Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 63

 

98 inci Birleşim

9 . 5 . 2001 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A)  Oturum BaşkanlarInIn KonuşmalarI

1. – Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu'nun, Hatay ve ilçelerinde aşırı yağışlar nedeniyle meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybedenlere Tanrı'dan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileğiyle, sel felaketine uğrayan belediyelerin durumuna ilişkin konuşması

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün'ün, İstanbul-Silivri ve Tekirdağ-Çorlu ile Çerkezköy'de yapılması planlanan (F) tipi cezaevlerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı

2. – Ankara Milletvekili Oğuz Aygün'ün, Ankara Valiliğince sosyal tesis yapımı amacıyla bir parkta ağaçların kestirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı

3. – Trabzon Milletvekili Nail Çelebi'nin, ormanlar üzerindeki devlet mülkiyeti  sistemine  ilişkin  gündemdışı  konuşması  ve  Orman   Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – İstifa eden ve istifası kabul edilen M. Cumhur Ersümer'den boşalan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına Bartın Milletvekili Zeki Çakan'ın atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/816)

2. – İspanya Parlamento Başkanı Luisa Fernada Rudi Ubed'in vaki davetine icabetle, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen 15-19 Mayıs 2001 tarihlerinde Madrid'de düzenlenecek "XII. EUREKA Parlamentolararası Konferansı"na katılacak üç kişilik Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/817)

3. – Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın (6/1166, 6/1171, 6/1181) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/368)

4. – Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-Estonya Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/818)

5. – Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/819)

6. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'na ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/820)

7. – Hakkâri Milletvekilleri Evliya Parlak, Mecit Piruzbeyoğlu ve Hakkı Töre'nin, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tekliflerini (2/450) (S. Sayısı: 543) geri aldıklarına ilişkin önergeleri (4/369)

IV. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve CevaplarI

1. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, İç Anadolu Bölgesinin ulaşımına ve Ankara-Gölbaşı-Şereflikoçhisar-Aksaray-Ulukışla arasında bir demiryolu bağlantısı kurulup kurulmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/652)

2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Rusya'dan helikopter alınacağı yolunda basında çıkan haberlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/658)

3.  – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, "Basında Bugün" adlı bültenin içeriğine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/659)

4. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi için verilen ilan ve reklamlara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/661)

5. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, DMS sonucuna göre yapılacak atamalara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/662)

6. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, POAŞ ihalesiyle ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/663)

7. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, THK tarafından Samsun İlinde toplanan kurban derilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/667)

8. – Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, Şırnak, Cizre ve Silopi sanayi siteleri projelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/671)

9. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, TÜPRAŞ'ın özel bankalardaki hesaplarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/672)

10. – İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, MİT ajanı olduğu iddia edilen bir basın mensubuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Orman Bakanı İ.Nami Çağan'ın cevabı (6/673)

11. – Nevşehir Milletvekili Mükremin Taşkın'ın, Galatasaray-Leeds maçı öncesi meydana gelen olaylara ve sorumlularına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/675)

12.  – İzmir Milletvekili Süha Tanık'ın, Göztepe - Erzurumspor maçında güvenlik görevlilerinin sergilediği tutuma ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/676)

13.   – Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, Batman Adliye binası inşaatına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/678)

14.  – İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, Samsun İdare Mahkemesi  üyelerinin tayin edilme nedenlerine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/732)

15.  – İstanbul Milletvekili  Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, Yargı Mevzuatı  Bültenine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/736)

16. – Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, meslek liselerinden liselere geçişin engellendiği iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/679)

17. – Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, Batman İlinde yapımı devam eden bazı hastanelere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (6/680)

B) YazILI Sorular ve CevaplarI

1. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/4006)

2. – Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu'nun, SSK prim borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/4039)

3. – Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, SSK Genel Müdürlüğüne ait Sinop Melia Kasım Oteline ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/4042)

4. – Muğla Milletvekili Nazif Topaloğlu'nun, önlisans mezunu sağlık personelinin intibaklarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/4045)

5. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, BAĞ-KUR ve SSK prim borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/4048)

6. – Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkili sendikalara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/4056)

7. – Konya Milletvekili Remzi Çetin'in, GAP bölgesindeki arazi satışlarıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/4063)

8. – Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, Sinop Karadeniz Yelken İhtisas Kulübüne ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/4075)

9. – Konya Milletvekili Mehmet Gölhan'ın, BAĞ-KUR Genel Müdürlüğünün eczanelere olan borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/4082)

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)

2. – Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun ile Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/772) (S. Sayısı: 593)

 

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu, Konya, Osmaniye ve Hatay İllerinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle bir konuşma yaptı.

Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu, Hatay İlinde meydana gelen sel felaketine,

Muş Milletvekili Erkan Kemaloğlu, Muş'un düşman işgalinden kurtarılışının 84 üncü yıldönümüne,

Yozgat Milletvekili Mesut Türker, 3 Mayıs Türkçülük gününe,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

AB Üye ve Aday Ülkeler Meclis Başkanları Toplantısı için, Slovakya Meclis Başkanı Jozef Migas'ın vaki davetine, TBMM Başkanını temsilen TBMM Başkanvekili Nejat Arseven'in icabet etmesine,

Güney Kore Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Kim Chan-Woo'nun, beraberindeki parlamento heyetiyle, ülkemize davetlerine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve 22 arkadaşının, antepfıstığı üretiminin ve üreticilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/197) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un (6/573, 6/575, 6/576, 6/584, 6/585, 6/586, 6/587, 6/588, 6/591, 6/592, 6/593, 6/594, 6/595, 6/596, 6/597, 6/598, 6/600, 6/601, 6/602, 6/606, 6/610, 6/612, 6/613, 6/615, 6/616, 6/617, 6/618, 6/619, 6/620, 6/622, 6/623, 6/624, 6/625, 6/626, 6/627, 6/628, 6/629, 6/630, 6/631, 6/633, 6/636, 6/637, 6/638, 6/639, 6/643, 6/644, 6/645, 6/646, 6/647, 6/648, 6/649, 6/650),

Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin (6/1285),

Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.

Makedonya Cumhuriyeti Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Jordan Boskov'un vaki davetine bir parlamenterle icabet edilmesine,

Uluslararası Tarım, Ormancılık ve Balıkçılık Parlamenterler Birliği İkinci Genel Kurulu Toplantılarına TBMM'den bir heyetin katılmasına,

Makedonya Cumhurbaşkanının eşi Bayan Vilma Trajkovska'nın davetine FP Ankara Milletvekili Oya Akgönenç Muğisuddin'in icabet etmesine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.

Aydın Milletvekili Bekir Ongun'un, Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/285),

Ankara Milletvekili Şevket Bülent Yahnici'nin, 18 Mart Gününün Şehitler Günü Olarak İlan Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/491),

Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirli'nin, Askerlik Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun teklifinin (2/641),

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildikleri açıklandı.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan  (6/567),

2 nci         "    "                   (6/569),

4 üncü      "    "                   (6/574),

Esas numaralı sözlü sorular üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrildi; soru sahibi de görüşlerini açıkladı.

  8 inci sırasında bulunan                    (6/578),

  9 uncu       "  "                   (6/580),

10 uncu       "  "                   (6/583),

16 ncı          "  "                   (6/589),

17 nci          "  "                   (6/590),

30 uncu       "  "                   (6/604),

Esas numaralı sözlü sorular üç birleşim cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrildi.

  7 nci sırasında bulunan (6/577),

26 ncı          "  "                   (6/599),

Esas numaralı sözlü sorulara, Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu,

79 uncu sırasında bulunan (6/682) esas numaralı sözlü soruya, Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı,

85 inci sırasında bulunan   (6/689) esas numaralı sözlü soruya, Çevre Bakanı Fevzi Aytekin,

175 inci sırasında bulunan  (6/803) esas numaralı sözlü soruya, Orman Bakanı İ. Nami Çağan,

188 inci sırasında bulunan (6/817),

189 uncu     "  "                   (6/818),

Esas numaralı sözlü sorulara, Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı,

Cevap verdi;

64 üncü sırasında bulunan (6/652),

65 inci         "  "                   (6/658),

66 ncı          "  "                   (6/659),

67 nci          "  "                   (6/661),

68 inci         "  "                   (6/662),

69 uncu       "  "                   (6/663),

70 inci         "  "                   (6/667),

71 inci         "  "                   (6/671),

72 nci          "  "                   (6/672),

73 üncü       "  "                   (6/673),

74 üncü       "  "                   (6/675),

75 inci                  sırasında      bulunan  (6/676),

76 ncı          "  "                   (6/678),

77 nci          "  "                   (6/679),

78 inci         "  "                   (6/680),

80 inci         "  "                   (6/683),

81 inci         "  "                   (6/684),

82 nci          "  "                   (6/685),

83 üncü       "  "                   (6/686),

84 üncü       "  "                   (6/687),

86 ncı          "  "                   (6/690),

87 nci          "  "                   (6/692),

88 inci         "  "                   (6/693),

89 uncu       "  "                   (6/695),

90 ıncı         "  "                   (6/697),

91 inci         "  "                   (6/698),

92 nci          "  "                   (6/699),

93 üncü       "  "                   (6/700),

94 üncü       "  "                   (6/701),

95 inci         "  "                   (6/702),

96 ncı          "  "                   (6/703),

97 nci          "  "                   (6/704),

98 inci         "  "                   (6/706),

99 uncu       "  "                   (6/710),

100 üncü     "  "                   (6/711),

101 inci       "  "                   (6/713),

102 nci        "  "                   (6/714),

103 üncü     "  "                   (6/715),

104 üncü     "  "                   (6/716),

105 inci       "  "                   (6/717),

106 ncı        "  "                   (6/720),

107 nci        "  "                   (6/721),

108 inci       "  "                   (6/722),

109 uncu     "  "                   (6/723),

110 uncu     "  "                   (6/725),

111 inci       "  "                   (6/726),

112 nci        "  "                   (6/727),

113 üncü     sırasında bulunan                    (6/730),

114 üncü     "  "                   (6/732),

115 inci       "  "                   (6/733),

116 ncı        "  "                   (6/734),

117 nci        "  "                   (6/736),

118 inci       "  "                   (6/737),

119 uncu     "  "                   (6/739),

120 nci        "  "                   (6/741),

121 inci       "  "                   (6/742),

122 nci        "  "                   (6/743),

123 üncü     "  "                   (6/744),

124 üncü     "  "                   (6/745),

125 inci       "  "                   (6/746),

126 ncı        "  "                   (6/748),

127 nci        "  "                   (6/751),

128 inci       "  "                   (6/752),

129 uncu     "  "                   (6/753),

130 uncu     "  "                   (6/754),

131 inci       "  "                   (6/755),

132 nci        "  "                   (6/756),

133 üncü     "  "                   (6/757),

134 üncü     "  "                   (6/758),

135 inci       "  "                  (6/759 ),

136 ncı        "  "                   (6/760),

137 nci        "  "                   (6/761),

138 inci       "  "                   (6/762),

139 uncu     "  "                   (6/763),

140 ıncı       "  "                   (6/764),

141 inci       "  "                   (6/765),

142 nci        "  "                   (6/767),

143 üncü     "  "                   (6/768),

144 üncü     "  "                  (6/769 ),

145 inci       "  "                   (6/770),

146 ncı        "  "                   (6/771),

147 nci        "  "                   (6/774),

148 inci       "  "                   (6/775),

149 uncu sırasında bulunan (6/776),

150 nci        "  "                   (6/777),

151 inci       "  "                   (6/778),

152 nci        "  "                   (6/779),

153 üncü     "  "                   (6/780),

154 üncü     "  "                   (6/781),

155 inci       "  "                   (6/782),

156 ncı        "  "                   (6/783),

157 nci        "  "                   (6/784),

158 inci       "  "                   (6/785),

159 uncu     "  "                   (6/786),

160 ıncı       "  "                   (6/787),

161 inci       "  "                   (6/788),

162 nci        "  "                   (6/789),

163 üncü     "  "                   (6/790),

164 üncü     "  "                   (6/791),

165 inci       "  "                   (6/792),

166 ncı        "  "                   (6/793),

167 nci        "  "                   (6/794),

168 inci       "  "                   (6/795),

169 uncu     "  "                   (6/796),

170 inci       "  "                   (6/797),

171 inci       "  "                   (6/798),

172 nci        "  "                   (6/799),

173 üncü     "  "                   (6/800),

174 üncü     "  "                   (6/802),

176 ncı        "  "                   (6/804),

177 nci        "  "                   (6/805),

178 inci       "  "                   (6/806),

179 uncu     "  "                   (6/808),

180 inci       "  "                   (6/809),

181 inci       "  "                   (6/810),

182 nci        "  "                   (6/811),

183 üncü     "  "                   (6/812),

184 üncü     "  "                   (6/813),

185 inci       "  "                   (6/814),

186 ncı                  sırasında      bulunan  (6/815),

187 nci        "  "                   (6/816),

190 ıncı       "  "                   (6/819),

Esas numaralı sözlü sorular, ilgili bakan Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

Konya Milletvekili Veysel Candan ve 23 arkadaşının, Emekli Sandığının sorunlarının araştırılarak yeniden yapılandırılması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/12) öngörüşmelerine bir süre devam edildi.

9 Mayıs 2001 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşime 18.47'de son verildi.

 

 

 

Murat Sökmenoğlu

 

 

Başkanvekili

 

 

 

 

 

 

Hüseyin Çelik

Burhan Orhan

 

Van

Bursa

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 

Mehmet Batuk

 

 

Kocaeli

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

                                             II. – GELEN KÂĞITLAR                           No. : 137

9 . 5 . 2001 ÇARŞAMBA

 

Rapor

1. – Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesinin Onaylanmasının  Uygun Bulunduğu  Hakkında  Kanun  Tasarısı  ve  Çevre  ve  Dışişleri  Komisyonları  Raporları (1/613) (S. Sayısı: 668) (Dağıtma tarihi : 9.5.2001) (GÜNDEME)

 

Sözlü Soru Önergeleri

1. – Şanlıurfa  Milletvekili  Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Bozova İlçesinin elektrik aboneliği sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından  sözlü soru önergesi (6/1484) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)

2. – Şanlıurfa  Milletvekili Yahya  Akman'ın, Şanlıurfa'daki iplik ve çırçır fabrikalarının sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından  (Kemal Derviş) sözlü soru önergesi (6/1485) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)

Yazılı  Soru Önergeleri

1. – Karaman  Milletvekili  Zeki Ünal'ın,  Eskişehir Arkeoloji Müzesi ile ilgili basında çıkan habere  ilişkin  Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/4235) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)

2.  – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun Mavi Akım Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4236) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)

3.  – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Devlet Bakanı Kemal Derviş'in ABD vatandaşı olup olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4237) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)

4.  – Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, İstanbul Yenibosna'da Yetmişbeşinci Yıl Karakolunda bir kız çocuğuna kötü muamele yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4238) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)

5. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalar hakkında düzenlenen raporlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4239) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)

6. – Aksaray  Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Halk Bankası Genel Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4240) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)

7. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, özürlülerin sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/4241) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)

8. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, meslek lisesi mezunlarının fakültelere devam etmelerine yönelik çalışma olup olmadığına ilişkin  Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4242) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

9 Mayıs 2001 Çarşamba

BAŞKAN  : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin ÇELİK (Van), Burhan ORHAN (Bursa)

 

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

 

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A)  Oturum BaşkanlarInIn KonuşmalarI

1. – Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu'nun, Hatay ve ilçelerinde aşırı yağışlar nedeniyle meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybedenlere Tanrı'dan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileğiyle, sel felaketine uğrayan belediyelerin durumuna ilişkin konuşması

BAŞKAN - Muhterem milletvekilleri, maalesef, Hatay'ta sel felaketi devam ediyor. Son yirmidört saatte metrekareye 431 kilogram yağış meydana gelmiştir ki, bu, Hatay'ın en yoğun yağış aldığı bir aylık toplam yağış miktarına eşit düzeydedir. Âdeta tufana dönüşen felaket sırasında, Samandağ İlçesi Yeşilada Liman Mahallesinden Yusuf Malta adlı vatandaşımız, sel sularına kapılarak hayatını yitirmiştir; Cenabı Allah'tan rahmet, ailesine ve Hataylılara başsağlığı diliyorum.

Reyhanlı Demirköprü'deki araziler sular altındadır; Amik Ovasında 600 000 dönüm arazideki mahsul yok olmuştur. Kumlu İlçesi de keza sular altındadır. 400 000-500 000 dönüm arazi aynı tehlikeyle karşı karşıyadır; çünkü, yağışlar hâlâ devam etmektedir. Antakya'da 2 000 konut ve işyeri sular altında kalmış, merkezde çöküntü tehlikesiyle karşı karşıya kalan binalar tahliye edilmektedir. Belediyelerimiz kendi imkânlarıyla boğuşmakta; ancak, civar illerden acilen destek ve yardıma muhtaç haldedirler. Devlet Su İşleri ve Köy Hizmetleri imkânlarına yeni takviyeler eklenmez ise felaketin boyutlarının inanılmaz düzeye çıkabileceğinden büyük endişe duyulmaktadır.

Türkiye nüfusunun yüzde 40'ı tarımla iştigal etmekte iken, tabiatla boğuşan çiftçimizin kıt kanaat geçimine, gerekli maddî ve manevî yardımı esirgememek için uğraşan 57 nci hükümetin fiyat politikasını çok görerek ahkâm kesmek, tenkit etmek, insafla bağdaşamaz.

Bütün Türkiye'de yaşanan sel felaketlerinin, çiftçilerimizin içinde bulunduğu gerçeklerin bir kere daha gözler önüne sergilenmesine vesile olması, hem acı hem de anlamlıdır.

Bu vesileyle, sel felaketine uğrayan vatandaşlarımıza Türkiye Büyük Millet Meclisimizin geçmiş olsun dileklerini iletirim efendim.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, İstanbul-Silivri ve Tekirdağ-Çorlu ile Çerkezköy'de yapılması planlanan (F) tipi cezaevleri konusunda söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın Nihan İlgün'e aittir. (DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın İlgün.

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün'ün, İstanbul-Silivri ve Tekirdağ-Çorlu ile Çerkezköy'de yapılması planlanan (F) tipi cezaevlerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlarım.

Ülkemizin uzun zamandır yaşadığı (F) tipi cezaevi sorununu bir başka cephesiyle huzurlarınıza getirmek istiyorum. Devlet, hükümlü ve tutuklusunu sokakta bırakıp, çadırda oturtacak değildir; onları imkânları ölçüsünde insanca bir yaşam tarzında barındırmak mecburiyetindedir. Cezaevlerindeki terör ve isyanlardan sonra, koğuş sisteminden oda sistemine geçiş aşamasında, Tekirdağ, âdeta, pilot bölge ilan edilip, hiçbir önaraştırma ve inceleme yapılmadan, Tekirdağ merkezine 2 adet (F) tipi cezaevi 8 trilyon Türk Lirası harcanarak yapılmış ve hizmete girmiştir. Tutuklu ve hükümlülerin buraya nakledilmesi ve mahkûm yakınlarının çevreye yerleşmesiyle, bölgede, asayiş  ve huzur gittikçe bozulmuş, tedirginlik had safhaya ulaşmıştır. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, 1970'li yıllardan bu yana devletin özel teşvikleriyle (A) tipi sanayi bölgesi olan Çorlu, Çerkezköy ve Silivri bölgesi, (F) tipi cezaevi sahası yapılmak isteniyor. Bu bölgelerimiz, 21 inci Yüzyılın modern Türkiyesinde, ülke ve dünya gündeminde yerini örnek bir sanayi ve üniversite kenti olarak almak istiyor, cezaevi kenti olmak istemiyor. Bu bölgeye ait saygı, sevgi ve geleneksel anlayışla oluşturulan huzur ve barış, arzulanan yaşam biçiminden kaynaklanır. Sanayiin gelmesi ve büyük göç almasına rağmen bu dengeler aynen korunmuş -vatan ve millet- çalışma gayretleri her zaman artan bir şevk ve heyecanla devam etmiştir. Ancak, (F) tipi cezaevi gerçeğinin, bölgeyi bu huzur ve yaşam biçiminden başka bir yol ayırımına getireceğine ilişkin, toplumun üzerinde derin emareler mevcuttur.

Bölgemizdeki sanayi kuruluşlarının son kriz nedeniyle kapanması, istihdamın daralması gibi ülke çapında krizin yaşandığı bir dönemde, yaşanan zorlukların üzerine, içinden çıkılmaz ve toplum dengelerini altüst ederek yeni zorluklar eklenmesi demektir. Tekirdağ halkı, Namık Kemal üniversitesinin açılış müjdesini beklerken, cezaevi kara haberiyle âdeta sarsılmıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tekirdağ'da yapılan iki (F) tipi cezaevine ilaveten, Çorlu'da 400, Çerkezköy'de 863 dönüm arazinin kamulaştırma ve tahsis işlemleri devam ederken, Silivri'de 1 000 dekarlık vurgun ve soygun bombası patlıyor.

Sayın Bakan, şahsınıza olan saygı ve güvenimi hep taşıdım ve yine de muhafaza etmek istiyorum; fakat, devletin ve hükümetin birçok noktalarında olduğu gibi, Bakanlığınız tasarruflarında da kötü kokular, gazete manşetleri ve medya ekranlarından âdeta taşıyor. Adaletin dağıtıldığı Bakanlığınızda, tuzun kokmak üzere olduğunu görmekten büyük üzüntü duyuyorum. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü, uzun zamandır sıkışan İstanbul sorunu nedeniyle (F) tipi cezaevleri için yer aramaya başlıyor. Bakanlıklar ile mahallî yönetimler arasındaki yazışmalar devam ederken, Silivri'deki malum yer tezgâhlanıp, pazarlanıyor.

Sayın milletvekilleri, Trakya ve İstanbul'un Anadolu yakasından Kocaeli'ne kadar olan sahayı avucunun içi gibi bilen bir arkadaşınız olarak şunu söylüyorum: Sayın Bakan ve onun genel müdürü ne söylerse söylesinler, Kilyos'tan başlayıp, boşaltılan kömür sahaları dahil, Istranca etekleri dahil, şimdi burada ismini saymak istemediğim binlerce dönüm hazine arazisi mevcuttur. Anadolu yakasında, en az onun kadar, araziler bomboş durmaktadır. Orman Bakanlığından istenip, tahsisi yapılan, yine Silivri hudutları içerisindeki hazine arazisine neden itibar edilmediğini anlamak mümkün değildir.

Sayın Bakan, 50 kişilik kasaba cezaevi yapmıyorsunuz; kendi tabirinizle, en az 5 000 dönümlük alana, 5 000-6 000 tutuklu ve hükümlüyü barındıracak sosyal tesisler, güvenlik karargâhları gibi dev yapılar yapacak, kuracaksınız; önçalışmaları içerisinde, İçişleri Bakanlığı, güvenlikten sorumlu jandarma, Bayındırlık Bakanlığı, çevreyle ilgili Çevre Bakanlığı koordinasyonunu sağladınız mı? Trakya'nın mümbit tarım alanları, sanayi alanları, âdeta, cezaevine dönüşmektedir.

BAŞKAN - Sayın İlgün, toparlar mısınız efendim.

NİHAN İLGÜN (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, gelelim Silivri'deki vurguna... TEM otoyolu Kınalı gişeleri yanında, Alipaşa Köyü hudutları içerisinde, rahmetli Hikmet Müezzinoğlu'nun vârislerine ait 1 000 dekar çiftlik arazisi -dikkat ediniz buraya, 1 000 dekarlık çiftlik arazisi- dönümü 4 milyar 200 milyon liradan kamulaştırılıp, bir gecede -bu nakit sıkıntısı içerisindeyken- 4 013 940 000 000 lira, derhal, defaten ödeniyor.

Aynı tarihte, TPAO, daha kıymetli, otobana paralel 167 dönüm araziyi, dönümü 2 milyar 898 milyona kamulaştırırken, aynı yerde -devletin otoban yaptığı, istimlak ettiği yerde- köylüye, dönümü 450 milyon lira ödeniyor.

Sayın Bakan, bu satış işlemini derhal durdurunuz. Kamulaştırılan 1 000 dekarlık arazi içerisindeki 300 dekarlık hazine arazisi, yine, sizin döneminizde, kasıtlı olarak, hazine avukatlarınca temyiz edilmeyip, dava, âdeta satıldı ve siz, bu fakir milletin parasıyla, hazinenin bu yerini 1 trilyon 200 milyar liraya bu vârislerden tekrar devlete satın aldınız.

BAŞKAN- Efendim, teşekkür ederim...

NİHAN İLGÜN (Devamla)- Bitiriyorum, son cümlem efendim.

Adalet Bakanlığının Tekirdağ, Çorlu, Çerkezköy ve Silivri bölgelerindeki tarım, sanayi ve yerleşim alanlarındaki bu ısrarından vazgeçip, cezaevi için uygun alanları seçmesi ve devleti bu vurgun ve talandan arındırması gerektiğini söyler, bölge halkının Bergama köylülerinden daha kararlı olduklarını bildirir; siz Sayın Başkana, söz verdiği için teşekkür eder, Yüce Meclise saygılar sunarım efendim. (DYP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın İlgün.

Sayın Bakan, buyurun.

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Tekirdağ Milletvekili Sayın Nihan İlgün'ün, son günlerde basında da yer alan bir konuyu bu kürsüden dile getirmesi nedeniyle, kendisine teşekkür etmek isterim; yalnız, bu kürsüden halkı eyleme çağıran bir hitapla konuşmasını sona erdirmesini de üzüntüyle karşıladığımı ifade etmek isterim.

Cezaevleri sorunu, Türkiye'nin en önemli sorunlarının başında gelmektedir. Türkiye, bu sorunu çözmek zorundadır. İstanbul İlinde bulunan 7 cezaevinin kapasitesi, 5 311 kişidir. Oysa, 4616 sayılı Şartla Salıverme ve Erteleme Kanunundan sonra, bugün, İstanbul cezaevlerinde, 6 762 hükümlü ve tutuklu barındırılmaktadır. Bu cezaevlerinden Paşakapısı Cezaevi, eski ve tarihî bir bina olup, cezaevi olarak inşa edilmediğinden, bu konudaki teknik raporlara göre, bir an önce kapatılması gerekmektedir.

Bu durumda İstanbul cezaevlerinin gerçek kapasitesi, 4 843'tür. Suç yeri ve ikametgâh itibariyle İstanbul kökenli hükümlü ve tutuklu sayısı, 1999 yılında, 9 087'dir. Bugün bu rakam, 11 000 dolayındadır. İstanbul İlinde muhafaza edilmesi gereken yaklaşık 6 000 hükümlü ve tutuklu, kapasite yetersizliği nedeniyle, il dışındaki diğer cezaevlerine nakledilmektedir. Bunların İstanbul'daki duruşmalarına götürülüp getirilmeleri, devlete büyük bir maliyet yüklemektedir; aynı zamanda hükümlü ve tutuklu aileleri de, ziyaretlerde yaşanan sıkıntı nedeniyle, maddî ve manevî kayıplara uğramaktadır. Bu durum, yeni cezaevlerinin yapılmasını zorunlu kılmaktadır.

2000 yılı itibariyle İçişleri Bakanlığından alınan istatistik bilgilerine göre, ülke genelinde vuku bulan 747 726 adlî olayın 246 370'i, yani yüzde 33'ü İstanbul İlinde meydana gelmektedir. Daha açık bir ifadeyle, adlî olayların üçte 1'i İstanbul'da gerçekleşmektedir.

Parasal değerle ölçülmesi mümkün bulunmayan devlet otoritesi ve hukuk düzeninin sağlanması, ancak, modern, yüksek güvenlikli cezaevleriyle gerçekleştirilebilir. Suç örgütlerinin, cezaevlerimizin mevcut fiziksel yapısından kaynaklanan zaafları kullanarak güç odakları haline gelmeleri karşısında, devletin vakit geçirmeksizin önlem alması gerekmektedir. Bu sorunun çözümünde, İstanbul İli, sosyal ve ekonomik yapısı itibariyle birinci sıradadır. Bu çerçevede, Bakanlığımızca, İstanbul İli ve çevresinde cezaevi yapımına uygun, mülkiyeti hazine veya belediyeye ait arazi aranmışsa da, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve ilçe belediye başkanlıkları ile diğer ilgili mercilerden alınan cevabî yazılarda, cezaevi yapımına uygun hazine veya belediye arazisi bulunmadığı bildirilmiştir. İstanbul İlinde, Millî Savunma Bakanlığına tahsisli bulunan taşınmazlardan bazılarının, cezaevi yapımı için Bakanlığımıza devrine ilişkin sayısız taleplerimiz olumsuz karşılanmıştır. Hazine arazisi olup, Bakanlığımıza tahsisli taşınmazlara da ilgili belediyelerce imar izni verilmemektedir.

Tekirdağ'da yapımı biten 1 numaralı (F) tipi cezaevi hizmete girmiş olup, 2 numaralı cezaevinin inşaatı devam etmektedir. F tipi cezaevleri, 1991 yılında çıkarılan Terörle Mücadele Kanununun 16 ncı maddesi ve 1999 yılında çıkarılan Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununun 13 üncü maddesi gereğince inşa edilmektedir. Çorlu İlçesinde, toplam 73 120 metrekarelik hazine arazisi, geçen yıl, Maliye Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğünce Bakanlığımız adına tahsis edilmişse de, bu yer, Çorlu Belediye Meclisince kabul edilen imar planında cezaevi alanı olarak ayrılmamıştır. Çorlu Belediye Başkanlığı ile bu yörede yaşayanlar cezaevi yapılmasını istememektedirler.

Yine, Tekirdağ İli Çerkezköy İlçesinde, toplam 856 625 metrekarelik hazine arazisi, Maliye Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğünce Bakanlığımız adına tahsis edilmişse de, bu bölgedeki muhtarlıklar ve sivil toplum örgütleri de cezaevi yapılmasını istemediklerini belirtmişlerdir.

İstanbul İlinde işlenen suçlar, Türkiye genelinde işlenen suçların üçte 1'ini oluşturmasına rağmen, bu bölgede cezaevi yapımına sürekli engeller çıkarılmıştır.

Silivri Belediye Başkanlığı da, 1999 yılında, Bakanlığımızın başvurusuna verdiği cevapta, cezaevi yapımı için belediye sınırları içinde belediye ve Hazine adına kayıtlı gayrimenkul bulunmadığını bildirmiştir.

Basında çıkan haberlerde sözü edilen, Silivri Büyükçavuşlu Köyü sınırları içerisindeki Orman Bakanlığına tahsisli arazi, teknik elemanlarca incelenmiş, arsanın çok eğimli bir yamaç üzerinde olduğu, bu yamacın yan derelerle kesilerek küçük vadiciklerin oluştuğu, büyük oranda hafriyat yapılmasının gerekli bulunduğu, bu hafriyatın kumlu ve killi bir zeminde stabilite sorunları yaratacağı, 441 dönümlük bir arsaya 4-5 adet cezaevi yerleşiminin yapılabileceği ümit edilirken 1 adedinin bile yerleştirilmesinde sorunlar yaşanacağı belirtilmiştir.

Zaman kaybına tahammülü olmayan bu sorunun çözümü için, İstanbul il merkezine yakın çevre ilçeler yanında, Silivri İlçesinde de, otoyola yakın, elektrik, su, yol ve altyapı eksikleri bulunmayan araziler araştırılmıştır: Bakanlığımız Teknik İşler Dairesi Başkanlığınca, Silivri İlçesi Alipaşa Köyünde yaklaşık 1 000 dönüm dolayındaki arazi cezaevi yapımı için uygun bulunmuştur. İstanbul Valiliği İl İdare Kurulunun 25.10.2000 gün ve 2000/338 sayılı kararı ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 5 inci maddesi uyarınca kamu yararı kararı alınmış, aynı kanunun 10 uncu maddesi uyarınca, Silivri İlçesi Kıymet Takdir Komisyonunca metrekaresine 4 200 000 lira bedel biçilmiştir.

Adı geçen komisyon, yasa gereğince, kamusal görevleri bulunan ilçe mal müdürü, kadastro müdürü, ziraat yüksek mühendisi ile birlikte, 2'si halktan seçilen 5 kişiden oluşmaktadır. Komisyona, Bakanlığımızdan herhangi bir temsilci katılmamaktadır. Bu konuda, arazi sahipleri ya da vekilleri ile Bakanlığımız arasında herhangi bir görüşme olmamıştır. Başbakanlığın 23.3.2001 tarih ve 1400 sayılı yazısıyla uygun görüş alınmış, Maliye Bakanlığı da 9.4.2001 tarih ve 6265 sayılı yazısıyla ödeneği revize etmiştir. Uygun görüş yazısı uyarınca, 4 013 940 000 000 lira tutarındaki kamulaştırma bedelinin 2 807 250 000 000 lirası 2001 yılı malî bütçesinden, kalan 1 206 690 000 000 lirası da 4301 sayılı Kanunla oluşturulan İşyurtları Kurumunun bütçesinden karşılanmıştır.

İstanbul İlinin Türkiye ortalamasının çok üstündeki nüfus artış hızı göz önüne alındığında, söz konusu arsanın da İstanbul'un cezaevi sorununu çözemeyeceği açıktır; ivedilikle, yaklaşık 5 000 dönüm daha araziye ihtiyaç vardır. Silivri'de, Çorlu'da veya Çerkezköy'de yapılması düşünülen cezaevlerinden hiçbiri (F) tipi olarak düşünülmemiş olup, geliştirilen modern cezaevleri projeleridir.

Cezaeviyle birlikte, Silivri'de yeni iş olanakları yaratılacak ve ilçenin ekonomik yaşantısına büyük katkı sağlanacaktır. Öyle anlaşılıyor ki, civardaki taşınmazları çiftlik evleri yapılmak üzere çok daha yüksek bir bedelle satarak rant elde etmek isteyenler, bu yerlerin kamulaştırılmasını istemediklerinden, aleyhte söylentiler çıkararak kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bununla birlikte, basında ortaya atılan iddialar ve burada sayın milletvekillerimizce de dile getirilen görüşler dikkate alınarak, kamulaştırma işleminde herhangi bir usulsüzlük olup olmadığını Bakanlığımız, merkez teşkilatında ve yerinde incelemek, gerektiğinde soruşturmak üzere, 2 adalet müfettişi görevlendirilmiş bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul, Türkiye'nin en büyük ilidir; halkımızın yaklaşık altıda 1'i, İstanbul'da yaşamaktadır. İstanbul içinde, bu nüfusa ve İstanbul'daki suç potansiyeline uygun sayıda cezaevi yaptırılması zorunludur. Sorunun çözümünde, herkesin ve değerli milletvekillerinin Bakanlığımıza yardımcı olması gerekir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ederim.

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Sayın Başkanım, biz, dört sene önce, Bolu'nun Kıbrısçık Kazasında 5 000 - 10 000 mahkûmu barındırabilecek bir cezaevi yapılsın diye Adalet Bakanlığına müracaat ettik. Yerimiz de müsait; olduğu gibi kayalık, hiçbir tehlikesi de olmayan... 50 000 dönüm de verebiliriz, 30 000 dönüm de verebiliriz; gelsinler, bizim Kıbrısçık Kazasında, istedikleri kadar mahkûma hitap edecek cezaevi yapabilirler.

BAŞKAN - Mesele anlaşılmıştır; Sayın Bakan da duydular.

Sayın Bakan, buyurun.

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sadece cezaevine değil, tutukevine de ihtiyacımız vardır. Bir suç, işlendiği yerde yargılama konusu olur; dolayısıyla, bizim, tutukluları mahkeme önüne çıkarabilmemiz için, suçun işlendiği yerde tutukevlerimizin olması gerekir. O nedenle, Anadolu'da birçok yerde cezaevi yapılması konusunda yoğun istekler olmasına rağmen, o bölgelerde suç oranı düşük olduğundan buna olanak bulunmamaktadır; ama, İstanbul, Türkiye'nin en büyük ilidir ve suç işleme oranının en yüksek olduğu ildir. Dolayısıyla, İstanbul'da ve çevresinde ceza ve tutukevleri inşası zorunludur; bu, kaçınılmaz bir zorunluluktur, bunun gereğini yerine getirmek durumundayız.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Efendim, tabiî, mahkûmiyeti belli olanlar için cezaevini bizim yöremizde, tutukevlerini de oralarda yapabilirler Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakan cevap verdi.

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Yani, bunu da, Sayın Bakanın dikkate almasını istiyoruz.

BAŞKAN -  Sayın Hoşver, mesele anlaşılmıştır; bu, teknik bir konu.

Gündemdışı ikinci söz...

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakanıma bir iki hususta açıklamada bulunmak için söz istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, böyle bir usulümüz olmadığı için görmedim... Anlamadım yani, affedersiniz; Sayın Bakan ikinci kere cevap verince...

İkinci söz, ağaç ve park kıyımı hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Oğuz Aygün'e  aittir. (DSP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Aygün.

2. – Ankara Milletvekili Oğuz Aygün'ün, Ankara Valiliğince sosyal tesis yapımı amacıyla bir parkta ağaçların kestirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı

OĞUZ AYGÜN (Ankara) - Çok saygı duyduğum Başkanımızı ve her biri birbirinden değerli milletvekili arkadaşlarım sizleri, gönülden gelen saygılarla selamlıyorum. (Alkışlar)

Maziye doğru ufak bir hatırayı arz etmek suretiyle sözlerime devam edeceğim. Zamanın 5 dakikayla mukayyet olduğunu biliyorum, ona göre de dikkatli davranacağım.

Efendim, altmış yıl kadar önce düzenlenen Ankara'daki Gençlik Caddesi üzerinde kişilere ait apartmanlar yapılırken, bir arsa -1273 adada bir parsel- boş bırakılmış; neden boş bırakıldığı bizce meçhul; ama, bu arsanın yanında binalar yükselmiş ve imar mevzuatına göre de 4 kattan fazlasına izin verilmemiş.

Burası zamanla ağaçlanmış, nefis bir park haline gelmiş. Bendeniz de o bölgede oturduğum için, önünden sık sık geçtiğim bu araziyi, bu toprak parçasını görerek, inanın kıskanırdım, keşke bunun yanında otursaydık da burayı bahçe olarak kullanabilseydik diye ve burada, hanımefendilerin, zaman zaman beyefendilerin, küçük küçük oturma yerlerinde, çocukları kenarda oynarken, sohbetlerine şahit olmuştum. O bölgede oturan arkadaşlarımın hepsi, Melda Hanımefendi de bunu gayet iyi bilir. Bu yer bugüne kadar devam edegeldi. Çankaya Belediyesinin zaman zaman burada düzenleme yaptığına şahit olduk; takdir ettik, alkışladık.

Derken, cumartesi günü birdenbire ekranlarda, sonra gazetelerde gördüğümüz bir havadisle fevkalade üzülerek, sorumluluk duygusuyla, pazar günü bu mahalli görmeye gittim. Benden 10 dakika önce, çok değerli Çevre Bakanımızın oraya geldiğini, tetkik ettiğini, fevkalade üzüldüğünü, oradakilerin ifadesiyle ağladığını öğrenerek, biz de ağlamaktan beter bir hale geldik; çünkü, çevresi şu kalınlıktaki ağaçların kökünden kesilmiş olduğunu ve o parktaki oturma yerlerinin tahrip edilmiş bulunduğunu ve oranın bir muharebe meydanına döndüğünü gördük. Orada olanlardan bir zat, GATA'nın kulak burun boğaz doktorlarından Adnan Güven, iki gözü iki çeşme ağlayarak "beni hastalıklarım öldürmez; ama, bu öldürecek" dedi. Kalabalık bir kitle vardı, aklımda yanlış kalmadıysa, hanımefendilerden Serap Hanım, Tülay Hanım; Ahmet Bey... Kalabalık içerisinde, yanlarından, bu meseleye eğileceğimizi vaat ederek ayrıldım. Bu, bizim görevimizdi.

Biz Ankara milletvekilleri 28 kişiyiz, muhtelif partilere mensup. Bu milletvekillerinin aralarında siyasî düşünce farkı, çok değişik kanaatler olabilir; ama, ittifak ettiğimiz asgarî müşterekimiz var; Ankara. Biz, Ankara için devamlı beraberiz; 28 milletvekili, aramızda hiçbir ihtilaf olmadan bir bütünüz. Bir tek gayemiz var; Ankara'ya huzur, Ankara'ya saadet, Ankara'ya hizmet gelsin.

Şimdi huzurlarınızda bulunurken, Genel Kurulda kaç Ankara milletvekili var, göremiyorum; ama, zannediyorum ki, 8-9'dan fazla değil.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Hepimiz Ankara milletvekiliyiz.

OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Onların da hislerine tercüman olduğumu zannederek, huzurlarınıza bu meseleyi getirmeye karar verdim.

Muhterem milletvekilleri, bunu yapan, Ankara Valiliği; hani, her gün kendisinden hizmet beklediğimiz, iyilik beklediğimiz Ankara Valiliği. Ankara Valiliği, Sayın Valinin keyfî idaresiyle yürütülmeyecek kadar yüce bir makamdır. Bu makamda oturanlar, ahaliye, vatandaşa saygılı olmak zorundadırlar. Eğer, bundan yoksun iseler, bir eksiklikleri var; biz çok...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika efendim.

OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Bitti mi yoksa Sayın Başkan?

BAŞKAN - Bitti; ama, buyurun efendim.

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Hepimiz Ankaralı sayılırız, 1 dakika da bizden Sayın Başkan.

OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Efendim, Ankara Valisi olarak çok değerli zevat gördük, başka vilayetlerin değerli valilerini gördük ve valiliğin ne kadar mukaddes bir makam olduğunun idraki içinde bulunanlardan birisiyim. Hemen söyleyeyim, bizim Başkanvekillerimizden Sayın Vecdi Gönül, ihtilal sırasında, 1980'de Ankara Valisi idi ve ben Sayın Vecdi Gönül'e milletvekili olarak giderken, ihtilal oldu, hemen arkasından milletvekilliğimiz bitti, biz sokaktaki sade vatandaş olduk. Vecdi Gönül'e bir münasebetle gitmem gerektiğinde çekinerek gittim; ama, inanın, daha büyük saygı ve sevgiyle beni kucakladığını görünce rahatladım; valilik budur! Bu vesileyle, kendisine burada şükranlarımı da sunmak, tespit ve tescil etmek istiyorum.

Muhterem milletvekilleri, bakınız, bu toprak parçasını -esas vahim olan taraf budur- geçtiğimiz temmuz ayında, 9 Temmuz 2000 tarihinde, Özel İdare yoluyla satıyor Sayın Vali. Kime satıyor; Vilayetler Merkez Birliğine; yani, başında bulunduğu bir derneğe satıyor, ne kadar kutsal olursa olsun, bir derneğe satıyor ve arkasından 15 Aralıkta ihale ediyor; kimsenin haberi yok! Fevkalade ihtiyatla bunu götürüyor, kimsenin haberi yok! Ondan sonra da, dün değil evvelki gün ruhsata bağlıyor.

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız.

OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Allahaşkına, bu nasıl iştir, bu nasıl mantıktır!.. Sayın Vali, bütün ikazına rağmen, değerli Bakanımızı, bu Meclisin içinden çıkan Sayın Bakanımızı hiçe sayıyor, çevre diye bir şey tanımıyor.

Ben, Vali Beyefendinin çevreye saygısızlığını biliyorum, bir başka vesileyle de biliyorum. Benim de evimin olduğu bir  yerde, bir arsanın çöplük haline getirildiğini kendisine ihbar ettiğimiz zaman hiç ilgilenmedi; ama, yeşile saygısız olması, görevini ihmali gerektirmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlarsanız minnettar kalacağım.

OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Eğer, ağaç katliamına meraklıysa, Değerli Bolu Milletvekilim müsaade ederse, Bolu'ya gönderelim, orada kesilecek ağaçları vardır, Sayın Valiye onları kestirsinler.

Eğer, bu meselenin üzerinde, 3046 Sayılı Kanun hükümleri içerisinde, Sayın Bakan, eğilerek, Valinin yaptığı hatayı, tashih etmesini, kendisinden, emrederek istemezse, Sayın Bakan da bence suçludur; ama, ben, Bakanın, bu mesele konuşulduğunda ağladığını gördüm.

Bakınız, çok açıklıkla son noktayı koymak istiyorum.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Bakanlık ağlama yeri değildir Sayın Aygün, çözüm yeridir.

OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Efendim, hassas olan insanların ağlamasına saygılı olunuz. Eğer, siz ağlamasını bilmiyorsanız, sizin insanlığınızdan şüphe ederim. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, hislenmiş gözleri yaşarmış.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Çözüm üretecek, çözüm!

OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Ağlamasını bilmeyen insanın insanlığından şüphe ederim.

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, ağlamamış; hislenmiş, gözleri yaşarmış.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Bakan ağlamaz, vatandaş ağlar.

BAŞKAN - Yok efendim. Aynı şey.

OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Ağlayabilirdi de efendim.

BAŞKAN - Tabiî efendim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Bakan çözecek efendim. Vatandaş ağlar. Vatandaşı ağlattınız zaten.

OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Bayrak karşısında, siz ağlamıyor musunuz?! İstiklal Marşı okunurken ağlamıyor musunuz?! Atatürk'ün sözlerinde ağlamıyor musunuz?! (DSP sıralarından alkışlar)

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Kıyas muhal farik yapıyorsunuz Sayın Aygün.

OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Bakınız, ben size bir şey söyleyeyim. Benim rahmetli annem, münevver ve medenî bir insandı, otuzbeş senelik öğretmendi. Bana bir tek şeyi, doğaya karşı saygılı olmayı öğretti ve derdi ki "kuşa, bitkiye saygılı olmazsanız, öbür dünyaya kalmaz, günahınızın vebalini bu dünyada çekersiniz." (DSP sıralarından alkışlar)

Eğer, Sayın Ankara Valisi, bunun günahından da korkmuyorsa, söyleyecek bir lafım yok. O zaman, sizin gibi, işi istihzayla karşılayalım.

BAŞKAN - Sayın Aygün, lütfen...

OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Ben, sizi büyük bir zevkle dinliyorum, beni de dinlemesini, lütfen, öğrenin. (DSP sıralarından alkışlar)

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Ben size bir şey söylemedim. Sayın Bakanın ağlamasını yadırgadım.

OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Lütfen...  Lütfen... Daha fazla söyleme, söyledikçe batarsın. Sakın ha! Yanındaki Değerli Hocamdan biraz nasihat al.

Değerli milletvekilleri, bu meseleye, eğer Sayın Bakanımız, Sevgili Bakanımız çare bulamazsa, o zaman Meclis soruşturması istemek zorunda kalacağız...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Destekleriz.

OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Çok teşekkür ederim.

...çünkü, bu, bugün, bizim davamız gibi görünüyor; hayır, hepinizin davası.

Efendim, saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. (DYP sıralarından "Sayın Hoşver'e sataşma var" sesi)

Yok, Sayın Hoşver'e sataşma yok efendim. "Bolu" dedi "Hoşver" demedi ki. Bolu'dan Bolu'ya fark var. Bolu'da kaç milletvekili var.

Sayın Bakan buyurun.

ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara Milletvekilimiz Sayın Oğuz Aygün'ün ağaç kesimiyle ilgili gündemdışı konuşmasına cevap vermek üzere huzurunuzdayım, kendisi bu konuyu gündeme getirdiği için teşekkür ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

Belki televizyonlardan, basından izlemiş olabilirsiniz; ama, hatırlatma bakımından, nerede oldu bu olay, ben, onu sizlere açıklamak istiyorum.

Biliyorsunuz, bu, Gençlik Caddesi üzerinde bulunan Vilayetler Hizmet Birliğinin tapulu malı olan yerde olmuştur. Ben, tabiî ki basının ve çevre halkının tepkisini televizyonda gördükten sonra bölgeye gidip inceleme yaptım. Bu ağaçlar kaç senelik ağaç, burada, Vilayetlere ait çok sağlıklı bir bina yapılabilir mi, yapılamaz mı; yani, bu ağaçları kesmeye değer mi, değmez mi, bunun bir incelemesini yaptım. Teknik eleman olmam dolayısıyla da, orada binanın nasıl yapılaşacağını, bahçeli nizam genelde, önden çekme mesafesi var, yandan çekme mesafesi var, köşe başında bir arsa ve dolayısıyla, Sayın Valimize de, bir gün sonra -pazar günü oradaydım- pazartesi günü telefon edip "size uygun bir bina yapılamayacak, burada birtakım çekme mesafeleri var, istediğiniz, sağlıklı bir binayı da yapamayacaksınız. Ayrıca, bu ağaçları, otuz senelik, kırk senelik ağaçları kesmeye değer miydi; oradaki çocuklarımızı, yöre insanımızı üzmeye hakkımız var mıydı acaba" dediğimde "benim buna ihtiyacım var" dedi. Saygı duyarız, elbette ki kendisinin görüşüdür, doğru da olabilir; ancak, ona yetecek bir binayı yapacağına kesinlikle inanmıyorum ve kırk senelik ağaçların kesilmesi konusunda da... Tabiî ki, çok değerli Orman Bakanımız, ağaçlarla ilgili, bizden çok daha fazla bilgiye sahiptir; onu da biliyoruz.

Orman Genel Müdürüne de telefon açıp, konuştuğumda, ağaçların kesilmesi, taşınması, nakliyesi konusunda bir işlem yapılması gerektiğini söylediler. Demek ki, insanlar, bir yeri tahrip ederken veyahut bir ağacı keserken, yeşile zarar verirken, biraz duyarlı olmak mecburiyetindeler; eğer, duyarlı olursak, yeşili koruyabiliriz, ağacı koruyabiliriz ve dolayısıyla çevremize de zarar vermeyebiliriz.

Onun için -bu valilik olur, başka bir kurum olur, kaymakamlık olur, belediye olur, ne olursa olsun- yetişmiş, gelişmiş ve çevreye olağanüstü güzellik sağlayan bir ortamı yok etmeye hakkımız yok.

Bugün, bir Alman heyeti geldi; aynen şunu söylediler: "Eğer, orman katliamları böyle giderse, çevre böyle tahrip edilirse, dünyadaki oksijen miktarı, yirmibeş sene sonra insanlara yetmeyebilir." Bu, bilimsel  bir çalışmanın sonucu. Şimdi, biz, yeşilimizi koruyamazsak... Ülkemizi ziyaret eden Macaristan Başbakanı, Ankara'nın üzerinde gezerken "Ankara'nın yeşilini beğenmedim, Ankara bize göre çorak bir il görünümünde" derse, biz bundan üzüntü duymalıyız. Demek ki, Avrupalısı veya başka ülkelisi...

Ben, Türk insanının yeşile saygı duymadığını söylemiyorum, asla böyle bir şey yok; ancak, yeterince saygı ve sevgi göstermediğimize inanıyorum. Onun için, yöreye gittiğimde de -değerli milletvekilim söylüyor- gerçekten hüzünlendim. 60 kutrundaki ağaç nasıl kesilmiş?! Bir de, insanlara yalan söyleyerek bir yere varamazsınız. "Biz, buraya, bunu budamaya geldik" deniyor; ama, budarken kökünden kesilmiş. Bu, nasıl bir uygulama; bunu merak ediyorum.

Onun için, buradan kimseyi suçlayarak değil; ama, ağacımızı, yeşilimizi korumazsak, çevremize sahip çıkmazsak, ülkemizin ormanlarına sahip çıkmazsak, otuna, bitkisine, yeşiline, çiçeğine sahip çıkmazsak, bir gün gelecek, bunların bize vereceği oksijene ihtiyacımız olabilir diyorum. O yüzden, ben, tekrar, değerli milletvekilim konuyu gündeme getirdiği için kendisine teşekkür ediyorum.

Ayrıca, bir konuyu daha ifade etmek istiyorum: Ben, Hukuk İşlerine, bu konudaki çalışmalarla ilgili ne yapabiliriz diye bir çalışma yapmaları talimatını verdim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şu an arkadaşlarımız çalışıyor, ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde girişimlerde bulunuluyor, yasal bir iş yapılacaksa, onu da yapacağımızı kesinlikle burada ifade ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Efendim, gündemdışı son söz, orman mülkiyeti sorunları hakkında söz isteyen, Trabzon Milletvekili Sayın Nail Çelebi'ye aittir.

Buyurun Sayın Çelebi. (MHP sıralarından alkışlar)

Sürenizin 5 dakika olduğunu hatırlatırım; bugün biraz süreleri aştık.

NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Herkese göstermiş olduğunuz toleransı bize de göstereceğinizi umuyorum.

BAŞKAN - Bugün aştık efendim süreleri.

Sayın Bakanlar da cevap verince, tam bir denetim günü oldu.

3. – Trabzon Milletvekili Nail Çelebi'nin, ormanlar üzerindeki devlet mülkiyeti  sistemine  ilişkin  gündemdışı  konuşması  ve  Orman   Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı

NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de devlet orman mülkiyeti hakkında gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

1870 tarihli Orman Nizamnamesinin yayımlanmasına kadar ormanlar, herkesin yararlanmasına açık, hava gibi, su gibi yararlanılan doğal kaynaklardan bir tanesiydi. 1858 yılında çıkarılmış olan Arazi Kanunnamesi, ormanlardan herkesin serbestçe faydalanabileceğini ve bir başkasının yararlanmasına engel olunamayacağını öngörmüştür. Bu dönemde ormanlardan yararlanma disiplin altına alınmaya çalışılmış ve 1870 tarihli Orman Nizamnamesiyle ormancılığımıza bir yön vermek için çaba sarf edilmiş ve bu arada, orman mülkiyeti konusuyla ilgilenilmiştir.

1937 yılında çıkarılan 3116 sayılı Orman Yasasıyla, ülkemizde, devlet ormancılığı dönemi başlamıştır. Yasayla, ormanların, özel kişi ve kuruluşlarca işletilmesine son verilmiş; devlet ormanlarının, devlet tarafından işletilmesi ilkesi benimsenmiştir.

1945 yılında çıkarılan 4785 sayılı Yasayla da tüm ormanlar devletleştirilmiştir. 1950 yılında da orman mülkiyeti konusunu ilgilendiren iki yasa çıkarılmıştır; bunlardan birisi, 5653 sayılı, diğeri de 5658 sayılı Yasadır. 5658 sayılı Yasa, 4785 sayılı Yasayla devletleştirilen ormanların bazılarını belli koşulları sağlamaları şartıyla eski sahiplerine, istedikleri takdirde geri vermek amacıyla çıkarılmıştır.

4785 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 13 Temmuz 1945 tarihinden itibaren bir yıl içinde uygun mülk edinme belgeleri ile vergi kayıtları veya uyuşmazlık durumu halinde de mahkeme belgeleriyle başvurulması durumunda devletleştirme bedellerinin alınabileceği; bir yıl içinde başvuruda bulunmayanların ise, bu haktan yoksun kalacağı düzenlenmiştir. Yasadan haberdar olabilen 156 orman sahibi süresi içerisinde başvurarak, toplam 204 763 hektarlık orman alanı için devletleştirme bedeli almıştır; bunun dışında kalan herkes, devletleştirme bedeli alma hakkından mahrum olmuştur.

Son verilere göre, yürürlükteki 6831 sayılı Orman Yasası gereği, 20,7 milyon hektar olan ülkemiz ormanlarının yüzde 99,897'si devlet ormanı, yüzde 0,017'si tüzelkişilik ormanı, yüzde 0,086'sı özel orman mülkiyetindedir. İstatistiki verilerden de anlaşılacağı üzere, orman mülkiyeti konusu, günümüzde de, orman sahibi devlet ile içinde yaşayan insanlarımız arasında büyük bir ihtilaf konusudur. Nitekim, son yıllarda, önemli ekonomik girdi kaybeden kırsal kesimde de mülkiyet sorunu nedeniyle, köylü ya bahçesindeki ağacı kesememekte ya da ormanındaki tomruğu satamadığı gibi, vatandaşın yıllarca kendinin diye bildiği, koruduğu veya işlediği arazi veya orman parçası kadastro çalışmaları sırasında 4785 sayılı Yasa gereğince elinden alınmaktadır. Atasından, dedesinden kalan tapular hiçbir işe yaramamakta veya devletin tevziden verdiği tapuların geçerliliği olmamaktadır. Ormanını veya orman parçasını koruyan, kesmeyen veya kestirmeyen vatandaşın yerine orman idaresi tarafından el konulurken; kesen, açan, tarla yapıp işleyenler, tapu almaktadır. Kısaca, ormanı veya ağacı koruyan, enayi durumuna düşmektedir. Kesenin ödüllendirildiği, koruyanın ceza gördüğü yerde, tabiî ki, kamu vicdanı da rahatsız olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde, orman idaresi, sahibi ve sınırı belli olmayan yerler için -özellikle, kızılağaç ve kestane için söylüyorum- amenajman planı diye bir plan yapmaktadır ve mahkemelerdeki davalar da, bu plan esas alınarak sonuçlandırılmaktadır. Hiçbir ölçmeye dayanmadan, hektar üzerinde yapılan bu tespitle de, bir yerin vatandaşın elinden alınması, oradaki orman idaresinin de işini zorlaştırmaktadır.

Ayrıca, amenajman planı yapılan bölgelerin büyük bir kesiminde sosyal ihtilaflı alanlar oluştuğu için, orman idaresi, işletmecilik de yapamamaktadır. Özellikle, Doğu Karadeniz Bölgesindeki 700 000 dönüm kızılağaç ormanının, hukuksal olarak kime ait olduğu belli değildir. 1937 yılında başlanan ve on yılda bitirilmesi öngörülen kadastro çalışmalarının elli yıl daha süreceği sanılmamaktadır; çünkü, yasalarda sık sık yapılan değişiklikler, bir köye, kadastro nedeniyle birkaç kez gidilmesini zorunlu kıldığından, kadastronun inandırıcılığı da ortadan kalkmaktadır.

Özellikle, 0-600 metre rakımlar arasında yer alan kesimlerde yaşayan insanlarımızın mülkiyet sorunu, bugün için, kangrene dönüşmüş durumdadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

NAİL ÇELEBİ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Orman Bakanlığı yetkilileri, Türkiye'nin yüzde 77'sinde kadastro sınırlaması yaptıklarını ifade etmektedirler; ancak, bu oran, Doğu Karadenizde yüzde 25 düzeyindedir. Bu nedenle de, bu rakamlara bakarak, sınırlama işleminin yapıldığı anlamı çıkarılmamalıdır; çünkü, tescil edilen ve tapusu alınan kadastro miktarı, Türkiye'de yüzde 27, Doğu Karadenizde yüzde 9'dur. Yani, ormanların sahibi ve sınırı, büyük oranda henüz belli değildir.

Bana göre, devletleştirme ve özelleştirme bir tercih konusudur. Her şeyden önce, halka rağmen ormancılık değil, halkla birlikte ormancılık yapılmalıdır. Sahipli arazilere orman idaresinin benimdir demesiyle ormancılık yapılmamalıdır. Ormanlar, tasarruf edenin olmalıdır. Bu itibarla, 4785 sayılı Orman Yasasının, orman tahriplerini önleme ve dolayısıyla da ormanları koruyabilme konularında iyi bir araç olup olmadığının objektif bir biçimde değerlendirilmesi gerekmektedir. Konuya bu açıdan yaklaşıldığında, 4785 sayılı Yasanın çıkarılmasıyla, ormanların daha iyi korunduğunu söyleyebilmek, bugün için mümkün değildir. 1946 yılında -dikkatinizi çekiyorum- yanan orman alanının rekor seviyede olması da, bu görüşümüzü doğrulamaktadır.

Sayın başkan, değerli milletvekilleri; takdir edersiniz ki, 1960'lı yıllara kadar yolu, 1970'li yıllara kadar elektriği, 1980'li yıllara kadar iletişim araçları bulunmayan orman köylülerinin, 1945 yılında çıkarılan 4785 sayılı Yasadan haberdar olması beklenemez. Kaldı ki, orman köylüleri, günümüzde bile bu yasadan önemli ölçüde haberdar değildir. Çoğunlukla, kadastro çalışmaları sırasında arazileri bu yüzden, bu yasa uyarınca ellerinden alınınca haberdar olmaktadırlar. Böyle olunca da, kadastro çalışmalarına bile karşı çıkılması kaçınılmaz olmaktadır.

Günümüzde, kamuoyunun konuyla ilgili şikâyetlerinin giderilmesi için, 6831 sayılı Orman Yasasının 1 inci maddesinin, orman tanımından sonra gelen ikinci fıkrasında, orman karakterinde olan bazı tapulu alanların sayılmaması gibi çözümler üretilmiştir; ancak, bunlar yeterli değildir.

Özetle açıklamaya çalıştığım tarihsel süreç içerisinde, ülkemizde, henüz tutarlı bir orman mülkiyeti rejimi yerleştirilememiştir. Bu nedenle de, ormanların etkin bir şekilde korunabilmesi için, sınırlarının belirlenmesi zorunludur. Ayrıca, devletleştirme ile koruma arasında bir bağ kurulması da artık tartışılmalıdır. Nitekim, Türkiye'de, ormanlar devletleştirilmiş, ama, korunamamıştır. Ne kadar iyi niyetlerle ve haklı sebeplerle ve gerekçelerle çıkarılırsa çıkarılsın, 4785 sayılı Orman Yasasının ormancılığımız önünde önemli bir engel durumunda olduğu, gözle görülür bir gerçektir. Bu nedenle, bahsi geçen yasal engel kaldırılıncaya ve 6831 sayılı Orman Yasasının...

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız; 2 dakikayı geçti.

NAİL ÇELEBİ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

...1 inci maddesi bilimsel hale getirilinceye kadar, Doğu Karadeniz Bölgesinde ve benzer mülkiyet sorunlarının yaşandığı yörelerde, orman kadastro çalışmaları behemehal durdurulmalıdır.

GAP'ta tarım ve sulama, DAP'ta hayvancılık neyse, DOKAP'ta da ormancılık aynı önemde olmalıdır. Bu bakımdan, öncelikle, 4785 sayılı Yasa yürürlükten kaldırılmalı ve ulusal ormancılık politikası, amaçlarımıza uygun olacağı bilimsel olarak ispat edilecek bir mülkiyet düzenlemesine dönüştürülmelidir.

Unutulmamalıdır ki, ormanı korumak toprağı korumaktır; toprağı korumak da vatanı korumaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için size teşekkür ediyor, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Yalnız söz değil, bir de müsamahamız var; üçbuçuk dakika oldu.

Sayın Bakan, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Trabzon Milletvekili Sayın Nail Çelebi'nin orman mülkiyeti sorunlarıyla ilgili gündemdışı konuşmasını yanıtlamak üzere söz aldım; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Orman alanlarının tümü kamu malı niteliğini taşımaktadır; bu niteliğinden ötürü, tapu sicilinde, mülkiyeti hazine, vasfı da orman olarak belirtilmiştir.

1850 yılında, ormanlarla ilgili ilk yazılı metin Orman Nizamnamesi olarak düzenlenmiş; nizamnamede, orman ürünlerinden yararlanma olanakları önplana çıkmıştır. Yasa temelinde ilk orman yasası, 1937 yılında 3116 sayılı Yasa olarak Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilmiş ve bu Yasanın 1 inci maddesinde, ilk orman tanımı getirilmiştir. Bu tanım çerçevesinde, 5 hektardan az, sahipli arazi üzerindeki ağaçlar ve ağaççıklar ormandan sayılmaz gibi bir istisnaya da yer verilmiştir.

Gerek Orman Nizamnamesi öncesi ve sonrasında gerek 3116 sayılı Orman Yasasının orman saymadığı yerlerde, gerçek kişilere, tüzelkişilere, vakıflara ait birçok alanda orman bulunsa bile, bu alanlara tapu verilmiştir.

13.7.1945 tarihinde, 4785 sayılı Yasa yürürlüğe girmiştir.  Bu yasanın 1 inci maddesinde, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte var olan gerçek ve tüzelkişilere, vakıflara ve köy, belediye, il özel idareleri kamu tüzelkişiliklerine ilişkin bütün ormanlar, bu kanun gereğince devletleştirilmiştir. "Bu ormanlar, hiçbir işlem ve bildirime lüzum olmaksızın devlete geçer" emredici hükmüne yer verilmiştir.

4785 sayılı Yasanın 2 nci maddesinde hangi ormanların 1 inci maddenin emredici hükmü dışında olduğu da açık olarak belirtilmiştir. "Belirtilen ölçütlere uyulmaması halinde bu ormanlar da devletleştirilir" hükmüne aynı zamanda yer verilmiştir. Bu madde, bazı ormanların istisna tutulmasını öngörmüş olmasına rağmen, bu alanların orman sayılmadığını belirtmemiştir. Bu son nokta, son derece önemlidir.

Yukarıda anlatımı yapılan yasalar kapsamında, ülkemiz genelinde, ormancılık alanlarında mülkiyet uyuşmazlıkları başlamış ve daha sonra çıkarılmış yasalarla bu uyuşmazlıklara çözüm getirilmeye çalışılmıştır.

1950 yılında -Sayın Çelebi'nin de belirttiği gibi- 5653 sayılı Yasa çıkarılmıştır, daha sonra 5658 sayılı Yasa da çıkarılarak, makilik alanların ormanlardan tefriki işlemleri ve bunların kriterleri de diğer yasayla belirtilerek, 4785 sayılı Yasayla devletleştirilmiş olan ormanların bazılarının sahipleri, istedikleri takdirde bunların kendilerine iade edileceği hüküm altına alınmıştır. Burada önemli bir husus, 5658 sayılı Yasayla getirilen iade talebi hakkına herhangi bir sınır getirilmemiş olmasıdır.

5653 sayılı Yasa kapsamında orman tahdidi yapılmış veya yapılmamış orman alanlarında, maki alanı olarak ayrılan yerlerin dağıtımı işlemleri Orman Bakanlığı dışında kurulmuş olan Toprak Tevzi Komisyonlarınca gerçekleştirilmiştir.

Ormanlık alanlar ile orman tahdidiyle sınırlandırılmış olan alanlar içinde mülk edinme olanağı bulunmamaktadır. Bu husus, gerek mevcut Anayasamızda gerek diğer yasalarımızda ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında açık olarak belirtilmiştir; ancak, Çiftçileri Topraklandırma Yasası ile İskân Yasasında "çalışmaların ormanlık alanlar dışında yapılabileceği" hükümleri yer almaktadır.

1956 yılında yürürlüğe girmiş olan 6831 sayılı Yasayla orman tanımı yeniden yapılmış, bu tanımda orman sayılan yerler ile orman sayılmayan yerler açık olarak hükme bağlanmıştır. Orman sayılmayan yer olarak belirtilen ve istisna maddelerinden (h) fıkrasında "sahipli arazide ve muhitin hususiyetlerine göre yetişmiş veya yetiştirilecek olan fıstık çamları ve palamut meşelikleri dahil olmak üzere her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklar orman sayılmaz" hükmüne yer verilmiştir.

Yasa uygulamasında ana ilke, fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri devlet ormanları içinde de yer alabildiğinden ve bu hükümde yer alan sahipliğin bu gibi yerlerde ancak tapuyla olabileceği, yine Yargıtayın yerleşik içtihatlarında hükme bağlanmıştır. Özellikle, Karadeniz Bölgesinde -ki, Sayın Çelebi Karadeniz Bölgesine atıfla konuşmasını sürdürdü- devlet ormanlarıyla iç içe yer alan kızılağaçlıkların statülerinin ne şekilde olması gerektiği yönünde son yıllarda bazı çalışmalar yapılmıştır. Kızılağaçların, istisna bentlerinden 11 inci fıkrası içinde yer alması, sahipliğin burada da yerleşmiş Yargıtay içtihatları kapsamında tapuyla mümkün olabileceği kanısına varılmıştır. Kestaneliklerle ilgili sorunlarda ise, bu ağaç türünün aşılı ya da aşısız olmasına göre farklılaştırma yapılmıştır. Aşısız kestaneliklerde sahipliğin tapuyla, aşılı kestaneliklerin ise, tapu ve diğer tasarruf belgeleriyle olabileceği belirlenmiştir.

Doğu Karadeniz Bölgesinde geniş bir alana yayılan kızılağaç ve kestane ağaçlarından yararlanmada kolaylık sağlamak açısından, Orman Sayılmayan Yerdeki Ağaç ve Ağaççıklardan Sahiplerinin Yararlanma Şekil ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 8 inci maddesi ve 18 inci maddesinin (b) bendi değiştirilmiş, bu değişiklikler 15.6.2000 ve 24080 sayılı ve 30.11.2000 tarih ve 24240 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

8 inci maddede, malik tek ise, malikin düzenleyeceği muvafakat- mutemet belgesinin noterden düzenlenmesi şart olmayıp, yapılacak işin mahiyetini belirtir şekilde, orman işletme şefliğine hitaben yazılmış bir dilekçe olması yeterli sayılmıştır. Ancak, bu dilekçenin altında -tırnak içerisinde söylüyorum- "işbu muvafakat-mutemet dilekçesi, huzurumuzda düzenlenmiş olup, imzanın, bu belgeyi düzenleyen falancaya ait olduğunu tasdik ederiz" ibaresiyle, köy muhtarı ve ihtiyar kurulunun en az iki üyesi tarafından mühürle onaylanması koşulu getirilmiştir.

Maliki birden fazla olan taşınmazlarda;

a) Orman sınırları içerisinde veya bitişiğinde olan küme halindeki her çeşit ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerlerde muvafakat-mutemet belgesi noterce düzenlenmektedir. Orman sınırları içerisinde veya bitişiğinde olan dağınık ve sıra halindeki her çeşit ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler ile orman sınırları dışında olup, yüzölçümü 3 hektarı aşmayan yerlerde ise, muvafakat-mutemet belgesinin noterce düzenlenmesi gerekli sayılmayıp, bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen usullere göre muhtarlarca düzenlenmesi, yine, yaptığımız değişiklikle hükme bağlanmıştır.

18 inci maddenin (b) bendinde de "aynı Kanunun 116 ncı maddesinin (b) fıkrası kapsamına giren yerlerden iş sahiplerinin her türlü yapacak ve yakacak ihtiyaçları, mahallî orman idaresine haber vermek ve orman idaresince tutanak düzenlenmek suretiyle karşılanır" denilmiş, bu durumda da, damga ve nakliye tezkeresi aranmayacağı hüküm altına alınmıştır.

Bu yerlerden sahiplerinin pazar satışı amacıyla yapacakları kesim talepleri ise, bu yönetmeliğin 10 uncu maddesine göre kurulacak heyetçe incelenerek, arazide alınan notlar ve düzenlenen arazi keşif tutanağına dayanarak, kesim izni verilsin ya da verilmesin, büroda inceleme raporu, harita ve kroki düzenlenmesi yine hüküm altına alınmıştır.

Kesim izni verilmişse, yapacakta, dikili kabuklu gövde hacim miktarı 15 metreküpe kadar, yakacakta ise, 30 stere kadar olan taleplerde inceleme raporu ve ekleri işletme müdürlüğünce onaylanmaktadır. Yapacakta, dikili kabuklu gövde hacim miktarı 15 metreküpü, yakacakta ise 30 steri aşan taleplerde ise, inceleme raporu ve ekleri işletme müdürlüğünce incelenip, uygun görüş alındıktan sonra, onaylanmak üzere orman bölge müdürlüğüne gönderilmektedir. İnceleme sonucunda kesim izni verilmeyeceği anlaşılırsa, işletme müdürlüğünce, durum, gerekçeleri açıklanmak suretiyle, bir yazıyla talep sahibine bildirilmektedir; ayrıca, orman bölge müdürlüğüne bilgi verilir. Bu değişiklikler yönetmelikte gerçekleştirilmiştir.

Karadeniz Bölgemizde ormanlık alanlardan açılarak çaylık, fındıklık alanlara dönüşmüş büyük alanlar vardır. Bu alanların sorunlarının çözümü ve yasa kapsamında uygulamalarının yapılması, Bakanlığımız ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce, 3402 sayılı Kadastro Kanunu kapsamında, birlikte çalışma yapılarak gerçekleştirilebilecektir. Bu kapsam ise, 6831 sayılı Yasanın değişik 2/B maddesiyle orman sınırları dışına çıkarılmış olacak yerlerin 2924 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilmesi aynı zamanda önem taşımaktadır.

Kızılağaç, kavak gibi hızlı büyüyen bir ağaç türüdür ve Karadeniz'de yoğun olarak bu ağaç yetiştirilmektedir, hem de yetişmektedir. Ancak, orman ağacı sayılması dolayısıyla, özellikle Karadeniz Bölgesindeki vatandaşlarımız kendi mülkleri üzerinde yetişen bu ağaçları değerlendirirken pek çok sıkıntıyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu sıkıntıları ortadan kaldırmak üzere, Orman Bakanlığı olarak bir taslak hazırladık. Bu taslak, çeşitli kamu kuruluşlarının ve sivil toplum kuruluşlarının görüşlerine açılmıştır. Bu görüşler bakanlığımıza gelmiştir. En kısa zamanda, ekonomiyle ilgili yasalar geçirildikten sonra, Bakanlar Kurulumuza sunulacak, oradan da Parlamentonun önüne gelecektir.

Ülkemiz genelinde mevcut 20 703 000 hektar orman alanımızın 15 706 000 hektarlık bölümünün orman kadastrosu tamamlanmıştır. Çalışmalara devam edilmektedir; yani, dörtte üçlük bir bölümün çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda, 6831 sayılı Yasanın değişik 2/B maddesiyle de, orman sınırları dışına çıkarılmış 460 000 hektar alan bulunmaktadır.

Karadeniz Bölgemizde, orman kadastro çalışmaları yoğun mülkiyet sorunları nedeniyle duraklayarak devam etmektedir. Bölge itibariyle; ancak ormanlık alanların yüzde 12'si düzeyinde bir kadastro çalışması bu bölgemizde gerçekleştirilmiştir; çünkü, bölge son derece sarp bir bölgedir, ulaşım dahi büyük güçlüklerle yapılabilmektedir. Mülkiyet sorunlarını, bu bölgemizde ancak ka-dastro çalışmaları yapabilirsek aşabileceğiz. Kadastro ve mülkiyet konulu davalarda -son beş yılda- belli ölçülerde de olsa azalmalarla karşı karşıyayız. Bu sorunlar, örneğin 1996 yılında 42 500 mülkiyet davası varken, 2000 yılında bu dava sayısı yaklaşık dörtte 1 oranında azalma göstermiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Değerli Başkanını ve üyelerini saygıyla selamlıyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ederim.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Sunuşlarımız çok fazla olduğundan, kâtip üyenin yerinde oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – İstifa eden ve istifası kabul edilen M. Cumhur Ersümer'den boşalan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına Bartın Milletvekili Zeki Çakan'ın atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/816)

8 Mayıs 2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İLGİ: Başbakanlığın, 8 Mayıs 2001 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-300-02/7319 sayılı yazısı.

İstifa eden ve istifası kabul edilen M. Cumhur Ersümer'den boşalan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına, Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 109 ve 113 üncü maddeleri gereğince atanmıştır.

Bilgilerinize sunarım.

Ahmet Necdet Sezer

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN- Bilgilerinize sunulmuştur efendim.

Hayırlı, uğurlu olsun Sayın Zeki Çakan'a.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

2. – İspanya Parlamento Başkanı Luisa Fernada Rudi Ubed'in vaki davetine icabetle, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen 15-19 Mayıs 2001 tarihlerinde Madrid'de düzenlenecek "XII. EUREKA Parlamentolararası Konferansı"na katılacak üç kişilik Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/817)

9 Mayıs 2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

İspanya Parlamento Başkanı Luisa Fernada Rudi Ubed'in vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen üç kişilik Parlamento heyetinin, 15-19 Mayıs 2001 tarihleri arasında "XII. EUREKA Parlamentolararası Konferansı"na katılması, TBMM'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun 28.3.2001 tarih ve 75 inci Birleşiminde kabul edilmiştir.

Anılan kanunun 2 nci maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen üyelerimizin isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

        Ömer İzgi

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

Ali Tekin (Adana)

Nidai Seven (Ağrı)

M. Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

BAŞKAN- Bilgilerinize sunulmuştur efendim.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

3. – Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın (6/1166, 6/1171, 6/1181) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/368)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 400, 404, 414 üncü sıralarında yer alan (6/1166, 1171, 1181) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

     Murat Akın

           Aksaray

BAŞKAN- Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir diğer tezkeresini okutup, oylarınıza sunacağım:

4. – Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-Estonya Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/818)

8 Mayıs 2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 2.5.2001 tarih ve 76 sayılı Kararı ile Türkiye-Estonya Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulması uygun mütalaa edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca, anılan Dostluk Grubunun kurulması Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

        Ömer İzgi

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

KAMER GENÇ (Tunceli)- Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN- Efendim, tezkereyi oylarınıza sunacağım, Sayın Genç karar yetersayısının aranılmasını istedi, karar yetersayısının olup olmadığını da arayacağım efendim.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Kaç dakika ara vereyim Sayın Tümen? (FP sıralarından "yarım saat" sesleri)

AYDIN TÜMEN (Ankara) - 10 dakika yeter Sayın Başkan.

BAŞKAN - 16.20'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.09
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 16.22

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin ÇELİK (Van), Burhan ORHAN (Bursa)

 

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

4. – Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-Estonya Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/818) (Devam)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye-Estonya Parlamentolararası Dostluk Grubu'nun kurulmasına ilişkin tezkeresinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

Oylama için 2 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkeresi kabul edilmiştir efendim; karar yetersayısı vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair bir tezkeresi vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım efendim.

5. – Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/819)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık Divanının 2.5.2001 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

        Ömer İzgi

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

"Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy, hastalığı nedeniyle 12.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 30 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Antalya Milletvekili Osman Müderrisoğlu, mazereti nedeniyle 27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Bitlis Milletvekili İbrahim Halil Oral, mazereti nedeniyle 27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İçel Milletvekili Ayfer Yılmaz, hastalığı nedeniyle 12.4.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İstanbul Milletvekili Abdülkadir Aksu, hastalığı nedeniyle 28.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 22 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İstanbul Milletvekili Aydın Menderes, hastalığı nedeniyle 26.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 21 gün ve 1.5.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

"İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları, hastalığı nedeniyle 12.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün ve 5.4.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 81 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

"Kahramanmaraş Milletvekili Metin Kocabaş, hastalığı nedeniyle 2.4.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Karabük Milletvekili İlhami Yılmaz, mazereti nedeniyle 26.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Karaman Milletvekili Hasan Çalış, mazereti nedeniyle 27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu, mazereti nedeniyle 27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

"Kocaeli Milletvekili Sefer Ekşi, hastalığı nedeniyle 20.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 51 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Konya Milletvekili Özkan Öksüz, mazereti nedeniyle 27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Malatya Milletvekili Basri Coşkun, mazereti nedeniyle 27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

"Nevşehir Milletvekili Mükremin Taşkın, mazereti nedeniyle 26.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Osmaniye Milletvekili Mehmet Kundakçı, hastalığı nedeniyle 21.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı, hastalığı nedeniyle 24.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 22 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Şanlıurfa Milletvekili Niyazi Yanmaz, mazereti nedeniyle 27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 16 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Trabzon Milletvekili Nail Çelebi, mazereti nedeniyle 27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün."

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer, hastalığı nedeniyle 21.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 11 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Van Milletvekili Fetullah Gültepe, mazereti nedeniyle 24.4.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 27 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bir sayın milletvekiline ödenek ve yolluğunun verilmesine dair bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

6. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'na ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/820)

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'na, İçtüzüğün 154 üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi, Başkanlık Divanının 2.5.2001 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

        Ömer İzgi

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

Kanun teklifinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

7. – Hakkâri Milletvekilleri Evliya Parlak, Mecit Piruzbeyoğlu ve Hakkı Töre'nin, Yükseköğretim  Kurumları  Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tekliflerini (2/450) (S. Sayısı: 543) geri aldıklarına ilişkin önergeleri (4/369).

                      Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulun "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" başlıklı gündeminde; Hakkâri Milletvekilleri sıfatıyla, birlikte Başkanlığınıza sunduğumuz yasa teklifimiz, 543 sıra sayıyla yer almaktadır.

Teklifimizle önerdiğimiz yasa değişikliği, Genel Kurulda kabul edilen 4633 sayılı Yasayla gerçekleştirildiğinden, bu teklifimizi geri almak istiyoruz.

Gereğini emirlerinize arz ederiz.

 

Evliya Parlak

Mecit Piruzbeyoğlu

Hakkı Töre

 

Hakkâri

Hakkâri

Hakkâri

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teklif geri verilmiştir.

Gündemin sözlü sorular kısmına geçmeden önce, Antakya'da meydana gelen sel felaketinde Çekmece İlçesi Gültepe Mahallesinden Bekir Hattatoğlu, maalesef, hayatını yitirmiştir; ailesine başsağlığı, kendisine de Tanrı'dan rahmet diliyorum.

13, 49 ve 52 nci sıralarda bulunan sözlü soruların arka arkaya cevaplandırılmasını Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk istemektedir efendim.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

IV. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.– Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, İç Anadolu Bölgesinin ulaşımına ve Ankara-Gölbaşı-Şereflikoçhisar-Aksaray-Ulukışla arasında bir demiryolu bağlantısı kurulup kurulmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması  (6/652)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru, üç birleşimde de cevaplandırılmadığına göre, yazılı soruya çevrilmiştir.

Sayın Çelik, buyurun efendim.

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda Ankara'yı hem güneye hem doğuya bağlayan çok önemli bir yol güzergâhı var; karayolu güzergâhı olarak da önemli. Ankara-Şereflikoçhisar hattı, gerçekten, trafik yoğunluğu çok fazla olan ve tek şerit olarak gidiş-gelişi ihtiva eden bir yol. Bu yol, hem karayolu taşımacılığı itibariyle büyük bir yoğunluğu taşıyor hem yolcu itibariyle büyük bir yoğunluğu ihtiva ediyor ve çok büyük kazalara sebebiyet veriyor.

Bu arada, Şereflikoçhisar İlçemizde de, malum, bir tuz yoğunluğu var. Burada iki tane tuz işletmemiz var. Biz, bu suali sorarken, buraya hem bir canlılık getirmesi hem karayoluna bir alternatif olması hem de o bölge insanının da bundan istifade edecek şekilde ulaşımını kolayca sağlaması gayesiyle bu işi soru önergesi haline getirmiştik; ama, bu soru önergemizi yönelteli aşağı yukarı iki yıl oldu; maalesef, bugüne kadar bir cevap alamadık. Bugünkü şartlarda, Ulaştırma Bakanlığının yapmış olduğu çalışma içerisinde buna yer verilip verilmediği konusunu da bilemiyoruz. Ümit ediyoruz ki, yazılı cevapta, bize, programa alınabileceği şeklinde bir müjde verebilirler.

Ankara-Gölbaşı ve gerçekten, Şereflikoçhisar'a bir canlılık getireceği, hem karayolu taşımacılığına bir alternatif olarak o yükü hafifleteceği hem de oradaki insanımızın ticarî potansiyelini artıracağı sebebiyle böyle bir teklifte bulunmuştuk; ümit ediyoruz ki, programa alınır ve o yöre halkımıza bir imkân tayin edilir.

Bana söz verdiğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik.

2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Rusya'dan helikopter alınacağı yolunda basında çıkan haberlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/658)

BAŞKAN - Cevaplayacak sayın bakan?.. Yok.

Üç birleşimde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre yazılı soruya çevrilecektir.

Sayın Uzunkaya buyurun; süreniz 5 dakika.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Soru önergemin üzerinden tam -31.3.2000- 13 ay geçti. Tabiî, Sayın Başbakana yönelttiğimiz bir soruydu, bugüne kadar da maalesef, bir cevap alamadık.

Yalnız, müsaadenizle, az önce gündemdışı bir konuşmada, değerli bir arkadaşımız, şahsen, DSP Grubu içerisinde en çok saygı duyduğum kıymetli bir arkadaşımız Oğuz Aygün Bey, gerçi kendisiyle konuştum; ama, yanlış anlaşıldı. Bu kürsüden, benim, kendilerine bir sataşmam olmadı. Ankara'da, valiliğin icraatıyla yaşanan olumsuzluk hepimizi üzdü, bendenizi de üzdü. İnanıyorum ki, Çevre Bakanımız Sayın Fevzi Beyi de üzen bir hadisedir; ama, benim üzüldüğüm, daha açığı "Sayın Bakanımız, üzüntülerini göz yaşıyla ifade etti" diye söyleyince, bakanlık, göz yaşıyla değil, hukuku harekete geçirir ve yetkisini kullanır diye düşündüm; çünkü, eğer, Türkiye'nin başkenti Ankara'da, valilik, bu kadar lâyüsel davranırsa, 81 ilimizin ve sayıları bini aşan ilçelerimizin kaymakamlarının, aynı lâyüsellik içerisinde, fütursuz, yanlış ve katliama dönüşebilecek yeşil kıyımına girmesi kaçınılmaz olur.

Ankara'nın merkezinde böyle bir olay meydana gelecek, valiye müdahale edemeyeceğiz!.. Ağaçları budamak için gidenler, yanlışlıkla, tesadüfen, ayağına baltayı kaçırmış adamın kanatması gibi, ağacı kökünden kesecek ve bu, bir yanlışlık olacak; bunu da, mantık kabul etmez. Benim eleştirim onaydı, yoksa, kişisel olarak, özellikle, Sayın Oğuz Aygün beyefendiye kişisel bir serzeniş anlamında değildi ifadem. Bu ifadeyi, burada, tashih etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, benim daha önce Sayın Başbakandan sorduğum sorumun, üzülerek ifade ediyorum, aciliyeti vardı kanımca o günlerde. Rusya Başbakan Yardımcısı Türkiye'ye gelmişti hatırlayacaksınız geçen sene üçüncü ayda. Rusya Federasyonu Başbakan Yardımcısı İlya Klebanov'un Türkiye gezisinde... Şimdi, bakın, elimde resmî belge var ve ben, bu belgeden dolayı Sayın Başbakana sordum. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün anında yaptığı bir tercümeyle, İzvestia Gazetesinde yayınlanan bir haberdi işin konusu ve ciddîydi. Çünkü, o günlerde, Türkiye'nin 4,5 milyar dolarlık 145 adet...

İşte, isterseniz, ben, sorularımı burada zikredeyim: "Türkiye'nin, Hava Kuvvetleri adına satın alacağı ifade edilen helikopterlerle alakalı olarak 2.3.2000 tarihli Rusya'da münteşir İzvestia Gazetesinin internet sayfasında Boris Vinogradov imzasıyla yayınlanan yazısında, Rus Başbakan Yardımcısı İlya Klebanov'un Ankara ziyaretinin verimli geçtiği ya da Türkçe adıyla 'Erdoğan' tipi helikopter satışının kesinleştiği iddiaları doğru mudur?" Yani, o gün için Sayın Başbakan Yardımcısının, hem Türkiye'deki temaslarında hem de Türkiye dönüşü Rusya'ya gittiğinde yaptığı çok enteresan açıklamaları olmuş ve mesela haberde deniliyor ki "Ankara ziyaretinin bu kadar verimli olacağını kimse düşünmüyordu sanırım. Hele, Klebanov'u yakından ilgilendiren askerî sanayi tesislerinin geliştirilmesi alanında ise hiç düşünülmüyordu." Bu tercüme, Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce yapılan bir tercüme. "Herkes Türkiye'yi bir NATO ülkesi olarak görmeye alıştı.

Peki, bizim potansiyel bir düşmanımız olan bir ülkeyle -yani, Türkiye'yi kastediyor yazar- ne gibi bir ilişkimizi olabilir? Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği döneminde Türkiye'yle silah alış verişimiz hiç olmazdı. SSCB'nin dağılmasından sonra ise, bu ülkeyle binlerce kalaşnikof marka makineli tüfek, polis için onlarca panzer ve helikopter satıldı. Bu kadar, daha fazlasını Rusya, jeopolitik çıkarları doğrultusunda yapamadı, yapamazdı" diyor ve ilave ediyor: "Biz, silah bağlantısını yaptık, 4,5 milyar dolarlık, İsrail ve Rus yapımı helikopterler Türkiye'ye verilecek."

Bizim de, o gün Başbakandan sorumuz "resmî ihale henüz yapılmadığı halde Rus-İsrail ortaklığı bu helikopterlerin alımıyla ilgili, karşı tarafa bir teminat ve garanti verilmiş midir ki, Rusya Başbakan Yardımcısı böyle bir açıklamayı yapıyor?"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum, sorumun bir bölümü var.

"Rus şirketleri KAMOV, ROSVOORUJENİE (Rus Askerî Donanımı), İsrail Şirketi AIRKRAFT INDASTRIZ'in üretimi, 4 milyar dolarlık 145 helikopterle ilgili ihalenin kesinleştiği iddiası asılsız ise, Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce anında tercüme edilen bu mektup ilgililere iletildikten sonra, Başkanlığımız bir tekzipte bulunmuş mudur?

Rusya'dan, bugüne kadar, emniyet teşkilatımız ve askerî savunmamız adına satın alınan silahların alınış tarihi, usul, isim, miktar, cins ve maliyetleri nedir?" diye sorduk.

Değerli arkadaşlar, üzüntüm şu: Bakın, 600 küsurdan fazla soru önergesi var, sırada bekliyor. Kanımca çok önemli olan böyle bir konuda, bugüne kadar Başbakanlığın, milletvekillerinin sorularını kale almaması fevkalade üzüntü verici ve Parlamentoya saygı açısından da düşündürücüdür.

Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

3.  – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, "Basında Bugün" adlı bültenin içeriğine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/659)

BAŞKAN - Soruyu cevaplayacak Başkanlık temsilcisi olmadığından, soru, yazılıya çevrilmiştir.

Sayın Musa Uzunkaya, buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz "Basında Bugün" bülteni hemen hemen her gün hepimize dağıtılıyor. Tabiî, bu, Basın ve Halkla İlişkiler Dairesince hazırlanan bir bülten. Gerçekten, milletvekili arkadaşlarımızın -bendeniz de dahil- bazen, diğer basını tarama imkânı olmuyor. Az önce belirttim, Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce tercümesi yapılan bir metni -mesela, Izvestia Gazetesinde neyin çıktığını- özel merakımla ilgilendim, takip ettim ve faksla aldım. 20 nci Dönemde ve daha önceki dönemlerde milletvekilliği yapan arkadaşlarım çok iyi hatırlayacaklardır; "Basında Bugün" bültenimizin son bölümünde, 4-5 sayfayı, bazen 7-8 sayfayı bulan, dış basından tercümeler vardı. Yani, Batı'nın, komşularımız olan ülkelerin, Türkiye'yle ilgili konularda neler söylediklerini... Tabiî, belki, her zaman internete girme, anında haberleri takip etme imkânımız -danışmanlarımız aracılığıyla da- çok kere mümkün olamamaktadır. Benim sorum bununla ilgiliydi.

Soruyu, o günkü Meclis Başkanı Sayın Yıldırım Akbulut Beyefendiye yöneltmişim ve tabiî, bu sorumuz, bugünkü Başkan veya Başkanvekillerimiz için de geçerlidir. Diyorum ki "Basında Bugün bülteninde, Türkiye'yi ilgilendiren, dış basında geçen önemli haberlerin, eskiden olduğu gibi, birkaç sayfa -zaten özet olarak veriliyordu- özet olarak verilmesi, bizim merak ettiğimiz veya bizi ilgilendiren, Türkiye'yi ilgilendiren konulara, parlamenterlerin mutlaka bilgi sahibi olması gereken konulara, anında vukufiyet kespetmiş olalım. Herhangi bir şekilde, Parlamentoda veya değişik zeminlerde, gündeme getirilmesi ve takip edilmesi gerekiyorsa, takip edilmiş olsun."

Talebimiz fevkalade basit olmasına rağmen, dediğim gibi, maalesef, ne Meclis Başkanlığımız ne de diğer birimlerimiz -tabiî, benim deminki eleştirim Başbakanaydı; ama, biz sürekli Meclisteyiz- böyle bir soruyu, olumlu bir şekilde sonuçlandırıp, cevap verme gereğini duymamıştır. Ancak, burada konu telaffuz edildikten sonra, temenni ederim ki, Sayın Meclis Başkanımız ve özellikle bu birimle ilgili Başkanvekillerimizden hangi arkadaşımız ilgileniyorsa konuyu takip eder. Eskiden olduğu gibi, bültenin son bölümüne "Dış Basından Seçmeler" başlığı altında, ülkeyi ilgilendiren, uluslararası konjonktürde bizi yakından ilgilendiren konularda özetleri yerleştirmiş olur.

Bu umut ve temenniyle Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, esas itibariyle cevabımız, siz soruyu verdikten itibaren hazır; ama, kürsüden cevap vermesi gereken hiçbir başkanvekilimiz, şu sıralarda burada bulunmadığı için, bu, her seferinde geri gidiyor. Sayın Başkanın cevabı yazılı, hazır duruyor.

Bizim arkadaşlarımız, bu bülteni hazırlamak için sabah saat 07.00'de mesaiye başlıyorlar. Yabancı basın daha sonra geldiğinden, saat 11.00'de elinize geçebilmesi için, önce 22 gazeteyi tarayıp, bülteni hazırlıyorlar. Yabancı basının basılmamasının sebebi ise, bu bültenin, sizin elinize saat  11.00 ile 12.00 arasında geçmesi içindir; ama, sorunun da cevabı hazırdır.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bültenler erken elimize geçsin amaçlı düşünülmüş buyuruyorsunuz. O zaman, eğer mümkünse ertesi günkü bültenin arkasına, bir önceki günkü tercüme konulsun; varsın, bir gün sonra gelsin bize. Biz, bir gün önceki yabancı basının hakkımızdaki yazdıklarını, bir gün sonra da öğrensek gam değil. Ben, İzvestia Gazetesini kalkıp Başbakanlık Enformasyondan arayacağıma, oradan bulmuş olurum.

BAŞKAN - Doğru söylüyorsunuz, ben de sizinle aynı kanaatteyim.

İlgili birime bu ikazınızı ileteceğim efendim; teşekkür ederim.

Burada 1,5 sayfalık cevap hazır; ama, ben buradan okuyamıyorum; usule uyalım, kurallar esas diyoruz ya ondan...

4. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi için verilen ilan ve reklamlara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/661)

BAŞKAN - Soruya cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Soru, aynı şekilde yazılıya çevrilmiştir.

Sayın Uzunkaya, söz istiyor musunuz efendim?..

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Aslında yerimden de konuşabilirim Sayın Başkan...

BAŞKAN - Hayır efendim, buyurun, kaideyi bozmayalım; kısa konuşun, yine konuşun. Kaç ay beklediniz bilmiyorum. Söz hakkı sizin bugün.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi, tekrar saygıyla selamlıyorum.

Benim, daha önce, özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Yüksel Yalova Beyefendiye, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi ve halka açılmasıyla ilgili, basında, medyada yer alan birkısım iddialarla alakalı bir sorum oldu. Tabiî, bugüne kadar hep söylenen şeyler şunlardır: Türkiye'de, genellikle, özelleştirme yapılırken, kanımca, zemin yanlış oturtuldu; arkasından gelen her şey de yanlış gidiyor. Bunlardan birisi de şu: Belki rakamlar çok abartılıdır; ama, neredeyse özelleştirmeden gelen miktar kadar para, özelleştirmenin reklamlarına ayrılmıştır ve özelleştirme giderleridir. Gazetelerde, televizyonlarda, dergilerde, bilboardlarda, değişik yerlerde korkunç derecede reklam... A kurumunun reklamını önceden yapıyoruz ve yığınla paralar veriyoruz. Hatta, birkısım özelleştirmelerde -yine basından yakından takip ediyorsunuz; bu, hepimizi ilgilendiren bir konu, netice itibariyle bir millî servet- 7 milyar dolarlık, 8 milyar dolarlık bir özelleştirmede, tamamı açısından söylüyorum, global olarak bakılınca, yine milyarlarca dolara varan oranlarda, yüksek düzeylerde reklamlar verilmiş. Mesela, şurada, bendenize gönderilen reklam listeleri var; bunları size okusam yarım saat sürer; kime, hangi gazeteye, hangi dergiye... Yani, neticede Özelleştirme İdaresi Başbakanlığa bağlı.

Daha önce de, bir vesileyle, bir komisyon çalışması esnasında arz etmiştim; devletin 5 tane televizyon kanalı var; 1, 2, 3, 4, 5... 5 tane kanal; bunlar, devlet televizyonu. 8 500 civarında da personel çalışıyor ve son aylarda da, korkunç derecede yeni yeni personeller alınmış. Şimdi, bu kadar televizyon kanalı varken ve esasen, bu reklamın, bu televizyon kanalları aracılığıyla yapılması, çok düşük maliyetle yapılması mümkünken, belli ki -ben, burada isimlerini saymayacağım- çok sayıda...

Bana verilen cevabı tatminkâr bulmadığım için -yazılı soruya çevrildi- bunun, Meclis gündeminde, mutlaka bakan tarafından telaffuz edilmesi gerektiği için, bunu, buraya taşıma ihtiyacını duydum. Bizim, özelleştirme içerisinde, bu kadar yüksek düzeyde reklam parası, reklam pastası dilimi ayırmaya hakkımız olmadığını düşünüyorum. Yani, kaşıkla toplayıp, kepçeyle dağıtmak gibi bir şey bu... Zaten, özelleştirirken bir yığın şaibelerle özelleştirme yaptırıyoruz. Türkiye'nin gerçeği bu; ama, bir taraftan özelleştirirken... İşte, burada, liste liste, Sayın Bakan bana takdim ettiler; "işte, şuraya verdik, buraya verdik, yüzde 97'si filan basına, 37'si..." Bakın, bütün gazeteler ve dergiler şu listede; kime ne kadar verildi...

Onun için, benim ricam, özelleştirmeden sorumlu Sayın Devlet Bakanı ve yetkililerinden talebimiz şudur: Özelleştirme için mutlaka reklam verilecekse... TRT'nin, yılda 235 milyon dolar civarında sübvanse edildiği söyleniyor; doğru mudur değil midir bilmiyorum; ama, ilgili bakan, keşke bize cevap verse... Yani, bir taraftan 8 500 personel istihdam edeceksiniz, hatta, her gün yeni eleman alacaksınız; öbür taraftan, bu kanallarda, devletin kanallarında, devletin kurumlarının özelleştirilmesi için reklamı, ya sıfır maliyetle veya çok düşük fiyatla yaptırmayıp, belli özel televizyonları ve gazeteleri kollama amaçlı...

Benim, onlara özel muğberriyetimden değil; ama, kaşıkla alıp kepçeyle veriyoruz; bunun mantığı yoktur. Sayın Bakan ve ilgililerin, özelleştirmelerin reklamları için yaptıkları bu harcamaların fütursuz ve haksız bir harcama olduğunu düşünüyorum.

Zaten, özelleştirirken bir yığın sıkıntılarla karşılaştığımız bu kurumlar, sağlıklı bir şekilde özelleşsin diye temenni ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

5. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, DMS sonucuna göre yapılacak atamalara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/662)

BAŞKAN - Sayın Bakan?.. Yok.

Soru, yazılı soruya çevrilmiştir.

Sayın Uzunkaya, buyurun.

MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Her soruda çıkmasın, yerinden konuşsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, usulümüzde o yok. Sayın Uzunkaya lütfetti, "yerimden cevaplandırabilir miyim" dedi, ben kabul etmedim. Bugün, Uzunkaya'nın günü efendim, herkesin bir günü var.

VAHİT KAYRICI (Çorum) - Yorulmasın diye...

BAŞKAN - Yorulmaz efendim, yorulmaz...

Buyurun Sayın Uzunkaya.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, aslında, bu konu da, yine, hepinizi ve hepimizi ilgilendiriyor; DMS... Ne olacak bu ülkedeki DMS mağdurlarının hali? Hepimiz soruyoruz... Bölgenize gittiğiniz zaman, hangi partiden olursanız olunuz, iktidarda, muhalefette, her gün sizi en çok aradıkları konu, telefonlarla sordukları konu, "biz DMS sınavına 17 Ekim 1999'da girmiştik, o gün kazandık, puanımız şu hâlâ bir yere giremedik" diyorlar 80 puan, 90 puan ne ise...

Bakın değerli arkadaşlar... Benim sorularımda...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Niye çarpıtıyorsunuz?!

MUSA UZUNKAYA (Devamla) -Bakın, sınavın şekline bir şey demiyorum... Bakın, sınavın şekline bir şey demiyorum... Açık bir kanaatimi söyleyeyim, 57 nci hükümetin belki yaptığı en iyi uygulamalardan... Uygulamasındaki sağlıklılık belki tartışılabilir; ama, en iyi konulardan birisi, DMS'yi merkezî usule getirmesidir. Bunu sadece burada söylemiyorum, her yerde söylüyorum. Usul olarak doğru, kayırmacılık olmamalı, olmadı belki; ama, mesela birinci yerleştirmede, "manuel" tabir edilen; yani, bilgisayarla, optik sistemde değil, elle yapılan yerleştirmede değişik itirazlar oldu, muhtemeldir, yanlışlıklar olabilir, hatalar olabilir, bilerek, kasıtlar olabilir, ben ona bir şey demiyorum; ama, genel anlamıyla, DMS sınavlarının, yapısal olarak doğru olduğu kabul edilebilir, uygulamasında sıkıntı var.

İkincisi, 300 000'den fazla insanı kazandırdık bu imtihanlarda, öyle mi? 1 500 000 insan girdi, 300 000'den fazlası kazandı, şu ana kadar kaç kişiyi yerleştirdik? Millet merak ediyor, sıram ne zaman gelecek?

Şimdi, 57 nci hükümetin programı ayrı, fiili 58 inci hükümetin başbakanı görüntüsü veren Sayın  Derviş'in  programı  ayrı.  Sayın Derviş diyor ki, memur alınmayacak. Siz de, bir taraftan, 10 000 ilâ 20 000 kişi alınacak diyorsunuz. Millet, biraz daha Sayın Derviş'in söylediğine itibar ediyor. Şimdi, sizin dediğinize mi itibar etsin, Sayın Derviş'inkine mi?

Değerli arkadaşlar, kaldı ki, benim esas burada dile getirdiğim konulardan birisi şu: Devlet memurluğu sınavına girmiş iyiniyetli, açık kanaatlarını izhar eden birkısım öğrencilerin, halen idare mahkemelerinde olan birkısım sıkıntıları var. Bunların başında, örnek olarak söylüyorum, açık lise veya açık üniversite imtihanlarına girmiş, 17 Ekim 1999 tarihinde henüz okuldan mezun olmamış; ama, bir önce mezun olduğu okulu bildiren öğrenci, imtihandan sonra mezun olduğu okulun durumunu öğreniyor. Şimdi, yüzlerce, bu durumda, Devlet Personelde davalı ve problemli, imtihanı kazanmış, hatta, yerleşeceği kurum belirlenmiş; ama, göreve başlatılmayan insanlar var. Bunu, Sayın Bakandan soruyoruz. Çok sayıda var; ama, bir örnek olarak söylüyorum: 27-28 Haziran 1999 tarihinde açık lise imtihanına girmiş ve temmuzun başında  DMS'ye müracaatta bulunmuş, Ekim 17'de de imtihana girmiş. Ekim 17'de imtihana girdiğinde liseyi bitirdiğini bilmiyor veya ortaokulu bitirdiğini bilmiyor, liseyi bitirdiğini aralık ayında öğreniyor. Kalkıyoruz, bu çocuğu "sen devleti yanılttın, ortaokul mezunu olarak imtihana girdin, kazandığın yere gidemezsin" diyerek bir sıkıntıyla karşı karşıya bırakıyoruz.

Bizim, burada, Sayın Bakandan ve yetkililerden istediğimiz şu: Burada yanıltma kastı olmayan insanların mağduriyetini acilen giderin. Zaten ciddî ekonomik sıkıntılar içinde olan bu insanları, idare mahkemelerinde süründürmenin bir mantığı yok.

Bir de, DMS sınavlarında iller arasında belirlenen kadro adetlerinin çok adil olduğunu söylemek oldukça zordur. Mesela, birinci yerleştirmede    -kendi ilim olan Samsun açısından söylüyorum- DMS'den kazananlardan Samsun'a verilenlerin sayısı fevkalade az olmuştur. Bu oranlama illerin nüfusuna göre mi yapılmıştır, ihtiyacına göre mi?.. Ama, birçok kurumda bu ihtiyaç ziyadesiyle var. Özellikle Diyanet açısından bakılınca, zaten DMS'de de, diğer kurumlar açısından da, Diyanetin ihtiyaçları bugüne kadar hiçbir şekilde giderilememiştir. Bizim, açıklık getirilmesini istediğimiz hususlar bunlardır.

Özellikle idare mahkemelerine sorunları intikal eden gençlerimizin sorunlarının bir an önce çözülmesini umuyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

6. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, POAŞ ihalesiyle ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/663)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru, yazılı soruya çevrilecektir.

Sayın Uzunkaya?..

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Niye?..

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Ama, bir sonrakinde konuşmak istiyorum müsaadeniz olursa.

BAŞKAN - Tabiî efendim, bugün sizin gününüz dedik ya!

Sayın Uzunkaya'nın kıymetini bilin, size 5 dakika tolerans tanıdı.

7. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, THK tarafından Samsun İlinde toplanan kurban derilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/667)

BAŞKAN - Sayın Başbakan üçüncü kere olmadığına göre, soru, yazılıya çevrilmiştir.

Sayın Uzunkaya, buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, Türk Hava Kurumunun sadece Samsun'da topladığı derilerin miktarını, hangi şartlarda toplandığını, toplanırken insanların adlî ve idarî takibata ne oranda tabi tutulduklarını değil, Türkiye genelini belki sormak gerekiyordu; ama, o günkü şartlarda Samsun'da da bizi çok rahatsız eden birkısım deri toplama operasyonlarında yaşanan sıkıntılar oldu; her sene olduğu gibi.

Değerli arkadaşlar, tabiî, Türk Hava Kurumu gibi, toplumun fevkalade hassas olduğu... Aslında, kurban gibi, toplumun, tamamen, dinî ibadet anlayışından neşet eden bir sorumluluğunu yerine getirirken, insanların, kurbanlarının derilerini veya etlerini veya diğer aksamını bir kuruma vermeye icbar edilmesinin, ne hukuk mantığıyla ne ahlakîlikle ne de -eğer meseleye bir tarafı dinî olduğu için, bağışlarsanız ilahiyatçı, eski bir müftü arkadaşınız olarak söyleyeyim- fıkhen makul bir şekilde bakıp, "bu yapılan doğrudur, olumludur" dememiz mümkün değildir; çünkü, kurban kesmek, tamamen bir ibadettir ve ibadet, kişiyle Rabbi arasındadır. Bunun arasına ne polis girebilir ne jandarma girmelidir. Çok değerli hukukçu arkadaşlarımız, Sayın Bakanımız ve yetkililerimiz var burada, ibadetle kulun arasına -mademki, biz, dinimizde de ruhbanlık yoktur iddiasındayız, her zaman böyle söylüyoruz- girmek, insanların, Rableriyle ilişkilerinde aralarına birkısım vasıtaları koymak veya onları engellemek, devlet adına yapılırsa bunu nasıl makul görüyoruz?! Yani, birkısım insanları... İşte "laruhbaniyyet" diye meşhur bir tabir var -bunu, devletimizin büyükleri de vaktiyle ifade etmişler- dinde ruhbanlık yoktur; kimsenin, bir şeyi dayatmaya hakkı olmamalı. Bir kişi, kurban kesmeyecekse, devlet, onu, kurban kesmeye icbar edebiliyor mu? Malî imkânı olan kurbanı kesecek, onu kesme şartını haiz olan kesecek ve bunun ibadet olduğuna inanacak.

Şimdi, bir derneğe, kalkıyoruz, kanunlarla... Yani, laiklik ilkesini de burada, benim anladığım kadarıyla... Eğer, laiklik, devletin dine dinin de devlete müdahale etmemesi mantığıysa, benim anladığım kadarıyla, laikliğin de açıkça çiğnenerek "ben devlet erkiyim, güçlüyüm, istersem, bunu böyle yaptırırım" demenin mantığını, yine laiklikle telfik etmek mümkün değildir zannediyorum.

Tabiatıyla, hangi dernek adına olursa olsun, hangi kurum, hangi hayır kuruluşu adına olursa olsun, kişilerin, kurbanlarının etlerini... Yani, biz, hoca olarak, hep, zamanında söylerdik; derdik ki "kurbanlar üç bölüm yapılırsa, bir kısmı fakire, bir kısmı eşe dosta, bir kısmı çoluk çocuğa verilir" hatta, fıkhen söyleyeyim, bakın, kurban kesimi karşılığında kasaplık bedeli olarak kurbanın sakatatının verilmesi dahi, dinen caiz değildir. Yani, kalksanız, kasaplık bedeli olarak, sakatatını, kasaba "buyur, bunları sen al, kesim bedeli"  deseniz, burada, ayrıca "kurban kesen zamin olur" der fıkıh, eğer, mesele, İslamî literatürde, o zeminde mülahaza edilecekse... Bu kadar hassas bir konuyken, kurbanın derisi şuraya verilecek, sakatatı buraya verilecek dayatmasının yapılmasının, ne -dediğim gibi- inancımız ve değerlerimiz açısından ne de laiklik ilkesi açısından doğru olmadığı kanaatindeyim.

Dolayısıyla, bunun ötesinde, bir de, Türk Hava Kurumu, kendisine verilen bu yetkiyi kullanırken, bazen, polisiye gücü arkasına alarak, insanları fevkalade mutazarrır etmiştir.

Tabiî, belki, gündemden düşen, uzun bir süre önce verilen bir soru önergesi. Soru önergem, bu Kurban Bayramına ait değildi; 10.4.2000 tarihinde, geçen seneki Kurban Bayramının -yani, bir önceki Kurban Bayramının- akabinde verilen bir soru önergesiydi; tabiî, bir yıl bekledi.

Dolayısıyla, benim, değerli bakanlardan, hükümetten ve yetkililerden talebim şudur: Bu konuda mevzuat düzenlemesi, bu Parlamentonun elindedir. Yani, yeri geldiğinde, devletin dine müdahale etmediğini veya dinin devlete bittabi müdahale edemeyeceğini iddia ediyorsak, laikliği böyle algılıyorsak, o takdirde, şu kurban derileri konusunda insanları kendi hallerinde bırakın; özgürce, ister Türk Hava Kurumuna ister bir başka kuruma, Kızılaya, bir başka derneğe...

Kaldı ki, Türk Hava Kurumu, Diyanet, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi kurumlara da bugüne kadar paylarını niçin vermemiştir diye sordum, hâlâ bu sorumun da cevabı verilmiş değil. Yasa içerisinde, onların yüzdeler itibariyle belirlenen payları, ki, bana göre, usul açısından; yani, hem devlet etiği, özellikle laiklik ilkesi açısından hem de dinî açıdan sakıncalı olmasına rağmen, böyle bir belirlemenin yapıldığı bir yerde, diğerlerinin payları da yeterli verilmemiştir, uzun yıllar da verilmemekte ısrar ediliyor.

Bunun takibini umuyor; Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Önerge geri verilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Nereye geri verilmiştir Sayın Başkan?

BAŞKAN - Gündemden çıkarılmıştır efendim. Yazılıya çevirdik dedik ya Sayın Başkanım!

8. – Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, Şırnak, Cizre ve Silopi sanayi siteleri projelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/671)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sayın Seyda?.. Yok.

Yazılıya çevrilmiştir.

9. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, TÜPRAŞ'ın özel bankalardaki hesaplarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/672)

BAŞKAN - Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Sayın Uzunkaya, konuşacak mısınız?

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Hayır, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Yazılı soruya çevrilmiştir.

10. – İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, MİT ajanı olduğu iddia edilen bir basın mensubuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Orman Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı (6/673)

BAŞKAN - Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek Sayın Bakan?..

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Burada.

BAŞKAN - Peki efendim.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletinizle Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

         13.04.2000

Ayşe Nazlı Ilıcak

           İstanbul

Sorular:

1- Basında görev yapan ve gazeteci kimliğiyle çalışan, MİT ajanı sözde basın mensupları kim?

2- "Siyah" kod adlı MİT ajanını tanıyor musunuz? Böyle bir köşe yazarı, MİT bünyesinde mevcut mu?

3- Ayrıca, büyük bir gazetenin genel yayın yönetmeninin de MİT ajanı olduğu ileri sürülüyor. Eski solcu, MİT ajanı genel yayın müdürü kim?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Nazlı Ilıcak tarafından Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yöneltilen sözlü soru önergesini yanıtlamak üzere söz almış bulunuyorum; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Rejimleri ne olursa olsun dünyadaki bütün devletler, ulusal güvenliğe, içten ve dıştan yönelen ya da yönelmesi olasılığı bulunan tehditler hakkında önceden bilgi sahibi olmak isterler. Bu amaçla da, ulusal ve uluslararası alanda görev yapacak bir istihbarat teşkilatının varlığına gereksinme duyarlar.

Ülkemizde de, aynı amaçla kurulan Millî İstihbarat Teşkilatının kuruluş ve görevleri, 1 Kasım 1983 tarih ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Yasasıyla belirlenmiştir. Bu yasanın, Millî İstihbarat Teşkilatının Görevleri başlığını taşıyan 4 üncü maddesinde, MİT Müsteşarlığının, elde ettiği istihbaratı hangi kuruluşlara ulaştırmakla yükümlü olduğu sayılmaktadır. Millî güvenlik istihbaratını devlet çapında oluşturmakla görevli olan teşkilat, bu istihbaratı, Cumhurbaşkanına, Başbakana, Genelkurmay Başkanına, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine ve gerekli kuruluşlara ulaştırmakla görevlidir. Müsteşarlık, ayrıca, devletin millî siyasetiyle ilgili planların hazırlanması ve yürütülmesi konularında, ancak, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Millî Güvenlik Kurulu Sekreteri ile ilgili bakanlıkların istihbarat istek ve ihtiyaçlarını karşılamak durumundadır.

Millî İstihbarat Teşkilatına, 2937 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinde, belirtilen görevler dışında görev verilemeyeceği ve teşkilatın, devletin güvenliğiyle ilgili istihbarat hizmetlerinden başka hizmetlere yöneltilemeyeceği, bu maddede, açık biçimde öngörülmüştür.

Bir kamu kurumu olan ve mensupları da 657 sayılı Yasaya tabi kamu görevlisi niteliğini taşıyan Millî İstihbarat Teşkilatının, devletimizin diğer kuruluşları gibi, basın organlarıyla eşgüdüm ve yakın temas içinde olmaya gereksinmesi vardır. Bu çerçevede ve yasanın elverdiği ölçüde, teşkilatın görevlilerince, basın mensuplarıyla görüşmeler yapılmakta, basın mensuplarının bilgi talepleri karşılanmaya çalışılmakta ve bazı sorunlar kendilerine aktarılmaktadır. Zaman zaman yapılan bu görüşmelerin herhangi bir gizli yanı bulunmadığı gibi, görüşülen basın mensuplarının da, ajan ya da MİT mensubu olarak anılması söz konusu değildir.

Durumu bilgilerinize arz eder, saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Soru cevaplandırılmıştır.

11. – Nevşehir Milletvekili Mükremin Taşkın'ın, Galatasaray-Leeds maçı öncesi meydana gelen olaylara ve sorumlularına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/675)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sözlü soru, üç birleşim cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrilmiştir efendim.

Mükremin Taşkın Bey konuşacak mı?.. Yok.

12.  – İzmir Milletvekili Süha Tanık'ın, Göztepe - Erzurumspor maçında güvenlik görevlilerinin sergilediği tutuma ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/676)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu sözlü soru da, yazılı soruya çevrilmiştir efendim.

13.   – Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, Batman Adliye binası inşaatına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/678)

14.  – İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, Samsun İdare Mahkemesi  üyelerinin tayin edilme nedenlerine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/732)

15.  – İstanbul Milletvekili  Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, Yargı Mevzuatı  Bültenine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/736)

BAŞKAN - Efendim, 13, 49 ve 52 nci soruları beraber okutacağım; Sayın Bakan cevap verecekler.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Batman İlimizde 22.1.1993 tarihinde yapımına başlanılan ve 15.10.1998 tarihinde bitirilmesi gereken adliye binası, yeterli ödenek tahsis edilmediği için bugüne kadar bitirilememiştir.

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Alaattin Sever Aydın

            Batman

Soru 1- Batman İlimizde yapımına 22.01.1993 tarihinde başlanılan adliye binasının bitirilmesi için gerekli ödeneği tahsis ettiniz mi?

Soru 2- Eködenek tahsis etmeyi düşünüyor musunuz?

Soru 3- Değerli hâkim, savcı ve vatandaşlarımızın yer sıkıntısını gidermek için adliye binasını ne zaman bitireceksiniz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, delaletinizle Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından, sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

Ayşe Nazlı Ilıcak

           İstanbul

Sorular:

1. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Samsun İdare Mahkemesi üyeleri, Sıtkı Keleş, Hasan Önal, Recep Taş, Resul Çomoğlu ve Fatih Terzi'nin başörtüsü lehinde görüş bildirdikleri için mi görev yerlerinin değiştirilmesine karar verdi?

2. Samsun İdare Mahkemesi üyeleri hakkında, aleyhte  ne gibi bulgular elde edildi?

3. Böyle bir sürgün, yargı bağımsızlığıyla bağdaşır mı?

4. Sürgüne gönderilen hâkimlerin eşlerinin de başörtülü olduğu doğru mu?

5. HSYK, 12 Eylül darbecileri hakkında iddianame hazırlayan, Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu'yu da görevden almıştı. Sizce, darbe yapmak Türkiye'de suç değil mi?

6. HSYK, Bursa ve Edirne'de de başörtüsü lehine karar veren idare mahkemesi heyetini başka illere tayin etmişti. Hâkimler, vicdanlarına göre mi, yoksa HSYK'nın arzusu istikametinde mi karar verecekler?

7. Anayasanın 138 inci maddesine göre, hâkimlere hiçbir merci telkinde bulunamaz. Başörtüsü lehine karar verenlerin hep başka illere atanması, Anayasanın söz konusu maddesine aykırı değil mi?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, delaletinizle Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından, sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

Ayşe Nazlı Ilıcak

           İstanbul

Sorular:

1. Yargıtay ceza dairelerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları iletiliyor mu?

2. Eğer iletilmiyorsa, ne tedbir almayı düşünüyorsunuz?

3. Bu kararların kısmen yer aldığı yargı mevzuatı bülteni, bütün Yargıtay üyelerine dağıtılıyor mu?

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun efendim.

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batman Milletvekili Sayın Alaattin Sever Aydın'ın, Batman İli adliye binası inşaatına ilişkin (6/678) esas numaralı soru önergesine cevap vermek üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum; hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

Genel bütçeyle Bakanlığımıza ayrılan ödeneklerle yaptırılan adliye binaları, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının onayıyla yatırım programına alınmakta ve proje bedellerine göre ayrılan ödeneklerle yaptırılmaktadır. Bakanlığımızın 2001 malî yılı bütçesinde ve yatırım programında, Batman adliye binası inşaatı projesi mevcut değildir; ancak, Batman adliye binasının da içinde bulunduğu hükümet konağı kompleksi, Maliye Bakanlığınca aktarılan ödenekle, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından yaptırılmaktadır.

22.1.1993 tarihinde yapımına başlanılan projede, A ve C blokları adliye binası, B ve D blokları maliye binası ve F bloğu kapalı otopark olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle, adliye için ayrılan A ve C bloklarının tamamlanması talebimiz, Maliye Bakanlığına iletilmiştir. Maliye Bakanlığının söz konusu kompleks için Bayındırlık ve İskân Bakanlığına gönderdiği ödenek ile 21.2.2001 tarihli 4629 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan 1177 sayılı Tütün ve Tütün Tekeli Kanununun ek 1 inci maddesinde yer alan fondan aktarılan ödenek kullanılmış olup, 2001 yılı Maliye Bakanlığı Bütçesinde 394 milyar Türk Lirası ödenek ayrılmıştır. Tüm kompleksin fizikî gerçekleşme oranı yüzde 80 seviyesinde olup, tamamlanması için, 2001 yılı birim fiyatlarıyla 850 milyar Türk Lirası ödeneğe ihtiyaç bulunmaktadır.

Saygıyla arz ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, İstanbul Milletvekili Sayın Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, Samsun İdare Mahkemesi üyelerine ilişkin (6/732) esas numaralı soru önergesine geçiyorum.

Bilindiği üzere, hâkim ve cumhuriyet savcıları hakkındaki atama, nakil ve yükselme gibi özlük işlemlerinin tamamı, Anayasanın 159 uncu maddesi gereğince, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yürütülmektedir. Adlî ve idarî yargıda görev yapan tüm hâkim ve savcıların atamaları, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 35 inci maddesine göre, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca hazırlanan İdarî Yargı Hâkim ve Savcıları Hakkında Uygulanacak Atama ve Nakil Yönetmeliği ile Hâkimler ve Cumhuriyet Savcıları Hakkında Uygulanacak Atama ve Nakil Yönetmeliğinde belirlenen esaslar çerçevesinde, yılda en az iki defa, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yapılmaktadır. Soru önergesinde adı geçen idare mahkemesinin üyeleri de, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 19.7.2000 tarih ve 12 sayılı kararnamesiyle, başka illere, hizmet gereğince atanmışlardır.

Öte yandan, 2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun 21 inci maddesi ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 77 nci maddesi uyarınca, hakkında soruşturma yapılan hâkim veya cumhuriyet savcısının göreve devamının soruşturmanın selametine ya da yargı yetkisinin itibarına zarar vereceğine kanaat getirilirse, geçici tedbir olarak görevden uzaklaştırılmasına veya soruşturmanın sonuçlanmasına kadar geçici yetkiyle başka bir yargı çevresine görevlendirilmesine, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilebilmektedir.

Soru önergesinin 5 numaralı bölümünde adı geçen cumhuriyet savcısı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, Hâkimler ve Savcılar Kanununun 77 nci maddesi gereğince geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırılmış olup, ilgili hakkında tedbir kararı devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de, İstanbul Milletvekili Sayın Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, Yargı Mevzuatı Bültenine ilişkin, (6/736) esas numaralı soru önergesine cevap vermek istiyorum.

Yargı Mevzuatı Bülteni, Bakanlığımız Eğitim Dairesi Başkanlığınca hazırlanmakta ve her nüshası 13 000 adet basılarak, Yargıtay ve Danıştay üyeleri ile Yargıtay cumhuriyet savcılarına, tetkik hâkimlerine ve diğer bütün hâkim ve savcılara dağıtılmaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye'yle ilgili olarak verdiği kararlar, Dışişleri Bakanlığınca Türkçeye çevrilmekte ve 1998 yılından beri, Yargı Mevzuatı Bülteninde yayımlanmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 1997 yılında vermiş olduğu kararlar ise, Eğitim Dairesi Başkanlığınca kitap halinde derlenerek hâkim ve cumhuriyet savcılarıyla birlikte Yargıtaya da dağıtılmıştır.

Yüce Meclisin bilgilerine saygıyla arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sorular cevaplandırılmıştır efendim.

16.- Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, meslek liselerinden liselere geçişin engellendiği iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/679)

BAŞKAN - Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Yrd. Doç. Dr. Alaattin Sever Aydın

            Batman

Soru 1.- Gençlerimizin meslek liselerine rağbet etmemeleri, normal düz liselerde eğitim ve öğretim görmeleri hedefimiz iken, meslek liselerinden düz liselere nakil yapmak isteyen öğrencilerimiz neden bu okullara kabul edilmemektedir?

Soru 2.- Talim Terbiye Kurulunun 9.9.1998 tarih ve 186 sayılı kararıyla meslek liselerinden düz liselere öğrenci nakillerinin engellenmesi neden yapıldı?

Soru 3.- Meslek liselerinden düz liselere naklen geçen öğrencilerin kayıtlarının sildirilip eski okullarına iade edilmesi kazanılmış hak ilkesine ters düşmez mi? Sizce adaletli bir uygulama mıdır?

Soru 4.- Amacınız, meslek lisesi mezunu gençlerimizin üniversite hakkını büyük ölçüde ellerinden almak mıdır?

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Batman Milletvekilimiz Sayın Alaattin Sever Aydın "gençlerimizin meslek liselerine rağbet etmemeleri, normal-düz liselerde eğitim ve öğretim görmeleri hedefiniz iken -yani, Bakanlığımın hedefi iken, benim hedefim iken- meslek liselerinden düz liselere nakil yapmak isteyen öğrencilerimiz neden bu okullara kabul edilmemektedir" diyorlar. Hemen, kısaca, bu birinci soruya cevap vereyim.

Gençliğimizin meslek liselerine rağbet etmeyerek, genel liselerde eğitim ve öğretim görmelerini hedeflediğimiz savı, gerçeği yansıtmamaktadır, gerçeğin tamamen tersidir. Bakanlığımızca, ortaöğretimin meslekî ve teknik ağırlıklı olarak yeniden yapılanması, sorunlarının belirlenmesi, bunlara çözüm önerileri üretilmesi ve bu konularda gerekli kararların alınması amacıyla 16 ncı Millî Eğitim Şûrası toplanmıştır. Şûrada alınan kararlar doğrultusunda meslekî ve teknik öğretim programlarıyla önlisans ve lisans düzeyindeki programlar arasında bütünlüğün ve devamlılığın sağlanması, meslekî ve teknik eğitimin ortaöğretim içindeki payının yüzde 65'e yükseltilmesi, meslekî ve teknik liselerden mezun olanların lisans programları sınavlarına doğrudan giriş hakları saklı kalmak kaydıyla meslek yüksek okullarına sınavsız geçişi ve bu okullardan mezun olanların da alanlarındaki lisans programlarına dikey geçiş yapmalarının sağlanması için 2547 sayılı Yükseköğretim Yasasında değişiklik tasarısı hazırlanarak Meclise sunulmuştur, yarın (perşembe) Millî Eğitim Komisyonunda bu tasarılar görüşülecektir. 4306 sayılı Yasa, 2547 sayılı Yasa, 3308 sayılı Yasa ve 3797 sayılı Yasalarda değişiklik yapılmasını öngörmekteyiz.

İnsan gücümüzün kalkınma hamlesine hız kazandıran bir faktör haline dönüşmesi nitelik ve nicelik açısından yeterli bir eğitimle mümkündür. Sekiz yıllık zorunlu ilköğretim uygulamasının başlangıcı olan 1997-1998 öğretim yılında yüzde 85,1 olan ilköğretimdeki okullaşma oranı, 2000-2001 öğretim yılında yüzde 99,4 olmuştur. Son dört yılda okullaşma oranındaki artış yaklaşık yüzde 14 düzeyindedir. Kız öğrencilerin okullaşma oranındaki artış erkek öğrencilerin okullaşma oranındaki artıştan daha yüksek düzeyde gerçekleşmektedir.

Ülkemizin, Avrupa Birliğine giriş sürecinde diğer ülkelerle rekabet edebilme avantajı sağlayacak en önemli kaynağı, sahip olduğumuz genç ve dinamik insan gücüdür. Avrupa Birliği ülkeleri arasında mal ve hizmetlerin serbest dolaşımı sürecinde ihracatımızın artırılması ve ülkemizin insan gücünün Avrupa piyasalarında çalışabilmesi için, çalışanların eğitim seviyesinin yükseltilmesi büyük önem taşımaktadır. Çağımızdaki teknolojik gelişmeler, kas gücü yerine beyin gücünün önemini ortaya çıkarmış, bilgiyi yorumlayan, kullanan ve yeni teknolojiler üreten insan tipi ihtiyacı önplana çıkmıştır. Bu gerçekler doğrultusunda, insanımızın eğitim seviyesini yükseltmek ve çağdaşlarıyla rekabette üstünlük sağlamak için eğitim sistemimizde yenilik yapma ihtiyacı doğmuştur. 2547 sayılı Yasada; yani, Yükseköğretim Yasasında yapmak istediğimiz değişiklik de işte bu amaca yöneliktir.

Ne yapılmak istenmektedir 2547 sayılı Yükseköğretim Yasasındaki değişiklikle, onları da kısaca şöyle sıralayabilirim: Vakıflar, bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın bağımsız olarak meslek yüksekokulları kurabileceklerdir. Bugünkü mevzuata göre, meslek yüksekokulu sadece ve sadece bir üniversiteye bağlı olarak kurulmaktaydı; şimdi, bir vakıf, Yüksek Öğretim Kurulu ve Millî Eğitim Bakanlığının görüşü de alınmak suretiyle bir meslek yüksekokulu kurabilecektir. Uluslararası bilimsel yarışmalarda ödül kazanan öğrenciler, ödül kazandıkları alanda yükseköğretim kurumlarından, seçtiklerine. sınavsız girebileceklerdir. Uluslararası bilimsel yarışmalarda derece alan çocuklarımız, üniversiteye sınavsız girebileceklerdir.

Bir veya daha fazla meslek yüksekokulu ile meslekî ve teknik ortaöğretim kurumları, öğretim programları bütünlüğü ve devamlılığı içerisinde ilişkilendirilerek, meslekî ve teknik eğitim bölgesi oluşturulabilecektir. Meslekî ve teknik eğitim bölgesi derken, bir ili değil, bir bölgeyi kastediyoruz. Bir üniversitenin etrafında bir bölgeyi kastediyoruz.

Meslekî ve teknik eğitim bölgesinde yer alan meslekî ve teknik ortaöğretim kurumlarından mezun olan öğrenciler, bitirdikleri programın devamı niteliğinde olan -bitirdikleri programın devamı niteliğinde olan- önlisans programlarına sınavsız geçiş yapabileceklerdir. Sınavsız olarak meslek yüksekokullarına geçiş yaparak, meslek yüksekokullarından mezun olan öğrenciler, mezunların yüzde 10'undan az olmamak üzere, ayrılacak kontenjanlara göre, alanlarındaki lisan programlarına dikey geçiş yapabileceklerdir. Bu anlattıklarım, meslekî eğitimde, ortaöğretimin yeniden yapılandırılması yönünde reform niteliğinde çalışmalardır.

1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 30 uncu maddesinde "yöneltme esasları ve çeşitli programlar veya ortaöğretim okulları arasında yapılan yatay ve dikey geçiş şartları Millî Eğitim Bakanlığınca düzenlenir" hükmü yer almaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Sınıf Geçme Yönetmeliğinin değişik 30 uncu maddesinde de "farklı okul türleri arasındaki nakiller, Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Nakil ve Geçiş Yönergesi hükümlerine göre yapılır" hükmü yer almaktadır. Bu yönergeyle, 1998'e 106 sayılı genelge hükümleri gereği, meslek liselerinden, meslek lisesi statüsünde olmayan, resmî ve özel liselere öğrenci nakil geçişleri yapılamamaktadır.

Bu uygulamalarıyla, öğrencilerin üniversite haklarının ellerinden alınması söz konusu değildir. Esas olan, öğrencilerin, ortaöğretimdeki alan ve bölümlerine uygun yükseköğretim programlarında, bu programlara daha iyi hazırlanmalarıdır; ancak, yapılan araştırma sonucu, yönerge ve genelge esaslarına aykırı bir şekilde genel liselere nakillerin yapıldığı, bu öğrencilerden bir bölümünün de son sınıf seviyesinde olduğu anlaşılmıştır.

Bu anlattıklarım, geçen eğitim-öğretim yılıyla ilgilidir. Soru eski olduğundan, cevapta da bilgiler biraz eskimiştir.

Yani, genel liselere nakillerin yapıldığı, bu öğrencilerin bir bölümünün son sınıfta olduğu durumda, öğrenciler de mağduriyete uğratılmamıştır.

Öğrenci nakilleriyle ilgili mevzuatın uygulanmasının geçiş dönemi sürecinde oluştuğu, ilgili yönetmelik, yönerge ve genelgelere uygun olmayan işlemlerin okul yöneticilerinin hatalı tutum ve davranışlarından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Konu, Bakanlık müfettişleri ve ilköğretim müfettişlerince bazı okullarda yapılan inceleme ve soruşturmalarla tespit edilmiş, hatalı uygulama yapan yöneticiler hakkında gerekli işlem yapılmıştır. Sadece, hatalı işlem yapan yöneticiler hakkında yasal işlem yapılmıştır.

Kazanılmış hak ve idarî istikrar ilkeleri gereğince, söz konusu öğrencilerin durumları değerlendirildiğinde, ders yılının sonuna gelindiği de göz önüne alınarak, öğrencilerin kazanımlarının olumsuz etkilenmemeleri ve mağdur edilmemeleri amacıyla, meslekî ve teknik ortaöğretim kurumlarından resmî ve özel genel liselere nakilleri yapılan öğrencilerin, bundan sonraki uygulamalara emsal teşkil etmemek üzere, okullarıyla ilişkileri kesilmeyenlerin mevcut durumlarının korunması, ilişiği kesilenlerin ise, en son devam ettikleri okullarında öğrenimlerini sürdürmeleri sağlanmıştır. Bundan böyle de, yönetmelik, yönerge ve genelgeler gereği meslekî ve teknik ortaöğretim kurumlarından, her ne sebeple olursa olsun, resmî ve özel genel liselere öğrenci nakilleri yapılmayacaktır. Sorunun gerekçesinde söz edildiği şekilde, hiçbir öğrenci, bu nakillerden dolayı zarara uğramamıştır, mağdur edilmemiştir.

Bu konudaki bilgileri takdirlerinize, bilgilerinize saygıyla sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Bakana soru sorabilir miyim efendim?

BAŞKAN - Efendim, yerinizden soru sorabilirsiniz.

Esasında, soru ve cevap 5 dakika süreyle sınırlı; ama, sorunuz uzun olduğu için, Sayın Bakan, biraz şümullü cevap verdi.

Buyurun.

ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Bakanımın verdiği cevaptan, tabiî, ben, tatmin olmadım. Neden olmadım; çünkü "öğrenciler mağdur edilmedi" dedi; öğrenciler, hakikaten, mağdur edildi ve bir kısmı da Danıştaya başvurdu. Nitekim, Danıştay, almış olduğu kararla -bugünkü basında mevcuttur- yapmış olduğunuz bu uygulamayı durdurmuştur, durdurma kararı vermiştir. Siz ise "bundan sonra da bunun böyle devam edeceğini" söylediniz; demek ki, Danıştay kararlarını da uygulamayacaksınız; bu, bu anlamdadır. Ben, bunu öğrenmek istedim.

Hatalı işlem yaptı diye iddia edilen yöneticiler hakkında daha önce işlemler yapılmıştı. Danıştayın bu kararından sonra, acaba, bu yöneticiler, tekrar, eski görevlerine gelecek mi? Ben bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir şey söyleyecek misiniz?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Usulde böyle bir şey yok; ama, söyleyeyim.

BAŞKAN - Bence de usulde yok; söylemeyin.

Çok teşekkür ederim.

17. – Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, Batman İlinde yapımı devam eden bazı hastanelere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (6/680)

BAŞKAN - Cevap verecek Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gelişen ve modern bir şehir haline gelen Batman İlimizde ve ilçelerinde sağlık hizmetlerinin daha etkin yürütülmesi amacıyla yapımı devam eden sağlık tesislerinin bir an önce bitirilmesi gerekmektedir.

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Alaattin Sever Aydın

            Batman

Soru 1- 250 yataklı Batman Bölge Hastanesinin bitirilmesi için yeterli ödenek tahsis edildi mi?

Soru 2- Sason Devlet Hastanesi ile Gercüş Devlet Hastanesinin bitirilmesi için gerekli ödenek tahsisi yapıldı mı?

Soru 3- 250 yataklı Batman Bölge Hastanesi ile Sason ve Gercüş Devlet Hastaneleri ne zaman bitirilecektir?

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.

SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batman Milletvekili Sayın Alaattin Sever Aydın tarafından, Batman İlinde yapımı devam eden bazı hastanelere ilişkin olarak verilen sözlü soru önergesine cevap vermek üzere huzurlarınızda bulunmaktayım.

Sayın milletvekilleri, Batman İlimizde Sason İlçesi Devlet Hastanesi dışında, Bakanlığımızca yapımına devam edilen 3 adet devlet hastanesi bulunmaktadır. Buna göre, Bakanlığımız, 2001 yılı yatırım programında, 250 yataklı Merkez Devlet Hastanesinin fizikî gerçekleşmesi yüzde 25 olup, bütçe payı 295 milyar 500 milyon Türk Lirasıdır.

Gercüş İlçesi 30 yataklı Devlet Hastanesi fizikî gerçekleşmesi yüzde 65 olup, bütçe payı 59 milyar 100 milyon Türk Lirasıdır.

75 yataklı Merkez Doğum ve Çocuk Bakımevinin ihalesi, arsa sorunundan dolayı henüz gerçekleşmemiştir.

Sason İlçesi 30 yataklı Devlet Hastanesi bitirilmiş olup, geçici kabulü yapılmıştır. Maliye Bakanlığınca serbest bırakılan birinci ve ikinci dönem ödenekleri toplamı yüzde 34 olmak üzere gönderilmiştir.

Sayın milletvekilleri, ülkemiz nüfusunun hızlı bir biçimde artması ve sosyo-ekonomik yapıdaki değişiklikten dolayı, 2001 yılı yatırım programında, Bakanlığımız bütçesinin bu doğrultuda ve uygun miktarlarda kullanılması gerekmektedir. Bu itibarla, Bakanlığımızca, ülkemizin bütününü içine alan bir yatırım programı hedeflenmiştir. Batman İlimizde halen yapımı devam eden hastanelerimiz de, bu hedefler doğrultusunda, en kısa sürede tamamlanacaktır.

İlginize teşekkür eder, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, kısa ve öz cevabınızdan dolayı ben teşekkür ederim.

ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Yerinizden, çok kısa; buyurun efendim.

ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim bu müsamahanıza ve Sayın Bakanıma da teşekkür ederim güzel, açıklayıcı bilgilerinden dolayı.

Ancak, ben, şunu öğrenmek istiyorum: Sayın Bakanım, tabiî, bu ödeneklerle gidersek, bu hastane onbeş yıla kadar bitmez. Bakın, 1994 yılında, kâğıt üzerinde, temeli atılmış gibi gösterilmişti zamanın hükümeti tarafından ve biz, 1995'te -tabiî, nasip oldu, buraya gelince- durumu izah ettik, bizden sonra gidip temelini attılar. Biz, bir an önce, bu bölgenin hastaneye kavuşmasını arzu ediyoruz; çünkü, Batman, yalnız Batman merkeze değil, çevre bütün illere de hizmet vermektedir, yaklaşık 1 milyon insana hizmet vermektedir. Hakikaten, büyük bir ihtiyaçtır. Ödeneğin bir an önce artırılması en büyük temennimizdir.

Sason'la ilgili "yüzde 65 tamamlanmış" denildi; ancak, bana daha önce gelen bilgilere göre, yüzde 100'ü tamamlanmış olması gerekir. Pardon, özür dilerim, Gercüş'ün. Sason tamamlanmış. İnşallah, kısa sürede personeli de gönderilecektir.

Bu arada, tabiî, Kozluk'la ilgili bir şey arz etmek isterim. Kozluk Devlet Hastanesinin, maalesef, dört beş yıldan beri -açık olduğu halde- kadrolu uzman hekimi yoktur. Batman Devlet Hastanesi vasıtasıyla, günübirlik olarak veya haftalık olarak uzmanlar gönderilmekte. Bu da yeterli değildir. Bunu da, burada takdirlerinize arz ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın milletvekilleri "Sözlü Sorular" kısmına ayrılan süre bitmiştir; teşekkür ediyorum.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN

DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)

BAŞKAN - 10.01.2001 tarihli 42 nci Birleşimde, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre Komisyona geri verilen Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığımıza verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun ile Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

2. – Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun ile Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkumlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/772) (S. Sayısı: 593) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı...

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Şimdi, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Karar yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati: 17.38

 

 

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.50

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin ÇELİK (Van), Burhan ORHAN (Bursa)

 

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

593 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN

DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun ile Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkumlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/772) (S. Sayısı: 593) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının maddelerine geçilmesi oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı; şimdi oylamayı tekrarlıyorum.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve 3 dakika da süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesi oylamasında karar yetersayısı bulunmuş ve tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum efendim:

 

CEZA İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMUNUN KURULUŞ VE İDARESİNE İLİŞKİN KANUN İLE CEZA EVLERİYLE MAHKEME BİNALARI İNŞASI KARŞILIĞI OLARAK ALINACAK HARÇLAR VE MAHKÛMLARA ÖDETTİRİLECEK YİYECEK BEDELLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 6.8.1997 tarihli ve  4301 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrası ile ikinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"İşyurtları Kurumuna 100 000 000 000 000 TL. (Yüz Trilyon) döner sermaye tahsis edilmiştir. İhtiyaç halinde bu miktar Bakanlar Kurulu kararıyla üç katına kadar artırılabilir."

"c) 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (1), (2) ve (3) sayılı tarifelere göre alınan yargı ve noter harçlarının % 35'i,"

BAŞKAN- 1 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Bolu Milletvekili Sayın İsmail Alptekin; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

FP GRUBU ADINA İSMAİL ALPTEKİN (Bolu)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 593 sıra sayılı ceza infaz kurumlarıyla ilgili yasa tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısı, aşağı yukarı, esas itibariyle 3 madde. Genelini geçen hafta görüştük, burada partiler görüşlerini ifade ettiler. Bizim, parti olarak kanaatimiz ve şahsî kanaatim, bu yasa, gecikmiş; ama, faydalı, zarurî bir ihtiyacı karşılayacak bir yasadır. Peşinen, öncelikle, yasanın hayırlı olmasını diliyorum.

Bildiğiniz gibi "cezaevi" ve "tutukevi" deyince, genelde, toplumda, soğuk bir ifade ortaya çıkar. Cezaevleriyle ilgili, içeriye girenler, tutuklananlar, mahkûm olanlar, birbirleriyle görüşürken "Allah kurtarsın" derler ve "Allah düşürmesin" diye de temennide bulunurlar. Demek ki, cezaevi şartları, zor şartlar. Bu şartlarda, insanların, ıslah edilerek topluma kazandırılıp, süresini tamamladıktan sonra, yine, toplumun içerisine dönmesi gerekiyor. İşte, bunun için de, iş yurtlarının kurulmasındaki, çalıştırılmasındaki amaç, hem ekonomik bir sonuç alınması hem de burada çalışan insanların, zamanını iyi değerlendirmek suretiyle hem bir ekonomik katkıda bulunmaları hem de mesleklerini, sanatlarını icra etmeleri ve bunun yanında, belki de, yoksa, kendilerinin bir sanat ve meslek sahibi olmak suretiyle topluma geri dönmeleridir.

Değerli arkadaşlar, insanların boş olmaları, bir işle meşgul olmamaları, insanın yapısı itibariyle, büyük çoğunlukla, menfi bazı gelişmelere sebep olur. İşte, cezaevlerinde de, insanların, geçirecekleri boş süreler içerisinde, zaman içerisinde, ahlakî yönden ve fizikî yönden, menfi, hoş olmayan bazı alışkanlıklar kazandıkları herkesçe biliniyor. İnsan meşgul olursa, üretirse, bir şey kazanırsa, bir şey yaparsa, o insanın kafasındaki menfilikler, yanlışlıklar olmaz, o insan, zamanını ve enerjisini, iyi yolda, doğru yolda harcar.

Şimdi, Türkiye'de -rapora göre- 506 tane cezaevi var. Bunlardan 157 cezaevinde iş yurdu var ve iş yurtlarında da 4 500 kişi çalışıyor. Cezaevi adedimiz fazla, iş yurdumuz az ve Türkiye'deki, halen tutuklu ve hükümlülerden bu iş yurtlarından istifade edenlerin adedi de bize göre bir hayli az. Bunu artırmak lazım. Hem artırmak hem teknolojisini geliştirmek hem de konularını artırmak ve böylece, bu iş yurtlarında çalışan insanların miktarını çoğaltmak, üretimi artırmak ve topluma faydalı hale getirmek lazım.

Bu iş yurtları, gerçekten, cezaevlerinde çok önemli hizmetler veriyorlar. İş yurtlarında yapılan imalatlar, üretimler sağlam, iyi, kaliteli oluyor ve insanlarımız, toplum, bu iş yurtlarında üretilenleri tercih ediyor. Bana göre, üretimi, kaliteyi artırırken, yani bu artışları yaparken, bunun topluma yansımasını da sağlamak lazım. Buralarda teşhir salonları açmalı, halkın ulaşıp alabileceği imkânlar sağlanmalı; böylece, üretim daha da artmalı ve faydalı hale gelmelidir.

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız lütfen...

İSMAİL ALPTEKİN (Devamla) - Biz, iş yurtları için ayrılan, teklif edilen 100 trilyon liranın da yeterli olmadığı kanaatindeyiz. Bu miktarın da Yüce Heyetinizce artırılması ve yatırımları sağlayacak bir kaynağın elde edilmesi düşüncesindeyiz ve bu maddenin faydalı olacağını düşünüyoruz. İnşallah, en iyi bir şekilde çalıştırılır ve buradaki insanlarımız için de toplum için de faydalı olur.

Hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Aykurt; buyurun efendim.

Sayın Aykurt, süreniz 5 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarının 1 inci maddesi, iş yurtları kurumuna kaynak sağlayan bir madde. İşyurtları kurumlarına harcanacak döner sermayenin 20 trilyon liradan 40 trilyon liraya çıkarılması, buna kaynak olarak da, noter ve yargı harçlarının artırılması ve bunlardan ayrılacak payın yükseltilmesi isteniyor.

Değerli milletvekilleri, tabiî, bizim buna itirazımız yok. Tabiî ki, cezaevlerinde iş yurtlarının rantabl şekilde çalışması lazım, buna karşı değiliz. Cezaevlerindeki şartların da iyileştirilmesi lazım, buna da karşı değiliz; ama, bir şey söylemek istiyoruz. Hükümetimizin, cezaevlerinin iyileştirilmesi ve insanca yaşam şartlarının sağlanması yönünden Meclise sevk ettiği 3 kanun tasarısına baktığımız zaman, ortak noktası bu; yani, hayat şartlarının, standartlarının iyileştirilmesine yönelik teklifi ve tasarısı.

Değerli milletvekilleri, geçen hafta, bu tasarının tümü üzerinde yaptığımız konuşmada da ifade ettiğimiz gibi, sorun, cezaevlerinin iyileştirilmesinden evvel temel sorun, bu ideolojik kavganın nasıl sona erdirilmesi sorunudur. Sayın Bakana sual tevcih ettim geçen hafta, dedim ki: "Cezaevindeki kavganın altında ideolojik amaç mı vardır, yoksa birtakım masum talepler mi vardır?" Sayın Bakanımız "sorun ideolojiktir" dedi. Şimdi, sorun ideolojik olduğuna göre, biz, hangi yasayı getirirsek getirelim, hangi iyileştirmeyi yaparsak yapalım bu kavga devam edecek; nitekim ediyor. Af Yasası çıkardık, kavga devam ediyor, eylem devam ediyor. Cezaevlerini iyileştirici tedbirleri aldık, kavga devam ediyor, eylem devam ediyor; şimdi bu kanunlar çıkıyor, eylem devam ediyor. Öyleyse, evvelemirde, cezaevlerinde kaybolan otoriteyi ihdas etmek lazım; yani, devlet otoritesini, hükümet otoritesini ikame etmek lazım; başka bir ifadeyle, cezaevlerinin hâkimiyetini, denetimini ve kontrolünü eşkıyanın elinden almak lazım. Bunu yapamadığımız müddetçe, ne yaparsak yapalım, bu ideolojik ve terör amaçlı kavga devam ediyor.

Ben buradan bir defa daha sormak istiyorum ve bilmek istiyorum, öğrenmek istiyorum. Bu iş öylesine kontrolden çıkmış ki, yine geçen sefer sorduğum; ama, maalesef, tatminkâr cevap alamadığım soruyu burada, ilgisi sebebiyle, bir defa daha sormak istiyorum:

Değerli milletvekilleri, cezaevlerinden, her ne sebepse, hata kimdeyse, kim yorumladıysa, af şümulü dışında olan 500 hükümlü bugün tahliye edilmiş. Bu bir facia, bu bir skandal, bu bir ayıp!.. Bu sorumlu kimdir? Nasıl olmuş da af kapsamı dışında kalan 500 hükümlü salıverilmiş? Bu insanlar şu anda nerede; dışarıda mı içeride mi, yakalandı mı yakalanmadı mı?.. Ben bunu fevkalade ciddî bir endişe olarak telakki ediyorum ve görüyorum ve Sayın Bakanın cevap vermesini bekliyorum, öğrenmek istiyorum, hepimiz öğrenmek istiyoruz. Bu 500 kişi nasıl tahliye edildi?

BAŞKAN - Sayın Aykurt, toparlar mısınız efendim.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Bunda kasıt var mıdır, ihmal var mıdır, buna kim sebep olmuştur, işin bedelini kim ödeyecektir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlarsanız minnettar kalacağım efendim.

Buyurun.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Sayın Bakanın bunu açıklaması lazım, bunun Genel Kurula gelmesi lazım.

Sayın Bakanımız, çok zarif bir insan; her yerinden zarafet ve nezaket akıyor; ama, yaptıkları buna benzemiyor; yaptıkları iyi değil, doğru değil. Cezaevlerinin denetimini hükümetin, ele alması lazım. Cezaevlerinin yönetiminin -bir defa daha söylüyorum- devletin kontrolüne girmesi lazım. Bu yapılmadığı müddetçe, bu yasalar hiçbir şeye  cevap olmayacaktır diyor ve hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Efendim, madde üzerinde 2 adet önerge vardır; okutup, işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 593 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "100 000 000 000 000 TL"nin, "200 000 000 000 000 TL" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                               

 

Yahya Akman

Yakup Budak

Ali Oğuz

 

Şanlıurfa

Adana

İstanbul

 

Kemal Albayrak

Mehmet Özyol

İsmail Alptekin

 

Kırıkkale

Adıyaman

Bolu

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte  olan  593  sıra  sayılı  yasa tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "100 000 000 000 000"un, "200 000 000 000 000" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Emrehan Halıcı

Beyhan Aslan

Avni Doğan

 

Konya

Denizli

Kahramanmaraş

 

Mihrali Aksu

Ali Halaman

Mustafa Kemal Aykurt

 

Erzincan

Adana

Denizli

 

BAŞKAN - İki önerge aynı mahiyette olduğu için, birleştirerek işleme koyuyorum efendim.

Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Çoğunluğumuz olmadığından takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN -  Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Efendim, beş siyasî parti grubunun vermiş olduğu, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir efendim.

Kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hayırlı olsun efendim.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

   "İşyurtlarında çalıştırılan hükümlü ve tutukluların gündelikleri her ayın sonunda verilir."

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi Partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hukuk devletine yakışan, bir insan, suç işledikten sonra, bugünün insanî standartları çerçevesinde cezasını infaz ettirmektir. Zaten, hükümlü olarak devletin elinde bulunan bir kişi, cezasını, nasıl olsa infaz edecektir.

Cezanın infazında iki husus önceliklidir: Birinci husus, cezanın, bir şekilde, cezaevlerinde veya bu kapsamda değerlendirilen yerlerde infazıdır. Diğer hedefiyse, suçlu kişiyi, tekrar topluma kazandırmanın yollarını aramaktır, bulmaktır. Geçen hafta, Terörle Mücadele Yasasında böyle bir adım atıldı ve bir iyileştirme yapıldı, benzeri iyileştirmelerin, daha farklı boyutlarda yapılması gereklidir. Şöyle ki: Nasıl olsa, suç işlemiş, hükümlü hale gelmiş ve cezasını infaz edecek olan kişinin cezasının nasıl infaz edileceği hususu, bugünkü gelinen noktada, çağdaş ülkelerde yeniden değerlendirilmektedir. Daha henüz bizim toplumumuzda, ceza infaz sisteminde henüz tartışılmayan bir şekilde değerlendirilmektedir dünyada.

Cezanın infazının en klasik, en ilkel şekli hapis cezası şeklinde, yani, hürriyeti bağlayıcı ceza şeklinde cezayı infaz etmektir. Bu, en klasik, en basit ve biraz de en ilkel şekli. Oysa, bugün, modern hukukta, daha farklı ceza sistemleri gelişiyor, geliştiriliyor. Nedir bunlar: Hapis cezası şeklinde tavsif ettiğimiz hürriyeti bağlayıcı cezalara alternatif ceza sistemleri, bugün modern hukukta tartışılmaya başlandığı ve uygar ülkelerde öne çıkarıldı. Henüz, bizim toplumumuzda bu tartışılmıyor. Sadece, mevcut mevzuatımızda buna yönelik birtakım düzenlemeler var. Örneğin, mevcut, cezanın nev'ine, niteliğine göre, açık cezaevlerinde infaz şeklinden tutun, bu tasarıda da değinildiği şekilde, işyurtlarında çalışma şeklinde de bir ceza infaz şekli var.

Yine, çok yaygın olarak fiilen icra edildiği şekilde, adliyelerimizde hükümlüler muhtelif görevlerde istihdam edilmektedir; bunu da bir anlamda, hürriyeti bağlayıcı cezaya alternatif ceza kapsamında değerlendirmek mümkün.

Gelinen noktada, kişileri tekrar topluma kazandırmanın yolu, hapis cezası dediğimiz hürriyeti bağlayıcı cezalara alternatif ceza sistemlerinin geciktirilmeden yargı sistemimize, hukukumuza kazandırılması 21 inci Yüzyılın gereğidir; hukukun geldiği son noktadır. Bu konuların tartışılmasında öncelikli olmak gerekir. Nasılsa, cezaevine girmiş bir insanın cezasını infaz etmesi kaçınılmazdır. O kişiyi tekrar topluma kazandırma gibi, ıslah gibi bir programınız yoksa, dışarı çıkardığınız insan, kısa bir süre sonra tekrar cezaevine dönecektir; yani, sonuç alıcı bir adım olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, tasarı, bir anlamda, bu konudaki bir iki ufak boşluğu dolduran, yerinde bir tasarıdır; kabul oyu vereceğimi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Toprak.

Şimdi söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız'da.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun Tasarısının 2 nci maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede, iş yurtlarında üretilen değerlerin maliyetlerini düşürmek, çalışan hükümlü ve tutukluların eline geçen gündeliklerin özendirici olmasını temin etmek bakımından bu gündeliklerinden kesilen yiyecek bedellerinin kesilmemesi esasını getirmiştir.

Burada, cezaevleri şartlarının iyileştirilmesi, cezaevinde çalışan kişilerin bazı yetenekler kazanarak topluma tekrar dönebilmesi konularında yapılan çalışmaları olumlu karşılıyoruz. Ancak, maalesef, son birkaç gündür basında yer alan ve bugün Değerli Milletvekilimiz Sayın Nihan İlgün'ün de ifade ettiği, Tekirdağ, İstanbul-Silivri'deki cezaevi arsalarının istimlakinin fahiş bir fiyatla yapıldığı iddiaları, gerçekten, Adalet Bakanlığı hakkında ciddî kuşkular uyandırmaktadır. Bu konuların mutlaka araştırılması ve kamuoyunu tatmin edici bir cevabın verilmesi gerekir. Özellikle Trakya'da bu kadar çok (F) tipi cezaevi yapılmasını da anlamak mümkün değildir. Zaten burada tarım arazilerinin mümbit olması, sanayiin olması...

BAŞKAN - Efendim, siz yoktunuz herhalde, gündemdışı konuşmaya Sayın Bakan 20 dakika cevap verdi.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Sayın Başkan, ben önemli bulduğum için, bu vesileyle bir daha dile getirmek istiyorum.

BAŞKAN - Ben, Sayın Bakan cevap verdi diye ikaz ettim efendim, buyurun konuşmaya hakkınız var tabiî.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bu cezaevlerini, özellikle, daha kıraç alanların bulunduğu, işsizliğin fazla olduğu yerlerde kurmak belki daha faydalı olabilir; böylece, araziler boş yere israf edilmemiş olur diye düşünüyorum.

Bu arada, bazı cezaevleri şehir içerisinde kalmış. Örneğin, Balıkesir Cezaevinin -38 muhtarın imzasıyla Sayın Bakana da bildirdik- acilen şehir dışına taşınması ve büyük bir ihtiyaç olan adliye sarayı haline dönüştürülmesi talebi vardır. Bu konuda Sayın Bakanın verdiği cevapta, "eğer bütçeye para konulursa bunu yapacağız" gibi bir ifade vardır. Bunun hızlandırılmasını istiyoruz. Özellikle, Kepsut gibi bir ilçemizde, giderek göç veren ve küçülen bir ilçemizde... Hem ekonomiye katkısı hem istihdam açısından bir ilçe bunu almak istemekte, diğeri de, artık, huzursuzluk kaynağı olması hasebiyle, şehir dışına çıkarılmasını istemektedir. Bu konularda, Sayın Bakanın daha hızlı hareket etmesini... Örneğin, mümbit topraklar yerine, zaten, böyle talepli olan yerlerin değerlendirilmesinin faydalı olacağını düşünmekteyim.

Bunun dışında, bakıyoruz; maalesef, bazı yasalar için, bakanlar "bu olmazsa istifa ederim, şu olmazsa şöyle yaparım" diye tehdit etmek... Yani, neredeyse ülkeyi tehdit etmek, milleti tehdit etmek âdet haline geldi. Son zamanlarda, Sayın Kemal Derviş de "son şansınız ha, bu yasaları çıkarmazsanız Türkiye batar" diyerek, milleti tehdit etmektedir. Ben bunu kınıyorum; ne bu milleti, ne bu Parlamentoyu tehdit etmeye hiç kimsenin gücü yetmez. (DYP sıralarından alkışlar) Bu millet hiçbir zaman... Kalkıp da -bir program olmazsa bir diğer program olur- "bir program olmadı, işte, batar..." Ne demek batar?! Olabilir, belki siz batarsınız, belki siz çeker gidersiniz; ama, bu Parlamento burada hep duracaktır, bu Parlamento bu ülkenin yararına kanunları çıkarmaya devam edecektir.

"15 günde 15 yasa" diyordunuz; hani, 15 yasanız? 15 gün değil, 75 gün geçti...

MİHRALİ AKSU (Erzincan) - 30 tane yasa çıktı be!..

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Derviş'in 15 yasasından bahsediyorum. Derviş'in bahsettiği 15 yasa nerede? Hâlâ daha Parlamentoya indiremedi. Ondan sonra, çıkıp "son şans, bu yasalar çıkmazsa batar..." Bu doğru değil.

Yine bakıyoruz, Bakanlar Kurulunda...

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, 2 nci maddeye bakıyorum "Derviş neresine sığacak" diye; sığmadı.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Sayın Başkan, 2 nci maddeyle ilgili diyeceklerimi dedim; ama, bir de...

BAŞKAN - Dediyseniz, teşekkür edin, inin kürsüden efendim.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Parlamentoyu hedef alan, milleti tehdit eden...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - ...tehditleri görmezlikten gelemeyiz. (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, teşekkür ediyorum efendim.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bir milletvekili olarak bunları kınıyorum. Varsa ihtiyaç olan bir kanun, burada sonuna kadar tartışır, çıkarırız. Onun için, ben, Parlamentoya, bu millete daha fazla saygı duyulmasını istiyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -Teşekkür ediyorum.

İşte bu sağırlar diyaloğu, biliyor musunuz.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sayın Başkan, Sayın Derviş'ten dolayı kafası fazla karışmışa benziyor!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Derviş, sizin kafanıza düşecek merak etmeyin, altında kalacaksınız!..

BAŞKAN - Efendim, istirham ederim, karşılıklı konuşmayın; her şeye de Derviş Beyi karıştırmayın, değil mi?!

2 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde verilmiş önerge yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 3. - 30.6.1934 tarihli ve 2548 sayılı Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"İşyurtlarında çalıştırılanlar ile ödeme gücü olmadığı anlaşılanlardan yiyecek bedelleri alınmaz."

BAŞKAN - Efendim, 3 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer.

Buyurun Sayın Geçer. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 593 sıra sayılı tasarı üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Konuşmama başlamadan önce, kendi seçim bölgem ve memleketim olan Hatay'da dün başlayan yoğun yağış ve bugün öğleye kadar süren yağış neticesinde oluşan selin sebebiyet verdiği maddî ve manevî zarar ve hasardan dolayı sevgili hemşerilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Aldığımız son duyumlara göre, ölen, hayatını kaybeden iki vatandaşımıza -İnşallah, can kaybının artmaması temennisiyle- hemşerilerime Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı temenni ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 3 üncü maddesinde, 30.6.1934 tarihli ve 2548 sayılı Ceza Evleri ile Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin son fıkrasında bir değişiklik yapılıyor. Mezkûr yasada, ödeme gücü olup olmaması ilgili mülkî amirlikler tarafından tespit edilip, ödeme gücü olanlardan bu yiyecek bedelleri alınıyor, ödeme gücü olmayanlardan alınmıyordu. İşyurtlarında çalışanlardan yiyecek bedelleri alınırken, bu yeni düzenlemeyle, ondan vazgeçiliyor; yani, böylece, işyurtlarında çalışanlar ile ödeme gücü olmayan mahkûmlardan yiyecek bedelleri alınmayacak. Elbette, bu yeni düzenlemenin gerekçesinde, belki de işyurtlarında verimin artırılması amaçlanmıştır. Burada, o işyurtlarında çalışan mahkûmların meslek edinmeleri ve bunların hak etmiş oldukları yevmiyelerin ödenmesi ve ayrıca, bunlardan yiyecek bedelleri alınmaması düzenleniyor. Yine, tekrar, ödeme gücü olmayan mahkûmlardan da yiyecek bedelleri alınmayacak. Gerçekten, daha önce de, ödeme gücü olmayan kişilerden yiyecek bedelleri alınmıyordu; bunun, burada muhafaza edilmesi sevindirici bir olay. Zaten, Türkiye'de suç işleme oranlarının, kriminal olarak, ekonomik bunalımların veya birtakım toplumsal olayların sebebiyet verdiği sıkıntılardan doğduğu da dikkate alınırsa, burada, mahkûm olmuş ödeme gücü olmayan vatandaşlarımızdan yiyecek bedellerinin alınmaması iyi olmakla birlikte, işyurtlarında çalışanlardan alınmaması da, gerçekten iyi bir düzenlemedir.

Ancak, elbette, şu anda Meclisimizin gündemine gelen yasa tasarıları ve tekliflerinde, çok mevzî ve kısmî olarak yasalarda düzenlemeler yapılıyor. Aslında, köklü bir hukuk reformu yapılması, Türkiye'nin yeni belirlenen sosyoekonomik kimliği doğrultusunda düzenlemeler yapılması arzu edilen şeylerdi; ama, elbette, hayat da devam ediyor. Bu arada, böyle mevzî, çok az sayıda maddelerde düzenlenen yasa değişiklikleri de geliyor. Ben, bu yasanın hayırlı olmasını temenni ediyorum. Ancak, zaman içerisinde, tabiî, yurttaşlık derslerinde ve vergi mükelleflerine yapılan reklamlarda söylendiği gibi, vergilerin, vatandaşlarımıza baraj, yol, köprü, fabrika olarak dönmesini temenni ediyoruz. İnşallah, toplumda oluşacak birtakım sosyal depresyonlar suç işleme oranını artırmaz ve toplanan vergilerin bir kısmı da, artık, A'dan başlayan, F'ye kadar gelmiş cezaevlerinin diğer harflere doğru intikalini önler diye temenni ediyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinize selam ve saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Geçer.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız; buyurun.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede, ödeme gücü olmadığı anlaşılan hükümlü ve tutuklular ile işyurtlarında çalıştırılanlardan yiyecek bedeli tahsis edilmemesi, yani, bir yerde ekonomik yönden desteklenmesi ve çalışmaları özendirilmiştir.

Bizim, tabiî, asıl, hapishaneye düşenlerin durumunu iyileştirmemiz önemli; ama, daha önemlisi, insanlarımızın hapishaneye düşmemesi için uğraşmamız lazım, hapishaneye düşmeyecek ortamı sağlamamız lazım. Bakınız, neredeyse son bir haftadır, pek çok yerden -Kepsut'tan, daha bugün, İvrindi, Korucu'dan, efendim, Çatalca'dan- telefon alıyorum. Vatandaşlar diyor ki: "Bu hükümet, bir Bakanlar Kurulu toplantısında tarım kredi faizlerinin yüzde 55'e indirileceğini, yani, eskisi üzerinden alacağını söylemişti ve şimdi, bize yazılar geldi, bu faizler yüzde 122, cezalı olanlar yüzde 185; ödeyelim mi, ödemeyelim mi?" Ne diyeceksiniz?.. Burada, ben, Sayın Bakana, Tarım Bakanına sordum. Herhalde, tarım...

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, ben şaşırıyorum...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Konuyla çok ilgili Sayın Başkan...

BAŞKAN - Şimdi efendim...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bir müsaade edin... Müsaade edin...

BAŞKAN - Bu konuda, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya'ya söz verdim. Bırakın o konuşsun; siz, bu cezaevlerini konuşun.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Tamam, bakın, konuyla çok ilgili...

Şimdi, ödenmediği zaman, bir müddet sonra icra geliyor, ardından on günlük hapis geliyor. O zaman, herhalde, Sayın Bakan, çiftçilere özel hapishane yapacak, esnaflara özel hapishane yapacak, onları da, nasıl olsa borçlarını ödeyemiyorlar, ailesini geçindiremiyor, onların da karnını doyuracak, belki burada aldıkları bu harçlıklarla ailesini geçindirecek, gönüllü girecekler. Onun için bu konuda madem bir kararname sevk edilmiş, bir an önce bakanlar tarafından imzalanıp yürürlüğe konması lazım.

Bakın, bu kararname de bir de 1.3.2000 tarihinden itibaren sırf süresi gelmeyenler için yüzde 55 diyor, vadesi geçenlere ise yüzde 185 ceza devam ediyor, bunun da düzeltilmesi lazım...

BAŞKAN - Efendim, maddeye döner misiniz lütfen.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Ben, bu konuda özellikle, Sayın Bakanımız da, Bakanlar Kurulunun bir üyesi olarak, gelen bu kararnamenin Sayın Bakanımdan ve diğer bakan arkadaşlarından, takip edilerek acil imzalattırılması ve cezaevlerinde...

(Başkan tarafından hatibin mikrofonu kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, mahsus kestim; ama, efendim... Yani maddeye dönün, istirham ederim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Şimdi geliyor Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ben de çiftçiyim; ıstırabı biliyorum efendim; ama, şu hapishanedeki ıstırap daha fazla.

Hiç merak etmeyin Türkiye hapishaneler ülkesi değil efendim, çiftçiye, esnafa hapishane gelmeyecek.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Dolayısıyla, bunun çıkarılarak vatandaşların hapishaneye düşmesinin önlenmesini istirham ediyorum.

BAŞKAN - Düşmeyecek, düşmeyecek efendim...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Efendim, 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri 4 üncü ve 5 inci maddeyi okuyacağım, oylatacağım; ama, tasarının tümünün açık oylamaya tabi olduğunu ıttılaınıza sunarım, dışarıdaki arkadaşlar teşrif etsinler efendim.

4 üncü maddeyi okutuyorum efendim.

MADDE 4. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum efendim.

MADDE 5. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

Efendim, tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, lehte Trabzon Milletvekili Orhan Bıçakçıoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

Aleyhte söz isteyen var mı efendim? Aleyhte söz isteyip, üzerinde konuşabiliyorsunuz tabiî.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Aleyhinde Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Avni Doğan, oyunuzu belli edecek misiniz efendim?

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Aleyhte Ali Oğuz konuşacaklar efendim.

BAŞKAN - Peki efendim.

Sayın Bıçakçıoğlu, buyurun efendim.

3 dakika süreniz var.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan ve biraz sonra oylarımızla kabul edeceğimiz bu kanun cezaevlerinde yatan tüm hükümlü ve tutuklulara hayırlı olsun diyorum.

Biz  bu kanunu görüşmeye 3 Mayısta başladık ve bu kanunun gerek tümü üzerindeki konuşmalarda gerekse maddeler üzerindeki konuşmalarda, Allah'a şükür, kanun tasarısının ne getirip ne götürdüğünü bir tarafa bıraktık ve her konudan bahsettik; cezaevlerinde işkenceden, elektrik verildiğinden bahsederek, orada görev yapan infaz koruma memurlarını zan altına soktuk. Bu gibi şeylerin hiç kimseye bir faydası yoktur; ama, benim, bu kanuna yapıcı gözle baktığımda görmüş olduğum birtakım eksiklikler vardır. Bunları da Sayın Adalet Bakanı ve Değerli Genel Müdürümüz buradayken burada söylemeyi bir borç biliyorum.

Bu iş yurtları rehabilitasyon merkezleridir; cezaevindeki insanların sivil hayata geçişinde önemli yer tutar. Bu işyurtlarında çalışan insanlar, hükümlü ve tutuklular -ki, Anayasanın 18 inci maddesi buradaki çalışmaları angarya olarak da görmemektedir- mutlaka Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olarak çalışmalıdırlar. Adalet Bakanlığının, Cezaevleri Genel Müdürlüğünün bu konuda bir çalışması olduğunu biliyorum ve Adalet Bakanlığının, bir ileri adım daha atarak, işveren payını ödemeye hazır olduğunu da biliyorum. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla  bu konuda ortak bir mutabakata vararak, hükümlülerin, burada çalıştıkları sürede, Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi, işçi statüsünde, en azından asgarî ücret üzerinden primlerinin ödenmesini, kendi paylarına düşen primleri ödeyemedikleri takdirde, bunlara borçlanma imkânının sağlanmasını arzu ediyorum.

Gerekirse, bu işyurtlarına özel sektörü davet etmemiz lazım; çünkü, buradaki işgücü hem ucuzdur hem de buraya düşen her meslekten insanın kaliteli işgücü vardır, bunun heba olup gitmemesi lazım, işyurtlarının tüm cezaevlerinde yaygınlaştırılması lazım.

Bu konuda benim devamlı düşündüğüm bir şey daha var, onu da söyleyerek tamamlıyorum Sayın Başkanım. Maalesef, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünün elinde en büyük iş imkânı, işyurdu bulunan yer İmralı'dır. Malum kişiye orası tahsis edilmiştir; devletin buradaki trilyonluk yatırımları heba olmuştur, devletin trilyonluk yatırımları boşa gitmiştir. Burada çeşitli fabrikalar vardır, burada besihaneler vardır. Burası, belki Türkiye genelinde bulunan 506 cezaevinin tamamındaki işyurduna eşit bir kapasiteye sahiptir; ama, bu kapasite şu anda kullanılmamaktadır. Oradaki malum kişinin, 2-3 mil açıktaki Yassıada'ya nakledilmesi ve bu atıl duruma getirilen, atıl durumda olan, çalışamayan, kapısına kilit vurulan trilyonluk yatırımları...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum.

...bir an önce mahkûmların hizmetine, Cezaevleri Genel Müdürlüğünün hizmetine sunmamız lazım diyor, kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Oyumun kabul olacağını beyan eder, saygılar sunarım Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Aleyhte, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz; buyurun efendim.

Tüzüğe göre aleyhte; ama, Sayın Ali Oğuz üzerinde konuşacak.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; müzakere konusu ettiğimiz tasarının sonuna gelmiş bulunuyoruz. Ben de, bu kanuna vereceğim oyun rengini belirtmek üzere aleyhte söz almış bulunuyorum.

Başkanım, daha evvel konuşan arkadaşların hepsine müdahalelerde bulundu, sadette olmalarını ikaz etti. Ben, mümkün olduğu kadar, sadetten ayrılmayacağım ve özellikle de, tasarının çerçevesi içerisinde kalmaya gayret edeceğim.

Arkadaşlarımız, özellikle hukukçu arkadaşlarımız bilirler ki, cezadan murat, öç almak değildir; özellikle ıslahtır, oraya gelen insanlara bir şeyler kazandırmaktır; en azından, çıktığı zaman bir daha oraya gelmemek üzere kendisini orada toparlaması, oranın şartları ve orada kendisine telkin edilen hususlar konusunda bir şeyler kazanmasının teminidir. Bilhassa, meslek kazandırma hususundaki gayretler fevkalade netice vermiştir. Orada bulunan kimseler, bir meslek kazanmış ve çıktıktan sonra da o mesleği bihakkın icra edecek kapasiteye ulaşmış bulunmaktadırlar.

Patronaj müessesesi, çıktıktan sonra da fevkalade tesirini icra etmekte ve çıkanları takip ederek, kendilerine iş bulup, cemiyet içerisinde çaresiz kalmalarını bertaraf edecek şekilde tedbirleri getirmektedir; Batı âleminde, mümkün olduğu kadar, oraya girmiş kimselerin, eğer profesyonel suçlu değilse, bir meslek kazanarak, ailesine, yakınlarına ve mensubu olduğu cemiyete bir şeyler ilave edecek, kazanç temin edecek ve ona uyumlu olacak şekilde yaşamalarını temin etmektedir.

Bu kanunun, memleket ve milletimize hayırlı olmasını ve boşlukları olduğu takdirde, ileride onların ikmaliyle daha mükemmel hale getirilmesi hususundaki temennilerimi ifade edip, saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oğuz.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini ve buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin de oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyun rengini, kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun ile Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının açık oylamasına 237 sayın milletvekili katılmış; 222 kabul, 1 ret, 2 çekimser, 12 mükerrer oyla tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı olsun efendim.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna yaklaştık.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 10 Mayıs 2001 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; hayırlı akşamlar diliyor, teşekkür ediyorum efendim.

 

Kapanma Saati: 18.42

 

 

NOT : ÇEVİRİSİ YAPILAMAYAN KISIMLAR AYNEN FİLME ALINMIŞTIR.

 

BİRLEŞİM 98 İN SONU

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.