Aslan Polat konuşmasında, bu LPG'yle ilgili yapılacak yatırımlarda dışarıda kurulmuş otoprodüktör şirketlerinin de yararlanacağını söyledi. Gelen hükümet teklifi öyledir; haklıdır; ancak, elimizdeki tasarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bu, şirketlerin, yani, seramik ve fayansla uğraşan şirketlerin kendi bünyelerinde kurdukları tesislerdir.

Bu açıklamayı ben söylüyorum. Yarın, öbür gün, uygulamada, dışarıda bu tür tesislere elektrik satan şirketler de talepte bulunmasınlar. 1 inci maddenin değişim şeklinin dikkate alınması gerekir.

Tutanaklara geçsin diye söz istedim. Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Mehmet Çiçek, buyurun efendim.

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakana sormak istiyorum.

LPG'yle üretim yapan bir fabrika, mayıs ayına kadar özel fonlardan, özel desteğiyle üretim yapmaya çalışmıştır; ancak, son ekonomik tedbirler muvacehesinde, bu fondan sübvansiyon, nisan ayından itibaren kaldırılmıştır. Ek bütçeden yararlanarak, Enerji Bakanlığı emrine 80 trilyon ek ödenek verilecek ve buradan, güya, LPG'yle üretim yapan, bu bölgedeki seramik fabrikaları, 1 Mayıs 2001 ile 31 Aralık 2001 arasında yararlanacaktır. 1 Mayıs 2001 başlangıç tarihi olması itibariyle, bu fonlardan yararlanamayan kuruluşlara, acaba, 80 trilyonluk ek ödenek mi veriliyor? Sayın Bakandan onu rica ediyorum.

İkincisi: İşçiye, köylüye, çiftçiye sübvansiyon yapılmazken, sadece birkaç tane fabrikanın istifade edeceği sübvansiyon niçin değerlendirilmiştir? Burada, bölgenin ihtiyaçlarına, bu bölgede çalışan insanların ihtiyaçlarına biz de katılıyoruz; ama, Türkiye'nin genelinin önü tıkanırken, niçin, belli kuruluşlara, belli fabrikalara böyle bir imkân sağlanıyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Son soru, Sayın Polat'a ait.

Buyurun efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkanım, biraz önce burada açıklama yapan Sayın Masum Türker, herhalde beni dinlemeden bu cevabı verdi. Ben, grup adına yaptığım konuşmada, Plan ve Bütçe Komisyonu alt komisyon raporundan aynen okudum; LPG kullanarak elektrik sağlamak amacıyla kurulan kojeneratör sistemli otoprodüktör şirketlerinin, seramik sektörüne verdikleri, elektrik enerjisi üretiminde kullanılan LPG maliyetiyle sınırlandırılmasına yönelik düzenleme, Plan ve Bütçe Komisyonunun alt komisyonunda istendi ve tasarı o şekilde değiştirildi diye, ben, orada belirttim.

Yalnız, ikinci konuşmamda -belki, biraz hızlı konuştum, dinleyemedi- eğer, İran doğalgazı zamanında buraya gelseydi, artık bu LPG tesisleri kalmayacak ve doğalgaz kullanılacaktı diye de, hükümetin geç kalmasını tenkit ettim. Ben de, burada aynen...

BAŞKAN - Peki, sorunuz...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Hayır, yanlış bir uygulama söyledi çünkü. Ben, yanlış olarak.. Yani, bu tesislerde LPG kullananların sadece seramik sektörüyle sınırlandırılmasının hükümet teklifinde değil de, Plan ve Bütçe Komisyonunda açıklığa kavuşturulduğunu ve alt komisyonda bunun yapıldığını söylemiştim.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; tasarının görüşülmesi esnasında katkıda bulunan, bütün siyasî partilerden konuşan arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Müsaade ederseniz, sorulara geçmeden önce kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

Şu anda, bu sektörde, doğalgaz kullanan 16 fabrika bulunmaktadır; kullanmayan, yani, LPG kullanan 11 fabrika bulunmakta ve doğalgaz ile LPG arasındaki fiyat farklılığından dolayı da, tabiî ki, rekabet edememektedirler. Dolayısıyla, özellikle, Türkiye'de doğalgaz teminiyle ilgili projelerin gerçekleştirilmesinde rekabet esasına dayalı üretim yapılabilmesi ve ihracat yapılabilmesi için doğalgazın ne kadar önemli olduğu, burada, açıklıkla ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, doğalgazla çalışmayan, LPG ile çalışan otoprodüktörle kullandığı enerjiyi üretenlerin, o enerjiyi fabrikalarında kullanma şartıyla, yüzde 70 oranında, burada, rekabeti sağlayabilecek bir iyileştirme söz konusudur. Kaldı ki, konuşmacı arkadaşlarımın biraz önce belirttiği gibi, bir veya iki fabrikaya, bir veya iki üreticiye hizmet değil, Ege Seramik, yani, biraz önce belirttiğim, ürettiği enerjiyi kullanan tüm fabrikalar bundan yararlanacaktır. Ege Seramik, Serel Seramik, Seramiksan/Turgutlu, Granitser/Akhisar, Ercan Seramik/Bilecik, Kütahya Porselen/Kütahya, Kütahya Seramik, Güral Porselen, Uşak Seramik, Hitit Seramik, Umpaş Seramik gibi fabrikalar bundan yararlanacaktır. Bu, bir veya iki firma için değil, elektrik üreterek, ürettiği elektriği kendi fabrikasında kullanan, bu sektörde üretim yapan fabrikaların yararlanabileceği bir kanun tasarısıdır.

Ayrıca, ülkemizde seramik üretim kapasitesi yıllık toplam 230 milyon metrekare olup, bu üretimin 100 milyon metrekarelik kısmı LPG kullanan seramikçiler tarafından yapılmaktadır. Özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Toplam seramik üretiminin yüzde 45'ini gerçekleştiren LPG kullanıcısı olan seramik üreticilerinin ihracattaki payı ise yüzde 30 seviyesine ulaşmış olup, bu üreticiler, 2000 yılı içerisinde 125 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirmişlerdir.

Ayrıca, sektörde çalışan işçi sayısı 12 000 kişi olup, bu oran, taşıma sektörü ve bayilerle beraber 34 500 kişiyi bulmaktadır. Tabiî ki, karar Yüce Genel Kurulundur; ancak, burada bir veya iki fabrikaya herhangi bir ayrıcalık tanınması söz konusu olmayıp, şu anda, LPG kullanan ve enerjisini kendi üreten 11 fabrika bundan yararlanma durumundadır.

Sayın Mehmet Sadri Yıldırım "diğer sektörler de bundan yararlanabilecek mi" diye sordular. Gönül arzu eder ki, tabiî ki yararlansınlar; ancak, hükümetin almış olduğu ekonomik kararlar çerçevesi içerisinde, özellikle bazı sektörlerin -ben, hükümetin bir üyesi olarak söylüyorum- ekonomik durum elverdiği süre içerisinde desteklenmesinde fayda olduğunu söylemek istiyorum.

Sayın Masum Türker Bey soru sormadılar, bir açıklama yaptılar; teşekkür ediyorum.

Sayın Mehmet Çiçek ve Sayın Aslan Polat'ın sorularının cevaplarını yazılı olarak kendilerine sunacağım; ancak, Sayın Aslan Polat'ın, özellikle Erzurum'a gelmemiz konusunda yapmış oldukları davete icabet etmek için elimden geleni de yapacağım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Şimdi oylamaya geçiyoruz.

NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 21.16

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 21.26

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER: Hüseyin ÇELİK (Van), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Hatırlanacağı üzere, 708 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerini yapıyorduk.

Şimdi, görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

12. – Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı : 708) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?... Burada.

Hükümet?... Burada.

Tasarının maddelerine geçiş sırasında karar yetersayısının aranılması istenmiş; ancak, karar yetersayısına ulaşılamamıştı.

Şimdi, elektronik cihazla,  maddelere geçilmesi hususunu tekrar oylarınıza sunuyorum ve 3 dakika süre veriyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:

ÜRETİMİNİ LİKİT PETROL GAZI İLE YAPAN ÜRETİCİLERİN

ZARARLARININ KARŞILANMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - 1.5.2001 ile 31.12.2001 tarihleri arasında üretimlerini likit petrol gazı ile yapan karo seramik, vitrifiye sağlık gereçleri ve porselen sofra eşyası üreticileri ile bu üretim tesislerine likit petrol gazı kullanarak elektrik sağlamak amacıyla kurulan kojeneratör sistemli otoprodüktör tesislerin, yukarıda belirtilen sanayi üretimlerinden kendi üretimlerinde kullandıkları elektrik miktarı için kullandıkları likit petrol gazının maliyeti ile aynı üretimin doğal gaz ile yapılmış olması halinde hesaplanacak maliyet arasındaki farkın % 70'i Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanır.

Bu Kanun gereğince yapılacak ödemelerin toplam tutarı 80 trilyon lirayı geçemez ve ödemelere ilişkin usul ve esaslar Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı tarafından müştereken belirlenir.

1.5.2001 tarihinden sonra bu Kanun kapsamında üretime başlayan firmalar bu hükümlerden yararlanamazlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer'e ait.

Buyurun sayın Geçer (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 708 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısı, gerekçesinde, likit petrol gazı kullanan karo seramik, vitrifiye sağlık gereçleri ve porselen sofra eşyaları üreten firmalardan doğalgaz kullananlar ile likit petrol gazı kullananlar arasındaki üretim maliyeti farkından doğan ve likit petrol gazı kullananın aleyhine oluşan haksız rekabeti gidermeyi amaçlayan bir yasa tasarısı olarak önümüze geliyor. Bununla birlikte, likit petrol gazı kullanarak elektrik sağlayan kojeneratör sistemli otoprodüktör tesislerin, yani, kendi elektriğini üreten tesislerin de yararlanması öngörülüyor.

Burada tabiî, yasa tasarısının ana gerekçesine baktığımız zaman, bu sahada, bu sektörde üretim yapan firmalardan, aynı alanda üretim yapan firmalardan doğalgaz kullananlar ile likit petrol gazı kullananlar arasındaki bir rekabet dengesizliğini ve likit petrol gazının pahalı olması sebebiyle, doğalgaz kullanan aynı sektörde imalat yapan işletmelerle arada haksız bir rekabet doğduğu ve bu vesileyle, likit petrol gazı kullanan firmaların nerede ise üretimlerini durdurma aşamasına geldiği, işçilerini çıkarma aşamasına geldiği ve bunların ihracat bağlantılarını, ihracat taahhütlerini de yerine getiremez hale gelmesi sebebiyle bunların desteklenmesi gerektiği  noktasında bir görüş ileri sürülmektedir.

Elbette, Türkiye'de sadece seramik üreten firmalarda değil, diğer alanlarda üretim yapan firmalarımızda da büyük sıkıntılar vardır. Dışkaynaklı girdiler arasındaki fiyat farklılıklarından doğan, gerçekten firmalararası büyük haksız rekabet doğurabilecek birtakım oluşumlar meydana gelmekte ve firmaların bir bir çöktüğünü görmekteyiz.

Yalnız, burada, tabiî, sadece, karo seramik, vitrifiye sağlık araç ve gereçleri üreten firmalar için böyle bir sübvansiyonun uygulanmış olmasını, yasaların aslında genellik prensibine aykırı diye düşünüyoruz; ancak, burada, elbette, Türkiye gerçekliğini görebilmesi için hükümetin dar bir pencere de olsa açmış olması ve çökmekte olan firmaların dış ödemeler açığımıza ne kadar büyük darbe vurduğu, ihracat dengemizi ne kadar bozduğu gerçeği göz önünde bulundurularak bunların desteklenmesi gerektiği hususunda bu tasarının gündeme getirilmesini desteklemekle birlikte, diğer alanlarda üretim yapan ve girdileri arasında çok büyük farklılıklar oluşan diğer firmaların da -demir çelik firmaları, tekstil firmaları ve buna benzer firmaların da- devletin bu müşfik eline ihtiyacı olduğu kanaatindeyim.

Ancak, burada, sadece bir firmanın veya bir sektörün desteklenmesi veya sübvanse edilmesinin, genellik prensibine aykırı olmasıyla birlikte, diğer alanlarda üretim yapan firmaların da belki devlet desteğinden mahrum bırakılmaması gerektiğini düşünmekle birlikte, şu anda hükümetin yeni bir sosyal kimlik tanımlaması içerisinde Türkiye'deki firmalara sosyal desteklerin kaldırılması, devletin sosyal elinin ve görevinin belki de bir kenara itilmesine yönelik politikaya aykırı olarak da bunun getirildiği kanaatindeyim.

Elbette, Türkiye'de böyle bir sosyal değişimin veya kapitalist bir düşüncenin ve yapılanmanın hâkim kılınması aşamasında bir sektörün sübvanse edilmesi gündeme geldiğinde, hükümetin gütmüş olduğu politikaya da aykırı olduğu kanaatindeyim; ancak, hükümetin, bugün tanımlamak istediği sosyoekonomik politikanın veya kimliğin destekleyicisi değiliz. Türkiye'de gerçekten çökmekte olan, sosyal devletin müşfik eline ihtiyacı olan işçi kesimi vardır, çiftçi kesimi vardır, esnaf kesimi vardır. Bugün, Ankara Ostim'de binlerce firma kapatılmıştır; ama, bunlar gözardı edilerek, sadece belli bir firmaya, belli bir kesime münhasır böyle bir yasanın çıkarılmasını, aslında, yadırganacak bir durum diye düşünüyorum; ancak, seramik üreticilerimizi desteklemesi açısından da, diğer sektörlere de teşmil edilecek böyle bir desteğin yapılanmasıyla birlikte ancak böyle bir yasanın meşruiyet kazanacağı inancındayım.

Bununla birlikte, hükümetin, Türkiye gerçekliğini dar bir pencereden görmesi olarak, iyi bir adım olarak telakki edilse bile, aldığımız bazı duyumlar ve bize gönderilen fakslar da, sadece o seramik alanında üretim yapan firmaların tamamını değil, sadece birkaçını kapsayan, âdeta kişiye münhasır bir yasa gibi çıkarılan bu yasaya da gölge düşürmektedir.

Şurada, benim, bu kuşkularımızı gidermesi açısından Sayın Bakanımın cevaplandırmasını istediğim bir konu var. Bir firma tarafından çekilen faksta şöyle deniliyor: Bu kanun, özellikle, yalnız İzmir Kemalpaşa'da kurulu bir fabrika için çıkarılmaktadır. Bu mezkûr fabrika, mayıs ayına kadar özel fonlardan destek almıştır; nisan ayının sonunda bu fonlar durdurulmuştur...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Geçer, lütfen toparlayınız.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Bitiriyorum.

Bu yasayla birlikte, 1 Mayıstan itibaren, tekrar yeni çıkarılacak ekbütçeyle birlikte konulacak bu fonlarla, bu firmanın destekleneceği iddiası vardır. Özellikle, o fabrikaların kurulu bulunduğu alana da 31 Aralık 2001 tarihinde doğalgazın getirileceği ve âdeta o firmaya münhasır bir yasaymış gibi çıkarıldığı şaibesi vardır. Bununla birlikte, 31 Aralık 2001 tarihinden sonra, Eskişehir, Torbalı, Turgutlu, Uşak dolaylarındaki fabrikaların da LPG kullanmalarına rağmen, doğalgazdan faydalanmayacağı göz önünde bulundurulursa, sekiz aylık bir süre için çıkarılan bu yasanın, âdeta bir firma için çıkarıldığı şaibesi vardır. Bu alanın aydınlatılmasını talep ediyorum.

Bu tasarının seramik işletmeciliğine hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Geçer.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, Çanakkale Milletvekili Sayın Nevfel Şahin ifade edecekler.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önce, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının adına baktığımızda, üretimini LPG'yle ve elektrik üretimini LPG'yle yapan firmaların desteklenmesi; kanunun adı bu. Ama, kanun tasarısının içine baktığımızda, bu, sadece seramik sektörünü kapsamakta; yine, tarihlerine baktığımızda, 1.5.2001 tarihi ile 31.12.2001 tarihi arasında üretim yapan seramik sektörünü desteklemekte. Bu ülkede yatırım istemiyor musunuz?! Belki ben, 1 Haziran 2001 tarihinde bir seramik fabrikası kuracağım, LPG kullanacağım; ama, beni desteklemiyorsunuz. Bu, gerçekten de, bazı firmalara özel olarak çıkarılmış bir kanundur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin üstün iradesini temsil eder. Siz, kanunlarda tarih sıralaması getirirseniz, sektör bazında isim getirirseniz, o zaman... Türkiye'de, esnafın 500 000'i dükkânlarını kapatmış, 750 000 esnaf,  Bağ-Kur ve Halk Bankası tarafından icraya verilmiş, Türkiye'de tekstil sektörü çökmüş, demir-çelik sektörü çökmüş, çimento sektörü çökmüş; bunlara teşvik vermiyorsunuz, sadece fabrika bazında, isim vererek teşvik getiriyorsunuz. Bu, fevkalade yanlış bir kanundur. Geçenlerde Çanakkale'ye giderken İnegöl'e uğradım, 400 fabrikanın 4'ü açık, 396 tane fabrika kapanmış. Türkiye'de tekstil sektörü çökmüş, demir-çelik sektörü çökmüş, Türkiye'de çimento sektörü çökmüş; siz, geliyorsunuz -buradan iktidar partisinin milletvekillerine sesleniyorum- sektör bazında, fabrika, isim bazında, şahıs bazında destek veriyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, antidamping eğer tüm seramik sektörüne uygulanırsa, ki görüyoruz -benden önceki konuşmacı arkadaş söyledi- Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği normlarına uymayan bir kanun çıkarıyorsunuz. Türkiye'de, 1997'de gayri safî millî hâsıla 200 milyar dolar idi, siz bunu 165'e indirdiniz; üçyüzde 1'ini; yani, Türkiye gayri safî millî hasılasının üçyüzde 1'ini ele alıyorsunuz ve o sektöre teşvik veriyorsunuz. Fevkalade yanlış, hatalı bir uygulama.

Bazı arkadaşlar sordu; mayıs ayına kadar bir seramik fabrikası fonlardan destek alarak üretim yaptı, fonları kapattınız, şimdi destek veremiyorsunuz o bir tek fabrikaya, ondan sonra da gelip burada, çiftçi mağdur olmuşken, esnaf dükkânlarını kapatmışken, fabrikalar kapanmışken, kişiye özel, sektör bazında teşvik veriyorsunuz.

Şimdi, ben buradan Sayın Bakanımıza sesleniyorum: Yıl sonuna kadar Kütahya'ya doğalgazı getirecek misiniz; yıl sonuna kadar Uşak'a doğalgazı getirecek misiniz; yıl sonuna kadar Turgutlu'ya doğalgazı getirecek misiniz? (DSP sıralarından "Geliyor" sesleri) Evet, geliyor; Mavi Akım en iyi ihtimalle 2002'nin mayıs ayında gelirse... Şu anda 14 milyar metreküp doğalgaz kullanıyor Türkiye, doğalgaza ihtiyacı var...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Şahin, lütfen toparlayınız.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Çanakkale'de aynı durum olsa idi ne yapardın, onu söyle.

NEVFEL ŞAHİN (Devamla) - Çanakkale'de de fabrikalar kapalı, mobilya fabrikaları kapalı. Balıkesir'de de fabrikalar kapalı; ama, siz, gelip, sektör bazında, firma bazında eğer destek verirseniz, o zaman değerli arkadaşlar...

Bakın bir şey söyleyeyim: Bağ-Kur tarım emeklilerinin maaşı ne kadar biliyor musunuz, 40 milyon lira. Esnafın Bağ-Kurdan aldığı emekli maaşı ne kadar biliyor musunuz; 60 milyon lira. İnsanlar açlık sınırı altında yaşarken, siz, gelip, birkaç firmaya 80 trilyon liralık kaynak aktaramazsınız. Biraz önce, kapanan demir-çelik fabrikalarının sahipleri aradı -İskenderun Demir-Çelik, Kardemir- "80 trilyonu bize verin, biz, size 5 milyar dolarlık ihracat yapacağız" dediler.

Kanunun maddesinde, yüzde 25 ihracat şartı varken...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN ÖZGÖBEK (Uşak) - Bu kanun çıkmazsa, İbrahim Bodur'dan başka firma kalacak mı piyasada?

BAŞKAN - Sayın Şahin, son cümleniz için mikrofonu açıyorum.

NEVFEL ŞAHİN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, ben, burada, sizin gibi, bazı firmaları temsil etmiyorum; ben, burada, milletin üstün iradesini temsil ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar, DSP sıralarından gürültüler) Getir çiftçiye!..  Çiftçiye getir, esnafa getir, bütün sektörlere getir; hep beraber destekleyelim.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şahin.

Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini, İzmir Milletvekili Sayın Suha Tanık ifade edecekler.

Buyurun Sayın Tanık.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Sayın Başkanım, arkadaşımızın söylediği söz doğru değil. Bu Heyet, firmaları temsil etmiyor; kendisi gibi, millî iradeyi temsil ediyor. O sözü kendisine...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, icraatları belli.

BAŞKAN - Hatibi dinleyelim lütfen.

Buyurun efendim.

ANAP GRUBU ADINA SUHA TANIK (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; fevkalade enteresan bir konuşma, bir görüşme yapılıyor.

Bakınız, şimdi...

NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Bana laf atan arkadaşa söyledim, size söylemedim.

SUHA TANIK (Devamla) - Affedersiniz, müsaade eder misiniz Sayın Milletvekilim.

Bakınız, bir Çanakkale Milletvekili arkadaşımız, görüşülmekte olan bu tasarıya karşı çıkıyor. Ben de Ege Bölgesinin İzmir Milletvekiliyim. Uşak, Kütahya Milletvekilleri gibi aynı ağızdan konuşuyorum -herhangi bir parti, önemli değil- ve diyorum ki: Bu kanuna sahip çıkıyorum.

Şimdi, doğalgazla üretimde bulunan tesisleri olan Çanakkale'nin bir milletvekili arkadaşımız -kendi seçim bölgesi, gayet normal bunlar- haksız rekabet yapıldığını söyleyerek, gelip, burada, bizim çıkarmak istediğimiz... Ege Bölgesindeki, Uşak'taki, Kütahya'daki, Manisa'daki, Kemalpaşa'daki doğalgazdan mahrum fabrikalarla ilgili, üretim yapan tesislerle ilgili bir destek isteniyor.

Aslında, Hazine, bu kanun tasarısını gönderirken yanlışlık yapmış. Sayın Bakana da onu söyledim. Şimdi, kanun tasarısının ismine bakın; fevkalade rahatsız edici. Efendim, üretimini likit petrol gazı ile yapan üreticilerin zararlarının karşılanması filan. Ne zararı, niye zarar? Aslında, Hazine, bunu gönderirken diyecekti ki, üretimini likit petrol gazıyla yapan üreticiler ile üretimini doğalgaz ile yapan üreticiler arasındaki elektrik enerjisi kullanımından doğan haksız rekabetin önlenmesi. Bu kadar... Bunun düzgün şekli bu. Biz, bunu istiyoruz. Ortada bir haksız rekabet var, bu haksız rekabetin giderilmesini istiyoruz.

Şimdi, yine, sayın arkadaşım bütün gün Mecliste yoktu. Biz de, sabah saat 10.00'da odamıza geldik, saat 14.00'ten beri burada oturuyoruz. Herhangi bir kimsenin borazancılığını da yapmıyoruz burada. Seçim bölgemize, seçildiğimiz, seçilerek geldiğimiz, bize oy veren insanların hakkını temsil etmek için bu kürsüde, bu sıralarda oturuyoruz; ama, kalkıp, son 5 dakikada oturuma gelip de, karar yetersayısı aramak size mi düşerdi sayın milletvekilim? Rica ediyorum... Rica ediyorum... (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sen ne zaman buradaydın?

SUHA TANIK (Devamla) - Eğer bir Adana milletvekili olsaydı, bir Samsun, bir Trabzon milletvekili olsaydı, hak verirdim, yanaklarından öperdim; hükümet buradaysa, gelsin, çalışsın derdim; ama, Çanakkale Milletvekili sayın arkadaşımıza yakışmıyor; kendisi bu haksız rekabete alet oluyor, dikkat etsin.

Bu kanunun kime faydası varsa var; ama, bu kanunun -şunu gayet iyi bilmenizi istiyorum- ülkeye, ülkenin ihracatına, üretimine, çalışanına faydası var. Ben, bunu biliyorum; oyumu da bu yönde, lehinde kullanıyorum.

Teşekkür ederim; sağ olun. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde...

NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın Başkan, hem Sayın Yaşar Topçu hem de sayın konuşmacı şahsıma sataşmıştır. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN - Evet, sataşma var efendim.

Yalnız, çok kısa tutun lütfen.

SUHA TANIK (İzmir) - Sayın Başkanım, sataşma yok.

BAŞKAN - Hayır "o arkadaşımız" diyerek...

SUHA TANIK (İzmir) - Hayır efendim. Ben "Çanakkale milletvekili" olarak söyledim, herhangi bir isim vermedim. Lütfen... Rica ediyorum...

BAŞKAN - İsim vermeniz şart değil.

SUHA TANIK (İzmir) - Eğer, burada, milletvekilleri, kendi milletvekilleriyle ilgili herhangi bir konuda sataşma olarak ismini söylerse, ona bir itirazım yok; ama, ben "Çanakkale milletvekili" dedim, arkadaşı kastetmedim, kendi arkadaşlarımı kastettim.

BAŞKAN - Sayın Tanık, lütfen... Efendim, kısa keselim, lütfen...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, sayın milletvekili İzmir Milletvekili de, Türkiye milletvekili değil mi?

SUHA TANIK (İzmir) - Sen burada Tunceli'yi savunurken dinliyoruz...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Türkiye'yi götürmüşsünüz...

BAŞKAN - Efendim, lütfen karşılıklı konuşmayalım. Sonuna geldik, yardımcı olun lütfen.

Buyurun Sayın Şahin, lütfen kısa olarak izah edin; yeni bir sataşmaya da meydan vermeyin.

VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahin'in, İzmir Milletvekili Suha Tanık'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; milletvekilimiz Sayın Yaşar Topçu, bana sol taraftan sataşan arkadaşlara cevap vermemden alınmıştır. Benim, Yüce Heyete böyle bir şey söylemeye, kesinlikle, ne hakkım var ne de milletin üstün iradesini temsil eden arkadaşlarımı bu şekilde itham etmem mümkün.

İzmir milletvekili arkadaşımız, İzmir milletvekili olarak çıkıp burada bu tasarıyı savunuyorsa, Çanakkale milletvekili olarak benim de, hem Çanakkale'yi hem de Türkiye'yi temsil etmem nedeniyle, burada söz talebinde bulunmam, konuşmam, zannediyorum, arkadaşımızı ne rencide edecek ne de benim bu hakkımı kullanmamdan dolayı arkadaşım beni itham edecek... Böyle bir şey olmaz!

Benim söylediğim şeyler ortada. Sadece seramik sektörü değil, demir-çelikte, tekstilde, turizmde, çimentoda, Türkiye'nin bütün sektörleri zor durumda. Esnafa verelim, çiftçiye verelim, emekliye verelim. Siz, sadece sektörün bir kısmına veriyorsanız, o zaman, ben de diyorum ki, sektör ayırımı yapmayın.

Türkiye'de 28 milyar dolar tutarında ihracat yapan firmalar var. Bu sektörün ihracatı 200 milyon dolar. Peki, o zaman...

Bakın bir şey söyleyeyim: Mazot, iki yıl önce 118 000 liraydı; şimdi, 750 000 lira. Mazotun fiyatını 7 kat kim artırdı? (MHP ve ANAP sıralarından "sataşmaya cevap ver" sesleri)

BAŞKAN - Sayın Şahin, anlaşıldı...

NEVFEL ŞAHİN (Devamla) - O zaman, şoför esnafına da, nakliyeciye de bu teşviki verelim.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, 69 uncu maddemiz, ifadeleri yanlış anlaşılan her milletvekiline düzeltme hakkı vermektedir; Sayın Şahin bunu kullanmıştır.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

12. – Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı : 708) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, 3 önergemiz var; bunları sırasıyla okutacağım ve sonuncusundan itibaren işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 708 sıra sayılı, Üretimini Likit Petrol Gazıyla Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısının

1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederim.

 

Fethullah Erbaş

Ahmet Derin

Mehmet Ergün Dağcıoğlu

 

 

 

Van

Kütahya

Tokat

 

 

"Madde 1.- 1.5.2001 ile 31.12.2001 tarihleri arasında üretimlerini likit petrol gazıyla yapan karo seramik, vitrifiye sağlık gereçleri ve porselen sofra eşyası üreticileri ile bu üretim tesislerine likit petrol gazı kullanarak elektrik sağlamak amacıyla kurulan kojeneratör sistemli otoprodüktör tesislerin, yukarıda belirtilen sanayi üretimlerinden kendi üretimlerinde kullandıkları elektrik miktarı için kullandıkları likit petrol gazının maliyeti ile aynı üretimin doğalgaz ile yapılmış olması halinde hesaplanacak maliyet arasındaki farkın yüzde 100'ü Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanır."

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Sayın Başkanlığa

Görüşülmekte olan 708 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesindeki "80 trilyon lirayı geçemez" ibaresinin "10 trilyonu geçemez" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

 

Kamer Genç

Ramazan Gül

Mustafa Örs

 

 

 

Tunceli

Isparta

Burdur

 

 

 

Musa Konyar

 

Nevzat Ercan

 

 

 

Ağrı

 

Sakarya

 

 

BAŞKAN - Üçüncü ve son önergeyi okutup, işleme alacağım.

Sayın Başkanlığa

Görüşülmekte olan 708 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımızla arz ederiz.

 

Kamer Genç

Ramazan Gül

Mehmet Sadri Yıldırım

 

 

 

Tunceli

Isparta

Eskişehir

 

 

 

Mustafa Örs

Teoman Özalp

Mehmet Ali Yavuz

 

 

 

Burdur

Bursa

Konya

 

 

BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Genç, gerekçeyi mi okuyalım, konuşacak mısınız?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bu saatten sonra gerekçe okunur mu Sayın Başkan?!

BAŞKAN - Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir imtiyaz kanunu gelmiş; bu, 708 sayılı imtiyaz kanunu. Aslında, bu sizin ANAP'lı ortağınız sizi oynatıyor parmağında. Bakın, samimî söylüyorum. Siz, bir şeyin farkında değilsiniz; vallahi de değilsiniz, billahi de değilsiniz! Bunların belli sermaye çevreleriyle ilişkileri var; sizi de oynatıyorlar; çünkü, bu kanunun ne anlama geldiğini bilmiyorsunuz ki, liderleriniz bilmiyor. Hatta, liderleriniz diyor ki: "Ben, verilen niyet mektubunu okumadım." Bundan daha kötü bir şey olur mu?!

Bizim Dersim kanunları çerçevesinde... Neyse, fazla şey etmek de istemiyorum.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Dersim'e girme; çuvallarsın sonra.

KAMER GENÇ (Devamla) - İhsan Sabri Çağlayangil bir hatıratında "Abdullah Paşa kimin idam edileceğini yazmamış altına" diyor. O zaman, Dersim kanunlarında, Meclisin idamları onaylama yetkisi yoktu...

ŞÜKRÜ YÜRÜR (Ordu) - Ne alakası var?!

KAMER GENÇ (Devamla) - ...Abdullah Paşa -Dersim Valisi- imzalıyordu. Yazmış 20 tane, yukarıdaki kişinin idamı mümkündür diye; ondan sonra, Sayın İhsan Sabri Çağlayangil "onu da yazsaydık, onu da idam edeceklerdi" diyor.

Yani, böyle, bir niyet mektubunu okumazsınız, imzalarsınız. Gelen kanunların ne anlama geldiğini bilmezsiniz. Şimdi, bu kanun nedir; bu kanun, doğalgazla elektrik üretiminin fazla pahalı olması nedeniyle diyor ki: "Belirli firmalara, ben, sübvansiyon yapacağım. Peki, doğalgaz niye pahalılaştı; doğalgazı, işte, sizin Enerji Bakanlarınız, başta Mavi Akım Projesi de olmak üzere... (DSP, MHP ve ANAP sıralarından "Okumamışsın" sesleri, gülüşmeler)

Biraz ciddî olun, size ciddî şeyler söylüyoruz. LPG; ama, LPG ile doğalgaz arasındaki fark... O da pahalı, o da pahalı. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından gürültüler) Sayın Başkan, bunlar kahvede mi oturuyorlar?! Yalnız, bakın, zamanım gidiyor. Lütfen, beni dinlesinler.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Yanlış söylüyorsun.

BAŞKAN - Sayın hatibi dinleyelim efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, diyorlar ki, elektrik üretimini LPG'yle yapanların maliyeti çok yüksek; dolayısıyla, biz, buna sübvansiyon yapalım. Peki, şu anda, Türkiye'de en muhtaç olan insanlar bu insanlar mı? Türkiye'de, şu anda, sizin devri iktidarınız zamanında yaratılan en büyük ekonomik kriz nedeniyle mağdur olan esnafı da, köylüsü de, memuru da, hepsi, hatta işsizi de, 15-16 milyon işsiz, ekmeğe muhtaç değil mi?

Şimdi, Sayın Suha Tanık çıkmış diyor ki: "Efendim, bu kanun, Ege'deki ve Çanakkale'deki kişilere fayda sağlıyor." Sayın Suha Tanık, siz, o bölgenin milletvekili misiniz, Türkiye'nin milletvekili misiniz; Türk Halkının mı menfaatlarını koruyacaksınız?! Demek ki, sizin anlayışınıza göre, eğer bir kanun size ve çevrenize büyük avantajlar sağlıyorsa, Türkiye'yi satsın. Böyle bir şey olur mu?! Böyle bir mantık olur mu yahu?! Böyle bir mantık olur mu?! (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Genç... Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Devamla) - Bu kanunlar, Türk Halkının refahını, huzurunu ve her şeyini karşılayacak...

BAŞKAN - Sayın Genç, Genel Kurula hitap edin; lütfen, şahsa hitap etmeyin...

KAMER GENÇ (Devamla) - Evet; ama, yani, şimdi, arkadaşımız çıkmış, insanları itham ediyor, diyor ki: "Efendim, bu bizim bölgemize rahatlık getiriyor, o zaman biz karşı çıkmayalım." Ee, bizim bölgemiz de olağanüstü halin en acımasız darbeleri altında eziliyor; peki, biz ne yapalım?!

Şimdi, bizim getirdiğimiz şu...

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - İyi de, biraz evvel askerlerin önünde öyle demiyordun!

KAMER GENÇ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu maddenin çıkması lazım....

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - "Komutanlarımızdan Allah razı olsun" diyordun; şimdi niye demiyorsun orada söylediklerini?..

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, komutanlara saygı duyuyoruz; ama, sizin gibi sivil komutanlar kadar berbat adamları görmedim ben yahu bu memlekette!..

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Komutanlardan korkuyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Dedelek, şimdi, bak, sana bir şeyler söyleyeceğim; ama, şimdi, benim zamanım az...

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Hadi söyle, söyle bakayım!.. Söyle!..

KAMER GENÇ (Devamla) - Ama, seninle hesaplaşacağım burada... Burada hesaplaşacağım...

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Hadi, görelim...

KAMER GENÇ (Devamla) - Siz, devamlı, kürsüye çıktığım zaman beni konuşturmak istemiyorsunuz...

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Hayır!..

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, lütfen, konuşmacıya müdahale etmesinler efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, şimdi bu arkadaşlar, bakın...

BAŞKAN - Efendim, lütfen... Lütfen toparlayın...

KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, sizin döneminizde yapılan suiistimaller... Sen, evvela, o Mavi Akımın hesabını vermeyince, onu çıngırak gibi boynunuza asacağım...

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Urfî Çetinkaya'nın hesabını ver!.. Urfî Çetinkaya'yla fotoğrafın var...

KAMER GENÇ (Devamla) - ...sizin Genel Başkanınızın da, sizin başınıza asacağım, Türkiye'ye gezdireceğim: Bunlar, hiç gelmeyen gaz için, Türk Halkını 350 trilyon lira borç altına soktular; Türk Halkının parasını, getirdiler, kendi yandaşlarına verdiler... (ANAP sıralarından "Ayıp be!" sesleri, gürültüler)

Ama, şimdi böyle bir müzakere sistemi olmaz ki... Ben, önergemi izah ediyorum.

Şimdi, eğer, Türkiye'de ciddî bir ekonomik sıkıntı varsa, bunu, Türk Halkının bütün esnafına karşılamak lazım.

Anayasamızın 10 uncu maddesine göre, herkes kanun karşısında eşittir. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri de, çıkardıkları kanunlarda eşit davranmak zorundadır; aksine, Anayasayı ihlal etmiş sayılırlar.

Şimdi, efendim, seramik sektörü için bir imtiyaz getiriyorsunuz;ama, öteki esnaf ne olacak peki? 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, bir cümle...

BAŞKAN - 1 dakika vereceğim. 

KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, benim ilimde altı senedir 250 tane polis lojmanı yapılması lazım. Polislerimizin çoğu da, olağanüstü şartlarda vazife yapmak için oraya geliyorlar, ev bulamıyorlar, çoluğunu çocuğunu getirmiyorlar, çok kötü şartlarda yaşıyorlar ve zor şartlarda yaşıyorlar. Oraya lazım olan 6 trilyon lira para. O 250 konutun bitmesi lazım. Ben, üç senedir bu kürsüden söylüyorum, hâlâ bitirmediniz; ama, getiriyorsunuz, özellikle ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın yandaşlarına 80 trilyon veriyorsunuz. Böyle bir şey olur mu ya?!. 80 trilyon lira devletin bütçesinden...

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Ne alakası var?!.

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Yalan söyleme!.. Hayatın yalan senin...

KAMER GENÇ (Devamla) - Siz nereden anlıyorsunuz?.. Siz ne anlıyorsunuz?..

Peki, sevgili milletvekilleri, ülkenin savunmasına, ülkenin güvenliğine katkıda bulunan insanların sıkıntısını gidermek mi önemlidir; yoksa, yandaş iki tüccara bizim bütçeden 80 trilyon vermek mi gerekir?

İşte, bu ANAP sizi kandırıyor; siz de bilmiyorsunuz, her şeyine rağbet ediyorsunuz. Onun için, bizim verdiğimiz bu önergede bu maddeyi çıkarın diyoruz. Bir önergem daha var...

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Oylamaya geçtik, ikincisinde isteyin efendim.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

SUHA TANIK (İzmir) - Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Tanık, sataşma sebebiyle size söz veriyorum; yalnız, çok kısa olsun ve yeni bir sataşmaya meydan vermeyin.

Buyurun.

VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN

KONUŞMALAR (Devam)

2. – İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SUHA TANIK (İzmir) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; değişik zamanlarda, bu kürsüde, değişik konularda görüşümü beyan ettim, bütün milletvekili arkadaşlarıma saygıda kusur etmedim, hiç kimseyi rencide edecek herhangi bir sataşmada bulunmadım. Yalnız, biraz önce, sayın milletvekilimiz, burada, benim ismimi vererek "siz, İzmir milletvekili misiniz; Çanakkale milletvekili misiniz; siz, aslında, Türkiye milletvekilisiniz" dedi. Tabiî ki, buradaki 550 arkadaşımız, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kendi seçildikleri illeri temsil eden Türk milletvekilleri. Bu Türk Bayrağının altında, Allahımıza, Peygamberimize inanmış, bayrağımıza inanmış milletvekilleri olarak, bu çatının altında, bu ülkeye hizmet etmek için toplanmış insanlarız; ama, her birimizin seçim bölgesi, her birimizin hüviyetinde seçildiğimiz yerin ismi yazıyo "Suha Tanık İzmir Milletvekili" diye yazıyor.

Ben, İzmir milletvekiliyim, onsekiz senedir İzmir milletvekiliyim. Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, şerefiyle, Türk Halkına hizmet etmek üzere seçimle gelmiş bir milletvekiliyim.

Biraz önce, sayın milletvekili arkadaşımız bu konudaki konuşmasını yapıp, benim bu beyanıma değindikten sonra, "benim ilimde" diye konuşmasına devam etti. Yani, tabiî ki, sizin ilinizde... Biz sizin ilinize saygı duyuyoruz. Sizin Tuncelinize yapılacak her türlü yatırımın arkasındayız ve destekliyoruz. Tabiî ki, orası da, Türkiye'nin bir köşesi.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hangi hizmeti yaptınız?..

SUHA TANIK (Devamla) - Ben yedek subaylığımı Özalp Hudut Taburunda Van'da seyyar jandarma olarak yaptım. Tabiî ki, o köşeleri gayet iyi biliyorum.

Bakın, eğer, siz, burada, konuşma yaparken, doğalgaz ile LPG arasında bir rekabetten kaynaklanan bu olayı, İzmir veyahut Ege Bölgesinde veyahut Uşak'ta, Kütahya'da doğalgaz var da, bu kullanılmıyor yahut doğalgaz ucuz da LPG pahalı değil. Bizim burada gündeme getirişimiz, bizim burada çığlıklarımız, bu bahsettiğimiz bölgelerde doğalgaz yok; haksız bir rekabet var. Doğalgaz var da kullanmıyor değiliz ki. Buraya doğalgaz gelmemiş.

Bizim temennimiz, Sayın Enerji Bakanlığımızdan, sayın hükümetimizden istediğimiz, bir an önce bizim bu bölgelerimize doğalgazı getirin, biz de LPG kullanmaktan vazgeçelim; o zaman, beraber rekabet edelim Çanakkale'deki fabrikalarla.

Hatta, bakınız, size bir şey daha söyleyeyim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Mavi Akımla getirin gazı...

SUHA TANIK (Devamla) - Bir dakika efendim... Mavi Akımla ilgili konuşmuyorum. Sayın Genç, müsaade ederseniz, bir şey daha söyleyeyim...

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Orada, Tunceli'nin nüfusu kadar adam çalışıyor.

BAŞKAN - Sayın Tanık, lütfen, toparlayın...

SUHA TANIK (Devamla) - Şimdi, bakın, Sayın Genç, bir şey daha söyleyeyim. "Üretiminin yüzde 20'sini ihracat yapanlara" diyoruz; biz, bunu maddeden bile çıkardık. "Üretiminin yüzde 20'sini ihracat yapanlara sağlansın" denilen bu ifadeyi de çıkardık. Niye; bazı küçük tesisler vardır, Ege Bölgesinde, Uşak'ta, Kütahya'da, bunlar üretimini ihracatta kullanmıyordur, içpiyasada kullanıyordur, bunlara bile destekleme olsun diye, bu şekilde "yüzde 20'sini ihracat yapanlar" ifadesini çıkardık.

Sayın Genç, bunu, lütfen, anlayışla karşılayınız.

BAŞKAN - Tamam, lütfen...

SUHA TANIK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Saygılar sunuyorum.(ANAP sıralarından alkışlar)

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

12. – Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı : 708) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, ikinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 708 sıra sayılı, Üretimini Likit Petrol Gazıyla Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

                               Fethullah Erbaş

                                               (Van)

                                  ve arkadaşları

"Madde 1.- 1.5.2001 ile 31.12.2001 tarihleri arasında üretimlerini likit petrol gazıyla yapan karo seramik, vitrifiye sağlık gereçleri ve porselen sofra eşyası üreticileri ile bu üretim tesislerine likit petrol gazı kullanarak elektrik sağlamak amacıyla kurulan kojeneratör sistemli otoprodüktör tesislerin, yukarıda belirtilen sanayi üretimlerinden kendi üretimlerinde kullandıkları elektrik miktarı için kullandıkları likit petrol gazının maliyeti ile aynı üretimin doğalgaz ile yapılmış olması halinde hesaplanacak maliyet arasındaki farkın yüzde 100'ü Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanır."

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Müsaade ederseniz Sayın Başkanım, açıklayayım.

BAŞKAN - Katılmıyorsunuz ve katılmama sebebini mı açıklayacaksınız?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Evet efendim.

BAŞKAN - Sayın Bakan, katılmama sebebini açıklayacak.

Buyurun efendim.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce, LPG kullanarak üretim yapan 11 adet fabrika olduğunu belirtmiştim. Bu fabrikalar içerisinde, otoprodüktörle enerjisini üreten fabrikaların, ürettikleri enerjinin bedeliyle ilgili olarak, biraz sonra kanunlaşırsa, bu tasarıdan faydalanacaklarını da beyan etmiştim.

Şimdi, değerli konuşmacı arkadaşlarımız, özellikle hükümeti hedef alarak bu kanun tasarısı üzerinde fikirlerini beyan ettiler. Enerji Bakanlığı olarak, bu kanun tasarısını, biz teklif etmiş değiliz. Bu kanun tasarısı, Bakanlar Kurulundan geçen, Başbakanlıkça Meclise sunulan bir tasarıdır. 57 nci hükümetin hazırladığı her tasarıya da burada sahip çıkmak, Bakanlar Kurulu üyesi olarak, hükümetin bir üyesi olarak benim aslî görevimdir.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sizin tasarınız tabiî...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Bunun doğru olduğuna da inanıyorum. Rekabeti eğer belirli ölçüde sağlayamazsanız, ihracatı arzu edilen seviyeye çıkarmanız da mümkün değildir.

Sayın Kamer Genç, özellikle Bakanlığımı da itham ederek, özellikle, bu kanun tasarısının Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığını yakından ilgilendirdiğini ve Sayın Genel Başkanımız Mesut Yılmaz'la ilgili olarak da, bazı konularda beyanlarda bulundular, onu da hiçbir zaman kabul etmediğimizi, Enerji Bakanlığı olarak bunu teklif etmediğimizi, hükümetin bir kanun tasarısı olduğunu ve hükümetin bir bakanı olarak burada oturduğumu ve buna her zaman da sahip çıkacağımı beyan etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önerge sahibi olarak Sayın Fethullah Erbaş; buyurun efendim.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergem üzerinde görüşlerimi arz etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, hakikaten, bir kriz ortamındayız, LPG gazına her gün zam yapılmaktadır. Birinci ayda 5 milyon liraya aldığımız tüpgaz, şu anda 13 milyon liraya çıktı, dört ay veya altı ay içerisinde yüzde 180 arttı.

Şimdi, eskiden, köyde LPG gazı kullanılıyordu, şu anda gittiğimde, baktım ki, ocaklar yakılmaya başlandı, kokaryakıt yakıyorlar artık, bundan sonra LPG'ye güçleri yetmiyor. Bu iktidar, şehirlerde bu imkân olmadığı için, artık sıcak bir yemeği, sıcak bir aşı çok gördü bu vatandaşa, inşallah ileride bunun cevabını alacaklar.

Değerli arkadaşlar, bugün, seramik sanayiinde, hakikaten, bir tarafta, doğalgaz kullanarak normal üretimlerini yapan seramik sanayi tesislerimiz var. Öte tarafta, yine, devletimizin imkânları elvermemiş olduğundan, 54 üncü hükümet zamanında İran'dan alınacak gaz alınamadı, çeşitli nedenlerle ertelendi, bugün bu gazı alamıyoruz; alamadığımız için, İzmir'de, Kütahya'da ve Uşak'ta bulunan seramik sanayii tesisleri de bu gazdan faydalanamadığından, büyük bir haksız rekabetle karşı karşıya.

Tasarıda deniliyor ki, bunu yüzde 70 oranında karşılayalım. Peki, kalan yüzde 30'unu niye karşılamıyorsunuz? Burada da haksız rekabet var. Yüzde 70'ini karşılıyorsunuz, geriye kalıyor yüzde 30; bu firmalar, haksız rekabetin yüzde 30'unu çeksinler... Bizde meşhur bir laf var "elihsanı bitamam" diyorlar; yani, eğer ihsan ediyorsanız, bunu karşılıyorsanız tamamını karşılayın. Mademki, bu, rekabeti önlemek içindi, niye yüzde 30'unu da karşılamıyorsunuz? Burada, bu yüzde 30'un her tesise maliyeti 4 milyar dolar civarında para ediyor.

Değerli arkadaşlar, bu rekabetten dolayı, şu anda, bu bölgelerdeki seramik üretiminde yüzde 22,5'lik bir düşüş var. Eğer bunu devam ettirirseniz -size müjdeyi vereyim- Türkiye'de bazı firmalara teşvik vermediniz, Romanya'ya taşıdılar fabrikaları; yarın, enerjinin ucuz olduğu İran'a gider bu firmalar, İran'dan ihracat yaparlar. Ben, eğer bu teşviki verecekseniz, yüzde 70 değil, yüzde 100 verin; ama, 80 trilyonu geçmesin -yani, bu teşvik 80 trilyonu geçmesin- oradaki fabrikalar da kapatılmasın diyorum. Komisyon ve hükümet her ne kadar önergeme destek vermediyse de, sizin vicdanlarınıza bırakıyorum. Yüzde 30'luk farkı bu tesislere yüklemeyin diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge, kabul edilmemiştir.

Sonuncu önergeyi okutuyorum:

Sayın Başkanlığa

Görüşülmekte olan 708 sıra sayılı Yasa Tasarısının 1 inci maddesindeki "80 trilyon lirayı geçemez" ibaresinin "10 trilyonu geçemez" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                                    Kamer Genç

                                         (Tunceli)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor mu?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet, katılıyor mu?..

ENERJİ VE TABİî KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Genç, konuşacak mısınız?..

KAMER GENÇ (Tunceli) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada tabiî, bu maddenin tasarı metninden çıkarılması konusunda verdiğimiz önergeyi kabul etmeyince,  tabiî, 80 trilyon liranın büyük bir rakam olduğunu, bunun hiç olmazsa 10 trilyona indirilmesi yönünde bir önerge verdik.

Tabiî, biraz önce burada yapılan konuşmaları görünce, hakikaten insan, Türkiye'de yaşamıyor muyuz diye hayrete düşüyor. İnsanlar bu kadar büyük bir sefalet içindeyken, bu kadar bir yokluk içindeyken,  polisiyle, öğretmeniyle,  memuruyla, küçük memuruyla, devletten maaş alan insanlar açlığın, sefaletin altında yaşarken, insanlar sokakta dilenirken, yani, sizin için 80 trilyon, bakıyorum, hiçbir şey ifade etmiyor gibi bir izlenim var. Aslında, bu 80 trilyon lirayla, yani, bugün, devlet memurlarına aşağı yukarı artı 5-6 puan bir şey verilebilir yani, bir ek ödenek, ek bir gösterge verilebilir; ama, tabiî, bu sizin devri iktidarınızda, esnafı düşünmek yok, memuru düşünmek yok, polisi, öğretmeni düşünmek yok, küçük esnafı düşünmek yok, köylüyü düşünmek yok; ama, belirli holdinglere karşı bir şeyiniz var, bir taahhüdünüz var.

Şimdi, bir Anayasamız var, demek istediğim, Anayasanın 10 uncu maddesi herkes kanun karşısında eşittir... Eğer, birisine bir imtiyaz getiriyorsanız, herkesin de bu imtiyazdan yararlanması lazım, devletin imkânları elveriyorsa, ama, elvermiyorsa bundan yararlanamaz.

Biraz önce, İzmir milletvekili burada konuştu. Bu arkadaşımızı Genel Kurul salonunda pek görmüyorduk. Bizim Genel Başkan Yardımcımıza "sen gelmiyordun" diyor. Tabiî, Genel Başkan Yardımcılarının esas partide görevi vardır.

SUHA TANIK (İzmir) - Doğru... Doğru...

KAMER GENÇ (Devamla) - Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görevi yoktur; ama, Sayın Suha Tanık, bilmiyorum, Genel Başkan Yardımcısı mıdır, değil midir?

SUHA TANIK (İzmir) - Değilim.

KAMER GENÇ (Devamla) - O ayrı bir olay.

Şimdi, bizim istediğimiz, bölge meselesi değil; bizim istediğimiz, Türkiye'deki harcamanın dengeli yapılmasıdır. Bu harcamalar yapılırken de belirli holding gruplarına devlet kaynaklarının haksız olarak kanalize edilmemesidir. Burada yapılan özel bir kayırmadır. Bunu hepinizin de kabul etmesi lazım.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Bizi holdingler seçmedi.

KAMER GENÇ (Devamla) - Bir dinleyin kardeşim yahu, bir dinleyin yahu!

Yani, size birtakım insanlar, bu kanunun çıkarılması konusunda özel bir telkinde bulunmuş olabilirler, size özel ricada bulunabilirler; ama bir dinleyin, biz milletin sözünü burada dile getiriyoruz.

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Milletvekilleri özel ricayla iş yapmaz. Ayıptır!..

KAMER GENÇ (Devamla) - Lütfen, kendinize özel talimat veren insanların bu talimatları yerine gelmedi diye de burada bizi susturmaya kalkmayın.

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Ne demek yahu!

Sayın Başkan, burada böyle bir şey olmaz... Bu, bir saygısızlıktır. Böyle şey olur mu?..

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Bizi holdingler seçmedi beyefendi!..

BAŞKAN - Sayın Genç, bir dakika... Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Devamla) - Bizim istediğimiz, burada, bu kanun...

BAŞKAN - Sayın Genç, müsaade eder misiniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, bir itirazınız varsa bana söyleyin, karşılıklı konuşmaya başlayınca söylenenleri duyamıyoruz bile.

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Efendim, burada özel ricayla milletvekilleri iş yapmaz. Böyle bir ithamda bulunamaz.

KAMER GENÇ (Devamla)  - Mikrofonu açar mısınız.

BAŞKAN - Açacağım... Açacağım... Birazdan açacağım.

Buyurun.

Yalnız, lütfen, sükûnetle dinleyelim; zaten vakit bir hayli geçti.

Siz de toparlayın Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu memlekette uçağa ihtiyaç olmadığı halde...(ANAP sıralarından gürültüler)

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - İçtüzükte böyle usul yok.

KAMER GENÇ (Devamla) - Susturun bunları, konuşalım.

BAŞKAN - Efendim, hatibi dinleyin.

KAMER GENÇ (Devamla) - Bu memlekette uçağa ihtiyaç olmadığı halde, 1997 yılında ANAP iktidara gelir gelmez hemen 2,5 milyar dolar civarında uçak satın aldı.

RAMAZAN GÜL (Isparta) - İhtiyaçların da bir sıralaması var.

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi o uçakların bir kısmını İran'a verdi. Türkiye'de havayolları zarar ediyor denildi. Şimdi bir incelediniz mi bakalım; bu 2,5 milyar dolarlık uçak niye alındı? Bunları bir araştıralım. Sizin devri iktidarınızda hiçbir şey araştırılmıyor. Bu memlekette, sizin döneminizde yapılan suiistimaller kadar, soygunlar kadar hiçbir dönem de yapılmadı. Açın bakın bakalım, geçen dönemde, bu Mecliste verilen her araştırma önergesi kabul edildi ve birtakım şeyler araştırıldı; ama, sizin zamanınızda araştırılmıyor; her şeyi örtbas ediyorsunuz. Kürsüde birtakım şeyleri dile getirdiğimiz zaman da bunlardan sıkıntı duyuyorsunuz. Siz, yarın milletin karşısına nasıl çıkacaksınız?! (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Sana ne nasıl çıkacağımız.

KAMER GENÇ (Devamla) - Burada sayısal çoğunluğunuza dayanarak beni susturabilirsiniz; susturamazsınız ya, gücünüz de yetmez ya. (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

Benim arkamda halk var, halk; halkın ıstırabı var, açlığı var.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Hadi oradan... Kaç oy aldın?!

KAMER GENÇ (Devamla) - Ben, burada, aç olan, işsiz olan, yoksul olan halkın sıkıntılarını dile getiriyorum. (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Genç, toparlayın lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) - Siz neyi dile getiriyorsunuz; üç beş tane holdinge yardım etmek için, devletin kaynaklarını onlara haksız yere geçirmek için uğraşıyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Genç...

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Böyle konuşamazsınız; ayıp. Bütün hepimiz hırsızız, bir sen namuslusun!

KAMER GENÇ (Devamla) - Bizim istediğimiz, 80 trilyon lira fazla; maddenin tasarı metninden çıkarılmasını reddettiniz; hiç olmazsa bunu 10 trilyon olarak...

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Burada böyle konuşamazsınız.

KAMER GENÇ (Devamla) - Yusuf Bey, siz müteahhitlik yapıyorsunuz; diyorsunuz ki: "Ben milletvekili maaşını almıyorum." Peki, müteahhitlikten para kazanmıyor musunuz?

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) -Ben müteahhitlik yapmıyorum. Senin malvarlığın ortada.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - 100 tane kaynak var!

KAMER GENÇ (Devamla) - Ben devlete çalışıyorum, devletten maaş alıyorum; siz müteahhitlik yapıyorsunuz... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan, cevap hakkı istiyorum.

KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, biz burada konuşmazsak nerede konuşacağız?!

BAŞKAN - Sayın Genç, anlaşıldı efendim.

Sayın Genç, lütfen, yalnız önergenizi izah edin ve önergenize destek isteyin.

KAMER GENÇ (Devamla) - Türk Halkını seviyorlarsa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti hudutları içinde yaşayan Türk Halkını seviyorlarsa önergeme destek versinler; ama, belirli holdingleri seviyorlarsa desteklerini çeksinler. Ben,  tabiî, takdiri onlara bırakıyorum.

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan, cevap hakkı istiyorum.

KAMER GENÇ (Devamla) - Ben diyorum ki: 80 trilyon büyük bir paradır; bugün devletin kriz içinde olduğu bir dönemde, sizin "Kemal baba, gel bizim kurtar" dediğiniz Kemal baba, hep Amerika'da, Avrupa'da geziyor; şu kadar para getir ver diyorsunuz; bu adamı da bu kadar yormayın; mümkün olduğu kadar tasarrufa riayet edin diyorum. Tasarrufa riayet etmek için, burada önergeler veriyorsunuz, bu, devlet bütçesine ne getirir ne götürür bir şey demiyorsunuz.

Anayasada bir hüküm var; deniliyor ki "cari ve gelecek bütçe kanunlarına gider getirecek şeylerin de gelir kaynaklarının gösterilmesi lazım." Siz ne Anayasayı dinliyorsunuz ne kanunu düşünüyorsunuz ne devletin ciddiyetiyle yapılması gereken giderleri düşünüyorsunuz. Burada bir sayısal çoğunluğunuz var; onunla her şeyi geçiriyorsunuz.

Size hayırlı olsun. Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN - Önce, Beyhan Aslan Bey söz istemişti.

Buyurun.

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; konuşmacı, millî iradenin temsilcileri Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini itham altında bırakmıştır. Bu kutsal çatı altında bulunan hiçbir milletvekili, hiçbir kimsenin tehdidin altında oy kullanmayacağı, beyanda bulunmayacağı gibi hiç kimse de kimsenin adamı değildir.

ABDÜLKADİR AKÇAN (Afyon) - Kamer hariç!..

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Bu Yüce Parlamentonun üyeleri, sadece ve sadece millî iradenin temsilcileridir, milletin emrindedirler. Bunun böyle bilinmesinde fayda vardır.

Konuşmacı, her seferinde, hitap ederken, Meclisteki milletvekillerine, bu tür asılsız ithamlarla, abartılı beyanlarla, Parlamentonun itibarını sarsmakta çok önemli rol oynamaktadır. Başkanlık Divanı olarak, bundan sonra, bu konuşmacının olduğu gibi, diğer konuşmacıların da, önergesi üzerinde her kim konuşacaksa ya da hangi konu üzerinde konuşuyorsa, İçtüzüğümüzün ilgili maddeleri gereğince, kendisinin iki kez uyarılması ve akabinde sözünün kesilmesi açıktır. Eğer, yaralayıcı bir dil kullanırsa, hakarete varan dil kullanırsa, kendisinin, ikaz edilip susturulması ve gerekirse salondan çıkarılması gerekir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Tabiî; bundan sonra Meclisten de çıkarın...

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Bu üyemiz, hiçbir zaman buna riayet etmemiştir ve riayet etmeye de niyeti yoktur. Bu konuda, Başkanlık Divanınızın daha titiz davranmasını öneriyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (ANAP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslan.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bizi, temelli Meclisten çıkarmak istiyorlar...

BAŞKAN - Sataşmadan dolayı, Yusuf Bey; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Yalnız, yeni bir sataşmaya meydan vermeyin ve kısa olsun lütfen.

VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3. – İzmir Milletvekili Yusuf Kırkpınar’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

YUSUF KIRKPINAR (İzmir)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bana, şahsıma bir sataşmadan dolayı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Herkes şunu iyi biliyor ki, ben, Yusuf Kırkpınar olarak bütün işlerimi daha mazbatasını almadan kayyuma devreden bir şahısım. Benim, Urfi Çetinkaya'yla falan resimlerim yok. (MHP ve ANAP sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar) Kimin resimleri varsa onlar düşünecek, bir.

İkincisi, buraya, kürsüye her çıkışında liderlere hakaret etmeyi âdet edinmiş olan Sayın Kamer Genç'e bir uyarım olacak. Lütfen, kendisine gelsin. O fabrikalara da, hiç kimse şahsî menfaatından dolayı bu kıyağı çekiyor gibi gösterilmesine de karşıyım. Kütahya'nın, Uşak'ın, Manisa'nın, Turgutlu'nun,İzmir'in içerisinde bulunan mevcut fabrikalarda çalışan 18 000-20 000 insanın bir kısmı da Tuncelilidir. Hatta, bu fabrikalardan, birinde çalışan insan sayısı Tunceli'nin nüfusu kadardır.

Ben, Tunceli'yi tutmuyor değilim; ben, Tunceli'nin hemen sınırındaki bir il doğumluyum; ama, ben, İzmir Milletvekiliyim, oralıyım, Erzurumluyum; Tunceli'yi de çok iyi biliyorum. Kendisinin burada bazı yerlere mesaj vermek için bazı milletvekillerine, hatta bütün Meclise "özel görüşmelerden sonra bu kanun getirilmiştir: siz, uyutuluyorsunuz" şeklinde ifadelerini de lütfen geri almasını istiyorum.

Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. Bundan sonraki konuşmalarına daha dikkat etmesini istiyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

12. – Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı : 708) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler...

NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Karar yetersayısının aranılmasını  istiyorum. (MHP, ANAP sıralarından "oylamaya geçtiniz"sesleri)

Efendim, bir dakika, elektronik cihazla yapacağım...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bana sataşma olmadı mı yani ?

BAŞKAN - Uzatmayalım.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın )- Sayın Başkan?..

BAŞKAN -Sayın Gönül, ben size söz veririm; yalnız şu oylamayı yapalım...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın )- Sayın Başkan, konuyu uzatmak niyetim yok; ama, izin verirseniz bir konuda açıklama yapmak isterim. O nedenle, yerimden kısaca..

BAŞKAN - Bir dakika efendim... Oylamayı başlatmadan evvel, grup başkanısınız, o sıfatla size...(MHP, ANAP sıralarından "Oylamayı başlattınız" sesleri; gürültüler)

Efendim, bir dakika... Efendim, oylamaya geçtiğimizde, bakın, Tüzüğümüzde, bir sataşma olursa, o oturumda söz verilir deniliyor.

Şimdi, dinleyeceğiz efendim, sataşma iddiası var, dinleyeceğiz.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Oylamaya geçtiniz ama Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yani, oylamadan sonra, eğer, tatil etmek zorunda kalırsak, söz verme imkânımız olmaz; onun için hassasiyet gösteriyorum. Bu gösterdiğim hassasiyet, hepinizin ayrı ayrı hakkına olan saygımdandır.

MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Oylamaya geçtiniz ama, yapmayın!..

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Başkan, oylamaya geçtiniz.

BAŞKAN - Üstelik, Ali Rıza Gönül, grup başkanvekilidir.

Buyurun; yalnız, çok kısa...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum, Yüce Heyetinizi de saygıyla selamlıyorum.

Ancak, burada, üzerinde uzlaşmamız gereken bir konunun olduğunun da altını çizmekte fayda görüyorum. Grubumuz milletvekili, konuşmasında, hiçbir kimseyi, hiçbir kişiyi, hiçbir lideri tahkir, tezyif ve istiskal etmemiştir. (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Bakın, dinlemiyorsunuz ki!

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Siz dinlememişsiniz zamanında!

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Efendim, dinleyelim; siz de, lütfen, çabuk bitirin.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; tabiî ki, hemen itiraz ediyorsunuz, konuşma üslubu, kapsamı ve içeriği içerisinde değerli konuşmacı arkadaşımızın ortaya koyduğu mesele, yürütmenin, hükümetin uygulamasındaki yanlışları ortaya koymaktan ibarettir. Bunu, kişisel bir sataşma olarak algılamak, bence yanlıştır.

Muhterem Heyetinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyon) - Milletvekillerinin tümüyle alakalı...

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Holdinglere kıyak yapıyorsunuz diyor.

BAŞKAN - Efendim, sizinle alakalı bir konu yok burada.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Milletvekillerinin tümüyle alakalı, holdinglere kıyak yapıyorsunuz diyor.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:

Oylamayı, elektronik cihazla oylama yapacağım ve oylama için 3 dakika süre veriyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Karar yetersayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Şimdi, tümünün oylamasına geçmeden evvel, İçtüzük gereğince, lehte iki talep var; birisi Sayın Karakuş, diğeri Sayın Yaşar Ünal.

Yalnız bir arkadaşımıza söz verebileceğimizden, Kütahya Milletvekili Sayın Karakuş; buyurun efendim.

SEYDİ KARAKUŞ (Kütahya) - Söz hakkımı Ünal Beye veriyorum.

BAŞKAN - Ünal Beye veriyorsunuz.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MEHMET YAŞAR ÜNAL (Uşak) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Burada görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı sadece, haksız rekabetin kaldırılmasına yönelik bir yasa tasarısıdır. Bazı arkadaşlarımız, konuşmalarında, konuyu başka yönleriyle görmek istediler. Tabiî ki, buradaki her milletvekili, bu konuşmalarında, ülkesi için doğru olduğuna inandığı şeyleri söylüyordu. O nedenle, kendimiz gibi düşünmeyen diğer milletvekillerini başka şekilde itham edersek, bu Meclisin saygınlığını düşürürüz. Bu konuda, bütün arkadaşlarımızın, kendi saygınlıkları açısından sözlerine dikkat etmeleri gerekiyor.

Şimdi, bu yasa tasarısı, sadece doğalgaz ile likit petrol gazı arasındaki fiyat farkından doğan haksız rekabeti önlemek için, hükümetimizce, buraya sunulmuş olan bir yasa tasarısıdır. Eğer, bu tasarı çıkmazsa -ki, çıkacağını sanıyorum- o zaman ne olacak; mevcut durum devam ederse, Marmara Bölgesi çevresinde doğalgazla üretim yapan fabrikalar kârlarına kâr katacaklar, daha güçlenecekler, üretimlerini artıracaklar, ihracatlarını artıracaklar, biz de bundan memnun olacağız, Türkiye için yapılan bu işlere biz sahip çıkarız; ama madalyonun öteki yüzü var. Bu böyle devam ederken, taşra illerinde kurulmuş olan seramik fabrikaları, Uşak'ta, Kütahya'da, Denizli'de, Manisa'da veya Kemalpaşa'da, bunlar da batacaklardır, onbinlerce insan da işsiz kalacaktır. Bu tasarının aleyhinde konuşan arkadaşlarımızın bunu istediğini de ben zannetmiyorum. O halde, hep beraber, biz, bu haksızlığı ortadan kaldıracak olan tasarıya sahip çıkalım. Bunun, Türk ekonomisinin lehinde olacağına, Türkiye'nin lehinde olacağına inanıyorum. Oyumun rengi beyazdır.

Hepinizi saygılarla selamlıyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Memleketimize hayırlı olsun.

Sayın Bakan teşekkür konuşması yapacak.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Katkısı bulunan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çalışma programımız gereğince, gündemin 13 üncü sırasındaki "Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

13. – Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/845) (S. Sayısı : 681)

BAŞKAN - Komisyon?.. Mevcut değil.

Müzakere ertelenmiştir.

Bu durumda, günlük programımızı tamamlamış olduğumuzdan, alınan karar gereğince, Başbakan Sayın Bülent Ecevit hakkındaki gensoru önergesi ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 14 Haziran 2001 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum.

 

Kapanma Saati : 22.35

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.