DÖNEM : 21 YASAMA YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ CİLT : 63 98 inci
Birleşim 9 . 5 . 2001 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
Oturum BaşkanlarInIn KonuşmalarI 1. – Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu'nun, Hatay ve
ilçelerinde aşırı yağışlar nedeniyle meydana gelen sel felaketinde hayatını
kaybedenlere Tanrı'dan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileğiyle, sel felaketine
uğrayan belediyelerin durumuna ilişkin konuşması B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün'ün, İstanbul-Silivri ve
Tekirdağ-Çorlu ile Çerkezköy'de yapılması planlanan (F) tipi cezaevlerine
ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı 2. – Ankara Milletvekili Oğuz Aygün'ün, Ankara Valiliğince sosyal tesis
yapımı amacıyla bir parkta ağaçların kestirilmesine ilişkin gündemdışı
konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı 3. – Trabzon Milletvekili Nail Çelebi'nin, ormanlar üzerindeki devlet
mülkiyeti sistemine ilişkin
gündemdışı konuşması ve
Orman Bakanı İ. Nami Çağan'ın
cevabı C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – İstifa eden ve istifası kabul edilen M. Cumhur Ersümer'den boşalan
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına Bartın Milletvekili Zeki Çakan'ın
atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/816) 2. – İspanya Parlamento Başkanı Luisa Fernada Rudi Ubed'in vaki davetine
icabetle, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen 15-19 Mayıs 2001 tarihlerinde
Madrid'de düzenlenecek "XII. EUREKA Parlamentolararası Konferansı"na
katılacak üç kişilik Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/817) 3. – Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın (6/1166, 6/1171, 6/1181) esas
numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/368) 4. – Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-Estonya Parlamentolararası
Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/818) 5. – Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin
verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/819) 6. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'na ödenek ve yolluğunun
verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/820) 7. – Hakkâri Milletvekilleri Evliya Parlak, Mecit Piruzbeyoğlu ve Hakkı
Töre'nin, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tekliflerini (2/450) (S. Sayısı: 543) geri aldıklarına ilişkin
önergeleri (4/369) IV. – SORULAR VE CEVAPLAR A) Sözlü Sorular ve CevaplarI 1. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, İç Anadolu Bölgesinin ulaşımına
ve Ankara-Gölbaşı-Şereflikoçhisar-Aksaray-Ulukışla arasında bir demiryolu
bağlantısı kurulup kurulmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/652) 2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Rusya'dan helikopter
alınacağı yolunda basında çıkan haberlere ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/658) 3. – Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, "Basında Bugün" adlı bültenin içeriğine ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/659) 4. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi
için verilen ilan ve reklamlara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/661) 5. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, DMS sonucuna göre yapılacak
atamalara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/662) 6. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, POAŞ ihalesiyle ilgili
iddialara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/663) 7. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, THK tarafından Samsun İlinde
toplanan kurban derilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı
soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/667) 8. – Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, Şırnak, Cizre ve
Silopi sanayi siteleri projelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü
soru önergesi (6/671) 9. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, TÜPRAŞ'ın özel bankalardaki
hesaplarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/672) 10. – İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, MİT ajanı olduğu iddia
edilen bir basın mensubuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Orman
Bakanı İ.Nami Çağan'ın cevabı (6/673) 11. – Nevşehir Milletvekili Mükremin Taşkın'ın, Galatasaray-Leeds maçı
öncesi meydana gelen olaylara ve sorumlularına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/675) 12. – İzmir Milletvekili Süha
Tanık'ın, Göztepe - Erzurumspor maçında güvenlik görevlilerinin sergilediği
tutuma ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/676) 13. – Batman Milletvekili
Alaattin Sever Aydın'ın, Batman Adliye binası inşaatına ilişkin Adalet
Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı
(6/678) 14. – İstanbul Milletvekili Ayşe
Nazlı Ilıcak'ın, Samsun İdare Mahkemesi
üyelerinin tayin edilme nedenlerine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/732) 15. – İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, Yargı Mevzuatı Bültenine ilişkin Adalet Bakanından sözlü
soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/736) 16. – Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, meslek liselerinden
liselere geçişin engellendiği iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/679) 17. – Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, Batman İlinde yapımı
devam eden bazı hastanelere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi ve
Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (6/680) B) YazILI
Sorular ve CevaplarI 1. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, personel atamalarına ilişkin
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/4006) 2. – Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu'nun, SSK prim borçlarına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı
(7/4039) 3. – Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, SSK Genel Müdürlüğüne ait
Sinop Melia Kasım Oteline ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/4042) 4. – Muğla Milletvekili Nazif Topaloğlu'nun, önlisans mezunu sağlık
personelinin intibaklarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un
cevabı (7/4045) 5. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, BAĞ-KUR ve SSK prim borçlarına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı
(7/4048) 6. – Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, toplu iş sözleşmesi yapmaya
yetkili sendikalara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar
Okuyan'ın cevabı (7/4056) 7. – Konya Milletvekili Remzi Çetin'in, GAP bölgesindeki arazi
satışlarıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/4063) 8. – Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, Sinop Karadeniz Yelken İhtisas
Kulübüne ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/4075) 9. – Konya Milletvekili Mehmet Gölhan'ın, BAĞ-KUR Genel Müdürlüğünün
eczanelere olan borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/4082) V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri
ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) 2. – Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş
ve İdaresine İlişkin Kanun ile Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı
Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/772) (S. Sayısı: 593) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı. Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu, Konya, Osmaniye ve
Hatay İllerinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle bir konuşma yaptı. Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu, Hatay İlinde meydana gelen sel
felaketine, Muş Milletvekili Erkan Kemaloğlu, Muş'un düşman işgalinden
kurtarılışının 84 üncü yıldönümüne, Yozgat Milletvekili Mesut Türker, 3 Mayıs Türkçülük gününe, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. AB Üye ve Aday Ülkeler Meclis Başkanları Toplantısı için, Slovakya
Meclis Başkanı Jozef Migas'ın vaki davetine, TBMM Başkanını temsilen TBMM
Başkanvekili Nejat Arseven'in icabet etmesine, Güney Kore Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Kim Chan-Woo'nun,
beraberindeki parlamento heyetiyle, ülkemize davetlerine, İlişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve 22 arkadaşının, antepfıstığı
üretiminin ve üreticilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/197) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı
ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı. Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un (6/573, 6/575, 6/576, 6/584,
6/585, 6/586, 6/587, 6/588, 6/591, 6/592, 6/593, 6/594, 6/595, 6/596, 6/597,
6/598, 6/600, 6/601, 6/602, 6/606, 6/610, 6/612, 6/613, 6/615, 6/616, 6/617,
6/618, 6/619, 6/620, 6/622, 6/623, 6/624, 6/625, 6/626, 6/627, 6/628, 6/629,
6/630, 6/631, 6/633, 6/636, 6/637, 6/638, 6/639, 6/643, 6/644, 6/645, 6/646,
6/647, 6/648, 6/649, 6/650), Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin (6/1285), Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri
okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi. Makedonya Cumhuriyeti Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Jordan
Boskov'un vaki davetine bir parlamenterle icabet edilmesine, Uluslararası Tarım, Ormancılık ve Balıkçılık Parlamenterler Birliği
İkinci Genel Kurulu Toplantılarına TBMM'den bir heyetin katılmasına, Makedonya Cumhurbaşkanının eşi Bayan Vilma Trajkovska'nın davetine FP
Ankara Milletvekili Oya Akgönenç Muğisuddin'in icabet etmesine, İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi. Aydın Milletvekili Bekir Ongun'un, Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun
Teklifinin (2/285), Ankara Milletvekili Şevket Bülent Yahnici'nin, 18 Mart Gününün Şehitler
Günü Olarak İlan Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/491), Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirli'nin, Askerlik Kanununa Bir Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun teklifinin (2/641), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildikleri açıklandı. Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının: 1 inci sırasında bulunan (6/567), 2 nci " " (6/569), 4 üncü " " (6/574), Esas numaralı sözlü sorular üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrildi; soru sahibi de görüşlerini
açıkladı. 8 inci sırasında
bulunan (6/578), 9 uncu " " (6/580), 10 uncu " " (6/583), 16 ncı " " (6/589), 17 nci " " (6/590), 30 uncu " " (6/604), Esas numaralı sözlü sorular üç birleşim
cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrildi. 7 nci
sırasında bulunan (6/577), 26 ncı " " (6/599), Esas numaralı sözlü sorulara, Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu, 79 uncu sırasında bulunan (6/682) esas numaralı sözlü
soruya, Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı, 85 inci sırasında bulunan (6/689) esas numaralı sözlü soruya, Çevre Bakanı Fevzi Aytekin, 175 inci sırasında bulunan (6/803) esas numaralı sözlü soruya, Orman Bakanı İ. Nami Çağan, 188 inci sırasında bulunan (6/817), 189 uncu " " (6/818), Esas numaralı sözlü sorulara, Devlet Bakanı Edip Safder
Gaydalı, Cevap verdi; 64 üncü sırasında bulunan (6/652), 65 inci " " (6/658), 66 ncı " " (6/659), 67 nci " " (6/661), 68 inci " " (6/662), 69 uncu " " (6/663), 70 inci " " (6/667), 71 inci " " (6/671), 72 nci " " (6/672), 73 üncü " " (6/673), 74 üncü " " (6/675), 75 inci sırasında
bulunan (6/676), 76 ncı " " (6/678), 77 nci " " (6/679), 78 inci " " (6/680), 80 inci " " (6/683), 81 inci " " (6/684), 82 nci " " (6/685), 83 üncü " " (6/686), 84 üncü " " (6/687), 86 ncı " " (6/690), 87 nci " " (6/692), 88 inci " " (6/693), 89 uncu " " (6/695), 90 ıncı " " (6/697), 91 inci " " (6/698), 92 nci " " (6/699), 93 üncü " " (6/700), 94 üncü " " (6/701), 95 inci " " (6/702), 96 ncı " " (6/703), 97 nci " " (6/704), 98 inci " " (6/706), 99 uncu " " (6/710), 100 üncü " " (6/711), 101 inci " " (6/713), 102 nci " " (6/714), 103 üncü " " (6/715), 104 üncü " " (6/716), 105 inci " " (6/717), 106 ncı " " (6/720), 107 nci " " (6/721), 108 inci " " (6/722), 109 uncu " " (6/723), 110 uncu " " (6/725), 111 inci " " (6/726), 112 nci " " (6/727), 113 üncü
sırasında bulunan (6/730), 114 üncü " " (6/732), 115 inci " " (6/733), 116 ncı " " (6/734), 117 nci " " (6/736), 118 inci " " (6/737), 119 uncu " " (6/739), 120 nci " " (6/741), 121 inci " " (6/742), 122 nci " " (6/743), 123 üncü " " (6/744), 124 üncü " " (6/745), 125 inci " " (6/746), 126 ncı " " (6/748), 127 nci " " (6/751), 128 inci " " (6/752), 129 uncu " " (6/753), 130 uncu " " (6/754), 131 inci " " (6/755), 132 nci " " (6/756), 133 üncü " " (6/757), 134 üncü " " (6/758), 135 inci " " (6/759
), 136 ncı " " (6/760), 137 nci " " (6/761), 138 inci " " (6/762), 139 uncu " " (6/763), 140 ıncı " " (6/764), 141 inci " " (6/765), 142 nci " " (6/767), 143 üncü " " (6/768), 144 üncü " " (6/769
), 145 inci " " (6/770), 146 ncı " " (6/771), 147 nci " " (6/774), 148 inci " " (6/775), 149 uncu sırasında bulunan (6/776), 150 nci " " (6/777), 151 inci " " (6/778), 152 nci " " (6/779), 153 üncü " " (6/780), 154 üncü " " (6/781), 155 inci " " (6/782), 156 ncı " " (6/783), 157 nci " " (6/784), 158 inci " " (6/785), 159 uncu " " (6/786), 160 ıncı " " (6/787), 161 inci " " (6/788), 162 nci " " (6/789), 163 üncü " " (6/790), 164 üncü " " (6/791), 165 inci " " (6/792), 166 ncı " " (6/793), 167 nci " " (6/794), 168 inci " " (6/795), 169 uncu " " (6/796), 170 inci " " (6/797), 171 inci " " (6/798), 172 nci " " (6/799), 173 üncü " " (6/800), 174 üncü " " (6/802), 176 ncı " " (6/804), 177 nci " " (6/805), 178 inci " " (6/806), 179 uncu " " (6/808), 180 inci " " (6/809), 181 inci " " (6/810), 182 nci " " (6/811), 183 üncü " " (6/812), 184 üncü " " (6/813), 185 inci " " (6/814), 186 ncı sırasında
bulunan (6/815), 187 nci " " (6/816), 190 ıncı " " (6/819), Esas numaralı sözlü sorular, ilgili bakan Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi. Konya Milletvekili Veysel Candan ve 23 arkadaşının, Emekli Sandığının
sorunlarının araştırılarak yeniden yapılandırılması için alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesinin (10/12) öngörüşmelerine bir süre devam edildi. 9 Mayıs 2001 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşime
18.47'de son verildi.
II. – GELEN KÂĞITLAR No. : 1379 . 5 . 2001 ÇARŞAMBA Rapor 1. – Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ve
Çevre ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/613)
(S. Sayısı: 668) (Dağıtma tarihi : 9.5.2001) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergeleri 1. – Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Şanlıurfa-Bozova İlçesinin
elektrik aboneliği sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1484) (Başkanlığa
geliş tarihi : 7.5.2001) 2. – Şanlıurfa Milletvekili
Yahya Akman'ın, Şanlıurfa'daki iplik ve
çırçır fabrikalarının sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) sözlü soru önergesi (6/1485)
(Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001) Yazılı
Soru Önergeleri 1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Eskişehir Arkeoloji Müzesi ile ilgili basında çıkan habere ilişkin
Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/4235) (Başkanlığa geliş tarihi
: 7.5.2001) 2. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun Mavi Akım Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4236) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001) 3. – Ankara Milletvekili M.Zeki
Çelik'in, Devlet Bakanı Kemal Derviş'in ABD vatandaşı olup olmadığına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4237) (Başkanlığa geliş tarihi :
7.5.2001) 4. – Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, İstanbul Yenibosna'da Yetmişbeşinci Yıl Karakolunda bir kız
çocuğuna kötü muamele yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4238) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001) 5. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonuna devredilen bankalar hakkında düzenlenen raporlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4239) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001) 6. – Aksaray Milletvekili
Ramazan Toprak'ın, Halk Bankası Genel Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4240) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001) 7. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, özürlülerin sorunlarına
ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/4241)
(Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001) 8. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, meslek lisesi
mezunlarının fakültelere devam etmelerine yönelik çalışma olup olmadığına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4242) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati : 15.00 9 Mayıs 2001 Çarşamba BAŞKAN
: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Hüseyin ÇELİK (Van),
Burhan ORHAN (Bursa) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşimini açıyorum. Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. III. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
Oturum BaşkanlarInIn KonuşmalarI 1. – Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili
Murat Sökmenoğlu'nun, Hatay ve ilçelerinde aşırı yağışlar nedeniyle meydana
gelen sel felaketinde hayatını kaybedenlere Tanrı'dan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dileğiyle, sel felaketine uğrayan belediyelerin durumuna ilişkin
konuşması BAŞKAN - Muhterem milletvekilleri, maalesef, Hatay'ta sel felaketi devam
ediyor. Son yirmidört saatte metrekareye 431 kilogram yağış meydana gelmiştir
ki, bu, Hatay'ın en yoğun yağış aldığı bir aylık toplam yağış miktarına eşit
düzeydedir. Âdeta tufana dönüşen felaket sırasında, Samandağ İlçesi Yeşilada
Liman Mahallesinden Yusuf Malta adlı vatandaşımız, sel sularına kapılarak
hayatını yitirmiştir; Cenabı Allah'tan rahmet, ailesine ve Hataylılara
başsağlığı diliyorum. Reyhanlı Demirköprü'deki araziler sular altındadır; Amik Ovasında 600
000 dönüm arazideki mahsul yok olmuştur. Kumlu İlçesi de keza sular altındadır.
400 000-500 000 dönüm arazi aynı tehlikeyle karşı karşıyadır; çünkü, yağışlar
hâlâ devam etmektedir. Antakya'da 2 000 konut ve işyeri sular altında kalmış,
merkezde çöküntü tehlikesiyle karşı karşıya kalan binalar tahliye edilmektedir.
Belediyelerimiz kendi imkânlarıyla boğuşmakta; ancak, civar illerden acilen
destek ve yardıma muhtaç haldedirler. Devlet Su İşleri ve Köy Hizmetleri
imkânlarına yeni takviyeler eklenmez ise felaketin boyutlarının inanılmaz
düzeye çıkabileceğinden büyük endişe duyulmaktadır. Türkiye nüfusunun yüzde 40'ı tarımla iştigal etmekte iken, tabiatla
boğuşan çiftçimizin kıt kanaat geçimine, gerekli maddî ve manevî yardımı
esirgememek için uğraşan 57 nci hükümetin fiyat politikasını çok görerek ahkâm
kesmek, tenkit etmek, insafla bağdaşamaz. Bütün Türkiye'de yaşanan sel felaketlerinin, çiftçilerimizin içinde
bulunduğu gerçeklerin bir kere daha gözler önüne sergilenmesine vesile olması,
hem acı hem de anlamlıdır. Bu vesileyle, sel felaketine uğrayan vatandaşlarımıza Türkiye Büyük
Millet Meclisimizin geçmiş olsun dileklerini iletirim efendim. Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç arkadaşıma gündemdışı
söz vereceğim. Gündemdışı ilk söz, İstanbul-Silivri ve Tekirdağ-Çorlu ile Çerkezköy'de
yapılması planlanan (F) tipi cezaevleri konusunda söz isteyen Tekirdağ
Milletvekili Sayın Nihan İlgün'e aittir. (DYP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın İlgün. B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Tekirdağ Milletvekili Nihan
İlgün'ün, İstanbul-Silivri ve Tekirdağ-Çorlu ile Çerkezköy'de yapılması
planlanan (F) tipi cezaevlerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk'ün cevabı NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlarım. Ülkemizin uzun zamandır yaşadığı (F) tipi cezaevi sorununu bir başka
cephesiyle huzurlarınıza getirmek istiyorum. Devlet, hükümlü ve tutuklusunu
sokakta bırakıp, çadırda oturtacak değildir; onları imkânları ölçüsünde insanca
bir yaşam tarzında barındırmak mecburiyetindedir. Cezaevlerindeki terör ve
isyanlardan sonra, koğuş sisteminden oda sistemine geçiş aşamasında, Tekirdağ,
âdeta, pilot bölge ilan edilip, hiçbir önaraştırma ve inceleme yapılmadan,
Tekirdağ merkezine 2 adet (F) tipi cezaevi 8 trilyon Türk Lirası harcanarak
yapılmış ve hizmete girmiştir. Tutuklu ve hükümlülerin buraya nakledilmesi ve
mahkûm yakınlarının çevreye yerleşmesiyle, bölgede, asayiş ve huzur gittikçe bozulmuş, tedirginlik had
safhaya ulaşmıştır. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, 1970'li yıllardan bu yana
devletin özel teşvikleriyle (A) tipi sanayi bölgesi olan Çorlu, Çerkezköy ve
Silivri bölgesi, (F) tipi cezaevi sahası yapılmak isteniyor. Bu bölgelerimiz,
21 inci Yüzyılın modern Türkiyesinde, ülke ve dünya gündeminde yerini örnek bir
sanayi ve üniversite kenti olarak almak istiyor, cezaevi kenti olmak istemiyor.
Bu bölgeye ait saygı, sevgi ve geleneksel anlayışla oluşturulan huzur ve barış,
arzulanan yaşam biçiminden kaynaklanır. Sanayiin gelmesi ve büyük göç almasına
rağmen bu dengeler aynen korunmuş -vatan ve millet- çalışma gayretleri her
zaman artan bir şevk ve heyecanla devam etmiştir. Ancak, (F) tipi cezaevi
gerçeğinin, bölgeyi bu huzur ve yaşam biçiminden başka bir yol ayırımına
getireceğine ilişkin, toplumun üzerinde derin emareler mevcuttur. Bölgemizdeki sanayi kuruluşlarının son kriz nedeniyle kapanması,
istihdamın daralması gibi ülke çapında krizin yaşandığı bir dönemde, yaşanan
zorlukların üzerine, içinden çıkılmaz ve toplum dengelerini altüst ederek yeni
zorluklar eklenmesi demektir. Tekirdağ halkı, Namık Kemal üniversitesinin
açılış müjdesini beklerken, cezaevi kara haberiyle âdeta sarsılmıştır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tekirdağ'da yapılan iki (F) tipi
cezaevine ilaveten, Çorlu'da 400, Çerkezköy'de 863 dönüm arazinin kamulaştırma
ve tahsis işlemleri devam ederken, Silivri'de 1 000 dekarlık vurgun ve soygun
bombası patlıyor. Sayın Bakan, şahsınıza olan saygı ve güvenimi hep taşıdım ve yine de
muhafaza etmek istiyorum; fakat, devletin ve hükümetin birçok noktalarında
olduğu gibi, Bakanlığınız tasarruflarında da kötü kokular, gazete manşetleri ve
medya ekranlarından âdeta taşıyor. Adaletin dağıtıldığı Bakanlığınızda, tuzun
kokmak üzere olduğunu görmekten büyük üzüntü duyuyorum. Adalet Bakanlığı Ceza
ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü, uzun zamandır sıkışan İstanbul sorunu
nedeniyle (F) tipi cezaevleri için yer aramaya başlıyor. Bakanlıklar ile
mahallî yönetimler arasındaki yazışmalar devam ederken, Silivri'deki malum yer
tezgâhlanıp, pazarlanıyor. Sayın milletvekilleri, Trakya ve İstanbul'un Anadolu yakasından
Kocaeli'ne kadar olan sahayı avucunun içi gibi bilen bir arkadaşınız olarak
şunu söylüyorum: Sayın Bakan ve onun genel müdürü ne söylerse söylesinler,
Kilyos'tan başlayıp, boşaltılan kömür sahaları dahil, Istranca etekleri dahil,
şimdi burada ismini saymak istemediğim binlerce dönüm hazine arazisi mevcuttur.
Anadolu yakasında, en az onun kadar, araziler bomboş durmaktadır. Orman
Bakanlığından istenip, tahsisi yapılan, yine Silivri hudutları içerisindeki
hazine arazisine neden itibar edilmediğini anlamak mümkün değildir. Sayın Bakan, 50 kişilik kasaba cezaevi yapmıyorsunuz; kendi tabirinizle,
en az 5 000 dönümlük alana, 5 000-6 000 tutuklu ve hükümlüyü barındıracak
sosyal tesisler, güvenlik karargâhları gibi dev yapılar yapacak, kuracaksınız;
önçalışmaları içerisinde, İçişleri Bakanlığı, güvenlikten sorumlu jandarma,
Bayındırlık Bakanlığı, çevreyle ilgili Çevre Bakanlığı koordinasyonunu sağladınız
mı? Trakya'nın mümbit tarım alanları, sanayi alanları, âdeta, cezaevine
dönüşmektedir. BAŞKAN - Sayın İlgün, toparlar mısınız efendim. NİHAN İLGÜN (Devamla) - Toparlıyorum efendim. Sayın milletvekilleri, gelelim Silivri'deki vurguna... TEM otoyolu Kınalı
gişeleri yanında, Alipaşa Köyü hudutları içerisinde, rahmetli Hikmet
Müezzinoğlu'nun vârislerine ait 1 000 dekar çiftlik arazisi -dikkat ediniz
buraya, 1 000 dekarlık çiftlik arazisi- dönümü 4 milyar 200 milyon liradan
kamulaştırılıp, bir gecede -bu nakit sıkıntısı içerisindeyken- 4 013 940 000
000 lira, derhal, defaten ödeniyor. Aynı tarihte, TPAO, daha kıymetli, otobana paralel 167 dönüm araziyi,
dönümü 2 milyar 898 milyona kamulaştırırken, aynı yerde -devletin otoban
yaptığı, istimlak ettiği yerde- köylüye, dönümü 450 milyon lira ödeniyor. Sayın Bakan, bu satış işlemini derhal durdurunuz. Kamulaştırılan 1 000
dekarlık arazi içerisindeki 300 dekarlık hazine arazisi, yine, sizin
döneminizde, kasıtlı olarak, hazine avukatlarınca temyiz edilmeyip, dava, âdeta
satıldı ve siz, bu fakir milletin parasıyla, hazinenin bu yerini 1 trilyon 200
milyar liraya bu vârislerden tekrar devlete satın aldınız. BAŞKAN- Efendim, teşekkür ederim... NİHAN İLGÜN (Devamla)- Bitiriyorum, son cümlem efendim. Adalet Bakanlığının Tekirdağ, Çorlu, Çerkezköy ve Silivri bölgelerindeki
tarım, sanayi ve yerleşim alanlarındaki bu ısrarından vazgeçip, cezaevi için
uygun alanları seçmesi ve devleti bu vurgun ve talandan arındırması gerektiğini
söyler, bölge halkının Bergama köylülerinden daha kararlı olduklarını bildirir;
siz Sayın Başkana, söz verdiği için teşekkür eder, Yüce Meclise saygılar
sunarım efendim. (DYP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın İlgün. Sayın Bakan, buyurun. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, Tekirdağ Milletvekili Sayın Nihan İlgün'ün, son
günlerde basında da yer alan bir konuyu bu kürsüden dile getirmesi nedeniyle,
kendisine teşekkür etmek isterim; yalnız, bu kürsüden halkı eyleme çağıran bir
hitapla konuşmasını sona erdirmesini de üzüntüyle karşıladığımı ifade etmek
isterim. Cezaevleri sorunu, Türkiye'nin en önemli sorunlarının başında
gelmektedir. Türkiye, bu sorunu çözmek zorundadır. İstanbul İlinde bulunan 7
cezaevinin kapasitesi, 5 311 kişidir. Oysa, 4616 sayılı Şartla Salıverme ve
Erteleme Kanunundan sonra, bugün, İstanbul cezaevlerinde, 6 762 hükümlü ve
tutuklu barındırılmaktadır. Bu cezaevlerinden Paşakapısı Cezaevi, eski ve
tarihî bir bina olup, cezaevi olarak inşa edilmediğinden, bu konudaki teknik
raporlara göre, bir an önce kapatılması gerekmektedir. Bu durumda İstanbul cezaevlerinin gerçek kapasitesi, 4 843'tür. Suç yeri
ve ikametgâh itibariyle İstanbul kökenli hükümlü ve tutuklu sayısı, 1999
yılında, 9 087'dir. Bugün bu rakam, 11 000 dolayındadır. İstanbul İlinde
muhafaza edilmesi gereken yaklaşık 6 000 hükümlü ve tutuklu, kapasite
yetersizliği nedeniyle, il dışındaki diğer cezaevlerine nakledilmektedir.
Bunların İstanbul'daki duruşmalarına götürülüp getirilmeleri, devlete büyük bir
maliyet yüklemektedir; aynı zamanda hükümlü ve tutuklu aileleri de,
ziyaretlerde yaşanan sıkıntı nedeniyle, maddî ve manevî kayıplara uğramaktadır.
Bu durum, yeni cezaevlerinin yapılmasını zorunlu kılmaktadır. 2000 yılı itibariyle İçişleri Bakanlığından alınan istatistik
bilgilerine göre, ülke genelinde vuku bulan 747 726 adlî olayın 246 370'i, yani
yüzde 33'ü İstanbul İlinde meydana gelmektedir. Daha açık bir ifadeyle, adlî
olayların üçte 1'i İstanbul'da gerçekleşmektedir. Parasal değerle ölçülmesi mümkün bulunmayan devlet otoritesi ve hukuk
düzeninin sağlanması, ancak, modern, yüksek güvenlikli cezaevleriyle
gerçekleştirilebilir. Suç örgütlerinin, cezaevlerimizin mevcut fiziksel
yapısından kaynaklanan zaafları kullanarak güç odakları haline gelmeleri
karşısında, devletin vakit geçirmeksizin önlem alması gerekmektedir. Bu sorunun
çözümünde, İstanbul İli, sosyal ve ekonomik yapısı itibariyle birinci
sıradadır. Bu çerçevede, Bakanlığımızca, İstanbul İli ve çevresinde cezaevi
yapımına uygun, mülkiyeti hazine veya belediyeye ait arazi aranmışsa da,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve ilçe belediye başkanlıkları ile
diğer ilgili mercilerden alınan cevabî yazılarda, cezaevi yapımına uygun hazine
veya belediye arazisi bulunmadığı bildirilmiştir. İstanbul İlinde, Millî
Savunma Bakanlığına tahsisli bulunan taşınmazlardan bazılarının, cezaevi yapımı
için Bakanlığımıza devrine ilişkin sayısız taleplerimiz olumsuz karşılanmıştır.
Hazine arazisi olup, Bakanlığımıza tahsisli taşınmazlara da ilgili belediyelerce
imar izni verilmemektedir. Tekirdağ'da yapımı biten 1 numaralı (F) tipi cezaevi hizmete girmiş
olup, 2 numaralı cezaevinin inşaatı devam etmektedir. F tipi cezaevleri, 1991
yılında çıkarılan Terörle Mücadele Kanununun 16 ncı maddesi ve 1999 yılında
çıkarılan Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununun 13 üncü maddesi
gereğince inşa edilmektedir. Çorlu İlçesinde, toplam 73 120 metrekarelik hazine
arazisi, geçen yıl, Maliye Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğünce
Bakanlığımız adına tahsis edilmişse de, bu yer, Çorlu Belediye Meclisince kabul
edilen imar planında cezaevi alanı olarak ayrılmamıştır. Çorlu Belediye
Başkanlığı ile bu yörede yaşayanlar cezaevi yapılmasını istememektedirler. Yine, Tekirdağ İli Çerkezköy İlçesinde, toplam 856 625 metrekarelik
hazine arazisi, Maliye Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğünce Bakanlığımız
adına tahsis edilmişse de, bu bölgedeki muhtarlıklar ve sivil toplum örgütleri
de cezaevi yapılmasını istemediklerini belirtmişlerdir. İstanbul İlinde işlenen suçlar, Türkiye genelinde işlenen suçların üçte
1'ini oluşturmasına rağmen, bu bölgede cezaevi yapımına sürekli engeller
çıkarılmıştır. Silivri Belediye Başkanlığı da, 1999 yılında, Bakanlığımızın başvurusuna
verdiği cevapta, cezaevi yapımı için belediye sınırları içinde belediye ve
Hazine adına kayıtlı gayrimenkul bulunmadığını bildirmiştir. Basında çıkan haberlerde sözü edilen, Silivri Büyükçavuşlu Köyü
sınırları içerisindeki Orman Bakanlığına tahsisli arazi, teknik elemanlarca
incelenmiş, arsanın çok eğimli bir yamaç üzerinde olduğu, bu yamacın yan
derelerle kesilerek küçük vadiciklerin oluştuğu, büyük oranda hafriyat
yapılmasının gerekli bulunduğu, bu hafriyatın kumlu ve killi bir zeminde
stabilite sorunları yaratacağı, 441 dönümlük bir arsaya 4-5 adet cezaevi
yerleşiminin yapılabileceği ümit edilirken 1 adedinin bile yerleştirilmesinde
sorunlar yaşanacağı belirtilmiştir. Zaman kaybına tahammülü olmayan bu sorunun çözümü için, İstanbul il
merkezine yakın çevre ilçeler yanında, Silivri İlçesinde de, otoyola yakın,
elektrik, su, yol ve altyapı eksikleri bulunmayan araziler araştırılmıştır:
Bakanlığımız Teknik İşler Dairesi Başkanlığınca, Silivri İlçesi Alipaşa Köyünde
yaklaşık 1 000 dönüm dolayındaki arazi cezaevi yapımı için uygun bulunmuştur.
İstanbul Valiliği İl İdare Kurulunun 25.10.2000 gün ve 2000/338 sayılı kararı
ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 5 inci maddesi uyarınca kamu yararı
kararı alınmış, aynı kanunun 10 uncu maddesi uyarınca, Silivri İlçesi Kıymet
Takdir Komisyonunca metrekaresine 4 200 000 lira bedel biçilmiştir. Adı geçen komisyon, yasa gereğince, kamusal görevleri bulunan ilçe mal
müdürü, kadastro müdürü, ziraat yüksek mühendisi ile birlikte, 2'si halktan
seçilen 5 kişiden oluşmaktadır. Komisyona, Bakanlığımızdan herhangi bir
temsilci katılmamaktadır. Bu konuda, arazi sahipleri ya da vekilleri ile
Bakanlığımız arasında herhangi bir görüşme olmamıştır. Başbakanlığın 23.3.2001
tarih ve 1400 sayılı yazısıyla uygun görüş alınmış, Maliye Bakanlığı da
9.4.2001 tarih ve 6265 sayılı yazısıyla ödeneği revize etmiştir. Uygun görüş
yazısı uyarınca, 4 013 940 000 000 lira tutarındaki kamulaştırma bedelinin 2
807 250 000 000 lirası 2001 yılı malî bütçesinden, kalan 1 206 690 000 000
lirası da 4301 sayılı Kanunla oluşturulan İşyurtları Kurumunun bütçesinden
karşılanmıştır. İstanbul İlinin Türkiye ortalamasının çok üstündeki nüfus artış hızı göz
önüne alındığında, söz konusu arsanın da İstanbul'un cezaevi sorununu
çözemeyeceği açıktır; ivedilikle, yaklaşık 5 000 dönüm daha araziye ihtiyaç
vardır. Silivri'de, Çorlu'da veya Çerkezköy'de yapılması düşünülen
cezaevlerinden hiçbiri (F) tipi olarak düşünülmemiş olup, geliştirilen modern
cezaevleri projeleridir. Cezaeviyle birlikte, Silivri'de yeni iş olanakları yaratılacak ve
ilçenin ekonomik yaşantısına büyük katkı sağlanacaktır. Öyle anlaşılıyor ki,
civardaki taşınmazları çiftlik evleri yapılmak üzere çok daha yüksek bir
bedelle satarak rant elde etmek isteyenler, bu yerlerin kamulaştırılmasını
istemediklerinden, aleyhte söylentiler çıkararak kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadırlar.
Bununla birlikte, basında ortaya atılan iddialar ve burada sayın
milletvekillerimizce de dile getirilen görüşler dikkate alınarak, kamulaştırma
işleminde herhangi bir usulsüzlük olup olmadığını Bakanlığımız, merkez
teşkilatında ve yerinde incelemek, gerektiğinde soruşturmak üzere, 2 adalet
müfettişi görevlendirilmiş bulunmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul, Türkiye'nin en büyük
ilidir; halkımızın yaklaşık altıda 1'i, İstanbul'da yaşamaktadır. İstanbul
içinde, bu nüfusa ve İstanbul'daki suç potansiyeline uygun sayıda cezaevi
yaptırılması zorunludur. Sorunun çözümünde, herkesin ve değerli
milletvekillerinin Bakanlığımıza yardımcı olması gerekir. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, teşekkür ederim. NECMİ HOŞVER (Bolu) - Sayın Başkanım, biz, dört sene önce, Bolu'nun
Kıbrısçık Kazasında 5 000 - 10 000 mahkûmu barındırabilecek bir cezaevi
yapılsın diye Adalet Bakanlığına müracaat ettik. Yerimiz de müsait; olduğu gibi
kayalık, hiçbir tehlikesi de olmayan... 50 000 dönüm de verebiliriz, 30 000
dönüm de verebiliriz; gelsinler, bizim Kıbrısçık Kazasında, istedikleri kadar
mahkûma hitap edecek cezaevi yapabilirler. BAŞKAN - Mesele anlaşılmıştır; Sayın Bakan da duydular. Sayın Bakan, buyurun. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sadece cezaevine değil, tutukevine de ihtiyacımız vardır. Bir
suç, işlendiği yerde yargılama konusu olur; dolayısıyla, bizim, tutukluları
mahkeme önüne çıkarabilmemiz için, suçun işlendiği yerde tutukevlerimizin
olması gerekir. O nedenle, Anadolu'da birçok yerde cezaevi yapılması konusunda
yoğun istekler olmasına rağmen, o bölgelerde suç oranı düşük olduğundan buna
olanak bulunmamaktadır; ama, İstanbul, Türkiye'nin en büyük ilidir ve suç
işleme oranının en yüksek olduğu ildir. Dolayısıyla, İstanbul'da ve çevresinde
ceza ve tutukevleri inşası zorunludur; bu, kaçınılmaz bir zorunluluktur, bunun
gereğini yerine getirmek durumundayız. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. NECMİ HOŞVER (Bolu) - Efendim, tabiî, mahkûmiyeti belli olanlar için
cezaevini bizim yöremizde, tutukevlerini de oralarda yapabilirler Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakan cevap verdi. NECMİ HOŞVER (Bolu) - Yani, bunu da, Sayın Bakanın dikkate almasını
istiyoruz. BAŞKAN - Sayın Hoşver, mesele
anlaşılmıştır; bu, teknik bir konu. Gündemdışı ikinci söz... İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakanıma bir iki hususta
açıklamada bulunmak için söz istiyorum. BAŞKAN - Efendim, böyle bir usulümüz olmadığı için görmedim... Anlamadım
yani, affedersiniz; Sayın Bakan ikinci kere cevap verince... İkinci söz, ağaç ve park kıyımı hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili
Oğuz Aygün'e aittir. (DSP sıralarından
alkışlar) Buyurun Sayın Aygün. 2. – Ankara Milletvekili Oğuz Aygün'ün,
Ankara Valiliğince sosyal tesis yapımı amacıyla bir parkta ağaçların
kestirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in
cevabı OĞUZ AYGÜN (Ankara) - Çok saygı duyduğum Başkanımızı ve her biri
birbirinden değerli milletvekili arkadaşlarım sizleri, gönülden gelen
saygılarla selamlıyorum. (Alkışlar) Maziye doğru ufak bir hatırayı arz etmek suretiyle sözlerime devam
edeceğim. Zamanın 5 dakikayla mukayyet olduğunu biliyorum, ona göre de dikkatli
davranacağım. Efendim, altmış yıl kadar önce düzenlenen Ankara'daki Gençlik Caddesi
üzerinde kişilere ait apartmanlar yapılırken, bir arsa -1273 adada bir parsel-
boş bırakılmış; neden boş bırakıldığı bizce meçhul; ama, bu arsanın yanında
binalar yükselmiş ve imar mevzuatına göre de 4 kattan fazlasına izin
verilmemiş. Burası zamanla ağaçlanmış, nefis bir park haline gelmiş. Bendeniz de o
bölgede oturduğum için, önünden sık sık geçtiğim bu araziyi, bu toprak
parçasını görerek, inanın kıskanırdım, keşke bunun yanında otursaydık da burayı
bahçe olarak kullanabilseydik diye ve burada, hanımefendilerin, zaman zaman
beyefendilerin, küçük küçük oturma yerlerinde, çocukları kenarda oynarken,
sohbetlerine şahit olmuştum. O bölgede oturan arkadaşlarımın hepsi, Melda
Hanımefendi de bunu gayet iyi bilir. Bu yer bugüne kadar devam edegeldi.
Çankaya Belediyesinin zaman zaman burada düzenleme yaptığına şahit olduk;
takdir ettik, alkışladık. Derken, cumartesi günü birdenbire ekranlarda, sonra gazetelerde
gördüğümüz bir havadisle fevkalade üzülerek, sorumluluk duygusuyla, pazar günü
bu mahalli görmeye gittim. Benden 10 dakika önce, çok değerli Çevre Bakanımızın
oraya geldiğini, tetkik ettiğini, fevkalade üzüldüğünü, oradakilerin ifadesiyle
ağladığını öğrenerek, biz de ağlamaktan beter bir hale geldik; çünkü, çevresi
şu kalınlıktaki ağaçların kökünden kesilmiş olduğunu ve o parktaki oturma
yerlerinin tahrip edilmiş bulunduğunu ve oranın bir muharebe meydanına
döndüğünü gördük. Orada olanlardan bir zat, GATA'nın kulak burun boğaz
doktorlarından Adnan Güven, iki gözü iki çeşme ağlayarak "beni
hastalıklarım öldürmez; ama, bu öldürecek" dedi. Kalabalık bir kitle
vardı, aklımda yanlış kalmadıysa, hanımefendilerden Serap Hanım, Tülay Hanım;
Ahmet Bey... Kalabalık içerisinde, yanlarından, bu meseleye eğileceğimizi vaat
ederek ayrıldım. Bu, bizim görevimizdi. Biz Ankara milletvekilleri 28 kişiyiz, muhtelif partilere mensup. Bu
milletvekillerinin aralarında siyasî düşünce farkı, çok değişik kanaatler
olabilir; ama, ittifak ettiğimiz asgarî müşterekimiz var; Ankara. Biz, Ankara
için devamlı beraberiz; 28 milletvekili, aramızda hiçbir ihtilaf olmadan bir
bütünüz. Bir tek gayemiz var; Ankara'ya huzur, Ankara'ya saadet, Ankara'ya
hizmet gelsin. Şimdi huzurlarınızda bulunurken, Genel Kurulda kaç Ankara milletvekili
var, göremiyorum; ama, zannediyorum ki, 8-9'dan fazla değil. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Hepimiz Ankara milletvekiliyiz. OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Onların da hislerine tercüman olduğumu
zannederek, huzurlarınıza bu meseleyi getirmeye karar verdim. Muhterem milletvekilleri, bunu yapan, Ankara Valiliği; hani, her gün
kendisinden hizmet beklediğimiz, iyilik beklediğimiz Ankara Valiliği. Ankara
Valiliği, Sayın Valinin keyfî idaresiyle yürütülmeyecek kadar yüce bir
makamdır. Bu makamda oturanlar, ahaliye, vatandaşa saygılı olmak zorundadırlar.
Eğer, bundan yoksun iseler, bir eksiklikleri var; biz çok... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Bir dakika efendim. OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Bitti mi yoksa Sayın Başkan? BAŞKAN - Bitti; ama, buyurun efendim. NECMİ HOŞVER (Bolu) - Hepimiz Ankaralı sayılırız, 1 dakika da bizden
Sayın Başkan. OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Efendim, Ankara Valisi olarak çok değerli zevat
gördük, başka vilayetlerin değerli valilerini gördük ve valiliğin ne kadar
mukaddes bir makam olduğunun idraki içinde bulunanlardan birisiyim. Hemen
söyleyeyim, bizim Başkanvekillerimizden Sayın Vecdi Gönül, ihtilal sırasında,
1980'de Ankara Valisi idi ve ben Sayın Vecdi Gönül'e milletvekili olarak
giderken, ihtilal oldu, hemen arkasından milletvekilliğimiz bitti, biz
sokaktaki sade vatandaş olduk. Vecdi Gönül'e bir münasebetle gitmem
gerektiğinde çekinerek gittim; ama, inanın, daha büyük saygı ve sevgiyle beni
kucakladığını görünce rahatladım; valilik budur! Bu vesileyle, kendisine burada
şükranlarımı da sunmak, tespit ve tescil etmek istiyorum. Muhterem milletvekilleri, bakınız, bu toprak parçasını -esas vahim olan
taraf budur- geçtiğimiz temmuz ayında, 9 Temmuz 2000 tarihinde, Özel İdare
yoluyla satıyor Sayın Vali. Kime satıyor; Vilayetler Merkez Birliğine; yani,
başında bulunduğu bir derneğe satıyor, ne kadar kutsal olursa olsun, bir
derneğe satıyor ve arkasından 15 Aralıkta ihale ediyor; kimsenin haberi yok!
Fevkalade ihtiyatla bunu götürüyor, kimsenin haberi yok! Ondan sonra da, dün
değil evvelki gün ruhsata bağlıyor. BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız. OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Allahaşkına, bu nasıl iştir, bu nasıl
mantıktır!.. Sayın Vali, bütün ikazına rağmen, değerli Bakanımızı, bu Meclisin
içinden çıkan Sayın Bakanımızı hiçe sayıyor, çevre diye bir şey tanımıyor. Ben, Vali Beyefendinin çevreye saygısızlığını biliyorum, bir başka
vesileyle de biliyorum. Benim de evimin olduğu bir yerde, bir arsanın çöplük haline getirildiğini kendisine ihbar
ettiğimiz zaman hiç ilgilenmedi; ama, yeşile saygısız olması, görevini ihmali
gerektirmez. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, toparlarsanız minnettar kalacağım. OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Eğer, ağaç katliamına meraklıysa, Değerli Bolu
Milletvekilim müsaade ederse, Bolu'ya gönderelim, orada kesilecek ağaçları
vardır, Sayın Valiye onları kestirsinler. Eğer, bu meselenin üzerinde, 3046 Sayılı Kanun hükümleri içerisinde,
Sayın Bakan, eğilerek, Valinin yaptığı hatayı, tashih etmesini, kendisinden,
emrederek istemezse, Sayın Bakan da bence suçludur; ama, ben, Bakanın, bu
mesele konuşulduğunda ağladığını gördüm. Bakınız, çok açıklıkla son noktayı koymak istiyorum. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Bakanlık ağlama yeri değildir Sayın Aygün,
çözüm yeridir. OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Efendim, hassas olan insanların ağlamasına
saygılı olunuz. Eğer, siz ağlamasını bilmiyorsanız, sizin insanlığınızdan şüphe
ederim. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, hislenmiş gözleri yaşarmış. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Çözüm üretecek, çözüm! OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Ağlamasını bilmeyen insanın insanlığından şüphe
ederim. BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, ağlamamış; hislenmiş, gözleri yaşarmış. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Bakan ağlamaz, vatandaş ağlar. BAŞKAN - Yok efendim. Aynı şey. OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Ağlayabilirdi de efendim. BAŞKAN - Tabiî efendim. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Bakan çözecek efendim. Vatandaş ağlar.
Vatandaşı ağlattınız zaten. OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Bayrak karşısında, siz ağlamıyor musunuz?!
İstiklal Marşı okunurken ağlamıyor musunuz?! Atatürk'ün sözlerinde ağlamıyor
musunuz?! (DSP sıralarından alkışlar) MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Kıyas muhal farik yapıyorsunuz Sayın Aygün. OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Bakınız, ben size bir şey söyleyeyim. Benim
rahmetli annem, münevver ve medenî bir insandı, otuzbeş senelik öğretmendi.
Bana bir tek şeyi, doğaya karşı saygılı olmayı öğretti ve derdi ki "kuşa,
bitkiye saygılı olmazsanız, öbür dünyaya kalmaz, günahınızın vebalini bu
dünyada çekersiniz." (DSP sıralarından alkışlar) Eğer, Sayın Ankara Valisi, bunun günahından da korkmuyorsa, söyleyecek
bir lafım yok. O zaman, sizin gibi, işi istihzayla karşılayalım. BAŞKAN - Sayın Aygün, lütfen... OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Ben, sizi büyük bir zevkle dinliyorum, beni de
dinlemesini, lütfen, öğrenin. (DSP sıralarından alkışlar) MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Ben size bir şey söylemedim. Sayın Bakanın
ağlamasını yadırgadım. OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Lütfen...
Lütfen... Daha fazla söyleme, söyledikçe batarsın. Sakın ha! Yanındaki
Değerli Hocamdan biraz nasihat al. Değerli milletvekilleri, bu meseleye, eğer Sayın Bakanımız, Sevgili
Bakanımız çare bulamazsa, o zaman Meclis soruşturması istemek zorunda
kalacağız... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Destekleriz. OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Çok teşekkür ederim. ...çünkü, bu, bugün, bizim davamız gibi görünüyor; hayır, hepinizin
davası. Efendim, saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. (DYP sıralarından "Sayın Hoşver'e
sataşma var" sesi) Yok, Sayın Hoşver'e sataşma yok efendim. "Bolu" dedi
"Hoşver" demedi ki. Bolu'dan Bolu'ya fark var. Bolu'da kaç
milletvekili var. Sayın Bakan buyurun. ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ankara Milletvekilimiz Sayın Oğuz Aygün'ün ağaç kesimiyle
ilgili gündemdışı konuşmasına cevap vermek üzere huzurunuzdayım, kendisi bu
konuyu gündeme getirdiği için teşekkür ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum. Belki televizyonlardan, basından izlemiş olabilirsiniz; ama, hatırlatma
bakımından, nerede oldu bu olay, ben, onu sizlere açıklamak istiyorum. Biliyorsunuz, bu, Gençlik Caddesi üzerinde bulunan Vilayetler Hizmet
Birliğinin tapulu malı olan yerde olmuştur. Ben, tabiî ki basının ve çevre
halkının tepkisini televizyonda gördükten sonra bölgeye gidip inceleme yaptım.
Bu ağaçlar kaç senelik ağaç, burada, Vilayetlere ait çok sağlıklı bir bina
yapılabilir mi, yapılamaz mı; yani, bu ağaçları kesmeye değer mi, değmez mi,
bunun bir incelemesini yaptım. Teknik eleman olmam dolayısıyla da, orada
binanın nasıl yapılaşacağını, bahçeli nizam genelde, önden çekme mesafesi var,
yandan çekme mesafesi var, köşe başında bir arsa ve dolayısıyla, Sayın Valimize
de, bir gün sonra -pazar günü oradaydım- pazartesi günü telefon edip "size
uygun bir bina yapılamayacak, burada birtakım çekme mesafeleri var, istediğiniz,
sağlıklı bir binayı da yapamayacaksınız. Ayrıca, bu ağaçları, otuz senelik,
kırk senelik ağaçları kesmeye değer miydi; oradaki çocuklarımızı, yöre
insanımızı üzmeye hakkımız var mıydı acaba" dediğimde "benim buna
ihtiyacım var" dedi. Saygı duyarız, elbette ki kendisinin görüşüdür, doğru
da olabilir; ancak, ona yetecek bir binayı yapacağına kesinlikle inanmıyorum ve
kırk senelik ağaçların kesilmesi konusunda da... Tabiî ki, çok değerli Orman
Bakanımız, ağaçlarla ilgili, bizden çok daha fazla bilgiye sahiptir; onu da
biliyoruz. Orman Genel Müdürüne de telefon açıp, konuştuğumda, ağaçların kesilmesi,
taşınması, nakliyesi konusunda bir işlem yapılması gerektiğini söylediler.
Demek ki, insanlar, bir yeri tahrip ederken veyahut bir ağacı keserken, yeşile
zarar verirken, biraz duyarlı olmak mecburiyetindeler; eğer, duyarlı olursak,
yeşili koruyabiliriz, ağacı koruyabiliriz ve dolayısıyla çevremize de zarar
vermeyebiliriz. Onun için -bu valilik olur, başka bir kurum olur, kaymakamlık olur,
belediye olur, ne olursa olsun- yetişmiş, gelişmiş ve çevreye olağanüstü
güzellik sağlayan bir ortamı yok etmeye hakkımız yok. Bugün, bir Alman heyeti geldi; aynen şunu söylediler: "Eğer, orman
katliamları böyle giderse, çevre böyle tahrip edilirse, dünyadaki oksijen
miktarı, yirmibeş sene sonra insanlara yetmeyebilir." Bu, bilimsel bir çalışmanın sonucu. Şimdi, biz,
yeşilimizi koruyamazsak... Ülkemizi ziyaret eden Macaristan Başbakanı,
Ankara'nın üzerinde gezerken "Ankara'nın yeşilini beğenmedim, Ankara bize
göre çorak bir il görünümünde" derse, biz bundan üzüntü duymalıyız. Demek
ki, Avrupalısı veya başka ülkelisi... Ben, Türk insanının yeşile saygı duymadığını söylemiyorum, asla böyle
bir şey yok; ancak, yeterince saygı ve sevgi göstermediğimize inanıyorum. Onun
için, yöreye gittiğimde de -değerli milletvekilim söylüyor- gerçekten
hüzünlendim. 60 kutrundaki ağaç nasıl kesilmiş?! Bir de, insanlara yalan
söyleyerek bir yere varamazsınız. "Biz, buraya, bunu budamaya geldik"
deniyor; ama, budarken kökünden kesilmiş. Bu, nasıl bir uygulama; bunu merak
ediyorum. Onun için, buradan kimseyi suçlayarak değil; ama, ağacımızı, yeşilimizi
korumazsak, çevremize sahip çıkmazsak, ülkemizin ormanlarına sahip çıkmazsak,
otuna, bitkisine, yeşiline, çiçeğine sahip çıkmazsak, bir gün gelecek, bunların
bize vereceği oksijene ihtiyacımız olabilir diyorum. O yüzden, ben, tekrar,
değerli milletvekilim konuyu gündeme getirdiği için kendisine teşekkür
ediyorum. Ayrıca, bir konuyu daha ifade etmek istiyorum: Ben, Hukuk İşlerine, bu
konudaki çalışmalarla ilgili ne yapabiliriz diye bir çalışma yapmaları
talimatını verdim. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Şu an arkadaşlarımız çalışıyor, ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde girişimlerde
bulunuluyor, yasal bir iş yapılacaksa, onu da yapacağımızı kesinlikle burada
ifade ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Efendim, gündemdışı son söz, orman mülkiyeti sorunları hakkında söz
isteyen, Trabzon Milletvekili Sayın Nail Çelebi'ye aittir. Buyurun Sayın Çelebi. (MHP sıralarından alkışlar) Sürenizin 5 dakika olduğunu hatırlatırım; bugün biraz süreleri aştık. NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Herkese göstermiş olduğunuz toleransı bize de
göstereceğinizi umuyorum. BAŞKAN - Bugün aştık efendim süreleri. Sayın Bakanlar da cevap verince, tam bir denetim günü oldu. 3. – Trabzon Milletvekili Nail
Çelebi'nin, ormanlar üzerindeki devlet mülkiyeti sistemine ilişkin gündemdışı
konuşması ve Orman
Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye'de devlet orman mülkiyeti hakkında gündemdışı söz almış bulunmaktayım;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 1870 tarihli Orman Nizamnamesinin yayımlanmasına kadar ormanlar,
herkesin yararlanmasına açık, hava gibi, su gibi yararlanılan doğal
kaynaklardan bir tanesiydi. 1858 yılında çıkarılmış olan Arazi Kanunnamesi,
ormanlardan herkesin serbestçe faydalanabileceğini ve bir başkasının
yararlanmasına engel olunamayacağını öngörmüştür. Bu dönemde ormanlardan
yararlanma disiplin altına alınmaya çalışılmış ve 1870 tarihli Orman
Nizamnamesiyle ormancılığımıza bir yön vermek için çaba sarf edilmiş ve bu
arada, orman mülkiyeti konusuyla ilgilenilmiştir. 1937 yılında çıkarılan 3116 sayılı Orman Yasasıyla, ülkemizde, devlet
ormancılığı dönemi başlamıştır. Yasayla, ormanların, özel kişi ve kuruluşlarca
işletilmesine son verilmiş; devlet ormanlarının, devlet tarafından işletilmesi
ilkesi benimsenmiştir. 1945 yılında çıkarılan 4785 sayılı Yasayla da tüm ormanlar
devletleştirilmiştir. 1950 yılında da orman mülkiyeti konusunu ilgilendiren iki
yasa çıkarılmıştır; bunlardan birisi, 5653 sayılı, diğeri de 5658 sayılı
Yasadır. 5658 sayılı Yasa, 4785 sayılı Yasayla devletleştirilen ormanların
bazılarını belli koşulları sağlamaları şartıyla eski sahiplerine, istedikleri
takdirde geri vermek amacıyla çıkarılmıştır. 4785 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 13 Temmuz 1945 tarihinden itibaren
bir yıl içinde uygun mülk edinme belgeleri ile vergi kayıtları veya uyuşmazlık
durumu halinde de mahkeme belgeleriyle başvurulması durumunda devletleştirme
bedellerinin alınabileceği; bir yıl içinde başvuruda bulunmayanların ise, bu
haktan yoksun kalacağı düzenlenmiştir. Yasadan haberdar olabilen 156 orman
sahibi süresi içerisinde başvurarak, toplam 204 763 hektarlık orman alanı için
devletleştirme bedeli almıştır; bunun dışında kalan herkes, devletleştirme
bedeli alma hakkından mahrum olmuştur. Son verilere göre, yürürlükteki 6831 sayılı Orman Yasası gereği, 20,7
milyon hektar olan ülkemiz ormanlarının yüzde 99,897'si devlet ormanı, yüzde
0,017'si tüzelkişilik ormanı, yüzde 0,086'sı özel orman mülkiyetindedir.
İstatistiki verilerden de anlaşılacağı üzere, orman mülkiyeti konusu, günümüzde
de, orman sahibi devlet ile içinde yaşayan insanlarımız arasında büyük bir
ihtilaf konusudur. Nitekim, son yıllarda, önemli ekonomik girdi kaybeden kırsal
kesimde de mülkiyet sorunu nedeniyle, köylü ya bahçesindeki ağacı kesememekte
ya da ormanındaki tomruğu satamadığı gibi, vatandaşın yıllarca kendinin diye
bildiği, koruduğu veya işlediği arazi veya orman parçası kadastro çalışmaları
sırasında 4785 sayılı Yasa gereğince elinden alınmaktadır. Atasından,
dedesinden kalan tapular hiçbir işe yaramamakta veya devletin tevziden verdiği
tapuların geçerliliği olmamaktadır. Ormanını veya orman parçasını koruyan,
kesmeyen veya kestirmeyen vatandaşın yerine orman idaresi tarafından el
konulurken; kesen, açan, tarla yapıp işleyenler, tapu almaktadır. Kısaca,
ormanı veya ağacı koruyan, enayi durumuna düşmektedir. Kesenin
ödüllendirildiği, koruyanın ceza gördüğü yerde, tabiî ki, kamu vicdanı da
rahatsız olmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde, orman idaresi, sahibi
ve sınırı belli olmayan yerler için -özellikle, kızılağaç ve kestane için
söylüyorum- amenajman planı diye bir plan yapmaktadır ve mahkemelerdeki davalar
da, bu plan esas alınarak sonuçlandırılmaktadır. Hiçbir ölçmeye dayanmadan,
hektar üzerinde yapılan bu tespitle de, bir yerin vatandaşın elinden alınması, oradaki
orman idaresinin de işini zorlaştırmaktadır. Ayrıca, amenajman planı yapılan bölgelerin büyük bir kesiminde sosyal
ihtilaflı alanlar oluştuğu için, orman idaresi, işletmecilik de yapamamaktadır.
Özellikle, Doğu Karadeniz Bölgesindeki 700 000 dönüm kızılağaç ormanının,
hukuksal olarak kime ait olduğu belli değildir. 1937 yılında başlanan ve on
yılda bitirilmesi öngörülen kadastro çalışmalarının elli yıl daha süreceği
sanılmamaktadır; çünkü, yasalarda sık sık yapılan değişiklikler, bir köye,
kadastro nedeniyle birkaç kez gidilmesini zorunlu kıldığından, kadastronun
inandırıcılığı da ortadan kalkmaktadır. Özellikle, 0-600 metre rakımlar arasında yer alan kesimlerde yaşayan
insanlarımızın mülkiyet sorunu, bugün için, kangrene dönüşmüş durumdadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. NAİL ÇELEBİ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Orman Bakanlığı yetkilileri, Türkiye'nin yüzde 77'sinde kadastro
sınırlaması yaptıklarını ifade etmektedirler; ancak, bu oran, Doğu Karadenizde
yüzde 25 düzeyindedir. Bu nedenle de, bu rakamlara bakarak, sınırlama işleminin
yapıldığı anlamı çıkarılmamalıdır; çünkü, tescil edilen ve tapusu alınan
kadastro miktarı, Türkiye'de yüzde 27, Doğu Karadenizde yüzde 9'dur. Yani,
ormanların sahibi ve sınırı, büyük oranda henüz belli değildir. Bana göre, devletleştirme ve özelleştirme bir tercih konusudur. Her
şeyden önce, halka rağmen ormancılık değil, halkla birlikte ormancılık
yapılmalıdır. Sahipli arazilere orman idaresinin benimdir demesiyle ormancılık
yapılmamalıdır. Ormanlar, tasarruf edenin olmalıdır. Bu itibarla, 4785 sayılı
Orman Yasasının, orman tahriplerini önleme ve dolayısıyla da ormanları
koruyabilme konularında iyi bir araç olup olmadığının objektif bir biçimde
değerlendirilmesi gerekmektedir. Konuya bu açıdan yaklaşıldığında, 4785 sayılı
Yasanın çıkarılmasıyla, ormanların daha iyi korunduğunu söyleyebilmek, bugün
için mümkün değildir. 1946 yılında -dikkatinizi çekiyorum- yanan orman alanının
rekor seviyede olması da, bu görüşümüzü doğrulamaktadır. Sayın başkan, değerli milletvekilleri; takdir edersiniz ki, 1960'lı
yıllara kadar yolu, 1970'li yıllara kadar elektriği, 1980'li yıllara kadar
iletişim araçları bulunmayan orman köylülerinin, 1945 yılında çıkarılan 4785
sayılı Yasadan haberdar olması beklenemez. Kaldı ki, orman köylüleri, günümüzde
bile bu yasadan önemli ölçüde haberdar değildir. Çoğunlukla, kadastro
çalışmaları sırasında arazileri bu yüzden, bu yasa uyarınca ellerinden alınınca
haberdar olmaktadırlar. Böyle olunca da, kadastro çalışmalarına bile karşı
çıkılması kaçınılmaz olmaktadır. Günümüzde, kamuoyunun konuyla ilgili şikâyetlerinin giderilmesi için,
6831 sayılı Orman Yasasının 1 inci maddesinin, orman tanımından sonra gelen
ikinci fıkrasında, orman karakterinde olan bazı tapulu alanların sayılmaması
gibi çözümler üretilmiştir; ancak, bunlar yeterli değildir. Özetle açıklamaya çalıştığım tarihsel süreç içerisinde, ülkemizde, henüz
tutarlı bir orman mülkiyeti rejimi yerleştirilememiştir. Bu nedenle de,
ormanların etkin bir şekilde korunabilmesi için, sınırlarının belirlenmesi
zorunludur. Ayrıca, devletleştirme ile koruma arasında bir bağ kurulması da
artık tartışılmalıdır. Nitekim, Türkiye'de, ormanlar devletleştirilmiş, ama,
korunamamıştır. Ne kadar iyi niyetlerle ve haklı sebeplerle ve gerekçelerle
çıkarılırsa çıkarılsın, 4785 sayılı Orman Yasasının ormancılığımız önünde
önemli bir engel durumunda olduğu, gözle görülür bir gerçektir. Bu nedenle,
bahsi geçen yasal engel kaldırılıncaya ve 6831 sayılı Orman Yasasının... BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız; 2 dakikayı geçti. NAİL ÇELEBİ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. ...1 inci maddesi bilimsel hale getirilinceye kadar, Doğu Karadeniz
Bölgesinde ve benzer mülkiyet sorunlarının yaşandığı yörelerde, orman kadastro
çalışmaları behemehal durdurulmalıdır. GAP'ta tarım ve sulama, DAP'ta hayvancılık neyse, DOKAP'ta da ormancılık
aynı önemde olmalıdır. Bu bakımdan, öncelikle, 4785 sayılı Yasa yürürlükten
kaldırılmalı ve ulusal ormancılık politikası, amaçlarımıza uygun olacağı
bilimsel olarak ispat edilecek bir mülkiyet düzenlemesine dönüştürülmelidir. Unutulmamalıdır ki, ormanı korumak toprağı korumaktır; toprağı korumak
da vatanı korumaktır. Bu duygu ve düşüncelerle, Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için size
teşekkür ediyor, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Yalnız söz değil, bir de müsamahamız var; üçbuçuk dakika oldu. Sayın Bakan, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Trabzon Milletvekili Sayın Nail Çelebi'nin orman mülkiyeti
sorunlarıyla ilgili gündemdışı konuşmasını yanıtlamak üzere söz aldım; sizleri
saygıyla selamlıyorum. Orman alanlarının tümü kamu malı niteliğini taşımaktadır; bu niteliğinden
ötürü, tapu sicilinde, mülkiyeti hazine, vasfı da orman olarak belirtilmiştir. 1850 yılında, ormanlarla ilgili ilk yazılı metin Orman Nizamnamesi
olarak düzenlenmiş; nizamnamede, orman ürünlerinden yararlanma olanakları
önplana çıkmıştır. Yasa temelinde ilk orman yasası, 1937 yılında 3116 sayılı
Yasa olarak Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilmiş ve bu Yasanın 1 inci
maddesinde, ilk orman tanımı getirilmiştir. Bu tanım çerçevesinde, 5 hektardan
az, sahipli arazi üzerindeki ağaçlar ve ağaççıklar ormandan sayılmaz gibi bir
istisnaya da yer verilmiştir. Gerek Orman Nizamnamesi öncesi ve sonrasında gerek 3116 sayılı Orman
Yasasının orman saymadığı yerlerde, gerçek kişilere, tüzelkişilere, vakıflara
ait birçok alanda orman bulunsa bile, bu alanlara tapu verilmiştir. 13.7.1945 tarihinde, 4785 sayılı Yasa yürürlüğe girmiştir. Bu yasanın 1 inci maddesinde, bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte var olan gerçek ve tüzelkişilere, vakıflara ve köy,
belediye, il özel idareleri kamu tüzelkişiliklerine ilişkin bütün ormanlar, bu
kanun gereğince devletleştirilmiştir. "Bu ormanlar, hiçbir işlem ve
bildirime lüzum olmaksızın devlete geçer" emredici hükmüne yer
verilmiştir. 4785 sayılı Yasanın 2 nci maddesinde hangi ormanların 1 inci maddenin
emredici hükmü dışında olduğu da açık olarak belirtilmiştir. "Belirtilen
ölçütlere uyulmaması halinde bu ormanlar da devletleştirilir" hükmüne aynı
zamanda yer verilmiştir. Bu madde, bazı ormanların istisna tutulmasını öngörmüş
olmasına rağmen, bu alanların orman sayılmadığını belirtmemiştir. Bu son nokta,
son derece önemlidir. Yukarıda anlatımı yapılan yasalar kapsamında, ülkemiz genelinde,
ormancılık alanlarında mülkiyet uyuşmazlıkları başlamış ve daha sonra
çıkarılmış yasalarla bu uyuşmazlıklara çözüm getirilmeye çalışılmıştır. 1950 yılında -Sayın Çelebi'nin de belirttiği gibi- 5653 sayılı Yasa
çıkarılmıştır, daha sonra 5658 sayılı Yasa da çıkarılarak, makilik alanların
ormanlardan tefriki işlemleri ve bunların kriterleri de diğer yasayla
belirtilerek, 4785 sayılı Yasayla devletleştirilmiş olan ormanların bazılarının
sahipleri, istedikleri takdirde bunların kendilerine iade edileceği hüküm
altına alınmıştır. Burada önemli bir husus, 5658 sayılı Yasayla getirilen iade
talebi hakkına herhangi bir sınır getirilmemiş olmasıdır. 5653 sayılı Yasa kapsamında orman tahdidi yapılmış veya yapılmamış orman
alanlarında, maki alanı olarak ayrılan yerlerin dağıtımı işlemleri Orman
Bakanlığı dışında kurulmuş olan Toprak Tevzi Komisyonlarınca
gerçekleştirilmiştir. Ormanlık alanlar ile orman tahdidiyle sınırlandırılmış olan alanlar
içinde mülk edinme olanağı bulunmamaktadır. Bu husus, gerek mevcut Anayasamızda
gerek diğer yasalarımızda ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında açık olarak
belirtilmiştir; ancak, Çiftçileri Topraklandırma Yasası ile İskân Yasasında
"çalışmaların ormanlık alanlar dışında yapılabileceği" hükümleri yer
almaktadır. 1956 yılında yürürlüğe girmiş olan 6831 sayılı Yasayla orman tanımı
yeniden yapılmış, bu tanımda orman sayılan yerler ile orman sayılmayan yerler
açık olarak hükme bağlanmıştır. Orman sayılmayan yer olarak belirtilen ve
istisna maddelerinden (h) fıkrasında "sahipli arazide ve muhitin
hususiyetlerine göre yetişmiş veya yetiştirilecek olan fıstık çamları ve
palamut meşelikleri dahil olmak üzere her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklar orman
sayılmaz" hükmüne yer verilmiştir. Yasa uygulamasında ana ilke, fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri
devlet ormanları içinde de yer alabildiğinden ve bu hükümde yer alan sahipliğin
bu gibi yerlerde ancak tapuyla olabileceği, yine Yargıtayın yerleşik
içtihatlarında hükme bağlanmıştır. Özellikle, Karadeniz Bölgesinde -ki, Sayın
Çelebi Karadeniz Bölgesine atıfla konuşmasını sürdürdü- devlet ormanlarıyla iç
içe yer alan kızılağaçlıkların statülerinin ne şekilde olması gerektiği yönünde
son yıllarda bazı çalışmalar yapılmıştır. Kızılağaçların, istisna bentlerinden
11 inci fıkrası içinde yer alması, sahipliğin burada da yerleşmiş Yargıtay
içtihatları kapsamında tapuyla mümkün olabileceği kanısına varılmıştır.
Kestaneliklerle ilgili sorunlarda ise, bu ağaç türünün aşılı ya da aşısız
olmasına göre farklılaştırma yapılmıştır. Aşısız kestaneliklerde sahipliğin
tapuyla, aşılı kestaneliklerin ise, tapu ve diğer tasarruf belgeleriyle
olabileceği belirlenmiştir. Doğu Karadeniz Bölgesinde geniş bir alana yayılan kızılağaç ve kestane
ağaçlarından yararlanmada kolaylık sağlamak açısından, Orman Sayılmayan Yerdeki
Ağaç ve Ağaççıklardan Sahiplerinin Yararlanma Şekil ve Esasları Hakkında
Yönetmeliğin 8 inci maddesi ve 18 inci maddesinin (b) bendi değiştirilmiş, bu
değişiklikler 15.6.2000 ve 24080 sayılı ve 30.11.2000 tarih ve 24240 sayılı
Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 8 inci maddede, malik tek ise, malikin düzenleyeceği muvafakat- mutemet
belgesinin noterden düzenlenmesi şart olmayıp, yapılacak işin mahiyetini
belirtir şekilde, orman işletme şefliğine hitaben yazılmış bir dilekçe olması
yeterli sayılmıştır. Ancak, bu dilekçenin altında -tırnak içerisinde
söylüyorum- "işbu muvafakat-mutemet dilekçesi, huzurumuzda düzenlenmiş olup,
imzanın, bu belgeyi düzenleyen falancaya ait olduğunu tasdik ederiz"
ibaresiyle, köy muhtarı ve ihtiyar kurulunun en az iki üyesi tarafından mühürle
onaylanması koşulu getirilmiştir. Maliki birden fazla olan taşınmazlarda; a) Orman sınırları içerisinde veya bitişiğinde olan küme halindeki her
çeşit ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerlerde muvafakat-mutemet belgesi noterce
düzenlenmektedir. Orman sınırları içerisinde veya bitişiğinde olan dağınık ve
sıra halindeki her çeşit ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler ile orman sınırları
dışında olup, yüzölçümü 3 hektarı aşmayan yerlerde ise, muvafakat-mutemet
belgesinin noterce düzenlenmesi gerekli sayılmayıp, bu maddenin birinci
fıkrasında belirtilen usullere göre muhtarlarca düzenlenmesi, yine, yaptığımız
değişiklikle hükme bağlanmıştır. 18 inci maddenin (b) bendinde de "aynı Kanunun 116 ncı maddesinin
(b) fıkrası kapsamına giren yerlerden iş sahiplerinin her türlü yapacak ve
yakacak ihtiyaçları, mahallî orman idaresine haber vermek ve orman idaresince
tutanak düzenlenmek suretiyle karşılanır" denilmiş, bu durumda da, damga
ve nakliye tezkeresi aranmayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu yerlerden sahiplerinin pazar satışı amacıyla yapacakları kesim
talepleri ise, bu yönetmeliğin 10 uncu maddesine göre kurulacak heyetçe
incelenerek, arazide alınan notlar ve düzenlenen arazi keşif tutanağına
dayanarak, kesim izni verilsin ya da verilmesin, büroda inceleme raporu, harita
ve kroki düzenlenmesi yine hüküm altına alınmıştır. Kesim izni verilmişse, yapacakta, dikili kabuklu gövde hacim miktarı 15
metreküpe kadar, yakacakta ise, 30 stere kadar olan taleplerde inceleme raporu
ve ekleri işletme müdürlüğünce onaylanmaktadır. Yapacakta, dikili kabuklu gövde
hacim miktarı 15 metreküpü, yakacakta ise 30 steri aşan taleplerde ise, inceleme
raporu ve ekleri işletme müdürlüğünce incelenip, uygun görüş alındıktan sonra,
onaylanmak üzere orman bölge müdürlüğüne gönderilmektedir. İnceleme sonucunda
kesim izni verilmeyeceği anlaşılırsa, işletme müdürlüğünce, durum, gerekçeleri
açıklanmak suretiyle, bir yazıyla talep sahibine bildirilmektedir; ayrıca,
orman bölge müdürlüğüne bilgi verilir. Bu değişiklikler yönetmelikte
gerçekleştirilmiştir. Karadeniz Bölgemizde ormanlık alanlardan açılarak çaylık, fındıklık
alanlara dönüşmüş büyük alanlar vardır. Bu alanların sorunlarının çözümü ve
yasa kapsamında uygulamalarının yapılması, Bakanlığımız ile Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğünce, 3402 sayılı Kadastro Kanunu kapsamında, birlikte çalışma
yapılarak gerçekleştirilebilecektir. Bu kapsam ise, 6831 sayılı Yasanın değişik
2/B maddesiyle orman sınırları dışına çıkarılmış olacak yerlerin 2924 sayılı
Yasa kapsamında değerlendirilmesi aynı zamanda önem taşımaktadır. Kızılağaç, kavak gibi hızlı büyüyen bir ağaç türüdür ve Karadeniz'de
yoğun olarak bu ağaç yetiştirilmektedir, hem de yetişmektedir. Ancak, orman
ağacı sayılması dolayısıyla, özellikle Karadeniz Bölgesindeki vatandaşlarımız
kendi mülkleri üzerinde yetişen bu ağaçları değerlendirirken pek çok sıkıntıyla
karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu sıkıntıları ortadan kaldırmak üzere, Orman
Bakanlığı olarak bir taslak hazırladık. Bu taslak, çeşitli kamu kuruluşlarının
ve sivil toplum kuruluşlarının görüşlerine açılmıştır. Bu görüşler
bakanlığımıza gelmiştir. En kısa zamanda, ekonomiyle ilgili yasalar geçirildikten
sonra, Bakanlar Kurulumuza sunulacak, oradan da Parlamentonun önüne gelecektir. Ülkemiz genelinde mevcut 20 703 000 hektar orman alanımızın 15 706 000
hektarlık bölümünün orman kadastrosu tamamlanmıştır. Çalışmalara devam
edilmektedir; yani, dörtte üçlük bir bölümün çalışmaları gerçekleştirilmiştir.
Bu kapsamda, 6831 sayılı Yasanın değişik 2/B maddesiyle de, orman sınırları
dışına çıkarılmış 460 000 hektar alan bulunmaktadır. Karadeniz Bölgemizde, orman kadastro çalışmaları yoğun mülkiyet
sorunları nedeniyle duraklayarak devam etmektedir. Bölge itibariyle; ancak
ormanlık alanların yüzde 12'si düzeyinde bir kadastro çalışması bu bölgemizde
gerçekleştirilmiştir; çünkü, bölge son derece sarp bir bölgedir, ulaşım dahi
büyük güçlüklerle yapılabilmektedir. Mülkiyet sorunlarını, bu bölgemizde ancak
ka-dastro çalışmaları yapabilirsek aşabileceğiz. Kadastro ve mülkiyet konulu
davalarda -son beş yılda- belli ölçülerde de olsa azalmalarla karşı karşıyayız.
Bu sorunlar, örneğin 1996 yılında 42 500 mülkiyet davası varken, 2000 yılında
bu dava sayısı yaklaşık dörtte 1 oranında azalma göstermiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Değerli Başkanını ve üyelerini saygıyla
selamlıyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ederim. Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır. Sunuşlarımız çok fazla olduğundan, kâtip üyenin yerinde oturarak
okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum: C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – İstifa eden ve istifası kabul edilen
M. Cumhur Ersümer'den boşalan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına Bartın
Milletvekili Zeki Çakan'ın atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/816) 8 Mayıs 2001 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İLGİ: Başbakanlığın, 8 Mayıs 2001 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-300-02/7319
sayılı yazısı. İstifa eden ve istifası kabul edilen M. Cumhur Ersümer'den boşalan
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına, Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 109 ve 113 üncü maddeleri gereğince atanmıştır. Bilgilerinize sunarım. Ahmet Necdet
Sezer Cumhurbaşkanı BAŞKAN- Bilgilerinize sunulmuştur efendim. Hayırlı, uğurlu olsun Sayın Zeki Çakan'a. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır;
okutuyorum: 2. – İspanya Parlamento Başkanı Luisa
Fernada Rudi Ubed'in vaki davetine icabetle, Türkiye Büyük Millet Meclisini
temsilen 15-19 Mayıs 2001 tarihlerinde Madrid'de düzenlenecek "XII. EUREKA
Parlamentolararası Konferansı"na katılacak üç kişilik Parlamento heyetinde
yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/817) 9 Mayıs 2001 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna İspanya Parlamento Başkanı Luisa Fernada Rudi Ubed'in vaki davetine
istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen üç kişilik Parlamento
heyetinin, 15-19 Mayıs 2001 tarihleri arasında "XII. EUREKA
Parlamentolararası Konferansı"na katılması, TBMM'nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun
28.3.2001 tarih ve 75 inci Birleşiminde kabul edilmiştir. Anılan kanunun 2 nci maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere
siyasî parti gruplarınca bildirilen üyelerimizin isimleri Genel Kurulun
bilgilerine sunulur. Ömer İzgi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Ali Tekin (Adana) Nidai Seven (Ağrı) M. Altan Karapaşaoğlu (Bursa) BAŞKAN- Bilgilerinize sunulmuştur efendim. Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair bir önerge vardır;
okutuyorum: 3. – Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın
(6/1166, 6/1171, 6/1181) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin
önergesi (4/368) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 400, 404, 414 üncü
sıralarında yer alan (6/1166, 1171, 1181) esas numaralı sözlü soru önergelerimi
geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Murat Akın Aksaray BAŞKAN- Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir diğer tezkeresini okutup,
oylarınıza sunacağım: 4. – Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-Estonya
Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/818) 8 Mayıs 2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 2.5.2001 tarih ve 76
sayılı Kararı ile Türkiye-Estonya Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulması
uygun mütalaa edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca, anılan Dostluk Grubunun
kurulması Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Ömer İzgi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı KAMER GENÇ (Tunceli)- Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN- Efendim, tezkereyi oylarınıza sunacağım, Sayın Genç karar
yetersayısının aranılmasını istedi, karar yetersayısının olup olmadığını da
arayacağım efendim. Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur. Kaç dakika ara vereyim Sayın Tümen? (FP sıralarından "yarım
saat" sesleri) AYDIN TÜMEN (Ankara) - 10 dakika yeter Sayın Başkan. BAŞKAN - 16.20'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.09 Açılma Saati : 16.22 BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat
SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Hüseyin ÇELİK (Van),
Burhan ORHAN (Bursa) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. III. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam) 4. – Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
Türkiye-Estonya Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/818) (Devam) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye-Estonya
Parlamentolararası Dostluk Grubu'nun kurulmasına ilişkin tezkeresinin
oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve oylamayı elektronik
cihazla yapacağım. Oylama için 2 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkeresi kabul
edilmiştir efendim; karar yetersayısı vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bazı sayın
milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair bir tezkeresi vardır; okutup, ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım efendim. 5. – Bazı milletvekillerine, belirtilen
sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/819) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında gösterilen
süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık Divanının 2.5.2001 tarihli
toplantısında uygun görülmüştür. Genel Kurulun onayına sunulur. Ömer İzgi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı "Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy, hastalığı nedeniyle
12.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 30 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Antalya Milletvekili Osman Müderrisoğlu, mazereti nedeniyle
27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Bitlis Milletvekili İbrahim Halil Oral, mazereti nedeniyle
27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. "İçel Milletvekili Ayfer Yılmaz, hastalığı nedeniyle 12.4.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. "İstanbul Milletvekili Abdülkadir Aksu, hastalığı nedeniyle
28.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 22 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. "İstanbul Milletvekili Aydın Menderes, hastalığı nedeniyle
26.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 21 gün ve 1.5.2001 tarihinden geçerli
olmak üzere 15 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. "İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları, hastalığı nedeniyle
12.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün ve 5.4.2001 tarihinden geçerli
olmak üzere 81 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. "Kahramanmaraş Milletvekili Metin Kocabaş, hastalığı nedeniyle
2.4.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Karabük Milletvekili İlhami Yılmaz, mazereti nedeniyle 26.2.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Karaman Milletvekili Hasan Çalış, mazereti nedeniyle 27.2.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu, mazereti nedeniyle
27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. "Kocaeli Milletvekili Sefer Ekşi, hastalığı nedeniyle 20.3.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 51 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Konya Milletvekili Özkan Öksüz, mazereti nedeniyle 27.2.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Malatya Milletvekili Basri Coşkun, mazereti nedeniyle 27.2.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. "Nevşehir Milletvekili Mükremin Taşkın, mazereti nedeniyle
26.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Osmaniye Milletvekili Mehmet Kundakçı, hastalığı nedeniyle
21.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı, hastalığı nedeniyle 24.3.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 22 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Şanlıurfa Milletvekili Niyazi Yanmaz, mazereti nedeniyle 27.2.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 16 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Trabzon Milletvekili Nail Çelebi, mazereti nedeniyle 27.2.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün." BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer, hastalığı nedeniyle
21.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 11 gün" BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Van Milletvekili Fetullah Gültepe, mazereti nedeniyle 24.4.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 27 gün" BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bir sayın milletvekiline
ödenek ve yolluğunun verilmesine dair bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza
sunacağım. 6. – İstanbul Milletvekili Osman
Yumakoğulları'na ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/820) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki aydan fazla
izin alan İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'na, İçtüzüğün 154 üncü
maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi, Başkanlık Divanının
2.5.2001 tarihli toplantısında uygun görülmüştür. Genel Kurulun onayına sunulur. Ömer İzgi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. Kanun teklifinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutup,
oylarınıza sunacağım: 7. – Hakkâri Milletvekilleri Evliya
Parlak, Mecit Piruzbeyoğlu ve Hakkı Töre'nin, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tekliflerini
(2/450) (S. Sayısı: 543) geri aldıklarına ilişkin önergeleri (4/369). Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Genel Kurulun "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" başlıklı gündeminde; Hakkâri Milletvekilleri sıfatıyla,
birlikte Başkanlığınıza sunduğumuz yasa teklifimiz, 543 sıra sayıyla yer
almaktadır. Teklifimizle önerdiğimiz yasa değişikliği, Genel Kurulda kabul edilen
4633 sayılı Yasayla gerçekleştirildiğinden, bu teklifimizi geri almak
istiyoruz. Gereğini emirlerinize arz ederiz.
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teklif geri verilmiştir. Gündemin sözlü sorular kısmına geçmeden önce, Antakya'da meydana gelen
sel felaketinde Çekmece İlçesi Gültepe Mahallesinden Bekir Hattatoğlu,
maalesef, hayatını yitirmiştir; ailesine başsağlığı, kendisine de Tanrı'dan
rahmet diliyorum. 13, 49 ve 52 nci sıralarda bulunan sözlü soruların arka arkaya
cevaplandırılmasını Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk istemektedir efendim. Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz. IV. – SORULAR VE CEVAPLAR A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1.– Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
İç Anadolu Bölgesinin ulaşımına ve
Ankara-Gölbaşı-Şereflikoçhisar-Aksaray-Ulukışla arasında bir demiryolu
bağlantısı kurulup kurulmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/652) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Soru, üç birleşimde de cevaplandırılmadığına göre, yazılı soruya
çevrilmiştir. Sayın Çelik, buyurun efendim. MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; şu
anda Ankara'yı hem güneye hem doğuya bağlayan çok önemli bir yol güzergâhı var;
karayolu güzergâhı olarak da önemli. Ankara-Şereflikoçhisar hattı, gerçekten,
trafik yoğunluğu çok fazla olan ve tek şerit olarak gidiş-gelişi ihtiva eden
bir yol. Bu yol, hem karayolu taşımacılığı itibariyle büyük bir yoğunluğu
taşıyor hem yolcu itibariyle büyük bir yoğunluğu ihtiva ediyor ve çok büyük
kazalara sebebiyet veriyor. Bu arada, Şereflikoçhisar İlçemizde de, malum, bir tuz yoğunluğu var.
Burada iki tane tuz işletmemiz var. Biz, bu suali sorarken, buraya hem bir
canlılık getirmesi hem karayoluna bir alternatif olması hem de o bölge
insanının da bundan istifade edecek şekilde ulaşımını kolayca sağlaması
gayesiyle bu işi soru önergesi haline getirmiştik; ama, bu soru önergemizi
yönelteli aşağı yukarı iki yıl oldu; maalesef, bugüne kadar bir cevap alamadık.
Bugünkü şartlarda, Ulaştırma Bakanlığının yapmış olduğu çalışma içerisinde buna
yer verilip verilmediği konusunu da bilemiyoruz. Ümit ediyoruz ki, yazılı
cevapta, bize, programa alınabileceği şeklinde bir müjde verebilirler. Ankara-Gölbaşı ve gerçekten, Şereflikoçhisar'a bir canlılık getireceği,
hem karayolu taşımacılığına bir alternatif olarak o yükü hafifleteceği hem de
oradaki insanımızın ticarî potansiyelini artıracağı sebebiyle böyle bir
teklifte bulunmuştuk; ümit ediyoruz ki, programa alınır ve o yöre halkımıza bir
imkân tayin edilir. Bana söz verdiğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik. 2. – Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Rusya'dan helikopter alınacağı yolunda basında çıkan haberlere
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması (6/658) BAŞKAN - Cevaplayacak sayın bakan?.. Yok. Üç birleşimde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre
yazılı soruya çevrilecektir. Sayın Uzunkaya buyurun; süreniz 5 dakika. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Soru önergemin üzerinden tam -31.3.2000- 13 ay geçti. Tabiî, Sayın
Başbakana yönelttiğimiz bir soruydu, bugüne kadar da maalesef, bir cevap alamadık.
Yalnız, müsaadenizle, az önce gündemdışı bir konuşmada, değerli bir
arkadaşımız, şahsen, DSP Grubu içerisinde en çok saygı duyduğum kıymetli bir
arkadaşımız Oğuz Aygün Bey, gerçi kendisiyle konuştum; ama, yanlış anlaşıldı.
Bu kürsüden, benim, kendilerine bir sataşmam olmadı. Ankara'da, valiliğin
icraatıyla yaşanan olumsuzluk hepimizi üzdü, bendenizi de üzdü. İnanıyorum ki,
Çevre Bakanımız Sayın Fevzi Beyi de üzen bir hadisedir; ama, benim üzüldüğüm,
daha açığı "Sayın Bakanımız, üzüntülerini göz yaşıyla ifade etti"
diye söyleyince, bakanlık, göz yaşıyla değil, hukuku harekete geçirir ve
yetkisini kullanır diye düşündüm; çünkü, eğer, Türkiye'nin başkenti Ankara'da,
valilik, bu kadar lâyüsel davranırsa, 81 ilimizin ve sayıları bini aşan
ilçelerimizin kaymakamlarının, aynı lâyüsellik içerisinde, fütursuz, yanlış ve
katliama dönüşebilecek yeşil kıyımına girmesi kaçınılmaz olur. Ankara'nın merkezinde böyle bir olay meydana gelecek, valiye müdahale
edemeyeceğiz!.. Ağaçları budamak için gidenler, yanlışlıkla, tesadüfen, ayağına
baltayı kaçırmış adamın kanatması gibi, ağacı kökünden kesecek ve bu, bir
yanlışlık olacak; bunu da, mantık kabul etmez. Benim eleştirim onaydı, yoksa,
kişisel olarak, özellikle, Sayın Oğuz Aygün beyefendiye kişisel bir serzeniş
anlamında değildi ifadem. Bu ifadeyi, burada, tashih etmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, tabiî, benim daha önce Sayın Başbakandan sorduğum
sorumun, üzülerek ifade ediyorum, aciliyeti vardı kanımca o günlerde. Rusya
Başbakan Yardımcısı Türkiye'ye gelmişti hatırlayacaksınız geçen sene üçüncü
ayda. Rusya Federasyonu Başbakan Yardımcısı İlya Klebanov'un Türkiye
gezisinde... Şimdi, bakın, elimde resmî belge var ve ben, bu belgeden dolayı
Sayın Başbakana sordum. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon
Genel Müdürlüğünün anında yaptığı bir tercümeyle, İzvestia Gazetesinde
yayınlanan bir haberdi işin konusu ve ciddîydi. Çünkü, o günlerde, Türkiye'nin
4,5 milyar dolarlık 145 adet... İşte, isterseniz, ben, sorularımı burada zikredeyim: "Türkiye'nin,
Hava Kuvvetleri adına satın alacağı ifade edilen helikopterlerle alakalı olarak
2.3.2000 tarihli Rusya'da münteşir İzvestia Gazetesinin internet sayfasında
Boris Vinogradov imzasıyla yayınlanan yazısında, Rus Başbakan Yardımcısı İlya
Klebanov'un Ankara ziyaretinin verimli geçtiği ya da Türkçe adıyla 'Erdoğan'
tipi helikopter satışının kesinleştiği iddiaları doğru mudur?" Yani, o gün
için Sayın Başbakan Yardımcısının, hem Türkiye'deki temaslarında hem de Türkiye
dönüşü Rusya'ya gittiğinde yaptığı çok enteresan açıklamaları olmuş ve mesela
haberde deniliyor ki "Ankara ziyaretinin bu kadar verimli olacağını kimse
düşünmüyordu sanırım. Hele, Klebanov'u yakından ilgilendiren askerî sanayi
tesislerinin geliştirilmesi alanında ise hiç düşünülmüyordu." Bu tercüme,
Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce yapılan bir tercüme.
"Herkes Türkiye'yi bir NATO ülkesi olarak görmeye alıştı. Peki, bizim potansiyel bir düşmanımız olan bir ülkeyle -yani, Türkiye'yi
kastediyor yazar- ne gibi bir ilişkimizi olabilir? Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği döneminde Türkiye'yle silah alış verişimiz hiç olmazdı.
SSCB'nin dağılmasından sonra ise, bu ülkeyle binlerce kalaşnikof marka makineli
tüfek, polis için onlarca panzer ve helikopter satıldı. Bu kadar, daha fazlasını
Rusya, jeopolitik çıkarları doğrultusunda yapamadı, yapamazdı" diyor ve
ilave ediyor: "Biz, silah bağlantısını yaptık, 4,5 milyar dolarlık, İsrail
ve Rus yapımı helikopterler Türkiye'ye verilecek." Bizim de, o gün Başbakandan sorumuz "resmî ihale henüz yapılmadığı
halde Rus-İsrail ortaklığı bu helikopterlerin alımıyla ilgili, karşı tarafa bir
teminat ve garanti verilmiş midir ki, Rusya Başbakan Yardımcısı böyle bir
açıklamayı yapıyor?" (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum, sorumun bir bölümü
var. "Rus şirketleri KAMOV, ROSVOORUJENİE (Rus Askerî Donanımı), İsrail
Şirketi AIRKRAFT INDASTRIZ'in üretimi, 4 milyar dolarlık 145 helikopterle
ilgili ihalenin kesinleştiği iddiası asılsız ise, Başbakanlık Basın Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğünce anında tercüme edilen bu mektup ilgililere
iletildikten sonra, Başkanlığımız bir tekzipte bulunmuş mudur? Rusya'dan, bugüne kadar, emniyet teşkilatımız ve askerî savunmamız adına
satın alınan silahların alınış tarihi, usul, isim, miktar, cins ve maliyetleri
nedir?" diye sorduk. Değerli arkadaşlar, üzüntüm şu: Bakın, 600 küsurdan fazla soru önergesi
var, sırada bekliyor. Kanımca çok önemli olan böyle bir konuda, bugüne kadar
Başbakanlığın, milletvekillerinin sorularını kale almaması fevkalade üzüntü
verici ve Parlamentoya saygı açısından da düşündürücüdür. Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. 3.
– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, "Basında Bugün" adlı
bültenin içeriğine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru
önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/659) BAŞKAN - Soruyu cevaplayacak Başkanlık temsilcisi olmadığından, soru,
yazılıya çevrilmiştir. Sayın Musa Uzunkaya, buyurun. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biliyorsunuz "Basında Bugün" bülteni hemen hemen her gün hepimize
dağıtılıyor. Tabiî, bu, Basın ve Halkla İlişkiler Dairesince hazırlanan bir
bülten. Gerçekten, milletvekili arkadaşlarımızın -bendeniz de dahil- bazen,
diğer basını tarama imkânı olmuyor. Az önce belirttim, Başbakanlık Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce tercümesi yapılan bir metni -mesela, Izvestia
Gazetesinde neyin çıktığını- özel merakımla ilgilendim, takip ettim ve faksla
aldım. 20 nci Dönemde ve daha önceki dönemlerde milletvekilliği yapan
arkadaşlarım çok iyi hatırlayacaklardır; "Basında Bugün" bültenimizin
son bölümünde, 4-5 sayfayı, bazen 7-8 sayfayı bulan, dış basından tercümeler
vardı. Yani, Batı'nın, komşularımız olan ülkelerin, Türkiye'yle ilgili
konularda neler söylediklerini... Tabiî, belki, her zaman internete girme,
anında haberleri takip etme imkânımız -danışmanlarımız aracılığıyla da- çok
kere mümkün olamamaktadır. Benim sorum bununla ilgiliydi. Soruyu, o günkü Meclis Başkanı Sayın Yıldırım Akbulut Beyefendiye
yöneltmişim ve tabiî, bu sorumuz, bugünkü Başkan veya Başkanvekillerimiz için
de geçerlidir. Diyorum ki "Basında Bugün bülteninde, Türkiye'yi
ilgilendiren, dış basında geçen önemli haberlerin, eskiden olduğu gibi, birkaç
sayfa -zaten özet olarak veriliyordu- özet olarak verilmesi, bizim merak
ettiğimiz veya bizi ilgilendiren, Türkiye'yi ilgilendiren konulara,
parlamenterlerin mutlaka bilgi sahibi olması gereken konulara, anında vukufiyet
kespetmiş olalım. Herhangi bir şekilde, Parlamentoda veya değişik zeminlerde,
gündeme getirilmesi ve takip edilmesi gerekiyorsa, takip edilmiş olsun." Talebimiz fevkalade basit olmasına rağmen, dediğim gibi, maalesef, ne
Meclis Başkanlığımız ne de diğer birimlerimiz -tabiî, benim deminki eleştirim
Başbakanaydı; ama, biz sürekli Meclisteyiz- böyle bir soruyu, olumlu bir
şekilde sonuçlandırıp, cevap verme gereğini duymamıştır. Ancak, burada konu
telaffuz edildikten sonra, temenni ederim ki, Sayın Meclis Başkanımız ve özellikle
bu birimle ilgili Başkanvekillerimizden hangi arkadaşımız ilgileniyorsa konuyu
takip eder. Eskiden olduğu gibi, bültenin son bölümüne "Dış Basından
Seçmeler" başlığı altında, ülkeyi ilgilendiren, uluslararası konjonktürde
bizi yakından ilgilendiren konularda özetleri yerleştirmiş olur. Bu umut ve temenniyle Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, esas itibariyle cevabımız, siz soruyu verdikten
itibaren hazır; ama, kürsüden cevap vermesi gereken hiçbir başkanvekilimiz, şu
sıralarda burada bulunmadığı için, bu, her seferinde geri gidiyor. Sayın
Başkanın cevabı yazılı, hazır duruyor. Bizim arkadaşlarımız, bu bülteni hazırlamak için sabah saat 07.00'de
mesaiye başlıyorlar. Yabancı basın daha sonra geldiğinden, saat 11.00'de
elinize geçebilmesi için, önce 22 gazeteyi tarayıp, bülteni hazırlıyorlar.
Yabancı basının basılmamasının sebebi ise, bu bültenin, sizin elinize saat 11.00 ile 12.00 arasında geçmesi içindir;
ama, sorunun da cevabı hazırdır. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Bültenler erken elimize geçsin amaçlı düşünülmüş buyuruyorsunuz. O
zaman, eğer mümkünse ertesi günkü bültenin arkasına, bir önceki günkü tercüme
konulsun; varsın, bir gün sonra gelsin bize. Biz, bir gün önceki yabancı
basının hakkımızdaki yazdıklarını, bir gün sonra da öğrensek gam değil. Ben,
İzvestia Gazetesini kalkıp Başbakanlık Enformasyondan arayacağıma, oradan
bulmuş olurum. BAŞKAN - Doğru söylüyorsunuz, ben de sizinle aynı kanaatteyim. İlgili birime bu ikazınızı ileteceğim efendim; teşekkür ederim. Burada 1,5 sayfalık cevap hazır; ama, ben buradan okuyamıyorum; usule
uyalım, kurallar esas diyoruz ya ondan... 4. – Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi için verilen ilan ve reklamlara
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi
nedeniyle konuşması (6/661) BAŞKAN - Soruya cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok. Soru, aynı şekilde yazılıya çevrilmiştir. Sayın Uzunkaya, söz istiyor musunuz efendim?.. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Aslında yerimden de konuşabilirim Sayın
Başkan... BAŞKAN - Hayır efendim, buyurun, kaideyi bozmayalım; kısa konuşun, yine
konuşun. Kaç ay beklediniz bilmiyorum. Söz hakkı sizin bugün. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
heyetinizi, tekrar saygıyla selamlıyorum. Benim, daha önce, özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Yüksel
Yalova Beyefendiye, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi ve halka açılmasıyla ilgili,
basında, medyada yer alan birkısım iddialarla alakalı bir sorum oldu. Tabiî,
bugüne kadar hep söylenen şeyler şunlardır: Türkiye'de, genellikle,
özelleştirme yapılırken, kanımca, zemin yanlış oturtuldu; arkasından gelen her
şey de yanlış gidiyor. Bunlardan birisi de şu: Belki rakamlar çok abartılıdır;
ama, neredeyse özelleştirmeden gelen miktar kadar para, özelleştirmenin
reklamlarına ayrılmıştır ve özelleştirme giderleridir. Gazetelerde,
televizyonlarda, dergilerde, bilboardlarda, değişik yerlerde korkunç derecede
reklam... A kurumunun reklamını önceden yapıyoruz ve yığınla paralar veriyoruz.
Hatta, birkısım özelleştirmelerde -yine basından yakından takip ediyorsunuz;
bu, hepimizi ilgilendiren bir konu, netice itibariyle bir millî servet- 7
milyar dolarlık, 8 milyar dolarlık bir özelleştirmede, tamamı açısından söylüyorum,
global olarak bakılınca, yine milyarlarca dolara varan oranlarda, yüksek
düzeylerde reklamlar verilmiş. Mesela, şurada, bendenize gönderilen reklam
listeleri var; bunları size okusam yarım saat sürer; kime, hangi gazeteye,
hangi dergiye... Yani, neticede Özelleştirme İdaresi Başbakanlığa bağlı. Daha önce de, bir vesileyle, bir komisyon çalışması esnasında arz
etmiştim; devletin 5 tane televizyon kanalı var; 1, 2, 3, 4, 5... 5 tane kanal;
bunlar, devlet televizyonu. 8 500 civarında da personel çalışıyor ve son
aylarda da, korkunç derecede yeni yeni personeller alınmış. Şimdi, bu kadar
televizyon kanalı varken ve esasen, bu reklamın, bu televizyon kanalları
aracılığıyla yapılması, çok düşük maliyetle yapılması mümkünken, belli ki -ben,
burada isimlerini saymayacağım- çok sayıda... Bana verilen cevabı tatminkâr bulmadığım için -yazılı soruya çevrildi-
bunun, Meclis gündeminde, mutlaka bakan tarafından telaffuz edilmesi gerektiği
için, bunu, buraya taşıma ihtiyacını duydum. Bizim, özelleştirme içerisinde, bu
kadar yüksek düzeyde reklam parası, reklam pastası dilimi ayırmaya hakkımız
olmadığını düşünüyorum. Yani, kaşıkla toplayıp, kepçeyle dağıtmak gibi bir şey
bu... Zaten, özelleştirirken bir yığın şaibelerle özelleştirme yaptırıyoruz.
Türkiye'nin gerçeği bu; ama, bir taraftan özelleştirirken... İşte, burada,
liste liste, Sayın Bakan bana takdim ettiler; "işte, şuraya verdik, buraya
verdik, yüzde 97'si filan basına, 37'si..." Bakın, bütün gazeteler ve
dergiler şu listede; kime ne kadar verildi... Onun için, benim ricam, özelleştirmeden sorumlu Sayın Devlet Bakanı ve
yetkililerinden talebimiz şudur: Özelleştirme için mutlaka reklam
verilecekse... TRT'nin, yılda 235 milyon dolar civarında sübvanse edildiği
söyleniyor; doğru mudur değil midir bilmiyorum; ama, ilgili bakan, keşke bize
cevap verse... Yani, bir taraftan 8 500 personel istihdam edeceksiniz, hatta,
her gün yeni eleman alacaksınız; öbür taraftan, bu kanallarda, devletin
kanallarında, devletin kurumlarının özelleştirilmesi için reklamı, ya sıfır
maliyetle veya çok düşük fiyatla yaptırmayıp, belli özel televizyonları ve
gazeteleri kollama amaçlı... Benim, onlara özel muğberriyetimden değil; ama, kaşıkla alıp kepçeyle
veriyoruz; bunun mantığı yoktur. Sayın Bakan ve ilgililerin, özelleştirmelerin
reklamları için yaptıkları bu harcamaların fütursuz ve haksız bir harcama
olduğunu düşünüyorum. Zaten, özelleştirirken bir yığın sıkıntılarla karşılaştığımız bu
kurumlar, sağlıklı bir şekilde özelleşsin diye temenni ediyor, saygılar
sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. 5. – Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, DMS sonucuna göre yapılacak atamalara ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/662) BAŞKAN - Sayın Bakan?.. Yok. Soru, yazılı soruya çevrilmiştir. Sayın Uzunkaya, buyurun. MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Her soruda çıkmasın, yerinden konuşsun Sayın
Başkan. BAŞKAN - Efendim, usulümüzde o yok. Sayın Uzunkaya lütfetti,
"yerimden cevaplandırabilir miyim" dedi, ben kabul etmedim. Bugün,
Uzunkaya'nın günü efendim, herkesin bir günü var. VAHİT KAYRICI (Çorum) - Yorulmasın diye... BAŞKAN - Yorulmaz efendim, yorulmaz... Buyurun Sayın Uzunkaya. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. Tabiî, aslında, bu konu da, yine, hepinizi ve hepimizi ilgilendiriyor;
DMS... Ne olacak bu ülkedeki DMS mağdurlarının hali? Hepimiz soruyoruz...
Bölgenize gittiğiniz zaman, hangi partiden olursanız olunuz, iktidarda,
muhalefette, her gün sizi en çok aradıkları konu, telefonlarla sordukları konu,
"biz DMS sınavına 17 Ekim 1999'da girmiştik, o gün kazandık, puanımız şu
hâlâ bir yere giremedik" diyorlar 80 puan, 90 puan ne ise... Bakın değerli arkadaşlar... Benim sorularımda... AYDIN TÜMEN (Ankara) - Niye çarpıtıyorsunuz?! MUSA UZUNKAYA (Devamla) -Bakın, sınavın şekline bir şey demiyorum...
Bakın, sınavın şekline bir şey demiyorum... Açık bir kanaatimi söyleyeyim, 57
nci hükümetin belki yaptığı en iyi uygulamalardan... Uygulamasındaki
sağlıklılık belki tartışılabilir; ama, en iyi konulardan birisi, DMS'yi merkezî
usule getirmesidir. Bunu sadece burada söylemiyorum, her yerde söylüyorum. Usul
olarak doğru, kayırmacılık olmamalı, olmadı belki; ama, mesela birinci
yerleştirmede, "manuel" tabir edilen; yani, bilgisayarla, optik
sistemde değil, elle yapılan yerleştirmede değişik itirazlar oldu, muhtemeldir,
yanlışlıklar olabilir, hatalar olabilir, bilerek, kasıtlar olabilir, ben ona
bir şey demiyorum; ama, genel anlamıyla, DMS sınavlarının, yapısal olarak doğru
olduğu kabul edilebilir, uygulamasında sıkıntı var. İkincisi, 300 000'den fazla insanı kazandırdık bu imtihanlarda, öyle mi?
1 500 000 insan girdi, 300 000'den fazlası kazandı, şu ana kadar kaç kişiyi
yerleştirdik? Millet merak ediyor, sıram ne zaman gelecek? Şimdi, 57 nci hükümetin programı ayrı, fiili 58 inci hükümetin başbakanı
görüntüsü veren Sayın Derviş'in programı
ayrı. Sayın Derviş diyor ki,
memur alınmayacak. Siz de, bir taraftan, 10 000 ilâ 20 000 kişi alınacak
diyorsunuz. Millet, biraz daha Sayın Derviş'in söylediğine itibar ediyor.
Şimdi, sizin dediğinize mi itibar etsin, Sayın Derviş'inkine mi? Değerli arkadaşlar, kaldı ki, benim esas burada dile getirdiğim
konulardan birisi şu: Devlet memurluğu sınavına girmiş iyiniyetli, açık
kanaatlarını izhar eden birkısım öğrencilerin, halen idare mahkemelerinde olan
birkısım sıkıntıları var. Bunların başında, örnek olarak söylüyorum, açık lise
veya açık üniversite imtihanlarına girmiş, 17 Ekim 1999 tarihinde henüz okuldan
mezun olmamış; ama, bir önce mezun olduğu okulu bildiren öğrenci, imtihandan
sonra mezun olduğu okulun durumunu öğreniyor. Şimdi, yüzlerce, bu durumda,
Devlet Personelde davalı ve problemli, imtihanı kazanmış, hatta, yerleşeceği
kurum belirlenmiş; ama, göreve başlatılmayan insanlar var. Bunu, Sayın Bakandan
soruyoruz. Çok sayıda var; ama, bir örnek olarak söylüyorum: 27-28 Haziran 1999
tarihinde açık lise imtihanına girmiş ve temmuzun başında DMS'ye müracaatta bulunmuş, Ekim 17'de de
imtihana girmiş. Ekim 17'de imtihana girdiğinde liseyi bitirdiğini bilmiyor
veya ortaokulu bitirdiğini bilmiyor, liseyi bitirdiğini aralık ayında
öğreniyor. Kalkıyoruz, bu çocuğu "sen devleti yanılttın, ortaokul mezunu
olarak imtihana girdin, kazandığın yere gidemezsin" diyerek bir sıkıntıyla
karşı karşıya bırakıyoruz. Bizim, burada, Sayın Bakandan ve yetkililerden istediğimiz şu: Burada
yanıltma kastı olmayan insanların mağduriyetini acilen giderin. Zaten ciddî
ekonomik sıkıntılar içinde olan bu insanları, idare mahkemelerinde
süründürmenin bir mantığı yok. Bir de, DMS sınavlarında iller arasında belirlenen kadro adetlerinin çok
adil olduğunu söylemek oldukça zordur. Mesela, birinci yerleştirmede -kendi ilim olan Samsun açısından
söylüyorum- DMS'den kazananlardan Samsun'a verilenlerin sayısı fevkalade az
olmuştur. Bu oranlama illerin nüfusuna göre mi yapılmıştır, ihtiyacına göre
mi?.. Ama, birçok kurumda bu ihtiyaç ziyadesiyle var. Özellikle Diyanet
açısından bakılınca, zaten DMS'de de, diğer kurumlar açısından da, Diyanetin
ihtiyaçları bugüne kadar hiçbir şekilde giderilememiştir. Bizim, açıklık
getirilmesini istediğimiz hususlar bunlardır. Özellikle idare mahkemelerine sorunları intikal eden gençlerimizin
sorunlarının bir an önce çözülmesini umuyor, saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. 6. – Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, POAŞ ihalesiyle ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/663) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Soru, yazılı soruya çevrilecektir. Sayın Uzunkaya?.. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Konuşmayacağım Sayın Başkan. BAŞKAN - Niye?.. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Ama, bir sonrakinde konuşmak istiyorum
müsaadeniz olursa. BAŞKAN - Tabiî efendim, bugün sizin gününüz dedik ya! Sayın Uzunkaya'nın kıymetini bilin, size 5 dakika tolerans tanıdı. 7. – Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, THK tarafından Samsun İlinde toplanan kurban derilerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
(6/667) BAŞKAN - Sayın Başbakan üçüncü kere olmadığına göre, soru, yazılıya
çevrilmiştir. Sayın Uzunkaya, buyurun. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî,
Türk Hava Kurumunun sadece Samsun'da topladığı derilerin miktarını, hangi
şartlarda toplandığını, toplanırken insanların adlî ve idarî takibata ne oranda
tabi tutulduklarını değil, Türkiye genelini belki sormak gerekiyordu; ama, o
günkü şartlarda Samsun'da da bizi çok rahatsız eden birkısım deri toplama
operasyonlarında yaşanan sıkıntılar oldu; her sene olduğu gibi. Değerli arkadaşlar, tabiî, Türk Hava Kurumu gibi, toplumun fevkalade
hassas olduğu... Aslında, kurban gibi, toplumun, tamamen, dinî ibadet
anlayışından neşet eden bir sorumluluğunu yerine getirirken, insanların,
kurbanlarının derilerini veya etlerini veya diğer aksamını bir kuruma vermeye
icbar edilmesinin, ne hukuk mantığıyla ne ahlakîlikle ne de -eğer meseleye bir
tarafı dinî olduğu için, bağışlarsanız ilahiyatçı, eski bir müftü arkadaşınız
olarak söyleyeyim- fıkhen makul bir şekilde bakıp, "bu yapılan doğrudur,
olumludur" dememiz mümkün değildir; çünkü, kurban kesmek, tamamen bir
ibadettir ve ibadet, kişiyle Rabbi arasındadır. Bunun arasına ne polis
girebilir ne jandarma girmelidir. Çok değerli hukukçu arkadaşlarımız, Sayın
Bakanımız ve yetkililerimiz var burada, ibadetle kulun arasına -mademki, biz,
dinimizde de ruhbanlık yoktur iddiasındayız, her zaman böyle söylüyoruz-
girmek, insanların, Rableriyle ilişkilerinde aralarına birkısım vasıtaları
koymak veya onları engellemek, devlet adına yapılırsa bunu nasıl makul
görüyoruz?! Yani, birkısım insanları... İşte "laruhbaniyyet" diye
meşhur bir tabir var -bunu, devletimizin büyükleri de vaktiyle ifade etmişler-
dinde ruhbanlık yoktur; kimsenin, bir şeyi dayatmaya hakkı olmamalı. Bir kişi,
kurban kesmeyecekse, devlet, onu, kurban kesmeye icbar edebiliyor mu? Malî
imkânı olan kurbanı kesecek, onu kesme şartını haiz olan kesecek ve bunun
ibadet olduğuna inanacak. Şimdi, bir derneğe, kalkıyoruz, kanunlarla... Yani, laiklik ilkesini de
burada, benim anladığım kadarıyla... Eğer, laiklik, devletin dine dinin de
devlete müdahale etmemesi mantığıysa, benim anladığım kadarıyla, laikliğin de
açıkça çiğnenerek "ben devlet erkiyim, güçlüyüm, istersem, bunu böyle
yaptırırım" demenin mantığını, yine laiklikle telfik etmek mümkün değildir
zannediyorum. Tabiatıyla, hangi dernek adına olursa olsun, hangi kurum, hangi hayır
kuruluşu adına olursa olsun, kişilerin, kurbanlarının etlerini... Yani, biz,
hoca olarak, hep, zamanında söylerdik; derdik ki "kurbanlar üç bölüm
yapılırsa, bir kısmı fakire, bir kısmı eşe dosta, bir kısmı çoluk çocuğa
verilir" hatta, fıkhen söyleyeyim, bakın, kurban kesimi karşılığında
kasaplık bedeli olarak kurbanın sakatatının verilmesi dahi, dinen caiz
değildir. Yani, kalksanız, kasaplık bedeli olarak, sakatatını, kasaba
"buyur, bunları sen al, kesim bedeli" deseniz, burada, ayrıca "kurban kesen zamin olur" der
fıkıh, eğer, mesele, İslamî literatürde, o zeminde mülahaza edilecekse... Bu
kadar hassas bir konuyken, kurbanın derisi şuraya verilecek, sakatatı buraya
verilecek dayatmasının yapılmasının, ne -dediğim gibi- inancımız ve
değerlerimiz açısından ne de laiklik ilkesi açısından doğru olmadığı
kanaatindeyim. Dolayısıyla, bunun ötesinde, bir de, Türk Hava Kurumu, kendisine verilen
bu yetkiyi kullanırken, bazen, polisiye gücü arkasına alarak, insanları
fevkalade mutazarrır etmiştir. Tabiî, belki, gündemden düşen, uzun bir süre önce verilen bir soru
önergesi. Soru önergem, bu Kurban Bayramına ait değildi; 10.4.2000 tarihinde,
geçen seneki Kurban Bayramının -yani, bir önceki Kurban Bayramının- akabinde
verilen bir soru önergesiydi; tabiî, bir yıl bekledi. Dolayısıyla, benim, değerli bakanlardan, hükümetten ve yetkililerden
talebim şudur: Bu konuda mevzuat düzenlemesi, bu Parlamentonun elindedir. Yani,
yeri geldiğinde, devletin dine müdahale etmediğini veya dinin devlete bittabi
müdahale edemeyeceğini iddia ediyorsak, laikliği böyle algılıyorsak, o
takdirde, şu kurban derileri konusunda insanları kendi hallerinde bırakın;
özgürce, ister Türk Hava Kurumuna ister bir başka kuruma, Kızılaya, bir başka
derneğe... Kaldı ki, Türk Hava Kurumu, Diyanet, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakfı, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi kurumlara da bugüne kadar paylarını niçin
vermemiştir diye sordum, hâlâ bu sorumun da cevabı verilmiş değil. Yasa
içerisinde, onların yüzdeler itibariyle belirlenen payları, ki, bana göre, usul
açısından; yani, hem devlet etiği, özellikle laiklik ilkesi açısından hem de
dinî açıdan sakıncalı olmasına rağmen, böyle bir belirlemenin yapıldığı bir
yerde, diğerlerinin payları da yeterli verilmemiştir, uzun yıllar da
verilmemekte ısrar ediliyor. Bunun takibini umuyor; Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Önerge geri verilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) - Nereye geri verilmiştir Sayın Başkan? BAŞKAN - Gündemden çıkarılmıştır efendim. Yazılıya çevirdik dedik ya
Sayın Başkanım! 8. – Şırnak Milletvekili Abdullah Veli
Seyda'nın, Şırnak, Cizre ve Silopi sanayi siteleri projelerine ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/671) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Sayın Seyda?.. Yok. Yazılıya çevrilmiştir. 9. – Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, TÜPRAŞ'ın özel bankalardaki hesaplarına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/672) BAŞKAN - Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok. Sayın Uzunkaya, konuşacak mısınız? MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Hayır, teşekkür ederim. BAŞKAN - Yazılı soruya çevrilmiştir. 10. – İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı
Ilıcak'ın, MİT ajanı olduğu iddia edilen bir basın mensubuna ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi ve Orman Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı (6/673) BAŞKAN - Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek Sayın Bakan?.. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Burada. BAŞKAN - Peki efendim. Soruyu okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın delaletinizle Başbakan Sayın Bülent Ecevit
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim. 13.04.2000 Ayşe Nazlı Ilıcak İstanbul
Sorular: 1- Basında görev yapan ve gazeteci kimliğiyle çalışan, MİT ajanı sözde
basın mensupları kim? 2- "Siyah" kod adlı MİT ajanını tanıyor musunuz? Böyle bir
köşe yazarı, MİT bünyesinde mevcut mu? 3- Ayrıca, büyük bir gazetenin genel yayın yönetmeninin de MİT ajanı
olduğu ileri sürülüyor. Eski solcu, MİT ajanı genel yayın müdürü kim? BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Nazlı Ilıcak tarafından Başbakanımız
Sayın Bülent Ecevit'e yöneltilen sözlü soru önergesini yanıtlamak üzere söz
almış bulunuyorum; sizleri saygıyla selamlıyorum. Rejimleri ne olursa olsun dünyadaki bütün devletler, ulusal güvenliğe,
içten ve dıştan yönelen ya da yönelmesi olasılığı bulunan tehditler hakkında
önceden bilgi sahibi olmak isterler. Bu amaçla da, ulusal ve uluslararası
alanda görev yapacak bir istihbarat teşkilatının varlığına gereksinme duyarlar.
Ülkemizde de, aynı amaçla kurulan Millî İstihbarat Teşkilatının kuruluş
ve görevleri, 1 Kasım 1983 tarih ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve
Millî İstihbarat Teşkilatı Yasasıyla belirlenmiştir. Bu yasanın, Millî
İstihbarat Teşkilatının Görevleri başlığını taşıyan 4 üncü maddesinde, MİT
Müsteşarlığının, elde ettiği istihbaratı hangi kuruluşlara ulaştırmakla yükümlü
olduğu sayılmaktadır. Millî güvenlik istihbaratını devlet çapında oluşturmakla
görevli olan teşkilat, bu istihbaratı, Cumhurbaşkanına, Başbakana, Genelkurmay
Başkanına, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine ve gerekli kuruluşlara
ulaştırmakla görevlidir. Müsteşarlık, ayrıca, devletin millî siyasetiyle ilgili
planların hazırlanması ve yürütülmesi konularında, ancak, Cumhurbaşkanı,
Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Millî Güvenlik Kurulu Sekreteri ile ilgili bakanlıkların
istihbarat istek ve ihtiyaçlarını karşılamak durumundadır. Millî İstihbarat Teşkilatına, 2937 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinde,
belirtilen görevler dışında görev verilemeyeceği ve teşkilatın, devletin
güvenliğiyle ilgili istihbarat hizmetlerinden başka hizmetlere
yöneltilemeyeceği, bu maddede, açık biçimde öngörülmüştür. Bir kamu kurumu olan ve mensupları da 657 sayılı Yasaya tabi kamu
görevlisi niteliğini taşıyan Millî İstihbarat Teşkilatının, devletimizin diğer
kuruluşları gibi, basın organlarıyla eşgüdüm ve yakın temas içinde olmaya
gereksinmesi vardır. Bu çerçevede ve yasanın elverdiği ölçüde, teşkilatın
görevlilerince, basın mensuplarıyla görüşmeler yapılmakta, basın mensuplarının
bilgi talepleri karşılanmaya çalışılmakta ve bazı sorunlar kendilerine
aktarılmaktadır. Zaman zaman yapılan bu görüşmelerin herhangi bir gizli yanı
bulunmadığı gibi, görüşülen basın mensuplarının da, ajan ya da MİT mensubu
olarak anılması söz konusu değildir. Durumu bilgilerinize arz eder, saygılar sunarım. (DSP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Soru cevaplandırılmıştır. 11. – Nevşehir Milletvekili Mükremin
Taşkın'ın, Galatasaray-Leeds maçı öncesi meydana gelen olaylara ve
sorumlularına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/675) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Sözlü soru, üç birleşim cevaplandırılmadığından, yazılı soruya
çevrilmiştir efendim. Mükremin Taşkın Bey konuşacak mı?.. Yok. 12.
– İzmir Milletvekili Süha Tanık'ın, Göztepe - Erzurumspor maçında
güvenlik görevlilerinin sergilediği tutuma ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/676) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu sözlü soru da, yazılı soruya çevrilmiştir efendim. 13.
– Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, Batman Adliye binası
inşaatına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet
Sami Türk'ün cevabı (6/678) 14.
– İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, Samsun İdare
Mahkemesi üyelerinin tayin edilme
nedenlerine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/732) 15.
– İstanbul Milletvekili Ayşe
Nazlı Ilıcak'ın, Yargı Mevzuatı
Bültenine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/736) BAŞKAN - Efendim, 13, 49 ve 52 nci soruları beraber okutacağım; Sayın
Bakan cevap verecekler. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Batman İlimizde 22.1.1993 tarihinde yapımına başlanılan ve 15.10.1998
tarihinde bitirilmesi gereken adliye binası, yeterli ödenek tahsis edilmediği
için bugüne kadar bitirilememiştir. Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Alaattin Sever
Aydın Batman Soru 1- Batman İlimizde yapımına 22.01.1993 tarihinde başlanılan adliye
binasının bitirilmesi için gerekli ödeneği tahsis ettiniz mi? Soru 2- Eködenek tahsis etmeyi düşünüyor musunuz? Soru 3- Değerli hâkim, savcı ve vatandaşlarımızın yer sıkıntısını
gidermek için adliye binasını ne zaman bitireceksiniz? Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın, delaletinizle Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami
Türk tarafından, sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim. Ayşe Nazlı Ilıcak İstanbul Sorular: 1. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Samsun İdare Mahkemesi
üyeleri, Sıtkı Keleş, Hasan Önal, Recep Taş, Resul Çomoğlu ve Fatih Terzi'nin
başörtüsü lehinde görüş bildirdikleri için mi görev yerlerinin değiştirilmesine
karar verdi? 2. Samsun İdare Mahkemesi üyeleri hakkında, aleyhte ne gibi bulgular elde edildi? 3. Böyle bir sürgün, yargı bağımsızlığıyla bağdaşır mı? 4. Sürgüne gönderilen hâkimlerin eşlerinin de başörtülü olduğu doğru mu? 5. HSYK, 12 Eylül darbecileri hakkında iddianame hazırlayan, Adana
Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu'yu da görevden almıştı. Sizce, darbe yapmak
Türkiye'de suç değil mi? 6. HSYK, Bursa ve Edirne'de de başörtüsü lehine karar veren idare
mahkemesi heyetini başka illere tayin etmişti. Hâkimler, vicdanlarına göre mi,
yoksa HSYK'nın arzusu istikametinde mi karar verecekler? 7. Anayasanın 138 inci maddesine göre, hâkimlere hiçbir merci telkinde
bulunamaz. Başörtüsü lehine karar verenlerin hep başka illere atanması,
Anayasanın söz konusu maddesine aykırı değil mi? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın, delaletinizle Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami
Türk tarafından, sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim. Ayşe Nazlı Ilıcak İstanbul Sorular: 1. Yargıtay ceza dairelerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları
iletiliyor mu? 2. Eğer iletilmiyorsa, ne tedbir almayı düşünüyorsunuz? 3. Bu kararların kısmen yer aldığı yargı mevzuatı bülteni, bütün
Yargıtay üyelerine dağıtılıyor mu? BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun efendim. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Batman Milletvekili Sayın Alaattin Sever Aydın'ın, Batman İli
adliye binası inşaatına ilişkin (6/678) esas numaralı soru önergesine cevap
vermek üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum; hepinizi, saygıyla selamlıyorum. Genel bütçeyle Bakanlığımıza ayrılan ödeneklerle yaptırılan adliye
binaları, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının onayıyla yatırım programına
alınmakta ve proje bedellerine göre ayrılan ödeneklerle yaptırılmaktadır.
Bakanlığımızın 2001 malî yılı bütçesinde ve yatırım programında, Batman adliye
binası inşaatı projesi mevcut değildir; ancak, Batman adliye binasının da
içinde bulunduğu hükümet konağı kompleksi, Maliye Bakanlığınca aktarılan
ödenekle, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından yaptırılmaktadır. 22.1.1993 tarihinde yapımına başlanılan projede, A ve C blokları adliye
binası, B ve D blokları maliye binası ve F bloğu kapalı otopark olarak
düzenlenmiştir. Bu nedenle, adliye için ayrılan A ve C bloklarının tamamlanması
talebimiz, Maliye Bakanlığına iletilmiştir. Maliye Bakanlığının söz konusu
kompleks için Bayındırlık ve İskân Bakanlığına gönderdiği ödenek ile 21.2.2001
tarihli 4629 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan 1177 sayılı Tütün ve Tütün
Tekeli Kanununun ek 1 inci maddesinde yer alan fondan aktarılan ödenek
kullanılmış olup, 2001 yılı Maliye Bakanlığı Bütçesinde 394 milyar Türk Lirası
ödenek ayrılmıştır. Tüm kompleksin fizikî gerçekleşme oranı yüzde 80
seviyesinde olup, tamamlanması için, 2001 yılı birim fiyatlarıyla 850 milyar
Türk Lirası ödeneğe ihtiyaç bulunmaktadır. Saygıyla arz ederim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, İstanbul Milletvekili
Sayın Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, Samsun İdare Mahkemesi üyelerine ilişkin (6/732)
esas numaralı soru önergesine geçiyorum. Bilindiği üzere, hâkim ve cumhuriyet savcıları hakkındaki atama, nakil
ve yükselme gibi özlük işlemlerinin tamamı, Anayasanın 159 uncu maddesi
gereğince, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yürütülmektedir. Adlî ve idarî
yargıda görev yapan tüm hâkim ve savcıların atamaları, 2802 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanununun 35 inci maddesine göre, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunca hazırlanan İdarî Yargı Hâkim ve Savcıları Hakkında Uygulanacak Atama
ve Nakil Yönetmeliği ile Hâkimler ve Cumhuriyet Savcıları Hakkında Uygulanacak
Atama ve Nakil Yönetmeliğinde belirlenen esaslar çerçevesinde, yılda en az iki
defa, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yapılmaktadır. Soru önergesinde adı
geçen idare mahkemesinin üyeleri de, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
19.7.2000 tarih ve 12 sayılı kararnamesiyle, başka illere, hizmet gereğince
atanmışlardır. Öte yandan, 2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun 21
inci maddesi ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 77 nci maddesi
uyarınca, hakkında soruşturma yapılan hâkim veya cumhuriyet savcısının göreve
devamının soruşturmanın selametine ya da yargı yetkisinin itibarına zarar
vereceğine kanaat getirilirse, geçici tedbir olarak görevden uzaklaştırılmasına
veya soruşturmanın sonuçlanmasına kadar geçici yetkiyle başka bir yargı çevresine
görevlendirilmesine, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar
verilebilmektedir. Soru önergesinin 5 numaralı bölümünde adı geçen cumhuriyet savcısı,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, Hâkimler ve Savcılar Kanununun 77 nci
maddesi gereğince geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırılmış olup,
ilgili hakkında tedbir kararı devam etmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de, İstanbul Milletvekili
Sayın Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, Yargı Mevzuatı Bültenine ilişkin, (6/736) esas
numaralı soru önergesine cevap vermek istiyorum. Yargı Mevzuatı Bülteni, Bakanlığımız Eğitim Dairesi Başkanlığınca
hazırlanmakta ve her nüshası 13 000 adet basılarak, Yargıtay ve Danıştay
üyeleri ile Yargıtay cumhuriyet savcılarına, tetkik hâkimlerine ve diğer bütün
hâkim ve savcılara dağıtılmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye'yle ilgili olarak verdiği
kararlar, Dışişleri Bakanlığınca Türkçeye çevrilmekte ve 1998 yılından beri,
Yargı Mevzuatı Bülteninde yayımlanmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
1997 yılında vermiş olduğu kararlar ise, Eğitim Dairesi Başkanlığınca kitap
halinde derlenerek hâkim ve cumhuriyet savcılarıyla birlikte Yargıtaya da
dağıtılmıştır. Yüce Meclisin bilgilerine saygıyla arz ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Sorular cevaplandırılmıştır efendim. 16.- Batman Milletvekili Alaattin Sever
Aydın'ın, meslek liselerinden liselere geçişin engellendiği iddialarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu'nun cevabı (6/679) BAŞKAN - Sayın Bakan?.. Burada. Soruyu okutuyorum efendim: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Yrd. Doç. Dr.
Alaattin Sever Aydın Batman Soru 1.- Gençlerimizin meslek liselerine rağbet etmemeleri, normal düz
liselerde eğitim ve öğretim görmeleri hedefimiz iken, meslek liselerinden düz
liselere nakil yapmak isteyen öğrencilerimiz neden bu okullara kabul
edilmemektedir? Soru 2.- Talim Terbiye Kurulunun 9.9.1998 tarih ve 186 sayılı kararıyla
meslek liselerinden düz liselere öğrenci nakillerinin engellenmesi neden
yapıldı? Soru 3.- Meslek liselerinden düz liselere naklen geçen öğrencilerin
kayıtlarının sildirilip eski okullarına iade edilmesi kazanılmış hak ilkesine
ters düşmez mi? Sizce adaletli bir uygulama mıdır? Soru 4.- Amacınız, meslek lisesi mezunu gençlerimizin üniversite hakkını
büyük ölçüde ellerinden almak mıdır? BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Batman Milletvekilimiz Sayın Alaattin Sever Aydın
"gençlerimizin meslek liselerine rağbet etmemeleri, normal-düz liselerde
eğitim ve öğretim görmeleri hedefiniz iken -yani, Bakanlığımın hedefi iken,
benim hedefim iken- meslek liselerinden düz liselere nakil yapmak isteyen
öğrencilerimiz neden bu okullara kabul edilmemektedir" diyorlar. Hemen,
kısaca, bu birinci soruya cevap vereyim. Gençliğimizin meslek liselerine rağbet etmeyerek, genel liselerde eğitim
ve öğretim görmelerini hedeflediğimiz savı, gerçeği yansıtmamaktadır, gerçeğin
tamamen tersidir. Bakanlığımızca, ortaöğretimin meslekî ve teknik ağırlıklı
olarak yeniden yapılanması, sorunlarının belirlenmesi, bunlara çözüm önerileri
üretilmesi ve bu konularda gerekli kararların alınması amacıyla 16 ncı Millî
Eğitim Şûrası toplanmıştır. Şûrada alınan kararlar doğrultusunda meslekî ve
teknik öğretim programlarıyla önlisans ve lisans düzeyindeki programlar arasında
bütünlüğün ve devamlılığın sağlanması, meslekî ve teknik eğitimin ortaöğretim
içindeki payının yüzde 65'e yükseltilmesi, meslekî ve teknik liselerden mezun
olanların lisans programları sınavlarına doğrudan giriş hakları saklı kalmak
kaydıyla meslek yüksek okullarına sınavsız geçişi ve bu okullardan mezun
olanların da alanlarındaki lisans programlarına dikey geçiş yapmalarının
sağlanması için 2547 sayılı Yükseköğretim Yasasında değişiklik tasarısı
hazırlanarak Meclise sunulmuştur, yarın (perşembe) Millî Eğitim Komisyonunda bu
tasarılar görüşülecektir. 4306 sayılı Yasa, 2547 sayılı Yasa, 3308 sayılı Yasa
ve 3797 sayılı Yasalarda değişiklik yapılmasını öngörmekteyiz. İnsan gücümüzün kalkınma hamlesine hız kazandıran bir faktör haline
dönüşmesi nitelik ve nicelik açısından yeterli bir eğitimle mümkündür. Sekiz
yıllık zorunlu ilköğretim uygulamasının başlangıcı olan 1997-1998 öğretim
yılında yüzde 85,1 olan ilköğretimdeki okullaşma oranı, 2000-2001 öğretim
yılında yüzde 99,4 olmuştur. Son dört yılda okullaşma oranındaki artış yaklaşık
yüzde 14 düzeyindedir. Kız öğrencilerin okullaşma oranındaki artış erkek
öğrencilerin okullaşma oranındaki artıştan daha yüksek düzeyde
gerçekleşmektedir. Ülkemizin, Avrupa Birliğine giriş sürecinde diğer ülkelerle rekabet edebilme
avantajı sağlayacak en önemli kaynağı, sahip olduğumuz genç ve dinamik insan
gücüdür. Avrupa Birliği ülkeleri arasında mal ve hizmetlerin serbest dolaşımı
sürecinde ihracatımızın artırılması ve ülkemizin insan gücünün Avrupa
piyasalarında çalışabilmesi için, çalışanların eğitim seviyesinin yükseltilmesi
büyük önem taşımaktadır. Çağımızdaki teknolojik gelişmeler, kas gücü yerine
beyin gücünün önemini ortaya çıkarmış, bilgiyi yorumlayan, kullanan ve yeni
teknolojiler üreten insan tipi ihtiyacı önplana çıkmıştır. Bu gerçekler
doğrultusunda, insanımızın eğitim seviyesini yükseltmek ve çağdaşlarıyla
rekabette üstünlük sağlamak için eğitim sistemimizde yenilik yapma ihtiyacı
doğmuştur. 2547 sayılı Yasada; yani, Yükseköğretim Yasasında yapmak istediğimiz
değişiklik de işte bu amaca yöneliktir. Ne yapılmak istenmektedir 2547 sayılı Yükseköğretim Yasasındaki
değişiklikle, onları da kısaca şöyle sıralayabilirim: Vakıflar, bir üniversite
veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın bağımsız olarak meslek yüksekokulları
kurabileceklerdir. Bugünkü mevzuata göre, meslek yüksekokulu sadece ve sadece
bir üniversiteye bağlı olarak kurulmaktaydı; şimdi, bir vakıf, Yüksek Öğretim
Kurulu ve Millî Eğitim Bakanlığının görüşü de alınmak suretiyle bir meslek
yüksekokulu kurabilecektir. Uluslararası bilimsel yarışmalarda ödül kazanan
öğrenciler, ödül kazandıkları alanda yükseköğretim kurumlarından, seçtiklerine.
sınavsız girebileceklerdir. Uluslararası bilimsel yarışmalarda derece alan
çocuklarımız, üniversiteye sınavsız girebileceklerdir. Bir veya daha fazla meslek yüksekokulu ile meslekî ve teknik ortaöğretim
kurumları, öğretim programları bütünlüğü ve devamlılığı içerisinde
ilişkilendirilerek, meslekî ve teknik eğitim bölgesi oluşturulabilecektir.
Meslekî ve teknik eğitim bölgesi derken, bir ili değil, bir bölgeyi
kastediyoruz. Bir üniversitenin etrafında bir bölgeyi kastediyoruz. Meslekî ve teknik eğitim bölgesinde yer alan meslekî ve teknik
ortaöğretim kurumlarından mezun olan öğrenciler, bitirdikleri programın devamı
niteliğinde olan -bitirdikleri programın devamı niteliğinde olan- önlisans
programlarına sınavsız geçiş yapabileceklerdir. Sınavsız olarak meslek
yüksekokullarına geçiş yaparak, meslek yüksekokullarından mezun olan
öğrenciler, mezunların yüzde 10'undan az olmamak üzere, ayrılacak kontenjanlara
göre, alanlarındaki lisan programlarına dikey geçiş yapabileceklerdir. Bu
anlattıklarım, meslekî eğitimde, ortaöğretimin yeniden yapılandırılması yönünde
reform niteliğinde çalışmalardır. 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 30 uncu maddesinde
"yöneltme esasları ve çeşitli programlar veya ortaöğretim okulları
arasında yapılan yatay ve dikey geçiş şartları Millî Eğitim Bakanlığınca
düzenlenir" hükmü yer almaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları
Sınıf Geçme Yönetmeliğinin değişik 30 uncu maddesinde de "farklı okul
türleri arasındaki nakiller, Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları
Öğrenci Nakil ve Geçiş Yönergesi hükümlerine göre yapılır" hükmü yer
almaktadır. Bu yönergeyle, 1998'e 106 sayılı genelge hükümleri gereği, meslek
liselerinden, meslek lisesi statüsünde olmayan, resmî ve özel liselere öğrenci
nakil geçişleri yapılamamaktadır. Bu uygulamalarıyla, öğrencilerin üniversite haklarının ellerinden
alınması söz konusu değildir. Esas olan, öğrencilerin, ortaöğretimdeki alan ve
bölümlerine uygun yükseköğretim programlarında, bu programlara daha iyi
hazırlanmalarıdır; ancak, yapılan araştırma sonucu, yönerge ve genelge
esaslarına aykırı bir şekilde genel liselere nakillerin yapıldığı, bu öğrencilerden
bir bölümünün de son sınıf seviyesinde olduğu anlaşılmıştır. Bu anlattıklarım, geçen eğitim-öğretim yılıyla ilgilidir. Soru eski
olduğundan, cevapta da bilgiler biraz eskimiştir. Yani, genel liselere nakillerin yapıldığı, bu öğrencilerin bir bölümünün
son sınıfta olduğu durumda, öğrenciler de mağduriyete uğratılmamıştır. Öğrenci nakilleriyle ilgili mevzuatın uygulanmasının geçiş dönemi
sürecinde oluştuğu, ilgili yönetmelik, yönerge ve genelgelere uygun olmayan
işlemlerin okul yöneticilerinin hatalı tutum ve davranışlarından kaynaklandığı
anlaşılmıştır. Konu, Bakanlık müfettişleri ve ilköğretim müfettişlerince bazı
okullarda yapılan inceleme ve soruşturmalarla tespit edilmiş, hatalı uygulama
yapan yöneticiler hakkında gerekli işlem yapılmıştır. Sadece, hatalı işlem
yapan yöneticiler hakkında yasal işlem yapılmıştır. Kazanılmış hak ve idarî istikrar ilkeleri gereğince, söz konusu
öğrencilerin durumları değerlendirildiğinde, ders yılının sonuna gelindiği de
göz önüne alınarak, öğrencilerin kazanımlarının olumsuz etkilenmemeleri ve
mağdur edilmemeleri amacıyla, meslekî ve teknik ortaöğretim kurumlarından resmî
ve özel genel liselere nakilleri yapılan öğrencilerin, bundan sonraki
uygulamalara emsal teşkil etmemek üzere, okullarıyla ilişkileri kesilmeyenlerin
mevcut durumlarının korunması, ilişiği kesilenlerin ise, en son devam ettikleri
okullarında öğrenimlerini sürdürmeleri sağlanmıştır. Bundan böyle de,
yönetmelik, yönerge ve genelgeler gereği meslekî ve teknik ortaöğretim
kurumlarından, her ne sebeple olursa olsun, resmî ve özel genel liselere
öğrenci nakilleri yapılmayacaktır. Sorunun gerekçesinde söz edildiği şekilde,
hiçbir öğrenci, bu nakillerden dolayı zarara uğramamıştır, mağdur edilmemiştir.
Bu konudaki bilgileri takdirlerinize, bilgilerinize saygıyla sunuyorum.
(DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Bakana soru sorabilir miyim
efendim? BAŞKAN - Efendim, yerinizden soru sorabilirsiniz. Esasında, soru ve cevap 5 dakika süreyle sınırlı; ama, sorunuz uzun
olduğu için, Sayın Bakan, biraz şümullü cevap verdi. Buyurun. ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim. Sayın Bakanımın verdiği cevaptan, tabiî, ben, tatmin olmadım. Neden
olmadım; çünkü "öğrenciler mağdur edilmedi" dedi; öğrenciler,
hakikaten, mağdur edildi ve bir kısmı da Danıştaya başvurdu. Nitekim, Danıştay,
almış olduğu kararla -bugünkü basında mevcuttur- yapmış olduğunuz bu uygulamayı
durdurmuştur, durdurma kararı vermiştir. Siz ise "bundan sonra da bunun böyle
devam edeceğini" söylediniz; demek ki, Danıştay kararlarını da
uygulamayacaksınız; bu, bu anlamdadır. Ben, bunu öğrenmek istedim. Hatalı işlem yaptı diye iddia edilen yöneticiler hakkında daha önce
işlemler yapılmıştı. Danıştayın bu kararından sonra, acaba, bu yöneticiler,
tekrar, eski görevlerine gelecek mi? Ben bunu öğrenmek istiyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Bakan, bir şey söyleyecek misiniz? MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Usulde böyle bir şey
yok; ama, söyleyeyim. BAŞKAN - Bence de usulde yok; söylemeyin. Çok teşekkür ederim. 17. – Batman Milletvekili Alaattin Sever
Aydın'ın, Batman İlinde yapımı devam eden bazı hastanelere ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (6/680) BAŞKAN - Cevap verecek Sayın Bakan?.. Burada. Soruyu okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gelişen ve modern bir şehir haline gelen Batman İlimizde ve ilçelerinde
sağlık hizmetlerinin daha etkin yürütülmesi amacıyla yapımı devam eden sağlık
tesislerinin bir an önce bitirilmesi gerekmektedir. Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Alaattin Sever
Aydın Batman Soru 1- 250 yataklı Batman Bölge Hastanesinin bitirilmesi için yeterli
ödenek tahsis edildi mi? Soru 2- Sason Devlet Hastanesi ile Gercüş Devlet Hastanesinin
bitirilmesi için gerekli ödenek tahsisi yapıldı mı? Soru 3- 250 yataklı Batman Bölge Hastanesi ile Sason ve Gercüş Devlet
Hastaneleri ne zaman bitirilecektir? BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun. SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Batman Milletvekili Sayın Alaattin Sever Aydın tarafından,
Batman İlinde yapımı devam eden bazı hastanelere ilişkin olarak verilen sözlü
soru önergesine cevap vermek üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Sayın milletvekilleri, Batman İlimizde Sason İlçesi Devlet Hastanesi
dışında, Bakanlığımızca yapımına devam edilen 3 adet devlet hastanesi
bulunmaktadır. Buna göre, Bakanlığımız, 2001 yılı yatırım programında, 250
yataklı Merkez Devlet Hastanesinin fizikî gerçekleşmesi yüzde 25 olup, bütçe
payı 295 milyar 500 milyon Türk Lirasıdır. Gercüş İlçesi 30 yataklı Devlet Hastanesi fizikî gerçekleşmesi yüzde 65
olup, bütçe payı 59 milyar 100 milyon Türk Lirasıdır. 75 yataklı Merkez Doğum ve Çocuk Bakımevinin ihalesi, arsa sorunundan
dolayı henüz gerçekleşmemiştir. Sason İlçesi 30 yataklı Devlet Hastanesi bitirilmiş olup, geçici kabulü
yapılmıştır. Maliye Bakanlığınca serbest bırakılan birinci ve ikinci dönem
ödenekleri toplamı yüzde 34 olmak üzere gönderilmiştir. Sayın milletvekilleri, ülkemiz nüfusunun hızlı bir biçimde artması ve
sosyo-ekonomik yapıdaki değişiklikten dolayı, 2001 yılı yatırım programında,
Bakanlığımız bütçesinin bu doğrultuda ve uygun miktarlarda kullanılması
gerekmektedir. Bu itibarla, Bakanlığımızca, ülkemizin bütününü içine alan bir
yatırım programı hedeflenmiştir. Batman İlimizde halen yapımı devam eden
hastanelerimiz de, bu hedefler doğrultusunda, en kısa sürede tamamlanacaktır. İlginize teşekkür eder, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (MHP, DSP ve
ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Bakanım, kısa ve öz cevabınızdan dolayı ben teşekkür
ederim. ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN - Yerinizden, çok kısa; buyurun efendim. ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim bu
müsamahanıza ve Sayın Bakanıma da teşekkür ederim güzel, açıklayıcı
bilgilerinden dolayı. Ancak, ben, şunu öğrenmek istiyorum: Sayın Bakanım, tabiî, bu
ödeneklerle gidersek, bu hastane onbeş yıla kadar bitmez. Bakın, 1994 yılında,
kâğıt üzerinde, temeli atılmış gibi gösterilmişti zamanın hükümeti tarafından
ve biz, 1995'te -tabiî, nasip oldu, buraya gelince- durumu izah ettik, bizden
sonra gidip temelini attılar. Biz, bir an önce, bu bölgenin hastaneye
kavuşmasını arzu ediyoruz; çünkü, Batman, yalnız Batman merkeze değil, çevre
bütün illere de hizmet vermektedir, yaklaşık 1 milyon insana hizmet
vermektedir. Hakikaten, büyük bir ihtiyaçtır. Ödeneğin bir an önce artırılması
en büyük temennimizdir. Sason'la ilgili "yüzde 65 tamamlanmış" denildi; ancak, bana
daha önce gelen bilgilere göre, yüzde 100'ü tamamlanmış olması gerekir. Pardon,
özür dilerim, Gercüş'ün. Sason tamamlanmış. İnşallah, kısa sürede personeli de
gönderilecektir. Bu arada, tabiî, Kozluk'la ilgili bir şey arz etmek isterim. Kozluk
Devlet Hastanesinin, maalesef, dört beş yıldan beri -açık olduğu halde- kadrolu
uzman hekimi yoktur. Batman Devlet Hastanesi vasıtasıyla, günübirlik olarak
veya haftalık olarak uzmanlar gönderilmekte. Bu da yeterli değildir. Bunu da,
burada takdirlerinize arz ediyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Sayın milletvekilleri "Sözlü Sorular" kısmına ayrılan süre
bitmiştir; teşekkür ediyorum. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan
Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.
Sayısı: 527) BAŞKAN - 10.01.2001 tarihli 42 nci Birleşimde, İçtüzüğün 88 inci
maddesine göre Komisyona geri verilen Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle
ilgili Komisyon raporu Başkanlığımıza verilmediğinden, teklifin görüşmelerini
erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve
İdaresine İlişkin Kanun ile Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak
Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. 2. – Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun ile Ceza Evleriyle
Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkumlara
Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/772) (S. Sayısı: 593) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde. Hükümet?.. Yerinde. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı... SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Şimdi, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara veriyorum efendim. Kapanma Saati: 17.38 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati
: 17.50 BAŞKAN :
Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER
: Hüseyin ÇELİK (Van), Burhan ORHAN (Bursa) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. 593 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. – Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun ile Ceza Evleriyle
Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkumlara
Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/772) (S. Sayısı: 593)
(Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Tasarının maddelerine geçilmesi oylamasında karar yetersayısı
bulunamamıştı; şimdi oylamayı tekrarlıyorum. Oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve 3 dakika da süre veriyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesi
oylamasında karar yetersayısı bulunmuş ve tasarının maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum efendim: CEZA İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞYURTLARI KURUMUNUN KURULUŞ VE İDARESİNE İLİŞKİN KANUN İLE CEZA EVLERİYLE
MAHKEME BİNALARI İNŞASI KARŞILIĞI OLARAK ALINACAK HARÇLAR VE MAHKÛMLARA
ÖDETTİRİLECEK YİYECEK BEDELLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TASARISI MADDE 1. - 6.8.1997 tarihli ve
4301 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun
Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrası ile
ikinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "İşyurtları Kurumuna 100 000 000 000 000 TL. (Yüz Trilyon) döner
sermaye tahsis edilmiştir. İhtiyaç halinde bu miktar Bakanlar Kurulu kararıyla
üç katına kadar artırılabilir." "c) 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (1), (2) ve (3) sayılı
tarifelere göre alınan yargı ve noter harçlarının % 35'i," BAŞKAN- 1 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Bolu
Milletvekili Sayın İsmail Alptekin; buyurun efendim. Süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA İSMAİL ALPTEKİN (Bolu)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 593 sıra sayılı ceza infaz kurumlarıyla ilgili yasa
tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisinin görüşlerini arz etmek
üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısı, aşağı yukarı, esas itibariyle
3 madde. Genelini geçen hafta görüştük, burada partiler görüşlerini ifade
ettiler. Bizim, parti olarak kanaatimiz ve şahsî kanaatim, bu yasa, gecikmiş;
ama, faydalı, zarurî bir ihtiyacı karşılayacak bir yasadır. Peşinen, öncelikle,
yasanın hayırlı olmasını diliyorum. Bildiğiniz gibi "cezaevi" ve "tutukevi" deyince,
genelde, toplumda, soğuk bir ifade ortaya çıkar. Cezaevleriyle ilgili, içeriye
girenler, tutuklananlar, mahkûm olanlar, birbirleriyle görüşürken "Allah
kurtarsın" derler ve "Allah düşürmesin" diye de temennide
bulunurlar. Demek ki, cezaevi şartları, zor şartlar. Bu şartlarda, insanların,
ıslah edilerek topluma kazandırılıp, süresini tamamladıktan sonra, yine,
toplumun içerisine dönmesi gerekiyor. İşte, bunun için de, iş yurtlarının
kurulmasındaki, çalıştırılmasındaki amaç, hem ekonomik bir sonuç alınması hem
de burada çalışan insanların, zamanını iyi değerlendirmek suretiyle hem bir
ekonomik katkıda bulunmaları hem de mesleklerini, sanatlarını icra etmeleri ve
bunun yanında, belki de, yoksa, kendilerinin bir sanat ve meslek sahibi olmak
suretiyle topluma geri dönmeleridir. Değerli arkadaşlar, insanların boş olmaları, bir işle meşgul olmamaları,
insanın yapısı itibariyle, büyük çoğunlukla, menfi bazı gelişmelere sebep olur.
İşte, cezaevlerinde de, insanların, geçirecekleri boş süreler içerisinde, zaman
içerisinde, ahlakî yönden ve fizikî yönden, menfi, hoş olmayan bazı
alışkanlıklar kazandıkları herkesçe biliniyor. İnsan meşgul olursa, üretirse,
bir şey kazanırsa, bir şey yaparsa, o insanın kafasındaki menfilikler,
yanlışlıklar olmaz, o insan, zamanını ve enerjisini, iyi yolda, doğru yolda
harcar. Şimdi, Türkiye'de -rapora göre- 506 tane cezaevi var. Bunlardan 157
cezaevinde iş yurdu var ve iş yurtlarında da 4 500 kişi çalışıyor. Cezaevi
adedimiz fazla, iş yurdumuz az ve Türkiye'deki, halen tutuklu ve hükümlülerden
bu iş yurtlarından istifade edenlerin adedi de bize göre bir hayli az. Bunu
artırmak lazım. Hem artırmak hem teknolojisini geliştirmek hem de konularını
artırmak ve böylece, bu iş yurtlarında çalışan insanların miktarını çoğaltmak,
üretimi artırmak ve topluma faydalı hale getirmek lazım. Bu iş yurtları, gerçekten, cezaevlerinde çok önemli hizmetler
veriyorlar. İş yurtlarında yapılan imalatlar, üretimler sağlam, iyi, kaliteli
oluyor ve insanlarımız, toplum, bu iş yurtlarında üretilenleri tercih ediyor.
Bana göre, üretimi, kaliteyi artırırken, yani bu artışları yaparken, bunun
topluma yansımasını da sağlamak lazım. Buralarda teşhir salonları açmalı,
halkın ulaşıp alabileceği imkânlar sağlanmalı; böylece, üretim daha da artmalı
ve faydalı hale gelmelidir. BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız lütfen... İSMAİL ALPTEKİN (Devamla) - Biz, iş yurtları için ayrılan, teklif edilen
100 trilyon liranın da yeterli olmadığı kanaatindeyiz. Bu miktarın da Yüce
Heyetinizce artırılması ve yatırımları sağlayacak bir kaynağın elde edilmesi
düşüncesindeyiz ve bu maddenin faydalı olacağını düşünüyoruz. İnşallah, en iyi
bir şekilde çalıştırılır ve buradaki insanlarımız için de toplum için de
faydalı olur. Hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Kemal
Aykurt; buyurun efendim. Sayın Aykurt, süreniz 5 dakikadır. DYP GRUBU ADINA MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz tasarının 1 inci maddesi, iş yurtları kurumuna
kaynak sağlayan bir madde. İşyurtları kurumlarına harcanacak döner sermayenin
20 trilyon liradan 40 trilyon liraya çıkarılması, buna kaynak olarak da, noter
ve yargı harçlarının artırılması ve bunlardan ayrılacak payın yükseltilmesi
isteniyor. Değerli milletvekilleri, tabiî, bizim buna itirazımız yok. Tabiî ki,
cezaevlerinde iş yurtlarının rantabl şekilde çalışması lazım, buna karşı
değiliz. Cezaevlerindeki şartların da iyileştirilmesi lazım, buna da karşı
değiliz; ama, bir şey söylemek istiyoruz. Hükümetimizin, cezaevlerinin
iyileştirilmesi ve insanca yaşam şartlarının sağlanması yönünden Meclise sevk
ettiği 3 kanun tasarısına baktığımız zaman, ortak noktası bu; yani, hayat
şartlarının, standartlarının iyileştirilmesine yönelik teklifi ve tasarısı. Değerli milletvekilleri, geçen hafta, bu tasarının tümü üzerinde
yaptığımız konuşmada da ifade ettiğimiz gibi, sorun, cezaevlerinin
iyileştirilmesinden evvel temel sorun, bu ideolojik kavganın nasıl sona
erdirilmesi sorunudur. Sayın Bakana sual tevcih ettim geçen hafta, dedim ki:
"Cezaevindeki kavganın altında ideolojik amaç mı vardır, yoksa birtakım
masum talepler mi vardır?" Sayın Bakanımız "sorun ideolojiktir"
dedi. Şimdi, sorun ideolojik olduğuna göre, biz, hangi yasayı getirirsek
getirelim, hangi iyileştirmeyi yaparsak yapalım bu kavga devam edecek; nitekim
ediyor. Af Yasası çıkardık, kavga devam ediyor, eylem devam ediyor.
Cezaevlerini iyileştirici tedbirleri aldık, kavga devam ediyor, eylem devam
ediyor; şimdi bu kanunlar çıkıyor, eylem devam ediyor. Öyleyse, evvelemirde,
cezaevlerinde kaybolan otoriteyi ihdas etmek lazım; yani, devlet otoritesini,
hükümet otoritesini ikame etmek lazım; başka bir ifadeyle, cezaevlerinin
hâkimiyetini, denetimini ve kontrolünü eşkıyanın elinden almak lazım. Bunu
yapamadığımız müddetçe, ne yaparsak yapalım, bu ideolojik ve terör amaçlı kavga
devam ediyor. Ben buradan bir defa daha sormak istiyorum ve bilmek istiyorum, öğrenmek
istiyorum. Bu iş öylesine kontrolden çıkmış ki, yine geçen sefer sorduğum; ama,
maalesef, tatminkâr cevap alamadığım soruyu burada, ilgisi sebebiyle, bir defa
daha sormak istiyorum: Değerli milletvekilleri, cezaevlerinden, her ne sebepse, hata kimdeyse,
kim yorumladıysa, af şümulü dışında olan 500 hükümlü bugün tahliye edilmiş. Bu
bir facia, bu bir skandal, bu bir ayıp!.. Bu sorumlu kimdir? Nasıl olmuş da af
kapsamı dışında kalan 500 hükümlü salıverilmiş? Bu insanlar şu anda nerede;
dışarıda mı içeride mi, yakalandı mı yakalanmadı mı?.. Ben bunu fevkalade ciddî
bir endişe olarak telakki ediyorum ve görüyorum ve Sayın Bakanın cevap
vermesini bekliyorum, öğrenmek istiyorum, hepimiz öğrenmek istiyoruz. Bu 500
kişi nasıl tahliye edildi? BAŞKAN - Sayın Aykurt, toparlar mısınız efendim. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Bunda kasıt var mıdır, ihmal var mıdır,
buna kim sebep olmuştur, işin bedelini kim ödeyecektir? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlarsanız minnettar kalacağım efendim. Buyurun. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Sayın Bakanın bunu açıklaması lazım,
bunun Genel Kurula gelmesi lazım. Sayın Bakanımız, çok zarif bir insan; her yerinden zarafet ve nezaket
akıyor; ama, yaptıkları buna benzemiyor; yaptıkları iyi değil, doğru değil.
Cezaevlerinin denetimini hükümetin, ele alması lazım. Cezaevlerinin yönetiminin
-bir defa daha söylüyorum- devletin kontrolüne girmesi lazım. Bu yapılmadığı
müddetçe, bu yasalar hiçbir şeye cevap
olmayacaktır diyor ve hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Efendim, madde üzerinde 2 adet önerge vardır; okutup, işleme koyacağım. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 593 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesinin
birinci fıkrasındaki "100 000 000 000 000 TL"nin, "200 000 000
000 000 TL" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 593
sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesinin birinci
fıkrasındaki "100 000 000 000 000"un, "200 000 000 000 000"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - İki önerge aynı mahiyette olduğu için, birleştirerek işleme
koyuyorum efendim. Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) -
Çoğunluğumuz olmadığından takdire bırakıyoruz. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılıyoruz. BAŞKAN - Efendim, beş siyasî parti grubunun vermiş olduğu, Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir efendim. Kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Hayırlı olsun efendim. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun
Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "İşyurtlarında
çalıştırılan hükümlü ve tutukluların gündelikleri her ayın sonunda
verilir." BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Aksaray
Milletvekili Sayın Ramazan Toprak; buyurun efendim. FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin
değerli üyeleri; hepinizi Partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, hukuk devletine yakışan, bir insan, suç
işledikten sonra, bugünün insanî standartları çerçevesinde cezasını infaz
ettirmektir. Zaten, hükümlü olarak devletin elinde bulunan bir kişi, cezasını,
nasıl olsa infaz edecektir. Cezanın infazında iki husus önceliklidir: Birinci husus, cezanın, bir
şekilde, cezaevlerinde veya bu kapsamda değerlendirilen yerlerde infazıdır.
Diğer hedefiyse, suçlu kişiyi, tekrar topluma kazandırmanın yollarını
aramaktır, bulmaktır. Geçen hafta, Terörle Mücadele Yasasında böyle bir adım
atıldı ve bir iyileştirme yapıldı, benzeri iyileştirmelerin, daha farklı
boyutlarda yapılması gereklidir. Şöyle ki: Nasıl olsa, suç işlemiş, hükümlü
hale gelmiş ve cezasını infaz edecek olan kişinin cezasının nasıl infaz
edileceği hususu, bugünkü gelinen noktada, çağdaş ülkelerde yeniden
değerlendirilmektedir. Daha henüz bizim toplumumuzda, ceza infaz sisteminde
henüz tartışılmayan bir şekilde değerlendirilmektedir dünyada. Cezanın infazının en klasik, en ilkel şekli hapis cezası şeklinde, yani,
hürriyeti bağlayıcı ceza şeklinde cezayı infaz etmektir. Bu, en klasik, en
basit ve biraz de en ilkel şekli. Oysa, bugün, modern hukukta, daha farklı ceza
sistemleri gelişiyor, geliştiriliyor. Nedir bunlar: Hapis cezası şeklinde
tavsif ettiğimiz hürriyeti bağlayıcı cezalara alternatif ceza sistemleri, bugün
modern hukukta tartışılmaya başlandığı ve uygar ülkelerde öne çıkarıldı. Henüz,
bizim toplumumuzda bu tartışılmıyor. Sadece, mevcut mevzuatımızda buna yönelik
birtakım düzenlemeler var. Örneğin, mevcut, cezanın nev'ine, niteliğine göre,
açık cezaevlerinde infaz şeklinden tutun, bu tasarıda da değinildiği şekilde,
işyurtlarında çalışma şeklinde de bir ceza infaz şekli var. Yine, çok yaygın olarak fiilen icra edildiği şekilde, adliyelerimizde
hükümlüler muhtelif görevlerde istihdam edilmektedir; bunu da bir anlamda,
hürriyeti bağlayıcı cezaya alternatif ceza kapsamında değerlendirmek mümkün. Gelinen noktada, kişileri tekrar topluma kazandırmanın yolu, hapis
cezası dediğimiz hürriyeti bağlayıcı cezalara alternatif ceza sistemlerinin
geciktirilmeden yargı sistemimize, hukukumuza kazandırılması 21 inci Yüzyılın
gereğidir; hukukun geldiği son noktadır. Bu konuların tartışılmasında öncelikli
olmak gerekir. Nasılsa, cezaevine girmiş bir insanın cezasını infaz etmesi
kaçınılmazdır. O kişiyi tekrar topluma kazandırma gibi, ıslah gibi bir
programınız yoksa, dışarı çıkardığınız insan, kısa bir süre sonra tekrar
cezaevine dönecektir; yani, sonuç alıcı bir adım olmayacaktır. Değerli milletvekilleri, tasarı, bir anlamda, bu konudaki bir iki ufak
boşluğu dolduran, yerinde bir tasarıdır; kabul oyu vereceğimi ifade ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Toprak. Şimdi söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili
Sayın İlyas Yılmazyıldız'da. Buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumunun
Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun Tasarısının 2 nci maddesi hakkında söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu maddede, iş yurtlarında üretilen değerlerin maliyetlerini düşürmek,
çalışan hükümlü ve tutukluların eline geçen gündeliklerin özendirici olmasını
temin etmek bakımından bu gündeliklerinden kesilen yiyecek bedellerinin
kesilmemesi esasını getirmiştir. Burada, cezaevleri şartlarının iyileştirilmesi, cezaevinde çalışan
kişilerin bazı yetenekler kazanarak topluma tekrar dönebilmesi konularında
yapılan çalışmaları olumlu karşılıyoruz. Ancak, maalesef, son birkaç gündür
basında yer alan ve bugün Değerli Milletvekilimiz Sayın Nihan İlgün'ün de ifade
ettiği, Tekirdağ, İstanbul-Silivri'deki cezaevi arsalarının istimlakinin fahiş
bir fiyatla yapıldığı iddiaları, gerçekten, Adalet Bakanlığı hakkında ciddî
kuşkular uyandırmaktadır. Bu konuların mutlaka araştırılması ve kamuoyunu
tatmin edici bir cevabın verilmesi gerekir. Özellikle Trakya'da bu kadar çok
(F) tipi cezaevi yapılmasını da anlamak mümkün değildir. Zaten burada tarım
arazilerinin mümbit olması, sanayiin olması... BAŞKAN - Efendim, siz yoktunuz herhalde, gündemdışı konuşmaya Sayın
Bakan 20 dakika cevap verdi. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Sayın Başkan, ben önemli bulduğum için,
bu vesileyle bir daha dile getirmek istiyorum. BAŞKAN - Ben, Sayın Bakan cevap verdi diye ikaz ettim efendim, buyurun
konuşmaya hakkınız var tabiî. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bu cezaevlerini, özellikle, daha kıraç
alanların bulunduğu, işsizliğin fazla olduğu yerlerde kurmak belki daha faydalı
olabilir; böylece, araziler boş yere israf edilmemiş olur diye düşünüyorum. Bu arada, bazı cezaevleri şehir içerisinde kalmış. Örneğin, Balıkesir
Cezaevinin -38 muhtarın imzasıyla Sayın Bakana da bildirdik- acilen şehir
dışına taşınması ve büyük bir ihtiyaç olan adliye sarayı haline dönüştürülmesi
talebi vardır. Bu konuda Sayın Bakanın verdiği cevapta, "eğer bütçeye para
konulursa bunu yapacağız" gibi bir ifade vardır. Bunun hızlandırılmasını
istiyoruz. Özellikle, Kepsut gibi bir ilçemizde, giderek göç veren ve küçülen
bir ilçemizde... Hem ekonomiye katkısı hem istihdam açısından bir ilçe bunu
almak istemekte, diğeri de, artık, huzursuzluk kaynağı olması hasebiyle, şehir
dışına çıkarılmasını istemektedir. Bu konularda, Sayın Bakanın daha hızlı
hareket etmesini... Örneğin, mümbit topraklar yerine, zaten, böyle talepli olan
yerlerin değerlendirilmesinin faydalı olacağını düşünmekteyim. Bunun dışında, bakıyoruz; maalesef, bazı yasalar için, bakanlar "bu
olmazsa istifa ederim, şu olmazsa şöyle yaparım" diye tehdit etmek...
Yani, neredeyse ülkeyi tehdit etmek, milleti tehdit etmek âdet haline geldi.
Son zamanlarda, Sayın Kemal Derviş de "son şansınız ha, bu yasaları
çıkarmazsanız Türkiye batar" diyerek, milleti tehdit etmektedir. Ben bunu
kınıyorum; ne bu milleti, ne bu Parlamentoyu tehdit etmeye hiç kimsenin gücü
yetmez. (DYP sıralarından alkışlar) Bu millet hiçbir zaman... Kalkıp da -bir
program olmazsa bir diğer program olur- "bir program olmadı, işte,
batar..." Ne demek batar?! Olabilir, belki siz batarsınız, belki siz çeker
gidersiniz; ama, bu Parlamento burada hep duracaktır, bu Parlamento bu ülkenin
yararına kanunları çıkarmaya devam edecektir. "15 günde 15 yasa" diyordunuz; hani, 15 yasanız? 15 gün değil,
75 gün geçti... MİHRALİ AKSU (Erzincan) - 30 tane yasa çıktı be!.. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Derviş'in 15 yasasından bahsediyorum.
Derviş'in bahsettiği 15 yasa nerede? Hâlâ daha Parlamentoya indiremedi. Ondan
sonra, çıkıp "son şans, bu yasalar çıkmazsa batar..." Bu doğru değil.
Yine bakıyoruz, Bakanlar Kurulunda... BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, 2 nci maddeye bakıyorum "Derviş
neresine sığacak" diye; sığmadı. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Sayın Başkan, 2 nci maddeyle ilgili
diyeceklerimi dedim; ama, bir de... BAŞKAN - Dediyseniz, teşekkür edin, inin kürsüden efendim. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Parlamentoyu hedef alan, milleti tehdit
eden... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - ...tehditleri görmezlikten gelemeyiz.
(MHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, teşekkür ediyorum efendim. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bir milletvekili olarak bunları
kınıyorum. Varsa ihtiyaç olan bir kanun, burada sonuna kadar tartışır,
çıkarırız. Onun için, ben, Parlamentoya, bu millete daha fazla saygı
duyulmasını istiyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN -Teşekkür ediyorum. İşte bu sağırlar diyaloğu, biliyor musunuz. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sayın Başkan, Sayın Derviş'ten dolayı kafası
fazla karışmışa benziyor! İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Derviş, sizin kafanıza düşecek merak
etmeyin, altında kalacaksınız!.. BAŞKAN - Efendim, istirham ederim, karşılıklı konuşmayın; her şeye de
Derviş Beyi karıştırmayın, değil mi?! 2 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Madde üzerinde verilmiş önerge yok. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - 30.6.1934 tarihli ve 2548 sayılı Ceza Evleriyle Mahkeme
Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek
Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin son fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir. "İşyurtlarında çalıştırılanlar ile ödeme gücü olmadığı
anlaşılanlardan yiyecek bedelleri alınmaz." BAŞKAN - Efendim, 3 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına
Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer. Buyurun Sayın Geçer. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 593 sıra sayılı tasarı üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar
sunuyorum. Konuşmama başlamadan önce, kendi seçim bölgem ve memleketim olan
Hatay'da dün başlayan yoğun yağış ve bugün öğleye kadar süren yağış neticesinde
oluşan selin sebebiyet verdiği maddî ve manevî zarar ve hasardan dolayı sevgili
hemşerilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Aldığımız son duyumlara
göre, ölen, hayatını kaybeden iki vatandaşımıza -İnşallah, can kaybının
artmaması temennisiyle- hemşerilerime Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı
temenni ediyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 3
üncü maddesinde, 30.6.1934 tarihli ve 2548 sayılı Ceza Evleri ile Mahkeme
Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek
Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin son fıkrasında bir
değişiklik yapılıyor. Mezkûr yasada, ödeme gücü olup olmaması ilgili mülkî
amirlikler tarafından tespit edilip, ödeme gücü olanlardan bu yiyecek bedelleri
alınıyor, ödeme gücü olmayanlardan alınmıyordu. İşyurtlarında çalışanlardan
yiyecek bedelleri alınırken, bu yeni düzenlemeyle, ondan vazgeçiliyor; yani,
böylece, işyurtlarında çalışanlar ile ödeme gücü olmayan mahkûmlardan yiyecek
bedelleri alınmayacak. Elbette, bu yeni düzenlemenin gerekçesinde, belki de
işyurtlarında verimin artırılması amaçlanmıştır. Burada, o işyurtlarında
çalışan mahkûmların meslek edinmeleri ve bunların hak etmiş oldukları
yevmiyelerin ödenmesi ve ayrıca, bunlardan yiyecek bedelleri alınmaması
düzenleniyor. Yine, tekrar, ödeme gücü olmayan mahkûmlardan da yiyecek
bedelleri alınmayacak. Gerçekten, daha önce de, ödeme gücü olmayan kişilerden
yiyecek bedelleri alınmıyordu; bunun, burada muhafaza edilmesi sevindirici bir
olay. Zaten, Türkiye'de suç işleme oranlarının, kriminal olarak, ekonomik
bunalımların veya birtakım toplumsal olayların sebebiyet verdiği sıkıntılardan
doğduğu da dikkate alınırsa, burada, mahkûm olmuş ödeme gücü olmayan
vatandaşlarımızdan yiyecek bedellerinin alınmaması iyi olmakla birlikte, işyurtlarında
çalışanlardan alınmaması da, gerçekten iyi bir düzenlemedir. Ancak, elbette, şu anda Meclisimizin gündemine gelen yasa tasarıları ve
tekliflerinde, çok mevzî ve kısmî olarak yasalarda düzenlemeler yapılıyor.
Aslında, köklü bir hukuk reformu yapılması, Türkiye'nin yeni belirlenen
sosyoekonomik kimliği doğrultusunda düzenlemeler yapılması arzu edilen
şeylerdi; ama, elbette, hayat da devam ediyor. Bu arada, böyle mevzî, çok az
sayıda maddelerde düzenlenen yasa değişiklikleri de geliyor. Ben, bu yasanın
hayırlı olmasını temenni ediyorum. Ancak, zaman içerisinde, tabiî, yurttaşlık
derslerinde ve vergi mükelleflerine yapılan reklamlarda söylendiği gibi,
vergilerin, vatandaşlarımıza baraj, yol, köprü, fabrika olarak dönmesini
temenni ediyoruz. İnşallah, toplumda oluşacak birtakım sosyal depresyonlar suç
işleme oranını artırmaz ve toplanan vergilerin bir kısmı da, artık, A'dan
başlayan, F'ye kadar gelmiş cezaevlerinin diğer harflere doğru intikalini önler
diye temenni ediyorum. Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinize selam ve saygılarımı
sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Geçer. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili İlyas
Yılmazyıldız; buyurun. DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü maddesi hakkında
söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu maddede, ödeme gücü olmadığı anlaşılan hükümlü ve tutuklular ile
işyurtlarında çalıştırılanlardan yiyecek bedeli tahsis edilmemesi, yani, bir
yerde ekonomik yönden desteklenmesi ve çalışmaları özendirilmiştir. Bizim, tabiî, asıl, hapishaneye düşenlerin durumunu iyileştirmemiz
önemli; ama, daha önemlisi, insanlarımızın hapishaneye düşmemesi için
uğraşmamız lazım, hapishaneye düşmeyecek ortamı sağlamamız lazım. Bakınız,
neredeyse son bir haftadır, pek çok yerden -Kepsut'tan, daha bugün, İvrindi,
Korucu'dan, efendim, Çatalca'dan- telefon alıyorum. Vatandaşlar diyor ki:
"Bu hükümet, bir Bakanlar Kurulu toplantısında tarım kredi faizlerinin
yüzde 55'e indirileceğini, yani, eskisi üzerinden alacağını söylemişti ve
şimdi, bize yazılar geldi, bu faizler yüzde 122, cezalı olanlar yüzde 185;
ödeyelim mi, ödemeyelim mi?" Ne diyeceksiniz?.. Burada, ben, Sayın Bakana,
Tarım Bakanına sordum. Herhalde, tarım... BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, ben şaşırıyorum... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Konuyla çok ilgili Sayın Başkan... BAŞKAN - Şimdi efendim... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bir müsaade edin... Müsaade edin... BAŞKAN - Bu konuda, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya'ya söz
verdim. Bırakın o konuşsun; siz, bu cezaevlerini konuşun. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Tamam, bakın, konuyla çok ilgili... Şimdi, ödenmediği zaman, bir müddet sonra icra geliyor, ardından on
günlük hapis geliyor. O zaman, herhalde, Sayın Bakan, çiftçilere özel hapishane
yapacak, esnaflara özel hapishane yapacak, onları da, nasıl olsa borçlarını
ödeyemiyorlar, ailesini geçindiremiyor, onların da karnını doyuracak, belki
burada aldıkları bu harçlıklarla ailesini geçindirecek, gönüllü girecekler.
Onun için bu konuda madem bir kararname sevk edilmiş, bir an önce bakanlar
tarafından imzalanıp yürürlüğe konması lazım. Bakın, bu kararname de bir de 1.3.2000 tarihinden itibaren sırf süresi
gelmeyenler için yüzde 55 diyor, vadesi geçenlere ise yüzde 185 ceza devam
ediyor, bunun da düzeltilmesi lazım... BAŞKAN - Efendim, maddeye döner misiniz lütfen. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Ben, bu konuda özellikle, Sayın Bakanımız
da, Bakanlar Kurulunun bir üyesi olarak, gelen bu kararnamenin Sayın Bakanımdan
ve diğer bakan arkadaşlarından, takip edilerek acil imzalattırılması ve
cezaevlerinde... (Başkan tarafından hatibin mikrofonu kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, mahsus kestim; ama, efendim... Yani maddeye dönün,
istirham ederim. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Şimdi geliyor Sayın Başkan. BAŞKAN - Ben de çiftçiyim; ıstırabı biliyorum efendim; ama, şu
hapishanedeki ıstırap daha fazla. Hiç merak etmeyin Türkiye hapishaneler ülkesi değil efendim, çiftçiye,
esnafa hapishane gelmeyecek. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Dolayısıyla, bunun çıkarılarak
vatandaşların hapishaneye düşmesinin önlenmesini istirham ediyorum. BAŞKAN - Düşmeyecek, düşmeyecek efendim... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Saygılar sunarım. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Efendim, 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri 4 üncü ve 5 inci maddeyi okuyacağım, oylatacağım;
ama, tasarının tümünün açık oylamaya tabi olduğunu ıttılaınıza sunarım,
dışarıdaki arkadaşlar teşrif etsinler efendim. 4 üncü maddeyi okutuyorum efendim. MADDE 4. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 5 inci maddeyi okutuyorum efendim. MADDE 5. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. Efendim, tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır. İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, lehte Trabzon Milletvekili Orhan
Bıçakçıoğlu. (MHP sıralarından alkışlar) Aleyhte söz isteyen var mı efendim? Aleyhte söz isteyip, üzerinde
konuşabiliyorsunuz tabiî. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Aleyhinde Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Avni Doğan, oyunuzu belli edecek misiniz efendim? AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Aleyhte Ali Oğuz konuşacaklar efendim. BAŞKAN - Peki efendim. Sayın Bıçakçıoğlu, buyurun efendim. 3 dakika süreniz var. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan ve biraz sonra oylarımızla kabul edeceğimiz bu kanun
cezaevlerinde yatan tüm hükümlü ve tutuklulara hayırlı olsun diyorum. Biz bu kanunu görüşmeye 3
Mayısta başladık ve bu kanunun gerek tümü üzerindeki konuşmalarda gerekse
maddeler üzerindeki konuşmalarda, Allah'a şükür, kanun tasarısının ne getirip
ne götürdüğünü bir tarafa bıraktık ve her konudan bahsettik; cezaevlerinde
işkenceden, elektrik verildiğinden bahsederek, orada görev yapan infaz koruma
memurlarını zan altına soktuk. Bu gibi şeylerin hiç kimseye bir faydası yoktur;
ama, benim, bu kanuna yapıcı gözle baktığımda görmüş olduğum birtakım
eksiklikler vardır. Bunları da Sayın Adalet Bakanı ve Değerli Genel Müdürümüz
buradayken burada söylemeyi bir borç biliyorum. Bu iş yurtları rehabilitasyon merkezleridir; cezaevindeki insanların
sivil hayata geçişinde önemli yer tutar. Bu işyurtlarında çalışan insanlar,
hükümlü ve tutuklular -ki, Anayasanın 18 inci maddesi buradaki çalışmaları
angarya olarak da görmemektedir- mutlaka Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olarak
çalışmalıdırlar. Adalet Bakanlığının, Cezaevleri Genel Müdürlüğünün bu konuda
bir çalışması olduğunu biliyorum ve Adalet Bakanlığının, bir ileri adım daha
atarak, işveren payını ödemeye hazır olduğunu da biliyorum. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığıyla bu konuda ortak
bir mutabakata vararak, hükümlülerin, burada çalıştıkları sürede, Sosyal
Sigortalar Kurumuna tabi, işçi statüsünde, en azından asgarî ücret üzerinden
primlerinin ödenmesini, kendi paylarına düşen primleri ödeyemedikleri takdirde,
bunlara borçlanma imkânının sağlanmasını arzu ediyorum. Gerekirse, bu işyurtlarına özel sektörü davet etmemiz lazım; çünkü,
buradaki işgücü hem ucuzdur hem de buraya düşen her meslekten insanın kaliteli
işgücü vardır, bunun heba olup gitmemesi lazım, işyurtlarının tüm cezaevlerinde
yaygınlaştırılması lazım. Bu konuda benim devamlı düşündüğüm bir şey daha var, onu da söyleyerek
tamamlıyorum Sayın Başkanım. Maalesef, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünün
elinde en büyük iş imkânı, işyurdu bulunan yer İmralı'dır. Malum kişiye orası
tahsis edilmiştir; devletin buradaki trilyonluk yatırımları heba olmuştur,
devletin trilyonluk yatırımları boşa gitmiştir. Burada çeşitli fabrikalar
vardır, burada besihaneler vardır. Burası, belki Türkiye genelinde bulunan 506
cezaevinin tamamındaki işyurduna eşit bir kapasiteye sahiptir; ama, bu kapasite
şu anda kullanılmamaktadır. Oradaki malum kişinin, 2-3 mil açıktaki Yassıada'ya
nakledilmesi ve bu atıl duruma getirilen, atıl durumda olan, çalışamayan,
kapısına kilit vurulan trilyonluk yatırımları... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum. ...bir an önce mahkûmların hizmetine, Cezaevleri Genel Müdürlüğünün
hizmetine sunmamız lazım diyor, kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum. Oyumun kabul olacağını beyan eder, saygılar sunarım Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Aleyhte, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz; buyurun efendim. Tüzüğe göre aleyhte; ama, Sayın Ali Oğuz üzerinde konuşacak. ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; müzakere
konusu ettiğimiz tasarının sonuna gelmiş bulunuyoruz. Ben de, bu kanuna
vereceğim oyun rengini belirtmek üzere aleyhte söz almış bulunuyorum. Başkanım, daha evvel konuşan arkadaşların hepsine müdahalelerde bulundu,
sadette olmalarını ikaz etti. Ben, mümkün olduğu kadar, sadetten ayrılmayacağım
ve özellikle de, tasarının çerçevesi içerisinde kalmaya gayret edeceğim. Arkadaşlarımız, özellikle hukukçu arkadaşlarımız bilirler ki, cezadan
murat, öç almak değildir; özellikle ıslahtır, oraya gelen insanlara bir şeyler
kazandırmaktır; en azından, çıktığı zaman bir daha oraya gelmemek üzere
kendisini orada toparlaması, oranın şartları ve orada kendisine telkin edilen
hususlar konusunda bir şeyler kazanmasının teminidir. Bilhassa, meslek
kazandırma hususundaki gayretler fevkalade netice vermiştir. Orada bulunan
kimseler, bir meslek kazanmış ve çıktıktan sonra da o mesleği bihakkın icra
edecek kapasiteye ulaşmış bulunmaktadırlar. Patronaj müessesesi, çıktıktan sonra da fevkalade tesirini icra etmekte
ve çıkanları takip ederek, kendilerine iş bulup, cemiyet içerisinde çaresiz
kalmalarını bertaraf edecek şekilde tedbirleri getirmektedir; Batı âleminde,
mümkün olduğu kadar, oraya girmiş kimselerin, eğer profesyonel suçlu değilse,
bir meslek kazanarak, ailesine, yakınlarına ve mensubu olduğu cemiyete bir
şeyler ilave edecek, kazanç temin edecek ve ona uyumlu olacak şekilde
yaşamalarını temin etmektedir. Bu kanunun, memleket ve milletimize hayırlı olmasını ve boşlukları
olduğu takdirde, ileride onların ikmaliyle daha mükemmel hale getirilmesi
hususundaki temennilerimi ifade edip, saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oğuz. Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini ve buna rağmen
sisteme giremeyen üyelerin de oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyun rengini, kendisinin ad ve soyadı ile imzasını
taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun ile Ceza Evleriyle
Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara
Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının açık oylamasına 237 sayın milletvekili katılmış; 222 kabul, 1
ret, 2 çekimser, 12 mükerrer oyla tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı olsun efendim.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna yaklaştık. Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 10 Mayıs 2001
Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; hayırlı
akşamlar diliyor, teşekkür ediyorum efendim. Kapanma Saati: 18.42 NOT : ÇEVİRİSİ YAPILAMAYAN KISIMLAR AYNEN
FİLME ALINMIŞTIR. BİRLEŞİM 98 İN SONU |
|