DÖNEM : 21 CİLT : 66 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 116 ncı
Birleşim 13 . 6 . 2001 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. –
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. – YOKLAMALAR IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri İlinin sorunlarına ve
Hakkâri barajının yapımının gerçekleştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması
ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı 2. – İstanbul Milletvekili Masum Türker'in, Türkiye'de ekonomik denetim
düzenine ilişkin gündemdışı konuşması 3. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'in, kapatılan Ziraat Bankası
şubelerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, (6/1254), (6/1265) ve (6/1273)
esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/395) 2. – Batı Avrupa Birliği Genel Sekreteri Colin Cameron'un, Paris'te
yapılacak Batı Avrupa Birliği Geçici Asamblesi Geçici Avrupa Birliği Güvenlik
ve Savunma Asamblesinin 47 nci Genel Kuruluna vaki davetine TBMM Millî Savunma
Komisyonu Başkanı Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın icabet etmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/845) V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri
ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) 2. – Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/851) (S. Sayısı : 669) 3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun
Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/418, 2/87) (S. Sayısı : 683) 4. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) 5. – Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş
Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi
Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan
Aslan, Eskişehir Milletvekili İ.
Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve
İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/757, 2/603,
2/605) (S. Sayısı : 592) 6. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç
Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666) 7. – Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675) 8. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname İle Aynı Mahiyetteki Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı
: 676) 9. – Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690)
(S. Sayısı : 685) 10. – Türk Silâhlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve
Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Savunma
Komisyonları Raporları (1/698) (S. Sayısı : 579) 11. – Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/806) (S. Sayısı : 608) 12. – Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının
Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/866)
(S. Sayısı : 708) 13. – Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde
Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/845) (S. Sayısı : 681) VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1. – Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahin'in, İzmir Milletvekili Suha
Tanık'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması 2. – İzmir Milletvekili Suha Tanık'ın, Tunceli Milletvekili Kamer
Genç'in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması 3. – İzmir Milletvekili Yusuf Kırkpınar'ın, Tunceli Milletvekili Kamer
Genç'in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması VII. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Ziraat Bankası yönetim kuruluna
yapılan bir atamaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in
cevabı (7/4190) 2. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, iç ve dış borç miktarlarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/4198) 3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, TAİ'de namaz kılınmasının
engellendiği iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin
Çakmakoğlu'nun cevabı (7/4283) 4. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, M.K.E. Kurumunda görev
yapan işçilerin tayin edilme nedenlerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/4290) 5. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, iş kazalarına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/4294) 6. – Kocaeli Milletvekili Osman Pepe'nin, işkencenin önlenmesine yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı
(7/4298) 7. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, yeni açıklanan ekonomik
programın tarım sektörünü felakete sürükleyeceği iddiasına ilişkin sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/4346) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak sekiz oturum yaptı. Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Kaya, ülkemizde son yıllarda tıp
alanında kaydedilen aşamaya ve uluslararası dergilerde yayımlanan Türkiye
kaynaklı makale sayısındaki artışa, Konya Milletvekili Hüseyin Arı, sivil toplum kuruluşlarının demokratik
sistemlerdeki rolü, önemi ve temel görevlerine, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar; Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık'ın, Karayolları Genel
Müdürlüğüne bağlı tartı istasyonlarının yetersizliği nedeniyle istiap haddinden
fazla yük taşıyan kamyonların trafikte yarattığı sorunlara ve çözüm yollarına
ilişkin gündemdışı konuşmasına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın cevap
verdi. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Türkiye'de Almanca Eğitim Veren Bir Vakıf Üniversitesinin Kurulmasına
İlişkin Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silâhlı Çatışmalara
Müdahil Edilmesine İlişkin İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında, Kanun Tasarılarının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkereleri
okundu; Dışişleri Komisyonunda bulunan tasarıların hükümete geri verildiği
bildirildi. Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Plan ve Bütçe Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Genel Kurulun 7.6.2001 tarihli 114 üncü Birleşiminde okunmuş bulunan ve
aynı tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan, Başbakan Bülent Ecevit hakkındaki
(11/14) esas numaralı gensoru önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer
Alacak İşler" kısmında yer almasına ve Anayasanın 99 uncu maddesi
gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin 14.6.2001
Perşembe günkü birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisinin,
yapılan oylamadan sonra, 11 Haziran 2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 708 sıra sayılı
kanun tasarısının 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 12 nci sırasına, 707 sıra
sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 263 üncü
sırasında yer alan 681 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 13 üncü
sırasına, 261 inci sırasında yer alan 679 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü
sırasına, 274 üncü sırasında yer alan 695 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci
sırasına, 34 üncü sırasında yer alan 173 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci
sırasına alınmasına; Genel Kurulun 12 Haziran 2001 Salı günü 15.00-20.00, 13
Haziran 2001 Çarşamba, 14 Haziran 2001 Perşembe, 15 Haziran 2001 Cuma, 18
Haziran 2001 Pazartesi, 19 Haziran 2001 Salı, 20 Haziran 2001 Çarşamba, 21
Haziran 2001 Perşembe ve 22 Haziran 2001 Cuma günleri 14.00-20.00 saatleri
arasında çalışmasına; 12 Haziran 2001 Salı ve 19 Haziran 2001 Salı günleri
sözlü sorular ile diğer denetim konularının, 13 Haziran 2001 Çarşamba ve 20
Haziran 2001 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesine; 12 Haziran 2001
Salı, 18 Haziran 2001 Pazartesi, 19 Haziran 2001 Salı ve 22 Haziran 2001 Cuma günleri
de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 12 Haziran 2001 Salı günü
gündemin 12 nci sırasına, 13 Haziran 2001 Çarşamba günü gündemin 14 üncü
sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek
önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, Kabul edildikleri; Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmının 130 uncu sırasında yer alan (10/160) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin bu kısmın 1 inci sırasına alınmasına ve
öngörüşmelerinin 12 Haziran 2001 Salı günü yapılmasına; Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 219
uncu sırasında yer alan 613 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 10 uncu
sırasına, 207 nci sırasında yer alan 583 sıra sayılı kanun teklifinin 11 inci
sırasına, 201 inci sırasında yer alan 574 sıra sayılı kanun teklifinin 12 nci
sırasına, 148 inci sırasında yer alan 460 sıra sayılı kanun teklifinin 13 üncü
sırasına, 273 üncü sırasında yer alan 694 sıra sayılı kanun teklifinin 14 üncü
sırasına, 186 ncı sırasında yer alan 542 sıra sayılı kanun teklifinin 15 inci
sırasına alınmasına; Genel Kurulun 12 Haziran 2001 Salı günü 15.00-20.00
saatleri arasında, 13 Haziran 2001 Çarşamba ve 14 Haziran 2001 Perşembe günleri
14.00-20.00 saatleri arasında çalışmasına; 12 Haziran 2001 Salı günü (10/160)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin tamamlanmasından
sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerine devam edilmesine ilişkin DYP
Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği; Açıklandı. Aydın Milletvekili Bekir Ongun'un, Bir İlçe Kurulmasına İlişkin (2/283), Balıkesir Milletvekili Aydın Gökmen'in, Balıkesir İlinde Büyükşehir
Belediyesi Kuruluşu Hakkında (2/519), Kanun Tekliflerinin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edildikleri; Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan'ın, 21.7.1953 Tarihli 6183 Sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Kapsamına Amme Alacakları ile
4.1.1961 Tarihli ve 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Kapsamına Giren ve 31.12.1999
Tarihinden Önceki Dönemlere Ait veya Bu Tarihe Kadar Beyan Edilmesi Gereken
Vergi, Resim ve Harçlara İlişkin Kanun Teklifinin (2/651) İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre doğrudan gündeme alınması önergesinin, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edilmediği; Açıklandı. Plan ve Bütçe Komisyonunda açık bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen
üyeliğe, Kütahya Milletvekili Ahmet Derin seçildi. Konya Milletvekili Veysel Candan ve 23 arkadaşının, 8.5.2001 tarihli 97
nci Birleşimde başlanılarak, 5.6.2001 tarihli 112 nci Birleşimde öngörüşmeleri
tamamlanan, Emekli Sandığının sorunlarının araştırılarak yeniden
yapılandırılması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/12), yapılan oylamadan sonra,
kabul edilmediği açıklandı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S.Sayısı:527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin Komisyon Raporu henüz hazırlanmadığından ertelendi; Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu Tasarısının
(1/851) (S. Sayısı : 669) görüşmelerine devam edilerek, 5 inci maddesinin
oylanmasından önce istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar
sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından, 13 Haziran 2001 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te
toplanmak üzere, birleşime 21.00'de son verildi.
No.
: 163 II. – GELEN
KÂĞITLAR 13.6.2001
ÇARŞAMBA Raporlar 1. – Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik
Kartagena Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/831) (S. Sayısı : 709) (Dağıtma tarihi: 13.6.2001) (GÜNDEME) 2. – 2001 Malî yılı Bütçe Kanunu ile Bağlı
Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/873) (S. Sayısı : 710) (Dağıtma tarihi: 13.6.2001)
(GÜNDEME) 3. – Yüksek Öğretim Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi
Kanunu, İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve
Meslek Eğitimi Kanunu, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında
Kanun ile 24.3.1988 Tarihli ve 3418 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bazı
Kâğıt ve İşlemlerden Eğitime Katkı Payı Alınması Hakkında Kanun ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Erzurum
Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/841, 2/757) (S. Sayısı : 711) (Dağıtma
tarihi : 13.6.2001) (GÜNDEME) 4. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/861) (S.
Sayısı : 714) (Dağıtma tarihi: 13.6.2001) (GÜNDEME) Sözlü Soru
Önergeleri 1. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın,
IMF'den alınan kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) sözlü soru önergesi (6/1532) (Başkanlığa geliş
tarihi : 12.6.2001) 2. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, GAP
Bölgesindeki arazi satışlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1533)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001) Yazılı Soru
Önergeleri 1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, gelir
dağılımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4503) (Başkanlığa geliş
tarihi : 12.6.2001) 2. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, iç ve dış borca
ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4504)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001) 3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, nükleer
atıkların boğazlardan geçişine ve denetimine ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4505) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001) 4. – Adana Milletvekili Ali Gören'in, Adana
Havaalanından yapılan uçak seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4506) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001) 5. – Adana Milletvekili Ali Gören'in, SSK prim
tabanının yükseltilmesiyle yaşanan sıkıntılara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4507) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.6.2001) 6. – Adana Milletvekili Ali Gören'in, adli personelin
özlük haklarının iyileştirilmesi çalışmalarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4508) (Başkanlığa
geliş tarihi : 12.6.2001) 7. – Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Tunceli
Belediyesince Toplu Konut yapmak için devralınan araziye ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4509) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001) 8. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Konya İli
sınırları içerisinde alçak irtifa uçuş bölgesi oluşturulacağı iddialarına
ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4510) (Başkanlığa
geliş tarihi : 12.6.2001) 9. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'in, Kütahya
TÜGSAŞ'a yatırım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4511) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001) 10. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, IMF'ye verilen
niyet mektubu ve IMF politikalarının uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4512) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001) 11. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, Hatay
İlindeki sel felaketinden sonra yapılan yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4513) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001) 12. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, uranyum
madeninin İncirlik Üssüne getirilerek işlendiği iddiasına ilişkin Millî Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4514) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001) 13. – Sakarya Milletvekili Nezir Aydın'ın, özürlülere
verilen kimlik kartına ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru
önergesi (7/4515) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.6.2001) Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri 1. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Başbakanlık ve
bağlı kuruluşlarda görev yapan danışman ve müşavirlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4088) 2. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, açıklanan
Ulusal Programa ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi
(7/4092) 3. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, Ziraat Bankası
ve Merkez Bankası eski yöneticilerinin kriz öncesi tutumlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4093) 4. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, son ekonomik
kriz ve etkilerine ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru
önergesi (7/4094) 5. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün,
Hazinenin iç borçlanma ihalesine ve Merkez Bankasının döviz satışına ilişkin
Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4099) 6. – Isparta Milletvekili Ramazan Gül'ün, İmralı
Adasının güvenliği için yapılan harcamalara ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in
askerlik yapıp yapmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4112) 7. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Marmara
depreminden sonra yapılmakta olan kalıcı konutlara ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4121) 8. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, bir ASALA
militanının Fransa tarafından serbest
bırakılmasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4130) 9. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Avrupa
Parlamentosunun sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili kararına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4135) 10. – Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'nın, eğitime katkı payı hesaplarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4139) 11. – Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'nın, Ziraat Bankasının
özel bir bankadan aldığı borca ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı
soru önergesi (7/4140) 12. – Erzurum
Milletvekili Aslan Polat'ın,
kamu bankalarının 2000 yılı sonu görev zararlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4145) 13. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, Etibank'ın
satışıyla ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru
önergesi (7/4146) 14. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, bakanlıkta
çalışan danışman ve başdanışmanlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/4166) 15. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın,
yoksulluk ve açlık sınırının tespitine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4168) 16. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Irak'la
olan sınır ticaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4169) 17. – Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, Afyon
depreminde zarar gören belediyelerin Afet Fonundan yararlanmasına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4177) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati
: 14.00 13 Haziran
2001 Çarşamba BAŞKAN :
Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER:
Hüseyin ÇELİK (Van), Şadan ŞİMŞEK (Edirne) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116 ncı
Birleşimini açıyor; en iyi dileklerimi ve saygılarımı sunuyorum. III. –
YOKLAMA BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yoklama yapacağız. Yoklama işlemini başlatıyor ve yoklama için 5 dakika
süre veriyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız
yoktur. Ancak, 14 sayın milletvekili eksiğimiz var. Sayın grup
başkanvekillerinin önerdiği süre kadar ara vermek istiyorum ki, tekrar
toplanabilelim. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 14.30'a kadar Sayın Başkan. BAŞKAN - Peki efendim. Birleşime 14.30 kadar ara veriyorum. Kapanma Saati
: 14.07 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati
: 14.30 BAŞKAN :
Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER:
Hüseyin ÇELİK (Van), Şadan ŞİMŞEK (Edirne) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116 ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. III. –
YOKLAMA BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ilk toplantıda yapılan
yoklama sonucunda toplantı yetersayısına ulaşılamamıştı. Şimdi, toplantı
yetersayısı için tekrar yoklama yapacağız. Yoklama için 3 dakika süre veriyorum Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden evvel, üç sayın milletvekiline
gündemdışı söz vereceğim. Gündemdışı ilk söz, Zap Suyu üzerinde yapılacak Hakkâri
barajı ve Hakkâri İlinin sorunları hakkında söz isteyen, Hakkâri Milletvekili
Sayın Hakkı Töre'ye aittir. Buyurun Sayın Töre. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin,
Hakkâri İlinin sorunlarına ve Hakkâri barajının yapımının gerçekleştirilmesine
ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın
cevabı HAKKI TÖRE (Hakkâri) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Zap Suyu üzerinde yapılacak olan Hakkâri barajıyla ilgili
gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hakkâri barajı,
ilimiz ve Türkiye için hayatî önem taşımaktadır. Bu baraj hayata
geçirildiğinde, ülkemizin enerji ihtiyacına ciddî katkılar sağlanacaktır. Bu projeye başlandığında, 3 000 - 5 000 kişiye iş imkânı sağlanacaktır. Hakkâri barajı projesinin son durumu şöyledir: Nisan
ayı içerisinde proje sözleşmesi kredi onayı Bakanlar Kurulundan çıkmış,
Cumhurbaşkanınca onaylanmıştır. Sözleşmenin yapılabilmesi için taslak, Enerji
Bakanlığınca onaylanmıştır. Maliye Bakanlığının uygun görüşü alındıktan sonra
sözleşme imzalanacaktır. Projeye bir an evvel başlanması için hükümetten destek
bekliyoruz. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizin
malumları olduğu üzere, bölgemizde ve ilimde, terör nedeniyle çok ciddî
sıkıntılar yaşanmıştır. Bugün, hâlâ, ilime ciddî bir yatırım yapılmamıştır.
İlimize yapılacak olan havaalanının ihalesi bir türlü yapılamamıştır.
Şemdinli-Derecik yolunun ihalesi yapılamamıştır. Birçok okul, pansiyon
inşaatları yarım kalmıştır. Ana geçim kaynaklarımız tarım ve hayvancılıktır; o
da bitmiştir. Can damarımız sınır ticaretidir; sınır ticareti kapılarımız,
maalesef, kapanmıştır. Bundan önceki konuşmamda, Yüce Heyetinize bu
sorunlarımızı arz etmeye çalıştım; ama, bugüne kadar herhangi bir gelişme
olmadığı gibi, bir dalgadır gitmektedir. Dövizde dalga, ekonomide
fırtınalı dalga, hükümette dalga,
bakanlarımızda dalga, her şeyde dalgalı bir durumla gidiyorsunuz! Allah
sonunuzu hayır etsin. (DYP ve FP sıralarından alkışlar; MHP sıralarından
alkışlar [!]) Vatandaşı sudan çıkmış balığa çevirdiniz. Geçin dalganızı, geçin,
sandık geldiğinde millet de sizinle dalga geçmesini bilecek. (DYP ve FP
sıralarından alkışlar) İki senedir ülkemizi krizlerle yönetiyorsunuz. Bir yere
bir çivi çakmadığınız gibi, memleketin çivisini söktünüz. Ne yaptınız
Hakkâri'ye, ne yaptınız?! (DYP ve FP sıralarından alkışlar) Ne yaptınız
Türkiye'ye, ne yaptınız?! Batırmaktan başka ne yaptınız! Yeter, köylüye,
işçiye, memura esnafa, emekliye, yetime, dula çektirdiğiniz eza cefa. Artık
hükmünüzün kalmadığını kabul edin. (DYP sıralarından alkışlar) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Töre, lütfen toparlar mısınız. HAKKI TÖRE (Devamla) - İnin milletin tepesinden, inin.
Özür dileyin bu cefakâr ve fedakâr milletten, en azından bu erdemi gösterin.
Millet, size oturduğunuz koltuğun tapusunu vermez ki, sadece sizi vekil
etmişler; şimdi millet bağırıyor "azlettim sizi" diye, bunu da mı
duymuyorsunuz? Tabiî, anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. (DYP,
FP sıralarından alkışlar) Sayın Bakanımızı bu işlere, bu söze davet ediyorum.
Bakın, Sayın Başbakanımız, bu işlere 1999'da başlanacaktır diyor, onun
yazısıdır, mevcuttur. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyor, saygıyla
selam ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Töre. Sayın Enerji Bakanımız cevap verecekler; buyurun
efendim. Süreniz 20 dakika. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hakkâri Milletvekilimiz Hakkı Töre'nin
gündemdışı konuşmasına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Hakkâri barajı ve hidroelektrik santralı, Hakkâri İli
sınırları içerisinde, Dicle Nehrinin Zap Suyu kolu üzerinde enerji üretimi
amacıyla inşa edilecektir. Baraj gövdesi, talvegden 170 metre yükseklikte, 19
milyon metreküp dolgu hacmine sahip, kil çekirdekli kaya dolgu tipinde
olacaktır. Rezervuarda depolanacak olan 802 milyon metreküp su,
208 megavat kurulu güçle, yıllık, toplam 626 gigavat/saat enerji üretimi için
kullanılacaktır. Proje, Zap Suyu üzerindeki ilk hidroelektrik proje olacaktır. Türkiye ile ABD arasında 26.2.1998 tarihinde imzalanan
hükümetlerarası ortak bildiride belirlenen 9 proje arasında yer alan Hakkâri
barajı ve hidroelektrik santralı, kesin projesinin hazırlanmasıyla, inşaatı ve
elektromekanik teçhizatının temin ve tesisi işinin, Türk ve ABD firmalarından
oluşan bir konsorsiyumla müzakerelerde bulunularak, söz konusu konsorsiyuma
yaptırılmasında, projenin iç ve dış finansman ihtiyacını karşılamak üzere,
sağlanacak olan kredilerin Başbakanlık Hazine Müsteşarlığınca uygun bulunması
kaydıyla, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerinin uygulanmaması ve bu
konuda Bakanlığımızın yetkili kılınması, 10.9.1998 tarih ve 98/11630 sayılı
Bakanlar Kurulu kararıyla kararlaştırılmıştır. Sayın Milletvekilim, biraz önce, biraz da suçladınız.
Gündemdışı konuşmanıza cevap vermek istiyorum; dinlerseniz, sizi, bu konuyla
ilgili son derece aydınlatmış olurum diye düşünüyorum. HAKKI TÖRE (Hakkâri) - Sayın Bakan, dinliyorum. NECMİ HOŞVER (Bolu) - Sayın Bakan, sizi zevkle
dinliyoruz. ENERJİ VE TABİî KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Devamla) -
Bunu takiben, Bakanlığımızın 20.11.1998 tarih ve 5712 sayılı oluruyla, anılan
işin müzakere yoluyla sözleşmeye bağlanması hususunda Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü yetkilendirilmiştir. Hakkâri barajı ve hidroelektrik santralının birinci
aşama olarak kesin projesinin hazırlanmasına ilişkin müzakereler
sonuçlandırılmış ve 15.11.1999 tarih ve 5380 sayılı Bakanlığımız oluruyla,
anılan kesin proje hazırlanması işinin ABD firması liderliğinde, ABB (ABD) -
KİSKA (Türkiye) -DOLSAR (Türkiye) firmalarından oluşan konsorsiyuma, kredi
temini suretiyle, yaptırılması uygun bulunmuştur. Bunu takiben, sözleşme taslağı, ilgili kredi anlaşmalarının sonuçlandırılması için
19.11.1999 tarihinde Hazine Müsteşarlığına gönderilmiştir. Anılan işin finansman ihtiyacının karşılanması amacıyla
sağlanan ihracat ve ticarî kredilere ilişkin kredi anlaşmaları 7.12.2000
tarihinde imzalanmış ve bilahara 17.1.2001 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla
onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Konsorsiyum, 13.12.2000, 15.1.2001 ve 22.2.2001 tarihli
yazılarıyla başvurarak, konsorsiyumun lider firması isim değişikliğine gitmiş
ve bu değişikliği, ilgili resmî belgeleri ibraz ederek bildirmiştir. Konu firma isim değişiklikleri 31.5.2001 tarih ve 2601
sayılı Bakanlığımız oluruyla uygun bulunarak, anılan kesin proje hazırlanması
işinin, Washington Infrustructure Services liderliğindeki konsorsiyuma
yaptırılması, sözleşme taslağının Maliye Bakanlığı vizesine sunulması ve
projenin ihalesinin sonuçlandırılmasına ilişkin işlere devam edilmesi hususu
onaylanmıştır. Bunu takiben, anılan kesin proje hazırlanması işine ait
sözleşme taslağı, vize için, 6.6.2001 -yani, yeni- tarihinde Maliye Bakanlığına
gönderilmiştir. Maliye Bakanlığı vizesini takiben, sözleşme
imzalanarak, Sayıştay Başkanlığı tesciline sunulacaktır. Sayıştay tescilini
takiben ise, sözleşme yürürlüğe girecektir. Söz konusu proje, Devlet Su İşleri 2001 malî yılı
yatırım programı ve uygulama planında, Devlet Planlama Teşkilâtı programında
yer almaktadır. Tabiî ki, konuşmanızda özellikle üzüldüğüm konu şu: 57
nci hükümetin hiçbir bakanlığı dalga geçmez. Dolayısıyla, 6.6.2001 tarihinde
yapmış olduğum işlemi de, burada size arz ettim; ama, dilerdim ki, bakan olarak
bizi dinledikten sonra, bu düşüncelerinizi tekrar ifade edebilesiniz. Herhalde,
6.6.2001 tarihinde, konuyla ilgili sözleşme taslağını Maliye Bakanlığına
gönderdikten sonra, biraz önce söylemiş olduklarınızdan vazgeçtiğinizi veya bu
konuyla ilgili olarak da, düşüncelerinizi Yüce Genel Kurula ifade etmenizi
isterim. HAKKI TÖRE (Hakkâri) - Öbür sorunlar vardır, onları
söyledim. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Devamla) -
Tabiî, gündemdışı konuşmanız öbür sorunlarla ilgili değil, bakanlığımı
ilgilendirdiği için, ben, bakanlığımla ilgili, net olarak, size tarihleriyle
beraber bilgi arz ettim. Yüce Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (ANAP, DSP ve
MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımıza teşekkür
ediyorum. Gündemdışı ikinci söz, Türkiye'de ekonomi denetim
düzeni hakkında söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker'e aittir.
Buyurun. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. 2. – İstanbul Milletvekili Masum
Türker'in, Türkiye'de ekonomik denetim düzenine ilişkin gündemdışı konuşması MASUM TÜRKER (İstanbul) - Teşekkür ederim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 13 Haziran günü, bugün, bundan tam oniki yıl önce,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde 1 Haziran günü kabul edilen 3568 sayılı Yasanın
yürürlüğe girdiği gündür. Değerli milletvekilleri, o yasa yürürlüğe girdiğinde,
Türkiye'de, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar tesis edilemeyen ekonomik
denetim düzeninin tesis edileceği beklentisine girildi. Türkiye'de, ekonomik
denetim düzeni tesis edilemediği için, 57 nci hükümet döneminde açığa çıkarılan
çeşitli bankaların içinin boşaltılması, çeşitli yolsuzluklar ve benzeri birçok
iş bugüne kadar süregelmiştir. 21 inci Dönem Meclisi olarak, dün, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda, oniki yıl önce gündeme gelmiş olan 3568
sayılı Yasanın yeniden düzenlenmesi ve üzerinde bazı değişiklikler yapılmasıyla
ilgili tasarı gündeme geldi ve alt komisyona sevk edilmiş bulunuyor. Ben, bugün, söz alırken, odalarının kuruluş yıldönümü
olan büyük bir camianın, Türkiye'deki serbest muhasebecilik, malî müşavirlik ve
yeminli malî müşavirlik mesleğinin denetim düzeni açısından gündeme getirilmesi
gerektiğini düşündüğüm için, konuyu huzurlarınıza getirmek istedim. Değerli milletvekilleri, Türkiye'de, ekonomik denetim
düzeninin kurulabilmesi için, üç temel olgunun öncelikle ele alınması
gerekmektedir: Bunların birincisi, kayıtdışı, vergidışı bırakılmış olan
ekonomik faaliyetlerin kayıt içine alınmasıdır. Bu konuda, eksikliği, daha önce
yapılmış olan ve 20 nci Dönemin sonunda tartışmalara neden olan -bizim, göreve
geldiğimiz zaman 2002 yılına kadar ertelettiğimiz- vergi düzenlemelerinin
başlaması giderecektir. Buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, ilgili
kurumlarca, 2002 yılında faaliyete geçecek olan ve kayıtdışını etkileyen vergi
uygulamalarıyla ilgili gerekli tebliğ, yönetmelik ve çalışmaların şimdiden
başlatılarak altyapının oluşturulması gerektiğini ve bu konuda, son dakikada
gelecek itirazların engellenmesi konusunda önemli sorumlulukların Maliye
Bakanlığına düştüğünü belirtmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, ikinci temel konu, kabul
ettiğimiz yeni Bankalar Yasasında ve bugüne kadar bankalardan kredi kullanan
234 000'e yakın kişinin, kredi kullanmadan evvel ve kredi süresince, sorumluluk
kabul etmiş kişiler tarafından bağımsız denetlenmesiyle ilgilidir. Bu bağımsız
denetim sağlanmadığı sürece, burada istediğimiz kadar kanun çıkaralım,
istediğimiz tedbirleri getirelim, bankaların içi boşaltılmaya devam
edilecektir. Eğer önümüzdeki günlerde bankaların içinin boşaltılmasını
istemiyorsak, kredilerin bir kamu fonu olarak dağıtılmasında haksızlık
yapılmasını istemiyorsak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna Bankacılık
Kanunuyla vermiş olduğumuz yetkinin kullandırılması ve bankaların kredi
aşamasında bu denetimi sağlamaları gerektiğini, burada, dikkat çekmek amacıyla
tekrar gündeme getirmek istiyorum. Sonuncu önemli husus; Türkiye Büyük Millet Meclisinde
1994 yılında kabul edilmiş olan mükerrer 227 nci maddeye göre, tüm vergi
mükelleflerinin ön denetiminin yapılmasına ilişkin düzenlemenin şu anda
yapılmış olan yanlış tebliğlerle tekrar uygulamasına son verilip, gerçek
denetime dönüştürülmesi konusudur. Eğer bunlar yapılmazsa, Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısında siyaseti dışarıda veya içeride tenkit edenler, ilkönce bunu
siyasetin değil, bunları uygulamakla ilgili olan kişilerin olduğuna dikkati
çekmek istiyorum. Yasalar yapıldı, bugüne kadar uygulanamıyor, ekonomik
denetim düzeni bu nedenle kurulamıyor. Türkiye'de ekonomik denetim düzeni
kurulmadıkça, ekonominin krizlerden ve çeşitli tehlikelere maruz kalmaktan
kurtulmasını beklememeliyiz. Bu beklentinin oluşması için, ekonomik denetim
düzeninin muhakkak yürürlüğe girmesi ve bu konudaki sorumluların belirlenmesi
gerekir. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türker. Gündemdışı son söz, kapatılan Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası şubeleri hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet
Derin'e aittir. Buyurun Sayın Derin. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. 3. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'in,
kapatılan Ziraat Bankası şubelerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman
Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı AHMET DERİN (Kütahya) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; iki hafta önce konuşulması gereken bir konuyu, gündemdışı
konuşma talep etmeme rağmen konuşma alamadığım için ancak bugün gündeme
getirmek durumunda kaldım. Ziraat Bankası Yönetim Kurulu, 1 Mayıs 2001 tarihinde
ve 191 sayılı kararla 68 şube ve 2 bürosunun kapatılması kararını alıyor. 25 ve
30 Mayıs arasında 44 adedi kapatılıyor; kalan 24 adedinin ise, mutlaka, o
yörenin milletvekillerinin girişimiyle, 1 Haziranda kapatılması gerekmesine
rağmen durduruluyor. Her şeyden önce, kapatılan 44 şubenin günahı neydi, orada
yaşayan insanların günahı ne?! Ama, şu anda, 24 adet şubenin kapatılması, bir
talimatla durduruldu. Ben, onların tamamen kapatılmadan çıkarılması için,
burada, Bakana istirhamda bulunmak istiyorum; çünkü, Yönetim Kurulunun, 68 şube
ve 2 büroyu tespit ederken uyguladığı kriteri ben anlayamadım; nüfusa göre mi,
kâra göre mi, mevduata göre mi; nasıl olduğunu anlayamadım. 70 adedin listesini
aldım önüme. Orta Anadolu ile Ege Bölgesi illerindeki, beldelerdeki şubelerin
kapatılması esas alınmış sanki. Kendi bölgemde, seçmenim, oradaki insanlar bana
diyor ki: "Neden güneydoğuda, doğuda bir tane şube kapatılmıyor da bizde
kapatılıyor?" Yine, ifade ediyorum, Ziraat Bankasının gördüğü işlevi
görecek kuruluşlar hazırlanmadıkça, Türkiye'nin hiçbir yerinde banka şubesi
kapatılmamalıdır. Burada, kapatılan şubeler, mutlaka, belediyelerin
bulunduğu yerler. Maliye Bakanlığının genelgeleri gereğince, 10 000'in
altındaki nüfusa sahip olan belediyelerin muhasipleri veya belediye başkanları,
280 milyon liranın üzerindeki parayı üzerinde taşıyamaz, bulunduramaz,
belediyede bulunduramaz; mutlaka, akşamüzeri gidip onu bankanın, Ziraat
Bankasının veznesine yatırmak mecburiyetindedir. Nüfusu 10 000'i geçen
yörelerde de 580 milyon lira. Şöyle düşünün: Bir belediye başkanı, her gün, banka
şubesi kapatıldığı için, 280 milyon lirayı geçen parayı, 90 kilometre, 100
kilometre öteye, bir araba bulacak, taksi kiralayacak, emniyetten bir iki polis
alacak yanına, bunları, gidecek, farz et, Balıköy Beldesi Belediyesi 90
kilometre mesafedeki Kütahya'ya götürmek mecburiyetinde kalacak. Balıköy
Beldesinde 129 esnaf var, emekliler var. Bir tarım Bağ-Kurlusu 28 155 000 lira
prim yatıracak. Bu parayı yatırmak için 90 kilometre gidecek, o gün
gelemeyecek, orada bir otelde yatacak, yemek yiyecek, belki şu 28 milyonun 3
katı para harcayacak devlete olan borcunu ödeyebilmek için, vergisini
ödeyebilmek için... Bu açıdan, Ziraat Bankası, ihtisas bankasıdır; o
beldelerde, devletin eli ve gücüdür. Vatandaş, Bağ-Kur'u öder, Sigortayı öder,
plaka vergilerini oraya öder; banka, maaşları öder, emekli maaşlarını öder. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Derin, lütfen, toparlar mısınız. AHMET DERİN (Devamla) - Şimdi, siz, eğer, o Ziraat
Bankasının icraatlarını karşılayacak, bu görevleri yapacak bir organizasyonu
kurmadan, oradan, o şubeyi alırsanız, ne sosyal devleti kalır, ne halkın,
devletine güveni kalır. Bu açıdan, her şeyden önce, şu listedeki adaletsizlik
ortadan kaldırılmalıdır. Benim Kütahyamda, öyle köyler var ki, Güneydoğuda o
biçimde bir köy yoktur; Güneydoğuda o kadar geri bırakılmış, o kadar mağdur
edilmiş bir köy yoktur, bir belde yoktur. Bu açıdan, bir şey yapılacaksa, bunun doğrusu
yapılmalı, kriterler, adil şekilde tespit edilmeli; ona göre, bu kuruluşun
işlevini yerine getirecek kuruluşlar tesis edilmeden, bu şubelerin
kapatılmamasını hükümete duyuruyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP, MHP ve
DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Derin. Orman Bakanımız Sayın Nami Çağan cevap vereceklerdir. Buyurun efendim. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar) Süreniz 20 dakika. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Derin, Ziraat Bankası
şubelerinin kapatılmasıyla ilgili olarak gündemdışı söz aldı, kendisine cevap
vereceğim. Hükümetimizin uyguladığı son ekonomik programa göre,
kamu bankaları özelleştirilecektir ve ilk aşamada, getirilen yasal ve idarî
düzenlemelerle, kamu bankaları üzerindeki hükümetin yetkisi, bildiğiniz gibi,
kaldırıldı ve bunun yerine, özerkliği gerçekleştirmek üzere kurullar kuruldu,
bundan bütün milletvekillerimiz haberdar. Kârlı ve verimli bulunmayan Ziraat Bankası şubelerinin
kapatılmasıyla ilgili işlemler de, yine, özerkliği sağlanan kurumlar tarafından
gerçekleştiriliyor. Bugün, Ziraat Bankasının yetkili kurulları, birimleri bunu
yaparken, kârlılık ve verimlilik esasını saptarlarken, şubenin bulunduğu
yerleşim biriminin merkez nüfusu, toplam nüfusu, mülkî idarî yapısı; yani, il
mi, ilçe mi; yoksa, belde mi olduğu, ilgili şubenin diğer şubelere olan
uzaklığı, yörenin bankacılık yönünden potansiyeli, kaynak toplama, kaynak
kullandırma, kârlılık, verimlilik ve müşteri sayısı, performans sıralamasında
diğer şubeler arasında ilgili şubenin yeri ve diğer, yine, bankacılık
tekniğiyle ilgili ölçütler dikkate alınarak, belli bir şubenin kapatılıp
kapatılmayacağı, yine, bankanın yetkili kurulları tarafından kararlaştırılıyor.
Toplanan veriler açısından olumsuzluk taşıyan şubelerde de, kapatma kararı
alınmıştır. Sayın Derin'in verdiği sayılar doğru sayılardır. İlk
aşamada, 68 şube ve 2 büronun kapatılma kararı verilmiştir ve iki ayrı tarihte,
iki ayrı işlemle bunların bir kısmı kapatılmıştır. 29 şube ve 1 büro 25.5.2001
tarihinde, 15 şubenin kapatılma işlemi de 30.5.2001 tarihinde
gerçekleştirilmiştir. Toplam 24 şube ve 1 büronun kapatılma işlemi ise, birinci
aşamada, yine, bankanın yetkili kurulları tarafından durdurulmuştur. Şimdi, şu iddia çok önemli bir iddia, tabiî, doğruluğu
söz konusu değil. Yörenin milletvekillerinin verdiği talimat... Bu, artık,
kaldırıldı... AHMET DERİN (Kütahya) - Baskı... Baskı... ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (Devamla) - Evet; yani, bu
yeni düzene alışmak durumundayız. Politikacı, artık, bankaya müdahale edemiyor;
buna hepimiz, iktidar olarak da muhalefet olarak alışmak durumundayız. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Özür dilerim Sayın Başkan;
ama, Sayın Bakan yanlış şeyler söylüyor... ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (Devamla) - Benim, bankadan
bugün aldığım bilgi bu şekilde -ben, şu anda Hazineden sorumlu Bakana vekâlet
ettiğim için- ama; bankadan bilgi isteme yetkimiz pek tabiî devam ediyor. Yani,
kararlarına müdahale yetkimiz kaldırıldı; ama, bilgi isteme yetkimiz devam
ettiği için bu bilgiyi kendilerinden aldım. Bana verilen bilgiye göre ve mevcut
yasal duruma göre, şu andaki yasal statüsüne göre, iktidara veya muhalefete
mensup herhangi bir milletvekilinin ya da herhangi bir bakanın, bugün, kamu
bankalarına herhangi bir talimat verme yetkisi bulunmamaktadır. En azından,
hukukî statü budur; ama, aksi olmuşsa, bu, mevzuata aykırıdır, bir yanlışlık
olmuştur; ama, benim aldığım bilgiler çerçevesinde, bu işlemlere herhangi bir
siyasî müdahale yapılmamıştır. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından
alkışlar) MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, konuyla
ilgili kısa bir söz talebim var. BAŞKAN - Bulunduğunuz yerden efendim; buyurun. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkanım, Sayın
Bakana yanlış bilgi verildiği kanaatindeyim; çünkü, biz, bankaların
özerkleştiğini, hükümetin müdahale etmeyeceğini biliyoruz; ama, iki dilim
halinde, mayısın 25 ve 30'unda bankalar kapatıldı, üçüncü dilimde kapatılması
gereken bankalara sıra geldiğinde, Genel Müdürlüğün yetkilileri, bize -sonradan
tabiî durduruldu o- "Başbakanlığın talimatı üzerine, bu üçüncü parti,
birinde kapanması gereken bankaların kapatılması durdurulmuştur" dediler.
Şimdi de Sayın Bakan "Banka
Yönetim Kurulu karar vermiştir, onun için cayılmıştır, vazgeçilmiştir"
diyor. Biz, hangisine inanacağız?! Doğrusunu söylesinler. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Efendim, Sayın Bakan vekâlet ediyor, onu da söylediler,
binaenaleyh, aldığı bilgiyi size intikal ettirdi. Bir başka durum daha var. Yarın, Sayın Paçacı da, aynı
konuda görüşme yapacak. O da, zannediyorum, bunu, daha etraflıca gündeme
getirecektir. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkanım,
çiftçilerle köylülerle ilgili kapatılan bu bankanın yerini ne dolduracak? AHMET DERİN (Kütahya) - Hükümet onun mesulü değil
midir?.. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Onun mesulünü
söylesin. BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakan bu kadar bilgi verdiler,
daha fazla bilgiye zorlama hakkımız yok. Elbette, Ziraat Bankası, Merkez
Bankasının ajanıdır, bir şekilde çözülecektir. Sayın milletvekilleri, gündemin "Başkanlığın Genel
Kurula Sunuşları" kısmına geçmeden evvel, Sayın Divan Kâtibinin,
takdimlerini oturarak yapmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. İlk olarak, sözlü soru önergelerinin geri alınmasına
dair bir önerge vardır, okutuyorum : B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
(6/1254), (6/1265) ve (6/1273) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına
ilişkin önergesi (4/395) 12.6.2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 452, 461 ve
468 inci sıralarında yer alan (6/1254, 6/1265 ve 6/1273) esas numaralı sözlü
soru önergelerimi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Faruk Çelik Bursa BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup, oylarınıza sunacağım: 2. – Batı Avrupa Birliği Genel Sekreteri
Colin Cameron'un, Paris'te yapılacak Batı Avrupa Birliği Geçici Asamblesi
Geçici Avrupa Birliği Güvenlik ve Savunma Asamblesinin 47 nci Genel Kuruluna
vaki davetine TBMM Millî Savunma Komisyonu Başkanı Manisa Milletvekili Hasan
Gülay'ın icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/845) 12.6.2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Batı Avrupa Birliği Geçici Asamblesi, Geçici Avrupa
Birliği Güvenlik ve Savunma Asamblesinin 47 nci Genel Kurulu 18-20 Haziran 2001
tarihleri arasında Paris'te yapılacaktır. Anılan Genel Kurula, Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî
Savunma Komisyonu Başkanı Manisa Milletvekili Hasan Gülay, Batı Avrupa Birliği
Genel Sekreteri Colin Cameron tarafından 20 Mart 2001 tarihli yazıyla ismen
davet edilmektedir. Söz konusu davete icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun
9 uncu maddesi hükümleri uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. – İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili
Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)
(S. Sayısı : 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili
Komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşülmesini erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. 2. – Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/851) (S. Sayısı : 669) BAŞKAN - Komisyon?..Yok. Görüşmeler ertelenmiştir. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, Sayın Bakan istical
buyuruyordu, şimdi nerede acaba?!. BAŞKAN - Sayın Bakan teşrif etmemişler. Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile
İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 3. – Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller
ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/418, 2/87)
(S. Sayısı : 683) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Hükümet?.. Yok. Görüşmeler ertelenmiştir. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının görüşmelerine
başlayacağız. 4. – Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) BAŞKAN - Komisyon? Yok. Görüşmeler ertelenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî
Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile aynı mahiyetteki kanun teklifleri ve
İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının
görüşmelerine başlıyoruz. 5. – Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili Avni
Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın
Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili
Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili İ. Yaşar Dedelek ile
Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın
Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma
ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592)
(1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Komisyon raporu 592 sıra sayısıyla bastırılıp,
dağıtılmıştır. Şimdi, tasarının tümünün müzakerelerine başlıyoruz. Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Sayın Rıza Ulucak; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partili,
Anavatan Partili sayın milletvekillerimiz tarafından verilen aynı mahiyetteki
kanun teklifleri hakkında söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce
Meclisinizin değerli Başkanını ve siz değerli milletvekillerimizi saygıyla
selamlıyorum. Genel gerekçede de açıklandığı üzere, 5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa eklenen geçici 210 uncu maddeyle,
77 nci madde kapsamında şehit olanların dul ve yetimleri ile birinci, ikinci,
üçüncü ve dördüncü derecede malul olanlara, emsalleri esas alınarak her yıl
kademe, her üç yılda bir derece yükselmesi imkânı sağlanmıştır. Kanunun
uygulanması sırasında 5 inci ve 6 ncı derecede malul olanların bu imkândan
yararlanamadıkları meydana çıkmıştır. Kanun hükmündeki kararnameyle, gerek
terör eylemleri etkisiyle gerekse Emekli Sandığı Kanununun ek 77 nci maddesinde
belirlenen diğer görevlerin ifası sırasında malul olanların durumlarının
iyileştirilmesi ve uygulamada meydana gelen sorunların giderilmesi amacıyla,
malullük sınırı kaldırılmak suretiyle, hayatını kaybedenlerin dul ve
yetimleriyle, malullere ve bunların ölümü halinde dul ve yetimlerine bağlanan
aylıkların rütbe, kıdem ve unvanlarında bir değişiklik yapılmamak ve geçmişe
yönelik hak doğurmamak kaydıyla, görevde bulunan emsalleri gibi her yıl kademe
ilerlemesi, her üç yılda bir derece yükselmesi yapılacak şekilde artırılması
öngörülmektedir. Ayrıca, bu kararnameyle, uçuş, dalış ve atlayış
hizmetlerinde şehit olanların kanunî mirasçılarıyla, malul olanlara da, Terörle
Mücadele Kanunu kapsamına girenlere uygulanan esaslar dahilinde emekli
ikramiyesi verilmesi esası getirilmektedir. 592 sayılı Kararnamenin 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunla ilgili bölümüne gelince; Kanunun 1 inci
maddesinde, kanunun amacı, barışta güven ve asayişi korumak, kaçakçılığı men,
takip ve tahkikle görevli olanların bu görevlerinden dolayı ya da görevleri
sona ermiş olsa bile yaptıkları hizmet nedeniyle derhal veya bu yüzden maruz
kaldıkları yaralanma veya hastalık sonucu ölmeleri veya sakat kalmaları halinde
ödenecek nakdî tazminat ile birlikte bağlanacak aylığın ve bu yüzden
yaralanmaları halinde ödenecek tazminatın esas ve yöntemlerinin düzeltilmesi
olarak belirlenmiştir. (1) 592 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Ancak, uygulamada ve bilhassa, uzun süren tedavilerde,
personelin yükümlülüğünün sona erdiği tarih ile vazife malulü maaşının
bağlandığı tarih arasında çeşitli protez ve cihazların takılması ve genellikle
tedavilerinin tamamlanması amacıyla, bu personel, memleketlerinden, Gülhane
Askerî Tıp Akademisine veya büyük askerî hastanelere yahut sivil sağlık
kuruluşlarına gelmek durumunda kalmaktadırlar. Meri mevzuata göre, bu durumdaki
personele nakdî tazminat ödenebilmesi ve Emekli Sandığınca maaş bağlanabilmesi,
hastanelerden kesin rapor alınmasına bağlıdır. Uzun süreli tedavi gereken
hallerde, kesin rapor alınmadan terhis olan yedek subay, erbaş ve erler,
memleketlerinden hastaneye gidiş ve dönüş masrafları ile sair ihtiyaçlarını
kendileri karşılamaktadırlar. Bu durum, bu kişileri, özellikle de, yeterli
maddî imkâna sahip olmayanları sıkıntıya duçar etmektedir. 2330 sayılı Kanunun 7 nci maddesine bir fıkra eklenmesi
hakkında tasarıyla, yükümlülük süresince tedavi maksadıyla başka yere
gönderilen yedek subaylara Harcırah Kanunu, erbaş ve erlere, kanun kapsamına
giren yedek subay, erbaş ve erlerden askerlik yükümlülüğü sona ermiş olup,
henüz vazife malulü maaşı bağlanamamış olanlardan tedavileri devam edenlere,
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği gereğince ödenebilen giderlerinin
tediyesi temin edilmektedir. Bu personelin, maruz kaldığı hastalık, yaralanma ve
sakatlanmalardan dolayı tedavilerini sürdürmek üzere, ilgili sağlık
kuruluşlarına sevkleriyle ilgili işlemleri ve ödemeleri yapmak üzere,
ikametgâhındaki veya ikametgâhına en yakın askerlik şubeleri
görevlendirilmektedir. Bilindiği gibi,
2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun kabul tarihi 3.11.1980'dir. O günkü
şartlara göre hazırlanmış ve çıkarılmış bu kanunda, 7.6.1990 tarihinde kabul edilen 3658 sayılı Kanun ile
1.4.1998 tarihinde kabul edilen 4356 sayılı Kanunla, şartların gereğine göre,
bazı değişiklikler yapılmış ve yeni bazı hükümler konulmuştur. Bu cümleden olmak üzere, kanunun 2 nci maddesinin
kapsamı, 3658 sayılı Kanunla genişletilmiş ve bazı maddelerinde değişikliğe
gidilmiştir. Şöyle ki: Maddenin (a) bendinin 1 numaralı alt bendiyle, Jandarma
Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü personeline, Sahil Güvenlik
Komutanlığı personeli; 5 numaralı alt bendiyle de, Gümrük Muhafaza memurları,
orman memurları ve personeli ilave olunmuştur. Ayrıca, aynı maddeye eklenen (f), (g) ve (h)
bentleriyle iç güvenlik ve asayişin korunmasında veya kaçakçılığın men, takip
ve tahkikiyle ilgili olarak güvenlik kuvvetlerine kendiliklerinden yardımcı
olmuş ve faydalı oldukları yetkilerce tevsik edilmiş şahıslar, devlet güçlerini
sindirme amacına yönelik olarak yapılan saldırılara maruz kamu görevlileriyle,
2 nci maddede sayılanların yaptıkları görevler veya yardımlar sebebiyle
saldırıya maruz kalan eş, füru, ana, baba ve kardeşleri kapsam içine
alınmıştır. Kanun kapsamına girenlerden, görevleri veya yardımları
sona erdikten sonra dahi kendilerinin yanında eş, füru, ana, baba, kardeşlerin
yaralanma, sakatlanmaları veya ölmeleri halinde, bu durumlarının, evvelce ifa
edilen görev veya yardımdan meydana geldiğinin tevsik edilmesi halinde, bu
Kanundan yararlanmaları esası kabul edilmiştir. Öğrenim ve sağlık yardımından faydalanma hususu,
ölenlerle birlikte, çalışamayacak derecede sakat kalanların çocuklarına da
teşmil edilmiştir. 4356 sayılı Kanunla da, kanun kapsamına girenlerden,
ölenlerin kanunî mirasçılarına en yüksek devlet memuru brüt aylığının,
ekgösterge dahil, 100 katı tutarında; yaşamak için gerekli hareketleri
yapmaktan aciz ve hayatını başkasının yardım ve desteğiyle sürdürebilecek
şekilde malul olanlara 200 katı; diğer sakatlananlara da, derecesine göre maddî
tazminat ödenecektir. 2330 sayılı Kanunun ısdarından sonra uygulamada
karşılaşılan olumsuzluklar ve noksanlıkları gidermeye matuf değişiklik ve
eklerden sonra ortaya çıkan sıkıntıları gidermeye yönelik bu tasarıya, elbette
olumlu bakıyoruz. Ancak, burada bir üzüntümü de belirtmek istiyorum:
Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Tasarısı, bu
yasama dönemimizin birinci yılında komisyon çalışmalarından sonra Genel Kurula
55 sıra sayısıyla intikal etmiş ise de, ne hikmetse, tek maddelik tasarı
görüşülememiş ve kanun hükmünde bir kararname içinde nihayet yüksek huzurunuza
gelebilmiştir. Yüce Meclisimizin, birtakım gereksiz yönlendirmelerle
değil de, ehemmi mühimme tercih suretiyle çalışması, birtakım sayısal
görüntülerden ziyade, ülkenin ve ülke insanının yararına olan çalışmalara
ağırlık vermesi suretiyle işlevini yerine getirmesi temennisiyle Yüksek Heyeti
saygıyla selamlıyor ve bu kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ulucak. Gruplar adına ikinci söz, Demokratik Sol Parti Grubu
adına, Ankara Milletvekili Sayın Melda Bayer'e ait; buyurun efendim. (DSP
sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA MELDA BAYER (Ankara) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî
Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun Tasarısı
hakkında Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinize
saygılar sunuyorum. Bilindiği gibi, 11.5.2000 tarihli ve 4567 sayılı
Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa eklenen hükümlerle,
terörle mücadele sırasında veya barışta ya da olağanüstü hallerde yapılan
tatbikat ve manevralarda hayatını kaybedenlerin dul ve yetimlerine, malul
olanların ise kendilerine ve bu malullerimizin ölümü halindeyse dul ve
yetimlerine, görevde olan emsalleri esas alınarak, her yıl bir kademe, üç yılda
bir de derece yükseltilmesine imkân getirilmişti. Bu düzenlemenin kapsamı, 1
inci, 2 nci, 3 üncü ve 4 üncü derecede malul olanlarla sınırlı tutulmuştu. Bu kanun tasarısıyla, Anayasamızda ifadesini bulan
sosyal devlet ilkesi gözönünde tutularak 5 ve 6 ncı derecede malul olanların
haklı talepleri ortaya çıkmış ve bu vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesi
amaçlanmıştır. Böylece, malullük derecesine ilişkin sınırlamanın kaldırılarak,
bütün malullerin bu imkândan yararlanmaları sağlanacaktır. Ayrıca, 2330 sayılı
Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 7 nci maddesiyle, anılan
faaliyetler sırasında hastalanan, yaralanan ve sakatlanan subay, erbaş ve
erlerin tedavilerinin askerî ve sivil hastanelerde yapılabilmesi sağlanmıştır.
Yalnız, bu kişilerin terhis tarihiyle, görev malullüğü maaşının bağlandığı
tarih arasında devam eden tedavileri sırasındaki bütün masraflar, henüz maaş
bağlanmadığı için kendilerinden tahsil edilmekte ve maddî yönden sıkıntıya
düşülmekteydi. Bu tasarı, hem soruna çözüm getirecek hem de uçuş,
dalış ve atlayış hizmetlerinden dolayı sakat kalanlara da terörle mücadele
kapsamında emekli ikramiyesi verilmesine imkân tanıyacaktır. Yurt savunmasında her türlü fedakârlığı göstererek
şehit düşmüş ve malul kalmış yurttaşlarımızın ve yakınlarının mağduriyetini ve
sosyal sorunlarını giderecek bu tasarıyı, Demokratik Sol Parti Grubu adına
yürekten desteklediğimizi belirtir, hepinize saygılar sunarım. (DSP ve MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bayer. KAMER GENÇ (Tunceli) - Plan ve Bütçe Komisyonu raporunu
müzakere etmiyor muyuz?! BAŞKAN - Ahmet Bey sözcüsü. KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır efendim, yok öyle bir şey;
orada sıfatı yok. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Senin sıfatın yok. KAMER GENÇ (Tunceli) - Senin sıfatın yok. Niye orada
oturuyorsun?! BAŞKAN - Nihat Bey Grup Başkanvekili oldu ve kendisi
oraya seçildi. KAMER GENÇ (Tunceli) - Tasarıda yok efendim, burada
sözcü olarak bulunmuyor. BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Kamer
Genç; buyurun. 20 dakika süreniz var; arzu ettiğinizi söyleyin. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına söz aldım; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Komisyon raporu önümüzde; Komisyon Başkanı Sayın Metin
Şahin, Başkanvekili Sayın Hayrettin Özdemir ve Komisyon Sözcüsü Sayın Nihat
Gökbulut; ama, şimdi, buradaki arkadaşımız komisyon sözcüsü de değil. Genel
Kurulda, komisyon, başkan, başkanvekili ve sözcüleri tarafından temsil edilir.
Bizim, burası, artık... Bilmiyorum, Meclis Başkanlık Divanının da bu konulara
dikkat etmesi lazım. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Üye de değil... KAMER GENÇ (Devamla) - Üye bile değil... Seçildi mi
seçilmedi mi; onu da bilmiyoruz. Yani, bunları ciddî yapmak lazım. Türkiye
Büyük Millet Meclisi, ciddî bir kurumdur; yüce bir kurumdur. Herkesin, bu yüce
kurumu, ciddî kurumu, her yönüyle onurlandıracak, bunun itibarını artıracak düzeyde, davranışta bulunması lazım. Bu
itibarla... GAFFAR YAKIN (Afyon) - Yeni seçildi... KAMER GENÇ (Devamla) - Seçildiyse, ilan edilmesi lazım,
bize bildirilmesi lazım; neyse... Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısı, aslında,
bir eksikliği gidermek üzere getirilen bir tasarıdır. Bu kanun tasarısını
destekliyoruz. Bundan önce bir yetki kanunu çıkmış; 4588 sayılı Kanun.
Daha önce, 4567 sayılı Kanunla, Emekli Sandığı Kanununa eklenen ek 77 inci
madde ve geçici 210 uncu maddeyle, bazı görevlerde şehit veya malul düşen
kişilere aylık bağlanması konusu kurala bağlanmış. Bununla, özellikle 4 üncü
dereceye kadar olan malullük için Emekli Sandığından aylık bağlanması
öngörülmüş; ancak 5 ve 6 ncı derecedeki maluller bu kanunun kapsamı dışında
görülünce, kanun hükmünde kararnameyle Bakanlar Kuruluna yetki verilince, kanun
hükmünde kararnameyle Bakanlar Kurulu bu dereceyi kaldırmış; yani, 5 ve 6 ncı
derecede malul olanlara da maaş bağlanması konusunda bir düzenleme yapmış;
ancak, kanun hükmünde kararnamenin dayandığı yetki, 4588 sayılı Yetki Kanunu
Anayasa Mahkemesince iptal edilince, bu hususu yasallaştırmak üzere, böyle bir
tasarı Bakanları Kurulunca gönderilmiş. Bazı arkadaşlarımızın da teklifleri
var. Yine, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında, ülkenin
birliği ve bütünlüğü için mücadele eden, bu nedenle şehit düşenlerin dul ve
yetimlerine veya yaralanan, malul olan kişilerin kendilerine aylık bağlanması
konusunda, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunundaki hüküm de Emekli Sandığı
Kanununa derç edilmiş. Yine, uçuş ve dalış hizmetleri nedeniyle şehit düşen
güvenlik kuvvetleri mensuplarımıza da, bu konuda, böyle bir şehit aylığı, dul
ve yetimlerine de aylık bağlanması kurala bağlanmıştır. Tabiî, bu, bir eksiği
gidermek için yapılan bir düzenlemedir, buna karşı çıkmak mümkün değildir. Bir
insan, tabiî ki, kendi ülkesi için canını feda ediyorsa, bir şehadet
mertebesine gidiyorsa, bu insanın duluna, yetimine de bakmak o devletin en
onurlu ve en birinci öncelikli görevi olması lazımdır. Gerçekten, ülkemiz
uğruna birçok onurlu, soylu insanlarımız, gençlerimiz şehit olmaktadır coğrafyamızın
bulunduğu bölgede. Bu insanların, hiç olmazsa, sakat olanların ömür boyu
sakatlıklarını giderici kendisine ekonomik kaynak sağlanması, dul ve
yetimlerine de devletin bakması yerinde bir davranıştır. Ancak, terörle mücadele konusunda, tabiî ki, iki yön
var; yani, güvenlik kuvvetlerimizin maruz olduğu durumlar var; bir de,
vatandaşlarımızın mağduriyeti var. Özellikle, 1978'den beri Doğu ve Güneydoğu
Anadolu'da ilan edilen örfî idare vardı biliyorsunuz; arkasından, olağanüstü
hal vardı. Özellikle 1987'de ilan edilen olağanüstü hal, hâlâ, doğu ve
güneydoğuda dört ilimizde devam etmektedir. Son senelerde, özellikle bu sene,
tabiî ki, çok şükürler olsun, bu terörle mücadele konusunda çok büyük bir
mesafe alındı; hem güvenlik kuvvetlerimizin büyük bir gayretiyle hem de
halkımızın büyük bir gayretiyle büyük bir mesafe alındı; ama, şunu görmek
mümkün değerli milletvekilleri, bölgeye gittiğiniz zaman, halk, hâlâ, sıkıntı
içinde. Şimdi, köyüne dönmek istiyor, köyüne dönüş izni verilmiyor. Tabiî ki,
güvenlik kuvvetleri belki haklı, ama, bence, artık, burada, olağanüstü hali
kaldırmak lazım. Değerli milletvekilleri, inanmanızı istiyorum; yani,
her gün vatandaş telefon ediyor; ben, falanca yere, hayvanlarımı otlatmaya
götürdüm, bana, güvenlik kuvvetleri "çık" diyorlar; yani, mahalline
sizler de gitseniz görürsünüz. Burada, tabiî, en birinci şey, olağanüstü halin
devamından kaynaklanan bir sıkıntıdır. Yani, bölgede görev yapan güvenlik
kuvvetlerinin üst düzeydeki komutanlarına, yöneticilerine, hakikaten şükran borçluyum,
özellikle bu son zamanlarda. Sayın Hatiboğlu, bu kürsüden ne konuştuğumu bilirsiniz;
ben, hayatta kimseye yağ çekmem; ama, doğruları söylerim. Mesela, tümen kumandanı bir arkadaşımız var, Dursun Pak
Paşa; geldi; hakikaten halkın içinden bir insan; yani, o kadar büyük bir barış
ortamını sağladı ki, halkla kapısını açtı. Şimdi, doğru görev yapan insanın hakkını vermek lazım.
Bizim görevimiz, bu ülkeye sağlıklı hizmet eden insanları baş tacı etmektir;
bizim görevimiz, doğruları söylemektir: ama, bu kürsülerde birtakım insanların
zaman zaman yaptıkları işkenceleri dile getirdiğimizi de herkes biliyor. Biz,
haklı olarak görev yapan insanları tebrik edeceğiz, haksızlık yapanların
karşısına da çıkacağız. Birtakım insanların hesabı, ille, her vesileyle
güvenlik kuvvetlerini kötülemekten geçebilir; ama, bizim inancımız o değil, düşüncemiz de o değil. Biz, doğruları
söyleriz ve gerektiği zaman, insanların hak ettiği mertebede kutlanması
gerektiği konusundaki basiretli davranışı da gösteririz; yani, bugün, aşağı
yukarı iki senedir, ilimizde eskiden beri çok büyük olan aramalar, taramalar,
vatandaş için yaratılan sıkıntılar giderildi;
o zaman bunları yine getirdik defalarca, bu çatılar şahittir; ama,
şimdi, insanlar geldi, değerli kumandanlarımız geldi, o halkı kendisinden bir
parça kabul etti ve o keyfilikleri önlediyse bunları söylemek zorundayız. Geçen gün, mesela, kirvem Mehmetçik olsun diye -100'ün
üzerinde- 150 fakir fukaranın çocuğunu oradaki güvenlik kuvvetleri mensupları
sünnet ettirdi; ama, orada güvenlik kuvvetlerinde görevini yapan kişiler,
oradaki halkın sıkıntılarını giderilmesi konusunda çok büyük çaba sarf
ediyorlar: ama, maalesef, hükümetimizde bir keramet yok! Bakın, değerli milletvekilleri, orada köyler yakıldı,
yıkıldı, boşaltıldı, o insanlar geldi
büyük şehirlere. Devri hükümetinizde büyük bir ekonomik bunalım çıktı. Şimdi,
insanlar, büyük şehirlerde yaşayamaz hale geldi. O insanların tek yaşayacakları
yer köyü. Hiç olmazsa, köyüne gidip
orada belli birtakım imkânlar kendilerine sağlanırsa, köylerinde bir ev
yaparlar, orada 3-5 tane hayvan beslemek suretiyle geçimlerini sağlayabilirler;
ama, maalesef, nedense, özellikle bu hükümet zamanında doğu ve güneydoğuya
hiçbir yatırım gitmiyor, hiçbir yatırım gitmiyor... Söylesinler, bütçe
rakamları ortada. Bir çıkıyorlar, Köy-Kent Projesinden bahsediyorlar... Nedir
bu Köy-Kent Projesi?.. Koskoca Türkiye'nin, Şırnak'ının bir köyüne birkaç
yüzmilyar lira aktararak üç-beş tane, on tane veya yüz tane ev yapmak
Türkiye'ye bir şey getirmez ki. Terörle mücadele ederken, daha doğrusu terörle
mücadelenin tam başarıya ulaştığı bir sırada, işsizliğin bu kadar yoğun olması,
büyük şehirlerde yaşayan insanların çok büyük sıkıntılar içinde olması
nedeniyle bunun bir çaresi var; hiç olmazsa, Köye Dönüş Projesine bu hükümetin
öncelik vermesi lazım. Köye Dönüş Projesi kapsamında, bizim bölgemizde terör
olduğu için, uzun zaman köy yolları yapılmadı, karayolları yapılmadı. Köy
okullarımızın aşağı yukarı büyük bir kesimi -benim ilimi de kastediyorum-
yakıldı. Şimdi, terör, artık, tasfiye edildiğine göre ve oradaki halk da,
artık, bu silahlı eylemlerle bir yere gidilmeyeceğini, bunun birtakım
çevrelerin oyunu olduğunu, ülkeyi parçalamaya yönelik bir hareket olduğunu
anladığına göre, böyle bir durumda, oradaki yöre insanlarına, hükümetin
yardımcı olması lazım. Şimdi, denilebilir ki, para yok!.. Para çok... Elektrik
santrallarının üç, beş misli fiyatla ihalesini yapıp da, yandaşlarınıza, her
bir santralda 240 milyon dolar açıktan kâr veriliyor. İşte Mavi Akım Projesinde
350 trilyon yandaş müteahhitlere bir veriliyor, 700 trilyon yandaş
müteahhitlere bir veriliyor; tabiî daha birçok şeyler var. Tabiî, bunları söyleyince de bazı arkadaşlarımız hemen
yerlerinde pireleniyorlar. Bunlardan, bankaların içini haksız yere
boşaltanlardan bu paraları alalım, getirelim ve bu memleketin hayatî meselesi
olan barışa katkıda bulunalım. Onun için, ben, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde,
özellikle, hâlâ olağanüstü hal uygulamasının kaldırılmamış olduğu bu yörenin
milletvekili olarak, buradaki sıkıntıların, bu kanun vesilesiyle de -bu da,
tabiî, terörle mücadeleyle ilgili bir kanun olduğu için- giderilmesi konusunda,
tabiî, eğer, hükümet duyabiliyorsa, kendilerine bir çağrıda bulunuyorum; çünkü,
bizim, özellikle Hakkâri olsun, Diyarbakır olsun, Şırnak olsun -Elazığ da komşu
ilimiz- Bingöl olsun, bu illerimiz, uzun zaman terörün yarattığı büyük sıkıntı
içinde. Bu sıkıntıyı nasıl gidereceğiz; hükümetin, burada, öncelikle bir
program yapması lazım. Şimdi, bizim ilimizde, illerimizde olağanüstü hal ilan
ediyorsunuz; olağanüstü hal ilan ediyorsanız, o olağanüstü halin baskıcı rejimi
içinde kalan halka da özel bir yatırım programı uygulayın; özel bir rejim
uygulayın ki, orada yaşayan insanlar da rahat etsin. Bunlar da Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin vatandaşlarıdır. Bu itibarla, özellikle, hükümet -eğer
duyabiliyorsa hükümetimiz- lütfen bu işin üzerinde dursun ve bir an önce al
atsın; Köye Dönüş Projesi için bir kaynak aktarsın. Bu kaynakla da, bizim,
orada terörden zarar görmüş insanlarımızın, hiç olmazsa, kendi evlerini yapması
ve evlerine dönmesi konusunda bir katkıda bulunmasını özellikle ve öncelikle
istirham ediyorum. Şimdi, tabiî, bazı arkadaşlarımız diyebilir ki, vakit
doldurmak için kanun şey ediyor. Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, İçtüzük
değişikliğini yaptınız, milletvekilinin konuşma hakkı ortadan kalktı. Tabiî ki,
bir milletvekili olarak, bu kanunlar vesilesiyle elde ettiğimiz konuşma
hakkımızı, İçtüzük sınırları içinde kullanmak zorundayız. Keşke, sizler, o
İçtüzük değişikliğini yapmasaydınız da, hiç olmazsa, milletvekilinin kişisel
birtakım konuşma haklarına burada sınırlama getirmeseydiniz. Şimdi, değerli milletvekilleri, Türkiyemiz, tabiî ki,
her yönüyle çok sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Ben şunun farkındayım ki,
bugünkü iktidar grubu, ülkedeki sıkıntının, krizin boyutunu daha kavramış
değil. Bakıyoruz, her gün, gazetelerde, ülkenin bakanları, hükümetin bakanları
birbirleriyle kavga ediyorlar. Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, bu kriz, bu
Türkiye'nin geleceğinin, aşağı yukarı, hayatî bir noktasıdır; eğer, bu kriz...
Herkes bir fedakârlık yaparsa, atlatılırsa, Türkiye için belki bir kurtuluş
yolu olabilir. Bu krizi, eğer, birtakım politik amaçlarla, işte, itibar
kazanmak amacıyla, özellikle hükümet kanadı kendi aralarında kavga ederse,
bunun arkasından çok sıkıntı doğar; çok sıkıntı doğar. Aslında, kriz geldiği
sırada, bana göre, bu hükümetin yapacağı şey şuydu: İstifa edecekti; istifadan
sonra ya bir mutabakat hükümeti kurulacaktı veyahut da bir seçime gidilecekti.
Seçime gittikten sonra da, gelip, biraz, olağanüstü rejim esas alınmak
suretiyle ekonomik konularda bir tedbir alınacaktı. Şimdi, siz, bu yolu
seçmediniz. BAŞKAN - Sayın Genç, konuya gelir misiniz; kanuna... KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, konuyla ilgisi var;
terörle mücadele konusu ülkenin hayatî bir konusu... BAŞKAN - Yine de toparlayalım efendim. Buyurun. KAMER GENÇ (Devamla) - Konuya da geleceğim. Şimdi, bu yolu seçmediniz; gittiniz, Amerika'dan bir
kişi getirdiniz, bakan yaptınız. Siz, eğer, o bakanı getirdiyseniz, onun, Dünya
Bankasına, IMF'ye verdiği niyet mektubuna uymak zorundasınız. Şimdi, bir sayın
genel başkan diyor ki "efendim, ben, niyet mektubunu okumadım." Yahu,
politikada bundan daha büyük gaf olur mu? Yani, nasıl niyet?.. "16
sayfalık niyet mektubunu ben okumadım" diyor. Peki, niyet mektubunu
okumadınızsa, o zaman, devleti nasıl yönetiyorsunuz?! Yine, bir bakan, bir bakan arkadaşına diyor ki
"yahu, sen IMF'nin menfaatını mı koruyorsun, Türkiye'nin menfaatını mı
koruyorsun?" Peki, sormazlar mı sana kardeşim, bu senin kabine arkadaşın
IMF'nin menfaatını koruyorsa, sen, IMF'nin menfaatını koruyan kişiyle, nasıl,
Bakanlar Kurulu çatısı altında birlikte görev yapıyorsun? Yani, bu lafları
duydukça, bu kabineyi oluşturan bakanların, Başbakan ve Başbakan
Yardımcılarının bu memleketi krizden çıkarma konusunda hiçbir dirayete, hiçbir
bilgi ve dirence sahip olmadıklarını, insan ister istemez görüyor. Şimdi, değerli milletvekilleri, Türkiye, cidden çok
büyük bir tehlike içinde; bakın, bunu görüyoruz. Şimdi, hükümetiniz, en kısa
zamanda, tutacak, Meclisi tatile sokacak; yani, 1 Temmuzda tatile sokacak.
Güya, işte, Parlamentoda da, işte, üç beş kişi çıkıp da konuşmasın diyecek;
ama, bu, çok tehlikelidir. Bence, Parlamentonun da açık bırakılması lazım. Aslında, Sayın Başkan, tabiî, bizlere müdahale ediyor;
ama, dün akşam, bir televizyonda geyik muhabbeti yapan geyik muhabbeti yapan üç
gazeteci vardı, diyor ki Parlamento haftada üç gün çalışıyor! Yani bu Meclis
Başkanlık Divanı bunu bilmiyor mu? Geçen hafta, bir gün 14.00'te başladık,
ertesi gün 04.00'e kadar; yani, Sayın Başkan, bunları, bu televizyonları
dinlemiyor musunuz? Adam, hâlâ, Meclis çalışmıyor, hiçbir şey yapmıyor diyor!
Bunlara bir cevap verin; çıkın, bu televizyon kanallarına da cevap verin. Yani
bu Meclisle bu kadar alay ediyorlar, Meclisin itibarını sarsıcı davranışlarda
bulunuyorlar; ama, bizim Meclis Başkanlık Divanımız hiçbir şey duymuyor, hiçbir
şeyden haberleri yok!. Bari, hiç olmazsa, çıkın, bunlara cevap verin. Yani
bunları biz bu kürsüde... BAŞKAN - Sayın Genç, kanuna dönebiliyor musunuz; kanuna
dönebilecek misiniz?! KAMER GENÇ (Devamla) - Dönüyorum... Dönüyorum... Efendim, ben, kanunu, zaten, başta izah ettim. Kanun,
bugünkü bir ihtiyaca cevap veriyor. BAŞKAN - Meclis Başkanlığının icraatını başka bir
konuşmanızda tenkit edebilirsiniz; kanundan bahsedelim. Buyurun. KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, hâlâ siz, bir
kanunun tümü üzerinde yapılacak konuşmanın kapsamının ne olabileceğini kavramış
değilsiniz; niye değilsiniz; çünkü, bir kanunun tümü üzerinde konuşurken
ülkenin genel politikaları tartışılır. Yani bu bir kanundur, bu kanun hükümetin
tasarısıdır. Bu kanunu getiren hükümetin politikalarını... BAŞKAN - Sayın Genç, benim kavrayamadığım sınırlar
içerisinde konuşmazsanız, kapatacağım mikrofonu. KÜRŞAT ESER (Aksaray) - Sayın Başkan, çok isabetli
olur. KAMER GENÇ (Devamla) - Ayrıca da, ben burada Türkiye
Büyük Millet Meclisinin itibariyle ilgili bir şey söylüyorum. Akşam bir televizyonda üç gazeteci... (Başkan tarafından mikrofon kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, sözümü kesmeyin
de... BAŞKAN - Sayın Genç, siz, benim Tüzüğü anladığım
şekilde konuşmak zorundasınız. Ben, Tüzüğü, sizin anladığınız gibi anlamıyorum.
Siz, benden tecrübelisiniz; ama, ben, sizin gibi anlamıyorum. Lütfen, kanunun
genel gerekçesi ve madde gerekçeleri var; bu sizi sınırlıyor. Ben, sizin mikrofonunuzu tekrar açıyorum ve lütfen,
Tüzüğe bağlı olarak konuşun. KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, Sayın Başkanlar
keyiflerine geldiği zaman sözümüzü kesiyorlar... KÜRŞAT ESER (Aksaray) - Ne ilişkisi var yani?! KAMER GENÇ (Devamla) - Yani şimdi, bu Meclisin bir
itibarı var mı yok mu? KÜRŞAT ESER (Aksaray) - O, ayrı bir olay. BEYHAN ASLAN (Denizli) - Meclisin itibarını sarsan
sensin. KAMER GENÇ (Devamla) - Niye, Meclis Başkanı... Dün
akşam diyorlardı ki "milletvekilleri haftada 8 saat çalışıyor." Peki,
siz de bu Meclisin mensubu değil misiniz? Niye, Meclis Başkanı çıkıp da buna
müdahale etmiyor? Bunu söylemek bir milletvekilinin hakkı değil mi? Bu niye
sizi şey ediyor? BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım. KAMER GENÇ (Devamla) - Sonra, yapılan suiistimalleri
burada her vesileyle dile getireceğiz. Söyleyin bakalım, ben, milletvekili
olarak, sizlerin yaptığı suiistimalleri nerede dile getireceğim?! Mesela,
bugünkü gazetelerde, Telekoma 25 000 kişi alındığı yazıyor. Ben bunu size
sormayacak mıyım?! Ee, söyleyin nerede soracağım arkadaşlar, haydi!.. Susalım
mı yani?! Biz, buraya, milletin hakkını savunmaya gelmedik mi?! Milletin
hakkını savunacak insanları burada susturursanız, o zaman, burada konuşmanın
bir anlamı yok ki. Biz, bunun, şehit dul ve yetimlerinin ihtiyaçlarını
karşılamak için getirilen yerinde bir tasarı olduğunu, devletin kendi savunması
için mücadele eden, şehit olan insanların yakınlarına, gücünün en fazlasını
harcayarak, ülkesi için, milleti için canını feda eden kişilerin çocuklarına en
iyi şekilde yaşam şartlarını temin etmesi, çocuklarının en iyi şekilde
tahsilini yapması konusunda düşüncelerimizi söyledik. Bunu teklif eden
milletvekillerini de, getiren hükümeti tebrik ediyoruz; ama, bunun bir de başka
yönü var. Yani, terörle mücadele sırasında şehit olan güvenlik kuvveti
mensuplarımız olduğu gibi, vatandaşlarımızın da durumu var. Bu vesileyle bunu
da söylüyoruz; yani, bu niye sizi rahatsız ediyor?! Doğu ve güneydoğuda yaşayan
insanların yaşadığı kötü şartları dile getirdiğimiz zaman niye hemen
zıplıyorsunuz! Kendi bölgenizdeki insanlara, burada yapılan muamelelerin yüzde
1'i yapılsa, siz her gün kıyameti koparırsınız. Biz, burada, meşru zeminler
içinde, o bölge halkının dertlerini dile getiriyoruz. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Genç. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Sayın Başkan, sataşma var, açıklama yapabilir miyim. BAŞKAN - Müsaade eder misiniz. Sayın Genç'in, Komisyonun temsiliyle ilgili bir itirazı
oldu, Sayın Ahmet Kabil'in Komisyonu temsil edemeyeceğini iddia etti. Bu
elimdeki rapor, Plan ve Bütçe Komisyonunun Seçim Tasnif Komisyonu zaptıdır.
Orada şöyle deniliyor... KAMER GENÇ (Tunceli) - Buradaki şeye bakıyoruz efendim. BAŞKAN - "Sayın Başkanlığa Plan ve Bütçe Komisyonu; Sözcü Üye seçimine (21) sayın
üye katılmış ve aşağıda isimleri yazılı adaylar hizalarında gösterilen oyları
almışlardır..." KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, hangi tarihli?..
Raporun tarihi ne? BAŞKAN - Zaptı okumaya devam ediyorum: "Tasnif Komisyonu
Sayın Ahmet Kabil 15 oy alarak sözcü seçilmiş ve bu
keyfiyet... KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, burada ilan edilmesi
lazım. BAŞKAN - Ayın 6'sında yapılan bu seçim, ayın 7'sinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, bu yazıyla intikal ettirilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, ben söylediğim
zaman, siz de çıkacaktınız, bu raporu okuyacaktınız; ama, o rapor Genel Kurulda
ilk defa okunuyor. TURHAN GÜVEN (İçel) - Tabiî, daha evvel okunması lazım.
KAMER GENÇ (Tunceli) -Yani, komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü seçimi sonucunun Genel Kurulda ilan edilmesi lazım, bu,
İçtüzüğün hükmüdür. Zatıâlinizin İçtüzüğü okuması lazım; değil mi? Burada
okunması lazım, bizim de öyle haberimiz olacak. BAŞKAN - Sayın Genç, bu, resmen bildirilmiştir, ya
tahkik edin, öyle itiraz edin yahut da Başkanlık Divanının tasarrufuna saygı
gösterin. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Çankırı
Milletvekili Sayın İrfan Keleş; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakikadır. MHP GRUBU ADINA İRFAN KELEŞ (Çankırı) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî
Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin iptaliyle ortaya çıkan kanunî
boşlukların giderilmesi konusunda verilen kanun teklifleri üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisinin görüş ve düşüncelerini ifade etmek üzere söz almış
bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyor; tüm
şehitlerimizi, bir kere daha, minnet ve şükranla anıyorum. Bir toprak parçasının vatan olması, coğrafyanın vatan
olması, o toprakların şehit kanlarıyla sulanmasıyla mümkün olmaktadır. Vatan,
kutsiyetini, ilk önce, şehit kanlarından almaktadır. Onun için, şair
"bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı / düşün, altında binlerce
kefensiz yatanı" derken, bu gerçeği ifade etmektedir. Müslüman Türklük düşüncesinde şehitlik, bir insanın
ulaşabileceği en üst makamdır. Bilindiği gibi, yüce dinimizde şehitlik, Allah
yolunda cihat ederken ölen veya öldürülen kimseleri ifade eder. Dilimizde şehit olmak, şehit düşmek, şehadet şerbetini
içmek açıklamaları, bu anlamda kullanılır. Bin yılı aşkın bir zamandan beri bu topraklarda
Müslüman Türk düşüncesini hâkim kılan Türk Milleti, dıştan ve içten gelen son
derece ağır tehdit ve tehlikelere, fesat, sapıklık ve karışıklık cereyanlarına
karşı samimiyetle inandığı dinini korumak, vatanını korumak için kanını seve
seve sebil etmiş ve binlerce şehit vermiştir. Takdiri ilahi nedir bilinmez;
ama, şurası bir gerçektir ki, inandığı yüksek gaye ve vatan için en çok şehit
veren millet, Türk Milletidir. Onun için, İstiklal Marşı Şairimizin, Türk
vatanı için "toprağı sıksan şüheda fışkıracak" deyişi, bu tarihî
gerçeğin mübalağasız bir tespitinden ibarettir. Gerçekten de, bir tarihçimizin
ifade ettiği gibi, bu aziz vatan toprakları için verdiğimiz şehit kanlarını
Edirne'den Kars'a kadar yaysak, en az üç kere vatanımızın üzerini kapladığını
görürüz. Dünyada hiçbir millet, hiçbir toprak parçası için, hiçbir vatan için,
Türk Milletinin Anadolu topraklarına akıttığı kan kadar kan akıtmamıştır.
Sadece üç aylık Çanakkale Muharebesinde 253 000 vatan evladını şehit verdik.
Onun için, Anadolu, bir başka güzel, bir başka kutsaldır. Şehitliği en büyük manevî rütbe saymak ve en yüce
ahlakî gaye olarak samimiyetle benimsemek, günümüzde de geçerli olmak üzere,
Türk tarihinin başlıca dinamiklerinden birini ve Türk askerlerinin, devamlı
olarak, emsalsiz manevî güç kaynağını teşkil etmiştir. Onun için, dün olduğu
gibi, bugün de harp meydanlarında düşmanın üzerine saldırırken, parolası
"Allah, Allah" nidaları olmuştur. Evet, onların her biri toprağın kara bağrına bir gül
bahçesine girer gibi girdiler. Allah yolunda, vatan ve millet yolunda şehadet
şerbetini içtiler. Peki, biz, onlar için ne yaptık; onların, canları pahasına
emanet ettikleri bu aziz vatanı, bu aziz milleti, layık olduğu yere
yükseltebildik mi? Bu soruyu kendimize sık sık sormak zorundayız. Tarihin akışı içerisinde, Türk'ün ayak izinin olmadığı
kara parçası yok gibidir. Büyük Okyanustan, Atlas Okyanusuna, Kuzey Buz
Denizinden Hint Okyanusuna kadar bu yayılış ve dağılışta yeni yurtlar
edinirken, sayısız savaşlar yapmış, sayısız şehitler verip kanımızı akıtmış,
yeryüzüne Türk'ün mührünü kanımızla basmış bir milletiz. Şimdi, o şehitlerimize
vefa duymak, minnet ve şükran duygularımızı binlerce kere ifade etmek, onların
dul ve yetimlerinin acısını paylaşmak, mağdur etmemek, hepimiz için vicdanî bir
borçtur. İnsanoğlu için unutulmak, hiç şüphe yok ki, acıların en
büyüğüdür; hele bir şehit için, canını ve kanını bu vatana feda etmiş bir insan
için, bundan daha büyük acı olabilir mi? Biz, onları unutmadık; sonsuza kadar
da emanetlerin korumak namus borcumuzdur. Ne yazık ki, son zamanlarda, insan haklarını koruma
havarisi geçinen bazı sözümona aydınlar, bazı vatan hainlerinin insan haklarını
korumada son derece duyarlı davranırken, şehitlerimizin haklarını savunmada
nedense sessiz kalmayı tercih ediyorlar! Nedense, Ermeniler, PKK'lılar,
ekmeğini yedikleri vatana ihanet edip, kadın kız demeden Türk Milleti
katlettiklerinde, Yunanlılar Ankara'ya kadar Türk Milletini katlede katlede
geldiklerinde, onlarınki soykırım olmuyor; namus ve şerefini, vatanını korumak
isteyen Türk Milletinin karşı koyuşu soykırım oluyor! Bu kadar utanmazlığı
anlamak mümkün değil. Haydi onlar kendi milletlerinin çıkarları için bunları
yapıyorlar; ya bizim içimizde onların sempatizanları kimin uşaklığını yapıyor?!
Onların insan hakkı var da, 20 yaşında alnına kurşun yiyen Mehmetçiğin insan
hakkı yok mu; onun yaşama hakkı yok mu?! Mehmetçik mi onlara, dağa çıkın da,
ekmeğini yediğiniz vatana hainlik edin dedi?! Beşikteki bebekleri
katletmelerini Mehmetçik mi onlara söyledi?! Onlar da gençtiler, onların da
yaşamaya hakları vardı, onların da bekleyen anne-babaları, yavukluları vardı;
ama, onlar, vatanın birlik ve beraberliği için, Türk Milletinin huzuru için,
şehitlik şerbetini içerek Hakka yürüdüler. Onların geride kalan mağdurlarına
sahip çıkmak, elbette, sosyal devlet anlayışının gereğidir; onun için, onlar
için ne yapsak azdır. Bu kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunuyla, Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda değişiklik
yapılması öngörülmektedir. Bu kanunla, Türk Silahlı Kuvvetleri Personeli
Kanununda değişiklik yapılarak, onların haklarının korunması öngörülmektedir.
Buna göre, subay, assubay, jandarma uzman erbaşlar ile Emniyet Teşkilâtı
personeli ve Millî İstihbarat Teşkilâtı personeli dahil, sivil iştirakçilerin
dul ve yetimleri ile malul olanlara, bunların ölümleri halinde, dul ve
yetimlerine bağlanan aylıklar, kendisinden aylık bağlananlar ile malullerin
emsalleri esas alınarak, her yıl kademe ilerlemesi, her üç yılda bir derece
yükselmesi öngörülmektedir. Yine, bu kanunla, kanun kapsamına giren yedek
subay, erbaş ve erlerden askerlik yükümlülüğü sona ermiş olup, henüz vazife
malullüğü maaşı bağlanmamış olanlardan tedavileri devam edenlerin maruz
kaldıkları hastalık, yaralanma ve sakatlanmalardan dolayı tedavilerini
sürdürmek üzere ilgili sağlık kuruluşlarına sevklerinin en yakın askerlik
şubesince yapılmasını, sevk edilen yerlere refakatçiyle gitmesi durumunda,
refakatçisine gidiş dönüş süresi için gündelik ve yol ücretlerinin ödenmesini,
ödenen yol ücretleri, gündelikler, ambulans veya özel vasıta ücretlerinin Millî
Savunma Bakanlığı bütçesinden karşılanması öngörülmektedir. Bu itibarla,
Milliyetçi Hareket Partisi bu kanun teklifini bütünüyle desteklemektedir;
çünkü, şehitlerimiz için ne yapsak azdır. Şehitlerimizi ve şehit kanlarıyla sulanmış vatan
topraklarını Âkif ne güzel ifade ediyor: "Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!" Ey şehit oğlu şehit, ben sana ne yapabilirim ki... "Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? 'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın." Yine de senin için bir şey yapabilmişim diyemem. "Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber, Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber" Bir fani için, bir insan için bundan daha mutluluk olur
mu?! Bütün parti gruplarının desteğiyle çıkacağına inandığım
bu kanun teklifinin bütün şehit ailelerimize ve aziz Türk Milletine hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Keleş. Gruplar adına son söz, Anavatan Partisi Grubu adına,
Denizli Milletvekili Sayın Beyhan Aslan'a ait. Buyurun Sayın Aslan. ANAP GRUBU ADINA BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; haysiyetinden, onurundan, bağımsızlığından, bölünmez
bütünlüğünden, bayrağından taviz vermeyen tarihin en kıdemli milletinin
evlatları, her zaman ve her devirde şehitlerine ve gazilerine önem
vermişlerdir. Türk edebiyatının şaheserleri, şehitlerimiz ve
gazilerimiz için yazılanlarla doludur. Şiirimize, nesrimize baktığımız zaman en
güzel edebiyat şaheserlerinin konusu şehitler ve gazilerdir. Tabiî ki, bu Yüce
Milletin vekilleri olarak, bizlere de sorumluluk ve görev düşmektedir. Bu
sorumluluk anlayışı içerisinde, şahsım, Anavatan Partisi Grubu ve elbette ki,
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tüm milletvekilleri olarak, şehitlerimize ve
gazilerimize yarar sağlayacak bir yasayı görüşmenin mutluluğu içerisindeyiz. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yine, bu kararnameye paralel
olarak, Fazilet Partisi Grubundan bir grup arkadaşın ve Anavatan Partisi Grup
Başkanvekilleri olarak bizlerin verdiği teklifi görüşüyoruz. Millî Savunma
Komisyonumuz, bu iki teklif ve kanun hükmünde kararnameyi birleştirmiş ve 624
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi esas alarak görüşmelerine başlamıştır; ki,
zaten, metinler arasında hiçbir fark yoktur. Tabiî, 4.10.2000 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan
624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 26.10.2000 tarihinde Anayasa Mahkemesince
iptal edilince, hukukî bir boşluk doğmuştur ve iptal edilen bu kanun hükmünde
kararnamenin yerine yasa çıkarılabilmesi için, yani bu kanunun yürürlük süresi
için dokuz aylık bir süre verilmiştir. Bizim, dokuz aylık bu süre içerisinde bu
yasayı çıkarmak zorunluluğumuzun olduğu da açıktır. İşte, bu nedenle, biz,
bugün, bu hukukî boşluğu dolduruyoruz ve bu hukukî boşluğu doldurarak,
şehitlerimizin ve gazilerimizin mağduriyetini engelliyoruz. Değerli arkadaşlar, tabiî, malullüğün dereceleri var.
1, 2, 3 ve 4 üncü derece malullük alanlar ve tabiî ki, başta şehit olanların
dul ve yetimleri... Daha önceki yasada bu konuda bir eşitsizlik vardı; derece
farkı vardı ve görevde bulunan emsalleri gibi, bunların her yıl kademe ve
dereceleri ilerleyemiyor ve maaşları da tabiî ki artamıyor, mağduriyetleri söz
konusu oluyordu. Şimdi, bugün görüştüğümüz, kabul edeceğimiz bu yasayla,
şehitlerimizin dul ve yetimleri ile gazilerimiz, yani harp malullerimizin,
bunların ölümleri halinde de dul ve yetimleri, rütbeye, kıdeme bakılmaksızın,
yani, bu konuda hiçbir değişiklik yapılmaksızın ve geçmişe yönelik de herhangi
bir hak doğurmaksızın, görevde bulunan emsalleri gibi, her yıl kademeleri
ilerleyecek, üç yılda bir de dereceleri ilerleyecektir. Biz, bunu, bu yasa
tasarısıyla sağlamış oluyoruz. Ayrıca, yaralanan er, erbaş ve yedeksubayların,
kendilerine malullük aylığı bağlanıncaya kadar -ki, tedavileri, bir ara dönem
geçirecektir- bu arada dönemde, en yakın askerlik şubesinden en yakın sağlık
kurumuna sevk suretiyle, bunların, buradaki bakımları, tedavileri konusunda bir
ücret talep edilmeyecektir ve yanlarında refakatçi bulunacaktır, kolaylık
sağlanacaktır. Bu fevkalade yararlı bir yasa tasarsıı olmuştur. Ayrıca, biz, grup başkanvekili arkadaşlarımla birlikte
verdiğimiz bir önergeyle de, bakıma muhtaç, yani, birinci derecede malul olup,
ancak bir başkasının yardımıyla yaşayabilecek durumda olanlara da -ki, bunların
sayısı, öğrendiğim kadarıyla, 280 kişi- bu malullük aylığının yanı sıra, asgarî
ücretten yeni bir ek aylık bağlanması söz konusu olacak; çünkü, bakıma muhtaç
kişinin bakımını üstlenen kişiye de bir ücret ödemek durumunda olacağız ve
böylece, bir hakkaniyeti sağlamış olacağız. Bu yasa tasarısına, Anavatan Partisi Grubu olarak,
destek veriyoruz ve çıkacak bu yasanın, tüm şehitlerimizin dul ve yetimlerine,
malullere ve onların ölümünden sonra kalacak olan dul ve yetimlerine hayırlar
getirmesini diliyorum; şehitlerimize, yine, Allah'tan rahmet diliyorum;
malullerimize Allah'tan şifa diliyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, şahıslar adına söz talebi?..
Yok. Şimdi, tasarının tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmış
bulunduğundan, sorulara geçiyoruz. İlk soru, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan
Bedük'e ait. Buyurun Sayın Bedük. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkanım,
delaletinizle, Sayın Bakanıma şu sorumu tevcih etmek istiyorum: Barışta ve
olağanüstü hallerde eğitim, tatbikat, manevra ve birlik halindeki intikallerin
sebebi, nedeni ve gereği olarak hizmetler yapılırken, şehit olma, vefat etme
veya yaralanma gibi hallerde, Emekli Sandığı bunlara maaş bağlamıyor; yani,
kapsam dışında bırakıyor. Bu yenilikle, şehitlerimizin dul ve yetimlerine ve
malullerimize bir kolaylık, bir düzenleme, bir düzeltme getiriliyor; bundan
fevkalade büyük bir memnuniyet duyuyor ve özellikle, malullerimize,
gazilerimize ve dul ve yetimlerimize yapılan bu hizmeti takdirle karşılıyoruz;
ancak, eksik olan nokta şu: Biraz evvel ifade etmiş olduğum, eğitim, manevra ve
tatbikatla ilgili ana görevlerin gerçekleştirilmesine imkân sağlayacak eğitim
alanı yapılması, atış tesislerinin yapılması, emniyet nöbet erlerinin,
özellikle nöbetlerinin tutulması sırasında veya giyim-kuşam veya benzeri
hizmetlerin yapılması sırasında yaralanmış, malul olmuş veya vefat etmiş
olanların dul ve yetimlerine de maaş bağlanmamaktadır. Bu, esasen, kanunun
amacına aykırıdır; aynı zamanda da, Anayasanın 61 inci maddesindeki "devlet,
harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malul ve gazileri korur ve
toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar" prensibinden
hareketle, sosyal görevini sağlamak üzere, eşitlik bakımından da bir eksiklik
olarak değerlendirilmektedir. Sayın Bakanım, Emekli Sandığının kabul etmediği, kapsam
dışında bıraktığı ve biraz evvel ifade ettiğim, vazife şehitlerinin dul ve
yetimlerine veya malul olanlara maaş bağlanmasını sağlayacak başka bir
düzenleme düşünüyor musunuz veya buraya getireceğiniz bir yorumla, Emekli
Sandığına, hiç olmazsa, bir yönlendirme yapma imkânınız var mıdır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Sadri Yıldırım, buyurun efendim. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkanım, ben
de, Sayın Bakanımdan aşağıdaki sorularımın cevaplandırılmasını istiyor ve
öncelikle, bu kanun tasarısını olumlu bulduğumuzu söylüyorum. Benim soracağımın bir kısmını Sayın Bedük sordu; ancak,
ben, şunu ilave etmek istiyor ve şehit olan erlerin ailesinin mağdur olmaması
ve gazilerin de mağdur olmaması için, ekonomik şartlar nazara alınarak,
maaşlarını artırmayı düşünüyor musunuz diyorum. Bu kanunun, hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum
efendim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Başka soru?.. Yok. Buyurun Sayın Bakan. MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) -
Sayın Başkan, müsaadenizle, soruları cevaplamak istiyorum. Sayın Bedük arkadaşımızın gündeme getirdiği konu, bizim
de üzerinde durduğumuz bir konudur. Yani, bu kanun tasarısı, eğitim sırasında,
manevralar ve askerî tatbikat sırasında, birlik halinde intikaller sırasında
olan şahadeti ve maluliyeti ihtiva eder, bununla ilgili bir düzenleme ve
iyileştirmedir. Bunun dışında olanlar, ayrı bir çalışma konusudur ve
gündemimizdedir; ancak, bunların sayısı, şu anda 70 000'i aşmaktadır. Yüksek
Heyetiniz kabul buyurur ki, demin saydığım cephede ve terörizmle mücadelede
hayatını kaybeden, şehit olanlarla, bunları içine almayacak derecede; ama,
yine, askerlikte bu şekilde hayatını kaybetmiş olanların dul ve yetimleri ile
sakat kalan, malul gazilerini aynı eşitlikte tutmamamız, adalete, hakkaniyete
uygun olur diye düşünüyoruz. Ancak, malî imkânları da dikkate alarak, ayrı bir
çalışma yapmakta olduğumuzu da bilgilerinize sunmak istiyorum. Sayın Yıldırım'ın sorusuna vereceğimiz cevap; zaten, bu
kanun tasarısı, şehitlerimizin dul ve yetimlerinin hayatlarını biraz daha
kolaylaştırmak, biraz daha iyileştirmek amacıyla gündemimizdir. Tabiî, malul
gazilerimiz için de, yine, aynı esas düşünülmüştür; eşitliğe bakılmaktadır.
Yani, hayatını başkasının yardımı olmaksızın devam ettiremeyecek olanlara
tanınmış bulunan en yüksek devlet memuru aylığının 30 aylık tutarının ikramiye
olarak verilmesi imkânının, uçuş personeli, dalgıç ve kurbağa adamlara da
tanınması şeklinde bir eşitlik getirerek iyileştiriyoruz. Ayrıca, bunun dışında
olanların da, zaten, kendi aylıkları üzerinden emekli aylığı alması gibi bir
düzenleme getiriyoruz. Bir üçüncü getirdiğimiz yenilik; şehitlerimizin dul ve
yetimlerinin, babalarının ve analarının aldıkları aylıklarda, emsallerine göre
terfi etmeleri imkânı getirilmesidir. Daha açık bir ifadeyle, askerî kesim için
yükselebileceği en son rütbeye -assubaylar için başçavuş ve subaylar için de
albay rütbesine kadar diyebileceğimiz- emsalleri terfi ettikçe terfi edecek ve
aradaki fark, o şehidimizin eşine ve çocuklarına intikal ettirilecek. Bu, zaten
biliniyordu. Malul gazilerimize de, emsalleri meslekte görevlerini devam
ettirenler için de, aynı şekilde, emsali terfi ettikçe, hayatta kalan
gazilerimizin de, bu terfiden miktar farkı olarak faydalanacakları, yine
düzenlenmiş bulunmaktadır. Terörle mücadele dolayısıyla, sadece asker kesimi
değil, emniyet sınıfı, polisi ve diğer sivil iştirakçileri, öğretmen dahil
bütün kamuda görev yapanlar için, yükselebilecekleri dereceye kadar
yükselebilme emsali için, yine, bu kanun tasarısıyla düzenleme getirilmektedir.
Diyelim ki, bir öğretmenimiz şehit olduysa, öğretmen, yüksek tahsilli olduğuna
göre, 1 inci derecenin 4 üncü kademesine kadar yükselebileceği varsayılarak,
her yılına 1 kademe, her üç yılına 1 derece verilmek suretiyle terfii
sağlanacak; bu, hayatta kalan eşine ve çocuklarına intikal ettirilmiş olacak.
Tabiî, diğer mesleklerde de öyle -657'nin 36 ncı maddesi ne göre- tahsiline
göre, yükselebileceği dereceye göre de limit getirilmiştir. İyileştirme esastır. İmkânlarımız elverdikçe
"bunlara ne yapsak, azdır" düşüncesiyle, iyileştirme için çabamız hep
vardır. Bakanlığımda bir daire, bu şekildeki çeşitli intikalleri, bilgileri,
istekleri derleyip toparlayarak üzerinde çalışmaktadır. Bilgilerinize, saygılarımla sunarım. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Tasarının tümü üzerindeki müzakere tamamlanmıştır. Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum : TÜRKİYE
CUMHURİYETİ EMEKLİ SANDIĞI KANUNU İLE NAKDÎ TAZMİNAT VE AYLIK
BAĞLANMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN DEĞİŞTİRİLEREK
KABULÜNE DAİR KANUN TASARISI MADDE 1. - 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 77 nci maddesinin birinci fıkrası ile
bu fıkranın (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Bu Kanunun 64 üncü, 3.11.1980 tarihli ve 2330
sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 23.4.1981 tarihli ve
2453 sayılı Yurtdışında Görevli Personele Nakdî Tazminat Verilmesi ve Aylık
Bağlanması Hakkında Kanun, 18.12.1981 tarihli ve 2566 sayılı Bazı Kamu
Görevlilerine Nakdî Tazminat Verilmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun,
28.2.1982 tarihli ve 2629 sayılı Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağa
Adam Hizmetleri Tazminat Kanunu ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve 12.4.1991 tarihli ve 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki görevler ile ayrıca barışta veya
olağanüstü hallerde yapılan eğitim, tatbikat ve manevralar ile birlik halinde
intikaller sırasında, bu harekât ve hizmetlerin sebep ve etkileriyle
hayatlarını kaybedenlerin dul ve yetimleri ile malûl olanlara, bunların
ölümleri halinde de dul ve yetimlerine bu Kanuna göre bağlanan aylıklar,
aşağıdaki esaslar dahilinde yükseltilir. a) Subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaşlar ile
Emniyet Teşkilâtı personeli ve Millî İstihbarat Teşkilâtı personeli dahil sivil
iştirakçilerin dul ve yetimleri ile malûl olanlara, bunların ölümleri halinde
de dul ve yetimlerine bağlanan aylıklar, kendisinden aylık bağlananlar ile
malûllerin emsalleri esas alınarak her yıl kademe ilerlemesi, her üç yılda bir
derece yükselmesi işlemine tâbi tutulur." BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu
adına, Giresun Milletvekili Sayın Turhan Alçelik'e ait. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde
Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu tasarıyla, biraz önce sorulan bir soru üzerine Sayın
Bakanın da yaptığı açıklamada görüldüğü gibi, hassas görevlerde şehit olan -ki,
bu hassas görevler, her türlü şart altındaki hassas görevleri kapsıyor- gerek
terörle mücadele kapsamında yapılan hassas görevler gerek eğitim, tatbikat,
manevralar veya nakiller sırasındaki oluşabilecek olan birtakım sıkıntılar
sonucu meydana gelen kayıplar olmak üzere, hayatını kaybeden, şehit olan veya
malul olan, vatan savunması sırasında görev yaparken mağdur olan insanlarımız,
eğer kendileri şehit olmuşlarsa dul ve yetimlerine veya birinci derecede
yakınlarına, eğer malul kalmışlarsa, bakımlarını temin edebilecekleri bir
imkânı sağlarken, tıpkı görevdeymiş gibi -memuriyette olduğu gibi- belli
sürelerde her yıl kademe ilerlemesini ve üç yılda bir de derece artmasını
sağlayan bir kanun maddesi. Hakikaten, son derece önemli ve ihtiyaç olan bir
husus. Biz, Fazilet Partisi olarak, bu konuda yapılan değişikliğin son derece
yerinde olduğuna ve bir ihtiyaca cevap verdiğine inanıyoruz. Zaten,
Kahramanmaraş Milletvekili Grup Başkanvekilimiz Avni Doğan Bey ve 7
arkadaşımızın imzasıyla bu konudaki teklifimiz de, bu görüşmeler sırasında, bu
kapsamda değerlendirilmiş oluyor. Tabiî, bu konudaki görüşmeleri, bu konudaki kanunun
çıkarılmasını olumlu bulmakla beraber, huzurlarınızda, bu konuyla ilgili bize
değişik vesilelerle intikal etmiş olan birkaç hususu da sizlerin gündemine
taşımak istiyorum. Bunlardan birincisi şudur: Özellikle bu mücadeleler
sırasında malul olan ve bir şekilde ortez ve proteze ihtiyacı olanların çektiği
sıkıntılardır. Malum, ortez ve protezler, bugün, çok ciddî rakamlarla ancak
temin edilebilmekte; malullerimiz, bu ortez ve protezleri temin ederken, ciddî
sıkıntılarla karşılaşmaktadırlar. Gerekçe de, bazen ödenek yokluğu bazen
bürokratik birtakım gecikmeler. Dolayısıyla tabiî, konunun muhatabı Emekli
Sandığıdır- ödemelerdeki bu sıkıntıların, hiçbir şarta bağlı olmaksızın ortadan
kaldırılması gerekmektedir. Önemli ikinci bir nokta da şu: Bu veya bu kanun
kapsamına giren veya bu kanun kapsamı dışında malul olanların, zaman zaman,
bizden konut kredisiyle ilgili sıkıntılarını beyan ettiklerini görüyoruz. Hele,
böyle bir mücadelede malul kalmış olan kardeşlerimizin konut kredi
taleplerinin, mutlaka, arzu edildiği anda karşılanmasında zaruret var. Bu
vesileyle, bunu da sizlere hatırlatmayı bir görev biliyorum. Bu kanun, inşallah, büyük bir ihtiyacı karşılayacak bir
düzenlemedir; hayırlı olmasını diliyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Alçelik. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Tunceli Milletvekili
Sayın Kamer Genç; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesi
üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Tümü üzerinde yaptığım konuşmada da belirttiğim gibi,
tabiî, bir insanın en kutsal hakkı yaşama hakkıdır. Yaşama hakkını, ülkesi ve
milletinin bütünlüğü için seve seve veren ve bu uğurda asil ve soylu mücadele
yaparak şahadet mertebesine çıkan gençlerimize ve bu gençlerimizin babalarına,
annelerine, dul ve yetimlerine, devletimizin her türlü imkânını seferber
ederek, bu insanların yaşam şartlarını kolaylaştırması ve refah içerisinde
yaşamalarını sağlaması, bence devletimizin birinci görevidir. Doğru Yol Partisi
Grubu olarak, biz, bu yoldaki mücadelede hayatlarını kaybeden şehitlerimize
Tanrı'dan rahmet, ana babalarına ve hayatta kalanlarına da sabırlar diliyoruz. Biz, parti olarak bu tasarıyı destekliyoruz. Zaten,
terörle mücadele konusunda Silahlı Kuvvetlerimize en büyük destek, bizim partimizin
iktidarda bulunduğu zaman verilmiştir ve bu zamanda verilen çok ciddî ve
sağlıklı bir destek nedeniyle, Türkiye'de terörün önemli derecede beli
kırılmıştır ve Türkiye'de barış ortamı sağlanması konusunda da, sonradan çok
ciddî adımlar atılmıştır. Uygulamada, vatandaşlardan gelen bazı şikâyetler vardı.
Eskiden, bu, terör nedeniyle ölen öğretmenler veyahut da korucular bu kapsam
içinde mütalaa edilmiyordu zaman zaman. Bu kanun tasarısı derli toplu olarak
düzenlenmiş ve bunların hepsi burada zikredilmiştir. Ayrıca, şehit olan kardeşlerimizin çocukları, aileleri,
çok muhtaç duruma düşen çocukları ve aileleri, işte, iş bulma konusunda
İçişleri Bakanlığına -herhalde böyle bir yasa var; şimdi tam hatırlayamadım-
zaman zaman müracaat ediyorlar; fakat, maalesef, o konuda kendilerine gerekli
yardım yapılmıyor. Bence, bu konuda da, kendilerine, işe alınma konusunda bir
öncelik tanınmalıdır. Biraz önce konuşan arkadaşımızın da belirttiği gibi,
özellikle, sakat kalan arkadaşlarımızın, terörle mücadele konusunda, ülkenin
birliği, bütünlüğü konusunda mücadele veren kişilerin, sakatlık sırasında,
işte, ödenek yoktur, şu malzeme alınmıyor, bu malzeme alınmıyor şeklindeki
bahanelerin hiçbir surette kale alınmaması, bu gibi harcamaların ödenek
beklenmeksizin yapılması gerektiğine ve bu konuda da bir düzenleme yapılması
gerektiğine inanıyorum. Tabiî ki, Sayın Bakanımız biraz önce açıkladı; bunların
şehit olması halinde, her sene bir kademe ilerlemesi, emsallerine göre, üç
senede bir de bir derece yükselmesi verilmesi... Bu insanlar şehit olmasaydı,
hayattaki o kazanımlarını sağlayacaklardı; dolayısıyla, ailesine ve bakmakla
yükümlü olduğu kişilere bu gelirleri bu seviyede aktaracakları için, kanun
tasarısında da bu düşünülmüş ve bu yolda da bir düzenleme getirilmiştir. Bence,
yerinde bir düzenlemedir. Tüm şehit yakınlarına, dul ve yetimlerine hayırlı ve
uğurlu olmasını diliyorum ve Tanrıdan artık, Türkiye Cumhuriyeti Devletine
başka belalar vermemesini diliyorum. Bu belaların verilmemesi için de, hepimizin, çok
sağlıklı, birbirimizi düşman değil, dost görmemiz lazım, kimsenin birtakım
şeylere sahip çıkmaması lazım. Türkiye'nin birliğini ve bütünlüğünü korumak
hepimizin görevidir. Hepimiz bu memleketin insanlarıyız. Bu memlekette barış
olursa, huzur olursa, refah olursa, hepimiz bundan yararlanacağız. Birilerinin
çıkıp da birilerine "sen vatan hainisin, ben vatanseverim" gibi
düşüncelerle birbirimizi itham etmeye gerek yok. Vatanseverlik kimsenin
inhisarı altında değildir; çünkü, bu memleketin İstiklal Savaşını elbirliğiyle
yaptık, düşmanlara karşı elbirliğiyle mücadele ettik. Onun için, birbirimize
karşı daha az kırıcı olursak, daha mantıklı olursak... Türkiye 65 milyon
nüfuslu bir ülkedir. Bu ülkede, elbette ki, herkesin aynı düşüncede olması
mümkün değil; ama, kontr düşüncede olan insanları da hemen "vatan
haini", "düşman" diye ilan etmeden, bunlarla beraber, mümkün
olduğu kadar bir noktada buluşarak barışı sağlamanın daha iyi olacağına
inanıyor, saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Genç. Madde üzerinde başka söz talebi yok?.. Yok. Madde üzerinde 3 değişiklik önergesi vardır. Önergeleri
sırasıyla okutup, en sonuncusundan itibaren işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulüne Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi birinci paragrafının 17 nci
satırında yer alan "sırasında" ibaresinden önce gelmek üzere
"veya diğer görevler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saffet Arıkan Bedük Ankara BAŞKAN - Diğerini okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulüne Dair Kanun Tasarısının 1 inci madde birinci paragrafın 17 nci
satırındaki "sırasında"
kelimesinden sonra gelmek üzere "veya diğer görevler sırasında"
ibaresinin eklenmesini arz ederiz. Fethullah Erbaş Van BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum, akabinde işleme
alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 1/757 numaralı Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulüne Dair Kanun Tasarısının çerçeve
1 inci maddesiyle düzenlenen ek-77 nci maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
"Birinci fıkra kapsamında bulunanlardan,
başkasının yardım ve desteği olmadan yaşamak için gereken hareketleri
yapamayacak derecede malul olanlara, asgarî ücretin net tutarı, aylıklarıyla
birlikte ayrıca ödenir." BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Katılıyoruz Sayın Başkan. TURHAN GÜVEN (İçel) - Nasıl katılıyor Sayın Başkan?! BAŞKAN - Takdire bıraktığını kabul ediyoruz. TURHAN GÜVEN (İçel) - Zaten, oraya gelişi de biraz
şeyli, İçtüzüğe göre... BAŞKAN - Biz, öyle anladık efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) - Öğrenecek efendim, öğrenecek... BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu? MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) -
Katılıyoruz efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) - Tabiî, Sayın Bakan katılabilir... BAŞKAN - Hükümet katılıyor... MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) -
Sayın Başkan, katılmamızın gerekçesini, arzu ediyorsanız, açıklayabiliriz. BAŞKAN - Eğer, siz arzu ediyorsanız,
açıklayabilirsiniz; talep sizin. Sizden gelirse, hay hay. Buyurun. MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; kanun tasarımızda bulunan,
hayatını başkasının yardımı olmaksızın devam ettiremeyecek durumda olanlara
biraz daha iyileştirme amacı güden bu önergeyi tasvip ediyoruz. Çünkü, mevcut
olan düzenlemede, bütün malul gazilerimizin, sakatlarımızın aynı, eşit derecede
yararlandıkları bir sistemden, uzuvları, tek başına kendi hayatını
yaşayamayacak kadar kayıplara uğramış olanlara -gerek yakınlarının gerekse
yakınları yoksa bir başkasının bakmasının maddî karşılığı, elbette, bu rakamlar
değildir ama- bir ölçüde, Hükümet
olarak destek vermek düşüncesindeyiz; onun için, uygun telakki ediyor ve
"evet" diyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulüne Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi birinci paragrafının 17 nci
satırında yer alan "sırasında" ibaresinden önce gelmek üzere
"veya diğer görevler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saffet Arıkan Bedük Ankara BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?.. MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) -
Katılamıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Bedük?.. Yoklar. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sayın Başkan, şu anda görüşecek
olduğumuz iki önerge de aynı mahiyette değil mi? BAŞKAN - Bir önde, bir arkada var... Buyurun, gerekçeyi okuyun: Önerge Gerekçesi 11.5.2000 tarih ve 4567 sayılı Kanunun uygulanmasında,
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünün, eğitim, tatbikat,
manevralar ve birlik halinde intikaller sırasında hayatlarını kaybedenlerin dul
ve yetimleriyle, malul olanların dışındaki görevlerde hayatlarını kaybedenlerin
dul ve yetimleriyle, malul olan vazife malullerini kapsam dışında bıraktığı,
mağdurların yakınmaları nedeni ile kesin olarak tespit edilmiştir. (Ellerinde
kanundan yararlanamayacakları doğrultusunda cevaplar mevcuttur) Bu önerge ile
eklenen ibare, barışta veya olağanüstü hallerdeki bütün hayatlarını
kaybedenlerin dul ve yetimleriyle, malul olanların kanun kapsamına alınmalarını
sağlayacaktır. 11.5.2000 tarih ve 4567 sayılı kanun tasarısına dair, Bakanlar
Kurulunca benimsenen genel gerekçenin dördüncü paragrafında, ayırım
yapılmaksızın, aylık bağlanma sisteminde kademe ve derece yükseltilmesi
şeklinde genel bir iyileştirme yapılmak istendiği açık olarak belirtilmektedir.
Aslında kanundaki "bu harekât ve hizmetlerin sebebi ve etkileriyle"
bölümü, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığınca yapılan uygulamada kapsam dışında
bırakılan kesimi ifade etmektedir. Zira, mükellef askerlik hizmetine alınmanın
ve askerlik mesleğinin esas maksadı, harbe hazırlanmak ve bunun için de eğitim,
tatbikat, manevra ve birlik halinde intikallerin tekrar tekrar yapılmasıdır. Bu
ana maksadın dışındaki bütün görevler, ana maksadın sağlanmasına matuftur. Bu
görevler, eğitim alanı yapılması, atış tesisleri yapılması, emniyet nöbet eri
tutulması, giyim ve kuşam için personele malzeme hazırlanması, personele yemek
ve ekmek hazırlanması ve birlik halindeki intikallerin yapılabilmesi için
gerekli olan motorlu araçların bakım ve onarımların yapılması gibi sıralanması
bitmeyecek kadar çoktur. Bu tali görevlerin hepsi ana maksada ulaşılması
sebebiyledir. Aylık bağlanma sisteminde yapılan genel iyileştirme, eski sisteme
göre, aylık bağlanmış olanların hepsini kapsamına almak mecburiyetindedir. Aksi
halde hukuken aynı durumdaki vatandaşlar arasında ayrıcalık yapılacağından
Anayasanın 10 uncu maddesine; birkısım vazifede hayatlarını kaybedenlerin dul
ve yetimleriyle birkısım vazife malulleri devletin koruması dışına
itileceğinden Anayasanın 61 inci maddesine aykırı işlem yapılmış olur. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulüne Dair Kanun Tasarısının 1 inci madde birinci paragrafın 17 nci
satırındaki "sırasında" kelimesinden sonra gelmek üzere "veya
diğer görevler sırasında" ibaresinin eklenmesini arz ederiz. Fethullah Erbaş Van BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu? MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) -
Katılamıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Erbaş?.. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Gerekçesi okunsun efendim. BAŞKAN - Gerekçe aynı gerekçe, onun için okutmuyorum;
deminki gerekçeyle aynı. İfadede takdim tehir vardı, onun için ayrı önerge
muamelesi yaptık; gerekçe aynı olduğu için, müsaadenizle, okutmuyorum. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir. Şimdi, maddeyi oylarınıza sunacağım; yalnız, sayın
milletvekilleri, önünüzde basılı olan metinde, 1 inci maddede çerçeveyi
değiştirme mecburiyeti vardır. 1 inci madde şu şekildeydi: "8.6.1949
tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 77 nci
maddesinin birinci fıkrası ile bu fıkranın (a) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir." Şimdi, bunu, kabul edilen önerge sebebiyle
"aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir" şeklinde oylarınıza sunacağım; bu, kabul ettiğiniz önergenin
çerçeveye inikâs ettirdiği bir zarurettir. Bu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde, bu şekliyle kabul edilmiştir. Şimdi, 2 nci maddeyi okutuyorum : MADDE 2. - 5434 sayılı Kanuna aşağıdaki madde
eklenmiştir. "EK MADDE 78. - 28.2.1982 tarihli ve 2629 sayılı
Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağa Adam Hizmetleri Tazminat Kanunu ve
926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun ile 28.2.1985 tarihli ve 3160 sayılı Emniyet Teşkilâtı Uçuş
Hizmetleri Tazminat Kanunu kapsamına giren personelden, uçuş, paraşüt,
denizaltı, dalgıç ve kurbağa adam hizmetlerinin fiilen ifası sırasında;
yaşamını sürdürebilmek için gerekli hareketleri yapamayacak ve başkasının
yardım ve desteğine muhtaç olacak derecede malûl olanlar ile ölenlerin dul ve
yetimlerine en yüksek Devlet memuru aylığı üzerinden, diğer malûllere ise
mevcut aylıkları üzerinden 30 yıl hizmet yapmış gibi emekli ikramiyesi ödenir.
Bu madde hükümlerine göre ilgililere fazla olarak yapılan ödemeler, faturası
karşılığı ilgili sosyal güvenlik kuruluşlarınca Hazineden tahsil edilir." BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Fazilet
Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Zeki Okudan'a ait. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Sayın
Başkanım, değerli bakanlarım, çok kıymetli arkadaşlar; Fazilet Partisi
Grubundan Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan, Anavatan Partisinden Zeki
Çakan Bakanımız, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili
Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın aynı mahiyetteki kanun
teklifleri değerlendirilmiş ve buraya getirilmiştir; bu arkadaşlara
huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, tasarının 2 nci maddesinde
"28.2.1982 tarihli ve 2629 sayılı Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve
Kurbağa Adam Hizmetleri Tazminat Kanunu ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 28.2.1985 tarihli ve
3160 sayılı Emniyet Teşkilâtı Uçuş Hizmetleri Tazminat Kanunu kapsamına giren
personelden..." deniliyor, buraya kadar iyi; buraya kadar kara
hizmetlerinden pek bahsedilmedi; zannediyorum, önceki maddelerde kara
hizmetleriyle ilgili bahsedildiği gerekçesiyle buraya konulmamış olsa gerek
Sayın Bakanım. "...uçuş, paraşüt, denizaltı, dalgıç ve kurbağa
adam hizmetlerinin fiilen ifası sırasında; yaşamını sürdürebilmek için gerekli
hareketleri yapamayacak ve başkasının yardım ve desteğine muhtaç olacak
derecede malul olanlar..." Tabiî ki, bunlar, vatan hizmeti yaparken malul
olan, yaşayan insanlardır. Hep gazilerden bahsettik; ama, tasarıda
"gazi" lafının bulunmamasını biraz şeyle karşılıyorum. Buraya
"gazi" lafının konması gerekirdi. "...ile ölenlerin..." deniliyor ki, o
ölenler, şehitler diye az önce şiirler okuduk, duygularımızı belirttik; ama,
tasarının maddesinde "ölenlerin" yerine, yani sıradan ölen birisiymiş
gibi yerine "şehit" kelimesinin konulması çok daha gerekliydi diye
düşünüyorum. "...dul ve yetimlerine en yüksek devlet memuru
aylığı üzerinden..." deniliyor ve maaş bağlanmasıyla ilgili bir
iyileştirme var; buna katılıyoruz. Az önce bir önerge verildi Asgarî ücretten ikinci bir
kadronun... "...başkasının yardım ve desteğine muhtaç olacak derecede mall
olanlar..." Bu da son derece memnun edici bir durum. Ancak, burada dikkat
edilmesi gereken şey, verdiğimiz kadronun kişiye sabit olmaması gerekir; yani,
birisi kadroya geçti, aynen Emekli Sandığı memuru gibi kadroya geçti; bunu
işten atamıyorsunuz, savunmasını istiyorsunuz gibi değil, sözleşme imkânı
tanınması gerekir. Asgarî ücretten kadroyu veriyoruz... MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) -
Vermiyoruz... MEHMET ZEKİ OKUDAN (Devamla) - Ama, o asgarî ücretten
verdiğimiz kadronun, mutlaka, kişi tarafından, sözleşmeli olarak alınması
gerekir; istemediği zaman, memnun olmadığı zaman kişiyi uzaklaştırabilmeli;
değilse, başına, tam bela vermiş oluruz. Şimdi, biz, asgarî ücretten bir kadro vereceğiz; tabiî,
bunun, sigortası, vergisi, vesairesi kesilmiş olacak; memura da maaş vereceğiz.
Şimdi, memur maaşına bakıyorsunuz, bir de, Türkiye'de, bilinen yoksulluk
sınırına bakıyorsunuz; arkasından da, günlük ödenen faiz miktarına
bakıyorsunuz... Tabiî, memura verilen paranın, Devlet Memurları Kanuna göre en
yüksek devlet memuruna verilen paranın, yoksulluk sınırını neredeyse biraz
aştığını veya yoksulluk sınırının üzerinde olduğunu düşünüyoruz. Tabiî, bu,
biraz da ekonomik bir şey. İnşallah, bu ekonomik durumlar da düzeltilir. Burada
yapılan iyileştirme, ülkemiz ekonomisi için de yapılır; hem milletimiz mağdur
olmaz hem şehitlerimiz ve gazilerimiz mağdur olmaz. Hepinizi, bu iyi duygularla selamlıyor ve saygılarımı
sunuyorum; sağ olun, var olun efendim. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Okudan. Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok. Önerge yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - 3.11.1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdî
Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 7 nci maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir. "Bu Kanun kapsamına giren yedek subay, erbaş ve
erlerden askerlik yükümlülüğü sona ermiş olup, henüz vazife malûllüğü maaşı
bağlanmamış olanlardan tedavileri devam edenlerin; maruz kaldıkları hastalık,
yaralanma ve sakatlanmalardan dolayı tedavilerini sürdürmek üzere ilgili sağlık
kuruluşlarına sevkleri, ikametgâhındaki veya ikametgâhına en yakın askerlik
şubeleri tarafından sağlanır. Sevk edilen hasta ile sevk edildikleri yerlere
bir kimse refakatinde gitmesinin resmî tabip raporuyla belgelenmesi durumunda
refakatçisine; gidiş ve dönüş yol ücreti ile gidiş ve dönüş süresi için
gündelik, sevk eden askerlik şubesi tarafından peşin veya avans olarak ödenir.
Yol ücretinin ödenmesinde şehirlerarası karayolu toplu taşım vasıtası
ücretleri; gündelikte ise en düşük dereceli Devlet memuru gündeliği esas
alınır. Bunlardan ambulans veya özel vasıtalarla hastanelere gitmesi resmî
tabip raporuyla belirlenenlerin ambulans veya özel vasıta ücretlerinin
ödenmesinde yerel rayiçler esas alınır. Ödenen yol ücretleri, gündelikler,
ambulans veya özel vasıta ücretleri Millî Savunma Bakanlığı bütçesinden
karşılanır." BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu
adına, Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler'e aittir. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu
ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin 624 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesi üzerinde, Fazilet
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize
saygılarımı sunuyorum. Değerli milletvekilleri, bu tasarının 3 üncü
maddesiyle, 5434 sayılı Kanuna geçici madde eklenmiştir. Bu geçici maddeyle "Bu Kanun Hükmünde Kararname
ile değişik ek 77 nci madde kapsamına giren hak sahiplerinin aylıkları, bu
Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ek 77 nci
maddede belirtilen esaslara göre yükseltilir. Ancak, bu yükseltmeden dolayı
geçmişe yönelik aylık ve aylık farkı ödenmez" şeklinde düzenlenmiştir. Bilindiği gibi, 11.5.2000 tarihli ve 4567 sayılı Kanun
ile 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa ek 77 nci madde ile
geçici 210 uncu madde ilave edilmiştir. Söz konusu düzenlemenin getireceği malî
yük de dikkate alınarak ek 77 nci madde kapsamında şehit olanların dul ve
yetimleri ile birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü derecede malul olanlara,
benzerleri emsal alınarak her yıl kademe, her üç yılda bir de derece yükselmesi
imkânı getirilmiştir. Ancak, yasanın yayımlanmasını müteakip beş ve altıncı
derecede malul olan personelin haklı talepleri meydana gelmiştir. Kanun hükmündeki kararnameyle, ek 77 nci maddede
belirtilen diğer görevler nedeniyle malûl olanların durumlarının
iyileştirilmesi ve uygulamada meydana gelen sorunların giderilmesi
amaçlanmıştır. Malliyet sınırı kaldırılmak suretiyle, hayatını kaybedenlerin
dul ve yetimlerinin yanı sıra, malullere ve bunların ölümü halinde dul ve
yetimlerine de bağlanan aylıkların rütbe, kıdem ve unvanlarında bir değişiklik
yapılmamak ve geçmişe yönelik bir hak doğurmamak kaydıyla, görevde bulunan
emsalleri gibi her yıl kademe ilerlemesi, her üç yılda bir derece yükseltilmesi
yapılacak şekilde artırılmasına imkân sağlanmaktadır. Bu tasarıyla ayrıca; terörle mücadele, kaçakçılığın
men, takip ve tahkikiyle ilgili
görevler esnasında hastalanan, yaralanan ve sakatlanan yedek subay, erbaş ve
erlerin terhis tarihiyle vazife malullüğü maaşının bağlandığı tarih arasında
hastalık, yaralanma ve sakatlanmalarından dolayı tedavileri sürdürmek üzere
ilgili sağlık kuruluşlarına ve en yakın askerlik şubelerince sevklerine ve
tedavilerinin yapılmasına imkân tanınmaktadır. 3 üncü maddeyle, 5434 sayılı Kanuna bir geçici madde
eklenerek ek 77 nci madde kapsamına giren hak sahiplerinin aylıklarının,
yasanın yürürlüğe girdiği, yayımı tarihinden itibaren ve geçmişe yönelik hak
doğurmamak kaydıyla yükseltilmesi sağlanmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, Fazilet
Partisi olarak, bu yasa tasarısının olumlu olduğunu, sözünü ettiğimiz
mağdurların mağduriyetlerinin giderilmesi açısından destek olduğumuzu
bildiriyoruz. Bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum.(FP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güler. Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini Isparta
Milletvekili Sayın Ramazan Gül ifade edecekler. Buyurun Sayın Gül. DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 592 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tasarının 3 üncü maddesiyle ilgili olarak söz
almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. Ayrıca, şehitlerimize
Allah'tan rahmet, gazilerimize sağlık ve sıhhat dilerim. Değerli milletvekilleri, ilgili yasa maddesi, hak
sahiplerinin aylıklarının kanun hükmündeki kararnamenin yayımı tarihinden
itibaren geçmişe yönelik hak doğurmamak kaydıyla yükseltilmesini sağlayan
düzenleyici bir maddedir. Değerli milletvekilleri, yüksek malumlarınız olduğu
gibi, Anayasamız, Türkiye Cumhuriyetini sosyal bir hukuk devleti olarak
tanımlamaktadır. Sosyal devlet, toplumun yoksul kesimlerine, sosyal koruma
altına alınması gereken kesimlerine şefkat eli uzatan devlettir Hiçbir sosyal devlet, kendi yurttaşını
sokakta aç ve susuz bırakmaz. Vatandaşının sorunlarını dinlemek ve sorunlarını
çözmek bizatihi sosyal devletin ana görevleri arasındadır. Değerli milletvekilleri, devlet, sosyal görevlerini
kurduğu teşkilatlarla yerine getirir. Bu teşkilatlardan birisi de, Emekli
Sandığıdır. Kamuda çalışanların, daha açık bir ifadeyle, ağırlıklı olarak
devlet memurlarının sosyal güvenlik sandığı olan Emekli Sandığı, imkânlarının
elverdiği ölçüde görevlerini yerine getirmektedir; ancak, bu sandığın tıpkı SSK
ve Bağ-Kur'da da olduğu gibi, sorunları bulunmaktadır; ancak, hemen ilave
edeyim ki, bu sandığın yönetimi, istikrarlı bir yapı sergilemektedir. Bu
nedenle, bu sandığın, Maliye Bakanlığına bağlı olarak çalışması da faydalıdır. Oysa, aynı yönetimde istikrarı, bir SSK'da, bir
Bağ-Kur'da göremiyoruz. Bu kuruluşlar, aşırı politik müdahalelerin baskısı ve
etkisi altındadır. Bizim dileğimiz, SSK ve Bağ-Kur'un da Emekli Sandığı gibi
istikrarlı bir yönetime kavuşmasıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; getirilen
tasarı, Doğru Yol Partisi olarak bizim de destek verdiğimiz bir tasarıdır;
çünkü, Doğru Yol Partisi, vatanı için gözünü kırpmadan şehit olanların, gazi
olanların, malullerin, dul ve yetimlerinin her zaman yanındadır ve yanında
olmuştur ve her zaman da haklarını savunmuştur; çünkü, ülkesi için şehit olan
veya malul kalan vatandaşlarımızın yakınlarının korunması çok önemlidir. Bugün,
Anayasamızda da yer alan tasada ve kıvançta birlikte olma ilkesi de, bunun
gereğidir. Özellikle, şehit ve gazi ailelerinin sosyal koruma altına alınması,
malullerinin de korunması çok önemlidir. Bu tasarıyla, çok yeterli olmasa da,
bu insanlar korunmakta, devletin şefkatli eli bu vatandaşlarımıza ulaşmış
olmaktadır. Bu itibarla da, biz, bu tasarıya olumlu bakıyoruz ve destekliyoruz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, terörün
acılarını yaşamış bir ülkedir. Aynı toprakları paylaşan, aynı bölgelerde
yaşayan, hatta aynı ekmeği paylaşan insanlarımız, bugün, gerçekten büyük acılar
yaşamışlardır; geride binlerce şehit, malul, dul ve yetim bırakmışlardır.
Artık, bu insanlarımıza sahip çıkmak, onları toplumsal hayatımızın bir parçası
haline getirmek ana görevlerimiz arasındadır. Kaldı ki, bu insanların, devlet
kendilerini unuttuğu zaman, devletin, böyle bir anda kapısını çalması gerçekten
çok önem arz etmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayınız. RAMAZAN GÜL (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce de arz
ettiğim gerekçelerle, tasarının yanında olduğumuzu belirtmiştim; dolayısıyla,
görüşülmekte olan bu maddeye de olumlu baktığımızı belirtmek isterim. Bu
vesileyle, tasarının hayırlı, uğurlu olmasını dilerim ve Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gül. Görüşmekte olduğumuz madde üzerinde başka söz talebi?..
Yok. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 1. - 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun bu Kanun ile değişik ek 77 nci
maddesi kapsamına giren hak sahiplerinin aylıkları, 4.10.2000 tarihinden
itibaren ek 77 nci maddede belirtilen esaslara göre yükseltilir. Ancak, bu
yükseltmeden dolayı geçmişe yönelik aylık ve aylık farkı ödenmez. BAŞKAN - Geçici 1 inci madde üzerinde ilk söz, Fazilet
Partisi Grubu adına, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Avni Doğan'a ait. Buyurun Sayın Doğan. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde
konuşmak üzere, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; partim ve
şahsım adına hepinize saygılar sunuyorum. Bu kanun, bilindiği gibi, şehitlerin, malullerin özlük
haklarında iyileştirmeler yapıyor. Biz, bu ülkeyi, bu toprakları, elbette ki
şehitlerimize borçluyuz. Hiçbir millet, vatan müdafaasında, Türk Milleti kadar
şehit vermemiştir; hiçbir millet şehitlik ve gazilik kavramına Türk Milleti
kadar önem vermez. Çünkü, Türk Milleti varlığını, bu iki kavram üzerinde izah
eden yegâne milletlerden biridir. Şehitlik ve gazilik Türk Milletinde aynı
zamanda dinî bir kavramdır, İslamî bir kavramdır, ona karşı saygı her Türk
vatandaşının görevidir. Bu konu, daha önce 57 nci hükümet tarafından bir
kararnameyle düzeltilmişti; ancak, biz, Fazilet Partisi olarak, hükümete kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi veren kanunu, Anayasaya aykırı bulduğumuz
için Anayasa Mahkemesinde iptal ettirmiştik, o kanuna dayanarak çıkarılan 24
kararnamenin de Anayasaya aykırı bir kanunla çıkarıldığı için, onların da
iptalini istemiştik, bunların içerisinde şu an elimizdeki mevcut bu tasarı da
vardı. Bizim, Fazilet Partisi olarak yapmak istediğimiz şey,
Türkiye'de bütün kurumların, kuruluşların, buna cumhuriyet hükümetleri de
dahil, Yüce Meclis de dahil, anayasal çerçeve içerisinde hareket etmesi. Yapmak
istediğimiz şey bu idi, neticede Yüce Mahkeme de bizim isteğimize uygun karar
verdi. Ancak, bu 24 tane kararnamenin 23'ü bir tarafa bırakıldı, birtakım
çevreler tarafından, sanki Fazilet Partisi, şehitlerin, malullerin, gazilerin
özlük haklarına karşıymış gibi bir tavır takındılar, böyle propagandalar
yaptılar, gazetelerde, basında bu görüldü; ancak, tabi bizim niyetimiz bu
memleket için helal kanını döken, bu memleket için temiz kanını döken vatan
evlatlarının alacağı her kuruşun anayasal zeminde, sağlam zeminde olmasını
sağlamaktı, bunu sağladık. Neticede, bütün partiler, cumhuriyet hükümeti, 57
nci hükümet dahil, bu konuda kanun teklifleri verdiler, hükümet bir kanun
tasarısı verdi, yine, biz, ben ve 7 arkadaşım, Fazilet Partisi adına bir teklif
verdik. İptal edilen kararnameden daha şümullü olarak, şehit yakınlarımıza,
gazilerimize, malullerimize daha ciddî haklar getiren bir seviyeye geldi.
Dolayısıyla, bu kararnamenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptali, şehitlerimizin
yakınları açısından, gazilerimiz açısından hayırlı oldu. Zaten biz böyle bir
söz vermiştik, bu sözü de tuttuk, tutuyoruz. Değerli arkadaşlar, kimse, bu konunun istismarını
yapmasın. Bakın, şu an, eğer muhalefet, muhalefet yapsa, bu tasarı geçecek
durumda değil. Yani, iktidar sıralarında karar yetersayısını veya toplantı
yetersayısını sağlayacak sayıda milletvekili yok, ancak muhalefetle sağlanıyor.
Muhalefet de, şerefle, büyük bir onurla bunu sağlıyor, sağlayacaktır. Kanunun, şehit yakınlarına, gazilerimize hayırlı
olmasını diliyorum. Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Anavatan
Partisi, Doğru Yol Partisine ve 57 nci hükümete de, bu konuyu yasal zeminde
takip ettikleri için teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (FP, MHP, ANAP ve
DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan. Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 4. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 5 inci maddeyi okutuyorum : MADDE 5. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür. BAŞKAN - 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 5 inci madde kabul edilmiştir. İçtüzüğün 86 ncı maddesi gereğince, söz talepleri
vardır, okuyorum: Lehte, Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven ve
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Avni Doğan. Sayın Seven, buyurun efendim. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Ben söz hakkımı Nidai Beye
devrediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Peki efendim. Süreniz 5 dakikadır. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 592 sıra sayılı kanun tasarısı hakkında görüşlerimi
belirtirken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. Bu kanun, gerçekten, çok
önemli bir kanun ve Fazilet Partisi Grup Başkanvekilinin, teveccühüyle, bana
sırasını verdiğini söylemesini de, yine, teşekkürle karşılıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şehit
mertebesinin en güzel ödülünü Cenabı Allah müjdelemiştir. Şehit ailelerinin
gözyaşlarını dindirmek, yüreklerindeki ateşi söndürmek mümkün değildir; ancak,
en azından, devletimizin ve milletimizin tüm şehit ailelerinin yanında olduğunu
bilmeleri açısından, bu kanun tasarısının getirilmesi çok hayırlı olmuştur. Huzurlarınızda, bu kanun tasarısına müspet oy
vereceğimi belirtir; tüm şehitlerimize Cenabı Allah'tan rahmet, gazilerimize
sağlık, sıhhat ve hayırlara vesile olmasını diler; hepinizi saygıyla
selamlarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seven. Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Silahlı Kuvvetlerimize, şehitlerimizin bıraktıklarına
ve gazilerimize hayırlı olmasını diliyorum. Sayın Bakan teşekkürlerini bildirecekler. Buyurun efendim. MİLLî SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz evvel kabul
buyurduğunuz, şehitlerimiz, onların dul ve yetimleri ve malul gazilerimizin,
devletimizin imkânları ölçüsünde, bundan sonraki hayatlarını daha
kolaylaştıracak, daha iyileştirecek çabalarımızdan bir örneğini daha
gerçekleştirmiş bulunmanızdan dolayı, hükümetim adına ve şahsım adına sizlere
şükranlarımı sunuyorum. ileride, imkânlarımız elverdikçe, burada da ileri
sürülmüş bulunan eleştirileri ve görüşleri de dikkate alacak şekilde, inşallah,
huzurlarınıza yeni düzenlemelerle gelmek de nasip olacaktır. Bu konuda, bakanlığımızın, şehitlerin dul ve
yetimleriyle ve malul gazilerin bu durumlarıyla ilgilenen bir birimimiz vardır
ve bu birimimize, hem ilgili dernekler, vakıflar hem de mağdur olanlar,
gazilerimiz ve şehitlerimizin dul ve yetimlerinin başvuruları intikal
ettirilmektedir; kişisel olarak, heyet halinde ziyaretler yapılmaktadır.
Buralarda da, haklı olanlar, bir talimatla yerine getirilmesi mümkün olanlar
bakanlığımızca, diğer bakanlıkların ve kamu kuruluşlarının ilgisini
gerektirenler ve onlar tarafından karar alınması gerekenler de onlara iletilmek
suretiyle, gerekli tedbirler, iyileştirmeler yapılmaktadır. Hepinize tekrar teşekkür ediyorum. Hem milletimiz için
hem de bu kesim için, şehitlerimizin dul ve yetimleri ve malul gazilerimiz için
bu kanunun iyileştirmeye vesile olacağı inancıyla, hayırlı olsun dileklerimi
tekrarlıyorum efendim. Selamlar, saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, gündemdeki kanun tasarı ve
tekliflerinin müzakeresine devam ediyoruz. Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 6. – Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının
Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689,
2/699) (S. Sayısı : 666) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır değil. Hükümet?.. Hazır değil. Müzakere ertelenmiştir. Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Türkiye İş Kurumu Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 7. – Türkiye
İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş
Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır değil Hükümet?.. Hazır değil. Müzakere ertelenmiştir. Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı
Mahiyetteki Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 8. – Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu,
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır değil. Hükümet?.. Hazır Değil. Müzakere ertelenmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının
müzakeresine başlayacağız. 9. – Sosyal
Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S.
Sayısı : 685) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır değil. Hükümet?.. Hazır değil. Müzakere ertelenmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli
Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Savunma
Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz. 10. – Türk
Silâhlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar
Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Savunma Komisyonları
Raporları (1/698) (S. Sayısı : 579) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkanım, 7, 8, 9 uncu
sıralardaki kanun tasarı ve tekliflerini niye okumadınız? BAŞKAN - Başta "yarım kalan işler" olarak
okuduk; hazır değildiler, görüşemedik. TURHAN GÜVEN (İçel) - Efendim, kamu görevlileri için
geçen gün, arkadaşımız, konuşmasında "bu bize aittir, şeref duyarız"
gibi laflar etti de... Kendisine ithaf ediyorum. Niye gelip oturmuyorlar?.. BAŞKAN - Komisyon raporu, 579 sıra sayısıyla
bastırılarak dağıtılmıştır. Şimdi, tasarının tümü üzerindeki müzakerelere
başlıyoruz. Gruplardan söz talebi var mı? TURHAN GÜVEN (İçel) - Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Sayın Sait Değer... BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Şırnak
Milletvekili Sayın Sait Değer; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. DYP GRUBU ADINA M. SAİT DEĞER (Şırnak) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek
Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Grubum ve şahsım adına, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Devlet kavramı, millet, vatan, toprak, hükümet,
bağımsızlık ve millî yasalardan oluşan siyasî varlığı anlatır ki, bunu daha da
detaylandırmak mümkündür. Devletlerin ana görevleri, millî varlığı güven içinde
bulundurmak ve halkın refahını sağlamaktır. Böyle iki başlı bir görev, bazı
tedbirlerin alınmasıyla gerçekleştirilebilir. Bu görevlerden birincisi, elde,
teşkilatlanmış güvenlik kuvvetlerinin her an kullanılmaya hazır
bulundurulmasıyla mümkündür. Bu tür kuvvetler esas olmakla beraber, dış
dünyadan yönelebilecek tehditleri uzaklaştıracak diplomatik girişimler de
önemlidir. Günümüzde barış dönemi yaşanmasına rağmen, birçok devlet, çekirdek
de olsa, askerî gücünü hazır bulundurmaktadır. Bu gerçek, silahlı kuvvetlerin
devlet hayatının ayrılmaz bir parçası ve güvenlik unsuru olmasıyla izah
edilebilir; çünkü, silahlı kuvvetler, elinde bulundurduğu muhabere ve mücadele
için eğitilmiş personeli, mücadelenin akıbetini tayin eden silah ve araçlarla
donatılmış somut gücü oluşturmaktadır. Üstün siyasî güç olarak, devlet, görevlerini yerine
getirirken, dayandığı başlıca millî güçler olan ekonomik, siyasî, askerî ve
sosyokültürel güçleri kullanmak zorundadır. Bundan ötürü, bütün güçler gibi,
askerî güç de etkin ve zinde olmalıdır. Askerî gücün etkinliği, daha barıştan
itibaren muhtemel bir harbe hazır olmakla mümkündür. Barış zamanında yapılan
hazırlıklar, muhtemel düşmanın imkân ve kabiliyetlerine, muhtemel tehdit
derecesine göre olmalıdır. Askerî gücün etkinliğini artıran en önemli konulardan
biri de eğitimdir. Askerî eğitim, kuralların geliştirilmesi ve silahların
beceriyle kullanılması bakımından, üzerinde önemle durulması gereken bir
konudur. Ayrıca, askerî eğitim, çağdaş gelişmelerin denenmesi bakımından da
gereklidir. Bununla birlikte, emir komuta unsurlarının günün koşullarına uygun
şekilde eğitim yapması, silahlı kuvvetlerin etkinliğini de artırır. (1) 579 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Hepimizin bildiği gibi, 2000'li yıllar, insanın
teknolojiye hükmettiği bir çağ olacaktır ve yine de, insan, egemen güç olarak
kalacaktır. Çağdaş teknolojideki gelişmeler, Türk Silahlı Kuvvetlerinin hareket
ve atış gücünü yüksek duruma getirecektir. Bu da, uzman personel ihtiyacını
beraberinde getirmektedir. Silahlar ne kadar akıllı olursa olsun, ancak onları
kullanan insanlar kadar akıllı olabileceği gerçeğinden hareketle, ehil liderce
sevk ve idare edilen kaliteli askerler, geleceğin muhabere alanlarında
başarının yegâne temeli olarak kalmaya devam edecektir. Ayrıca, askerî harcamalarda tasarruf yapılabilmesi ve
askerî teknolojide sağlanan ilerlemeler, bizi, aynı sayıda askeri olan ve ileri
teknolojilerle donatılmış ve hızlı hareket etme yeteneğine sahip ordular
kurmaya yöneltmektedir. Zaten, birçok ülke, zorunlu askerlik sistemini çoktan
kaldırmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi,
Türk Silahlı Kuvvetlerimizde yeni bir yapılanma süreci başlamıştır. Amerika
Birleşik Devletleri ve gelişmiş diğer bazı ülkelerdeki profesyonel ordu
modeline geçişte, bu tasarıyı yasalaştırdığımızda, önemli bir adım atmış
olacağız. Amaç, profesyonel orduya geçmek. Bu yeni yapılanma süreci içinde, köklü değişiklikler de
yapılabilmektedir. Bu değişikliklerin içinde, asker sayısını azaltmak, askere
alma konusunda değişiklik yapmak da yer almaktadır. Gündemimizde yer alan bu
kanun tasarısı, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin modernize çalışmaları çerçevesinde
yapılacak olan adımlardan bir tanesi olup, sözleşmeli subay ve astsubay
alınmasıyla ilgilidir. Böylece, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, yeni bir sistemin
içine girmiş olacaktır. Bilindiği gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin muvazzaf
subay kaynaklarını, harp okulu, fakülte ve yüksekokul mezunları ile yedek
subaylıktan muvazzaf subaylığa geçenler oluşturmaktadır. Muvazzaf astsubay
kaynakları ise, astsubay okullarıdır. Astsubay okulları, astsubay hazırlama
okulları ve astsubay sınıf okulları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinde büyük rütbeden çok, küçük
rütbeli subay ve astsubaylara ihtiyaç vardır. Türk Silahlı Kuvvetlerinde
çeşitli rütbe ve görevlerdeki subay ve astsubaylar, bekleme sürelerini ve
yıllara göre verilen zayiata bağlı olarak, küçük rütbeden büyük rütbeye doğru
azalan bir mahrut oluşturmaktadır. Bu nedenle, küçük rütbedeki subay ve
astsubay ihtiyacını karşılamak için bir temin ve yetiştirme modeli
uygulandığında, üst rütbelerde ihtiyaçtan fazla subay ve astsubay birikmektedir.
Üst rütbelerdeki bu birikim, kadrosuzluktan emekli etme gibi tedbirlere rağmen,
bir türlü düzenlenememektedir. İnsangücü planlarında temin ve yetiştirme, teğmen,
üsteğmen kadro ihtiyacını karşılayacak miktarın altında tutulmakla, üst rütbe
birikimlerinin makul seviyede oluşturulmasına çalışılmaktadır; ancak, bu
durumda da, teğmen ve üsteğmen miktarı az olduğundan, bu rütbelerde sıkıntı
meydana gelmektedir. Dolayısıyla, küçük rütbeli subay ihtiyacı, Kara Kuvvetleri
Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığında yüzde 30, Deniz Kuvvetleri
Komutanlığında yüzde 10 oranında yedek subaylarla karşılanabilmektedir. Yedek subaylar ise, kısa bir eğitimi müteakip kıtalara
gönderilmekte, görevlerini tam olarak öğrendikleri ve verimli olmaya
başladıkları anda terhis olmaktadırlar. Öte yandan, çeşitli mesleklere mensup
bu gençler, genellikle, meslekleriyle ilgisiz bir alanda mükellefiyete tabi
tutulmaktan hoşnut olmamaktadırlar. Dolayısıyla, motivasyon ve verimlilik
sorunları ortaya çıkmaktadır. Askerliğin kısaltılması da her zaman gündemde
olan bir konu olduğundan, yedek subaylığın zaman içerisinde tedricen
kaldırılması, yerine gönüllülük ve profesyonellik esasına dayalı sözleşmeli
subay statüsünün getirilmesi bir çözüm olacaktır. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken konu, sözleşmeli
subay ve astsubay istihdamının teknik
ve uzmanlık gerektiren branşlarla sınırlı tutulması gereğidir. Ayrıca,
sözleşmeli subay ve astsubay alımıyla bütçeye ek bir yük getirilmesi, içinde
bulunduğumuz şartları göz önüne alırsak, özellikle zamanlama açısından, doğru
olmayacaktır. Yine, önemli başka bir konu da, harp okullarından mezun
olan subaylar ile sözleşmeli subaylar arasında yaşanacak sorunları önlemek
için, görev alanları konusunda ve özlük hakları konusunda denge unsurunu
yakalama gereğidir. Harp okullarını üniversite statüsüne kavuşturup, daha sonra
üniversite mezunu sözleşmeli subay almak, bir uyuşmazlık olduğunu
göstermektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıya göre,
sözleşmeli subaylar en az dört yıllık fakülte mezunu olacaklar, 27 yaşından
büyük olmayacaklar ve herhangi bir sağlık sorunları bulunmayacak, eğer,
lisansüstü eğitim yapmışsa, 32 yaşından büyük olmaması gerekmektedir. Askerî okullardan çıkarılan ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler, profesyonel asker olamayacaklardır; ancak,
askerî öğrencilikten kendi istekleriyle ayrılanlar ise, profesyonel asker
olarak orduya dönebileceklerdir. Sözleşmeli olarak orduya giren subay ve astsubay
adayları sıkı bir askerî eğitime tabi tutulacaklardır. Eğitimini tamamlayan
adaylar, teğmen rütbesiyle profesyonel subaylığa geçecek; astsubaylar ise,
astsubay çavuş rütbesiyle göreve başlayacaktır. Sözleşme süresi en az üç, en fazla dokuz yıl olacaktır.
Olağanüstü durumlarda ise, Genelkurmay, tek taraflı, sözleşmeyi
uzatabilecektir. Ayrıca, kadınlar da, artık, subay ve astsubay
olabilecek. Biz, bu konuda, Batı'dan otuz yıl kadar geç kalmışız. Fransız,
İngiliz ve Amerika Birleşik Devletleri orduları başta olmak üzere, bütün Batı
ordularında kadınlar yıllardır görev yapıyor. Kadınlar, bu ülkelerde, silahlı
kuvvetlerin her bölümüne girmiş; komando bile olabiliyorlar. Profesyonelleşip küçülsün derken, ordu, içine
kapanmasın. Bunu sağlarken, kışlalarda veya özel askerî yaşam bölgelerinde
kalıp, halkla irtibatının kesilmesi doğru değildir ve buna, her zaman dikkat
etmeliyiz. Bunun için, Silahlı Kuvvetlere alınanlar, toplumun her kesiminden
gelmelidir. Kadınların da sözleşmeli olarak alınması, hatta, bu oranın mümkün
olduğunca yüksek olması, son derece yararlı olacaktır. Profesyonel subaylar, kıta, takım, bölük komutanlığı
gibi görevlerin yanı sıra, asıl olarak mühendis, tabip, öğretmen, bilgiişlem
gibi görev yerlerinde istihdam edileceklerdir. Sonuç olarak, profesyonel asker alımıyla, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, ekonomik kaynaklarını daha verimli kullanması amaçlanmaktadır.
Yedek subaylara nazaran daha uzun süre istihdam edilecekleri için, birçok
hizmetin öncelikle profesyonel kadrolar tarafından yapılması elbette önemlidir.
Tasarının, Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve milletimize
hayırlı olmasını temenni eder; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Değer. Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Konya
Milletvekili Sayın Hüseyin Arı ifade edecekler. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. FP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARI (Konya) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Subay ve
Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, günümüz dünyasında ülkelerin ve
toplumların, barış içerisinde bir arada yaşama arzu ve istekleri olmasına
rağmen, ekonomik menfaatlar, ırk ve dine dayalı ihtilaflar, hâlâ, tüm
şiddetiyle, bazı bölgelerde, sıcak çatışmalar tarzında sürüp gitmekte ve
insanlar ölmektedir. Bilim ve teknolojinin de hızla ilerlediği çağımızda,
bunun da katkısıyla, devletler, pazar payı elde etme yarışı içerisinde,
acımasız bir ekonomik savaş içerisinde, şiddetli bir mücadeleye girişmişlerdir.
Hele hele, bugün, dünyada, hâlâ, birinci derecede stratejik önemini koruyan
petrol ve doğalgaz, ekonomik savaşın sıklet merkezini teşkil etmektedir. Bu iki
stratejik hammaddenin yüzde 60 rezervinin, Ortadoğu ve Kafkaslar ile Hazar
havzasında olduğu da bir gerçektir. Bu iki önemli hammaddeye en çok ihtiyacı
olan ülkeler, Batı Avrupa -yani, Avrupa Birliği- ülkeleri ile Amerika ve Kanada
gibi ülkelerdir. Ekonomik güçlerinin devamı için, petrol ve doğalgaz, bilhassa
Avrupa Birliği ülkeleri için hayatî önem arz etmektedir. Türkiye, jeopolitik
konumu itibariyle, kaynak ile kaynağı kullanan ülkelerin doğu ve batı komşuları
durumundadır; yani, petrol ve doğalgazın terminali ve onun zorunlu geçiş
yolları üzerinde, çok hassas bir bölgede bulunmaktadır. Menfaatların her an sıcak çatışmalara dönüşebileceği
bir coğrafyaya sahibiz. Malumlarınız, hemen doğumuzda soğumaya terk edilmiş
Irak ile ABD ve müttefiklerinin, Irak ile İran'ın, Suriye ile İsrail'in
ihtilafları vardır. Ayrıca, otuz yıldan beri, bizi de yakından ilgilendiren
Filistin-İsrail silahlı çatışmaları, aralıklarla devam etmektedir. Yine, bizim,
Kıbrıs ve Ege sorunları nedeniyle Yunanistan'la ihtilaflarımız mevcuttur. İşte,
böyle bir hassas bölgede bulunan Türkiye'nin, onu yönetenlerin, millî hedefler
yönünde çok akıllı ve dengeli politikalar üreterek, bu hassas konumdan ekonomik
avantajlar elde etmesi, en arzu edilen bir durumdur. Bilhassa, doğu
komşularımızla ihtilaflarımızı barış içerisinde hallederek, siyasal, ekonomik
ve kültürel ilişkilerimizi güçlendirmek, esas amaç olmalıdır. Bunun yolu da,
halkın desteğinin ve halk iradesinin öne çıktığı ve halka dayalı hükümetlerin
müspet icraatlarıyla mümkündür; yani, demokratik sistemin tüm kurum ve
kurallarının işletilmesidir. Değerli milletvekilleri, bu genel değerlendirmeden
şöyle bir neticeye gidebiliriz: Ülkelerin jeopolitik konumları, ekonomik
güçleri, onların nasıl ve ne güçte bir orduya sahip olmaları gerektiğine esas
teşkil etmelidir. Bilim ve teknoloji çağında bugünkü harp konsepti ise
"atmosfere hâkim olan harbi kazanır" tarzındadır. Bugünün harp silah
ve araçları, harbin üçüncü boyutuna, yani, atmosfere ve uzaya yönelik çok hızlı
bir gelişme sağlamıştır. Buna örnek verecek olursak: Son Körfez harekâtında,
Amerika ve müttefikleri, harbin ilk iki gününde Irak'ın tüm haberleşme
sistemlerini elektronik harp teknikleriyle, uçaklar ve uzaydan karıştırarak
veya kullanılamaz hale getirerek harbin kaderini daha ilk günden itibaren tayin
etmiş oldular. ABD ve müttefikleri, harp silah, araç ve elektronik cihaz
üstünlükleri ve bunları kullanan askerlerinin eğitim performanslarıyla, kısa
sürede, arzu ve isteklerini Irak'a kabul ettirerek, galip gelmişlerdir. Bu
harbin bir özelliği de, ABD ve müttefikleri, harp silah ve araçlarındaki
teknolojik üstünlük ve bunları kullanan askerlerin ihtisas ve eğitim
üstünlükleri nedeniyle, asgarî zayiatla bu harbi kazanmışlardır. Değerli arkadaşlar, demek oluyor ki, biz de, yeni harp
konsepti gereği, ordumuzun yeniden teşkilatlanması yönünde çaba sarf etmeliyiz.
Bunun da ilk şartı, öncelikle ekonomik harbi kazanmalıyız. İşte, bu tasarının
amacı da... Yeni harp konseptine uygun olarak ordumuza giren yeni
harp silah, araç ve elektronik cihazlar, çok geniş bir ihtisaslaşmayı da
beraberinde getirmiştir. Bugün, Türk Silahlı Kuvvetlerinin subay ve astsubay
yetiştiren harp okulları, astsubay okullarından, ağırlıklı olarak, muharip
sınıf, yani, küçük rütbeli komutan subaylar yetiştirmektedir. Küçük birlikleri
sevk ve idare edecek subay ve astsubaylar bu okullardan yetişmektedir. Halbuki,
birçok alanda ihtisası gerektiren yardımcı teknik hizmet sınıfında personel
açığı mevcuttur. İşte, bu açığı kapatmak için de, Türk Silahlı Kuvvetleri,
kara, hava, deniz, sahil güvenlik ve jandarma sınıflarına, daha ziyade,
ağırlıklı olarak ihtisası gerektiren branşlarda, bu tasarıyla, ihtiyaçları
nispetinde sözleşmeli subay ve astsubaylar istihdam edecektir. NATO'ya dahil ordular, bu uygulamaya çok daha önceleri
geçmişlerdir ve bunun da birçok faydasını görmektedirler. Ayrıca, Batı orduları
ve bilhassa ABD ordusu, silahlı kuvvetlerinin birçok yan hizmetlerini, yani
"lojistik destek" adı altında toplanan ikmal, iaşe, bakım, ulaştırma
ve personel hizmetlerinin büyük bir bölümünü özel sektöre vererek, barışta ve
seferde bu faaliyetleri de esaslara bağlamıştır. Bizim de, günün şartlarına
uygun, jeopolitik hassas konumumuz da gözardı edilmeden, Türk Silahlı
Kuvvetlerimizi, sayısal çoğunluktan ziyade, vurucu gücü yüksek, ihtisaslaşmış
ve eğitimi yüksek personelden oluşan profesyonel bir yapıya kavuşturmak esas
gayemiz olmalıdır. Bu tasarının kanunlaşarak, asıl görevi dış tehditlere
karşı ülkemizin ve milletimizin güvenliğini sağlamak olan Türk Silahlı
Kuvvetlerimize hayırlı olması temennisiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arı. Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini, Manisa
Milletvekili Sayın Mustafa Enöz ifade edecekler. Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. MHP GRUBU ADINA MUSTAFA ENÖZ (Manisa) -Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli
Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlarım. Bilindiği üzere, Silahlı Kuvvetlerimizin muvazzaf subay
kaynağını, harp okulu, fakülte veya yüksekokul mezunları, yedek subaylıktan
muvazzaf subaylığa geçenler ile astsubaylıktan muvazzaf subaylığa geçenler
oluşturmaktadır. Yine bilindiği üzere, muvazzaf astsubay kaynağı ise, astsubay
okullarıdır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dünyanın en zor
coğrafyasında bulunan ülkemizin içerisinde bulunduğu jeostratejik ve jeopolitik
konumunu göz önüne aldığımızda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin çabuk hareket
kabiliyetine ve üstün ateş gücüne dayalı ciddî bir askerî gücünün olması
gerekmektedir. Millî savunma sanayiine dayanan ve personel, teşkilat, silah,
araç ve gereçleri itibariyle yürütülen yeniden yapılanma çalışmaları dikkate
alındığında, çağın teknolojisine paralel olarak son sistem silahların eğitimli
ve bilgili personel tarafından kullanılması gerektiği kaçınılmaz bir gerçektir.
Dünyada uygulanmakta olan profesyonel ordu uygulaması
doğrultusunda yeniden yapılanan Türk Silahlı Kuvvetlerinde, küçük rütbeli subay
ve astsubaylara ihtiyaç artmaktadır. Ancak, mevcut sisteme göre Silahlı
Kuvvetlerimizde subay ve astsubay durumuna baktığımızda, küçük rütbeden büyük
rütbeye doğru azalan bir yapı oluşturduğu gerçeğiyle karşı karşıya kalmaktayız.
Küçük rütbedeki subay ve astsubay ihtiyacının karşılanmasında bu şekil temin
etme ve yetiştirme modeli, uygulamada, üst rütbelerde ihtiyaçtan fazla subay ve
astsubay birikimine sebep olmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; modern silah
teknolojisinin her beş yılda bir yenilendiğini ve bu sistemlerin
kullanılmasının belirli bir uzmanlık gerektirdiğini düşündüğümüzde, Türk
Silahlı Kuvvetlerinde sözleşmeli subay ve astsubay istihdamının gerekliliği çok
açık olarak ortaya çıkmaktadır. 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa
1971 yılında 1424 sayılı Kanunla eklenen ek 12 nci maddeyle, sözleşmeli subay
alınması hükmü getirilmiş; ancak, bugüne kadar bu konuda herhangi bir yasal
düzenleme yapılmamış, özel bir kanun da çıkarılmamıştır. Bu düzenlemeyle,
sözleşmeli subay ve astsubay istihdamı yasal bir zemine oturmuş olacaktır. Çıkarılacak olan yasal düzenlemeyle, sözleşmeli
astsubay olarak görev alanlar, üniversite bitirmeleri halinde, subay olma
imkânına da sahip olacaklardır. Yine, sözleşmeli olarak görevlendirilen subaylara,
muvazzaf subay olarak göreve devam etme ve yüzbaşılıktan sonra terfi etme
imkânı da getirilmektedir. Halen harp okullarına her yıl 1 000 yeni öğrenci
alınmakta, bunların mezun edilmesiyle, Silahlı Kuvvetlerimizde albay rütbesini
işgal edenler, teğmen rütbesini işgal edenlerden daha fazla olmakta;
dolayısıyla, albayların çoğu, Yüksek Askerî Şûra kararıyla emekli
edilmektedirler. Yine, Silahlı Kuvvetlerimiz, halen harp okulları kaynağı
dışında yaklaşık 16 000 yedek subayı barındırmaktadır. Sözleşmeli astsubay ve
subay istihdamının yasal zemine oturtularak çalıştırılması durumunda, harp
okullarına alınacak öğrenci miktarı azaltılarak mevcut öğrencilerin kurmaylık
ve yükselme şansları da artacaktır. Silahlı Kuvvetlerde görevlendirilen yedek
subaylar, kısa bir eğitimi müteakip kıtalara gönderilmekte, görevlerini tam
olarak öğrendikleri ve verimli olmaya başladıkları zamanda ise terhis
olmaktadırlar. Öte yandan, çeşitli mesleklere mensup bu gençlerimiz,
meslekleriyle ilgisiz bir alanda mükellefiyete tabi tutulmaktan da hoşnut
olmamaktadırlar. Yine, askerliğin kısaltılmasının her zaman gündemde
olan bir konu olduğunu düşündüğümüzde, yedek subaylığın da zaman içerisinde
kaldırılarak, yerine, gönüllülük ve profesyonellik esasına dayalı sözleşmeli
subay statüsüne geçilmesi, bir çözüm olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, sözleşmeli olarak görevlendirilecek subayların,
fakülte ve yüksekokul kaynaklıların kullanıldığı mühendis, tabip, öğretmen gibi
kadro yerleri ile halen yedek subayların görev yaptığı tercümanlık, otomatik
bilgiişlem merkezi gibi görev yerlerinde de istihdam edilmesiyle, istihdam
edilen sözleşmeli subay miktarı kadar muvazzaf subay yetiştirilmesinin
azaltılması veya yedek subay istihdamında kesinti yapılması hedeflenmektedir.
Bu sayede, profesyonel orduya geçişte önemli adımların da atılmış olacağı
kanaatini taşımaktayız. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının
yasalaşması halinde, sözleşmeli subay ve astsubay istihdamı, personelin
yetiştirilmesi için ilave bir maliyet gerektirmediğinden, ekonomik nedenlerle
de tercih edilen bir istihdam şeklidir ve yabancı ordularda da bu tür
uygulamalar bulunmaktadır. Özellikle, modern araçgereç ve silah sistemlerini
ihtiva eden küçük birlik ve teşkillerin teknik kullanımı ve sevk ve idaresinde
ihtiyaç duyulan küçük rütbeli personel talebinin karşılanması ve Türk Silahlı
Kuvvetlerine sağlayacağı müspet etkileri de dikkate alındığında, sözleşmeli
subay ve astsubay istihdamının faydalı olacağı kanaatindeyiz. İstihdam şekli tamamen yeterlik ve gönüllülük esasına
dayandığından, görev alacak sözleşmeli subay ve astsubaylarımızın özlük
haklarının da güvence altına alınmasının bu talebi artıracağını düşünmekteyiz. Kendi kusuru olmaksızın Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ayrılanlara tazminat ödenmesi ve hizmet birleştirilmesi gibi sosyal ve ekonomik
hakların tanınarak, emeklilik haklarının da Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
ve OYAK gibi kurumlarla sağlanmasıyla, istihdam güvence altına alınmaktadır. Bu istihdam şeklinin bir başlangıç olduğunu kabul
ettiğimizde, sözleşmeyle istihdam edilecek Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin
özlük haklarının kurumun yapısı ve genel durumuna göre daha da
iyileştirilmesinin mümkün olabileceğini düşünmekteyiz. Yasalaşacak olan bu tasarının ülkemize ve Türk Silahlı
Kuvvetlerine hayırlar getirmesi dileğiyle sözlerime son veriyor; Yüce
Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Enöz. Gruplar adına dördüncü söz, Anavatan Partisi Grubu
adına, Eskişehir Milletvekili Sayın İbrahim Yaşar Dedelek'e ait. Buyurun efendim. ANAP GRUBU ADINA İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir)-
Sayın Başkan ve Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinde
İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında 579 sıra sayılı
Kanun Tasarısı üzerinde, Anavatan Partisinin görüşlerini arz etmek üzere
huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisimizi
en derin saygılarımla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; soğuk savaş
sonrası dönemde Türkiye'nin güvenliğini etkileyen tehdit ve riskler,
geçmiştekilerden oldukça fazladır. Bu bağlamda, Türkiye, istikrarsız bir
bölgenin tam merkezinde bulunmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye'nin millî güvenlik
politikası, bölgemizdeki gerginliklerin azaltılmasına yardım etmek, ihtilafları
önlemek, demokrasi ve hukuka saygıyı teşvik ederek barışçı ve istikrarlı bir
güvenlik ortamı yaratmaktır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesi Anayasa ve
yasalarla belirtilmiş olup, 21 inci Yüzyılda Türk Silahlı Kuvvetlerinin
vazifesi, yeni güvenlik sorunlarına ve krizlere uygun şekilde reaksiyon
göstermek, belirsizliklere karşı hazır olmak, iç ve dış tehdit ve risklere
karşı ülkenin güvenliğini sağlayabilmektir. Bu nedenle, değişik görevleri ifa
edebilecek çok rollü elastikî birliklerin teşkil edilmesine, sayısal fazlalık
yerine gelişmiş teknoloji ürünü silah ve sistemlere sahip olunmasına, bu silah
ve sistemlerin etkinliğini artıracak komuta kontrol, erken ihbar, ikaz,
elektronik harp, gelişmiş mühimmat, her türlü hava şartlarında hareket imkân ve
kabiliyeti gibi kuvvet çarpanlarına sahip olmasına önem ve öncelik verilmesi
gerekmektedir. Global ve bölgesel dengelerin henüz tam olarak
oluşmadığı içinde bulunduğumuz politik ve askerî ortamda, bölgemizde ve dünyada
barışa ve istikrara katkıda bulunmanın yanı sıra iç ve dış tehditlere karşı
ülke savunmasını sağlayacak Türk Silahlı Kuvvetlerinin yeniden
yapılandırmasında ve geliştirilmesinde çok önemli faydalar vardır. İşte bu yasa
tasarısı, bu amaçlara uygun, kısmî reform nitelikli bir yasa tasarısı şeklinde
önümüze gelmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerimizde, şu anda, büyük rütbeli
subaylardan ziyade, küçük rütbeli subay ve astsubaylara olan ihtiyaç daha
fazladır. Türk Silahlı Kuvvetlerinde çeşitli rütbe ve görevlerdeki subay ve
astsubaylar, rütbe bekleme sürelerine ve yıllara göre verilen zayiata bağlı
olarak, küçük rütbeden büyük rütbeye doğru azalan bir durum göstermişlerdir.
Oysa bu durum, tam tersi olmak durumundadır. Türk Silahlı Kuvvetleri, büyük ve
geniş bir ordudur. Bu yapısı itibariyle, küçük rütbelerdeki subay ve astsubay
ihtiyacı, üst rütbelere oranla daha fazladır. Bu nedenle, küçük rütbelerdeki
subay ve astsubayların yetiştirilmesinde halen uygulanan temin ve yetiştirilme
modeli, üst rütbelerde haddinden fazla subay ve astsubayın birikmesine ve kadro
şişkinliğine yol açmaktadır. Bu aşırı birikim neticesinde, yetişmiş ve
yetenekli subaylar, kadrosuzluk ve aşırı birikim nedeniyle emekliye sevk
edilmek durumunda kalmaktadırlar. Şu anda Kara Kuvvetleri Komutanlığımızın küçük rütbeli
subay ihtiyacı yüzde 30, yine, Jandarma Genel Komutanlığının küçük rütbeli
subay ihtiyacı yüzde 30, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının küçük rütbeli subay
ihtiyacı ise yüzde 10 oranındadır. Bu eksiklik, şu anda, yedek subaylarla
karşılanabilmektedir. Yedek subaylar ise, kısa bir askerî eğitim sonucu
kıtalarına gönderilmekte, kıtalarında gerçek eğitimlerini alıp tam
yetiştirildiklerinde ve verimli bir duruma geldiklerinde terhis olmaktadırlar. Ayrıca, askerliğin kısaltılması veya tedricen zaman
içinde azaltmaya gidilmesi gündemde bulunan bir konu olduğundan, yerine,
gönüllü ve profesyonellik esasına dayalı sözleşmeli subay statüsünün
getirilmesi, faydalı bir çözüm olarak ortaya çıkmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 926 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa, 7.7.1971 tarihli ve 1424 sayılı Kanunla
eklenen ek 12 nci maddeyle "Silahlı Kuvvetlerde ihtiyaç duyulan sınıflar
için özel kanunla gösterilen usul ve esaslara göre sözleşmeli subay alınabilir"
hükmü getirilmiş; ancak, bugüne kadar yasal bir düzenleme yapılamamıştır. Bu
nedenle, görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
yeniden yapılanmasını sağlayacağı gibi, üst ve alt rütbeler arasında denge ve
askerî okullara alınacak askerî öğrencilerin sayısını azaltmak suretiyle
bütçemize de -elde edilecek bir tasarrufla- katkı sağlayacaktır. Ayrıca, sözleşmeli subayların, harp okulu kaynaklı
subayların kullanıldığı kısım komutanlığı, takım ve bölük komutanlığı gibi görev
yerlerinde istihdam edileceği gibi, mimar, mühendis, öğretmen, iktisatçı,
bilgisayar uzmanı, tabip gibi görev yerlerinde de istihdam edilmesi sonucu,
istihdam edilen sözleşmeli subay miktarı kadar muvazzaf subay yetiştirilmesinin
azaltılması ve yedek subay istihdamında kesintiye gidilmesi de sağlanmış
olacaktır. Sözleşmeli subay ve astsubaylar, yedek subaylara nispetle daha uzun
süre istihdam edileceklerinden dolayı verimlilik artacak ve birçok hizmet
kısmen profesyonel bir anlayışla yürütülecektir. Bu uygulama, zaman içerisinde
dış kaynaktan subay alımı uygulamasını durduracak ve yetişmiş, denenmiş
sözleşmeli subayların muvazzaf subaylığa geçişini temin edecektir; böylece, dış
kaynaktan gelen personelin olumsuzlukları da giderilmiş olacaktır. Bu yasayla, kısmen profesyonel bir ordunun teşkiline de
ilk adım atılmış olacaktır. Bu yasayla, sözleşmeli astsubayların, önce muvazzaf
astsubay, sonra da muvazzaf subay olabilmelerine imkân sağlanacaktır. Bu
yasanın, Türk Silahlı Kuvvetlerinde verimliliği artıracağı ve profesyonel bir
anlayış getireceği kesindir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyemiz,
Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar gibi çok önemli bölgelerin arasında yer alan
coğrafî bir konuma sahiptir. Bu nedenle, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin çabuk
hareket kabiliyetine ve üstün ateş gücüne dayalı ciddî bir güç olması gerçeği
ortaya çıkmaktadır. Millî savunma sanayiine dayanan ve personel, teşkilat,
silah, araç ve gereçleri itibariyle yürütülen yeniden yapılanma çalışmalarının
bir parçası olan bu yasa tasarısının, Türk Silahlı Kuvvetlerimize hayırlı
olması temennisiyle; yasa tasarısını ANAP Grubu olarak desteklediğimizi
belirtiyor ve Yüce Meclisimize en derin saygılarımı sunuyorum. (ANAP, DSP ve
MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dedelek. Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini, Adana
Milletvekili Sayın Ali Tekin ifade edecekler. Buyurun Sayın Tekin. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA ALİ TEKİN (Adana) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi, gerek kendi adıma gerekse
Demokratik Sol Parti Grubu adına saygıyla selamlıyorum. Bugün üzerinde görüştüğümüz yasa tasarısı, hepimizin
bildiği gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve
Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısıdır. Bildiğimiz gibi, ülkemizde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
her zaman çok özel bir yeri olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Bunun belki
de en önemli nedeni, Osmanlının yıkılmasıyla birlikte, genç Türkiye
Cumhuriyetini Atatürk'ün önderliğinde kuran o ekibin, o jenerasyonun içinde
Türk Ordusuna mensup kişilerin çok özel bir yerinin olmasından dolayıdır.
Dolayısıyla, Türkiye'de, her zaman, ordu ile millet arasında bir birliktelik,
hatta, zaman zaman özdeşleşmeden bile bahsedilebilir bir durum ortaya
çıkmıştır. Türk Ordusu, sadece Türk Halkının değil, aynı zamanda,
gerçekten, Türk Ordusuyla işbirliği içinde olan yabancı orduların da büyük
sevgisini ve saygısını kazanmıştır. İşbirliği içerisinde olduğumuz NATO
orduları, her zaman, Türk Ordusunun gücünden ve disiplininden övgüyle söz
etmişlerdir. Bildiğimiz gibi, soğuk savaş döneminde, Türk Ordusu,
NATO üyesi bir ülkenin ordusu olarak, hem kendi ülkesinin savunmasında hem de
diğer NATO ülkelerinin savunmasında çok önemli bir rol oynamıştır. NATO
standartlarında bir orduya sahip olmak, Türkiye için, her zaman, büyük bir
gurur vesilesi olmuştur. Son on onbeş yılda da, ülkemizin güvenlik
ihtiyaçlarında, hem kapsam bakımından hem de derinlik bakımından önemli bazı
değişikliklerin olduğunu görüyoruz. Öncelikle, kapsam bakımından, Türkiye'nin
savunma ihtiyaçlarında önemli bir değişiklik oldu. Bildiğimiz gibi, gerek
Ortadoğu'da gerekse Kafkasya'da ve gerekse Balkanlar'da çok yakından
izlediğimiz bazı önemli çatışma noktaları karşımıza çıktı ve bütün bu çatışma
noktalarında, ülkemizin ulusal çıkarlarının söz konusu olduğunu hepimiz
biliyoruz. Dolayısıyla, Türk Ordusunun, günümüzde, geçmişte olduğundan çok daha
dakik, çok daha etkin olarak çalışması gerektiğini söyleyebiliriz. Aynı zamanda, Türk Ordusunun görevleri, derinlik
bakımından da bir miktar değişmiştir; çünkü, soğuk savaş yıllarında, önemli
oranda, topraklarımızı yabancı düşmanlara karşı korumakla görevlendirilmiş olan
Türk Ordusu, günümüzde, aynı zamanda, birtakım içsel hareketlere karşı da
uyanık olmak durumundadır, bu hareketlere karşı koyabilecek kabiliyetlerini her
zaman en üst seviyede tutmak durumundadır. Zaten, son on onbeş yıldır da
yaşamakta olduğumuz birtakım olaylar, Türk Ordusuna, bu konuda, çok önemli
tecrübeler de sağlamıştır, bu konuda da, Türk Ordusunun, gerçekten, yüzü aktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa
tasarısıyla, Türk Ordusunun geleneksel olarak eleman temin ettiği birtakım
kurumların dışına çıkılarak, biraz daha serbestiyet kazanılması
amaçlanmaktadır. Aslında, Türk Ordusunun kaynaklarını, eleman alım kaynaklarını
çeşitlendirebilmesi için yapılan çabalar, pek de yeni değildir, bu konuda 1971
yılından itibaren birtakım düzenlemeler de olmuştur; ancak, pratikte, bu
çeşitlendirme, istenildiği seviyede olmamıştır. Bu kanun tasarısı, nihayetinde,
bu çeşitlendirmeyi hızlandırmak, bu duruma ivme kazandırmak için ortaya
konulmuştur. Zaten, Türk Silahlı Kuvvetlerinde, hepimiz biliyoruz, özellikle
soğuk savaşın sona ermesinden dolayı bir yeniden yapılandırma sürecine girilmiş
durumdadır; çünkü biliyoruz ki, artık, çağımızda, teknoloji büyük önem
kazanmıştır, teknolojik olarak üstün özellikler taşıyan silahların
kullanılabilmesi, askerlerimiz bakımından büyük önem kazanmıştır; eskiden
olduğu gibi, sadece asker sayısı değil, askerlerin teknolojiyi etkin bir
şekilde kullanabilmesi öne geçmiştir. Bu yasa tasarısı, bu amaca hizmet edecek
bir yasa tasarısıdır. Ayrıca, biliyoruz ki, Türk Silahlı Kuvvetlerinde üst
kademelerde birtakım yığılmalar söz konusudur, pek çok üst düzey askerî
yetkilimiz, zaman içerisinde emekliye sevk edilmek durumunda kalmaktadır;
ancak, alt seviyelerde, alt kademelerde bir personel ihtiyacı vardır. Bu yasa
tasarısıyla, alt kademelere alınacak kişilerin, profesyonel kişilerden oluşması
ve sözleşmeli olması öngörülmektedir. Böylece, bu kişiler, önümüzdeki yıllarda,
on yıllarda üst düzeyde oluşabilecek yığılmaları da engellemiş olacaktır. Biraz önce de belirtmeye çalıştığım gibi, bu yasa
tasarısı, kaynak çeşitliliğini sağlaması bakımından son derece önemlidir;
çünkü, bugüne kadar, Türkiye'de, belirli kaynaklardan istihdam yapılıyordu,
sağlanıyordu; şimdi, bu ufuk, çok daha büyük bir şekilde açılmıştır. Bu, aynı
zamanda biliyoruz, memleketimizde büyük bir işsizlik sorunu var- gençlerimize
yeni iş olanakları sağlaması bakımından da önemlidir. Kısacası, artık, daha
profesyonel bir ordu anlayışına doğru gidiyoruz, daha gönüllülük esasına dayalı
bir ordu anlayışına doğru yavaş yavaş gidiyoruz. Bildiğimiz gibi, ülkemizde, özellikle alt kademe
personelin bir kısmı, yedek subaylık müessesesiyle sağlanıyordu. Yedek
subaylık, bildiğiniz gibi, gençlerimizin bir süre hizmet etmesi ve daha sonra
terhis olarak ordudan ayrılması biçiminde söz konusu oluyordu. Çoğu zaman,
gençlerimiz, tam görevlerine alışıyorlardı, kendilerinden beklenenleri tam
yerine getirmeye başlıyorlardı ve o noktada terhis oluyorlardı; ama, bu yasa
tasarısı gerçekleştiği takdirde, yasa haline dönüştüğü takdirde, bu yedek
subaylık müessesesi, artık, önemini kaybedecek, bunların yerine, profesyonel
olarak askerlik yapacak gençlerimiz gelecek. Bu da, tabi, ordudaki eğitim
sürecini daha da kolaylaştıracak, eğitim konusunda harcanan kaynakların israf
edilmesini bir nevi önlemiş olacak, bu konuda tasarruf sağlamış olacak. Ayrıca, benden önce konuşma yapan bir değerli konuşmacımızın
da belirttiği gibi, eğer bu tasarı yasalaşırsa, bugüne kadar büyük oranda
sadece erkeklere açık olan Türk Silahlı Kuvvetleri bir miktar bayan personel de
istihdam edebilecek. Bu da, Türk ordusunun modernleşmesi, diğer ordularda
gördüğümüz birtakım yönelimlere uyum sağlaması konusunda, gerçekten, çok
yararlı bir şey olacaktır diye düşünüyorum. Kısacası, bu yasa tasarısı, özü itibariyle, Türkiye'nin
Silahlı Kuvvetlerinin önemli bir ihtiyacına yanıt verecek nitelikte bir
tasarıdır. Bu bakımdan, Partimiz olarak bu yasa tasarısını destekliyoruz. Bu yasanın, Türk Silahlı Kuvvetlerine hayırlı, uğurlu
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tekin. Gruplar adına konuşmalar tamamlanmış oldu. Şahıslar adına söz talepleri, Sayın Polat ve Sayın
Levent'ten gelmiştir. İlk söz, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a ait. Sayın Polat?.. Yok. Niğde Milletvekili Sayın Mükerrem Levent?.. Yok. Böylece, tasarının tümü üzerindeki müzakereler
tamamlanmış oldu. Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir. Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum: TÜRK SİLÂHLI
KUVVETLERİNDE İSTİHDAM EDİLECEK SÖZLEŞMELİ SUBAY VE
ASTSUBAYLAR HAKKINDA KANUN TASARISI BİRİNCİ KISIM Genel Hükümler Amaç MADDE 1. - Bu Kanunun amacı; Türk Silâhlı Kuvvetlerinde
ihtiyaç duyulan sınıflarda istihdam edilmek üzere sözleşmeli olarak alınacak
subay ve astsubayların teminini, yetiştirilmelerini, sınıflandırılmalarını,
hizmet şartlarını, yükselmelerini, atama ve yer değiştirmelerini, görev ve
yükümlülüklerini, özlük ve sosyal haklarını, muvazzaf subaylık veya muvazzaf
astsubaylık statüsüne geçmelerini, ayırma ve ayrılma esaslarını
düzenlemektedir. BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu
adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak'a ait. Buyurun Sayın Toprak. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan,
Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tasarının 1 inci maddesi, amaç maddesidir. Bu madde,
Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilecek sözleşmeli personelin teminiyle
ilgilidir. Yalnız, sözleşmeli personel olarak alınacak sınıflar arasında,
askerî hâkim sınıfı yoktur; çünkü, yargısal teminatın, yargısal güvencenin bir
gereği olarak, biraz daha açılımını yaparsak, mahkemelerin bağımsızlığı ve
hâkimlik teminatı ilkeleri uyarınca, askerî hâkimler sözleşmeli personel olarak
alınamaz, bunun dışındaki bütün sınıflar, Silahlı Kuvvetlerde, ihtiyaca göre
alınacaktır. Bunu düzenleyen bir madde. Daha önce ifade ettim, böyle bir tasarıyı, Sayın Bakan,
örnek bir davranışıyla getirdi. Daha önce, üç tasarı, bir günde geçmişti. Bunu,
Sayın Bakan, bütün partileri gezerek, tasarıyla ilgili düşüncelerini alarak,
olurlarını alarak getirdiği için, örnek bir davranış olarak göstermiştim;
fakat, sadece örnek olarak kaldı. Şimdi, Sayın Bakanı, diğer bakanlara bir kez
daha örnek olarak gösteriyorum. Umarım, çıkacak olan bütün tasarılar, buraya
gelmeden önce, bütün partilerle, grubu bulunan beş partinin grup
başkanvekilleriyle görüşülür ve uzlaşmayla çıkarsa, böyle güzel, örnek bir hava
oluşur. Değerli milletvekilleri, profesyonel ordu zorunlu bir
ihtiyaçtır. Yetişmiş uzman personelden oluşan, manevra gücü, vuruş gücü yüksek
bir ordu; hedeflenen budur. Bu tasarı, bu amaca götüren bir adımdır. Bu,
yetişmiş personelle olur; ancak, uygulanan politikalara baktığımızda, tam
aksine, yetişmiş personelin yurt içinden yurt dışına büyük bir hızla kaçmakta
olduğunu görüyoruz; fırsat bulan, kaçıyor. Geçtiğimiz günlerde anket yapıldı;
AB üyesi ülkelere kaçmak için fırsat kollayan vatandaşlarımızın oranı yüzde
50'lerde çıktı; sınırları biraz açsak, herhalde 70 milyonun 35 milyonu AB üyesi
ülkelere dolacak. Bu, insan politikamızla ilgili, büyük, belirgin hataların
somut bir sonucudur. Bunlar tehlikedir. Ünlü bir düşünür aynen şu sözü ifade
eder: "Eleştirene pençemizi değil, elimizi uzatalım." Oysa, biz,
eleştiriye tahammülsüzüz. Daha önce dile getirdim, birkaç yıl önce bir Amerikalı
öğrencinin, bir hâkim arkadaşıma söylediği söz önemli olduğu için bir kez daha
tekrar etmek istiyorum; Amerikalı öğrenci, bir arkadaşıma şunu ifade etmişti:
"Bizim gelişmiş bir ülke olmamızın nedeni, bizde aykırı düşünenlere para
ödenir. Sizin geri kalmış bir ülke olmanızın nedeni, sizde aykırı düşünenler
hapse tıkılır." Üzüntü verici, ama doğru bir tespit. Buna meydan vermemek
lazım. Değerli milletvekilleri, düşünüyorum da, 1960-1980
arası, sağ veya sol, Alevî veya Sünnî, şu veya bu, bireysel kamplaşmalarla,
toplumu kategorize etmelerle, yüzbinlere varan gençliğimiz yok edildi. Bu
gençlerin ortak paydalarına bakın; ülke sorunlarına duyarlı, dürüstlükten,
adaletten, mazlumdan yana. Sağ veya sol olsun... Ortak paydaları, hepimizin
katıldığı temel değerler; fakat, bu insanların birkısmı yurtdışında, kaçtı;
kimi hapishanelerde çürüdü, kimisi sokaklarda sabıkalı geziyor, kimisi öldü,
öldürüldü. 60 000-80 000-100 000 genç, dinamizm yok edildi; diğer bir tabirle,
ülkenin geleceği yok edildi. Nasıl; bireysel kamplaşmalarla. Son yıllarda,
bireysel kamplaşmalar yetmiyormuş gibi, şimdi kurumsal kamplaşmalar
oluşturulmak isteniyor. Siyaset kurumları içerisinde veya sistem içerisinde
meşru kurumlar arasında kamplaşmaların, kurumsal kamplaşmaların zemini
oluşturulmaya çalışılıyor. Lütfen, bu tehlikelere hepimiz dikkatle bakalım.
Birileri çirkin oyunlar oynuyorlar; siyaset alanında, sivil alanda, başka
alanlarda... Lütfen, bu tehlikelere dikkat edelim. Elbette, ordumuz güçlenecek. Neden; çünkü,
Yunanistan'dan başlayın, Irak'tan çıkın, Karadeniz'e sınırı olan ülkeler dahil
13 ülkeyle çevriliyiz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) RAMAZAN TOPRAK (Devamla)- Sayın Başkanım... BAŞKAN - Lütfen devam edin Sayın Toprak. RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Bir bakıyorum; 13 ülke
arasında, doğrudan, tehlikesiz, güvenli, dost olarak kabul edebileceğim bir
ülke var mı diye, aklıma pek bir ülke gelmiyor. Yani, bir ateş çemberi
içerisindeyiz. Silahlı Kuvvetler ne kadar güçlü olursa, ülke savunması ne kadar
güçlü olursa, 300-400 milyonluk Türk dünyasının gözbebeği Türkiye o kadar güçlü
olacaktır, ayakta kalacaktır. Lütfen, asker üzerinde kirli oyunlara tevessül
edenler, bunun sonucunu görerek vazgeçsinler. Bunu hassaten istirham ediyorum.
Ne oynayana yarar getirir ne ülkeye. Getirse getirse, zarar getirir. Hâlâ bu
kirli oyunlar oynanıyor. Bununla, neyi, kimi kastettiğimi çok iyi bildiğinizi
düşünüyorum. Bu tasarının, güçlü bir Türk Silahlı Kuvvetleri için
atılmış olumlu bir adım olduğunu, destek vereceğimi ifade ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Toprak. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: Kapsam MADDE 2. - Bu Kanun, sözleşmeli subay ve astsubaylarla,
bunları istihdam edecek Türk Silâhlı Kuvvetleri (Jandarma Genel Komutanlığı ve
Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil) birlik, karargâh, kurum ve kuruluşlarını
kapsar. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: Tanımlar MADDE 3. - Bu Kanunda geçen; a) Ön sözleşme : Türk Silâhlı Kuvvetleri birlik,
karargâh, kurum ve kuruluşları ile sözleşmeli subay veya astsubay adayları
arasında; askerî eğitime alınmaları konusunda yapılan ve sadece askerî eğitim
dönemi için geçerli olan sözleşmeyi, b) Sözleşme : Türk Silâhlı Kuvvetleri birlik, karargâh,
kurum ve kuruluşları ile sözleşmeli subay ve astsubay adaylarından askerî eğitimi
başarıyla tamamlayanlar arasında yapılan ve 3 yıldan az, 9 yıldan fazla olmamak
üzere hizmet yükümlülüğü getiren, örneğine göre hazırlanmış olan yazılı bir
belgeyi, c) Sözleşmeli subay adayı : Sözleşmeli subay
yetiştirilmek amacıyla ön sözleşme yapılarak askerî eğitime alınanları, d) Sözleşmeli astsubay adayı : Sözleşmeli astsubay
yetiştirilmek amacıyla ön sözleşme yapılarak askerî eğitime alınanları, e) Sözleşmeli subay : Bu Kanunda öngörülen esaslara
göre, kendileri ile sözleşme yapılarak subay nasbedilen teğmen, üsteğmen ve
yüzbaşı rütbelerini haiz subayları, f) Sözleşmeli astsubay : Bu Kanunda öngörülen esaslara
göre, kendileri ile sözleşme yapılarak astsubay nasbedilen; astsubay çavuş,
astsubay kıdemli çavuş, astsubay üstçavuş ve astsubay kıdemli üstçavuş
rütbelerini haiz astsubayları, g) Askerî eğitim : Sözleşmeli subay ve astsubay
adaylarına sınıf okullarında yaptırılacak temel eğitimi, sınıfları ile ilgili
sınıf okulları olmayanlar için eğitim merkezlerinde yaptırılacak özel askerî
eğitimi, İfade eder. BAŞKAN - Okunan 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: İKİNCİ KISIM Sözleşmeli Subaylar BİRİNCİ BÖLÜM Kaynak ve Yetiştirme Kaynak MADDE 4. – Sözleşmeli subay kaynaklarını; en az 4
yıllık fakülte veya yüksek okulları bitirenlerden düzeltilmemiş nüfus kaydına
göre 27 yaşından, lisans üstü eğitimi tamamlamış olanlardan 32 yaşından büyük
olmayan ve yönetmelikte belirtilen diğer şartları haiz bulunanlar teşkil eder.
Sözleşmeli subayların barışta ve savaşta yurdun her yerinde sınıfları görevini
yapabilecek sağlık yeteneğine sahip bulunmaları gereklidir. Askerî okullardan
ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinden her ne sebeple olursa olsun ilişikleri
kesilen personel, Türk Silâhlı Kuvvetleri hizmetine sözleşmeli olarak
alınmazlar. Ancak, askerî öğrencilikten kendi isteğiyle ayrılanlar ile
askerliğini yedek subay veya 16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanuna göre kısa
dönem erbaş olarak yapanlardan terhis edilenler, sözleşmeli subay olabilirler. Askerî hâkim sınıfına, sözleşmeli subay statüsünde
personel alınmaz. BAŞKAN - 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 5 inci maddeyi okutuyorum: Yetiştirme MADDE 5. - Sözleşmeli subay adayları, yapılacak ön
sözleşmeyi müteakip sınıf okullarında veya eğitim merkezlerinde askerî eğitime
alınırlar. Türk Silâhlı Kuvvetlerinde 16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanun
hükümlerine göre askerliğini yedek subay veya kısa dönem erbaş olarak
yapanlardan, bu hizmetlerini bitirdikten sonra başvuranların tâbi olacakları
askerî eğitimle ilgili esaslar yönetmelikte düzenlenir. BAŞKAN - 5 inci madde üzerinde Doğru Yol Partisi
Grubunun görüşlerini Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül ifade edecekler. Buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) -Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 579 sıra sayılı kanun tasarısının 5
inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım;
şahsım ve Grubum adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. İlgili 5 inci madde, sözleşmeli subaylara adaylık
süresi ve daha sonra verilecek askerî eğitim ve öğretimin esaslarını
belirlemektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Askerî Memurlar
Kanununun 29 uncu maddesi gereğince yedek subaylardan istekli olanlar
sözleşmeli subay yapılmıştır. Bunlar, daha sonra aldıkları haklarla albay
rütbesine kadar yükselebildiklerinden, statüleri gereği, sözleşmeliden ziyade
muvazzaf subay niteliğine dönüşmüşlerdir. Kısacası, bugüne kadar, gerçek
anlamda sözleşmeli subay istihdamı mümkün olmamıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin yapısı itibariyle, küçük rütbelerdeki -asteğmen, teğmen,
üsteğmen rütbesindeki- subay ihtiyacı, üst rütbedeki subay ihtiyacına göre çok
daha fazladır. Bunun yanında, üst rütbelerdeki bu birikim dolayısıyla
kadrosuzluktan zorunlu emekli edilme yoluna gidilmiştir. Bu durum, üst
rütbedeki subaylarda büyük rahatsızlık yaratmakta, haklarını aramak ve korumak
için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitme zarureti hâsıl olmaktadır. Değerli milletvekilleri, günümüzde Avrupa Birliği ve
Amerika Birleşik Devletlerindeki savunma birimlerinde sözleşmeli er ve erbaş
kullanılmaktadır; ülkemizde ise uzman çavuş statüsünde sözleşmeli personel
çalıştırılmaktadır. Yedek subaylar, kısa bir eğitimin ardından kıtalara
gönderilmekte, tam görevlerini öğrendiklerinde ve ordumuza verimli olmaya
başladıkları anda bunların terhisleri gelmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bunun yerine,
gönüllülük ve profesyonellik esasına dayalı sözleşmeli subay statüsünün
getirilmesine Doğru Yol Partisi olarak biz olumlu bakıyoruz ve uzun zamandan
beri de bunu savunuyoruz. Ordumuzun alt rütbelerdeki ihtiyacının böylece
karşılanabileceğine inanmaktayız. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözleşmeli
olarak çalışan uzman erbaş ve
sözleşmeli subayların özlük hakları yeniden düzenlenmelidir. Subay ve
astsubayların yararlandığı sosyal imkânlardan istifade etmeleri sağlanmalıdır.
Derece ve kademe ilerlemeleri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu statüsünde
yeniden değerlendirilmeli ve bu uygulamaya acilen geçilmelidir. Subay ve
astsubay derece ilerlemesi dikkate alınarak, sözleşmeli uzman, erbaş ve
subaylara da yansıtılmalıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözleşmeli
subaylar, harp okulu kaynaklı subayların kullanıldığı kısım, takım, bölük
komutanlığı ve buna benzer kadro ve görev yerlerinde istihdam edilebileceği
gibi, bunun dışında, ordumuzun ihtiyaç duyduğu mühendis, doktor, öğretmen,
tercüman, bilgisayar operatörlüğü ve buna benzer görev alanlarında sözleşmeli
subay çalıştırılabilmelidir. Bunların yerine istihdam edilen muvazzaf subay
yetiştirilmesi, gerektiğinde ihtiyaca göre de azaltılabilmelidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkenin
güçlülüğü, zenginliği, her ne kadar iktisadî kalkınmışlığıyla ölçülmekteyse de,
bunun yanında, düzenli, iyi eğitilmiş, vurucu gücü yüksek, en son teknolojinin
kullanıldığı ordu gücüne sahip ülkeler de, büyük, güçlü devlet addedilmektedir.
Biz de, bu tasarının bu amaca yönelik olduğunu
düşünerek, bu yasa tasarısının, yüce milletimiz için hayırlı olmasını diliyor,
şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gül. 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum: İKİNCİ BÖLÜM Sözleşme Süreleri ve Muvazzaf Subaylığa Geçiş Sözleşme süreleri MADDE 6. - Sözleşmeli subay adayları ön sözleşme
yapılarak askerî eğitime alınırlar. Bu eğitimi başarı ile tamamlayanlardan
yönetmelikte belirtilen şartları taşıyanlarla sözleşme yapılır ve bu kişiler
teğmen rütbesine nasbedilirler. Sözleşme süreleri 3 yıldan az ve 9 yıldan fazla
olmamak kaydıyla, hizmet gerekleri ve yetiştirme maliyetlerine bağlı olarak
kuvvet, sınıf ve branşlara göre yönetmelikte belirlenir. Yönetmelikte
belirlenen şartları taşıyanların talepleri halinde sözleşmeleri yenilenebilir.
Ancak sözleşmeli subaylardan rütbe yaş haddini dolduranlar hakkında 8.6.1949
tarihli ve 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanır. Sözleşme süreleri; sıkıyönetim, seferberlik, savaş veya
silâhlı çatışmayı gerektirecek hal ile savaş hallerinde Kuvvet Komutanları,
Jandarma Genel Komutanı ve Sahil Güvenlik Komutanının göstereceği lüzum
üzerine, durumun devamı müddetince Genel Kurmay Başkanının onayı ile talebe
bakılmaksızın uzatılabilir. Sözleşme işlemleri, Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma
Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca yapılır. BAŞKAN - 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi okutuyorum: Muvazzaf subaylığa geçme MADDE 7. - Sözleşmeli subaylardan yönetmelikte
belirtilen şartları taşıyanlar, talepleri halinde muvazzaf subaylığa
geçirilebilirler. Muvazzaf subaylığa geçiş için, Türk Silâhlı Kuvvetlerindeki
yedinci fiilî hizmet yılı başından itibaren onikinci fiilî hizmet yılının
bitimine kadar başvuru yapılabilir. Bu şekilde muvazzaf subaylığa geçirilenler;
subay nasbedildikleri tarihten başlamak üzere onbeş yıl hizmet etmedikçe istifa
edemezler. Muvazzaf subaylığa geçirileceklerde, 27.7.1967 tarihli
ve 926 sayılı Kanunun 14 üncü maddesindeki yaş ile ilgili hükümler uygulanmaz.
Sözleşmeli subaylardan muvazzaf subaylığa geçirilenler hakkında muvazzaf
subayların tâbi olduğu ilgili mevzuat hükümleri uygulanır. BAŞKAN - Teşekkür ederim. 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 8 inci maddeyi okutuyorum: ÜÇÜNCÜ KISIM Sözleşmeli Astsubaylar BİRİNCİ BÖLÜM Kaynak ve Yetiştirme Kaynak MADDE 8. - Sözleşmeli astsubay kaynaklarını;
Genelkurmay Başkanlığınca tespit edilecek fakülte, yüksekokul veya meslek
yüksekokulları ile en az lise veya dengi okulları bitirenlerden düzeltilmemiş
nüfus kaydına göre 24 yaşından büyük olmayanlar ile aynı şartları haiz uzman
erbaşların yönetmelikte belirtilen diğer şartları haiz bulunanlar teşkil eder. Sözleşmeli astsubayların barışta ve savaşta yurdun her
yerinde sınıfları görevini yapabilecek sağlık yeteneğine sahip bulunmaları
gerekir. Askerî okullardan ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinden her ne
sebeple olursa olsun ilişikleri kesilen personel, Türk Silâhlı Kuvvetleri
hizmetine sözleşmeli olarak alınmazlar. Ancak, askerî öğrencilikten kendi
isteği ile ayrılanlar ile kısa dönem erbaş ve erlerden terhis edilenler,
sözleşmeli astsubay olabilirler. BAŞKAN - 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, işinize karışmak
gibi değil; ama, aslında, zabıtlara geçmesi bakımından, maddeyle ilgili olarak,
şahsı adına söz isteyen olabilir. Söz isteyen var mı yok mu diye sorarsanız iyi
olur. BAŞKAN - Efendim maddelerde şahıslar adına artık, söz
verilmiyor, tüzük değişti. TURHAN GÜVEN (İçel) - Hayır gruptan bahsediyorum. BAŞKAN - Grup adına olunca da, oturduğu yerden olmuyor
biliyorsunuz; sizlerin gözünüzün içine bakıyorum. TURHAN GÜVEN (İçel) - Tüzükte böyle bir şey yok Sayın
Başkan. BAŞKAN - Hayır, Grup başkanlarının dışında kimse grup
adına söz talep edemez. TURHAN GÜVEN (İçel) - Efendim, müsaade edin. Ben
diyorum ki, şifahi talep var mı, var; "gruplar adına söz isteyen var
mı" demeniz lazım değil mi? BAŞKAN - Efendim, biz uygulamamıza devam edeceğiz;
lütfen, siz, daha önceden talepte bulunun. TURHAN GÜVEN (İçel)- Aynı anda talepte bulunabilirim. BAŞKAN - 9 uncu maddeyi okutuyorum: Yetiştirme MADDE 9. -
Sözleşmeli astsubay adayları, yapılacak ön sözleşmeyi müteakip, sınıf okullarında
askerî eğitime alınırlar. Türk Silâhlı Kuvvetlerinde askerliğini bitirdikten
sonra başvuranların tâbi olacakları askerî eğitimle ilgili esaslar yönetmelikte
düzenlenir. BAŞKAN - Madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına
Yozgat Milletvekili Sayın Mehmet Çiçek; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek
Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısının 9 uncu maddesiyle
ilgili Grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu maddede sözleşmeli astsubaylara uygulanacak eğitim
ve öğretimle ilgili esaslar belirlenmektedir. Maddenin (a) bendinde, sözleşmeli
astsubay adaylarının sözleşmeyi müteakip sınıf okullarında eğitilmeleri için
bir yönetmeliğin düzenlenmesi; (b) bendinde ise, sözleşmeli astsubayların
askerî eğitimlerini müteakip düzenlenecek meslek içi eğitimlere ve ihtisas
kurslarına gönderilmesi hükme bağlanmaktadır. Saygıdeğer milletvekilleri, Türk Ordusu, bin yıllık
Türk tarihinin ve geleneğinin mirasçısı olan bir kuruluştur; kurulup yıkılan
Türk Devletlerinin kopmadan devam eden tek müessesesidir diyebiliriz. Ordumuz,
dünyanın en eski ordularından biridir. Zamanın getirdiği teknolojik gelişmelere
uymada zaman zaman sıkıntılarımız, aksaklıklarımız olsa da, dünyanın en güçlü
ve en eğitimli ordusudur ordumuz. Gerek müessesenin mükemmelliği, yüksek sevk ve idare
dehası gerek eğitimdeki başarısı, geçmişte olduğu gibi, zamanımızda da, iç ve
dış düşmanlarımıza korku salmakta; milletimizin dostlarına ümit ve güven
vermektedir. Savaşta ve barışta sergilediği mükemmel program,
katıldığı beynelmilel kuruluşlardaki sebat ve vefası, organizasyonlarda
gösterdiği yüksek başarısı, programları uygulamadaki devamlılığı, bütün dünya
ülkelerince takip edilmekte ve başarılarından övgüyle söz edilmektedir. Ordumuz, sadece milletimizin değil, Türkiye Cumhuriyeti
Devletine ümit bağlayan mağdur ve mazlum bütün milletlerin ümididir. Ordu, Türk Ordusu, işte, bütün milletimizin göğsünü
itimat, gurur duygularıyla kabartan, şanlı ad. Ordumuzla ilgili söylenmiş birkaç sözü ve
değerlendirmeyi dikkatlerinize arz ediyorum: "Bu ordu, tarihte benzeri görülmemiş
kahramanlıklar, fedakârlıklar göstermiştir, şanlı zaferler kazanmıştır, millet
ve memleketin gerçekten minnet ve teşekkürüne hak kazanmıştır." Gazi
Mustafa Kemal Paşa. "Mukadder bir kumandan, Türk Ordusuyla dünyaya bir
kutuptan diğer bir kutba muzaffer olarak ulaşabilir." Humbaracı Ahmet
Paşa. "Avrupa uygarlığının en güçlü ve en güvenilir
ordusu, şüphe yok ki, Türk Ordusudur." Eisenhower. "Türk askeri, bir muharip olarak dünyada hiçbir
askere benzemez; onlar aç ve çıplak kaldığı zamanlar dahi aylarca, hatta
senelerce mukavemet ederler; en fena şartlar dahi Mehmetçiğin mukavemetini
azaltmaz" General Walel. "Türkler, çok farklı, çok iyi askerdirler;
Türkler, bir emir aldıkları zaman, kıyamet kopsa, yer ile gök birbirine
karışsa, yaşadıkları sürece, bu emrin ifasından vazgeçmezler. Türk askerinin
cesaretini, yiğitliğini, sükûnetini tarif için lisan aciz kalır. Eğer, Türk
Orduları Avrupa'nın en iyi orduları derecesinde eğitilir ve donatılırsa
'yenilmez ordu' adını hak ederler. Bunlar doğuştan asker yaratılmışlardır. En
iyi eğitilmiş askerlerin bile bu kadar korkusuzluk göstermesi, bir Avrupalının
hayal ve tasavvuruna sığan şeyler değildir. Türklerin şecaatini tarif için
yalnız gerçek bir varsayım vardır ki, o da Türklerin beyninin korkuyu
hissetmediğidir." Bıgham. Saygıdeğer milletvekilleri, Çin Seddinden Adriyatik
sahillerine, Viyana'ya, Kuzey Afrika'dan Afrika'nın içlerine, Suudi Arabistan
Yarımadasından Hindistan'a ve Sibirya içlerine kadar yüzü aşkın devlet kurmuş
ve bu topraklarda var olan devletleri yıkmış ve asırlarca bu topraklarda
hükümran olmuş bir milletin, elbette, düşmanları çoktur. Ayrıca, dünyanın en
stratejik yerinde oturuyorsanız, Avrupa-Asya medeniyetinin belirleyici unsuru
iseniz, düşmanlarınızın adedi elbette artacaktır. Onun için, tarihî
düşmanlarımıza ve onların yerli işbirlikçilerine karşı dünyanın en güçlü, en
mücehhez ve en eğitimli ordusuna sahip olmanız gerekir; çünkü, milletlerin
bekası, böyle ordularla korunmasına bağlıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Çiçek, lütfen toparlayınız. MEHMET ÇİÇEK (Devamla) - Dünyayı yeniden dizayn etmeye
çalışan süper güçlerin ve oluşan yeni blokların, Türk Ordusunu mutlaka hesaba
kattığı, Türk Milletini mutlaka hesaba kattığı ortadadır. Biz, kendi
milletimizin ve ordumuzun gücünün farkında olmasak da, bu, böyledir. Bugün de
cihangir bir milleti, Batı medeniyeti ve insanlığın gerçek değerlerini götüren
ebet müddet bir Türk Devletini ve onun şanlı Ordusunu, dost düşman herkes
dikkatle izlemektedir. Bugün, dünyaya düzen vermeye çalışanlar, dünyaya şekil
verirlerken, masalarında mutlaka Türk Milletinin, Türk Devletinin, Türk
Ordusunun dehasının dosyasını hazır bulundurmaktadırlar. Bütün maddî ve manevî
sıkıntılarımıza rağmen, bu gücümüzdür ki, Batının korkulu rüyası olmaktayız.
Bütün değerlerden vazgeçip, onların istediklerini kabul etsek bile, ne bizim
ordumuzu ne de bizi Avrupa Birliği içinde görmek istememektedirler. Kıtasal devlet Avrupa Birliği ile küresel devlet
Amerika Birleşik Devletlerinin, Batı Avrupa'dan başlayarak, Önasya, Ortadoğu,
Ortaasya ve Güneydoğu Asya'da hükümranlıklarını artırmak arzuları ve nüfuz
paylaşımı, dünyaya yeni bir dizayn çalışmaları ülkeler... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Çiçek, lütfen son cümleniz için... MEHMET ÇİÇEK (Devamla) - ... üzerinde siyasî, ekonomik,
kültürel, ahlakî, dinî, psikolojik bunalımlar meydana getirmektedir. Bu
sebeple, bu bölgede, ulus devletleri küçültülerek, kabile, aşiret, eyalet
devlet anlayışı getirilmek istenmektedir. Bu planda, 70 milyon yeknesak bir
millete, Türk Milletine elbette yer bulunamamaktadır. Ülkemiz üzerinde akıl
almaz planlar hazırlanmakta ve uygulanmaya çalışılmaktadır. Milletimizi ve
devletimizi düşmanlara karşı korumakla görevli Türk Silahlı Kuvvetlerinin, bizi
imhaya yönelen gerçek düşmanlarımızı tespit edip, hain planlarını ortadan
kaldırmak için çalışmalarını sürdürmesi gerekir. Bu işi gerçekleştirirken,
milletimizi gücendirmemelidir; ülkemiz iç ve dış düşmanlara karşı korunurken,
milletimizin dinî, ahlakî, kültürel değerleri de korunmalıdır; çünkü, ordu,
üniformalı millet, millet ise üniformalı ordudur. Saygıdeğer milletvekilleri, sözlerimi, millî şairimiz
Mehmet Âkif Ersoy'un ordumuz için yazdığı ve bestelenerek de okunan
"Ordunun Duası" ile bitirmek istiyorum : "Yılmam ölümden, yaradan, askerim; Orduma gazi dedi Peygamberim Bir dileğim var, ölürüm isterim. Yurduma tek düşman ayak basmasın! Amin desin hep birden yiğitler, Allahu Ekber gökten şehitler, Amin, amin, Allahu Ekber! Türk eriyiz, silsilemiz kahraman... Müslümanız, Hakk'a tapan Müslüman. Putları Allah tanıyanlar, aman, Mescidimin boynuna çan asmasın. Amin desin hep birden yiğitler, Allahu Ekber gökten şehitler, Amin, amin, Allahu Ekber! Ey Ulu Peygamberimiz nerdesin? Dinle minaremde öten gür sesin! Gel, bana yâr ol ki cihan titresin! Kimse dönüp süngüme yan bakmasın... Amin desin hep birden yiğitler, Allahu Ekber gökten şehitler, Amin, amin, Allahu Ekber!" Saygılar sunuyorum hepinize. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çiçek. 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 10 uncu maddeyi okutuyorum: İKİNCİ BÖLÜM Sözleşme Süreleri ve Muvazzaf Astsubaylığa Geçiş Sözleşme süreleri MADDE10. - Sözleşmeli astsubay adayları, ön sözleşme
yapılarak askerî eğitime alınırlar. Bu eğitimi başarı ile tamamlayanlardan
yönetmelikte belirtilen şartları taşıyanlarla sözleşme yapılır ve bu kişiler
astsubay çavuş rütbesine nasbedilirler. Sözleşme süreleri; üç yıldan az ve 9
yıldan fazla olmamak şartıyla, hizmet gerekleri ve yetiştirme maliyetlerine
bağlı olarak kuvvet, sınıf ve branşlara göre yönetmelikte belirlenir.
Yönetmelikte belirlenen şartları taşıyanların talepleri halinde sözleşmeleri
yenilenebilir. Ancak sözleşmeli astsubaylardan rütbe yaş haddini dolduranlar
hakkında 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanır. Sözleşme süreleri; sıkıyönetim, seferberlik, savaş veya
silahlı çatışmayı gerektirecek hal ile savaş hallerinde Kuvvet Komutanları,
Jandarma Genel Komutanı ve Sahil Güvenlik Komutanının göstereceği lüzum
üzerine, durumun devamı müddetince Genelkurmay Başkanının onayı ile talebe
bakılmaksızın uzatılabilir. Sözleşme işlemleri, Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma
Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca yapılır. BAŞKAN - 10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 11 inci maddeyi okutuyorum: Muvazzaf astsubaylığa geçme MADDE11. - Sözleşmeli astsubaylardan yönetmelikte
belirtilen şartları taşıyanlar, talepleri halinde muvazzaf astsubaylığa
geçirilebilirler. Muvazzaf astsubaylığa geçiş için, Türk Silâhlı
Kuvvetlerindeki dördüncü fiilî hizmet yılı başından itibaren onikinci fiilî
hizmet yılının bitimine kadar başvuru yapılabilir. Bu şekilde muvazzaf
astsubaylığa geçirilenler; astsubay nasbedildikleri tarihten başlamak üzere
onbeş yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler. Muvazzaf astsubaylığa geçirileceklerde, 27.7.1967
tarihli ve 926 sayılı Kanunun 68 inci maddesindeki yaş ile ilgili hükümler
uygulanmaz. Sözleşmeli astsubaylardan muvazzaf astsubaylığa geçirilenler
hakkında muvazzaf astsubayların tâbi olduğu ilgili mevzuat hükümleri uygulanır. BAŞKAN - 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 12 nci maddeyi okutuyorum: DÖRDÜNCÜ KISIM Rütbe Bekleme Süreleri, Sözleşmenin Yenilenmesi ve
Feshi Rütbe bekleme süreleri ve sözleşmenin yenilenmesi MADDE 12. - Sözleşmeli subay ve astsubayların rütbe
bekleme süreleri hakkında, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanunda muvazzaf
subay ve astsubaylar için belirlenen süreler uygulanır. Sözleşmeli subaylardan
üst rütbede kadro açığı bulunmadığı için terfi edemeyenler, terfi şartlarını
haiz olmak kaydıyla sözleşme müddeti sonuna kadar derece ilerlemesi yaparlar. Her sözleşme süresinin sona erme tarihinden en az üç ay
önce taraflar sözleşmeyi yenileyeceklerine dair yazılı bildirimde
bulunmadıkları takdirde, sözleşme kendiliğinden sona erer. Sözleşmeli subay ve astsubaylar, sözleşme süreleri sona
ermeden sözleşmelerini tek taraflı olarak fesh edemezler. Sözleşmeli astsubayların normal eğitim sürelerinden
fazla okudukları süreler ile sözleşmeli astsubaylığa geçmeden önceki askerlik
hizmet süreleri için rütbe bekleme sürelerinde düşme yapılmaz. Bu durumda
olanlardan muvazzaf astsubaylığa geçirilenlerin normal eğitim sürelerinden
fazla olarak okudukları süreler, rütbe bekleme sürelerinden düşülür. Hangi
rütbelerde ne kadar eksik bekletilecekleri yönetmelikte belirtilir. Subay veya astsubay nasbedildikten sonra; yabancı
memleketlere altı ay veya daha uzun süreli öğrenim, staj, kurs, ihtisas veya
görgü ve bilgilerini arttırmak maksadıyla gidenlerin sözleşme süreleri, gidiş
ve dönüş tarihleri arasında geçen sürenin iki katı kadar; Türk Silâhlı
Kuvvetleri hesabına yurt içindeki fakülte veya yüksekokullarda öğrenim
yapanlarla, meslekleriyle ilgili ihtisas yapanların sözleşme süreleri ise,
buralarda geçen süreler kadar uzatılır. Yurt dışına sürekli göreve atanan sözleşmeli subay veya
astsubayların sözleşme süreleri, görevi devraldıkları ve devrettikleri tarihler
arasındaki süre kadar uzatılır. Sözleşmeli subay ve astsubayların, yurt içi veya yurt
dışı öğrenimler ile yurt dışı sürekli görevler nedeniyle uzatılan sözleşme
süreleri, 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
rütbeleri itibarıyla belirtilen yaş haddini geçemez. BAŞKAN - 12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 13 üncü maddeyi okutuyorum: Sözleşmenin idarece fesih halleri MADDE13. - Sözleşmeli subay veya astsubay adayları ile
sözleşmeli subay veya astsubaylardan; a) Haklarında disiplinsizlik ve ahlakî durumları
nedeniyle "Türk Silâhlı Kuvvetlerinde kalması uygun değildir"
şeklinde sicil düzenlenenlerin, b) Askerî eğitim esnasında yetkili kurullarca başarısız
veya disiplinsiz olduğuna karar verilenlerle, yetersizlikleri nedeniyle
kendisinden istifade edilemeyeceği sıralı sicil üstlerinin düzenleyeceği sicil
belgesi ile anlaşılanların, c) Türk Silâhlı Kuvvetlerinden çıkarmayı gerektiren bir
suçtan mahkûm olanların, d) Yasadışı siyasî, yıkıcı, bölücü, irticaî
faaliyetlerde bulunanlar ile tutum ve davranışlarıyla bu görüşleri benimsediği
tespit edilenlerin, e) Sözleşmeli subay veya astsubay olma şartlarından
herhangi birini taşımadığı sonradan anlaşılanların veya sözleşme süresi içinde
bu şartlardan herhangi birini kaybedenlerin, f) Disiplin mahkemeleri tarafından, sözleşme tarihinden
itibaren bir takvim yılı içinde verilen cezaların toplamı 30 günden fazla
olanların, g) Yabancı uyruklu kişilerle evlenenlerden, evlilikleri
ilgili mevzuatta belirtilen esaslar dahilinde Genelkurmay Başkanlığınca uygun
görülmeyenler ile çeşitli nedenlerle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin veya
Türk vatandaşlığından çıkarılanların, h) Sözleşmeli subay ve astsubay iken yetkili sağlık
kurullarınca verilen kararlara göre sözleşmeli subay ve astsubay olarak göreve
devamı mümkün olmayanların, ı) İstihdam edildikleri sınıflarda görev
yapamayacaklarına dair yetkili sağlık kurullarınca karar verilenlerden, idarece
başka bir sınıfta istihdamına gerek duyulmayanların, j) Sözleşmenin yapılmasını müteakip; barışta veya
savaşta, mesai saatleri içinde veya dışında görevlerini icra ederken bir
saldırıya, kazaya uğrayan veya bir meslek hastalığına yakalananlar hariç olmak
üzere, sözleşme tarihinden itibaren bir takvim yılı içinde aldıkları hava
değişimi süreleri toplamı üç ayı geçenlerin, Sözleşmeleri sözleşme süresinin bitiminden önce
feshedilir. BAŞKAN - 13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 14 üncü maddeyi okutuyorum: BEŞİNCİ KISIM Özlük Hakları ve Sosyal Haklar Ön sözleşme aylığı MADDE 14. - Sözleşmeli subay veya astsubay
yetiştirilmek üzere ön sözleşme yapılanlardan; a) Sözleşmeli subay olarak yetiştirilecekler, 27.7.1967
tarihli ve 926 sayılı Kanuna bağlı (EK-VI) sayılı cetvelde asteğmenler için
öngörülen 9 uncu derece 1 inci kademe aylığı ile bu rütbenin karşılığı
tazminat, yan ödeme ve sosyal amaçlı diğer yardım ve ödeneklerden, lojman
tazminatı ile tayın bedeli hariç, aynen yararlandırılırlar. 28.2.1982 tarihli
ve 2629 sayılı Kanun hükümleri saklıdır. b) Sözleşmeli astsubay olarak yetiştirilecekler,
18.3.1986 tarihli ve 3269 sayılı Kanuna tâbi uzman onbaşılar gibi, 11 inci
derecenin 1 inci kademe aylığı ile bu rütbenin karşılığı tazminat, yan ödeme ve
sosyal amaçlı diğer yardım ve ödeneklerden, lojman tazminatı ile tayın bedeli
hariç aynen yararlandırılırlar. 28.2.1982 tarihli ve 2629 sayılı Kanun
hükümleri saklıdır. BAŞKAN - 14
üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir. 15 inci maddeyi okutuyorum: Aylıklar MADDE 15. - Sözleşmeli subay ve astsubaylar, emsali
rütbe ve derecedeki muvazzaf subay ve astsubaylar hakkında uygulanan aylık,
tazminat, yan ödeme ve diğer malî ve sosyal haklardan aynen istifade ederler. Sözleşmeli subay ve astsubaylardan Türk Silâhlı
Kuvvetlerinde onbeşinci fiilî hizmet yılını tamamlayanlar; a) Son üç yıla ait sicil notu ortalaması sicil tam
notunun % 60 ve daha yukarısı olmak, b) Bulunduğu derecede en az üç yılını ve bu derecenin 3
üncü kademesinde bir yılını tamamlamış olmak, Koşuluyla rütbe verilmeksizin bir üst dereceye
yükseltilirler. Bunlara müteakip yıllarda da rütbe verilmeksizin olumlu sicil
aldıkları her hizmet yılı için kademe ilerlemesi; yukarıdaki şartları
taşımaları halinde ise her üç yılda bir derece ilerlemesi yaptırılır. BAŞKAN - 15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 16 ncı maddeyi okutuyorum: Sağlık hizmetlerinden yararlanma ve sosyal haklar MADDE 16. - Sözleşmeli subay ve astsubaylar ile
bunların bakmakla yükümlü oldukları kimselerin, sözleşme süresince, sosyal
hakları ve sağlık işlemlerinde 4.1.1961 tarihli ve 211 sayılı Kanunun muvazzaf
subay ve astsubaylara ilişkin hükümleri uygulanır. Bunlardan 13 üncü maddenin
birinci fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e), (f) ve (g) bentlerinde sayılan
nedenler hariç olmak üzere, sözleşme dönemleri sonunda kendi istekleri üzerine
veya idarece sözleşmeleri sona erdirilenler ve sağlık sebebi ile Türk Silâhlı
Kuvvetlerinden ilişiği kesilenlerin, Türk Silâhlı Kuvvetlerinde hizmet
ettikleri sözleşme süreleri kadar daha kendilerinin ve bakmakla yükümlü
oldukları aile fertlerinin, askerî hastahanelerde ücretsiz muayene ve
tedavileri ile sosyal hakları devam eder. Uygulamaya ilişkin hususlar
yönetmelikte belirlenir. Emekli, adî malûllük ve vazife malûllüğü aylığı
bağlananlar ile ölenlerin dul ve yetimlerinin sağlık işlemleri, 4.1.1961
tarihli ve 211 sayılı Kanunun ilgili hükümlerine göre yürütülür. BAŞKAN - 16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 17 nci maddeyi okutuyorum: Emekli Sandığı ve Ordu Yardımlaşma Kurumu ile
ilgilendirme MADDE 17. - Sözleşmeli subay ve astsubay adayları ile
sözleşmeli subay ve astsubaylar; ön sözleşme yapılması ile birlikte 8.6.1949
tarihli ve 5434 sayılı Kanun ile ilgilendirilirler ve bu Kanunun muvazzaf
subaylara ve astsubaylara tanıdığı bütün haklardan aynen faydalandırılırlar.
Ancak, sözleşmeli subay ve astsubay adaylarının fakülte veya yüksekokullarda
geçen süreleri, adaylık süresince borçlandırılmaz. Sözleşmeli subaylar ve
astsubaylar, aynı zamanda Ordu Yardımlaşma Kurumunun daimî üyesidirler. BAŞKAN - 17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 17 nci madde kabul edilmiştir. 18 inci maddeyi okutuyorum: Tazminat ve ikramiye ödeme esasları MADDE 18. - Sözleşmeli subay ve astsubaylardan kendi
kusurları olmaksızın hizmet sürelerinin uzatılmaması sebebiyle veya sözleşme
süresini bitirip ayrılanlar ile durumları 13 üncü maddenin (h), (ı) ve (j)
bentleri kapsamına girenlere aşağıda yazılı esaslara göre tazminat verilir. a) Herhangi bir sözleşme dönemi sonunda veya içerisinde
sözleşmesi sona erenlere veya feshedilenlere son olarak aldıkları net maaşın
iki katının hizmet yılı ile çarpımı tutarında tazminat verilir. Ancak, hizmet
yılı olarak en fazla dokuz yıl esas alınır. b) Bu tazminatın hesabında 27.6.1989 tarihli ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen ek tazminatlar ve 14.7.1964
tarihli ve 500 sayılı Kanuna göre ödenen tazminat hariç olmak üzere, bütün
ödemeler dikkate alınır. Sözleşmeli subay ve astsubaylardan emeklilik hakkını
kazananlar ile muvazzaf subay ve astsubaylığa geçirilenlere tazminat ödenmez.
Bunlar hakkında 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.
Emeklilik hakkını kazanmadan Türk Silâhlı Kuvvetlerinden ayrılanların başka
sosyal güvenlik kurumlarına tâbi olarak geçen hizmetleri, 24.5.1983 tarihli ve
2829 sayılı Kanun hükümlerine göre birleştirilir. Emekli maaşı bağlanması için gerekli hizmet sürelerini
tamamlayanlara 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanun esaslarına göre ikramiye
verilir ve aylık bağlanır. Bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince
ödenen tazminata ilişkin süreler, emekli ikramiyesinin hesaplanmasında esas
alınan süreden düşülür. Hizmet sürelerinin hesabında 8.6.1949 tarihli ve 5434
sayılı Kanunun 32 nci ve 36 ncı madde hükümleri de dikkate alınır. Sözleşmeli subay ve astsubaylardan ilk sözleşme süresi
içinde; a) Yabancı uyruklu kişilerle evlenenlerden, bu
evlilikleri yönetmelikte belirtilen esaslar dahilinde Genelkurmay Başkanlığınca
uygun görülmeyenler ile çeşitli nedenlerle Türk vatandaşlığını kaybedenler veya
Türk vatandaşlığından çıkarılanlar, Türk Silâhlı Kuvvetlerinden çıkarmayı
gerektiren bir suçtan mahkûm olanlar ile disiplinsizlik ve ahlakî durumları
sebebiyle Türk Silâhlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler, sözleşme sürelerinin
eksik kısmı ile orantılı olarak kendilerine yapılmış olan öğrenim, eğitim ve
yetiştirme masraflarını, ayrıldığı veya ilişiğinin kesildiği yıldaki masraf
değerleri üzerinden tazminat olarak öderler. b) Yabancı memleketlere öğrenim, staj, kurs, ihtisas
veya görgü ve bilgilerini artırmak amacıyla gitmiş olanlardan, durumları bu
fıkranın (a) ve (b) bentleri hükümlerine uyanlar hakkında, ilgili bent
hükümleri uygulanmakla birlikte orada bulundukları süre içerisinde aldıkları
aylık ve Devletçe yapılan masrafların dört katı ayrıca tazminat olarak alınır. Askerî eğitim esnasında sağlık sebebi veya sınıf ve
ihtisaslarının gerektirdiği özel nitelikleri taşımama veya kaybetme halleri
hariç olmak üzere, ilişikleri kesilenlere Devletçe yapılan masraf, 21.7.1953
tarihli ve 6183 sayılı Kanuna göre tahakkuk ettirilerek, faizi ile birlikte
ödettirilir. Askerlik yükümlülüğü bulunanların Devlete olan borçları,
askerlikleri süresince ertelenir. BAŞKAN - 18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 19 uncu maddeyi okutuyorum: ALTINCI KISIM Çeşitli Hükümler Giyim, kuşam ve istihkaklar MADDE 19. - Sözleşmeli subay ve astsubayların giyim,
kuşam ve istihkakları hakkında muvazzaf subay ve astsubaylara ilişkin hükümler
uygulanır. BAŞKAN - 19 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 20 nci maddeyi okutuyorum: Tabanca tahsisi MADDE 20. - Sözleşmeli subay ve astsubaylara askerî
eğitimi müteakip zatî tabanca verilir. Bunlardan; bu Kanunun 13 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e), (f) ve (g) bentlerinde sayılan
nedenlerden herhangi biriyle Türk Silâhlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler ile
dokuzuncu fiilî hizmet yılından önce ayrılanların zatî tabancaları geri alınır. 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Kanun hükümleri
saklıdır. BAŞKAN - 20 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 21 inci maddeyi okutuyorum: Konuttan faydalanma MADDE 21. -
Sözleşmeli subay ve astsubaylar, mensubu bulundukları Kuvvet
Komutanlığına göre Millî Savunma Bakanlığı veya İçişleri Bakanlığına (Jandarma
Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı) ait konutlardan, kiralama sisteminden
ve lojman tazminatından emsali muvazzaf subay ve astsubaylar gibi istifade ederler. BAŞKAN - 21 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 22 nci maddeyi okutuyorum: Disiplin ve soruşturma usulleri MADDE 22. -
Sözleşmeli subay ve astsubaylar hakkında emsali muvazzaf subay ve
astsubaylara ilişkin disiplin ve ceza hükümleri, sözleşmeli subay adayları
hakkında yedek subay adaylarına uygulanan disiplin ve ceza hükümleri, sözleşmeli
astsubay adayları hakkında ise astsubay sınıf okulu öğrencilerine uygulanan
disiplin ve ceza hükümleri tatbik edilir. Jandarma Genel Komutanlığına mensup
sözleşmeli subay ve astsubayların mülkî hizmete ilişkin suçlarında 10.3.1983
tarihli ve 2803 sayılı Kanunun ilgili hükümleri uygulanır. Sözleşmeli subay ve astsubay adayları ile sözleşmeli
subay ve astsubaylardan yabancı uyruklu kişilerle evlenenlerden, evlilikleri
ilgili mevzuatta belirtilen esaslar dahilinde Genelkurmay Başkanlığınca uygun
görülmeyenler ile çeşitli nedenlerle Türk vatandaşlığını kaybedenler veya Türk
vatandaşlığından çıkarılanlar, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanunun muvazzaf
subay ve astsubaylar hakkındaki hükümlerine tâbidir. BAŞKAN - 22 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi
Grubunun görüşlerini Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal ifade edecekler. Buyurun Sayın Ünal. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 579 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam
Edilecek Sözleşmeli Subay ve astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısının 22 nci
maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım, bu vesileyle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı
Kuvvetlerinde yeni bir istihdam rejimini öngören tasarıyla karşı karşıyayız.
Bir ülke güçlü devletler arasında yer almak istiyorsa, her alanda ve her
bakımdan ileri olması şarttır. Güçlü ve tam bağımsız bir ülkenin silahlı
kuvvetlerinin, profesyonel, sayıca güçlü değil hizmet açısından güçlü olması,
moral değerler açısından güçlü olması gerekir. Dünyanın güçlü ekonomiye sahip
olan devletleriyle yarış içinde olduğu övünç kaynağı olarak söylenen
Türkiye'nin Türk Silahlı Kuvvetlerinin, gelişmiş dünyanın silahlı kuvvetler
yapısıyla paralellik arz etmesi kaçınılmazdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz tasarıyla, silahlı kuvvetlerimizde sözleşmeli subay ve assubay
istihdam etmenin yolunu açılmaktadır. Kanunun amacının Türk Silahlı
Kuvvetlerinde ihtiyaç duyulan sınıflarda istihdam edilmek üzere sözleşmeli
olarak alınacak subay ve astsubayların teminini, yetiştirilmelerini, özlük ve
sosyal haklarını, muvazzaf subaylık veya muvazzaf astsubaylık statüsüne
geçmelerini, ayırma ve ayrılma esaslarını düzenlemek olduğu belirtilmektedir. Tasarının gerekçesinde, yedek subaylığın aşamalı olarak
kaldırılacağı, askerlik süresinin kısaltılmasının da gündemde olduğu
vurgulanmaktadır. Görüşmekte olduğumuz 22 nci maddede ise, sözleşmeli
subay ve astsubaylar, asker kişi olmaları nedeniyle, disiplin ve soruşturma
işlemlerinde muvazzaf subay ve assubaylarla aynı esaslara tabi tutulmaktadır; ancak,
sözleşmeli subay adayları hakkında yedek subay adaylarına uygulanan, sözleşmeli
assubay adaylarına ise muvazzaf assubay adaylarına uygulanan disiplin ve ceza
hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Konuyla ilgili olarak, tasarının
13 üncü maddesinde "Sözleşmenin idarece fesih halleri" başlığı
altında "sözleşmeli subay veya assubaylardan, yasadışı, siyasî, yıkıcı,
bölücü, irticaî faaliyetlerde bulunanlar ile tutum ve davranışlarıyla bu
görüşleri benimsediği tespit edilenlerin sözleşmesi feshedilir" ibaresi
yer almaktadır. Bu maddeyle, silahlı kuvvetler çalışanlarının sözleşmesinin,
yoruma açık nedenlerle feshedilmesi yolu açılmaktadır. Özellikle
"irticaî" ve "ideolojik" gibi kavramlar, açıkça tanımı
yapılmamış, herkese göre farklı yorumlanabilecek, her yana çekilebilecek esnek
kavramlardır. Böyle kavramlar, silahlı kuvvetler içinde huzursuzluk ve sıkıntı
yaratacaktır. Kesin olmayan kavramlarla itham edilecek çalışanlar, görevlerinden
el çektirilmesiyle mağdur duruma düşeceklerdir. Yargı yolunun kapalı olması da
ayrı bir haksızlık ve hukuksuzluk getirmektedir. Sözleşmenin birtakım
gerekçelerle feshedilmesi, çalışanlar arasında iş kaybı endişesine yol açacak;
bu durum, görevlilerin yaptıkları görevi gereği gibi yerine getirmelerine engel
teşkil edecektir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının
kanunlaşmasını ve kanunlaşmasıyla birlikte, silahlı kuvvetlerimize ve ülkemize
hayırlı olmasını diliyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünal. 22 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 23 üncü maddeyi okutuyorum: Askerlik yükümlülüğünün yerine getirilmiş sayılması MADDE 23. - Askerlik yükümlülüğünü daha önce yerine
getirmemiş olan; a) Sözleşmeli subay adayları ile sözleşmeli subaylardan
herhangi bir nedenle sözleşmesi sona erenlerden; askerlik eğitimi dahil, hizmet
sürelerinin toplamı tâbi oldukları askerlik hizmeti süresini karşılayanlar,
askerlik yükümlülüğünü yerine getirmiş sayılırlar. Eksik hizmeti olanların bu
süreleri, 16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanun hükümlerine göre
tamamlattırılır. b) Sözleşmeli astsubay adaylarından veya sözleşmeli
astsubaylardan, herhangi bir nedenle sözleşmesi sona erenlerden; askerlik
eğitimi dahil, hizmet sürelerinin toplamı tâbi oldukları askerlik hizmeti
süresini karşılayanlar, askerlik yükümlülüğünü yerine getirmiş sayılırlar.
Eksik hizmeti olanların bu süreleri, 21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı Kanun ile
16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanun hükümlerine göre tamamlattırılır. BAŞKAN - 23 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi
Grubunun görüşlerini İstanbul Milletvekili Ali Oğuz ifade edecekler. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ (İstanbul) - Muhterem Başkan,
değerli arkadaşlarım; çok önemli bir kanun tasarısı üzerinde müzakere
yapıyoruz. Bu kanun tasarısı, her şeyden evvel, ordumuzun ihtiyacına cevap
verecek tedbirleri huzurunuza getiren bir kanun tasarısı. Her şeyden evvel şunu ifade etmek isterim ki, ordumuzun
ihtiyacına cevap verecek, polisimizin ihtiyacına cevap verecek, devletimizin
ihtiyacına cevap verecek kanunlarda özellikle, Meclisimiz, hele Grubumuz çok
hassas davranmaktadır. Senatoda bulunduğumuz zaman arkadaşlarımızın bir deyimi
vardı; askerî kanunlar gelirdi "ordu, oldu, tamam; orduya selam"
diyerek hulasa ederlerdi. Bu kanun tasarısında da görüyorum ki, maddelerde,
süratle, arkadaşlarım konuşmak ihtiyacı bile hissetmemektedirler. Elhamdülillah ordu milletiz. Yüzlerce senedir, hatta
binlerce seneden beri, Ortaasya'dan Anadolu'ya geldiğimiz günden beri,
Anadolu'yu bir vatan yapma hususunda, üç kıtada yedi denizde, Selçuklular
olarak, Osmanlılar olarak, Türk Milleti olarak ordumuzla her zaman iftihar
etmişizdir. Ordu, bir peygamber ocağıdır, hizmeti herkes şeref bilir. Hepimiz
bunu seve seve icra ettik ve hiç kimse de temaruz ederek veya başka
davranışlarla bu ordunun mehabetine hiçbir gölge düşürmemiştir. Konuşmuş olduğum maddede, askerlik yükümlülüklerini
yerine getirmiş sayılması hususundaki 23 üncü maddede, özellikle madde
gerekçesinde, maddeyle sözleşmeli subay ve assubayların askerî eğitimleri ile
hizmete devamları süresince, askerlik yükümlülüklerini yerine getirmiş
sayılması hususunda hükümler serd edilmektedir. Genel gerekçede ve diğer maddelerde de, ordunun
ihtiyacına cevap verecek tedbirler özellikle alınmaktadır. Gerek muvazzaf subay
yetiştiren okullarımız ve assubay yetiştiren okullarımızın bu ihtiyacı
karşılayamadığı ve fakülte mezunlarından alınların da yine yeterli olmadığı
sebebiyle, tedbirler alınmaktadır ve yüksekokuldan, özellikle meslek sahibi,
doktor, mühendis ve buna benzer meslek sahibi olan kimseler, yapılacak
imtihanlarla, değerli insanlar ordumuza kazandırılacaktır. Hayırlı olmasını diliyor; Yüce Heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum efendim. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oğuz. 23 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 24 üncü maddeyi okutuyorum: Özel hükümler MADDE 24. - Sözleşmeli subay ve astsubayların görev ve
sorumlulukları ile atama, nasıp, kıdem, terfi, kademe ilerlemesi, sicil ve izin
işlemleri, taltifleri, madalya verilmesi, ödüllendirilmeleri, savaş
takdirnamesi verilmesi, esir düşmeleri, harp gaibi olmaları, enterne edilmeleri
konularında 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanunun muvazzaf subay ve
astsubaylar hakkındaki hükümleri uygulanır. Bu Kanunda hüküm bulunmayan
hallerde, muvazzaf subay veya astsubayların tabi olduğu mevzuat hükümlerine
göre işlem yapılır. Sözleşmeli subaylar, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı
Kanunun 35 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi ile 36 ncı maddesinin
birinci fıkrasının (d) bendi hükümlerinden yararlanamazlar. Ayrıca sözleşmeli
subaylar aynı Kanunun 38 inci maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinden,
sözleşmeli astsubaylar ise 85 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinden
istifade edemezler. Ancak, bu personelden muvazzaf subaylığa ve astsubaylığa
geçirilenler anılan maddelerin hükümlerinden yararlanabilirler. BAŞKAN - 24 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 25 inci maddeyi okutuyorum: Yönetmelik MADDE 25. - Sözleşmeli subay ve astsubay adayları ile
sözleşmeli subay ve astsubaylarda aranacak nitelikler, sağlık koşulları,
alınacakları sınıf ve branşlar, duyuru, müracaat şekli ve zamanı, müracaatların
kabul edilmesi, sözleşmenin yapılması, sözleşme süreleri, sözleşmenin
feshedilmesi, görevde başarısız olma ve kendilerinden istifade edilmeme halleri
ve bunlara yapılacak işlemler, sözleşmenin uzatılmasında uygulanacak esaslar,
sınav, öğretim ve eğitimin esas, şekil ve süreleri, kıta, karargâh, kurum ve
idarî işlerde görevlendirilmeleri, izin, ayırma, atamalar, yer değiştirmeler,
astlık-üstlük münasebetleri, sicil işlemlerine ilişkin usul ve esaslar,
muvazzaf subay veya astsubay statüsüne geçirilecekler için uygulanacak usul ve
esaslar, sözleşme yapmaya yetkili makamlar, meslek içi eğitim ve ihtisas
kurslarının süresi ve şekli, giyim, kuşam ve istihkaklarının verilme usulü, sağlık
işlemleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenlerin kendilerine yapılan
eğitim, öğrenim ve yetiştirme masraflarının geri ödeme esasları ile diğer
hususlar, bu Kanunun yürürlüğe girmesini takip eden altı ay içerisinde Millî
Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığınca müştereken çıkarılacak bir
yönetmelikte gösterilir. BAŞKAN - 25 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 26 ncı maddeyi okutuyorum: Yürürlük MADDE 26. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - 26 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 27 nci maddeyi okutuyorum: Yürütme MADDE 27. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür. BAŞKAN - 27 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Tasarının maddeleri üzerindeki müzakereler tamamlanmış
oldu. Şimdi, İçtüzüğün 86 ncı maddesi gereğince oylarının rengini belirtmek
isteyen sayın milletvekillerimizden Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven lehte
görüşecek... Sayın Seven?.. Yoklar. Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; ülkemize,
Silahlı Kuvvetlerimize ve bu kanundan istifade edenlere hayırlı olmasını
diliyor; en iyi temennilerimi sunuyorum. Sayın Bakan teşekkür konuşması yapacaklar. Buyurun efendim. MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) -
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Muhterem Başkanı, değerli milletvekili arkadaşlarım;
bugün, bakanlığımızın hükümet teklifi olarak huzurlarınıza getirmiş bulunduğu
ikinci tasarıyı da kabul etmek suretiyle bizi ayrıca mutlu ettiniz. Esas
söylemek istediğim, Türk Silahlı Kuvvetlerinin öteden beri sözü edilen; fakat,
kendi iç bünyesinde yenilenme çalışmalarının yasal düzenlemelerinden bir
bölümünü kabul etmekle, bu çalışmalara yapıcı kararınızı göstermiş oldunuz. Bu
tasarıyla, tabiî, teferruatını biraz evvel bütün maddeleriyle müzakere
ettiğimiz için tekrarlamak istemiyorum; ama, sözleşme yapmayı arzu eden subay
ve assubaylarımız için bir gönüllülük yolu açılmış olmaktadır; ayrıca,
profesyonel oluşumun da bir halkası bu kanunla gerçekleştirilmektedir. Önemli olan bir başka husus da kısa dönem eğitimden
geçirildikten sonra terhis edilen yedek subaylarla ilgili sistemin ileride
yerini alabilecek bir yol da açılmakta; böylece, yetişmiş gençlerimize, gönüllü
olarak subay ve astsubay olmak istemeleri halinde -devamlı olabilecek- emekli
olabilecek yaşa kadar istihdam imkânı sağlanacaktır. Ben, tekrar, gösterdiğiniz ilgiye ve desteğe,
oylarınızla kabul edilmiş bulunan bu tasarı dolayısıyla şükranlarımı sunuyorum.
Kanunun, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve milletimize hayırlı olmasını gönülden
diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyor, tekrar hayırlı olsun diyorum. Sayın milletvekilleri, daha önce alınan karar
gereğince, bugün, gündemin 14 üncü sırasına kadar olan tasarıların tamamını
görüşmek zorundayız. Şimdi 10 uncu sıradaki tasarı kanunlaşmış oldu; 11, 12 ve
13 üncü sıradaki tasarılar var, bunlar toplam 10 maddenin üzerinde, ara
vermezsek, zannediyorum yetiştirmemiz zor olacaktır. BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, ara
vermeyelim... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - İzin verin de anamuhalefet
söylesin efendim. BAŞKAN - Efendim, resen karar verebilirim; ama,
danışarak konuşayım istiyorum. Buyurun Sayın Başkan. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, gayet tabiî resen
karar verebileceğinizi, o konudaki yetkinizi biliyoruz; ama, eğer uzatma
imkânımız varsa, devam imkânımız varsa -ki, var diye görünüyor- bitirelim;
sonra, hayırlısıyla gideriz. (Alkışlar) BAŞKAN - Şimdi bir hususu belirtmek istiyorum: 11 inci
sırada Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı var, devam
edebiliriz. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - 2 madde... BAŞKAN - Daha sonra da iki tasarı var. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Birinin görüşmesine devam
edelim. BAŞKAN - Yemek yiyeceksek, yemek düzenini bozmuş
oluruz. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Yemeyelim... BAŞKAN - Evet, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini
dinledik. Anavatan Partisi Grubu ne diyor? BEYHAN ASLAN (Denizli) - LPG kullanımıyla ilgili
tasarıya muhalefet de katılıyor, onun için görüşelim. BAŞKAN - Sayın Güven, siz ne diyorsunuz? TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, üçünü mü
görüşeceğiz; yoksa sadece Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili tasarıları mı
görüşeceğiz? Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili olan tasarıları ara vermeden
görüşelim. BAŞKAN - Diğer grupların görüşleri nedir efendim? MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan, 13 üncü sıradaki
kanun tasarısını görüşmeyeceğiz, onun için 11 ve 12 nci sıralardaki tasarıları
ara vermeden görüşelim. BAŞKAN - DSP Grubu ne diyor?.. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Devam edelim Sayın
Başkan. BAŞKAN - Umumî görüş, çalışmalara devam etme
istikametinde; hay hay efendim. (Alkışlar) Sayın milletvekilleri, Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu raporunun
müzakeresine başlıyoruz. 11. – Askerlik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/806) (S. Sayısı: 608) (1) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Millî Savunma Komisyonunun raporu, 608 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerindeki müzakerelere başlıyoruz. (1) 608 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Gruplar adına İlk söz, Fazilet Partisi Grubu adına,
Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak'a ait. Buyurun Sayın Toprak. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan,
Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz tasarıyla getirilmek istenilen
husus şudur: 23 Temmuz 1999 tarihli 4418 sayılı Yasayla, Askerlik Kanununda
birtakım değişiklikler getirilmiş, askerlik ertelemeleriyle ilgili hususlar
vazedilirken bazı konular atlanmıştı; o, atlanan hususlar yerine getirilerek,
millî takımlarda, birinci ligde, ikinci ligde oynayan oyuncuların veya diğer
sporcuların, askerliklerinin, 33 yaş sonuna kadar ertelenmesiyle ilgili bir
hüküm getiriliyor. Bu konumda olup da, bakaya ve yoklama kaçağı durumdakiler
için de bu tasarıyla örtülü bir af getiriliyor; tasarı buna yöneliktir. Bu vesileyle, bir iki hususu kısaca arz etmek
arzusundayım. Değerli milletvekilleri, uluslararası müsabakalarda,
uluslararası platformlarda Türk Bayrağını göndere çektiren tüm sporcularımız;
yani, ay yıldızlı Türk Bayrağını göndere çektirerek, İstiklal Marşını okutan
bütün sporcularımız, bizim millî gururumuzdur; millî gururumuzla oynamaya hiç
kimsenin hakkı yoktur. Peki, oynanmış mı; elbette oynanmış. Ne gibi; sizlere,
çok somut bir örnek ifade edeceğim: Ekim-2000 tarihinde Sidney Olimpiyatlarında
güreşçimiz Harun Doğan madalya şansını yitirdiği için müsabakalara çıkamamıştı;
bunun üzerine, Türk güreşi üzerinde olağanüstü bir terör estirildi ve bir
irtica yaygarası akabinde, dünya şampiyonu, olimpiyat ikincisi güreşçimiz Harun
Doğan müsabakalardan iki yıl men cezası aldı. Bir diğer haltercimiz Sunay
Bulut, müsabakalardan bir yıl men cezası aldı, bir diğer şampiyon güreşçimiz
Yüksel Şanlı, müsabakalardan bir yıl men cezası aldı ve bu sporcular, irtica
yaygarası adı altında "ay yıldızlı mayo ile müsabakaya çıkmadılar"
diye hain ilan edildiler. Oysa, gerçek bu değildi. Kendilerini federasyon
seçimleri için hazırlayanların, başarısızlıklarını, bu millî sporcuların
üzerine yıkmak suretiyle, kendi kepazeliklerini gizleme gayretiydi. En çok üzüldüğümüz şey, bu kepazeliği sergileyenlerin
yaptıkları yanlarına kâr kaldı. Nasıl mı; geçtiğimiz ay, Harun Doğan'la ilgili
olarak, idare mahkemesi, müsabakalardan men cezası konusunda yürütmeyi durdurma
kararı verdi. Birileri, kendi çirkin yüzlerini, birtakım ithamların arkasına
saklanarak gizliyorlar. İrtica, ne kadar rezil bir kavramsa, irtica ticaretini
yapan insanlar, beş kat, on kat daha rezildir. (FP sıralarından alkışlar)
Lütfen, Türk toplumu için çok temel konular, çok temel kavramlar, ticaret
konusu yapılmasın, siyasî rant konusu yapılmasın. Son örnek millî sporcumuz
Harun Doğan'a yapıldı, ancak yargıdan döndü. Değerli milletvekilleri, bakın, Silahlı
Kuvvetlerimizde, genellikle ordu millî takımlarında görev alan sporcular
liglerde ya da kulüplerde aktif, faal sporculardır. 33 yaşına kadar
askerliklerini ertelemek suretiyle, Silahlı Kuvvetlerimizin, millî
takımlarında, bu sporcularımızı istihdam imkânını getiriyoruz. Silahlı
Kuvvetlerimiz, kendi sporcularıyla ilgili bu kadar hassas düzenlemeler
yaparken, yirmi yılda, canını dişine takarak yetişen sporcularımız, bir
çırpıda, nasıl birilerinin ucuz emellerine alet ediliyor?!. Bunlarla ilgili,
ben, Sayın Bakan Fikret Ünlü'yü göreve davet ediyorum. Görevini yapmak her
kurumun aslî görevidir. Yasalarla kendilerine çizilen görev sınırları içinde
layıkıyla yapmak zorundadır. Kim; Türk devletinde meşru zeminlere oturtulmuş
bütün kurum ve kuruluşlar. Bütün kurumlar, haklılıklarını meşru zemine
oturmaktan ve Türk Milletinin güvenini kazanmaktan alırlar meşruiyetini.
Anayasal zemine oturmak ve Türk Milletine hizmet etme amaçlarından sapan
kurumlar, meşruiyetlerini yitirirler. Biz, bunu "hukuk devleti" şimdi
son ifadesiyle "hukukun üstünlüğü" ilkesiyle ifadelendiriyoruz.
Herkesin bu lazimeye riayet etmesi gereklidir. Sayın hükümetin üzerinde pek çok yükümlülükler,
sorumluluklar var. Tasarımız askerlikle ilgilidir. Sayın hükümetin,
askerlerimizle ilgili, bir türlü dile getirme fırsatı bulamadığımız bir iki
hususu çok kısa olarak temas etmek arzusundayım. Değerli milletvekilleri, uluslararası arenalarda Türk
Silahlı Kuvvetleri nasıl değerlendiriliyor? Önümdeki, Avrupa Komisyonunun 1998
yılına ait Katılım ilerleme Raporundan kısa bir pasaj okuyacağım sizlere:
"Türkiye 1974'ten beri Kuzey Kıbrıs'ı işgal altında tutmakta." Bir
diğer cümle: "Muhtelif Birleşmiş Milletler kararları, Kuzey Kıbrıs'ın
Türkiye tarafından işgalini ve Kıbrıs Cumhuriyetini kuran anlaşmalara aykırı
olarak, işgal altındaki kesimde bir bağımsız cumhuriyetin tek taraflı ilanını
kınamış ve mevcut durumun kabul edilemez olduğunu belirtmiştir." Değerli milletvekilleri, yine bir başka uluslararası
belge, Avrupa Parlamentosunun 2000 yılında almış olduğu bir kararın (j)
paragrafından bir cümle okumak istiyorum sizlere: "Türk işgal
kuvvetlerinin 1 Temmuz 2000'den bu yana Strovilia Köyündeki askerî statüyü
ihlal etmelerinden üzüntü duyarak..." Yine, 19 uncu paragrafı okuyorum;
Avrupa Parlamentosunun kararıdır: "Türk Hükümetine, işgal kuvvetlerini
Kuzey Kıbrıs'tan çekmesi çağrısında bulunmaktadır." Değerli milletvekilleri, burada, Türk Ordusu, Türk
Silahlı Kuvvetleri işgal kuvveti olarak nitelendiriliyor. Nerede; Avrupa
Parlamentosunun 2000 yılında aldığı bir kararda. Kıbrıs Barış Harekâtı 1974
yılında yapıldı, 2001 yılındayız; 27 yıldır Kıbrıs adası barış adası oldu.
Barış adası olmasının tek garantisi Türk Silahlı Kuvvetleridir. Türk Silahlı
Kuvvetlerini, Kıbrıs'a barışı getiren Türk Silahlı Kuvvetlerini işgal ordusu
olarak niteleyenlere karşı ne yapmak gerekirdi, ne yapıldı? Bu soruların
cevabını veren kişiye henüz rastlamadım. Ben, dile getirdiğim bu hususları,
Sayın Dışişleri Bakanından, yazılı soru önergemle sordum ve hâlâ bir cevap
alamadım. Bu, sadece, bir milletvekili olarak benim değil, 70 milyon Türk
insanının hakkıdır. Benim ordum, işgal ordusu olarak nitelendiriliyor; ama, bu
konuda ne yapıldığı konusunda tek bir cevap alamadık. En kısa zamanda bunun
cevabının verileceğini umuyorum. Peki, ne mi yapıyoruz; Sayın Başbakanın 22 Kasım 2000
tarihli, Parti Grubunda yaptığı konuşmadan kısa bir pasaj okumak istiyorum:
"Bu belge ile Avrupa Birliği 10 Aralık 1999 günü, Helsinki Doruğunda
Türkiye'yi üye adaylığına kabul ederken, Kıbrıs ve Ege konularında bize vermiş
olduğu sözü çiğnemiştir" yani, bizi aldatmıştır diyor Sayın Başbakan.
Doğrudur, bu tespit doğrudur. İyi de, bir Türk Başbakanının, bir Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanının aldanma hakkı yoktur. Değerli milletvekilleri, sistem içinde, görevler,
sürekli yukarıya doğru ilerlerken, kişiler, bazı haklarından vazgeçerler.
Aldanma, sade vatandaş için bir haktır; ama, bir başbakan için asla aldanma
hakkı yoktur; çünkü, 70 milyonluk Türk Milleti aldanır. Peki, bu, bununla mı sınırlı kaldı?.. Bu, 8 Kasım 2000
tarihinde açıklanan Katılım Ortaklığı Belgesiyle ilgili Sayın Başbakanın
tepkisiydi. Biz, bu tepkinin neleri gerektirdiğini çok iyi biliyorduk. Bu
tepkinin, gerçekten, AGSK konusunda gösterilen tepkiye benzer bir tepki
olmasını diliyorduk. Bunun gereği, Katılım Ortaklığı Belgesinde, siyasî olarak
öncelikli sorunlar arasında gösterilen Kıbrıs sorununun, AB üyeliği konusunda
bir önşart olmaktan çıkarılmasıydı. Hiçbirisi olmadı. Ne mi oldu: Kısa vadeli
öncelikler -hepimiz biliyoruz- 2001 yılı sonuna kadar yerine getirilmesi
gereken yükümlülüklerdi. Bana göre, bu kısa, sade, sıradan bir rest üzerine
geri adım atar gibi yaptılar. Ne yaptılar; "o zaman biz, Kıbrıs konusunu,
kısa vadeli öncelikler arasından çıkarıyoruz, orta vadeli öncelikler arasına
alıyoruz" dediler. Değerli milletvekilleri, bununla da kalınmadı, Ege
sorunu da, orta vadeli sorunlar arasına ekendi. Bu neyi mi ifade ediyor; çok
yakın bir geleceği... 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren, Kıbrıs ve Ege, AB üye
ülke görüşmelerimizde önşart olarak masaya getiriliyor. Benim, Kıbrıs'ı koruyan
Türk askerim, işgal ordusu olarak nitelendiriliyor, 1 Ocak 2002 tarihinde
Kıbrıs ve Ege konusu, siyasî önşart olarak masaya konuluyor... Acaba, bu
konuda, uluslararası arenada, özellikle AB ile görüşmelerimizde bir adım mesafe
alındı mı diye bütün girişimlerime, araştırmalarımıa rağmen, işin uzmanlarıyla
görüşmelerime rağmen, olumlu tek bir adım görebilmiş değilim. Değerli milletvekilleri, dikkat edin, bir önceki
konuşmamda ifade etmiştim; Türk Devletinin, bugün itibariyle, her anlamda gücü
olan Türk Silahlı Kuvvetleri, gerek yurt içinde ve gerekse ifade ettiğim gibi,
uluslararası arenada yıpratılmak isteniyor. 70 milyon Türk Milleti, her türlü
siyasî mülahazalarını bir kenara bırakarak, bu ocağa gönülden destek vermek
zorundadır. Herkes, ekran önünde destek veriyor; ama, gönülden destek vermek,
bedenen, fiilen, dualarımızla destek olmamız lazım; çünkü tehlike büyüktür. Peki, bu konuda bir şeyler yapması gerekenler ne
yapıyor derseniz; maalesef, ben, başka vesileyle ifade edemedim, yine,
askerimizle ilgili bir husus, geçtiğimiz günlerde, DGM savcısının emriyle,
jandarma, kendi görev bölgesindeki bir kamu kurumundan mahallinde belge tespiti
amacıyla belge almaya gitti; kurum genel müdürü açıklama yapıyor: "Son
derece kibar, beyefendi davrandılar, biz de, istedikleri belgeyi verdik."
Doğrudur... Sayın Bakan açıkladı: "Evet, aynen, aynı nezaket içinde
geldiler ve istedikleri hususu biz yerine getirdik" dediler. Çok güzel...
Sayın Başbakan aynı konuyu değerlendirirken "jandarma baskınları şık
değil, o konuda ben de rahatsızım" açıklaması yaptı. Değerli milletvekilleri, bu konuda bir bilgilendirme
yapmanın görevim olduğunu düşünüyorum. Önümde 2803 sayılı Jandarma Teşkilat,
Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun var. Bu kanunun 7 nci maddesinin başlığı
"Jandarmanın Genel Olarak Görevleri"dir; sorumluluk alanlarındaki
genel görevleri şunlardır: a) Mülkî görevler b) Adlî görevler c) Askerî görevler Değerli milletvekilleri, jandarma, bir kolluk
kuvvetidir. Jandarma, cumhuriyet savcısının emrini yerine getirdiği için suç
işlememiştir. Eğer, jandarma, savcının verdiği emri yerine getirmemiş olsaydı,
o zaman, hem bu suçu işlemiş olacaktı; yani, 2803 sayılı Yasanın 7/b bendindeki
görevini ihlal etmiş olacaktı, aynı zamanda da, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununun 154 üncü maddesindeki görevini ihlal etmiş olacaktı. Değerli milletvekilleri, bütün kurumlar kendi
görevlerini layıkıyla yapıyor; yapmayanlar, lütfen, mevzuatı okusunlar. Hukuk
devleti, kurallar ve kurumlar dizinidir; eğer, bunlara riayet ederseniz
"hukuk devleti" söyleminizde samimî olduğunuza herkes inanır; yok,
eğer, bu kurallar rafta bırakılmak için varsa, bunun adına hukuk devleti
denmez, demokrasi denmez; bu, hukuk devleti kılıfına giydirilmiş totaliter bir
anlayış demektir. En tepeden en sade vatandaşına kadar, herkes, üzerine düşen
görevi layıkıyla yerine getirdiği zaman, Türk Milleti, 21 inci Yüzyıla yakışan
dünyadaki yerini alacaktır. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Toprak. Anavatan Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili
Sayın Cengiz Aydoğan; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar) ANAP GRUBU ADINA CENGİZ AYDOĞAN (Antalya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, değerli dinleyenler; Askerlik Kanununda
değişiklik öngören 608 sıra sayılı kanun tasarısı hakkında, Anavatan Partisi
Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum; sizleri, Grubum ve
şahsım adına saygıyla selamlarım. Bugün, peş peşe güzel tasarıları kanunlaştırdık; biraz
önce, sözleşmeli subay ve astsubay istihdamıyla ilgili, daha önce de,
şehitlerimizin dul ve yetimlerine ve gazilerimize imkân sağlayan güzel
tasarılar kanunlaştı; toplum için hayırlı olsun diyorum. Şimdi, en az onlar
kadar beklenen bir tasarı kanunlaşacak. Sporcuları ve spor kulüplerimizi yakından ilgilendiren
bu tasarı, Türkiye profesyonel birinci ve ikinci lig takımları sporcularının
askerliklerinin, 33 yaşı sonuna kadar ertelenmesine; ayrıca, üç veya daha fazla
lig varsa, ilk iki ligde bulunan sporcuların ve sadece iki lig varsa, birinci
ligdeki sporcuların askerliklerinin 33 yaş sonuna kadar ertelenebilmesine imkân
sağlıyor; bu arada, eğer bu statüdeki sporcuların yoklama kaçağı veya bakaya
durumları varsa, onların da durumlarına bir çözüm getiriyor. Bu, Türkiye'de bütün kulüplerin, spor yöneticilerinin
beklediği bir tasarı, bir teşvik. Bütün kulüpler; Gençlerbirliği, Ankaragücü,
Denizli, Gaziantep, Rize gibi, Anadolu'nun diğer kulüpleri; 3 büyük takım, 3
büyük kulüp, bu yönde bir çalışmayı Meclisimizden bekliyordu. Şu anda, 100
milyarlarca lira verdikleri sporcuların, böyle bir nedenle sahalardan uzak
kalması, pek de hoş karşılanabilecek bir durum değil. Dolayısıyla, bu tasarı,
sporculara büyük bir teşvik mahiyetinde, yardım mahiyetinde tasarı olacaktır.
Ben de, 8 kongre dönemi, Alanyasporun ikinci ligdeyken başkanlığını yaptım, en
çok sıkıntı çektiğim konulardan birisi buydu; keşke, yıllar önce halledilmiş
olsaydı. Anavatan Partisi Grubu olarak, başarılı sporculara olumlu
ve iyi bir imkân sağlayan bu tür düzenlemelerin, aynı zamanda, Türk sporunu
geliştirmeye yönelik gayretler olduğuna ve bu gayretlerin de desteklenmesi
gerektiğine samimiyetle inanıyoruz. Zira, bilim adamlarına göre, beden eğitimi
ve spor, bedenen, zihnen, sosyal ve moral yönden sağlıklı nesillerin
yetiştirilmesinde, genel eğitimin ayrılmaz bir parçası ve tamamlayıcısıdır.
İnsanlara, spor yoluyla bedensel ve zihinsel beceriler kazandırılabilir; bunun
yanı sıra, insanın, iyi eğitilmiş, olgun insanın mükemmel davranışlarına
ulaştırılması, yüksek ahlak, sağlam karakter sahibi yapılması, daha ileri bir
anlayış ve dostluk ruhu içerisinde, iyiye, güzele, barışa yönlendirilmesi,
asil, centilmen kişilikler oluşturulması da, yine, spor ve beden eğitimi
yoluyla kazandırılabilir. Çağımızda, spor, bir yaşam biçimi, eğitim aracı,
fertlerin ve toplumların kendilerini aşabilme vasıtasıdır; kaynaştırıcı,
bütünleştirici, uluslararası barışa katkı sağlayıcıdır. Sportif etkinliklerin iyi organize edilmesiyle,
turistik hareketlerin çoğalması, hızlanması, istihdamın artması, işsizliğin
azaltılması, ekonomiye canlılık kazandırılması mümkündür. Spor, ulusların imajlarının değiştirilmesi ve
geliştirilmesi yönünde en uygun ortamı sağlar, en güçlü propaganda unsuru, en
etkili tanıtım ve reklam vesilesi; kısacası, gücün ve gelişmişliğin simgesidir.
Ülkemizde de, spor, millî kültürümüzün bir parçası
olarak kabul görmektedir. Gençlerimizin enerjilerini olumlu yönde kanalize
edebilmek, onları zararlı alışkanlık ve akımlardan koruyabilmek, boş
vakitlerini değerlendirebilmek maksadıyla ve sosyal, kültürel, ekonomik
kalkınmamızın temel unsurunun sağlıklı insan gücü olduğunun bilinciyle,
Anayasamızın 58 inci ve 59 uncu maddeleri, spor faaliyetlerinin özendirilmesi,
geliştirilmesi, her yaştaki Türk vatandaşının beden ve ruh sağlığını
geliştirecek tedbirler almayı, sporu kitlelere yaymayı, başarılı sporcuyu
korumayı devletimize temel görev olarak vermiştir. Bu temel görev çerçevesinde, Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin de olumlu bakış açısıyla, Millî Savunma Bakanlığımızın
hazırladığı bu tasarının kanunlaşması, başarılı sporcu ve spor camiasını teşvik
etmek anlamına gelmektedir. Bu teşvik unsurunu, Anavatan Partisi Grubu olarak
destekliyoruz, tasarının bir an önce kanunlaşarak, spor camiasına hizmet
vermesini canı gönülden temenni ediyoruz. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Sayın Aydoğan'a teşekkür ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini, Samsun
Milletvekili Sayın Vedat Çınaroğlu ifade edecekler; buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 608 sıra sayılı Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini arz etmek üzere söz aldım; sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. Malumlarınız olduğu üzere, son yıllarda, spor
kulüplerimizin ve sporcularımızın uluslararası müsabakalarda aldıkları başarılı
neticeler, millet olarak gururlanmamıza vesile olmuş, sosyal yapımızın moralini
yükseltmiştir. Buradan, başarılı neticeler alan klüp ve
sporcularımızı, Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına yürekten kutluyor,
başarılarının devamını diliyor, diğer klüp ve sporcularımızdan da benzer
başarılara ulaşmalarını temenni ediyorum. Sporcularımızı benzer başarılar için teşvik etmek
amacıyla, hükümetimizin hazırlamış olduğu tasarı, Millî Savunma Komisyonunca da
benimsenmiş ve Genel Kurulun onayına sunulmuştur. Askerlik Kanununun 35 inci maddesinin (e) fıkrasına, 23
Temmuz 1999 tarih ve 4418 sayılı Kanunla eklenen 3 numaralı bentle, olimpiyat
oyunları, dünya ve Avrupa şampiyonalarında ilk üç dereceye giren sporcular ile
bu dereceleri alan takımların kadrolarında yer alan sporcuların, A büyükler
millî takım kadrolarında yer alan sporcuların, Türkiye profesyonel birinci
futbol liginde yer alan takımların kadrolarında bulunan sporcuların, en az iki
ligi bulunan spor dallarında en üst ligde yer alan takımların uluslararası
kuralların öngördüğü sayıdaki sporcularının askerliklerinin 33 yaş sonuna kadar
ertelenebilmesine imkân sağlanmıştır. Genel Kurulun onayına sunulan tasarıyla, daha alt
kategorilerde millî olmuş başarılı genç sporcuların da başarılarına katkı
sağlanmaktadır. 1111 sayılı Kanunun 35 inci maddesindeki değişiklik, birinci ve
ikinci futbol liginde yer alan takımların kadrolarında bulunan profesyonel
futbolcular ile üç ve daha fazla ligi bulunan diğer spor dallarında en üst iki
ligde yer alan takımların ve iki ligi bulunan spor dallarında üst ligde yer
alan takımların uluslararası kuralların öngördüğü sayıdaki sporcularının
askerliklerinin 33 yaş sonuna kadar ertelenebilmesine imkân sağlamaktadır.
Böylece, daha geniş çerçevede, Türk sporcusuna destek ve teşvik sağlanmış,
milletimiz de, uluslararası müsabakalarda şanlı bayrağımızı gönderde daha sık
görme imkânına kavuşmuş olacaktır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce, Sayın
Toprak, tasarı dışında da olsa, ülkemiz ve milletimizin önemli bir
hassasiyetini de dile getirdi; Kıbrıs meselesi. Avrupa Birliğinde ve diğer
uluslararası sahalarda yirmiyedi yıldır söylenenleri, hepimiz ve bütün dünya
biliyor. Kuzey Kıbrıs'taki Türk Silahlı Kuvvetlerinin birliklerine nasıl
bakılırsa bakılsın, Kuzey Kıbrıs Türktür ve ebediyen Türk kalacaktır.
(Alkışlar) Ben, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına,
görüşmekte olduğumuz tasarıyı desteklediğimizi ifade ediyor, milletimize ve
Türk sporuna hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Sayın Çınaroğlu'na teşekkür ediyorum. Demokratik Sol Partinin görüşlerini, Ankara
Milletvekili Sayın Oğuz Aygün ifade edecekler. Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA OĞUZ AYGÜN (Ankara) - Çok Değerli
Başkanım ve bu Yüce Meclisi teşkil eden değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bugün, sıra sayısı 608 olan, askerlikle ilgili bir
kanun tasarısını görüşüyoruz ve bendeniz de Demokratik Sol Partisinin
görüşlerini Heyeti Âlinize arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Hafızalarınızı tazelememe müsaade buyurunuz;
hatırlayacaksınız, 1999 yılı yaz aylarında, bu kanunun -hangi kanunu; 12
Haziran 1927 tarih ve 1111 sayılı Kanunu ki, Askerlik Kanunudur- bazı
maddelerini değiştirmeye ve bir madde ilave etmeye matuf toplantıyı, burada
gündeme almak suretiyle yaptık ve Yüce Heyetinizin imzalarıyla, tasdikleriyle,
parmaklarıyla da kanunlaştı. 4418 sayılı kanuna bir (E) fıkrası ilave edilmek
suretiyle, bu kanuna şöyle bir kolaylık getirildi: Bu kolaylık, her ne kadar,
sporcularımıza tanınmış bir kolaylık gibi görünüyorsa da, aslında, ciheti
askeriyede Aziz Türk Milletine de yapılmış olan bir kolaylık olarak mütalaa
ediyorum. Şimdi, bu kanunda, sporcularımızın spor yaşı 18-35 yaş arası kabul
edilmiş; en aktif, en hareketli ve en canlı dönemi olarak kabul edilmiş. Tabiî,
bazı spor kararlarında, spora daha erken başlanılıyor, bazılarında ise daha geç
başlanılıyor; ama, bu, ortalama olarak böyle mütalaa ediliyor... Sedat Bey, size de, bir gün, burada konuştuğunuz zaman,
hatırlatacağım bunu!.. Muhterem arkadaşlarım, şimdi, bir hususu belirtmek
istiyorum: Burada, sporcuların dünya üzerinde ne kadar değer taşıdığı hepinizin
yüksek malumudur. Spor, aynı zamanda, dünyada bir elçilik olarak kabul
ediliyor. Bir sporcunun, kendi ülkesinin bayrağını bulunduğu yerdeki spor
sahasında göndere çekmiş olması, beynelmilel müsabakalarda, o milletin, orada
itibar kazanmasına, takdir kazanmasına ve onun hakkındaki kanaatlerin kafalarda
iyi şekilde yer etmesine, hafızalarda yer etmesine sebebiyet veriyor. Bunun
için, bunu bütün dünya dikkatle izliyor ve Allah'a şükrediyorum ki, bizim de
sporcularımız, son yıllarda, dünya beynelmilel müsabakalarında son derece
başarılı oluyorlar. Bu başarı, bir taraftan göğsümüzü kabartırken, diğer
taraftan da, ne yapalım da bunların başarıları daha çoğalsın, daha gelişsin,
daha çok başarı elde edelim diye düşünüyoruz. İşte bu kanun tasarısı, bunlardan
birisi. Burada, ciheti askeriyenin, bu kanun tasarısı
üzerindeki müspet mütalaasını da takdirle karşılıyorum; çünkü "ben,
askerlik yapmasını düşünüyorum" demiyor, askerliğini erteliyor. Neden;
sporcunun inkıtaa uğramaması için. Neyinin inkıtaa uğramaması için; öğrenme
döneminin ve başarılarının kesintiye uğramaması için. Bu bakımdan, onları
takdirle karşılıyorum. Tabiî, ikinci takdirim de, hiç şüphe etmiyorum ki,
biraz sonra vereceğiniz muhterem oylarla size ait olacaktır; çünkü, Yüce
Meclisin verdiği kararlar, milletimizin hep hayrına olmuştur. İşte, daha
önceki kanunun, yani, hafızalarınızı tazelediğim
yaz aylarında, 4418 sayılı ve 27 Temmuz 1999 tarihli kanunun kabulünden sonra,
Millî Savunma Bakanlığımız bunu kâfi görmemiş ve muhterem Millî Savunma
Bakanımız, mümtaz insan, bunu, Bakanlar Kuruluna getirmek suretiyle, bunu bir
hükümet tasarısı haline döndürmüş ve huzurlarınıza getirmiş. Bu nedir; bu da,
eksiğin tamamlanması; eksik, zamanla görülüyor. İlk kanun çıkarıldığında bunlar
görülemeyebilirdi. O da nedir; bu kanunda, sadece, üst seviyedeki başarılı sporcular
dikkate alınmış. Bu sporcular, olimpiyatlarda, Avrupa ve dünya şampiyonalarında
başarı kazanmış olanlar ve ligde birinci sırayı işgal etmiş bulunanlardır. Bunu
geliştirdiler, bu sefer huzurlarınıza geldiğinde, daha alttaki liglerde de
başarı gösterip ve millî olmuş sporculara da teşmil edildi. Şimdi,
huzurlarınızda bulunan ve muhterem oylarınıza arz edilecek olan husus budur.
Bunda da, zannediyorum ki, bundan önceki kanunlarda olduğu gibi, Değerli Meclisimiz
ittifak edecektir. Ben, zamanın bana tanıdığı imkânlar içerisinde, fazla
istismar etmeden konuşmamı burada tamamlarken, bir hususu, müsamahalarınıza
sığınarak arz etmek istiyorum ve beni, değerli, her birine ayrı ayrı saygı
duyduğum milletvekili arkadaşlarımın yadırgamayacaklarını ümit ediyorum. Eğer,
yadırgarlarsa, bunu, kendilerinden daha yaşlı bir ağabeylerinin kusuru olarak
mütalaa buyursunlar; o da şudur: Bu madde üzerinde konuşmak üzere çıkıyorsunuz,
çıkıyoruz; maddeyi bırakıyoruz, hiç alakası olmayan başka konuları konuşuyoruz
ve bu öyle bir hale geldi ki, Meclisin dışında bunu dinleyenler, maddeyle neyin
alakalı olduğunu ayırmakta zorluk çekiyorlar. Geliniz, bir şeyde
anlaşalım..Herkesin konuşmasına da son derece saygılıyım, istifade de ediyorum;
ama, zamanın dakikalarla kayıtlı olduğunu hep, hesaba katmamız lazım. Benim, bugün, huzurlarınızda, bunu, bu sözlerimi tekzip
eden bir davranışım olmuşsa, affımı talep ediyorum; ama, uygun gördünüzse, işte
böyle kısaca, sadece o kanun maddesini konuşalım. Bu duygularla hepinizi sevgi ve saygılarla selamlıyorum
tekrar, efendim. (DSP, MHP, ANAP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Aygün'e teşekkür ediyorum. Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın
Turhan Güven... (DYP sıralarından alkışlar) Buyurun efendim. DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, "cümlenin maksudu bir, ama rivayet muhtelif"
derler yaşlılar. Aslında, Sayın Bakan, bir centilmenlik ve nezaket örneği
gösterdi. Bütün hükümet üyelerinden bunu beklemek de hakkımızdır; ama, her
nedense, diğer bakanların bırakın bu nezaketi göstermelerini, buraya gelmek
gereğini bile duymadıkları dönemi gördük. İş, sadece Millî Savunma Bakanı
olduğu için değil; ama, gösterdiği nezaket ve dikkatten ötürü kendilerine
teşekkür ediyorum. Sayın Bakan, geldiler bize, bütün grupları dolaştılar
ve bu kanunların, bu tasarıların neden çıkması lazım geldiğini açıkladılar. Bu
nedenle de, dikkat buyurulursa, Doğru Yol Parti olarak kendilerine teşekkürden
başka bir şey yapmadık; bütün maddelerde de uygunluk arz eden beyanlarda
bulunduk. İşte, şu anda önünüze gelen kanun tasarısı da bunlardan biri. Türk sporunda, son zamanlarda, onbeş yirmi yıldan beri
başlayan, hatta son on yıl için diyebileceğim bir atılım var; ama, en verimli
çağında silah altına alınma zarureti ve Anayasa yükümlülüğünden ötürü de, o
sporcuyu silah altında belli bir süre tutuyoruz. Gerçi, profesyonellik
başladıktan sonra kulüplerimizin buna pek riayet ettikleri de ifade edilemez.
Onlar alıyorlar, yine de izinlerle bir noktaya kadar götürmeye çalışıyorlar. Eskiden Türk Silahlı Kuvvetlerinin de spor dalında
büyük başarıları vardı; ama, bu askerlik görevini ifa eden gençlerden kurulu
takımlarla bunları götürdükleri gibi, bir de muvazzaf olarak Harp Okulunda
yetişen ve diğer okullarda eğitim gören gençlerimizin kurduğu takımların büyük
başarılarına şahit olduk. Şu anda bir beton Mustafa'yı anmamak mümkün değil
futbolda. O, gayretli; o, çalışkan; o, amatör ruhlu kişinin, Türk Silahlı
Kuvvetlerinde uzun yıllar görev yaptığını görmek mümkün oldu. Basketbolda öyle,
diğer sporlarda öyle, atletizm de öyle. İşte, şimdi ne olmuş; daha önce Yüce Meclisten çıkan bu
kanuna, noksanlık olduğu, daha doğrusu, değişkenlik ifade ettiği için bir ilave
yapılıyor ve bu ilaveyle de, kapsam, biraz daha genişletiliyor; yani, 4418
sayılı Kanuna göre, sadece olimpiyat oyunları, dünya ve Avrupa şampiyonluğunda
ilk dereceye giren sporcuların dışında, birinci ve ikinci lig takımlarında ve
bunların iki branşta sportif faaliyette bulunan takımları için de, onun
sporcuları için de birtakım imkânlar yaratılıyor. Bu, güzel bir olay. Daha
evvelki gün boksta dünya şampiyonu olan bir gencimiz var, gümüş madalya alan
gencimiz var, bronz madalya alan gencimiz var; bunları, tam askerlik çağında
oldu diye almış olsaydık, belki, Türk Milletine bu madalyaları getirmek mümkün
olmayacaktı, hediye etmek mümkün olmayacaktı. Bu nedenle, fevkalade olumlu bir
kanundur. Gelin görün ki, Bakanın bu centilmen ve ince anlayışına
karşı, Genel Kuruldaki grup başkanvekillerini kınamakta, ben, bir noktada haklı
olduğumu ifade etmek istiyorum. Daha evvel bir kanun tasarısı geçti; onda
mutabakatımızı söyledik. Peki, değişiklik önergesinde niye muhalefet grup
başkanvekillerinin imzasına ihtiyaç duymadınız?! Mecliste, iktidarıyla
muhalefetiyle beraber miyiz, bir konsensüs mü arıyoruz; niye, buna, en ince
nezaket örneğini göstermek gereğini duymadınız da üç grup başkanvekili ve iki
de milletvekili arkadaşımız -ki, onlar da MHP'li- onlara imza attınız verdiniz!
Ama, olur olmaz kanun tasarılarında, bazen sıkıştığınızda, aman buna da imza
diye bize getiriyorsunuz! Bundan sonra sakın böyle bir şey yapmayın. Zaruret
olduğu zaman değil, her zaman getirin, o nezaketinizin karşılığını da alın.
Onun için, burada, bir ağabey olarak kınamamın da yerinde olduğunu düşünüyorum. Bakınız, bu kadar gerekli, lüzumlu olan kanunlar
gelirken, bir fason çalışmaya niye gerek görüyorsunuz Genel Kurul olarak; parça
başına işlem, kanun çıkarmaya niye gerek görüyorsunuz değerli arkadaşlarım?! Bu
kanunlar yerinde mi; yerinde. Onları getirdiniz; biz, karşı çıkmayız, beraber
oluruz; ama, alacağımız borca karşılık kanun çıkarmayı şiddetle reddediyorum. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Öyle bir şey yok...
TURHAN GÜVEN (Devamla) - Var "1,5 milyar doları
alacaksanız, şu üç kanunu çıkarın" demediler mi?! MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Hayır... TURHAN GÜVEN (Devamla) - Dediler canım, dediler!.. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Hayır efendim... TURHAN GÜVEN (Devamla) - Doktor yapma! Daha, bu sabah
var, bu, haber olarak; bu sabah var daha... Yani, o zaman, parça başı kanun;
500 milyon dolara bir kanun, 500 milyon dolara bir kanun; üç kanun oldu 1,5
milyar!.. "Eğer, bunlar çıkmazsa, parayı vermem ha!" diyor...
"Vermem ha!" diyor; bunu, ben söylemiyorum canım, gazeteler yazıyor,
hem de size bugünlerde fevkalade destek veren gazeteler; şu, meşhur, malum
kanun tasarısından ötürü, onlar yazıyor, sayfa sayfa söylüyor bunları. Onun için, değerli arkadaşlarım, bakınız, önemli olan
konsensüstür. Milletin yararına olan her kanun tasarısında, bizi, yanınızda
göreceksiniz; ama, milletin nefine olmayan hiçbir kanunda, bizden destek
bekleme hakkına veya lüksüne sahip olmadığınızın bilincine, artık, varalım. Bu
Meclisten çok güzel kanunlar çıkmıştır. Çıkarılanların iyileştirilmesi
konusunda, tenkit edilmesi konusunda, gereği neyse, biz, onu yaparız. Bu kanunlar çıkarken, özetle üzerinde duracağım iki şey
var: Bir, evvela, Anayasaya uygunluk; iki, İçtüzüğe uygunluk. Her yönetimde
bulunan kişiye göre, İçtüzük, değişik uygulanıyor. Dikkat ederseniz, zaten,
kanunların geri dönme nedenleri hep bunlardan oluyor. Yanlış uygulamaların
getirdiği birtakım sıkıntıları Anayasa Mahkemesine kadar götürme esasına
girdiğimiz zaman, mümkün oluyor. Böylece, çok kanun çıkarma yerine, gerekli
kanun çıkarmanın bir gerek olduğunun altını
bir kere daha çizmek istiyorum. Tabiî, değerli kardeşim Sayın Aygün'e de katıldığım
noktalar var; ben de, şimdi, biraz gündemdışına çıkmış oluyorum; ama, Sayın
Aygün "kanun tasarısı dışında konuşmalar olmasın" diyor; bunu
söylemek de kanundışı konuşmadır, o tasarı dışında konuşmadır, beni bağışlasınlar.
Onun için, değerli arkadaşlarım, bakın, madde dışına
elbette çıkılacaktır; siyaset yapıyorsunuz. Sizler, millî iradenin tecelli
noktasında bulunan insanlarsınız. Bu millet, size, hak ettiğiniz oyları verdi,
buraya gönderdi; elbette, onları da savunacaksınız ve burada, madde dışında
olan; ama, söylenilmesi lazım gelen şeyleri de söylediğiniz zaman, güzel şeyler
çıkar ortaya. Yani, her şeye, evet, güzeldir falan demek gibi bir şeyi beklemek
hiç kimsenin hakkı değildir. Değerli arkadaşlarım, bu nedenle, Türkiye'de, Büyük
Atatürk'ün dediği gibi "sağlam kafa sağlam vücutta bulunur"
diyorsanız -buna katıldığınıza zaten eminim- bu gelen, olumlu olduğuna da
inandığımız kanun tasarılarında, biz, Doğru Yol Partisi olarak, oyumuzu, sonuna
kadar lehte kullanacağız ve hatta, diğer maddelerde, belki, konuşmak ihtiyacını
dahi hissetmeyeceğiz; ama, bunları yaparken, herkesin de, Anayasaya, kanuna
saygılı olmasını beklemek de hakkımızdır diyorum. Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven. Tasarının tümü üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır. Şimdi, maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: ASKERLİK
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TASARISI MADDE 1. - 21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik
Kanununun 35 inci maddesinin (E) fıkrasının (3) numaralı bendinin (c) ve (d)
alt bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "c) Türkiye profesyonel 1 inci ve 2 nci futbol
liglerinde yer alan takımların kadrolarında bulunan profesyonel futbolcular, d) Üç ve daha fazla ligi bulunan diğer spor dallarında
en üst iki ligde yer alan takımlar ile en az iki ligi bulunan spor dallarında
en üst ligde yer alan takımların uluslararası kuralların öngördüğü sayıdaki
sporcuları," BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi
Grubunun görüşlerini... AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkanım, vazgeçtik,
konuşmuyoruz. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - 1111 sayılı Kanunun geçici 36 ncı maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Geçici Madde 36. - 35 inci maddenin (E)
fıkrasının (3) numaralı bendinde belirtilen şartları taşıyan sporculardan,
bakaya veya yoklama kaçağı olanlar, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç ay
içinde müracaat etmeleri halinde, 35 inci maddenin (E) fıkrasının (3) numaralı
bendi hükümlerinden yararlandırılırlar." BAŞKAN - Fazilet Partisi konuşma talebinden vazgeçti. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 4. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre söz talebi yok. Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır;
sporcularımıza ve bütün camiamıza hayırlı olsun. Buyurun Sayın Bakan. MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) -
Değerli Meclisimizin Değerli Başkanı, değerli milletvekili arkadaşlarım; bana
bir defa daha teşekkür etme imkânı tanıdığınız için, arzı şükran ederim. Bu kanunla, Türk spor hayatına genelleştirme getirmek
suretiyle, bir teşvik, hatta bir takdir hizmetini yerine getirmekte olduğumuz
kanaatindeyim. Türk sporcuları, son yıllarda, değişik ve bizi memnun edici
başarılara imza koymuşlardır; özellikle uluslararası yarışmalarda, Türkiye'yi
ve milletimizi tanıtma aracı olarak, turizm bakımından turistik amaçlı tanıtıcı
görev ifa etmek suretiyle ve ayrıca, bizim milletimizin asaletini ve
özelliklerini gösteren hususiyetleri bu yarışmalarda sergilemek suretiyle de,
milletimizle onların kaynaşmalarını yabancı ülkelerde gerçekleştirmiş olmakla,
bizi mutlu etmişlerdir. İşte, arkadaşlarımızın beyan ettiği gibi, en faal
çalışma zamanını içine alan dönemde askerliği 33 yaşına kadar erteleme imkânı
getirdiğimiz, geçen sene de, Temmuz 1999 tarihinde başlangıcını yapmış
bulunduğumuz bir iyileştirmeyi, bu sefer, genelleştirme ve geliştirme şekline
dönüştürmüş bulunuyoruz. Geçen sene kabul ettiğimiz kanunla, birinci futbol
liginde olanlara, Avrupa, dünya ve olimpiyat şampiyonasında ilk üç dereceye girmiş
bulunanlara tanıdığımız bu hakkı, bu imkânı, bu sefer, profesyonel futbol
liginin ikinci lig kesimine ve diğer branşlarda da -adını koymadan, güreş,
voleybol, hentbol, basketbol dahil, her türlü spor branşlarında- eğer üç ligi
varsa ilk ikisine, iki ligi varsa birincisine tanınmak suretiyle ve sınırlamayı
da uluslararası kuruluşların belirlediği sporcu sayısıyla belirlemek suretiyle,
tekrar tekrar huzurlarınıza gelmeyecek bir genel ilkeyi de kabul etmiş
bulunuyorsunuz. Bu vesileyle, bugün, Meclisimizin verimli çalışması
sırasında, özellikle görüşlerini beyan eden değerli arkadaşlarıma, söz alanlara
tekrar teşekkür ediyorum. Ayrıca, kişisel olarak, şahsen, benimle ilgili
teveccühte bulunan arkadaşlarıma da, görevlerimizi yaparken iyi ilişkiler
içerisinde yapma prensibimin bir gereği olarak, bütün gruplarla temasımın o
ölçüler içinde devam etmekte olduğunu da beyan ediyorum. Tekrar sevgi ve saygıyla şükranlarımı sunuyorum
efendim. Bu kanunun Türk spor camiasının ve kulüplerimizin başarılarına vesile
olacaktır inancındayım; teşekkürlerimi tekrarlıyorum efendim. (DSP, MHP, ANAP
ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Tekrar hayırlı olsun. Müzakerelere devam ediyoruz. Sayın milletvekilleri, gündemin 12 nci sırasında yer
alan, Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının
Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz. 12. –
Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı:
708) (1) BAŞKAN - Komisyon... Hazır. Hükümet... Hazır. Sayın milletvekilleri, komisyon raporu 708 sıra
sayısıyla bastırılarak dağıtılmıştır. Tasarının tümünün müzakeresine başlıyoruz. İlk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay
Milletvekili Mehmet Dönen'e ait. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; LPG ile üretim yapan bazı reel sektörlerin zararını
karşılamaya ilişkin bir yeni yasal düzenleme yapıyoruz. Bu yasal düzenleme
üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, tabiî ki, reel sektörün içinde
bulunduğu durum, gerçekten yürekler acısı. Zaten, Devlet İstatistik
Enstitüsünün yaptığı son araştırmalara göre de, Türkiye'de işini kaybedenlerin
sayısı oldukça yüksek bir noktaya gelmiştir. 800 000'e yakın insan, çalıştığı
işinden ayrılmak zorunda ve işsiz kalmak durumunda kalmıştır. Şimdi, bu da gösteriyor ki, reel sektör, üretenler,
gerçekten zor durumda ve bu üreten sektörlere ciddî anlamda yardımcı olmak
durumundayız. Özellikle 2000 yılında uyguladığımız ekonomik program
doğrultusunda, reel sektör, kur avantajını kaybederek, ihracat yapamaz hale
gelmişti. Türkiye'de, bırakın ihracat yapmayı, ithal mallarla bile rekabet
edemez duruma gelmişti. Böyle, çok uzun süre, bir yıla yakın bir süre,
Türkiye'de reel sektör, üretenler, ciddî anlamda sıkıntıya girdi ve 2000
yılında uygulamış olduğunuz birinci ekonomik program, önce kasım krizinde sonra
da şubat krizinde çok ciddî yol kazaları geçirerek, reel sektörü bir başka
açıdan ciddî anlamda zor duruma sokmuştur. Dün, özellikle kur avantajını kaybeden reel sektör,
şimdi diğer birtakım avantajlarını da kaybederek; yani, girdi fiyatlarının çok
yükselmesiyle, kullandığı enerji fiyatlarının çok yükselmesiyle ve kaynak
kullanımında çok yüksek maliyetler ödemesinden dolayı, çok önemli sıkıntılar
çekmektedir. Aslında, teorik olarak baktığınızda, reel sektör, bu
devalüasyondan sonra, ihracata yönelik çalışarak, ihracatını artırarak, çok iyi
durumda olması gerekir; ama, şubat ayından bu yana baktığımızda, reel sektörde
bu iyileşmeyi göremiyoruz. Neden; çünkü, reel sektörü ayağa kaldıracak olan
kurumların bir çoğu çöküntüye uğramış ve reel sektör de bu çöküntünün altında
kalmıştır. İşte, böyle bir ortamda, bir yasal düzenlemeyle, çok lokal bir
alanda ve sesi çok yüksek çıkan bir gruba bir kaynak aktarması yapıyoruz. (1) 708 S.
Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir. Şimdi, biz, eğer, cidden, reel sektörün bütününü
düşünüyorsak, üretenleri düşünüyorsak, genel olarak, bütün sektörleri bir arada
düşünüp, onların sorunlarını çözmek durumunda olmamız gerekir. Reel sektörün
sorunlarını çözmeden, onları ihracata yönlendirmeden, Türk ekonomisini çok
ciddî anlamda bu krizden kurtarmak mümkün değil. Dikkat ederseniz, şubat
ayından bu yana, ülke, krizle yaşıyor; yaşadığı krizden bir türlü çıkamıyor.
Neden; çünkü, ürettiklerini satacak konumda değiller, üretecek konumda
değiller. Türkiye'nin krizden çıkabilmesi, üretebilmesi ve onu ihraç etmesine
bağlıdır. Değerli milletvekilleri, kapalı ekonomilerde olduğu
gibi, günümüzde, artık, ürettiğiniz malın fiyatını siz belirlemiyorsunuz;
belirleme şansına da sahip değilsiniz. Ürettiğiniz malların fiyatlarını dünya
pazarları belirliyor. O dünya pazarlarında rekabet gücünü elinizde
tutabilirseniz, ancak varlığınızı ve kurumlarınızı koruyabilirsiniz; yani,
orada rekabet gücünü kaybederseniz ve oradaki fiyatları belirleyen rekabet
koşullarına uygun davranamazsanız, o zaman, reel sektörün sıkıntıdan
kurtulmasını beklemek çok büyük iyimserlik olur. Siz, hâlâ, reel sektöre dünyanın en yüksek fiyatlı
enerjisini kullandırmaya devam ederseniz ve çıkardığınız, özellikle enerji
yasasıyla, maliyet artı kâr esasını getirir ve bundan sonra da daha büyük bir
enerji faturasını o insanların önüne koyarsanız, sonuçta, reel sektörü kurtarma
şansınız olmaz, reel sektörü üretir hale getirme şansınız olmaz. Zaten iç piyasada bir daralma var. İç piyasada mal
satamayan reel sektör nereye mal satacak; uluslararası pazarlarda yarışarak,
ihracat yapacak. O zaman, onların koşullarında girdisi olmayan, elektrik
enerjisini onların koşullarında kullanmayan, özellikle sermayeyi, kaynakları
onların seviyesinde, onların kullandığı faizden kullanamayan reel sektörün
onlarla rekabet etmesini düşünmek, biraz saflık olur diye düşünüyorum. Bu
mümkün değil, bunu yapamazsınız, yapma şansınız yok. O zaman, reel sektörü bütün olarak düşünerek; yani,
tekstilinden demir çeliğine ve diğer elektronik sanayiinden otomobil sanayiine,
beyaz eşya sanayiine kadar tümünü birlikte ele alıp, bütünü üzerinde konuşarak
ve özellikle, bu kurumlar nasıl ayağa kaldırılır, bu kurumlar nasıl tekrar
ihracat yapar, üretim yapar hale getirilir, bunları çok ciddî anlamda konuşup,
tartışıp, ayağa kaldırmak zorundayız. Artık insanlar işini kaybediyor. Zaten, genç bir nüfusa
sahibiz. Çok genç bir nüfus, çok büyük oranda işsiz. Bir de bunlara işini
kaybedenlerin katılması, Türkiye'de, önümüzdeki günlerde altından kalkılması
çok zor yaralar açar, sosyal yaralar açar; bunları kapatamazsınız. Bunların
maliyeti, bugünkü ekonomik krizin maliyetinden çok daha yüksek olur değerli
arkadaşlarım. Bunun için, bugünden, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak, bu önümüze gelen yasayı bir fırsat bilerek, bir araya gelip, reel
sektörün sorunlarını enine boyuna tartışıp, onların sorunlarına gerçekten çözüm
üretecek yolları bulma zorunluluğumuz var. Bu ülkede, hepimiz, seçim bölgemize gittiğimizde, bir
sonraki gidişimizde, birkaç fabrikanın kapandığını görüyoruz, büyük sıkıntılar
yaşandığını görüyoruz, büyük işten atılmaların yaşandığını görüyoruz. Bunları
göre göre, bunlara çözüm bulamazsak, gerçekten bu sorunları çözemezsek,
Türkiye'nin önünde daha çok ciddî bunalımlar olacak diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlarım, tabiî, burada, bu tasarıyla, bir
sektöre, fayans üreten sektöre, özellikle otoprodüktör yöntemiyle üretim yapan,
elektrik üreten ve bu elektriği kullanan ve fayans üreten sektöre, LPG ile
doğalgaz arasındaki farkı -80 trilyon lirayı geçmemek koşuluyla; ki, 80 trilyon
lira civarında tutuyor- 80 trilyon lirayı bu kesime kaynak aktarıyoruz.
Gazetelerde ilanlarını hep beraber gördük, okuduk; bu kuruluşlar, bu
fabrikalar, 20 000 civarında işçi çıkartacaklarını söylediler. 20 000 işçiyi
çıkarttılar zaten. Buraya bir madde koyalım "bakın, biz, sizin bu
zararlarınızı ödüyoruz, bu 20 000 kişiyi geri alın" diyelim. Bunu yapma
şansımız yok, bunu yapmıyoruz. Peki, bundan kaç fabrika yararlanıyor? Bu
otoprodüktür yöntemiyle niye elektrik üretmeye başladılar; çünkü, otoprodüktör
yöntemiyle ürettikleri elektrik enerjisi, devletten aldıkları elektrik
enerjisinden daha ucuz da onun için üretmeye başladılar. Şimdi, diyorlar ki:
"Doğalgazla üretenler bizden daha ucuza mal ediyorlar. Biz, doğalgaz
olmadığı için LPG'yle üretiyoruz ve LPG'yle ürettiğimiz için de, bizim,
özellikle elektrik enerjisi maliyetimiz daha yüksek. O zaman, aradaki bu farkı
bize verin." O zaman, bunlar haklı ise... Bu tasarıyı düzenleyenler, bu
kuruluşları haklı gördükleri için bu tasarıyı düzenlediler. Aynı otoprodüktör
sistemiyle, tekstil sanayiinde iplik üreten, bez dokuyan fabrikalar var...
Peki, bunların zararlarını kim ödeyecek?! Yine, otoprodüktör sistemiyle, aynı
sistemle, fuel-oille üretim yapan demir-çelik fabrikaları var; peki, bunların
zararını, aradaki farklarını kim ödeyecek?! Yarın bunu eline alsa herhangi bir
sektör temsilcisi dese ki, arkadaşlar, siz, bir sektöre veriyorsunuz; aynı
koşullarda biz de aynı elektriği üretiyor ve onu kullanıyoruz, aynı dünya
koşullarında da rekabet ediyoruz... Hatta, şöyle söyleseler: Seramik sektörü
dediğiniz bu sektör, aşağı yukarı, LPG ile elektrik üretip kullanan veya
doğalgazla elektrik üretip kullananların tümü, 120 milyon dolarlık ihracat
yapıyor. Diyoruz ya bunun gerekçesinde, ihracatı artırmak için bunu veriyoruz.
Şimdi, 120 milyon dolarlık ihracat yapabilmek için 80 milyon dolar kaynak
aktarıyorsanız yarısına, bunun bir anlamı yok; böyle bir şey düşünemezsiniz. O
zaman, 6-7 milyar dolarlık ihracat yapan tekstil sanayiine -6-7 milyar dolar
diyorum- niye vermiyorsunuz bunu?! (DYP sıralarından alkışlar) Yine, Türkiye'de,
her fabrikası 500 milyon dolarlık ihracat yapan demir-çelik sektörüne niye
vermiyorsunuz bunu?! Bütünü değil 120 milyon dolar ihracatın; her fabrikası 120
milyon dolarlık ihracat yapan bir demir-çelik sektörüne bunu niye vermiyorsunuz?!
Vermiyorsunuz... Peki, işsizliğin bu kadar yoğun olduğu bir yerde, özellikle,
arabasına LPG tüpü taktırmış şoförleri niye desteklemiyorsunuz?! En alt gelir
grubu... Evinde LPG yakan, fakir fukara, asgarî ücretle çalışan insanların
evindeki tüpü niye sübvanse etmiyorsunuz da, Türkiye'de bir iki kişiyi, tuzu
kuru bir iki kişiyi sübvanse etmek zorunda kalıyorsunuz?! Verdiğiniz bu para,
asgarî ücretlinin verdiği vergiden kesilerek belirli kesimlere aktarılıyor. Şimdi, ben, bunu okuyunca hayretlere düştüm. Bir
program açıkladınız; dediniz ki: "Programda sübvansiyon yok, çiftçiyi
sübvanse etmeyeceğiz." Tamam... "Esnafı da etmeyeceğiz..."
Tamam... Peki, şimdi, siz, bir sektörün içinde birkaç tane fabrikayı hangi
amaçla sübvanse ediyorsunuz; bunu nasıl açıklayacaksınız, bunu açıklamak mümkün
mü değerli arkadaşlar?! Yani, burada, eğer, bir artniyet yoksa, özellikle, bu
fabrikaların bu şekilde desteklenmesi doğru değil. Bütün olarak reel sektörü
destekliyorsak, LPG kullanan herkesi destekliyorsak mesele yok; bir bütünlük
arz eder; ama, siz, yalnızca birkaç fabrikayı, burada ismini vermeyeceğim,
veremeyeceğim birkaç insanı destekleme adına böyle yasalar çıkarıyorsanız, bu
ülkenin vay haline! Programınıza da aykırı. Bu, sizin, bugün, güçlü ekonomi
programı diye açıkladığınız, Kemal Derviş'in dünyaya gidip anlatmaya çalıştığı
programa da ters, aykırı. Ben, zaten, bunu, hangi amaçla, kimin, neden buraya
getirdiğini, daha, ciddî anlamda anlamış değilim. Eğer, sübvansiyon
yapılmayacaksa, kaynak aktarılmayacaksa hiçbir kesime aktarılmaz ve herkes,
nimeti de külfeti de birlikte paylaşır; ama, siz, bir kesime aktarıp, diğer
kesimlere aktarmazsanız bu, büyük sıkıntı yaratır. Bu, işin bir boyutu. Değerli arkadaşlarım, diğer bir boyutu, eğer, bir
gruba, bir sektöre, eğer böyle açıktan kaynak aktarıyorsanız, özellikle,
dünyada altına imza attığınız dünya ticaret anlaşmaları ve Avrupa Birliği
normlarına aykırı; bunları yapamazsınız. Bunları, ben, Plan ve Bütçe
Komisyonunda söylediğimde, yüzde 20 ihracat şartı vardı; bunu kaldırırsak
buradan kurtuluruz gibi bir argümanla o yüzde 20 şartı kaldırıldı. Hayır;
burada, eğer bir sektöre kaynak aktarıyorsanız, bu, sübvansiyondur. Bu
sübvansiyon, antidamping soruşturmasına maruz kalır; yalnız bu verdikleriniz
değil, bütün seramik sektörünüz antidamping soruşturması kapsamı içine alınır.
Geçmişte, biz, bunu demir-çelik sektöründe yaşadık. Dünyanın her yerinde bunu
kaldırtmak için, Uzakdoğu'dan Avrupa'nın en ucuna kadar, günlerce, haftalarca,
aylarca uğraştık ve yine de sektörün büyük bir kısmı çok büyük cezalar yedi. Bu
aktardığınız 80 milyon doları, yani 80 trilyonu -belki 75 milyon dolar; ben,
düz olarak, 1 milyon olarak söylüyorum- bu fabrikaların ihracat yaptığı
ülkeler, sizden, ceza olarak, ceza yazarak alırlar. Fabrikaları desteklemiş
olmazsınız. Eğer gerçekten mağdursa, bunu verme yolları var mı; var. Böyle
kaynak aktararak değil. Devlet olarak dersiniz ki, şu fabrikaya, şu gruba,
şöyle bir araştırma-geliştirme fonu veriyorum. Kimse karışamaz, kimse damping
soruşturması, antidamping soruşturması açamaz; ama, böyle, hesapsız kitapsız
aktarılan kaynaklar, gerçekten, çok büyük soruşturmaya tabi olur. Buradan, biraz sonra gelen arkadaşlar şunu
söyleyeceklerdir: Biz, bir haksızlığı ortadan kaldırıyoruz. Bir kısmı LPG'yle
elektrik üretip onu kullanıyorlar, bir kısmı doğalgazla elektrik üretip onu
kullanıyorlar. Değerli arkadaşlarım, bunların 5 sent, 6 sent
maliyetleri var ve eğer, atık ısılarını da kullanabiliyorlarsa, yani,
ürettikleri buharı da kullanabiliyorlarsa, bunlar 3-4 sentlere kadar
çekilebilir. Peki, ya devletten 8 sente elektrik enerjisi kullanarak ihracat
yapma durumunda olan, üretim yaparak onu ihraç etme durumunda olan insanların
zararlarını kim karşılayacak ve nasıl karşılanacak? Peki, Türkiye'de, otuz yıla varan, yirmi yıla varan
yap-işlet-devretlerle 15 sentin üstünde alım garantisi verilen elektrik
enerjisiyle, önümüzdeki onbeş yıl dünyayla nasıl yarışacaksınız?.. Nasıl
yarışacaksınız?.. Tüm bunların, burada, ciddî anlamda konuşulup, tartışılıp,
bir karara bağlanması lazım. Artık, Türkiye, çok ciddî krizler yaşıyor. Krizler,
gelip geçici değil; dikkat edin, kalıcı oluyor, özellikle reel sektörde çok
önemli ölçüde kalıcı oluyor. Bu kalıcı krizlerin, işte, temelinde bu atılan
yanlış adımlar var. Burada bir yanlış adım daha atılıyor. Bu atılan yanlış
adımdan, dilerim ki, hükümetimiz geri adım atar ve böyle bir yasayı, biz,
Meclis olarak, çıkarma durumunda kalmayız ve böyle bir yasayı, hiç olmazsa,
Meclisimiz reddeder ve ne sektöre ne Türk ekonomisine ne de bunu vereceğimiz
birkaç fabrikaya hiçbir yararı olmayan böyle bir yasayı buradan boşu boşuna
çıkarmış olmayız. Hepinize tekrar saygılar sunuyorum. (DYP ve FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dönen. İkinci konuşma, Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum
Milletvekili Sayın Aslan Polat'a ait. Buyurun Sayın Polat. FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi, bu tasarının genel gerekçesinde hükümet şöyle
söylüyor; diyor ki: "Alternatif enerji kaynağı olarak ürünlerden doğalgaz
ile likit petrol gazı (LPG) arasındaki fiyat dengesinin likit petrol gazı aleyhine
büyük farklılıklar oluşturması nedeniyle üretiminde LPG kullanan seramik ve
vitrifiye üreticileri ile bu tesislere elektrik sağlamak üzere kurulmuş olan
otoprodüktör tesisler, üretimlerinde doğalgaz kullananlara karşı bir rekabet
yapamadıkları için, bu doğalgaz ile LPG arasındaki farkı ödemek üzere bu tasarı
getirildi." Getirilirken de, bu hükümetin teklif ettiği metinden birkaç
şey Plan ve Bütçe Komisyonunda değiştirildi. Bunlar hakkında kısaca bilgi
vermek istiyorum. Bir kere, bu destekte, hükümet tasarısında yüzde 20
ihracat şartı vardı, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu yüzde 20 ihracat şartı
kaldırıldı. İkincisi de -ikisinde de aynendir- bu farkın yüzde 70'i ödeniyor,
yüzde 100 değil, yüzde 70'ini ödüyorlar. Üçüncüsü de, bu otoprodüktör
tesislerde üretilen elektriğin yalnız seramik sanayiinde kullananlara destek
verilmesi Plan ve Bütçe Komisyonunda ağırlıklı olarak benimsendi. Bir başka
deyişle, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bu tasarının, 1 Mayıs 2001 tarihine, yani,
45 gün geri çekilmesi oldu; bu değişiklikler yapıldı. Bunun dışında da, Plan ve Bütçe Komisyonu alt komisyonu
da birkaç tane temenni yapıldı. O temennilere uyulmadı yalnız. O temennilerin
en önemlisi de, tasarı kapsamının seramik sektörü yanında tekstil ve gıda ve
LPG ile üretim yapan kiremit ve tuğla fabrikaları gibi diğer sektörleri de
kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiği belirtildi ve bunda çok ısrarla
durulmasına rağmen, hükümet bu konularda kaynak yetersizliğini ileri sürerek,
bu konularda komisyonun isteklerine olumlu bakmadı. Şimdi, sayın milletvekilleri, çok kısaca açıklamış
olduğum, yani, bu kanun tasarısının özü, hepsi bu kadar. Yalnız, burada, çok
önemli bir şey var; o da şu: Bir taraftan deniyor ki, tasarıda da, bir reel
sektör, yani, bir fayans sektörü, bir seramik sektörü kapanma durumuyla karşı
karşıya ve seramik sektörü de Türk sanayi üretiminde önemli bir yer tutuyor;
bunlar kapanmasın, işsizlik olmasın; onun için, bu desteği vereceğiz. Şimdi, benden önce konuşan arkadaşlar da belirtti,
burada, tabiî, bir çıkmaz var; o da şu: Bu hükümet döneminde, sadece Devlet
İstatistik Enstitüsü raporlarına göre, ilk dört ayda, 1 450 000'den 1 809
000'e, kayıtlı işsiz sayısı arttı; yani, yüzde 35 arttı; daha da başka bir
deyişle, 360 000 kişi, sadece bu dört ayda işsiz kaldı. Şimdi, burada, hükümetin gerekçesinde "bu seramik
tesislerine yardım etmemizdeki gaye -altkomisyon raporunun da gerekçesi o
zaten- 125 milyon dolar ihracat yapılıyor; LPG kullananlar, 12 000'i doğrudan,
40 000'i dolaylı olmak üzere, yaklaşık 50 000 kişiye istihdam sağlıyor; 12 000
kişi fabrikada çalışıyor, bunun yan sektörleriyle birlikte 50 000 kişiye iş
sağlıyoruz" deniliyor. Şimdi, yalnız, burada, Türkiye'de, sizin bu hükümetin
uyguladığı ekonomik uygulamalar neticesinde işsiz kalanlar, sadece seramik
sanayiinde değil, Türkiye'nin her
sektöründe bu işsizlikler oldu. Şimdi, size bir misal vereceğim. Biz, Fazilet Partisi
olarak, hiçbir üretim tesisine verilen desteğe karşı çıkmadık, buna da
çıkmayacağız; ama, haksızlığınızı belirtmek, çifte standardı belirtmek için de
bir örnek vereceğim. Şimdi, bundan bir ay önce ve hâlâ, daha bugün -dört gün
önce- otoyollara zam yapılmasına bir sebep olarak, buğday taban fiyatlarına
verdiğiniz 10 000 liralık fiyat farkını, sürekli olarak, Sayın Kemal Derviş
dile getiriyor. Neydi; yani, şimdi konu neydi; Tarım Bakanlığı dedi ki
"ben, 178 000 lira buğdaya tabanfiyat vermek istiyorum." Sayın Kemal
Derviş de "ben, 155 000 lira olarak, IMF'ye söz verdim" diye karşı
çıktı. Aradaki fark kaç lira; 23 000 lira; 20 000 lira fark diyelim. Peki,
hükümetin almak istediği, taahhüt ettiği buğday ne kadardı; 3,5 milyon ton. 3,5
milyon tonu 20 000'le çarptığınız zaman ne eder; 70 trilyon lira para eder. Şimdi, bütün Anadolu'daki, bütün Türkiye'deki 20 milyon
buğday üreticisine vereceğiniz destek -sizin yerinize tüccar alacaktı- neydi;
hepsi, 70 trilyon lira paraydı. Bu 70 trilyon lirayı vermemek için, etmediğiniz
kalmadı. "Derviş böyle diyor, IMF böyle diyor, zarar ediyoruz, bütçemiz
açık veriyor" diye bir sürü figan ettiniz; ama, diğer taraftan, işte,
burada, 20 000 kişinin çalıştığı bir sektöre, pekâlâ, gelip de, 80 trilyon lira
desteği de verebildiniz. Şimdi, bakın, sayın milletvekilleri, siz, burada, bir
kanun getirdiniz, dediniz ki: "Bundan sonra hükümet, destek -bir
sübvansiyon- verdiği zaman bunu, mutlaka bütçeye koyacak." Koydunuz da;
yarın gelecek ek bütçede, 80 trilyon lirayı LPG üretenlere vermek için maddeye
koydunuz. Nasıl koydunuz ama; bunu da söyleyeyim. Şimdi, siz, öyle bir bütçe
getirdiniz ki, ilk getirdiğiniz zaman 48 katrilyon liraydı. 48 katrilyon
getirdikten sonra, bu bütçe, dört ay sonra, olması mümkün değil dediniz, yüzde
62 artırarak, 30 katrilyon 80 trilyon liralık bir ekbütçeyi Plan ve Bütçeye
getirdiniz. Bakın, şimdi, 48 katrilyonluk bütçe getirdiniz. Aradan dört ay
geçti, siz, yüzde 62 artırarak -ki, cumhuriyet tarihinin son ondört yılının
ortalamasında yüzde 14'ten fazla artan yok- bunu, tuttunuz, yüzde 62 bütçeyi
artırdınız; o kadar ki "hesapta hata yaptık" dediniz. Plan ve Bütçe
Komisyonuna tasarıyı getirdiniz; tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonundan daha
çıkmadan bir gün içerisinde 600 trilyon lira daha artırdınız. Yani, öyle bir
şey ki, aynen, bu, İkinci Dünya Harbindeki Alman Markına döndü durumunuz.
Tasarı geliyor Meclise, üç ay sonra 30 katrilyon artıyor, Plan ve Bütçe Komisyonuna
geliyor, bir gün içinde 600 trilyon lira daha artıyor... Öyle bütçe var ki,
yetişmek mümkün değil; yani, rakamlar jet gibi artıyor ve buraya -bakın, bir
misal olarak söylüyorum- bu parayı getirdiğiniz zaman, 30 katrilyon liranın
sadece 5 katrilyon lirasını vergiden karşılayacağız dediniz, 25 katrilyon
lirası için de açık dediniz; yani, bütçede açık dediniz. Demek ki, siz, zaten,
bütçede 25 katrilyon lira açık verdiğiniz zaman, 80 trilyon lira buraya
verdiniz, o paradan koydunuz; ayrıca, 75 trilyon lira da tarımda destekleme
için koydunuz. Sayın milletvekilleri, yine, sizin yaptığınız
haksızlıkları anlatmak için söylüyorum; getirdiğiniz bütçede, o 24,5 katrilyon
lirayı faiz için aktarırken, tarım kesimine sadece ve sadece 75 trilyon, yatırıma
250 trilyon lira para ayırdınız... Yarın gelecek rakamlar, tek tek
göreceksiniz. Burada neyi söylemek istiyorum... Bu bütçenin de, yine, 25
katrilyon lirası açık dediniz; yani, karşılığı yok dediniz; para mı
basacaksınız, bir yerden borç para mı alacaksınız, o da belli değil. Şimdi, size bir konu daha söylemek istiyorum, bunu
misal olarak vereceğim, bunu çok önemsediğim için söyleyeceğim, o da şu: Şimdi,
siz, 16,5 katrilyon civarında fon bankalarına para yatırdıktan sonra, 24
katrilyon lira civarında da, tuttunuz, kamu bankalarına kamu kâğıdı verdiniz;
toplam 43,5 katrilyon lira fon ve kamu bankalarına kamu kâğıdı vererek de
önemli bir para çıkışı yaptınız. Şimdi, kamu bankalarının görev zararının
aslını -bunu iyi dinleyin, bir misal vererek söylüyorum- 1993 yılında ödenen,
kütlü pamuğa verilen 315 milyon dolarlık desteğin zamanında ödenmemesine
bağladınız. Kütlü pamuğa verilen 315 milyon dolarlık destek için, 1993'ten 2000
yılına kadar geçen zaman içerisinde 3,6 milyar dolar para ödediniz, hükümetler ödedi.
Yani, 1997'de ödendi, 2000'de ödendi, 3,6 milyar dolar ödendi; sonradan da,
2000 yılı sonunda 15 milyar dolar borç kaldığı tespit edildi; toplam 18,6
milyar dolar oldu bu görev zararı. Aslı ne bunun; çiftçiye verdiğiniz 315
milyon dolar para. Şimdi, her yerde, kalkıyorsunuz, çiftçiye verdiğimiz paradan
dolayı kamu bankaları görev zararına uğruyor ve zarar ediyor diyorsunuz. Sizin
burada çiftçiye verdiğiniz para ne; 315 milyon dolar. Şimdi, bu tasarıyla, 20
000 tane seramikçiye verdiğiniz para ne; 70 milyon dolar. Hemen hemen, o
desteğin dörtte 1'i. Bu desteği bütçeye koyduğunuz için görünmeyecek; ama,
çiftçiye verdiğiniz paranın karşılığını bütçeye koymadık diye bütün zararları
onun üzerine yıkacaksınız ve her zaman, her yerde de, gelip, çiftçinin başına
kakacaksınız. Burada, bunun üzerinde şunun için durmak istiyorum: IMF
döneminde ve son iki yılda öyle bir noktaya geldik ki, çiftçiye 5 kuruş para
verilse, çok büyük para verilmiş gibi, sürekli olarak karşı çıkıyorsunuz; ama,
diğer sektörlere ne kadar para verirseniz verin, bunu hiçbir zaman için dile
getirmiyorsunuz. Sayın milletvekilleri, biraz da bu tasarıyla ilgili
bazı bilgiler vereyim size: Türkiye'de, LPG kullanarak üretim yapan irili
ufaklı firmaların sayısı takriben 15. Bunların biri, yılda hemen hemen 22 000
000 metrekare üretim yapıyor; biri 14 000 000, biri 11 000 000, biri 10 000 000
metrekare üretim yapıyor; diğerleri daha az, üretimleri 1 000 000'a, 400 000'e
kadar düşenler var. LPG kullanan 15 fabrika var, bunların üretimleri de toplam
üretimin yüzde 44'ü. Doğalgaz kullanan ise, büyüklü küçüklü takriben 8
firma. İçlerinde en çok doğalgaz kullanan, yılda 57 000 000 metrekare üretim
yapıyor; ikincisi, 26 000 000 metrekare yapıyor. Bunlardan toplam 8 tane
fabrika var; bunların da üretimi, toplam üretimin yüzde 56'sı. İhracat olarak
konuştuğumuz zaman, LPG kullananlar ihracatın yüzde 30'unu, doğalgaz
kullananlar ihracatın yüzde 70'ini yapıyorlar ve bir önemli fark da, yine,
verilen bilgilere göre, LPG kullananlar, doğalgaz kullananlara göre 2,85 katı
kadar daha fazla bir ücret ödüyorlar. Bunlar da, bu tasarıyı getiren hükümetin
gerekçe olarak öne sürdüğü önemli gerekçeler. Yine, hükümetin de söylediğine
göre 12 000 işçi burada çalışıyor. Nakliyesi ve diğer yansektörüyle beraber bu
sektörde toplam 34 500 işçi de yer alıyor diye ifade edildi komisyonlar ve
Plan-Bütçe Komisyonunda. Şimdi, size birkaç tane daha misal vereyim, seramik
sanayii konusuyla ilgili olarak. O da şu: Türkiye'de seramik sanayiinin
hammaddesinin yaklaşık yüzde 80'i ülkemizde karşılanıyor ve Türkiye, seramik
sanayiinde, dünyadaki çeşitli sağlık gereçlerinde, altsektör olarak, dünyadaki
8 tane büyük üreticiden birisi. Yani, sağlık sektöründe dünyadaki seramik
üreten en büyük 8 firmadan birisi Türkiye. Kaplama malzemeler durumunda ise... Türkiye'de 13 tane
vardı orta ve büyük fabrikalar; bunlar içerisinde, Avrupa'da dördüncü büyük
üretici konumuna geldik, dünyada beşinci. Yani, kaplama seramiklerinde dünyada
beşinci, Avrupa'da dördüncü büyük seramik üreticisi durumundayız. Sofra ve süs
eşyalarında 8 büyük firma var Türkiyemizde. Şimdi, miktar olarak da söyleyeyim:
Türkiye seramik üretimi, 1998 yılında, kaplama malzemelerinde 1 700 000 ton,
sağlık gereçlerinde 120 000 ton, sofra ve süs eşyalarında 24 000 ton, teknik
malzemelerde 15 000 ton mertebesindedir. İhracat olarak söylediğimiz zaman;
rakamlar artmıştır; 1994 yılında 147 milyon dolar ihracat yaparken, seramiğin
tümünde ihracatımız, 1999'da 295 milyon dolara yükseldi. Yine, Türkiye'nin en
çok ihracat yaptığı ülke Almanya olmakta ve bu ihracatın 77 944 000 dolarlık
kısmını Almanya'ya yapmaktayız; İngiltere'ye 29 825 000 dolar, Fransa'ya 18 360
000 dolar civarında bir ihracat yapmaktayız. İhracatın yanında önemli miktarda ithalat da var.
Türkiye, 1994'te, 74 500 000 dolarlık ithalat yaparken, 1999 senesinde bu 80
960 000 dolara indi ki, bu, 1996'da 151 000 000 dolar idi. Önemli bir miktarda
ithalatımız da var. İthalatımıza baktığımız zaman, 20 557 000 dolarla en
çok Almanya'dan ithalat yaptığımızı görürüz. İtalya'dan da 15 913 000 dolarlık
bir ithalat yapıyoruz. Yine, dünyadaki seramik sanayiine baktığımız zaman, en
büyük üreticilerin Çin, İtalya, İspanya, Brezilya ve Türkiye olduğunu görürüz.
Türkiye beş ülkeden biri olarak görülüyor ve burada önemli olan, Çin,
üretiminin yüzde 97'sini, çok büyük üretim yapmasına rağmen, iç tüketimde
kullanmaktadır. Çin, ihracata dönük tedbir almakta. Çin'in, İhracata atıldığı
zaman önemli bir pay alacağı da bellidir. Türkiye, seramik kaplama malzemesi ihracatında, yüzde 3
payla dünyada beşinci sıraya sahiptir. Şunu da söylemek istiyorum: Kaplama malzemelerinde,
milyon dolar olarak, Türkiye 42 milyon dolarlık kaplama malzemesi ihraç
ederken, İtalya 406, İspanya 240 milyon dolarlık ihracat yapmaktadır. Sağlık malzemelerinde ise Türkiye, 2 610 000 adet
ihracat yapmakta. Süs eşyalarında ise, hayrettir, Türkiye listeye
girememekte. Halbuki turizmde oldukça atılım yapan Türkiye'nin, bilhassa
Kütahya bölümündeki seramikleri çalıştırarak bu konuda dünya pazarlarına
girmesi gerekir. Mademki turizm artıyor ve turistik yerlerde bunlar çok
satılıyor, bu konuda da önemli atılım yapmamızda fayda var diye düşünüyorum. Sağlık gereçlerinde Avrupa ithalatına baktığımız zaman,
Türkiye'nin, 20 000 adet, Avrupa'dan ithalat yapmış olduğunu görmekteyiz. Sayın milletvekilleri, fayans sektöründe bu kadar figan
edilmesindeki bir önemli mesele de, son yıllarda, yani son iki yıldan beri,
sizin, sürekli olarak inşaat sektörünü geriletmenizden dolayı Türkiye'de fayans
sektöründe de bir düşüş meydana geldi. Sadece bu senenin ocak, şubat, mart ve
nisan aylarında karo fayans üretimi, 2000 yılının dört ayındaki üretimden yüzde
22,5 daha noksan. Nisan ayını misal vermek gerekirse, geçen yılın nisan ayına
göre 2001 yılı nisan ayında yüzde 10,5'lik noksan üretim meydana geldi. Tabiî,
fayans üretimi noksan olmasına LPG maliyetleri de etki etti ve bunlarda
maliyeti çok artırdı. Sayın milletvekilleri, netice olarak şunları söylemek
istiyorum: Tabiî, Türkiyemizde sanayi sektöründe, sadece enerji noktasında
değil, kapital noktasında, para noktasında da büyük bir problem var. Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliğinin yaptığı ankette, 2001 yılının ilk dört ayında, iş
dünyasının yüzde 70,23'ünün kredi kullanamadığı, ancak yüzde 17'sinin kredi
kullandığı belirtiliyor ve ankette sorulan "2001 yılının geri kalan
bölümünde herhangi bir bankadan kredi almayı düşünüyor musunuz" sorusuna,
yüzde 74,10'u "hayır, alamayacağım" diyor. Yani, neyi demek
istiyorum; sanayi sektöründe hem kredi kullanımında bir problem var hem enerji
yokluğundan bir problem var ve bu kredi problemi, tekstil sanayiinde de var,
fayans sektöründe de var, demir çelik sektöründe de var, bütün sektörlerde de
var. Bunu, sadece bir tek sektörde öne alır da diğerlerini ihmal etmeye
kalkarsak burada da haksızlık yapmış, çifte standart uygulamış oluruz. Yalnız, tabiî, bu hükümet der ki: Bizim çifte standart
uygulamadığımız ne var ki bunu böyle dile getiriyorsunuz. Zaten, siz, her şeyde
çifte standart uyguladığınız için bunu çok da anormal karşılamadığımı burada
belirtmek istiyorum; çünkü, sizin yaptığınız bütün uygulamalarda, hangi
uygulamayı alırsanız alın bunlarda çifte standart vardır. Sayın milletvekilleri, bu konuşmamın son noktasında bir
konuya değinmek istiyorum. Bu anlatacağım son konu, belki, bir miktar bu
gündemin dışına çıkmış olabilir; ama, onu da şundan dolayı söylemek istiyorum:
Şimdi, siz, Türkiye'yi sürekli olarak, IMF'den para almak durumunda kalan bir borçlu durumuna getirdiniz. Biz, 1997
yılında, size, hükümeti devrettiğimiz zaman -bir özveri olarak, bunu da hesap
olarak vereyim; çünkü, Türkiye'nin ne olacağı belli olmaz- 80 milyar dolar
bizim dış borcumuz vardı; şu anda 115 milyar dolardır; eğer, IMF'den
istediğiniz 15 milyar doları da alırsanız 130 milyar dolara bu sene sonunda dış
borcumuzu çıkaracaksınız. Peki, dış borcumuzu 80 milyar dolardan 130 milyar
dolara çıkaran siz, bu parayı işçiye, köylüye, memura, esnafa mı verdiniz,
sadece rant kesimine mi verdiniz; bunu da, sizin bir düşünmenizi isterim. SALİH DAYIOĞLU (İzmir) - Açıkla... ASLAN POLAT (Devamla) - Ben anlatayım... O zaman, bari,
istediniz, daha da geniş, size, rakam
rakam vereyim; madem onu vereyim; tam okuyayım bu sefer. Sizin 2001 yılında... Sayın milletvekilim, hiç rahatsız
olmayın, ben bir hesap vereyim. 1997 yılı ile bugün arasında bir misal vereyim.
Bakarsınız, ki Anayasa Mahkemesi bugün bizi cezalandırabilir de... Beni...
Şahsım adına konuşuyorum şimdi. Hiç önemli değil. Ben bir söyleyeyim; bakalım
ki bu cezayı ben mi hak ettim, benim oy verdiğim partiler mi hak etti, siz mi
hak ettiniz; bunu da tarihe bir not düşsün diye söylemek istiyorum. Şimdi, siz, bugün, getirdiğiniz son vergi yasasıyla,
toplanan verginin yüzde 111'ini faize ödüyorsunuz; yani, topladığınız bütün
vergi yüzde 111 katıyla faize gidiyor. Peki, 1997'de, benim içinde olduğum
hükümet devrederken neydi dediğiniz zaman, bu, yüzde 52,61'di. Yani, benim
içinde bulunduğum, güven verdiğim Refahyol hükümeti, toplanan tüm verginin
yüzde 52,61'ini, tüm bütçenin yüzde 28'ini faize uygularken, ki, 1996'da yüzde
38'di, biz, bunu, yüzde 28'e düşürdük. Şimdi, siz, bunu, bütçe içerisinde yüzde
52'ye; tüm vergi gelirleri içerisinde biz yüzde 52'ye düşürmüşken, şimdi, siz
yüzde 111'e çıkardınız; bunu çıkardığınız zaman... Yine Devlet İstatistik
Enstitüsü raporları da var burada. DPT raporlarında deniliyor ki bugünlerde:
"1996'dan 1997'ye gittiğimiz zaman, memur maaşları reel olarak yüzde 17
arttı; 1997'den sonra, 2000 yılında yüzde 11,5 memur maaşları azaldı." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Polat... ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, şahsî söz talebim
de var; verin konuşayım. BAŞKAN -2 dakika veriyorum;ama, bitirin. ASLAN POLAT (Devamla) - 10 dakika şahsım adına konuşmam
var. BAŞKAN - Hayır, şahsî konuşmanız yok. ASLAN POLAT (Devamla) - Var, şahsım adına var. BAŞKAN - Benim önümdeki listede yok; bakayım ben ona. ASLAN POLAT (Devamla) - Bakın; var. Sayın Başkanım, şimdi DPT verilerine göre 2000 yılında,
ortalama, asgarî ücret ile emekli aylıklarında yüzde 15'e yakın gerileme var.
SSK emeklilerinin gelirleri de yüzde 14
azaldı. Bunu kim diyor; Devlet Planlama
Teşkilâtı diyor..DPT kime bağlı; MHP'liler, sizin bakanlarınıza bağlı; yani,
sizin bakanlarınıza bağlı... HÜSEYİN KALKAN (Balıkesir)- Genel Kurula konuş. ASLAN POLAT (Devamla)-
MHP'liler, Genel Kurula konuşuyorum da, DSP Erzurum'da yok, ANAP
Erzurum'da yok; Erzurum'da benim karşıma siz çıkıyorsunuz. Onun için, sizinle
konuşuyorum ben.(MHP sıralarından gülüşmeler) Şimdi, yani, sizin hükümetiniz döneminde, Devlet
Planlama Teşkilâtı "bütün kesimlerin maaşı azaldı; buna mukabil, 1997
senesinde yalnız Refahyol döneminde
reel ücretler arttı" diyor. Bunu, bakın, Devlet Planlama Teşkilâtı diyor. Bir daha okuyayım rakamları rahatsız olmayın. Diyor ki:
"2000 yılında kamu işçilerinde yüzde 6,7; memur maaşlarında yüzde 11,5;
emekli maaşlarında yüzde 13,3; SSK emeklisinde 13,4; asgarî ücrette yüzde 14,5 azalma oldu." Ama, yine aynı Devlet Planlama Teşkilâtı "Refahyol
iktidarında, 1996'dan 1997'ye geçtiğimiz zaman memur maaşları reel olarak yüzde
17 arttı"diyor. Bu da, sizinle Refahyol arasındaki farktır. Ha, diyeceksiniz ki: "Biz hayatta Refahyol
olamadık." Olamazsınız zaten; sizin
olmanız mümkün de değil. (MHP sıralarından gülüşmeler) Sayın milletvekilleri, Refahyol döneminde halk
gülüyordu, işçiler, memurlar gülüyordu; şimdi siz gülüyorsunuz, ağlanacak
halinize!.. İçborcu getirdiniz 59 katrilyona çıkardınız; size biz
onu 4 katrilyon olarak teslim etmiştik. Dışborcu 80 katrilyon vermiştik; şu
anda 130 milyar dolara doğru
götürüyorsunuz. İşçinin maaşını reel
azaltıyorsunuz, memurun azaltıyorsunuz, çiftçinin azaltıyorsunuz; sadece
ve sadece, rant kesimine para
aktarıyorsunuz. Yarın buraya bakın bütçe getireceksiniz; getireceğiniz
30 katrilyon 600 küsur trilyonluk bütçede, 24,5 katrilyonunu sadece rant
kesimine, faize vereceksiniz, o bütçede sadece 75 trilyon tarıma ayrılacak. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla)- Sayın Başkan, şahsım adına da
konuşmamı ilave edin. BAŞKAN -Sayın Polat, müracaatınız yok; ama, müracaat
ederseniz, söz verme imkânım var. ASLAN POLAT (Devamla) - Ediyorum efendim. BAŞKAN - Peki, siz buyurun, oturun, diğer
arkadaşlarımız konuşsun, sonra... Grupları adına üçüncü söz, Demokratik Sol Parti
Grubunun görüşlerini ifade edecek olan, Uşak Milletvekili Sayın Hasan Özgöbek'e
ait. Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA HASAN ÖZGÖBEK (Uşak) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan, Üretimini Likit Petrol Gazı ile
Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde,
Demokratik Sol Parti Grubu adına görüşlerimi bildirmek üzere huzurunuzdayım;
öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Benden önce konuşan iki muhalefet partisi sözcüsünün
de, bu kanunla ilgili görüşlerini aktarırken, üzerinde durdukları nokta, bu
kanunun, bir sübvansiyon kanunu olduğu şeklindeydi; ancak, kanun iyice
incelendiğinde ve sektör iyice incelendiğinde, bu kanunun, bir sübvanse kanunu
olmadığı, hatta, gelir getirici bir kanun olduğu açıkça görülecektir. Bunun
nasıl olduğunu sorarsanız, bu sektörde, sektörün yüzde 55'i doğalgaz
kullanmakta, yüzde 45'i de LPG kullanmaktadır ve LPG kullanan sektördeki
üreticiler, LPG fiyatlarındaki artıştan dolayı, üretimlerini, yüzde 50'nin
üzerinde durdurmuş, işçilerini de yüzde 70 oranında çıkarmıştır. Bu kanunla, bu
işçiler tekrar geri alınma imkânına kavuşacak, üretim tekrar yüzde 100'lere
çıkacak ve bu da, devletin, tekrar, ihracat getirisi geliri, hatta, sadece
işçilerin SSK primi ve stopaj vergileri bile, burada koyduğumuz, bu, 80
trilyonluk ödemeden daha fazla olarak devlete geri dönecektir. Bunu, sadece,
işçilerin stopaj ya da SSK primi olarak düşünmek mümkün değildir; burada
üretimin artmasıyla, bir nakliye sektöründe, yine aynı şekilde, benzin
tüketiminde ve bütün bunlardan kaynaklanan devlet gelirlerinde, KDV'sinde ve
Gelir Vergisindeki artışları da gözönüne alırsanız, bu kanunla, biz, devlet
olarak, bir sektörü sübvanse etmek değil, son zamanlarda gerekli olan bir
kanunu çıkararak, hem devlet olarak gelir elde etmek durumunda olacağız hem de
reel sektörde, kısıtlı da olsa, bir üretim sektörünün önünü açacağız. Ki, bu
sektör, bizi, dünyada ihracatçı ülke olarak üçüncü ülke, üretici ülke olarak da
Avrupa'da üçüncü, dünyada beşinci ülke durumunda taşımaktadır ve bu sektör,
bugün için 300 milyon dolar civarında olan ihracat geliriyle, ülke ihracatında
önemli bir yer teşkil etmektedir. Ki, bu kanunla, bu sektörün ihracat gelirleri
de kısa sürede 1 milyar dolar seviyelerine gelecektir. Bu kanundan faydalanan
sektördeki... (DYP sıralarından gürültüler) MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Diğer kapanan bankaları aç
bakalım hadi! HASAN ÖZGÖBEK (Devamla) - Lütfen, hesabını yapınız;
sizler ekonomiden anlayan kişilersiniz. NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - 500 000 esnaf dükkânını
kapattı. BAŞKAN - Efendim, lütfen... HASAN ÖZGÖBEK (Devamla) - İşte, o esnafa da yardımcı
olacak bir kanundur; orada çalışacak olan işçi, aldığı maaşla gidip o esnaftan
alışveriş edecek; o esnaf da, devletten istediği desteği bu şekilde almış
olacaktır. BAŞKAN - Sayın Özgöbek, siz, Genel Kurula hitap edin
efendim. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Kime hizmet ediyorsun bu
konuşmayla; inanarak mı söylüyorsun bunları?! HASAN ÖZGÖBEK (Devamla) - Umut ederim ki, bu kanun,
reel sektördeki diğer kesimlere de, aynı şekilde olan diğer kesimlere de
yansıtılır ve reel sektörün sorunlarının çözümünde bir öncelik etmiş olur. Bu duygularla, bu kanunun ülkemize hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özgöbek. Anavatan Partisinin görüşlerini, İzmir Milletvekili
Sayın Işılay Saygın ifade edecekler. Buyurun Sayın Saygın. (ANAP sıralarından alkışlar) ANAP GRUBU ADINA IŞILAY SAYGIN (İzmir) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin
Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi
Grubu ve şahsım adına, söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, siz saygıdeğer
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. Türkiye, seramik ve karo fayans üretiminde dünya
beşincisi, ihracatında ise dünya üçüncüsü konumunda bulunmaktadır. Bu, ülkemiz
için iftihar edilecek bir tablo olup, sanayicimiz tamamen yurt içindeki
kaynakların kullanımıyla en yüksek katmadeğer yaratan bir sanayi dalıdır. SSK
primleriyle ve KDV gibi vergilerle devletimize 70 milyon ABD Doları gelir
sağlamakta ve ayrıca, Ege Bölgesi üreticileri yılda 125 milyon dolar ihracat
yapmaktadır. Karo, seramik üretimi ülkemizde Marmara ve Ege
Bölgesinde odaklanmıştır. Bu bölgelerde kurulan tesislerde, toplam olarak 200
milyon metrekare üretim kapasitesi bulunmaktadır. Seramik sektörünün yüzde
50'si üretimlerini LPG gazı kullanarak gerçekleştirmekte, seramik
üreticilerinin yaklaşık 100 milyon metrekaresi doğalgaz enerjisi kullanırken,
bölgelerinde doğalgaz olmayan üreticilerin toplamı ise yaklaşık 100 milyon
metrekaredir. Böylece sektör, doğalgaz ve LPG kullanımı açısından, kapasite
olarak, yarı yarıya bölünmüş olmakla birlikte, LPG kullanımı doğalgaz
verilemeyen Ege Bölgesinde yoğunlaşan üreticileri etkilemekte ve çok mağdur
duruma düşürmektedir. Saygıdeğer Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; doğalgazın Ege Bölgesine ulaşması 1994 yılında planlanmış, ancak,
bugüne kadar bölgeye doğalgaz ulaşamamıştır. 100 milyon metrekare üretim yapan
ve doğalgaz verilemeyen Ege Bölgesinde bulunan üreticiler, haksız rekabetle
karşı karşıya kalmış bulunmaktadırlar. 100 milyon metrekare üretim yapan ve
doğalgaz verilemeyen Ege Bölgesinde, seramik ve vitrifiye üreticileri ile bu
tesisin üretiminde doğalgaz kullanan diğer tesislere karşı haksız rekabeti göz
önüne alarak, reel sektörün ekonomik kriz nedeniyle oluşan zararların telafisi
için hazırlanan bu çerçeve yasayla mağduriyetler bir nebze giderilecektir. LPG
ile üretim yapan fabrikalara sağlanacak malî destek yanında, bu kuruluşların
ülkemiz ekonomisine sağladığı istihdam imkânları ve ihracat katkısı ülkemizin
sosyal düzenine de katkı sağlamaktadır. Bu tesislerde 50 000'e yakın kişiye
istihdam imkânı verilmektedir. Bu yasayla sosyal devlet olmanın gereği yerine
getirilmektedir. Bu yasa, hükümet tarafından, seramik ve vitrifiye üreticileri
ile bu tesislere elektrik vermek için kurulan otoprodüktör tesislerin,
üretiminde doğalgaz kullanan diğer tesislere karşı haksız rekabete uğramaları
göz önüne alınarak hazırlanmıştır. Ancak, bunun diğer sanayi dallarımıza
imkânlar ölçüsünde verilmesinde de yarar olacağına inanıyorum. Kanun tasarısını Anavatan Partisi Grubu olarak
desteklediğimizi belirtir, hepinize saygılar sunarım. (ANAP, DSP ve MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Saygın'a teşekkür ediyorum. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Bakan, not aldım bu
söylediklerinizi... Sosyal devlet olmanın gereği bu mudur?! Hani çiftçi, hani
esnaf; orada sosyal devlet yok; iki üç tane seramikçi için mi sosyal devlet
var? BAŞKAN - Gruplar adına son söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Verkaya'ya ait. Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üretimini likit petrol gazıyla yapan
üreticilerin zararlarının karşılanması hakkındaki kanun tasarısıyla ilgili
Milliyetçi Hareket Partisinin ve şahsımın görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunurken, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. Türk seramik, karo ve seramik sağlık gereçleri
sektörleri, bugün, dünyada ihracat miktarları açısından önemli bir yere
gelmiştir. Seramik sektörümüz, ihracat potansiyeli olan sektörlerimizin başında
gelmektedir. Hammaddesinin tamamına yakınını yurtiçi kaynaklardan sağlayan
seramik üreticileri, yıllık 300 milyon dolar tutarında döviz girdisi
sağlamaktadır. 2000 yılında kaplama malzemesi sektöründe kapasite
yılda 230 milyon metrekare, üretim ise 125 milyon metrekare düzeyinde
gerçekleşmiştir. Sektör, üretiminin yüzde 30'unu ihraç ederek 55 milyon
metrekarelik ihracat gerçekleştirmiştir. Dünyada İtalya ve İspanya'dan sonra en
çok ihracat yapan üçüncü ülke durumundayız. 2000 yılında sağlık gereçleri üretimi 8-9 milyon adet,
ihracat ise 3,5 milyon adet olarak gerçekleşmiştir. Bu sektörde üretimin yüzde
40'ından fazlasını ihraç etmiştir. Seramik sektörü, ülkemizdeki inşaat sektöründe yaşanan
durgunluktan dolayı, içpiyasa koşullarının zorlaması sonucu, giderek, ihracata
daha fazla yönelmektedir. Ancak, sektörün en önemli girdilerinden birisi olan
enerji fiyatlarının yüksekliği ve son aylarda yaşanan ani artışlar, ihracat
yapan firmalarımızı rekabet edemez duruma getirmiştir. Bilindiği gibi, Türkiye, enerjiyi pahalı kullanan
ülkelerden birisidir. Amerika Birleşik Devletleri, Latin Amerika ülkeleri, eski
Doğu Bloku ve körfez ülkeleri bir yana bırakılırsa, Avrupa'daki birçok ülkeden
çok daha fazla ve yüksek fiyata enerji kullandığımızı herkes bilmektedir.
Sanayide kullanılan elektrik fiyatları, rakibimiz ülkelerden, neredeyse 2 misli
fazladır. Aralık 2000 itibariyle söylersek, İspanya'da, elektrik
fiyatı 3,9 sent/kilovat/saat; Türkiye'deyse 7,7 sent/kilovat/saat civarındadır.
Yine, doğalgaz fiyatlarına baktığımızda, Aralık 2000 itibariyle söylersek,
Türkiye'de 242 dolar, İtalya'da 205 dolar, İspanya'da 181 dolar, İngiltere'de
124 dolar civarındadır. Sanayide kullanılan doğalgaz fiyatlarıysa, son üç yılın
verileri dikkate alındığında, Türkiye'de, OECD ülkelerinden yüzde 30, yüzde 40
daha pahalıdır. Sanayileşmiş ve sanayileşmekte olan ülkeler, üretime
büyük önem vermekte ve bu amaçla, üretimde kullanılan enerjinin fiyatını -yani,
sanayicilerin kullandığı enerjinin fiyatını- tüketimde ve evlerde kullanılan
enerji fiyatına göre çok daha ucuz tutmaktadırlar. LPG ise, dünyada, seramik üretiminde hemen hemen hiç
kullanılmamaktadır; ancak, ülkemizde, doğalgaz ağının birçok sanayi bölgesine
henüz ulaşamamış olması nedeniyle, Ege Bölgesindeki ve Kütahya yöresindeki
birçok üretici LPG kullanmaktadır. Halen sektördeki üreticilerin yarısı
doğalgazla, diğer yarısı da LPG ile üretim yapmaktadırlar. 2000 yılı eylül ayından itibaren LPG fiyatlarındaki
sübvansiyonun kaldırılması, bu üreticilerin maliyetlerini de önemli ölçüde
artırmış ve gerek yurtiçi gerekse yurtdışı pazarlardaki rekabet güçlerini
önemli ölçüde yitirmelerine sebep olmuştur. İhracat taahhütleri olan firmalar,
bu taahhütlerini yerine getirmek için üretimlerini sürdürmeye çalışmaktadırlar
ve üretimlerini sürdürmeye de mecburdurlar. LPG fiyatları, Ekim 2000-Nisan 2001 döneminde, yedi
ayda, yüzde 164 oranında bir artışla, 200 000 liradan 530 000 liraya çıkmıştır.
Doğalgaz fiyatları ise, aynı dönemde yüzde 70 oranında bir artış kaydederek,
106 000 liradan 181 000 liraya fırlamıştır. Bu iki yakıtı kalori bazında
değerlendirdiğimizde, aradaki fiyat farkı nisan ayı itibariyle yüzde 190
düzeyindedir. Kaplama malzemeleri sektöründe 10 000, seramik, sağlık
gereçleri sektöründe ise 5 000 kişi istihdam edilmektedir. Sektör, yan sanayii,
taşımacılık sektörü, döşemecilerle birlikte, yaklaşık 80 000-100 000 kişiye
istihdam sağlamaktadır. Bu sektörlere verilecek destekle, bu kadar kişinin
işsiz kalması önlenecek, üretim kaybından doğacak vergi kayıpları önlenecek,
daha da önemlisi, binbir emekle kazanılan yurtdışı pazarlarımız kaybedilme
tehlikesinden kurtulacaktır. Bu tesislerimizin kapanması, el değiştirmesi, hiç de
arzu edilmeyen bir durumdur. Halen, ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu, üretim,
ihracat ve istihdamın artırılmasıdır; ancak, LPG üreticilerine destek olunması
demek, doğalgaza zam yapmak demek değildir. Geçmişte, böyle bir uygulamaya
gidilmiş; ancak, bu durum, hiçbir tarafa yarar sağlamamıştır. Amaç,
sanayicimize, sanayimize, uluslararası fiyatlarla, onların rekabet gücünü
koruyabilecekleri düzeyde enerji girdisini sağlamak ve onların ülkemize
katkılarının devamlı olmasına hizmet etmektir. Halen, sektörde bulunan atıl
kapasitenin ihracata yönlendirilmesiyle, sektörün ihracatının, bir iki yıl
içerisinde, 2 misli artarak yılda 100 milyon metrekareye ve 200 milyon dolarlık
ihracata ulaşması da mümkün olacaktır. Sektörün, en önde gelen hedefleri
bunlardır. Çıkarılmasına katkıda bulunacağımız bu yasa, değerli
hatiplerin biraz önce belirttikleri gibi, tabiri caizse, bir sübvansiyon
veyahut çöpe atılmış bir para gibi görülmemelidir. Tasarının gerekçesinde de
belirtildiği gibi, 70 milyon dolar tutarındaki KDV ve SSK primleri, zaten, bu
firmaların hayatiyetlerini devam ettirmeleriyle tekrar hazinemize, bütçemize
geri dönecektir. İstihdamın devam ettirilmesi ve en önemlisi, bu istihdamın
devam ettirilmesinin ötesinde, üretimin devam ettirilmiş olması, Türk seramik
sektörünün, binbir emekle, yurt dışında bugüne kadar kazanmaya gayret ettiği,
kazanmış olduğu ihracat pazarlarımızın elimizden çıkarılmaması, ülkemiz adına
ciddî bir kazançtır. Bu kazancın devamına hizmet eden bu yasayı çıkarmaya
gayret etmemizden dolayı, bütün siyasî partilerimize, değerli
milletvekillerimize saygılar sunuyor, hepinizden Allah razı olsun diyorum,
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Verkaya. Gruplar adına konuşmalar tamamlanmış oldu. Şahısları adına ilk söz, Niğde Milletvekili Sayın
Mükerrem Levent'in. MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Konuşma hakkımı Seydi
Karakuş'a devrediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Karakuş, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar) SEYDİ KARAKUŞ (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; LPG gazının Türkiye'de seramik sektöründe kullanılması ve
birkısım bölgelerimizde de doğalgazın aynı sektörde kullanılması arasındaki
fark, bu gazla üretim yapan seramik sektörünü, son bir yıldır ciddî şekilde
çökertmiştir. Bilhassa Ege Bölgesinde ve kendi ilim olan Kütahya'da, halkımızın
yüzde 40'ının direkt bu sektörden geçim sağlamış olması, dolaylı olarak da,
yüzde 60'a varan nüfusun bu sektörün yan kazançlarıyla gelir elde ettiğini
dikkate alırsak, son zamanlardaki hızlı bir fiyat artışıyla maliyetteki
fiyatların doğalgazla üretilen porselen sektörü arasındaki rekabeti ciddî
şekilde olumsuz olarak etkilemiştir. Bilhassa, Kütahya, Uşak, İzmir
yöresindeki 20 000'e yakın insanın
çalıştığı fabrikalar, doğalgaz olmaması sebebiyle, doğalgazla üretilen hem iç
piyasayla hem de dünya piyasasıyla rekabet edemez duruma gelmiş, sadece Kütahya'da
son birbuçuk yıldır 5 000'e yakın kişi işten çıkarılmak zorunda kalmıştır.
Çıkarılacak bu yasayla sadece işverenin korunması gibi bir düşüncenin
oluşacağını hiçbir milletvekilinin aklına getireceğini zannetmiyorum. Esas itibariyle, üretimin pahalıya mal olması
sebebiyle, işverenin dünya piyasası ve iç piyasayla rekabet edebilmek için
sürekli işçi çıkarmak mecburiyetinde kalması, halkımızı ve bilhassa, her gün
şikâyetlerini duyduğumuz, intiharlara kadar varan ciddî hadiselerin ortaya
çıkmasına sebep olan bir olumsuzluğu, getirilen bu yasa değişikliği ortadan
nispeten kaldıracaktır. O bakımdan, bu yasayı olumlu karşılıyorum. Bütün
milletvekili arkadaşlarımın iktidar, muhalefet demeden destek vererek, binlerce
çalışanın direkt, dolaylı olarak da en az onlar kadar bu işten faydalanan
insanımızın iç piyasada ve döviz girdisi açısından da dünya piyasasındaki
rekabet ortamını doğalgaz gelinceye kadar sağlayacağına inanıyorum. Destekleriniz için, hem Kütahya halkı için hem de bu
yoldan geçimini sağlayan Türk Halkı için, onlar adına sizlere teşekkür
ediyorum; saygılar sunuyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seydi Karakuş'a. Şimdi, son söz, şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın
Aslan Polat'a ait. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi, iktidar partisi milletvekillerine şunu söylemek
istiyorum: Muhalefeti bir dinleyin de, oy verdiğiniz zaman niye oy verdiğinizin
de farkında olun. Çoğu zaman kanunu okumuyorsunuz. Bari, biz anlattığımız zaman
bizi dinleyin de, arkasından, burada tenkitlerinizi yapın. Biraz sonra, 1 inci
madde üzerinde konuşma var. Eğer bir probleminiz varsa, DSP Grubu adına kalkın,
burada cevabınızı verin. Sayın milletvekilleri, şimdi, bakın, bu kanun
tasarısında... Yine, ben ısrar ediyorum. Eğer, 1997 yılının şubat ayında bir
Ayşe ile Fatma'yı ağlatıp da yalan yere o Refahyol iktidarı yıkılmasıydı, İran
doğalgazı, 1998 yılında Erzurum'a, 1999'dan sonra da Ankara'ya ve İzmir'e
kadar, Türkiye dolayına gelecekti ve o zaman da, siz, zaten, bu doğalgaz
İzmir'e de, Ege'ye de ulaştığı için, LPG kullanmak zorunda kalmayacaktınız;
ama, 1997 senesinde, öyle eften püften bir sebepten bir iktidarı yıktığınız
için, o doğalgaz da oradan gelmediği için... Temmuzun sonunda deniyor; ama,
hâlâ, bu senenin temmuz ayında da geleceği şüpheli. O doğalgaz, bugün, buraya
gelseydi, bu LPG uygulamaları da kalmayacaktı; çünkü, doğalgaz İzmir'e kadar
gitmiş olacaktı. Bunun dışında, LPG uygulamalarının çok
yaygınlaştırılması da yanlıştır. Bunu da söylemek istiyorum. Şimdi, bu, son
zamanlarda, bütün basına da intikal ediyor; LPG istasyonları yapılıyor... Nasıl
olsa, doğalgazın, Mavi Akımın gelip gelmeyeceği şüpheli, İran doğalgazı da
sallantıda kaldı; o zaman, biz, enerji açığımızı hemen bu LPG'yle kapatalım,
bunu uygulayalım derseniz, LPG doğalgazın hemen hemen 2,5-3 katı kadar pahalı
olduğu için, Türk ekonomisinde büyük açık meydana gelir. Onun için, siz,
evvela, hesaplarınızı sağlam yapın ve bilhassa, doğalgazı, yaygınlaştırarak
Türkiye'ye getirmeye çalışın diye söylemek istiyorum. Şimdi, son olarak, bir konu daha söyleyeyim. Rakamlarda
yanlış yapmamakta yarar var. LPG uygulanan seramik sanayiinde, Plan ve Bütçe
Komisyonunda Bakanlığın verdiği bilgilere göre, 12 000 işçi çalışmaktadır;
bunun yan sektörüyle beraber de toplam 34 500 işçidir. Yani, rakamı bilelim.
Burada yapılan ihracat, 125 milyon dolar olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunda
beyan edilmiştir. 125 milyon dolarlık bir ihracat için yapılan sübvansiyon 80
trilyon olduğuna göre, dolar hesabıyla, ortalama 70 milyon dolardır. 70 milyon
doları, 125 milyon dolarlık bir ihracat için kullanıyorsunuz. Burada
kullandığınız sübvansiyonun pahalılığı da ortadadır. Bunların hepsine, oturup,
ona göre karar vermek lazım. Şimdi, üçüncü olarak da, size şunu söylemek istiyorum
ki, bu da çok önemlidir: Zaten, yarın 30,6 katrilyonluk bütçe getireceksiniz,
24,5 katrilyonu faize gidiyor; uçan para... Bari, hiç olmazsa, uçan para
vereceğinize, yine, burada 12 000 işçi çalışacak... Tabiî ki, bu ondan daha
faydalı. Çünkü, sizin yaptığınız hiçbir şey doğru değil ki. Bu, onlardan daha
doğru yani. Bu realiteleri de bilelim. Şimdi, bir başka şey de... Size şunu söylemek
istiyorum: Sadece bir fayans sektörüne değil, bütün reel sektöre bir çözüm
bulmak zorundasınız. Sayın milletvekilleri, bunu ciddiye alın. Devlet
İstatistik Enstitüsü "son dört ayda Türkiye'de işsiz sayısı yüzde 35
olarak arttı, 1 450 000'den 1 809 000'e çıktı" diyor ise, bu rakam
üzerinde düşünmemiz gerekir. Orada işsiz kalan insan sayısı 350 000'dir. Burada
ise, sizin bu tasarıyla gelecek işsiz sayısı 12 000'dir; takribi olarak, bunun
30 katıdır. Bunun 30 katı kadar işçiyi, zaten, bu son dört ayda meydana gelen
ekonomik sebeplerden dolayı işsiz bıraktık. İşsiz demek, hiçbir işi yok
demektir. Yine, bir insanın asgarî ücretle bile olsa bir işi olsa, evine bir
ekmek getirir. Bir insan işsiz kaldığı zaman, tamamen tehlikeli durumdadır.
Bunu size söylemek istiyorum. Yarın, yine, buraya, tamamen fonların ilgasıyla ilgili
bir tasarı gelecek; Toplu Konut Fonundan Tarım Destekleme Fonuna kadar hepsini
kaldıracaksınız; ama, unutmayın ki, bir taraftan "kırsal kesimdeki
insanları şehre taşıyalım, köylü görüntüden kurtulalım. Yüzde 45'imiz köylerde
yaşıyor; bunu yüzde 10'lara düşürmemiz lazım" diyorsunuz; bir taraftan da,
kırsal kesimden şehre gelecek insanlara en büyük desteği veren Toplu Konut
Fonlarının önünü kesiyorsunuz, kapatıyorsunuz. Bunlar, hep yanlış
uygulamalardır. Köyden kente gelecek o insanlara toplu konut desteğini, 1984'te
olduğu gibi, artırmak zorundasınız. Bunu azaltmakla da bir neticeye
ulaşamazsınız. Bunların hepsini, oturup, düşünmek zorundayız. Şimdi, sadece IMF söylüyor diye, Tütün Yasasıyla tütün
ekicilerinin alanını azalttığınız, Şeker Yasasıyla şeker ekicilerini
azalttığınız, enerji sektörünü bütün dış dünyaya açtığınız, finans sektörünü
bütün dış dünyaya açtığınız zaman, yarın gelecek noktada da tehlikelere düşeriz
sayın milletvekilleri. Burada daha fazla vaktinizi almadan son olarak şunu
söyleyeceğim: Sayın Enerji Bakanımızı, cuma günü İspir'de yapılacak olan
raftinge ve İspir'deki Pazaryolu Barajının temel atma törenine çağırmıştık;
Başbakan Yardımcısı Sayın Mesut Yılmaz da İspir'e geleceğini söylemişti; fakat,
ne sizin ne de Mesut Beyin gelmeyeceğini duydum. Bundan dolayı, İspir halkı,
sizi, tekrar, oraya davet ediyor. Hem İspir'deki cuma günü yapılacak
beynelmilel İspir raftingine gelmenizi hem de Pazaryolu Barajı dahil, Çoruh
üzerindeki o barajları, o 5 tane barajı bir an önce ihaleye çıkaracak
çalışmaları yapmanızı diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat. Sayın milletvekilleri, tasarının geneli üzerindeki
konuşmalar tamamlanmış oldu. NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Şimdi, sorulara geçiyoruz. İlk soru, Sayın Yıldırım'ın. Buyurun efendim; çok kısa olmak kaydıyla. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkanım,
delaletinizle, Sayın Bakana aşağıdaki soruyu sormak istiyorum. Seramik sektörüne getirilen bu teşvikin ve desteğin,
aynı paralelde iş yapan kiremit ve tuğla sektörüne, yine, ihracat yapan
tekstil, demir çelik, çimento, KOBİ'ler ile diğer tüm sanayi sektörlerine ve
piyasanın canlanması için tüm esnafımıza da teşvik getirmeyi düşünüyor musunuz;
yani, bu hususta hükümetimizin bir çalışması var mıdır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Masum Türker, buyurun efendim. MASUM TÜRKER (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben, özellikle, bir açıklama yapmak için söz istedim. Sayın Aslan Polat konuşmasında, bu LPG'yle ilgili
yapılacak yatırımlarda dışarıda kurulmuş otoprodüktör şirketlerinin de
yararlanacağını söyledi. Gelen hükümet teklifi öyledir; haklıdır; ancak,
elimizdeki tasarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bu, şirketlerin, yani, seramik
ve fayansla uğraşan şirketlerin kendi bünyelerinde kurdukları tesislerdir. Bu açıklamayı ben söylüyorum. Yarın, öbür gün,
uygulamada, dışarıda bu tür tesislere elektrik satan şirketler de talepte
bulunmasınlar. 1 inci maddenin değişim şeklinin dikkate alınması gerekir. Tutanaklara geçsin diye söz istedim. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Mehmet Çiçek, buyurun efendim. MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Sayın Başkanım, delaletinizle,
Sayın Bakana sormak istiyorum. LPG'yle üretim yapan bir fabrika, mayıs ayına kadar
özel fonlardan, özel desteğiyle üretim yapmaya çalışmıştır; ancak, son ekonomik
tedbirler muvacehesinde, bu fondan sübvansiyon, nisan ayından itibaren
kaldırılmıştır. Ek bütçeden yararlanarak, Enerji Bakanlığı emrine 80 trilyon ek
ödenek verilecek ve buradan, güya, LPG'yle üretim yapan, bu bölgedeki seramik
fabrikaları, 1 Mayıs 2001 ile 31 Aralık 2001 arasında yararlanacaktır. 1 Mayıs
2001 başlangıç tarihi olması itibariyle, bu fonlardan yararlanamayan
kuruluşlara, acaba, 80 trilyonluk ek ödenek mi veriliyor? Sayın Bakandan onu
rica ediyorum. İkincisi: İşçiye, köylüye, çiftçiye sübvansiyon
yapılmazken, sadece birkaç tane fabrikanın istifade edeceği sübvansiyon niçin
değerlendirilmiştir? Burada, bölgenin ihtiyaçlarına, bu bölgede çalışan insanların
ihtiyaçlarına biz de katılıyoruz; ama, Türkiye'nin genelinin önü tıkanırken,
niçin, belli kuruluşlara, belli fabrikalara böyle bir imkân sağlanıyor? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Son soru, Sayın Polat'a ait. Buyurun efendim. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkanım, biraz önce
burada açıklama yapan Sayın Masum Türker, herhalde beni dinlemeden bu cevabı
verdi. Ben, grup adına yaptığım konuşmada, Plan ve Bütçe Komisyonu alt komisyon
raporundan aynen okudum; LPG kullanarak elektrik sağlamak amacıyla kurulan
kojeneratör sistemli otoprodüktör şirketlerinin, seramik sektörüne verdikleri,
elektrik enerjisi üretiminde kullanılan LPG maliyetiyle sınırlandırılmasına
yönelik düzenleme, Plan ve Bütçe Komisyonunun alt komisyonunda istendi ve
tasarı o şekilde değiştirildi diye, ben, orada belirttim. Yalnız, ikinci konuşmamda -belki, biraz hızlı konuştum,
dinleyemedi- eğer, İran doğalgazı zamanında buraya gelseydi, artık bu LPG
tesisleri kalmayacak ve doğalgaz kullanılacaktı diye de, hükümetin geç kalmasını
tenkit ettim. Ben de, burada aynen... BAŞKAN - Peki, sorunuz... ASLAN POLAT (Erzurum) - Hayır, yanlış bir uygulama
söyledi çünkü. Ben, yanlış olarak.. Yani, bu tesislerde LPG kullananların
sadece seramik sektörüyle sınırlandırılmasının hükümet teklifinde değil de,
Plan ve Bütçe Komisyonunda açıklığa kavuşturulduğunu ve alt komisyonda bunun
yapıldığını söylemiştim. Saygılar sunarım. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Buyurun Sayın Bakan. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) -
Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; tasarının görüşülmesi esnasında katkıda
bulunan, bütün siyasî partilerden konuşan arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunmak
istiyorum. Müsaade ederseniz, sorulara geçmeden önce kısa bir açıklama yapmak
istiyorum. Şu anda, bu sektörde, doğalgaz kullanan 16 fabrika
bulunmaktadır; kullanmayan, yani, LPG kullanan 11 fabrika bulunmakta ve
doğalgaz ile LPG arasındaki fiyat farklılığından dolayı da, tabiî ki, rekabet
edememektedirler. Dolayısıyla, özellikle, Türkiye'de doğalgaz teminiyle ilgili
projelerin gerçekleştirilmesinde rekabet esasına dayalı üretim yapılabilmesi ve
ihracat yapılabilmesi için doğalgazın ne kadar önemli olduğu, burada, açıklıkla
ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, doğalgazla çalışmayan, LPG ile çalışan
otoprodüktörle kullandığı enerjiyi üretenlerin, o enerjiyi fabrikalarında
kullanma şartıyla, yüzde 70 oranında, burada, rekabeti sağlayabilecek bir
iyileştirme söz konusudur. Kaldı ki, konuşmacı arkadaşlarımın biraz önce
belirttiği gibi, bir veya iki fabrikaya, bir veya iki üreticiye hizmet değil,
Ege Seramik, yani, biraz önce belirttiğim, ürettiği enerjiyi kullanan tüm
fabrikalar bundan yararlanacaktır. Ege Seramik, Serel Seramik,
Seramiksan/Turgutlu, Granitser/Akhisar, Ercan Seramik/Bilecik, Kütahya
Porselen/Kütahya, Kütahya Seramik, Güral Porselen, Uşak Seramik, Hitit Seramik,
Umpaş Seramik gibi fabrikalar bundan yararlanacaktır. Bu, bir veya iki firma
için değil, elektrik üreterek, ürettiği elektriği kendi fabrikasında kullanan,
bu sektörde üretim yapan fabrikaların yararlanabileceği bir kanun tasarısıdır. Ayrıca, ülkemizde seramik üretim kapasitesi yıllık
toplam 230 milyon metrekare olup, bu üretimin 100 milyon metrekarelik kısmı LPG
kullanan seramikçiler tarafından yapılmaktadır. Özellikle dikkatinizi çekmek
istiyorum. Toplam seramik üretiminin yüzde 45'ini gerçekleştiren LPG
kullanıcısı olan seramik üreticilerinin ihracattaki payı ise yüzde 30
seviyesine ulaşmış olup, bu üreticiler, 2000 yılı içerisinde 125 milyon
dolarlık ihracat gerçekleştirmişlerdir. Ayrıca, sektörde çalışan işçi sayısı 12 000 kişi olup,
bu oran, taşıma sektörü ve bayilerle beraber 34 500 kişiyi bulmaktadır. Tabiî
ki, karar Yüce Genel Kurulundur; ancak, burada bir veya iki fabrikaya herhangi
bir ayrıcalık tanınması söz konusu olmayıp, şu anda, LPG kullanan ve enerjisini
kendi üreten 11 fabrika bundan yararlanma durumundadır. Sayın Mehmet Sadri Yıldırım "diğer sektörler de
bundan yararlanabilecek mi" diye sordular. Gönül arzu eder ki, tabiî ki
yararlansınlar; ancak, hükümetin almış olduğu ekonomik kararlar çerçevesi
içerisinde, özellikle bazı sektörlerin -ben, hükümetin bir üyesi olarak
söylüyorum- ekonomik durum elverdiği süre içerisinde desteklenmesinde fayda
olduğunu söylemek istiyorum. Sayın Masum Türker Bey soru sormadılar, bir açıklama
yaptılar; teşekkür ediyorum. Sayın Mehmet Çiçek ve Sayın Aslan Polat'ın sorularının
cevaplarını yazılı olarak kendilerine sunacağım; ancak, Sayın Aslan Polat'ın,
özellikle Erzurum'a gelmemiz konusunda yapmış oldukları davete icabet etmek
için elimden geleni de yapacağım. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Şimdi oylamaya geçiyoruz. NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur. Birleşime 10 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati
: 21.16 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati
: 21.26 BAŞKAN :
Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER:
Hüseyin ÇELİK (Van), Şadan ŞİMŞEK (Edirne) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116 ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. Hatırlanacağı üzere, 708 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakerelerini yapıyorduk. Şimdi, görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 12. –
Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı :
708) (Devam) BAŞKAN - Komisyon?... Burada. Hükümet?... Burada. Tasarının maddelerine geçiş sırasında karar
yetersayısının aranılması istenmiş; ancak, karar yetersayısına ulaşılamamıştı. Şimdi, elektronik cihazla, maddelere geçilmesi hususunu tekrar oylarınıza sunuyorum ve 3
dakika süre veriyorum. Oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
vardır ve tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir. Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum: ÜRETİMİNİ
LİKİT PETROL GAZI İLE YAPAN ÜRETİCİLERİN ZARARLARININ
KARŞILANMASI HAKKINDA KANUN TASARISI MADDE 1. - 1.5.2001 ile 31.12.2001 tarihleri arasında
üretimlerini likit petrol gazı ile yapan karo seramik, vitrifiye sağlık
gereçleri ve porselen sofra eşyası üreticileri ile bu üretim tesislerine likit
petrol gazı kullanarak elektrik sağlamak amacıyla kurulan kojeneratör sistemli
otoprodüktör tesislerin, yukarıda belirtilen sanayi üretimlerinden kendi
üretimlerinde kullandıkları elektrik miktarı için kullandıkları likit petrol
gazının maliyeti ile aynı üretimin doğal gaz ile yapılmış olması halinde
hesaplanacak maliyet arasındaki farkın % 70'i Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanır. Bu Kanun gereğince yapılacak ödemelerin toplam tutarı
80 trilyon lirayı geçemez ve ödemelere ilişkin usul ve esaslar Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanlığı tarafından müştereken belirlenir. 1.5.2001 tarihinden sonra bu Kanun kapsamında üretime
başlayan firmalar bu hükümlerden yararlanamazlar. BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Fazilet
Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer'e ait. Buyurun sayın Geçer (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 708 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi
üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa
tasarısı, gerekçesinde, likit petrol gazı kullanan karo seramik, vitrifiye
sağlık gereçleri ve porselen sofra eşyaları üreten firmalardan doğalgaz
kullananlar ile likit petrol gazı kullananlar arasındaki üretim maliyeti
farkından doğan ve likit petrol gazı kullananın aleyhine oluşan haksız rekabeti
gidermeyi amaçlayan bir yasa tasarısı olarak önümüze geliyor. Bununla birlikte,
likit petrol gazı kullanarak elektrik sağlayan kojeneratör sistemli
otoprodüktör tesislerin, yani, kendi elektriğini üreten tesislerin de
yararlanması öngörülüyor. Burada tabiî, yasa tasarısının ana gerekçesine
baktığımız zaman, bu sahada, bu sektörde üretim yapan firmalardan, aynı alanda
üretim yapan firmalardan doğalgaz kullananlar ile likit petrol gazı kullananlar
arasındaki bir rekabet dengesizliğini ve likit petrol gazının pahalı olması
sebebiyle, doğalgaz kullanan aynı sektörde imalat yapan işletmelerle arada
haksız bir rekabet doğduğu ve bu vesileyle, likit petrol gazı kullanan
firmaların nerede ise üretimlerini durdurma aşamasına geldiği, işçilerini
çıkarma aşamasına geldiği ve bunların ihracat bağlantılarını, ihracat
taahhütlerini de yerine getiremez hale gelmesi sebebiyle bunların desteklenmesi
gerektiği noktasında bir görüş ileri
sürülmektedir. Elbette, Türkiye'de sadece seramik üreten firmalarda
değil, diğer alanlarda üretim yapan firmalarımızda da büyük sıkıntılar vardır.
Dışkaynaklı girdiler arasındaki fiyat farklılıklarından doğan, gerçekten
firmalararası büyük haksız rekabet doğurabilecek birtakım oluşumlar meydana
gelmekte ve firmaların bir bir çöktüğünü görmekteyiz. Yalnız, burada, tabiî, sadece, karo seramik, vitrifiye
sağlık araç ve gereçleri üreten firmalar için böyle bir sübvansiyonun
uygulanmış olmasını, yasaların aslında genellik prensibine aykırı diye
düşünüyoruz; ancak, burada, elbette, Türkiye gerçekliğini görebilmesi için
hükümetin dar bir pencere de olsa açmış olması ve çökmekte olan firmaların dış
ödemeler açığımıza ne kadar büyük darbe vurduğu, ihracat dengemizi ne kadar
bozduğu gerçeği göz önünde bulundurularak bunların desteklenmesi gerektiği
hususunda bu tasarının gündeme getirilmesini desteklemekle birlikte, diğer
alanlarda üretim yapan ve girdileri arasında çok büyük farklılıklar oluşan
diğer firmaların da -demir çelik firmaları, tekstil firmaları ve buna benzer
firmaların da- devletin bu müşfik eline ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. Ancak, burada, sadece bir firmanın veya bir sektörün
desteklenmesi veya sübvanse edilmesinin, genellik prensibine aykırı olmasıyla
birlikte, diğer alanlarda üretim yapan firmaların da belki devlet desteğinden
mahrum bırakılmaması gerektiğini düşünmekle birlikte, şu anda hükümetin yeni
bir sosyal kimlik tanımlaması içerisinde Türkiye'deki firmalara sosyal
desteklerin kaldırılması, devletin sosyal elinin ve görevinin belki de bir
kenara itilmesine yönelik politikaya aykırı olarak da bunun getirildiği
kanaatindeyim. Elbette, Türkiye'de böyle bir sosyal değişimin veya
kapitalist bir düşüncenin ve yapılanmanın hâkim kılınması aşamasında bir
sektörün sübvanse edilmesi gündeme geldiğinde, hükümetin gütmüş olduğu politikaya
da aykırı olduğu kanaatindeyim; ancak, hükümetin, bugün tanımlamak istediği
sosyoekonomik politikanın veya kimliğin destekleyicisi değiliz. Türkiye'de
gerçekten çökmekte olan, sosyal devletin müşfik eline ihtiyacı olan işçi kesimi
vardır, çiftçi kesimi vardır, esnaf kesimi vardır. Bugün, Ankara Ostim'de
binlerce firma kapatılmıştır; ama, bunlar gözardı edilerek, sadece belli bir
firmaya, belli bir kesime münhasır böyle bir yasanın çıkarılmasını, aslında,
yadırganacak bir durum diye düşünüyorum; ancak, seramik üreticilerimizi desteklemesi
açısından da, diğer sektörlere de teşmil edilecek böyle bir desteğin
yapılanmasıyla birlikte ancak böyle bir yasanın meşruiyet kazanacağı
inancındayım. Bununla birlikte, hükümetin, Türkiye gerçekliğini dar
bir pencereden görmesi olarak, iyi bir adım olarak telakki edilse bile,
aldığımız bazı duyumlar ve bize gönderilen fakslar da, sadece o seramik
alanında üretim yapan firmaların tamamını değil, sadece birkaçını kapsayan,
âdeta kişiye münhasır bir yasa gibi çıkarılan bu yasaya da gölge düşürmektedir.
Şurada, benim, bu kuşkularımızı gidermesi açısından
Sayın Bakanımın cevaplandırmasını istediğim bir konu var. Bir firma tarafından
çekilen faksta şöyle deniliyor: Bu kanun, özellikle, yalnız İzmir Kemalpaşa'da
kurulu bir fabrika için çıkarılmaktadır. Bu mezkûr fabrika, mayıs ayına kadar
özel fonlardan destek almıştır; nisan ayının sonunda bu fonlar
durdurulmuştur... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Geçer, lütfen toparlayınız. MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Bitiriyorum. Bu yasayla birlikte, 1 Mayıstan itibaren, tekrar yeni
çıkarılacak ekbütçeyle birlikte konulacak bu fonlarla, bu firmanın
destekleneceği iddiası vardır. Özellikle, o fabrikaların kurulu bulunduğu alana
da 31 Aralık 2001 tarihinde doğalgazın getirileceği ve âdeta o firmaya münhasır
bir yasaymış gibi çıkarıldığı şaibesi vardır. Bununla birlikte, 31 Aralık 2001
tarihinden sonra, Eskişehir, Torbalı, Turgutlu, Uşak dolaylarındaki
fabrikaların da LPG kullanmalarına rağmen, doğalgazdan faydalanmayacağı göz
önünde bulundurulursa, sekiz aylık bir süre için çıkarılan bu yasanın, âdeta
bir firma için çıkarıldığı şaibesi vardır. Bu alanın aydınlatılmasını talep
ediyorum. Bu tasarının seramik işletmeciliğine hayırlı olmasını
temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Geçer. Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, Çanakkale
Milletvekili Sayın Nevfel Şahin ifade edecekler. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; önce, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının adına
baktığımızda, üretimini LPG'yle ve elektrik üretimini LPG'yle yapan firmaların
desteklenmesi; kanunun adı bu. Ama, kanun tasarısının içine baktığımızda, bu,
sadece seramik sektörünü kapsamakta; yine, tarihlerine baktığımızda, 1.5.2001
tarihi ile 31.12.2001 tarihi arasında üretim yapan seramik sektörünü
desteklemekte. Bu ülkede yatırım istemiyor musunuz?! Belki ben, 1 Haziran 2001
tarihinde bir seramik fabrikası kuracağım, LPG kullanacağım; ama, beni
desteklemiyorsunuz. Bu, gerçekten de, bazı firmalara özel olarak çıkarılmış bir
kanundur. Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin üstün iradesini
temsil eder. Siz, kanunlarda tarih sıralaması getirirseniz, sektör bazında isim
getirirseniz, o zaman... Türkiye'de, esnafın 500 000'i dükkânlarını kapatmış,
750 000 esnaf, Bağ-Kur ve Halk Bankası
tarafından icraya verilmiş, Türkiye'de tekstil sektörü çökmüş, demir-çelik
sektörü çökmüş, çimento sektörü çökmüş; bunlara teşvik vermiyorsunuz, sadece
fabrika bazında, isim vererek teşvik getiriyorsunuz. Bu, fevkalade yanlış bir
kanundur. Geçenlerde Çanakkale'ye giderken İnegöl'e uğradım, 400 fabrikanın 4'ü
açık, 396 tane fabrika kapanmış. Türkiye'de tekstil sektörü çökmüş, demir-çelik
sektörü çökmüş, Türkiye'de çimento sektörü çökmüş; siz, geliyorsunuz -buradan
iktidar partisinin milletvekillerine sesleniyorum- sektör bazında, fabrika,
isim bazında, şahıs bazında destek veriyorsunuz. Değerli arkadaşlar, antidamping eğer tüm seramik
sektörüne uygulanırsa, ki görüyoruz -benden önceki konuşmacı arkadaş söyledi-
Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği normlarına uymayan bir kanun
çıkarıyorsunuz. Türkiye'de, 1997'de gayri safî millî hâsıla 200 milyar dolar
idi, siz bunu 165'e indirdiniz; üçyüzde 1'ini; yani, Türkiye gayri safî millî
hasılasının üçyüzde 1'ini ele alıyorsunuz ve o sektöre teşvik veriyorsunuz.
Fevkalade yanlış, hatalı bir uygulama. Bazı arkadaşlar sordu; mayıs ayına kadar bir seramik
fabrikası fonlardan destek alarak üretim yaptı, fonları kapattınız, şimdi
destek veremiyorsunuz o bir tek fabrikaya, ondan sonra da gelip burada, çiftçi
mağdur olmuşken, esnaf dükkânlarını kapatmışken, fabrikalar kapanmışken, kişiye
özel, sektör bazında teşvik veriyorsunuz. Şimdi, ben buradan Sayın Bakanımıza sesleniyorum: Yıl
sonuna kadar Kütahya'ya doğalgazı getirecek misiniz; yıl sonuna kadar Uşak'a
doğalgazı getirecek misiniz; yıl sonuna kadar Turgutlu'ya doğalgazı getirecek
misiniz? (DSP sıralarından "Geliyor" sesleri) Evet, geliyor; Mavi
Akım en iyi ihtimalle 2002'nin mayıs ayında gelirse... Şu anda 14 milyar
metreküp doğalgaz kullanıyor Türkiye, doğalgaza ihtiyacı var... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Şahin, lütfen toparlayınız. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Çanakkale'de aynı
durum olsa idi ne yapardın, onu söyle. NEVFEL ŞAHİN (Devamla) - Çanakkale'de de fabrikalar
kapalı, mobilya fabrikaları kapalı. Balıkesir'de de fabrikalar kapalı; ama,
siz, gelip, sektör bazında, firma bazında eğer destek verirseniz, o zaman
değerli arkadaşlar... Bakın bir şey söyleyeyim: Bağ-Kur tarım emeklilerinin
maaşı ne kadar biliyor musunuz, 40 milyon lira. Esnafın Bağ-Kurdan aldığı
emekli maaşı ne kadar biliyor musunuz; 60 milyon lira. İnsanlar açlık sınırı
altında yaşarken, siz, gelip, birkaç firmaya 80 trilyon liralık kaynak
aktaramazsınız. Biraz önce, kapanan demir-çelik fabrikalarının sahipleri aradı
-İskenderun Demir-Çelik, Kardemir- "80 trilyonu bize verin, biz, size 5
milyar dolarlık ihracat yapacağız" dediler. Kanunun maddesinde, yüzde 25 ihracat şartı varken... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) HASAN ÖZGÖBEK (Uşak) - Bu kanun çıkmazsa, İbrahim
Bodur'dan başka firma kalacak mı piyasada? BAŞKAN - Sayın Şahin, son cümleniz için mikrofonu
açıyorum. NEVFEL ŞAHİN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, ben,
burada, sizin gibi, bazı firmaları temsil etmiyorum; ben, burada, milletin
üstün iradesini temsil ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar, DSP sıralarından
gürültüler) Getir çiftçiye!.. Çiftçiye
getir, esnafa getir, bütün sektörlere getir; hep beraber destekleyelim. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şahin. Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini, İzmir
Milletvekili Sayın Suha Tanık ifade edecekler. Buyurun Sayın Tanık. YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Sayın Başkanım, arkadaşımızın
söylediği söz doğru değil. Bu Heyet, firmaları temsil etmiyor; kendisi gibi,
millî iradeyi temsil ediyor. O sözü kendisine... KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, icraatları belli. BAŞKAN - Hatibi dinleyelim lütfen. Buyurun efendim. ANAP GRUBU ADINA SUHA TANIK (İzmir) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; fevkalade enteresan bir konuşma, bir görüşme yapılıyor. Bakınız, şimdi... NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Bana laf atan arkadaşa
söyledim, size söylemedim. SUHA TANIK (Devamla) - Affedersiniz, müsaade eder
misiniz Sayın Milletvekilim. Bakınız, bir Çanakkale Milletvekili arkadaşımız,
görüşülmekte olan bu tasarıya karşı çıkıyor. Ben de Ege Bölgesinin İzmir
Milletvekiliyim. Uşak, Kütahya Milletvekilleri gibi aynı ağızdan konuşuyorum
-herhangi bir parti, önemli değil- ve diyorum ki: Bu kanuna sahip çıkıyorum. Şimdi, doğalgazla üretimde bulunan tesisleri olan
Çanakkale'nin bir milletvekili arkadaşımız -kendi seçim bölgesi, gayet normal
bunlar- haksız rekabet yapıldığını söyleyerek, gelip, burada, bizim çıkarmak
istediğimiz... Ege Bölgesindeki, Uşak'taki, Kütahya'daki, Manisa'daki,
Kemalpaşa'daki doğalgazdan mahrum fabrikalarla ilgili, üretim yapan tesislerle
ilgili bir destek isteniyor. Aslında, Hazine, bu kanun tasarısını gönderirken
yanlışlık yapmış. Sayın Bakana da onu söyledim. Şimdi, kanun tasarısının ismine
bakın; fevkalade rahatsız edici. Efendim, üretimini likit petrol gazı ile yapan
üreticilerin zararlarının karşılanması filan. Ne zararı, niye zarar? Aslında,
Hazine, bunu gönderirken diyecekti ki, üretimini likit petrol gazıyla yapan
üreticiler ile üretimini doğalgaz ile yapan üreticiler arasındaki elektrik
enerjisi kullanımından doğan haksız rekabetin önlenmesi. Bu kadar... Bunun
düzgün şekli bu. Biz, bunu istiyoruz. Ortada bir haksız rekabet var, bu haksız
rekabetin giderilmesini istiyoruz. Şimdi, yine, sayın arkadaşım bütün gün Mecliste yoktu.
Biz de, sabah saat 10.00'da odamıza geldik, saat 14.00'ten beri burada
oturuyoruz. Herhangi bir kimsenin borazancılığını da yapmıyoruz burada. Seçim
bölgemize, seçildiğimiz, seçilerek geldiğimiz, bize oy veren insanların hakkını
temsil etmek için bu kürsüde, bu sıralarda oturuyoruz; ama, kalkıp, son 5
dakikada oturuma gelip de, karar yetersayısı aramak size mi düşerdi sayın
milletvekilim? Rica ediyorum... Rica ediyorum... (ANAP, DSP ve MHP sıralarından
alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Sen ne zaman buradaydın? SUHA TANIK (Devamla) - Eğer bir Adana milletvekili
olsaydı, bir Samsun, bir Trabzon milletvekili olsaydı, hak verirdim,
yanaklarından öperdim; hükümet buradaysa, gelsin, çalışsın derdim; ama,
Çanakkale Milletvekili sayın arkadaşımıza yakışmıyor; kendisi bu haksız
rekabete alet oluyor, dikkat etsin. Bu kanunun kime faydası varsa var; ama, bu kanunun
-şunu gayet iyi bilmenizi istiyorum- ülkeye, ülkenin ihracatına, üretimine,
çalışanına faydası var. Ben, bunu biliyorum; oyumu da bu yönde, lehinde
kullanıyorum. Teşekkür ederim; sağ olun. (ANAP, DSP ve MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde... NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın Başkan, hem Sayın
Yaşar Topçu hem de sayın konuşmacı şahsıma sataşmıştır. Sataşmadan dolayı söz
istiyorum. BAŞKAN - Evet, sataşma var efendim. Yalnız, çok kısa tutun lütfen. SUHA TANIK (İzmir) - Sayın Başkanım, sataşma yok. BAŞKAN - Hayır "o arkadaşımız" diyerek... SUHA TANIK (İzmir) - Hayır efendim. Ben "Çanakkale
milletvekili" olarak söyledim, herhangi bir isim vermedim. Lütfen... Rica
ediyorum... BAŞKAN - İsim vermeniz şart değil. SUHA TANIK (İzmir) - Eğer, burada, milletvekilleri,
kendi milletvekilleriyle ilgili herhangi bir konuda sataşma olarak ismini söylerse,
ona bir itirazım yok; ama, ben "Çanakkale milletvekili" dedim,
arkadaşı kastetmedim, kendi arkadaşlarımı kastettim. BAŞKAN - Sayın Tanık, lütfen... Efendim, kısa keselim,
lütfen... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, sayın milletvekili
İzmir Milletvekili de, Türkiye milletvekili değil mi? SUHA TANIK (İzmir) - Sen burada Tunceli'yi savunurken
dinliyoruz... KAMER GENÇ (Tunceli) - Türkiye'yi götürmüşsünüz... BAŞKAN - Efendim, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Sonuna geldik, yardımcı olun lütfen. Buyurun Sayın Şahin, lütfen kısa olarak izah edin; yeni
bir sataşmaya da meydan vermeyin. VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1. – Çanakkale Milletvekili Nevfel
Şahin'in, İzmir Milletvekili Suha Tanık'ın, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; milletvekilimiz Sayın Yaşar Topçu, bana sol taraftan sataşan
arkadaşlara cevap vermemden alınmıştır. Benim, Yüce Heyete böyle bir şey
söylemeye, kesinlikle, ne hakkım var ne de milletin üstün iradesini temsil eden
arkadaşlarımı bu şekilde itham etmem mümkün. İzmir milletvekili arkadaşımız, İzmir milletvekili
olarak çıkıp burada bu tasarıyı savunuyorsa, Çanakkale milletvekili olarak
benim de, hem Çanakkale'yi hem de Türkiye'yi temsil etmem nedeniyle, burada söz
talebinde bulunmam, konuşmam, zannediyorum, arkadaşımızı ne rencide edecek ne
de benim bu hakkımı kullanmamdan dolayı arkadaşım beni itham edecek... Böyle
bir şey olmaz! Benim söylediğim şeyler ortada. Sadece seramik sektörü
değil, demir-çelikte, tekstilde, turizmde, çimentoda, Türkiye'nin bütün
sektörleri zor durumda. Esnafa verelim, çiftçiye verelim, emekliye verelim.
Siz, sadece sektörün bir kısmına veriyorsanız, o zaman, ben de diyorum ki,
sektör ayırımı yapmayın. Türkiye'de 28 milyar dolar tutarında ihracat yapan
firmalar var. Bu sektörün ihracatı 200 milyon dolar. Peki, o zaman... Bakın bir şey söyleyeyim: Mazot, iki yıl önce 118 000
liraydı; şimdi, 750 000 lira. Mazotun fiyatını 7 kat kim artırdı? (MHP ve ANAP
sıralarından "sataşmaya cevap ver" sesleri) BAŞKAN - Sayın Şahin, anlaşıldı... NEVFEL ŞAHİN (Devamla) - O zaman, şoför esnafına da,
nakliyeciye de bu teşviki verelim. Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın milletvekilleri, 69 uncu maddemiz, ifadeleri
yanlış anlaşılan her milletvekiline düzeltme hakkı vermektedir; Sayın Şahin
bunu kullanmıştır. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 12. –
Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı :
708) (Devam) BAŞKAN - Şimdi, 3 önergemiz var; bunları sırasıyla
okutacağım ve sonuncusundan itibaren işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 708 sıra sayılı, Üretimini Likit
Petrol Gazıyla Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve talep ederim.
"Madde 1.- 1.5.2001 ile 31.12.2001 tarihleri
arasında üretimlerini likit petrol gazıyla yapan karo seramik, vitrifiye sağlık
gereçleri ve porselen sofra eşyası üreticileri ile bu üretim tesislerine likit
petrol gazı kullanarak elektrik sağlamak amacıyla kurulan kojeneratör sistemli
otoprodüktör tesislerin, yukarıda belirtilen sanayi üretimlerinden kendi
üretimlerinde kullandıkları elektrik miktarı için kullandıkları likit petrol
gazının maliyeti ile aynı üretimin doğalgaz ile yapılmış olması halinde
hesaplanacak maliyet arasındaki farkın yüzde 100'ü Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanır." BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum: Sayın Başkanlığa Görüşülmekte olan 708 sıra sayılı yasa tasarısının 1
inci maddesindeki "80 trilyon lirayı geçemez" ibaresinin "10
trilyonu geçemez" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN - Üçüncü ve son önergeyi okutup, işleme
alacağım. Sayın Başkanlığa Görüşülmekte olan 708 sıra sayılı yasa tasarısının 1
inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor musunuz? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu? ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Genç, gerekçeyi mi okuyalım, konuşacak
mısınız? KAMER GENÇ (Tunceli) - Bu saatten sonra gerekçe okunur
mu Sayın Başkan?! BAŞKAN - Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir imtiyaz kanunu gelmiş; bu, 708 sayılı imtiyaz kanunu.
Aslında, bu sizin ANAP'lı ortağınız sizi oynatıyor parmağında. Bakın, samimî
söylüyorum. Siz, bir şeyin farkında değilsiniz; vallahi de değilsiniz, billahi
de değilsiniz! Bunların belli sermaye çevreleriyle ilişkileri var; sizi de
oynatıyorlar; çünkü, bu kanunun ne anlama geldiğini bilmiyorsunuz ki,
liderleriniz bilmiyor. Hatta, liderleriniz diyor ki: "Ben, verilen niyet
mektubunu okumadım." Bundan daha kötü bir şey olur mu?! Bizim Dersim kanunları çerçevesinde... Neyse, fazla şey
etmek de istemiyorum. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Dersim'e girme;
çuvallarsın sonra. KAMER GENÇ (Devamla) - İhsan Sabri Çağlayangil bir
hatıratında "Abdullah Paşa kimin idam edileceğini yazmamış altına"
diyor. O zaman, Dersim kanunlarında, Meclisin idamları onaylama yetkisi
yoktu... ŞÜKRÜ YÜRÜR (Ordu) - Ne alakası var?! KAMER GENÇ (Devamla) - ...Abdullah Paşa -Dersim Valisi-
imzalıyordu. Yazmış 20 tane, yukarıdaki kişinin idamı mümkündür diye; ondan
sonra, Sayın İhsan Sabri Çağlayangil "onu da yazsaydık, onu da idam
edeceklerdi" diyor. Yani, böyle, bir niyet mektubunu okumazsınız,
imzalarsınız. Gelen kanunların ne anlama geldiğini bilmezsiniz. Şimdi, bu kanun
nedir; bu kanun, doğalgazla elektrik üretiminin fazla pahalı olması nedeniyle
diyor ki: "Belirli firmalara, ben, sübvansiyon yapacağım. Peki, doğalgaz
niye pahalılaştı; doğalgazı, işte, sizin Enerji Bakanlarınız, başta Mavi Akım
Projesi de olmak üzere... (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
"Okumamışsın" sesleri, gülüşmeler) Biraz ciddî olun, size ciddî şeyler söylüyoruz. LPG;
ama, LPG ile doğalgaz arasındaki fark... O da pahalı, o da pahalı. (DSP, MHP ve
ANAP sıralarından gürültüler) Sayın Başkan, bunlar kahvede mi oturuyorlar?!
Yalnız, bakın, zamanım gidiyor. Lütfen, beni dinlesinler. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Yanlış söylüyorsun. BAŞKAN - Sayın hatibi dinleyelim efendim. KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, diyorlar ki, elektrik
üretimini LPG'yle yapanların maliyeti çok yüksek; dolayısıyla, biz, buna
sübvansiyon yapalım. Peki, şu anda, Türkiye'de en muhtaç olan insanlar bu
insanlar mı? Türkiye'de, şu anda, sizin devri iktidarınız zamanında yaratılan
en büyük ekonomik kriz nedeniyle mağdur olan esnafı da, köylüsü de, memuru da,
hepsi, hatta işsizi de, 15-16 milyon işsiz, ekmeğe muhtaç değil mi? Şimdi, Sayın Suha Tanık çıkmış diyor ki: "Efendim,
bu kanun, Ege'deki ve Çanakkale'deki kişilere fayda sağlıyor." Sayın Suha
Tanık, siz, o bölgenin milletvekili misiniz, Türkiye'nin milletvekili misiniz;
Türk Halkının mı menfaatlarını koruyacaksınız?! Demek ki, sizin anlayışınıza
göre, eğer bir kanun size ve çevrenize büyük avantajlar sağlıyorsa, Türkiye'yi
satsın. Böyle bir şey olur mu?! Böyle bir mantık olur mu yahu?! Böyle bir
mantık olur mu?! (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Genç... Sayın Genç... KAMER GENÇ (Devamla) - Bu kanunlar, Türk Halkının
refahını, huzurunu ve her şeyini karşılayacak... BAŞKAN - Sayın Genç, Genel Kurula hitap edin; lütfen,
şahsa hitap etmeyin... KAMER GENÇ (Devamla) - Evet; ama, yani, şimdi,
arkadaşımız çıkmış, insanları itham ediyor, diyor ki: "Efendim, bu bizim
bölgemize rahatlık getiriyor, o zaman biz karşı çıkmayalım." Ee, bizim
bölgemiz de olağanüstü halin en acımasız darbeleri altında eziliyor; peki, biz
ne yapalım?! Şimdi, bizim getirdiğimiz şu... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - İyi de, biraz evvel
askerlerin önünde öyle demiyordun! KAMER GENÇ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu
maddenin çıkması lazım.... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) -
"Komutanlarımızdan Allah razı olsun" diyordun; şimdi niye demiyorsun
orada söylediklerini?.. KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, komutanlara saygı
duyuyoruz; ama, sizin gibi sivil komutanlar kadar berbat adamları görmedim ben
yahu bu memlekette!.. İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Komutanlardan
korkuyorsun! KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Dedelek, şimdi, bak, sana
bir şeyler söyleyeceğim; ama, şimdi, benim zamanım az... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Hadi söyle, söyle
bakayım!.. Söyle!.. KAMER GENÇ (Devamla) - Ama, seninle hesaplaşacağım
burada... Burada hesaplaşacağım... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Hadi, görelim... KAMER GENÇ (Devamla) - Siz, devamlı, kürsüye çıktığım
zaman beni konuşturmak istemiyorsunuz... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Hayır!.. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, lütfen,
konuşmacıya müdahale etmesinler efendim. KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, şimdi bu
arkadaşlar, bakın... BAŞKAN - Efendim, lütfen... Lütfen toparlayın... KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, sizin döneminizde yapılan
suiistimaller... Sen, evvela, o Mavi Akımın hesabını vermeyince, onu çıngırak
gibi boynunuza asacağım... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Urfî Çetinkaya'nın
hesabını ver!.. Urfî Çetinkaya'yla fotoğrafın var... KAMER GENÇ (Devamla) - ...sizin Genel Başkanınızın da,
sizin başınıza asacağım, Türkiye'ye gezdireceğim: Bunlar, hiç gelmeyen gaz
için, Türk Halkını 350 trilyon lira borç altına soktular; Türk Halkının
parasını, getirdiler, kendi yandaşlarına verdiler... (ANAP sıralarından
"Ayıp be!" sesleri, gürültüler) Ama, şimdi böyle bir müzakere sistemi olmaz ki... Ben,
önergemi izah ediyorum. Şimdi, eğer, Türkiye'de ciddî bir ekonomik sıkıntı
varsa, bunu, Türk Halkının bütün esnafına karşılamak lazım. Anayasamızın 10 uncu maddesine göre, herkes kanun
karşısında eşittir. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri de, çıkardıkları
kanunlarda eşit davranmak zorundadır; aksine, Anayasayı ihlal etmiş sayılırlar. Şimdi, efendim, seramik sektörü için bir imtiyaz
getiriyorsunuz;ama, öteki esnaf ne olacak peki? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, bir cümle... BAŞKAN - 1 dakika vereceğim. KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, benim ilimde altı senedir
250 tane polis lojmanı yapılması lazım. Polislerimizin çoğu da, olağanüstü
şartlarda vazife yapmak için oraya geliyorlar, ev bulamıyorlar, çoluğunu
çocuğunu getirmiyorlar, çok kötü şartlarda yaşıyorlar ve zor şartlarda
yaşıyorlar. Oraya lazım olan 6 trilyon lira para. O 250 konutun bitmesi lazım.
Ben, üç senedir bu kürsüden söylüyorum, hâlâ bitirmediniz; ama, getiriyorsunuz,
özellikle ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın yandaşlarına 80 trilyon
veriyorsunuz. Böyle bir şey olur mu ya?!. 80 trilyon lira devletin
bütçesinden... NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Ne alakası var?!. BEYHAN ASLAN (Denizli) - Yalan söyleme!.. Hayatın yalan
senin... KAMER GENÇ (Devamla) - Siz nereden anlıyorsunuz?.. Siz
ne anlıyorsunuz?.. Peki, sevgili milletvekilleri, ülkenin savunmasına,
ülkenin güvenliğine katkıda bulunan insanların sıkıntısını gidermek mi
önemlidir; yoksa, yandaş iki tüccara bizim bütçeden 80 trilyon vermek mi
gerekir? İşte, bu ANAP sizi kandırıyor; siz de bilmiyorsunuz,
her şeyine rağbet ediyorsunuz. Onun için, bizim verdiğimiz bu önergede bu
maddeyi çıkarın diyoruz. Bir önergem daha var... Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Oylamaya geçtik, ikincisinde isteyin efendim. Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. SUHA TANIK (İzmir) - Sayın Başkan, sataşmadan dolayı
söz istiyorum. BAŞKAN - Sayın Tanık, sataşma sebebiyle size söz
veriyorum; yalnız, çok kısa olsun ve yeni bir sataşmaya meydan vermeyin. Buyurun. VI. –
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam) 2. – İzmir
Milletvekili Suha Tanık’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, konuşmasında,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması SUHA TANIK (İzmir) - Sayın Başkanım, sayın
milletvekilleri; değişik zamanlarda, bu kürsüde, değişik konularda görüşümü
beyan ettim, bütün milletvekili arkadaşlarıma saygıda kusur etmedim, hiç
kimseyi rencide edecek herhangi bir sataşmada bulunmadım. Yalnız, biraz önce,
sayın milletvekilimiz, burada, benim ismimi vererek "siz, İzmir
milletvekili misiniz; Çanakkale milletvekili misiniz; siz, aslında, Türkiye
milletvekilisiniz" dedi. Tabiî ki, buradaki 550 arkadaşımız, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde kendi seçildikleri illeri temsil eden Türk milletvekilleri.
Bu Türk Bayrağının altında, Allahımıza, Peygamberimize inanmış, bayrağımıza
inanmış milletvekilleri olarak, bu çatının altında, bu ülkeye hizmet etmek için
toplanmış insanlarız; ama, her birimizin seçim bölgesi, her birimizin
hüviyetinde seçildiğimiz yerin ismi yazıyo "Suha Tanık İzmir
Milletvekili" diye yazıyor. Ben, İzmir milletvekiliyim, onsekiz senedir İzmir
milletvekiliyim. Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, şerefiyle, Türk
Halkına hizmet etmek üzere seçimle gelmiş bir milletvekiliyim. Biraz önce, sayın milletvekili arkadaşımız bu konudaki
konuşmasını yapıp, benim bu beyanıma değindikten sonra, "benim
ilimde" diye konuşmasına devam etti. Yani, tabiî ki, sizin ilinizde... Biz
sizin ilinize saygı duyuyoruz. Sizin Tuncelinize yapılacak her türlü yatırımın
arkasındayız ve destekliyoruz. Tabiî ki, orası da, Türkiye'nin bir köşesi. KAMER GENÇ (Tunceli) - Hangi hizmeti yaptınız?.. SUHA TANIK (Devamla) - Ben yedek subaylığımı Özalp
Hudut Taburunda Van'da seyyar jandarma olarak yaptım. Tabiî ki, o köşeleri
gayet iyi biliyorum. Bakın, eğer, siz, burada, konuşma yaparken, doğalgaz
ile LPG arasında bir rekabetten kaynaklanan bu olayı, İzmir veyahut Ege
Bölgesinde veyahut Uşak'ta, Kütahya'da doğalgaz var da, bu kullanılmıyor yahut
doğalgaz ucuz da LPG pahalı değil. Bizim burada gündeme getirişimiz, bizim
burada çığlıklarımız, bu bahsettiğimiz bölgelerde doğalgaz yok; haksız bir
rekabet var. Doğalgaz var da kullanmıyor değiliz ki. Buraya doğalgaz gelmemiş. Bizim temennimiz, Sayın Enerji Bakanlığımızdan, sayın
hükümetimizden istediğimiz, bir an önce bizim bu bölgelerimize doğalgazı
getirin, biz de LPG kullanmaktan vazgeçelim; o zaman, beraber rekabet edelim
Çanakkale'deki fabrikalarla. Hatta, bakınız, size bir şey daha söyleyeyim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Mavi Akımla getirin gazı... SUHA TANIK (Devamla) - Bir dakika efendim... Mavi
Akımla ilgili konuşmuyorum. Sayın Genç, müsaade ederseniz, bir şey daha
söyleyeyim... YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Orada, Tunceli'nin nüfusu
kadar adam çalışıyor. BAŞKAN - Sayın Tanık, lütfen, toparlayın... SUHA TANIK (Devamla) - Şimdi, bakın, Sayın Genç, bir
şey daha söyleyeyim. "Üretiminin yüzde 20'sini ihracat yapanlara"
diyoruz; biz, bunu maddeden bile çıkardık. "Üretiminin yüzde 20'sini
ihracat yapanlara sağlansın" denilen bu ifadeyi de çıkardık. Niye; bazı
küçük tesisler vardır, Ege Bölgesinde, Uşak'ta, Kütahya'da, bunlar üretimini
ihracatta kullanmıyordur, içpiyasada kullanıyordur, bunlara bile destekleme
olsun diye, bu şekilde "yüzde 20'sini ihracat yapanlar" ifadesini
çıkardık. Sayın Genç, bunu, lütfen, anlayışla karşılayınız. BAŞKAN - Tamam, lütfen... SUHA TANIK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Saygılar sunuyorum.(ANAP sıralarından alkışlar) V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 12. –
Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı :
708) (Devam) BAŞKAN - Şimdi, ikinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 708 sıra sayılı, Üretimini Likit
Petrol Gazıyla Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz. Fethullah Erbaş (Van) ve arkadaşları "Madde 1.- 1.5.2001 ile 31.12.2001 tarihleri
arasında üretimlerini likit petrol gazıyla yapan karo seramik, vitrifiye sağlık
gereçleri ve porselen sofra eşyası üreticileri ile bu üretim tesislerine likit
petrol gazı kullanarak elektrik sağlamak amacıyla kurulan kojeneratör sistemli
otoprodüktör tesislerin, yukarıda belirtilen sanayi üretimlerinden kendi
üretimlerinde kullandıkları elektrik miktarı için kullandıkları likit petrol
gazının maliyeti ile aynı üretimin doğalgaz ile yapılmış olması halinde
hesaplanacak maliyet arasındaki farkın yüzde 100'ü Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanır." BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu? ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) -
Müsaade ederseniz Sayın Başkanım, açıklayayım. BAŞKAN - Katılmıyorsunuz ve katılmama sebebini mı
açıklayacaksınız? ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) -
Evet efendim. BAŞKAN - Sayın Bakan, katılmama sebebini açıklayacak. Buyurun efendim. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce, LPG kullanarak üretim yapan
11 adet fabrika olduğunu belirtmiştim. Bu fabrikalar içerisinde, otoprodüktörle
enerjisini üreten fabrikaların, ürettikleri enerjinin bedeliyle ilgili olarak,
biraz sonra kanunlaşırsa, bu tasarıdan faydalanacaklarını da beyan etmiştim. Şimdi, değerli konuşmacı arkadaşlarımız, özellikle
hükümeti hedef alarak bu kanun tasarısı üzerinde fikirlerini beyan ettiler.
Enerji Bakanlığı olarak, bu kanun tasarısını, biz teklif etmiş değiliz. Bu
kanun tasarısı, Bakanlar Kurulundan geçen, Başbakanlıkça Meclise sunulan bir tasarıdır.
57 nci hükümetin hazırladığı her tasarıya da burada sahip çıkmak, Bakanlar
Kurulu üyesi olarak, hükümetin bir üyesi olarak benim aslî görevimdir. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sizin tasarınız tabiî... ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Devamla) -
Bunun doğru olduğuna da inanıyorum. Rekabeti eğer belirli ölçüde
sağlayamazsanız, ihracatı arzu edilen seviyeye çıkarmanız da mümkün değildir. Sayın Kamer Genç, özellikle Bakanlığımı da itham
ederek, özellikle, bu kanun tasarısının Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığını
yakından ilgilendirdiğini ve Sayın Genel Başkanımız Mesut Yılmaz'la ilgili
olarak da, bazı konularda beyanlarda bulundular, onu da hiçbir zaman kabul
etmediğimizi, Enerji Bakanlığı olarak bunu teklif etmediğimizi, hükümetin bir
kanun tasarısı olduğunu ve hükümetin bir bakanı olarak burada oturduğumu ve
buna her zaman da sahip çıkacağımı beyan etmek istiyorum. Teşekkür ediyorum. Katılmıyoruz. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Önerge sahibi olarak Sayın Fethullah Erbaş; buyurun
efendim. Konuşma süreniz 5 dakikadır. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önergem üzerinde görüşlerimi arz etmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, hakikaten, bir kriz ortamındayız,
LPG gazına her gün zam yapılmaktadır. Birinci ayda 5 milyon liraya aldığımız
tüpgaz, şu anda 13 milyon liraya çıktı, dört ay veya altı ay içerisinde yüzde
180 arttı. Şimdi, eskiden, köyde LPG gazı kullanılıyordu, şu anda
gittiğimde, baktım ki, ocaklar yakılmaya başlandı, kokaryakıt yakıyorlar artık,
bundan sonra LPG'ye güçleri yetmiyor. Bu iktidar, şehirlerde bu imkân olmadığı
için, artık sıcak bir yemeği, sıcak bir aşı çok gördü bu vatandaşa, inşallah
ileride bunun cevabını alacaklar. Değerli arkadaşlar, bugün, seramik sanayiinde,
hakikaten, bir tarafta, doğalgaz kullanarak normal üretimlerini yapan seramik
sanayi tesislerimiz var. Öte tarafta, yine, devletimizin imkânları elvermemiş
olduğundan, 54 üncü hükümet zamanında İran'dan alınacak gaz alınamadı, çeşitli
nedenlerle ertelendi, bugün bu gazı alamıyoruz; alamadığımız için, İzmir'de,
Kütahya'da ve Uşak'ta bulunan seramik sanayii tesisleri de bu gazdan
faydalanamadığından, büyük bir haksız rekabetle karşı karşıya. Tasarıda deniliyor ki, bunu yüzde 70 oranında
karşılayalım. Peki, kalan yüzde 30'unu niye karşılamıyorsunuz? Burada da haksız
rekabet var. Yüzde 70'ini karşılıyorsunuz, geriye kalıyor yüzde 30; bu
firmalar, haksız rekabetin yüzde 30'unu çeksinler... Bizde meşhur bir laf var
"elihsanı bitamam" diyorlar; yani, eğer ihsan ediyorsanız, bunu
karşılıyorsanız tamamını karşılayın. Mademki, bu, rekabeti önlemek içindi, niye
yüzde 30'unu da karşılamıyorsunuz? Burada, bu yüzde 30'un her tesise maliyeti 4
milyar dolar civarında para ediyor. Değerli arkadaşlar, bu rekabetten dolayı, şu anda, bu
bölgelerdeki seramik üretiminde yüzde 22,5'lik bir düşüş var. Eğer bunu devam
ettirirseniz -size müjdeyi vereyim- Türkiye'de bazı firmalara teşvik
vermediniz, Romanya'ya taşıdılar fabrikaları; yarın, enerjinin ucuz olduğu
İran'a gider bu firmalar, İran'dan ihracat yaparlar. Ben, eğer bu teşviki
verecekseniz, yüzde 70 değil, yüzde 100 verin; ama, 80 trilyonu geçmesin -yani,
bu teşvik 80 trilyonu geçmesin- oradaki fabrikalar da kapatılmasın diyorum.
Komisyon ve hükümet her ne kadar önergeme destek vermediyse de, sizin
vicdanlarınıza bırakıyorum. Yüzde 30'luk farkı bu tesislere yüklemeyin diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge, kabul edilmemiştir. Sonuncu önergeyi okutuyorum: Sayın Başkanlığa Görüşülmekte olan 708 sıra sayılı Yasa Tasarısının 1
inci maddesindeki "80 trilyon lirayı geçemez" ibaresinin "10
trilyonu geçemez" olarak değiştirilmesini arz ederiz. Kamer Genç (Tunceli) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor mu?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet, katılıyor mu?.. ENERJİ VE TABİî KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Genç, konuşacak mısınız?.. KAMER GENÇ (Tunceli) - Evet. BAŞKAN - Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada tabiî, bu maddenin tasarı metninden çıkarılması
konusunda verdiğimiz önergeyi kabul etmeyince,
tabiî, 80 trilyon liranın büyük bir rakam olduğunu, bunun hiç olmazsa 10
trilyona indirilmesi yönünde bir önerge verdik. Tabiî, biraz önce burada yapılan konuşmaları görünce,
hakikaten insan, Türkiye'de yaşamıyor muyuz diye hayrete düşüyor. İnsanlar bu
kadar büyük bir sefalet içindeyken, bu kadar bir yokluk içindeyken, polisiyle, öğretmeniyle, memuruyla, küçük memuruyla, devletten maaş
alan insanlar açlığın, sefaletin altında yaşarken, insanlar sokakta dilenirken,
yani, sizin için 80 trilyon, bakıyorum, hiçbir şey ifade etmiyor gibi bir
izlenim var. Aslında, bu 80 trilyon lirayla, yani, bugün, devlet memurlarına
aşağı yukarı artı 5-6 puan bir şey verilebilir yani, bir ek ödenek, ek bir
gösterge verilebilir; ama, tabiî, bu sizin devri iktidarınızda, esnafı düşünmek
yok, memuru düşünmek yok, polisi, öğretmeni düşünmek yok, küçük esnafı düşünmek
yok, köylüyü düşünmek yok; ama, belirli holdinglere karşı bir şeyiniz var, bir
taahhüdünüz var. Şimdi, bir Anayasamız var, demek istediğim, Anayasanın
10 uncu maddesi herkes kanun karşısında eşittir... Eğer, birisine bir imtiyaz
getiriyorsanız, herkesin de bu imtiyazdan yararlanması lazım, devletin
imkânları elveriyorsa, ama, elvermiyorsa bundan yararlanamaz. Biraz önce, İzmir milletvekili burada konuştu. Bu
arkadaşımızı Genel Kurul salonunda pek görmüyorduk. Bizim Genel Başkan
Yardımcımıza "sen gelmiyordun" diyor. Tabiî, Genel Başkan
Yardımcılarının esas partide görevi vardır. SUHA TANIK (İzmir) - Doğru... Doğru... KAMER GENÇ (Devamla) - Yani, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görevi yoktur; ama, Sayın Suha Tanık, bilmiyorum, Genel Başkan
Yardımcısı mıdır, değil midir? SUHA TANIK (İzmir) - Değilim. KAMER GENÇ (Devamla) - O ayrı bir olay. Şimdi, bizim istediğimiz, bölge meselesi değil; bizim
istediğimiz, Türkiye'deki harcamanın dengeli yapılmasıdır. Bu harcamalar
yapılırken de belirli holding gruplarına devlet kaynaklarının haksız olarak
kanalize edilmemesidir. Burada yapılan özel bir kayırmadır. Bunu hepinizin de
kabul etmesi lazım. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Bizi holdingler
seçmedi. KAMER GENÇ (Devamla) - Bir dinleyin kardeşim yahu, bir
dinleyin yahu! Yani, size birtakım insanlar, bu kanunun çıkarılması
konusunda özel bir telkinde bulunmuş olabilirler, size özel ricada
bulunabilirler; ama bir dinleyin, biz milletin sözünü burada dile getiriyoruz. YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Milletvekilleri özel ricayla
iş yapmaz. Ayıptır!.. KAMER GENÇ (Devamla) - Lütfen, kendinize özel talimat
veren insanların bu talimatları yerine gelmedi diye de burada bizi susturmaya
kalkmayın. YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Ne demek yahu! Sayın Başkan, burada böyle bir şey olmaz... Bu, bir
saygısızlıktır. Böyle şey olur mu?.. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Bizi holdingler
seçmedi beyefendi!.. BAŞKAN - Sayın Genç, bir dakika... Sayın Genç... KAMER GENÇ (Devamla) - Bizim istediğimiz, burada, bu
kanun... BAŞKAN - Sayın Genç, müsaade eder misiniz... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, bir itirazınız
varsa bana söyleyin, karşılıklı konuşmaya başlayınca söylenenleri duyamıyoruz
bile. YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Efendim, burada özel ricayla
milletvekilleri iş yapmaz. Böyle bir ithamda bulunamaz. KAMER GENÇ (Devamla)
- Mikrofonu açar mısınız. BAŞKAN - Açacağım... Açacağım... Birazdan açacağım. Buyurun. Yalnız, lütfen, sükûnetle dinleyelim; zaten vakit bir
hayli geçti. Siz de toparlayın Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu
memlekette uçağa ihtiyaç olmadığı halde...(ANAP sıralarından gürültüler) YAŞAR TOPÇU (Sinop) - İçtüzükte böyle usul yok. KAMER GENÇ (Devamla) - Susturun bunları, konuşalım. BAŞKAN - Efendim, hatibi dinleyin. KAMER GENÇ (Devamla) - Bu memlekette uçağa ihtiyaç
olmadığı halde, 1997 yılında ANAP iktidara gelir gelmez hemen 2,5 milyar dolar
civarında uçak satın aldı. RAMAZAN GÜL (Isparta) - İhtiyaçların da bir sıralaması
var. KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi o uçakların bir kısmını
İran'a verdi. Türkiye'de havayolları zarar ediyor denildi. Şimdi bir
incelediniz mi bakalım; bu 2,5 milyar dolarlık uçak niye alındı? Bunları bir
araştıralım. Sizin devri iktidarınızda hiçbir şey araştırılmıyor. Bu
memlekette, sizin döneminizde yapılan suiistimaller kadar, soygunlar kadar
hiçbir dönem de yapılmadı. Açın bakın bakalım, geçen dönemde, bu Mecliste
verilen her araştırma önergesi kabul edildi ve birtakım şeyler araştırıldı;
ama, sizin zamanınızda araştırılmıyor; her şeyi örtbas ediyorsunuz. Kürsüde
birtakım şeyleri dile getirdiğimiz zaman da bunlardan sıkıntı duyuyorsunuz.
Siz, yarın milletin karşısına nasıl çıkacaksınız?! (DSP ve MHP sıralarından
gürültüler) YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Sana ne nasıl çıkacağımız. KAMER GENÇ (Devamla) - Burada sayısal çoğunluğunuza
dayanarak beni susturabilirsiniz; susturamazsınız ya, gücünüz de yetmez ya.
(DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Benim arkamda halk var, halk; halkın ıstırabı var,
açlığı var. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Hadi oradan... Kaç
oy aldın?! KAMER GENÇ (Devamla) - Ben, burada, aç olan, işsiz
olan, yoksul olan halkın sıkıntılarını dile getiriyorum. (DSP ve MHP
sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın Genç, toparlayın lütfen. KAMER GENÇ (Devamla) - Siz neyi dile getiriyorsunuz; üç
beş tane holdinge yardım etmek için, devletin kaynaklarını onlara haksız yere
geçirmek için uğraşıyorsunuz. BAŞKAN - Sayın Genç... YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Böyle konuşamazsınız; ayıp.
Bütün hepimiz hırsızız, bir sen namuslusun! KAMER GENÇ (Devamla) - Bizim istediğimiz, 80 trilyon
lira fazla; maddenin tasarı metninden çıkarılmasını reddettiniz; hiç olmazsa
bunu 10 trilyon olarak... YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Burada böyle konuşamazsınız. KAMER GENÇ (Devamla) - Yusuf Bey, siz müteahhitlik
yapıyorsunuz; diyorsunuz ki: "Ben milletvekili maaşını almıyorum." Peki,
müteahhitlikten para kazanmıyor musunuz? YUSUF KIRKPINAR (İzmir) -Ben müteahhitlik yapmıyorum.
Senin malvarlığın ortada. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - 100 tane kaynak var! KAMER GENÇ (Devamla) - Ben devlete çalışıyorum,
devletten maaş alıyorum; siz müteahhitlik yapıyorsunuz... (DSP ve MHP
sıralarından gürültüler) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan, cevap hakkı
istiyorum. KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, biz burada
konuşmazsak nerede konuşacağız?! BAŞKAN - Sayın Genç, anlaşıldı efendim. Sayın Genç, lütfen, yalnız önergenizi izah edin ve
önergenize destek isteyin. KAMER GENÇ (Devamla) - Türk Halkını seviyorlarsa,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti hudutları içinde yaşayan Türk Halkını seviyorlarsa
önergeme destek versinler; ama, belirli holdingleri seviyorlarsa desteklerini
çeksinler. Ben, tabiî, takdiri onlara
bırakıyorum. YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan, cevap hakkı
istiyorum. KAMER GENÇ (Devamla) - Ben diyorum ki: 80 trilyon büyük
bir paradır; bugün devletin kriz içinde olduğu bir dönemde, sizin "Kemal
baba, gel bizim kurtar" dediğiniz Kemal baba, hep Amerika'da, Avrupa'da
geziyor; şu kadar para getir ver diyorsunuz; bu adamı da bu kadar yormayın;
mümkün olduğu kadar tasarrufa riayet edin diyorum. Tasarrufa riayet etmek için,
burada önergeler veriyorsunuz, bu, devlet bütçesine ne getirir ne götürür bir
şey demiyorsunuz. Anayasada bir hüküm var; deniliyor ki "cari ve
gelecek bütçe kanunlarına gider getirecek şeylerin de gelir kaynaklarının gösterilmesi
lazım." Siz ne Anayasayı dinliyorsunuz ne kanunu düşünüyorsunuz ne
devletin ciddiyetiyle yapılması gereken giderleri düşünüyorsunuz. Burada bir
sayısal çoğunluğunuz var; onunla her şeyi geçiriyorsunuz. Size hayırlı olsun. Saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan, sataşmadan
dolayı söz istiyorum. BAŞKAN - Önce, Beyhan Aslan Bey söz istemişti. Buyurun. BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; konuşmacı, millî iradenin temsilcileri Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyelerini itham altında bırakmıştır. Bu kutsal çatı altında bulunan
hiçbir milletvekili, hiçbir kimsenin tehdidin altında oy kullanmayacağı,
beyanda bulunmayacağı gibi hiç kimse de kimsenin adamı değildir. ABDÜLKADİR AKÇAN (Afyon) - Kamer hariç!.. BEYHAN ASLAN (Denizli) - Bu Yüce Parlamentonun üyeleri,
sadece ve sadece millî iradenin temsilcileridir, milletin emrindedirler. Bunun
böyle bilinmesinde fayda vardır. Konuşmacı, her seferinde, hitap ederken, Meclisteki milletvekillerine,
bu tür asılsız ithamlarla, abartılı beyanlarla, Parlamentonun itibarını
sarsmakta çok önemli rol oynamaktadır. Başkanlık Divanı olarak, bundan sonra,
bu konuşmacının olduğu gibi, diğer konuşmacıların da, önergesi üzerinde her kim
konuşacaksa ya da hangi konu üzerinde konuşuyorsa, İçtüzüğümüzün ilgili
maddeleri gereğince, kendisinin iki kez uyarılması ve akabinde sözünün
kesilmesi açıktır. Eğer, yaralayıcı bir dil kullanırsa, hakarete varan dil
kullanırsa, kendisinin, ikaz edilip susturulması ve gerekirse salondan
çıkarılması gerekir. KAMER GENÇ (Tunceli) - Tabiî; bundan sonra Meclisten de
çıkarın... BEYHAN ASLAN (Denizli) - Bu üyemiz, hiçbir zaman buna
riayet etmemiştir ve riayet etmeye de niyeti yoktur. Bu konuda, Başkanlık
Divanınızın daha titiz davranmasını öneriyorum. Saygılarımı sunuyorum. (ANAP ve MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslan. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bizi, temelli
Meclisten çıkarmak istiyorlar... BAŞKAN - Sataşmadan dolayı, Yusuf Bey; buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar) Yalnız, yeni bir sataşmaya meydan vermeyin ve kısa
olsun lütfen. VI. –
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam) 3. – İzmir
Milletvekili Yusuf Kırkpınar’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması YUSUF KIRKPINAR (İzmir)- Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bana, şahsıma bir sataşmadan dolayı söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Herkes şunu iyi biliyor ki, ben, Yusuf Kırkpınar olarak
bütün işlerimi daha mazbatasını almadan kayyuma devreden bir şahısım. Benim,
Urfi Çetinkaya'yla falan resimlerim yok. (MHP ve ANAP sıralarından
"Bravo"sesleri, alkışlar) Kimin resimleri varsa onlar düşünecek, bir.
İkincisi, buraya, kürsüye her çıkışında liderlere
hakaret etmeyi âdet edinmiş olan Sayın Kamer Genç'e bir uyarım olacak. Lütfen,
kendisine gelsin. O fabrikalara da, hiç kimse şahsî menfaatından dolayı bu
kıyağı çekiyor gibi gösterilmesine de karşıyım. Kütahya'nın, Uşak'ın,
Manisa'nın, Turgutlu'nun,İzmir'in içerisinde bulunan mevcut fabrikalarda
çalışan 18 000-20 000 insanın bir kısmı da Tuncelilidir. Hatta, bu
fabrikalardan, birinde çalışan insan sayısı Tunceli'nin nüfusu kadardır. Ben, Tunceli'yi tutmuyor değilim; ben, Tunceli'nin
hemen sınırındaki bir il doğumluyum; ama, ben, İzmir Milletvekiliyim, oralıyım,
Erzurumluyum; Tunceli'yi de çok iyi biliyorum. Kendisinin burada bazı yerlere
mesaj vermek için bazı milletvekillerine, hatta bütün Meclise "özel
görüşmelerden sonra bu kanun getirilmiştir: siz, uyutuluyorsunuz" şeklinde
ifadelerini de lütfen geri almasını istiyorum. Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. Bundan sonraki
konuşmalarına daha dikkat etmesini istiyorum. Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP, DSP ve ANAP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 12. – Üretimini Likit Petrol Gazı ile
Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı : 708) (Devam) BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul
edenler... NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum. (MHP, ANAP
sıralarından "oylamaya geçtiniz"sesleri) Efendim, bir dakika, elektronik cihazla yapacağım... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bana sataşma
olmadı mı yani ? BAŞKAN - Uzatmayalım. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın )- Sayın Başkan?.. BAŞKAN -Sayın Gönül, ben size söz veririm; yalnız şu
oylamayı yapalım... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın )- Sayın Başkan, konuyu uzatmak
niyetim yok; ama, izin verirseniz bir konuda açıklama yapmak isterim. O
nedenle, yerimden kısaca.. BAŞKAN - Bir dakika efendim... Oylamayı başlatmadan
evvel, grup başkanısınız, o sıfatla size...(MHP, ANAP sıralarından
"Oylamayı başlattınız" sesleri; gürültüler) Efendim, bir dakika... Efendim, oylamaya geçtiğimizde,
bakın, Tüzüğümüzde, bir sataşma olursa, o oturumda söz verilir deniliyor. Şimdi, dinleyeceğiz efendim, sataşma iddiası var,
dinleyeceğiz. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Oylamaya geçtiniz ama
Sayın Başkan. BAŞKAN - Yani, oylamadan sonra, eğer, tatil etmek
zorunda kalırsak, söz verme imkânımız olmaz; onun için hassasiyet gösteriyorum.
Bu gösterdiğim hassasiyet, hepinizin ayrı ayrı hakkına olan saygımdandır. MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Oylamaya geçtiniz ama,
yapmayın!.. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Başkan, oylamaya
geçtiniz. BAŞKAN - Üstelik, Ali Rıza Gönül, grup başkanvekilidir. Buyurun; yalnız, çok kısa... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum,
Yüce Heyetinizi de saygıyla selamlıyorum. Ancak, burada, üzerinde uzlaşmamız gereken bir konunun
olduğunun da altını çizmekte fayda görüyorum. Grubumuz milletvekili,
konuşmasında, hiçbir kimseyi, hiçbir kişiyi, hiçbir lideri tahkir, tezyif ve
istiskal etmemiştir. (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Bakın,
dinlemiyorsunuz ki! YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Siz dinlememişsiniz
zamanında! ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkanım... BAŞKAN - Efendim, dinleyelim; siz de, lütfen, çabuk
bitirin. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; tabiî ki, hemen itiraz ediyorsunuz, konuşma üslubu, kapsamı ve
içeriği içerisinde değerli konuşmacı arkadaşımızın ortaya koyduğu mesele,
yürütmenin, hükümetin uygulamasındaki yanlışları ortaya koymaktan ibarettir.
Bunu, kişisel bir sataşma olarak algılamak, bence yanlıştır. Muhterem Heyetinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. ABDÜLKADİR AKCAN (Afyon) - Milletvekillerinin tümüyle
alakalı... CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Holdinglere kıyak yapıyorsunuz
diyor. BAŞKAN - Efendim, sizinle alakalı bir konu yok burada. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Milletvekillerinin tümüyle
alakalı, holdinglere kıyak yapıyorsunuz diyor. BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Oylamayı, elektronik cihazla oylama yapacağım ve oylama
için 3 dakika süre veriyorum. Oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Karar yetersayısı vardır ve önerge kabul
edilmemiştir. Şimdi, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2
nci madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür. BAŞKAN - 3 üncü maddeyi kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir. Şimdi, tümünün oylamasına geçmeden evvel, İçtüzük
gereğince, lehte iki talep var; birisi Sayın Karakuş, diğeri Sayın Yaşar Ünal. Yalnız bir arkadaşımıza söz verebileceğimizden, Kütahya
Milletvekili Sayın Karakuş; buyurun efendim. SEYDİ KARAKUŞ (Kütahya) - Söz hakkımı Ünal Beye
veriyorum. BAŞKAN - Ünal Beye veriyorsunuz. Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. MEHMET YAŞAR ÜNAL (Uşak) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. Burada görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı sadece,
haksız rekabetin kaldırılmasına yönelik bir yasa tasarısıdır. Bazı
arkadaşlarımız, konuşmalarında, konuyu başka yönleriyle görmek istediler. Tabiî
ki, buradaki her milletvekili, bu konuşmalarında, ülkesi için doğru olduğuna
inandığı şeyleri söylüyordu. O nedenle, kendimiz gibi düşünmeyen diğer
milletvekillerini başka şekilde itham edersek, bu Meclisin saygınlığını
düşürürüz. Bu konuda, bütün arkadaşlarımızın, kendi saygınlıkları açısından
sözlerine dikkat etmeleri gerekiyor. Şimdi, bu yasa tasarısı, sadece doğalgaz ile likit
petrol gazı arasındaki fiyat farkından doğan haksız rekabeti önlemek için,
hükümetimizce, buraya sunulmuş olan bir yasa tasarısıdır. Eğer, bu tasarı
çıkmazsa -ki, çıkacağını sanıyorum- o zaman ne olacak; mevcut durum devam
ederse, Marmara Bölgesi çevresinde doğalgazla üretim yapan fabrikalar kârlarına
kâr katacaklar, daha güçlenecekler, üretimlerini artıracaklar, ihracatlarını
artıracaklar, biz de bundan memnun olacağız, Türkiye için yapılan bu işlere biz
sahip çıkarız; ama madalyonun öteki yüzü var. Bu böyle devam ederken, taşra
illerinde kurulmuş olan seramik fabrikaları, Uşak'ta, Kütahya'da, Denizli'de, Manisa'da
veya Kemalpaşa'da, bunlar da batacaklardır, onbinlerce insan da işsiz
kalacaktır. Bu tasarının aleyhinde konuşan arkadaşlarımızın bunu istediğini de
ben zannetmiyorum. O halde, hep beraber, biz, bu haksızlığı ortadan kaldıracak
olan tasarıya sahip çıkalım. Bunun, Türk ekonomisinin lehinde olacağına,
Türkiye'nin lehinde olacağına inanıyorum. Oyumun rengi beyazdır. Hepinizi saygılarla selamlıyorum. (DSP, MHP ve ANAP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünal. Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Memleketimize hayırlı olsun. Sayın Bakan teşekkür konuşması yapacak. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) -
Katkısı bulunan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çalışma programımız
gereğince, gündemin 13 üncü sırasındaki "Orta Doğu Teknik Üniversitesinin
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının müzakeresine
başlayacağız. 13. – Ortadoğu
Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurmasına
İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/845) (S. Sayısı : 681) BAŞKAN - Komisyon?.. Mevcut değil. Müzakere ertelenmiştir. Bu durumda, günlük programımızı tamamlamış
olduğumuzdan, alınan karar gereğince, Başbakan Sayın Bülent Ecevit hakkındaki
gensoru önergesi ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 14
Haziran 2001 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor,
hepinize iyi akşamlar diliyorum. Kapanma Saati
: 22.35 |
|