DÖNEM : 21 CİLT : 64 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 108 inci
Birleşim 24 . 5 . 2001 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - YOKLAMALAR IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, arıcılık ve bal
üretiminde yaşanan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı 2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in, İstanbul İlinin yönetim
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması 3.- Ankara Milletvekili Birkan Erdal'ın, yükseköğretim elemanlarının
ücretleri ve Türkiye'nin geleceğine ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Avrupa Kıtası Habitat Global Parlamenterler Bölgesel Konsey Başkanı
Peter Götz'ün, New York'ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler Genel Kurulu
İstanbul + 5 Özel Oturumuna vaki davetine TBMM Çevre Komisyonu üyelerinden
oluşan bir parlamento heyetiyle icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/828) 2.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay'ın, (6/1386) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/374) V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1- İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve
İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)
2.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/851) (S. Sayısı: 669) 3.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın
Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı:
682) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te toplanarak iki oturum yaptı. Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım, esnaf ve sanatkârlar ile
KOBİ’lerin sorunlarına ilişkin, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün, 18 Mayıs 1919’da Balıkesir’de Reddi
İlhak Cemiyetinin kurulmasıyla başlayan Kuvayı Milliye hareketinin 82 nci
yıldönümü nedeniyle, Gündemdışı birer konuşma yaptılar; Edirne Milletvekili Evren Bulut’un, Trakya yöresindeki çiftçilerin
buğday taban fiyatı ve prim sistemi uygulamalarından kaynaklanan sorunlarına ve
tarım konusunda çıkarılması gereken kanunlara ilişkin gündemdışı konuşmasına,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp cevap verdi. Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey ve 29 arkadaşının, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’da terör nedeniyle boşaltılan yerleşim birimlerinde yaşayan
vatandaşların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/200)
okundu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı. Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanunun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Yükseköğretim
Kurumları Teşkilâtı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının yeniden incelenmek üzere geri gönderilmesine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi okundu; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda bulunan Yükseköğretim
Kurumları Teşkilâtı Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının hükümete geri verildiği, Genel Kurul gündeminde bulunan Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı
Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair
2809 Sayılı Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının, yapılan oylamalardan sonra, hükümete geri verilmesinin kabul
edildiği; Açıklandı. Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmında bulunan : TBMMİçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından; Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu Tasarısı
(1/851) (S. Sayısı : 669), Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısı (1/53) (S.Sayısı : 433) Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun
Tasarısı (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592), Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı (1/755,1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666), Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675), Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısı (1/756,
1/691) (S. Sayısı : 676) ile, Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısının (1/393) (S. Sayısı : 89), Görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından; Ertelendi. Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın
Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/705) (S. Sayısı: 682) görüşmelerine
başlanarak, 3 üncü maddesine kadar kabul edildi. MHP Grubu Başkanvekili ve Erzurum Milletvekili İsmail Köse, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın tasarının 2 nci maddesiyle ilgili önergesi
üzerindeki konuşması sırasında Gruplarına sataşması nedeniyle bir konuşma
yaptı. 24 Mayıs 2001 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te
toplanmak üzere, birleşime 19.46’da son verildi.
No.
: 149 II. – GELEN KÂĞITLAR 24.5.2001 PERŞEMBE Tasarılar 1.- Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine
İlişkin İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı (1/860) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.5.2001) 2.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı (1/861) (Plan
ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarih : 15.5.2001) 3.- Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/862) (Plan ve Bütçe ve Millî Savunma Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 15.5.2001) 4.- Türk Silâhlı Kuvvetleri Hasta Besleme Kanunu Tasarısı (1/863)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Millî Savunma Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 15.5.2001) Teklifler 1.- Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu ve 15 Arkadaşının; 4
Temmuz 1934 Tarih ve 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununa Bir Madde
Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/764) (Adalet ve İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 9.5.2001) 2.- Diyarbakır Milletvekili Ömer
Vehbi Hatipoğlu ve 19 Arkadaşının;
Olağanüstü Hâl İlân Edilen İllerin Afet Bölgesi Kapsamına Alınmasına
Dair Kanun Teklifi (2/765) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi
: 9.5.2001) 3.- Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu ve 10 Arkadaşının; 4 Nisan 1929 Tarih ve 1412 Sayılı Ceza
Muhakemeleri Usul Kanununa Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/766)
(Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.5.2001) 4.- Antalya Milletvekili M.Zeki Okudan ile Burdur Milletvekili Mustafa
Örs'ün; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/767) (Millî Eğitim, Kültür,Gençlik ve Spor ve Plan ve
Bütçe Komisiyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.5.2001) 5.- Aksaray Milletvekili Kürşat Eser'in; Aksaray İline Bağlı Olarak
Sultanhanı Adıyla Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Önerisi (2/768) (İçişleri
ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001) 6.- Adana Milletvekili Ali Gören ve 6 Arkadaşının; Mera Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/769) (Adalet ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001) 7.- Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız ve 42 Arkadaşının;
Çiftçilerimizin T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Kredi
Borç Faizlerinin Gecikme Cezaları ile Birlikte Affedilmesine Dair Kanun Teklifi
(2/770) (Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi : 11.5.2001) 8.- Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilâtı Kanunu ile 78 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/771) (Millî Eğitim, Kültür,Gençlik ve Spor ve Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.5.2001) 9.- Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/772)
(Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.2001) 10.- Van Milletvekili Hüseyin Çelik ve 8 Arkadaşının; Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/773) (Anayasa ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :
16.5.2001) Sözlü Soru Önergesi 1.- Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, ithal ilaçlara uygulanan
kâr oranına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1515) (Başkanlığa geliş tarihi :
23.5.2001) Yazılı Soru Önergeleri 1.- İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın, havaalanlarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4347) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.5.2001) 2.- İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
devredilen bankalara ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru
önergesi (7/4348)(Başkanlığa geliş tarihi: 23.5.2001) 3.-İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, İstanbul Boğazındaki
kirliliğin önlenmesi için alınan tedbirlere ilişkin Çevre Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4349) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.5.2001) 4.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, tasarruf tedbirlerine
rağmen hizmet binası ve sosyal tesis yapılmasına ve Ankara-Gençlik Caddesinde
kesilen ağaçlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4350)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.5.2001) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.00 24 Mayıs 2001 Perşembe BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER : Sebahattin KARAKELLE
(Erzincan), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108 inci
Birleşimini açıyorum. Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekili arkadaşıma gündemdışı söz
vereceğim. Gündemdışı ilk söz, arıcılık ve bal üretiminde yaşanan sorunlar
konusunda söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük'e aittir. Buyurun Sayın Bedük. (DYP sıralarından alkışlar) IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük'ün, arıcılık ve bal üretiminde yaşanan sorunlara ilişkin gündemdışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
önce, Sayın Başkana, söz verdiği için teşekkür ediyorum. Arıcılıkla ilgili olarak, gerek yurt içinden ve gerekse yurt dışından
kaynaklanan, arıcılık sektörünü doğrudan ilgilendiren son derece önemli
darboğazlarımızın olduğunu sözlerimin başında belirtmek istiyorum. Son olarak, Hakkâri Milletvekilimiz, biraz evvel bana bir ifadede
bulundu; 6 kamyon dolusu boş arı kovanı kontrol noktasında uzun süre beklediği
ve delikleri tıkandığı için, maalesef, bütün arıları ölmüştür. Dolayısıyla,
yurt içinde bir taraftan bir tarafa nakillerde daha fazla hassasiyet
gösterilmesi hususunu bilhassa gündeme getirmek istiyorum. İkincisi de, Ankara başta olmak üzere Anadolu'nun her tarafında,
arıcılık ve bal üretimi konusu, yine, bizim köylümüzün, çiftçimizin önemli bir
gelir kaynağıdır. Arıcılık ve bal üretimi, Türk Milletinin, asırlar boyu önemle
üzerinde durduğu bir gıda maddesi ve gelir kaynağıdır; âdeta, Türk Milletiyle
bütünleşmiştir. Bitki ve çiçek florası en tabiî ve en fazla olan ülkemizde,
doğal şartlar, tabiî ortamda yapılan arıcılık ve elde edilen bal, bir tarım
ürünü, sağlıklı, toplumun aradığı bir vitamin deposudur. Türk balı, kalitesi ve hijyenik şartları itibariyle, doğal hayatımızın
ürettiği bir gıda maddesi olarak, dünyada aranır bir konuma gelmişti.
Köylümüzün, çiftçimizin önemli bir gelir kaynağı olması itibariyle, her geçen
gün biraz daha fazla üretim artmasına doğru gidilmiş; ambalajlaması, kalitesi
sebebiyle de dünya piyasasında rekabet eder konuma gelmiştir. Önceleri
karakovanla yapılan arıcılık, sonra fennî kovana dönüşmüştür. Nitekim, köylü ve
çiftçilerimize, kendi imkânlarının yanında devletin desteği ve katkısı
eklenince, kovan, koloni sayısı ve bal üretimi artmıştır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, valiliklerin, özel idarelerin,
Or-Köy'ün, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının kaynaklarıyla, her yıl
yaklaşık 100 000 adet arı kolonisi satın alınarak, karşılıksız olarak köylüye
ve çiftçiye dağıtılmıştır; âdeta, Türkiye'de, her yıl 100 000 arı kolonisi
ticareti yapılabilir konuma gelmiştir; 150 000 aile, arıcılıktan ve bal
üretiminden istifade eder konuma gelmiştir. Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği ülkeleri, her yıl 200 000 ton
bal ithal etmektedir. Türkiye, yılda 60 000 ton bal üretmekteydi. Gerekli
önlemler alınırsa, bal üretiminin 3-4 misli daha fazla artabileceğini, yine
uzmanlar söylemektedir. Dünya bal ihracatında üçüncülüğe soyunan Türkiye,
1997-1998 yıllarında ve ondan evvelki yıllar da dahil olmak üzere, 7 000 ton
ihraç eder konuma gelmiş; ama, 1999 yılında, bu rakam, 2 500 tona inmiştir; 7
000 tondan 2 500 tona iniyor. Bugün ise, aldığımız bilgilere göre ve yine,
basında yer alan haberler çerçevesinde, bal ticaretinin durma noktasına
geldiğini üzülerek ifade etmek mecburiyetindeyim. Bu durum, ülke ekonomisine 10
trilyon zarar vermektedir. Sayın milletvekilleri, Avrupa Birliği Komisyonu, 1 Ocak 1999 tarihinden
itibaren, üçüncü ülkelerden ilaç, katkı maddesi kullanılan balın satın
alınmayacağına dair bir açıklama yapmıştır. Bu açıklama, Hürriyet Gazetesinin 2
Ağustos 1998 tarihli nüshasında da haber konusu olmuştur. Bu karar üzerine,
Alman Bal Birliği, Türk ihracatçılarını uyarmış, bu konunun hükümete intikalini
istemiş ve özellikle, beş aylık süre içerisinde yeterli tedbirlerin alınmasını
talep etmiştir. Avrupa Birliği Komisyonunun bu talepleri ihracatçılar birliğine
intikal etmiş ve ihracatçılar birliğinin de-Hazine aracılığıyla, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının ve diğer ilgili kuruluşların- acil tedbir alınması
hususunda müracaatı olmuştur; ama, ne yazık ki, hükümetler, Avrupa Birliğinin
standartlarına uygun bal üretimi ve arıcılıkla ilgili alınması gereken
tedbirlerin alınmaması sebebiyle, maalesef, ihraç edilen bal, iade edilir
konuma düşmüştür. İşte, bugün gündeme getirmemin sebebi de, bir taraftan
köylünün ve çiftçinin en önemli gelir kaynağı olması, bir taraftan millî
ekonomimize katkısı bulunması ve bir diğer taraftan da, alınması gereken
tedbirlerle çok daha fazla rekoltenin artırılması mümkün iken, bununla ilgili
tedbirlerin alınmaması sebebiyle içerisinde yaşadığımız birkısım darboğazların
ortadan kaldırılması istikametinde hükümetin tedbir alması gerektiğini
hatırlatmaya yöneliktir. Ben, bunu, kendim söylemiyorum. Ben, elimdeki,
özellikle basında çıkan haberler sebebiyle gündeme getirmeye çalışıyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim; lütfen tamamlayın. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, önceleri, ihraç
edilen bal, arıyı yapay şekerle beslemiş oldukları gerekçesiyle iade edilmiş.
Şimdi de, Avrupa Birliği ülkeleri ithal edilen balda naftalin kalıntısı buldukları
için hepsini iade ettikleri, kanserojen madde ihtiva ettiği ifade ediliyor. Bu,
çok acı bir şey. Bu, köylü ve çiftçimizi gerçekten yaralamaktadır. Dolayısıyla,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla birlikte bütün kuruluşların, ülkemizde, bir
taraftan damızlık sorununu, bir taraftan sağlık sorununu da içerisine alacak
birkısım tedbirleri alma zorunluluğu vardır. 1994 yılında alınmış olan bir
karar çerçevesinde, danışma kurulu ihdas edilmiştir. Birinci danışma kurulundan
sonra, yılda iki sefer toplantı yapılmış ve bu toplantılarda arıcılığın
geliştirilmesiyle ilgili alınması gereken tedbirler önerilmiş; ama, buna
paralel olarak herhangi bir tedbir alınmamıştır. 1997 yılında Resmî Gazetede yayımlanan bir kanuna göre, balın kim
tarafından, ne zaman, nerede üretildiği hususunda bir etiket yapıştırılması
gerekmesine rağmen, bu etiket yapıştırılmadığından dolayı neden dolayı iade
edildiği ve kimden iade edildiği de ortaya çıkmamıştır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla)- Sayın Başkan, izniniz olursa... Çok
önemli çünkü... BAŞKAN - Efendim, buyurun. Lütfen tamamlar mısınız. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Balda kalıntı testini yapacak cihaz Türkiye'de yeteri kadar yoktur.
Haşere ve hastalıklarla mücadelede kullanılan yöntem ve ilaçlarla ilgili
üreticilerin yeteri kadar eğitilmediği anlaşılmaktadır. Şimdi de arılardaki
hastalıktan, mesela, Varroa hastalığına
karşı kullanılan aşırı ve bilgisizce ilaçlar ve yine, kovanda güve oluşması
nedeniyle onları ortadan kaldırmaya yönelik naftalin kullanılması, sektörü
fevkalade önemli bir şekilde sıkıntıya sokmuştur. Ben, özellikle, bu konuyu gündeme getirirken şunu belirtmek istiyorum
değerli milletvekilleri: Arıda görülen hastalıklarla ilgili ilacın acilen
alınıp üreticiye parasız olarak dağıtılması; cihazların alınması ve bu
cihazlarla, özellikle, naftalin veya benzeri birkısım ilaç kalıntılarının olup
olmadığı hususunun tespiti ve ondan sonra ihracatına doğru gidilmesi... Dolayısıyla,
dünya piyasasındaki yerimizi kaybetmememiz açısından birkısım tedbirlerinin
alınmasının zaruretine işaret etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, bir taraftan arı, arı beyinin üretimi,
dağıtılması, bir taraftan kovanların alınması -yine, keza, aynı şekilde-
dağıtılması ve üretimin sağlıklı şartlar içerisinde yetiştirilebilmesi için,
mutlaka, çiftçi ve köylülerimizin eğitilmesi, elde edilen balın da hijyenik
şartlar içerisinde ambalajlanması, satılması; danışma kurullarının almış olduğu
kararların gözden geçirilmesi; aynı zamanda, Hacettepe Üniversitesinde konuyla ilgili yapılmış olan
araştırma sonucunda, arıcılıkta ve balda görülen sıkıntılarla ilgili neler
yapılması gerektiği hususundaki tekliflerin ve temennilerin dikkate alınmasını
ve nihayet, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, bu konuda alması gereken tedbirlerle
ilgili olarak hükümet tarafından da desteklenmesi gerektiğini hatırlatıyorum.
Bunun, aynı zamanda, hem köylümüz ve çiftçimiz için -150 000 çiftçimiz için-
hem de millî ekonomimiz için önemli olduğunu değerlendiriyor; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyor; Sayın Başkan, size de teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bedük. Gündemdışı konuşmaya, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Gökalp cevap
verecekler. Buyurun efendim. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, bu gündemdışı konuşmaya cevap vermek için söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün, bu gündemdışı konuşmaya cevap vermeyecektim. Sebebi de şu:
Tarımın meselelerini her gün burada konuşuyoruz. Bugün de, tarımın çok önemli
bir dalı olan arıcılık ve bal üretimi konusunda sayın valimiz, milletvekilimiz,
çok değerli bilgiler sunacaklardı. Onları dinlemekle yetinmeyi yeğlemiştim;
ancak, bu kadar konuşmadan sonra, cevap verme mecburiyeti hissettim. Sayın
valimize, milletvekilimize, çok teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilimize ve değerli milletvekillerimize şunu söylemek
istiyorum: Ben, mezuniyetimden sonra, bir süre, arıcılık alanında da çalıştım
ve mesleğim icabı, arıcılıkla üniversitede de ilgilendim; bal üretimi, balın
ambalajlanması, ihracatı, bal ticaretiyle de, yine, mesleğim gereği ilgilendim.
Sayın milletvekilimizin söylediği doğrudur; ancak, lütfen yanlış anlaşılmasın,
şunu sormak lazım: Bunların hepsi, tarımdaki sahipsizliğin sonucu. Hâlâ,
Türkiye'de, arıcılık ve bal üretimi, bir sektör olarak kabul edilmemiş. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Doğru; geliştirmek lazım. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Arıcılık, bal
üretimi, hobi olarak ele alınıyor; hep, emekli öğretmenlerin, emekli memurların
yaptığı bir iş olarak dikkate alınmış. Üniversitelerimiz tarafından, gereği
şekilde konu üzerinde durulmamış. Hele hele, Ankara'daki yetkililer, bu ekonomi
hesabını çok yapanlar, arı ve bal üzerinde, maalesef, ekonomik anlamda
durmamış, devlette de fazla kayıtları yoktur; ama, sayın milletvekilimizin de
söylediği gibi, arıcılıkta, Türkiye -özellikle, o hobi olarak yapanlardan Allah
razı olsun, onların yıllarca gayreti sonucu belirli bir yere ulaşmış- kovan
sayısı açısından dünya dördüncüsü, bal üretimi açısından dünya yedincisi,
sekizincisidir. Ne yazık ki, bal ticaretinde, kovan sayısı ve bal üretimi
oranında gelişme sağlayamamışız. Şimdi, ne yapmamız gerekli ve biz ne yaptık: Öncelikle, arıcılığı,
tarımda bir alt sektör olarak kabul ettik ve arıcılığı da, aynı sığırcılık,
koyunculuk, kümes hayvanları gibi bir dal olarak belirledik ve bunun bir
sorumlusunu tayin ettik. Şimdiye kadar, Tarım Bakanlığında, bunun dairesi de
yoktu, şubesi de yoktu. Öncelikle, biz, bunun bir şubesini oluşturduk, bir
dairesini oluşturduk... MEHMET DÖNEN (Hatay) - Bir de müsteşarlık kuralım; arıcılık
müsteşarlığı... TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Tenakuza
düşüyorsunuz. Bakınız, Grubunuzdan, sayın milletvekiliniz, arıcılığa sahip
çıkılmadığını söylüyor; ben de, geldik, 1999'dan sonra sahip çıktık, şube
müdürlüğünü kurduk diyorum; anlayamıyorsunuz "bir de müsteşarlığını
kuralım" diyorsunuz... Müsteşarlık kurmakla, bazılarına, biz sizin gibi
makamlar, mevkiler çıkarmayacağız. Gerekirse müsteşarlığını da kurarız. Bakınız, arıcılık denildiği zaman, sayın milletvekilimiz hâlâ arıcılığın
önemini anlamamış. Kendi grubundan konuşan kişinin konuştuklarını demek ki,
kale almıyor; ben bunları anlatırken... Evet, trilyonlarca geliri var, binlerce ailenin geçimini sağlıyor. Bir
kere, biz bunu sektör kabul ettik. Şimdiye kadar sektör kabul edilmemişken,
biz, tarım içerisinde sektör kabul ettik. Bundan iki ay önce, Muğla'da... MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sonuca bak; sonuçta ne kadar gelişti? TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Sayın Başkanım,
değerli milletvekili laf atmayı bırakır da, bu ciddî konuyu dinlerse, ben,
anlatmaya devam edeyim. BAŞKAN - Buyurun efendim, siz anlatmaya devam edin. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Ama, bu
çiftçiler, bu arıcılar, sizi, bu televizyondan izliyorlar. İki ay önce, Muğla'da, Türkiye'de ilk defa, tüm arıcıların katılımıyla
bir toplantı yaptık. Arıcılığın bütün meselelerini, orada, arıcılar, Ege
İhracatçılar Birliği... Hatta, orada, bunun ihracatındaki bu ihracatçılar
birliği başkanlarının tebliğlerini de tek tek takip ettik. Arıcılıktaki problemler şunlardır: 1- Yetiştiricilikteki problem, 2- Bal ticaretindeki problem. Yetiştiricilikteki problem şudur: Bir kere, arıcılık, göçer arıcılıktır,
meraya bağlı bir arıcılıktır. Arının besini, çiçektir. Bu nedenle, Türkiye'de,
arıcılığın, göçer arıcılık şeklinde yapılması lazım; dünyada da böyle
yapılıyor. İlk defa yaptığımız bir şeyi söyleyeyim; Türkiye'de, ilk defa, arıcılar
için bir harita hazırladık; zaman, yer, kapasite haritası hazırlayarak tüm
valiliklere gönderdik. Bundan sonra, Muğla'dan kalkan bir arıcı, Ordu'dan
kalkan bir arıcı, hangi zamanda, nereye gideceğini, nerede konaklayacağını
bilecek ve buna göre, bir bölgede arıda bir birikme olmayacak, o bölgeye
gittiği zaman o bölgeye sokulmaması diye bir sıkıntıyla karşılaşmayacak. Tüm il
müdürlüklerimizde, bir harita mevcut. Bu haritaya göre hareket edecekler ve
arıcılar, gittikleri zaman serbestçe konaklayabilecekler; böylelikle, orada
maddî açıdan da bir problemle karşılaşmayacaklar. Bu, çok önemli bir mesele.
Sayın milletvekilimizin belirttiği gibi, işte, arıya geçit verilmiyor, arı
durduruluyor ve arılar da boğuluyor... Aynı zamanda, bu arı hareketlerini
trafiğe de bildirdik. İkinci yaptığımız iş, anaarı yetiştirmek için merkezler oluşturduk.
Arıcılık Danışma Kurulunu sık sık topluyoruz ve bu Danışma Kurulunun bildirdiği
raporlara, önerilere göre yön veriyoruz. Arıcılıktaki sıkıntı, yanlış ilaç kullanmadır ve bu ilacın baldaki
kalıntısıdır. Sayın milletvekilimizin önerilerine katılıyorum; yalnız, son
önerisine katılmıyorum; öncelikle, hemen ilaçlar alınsın, arıcılara
dağıtılsın... İşte, bakkalların ilaç satmasından dolayı, reçetesiz ilaç
satılmasından dolayı, balda kalıntıyla karşı karşıyayız. Bazı ilaçları, bizim,
arıda kullanmamamız gerek ve ilaçların da, muhakkak surette, bir reçeteyle
satılması gerek. Türkiye'de, arı hastalıkları konusunda ihtisas sahibi hiç
kimse yoktur. İhtisas yapmak üzere, dışarıya eleman gönderdik. Arı hastalıkları
konusunda eleman yetiştiriyoruz ve uygun ilaçlar ithal ederek, yine, arıcılara,
valiliklerin ve ihracatçılar birliğinin de yardımlarıyla, ilacı, biz, kendi
kontrolümüzde dağıtıyoruz. Ben, buradan, İzmir Valiliğine, Manisa Valiliğine,
özellikle İzmir Valiliğine ve ihracatçılar birliğine çok teşekkür ediyorum.
İhracatçılar birliğinin finansmanıyla oluşturduğumuz bir projeyle, 250 000
arıcıyı eğitimden geçiriyoruz. Buna, Aydın arıcıları, Muğla arıcıları da dahil.
Hangi ilacı kullanacak, ne zaman kullanacak, arıya nasıl bakacak... Özellikle
ihracatçılar birliği finansını karşılıyor; tarım il müdürlüğüyle beraber
yapıyoruz. Naftalin ve antibiyotik kalıntısı konusunda laboratuvarlarımızı
oluşturduk. Yine, sayın milletvekilimiz "bu kalıntıları tespit edecek
cihaz yok" dedi. O cihazları temin ettik. Özellikle, karbon-14 analiz
cihazını... Bu aleti, burada, özellikle söylüyorum; konuya verdiğimiz önemi
vurgulamak açısından. Karbon-14 analiz cihazını da aldık; yine, özel sektörün
yardımıyla aldık ve şu anda, İstanbul, Ankara, Samsun laboratuvarlarımızda,
baldaki her türlü kalıntı, naftalin kalıntısı, antibiyotik kalıntısı ölçülüyor.
Yurtdışına olan bal ihracatımızın son yıllarda gerilemesinin asıl
nedeni; bu kuraklık arıyı da vurdu; çünkü, kuraklık olduğu zaman merada çiçek
olmuyor, çiçek olmayınca da bal üretimi olmuyor. Biz, arıcılarımızın da, tarım kredi kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına
olan borçlarının ertelenmesi konusunda teklifte bulunduk; ama, maalesef, bunu
çıkaramadık; çünkü, denildi ki, kuraklığın arıyla ne ilişkisi var?.. Kuraklık
arıyla direkt ilişkili; çünkü, merada çiçek olmayınca, arı bal yapamıyor. Bu
konu üzerinde duruyoruz. Naftalinsiz bal, antibiyotiksiz bal üretimi konusunda çalışmalarımızı
yürütüyoruz. Yine, bu sene, özellikle batıdaki arıcılığımızı ve bal üretimimizi
etkileyen en önemli nedenlerden birisi, kuraklıktan dolayı Muğla ormanlarında,
çam üzerinde oluşan, özel böceklerin salgıladığı basra oluşmamasıdır. Basra
oluşmayınca da arı bal yapamıyor. Tabiat öyle bir denge kurmuş ki, Yüce Mevlam
öyle bir sistem kurmuş ki, birisinin atığı öbürünün beslenmesi oluyor. Basra
konusunda da çalışmalarımızı yürütüyoruz. Hatta, biz, şimdi, basralı ağaçları
artırmaya çalışıyoruz. Bunun için de, Orman Bakanlığıyla bir projemiz var.
Bunların hepsini, arıcılığa verdiğimiz önemi anlatmak açısından söylüyorum. Almanya'yla, Avrupa'yla yaptığımız anlaşmalarda, şimdi, antibiyotiksiz,
naftalinsiz bal vermeye çalışıyoruz. Bunun yanında, kendi tüketicimiz bizim
için çok önemli; piyasaya sürülecek balların da, muhakkak surette, antibiyotik
ve naftalin analizini yapıyoruz. Avrupa'ya ihracatımızın düşmesinin bir nedeni, kuraklık. Özellikle, çam
balı bağlantımız var, çam balı üretemedik basra olmamasından dolayı Muğla
ormanlarında. Dışarıdan çam balı alıp, burada ambalajlayıp, tekrar dışarıya
satma mecburiyetinde kaldık. İhracatımızın düşmesinin diğer bir nedeni de,
maalesef, yıllardır, bizim, laboratuvarlarımızı kurarak antibiyotik ve naftalin
analizi yapmadığımızdan dolayı, Avrupa'dan bu balların geri dönmesidir; ama,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak, şu sözü, burada, Meclisin huzurunda
veriyorum: Bundan sonra, naftalinli, antibiyotikli balı dışarıya vermeyeceğiz
ve kendi tüketicimize de ulaştırmayacağız. Tabiî, bu konuda diğer bir sıkıntımız, şekerle besleme. Bunu da kontrol
ediyoruz. Bu konuda, yine, İzmir, Aydın ve Muğla Valiliklerine teşekkür
ediyorum, oradaki üreticilere teşekkür ediyorum. Beraber bir organizasyonla,
şekersiz bal üretimi projemizi devam ettiriyoruz. İşin başı da, yine, gelip,
üretici örgütlerine dayanıyor. Diğer bir problem, maalesef, ülkemize sınırdan kaçak olarak çok fazla
bal sokuluyordu. Bal, sınır ticareti kapsamındaydı; onu da bu kapsamdan
çıkardık. Kaçak sokulan bala karşı da her türlü mücadelemizi devam ettiriyoruz. Tabiî, bir de, Türkiye'nin, özelliği olan balları var; Anzer balı gibi.
Bu sene 5 500 kadar kovan dağıtırken, özellikle, bu bölgelerdeki o müstesna
Anzer balının üretimi konusunda da özel bir proje geliştiriyoruz. Benim bunları söylemekteki gayem, sayın milletvekilimizin değindiği
konularda, arıcılığa verdiğimiz önemi, arıcılıkta başlattığımız organizasyonu
izah içindir. Sayın Bakanım oradan söz atsa da, evet, arıcılığı sektör kabul
ettik ve müsteşarlığını kurmayacağız; ama, daire başkanlığını kurduk. Keşke,
bunu 1990'larda siz kursaydınız da, biz de geldiğimizde kurulanı ileriye
götürseydik. Saygılarımı arz ediyorum efendim. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından
alkışlar) NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Müsteşar ANAP'lı olacak. MEHMET DÖNEN (Hatay) - Onu arıcılara sor. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkanım, müsaade ederseniz,
yerimden iki cümle söylemek istiyorum. Bir tanesi, Ankara'nın da, diğer İzmir
ve Muğla Valilikleri gibi, hatta, Trabzon, Bitlis -ki, meşhur Hizan balı var-
Hakkâri gibi yerlerde diğer valilerimizi de devreye sokmaları olumlu olacaktır.
Ankara'da, arılarda hastalık olduğu şeklinde bir haber çıktı; doğrudur
değildir bilmiyorum; ama, öyle söyleniyor. Ben, birkaç kişiden de sordum, öyle
öğrendim. Sayın Bakanımızın bu hassasiyetini, arılardaki hastalığın ortadan
kaldırılmasına yönelik yapacağı çalışmalara dahil etmesini diliyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Gündemdışı ikinci söz, İstanbul'da yaşanan yönetim kargaşası hakkında
söz isteyen İstanbul Mehmet Ali Şahin'e aittir. Buyurun Sayın Şahin. (FP sıralarından alkışlar) 2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali
Şahin'in, İstanbul İlinin yönetim sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinize saygılarımı sunuyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinde uzun yıllar Parlamento muhabirliği
yapmış; ama, şu anda, bir gazetede köşe yazarlığı yapmakta olan bir değerli
gazeteci, geçtiğimiz gün, sütunlarında şöyle demişti: "Vali-Emniyet Müdürü
savaşları. Atanmış bürokratlar arasında inanılmaz bir savaş yaşanıyor
bugünlerde. Vali-emniyet müdürü kavgaları bir hayli çoğaldı. Zonguldak Valisi
İsmet Metin ile Emniyet Müdürü Mümtaz Karaduman, Amasya Valisi Hüseyin Poro ile
Emniyet Müdürü Zekeriya Yelken, Giresun Valisi Haydar Öner ile Emniyet Müdürü
Ahmet Demirci kavgalıydı. Kavga, emniyet müdürlerinin merkeze alınmasıyla
sonuçlandı. İstanbul Valisi Erol Çakır ile Emniyet Müdürü Kâzım Abanoz arasındaki
kavga, halen, bütün hızıyla sürüyor. Bu kavganın sesi, Mısır'daki sağır sultan
tarafından bile duyuldu. Bunlar, ilk anda aklıma gelenler. Daha, kim bilir, kaç
tane atanmış kavgası vardır. Hiç aynı ilin valisiyle emniyet müdürü kavgalı
olur mu?" Köşe yazarı, böyle soruyor ve devam ediyor: "İl
bürokrasisinin tepesindeki bu savaşa hükümetin el koyması lazım; ama, hükümetin
bakanları ya da partinin milletvekilleri de takım tutar gibi taraf tutunca,
kavganın boyutları da büyüyor. Başbakan Ecevit de şimdilik seyretmekle
yetiniyor. Bakalım, bu işin sonu nereye varacak." Yazı, böyle bitiyor. Değerli arkadaşlarım "bu işin sonu nereye varacak" sorusunu
ben de sormak istiyorum. Türkiye'nin en büyük kenti İstanbul'un tepesinde,
İstanbul Valisi Sayın Erol Çakır ile İstanbul Emniyet Müdürü Sayın Kâzım Abanoz
arasında aylardır devam etmekte olan ve bugün hâlâ devam eden kavgaya,
Parlamentomuzun dikkatini çekmek istiyorum. Özellikle, İçişleri Bakanımız Sayın
Tantan'ı ve sayın hükümeti bu konuda göreve davet etmek istiyorum. İstanbul'a bugüne kadar onlarca vali, emniyet müdürü geldi, görev yaptı;
İstanbul'a ve İstanbullulara hizmet etmeye gayret ettiler, çalıştılar; ama,
hiçbir zaman, bugün yaşananlara benzer durumlarla karşılaşmadı İstanbullular. İstanbul'a
hizmet etmek, hiç şüphesiz ki büyük bir şereftir; ama, bu şeref, buna paralel
olarak, büyük sorumluluklar da getirir, getirmelidir. Nedir allahaşkına, bu
gazete sütunlarına, TV ekranlarına yansıyanlar? Sayın Vali, Emniyet Müdürünü suçluyor; Emniyet Müdürünü, Sayın Tantan'ın
sözlü emriyle, hiçbir yasa ya da yönetmelikte yer almayan "Rüşvet ve
Yolsuzlukla Mücadele Amirliği" adında bir teşkilat kurmakla suçluyor,
telefonlarının dinlendiğini iddia ediyor. Emniyet Müdürü de Valiyi iftira
atmakla itham ediyor. Sayın Vali, İçişleri Bakanına mektup yazıyor, Emniyet Müdürünü
tarikatçılıkla suçluyor, görevden alınmasını istiyor. Sonra, bu gizli mektubu
-basından izliyoruz- bir gazeteye veriyor, Sayın Tantan ve Emniyet Müdürü
aleyhinde basında kampanya başlatıyor ve en son olarak, değerli arkadaşlarım,
İstanbul Malî Şube Müdürünün İzmit'e tayini çıkıyor. Vali diyor ki "bu
tayin nereden çıktı, benim bu işten haberim yok." Emniyet Müdürü diyor ki
"bu sözü söyleyen yalancıdır." Şimdi, bir ilin Emniyet Müdürü, Valiye
"yalancı" diyor, o ona "müfteri" diyor, sonra bu kavga
devam ediyor. Değerli arkadaşlarım, işin ilginç yanı, belki de üzücü yanı, bu
söylediklerimin öyle gizli kapaklı meydana gelmemesi. Bütün bu sözler, bu
anlattıklarım, bu karşılıklı atışmalar, yazılı ve görüntülü basında izleniyor,
izliyoruz. Tabiî, bunları izlerken üzülüyoruz; en fazla da İstanbullular
üzülüyor. Sözü geçen Vali ve Emniyet Müdürünün şahsında, İstanbullular ve İstanbul
milletvekili olarak ben, inanıyorum ki diğer milletvekili arkadaşlarımız da,
devletin yıpranmakta olduğunu acı acı müşahede ediyoruz. İstanbul, Türkiye'nin altıda 1'i; ticaret merkezi, kültür merkezi,
dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir kentimiz. Üstelik, İstanbul, hem Sayın
İçişleri Bakanımızın hem de Sayın Başbakanımızın seçim bölgesi. Her ikisinin
de, bu duruma seyirci kalmamaları gerekir; aylardır süren bu kavgaya, mutlaka,
bir "dur" demeleri, el atmaları gerekir... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkanım, 1 dakika daha
lütfederseniz, tamamlayacağım. BAŞKAN - Açıyorum mikrofonunuzu, buyurun, lütfen tamamlayın efendim. MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Şurası anlaşılmıştır ki: Hem İstanbul
Valisi Sayın Çakır'a hem de İstanbul Emniyet Müdürü Sayın Abanoz'a, İstanbul,
herhalde biraz bol gelmiş, büyük gelmiştir. Özellikle Sayın Vali, İstanbul'a
gelir gelmez, çok yadırganacak uygulamalar içerisinde oldu. Belediyelerin otoparklarına
el koyarak, onları İstanbul Trafik Vakfına bağlama gibi birtakım lüzumsuz
işlerle uğraştı. Hatta, gazete haberi yanımdadır "Valiye Otopark
Davası..." Bu tür işlerle uğraştı; hatta, bir münasebetle, bu kürsüden,
bunu dile getirmiştim. YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Mehmet Bey, zabıtlara geçirtin lütfen; o
vakıf, hâlâ, siyah plakayla ve polisler kontrolünde... BAŞKAN - Sayın Karakoyunlu... MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Evet, Sayın Karakoyunlu da haklıdır.
Eminönü'de bir otoparktır; ama, Sayın Karakoyunlu, hemen ifade edeyim, yargı,
bu konuda kararını verdi ve o otopark, yargı kararıyla ve icra marifetiyle
gerçek sahibine teslim edildi. Şu anda gerçek sahibi tarafından kullanılıyor;
ama, birkaç ay, maalesef, İstanbul Valisinin talimatıyla, yirmidört saat, özel
bir şahsın otoparkı koruma altında tutuldu. Şimdi, sözlerimi tamamlıyorum. Artık, Vali Sayın Çakır ve Emniyet Müdürü
Sayın Abanoz, bütün bu durumlar karşısında -benim kanaatimdir; takdir
hükümetindir- İstanbul'da kalamazlar; her ikisi de, derhal görevlerinden
alınmalıdırlar. Eğer kavga etmek istiyorlarsa, bunu, İstanbul'un tepesinde
yapmaya hakları yoktur; kavga edeceklerse -hiç tavsiye etmiyorum- başka zeminde
yapsınlar ve İstanbul'un huzurunu bozmasınlar. Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (FP, DYP ve ANAP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şahin. Gündemdışı üçüncü söz, Türkiye'de yükseköğretim elemanlarının ücretleri
ve Türkiye'nin geleceği konusunda söz isteyen, Ankara Milletvekili Birkan
Erdal'a aittir. Buyurun Sayın Erdal. 3.- Ankara Milletvekili Birkan Erdal'ın,
yükseköğretim elemanlarının ücretleri ve Türkiye'nin geleceğine ilişkin
gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı BİRKAN ERDAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitimin
önemi üzerine fazla bir şey söylememe gerek olduğunu sanmıyorum. Bugüne kadar,
Türkiye Büyük Millet Meclisine gelen yasa teklif ve tasarıları içerisinde
eğitimle ilgili olanlara hepimiz büyük bir ilgi ve hassasiyetle yaklaştık; bu,
tutanaklarda tespitli. Sayın milletvekilleri, ülkemizin geleceği, vasıflı insan gücünün
artışıyla sıkı sıkıya bağlı. Vasıflı insan gücünün yetiştirilmesi de
üniversitelerin görevleri. Üniversitelerin vasat insanlar yetiştirdiği
ülkelerde gelişme olmaz, olamaz; vasatlık, sıradanlık, hiçbir yerde ilerleme
sağlayamaz. İlerlemenin, gelişmenin motoru, vasıflı, iyi yetişmiş insan
gücüdür. Bu unsur, günümüzde, her zamankinden daha fazla önem kazanmıştır.
Bilgi çağında, iletişim çağında, bilişim çağında en önemli ülke serveti,
insanlık serveti, beyin gücüdür, yaratıcı fikirdir, düşünen beyindir. Düşünen
beyin, yaratıcı fikir denince akla gelen en önemli kaynak da üniversitedir.
Üniversitelerin gücü, itibarı, büyüklüğü, yetiştirdiği gençlerin yaratıcılığı
ve gelişmişliğiyle ölçülür; bunu sağlayan da, o üniversitelerin öğretim
üyeleridir. Üniversite binalarının büyüklüğü, lükslüğü hiçbir şey ifade etmez.
Tabiî ki, yeterli laboratuvar, yeterli kütüphane ve uygun eğitim ortamı şartı
vardır, bunlar olmazsa olmaz; ama, bir başka olmazsa olmaz vardır ki, biz, o
olmasa da idare ederiz zannetmişiz bugüne kadar. Bu, kaliteli öğretim üyesidir,
kaliteli öğretim elemanıdır, iyi yetişmiş bilim doktorudur, doçenttir,
profesördür. Bunu sağlamak adına ne yapıyoruz? Birkaç somut örnek vermek
istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden devlet üniversiteleri için ayrılan
pay, 28 devlet üniversitesi bulunan 1990 yılında yüzde 3,9 iken, 1994'te,
devlet, yine 53 üniversitesi için bu payı yüzde 3,8'e düşürmüş, 2000 yılında
da, bu 53 üniversitenin bütçeden aldığı pay yüzde 2,2'de kalmıştır. Üniversite
sayısı, gördüğünüz gibi, on yılda yaklaşık iki katına çıkarken, bütçeden
ayrılan pay yarı yarıya azalmış, dolayısıyla, üniversitelerin sistem
içerisindeki durumu dört kere geriye gitmiştir. Sayın milletvekilleri, bugün, 40 yıllık hizmet süresine sahip bir
öğretim üyesinin, bir profesörün aylık ücreti, Devlet İstatistik Enstitüsü
verilerine göre, dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırındaki geçim düzeyini,
maalesef, ancak karşılar duruma gelmiştir. Son on yıl içerisinde, öğretim
üyelerinin yoksullaşması, hemen hemen, başka hiçbir zümrede olmadık ölçüde
fazla olmuştur. Yüksek Öğretim Personel Kanununun çıkarıldığı 1983 yılında bir
profesörün aylığı, o gün, eşit maaş aldığı kesimlerle kıyaslandığında, bunların
bugünkü seviyesinin üçte 1'ine düşmüştür. Yine, 1983'te bir profesör maaşıyla
bir yüksek mahkeme yargıcının maaşı eşitken, bugün, profesör maaşı, yüksek
yargı üyesi maaşının yarısının altına inmiştir. 1983 yılında birinci derecenin
dördündeki bir profesör 81 468 Türk Lirası maaş alırken, yine, birinci
derecenin dördündeki yüksek mahkeme üyesi 79 306 lira almaktaydı; yani, bir
profesörün maaşı, az da olsa, bir yüksek yargıç maaşının üzerinde idi. Bugün,
bu maaşlar, profesörde 560 milyon lira, yüksek mahkeme üyesinde 998 milyon
liradır; yani, tersine, iki misli artış vardır. Sakın ola ki, yüksek mahkeme yargıçlarının maaşlarını yüksek bulduğum
için bu kıyaslamayı yaptığım sanılmasın. Çarpıtılmaması için, bu konudaki
kanaatimi de açıkça belirtmek isterim ki, o ücretler de düşüktür, mutlaka
düzeltilmeleri gerekir; ancak, bulabildiğim en uygun kıyaslama rakamı o olduğu
için bu örneği verdim. Mutlaka, onların da ücretlerini yükseltmenin bir yolu
bulunmalıdır; fakat, yükseköğretim kurumlarındaki durum -çok çok özür
dileyerek, utanarak, sıkılarak söylüyorum- gerçekten, vahim bir hal almıştır. Yarının Türkiyesi, bu öğretim üyelerimizin yetiştireceği gençlerimizin
eseri olacaktır. Üniversite öğretim üyeliğini en cazip bir konuma
getirebilmeliyiz ki, en iyi, en gelişmiş beyinlerimizi bu sahaya
yönlendirebilelim. Bilim adamı dünyayla yarışır. Bilimsel çalışmaların bize
göresi olmaz. Bilim, evrenseldir. 600 dolar maaş verdiğiniz bilim adamınızdan,
dünyadaki meslektaşlarıyla yarışmasını ve dünyayla yarışacak gençleri
yetiştirmesini bekleyemezsiniz. Bilim adamlarımıza, hiç olmazsa utanmayacakları
bir ücret verilmeli ki, onların yetiştirdiği gençler de çağdaş Türkiye'yi
yaratabilsinler... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Mikrofonu açıyorum; buyurun, tamamlayın Sayın Erdal. BİRKAN ERDAL (Devamla) - Bu konuda harcanacak her kuruş, en yüksek
çarpan etkisiyle, pozitif yönde, ülke ekonomisine kazanç olarak dönecektir.
Burada yapılacak bir düzeltme, bugün uygulamakta olduğumuz ekonomik programa da
aykırı değildir; aksine, onun ruhuna en uygun bir düzeltme olacaktır.
Verimliliğin artırılması, toptan değişim, güçlü ekonomi, güçlü Türkiye, eğer bu
programımızın hedefiyse, bu hedefe, ancak en iyi öğretim üyelerinin, en iyi
bilim doktorlarının, doçentlerin, profesörlerin yetiştirdiği gençlerle
ulaşabiliriz. Bu konuda daha fazla geç kalmanın maliyeti çok yüksek olabilir;
doğabilecek erozyonu telafi edemeyebiliriz. Hemen, fazla gecikmeden, en
öncelikle, yükseköğretim kurumu öğretim üyelerinin maaşlarını yeniden
düzenleyen yasal tedbirleri almaya, hükümeti davet ediyorum. Lütfen, daha fazla
geç kalmayalım. Üniversitelerimizde öğretim üyelerimizin problemleri, yalnız ücretler
değil; ancak, konunun dağılmasını engellemek, ücretlerin bugün ulaştığı vahim
durumu vurgulayabilmek için, sadece bu konu üzerine yoğunlaşmış bulunuyorum. Bu
ücretler konusunun, hükümetimiz tarafından en kısa süre içerisinde ele
alınacağını ve Türkiye'nin geleceğini doğrudan etkileyecek bu hususta acul
davranılacağını ümit ediyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erdal. Efendim, gündemdışı konuşmaya Millî Eğitim Bakanımız Sayın Bostancıoğlu
cevap verecekler. Buyurun Sayın Bostancıoğlu. (DSP sıralarından alkışlar) MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; aslında, Sayın Birkan Erdal'ın söylediklerine cevap
teşkil edecek bir husus mevcut değil; kendilerine teşekkür etmek için söz
aldım; tespitleri için söz aldım. Bir ülkenin gelişmesi, bilimde ve üniversitede gelişmesiyle mümkündür.
Bir üniversite ise, öncelikle öğretim üyeleriyle vardır. Öğretim üyelerinin, bu
görevlerini yerlerine getirirken, ekonomik ve sosyal durumları başta olmak
üzere, gaileleri, kaygıları olmaması gerekir. Ülkemiz, konuşmada da örnek verildiği gibi, çok uzun yıllardan beri,
üniversiteye ayırdığı pay bakımından, diğer ülkelerle kıyaslanamayacak alt
seviyelere inmiştir. Öğretim üyesi olmak cazibesini yitirmiştir. Fakültelerin
öğretim üyesi almak için verdikleri ilanlara başvurular yoktur veya yok denecek
kadar azdır. Ücretler ise, belirtildiği gibidir; ancak, devlette ücret bir
bütün içinde, bir sistem içinde değerlendirilmektedir. Üniversitelerimizin öğretim üyelerinin ve üniversitede çalışanların
ekonomik ve sosyal durumları daha önce hükümetimizde ele alınmış; fakat,
çalışmalar tamamlanamamıştır. Şimdi, içerisinde bulunduğumuz ekonomik şartlar,
ülkenin genel ücret politikası ve personel politikası içerisinde bir bütün
olarak ele alınmaktadır, çalışmalar devam etmektedir. Bu çalışmalarda da ön
sırayı, üniversite öğretim üyelerinin özlük hakları almaktadır. Bilgilerinize sunuyor, saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bostancıoğlu. Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup,
değerli oylarınıza sunacağım: B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Avrupa Kıtası Habitat Global
Parlamenterler Bölgesel Konsey Başkanı Peter Götz'ün, New York'ta düzenlenecek
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu İstanbul + 5 Özel Oturumuna vaki davetine TBMM
Çevre Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamento heyetiyle icabet edilmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/828) 23.5.2001 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Avrupa Kıtası HABİTAT Global Parlamenterler Bölgesel Konsey Başkanı
Peter Götz, 5-8 Haziran 2001 tarihinde Amerika'nın New York kentinde
düzenlenecek Birleşmiş Milletler Genel Kurulu İstanbul+5 Özel Oturumuna
İstanbul Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Ediz Hun'u ismen davet
etmiştir. Söz konusu toplantıya TBMM Çevre Komisyonunun iki
üyesinden oluşan parlamenter bir heyetle icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun
9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Ömer İzgi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Bir sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır;
okutuyorum: 2.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay'ın,
(6/1386) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/374) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 571 inci sırasında yer alan
(6/1386) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. 24.5.2001 Mehmet Ay Gaziantep BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir. Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310,
2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527) BAŞKAN - 10.1.2001 tarihli 42 nci Birleşimde, İçtüzüğün 88 inci
maddesine göre komisyona geri verilen Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle
ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin müzakeresini
erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu Tasarısının
müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
İzleme Kurulları Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/851) (S. Sayısı
: 669) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın
Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu raporunun müzakeresine
kaldığımız yerden devam ediyoruz. 3. - Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı: 682) (1) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. 3 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi ve Doğru Yol Partisi Grupları
adına konuşmalar tamamlanmıştı. Madde üzerinde başka söz isteyen olmadığına göre, madde üzerindeki
önergeleri işleme alarak çalışmalarımıza devam ediyoruz. 3 üncü madde üzerinde, 1 tanesi hükümet adına verilmiş, 4 adet önerge
vardır; geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım. Birinci önergeyi okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 3 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Madde 3.- 3984 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Üst Kurulun biçimi ve görev süresi Madde 6.- "Üst Kurul, en az 4 yıllık yükseköğrenim görmüş,
meslekleriyle ilgili konularda veya özel kuruluşlarda en az 10 yıl görev
yapmış, meslekî açıdan yeterli bilgiye, deneyime ve devlet memuru olma
niteliğine sahip, 30 yaşını doldurmuş kişiler arasından, TBMM Genel Kurulunca
seçilir. Üst Kurulun 9 üyesinden 5'i, siyasî parti gruplarınca, TBMM Başkanlık
Divanı oluşum formülüne göre belirlenecek 10 aday arasından; 4'ü ise, en çok
sarı basın kartı sahibi üyesi bulunan, üç gazeteciler cemiyetinin ortaklaşa
göstereceği 8 aday arasından, Genel Kurul tarafından seçilir. (1) 682 S. Sayılı Basmayazı 23.5.2001 tarihli 107 nci
Birleşim Tutanağına eklidir. Üst Kurulun üyelerinin seçimine ilişkin TBMM Genel Kurul kararı, Resmî
Gazetede yayımlanır. Üst Kurul üyelerinin görev süresi 4 yıldır." BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum efendim: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. 22.5.2001 Ertuğrul
Yalçınbayır Bursa BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında
Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 3984 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin,
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Rüştü Kâzım
Yücelen Devlet Bakanı "d) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin kamu görevlileri
arasından göstereceği iki aday arasından Bakanlar Kurulunca seçilecek
bir," BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum efendim: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinde düzenlenen, Üst Kurulun
seçimi ve görev süresini düzenleyen 6 ncı maddesinin (c) bendinin aşağıdaki
gibi değiştirilmesini ve (d) bendinin tasarı metninde çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz. "c) En çok sarı basın kartı sahibi üyesi bulunan iki gazeteciler
cemiyeti ile Basın Konseyinin ortaklaşa göstereceği dört aday arasından Türkiye
Büyük Millet Meclisince seçilecek iki,"
BAŞKAN - Efendim, şimdi, önergeleri aykırılık derecelerine göre işleme
alacağım. En aykırı önergeyi okutuyorum ve aynı zamanda işlemini yapacağım. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. 22.5.2001 Ertuğrul
Yalçınbayır Bursa BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Buyurun Sayın Yalçınbayır. ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun dayanağı olan Anayasanın 133 üncü maddesi, bu
kurumun özerk ve tarafsız olmasını emretmektedir. 133 üncü maddeyle, devlet
tekeli televizyonlarda kaldırılmış, çoğulculuk ve tarafsızlık esasına dayalı
bir yönetim biçimi getirilmiştir. RTÜK gibi kurumlar, bütün dünyada vardır; ama, bu kurumlar, şüphesiz ki,
iletişim özgürlüğünün, halkın doğruları öğrenme ve bilme hakkının ve kamuoyunun
serbestçe oluşmasının güvencesi olan kurumlardır. Bu kurumların siyasetten etkilenmemesi
gerekir. Bu nedenle, hükümetin 4 üyeyi seçecek olması, meseleye siyaseti
fevkalade etkili biçimde sokacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi 9 üyeyi
seçerken, siyasî partiler, aday gösterdikleri üyelerin, diğer siyasî
partilerden de oy alabileceklerini dikkate almak suretiyle ve özenle,
tarafsızlığı esas almaktadırlar; bugüne kadar, bu, böyle olmuştur. Eğer, siz,
bu güvenceyi ortadan kaldırırsanız, yarın öbür gün, bu, size lazım olur ve bu
kurulun içerisinde, YÖK var -anlayabiliyoruz- Millî Güvenlik Kurulundan 1
üyenin temsili var. Bakın, son zamanlarda çıkarılan üst kurullarla ilgili kanunlarda, hep
Millî Güvenlikli devlet anlayışının ürünü hükümler var. Biz, sivil siyaseti,
sivil iradeyi bu kurumlara yansıtmak durumundayız. Onların yapabilecek
oldukları görevler var, kurumlar ve organlar içerisinde; ama, siz, böylesine
Güvenlikli bir hale getirirseniz, şüphesiz ki, son derece tehlikeli virajlara
girmiş oluruz. Öğretim üyelerinden 6 öğretim üyesinin bir araya gelerek hazırladığı bir
teklifte, onlar, kurumlar arasındaki uyumu, dengeyi gözetmekle görevli,
devletin başı Cumhurbaşkanının bunu seçmesini önermişlerdir; teklifimizde böyle
bir hususu arz etmemekle beraber, uygun bir tekliftir. Bunun da mantığı, bu
işin özerk ve tarafsız olmasıdır. Size de, yarın öbür gün, bu lazım olacaktır;
getirenler için söylüyorum. Hepinize teşekkürlerimi sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) CEVAT AYHAN (Sakarya) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN - Arayacağım efendim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Karar
yetersayısı yoktur. AYDIN TÜMEN (Ankara) - 10 dakika ara verelim Sayın Başkan. BAŞKAN - 10 dakika ara veriyorum efendim. Kapanma Saati : 15.55 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.08 BAŞKAN:Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER:Cahit Savaş YAZICI
(İstanbul), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 108 inci Birleşimin İkinci Oturumunu
açıyorum. 682 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 3.- Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile
Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Anayasa Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı: 682) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Tasarının 3 üncü maddesi üzerinde verilen Sayın Ertuğrul Yalçınbayır'ın
önergesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, oylamayı tekrarlıyorum. Oylamayı elektronik cihazla yapacağım. Oylama için 3 dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetarsayısı vardır, önerge
reddedilmiştir. MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Burada o kadar sayı yok Sayın
Başkan. BAŞKAN - Efendim, pusulaları hiç dikkate almadım, sadece elektronik
cihazın göstermiş olduğu netice üzerine karar yetersayısının var olduğunu ifade
ettim. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 3 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz. Ayşe Nazlı Ilıcak
(İstanbul) ve arkadaşları Madde 3.- 3984 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Üst Kurulun seçimi ve görev süresi Madde 6.- Üst Kurul, en az 4 yıllık yükseköğrenim görmüş, meslekleriyle
ilgili konularda veya özel kuruluşlarda en az 10 yıl görev yapmış, meslekî
açıdan yeterli bilgiye, deneyime ve devlet memuru olma niteliğine sahip, 30
yaşını doldurmuş kişiler arasından Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca
seçilir. Üst Kurulun 9 üyesinden 5'i siyasî parti gruplarınca, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanı oluşum formülüne göre belirlenecek 10 aday
arasından; 4'ü ise, en çok sarı basın kartı sahibi üyesi bulunan, üç
gazeteciler cemiyetinin ortaklaşa göstereceği 8 aday arasından, Genel Kurul
tarafından seçilir. Üst Kurulun üyelerinin seçimine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul kararı Resmî Gazetede yayımlanır. Üst Kurul üyelerinin görev süresi 4 yıldır." BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Komisyon ve Hükümetin katılmamış olduğu önerge üzerinde,
İstanbul Milletvekili Sayın Azmi Ateş konuşacaklar. Buyurun Sayın Ateş. AZMİ ATEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizde
demokratikleşmenin önündeki engellerin kaldırılmasına ve Avrupa Birliğine
girmemize katkı sağlayacak olan başta Siyasî Partiler ve Seçim Kanunu olmak
üzere, acilen çıkarılması gereken birçok yasa sırada beklerken, bu tasarının
gümrükten mal kaçırır gibi, alelacele ve zamansız olarak tekrar gündeme
getirilmesini iyiniyetle bağdaştırmak mümkün değildir. Bu tasarı, serbest piyasa ekonomisinin mantığına aykırı olarak,
ülkemizde basın ve medya sahasında tekelleşme ve kartelleşmeyi legalleştiren
bir girişimdir. Bu hükümet, bu tasarıyla, halkımızın çıkarlarını yok
saymaktadır. Buna karşılık, kartelci ve tekelcilerin menfaatlarını gözeten bir
belge ortaya koymaktadır. Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan, dün burada sorduğum sorulara verdiği
cevaplarda, ekran karartma ve Türk Ceza Kanununun 312 nci maddesinin bu
tasarıda yer almadığını ifade etti; oysa, 16 ncı maddenin (c) şıkkında, 2 nci
maddenin (a), (b), (c) bentlerindeki yayın ilkelerinin ihlal edil-mesi halinde,
uyarı yapılmadan bir aylık yayın yasağı getirileceği, devamı halinde ise,
lisans iptaline kadar gidilebileceği belirtilmektedir. Ayrıca, 312 nci maddenin
de, 2 nci maddenin (b) ve (d) bentlerinde aynen yer aldığını Sayın Bakana
tekrar hatırlatmak istiyorum. Sayın milletvekilleri, bu durum, tasarının, hükümetin inisiyatifinde
hazırlanmadığını yeterince ortaya koymuyor mu? Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Üst Kurulun seçiminin neden Türkiye
Büyük Millet Meclisinin inisiyatifinden alınarak iktidarın emrine verildiğini
anlamak mümkün değildir. Bugün, ülkemizde, birbiri ardına yaşanan krizler
dolayısıyla hükümet oldukça yıpranmıştır. Buna karşılık, çeşitli odaklar
tarafından sistemli bir şekilde, başta Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak
üzere, siyaset kurumu da yıpratılmaya çalışılmaktadır. Halbuki, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, siyasetin lokomotifi olmalıdır. Oysa, Meclisin yıpratılmasına
siz de bu neviden icraatlarınızla yardımcı oluyorsunuz. Bu yeni düzenlemeyle, YÖK Genel Kurulunun göstereceği 4 adaydan 2'si,
Millî Güvenlik Kurulu ve Gazeteciler Cemiyetinin göstereceği 2'şer adaydan 1'erini
Bakanlar Kurulunun ataması öngörülüyor. Bu durumda, Bakanlar Kurulunun seçeceği
4 adaya ilave olarak, bugünkü iktidar partilerinin göstereceği 3 adayın,
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanması ile toplam 9 kişiden oluşan
Üst Kurulun 7 üyesi hükümet tarafından atanmış olacaktır. Böylece, Üst Kurul
iktidarın bir organı haline getirilmiş olmaktadır; yani, yürütme, yasama ve
denetimi yine devre dışı bırakmış olacaktır. Bu hal millî iradenin ruhuna
aykırıdır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; neticede, radyo ve televizyonların
müşterileri millet olduğuna göre, milletle birinci derecede ilgili olan bu
olayda Türkiye Büyük Millet Meclisinin devre dışı bırakılması hukuk devleti
anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Kaldı ki, Üst Kurul üyelerinin 2'si, Sayın Kemal
Gürüz'ün başkanlığındaki YÖK Genel Kurulu tarafından gösterilen 4 aday
arasından seçilecektir. Kimdir bu Sayın Gürüz; keyfî ve hukuk dışı uygulamaları
dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan araştırma komisyonu
tarafından hazırlanan raporda, hakkında görevi ihmal ve suiistimalden dolayı 7
ayrı soruşturma talebinde bulunulan kişidir. Bu tespitleri MHP ve DYP'li üye
arkadaşlarımızın tamamı ve ANAP'lı Sayın Ekrem Pakdemirli'yle birlikte
imzaladık. Şimdi, başta MHP milletvekilleri olmak üzere sizlere soruyorum: Bütün
meziyeti totaliter, tektipçi, merkeziyetçi, dayatmacı bir mantıkla YÖK'ü
yönetmek olan, her kademedeki insanımızın rahatsızlık duyduğu böyle yasakçı,
hukuk tanımaz bir anlayışa sahip olan kişi veya kişilere... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Ateş, buyurun, tamamlayın efendim. AZMİ ATEŞ (Devamla) - ...RTÜK gibi bir kurumun üyelerini tespit etme
yetkisini nasıl veriyorsunuz? Kapalı rejim anlayışını çağrıştıran uygulamalara
nasıl imza atıyorsunuz? Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizin bildiği gibi, Millî
Güvenlik Kurulunun şu anki mevcut yapısı da, Türkiye'nin Avrupa Birliğine
girebilmesinin önündeki en önemli engellerden birisini oluşturmaktadır. Bu
durumda, bir taraftan Avrupa Birliğine girme gayreti içinde olduğunuzu ifade
edeceksiniz, diğer taraftan da bunu tekzip eder bir davranış içinde
bulunacaksınız. Devamlı, bu neviden zikzaklar çizdiğiniz için, milletimiz
nazarında ve medenî dünyada inandırıcı olamıyorsunuz. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sonuç olarak, Üst Kurulun seçiminin
ya eskiden olduğu gibi kalmasını ya da değişiklik önergemiz doğrultusunda kabul
edilmesini teklif etmekteyiz. Bu vesileyle Yüce Heyetinize tekrar saygılarımı sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ateş. Efendim, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinde düzenlenen, Üst Kurulun
seçimi ve görev süresini düzenleyen 6 ncı maddesinin (c) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve (d) bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz. "c) En çok sarı basın kartı sahibi üyesi bulunan iki gazeteciler
cemiyeti ile Basın Konseyinin ortaklaşa göstereceği dört aday arasından Türkiye
Büyük Millet Meclisince seçilecek iki," Aslan Polat
(Erzurum) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Komisyon ve Hükümetin katılmadığı önerge üzerinde, Erzurum
Milletvekili Sayın Aslan Polat görüşlerini ifade edecekler; buyurun efendim.
(FP sıralarından alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlarım. Buraya çok acele getirilen, iki günden beri görüşülen ve RTÜK tasarısı
diye adlandırılan tasarının, esasında, son günlerde, hiç de önemli bir
aciliyeti yoktu; ama, tek aciliyeti, basın sahiplerinin ısrarı üzerine
olmuştur. Bakın, şimdi "Türkiye Ulusal Programı Ankara 2001" diye Avrupa
Birliğine gönderdiğimiz bu programın 340 ncı sayfasında "Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunda, mevcut aşamada kurumsal bir değişikliğe gidilmesine
ihtiyaç yoktur" diye Avrupa'ya da taahhütte bulunmuşuz; yani, demişiz ki,
şu Üst Kurulu değiştirmek için, şu anda acil bir şeye ihtiyacımız yok. Ama,
neler olmuşsa -neler olduğunu da pek anlayamamışız- birden bire Meclis
gündemine gelsin, bir günde Anayasa Komisyonundan geçirilsin, hemen Genel
Kurula gelsin, Genel Kurulda hiç beklemeden bu tasarıyı görüşelim ve Üst
Kurulun yapısını değiştirelim demişsiniz. Peki, değiştirelim derken, şu günlerde bütün parti gruplarının ortaklaşa
oluşturduğu Anayasa paketi var, değişiklik paketi; ona uygun bir şey mi
yapmışsınız; hayır, tamamen antidemokratik yapmışsınız. Hiç olmazsa bundan
evvelki tasarıda Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçtiği üyelerin 4'ünü, şimdi,
Bakanlar Kurulunun seçmesine bırakıyorsunuz ve yine, burada, Millî Güvenlik
Kuruluna da -demokratikleştirelim, demokratik yapıya ulaştıralım dediğiniz
Millî Güvenlik Kuruluna da- yine 1 üye vermişsiniz ve yine, iktidarın Anavatan
Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi üyelerinin de son derece itiraz ettiği
YÖK yönetiminin yapısından da, yine, 2 üyeyi buraya Bakanlar Kurulu kararıyla
verelim demişsiniz. Şimdi, burada, sayın milletvekilleri, oturup gerçekten düşünmemiz lazım.
Biz kendi kendimize yaptıklarımıza inanamadığımız için, halk topluluğu da işte
bize inanmamaya başlıyor. Şimdi, bir taraftan, Avrupa'ya diyorsunuz ki Ulusal Programda "Üst
Kurulu değiştirmeye bir ihtiyacım yok" hemen alelacele getirip burada Üst
Kurulu değiştiriyorsunuz, Üst Kurul değişecek diyorsunuz ve en çok şikâyet
ettiğiniz YÖK'ten 2 üye alıyorsunuz. Millî Güvenlik Kurulunu
demokratikleştireceğim diyorsunuz, buraya da 1 üye veriyorsunuz ve sonra ne
olacak? Şimdi, bu Üst Kurulun, bundan sonra, 4 üyesi Bakanlar Kurulunun seçtiği
üye olacak; bunların 2'si YÖK'ün gösterdiği üye ve 1'i de Millî Güvenlik
Kurulunun gösterdiği üye olacak. Bu durum karşısında, o Üst Kurulu tenkit
edecek kaç tane radyo olacak, televizyon olacak? Hükümetler tenkit edilmesini
istemeyecek; işte, daha şimdiden başlamış. Şu anda işçi sendikalarıyla bir
anlaşma yapıldı. Türkiye tarihinde, son 20 yıldan beri, 30 yıldan beri hatta
Grev ve Lokavt Kanununun resmen kabul edildiği günden beri işçilerin aleyhinde olacak en büyük sözleşme iki gün önce imzalandı.
Hangi basın kuruluşu bunu doğru düzgün verdi? İlk defa olarak, Türkiye'de
işçiler, reel ücret artışının yarısı kadar ücret artışı aldılar ve bunu hiçbir
basın kuruluşu tenkit etmedi; niye; hükümetle ters düşmeyelim diye kimse sesini
çıkarmıyor. Bugünkü gazetelerin en alt sayfalarında "28 katrilyonluk ekbütçe
yapılacak; bunun 20 katrilyonu faize verilecek, 4 katrilyonu fondaki bankalara
verilecek" deniliyor. 28 katrilyonluk ekbütçenin 24 katrilyonu faize
verilecek, işçiye, memura, esnafa, çiftçiye hiçbir şey verilmeyecek ve bunu
hiçbir basın kuruluşu yazmayacak. Neden yazmıyor; çünkü, basın kuruluşları
"ben hükümetle ters düşmeyeyim" diyebiliyor. Yarın hükümetten ayrıldığınız zaman yaptığınız bu uygulamadan en çok siz
şikâyetçi olacaksınız. Nasıl ki bir zamanlar, organize suçlarla ilgili yasa
tasarısı burada görüşülürken "hata ediyorsunuz" diye ikaz ettiğimizde
bizi dinlemediniz, yarın muhalefete düştüğünüzde de...Artık, günleriniz
kalmadı, bittiniz. Zaten şu anda siz muhalefettesiniz, şu anda iktidarda Derviş
var, siz yoksunuz ki, şu anda Türkiye Cumhuriyeti iktidarında Derviş hükümeti
var, siz yoksunuz. (FP sıralarından alkışlar, MHP, DSP ve ANAP sıralarından
gürültüler) Hiçbir yerde yoksunuz, ne halk nezdinde varsınız ne IMF nezdinde
varsınız ne de aldığınız kararlar nezdinde varsınız. Şu anda kurulan Derviş
hükümetinde siz de yoksunuz. Bakın arkadaşlar, şunu size söylüyorum, bunları hep düşüneceksiniz. Şu
anda görüştüğümüz tasarıyla, oluşacak Üst Kurul neticesinde, bütün radyo ve
televizyon kuruluşlarını sanki devlet kuruluşu gibi yapacaksınız, hepsinin
başına birer demoklesin kılıcını koyacaksınız, hükümetin baskısını
yapacaksınız. Türkiye'de tek özgür televizyon -eğer, kalırsa- TRT 3 kalacak ve bütün
halk da doğruları sadece buradan öğrenmeye çalışacak. Bunun için, size bu
yaptığınız yanlış diyorum. Şimdi, bakın, MHP'liler, buna hiç itiraz etmeyin, YÖK'e karşıysanız, 2
YÖK üyesini niye bu kurula sokuyorsunuz? Gerçekçi olun, niye getirip
sokuyorsunuz? Millî Güvenlik Kurulunu sivilleştirelim diyorsanız, Millî
Güvenlik Kurulu üyesine burada neden ihtiyaç var? MGK'dan gelen üye buna ne
diyecek "bir şiiri okudun, ömür boyu siyaset yasağı. Bir Başbakana siyaset
yasağı" diyecek. Bunları mı getireceksiniz? (MHP sıralarından gürültüler)
Bakın, MHP'liler siz, böyle demeyin, halk bunları size soruyor. Şimdi, öyle bir duruma geldik ki, Millî Güvenlik Kurulu üyeleri geldi,
YÖK üyeleri geldi, tam bir devletçi zihniyetle bir Üst Kurul seçiyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Polat, lütfen efendim... ASLAN POLAT (Devamla) - Bitiriyorum. Getirdiğiniz bu tasarıyla siz, kendi ipinizi kendiniz çekiyorsunuz,
bundan sonra tartışmayı öldürüyorsunuz. Seçeceğiniz 9 üyenin 4'ünü hükümet emrine vermekle, bundan sonra, basın
kuruluşlarının özgürce yayın yapmasına mani oluyorsunuz. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Bravo!.. ASLAN POLAT (Devamla) - Bunun neticesinde de, getirdiğiniz bu tasarı -bu
madde- hakikaten intihar tasarısıdır. Bu tasarı, sadece Derviş'e yarayan
tasarıdır. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat. Efendim, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan "Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 3 üncü maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 3984 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Rüştü Kâzım
Yücelen Devlet Bakanı "d) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin kamu görevlileri
arasından göstereceği iki aday arasından, Bakanlar Kurulunca seçilecek
bir," BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Ekseriyetimiz olmadığı
için katılamıyoruz. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum efendim. CEVAT AYHAN (Sakarya) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum
Sayın Başkan. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın Başkanım, gerekçeyi
okumaya gerek yok, müsaade ederseniz ben gerekçeyi arz edeyim. BAŞKAN - Buyurun. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - (b) ve (c) fıkralarında
basın-yayın alanından adaylar gösterileceği için, daha elastikiyet kazanıp,
değişik konularda, konularına vâkıf uzmanların atanmasına fırsat vermek üzere
hazırlanmış bir önergedir. Arz ederim. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın Başkan bir redaksiyon
talebimiz olacak. BAŞKAN - Buyurun. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Efendim, maddenin (b)
fıkrasının ikinci satırındaki "kültür" kelimesinden sonra
"sanat" kelimesi gelerek "kültür-sanat" şeklinde olmasıyla
ilgili bir talebimiz var. BAŞKAN - Yani, bir redaksiyon talebiniz var. III. - Y O K L A M A BAŞKAN - Şimdi, efendim, madde üzerindeki önergelerle ilgili işlemler
tamamlandı, maddenin oylamasına geçeceğim; ancak, bir yoklama talebi var. Yoklama isteyen sayın milletvekillerimizin salonda olup olmadığını
tespit edeceğim ve ondan sonra da yoklama yapacağım efendim. Sayın Doğan?.. Burada. Sayın Ilıcak?.. Burada. Sayın Ateş?.. Burada. Sayın Şahin?.. Burada. Sayın Batuk?.. Burada. Sayın Seyda?.. Burada. Sayın Karapaşaoğlu?.. Burada. Sayın Malkoç?.. Burada. Sayın Sezal?.. Burada. Sayın Canbay?.. Burada. Sayın Yalçıntaş?.. Burada. Sayın Adak?.. Burada. Sayın Aslan?.. Burada. Sayın Aydın?.. Burada. Sayın Erbaş?.. Burada. Sayın Aydın?.. Burada. Sayın Demirci?.. Burada. Sayın Yalman?.. Burada. Sayın Bekâroğlu?.. Burada. Sayın Aktaş?.. Burada. Yoklama işlemini başlatıyorum ve 3 dakika süre veriyorum efendim. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Çoğunluğumuz vardır. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 3. - Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı: 682) (Devam) BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunmadan önce, Sayın Bakanın bir
talebi var; Komisyonun görüşünü almam lazım. Bir redaksiyonla, 3 üncü maddenin
(b) fıkrasına "sanat" kelimesinin ilavesini hükümet ifade etti. Komisyon buna katılıyor mu efendim? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Maddeyi bu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: MADDE 4. - 3984 sayılı Kanunun 7 nci maddesi başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Kurul Başkanı ve Başkan Vekili Madde 7. - Üst Kurul üyeleri, seçim sonuçlarının Resmî Gazete'de
yayımlandığı tarihten itibaren 15 gün içinde toplanarak kendi aralarından bir
başkan ve bir başkanvekili seçer. Başkanlık süresi iki yıldır. İki yıl sonunda
veya herhangi bir şekilde yenilenme sırasında başkan veya vekilinin üyeliği
sona ererse, üyeler 15 gün içinde toplanarak yeni başkan veya vekili için seçim
yapar. Üst Kurul, başkan tarafından, başkanının bulunmadığı hallerde,
başkanvekili tarafından yönetilir ve temsil edilir. Başkan, Üst Kurul ile hizmet birimlerinin uyumlu, verimli, disiplinli ve
düzenli bir biçimde çalışmasını ve Üst Kurulun görevlerini yerine getirmesini
sağlamakla görevlidir. Başkan veya yokluğunda vekili, karara bağlanacak gündemi toplantıdan
önce belirleyerek Üst Kurul üyelerine bildirir. Üst Kurul gündemine hâkimdir. BAŞKAN - Madde üzerinde Fazilet Partisinin görüşlerini Konya
Milletvekili Sayın Lütfi Yalman açıklayacaklar. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 682 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi
Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, uzun zamandır, Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
tasarılar alelacele geliyor komisyonlara ve üzerinde konuşulmadan,
tartışılmadan, hatta, konuşmayı ve tartışmayı bir kenara bırakın, düşünmeye
bile fırsat bulmadan yasalaşıyor âdeta. Gece baskınları gibi gelen tasarılar,
gecekondu misali kanunlaşıyor. Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, gecekondular, kentleşmenin ruhuna
aykırıdır, İmar Yasasına da aykırıdır ve kentlerin estetiğini bozar,
güzelliğini bozar. Şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisine uzun zamandır gelen
tasarıların her birisinde aynı ruhsuzluğu, aynı estetiksizliği, aynı teamüllere
aykırılığı görüyoruz biz. Yasa tasarıları yeterince incelenemiyor, incelenmeye
fırsat bulunamıyor, yeterince tartışılmıyor ve yeterince konuşulmuyor, üzerinde
âdeta konuşturtulmuyor. Konularla ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşleri
hemen hemen hiç dikkate alınmıyor maalesef. Şimdi, RTÜK Yasası çıkıyor. RTÜK
üyeleri âdeta feryat ediyorlar bu yasa tasarısıyla ilgili yanlışlıklar
üzerinde, yanlış yapıyoruz, uygun değil diye feryat ediyorlar; ama, hükümette
tık yok, hiç dikkate alınmıyor. Anayasa Komisyonu üyesi arkadaşlarımız, konuşmaları sırasında, dikkatle
izlediğiniz zaman, incelediğiniz zaman, hakikaten, hep bu yanlışlıkları dile
getirmişler, hem iktidar partilerinin milletvekilleri hem de muhalefet
partilerinin milletvekilleri; ama, neyse, bir türlü bu görüşler de dikkate
alınmıyor. Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin her tarafında kurulmuş, yayın yapan 1 200 civarında radyo var, 260 civarında
televizyon var, televizyon ve radyo sahipleri var, yayıncıları var; bunların
görüşleri zaten hiç dikkate alınmadı, âdeta, bunların varlıkları bile dikkate
alınmadı. Televizyoncular ve radyocular, tasarının neredeyse hiçbir yerinde yok
veya en azından, görüşleri hiç dikkate alınmamış. Ayrıca, yasa tasarısında çok hazin bir konu daha var; RTÜK üyelerinin
tespiti Türkiye Büyük Millet Meclisinin elinden alınıyor, farklı yerlere ihale
ediliyor. Değerli arkadaşlar, bu, hükümetin, kendisinin güç kaynağını inkâr etmesi
demektir, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendisine güveni reddetmesi anlamına
gelir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, âdeta, Türkiye Büyük Millet Meclisine
güvenmiyor; böyle bir durum ortaya çıkıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Türkiye Büyük Millet Meclisinden daha çok YÖK'e güveniyor, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden daha çok Gazeteciler Cemiyetine ve sahibinin sesi konumundaki Basın
Konseyine güveniyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden daha çok Millî Güvenlik Kuruluna güveniyor. Değerli arkadaşlarım, bu, kendimizi inkâr demektir. Bu büyük yanlışlığı
bizim yapmamamız lazım. Siz, niye, Türkiye Büyük Millet Meclisinin elinden
seçim hakkını alıyorsunuz? Teklifler farklı yerlerden gelsin; gelebilir, farklı
yerlerin görüşleri dikkate alınabilir; ama, siz, millî iradeyi reddedemezsiniz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, son zamanlarda çıkan birçok yasa tasarısında
olduğu gibi, burada da, maalesef, millî iradeyi devre dışı bırakmaya gayret
gösteriyor. Bu yanlışlığı bizim yapmamamız lazım. Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve siyasetin itibarı
zedeleniyor diye içimizde şikâyet etmeyenimiz mi var; her birimiz şikâyet
ediyoruz. Kim bu itibarı zedelemeye çalışıyorsa, kim buna halel getiriyorsa,
hepimiz tenkit ediyoruz, hepimiz kızıyoruz ve hatta hepimiz kırılıyoruz; ama,
biz, şu yasa tasarısıyla, kendi itibarımızı zedeliyor, hatta, bir noktada,
kendi itibarımızı reddediyoruz. RTÜK üyelerinin seçiminde millî iradenin yok edildiğini ifade ettim. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yalman, mikrofonunuzu açıyorum efendim; lütfen, tamamlar
mısınız. LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısında -16 ncı
madde üzerinde de söz alacağım ve dile getireceğim- mahallî yayın yapan
televizyonlar, mahallî yayın yapan radyolar hiç mi hiç dikkate alınmıyor; ne
maddî konumları, durumları dikkate alınıyor ne de onların varlıkları dikkate
alınıyor. Değerli arkadaşlar, ben, 1 200 civarında radyodan bahsediyorum,
bunlardan sadece 36 tanesi ulusal yayın yapıyor. 260 civarında televizyondan
bahsediyorum, bunların sadece 16'sı ulusal yayın yapıyor. Sizin, bu kadar büyük
çoğunluğu, istihdamı da dikkate aldığımız zaman, bu kadar büyük bir gücü niye
dikkate almadığınızı bir türlü anlayabilmiş değilim. Onun için, hükümetin, bu
yasa tasarısını, mutlaka geri çekmesi ve yeniden üzerinde tartışılması, yeniden
dikkatle incelenmesi gerektiği kanaatindeyim. Bunu, Sayın Bakan, gerekirse
inisiyatif kullanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını düşünüp,
dikkate alması ve geri çekmesi gerekir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yalman. Doğru Yol Partisi Grubunun madde üzerindeki görüşlerini Aksaray
Milletvekili Sayın Murat Akın açıklayacaklar. Buyurun Sayın Akın. DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4 üncü madde üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. 4 üncü madde, bir önceki 3 üncü maddedeki usule göre seçilecek olan RTÜK
üyelerinin, Resmî Gazetede neşrinden sonra, 15 gün içerisinde görev taksimi
yapacağına dair maddedir. Söz konusu maddeye göre, başkan ve başkanvekilinin
seçimi iki yıl süreyle sınırlandırılmış, iki yılın dolumu halinde, yani sürenin
dolması halinde veya herhangi bir şekilde boşalması şeklinde tekrar, yeniden
başkan ve başkanvekilinin seçimine dairdir. Değerli milletvekilleri, mevcut RTÜK Yasası ve mevcut yasaya göre bu
şartlarda devam eden RTÜK Üst Kurulu, herhalde ülkede acil çözüm bekleyen veya
acil yasa değişikliğini gerektiren yasalardan birisi değildir; çünkü, RTÜK
Başkanı ve üyeleri belirli dönemlerde seçilmiş ve bu Meclisin iradesi
çerçevesinde seçilmiş, aynı zamanda, muhalefet-iktidar sayısı da dikkate
alınarak, hakkaniyet kaidelerine uygun, yakın bir seviyede seçim yapılmış ve bu
RTÜK Üst Kurulu da halen yönetim olarak devam etmektedir. Burada sıkıntı nedir; hiçbir sıkıntı yoktur. Sıkıntı, kanunda, bazı
medya kuruluşlarının isteklerinin, bazı çevrelerin isteklerinin, mevcut devam
eden yönetimin icraatı doğrultusunda yerine getirilememesinden veya
getirilmeyeceği beklentisi içerisinde yeniden bir RTÜK Üst Kurulunun
oluşturulmasıdır. Bu doğrultuda yapılan bir yasa değişikliğidir. Değerli milletvekilleri, hakikaten, ekonomik açıdan toplumun her kesimi
sıkıntı içerisinde. Bilhassa, Anadolu'daki çiftçi, işçi ve köylü kan ağlıyor,
ağıt yakıyor. Bu insanların meselelerine bu Meclisin acilen çözüm getirmesi
gerekirken, bu ülkede havuzlar kurulup bu havuzlar vasıtasıyla milletvekilleri
transfer etmek suretiyle bu Meclisin iradesine gölge düşürenlerin; bu Meclis
hakkında, bu kamuoyunda, hepimizin de mustarip olduğu bir şekilde, rencide
edici şekilde beyanlarda ve neşriyatta bulunan bu medya kuruluşlarının
isteklerini alelacele getirici şekilde bir yaklaşımla bu tasarının
çıkarılmasını, acaba biz milletvekilleri olarak hak mı ettik; yani, bu medya, fevkalade, bu toplum üzerinde
bizi âlâ, yüksek noktalara çıkardı da, bunlara bir borcumuz vardı da, bu
borcumuzu bir an evvel ödemek için, ülkenin birçok meselelerini bir tarafa
iterek, öncelikli olarak bunu bu Genel Kurulun gündemine getirdik; öyle değil.
Biliyorsunuz ki, hepimiz içinde yaşıyoruz. Seçim bölgelerimizde yapılan
toplantılarda ya da iştirak ettiğimiz toplantılarda bize yöneltilen soruları,
bizi rencide eden soruları, bizi suçlayan o konuşmaları, acaba biz gidip de
meydanlarda kendimiz mi ifade ettik, yoksa, bu medyaya, bu medya kuruluşlarına
hak vermek için, bu medya kuruluşları gidip o çevrelerde, dışarıda, taşrada,
şurada veya burada, bu Mecliste olmayan bir şeyi olmuş gibi, mübalağalı,
yanlış, hatalı, hatta kasıtlı bir şekilde bizi rencide ettiği için mi, bu
hükümet bunu buraya alelacele getirdi veya üç beş defa gelmiş bu tasarı
reddedildi, iade edildi, bir haksızlık oldu, biz bir haksızlık yaptık, medyanın
bu memlekete fevkalade hakkaniyet kaidelerini iktiza edici şekilde hizmetleri
oldu, biz bunların hakkını gözetmedik diyerek bir pişmanlık çerçevesinde mi
alelacele getirdik; hayır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Akın, açıyorum mikrofonunuzu efendim; lütfen tamamlayın. MURAT AKIN (Devamla) - Bugün, toplumdaki bütün bu insanî dengelerin,
insanların birbirine hoşgörüyle bakması gerekirken bilhassa Meclisi, hükümeti,
yani, koalisyon partilerinin oluşturduğu hükümeti dahi yeri geldiğinde çok defa
rencide edici şekilde yayında bulunan, neşriyatta bulunan bu medyaya, acaba,
neden dolayı böyle bir görev yapmak için acele ettiniz; yoksa, korktuğunuz
çekindiğiniz çevreler mi vardır sayın milletvekili? İlkönce, bu medya bu
Meclise, bu hükümete, bu millete bu topluma saygısını, sevgisini bir göstersin.
Bu medyaya vereceğimiz yeni şeylerle, icabında belirli bir kapasiteyi haiz
medya kuruluşlarının, bu RTÜK'ün hisse senetlerini ele geçirmek suretiyle
yayının tamamına hâkim olma gibi bir durum var, bir sakınca var; bunlar
düzeltilmeden alelacele çıkarılacak bir yasa, ilkönce bu Meclise zarar verecek
düşüncesiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın. Maddeyle ilgili 4 adet önerge vardır;
ancak, madde üzerinde milletvekillerince sadece 3 önerge
verilebildiğinden, yalnızca bu önergelerden 3'ünü geliş sıralarına göre
okutacağım ve daha sonra da aykırılıklarına göre işleme alacağım. Önergeleri okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluşu
Hakkındaki Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinde düzenlenen 7 nci maddesinin son
fıkrasında yer alan "Başkan veya yokluğunda vekili karara bağlanacak
gündemi toplantıdan önce belirleyerek Üst Kurul üyelerine bildirir. Üst Kurul
gündemine hâkimdir" kısmının "Başkan veya yokluğunda vekili karara
bağlanacak gündemi toplantıdan en az 48 saat önce belirleyerek Üst Kurul
üyelerine bildirir. Üst Kurul gündemine hâkimdir" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayalı yasa tasarısının çerçeve 4 üncü
maddesi ile değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesindeki "Başkanlık süresi iki yıldır"
ibaresinin "Başkanlık süresi üç yıldır" olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayalı yasa tasarısının çerçeve 4 üncü
maddesi ile değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesindeki "Başkanlık süresi iki yıldır"
ibaresinin "Başkanlık süresi dört yıldır" olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Bu okuttuğum önerge en aykırı önergedir; aynı zamanda işlemine
de başlıyorum efendim. Komisyon önergeye katılıyor mu?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Kim konuşacak efendim?.. VEYSEL CANDAN (Konya) - Ben konuşacağım efendim. BAŞKAN - Sayın Candan'ın imzası var mı efendim? VEYSEL CANDAN (Konya) - Var efendim. BAŞKAN - Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan. Buyurun. VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
görü-şülmekte olan RTÜK yasa tasarısı üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili
olarak görüşlerimi açıklamak istiyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, tasarı ve tekliflerin gelişinde bir
garabet var; önce IMF ve Dünya Bankası... O teklifler tamamlandığı zaman, vakit
kalınca da yerli sermayenin teklifleri tasarı olarak geliyor. Ben Parlamento
müzakerelerini dikkatle takip ettiğim zaman, sözü geçmeyen, teklifi
onaylanmayan tek milletvekilleridir.
Çoğu zaman, bazı milletvekili arkadaşlarım, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre
bazı tekliflerin öne alınmasını talep ederler. Tabiî, onlar da sıraya konur ve
bir dönem içerisinde bir milletvekilinin kanun teklifi yasalaşmaz; yani, buraya
kadar söylediklerimi kısaca söylemek gerekirse, kanun teklifi verip de
yasalaşan bir tek milletvekili arkadaşım varsa elini kaldırsın; yoktur. O
açıdan, bu, çok calibi dikkat bir konudur, üzerinde durulması gerekir. Hükümetin, getirdiği tasarılardan da haberi yok, çelişki içerisindedir.
24 Mart 2001 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan ulusal programa bakıyoruz.
Ulusal programda, RTÜK'le ilgili bir madde konulmuş -dikkatlerinize arz
ediyorum- "RTÜK'ün kurumsal yapısında değişiklik yapılmayacaktır"
Yani, siz, mart ayı içerisinde bunu dünyaya deklare ediyorsunuz; ama, bugün,
getiriyorsunuz, bir RTÜK yasası ve bunu belli sermaye getirdi denildiği zaman
da itiraz ediyorsunuz. Demek ki, Türkiye'de, belli güç odakları, belli sermaye
odakları, bu Parlamentoyu kullanmaktadır; fevkalade yanlıştır. Şimdi, diğer çok önemli ve ayrı bir konu; tasarının maddelerine ve
içeriğine baktığınız zaman tezatlarla doludur. Tasarının içeriğinde, özerk bir
kurul oluşturacağız, bağımsız bir kurul oluşturacağız deniyor. Maddelere tek
tek baktığımız zaman, aksine, tam bağlayıcı, dayatmacı bir kurul
oluşturulmaktadır. Hatırlanacağı üzere, daha önce 9 üye seçiliyordu; bunun 5'ini iktidar,
4'ünü muhalefet; şimdi, yeni uygulamayla 7 + 2'ye dönüyor ve işin en tehlikeli
tarafı da, Meclis kendi yetkisini yürütmeye devrediyor. Dünyanın hiçbir
Parlamentosunda bulunan milletvekillerinin, oturup, kendi yetkilerini
başkalarına devrettiği görülmüş değildir. Kulislerde, milletvekili
arkadaşlarımızla görüşüyoruz. Bu tasarı uygun değil, bu tasarı yanlışlarla
dolu, bu tasarı hemen değişir, bu tasarı üç ay sonra geri gelir; ama, o gizli
el, o gizli güç neyse, bakıyoruz, maddeler tıkır tıkır işleyerek gidiyor. Şimdi, tabiî, 3 üncü maddede bu kurulun oluşumu değiştiği zaman; yani,
Parlamento kendi yetkisini devrettiği zaman ne oluyor; ondan sonraki
konuşmalar, hepsi havada kalır. Onbeş günde mi toplanır, gündemini bugün mü
tayin eder, yarın mı tayin eder, bunların hepsi hikâye laflardır. Tasarıda
olmasa da yönetmelikle düzeltilir. Şimdi, ben, şunu tekrar ifade ediyorum: Değerli arkadaşlar, bu
Parlamentoda kullandığımız oyların, verdiğimiz oyların bir mesuliyeti ve
sorumluluğu vardır; ama, bugüne kadar, maalesef, bu sorumluluklara sahip
çıkamadığımızı üzülerek ifade etmek istiyorum. Burada, dün, gruplar adına konuşan sözcüleri dikkatle dinledim. ANAP
adına konuşan arkadaşım, aynen, şunu söylüyor: Biz, bu yasayı niçin
çıkarıyoruz; adil olsun -kamu vicdanında- ve toplum vicdanını rahatlatsın.
Peki, toplum vicdanı bu şartlarda rahatlıyor mu; hayır. Peki, adil oluyor mu;
hayır... Peki, bu yasa, daha önce niye Sayıştay tarafından Meclis adına
incelenmiyordu da, şimdi, Başbakanlığa bağlı Yüksek Denetleme Kurulu... Peki,
onu da Başbakan bir devlet bakanına verdi. Bir devlet bakanı, bakan olarak,
RTÜK üzerinden bütün televizyonları böylece denetlemiş olur. Değerli arkadaşlar, bugüne kadar aldığımız siyasî tecrübe ve
kamuoyundaki gelişmeler şunu gösteriyor: Biz, kimin, hangi televizyona, hangi
şartlarda sahip olacağından ziyade, bu televizyon sahiplerinin ve medya
sahiplerinin, yasaların oluşmasında, özelleştirmelerde, ülke menfaatlarının,
millî gelirinin paylaşımında hükümetle etkili olup olmadığının tartışılması
gerekir. Burada, ANAP sözcüsü arkadaşım "şu anda televizyon sahiplerinin kim
olduğu belli değil; 400 milyon dolar gelirleri var, 800 milyon dolar
harcamaları var"diyor ve biz, bunu takip edemiyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Candan, lütfen tamamlayın efendim. Buyurun. VEYSEL CANDAN (Devamla) - O zaman siz neden hükümetsiniz?!. 400 milyon
dolar geliri olan ve 800 milyon dolar harcama yapan kurumların üzerine Maliye
Bakanı neden gidemez?!. Gidemez; çünkü, o televizyonun patronu bir gün çıkar,
bir bakanınızla tartışır, bir gün Maliye Bakanı aleyhinde haber yapar ve ertesi
gün de o bakan görevinden olur. Bence, burada, Parlamento bir yanlış adım atıyor. Ümit ediyorum ki,
bundan sonraki gelişmelerde daha dikkatli oluruz. Teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum... SALİH KAPUSUZ (Kayseri)- Karar yetersayısı aranmasını istiyoruz. BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...Karar yetersayısı yoktur. Birleşime 10 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 15.56 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 16.07 BAŞKAN: Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER : Sebahattin KARAKELLE
(Erzincan), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 108 inci Birleşimin Üçüncü Oturumunu
açıyorum. 682 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz. V.
– KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 3.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı: 682) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Tasarının 4 üncü maddesi üzerinde verilen, Sayın Fethullah Erbaş ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, oylamayı tekrarlıyorum ve 3 dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge
reddedilmiştir efendim. Şimdi, diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 4 üncü
maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının
ikinci cümlesindeki "Başkanlık süresi iki yıldır" ibaresinin
"Başkanlık süresi üç yıldır" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Fethullah
Erbaş (Van) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu efendim?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Erbaş, siz mi konuşmak istiyorsunuz efendim?.. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Yanmaz konuşacak efendim. BAŞKAN - Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz, buyurun
efendim. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasa tasarısının 4 üncü maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN - Sayın Yanmaz, arkadaşlarım da uyardılar, önergede imzanız
olmadığı için, İçtüzüğümüz gereği konuşmanız mümkün değil; ama, önergede imzası
olan bir diğer arkadaşımızın konuşma hakkı tabiî ki var. VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, ben konuşayım. BAŞKAN - Sayın Candan konuşacaklar. Önergelerin fotokopilerini gruplara da gönderiyorum; lütfen, bu hususa
dikkat ederlerse, çok memnun olurum. Buyurun efendim. VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 4 üncü maddesini
görüştüğümüz bu tasarıya acaba kim oy veriyor diye dikkatle takip ediyorum.
Şimdi, değerli partilerimizin sözcülerinin açıklamaları var. DSP adına açıklama
yapan arkadaşım "tasarı son derece tekelci bir yaklaşım sergiliyor;
medya-siyaset-ticaret ilişkisi, yasanın çıkmasıyla had safhaya çıkacaktır; bu
yüzden karşı çıkıyorum" diyor. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Kim söylemiş? VEYSEL CANDAN (Devamla) - Ali Arabacı; ismini de söylüyorum. Yine, MHP'den bir arkadaşım diyor ki "tasarıya karşıyım; tekelleşme
getiriyor; kartel medya patronlarının enerji ihalelerine girmesinin önünü
açıyor." Ben, bu MHP'li arkadaşımızın sözünü teyiden baktım; çok güzel ve
doğru söylüyor. Şimdi, elimizde, Danıştayın iki tane kararı var. Bir tanesi,
Doğan Grubuna ait; İstanbul-Avrupa yakası enerji dağıtım ihalesini Danıştay
iptal etti ve bu yasayı bekliyor. Petrol Ofisi özelleştirilmiş; yine bu yasayı
bekliyor. Yine, Bursa-Yalova arasındaki enerji dağıtım ihalesini Danıştay iptal
etti; bu yasayı bekliyor. Demek ki, arkadaşlarımızın açıklamaları doğru. Şimdi, hükümeti oluşturan kanattan diğer bir milletvekili "RTÜK
Yasası eksiktir ve sorunları çözmekten uzaktır; emrivakiyle önümüze gelmese
katkı yapardık" diyor; bunu da, ANAP'lı Sayın Yılmaz Karakoyunlu söylüyor.
DYP'den bir arkadaşımız var; artık, hükümete göre, muhalefetin esprisi olmadığı
için, muhalefet sözcülerinin açıklamalarını hiç söylemeye gerek yok. Değerli arkadaşlar, acaba, hakikaten, enerji ihaleleri, Petrol Ofisi
özelleştirmeleri, Türk Telekom ve Türk Hava Yollarını bekleyenler var mı; var.
Burada, ANAP sözcüsü, dün, gayet güzel açıklamalar yaptı ve âdeta, kendi
kendini bağladı. Diyor ki: "Biz, bu televizyonların sahiplerinin kim
olduğunu doğrudan bilmiyoruz." Bakın, ben bir araştırma yaptım -hepimiz,
zaten biliyoruz da, bir kere daha söyleyelim- Star Gazete ve Televizyonu, Kral
Televizyonu, Teleon Televizyonu ve Kanal-6 Televizyonu; yani, 5 televizyon bir
grubun. Peki, cümle âlem biliyor da, hükümet niye bilmiyor bunu?!. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Bravo!.. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Ayrıca, bunların, hakikaten devletle ne
ilişkisi var diye devam ediyoruz; Çukurova Elektrik ve Kepez Elektrik... Şimdi,
SPK'yla bunlar yargıda, mahkeme de devam ediyor. Şimdi, ben, bu grubun
televizyonlarının, sabah akşam, ANAP Genel Başkanının sözcüsünün, hatta o da
yetmiyor Berna Yılmaz'ın, hatta, mesela, Sayın Kemal Derviş ve eşinin Antep,
Adana seyahatini, neden daha çok anlattıklarını anlıyorum; anlamamak mümkün
değil. Devam ediyoruz: Bakıyorsunuz, özelleştirmede, Trabzon, Ladik, Van,
Şanlıurfa, Bartın, Antep, Rumeli Holding Çimento Fabrikalarını bu holding grubu
almış. Gelelim, cep telefonlarına; Telsimi de bu firma almış. Değerli arkadaşlar, siz, neyin altına imza attığınızı, lütfen, bir kere
daha düşünün. Bakın, bunların toplam değeri, Türkiye millî gelirinin yarısına
yaklaşıktır. Diğer gruba, Doğan Grubuna bakalım: Hürriyet, Milliyet, Radikal, Posta,
Fanatik, Kanal D, CNN Türk, Dışbank... Hatırlar mısınız, bu Dışbankla ilgili,
İçişleri Bakanının bir banka yolsuzluğunu açıklamasında, bu grubun başkanı,
başa baş, dişe diş, çıkmış
televizyonda, Bakana olmadık hakaret etmişti. Peki, onu da unuttunuz diyelim;
bu patronun, bu medya grubunun patronunun, Başbakanı, pijamayla, şortla
karşıladığını da mı unuttunuz; yani, bu şartlarda bu ANAP'lılar bunun altına
nasıl imza atacaklar?! Lütfen, bir kere daha değerlendirelim. Yine, bakın, Zigana Elektrik. Danıştay iptal etmiş ve bekliyor; bu
yasayı bekliyor; yani, siz öyle bir karar aldınız ki, burada, sabaha kadar bu
bitecek, sabah 09.00'da da efendim yasalaşacak, Cumhurbaşkanından çıkacak ve
ertesi gün de Danıştayın aldığı bütün durdurma kararları, iptal kararları
uygulamaya girecek. Hangi milletvekili, hangi vicdanla bunların altına imza
atacak ve yol verecek? Değerli arkadaşlar, bu örnekleri çoğaltmak mümkün, maddeler üzerinde,
sıram geldikçe bunları ifade etmeye çalışacağım. Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Candan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutuyorum. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluşu
Hakkındaki Kanun tasarısının 4 üncü maddesiyle düzenlenen 7 nci maddesinin son
fıkrasında yer alan "Başkan veya yokluğunda vekili, karara bağlanacak
gündemi toplantıdan önce belirleyerek üst kurul üyelerine bildirir. Üst kurul
gündemine hâkimdir" kısmının, "Başkan veya yokluğunda vekili, karara
bağlanacak gündemi toplantıdan en az 48 saat önce belirleyerek üst kurul
üyelerine bildirir. Üst kurul gündemine hâkimdir" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Aslan Polat
(Erzurum) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Hükümet? DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Önerge üzerinde, Sayın Aslan Polat. Buyurun. (FP sıralarından alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlarım. Şimdi, bu önergeyi vermemizin en büyük önemi şu. Hiç olmazsa, kurul, 48
saat öncesinden neyi konuşacağını, neyi yapacağını bilsin de biraz kurula
hazırlıklı gelsin. Gerçi, bizim Mecliste de var, komisyonlardan gelen bir kanun
tasarısı 48 saat geçmeden görüşülmez; ama, ikide bir Danışma Kurulu toplanıyor
48 saate de lüzum yok, hemen görüşelim... Niye görüşelim; çünkü içeriğini
anlamayalım, içeriğini öğrenmeyelim, içeriğini öğrenirse milletvekilleri
rahatsız olurlar, belki geçirmezler. Kimse okumadan, öğrenmeden tasarılar
geçsin, ondan sonra da Meclisin itibarı sıfıra düşsün... Bugün bütün
anketlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarının alt seviyelere
düşmesinin en büyük sebeplerinden birisi, sizin, böyle, Meclisi, ciddî olarak
tasarılara hâkim olmadan çalıştırarak, bunları gerçek yerine koymamanızdan
kaynaklanmaktadır. Onun için, biz, arkadaşlarımızla diyoruz ki, en azından 48 saat
öncesinden -hemen bir an için olmasın- kurulun gündeminin ne olacağı belirlensin,
kurul da, bu gündem hazır olarak gelsin. Sayın milletvekilleri, bakın, bu tasarı niye geldi düşünüyorum, ben bunu
düşünürken; yani, hakikaten demokratik bir durumu yok, peki niye geldi derken,
Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan arkadaşın konuşmasını okuyunca anladım
ben niye geldiğini. Şimdi, Demokratik Sol Partinin, bir sosyaldemokrat parti
grubunun adına yapılan konuşmayı okuyorum, siz de dinleyin; "hal
böyleyken, sermaye birikimi olan her gruba, kamu ihalelerine girme yasağı
koyarsanız, özelleştirmeyi kimlerle yapacaksınız. Yüzde 100 hisse sahibi
olduklarını varsaysak -ki, bu mümkün değil- anonim şirketlerde 5 ortak olması
gerekiyor, 1336..." -radyo televizyon sayısını veriyor herhalde- "...
yüzde 50 hisse sahibi olurlarsa, 2 700 kişi veya grup, ihale yasağı kapsamına
giriyor. Bu grupları ihale dışına
bırakarak, devlet kurumlarını, üç beş kuruşa bedavacılara mı vereceğiz?!"
diyor ve bunları ihaleye sokmak için bu tasarıyı getirdiğini DSP söylüyor;
yani, demek ki DSP Grubunun bütün derdi, erken getirme sebebi, 2 700 radyo
televizyon sahibini ihalelere sokmak için. Bütün telaşınız bu sizin; ama, siz
sosyaldemokratlar, dün, Türk-İş'in 1960'tan beri ilk defa reel enflasyon oranı
yarı hissesinde ve 12 ay sonra almak için işçilerle yapmış olduğu pazarlığı
dert etmiyorsunuz, bundan dolayı rahatsız olmuyorsunuz; ama, 2 700 radyo ve
gazete sahibinin devlet ihalesine girmesi için, bu tasarıyı öncelikle
getiriyorsunuz. Sizin bütün derdinizin bu olduğu, işte, konuşmanızdan belli,
Grup adına konuşmanızdan belli. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Yok öyle bir şey yahu... ASLAN POLAT (Devamla) - Açın okuyun, okur yazarlığınız var... Sen de
rahat edersin... Buradaki konu ne arkadaşlar; şimdi, siz, tasarıları acele getirdiğiniz
zaman, içinde olan rakamlara bakmıyorsunuz. Yoksa, Batı ülkelerinde kamu
ihalesi mi var, Amerika'da radyo televizyon, devlet ihalesine mi giriyor?! Biz,
radyo ve televizyon kurumları güçlü olsun, devlete bağlı olmasın, özgürce
gelsin, burada, halkın derdini anlatsın istiyoruz. Ama, siz, kendi
konuşmalarınızda olduğu gibi, sırf radyo ve televizyon sahipleri kamu
ihalelerine girsin diye, bu tasarıyı getirip, bunu kendine dert eden
sosyaldemokratlar... Ama, Türk-İş'in, dün, 400 000 işçinin toplusözleşmesini
yaparken, kırk yıllık cumhuriyet tarihinde ilk defa, enflasyonun yarı
hissesinde ve 13 ay sonra almak şartıyla yapmış olduğu toplusözleşmeyi
kendinize dert etmezseniz, işte, bunun hesabını size bir gün halk sorar. Buraya çıkmadan önce kulisten gelirken, Milliyetçi Hareket Partili, bizim
Tarım ve Köyişleri Bakanı hemşerim bana dedi ki: "Yahu, benim icraatlarımı
burada bir anlat." Ben "RTÜK Yasası görüşülüyor" deyince,
"olsun, radyo ve televizyonlar benim hakkımı anlatmıyor, sen anlat"
dedi, "peki anlatayım" dedim. Bugünkü bir gazetede "halk et
yiyemez oldu" diyor; yani, bu, Tarım Bakanımızın bünyesinde. Yine, bir
profesör yazarımız diyor ki: "Fiyat ve talepler düşüyor. Kriz öncesindeki
et fiyatları marketlerde 3 milyon lira idi, krizden sonra her şey iki katına
çıktı; ama, et fiyatları 2,5 milyona düştü. Neden; halk et alamıyor.
Hayvancılık öldü, hayvan kalmadı, otlak ve meralarımız kalmadı" Kim diyor;
bugün bir basın kuruluşu diyor; ama, bundan sonra, bunu, her basın kuruluşu
diyemeyecek. Niye diyemeyecek; çünkü, bu üst kurulun 9 üyesinin 4'ünü hükümet
atayacak; hükümet atayacağı için, hükümetin atadığı bu şahıslar, hükümetle ters
düşmemek için, bu hükümetin yapmış olduğu icraatları halka anlatamayacaklar. Yine, Tarım Bakanı "benim icraatlarımı anlatmıyor" diyor. Ben
okuyayım bari, doğrusunu okuyalım. Nereden; Maliye Bakanlığından okuyalım,
Maliye Bakanlığı diyor ki: "Tarımsal desteklemeler olarak..." (DSP
sıralarından gürültüler) Dinleyin beni, dinleyin; hiç rahatsız olmayın. "... pamuk ve diğer ürünlerde: Ocak ayında destek sıfır, şubatta
sıfır, martta sıfır, nisanda sıfır. Hayvancılıkta: Ocakta sıfır, martta sıfır, nisanda sıfır, mayısta 2
trilyon..." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Polat, tamamlamanız için mikrofonunuzu açıyorum efendim. ASLAN POLAT (Devamla) - Bitiriyorum. "Doğrudan gelir desteği: Ocakta sıfır, şubatta sıfır, martta sıfır,
nisanda sıfır. Tütün desteği: Ocakta sıfır, şubatta sıfır, martta sıfır, nisanda
sıfır..." İşte, bu, sizin Tarım Bakanınızın icraatları. Şimdi, bütün desteklerde sıfır olan icraat!... Halkın et bulamadığı
icraat!.. Siz, yapacağınız bu icraatlarla, özel TV kuruluşlarına ihale desteği
vererek, o kamu desteklerini arkanıza alacaksınız... İşte, bugünkü gazeteleri
açın, bu hükümetin tek patronu Sayın Derviş için "elini kaldırdı, ayağını
kaldırdı, birine güldü..." Bütün gazetelerde bunlar geçiyor. Neden; çünkü,
öyle bir RTÜK üst kurulu yaptınız ki, tamamen hükümete bağlı kıldınız ve
hükümetin gerçek patronu kimse, bundan sonra, basın da onun peşinde olacak. Bu yanlıştan dönün diyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Efendim, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını
arayacağım. Elektronik cihazla oylama yapacağım. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, gözle görülüyor. BAŞKAN - 3 dakika süre veriyorum. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Ben haklı olmadığım bir şey için itiraz etmem
Sayın Başkan. İkaz edin, arkadaşlar içeride otursunlar, çözün; yoksa, altından kalkamazsınız. İçlerine
sinmiyor arkadaşların, siz zorluyorsunuz. BAŞKAN - Oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Karar yetersayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir. 5 inci maddeyi okutuyorum: MADDE 5. - 3984 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Yasaklar ve denetim Madde 9. - Üst Kurul üyeleri ile üçüncü derece dahil üçüncü dereceye
kadar kan ve sıhri hısımları, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu
hükümleri saklı kalmak kaydıyla, radyo ve televizyon hizmetleri alanında Üst
Kurulun görev ve yetki alanına giren konularda herhangi bir yüklenme işine
giremez, özel radyo ve televizyon şirketlerinde ve bu şirketlerin doğrudan veya
dolaylı ortaklık bağı bulunan şirketlerde ortak veya yönetici olamazlar. Üst Kurul üyeleri, üyelikleri süresince resmî veya özel başkaca hiçbir
görev alamaz, özel veya kamu yayın kuruluşlarının görev ve yetki alanına giren
konularda doğrudan veya dolaylı olarak taraf olamaz ve bu konularda hiçbir
menfaat sağlayamaz, siyasî partiye üye olamazlar. Amacı sosyal yardım ve eğitim
işlerine yönelmiş derneklerle vakıflardaki görevler ve kooperatif ortaklığı bu
hükmün dışındadır. Üst Kurul üyeleri, kendileri veya üçüncü derece dahil üçüncü dereceye
kadar kan ve sıhri hısımlarıyla ilgili konularda müzakere ve oylamaya
katılamaz. Yukarıdaki esaslara aykırı davrananlar görevlerinden çekilmiş sayılır.
Bu husus Üst Kurul tarafından re'sen veya yapılacak müracaatın
değerlendirilmesi sonunda karara bağlanır. Üst Kurul, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun denetimine tâbidir. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin; buyurun efendim. (FP sıralarından
alkışlar) FP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinize saygılarımı sunuyorum. Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda, Basın
Kanununda, Gelir Vergisi Kanununda ve Kurumlar Vergisi Kanununda değişiklik
yapan bir tasarı üzerinde görüşmeler yapıyoruz. Hiç şüphesiz ki, radyo da, televizyon da, yazılı basın da, görüntülü
basın da çok önemli haberleşme araçlarıdır. Anayasanın 28 inci maddesi basın
hürriyetinden bahseder ve basın hürriyetini, temel haklardan sayar; ancak, bir
ülkede basın hürriyetinden bahsedebilmemiz için, o ülkede, düşünce özgürlüğünün
ve düşünceyi açıklama özgürlüğünün en geniş anlamda tatbik ediliyor olması
gerekir. Acaba, görüşmekte olduğumuz bu değişiklik tasarısı, basın özgürlüğü
önündeki engelleri kaldırmaya yönelik bir tasarı mıdır? Basın camiasında,
yazan, düşünen basın mensuplarının, yazdıkları ve söylediklerinden dolayı
cezaevlerine girmesini önleyici değişiklikler mi öngörüyor bu tasarı; hayır...
Şu anda, bir basın mensubu cezaevindedir. Dört gün önce, bir gazeteci, bir
gazetenin genel yayın yönetmeni ve başyazarı cezaevine girmiştir; Sayın Mehmet
Kutlular'dan bahsediyorum. Görüşlerini beğenmeyebilirsiniz, konuşmasının
içeriğine katılmayabilirsiniz; ama, bu ülkede, düşüncesini açıklayan, teröre ve
şiddete yol açmadığı sürece düşüncesini açıklayan herkese saygı duyulmalıdır,
teşekkür edilmelidir; ama, maalesef, bir gazeteci, şu anda cezaevindedir.
Hükümet, Sayın Kutlular ve onun gibi düşünürlerin, yazarların, siyasîlerin Türk
Ceza Yasasının 312 nci maddesinden dolayı cezaevine girmelerini engelleyici
birtakım düzenlemeler yapma sözünü verdi. Nerede verdi; işte, Ulusal Program;
Ulusal Programı lütfen tetkik edin. İşte, elimde... Geçenlerde, Sayın Başbakan
Yardımcısı Yılmaz, bizi, Avrupa Birliği Genel Sekreterliğine davet etti; orada,
şu izleme çizelgesini bize dağıttı ve dedi ki: "Avrupa'ya biz bir program
verdik; işte, önceliklerimiz şunlardır: Bir, Anayasanın ilgili maddelerinin
gözden geçirilmesi; iki, Türk Ceza Kanununun 312 nci maddesinin gözden
geçirilmesi..." İkinci sırada bu var. RTÜK de var; ama, dördüncü sırada. Şimdi, siz, Avrupa'ya diyorsunuz ki, biz, bu sırayla iyileştirmeler
yapacağız; ama, birinci sırayı, ikinci sırayı, üçüncü sırayı atlıyorsunuz,
dördüncü sırayı önümüze getiriyorsunuz. "Efendim, bunda ne mâni
olabilir?.." Öyle bir mâni olabilir ki... Avrupa Birliğine değiştirmeyi
taahhüt ettiğiniz 312 nci maddeyi, şu haliyle getirip, bu tasarının içine,
dördüncü maddeye koyuyorsunuz. Aynen, Türk Ceza Kanununun 312 nci maddesinin
ikinci fıkrasını buraya koyuyorsunuz ve sonra da, Avrupa Birliğine diyorsunuz
ki: "Biz bunları değiştirmeyi taahhüt ettik..." Haziranın sonunda
Avrupa Birliğinde önemli bir toplantı var; Sayın Volkan Vural oraya gideceğini
belirterek "giderken, hiç olmazsa, şu, öncelikli, kısa vadeli yasaların
yasalaşmasını gerçekleştirelim de, oraya, sözlerimizi yerine getirmiş olarak
gidelim" dedi. Siz, bunları yapmıyorsunuz. Sayın Bakan, şunun altında
sizin imzanız var. Avrupa Birliğine diyorsunuz ki: "Biz bunu değiştireceğiz."
Buraya RTÜK tasarısıyla geliyorsunuz, aynısını koyuyorsunuz. Adama sorarlar; bu
ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Sizin söylediğiniz başka, yaptığınız başka. Sayın Bakan, bakın, hükümetin, verdiği taahhütlerde, yaptığı işlerde
tutarlı ve ilkeli olması lazım. Kimseyi kandıramazsınız; her şey şeffaf. Burada
konuşulanlar da Avrupa Birliği yetkilileri tarafından izleniyor. Sizin onlara
"biz bunu değiştireceğiz" dediğinizi, ama, burada, aynısını diğer bir
yasaya yansıtmakta olduğunuzu izliyorlar. Güvenilirliğinizi ve itibarınızı
kaybediyorsunuz. Sadece siz kaybetseniz yanmayacağım; ama, siz, Türkiye
Cumhuriyeti Devletini de temsil ediyorsunuz. O bakımdan, hükümetin, Avrupa
Birliğine verdiği taahhütleri ve millete vaat ettiği taahhütleri vaadine uygun
şekilde gerçekleştirmek yükümlülüğü vardır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Şimdi, basın camiasında uğraş veren basın
mensupları için hiçbir iyileştirme getirmeyeceksiniz, onların var olan birtakım
temel haklarını da kısıtlamaya gideceksiniz ve böylece, Türkiye'yi
yönettiğinizi zannedeceksiniz. İnandırıcılığınızı yitiriyorsunuz. Şu tasarı,
Türkiye Büyük Millet Meclisine, maalesef, çok büyük bir saygısızlıktır. Kamuoyu
yoklamalarında, maalesef, bu hükümetin yüzünden, siyaset, en az güvenilir
kurumlar arasına girmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, halkımız tarafından
en az güvenilir kurumlar arasındadır. Bunun sorumlusu da bugünkü hükümettir.
Bugünkü hükümet, maalesef, siyaseti itibarsız hale getirmiştir. Bakın, burada,
Parlamentonun sahip bulunduğu RTÜK üyelerini seçme hakkının bir kısmını, yüzde
45'ini de alıp, bir başka organa veriyorsunuz. Halbuki, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak bizim, şimdi, itibarımızı korumamız, var olan haklarımızı sonuna
kadar değerlendirmemiz gerekmez mi... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Şahin, lütfen... MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum, son cümlemi
söyleyeyim. Biz, bu itibarı korumak için var olan haklarımızı kullanmalıyız. Eğer,
biz, var olanları da devredersek, nasıl itibarımızı koruyacağız? Şu yasa
tasarısıyla Parlamento çok önemli bir imtihandan geçiyor. Hükümetten gelmiş
olabilir; ama, hükümet, iktidar, tüm milletvekilleri, Parlamentonun itibarını
koruma noktasında, bu yasa tasarısı görüşülürken çok titiz olmalı; hatta, bu
yasa tasarısını reddettirmeliyiz. Göreceksiniz, o zaman, Meclisimiz nasıl
itibar kazanacak. Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şahin. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Nihan İlgün;
buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanunda değişiklik öngören kanun tasarısının 5 inci maddesi üzerinde,
Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlarım. Madde üzerinde konuşmadan önce, tasarının bütünü hakkında bir şeyler
söylemek isterim. Bu tasarı, Türk Halkının radyo-televizyon yayınlarından
beklediği ciddîyet, genel ahlaka, Türk örf ve âdetlerine saygı, gençliğin
yetişme ve eğitimine özen, Atatürk ilke ve inkılaplarına uyumdan çok, medya
patronlarının bütün bu esasları yok sayarak kendi çıkar ve menfaatlarını
koruyan, onları himaye eden, yeni bir krallık yaratan düzenlemeden ibarettir.
(FP sıralarından alkışlar) Mevcut kanunda, gerçek veya tüzelkişilerin bir yayın kuruluşunda yüzde
20'den fazla hisse sahibi olamaması, birden fazla yayıncı kuruluşta hisse
sahibi olanların ise tüm hisselerinin toplamının yüzde 20'yi geçmemesi şartı
vardır. Mevcut kanun, ayrıca, bir özel radyo ve televizyon kuruluşunda yüzde
10'dan fazla hissesi olanların, devlet ihalelerine girmelerine, devletten
taahhüt işi almalarına ve Menkul Kıymetler Borsasında iş yapmalarına yasak
getirmiştir. Görüştüğümüz tasarıda getirilen değişiklikte ise, herhangi bir tüzel ya
da gerçek kişiye bir yayın kuruluşunun tamamına sahip olma hakkı, imkânı
verildiği gibi, birden fazla radyo ve televizyonun sahibi olmasının yolu da
açılmaktadır. Böylece, maddî imkânları kısıtlı olan yerel medya kuruluşları
teker teker büyük sermaye tarafından ele geçirilecektir. Bu tasarıyla, radyo ve televizyon sahiplerinin devlet ihalelerine girmelerinin önündeki tüm engeller
kaldırılmaktadır. Medya, gücünü, devlet ihalelerini kazanmak için
kullanabilecektir; radyo ve televizyon sahiplerinin borsada işlem yapmaları da
serbest olacaktır. İtalya'da geçtiğimiz pazar günü yapılan seçimde, Silvio Berlusconi,
hakkında 12 yolsuzluk dosyası olmasına karşın, Kanal-5, Italia-1 TV, RT-4 TV
isimlerini taşıyan üç büyük televizyon kanalını elinde bulundurmanın gücünü
kullanarak başbakan oldu. Tekelleşmeyi önleyemezsek, Türkiye'deki medya patronlarının, yakında,
ülkenin kaderi üzerinde bugünkünden çok daha etkin hale gelmeleri ve tümüyle
kontrolden çıkmaları sürpriz olmayacaktır. Bu medya kuruluşları kendilerini,
yasamanın, yürütmenin, yargının üstünde bir güç olarak görmektedirler; onlara
bu sınırsız güç verilmemelidir. Basın özgürlüğünden, medya patronlarının diledikleri gibi at oynatmaları
değil, halkın doğru bilgilendirilmesi ve özgür haber alma hakkı anlaşılmalıdır.
Medya kuruluşları teşvikle, krediyle, devlet imkânlarıyla değil, halka dayanarak
ayakta durmayı öğrenmelidirler. Türkiye'de bazı holdingler medyayla birlikte birçok işkolunda faaliyet
göstermektedir ve büyük bir ekonomik güce ulaşmış bulunmaktadır. 24 Mart 2001 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan ve Başbakan Yardımcısı
Sayın Yılmaz tarafından Avrupa Birliğine girme sürecinde sunulan ulusal
programda "RTÜK'te mevcut aşamada kurumsal bir değişikliğe gidilmesine
ihtiyaç yoktur" denilmektedir. Bu programın üzerinden daha üç ay geçmeden,
bugün Meclise getirilen tasarıda ise, RTÜK'te çok ciddî bir kurumsal
değişikliğe gidilmesi düşündürücüdür. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın İlgün, mikrofonu açıyorum efendim; lütfen, tamamlar
mısınız... NİHAN İLGÜN (Devamla) - Teşekkür ederim. 5 inci maddede de, RTÜK'ün denetimi Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kuruluna bırakılmaktadır. Yüksek Denetleme Kurulu, Başbakanlığın vesayeti
altındadır ve kurulun üyeleri Bakanlar Kurulu tarafından seçilmektedir.
Dolayısıyla, kurul, siyasî iradeye bağımlı hareket etme riskini her zaman
taşımaktadır. Tasarıyla, RTÜK'ün özerkliği ortadan kaldırılmaktadır. Oysa, tüm
demokratik ülkelerde RTÜK benzeri kuruluşlar özerk bir yapıya sahiptir. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Neler de biliyorsun!.. NİHAN İLGÜN (Devamla) - Nereden bildiğimi sizler çok iyi bilirsiniz. Hep
bekliyordum bana laf atmanı; en nihayet yakalandın! Avrupa Birliği ülkelerinde radyo ve televizyon alanında düzenleyici
görev yapan RTÜK benzeri kurum ve kuruluşların en önemli özelliği, özerk ve
tarafsız olmalarıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Evet, teşekkür ediyorum Sayın İlgün. NİHAN İLGÜN (Devamla) - RTÜK'ün, bir devlet bakanına bağlı olan Yüksek
Denetleme Kurulunun denetimine tabi kılınması, RTÜK'ün özerk ve tarafsızlık
ilkesinin son bulması, Avrupa Birliği ülkelerinin RTÜK benzeri kuruluşlarının
sahip olduğu normlardan uzaklaşılması, bu kuruluşu, bir devlet bakanının
politik müdahalelerine açık hale getirmesi, hükümetlerin RTÜK üzerinden tüm
radyo ve televizyonları kontrol altında bulundurması sonuçlarını doğuracaktır.
RTÜK de, elbette ki, dış denetime tabi tutulmalıdır; ama, bu denetim, bir
devlet bakanına bağlı olan Yüksek Denetleme Kurulu tarafından değil, Türkiye
Büyük Millet Meclisi ve onun adına görev yapan Sayıştay tarafından yapılmalıdır
diyor; hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İlgün. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 3 adet önerge vardır; geliş
sıralarını göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım efendim. Birinci önergeyi okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 5 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum efendim: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinde yasaklar ve denetimi
düzenleyen 9 uncu maddesinin son fıkrasında yer alan "Üst Kurul,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun denetimine tabidir" kısmının
"Üst Kurul Sayıştay denetimine tabidir" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum; bu, aynı zamanda en aykırı önerge
olduğu için, okutup işleme alacağım efendim. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 5 inci
maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin ikinci
fıkrasındaki "üyelikleri süresince" ibaresinden sonra gelmek üzere
"ve üyelikleri sona erdikten üç yıl sonuna kadar" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Ayhan, buyurun efendim. CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 682 sıra
sayılı, Radyo-Televizyon Kanununda değişiklik yapan tasarının 5 inci maddesiyle
ilgili olarak vermiş olduğumuz bir önergede söz almış bulunuyorum. Bu 5 inci madde, halen meri olan Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında 3984 sayılı Kanunun 9 uncu maddesini değiştirmekte,
"yasaklar ve denetim" diye yeni bir düzenleme getirmektedir. Burada
getirilen düzenleme, Üst Kurul üyelerinin, kendilerinin ve yakınlarının
yapamayacağı işleri tarif etmekte; ancak, son fıkra olarak da "Üst Kurul,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun denetimine tabidir" hükmü
getirilmektedir. Değerli arkadaşlar, bir kere, bu tasarıyla, fevkalade büyük bir hata
yapıyoruz. 1994'te bu Mecliste, uzun müzakerelerle... Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından seçilmekte olan Radyo Televizyon Üst Kurulunun yapısını
değiştirmekte, Meclis dışında YÖK'e, Millî Güvenlik Kuruluna, birtakım
mercilere üye seçimiyle ilgili yetkiler vermekteyiz ve Meclisi, devre dışı
bırakmaktayız; yani, üyelerin yarısına yakınını, Meclis iradesi dışına
çıkarıyoruz. Yani, bir meclisin, kendi iradesini, kendi sahasını daraltıcı bir
anlayışı tasvip etmek mümkün değil. Zaten, Türkiye'de, 1960 darbesi ve 1980
darbesi, 12 Mart ve şimdi de, bir örtülü darbe halinde devam eden 28 Şubat
döneminde, siyaset alanı giderek daraltılmaktadır; Meclis iradesi
daraltılmaktadır; siyasetin icra sahası, iktidar sahası daraltılmaktadır. Şimdi, bu Meclis, kendi elleriyle, kendi yetkilerini, birtakım kurumlara
veriyor; bunu anlamak mümkün değil. Zaten, Türkiye'de, genel bir hava, mevcut
siyasî kadroları tamamen tasfiye etmek, siyasetin yapısını değiştirmek,
içeriden, dışarıdan, ithal bazı adaylarla yeni bir siyasî düzen kurmak
istiyor... Birtakım, aysberk gibi su altındaki çevreler, bu düzeni yapıyorlar.
Bunun da başında, büyük sermaye geliyor, rantiye geliyor. Siz de buna çanak
tutuyorsunuz; iktidar milletvekillerine sesleniyorum. Kendi irademizi kendimiz
teslim ediyoruz, kendi aczimizi ortaya koyuyoruz; bunu anlamak mümkün değil
değerli arkadaşlar. Meclisin geçmişinde, Birinci Büyük Millet Meclisi vardır; harbi idare
eden Meclistir; Başkumandanın yetkilerini haftalarca vermeyen, erteleyen ve
değerlendiren bir Meclistir. Mustafa Kemal Paşanın başkumandanlık yetkisini
dahi, gereğinde, haftalarca ertelemiştir. Her bakanı denetleyen, hükümeti
denetleyen, hem de harbi yöneten, İstiklâl Harbini yöneten bir Meclistir. Bir
Meclis, kendi iradesine bu şekilde ambargo koymaz. Onun için, önergemizin mahiyeti, denetimin Sayıştay tarafından
yapılmasıdır. Niye bunu söylüyoruz; Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu,
hükümetin emrindedir, Başbakanlığın emrindedir; ama, Sayıştay, Meclis adına
denetim yapar, bağımsız bir kurumdur, yüksek yargı organıdır. Onun için, bu
önergemizi kabul edeceğinizi umut ederim değerli arkadaşlar. Biz, eğer, kendi
kendimize, kendi değerimizi koruyamazsak, kendi şerefimizi koruyamazsak, kendi
onurumuzu koruyamazsak, başkaları bizim onurumuzu korumaz ve kendi kendimizi
ayak altına atarız. Onun için, bu Meclisin, Türkiye'nin gündemine hâkim olan,
idareyi denetleyen, bürokrasiyi denetleyen, memlekette her türlü kötülüklere el
koyan, iyiliklere umut veren bir Meclis olarak ortaya çıkması lazım; bu iradeyi
ortaya koyması lazım. Burada, iktidar-muhalefet meselesi değil; hepimiz, aynı
şekilde, bu Mecliste, aynı vitrinde görünüyoruz. Eğer, Türkiye'de işler
başarısızsa, iyi gitmiyorsa, hepimiz suçlanıyoruz. Bakın, bir Başbakan Yardımcısı, geçmişte başbakanlık yapmış olan bir
zat, bir güvenlik kurumunun icraatıyla ilgili şikâyet ediyor; ama, siz, kendi
iradenizi, Meclis iradesini birilerine teslim ederseniz, elbette, daha arzu
etmediğiniz, daha sıkıntı duyacağınız ve daha da zor durumda kalacağınız yeni
sahnelere hazır olmanız lazım. Ben diliyorum ki, değerli üyeler bu önergemizi
destekleyecektir. Değerli arkadaşlar, aslında, özerk kurumların, Meclis iradesine,
denetimine alınması gerekir; Türkiye'de yapılması gereken budur. Bakmayın siz
bazı çevrelerin siyaseti karaladıklarına. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Ayhan, mikrofonunuzu açıyorum; lütfen, tamamlayın. CEVAT AYHAN (Devamla) - Aslında, siyaseti hacil duruma getirenler, aciz
duruma getirenler, maalesef, birtakım siyasetdışı ve aysberk gibi su altında
yüzen birtakım çevrelerdir. Ya bu Meclis, bunlara karşı millet iradesiyle ayağa
kalkacak, kendini de, milleti de koruyacak; yoksa, Türkiye, maalesef, bu sıkıntılar
içinde, Osmanlının son döneminde olduğu gibi, fevkalade zor şartlar içinde
idamei hayat etmeye çalışacaktır. İnşallah, bunlar değişecek. Önergemizin desteklenmesini diler, hepinizi hürmetle selamlarım. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını
arayacağım. Elektronik cihazla oylama yapacağım. Oylama için 3 dakika süre veriyorum efendim. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur. Birleşime 10 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 16.57 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 17.10 BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER: Sebahattin KARAKELLE
(Erzincan), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 108 inci Birleşimin Dördüncü Oturumunu
açıyorum. 682 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 3.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı: 682) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Tasarının 5 inci maddesi üzerinde verilen Sayın Lütfi Yalman ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, oylamayı tekrarlayacağım ve oylamayı elektronik cihazla
yapacağım. Oylama için 3 dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır, önerge
reddedilmiştir. Şimdi, müteakip önergeyi okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 5 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz. Ayşe Nazlı Ilıcak
(İstanbul) ve arkadaşları Üst Kurul, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimine tabidir. BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa)- Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Ilıcak, buyurun efendim. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Eyüp Fatsa konuşacak. BAŞKAN - Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge
sahipleri adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, yönetim zafiyetleri dolayısıyla birbiri ardına
siyasî, sosyal ve ekonomik krizler yaşadığımız bir ortamda, hükümete ve
Parlamentoya olan güven artarak sarsılmaktadır. Bu durumu fırsat bilen bazı güç
odakları, hükümetle birlikte, başta Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak üzere,
siyaset kurumunu, sistemli ve organize bir şekilde yıpratmaya çalışmaktadırlar.
Her geçen gün siyasetin alanı daraltılmaktadır ve siyaset kurumu devredışı
bırakılmaktadır. Ülkemiz, âdeta, kurullar yönetimi ülkesi haline
getirilmektedir. Bu kurulların belli başlıları, Millî Güvenlik Kurulu, Yüksek
Öğretim Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulu, Elektrik
Piya-sası Kurulu, Şeker Piyasası Kurulu, Sermaye Piyasası Kurulu, Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu, Doğalgaz Piyasası Kurulu, Telekomünikasyon Kurulu,
Haberleşme Yüksek Kurulu ve daha adını sayamadığım nice kurullar. Değerli arkadaşlar, millet adına denetim yapan Parlamentonun yetkileri,
birer birer kurulan yeni kurullara devredilmektedir. Kurulan bu kurullarla,
denetim, Türkiye Büyük Millet Meclisinden kaçırılmaktadır. Siyasetin alanı,
sistemli ve bilinçli bir şekilde her geçen gün daraltılmaktadır. Topyekûn
parlamenter sistem hedef alınarak, işlevsiz hale getirilmektedir. Meclisin kamu
vicdanındaki saygınlığı ve itibarı sıfırlanmaktadır. Kurulların yaptıklarının
artıları kendilerine, eksileri ise Meclise çıkarılmaktadır. Halı, ayağımızın
altından çekilmektedir; biz ise, akrep gibi, kendi kendimizi sokmakla meşgul
oluyoruz. Değerli arkadaşlar, oluşturulan bu kurullarla, Parlamento denetimi
dışında, âdeta ikinci bir hükümet oluşturulmaktadır. Halbuki, bu kurulların
hiçbiri milletten yetki almamışlardır. Meşruiyetini milletten almayan
kurullarla, Parlamento âdeta by-pass edilmektedir; milletin vekilleri, gelişen
olaylar karşısında konu mankeni durumuna düşürülmektedir. Zaten, antidemokratik
bir şekilde oluşturulan RTÜK, siyasetin vesayeti altında bir başka kuruma
denetlettirilmek istenmektedir. Biz, vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle,
RTÜK denetiminin, millet adına Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmesini
istiyoruz. Değerli arkadaşlar, ülkemiz için böyle hayatî önemi haiz bir kurul,
ancak milletten yetki almış olan yasama ve denetim mekanizmasının başı Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından denetlenmelidir. Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulunun RTÜK'ü denetlemesi, RTÜK gibi bağımsız olması gereken bir organı
iktidara bağımlı kılacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimi, hem
tarafsızlığın korunmasına yardımcı olacak hem de şeffaflığı sağlayacaktır. Bu düşüncelerle, önergemize olumlu oy kullanacağınız ümidiyle, Genel
Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...Önerge
kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinde, yasaklar ve denetimi
düzenleyen 9 uncu maddesinin son fıkrasında yer alan "Üst Kurul,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun denetimine tabidir" kısmının,
"Üst Kurul, Sayıştay denetimine tabidir" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş (Van) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Buyurun Sayın Erbaş. (FP sıralarından alkışlar) FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette
ki, bu yasa tasarısıyla getirilmek istenilen önemli hususlar vardır. Değerli arkadaşlar, önemli hususların başında, Üst Kurulun üzerinde,
ayrıca bir Haberleşme Üst Kurulu daha kurulması gelmektedir. Millî Güvenlik
Kurulundan üyeler, yine, Başbakanlıktan, YÖK'ten birtakım üyeler konulmak
suretiyle, Haberleşme Yüksek Kuruluyla, Türkiye'de kurulan kurullara bir yenisi
daha ilave edilmek suretiyle, haberleşme de vesayet altına alınıyor, zapturapt
altına alınıyor, Türkiye'deki özgürlükler birer birer kısıtlanıyor. Sonuç
olarak, bu yeniliklerle belli bir noktaya gidiyoruz. Bu yeniliklerle, bir taraftan Avrupa Birliğine girerken, öbür taraftan
da bazı hürriyetleri kısıtlayıcı kurullar yoluyla, Meclisin birtakım yetkileri,
hakları başka kurullara devredilmek suretiyle, milletin iradesi vesayet altına
alınmış oluyor. Bu işin sonu nereye kadar gidecek değerli arkadaşlar? Bu işin sonu,
belli bir süre sonra, Meclisin üzerindeki kurullar çoğala çoğala, en sonunda millet
de Meclisten ümidini kesmiş olacak. Şu andaki iktidarın birtakım kanun hükmünde
kararnamelerle idare etmeye çalıştığı, onun yanında, ilave kurulların dışında
bazı bakanlıklara Başbakanlık yetkisi verilmek suretiyle belli noktalara
getirildiği, bu noktadan sonra, bazı kurullara da bazı yetkiler verilmek
suretiyle, Meclis, bir yerde by-pass edilmiş olacak; kısacası o. Şimdi, değerli arkadaşlar, Meclisin by-pass edilmesi bize uygun
değildir; yani, Meclis için iyi bir nokta değildir. Şu anda, Kurul üyelerinin,
yani 9 üyenin 7'sini, bir yerde iktidar, yani, hükümet ve iktidar partileri
seçmiş olacak, 2'si kalacak muhalefete. Şimdi, değerli arkadaşlar, muhalefet herkese lazım. Muhalefetsiz bir
iktidarın hiçbir tadı tuzu olmaz. Eğer, bugün burada muhalefet olmasaydı, bu
kanun çok kısa sürede geçecekti ve hiçbir şekilde, tartışılmadan, görüşülmeden
devam edip bitecekti; ama, muhalefetin olması, halkımızın bazı konuları
öğrenmesine vesile oluyor. Muhalefetsiz bir iktidarın demokratik bir iktidar
olmadığı ortadadır. Şimdi, 9 üyenin 7'sini iktidara, 2'sini muhalefete verdiğin zaman,
muhalefet de itiraz edecektir elbette. Ama, bizler de iktidar olduk, sonra,
tekrar muhalefete geldik. En fazla iktidar olan partilerimizden bir tanesi
Anavatan Partisidir, şu anda Mecliste; ama, göreceksiniz, ileride, yine, onlar
da muhalefete geçecek, sizler de muhalefet sıralarına geçmiş olacaksınız. Yani,
kendi elimizle, baltayı kendi ayağımıza vurmanın bir manası yok diyorum.
Buradaki aksaklıkların değiştirilmesini istiyor, önergemize oy vereceğiniz
ümidiyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler..
Önerge reddedilmiştir. III. – YOKLAMA BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, 5 inci maddenin oylamasından önce, bir
yoklama talebi vardır; yoklama talebinde bulunan sayın milletvekili
arkadaşlarımın Genel Kurul salonunda bulunup bulunmadıklarını araştıracağım ve
yoklama işlemini yapacağım. Sayın Malkoç?.. Burada. Sayın Erbaş?.. Burada. Sayın Polat?.. Burada. Sayın Akman?.. Burada. Sayın Yalman?.. Burada. Sayın Ilıcak?.. Burada. Sayın Aydın?.. Burada. Sayın Yanmaz?.. Burada. Sayın Çelik?.. Burada. Sayın Öztek?.. Burada. Sayın Geçer?.. Burada. Sayın Alptekin?.. Burada. Sayın Sünnetçioğlu?.. Burada. Sayın Fatsa?.. Burada. Sayın Günbey?.. Burada. Sayın Candan?.. Burada. Sayın Ulucak?.. Burada. Sayın Arslan?.. Burada. Sayın Gülle?.. Burada. Sayın Ayhan?.. Burada. Yoklama işlemini başlatıyorum ve 3 dakika süre veriyorum efendim. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur. Birleşime 15 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 17.30 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 17.45 BAŞKAN: Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER: Sebahattin KARAKELLE
(Erzincan), Cahit Savaş YAZICI(İstanbul) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 108 inci Birleşimin Beşinci Oturumunu
açıyorum. III. – Y O K L A M A BAŞKAN - Yoklamada toplantı yetersayısını bulamamıştık; şimdi, tekrar,
yoklama işlemini başlatıyorum ve 3 dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur. Bugün üçüncü yoklamamızı yaptık; bu tabloya göre toplantı yetersayısının
sağlanması mümkün görünmediğinden, sözlü sorular ile diğer denetim konularını
sırasıyla görüşmek için, 29 Mayıs 2001 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati : 17.48 |
|