DÖNEM : 21 CİLT : 65 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 111 inci
Birleşim 31 . 5 . 2001 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - YOKLAMALAR IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. - İstanbul Milletvekili Nazif Okumuş’un, İstanbul’un fethinin 548
inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması 2. - İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın, yurt dışındaki
temsilciliklerimizde görev yapan personelin hizmet dışı felsefelerinin
geliştirilmesi ve verimliliklerinin sağlanmasına ilişkin gündemdışı konuşması 3. - Sivas Milletvekili M. Cengiz Güleç’in, günümüzde, siyaset kurumu ve
siyasetçilere gösterilen tepkilere ilişkin gündemdışı konuşması B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/727, 6/1318, 6/1340,
6/1353, 6/1384, 6/1385) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin
önergesi (4/380) 2. - Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in (6/1423) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/382) 3. - Nevşehir Milletvekili Mükremin Taşkın’ın (6/1395) esas numaralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/381) 4. - Çek Cumhuriyeti Parlamentosu Millet Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu
Başkanı Lubomir Zaoralek’in davetine icabetle bu ülkeyi ziyaret edecek olan
Dışişleri Komisyonu Başkanı Kâmran İnan Başkanlığındaki Parlamento heyetinde
yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/835) C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 20 arkadaşının, okullarda meydana
gelen taciz ve tecavüz olaylarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/202) D) ÇEŞİTLİ İŞLER 1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonuna havale edilmiş bulunan Kara Avcılığı Kanunu Tasarısının,
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu da uygun gördüğünde, İçtüzüğün 34 üncü
maddesine göre kendi komisyonuna havalesini isteyen Çevre Komisyonuna görüşünü
bildirmek üzere gönderileceğine ilişkin Başkanlık duyurusu V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı’nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut’un;Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven’in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici’nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri
ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) 2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/851) (S. Sayısı : 669) 3. - Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın
Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı
: 682) VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1. - İstanbul Milletvekili Erol Al’ın, Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması VII. - SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Tasarruf Mevduat Sigorta
Fonuna devredilen bankalara ve Yaşarbank ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş’in cevabı (7/3968) 2. - İstanbul Milletvekili Nazif Okumuş’un, birleştirilen bankalarda
çalışan personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş’in cevabı
(7/4072) 3. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, memurlara ödenen çocuk
yardımlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı
(7/4098) 4. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, emekli iki orgeneral hakkında
yapılan suç duyurusuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı
Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/4149) 5. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek’in, sağlık memuru kadrolarına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/4176) 6. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, Atatürk Orman Çiftliği
arazilerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in
cevabı (7/4178) 7. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, Ankara Büyükşehir Belediyesi
sınırları içindeki mera vasıflı hazine arazilerine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/4179) 8. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, vatandaşlığa geçmek
için başvuruda bulunan Ahıska Türklerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Sadettin Tantan’ın cevabı (7/4211) 9. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Türk vatandaşlığından çıkanlara
ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı
(7/4205) 10. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, Devlet Bakanı Kemal
Derviş’in ABD vatandaşı olup olmadığına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Sadettin Tantan’ın cevabı (7/4237) 11. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Bağ-Kur emeklilerinden
kesilen prime ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar
Okuyan’ın cevabı (7/4251) 12. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, THK tarafından Samsun
İlinde toplanan kurban derilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı
Sadettin Tantan’ın cevabı (7/4264) 13. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, hububat alımlarında uygulanacak
taban fiyatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in
cevabı (7/4284) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak dört oturum yaptı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından; Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu Tasarısının
(1/851) (S.Sayısı: 669) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadığından; Ertelendi. Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın
Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/705) (S.Sayısı:682) görüşmelerine devam
olunarak 17 nci maddesine kadar kabul edildi, Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya, İstanbul Milletvekili Mustafa
Verkaya'nın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüşü
kendisine atfettiği iddiasıyla bir açıklamada bulundu. Ağrı Milletvekili Nidai Seven, Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak da, Ağrı Milletvekili Nidai
Seven'in, Şahsına sataştığı iddiasıyla birer konuşma yaptılar. Çerçeve 17 nci maddeye bağlı ek madde 1'in oylanmasından önce, istem
üzerine, elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı
yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından, 31 Mayıs 2001 Perşembe günü, alınan
karar gereğince saat 14.00'te toplanmak
üzere, birleşime 00.30'da son verildi. Ali Ilıksoy Başkanvekili
Yahya Akman Şanlıurfa Kâtip Üye No. : 154 II. – GELEN KÂĞITLAR 31.05.2001
PERŞEMBE Teklif 1.- Tekirdağ Milletvekili Ahmet Zamantılı'nın; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilâtı ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/777) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.5.2001) Raporlar 1.- Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (1/801) (S. Sayısı: 688) (Dağıtma tarihi: 31.5.2001) (GÜNDEME) 2.- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve
Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/842) (S. Sayısı:
690) (Dağıtma tarihi: 31.5.2001) (GÜNDEME) 3.- Sivas Milletvekili Musa Demirci ve 14 Arkadaşının, Suşehri İli'nin
Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/27) (S. Sayısı: 691) (Dağıtma tarihi:
31.5.2001) (GÜNDEME) 4.- Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/855) (S. Sayısı: 692) (Dağıtma tarihi: 31.5.2001) (GÜNDEME) 5.- Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün'ün, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre
Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/612) (S. Sayısı: 693) (Dağıtma
tarihi: 31.5.2001) (GÜNDEME) 6.- İçel Milletvekili Ali Er'in, 2924 Sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkındaki Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/658) (S. Sayısı: 694) (Dağıtma tarihi: 31.5.2001)
(GÜNDEME) 7.- Vakıflar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Balıkesir Milletvekili İsmail
Özgün'ün, Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan'ın, Aydın Milletvekili
Ali Rıza Gönül'ün, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya'nın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/823, 2/6, 2/126, 2/144, 2/466, 2/537) (S. Sayısı:
695) (Dağıtma tarihi: 31.5.2001) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergeleri 1.- Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, yakıt ikmal
servislerinin Petrol Ofisine kiraya
verilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1519)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001) 2.- Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, Bakanlıkça çıkarılan
tebliğlere ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1520) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.5.2001) 3.- Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, Tarsus seyahatine ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1521) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.5.2001) 4.- Trabzon Milletvekili Nail Çelebi'nin, Bakanlık taşra teşkilâtlarında
yapılan tayin ve atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1522) (Başkanlığa geliş tarihi:30.5.2001) Yazılı Soru Önergeleri 1.- Ankara Milletvekili Esvet Özdoğu'nun, il özel idare kaynakları
kullanılarak 2001 yılında çiftçilere
dağıtılan arılı kovanlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4400) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001) 2.- Ankara Milletvekili Esvet Özdoğu'nun, Fethiye Arıcılık Müdürlüğünün saf Kafkas Arısı üretimine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4401) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.5.2001) 3.- Karaman Milletvekili Zeki
Ünal'ın, 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde şantajla marşlar öğretildiği iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4402) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001) 4.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Niğde Üniversitesi
Şereflikoçhisar Meslek Yüksek Okulunun kapatılıp kapatılmayacağına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4403) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.5.2001) 5.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Sabah Gazetesinin EMLAKBANK'a
olan kredi borcuna ilişkin Devlet Bakanından
(Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4404) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.5.2001) 6.- Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Özelleştirme Yüksek
Kurulu'ndaki çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Şükrü Sina Gürel) yazılı
soru önergesi (7/4405) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001) 7.- Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, son beş yılda oluşturulan üst
kurullara ve üst düzey yöneticilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4406) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001) 8.- Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, Hatay İlindeki sel felaketinin
zararlarının ne zaman karşılanacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4407) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001) 9.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, deli dana hastalığına ve şap
aşısına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4408) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.5.2001) 10.- Diyarbakır Milletvekili Sebgetullah Seydaoğlu'nun, Emniyet Genel
Müdürlüğünün silah ithaline ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Devlet Bahçeli) yazılı soru önergesi (7/4409) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001) 11.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Sümer Holding'in
borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4410) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.5.2001) 12.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, SPK ve İMKB'nın prestij
binası projesine ve tasarruf
tedbirlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4411)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001) 13.- İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın, tasarruf tedbirlerine uyulmadığı iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4412) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.5.2001) 14.- İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın, Sun Express Uçaklarında sigara yasağına uyulmadığı
iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4413)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001) 15.- İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın, Türkiye Gübre Fabrikalarının açtığı ihaleye ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4414) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.5.2001) 16.- İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, deniz kirliliğine ilişkin
Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/4415) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.5.2001) 17.- İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, balıkçılık sektörünün
sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4416) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001) 18.- İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, Ziraat Bankası tarafından
verilen kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi
(7/4417) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001) 19.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Devlet memurluğu ve İşçi
sınavlarında aranan şartlara ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru
önergesi (7/4418) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001) 20.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, ölüm oruçlarına ve Şartlı
Salıverme Yasasından faydalananlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4419) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001) 21.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, eğitim fakültesi mezunlarının
DMS'na tâbi tutulmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4420) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001) 22.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, işe alımlarda kadrolaşmaya
gidildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4421)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001) 23.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, KARDEMİR, ihtisas gümrükleri ve Filyos liman projesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4422) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001) Meclis Araştırması Önergesi 1.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 20 arkadaşının, okullarda meydana
gelen taciz ve tecavüz olaylarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/202) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.5.2001) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.00 31 Mayıs 2001 Perşembe BAŞKAN: Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER: Mehmet BATUK (Kocaeli),
Levent MISTIKOĞLU (Hatay) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111 inci
Birleşimini açıyorum. III.- Y
O K L A M A BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım. Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme
giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5
dakikalık süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur. Saat 14.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati: 14.07 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.30 BAŞKAN: Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER: Mehmet BATUK (Kocaeli),
Levent MISTIKOĞLU (Hatay) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111 inci
Birleşiminin ikinci oturumunu açıyorum. III.- YOKLAMA BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için 5 dakikalık
süre vereceğim. Süreyi başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır;
görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim. Gündemdışı ilk söz, İstanbul'un fethinin 548 inci yıldönümü nedeniyle
söz isteminde bulunan, İstanbul Milletvekili Sayın Nazif Okumuş'a aittir. Buyurun Sayın Okumuş. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. - İstanbul Milletvekili Nazif
Okumuş’un, İstanbul’un fethinin 548 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı
konuşması NAZİF OKUMUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; millî
heyecan günlerinin yıldönümleri dolayısıyla, sadece hamaset köpürtme
alışkanlığını 21 inci Yüzyılda da sürdürmenin imkânsızlığını çok iyi bildiğine
inandığım Yüce Meclisinizi ve Heyetinizi saygıyla selamlarken, böyle durumlar
için yeni yaklaşımları tartışmaya başlamanın zamanı geldiğine işaret etmeme
izin vereceğinizi umut ediyorum. Bugünlerde 548 inci yıldönümünü kutladığımız İstanbul'un fethi, böyle
bir yaklaşım için, bendenize göre en elverişli yıldönümlerinden biridir; çünkü,
sizler de çok iyi bilirsiniz ki, İstanbul'un fetih yıldönümü, bazı siyasetçilerimizi
hiç ilgilendirmez. Asla kınamak veya eleştirmek niyetiyle bu noktaya dikkat
çekiyor değilim. Vurgulamak istediğim şudur: Millî günlerden herhangi birini veya
birkaçını toplumun bir kesimi çok fazla heyecanla karşılıyor, başka bir kesimi neredeyse
görmezden geliyorsa, orada, eleştirinin sadece kayıtsız kalanlara yöneltilmesi,
gerçeği aramakla bağdaşmaz. Daha açık ifade etmek gerekirse, siyasî
eğilimlerden biri, herhangi bir millî günü, başka bir siyasî eğilimden daha
fazla sahipleniyorsa, burada, sorun, sadece ilgi yoğunluğu eksik olanda
değildir. Artık, anlamamız gerekir ki, millî günleri, siyasî yelpazenin
sınıflarına göre tasnif etme ilkelliğinden kurtularak, 21 inci Yüzyılda,
hamasetin yerine çağdaş ilham alabilme becerisini yerleştirmemiz gerekir. Bunu,
bütün bir topluma mal edebilmek için de, öncelikle, hamaseti çok seven
kesimlerin, akılcı, gerçekçi ve kelimenin tam anlamıyla yenilikçi yaklaşımlar
sergilemesi zorunludur. Biz, bu açıdan, İstanbul'un fethi konusunda, millî mirasımızla ilgili
gurur hakkımız saklı kalmak kaydıyla, günümüze ve yarınımıza yönelik dersler
aramak istiyoruz. Eğer bunu yapacaksak, itiraf etmemiz gerekir ki, İstanbul'un
fetih yıldönümlerinde, Türk Milletinin şimdiki kuşakları olarak, sadece utanç
duygusuyla işe başlayabiliriz. Üstüne basa basa söylüyorum, utanç duygusundan
daha ağır olarak, başka herhangi bir duyguyu yaşamamıza, bugünkü İstanbul, asla
izin vermez; çünkü, son ikiyüz, üçyüz yılın Türkleri olarak, İstanbul'u,
dünyanın bu cennet şehrini katlettiğimizi kimseden gizlememiz mümkün değildir.
Şair Nedim'in "O İstanbul ki bi mislü bahadır/Bir sengine, yekpare acem
mülkü fedadır" diye övdüğü bu kentin, sadece Boğaziçi bölgesine
uyguladığımız resmî ve gayriresmî beton barbarlığı, en küçük bir güzellik
duygusuna sahip her Türk insanının yüzünü kızartacak, maalesef bir uygarlık
ayıbıdır. O Boğaziçi ki, Büyük Fatih'in torunları tarafından, önce, dünyaya
cennetlik bir peyzaj gibi sunulmuş; ama, yine, aynı Büyük Fatih'in torunları
tarafından da, bir beton çöplüğüne dönüştürülmemiş midir? Böyle bir uygarlık
katliamına sebep olan veya seyirci kalan bizlerin, Ulu Fatih Sultan Mehmet'le
övünmeye hakkımız var mıdır?! Unutulmamalı ki, I. Konstantin, Bizans'ı, Roma İmparatorluğunun başkenti
yaptığı zaman, kenti yeniden tasarladı, büyük anıtsal yapılar, yollar ve
meydanlar düzenleyerek, onların ifadesiyle Konstantinopolis'i yarattı. Bu
İstanbul'a, 13 üncü Yüzyıldaki Haçlı istilasında, yine kendileri darbeleri
vurdular ve İstanbul'daki eserleri Batı'ya kaçırdılar. Fatih Sultan Mehmet de,
İstanbul'u aldıktan sonra, yaklaşık 1000 yıllık bu plana sadık kaldı; hatta,
limanların, yük iskelelerinin, pazar yerlerinin, çarşı merkezlerinin aynı
işlevle varlığını sürdürmeye gayret etti. Böylece, İstanbul'a Türk mührü de
vuruldu, sanat ve estetiğe önem verildi, mimarinin şaheserleri ortaya
çıkarıldı. Bugünkü Türk nesilleri olarak İstanbul utancından kurtulmamızın ilk
adımı, arzu ediyoruz ki, bu şehri olimpiyat şehri yapmaktır. İstanbul'u
ilkelliğin ve çirkinliğin, zevksizliğin ve bencilliğin işgalinden kurtarmak
eğer ikinci bir fetih olacaksa, bunun ilk muharebesi, olimpiyat hedefidir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlayınız efendim. NAZİF OKUMUŞ (Devamla) - Bu ise "ne pahasına olursa olsun, biz de
olimpiyat düzenleyelim" anlamında bir tutku değildir. Elbette, olimpizm
felsefesi insanlık için son derece önemli bir gelişim çizgisini ifade
etmektedir. Olimpiyat fikri ve uygulaması başlı başına, yüce bir evrensel
değerdir; ancak, İstanbul için böyle bir hedefi belirlemek, gerçek anlamda bir
dünya kenti olmak bakımından önemlidir; İstanbul'u ilkellikten kurtarmak
bakımından önemlidir; İstanbul'u bir üçüncü dünya kenti olmaktan kurtarmak
bakımından önemlidir. Bu hedefe yürümenin gerektirdiği şartlar, 2008'de veya
2012'de hedefe varmış olmaktan çok daha önemlidir; çünkü, bu uğurda yapılacak
olanlar, İstanbul için yapılması gerekenlerin sadece bir kısmıdır. Olimpiyat heyecanı, şehrin olimpiyatla doğrudan ilgisi bulunmayan
sorunlarının da çözülmesi için önemli bir dinamik teşkil edebilecektir ve buna
sarılmamız gerekmektedir. Değerli milletvekilleri, İstanbul, gelenek ile geleceği
bütünleştirebilen, tarihî, ama, kusursuz anlamda çağdaş bir büyük kent haline
gelecektir. Bunu, hep beraber, birlikte başaracağız. İstanbul'un fetih yıldönümünde peygamberimizin övgüsüne mazhar olmuş
komutan ve askerlerini, pek tabiî ki, bir kere daha rahmetle anıyoruz; ama,
bunu, son çağlarda, özellikle de 21 inci Yüzyıl içinde İstanbul'u katledenleri
unutmadan yapıyoruz. Saygılarımla. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Okumuş. Gündemdışı ikinci söz, dışişleriyle ilgili söz isteminde bulunan İzmir
Milletvekili Işılay Saygın'a aittir. (ANAP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Saygın. Süreniz 5 dakikadır efendim. 2. - İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın,
yurt dışındaki temsilciliklerimizde görev yapan personelin hizmet dışı
felsefelerinin geliştirilmesi ve verimliliklerinin sağlanmasına ilişkin
gündemdışı konuşması IŞILAY SAYGIN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yurtdışı
temsilciliklerimizde görev yapan personelin hizmetdışı felsefelerinin
geliştirilmesi ve verimliliklerinin sağlanması gereğiyle ilgili olarak
gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, siz saygıdeğer
milletvekillerini saygıyla selamlıyor ve Değerli Başkanıma da söz verdiği için
teşekkür ediyorum. Bütün ülkelerin gelişmesi, kalkınması, halkının refaha erişmesi, aynı,
şirketlerdeki başarı gibi, o ülkenin üretmesine ve üretebildiklerini
satabilmesine bağlıdır. Bugün, artık, üretmek önemini yitirmiştir. Satamadıktan
sonra üretmenin hiçbir anlamı yoktur. Ülkeler de bu felsefeden hareketle diğer
ülkelerde açmış oldukları büyükelçiliklerle, başkonsolosluklarla ve ticarî
ataşeliklerle hem siyasî ilişkilerini hem de ülkelerin ürettiklerinin
satılabilmesi, iki ülke arasındaki ticaretin geliştirilebilmesi ve
aksaklıkların görülüp rapor edilebilmesi için faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Ülke ekonomilerinin millî kaynaklara dayalı olmaktan çıkarak
uluslararası ölçekte dolaşan bilgi, emek ve sermayeden pay alabilme yarışına
dönüşmüş olması, artan refah düzeyiyle birlikte tüketici beklentilerinin
çeşitlenmesi ve çoğalması, ülkelerin ve üreticilerin rekabet önceliğini elde
edebilme yarışını hızlandırmıştır. Bu bağlamda, ülkelerin yurtdışı
temsilciliklerinde görev yapan bürokratların da önemli sorumluluklar üstlendiği
şüphesizdir. Ülkemizin geleceği, insanlarımızın refahı, ülkemizin ihracatına dayalı
olduğuna göre, acilen, dışticaret ataşeliklerimizin ve temsilciliklerimizin
gözden geçirilmesinin gerekli olduğuna inanıyorum. Büyükelçiliklerimizdeki ve
başkonsolosluklarımızdaki ticaret ataşeliklerimiz, ne yazık ki, başıboş ve
sahipsizdir. Sayın Dışişleri Bakanımızın dikkatlerini, bu ve benzeri tavırlar
ve olaylar üzerine çekmek istiyorum. Yurtdışı temsilciliklerimizin durumu
konusunda Sayın Kâmran İnan'ın zaman zaman dile getirdiği eleştirilere
katılmamak mümkün değil. Dünyayla entegre olma çabası içinde olduğumuz bu
süreçte, yurtdışı temsilciliklerimizde görev yapan bürokratların ülkesini
tanımalarına yardımcı olma amaçlı eğitimler başta olmak üzere, dil ve
insanlarla ilişki kurma becerilerini geliştirerek eğitim almaları gerektiğine
inanıyorum ve özellikle de, siyasî temsil dışında kalan görevler, ticaret gibi
sektörlerle ilgili temel görevlerin, diplomatik şemsiye altında değil,
ekonominin resmî temsilcisi olan sanayi ve ticaret odaları, ihracatçı
birlikleri gibi meslek kuruluşları temsilcileri aracılığıyla sürdürülmesinde
büyük faydalar olduğuna inanıyorum. Ege Bölgesi Sanayi Odasının, 180 sanayi odası üyesiyle birlikte,
Türkiye-Mısır ekonomik ilişkilerinin geliştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla
düzenlediği geniş katılımlı iş gezisinde olayları yakînen görmekten üzüntü
duyduğumu belirtmek istiyorum. Ege Bölgesi Sanayi Odası, Mısır
Büyükelçiliğimize ve Ticaret Müşavirliğimize Aralık 2000'de başvurarak
programlarını anlatıyorlar; mart ayına kadar bekliyorlar, cevap yok. Bunun
üzerine, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulundan iki kişi, Mısır'a gidip iş
gezisini organize ediyor. Ne acıdır ki, Türkiye'nin en büyük ikinci sanayi
odasının 180 kişilik ticaret heyeti gezisini organize etmekle görevli iki
yönetim kurulu üyesine, kaldıkları üç günlük sürede, Büyükelçi vakit ayırarak
görüşmemiş ve işadamlarımızın tepkilerine neden olmuştur. Kapısına kadar giden
sanayicilere ve vatandaşa vakit ayıramayan bu anlayış değişmeden, ülkemizin
dışticaretinin başarısı, sadece ve sadece, sanayicilerimizin kendi çabalarına
kalmaktadır. Hükümet para bulmak için çırpınırken, herkesin kendisine düşen
görevi yerine getirerek çalışması gerektiğine inanıyorum. O zaman, hiçbir
ülkeden para bulmaya gerek kalmayacaktır. Hükümetimizin, Yüce Meclisimizin siz değerli üyelerinin, bu önemli
konuya sahip çıkacağı inancıyla hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Saygın. Gündemdışı üçüncü söz, günümüzde siyaset ve siyasetçiler konusunda söz
isteminde bulunan Sıvas Milletvekili Mehmet Cengiz Güleç'e aittir. Buyurun Sayın Güleç. (DSP sıralarından alkışlar) Süre 5 dakika efendim. 3. - Sivas Milletvekili M. Cengiz Güleç’in,
günümüzde, siyaset kurumu ve siyasetçilere gösterilen tepkilere ilişkin
gündemdışı konuşması M. CENGİZ GÜLEÇ (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün, gündemdışı konuşmada üzerinde görüşlerimi sizlerle paylaşmak
istediğim konu, günah keçisi haline getirilen siyaset kurumu ve siyasetçiler. İzin verirseniz, zaman darlığından, bu görüşlerimi derli toplu size
sunabilmek için notlarıma bakmak ihtiyacını duyuyorum. Cumhuriyetin
kuruluşundan beri sürekli kuşku ve güvensizlikle izlenen, sıradan sayılabilecek
toplumsal sıkıntılarda bile kolayca suçlanan siyaset, bu sıralar yine tüm
kötülüklerin anası olarak görülüyor. Millet Meclisine, siyasî partilere ve
milletvekillerine küfür derecesine varan hakaretler, hep millî birlik ve
beraberlik sloganlarıyla ifade ediliyor. Günümüzde yürütülmekte olan bu siyaset karşıtlığı, artık yaygın bir
siyaset düşmanlığına dönüştürülmek üzere. Bir yanda, demokratikleşme ve sivil
inisiyatiflerin işlevleri ve piyasanın erdemlerinden söz ederken; öte yandan,
devletin içindeki sivil ve asker bürokratlara inanılmaz bir yaranma yarışı da
sürüp gidiyor. Seçilmişlere karşı atanmışları bu kadar öne çıkaran bu tutumun,
ülkemizde demokratikleşmeye ne kadar ciddî bir yara açtığı görmezlikten geliniyor.
Tek tek ya da gruplar, partiler halinde örgütlenmiş milletvekillerine
yüklenirken, temsil kurumunun, yasamanın ve siyasetin ne ölçüde yıpratıldığı
fark edilmiyor. Sanki, gizli bir el, siyaseti ve dolayısıyla seçilmişliği
devreden çıkarmaya çalışıyor. Siyasete karşı bu akıl almaz tepkilerin üç temel kaynağı var gibi
görünüyor. Birincisi, Osmanlı düzeninden beri sürüp gelen güçlü devlet
tapınması. Geleneksel devletin, siyasetin etkinlik alanını ve toplumsal rolünü
belirlemek gibi tarihî bir işlevi var. Bu, tüm devleti küçültme iddialarını
ileri süren sözde liberallerin bile yadsıyamadıkları bir temel zihniyet.
Devleti, bir hizmet makamı olarak değil de, hizmet edilecek kutsal bir varlık
olarak görme alışkanlığı, en demokrat geçinen sivil aydınlarımıza bile
bulaşmıştır. Milletvekillerinin de, işte, bu kutsal metafizik devlete hizmet
etmekle yükümlü olduğuna inanlar, ister istemez seçilmişlere saygılı
davranamazlar. Siyasete tepkinin ikinci kaynağı, vatandaşlarımızdan geliyor. Örgütlenme
geleneği gevşek ve yetersiz olan ülkemizde, vatandaşların sözcülüğünü, siyaseti
neredeyse gayrimeşru ilan etme eğiliminde olan sivil toplum kuruluşlarında
görmekteyiz ve kaynağı nereden gelirse gelsin, ister yukarıdan ister alttan,
vatandaştan kaynaklanan bu siyaset düşmanlığının, demokratikleşme çabalarımızı
ne kadar aksatacağını hesaba katmak zorundayız. Sanıyorum üçüncü faktör de, doğrudan doğruya siyaset kurumuna ve
siyasetçilere ilişkin. Bunu da, çok kısaca özetlemek gerekirse ve yaşadığımız
krizler de dahil olmak üzere, siyasetçilerin, yaşadığımız bu toplumsal
çalkantıları değerlendirme tarzlarında ve tutumlarında yatıyor. Bu konuda da,
siyasete ilişkin, izin verirseniz bir değerlendirme, biraz özeleştiri içeren
bir değerlendirme yapmak istiyorum. Günümüzün egemen paradigması "küreselleşme" bilindiği gibi,
büyük sermaye çevrelerinin dünyanın tümünün gümrüksüz ve sınırsız bir pazar
haline getirilmesi sürecidir. Buna karşılık, emeğin serbest dolaşımı
sınırlandırılır ve ekonominin, siyasetin dışında, özerk bir alan olarak gelişmesi
savunulur. Küreselleşme, yapısı ve mantığı gereği, açık ekonomiyi gerektiriyor.
Bu da, verimliliği yüksek, sermaye birikimi güçlü, siyasal düzenleri istikrarlı
ülkelerin ve ülke topluluklarının dünya pazarlarında yüksek rekabet gücü elde
etmeleri anlamına geliyor. İşçi ücretlerinin düşük, verimliliğin kısmen yüksek,
sermayeden alınan vergilerin düşük, teknolojik yatırımların yol açtığı çevre
kirlenmelerine en az duyarlılık gösteren, yabancı yatırımcıya hukuksal alanda
da sağlam güvenceler sunan ülkelerin, bu küreselleşme kervanına daha hızlı ve
kolay katılacağı açık bir gerçektir. Sermaye yatırımları için bu eşsiz nimetleri sunmak, artık, günümüzde
yeterli olmuyor. Demokratik hukuk devletinin tüm kurum ve mekanizmalarının
düzenli ve yeterli işlerlikte olması, insan haklarına duyarlılığın, sözde dünya
standartlarına eriştirilmesi gibi birbirleriyle ciddî çelişkiler taşıyan
hedeflerin de gerçekleşmesi gerekiyor. Toplumsal bütünleşmesini ve
uluslaşmasını, tarihinden gelen büyük zorluklarla ve imkânlarla tamamlamaya
çalışan bizim gibi büyük bir imparatorluğun mirasçısı bir ulusal devletin, sözü
edilen ekonomik gelişmeyle, siyasal toplumsal reformları, sancısız ve krizsiz
atlatması mümkün değildir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlayın efendim. M. CENGİZ GÜLEÇ (Devamla) - Kamu bütçesi, bu kadar sıkıntılı ve
kaynakları sınırlı bir ülkenin düzlüğe çıkarılması için, inanılmaz bir tarihsel
sorumluluk yüklenen siyasî iktidarların ve bütünüyle bakıldığında muhalefetiyle
birlikte tüm siyasetin, çok ciddî bir sorumluluk yüklenerek, aşınmadan,
kirlenmeden, yıpranmadan, çatışmalar içine düşmeden yoluna devam etmesi
neredeyse imkânsız görünüyor. Fırtınalı bir denizde, gemiyi sahile
çıkarabilecek kaptanın; yani, hükümetin, kuşkusuz, çok iyi yetişmiş, fedakâr ve
liyakatli mürettebata ihtiyacı var. Siyasî bütünlüğü ve inandırıcılığı özellikle de, böyle sıkıntılı
dönemlerde test edilen iktidarı ve muhalefetiyle tüm siyasetin, tüm siyaset
kurumunun, üzerine düşen bu ciddî sorumluluğun
farkında olabileceği umuduyla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Güleç. Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır. Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır: Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair 3
adet önerge vardır; okutuyorum: B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya’nın (6/727, 6/1318, 6/1340, 6/1353, 6/1384, 6/1385) esas numaralı
sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/380) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 32, 507, 527, 539, 570, 571
sıralarında yer alan (6/727, 1318,1340, 1353, 1384 ve 1385) esas numaralı sözlü
soru önergelerimi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Musa
Uzunkaya Samsun BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir. 2. - Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in
(6/1423) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/382) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına. Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 608 inci sırasında yer alan
(6/1423) esas numaralı sözlü soru önergeme yazılı olarak cevap verildiği için
geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. 30.5.2001 Teoman Özalp Bursa BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: 3. - Nevşehir Milletvekili Mükremin
Taşkın’ın (6/1394) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/381) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 580 inci sırasında yer alan
(6/1395) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Mükremin
Taşkın Nevşehir BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir. Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum: C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 20
arkadaşının, okullarda meydana gelen taciz ve tecavüz olaylarının araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/202) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Son aylarda, ilköğretim ve ortaöğretim okullarından başlayan ve
üniversiteyi de içine alacak biçimde, özellikle kız öğrencilerin maruz kaldığı,
dehşet verici taciz ve tecavüz olaylarının hangi boyutlara ulaştığı yazılı ve
görsel basından ibretle izlenmektedir. Durum, eğitim öğretim ve öğrenciler
açısından kaygı vericidir. Onun için, konunun mutlaka incelenmesi ve acil
tedbirler alınması gerekmektedir. Konunun önemine binaen, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını, saygılarımızla arz ederiz.
24.5.2001 1- Zeki Ünal (Karaman) 2- Yaşar Canbay (Malatya) 3- Abdüllatif Şener (Sıvas) 4- İsmail Alptekin (Bolu) 5- Avni Doğan (Kahramanmaraş) 6- Turhan Alçelik (Giresun) 7- Şükrü Ünal (Osmaniye) 8- Abdullah Gül (Kayseri) 9- Cemil Çiçek (Ankara) 10- Kemal Albayrak (Kırıkkale) 11- Lütfi Yalman (Konya) 12- Salih Kapusuz (Kayseri) 13- Osman Pepe (Kocaeli) 14- Lütfü Esengün (Erzurum) 15- Ömer Vehbi Hatipoğlu (Diyarbakır) 16- İlyas Arslan (Yozgat) 17- Ahmet Cemil Tunç (Elazığ) 18- Aslan Polat (Erzurum) 19- Süleyman Arif Emre (İstanbul) 20- Mehmet Elkatmış (Nevşehir) 21- Latif Öztek (Elazığ) Gerekçe: Son birkaç aydan beri, ilköğretim ve ortaöğretim okulları ile
üniversitelerde meydana gelen son derece üzücü ve kaygı verici taciz ve tecavüz
haberlerini, yazılı ve görsel basından ürpererek izlemekteyiz. Güven ortamının olmadığı, yolları maddî ve manevî engellerle dolu eğitim
kurumları, bilinmelidir ki, topluma sağlıklı ve faydalı bireyleri de
yetiştiremez. Bireylerden meydana gelen millet ise, çağdaşlığını,
kalkınmışlığını, gelişmişliğini ve ahlakî erdem ve dinamizmini hep eğitimle
elde eder, onunla yücelir. Kurulalı 77 yıl olan cumhuriyet dönemimize göz atıldığı zaman, hâlâ,
sistemin ne kadar geri, çağdaş ülkelerdeki eğitim standartlarından ne kadar
mesafeli ve yetersiz olduğu görülmektedir. Eğitimde teknoloji ve kaliteyi
yakalamak adına yaptığımız eğitim reformu ise, yeterli altyapı ve planlaması
olmadığı ve bu konularda gerekli tedbirler alınmadığı için, artık SOS vermeye
başlamıştır. Demek ki, birkısım okulların kapatılması, birkısım okullarda
okuyan öğrencilerin cüzamlılar gibi görülerek, eğitim haklarının ellerinden
alınması ve üniversitelerin yüzlerine kapatılması, elbette, sağlıklı ve tutarlı
birer adım değildir. Bütün bunlar, eğitimin kalitesine bir katkı da
sağlamamıştır. Ne hazindir ki, bugün okulların hali pürmelali, örnekleriyle
aşağıdadır. Eskişehir'in bir beldesinde, ilköğretim okuluna taşımalı eğitimle gelen
bir kız öğrenciye, aynı okuldan altı öğrencinin iki yıl süreyle tecavüz ettiği;
tehdit altında bu acımasız zulme boyun eğen öğrenci intihar noktasındayken
kurtarılmış ve konu mahkemeye intikal ettirilmiştir. İstanbul Yedikule Lisesinde, okul müdürünün, okulda görevli sekreteri ve
bazı kız öğrencileri taciz etmesi sonucu, konu emniyete intikal ettirilmiş ve
şikâyet üzerine, emniyet soruşturma başlatmıştır. Bartın-Kozcağız Beldesine bağlı Ecikler Köyündeki Kıranpazarı İlköğretim
Okulunda, bir kız öğrencinin erkeklere satıldığı, bir kız öğrencinin hamile
kaldığı ve üç kız öğrencinin de erkek öğrenciler tarafından pazarlandığı,
basında yer alan haberler arasında bulunmaktadır. 19 Mayıs Üniversitesine bağlı Merzifon Meslek Yüksekokulunda, müdür
vekilinin kız öğrencilere elle ve sözlü olarak tacizde bulunduğu ve ilgili
hakkında cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, edinilen bilgiler
arasındadır. Şifahî olarak alınan bilgilere göre, Sincan'da bir okulda, hamile kalan
öğrencinin kürtaj yaptırdığı öğrenilmiş ve öğrenci okuldan uzaklaştırılmıştır. Bazı üniversitelerde, birkısım öğretim üyesi ve görevlilerin, şantaj
yaparak bazı öğrencilerle metres hayatı yaşadıkları, daha önceki yıllarda da
basına yansıyan bilgiler arasındadır. Örneklendirilmeye çalışılan bu bilgiler, şüphesiz, hiç de iç açıcı bir
durum değildir; ancak, eğitim alacak öğrencilerin gelecekleri açısından, onları
bekleyen tehlikelerin bertaraf edilmesi gerektiğine inanarak, bu konularda
tedbirler alınması ve eğitim kurumlarındaki vurdumduymazlık ve laçkalığın,
özellikle de taciz ve tecavüzlerin önlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Anayasanın Üçüncü Bölümünde yer alan eğitim ve öğretim hakkı ve ödevine
ilişkin 42 nci maddenin ve kanunlarla düzenlenen ilgili mevzuatın ciddî biçimde
uygulanması zorunlu görülmektedir. Ayrıca, İnsan Hakları, Çocuk Haklarına Dair
Sözleşmenin 32 nci maddesine göre "taraf devletler, çocuğun, ekonomik
sömürüye, her türlü tehlikeli işte ya da eğitime zarar verecek ya da sağlığı,
bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı
olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı koruma hakkını kabul ederler"
denilmektedir. Uluslararası Af Örgütünce de, çocuklara yönelik şiddet sürdüğü
sürece, tüm insanlığın geleceğinin risk altında olduğu hatırlatılmaktadır. Geleceğin teminatı olan genç nesillerin, eğitim süreçlerinde emin
ellerde, güvenli ve kaliteli bir eğitim almaları, milletçe arzu ettiğimiz bir
durumdur. Bu duygu ve düşünceyle, eğitimin önünde görülen tüm engellerin
kaldırılması, araştırmaya bahis olan taciz ve tecavüz olaylarının bir kez daha
yaşanmaması için gerekli tedbirlerin alınması dilek ve temennisiyle araştırma
önergesini hazırlamış bulunuyoruz, takdir Meclisindir. Saygılarımızla. BAŞKAN - Araştırma önergesi bilgilerinize sunulmuş olup, gündemdeki
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme,
sırası geldiğinde yapılacaktır. D) ÇEŞİTLİ İŞLER 1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna havale edilmiş bulunan Kara
Avcılığı Kanunu Tasarısının, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu da uygun
gördüğünde, İçtüzüğün 34 üncü maddesine göre kendi komisyonuna havalesini
isteyen Çevre Komisyonuna görüşünü bildirmek üzere gönderileceğine ilişkin
Başkanlık duyurusu BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Çevre Komisyonu, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığınca Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna havale edilmiş
bulunan Kara Avcılığı Kanunu Tasarısının İçtüzüğün 34 üncü maddesine göre kendi
komisyonlarına da havalesini istemiştir. Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu da
bu isteği uygun gördüğünde, İçtüzüğün 34 üncü maddesine göre tasarı, görüşünü
bildirmek üzere Çevre Komisyonuna gönderilecektir. Bu hususu bilgilerinize sunuyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır;
okutuyorum: B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam) 4. - Çek Cumhuriyeti Parlamentosu Millet
Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Lubomir Zaoralek’in davetine icabetle
bu ülkeyi ziyaret edecek olan Dışişleri Komisyonu Başkanı Kâmran İnan
Başkanlığındaki Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/835) 31 Mayıs 2001 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Çek Cumhuriyeti Parlamentosu Millet Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu
Başkanı Lubomir Zaoralek'in vaki davetine istinaden, TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı Kâmran İnan başkanlığında Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir
Parlamento Heyetinin 5-7 Haziran 2001 tarihleri arasında söz konusu davete
icabet etmesi hususu, Genel Kurulun 16.05.2001 tarihli 104 üncü birleşiminde
kabul edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkındaki 3620 Sayılı Kanunun ikinci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere
siyasî parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine
sunulur. Ömer İzgi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Teoman Özalp Bursa
Milletvekili Mehmet Ali İrtemçelik İstanbul
Milletvekili BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut’un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;Zonguldak Milletvekili Hasan
Gemici’nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.
Sayısı : 527) BAŞKAN - 10.01.2001 tarihli 42 nci birleşimde İçtüzüğün 88 inci
maddesine göre Komisyona geri verilen Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle
ilgili Komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden teklifin görüşmelerini
erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu Tasarısının
müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
İzleme Kurulları Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/851) (S. Sayısı:
669) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok Ertelenmiştir. Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın
Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu raporunun müzakeresine
kaldığımız yerden devam ediyoruz. 3.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı: 682) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Çerçeve 17 nci maddenin ek 1 inci maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Ek 2 nci maddeyi okutuyorum: EK MADDE 2. - Bu Kanunda belirtilen istisnalar dışında, Üst Kuruldan
izin almadan radyo ve televizyon yayını yapan ya da Üst Kurul tarafından geçici
ya da sürekli iptal edilmesine rağmen yayın yapan kişiye, kuruluşların ise
sahip ve yöneticilerine, fiilleri bir başka suç oluştursa bile, fiilin
ağırlığına göre altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ve bir milyar liradan
yüz milyar liraya kadar para cezası verilir. Ancak, Türkiye Cumhuriyetinin
varlık ve bağımsızlığına, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne
karşı yıkıcı ve bölücü faaliyetlere sevk edecek şekilde yayın yaptıkları tespit
edilerek yayınları durdurulan veya yayın izinleri iptal edilen kişiler, bu
kuruluşların sahipleri ve yöneticileri ile bu tür yayınlarda görev alanlar Türk
Ceza Kanununun 314 üncü maddesine göre cezalandırılır. Ayrıca tüm yayın
cihazları Türk Ceza Kanununun 36 ncı maddesine göre müsadere edilir. Yayın bantlarını bir yıl süre ile muhafaza etmeyen ve bu süre içinde Üst
Kurul veya cumhuriyet savcılığınca istenmesine rağmen sesli ve görüntülü olarak
teslim etmeyen yayın kuruluşlarının sahip ve yöneticileri, altı aydan bir yıla
kadar ağır hapis ve bir milyar liradan on milyar liraya kadar ağır para cezası
ile cezalandırılır. Ayrıca, bir aydan üç aya kadar ilgili kuruluşun yayınının
durdurulmasına karar verilir. Gönderilen bandın içerik bakımından istenen yayın
olmaması veya bantta tahrifat, çıkarma, silme gibi işlemler yapılması halinde,
ayrıca iki yıldan on yıla kadar ağır hapis ve iki milyar liradan on milyar
liraya kadar ağır para cezası verilir. (1) 682 S. Sayılı Basmayazı 23.5.2001 tarihli 107 nci
Birleşim Tutanağına eklidir. Bu maddedeki para cezaları, her yıl Maliye Bakanlığınca ilan edilen
yeniden değerleme oranında artırılır. BAŞKAN - Ek madde 2 ile ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın
Nevzat Yalçıntaş; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; bu madde de ceza maddesi. Madde, sayın arkadaşımız tarafından
biraz evvel okundu; altı aydan iki yıla kadar hapis, yayınların durdurulması,
Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesine göre hapis verilmesi, ayrıca cihazlara
el konulması, bunun dışında, yine alttaki fıkrada, altı aydan bir yıla kadar
hapis, yine maddede, ayrıca iki yıldan on yıla kadar ağır hapis vesaire. Söz konusu olan medya, söz konusu basın, söz konusu olan fikir, yayın
hürriyeti, bunlara tekabül eden suçların nevilerine lütfen bakınız ve suçla
verilen verilen ceza arasındaki nispetsizlik yine ortada. Bu kürsüden, bundan
önceki maddede de arz etmiştim; para cezaları ve bu maddeye göre de hapis
cezaları geliyor. Hepimiz biliyoruz, hukukun kaidesine göre, bu suçlar ve
cezalar arasında tenasüp aranmak gerekiyor; bu yok. Diğer bir nokta; dün yine bundan önceki maddede arz ettiğim bir husus
var; şifrenin çözülmesi meselesi. Bunun, ister istemez, de facto; fiilen,
Anadolu'daki ve Trakya'daki küçük ve orta sermayesi olan radyo ve
televizyonlara uygulanma durumu ortaya çıkacak. Daha önce kıymetli kardeşimiz
Sayın Çelebi, halen mevcut kanunun kalitesinden bahis buyurdular; bu kalite
olmadığı için, bazı sahiplik konularının açığa çıkarılmadığının anlaşıldığını
söylediler, katılabilirim; ama, aynı durum, dün reddedilen önergede, iznin
iptal edilmesi konusunda da yine Anadolu'daki ve Trakya'daki küçük ve orta boy
yayın kuruluşlarına uygulanacak. Düşünebiliyor musunuz, iptal edilecek ulusal
falanca kanal; yapılabilecek mi de facto? Yapılamamış olduğunu; yani,
sahipliklerinin dahi, yazıya rağmen bu administrasyon, idare, bu siyasî
mekanizma meydana çıkaramamış. Sayın Çelebi, bunu, haklı olarak, mevcut kanunun
bir zaafı olarak belirtti. Şimdi kapatacağız; mümkün mü? Yani, filanca ulusal
kanal... İşte, yeni bir zaaf daha getiriyoruz. O kadar ki, işte size bir yazı;
gizli olduğu için okuyamıyorum; ama, mahiyetini söyleyeyim: Üst Kurul, gereği
için Başbakanlığa yazıyor. Tarihini söyleyebilirim; 16.8.1999 ve bilgi için
Genelkurmay Başkanlığı, Millî Güvenlik Kurulu vesaire... Ne soruyor; diyor ki:
"İhaleleri hazırladım, şu ihaleleri yapacağız, birtakım durdurma yazıları
geliyor, bunu halledelim, toplantı yapalım" diyor. Toplantı dahi gelmiyor.
Gelin, toplantı yapın, şey edin... Administrasyonun, bürokrasinin bu kadar
lâgar, ağır, ihmalkâr çalıştığı bir ülkede, ulusal televizyona ihale meselesi
konuşulamadığı bir ülkede, biz kanal kapatacağız, biz hapis cezaları vereceğiz,
biz milyarlarla ceza vereceğiz! İşlemeyen mekanizma kimin için işlemedi; büyük
sermaye için işlemedi. Sermayeye karşı falan asla olmadığımız çok açıktır, ne
aile yapımız ne fikirlerimiz buna müsait değil. Bütün mesele kontrol ve
dengeleme, Frenkin dediği "check and balance" kontrol ve dengeleme
mekanizmalarını işler şekilde kuramazsak birtakım natürmort, ölü hükümler
getireceğiz veyahut o hükümleri zayıflara uygulayacağız. Sayın Başkan, çekiniyor ve korkuyorum ki, bu hükümlerde yine hepimizin
ilinde, ilçesinde kurulu küçük ve orta sermayeli kuruluşlara, radyolara ve
televizyonlara işletilecek ve orada çoğu masum, oranın yerlisi, gençlerin
çalıştığı radyo ve televizyonların o çalışan insanları savcılıklara,
mahkemelere sevk edilecek, bir sene hapis, beş sene hapis, on seneye kadar
hapis... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) NEVZAT YALÇINTAŞ (Devamla) - Bunlar yanlıştır. Bunların mutlaka
düzeltilmesi gerektiğine inanıyorum. Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sağ olun, teşekkürler efendim. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Kemal Çelik
konuşacaklar. Buyurun Sayın Çelik. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA KEMAL ÇELİK (Antalya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 17 nci maddesine bağlı ek 2 nci maddesi üzerinde
Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla ilgili olarak Yüce Mecliste her
şey söylendi. Ben, olaya, dünyadaki gelişmeleri baz alan bazı örneklerle
değinmek istiyorum. Dünya 21 inci Yüzyılın başında hızlı bir değişim süreci içerisine
girmiştir. Dünyada dengeler değişti, bilgi ve insan önplana çıktı. Teknolojinin, enformasyonun, finansın ve ulaştırma hizmetlerinin
özelleşmesi ve milyonlarca insanı birbirine bağlayan bilgisayarlar ve internet
sistemleriyle, dünya bilgi çağını yakaladı. Bilgi toplumuna geçişin hızlanması ve silikon vadisinin yaratılması,
1980'lerin ortasında, enformasyon, telekomünikasyon, ulaşım ve finans
sektörlerinin demokratikleşmesiyle atıldı. Dünyada insan ve bilgi en büyük
sermaye olarak görülmeye başlandı. Sağlanan demokrasi ve özgürlükler ortamıyla,
insan beyninin en iyi şekilde kullanılmasına imkân sağlandı. Dünyada, artık "teknolojinin, enformasyonun ve finansın
demokratikleşmesi" diye yeni kavramlar ortaya çıktı. Bilgisayarlaşma, telekomünikasyon teknolojileri, sıkıştırma teknolojisi,
minyatürleşme ve dijitalleşme gibi teknolojiler bir araya gelerek, dünyanın
neresinde olursa olsun insanlara iletişim hizmetlerini büyük bir hızla sunmaya
başladılar. Değerli milletvekilleri, teknolojinin ve enformasyonun demokratikleşmesi
ancak demokratik ortamlarda mümkündür. Demokrasinin olmadığı ülkelerde
teknolojik ilerlemeler ve değişimler mümkün değildir. Dünyamız değişiyor, Türkiye de değişmek zorunda, Türkiye de dünyaya ayak
uydurmak zorunda. Artık, hızla değişen dünyada "Türkiye başka ülkelere
benzemez, bizim özel şartlarımız var" söylemimizi bırakalım. Kendi
dünyamızda, kendi kısıtlamalarımızla "ben güçlüyüm, her şeyi dikte
ettiririm" anlayışından vazgeçelim. Dışarıdaki hayatı karalamak ve olduğundan kötü göstermek ya da içerideki
hayatın propagandasını yapmak ve onu olduğundan iyi göstermek de, Türkiye
dışında artık imkânsızdır. Çinli bir muhalif siyasetçi, Los Angeles Times'a verdiği demeçte diyor
ki: "İnternet yardımıyla Çin'deki sansür sistemini önünde sonunda
yıkacağız. Bütün diğer halklar gibi, Çin Halkının da bilgi edinme ve fikir
özgürlüğü hakkı olduğunu düşünüyoruz." Buna rağmen, mevcut Çin Hükümetinin
bilgi teknolojisinden yararlanarak, internet kanalıyla üniversite eğitim
çalışmalarına başladığını da Yüce Meclise hatırlatmak isterim; oysa biz,
üniversitelerimizde enformasyon kürsülerini oluşturmamış ve henüz enformasyon
hukukunu getirmemiş durumdayız. Yine, biz, bugünkü yasayla, özellikle, internet ve bilgisayar
teknolojisinin gelişimini sınırlayan cezalar getiriyoruz. Bu, son derece
yanlıştır. Dünyada bugün, her türlü internet yayınları özgürlükler kapsamında
sayılarak müdahale edilmiyor; çünkü, bilgi toplumuna geçiş, bilgi teknolojisini
sınırsızca ve özgür bir ortamda kullanmakla olur. Yine, bu temel yasayla, temel özgürlüklerle ekonomik çıkarlar arasındaki
denge ekonomik çıkarlar lehine bozuluyor; medyanın tekelleşmesine imkân
sağlıyoruz. Bu durum, Avrupa Birliği normlarına ve Ulusal Programa da maalesef
aykırıdır. Tasarıyla, yerel medyaya getirilen ağır para cezaları, iletişim
sisteminin mantığına aykırıdır. Yerelde gelişmeyen hiçbir sistemin genelde
başarılı olması mümkün değildir. Değerli milletvekilleri, bakınız, Sayın Mesut Yılmaz, özellikle son
günlerde, var gücüyle "hukuk, hukuk" diye, âdeta çırpınıyor, görevini
yapan yargıya ve jandarmaya veryansın ediyor. Dün, başka siyasilere uygulanan
hukukdışı uygulamaları keyifle izleyerek siyasallaştırırken, bugün, devam eden
bir davayı baskı altına alarak etkilemeyi ve hukuku siyasallaştırmayı bizzat
kendisi sürdürüyor; ama, yine, aynı durum söz konusu olacak. Bugün, bu yasayla,
dünyanın gidişine aykırı olarak, iletişimin demokratikleşmesi kapsamında
medyanın demokratikleşmesini tekelleşmeye sebebiyet verecek düzenlemelerle
engelleyenlerin, kendi çıkardıkları Organize Suçlarla Mücadele Yasasının
oklarının kendilerine doğru geldiğini görünce feryat ettikleri gibi, yine,
feryatlarını duyar gibi oluyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KEMAL ÇELİK (Devamla)- Yüce Meclisin, bu dönemde tartışılan itibarını,
bu tür dayatma yasalarıyla tamamen bitirebileceğini hiç unutmayalım; çünkü,
yapılan, medyayı siyasetin üzerinde kayıtsız şartsız egemen kılmaktır diyor ve
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP, FP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çelik. Madde üzerinde dört önerge vardır; ancak, bunlardan ilk üçünü işleme
alabileceğiz. Önergeleri geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme
alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 17 nci
maddesi ile 3984 sayılı Kanuna eklenen ek madde 2'nin ikinci fıkrasının son
cümlesindeki "iki yıldan on yıla kadar" ibaresinin "bir yıldan
beş yıla kadar" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş Lütfi Yalman Alaattin Sever Aydın Van Konya Batman Mustafa Geçer Aslan Polat Cevat
Ayhan Hatay
Erzurum Sakarya Mehmet Çiçek Zeki Ünal Mehmet
Bekâroğlu Yozgat Karaman Rize Musa Uzunkaya Samsun BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Sayın Başkanlığa Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa tasarısının ek 2 nci maddesinin
ikinci fıkrasının ikinci satırındaki savcılığınca'dan sonra gelmek üzere
"dava açılmış ise taraflarca" ibaresinin ilavesini saygılarımla arz
ederim.
BAŞKAN - Okutacağımız son önerge aynı zamanda en aykırı önergedir,
okuttuktan sonra işleme alacağız. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 628 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 17 nci
maddesi ile 3984 sayılı Kanuna eklenmiş bulunan ek madde 2'nin birinci
fıkrasının sonundaki "ayrıca tüm yayın cihazları TCK'nın 36 ncı maddesine göre
müsadere edilir" ibaresinin fıkra metninden çıkarılmasını araz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Erbaş?.. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Veysel Candan konuşacaklar efendim. BAŞKAN - Sayın Candan, buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan RTÜK yasa tasarısının 16 ncı maddesi üzerinde verilen önerge
üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. BAŞKAN - Sayın Candan, 16 değil; 17'ye 2... VEYSEL CANDAN (Devamla) - Evet, 17'ye 2... Bu maddede, verilen cezalarla ilgili yaptırımların çok ağır olması ve
işletmelerin cezaları ödemediği zaman müsadere edilmesi, yani, mallarına ve
işletmelerine el konulma bölümünün tasarıdan çıkarılmasının daha doğru olacağı
kanaatindeyiz. Değerli arkadaşlar, metni içerik itibariyle incelediğimiz zaman,
tasarıyı getiren hükümet, burada, şu temel nitelikleri ortaya koymaktadır:
Bunlardan bir tanesi, bu yasa 1994 yılında çıkarıldı, birtakım eksiklikleri
vardır, uygulamada sorunlar vardır ve bunlar giderilmelidir. İkinci olarak,
iktidar ve muhalefet dengesini yansıtmıyor. Türkiye'de seçimler beş yılda değil
dört yılda yapılıyor, halbuki, burada, seçilen üyeler seçim süreleri beş yıl
olduğu için, uzundur ve hükümetler değiştikçe, hükümetler tarafından seçilen
üyeler arasında da dengesizlikler olduğu söyleniyor ve görev sürelerinin altı
yıl olmasının uzun olduğu ifade ediliyor. Ayrıca, yine, gerekçede, RTÜK gelir
ve giderlerinin Sayıştay yerine Yüksek Denetleme Kurulu tarafından
incelenmesinin daha doğru olacağı kanaati vardır. Dolayısıyla, 1994'te
çıkarılan yasada, bu, denetimdışı bırakılmıştır; burada bir eksiklik vardır
denilmektedir. Yine, yaptırımlar yetersiz -esas, bizim önergemiz de bununla ilgili-
bölücü, yıkıcı, irticaî yayınlar önlenemiyor; bunların da giderilmesi için,
tarafsız, bağımsız ve özerk bir kuruluş amaçlanmaktadır denilmektedir. Bir kere, burada, mahallî televizyonlara verilen cezalar çok fazladır.
Bu cezalar ödenmediği zaman da -ki, ödenmeyecektir- 250 milyar lira, 100 milyar
lira gibi cezalar ödenmediği zaman da, işletmelere müsadere, yani, el koyma
imkânı kanunda tanınmaktadır. Aslında, bu tasarı, belki en geç birkaç ay sonra Cumhurbaşkanlığından
geri dönecek ve Parlamentoda tekrar müzakere edilecektir; ben, bunu, elimdeki
belge ve bilgelere göre söylüyorum. Bir kere, tasarıda birtakım muğlak ifadeler var. Geçen maddelerde de,
değişik milletvekili arkadaşlarım ifade ettiler; hangi şartlarda, neye göre,
verilen ruhsatlar tekrar geri alınacak; burada bir belirsizlik vardır. Yani,
bu, bir yerde, basının bir bölümünde sık sık yazılıyor. Eğer, Türkiye'de, medya
ile sermaye ilişkilerinde, yani, bu sermaye çevrelerinin her birinin, bir
televizyon kuruluşu, bir gazetesi, bir bankası ve bir ithalat-ihracat şirketi
varsa, burada doğru olan, aşırı parasal cezalar yerine, bu müsadere, el koyma
yerine, bunları önleyici olarak, bankacıların, müteahhitlerin, ithalat-ihracat
şirketi sahiplerinin ve turizmcilerin radyo ve televizyon sahibi olmamaları
gerekir diye düşünüyoruz. Değerli arkadaşlarım, dünyada en çok satan gazete, bir Japon gazetesi,
14 milyon satıyor ve bu gazetenin gelirleri, sadece satıştan, ilan ve reklam
gelirlerinden ibarettir. Halbuki, bizde, her gazete, her televizyon kuruluşu
sahiplerinin, öncelikle, bir bankası var, daha sonra, bir ithalat ihracat
şirketi var ve daha sonra, teşvikler var ve bu işlere bulaşan, maalesef, çok
üzücü, sayıları az da olsa, siyasetçiler var. Hepimizin, Parlamento olarak,
buradaki özlemi, kirliliğe bulaşmamış, dürüst ve temiz siyaset ve aldığımız
vekâleti tertemiz millete geri iade etmek mecburiyetindeyiz. Yani, burada,
mikrofon başında ayrı konuşmak, kamuoyuna, halka indiğimiz zaman ayrı konuşmak
veya oylamalara katılmamak suretiyle protesto etmek, kanaatimce doğru değildir.
Hepimiz, milletvekili olarak, hür irademizle, doğru inandığımız veya bildiğimiz
doğrular istikametinde oylarımızı kullanmak mecburiyetindeyiz diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını
istiyorum. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Karar yetersayısının aranılmasını
istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Oylamayı elektronik cihazla yapacağım. Oylama için 3 dakika süre veriyorum. Oylama işlemini başlatıyorum: (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur; 15.40'ta
toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.30 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 15.45 BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli),
Levent MISTIKOĞLU (Hatay) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111 inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 3. - Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı : 682) (Devam) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Ek 2 nci maddeyle ilgili olarak Sayın Fethullah Erbaş ve arkadaşları
tarafından verilen, komisyonun ve hükümetin katılmadığı önergenin oylamasında
karar yetersayısının aranılması istenilmişti; karar yetersayısına ulaşılamadığı
için, ara vermek zorunda kalmıştık. Şimdi, yeniden oylama yapacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır. Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 17 nci
maddesi ile 3984 sayılı Kanuna eklenen ek madde 2'nin ikinci fıkrasının son
cümlesindeki "iki yıldan on yıla kadar" ibaresinin "bir yıldan
beş yıla kadar" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş Van ve arkadaşları. BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın hükümet?.. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet katılmıyor. Sayın Erbaş?.. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, Sayın Musa Uzunkaya konuşacaklar
efendim. BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, buyurun efendim. MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Çerçeve 17 nci maddeye bağlı ek 2 nci madde
üzerinde verilen değişiklik önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Değerli arkadaşlar, tabiî, bu yasa tasarısı, tümüyle beraber yasakları
ihtiva ettiği için, özellikle bu ek 2 nci maddede de, ceza mekanizmaları yoğun
bir şekilde işletiliyor. Elbette, Roma Jüstinyen Mektebinin hukuk kurallarının
da, ceza hukukunun da gereği odur ki, suç varsa, ceza olacaktır; ancak, cezanın
suçlarla muadeleti esas olmalıdır. Kanımca, daha önce buradan çıkmış olan
birkısım başka yasalarda da görülmüştür ki, suçlarla mütenasip olmayan cezalar
uygulama fırsatını bulamamaktadır. Nitekim, buradaki, iki yıldan on yıla kadar
talep edilen ceza miktarının, biz, bir yıldan beş yıla kadar düşürülmesini;
yani, yarı yarıya düşürülmesini istiyoruz. Zaten, yasa tasarısı, baştan sona
kadar, arz ettiğim gibi, yasakları ihtiva eden bir yasa tasarısı olarak
toplumun önüne getirilmiştir. Bizim tümüyle karşı çıktığımız bu yasa tasarısının topluma neyi
getirdiğini, neyi yüklediğini, birkaç gündür medyayı yakından izleyenler çok
iyi hatırlayacaklar. Mesela, bir gazetemiz bugün bu yasa tasarısını
"Taliban kafası" olarak tarif ediyor. Taliban kafası!.. Hani, biz,
Taliban'ı, hakikaten, Afganistan'da ciddî olarak eleştiriyoruz. Bu yasa
tasarısını getirenleri Taliban'ın benzeri olmakla suçlayan ben değilim. İşte,
çok önemli bir gazetenin sahifesinden, isterseniz, bir iki noktayı buradan
hatırlatmak istiyorum: "RTÜK Yasa Tasarısı, Türk iletişim sektörünün
gelişmesini ve uluslararası alanda büyümesini engelleyebilecek pek çok yasak
içeriyor. Tasarının neredeyse büyük bölümünü bu yasak ve cezalar oluşturuyor. Yasaklardan
bellibaşlıları şöyle: Siyasî partiler, dernekler, sendikalar, meslek
kuruluşları, kooperatifler, vakıflar, mahallî idareler ile bunlar tarafından
kurulan veya bunların ortak oldukları şirketler, iş ortaklıkları,
birlikler" filan... Bütün bunlar hep yasaklar kapsamında, biliyorsunuz. EROL AL (İstanbul) - Eski kanunda da var bunlar Musa Bey. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Efendim, eskinin yanlışını devam ettirmek
zorunda değilsiniz; siz, Demokratik Sol Partisiniz, demokratikleşmeyi, tabiî,
Türkiye genelinde sağlaması gereken bir partisiniz; ama, bu yasakları, nedense,
katmerleştirerek artırmak gibi bir görev üstlendiniz. Değerli arkadaşlar, tabiî, biz biliyoruz, bu hükümetin haddizatında
gündemine girmesi gereken bunca önemli yasa var. Bakın, birçok belediye
başkanınız geliyor burada size isyan ediyorlar, diyorlar ki "partilerimiz
iktidarda olmasına rağmen, bir türlü yıllardır iktidarda olmadığınız dönemlerde
de vaat ettiğiniz mahallî idareler yasası niye çıkmıyor?!" Bakın, bugün, şu anda Ankara'da bulunan Sümer Holdinge bağlı TEKSİF
Sendikasının Antalya, Bursa, İzmir, Manisa, Bergama, Malatya, Adıyaman ve
Bakırköy Şube Başkanları var; Sayın Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan Beyle
de görüştüler. Sayın Özkan -gece- saat 01.00'lere kadar buraları bekleyeceğine,
bu insanların sorunlarını çözmek için çare arasaydı. Neydi sorunları; bu
bölgelerde Sümer Holdingde çalışan 7 000 işçi ve bunların ailelerini de
sayarsanız 50 000'den fazla nüfus iki aydır maaş alamıyor, kıdem tazminatlarını
alamıyor, ikramiyelerini alamıyor, izin bedellerini alamıyor ve perişan hale
gelmişler, hangi konumda olduklarını merak ediyorlar. Değerli arkadaşlar, bunları düşünmeyeceksiniz, önemli, hakikaten halkın
sorunlarını çözmesi gereken yasaları düşünmeyeceksiniz, daha önce var olduğuna inandığınız,
sığındığınız cezaların artırılmasını talep edeceksiniz! Değerli arkadaşlar, önemli bir çağrı da Ortadoğu Gazetesinin bugünkü bir
köşesinden var; "RTÜK için MHP'ye çağrı" diyor... Değerli MHP'li
arkadaşlarım, bu gazete, öteden beri biliyorum, benim de zaman zaman okuduğum,
sizin de çok sevdiğiniz ve itibar duyduğunuz bir gazete. Bakın, size bugün son
çağrısıdır belki; bu, halk adına, bu, halkın çağrısıdır. Diyor ki: "Yasayı
onaylamayın." Ben uzunca okumuyorum. Allahaşkına!.. yazının içinde feryatlar
var, Anadolu'nun feryadıdır bu. Eğer, siz, birkısım medya patronunun
çağrılarına icabet ederseniz... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Geçici olarak onların size sağlayabileceği
imkânlar, ikballer olabilir. Benim anlayışıma göre şu tasarı, hükümetle
birkısım medya arasında mütareke tasarısıdır, geçici anlaşma yasa tasarısıdır.
Bu geçici anlaşmanın mahiyeti şudur:Şu anda saldırmazlık anlaşması, paktı
imzalıyorsunuz; ama, bu, şu an içindir. Dün, burada, Birinci Cumhurbaşkanı
Mustafa Kemal'in 1926 yılında medya ile ilgili enteresan bir değerlendirmesini
sunmuştum: Değerli arkadaşlar, medya öyle taleplerle yarın sizi sıkıştıracaktır
ki, bugün, belki, birkısım kirlilikleri geçici olarak örtebilir; belki,
cumhuriyet tarihinde 57 nci hükümetin içindeki bakanlar kadar, medyanın
merhametine muhtaç olan bir başka
Bakanlar Kurulu da olmayabilir, hatta Başbakanı düzeyinde buna muhtaç
olabilirler; ama, arkadaşlar, şunu söylüyorum: Bilesiniz ki, bu mütarekeniz
geçicidir, bu sözleşmeniz geçicidir, nihaî olarak size sağlayacağı bir şey
yoktur. Buradaki teklifimize destek vermenizi umuyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutuyorum: Sayın Başkanlığa Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa tasarısının ek 2 nci maddesinin
ikinci fıkrasının ikinci satırındaki "savcılığınca"dan sonra gelmek
üzere "dava açılmış ise taraflarca" ibaresinin ilavesini saygılarımla
arz ederim. Kamer Genç Tunceli ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Genç, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ek 2 nci
maddeyle ilgili bir önerge vermiş bulunuyorum. Bu önergede şunu istiyorum:
Yayın bantlarını bir yıl süreyle muhafaza etmeyen ve bu süre içinde Üst Kurul
veya cumhuriyet savcılığınca istenmesine rağmen dava açılmışsa, taraflara... Biliyorsunuz, bu tazminat davalarında bir yıl süre içerisinde dava
açılıyor; aslında, buradaki bir yıllık süre, bana göre yetersiz bir süre;
çünkü, kişilik hakları ihlal edilen kişilerin, bu yayınlara karşı açtığı
davaların bantlarının da, bence, hiç olmazsa, dava süresi geçtikten sonra
saklanması lazım; bunun için bir yıllık süre tespit edilmiş; ama, dava
açılmışsa, hiç olmazsa, taraflar da bu bantları alsın ki, bant ortada
kaybolmasın. Benim istediğim bu. Bu, herkesi ilgilendiren bir şey. Önergemiz
bir gerçeği ifade ediyor. Tabiî, hangi gerçekleri söylersek söyleyelim, siz,
bunu kabul etmiyorsunuz. Şimdi, bakıyorum, Sayın Ahmet Özal da gelmiş, burada oy veriyor. Sayın
Özal seçime girdiği zaman, tam bu 18 Nisan seçimlerinden önce, duyduğuma göre,
Emlak Kredi Bankasından 1,5 trilyon lira borç para almıştı ve bunu ödemediği
için de bir ay hapis cezası vardı. Hapis cezası tam Yargıtayda onaylanacağı gün
o davadan feragat edildiği söylendi. Şimdi kendisine sormak istiyorum, acaba, o
para cezasını ödedi mi, o hapis cezası ne oldu? Bunu öğrenmek istiyorum. Yine, bir arkadaşımızı burada hiç görmüyorduk; önce Sayın Mesut
Yılmaz'ın Başbakanlık Müsteşarıydı, oradan ayrıldı, gitti Aydın Doğan'a,
oradan, Aydın Doğan'ın şirketlerinin temsilcisi olarak geldi, enerji
ihalelerini karara bağladılar gittiler. Hatta, o zaman gazetelerde çıktı;
Başbakanlık Müsteşarıyla beraber gittiler Danıştayda görüştüler, sonra ANAP'tan
milletvekili olarak buraya geldi. Aslında, bunları söylemek lazım; halk bilsin. Değerli milletvekilleri, bakın, çok büyük bir hata yapıyorsunuz. Bu
kanun çıktıktan sonra, medya patronları, egemen hâkim olur; inanmanızı
istiyorum. Buradaki "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir"
ibaresini kaldırmak zorunda kalacaksınız. İtalya bunun örneği. Yani, siz
zannediyor musunuz ki, biz, burada, Aydın Doğan'a, Dinç Bilgin'e,
Karamehmetlere yağ çekiyoruz ve bunların istedikleri kanunu çıkaracağız; yarın
sizi destekleyecek... Sayın Mesut Yılmaz, dün gece saat 1'e kadar buradaydı.
Vallahi, gelse, burada bir sene de beklese, CNN de desteklese, bütün televizyon
kanalları da desteklese bittiniz... Bu memleket böyle hor kullanılamaz. Vakıflar Bankasından, Aydın Doğan'a, niye 270 milyon dolar verdiniz
Petrol Ofisi özelleştirilirken?.. Hem nasıl veriliyor biliyor musunuz; sayın
milletvekilleri, o 270 milyon dolar, verildiği tarihte Türk Lirasına
çevriliyor, en düşük faizle veriliyor. Bakın, Güney Petrol diye bir şirket var; Halk Bankasından 1998 yılında
10 milyon dolar verildi. Niye; güya, Irak'ta alacakları varmış. O gün, Türk
Lirasına çevirdiler, 10 milyar liraydı; bugün, 10 milyon dolar kaç lira ediyor;
10 trilyon ediyor; hatta, 12 trilyon ediyor. Şimdi, bu devlet niye battı sizin devriiktidarınızda; bundan battı.
Medya patronlarını, bu kadar, her şeye hâkim ederseniz, bu kadar güç... Adamın
bankası var, gazetesi var, televizyonu var, bütün yayın organları elinde; ne
yapacak?.. Yani, benim çekinecek bir tarafım yok. Görüyorum; bundan önce burada
görmediğim bakanlara özellikle telefon edilmiş "bak ha! Senin arkandaki
açıklarını çıkarırım" diye... Buraya geliyorlar. Ben bunları, kimlere
telefon edildiğini biliyorum. Bakın, hakikaten, bu milletin geleceğini karanlık yapmayalım. Zaten,
ülke, aşağı yukarı elden gitti sayılır; ekonomi bitmiş. Buna rağmen, burada,
gerçekleri söylüyoruz size; ama, arkadaşlar, bu kanunları çıkardıktan sonra,
Meclisin de bir anlamı kalmaz. Dün de söyledim; yani, alacak adam ihaleyi... Bakın, Petrol Ofisini 1
milyar 160 milyon dolara aldı. Gidin, Karşıyaka'da, Petrol Ofisinin 80 000
dönümlük arsasını, onun 3 misli parayı verin alabilir misiniz? Neler gitti,
neler... Çünkü, karşısında direnecek güç yok arkadaşlar. Bugün, Vakıflar Bankasından, Çörtük'e, niye o krediler verildi?
Söylüyoruz burada; verilmediyse, bu hükümet sağır değil, çıksın, burada
konuşsun efendim; "vermedik"
desin. Ha, Emlak Bankasından kimlere ne krediler verildi; çıkın, söyleyin burada.
Niye bu bankalar battı?! Bakın, batık bankaların büyük bir kısmı medya
patronlarının oyunlarıyla battı. Şimdi... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Emlak Bankası ne zaman verdi?! KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, ne zaman verildiyse... Getirelim. Siz
iktidardasınız... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Genç, toparlar mısınız. KAMER GENÇ (Devamla) - Toparlıyoruz, toparlıyoruz; toparlıyoruz da,
nereyi toparlayalım onu düşünüyorum şimdi! Değerli milletvekilleri, şimdi, bakın, hepimiz... EROL AL (İstanbul) - Bilmediğiniz... KAMER GENÇ (Devamla) - Bilmediysek... Şimdi, senin, bunu nasıl bir
fikirle savunduğunu herkes bilir. Senin... O savunmayı yapmak, bir
milletvekiline yakışmayan bir savunmadır. Bana çok iyi yakışıyor, halk da şey
ediyor. Yani, diyorsun ki, medya patronları ihaleye girmezse, ihaleye girecek
kimse olmaz! Hangi cahil buna kanar canım; bırak akıllıyı, cahil kanmaz buna!..
Onun için, yani, belli medya patronlarından taktik alıp da, gelip, burada,
milleti kandırmanın da bir anlamı yok. Bu kanunla, Türkiye'nin geleceğini ipotek altına alıyorsunuz, siyasetin
geleceğini ipotek altına alıyorsunuz; ekonomi zaten batmış... Bunu
yapacağınıza, bir kanun getirelim; diyelim ki, bütçenin yarısı medya
patronlarınındır arkadaş! Ya bunu söyleyin, daha iyi yani! Ekonomiyi düzeltmek
için vergi kanunu çıkarmak lazım. Milletin, bu memleketin ekonomisi, Türk
Milletinin fedakârlığıyla mümkündür; yoksa, ne Amerika'nın ne İngiltere'nin ne
de bilmem, IMF'nin imkânlarıyla mümkündür. Bunları getirin, biz, bu memleketi
düzeltelim; ama, siz, tabiî, bir karar vermişsiniz; ama, bu karardan en fazla
zararı da siz göreceksiniz. Saygılar sunuyorum efendim. Karar yetersayının aranılmasını istiyorum. EROL AL (İstanbul) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun Sayın Al. EROL AL (İstanbul) - Sayın milletvekili bana sataşmada bulundu; cevap
vermek istiyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) - Tabiî sataştım; konuşması ortada... BAŞKAN - Sayın Al, 2 dakika içerisinde cevaplayın. Buyurun efendim. VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1. - İstanbul Milletvekili Erol Al’ın, Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması EROL AL (İstanbul) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; değerli
vaktinizi böyle bir konu için aldığımdan özür diliyorum. Bir arkadaşımızın, şu ana kadar... Ben, milletvekili olarak, burada
bulunan tüm insanların, belirli bir kalitede, belirli bir seviyede konuşması
gerektiğine inanıyorum ve özellikle RTÜK'le ilgili kanun tasarısının
görüşmeleri süresince bu seviyenin korunmuş olmasından çok büyük mutluluk
duyduğumu ifade etmek istiyorum. Toplum bizi izliyor, kimin, ne olduğunu çok iyi biliyor. Danışma
Meclisinden bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olan bu arkadaşımız,
kendi iline, yirmi yılda hangi hizmeti getirmiş, Türkiye'nin hangi meselesine
çare bulmuş, Türkiye'nin hangi meselesini çözmüş? İki yıllık bir
milletvekiliyim; bana, buradan, nasıl böyle fütursuzca saldırıda bulunabilir;
bunun hesabını bir versin bakalım bu millete! Yirmi yıldır burada
milletvekilliği yapıyorsunuz, yirmi yıldır! Beni suçlayacak kalite sizde var
mı? Buradaki sözlerinizle bunu göstereceksiniz. Hangi medya patronundan emir
aldığımı kanıtlamayan da müfteridir. Hangi medya patronu bana emir verebilir;
hangi?.. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Beni satın
alacak parayı daha hiçbir merkez bankası basmadı. Siz, başka insanlarla
karıştırıyorsunuz galiba. Gidin, Kartal Cezaevini bir ziyaret edin; o
sıralardan kimlerin orada olduğunu göreceksiniz. Saygılar sunuyorum, tekrar özür diliyorum efendim.(DSP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Al. KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, efendim, bu arkadaşa "medya
patronları satın aldı" demedim. Niye, o, kendi kendine böyle bir ithamda
bulundu ben anlamıyorum. Ben, öyle bir ifade kullanmadım; ben, dedim ki "o
paralelde sana düşünce telkin ettiler" dedim. Düşünce telkin etmek demek,
satın almak demek mi? BAŞKAN - Sayın Genç, tabiî, irticalen konuşurken, insan, bazen amacını
aşan ifadelerde bulunuyor. KAMER GENÇ (Tunceli)- O, sizlere mahsus; ben, amacımı hiçbir zaman
aşmam, düşünerek konuşurum.... V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı: 682)
(Devam) BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslan. BEYHAN ASLAN (Denizli)- Efendim, Başkanlığınızdan usule ilişkin bir
talebim olacak. BAŞKAN - Buyurun. BEYHAN ASLAN (Denizli)- İçtüzüğümüzün 66 ncı maddesi açık. Burada önerge
veriyor sayın milletvekilleri. Şimdiye kadar Sayın Genç de birsürü önerge
verdi, diğer arkadaşlarımız da önerge verdi. Şimdiye kadar izledik ki, önergesi
üzerinde konuşan çok az arkadaşımız oldu; yani, 66 ncı madde Başkanlığa bir
görev yüklüyor; konuşmacının konudan ayrılmamaya özen göstermesine dikkat
ediyor. Ayrıldığı anda, sizin ikaz etmeniz gerekir. Tekrar devam ederse, Genel
Kurulun oyuyla 66'ya göre bizi konuşturmama... KAMER GENÇ (Tunceli)- Konuşturmamanız lazım tabiî. BEYHAN ASLAN (Denizli)- ... 67'ye göre de, yine, yaralayıcı ve kaba dil
kullanırsa, üslubu çirkin olursa, yine, gerekirse, salondan çıkartılma işlemi
de söz konusudur. Sayın Genç, şimdiye kadar, hiçbir zaman, verdiği önerge hakkında,
önergenin konusu hakkında net bir cümle sarf etmemiş ve diğer arkadaşlarımız da
aynı şekilde... Ben, Başkanlığın bu konuda daha dikkatli davranmasını ve kürsüye her
çıkan konuşmacının, konu üzerinde konuşması konusunda Başkanlığın uyarmasını ve
İçtüzüğün 66 ve 67 nci maddelerinin uygulanması konusunda titizlikle
davranılmasını talep ediyorum. Saygılarımı sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: ASLAN POLAT (Erzurum) - Karar yetersayısını arayacaktınız... KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısının aranılmasını istemiştim. BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım. Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, Sayın Genç'ten gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunacağım ve oylamayı elektronik cihazla
yapacağım. Oylama işlemini başlatıyorum. Vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulalarını, bu süre
içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını ayrıca rica ediyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge reddedilmiştir; karar yetersayısı
vardır. Ek madde 2'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Ek madde 3'ü okutuyorum: EK MADDE 3. - Radyo ve televizyon yayınları, yayın ilkeleri ve bu
Kanunda belirtilen diğer esaslara uygunluğu yönünden, a) Ulusal, bölgesel ve yerel düzeydeki yayınlar Üst Kurul tarafından
izlenir ve değerlendirilir. b) Üst Kurulun uygun göreceği yerlerdeki yerel ve bölgesel yayınların
izlenmesi ve kayda alınması İçişleri Bakanlığının görevlendireceği birimlere devredilebilir.
Bu halde gerekli teknik donanım ve ilgili personelin eğitimi Üst Kurulca
sağlanır ve masrafları Üst Kurulca karşılanır. Yayın ilkeleri ve bu Kanunda
belirtilen diğer esaslara aykırılığından kuşkulanılan yayınların bandı,
değerlendirilmek üzere Üst Kurula gönderilir. İçişleri Bakanlığı ile Üst Kurul
arasındaki işbirliği bir protokol ile düzenlenir. Telekomünikasyon Kurumunun millî monitoring faaliyetleri kapsamında
yayınları izleme imkanının olması halinde, Üst Kurul ile Telekomünikasyon Kurumu
arasında imzalanan bir protokol kapsamında bu yayınlar Telekomünikasyon
Kurumunca izlenir ve değerlendirilmek üzere Üst Kurula iletilir. BAŞKAN - Ek madde 3'le ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya
Milletvekili Veysel Candan. (FP sıralarından alkışlar) YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, bu maddede Nevzat Yalçıntaş... BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, konuşmacıyı değiştirme hakkına sahipsiniz. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, arkadaşımız kürsüye geldi,
değiştirmeye gerek yok. BAŞKAN - Peki. Buyurun Sayın Candan. FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa tasarısının 17 nci
maddesinin ek 3 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz aldım;
muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu maddede, RTÜK'ün görevleri, tekrar bir daha gözden geçiriliyor ve
RTÜK'e, burada, Telekom ve Haberleşme Yüksek Kurulu adı altında iki tane kurum
daha oluşturuluyor. Burada, yayınlar, Üst Kurulunca incelenecek. RTÜK uygun
görürse, illerde izlemeyi, İçişleri Bakanlığıyla, valilerle protokol yapacak;
benzeri başka bir protokolü Telekomla da yapacak. Şimdi, Telekom
özelleştirildiği zaman bir problem var. Haberleşme Yüksek Kurulu yeni kuruldu;
bununla da ilgili birtakım sıkıntılar var. Yani, aslında, bir yerde, bu ek
maddeyle, RTÜK tam anlamıyla görevini yapamıyor diye, yanına, ek birtakım
kurumlar oluşturuyoruz. Peki, işin doğrusu böyle mi; tabiî ki, böyle değil. Şimdi, 1999 yılında, Kutlu Savaş, Radyo ve Televizyon Üst Kurul Başkanı,
Başbakanlığa bir yazı yazıyor. Bu yazısında, 3984 sayılı RTÜK Yasasını
gösteriyor ve orada " hissedarların toplam yüzde 20'den fazla pay sahibi
olmamalarını ve yüzde 10'dan fazla pay sahibi olanların da kamu ihalelerine
girmelerini engelleyici hükümler taşımaktadır" diyor ve devamla, bir
televizyon programıyla ilgili olarak 4 trilyonluk bir sermaye değişimi vardır;
bununla ilgili bir işlem yapılması için Başbakanlığa ve Maliye Bakanlığına
yazılıyor, tarih 2001, bu yazıya şu ana kadar hiçbir cevap verilmediği gibi,
hakkında da hiçbir işlem yapılmamıştır. Demek ki, sadece yasaları çıkarmak
yetmiyor, yasaları takip etmek de çok önemli. Değerli arkadaşlar, aslında, sıkıntı bu yasayla bir kat daha artacaktır.
Sebebine gelince: Türkiye'de televizyon ve medyada şu anda mevcut üç tane tekel
grubu var; bunların üçü de kartel oluşturmuştur ve her üçünün de sahasını
dikkatle takip ettiğimiz zaman, devletle, devlet ekonomisiyle, devlet
kaynaklarıyla iç içedir. Şimdi, sırayla örnek vermek istiyorum: Bunlardan bir,i meşhur Uzan
Grubudur; Star Gazetesi, Star Televizyonu, Kral Televizyonu, radyosu, Teleon ve
Kanal - 6 Televizyon işletmeciliğini yapmaktadır; bunların 2 tane de bankası
bulunmaktadır, İmar Bankası ve Adabank. Devletle devamlı muvazaalı haldedir, şu
anda Çukurova, Kepez ve Rumeli Elektrik İşletmelerini yapmaktadır, SPK ile
davalıdır, Maliye Bakanlığıyla mahkemeliktir. İşin vahametini gösterme açısından söylüyorum; ama, bu saydığım
televizyon kanalları, hükümetin grup sözcüsü gibi, her gün, batan ekonomiye
rağmen, hükümet programını, ekonomisini methetmektedir. Şimdi, bundan sonra,
daha iç içe olduğumuz zaman vahamet daha da artacaktır, hükümeti de yanlış
yönlendirecektir. Şu anda Çukurova Elektrikte, Kepez'de ve Rumeli Elektrikte devamlı
surette Maliye Bakanlığıyla ciddî anlamda yargıda hesaplaşma devam etmektedir. Ayrıca, yine kartelleşme devam etmekte; Trabzon, Ladik, Van, Şanlıurfa,
Bartın, Gaziantep'te, Rumeli Holding, çimento fabrikalarında kartel
oluşturmuşlardır. Yine, ulaştırmada, cep telefonlarıyla ilgili olarak, geçen dönemde
yapılan ihalede Telsim'i temsil etmektedirler ve daha birçok şirketle
birliktedir. Bizi, hiç kimsenin, hangi sermayeyle ne yaptığı ilgilendirmiyor; bizi
ilgilendiren taraf, devlet hukukunun, kamu hukukunun siyasetçilerle içiçe olan
bir durumda netice alınamayacağıdır. Mesela, bir tane örnek vermek istiyorum.
Şu ana kadar, bu cep telefonlarıyla ilgili olarak, gerek Turkcell'de gerek
Telsim'de 50 milyon dolarlık KDV alınamamıştır ve Maliye Bakanımız buradaysa,
cevap verebilir. Şu anda, bu para, iki yıl olmasına rağmen, tahsil
edilememiştir, konu yargıya intikal etmiştir. Maliye Bakanı, daha fazla,
konunun üzerine gidemez, giderse, saydığım televizyonlarda, Show TV'de,
Star'da, Kral'da, Kanal 6'da, hemen, hem Maliye Bakanı hakkında hem hükümet
aleyhinde yayınlar yapılır, şantaj yapılır ve bu şantajlarla da bu para tahsil
edilemez. Peki, şimdi getirdiğiniz bu yasayla ne olacak; bundan sonra, bu
ilişkiler daha içiçe girecek -biraz önce arkadaşımızın ifade ettiği gibi-
siyaset alanı her geçen gün biraz daha şantaja dönüştürülecek ve
daraltılacaktır. Ümit ediyoruz ki, bunlardan biraz daha uzak durmak
durumundayız. Yine, üçüncü medya grubunun da aynı şekilde, bankası var, elektrik
ihaleleri almış ve şu anda Danıştayda, aleyhinde davalar var. Bütün bu şartlara baktığımız zaman, siyasetçi bir tarafta, medya,
bankacı bir tarafta ve o sektörden gelen parlamenterler bir tarafta, iç içe ve
burada netliği bulmak mümkün değil; yani, bu şaibeden kurtulmak ve uzak durmak
da mümkün değil. Siz, bu tasarıyla şunu yaptınız: Bu iç içe olan girift işlemleri, girift
muameleleri daha da artırmış oldunuz. Değerli arkadaşlar, dünkü konuşmamın bir yerinde ifade ettim. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Candan. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bu tasarının tamamı, sevabıyla günahıyla
hükümete aittir; ancak, konuşmalarda, grup sözcülerini dikkatle dinlediğimiz
zaman, ne söylediklerini veya nasıl oy kullandıkları arasındaki çelişkiyi de
anlamak mümkün değil. Mesela, özellikle MHP Grup sözcüsü arkadaşımın ifadesinde
-biraz sonraki önergelerde de konuşmak istiyorum- çok enteresan tezatlar var
"medya sahipleri banka sahibi olmasınlar, birden fazla da olmasın,
izlemede de yanlışlıklar yapılır; bu yasada da eksiklikler var..." MHP
sözcüsü, tasarının ele alınmadık yerini koymamış, her tarafını tenkit ediyor;
ama, sıra oylamaya geldiği zaman, birkısım MHP'li milletvekili arkadaşlarımız
dışarıda; ancak, bakıyoruz maddeler tıkır tıkır geçiyor. Yani, bu tasarı
kanunlaştıktan iki ay sonra, tekrar, bu Parlamentoya geldiği zaman,
müzakerelerde, bu konuşmalarınızı, bir kere daha, hem grup sözcülerine hem de
bunu savunan milletvekili arkadaşlarımıza hatırlatacağımı ifade eder, muhterem
heyetinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Mehmet
Yalçınkaya... Buyurun Sayın Yalçınkaya. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA MEHMET YALÇINKAYA (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. RTÜK ile ilgili yasa tasarısının 17 nci maddesinin üçüncü fıkrasına
geldik. Tabiî, bu tasarı, onbeş gündür burada görüşülüyor, rötarlı tren gibi
yolumuza devam ediyoruz. Tabiî, iktidara mensup arkadaşlarımız da bu yasaya
inanmıyorlar, bizler de bu yasanın gerekli olduğuna ve bu şekliyle
düzenlenmesine karşı olduğumuz için, maalesef, yolumuza ağır aksak devam
ediyoruz. Geçmişte, Tahkim Yasasında, en zor Anayasa değişikliğinde bile,
iktidarın yanında yer alarak, ülkenin önünü açma hususunda gerekli gayretimizi
gösterdik. Bugün, geçmişte çıkarılan vergi yasaları, nereden buldun yasası,
Bankalar Yasası gibi yasaların neticeleri ortada... Aynı iktidar, U dönüşü
yaparak, bu yanlışından dönme faziletini göstermiştir; ama, bu millet büyük
bedel ödemiştir. Radyo, televizyon ve gazete; bunlar çok sihirli kelimeler; çağımızın
buluşu ve en büyük etkileme aracı. Bu sebeple, ben, bu yasayı çok önemsiyorum;
yani, bu Meclisin, günlerce bu tasarı üzerinde çalışması gerekir ve çok ciddî
bir kanun çıkarması gerekir; ama, maalesef, görüyoruz ki, bugün, burada
yaptığımız bütün tartışmalarda, medya patronlarının menfaatları veya
menfaatlarına zarar verme noktasında nasıl bir kanun çıkarılacak, onun
münakaşası yapılıyor. Türkçede çok önemli bir deyim var "il gider töre kalır."
"İl"den kasıt, toprak parçasıdır değerli arkadaşlar;
"töre"den kasıt, bir milletin kültürüdür, bir milletin manevî ve
millî değerleridir. Şimdi, bir toprak parçası elinizden çıkabilir; ama, millî
değerlerinize sahipseniz, manevî değerlerinize sahipseniz, törenize sahipseniz,
yeniden, bir toprak parçasını vatan yapma imkânınız vardır. Dikkat ederseniz,
İsrail, töresine sahip olduğu için, 2 000 yıl sonra Filistin toprağına döndü ve
İsrail'i yarattı; ama, törenizi, değerlerinizi kaybettiğiniz zaman, ülkenizde
müstemleke olursunuz. Türkiye, bugünkü televizyonlar ve yayınlar vasıtasıyla, maalesef, çok
ciddî sıkıntılar ve büyük bir kültür buhranıyla, kültür erozyonuyla karşı
karşıyadır. Tabiî, bu yasa tasarısının içerisinde yine şarkılar, türküler ve Türk
müziği olmalı denliiyor; biz de olmalı diyoruz; ama, bugün, Türkçenin
bozulmasından, şarkıların, türkülerin yozlaşmasından hep şikâyetçiyiz. Bunun
müsebbibi, bugünkü televizyon, radyo ve gazetelerdir. Bir şarkı: "Titrer yüreğim her ne zaman yâdıma gelsen..." Bu,
geçmişte, bizim kültürümüzün yarattığı bir şarkı; ama, bugün, bu neslin ve bu
televizyonların yarattığı şarkı "kıl oldum abi!" Düşünebiliyor
musunuz, seviye ve irtifa kaybetmesini?! İşte, bunları yaratan bugünkü
televizyonlardır, bugünkü gazetelerdir. Şimdi, bu gazete patronlarının sicili bozuk. Sicili bozuk; çünkü, bir
kısmı içeride; yani, bu Sabah Grubunda çok muteber olan insan, Sabah'ın sahibi
içeride; onun yanında, Cavit Çağlar içeride. Buna benzer, daha bir sürü bunun
uzantıları içeride. Değerli arkadaşlar, bu memleket, hortumculardan şikâyetçi,
soygunculardan şikâyetçi, batan paralardan şikâyetçi; ama, bu paraları soyanlar
Urfa'nın çiftçileri değil, Urfa'nın esnafı değil, Urfa'nın sanayicisi değil;
çünkü, çiftçinin takipteki alacağı -ben de komisyondayım- yüzde 6; yani,
çiftçiye 100 milyon lira para vermişiz, 6 milyon lirası takipte, 94 milyon
lirasını geri almışız; ama, bugün, bu devleti soyanlar, bugün, 40 milyar dolar
civarında soygunu yapanlar, işte bu medya patronlarıdır. Bugün, bu medya
patronlarına, maalesef, işte bunları sonsuz yetkilerle donatacak imkânlar
veriyoruz, yasalar hazırlıyoruz. Yanımızda İtalya örneği var, Berlusconi var; 3 tane televizyonu var, o
da sabıkalı, sicili bozuk bir kişi; başbakan oluyor. Yarın, bu insanların, bu
ülkenin başına geçmeyeceklerini nereden bilebiliriz? Bu sebeple, bu yasanın çıkarılmasında çok dikkatli ve hassas davranmak
zorundayız ve geri çekilmesinde de bu ülkenin çok büyük faydası vardır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Yalçınkaya. MEHMET YALÇINKAYA (Devamla) - Sağolun Sayın Başkanım. Şimdi, siyasetin ve siyasetçinin itibar kazanmasında, bu televizyonların
çok büyük bir katkısı olmuştur. [!] Değerli arkadaşlar, iki yıldan beri sizler buradasınız, ben de
buradayım. Televizyonları akşam seyrediyorum. Çoluk çocuğuma, seçmenime,
ülkeme, milletime karşı utanç duyuyorum. Neden; çünkü, siyasetçiyi hırsız
göstermektedir, siyasetçiyi üçkâğıtçı göstermektedir, siyasetçiyi dolandırıcı
göstermektedir. İşte, bütün bunları yapan televizyondur, radyodur, gazetecidir.
Aslında, bu ülkede en büyük soygunu yapan radyo, televizyon ve gazete
sahipleridir. Burada, içimizden ne kadar mahkûm olmuş insan var, ne kadar kredi
alıp batıran milletvekili var; bunların açıklanması gerekir. İşte, bu noktada, muhalefetiyle iktidarıyla, hep birlikte, elbirliğiyle,
doğru bir yasa çıkarmamız lazım. Bu ülkeyi, bu siyasetçiyi ve bu siyaseti
yücelten bir program ortaya koymamız lazım. RTÜK yıllardır işbaşında. Bu arkadaşlarımızı bizler seçtik. Bizler
seçtik ve bunlardan şikayetçi olmadık. Bunlar, hiçbir zaman bir partinin
borazanı olmadılar. Geçmişte TRT savaşları yaşandı. Burada, bu savaşlarla ilgili Nevzat
Hocam var, İsmail Cem var, bunun mücadelesi yapıldı. Gelin, doğru karar alalım, doğru iş yapalım. Saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yalçınkaya. Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutacağım,
aykırılık derecesine göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 17 nci
maddesiyle 3984 sayılı Kanuna eklenmiş bulunan ek madde 3'ün (b) fıkrasındaki
"İçişleri Bakanlığının görevlendireceği birimlere devredilir"
ibaresinin "Ulaştırma Bakanlığının görevlendireceği birimlere
devredilir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 17 nci
maddesiyle 3984 sayılı Kanuna eklenmiş bulunan ek madde 3'ün (b) fıkrasındaki
"Yayın ilkeleri ve bu Kanunda belirtilen diğer esaslara aykırılığından
kuşkulanılan yayınların bandı değerlendirilmek üzere Üst Kurul'a gönderilir"
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Okutacağım son önerge, aynı zamanda en aykırı önergedir;
okuttuktan sonra işleme alacağım. Önergeyi okutuyorum: Sayın Başkanlığa 682 sıra sayılı yasa tasarının ek 3 üncü maddesinin (b) bendinin madde
metninden çıkarılmasını saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Genç, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ek 3 üncü
maddeyle ilgili verdiğim önergede, (b) fıkrasının kaldırılmasını istiyorum. Bu (b) fıkrasında "Üst Kurulun uygun göreceği yerlerde yerel ve
bölgesel yayınların izlenmesi ve kayda alınması İçişleri Bakanlığının
görevlendireceği birimlere devredilebilir" şeklinde bir değişiklik
getirilmiştir. Tabiî, burada, İktidar Partisi milletvekilleri biz konuştuğumuz
zaman ne söylediğimizi dinlemedikleri için, efendim "önergeyle ilgili
konuşmadı" diyorlar. Başta, önergeyle ilgili, zaten her şeyi açık açık
konuşuyoruz; ama, önergenin yan uzantılarının nereye vardığını da izah etmek
zorundayız. Şimdi, neden, ben, İçişleri Bakanlığına bunun devredilmesini
istemiyorum; çünkü, İçişleri Bakanlığı siyasî bir makamdır. Biliyorsunuz,
bugünkü iktidar zamanında da, İçişleri Bakanı ile hükümetin bir çatışması var
gibi görünüyor. İşte, bazı operasyonlar yapılıyor; bu operasyonlar, bir
bakıyorsunuz, kendi partisinin yöneticilerine, Bakanlarına gelip dayanınca,
operasyonlar örtbas ediliyor. Dolayısıyla, böyle bir sonuç ortaya çıkınca,
hayalî ihracatçılar, kredi yolsuzlukları, ihale yolsuzlukları geliyor, ondan
sonra, partinin yöneticilerine, partinin Bakanlarına dayanınca, bu defa, bakan
örtbas ediyor. Enerji ihalesi, bunun en önemli unsurlarındandır. Şimdi, özellikle İsmail Köse'ye sormak istiyorum: Geçen gün, burada,
Cumhur Ersümer, Türk Jandarması için şöyle bir ibare kullanıyor "yasal
olmayan kolluk gücü" diyor. Sayın Köse, sen nasıl bu sözü alkışladın da oy
verdin?! Türk Jandarması, yasal olmayan kolluk kuvveti midir?! "Yasal olmayan
kolluk kuvveti" kimin için kullanılır; kanun dışı örgütler için
kullanılır; DHKP-C için, PKK için, TİKKO için kullanılır... BEYHAN ASLAN (Denizli) - Nereden çıkarıyorsun bunları?! KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, Bakanınızın söylediği ibare... Diyor ki... BEYHAN ASLAN (Denizli) - Yalan söylüyorsun!.. Yalan söylüyorsun!.. KAMER GENÇ (Devamla) - ..."Yasal olmayan kolluk gücünün, yasal
olmayan imkânlarla yaptığı inceleme" diyor. Kimin yalan söylediği şimdi
çıkacak ortaya; ama, bunlar burada söyleniyor; ondan sonra, tabiî ki, haklı
olarak, Jandarma Genel Kumandanı da gidiyor, Millî Güvenlik Kurulunda Sayın
Başbakana diyor ki: "Jandarmanın yaptığı incelemeyi, siz, nasıl şık
bulmuyorsunuz; sizin yaptığınız şıklık değil, şıklık yapmıyorsunuz." Bakın,
hükümeti böyle bu duruma getirdiniz. SALİH DAYIOĞLU (İzmir) - Sen orada mıydın?.. KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, işte, bugün Sayın Başbakan kendisi
itiraf ediyor: "Bazı şeyler söylendi; ama, ben mi hedef alındım, başkası
mı hedef alındı, ben de anlamıyorum." Sayın Başbakan anlamamışsa ben nasıl
anlayayım?! Şimdi, Sayın Başbakana bir şey tavsiye ediyorum. Sayın Başbakanın
kanatları, çok soyguncuları altına alacak boyutta geniş. Lütfen, bu kanatlarını
ya kessin ya da çok daraltsın. Hakikaten, cumhuriyetin hiçbir döneminde, bu
kanatlar, bu kadar, başbakanların kanatları geniş değildi. Şimdi, değerli milletvekilleri, burada, İçişleri Bakanlığına bu
izlenimin verilmesi, gerçekten, hatalı ve özellikle bazı siyasilerle ilgili,
yani, iktidar partileri, özellikle İçişleri Bakanının bağlı olduğu partinin ve
yöneticilerin izlenmesine engelleyici bir durum meydana getirir. İçişleri
Bakanının Türkiye'deki durumu belli. Bugün, Türk polisi, tarihinin en yoksul,
en kötü dönemini yaşamaktadır. Maaşları, devlet memurları içinde en kötü
durumda olan bir güvenlik gücü haline getirilmiştir; çünkü, bu arkadaşımız,
polisin işini bırakmış, kendi Bakanlığıyla ilgili işlerle uğraşacağına,
tribünlere oynuyor. Efendim, güya, Başbakan Yardımcısıyla araları bozuk...
Bunlar hep danışıklı dövüş. Peki, bozuksa, yazsın bir önerge, bir yazı yazsın
Başbakana, görevine son versin; Anayasa buna imkân veriyor. Hep danışıklı
dövüş. Milleti kandırıyorlar. İşte, görüyorsunuz, bunlar yine kavga
ediyorlar... Yok öyle bir şey. Perde arkasında, bu dövüşün arkasında birçok
suiistimal gizleniyor; ama, tabiî, bizim elimizde imkân olmadığı için, her şey
muhalefetten saklandığı için, maalesef, biz de bu gerçekleri halkın karşısına
çıkıp söylemiyoruz. ANAP Grup Başkanvekili diyor ki: "Kamer Genç'i burada
konuşturmayalım." Tabiî, siz, zaptiye düşüncesiyle düşünürseniz, yasakçı
düşünceyle düşünürseniz... Bıyıklarınızı da kesmişsiniz; o nereden çıktı?..
(Gülüşmeler) Bugüne kadar... Ondan sonra, bizi de konuşturmayın canım;
isterseniz, milletvekilliğimizi de kaldırın o zaman... Sizi çok rahatsız
ediyor... NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Daha gür çıkacak. KAMER GENÇ (Devamla) - Yok efendim, bıyık biraz olgunlaştırır insanı,
olgun gösterir de o bakımdan dedim... (Gülüşmeler) BAŞKAN - Sayın Genç, toparlar mısınız. KAMER GENÇ (Devamla) - Toparlayayım. Sayın milletvekilleri, bakın, o bakımdan, İçişleri Bakanı siyasî bir
makamdır; siyasî bir makama, böyle bir tarafsız kurumun yapması gereken görevi
veremeyiz. Bugün, İçişleri Bakanı, hakikaten, göreve geldiği günden beri, Türk
polisini çok zor duruma düşürmüştür, itibarını zedelemiştir. Özellikle, çok
çalışkan, çok dürüst, ülkeye gelecekte çok büyük yarar sağlayacak yöneticileri
almıştır, kendisinin ve Başkanının hemşerilerini getirmiştir, hemşericilik
oynanmıştır ve emniyet güçleri çok zor duruma düşmüştür. Hatta, altı yedi
senedir benim memleketimde yapılması gereken 250 polis lojmanı da, bize söz
verilmesine rağmen, hâlâ yapılmamıştır. Biraz önce DSP'li milletvekili diyor
ki, "ne hizmet getirdin?!" Kardeşim, sen, iktidar partisisin; benim
hiçbir talebimi kabul etmezsen, ben silah zoruyla mı hizmet getireyim oraya?!
Biz, iktidara geldiğimiz zaman... Tabiî ki, orası olağanüstü hal ve hiçbir şey
götürmüyorsunuz. Hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Genç. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sen Tunceli'ye ne yaptın; onu söyle. KAMER GENÇ (Tunceli) - Yaptım, yaptım bir şeyler... BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmemiştir... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, şurada 25 kişi yok, burada en
azından 25 kişi var... BAŞKAN - Saydım. KAMER GENÇ (Tunceli) - Hani, nerede?.. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Say, say! BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 17 nci
maddesiyle 3984 sayılı Kanuna eklenmiş bulunan ek madde 3'ün (b) fıkrasındaki
"yayın ilkeleri ve bu kanunda belirtilen diğer esaslara aykırılığından
kuşkulanılan yayınların bandı, değerlendirilmek üzere Üst Kurula
gönderilir" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş Van ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım. BAŞKAN - Sayın Erbaş?.. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Yakup Budak Bey konuşacaklar. BAŞKAN - Sayın Budak, buyurun. (FP sıralarından alkışlar) YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu kanun tasarısı, baştan sona, yasaklarla, antidemokratik hükümlerle
dolu bir kanun tasarısıdır. Zaten, bunu hazırlayan kafalar da antidemokratiktir
ve dayatmacı bir zihniyetle, Meclise ve ülkemize birtakım şeyleri zor zoruna
dayatmaktadırlar. Bunun için de, bu kanun tasarısı, A'dan Z'ye kadar ülkenin
gerçeklerine, demokrasinin ilkelerine ve girmeye çalışmış olduğumuz Avrupa
Birliğinin ve vermiş olduğumuz, altına imza atmış olduğumuz taahhütlerin
hiçbirisine uymamaktadır. Öyle zannediyorum, üç dört ay sonra, tekrar, bu
hükümet, bunların değiştirilmesi için,
bir yerlerden aldığı mesaj doğrultusunda, değişiklik tekliflerini de
birlikte getirecektir. Öylesine yasakçı, öylesine kuşkucu bir kafayla
hazırlanmış ki, "yayın ilkeleri ve bu kanunda belirtilen diğer esaslara
aykırılığından kuşkulanılan yayınların bandı, değerlendirilmek üzere Üst Kurula
gönderilir" deniliyor. Arkadaşlar "kuşkulanan" ne demektir! Her şeyden
kuşkulanabilirsiniz. Zaten, Türkiye'de, üç dört senedir o hale geldik ki,
âdeta, toplumdaki insanlar birbirlerinden kuşkulanıyorlar, hükümet üyeleri bile
birbirlerinin aldığı kararlardan kuşkulanıyor. (FP sıralarından alkışlar) Öyle
bir iktidar var yani. Bakanın birisi çıkıyor "ben, buğday fiyatıyla az talepte
bulunmadım; ama, verecekler galiba" diyor. Sayın Bakan öyle bir şov
yapıyor ki, acaba, diyorum, bu bakan değil de ziraat odası başkanı mı ki,
hükümetten bir talepte bulundu diye düşünüyorum. Böylesine birbirini anlamayan kafaların ortaya koymuş olduğu tekliflerin
üzerinde, elbette, durmak lazım gelir. Zaten, öylesine bir anlayışla "Üst
Kurula gönderilir" diyoruz. Üst Kurulun yapısı, bir defa, antidemokratik.
Niye; Büyük Millet Meclisi seçerse, Üst Kuruldaki insanlar güvenilmez, bağımsız
olmaz, taraflı davranır; ama, Millî
Güvenlik Kurulu, YÖK seçerse, bilmem ne cemiyeti seçerse, o insanlara güvenilir!.. Hangi meclis, hangi iktidar, hangi parlamento, kendi seçtiklerini
güvenilmez, bir başkalarının seçtiğini güvenilir ilan edebilir ve bunu kanun
tasarısına yazabilir; bu mantığı ortaya koyması açısından, ibretle sizlere arz
etmek istiyorum. Ne biçim bir mantıktır; kendi seçtiklerinizin tarafsızlığına,
güvenilirliğine inanmıyorsunuz, bir başka kurumun seçtiğine güveniyorsunuz...
Demek ki, siz, yaptığınız işe de güvenmiyorsunuz, inanmıyorsunuz; ama, bunu,
sizin, isteyerek, güvenerek yaptığınıza da inanmıyoruz. Niye; çünkü, her ne
kadar parmaklarınız kalkıp inse, kabul oyu da verseniz bile, gönlünüzün aynı
şekilde değerlendirmediği kanaatini taşıyoruz. Neden; çünkü, birileri sizi
yumuşak buldu, dayatıyor da dayatıyor, "çıkacak da çıkacak" diyor.
Siz de "ne yapalım; çıkaralım" diyorsunuz ve maalesef, toplumu, öyle
birbirinden korkar, totaliter bir anlayışla yönetiyorsunuz ki, herkes
birbirinden kuşkulanıyor, âdeta her sakallıyı dedesi zanneden bir topluluk
haline dönüştük ve insanlar, böyle, korkularla, umutsuzluklarla idare edilmeye
çalışılıyor. Halbuki, bizim güzel Türkiyemizin güzel insanlarının, geleceğe ait
umutlarla, ümitlerle beslenmesi, birbirine kardeşçe yanaşması, yaklaşması
gerekmektedir. Bu maddeler, maalesef, toplumsal bütünlüğümüz, millî
beraberliğimiz, manevî beraberliğimiz için de ciddî tehdit teşkil etmektedir. "Kuşkulanmak" ne demek?.. Bir memuru atamamışız. İçişleri
Bakanlığı görevlendirecek, Üst Kurul o memuru eğitecek. Bu memurların da
yeterlilik seviyesi, eğitimi tartışılabilir, siyasî düşünceleri üzerinde
durulabilir. Genellikle bu memurların kimler olacağını burada bulunan
arkadaşlarımızla çok iyi biliyoruz. Bu memurların, şimdiye kadar hazırlamış
oldukları raporlardan, suç duyurularından yüzde kaçının da ne şekilde
cevaplandırıldığını veya neticelendirildiğini hep birlikte biliyoruz. Onun
için, bu "kuşku" kelimesi bir hukukî tabir midir allahaşkına?..
"Şaibe" olabilir, "şüphe" olabilir; ama, bizim hukuk
mevzuatımızda "kuşku" diye bir kelime var mıdır ki?.. Bu, kanun
tekniği ve dili açısından da çok yanlış bir şeydir. Bizim toplumumuzda
"kuşku" kelimesini kullanan insan sayısı nedir?.. Onun için, yapılan
düzenlemelerin, muhakkak surette, kanun tekniğine ve hukuk literatürüne de
uygun olması gerektiği kanaatimi ifade etmek istiyorum. Düşünün, bir memur bir programı izliyor; çünkü, burada, Üst Kurul
izleyecek, İçişleri Bakanlığının görevlendirdiği bir memur izleyecek,
Telekomünikasyon Kurumunun memurları izleyecek. Ayrıca, o kadar da, olay
dağıtılmış, çarpıtılmış ki, birinin ak dediğine, birisi de kara diyebilecek;
dolayısıyla, koordinasyon da kendiliğinden ortadan kalkacak. Bununla bir polis
devleti oluşturuyorsunuz. Siyasî düşüncesine göre; bir bandı alacak, ben bundan
kuşkulanıyorum diyecek, gönderecek. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Budak, 1 dakika içinde toparlayın. YAKUP BUDAK (Devamla) - Üst Kurul buna boğulacak; çünkü, Türkiye'nin
binlerce televizyonundan, binlerce radyosundan, her gün, binlerce kuşku
bantları gelecek. Bunu, kim inceleyecek; hangi mantıkla bunu yapacağız?..
Elbette, yapılan yayınların bir kontrolünün olması gerekir; ama, biz,
insanımıza da, bu ülkenin vatandaşına da güvenmek mecburiyetindeyiz. Siz,
gönüllerinizdeki kuşku tohumlarını, güvensizliği, topluma da yansıtmak
istiyorsunuz. Dolayısıyla, devlet-millet bütünlüğünün sağlanması, devletin
milletine, milletin de devletine güvenmesine bağlıdır. Bu iktidara da, bu
milletin ne kadar güvendiğini de yazılanlar çizilenler ortaya koymaktadır. Onun
için, biz, bu cümlenin bu maddeden çıkarılması arz ve teklif ediyoruz. Geleceğe umutla bakan bir toplum oluşturma yolunda gayret göstermemiz
gerektiğini ifade ediyorum. Vehimlerle, paranoyalarla değil, umutlarla hareket
edelim diyor; saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Budak. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Karar yetersayısının aranılmasını
istiyoruz. (DSP sıralarından "geçti, geçti" sesleri) BAŞKAN - Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, karar yetersayısı istenildi! BAŞKAN - Hayır efendim, istenilmedi. Oylamaya... (FP sıralarından
gürültüler) YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Karar yetersayısı istenildi Sayın Başkan! LÜTFİ YALMAN (Konya) - Yoklama da istenildi. BAŞKAN - Efendim, oylamaya geçtikten sonra istenildi. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - O başka efendim... BAŞKAN - Geri almışsınız; ben bilemem ki... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - O başka efendim. O da ayrı, ama, söylemiyorum
onu. Lütfen... BAŞKAN - Üçüncü ve son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 17 nci
maddesiyle 3984 sayılı Kanuna eklenmiş bulunan ek madde 3'ün (b) fıkrasındaki
"İçişleri Bakanlığının görevlendireceği birimlere devredilir"
ibaresinin "Ulaştırma Bakanlığının görevlendireceği birimlere
devredilir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş Van ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Erbaş?.. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Fırat konuşacak. BAŞKAN - Sayın Fırat, buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Dün sabah, evden çıkmadan önce, Türkiye'de çıkan bir gazetede bir haber
okudum; Türkiye'de ekonomik kriz nedeniyle artan intihar olaylarının, bazı
psikiyatrlar tarafından nedenlerini açıklayan bir haberdi. Dikkatimi çekti,
sonuna kadar okudum; ancak, bu haberin yan tarafında da, iki sütun üstünde,
insanı intihara sürükleyen nedenler ile intihara karar vermiş olan insanlardaki
değişiklikleri belirtiyordu. Tabiî, bu, benim konumla ilgili değil;
Meclisimizde de çok değerli psikiyatrlar var, bunu, mutlaka değerlendirmişlerdir;
ancak, bana enteresan geldi. Biraz geriye döndüğüm zaman, bunun, bazen toplumsal olarak, kitlelere de
sirayet ettiğini gördüm ve hatırladım. Mesela, bir Moon Tarikatındaki toplu
intihar veya Amerika'da buna benzer tarikatlardaki toplu intiharlar... Demek,
bu, bir sosyal olay. Ancak, yaşamım boyunca düşündüğüm zaman ve özellikle de
siyaset tarihine baktığım zaman, siyasetin, siyasetçinin intihar ettiğine
hiçbir toplumda rastlamadım. Bu konuda birinciliği ve önceliği de Türk
siyasetinin üstlenmiş olması, bence, enteresan bir olay. Türkiye'de gelişen şu son olaylara, özellikle, şu Türkiye Büyük Millet
Meclisinden geçirilmeye çalışılan ve geçmiş olan yasalara baktığımda,
temelinde, siyasetin ve siyasetçinin nedense bir intihar psikozuna girdiğini
gördüm. (FP sıralarından alkışlar) Aslında, bir yerde siyaset bilimcilerin,
özellikle sosyologların ve belki, bir yerde de, biraz evvel gündemdışı konuşma
yapan Sayın Cengiz Güleç gibi, bu konuda uzman olan arkadaşların da, aslında,
bu konuyu incelemeleri gerektiği kanısındayım. Anlayamıyorum, daha evvel, burada, 4422 çıkarken, özellikle, ANAP
sıralarına dönerek, ben, şunu söylemiştim; demiştim ki, şu çıkardığınız yasa,
hukuka aykırı bir yasadır. Hukuk, mutlaka, bir gün, sizlere de lazım olacaktır
ve bu iki tarafı kesen bıçak, iki tarafı kesen kılıç, bir gün sizleri
kesecektir ve enteresan olan, kesmeye başladı ve yine, dünya parlamento
tarihinde görülmeyen bir olay gerçekleşti; sizin çıkarmış olduğunuz bir yasa
için, Meclis araştırması istemek lüzumunu hissettiniz. Bunun yanında, çıkarılan bir çok yasayla, baktığınız zaman, aslında,
siyaset ile idarenin, devletin idaresinin birbirinden ayrıştığını görüyorsunuz.
Birileri, kalkıp, onu söylüyor; diyor ki, ekonomi ile siyaseti ayıracağım,
ekonomi ile sosyal durumu ayıracağım. Peki, o zaman, siyaset müessesesinin
nedeni nedir? Şu çıkarmış olduğunuz yasa, ikinci bir 4422'dir beyler. Belki,
bedel ödüyorsunuz, bedel ödeyeceksiniz; ancak, bu tasarı kanunlaşıp Resmî
Gazetede yayımlandıktan sonra, inanıyorum ki, bir süre sonra -ama, hangi grup
olacak, onu bilemiyorum- yeniden bir Meclis araştırması isteyeceksiniz bu yasa
hakkında. Çünkü, eğer, 4422 ip ise, bu, ayağınızın altındaki iskemledir. Siyaset müessesesi ve siyasetçiler, biraz evvel, Sayın Cengiz Güleç'in
çok güzel izah ettiği şekilde, toplumun gözünde en alt noktaya indirilmiştir.
Bunun temelinde yatan, toplumu yönlendiren dezenformasyondur. Dezenformasyonu
yapan medyadır. Medyanın yapısını incelediğiniz zaman, medya ile kapitalizmin,
Türkiye'deki, özellikle devlete yaslanmış olan kapitalizmin aynı olduğunu
görürsünüz ve bu çıkarlarını koruyabilmek için, şu Meclisi teşkil eden 5 tane
siyasî parti teker teker yeniyor, teker teker siyaset sahnesinden dışlanıyor. BAŞKAN - Sayın Fırat, 1 dakika içerisinde toparlar mısınız efendim. DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Ben toparlamaya çalışayım da,
siyaset nasıl toparlanacak, onu da siyasiler düşünsün. Bugün birisi dışlanmıştır, birisi dışlanmaktadır, bir süre sonra başka
birisidir; ancak, lütfen, şunun farkında olalım ki, hiçbirimiz, hiçbir grup,
hiçbir siyasî parti, bu yok edilme sürecinin dışında değildir. İster ortanın
solunda olsun ister ortanın sağında olsun, yelpazenin neresinde olursanız olun,
bugün, siyaset sahasında bir siyasî temizlik, siyasî enkaz kaldırma çalışması
vardır. Burada, oluşturulmak istenen yeni oluşumlar vardır ve ne yazık ki,
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak da, çıkardığımız yasalarla bu temizlik
hareketine sırt veriyoruz, o enkazın bir kısmını da biz taşımak durumunda
kalıyoruz. Bunun, size hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Bir süre sonra, Meclis
araştırması istediğiniz zaman... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - ... yine, kalkıp, burada, bu
söylediklerimi hatırlatacağım; ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin en büyük
özelliklerinden birisi tutanaklarıdır, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
hafızasıdır. Lütfen, geriye doğru dönüp, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tutanaklarını okumanızı tavsiye ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) III.- YOKLAMA BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, üçüncü önergenin oylanmasından önce, bir
yoklama isteği vardır. İstemde bulunan arkadaşların Genel Kurulda hazır olup olmadıklarını
arayacağım. Sayın Yalçıntaş?.. Burada. Sayın Yıldız?.. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Tekabbül ediyorum efendim. BAŞKAN - Sayın Ali Sezal?.. Burada. Sayın Kukaracı?.. Burada. Sayın Ulucak?.. Burada. Sayın Yanmaz?.. Burada. Sayın Veysel Candan?.. LÜTFİ YALMAN (Konya) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Yahya Akman?.. Burada. Sayın Karapaşaoğlu?.. Burada. Sayın Osman Pepe?.. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Sait Açba?.. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Tevhit Karakaya?.. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Nurettin Aktaş?.. ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Özkan Öksüz?.. Burada. Sayın Musa Demirci?.. Burada. Sayın Azmi Ateş?.. Burada. Sayın Akif Gülle?.. Burada. Sayın Osman Aslan?.. İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Maliki Ejder Arvas?.. Burada. Sayın Eyyüp Sanay?.. Burada. Elektronik cihazla yoklama yapacağız. İsmini okuduğumuz arkadaşlarımız sisteme girmesinler. Yoklama için 3 dakikalık süre veriyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur. Saat 17.15'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati : 16.57 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 17.15 BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli),
Levent MISTIKOĞLU (Hatay) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111 inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. III.- YOKLAMA BAŞKAN - Bir önceki oturumda toplantı yetersayısının aranılması
istenilmişti ve bulunamamıştı. Şimdi, toplantı yetersayısının bulunup bulunmadığına dair yoklama
yapacağım. Yoklamayı elektronik cihazla yapacağım ve 3 dakika süre vereceğim. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur. Sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 5
Haziran 2001 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati : 17.20 Tutanağın sonu |
|