Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

 DÖNEM : 21 CİLT : 63 YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

103 üncü Birleşim

15 . 5 . 2001 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 

 I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1. - Ardahan Milletvekili Saffet Kaya'nın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı

2. - Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, 12 - 18 Mayıs Hemşireler Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı

3. - Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan'ın,  Hatay ve ilçelerinde aşırı yağışlar nedeniyle meydana gelen sel felaketi nedeniyle yaşanan sıkıntılara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı

 

B) Tezkereler ve Önergeler

1. - 1990 Petrol Kirliliğine Karşı Hazırlıklı Olma, Karşılık Verme ve İşbirliği ile İlgili Uluslararası Sözleşme ve Eklerine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (1/599) (3/823)

V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan'ın, gündemdışı konuşmaya cevap veren Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in, konuşmasında, adını kullanarak hilafı hakikat beyanda bulunduğu iddiasıyla açıklaması

2. - Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin, Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt'un, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527)

2. - Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405)  (S. Sayısı : 599)

3. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

4. - Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili İ.Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592)

5. - Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699)           (S. Sayısı : 666)

6. - Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve İçişleri ve Çevre Komisyonları Raporları (1/393) (S. Sayısı : 89)

7. - İnfaz Hâkimliği Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/849) (S. Sayısı : 667)

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A)YazIlI Sorular ve CevaplarI

1. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, milletvekili maaşları, lojmanlar ve makam araçları konusunda alınacak tasarruf önlemlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/3937)

2. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Dünya Bankasının enerji yatırım ve ihaleleriyle ilgili olarak uyarıda bulunduğu iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/3980)

3. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Abdulhaluk Mehmet Çay'ın cevabı (7/3997)

4. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Bal'ın cevabı (7/4005)

5. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'in cevabı (7/4013)

6. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/4018)

7. - Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, nakliyecilerin sorunlarına ve almaları gereken C 2 karnesinin şartlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı (7/4026)

8. - Konya Milletvekili Remzi Çetin'in, pancar üreticilerinin elektrik borçlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/4061)

9. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, ithal ilaç sıkıntısına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/4083)

10. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Ankara-Polatlı banliyö tren seferinin kaldırılacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı (7/4100)

11. - Afyon Milletvekili Sait Açba'nın, AİHM'ne Türkiye aleyhine yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı A. Mesut Yılmaz'ın cevabı (7/4116)

12. - Antalya Milletvekili Kemal Çelik'in, Bağ-Kur prim borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/4129)

13. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı (7/4150)

14. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın bakanlıkta çalışan danışman ve başdanışmanlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Abdulhaluk Mehmet Çay'ın cevabı (7/4151)

15. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın bakanlıkta çalışan danışman ve başdanışmanlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/4157)

16. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın bakanlıkta çalışan danışman ve başdanışmanlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'in cevabı (7/4159)

17. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın bakanlıkta çalışan danışman ve başdanışmanlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in cevabı (7/4164)


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak iki oturum yaptı

Elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda, Genel Kurulda toplantı yetersayısının bulunmadığı anlaşıldığından, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 15 Mayıs 2001 Salı günü, alınan karar gereğince saat l4.00'te toplanmak üzere, birleşime 14.30'da son verildi.

                                                       

Mehmet Vecdi Gönül

 

 

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Mehmet Ay

 

Burhan Orhan

 

Gaziantep

 

Bursa

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

                 

 II. – GELEN KÂĞITLAR

15. 5. 2001 SALI

Rapor

1. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676) (Dağıtma tarihi : 15.5.2001) (GÜNDEME)                

Sözlü  Soru Önergeleri

1. - Bursa  Milletvekili  Ahmet Sünnetçioğlu'nun, okullarda trafik eğitimi başlatılmasına  ilişkin  Millî Eğitim   Bakanından  sözlü soru önergesi (6/1488) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001)

2. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Birecik İlçesine bağlı bazı köylerin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık  Bakanından sözlü soru önergesi (6/1489) (Başkanlığa geliş    tarihi : 11.5.2001)

3. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Birecik-Aşağı Fatmacık Köyü Yeşilyurt mezrasının trafo merkezi ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1490) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001)

4. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Birecik-Altınova Köyünün ek trafo ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1491) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001)

5. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Birecik-Kakurtlu Köyü ile Yukarı Kakurtlu Mezrasının ilçe ile bağlantısını sağlayan yola ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1492) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001)

6. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Birecik İlçesinin bazı mezralarının su sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1493) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001)

7. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Birecik İlçesine bağlı köylerin yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1494) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001)

8. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa - Birecik- Mezra Beldesinin yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından ( Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1495) (Başkanlığa geliş      tarihi : 11.5.12001)

9. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Birecik ve Suruç ilçeleriyle bağlantısı  olan bazı köylerin yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından  (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1496) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001)

10. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Birecik-Mengelli Köyünün su sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1497) (Başkanlığa geliş       tarihi : 11.5.2001)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın, Van-Erciş İlçesinde yapılacak SSK hastanesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4279) (Başkanlığa geliş       tarihi : 11.5.2001)

2. - Ankara  Milletvekili M. Zeki Çelik'in, sosyal tesis yapılmak istenilen Ankara-Anıttepe Gençlik Caddesindeki çocuk parkında sürekli polis bulundurulmasının nedenlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4280) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001)

3. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Ankara-Anıttepe  Gençlik Caddesindeki çocuk parkına sosyal tesis yapılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi  (7/4281) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001)

4. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, milletvekillerinin telefonlarının dinlendiği iddialarına ilişkin Türkiye Büyük Millet  Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/4282) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001)

5. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, TAİ'de namaz kılınmasının engellendiği iddialarına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4283) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001)

6. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, hububat alımlarında uygulanacak taban fiyatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4284) (Başkanlığa geliş                        tarihi : 11.5.2001)

7. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Ankara-Anıttepe Gençlik Caddesindeki çocuk parkından ağaç kesildiği iddialarına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/4285) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001)

8. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, HAVELSAN hakkında basında çıkan iddialara ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4286) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001)

9. - Yozgat Milletvekili İlyas Arslan'ın, Yozgat İlindeki tarihî konakların restorasyonuna ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/4287) (Başkanlığa  geliş tarihi : 11.5.2001)

10. - Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, DMS'yi kazanan bayan adayların D.H.M.İ.'ne  alınmamalarının nedenine ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/4288) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.5.2001)

11. - Konya Milletvekili Hüseyin Arı'nın, K.K.T.C.'nin su sorununa ve Manavgat suyunun İsrail'e satılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4289) (Başkanlığa geliş                   tarihi : 11.5.2001)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

15 Mayıs 2001 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER: Melda BAYER (Ankara), Mehmet AY (Gaziantep)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103 üncü Birleşimini açıyor; en iyi dileklerimi ve saygılarımı sunuyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısına ulaşılamamıştır.

Kaç dakika ara versek?..

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 14.30'a kadar efendim...

BAŞKAN - 14.30'a kadar toplanabileceğimiz kanaatindesiniz.

Diğer grup başkanvekilleri de katılıyor, öyle mi efendim?

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Evet efendim...

BAŞKAN - 14.30'a kadar birleşime ara verilmiştir.

Kapanma Saati : 14.10


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati:14.30

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Melda BAYER (Ankara), Mehmet AY (Gaziantep)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatırlanacağı üzere, Birinci Oturumda yoklama yapılmış, toplantı yetersayısına ulaşılamamıştı.

Şimdi, yoklamayı tekrar edeceğiz.

Yoklama için 3 dakika süre vereceğim. Sisteme giremeyen sayın üyelerin, yoklama pusulalarını, 3 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden evvel, üç sayın milletvekilline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü hakkında söz isteyen Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya'ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya.

Süreniz 5 dakika.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1. - Ardahan Milletvekili Saffet Kaya'nın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı

SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; dün, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günüydü; fakat, Parlamentomuzun açık olmaması nedeniyle, bu anlamlı günü kutlayamamıştık. Bugün, şahsım adına, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü münasebetiyle söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi, en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Maalesef ki, dün, yine, İzmit'te, hepimizin de yaşadığı gibi, çiftçimiz ayaktaydı ve çiftçimiz, bugün, içerisine düştüğü durumu kutlamak yerine, tepkili bir şekilde, Anasol-M hükümetine haykırıyordu ve çiftçimizin, gerçekten, son dönemde, cumhuriyet tarihinden bugüne kadar, düşmüş olduğu en büyük felaketi, en büyük sıkıntıyı yaşadığı bir sürecin içerisinde olduğunu da, herkes bilmekte; çiftçi bilmekte, esnaf bilmekte, ülke bilmekte; ama, sonuç itibariyle, bugün, çiftçimizi rahatlatabilecek herhangi bir kararın iktidar tarafından alınmaması da, çiftçimizi, maalesef, her geçen gün daha da çok perişan etmekte.

Üzüntümüz şu ki, 21 inci Yüzyıla giderken, dünyada artık petrolün öneminin azaldığını da görüyoruz. En büyük önemin protein olduğunu, son on yılda, artık dünyanın en çok önem vereceği faktörün protein olduğunu çok iyi bilmemizle birlikte, Türkiyemizde, yüzde 44'ü tarım sektörüyle uğraşan ve Türkiye'de ihracatımızın yüzde 14'ünü karşılayan, istihdamımızın yüzde 43'ünü karşılayan tarım sektörüne, maalesef ki, halen daha gerekli önemi veremediğimizi çok açık olarak görmek hepimizi üzüyor.

Yine, her geçen gün, Bağ-Kur borcundan dolayı, üzülerek söylüyorum ki, hapishanelere düşen çiftçimiz, borcunu ödeyemediğinden dolayı, hapishanelerde, maalesef, çile çeken çiftçimiz ve yine, çiftimizi, gübresiyle, ürün girdisiyle yüzde 200'lere varan zamlara maruz bırakarak çiftçiyi her geçen gün fakirleştiren bir hükümet. Üzülerek, burada, çiftçimizin dertlerini dile getirdiğimde, herhalde, sayın hükümetimizin bu konuda daha duyarlı olmasını istemek en doğal hakkımız.

Sayın Bakanım buradalar ve burada, hükümet yetkililerine de seslenmek istiyorum: Geçenlerde, Bakanlar Kurulundan aldığınız, ama, kararnameye intikal etmeyen, halen daha bekleyen, çiftçimize ve esnafımıza eski kredi faizlerini düşürme noktasındaki karar, daha kararnameyle gerçekleşmedi. Bizim, Doğru Yol Partisi olarak, 39 milletvekilimizle birlikte -yine, Sayın Bakanımızın bu anlamlı günde halkımıza belki bir müjdesi olacaktır; hiç şüphesiz, hep beklentimizdir- bir kanun teklifimiz var. Bu kanun teklifimizdeki ifademiz açık. Tarım kredi kooperatiflerimizdeki çiftçi borcunun ertelenmesi, faizlerinin alınmaması, yasal takiplere uğrayan çiftçimizin, bir an önce çıkarılacak bu kanunla, borçlarının, tamamıyla faizlerinin ertelenmesi ve anlayış sağlanması ve bir an önce, esnafımızın ve Ziraat Bankasından alınmış olan kredilerimizin faizlerinin ertelenmesi noktasındaki kanun teklifimiz için, özellikle Sayın Bakanımızın da bu konudaki gayretlerini isteyerek, iktidarın da gayretlerini isteyerek, çiftçimize, bu anlamlı günde bir müjde vermenin gereğini yapalım. Eğer, gerçekten, bugün, Sayın Bakanımız, çıkıp da burada, çiftçimize, az önce arz etmeye çalıştığım müjdeyi verebilirse hepimizi ihya etmiş olacak, çiftçimizi ihya etmiş olacak.

Çiftçimiz, gerçekten, cumhuriyet tarihinin en sıkıntılı sürecindedir ve çiftçimiz, son iki yıl içerisinde, yüzde 64 fakirleşmiş durumdadır. Otuz yıldan beri ilk defa, çiftçimiz, gübre problemiyle karşı karşıya geliyor, yem problemiyle karşı karşıya geliyor; maalesef, girdilerin yüzde 200 zamlı olması karşılığında, taban fiyatlardan aldığı çok eksik, çok kısır fiyat göstergesiyle perişan hale getirilmiştir.

Hükümetin bugüne kadar çok verimli çalışmaları olmadığı da çok açıktır. Tarım politikalarımızı IMF'nin yönlendirdiği de çok açıktır. 2001 yılı Tarım Bakanlığı bütçesinde de gördüğümüz, yaşadığımız şekliyle, 50 trilyon lira gibi, tarımı destekleme bağlamında, bütçe oluşturulduğunu görmek, herhalde, tarım sektörünü tasfiye etmenin -bana göre- bir göstergesi olsa gerek.

Tarım Bakanlığımız, Türkiye'nin çok önemli bir bakanlığı olmasına rağmen, bütçede 50 trilyon liralık bir desteğin tarım sektörüne verilmesi çok komik bir noktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen, toparlar mısınız.

SAFFET KAYA (Devamla) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Umuyorum ki, Dünya Çiftçiler Gününde, Türk toplumu olarak, yüzde 46'mızın tarım sektörüyle uğraşan ve istihdamı, üretimi, ihracatı çok ciddî manada Türkiye'nin omurgası olarak elinde tutan tarım sektörümüzü, Anasol-M hükümeti olarak en ciddî bir şekilde destekler ve bütçede 50 trilyon lira değil, yolsuzluklara giden, banka hortumlarına giden paraların onda 1'ini tarım sektörüne verebilsek, zannediyorum ki, tarım sektörünü kalkındırmış oluruz.

Ardahan İlimizde, bu yıl içinde, üzülerek söylüyorum ki, hayvancılıktan perişan olan insanlarımız oldu, hayvanlarını satamayıp, geriye, maalesef, bölgesine götüren insanlarımız oldu. Hiç şüphesiz ki, Doğu Anadolu'nun hayvancılıkta çok önemli bir yeri var; ama, son zamanlarda, Doğu Anadolu'da, hayvancılık, her geçen gün biter noktaya geldi. Üç yıl önceki fiyatlara, insanlarımız, hayvanlarını satamaz hale geldi. Çiftçimizin durumu budur, Sayın Bakanımızın bir daha dikkatini çekmek istiyorum.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Traktörler karasaban oldu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümleniz için açıyorum.

SAFFET KAYA (Devamla) - Sayın Bakan, hiç şüphesiz ki, Ardahan'a geldi, şeref verdi, bölgenin sorunlarını ve Türkiye'nin sorunlarını takip ediyor; ama, maalesef ki, palyatif tedbirlerle hayvancılığı ve tarım sektörünü çözebilmek mümkün değildir. Bugün, Dünya Çiftçiler Günü ve Atatürkümüzün veciz ifadesiyle "Köylü milletin efendisidir" sözünü hatırlatmak istiyorum; ama, maalesef, şu anda, çiftçimiz cefa çeken, sıkıntı çeken bir hale getirilmiştir.

Bu, 14 Mayıs Çiftçiler Gününü tekrar kutluyorum. Umarım ki, çiftçilerimize, Sayın Bakanımız, kredi faizlerinin ertelendiğini, esnafımızın kredi faizlerinin yeni bir kanun teklifiyle, bizim verdiğimiz kanun teklifiyle ertelendiğini müjdeleyecektir.

Sayın Başkana teşekkür ediyorum, Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.

Sayın Tarım Bakanımız, Sayın Kaya'nın konuşmalarına cevap verecekler.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türk çiftçisi, tarih boyunca, ülkenin geleceği için hep çalışmış ve üretmiştir. Türk çiftçisi, üretiminin yanında, Türkiye'nin birlik ve beraberliğinin korunmasında, ülkenin kalkınmasında hep ön saflarda olmuştur. Büyük Kurtarıcının o veciz sözüyle "milletin efendisi" unvanına layık olmuştur; ancak, Sayın Konuşmacının da belirttiği gibi, Türk çiftçisi, uzun yıllardır emeğinin de karşılığını gerektiği şekilde alamamıştır, yıllarca, tarımda çalışanların problemleri katlanarak günümüze kadar da ulaşmıştır.

Öncelikle, dün, Türkiye genelinde tarım il müdürlüklerimizin öncülüğünde kutladığımız 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününün tüm çiftçilerimize, milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Çiftçilerimize bereketli, verimli bir yıl temenni ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüden, çoğu kez, değerli milletvekillerimiz, tarım sektörünün, çiftçimizin, çiftçinin ürettiği ürünlerin muhatabı olan 65 milyon insanımızın tarım ürünleri tüketiminde karşılaştıkları problemleri dile getirdiler, biz de, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak, bu vesileyle, görüşlerimizi açıkladık.

Bugün, iki yıldır bu kürsüden söylediklerimi tekrar etmekten kaçınacağım; ancak, şunu bir kez daha belirteyim ki, çiftçinin durumu, son iki yılda kötüleşip de daha önceki yıllarda iyi değildi. Bu, otuz yılın, kırk yılın, elli yılın, geçmişin ihmalinin bir sonucudur. Eğer, tarımda altyapı doğru oluşturulmuş olsaydı, tarım politikaları oluşturulmuş olsaydı -bunu söylerken de hiçbir hükümeti ve görev yapanı tenkit etme açısından söylemiyorum, vakayı tespit etmek için söylüyorum- iki yılda, tarımda kimi getirseniz, tarım politikalarını altüst edemezdi; çünkü, bu, canlıya dönük bir politikadır, tohuma yönelik bir politikadır, hayvancılığa yönelik bir politikadır; ancak, Sayın Milletvekilimizin değindiği noktaların birkaçına, biraz da rahatlatıcı bir haber olması açısından değinmek istiyorum, müjde diyemiyorum...

SAFFET KAYA (Ardahan) - Müjde diye verin Sayın Bakanım, müjde diye verin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Müjde demeye de gönlüm pek elvermiyor.

Çiftçilerimiz, şubat krizinden önce tarımsal kredilerini yüzde 55, yüzde 60 faizle alıyorlardı; bu faiz oranları 2000 yılında yüzde 38, 39'lara kadar düşmüştü. 1999 Haziranında da bu faizler yüzde 71'di, onu da hatırlatmak istiyorum. Bizim, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın hazırladığı kararname, hükümetimizce tartışılmış, bugünkü Resmî Gazetede yayımlandı; çiftçimizin, yüzde 125, yüzde 130 lara çıkarılan tarım kredi kooperatiflerinin faizleri tekrar şubat krizinden önceki yüzde 55 seviyesine düşürülmüştür. Bunu buradan belirtmek istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BEKİR SOBACI (Tokat) - Tarım Krediler, yüksek tahsilat yapıyor Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Bununla birlikte, esnafımızın da kullandığı kredilerin faizleri yüzde 125'ler ve daha üzerindeydi, Halk Bankasından kredi alan esnafımızın da kredilerinin faizleri, bugün yayımlanan kararnameyle yüzde 55'e düşürülmüştür; hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

Bizim, çiftçi borçları konusundaki görüşlerimiz açıktır; ancak, inanıyorum ki, köylerde televizyonlarını izlemeye fırsat bulan çiftçilerimize, televizyonlardan izledikleri için tekrar söylüyorum; çiftçinin, tarım kredi ve Ziraat Bankasından aldığı, ancak, 1990'dan bu tarafa ödeyemediği ana borçlarına da faiz gelerek -temerrüt faizine uğrayarak- 1,5 katrilyonluk borç 2 katrilyonu geçmiştir.

Buradaki görüşümüz şudur, hükümetimize teklifimiz şudur, tekrar ediyorum: Bu borçlar bizim, köylünün, kabul ediyoruz; ancak, bu borçları çeşitli nedenlerden dolayı ödeyemiyoruz -işte, Allah vermesin, Osmaniye'de afet oldu, Hatay'da afet oldu, sel oldu, kuraklık oldu- bu borçları üç yıla yayalım, altışar ay taksitlerle de ödemesini yapalım. Böylelikle, hem Ziraat Bankasına ve tarım krediye bir nakit akışı olacaktır hem de çiftçi borcunu ödeyecektir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak teklifimiz bu doğrultudadır ve bunun için de, Temmuz 2000'de kararname taslağını arz ettik -ancak, Türkiye ekonomisi bir bütünsellik gözüyle değerlendirilir her zaman- bunun için bir imkân bugüne kadar sağlanamadı. Tekrar, yine, bir ay öncesinde de böylesi bir kararnameyi götürdük; bunun takipçisiyiz, takipçisi olmaya da devam ediyoruz; çünkü, burada, köylünün ödeyemediği paranın ödenmesine bir kolaylık getirilmektedir.

Sayın milletvekilimizin, tarımı desteklemek için 50 trilyon para ayrıldığı konusundaki bilgi kaynağında bir hata vardır; 50 trilyon, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yatırım bütçesidir. Destekleme, muhakkak ki bunun haricindedir. Bugün, hâlâ, çeşitli ürünler alınarak, burada, desteklemelere devam edilmeye çalışılmaktadır. İhracat teşviki verilmektedir çeşitli ürünlerimize; pamuk, soya fasulyesi, ayçiçeği, zeytinyağı, kolza gibi ürünlere prim verilmektedir ve yine, diğer ilaç destekleri, gübre destekleri bunların dışındadır; ayrıca da, çiftçimize, bu yıl, 430 trilyon lira civarında bir para, doğrudan, destek kapsamında dağıtılacaktır, 50 trilyon lira değildir; 50 trilyon lira, yatırım bütçesidir.

SAFFET KAYA (Ardahan) - Yatırım bütçesi olarak söyledim Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Doğu Anadolu'ya, Tarım ve Köyişleri Bakanı olduktan sonra birkaç kez gittiğim gibi, Sayın Milletvekilimiz de biliyor ki, Ardahan'a da iki kez gittim; belki de, bu, cumhuriyet tarihinde, iki yıl içerisinde, bir tarım bakanının Doğu Anadolu'daki bir ile gitmesinin bir rekorudur. O iller bizimdir; benim de görevim, Tarım ve Köyişleri Bakanlığıdır; tabiî ki, köylülerimizin arasında olacağız.

Ancak, şunu belirtmek istiyorum: 57 nci hükümetle, ilk defa, büyük sanayici, Güneydoğu Anadolu'ya ve Doğu Anadolu'ya yatırım yapmaya başlamıştır ve Ardahan'a gittiğimizde, ülkemizin başarılı sanayicileri, inşaat şirketleri de bizimle beraber olmuşlardır. Ardahan'ı, pek yakında, damızlık sığır üretim merkezi yapacağımız gibi, burada ürettiğimiz sığırları tüm Türkiye'ye damızlık kaynağı olarak dağıtacağız ve yakında, inşallah, Türkiye, buradan yurtdışına da hayvan ihraç edebilecektir.

Geçmişte yapılan destekler için, evet; ancak, sizler de burada belirttiniz, Çin atasözü de burada birkaç kez dile getirildi "balık verme değil de, balık tutmasını öğretmek" ama, bugün, ben diyorum ki, hâlâ, çiftçimize, balık da vermek mecburiyetindeyiz; ama, asıl önemlisi, oluşturduğumuz politikalarla, balık tutmasını öğretmektir.

Ben, bu duygular içerisinde, çiftçilerimiz -onlar borçlu da olsa, onlar sıkıntıda da olsa- bu millet için üretmeye devam ediyor, gecesini gündüzüne katarak, çoluğuyla çocuğuyla, kızıyla, geliniyle üretiyor; onlara tekrar teşekkür ediyor, Dünya Çiftçiler Gününü kutluyor, hayırlı olmasını diliyorum ve çiftçilerimizin sıkıntıları bizim sıkıntılarımızdır; inşallah, onları da, Allahüteala'nın izniyle, birer birer aşacağız.

Saygılarımı arz ediyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Gökalp'e teşekkür ediyorum.

Gündemdışı ikinci söz, Hemşireler Haftası hakkında söz isteyen Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru'ya aittir.

Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarında alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

2. - Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, 12 - 18 Mayıs Hemşireler Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı

REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12-18 Mayıs Hemşireler Haftası münasebetiyle söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sağlık, bireylerde, zorunlu, vazgeçilmez ve hayatın her döneminde aynı önemi koruyan temel ihtiyaçlardan biridir. Bu ihtiyaca cevap veren personel içinde en önemli meslek grubu ise hemşirelerdir.

Hemşirelik, güç çalışma şartlarını gerektiren, özveri, sabır, hoşgörü kavramlarını içinde bulunduran zor bir meslektir. Hemşirelik, diğer mesleklerde olduğu gibi, toplumsal ihtiyaçlardan doğan, insan hayatıyla yakında ilgili bir meslektir; ekip çalışmasını bilen, el becerisi olan, hızlı çalışan hünerli eller ister; temelinde sevgi, saygı yatar. Hemşire, din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin, birey, aile ve topluma sağlığını kazandırmak için çalışır. Bu nedenle, sevgiden, şefkatten, disiplin ve ciddiyetten uzak bir kişinin bu mesleği icra etmesi mümkün değildir; çünkü, hemşire, sağlığı yerinde olmayan, yardıma muhtaç insanlara hizmet vermektedir. Bu yönü düşünüldüğünde, hemşirelerin, hem eğitim açısından hem de psikolojik, sosyal ve ekonomik açıdan desteklenmesi gereken bir meslek grubu olduğu ortaya çıkmaktadır.

Bu meslekte, toplumun sağlığını koruyacağım derken kendi sağlığını kaybetmek de vardır. Çalıştığı yerde, o servisin hastalığına yakalanan birçok hemşiremiz de görülmüştür.

Hastalar, hemşireden, hoşgörülü, nazik ve profesyonelce bir tavır beklerler; hemşirenin, bilgili, işinin ehli ve iyi eğitilmiş olmasını isterler; kendi hissettiklerini anlamasını, yalnız o anki problemiyle değil, tüm sağlık şikâyetleriyle ilgilenmesini beklerler; kendisine yapılan her türlü tetkik ve tedavilerin neden yapıldığını ve nasıl yapılacağının ayrıntısını öğrenmek isterler. Kısaca, hastalar, en ufak ihtiyaçlarında dahi, hemşirenin, kendisine destek ve güven vermesini beklerler; çünkü, hemşire, hastaya en yakın ve planlı bir bakım uygulayan sağlık elemanıdır. Hasta da bu yakınlıktan son derece memnundur.

Bu türlü hasta beklentilerini karşılayabilmek için de, hemşirelerin, sürekli onların yanında ve onlarla beraber olmaları gerekir. Bunu yapabilecek hemşirenin, öncelikle, kendini iyi tanıması ve psikolojik yapısının sağlıklı olması gerekmektedir; çünkü, ruhsal ve fiziksel yönden sağlığı iyi olan insanlar daha verimli hizmet etmektedirler.

21 inci Yüzyılda, her şeyin değiştiği ortamda, görevleri olmadığı halede, hâlâ, hemşirelerimize yaptırmakta olduğumuz birçok iş vardır. Örneğin, polikliniklerde ve servislerde sekreterlik yaptırılması, taburcu işlemleri, hasta evrak takibi ve sorumluluğu hasta bakımından daha çok zaman almaktadır. Bunların, hasta bakımıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bu tür görevlerin hemşirelik hizmetlerini aksattığını ve hemşire-hasta ilişkisini olumsuz etkilediğini düşünmekteyiz. Kutsal, fakat, çok zor ve sorumluluk isteyen görevlerinin gereğini yerine getirmelerine imkân tanınmalıdır.

Sayın milletvekilleri, sağlık teşkilatımızın beyaz gülleri, şeffaf meleklerinin yükleri hafifletilmelidir. Onlar, onurlandırılmalı, rol ve işlevlerinin önemi her fırsatta anlatılmadır. Bu fedakâr sağlık ekibi üyelerinin görev, yetki ve sorumlulukları açığa kavuşturulmalı ve denetimleri de bu doğrultuda yapılmalıdır.

Ayrıca, hemşirelere, artık, yardımcı sağlık personeli denilmekten vazgeçilmelidir; çünkü, onlar, tedavi ekibinin vazgeçilmez elemanlarıdır; sağlık ekibi onlarsız olmaz.

Değerli milletvekilleri, hemşirelerin özlük hakları, eğitim ve statülerine uygun olarak yeniden düzenlenmelidir. Hemşirelik kanunu hâlâ çıkmamıştır; 20 inci Dönem Meclis gündemine gelmiş; fakat, kadük olmuştur. Bu kanunu süratle çıkarmak mecburiyetindeyiz.

Ülkemizde, 2001 yılında, yaklaşık 100 000'in üzerinde hemşire açığı vardır; fakat, okulunu bitiren ve işsiz olan çok sayıda hemşiremiz de hâlâ görev beklemektedir. Anadolu'nun birçok yerinde, sağlık ocaklarında doktor var; fakat, hemşireler yoktur; hatta, Tokat İlimiz de bunlardan bir tanesidir. Anadolu'daki birçok vilayette de, özellikle ebe ve hemşire noktasında büyük açık olduğu görülmektedir. Yüce Meclisimiz, tekrar, ilgili bakanlıklara kadro vermelidir. Böylece, hemşirelere iş verirken, ayrıca, boş olan kadrolar da doldurulmuş olacaktır.

Hemşirelerimizin, ayrıca, intibakla ilgili, kanunun çıkması noktasında da beklentileri vardır; bunu da süratle çıkarmak mecburiyetindeyiz. Birçok hemşiremiz bu konuda da mağdur durumdadır.

Yine, son günlerde gündeme gelen tekrar hemşirelik meslek liselerinin açılmasını yakından takip ediyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Doğru, lütfen toparlayınız.

REŞAT DOĞRU (Devamla) - Hemşirelerimiz, liseden sonra görev verilmesini değil de yüksekokulu bitirdikten sonra atama yapılmasını istiyorlar. Türk Hemşireler Derneği Başkan ve yetkililerine kulak vermeliyiz.

Hastanelerde vardiyalı veya nöbetli çalışma söz konusu olduğu için, mutlaka, 24 saat hizmet verebilecek kreşler de beraberinde açılmalıdır. Bu gelişmeler, hemşirenin iş verimini yükseltecektir. Hemşirenin verimi, hastanın kendisine ve sağlık ekibine olan güvenini artıracaktır. Bu da, hastanın tedaviye katılımını ve sağlık ekibine daha saygılı olmasını sağlayacaktır.

Katılan, düşünen, üreten, kendisinin ve hastasının problemlerini iyi ifade edebilen hemşirelerle çalışmak da onların elleriyle tedavi olmak da çok daha güzel olacaktır inancını taşıyorum.

Bu vesileyle, 12-18 Mayıs Hemşireler Haftasını kutluyor, bütün hemşirelere sağlık, başarı ve mutluluklar dileyerek, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.

Sayın Tarım Bakanımız, hükümetin konuyla ilgili görüşlerini ifade edecekler.

Buyurun efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığına vekâlet etmem dolayısıyla, Sayın Bakanımızın da yurt dışındaki görevi nedeniyle, müsaade ederseniz, Sağlık Bakanlığımız ve hükümetimiz adına, Hemşirelik Günü, Hemşirelik Haftası dolayısıyla, hemşirelerimizin bu mutlu gününü kutlamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Modern hemşireliğin kurucusu Florance Nightingale'in doğum tarihi olan 12 Mayıs tüm dünyada Hemşirelik Günü ve bu günü takip eden hafta da, Hemşirelik Haftası olarak kutlanmaktadır. Ülkemizde ise, 1964 yılında kutlanmaya başlanan Hemşirelik Haftasının bu sene 38 incisini kutluyoruz.

Sağlık Bakanlığı olarak, ülke genelinde, her bireye en yüksek düzeyde sağlık hizmeti vermekle yükümlüyüz. Bireyin sağlıklı bir ortamda yaşaması, hastalıklara karşı korunması ve en üst düzeyde sağlık bakımı alması, hizmet veren sağlık ekibinin bir bütünlük içerisinde ve özverili çalışmalarıyla mümkündür.

Sayın Doğru'nun da belirttiği gibi, hemşirelerimiz sağlık ekibinin birer elemanıdır ve bunlar yardımcı sağlık personeli değildir, Sağlık Bakanlığımızın da görüşü bu doğrultudadır. Sağlık ekibimiz içerisinde en büyük grubu da 85 000 kişiyle hemşirelerimiz oluşturmaktadır.Hastalık risklerine karşı toplumun korunmasında, ülkemiz insanının hak ettiği, en üst düzeyde sağlık bakımı almasında, hemşirelerin sağlık ekibi içerisindeki önemi tartışılmazdır. Bunun yanında, ülkemizde bir hemşireye düşen nüfusun fazlalığı, hemşirelerimizin yaşadıkları sosyal ve ekonomik sorunlar, çalışma şartlarındaki olumsuzluklar, hemşirelerimizin mutsuz olmalarına ve dolayısıyla, bir noktada, hizmetin de arzulanan şekilde verilememesine neden olmaktadır.

Ayrıca, hemşirelerin illere ve bölgelere göre dağılımındaki dengesizlik de, hükümetimizin önüne gelen bir vakıadır. Göreve geldiğimizde görüyoruz ki, kamuda çalışan 70 000 hemşirenin 25 000'i 3 büyük ilde ve tedavi edici hizmetlerde çalışmakta; diğer illerde ise, geri kalanları görev yapmaktadır. Şu anda, Sağlık Bakanımız Doç. Dr. Sayın Osman Durmuş'un da iştirak ettiği ve halen devam eden Dünya Sağlık Örgütü 54 üncü Sağlık Asamblesinin gündemine, üye ülkelerde çalışan hemşire ve ebelerin güçlendirilmesiyle ilgili bir konuyu alması, tüm dünyada, bu mesleğin, hak ettiği seviyeye ulaştırılamadığını göstermektedir. İşte Sayın Bakanımız da, hemşirelerin ve ebelerin çalışma şartlarının güçlendirilmesi konusundaki toplantıya katılarak, hükümetimizin ve Sayın Bakanımızın bu konudaki hassasiyetini göstermektedir.

Hemşireliğin, toplumun sağlığının korunmasında çok önemli bir rol oynadığı, sağlık çalışanları içinde geniş bir grup oluşturduğu vurgulanmakta ve gelişmiş ülkelerde bile sayısal yetersizlikten, beklentilerin karşılanamadığından ve hemşirelik mesleğinin yeteri kadar desteklenemediğinden bahsedilmektedir.

Ülkemizde izlenen ulusal sağlık politikası, temel sağlık hizmetlerinin kurulması, hastanelerin uygun maliyet ve kalitede hizmet sunan otonom kuruluşlar haline dönüştürülmesi, hasta hakları gibi, çok önemli kavramların sağlık hukuku içerisinde yer alması, hastalık ve kazalarda ölüm oranlarının azaltılması, bebek, çocuk ve anne ölüm oranlarının düşürülmesi, sağlıklı yaşam biçimleri gibi, ülke sağlığı açısından büyük önem taşıyan hedeflerimizi oluşturmaktadır.

Yüce Önder Atatürk'ün hedef olarak gösterdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmada bilgi ve bilgili insan, unutulmamalıdır ki, en önemli kaynaktır. Biz de, bu hedeflere, çok iyi yetiştirilmiş, sağlıklı insangücü ve bu insangücünün, öngörülen sistem içerisinde ihtiyaç olarak ortaya çıkan yeni görev, yetki ve sorumlulukların, uygun mevzuatla teminat altına alınmasıyla ulaşılabileceğine inanıyoruz.

Avrupa Topluluğu müktesebatına uyum çalışmaları da dikkate alınarak, sağlık çalışanlarını ilgilendiren mevzuatların güncelleştirilmesine yönelik çalışmalarımız başlamış bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle belirtmek isterim ki, hemşirelik mesleğini disipline eden kanun çok eskidir ve güncelliğini, Sayın Milletvekilimizin de belirttiği gibi, yitirmiştir. Bu nedenle, bu kanuna alternatif bir kanun tasarısı hazırlanmış ve Sağlık Bakanlığımızca, 2000 yılında sağlıkta politika, öncelikli program ve aksiyon planları içine alınarak, sağlık hukukunun güncelleştirilmesi projesi kapsamına dahil edilmiştir. Hazırlanan hemşirelik ve Türk Hemşireleri Birliği Kanun Tasarısı ile hemşireliğe giriş şartları değiştirilmiştir. Yaş sınırlandırılması kaldırılmıştır. Hemşirelerimizin görev tanımları yapılmış, görev ve yetkileri bu kanun taslağında belirlenmiştir. Hemşirelerimizin serbest çalışmalarına ilişkin hükümler kanun içerisine konmuştur. Türk hemşireleri birliğinin kurulması öngörülmüş ve birliğin görevleri belirlenmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısıyla ilgili çalışmalar hızla devam etmekte olup, Avrupa Birliği mevzuatına uyum çalışmaları kapsamında değerlendirilmesi için Avrupa Birliği Genel Sekreterliğine gönderilmiştir.

Bilgi ve teknoloji çağının birlikte getirdiği yenilikler ile toplumun eğitim durumunun yükselmesi, hızla artan nüfus, tıp ve teknolojide yaşanan değişme ve gelişmelere paralel olarak, sağlık personelinden beklentiler de doğal olarak değişmekte ve daha da yüksek bir düzeye ulaşmaktadır. Toplumun ihtiyaçlarında ortaya çıkan farklılaşma, toplumunu iyi tanıyan, yenilikleri izleyen, mesleğiyle ilgili yeniliklere kolay adapte olabilen, yetişmiş, inançlı insangücünü gerekli hale getirmektedir. Bu nedenle, hemşirelerin hizmet içi eğitimlerine, Bakanlık olarak büyük önem vermekteyiz. Hizmet içi eğitim çalışmalarıyla desteklenen hemşirelerin ekonomik ve sosyal sorunlarının da çözümü, Bakanlığımız için önemli bir önceliği oluşturmaktadır.

Tüm sağlık personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi çalışmaları kapsamında, hemşirelerimizin de ekonomik durumlarının iyileştirilmesi en önemli önceliğimiz arasındadır. Bu çerçevede, özlük haklarının iyileştirilmesi, döner sermayeli hastanelerde çalışanlara eködenek verilmesi, verilen hizmetin özelliği ve sorumlulukları çerçevesinde ektazminat verilmesi gibi, gelir artırıcı çalışmalar başlatılmıştır.

Değerli milletvekilleri, Hemşirelik Haftası boyunca ülke genelinde kutlamalar yapılmaktadır. Meslekî etkinliklerin, meslek mensuplarına pek çok yararı olduğuna inanıyorum; çünkü, bilgiler, paylaşıldıkça artar. Siz değerli milletvekillerimiz de, Türk Hemşirelik Haftası boyunca çeşitli etkinliklere katılacaksınız, hemşirelerimizle, onların pek çok problemini, mutluluklarını, sorunlarını birlikte tartışabileceksiniz; sorunlar karşısındaki metanetlerini görecek, üzüntülerini paylaşacaksınız. Bu zor, ama, ulvî mesleğin temsilcileri için neler yapabileceğimizi ve onlara vefa borcumuzu nasıl ödeyebileceğimizi düşünmeli ve hepimiz, elimizden geleni yapmalıyız. Sağlık Bakanlığımız da bu görüş içerisindedir.

Bu vesileyle, huzurlarınızda, hemşirelik mesleğine emeği geçenler ile şu anda bu mesleği icra eden tüm hemşirelerin Hemşireler Günü ve Haftasını kutluyorum; ebediyete intikal edenler rahmet diliyorum, Türk hemşirelerimize, ailelerine sağlık ve mutluluklar, hastalarımıza acil şifalar diliyorum.

Yüce Heyetinize saygılarımı arz ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündemdışı üçüncü söz, Hatay İlinin sorunları hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Sayın Metin Kalkan'a aittir.

Buyurun Sayın Kalkan. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

3. - Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan'ın,  Hatay ve ilçelerinde aşırı yağışlar nedeniyle meydana gelen sel felaketi nedeniyle yaşanan sıkıntılara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri, Hatay'daki felaketin üzüntüsüyle ve oradaki felaketin getirdiği sorunların çözümünün Derviş'e havale edilmesi ümitsizliğiyle selamlıyorum.

Kamuya intikal edenden çok daha vahim ve fazla olan Hatay'daki sel felaketi, mesken alanlarını, ticari alanları, küçük sanayii ve bilhassa, Hatay'ın yüzde 70’inin geçim kaynağı olan tarımsal alanları çok büyük oranda yok etmiştir. İlk bir iki günlük müdahalesizlikten sonra kurulan kriz komitesinin ve ekiplerin zarar tespit ve çalışmalar cihetiyle, gereken için çırpındıklarını yerinde gördük; onlara da buradan teşekkür ediyorum; ama, hükümetin, ilk üç günde, bütün o felakete karşı, evleri yerinden söken, koca binaları, yedi katlı apartmanları yerlere yatıran ve dere kenarındaki evleri bir anda yok edip götüren felakete karşı da, ilk etapta 150 milyar gibi, bir sokağın temizlenmesine bile yetmeyecek, çok cüzi bir para gönderme gafletinden dolayı da, oradaki halkın çaresizliğini ve sıkıntısını aktarıyorum.

Yalnız Hatay'ın değil, civar illerin, bütün güneydoğunun geçimini temin eden ve oraya her türlü işsizliği giderici etkide bulunan ova, sular altında ve maalesef, felaketin dördüncü gününde, birtakım arazi sularının deşarj edilmesi, seviyesi düşmüş çaylara aktarılması cihetinde bir çalışma henüz istenilen seviyeye gelmemişti.

Şimdi, ovada bütün köylü, hükümetin çok süratli destek ve yardımıyla, acaba beş altı gün içerisinde yeniden bir ekime geçebilir miyim diye hükümetin çok acele yardımını beklemekte. Bunun için de, bundan evvel ektiği ve şimdiye kadar verilmesi gereken pamuk ve zeytin teşviklerinin; yani, kendi hakkı olan paranın verilmesini beklemekte; ama, buna mukabil, dün Bakanlar Kurulu, bundan evvel bütün ekonomik konularda "artık, benim fonksiyonum kalmadı, bütün konulara Derviş bakar" mantığının bir uzantısı olarak, Hatay'daki sel felaketini de ertelenecek borçları da yapılacak yardımları da elektrik faizlerinin durdurulmasını da primlerin verilmesini de tohumluğun gönderilmesini de, hülasa bütün sel felaketinin yaralarının sarılması için gereken yardımı da Derviş'in yapacağını, konunun Derviş'e havale edildiğini, maalesef, Bakanlar Kurulu adına, sözcü bakanımız, sekreterya bakanımız ifade ettiler.

Evet, fiilen gördük ki, Bakanlar Kurulunun da fonksiyonu bitmiş. Ekonomiden, herhangi bir felakete, idarî ve siyasî mekanizmaların tamamı Derviş'in kararlarına ve Derviş'in insafına, Derviş'in yetkilerine bırakılmış bir pozisyon arz eden dünkü Bakanlar Kurulunda, hâlâ "şu anda yapılmaya yönelinmiştir" şeklinde bir şey değil de "vergiler birbuçuk ay ertelenecektir, ondan sonra da teşvik primleri, belki verilecektir; ama, öncelik Hatay'a tanınacaktır" şeklindeki ifade, Hatay'ı ve Hataylıyı üzmüştür.

Ben, şimdi, her şeye rağmen, burada, biraz evvel, Sayın Bakanımızın, bugün, eski faiz borçlarının, eski borçların yüzde 55'le tehir edildiğini söylemesini de yine müspet değerlendiriyor ve bunun için de, yetersiz olmasına rağmen, teşekkür ediyorum; fakat, arkadaşlar, şu anda, oradaki halk, primlerini, kendi parasını bekliyor, şu anda, evleri yıkılmış insanlar, evlerinin, basit, oturacak ve yaşama lazım malzemelerinin tedarikini bekliyor. Şu anda, susuz köyler, bilhassa, kumlu, Reyhanlı Ovasındaki susuz köyler, içecek su imkânı bekliyor. Bunları, vaktim yetmediği için teker teker sayamayacağım.

Hükümetimiz ne yapıyor da, hep, bölgedeki ticarî ve ekonomik gelişmeyi engelleyecek formül buluyor; buna hayret ediyorum. 2 000'in üzerinde kamyonun, kamyoncuların yolu kapamasından dolayı yine hükümetin, aralık ayına kadar geçici bir süre tanımasıyla, sınırdan yük getirip götürmesini...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Derviş müsaade ederse, bana 1 dakika daha müsaade edin, son sözlerimi...

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Doğru söylüyor; Hatay'ın durumu çok önemli.

Niye valimiz yok, söyle de vali tayin etsinler...

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Bu meyanda, değerli arkadaşlarımın ikazıyla şunu da ilave etmek istiyorum: Sayın Başkanım, müsaade ederseniz konuşayım. Hatay'ın problemleri burada 5 dakikalık konuşmayla çözümlenecek bir konu değildir ve tekrar ediyorum, Hatay'ın sorunları, Derviş'çe çözülecek kadar da basite alınmamalıdır.

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Hatay'ın Derviş'e değil, ermişe ihtiyacı var!..

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Şu anda, belediyelerimiz yardım götürmek için, Hatay Kriz Yönetimine başvurduğumuzda "valilik Ankara'ya yazacak, Ankara da uygun görürse, ilgili belediyeden yardım istenecek" deniliyor. Halbuki, Ankara ve Konya belediyeleri gibi bazı belediyeler, oraya, anında, sıcak yemek, ekmek, giyecek, barınacak çadır, dozer, kepçe, araç ve gereç göndermek istediler; ama, daha önce yaptıkları yardımlardan dolayı takibat altında olduklarından, bunu yapamadılar.

Şimdi, düşünün, Adana Valisi, Hatay Kriz Yönetiminin başında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, müsaade edin konuşsun..

BAŞKAN - Sayın Kalkan, mikrofonunuzu açıyorum, mümkün mertebe toparlayın lütfen.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Adana Valisi, Hatay'daki durum tespitiyle ilgili olarak Adana'dan iki teknik eleman istese, önce Ankara'ya yazacak, Ankara müsaade ederse, bu elemanlar Adana'dan Hatay'a gidecek. Bizzat aldığım bilgiler böyle.

Şimdi, bakın, şu yerel yönetim yasaları doğru dürüst çıkarılsa, belediyeler kendi yaralarını sararlar. Karlısu'yun geçilip, çıkılacak belediyesi kalmamış, oradaki küçük işletmeler yok olmuş. Aknehir kendi imkânlarıyla çok küçük bir set yapmış, zararın bir kısmını engellemiş.

MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Hatay'a vali tayin etsinler, söylesene...

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Evet. Arkadaşımız "Hatay'a vali tayin etsinler" diyor. Hatay'ın sorunları her taraftan taşıyor, dökülüyor. Hatay'ın, acilen primlerine ihtiyacı var. Hatay'ın borçlarının, birbuçuk aylık, göstermelik, sadra şifa olmayacak bir tedbirle değil, kazanabilecek duruma gelinceye kadar, sorunlarının çözülmesi için, mutlaka, hükümetin ve Bakanlar Kurulunun, fonksiyon sahibi olarak -Derviş'e havale ederek değil- bir an evvel bu tedbirlerle ele alınması lazım.

Hatay bu sıkıntılardan kurtulur; halkı, üretken ve dinamik bir halktır. Ova sular altında, adam tarlasına giremiyorsa, yeniden ekim yapacak tohumu yoksa, elektrik borcundan dolayı suyunu çıkaramıyorsa, tohum bulamıyor, gübre bulamıyorsa, bu felaketten önce, demek ki, hükümetin, yönetim felaketi uygulaması Hatay'ı bitirmiş durumdadır. Bu da, tuzu biberi oldu. Onun için, Bakanlar Kurulundan, konuyu Derviş'in uhdesinden çıkarıp, kendisinin müdahil olmasını istiyoruz.

Değerli bakanlarımız gittiler, Hatay'daki sorunları gördüler; halkın itibarını gördüler; esnafın, sanayicinin, dükkânlarda batmış halini gördüler. Onların mahvolmuş kerestelerini ve onların, artık, değil üç ay, beş ay sonra, on sene sonra bile bu borçları ödeyemeyecek, sıfıra çıkmış hallerini gördüler.

Onun için, Meclisten de rica ediyorum, Bakanlar Kurulundan da rica ediyorum; Hatay'ın bu azîm yarasına bir çözüm getirsinler. Bu vesileyle, sorunlarımızı, gazeteye intikal ettiği gibi, Derviş'e havaleden Hatay'ı kurtaralım diyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kalkan.

Sayın Bakanım, 2 milletvekilimiz daha yerlerinden söz istiyor. Hatay milletvekilleri oldukları için, belki onlara da bir şey söylemek ihtiyacında olursunuz.

Sayın Aykut ile Sayın Mıstıkoğlu yerlerinden söz istediler. Ancak, Sayın Zamantılı'yı anlayamadım; siz Hataylı değilsiniz...

AHMET ZAMANTILI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, ben, öncelikle, ikinci konuşmacı değerli milletvekili arkadaşımın konuşmasıyla ilgili söz almak istemiştim, siz söz vermediniz, o nedenle... Dünya Hemşirelik Günü ve Dünya Çiftçiler Günüyle ilgili söz almak istedim, siz söz vermediniz.

BAŞKAN - O zaman, size daha sonra söz vereyim.

AHMET ZAMANTILI (Tekirdağ) - Lütfen efendim.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ediyorum.

İçtüzük 60 ıncı maddeye göre, çok kısa, üç dakikayı geçmemek kaydıyla söz veriyorum.

Sayın Aykut, buyurun efendim.

HAKKI OĞUZ AYKUT (Hatay) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; öncelikle, Hatay'da meydana gelen afet sırasında, maddî ve manevî zarara uğrayan tüm hemşerilerimin acılarını paylaşarak, geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.

Sayın Genel Başkanımıza, bu konuda göstermiş olduğu duyarlık dolayısıyla, buradan, Hatay halkı adına teşekkür ediyorum; çünkü...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Hangi duyarlılık; hukukî duyarlılık mı?.. Duyarlılığın ölçüsünü bir bilelim.

HAKKI OĞUZ AYKUT (Hatay) - Valimiz olmamasına rağmen, Adana Valisini, kriz masası valisi olarak gönderdi. Biz, ilk günden itibaren, iki milletvekili olarak kendi bölgemize gittik. Sayın Metin Beyin ifade ettiği gibi değil, olayları yerinden izledik. Devletin Adana, Gaziantep, Malatya ve Maraş'taki bütün ekipleri o gece için seferber edildi, her yere elimizden geldiği kadar ulaşmaya çalıştık.

Bu bakımdan, hükümetimize teşekkür ediyorum. Bakanlar Kurulu da, bu konuda gereken duyarlılığı göstermiş, bütün gün, Hatay'la ilgili problemleri görüşmüş, Sayın Derviş'e havale etmişse de, Bakanlar Kurulu uygun gördüğü için etmiştir.

Biz, olay yerinde, son dört gün boyunca mahalle mahalle, semt semt gezdik. Bunu, Yüce Meclise arz ediyorum; ancak, sel nedeniyle, yerli halkın içinde bulunduğu zor durumdan kurtarılması için, çiftçinin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizsiz olarak ertelenmesi, üretimi durma noktasına gelen çiftçiye tohum, gübre ve akaryakıt yardımının yapılması; 2001 yılı ekili tütün alanlarının yok olması nedeniyle 2000 yılına ait tütünlerin kotasız olarak alınması, zarar gören sebze, sera ve hayvancılık tesislerinin yapımı için gerekli yardım ve kredi desteğinin sağlanması, bütçede yer alan pamuk destekleme ve zeytinyağı primlerinin ödenmesi konusunda ilimiz üreticilerine öncelik tanınması ve kurtarılan ürünlerin bedellerinin peşin ödenmesi, vergi borçları, SSK ve Bağ-Kur gibi prim borçlarının ve sanayi kesiminin TEDAŞ'a olan borçlarının ertelenmesi, esnafın, Halk Bankası ve esnaf kefalet kredi kooperatiflerine olan borçlarının faizsiz olarak ertelenmesi, esnaf ve sanatkârlara düşük faizli yeni kredi sağlanması ve bu krediler verilirken eski borçların dikkate alınmaması, yerel yönetimlerin İller Bankasından gelen paylarının ilave katsayıyla artırılması gerekmektedir.

Ancak, yeni tayin olmasına rağmen, Enerji Bakanımız Sayın Zeki Çakan'a, Hatayla ilgili olarak göstermiş olduğu ilgiden dolayı da teşekkür etmek istiyorum; çünkü, bakanlığına ait bütün iş makineleri ve elemanlarını, anında Hatay halkının emrine göndermiştir. Bütün halkımıza teşekkür ediyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aykut.

Sayın Mıstıkoğlu, buyurun efendim.

LEVENT MISTIKOĞLU (Hatay) - Sayın Başkan, Hatayımızda 8-9 Mayıs günleri yaşanan sel felaketi dolayısıyla, önce ülkemize, sonra Hatay'da yaşayan hemşerilerimize geçmiş olsun demek istiyorum.

Afetin hemen ardından ilimizi teşrif eden, başta Tarım Bakanımız, Köy Hizmetlerinden sorumlu Devlet Bakanımız ve Devlet Bakanımız Sayın Rüştü Kâzım Yücelen'e de huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Yine, hükümetimiz, Hatay'da vali olmaması dolayısıyla, Adana Valisini, afet için Hatay'da görevlendirmiştir. Hatay'da göreve başlar başlamaz, afetin yaralarının sarılması, acil tedbirlerin alınması konusunda göstermiş olduğu insanüstü gayreti dolayısıyla da, Adana Valimiz Sayın Oğuz Kağan Köksal Beye teşekkürü bir borç biliyorum.

Tabiî ki, afetin boyutları çok büyük; iki günde Hatay'a yağan yağmur, aşağı yukarı, 596 kilogram/metrekare. Dolayısıyla ortalama olarak bir yılda yağan yağışa eşit. Hatay'ın, elli yıldır, altmış yıldır yapmış olduğu eserler, bir günde, iki günde yok oldu. Elli yılda, altmış yılda meydana getirilen eserlerin de bir günde, iki günde, bir ayda, bir senede tamamlanmasını beklemek mümkün değil; ama, hükümetimiz, 57 nci cumhuriyet hükümeti, bütün gücüyle halkımızın yaralarının sarılması konusunda gayret göstermektedir. İlk andan itibaren, Adana'nın, Gaziantep'in, Maraş'ın bütün kadroları, ekipleri, makineleri Hatay'daki insanlarımızın yardımına koşmuş ve bugün de faaliyetlerini yürütmektedir. Yine, yıllardır, çeşitli mihraklarca eleştirilen ve tahrip edilmeye çalışılan Kızılayımız, Hatay'da şu anda günde 3 500 kişiye, iki öğün olmak üzere, sıcak yemek dağıtmaktadır. Kızılayımızı tahrip etmek isteyenler, lütfen, Hatay'da Kızılay'ın yaptığı işleri gidip bir görsünler.

Başta, Başbakanımız olmak üzere, bütün hükümet, ilgisini Hatay'a çevirmiştir. Şu anda da Sayın Başbakan, Hatay'da incelemelerde bulunmaktadır. Tabiî, alınması gereken acil önlemler konusunda da, hükümetimizin biraz daha gayretli, biraz daha çabuk hareket etmesini rica ediyorum.

Bu vesileyle, hem Hatayımıza hem ülkemize geçmiş olsun diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Mıstıkoğlu.

Sayın Sökmenoğlu, buyurun efendim.

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için teşekkür ederim.

Hatay'daki afet konusunda, 57 nci hükümete, tabiî, teşekkür ediyoruz; anında müdahaleyle, Sayın Başbakanımızın talimatlarıyla giden sayın bakanlara da bir kere daha teşekkür ediyoruz. O arada, Gaziantep, Kahramanmaraş, Adana ve civar belediyelerinin anında yardımlarından dolayı Hataylılar müteşekkir.

Ancak, müteşekkir olmadığımız bir hadise var efendim: Sayın bakanların değişmesinden ötürü, o aradaki boşlukta, çiftçinin elektrik borcuna, bu ay sonuna kadar ödenirse yüzde 6,5 faiz, ödenmezse, bundan sonra, yüzde 15 faiz diye bir tamim çıktı. Geçen gün, ben, kürsüde ifade ettikten sonra Enerji Bakanını vazifelendirdi Sayın Yılmaz; ancak "görev zararı" diye yeni bir ucubeyle karşı karşıya Türkiye. Faizlerin ertelenmesi, borçların ertelenmesi, görev zararına girmez efendim. Girmemesi gerektiğini bir kere daha ifade ediyorum.

Bugün, Hataylının en çok muhtaç olduğu şey yardım, manevî yardım. Çiftçimiz, Tarım Bakanımızın demin ifade ettiği gibi -birazdan da ifade edecek herhalde- tohum, mazot bulamıyor. Yeniden tarlasını çevirmek için   -ki, daha belli değil, hava bugün de kapalı- tohuma ihtiyacı var, mazota ihtiyacı var, bunun için de paraya ihtiyacı var. Bu para, zaten pamuk ve zeytin primlerinden dolayı hükümette beklemektedir. Bunun karşılığı, daha evvel bütçeye konulmuştur. Hazineden sorumlu Sayın Bakan, tabiî, Anadolu'dan gelmediği için, orada yetişmediği için, elit zümrelerden geldiği için, bunun farkında değil. Ben, bu konuda yardımlarınızı rica ediyorum.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sökmenoğlu.

Sayın Mustafa Geçer, buyurun efendim.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 8 Mayıs 2001 tarihinde başlayan yoğun yağışlardan dolayı, seçim bölgemiz Hatay'da meydana gelen sel ve su felaketinden dolayı zarar gören vatandaşlarımıza, şu anda geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Bu konuda çalışan Sayın Valimize ve oradaki ilgililere ve yetkililere de buradan teşekkürlerimi iletiyorum.

Bölgemizi, biz de gittik, gezdik ve yakinen gördük ve insanlarımızın ne büyük zararlar içerisinde olduğunu, özellikle maddî zararlar içerisinde olduğunu gördük; ekili alanların tahrip olduğunu, sanayi bölgelerinin âdeta bir çamur deryası altında kaldığını gördük. Orada, vatandaşlarımızla yaptığımız temaslarda, özellikle, bize iletilen acil taleplerinin şunlar olduğunu öğrendik ve burada Yüce Meclise arz ediyorum:

Bölgenin, hemen afet bölgesi kapsamına alınması, ziraî kredi borçlarının ertelenmesi, esnaf kefalet kooperatifleri kefaletiyle Halk Bankasından kredi almış esnafımızın kredi borçlarının ertelenmesi veya taksitlendirilmesi, pamuk ve zeytin destekleme ödemelerinin bir an önce yapılması, Amik Ovasında pamuk ekimi için, çiftçilerimize, malî mazot, tohum yardımının yapılması, sulamada kullanılan elektrik borçlarının ertelenmesi, altyapıları zarar gören yerleşim birimlerinin altyapı zararlarının derhal giderilmesi için ek yardımların yapılması, bu yardımların malî ve ekipman olarak yapılması ve mağduriyetlerin bir an önce giderilmesi noktasında talepleri vardır.

Bu anlamda, hemşehrilerimin bu taleplerini burada arz ediyorum, kendilerine tekrar geçmiş olsun diyorum, orada, bu konuda çalışan tüm kamu görevlilerimize, belediyelerimize ve tüm vatandaşlarımıza tekrar geçmiş olsun diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Geçer.

Efendim, 60 ıncı maddeye göre söz talep eden sayın Hatay milletvekilleri görüşlerini ifade ettiler.

Sayın Zamantılı, Hemşirelik Haftasıyla ilgili görüşlerini daha sonra ifade edecekler; ancak, Sayın Alçelik, Sayın Karamollaoğlu, Sayın Kaya'nın da söz talepleri var.

Bu söz talepleri de, yine, Hatay'la mı alakalı efendim? Sizler Hatay milletvekili olmadığınız için soruyorum.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, arkadaşlarımız, Anayasanın 80 inci maddesine göre söz istiyorlar galiba.

BAŞKAN - Sayın Alçelik, lütfen, çok kısa olsun.

Buyurun.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Evet, Hatay Milletvekili değiliz; ama, 70 milyon insanı temsil ediyoruz Anayasamıza göre Sayın Başkanım.

Burada, Sayın hükümet yetkilisi, biraz sonra, kürsüden, bu konuyla ilgili cevap verecekler. Bir hususu öğrenmek için söz aldım Sayın Başkanım. Önce, Hatay'a ve 70 milyon insanımıza geçmiş olsun diyorum.

Hatay ve o bölge, tarihinin en büyük felaketini yaşıyor bugün, yaşadı. Sayın Bakan da -biraz sonra söz alacak- o bölgeye gitti, gördü. Sayın Bakan eğer dinlerse... Biz, birçok belediyemizle, bölgeye bütün imkânlarımızı götürmek istedik. Özellikle, Ankara, Konya Büyükşehir Belediyelerimizin tüm imkânlarını, daha, felaketin olduğu an bölgeye yığmak istedik; ancak, hükümet ve şu anda görev yapan Sayın Vali bu hizmeti engelledi; daha doğrusu, talepte bulunmadı kendisinden bir yazı yazması istenildiği halde.

Sayın Başkanım, oraya yapılan yardımı, bu hükümet, hangi gerekçeyle engelliyor; bunu, lütfen, açıklasın burada.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Karamollaoğlu...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkan, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Hatay'da yaşanan felaketten dolayı da, bu felakete maruz kalan Hataylı kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum; ancak, şunu hemen ifade edeyim ki, burada, hükümete mensup milletvekili arkadaşlarımız, sanki, hükümet namına konuşuyormuş gibi, oradaki felaketin boyutlarını bile -kanaatime göre- idrak etmeden, halka geçmiş olsun diyeceklerine, hükümete teşekkür ettiler; bir defa, bu mantığı anlayamadım.

İkinci bir husus; burada yaşanan felaketin boyutlarını, ben, henüz, herkesin idrak ettiği kanaatinde değilim. Bugün, milletvekilimiz, grupta da bu konuda teferruatlı bilgi verdiği için, hakikaten, bir deprem felaketi kadar, bunun, büyük olduğunu idrak ettik; fakat, her ne hikmetse, televizyonlar ve hükümet, bu büyük felaketin boyutlarının kamuoyuna yansımasını istemedi ve işin daha da üzücü tarafı, yeterli destek verilmedi. Esas, şimdi gelmek istediğim nokta, biraz önce Sayın Alçelik'in temas ettiği nokta; Gölcük depremi, Düzce depremi yaşandıktan sonra, sivil toplum örgütleri seferber oldular, buralara destek verdiler, belediyeler destek verdiler. Hükümet, bu desteklerden -üzülerek ifade ediyorum ki- geçmiş dönemde rahatsız oldu. Bundan dolayı, bu desteklerin önünü kesici birtakım kararlar aldı geçmişte; eğer, yardım edecekseniz, benim vasıtamla yardım edin, bana vereceksiniz, ben yardım edeceğim diye... Kimse de, hükümetin, kendisine ulaştırılan yardımı doğrudan doğruya mağdur insanlara ulaştıracağına güvenmediği için bu yardımların önü kesilmiş oldu. Şimdi, gölge etmesinler, başka bir ihsan istemiyoruz. Hükümet, sadece, belediyelerin ve sivil toplum örgütlerinin yardım etmesine engel olan hangi kararname veya tebliğ varsa, lütfen, bunu kaldırsın, yardım da etmesin. Bu millet, gerekli yardımı yapacak imkâna sahiptir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Yalçın Kaya, buyurun.

YALÇIN KAYA (İçel) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ben de, bölge ve komşu ilin bir milletvekili olarak, tüm Hataylı hemşerilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum; ancak, hükümetin burada müdafii olmak istemiyorum; ama, ilk günden beri, mutlak surette, yapılabilecekleri yapmaya gayret ediyor. Yalnız, görüyorum ki, sanki, bu tür felaketler üzerinde biraz spekülasyon yapılıyor gibi geliyor bana; yani, yapılan yardıma teşekkür edileceği yerde veya daha fazlası istenileceği bir yerde, yetersiz olduğu, hatta, ilgilenilmediği noktasında, muhalefet sözcüleri tarafından da olsa bazı laflar işitmemiz, gerçekten, bizi üzüyor.

Türkiye'nin neresinde bir felaket olursa olsun, bu, hepimizi derinden yaralamaktadır. Dolayısıyla, böyle felaketlerin istismar edilmesini, bir milletvekili olarak, gerçekten, yadırgıyorum. Tekrar, tüm Hataylılara geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Çalık, aynı konuda mı?..

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Evet.

BAŞKAN - Peki, çok kısa lütfen... Buyurun.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben de Hataylı yurttaşlarımıza geçmiş olsun diyorum.

17 Ağustos felaketinde, biz de, sıkıntı çekilen bir bölgenin milletvekili olarak, böyle sıkıntıları, ancak, yaşayanların bileceğini, bildiğini sanıyoruz. Biraz önce sayın milletvekili de bir şeyler izah etmeye çalıştı. 17 Ağustos felaketinde, Türk insanın yaptığı gibi, dünya insanı da bölgeye yardım etti ve hükümetimiz, buna karşı çıkmadı; ancak, organizasyonla ilgili bazı sıkıntılar olduğu için, bunların bir organizasyon dahilinde olması gerektiğini söyledi. Biz, o zaman da şunu söyledik: Bu sıkıntılar üzerinde hiç kimse siyaset yapmaya çalışmasın; bu olayları speküle etmesin. Gördüğüm kadarıyla, 17 Ağustos felaketinde, insanlar, bunu, nasıl siyaset yapmaya, nasıl farklı boyutlara çekmeye çalıştıysa, şu anda sizlerin de izlediğiniz gibi, yine aynı noktaya çekilmeye çalışılıyor...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Yazıklar olsun! Sivil toplum örgütleri... Siyaset değil, sivil toplum örgütleri... Yapmayın ya!..

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Benim sayın milletvekillerimizden ricam; sakın ha, bunu, farklı boyutlara çekmeyelim, insanların acısını, insanların sıkıntısını siyasete alet etmeyelim. Görüldüğü gibi de, Sayın Başbakanımız ve çalışma arkadaşları şu anda bölgededir; hükümetimiz, gereken ilgiyi göstermektedir...

BAŞKAN - Şimdi, hükümet cevap verecek Halil Bey.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Hükümetimiz, kuşkusuz, cevap verecektir...

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Keşke, Derviş gitseydi oraya.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Bunu dejenere etmeyelim, bunu speküle etmeyelim. Yalnız, insanlarımıza geçmiş olsun dileyelim diye söylemek istiyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üçüncü kez huzurunuza gelme durumunda kaldım; bunun için bağışlarsınız diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Osmaniye ve Hatay İllerini direkt olarak etkileyen, içerisine alan, diğer bazı illerimizi de etkileyen, ne yazık ki, afet boyutunda, aşırı derecede bir yağış olmuştur. Osmaniye'de ve Hatay'da, son iki gün içerisinde, metrekareye 589 kilogram yağış düşmüştür. Bu yağış, bir yılda alınan yağışın üçte 2'si oranındadır. Bu yağışı, afeti duyar duymaz, Sayın Başbakan Yardımcımız Dr. Devlet Bahçeli'nin direktifleri ve onun...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Politika bu!.. Kusura bakmayın yani!.. (MHP sıralarından "Konuşma, dinle!" sesi)

BAŞKAN - Efendim, dinleyelim... Lütfen...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Siz, bir kere, burada oturmasını ve konuşmasını öğrenirseniz, bizim de, burada, hükümet adına ne söyleyeceğimizi anlarsınız.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen, devam buyurun.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Biz oturmasını biliyoruz. Burada, hatip, gereğini yerine getirmediği zaman laf atmak da bir usuldür.

BAŞKAN - Lütfen... Sayın Karamollaoğlu... Lütfen efendim...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Siz konuya gelin...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Evet, Sayın Başbakan Yardımcımızın  ve Milliyetçi Hareket Partisi  Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli'nin direktifleriyle, Sayın Başbakan Yardımcımızın direktifleriyle, Sayın Başbakanımıza da bildirerek, hemen bölgeye hareket ettim. Siz buradayken, oluktan akarcasına yağmur yağıyordu. Osmaniye'ye ve Hatay'a girişimiz zor olmasına rağmen, Osmaniye'ye ulaştık; aynı gece Kadirli'ye ulaştık ve diğer ilçelerine ulaştık ve Hatay'a gittik.

Değerli arkadaşlarım, burada konuşan Sayın Metin Kalkan'ın "hükümet olaylardan habersiz, hükümet bu olayları takip etmiyor, hükümet bu olaylarda vurdumduymaz" sözüne karşılık, ben, öncelikle, isterseniz, konuşmamın başında, halen Metin Kalkan'ın gitmediği...

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Gereğini yapın, gitmekle olmaz...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - ...bizim bizzat gidip gördüğümüz, şu anda da devletimizin iş makinelerinin çalıştığı, üç Sayın Bakanımızın -Rüştü Kâzım Yücelen, Mustafa Yılmaz ve benim- gidip yerinde tespit ettiği, orada, beraber, afete maruz kalan vatandaşlarımıza el uzatmamızın yanında, ben, size, görmediğiniz yerleri söyleyeceğim:

Bakınız, Antakya-Karlısu, Sutaşı, Uzunbağ, Yaylıca, Gümüşgöze, Dursunlu, Aknehir, Turunçlu, Samandağ, Çekmece, Narlıca, Reyhanlı, Maşuklu, Yeşilpınar, Güzelburç, Dalyan, Arsuz, Kumlu ve Kırıkhan. Bunların çoğu, tarafımdan bizzat gezilmiştir ve diğerlerine de, diğer bakan arkadaşlarımız ulaşmıştır. Buralarda altyapılar tahrip olmuştur, içmesuları tahrip olmuştur, kanalizasyonlarda tahribat vardır; özellikle, İskenderun Arsuz arasındaki üç köprü tahrip olmuştur, bazı menfezler tahrip olmuştur.

Askeriyemize ve emniyetimize teşekkür ediyorum; hemen, afetin başlamasıyla karadan ve havadan kurtarma çalışmaları başlatılmıştır. Helikopterlerle vatandaşlarımıza ulaşılmış, vatandaşlarımız, selin ortasından, evlerinin damından alınmıştır. Bir çocuğu kurtarmak için helikopterlerimiz birkaç kere dalışta bulunmuşlardır ve çocuğumuzu da kurtararak İskenderun hastanesine getirmişlerdir. Bizzat tarafımızdan da ilgilenilmiştir.(MHP sıralarından alkışlar) Nasıl, hükümet burada vurdumduymazdır; nasıl, sivil örgütler burada görev yapmamıştır, sivil örgütlerin ve belediyelerin görev yapması engellenmiştir?..

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Bakan, orada, insanlar aç ve çıplak!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Siz, bunu, Marmara depreminde de yapmaya çalıştınız. Siz, bunu, Bolu'da yapmaya, Sakarya'da yapmaya çalıştınız. Dua ettiniz ki, prefabrikeler bitmesin, kalıcı konutlar bitmesin; o garibanların, o evsiz çocuklarımızın üzerine kar yağsın da, siz de siyaset yapasınız; ama, kursağınızda kaldı onlar! (MHP sıralarından alkışlar)

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Ayıp!.. Ayıp!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Prefabrikeler de yapıldı, evler de yapıldı; prefabrikelere de yerleştirdik, evlere de yerleştirdik.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Bakan, ayıp ediyorsunuz!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Siz, Sakarya'yı görün, Düzce'yi görün, Bolu'yu görün; gidin de deprem bölgelerini görün. Orada, Türk mimarisine uygun konutlar oluştu, yeşil bahçeleri oluştu, hastaneleri oluştu... İşte, oranın milletvekilleri de şahittir.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Ama başını sokamayanlar var orada!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Bakınız, hâlâ Antakya'da, bir taraftan ilçe belediyelerimiz fırınları çalıştırıyorlar köylere ekmek götürüyorlar, bir taraftan Kızılay sıcak yemek dağıtıyor. Lütfen, bunları kıskanmayınız. Türk Milleti asaletine yakışır bir şekilde, orada, millet-devlet işbirliğinde bütün vatandaşlarımıza ulaşılmaktadır.

Afetin boyutu çok büyüktür. Antakya'da, şehir merkezinde, selin gitmediği, selin yırtmadığı tek bir sokak, tek bir cadde kalmamıştır. Zamanında tedbir alınmış, apartmanlar ve evler boşaltılmıştır. Afet sırasında hiçbir can kaybımız olmamıştır. Bir gencimiz seli izlemek için, yüksek bir yere çıkmış; ayağının bastığı yerin çökmesi ve elinin de demirden kayması sonucu 19 yaşındaki bu gencimizi -bakın, yaşıyla söylüyorum size- kaybettik. Bir vatandaşımız da, odunlar, ağaçlar sel içerisinde giden o odunlardan, ağaçlardan -doğaldır, insan duygusudur, içgüdüsüdür- almak isterken, ölmüştür.

Ben, buradan, başta, Sayın Valimize, Belediye Başkanımıza ve bütün belde belediye başkanlarına teşekkür ediyorum. Sayın Vali, olayın olduğu gün, orada görevlendirilmiştir ve bu valimiz, birkaç kez -Allah vermesin, böylesi felaketleri Yüce Rabbim insanlığa göstermesin-  felaketlerle karşı karşıya bulunmuş deneyimli bir valimizdir; 24 saat görevinin başındadır. Antakya Valimiz, yaş haddinden dolayı birbuçuk ay önce emekli olduğu için, Adana Valimiz görevlendirilmiştir.

İsteyen sivil örgütlerin hepsi ordadır ve çalışmaktadır. Nitekim, Sayın Milletvekilimizin söylediği gibi, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adana, Mersin belediyelerinden iş makineleri geldiği gibi, İstanbul belediyesinden dahi iş makineleri gelmiştir. Ankara ve Konya Büyükşehir Belediyelerinden gelen teklifleri, hükümetimiz, hiçbir kararname ve tebliğ çıkararak yasaklamamıştır. Biz, böyle bir kararname ve tebliğ çıkarma gibi bir gaflet içerisinde bulunmayız; ancak, oradaki hizmetlerin bir koordinasyon içerisinde yapılması gereklidir. Nereye iş makineleri sevk edilecek; hangi yerde hangi iş makinesi olacak; nereye ekmek gönderilecek bunun bir koordinasyonu gereklidir. Bu koordinasyondan niçin rahatsız oluyorsunuz?! Bulanık suda balık mı avlamaya kalkışacaksınız ki, bu koordinasyondan rahatsızlık duyuyorsunuz; bunu da biz anlamakta...

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Göle su gelene kadar kurbağanın canı çıkarmış Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Siz, o bölgeyi görmediniz; ben, o bölgeden geliyorum ve Sayın Başbakanımız...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Altı ay hizmet veren mutfakları kapattınız.

BAŞKAN - Dinleyelim efendim, dinleyelim...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Sayın Başbakanımız da bugün bölgededir ve bölgeye her türlü yardım yapılmaktadır. Ben, tekrar, Hatay'a geçmiş olsun diyorum.

Sizi, televizyonlardan izleyen Hataylılar, Osmaniyeliler, Adıyamanlılar -orada da dolu oldu- Diyarbakırlılar, Mersinliler sizi kınıyor; siz, afetten dahi siyaset yapmaya kalkışıyorsunuz, size "yazıklar olsun" diyorlar. (MHP sıralarından alkışlar) Onun için, bu afetten siyaset yapmayın.

Bakınız, bölge, afet bölgesi ilan edilmemiştir; doğrudur. Biz, deprem bölgesinde afet bölgesi ilan etmedik.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Osmaniye'de ettiniz, Dörtyol'da ettiniz, Erzin'de etmediniz; çünkü, arada parti farkı var.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Ancak, biz, deprem bölgesindeki bu başarılı çalışmalarımızda, dünyanın örnek aldığı bu proje çalışmalarımızda, deprem bölgesini genel hayata etkinlik kararı içerisine alarak tüm hizmetleri götürdük.

Osmaniye'de, Hatay'da, bu afet olduğu zaman, Bayındırlık ve İskân Bakanlığımıza, Sayın Koray Aydın'a özellikle teşekkür ediyorum -bu isimler sizi rahatsız etse de- anında, bölgeyi, genel hayata etkinlik kapsamı içerisine almıştır ve oraya da, afete uğrayan bir bölgeye neler gitmesi gerekliyse, hepsi gitmiştir.

Ben, burada, paraların dökümünü vermeye kalkışmayacağım. Şu anda, o bölgede tüm işler koordineli bir şekilde yürütülmektedir.

Çiftçilerimizin, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının, ertelenmesi hususunda Tarım Bakanlığımız kararnameyi hazırlamış, Başbakanlığımıza arz etmiştir; bunların faizleri dondurularak, bir yıl ertelenmesi, kararnamede yer almıştır.

İkincisi, Ziraat Bankasından ve tarım kredi kooperatiflerinden kredi almadan, orada çiftçilik yapan vatandaşlarımıza yeni kaynak verme, kredi verme imkânları, bu kararnamede yer almıştır.

Yine, bu bölgede, sular çekilir çekilmez, oranın hemen ekilmesi gerekli; bunun için, tohum yardımı, mazot yardımı, gübre yardımı konuları da kararnamede yer almıştır.

Değerli milletvekillerimiz, Belen'i geçtikten sonra, Amik Ovasına ineceğiniz yüksek yerden Amik Ovasına baktığınızda, Amik Ovası, maalesef, tamamen bir göl görünümündedir. Zaten, önceden, orada Amik Gölü vardı; Amik Gölü kurutuldu ve Amik Gölünün kurutulmasıyla oluşan arazi de bazı köylülere dağıtıldı; ama, tabiat, ekolojiye müdahaleyi kabul etmiyor. İşte, o Amik Gölünün yanlış projelerle, geçmiş yıllardaki kurutulmasının hıncını alıyor belki insanlardan ve orası, öyle, suyla dolmuş... (MHP sıralarından alkışlar)

Çiftçilerimizin bu zararları muhakkak ki karşılanacaktır. 57 nci cumhuriyet hükümeti, görevinin bilincindedir; hiçbir zaman da, kendi görevini ve yetkilerini, tek bir kişiye havale etmez. O, adını burada sık sık söylediğiniz de, 57 nci hükümetimizin bir mensubudur, bir bakanıdır; o da bizim çalışma arkadaşımızdır; onu da bilmenizde fayda vardır değerli arkadaşlarım.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Bakanlarüstü ama, Başbakan yerine!..

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Ne alakası var?!.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Alakası, dünkü Bakanlar Kurulu toplantısından sonraki bildiriyle çıktı.

BAŞKAN - Bitti mi efendim?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) - Değerli milletvekilleri, ben, tekrar, Hatay, Osmaniye halkına geçmiş olsun diyorum ve şunu, buradan, tekrar tekrar belirtmek istiyorum ki, afet gününde, hükümetimiz, bakanlarıyla orada olmuşlardır; değerli milletvekillerimizle beraber orada bulunduk. Şu anda, Sayın Başbakanımızla birlikte, yine, bütün gruplardan milletvekillerimiz oradadırlar. Muhakkak ki, bu zararlar, en kısa zamanda karşılanacak, yollar yapılacak ve şu sözü de veriyoruz ki, o, medeniyetler merkezi olan Antakya Şehri, eskisinden daha da güzel yapılacaktır. Belde belediyelerine, belediye başkanlarına da, o çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum ve saygılarımı arz ediyorum.

Burada birkaç kez dile getirildiği için söylüyorum; vatandaşlarımızın da o yönde teklifi vardır. Pamuk destekleme primi olan 9 sentlik primin de, Hatay'da, Osmaniye'de, öncelik verilerek ödenmesi hususundaki teklifimizi de, ilgili birimlere ve Başbakanlığımıza arz etmiş bulunuyoruz.

Tekrar, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Sayın Başkanım, bizzat ismim verilerek, hilafı hakikat bir beyanda bulunuldu; müsaade ederseniz, onu düzelteyim.

BAŞKAN - Evet, adınız zikredildi Sayın Bakan tarafından. Bu sebeple, 69 uncu maddeye gereğince, ifadeyi doğrultma hakkınız doğdu.

Yalnız, çok kısa olsun lütfen; yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim efendim.

Buyurun efendim.

V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan'ın, gündemdışı konuşmaya cevap veren Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in, konuşmasında, adını kullanarak hilafı hakikat beyanda bulunduğu iddiasıyla açıklaması

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Tabiî efendim. Ben, başta da sataşmamıştım; Sayın Bakanım neden alındı, bilmiyorum. İsterseniz, tutanakları okuyun. Sayın Bakanın oraya gitmesinden, oradaki kriz komitesinin ve diğer yetkililerin çalışmasından da memnun olduğumuzu; fakat, esas, çiftçinin beklediği kendi öz hakkı olan primlerin verilmediğini ve birtakım bürokratik engellemelerle ve bilhassa da "kriz yönetmeliği" adı altında diğer yerlerden gelecek yardımları, demin, esas kendilerinin hassas olduğu noktaya göre değerlendirerek yasaklamalarını, oraya yardım gitmesine bu yasaklamanın engel olduğunu söylemeye çalışmıştım. Sayın Bakanım... Kendisine, sayın halkımızın seçtiği bir yetkili ve hükümetimizin de bir bakanı olduğu için saygım ve hürmetim var; kendisine yine Sayın Bakanım diye hitap edeceğim; çünkü, bu hükümetin bakanıdır. Benim hakkımda şunu söyledi: "Metin Kalkan oraya henüz gitmedi" dedi. Burada, gittiğim yerleri, mahalle mahalle, köy köy, bölge bölge saysam, o 5 dakika yetmezdi ve biz, oraya, yalnız basın mensuplarını, televizyonları alarak demeçler vererek gitmedik. Gece 11.30'lara kadar, evlerden giyecek, yiyecek toplayarak, hükümetin -gerçekten, bunu söylememiştim, şimdi söyleyeceğim- idarenin, açıkta yatan insanlara yetişemediği yerlere, biz, barınmaları için, giyinmeleri için, yemeleri için yardım götürdük. Bunu söylemeyecektim; ama, gitmediğimizi...

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Nereden aldınız?

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Kendi aramızdan aldık, halkımızdan aldık, evlerimizden götürdük.

Bu vesileyle, oraya, diğer milletvekilimiz Mustafa Beyle beraber gittik ve her tarafı da gezdik; gördüğümüz arızaları beyan ettik; inşallah, giderirler. Ben, Sayın Bakanımıza da bir şey demedim. Konuyu Derviş'in insafına havale edersek, ovanın ve Hatay'ın netice alamayacağını ifade ettim ve yine de, bunu iddia ediyorum. İnşallah, ben yanılırım, ovadaki çiftçi yeniden ekim yapabilir ve sanayici yeniden dükkânını çalıştırabilir, halkın yeniden yüzü güler.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam)

3. – Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan’ın, Hatay ve ilçelerinde aşırı yağışlar nedeniyle meydana gelen sel felaketi nedeniyle yaşanan sıkıntılara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Hatay'daki felaket hepimizi gönülden yaralamıştır. Bu sebeple, biraz da, Tüzüğün verdiği imkânları sonuna kadar kullandık; ancak, Doğru Yol Partisinden arkadaşlarımız, hükümetin konuşmasından sonra söz talebinde bulundular. 60 ıncı madde, elbet, onlar için de geçerli; ama, lütfen, hükümete söz hakkı doğacak herhangi bir ifade kullanmayalım; yoksa, biz, bu işi müzakereye dökmüş oluruz, yanlış olur.

Sayın Konukoğlu; buyurun.

İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; komşu ilimiz Hatay büyük bir felaket yaşamıştır. Komşu ilin milletvekili olarak, Hataylı çiftçilere, Hataylı vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum.

Felaketler, insanları birbirine yaklaştırır. Sayın Bakanım, lütfen, biraz anlayışlı olun. İktidarı, muhalefeti bu felaket döneminde beraber hareket etmek zorundayız; Hatay'ın yaralarını hep beraber sarmak zorundayız. Nitekim, Gaziantep Belediyesi, kıt imkânlarına rağmen, ilk olarak oraya müdahale etmiş ve elinden geleni yapmıştır. Bu nedenle, ben, hükümetin gerekeni yapacağına inanıyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Ercan; buyurun.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanı dinledik, Marmara depremiyle ilgili bazı aktarmalarda bulundu. Bilmesini isterim, o bölgede yaşayan insanlar, Sayın Bakanı büyük bir şaşkınlıkla izlemişlerdir.

Ben, her hafta, seçim bölgem Sakarya'ya gidiyorum -Sakarya'dan da söz etti Sayın Bakan- dün itibariyle geldim, iki gündür oradaydım. Şehrin bir yerinden diğer yerine, bir caddesinden bir başka caddesine geçme imkânı yok şu anda Sakarya'da. Çamur içinde her taraf, altyapı çalışmaları henüz daha belli bir seviyede. İki yıldır, bakınız, tam iki yıldır... Sayın Bakan, bölgede yaşayan insanlar iki kışı barakalarda geçirdi, bir kısmı prefabrike konutlarda, bir kısmı, hâlâ, ilkel, kendi imkânlarıyla yaptıkları barakalarda barındı; korkarım, üçüncü kışlarını geçirecekler.

BAŞKAN - Sayın Ercan, lütfen tamamlayın.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Efendim, istirham ediyorum.

Şimdi, afetle ilgili, siyasî partilerin bunu istismar ederek propaganda yaptıklarını söyledi. Orada biz yaşıyoruz. O bölgede yaşayan bir insan olarak söylüyorum, sadece Adapazarı'nda 24 000 konut yıkıldı, 18 000 konut orta hasarlı; 40 000 konut açığımız var. Bugün planlanan konut sayısı 7 000'dir. Bunun 2 000'i Bakanlık eliyle yapılıyor, kalanları, Dünya Bankası ve gönüllü kuruluşlar marifetiyle yapılıyor. Yaptığınız 2 000 konuttur. 7 000 işyeri yıkılmıştır, 7 000 işyerinden bugüne kadar yapılan tek bir işyeri yoktur.

BAŞKAN - Sayın Ercan, lütfen...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Son cümlemi söylüyorum.

Bir önemli hususu daha ifade etmek istiyorum: Deprem vergisi adı altında, değişik vergi kalemleri adı altında 9 kalem, Türkiye'de, bugüne kadar 4 katrilyonun üstünde para toplanıldı. Ben, Dünya Bankasının, Avrupa Yatırım Kalkınma Bankasının, Eximbankın, uluslararası kuruluşların taahhütlerini bu rakama ilave etmiyorum. Acaba, bugüne kadar, sadece vergi kaynaklı bu 4 katrilyonun ne kadarını bölgeye harcadınız?

BAŞKAN - Sayın Ercan, lütfen...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sakarya demiyorum, Bolu, Düzce, Sakarya, Kocaeli, Yalova, o bölgelere kaçta kaçını harcadınız; dörtte 1'ini harcadınız.

BAŞKAN - Sayın Ercan, lütfen tamamlayınız.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Kalan kaynakları bütçe açıklarına kullandınız, başka amaçlarla kullandınız.

Sayın Bakan...

BAŞKAN - Sayın Ercan, sözünüzü kesiyorum; müsaade edin efendim.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Tekrar cevap vermeyeceğim.

BAŞKAN - Anlayışınız için teşekkür ederim.

Efendim, Hemşirelik Haftasıyla ilgili konuşma yapılırken bir sayın milletvekilimiz, Sayın Zamantılı, çok kısa bir ifadede bulunmak istemişler, gözümden kaçmış. Müsaade ederseniz, şimdi, ona söz veriyorum.

Buyurun efendim.

AHMET ZAMANTILI (Tekirdağ) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Gündemdışı söz almış arkadaşlarımın dileklerine katılmak üzere söz almış bulunuyorum, bu vesileyle sizlere teşekkür sunuyorum.

14 Mayıs Hemşirelik Günü nedeniyle değerli hemşirelerimizin bu mutlu gününü ben de kutluyorum, kendilerine fedakâr çalışmalarında başarılar diliyorum.

Yine, 14 Mayıs Çiftçiler Günü nedeniyle de değerli çiftçilerimizin de bu mutlu gününü kutluyorum, kendilerine verimli bir hasat yılı diliyorum.

Ayrıca, bilimsel eczacılığın 162 nci yıldönümü olan 14 Mayıs nedeniyle değerli eczacılarımızın da bugünlerini kutlayarak, kendilerine başarılar diliyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Zamantılı.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Başbakanlığın İçtüzüğün 75 inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

B) Tezkereler ve Önergeler

1. - 1990 Petrol Kirliliğine Karşı Hazırlıklı Olma, Karşılık Verme ve İşbirliği ile İlgili Uluslararası Sözleşme ve Eklerine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (1/599) (3/823)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

     14.5.2001

İlgi: 24/12/1999 tarihli ve B.02.0.KKG O10/101-1542/6437 sayılı yazımız.

İlgi yazımızla Başkanlığınıza sunulan 1990 Petrol Kirliliğine Karşı Hazırlıklı Olma, Karşılık Verme ve İşbirliği ile İlgili Uluslararası Sözleşme ve Eklerine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının İçtüzüğün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.

     Bülent Ecevit

     Başbakan

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Dışişleri Komisyonunda bulunan kanun tasarısı hükümete geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527)

BAŞKAN - İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen  maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığa henüz verilmediğinden, teklifin görüşülmesini erteliyoruz.

Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

2.- Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405)  (S. Sayısı : 599) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Hatırlanacağı üzere, tasarının 4 üncü maddesine kadar olan müzakereler tamamlanmıştı.

Divan Kâtibinin, maddeleri ve gerekli sunuşları oturarak yapması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, 4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 2992 sayılı Kanunun 13/B maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü

Madde 13/B. - Avrupa Birliği Genel Müdürlüğünün görevleri, 244 sayılı Kanun ile 1173 sayılı Kanunla Dışişleri Bakanlığına verilen görev ve yetkiler saklı kalmak kaydıyla, şunlardır:

a) Bakanlığın görev alanına giren Avrupa Birliği müktesebatına uyum ile ilgili konularda Bakanlık birimleri arasında koordinasyonu sağlamak, Dışişleri Bakanlığı ve/veya Avrupa Birliği ile ilişkilerden sorumlu Bakanlığın ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının  koordinasyon çalışmalarına yardımcı olmak, bu alanda Hükümetin genel politikasını uygulamaya yönelik tedbirler almak, uyum ve uygulama çalışmaları ile ilgili işleri yürütmek,

b) Bakanlığın görev alanına giren Avrupa Birliği müktesebatına uyum ile ilgili konularda inceleme ve araştırmalar yaparak Bakanlığa tekliflerde bulunmak, uyum için gerekli olan konularda tüzük ve yönetmelikler hazırlamak, genelge düzenlemek,

c) Bakanlığın görev alanına giren konularda Avrupa Birliği ile ilişkilerin ulusal program, kalkınma planları ve yıllık programlarda öngörülen hedefler doğrultusunda yürütülmesini sağlamak,

d) Avrupa Birliği müktesebatına uyum ile ilgili olarak Bakanlık birimleri, diğer bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşlarınca istenen konular hakkında görüş bildirmek ve gerektiğinde toplantılara katılmak,

e) Bakanlığın görev alanına giren konularda, Avrupa Birliği müktesebatına uyumun veya Avrupa Birliği ile işbirliğinin gerekli kıldığı yurt içi ve yurt dışı toplantılarda Bakanlık birimleri arasında koordinasyonu sağlamak, gerektiğinde  temsilci göndermek ve bu konulardaki uluslararası sözleşmeler hakkında görüş bildirmek,

f) Bakanlığın görev alanına giren konularda uluslararası antlaşma ve belgelerle ilgili olarak, gerektiğinde Bakanlığın diğer ilgili birimlerine de danışarak görüş bildirmek; yapılan çalışmalara ve görüşmelere katılmak; bu antlaşma ve belgeleri Türkçeye çevirmek veya çevirtmek, derlemek, arşivlemek; bunları ve yurt dışı faaliyetlere ilişkin olarak düzenlenecek raporları Bakanlığın ilgili birimlerine ve diğer kuruluşlara iletmek,

g) Görev alanına giren konularda, gerektiğinde Eğitim Dairesi Başkanlığı ile işbirliği yaparak personelin yurt içi ve yurt dışı eğitimleri ile ilgili işlemleri yapmak,

h) Bakanlıkça verilen benzeri görevleri yapmak."

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Gurubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz'a aittir.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

FP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; 599 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Kanun tasarısının başlığını okumam gerekirse, herhalde, müddetimin yarısı gider, maddeyi tekrarlamak istersem, zamanım biter. Onun için, bunlara girmeden, doğrudan doğruya, özet halinde çıkardığım 4 üncü maddeyi size takdim etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan 599 sıra sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleriyle İlgili Düzenlemeler Getiren Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Grubumuzun görüşlerini, sizlere, kısaca arz edeceğim.

Türkiye, 14 Nisan 1987 tarihinde Avrupa Topluluğuna tam üyelik için başvurmuştur. 367 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kurulan, 1989 yılının haziran ayında faaliyete geçen Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığının -ki, o zamanki ismi oydu- görev yaptığı on yıldan fazla sürede, genel müdürlük şeklinde örgütlenmesi ve koordinasyon makamı olmaktan daha ileri yetkilere kavuşturulması ihtiyacı ortaya çıkmıştır; çünkü, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen kararname üzerine, bu ihtiyaç hâsıl olmuştur.

1 Ocak 1996 tarihinde Avrupa Birliği ile Türkiye arasında gümrük birliği kurulmuş. 10-11 Aralık 1999 tarihinde gerçekleştirilen Avrupa Birliği Helsinki Zirvesi sonunda, Türkiye'nin tam üyeliğe aday olarak kabul edilmiş olmasıyla, karşılıklı ilişkiler yeni bir boyut kazanmıştır. Türkiye'nin dahil olduğu tam üyeliğe yönelik katılım sürecinde, özellikle, siyasî kriterler, Avrupa Birliği müktesebatına uyum ve Birlik müktesebatına uygulama getirebilecek ve adlî ve idarî yapılanmanın gerçekleştirilmesi konularında Adalet Bakanlığına önemli görevler verilmiştir. Bunun için, Avrupa Birliği Genel Müdürlüğünün kurulması hayırlı olmuştur diyoruz.

Tasarının 4 üncü maddesi bu genel müdürlüğün görevlerini tadat etmektedir. Gelişen dünyada, devlet, insanlığa hizmet için bir araç olarak görülmektedir. İnsanlık tarihinde hukuk, devletten öncedir. İnsanlar, yaradılışları itibariyle topluluklar oluşturmuşlardır; devlet ise, daha sonra, 14 üncü ve 15 inci Asırda ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Devletin ortaya çıkması ve yönetici tabakanın ayrışmasıyla ortaya çıkmış olması, geçimini yönetmeden elde ettiği şeklinde tarif ve tayin edilmiştir. Devlet, bir hizmet organizasyonu olduğu için, çeşitli kutsallar icat ederek, yöneticiliği, hizmet şeklinde tavsif ve takdim etmiştir. Yani, devlet, gardiyan olmamalıdır; çünkü, garson devlet olarak hizmet etmesi daha hayırlıdır diye tarif edilmiştir. İnsan hakları ve özgürlükleri demokrasiden önce gelir. Çağdaş Batı medeniyeti tarihi, seyir halinde, daima, insan haklarını ve özgürlüklerini ek protokollerle getirme ihtiyacı hissetmiştir. Batı'da bu haller geliştirildikçe, totaliter devlet ortadan kalkmaktadır. Sovyetler Birliğinin dağılmasının temelinde de bu esas vardır. Avrupa müktesebatı, ülkemiz açısından, bu bakımdan çok önemlidir. Bu müktesebata göre, insan, birey, devlete karşı koruma altına alınmaktadır. Devlet, totaliter hale dönüşürse, yöneticilere ve yönetilenlere, belli bir meşruiyet içerisinde direnme hakkı doğmaktadır. Yıkıma neden olmadığı sürece, ifade hürriyeti ve örgütleşme hakkı engellenemez denilmektedir.

Türkiye, şu ana kadar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürdüğü davalardan 5'ini kazanmıştır. Türkiye, uzun zaman bu ayıbı sırtında taşıyacaktır. Türkiye, bir an önce, demokrasi, insan hakları, örgütleşme, hukuk devleti olma yolundaki sıkıntılarını aşmalı, çağdaş ve medenî dünyadaki ye-rini, öncü ve lider ülke olarak almalıdır diyorum.

Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum ve kanunun hayırlı olmasını diliyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oğuz.

Gruplar adına ikinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Salih Çelen'e ait.

Buyurun Sayın Çelen. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 599 sıra sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesiyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısını görünce içim ürperdi; itiraf etmeliyim ki, çok korktum. Neden; çünkü, biliyorsunuz, daha altı ay kadar önce, bu hükümet tarafından atanan uzmanlardan oluşan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu üyeleri, özerk, bağımsız, tarafsız diye atandı ve bir anda, bir gecede, ansızın görevden alındılar. Arkasından, Türk Telekom yetkilileri de, Yönetim Kurulu üyeleri de aynı şekilde görevden alınınca, içim ürperdi "eyvah, Adalet Bakanlığı teşkilatı da, herhalde, bu Avrupa Birliği konusunda görevden alınacak, özerkleştirilecek" dedim; iyi kötü, ağır aksak, topal yürüyen bir adalet teşkilâtımız vardı, o da gidiyor diye korkmuştum; ancak, öyle olmadığı anlaşıldı; biraz yüreğimize su serpildi.

Değerli milletvekilleri, 2992 sayılı Kanunun 13/B maddesi, görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısının 4 üncü maddesiyle tamamen değiştirilmiştir. Daha önce, 2992 sayılı Yasanın 13/B maddesiyle Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığı kurulmuş ve görevleri olarak da, Avrupa Topluluğu ile ilgili hususlarda koordinasyonu sağlaması ve görevli Devlet Bakanlığının koordinasyon çalışmalarında yardımcı olması hususu belirtilmiştir. Bu kanun tasarısında da, Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığı kaldırılarak, yerine, Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü kurulmuş ve bu Genel Müdürlüğün görevleri belirlenmiştir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, 14 Nisan 1987 tarihinde, rahmetli Özal zamanında Avrupa Topluluğuna tam üyelik başvurusunda bulunmuş, daha sonra, 1989 yılı haziran ayında Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığı kurulmuştur. On yıldan fazla bir süre geçtikten sonra da, aynı birimin genel müdürlüğe dönüştürülmesi için, bu yasa tasarısı Yüce Meclisimizin gündemine getirilmiştir.

Esasen, idarî yapımız içerisinde, Dışişleri Bakanlığında, Sanayi ve Ticaret Bakanlığında, Kültür Bakanlığında, Dış Ticaret Müsteşarlığında, Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığında, zaten, Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü bulunmaktadır. Kısacası, idarî yapımız içerisinde düşünülen bu Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü dışında, şu an, tam olarak 5 genel müdürlük daha vardır; şimdi ise, aynı genel müdürlüğün 6 ncısını kurmaktayız.

Doğru Yol Partisi olarak biz, devletin hantal yapısından, çarpık kurumsallaşmasından bahsederken ve bu husus da kamuoyunda tartışılırken, Türkiye'de, Başbakan dahil 39 bakanı bulunan bir hükümet yapısını, özellikle de hükümette bulunan bakan sayısının çok fazla olduğunu kamuoyu ciddî olarak tartışırken, bazı bakanlıkların tümden kaldırılması, külliyen kaldırılması, bazı bakanlıkların birleştirilerek tek bir bakanlık çatısı altında toplanması, böylece, hükümetteki üye sayısının düşürülmesi hususu düşünülürken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, aynı genel müdürlüğün, mevcut 5 adet Avrupa Birliği genel müdürlüğü yetmezmiş gibi, şimdi de 6 ncısını kurmak suretiyle çok da önemli bir iş yaptığına, maalesef, inanamamaktayım. Her bakanlığın ayrı bir Avrupa Birliği genel müdürlüğü olacağına, her bakanlığa ayrı bir Avrupa Birliği genel müdürlüğü kurmaktansa, Dışişleri Bakanlığı veya Adalet Bakanlığı bünyesinde bir Avrupa Birliği genel müdürlüğü kurarak, Avrupa Birliğiyle ilgili sosyal, kültürel, siyasî, iktisadî, ticarî ve sanayi çalışmalarını bir çatı altında toplayıp, daha verimli, daha koordineli bir çalışma yapılsa daha iyi olmaz mı diye düşünmekten, maalesef, kendimi alamamaktayım.

Değerli milletvekilleri, tasarının 4 üncü maddesi, sadece koordine ve yardım etmek üzere kurulması nedeniyle, amaca ulaşmaktan ziyade, devletteki unvan ve çalışan sayısını artırmaktan öteye gidemeyeceğinden ve devletimizin hantal yapısını, çarpık kurumsallaşmasını daha da belirgin hale getireceğinden, isabetli bir düzende olmadığı kanaatindeyim; ancak, her şeye rağmen, biz, pozitif muhalefet çerçevesinde, bu Avrupa Birliği Genel Müdürlüğünün kurulmasına da pozitif yaklaşmaktayız.

Bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarken, son olarak, çok yakın bir zamanda Hatay İlimizde meydana gelen felaketten dolayı Hataylılarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Aynı şekilde, çiftçilerimizin, hemşirelerimizin ve eczacılarımızın da gününün kutlu olmasını diliyor, tekrar, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelen.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Peki; karar yetersayısını arayacağım.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Karar yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.15


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.25

BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER: Melda BAYER (Ankara), Mehmet AY (Gaziantep)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, 103 üncü Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405)  (S. Sayısı : 599) (Devam)

BAŞKAN- Komisyon ve Hükümet yerinde.

Hatırlanacağı üzere, 4 üncü maddenin oylanması sırasında karar yetersayısının aranılması istenilmiş; ancak, bu sayıya ulaşılamamıştı.

Şimdi, oylamayı elektronik cihazla yapacağız.

Oylama için 3 dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır, 4 üncü madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. - 2992 sayılı Kanunun değişik 16/A maddesine, dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Bakanlık Yüksek Müşavirliklerine müşterek kararla atama yapılır."

BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş'ın; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 inci maddeyle 2992 sayılı Kanunun değişik 16/A maddesine, dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere bir fıkra ekleniyor. Sanki bir önerge verilmiş gibi bu fıkra ekleniyor. Bunun evveliyatına baktığımız zaman şu geliyor: 16/A maddesinde -1984 tarihinde kanun hükmünde bir kararname ile getirilmiş, daha sonra 1984 tarihinde kabul edilmiş- "Bakan tarafından kalkınma planına, yıllık programlara ve mevzuat hükümlerine göre verilecek emir, direktif ve görevleri yerine getirmek üzere Bakanlıkta onbeş Bakanlık Yüksek Müşaviri görevlendirilebilir" denmektedir. Şimdi "Bakanlık Yüksek Müşavirleri, Yukarıda belirtilen hizmetlerin yapılmasından Bakana karşı sorumludurlar" diyor ve bundan önceki maddede de bildiğiniz gibi, bazı değişiklikler yapıldı, 70 yaşına kadar olan, bir tanesi yükseköğretim kurumlarından bir tanesi de hâkim sınıfından olmak üzere 2 tane daha müşavir atanmasını amir bir hüküm geldi. Bütün bunlardan sonra, dördüncü fıkra olarak, bunların atama usulü olarak da "Bakanlık Yüksek Müşavirliklerine müşterek kararla atama yapılır" ibaresi ilave ediliyor. Biz, müşterek kararla atama yapılmasına tarafız.

Maddenin iyi olduğunu söylüyorum ve desteklerinizi bekliyoruz.

Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erbaş.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Adalet Bakanlığının yeniden yapılanmasına ilişkin ve çağdaş normlar ışığı altında bir düzenlemeyi görüşüyoruz. Yeniden kurulması düşünülen genel müdürlükler, gerçekten, Adalet Bakanlığında, uzun yıllar geçirdiği dönemlerde bir ihtiyaçtı, bir zaruretti, bu düzenlemeleri uygun gördüğümüzü ifade etmek isterim; ama, araya, Allah'tan, komisyon farkına varmış da, birtakım korsan maddeler girmişken hükümet tasarısında, bunu düzenleme ihtiyacı duyulmuş.

Değerli milletvekilleri, bakınız, bakanlık yüksek müşavirliği olayı ne zaman başlamıştır; Adalet Bakanlığında, eskiden, genel müdür, müsteşar ve müsteşar muavini olan insanlar, teftiş kurulu başkanları, birinci sınıf cumhuriyet savcısı olduğu için, yerlerinden almak mümkün değildi; yani, 65 yaşına kadar, Anayasanın getirdiği yaş içinde görev yaparlardı ve kimse onları yerinden alamazdı. Bu, bir sıkıntı yarattı. Bakanın, kendisiyle beraber uyum içinde çalışacak insanları yanında görmek istemesiyle, Cumhuriyet Halk Partisinin, yani Sayın Ecevit'in Başbakanlığı döneminde bu kanun değiştirildi. Yüksek müşavirlik işte o zaman kondu; yani, genel müdürlerin güvencesi kaldırıldı. Ne oldu: Bir nevi merkez valiliği haline dönüştürüldü. Önceden 6, 8 olan bu kadrolar, 10, daha sonra daha değişik hallere geldi. Yani, buraya, yüksek müşavirliklere, yine Adalet Bakanlığı mensubu olan genel müdür, teftiş kurulu başkanı, müsteşar muavinleri getirilmekte idi. Fakat, burada çok enteresan bir şey var; hükümetin düzenlediği, yani ya sayı saymayı bilmiyorlar... Anayasada hâkim sınıfının 65 yaşın üzerinde görev yapması mümkün değildir. Bu 70 yaş nereden çıkıyor. Emekli olduktan sonra 70 yaşına kadar siz, hâkim sınıfına görev vermeye kalkıyorsunuz. Yani, aslına vermediğiniz hakkı, emeklisine veriyorsunuz. Böyle saçma sapan, hukukdışı ve Anayasadışı şeyler olmaz.

Şurada, Adalet Komisyonuna ve Plan ve Bütçe Komisyonuna teşekkür etmek lazım ki, burada farkına varılmış da hiç değilse bu yanlışlık düzeltilmiş.

Yine, bunun yanında, üniversitede olduğu gibi, 65 yaşından sonra girecek de 75 yaşına kadar görev yapmayı getirmişlerdi.

Değerli arkadaşlarım, bu olmaz. Bir kanun tasarısı getiriyorsanız evvela, tabiî, Sayın Bakanın burada olması lazım. Adalet Bakanlığının yeniden yapılanmasını getiriyorsanız Sayın Bakanın yurt dışında mı yurt içinde mi olup olmadığı önem arz etmiyor; gitmez... Kendi teşkilât kanunu burada görüşülüyorsa, Bakan burada olur.

Burada, aynen af kanununda olduğu gibi çok soru sorduk; cevabını aldık; uygulamada, aynı Sayın Bakan -bilgisine saygım var, hocalığına saygım var; ama, Adalet Bakanlığı konusundaki uzmanlığına pek saygı duymadığımı ifade etmek istiyorum- bize verdiği cevapların aksini yaptı, yazılı emirlerle dosyaları Yargıtaya götürdü; ama, Yargıtaydan aldığı cevap da onu tersyüz etti. Arkadaşlarıma para cezalarını sordurdum, yani bu kanunun bir dava ertelemesi mi, ceza ertelemesi mi, ne olduğunu tekrar tekrar sorduk, hatta Apo'nun idamının da bu ertelemeyle beraber olup olmayacağını sorduk; "hayır" cevabını aldık; bugün ertelenmiştir. Şimdi, bunların cevabını verme yerine, Sayın Bakanın burada olmasını arzu ederdim, soracağımız soruya cevap vermesini isterdim. Gerçi, şu anda, Sayın Orman Bakanı da hukukçudur, ona da saygımız vardır; ama, aslı varken, aslının gelmesi, bize cevap vermesi lazım. O yüzden, kanunlar, böyle, derme çatma geçiyor.

Değerli arkadaşlarım, birileri istiyor diye kanun çıkarma dönemini artık geride bırakmamız lazım. Birileri istediği için değil, Türk Milleti istediği için kanun getirin önümüze, Türk Milletinin ihtiyaçlarına uygun kanun getirin önümüze, tercüme kanun istemiyoruz. Tercüme kanunlardan vazgeçme dönemi, çoktan geldi geçti ve bazı kanunlar geldiği zaman dışarıda kıyameti koparıyor bazı bakan arkadaşlarımız, yer yerinden oynuyor; ama, buraya gelindiği zaman siz burada, yürütmenin, önünüze koyduğu şeyi aynen uyguluyorsunuz, aynen kabul ediyorsunuz, bundan da vazgeçelim. Yasamanın ağırlığını, kuvvetler ayrılığı prensibinin burada geçerli olduğunu ispat etme durumundasınız. Bunu da yapacak olan, dışarıdan insanlar değil, yürütmenin, yargıyı hâkimiyet altına alması ve statükoante halinde bulunmasından artık vazgeçme dönemi gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Bu nedenle, gelen kanunlarda gereken ilgiyi lütfen gösterelim. Görüşünüz nedir bilelim; hükümet görüşüne uygunsanız eski haline getirin; yok, komisyon görüşüne uygun haliniz varsa, o zaman çıkın deyin ki, şu yanlıştır, şu doğrudur. Bir şeyin doğru ve yanlışlığını test etmeden, burada konuşmalarla, bunun doğruluğunu tespit etmeden çıkan kanunlar, ondan sonra Anayasa Mahkemesinden bir bir geri dönmeye mahkûm oluyor.

Hepinize saygılar sunuyorum; teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güven.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

6 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. - 2992 sayılı Kanunun değişik 17 nci maddesine aşağıdaki (f) bendi eklenmiş ve izleyen bentler (g) ve (h) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.

"f) Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı,"

BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Mustafa Geçer konuşacaklar; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devletin önemli erklerinden biri olan yargının ve yargının yerine getirmesi gereken adaletin ve adaletin adil bir şekilde dağıtımını sağlayan Bakanlığın ve idarelerin ve kamu kuruluşlarının günümüzün şartlarına uydurulması ve günümüz şartlarının gerektirdiği ihtiyaçlara cevap verir hale getirilmesi kaçınılmaz bir konudur. Ülkemizde son zamanlarda meydana gelen sosyal ve siyasî olaylarla birlikte ortaya çıkan görevin yerine getirilmesi güçlüğüne karşı, Adalet Bakanlığının teşkilatı ve işlemesiyle ilgili yasalarda değişiklik yapılması ve bunların tanzimi, muhakkak ki, kaçınılmaz bir olaydır; ancak, Türkiye'nin yeni yapılanmasında, gerçekten yeniden bir dönüşüm içinde olmasında, köklü reformların da yapılması kaçınılmazdır. Ancak, şu anda palyatif diyebileceğimiz yasalarda kısmî olarak yapılan, sık sık yapılan değişiklikler, ülkemizde temelli bir adalet reformunun, hukuk reformunun yapılmasını âdeta geciktiriyor diye düşünüyorum.

Bu ilgili maddede, 2992 sayılı Kanunun 17 nci maddesine (f) bendi eklenerek, takip eden maddeler teselsül ettiriliyor, Bilgi İşlem Daire Başkanlığı adı altında bir birim oluşturuluyor ve bunun görevleri tanzim ediliyor. Gerçekten, günümüzde yargının seri işlemesi, adaletin erken tecelli etmesi için, adaletin gecikmemesi için, birtakım formel işlemlerin, şeklî işlemlerin ve adalet mekanizması içindeki yargı kurumlarımızdaki arşivlerin ve dosyalamaların çok seri şekilde burada oluşan bilgilerin ilgilileri ulaştırılması açısından Bilgi İşlem Daire Başkanlığının kurulması ve böyle bir birimin oluşturulması, günümüzde, belki de, geç kalınmış bir olaydır. Bugün adliyelerde birtakım evrakların, yargı birimleri tarafından veya yargıda taraf olan savunmanın ve iddia makamının birtakım belgeleri elde etmesi noktasında, arşivlerde karmaşa olmakta, avukatlık görevi yapan arkadaşlarımızın, meslektaşların, bu konuda elde etmek istedikleri bilgilerin ve kararların elde edilmesi noktasında birtakım güçlükler yaşanmaktadır.

Bugün, bilgiişlem dairelerinin, bilgisayar ve iletişim ağının, internet ağının dünyaya yayıldığı ve sınır tanımadığı bir ortamda, Adalet Bakanlığı bünyesinde acilen bu tip birimlerin kurulmasının, hizmetlerin seri halde görülmesi ve adaletin daha erken tecelli etmesi noktasında büyük hizmeti olacaktır diye düşünüyorum. Çünkü, bugün, geçmiş dönemlere ait, görülmekte olan davalarla veya karara bağlanmış davalarla ilgili adliye arşivlerinden elde edilmek istenilen bilgilerin elde edilmesi son derece güçlük arz etmektedir.

Bilgiişlem ağlarının son derece yaygınlaştığı bir dönemde, bütün kamu kurumlarının, özellikle adalet kurumlarının, bilgiişlem daireleriyle desteklenmesi ve bunların internet, bilgi ağı, online ağı, bilgisayar ağıyla donatılması, istenilen evraklara çok kısa sürede ulaşılması açısından çok önemlidir.

Geçenlerde, kütüphanede, The Economist Dergisinin bir ekini karıştırırken gördüm; bilgiye ulaşımın çok seri hale geldiği günümüzde, bazı ülkelerdeki internet kullanımları, bilgi işlem merkezi oluşumlarıyla ilgili bir istatistik yapılmış. Orada, en az belki 40 ülkenin ismi geçiyordu; bunların içinde Birleşik Arap Emirlikleri, Dubai, Hindistan gibi ülkeler olmasına rağmen, maalesef Türkiye'nin ismine rastlayamadım.

Bilgi çağı veya iletişim çağı denilen günümüzde, bütün kamu kurumlarının ve mekanizmalarının bu ağlarla donatılması, bunlarla ilgili birimlerin oluşturulup desteklenmesi, bunlarla ilgili finansmanların oluşturulması da günümüzde kaçınılmaz bir durumdur.

Bu maddede bahsedilen, Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığının ve bunlarla ilgili kadroların ihdas edilmesi son derece önemlidir. Ancak, demin dediğimiz gibi, adaletin erken tecellisi açısından, köklü bir adalet reformu yapılması, koordineli çalışan diğer kurumlarla da, onların mevzuatlarının düzenlenmesiyle, daha köklü bir reformun yapılması gerekmektedir.

Bu yasa tasarısında, kısa vadeli, ihtiyaçlara cevap verecek birtakım düzenlemeler yapılmaktadır. Bu düzenlemeler dahi, belki birtakım rahatlamalar getireceği açısından önemli olmakla birlikte, belki de köklü reformların gecikmesine neden olacağından mahzurları vardır; ama, her şeye rağmen, böyle yardımcı birimlerin oluşturulması, kısa vadede birtakım çözümler getirecek olsa da, yerinde bir düzenlemedir.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız Sayın Geçer.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Yasanın, hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.(FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7. -  2992 sayılı Kanuna 22 nci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki 22/A maddesi eklenmiştir.

"Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı

MADDE 22/A. - Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) 12 nci maddenin (c) bendinde belirtilen konular hariç olmak üzere, Bakanlık merkez ve taşra teşkilâtı ile bağlı kuruluşların ilgili birimleriyle iş birliği yaparak bilgi işlem sistemini kurmak, işletmek, bakım ve onarımlarını yapmak veya yaptırmak, bunlara ait hizmetleri ilgili birimlerle birlikte yürütmek; bilgi işlem projeleri ile ilgili olarak Bakanlık birimleri arasında koordinasyonu ve iş birliğini sağlamak,

b) İlgili birimlerle işbirliği yaparak bu birimlerin derlediği hukukî mevzuatı, yüksek mahkemelerin içtihatlarını, bilimsel yayınları, Ülkemizin üyesi olduğu uluslararası kuruluşlarca yapılan düzenlemeleri, yargı yetkisi tanınan uluslararası mahkemelerin kararlarını ve gerekli görülen diğer konuları değerlendirerek bilgi işlem ortamına aktarmak ve kullanıcıların hizmetine sunulmasını sağlamak,

c) Bilişim teknolojisindeki gelişmelere uygun olarak daha etkin ve verimli bilgi, belge ve iş akışı düzenini kurmak, buna yönelik yazılımları üretmek veya sağlamak,

d) Bakanlık görev alanına giren konularda ulusal ve uluslararası kapsamda, sistemlerarası çevrim içi ve çevrim dışı veri akışını ve koordinasyonu sağlamak,

e) Eğitim Dairesi Başkanlığı ile işbirliği yaparak merkez ve taşra teşkilâtı ile bağlı kuruluşlarda bilgisayar kullanacak personelin eğitimini sağlamak,

f) Bilgi işlem standartlarının belirlenmesi ve gelişiminin izlenmesinde, bilgi işlem makinelerinin ve yazılımının kullanılmasında diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla işbirliği yapmak,

g) Gelişen bilişim teknolojisini izlemek ve bunların Bakanlık bünyesine aktarımı konusunda görüş ve önerilerde bulunmak,

h) Görev alanına giren konularda, mevzuat yetersizliğine ve aksaklığına ilişkin inceleme ve araştırmalar yaparak Bakanlığa önerilerde bulunmak, tüzük ve yönetmelikler hazırlamak, genelge düzenlemek,

i) Bilgi işlem müdürlükleri ile birlikte mahkemeler ve diğer ilgili kuruluşlarla işbirliği yaparak bilgi işlem sisteminin etkin ve verimli bir şekilde çalışmasını sağlamak,

j) Bakanlıkça verilecek benzeri görevleri yapmak."

BAŞKAN - 7 nci madde üzerinde Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Fahrettin Kukaracı'ya ait. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Kukaracı.

Süreniz 5 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının çerçeve 7 nci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Muhterem milletvekilleri, malumunuz olduğu üzere, Adalet Bakanlığı, gerek merkez gerek taşra teşkilatıyla en büyük bakanlıklardan biridir. Bu büyük teşkilat, "Adalet mülkün temelidir" özdeyişi mucibince, adalet işlerini yürütmektedir; bu birimler, yargı görevi yapmakta, adalet dağıtmaktadır. Adaletin tevzii, kanun ve diğer mevzuatın, bilimsel ve yargısal içtihatların bilinmesi ve tatbik edilmesiyle mümkündür. 12 000 küsur kanun ve buna bağlı binlerce tüzük, yönetmelik ve diğer mevzuatla, dünyada emsaline az rastlanır bir ülke olduğumuz göz önüne alınırsa, bu mevzuat içinden en isabetli kararı verip, en doğruya ulaşabilmenin insan gücünün üstünde bir olay olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Kaldı ki, her gün değiştirilmekte olan yasa ve benzeri mevzuatın, taşrada görev yapan hâkim, savcı ve diğer ilgili kişiler tarafından takibi dahi mümkün değildir.

Kurulmakta olan Bilgi İşlem Dairesi, çağın gereklerine uygun hizmetler ifa edecek, yargı mensuplarının bu değişikliklerden anında ve zamanında haberdar olmasını sağlayacaktır. Böyle bir sistemin kurulması, sadece savcı ve hâkimler için değil, avukat ve vatandaşlar için de önemlidir. Büyük merkezlerde bu bilgilere ulaşabilmek kolay olabilir; ancak, ücra yerlerde bu bilgilere ulaşmak oldukça zordur.

Yargı faaliyetlerinin hızlı ve etkin bir biçimde yürütülebilmesi, yargıyla uğraşan kişilerin mevzuatı, bilimsel içtihatları, hatta, diğer ülkelerdeki uygulamaları bilmeleriyle mümkündür.

Bu ihtiyaçlara cevap vermek, yargı organlarının, adalet teşkilatının modern araç ve gereçlerle donatılmasını gerektirmektedir. Yüksek yargı organlarının bilgi ve tecrübelerinden genç yargı mensuplarının yararlanmasını sağlamak ve bu yolla yargı organları arasında bağlantı kurabilmek önemlidir.

Ülkemizin üyesi olduğu uluslararası kuruluşlarca yapılan düzenlemeleri, yargı yetkisi tanınan uluslararası mahkemelerin kararlarını ve gerekli görülen diğer konuları değerlendirerek bilgi işlem ortamına aktarmak, kullanıcıların hizmetine sunmak, bu dairenin görevleri arasında bulunmaktadır.

Avrupa Birliğine girmek için gayret sarf edilen şu günlerde, Avrupa Birliği müktesebatını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ülkemizi de ilgilendiren kararlarını bilgisayar ortamına aktarmak, çağdaş adalet sisteminin ülkemizde de geçer hale gelmesini sağlayacaktır. Hiç olmazsa bu yolda bir başlangıç yapılmaktadır. Bundan böyle, köhne adliye binaları yerine modern adliye sarayları, daktilo yerine bilgisayar, kalın, kara ciltli kitaplar yerine web sayfaları görmeyi umuyoruz.

Bütün bunlar çok güzel de, bize göre iki önemli sorun var. Onların nasıl halledileceğini bilmek istiyoruz.

Birincisi şudur: Cunta döneminde hazırlanmış, hazırlayanların dahi "değişmesi gerekir" dediği, ferdi devletten korumak yerine, devleti fertten korumayı esas alan, insan hak ve hürriyetlerini olabildiğince sınırlayan 1982 Anayasası yerinde kalacaksa, düşünceyi ifade, din ve vicdan hürriyeti başta olmak üzere, insan haklarını sınırlayan ve hatta ortadan kaldıran mevzuat değiştirilmeyecekse, teknik imkânları geliştirmenin, modern bilgisayar ortamına geçmenin ve bütün bunları Türkiye'nin en ücra köşelerine kadar götürmenin, ne hukuk sistemine ne Türk demokrasi hayatına ne de ülke insanına en ufak bir faydası dokunacaktır.

İkinci problem şudur: Enflasyonu yenmek, ekonomiyi düzeltmek için azamî tasarruf yaptığını söyleyen bu iktidar, bu amaç için, işçiyi, memuru, dul ve yetimi, esnaf ve köylüyü, velhasıl bütün toplumu açlığa mahkûm etmiştir; piyasaların durmasına, esnafın kepenk kapatmasına aldırmamış, Sakıp Sabancı'yı bile isyan ettirmiştir. Çöpten ekmek arayan insanlara aldırmayan, çeşitli adlar altında, dolaylı ve dolaysız vergilerle, her bakımdan insanına gaddar davranan bu iktidar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız.

FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) - ... hesapları altüst edecek, 1000'e yakın yeni kadroyu ihdas etmekten çekinmemektedir. Bunun, bütçeye maliyeti hesap edilmiş midir? Yeterli kaynak bulunmuş mudur? Bunlar, izaha muhtaçtır. Üstelik, bu giderlerin sadece personel giderlerinden ibaret olmadığı da şüphesizdir. Zira, bu sistemin diğer giderleri yanında, personel giderleri, bir cüzden ibaret kalacaktır.

Umuyoruz ki, hükümet, hesabını kitabını iyi yapmış olsun. Adalet sisteminin yükünü hafifletecek bu altyapı çalışmaları yarım kalmasın.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kukaracı.

Madde üzerinde ikinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Kemal Aykurt'a ait.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 7 nci maddesi üzerinde söz aldım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu madde, hepinizin bildiği gibi, 7 nci maddeye 22/A maddesi ilavesiyle, Bakanlık merkez ve taşra teşkilâtları arasında bir koordinasyon sağlamayı hedef alan bir düzenlemedir. Maddenin on bendine baktığımız zaman görülüyor ki, Bakanlık teşkilâtının başından en alt birimlerine kadar, bir koordinasyon sisteminin düzenli bir şekilde yürütülmesi öngörülüyor. Buna itiraz etmek mümkün değil. Gecikmiş bir kanun tasarısıdır; esasen, geçmiş hükümetler zamanında hazırlanan ve bugün Meclisimize gelen bir tasarıdır.

Bu maddeye olumlu bakıyoruz; ancak, bir üzüntümüzü ifade etmek istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, gerek cezaevlerinin iyileştirilmesine yönelik yasaların görüşülmesinin bir kısmında gerekse bugün, çok önem arz eden bu yasanın müzakeresinde, ilgili Bakan yerinde yok. Sayın Orman Bakanımızı tenzih ediyorum, yanlış anlaşılmasın; ben, geçen sefer de sordum, bir defa daha soracağım, yüz defa daha da sormaya devam edeceğim. Bugün, Bakanlık teşkilâtında ve tasarrufunda inanılmaz derecede yanlışlıklar var. Özellikle, af kapsamı dışında kalan 500 hükümlünün, cezaevlerinden bir biçimde çıktığını, salıverildiğini biz basından öğreniyoruz, televizyondan öğreniyoruz. Geçen birleşimde sordum, Sayın Bakan doğruladı; yani, 500 hükümlünün, bir yanlış yorumlama neticesinde salıverildiğini söyledi.

Değerli milletvekilleri, bu konu, fevkalade önemli bir konu; yani, Bakanlık, af kapsamı dışında kalan 500 hükümlünün salıverilmesine göz yummuşsa veya ihmal varsa veya kasıt varsa, burada Sayın Bakanın o koltukta oturmaması lazım.

Şimdi, 500 hükümlü kim, suçları ne; bu insanlar şimdi nerede, yurt dışında mı, yurt içinde mi, yakalandı mı, yakalanmadı mı? Bu suallere cevap aramaya devam ediyoruz ve cevap da bekliyorum. Sayın Bakana vekâlet eden Değerli Orman Bakanımız cevap verecek mi bilmiyorum. Ben, bu sualimi tekrarlıyorum; takipçisi olacağım.

Sayın Başkan, konuyla ilgisi yok gibi görünse de, geçen celsede zabıtlara geçen bir beyanın bu zabıtlardan çıkarılması teklifini -o gün konuşamadım, vakit bulamadım- bugün tekrarlamak istiyorum, talepte bulunmak istiyorum. Bu beyan, fevkalade sakil bir beyandır; hepimizi rencide etmiştir, bütün milletvekillerini rencide etmiştir, bütün Türk Milletini rencide etmiştir. Sayın Başkanım, müsamahanıza sığınarak bu cümleyi okumak zorundayım ve bu beyanın zabıtlardan çıkarılması talebini yapıyorum. Sayın Milliyetçi Hareket Partisinin Değerli Grup Başkanvekili, zaten, çok hazindir ki, dün şu sıralarda otururken bu sıralardakine söylediğini, bugün, bu sıralarda otururken, yetiştiği ocağa bühtanda bulunmayı bir maharet sanmaktadır; bunu alışkanlık haline getirmiştir. Bu, iki ayrı insan karakterinin tezahürüdür, bunun da takdirini Yüce Milletimizin değerlerine bırakıyorum.

BAŞKAN - Lütfen, sataşma olmasın efendim. Lütfen...

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Şimdi, oraya geliyorum. Çok önemli Sayın Başkanım.

Rencide etmiştir Türkiye'nin birliğini, dirliğini ve düzenini; devletin üniter yapısını rencide eden bir beyandır. Sanıyorum, Grup Başkanvekili bunu bilerek de söylemedi, onu da söylüyorum.

Bakınız ne diyor: "Sayın Kamer Genç -kimsenin avukatı değilim- sizinle hayatım boyunca davalıyım; hayatım boyunca başından davalıyım, hayatımın sonuna kadar davalı olacağım." Burası beni ilgilendirmiyor; ama, şimdi okuyacağım cümleye bakınız: "Çünkü, inançlarımız farklı" diyor. "Dünya görüşümüz farklı, kültürümüz farklı" diyor.

Sayın Başkanım, zaten, bu fitnenin yeteri kadar müşterisi var burada, Türkiye'de; yurt dışında müşterisi var; bunu tahrik edenler var...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aykurt, lütfen toparlayınız.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Meclis kürsüsünde de, bilerek veya bilmeyerek, bir milletvekilinin -ki, kendisini takdir ettiğim bir milletvekilinin- maksadını aşan bu beyanı Yüce Milletimizi ve bizi rencide etmiştir. Bu beyanın zabıtlardan çıkarılmasını talep ediyorum. Bu, Türkiye'nin birliğine ve dirliğine, etnik yapısının üzerine dökülmüş bir benzindir. Bunun zabıtlardan çıkarılmasını rica ediyorum.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Ne ilgisi var!

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

KÜRŞAT ESER (Aksaray) - Ne ilgisi var yani!

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Çok ilgisi var, çok ilgisi var. Bu söylenmez. Bu, etnik kavganın körüklenmesidir.

BAŞKAN - Sayın Aykurt, teşekkür ediyorum. Lütfen...

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Ne demek, kültürümüz farklı?!. Kimin kimden kültürü farklı?!

OKTAY VURAL (İzmir) - Kim, kimi, kimden şey yapıyor?..

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Böyle bir şey var mı?

OKTAY VURAL (İzmir) - Yoksa, daha ne konuşuyorsun?!

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Neyi yapmak istiyorsunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) - Sen neyi yapmak istiyorsun? Kendiniz bunu ortaya getiriyorsunuz, kendiniz buna çanak tutuyorsunuz.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Bölücülük yapıyorsunuz!

BAŞKAN - Sayın Aykurt...

OKTAY VURAL (İzmir) - Hiç ilişkisi yok. Aklınız fikriniz milleti bölmekte.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Bölücülüğü yapan sizsiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) - Hiç ilişkisi yok.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, izin verir misiniz?

BAŞKAN - Bir dakika... Tamam... Sayın Aykurt otursun...

Tabiî, MHP Grup Başkanvekilliğine bir hitapta bulunuldu; açıklama hakkınız var. 69 uncu maddeye göre söz veriyorum. Yalnız, lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

Buyurun.

V. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2. - Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin, Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt'un, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Fevkalade yanlış, asıl maksadını aşan, şahsımla, düşüncemle ve zabıtlara geçen konuşmamla alakası olmayan; ama, neden kaynaklandığını da bilemediğim, neden bana karşı bu şekilde bir tarizde bulunulduğunu da anlayamadığım, fevkalade üzüldüğüm bir iddiayla karşılaştım. Buna cevap verme imkânını verdiğiniz için, size teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Konuşmamı çok iyi hatırlıyorum. Doğrudur; siyasî partilerde, insanlar, kendi dünya görüşlerini, kültürlerini ve inançlarını yaşabilecekleri içindir ki, o siyasî partide bulunurlar; ama, önemli olan da, ülkeye ve millete hizmet için var olmaktır. Hiçbir zaman, gerek memuriyetim döneminde gerek siyasî çalışmalarım ve siyasî dönemimde, inançları farklı olan, mezhebi farklı olan, etnik yapı diye zaten kabul etmediğim böyle bir meseleyi farklı görmek, ne benim üslubumda ne meşrebimde vardır.

OKTAY VURAL (İzmir) - Ne de Milliyetçi Hareket Partisinin...

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Dolayısıyla, hâlâ anlayamadım. Doğrudur; siyaseten, Sayın Kamer Genç'le bir yerde olmam mümkün değildir; dünya görüşüm çok farklıdır.

MEHMET TELEK (Afyon) - Doğru Yola yakışır Başkanım...

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Çünkü, bir daha, bir daha bir şey söyleyeyim; yetiştiğim ocak değildir orası, orası bulunduğum yerdir. Yetiştiğim ocağın zihniyeti burasıdır. (MHP sıralarından alkışlar) Evet, hayatım boyunca milliyetçi ve ülkücü düşünceyi yaşadım ve o düşüncenin, memuriyetimde, siyasette de temsilciliğini yaptım. Eğer, Meclisteki zabıtları okursanız, zabıtlardaki konuşmalarım, şu andaki, onbeş yıldan bu yana bu kürsüden konuşmalarım, davranışlarım ve yaşantım, Milliyetçi Hareket Partisi çizgisinin dışında değildir. Hasbelkader -insanların hayatında olabilir- siyaseten bir çatı altında bulunmuş olabilirim; ama, fikriyatım ve karakterim itibariyle, aklı baliğ olduktan bugüne kadar -yani, lise, üniversite, memuriyet ve siyasî dönemimde- başka bir çizgide olmadım. Eğer, yanlış anladıysanız, yazıyı ve zabıtları bir daha okuyunuz.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Okudum... Size vereyim...

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Tekrarlıyorum... Tekrarlıyorum...  Haddinize düşmez...

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Size vereyim bakın...

İSMAİL KÖSE (Devamla) -  Bir dakika... Haddine düşmez...

BAŞKAN - Sayın Köse, lütfen...

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Pardon Sayın Başkanım...

Ben, hiçbir zaman iki karakterli ve iki şahsiyetli olmadım. Milliyetçi düşüncenin daima savunucusu ve ülkeyi seven vatanperver bir insanım. Şu Meclis çatısı altında dört dönemden bu yana bulunmamın altında yatan sebep de budur. O itibarla, sizin gücünüz... Hele, özellikle, şahsınızın bana karşı söylemiş olduğu bu sözlerden dolayı, beni bu şekilde suçlama durumunda olabilecek niteliklere sahip değilsiniz, gücün yetmez ve sizi de, zaten, ne ölçü alabilirim ne de sizinle bu meseleleri tartışabilirim. O itibarla, tekrarlıyorum, Yüce Meclisten özür diliyorum; çünkü, ciddî bir iddiayla karşı karşıyayım.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Beyanınızdan özür dileyin.

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Hiçbir arkadaşımıza, hiçbir milletvekiline, hiçbir siyasî partiye, burada, herhangi bir maksadı aşmak suretiyle... Maksadımı da, her zaman, aşmamaya gayret ederim. O da senin haddine düşmemiştir; benim maksadımı aşıp aşmama konusundaki ölçüyü tartmak... O itibarla, teessüflerimi bildiriyorum. Konuşmamdan dolayı da, kendi bulunduğunuz meslek itibariyle bir başkasından ister ücret alın ister almayın, bir başkasını, burada, kalkıp onu savunma durumuna da...

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - O size yakışır. Benim çizgimde kırıklık yok.

İSMAİL KÖSE (Devamla) - ...onu savunma durumunda olmak da size yakışmaz.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Ben, doğduğum yerde ölürüm.

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Tekrarlıyorum...

BAŞKAN - Sayın Köse, lütfen...

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Tekrarlıyorum. Hiçbir şekilde o manada değil, siyasî manada söylenmiş... Dünya görüşüm farklı, kültürüm farklı, inançlarım farklı; bundan daha doğal bir şey olamaz.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - O beyan size ait.

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Çünkü, benim gittiğim mekânlarla bir başkasının gittiği mekânlar farklı olabilir. O itibarla, niçin buraya gidiyorsunuz, siz niçin bu hareketi yapıyorsunuz diye birbirimizi suçlamaya da kimsenin hakkı yok. Neden böyle düşünüyorsunuz diye kimsenin de suçlamaya hakkı yoktur.

Şimdi, burada, milletimizin ve de değerli milletvekillerimizin zamanını almaya da hiçbirimizin hakkı yoktur; ama, bu meselenin, bu iddianın şahsımızla hiçbir alakası yoktur. O itibarla, bir daha, bu zabıtları iyi değerlendirin, iyi okuyun. Asıl kendisine karşı eğer söylenmiş bir şey varsa, o arkadaşımız da okur, gelir, bana böyle bir maksadımızın olup olmadığını sorduğu zaman da, gerekli cevabını alır.

Buradaki bütün insanlarımız birbirlerini çok iyi tanıyorlar; ama, sizi, ben, bugün anlayamadım. Psikolojik ya da fizyolojik ya da başka sebeplerden dolayı kimyanız bozuk olabilir; ama, muhatabınız ben değilim.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Benim kimyam bozuk olsa, yer değiştiririm. Kimyası bozuk olan sizsiniz! (MHP sıralarından "otur yerine" sesleri)

İSMAİL KÖSE (Devamla)- Bir daha dikkatli olmanızı rica ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Köse... Sayın Köse...

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Benim çizgimde kırıklık yoktur! (MHP sıralarından gürültüler)

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405)  (S. Sayısı : 599)  (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7 nci madde kabul edilmiştir.

V. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3. – Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, benim ismimden söz edilmek suretiyle bana hakaret edildi. Ben, bu konuşma yapıldığı zaman Genel Kurulda yoktum.

BAŞKAN - Size hakaret edilmedi; ama, adınız geçti.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, geçti de... Bakın, yani, Sayın İsmail Köse bu hakaretini burada da tekrarladı. Rica ediyorum Sayın Başkan, benim de ismim geçti.

BAŞKAN - Sayın Genç, yeni bir sataşmaya meydan vermeden, adınız geçtiği için... Ama, aslında, sizi savunma sadedinde geçti o ad.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır efendim...

BAŞKAN - Ama, buyurun.

Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyin.

Sayın Köse, böyle bir kastı olmadığını da ifade ettiler. Lütfen, onu da dikkate alınız.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, o, kastı olmadığını ifade etmedi; bilakis, beni aşağılayan bir beyanda bulundu.

KÜRŞAT ESER (Aksaray) - Yok canım sende!..

BAŞKAN - Sayın Genç, lütfen...

KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, ben, 1980'den beri politikanın içindeyim. Herkes, benim inançlarımı da bilir, bu ülkeye yaptığım hizmetleri de bilir. Sayın İsmail Köse ile Doğru Yol Partisinde beraberdik. O, genel başkan yardımcısıydı. O zaman, Deniz Baykal, parti genel başkanı olduğu için, beni seçime sokmadı. Ben de, geldim Doğru Yol Partisine ve seçildim geldim. Sayın İsmail Köse, yine, Meclis başkanvekilliğine aday oldu; ben de... Yani, o genel başkanvekiliydi; ama, ben, o partide dışarıdan gelen bir kişi olarak, hem de 2 katı oy alarak Meclis Başkanvekilliğine seçildim. Sayın Köse, bunu bilesin.

Şimdi, ikinci bir olay: Değerli milletvekilleri, Sayın İsmail Köse diyor ki "ben, Kamer Genç'le davalıyım." Ben kendisine karşı dava açmadım ki, o bana karşı davalı olsun. O, bana karşı, ancak davacı olur. Ben, sana karşı dava açmadım.

Üçüncüsü, inançlarımız farklı... Ben Müslümanım; ama, Alevî inançlı bir insanım. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Yani, acaba, siz hangi inançtasınız, Hıristiyan inancıyla mı şey ediyorsunuz; ben, onu anlamak istiyorum.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Siyasî manada söyledim.

HASAN BASRİ ÜSTÜNBAŞ (Kayseri) - Siyasî... Siyasî...

KAMER GENÇ (Devamla) - Kültürümüz farklı diyorsunuz. Ben, Türk kültürü, Anadolu kültürüyle yetişmiş bir insanım. (DYP sıralarından alkışlar) Acaba, arkadaşımız, hangi kültürle yetişmiş; onu öğrenmek istiyorum. Yani, onları...

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Sayın Başkan, bunların yasayla ne alakası var?!

KAMER GENÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; benim bu iktidardan, tabiî ki, şikâyetim var. Bu iktidarla ben bağdaşmam. Yani, bir bakıyorsunuz, bu hükümetin başbakan yardımcısı, bakanı, diğer bakanına "sen ajansın, vatan hainisin" diyor. Böyle bir kabine olur mu arkadaşlar?! "Yahu, sen, Amerikan menfaatlarını savunmak için mi buraya geldin" diyor.

BAŞKAN - Sayın Genç, sataşmaya cevap verin. Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Devamla) - Peki, Amerikan menfaatlarını savunmak için buraya geldiyse, nasıl oluyor da, o zaman, aynı kabine masalarında oturuyorsunuz?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Genç, sataşmaya cevap verin, sataşmaya cevap verin.

KAMER GENÇ (Devamla) - Yine, bir başbakan yardımcısı da çıkıyor, en büyük dostumuz olan, Türkmenistan Cumhurbaşkanına diyor ki "efendim, ağaçtaki elmalar ile masadaki elmaları karıştırıyor." Bizim bir başbakan yardımcısı, en büyük dostumuz bir cumhurbaşkanına bunu söyleyebilir mi?! Bu, Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı yapılan bir hakaret değil mi?!

Bana söz hakkı verin, günlerce, sizin iktidarınızın yaptığı hataları, ülkeye yaptığı kötülükleri söyleyeyim; ama, ne yapalım ki, bu Mecliste söz hakkımızı kaldırdınız. Burada, milletvekilinin söz hakkı yok. Bizim arkamızdan konuşuluyor; ama, biz, burada, çıkıp kendimizi savunmuyoruz. Yani, size karşı o kadar ciddî şeyler söylüyorum ki...

MUSTAFA ZORLU (Isparta) - Genel Başkanınızın Amerika'ya ne kadar vergi verdiğini açıklasana.

KAMER GENÇ (Devamla) - Benim Genel Başkanım Amerika'ya vergi vermez.

BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayalım.

KAMER GENÇ (Devamla) - Sen iktidarsın; iktidarsan, yiğitlik sizdeyse, buyurun, çıkarın, açıklayın; böyle dedikodularla acizliğinizi ifade etmeyin. İktidarsanız, çıkın, söyleyin burada. (MHP sıralarından gürültüler)

Yani, sizin Genel Başkanınız ile Ulaştırma Bakanınız çıkıyor, Devlet Bakanı Kemal Derviş'le ilgili "sen, Amerikan menfaatlarını mı savunuyorsun, yoksa, Amerikan ajanı mısın" diyor ve siz, aynı Kabinede görev yapıyorsunuz... Bunlar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükümetine indirilmiş en büyük darbelerdir.

MUSTAFA ZORLU (Isparta) - Hangi sataşma üzerine konuşuyor Başkanım?!.

BAŞKAN - Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Devamla) - Bunları, bu sözleri söyleyecek insanlar, Kabinede yer alamaz değerli milletvekilleri.

BAŞKAN - Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Devamla) - Arkadaşlar, tabiî, çok büyük gaflar yapıyorsunuz; ama, ne yazık ki, burada söz hakkımız yok.

Sayın Başkan, keşke imkânımız olsa... Bunları başka zaman da söylerim.

İnanmanızı istiyorum, hakkınızda roman yazılabilecek çok olay var; ama, şimdi, zaten, siz, söylenen sözlerden üzüntü de duymuyorsunuz.

Saygılar sunuyorum efendim. (DYP sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405)  (S. Sayısı : 599) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 7 nci maddenin müzakeresi tamamlanmış ve madde kabul edilmişti.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8. - 2992 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin ikinci fıkrasının değişik ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ancak, 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri saklı kalmak koşuluyla uhdesinde bir kamu görevi bulunanlara ödenecek huzur hakkı fiilen görev yapılan her gün için (1000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarı geçemez. Uhdesinde bir kamu görevi bulunmayanlara ödenecek huzur ücreti için bu gösterge rakamı (2000) olarak uygulanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına...

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkanım, Bolu Milletvekili Sayın İsmail Alptekin konuşacak.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Alptekin. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA İSMAİL ALPTEKİN (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 599 sıra sayılı Adalet Bakanlığının teşkilat ve görevleriyle ilgili yasa tasarısının 8 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüş ve düşüncelerini arz etmek üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada, Adalet Bakanlığı teşkilatıyla ilgili önemli bir yasa tasarısını müzakere ediyoruz. Bakanlığımız, fevkalade önemlidir; çünkü, Adalet Bakanlığı, teşkilatı itibariyle, ülkede, topluma adalet ve hakkaniyeti dağıtan ve ülkede, hak ve hürriyetlerin, insan haklarının, özgürlüklerin adaletli bir şekilde kullanılmasını ve insanların mağdur edilmemesini sağlayan, daha iyi ifadeyle, hakkın temsil edileceği, teslim edileceği bir bakanlık. O bakımdan, huzurunuza gelen yasaların, bu ölçüler içerisinde, bu düşünceler içerisinde değerlendirilmesi gerekiyor.

Bu yasa tasarısı içerisinde, bazı komisyonların kurulması esas alınmış. Bu komisyonlara, halen devlet memuru olanlar da, emekli olanlar yahut olmayan uzman kişiler de görevlendiriliyor.

Değerli arkadaşlar, bir defa, birinci konu, ehemmiyet verilecek konu şu ki, gerçekten, oluşturulacak komisyonlara uzman kişilerin alınması esastır. Neden esastır; biz, geçmiş tatbikatta da biliriz ki ve şu anda, ülke için büyük bir problem olan bankalar yönünden de biliriz ki, oluşturulan yönetim kurulları ve komisyonlara getirilen bazı insanların konusunda uzman olmaması sebebiyle, o komisyonlardan çıkan kararların, attığı imzanın mahiyetini, şümulünü, kapsamını bilemediğinden dolayı, hem kendisinin başında birçok problemler oluşmuş hem de hedefe ulaşılamamıştır. Bu bakımdan, oluşturulacak komisyonların, gerçekten, ehil, uzman ve mesaisini veren kişilerden oluşturulması ve bunlara da hakkının verilmesi lazım. Hiç kimse, bir dernek, bir vakıf çalışması içerisinde değildir; emeğini, fikrini, düşüncesini ve çalışmasını buraya getirecektir. Öyleyse, ona, makul ölçüler içerisinde bir ücretin ödenmesi çok tabiîdir. Burada -yasa tasarısında getirilen değişiklik- ödenilecek huzur hakkının, fiilen bir görevi olanlar için 1 000 gösterge, bir görevi olmayanlar için de 2 000 gösterge üzerinden belirlenmesi ifade edilmiş.

Şimdi, gerçekten, bu uzman kuruluşların, komisyonların, bugüne kadar Adalet Bakanlığı içerisinde oluşan şikâyetleri, özellikle cezaevlerinde oluşan şikâyetleri, buralardaki eksiklikleri, problemleri -dünyaya açılan Türkiye'nin varsa problemleri- diğer ülkeler nasıl halletmiş, çözmüşse, oraları da araştırmak, değerlendirmek suretiyle, önemli raporları, önemli görüşleri, önemli teklifleri ve tatbik edilebilir teklifleri getireceklerini ümit ve temenni ediyoruz; bu komisyonların, beklenen hizmetleri ve faydaları sağlayacağını ümit ve temenni ediyoruz.

Tabiî ki, hakikaten, her şey, sadece belirlenen raporlarla olmuyor. Zaman zaman şikâyet konusu olmuştur. Çok değerli hizmetler verilmiş, çok önemli çalışmalar yapılmış, hazırlanmış raporların raflarda, sumenlerde, dolaplarda ve kütüphanelerde tozlandığını, üzerinde çalışma yapılmadığını, tatbikat noktasına alınmadığını da biliyoruz.

İşte, burada, Türkiye, Avrupa Birliği çerçevesinde olsun, dünyaya karşı olsun, insan hakları açısından ciddî manada sıkıntılarla karşı karşıya. Bunu, hepimizin çözmesi lazım. Bu, bir iktidar meselesi, muhalefet meselesi de değil; ülkenin meselesi, adalet meselesidir. Öyleyse, bu konularda ülkemizi sıkıntıya sokan problemlerin, eksikliklerin, yine bu çalışmalar içerisinde halledileceğini, halledilecek çözüm yollarının ortaya konulacağını, hükümete tavsiye edileceğini, teklif edileceğini düşünüyorum. İyi bir çalışma yapılacağını, faydalı sonuçlar alınacağını düşünerek, hayırlı olması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Alptekin.

İkinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Sadri Yıldırım'a ait. (DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 599 sıra sayılı Adalet Bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce, Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle, sıkıntı içinde olan tüm çiftçilerimizin çiftçiler gününü kutluyorum ve kendilerine sabır diliyor, ayakta durmaya çalışmalarını tavsiye ediyorum.

Adalet Bakanlığının teşkilat ve görevleriyle ilgili düzenlemeleri getiren bu tasarı, kanun hükmünde kararnamenin dayanağını oluşturan 3990 sayılı Yetki Kanununun Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan bu hukukî boşluğun doldurulması için görüşülmektedir. Ayrıca, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünün, görev alanına giren konularda uluslararası alanda araştırma ve inceleme yapılması ve bu hususlarda işbirliği hakkında düzenleme yapılmaktadır. Burada esas olan adalettir. Adalet, devletin meşruiyet temelidir. Adalet, devletin varlık sebebidir. Yani, bu yapılan çalışmalar, ülkede adaletin teessüsü ve adaletin sağlanması için yapılmalıdır. Ancak, adalet, demokratik hukuk devletiyle mümkündür; yani, kamusal alanda adalet ve hakkaniyet hâkimse, toplumsal barış sağlam temellere oturuyor demektir. Ancak, adil bir devlet, insanlık onuruna, çağdaş insanî değerlere saygılı bir düzeni gerçekleştirebilir. Kısaca, adalet, hak, hukuk ve eşitlik demektir.

Ehemmiyetini arza çalıştığım adaletin ülkede hâkim olabilmesi için, evvela yargı bağımsızlığının ve yargıç güvencesinin teminatı şarttır. Yani, yargı gücü, devletin egemenlik haklarındandır. Öyleyse, hakkın, hukukun, adaletin sağlanması ise, devletin temel görevlerindendir.

Ben, bu nedenle, bu temel görevleri yerine getirirken, hâkimlerimizin ve tüm adlî personelin büyük sorunları olmasına rağmen, görevlerini en iyi şekilde yerine getiren, adalete hizmet eden hâkimlerimize ve tüm personele teşekkür ediyorum.

İşte, bu nedenlerle, yargının, etkin, objektif, doğru ve hızlı çalışabilmesi için sorunlarından arındırılması lazımdır. Bu sorunları çözerken, yani, bilhassa, Adalet Bakanlığının sorunlarını çözerken çok dikkat edilmesi gerekir; çünkü, adalet, toplum ve demokrasi için çok hassas ve çok önemli bir konudur. Adalet terazisinin bir tarafında sorunlar varken, diğer tarafında da toplum vardır, hak ve hukuk vardır, demokrasi vardır ve adaletin kendisi vardır. İşte, bu nedenledir ki, Adalet Bakanlığının sorunlarını çözerken, önce, iyi tespit etmek ve teşhisi iyi koymak gerekir; çünkü, bir ülkede adil, yani, eşit adalet varsa, hak ve hukuk varsa, o ülkede medeniyet vardır, demokrasi vardır demektir.

Değerli milletvekilleri, Adalet Bakanlığında yapısal değişikliğe gidilmesi, hatta, adlî reform yapılması, Doğru Yol Partisinin son derece önem verdiği ve benimsediği bir husustur. Daha evvel de, Doğru Yol Partisi, Refahyol koalisyonunda konuyu gündeme almış; ancak, görüşülememişti. Zira, Doğru Yol Partisi, ikinci demokrasi paketinde de bunu dile getirmiştir.

İşte, bu sorunlar göze alınarak, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğüne çok önemli görevler, yetkiler verilmiştir. Uluslararası alanda araştırma ve inceleme yapmak, bilgi alışverişi ile uluslararası alanda işbirliğinin düzenlenmesi konusunda yetki ve görev verilmesi gecikmiş olsa da, bir ihtiyacın, bir zaruretin sonucudur. İşte, bundan böyle, Genel Müdürlüğün, artık yetkisi vardır, uluslararası alanda bu konularda yapılması gereken her şeyi yapmak görevidir; ancak, hukukun, yurdun her bölgesinde uygulamalarının aynı olması, yeknesaklığın sağlanması konusunda hâkimlere ve hukukçulara, ilgili herkese, bilgiişlem müdürlükleri vasıtasıyla bilgi, belge, emsal karar ve mevzuat aktarmada görev verilmesini olumlu buluyoruz.

Ayrıca, biz, Doğru Yol Partisi olarak, yukarıda da söylediğim gibi, adlî reformdan yanayız; ancak, getirilen tasarı, adalet anlayışıyla ilgili herhangi bir şey getirmemektedir; eksikleri vardır, noksanları vardır. Buna rağmen, yargıyı güçlendireceği inancıyla, bu tasarının ülkemize ve adalet camiamıza hayırlı olmasını diliyor; Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - 8 inci maddeyi oylarınıza sunacağım, karar yetersayısını arayacağım.

8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Otururken saydım, Genel Kurulda toplam 72 kişi var.

10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.23

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.35

BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER: Melda BAYER (Ankara), Mehmet AY (Gaziantep)

 

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405)  (S. Sayısı : 599) (Devam)

BAŞKAN- Komisyon ve Hükümet yerinde.

Hatırlanacağı üzere, 8 inci maddenin oylanması sırasında karar yetersayısının aranılması istenmiş; ancak, bu sayıya ulaşılamamıştı.

Şimdi, elektronik cihazla 8 inci maddenin oylamasını tekrar yapacağız.

Oylama için 3 dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve 8 inci madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9. - 2992 sayılı Kanuna ekli Bakanlık Merkez Teşkilâtına ilişkin Ek-I Sayılı Cetvelin Anahizmet Birimleri Bölümünün, Anayasa Mahkemesince iptal edilen (6) ncı sırası "Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü"olarak yeniden düzenlenmiş, (7) nci sırasında yer alan  "Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığı" "Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü" olarak değiştirilmiş, Yardımcı Birimler Bölümüne " 6. Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı" ilave edilmiş ve takip eden birimlerin numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak ifade edecekler.

Buyurun Sayın Toprak. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz 599 sıra sayılı kanun tasarısıyla, devlete 843 kişi alınacak. Maşallah, dünyanın en büyük işvereni bizim ülkemiz oldu. Olumsuzluk ve verimsizlik anlamında da, herhalde, ilk sıralardayız.

Değerli milletvekilleri, tabiî, tasarıyla ilgili teknik eleştirilere girmek mümkün. Tasarının bu maddesiyle, ülkeye, Adalet Bakanlığı bünyesinde, Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü ile Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı adı altında iki kuruluş daha ihdas edilmiş oluyor.

Sayın hükümet iki yıldır fiilen işbaşında; cumartesi günü çıkarılan Telekom Yasasıyla birlikte, çıkarılan yasa adedi 286; evet, iki yıl içinde toplam 286 yasa çıkarılmış. Değerli milletvekilleri, yasa niçin çıkarılır; bu aziz milletin sorununu çözmek amacıyla çıkarılır. Ben düşünüyorum, 286 yasa demek, 286 sorunun çözülmesi demektir. Bakıyorum, kaç sorun çözülmüş? Çözülen bir sorun olduğunu ifade eden varsa, buyursun; Yüce Meclisin kürsüsü buna açıktır, biz de dinlemeye hazırız. Bırakın sorun çözümünü, sorunlar, kartopu gibi yuvarlanarak artıyor. Ülkede, her gün bir kriz beklentisi; olumlu haber, maalesef, hiç duyamıyoruz. Olumsuz haber olmadığı gün, acaba bir yanlışlık mı var diye bir beklentiye de girmeye başladık. Ne kadar sağlıksızlık işareti! Bu, şunu ifade ediyor: Beceriksiz insanlar, yeteneksiz insanlar, aciz insanlar, sorunun altında ezilen insanlar, sorun çözmekten uzak insanlar kurumlar kuruyorlar, kurullar oluşturuyorlar, sorunun çözümünü bu kurula havale ediyorlar. Soruna, kurulan, ihdas edilen bu kurulla birlikte bir sorun daha eklenmiş oluyor. Çözülen bir sorun yok.

Yine dikkat ediyorum, bu iki yıllı süre içerisinde adlî sistemimizde ne kadar sorun çözülmüş diye, bilakis, adliyelerimizde, sorunların yumak halinde gittikçe arttığını gözlemliyorum. Biz bu sorunları dile getirdiğimizde, Sayın Adalet Bakanı, komisyonda, bizzat "bana verilen bu bütçeyle, otuz yılda, ben, yargı reformunu gerçekleştiremem" diye isyan etmiştir. Evet, Sayın Bakan "bu bütçeyle, ben, otuz yılda yargı reformunu gerçekleştiremem" diye inlemiştir.

Değerli milletvekilleri, birkaç yıl önce yapılan bir araştırmada, uygar ülkelerin, gelişmiş ülkelerin en gözde meslek sıralaması yapıldığında, birinci sırada yargı mensupları gelmiş; en geri kalmış ülkelerde, dünyanın gerçeğinden uzak ülkelerde, aynı araştırma sonucu, yargı mensupları en alt düzeyde yer almış.

Değerli milletvekilleri, yargı mensubuna verilen değer, adalete verilen değer "adalet mülkün temelidir" ilkesinde saklıdır. Mülk, hepinizin malumları, devlet demektir. Sistemin, mülkün temelinden adaleti çekip alırsanız, tuğlaların yıkıldığı gibi, bu sorunların altında 70 milyon Türk insanı ezilir. Dikkat ediyorum, son dönemlerde, sürekli, yargı ve yargı mensupları aşağılanıyor, yargı tahkir ediliyor; yargı mensupları, açıkça, baskına, telkine...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, tamamlayınız.

RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Bitiriyorum.

Yargı mensupları, tarihinin hiçbir döneminde, bu kadar hedef tahtası olmamıştı. Dilerim, bugünkü tartışmalar, bunun sonu olur.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla, 70 yaş sınırı öngörülmek suretiyle, Bakanlığa yüksek müşavir atanması gerçekleştiriliyor. Dünyada en genç nüfusa sahip bir ülkeyiz. Ben, sistemde, pasif anlamda yaş sınırının konulmaması gerektiğine inanıyorum; ancak, aktif anlamda sistemde görev alacak bütün kamu görevlileri için -evet, altını kalınca çiziyorum; aktif anlamda kamuda görev yapan kişiler için- alt limit nasıl aranıyorsa, bir üst limit de aranmalı ve bu tasarıda öngörüldüğü gibi 70 değil, 60, haydi bilemediniz, memurluğun son yaş sınırı olan 65 olmalıdır.

Bu dileklerimle, tasarının hayırlı olmasını temenni ediyor; saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Toprak.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Sadri Yıldırım?.. Yok.

9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10. - Ekli  (1) sayılı listede yer alan kadro iptal edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (II) sayılı cetvelin Adalet Bakanlığına ait bölümünden çıkarılmış; ekli (2), (3) ve (4) sayılı listelerde yazılı kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin  eki (I) ve (II) sayılı cetvellerin Adalet Bakanlığına ait bölümlerine eklenmiştir.

BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Bolu Milletvekili Sayın İsmail Alptekin ifade edecekler.

Buyurun efendim. ( FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA İSMAİL ALPTEKİN (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 599 sıra sayılı Adalet Bakanlığının teşkilât ve görevleri hakkındaki yasa tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde Fazilet Partisinin görüş ve düşüncelerini arz etmek üzere huzurunuzdayım.

Değerli milletvekilleri, Adalet Bakanlığı teşkilâtıyla ilgili, Bakanlığın değişik konularıyla ilgili, yakın zaman içerisinde huzurunuza değişik yasalar gelmiştir. Bu yasalar, elbette ki, bizim anlayışımıza göre, bir reform yasası değildir; ancak, ihtiyaçları karşılama noktasında, iyileştirme gayreti içerisinde olunan yasalardır.

Bu yasada -daha önce ifade edildi, Genel Kurulun bilgisine arz edildi- değişik ihtiyaçlara göre, bilhassa dışa yönelik, Avrupa Birliğine yönelik iki ayrı genel müdürlük yeniden teşkilâtlanıyor ve oluşturuluyor; Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü; ayrıca, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün görevleri de, Anayasa Mahkemesinin iptali doğrultusunda yeniden belirleniyor.

Değerli milletvekilleri, hakikaten, oluşturulan bu iki genel müdürlüğün ve teşkilâtlanmasının, teşkilâtın ve tatbikatın içinde olan bir arkadaşınız olarak, önemli bir ihtiyaç olduğunu ifade etmek istiyorum.

Adalet Bakanlığı, sadece Türkiye'de topluma hitap eden bir bakanlık değil; Adalet Bakanlığı, bir Dışişleri Bakanlığı kadar, dış ülkelerle olan ilişkilerimizi düzenleyen, bu ülkelerde olan vatandaşlarımızın, şirketlerin, uluslararası ilişkilerin ve anlaşmaların, bir yönüyle halkımızın, vatandaşımızın ve hükümetimizin hak ve hukukunu koruyan, koruması gereken bakanlıklardan birisidir. Öyleyse, bu konuda uzmanlaşmış, bilgi sahibi, lisan bilen, bu uluslararası hukuku iyi bilen, ilişkide bulunduğumuz devletlerin hukukunu, tatbikatını iyi bilen kişilere ve teşkilât içerisindeki uzmanlara, makamlara ihtiyacımız vardır. Her ne kadar, bir önceki maddede Fazilet Partisi Grubunun görüşünü ifade eden değerli arkadaşımız, haklı olarak, masrafları küçülten ve tasarruf içerisinde olan hükümetin bu geniş kadrolarla bütçeye belirli miktarda yük olacağı hakikatini ortaya koydu ise de -buna katılıyorum- bazı realiteler var ki, bunların da yerine getirilmesi lazım. 

Biz, bir mahkemenin, sadece mahkemelerle ilgili olarak Avrupa'ya, dış ülkelere gönderdiği bir tebligatın, üç ay, altı ay cevabını alamıyoruz. Demek ki, teşkilâtta bir sıkıntı var, bir ihtiyaç var. Bu bakımdan, ümit ediyorum ki, oluşturulan yeni genel müdürlükler görevini tam olarak yerine getirebilir.

Değerli arkadaşlar, Adalet Bakanlığı denilince, hepimizin aklına, önce, yargı gelir; hâkimdir, yargıçtır, mahkemelerdir. Bu arada, hepimiz, bir şikâyeti ortaya koyuyoruz; Türkiye'de, birçok konu sulandırıldığı, yozlaştırıldığı gibi, yargının da siyasallaşması noktasında, bizi aşan, en yetkililerin ifadeleri var, şikâyetleri var; uluslararası şikâyetler var. Öyleyse, yargı bağımsız olmalıdır; ama, ben, bunun altını çizerken, buna yüzde yüz katılırken, bir şey daha ifade ediyorum: Yargı, bağımsız olmalı, bağımsız olduğu kadar da yansız olmalıdır. Eğer, yargının yansız olma, olmazsa olmaz şartında bazı sıkıntılar ortaya çıkarsa, yargının itibarı üzerinde, yargıçların itibarı üzerinde tartışmalar açılabilir; ki, bunu, ben, en tehlikeli yön ve yol olarak görüyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün, gelişmiş, güçlenmiş ülkelerin yargıları bağımsızdır ve yansızdır aynı zamanda. Hatırlanır, Almanya'yı bu Almanya haline getiren, birleştiren Bismark'ın bir sözü var; Bismark bu sözünde "toplumun, devletin en tehlikeli iki müessesesi eğer yozlaşırsa, çok tehlikelidir; bunlardan bir tanesi adalet, bir tanesi de din" demektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL ALPTEKİN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Lütfen...

İSMAİL ALPTEKİN (Devamla) - Öyleyse, yargı, bir toplum için çok önemlidir; bağımsız olmalıdır ve bir ülkede en güçsüz insanda dahi "benim derdimi anlatacağım, hakkımı mutlaka alacağım bağımsız yargıçlar var" anlayışı, şuuru mutlaka yerleşmeli ve tatbikatta da bunun karşılığını toplum almalıdır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Alptekin.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın ifade edecekler. (DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 599 sıra sayılı tasarının 10 uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde yargılama hizmetlerinin müessir ve süratli bir şekilde yürütülebilmesi için, hem personel meselesinin sayı ve nitelik olarak çözülmesi hem de fizikî altyapının oluşturulması lazımdır.

Uygar ülkelerde adliye binaları, en görkemli yapılar arasında ve bu nedenle de "adliye sarayı" olarak isimlendirilmektedir. Ülkemizde ise sadece tabelasında "saray" yazan, ihtiyaca cevap vermekten uzak, çoğu zaman kiralık binaların dairelerinde adalet dağıtılmaya çalışılmaktadır. Bunun yanında, hâkimlik ve savcılık mesleği de cazibesini kaybetmiştir.

Değerli milletvekilleri, mevcut iş yüküne oranla, hâkim, savcı sayısı ihtiyaca cevap vermekten uzaktır. Haftada iki üç gün 50-60 dosyayla duruşmaya çıkan hâkimlerimiz, mesai saati yetmediğinden, dosya ve evrakların bulunduğu torbaları evlerine götürerek incelemektedirler. Hem fizikî olarak yetersiz mekanlarda hizmet vermeye çalışan hem de normalin üzerinde iş yükünü omuzlamaya çalışan hâkimlerimiz, bunun yanında, maaşlarının düşüklüğü nedeniyle yaşam şartlarına yenik düşmektedirler.

Değerli milletvekilleri, genel olarak, hâkim, savcı maaşları mesleği cazip hale getirmekten çok uzak olduğu gibi, bunun yanında, aynı derece ve kademede aynı işi yapan hâkim maaşları arasında yüzde 100'e varan fark meydana getirilmiştir. Bugün, birinci derecenin dördüncü kademesinde olan, birinci sınıfa ayrılmış bir hâkimin eline 644 milyon Türk Lirası geçmektedir; aynı derecede ve aynı işi yapan birinci sınıf bir hâkim 1 milyar 300 milyon Türk Lirası almaktadır. Bu farkı izah etmek mümkün değildir.

Hukuk fakültesinden mezun olan başarılı gençler, yönelebilecekleri diğer alanlarda kendilerine sağlanan imkânlarla hâkimlik mesleğinde kendilerine sağlanacak olan imkânları mukayese ettiklerinde, hâkimlik mesleğini tercih edebilmelidirler. Bunun için de, hâkimlerin özlük hakları süratle iyileştirilmeli, adliyenin bina, araç gereçleri ve diğer noksanlıkları da giderilmelidir.

Değerli milletvekilleri, bilhassa hükümetin uygulamış olduğu yanlış ekonomik politikalar sonucunda, esnaf, çiftçi, tüm dargelirli kesim çok zor durum altında yaşamaktadırlar. Esnaf ve çiftçi, alacağını tahsil edememekte, dolayısıyla, borcunu da ödeyememektedir. Alacak-borç ilişkisi, ihtilaf olarak mahkemelere intikal etmekte ve mahkemelerin mevcut yükleri, belki, birkaç misli daha artmaktadır; işte, bu kadar zor idarenin, aynı zamanda, adliyede adaletin tevziine de etki yapmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Adalet Bakanlığı tarafından gerekli ödeneğin zamanında aktarılarak, bilhassa ilim Aksaray'da yapımı devam eden adliye sarayının da en kısa zamanda bitirilmesi temennisiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 10 uncu maddeyi oylarınıza sunacağım; ancak, daha önce yoklama talebi vardır.

Yoklama talebini okutup, imza sahiplerini arayacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda toplantı yetersayısı yoktur.

Görüşülmekte olan tasarının 10 uncu maddesinin oylaması sırasında yoklama yapılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN - Bülent Arınç?.. Burada.

Zeki Çelik?.. Burada.

Yahya Akman?.. Burada.

Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Ramazan Toprak?.. Burada.

İsmail Alptekin?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Musa Demirci?.. Burada.

Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Hüseyin Karagöz?.. Burada.

Mehmet Bekâroğlu?.. Burada.

Veli Seyda?.. Burada.

Ali Sezal?.. Burada.

Nurettin Aktaş?.. Burada.

Fethullah Erbaş?..

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Bahri Zengin?.. Burada.

Ahmet Karavar?.. Burada.

Turhan Alçelik?... Burada.

Yaşar Canbay?.. Burada.

Şimdi, yoklama için 3 dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur.

Sayın grup başkanvekilleri, ne kadar ara verelim?

OKTAY VURAL (İzmir) - 15 dakika...

BAŞKAN - Birleşime 15 dakika ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati: 18.05


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.20

BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER: Melda BAYER (Ankara), Mehmet AY (Gaziantep)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103 üncü Birleşiminin Beşinci Oturumun açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Hatırlanacağı üzere, 10 uncu maddenin oylanması sırasında toplantı yetersayısının aranılması istenmiş; ancak, yapılan yoklama sonucu bu sayıya ulaşılamamıştı.

Şimdi, elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405)  (S. Sayısı : 599) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, 10 uncu maddeyi bağlı cetvelleriyle beraber oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 11. - 2992 sayılı Kanuna ek 3 üncü maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki ek 4 üncü madde eklenmiştir.

"EK MADDE 4. - Adalet Bakanlığınca uygun görülen il cumhuriyet başsavcılıkları nezdinde bilgi işlem müdürlüğü kurulabilir. Müdürlük, bilgi işlem müdürü ve yeteri kadar personelden oluşur.

Bilgi işlem müdürlüklerindeki bilgi işlem müdürü, şef, bilgisayar işletmeni ve teknisyenler Adalet Bakanlığınca; diğer personel bağlı olduğu adalet komisyonunca atanır."

BAŞKAN - 11 inci madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Rıza Ulucak'a aittir.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 599 sıra sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde Fazilet Partimiz adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Değerli Başkanımızı ve Yüce Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında 2992 Sayılı Kanuna ek 3 üncü maddesinden sonra gelmek üzere eklenen ek 4 üncü maddesine göre, Adalet Bakanlığınca uygun görülen il cumhuriyet başsavcılıkları nezdinde bilgi işlem müdürlükleri kurulabilecektir.

Malum olduğu üzere, işbu tasarının 7 nci maddesinde, 2992 sayılı Kanuna eklenen 22/A maddesi olarak, Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı kurulması, Yüksek Heyetinizce az önce kabul buyurulmuştur. Bu defa, Adalet Bakanlığınca uygun görülecek yerlerde, bu Başkanlığın, tabiri caizse, taşra teşkilâtları kurulması derpiş edilmektedir. Bilgi İşlem Dairesinin, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı kuruluşların ilgili birimleriyle işbirliği yaparak, bilgi işlem sistemini kurmak, işletmek, bakım ve onarımlarını yapmak ve yaptırmak, bunlara ait hizmetleri ilgili birimlerle birlikte yürütmek, bilgi işlem projeleriyle ilgili olarak bakanlık birimleri arasında koordinasyonu ve işbirliğini sağlamak, derlenen hukukî mevzuatı, mahkeme içtihatlarını, bilimsel yayınları, uluslararası mahkeme kararlarını kullanıcıların hizmetine sunulmasını sağlamak vesair gibi daha birçok önemli görevleri bulunmaktadır.

Bakanlıkça uygun görülecek yerlerde kurulacak müdürlükler, bilgi işlem müdürleri ve yeteri kadar personelden oluşur. Bu maddede, bilgi işlem müdürü dahil bütün personelin, bağlı olduğu Adalet Komisyonunca atanacağı belirtilmektedir.

Kanunun 22/a maddesinde belirlenen görevlerde ifade edilen hususların gerek Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı gerekse bir koordinasyonla, uygun görülecek illerde kurulacak bilgi işlem müdürlükleri yoluyla bütün ülke sathında faydaya sunulması, elbette adaletin daha etkili çalışmasına vesile olacaktır, bu yolda da içtihatların oluşmasına faydası olacaktır.

Kanunun adalet camiamıza hayırlar getirmesi temennisiyle, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ulucak.

11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1.- Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığının, 367 sayılı Bakanlıklarda ve Bağlı Kuruluşlarda Avrupa Topluluğuyla İlgili Birimler Kurulması ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 17 nci maddesiyle ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı (I) ve (II) sayılı cetvellerin Adalet Bakanlığı ile ilgili bölümlerine eklenen kadrolar ile Avrupa Toplu-luğu Koordinasyon Dairesi Başkanı dışında kalan personeli bu Kanunla kurulan Avrupa Birliği Genel Müdürlüğüne devredilmiştir.

Bu Kanun ile yapılan yeni düzenleme nedeniyle kadrosu kaldırılan Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanı, kazanılmış hak aylık derecesi ile bulunduğu kadro derecesine eşit, durumuna uygun bir göreve atanır.

BAŞKAN - Geçici 1 inci madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz'a aittir.

Buyurun Sayın Oğuz. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

FP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; 599 sıra sayılı kanun tasarının müzakeresini tamamlayıp neticeye gelmiş bulunuyoruz. Geçici maddeyle birlikte genelini oylayıp, bugünkü çalışmamızı inşallah bitirmiş olacağız.

Değerli arkadaşlarım, her şeyden evvel şunu ifade etmek istiyorum ki, bu tasarının ve müzakere ettiğimiz maddenin 1 ve 2 numaralı cetvellerinde, netice itibariyle, 1 222 adet yeni kadro ihdası ortaya çıkmaktadır. Neredeyse Meclise geldiğimiz günden beri, memleketin sıkıntı içerisinde olduğu ve içerisinde bulunduğumuz bütçe sıkıntılarının getirdiği neticeleri acı acı birbirimize şikâyet ederek tasarrufa gitmek mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmişizdir. Sık sık gönderilen tasarruf genelgeleriyle de, memleketin içerisinde bulunduğu şartlar hatırlatılarak, tasarrufun bir zaruret olduğu ve içerisinde bulunduğumuz şartlar gereği buna riayet edilmesinin bir vecibe olduğu ifade edilmiş; vatandaşlarımız, dairelerimiz, kurumlarımız da, devamlı tasarrufa teşvik edilmiş bulunmaktadırlar.

1 222 kadro demek, milyarlarca, trilyonlarca belki de katrilyonlarca liranın sarf edilmesi demektir. Bunun, bir zaruretten doğduğuna inanmıyorum. Ne olursa olsun, elimizdeki mevcut bu kadroların, başka şekilde de halledilmesinin mümkün olabileceğini düşünüyorum.

Şimdi, bir genel müdürlük kuruyoruz, o genel müdürlüğe bağlı yeni birimler ihdas ediyoruz; onlara, bir kısmı hâkimler olmak üzere, bir kısmı da müdürler, personel şefleri, memurlar, uzmanlar olmak üzere 1 222 adet kadro tahsis ediyoruz. Bunun getirdiği ağır yükün altında, memleketimiz yeni bir sıkıntıya girecek demektir. Adalet Bakanlığında, Hariciye Bakanlığında mevcut birimlerin içinde bu kadroları dağıtarak, bu görevler tevzi edilerek bu meselenin halledilebileceğine inanıyorum ve bunun tasarrufla da korunacağına ve memlekete bu kadar ağır bir yükün getirilmesine de imkân verilmemesi gerektiğini düşünüyorum; ama, birinci cetvelde de ikinci cetvelde de, tercümanlar, programcılar, çözümleyiciler, şefler, memurlar, sekreterler, mühendisler ve teknisyenler olmak üzere tasnif edilmiş. 1 200 kadro yerine, diğer bakanlıklardaki boşlukların doldurulması, bir taraftan da, özelleştirilmiş bulunan, tasfiye edilmiş bulunan kurumlardaki kadroların buralara getirilerek bu boşlukların kapatılmasıyla, bu ağır yükün halledileceğine dair bir tavsiyem var.

Eğer bir önergeyle bu halledilirse, 1 222 kadroluk bir tasarrufun memlekete hayır getireceğini ve memleketin bir boşluğunun, bir malî yükünün ortadan kaldırılacağını düşünüyorum. Bu yapılırsa, her şeyden evvel, ekonomik sıkıntı içerisinde bulunan ve dışarıdan para, özellikle de yüksek faizli paralar teminine çalıştığımız şu günlerde, bu tasarrufa riayet edildiği takdirde, memleketimizin, maliyemizin mutlaka çok hayrına bir muamelenin veya tasarrufun yapılmış olacağını düşünüyorum.

Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum efendim; bu kanunun hayırlı olmasını diliyorum. (FP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 12. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 13. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 13 üncü madde kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 86 ncı maddesi gereğince söz talebi var.

Sayın Yasin Hatiboğlu?... Yoklar.

Başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiş ve tasarı kanunlaşmıştır; kurumlarımıza ve ülkemize, adalet camiamıza hayırlı olsun efendim.

Sayın milletvekilleri, müzakerelere devam ediyoruz.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

3. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız

4.– Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili İ.Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı: 592)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

5. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699)     (S. Sayısı : 666)

BAŞKAN -Komisyon?.. Mevcut değil.

Görüşmeler ertelenmiştir.

Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

6.– Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve İçişleri ve Çevre Komisyonları Raporları (1/393) (S. Sayısı : 89)

BAŞKAN - Komisyon?.. Mevcut değil.

Görüşmeler ertelenmiştir.

İnfaz Hâkimliği Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

7.– İnfaz Hâkimliği Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/849) (S. Sayısı : 667)

BAŞKAN -Komisyon?.. Mevcut değil.

Ertelenmiştir.

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, süremiz dolmak üzere, isterseniz kapatınız.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, okuduğum bu teklif ve tasarılarla ilgili komisyon ve hükümet yerini almamıştır. Diğer tasarı ve tekliflerin de, esasen, görüşülmesi gündemimizde değildir.

Bu sebeple, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 16 Mayıs 2001 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum.

 

Kapanma Saati: 18.40

 


 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.