DÖNEM
: 21 CİLT : 63 YASAMA YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 103 üncü
Birleşim 15 . 5 . 2001 Salı İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - YOKLAMALAR IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GündemdIşI
Konuşmalar 1. - Ardahan Milletvekili Saffet Kaya'nın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler
Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf
Gökalp'in cevabı 2. - Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, 12 - 18 Mayıs Hemşireler
Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf
Gökalp'in cevabı 3. - Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan'ın, Hatay ve ilçelerinde aşırı yağışlar
nedeniyle meydana gelen sel felaketi nedeniyle yaşanan sıkıntılara ve alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı B) Tezkereler ve
Önergeler 1. - 1990 Petrol Kirliliğine Karşı Hazırlıklı Olma, Karşılık Verme ve
İşbirliği ile İlgili Uluslararası Sözleşme ve Eklerine Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(1/599) (3/823) V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1. - Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan'ın, gündemdışı konuşmaya
cevap veren Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in, konuşmasında,
adını kullanarak hilafı hakikat beyanda bulunduğu iddiasıyla açıklaması 2. - Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin, Denizli Milletvekili Mustafa
Kemal Aykurt'un, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması 3. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri
ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527) 2. - Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine, Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405)
(S. Sayısı : 599) 3. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)
4. - Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş
Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri
Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir
Milletvekili İ.Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592) 5. - Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç
Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/755, 1/689, 2/699) (S.
Sayısı : 666) 6. - Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve İçişleri ve Çevre Komisyonları
Raporları (1/393) (S. Sayısı : 89) 7. - İnfaz Hâkimliği Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/849)
(S. Sayısı : 667) VII.- SORULAR VE CEVAPLAR A)YazIlI
Sorular ve CevaplarI 1. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, milletvekili
maaşları, lojmanlar ve makam araçları konusunda alınacak tasarruf önlemlerine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı
(7/3937) 2. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Dünya Bankasının enerji
yatırım ve ihaleleriyle ilgili olarak uyarıda bulunduğu iddialarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/3980) 3. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, personel atamalarına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Abdulhaluk Mehmet Çay'ın cevabı (7/3997) 4. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, personel atamalarına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Bal'ın cevabı (7/4005) 5. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, personel atamalarına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'in cevabı (7/4013) 6. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, personel atamalarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/4018) 7. - Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, nakliyecilerin sorunlarına ve
almaları gereken C 2 karnesinin şartlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı (7/4026) 8. - Konya Milletvekili Remzi Çetin'in, pancar üreticilerinin elektrik
borçlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın
cevabı (7/4061) 9. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, ithal ilaç sıkıntısına ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/4083) 10. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Ankara-Polatlı banliyö
tren seferinin kaldırılacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis
Öksüz'ün cevabı (7/4100) 11. - Afyon Milletvekili Sait Açba'nın, AİHM'ne Türkiye aleyhine yapılan
başvurulara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı A. Mesut
Yılmaz'ın cevabı (7/4116) 12. - Antalya Milletvekili Kemal Çelik'in, Bağ-Kur prim borçlarına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı
(7/4129) 13. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, belediyelere yapılan
yardımlara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı (7/4150) 14. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın bakanlıkta çalışan danışman ve
başdanışmanlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Abdulhaluk Mehmet Çay'ın cevabı
(7/4151) 15. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın bakanlıkta çalışan danışman ve
başdanışmanlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı
(7/4157) 16. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın bakanlıkta çalışan danışman ve
başdanışmanlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'in cevabı
(7/4159) 17. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın bakanlıkta çalışan danışman ve
başdanışmanlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in cevabı
(7/4164) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak iki oturum yaptı Elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda, Genel Kurulda toplantı
yetersayısının bulunmadığı anlaşıldığından, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 15 Mayıs 2001 Salı günü, alınan karar gereğince saat
l4.00'te toplanmak üzere, birleşime 14.30'da son verildi.
II. – GELEN KÂĞITLAR 15. 5. 2001
SALI Rapor 1. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı
: 676) (Dağıtma tarihi : 15.5.2001) (GÜNDEME) Sözlü
Soru Önergeleri 1. - Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, okullarda trafik
eğitimi başlatılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1488) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001) 2. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Birecik İlçesine
bağlı bazı köylerin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1489)
(Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001) 3. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Birecik-Aşağı
Fatmacık Köyü Yeşilyurt mezrasının trafo merkezi ihtiyacına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1490) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.5.2001) 4. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Birecik-Altınova
Köyünün ek trafo ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1491) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001) 5. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Birecik-Kakurtlu
Köyü ile Yukarı Kakurtlu Mezrasının ilçe ile bağlantısını sağlayan yola ilişkin
Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1492) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.5.2001) 6. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Birecik İlçesinin
bazı mezralarının su sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü
soru önergesi (6/1493) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001) 7. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Birecik İlçesine
bağlı köylerin yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü
soru önergesi (6/1494) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001) 8. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa - Birecik- Mezra
Beldesinin yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından ( Mustafa Yılmaz) sözlü soru
önergesi (6/1495) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.5.12001) 9. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Birecik ve Suruç
ilçeleriyle bağlantısı olan bazı
köylerin yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1496) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.5.2001) 10. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Birecik-Mengelli
Köyünün su sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru
önergesi (6/1497) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.5.2001) Yazılı Soru Önergeleri 1. - Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın, Van-Erciş İlçesinde
yapılacak SSK hastanesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4279) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.5.2001) 2. - Ankara Milletvekili M. Zeki
Çelik'in, sosyal tesis yapılmak istenilen Ankara-Anıttepe Gençlik Caddesindeki
çocuk parkında sürekli polis bulundurulmasının nedenlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4280) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001) 3. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Ankara-Anıttepe Gençlik Caddesindeki çocuk parkına sosyal
tesis yapılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru
önergesi (7/4281) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.5.2001) 4. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, milletvekillerinin
telefonlarının dinlendiği iddialarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi
(7/4282) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001) 5. - Karaman Milletvekili Zeki
Ünal'ın, TAİ'de namaz kılınmasının engellendiği iddialarına ilişkin Millî
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4283) (Başkanlığa geliş tarihi :
11.5.2001) 6. - Karaman Milletvekili Zeki
Ünal'ın, hububat alımlarında uygulanacak taban fiyatına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4284) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001) 7. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Ankara-Anıttepe Gençlik
Caddesindeki çocuk parkından ağaç kesildiği iddialarına ilişkin Çevre
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4285) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001) 8. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, HAVELSAN hakkında basında çıkan
iddialara ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4286)
(Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001) 9. - Yozgat Milletvekili İlyas Arslan'ın, Yozgat İlindeki tarihî
konakların restorasyonuna ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4287) (Başkanlığa geliş tarihi :
11.5.2001) 10. - Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, DMS'yi kazanan bayan
adayların D.H.M.İ.'ne alınmamalarının
nedenine ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/4288)
(Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001) 11. - Konya Milletvekili Hüseyin Arı'nın, K.K.T.C.'nin su sorununa ve
Manavgat suyunun İsrail'e satılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4289) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.5.2001) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati : 14.00 15 Mayıs 2001 Salı BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER: Melda BAYER (Ankara),
Mehmet AY (Gaziantep) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103 üncü Birleşimini açıyor; en
iyi dileklerimi ve saygılarımı sunuyorum. III.- Y O K L A M A BAŞKAN - Yoklama yapacağız. Yoklama için 5 dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yetersayısına ulaşılamamıştır. Kaç dakika ara versek?.. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 14.30'a kadar efendim... BAŞKAN - 14.30'a kadar toplanabileceğimiz kanaatindesiniz. Diğer grup başkanvekilleri de katılıyor, öyle mi efendim? İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Evet efendim... BAŞKAN - 14.30'a kadar birleşime ara verilmiştir. Kapanma Saati : 14.10 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati:14.30 BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER : Melda BAYER (Ankara),
Mehmet AY (Gaziantep) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103 üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. III. - Y O K L A M A BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatırlanacağı üzere, Birinci Oturumda
yoklama yapılmış, toplantı yetersayısına ulaşılamamıştı. Şimdi, yoklamayı tekrar edeceğiz. Yoklama için 3 dakika süre vereceğim. Sisteme giremeyen sayın üyelerin,
yoklama pusulalarını, 3 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır;
görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden evvel, üç sayın milletvekilline gündemdışı söz
vereceğim. Gündemdışı ilk söz, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü hakkında söz isteyen
Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya'ya aittir. Buyurun Sayın Kaya. Süreniz 5 dakika. IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GündemdIşI
Konuşmalar 1. - Ardahan Milletvekili Saffet
Kaya'nın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; dün, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günüydü; fakat, Parlamentomuzun
açık olmaması nedeniyle, bu anlamlı günü kutlayamamıştık. Bugün, şahsım adına,
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü münasebetiyle söz almış bulunmaktayım; Yüce
Heyetinizi, en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Maalesef ki, dün, yine, İzmit'te, hepimizin de yaşadığı gibi, çiftçimiz
ayaktaydı ve çiftçimiz, bugün, içerisine düştüğü durumu kutlamak yerine,
tepkili bir şekilde, Anasol-M hükümetine haykırıyordu ve çiftçimizin,
gerçekten, son dönemde, cumhuriyet tarihinden bugüne kadar, düşmüş olduğu en
büyük felaketi, en büyük sıkıntıyı yaşadığı bir sürecin içerisinde olduğunu da,
herkes bilmekte; çiftçi bilmekte, esnaf bilmekte, ülke bilmekte; ama, sonuç
itibariyle, bugün, çiftçimizi rahatlatabilecek herhangi bir kararın iktidar
tarafından alınmaması da, çiftçimizi, maalesef, her geçen gün daha da çok
perişan etmekte. Üzüntümüz şu ki, 21 inci Yüzyıla giderken, dünyada artık petrolün
öneminin azaldığını da görüyoruz. En büyük önemin protein olduğunu, son on
yılda, artık dünyanın en çok önem vereceği faktörün protein olduğunu çok iyi
bilmemizle birlikte, Türkiyemizde, yüzde 44'ü tarım sektörüyle uğraşan ve
Türkiye'de ihracatımızın yüzde 14'ünü karşılayan, istihdamımızın yüzde 43'ünü
karşılayan tarım sektörüne, maalesef ki, halen daha gerekli önemi
veremediğimizi çok açık olarak görmek hepimizi üzüyor. Yine, her geçen gün, Bağ-Kur borcundan dolayı, üzülerek söylüyorum ki,
hapishanelere düşen çiftçimiz, borcunu ödeyemediğinden dolayı, hapishanelerde,
maalesef, çile çeken çiftçimiz ve yine, çiftimizi, gübresiyle, ürün girdisiyle
yüzde 200'lere varan zamlara maruz bırakarak çiftçiyi her geçen gün
fakirleştiren bir hükümet. Üzülerek, burada, çiftçimizin dertlerini dile
getirdiğimde, herhalde, sayın hükümetimizin bu konuda daha duyarlı olmasını
istemek en doğal hakkımız. Sayın Bakanım buradalar ve burada, hükümet yetkililerine de seslenmek
istiyorum: Geçenlerde, Bakanlar Kurulundan aldığınız, ama, kararnameye intikal
etmeyen, halen daha bekleyen, çiftçimize ve esnafımıza eski kredi faizlerini
düşürme noktasındaki karar, daha kararnameyle gerçekleşmedi. Bizim, Doğru Yol
Partisi olarak, 39 milletvekilimizle birlikte -yine, Sayın Bakanımızın bu
anlamlı günde halkımıza belki bir müjdesi olacaktır; hiç şüphesiz, hep
beklentimizdir- bir kanun teklifimiz var. Bu kanun teklifimizdeki ifademiz
açık. Tarım kredi kooperatiflerimizdeki çiftçi borcunun ertelenmesi,
faizlerinin alınmaması, yasal takiplere uğrayan çiftçimizin, bir an önce
çıkarılacak bu kanunla, borçlarının, tamamıyla faizlerinin ertelenmesi ve
anlayış sağlanması ve bir an önce, esnafımızın ve Ziraat Bankasından alınmış
olan kredilerimizin faizlerinin ertelenmesi noktasındaki kanun teklifimiz için,
özellikle Sayın Bakanımızın da bu konudaki gayretlerini isteyerek, iktidarın da
gayretlerini isteyerek, çiftçimize, bu anlamlı günde bir müjde vermenin
gereğini yapalım. Eğer, gerçekten, bugün, Sayın Bakanımız, çıkıp da burada,
çiftçimize, az önce arz etmeye çalıştığım müjdeyi verebilirse hepimizi ihya
etmiş olacak, çiftçimizi ihya etmiş olacak. Çiftçimiz, gerçekten, cumhuriyet tarihinin en sıkıntılı sürecindedir ve
çiftçimiz, son iki yıl içerisinde, yüzde 64 fakirleşmiş durumdadır. Otuz yıldan
beri ilk defa, çiftçimiz, gübre problemiyle karşı karşıya geliyor, yem
problemiyle karşı karşıya geliyor; maalesef, girdilerin yüzde 200 zamlı olması
karşılığında, taban fiyatlardan aldığı çok eksik, çok kısır fiyat göstergesiyle
perişan hale getirilmiştir. Hükümetin bugüne kadar çok verimli çalışmaları olmadığı da çok açıktır.
Tarım politikalarımızı IMF'nin yönlendirdiği de çok açıktır. 2001 yılı Tarım
Bakanlığı bütçesinde de gördüğümüz, yaşadığımız şekliyle, 50 trilyon lira gibi,
tarımı destekleme bağlamında, bütçe oluşturulduğunu görmek, herhalde, tarım
sektörünü tasfiye etmenin -bana göre- bir göstergesi olsa gerek. Tarım Bakanlığımız, Türkiye'nin çok önemli bir bakanlığı olmasına rağmen,
bütçede 50 trilyon liralık bir desteğin tarım sektörüne verilmesi çok komik bir
noktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen, toparlar mısınız. SAFFET KAYA (Devamla) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. Umuyorum ki, Dünya Çiftçiler Gününde, Türk toplumu olarak, yüzde
46'mızın tarım sektörüyle uğraşan ve istihdamı, üretimi, ihracatı çok ciddî
manada Türkiye'nin omurgası olarak elinde tutan tarım sektörümüzü, Anasol-M
hükümeti olarak en ciddî bir şekilde destekler ve bütçede 50 trilyon lira
değil, yolsuzluklara giden, banka hortumlarına giden paraların onda 1'ini tarım
sektörüne verebilsek, zannediyorum ki, tarım sektörünü kalkındırmış oluruz. Ardahan İlimizde, bu yıl içinde, üzülerek söylüyorum ki, hayvancılıktan
perişan olan insanlarımız oldu, hayvanlarını satamayıp, geriye, maalesef,
bölgesine götüren insanlarımız oldu. Hiç şüphesiz ki, Doğu Anadolu'nun
hayvancılıkta çok önemli bir yeri var; ama, son zamanlarda, Doğu Anadolu'da,
hayvancılık, her geçen gün biter noktaya geldi. Üç yıl önceki fiyatlara,
insanlarımız, hayvanlarını satamaz hale geldi. Çiftçimizin durumu budur, Sayın
Bakanımızın bir daha dikkatini çekmek istiyorum. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Traktörler karasaban oldu... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Son cümleniz için açıyorum. SAFFET KAYA (Devamla) - Sayın Bakan, hiç şüphesiz ki, Ardahan'a geldi,
şeref verdi, bölgenin sorunlarını ve Türkiye'nin sorunlarını takip ediyor; ama,
maalesef ki, palyatif tedbirlerle hayvancılığı ve tarım sektörünü çözebilmek
mümkün değildir. Bugün, Dünya Çiftçiler Günü ve Atatürkümüzün veciz ifadesiyle
"Köylü milletin efendisidir" sözünü hatırlatmak istiyorum; ama,
maalesef, şu anda, çiftçimiz cefa çeken, sıkıntı çeken bir hale getirilmiştir. Bu, 14 Mayıs Çiftçiler Gününü tekrar kutluyorum. Umarım ki,
çiftçilerimize, Sayın Bakanımız, kredi faizlerinin ertelendiğini, esnafımızın
kredi faizlerinin yeni bir kanun teklifiyle, bizim verdiğimiz kanun teklifiyle
ertelendiğini müjdeleyecektir. Sayın Başkana teşekkür ediyorum, Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaya. Sayın Tarım Bakanımız, Sayın Kaya'nın konuşmalarına cevap verecekler. Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 20 dakikadır. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türk çiftçisi, tarih boyunca, ülkenin geleceği için hep çalışmış ve
üretmiştir. Türk çiftçisi, üretiminin yanında, Türkiye'nin birlik ve
beraberliğinin korunmasında, ülkenin kalkınmasında hep ön saflarda olmuştur.
Büyük Kurtarıcının o veciz sözüyle "milletin efendisi" unvanına layık
olmuştur; ancak, Sayın Konuşmacının da belirttiği gibi, Türk çiftçisi, uzun
yıllardır emeğinin de karşılığını gerektiği şekilde alamamıştır, yıllarca,
tarımda çalışanların problemleri katlanarak günümüze kadar da ulaşmıştır. Öncelikle, dün, Türkiye genelinde tarım il müdürlüklerimizin öncülüğünde
kutladığımız 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününün tüm çiftçilerimize, milletimize
ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Çiftçilerimize bereketli, verimli bir
yıl temenni ediyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüden, çoğu kez, değerli
milletvekillerimiz, tarım sektörünün, çiftçimizin, çiftçinin ürettiği ürünlerin
muhatabı olan 65 milyon insanımızın tarım ürünleri tüketiminde karşılaştıkları
problemleri dile getirdiler, biz de, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak, bu
vesileyle, görüşlerimizi açıkladık. Bugün, iki yıldır bu kürsüden söylediklerimi tekrar etmekten
kaçınacağım; ancak, şunu bir kez daha belirteyim ki, çiftçinin durumu, son iki
yılda kötüleşip de daha önceki yıllarda iyi değildi. Bu, otuz yılın, kırk
yılın, elli yılın, geçmişin ihmalinin bir sonucudur. Eğer, tarımda altyapı
doğru oluşturulmuş olsaydı, tarım politikaları oluşturulmuş olsaydı -bunu
söylerken de hiçbir hükümeti ve görev yapanı tenkit etme açısından
söylemiyorum, vakayı tespit etmek için söylüyorum- iki yılda, tarımda kimi
getirseniz, tarım politikalarını altüst edemezdi; çünkü, bu, canlıya dönük bir
politikadır, tohuma yönelik bir politikadır, hayvancılığa yönelik bir
politikadır; ancak, Sayın Milletvekilimizin değindiği noktaların birkaçına,
biraz da rahatlatıcı bir haber olması açısından değinmek istiyorum, müjde
diyemiyorum... SAFFET KAYA (Ardahan) - Müjde diye verin Sayın Bakanım, müjde diye
verin. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Müjde demeye de
gönlüm pek elvermiyor. Çiftçilerimiz, şubat krizinden önce tarımsal kredilerini yüzde 55, yüzde
60 faizle alıyorlardı; bu faiz oranları 2000 yılında yüzde 38, 39'lara kadar
düşmüştü. 1999 Haziranında da bu faizler yüzde 71'di, onu da hatırlatmak
istiyorum. Bizim, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın hazırladığı kararname,
hükümetimizce tartışılmış, bugünkü Resmî Gazetede yayımlandı; çiftçimizin,
yüzde 125, yüzde 130 lara çıkarılan tarım kredi kooperatiflerinin faizleri
tekrar şubat krizinden önceki yüzde 55 seviyesine düşürülmüştür. Bunu buradan
belirtmek istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BEKİR SOBACI (Tokat) - Tarım Krediler, yüksek tahsilat yapıyor Sayın
Bakan. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Bununla
birlikte, esnafımızın da kullandığı kredilerin faizleri yüzde 125'ler ve daha
üzerindeydi, Halk Bankasından kredi alan esnafımızın da kredilerinin faizleri,
bugün yayımlanan kararnameyle yüzde 55'e düşürülmüştür; hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar) Bizim, çiftçi borçları konusundaki görüşlerimiz açıktır; ancak, inanıyorum
ki, köylerde televizyonlarını izlemeye fırsat bulan çiftçilerimize,
televizyonlardan izledikleri için tekrar söylüyorum; çiftçinin, tarım kredi ve
Ziraat Bankasından aldığı, ancak, 1990'dan bu tarafa ödeyemediği ana borçlarına
da faiz gelerek -temerrüt faizine uğrayarak- 1,5 katrilyonluk borç 2 katrilyonu
geçmiştir. Buradaki görüşümüz şudur, hükümetimize teklifimiz şudur, tekrar
ediyorum: Bu borçlar bizim, köylünün, kabul ediyoruz; ancak, bu borçları
çeşitli nedenlerden dolayı ödeyemiyoruz -işte, Allah vermesin, Osmaniye'de afet
oldu, Hatay'da afet oldu, sel oldu, kuraklık oldu- bu borçları üç yıla yayalım,
altışar ay taksitlerle de ödemesini yapalım. Böylelikle, hem Ziraat Bankasına
ve tarım krediye bir nakit akışı olacaktır hem de çiftçi borcunu ödeyecektir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak teklifimiz bu doğrultudadır ve bunun için
de, Temmuz 2000'de kararname taslağını arz ettik -ancak, Türkiye ekonomisi bir
bütünsellik gözüyle değerlendirilir her zaman- bunun için bir imkân bugüne
kadar sağlanamadı. Tekrar, yine, bir ay öncesinde de böylesi bir kararnameyi
götürdük; bunun takipçisiyiz, takipçisi olmaya da devam ediyoruz; çünkü,
burada, köylünün ödeyemediği paranın ödenmesine bir kolaylık getirilmektedir. Sayın milletvekilimizin, tarımı desteklemek için 50 trilyon para
ayrıldığı konusundaki bilgi kaynağında bir hata vardır; 50 trilyon, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının yatırım bütçesidir. Destekleme, muhakkak ki bunun
haricindedir. Bugün, hâlâ, çeşitli ürünler alınarak, burada, desteklemelere
devam edilmeye çalışılmaktadır. İhracat teşviki verilmektedir çeşitli
ürünlerimize; pamuk, soya fasulyesi, ayçiçeği, zeytinyağı, kolza gibi ürünlere
prim verilmektedir ve yine, diğer ilaç destekleri, gübre destekleri bunların
dışındadır; ayrıca da, çiftçimize, bu yıl, 430 trilyon lira civarında bir para,
doğrudan, destek kapsamında dağıtılacaktır, 50 trilyon lira değildir; 50
trilyon lira, yatırım bütçesidir. SAFFET KAYA (Ardahan) - Yatırım bütçesi olarak söyledim Sayın Bakan. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Doğu
Anadolu'ya, Tarım ve Köyişleri Bakanı olduktan sonra birkaç kez gittiğim gibi,
Sayın Milletvekilimiz de biliyor ki, Ardahan'a da iki kez gittim; belki de, bu,
cumhuriyet tarihinde, iki yıl içerisinde, bir tarım bakanının Doğu Anadolu'daki
bir ile gitmesinin bir rekorudur. O iller bizimdir; benim de görevim, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığıdır; tabiî ki, köylülerimizin arasında olacağız. Ancak, şunu belirtmek istiyorum: 57 nci hükümetle, ilk defa, büyük
sanayici, Güneydoğu Anadolu'ya ve Doğu Anadolu'ya yatırım yapmaya başlamıştır
ve Ardahan'a gittiğimizde, ülkemizin başarılı sanayicileri, inşaat şirketleri
de bizimle beraber olmuşlardır. Ardahan'ı, pek yakında, damızlık sığır üretim
merkezi yapacağımız gibi, burada ürettiğimiz sığırları tüm Türkiye'ye damızlık
kaynağı olarak dağıtacağız ve yakında, inşallah, Türkiye, buradan yurtdışına da
hayvan ihraç edebilecektir. Geçmişte yapılan destekler için, evet; ancak, sizler de burada
belirttiniz, Çin atasözü de burada birkaç kez dile getirildi "balık verme
değil de, balık tutmasını öğretmek" ama, bugün, ben diyorum ki, hâlâ,
çiftçimize, balık da vermek mecburiyetindeyiz; ama, asıl önemlisi,
oluşturduğumuz politikalarla, balık tutmasını öğretmektir. Ben, bu duygular içerisinde, çiftçilerimiz -onlar borçlu da olsa, onlar
sıkıntıda da olsa- bu millet için üretmeye devam ediyor, gecesini gündüzüne
katarak, çoluğuyla çocuğuyla, kızıyla, geliniyle üretiyor; onlara tekrar
teşekkür ediyor, Dünya Çiftçiler Gününü kutluyor, hayırlı olmasını diliyorum ve
çiftçilerimizin sıkıntıları bizim sıkıntılarımızdır; inşallah, onları da,
Allahüteala'nın izniyle, birer birer aşacağız. Saygılarımı arz ediyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Gökalp'e teşekkür ediyorum. Gündemdışı ikinci söz, Hemşireler Haftası hakkında söz isteyen Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğru'ya aittir. Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarında alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. 2. - Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun,
12 - 18 Mayıs Hemşireler Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12-18 Mayıs
Hemşireler Haftası münasebetiyle söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Sağlık, bireylerde, zorunlu, vazgeçilmez ve hayatın her döneminde aynı
önemi koruyan temel ihtiyaçlardan biridir. Bu ihtiyaca cevap veren personel
içinde en önemli meslek grubu ise hemşirelerdir. Hemşirelik, güç çalışma şartlarını gerektiren, özveri, sabır, hoşgörü
kavramlarını içinde bulunduran zor bir meslektir. Hemşirelik, diğer mesleklerde
olduğu gibi, toplumsal ihtiyaçlardan doğan, insan hayatıyla yakında ilgili bir
meslektir; ekip çalışmasını bilen, el becerisi olan, hızlı çalışan hünerli
eller ister; temelinde sevgi, saygı yatar. Hemşire, din, dil, ırk ayrımı
gözetmeksizin, birey, aile ve topluma sağlığını kazandırmak için çalışır. Bu
nedenle, sevgiden, şefkatten, disiplin ve ciddiyetten uzak bir kişinin bu
mesleği icra etmesi mümkün değildir; çünkü, hemşire, sağlığı yerinde olmayan,
yardıma muhtaç insanlara hizmet vermektedir. Bu yönü düşünüldüğünde,
hemşirelerin, hem eğitim açısından hem de psikolojik, sosyal ve ekonomik açıdan
desteklenmesi gereken bir meslek grubu olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu meslekte, toplumun sağlığını koruyacağım derken kendi sağlığını
kaybetmek de vardır. Çalıştığı yerde, o servisin hastalığına yakalanan birçok
hemşiremiz de görülmüştür. Hastalar, hemşireden, hoşgörülü, nazik ve profesyonelce bir tavır beklerler;
hemşirenin, bilgili, işinin ehli ve iyi eğitilmiş olmasını isterler; kendi
hissettiklerini anlamasını, yalnız o anki problemiyle değil, tüm sağlık şikâyetleriyle
ilgilenmesini beklerler; kendisine yapılan her türlü tetkik ve tedavilerin
neden yapıldığını ve nasıl yapılacağının ayrıntısını öğrenmek isterler. Kısaca,
hastalar, en ufak ihtiyaçlarında dahi, hemşirenin, kendisine destek ve güven
vermesini beklerler; çünkü, hemşire, hastaya en yakın ve planlı bir bakım
uygulayan sağlık elemanıdır. Hasta da bu yakınlıktan son derece memnundur. Bu türlü hasta beklentilerini karşılayabilmek için de, hemşirelerin,
sürekli onların yanında ve onlarla beraber olmaları gerekir. Bunu yapabilecek
hemşirenin, öncelikle, kendini iyi tanıması ve psikolojik yapısının sağlıklı
olması gerekmektedir; çünkü, ruhsal ve fiziksel yönden sağlığı iyi olan
insanlar daha verimli hizmet etmektedirler. 21 inci Yüzyılda, her şeyin değiştiği ortamda, görevleri olmadığı
halede, hâlâ, hemşirelerimize yaptırmakta olduğumuz birçok iş vardır. Örneğin,
polikliniklerde ve servislerde sekreterlik yaptırılması, taburcu işlemleri, hasta
evrak takibi ve sorumluluğu hasta bakımından daha çok zaman almaktadır.
Bunların, hasta bakımıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bu tür görevlerin hemşirelik
hizmetlerini aksattığını ve hemşire-hasta ilişkisini olumsuz etkilediğini düşünmekteyiz.
Kutsal, fakat, çok zor ve sorumluluk isteyen görevlerinin gereğini yerine
getirmelerine imkân tanınmalıdır. Sayın milletvekilleri, sağlık teşkilatımızın beyaz gülleri, şeffaf meleklerinin
yükleri hafifletilmelidir. Onlar, onurlandırılmalı, rol ve işlevlerinin önemi
her fırsatta anlatılmadır. Bu fedakâr sağlık ekibi üyelerinin görev, yetki ve
sorumlulukları açığa kavuşturulmalı ve denetimleri de bu doğrultuda
yapılmalıdır. Ayrıca, hemşirelere, artık, yardımcı sağlık personeli denilmekten
vazgeçilmelidir; çünkü, onlar, tedavi ekibinin vazgeçilmez elemanlarıdır;
sağlık ekibi onlarsız olmaz. Değerli milletvekilleri, hemşirelerin özlük hakları, eğitim ve
statülerine uygun olarak yeniden düzenlenmelidir. Hemşirelik kanunu hâlâ
çıkmamıştır; 20 inci Dönem Meclis gündemine gelmiş; fakat, kadük olmuştur. Bu
kanunu süratle çıkarmak mecburiyetindeyiz. Ülkemizde, 2001 yılında, yaklaşık 100 000'in üzerinde hemşire açığı
vardır; fakat, okulunu bitiren ve işsiz olan çok sayıda hemşiremiz de hâlâ
görev beklemektedir. Anadolu'nun birçok yerinde, sağlık ocaklarında doktor var;
fakat, hemşireler yoktur; hatta, Tokat İlimiz de bunlardan bir tanesidir.
Anadolu'daki birçok vilayette de, özellikle ebe ve hemşire noktasında büyük
açık olduğu görülmektedir. Yüce Meclisimiz, tekrar, ilgili bakanlıklara kadro
vermelidir. Böylece, hemşirelere iş verirken, ayrıca, boş olan kadrolar da
doldurulmuş olacaktır. Hemşirelerimizin, ayrıca, intibakla ilgili, kanunun çıkması noktasında
da beklentileri vardır; bunu da süratle çıkarmak mecburiyetindeyiz. Birçok
hemşiremiz bu konuda da mağdur durumdadır. Yine, son günlerde gündeme gelen tekrar hemşirelik meslek liselerinin
açılmasını yakından takip ediyorlar. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Doğru, lütfen toparlayınız. REŞAT DOĞRU (Devamla) - Hemşirelerimiz, liseden sonra görev verilmesini
değil de yüksekokulu bitirdikten sonra atama yapılmasını istiyorlar. Türk
Hemşireler Derneği Başkan ve yetkililerine kulak vermeliyiz. Hastanelerde vardiyalı veya nöbetli çalışma söz konusu olduğu için,
mutlaka, 24 saat hizmet verebilecek kreşler de beraberinde açılmalıdır. Bu
gelişmeler, hemşirenin iş verimini yükseltecektir. Hemşirenin verimi, hastanın
kendisine ve sağlık ekibine olan güvenini artıracaktır. Bu da, hastanın
tedaviye katılımını ve sağlık ekibine daha saygılı olmasını sağlayacaktır. Katılan, düşünen, üreten, kendisinin ve hastasının problemlerini iyi
ifade edebilen hemşirelerle çalışmak da onların elleriyle tedavi olmak da çok
daha güzel olacaktır inancını taşıyorum. Bu vesileyle, 12-18 Mayıs Hemşireler Haftasını kutluyor, bütün
hemşirelere sağlık, başarı ve mutluluklar dileyerek, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğru. Sayın Tarım Bakanımız, hükümetin konuyla ilgili görüşlerini ifade
edecekler. Buyurun efendim. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığına vekâlet etmem dolayısıyla, Sayın
Bakanımızın da yurt dışındaki görevi nedeniyle, müsaade ederseniz, Sağlık
Bakanlığımız ve hükümetimiz adına, Hemşirelik Günü, Hemşirelik Haftası
dolayısıyla, hemşirelerimizin bu mutlu gününü kutlamak üzere söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Modern hemşireliğin kurucusu Florance Nightingale'in doğum tarihi olan
12 Mayıs tüm dünyada Hemşirelik Günü ve bu günü takip eden hafta da, Hemşirelik
Haftası olarak kutlanmaktadır. Ülkemizde ise, 1964 yılında kutlanmaya başlanan
Hemşirelik Haftasının bu sene 38 incisini kutluyoruz. Sağlık Bakanlığı olarak, ülke genelinde, her bireye en yüksek düzeyde
sağlık hizmeti vermekle yükümlüyüz. Bireyin sağlıklı bir ortamda yaşaması,
hastalıklara karşı korunması ve en üst düzeyde sağlık bakımı alması, hizmet
veren sağlık ekibinin bir bütünlük içerisinde ve özverili çalışmalarıyla
mümkündür. Sayın Doğru'nun da belirttiği gibi, hemşirelerimiz sağlık ekibinin birer
elemanıdır ve bunlar yardımcı sağlık personeli değildir, Sağlık Bakanlığımızın
da görüşü bu doğrultudadır. Sağlık ekibimiz içerisinde en büyük grubu da 85 000
kişiyle hemşirelerimiz oluşturmaktadır.Hastalık risklerine karşı toplumun
korunmasında, ülkemiz insanının hak ettiği, en üst düzeyde sağlık bakımı
almasında, hemşirelerin sağlık ekibi içerisindeki önemi tartışılmazdır. Bunun
yanında, ülkemizde bir hemşireye düşen nüfusun fazlalığı, hemşirelerimizin
yaşadıkları sosyal ve ekonomik sorunlar, çalışma şartlarındaki olumsuzluklar,
hemşirelerimizin mutsuz olmalarına ve dolayısıyla, bir noktada, hizmetin de
arzulanan şekilde verilememesine neden olmaktadır. Ayrıca, hemşirelerin illere ve bölgelere göre dağılımındaki dengesizlik
de, hükümetimizin önüne gelen bir vakıadır. Göreve geldiğimizde görüyoruz ki,
kamuda çalışan 70 000 hemşirenin 25 000'i 3 büyük ilde ve tedavi edici
hizmetlerde çalışmakta; diğer illerde ise, geri kalanları görev yapmaktadır. Şu
anda, Sağlık Bakanımız Doç. Dr. Sayın Osman Durmuş'un da iştirak ettiği ve
halen devam eden Dünya Sağlık Örgütü 54 üncü Sağlık Asamblesinin gündemine, üye
ülkelerde çalışan hemşire ve ebelerin güçlendirilmesiyle ilgili bir konuyu
alması, tüm dünyada, bu mesleğin, hak ettiği seviyeye ulaştırılamadığını
göstermektedir. İşte Sayın Bakanımız da, hemşirelerin ve ebelerin çalışma
şartlarının güçlendirilmesi konusundaki toplantıya katılarak, hükümetimizin ve
Sayın Bakanımızın bu konudaki hassasiyetini göstermektedir. Hemşireliğin, toplumun sağlığının korunmasında çok önemli bir rol
oynadığı, sağlık çalışanları içinde geniş bir grup oluşturduğu vurgulanmakta ve
gelişmiş ülkelerde bile sayısal yetersizlikten, beklentilerin
karşılanamadığından ve hemşirelik mesleğinin yeteri kadar desteklenemediğinden
bahsedilmektedir. Ülkemizde izlenen ulusal sağlık politikası, temel sağlık hizmetlerinin
kurulması, hastanelerin uygun maliyet ve kalitede hizmet sunan otonom
kuruluşlar haline dönüştürülmesi, hasta hakları gibi, çok önemli kavramların
sağlık hukuku içerisinde yer alması, hastalık ve kazalarda ölüm oranlarının
azaltılması, bebek, çocuk ve anne ölüm oranlarının düşürülmesi, sağlıklı yaşam
biçimleri gibi, ülke sağlığı açısından büyük önem taşıyan hedeflerimizi
oluşturmaktadır. Yüce Önder Atatürk'ün hedef olarak gösterdiği çağdaş uygarlık seviyesine
ulaşmada bilgi ve bilgili insan, unutulmamalıdır ki, en önemli kaynaktır. Biz
de, bu hedeflere, çok iyi yetiştirilmiş, sağlıklı insangücü ve bu insangücünün,
öngörülen sistem içerisinde ihtiyaç olarak ortaya çıkan yeni görev, yetki ve
sorumlulukların, uygun mevzuatla teminat altına alınmasıyla ulaşılabileceğine
inanıyoruz. Avrupa Topluluğu müktesebatına uyum çalışmaları da dikkate alınarak,
sağlık çalışanlarını ilgilendiren mevzuatların güncelleştirilmesine yönelik
çalışmalarımız başlamış bulunmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle belirtmek isterim ki,
hemşirelik mesleğini disipline eden kanun çok eskidir ve güncelliğini, Sayın
Milletvekilimizin de belirttiği gibi, yitirmiştir. Bu nedenle, bu kanuna
alternatif bir kanun tasarısı hazırlanmış ve Sağlık Bakanlığımızca, 2000
yılında sağlıkta politika, öncelikli program ve aksiyon planları içine
alınarak, sağlık hukukunun güncelleştirilmesi projesi kapsamına dahil
edilmiştir. Hazırlanan hemşirelik ve Türk Hemşireleri Birliği Kanun Tasarısı
ile hemşireliğe giriş şartları değiştirilmiştir. Yaş sınırlandırılması
kaldırılmıştır. Hemşirelerimizin görev tanımları yapılmış, görev ve yetkileri
bu kanun taslağında belirlenmiştir. Hemşirelerimizin serbest çalışmalarına
ilişkin hükümler kanun içerisine konmuştur. Türk hemşireleri birliğinin
kurulması öngörülmüş ve birliğin görevleri belirlenmiştir. Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısıyla ilgili çalışmalar hızla
devam etmekte olup, Avrupa Birliği mevzuatına uyum çalışmaları kapsamında
değerlendirilmesi için Avrupa Birliği Genel Sekreterliğine gönderilmiştir. Bilgi ve teknoloji çağının birlikte getirdiği yenilikler ile toplumun
eğitim durumunun yükselmesi, hızla artan nüfus, tıp ve teknolojide yaşanan
değişme ve gelişmelere paralel olarak, sağlık personelinden beklentiler de
doğal olarak değişmekte ve daha da yüksek bir düzeye ulaşmaktadır. Toplumun
ihtiyaçlarında ortaya çıkan farklılaşma, toplumunu iyi tanıyan, yenilikleri
izleyen, mesleğiyle ilgili yeniliklere kolay adapte olabilen, yetişmiş, inançlı
insangücünü gerekli hale getirmektedir. Bu nedenle, hemşirelerin hizmet içi
eğitimlerine, Bakanlık olarak büyük önem vermekteyiz. Hizmet içi eğitim
çalışmalarıyla desteklenen hemşirelerin ekonomik ve sosyal sorunlarının da
çözümü, Bakanlığımız için önemli bir önceliği oluşturmaktadır. Tüm sağlık personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi çalışmaları
kapsamında, hemşirelerimizin de ekonomik durumlarının iyileştirilmesi en önemli
önceliğimiz arasındadır. Bu çerçevede, özlük haklarının iyileştirilmesi, döner
sermayeli hastanelerde çalışanlara eködenek verilmesi, verilen hizmetin
özelliği ve sorumlulukları çerçevesinde ektazminat verilmesi gibi, gelir
artırıcı çalışmalar başlatılmıştır. Değerli milletvekilleri, Hemşirelik Haftası boyunca ülke genelinde
kutlamalar yapılmaktadır. Meslekî etkinliklerin, meslek mensuplarına pek çok
yararı olduğuna inanıyorum; çünkü, bilgiler, paylaşıldıkça artar. Siz değerli
milletvekillerimiz de, Türk Hemşirelik Haftası boyunca çeşitli etkinliklere
katılacaksınız, hemşirelerimizle, onların pek çok problemini, mutluluklarını,
sorunlarını birlikte tartışabileceksiniz; sorunlar karşısındaki metanetlerini görecek,
üzüntülerini paylaşacaksınız. Bu zor, ama, ulvî mesleğin temsilcileri için
neler yapabileceğimizi ve onlara vefa borcumuzu nasıl ödeyebileceğimizi
düşünmeli ve hepimiz, elimizden geleni yapmalıyız. Sağlık Bakanlığımız da bu
görüş içerisindedir. Bu vesileyle, huzurlarınızda, hemşirelik mesleğine emeği geçenler ile şu
anda bu mesleği icra eden tüm hemşirelerin Hemşireler Günü ve Haftasını
kutluyorum; ebediyete intikal edenler rahmet diliyorum, Türk hemşirelerimize,
ailelerine sağlık ve mutluluklar, hastalarımıza acil şifalar diliyorum. Yüce Heyetinize saygılarımı arz ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Gündemdışı üçüncü söz, Hatay İlinin sorunları hakkında söz isteyen Hatay
Milletvekili Sayın Metin Kalkan'a aittir. Buyurun Sayın Kalkan. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. 3. - Hatay Milletvekili Süleyman Metin
Kalkan'ın, Hatay ve ilçelerinde aşırı
yağışlar nedeniyle meydana gelen sel felaketi nedeniyle yaşanan sıkıntılara ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri, Hatay'daki felaketin üzüntüsüyle ve oradaki felaketin getirdiği
sorunların çözümünün Derviş'e havale edilmesi ümitsizliğiyle selamlıyorum. Kamuya intikal edenden çok daha vahim ve fazla olan Hatay'daki sel
felaketi, mesken alanlarını, ticari alanları, küçük sanayii ve bilhassa,
Hatay'ın yüzde 70’inin geçim kaynağı olan tarımsal alanları çok büyük oranda
yok etmiştir. İlk bir iki günlük müdahalesizlikten sonra kurulan kriz
komitesinin ve ekiplerin zarar tespit ve çalışmalar cihetiyle, gereken için
çırpındıklarını yerinde gördük; onlara da buradan teşekkür ediyorum; ama,
hükümetin, ilk üç günde, bütün o felakete karşı, evleri yerinden söken, koca
binaları, yedi katlı apartmanları yerlere yatıran ve dere kenarındaki evleri
bir anda yok edip götüren felakete karşı da, ilk etapta 150 milyar gibi, bir
sokağın temizlenmesine bile yetmeyecek, çok cüzi bir para gönderme gafletinden
dolayı da, oradaki halkın çaresizliğini ve sıkıntısını aktarıyorum. Yalnız Hatay'ın değil, civar illerin, bütün güneydoğunun geçimini temin
eden ve oraya her türlü işsizliği giderici etkide bulunan ova, sular altında ve
maalesef, felaketin dördüncü gününde, birtakım arazi sularının deşarj edilmesi,
seviyesi düşmüş çaylara aktarılması cihetinde bir çalışma henüz istenilen
seviyeye gelmemişti. Şimdi, ovada bütün köylü, hükümetin çok süratli destek ve yardımıyla,
acaba beş altı gün içerisinde yeniden bir ekime geçebilir miyim diye hükümetin
çok acele yardımını beklemekte. Bunun için de, bundan evvel ektiği ve şimdiye
kadar verilmesi gereken pamuk ve zeytin teşviklerinin; yani, kendi hakkı olan
paranın verilmesini beklemekte; ama, buna mukabil, dün Bakanlar Kurulu, bundan
evvel bütün ekonomik konularda "artık, benim fonksiyonum kalmadı, bütün
konulara Derviş bakar" mantığının bir uzantısı olarak, Hatay'daki sel
felaketini de ertelenecek borçları da yapılacak yardımları da elektrik
faizlerinin durdurulmasını da primlerin verilmesini de tohumluğun
gönderilmesini de, hülasa bütün sel felaketinin yaralarının sarılması için
gereken yardımı da Derviş'in yapacağını, konunun Derviş'e havale edildiğini,
maalesef, Bakanlar Kurulu adına, sözcü bakanımız, sekreterya bakanımız ifade
ettiler. Evet, fiilen gördük ki, Bakanlar Kurulunun da fonksiyonu bitmiş.
Ekonomiden, herhangi bir felakete, idarî ve siyasî mekanizmaların tamamı
Derviş'in kararlarına ve Derviş'in insafına, Derviş'in yetkilerine bırakılmış
bir pozisyon arz eden dünkü Bakanlar Kurulunda, hâlâ "şu anda yapılmaya
yönelinmiştir" şeklinde bir şey değil de "vergiler birbuçuk ay
ertelenecektir, ondan sonra da teşvik primleri, belki verilecektir; ama,
öncelik Hatay'a tanınacaktır" şeklindeki ifade, Hatay'ı ve Hataylıyı
üzmüştür. Ben, şimdi, her şeye rağmen, burada, biraz evvel, Sayın Bakanımızın,
bugün, eski faiz borçlarının, eski borçların yüzde 55'le tehir edildiğini
söylemesini de yine müspet değerlendiriyor ve bunun için de, yetersiz olmasına
rağmen, teşekkür ediyorum; fakat, arkadaşlar, şu anda, oradaki halk,
primlerini, kendi parasını bekliyor, şu anda, evleri yıkılmış insanlar,
evlerinin, basit, oturacak ve yaşama lazım malzemelerinin tedarikini bekliyor.
Şu anda, susuz köyler, bilhassa, kumlu, Reyhanlı Ovasındaki susuz köyler,
içecek su imkânı bekliyor. Bunları, vaktim yetmediği için teker teker
sayamayacağım. Hükümetimiz ne yapıyor da, hep, bölgedeki ticarî ve ekonomik gelişmeyi
engelleyecek formül buluyor; buna hayret ediyorum. 2 000'in üzerinde kamyonun,
kamyoncuların yolu kapamasından dolayı yine hükümetin, aralık ayına kadar
geçici bir süre tanımasıyla, sınırdan yük getirip götürmesini... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız. SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Derviş müsaade ederse, bana 1 dakika
daha müsaade edin, son sözlerimi... MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Doğru söylüyor; Hatay'ın durumu
çok önemli. Niye valimiz yok, söyle de vali tayin etsinler... SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Bu meyanda, değerli arkadaşlarımın
ikazıyla şunu da ilave etmek istiyorum: Sayın Başkanım, müsaade ederseniz
konuşayım. Hatay'ın problemleri burada 5 dakikalık konuşmayla çözümlenecek bir
konu değildir ve tekrar ediyorum, Hatay'ın sorunları, Derviş'çe çözülecek kadar
da basite alınmamalıdır. MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Hatay'ın Derviş'e değil, ermişe
ihtiyacı var!.. SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Şu anda, belediyelerimiz yardım
götürmek için, Hatay Kriz Yönetimine başvurduğumuzda "valilik Ankara'ya
yazacak, Ankara da uygun görürse, ilgili belediyeden yardım istenecek"
deniliyor. Halbuki, Ankara ve Konya belediyeleri gibi bazı belediyeler, oraya,
anında, sıcak yemek, ekmek, giyecek, barınacak çadır, dozer, kepçe, araç ve
gereç göndermek istediler; ama, daha önce yaptıkları yardımlardan dolayı
takibat altında olduklarından, bunu yapamadılar. Şimdi, düşünün, Adana Valisi, Hatay Kriz Yönetiminin başında... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, müsaade edin
konuşsun.. BAŞKAN - Sayın Kalkan, mikrofonunuzu açıyorum, mümkün mertebe toparlayın
lütfen. SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Adana Valisi, Hatay'daki durum
tespitiyle ilgili olarak Adana'dan iki teknik eleman istese, önce Ankara'ya
yazacak, Ankara müsaade ederse, bu elemanlar Adana'dan Hatay'a gidecek. Bizzat
aldığım bilgiler böyle. Şimdi, bakın, şu yerel yönetim yasaları doğru dürüst çıkarılsa,
belediyeler kendi yaralarını sararlar. Karlısu'yun geçilip, çıkılacak
belediyesi kalmamış, oradaki küçük işletmeler yok olmuş. Aknehir kendi
imkânlarıyla çok küçük bir set yapmış, zararın bir kısmını engellemiş. MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Hatay'a vali tayin etsinler, söylesene... SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Evet. Arkadaşımız "Hatay'a vali
tayin etsinler" diyor. Hatay'ın sorunları her taraftan taşıyor, dökülüyor.
Hatay'ın, acilen primlerine ihtiyacı var. Hatay'ın borçlarının, birbuçuk aylık,
göstermelik, sadra şifa olmayacak bir tedbirle değil, kazanabilecek duruma
gelinceye kadar, sorunlarının çözülmesi için, mutlaka, hükümetin ve Bakanlar
Kurulunun, fonksiyon sahibi olarak -Derviş'e havale ederek değil- bir an evvel
bu tedbirlerle ele alınması lazım. Hatay bu sıkıntılardan kurtulur; halkı, üretken ve dinamik bir halktır.
Ova sular altında, adam tarlasına giremiyorsa, yeniden ekim yapacak tohumu
yoksa, elektrik borcundan dolayı suyunu çıkaramıyorsa, tohum bulamıyor, gübre
bulamıyorsa, bu felaketten önce, demek ki, hükümetin, yönetim felaketi
uygulaması Hatay'ı bitirmiş durumdadır. Bu da, tuzu biberi oldu. Onun için,
Bakanlar Kurulundan, konuyu Derviş'in uhdesinden çıkarıp, kendisinin müdahil
olmasını istiyoruz. Değerli bakanlarımız gittiler, Hatay'daki sorunları gördüler; halkın
itibarını gördüler; esnafın, sanayicinin, dükkânlarda batmış halini gördüler.
Onların mahvolmuş kerestelerini ve onların, artık, değil üç ay, beş ay sonra,
on sene sonra bile bu borçları ödeyemeyecek, sıfıra çıkmış hallerini gördüler. Onun için, Meclisten de rica ediyorum, Bakanlar Kurulundan da rica
ediyorum; Hatay'ın bu azîm yarasına bir çözüm getirsinler. Bu vesileyle,
sorunlarımızı, gazeteye intikal ettiği gibi, Derviş'e havaleden Hatay'ı
kurtaralım diyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kalkan. Sayın Bakanım, 2 milletvekilimiz daha yerlerinden söz istiyor. Hatay
milletvekilleri oldukları için, belki onlara da bir şey söylemek ihtiyacında
olursunuz. Sayın Aykut ile Sayın Mıstıkoğlu yerlerinden söz istediler. Ancak, Sayın
Zamantılı'yı anlayamadım; siz Hataylı değilsiniz... AHMET ZAMANTILI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, ben, öncelikle, ikinci
konuşmacı değerli milletvekili arkadaşımın konuşmasıyla ilgili söz almak
istemiştim, siz söz vermediniz, o nedenle... Dünya Hemşirelik Günü ve Dünya
Çiftçiler Günüyle ilgili söz almak istedim, siz söz vermediniz. BAŞKAN - O zaman, size daha sonra söz vereyim. AHMET ZAMANTILI (Tekirdağ) - Lütfen efendim. BAŞKAN - Peki, teşekkür ediyorum. İçtüzük 60 ıncı maddeye göre, çok kısa, üç dakikayı geçmemek kaydıyla
söz veriyorum. Sayın Aykut, buyurun efendim. HAKKI OĞUZ AYKUT (Hatay) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri;
öncelikle, Hatay'da meydana gelen afet sırasında, maddî ve manevî zarara
uğrayan tüm hemşerilerimin acılarını paylaşarak, geçmiş olsun dileklerimi
sunuyorum. Sayın Genel Başkanımıza, bu konuda göstermiş olduğu duyarlık
dolayısıyla, buradan, Hatay halkı adına teşekkür ediyorum; çünkü... TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Hangi duyarlılık; hukukî duyarlılık mı?..
Duyarlılığın ölçüsünü bir bilelim. HAKKI OĞUZ AYKUT (Hatay) - Valimiz olmamasına rağmen, Adana Valisini,
kriz masası valisi olarak gönderdi. Biz, ilk günden itibaren, iki milletvekili
olarak kendi bölgemize gittik. Sayın Metin Beyin ifade ettiği gibi değil,
olayları yerinden izledik. Devletin Adana, Gaziantep, Malatya ve Maraş'taki
bütün ekipleri o gece için seferber edildi, her yere elimizden geldiği kadar
ulaşmaya çalıştık. Bu bakımdan, hükümetimize teşekkür ediyorum. Bakanlar Kurulu da, bu
konuda gereken duyarlılığı göstermiş, bütün gün, Hatay'la ilgili problemleri
görüşmüş, Sayın Derviş'e havale etmişse de, Bakanlar Kurulu uygun gördüğü için
etmiştir. Biz, olay yerinde, son dört gün boyunca mahalle mahalle, semt semt
gezdik. Bunu, Yüce Meclise arz ediyorum; ancak, sel nedeniyle, yerli halkın
içinde bulunduğu zor durumdan kurtarılması için, çiftçinin Ziraat Bankası ve
Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizsiz olarak ertelenmesi,
üretimi durma noktasına gelen çiftçiye tohum, gübre ve akaryakıt yardımının
yapılması; 2001 yılı ekili tütün alanlarının yok olması nedeniyle 2000 yılına
ait tütünlerin kotasız olarak alınması, zarar gören sebze, sera ve hayvancılık
tesislerinin yapımı için gerekli yardım ve kredi desteğinin sağlanması, bütçede
yer alan pamuk destekleme ve zeytinyağı primlerinin ödenmesi konusunda ilimiz
üreticilerine öncelik tanınması ve kurtarılan ürünlerin bedellerinin peşin
ödenmesi, vergi borçları, SSK ve Bağ-Kur gibi prim borçlarının ve sanayi
kesiminin TEDAŞ'a olan borçlarının ertelenmesi, esnafın, Halk Bankası ve esnaf
kefalet kredi kooperatiflerine olan borçlarının faizsiz olarak ertelenmesi,
esnaf ve sanatkârlara düşük faizli yeni kredi sağlanması ve bu krediler
verilirken eski borçların dikkate alınmaması, yerel yönetimlerin İller
Bankasından gelen paylarının ilave katsayıyla artırılması gerekmektedir. Ancak, yeni tayin olmasına rağmen, Enerji Bakanımız Sayın Zeki Çakan'a,
Hatayla ilgili olarak göstermiş olduğu ilgiden dolayı da teşekkür etmek
istiyorum; çünkü, bakanlığına ait bütün iş makineleri ve elemanlarını, anında
Hatay halkının emrine göndermiştir. Bütün halkımıza teşekkür ediyor, Genel
Kurula saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aykut. Sayın Mıstıkoğlu, buyurun efendim. LEVENT MISTIKOĞLU (Hatay) - Sayın Başkan, Hatayımızda 8-9 Mayıs günleri
yaşanan sel felaketi dolayısıyla, önce ülkemize, sonra Hatay'da yaşayan
hemşerilerimize geçmiş olsun demek istiyorum. Afetin hemen ardından ilimizi teşrif eden, başta Tarım Bakanımız, Köy
Hizmetlerinden sorumlu Devlet Bakanımız ve Devlet Bakanımız Sayın Rüştü Kâzım
Yücelen'e de huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Yine, hükümetimiz, Hatay'da vali olmaması dolayısıyla, Adana Valisini,
afet için Hatay'da görevlendirmiştir. Hatay'da göreve başlar başlamaz, afetin
yaralarının sarılması, acil tedbirlerin alınması konusunda göstermiş olduğu
insanüstü gayreti dolayısıyla da, Adana Valimiz Sayın Oğuz Kağan Köksal Beye
teşekkürü bir borç biliyorum. Tabiî ki, afetin boyutları çok büyük; iki günde Hatay'a yağan yağmur,
aşağı yukarı, 596 kilogram/metrekare. Dolayısıyla ortalama olarak bir yılda
yağan yağışa eşit. Hatay'ın, elli yıldır, altmış yıldır yapmış olduğu eserler,
bir günde, iki günde yok oldu. Elli yılda, altmış yılda meydana getirilen
eserlerin de bir günde, iki günde, bir ayda, bir senede tamamlanmasını beklemek
mümkün değil; ama, hükümetimiz, 57 nci cumhuriyet hükümeti, bütün gücüyle
halkımızın yaralarının sarılması konusunda gayret göstermektedir. İlk andan
itibaren, Adana'nın, Gaziantep'in, Maraş'ın bütün kadroları, ekipleri,
makineleri Hatay'daki insanlarımızın yardımına koşmuş ve bugün de
faaliyetlerini yürütmektedir. Yine, yıllardır, çeşitli mihraklarca eleştirilen
ve tahrip edilmeye çalışılan Kızılayımız, Hatay'da şu anda günde 3 500 kişiye,
iki öğün olmak üzere, sıcak yemek dağıtmaktadır. Kızılayımızı tahrip etmek
isteyenler, lütfen, Hatay'da Kızılay'ın yaptığı işleri gidip bir görsünler. Başta, Başbakanımız olmak üzere, bütün hükümet, ilgisini Hatay'a
çevirmiştir. Şu anda da Sayın Başbakan, Hatay'da incelemelerde bulunmaktadır.
Tabiî, alınması gereken acil önlemler konusunda da, hükümetimizin biraz daha
gayretli, biraz daha çabuk hareket etmesini rica ediyorum. Bu vesileyle, hem Hatayımıza hem ülkemize geçmiş olsun diyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Mıstıkoğlu. Sayın Sökmenoğlu, buyurun efendim. MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, söz verdiğiniz
için teşekkür ederim. Hatay'daki afet konusunda, 57 nci hükümete, tabiî, teşekkür ediyoruz;
anında müdahaleyle, Sayın Başbakanımızın talimatlarıyla giden sayın bakanlara
da bir kere daha teşekkür ediyoruz. O arada, Gaziantep, Kahramanmaraş, Adana ve
civar belediyelerinin anında yardımlarından dolayı Hataylılar müteşekkir. Ancak, müteşekkir olmadığımız bir hadise var efendim: Sayın bakanların
değişmesinden ötürü, o aradaki boşlukta, çiftçinin elektrik borcuna, bu ay
sonuna kadar ödenirse yüzde 6,5 faiz, ödenmezse, bundan sonra, yüzde 15 faiz
diye bir tamim çıktı. Geçen gün, ben, kürsüde ifade ettikten sonra Enerji
Bakanını vazifelendirdi Sayın Yılmaz; ancak "görev zararı" diye yeni
bir ucubeyle karşı karşıya Türkiye. Faizlerin ertelenmesi, borçların
ertelenmesi, görev zararına girmez efendim. Girmemesi gerektiğini bir kere daha
ifade ediyorum. Bugün, Hataylının en çok muhtaç olduğu şey yardım, manevî yardım.
Çiftçimiz, Tarım Bakanımızın demin ifade ettiği gibi -birazdan da ifade edecek
herhalde- tohum, mazot bulamıyor. Yeniden tarlasını çevirmek için -ki, daha belli değil, hava bugün de
kapalı- tohuma ihtiyacı var, mazota ihtiyacı var, bunun için de paraya ihtiyacı
var. Bu para, zaten pamuk ve zeytin primlerinden dolayı hükümette
beklemektedir. Bunun karşılığı, daha evvel bütçeye konulmuştur. Hazineden
sorumlu Sayın Bakan, tabiî, Anadolu'dan gelmediği için, orada yetişmediği için,
elit zümrelerden geldiği için, bunun farkında değil. Ben, bu konuda
yardımlarınızı rica ediyorum. Saygılar sunuyorum efendim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sökmenoğlu. Sayın Mustafa Geçer, buyurun efendim. MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 8
Mayıs 2001 tarihinde başlayan yoğun yağışlardan dolayı, seçim bölgemiz Hatay'da
meydana gelen sel ve su felaketinden dolayı zarar gören vatandaşlarımıza, şu
anda geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Bu konuda çalışan Sayın Valimize ve
oradaki ilgililere ve yetkililere de buradan teşekkürlerimi iletiyorum. Bölgemizi, biz de gittik, gezdik ve yakinen gördük ve insanlarımızın ne
büyük zararlar içerisinde olduğunu, özellikle maddî zararlar içerisinde
olduğunu gördük; ekili alanların tahrip olduğunu, sanayi bölgelerinin âdeta bir
çamur deryası altında kaldığını gördük. Orada, vatandaşlarımızla yaptığımız
temaslarda, özellikle, bize iletilen acil taleplerinin şunlar olduğunu öğrendik
ve burada Yüce Meclise arz ediyorum: Bölgenin, hemen afet bölgesi kapsamına alınması, ziraî kredi borçlarının
ertelenmesi, esnaf kefalet kooperatifleri kefaletiyle Halk Bankasından kredi
almış esnafımızın kredi borçlarının ertelenmesi veya taksitlendirilmesi, pamuk
ve zeytin destekleme ödemelerinin bir an önce yapılması, Amik Ovasında pamuk
ekimi için, çiftçilerimize, malî mazot, tohum yardımının yapılması, sulamada
kullanılan elektrik borçlarının ertelenmesi, altyapıları zarar gören yerleşim
birimlerinin altyapı zararlarının derhal giderilmesi için ek yardımların
yapılması, bu yardımların malî ve ekipman olarak yapılması ve mağduriyetlerin
bir an önce giderilmesi noktasında talepleri vardır. Bu anlamda, hemşehrilerimin bu taleplerini burada arz ediyorum,
kendilerine tekrar geçmiş olsun diyorum, orada, bu konuda çalışan tüm kamu
görevlilerimize, belediyelerimize ve tüm vatandaşlarımıza tekrar geçmiş olsun
diyor, teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Geçer. Efendim, 60 ıncı maddeye göre söz talep eden sayın Hatay milletvekilleri
görüşlerini ifade ettiler. Sayın Zamantılı, Hemşirelik Haftasıyla ilgili görüşlerini daha sonra
ifade edecekler; ancak, Sayın Alçelik, Sayın Karamollaoğlu, Sayın Kaya'nın da
söz talepleri var. Bu söz talepleri de, yine, Hatay'la mı alakalı efendim? Sizler Hatay
milletvekili olmadığınız için soruyorum. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, arkadaşlarımız, Anayasanın 80
inci maddesine göre söz istiyorlar galiba. BAŞKAN - Sayın Alçelik, lütfen, çok kısa olsun. Buyurun. TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Evet, Hatay Milletvekili değiliz; ama, 70 milyon insanı temsil ediyoruz
Anayasamıza göre Sayın Başkanım. Burada, Sayın hükümet yetkilisi, biraz sonra, kürsüden, bu konuyla
ilgili cevap verecekler. Bir hususu öğrenmek için söz aldım Sayın Başkanım.
Önce, Hatay'a ve 70 milyon insanımıza geçmiş olsun diyorum. Hatay ve o bölge, tarihinin en büyük felaketini yaşıyor bugün, yaşadı.
Sayın Bakan da -biraz sonra söz alacak- o bölgeye gitti, gördü. Sayın Bakan
eğer dinlerse... Biz, birçok belediyemizle, bölgeye bütün imkânlarımızı
götürmek istedik. Özellikle, Ankara, Konya Büyükşehir Belediyelerimizin tüm
imkânlarını, daha, felaketin olduğu an bölgeye yığmak istedik; ancak, hükümet
ve şu anda görev yapan Sayın Vali bu hizmeti engelledi; daha doğrusu, talepte
bulunmadı kendisinden bir yazı yazması istenildiği halde. Sayın Başkanım, oraya yapılan yardımı, bu hükümet, hangi gerekçeyle
engelliyor; bunu, lütfen, açıklasın burada. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Karamollaoğlu... TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkan, söz verdiğiniz için teşekkür
ediyorum. Hatay'da yaşanan felaketten dolayı da, bu felakete maruz kalan Hataylı
kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum; ancak, şunu hemen ifade edeyim ki, burada,
hükümete mensup milletvekili arkadaşlarımız, sanki, hükümet namına konuşuyormuş
gibi, oradaki felaketin boyutlarını bile -kanaatime göre- idrak etmeden, halka
geçmiş olsun diyeceklerine, hükümete teşekkür ettiler; bir defa, bu mantığı
anlayamadım. İkinci bir husus; burada yaşanan felaketin boyutlarını, ben, henüz,
herkesin idrak ettiği kanaatinde değilim. Bugün, milletvekilimiz, grupta da bu
konuda teferruatlı bilgi verdiği için, hakikaten, bir deprem felaketi kadar,
bunun, büyük olduğunu idrak ettik; fakat, her ne hikmetse, televizyonlar ve
hükümet, bu büyük felaketin boyutlarının kamuoyuna yansımasını istemedi ve işin
daha da üzücü tarafı, yeterli destek verilmedi. Esas, şimdi gelmek istediğim
nokta, biraz önce Sayın Alçelik'in temas ettiği nokta; Gölcük depremi, Düzce
depremi yaşandıktan sonra, sivil toplum örgütleri seferber oldular, buralara
destek verdiler, belediyeler destek verdiler. Hükümet, bu desteklerden -üzülerek
ifade ediyorum ki- geçmiş dönemde rahatsız oldu. Bundan dolayı, bu desteklerin
önünü kesici birtakım kararlar aldı geçmişte; eğer, yardım edecekseniz, benim
vasıtamla yardım edin, bana vereceksiniz, ben yardım edeceğim diye... Kimse de,
hükümetin, kendisine ulaştırılan yardımı doğrudan doğruya mağdur insanlara
ulaştıracağına güvenmediği için bu yardımların önü kesilmiş oldu. Şimdi, gölge
etmesinler, başka bir ihsan istemiyoruz. Hükümet, sadece, belediyelerin ve
sivil toplum örgütlerinin yardım etmesine engel olan hangi kararname veya
tebliğ varsa, lütfen, bunu kaldırsın, yardım da etmesin. Bu millet, gerekli
yardımı yapacak imkâna sahiptir. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Yalçın Kaya, buyurun. YALÇIN KAYA (İçel) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Ben de, bölge ve komşu ilin bir milletvekili olarak, tüm Hataylı
hemşerilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum; ancak, hükümetin burada
müdafii olmak istemiyorum; ama, ilk günden beri, mutlak surette,
yapılabilecekleri yapmaya gayret ediyor. Yalnız, görüyorum ki, sanki, bu tür
felaketler üzerinde biraz spekülasyon yapılıyor gibi geliyor bana; yani,
yapılan yardıma teşekkür edileceği yerde veya daha fazlası istenileceği bir
yerde, yetersiz olduğu, hatta, ilgilenilmediği noktasında, muhalefet sözcüleri
tarafından da olsa bazı laflar işitmemiz, gerçekten, bizi üzüyor. Türkiye'nin neresinde bir felaket olursa olsun, bu, hepimizi derinden
yaralamaktadır. Dolayısıyla, böyle felaketlerin istismar edilmesini, bir
milletvekili olarak, gerçekten, yadırgıyorum. Tekrar, tüm Hataylılara geçmiş
olsun dileklerimi iletiyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Çalık, aynı konuda mı?.. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Evet. BAŞKAN - Peki, çok kısa lütfen... Buyurun. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben de
Hataylı yurttaşlarımıza geçmiş olsun diyorum. 17 Ağustos felaketinde, biz de, sıkıntı çekilen bir bölgenin
milletvekili olarak, böyle sıkıntıları, ancak, yaşayanların bileceğini,
bildiğini sanıyoruz. Biraz önce sayın milletvekili de bir şeyler izah etmeye
çalıştı. 17 Ağustos felaketinde, Türk insanın yaptığı gibi, dünya insanı da
bölgeye yardım etti ve hükümetimiz, buna karşı çıkmadı; ancak, organizasyonla
ilgili bazı sıkıntılar olduğu için, bunların bir organizasyon dahilinde olması
gerektiğini söyledi. Biz, o zaman da şunu söyledik: Bu sıkıntılar üzerinde hiç
kimse siyaset yapmaya çalışmasın; bu olayları speküle etmesin. Gördüğüm
kadarıyla, 17 Ağustos felaketinde, insanlar, bunu, nasıl siyaset yapmaya, nasıl
farklı boyutlara çekmeye çalıştıysa, şu anda sizlerin de izlediğiniz gibi, yine
aynı noktaya çekilmeye çalışılıyor... TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Yazıklar olsun! Sivil toplum örgütleri...
Siyaset değil, sivil toplum örgütleri... Yapmayın ya!.. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Benim sayın milletvekillerimizden ricam; sakın
ha, bunu, farklı boyutlara çekmeyelim, insanların acısını, insanların
sıkıntısını siyasete alet etmeyelim. Görüldüğü gibi de, Sayın Başbakanımız ve
çalışma arkadaşları şu anda bölgededir; hükümetimiz, gereken ilgiyi
göstermektedir... BAŞKAN - Şimdi, hükümet cevap verecek Halil Bey. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Hükümetimiz, kuşkusuz, cevap verecektir... SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Keşke, Derviş gitseydi oraya. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Bunu dejenere etmeyelim, bunu speküle etmeyelim.
Yalnız, insanlarımıza geçmiş olsun dileyelim diye söylemek istiyorum; hepinize
saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Buyurun Sayın Bakan. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika efendim. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; üçüncü kez huzurunuza gelme durumunda kaldım; bunun
için bağışlarsınız diye düşünüyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Osmaniye ve Hatay İllerini direkt
olarak etkileyen, içerisine alan, diğer bazı illerimizi de etkileyen, ne yazık
ki, afet boyutunda, aşırı derecede bir yağış olmuştur. Osmaniye'de ve Hatay'da,
son iki gün içerisinde, metrekareye 589 kilogram yağış düşmüştür. Bu yağış, bir
yılda alınan yağışın üçte 2'si oranındadır. Bu yağışı, afeti duyar duymaz,
Sayın Başbakan Yardımcımız Dr. Devlet Bahçeli'nin direktifleri ve onun... TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Politika bu!.. Kusura bakmayın yani!..
(MHP sıralarından "Konuşma, dinle!" sesi) BAŞKAN - Efendim, dinleyelim... Lütfen... TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Siz, bir kere,
burada oturmasını ve konuşmasını öğrenirseniz, bizim de, burada, hükümet adına
ne söyleyeceğimizi anlarsınız. BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen, devam buyurun. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Biz oturmasını biliyoruz. Burada, hatip,
gereğini yerine getirmediği zaman laf atmak da bir usuldür. BAŞKAN - Lütfen... Sayın Karamollaoğlu... Lütfen efendim... TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Siz konuya gelin... BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Evet, Sayın
Başbakan Yardımcımızın ve Milliyetçi
Hareket Partisi Genel Başkanı Dr.
Devlet Bahçeli'nin direktifleriyle, Sayın Başbakan Yardımcımızın
direktifleriyle, Sayın Başbakanımıza da bildirerek, hemen bölgeye hareket
ettim. Siz buradayken, oluktan akarcasına yağmur yağıyordu. Osmaniye'ye ve
Hatay'a girişimiz zor olmasına rağmen, Osmaniye'ye ulaştık; aynı gece
Kadirli'ye ulaştık ve diğer ilçelerine ulaştık ve Hatay'a gittik. Değerli arkadaşlarım, burada konuşan Sayın Metin Kalkan'ın "hükümet
olaylardan habersiz, hükümet bu olayları takip etmiyor, hükümet bu olaylarda
vurdumduymaz" sözüne karşılık, ben, öncelikle, isterseniz, konuşmamın
başında, halen Metin Kalkan'ın gitmediği... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Gereğini yapın, gitmekle olmaz... TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - ...bizim bizzat
gidip gördüğümüz, şu anda da devletimizin iş makinelerinin çalıştığı, üç Sayın
Bakanımızın -Rüştü Kâzım Yücelen, Mustafa Yılmaz ve benim- gidip yerinde tespit
ettiği, orada, beraber, afete maruz kalan vatandaşlarımıza el uzatmamızın
yanında, ben, size, görmediğiniz yerleri söyleyeceğim: Bakınız, Antakya-Karlısu, Sutaşı, Uzunbağ, Yaylıca, Gümüşgöze, Dursunlu,
Aknehir, Turunçlu, Samandağ, Çekmece, Narlıca, Reyhanlı, Maşuklu, Yeşilpınar,
Güzelburç, Dalyan, Arsuz, Kumlu ve Kırıkhan. Bunların çoğu, tarafımdan bizzat gezilmiştir
ve diğerlerine de, diğer bakan arkadaşlarımız ulaşmıştır. Buralarda altyapılar
tahrip olmuştur, içmesuları tahrip olmuştur, kanalizasyonlarda tahribat vardır;
özellikle, İskenderun Arsuz arasındaki üç köprü tahrip olmuştur, bazı menfezler
tahrip olmuştur. Askeriyemize ve emniyetimize teşekkür ediyorum; hemen, afetin
başlamasıyla karadan ve havadan kurtarma çalışmaları başlatılmıştır.
Helikopterlerle vatandaşlarımıza ulaşılmış, vatandaşlarımız, selin ortasından,
evlerinin damından alınmıştır. Bir çocuğu kurtarmak için helikopterlerimiz
birkaç kere dalışta bulunmuşlardır ve çocuğumuzu da kurtararak İskenderun
hastanesine getirmişlerdir. Bizzat tarafımızdan da ilgilenilmiştir.(MHP
sıralarından alkışlar) Nasıl, hükümet burada vurdumduymazdır; nasıl, sivil
örgütler burada görev yapmamıştır, sivil örgütlerin ve belediyelerin görev
yapması engellenmiştir?.. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Bakan, orada, insanlar aç ve
çıplak!.. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Siz, bunu,
Marmara depreminde de yapmaya çalıştınız. Siz, bunu, Bolu'da yapmaya,
Sakarya'da yapmaya çalıştınız. Dua ettiniz ki, prefabrikeler bitmesin, kalıcı
konutlar bitmesin; o garibanların, o evsiz çocuklarımızın üzerine kar yağsın
da, siz de siyaset yapasınız; ama, kursağınızda kaldı onlar! (MHP sıralarından
alkışlar) TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Ayıp!.. Ayıp!.. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Prefabrikeler
de yapıldı, evler de yapıldı; prefabrikelere de yerleştirdik, evlere de
yerleştirdik. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Bakan, ayıp ediyorsunuz!.. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Siz, Sakarya'yı
görün, Düzce'yi görün, Bolu'yu görün; gidin de deprem bölgelerini görün. Orada,
Türk mimarisine uygun konutlar oluştu, yeşil bahçeleri oluştu, hastaneleri
oluştu... İşte, oranın milletvekilleri de şahittir. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Ama başını sokamayanlar var orada!.. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Bakınız, hâlâ
Antakya'da, bir taraftan ilçe belediyelerimiz fırınları çalıştırıyorlar köylere
ekmek götürüyorlar, bir taraftan Kızılay sıcak yemek dağıtıyor. Lütfen, bunları
kıskanmayınız. Türk Milleti asaletine yakışır bir şekilde, orada, millet-devlet
işbirliğinde bütün vatandaşlarımıza ulaşılmaktadır. Afetin boyutu çok büyüktür. Antakya'da, şehir merkezinde, selin gitmediği,
selin yırtmadığı tek bir sokak, tek bir cadde kalmamıştır. Zamanında tedbir
alınmış, apartmanlar ve evler boşaltılmıştır. Afet sırasında hiçbir can
kaybımız olmamıştır. Bir gencimiz seli izlemek için, yüksek bir yere çıkmış;
ayağının bastığı yerin çökmesi ve elinin de demirden kayması sonucu 19
yaşındaki bu gencimizi -bakın, yaşıyla söylüyorum size- kaybettik. Bir
vatandaşımız da, odunlar, ağaçlar sel içerisinde giden o odunlardan, ağaçlardan
-doğaldır, insan duygusudur, içgüdüsüdür- almak isterken, ölmüştür. Ben, buradan, başta, Sayın Valimize, Belediye Başkanımıza ve bütün belde
belediye başkanlarına teşekkür ediyorum. Sayın Vali, olayın olduğu gün, orada
görevlendirilmiştir ve bu valimiz, birkaç kez -Allah vermesin, böylesi
felaketleri Yüce Rabbim insanlığa göstermesin-
felaketlerle karşı karşıya bulunmuş deneyimli bir valimizdir; 24 saat
görevinin başındadır. Antakya Valimiz, yaş haddinden dolayı birbuçuk ay önce
emekli olduğu için, Adana Valimiz görevlendirilmiştir. İsteyen sivil örgütlerin hepsi ordadır ve çalışmaktadır. Nitekim, Sayın
Milletvekilimizin söylediği gibi, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adana, Mersin
belediyelerinden iş makineleri geldiği gibi, İstanbul belediyesinden dahi iş
makineleri gelmiştir. Ankara ve Konya Büyükşehir Belediyelerinden gelen
teklifleri, hükümetimiz, hiçbir kararname ve tebliğ çıkararak yasaklamamıştır.
Biz, böyle bir kararname ve tebliğ çıkarma gibi bir gaflet içerisinde
bulunmayız; ancak, oradaki hizmetlerin bir koordinasyon içerisinde yapılması
gereklidir. Nereye iş makineleri sevk edilecek; hangi yerde hangi iş makinesi
olacak; nereye ekmek gönderilecek bunun bir koordinasyonu gereklidir. Bu
koordinasyondan niçin rahatsız oluyorsunuz?! Bulanık suda balık mı avlamaya
kalkışacaksınız ki, bu koordinasyondan rahatsızlık duyuyorsunuz; bunu da biz
anlamakta... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Göle su gelene kadar kurbağanın canı
çıkarmış Sayın Bakan. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Siz, o bölgeyi
görmediniz; ben, o bölgeden geliyorum ve Sayın Başbakanımız... TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Altı ay hizmet veren mutfakları
kapattınız. BAŞKAN - Dinleyelim efendim, dinleyelim... TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Sayın
Başbakanımız da bugün bölgededir ve bölgeye her türlü yardım yapılmaktadır.
Ben, tekrar, Hatay'a geçmiş olsun diyorum. Sizi, televizyonlardan izleyen Hataylılar, Osmaniyeliler, Adıyamanlılar
-orada da dolu oldu- Diyarbakırlılar, Mersinliler sizi kınıyor; siz, afetten
dahi siyaset yapmaya kalkışıyorsunuz, size "yazıklar olsun" diyorlar.
(MHP sıralarından alkışlar) Onun için, bu afetten siyaset yapmayın. Bakınız, bölge, afet bölgesi ilan edilmemiştir; doğrudur. Biz, deprem
bölgesinde afet bölgesi ilan etmedik. MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Osmaniye'de ettiniz, Dörtyol'da ettiniz,
Erzin'de etmediniz; çünkü, arada parti farkı var. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Ancak, biz,
deprem bölgesindeki bu başarılı çalışmalarımızda, dünyanın örnek aldığı bu
proje çalışmalarımızda, deprem bölgesini genel hayata etkinlik kararı içerisine
alarak tüm hizmetleri götürdük. Osmaniye'de, Hatay'da, bu afet olduğu zaman, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığımıza, Sayın Koray Aydın'a özellikle teşekkür ediyorum -bu isimler sizi
rahatsız etse de- anında, bölgeyi, genel hayata etkinlik kapsamı içerisine
almıştır ve oraya da, afete uğrayan bir bölgeye neler gitmesi gerekliyse, hepsi
gitmiştir. Ben, burada, paraların dökümünü vermeye kalkışmayacağım. Şu anda, o
bölgede tüm işler koordineli bir şekilde yürütülmektedir. Çiftçilerimizin, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan
borçlarının, ertelenmesi hususunda Tarım Bakanlığımız kararnameyi hazırlamış,
Başbakanlığımıza arz etmiştir; bunların faizleri dondurularak, bir yıl
ertelenmesi, kararnamede yer almıştır. İkincisi, Ziraat Bankasından ve tarım kredi kooperatiflerinden kredi
almadan, orada çiftçilik yapan vatandaşlarımıza yeni kaynak verme, kredi verme
imkânları, bu kararnamede yer almıştır. Yine, bu bölgede, sular çekilir çekilmez, oranın hemen ekilmesi gerekli;
bunun için, tohum yardımı, mazot yardımı, gübre yardımı konuları da kararnamede
yer almıştır. Değerli milletvekillerimiz, Belen'i geçtikten sonra, Amik Ovasına
ineceğiniz yüksek yerden Amik Ovasına baktığınızda, Amik Ovası, maalesef,
tamamen bir göl görünümündedir. Zaten, önceden, orada Amik Gölü vardı; Amik
Gölü kurutuldu ve Amik Gölünün kurutulmasıyla oluşan arazi de bazı köylülere
dağıtıldı; ama, tabiat, ekolojiye müdahaleyi kabul etmiyor. İşte, o Amik
Gölünün yanlış projelerle, geçmiş yıllardaki kurutulmasının hıncını alıyor
belki insanlardan ve orası, öyle, suyla dolmuş... (MHP sıralarından alkışlar) Çiftçilerimizin bu zararları muhakkak ki karşılanacaktır. 57 nci
cumhuriyet hükümeti, görevinin bilincindedir; hiçbir zaman da, kendi görevini
ve yetkilerini, tek bir kişiye havale etmez. O, adını burada sık sık
söylediğiniz de, 57 nci hükümetimizin bir mensubudur, bir bakanıdır; o da bizim
çalışma arkadaşımızdır; onu da bilmenizde fayda vardır değerli arkadaşlarım. SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Bakanlarüstü ama, Başbakan yerine!.. SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Ne alakası var?!. SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Alakası, dünkü Bakanlar Kurulu
toplantısından sonraki bildiriyle çıktı. BAŞKAN - Bitti mi efendim? TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, ben, tekrar, Hatay, Osmaniye halkına geçmiş olsun diyorum ve
şunu, buradan, tekrar tekrar belirtmek istiyorum ki, afet gününde, hükümetimiz,
bakanlarıyla orada olmuşlardır; değerli milletvekillerimizle beraber orada bulunduk.
Şu anda, Sayın Başbakanımızla birlikte, yine, bütün gruplardan
milletvekillerimiz oradadırlar. Muhakkak ki, bu zararlar, en kısa zamanda
karşılanacak, yollar yapılacak ve şu sözü de veriyoruz ki, o, medeniyetler
merkezi olan Antakya Şehri, eskisinden daha da güzel yapılacaktır. Belde
belediyelerine, belediye başkanlarına da, o çalışmalarından dolayı teşekkür
ediyorum ve saygılarımı arz ediyorum. Burada birkaç kez dile getirildiği için söylüyorum; vatandaşlarımızın da
o yönde teklifi vardır. Pamuk destekleme primi olan 9 sentlik primin de,
Hatay'da, Osmaniye'de, öncelik verilerek ödenmesi hususundaki teklifimizi de,
ilgili birimlere ve Başbakanlığımıza arz etmiş bulunuyoruz. Tekrar, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve DSP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Sayın Başkanım, bizzat ismim verilerek,
hilafı hakikat bir beyanda bulunuldu; müsaade ederseniz, onu düzelteyim. BAŞKAN - Evet, adınız zikredildi Sayın Bakan tarafından. Bu sebeple, 69
uncu maddeye gereğince, ifadeyi doğrultma hakkınız doğdu. Yalnız, çok kısa olsun lütfen; yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim
efendim. Buyurun efendim. V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1. - Hatay Milletvekili Süleyman Metin
Kalkan'ın, gündemdışı konuşmaya cevap veren Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü
Yusuf Gökalp'in, konuşmasında, adını kullanarak hilafı hakikat beyanda
bulunduğu iddiasıyla açıklaması SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Tabiî efendim. Ben, başta da
sataşmamıştım; Sayın Bakanım neden alındı, bilmiyorum. İsterseniz, tutanakları
okuyun. Sayın Bakanın oraya gitmesinden, oradaki kriz komitesinin ve diğer
yetkililerin çalışmasından da memnun olduğumuzu; fakat, esas, çiftçinin
beklediği kendi öz hakkı olan primlerin verilmediğini ve birtakım bürokratik
engellemelerle ve bilhassa da "kriz yönetmeliği" adı altında diğer
yerlerden gelecek yardımları, demin, esas kendilerinin hassas olduğu noktaya
göre değerlendirerek yasaklamalarını, oraya yardım gitmesine bu yasaklamanın
engel olduğunu söylemeye çalışmıştım. Sayın Bakanım... Kendisine, sayın
halkımızın seçtiği bir yetkili ve hükümetimizin de bir bakanı olduğu için
saygım ve hürmetim var; kendisine yine Sayın Bakanım diye hitap edeceğim;
çünkü, bu hükümetin bakanıdır. Benim hakkımda şunu söyledi: "Metin Kalkan
oraya henüz gitmedi" dedi. Burada, gittiğim yerleri, mahalle mahalle, köy
köy, bölge bölge saysam, o 5 dakika yetmezdi ve biz, oraya, yalnız basın
mensuplarını, televizyonları alarak demeçler vererek gitmedik. Gece 11.30'lara
kadar, evlerden giyecek, yiyecek toplayarak, hükümetin -gerçekten, bunu söylememiştim,
şimdi söyleyeceğim- idarenin, açıkta yatan insanlara yetişemediği yerlere, biz,
barınmaları için, giyinmeleri için, yemeleri için yardım götürdük. Bunu
söylemeyecektim; ama, gitmediğimizi... HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Nereden aldınız? SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Kendi aramızdan aldık, halkımızdan
aldık, evlerimizden götürdük. Bu vesileyle, oraya, diğer milletvekilimiz Mustafa Beyle beraber gittik
ve her tarafı da gezdik; gördüğümüz arızaları beyan ettik; inşallah,
giderirler. Ben, Sayın Bakanımıza da bir şey demedim. Konuyu Derviş'in insafına
havale edersek, ovanın ve Hatay'ın netice alamayacağını ifade ettim ve yine de,
bunu iddia ediyorum. İnşallah, ben yanılırım, ovadaki çiftçi yeniden ekim
yapabilir ve sanayici yeniden dükkânını çalıştırabilir, halkın yeniden yüzü
güler. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam) A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam) 3. – Hatay Milletvekili Süleyman Metin
Kalkan’ın, Hatay ve ilçelerinde aşırı yağışlar nedeniyle meydana gelen sel
felaketi nedeniyle yaşanan sıkıntılara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı
(Devam) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Hatay'daki felaket hepimizi gönülden
yaralamıştır. Bu sebeple, biraz da, Tüzüğün verdiği imkânları sonuna kadar
kullandık; ancak, Doğru Yol Partisinden arkadaşlarımız, hükümetin konuşmasından
sonra söz talebinde bulundular. 60 ıncı madde, elbet, onlar için de geçerli;
ama, lütfen, hükümete söz hakkı doğacak herhangi bir ifade kullanmayalım;
yoksa, biz, bu işi müzakereye dökmüş oluruz, yanlış olur. Sayın Konukoğlu; buyurun. İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
komşu ilimiz Hatay büyük bir felaket yaşamıştır. Komşu ilin milletvekili
olarak, Hataylı çiftçilere, Hataylı vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum. Felaketler, insanları birbirine yaklaştırır. Sayın Bakanım, lütfen,
biraz anlayışlı olun. İktidarı, muhalefeti bu felaket döneminde beraber hareket
etmek zorundayız; Hatay'ın yaralarını hep beraber sarmak zorundayız. Nitekim,
Gaziantep Belediyesi, kıt imkânlarına rağmen, ilk olarak oraya müdahale etmiş
ve elinden geleni yapmıştır. Bu nedenle, ben, hükümetin gerekeni yapacağına
inanıyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Ercan; buyurun. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Sayın Bakanı dinledik, Marmara depremiyle ilgili bazı aktarmalarda
bulundu. Bilmesini isterim, o bölgede yaşayan insanlar, Sayın Bakanı büyük bir
şaşkınlıkla izlemişlerdir. Ben, her hafta, seçim bölgem Sakarya'ya gidiyorum -Sakarya'dan da söz
etti Sayın Bakan- dün itibariyle geldim, iki gündür oradaydım. Şehrin bir
yerinden diğer yerine, bir caddesinden bir başka caddesine geçme imkânı yok şu
anda Sakarya'da. Çamur içinde her taraf, altyapı çalışmaları henüz daha belli
bir seviyede. İki yıldır, bakınız, tam iki yıldır... Sayın Bakan, bölgede
yaşayan insanlar iki kışı barakalarda geçirdi, bir kısmı prefabrike konutlarda,
bir kısmı, hâlâ, ilkel, kendi imkânlarıyla yaptıkları barakalarda barındı;
korkarım, üçüncü kışlarını geçirecekler. BAŞKAN - Sayın Ercan, lütfen tamamlayın. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Efendim, istirham ediyorum. Şimdi, afetle ilgili, siyasî partilerin bunu istismar ederek propaganda
yaptıklarını söyledi. Orada biz yaşıyoruz. O bölgede yaşayan bir insan olarak
söylüyorum, sadece Adapazarı'nda 24 000 konut yıkıldı, 18 000 konut orta
hasarlı; 40 000 konut açığımız var. Bugün planlanan konut sayısı 7 000'dir.
Bunun 2 000'i Bakanlık eliyle yapılıyor, kalanları, Dünya Bankası ve gönüllü
kuruluşlar marifetiyle yapılıyor. Yaptığınız 2 000 konuttur. 7 000 işyeri
yıkılmıştır, 7 000 işyerinden bugüne kadar yapılan tek bir işyeri yoktur. BAŞKAN - Sayın Ercan, lütfen... NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Son cümlemi söylüyorum. Bir önemli hususu daha ifade etmek istiyorum: Deprem vergisi adı
altında, değişik vergi kalemleri adı altında 9 kalem, Türkiye'de, bugüne kadar
4 katrilyonun üstünde para toplanıldı. Ben, Dünya Bankasının, Avrupa Yatırım
Kalkınma Bankasının, Eximbankın, uluslararası kuruluşların taahhütlerini bu
rakama ilave etmiyorum. Acaba, bugüne kadar, sadece vergi kaynaklı bu 4
katrilyonun ne kadarını bölgeye harcadınız? BAŞKAN - Sayın Ercan, lütfen... NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sakarya demiyorum, Bolu, Düzce, Sakarya,
Kocaeli, Yalova, o bölgelere kaçta kaçını harcadınız; dörtte 1'ini harcadınız. BAŞKAN - Sayın Ercan, lütfen tamamlayınız. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Kalan kaynakları bütçe açıklarına kullandınız,
başka amaçlarla kullandınız. Sayın Bakan... BAŞKAN - Sayın Ercan, sözünüzü kesiyorum; müsaade edin efendim. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Çok teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Tekrar cevap
vermeyeceğim. BAŞKAN - Anlayışınız için teşekkür ederim. Efendim, Hemşirelik Haftasıyla ilgili konuşma yapılırken bir sayın
milletvekilimiz, Sayın Zamantılı, çok kısa bir ifadede bulunmak istemişler,
gözümden kaçmış. Müsaade ederseniz, şimdi, ona söz veriyorum. Buyurun efendim. AHMET ZAMANTILI (Tekirdağ) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Gündemdışı söz almış arkadaşlarımın dileklerine katılmak üzere söz almış
bulunuyorum, bu vesileyle sizlere teşekkür sunuyorum. 14 Mayıs Hemşirelik Günü nedeniyle değerli hemşirelerimizin bu mutlu
gününü ben de kutluyorum, kendilerine fedakâr çalışmalarında başarılar
diliyorum. Yine, 14 Mayıs Çiftçiler Günü nedeniyle de değerli çiftçilerimizin de bu
mutlu gününü kutluyorum, kendilerine verimli bir hasat yılı diliyorum. Ayrıca, bilimsel eczacılığın 162 nci yıldönümü olan 14 Mayıs nedeniyle
değerli eczacılarımızın da bugünlerini kutlayarak, kendilerine başarılar
diliyor, saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Zamantılı. Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır. Başbakanlığın İçtüzüğün 75 inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi
vardır; okutuyorum: B) Tezkereler ve
Önergeler 1. - 1990 Petrol Kirliliğine Karşı
Hazırlıklı Olma, Karşılık Verme ve İşbirliği ile İlgili Uluslararası Sözleşme
ve Eklerine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri
gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (1/599) (3/823) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 14.5.2001 İlgi: 24/12/1999 tarihli ve B.02.0.KKG O10/101-1542/6437 sayılı yazımız. İlgi yazımızla Başkanlığınıza sunulan 1990 Petrol Kirliliğine Karşı
Hazırlıklı Olma, Karşılık Verme ve İşbirliği ile İlgili Uluslararası Sözleşme
ve Eklerine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının İçtüzüğün 75
inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim. Bülent Ecevit Başbakan BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Dışişleri Komisyonunda bulunan kanun tasarısı hükümete geri verilmiştir.
Sayın milletvekilleri gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan
Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı
: 527) BAŞKAN - İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığa henüz
verilmediğinden, teklifin görüşülmesini erteliyoruz. Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine, Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz. 2.- Adalet Bakanlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler
Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405) (S. Sayısı : 599) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Hatırlanacağı üzere, tasarının 4 üncü maddesine kadar olan müzakereler
tamamlanmıştı. Divan Kâtibinin, maddeleri ve gerekli sunuşları oturarak yapması
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Şimdi, 4 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 4. - 2992 sayılı Kanunun 13/B maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. "Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü Madde 13/B. - Avrupa Birliği Genel Müdürlüğünün görevleri, 244 sayılı
Kanun ile 1173 sayılı Kanunla Dışişleri Bakanlığına verilen görev ve yetkiler
saklı kalmak kaydıyla, şunlardır: a) Bakanlığın görev alanına giren Avrupa Birliği müktesebatına uyum ile
ilgili konularda Bakanlık birimleri arasında koordinasyonu sağlamak, Dışişleri
Bakanlığı ve/veya Avrupa Birliği ile ilişkilerden sorumlu Bakanlığın ve diğer
kamu kurum ve kuruluşlarının
koordinasyon çalışmalarına yardımcı olmak, bu alanda Hükümetin genel
politikasını uygulamaya yönelik tedbirler almak, uyum ve uygulama çalışmaları
ile ilgili işleri yürütmek, b) Bakanlığın görev alanına giren Avrupa Birliği müktesebatına uyum ile
ilgili konularda inceleme ve araştırmalar yaparak Bakanlığa tekliflerde
bulunmak, uyum için gerekli olan konularda tüzük ve yönetmelikler hazırlamak,
genelge düzenlemek, c) Bakanlığın görev alanına giren konularda Avrupa Birliği ile
ilişkilerin ulusal program, kalkınma planları ve yıllık programlarda öngörülen
hedefler doğrultusunda yürütülmesini sağlamak, d) Avrupa Birliği müktesebatına uyum ile ilgili olarak Bakanlık
birimleri, diğer bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşlarınca istenen konular
hakkında görüş bildirmek ve gerektiğinde toplantılara katılmak, e) Bakanlığın görev alanına giren konularda, Avrupa Birliği
müktesebatına uyumun veya Avrupa Birliği ile işbirliğinin gerekli kıldığı yurt
içi ve yurt dışı toplantılarda Bakanlık birimleri arasında koordinasyonu
sağlamak, gerektiğinde temsilci
göndermek ve bu konulardaki uluslararası sözleşmeler hakkında görüş bildirmek, f) Bakanlığın görev alanına giren konularda uluslararası antlaşma ve
belgelerle ilgili olarak, gerektiğinde Bakanlığın diğer ilgili birimlerine de
danışarak görüş bildirmek; yapılan çalışmalara ve görüşmelere katılmak; bu
antlaşma ve belgeleri Türkçeye çevirmek veya çevirtmek, derlemek, arşivlemek;
bunları ve yurt dışı faaliyetlere ilişkin olarak düzenlenecek raporları
Bakanlığın ilgili birimlerine ve diğer kuruluşlara iletmek, g) Görev alanına giren konularda, gerektiğinde Eğitim Dairesi Başkanlığı
ile işbirliği yaparak personelin yurt içi ve yurt dışı eğitimleri ile ilgili
işlemleri yapmak, h) Bakanlıkça verilen benzeri görevleri yapmak." BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Gurubu
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz'a aittir. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; 599 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Fazilet
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Kanun tasarısının başlığını okumam gerekirse, herhalde, müddetimin
yarısı gider, maddeyi tekrarlamak istersem, zamanım biter. Onun için, bunlara
girmeden, doğrudan doğruya, özet halinde çıkardığım 4 üncü maddeyi size takdim
etmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan 599 sıra sayılı Adalet
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleriyle İlgili Düzenlemeler Getiren Kanun
Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Grubumuzun görüşlerini, sizlere, kısaca arz
edeceğim. Türkiye, 14 Nisan 1987 tarihinde Avrupa Topluluğuna tam üyelik için
başvurmuştur. 367 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kurulan, 1989 yılının
haziran ayında faaliyete geçen Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi
Başkanlığının -ki, o zamanki ismi oydu- görev yaptığı on yıldan fazla sürede,
genel müdürlük şeklinde örgütlenmesi ve koordinasyon makamı olmaktan daha ileri
yetkilere kavuşturulması ihtiyacı ortaya çıkmıştır; çünkü, Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilen kararname üzerine, bu ihtiyaç hâsıl olmuştur. 1 Ocak 1996 tarihinde Avrupa Birliği ile Türkiye arasında gümrük birliği
kurulmuş. 10-11 Aralık 1999 tarihinde gerçekleştirilen Avrupa Birliği Helsinki
Zirvesi sonunda, Türkiye'nin tam üyeliğe aday olarak kabul edilmiş olmasıyla,
karşılıklı ilişkiler yeni bir boyut kazanmıştır. Türkiye'nin dahil olduğu tam
üyeliğe yönelik katılım sürecinde, özellikle, siyasî kriterler, Avrupa Birliği
müktesebatına uyum ve Birlik müktesebatına uygulama getirebilecek ve adlî ve
idarî yapılanmanın gerçekleştirilmesi konularında Adalet Bakanlığına önemli
görevler verilmiştir. Bunun için, Avrupa Birliği Genel Müdürlüğünün kurulması
hayırlı olmuştur diyoruz. Tasarının 4 üncü maddesi bu genel müdürlüğün görevlerini tadat
etmektedir. Gelişen dünyada, devlet, insanlığa hizmet için bir araç olarak
görülmektedir. İnsanlık tarihinde hukuk, devletten öncedir. İnsanlar,
yaradılışları itibariyle topluluklar oluşturmuşlardır; devlet ise, daha sonra,
14 üncü ve 15 inci Asırda ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Devletin ortaya çıkması
ve yönetici tabakanın ayrışmasıyla ortaya çıkmış olması, geçimini yönetmeden elde
ettiği şeklinde tarif ve tayin edilmiştir. Devlet, bir hizmet organizasyonu
olduğu için, çeşitli kutsallar icat ederek, yöneticiliği, hizmet şeklinde
tavsif ve takdim etmiştir. Yani, devlet, gardiyan olmamalıdır; çünkü, garson
devlet olarak hizmet etmesi daha hayırlıdır diye tarif edilmiştir. İnsan
hakları ve özgürlükleri demokrasiden önce gelir. Çağdaş Batı medeniyeti tarihi,
seyir halinde, daima, insan haklarını ve özgürlüklerini ek protokollerle
getirme ihtiyacı hissetmiştir. Batı'da bu haller geliştirildikçe, totaliter
devlet ortadan kalkmaktadır. Sovyetler Birliğinin dağılmasının temelinde de bu
esas vardır. Avrupa müktesebatı, ülkemiz açısından, bu bakımdan çok önemlidir.
Bu müktesebata göre, insan, birey, devlete karşı koruma altına alınmaktadır.
Devlet, totaliter hale dönüşürse, yöneticilere ve yönetilenlere, belli bir
meşruiyet içerisinde direnme hakkı doğmaktadır. Yıkıma neden olmadığı sürece,
ifade hürriyeti ve örgütleşme hakkı engellenemez denilmektedir. Türkiye, şu ana kadar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürdüğü
davalardan 5'ini kazanmıştır. Türkiye, uzun zaman bu ayıbı sırtında
taşıyacaktır. Türkiye, bir an önce, demokrasi, insan hakları, örgütleşme, hukuk
devleti olma yolundaki sıkıntılarını aşmalı, çağdaş ve medenî dünyadaki
ye-rini, öncü ve lider ülke olarak almalıdır diyorum. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum ve
kanunun hayırlı olmasını diliyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oğuz. Gruplar adına ikinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya
Milletvekili Sayın Salih Çelen'e ait. Buyurun Sayın Çelen. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 599 sıra sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun
Tasarısının 4 üncü maddesiyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısını görünce içim ürperdi;
itiraf etmeliyim ki, çok korktum. Neden; çünkü, biliyorsunuz, daha altı ay
kadar önce, bu hükümet tarafından atanan uzmanlardan oluşan Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu üyeleri, özerk, bağımsız, tarafsız diye atandı ve
bir anda, bir gecede, ansızın görevden alındılar. Arkasından, Türk Telekom
yetkilileri de, Yönetim Kurulu üyeleri de aynı şekilde görevden alınınca, içim
ürperdi "eyvah, Adalet Bakanlığı teşkilatı da, herhalde, bu Avrupa Birliği
konusunda görevden alınacak, özerkleştirilecek" dedim; iyi kötü, ağır
aksak, topal yürüyen bir adalet teşkilâtımız vardı, o da gidiyor diye
korkmuştum; ancak, öyle olmadığı anlaşıldı; biraz yüreğimize su serpildi. Değerli milletvekilleri, 2992 sayılı Kanunun 13/B maddesi, görüşmekte
olduğumuz bu kanun tasarısının 4 üncü maddesiyle tamamen değiştirilmiştir. Daha
önce, 2992 sayılı Yasanın 13/B maddesiyle Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi
Başkanlığı kurulmuş ve görevleri olarak da, Avrupa Topluluğu ile ilgili
hususlarda koordinasyonu sağlaması ve görevli Devlet Bakanlığının koordinasyon
çalışmalarında yardımcı olması hususu belirtilmiştir. Bu kanun tasarısında da,
Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığı kaldırılarak, yerine, Avrupa
Birliği Genel Müdürlüğü kurulmuş ve bu Genel Müdürlüğün görevleri
belirlenmiştir. Değerli arkadaşlar, Türkiye, 14 Nisan 1987 tarihinde, rahmetli Özal
zamanında Avrupa Topluluğuna tam üyelik başvurusunda bulunmuş, daha sonra, 1989
yılı haziran ayında Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığı
kurulmuştur. On yıldan fazla bir süre geçtikten sonra da, aynı birimin genel
müdürlüğe dönüştürülmesi için, bu yasa tasarısı Yüce Meclisimizin gündemine
getirilmiştir. Esasen, idarî yapımız içerisinde, Dışişleri Bakanlığında, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığında, Kültür Bakanlığında, Dış Ticaret Müsteşarlığında, Devlet
Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığında, zaten, Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü
bulunmaktadır. Kısacası, idarî yapımız içerisinde düşünülen bu Avrupa Birliği
Genel Müdürlüğü dışında, şu an, tam olarak 5 genel müdürlük daha vardır; şimdi
ise, aynı genel müdürlüğün 6 ncısını kurmaktayız. Doğru Yol Partisi olarak biz, devletin hantal yapısından, çarpık
kurumsallaşmasından bahsederken ve bu husus da kamuoyunda tartışılırken,
Türkiye'de, Başbakan dahil 39 bakanı bulunan bir hükümet yapısını, özellikle de
hükümette bulunan bakan sayısının çok fazla olduğunu kamuoyu ciddî olarak
tartışırken, bazı bakanlıkların tümden kaldırılması, külliyen kaldırılması,
bazı bakanlıkların birleştirilerek tek bir bakanlık çatısı altında toplanması,
böylece, hükümetteki üye sayısının düşürülmesi hususu düşünülürken, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, aynı genel müdürlüğün, mevcut 5 adet Avrupa Birliği
genel müdürlüğü yetmezmiş gibi, şimdi de 6 ncısını kurmak suretiyle çok da
önemli bir iş yaptığına, maalesef, inanamamaktayım. Her bakanlığın ayrı bir
Avrupa Birliği genel müdürlüğü olacağına, her bakanlığa ayrı bir Avrupa Birliği
genel müdürlüğü kurmaktansa, Dışişleri Bakanlığı veya Adalet Bakanlığı bünyesinde
bir Avrupa Birliği genel müdürlüğü kurarak, Avrupa Birliğiyle ilgili sosyal,
kültürel, siyasî, iktisadî, ticarî ve sanayi çalışmalarını bir çatı altında
toplayıp, daha verimli, daha koordineli bir çalışma yapılsa daha iyi olmaz mı
diye düşünmekten, maalesef, kendimi alamamaktayım. Değerli milletvekilleri, tasarının 4 üncü maddesi, sadece koordine ve
yardım etmek üzere kurulması nedeniyle, amaca ulaşmaktan ziyade, devletteki
unvan ve çalışan sayısını artırmaktan öteye gidemeyeceğinden ve devletimizin
hantal yapısını, çarpık kurumsallaşmasını daha da belirgin hale getireceğinden,
isabetli bir düzende olmadığı kanaatindeyim; ancak, her şeye rağmen, biz,
pozitif muhalefet çerçevesinde, bu Avrupa Birliği Genel Müdürlüğünün
kurulmasına da pozitif yaklaşmaktayız. Bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarken, son olarak, çok yakın
bir zamanda Hatay İlimizde meydana gelen felaketten dolayı Hataylılarımıza
geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Aynı şekilde, çiftçilerimizin,
hemşirelerimizin ve eczacılarımızın da gününün kutlu olmasını diliyor, tekrar,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelen. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını
istiyoruz. BAŞKAN - Peki; karar yetersayısını arayacağım. 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.15 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 16.25 BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER: Melda BAYER (Ankara),
Mehmet AY (Gaziantep) BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, 103 üncü Birleşimin Üçüncü Oturumunu
açıyorum. Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2.- Adalet Bakanlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler
Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405) (S. Sayısı : 599) (Devam) BAŞKAN- Komisyon ve Hükümet yerinde. Hatırlanacağı üzere, 4 üncü maddenin oylanması sırasında karar
yetersayısının aranılması istenilmiş; ancak, bu sayıya ulaşılamamıştı. Şimdi, oylamayı elektronik cihazla yapacağız. Oylama için 3 dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır, 4 üncü madde
kabul edilmiştir. 5 inci maddeyi okutuyorum: MADDE 5. - 2992 sayılı Kanunun değişik 16/A maddesine, dördüncü
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir. "Bakanlık Yüksek Müşavirliklerine müşterek kararla atama
yapılır." BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Van
Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş'ın; buyurun efendim. (FP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 5 inci maddeyle 2992 sayılı Kanunun değişik 16/A maddesine,
dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere bir fıkra ekleniyor. Sanki bir önerge
verilmiş gibi bu fıkra ekleniyor. Bunun evveliyatına baktığımız zaman şu
geliyor: 16/A maddesinde -1984 tarihinde kanun hükmünde bir kararname ile
getirilmiş, daha sonra 1984 tarihinde kabul edilmiş- "Bakan tarafından
kalkınma planına, yıllık programlara ve mevzuat hükümlerine göre verilecek
emir, direktif ve görevleri yerine getirmek üzere Bakanlıkta onbeş Bakanlık
Yüksek Müşaviri görevlendirilebilir" denmektedir. Şimdi "Bakanlık
Yüksek Müşavirleri, Yukarıda belirtilen hizmetlerin yapılmasından Bakana karşı
sorumludurlar" diyor ve bundan önceki maddede de bildiğiniz gibi, bazı
değişiklikler yapıldı, 70 yaşına kadar olan, bir tanesi yükseköğretim kurumlarından
bir tanesi de hâkim sınıfından olmak üzere 2 tane daha müşavir atanmasını amir
bir hüküm geldi. Bütün bunlardan sonra, dördüncü fıkra olarak, bunların atama
usulü olarak da "Bakanlık Yüksek Müşavirliklerine müşterek kararla atama
yapılır" ibaresi ilave ediliyor. Biz, müşterek kararla atama yapılmasına
tarafız. Maddenin iyi olduğunu söylüyorum ve desteklerinizi bekliyoruz. Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erbaş. Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven;
buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına hepinize sevgi ve saygılar
sunuyorum. Değerli milletvekilleri, Adalet Bakanlığının yeniden yapılanmasına
ilişkin ve çağdaş normlar ışığı altında bir düzenlemeyi görüşüyoruz. Yeniden
kurulması düşünülen genel müdürlükler, gerçekten, Adalet Bakanlığında, uzun
yıllar geçirdiği dönemlerde bir ihtiyaçtı, bir zaruretti, bu düzenlemeleri
uygun gördüğümüzü ifade etmek isterim; ama, araya, Allah'tan, komisyon farkına
varmış da, birtakım korsan maddeler girmişken hükümet tasarısında, bunu
düzenleme ihtiyacı duyulmuş. Değerli milletvekilleri, bakınız, bakanlık yüksek müşavirliği olayı ne
zaman başlamıştır; Adalet Bakanlığında, eskiden, genel müdür, müsteşar ve
müsteşar muavini olan insanlar, teftiş kurulu başkanları, birinci sınıf
cumhuriyet savcısı olduğu için, yerlerinden almak mümkün değildi; yani, 65
yaşına kadar, Anayasanın getirdiği yaş içinde görev yaparlardı ve kimse onları
yerinden alamazdı. Bu, bir sıkıntı yarattı. Bakanın, kendisiyle beraber uyum
içinde çalışacak insanları yanında görmek istemesiyle, Cumhuriyet Halk
Partisinin, yani Sayın Ecevit'in Başbakanlığı döneminde bu kanun değiştirildi.
Yüksek müşavirlik işte o zaman kondu; yani, genel müdürlerin güvencesi
kaldırıldı. Ne oldu: Bir nevi merkez valiliği haline dönüştürüldü. Önceden 6, 8
olan bu kadrolar, 10, daha sonra daha değişik hallere geldi. Yani, buraya,
yüksek müşavirliklere, yine Adalet Bakanlığı mensubu olan genel müdür, teftiş
kurulu başkanı, müsteşar muavinleri getirilmekte idi. Fakat, burada çok
enteresan bir şey var; hükümetin düzenlediği, yani ya sayı saymayı
bilmiyorlar... Anayasada hâkim sınıfının 65 yaşın üzerinde görev yapması mümkün
değildir. Bu 70 yaş nereden çıkıyor. Emekli olduktan sonra 70 yaşına kadar siz,
hâkim sınıfına görev vermeye kalkıyorsunuz. Yani, aslına vermediğiniz hakkı,
emeklisine veriyorsunuz. Böyle saçma sapan, hukukdışı ve Anayasadışı şeyler
olmaz. Şurada, Adalet Komisyonuna ve Plan ve Bütçe Komisyonuna teşekkür etmek
lazım ki, burada farkına varılmış da hiç değilse bu yanlışlık düzeltilmiş. Yine, bunun yanında, üniversitede olduğu gibi, 65 yaşından sonra girecek
de 75 yaşına kadar görev yapmayı getirmişlerdi. Değerli arkadaşlarım, bu olmaz. Bir kanun tasarısı getiriyorsanız
evvela, tabiî, Sayın Bakanın burada olması lazım. Adalet Bakanlığının yeniden
yapılanmasını getiriyorsanız Sayın Bakanın yurt dışında mı yurt içinde mi olup
olmadığı önem arz etmiyor; gitmez... Kendi teşkilât kanunu burada
görüşülüyorsa, Bakan burada olur. Burada, aynen af kanununda olduğu gibi çok soru sorduk; cevabını aldık;
uygulamada, aynı Sayın Bakan -bilgisine saygım var, hocalığına saygım var; ama,
Adalet Bakanlığı konusundaki uzmanlığına pek saygı duymadığımı ifade etmek
istiyorum- bize verdiği cevapların aksini yaptı, yazılı emirlerle dosyaları
Yargıtaya götürdü; ama, Yargıtaydan aldığı cevap da onu tersyüz etti.
Arkadaşlarıma para cezalarını sordurdum, yani bu kanunun bir dava ertelemesi
mi, ceza ertelemesi mi, ne olduğunu tekrar tekrar sorduk, hatta Apo'nun
idamının da bu ertelemeyle beraber olup olmayacağını sorduk; "hayır"
cevabını aldık; bugün ertelenmiştir. Şimdi, bunların cevabını verme yerine,
Sayın Bakanın burada olmasını arzu ederdim, soracağımız soruya cevap vermesini
isterdim. Gerçi, şu anda, Sayın Orman Bakanı da hukukçudur, ona da saygımız
vardır; ama, aslı varken, aslının gelmesi, bize cevap vermesi lazım. O yüzden,
kanunlar, böyle, derme çatma geçiyor. Değerli arkadaşlarım, birileri istiyor diye kanun çıkarma dönemini artık
geride bırakmamız lazım. Birileri istediği için değil, Türk Milleti istediği
için kanun getirin önümüze, Türk Milletinin ihtiyaçlarına uygun kanun getirin
önümüze, tercüme kanun istemiyoruz. Tercüme kanunlardan vazgeçme dönemi, çoktan
geldi geçti ve bazı kanunlar geldiği zaman dışarıda kıyameti koparıyor bazı
bakan arkadaşlarımız, yer yerinden oynuyor; ama, buraya gelindiği zaman siz
burada, yürütmenin, önünüze koyduğu şeyi aynen uyguluyorsunuz, aynen kabul
ediyorsunuz, bundan da vazgeçelim. Yasamanın ağırlığını, kuvvetler ayrılığı
prensibinin burada geçerli olduğunu ispat etme durumundasınız. Bunu da yapacak
olan, dışarıdan insanlar değil, yürütmenin, yargıyı hâkimiyet altına alması ve
statükoante halinde bulunmasından artık vazgeçme dönemi gelmiştir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) TURHAN GÜVEN (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Lütfen toparlayınız. TURHAN GÜVEN (Devamla) - Bu nedenle, gelen kanunlarda gereken ilgiyi
lütfen gösterelim. Görüşünüz nedir bilelim; hükümet görüşüne uygunsanız eski
haline getirin; yok, komisyon görüşüne uygun haliniz varsa, o zaman çıkın deyin
ki, şu yanlıştır, şu doğrudur. Bir şeyin doğru ve yanlışlığını test etmeden,
burada konuşmalarla, bunun doğruluğunu tespit etmeden çıkan kanunlar, ondan
sonra Anayasa Mahkemesinden bir bir geri dönmeye mahkûm oluyor. Hepinize saygılar sunuyorum; teşekkür ederim. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güven. 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 6 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 6. - 2992 sayılı Kanunun değişik 17 nci maddesine aşağıdaki (f)
bendi eklenmiş ve izleyen bentler (g) ve (h) bendi olarak teselsül
ettirilmiştir. "f) Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı," BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Mustafa Geçer
konuşacaklar; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde
Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi
selamlıyor, saygılar sunuyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devletin önemli erklerinden biri
olan yargının ve yargının yerine getirmesi gereken adaletin ve adaletin adil
bir şekilde dağıtımını sağlayan Bakanlığın ve idarelerin ve kamu kuruluşlarının
günümüzün şartlarına uydurulması ve günümüz şartlarının gerektirdiği
ihtiyaçlara cevap verir hale getirilmesi kaçınılmaz bir konudur. Ülkemizde son
zamanlarda meydana gelen sosyal ve siyasî olaylarla birlikte ortaya çıkan
görevin yerine getirilmesi güçlüğüne karşı, Adalet Bakanlığının teşkilatı ve
işlemesiyle ilgili yasalarda değişiklik yapılması ve bunların tanzimi, muhakkak
ki, kaçınılmaz bir olaydır; ancak, Türkiye'nin yeni yapılanmasında, gerçekten
yeniden bir dönüşüm içinde olmasında, köklü reformların da yapılması kaçınılmazdır.
Ancak, şu anda palyatif diyebileceğimiz yasalarda kısmî olarak yapılan, sık sık
yapılan değişiklikler, ülkemizde temelli bir adalet reformunun, hukuk
reformunun yapılmasını âdeta geciktiriyor diye düşünüyorum. Bu ilgili maddede, 2992 sayılı Kanunun 17 nci maddesine (f) bendi
eklenerek, takip eden maddeler teselsül ettiriliyor, Bilgi İşlem Daire
Başkanlığı adı altında bir birim oluşturuluyor ve bunun görevleri tanzim
ediliyor. Gerçekten, günümüzde yargının seri işlemesi, adaletin erken tecelli etmesi
için, adaletin gecikmemesi için, birtakım formel işlemlerin, şeklî işlemlerin
ve adalet mekanizması içindeki yargı kurumlarımızdaki arşivlerin ve
dosyalamaların çok seri şekilde burada oluşan bilgilerin ilgilileri
ulaştırılması açısından Bilgi İşlem Daire Başkanlığının kurulması ve böyle bir
birimin oluşturulması, günümüzde, belki de, geç kalınmış bir olaydır. Bugün
adliyelerde birtakım evrakların, yargı birimleri tarafından veya yargıda taraf
olan savunmanın ve iddia makamının birtakım belgeleri elde etmesi noktasında,
arşivlerde karmaşa olmakta, avukatlık görevi yapan arkadaşlarımızın,
meslektaşların, bu konuda elde etmek istedikleri bilgilerin ve kararların elde
edilmesi noktasında birtakım güçlükler yaşanmaktadır. Bugün, bilgiişlem dairelerinin, bilgisayar ve iletişim ağının, internet
ağının dünyaya yayıldığı ve sınır tanımadığı bir ortamda, Adalet Bakanlığı
bünyesinde acilen bu tip birimlerin kurulmasının, hizmetlerin seri halde
görülmesi ve adaletin daha erken tecelli etmesi noktasında büyük hizmeti
olacaktır diye düşünüyorum. Çünkü, bugün, geçmiş dönemlere ait, görülmekte olan
davalarla veya karara bağlanmış davalarla ilgili adliye arşivlerinden elde
edilmek istenilen bilgilerin elde edilmesi son derece güçlük arz etmektedir. Bilgiişlem ağlarının son derece yaygınlaştığı bir dönemde, bütün kamu
kurumlarının, özellikle adalet kurumlarının, bilgiişlem daireleriyle
desteklenmesi ve bunların internet, bilgi ağı, online ağı, bilgisayar ağıyla
donatılması, istenilen evraklara çok kısa sürede ulaşılması açısından çok
önemlidir. Geçenlerde, kütüphanede, The Economist Dergisinin bir ekini
karıştırırken gördüm; bilgiye ulaşımın çok seri hale geldiği günümüzde, bazı
ülkelerdeki internet kullanımları, bilgi işlem merkezi oluşumlarıyla ilgili bir
istatistik yapılmış. Orada, en az belki 40 ülkenin ismi geçiyordu; bunların
içinde Birleşik Arap Emirlikleri, Dubai, Hindistan gibi ülkeler olmasına
rağmen, maalesef Türkiye'nin ismine rastlayamadım. Bilgi çağı veya iletişim çağı denilen günümüzde, bütün kamu kurumlarının
ve mekanizmalarının bu ağlarla donatılması, bunlarla ilgili birimlerin
oluşturulup desteklenmesi, bunlarla ilgili finansmanların oluşturulması da
günümüzde kaçınılmaz bir durumdur. Bu maddede bahsedilen, Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığının ve bunlarla
ilgili kadroların ihdas edilmesi son derece önemlidir. Ancak, demin dediğimiz
gibi, adaletin erken tecellisi açısından, köklü bir adalet reformu yapılması,
koordineli çalışan diğer kurumlarla da, onların mevzuatlarının düzenlenmesiyle,
daha köklü bir reformun yapılması gerekmektedir. Bu yasa tasarısında, kısa vadeli, ihtiyaçlara cevap verecek birtakım
düzenlemeler yapılmaktadır. Bu düzenlemeler dahi, belki birtakım rahatlamalar
getireceği açısından önemli olmakla birlikte, belki de köklü reformların
gecikmesine neden olacağından mahzurları vardır; ama, her şeye rağmen, böyle
yardımcı birimlerin oluşturulması, kısa vadede birtakım çözümler getirecek olsa
da, yerinde bir düzenlemedir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayınız Sayın Geçer. MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Teşekkür ediyorum. Yasanın, hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.(FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 7. - 2992 sayılı Kanuna 22
nci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki 22/A maddesi eklenmiştir. "Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı MADDE 22/A. - Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır: a) 12 nci maddenin (c) bendinde belirtilen konular hariç olmak üzere,
Bakanlık merkez ve taşra teşkilâtı ile bağlı kuruluşların ilgili birimleriyle
iş birliği yaparak bilgi işlem sistemini kurmak, işletmek, bakım ve
onarımlarını yapmak veya yaptırmak, bunlara ait hizmetleri ilgili birimlerle
birlikte yürütmek; bilgi işlem projeleri ile ilgili olarak Bakanlık birimleri
arasında koordinasyonu ve iş birliğini sağlamak, b) İlgili birimlerle işbirliği yaparak bu birimlerin derlediği hukukî
mevzuatı, yüksek mahkemelerin içtihatlarını, bilimsel yayınları, Ülkemizin
üyesi olduğu uluslararası kuruluşlarca yapılan düzenlemeleri, yargı yetkisi
tanınan uluslararası mahkemelerin kararlarını ve gerekli görülen diğer konuları
değerlendirerek bilgi işlem ortamına aktarmak ve kullanıcıların hizmetine
sunulmasını sağlamak, c) Bilişim teknolojisindeki gelişmelere uygun olarak daha etkin ve
verimli bilgi, belge ve iş akışı düzenini kurmak, buna yönelik yazılımları
üretmek veya sağlamak, d) Bakanlık görev alanına giren konularda ulusal ve uluslararası
kapsamda, sistemlerarası çevrim içi ve çevrim dışı veri akışını ve
koordinasyonu sağlamak, e) Eğitim Dairesi Başkanlığı ile işbirliği yaparak merkez ve taşra
teşkilâtı ile bağlı kuruluşlarda bilgisayar kullanacak personelin eğitimini
sağlamak, f) Bilgi işlem standartlarının belirlenmesi ve gelişiminin izlenmesinde,
bilgi işlem makinelerinin ve yazılımının kullanılmasında diğer kamu kurum ve
kuruluşlarıyla işbirliği yapmak, g) Gelişen bilişim teknolojisini izlemek ve bunların Bakanlık bünyesine
aktarımı konusunda görüş ve önerilerde bulunmak, h) Görev alanına giren konularda, mevzuat yetersizliğine ve aksaklığına
ilişkin inceleme ve araştırmalar yaparak Bakanlığa önerilerde bulunmak, tüzük
ve yönetmelikler hazırlamak, genelge düzenlemek, i) Bilgi işlem müdürlükleri ile birlikte mahkemeler ve diğer ilgili
kuruluşlarla işbirliği yaparak bilgi işlem sisteminin etkin ve verimli bir
şekilde çalışmasını sağlamak, j) Bakanlıkça verilecek benzeri görevleri yapmak." BAŞKAN - 7 nci madde üzerinde Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi
Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Fahrettin Kukaracı'ya ait. (FP
sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Kukaracı. Süreniz 5 dakika efendim. FP GRUBU ADINA FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının çerçeve 7 nci maddesi üzerinde
Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Muhterem milletvekilleri, malumunuz olduğu üzere, Adalet Bakanlığı,
gerek merkez gerek taşra teşkilatıyla en büyük bakanlıklardan biridir. Bu büyük
teşkilat, "Adalet mülkün temelidir" özdeyişi mucibince, adalet
işlerini yürütmektedir; bu birimler, yargı görevi yapmakta, adalet
dağıtmaktadır. Adaletin tevzii, kanun ve diğer mevzuatın, bilimsel ve yargısal
içtihatların bilinmesi ve tatbik edilmesiyle mümkündür. 12 000 küsur kanun ve
buna bağlı binlerce tüzük, yönetmelik ve diğer mevzuatla, dünyada emsaline az
rastlanır bir ülke olduğumuz göz önüne alınırsa, bu mevzuat içinden en isabetli
kararı verip, en doğruya ulaşabilmenin insan gücünün üstünde bir olay olduğu
daha iyi anlaşılacaktır. Kaldı ki, her gün değiştirilmekte olan yasa ve benzeri
mevzuatın, taşrada görev yapan hâkim, savcı ve diğer ilgili kişiler tarafından
takibi dahi mümkün değildir. Kurulmakta olan Bilgi İşlem Dairesi, çağın gereklerine uygun hizmetler
ifa edecek, yargı mensuplarının bu değişikliklerden anında ve zamanında
haberdar olmasını sağlayacaktır. Böyle bir sistemin kurulması, sadece savcı ve
hâkimler için değil, avukat ve vatandaşlar için de önemlidir. Büyük merkezlerde
bu bilgilere ulaşabilmek kolay olabilir; ancak, ücra yerlerde bu bilgilere
ulaşmak oldukça zordur. Yargı faaliyetlerinin hızlı ve etkin bir biçimde yürütülebilmesi,
yargıyla uğraşan kişilerin mevzuatı, bilimsel içtihatları, hatta, diğer
ülkelerdeki uygulamaları bilmeleriyle mümkündür. Bu ihtiyaçlara cevap vermek, yargı organlarının, adalet teşkilatının
modern araç ve gereçlerle donatılmasını gerektirmektedir. Yüksek yargı organlarının
bilgi ve tecrübelerinden genç yargı mensuplarının yararlanmasını sağlamak ve bu
yolla yargı organları arasında bağlantı kurabilmek önemlidir. Ülkemizin üyesi olduğu uluslararası kuruluşlarca yapılan düzenlemeleri,
yargı yetkisi tanınan uluslararası mahkemelerin kararlarını ve gerekli görülen
diğer konuları değerlendirerek bilgi işlem ortamına aktarmak, kullanıcıların
hizmetine sunmak, bu dairenin görevleri arasında bulunmaktadır. Avrupa Birliğine girmek için gayret sarf edilen şu günlerde, Avrupa
Birliği müktesebatını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ülkemizi de
ilgilendiren kararlarını bilgisayar ortamına aktarmak, çağdaş adalet sisteminin
ülkemizde de geçer hale gelmesini sağlayacaktır. Hiç olmazsa bu yolda bir
başlangıç yapılmaktadır. Bundan böyle, köhne adliye binaları yerine modern
adliye sarayları, daktilo yerine bilgisayar, kalın, kara ciltli kitaplar yerine
web sayfaları görmeyi umuyoruz. Bütün bunlar çok güzel de, bize göre iki önemli sorun var. Onların nasıl
halledileceğini bilmek istiyoruz. Birincisi şudur: Cunta döneminde hazırlanmış, hazırlayanların dahi
"değişmesi gerekir" dediği, ferdi devletten korumak yerine, devleti
fertten korumayı esas alan, insan hak ve hürriyetlerini olabildiğince
sınırlayan 1982 Anayasası yerinde kalacaksa, düşünceyi ifade, din ve vicdan
hürriyeti başta olmak üzere, insan haklarını sınırlayan ve hatta ortadan
kaldıran mevzuat değiştirilmeyecekse, teknik imkânları geliştirmenin, modern
bilgisayar ortamına geçmenin ve bütün bunları Türkiye'nin en ücra köşelerine
kadar götürmenin, ne hukuk sistemine ne Türk demokrasi hayatına ne de ülke
insanına en ufak bir faydası dokunacaktır. İkinci problem şudur: Enflasyonu yenmek, ekonomiyi düzeltmek için azamî
tasarruf yaptığını söyleyen bu iktidar, bu amaç için, işçiyi, memuru, dul ve
yetimi, esnaf ve köylüyü, velhasıl bütün toplumu açlığa mahkûm etmiştir;
piyasaların durmasına, esnafın kepenk kapatmasına aldırmamış, Sakıp Sabancı'yı
bile isyan ettirmiştir. Çöpten ekmek arayan insanlara aldırmayan, çeşitli adlar
altında, dolaylı ve dolaysız vergilerle, her bakımdan insanına gaddar davranan
bu iktidar... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız. FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) - ... hesapları altüst edecek, 1000'e yakın
yeni kadroyu ihdas etmekten çekinmemektedir. Bunun, bütçeye maliyeti hesap
edilmiş midir? Yeterli kaynak bulunmuş mudur? Bunlar, izaha muhtaçtır. Üstelik,
bu giderlerin sadece personel giderlerinden ibaret olmadığı da şüphesizdir.
Zira, bu sistemin diğer giderleri yanında, personel giderleri, bir cüzden
ibaret kalacaktır. Umuyoruz ki, hükümet, hesabını kitabını iyi yapmış olsun. Adalet
sisteminin yükünü hafifletecek bu altyapı çalışmaları yarım kalmasın. Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kukaracı. Madde üzerinde ikinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Denizli
Milletvekili Sayın Kemal Aykurt'a ait. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. DYP GRUBU ADINA MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 7 nci maddesi üzerinde söz
aldım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bu madde, hepinizin bildiği gibi, 7 nci maddeye
22/A maddesi ilavesiyle, Bakanlık merkez ve taşra teşkilâtları arasında bir
koordinasyon sağlamayı hedef alan bir düzenlemedir. Maddenin on bendine
baktığımız zaman görülüyor ki, Bakanlık teşkilâtının başından en alt
birimlerine kadar, bir koordinasyon sisteminin düzenli bir şekilde yürütülmesi
öngörülüyor. Buna itiraz etmek mümkün değil. Gecikmiş bir kanun tasarısıdır;
esasen, geçmiş hükümetler zamanında hazırlanan ve bugün Meclisimize gelen bir
tasarıdır. Bu maddeye olumlu bakıyoruz; ancak, bir üzüntümüzü ifade etmek
istiyoruz. Değerli milletvekilleri, gerek cezaevlerinin iyileştirilmesine yönelik
yasaların görüşülmesinin bir kısmında gerekse bugün, çok önem arz eden bu
yasanın müzakeresinde, ilgili Bakan yerinde yok. Sayın Orman Bakanımızı tenzih
ediyorum, yanlış anlaşılmasın; ben, geçen sefer de sordum, bir defa daha
soracağım, yüz defa daha da sormaya devam edeceğim. Bugün, Bakanlık
teşkilâtında ve tasarrufunda inanılmaz derecede yanlışlıklar var. Özellikle, af
kapsamı dışında kalan 500 hükümlünün, cezaevlerinden bir biçimde çıktığını,
salıverildiğini biz basından öğreniyoruz, televizyondan öğreniyoruz. Geçen
birleşimde sordum, Sayın Bakan doğruladı; yani, 500 hükümlünün, bir yanlış
yorumlama neticesinde salıverildiğini söyledi. Değerli milletvekilleri, bu konu, fevkalade önemli bir konu; yani,
Bakanlık, af kapsamı dışında kalan 500 hükümlünün salıverilmesine göz yummuşsa
veya ihmal varsa veya kasıt varsa, burada Sayın Bakanın o koltukta oturmaması
lazım. Şimdi, 500 hükümlü kim, suçları ne; bu insanlar şimdi nerede, yurt
dışında mı, yurt içinde mi, yakalandı mı, yakalanmadı mı? Bu suallere cevap
aramaya devam ediyoruz ve cevap da bekliyorum. Sayın Bakana vekâlet eden
Değerli Orman Bakanımız cevap verecek mi bilmiyorum. Ben, bu sualimi
tekrarlıyorum; takipçisi olacağım. Sayın Başkan, konuyla ilgisi yok gibi görünse de, geçen celsede
zabıtlara geçen bir beyanın bu zabıtlardan çıkarılması teklifini -o gün
konuşamadım, vakit bulamadım- bugün tekrarlamak istiyorum, talepte bulunmak
istiyorum. Bu beyan, fevkalade sakil bir beyandır; hepimizi rencide etmiştir,
bütün milletvekillerini rencide etmiştir, bütün Türk Milletini rencide
etmiştir. Sayın Başkanım, müsamahanıza sığınarak bu cümleyi okumak zorundayım
ve bu beyanın zabıtlardan çıkarılması talebini yapıyorum. Sayın Milliyetçi
Hareket Partisinin Değerli Grup Başkanvekili, zaten, çok hazindir ki, dün şu
sıralarda otururken bu sıralardakine söylediğini, bugün, bu sıralarda
otururken, yetiştiği ocağa bühtanda bulunmayı bir maharet sanmaktadır; bunu
alışkanlık haline getirmiştir. Bu, iki ayrı insan karakterinin tezahürüdür,
bunun da takdirini Yüce Milletimizin değerlerine bırakıyorum. BAŞKAN - Lütfen, sataşma olmasın efendim. Lütfen... MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Şimdi, oraya geliyorum. Çok önemli
Sayın Başkanım. Rencide etmiştir Türkiye'nin birliğini, dirliğini ve düzenini; devletin
üniter yapısını rencide eden bir beyandır. Sanıyorum, Grup Başkanvekili bunu
bilerek de söylemedi, onu da söylüyorum. Bakınız ne diyor: "Sayın Kamer Genç -kimsenin avukatı değilim-
sizinle hayatım boyunca davalıyım; hayatım boyunca başından davalıyım,
hayatımın sonuna kadar davalı olacağım." Burası beni ilgilendirmiyor; ama,
şimdi okuyacağım cümleye bakınız: "Çünkü, inançlarımız farklı" diyor.
"Dünya görüşümüz farklı, kültürümüz farklı" diyor. Sayın Başkanım, zaten, bu fitnenin yeteri kadar müşterisi var burada,
Türkiye'de; yurt dışında müşterisi var; bunu tahrik edenler var... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Aykurt, lütfen toparlayınız. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Meclis kürsüsünde de, bilerek veya
bilmeyerek, bir milletvekilinin -ki, kendisini takdir ettiğim bir
milletvekilinin- maksadını aşan bu beyanı Yüce Milletimizi ve bizi rencide
etmiştir. Bu beyanın zabıtlardan çıkarılmasını talep ediyorum. Bu, Türkiye'nin
birliğine ve dirliğine, etnik yapısının üzerine dökülmüş bir benzindir. Bunun
zabıtlardan çıkarılmasını rica ediyorum. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Ne ilgisi var! MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) KÜRŞAT ESER (Aksaray) - Ne ilgisi var yani! MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Çok ilgisi var, çok ilgisi var. Bu
söylenmez. Bu, etnik kavganın körüklenmesidir. BAŞKAN - Sayın Aykurt, teşekkür ediyorum. Lütfen... MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Ne demek, kültürümüz farklı?!. Kimin
kimden kültürü farklı?! OKTAY VURAL (İzmir) - Kim, kimi, kimden şey yapıyor?.. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Böyle bir şey var mı? OKTAY VURAL (İzmir) - Yoksa, daha ne konuşuyorsun?! MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Neyi yapmak istiyorsunuz? OKTAY VURAL (İzmir) - Sen neyi yapmak istiyorsun? Kendiniz bunu ortaya
getiriyorsunuz, kendiniz buna çanak tutuyorsunuz. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Bölücülük yapıyorsunuz! BAŞKAN - Sayın Aykurt... OKTAY VURAL (İzmir) - Hiç ilişkisi yok. Aklınız fikriniz milleti
bölmekte. MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Bölücülüğü yapan sizsiniz. OKTAY VURAL (İzmir) - Hiç ilişkisi yok. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, izin verir misiniz? BAŞKAN - Bir dakika... Tamam... Sayın Aykurt otursun... Tabiî, MHP Grup Başkanvekilliğine bir hitapta bulunuldu; açıklama
hakkınız var. 69 uncu maddeye göre söz veriyorum. Yalnız, lütfen, yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim. Buyurun. V. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam) 2. - Erzurum Milletvekili İsmail
Köse'nin, Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt'un, konuşmasında, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım. Fevkalade yanlış, asıl maksadını aşan, şahsımla, düşüncemle ve zabıtlara
geçen konuşmamla alakası olmayan; ama, neden kaynaklandığını da bilemediğim,
neden bana karşı bu şekilde bir tarizde bulunulduğunu da anlayamadığım,
fevkalade üzüldüğüm bir iddiayla karşılaştım. Buna cevap verme imkânını
verdiğiniz için, size teşekkür ederim Sayın Başkanım. Konuşmamı çok iyi hatırlıyorum. Doğrudur; siyasî partilerde, insanlar,
kendi dünya görüşlerini, kültürlerini ve inançlarını yaşabilecekleri içindir
ki, o siyasî partide bulunurlar; ama, önemli olan da, ülkeye ve millete hizmet
için var olmaktır. Hiçbir zaman, gerek memuriyetim döneminde gerek siyasî
çalışmalarım ve siyasî dönemimde, inançları farklı olan, mezhebi farklı olan,
etnik yapı diye zaten kabul etmediğim böyle bir meseleyi farklı görmek, ne
benim üslubumda ne meşrebimde vardır. OKTAY VURAL (İzmir) - Ne de Milliyetçi Hareket Partisinin... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Dolayısıyla, hâlâ anlayamadım. Doğrudur;
siyaseten, Sayın Kamer Genç'le bir yerde olmam mümkün değildir; dünya görüşüm
çok farklıdır. MEHMET TELEK (Afyon) - Doğru Yola yakışır Başkanım... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Çünkü, bir daha, bir daha bir şey söyleyeyim;
yetiştiğim ocak değildir orası, orası bulunduğum yerdir. Yetiştiğim ocağın
zihniyeti burasıdır. (MHP sıralarından alkışlar) Evet, hayatım boyunca
milliyetçi ve ülkücü düşünceyi yaşadım ve o düşüncenin, memuriyetimde,
siyasette de temsilciliğini yaptım. Eğer, Meclisteki zabıtları okursanız,
zabıtlardaki konuşmalarım, şu andaki, onbeş yıldan bu yana bu kürsüden
konuşmalarım, davranışlarım ve yaşantım, Milliyetçi Hareket Partisi çizgisinin
dışında değildir. Hasbelkader -insanların hayatında olabilir- siyaseten bir
çatı altında bulunmuş olabilirim; ama, fikriyatım ve karakterim itibariyle,
aklı baliğ olduktan bugüne kadar -yani, lise, üniversite, memuriyet ve siyasî
dönemimde- başka bir çizgide olmadım. Eğer, yanlış anladıysanız, yazıyı ve
zabıtları bir daha okuyunuz. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Okudum... Size vereyim... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Tekrarlıyorum... Tekrarlıyorum... Haddinize düşmez... MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Size vereyim bakın... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bir
dakika... Haddine düşmez... BAŞKAN - Sayın Köse, lütfen... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Pardon Sayın Başkanım... Ben, hiçbir zaman iki karakterli ve iki şahsiyetli olmadım. Milliyetçi
düşüncenin daima savunucusu ve ülkeyi seven vatanperver bir insanım. Şu Meclis
çatısı altında dört dönemden bu yana bulunmamın altında yatan sebep de budur. O
itibarla, sizin gücünüz... Hele, özellikle, şahsınızın bana karşı söylemiş
olduğu bu sözlerden dolayı, beni bu şekilde suçlama durumunda olabilecek
niteliklere sahip değilsiniz, gücün yetmez ve sizi de, zaten, ne ölçü
alabilirim ne de sizinle bu meseleleri tartışabilirim. O itibarla,
tekrarlıyorum, Yüce Meclisten özür diliyorum; çünkü, ciddî bir iddiayla karşı
karşıyayım. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Beyanınızdan özür dileyin. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Hiçbir arkadaşımıza, hiçbir milletvekiline,
hiçbir siyasî partiye, burada, herhangi bir maksadı aşmak suretiyle...
Maksadımı da, her zaman, aşmamaya gayret ederim. O da senin haddine
düşmemiştir; benim maksadımı aşıp aşmama konusundaki ölçüyü tartmak... O
itibarla, teessüflerimi bildiriyorum. Konuşmamdan dolayı da, kendi bulunduğunuz
meslek itibariyle bir başkasından ister ücret alın ister almayın, bir
başkasını, burada, kalkıp onu savunma durumuna da... MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - O size yakışır. Benim çizgimde kırıklık
yok. İSMAİL KÖSE (Devamla) - ...onu savunma durumunda olmak da size yakışmaz. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Ben, doğduğum yerde ölürüm. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Tekrarlıyorum... BAŞKAN - Sayın Köse, lütfen... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Tekrarlıyorum. Hiçbir şekilde o manada değil,
siyasî manada söylenmiş... Dünya görüşüm farklı, kültürüm farklı, inançlarım
farklı; bundan daha doğal bir şey olamaz. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - O beyan size ait. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Çünkü, benim gittiğim mekânlarla bir başkasının
gittiği mekânlar farklı olabilir. O itibarla, niçin buraya gidiyorsunuz, siz
niçin bu hareketi yapıyorsunuz diye birbirimizi suçlamaya da kimsenin hakkı
yok. Neden böyle düşünüyorsunuz diye kimsenin de suçlamaya hakkı yoktur. Şimdi, burada, milletimizin ve de değerli milletvekillerimizin zamanını
almaya da hiçbirimizin hakkı yoktur; ama, bu meselenin, bu iddianın şahsımızla
hiçbir alakası yoktur. O itibarla, bir daha, bu zabıtları iyi değerlendirin,
iyi okuyun. Asıl kendisine karşı eğer söylenmiş bir şey varsa, o arkadaşımız da
okur, gelir, bana böyle bir maksadımızın olup olmadığını sorduğu zaman da,
gerekli cevabını alır. Buradaki bütün insanlarımız birbirlerini çok iyi tanıyorlar; ama, sizi,
ben, bugün anlayamadım. Psikolojik ya da fizyolojik ya da başka sebeplerden
dolayı kimyanız bozuk olabilir; ama, muhatabınız ben değilim. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Benim kimyam bozuk olsa, yer
değiştiririm. Kimyası bozuk olan sizsiniz! (MHP sıralarından "otur
yerine" sesleri) İSMAİL KÖSE (Devamla)- Bir daha dikkatli olmanızı rica ediyorum. Teşekkür ederim Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Köse... Sayın Köse... MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Benim çizgimde kırıklık yoktur! (MHP
sıralarından gürültüler) VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2.- Adalet Bakanlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler
Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405) (S. Sayısı : 599) (Devam) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7 nci madde kabul edilmiştir. V. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam) 3. – Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, benim ismimden söz edilmek
suretiyle bana hakaret edildi. Ben, bu konuşma yapıldığı zaman Genel Kurulda
yoktum. BAŞKAN - Size hakaret edilmedi; ama, adınız geçti. KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, geçti de... Bakın, yani, Sayın İsmail
Köse bu hakaretini burada da tekrarladı. Rica ediyorum Sayın Başkan, benim de
ismim geçti. BAŞKAN - Sayın Genç, yeni bir sataşmaya meydan vermeden, adınız geçtiği
için... Ama, aslında, sizi savunma sadedinde geçti o ad. KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır efendim... BAŞKAN - Ama, buyurun. Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyin. Sayın Köse, böyle bir kastı olmadığını da ifade ettiler. Lütfen, onu da
dikkate alınız. KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, o, kastı olmadığını ifade etmedi;
bilakis, beni aşağılayan bir beyanda bulundu. KÜRŞAT ESER (Aksaray) - Yok canım sende!.. BAŞKAN - Sayın Genç, lütfen... KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, ben, 1980'den beri
politikanın içindeyim. Herkes, benim inançlarımı da bilir, bu ülkeye yaptığım
hizmetleri de bilir. Sayın İsmail Köse ile Doğru Yol Partisinde beraberdik. O,
genel başkan yardımcısıydı. O zaman, Deniz Baykal, parti genel başkanı olduğu
için, beni seçime sokmadı. Ben de, geldim Doğru Yol Partisine ve seçildim
geldim. Sayın İsmail Köse, yine, Meclis başkanvekilliğine aday oldu; ben de...
Yani, o genel başkanvekiliydi; ama, ben, o partide dışarıdan gelen bir kişi
olarak, hem de 2 katı oy alarak Meclis Başkanvekilliğine seçildim. Sayın Köse,
bunu bilesin. Şimdi, ikinci bir olay: Değerli milletvekilleri, Sayın İsmail Köse diyor
ki "ben, Kamer Genç'le davalıyım." Ben kendisine karşı dava açmadım
ki, o bana karşı davalı olsun. O, bana karşı, ancak davacı olur. Ben, sana
karşı dava açmadım. Üçüncüsü, inançlarımız farklı... Ben Müslümanım; ama, Alevî inançlı bir
insanım. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Yani, acaba,
siz hangi inançtasınız, Hıristiyan inancıyla mı şey ediyorsunuz; ben, onu
anlamak istiyorum. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Siyasî manada söyledim. HASAN BASRİ ÜSTÜNBAŞ (Kayseri) - Siyasî... Siyasî... KAMER GENÇ (Devamla) - Kültürümüz farklı diyorsunuz. Ben, Türk kültürü,
Anadolu kültürüyle yetişmiş bir insanım. (DYP sıralarından alkışlar) Acaba,
arkadaşımız, hangi kültürle yetişmiş; onu öğrenmek istiyorum. Yani, onları... BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Sayın Başkan, bunların yasayla ne
alakası var?! KAMER GENÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; benim
bu iktidardan, tabiî ki, şikâyetim var. Bu iktidarla ben bağdaşmam. Yani, bir
bakıyorsunuz, bu hükümetin başbakan yardımcısı, bakanı, diğer bakanına
"sen ajansın, vatan hainisin" diyor. Böyle bir kabine olur mu
arkadaşlar?! "Yahu, sen, Amerikan menfaatlarını savunmak için mi buraya
geldin" diyor. BAŞKAN - Sayın Genç, sataşmaya cevap verin. Sayın Genç... KAMER GENÇ (Devamla) - Peki, Amerikan menfaatlarını savunmak için buraya
geldiyse, nasıl oluyor da, o zaman, aynı kabine masalarında oturuyorsunuz?! (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Genç, sataşmaya cevap verin, sataşmaya cevap verin. KAMER GENÇ (Devamla) - Yine, bir başbakan yardımcısı da çıkıyor, en
büyük dostumuz olan, Türkmenistan Cumhurbaşkanına diyor ki "efendim,
ağaçtaki elmalar ile masadaki elmaları karıştırıyor." Bizim bir başbakan
yardımcısı, en büyük dostumuz bir cumhurbaşkanına bunu söyleyebilir mi?! Bu,
Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı yapılan bir hakaret değil mi?! Bana söz hakkı verin, günlerce, sizin iktidarınızın yaptığı hataları,
ülkeye yaptığı kötülükleri söyleyeyim; ama, ne yapalım ki, bu Mecliste söz
hakkımızı kaldırdınız. Burada, milletvekilinin söz hakkı yok. Bizim arkamızdan
konuşuluyor; ama, biz, burada, çıkıp kendimizi savunmuyoruz. Yani, size karşı o
kadar ciddî şeyler söylüyorum ki... MUSTAFA ZORLU (Isparta) - Genel Başkanınızın Amerika'ya ne kadar vergi
verdiğini açıklasana. KAMER GENÇ (Devamla) - Benim Genel Başkanım Amerika'ya vergi vermez. BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayalım. KAMER GENÇ (Devamla) - Sen iktidarsın; iktidarsan, yiğitlik sizdeyse,
buyurun, çıkarın, açıklayın; böyle dedikodularla acizliğinizi ifade etmeyin.
İktidarsanız, çıkın, söyleyin burada. (MHP sıralarından gürültüler) Yani, sizin Genel Başkanınız ile Ulaştırma Bakanınız çıkıyor, Devlet
Bakanı Kemal Derviş'le ilgili "sen, Amerikan menfaatlarını mı
savunuyorsun, yoksa, Amerikan ajanı mısın" diyor ve siz, aynı Kabinede
görev yapıyorsunuz... Bunlar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükümetine indirilmiş
en büyük darbelerdir. MUSTAFA ZORLU (Isparta) - Hangi sataşma üzerine konuşuyor Başkanım?!. BAŞKAN - Sayın Genç... KAMER GENÇ (Devamla) - Bunları, bu sözleri söyleyecek insanlar, Kabinede
yer alamaz değerli milletvekilleri. BAŞKAN - Sayın Genç... KAMER GENÇ (Devamla) - Arkadaşlar, tabiî, çok büyük gaflar yapıyorsunuz;
ama, ne yazık ki, burada söz hakkımız yok. Sayın Başkan, keşke imkânımız olsa... Bunları başka zaman da söylerim. İnanmanızı istiyorum, hakkınızda roman yazılabilecek çok olay var; ama,
şimdi, zaten, siz, söylenen sözlerden üzüntü de duymuyorsunuz. Saygılar sunuyorum efendim. (DYP sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
gürültüler) BAŞKAN - Teşekkür ederim. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2.- Adalet Bakanlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler
Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405) (S. Sayısı : 599) (Devam) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 7 nci maddenin müzakeresi tamamlanmış ve
madde kabul edilmişti. 8 inci maddeyi okutuyorum: MADDE 8. - 2992 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin ikinci fıkrasının
değişik ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Ancak, 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri saklı kalmak
koşuluyla uhdesinde bir kamu görevi bulunanlara ödenecek huzur hakkı fiilen
görev yapılan her gün için (1000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile
çarpımı sonucu bulunacak miktarı geçemez. Uhdesinde bir kamu görevi
bulunmayanlara ödenecek huzur ücreti için bu gösterge rakamı (2000) olarak
uygulanır." BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına... BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkanım, Bolu Milletvekili Sayın İsmail
Alptekin konuşacak. BAŞKAN - Buyurun Sayın Alptekin. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA İSMAİL ALPTEKİN (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
599 sıra sayılı Adalet Bakanlığının teşkilat ve görevleriyle ilgili yasa
tasarısının 8 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüş ve
düşüncelerini arz etmek üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Burada, Adalet Bakanlığı teşkilatıyla ilgili önemli bir yasa tasarısını
müzakere ediyoruz. Bakanlığımız, fevkalade önemlidir; çünkü, Adalet Bakanlığı,
teşkilatı itibariyle, ülkede, topluma adalet ve hakkaniyeti dağıtan ve ülkede,
hak ve hürriyetlerin, insan haklarının, özgürlüklerin adaletli bir şekilde
kullanılmasını ve insanların mağdur edilmemesini sağlayan, daha iyi ifadeyle,
hakkın temsil edileceği, teslim edileceği bir bakanlık. O bakımdan, huzurunuza
gelen yasaların, bu ölçüler içerisinde, bu düşünceler içerisinde
değerlendirilmesi gerekiyor. Bu yasa tasarısı içerisinde, bazı komisyonların kurulması esas alınmış.
Bu komisyonlara, halen devlet memuru olanlar da, emekli olanlar yahut olmayan
uzman kişiler de görevlendiriliyor. Değerli arkadaşlar, bir defa, birinci konu, ehemmiyet verilecek konu şu
ki, gerçekten, oluşturulacak komisyonlara uzman kişilerin alınması esastır.
Neden esastır; biz, geçmiş tatbikatta da biliriz ki ve şu anda, ülke için büyük
bir problem olan bankalar yönünden de biliriz ki, oluşturulan yönetim kurulları
ve komisyonlara getirilen bazı insanların konusunda uzman olmaması sebebiyle, o
komisyonlardan çıkan kararların, attığı imzanın mahiyetini, şümulünü, kapsamını
bilemediğinden dolayı, hem kendisinin başında birçok problemler oluşmuş hem de
hedefe ulaşılamamıştır. Bu bakımdan, oluşturulacak komisyonların, gerçekten,
ehil, uzman ve mesaisini veren kişilerden oluşturulması ve bunlara da hakkının verilmesi
lazım. Hiç kimse, bir dernek, bir vakıf çalışması içerisinde değildir; emeğini,
fikrini, düşüncesini ve çalışmasını buraya getirecektir. Öyleyse, ona, makul
ölçüler içerisinde bir ücretin ödenmesi çok tabiîdir. Burada -yasa tasarısında
getirilen değişiklik- ödenilecek huzur hakkının, fiilen bir görevi olanlar için
1 000 gösterge, bir görevi olmayanlar için de 2 000 gösterge üzerinden
belirlenmesi ifade edilmiş. Şimdi, gerçekten, bu uzman kuruluşların, komisyonların, bugüne kadar
Adalet Bakanlığı içerisinde oluşan şikâyetleri, özellikle cezaevlerinde oluşan
şikâyetleri, buralardaki eksiklikleri, problemleri -dünyaya açılan Türkiye'nin
varsa problemleri- diğer ülkeler nasıl halletmiş, çözmüşse, oraları da
araştırmak, değerlendirmek suretiyle, önemli raporları, önemli görüşleri,
önemli teklifleri ve tatbik edilebilir teklifleri getireceklerini ümit ve
temenni ediyoruz; bu komisyonların, beklenen hizmetleri ve faydaları
sağlayacağını ümit ve temenni ediyoruz. Tabiî ki, hakikaten, her şey, sadece belirlenen raporlarla olmuyor.
Zaman zaman şikâyet konusu olmuştur. Çok değerli hizmetler verilmiş, çok önemli
çalışmalar yapılmış, hazırlanmış raporların raflarda, sumenlerde, dolaplarda ve
kütüphanelerde tozlandığını, üzerinde çalışma yapılmadığını, tatbikat noktasına
alınmadığını da biliyoruz. İşte, burada, Türkiye, Avrupa Birliği çerçevesinde olsun, dünyaya karşı olsun,
insan hakları açısından ciddî manada sıkıntılarla karşı karşıya. Bunu,
hepimizin çözmesi lazım. Bu, bir iktidar meselesi, muhalefet meselesi de değil;
ülkenin meselesi, adalet meselesidir. Öyleyse, bu konularda ülkemizi sıkıntıya
sokan problemlerin, eksikliklerin, yine bu çalışmalar içerisinde
halledileceğini, halledilecek çözüm yollarının ortaya konulacağını, hükümete
tavsiye edileceğini, teklif edileceğini düşünüyorum. İyi bir çalışma
yapılacağını, faydalı sonuçlar alınacağını düşünerek, hayırlı olması dileğiyle
hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Alptekin. İkinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın
Sadri Yıldırım'a ait. (DYP sıralarından alkışlar) Buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 599 sıra sayılı Adalet Bakanlığının teşkilat ve
görevleri hakkında kanun tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılar
sunuyorum. Değerli milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce, Dünya Çiftçiler Günü
nedeniyle, sıkıntı içinde olan tüm çiftçilerimizin çiftçiler gününü kutluyorum
ve kendilerine sabır diliyor, ayakta durmaya çalışmalarını tavsiye ediyorum. Adalet Bakanlığının teşkilat ve görevleriyle ilgili düzenlemeleri
getiren bu tasarı, kanun hükmünde kararnamenin dayanağını oluşturan 3990 sayılı
Yetki Kanununun Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan bu
hukukî boşluğun doldurulması için görüşülmektedir. Ayrıca, Ceza ve Tevkif
Evleri Genel Müdürlüğünün, görev alanına giren konularda uluslararası alanda
araştırma ve inceleme yapılması ve bu hususlarda işbirliği hakkında düzenleme
yapılmaktadır. Burada esas olan adalettir. Adalet, devletin meşruiyet
temelidir. Adalet, devletin varlık sebebidir. Yani, bu yapılan çalışmalar,
ülkede adaletin teessüsü ve adaletin sağlanması için yapılmalıdır. Ancak,
adalet, demokratik hukuk devletiyle mümkündür; yani, kamusal alanda adalet ve
hakkaniyet hâkimse, toplumsal barış sağlam temellere oturuyor demektir. Ancak,
adil bir devlet, insanlık onuruna, çağdaş insanî değerlere saygılı bir düzeni
gerçekleştirebilir. Kısaca, adalet, hak, hukuk ve eşitlik demektir. Ehemmiyetini arza çalıştığım adaletin ülkede hâkim olabilmesi için,
evvela yargı bağımsızlığının ve yargıç güvencesinin teminatı şarttır. Yani,
yargı gücü, devletin egemenlik haklarındandır. Öyleyse, hakkın, hukukun,
adaletin sağlanması ise, devletin temel görevlerindendir. Ben, bu nedenle, bu temel görevleri yerine getirirken, hâkimlerimizin ve
tüm adlî personelin büyük sorunları olmasına rağmen, görevlerini en iyi şekilde
yerine getiren, adalete hizmet eden hâkimlerimize ve tüm personele teşekkür
ediyorum. İşte, bu nedenlerle, yargının, etkin, objektif, doğru ve hızlı
çalışabilmesi için sorunlarından arındırılması lazımdır. Bu sorunları çözerken,
yani, bilhassa, Adalet Bakanlığının sorunlarını çözerken çok dikkat edilmesi
gerekir; çünkü, adalet, toplum ve demokrasi için çok hassas ve çok önemli bir
konudur. Adalet terazisinin bir tarafında sorunlar varken, diğer tarafında da
toplum vardır, hak ve hukuk vardır, demokrasi vardır ve adaletin kendisi
vardır. İşte, bu nedenledir ki, Adalet Bakanlığının sorunlarını çözerken, önce,
iyi tespit etmek ve teşhisi iyi koymak gerekir; çünkü, bir ülkede adil, yani,
eşit adalet varsa, hak ve hukuk varsa, o ülkede medeniyet vardır, demokrasi
vardır demektir. Değerli milletvekilleri, Adalet Bakanlığında yapısal değişikliğe gidilmesi,
hatta, adlî reform yapılması, Doğru Yol Partisinin son derece önem verdiği ve
benimsediği bir husustur. Daha evvel de, Doğru Yol Partisi, Refahyol koalisyonunda
konuyu gündeme almış; ancak, görüşülememişti. Zira, Doğru Yol Partisi, ikinci
demokrasi paketinde de bunu dile getirmiştir. İşte, bu sorunlar göze alınarak, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğüne
çok önemli görevler, yetkiler verilmiştir. Uluslararası alanda araştırma ve
inceleme yapmak, bilgi alışverişi ile uluslararası alanda işbirliğinin
düzenlenmesi konusunda yetki ve görev verilmesi gecikmiş olsa da, bir
ihtiyacın, bir zaruretin sonucudur. İşte, bundan böyle, Genel Müdürlüğün, artık
yetkisi vardır, uluslararası alanda bu konularda yapılması gereken her şeyi
yapmak görevidir; ancak, hukukun, yurdun her bölgesinde uygulamalarının aynı
olması, yeknesaklığın sağlanması konusunda hâkimlere ve hukukçulara, ilgili
herkese, bilgiişlem müdürlükleri vasıtasıyla bilgi, belge, emsal karar ve
mevzuat aktarmada görev verilmesini olumlu buluyoruz. Ayrıca, biz, Doğru Yol Partisi olarak, yukarıda da söylediğim gibi, adlî
reformdan yanayız; ancak, getirilen tasarı, adalet anlayışıyla ilgili herhangi
bir şey getirmemektedir; eksikleri vardır, noksanları vardır. Buna rağmen,
yargıyı güçlendireceği inancıyla, bu tasarının ülkemize ve adalet camiamıza
hayırlı olmasını diliyor; Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına, Yüce
Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını
istiyorum. BAŞKAN - 8 inci maddeyi oylarınıza sunacağım, karar yetersayısını
arayacağım. 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur. Otururken saydım, Genel Kurulda toplam 72 kişi var. 10 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.23 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 17.35 BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER: Melda BAYER (Ankara),
Mehmet AY (Gaziantep) BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103 üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2.- Adalet Bakanlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler
Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405) (S. Sayısı : 599) (Devam) BAŞKAN- Komisyon ve Hükümet yerinde. Hatırlanacağı üzere, 8 inci maddenin oylanması sırasında karar
yetersayısının aranılması istenmiş; ancak, bu sayıya ulaşılamamıştı. Şimdi, elektronik cihazla 8 inci maddenin oylamasını tekrar yapacağız. Oylama için 3 dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik
cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve 8 inci madde
kabul edilmiştir. 9 uncu maddeyi okutuyorum: MADDE 9. - 2992 sayılı Kanuna ekli Bakanlık Merkez Teşkilâtına ilişkin
Ek-I Sayılı Cetvelin Anahizmet Birimleri Bölümünün, Anayasa Mahkemesince iptal
edilen (6) ncı sırası "Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel
Müdürlüğü"olarak yeniden düzenlenmiş, (7) nci sırasında yer alan "Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi
Başkanlığı" "Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü" olarak
değiştirilmiş, Yardımcı Birimler Bölümüne " 6. Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı"
ilave edilmiş ve takip eden birimlerin numaraları buna göre teselsül
ettirilmiştir. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Aksaray
Milletvekili Sayın Ramazan Toprak ifade edecekler. Buyurun Sayın Toprak. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin
değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz 599 sıra sayılı kanun tasarısıyla, devlete 843 kişi
alınacak. Maşallah, dünyanın en büyük işvereni bizim ülkemiz oldu. Olumsuzluk
ve verimsizlik anlamında da, herhalde, ilk sıralardayız. Değerli milletvekilleri, tabiî, tasarıyla ilgili teknik eleştirilere
girmek mümkün. Tasarının bu maddesiyle, ülkeye, Adalet Bakanlığı bünyesinde,
Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü ile Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı adı altında
iki kuruluş daha ihdas edilmiş oluyor. Sayın hükümet iki yıldır fiilen işbaşında; cumartesi günü çıkarılan
Telekom Yasasıyla birlikte, çıkarılan yasa adedi 286; evet, iki yıl içinde
toplam 286 yasa çıkarılmış. Değerli milletvekilleri, yasa niçin çıkarılır; bu
aziz milletin sorununu çözmek amacıyla çıkarılır. Ben düşünüyorum, 286 yasa
demek, 286 sorunun çözülmesi demektir. Bakıyorum, kaç sorun çözülmüş? Çözülen
bir sorun olduğunu ifade eden varsa, buyursun; Yüce Meclisin kürsüsü buna
açıktır, biz de dinlemeye hazırız. Bırakın sorun çözümünü, sorunlar, kartopu
gibi yuvarlanarak artıyor. Ülkede, her gün bir kriz beklentisi; olumlu haber,
maalesef, hiç duyamıyoruz. Olumsuz haber olmadığı gün, acaba bir yanlışlık mı
var diye bir beklentiye de girmeye başladık. Ne kadar sağlıksızlık işareti! Bu,
şunu ifade ediyor: Beceriksiz insanlar, yeteneksiz insanlar, aciz insanlar,
sorunun altında ezilen insanlar, sorun çözmekten uzak insanlar kurumlar
kuruyorlar, kurullar oluşturuyorlar, sorunun çözümünü bu kurula havale
ediyorlar. Soruna, kurulan, ihdas edilen bu kurulla birlikte bir sorun daha
eklenmiş oluyor. Çözülen bir sorun yok. Yine dikkat ediyorum, bu iki yıllı süre içerisinde adlî sistemimizde ne
kadar sorun çözülmüş diye, bilakis, adliyelerimizde, sorunların yumak halinde
gittikçe arttığını gözlemliyorum. Biz bu sorunları dile getirdiğimizde, Sayın
Adalet Bakanı, komisyonda, bizzat "bana verilen bu bütçeyle, otuz yılda,
ben, yargı reformunu gerçekleştiremem" diye isyan etmiştir. Evet, Sayın
Bakan "bu bütçeyle, ben, otuz yılda yargı reformunu gerçekleştiremem"
diye inlemiştir. Değerli milletvekilleri, birkaç yıl önce yapılan bir araştırmada, uygar
ülkelerin, gelişmiş ülkelerin en gözde meslek sıralaması yapıldığında, birinci
sırada yargı mensupları gelmiş; en geri kalmış ülkelerde, dünyanın gerçeğinden
uzak ülkelerde, aynı araştırma sonucu, yargı mensupları en alt düzeyde yer
almış. Değerli milletvekilleri, yargı mensubuna verilen değer, adalete verilen
değer "adalet mülkün temelidir" ilkesinde saklıdır. Mülk, hepinizin
malumları, devlet demektir. Sistemin, mülkün temelinden adaleti çekip
alırsanız, tuğlaların yıkıldığı gibi, bu sorunların altında 70 milyon Türk
insanı ezilir. Dikkat ediyorum, son dönemlerde, sürekli, yargı ve yargı
mensupları aşağılanıyor, yargı tahkir ediliyor; yargı mensupları, açıkça,
baskına, telkine... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, tamamlayınız. RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Bitiriyorum. Yargı mensupları, tarihinin hiçbir döneminde, bu kadar hedef tahtası
olmamıştı. Dilerim, bugünkü tartışmalar, bunun sonu olur. Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla, 70 yaş sınırı öngörülmek
suretiyle, Bakanlığa yüksek müşavir atanması gerçekleştiriliyor. Dünyada en
genç nüfusa sahip bir ülkeyiz. Ben, sistemde, pasif anlamda yaş sınırının
konulmaması gerektiğine inanıyorum; ancak, aktif anlamda sistemde görev alacak
bütün kamu görevlileri için -evet, altını kalınca çiziyorum; aktif anlamda
kamuda görev yapan kişiler için- alt limit nasıl aranıyorsa, bir üst limit de
aranmalı ve bu tasarıda öngörüldüğü gibi 70 değil, 60, haydi bilemediniz,
memurluğun son yaş sınırı olan 65 olmalıdır. Bu dileklerimle, tasarının hayırlı olmasını temenni ediyor; saygılar
sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Toprak. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Sadri
Yıldırım?.. Yok. 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 10 uncu maddeyi okutuyorum: MADDE 10. - Ekli (1) sayılı listede
yer alan kadro iptal edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (II)
sayılı cetvelin Adalet Bakanlığına ait bölümünden çıkarılmış; ekli (2), (3) ve
(4) sayılı listelerde yazılı kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) ve (II) sayılı
cetvellerin Adalet Bakanlığına ait bölümlerine eklenmiştir. BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Bolu Milletvekili Sayın
İsmail Alptekin ifade edecekler. Buyurun efendim. ( FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA İSMAİL ALPTEKİN (Bolu) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 599 sıra sayılı Adalet Bakanlığının teşkilât ve görevleri
hakkındaki yasa tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde Fazilet Partisinin görüş
ve düşüncelerini arz etmek üzere huzurunuzdayım. Değerli milletvekilleri, Adalet Bakanlığı teşkilâtıyla ilgili,
Bakanlığın değişik konularıyla ilgili, yakın zaman içerisinde huzurunuza
değişik yasalar gelmiştir. Bu yasalar, elbette ki, bizim anlayışımıza göre, bir
reform yasası değildir; ancak, ihtiyaçları karşılama noktasında, iyileştirme
gayreti içerisinde olunan yasalardır. Bu yasada -daha önce ifade edildi, Genel Kurulun bilgisine arz edildi-
değişik ihtiyaçlara göre, bilhassa dışa yönelik, Avrupa Birliğine yönelik iki
ayrı genel müdürlük yeniden teşkilâtlanıyor ve oluşturuluyor; Uluslararası
Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü; ayrıca,
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün görevleri de, Anayasa Mahkemesinin
iptali doğrultusunda yeniden belirleniyor. Değerli milletvekilleri, hakikaten, oluşturulan bu iki genel müdürlüğün
ve teşkilâtlanmasının, teşkilâtın ve tatbikatın içinde olan bir arkadaşınız
olarak, önemli bir ihtiyaç olduğunu ifade etmek istiyorum. Adalet Bakanlığı, sadece Türkiye'de topluma hitap eden bir bakanlık
değil; Adalet Bakanlığı, bir Dışişleri Bakanlığı kadar, dış ülkelerle olan
ilişkilerimizi düzenleyen, bu ülkelerde olan vatandaşlarımızın, şirketlerin,
uluslararası ilişkilerin ve anlaşmaların, bir yönüyle halkımızın,
vatandaşımızın ve hükümetimizin hak ve hukukunu koruyan, koruması gereken
bakanlıklardan birisidir. Öyleyse, bu konuda uzmanlaşmış, bilgi sahibi, lisan
bilen, bu uluslararası hukuku iyi bilen, ilişkide bulunduğumuz devletlerin
hukukunu, tatbikatını iyi bilen kişilere ve teşkilât içerisindeki uzmanlara,
makamlara ihtiyacımız vardır. Her ne kadar, bir önceki maddede Fazilet Partisi
Grubunun görüşünü ifade eden değerli arkadaşımız, haklı olarak, masrafları
küçülten ve tasarruf içerisinde olan hükümetin bu geniş kadrolarla bütçeye
belirli miktarda yük olacağı hakikatini ortaya koydu ise de -buna katılıyorum-
bazı realiteler var ki, bunların da yerine getirilmesi lazım. Biz, bir mahkemenin, sadece mahkemelerle ilgili olarak Avrupa'ya, dış
ülkelere gönderdiği bir tebligatın, üç ay, altı ay cevabını alamıyoruz. Demek
ki, teşkilâtta bir sıkıntı var, bir ihtiyaç var. Bu bakımdan, ümit ediyorum ki,
oluşturulan yeni genel müdürlükler görevini tam olarak yerine getirebilir. Değerli arkadaşlar, Adalet Bakanlığı denilince, hepimizin aklına, önce,
yargı gelir; hâkimdir, yargıçtır, mahkemelerdir. Bu arada, hepimiz, bir
şikâyeti ortaya koyuyoruz; Türkiye'de, birçok konu sulandırıldığı,
yozlaştırıldığı gibi, yargının da siyasallaşması noktasında, bizi aşan, en
yetkililerin ifadeleri var, şikâyetleri var; uluslararası şikâyetler var.
Öyleyse, yargı bağımsız olmalıdır; ama, ben, bunun altını çizerken, buna yüzde
yüz katılırken, bir şey daha ifade ediyorum: Yargı, bağımsız olmalı, bağımsız
olduğu kadar da yansız olmalıdır. Eğer, yargının yansız olma, olmazsa olmaz
şartında bazı sıkıntılar ortaya çıkarsa, yargının itibarı üzerinde, yargıçların
itibarı üzerinde tartışmalar açılabilir; ki, bunu, ben, en tehlikeli yön ve yol
olarak görüyorum. Değerli arkadaşlar, bugün, gelişmiş, güçlenmiş ülkelerin yargıları
bağımsızdır ve yansızdır aynı zamanda. Hatırlanır, Almanya'yı bu Almanya haline
getiren, birleştiren Bismark'ın bir sözü var; Bismark bu sözünde
"toplumun, devletin en tehlikeli iki müessesesi eğer yozlaşırsa, çok
tehlikelidir; bunlardan bir tanesi adalet, bir tanesi de din" demektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) İSMAİL ALPTEKİN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Lütfen... İSMAİL ALPTEKİN (Devamla) - Öyleyse, yargı, bir toplum için çok
önemlidir; bağımsız olmalıdır ve bir ülkede en güçsüz insanda dahi "benim
derdimi anlatacağım, hakkımı mutlaka alacağım bağımsız yargıçlar var"
anlayışı, şuuru mutlaka yerleşmeli ve tatbikatta da bunun karşılığını toplum
almalıdır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Alptekin. Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, Aksaray Milletvekili Sayın Murat
Akın ifade edecekler. (DYP sıralarından alkışlar) Buyurun efendim. DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 599 sıra sayılı tasarının 10 uncu maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, ülkemizde yargılama hizmetlerinin müessir ve
süratli bir şekilde yürütülebilmesi için, hem personel meselesinin sayı ve
nitelik olarak çözülmesi hem de fizikî altyapının oluşturulması lazımdır. Uygar ülkelerde adliye binaları, en görkemli yapılar arasında ve bu
nedenle de "adliye sarayı" olarak isimlendirilmektedir. Ülkemizde ise
sadece tabelasında "saray" yazan, ihtiyaca cevap vermekten uzak, çoğu
zaman kiralık binaların dairelerinde adalet dağıtılmaya çalışılmaktadır. Bunun
yanında, hâkimlik ve savcılık mesleği de cazibesini kaybetmiştir. Değerli milletvekilleri, mevcut iş yüküne oranla, hâkim, savcı sayısı
ihtiyaca cevap vermekten uzaktır. Haftada iki üç gün 50-60 dosyayla duruşmaya
çıkan hâkimlerimiz, mesai saati yetmediğinden, dosya ve evrakların bulunduğu
torbaları evlerine götürerek incelemektedirler. Hem fizikî olarak yetersiz
mekanlarda hizmet vermeye çalışan hem de normalin üzerinde iş yükünü omuzlamaya
çalışan hâkimlerimiz, bunun yanında, maaşlarının düşüklüğü nedeniyle yaşam
şartlarına yenik düşmektedirler. Değerli milletvekilleri, genel olarak, hâkim, savcı maaşları mesleği
cazip hale getirmekten çok uzak olduğu gibi, bunun yanında, aynı derece ve
kademede aynı işi yapan hâkim maaşları arasında yüzde 100'e varan fark meydana
getirilmiştir. Bugün, birinci derecenin dördüncü kademesinde olan, birinci
sınıfa ayrılmış bir hâkimin eline 644 milyon Türk Lirası geçmektedir; aynı
derecede ve aynı işi yapan birinci sınıf bir hâkim 1 milyar 300 milyon Türk
Lirası almaktadır. Bu farkı izah etmek mümkün değildir. Hukuk fakültesinden mezun olan başarılı gençler, yönelebilecekleri diğer
alanlarda kendilerine sağlanan imkânlarla hâkimlik mesleğinde kendilerine
sağlanacak olan imkânları mukayese ettiklerinde, hâkimlik mesleğini tercih
edebilmelidirler. Bunun için de, hâkimlerin özlük hakları süratle
iyileştirilmeli, adliyenin bina, araç gereçleri ve diğer noksanlıkları da
giderilmelidir. Değerli milletvekilleri, bilhassa hükümetin uygulamış olduğu yanlış
ekonomik politikalar sonucunda, esnaf, çiftçi, tüm dargelirli kesim çok zor
durum altında yaşamaktadırlar. Esnaf ve çiftçi, alacağını tahsil edememekte,
dolayısıyla, borcunu da ödeyememektedir. Alacak-borç ilişkisi, ihtilaf olarak
mahkemelere intikal etmekte ve mahkemelerin mevcut yükleri, belki, birkaç misli
daha artmaktadır; işte, bu kadar zor idarenin, aynı zamanda, adliyede adaletin
tevziine de etki yapmaktadır. Değerli milletvekilleri, Adalet Bakanlığı tarafından gerekli ödeneğin
zamanında aktarılarak, bilhassa ilim Aksaray'da yapımı devam eden adliye
sarayının da en kısa zamanda bitirilmesi temennisiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın. III.- YOKLAMA BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 10 uncu maddeyi oylarınıza sunacağım;
ancak, daha önce yoklama talebi vardır. Yoklama talebini okutup, imza sahiplerini arayacağım: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Genel Kurulda toplantı yetersayısı yoktur. Görüşülmekte olan tasarının 10 uncu maddesinin oylaması sırasında
yoklama yapılmasını talep ediyoruz. BAŞKAN - Bülent Arınç?.. Burada. Zeki Çelik?.. Burada. Yahya Akman?.. Burada. Maliki Ejder Arvas?.. Burada. Ramazan Toprak?.. Burada. İsmail Alptekin?.. Burada. Rıza Ulucak?.. Burada. Ali Oğuz?.. Burada. Musa Demirci?.. Burada. Fahrettin Kukaracı?.. Burada. Hüseyin Karagöz?.. Burada. Mehmet Bekâroğlu?.. Burada. Veli Seyda?.. Burada. Ali Sezal?.. Burada. Nurettin Aktaş?.. Burada. Fethullah Erbaş?.. MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Bahri Zengin?.. Burada. Ahmet Karavar?.. Burada. Turhan Alçelik?... Burada. Yaşar Canbay?.. Burada. Şimdi, yoklama için 3 dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur. Sayın grup başkanvekilleri, ne kadar ara verelim? OKTAY VURAL (İzmir) - 15 dakika... BAŞKAN - Birleşime 15 dakika ara veriyorum efendim. Kapanma Saati: 18.05 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 18.20 BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER: Melda BAYER (Ankara),
Mehmet AY (Gaziantep) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103 üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumun açıyorum. III.- Y O K L A M A BAŞKAN - Hatırlanacağı üzere, 10 uncu maddenin oylanması sırasında
toplantı yetersayısının aranılması istenmiş; ancak, yapılan yoklama sonucu bu
sayıya ulaşılamamıştı. Şimdi, elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için 5 dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. - Adalet Bakanlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler
Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405) (S. Sayısı : 599) (Devam) BAŞKAN - Şimdi, 10 uncu maddeyi bağlı cetvelleriyle beraber oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: MADDE 11. - 2992 sayılı Kanuna ek 3 üncü maddeden sonra gelmek üzere
aşağıdaki ek 4 üncü madde eklenmiştir. "EK MADDE 4. - Adalet Bakanlığınca uygun görülen il cumhuriyet
başsavcılıkları nezdinde bilgi işlem müdürlüğü kurulabilir. Müdürlük, bilgi
işlem müdürü ve yeteri kadar personelden oluşur. Bilgi işlem müdürlüklerindeki bilgi işlem müdürü, şef, bilgisayar
işletmeni ve teknisyenler Adalet Bakanlığınca; diğer personel bağlı olduğu
adalet komisyonunca atanır." BAŞKAN - 11 inci madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına,
Ankara Milletvekili Sayın Rıza Ulucak'a aittir. Buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 599 sıra sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki Kanunun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 11 inci maddesi
üzerinde Fazilet Partimiz adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Değerli
Başkanımızı ve Yüce Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında 2992 Sayılı Kanuna ek 3 üncü maddesinden
sonra gelmek üzere eklenen ek 4 üncü maddesine göre, Adalet Bakanlığınca uygun
görülen il cumhuriyet başsavcılıkları nezdinde bilgi işlem müdürlükleri
kurulabilecektir. Malum olduğu üzere, işbu tasarının 7 nci maddesinde, 2992 sayılı Kanuna
eklenen 22/A maddesi olarak, Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı kurulması, Yüksek
Heyetinizce az önce kabul buyurulmuştur. Bu defa, Adalet Bakanlığınca uygun
görülecek yerlerde, bu Başkanlığın, tabiri caizse, taşra teşkilâtları kurulması
derpiş edilmektedir. Bilgi İşlem Dairesinin, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı
ile bağlı kuruluşların ilgili birimleriyle işbirliği yaparak, bilgi işlem sistemini
kurmak, işletmek, bakım ve onarımlarını yapmak ve yaptırmak, bunlara ait
hizmetleri ilgili birimlerle birlikte yürütmek, bilgi işlem projeleriyle ilgili
olarak bakanlık birimleri arasında koordinasyonu ve işbirliğini sağlamak,
derlenen hukukî mevzuatı, mahkeme içtihatlarını, bilimsel yayınları,
uluslararası mahkeme kararlarını kullanıcıların hizmetine sunulmasını sağlamak vesair
gibi daha birçok önemli görevleri bulunmaktadır. Bakanlıkça uygun görülecek yerlerde kurulacak müdürlükler, bilgi işlem
müdürleri ve yeteri kadar personelden oluşur. Bu maddede, bilgi işlem müdürü
dahil bütün personelin, bağlı olduğu Adalet Komisyonunca atanacağı
belirtilmektedir. Kanunun 22/a maddesinde belirlenen görevlerde ifade edilen hususların
gerek Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı gerekse bir koordinasyonla, uygun
görülecek illerde kurulacak bilgi işlem müdürlükleri yoluyla bütün ülke sathında
faydaya sunulması, elbette adaletin daha etkili çalışmasına vesile olacaktır,
bu yolda da içtihatların oluşmasına faydası olacaktır. Kanunun adalet camiamıza hayırlar getirmesi temennisiyle, Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ulucak. 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 1.- Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığının,
367 sayılı Bakanlıklarda ve Bağlı Kuruluşlarda Avrupa Topluluğuyla İlgili
Birimler Kurulması ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 17 nci maddesiyle ihdas
edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı (I) ve (II) sayılı
cetvellerin Adalet Bakanlığı ile ilgili bölümlerine eklenen kadrolar ile Avrupa
Toplu-luğu Koordinasyon Dairesi Başkanı dışında kalan personeli bu Kanunla
kurulan Avrupa Birliği Genel Müdürlüğüne devredilmiştir. Bu Kanun ile yapılan yeni düzenleme nedeniyle kadrosu kaldırılan Avrupa
Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanı, kazanılmış hak aylık derecesi ile
bulunduğu kadro derecesine eşit, durumuna uygun bir göreve atanır. BAŞKAN - Geçici 1 inci madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz'a aittir. Buyurun Sayın Oğuz. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
599 sıra sayılı kanun tasarının müzakeresini tamamlayıp neticeye gelmiş
bulunuyoruz. Geçici maddeyle birlikte genelini oylayıp, bugünkü çalışmamızı
inşallah bitirmiş olacağız. Değerli arkadaşlarım, her şeyden evvel şunu ifade etmek istiyorum ki, bu
tasarının ve müzakere ettiğimiz maddenin 1 ve 2 numaralı cetvellerinde, netice
itibariyle, 1 222 adet yeni kadro ihdası ortaya çıkmaktadır. Neredeyse Meclise
geldiğimiz günden beri, memleketin sıkıntı içerisinde olduğu ve içerisinde
bulunduğumuz bütçe sıkıntılarının getirdiği neticeleri acı acı birbirimize
şikâyet ederek tasarrufa gitmek mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmişizdir. Sık
sık gönderilen tasarruf genelgeleriyle de, memleketin içerisinde bulunduğu
şartlar hatırlatılarak, tasarrufun bir zaruret olduğu ve içerisinde
bulunduğumuz şartlar gereği buna riayet edilmesinin bir vecibe olduğu ifade
edilmiş; vatandaşlarımız, dairelerimiz, kurumlarımız da, devamlı tasarrufa
teşvik edilmiş bulunmaktadırlar. 1 222 kadro demek, milyarlarca, trilyonlarca belki de katrilyonlarca
liranın sarf edilmesi demektir. Bunun, bir zaruretten doğduğuna inanmıyorum. Ne
olursa olsun, elimizdeki mevcut bu kadroların, başka şekilde de halledilmesinin
mümkün olabileceğini düşünüyorum. Şimdi, bir genel müdürlük kuruyoruz, o genel müdürlüğe bağlı yeni
birimler ihdas ediyoruz; onlara, bir kısmı hâkimler olmak üzere, bir kısmı da
müdürler, personel şefleri, memurlar, uzmanlar olmak üzere 1 222 adet kadro
tahsis ediyoruz. Bunun getirdiği ağır yükün altında, memleketimiz yeni bir
sıkıntıya girecek demektir. Adalet Bakanlığında, Hariciye Bakanlığında mevcut
birimlerin içinde bu kadroları dağıtarak, bu görevler tevzi edilerek bu
meselenin halledilebileceğine inanıyorum ve bunun tasarrufla da korunacağına ve
memlekete bu kadar ağır bir yükün getirilmesine de imkân verilmemesi
gerektiğini düşünüyorum; ama, birinci cetvelde de ikinci cetvelde de,
tercümanlar, programcılar, çözümleyiciler, şefler, memurlar, sekreterler,
mühendisler ve teknisyenler olmak üzere tasnif edilmiş. 1 200 kadro yerine,
diğer bakanlıklardaki boşlukların doldurulması, bir taraftan da,
özelleştirilmiş bulunan, tasfiye edilmiş bulunan kurumlardaki kadroların
buralara getirilerek bu boşlukların kapatılmasıyla, bu ağır yükün
halledileceğine dair bir tavsiyem var. Eğer bir önergeyle bu halledilirse, 1 222 kadroluk bir tasarrufun
memlekete hayır getireceğini ve memleketin bir boşluğunun, bir malî yükünün
ortadan kaldırılacağını düşünüyorum. Bu yapılırsa, her şeyden evvel, ekonomik
sıkıntı içerisinde bulunan ve dışarıdan para, özellikle de yüksek faizli
paralar teminine çalıştığımız şu günlerde, bu tasarrufa riayet edildiği
takdirde, memleketimizin, maliyemizin mutlaka çok hayrına bir muamelenin veya
tasarrufun yapılmış olacağını düşünüyorum. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum efendim;
bu kanunun hayırlı olmasını diliyorum. (FP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: MADDE 12. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Diğer maddeyi okutuyorum: MADDE 13. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 13
üncü madde kabul edilmiştir. İçtüzüğün 86 ncı maddesi gereğince söz talebi var. Sayın Yasin Hatiboğlu?... Yoklar. Başka söz talebi?.. Yok. Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiş ve tasarı kanunlaşmıştır;
kurumlarımıza ve ülkemize, adalet camiamıza hayırlı olsun efendim. Sayın milletvekilleri, müzakerelere devam ediyoruz. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız. 3. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız 4.– Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu ile Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi
Grup Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının;
Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli
Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili İ.Yaşar Dedelek ile Antalya
Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri,
Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S.
Sayısı: 592) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 5. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili
Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666) BAŞKAN -Komisyon?.. Mevcut değil. Görüşmeler ertelenmiştir. Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 6.– Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve
İçişleri ve Çevre Komisyonları Raporları (1/393) (S. Sayısı : 89) BAŞKAN - Komisyon?.. Mevcut değil. Görüşmeler ertelenmiştir. İnfaz Hâkimliği Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 7.– İnfaz Hâkimliği Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/849) (S. Sayısı : 667) BAŞKAN -Komisyon?.. Mevcut değil. Ertelenmiştir. MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, süremiz dolmak
üzere, isterseniz kapatınız. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, okuduğum bu teklif ve tasarılarla ilgili
komisyon ve hükümet yerini almamıştır. Diğer tasarı ve tekliflerin de, esasen,
görüşülmesi gündemimizde değildir. Bu sebeple, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 16 Mayıs
2001 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum. Kapanma Saati: 18.40 |
|