Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 58       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

80 inci Birleşim

6 Nisan 2001 Cuma

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIŞI Konuşmalar

1.- Bursa Milletvekili Orhan Şen'in, ülkemize göç eden Bulgaristan ve Ahıska Türklerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Abdulhalûk Mehmet Çay'ın cevabı

2.- Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan'ın, ekmek fiyatlarına ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Gümüşhane Milletvekili Lütfi Doğan'ın, Gümüşhane İlinin acil sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Avrupa Parlamentosu Endüstri, Dış Ticaret, Araştırma ve Enerji Komisyonu tarafından Brüksel'de düzenlenecek seminere TBMM'yi temsilen katılacak üç kişilik Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/799)

C) Gensoru, Genel görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak ve 63 arkadaşının, bankalar yeminli murakıpları raporlarını zamanında işleme koymayarak bazı bankaların yöneticileri hakkında yapılması gereken işlemleri geciktirdiği, onlara siyasî himaye sağladığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hasan Hüsamettin Özkan hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/2)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527)

2.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

3.- Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında   Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporları (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576)

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, vergi mükelleflerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/3705)

2.- Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, yurt dışındaki Türk vatandaşlarının lobicilik çalışmalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/3719)

3.- Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, Ankara-Balıkesir uçak seferlerinin ne zaman başlatılacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova'nın cevabı (7/3761)

4.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Ankara-Çankaya-Atakule esnafının kira bedellerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova'nın cevabı (7/3765)

5.- Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, memur maaşlarının artırılıp artırılmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/3796)

6.-Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, SSK'ya olan borçları nedeniyle haciz kararı alınan belediyelere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/3819)

7.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, kurban derilerinin toplanmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/3829)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya'nın, Şanlıurfa İli esnaf ve üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirler ile bölgedeki projelerin bir an evvel bitirilerek işletmeye açılmasına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı,

İçel Milletvekili Edip Özgenç'in, 5 Nisan Avukatlar Gününe ilişkin gündemdışı konuşmasına, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk,

Sivas Milletvekili Musa Demirci'nin, esnaf ve sanatkârların sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına da Devlet Bakanı Hasan Gemici,

Cevap verdi.

Hatay Milletvekili Metin Kalkan ve 21 arkadaşının, vakıfların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/188) okundu; önergenin gündemde yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven'in, tarım ve hayvancılık sektöründe gerekli önlemleri almayarak çiftçiyi yoksulluğa mahkûm ettiği iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit hakkında bir gensoru açılmasına (11/11) ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşme gününün Danışma Kurulu tarafından tespit edilip Genel Kurulun onayına sunulacağı açıklandı.

İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 21 - 23 Şubat 2001 tarihlerinde Bulgaristan'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından;

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/53) (S.Sayısı: 433),

Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/727, 1/660, 1/795) (S.Sayısı: 576),

Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/728) (S.Sayısı: 591),

Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/757, 2/603, 2/605) (S.Sayısı: 592),

Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 626 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/758) (S.Sayısı: 609),

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında 608 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gençlik ve Spor Hizmet ve Faaliyetlerinde Üstün Başarı Gösteren Kişi ve Kuruluşların Ödüllendirilmesi, 3289 Sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına, Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner'in Dünya ve Olimpiyat Şampiyonluğu Kazanmış Sporculara Cumhurbaşkanlığı Onur Madalyası Verilmesi ile Maaş Bağlanması ve Avrupa Şampiyonluğu Kazanmış Sporculara Maaş Bağlanmasına, Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun Madalya ve Nişanlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına, Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun Dünya, Olimpiyat ve Avrupa Şampiyonluğu Kazanmış Sporculara ve Bunların Ailelerine Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına, Afyon Milletvekili Gaffar Yakın ve 10 Arkadaşının Avrupa Futbol Kupalarında Başarılı Olmuş Türk Futbol Kulüplerinin Ödüllendirilmesine, Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, İçel Milletvekili Turhan Güven ve 2 Arkadaşının Ülkemizin Tanıtımında Katkısı Olan Gençlik ve Spor Kulüplerinin Ödüllendirilmesine (1/724, 1/704, 2/68, 2/386, 2/387, 2/492, 2/535) (S. Sayısı: 623),

Emniyet Genel Müdürlüğüne Ait Araç, Gereç Mal ve Malzemenin Satış, Hibe, HEK ve Hurda, Durum ve İşlemlerine (1/618) (S.Sayısı: 406),

Emniyet Teşkilâtı Kanunu, Polis Yükseköğretim Kanunu ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/497, 1/212) (S. Sayısı: 438),

İlişkin kanun tasarılarının görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi.

Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü ile Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/759) (S. Sayısı: 572), görüşmelerden sonra;

Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında (1/752) (S.Sayısı: 577),

Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası Mal ve Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması; Diğer Devletler Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı Personel Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair (1/382, 1/258) (S. Sayısı: 407),

Kanun tasarılarının da yapılan açık oylamalardan sonra,

Kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 6 Nisan 2001 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.25'te son verildi.

                        Mehmet Vecdi Gönül

                                    Başkanvekili

 

Melda Bayer

 

Mehmet Batuk

 

Ankara

 

Kocaeli

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye


                                                                                                                          No. :116

II. - GELEN KÂĞITLAR

6.4.2001 CUMA

Tasarı 

1. – Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/837) (Anayasa ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.4.2001)

Raporlar

1. – 2001 Malî Yılı Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/835) (S. Sayısı : 637) (Dağıtma tarihi : 6.4.2001) (GÜNDEME)

2. – Memurlar ve Diğer Kamu Görevlileri Hakkındaki Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Anayasa ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/832) (S. Sayısı : 638) (Dağıtma tarihi : 6.4.2001) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. – Samsun  Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Mart ayı enflasyon oranına ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) sözlü soru önergesi (6/1349) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001)

2. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol'un, Şanlıurfa Hilvan Devlet Hastanesi ile Sağlık Ocaklarının bazı sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1350) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001)

3. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol'un, Şanlıurfa-Birecik  İlçesinin Sağlık Ocağı sorununa ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1351) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001)

4. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol'un, Şanlıurfa-Siverek Devlet Hastanesinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1352) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001)

Yazılı  Soru Önergeleri

1.– Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, vergi ve sigorta  primi borçlarının affedilmesi yönünde çalışma olup olmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/3973) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001)

2. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol'un, çırçır ve iplik fabrikalarına işletme kredisi verilmemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3974) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001)

3. – Adıyaman  Milletvekili Mahmut Göksu'nun, GAP  İdaresi tarafından bölgedeki arazi satışlarına müdahale edildiği iddialarına ve bazı projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi  (7/3975) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001)

4. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, 2000-2001 yılları için hedeflenen ve gerçekleşen vergi geliri miktarlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3976) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001)

5. – Aksaray  Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Aksaray-Ortaköy Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3977) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001)

6. – Nevşehir Milletvekili Mehmet  Elkatmış'ın, Hazine Müsteşarlığının IMF, Dünya Bankası ve AB temsilcilerine diplomatik statü verdiği iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/3978) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001)

7. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Hazine Müsteşarlığının  IMF, Dünya Bankası ve AB temsilcilerine diplomatik statü verdiği iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3979) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001)

8. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın,Dünya Bankasının enerji yatırım ve ihaleleriyle ilgili olarak uyarıda bulunduğu iddialarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3980) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2001)

9. – Nevşehir Milletvekili Mehmet  Elkatmış'ın, "Beyaz Enerji Operasyonu" soruşturmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3981) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001)

l0. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, gelir vergisi ve KDV'lerin işletmenin bulunduğu yerdeki vergi dairelerine ödenmesi için çalışma olup olmadığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru  önergesi (7/3982) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001)

11. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, bazı ilaçların ithaline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3983) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001)

12. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Hazinenin borçlandığı gerçek ve tüzel kişilere ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/3984) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001)

Meclis  Soruşturması Önergesi

l. – İstanbul Milletvekili  Ayşe Nazlı Ilıcak  ve 63 arkadaşının,  Bankalar Yeminli Murakıpları Raporlarının Zamanında İşleme Konulmasını Engelleyerek  Bazı Bankaların Yöneticileri Hakkında Yapılması Gereken İşlemleri Geciktirdiği ve Siyasî Himaye Sağladığı ve Bu  Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı Maddelerine Uyduğu  İddiasıyla Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan  Hakkında  Anayasanın  100 üncü ve   İçtüzüğün 107 nci Maddeleri Uyarınca Bir   Meclis Soruşturması  Açılmasına  İlişkin Önergesi (9/2) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) (Dağıtma tarihi : 6.4.2001)                                                                               

Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi

1. – Konya  Milletvekili Hüseyin Arı, TŞOF Başkanı tarafından kaydı silindiği iddia edilen üyelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesini 6.4.2001 tarihinde geri almıştır  (7/3908)

 

 

 

 

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

6 Nisan 2001 Cuma

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Melda BAYER (Ankara),

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80 inci Birleşimini en iyi dileklerimle açıyor, saygılar sunuyorum.

 

III. – YOKLAMA

 

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Yoklamayı başlatıyorum efendim.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur; 15 dakika ara veriyorum; ancak, 57 nci madde gereğince, ikinci oturumda da yeterli sayı bulunamazsa, bugünkü birleşimi kapatma mecburiyetimiz İçtüzükten kaynaklanmaktadır.

Kapanma Saati : 14.07


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.25

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Melda BAYER (Ankara),

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Bir önceki oturumda, yaptığımız yoklamada, toplantı yeter sayısına ulaşamamıştık.

Şimdi, yoklamayı tekrar edeceğim.

Yoklama için 5 dakika süre veriyor ve başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden evvel, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, ülkemize göç eden Bulgaristan ve Ahıska Türklerinin sorunları hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Orhan Şen'e aittir.

Buyurun Sayın Şen. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIŞI Konuşmalar

1.- Bursa Milletvekili Orhan Şen'in, ülkemize göç eden Bulgaristan ve Ahıska Türklerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Abdulhalûk Mehmet Çay'ın cevabı

ORHAN ŞEN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çeşitli sebeplerle göç ederek ülkemize yerleşen ve yoğunlukla Bursa'da oturan Bulgaristan ve Ahıska Türkü soydaşlarımızın acil çözüm bekleyen sorunlarını dile getirmek üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, yeşil Bursamızın şanlı ecdadımız tarafından fethinin 675 inci yıldönümünü kutluyoruz; bu vesileyle, Bursamıza Türk mührünün vurulması ve Bursamızın bugüne kadar kadim Türk yurdu olarak kalması uğruna can veren bütün Alperenleri, bütün şehitlerimizi saygıyla ve rahmetle anıyorum.

Muhterem milletvekilleri, 1968-1989 yılları arasında ülkemize göç edenlerle, 1989 yılındaki zorunlu göçle ülkemize yerleşen, daha sonraki yıllarda da değişik yollarla ülkemize gelerek ikamet etmekte olan Bulgaristan göçmeni soydaşlarımızın sorunlarını şu şekilde özetleyebiliriz: Türk vatandaşlığını kazanmış olan soydaşlarımızın en büyük sorunu, Bulgaristan'daki emekli maaşlarının, bugüne kadar, Türkiye'ye transfer edilememesi ve birkısım soydaşımızın Bulgaristan'da geçen hizmetlerinin Türkiye'deki hizmetleriyle birleştirilememesidir. Bu durumdaki soydaşlarımız, sosyal güvenlikle ilgili mağduriyetlerinin önlenebilmesi için, iki devlet arasında sosyal güvenlik anlaşması yapılmasını beklemektedirler.

31.12.1992 tarihinden bugüne kadar ikamet tezkeresiyle ülkemizde oturan ve vatandaşlık başvurusunda bulunan soydaşlarımızın en büyük sorunu ise, büyük bir çoğunluğunun vatandaşlık işlemlerinin henüz neticelendirilememiş olmasıdır. Ayrıca, bu durumdaki soydaşlarımızın 1 yıllık ikamet tezkeresi yenileme ücreti, 2001 yılı için kişi başına 130 000 milyon liraya yükseltilmiştir. Vatandaşlık için başvuruda bulunan soydaşlarımızdan istenilen sağlık raporlarının sağlık ocaklarından alınabilmelerine imkân tanınmasına rağmen geçerli sayılmaması, 10856 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla ikamet ve çalışma izni verilen soydaşlarımızın çalışmalarının engellenmesi veya işyerlerinde sigortasız çalıştırılmaları da, ellerinde ikamet tezkeresi olan soydaşlarımızın diğer önemli sorunlarıdır.

Turist vizesiyle ülkemize gelerek ikamet eden soydaşlarımızın da ikamet sorunlarıyla, çocuklarının her ders yılı başında ortaya çıkan eğitim sorunları bulunmaktadır.

Ayrıca, yıllar boyu devam eden parçalanmış aileler sorununun da çözümlenememesi, eşlerin ve çocukların birbirleriyle kavuşturulmaları için yasal yolların geliştirilememesi de önemli bir sorun olarak ortada durmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemize göç ederek yerleşen Ahıska Türklerinin sorunlarını da şu şekilde özetleyebiliriz: 2.7.1992 tarihinde kabul edilen 3835 sayılı Kanuna istinaden ülkemize getirilen Ahıska Türkleri, söz konusu kanun doğrultusunda işe yerleştirilmelerini, 3835 sayılı Kanunda belirtildiği üzere, beraberlerinde getirdikleri araçların trafik tescil işlemlerinin yapılmasını, yerleştirildikleri bölgelerde kalıcı olabilmeleri için arazi tahsis edilmesini ve üretici duruma geçirilmelerini talep etmektedirler.

Ülkemizde yaşayan diğer Ahıska Türkleri ise aşağıda belirtilen hususlardan mustariptirler:

10856 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla ikamet ve çalışma izni bulunan soydaşlarımızın çalışmalarının engellenmesi.

Ahıska Türklerine ikamet ve çalışma izni verilmesini sağlayan 2000/588 sayılı Bakanlar Kurulu kararı doğrultusunda ikamet talebinde bulunanların, ikamet sorunlarının bugüne kadar çözümlenememesi.

Diploma denkliklerinin yapılmasının uzun zaman alması sebebiyle, hekim, hemşire, mühendis gibi vasıflı elemanların, ne yazık ki, bekçi, marangoz ve sıvacı olarak geçim mücadelesi vermeleri.

Eğitim çağındaki çocukların okul kayıtlarında her eğitim döneminde sorunların yaşanması.

Vatandaşlık işlemlerinde sağlıkocaklarından alınan raporların geçerli sayılmaması.

Vatandaşlık için başvuran soydaşlarımızın vatandaşlıkla ilgili başvurularının bugüne kadar neticelendirilmemesi.

Bu durumdaki Ahıskalı gençler, bir an önce vatandaşlığa geçip, Türk ordusunda askerlik yapmak istemektedirler.

Değerli milletvekilleri, Türkiye dışında yaşamak zorunda kalan Ahıska Türklerinden özellikle Türk cumhuriyetleri haricinde yaşayanlar, bugün, ne yazık ki, ciddî bir asimilasyon tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Öncelikle bu durumdaki Ahıska Türklerinin, daha sonra da Türk cumhuriyetlerinde yaşayanlardan dileyenlerin, en kısa zamanda ülkemize getirilip yerleştirilmeleri de önem arz etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Şen, lütfen toparlayınız...

ORHAN ŞEN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu arada, bir sıcak gelişme olarak da, Bulgaristan'ı ziyaret etmek isteyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmiş soydaşlarımızdan davetiyesiz olanlara, Bulgaristan temsilciliklerinde vize verilmemektedir. Bu uygulamanın kaldırılması için girişimlerde bulunulması da, soydaşlarımızca talep edilmektedir.

Zaman darlığı sebebiyle Bulgaristan ve Ahıska Türkü göçmen soydaşlarımızın sorunlarının ancak bir kısmını sizlere arz etmeye, konuya, Yüce Meclisin ve 57 nci cumhuriyet hükümetimizin dikkatlerini çekmeye çalıştım. Ülkemizi anavatan bilerek, devletimize ve ay yıldızlı bayrağımızın gölgesine sığınan soydaşlarımızın sorunlarının en kısa zamanda çözüme kavuşturulması en büyük dileğimdir.

Onbinlerce soydaşımızı ilgilendiren bu konularla ilgili, hükümetimizin gereğini yapacağına olan inancımı belirterek, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şen.

Gündemdışı ikinci söz, ekmek fiyatları hakkında söz isteyen, Amasya Milletvekili Sayın Gönül Saray'a aittir.

Buruyun Sayın Saray.

DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY (Çorum) - Sayın Başkan, cevap vermek istiyorum...

BAŞKAN - Cevap vereceksiniz?..

DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY (Çorum) - Evet efendim...

BAŞKAN - Efendim, bundan sonra; çünkü, çağırmış bulundum.

Sayın Saray, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

2. -  Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan’ın, ekmek fiyatlarına ilişkin gündemdışı konuşması

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ortalık her ne zaman karışsa, ülkenin gündemi her ne zaman belli bir konuya odaklaşsa, bu yoğunluk içerisinde her zaman var olan; ancak, kaybolan, gözden kaçan bir zammı sizlerle paylaşmak üzere huzurlarınızdayım.

Yüce Meclisin değerli milletvekilleriyle, bugün, hava kadar, su kadar ayrılmazımız olan ekmeğimizi tartışma olanağını bulduğum için mutluyum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yıl 1976. Ankara Ziraat Fakültesi Gıda Teknolojisinden yeni mezun gencecik bir mühendis olarak girdiğim Ankara Belediyesinde, rahmetli Vedat Dalokay ile ne işle ilgileneceğim konusunda konuşuyorduk; arşive inmemi ve filanca bölümdeki raflara göz atmamı istedi. Raflar, onlarca yıldır ilgili arşivine istiflenmiş tek bir konu, ekmek için yapılan projeler, araştırmalar, yazışmalar, açılan, iptal edilen ihalelerin evraklarıyla doluydu. Ankara Halk Ekmek Fabrikası fikri ve projesi, onlarca yılın tozlu arşivlerinden yola çıkarak bu şekilde başladı. Huzurlarınızda saygıyla andığım Sayın Dalokay'ın "artık, halkın ekmeğiyle oynatmayalım" kararıyla güç buldu ve hiç el değmeden, un olarak giren ekmek olarak çıkan entegre tesisin temelleri böyle atıldı.

Yıl 2001, geçen hafta ekmeğe, sessiz sedasız yüzde 25 zam geldi. Fırıncılar odası, bu oranın, tepki çekmemek adına belirlendiğini, iki ay sonra, bir yüzde 25 daha zam yapılacağını söylüyor. Ele almaya çalıştığım konu, zammın oranı, niye yapıldı, yapılmalı mıydı yapılmamalı mıydı, haklıydı haksızdı değil; ele almaya çalıştığım konu, sistem sorunu. Hâlâ, birilerinin, halkın ekmeğiyle oynamasına müsaade veren mevzuat ve yasalar sorunu. Bu sorunu çözebilecek yegâne organ ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun değerli milletvekilleridir.

Kıymetli arkadaşlarım, kısa, öz ve anlaşılır bir biçimde, Türkiye'de iller bazında ekmek fiyatları nasıl saptanıyor; onu, size anlatmak istiyorum: Fırıncılar odası yönetimi, gramaj düşürme veya bir zam kararı alıyor; bu kararını, ilin esnaf  sanatkârlar odası birliğine gönderiyor. Esnaf sanatkârlar odası birliği onay merciinde onaylıyor ve ilgili vali muavinine gönderilerek son onay veriliyor ve yürürlüğe giriyor. Bu kadar basit. Bu kadar, soruşturulmadan, bir çuval undan nasıl, ne kadar ve hangi koşullarda ekmek yapıldığı bilinmeden; tartışılmadan, incelenmeden... Üzülerek görüyorum ki, fırıncılar odasına, aynı ailenin birçok fırına sahip olduğu ve üyesi oldukları odaya yeni üyelerin alınmadığı, ucuz ekmek satanın ayağından kurşunlandığı haberlerinin eksik olmadığı ülkemizde, yirmibeş yıldır hiçbir şey değişmemiş; hâlâ, temel gıda maddesi ekmek zapturapta alınmamış, gerekli yasalar çıkarılmamış veya çıkartılmamış. İşin kötüsü, halk, o kadar alışmış ki, ucuz, ancak sürümlü bu maldaki fiyat artışları veya gramaj düşüşleri kanıksanmış, kabullenilmiş ve tepkinin önü kesilmiş. 25 000 liralık artış, bir ekmek bazında ne ki diye düşünülmüş; oysa, sadece, Ankara'da günde 4 milyon ekmek tüketiliyor. Eğer, 25 000 lira hiç soruşturulmadan, haksız yapılan bir zamsa, Ankaralının cebinden günde 100 milyar, ayda 3 trilyon ve yılda 36 trilyon çıkıyor. Eğer, Fırıncılar Odasının ifade ettiği gibi, iki ay sonra yüzde 25 bir zam daha gelecekse, bu para, 72 trilyon oluyor. Bu örnek, sadece Ankara içindir. Ülkemizin 81 vilayetine genişletildiğinde, olayın vahim boyutları, açıkça, rakamlarla görülebilir.

Arada sırada medyanın el attığı ekmek zamlarının bazı başlıklarını dikkatinize çekmek istiyorum: "Kurt fırıncı puslu havayı sever", "Erbakan'ın ekmeğe sözü geçmedi", "Ve ekmeğe de zam geldi", "Ekmeğimizi çalıyorlar", "Ekmek tartışması bitti", "Ekmeğe zam geliyor", "Ekmek hem zamlandı hem şekil değiştirdi", "Ekmeğe yeni zam", "Ekmek bakan dinlemedi", "Yasal tepkinizi gösterin", "Ekmeğe yapılan zamların zamanlaması çok ilginç; ne zaman bir siyasî kriz, bunalım ya da çalkantı olsa, ekmeğe zam geliyor. Gazete manşetleri bunalımla doluyken, ekmeğe yapılan zam, hep tek sütunda kalıyor" gibi haberler. Bunlar, toparlayabildiğim az sayıda örnekler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Saray, lütfen, toparlar mısınız.

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, vekâletini taşıdığımız milletimizi ve beslenme alışkanlıklarını biliriz. Dünyada, bir kişi, yılda 190 kilogram buğday tüketirken, bizim toplumumuzda 219 kilogram tüketilir; bu, ortalama bir değer olup, gelir seviyesi düştükçe, buğday ve ekmek ağırlıklı beslenme miktarı artar. Günde 10 ekmeğin girdiği ailelerimiz bize yabancı değildir.

Susurluk dosyasında bile birtakım fırıncı ailelerin isimleri yer alıyorsa, bu, tesadüfî bir olay da değildir. Bazı güçlerin ekmeğimizle oynamasına, bundan sonra, bu Meclisin müsaadesi veya yüreklice karşı koyacak düzenlemeleri yapması sorununu dile getirmeye çalışıyorum. Şu anda, çokbaşlı olan Sağlık Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, vilayet ve belediyelerin ayrı ayrı yetkileri ve denetimlerinde olan ekmek, yani, biz, yani, ekmek ağırlıklı beslenen toplumumuz, kalite, hijyen, standardizasyon ve fiyatların saptanması konusunda özel ilgilerinize muhtaçtır. Gıda kanunu bir an evvel çıkarılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Son cümlem...

BAŞKAN - Sayın Saray, son cümleniz için açıyorum.

Buyurun efendim.

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Devamla) - Ekmek fiyatlarının, ilin vali muavininin başkanlığında kurulacak bir komisyonca saptanması konusunda, 22 Haziran 2000 tarihinde verdiğim ve altı aydır komisyonda bekleyen kanun teklifimin bir an evvel görüşülerek Genel Kurula indirilmesi hususunu dikkatlerinize sunuyorum ve halkın ekmeğiyle oynanmasına özellikle bu Meclisin müsaade etmeyeceği inancımla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (DSP, FP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Saray.

Bursa Milletvekili Sayın Orhan Şen'in Bulgaristan ve Ahıska Türklerinin sorunlarıyla ilgili olarak yaptığı konuşmaya, Devlet Bakanı Sayın Abdulhalûk Çay cevap vereceklerdir. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Bakan.

Süreniz 20 dakika efendim.

1. - Bursa Milletvekili Orhan Şen’in, ülkemize göç eden Bulgaristan ve Ahıska Türklerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Abdulhalûk Mehmet Çay’ın cevabı (Devam)

DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY (Çorum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bursa Milletvekili Sayın Orhan Şen'in yapmış olduğu konuşmada ifade ettiği hususların Bakanlığım ilgi alanına girmesi dolayısıyla söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Muhterem milletvekilleri, bilindiği üzere, 57 nci Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti döneminde, Türk cumhuriyetleriyle, Türk ve akraba topluluklarına yönelik koordinasyon görevi Bakanlığım uhdesine verilmiştir. Aynı şekilde, Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç eden soydaşlarla, 3835 sayılı Yasa kapsamında Türkiye'de iskâna tabi tutulan Ahıska Türkleriyle ilgili koordinasyon görevi de Bakanlığım uhdesinde bulunmaktadır.

Bilindiği üzere, Türkiye, yoğun bir dış göç alan ülkedir. Bütün Osmanlı bakiyesi topluluklardan ve Türkistan'dan, yıllar süren yoğun bir göç süregelmektedir. Türkiye'ye gelen bu insanların çok büyük bir ekseriyeti, Türk soylu kişilerdir. Takdir edersiniz ki, atalarının ve kendilerinin doğup büyüdüğü toprakları terk ederek, hiç bilmediği ve hayata âdeta yeniden başlayacağı yere göç etmek kolay değildir; geçerli bir mazeret olmasa, kimse buna kalkışmaya cesaret edemez. Bu insanlar, çoğu kere siyasî nedenlerle, Türk olmanın bedelini ödeyerek vatanlarını terk etmişlerdir. Göçün anasebepleri siyasî baskılar, içsavaş ve etnik çatışmalar ile ekonomik problemlerdir. Türkiye, kendine uzanan eli, hele, bu el, soydaşının eliyse hiçbir zaman boş çevirmemiştir. Nitekim, yıllarca, bu insanlara kucak açmıştır, açmaya da devam etmiştir; çünkü, bu insanların sığınacağı başka da bir çatı, başka da bir yurt yoktur.

Sayın milletvekilleri, göç, göçe sebebiyet veren problemleri çözmemekte, bilakis, yeni problemleri de yaratmaktadır. Bunun için, özellikle Türkiye'nin çevresindeki ülke ve bölgelerde yaşayan soydaşlarımızın yerlerinde güçlendirilmesi ve çoğalmalarını sağlamak millî politikamız olmuştur. Ancak, yıllardır, hükümetlerimizin bu konudaki çabaları yeterli olmamıştır ki, göç, halen devam ediyor. Bakanlığım, bu konuda ciddî çalışmalar yürütmektedir ve bu çalışmaların da meyvelerini almaya başlamıştır.

Bu göçmenler arasındaki en büyük topluluğu Bulgaristan Türkleri oluşturur. 1989 ve sonrası, yaklaşık olarak 350 000 civarında soydaşımız Türkiye'ye gelmiştir. Bunlar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını kazanmış, 1993 sonrası gelenler ise, vatandaşlık başvurularının neticelenmesini beklemekteydiler. 1998 yılında çıkarılan 10856 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla, 12 Mart 1997 tarihine kadar gelen soydaşlara ikamet izni verilmiştir. Bu tarihten sonra, gizli göçle gelen soydaşlar kaçak durumundadırlar. Bunların ikametle ilgili sorunları Devlet Bakanlığı, İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkları arasında yapılan çalışmalarda ele alınmaktadır. Ancak, Bulgaristan'ın, göç yoluyla her geçen gün boşalmakta olduğunu takdirlerinize arz ediyorum. Bu konuda, yakın bir süre içerisinde, herkesi memnun edecek bir çözüme ulaşılacağını tahmin ediyorum. Yıllardır vatandaşlık başvurularının neticelenmesini bekleyenlerin ise, İçişleri Bakanlığınca yürütülen bürokratik işlemlerdeki gecikmeler dolayısıyla mağdur duruma düştükleri de biliniyor. Bunun hızlandırılmasıyla ilgili çalışmalarımız vardır.

Yine, Bulgaristan göçmenleriyle ilgili olarak, emekli maaşları Türkiye'de ödenmektedir. Bu çerçevede, yaklaşık 40 000 müracaatın 25 000'i karşılanmıştır. Bu konu, tamamen, Bulgar makamlarının tavrına bağlıdır.

Yine, çalışma sürelerinin birleştirilmesine ilişkin sosyal güvenlik anlaşması Bulgaristan tarafından yıllardır geciktirilmektedir. Bütün diplomatik girişimlerimiz sonuçsuz kalmakta; prensipte "evet" diyen Bulgaristan, pratikte, bu konuda yavaş davranmaktadır. Bulgaristan'dan gelen parçalanmış ailelerin birleştirilmesi 15 Nisan 1998 tarih ve 4360 sayılı Kanuna eklenen bir maddeyle ve bilahara çıkarılan Bakanlar Kurulu kararıyla çözülmüş bulunmaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; diğer bir göçmen grubu olan Ahıska Türkleriyle ilgili işlemlerin yasal dayanağı ise 3835 sayılı Yasa ve çeşitli kararnamelerdir. 3835 sayılı Yasa çerçevesinde Türkiye'ye getirilerek Iğdır'da iskâna tabi tutulan 180 Ahıska Türkü ailesinin tarım yapabileceği araziye kavuşmalarını teminen çalışmalarımız büyük bir gayretle sürdürülmektedir. Bu 180 ailenin Türk vatandaşlığını kazandığı bilinmektedir. Bu 180 aileye, bu nevruzda -2001 yılı nevruzunda- Köy Hizmetlerince yapılan konutların tapuları tarafımdan dağıtılmıştır. Ayrıca, 180 Ahıska Türkü ailesiyle ilgili olarak, iş konusunda da çalışmalar yürütülmektedir.

1 Nisan 2000 tarihine kadar Türkiye'ye gelen Ahıska Türklerinin ikamet izni verilmiştir; akabinde, iki yıllık bekleme süresine gerek kalmadan vatandaşlığa başvuru hakkı da kendilerine tanınmıştır; ancak, buna rağmen, şu anda, Bursa'da -rakam olarak söyleyeyim- 14 000 civarında kaçak konumda Ahıska Türkü bulunmaktadır. Yine, Ahıska Türklerine, ikamet harcı konusunda her türlü kolaylık sağlanmıştır; sağlık raporu almada karşılaşılan güçlükler de büyük ölçüde giderilmiştir.

Bir diğer önemli konu da, BDT üyesi çeşitli ülkelerde dağınık halde yaşayan Ahıska Türklerinin, bir taraftan, Gürcistan'ın Ahıska bölgesine, diğer taraftan da, Türkiye'ye iskânlı olarak getirilmesi yönünde çalışmalar yürütülmektedir. Gürcistan makamlarıyla ve Sayın Cumhurbaşkanı Şevardnadze'yle bu konuda yapılan görüşmelerde, Gürcistan tarafı söz vermiş olmasına rağmen, ciddî adımlar beklemek için henüz erken olduğu gözüküyor.

Diğer yandan, Ahıska Türklerini, özellikle Türkiye dışındaki Ahıska Türklerini iki aşamada düşünmek lazım. Kazakistan gibi, Kırgızistan gibi coğrafyada yaşayan Ahıska Türkleri, büyük ölçüde, bu cumhuriyetlerin vatandaşı konumunda, birtakım hakları elde etmişlerdir; ancak, Rusya ve Ukrayna arazisinde yaşayan -ki, rakam olarak da halen, maalesef, kesin bir rakam tespit edemedik- 150 000 ile 170 000 civarında olduğu tahmin edilen Ahıska Türklerinin durumu içler acısıdır. Hepsi, haymatlos konumuna düşmüştür; ne iş, ne de çocuklarını okutabilme imkânı bulabilmekteler, özellikle bu konuda, Krasnodorsky Bölgesinde, âdeta alarm verilmiş bulunmaktadır. Ukrayna yetkilileri, Krasnodorsky Bölgesindeki Ahıska Türklerine, ülkelerinden çıkmaları konusunda da, âdeta, bir ültimatom vermiş durumdadırlar.

Yine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığınca yürütülen çalışmalar sonucunda, Türk soylu yabancıların, çalışma müsaadesi almalarına da kolaylık getirilmiştir.

Bu çerçevede değinmek istediğim son konu da, diploma denkliği meselesidir. Eski Sovyetler Birliği ve halen BDT üyesi ülkelerde tahsil yapan, özellikle tıp doktorlarının diploma denkliği, YÖK tarafından tanınmamakta, bu durum, dramatik sonuçlarla karşılaşmamıza sebep olmaktadır. Bu konuda, YÖK nezdinde yaptığımız bütün girişimler, bazı istismarların da olumsuz etkisi sebebiyle, halen bu kuruluşça dikkate alınmamaktadır. Bu problemin çözümünün de, Yüce Heyetimizin gayretine bağlı olduğuna inanıyorum.

Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Saray'ın konuşmasına cevap verecek Sayın Bakanımız?.. Yok.

Gündemdışı son söz, Gümüşhane İlinin acil sorunları hakkında söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Sayın Lütfi Doğan'a aittir.

Buyurun Sayın Doğan. (Alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

3. - Gümüşhane Milletvekili Lütfi Doğan’ın, Gümüşhane İlinin acil sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

LÜTFİ DOĞAN (Gümüşhane) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; Gümüşhanemizin acil sorunlarını yüksek huzurunuzda arz etmek üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Efendim, ülkemizin binbir çeşit zorluklar içerisinde bulunmasına rağmen, sadece Gümüşhane'yi dile getirmek elbette doğru değil, ülkemizin bütününü birlikte düşünmemiz lazım gelmez mi diye bir sual yüksek hatırlarınıza gelecektir. Ben de aynı şeyi sizlerle paylaşıyorum; fakat, onu beyan ederken, ülkemizin durumunun Gümüşhanemizi de çok yakından ilgilendirdiğini hepiniz takdir buyuracaksınız, bunu biliyorum ve o konuyla ilgili de vakit kalırsa maruzatta bulunacağım.

Hemen şunu arz etmek istiyorum: Gümüşhanemizde coğrafî şartlar oldukça serttir; bu itibarla, tarıma elverişli arazi kısmı azdır. O halde, Gümüşhanemizin halkını yöresine bağlamak, çalışmaya teşvik etmek için yapılacak en önemli işlerden birisi, Gümüşhanemizi bir eğitim şehri haline getirmektir. Ortaöğretimin hemen hepsi vardır, eksikleri hemen hemen yok gibidir desek yerindedir. Eğer, Gümüşhanemizi bir eğitim şehri durumuna getirecek olursak, halkımızı çok sevindiririz, memleketimize de çok yararlı hizmetler yapmış oluruz; çünkü, halkımız bilgiye, okumaya, irfana büyük ihtiyaç duymaktadır; ama, böyle bir şey yapılacak, halk oraya bağlanacak olursa, çok talebe gelecek, hocalarımız gelecek, derken Gümüşhane'ye ve Türkiyemize büyük hizmet yapılmış olacak.

Hükümetimizden acil istirhamım şudur: Bu yıl Gümüşhanemizde mutlaka bir eğitim fakültesi açmalıdır. Ayrıca, gündemin 90 ıncı sırasında yer alan 318 sıra sayılı kanun teklifimi de, hükümetimiz, lütfedip yüksek huzurunuza getirirse, Gümüşhanemize büyük hizmetler yapmış olur; dolayısıyla, memleketimize de büyük hizmet yapmış olur.

Yol işleri var; onu, ilgili bakana arz edeceğim.

Bir de, Kürtün Barajı, 1984'ten beri hâlâ beklemektedir; çalışmalar devam ediyor, sonuna yaklaşmıştır; hükümetimizden istirhamım, bir an önce bunu ikmal edip, üretime geçmesidir; başka ülkelere muhtaç olmayalım diye düşünüyorum.

Efendim, ülkemizin karşılaştığı sıkıntılar hepimizi mustarip etmektedir. Bendeniz de, sizler gibi üzüntü duyan kardeşlerinizden biriyim. Ülkemizin bu ıstıraptan kurtulmasında herkes gayret gösteriyor; Türkiye Büyük Millet Meclisimiz de ve hükümetimiz de gayret gösteriyor; ama, bir türlü beklediğimiz neticeye ulaşamadık. İzin verirseniz, bendeniz, kendi namı hesabıma düşüncelerimi yüksek huzurunuzda dile getirmek istiyorum. Bu zorluklardan kurtulmanın birinci sebebi şudur: Bu memleket halkının 65 milyon insanının birbirine güvenmesi; önce bunu temin etmeye mecburuz, bu, bir zarurettir. Türkiyemizin derdine başkası ağlamaz. Güzel atasözlerimiz var: "Ağlarsa anam ağlar, gayrısı yalan ağlar." Bunu bilelim.

Vaktin azlığını biliyorum; onun için, hemen bir başka noktaya geçiyorum, 1974 Temmuz Barış Harekâtının sonunda, bendeniz beş arkadaşla, merhum Semih Sancar Paşamızı ziyaret etmiştik. Paşamız şunu söyledi: "Biz, Türkiye Cumhuriyeti olarak, Amerika'dan ordumuzun ihtiyacı olan mühimmatı, malzemeleri satın aldık; parasını verdik, gemiye doldurduk; fakat, bu harekât başlar başlamaz ambargo konuldu ve verilmedi."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, toparlar mısınız...

LÜTFİ DOĞAN (Devamla) - Peki efendim.

Sonra, senatoda bir genel görüşme açıldı bu konuda. Bendeniz orada şunu arz ettim, dedim ki: Değerli senatör arkadaşlarımız, Amerika, ambargo koydu, bunu biliyoruz; fakat, çok isabetli bir iş yapmıştır; çünkü, iş, bizim kendimize düşüyor; "zaferden ümidini kes gayırdan imdat lazımsa" sözü yerindedir. O halde, bu memleketin evladı, bu memleketin hükümeti, hepimiz, kendi ihtiyacımızı mutlaka kendi elimizle temin etmeye zaruret vardır, başkasından beklemek yanlış olur.

Şimdi, şunu arz ediyorum; üçbin yıl önce söylenen bir söz vardır, Lokman Hekim oğluna diyor ki: "Yavrucuğum, sakın borç yapma; borç, geceleri üzüntü, gündüzün zillettir." Üçbin yıl sonra, biz, Türkiyemizde, şimdi, bu ıstırabı yaşıyoruz; halbuki, bizim her türlü imkânımız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFİ DOĞAN (Devamla) - Sözlerimi tamamlamak üzere, lütfederseniz Sayın Başkanım, bir iki cümle arz etmek istiyorum.

BAŞKAN - Estağfurullah; buyurun efendim.

LÜTFİ DOĞAN (Devamla) - Şimdi, efendim, arz ettiğim şuydu: Milletin bütün fertleri olarak, birbirimize güvenmemiz lazım; bu, bir zarurettir. Memlekete yapılacak en büyük hizmet budur. Bunu yaptığımız takdirde, borçlarımızı öderiz, Allah'ın izniyle, faiz yükünden de kurtuluruz, kurtulabiliriz.

Bir ilaç var. O ilaç şu: Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün insanlığı uyarıyor ve dolayısıyla bizi de; biz, bir vücudun azaları gibi birbirimize kenetlenmeli ve yardımlaşmalıyız; iyiliklerde yardımlaşmalı, kötülükte sureti katiyede yardımlaşmamalıyız.

Hükümetimize de bir istirhamım var; şunu dikkate alırsa, çok isabetli yapar, şunu bilmeli, hepimiz ki, hükümetimiz de bilmeli: Allah katında, kıyamet gününde yöneticilerin en mutlusu, kendi varlığıyla, ülkesinin insanları huzura kavuşan kimselerdir; bunu daima dikkate almamızda zaruret vardır.

Yabancılar yahut kötü niyetliler, memleketimiz evladına, şu şöyledir, bu böyledir -söylemeye teeddüben size arz etmek istemiyorum- filan şöyledir diyorlar; bunların hepsi yanlıştır, iyi niyetli olmayan kimselerin sözüdür. Türkiye bir bütündür, herkes vatanseverdir, yeri geldiğinde, milletinin hayrı için, manevî değerleri için, maddeten kalkınmak için, her şeyini feda edebilecek bir güçtedir; buna inanalım, buna güvenelim.

Bizim kültürümüzde bir kelime var, "isar" kelimesi; başkalarını kendine tercih etme... Bu, bizim inancımızda var, ahlakımızda var, ibadetlerimizde var. O halde, en büyük çare, bunu gerçekleştirmektir; ama, çok hazindir ki, Millî Eğitim Bakanlığımız bu konuya, maalesef, eğilmemektedir. İnşallah, bundan sonra, bizi de sevindirecek şekilde bu konular üzerine eğilirler; çünkü, insanlar birbirini sevmekte, birbiriyle dayanışma halinde olmakta -tekrar arz ediyorum- bir vücudun azaları gibidir. Bunu gerçekleştirme imkânı, dünyadaki bütün milletlerin hepsinden önce bizde vardır. Lütfedin, sizler de ilgi ve yardımlarınızı esirgemeyin. İnşallah, bu millet, bu saadete kavuşsun. Bu ıstıraplar hayırlısıyla dinecektir.

Hepinize en derin saygılarımı arz ediyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Sayın milletvekilleri, Trabzon Milletvekili Sayın Ali Kemal Başaran, bir konuda dikkatimizi çekmek istiyor.

Buyurun efendim.

ALİ KEMAL BAŞARAN (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4-7 Nisan tarihleri arasının Kanser Haftası olması nedeniyle, 60 ıncı maddeye göre, Sayın Başkanımdan söz istedim; bana söz verdiği için Sayın Başkanıma saygılarımı iletiyorum.

Kanser, 20 nci ve 21 inci Yüzyılın en büyük derdidir. Birçok insanımızın, hemen hemen hepimizin, yakınlarımızı, çok yakınlarımızı, dost ve arkadaşlarımızı yitirmemize neden olan bir hastalık ve hâlâ dünyayı tehdit eden, sanayileşmeyle beraber dünyayı tehdit eden en önemli hastalık. Kötülüğü de, acı çektirerek insanların ölümüne sebep olması; en kötü yanı bu. Yakınlarının ıstırap içerisinde ölüme doğru gittiğini görmesi, insanı son derece üzen bir hadise oluyor. Kanserin en büyük tahribatı, etkisi de bu.

Tabiî, kanserin tedavisi yönünden, gerek ülkemizde gerek dünyada, hele geçen yüzyılda, alınan mesafenin hiç de kötü olmadığını müşahede e-diyoruz. Bugün, birçok kanserin, erken teşhis edilebildiği zaman, tedavisinin mümkün olduğunu görmekteyiz. Hatta, bazen, o kadar ki, yüzde 100 şifayla neticelenebilen kanser türlerinin olduğunu da görüyoruz.

Yine, Türkiyemizde, bu konuda alınan mesafelerin dünyada alınan mesafelere yakın olduğunu, hatta, dünyanın gelişmiş ülkelerindeki kanser tedavilerindeki başarı kadar başarılı olunduğunu da, zaman zaman, müşahede ediyoruz.

Yalnız, Çernobil'den en çok etkilenen bir bölgenin milletvekili olarak şunu söylemek istiyorum: Özellikle Çernobil olayından sonra ve bölgemizin yapısı itibariyle, Doğu Karadeniz Bölgesinin yapısı itibariyle; malum, Doğu Karadeniz Bölgesinde, denizin altında; fakat, toprak katmanının üst düzeylerine yakın, kara katmanının üst düzeylerine yakın bölgelerde zengin uranyum yataklarının olması nedeniyle -bazı bölgelerimizde de var ama- özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi, radyasyonun büyük tehdidi altındadır.

BAŞKAN - Sayın Başaran, lütfen, toparlar mısınız.

ALİ KEMAL BAŞARAN (Trabzon) - Bu, onbir yıldır kendi yöremizden gelen kanserli hastaların sayısının -elbette ki, benim söylediğim istatistikî bir veri değil; ama- çok fazla artması nedeniyle müşahedemdir. Ben, özellikle bu bölgelerimiz için özel kanser araştırma merkezinin kurulup, buralardan, gerek Karadenizden gerek diğer bazı bölgelerimizden çok yoğun oranda gelen kanserli vakaların nedenlerinin araştırılması konusunda bir araştırmanın yapılmasının çok faydası olacağı kanaatini taşıyorum.

Şunu söyleyerek sözlerimi bitiyorum: Ben, dünyada tıptaki gelişmeler nedeniyle, kanserin ömrünün kısa olduğunu; yani, kısa süre sonra tedavisi mümkün olabilecek bir hastalık olacağını umut ediyorum.

Bu umudumuz, inşallah, kısa sürede gerçek olur diyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Başaran.

Biz de, Divan olarak, bu menhus hastalığa yakalanan vatandaşlarımıza Cenabı Hakk'tan şifalar diliyoruz.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum.

B) Tezkereler ve Önergeler

1. - Avrupa Parlamentosu Endüstri, Dış Ticaret, Araştırma ve Enerji Komisyonu tarafından Brüksel’de düzenlenecek seminere TBMM’yi temsilen katılacak üç kişilik Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/799)

                                                                   5 Nisan 2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Parlamentosu Endüstri, Dış Ticaret, Araştırma ve Enerji Komisyonu tarafından 10-11 Nisan 2001 tarihlerinde Brüksel'de düzenlenecek olan "Dış Ticaret, Gelişme ve Demokrasi" başlıklı seminere Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen üç kişilik bir Parlamento Heyetinin katılması hususu, Genel Kurulun 28.3.2001 tarih ve 75 inci Birleşiminde kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca, Heyetin oluşturulması için siyasî parti gruplarınca belirlenen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                    Vecdi Gönül

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                 Başkanı Vekili

 

Aydın Gökmen

Balıkesir Milletvekili

 

Abdulsamet Turgut

Diyarbakır Milletvekili

 

Remzi Çetin

Konya Milletvekili

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, bir Meclis soruşturması önergesi vardır; önerge bastırılıp, sayın üyelere dağıtılmıştır.

Meclis soruşturması önergesini okutuyorum

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI  VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak ve 63 arkadaşının, bankalar yeminli murakıpları raporlarını zamanında işleme koymayarak bazı bankaların yöneticileri hakkında yapılması gereken işlemleri geciktirdiği, onlara siyasî himaye sağladığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hasan Hüsamettin Özkan hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/2)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bankalar yeminli murakıpları raporlarını zamanında işleme koymayarak, Egebankın içinin boşaltılmasına örtülü destek verdiği; Egebankın eski sahibi olan medya grubu ve yöneticileri ile sık sık görüşmek suretiyle onlara siyasî himaye sağladığı ve adaletin gerçekleşmesini geciktirdiği; Halk Bankasına ilişkin murakıp raporlarının objektif olmadığını ileri sürerek Başbakanlık Teftiş Kurulunu devreye soktuğu, böylece, banka yöneticileri hakkında dava açılmasını ertelediği; bu sebeplerden dolayı, Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddelerine göre görevi ihmal ettiği ve kötüye kullandığı gerekçesiyle, Anayasanın 100'üncü, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 107 nci maddesi uyarınca, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan hakkında Meclis soruşturması açılmasını arz ederiz.

1-   Ayşe Nazlı Ilıcak                   (İstanbul)

2-   Mustafa Düz                     (İstanbul)

3-   Azmi Ateş               (İstanbul)

4-   Sait Açba                (Afyon)

5-   Ramazan Toprak                (Aksaray)

6-   Veysel Candan                (Konya)

7-   Osman Pepe                    (Kocaeli)

8-   Ahmet Cemil Tunç                           (Elazığ)

9-   Mehmet Çiçek                   (Yozgat)

10- Abdullah Gül                      (Kayseri)

11- Mehmet Ali Şahin                               (İstanbul)

12- Fethullah Erbaş                   (Van)

13- Maliki Ejder Arvas                           (Van)

14- İsmail Alptekin                               (Bolu)

15- Musa Demirci               (Sıvas)

16- Aslan Polat                   (Erzurum)

17- Turhan Alçelik                (Giresun)

18- Nezir Aydın                 (Sakarya)

19- Ahmet Sünnetçioğlu                         (Bursa)

20- Fahrettin Kukaracı                               (Erzurum)

21- Musa Uzunkaya                             (Samsun)

22- Nurettin Aktaş                  (Gaziantep)

23- Latif Öztek                  (Elazığ)

24- Ahmet Nurettin Aydın                     (Siirt)

25- Rıza Ulucak                (Ankara)

26- Mahmut Göksu                 (Adıyaman)

27- Tevhit Karakaya                              (Erzincan)

28- Alaattin Sever Aydın                          (Batman)

29- Mahfuz Güler                   (Bingöl)

30- Lütfi Yalman                (Konya)

31- Cemil Çiçek                   (Ankara)

32- Hüseyin Arı                      (Konya)

33- Eyüp Fatsa                   (Ordu)

34- Akif Gülle               (Amasya)

35- İlyas Arslan                 (Yozgat)

36- Ahmet Karavar               (Şanlıurfa)

37- Yaşar Canbay               (Malatya)

38- Ali Çoşkun                            (İstanbul)

39- Suat Pamukçu                               (Bayburt)

40- Ali Sezal                  (Kahramanmaraş)

41- Osman Aslan                  (Diyarbakır)

42- Bekir Sobacı                 (Tokat)

43- Kemal Albayrak                               (Kırıkkale)

44- Remzi Çetin                   (Konya)

45- Mustafa Baş                      (İstanbul)

46- Hüseyin Kansu                 (İstanbul)

47- Mehmet Batuk                  (Kocaeli)

48- Eyyüp Sanay                  (Ankara)   

49- Yahya Akman                (Şanlıurfa)

50- Zeki Ünal               (Karaman)

51- Hüseyin Karagöz                                (Çankırı)

52- Faruk Çelik                   (Bursa)

53- İsmail Özgün                 (Balıkesir)

54- M. Ergün Dağcıoğlu                              (Tokat)

55- Ali Gören               (Adana)

56- Mehmet Zeki Okudan                         (Antalya)

57- Zeki Ergezen               (Bitlis)

58- Mehmet Özyol                 (Adıyaman)

59- M. Zeki Çelik                   (Ankara)

60- Abdülkadir Aksu                   (İstanbul)

61- Osman Yumakoğulları                       (İstanbul)

62- Dengir Mir Mehmet Fırat                       (Adıyaman)

63- İsmail Kahraman                             (İstanbul)

64- İrfan Gündüz               (İstanbul)

Gerekçe:

Hüsamettin Özkan, Mesut Yılmaz'ın Başkanlığında kurulan 55 inci hükümette (30.6.1997-11.1.1999) Devlet Bakanıydı. Halk Bankası ona bağlıydı.

Yılmaz, güvensizlik oyuyla Başbakanlıktan düşürülüp, Güneş Taner de aynı sebepten dolayı Devlet Bakanlığından ayrılınca, Bülent Ecevit, azınlık hükümetini kurdu (11.1.1999-28.5.1999). Hüsamettin Özkan da, Başbakan Yardımcısı ve Hazineden sorumlu Devlet Bakanı oldu.

Seçimleri takiben Ecevit gene hükümeti kurdu; Hüsamettin Özkan, eskisi gibi, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı görevine getirildi. Özkan, hem Halk Bankasından sorumlu konumdaydı hem de Hikmet Uluğbay'ın 6 Temmuz 1999 tarihindeki beklenmedik intiharından sonra, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı olan Recep Önal vasıtasıyla, bütün ekonomik gelişmelere hâkim hale geldi. Hüsamettin Özkan'ın, 57 nci hükümetle birlikte, siyasetteki ağırlığı giderek arttı. Ecevit'in sağlık açısından sorunlu olmasından istifade ederek, özellikle ekonomi konularında, fiilen başbakan gibi hareket etmeye başladı.

Hüsamettin Özkan, Halk Bankasına ve Egebanka ait olumsuz murakıp raporlarının adalete intikalini geciktirmek, yolsuzluklara göz yummak iddiasıyla çeşitli suçlamalara muhatap oldu.

Anayasanın 100 üncü maddesine dayanarak bir soruşturma komisyonu kurulduğu takdirde herkesin zihnindeki sorular aydınlanacak, demokrasinin gereği olan şeffaflık sağlanacaktır.

Kamuoyunun gündemindeki soruları şöyle sıralayabiliriz:

1- Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun 1998 yılı denetim raporuna göre, Halkbankın takipteki alacağının miktarı ne kadar? Bu tarihten sonra, takipteki alacak miktarı hangi rakama yükseldi?

İddiaya göre, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, 1998 raporunda, Halkbankın takipteki alacaklarının 588 120 904 mark, 221 307 970 dolar ve 232 trilyon lira olduğunu ortaya koydu. Buna rağmen, Halkbankın 1999 yılı bilançosunda, takipteki alacaklar 143 trilyon lira olarak gösteriliyor. Bu iddia doğru mu? (Ek-1: Kaynak, Ekonomist Dergisi, 25 Şubat 2001)

2. Halkbank, batık bankalardan Egebank, İnterbank, Bankekspres, Yurtbank, Etibank ve Bank Kapitalin sahiplerine veyahut şirketlerine, hatta bir kısmının diğer kamu bankalarında takipte alacağı olmasına rağmen, kredi verdi mi? Verdiyse, hangi miktarda, kime ve hangi tarihlerde bu kredileri verdi?

3. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 399 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname uyarınca, 1998/65477, 1998/75674, 1998/78507, 1998/87742 ve 1998/89503 sayılı dosyaları, soruşturma izni almak üzere, Halkbankın bağlı bulunduğu Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan'a gönderdi. Özkan, söz konusu dosyaları -dosyalar yeniden değerlendirilsin diye- Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanlığına yolladı. Bu durumu da 8.12.1998 tarihli yazı ile Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığına bildirdi. Aynı tarihte, 8.12.1998'de, Başbakanlık genelgesiyle, Hazine Müsteşarlığı Hüsamettin Özkan'a bağlanınca, Özkan, bankalar yeminli murakıplarını devre dışı bıraktı. Özkan'a göre "Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulu Başkanlığınca yapılan Halk Bankasına ilişkin değerlendirmelerin objektifliğinden ve tarafsızlığından kuşku duyulmalıydı."

Hüsamettin Özkan, Türkiye Halk Bankası ile ilgili olup, Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen söz konusu beş dosyanın, Başbakanlık müfettişleri tarafından yeniden değerlendirilmesi emrini verdi. Değerlendirme sonucunda, ilave inceleme ve soruşturma gerekmesi halinde, bu hususların Başbakanlık müfettişlerince ikmal edilmesini istedi. Böylece, banka yeminli murakıpları devreden çıktı. Görev, Başbakanlık Teftiş Kuruluna tevdi edildi. (Ek-2: Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı başlıklı, 24.12.1998 tarihli, Teftiş Kurulu Başkanı Osman Nuri Oduncu'nun imzasını taşıyan yazı)

Başbakanlık Teftiş Kurulu, bankaya ilişkin incelemelerde, banka yeminli murakıpları kadar bilgi ve ehliyete sahip midir? Başbakanlık Teftiş Kuruluna, iddia edildiği gibi, banka müfettişleri yardım ettiyse, soruşturmanın, genel müdürün baskısı altında cereyan ettiği şüphesi doğmaz mı? Banka Yeminli Murakıpları Kurulunun devreden çıkarılması ile olumlu rapor elde etme amacına mı hizmet edilmiştir? Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulunun objektifliği ve tarafsızlığından kuşku duyulmasının sebebi nedir?

4. Hüsamettin Özkan'ın, iki yıl gecikmeyle, yukarıda numarası belirtilen dosyalardan sadece ikisine izin verdiği ileri sürülüyor. Bu tavır, adaleti savsaklama anlamına gelmez mi?

Hüsamettin Özkan, Emin Çölaşan'a gönderdiği ve 7 Ekim 2000 tarihli Hürriyet Gazetesinde yayımlanan açıklamasında "savcılardan geldiği halde, işlem yapılmadan bekletilen suç duyurusu yoktur" diyor. (Ek-3: Emin Çölaşan'ın 7 Ekim 2000 tarihli Hürriyet'teki yazısı) Oysa, dosyalardan sadece ikisinin işleme konulduğu iddia edilmektedir. Acaba, kim kamuoyunu aldatıyor?

Eski DSP milletvekili Mustafa Düz "5 dosyanın Aralık 2000'e kadar bekletildiğini, Özkan'ın, bu konuda haberler basına yansıdıktan sonra harekete geçtiğini" ileri sürüyor. Gecikmenin sebebi ne? (Ek-4: Mustafa Düz'ün basın toplantısı) Söz konusu dosyalar, bankalar yeminli murakıplarının hazırlayıp, Ankara Cumhuriyet Savcılığına gönderdiği, Cumhuriyet Savcılığının da izin için Hüsamettin Özkan'a başvurduğu dosyalar mı, yoksa Başbakanlık Teftiş Kurulu ile banka müfettişlerinin müşterek incelemesinin ürünü olan dosyalar mı?

5. Recep Önal, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Başkanlığına yazdığı 4 Ağustos 2000 tarihli yazıda "Başkanlığınızca, Bankalar Yeminli Murakıpları Kuruluna intikal ettirilecek olan konuların, Türk Ceza Kanunu kapsamındaki işlemlerle değil, Bankalar Kanunu ve diğer kanunların bankalara ilişkin hükümleri ile ilgili olması, bu kapsamda; Türkiye Halk Bankası 1997-1998, Emlak Bankası 1998 ve Ziraat Bankası 1998 yılı Başkanlığınız temennilerinin, bu açıdan tekrar gözden geçirmek üzere iadesi uygun görülmüştür" diyor. (Ek-5: 4.8.2000 tarihli Recep Önal imzalı yazı)

Recep Önal, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'a bağlı olarak çalıştığına göre bu yazı onun direktifleriyle mi yazılmıştır?

Halk Bankası, Emlak Bankası ve Ziraat Bankası  raporlarının gözden geçirilmesinin istenmesinin bir gerekçesi var mıdır? Acaba, içi boşaltılan kamu bankalarının yöneticileri mi yoksa bu bankalardan haksız para alanları mı himaye söz konusudur?

6. Halk Bankasının verdiği usulsüz kredilere bir örnek: (Cavit Çağlar'a ait Nergis Holdinge bağlı Nergis Tekstil Sanayi Ticaret AŞ firması, Ziraat Bankasına olan borçlarından dolayı kanunî takipteyken, Halk Bankası Bursa Şubesi aynı holdinge bağlı firmalara toplam 43 388 000 dolar ve 1 trilyon 403 milyar lira vermiştir. 1998 tarihli Yüksek Denetleme Kurulu raporunda yer alan bu iddia (Bak. Ek-1: 25 Şubat 2001 tarihli Ekonomist Dergisi) üzerine harekete geçildi mi? Geçildiyse ne zaman, hangi tedbir alındı?

Aynı şekilde, HBB Pazarlama AŞ Firmasının kredileri özel takipteyken, aynı holdinge bağlı Seracılık Bahçe Nazım Gıda Firmasına, Karaköy Şubesinden 15 milyon dolar kredi verildi mi?

Türkiye Halk Bankası Genel Müdürü Yenal Ansen'in de aralarında bulunduğu 9 kişi hakkında bazı firmalara usulsüz kredi vererek görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla, 1 ile 12 yıl arasında değişen hapis istemiyle dava açıldı. (Ek-6: 21 Mart 2001 tarihli haber. Haber Türk) Suç duyurusu 1998 yılında gerçekleşmiş olmasına rağmen, neden Başbakan Bülent Ecevit'in onayı 19 Ekim 2000 tarihini taşımaktadır? Davanın açılmasını geciktirmek, görevini kötüye kullanmak, en azından görevi ihmal kapsamına girmez mi?

7. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporuna göre, Hüsamettin Özkan döneminde, Halk Bankası, Dinç Bilgin şirketlerine 40 trilyon lira kredi verdi. Bu bilgi doğru mu? Medya Holding, Satel Televizyonculuk, Sabah Yayıncılık ve Sabah Dış Ticaret AŞ, bankanın Mecidiyeköy Şubesinden aldıkları kredileri ödediler mi? Sabah Dış Ticaret AŞ'nin her gün 100 liralık özkaynağına karşılık 18 000 liralık borcu olmasına rağmen, Halk Bankası bu firmaya, gerçekten kredi verdi mi? Verdiyse, önemli bir risk yüklenmiş olmadı mı? Bu borcun tasfiyesi için nasıl bir gayret sarf edildi? (Ek 7: Cumhuriyet Gazetesi, Banu Salman'ın 23.2.2001 tarihli haberi; İmedya'nın haberi, 16.3.2001)

8 - Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunun incelemeye aldığı rapora göre, 1997'den 2000 yılı sonuna kadar Hüsamettin Özkan'a bağlı bir kuruluş olarak faaliyet gösteren Halk Bankasından Sabah Grubu şirketlerine, 40 trilyon lira (73 milyon dolar) aktarmanın yanı sıra, Halk Bankasına, Demirel Grubu şirketlerinin 120 milyon dolar, Korkmaz Yiğit'in 13 milyon dolar, Ceylan Grubunun 510 000 dolar, Cavit Çağlar'ın 35 milyon dolar borcu vardır.

Bu borçlar hangi dönemde verildi? Hüsamettin Özkan söz konusu borçların tasfiyesi için nasıl tedbir aldı?

Murat Demirel'in şirketleri; Dempanel, Era ve Universal'a her 100 liralık özkaynağına karşılık 11 855 lira borcu bulunduğu gibi olumsuz istihbarat raporlarına rağmen, Halk Bankasından nasıl kredi aktarıldı? 1997-1998 yıllarında artarak kredi kullandırılmasına karşılık, yaklaşık üç yıl istihbarat raporu bile düzenlenmediği ileri sürülüyor. Bu ihmalin sebebi ne? Demirel Grubu şirketlerinin toplam borcunun -eylül 1999 itibariyle- 120 milyon doları bulduğu belirtiliyor. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun, Hazine Müsteşarlığından, bu kredi işlemlerinin soruşturulmasını istediği basına yansıdı. (Bak. Ek-7: Cumhuriyet'in haberi) Hüsamettin Özkan, Yüksek Denetleme Kurulunun talep ettiği soruşturmayı yaptırttı mı?

9 - Etibankın özelleştirilmesinden önce bütün borçlarının Halk Bankasına devredildiği doğru mu? Dinç Bilgin'e dikensiz gül bahçesi mi teslim edildi ?

10. Bankalar Yeminli Murakıbı Sinan Çam, Bankalar Yeminli Murakıbı Serdar Sümer ve Bankalar Yeminli Murakıp Yardımcısı Utku Tosun tarafından, Egebank AŞ nezdinde yapılan inceleme sonucu, düzenlenen 27.4.1999 tarihli raporda, Egebank kaynaklarının Yahya Murat Demirel ve firmalarına usulsüz kullandırıldığı, 25.5.1999 tarihli raporda da, mevzuata aykırı uygulamaların Türk Ceza Kanununun 508 ve 510 uncu maddelerinde tanımlanan "Hizmet sebebiyle emniyeti suiistimal suçu" kapsamına girdiği belirtilmekteydi. Bu raporlara dayanarak, dönemin Hazineden sorumlu Devlet Bakanı Hikmet Uluğbay, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur. (Ek-8: Hikmet Uluğbay'ın suç duyurusu) Uluğbay  6 Temmuz 1999 gece yarısı 00.30 sularında Ümitköy Beta Sitesindeki evinde intihar etti. Bu arada, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, değişen Bankalar Kanunu çerçevesinde, konunun yeniden gözden geçirilmesi için Uluğbay'ın gönderdiği dosyayı iade etti. Hikmet Uluğbay'ın intiharından sonra Hüsamettin Özkan iki ay ona vekâlet etti. Sonra da Recep Önal, Hazineden sorumlu Bakan oldu. Her ikisi de Egebank dosyasını, meseleyi bir an önce sonuçlandıracak şekilde ele almadılar. Egebanka ancak, Aralık 1999'da el koyuldu .Murat Demirel'in çete kapsamında gözaltına alınması için de, Eylül 2000 yılını beklemek gerekti.

Bu savsaklamada, Hüsamettin Özkan'ın kayınvalidesinin Egebank işine karışmış olmasının rolü oldu mu?

11. Egebankın Gold-Bis adlı paravan şirkete, 16.9.1998 tarihinde tahsis ettiği ve söz konusu paravan şirketin Vakıflar Bankası Finansmarket Taksim şubesine gönderdiği 1 trilyon 662 milyar liranın 69 milyar 375 milyon lirası, neden Özkan'ın kayınvalidesi Hatice Behlül Özbay'a verildi? Hatice Özbay'ın, avukat Aydoğan Semizer'in müvekkili olduğu ileri sürülmekle birlikte, ona ait hangi gayrimenkulün Semizer tarafından satıldığı ve kime satıldığı konusunda bir bilgi ve belge yoktur. Zaten, bu yüzden, Hatice Özbay'ın ismi Savcı Ercan Cengiz'in Egebanka ilişkin iddianamesinde yer almaktadır. Egebanktan gönderilen paranın bir bölümünün, niçin Hüsamettin Özkan'ın kayınvalidesine verildiği öğrenilememiştir. (Ek-9: Egebank Soruşturma Raporu) Hatice Özbay, Hüsamettin Özkan'ın yanı sıra, hakkında yolsuzluk iddiaları bulunan Enerji Bakanı Cumhur Ersümer'in de kayınvalidesi mi?

12. Egebank hakkındaki murakıp raporları, bu bankaya Hazine tarafından el koyulmasını talep etmekteydi. Raporların 1999 yılının nisan ayından itibaren yazıldığı düşünüldüğünde, gecikmenin sebepleri ve sorumlusu anlaşılamamaktadır. Sorumlu, dönemin Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp mi, Hazineden sorumlu Bakan Recep Önal mı, yoksa Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan mı?

13. Hikmet Uluğbay'ın 6 Temmuz 1999'da gece yarısı intihar etmesinin ardında yatan gerçekler nedir? Kendisine, çeşitli murakıp raporları hasır altı edilsin diye baskı mı yapıldı? O gece, ambulans, Hikmet Uluğbay'ın evine 3 dakikada ulaştığında, Hüsamettin Özkan oradaydı. Bu husus televizyon haberlerinde açıkça görüldü. Hüsamettin Özkan, milletvekili lojmanlarında oturmayan Uluğbay'ın evine, ambulanstan çabuk nasıl ulaştı? Yoksa, intihardan önce orada mıydı? Tartışmışlar mıydı?

14. Etibank dosyalarının İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesine gönderilmesinin geciktirilmesi için, Hüsamettin Özkan'ın bir telkini oluyor mu? Etibanka el konulduktan sonra, Özkan, Sabah Gazetesinin sahibi Dinç Bilgin ve yöneticisi Zafer Mutlu ile kaç kere konuştu? Bir araya geldilerse, Etibank ile ilgili görüş teatisinde bulundular mı?

Sonuç:

Hüsamettin Özkan, Bülent Ecevit'in sağlık problemlerinden de istifade ederek, 57 nci hükümette, politikanın en güçlü siması olmuş, kendisine ait bulunmayan yetkileri de kullandığı, kamuoyunda yerleşik bir kanaat haline gelmiştir. Bu durumuyla, Çarlık Rusya'sındaki Rasputin'i çağrıştırdığı belirtilmektedir. Soruşturma önergemiz kabul edildiği takdirde, yasal temele oturmayan fiilî müdahaleler de aydınlanacak, cumhuriyet hükümetinin bir Rasputin üretmesinin öne kesilmiş olacaktır.

BAŞKAN- Bilgilerinize sunulmuştur.

Anayasanın 100 üncü maddesinde ifade olunduğu şekliyle "Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde görüşür ve karara bağlar" hükmü uyarınca, soruşturma önergesinin görüşülme gününe dair Danışma Kurulu önerisi, daha sonra, Genel Kurulun onayına sunulacaktır.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun; İstanbul  Milletvekili Bülent Akarcalı’nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut’un;  Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer  İzgi  ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin  ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

BAŞKAN- İçtüzüğün 88 inci maddesine göre, Komisyona geri verilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon raporu, henüz Başkanlığa intikal etmediğinden, teklifin görüşülmesini erteliyoruz.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının görüşmelerine başlayacağız.

2. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

3.- Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporları (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576) (1)

BAŞKAN- Komisyon?... Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporu, 576 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini ifade edecek olan, Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç'a ait. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Arınç.

Süreniz 20 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum ve çalışmalarımızın hayırlı olmasını diliyorum.

576 sıra sayılı Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Tasarı üzerinde Grubum adına söz aldım.

Değerli arkadaşlarım, sözlerime, öncelikle, Emniyet Teşkilâtımızın her yıl coşkuyla kutladığı, 10 Nisan Emniyet ve Polis Teşkilâtının kuruluş yıldönümünü tebrik ederek başlamak istiyorum; sanıyorum, 156 ncı kuruluş yıldönümü olacak; daha nice yıllar başarıyla, sağlık ve mutlulukla Emniyet Teşkilâtımızın görev yapmasını diliyorum. Bu önemli ve mukaddes görevi yaparken, şu ana kadar vefat etmiş, Allah'ın rahmetine kavuşmuş bütün emniyet mensuplarımıza Cenabı Hak'tan rahmet diliyorum, yakınlarına ve camiaya başsağlığı diliyorum ve şu anda görev yapan bütün değerli kardeşlerimize sağlık ve mutluluk içerisinde görev yapmalarını temenni ediyorum. Sayın Bakanımıza ve Sayın Emniyet Genel Müdürümüze de, onları temsilen, bu dileklerimi ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Emniyet Teşkilatımız çok önemli görev yapıyor; vatanseverlikle yapıyor, cesaretle yapıyor, gayretle yapıyor; biz de onları seviyoruz. Zaman zaman olumsuzluklar da var, görevlerini ifa sırasında veya görevlerinin dışında olumsuzluklar da yaşanıyor, bazen suç işleniyor; bunları da üzüntüyle karşılıyoruz. Büyük bir camianın içerisinde, şüphesiz, böyle, görevini yaparken ihmalde bulunan ve suç işleyenler varsa, bunlar da cezalandırılmalı, hatta meslekle ilişkileri de kesilmelidir. Aynı zamanda, görev yapan personelin sürekli eğitimi sağlanarak, vatandaşla olan ilişkilerinde daha müşfik, daha hoşgörülü; suçluya karşı görevlerini yaparken daha dikkatli ve donanımlı olmalarını temin etmeliyiz.

Değerli arkadaşlarım, bugün görüşeceğimiz 3 tane tasarı var. Bir tanesi Emniyet Teşkilatı Kanunuyla ilgili, onu görüşmeye başladık. Diğerleri, Polis Akademisiyle ilgili, araç ve gereçlerle ilgili tasarılarıdır. Ben, keşke, öncelikle, polislerimizin, emniyet mensuplarımızın içinde bulunduğu maddî sorunların halledilmesine yönelik bir tasarıyı görüşseydik diye sözlerime başlıyorum; çünkü, önemli olan, özlük haklarıyla ilgili sorunlardı. Bugün, bütün emniyet mensuplarının -çok da haklı olarak- şikâyet ettikleri en büyük konu, maaşlarının azlığıdır; hele hele, emekli olduktan sonra, ellerine geçen miktarın, asgarî hayat düzeyinin çok altında olduğudur. Özellikle büyük şehirlerde görev yapanların, eğer lojmanları yoksa, kira gibi, çok yüksek bir bedeli öderken, geçim sıkıntısının daha da ağırlaşmasıdır.

Bugün, gerçekten, Emniyet Teşkilatımız, hem maddî sorunlarla karşı karşıya -özlük hakları bunun içerisindedir- hem birtakım psikolojik sıkıntıları var, moral sıkıntıları var ve maalesef, bu sıkıntılar üst üste gelince, geçtiğimiz aylarda, tasvip etmediğimiz; ama, bu sorunlar sebebiyle de bir eylem olarak ortaya çıkan yürüyüşlerine hep beraber şahit olduk. Keşke, hükümetin aldığı yetki kanunu içerisinde, özellikle Emniyet Teşkilatımızın maddî sorunlarının aşılmasına yönelik hemen bir çalışma yapılabilseydi, bu getirilseydi ve biz, bunu bugün görüşmüş olsaydık. Yoksa, şimdi görüşeceğimiz Emniyet Teşkilatı Kanununda değişiklik yapan tasarı, kendi içerisinde birtakım adaletsizlikleri, eşitsizlikleri, müktesep hakları ihlal eden ve Anayasaya aykırılıklar içeren birtakım konuları taşımaktadır.

Dolayısıyla, böyle bir kanun çıktığı takdirde, Emniyet Teşkilatımız içerisinde bir huzursuzluk başlayacak ve maalesef, kendi içlerinde "acaba kim emekli edilecek, kim terfi edecek, kim üstlerinin gözüne girecek veya girmeyecek, acaba hangi listeler hazırlandı" şeklindeki böylesine endişeler birkaç zamandan beri vardı; belki de bu kanunun çıkmasıyla bu süreç biraz daha hızlanmış olacak.

Dolayısıyla, özlük haklarının bir an evvel çözülmesini bekleyen bu teşkilat, bu camia şimdi, teşkilat kanununda yapılan ve Anayasaya aykırılıklar içeren birtakım hükümlerle karşı karşıya kalmış olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, önce Anayasaya aykırılık itibariyle dikkatlerinize bir konuyu sunmak istiyorum. Anayasanın 128 ve 129 uncu maddeleri, kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümleri taşımaktadır. Bildiğiniz gibi, bu maddeleri, daha önce, kanun hükmünde kararnamelerde idarî birtakım düzenlemeler yapılırken de ortaya koymuştuk ve bunun, kanun hükmünde kararnameyle mümkün olamayacağını ifade etmiştik; çünkü, bunlar, genel ilkelerdir ve içinde taşıdığı hükümler itibariyle de bunların mutlaka yasayla düzenlenmesi gerekir; ancak, bazı istisnalar var, özellikle görüşmekte olduğumuz tasarı, bu istisnaların içerisindedir.

Mesela nedir?.. Değerli arkadaşlarım, özellikle 129 uncu madde "Silahlı Kuvvetler mensupları ile hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklıdır." demekle, sadece bu iki sınıfı, kendi özel hükümlerine bırakmıştır, bunun dışında 129 uncu maddenin genel ilkelerine bağlı olmak gerektiği ifade edilmiştir.

Oysa, biraz sonra maddeleri irdelerken temas edeceğim, maalesef, özellikle 4 üncü madde, getirilen ek 23 üncü madde sebebiyle, Anayasanın 129 uncu maddesine tamamen aykırılık taşımakta ve emniyet camiasını ve teşkilatını, aynen Türk Silahlı Kuvvetlerinde olduğu gibi, Yüksek Askerî Şûra tipinde bir değerlendirme kurulunu içersine koymaktadır.

Değerli arkadaşlarım, 1 inci maddeden başlamak suretiyle, şunu söylemek istiyorum: Özellikle, bu kanun tasarısının genel gerekçesine baktığımız zaman, özlük haklarından birisi olarak, rütbe yükselmesi ve terfi esas alınmış. Bu, bugüne kadar yasal bir dayanağa bağlı kalmamış; çıkarılmak istenen kanunla, bu yasal düzenlemenin yapıldığı ifade ediliyor.

1 inci maddede, şu cümle dikkatimiz çekti: "Terfiler, kıdem ve liyakat esasına göre yapılır" denilmiş. 1 inci maddenin içerisindeki pek çok hükme bakıyoruz, burada, kıdemle ilgili pek çok konular var; yani, kıdem ne demektir, aşağıdan yukarıya doğru kıdemli olan nasıl tespit edilir, başarı ödülleri vesaire kıdeme nasıl tesir eder, sicil küçüklüğü nasıl tesir eder, bunlar yazılmış; ama, kıdemin yanında "liyakat" kelimesi de var. "Liyakat" kelimesi, boş bir kelime değil. Mademki, terfide bu esasa da dikkat edilecek, o zaman liyakatle ilgili düzenlemenin de bu kanun ve bu madde içerisinde yapılması gerekirdi. 1 inci maddeyi açın bakın, kıdemle ilgili pek çok hususu göreceksiniz; ama, maalesef, liyakatle ilgili hiçbir hüküm bunun içerisine konulmamış. Yani, terfide kıdem esası, kanun maddesi içerisine girerken, liyakatin yazılmamış olmasının sebebi nedir; acaba, bu yönetmelikle mi hazırlanacak; hayır, hem Anayasanın 128 inci ve 129 uncu maddesi hem de bu kanunun getiriliş amacı, liyakatle ilgili esasların da, mutlaka, kanun maddesine yazılmasını gerektirir. Şüphesiz, liyakatin tarifi ve bunun tespiti de önemlidir. Bu konuda yazılmış pek çok makalelerden bir tanesi, Polis Akademisinde öğretim üyeliği yapan Sayın Prof. Remzi Fındıklı'nın bir kitabı ve makalesidir. Orada "sağlıklı bir terfi sisteminde mutlaka liyakat esası olmalıdır" diyor ve dış dünyadaki; yani, dış ülkelerdeki terfi sisteminin, Türkiye'deki sistemle karşılaştırılması sonucunda, mesela, liyakate esas olabilecek bazı ölçüleri de gösteriyor. Mesela, bir polis amirinin, çalıştığı yerlerde kamu kaynaklarını ne ölçüde etkin ve verimli kullandığı, tasarrufa ne kadar riayet ettiği, kamu mallarını korumada gösterdiği titizlik ve duyarlılık, halkla ilişkilerdeki başarısı, görev mahallinde faili meçhul olay bırakıp bırakmadığı, adının herhangi bir yolsuzluğa karışıp karışmadığı -çok var, özetleyerek söylüyorum- terörle mücadelede ne ölçüde başarılı olduğu ve hangi yöntemleri geliştirdiği, güvenlik hizmetlerinde kaliteye ne derece özen gösterdiği, çevresiyle nasıl geçindiği veya çevresi tarafından ne ölçüde tutulduğu gibi, belki sübjektif olan; ama, amirleri tarafından görevi sırasında tespit edilebilecek pek çok konu, bir liyakat ölçüsü olarak ele alınmış. Ben, bunu, bir eksiklik olarak görüyorum. Mademki, terfi ve terfi sistemiyle ilgili olarak ilk defa bir kanunî düzenleme yapıyoruz, bu düzenlemenin içerisine liyakat esasının da konulmuş olması gerekirdi.

Değerli arkadaşlarım, yine bir maddede, polis, emniyet mensuplarımız (A) grubu ve (B) grubu diye, birbirinden farklı iki konuma getirilmektedir. (A) grubu akademi mezunları, (B) grubu fakülte ve yüksekokul mezunları -genişletmeden söylemek istiyorum, vaktim daralıyor- ama, bu iki grup arasında, aynı eğitimden geçmiş, aynı yıl süreyle yükseköğrenim yapmış olmasına rağmen, mesela, siyasal ve hukuk fakültesi mezunları ile Polis Akademisi mezunları arasında, tamamen üniversite mezunları aleyhine bir eşitsizlik vardır. Aynı görevi yapan kişiler arasında, aynı süreyle eğitim almış kişiler arasında böyle bir eşitsizliğin yapılmış olması, mutlaka, Anayasanın da dikkate alacağı önemli ölçülerden birisidir.

Bu eşitsizlikler nerede: Bekleme süreleri birbirinden farklı; (A) grubu daha az bekleme süresinde, (B) grubu daha çok. Bir tanesinde sınav var. Bir tanesinde de, mesela, (B) grubu için yüzde 10'luk baraj konulmuş; yani, bu, üniversite mezunları ile Polis Akademisi mezunları arasındaki eşitsizliği gösteren, bir kontenjan uygulamasına doğru meseleyi götüren çok önemli bir konu olacaktır. Çünkü, halen görevde bulunanlar, böyle bir eşitsizliği görevlerini yaparken, istemeyerek de olsa, belki yansıtmış olacaklardır.

Değerli arkadaşlarım, 4 üncü madde ile bir 23 üncü madde eklenmek isteniyor. Bu 23 üncü madde çok önemlidir. Belki de üzerinde en çok tartışılması gereken konu budur; çünkü, biraz evvel Anayasanın 129 uncu maddesini de okudum; burada, Silahlı Kuvvetler personelinin ve hâkimler ve savcılar dışında Anayasadaki bir hükme bağlı kalacağımız söyleniyor. Oysa, bu yüksek değerlendirme kuruluyla; yani Genel Müdürlük yüksek değerlendirme kuruluyla, emniyet müdürlerinin, 1 inci ve 2 nci sınıf olmak üzere, Sayın Bakanın onayıyla resen emekli edilebilecekleri öngörülmüş. Şüphesiz, bir piramit düşünülmüş, bu piramit bir hiyerarşiye bağlanmış; bu piramitte birikmeler varsa, bu birikmelerin, böylesine emekliye sevk etmek suretiyle halledilebileceği düşünülmüş; ama, idarenin hiçbir eylem ve işlemi yargı denetimi dışında değildir, burada da yargı denetimi olacaktır; ama, bir keyfilik var ve bir de emniyet camiasına yakışmayan; çünkü, onun yapısından kaynaklanmayan bir askerî durum var âdeta.

Yüksek değerlendirme kurulu, aynen Yüksek Askerî Şûra tipinde bir sonuç alabilecek biçimde yetkilerle donatılmış. Bu yetkiler hukukî değildir, keyfilik vardır, kazanılmış haklar, kurul tarafından gasp edilemez. Anlaşılıyor ki, mademki, sayı, 1 inci sınıf emniyet müdürlerinde 500'le, 2 nci sınıf emniyet müdürlerinde 800'le sınırlanacaktır ve bir yıl içinde de bu sayıya ulaşılmış olacaktır; şu anda bu kadrolarda bulunanların büyük birkısmının tasfiye edilmesi söz konusudur. Ama, bu tasfiye, müktesep hakkını kullanan müdürler hakkında yapılırken, adeta bir ihtilal dönemi gibi, 1980'de rastladığımız ve uygulamalarından çok büyük zarar gördüğümüz ölçüde, şu anda görevde bulunan emniyet müdürlerimizi tedirgin edecektir. Zaten, uzun bir süreden bu yana emniyet mensupları arasında öylesine dedikodular yayılmaktadır ki, bir yıldan bu yana listelerin hazırlandığı ve kimlerin emekli edileceğinin az çok belli olduğu şeklinde, maalesef, huzursuz eden, onların haklarının ellerinden alınacağı intibaını veren bir düzenleme getirilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu şekilde emekliye sevk edilecek emniyet müdürlerine, belki bu işi cazip hale getirmek için, emeklilik ikramiyesi ve maaşında farklılıklar sağlanacaktır; "işte, al, sen bununla idare et; ama, maalesef, artık, emniyet müdürlüğü yapamazsın ve terfi imkânın kalmadı, seni kadrosuzluk sebebiyle emekli ettim" denilecektir. Sırtındaki üniformayı, Polis Kolejinden, Akademiden itibaren taşıyanlar, yükselme ihtimalleri her gün imkân dahilindeyken, şimdi ellerinden bu imkânlar alınmış ve üzerlerindeki üniformalarından sıyrılmış olacaklardır. Emniyette canla başla gayret eden, hizmet eden kişilerin, yarın bir resen emeklilikle karşı karşıya kalmaları ve bunun sebeplerinin de objektif kriterlere bağlanmamış olması sebebiyle, maalesef, bir keyfîlik, bir sübjektiflik ve camia içerisinde insanların kayrıldığı veya gözden çıkarıldığı şeklinde bir intiba doğabilecektir.

Değerli arkadaşlarım, meseleye Anayasa açısından baktığımız  zaman, bu ek 23 üncü maddenin; yani, 4 üncü madde olarak yapılan düzenlemenin, Anayasadaki eşitlik ilkesine aykırı olduğunu söylemek mümkündür. Anayasanın eşitlik ilkesini düzenleyen 10 uncu maddesinde; "Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar" denilmektedir. Bu maddenin gerekçesinde de; "insanlar arasında kanunların uygulanması açısından da eşitsizlik ve fark gözetilemez" denilmektedir. Oysa burada, yükselme imkânları varken, sübjektif kriterlerle emekliye sevk edilecek 1 inci ve  2 nci sınıf emniyet müdürleri vardır ve sayıları da, hiç de az değildir.

Yine, Anayasanın 49 uncu maddesinde "Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir" prensibi yer almıştır; getirilen düzenleme buna da aykırıdır. 129 uncu maddeye göre -biraz evvel söylemiştim- idare ve kamu hizmeti kavramında, hizmete alınmada ve görevden ayırmada objektif kriterlerin olması zorunludur. Bu, hizmetin gereğidir; çünkü, yapılan iş, bir kamu hizmetidir, burada objektif kıstaslar olması gerekir.

Bir emniyet mensubu, 1 inci sınıf emniyet müdürlüğü gibi, meslekte zirveye gelmiş ise ve bu makama ciddî bir süreçten, tecrübeden ve birikimden geldiği varsayıldığına göre, bu kişilerin arasından bazılarını, yaş haddi dolmaksızın emekliye sevk etmekte kullanılacak adil ve sağlam bir ölçüyü belki bulamayız; zira, bunların hepsi 1 inci sınıf niteliğini kazanmışlardır. Dolayısıyla, böyle bir maddenin uygulanması, Anayasa açısından da mümkün değildir; çünkü, hangi ölçüyü getirirseniz, burada bir keyfîlik söz konusu olacaktır.

Kaldı ki, 129 uncu maddede, özetle, sadece "Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ile hâkim ve savcılar sınıfı için bazı özel düzenlemeler getirilebilir" denilmektedir. Emniyet mensuplarını da bu sınıflara benzeterek, Yüksek Askerî Şûra benzeri bir kuruluşun oluşturulması ve emeklilikte hiçbir objektif kıstasa gitmeksizin, bu kurulu, sadece ve tek başına yetkili kılmak, hukuk devleti kavramına da, Anayasanın amir hükümlerine de aykırıdır. Dolayısıyla, 23 üncü maddeyle yapılmak istenen düzenlemeyi, fevkalade yanlış, hatalı, insan hakları açısından da maalesef, kıyıma yönelebilecek bir kavram olarak, bir düşünce olarak görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, ben, meseleye, yapısal olarak bakıyorum. Yoksa, Sayın Bakanımızın, Sayın Emniyet Genel Müdürümüzün ve diğer bürokratlarımızın da ne kadar vatansever olduklarını, millî ve manevî duygulara sahip olduklarını, adaletten ve hakkaniyetten ayrılmayacaklarına dair olan inancımı tekrarlıyorum ve bunu samimî olarak ifade ediyorum.

Sayın Tantan ve ekibiyle, Türkiye, şu anda başarılı hizmetler yapmaktadır; ancak, bu hükmü koyduğunuz zaman, yarın bunu kimin uygulayacağı noktasında meseleye kişisel bakmaktan ziyade, kurumsal ve yapısal olarak bakmak zorundayız. Bunun uygulayıcıları, bunu bir kıyıma dönüştürürlerse, bundan hepimizin üzüntü duyması ve özellikle emniyet camiasının, her gün tehlikelerle, her gün ölümle burun buruna gelen o güzel insanların, çalışma şevklerini kırmak ve camiaya küsmelerini temin edecek böyle bir düzenleme, hiçbir zaman tasvip etmediğimiz bir düzenlemedir.

Değerli arkadaşlarım, şüphesiz, emniyet mensupları içerisinde adı kötü olaylara karışmış olanlar da vardır. Belki, getirilecek düzenlemeyle bunların tasfiye edilmesi amaçlanmış olabilir; ama, bunun bir kılıfı olarak bugünkü düzenlemeyi, sadece sayısal bakımdan yapmışlardır. Oysa, bu da doğru değil; çünkü, emniyet içerisinde, suç işleyenlerin cezalandırılmasını temin eden disiplin kurulları vardır ve bunlar, kılı kırk yararak, bu suçu işleyenlerin meslekten ayrılması noktasında önemli görevler yapmaktadırlar.

Sayın Bakana,  bundan birkaç ay önce verdiğim önergeyle, son beş yılda, Emniyet camiası içerisinde hangi suçlardan, kimlerinin ilişiğinin kesildiği ve soruşturma yapıldığını sormuştum; aldığım cevap elimizdedir. Sayın Bakana da teşekkür ediyorum. Son yıllarda, sayısal olarak artmıştır; ama, bu camia, tedbirini bulmakta ve gereğini yapmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arınç, lütfen, toparlar mısınız.

BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bugün, hem bu hem bundan sonra yapacağımız düzenlemeleri, belki, tümünden maddelere geçtiğimizde, yine, ısrarla rica ediyorum, birtakım önergelerle iyileştirmek mümkündür. Bu önergeler, burada, sadece maddî ve özlük haklarıyla ilgili kalmamalı; yani "emekliye sevk ettiğime, ikramiyeyi şu kadardan şu kadara çıkardım, maaşına şu kadar daha fazla zam yaptım, emeklilik yaşı gelinceye kadar şu kadar daha fazla emekli maaşı alacak" şeklinde değil, 23 üncü maddenin düzeltilmesini -ki, öncelikle, kaldırılmasını- içerisine almayan önergeler sadra şifa olmayacaktır. Meselenin esasıyla ilgiliyiz. Mademki, emniyet camiası, terfi noktasında böyle bir temel kanuna kavuşuyor, onu huzursuz edecek, içine bir dinamit koymaya, hiçbirimiz haklı sebep bulamayız. Emniyet mensupları  rahat olmalı, çalışmaları sırasında başka hiçbir şey düşünmemeli ve sadece bir güvenlik gücü olarak halkımıza hizmet etmekten başka bir gayesi olmamalıdır.

Çabalarınızla, bu çalışmanın en güzel biçimde sonuçlanacağını ümit ediyor; emniyet camiasına başarılar diliyor; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arınç.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven ifade edecekler.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Aslında, Türkiye'de çok yüce bir görev ifa eden bir teşkilatın, dört gün sonra yeni bir kuruluş yıldönümünü; yani, 156 ncı kuruluş yıldönümünü kutlayacağız.

Osmanlıdan bu tarafa geçen dönem içerisinde çok değişik, çok ulvî ve çok yararlı görevler ifa eden bu kuruluşun, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti içinde de yaptığı değerli görevleri tek tek saymaya gerek yok; ama, bu görevleri ifa ederken şehit olan yüzlerce polis memurumuza, amirlerine; hatta, mahalle bekçilerimize, Cenabı Hak'tan rahmet diliyorum ve bütün emniyet teşkilatına da sabırlar diliyorum; çünkü, onbeş yıldan beri Türkiye'de devam eden terör içinde yüzlerce şehit vermiştir. Bu görev şehitleri, büyük maddî sıkıntılar ve sosyal dengesizlikler içerisinde olmalarına rağmen, görevlerini bihakkın ifa etmişlerdir.

Şimdi, durumlarının düzeltilmesi için mi bir tasarı önünüze geliyor; yoksa, çok masumane görünen bu tasarı içerisinde daha değişik birtakım işler mi var, bunlara dikkat etmek lazım. Ben, bunu hazırlayanların hüsnüniyetinden şüphe etmiyorum; ama, bu hazırlığın sonucunda ortaya çıkacak olan tablo, acaba polis teşkilatımızda bir huzursuzluk mu meydana getirecek? Herkesin düşüncesine göre bir hareket tarzı içerisinde olunduğunda, acaba gerçekten görev bilinci teşekkül etmiş olan çok değerli polis müdürlerimizin bir kısmı tasfiye mi edilecek?

Şimdi, daha önceden kanunen, hukuken mümkün olmayan bir düzenleme yapıldığı ifade ediliyor. Ne oluyor; bir yüksek değerlendirme kurulu ve bir başka kurulla beraber, iki kurulun hukukîleştirilmesinden söz ediliyor. Olabilir; ama, dikkat buyurulursa, emniyet teşkilatımızda, Genel Müdürlüğün altında -hatta, Genel Müdürümüz de dahil; çünkü, biliyorsunuz, artık, onlar, emniyet genel müdürlerimiz vali sınıfı içindeler- bulunan sınıflar, hepsi polis müdürüdür, 1 inci derece polis müdürüdür; yani, sizin, Emniyet Genel Müdür Muavinini alıp, bir başka görev vermeniz mümkün mü, değil mi; mümkün. Kararı verecek olan kurul, şu teşkilattaki -ki, biraz sonra arz etmeye çalışacağım yüksek değerlendirme kurulunu- kendi arkadaşları ve kendi sınıfları içerisinde olan insanlar hakkında karar verecek. Değerli arkadaşlarım, bu, evvela, çok aykırı bir durumdur ve bir huzursuzluk meydana getirir. Daha yukarı kademelerde bulunan insanlar, daha aşağı kademe hakkında bir karar ittihaz edebilirler, bir idarî tasarrufta bulunabilirler; ama, aynı derecede bulunan -yarın onun da o döneme geçebileceği bir durumda olan- bir insanın, kendi arkadaşları hakkında karar vermesi, bence huzursuzluk yaratır, uyumsuzluk yaratır. Olay bu.

Değerli arkadaşlar, bakınız, burada kimler olduğu sayılmış ve üstelik de "3 kez yüksek değerlendirme kurulu tarafından görüşülmesine rağmen bir üst rütbeye terfi edemeyen" hükmü, çok afakî demeyeyim; ama, anlaşılması güç bir hüküm. "Terfi edemeyen..." Niye acaba?..

"2 nci sınıf emniyet müdürleri, yüksek değerlendirme kurulunun önerisi ve İçişleri Bakanının onayıyla -resen demektir bu- emekliye sevk edilir" deniliyor. "Edilebilir" değil. Bir aşağıdaki fıkrada, 1 inci sınıf emniyet müdürleri için "kadro durumu ve diğer şartlara haiz olmak kaydıyla, yaş şartı aranmaksızın -yukarıda da var bu zaten- emekliye sevk edilebilir" deniliyor. Birisi "edilir" birisi "edilebilir..."

Değerli arkadaşlar, bir iş yapacaksak, bunu, her zaman, objektif kıstaslar içinde uygulaması mümkün olan bir şey olarak yapalım. Yani, bugün, Sayın Bakanın polislik mesleği içinden geldiği herkesin malumu. Ben de otuz sene polisle iç içe çalışmış, cumhuriyet savcılığı yapmış insanım. Yani, adliyenin sağ kolu polisse, sol kolu jandarmadır. Zaten, Polis Vazife ve Selahiyet Kanununa göre de, adlî işlemleri polisten aldığınız zaman, idarî işlemler olarak fazlaca bir iş kalmadığı da görülür. Bugün, polisin yaptığı işlerin büyük çoğunluğu adlî işlemlerdir; ama, yıllardan beri, her nedense, adlî kolluk, adlî polis kurulsun denildiği halde, herkes de bunu hükümet programlarına yaza çize, yaza çize bezgin hale gelmesine rağmen bu ne hikmetse ortaya çıkmaz ve adliye, cumhuriyet savcıları, ikinci şubeyle beraber bu işleri götürmeye çalışırlar.

Aslında, önünüze gelen şu tasarıda daha değişik hükümler olması, yani, adlî polisin, adlî kolluk görevi yapacak olan insanların, artık, ortaya çıkması, teşkilatlanması söz konusu olmalıydı. Türkiye'nin beklediği budur; Türkiye'nin beklediği, çok genç yaşta yeni bir emekli sınıfı üretmek değildir. Yeni bir emekli sınıfı ürettiğiniz zaman, o genç insanların -ki, maaş durumu ne olursa olsun- boşlukta olduğunu ve daha sonra da, işsiz bir ordu yaratıldığını hep beraber görüyoruz.

Bakınız, bir başka olay daha: Buradan bir Af Kanunu geçirdiniz... Çıktık, burada söyledik; görev ifa ederken, bazen hududu aşabilen polis memuru arkadaşlarımız, amir arkadaşlarımız vardır; eğer siz, bir af kanunu çıkarıyorsanız, bunun adil olmasını, eşit olmasını istiyorsanız, Türk Ceza Kanununun 240'ını da sokun dedik. Burada bunu söyledik; ama, siz buna uymadınız, geldiği gibi, noktasına kadar çıkardınız ve bu sayıya da epeyce mağdur olan polis memurumuz oldu; ama, Anayasa Mahkemesinden gelen haberlere göre, zaten, bir iptale müncer kılınacak gibi görünüyor. Hiç değilse, Yüce Meclisin unutkanlığına verelim artık. Yanlışlık içinde olan bu durum, Anayasa Mahkemesinde, herhalde, düzeltilebilecek gibi görünüyor. İşte, aslında, o gün, ben, isterdim ki, Emniyetin başında bulunan ve Emniyetin içinden geldiğini kabul ettiğimiz değerli Bakan arkadaşımız burada onu savunmalıydı. En azından, af kanunu tasarısının altına imza atarken bunu savunmalıydı, kendi mensuplarını savunmalıydı; olabileceğini belirtmeliydi. Siz, bir taraftan, birtakım korumalar getirdiğinizi ifade edeceksiniz; ama, korunması lazımgelen konuda da korumazsanız, o, zihinlerde tereddüt uyandırır.

Yine, telefon dinlemesi olayında, hatırlarsanız, Sayın Bakan burada epeyce şeyler söylemişti. Daha sonra basında çıktı; ama, daha gelmedi; gelmesini de temenni etmiyorum. Devamlı dinleme olayı... Siz, Avrupa insan hakları, siz, dünya standardını yakalamak istiyorsanız, bu tip birtakım tedbirlerle bir noktaya varamazsınız değerli arkadaşlar. O nedenle, önünüze gelecek kanun tasarılarının objektif, umumî, gayri şahsî nitelikte olması önem arz eder. Bugün, çıkarılan kanun -ki, çıkarılacağa benziyor- iyi yöneticinin elinde iyi sonuç verebilir. Peki, yarın değiştiği zaman "bu senden, bu benden" diye, çok genç elemanlarını polis teşkilatı kaybedebilir, çok genç emniyet müdürlerini kaybedebilir. Hepsi pırlanta gibi insanlardır, hepsinin de görev bilinci tam teşekkül etmiştir. Beraber çalıştığım insanlar olarak hepsine teşekkür borcum olduğunun bilinci içindeyim. Onun için, lütfen, şu kanun tasarısını bir kere daha Komisyon geri çeksin, güzel bir düzenleme getirsin. Süre doluyor; Anayasa Mahkemesine gitmiş de, kanun hükmünde kararnameler falan iptal görüyor da... Tamam, olabilir; ama, düzgün getirirseniz, dün çıktığı gibi, 3 kanun, 50 maddeye yakın şey 3 saatte çıkabilir. Kimse engellemek noktasında değildir; ama, düzeltme noktasındaki fikirlerimize, lütfen, biraz saygı gösterirseniz, hep beraber sonuç da almak mümkün olur.

Bakınız, yine, aynı kanunda bir eşitsizlik var; bir taraf tutma hali gibi bir olay var; yani, siz, (B) grubundan (A) grubuna geçecek amirlerin sayısını, o yıl itibariyle, emniyet amirliği rütbesine terfi edenlerin sayısının yüzde 10'unu geçemez gibi bir hüküm getiriyorsunuz. Siz, niye engelliyorsunuz çok değerli insanları? Bu, yüzde 10 olmaz da yüzde 15 olur, yüzde 20 olur. Sayısını bilemezsiniz ki... Kota uygulaması başladı ya her şeyde... Şeker Kanununda kota, öbüründe kota, onda da bilmem ne!.. Orada namütenahi verelim zihniyeti, bir bakıyorsunuz, burada tersine çalışıyor. Bu mekanizma tersine... Burada da asgarîye indirme... Halbuki, işte asıl yapacağınız, o evvelki gün çıkardığınız kanundaki kotaydı; onu, yüzde 10'dan yüzde 2'ye indirseydiniz, yani glikoz üretimini Avrupa standartlarına uygun hale getirseydiniz, dünyanın standartlarına uygun hale getirseydiniz daha uygun yapardınız. Şimdi, burada da tersi bir mekanizma var; kısıtlama var. Bu, eşitsizlik getirir değerli arkadaşlarım; çünkü, kanunların Anayasaya aykırılığı söz konusu olduğu zaman, evvela komisyonların Anayasaya aykırılıktan başlaması lazım. Orada ileri sürülen bir fikir varsa -hatta sürülmemiş olsa bile- kanun tasarısını hazırlayan insanlarımızın, değerli bürokratların, bunun, Anayasaya uygunluğunu düşünmeleri lazım; yani, bir kanun tasarısının, hükümet tasarısı olarak geçtikten sonra komisyonlara gelinceye kadar enine boyuna tartışılması lazım. Bu tartışılmadığı takdirde ne olur; işte, gider bir noktadan geri döner; çünkü, çıkan kanunların, dikkat buyurulursa, bir, yapılmasında noksanlık var; iki, eşitlik noksanlığı var, yani Anayasanın 10 uncu maddesinden kaynaklanan noksanlık var. O nedenle, bunlar yapılacaksa, daha düzgün halde yapılmalı, Anayasaya uygun olarak yapılmalı; yani, halisane temennim şudur ki, bazı iyileştirme yapılması durumu göz önüne getirildiğinde, bazı haksızlıklara da sebebiyet verilmesin ve bu haksızlığın sonucunda da bir iptal kararı alınmasın.

Bir başka olay daha var: Üç aylık yetki kanununun süresi bitti; yeniden geldi, herhalde, hükümet tasarısı olarak.

Değerli arkadaşlarım, peki, üç ayda, hükümet, aldığı bu yetki kanunu üzerinde ne yaptı? Ne yaptı?.. İdarî sözcüğü iptal gördü; tamam... Ne yaptı? Yani, memurların, ücretlilerin durumunda tek bir iyileştirme kanunu çıkardı mı? Peki, şimdi niye talep ediyor? Hani, bir işe başlanır, o iş bitmez; dersiniz ki, ben bu işe başladım; fakat, süre yetmedi; gelin, tamamlamak için bana bir süre daha verin. Canım, hiçbir şey yapmamışsınız ki üç ayda! Yapmayan, en ufak olumlu bir gelişme, memur için, polisin, diğer kesimin, hatta, hâkimi için, savcısı için, askeri için, ne derseniz deyin, tek olumlu bir gelişme sağlayamayan bu hükümet, bir tek kanun hükmünde kararname çıkaramayan bu hükümet, bu yetkiyi niye ister ki ve ne işe yarar ki? (DSP sıralarından "çok konuşuyorsun" sesi)

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Daha çok konuşacağım... Konuşacağım... Doğru; çünkü, siz konuşmuyorsunuz. Siz, gerçekleri dile getirmekten içtinap ettikçe, birileri...

M. ZEKİ SEZER (Ankara) - Size söylemedi...

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Ha, bana demediyse mesele yok. Hoş, bana da diyebilir canım... Tabiî, iktidarsınız, dersiniz! "Çok konuşmayın" dersiniz. Hatta, çok konuşmayan bir İçtüzüğü değiştirdiniz; sağ olun.. Değiştirdiniz...

Ben, şunu söylemek istiyorum: Dinlemek de bir sanattır, zanaat değildir değerli arkadaşlar; bir sanattır... Zaten, Türkiye'nin sıkıntısı, herhalde, birbirini dinlememekten kaynaklanıyor. Dinleyin, biz, bildiklerimizi, doğrularımızı söyleyelim; siz, kendi doğrularınızı çıkın söyleyin burada; korkmayın, çekinmeyin. Sizin de doğrularınız vardır, siz de doğrularınızı söyleyin; hiç değilse, barikai hakikat de olsun.

EROL AL (İstanbul) - Sürekli dinliyoruz... Bizden çok dinleyen bulamazsınız..

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Sayın  Al , gel, konuş burada; söz alıp da 1 dakikada bitirip inme! Gel, burada konuş; ben de senin değerli fikirlerini öğrenme fırsatını yakalamış olurum. Hiç değilse, belki, doğruları da beraber yakalamış oluruz.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, bugün 3 tane kanun tasarısı gelecek önünüze. Diğerlerinde de mümkün mertebe fikirlerimizi söylemeye çalışacağız; fakat, ben şunu söylüyorum: Burada, değiştirilmesi gereken hükümler var. Önergelerle bir nebze değiştirmeye çalışacağız. Burada önemli olan, bir hakkın teslimidir. Polisi kendi içinde uyumsuzluğa, huzursuzluğa itecek bir kanun tasarısı üzerinde çok dikkatli davranmanız lazım geldiğine inanıyorum. Onun için de, söz almak ihtiyacını hissediyorum; yoksa, aşağı yukarı 49 maddedir 3 kanun tasarısındaki madde sayısı; 5 dakika, 10 dakika, bilemediniz 1 saatte de çıkar gider; ama, beraberinde de birtakım hakları alır götürür. Benim arzım budur.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Şahıslar adına yapılan talepleri, önce, sırasıyla okuyorum: Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak, Niğde Milletvekili Sayın Mükerrem Levent.

İlk söz, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a ait.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, iki gündür, Mecliste, daha ziyade dün millî savunma kuvvetleriyle ilgili kanunları geçirmiştik, bugün de Emniyet Teşkilatıyla ilgili kanunları geçirmekteyiz, çalışıyoruz. Bunların hepimize hayırlı olmasını dilerim.

Sayın Başkan, burada, esasında, benim söyleyeceğim iki tane nokta var. Bu getirilen tasarının özü, emniyet kuvvetlerini, millî savunma kuvvetlerine paralel bir düzenlemeye getirmek gibi görünüyor. Plan ve Bütçe Komisyonunda da bunun üzerinde çok duruldu. Yani, hem bir taraftan Avrupa Birliğine girmek istiyoruz diyoruz, Avrupa Birliğine girerken sivil yönetimi esas alalım diyoruz; bir taraftan da, elimizden geldiği kadar, kurumlarımızı, böyle, kademe kademe, askerî yönetimlerin eğitim şekline, askerî düşünme şekline, askerî giyim şekline doğru bir yönlendirme yapıyoruz. Ben, bu ikisi arasında bir uyum göremediğimi belirtmek istiyorum. Her ne kadar, herkes, kendi eğitim sistemini beğenebilir... Genelkurmay Başkanımız da "eğer bizi çok beğeniyorsa, siviller de bizim eğitimimizi, çalışmamızı esas alsın" diyorlarsa da, ben şahsen, 21 inci Yüzyılda, artık, eğitimin de yaşam şartının da sivil olacağı kanaatinde olduğumdan dolayı, sivil eğitim tarzının, sivil yaşam tarzının, hem askeriyede hem de polis kuvvetlerimizde egemen olmasının daha doğru olacağı kanaatindeyim.

Şimdi, bu tasarıda getirilen en büyük şey; -öbürleri işin espri tarafı- yani, özü: 23 üncü maddede, siz, polis teşkilatına da -askerî teşkilatlarında- Yüksek Askerî Şura kararına benzer bir şekilde emeklilik getirmeyi  düşünüyorsunuz; işin Türkçesi, her şeyi, doğrusu bu. Şimdi, bunun adını da piramit koyuyorsunuz; bu piramide uymuyor diyorsunuz... Bekleme sürelerine gelip de, işte  "bir kısmı emekli olmamak için oralarda çok duruyorlar ve işi hantallaştırıyorlar" diyorsunuz. Her ne kadar gerekçenizde doğru gibi görünseniz de, Türkiye'de, bilhassa, son yıllarda yapılan uygulamaları gördüğümüz zaman, işin özü, şu kanun çıktığı zaman, son üç seneden beri, bilhassa 28 Şubattan beri artarak Millî Savunma Bakanlığında gördüğümüz, Türkçesi mütedeyyin, namazını kılan, hanımının başı örtülü olan, sülalesinde bu vatan için en çok şehit vermiş olan, anket yapılsa -bu vatanı herkes sever ama- hayatında bu vatandan hiç gitmeyi düşünmeyen, ölüm de bu vatanda dirim de bu vatanda diyen; en az yine en az -oranlar sizdedir; gelin, tersini ispat edin- suça iştirak etmiş olan insanların, bir yaşam tarzından dolayı, bir giyim tarzından dolayı, yanlış bir hareketten dolayı emekli edilmesinden, kıyıma uğramasından şüphe ediyoruz; bütün endişemiz de budur.

Şimdi, sizin burada yapacağınız bu terfi kuralı... Ben şahsen, açık ve net konuşuyorum, İçişleri Bakanının hayat boyu orada olacağını bilsem, bu tasarıya gözüm kapalı imza atarım; tamam, ben bundan eminim derim; ama, ben eminim ki, o İçişleri Bakanı, orada hayat boyu değil, belki bir ay bile kalamayacak; çünkü, bu hükümetin bir ay bile ömrü yok.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Gidecek, gidecek...

ASLAN POLAT (Devamla) - Bundan sonra yerine gelecek olanların kendisi gibi düşüneceğinden ben emin değilim ki...

Şimdi, bu getirilen tasarının bütün ruhu bu; yani, getirilmiş, bir jüri kurulmuş. O jüri, oyçokluğuyla, birtakım, sıralı -konuşmayı çok istemiyorum- birinci, ikinci, üçüncü sınıf emniyet müdürleri de, bu zamana kadar terfî edemedilerse, emekli olacaklar. Niye emekli olacaklar; çünkü, bakın, biz, bunu afakî konuşmuyoruz. Şu anda, Türkiye Cumhuriyetini alalım; bütün vilayetlerinde, herkeste büyük bir tepki var. Niye tepki var; o da gayet basit; çünkü, çok fazla bir işsizlik var ortada. Nedir istihdam? Devlet İstatistik Enstitüsü, daha bugün, yeni, bir saat evvel odalarımıza dağıttı; diyor ki, bu sene, yüzde 1,1 işsizlik olmuştur diyor. İşini kaybedenler... Geçen sene, üretimde çalışanlarda yüzde 1,1, çalışma saatlerinde yüzde 1,7 işsizlik oldu diyor. Yani, iş artmıyor, mevcut işlerimizi kaybediyoruz; ama, 2000 yılında. 2001 yılında, bu, 28 Şubattan sonra iyice fazlalaştı.

Şimdi, herkesin işsiz olduğu... İşsiz insanın da enflasyon oranı sonsuzdur, yüzde 100 falan değildir. Bir sayının sıfıra bölümü sonsuzdur; istersen 1'i sıfıra böl, istersen 100'ü sıfara böl, değişmez, o sonsuzdur. Bir insan işsizse, ücret alamıyorsa, onun için enflasyon sonsuzdur, onun bir sınırı yoktur. Şimdi, bu kadar problemin olduğu, en büyük esnafın bile sokağa çıktığı bir günde, Millî Güvenlik Kurulu toplanıyor, karar alıyor; irticayla mücadele, başörtüsüyle mücadele... Şimdi, bunu dedikten sonra, insanın şaşıracağı geliyor; yani, biz, aynı dünyada yaşamıyor muyuz, aynı toplumun nefesini almıyor muyuz dediğimiz bir dünyada, getireceğiniz bu kararla, yine, polis teşkilatında son yıllarda sayısız halde görmüş olduğumuz kıyımların, burada da yapılacağından büyük bir endişe duyuyorum. Yoksa, bu endişe olmasa, gerçekten, dediğiniz gibi, realite olacak; yok efendim, işte, komiser yardımcılığından gelenlere insan hakları dersi vereceğiz... Tabiî vermek zorundayız; insan hakları dersini ve çok büyük ruh, toplum psikolojisini vermek zorundayız. İşim yok diye dün Konya'da yola çıkan insanların üzerine, copunla tankınla, sen, üzerlerine su dökmeye kalkarsan, bu, yanlış bir eğitim tarzıdır. Bunun en güzel tarafı, askerin, polisin, son derece iyi bir eğitim görmesi, güçlü olması lazım; maddî ve manevî güçlü olması lazım, toplum psikolojisine hazırlıklı olması lazım. Bunun için de ne lazım; benim, polislerime de yaşayacağı normal bir ücreti vermem lazım.

Şimdi, siz geldiniz... Bakın, arkadaşlar, böyle şey değil... Siz geldiniz, bu senenin başında, şurada, Plan ve Bütçe Komisyonunda -o gün, Sayın Bakanıma da söyledim; ona sonsuz saygım vardır- büyük bir özveriyle, bu sene, enflasyon, TEFE'de yüzde 10, TÜFE'de yüzde 12 olacak, ücret artışımı ona göre yapacağım diyorsunuz. İşte, Devlet İstatistik Enstitüsünün raporları, bir saat evvel dağıtıldı, iki üç gün önce bütün gazeteler de yazdı; yüzde 10,1 TEFE'de artış oldu geçen ay. Yani, sizin bir yılda dediğiniz artış, bir ayda oluyor; 12 ayda olacak dediğiniz artış, 1 ayda oluyor! Şimdi, bu 1 aylık artışa göre, polise, memura, işçi emeklilerine maaş artışı verirseniz, bu insan yaşam şartlarında zorlanır. Bu insan yaşam şartlarında zorlanıyorsa, çoluk çocuğunun karşısında bir baba mahcup oluyorsa, işini kaybediyorsa, işsiz kalıyorsa... Yani sizin rakamlarınız, geçen sene yüzde 1,1 işçi sayısında, çalışma saatlerinde 1,7 azalma oldu, 2001 yılında bu iyice arttı diyorsa, bu işsiz kalan insanlar da, evine, çocuğuna karşı bir şey götüremezlikten sokağa çıkıyorsa, tabiî ki, buna polis teşkilatımızın çok iyi yanaşması için, onun, insan hakları eğitiminden de, psikolojik eğitimden de geçmesi, sürekli sınavdan geçmesi, bilgisini tazelemesi; öyle, okulu bitirdim diye orada kalmaması, çağın şartlarını anlaması çok doğaldır; bunlara itiraz etmiyoruz.

Yine, bir yerde, bir polis memurunun veya bir polis amirinin atalet olarak kalıp, nasıl olsa birinci sınıf devlet memuru oldum, beni 65 yaşına kadar emekli edemezler deyip de, kendisini yenilememesine de karşıyım; ama, bir de, Türkiye'nin yaşanan şartları var. Siz, Türkiye'nin yaşanan şartlarında, her gün, Millî Savunma Bakanlığımızdan, sırf hanımının başı örtülü, cuma namazını kılıyor, namaz kılıyor diye binlerce insanı emekli ederseniz... Bu emekli ettikleri bizim insanlarımız. Gelip, hepimiz, mahallemizde, evimizde, bizimle konuşan, birebir tanıdığımız insanları gördükten sonra, sizin getireceğiniz bu tasarıda Sayın Bakanım, siz ne kadar "ben oradayım" diyorsanız da, sizin orada durma garantiniz olmadığı için, bize bu yönde bir güven vermiyor.

İkinci olarak, yine, benim burada üzerinde çok durmak istediğim konulardan bir tanesi de şudur: Sizin şu yüzde 10 kota şartınız da bana biraz yanlış geliyor. Şimdi, bu kota yeni çıktı zaten. Şekerpancarında kota, polislerde, hukuk ve siyasal mezunlarının komiser olmalarında kota; hep bir kota... Zaten, kota uygulaması başladığı zaman, bir yerde haksızlık başlar; çünkü, normal seyrine müdahaledir burada.

Şimdi, imtihan yapacaksınız; imtihanda, farz edin ki, bir hukuk fakültesi ya da siyasal mezunu veya açıköğretim mezunu, ne olursa olsun, sizin akademi mezununuzdan çok daha başarılı, daha fazla muvaffak oluyorsa, siz, onun önünü niye kotayla kesiyorsunuz ki?! O zaman, polis enstitülerinizin, akademilerinizin eğitimini artırın. Demek ki, siz, orada bir hata yapıyorsunuz ki, meslekte ihtisas yapmak için yetiştirdiğiniz elemanlar düz eğitim alan, hatta açık eğitim alan bir insan kadar bile, imtihanda, kendi mevzuunda başarılı olamıyor. O zaman, siz, onların önünü açın. Yani, bunları, böyle kotayla, zorlamalarla kestiğiniz zaman, daima, bir yanlışlık ve bir haksızlık yapmış olursunuz diye düşünüyorum.

Emekliliklerde getirdiğiniz birsürü ücrete de baktığım zaman; bunlar, dün, burada çıkan Millî Savunma Bakanlığındaki emeklilik sayısından düşük oranlardadır. Madem ki, bunları birbirine eşitlemek istiyorsunuz, o zaman, ilk defa, ücrette eşitlemeden başlayın; yani, hemen, iki gün üst üste çıkardığınız kararlardan birisinde yüzde 100, birisinde yüzde 60'dan üst sınırı alacak olursanız, burada da bir itiraz meydana gelir. İşte, onun için, o zaman, gücünüzü hemen burada gösterin, demokratlığınızı burada gösterin; dün, Millî Savunmadaki emeklilik oranlarını nasıl yükselttiyseniz, burada da bunları yükseltin ve aynı paralelliğe getirin; yoksa, ikisi arasında daha şimdiden yanlış uygulamaya başlarsanız, bunun yanlış olacağını söylemek istiyorum.

Son olarak da Sayın Bakanım; bilhassa son zamanlarda çok kritik günlerden geçiyoruz. Can güvenliğimiz için son derece uyanık olmak hepimizin vazifesidir. Emniyet teşkilatının, herkese karşı, bilhassa bu gösterilere karşı, toplum psikolojisine uygun olarak hareket etmelerini -ama, işi de iyi takip etmeleri- provokatörlere yön vermemelerini, Türkiye'yi, artık, sükûnetin istenildiği bir dönemde kargaşa ortamına itmemelerini, çok özveriyle çalışmalarını... Bunun için, evvela, siz, burada, onların, ücret haklarını düzenleyecek bir önergeyle gelin, haklarını alın ki, onlarla çalışmada zorlanmayasınız diyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

İkinci söz, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak'a ait. Sayın Budak?.. Yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Eğer yoksa, ben söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Üçüncü sıradan sonra, eğer...

Niğde Milletvekili Sayın Mükerrem Levent burada mı? Yok.

O takdirde, buyurun efendim.

Şahsı adına Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; polis teşkilat kanunuyla ilgili olarak çıkarılan bir kanun hükmündeki kararname üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evvela, iki gün sonra, herhalde, polis teşkilatımızın kuruluşunun yıldönümünü kutluyoruz; bütün polislerimizin bu mutlu gününü candan tebrik ediyor, görevleri uğruna şehit olan polis kardeşlerimize Tanrıdan rahmet, ailelerine de başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, polis, gerçekten, toplumun en zor görevini yapan, canı pahasına, kanı pahasına toplumda can ve mal güvenliğini sağlayan bir meslek grubudur. Dolayısıyla, halkla bu kadar yakın ilişkisi olan bu kurumumuzun mensuplarının en iyi şekilde eğitilmesi, en iyi şekilde istihdam edilmesi, hayat şartlarını en iyi şekilde geçirmesi için gerekli olan ekonomik olanaklara kavuşması hepimizin dileğidir; ama, ne yazık ki, bu Sayın Bakan, kendisi polis kökenli olmasına rağmen, göreve geldiği günden beri polise hiçbir şey vermemiştir; sadece bir şey yapmıştır, kendisi polis olduğu için, polislikte bulunduğu zaman -kendisine göre- çatıştığı birtakım amirleri varsa onları pasif göreve getirmiştir, başarılı kişileri pasif göreve getirmiştir. Ben, bu nedenle, şunu diyorum: Bir defa, polisten İçişleri Bakanı olmaz -başka bakan olur, ama, İçişleri Bakanı olmaz; çünkü, geldiği zaman eskinin hesabını görüyor; başka mesleklerde bu olabilir- olsaydı, polise bir şey verirdi; hakikaten, polis teşkilatının başarılı olması, kamuya iyi hizmet etmesi yönünde adım atmış birçok insan kısa zamanda tasfiye edilmezdi. Bunun çok örneği vardır; ben, burada isim saymak da istemiyorum.

Bizim ilimizde, altı, yedi senedir yapımı devam eden, 250 tane polis lojmanı inşaatı var; inşaat başlamış, bir türlü bitirilmiyor. Buna harcanacak para ne kadardır; ya, 5 trilyondur ya 6 trilyondur; 5 trilyonun, 6 trilyonunun lafı olmaz. Tabiî, bu küçük yerlerde, özellikle doğu ve güneydoğuda çok zor şartlarda görev yapan polis arkadaşlarımızın bir kısmı lojman bulamadıkları için, ev bulamadıkları için ne yapıyorlar; çoluk çocuğunu götüremiyorlar; götüremedikleri için de sıkıntı oluyor. Ayrıca ilimiz, çok küçük bir il ve özel bir yatırım da yok. Türkiye'de kiraların en pahalı olduğu illerden biri de Tunceli; çünkü, burada özel inşaat da yok. Bunu, bu kürsüde birkaç defa dile getirdik "biz, bu lojmanları en kısa zamanda yapacağız" diye cevap verdiler; ama, bu hükümetin hangi bakanı, hangi gün doğru laf etti de biz de gördük!

Bizden çekinmiyorlarsa, bu kürsüden çekinsinler; hiç olmazsa, yapamayacakları, yerine getiremeyecekleri sözü söylemesinler. Bir gün, maymunun birinin eline şeftali vermişler, arkasına götürmüş. "Yahu niye öyle yaptın?" diye sormuşlar. "Vallahi, geçen gün bir maymun bir şeftali yuttu, çekirdeğini çıkaramadı; ben de, çekirdeğini çıkarır mıyım, çıkaramaz mıyım diye götürüp ölçtüm" demiş. Yani, bu hükümete ve bakanlarına özellikle tavsiye ediyorum; burada yerine getiremeyecekleri sözleri vermemeleri gerekir.

Değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanlığı önemli bir görevdir. Sayın Bakan, geçen gün, televizyona çıktı ve medya patronuyla bir röportaj yapıldı. Arkasından, medya patronu çıktı karşısına, o kadar ağır laflar söylenil ki; hatta, kendisini oraya getiren kişi de birkaç defa "patronumuzdan özür dileyin" dedi.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir bakanı bu duruma düşer mi?! Düşer mi?! Yani, bir bakan, doğru bildiği şeyi söyler, söylediği şeyin de arkasında durur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir devlettir. Bu büyüklük isimle olmaz; bu büyüklük, bu devleti yöneten kişilerin gösterdiği dirayetle mümkündür. Ondan sonra çıkacaksın "bizim patrondan özür dileyin de..." Yani, ben olsam, ben bakan olsam, o gazeteciyi de oradan kovarım, söylediğim sözün de arkasında dururum.

Değerli milletvekilleri, her yapılan fedakârlık, her katlanılan onur kırıcı bir davranış, maalesef, devletimizin ve kurumlarımızın itibarının azaltılmasıdır. Bu itibarla, herkes, bulunduğu makamın gerektirdiği önemi, niteliği ve kişiliği kavrayıp, ona göre değerlendirmesi lazımdır. Yoksa ki; yani, çıkıp da şunun bunun hatırını, gönlünü kırmadan övmek kolay. Birtakım operasyonlar yapıldı, daha önce de söyledim, Gaziantep'de, Kilis'te... Bir gün, bir vatandaş, bana "her gün, bize, Valiliğe, Altınbaş'ların araçlarını durdurmayın, şu şu TIR'larını geçirin diye fakslar geliyordu. Bir gün, komiserin birisi, yahu, hele bakalım, bu TIR'ın birini arayalım, ne var bunda dedi, daha TIR'ı durdurup, aramaya başladığı anda komiserlik görevinden alındı" dedi. Ondan sonra da, neymiş, şu operasyonu yapıyoruz, bu operasyonu yapıyoruz...  Bu operasyonlar geldi de, sonucu ne oldu; onu söyleyin. Geldi, parti teşkilatlarına dayandı, birilerine dayandı, ondan sonra kesildi.

ARİF SEZER (Adana) - Aslan gibi!..

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım.

KAMER GENÇ (Devamla) - Eğer, aslan gibiyse, sonucunu açıklayın. Size de herhalde dokundu, onun için burada hemen itiraz ediyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, herkesin şunu bilmesi lazım ki, bu kürsüye çıktığım zaman inanmanızı istiyorum ki, doğru bildiğim şeyleri söylemeye çalışıyorum. Bana intikal eden bilgiler yanlış olabilir; ama, doğru bildiğim şeyi söylemek benim için namus ve haysiyet meselesidir. Hiçbir zaman kimseye de iftira atmıyorum; ama, bugüne kadar bu kürsüde söylediğimiz bir şeye cevap verildi mi; verilmiyor; yani, sağır bir hükümet. Ben bu söylediklerimi üçüncü defadır getiriyorum buraya.  Sayın Bakan, geçen gün geldi, burada, olağanüstü halle ilgili konuştu; bir tek kelime söylenilmedi. Sizler, iktidar grubu olarak çıkıp demediniz ki yahu, olağanüstü hal bölgesinde yaşayan bu insanlar, aman bunları keselim, asalım; bunlar, Türkiye'de yaşamaya hak kazanmamışlardır... Bari bunu deseydiniz; yani, olağanüstü hal gibi, çok önemli hak ve özgürlükleri askıya alan ve insan yaşamını sıkıntıya sokan bir rejimi getiriyorsunuz, belirli bir bölgede uyguluyorsunuz; ama, gerekçe olarak bir tek kelime söylemiyorsunuz. Bunlar, bu makamları işgal eden insanların yapabileceği şeyler değil. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletiyse, bir Anayasa devletiyse, Anayasal bir sistem varsa, çıkıp da burada bunların konuşulması lazım.

Birtakım operasyonlar yapıldı; İzmir'deki hayalî ihracat gidip de nereye dayandı Sayın Bakan? Orada 25 milyon doları kim hayalî ihracattan aldı; arkasında kim var? Niye söylemiyorsunuz? Başka bir gün bunların isimlerini burada açıklayacağım. Söyleyin bunları... Efendim, bir yerlere geliyor, tabiî, kendi partisine veyahut da iktidara yakın bakanlara veya şeylere dayanıyor, oradan örtbas ediliyor. Bu memleket niye bu hale geldi; kimse görevini yapmadığı için bu hale geldi.

Değerli milletvekilleri, bu makamlar geçicidir. İnsanlar, bu makamlara geldiği zaman, ideolojilerini, maddî menfaatlarını, her şeyi bir tarafa bırakıp, memleketin geleceğini objektif kurallar içerisinde düzenlemelidirler. Bunları söylüyoruz; iktidarın bazı gruplarına mensup milletvekilleri bize söz atıyorlar; ama, bu sözlerimizin muhatabı olan bakanlar çıkıp burada bunun için bir kelime söylemiyorlar.

Aslında, ben, başka bir maddede konuşacaktım; yarın Antalya'da Doğru Yol Partisinin mitingi var, ona katılmak üzere, bugün, buradan ayrılıyorum, onun için bu saatte konuşmak zorunda kaldım. Tabiî, Sayın Genel Başkanımız, o mitingde de size gerekli şeyleri söyleyecektir.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Bir de el salla...

KAMER GENÇ (Devamla) - Biz, halka el sallarız, size niye sallayalım! Siz, her şeyi örtbas ediyorsunuz, her şeyin peşinde de siz varsınız.

Onun için, burada, bu konuları, çok daha ayrıntılı dile getirmek isti-yordum.

Polis teşkilatı, Sayın Bakan zamanında, gerçekten, en mağdur teşkilat haline gelmiştir. Bugün, polisler, kamu görevlileri içerisinde -öğretmenler gibi- çok mağdur, kendi ailesini geçindiremeyecek kadar büyük sefalet içerisindedirler. Bu Bakan, eğer, polis kökenli bir bakan olmasaydı, başka bir bakan olsaydı, ben inanıyorum ki, polis teşkilatı, şimdi çok daha iyi bir ekonomik güce kavuşmuştu.

Hükümete, personelin durumunu düzeltmek için kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini verdik; ama, maalesef, beceriksiz, kalitesiz, ne yaptığını bilmeyen bir hükümet, bu kanunları getiriyor, Mecliste saatlerce tartıştırıyor, alıyor yetkiyi, hiçbir şey yapmıyor... Böyle bir hükümet dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş, Uganda'da bile yok, vallahi yok, billahi yok. Yani, o zaman, biz, bu kürsüden niye bu kadar konuşuyoruz!.. Yetki veriyoruz, alıyor yetkiyi, ondan sonra bir şey yapmıyor. Böyle şey olmaz.

Sayın Başkan, ben, bir cümle söyleyip sözlerime son vereceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Genç, 1 dakika süre vereceğim; yalnız, tasarıyla bağlı konuşursanız, daha istifade ederiz efendim.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Reklamlara girdik artık!..

KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, polis teşkilatıyla ilgili bir konuda konuşuyoruz. Elbette ki, tümü üzerinde konuşurken, hem polis teşkilatımızın içinde bulunduğu -statüsünün olduğu- bozuklukları ve hem de genel politika konusunda bazı şeyler söylememiz lazım. Bu, genel bir ilke.

Ben, sözlerimi bitirirken, tekrar, bu zor şartlarda, bu dar ekonomik koşullarda görevini çok özveriyle yapan polis kardeşlerime saygılarımı sunuyorum ve kendilerinden şunu da rica ediyorum: Hiçbir zaman, hiçbir iktidarın, şunun bunun emrine göre hareket etmesinler, onlar, hakikaten, çok onurlu bir görev yapıyorlar; bu onurlu görev, elbette ki, onların hakkını takdir edecek iktidarlar zamanında en iyi şekilde ödüllendirilecektir. Bu hükümet, zaten, her şeyiyle bitmiştir.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Antalya'daki mitinge çağır arkadaşları!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Önce sorularımızı soralım; ondan sonra, oylama sırasında talebinizi tekrarlayın yalnız.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Siz de bize bakın o zaman.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 5 sayın milletvekilimiz, görüşmekte olduğumuz tasarıyla ilgili olarak Sayın Bakana soru sormayı arzu etmişlerdir. Hatırlatmak istiyorum, soru-cevap süresi 10 dakikadır. Onun için, lütfen, sorularımızı kısa, net ve anlaşılabilir şekilde ve mütalaa eklemeden soralım.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, Sayın Bakan benim sorularıma cevap verebilir; ama, ben, şimdi çıkmak zorundayım...

BAŞKAN - İlk söz, Sayın Osman Aslan'a ait.

Buyurun Sayın Osman Aslan.

OSMAN ASLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın İçişleri Bakanımızdan, aşağıdaki sorularıma cevap vermelerini arz ederim.

Soru 1: Bugünkü tarih itibariyle, 1 inci ve 2 nci sınıf emniyet müdürlerinin sayısı nedir? Sayın Bakanımız, göreve gelmeden önceki sayı ile göreve geldikten sonraki sayıyı da bildirirlerse çok memnun olurum.

Soru 2: Emekliye sevk edilecek emniyet müdürleri hakkında görüş bildirecek Yüksek Değerlendirme Kurulu, bu görüşünü, hangi ölçü ve kriterleri esas alarak bildirecektir?

Soru 3: Sayın Bakanım, şu an görüşülmekte olan Emniyet Teşkilatı Kanunu Tasarısıyla getirilmesi düşünülen düzenlemelerin hukukî açıdan Anayasaya aykırı olup olmadığı konusunda düşünceleriniz nedir?

Soru 4: Emniyet çatısı altında bulunup, yıllardır beraber hizmet veren görevliler arasında (A) ve (B) sınıfı ayırımı kaldırılarak bir eşitlik getirilmesi açısından, tasarıda bir değişiklik düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslan.

Sayın Sacit Günbey, buyurun.

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakandan, aşağıdaki soruları cevaplandırmasını arz ederim.

Sayın Bakanım, Batılı demokratik ülkelerde, sivil toplum örgütleri, halk, zaman zaman tepkilerini ortaya koymak için yürüyüşler yaparlar, gösteriler yaparlar; güvenlik görevlileri de, onlara zarar vermeden durdurmaya çalışırlar veya gerekli önlemleri, tedbirleri alırlar. Şimdi, daha önce, Türkiye'de, televizyonlarda görüyorduk; sivil toplum örgütlerinin yapmış olduğu gösterilere, maalesef, polisimiz çok şiddetli tepki veriyor. Bugünlerde de, tabiî olarak, esnafımızın ve bazı kuruluşların, hayat pahalılığını, krizi gündeme getirmek için birtakım gösteriler yaparken, hükümetin de, bundan yararlanması gerekirken, bunlar için tedbir alması gerekirken, zaman zaman, polisimizin, çok ciddî manada, göstericilere cop kullandığını, şiddet kullandığını görüyoruz. Bunlar hakkında bilginiz var mıdır? Bu konuyla ilgili, bu gösterilere daha yumuşak davranılmasıyla ilgili bir talimatınız var mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum.

İkincisi, görüşülmekte olan bu tasarı, Bakanlığınız bürokratları tarafından mı hazırlanmıştır? Kimin tarafından -isim vermeniz şart değil de- hangi mahfillerden gelmiştir? Bakanlığınız bürokratları tarafından mı veya başka yerlerden mi gelmiştir? Onu öğrenmek istiyorum.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Uzunkaya, buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakandan aşağıdaki suallerimin cevabını arz ediyorum.

Evvela, dün ve bugün çıkarılmakta olan, çıkarılan yasaların, son ekonomik krize -hükümetin bir üyesi olarak- katkısı ne olacaktır?

Sokak yangın haline dönüşmüş. Belki, bugün, emniyet güçlerimizin büyük bir kısmı, insanları koşturmakla, olumsuzlukları önlemek gayretiyle meşgul; ama, bir taraftan da, bugün, çıkacak bu yasadan, kendilerinin tedirgin olacağı, rahatsız olacağı endişesini de ekstra taşıyorlar. Bunun katkısı ne olacaktır?

Az önce soruldu, ben bir değişik varyantını arz etmek istiyorum: "1 inci ve 2 nci sınıf emniyet müdürleri 500 ve 800'e düşürülecek" deniliyor. Her ikisinde şu anda sayılar nedir? Kıyım veyahut da tasfiye veya emekli olmayı bekleyen, bu piyangoyu bekleyen müdürlerin sayısı ne kadardır? Bu konuda bir açıklama yaparlar mı?

Bir diğer konu: Yüksek Değerlendirme Kurulunun kararları, hukukun cari olduğu ülkelerde, mutlaka, yargıya açık olmalı. Mağdurları veya ilgilileri yargıya başvurabilecekler midir? Bunların yargıya başvurmalarını engelleyen bir hukukî prosedür var mı?

Bir diğer madde de "liyakat" kavramı kullanılıyor. Liyakati neye göre ölçecekler? Hakikaten, polis performansı mı beklenecek burada?

Yine, buradaki terfi sisteminde, daha önce hakları müktesep olanlar, yani, uzun müddet, bir önceki komiser muavinliğinde veya başkomiserlikte bekleyenlerin hakları bir sonraki kademede değerlendirilecek midir, bir mağduriyet söz konusu mudur?

"Polis memurlarımız, spor dernekleri hariç hiçbir derneğe üye olamazlar" deniliyor. Bugün, birçok polis vakfı var bildiğim kadarıyla. Değişik birkısım derneklere üye olma şanslarını tamamen kaybetmişler midir? Bu dernekler veya vakıflar lağvedilmek durumuyla karşı karşıya mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Erbaş, buyurun.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanımdan şu soruları öğrenmek istiyorum.

Öncelikle, polisimizin 156 ncı Kuruluş Yıldönümünü kutlayarak sözlerime başlıyorum.

Daha önce arkadaşımız sordu; toplumsal olayların bastırılmasında tabiî, sertlik gösterileri hoş karşılanmamaktadır. Dün, Okmeydanı'ndaki esnaf yürüyüşünü bastırmak için Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürünün sergilediği tutumu takdirle karşılıyoruz. Bu konuda bir genelge gönderirler mi? Yani, olayların yatıştırılması açısından, çok güzel bir şekilde bağlandı; bunu, takdirle karşılıyoruz. Bu konuda, örnek olması açısından, bir genelge yayınlamayı düşünürler mi?

İkincisi, polislerimiz, hakikaten, zor şartlarda görevlerini sürdürüyorlar. Lojmanları henüz bitmemiştir. Van'daki polis lojmanlarını ne zaman bitirmeyi düşünüyorsunuz?

Arz ediyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Levent, buyurun efendim.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanımıza şu soruyu yöneltmek istiyorum: Türkiye'de kamu lojmanlarının satışı gündemde. Bu kamu lojmanlarının yüzde 10'u polislerimize verilerek, ileride özelleştirme yapılmasını... Şu anda, polisimizin yüzde 65'i tek maaşla geçinmektedir. Canımızı emanet ettiğimiz bu insanlara sosyal iyileştirmeyi önce bu şekilde planlayabiliriz.

İkincisi, Antalya'daki polislerimizin çoğunun eşi öğretmen. Bu eşlerin çoğunun tayini, eşinin olduğu yerin yakınına yapılmaktadır. Polis eşleri 90 kilometre uzaklıktaki bir yere tayin edilirse, ne polisten verim alırsınız ne de öğretmenden.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Ayaydın, buyurun efendim.

AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.

Türk polis teşkilatı çok güç şartlar altında çalışmaktadır. Bu güç koşullara rağmen, malî ve özlük hakları açısından yeterli düzeyde olmadıkları bilinmektedir. Bu nedenle, polislerin malî durum ve özlük hakları açısından iyileştirme konusunda çabalarınızın olduğunu biliyorum. Gerçekten, polis, malî açıdan çok güç durumdadır. Acaba, yetki yasası çerçevesinde, polislerimizin malî konularda bir iyileştirmeye tabi tutulmalarını düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Çabuk, buyurun efendim.

İHSAN ÇABUK (Ordu) - Sayın Başkan, benim soracağım soruyu Sayın Ayaydın sormuş oldu; teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Gülle.

AKİF GÜLLE (Amasya) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, ben de, Sayın Bakanımıza, benden önce soru soran arkadaşımızın sorusunu teyiden sormak istiyorum.

Sayın Bakanım, şu ana kadar, emniyet mensuplarının özlük haklarının düzeltilmesiyle ilgili çok şey konuşuldu; ama, maalesef, şu an itibariyle, ciddî hiçbir adım da atılmadı.

Polis Gününün arifesinde, bugün itibariyle, emniyet mensuplarımıza, özlük haklarının mutlaka düzeltilebileceği konusunda verebileceğiniz bir müjdeniz var mı; öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Son söz, Sayın Mustafa Gül'ün.

Buyurun efendim.

MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Efendim, teşekkür ederim.

Ben de, Sayın Bakanımdan, bir hususun açıklanmasını istirham ediyorum.

Şehit edilen polis yakınlarına ödenen ücretlerde ciddî manada bir dengesizlik var. Bu dengesizliğin giderilmesi konusunda nasıl bir çalışma yapılıyor? Bu, önümüzdeki günlerde gündeme gelecek midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakanım.

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle sorulara cevap veriyorum.

1 inci ve 2 nci sınıf emniyet müdürleri sayısı, şu an itibariyle, 1 inci sınıf 656, 2 nci sınıf 703. Getirilmekte olan yasa çerçevesinde, 1 inci sınıfta 156 kişilik bir fark olmaktadır.

Yıllardan beri uygulanmakta olan personel rejimi içerisinde, kadrolarda piramit tersine dönmüştür. Emniyet teşkilatı, bir disiplin mesleği olduğu için, getirilmek istenilen konu, aşağıdan gelecek olan nitelikli insanların terfilerinin önünün açılması noktasındadır.

Emekliye sevk işlemleri de, belli bir piramit düzeldikten sonra zaten o sayısal niteliğe erişmeyeceği için, özellikle de bugün bakıldığında, 2 nci sınıf emniyet müdürü 703 olduğu için, 800'e doldurulması gerekmektedir; yani, aşağıdan yukarıya dolacak olan insanların önünün açılması noktasındadır.

Bu yasa tasarısı hazırlanırken, komisyonlarda çok tartışılmış ve Anayasaya aykırı olmadığı dikkatlere getirilmişti.

Son günlerde, özellikle esnafın, birtakım sıkıntılardan dolayı, değişik şehirlerde yapılan yürüyüşlerinde, emniyet teşkilatı son derece dikkatli ve yasaların kendisine vermiş olduğu yetki çerçevesinde hareket etmektedir ve mümkün olduğu kadar da, yasaların dışına çıkmaması noktasında, yürüyüşe katılan insanları da, yasal çerçeveye sokması noktasında ikaz etmektedir.

Tasarı, tamamen İçişleri Bakanlığının kendi inisiyatifiyle hazırlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, şu bilinsin ki, tasarılar bakanlıkların kendi inisiyatifinde hazırlanırken, ülkenin dinamik güçlerinden de bilim adamlarından da istifade edilmektedir. Yani, sadece, bu yasa, bürokratların hazırladığı bir yasa değildir. Yasa hazırlanırken, yasayı hazırlayan teknik düzeydeki uzman ve bilim adamları da, bu yasayı hazırlayarak, Bakanlar Kuruluna, oradan da komisyonlara gelip, komisyonlarda da uzun çalışmalar yapılmaktadır. Onu da dikkatlerinize getirmek istiyorum.

Yüksek Değerlendirme Kurulu, zaten uygulamada var olan bir konudur. Yani, yönetmelikte var olan bu kurulu yasal çerçeveye getiriyoruz. Bugünkü uygulamalarda zaten bu uygulanmaktadır.

Liyakat esasının öne getirilmesinin nedeni, uygulamada kalitenin öne çıkarılmasıdır, niteliğin öne çıkarılmasıdır; çünkü, hizmetin halka en iyi şekilde yansıyabilmesi için de, nitelikli insan yetiştirilmesi kaçınılmazdır. Bundan sonra gelecek yasalarda da, polis teşkilatı, yasal olarak, yüksekokul ve üniversite statüsüne sizlerin iradesiyle geleceği için de, yıllar içerisinde nitelik öne çıkacak ve böylece de hizmette bir rekabet ve yarışma öne çıkacaktır. Yani, bugün içerisinde bulunduğumuz hizmet anlayışı içerisinde baktığımızda, halkımız, kendi güvenlik güçlerinden en üst seviyede hizmet beklemektedir. Bunun yapılabilmesi için de güvenlik güçlerinin en iyi şekilde eğitilmesi ve eğitilen, hizmet veren insanların da önünün açılması gerekmektedir. Bundan amaçlanan maksat, kadro, tayin ve terfi yasasıyla, çalışan insanların önünün açılması, terfi etmesi ve hizmette liyakatin öne çıkarılmasıdır.

Lojman konusunda büyük sıkıntılar vardır; ancak, bütçe ödeneği açısından bakıldığında, fazla ödenek konulmadığı için, yıllar içerisinde atılmış olan temeller süratle bitirilmemektedir. Tunceli'de altı yıldır devam eden çalışmaya bakıldığında, bu yıl 55 daire bitirilmiş ve içine yerleşilmiştir. Bu yıl da, 88 dairenin bitirilmesi noktasında çalışmalar devam etmektedir ve böylece, süresi içerisinde de bu binalar bitirilecektir.

Van'la ilgili konuda da sıkıntılar vardır. Ödenek eksikliği olduğu için, o sıkıntımız devam etmektedir.

Polislerin tayinleri noktasında da yönetmelik hazırlanmış, yıllardan beri, güneydoğu ve değişik iller şeklinde uygulanan sistem, 3 bölge şekline ayrılmak suretiyle, bütün nitelikli insanların ülkenin her noktasına gönderilmesi ve belirli sürelerde oralarda hizmet etmesini sağlamak üzere de düzenlemeler yapılmıştır ve böylece, artık, şark görevi-garp görevi diye bir şey olmayacak, 3 bölgeye, her düzeydeki polis teşkilatı gidecektir. Zaten, üniversite ve yüksekokul olurken de, tamamen ihtisaslaşan bir yapı gelecek ve böylece, ihtisaslaşan bir yapıda, her konuda halka en iyi hizmet getirilecek diye, o şekilde hazırlanmıştır.

Polis tayinleri eş durumlarına göre yapılırken birtakım sıkıntılar vardır; çünkü, eşlerinin öğretmen olmasından ve diğer kamu kurumlarında çalışmalarından dolayı sıkıntılar vardır. Onun için, bu tayin, terfi ve kadro yasasında, bu sıkıntıları ortadan kaldıran sistem de getirilmiştir.

Özlük hakları konusu, bizim göreve geldiğimiz günden beri hep gündeme getirilmiştir; çünkü, geçtiğimiz hükümetler döneminde diğer kurumların özlük hakları iyileştirilirken polis teşkilatının özlük haklarında iyileştirme olmadığından dolayı, özellikle emekliliğe sevk edilirken, çıplak maaş aldığından, arada uçurum denilecek kadar büyük fark olmaktadır. Onun için, teşkilat mensupları emekli olmak istememektedirler; ama, yetki yasası çerçevesinde hazırlanmakta olan çalışma içerisinde, o adaletsizlik de ortadan kalkacaktır.

Özellikle, şehit polislerimizin, gerek özlük hakları ve gerekse evlatlarının okul düzenleri, okuyabilmeleri noktasında, gerek lise düzeyinde ve gerekse üniversite düzeyinde, lise ve üniversitelere imtihansız girmeleri ve okullarını bitirene kadar masraflarının devlet tarafından karşılanması noktasında da çalışmalar yürütülmektedir. Önümüzdeki günlerde, Yüce Meclise gelecek olan emeklilerle ilgili yasa tasarısı çerçevesinde de, önergeyle, o konu, dikkatlerinize getirilecektir.

Diğer birkaç konuda sorular var; onları da yazılı olarak arkadaşlarımıza arz edeceğim.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN - Sayın Bakanımıza teşekkür ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Anlaşılmıştır; karar yetersayısını arayacağız.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

1 inci maddeyi okutuyorum:

EMNİYET TEŞKİLÂTI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜ

HAKKINDA KANUN TASARISI

   MADDE 1. - 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilâtı Kanununun değişik 55 inci maddesi, madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

   "Terfi ve atama

  Madde 55. - Polis amirleri, rütbe sırası ile Komiser Yardımcısı, Komiser, Başkomiser, Emniyet Amiri, 4 üncü Sınıf Emniyet Müdürü, 3 üncü Sınıf Emniyet Müdürü, 2 nci Sınıf Emniyet Müdürü, 1 inci Sınıf Emniyet Müdürü ve Sınıf Üstü Emniyet Müdürüdür.

  Bu rütbelere terfiler, bu maddede öngörülen sınav ve eğitim şartı saklı kalmak üzere, kıdem ve liyakata göre yapılır.

  Kıdem sırasının tespitinde, bulunulan rütbeye terfi tarihi esas alınır. Aynı tarihte terfi edenlerden sicil notu yüksek, sicil notlarının eşitliği halinde ödül ve takdirnamesi fazla, ödül ve takdirnamelerin sayıca eşitliği halinde ise sicil numarası daha küçük olanlar diğerlerine göre kıdemli sayılırlar.

  Kıdem sırası, Emniyet Genel Müdürlüğünce her yıl mart ayında topluca Teşkilata duyurulur.

  Terfiler ve atamalar, kanunî zorunluluk halleri dışında her yıl haziran ayında topluca yapılır.

  Üst rütbeye yükselmek için, kıdem şartlarını yerine getirmiş Komiser Yardımcısı, Komiser ve başkomiserlerin liyakat koşullarını belirlemek, üst rütbedeki boş kadro miktarına göre sıralayarak terfilerini önermek üzere Genel Müdürlük Merkez Değerlendirme Kurulu oluşturulur. Bu Kurul, Emniyet Genel Müdürlüğü personel işlerinden sorumlu Genel Müdür Yardımcısının başkanlığında, Araştırma Planlama ve Koordinasyon Dairesi Başkanı, Personel Dairesi Başkanı, 1 inci Hukuk Müşaviri ve Genel Müdürün uygun göreceği iki Daire Başkanı ile Teftiş Kurulu başkan yardımcılarının birinden teşekkül eder.

  Üst rütbeye yükselmek için, kıdem şartlarını yerine getirmiş emniyet amirleri ile 4 üncü, 3 üncü ve 2 nci Sınıf Emniyet Müdürlerinin liyakat koşullarını belirlemek, üst rütbedeki boş kadro miktarına göre sıralayarak terfilerini ve ikinci meslek derecesindeki görev unvanlarına ataması yapılacak personeli değerlendirmek ve öneride bulunmak üzere Genel Müdürlük Yüksek Değerlendirme Kurulu oluşturulur. Bu Kurul, Emniyet Genel Müdürünün başkanlığında, genel müdür yardımcıları, Teftiş Kurulu Başkanı, Polis Akademisi Başkanı ve Emniyet Müdürü APK uzmanlarınca seçilecek birinci meslek derecesindeki üç emniyet müdürü APK uzmanından teşekkül eder.

Kurullar her yıl mayıs ayı başında toplanır ve kararlar oy çokluğu ile alınır.

Rütbelerde belirlenen zorunlu bekleme süreleri sonunda, bir üst rütbeye terfi edebilmek için üst rütbede boş kadro bulunması ve bekleme süresi içindeki yıl sayısı kadar olumlu sicil alınmış olması şarttır. Ancak, Başkomiserlikten Emniyet Amirliğine ve 3 üncü Sınıf Emniyet Müdürlüğünden 2 nci Sınıf Emniyet Müdürlüğüne terfi edebilmek için ayrıca, çıkarılacak yönetmeliğe uygun olarak yapılacak yazılı sınavda başarılı olmak ve Polis Akademisi Başkanlığınca düzenlenecek yöneticilikle ilgili hizmet içi eğitimi başarı ile tamamlamak şarttır.

  Polis amirlerinden Polis Akademisi mezunları, Polis Akademisi mezunu sayılanlar ile Emniyet Genel Müdürlüğüne eleman yetiştirmek üzere Polis Akademisi bünyesinde en az dört yıllık fakülte ve yüksek okullarından mezun olanlar (A), komiser yardımcılığı kursunu başarıyla bitirmiş olanlar (B) grubunu oluşturur.

  İhtiyaç halinde meslekte fiilen altı yılını dolduran, 37 yaşından gün almamış olan ve yönetmelikte belirtilen diğer nitelikleri taşıyan polis memurlarından, yönetmelik hükümlerine göre açılacak komiser yardımcılığı sınavını kazanıp dokuz aydan az olmamak üzere eğitim kursunu başarıyla bitirenler komiser yardımcılığı rütbesine atanır.

Rütbelerde ve meslek derecelerinde zorunlu en az bekleme süreleri aşağıda gösterilmiştir.

 

                                              Meslek                                      En Az Bekleme Süreleri

                                                                 

 Rütbeler                                         Dereceleri                                                           (A)                                                           (B)

 Komiser Yardımcısı             9                                                             4                                                              6

 Komiser        8                                                             4                                                              6

 Başkomiser   7                                                             3                           Yaş Haddi

 Emniyet Amiri                     6                                                             4

 4 üncü Sınıf Emniyet Müdürü     5                                                           3

 3 üncü Sınıf Emniyet Müdürü     4                                3

 2 nci Sınıf Emniyet Müdürü        3                                                            3

 1 inci Sınıf Emniyet Müdürü       2                                                            3

 1 inci Sınıf Emniyet Müdürü       1                       Yaş Haddi

 Sınıf Üstü Emniyet Müdürü     Derece üstü                          Yaş Haddi

Polis amirlerinin bir üst rütbeye terfiinde, bu rütbedeki fiili çalışma süresi esas alınır.

Mevzuat hükümlerine göre kazanılmış hak aylığında değerlendirilmesi yapılan her türlü uzmanlık, master, doktora ve avukatlık stajı rütbe kıdeminde değerlendirilmez. Ancak, polis amiri olduktan sonra yapılan askerlik hizmeti, yurt dışı misyon koruma, yurt dışı kurs ve diğer görevler sebebi ile geçirilen süreler ile tedavi ve istirahat süreleri rütbe terfiinde değerlendirilir.

   Taksirli suçlar hariç paraya çevrilse veya tecil edilse dahi alınan hapis cezaları, aylıksız izinde geçen süreler, uzun ve kısa süreli durdurma cezaları ile meslekten ve memuriyetten men cezaları, ceza süreleri kadar rütbe terfiini geri bıraktırır. Her olumsuz sicil, rütbe terfiini bir yıl geciktirir.

(B) grubu polis amirlerinden en az dört yıllık yüksek öğretim kurumunu bitirenlerin(A) grubuna geçmeleri aşağıdaki şartlara bağlıdır :

   a) Başkomiserlik rütbesinde (A) grubu polis amirleri için öngörülen en az bekleme süresi kadar çalışmış olmak,

   b) Başkomiser rütbesinden Emniyet Amiri rütbesine terfide bu grup için ayrı yapılacak yazılı sınavda ve meslek içi yöneticilik eğitiminde başarılı olmak,

   c) Değerlendirme Kurulu kararıyla Emniyet Amiri rütbesine terfi etmiş olmak.

   (B) grubundan (A) grubuna geçecek olan amirlerin sayısı, o yıl itibarıyla (A) grubundan Emniyet Amirliği rütbesine terfi edenlerin sayısının % 10'unu geçemez.

   Bu şekilde terfi edeceklerin sıralamasında sınav notu esas alınır.

   Rütbe terfileri ve sınavlar ile meslek içi yöneticilik eğitim kursları, eğitim tarih ve süreleri ile değerlendirme kurullarının çalışmalarına ilişkin esas ve usuller bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç ay içerisinde çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Hüseyin Arı'ya ait.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARI (Konya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; söz konusu kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu vesileyle, polis teşkilatımızın 156 ncı Kuruluş Yıldönümü nedeniyle Polis Haftasını kutluyor, yirmidört saat görev başında olan cefakâr, vefakâr polislerimize bu görevlerinde başarılar diliyorum. Ayrıca, bu süre zarfında halkımızın mal ve can güvenliğini sağlamakla görevliyken, görevi başında şehit olan polislerimize Allah'tan rahmet diliyor, ailelerine sabırlar niyaz ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben, dün Konya'daydım; Sayın Bakanım, gerçi, olayları mahallî televizyondan gördüm... Bugün hepimiz, cumhuriyet tarihinin en büyük krizi içerisindeyiz. Maalesef, bu krize de mensubu olduğunuz hükümetin, iki yıldır süren kötü idaresi sonucunda geldik; ama, bu krizi elbirliğiyle atlatmak zorundayız. Şu anda gemi karaya oturmuş vaziyette, yol bitmiş, kamyon devrilmiş... Bu konuda 65 milyon insanımıza, başta, tabiî ki, Yüce Meclisimize, hükümete, ayrıca, tüm kamu görevlilerine başta olmak üzere, sivil toplum kuruluşlarına en büyük görevler düşmektedir. Esnafımız cumhuriyet tarihinde ilk defa sokaklara dökülmüştür; ki, Konya esnafı en sabırlı esnaftır, onun bile sabrı taşmış, âdeta, cinnet getirmektedir. İşsiz kalınmakta, kepenkler kapatılmakta, müşteri yok, parasızlık, dolayısıyla, açlığa doğru bir itilme...

Sayın Bakanım, bu konuda, tabiî, polisimiz en zor görev şartları altında bulunmaktadır. Tabiî, keşke esnafımız, bu tavrını bu hükümetin iki yıl önceden itibaren yaptığı yanlışlar üzerine, ikazını bir yıl önce, iki yıl önce yapsaydı; ama, maalesef esnafımız da başsız; örgütleri, bugün görev başında değil, dün de görev başında değildi. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu, en büyük konfederasyon, ne demokratik tavrını koydu bugüne kadar ne de esnafımızın hak ve hukukunu korudu. Dün yoktu esnafın başında, bugün de yoklar. Onun için, bu hareketler esnafımızın kendi inisiyatifiyle -artık patlama noktasına gelmişler, bıçak kemiğe dayandı tabiriyle- ve kendiliklerinden oluşan gruplar tabiî, sokakları dolduruyor. Bu durumda polisimizin ne yapması lazım? Polisimiz, bir kere, esnafa karşı veya vatandaşa karşı, onun can ve mal güvenliğini korumakla görevli zaten...

Sayın Bakanım, sizden istirhamım; bir kere, bu toplum olaylarına bu konulardan anlayan, deneyimli, vatandaşı tedirgin etmeyecek şekilde amirler vermeniz gerekir. Sakın ola ki, masa başından emir verilmesin; emir verecek amir, olayı görsün ve deneyimli olsun. Hatta, ben diyorum ki, copu bir müddet kaldıralım; şeffaf korumalarla polisimiz kendini korusun ve polis amiri ile -tabiî, ben burada esnaf odalarını da göreve davet ediyorum- o mahaldeki esnaf odalarının başkanları muhatap olsunlar. Tabiî, ben burada o odaları da göreve davet ediyorum artık.

İnşallah, bu konudaki tutum ve davranışlar bundan sonra bu şekilde olacak. Millet olarak, siyasetçi olarak, hepimizin bütün arzusu budur. Bu konuda sizden istirham ediyorum. Halk ile polisi karşı karşıya geliyor; fakat, uyum içerisinde onların demokratik hak ve taleplerini yapmalarına müsaade edilsin. Bu, bir deşarjdır; bu tavır ve hareketler, demokrasinin supaplarıdır. Bu konuyu da bilerek, bu şekilde tavır ve hareketlerle hareket etmemiz gerektiğini bilelim.

Değerli arkadaşlarım, 3201 sayılı Teşkilat Kanununun Değişikliği Hakkında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arı, lütfen toparlayınız.

HÜSEYİN ARI (Devamla) - Bu kanunun 55 inci maddesi polis teşkilatının rütbe, terfi ve sicil sistemini düzenlemektedir.

Sayın Bakanım, sicilde en önemli konu, adil olmak, sicil kriterlerini iyi belirlemek, sicil yönetmeliğini bu kriterler üzerine oturtmaktır. Sicil, direkt, personelin morali üzerinde etkilidir. Yanlış bir sicil uygulaması, teşkilatın disiplinini bozar ve polisimiz üzerinde aksi tesir yapar, görev yılgınlığı yaratır, bezginlik yaratır. Onun için, bu kriterleri iyi belirlemeliyiz; en önemli konu budur. Bu sicil sistemi, aynı zamanda, dolaylı olarak, özlük haklarını da etkilemektedir; bu nedenle önem arz etmektedir. Teşkilatın temel yapısı, bu sicil ve terfi sistemine dayanmaktadır. Onun için, bu kanun değişikliği önem arz etmekte. Yalnız, bir konuya dikkat edelim: Bu sicil konusunda yargı yolu açık olsun, yoksa, benzer kurumlardaki yanlış olaylar, ileride telafisi mümkün olmayan sorunlar yaratır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümleniz için mikrofonu açıyorum; buyurun.

HÜSEYİN ARI (Devamla) - Hatta, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yığılmış olan bu konuda birçok mağduriyetin yanına, bir de polis kardeşlerimizi yığmayalım der; bu kanunun teşkilatımıza hayırlı olması temennisiyle, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arı.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven ifade edecekler.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; oldukça uzun bir metin. Burada, Emniyet Teşkilatı Kanununun 55 inci maddesi yeniden düzenleniyor.

Burada "sınıf üstü emniyet müdürü" deyimi var. Halbuki, artık, Türkiye'de unvanların dizaynında, böyle müşavir, müfettişlik falan gibi üst bir şey yok; ama, ayrıca, bakıyorsunuz derecede de "derece üstü" deyimi kullanılmış; ama, en az bekleme süresine geldiğiniz zaman, gerek 1 inci sınıf emniyet müdürleri gerek sınıf üstü emniyet müdürleri için "yaş haddi" denilmiş; fakat, daha sonraki bir maddede, sınıf üstü emniyet müdürleri hakkında herhangi bir işlem söz konusu değil; ama, 1 inci sınıf emniyet müdürlerini emekliye sevk etmek mümkün olacak. Tabiî, bu da, bir eşitsizliği beraberinde getirme demektir ve bir başka eşitsizlik de, yine, bu kanun tasarısında, biraz evvel de, tümü üzerindeki görüşmelerde size ifade etmeye çalıştım: Özellikle, dört yıllık yükseköğretim kurumunu bitirenlerden (B) grubu polis amirlerinin (A) grubuna geçebilmeleri için birtakım şartlar ortaya çıkmaktadır ve bu şartlarda da bir eşitsizlik vardır. Çünkü, "polis amirlerinden polis akademisi mezunları, polis akademisi mezunu sayılanlar ile Emniyet Genel Müdürlüğüne eleman yetiştirmek üzere, polis akademisi bünyesinde en az dört yıllık fakülte ve yüksekokullardan mezun olanlar (A), komiser yardımcılığı kursunu başarıyla bitirmiş olanlar (B) grubunu oluşturur" diye bir hüküm var; doğru, tamam.

Peki, polislikten geçerken, "komiser yardımcılığı sınavını kazanıp, dokuz aydan az olmamak üzere eğitim kursu" deniliyor. Şimdi, biliyorsunuz, polis okulu, Türkiye'de, 30'a yakın ilimizde -Sayın Bakan, sayısını bilmiyorum, ama- var. Özellikle, bu eğitim kurslarında dersleri kim veriyor değerli milletvekilleri?

Şimdi, siz, kıdem ve liyakat mı arıyorsunuz? Liyakat, eğitimle önce olur, bir bilgi, bir tecrübe, daha sonra da yetenek buna katılır ve liyakat ortaya çıkar. Peki, burada... Eğer orada, yeteri kadar emniyet müdürü veya bu dersi verebilecek... Özellikle, üniversitelerin bulunduğu yerlere, şimdi belki söz konusu olur da... Hoş, Türkiye'deki bütün üniversitelerde de yeteri kadar profesör, doçent var mı; o da ayrı bir konu. Burada, bu dersleri, bu meslekî eğitimleri kim verecek? Ankara tamam, İstanbul tamam, İzmir tamam, Adana tamam; ama, Niğde Polis Okulunda şu eğitimi kim verecek? Olay şimdi oraya geldiği zaman, demek ki, sizin, vasıflı insan yetiştirmek, bilgili polis yetiştirmek istiyorsanız, özellikle, bu okulların sayısını artırma yerine, sayısını çoğaltarak büyük merkezlere toplama ve iyi bir eğitimden geçirmeyi, bence öne almanız gerekir ve bir de tabiî, (B) grubundan (A) grubuna geçecek olan -ki, biraz evvel de ifade ettim- amirlerin sayısı yüzde 10'u geçemez. Kimi geçemez; (A) grubundaki emniyet amirliği rütbesine terfi edenlerin sayısının yüzde 10'unu geçemez. Bu, büyük bir haksızlık. Siz, bu imkânı tanıyacaksınız -kime tanıyacaksınız; (B) grubundan (A) grubuna geçecek olan insanlara tanıyacaksınız- ama, arkadan da bunlara kısıtlama getireceksiniz. Bunlar da dört yıllık eğitim görmüş, niye kısıtlıyorsunuz?! İçlerinde fevkalade meziyetleri olan insanlar yok mu? Ha, eğer, iş liyakatsa, işte o zaman, likayatı burada tartışalım. Kim liyakatlıysa o gelsin. Niye, buna yüzde 10? Bu, bir ayrıcalıktır. Bu, bir eşitsizliktir. Sonucunda, aynı meslek mensubu olup da yan yana görev yapabilen insanlar arasında huzursuzluk yaratır değerli arkadaşlar. Dikkatinizi buraya çekiyorum, huzursuzluk yaratır. Oysa, bir kurumda huzursuzluk başlamışsa oradan randıman almanız, oradan objektif tam bir hizmet beklemeniz mümkün olmaz. Bu nedenle, bu yüzde 10 olayını kaldıralım, kim liyakatlıysa, kim başarmışsa, o gelsin, o çalışsın.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.

Görüşmekte olduğumuz 1 inci madde üzerinde verilmiş 5 adet önerge vardır; ancak, Tüzüğümüz gereği bu önergelerden geliş sırasına göre 3'ünü görüşebileceğiz.

Şimdi, sırasıyla önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin yedinci fıkrasında yer alan "üç Emniyet Müdürü, APK uzmanından teşekkül eder" cümlesinin "iki Emniyet Müdürü, APK uzmanından teşekkül eder" şeklinde değiştirilmesini teklif ediyoruz.

Saygılarımızla.

 

Nidaî Seven

Abdülkadir Akcan

Namık Hakan Durhan

 

Ağrı

Afyon

Malatya

 

Bozkurt Yaşar Öztürk

 

Orhan Şen

 

İstanbul

 

Bursa

BAŞKAN - 2 nci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin onbirinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ediyoruz.

Saygılarımızla.

 

Nidaî Seven

Sedat Çevik

A. Fatin Özdemir

 

Ağrı

Ankara

Adana

 

Yusuf Kırkpınar

Şaban Kardeş

Mustafa Haykır

 

İzmir

Bayburt

Kırşehir

 

 

B. Yaşar Öztürk

 

 

 

İstanbul

 

 "İhtiyaç halinde meslekte fiilen 5 yılını dolduran, 38 yaşından gün almamış olan ve yönetmelikte belirtilen diğer nitelikleri taşıyan polis memurlarından, yönetmelik hükümlerine göre açılacak komiser yardımcılığı sınavını kazanıp 8 aydan az olmamak üzere eğitim kursunu başarıyla bitirenler komiser yardımcılığı rütbesine atanır."

BAŞKAN - Son önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Yasa Tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna gelmek üzere "Liyakatin tespitinde, kamu kaynaklarını ne ölçüde etkin ve verimli kullandığına ve tasarrufa ne kadar riayet ettiğine, kendi özel işlerinde kullanıp kullanmadığına, halkı devlete kazandırma becerisine, görev mahallinde faili meçhul olay bırakıp bırakmadığına, mevzuata hâkimiyetine, insan hakları ihlalleri ve işkence olaylarına adının karışıp karışmadığına, teşkilatına veya mesleğine ne ölçüde katkı yaptığına, çevresiyle nasıl geçindiğine bakılır." hükmünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bülent Arınç

Fethullah Erbaş

Sacit Günbey

 

Manisa

Van

Diyarbakır

 

Ali Oğuz

Rıza Ulucak

Mehmet Çiçek

 

İstanbul

Ankara

Yozgat

 

 

Musa Uzunkaya

 

 

 

Samsun

 

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkanım, geçmeden önce, bir konuyu arz etmek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - 5 önerge var; ama, İçtüzük gereğince 3'e indirmek zorundayız. İlk 2 önerge geri alındığı zaman, diğer önergeleri işleme koyacak mısınız?

BAŞKAN - Okunmadan geri alınırsa, işleme koyacağız; ama, okunduktan sonra, diğer 2 önerge zaten düşmüş oluyor.

TURHAN GÜVEN (İçel) - En azından okunsun efendim; çünkü, genel istek üzerine o önergeler verildi.

BAŞKAN - Okunması hali, önergelerin işleme alınması demektir. Okutmamız mümkün değil efendim.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkanım, tutanaklara geçsin diye söylüyorum: Bir hakkın suiistimalini kanun himaye etmez; bu genel kuraldır. Maalesef, dolgu maddesi olarak pek çok önergeler kullanılıyor; sadece bu tasarıda değil. Okunduktan sonra, işleme geçtiğiniz anda vazgeçilmesi halinde de, bence diğer önergelerin işleme alınması lazım.

Arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahipleri konuşacaklar mı efendim?

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kötü alışkanlık devam ediyor maalesef. İçtüzük değiştirilmiş olmasına rağmen -ve üzerinde çok itiraz ve ısrar ettiğimiz için söylüyorum- muhalefetin pek çok hakkı elinden alınmış olmasına rağmen, bir de bu şekilde haklar suiistimal edilerek maalesef, önerge vermek ve maddeyi belki daha da olgunlaştırmak imkânına da set çekiliyor.

Bu doğru değil, kim yaparsa doğru değil; yani, söz hakkını kapatıp, aradan sıvışıp kaçmakla, önerge verip geri çekmekle... Burada bir oyun oynamıyoruz, burada yasa yapıyoruz. Bu, çok önemli bir olay. Ben arkadaşlarımın fikirlerine saygı duyuyorum; ben de yaparsam bizim için de ayıptır. En azından bunlar görüşülmeli ve Genel Kurulun iradesi ortaya çıkmalıdır. Yoksa, tıkayayım da başka önergeler gelmesin... Bu kadar sürate şu anda ihtiyacımız yok. Olgun, doğru, faydalı bir yasama çalışması yapmak mecburiyetindeyiz.

Şimdi, ben bir şeyler söyledim, Sayın Bakana da bu konuda bir şeyler söylemesi gerektiğini hatırlattım. Ben bir emniyet mensubu değilim; ama, çıkarılan kanunda ihmal edilen bir konu bence var, bunu anlattım. Eğer, ben yanlış düşünüyorsam, Sayın Bakanın veya Komisyon Başkanının "hayır, öyle değil sizin söyledikleriniz. Bu maddenin içerisinde sizin eksik bulduğunuz konu da vardır" demesi lazım, ben bunu bekliyorum; söylenmedi.

Şimdi "terfide kıdem ve liyakat" denilmiş. Kıdem belli, belli kriterlere bağlanmış; liyakat unutulmuş. Yani, bu liyakat, Sayın Bakanın takdiri midir, Sayın Emniyet Genel Müdürünün mü, değerlendirme kurullarının mı?.. Bir araya gelecekler, nasıl bir adamdı bu yahu...Ha şöyle... Ha tamam o zaman... Bu olmaz ki!.. Yani, emniyet teşkilatında en önemli unsur terfi ise, bu kanun onun için yapılıyorsa, liyakat denilen şey -ki, çok önemlidir, emanetlerin ehillere verilmesi liyakatla ilgilidir ve devletin düzeni yıkılırsa, emanetler layık olmayanlara verildiği için yıkılır. Bugün çektiğimiz pek çok sıkıntının temelinde de maalesef bu var- nedir canım, bir ölçü koyun, ben onu istiyorum ve polis akademisinde görev yapmış bir arkadaşımızın, bir profesörün değerli bir makalesinden birkaç madde sıraladım, bunları beğenmeyebiliriz; ama, yerine ne konulacaksa onu da bilmek herhalde hakkımızdır.

Değerli arkadaşlarım, eğer yazılmayan, söylenmeyen şey sicil ise, terfilerde böylesine bir ölçü konulmuş olmasına rağmen, sicilin liyakate esas alınacağının yazılmamış olması da, bence, bir eksiklik. O zaman, buraya "sicil" deyin, "sicil" yerine başka bir şey deyin; ama, boş bırakmayın; keyfîlik olur, sübjektiflik olur. Anlayabildiğim kadarıyla, böyle olur; anlayamadığım, bilmediğim bir şey varsa da, lütfen tavzih ediniz. Yoksa, el kaldırıp indirmekle yapacağımız şey, binlerce mensubu olan bir camia için büyük bir haksızlık olur. Özellikle, bu terfi konusunda liyakatin belirlenmemiş olması, kriterlerinin ortaya konulmamış olması, ne olup olmadığının belirlenmemiş olması, bir eksikliktir.

Arkadaşlarımla birlikte verdiğimiz önergemizle bu eksikliği doldurmaya çalışıyoruz; takdirlerinize sunuyorum, desteğinizi bekliyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arınç.

Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin yedinci fıkrasında yer alan "üç Emniyet Müdürü APK uzmanından teşekkül eder" cümlesinin "iki Emniyet Müdürü APK uzmanından teşekkül eder" şeklinde değiştirilmesini teklif ediyoruz.

Saygılarımızla.                                              Nidai Seven

                                                                              (Ağrı)

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?             ve arkadaşları

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Seven, konuşacak mısınız?

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, burada şunu belirtmek istiyorum: Ben, bir milletvekiliyim; yani, burada, sadece tutanağa geçsin diye önerge vermedim. Bu, benim görüşümdür; sayın parlamenterler katılırlar, katılmazlar; o zaman, oya sunulur. Ben, önergelerimi bu manada verdim; gerekçeyi okutun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Genel Müdürlük Yüksek Değerlendirme Kurulunu oluşturan yeterince üst düzey idareci mevcuttur. APK uzmanlarınca seçilecek birinci meslek derecesindeki üç Emniyet Müdürü APK uzmanı fazladır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sonuncu önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarının 1 inci maddesinin onbirinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ediyoruz.                    Nidai Seven

                                                                              (Ağrı)

Saygılarımızla.                                           ve arkadaşları

 "İhtiyaç halinde meslekte fiilen 5 yılını dolduran, 38 yaşından gün almamış olan ve yönetmelikte belirtilen diğer nitelikleri taşıyan polis memurlarından, yönetmelik hükümlerine göre açılacak komiser yardımcılığı sınavını kazanıp 8 aydan az olmamak üzere eğitim kursunu başarıyla bitirenler komiser yardımcılığı rütbesine atanır."

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Seven, gerekçeyi mi okuyalım?

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Komiser yardımcılığı rütbesine yeterince atamanın yapılmasını teminen.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Karar yetersayısının aranılması istenmiştir.

Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyi komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.22


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.34

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Melda BAYER (Ankara)

 

 

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80 inci Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

 

V.  - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporları (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Hatırlanacağı üzere, görüşmekte olduğumuz 576 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin oylanması sırasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, oylamayı elektronik cihazla yapacağız.

Oylama için 3 dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 3201 sayılı Kanunun ek 11 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ek Madde 11. - Emniyet Teşkilâtı mensupları ile çarşı ve mahalle bekçileri dernek kurucusu ve üyesi olamazlar. Ancak spor derneklerine üye olabilir, Emniyet Teşkilatı bünyesinde spor amacıyla kurulmuş derneklerin yönetim ve denetim kurullarında görev alabilirler.

Emniyet Teşkilatı mensupları ile çarşı ve mahalle bekçilerinin 17.2.1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi kapsamındaki vakıfların kurucusu olabilmeleri ile bu vakıfların yönetim organlarında görev alabilmeleri Emniyet Genel Müdürünün teklifiyle İçişleri Bakanının iznine bağlıdır.

Yukarıdaki fıkralara aykırı hareket edenlere tüzükte belirtilen disiplin cezaları verilir."

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz'a ait.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ (İstanbul) - Muhterem Başkanım, değerli arkadaşlarım; her şeyden evvel, polis teşkilatının 156 ncı kuruluş yıldönümü münasebetiyle, polis kardeşlerime ve bütün polis camiasına, İçişleri Bakanlığı mensuplarına tebriklerimi arz ediyorum.

Bu kadar ağır bir görev yüklenmiş, her gün, neredeyse, birkaç şehit veren bu teşkilatı ne kadar buradan methi sena etsek, yanlarında olduğumuzu ifade etsek ve "Allah yardımcınız olsun" desek yeridir.

Değerli kardeşlerim, görüşmekte olduğumuz 576 sıra sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda değişiklik yapılması hakkında kanun tasarısının 2 nci maddesi hakkında Grubumuzun görüşlerini ve şahsî görüşlerimi heyeti alilerinize arz etmek üzere huzurlarınızdayım.

Genel olarak, bu kanun tasarısıyla yapılmak istenen değişiklikler nelerdir, buna bir bakacak olursak, ilk bakışta, 1 inci maddeyle yapılmak istenen en önemli değişiklik;

1 - Genel Müdürlük Merkez Değerlendirme Kurulu,

2 - Genel Müdürlük Yüksek Değerlendirme Kurulu oluşturulmasıdır.

Bu kurulların kuruluş gayesi "kadro yetersizliğinden kaynaklanan idare aleyhine açılan davalara karşı, idarenin yapacağı savunmalarda somut gerekçelerin elde edilmesi ve ayrıca, rütbe yükselmelerinde istenilen personel piramit yapısının oluşturulması" olarak gösterilmektedir.

Bu kurulların kimlerden oluşacağı da tasarıda belirtilmiştir.

2 nci madde ise, derneklere ve vakıflara üye olma yasağını düzenlemektedir.

3 üncü madde de fazla ödemeyi düzenlemektedir.

4 üncü madde, zorunlu bekleme süresini ve emekliye ayrılma süresini düzenlemektedir; birinci ve ikinci sınıf emniyet müdürlerinin adetlerini tespit etmektedir.

Bu kanun tasarısında bizim duyduğumuz bazı tereddütler var. Her şeyden önce, emniyet teşkilatı, ülkenin içgüvenliğini sağlayan en önemli kurumlarımızdan birisidir. Bu teşkilatın korunması, her türlü siyasî mülahazadan uzak tutulması en önemli husustur.

Oluşturulan kurullar görev yaparken, o günkü yönetici kadroların ve siyasî kadroların işine gelmeyen veya birileri tarafından istenilmeyen bir emniyet müdürünün, bölücü, yıkıcı veya irticai faaliyetlere katıldı diye bir ihbar mektubuyla teşkilattan koparılmasını isterse veya o günkü genel müdür veya bakan veya  Başbakan, şu emniyet müdürü emekli edilsin veya şu müdür kalsın derse, tayinle gelecek bu kurul üyelerinin buna itizar hakları olabilir mi? Bu, bizi düşündürmektedir. Bu durum söz konusu olduğunda, bu emniyet teşkilatında yeni birtakım tartışmaların doğmasına, emniyet teşkilatını, devletine veya milletine hizmetten alıkoyup, o günkü siyasî iktidarın dediğini düzenleyen, gözeten bir kurum haline gelmesine ilişkin tereddütlerimiz vardır.

Bu yasa tasarısının bir başka sakıncası da, kurumu kendi elemanına karşı koruma altına alıyor görüntüsü vermesidir. Dirayetli ve etkin bir polis teşkilatı yerine, tedirgin ve edilgen bir polis teşkilatı isteniyor imajını uyandırmaktadır.

Bir başka sakıncalı husus da, zorunlu emeklilik için yalnız soruşturma açılmış olmasının yeterli sayılmasıdır. Bu da endişemizi mucip olmaktadır. Her şeyden evvel soruşturma açılması, memurun suç işlediği anlamına gelmez; bu işlem 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 25 inci maddesine aykırı düşer. Kaldı ki, devlet aleyhine olan durumlarla ilgili mevzuat hükümleri de ortadadır. Disiplin tüzüğü, madde 8/6 ve madde 8/1 bentlerinde her şey açıktır.

Polis teşkilatımız rahat bırakılmalı, tedirgin edilmemeli, özlük hakları düzeltilmeli, milletin huzur ve güvenini sağlayan polisimizin kafasını geçim sıkıntısıyla bulandırmayacak tedbirler alınmalıdır diye düşünüyorum. Geçim sıkıntısıyla karşı karşıya bulunan bir polisin verimliliğinin düşeceği bir gerçektir.

Bilinmelidir ki, ücretli, ücretinden memnun olursa daha çok çalışır.

Halka hizmet yolunda ömrünü tüketen bu kardeşlerimize devletin keremini eksik etmemesi ve özellikle, bunlara bir evlat muamelesi yapması da bir zarurettir.

Biliniz ki, devlet hazinesi halk ve memurlar içindir; eğlence, süs ve zevk-i sefa için değildir.

Devletten hoşnut olmayan polis, memur ve öğretmen, hizmetini yaparken samimi bir şekilde fedakârlık yapamaz.

Yeryüzünün bütün saltanatı, toprağa düşecek bir damla gözyaşına değmez.

Zehirli ağaç diken tatlı meyveyi boşuna beklemiş olur. Bu hükümet zulmünü devam ettiriyor. Bir an evvel çekilip gitmesi, memlekete en büyük hizmettir. Halkı eziyor, memuru eziyor, polisi eziyor, esnafı eziyor, herkesi tedirgin ediyor; rantiyecileri mutlu ediyor, zamları sabah akşam boyuna yapıyor.

Biliniz ki, şafak vakti haksızlığa uğrayanın bedduası geri çevrilmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlar mısınız.

ALİ OĞUZ (Devamla) - Geliniz, elbirliğiyle milletimizi saadete ulaştıracak tedbirleri alalım, kardeşane tedbirleri, bu işin üstesinden gelecek tedbirlerimizi bir an evvel alalım; yarın geç olacaktır. Benzinin litresi 1 dolar seviyesinde olmalı şeklindeki gayretler, her gece buna yapılan zamlar, biliyoruz ki, milletimizi tedirgin etmiştir.

Polis ve diğer çalışanlara gelince: Bir aylık ortalama maaşı 50 ilâ 100 dolar seviyesine getirmiş olmanın getirdiği sıkıntı, milletimizi perişan etmiştir.

Görüştüğümüz bu kanun tasarısının -mahzurlu tarafları da olmasına rağmen- memleket ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oğuz.

İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade edecekler.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emniyet mensuplarının -doğru- bir derneğe üye olamayacağına ait bir hüküm. Kaldı ki, biliyorsunuz, devlet memurları, 657 sayılı Kanuna göre bir siyasî partiye de kayıtlı olmazlar; ancak, bir siyasî partinin veya siyasî ünitenin bir toplantısına gidip de, izleyici olarak orada bulunabilir mi, bulunamaz mı? Sayın İçişleri Bakanı burada. Bir vali, bir partinin kongresini izlemeye giden kamu sektöründe çalışanlar, memurlar için disiplin uygulaması yapıyor ve İçişleri Bakanı olarak, Sayın Bakan, acaba bu konuda ne düşünüyor? Yani, bir polis memuru, sivil -öyle varsayalım- izinli; MHP'nin de bir kongresi var veya DSP'nin bir kongresi var; olabilir, sevgisi var; kalktı, gitti, bu kongreyi izledi. Bundan ötürü ceza mı yiyecek?

Bakın, Türkiye, enteresan bir ülke haline dönüşmeye başladı. Böylelikle siz, siyaseti, içerisinden çıkılmaz bir hale getirmiş olursunuz. Her Türk vatandaşının düşüncesine saygı duymak lazım. Elbette gidecek, dinleyecek; Türkiye üzerinde birtakım fikirlere, belki, orada sahip olacak, kavuşacak. Öyle olmazsa, bugün bir gazetede olduğu gibi -özellikle iktidar milletvekili arkadaşlarıma hitap ediyorum- "lütfen gidin" diye manşet atarken, burada, yalnız size değil, yalnız hükümete değil, hepimize hakaret var değerli milletvekilleri, hepimize var, hepimize var! Ne haddine bu yazarın!.. Eğer namuslu ve akıllıysa, siyasetçi olmazmış. Halt etmişsin sen! İnsan hem namuslu olur hem akıllı olur hem siyasetçi olur! (Alkışlar) Eğer namuslu ve siyasetçiyse, akıllı olmazmış. Niye olmazmış?! Aç bakalım, sen şu Parlamentoya, tek tek kişilik olarak bak; hepsi pırlanta gibi insanlardır. (Alkışlar) Elbette zaafları olabilir; bu zaafları, onları seçim sandığına götürür, seçim sandığında gömer, bir daha gelmez. Vatandaş onu takdir eder; ama, sizin, namusuyla, haysiyetiyle, devlete hizmetiyle her zaman görev yapabilen insanları bu kadar şenice kirletmeye ne hakkınız var?!

Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye'de bir oyun oynanıyor. Buna sahip olalım, buna sahip olalım! Bunun iktidarı muhalefeti olmaz; çünkü, burada ne iktidardan bahsediliyor ne muhalefetten; hepimizi içine alıyor. (Alkışlar) Gelin işte canım, gelin, hiç değilse şunda birleşelim, birlik beraberliğimizi burada sağlayalım. Hepinizden hassaten rica ediyorum; dava açın, dava açın... Hiç kimsenin, bir milletvekiline bu kadar seviyesizce hakaret etmeye hakkı yoktur.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş iki önerge vardır; sırasıyla okutacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasında "tüzükte belirtilen disiplin cezaları verilir" şeklinde geçen ifadenin "tüzük hükümleri uygulanır" şeklinde değiştirilmesini teklif ediyoruz.

Saygılarımla.

 

                       

Nidai Seven

Sedat Çevik

Adnan Fatin Özdemir

 

 

Ağrı

Ankara

Adana

 

Yusuf Kırkpınar

 

Şaban Kardeş

 

İzmir

 

Bayburt

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesiyle değiştirilen 1 inci maddenin ikinci fıkrasında yer alan "Emniyet Genel Müdürlüğünün" şeklinde geçen ibaresinin "Emniyet Müdürlüğünün" şeklinde değiştirilmesini teklif ediyoruz.

Saygılarımla.

 

Nidai Seven

Melek Karaca

Şaban Kardeş

 

Ağrı

Çorum

Bayburt

 

Mustafa Haykır

 

Mustafa Yaman

 

Kırşehir

 

Giresun

 

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okuyalım?

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: "Emniyet Genel Müdürlüğü" ibaresi yazışma usulüne daha uygun olduğundan.

BAŞKAN - Gerekçesini okuduğumuz, hükümetin ve komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İlk önergeyi tekrar okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasında "tüzükte belirtilen disiplin cezaları verilir" şeklinde geçen ifadenin "tüzük hükümleri uygulanır" şeklinde değiştirilmesini teklif ediyoruz.                    Nidai Seven

Saygılarımla.                                                          (Ağrı)

                                                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın komisyon katılıyor mu efendim?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okuyalım Nidai Bey?

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tüzük hükümlerinde disiplin cezalarına verilmiş olmasından dolayı.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 3201 sayılı Kanunun ek 21 inci maddesine "fazla çalışma ücreti ödenir." ibaresinden sonra gelmek üzere "Ayrıca, İçişleri Bakanı, büyük ölçekli yolsuzluk, terör ve benzeri faaliyetlere karşı ülke çapında gerçekleştirilen operasyonlara katılanlar ile bunlara idarî, teknik, lojistik ve sair destek hizmetleri sağlayan personele hizalarında gösterilen oranların en çok yarısına kadar ilave ödeme yapmaya, bu ödemeyi; görev yeri ve süresi, görevin zorluk ve risk derecesi, görevlinin kıdemi ve sorumluluğu ile benzeri unsurları dikkate alarak farklı miktar veya oranlarda belirlemeye, buna ilişkin diğer usul ve esasları tespit etmeye yetkilidir." ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - İlk söz, Fazilet Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Rıza Ulucak'a ait.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında, Yüce Meclisimizin Sayın Başkanını ve değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Bu vesileyle, ayrıca, polis teşkilatımızın 156 ncı kuruluş yıldönümünü kutluyor, fedakâr mensuplarının hayırlı hizmetlerinin devamını temenni ediyorum.

Bu 3 üncü maddeyle, 3201 sayılı Kanunun ek 21 inci maddesinde bir değişiklik öngörülmektedir. Halen yürürlükte olan bu maddede, emniyet hizmetleri sınıfında bulunanlara, yapılmakta olan görevlerine göre ve yardımcı hizmetler sınıfına dahil kadrolarda bulunan çarşı ve mahalle bekçilerine verilecek fazla çalışma ücretlerinin oranları belirlenmekte ve İçişleri Bakanına, ilave ödeme yapma oranlarını belirleme ve sair hususlarda yetki verilmektedir. Mezkûr madde şöyledir: "657 sayılı Devlet Memurları Kanununda belirtilen en yüksek Devlet Memuru aylığının (ek gösterge dahil);

a)        Emniyet Hizmetleri Sınıfına dahil kadrolarda bulunanlardan;

1. Özel harekât ve istihbarat birimlerinde görev yapanlara yüzde 35,

2.            Siyasî hizmet, çevik kuvvet birimleri ile köprü ve hassas bölgeleri koruma görevlerinde fiilen çalışanlarla panzer sürücüsü ve operatörü olarak görev yapanlara yüzde 31,

3.             Diğer birimlerinde görevli olanlara yüzde 27,

b) Yardımcı hizmetler sınıfına dahil kadrolarda bulunan çarşı ve mahalle bekçilerine yüzde 13, tutarını geçmemek üzere İçişleri Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre fazla çalışma ücreti ödenir. Ayrıca, İçişleri Bakanı, büyük ölçekli yolsuzluk, terör ve benzeri faaliyetlere karşı ülke çapında gerçekleştirilen operasyonlara katılanlar ile bunlara idarî, teknik, lojistik ve sair destek hizmetleri sağlayan personele hizalarında gösterilen oranların en çok yarısına kadar ilave ödeme yapmaya, bu ödemeyi; görev yeri ve süresi, görevin zorluk ve risk derecesi, görevlinin kıdemi ve sorumluluğu ile benzeri unsurları dikkate alarak farklı miktar veya oranlarda belirlemeye, buna ilişkin diğer usul ve esasları tespit etmeye yetkilidir. Bu ücretten damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesinti yapılmaz" deniliyor.

Görüldüğü üzere, meri bulunan maddenin (b) bendinin son cümlesi, yani "Bu ücretten damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesinti yapılmaz" şeklindeki kısım tasarıda çıkarılmak isteniyor; yani, bütün bu madde, bir tek bu ibarenin çıkarılması için ortaya konulmuş oluyor.

Çok büyük fedakârlıklarla hizmet eden emniyet mensuplarımızın ifa ettikleri, maddede belirtilen ağır görevler için ödenen fazla çalışma ücretinden vergi kesilmesini makul bulmak mümkün değildir; çünkü, şimdiye kadar uygulanan bir kuraldan, yani, vergi ve kesinti yapılmamasından bu tasarıyla vazgeçilmesi, öncelikle, kazanılmış hakların ihlalidir. Yüce Meclisin bu ihlale rıza göstermemesi gerekir.

Bu bakımdan, Yüce Başkanlığımıza takdim ettiğimiz önergenin kabulünü; bu hususta Sayın Bakanımız ve Komisyonun da, konuyu değerlendirerek, tasarının 3 üncü maddesinin geri çekilmesi hususundaki meseleyi yüksek takdirlerine bırakıyorum.

Kazanılmış hakların ihlalini, Meclisimizin, bir yerde, tasvip edeceğini sanmıyorum. Bu husustaki önergemizin kabulü hususundaki teklifimizi, Yüce Heyetinize arz ediyorum.

Yüce Meclisimizi ve değerli emniyet mensuplarımızı saygıyla selamlıyor, bu kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ulucak.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde üç önerge var; sırasıyla okutuyorum:

                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin dördüncü satırında yer alan "en çok yarısına kadar" cümlesinin "yarısına kadar" şeklinde değiştirilmesini teklif ediyoruz.

Saygılarımızla.

 

Nidai Seven

Süleyman Coşkuner

Mihrali Aksu

 

Ağrı

Burdur

Erzincan

 

Adnan Fatin Özdemir

Şaban Kardeş

Yusuf Kırkpınar

 

Adana

Bayburt

İzmir

 

 

Mustafa Haykır

 

 

 

Kırşehir

 

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinde yer alan "büyük ölçekli yolsuzluk" cümlesinin "yolsuzluk" şeklinde bırakılmasını ve "büyük ölçekli" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.

Saygılarımızla.

 

Nidai Seven

Şaban Kardeş

Mustafa Haykır

 

Ağrı

Bayburt

Kırşehir

 

Mustafa Yaman

 

Vahit Kayrıcı

 

Giresun

 

Çorum

 

BAŞKAN - Son önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Saffet Arıkan Bedük

Mehmet Sadri Yıldırım

Murat Akın

 

Ankara

Eskişehir

Aksaray

 

Turhan Güven

 

Mustafa Eren

 

İçel

 

Karabük

 

"Madde 3- 04.06.1937 tarih ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun değişik Ek 21 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

'Ek madde 21- 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda belirtilen en yüksek Devlet Memuru aylığının (ekgösterge dahil);

a) Emniyet Hizmetleri sınıfına dahil kadrolarda bulunanlara yüzde 90,

b) Emniyet Teşkilatında çalışan 657 sayılı Kanuna tabi diğer hizmet sınıfı personeline yüzde 40 tutarını geçmemek üzere İçişleri Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre fazla çalışma ücreti ödenir. Bu ücretten damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesinti yapılmaz."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?..

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?..

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Turhan Bey, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutalım?

TURHAN GÜVEN (İçel) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Emniyet Teşkilatı Kanununun 61 inci maddesi gereği 24 saat kesintisiz görev yapan polis ve takviye olarak görevlendirilen çarşı ve mahalle bekçilerinin yürüttüğü emniyet, asayiş ve trafik hizmetlerinin önemi, özelliği ve önceliği, günün giderek zorlaşan ekonomik şartları nedeniyle, kırsal kesimlerden göçe dayalı artan şehirleşme yanında suçlu sayısı ve suç türündeki artışlarla birlikte daha da yoğunlaşmaktadır. Artan bu hizmetin yürütülmesi, doğrudan, personel sayısıyla bağlantılıdır. Ancak, personel sayısındaki yetersizlik sebebiyle polisin fazla mesaisi giderek artmakta, günde 12 saat mesai yapılmaktadır. Haftasonu ve bayram tatilleri ile idarî izinlerde de bu mesainin devam ettiği dikkate alındığında, polis, Devlet Memurları Kanununa tabi diğer hizmet sınıfı personeline göre yılda yüzde 88 oranında daha fazla mesai yapmaktadır.

Emniyet hizmetleri sınıfı personelinin bütün bu çalışmalarına karşılık, 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun ek 21 inci maddesinde 25.9.2000 tarih ve 24181 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 611 sayılı KHK'nin 2 nci maddesiyle yapılan değişikliğe istinaden, 32 730 000 TL ile 89 560 000 TL arasında değişen miktarlarda ödeme yapılmaktadır; oysa, 2001 Malî Yılı Bütçe Kanununda, emniyet hizmetleri sınıfı personeline göre daha az fazla mesai yapan belediyelerdeki zabıta ve itfaiye görevlilerine aylık olarak 50 milyon ile 135 milyon TL arasında fazla çalışma ücreti ödenmesi kabul edilmiştir.

Diğer taraftan, 3201 sayılı Kanunun ek 21 inci maddesine istinaden personele ödenen fazla çalışma ücretleri, personelin görev yaptığı birim esas alınarak yapılmakta, bu durum ise düşük oranda fazla çalışma ücreti ödenen birimlerde personel istihdamını zorlaştırmakta, bu birimlerde çalışan personelin görevdeki motivasyonunu olumsuz etkilemektedir.

Ayrıca, emniyet teşkilatında görev yapan 657 sayılı Kanuna tabi diğer hizmet sınıfı personel de, emniyet teşkilatınca yürütülen hizmetin gereği olarak, aynı risklerle karşı karşıya olmakta, emniyet hizmetleri sınıfı personeliyle birlikte yoğun çalışma ve mesaide bulunmaktadır.

Açıklanan bu gerekçeler dikkate alınarak, emniyet teşkilatı personeline fazla mesaisi karşılığı ödenen fazla çalışma ücretinin ödenmesinde tek puan esas alınarak yapılmasında ve bu oranların günümüz ekonomik şartlarına paralel olarak artırılmasında, emniyet teşkilatında görev yapan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi diğer hizmet sınıfı personeline de, hizmetin gereği ve devamlılığı bakımından, yaptıkları fazla çalışmaları karşılığında fazla mesai ücreti ödenmesinde fayda ve zaruret görülmektedir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Gerekçesini okuduğumuz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi tekrar okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin dördüncü satırında yer alan "en çok yarısına kadar" cümlesinin "yarısına kadar" şeklinde değiştirilmesini teklif ediyoruz.

Saygılarımızla.                                              Nidai Seven

                                                                               (Ağrı)

                                                                  ve arkadaşları

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Nidai Bey, gerekçeyi mi okutalım?

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Büyük ölçekli yolsuzluk, terör ve benzeri faaliyetlere karşı ülke çapında gerçekleştirilen operasyonlara katılanlara desteğin artırılması kaçınılmazdır.

BAŞKAN - Efendim, önergeyi oylayacağım; yalnız, karar yetersayısı istenilmiştir.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağım; 3 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinde yer alan "büyük ölçekli yolsuzluk" cümlesinin "yolsuzluk" şeklinde bırakılmasını ve "büyük ölçekli" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.                    Nidai Seven

Saygılarımızla.                                                       (Ağrı)

                                                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Nidai Bey, gerekçeyi mi okuyalım?

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yolsuzluk kelimesinin boyutu ve ölçüsü şartlara göre tespit edildiğinden "büyük ölçekli" cümlesi kanunda fuzulen yer almakta.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

3 üncü maddeyi komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 3201 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

EK MADDE 23. - Zorunlu bekleme süresini tamamlayarak terfi durumu üç kez Yüksek Değerlendirme Kurulu tarafından görüşülmesine rağmen, bir üst rütbeye terfi edemeyen 2 nci Sınıf Emniyet Müdürleri, kadro durumuna göre emeklilikle ilgili diğer şartları haiz olmak kaydıyla yaş şartı aranmaksızın, Yüksek Değerlendirme Kurulunun önerisi ve İçişleri Bakanının onayı ile emekli edilir.

Meslek derecelerinde fiilen beş yılını dolduran 1 inci Sınıf Emniyet Müdürleri, kadro durumuna göre emeklilikle ilgili diğer şartları haiz olmak kaydıyla yaş şartı aranmaksızın, Yüksek Değerlendirme Kurulunun önerisi ve İçişleri Bakanının onayı ile emekliliğe sevk edilebilir.

Kadrosuzluk nedeni ile emekliliğe sevk edilenlerin tekrar Emniyet Hizmetleri Sınıfına dahil bir görevde istihdam edilmeleri mümkün olmayıp, emekliliğe sevk edildikleri tarihi takip eden ay başından itibaren rütbelerin yaş haddine kadar olan süre için, en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil), 1 inci Sınıf Emniyet Müdürlerinden birinci meslek derecesinde olanlara % 60'ı, ikinci meslek derecesinde olanlara % 50'si, 2 nci Sınıf Emniyet Müdürlerine ise % 40'ı oranında zorunlu emeklilik ek ödemesi yapılır.

Emekli Sandığı, üçer aylık devreler halinde bu meblağı, fatura karşılığında Hazineden tahsil eder. Bu ödemeler, damga vergisi hariç, herhangi bir vergiye tâbi tutulmaz ve yaş haddinden önce ölenlerin vârislerine intikal etmez.

1 inci Sınıf Emniyet Müdürü rütbesinde bulunanların sayısı 500, 2 nci Sınıf Emniyet Müdürü rütbesinde bulunanların sayısı ise 800'ü aşamaz.

BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini Şanlıurfa Milletvekili Sayın Niyazi Yanmaz ifade edecekler.

Buyurun Sayın Yanmaz. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 576 sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu vesileyle, emniyet teşkilatımızın 156 ncı kuruluş yıldönümü kutluyor, kendilerini tebrik ediyor, şehitlerini rahmetle anıyor ve bugünden sonraki çalışmalarında da başarılar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, 4 üncü maddede, 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununa bir ek madde getirilmekte. Bu ek maddeyle, özellikle 1 inci sınıf ve 2 nci sınıf emniyet müdürlerimizin sayıları sınırlandırılmakta, sayılarına tahdit getirilmekte; 1 inci sınıf emniyet müdürleri için 500, 2 nci sınıf emniyet müdürleri için 800 olarak belirlenmektedir. Değerli arkadaşlar, halihazırda, 1 inci sınıf emniyet müdürü sayısı 655 civarındadır; bu, özellikle 1 inci sınıf ve 2 nci sınıf emniyet müdürlerimize verilen bir hakkın gasp edilmesi, bir tasfiye işlemi başlatılması demektir.

Değerli arkadaşlar, bugün geldiğimiz durum, ekonomik kriz, her ne kadar ekonomik olarak nitelendirilse bile, bunun altında yatan gerçek neden sosyaldir, siyasaldır. Sayın İçişleri Bakanımıza güvenimiz tamdır; ancak, bizim, bu tasarıyla ilgili ciddî ciddî endişelerimiz var, şüphelerimiz var; özellikle, emniyet müdürlerinin değerlendirilmesi, üst rütbeye terfi ettirilmesinde Yüksek Değerlendirme Kurulu söz sahibi. Yüksek Değerlendirme Kurulunun hangi kriterlerle kurulduğu ve özellikle de hangi kriterlerle üst rütbeye terfi ettireceği çok izafîdir, muğlaktır, bunlar, burada kesin ifadelerle belirtilmemiştir. O yüzden, değerli arkadaşlar, şimdi, halihazırda, 1 inci sınıf ve 2 nci sınıf emniyet müdürlerimizin kimin keyfine göre, nasıl bir siyasî mülahazayla tasfiye edilecekleri hepimizin meçhulüdür.

Bunun yanında, sadece 1 inci sınıf ve 2 nci sınıf emniyet müdürlerine tahdidin getirilmiş olması, özellikle 3 üncü sınıf ve 4 üncü sınıf emniyet müdürleri kadrolarında bir yığılmanın olacağını göstermektedir. Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, oluşturulmak istenen sağlıklı personel piramidi, ortasından göbek verecektir; yani, yığılmalar, 3 üncü ve 4 üncü sınıf emniyet müdürleri kadrolarında olacaktır. Bu emniyet müdürlerinin tasfiyesi, haklarının gasp edilmesi, Anayasamızın 10 uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırıdır.

Değerli arkadaşlar, bu konu, Anayasa mahkemesinden döner. Onun için burada, Sayın Bakanımızın dikkatini bu konuya çekmek istiyorum. Kendisi takdir ettiğimiz bir insandır; ancak, nasıl olmuşsa, bu konu, zannediyoruz ki, gözünden kaçmıştır. Bu tasarının bir an evvel geri çekilmesi ve tekrar gözden geçirilmesi, revize edilmesi gerekir diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bir diğer konu, özellikle Emniyet Genel Müdürlüğünde yüksek bir karar organı haline getirilen, rütbelerin ve terfilerin de yüksek bir karar organı haline getirilen Yüksek Değerlendirme Kurulunun kriterlerinin ne olacağının da meçhul olmasıdır. Burada "yazılı ve sözlü sınav" deniliyor. Yazılı ve sözlü sınavda, özellikle sözlü sınavda, hangi mülahazalar söz konusu edilecektir?

Değerli arkadaşlar, yine 1997'nin şubatından günümüze gelindiğinde, ülkemizde, özellikle sosyal barışın dinamitlenmemesi, devlet ve milletin kaynaştırılması, barıştırılması noktasında, hepimizin ciddî olarak elimizi taşın altına koymaya ihtiyacımız var. Bu noktada, halkımızla bütünleşen, halkımızla örtüşen, hakikaten halkımızın çok sevdiği bu emniyet teşkilatımızın, gözbebeğimiz gibi sevdiğimiz bu emniyet teşkilatının, bu tür bir yapılanma içerisine girmesi, yukarıdan dayatmacı bir yapılanma içerisine girmesi, tarafımızdan hiç de arzu edilen bir durum değildir.

Değerli arkadaşlar, dikkatimi çeken bir diğer konu; emniyet müdürleri hakkında eğer rüşvet, yolsuzluk, laikliğe aykırı davranış, bölücülük söz konusu edilmişse; bunlar da, emniyetin kendi bünyesinde yapılan soruşturma neticesinde ispat edilememişse, yine yargı yoluyla ispat edilememişse ve bunlar hakkında herhangi bir hüküm verilmemişse, buna rağmen erken emekli edilmeleri söz konusu ediliyor. Şimdi, düşünebiliyor musunuz; yani, hukuk devletinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız...

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) -...bütün hukukî yollara başvuruluyor, kendi bünyesinde soruşturma açılıyor, yargıya başvuruluyor; o emniyet müdürü için hiçbir suç isnat edilmiyor; ama, buna rağmen, kuruma leke gelmemesi için, kurumun zan altında bırakılmaması için, bu insanların, bu emniyet müdürlerinin erken emekliliği söz konusu ediliyor.

Arkadaşlar, toplumda bu kadar sosyal statü elde eden ve 1 inci sınıf emniyet müdürü konumuna gelen insanların bu kadar onurlarını kırıcı, prestijlerini sarsıcı bir tavır içerisinde olunması, devlet tarafından böyle bir tavır içerisinde olunması... Düşünebiliyor musunuz; yani, bu insanlar, gelecekte nesillerine ne diyecekler, gelecek çocuklarına ne diyecekler "bizim hakkımızda bu suç isnat edildi, ispat edilmemesine rağmen biz zorunlu emekliliğe sevk edildik" diyecekler.

Arkadaşlar, tekrar etmek istiyorum, Sayın Bakanımızdan ricamız ve  istirhamımız odur ki; eğer, bu yasa tasarısı geri çekilir, tekrar gözden geçirilir, revize edilirse memnun oluruz diyor; bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yanmaz.

Doğru Yol Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven.

Buyurun Sayın Güven.

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; huzurunuzu bugün epeyce işgal ettim; ama, çok önemli bir tasarı görüşüyoruz.

Dün bir kanun görüştük, emekli olan subaylarımızdan albay sınıfı için bir artırma yaptınız. Peki, bugün emniyet müdürlüğünden resen emekli yapacağınız emniyet müdürleri için aynı şeyi niye düşünmüyorsunuz? Şimdi, bir ayrıcalık, eşitsizlik de burada başlar.

Değerli arkadaşlar, onun için önergeler verilmiştir, o önergeler tahtında ciddî olarak bu konuyu düşünmenizi özenle ve hassaten rica ediyorum.

Şimdi, burada, tabiî, yine bir ayrıcalık var; 2 nci sınıf emniyet müdürleri için yaş kaydına bakmayacaksınız, onayla resen emekli yapacaksınız; maddede "emekli edilir" deniliyor; aşağı iniyorsunuz, bu defa, 1 inci sınıf emniyet müdürleri için ise "emekliliğe sevk edilebilir" deniliyor. Niye bu ayrıcalık? İkisine de "sevk edilebilir" deyin canım. Bir kere daha göreve de almayacaksınız. Halbuki, sonradan görülmüştür ki, emekli olan emniyet müdürlerimiz içerisinde tekrar göreve başlayarak çok başarılı görev ifa eden insanlar var. İstanbul Emniyet Müdürlüğünde var, Ankara'da var; var; var... Yani, siz, birini genç yaşta emekliye sevk ederek -onun biraz maaş durumunu da düzelterek- senin, o gençliğinden, bilginden, tecrübenden daha sonraki yıllarda hiç istifade etmeyeceğim ve seni kendi haline bırakıyorum diyorsunuz; yanlıştır. Evvela, insanî duyguları haiz değildir, sosyal tarafı hiç bulunmamaktadır. Bunun için, müsaade ederseniz, o kelimeyi de değiştirin, o cümleyi daha güzel kurun.

Bir de tabiî, biraz evvel elinizden bir liste geçti, şu sınıf, şu sınıf, şu sınıf... bir de sınıf üstü emniyet müdürü var. Peki, bunlar için ne düşünüyorsunuz? Madem bir resen emeklilik falan filan gibi bir şeyler düşünüyorsunuz; bu, sınıf üstü emniyet müdürleri kaç adettir, ne kadroları vardır ve bunlar hakkında niye bir düşünceniz yok? Yani, onların dokunulmazlığı mı var? Eğer, kadrosu içerisinde ona başka bir şey, bir imkân veremiyorsanız, onun hakkında ne düşünüyorsunuz, bunu da ifade edin.

Yani, bu kanun tasarısının ne tarafından bakarsanız bakın, iyileştirme gibi görülürken, bir piramit esası, yani, Türk Silahlı Kuvvetlerindeki piramit esası gibi bir işlem söz konusu gibi görünürken, hiç de öyle değil, çok keyfî bir işlem. Hüsnüniyetli olan insanlar, yani, kanundaki "aslolan, hüsnüniyettir" dediğimiz olay varsa, çalışır. Peki, olmazsa ne çalışır; kıyım çalışır.

Değerli arkadaşlarım, onun için, lütfedip, bu kanun tasarısı üzerindeki hassasiyetinizi yoğunlaştırın, en azından önergelerle ortaya çıkan durumu, iyileştirmeyi gözardı etmeyin; bu işin muhalefeti iktidarı yoktur; karşınızda, yüz küsur seneden beri görev ifa eden ve üç dört gün sonra da, yani 10 Nisanda da 156 ncı kuruluş yıl dönümünü kutlayacağınız bir polis teşkilatı vardır, onun mensupları vardır. Bu bakımdan, yapacağınız tasarruflar, onlara bir kıyım olarak gelmesin, bir eşitsizlik gibi gelmesin; hepsini en azından eşitlik ilkesi içinde huzura kavuşturacak bir mekanizma oluştursanız iyi olur diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.

Madde üzerinde 7 önerge vardır; ancak, 3 önergeyi işleme alabileceğiz.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "meslek derecelerinde fiilen beş yılını dolduran" cümlesindeki beş yılın "dört yıl" olarak değiştirilmesini teklif ediyoruz.

Saygılarımızla.

Nidai Seven A. Fatin Özdemir                       Şaban Kardeş

Ağrı                     Adana                                    Bayburt

Mustafa Haykır                                          Yusuf Kırkpınar

Kırşehir                                                               İzmir

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesiyle değiştirilen ek madde 23'ün birinci fıkrasında yer alan "terfi durumu üç kez Yüksek Değerlendirme Kurulu tarafından görüşülmesine rağmen" cümlesinde yer alan "üç kez" ibaresinin "dört kez" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.

Saygılarımızla.

 

Nidai Seven

Şaban Kardeş

Mustafa Haykır

 

Ağrı

Bayburt

Kırşehir

 

Mustafa Yaman

 

Yaşar Öztürk

 

Giresun

 

İstanbul

 

BAŞKAN - Sonuncu önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı"nın 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Saffet Arıkan Bedük

Turhan Güven

Mustafa Eren

 

Ankara

İçel

Karabük

 

Mehmet Sadri Yıldırım

 

Murat Akın

 

Eskişehir

 

Aksaray

 

"Kadrosuzluk nedeniyle emekliliğe sevk edilenlerin tekrar emniyet hizmetleri sınıfına dahil bir görevde istihdam edilmeleri mümkün olmayıp, emekliliğe sevk edildikleri tarihi takip eden ay başından itibaren yaş haddine kadar olan süre için en yüksek devlet memuru aylığının (ekgösterge dahil) yüzde 100 oranında zorunlu emeklilik eködemesi yapılır. Ayrıca, bu şekilde emekliliğe sevk edilenlerin emeklilik ikramiyeleri yüzde 30 oranında artırılarak ödenir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Güven, gerekçeyi mi okutalım?

TURHAN GÜVEN (İçel) - Gerekçeyi okutalım efendim; çünkü, sözün bir geçerliliği kalmadı artık.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Görüşülmekte olan tasarıyla emniyet teşkilatında üst rütbelerde oluşan yığılmaların önlenmesi ve hiyerarşik yapıya uygun olarak personel piramidinin oluşturulması amacıyla "kadrosuzluk nedeniyle zorunlu emeklilik" sistemi getirilmektedir.

Ancak, kamu düzeninin korunmasında ve güvenliğin sağlanmasında büyük görevler ifa etmiş olan personel kadrosuzluk nedeniyle emekliliğe sevk edildiklerinde maddî haklarında meydana gelen önemli azalmalar nedeniyle mağdur olmaktadır. Önergeyle, emekliliğe sevk edilecek personele verilecek olan zorunlu emeklilik ödemesinde ve emeklilik ikramiyelerinde artış yapılarak, personelin mağduriyetinin bir ölçüde azaltılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "meslek derecelerinde fiilen beş yılını dolduran" cümlesindeki "beş yılın", "dört yıl" olarak değiştirilmesini teklif ediyoruz.                    Nidai Seven

Saygılarımızla.                                                       (Ağrı)

                                                                    ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Nidai Bey, gerekçeyi mi okutayım?..

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

1 inci sınıf emniyet müdürlüğüne yükselecek birçok değerli emniyet müdürlerinin önünün açılmasını teminen.

BAŞKAN - Okunan önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesiyle değiştirilen ek madde 23'ün birinci fıkrasında yer alan "terfi durumu üç kez Yüksek Değerlendirme Kurulu tarafından görüşülmesine rağmen" cümlesinde yer alan "üç kez" ibaresinin "dört kez" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.               Nidai Seven

Saygılarımızla.                                                       (Ağrı)

                                                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon önerge katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahipleri?..

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Zorunlu bekleme süresini tamamlayarak terfi durumu bir kez daha Yüksek Değerlendirme Kurulu tarafından görüşülmesi, o durumdaki emniyet müdürlerinin terfi etmesi için bir fırsat olur.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Karar yetersayısı istenilmiştir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Efendim, karar yetersayısı yoktur. (DSP ve MHP sıralarından "Var, var; geliyorlar" sesleri)

Sabaha kadar bekleyecek değiliz efendim...

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın Başkan, elektronik oylama cihazı var...

BAŞKAN - Hayır efendim; tereddüt yok.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.26


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.35

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Melda BAYER (Ankara)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporları (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Hatırlanacağı üzere, 4 üncü madde üzerinde verilmiş üç önergeden sonuncusunun oylanması sırasında karar yetersayısının aranılması istenmişti ve ulaşılamamıştı.

Şimdi, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi yeniden oylayacağım.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağız

Oylama için 3 dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, görüşmelerini tamamladığımız 4 üncü maddeyi komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.

Tüzüğün 87 nci maddesinin dördüncü fıkrası gereğince okutup; daha sonra işleme alacağım.

Buyurun efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanuna, çerçeve 4 üncü maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve bundan sonra gelen madde numaralarının teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Saffet Arıkan Bedük

Mehmet Sadri Yıldırım

Turhan Güven

 

Ankara

Eskişehir

İçel

 

Murat Akın

 

Mustafa Eren

 

Aksaray

 

Karabük

 

MADDE 5. - 3201 sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.

"Ek Madde 24 - İl emniyet müdürlerinin emrine atanan emniyet teşkilatı personelinin istihdam yerleri ve il sınırları içerisinde yer değişiklikleri bağlı bulundukları il emniyet müdürünün onayı ile yapılır."

BAŞKAN - Sayın Komisyon?...

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) - Çoğunluğumuz yoktur Sayın Başkan.

BAŞKAN - Çoğunluğunuz yoktur.

Komisyonun çoğunluğu olmadığı için -salt ekseriyet arıyorum; çünkü, demin arz ettiğim tüzük hükmü- önerge işlemden kaldırılmıştır.

Şimdi, çerçeve 5 inci maddeye bağlı geçici 19 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. - 3201 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

GEÇİCİ MADDE 19. - 1 inci ve 2 nci Sınıf Emniyet Müdürü sayısı bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içerisinde ek 23 üncü maddede belirlenen sayılara getirilir. Bu amaçla Yüksek Değerlendirme Kurulu yeterli sayıda toplantı yapabilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'a ait.

Sayın Sanay, buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA EYYÜP SANAY (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 576 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 5 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Grubum ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Geçici 19 uncu maddede, 1 inci ve 2 nci sınıf emniyet müdürlerinin sayısının, kanunun yayımı tarihinden itibaren bir sene içerisinde ek 23 üncü maddede ifade edilen sayıya indirilmesi belirtilmektedir. Elbette, böyle bir maddeye ihtiyaç vardı; çünkü, bu sayıları ne zamana kadar ve hangi tarihe kadar belli bir sayıda tutacaksın, bunun belirlenmesi lazım. Gayet normal; ancak, kanun tasarısının geneline ve günümüze baktığımız zaman, hakikaten ülke yangın ortamında iken, özellikle siyasetin zayıfladığı, halkın gözünde siyasetçinin bir kıymeti harbiyesinin kalmadığı bir dönemde Meclisin kıymetini, değerini yükseltmemiz gerekir iken, dışarıda yürüyen vatandaşın yüreğine serin bir su serpebilmek var iken; yine, emniyet mensuplarımızın geçim sıkıntılarını giderebilmek varken, işe, hemen, kadrosuzluk nedeniyle emekli edilip, kendilerine tazminat verilmesiyle ilgili kanun tasarısının tartışılmasıyla başlanılması, bir bakıma, bana göre, şahsen, bir talihsizliktir.

Emniyet mensuplarımızın pek çok derdi var. Bizim ülkemizde, özellikle iki güç çok önemlidir; Silahlı Kuvvetler ve emniyet güçlerimiz; birisi bizim dış güvenliğimizi temin ederken, diğeri de bizim iç güvenliğimizi temin etmektedir. Dolayısıyla, biz, bunlara, hakikaten, en iyi imkânları hazırlamak mecburiyetindeyiz; bu, Büyük Millet Meclisinin de görevidir.

Emniyet mensuplarının nasıl çalıştığını yakinen biliyoruz ve kendilerini ziyaret ettiğimiz zaman, görüştüğümüz zaman, kendileri, sıkıntılarını, hemen bize ifade ediyorlar. Özellikle, çalışma saatleri, hakikaten -bilhassa büyük şehirlerde çalışma saatleri fevkalade yüksek- fazla ve bu kişiler, aynı zamanda, çalışmalarının karşılığında herhangi bir mesai de alamamaktadırlar; normal memurlardan da pek farkı olmamaktadır. Gönül isterdi ki, burada da, dün geçirmiş olduğumuz Silahlı Kuvvetlerimizde kadrosuzluk nedeniyle resen emekli edilenler için getirdiğimiz seviyede bir kıdem tazminatı getirilsin; şahsen, ben sevinirdim; ayrıca, bu içinde bulunmuş olduğumuz günlerde, emniyet mensuplarımıza, bu, bir doping olurdu, bir moral gücü olurdu; bunu eğer, buradan söyleyebilseydik ve ben, bunun müjdesini, bir Ankara Milletvekili olarak, polis teşkilatına, buradan duyurma imkânı bulsaydım, kendimi mutlu addederdim.

Bu sebeple, biz, artık, Büyük Millet Meclisine, hemen, krizleri önleyebilecek kanunların gelmesini bekliyorduk; ama, 15 tane kriz kanunundan bahsediliyor; şu güne kadar, bir iki gün önce geçen Şeker Kanununun dışında herhangi bir şey gündeme gelmedi; ama, vatandaşlarımıza sürekli olarak, 15 tane kanun çıktığı zaman bu işin düzeleceğinden söz ediliyor.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, halkın içine mutlaka giriyorsunuzdur; gittiğimiz zaman, hakikaten, milletvekili dendiğinde hepsi bizden kaçıyor veya tiksiniyor. Televizyonlarda seyrediyorsunuz; herhangi bir problem varsa, hemen vatandaş bunu Meclise yıkıyor. Elbette bu işlerin sebebi siyasidir, siyasî olduğu için de meseleler burada çözülmelidir; ama, bunlar çözüm beklerken, biz, halkın gözünden uzak, birtakım çözüm önerileri bile getiremeden, emniyet teşkilatı mensuplarının...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sanay, lütfen, toparlarmısınız...

EYYÜP SANAY (Devamla) - Teşekkür ederim.

...subaylarımızın resen emekli olduğunda tazminatlarını yükseltmek gibi birtakım işlerle uğraşıyoruz ki, bunlar belki temel meseleler olabilir; ama, bugünün meselesi değildir. Bugünün meselesi; Türkiye'de yangın var; yangını söndürmek gerekir. Yangını söndürmenin yeri de burasıdır; yoksa, dışarıdan insanlar ithal ederek değil. Üniversitelerimizde yetişmiş olan insanlar var, bizim kendi üniversitelerimizde prenslerimiz var. Dışarıdan prens getirmeye ihtiyaç duyulabilir; ama, herhalde ilk anda değil.

O bakımdan, ben, Yüce Meclisi, bundan sonraki çalışmalarında daha duyarlı olacağı ümidiyle saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sanay.

Doğru Yol Partisinin görüşlerini Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın ifade edecekler.

Buyurun Sayın Akın. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 576 sıra sayılı tasarının geçici 19 uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçici 19 uncu maddede ek 23 üncü maddenin son fıkrasındaki "1 inci sınıf Emniyet Müdürü rütbesinde bulunanların sayısı 500, 2 nci sınıf Emniyet Müdürü rütbesinde bulunanların sayısı ise 800'ü aşamaz" denilen bir sınırlamaya atıf yapılmaktadır. Bu sınırlama çerçevesinde belirlenecek emniyet müdürü sayısının da kanunun, yayımı tarihinden itibaren, meriyetinden itibaren bir yıl içerisinde, Yüksek Değerlendirme Kurulu, yeterli sayıda toplantı yapmak suretiyle, Yüksek Değerlendirme Kurulunun, bu bir yıl içerisinde yapacağı toplantıya da bir sınırlama getirmemek suretiyle bu sayının belirlenmesini amir hükümdür.

Değerli milletvekilleri, hepimizce malum, kanuni düzenleme oldukça zaman alıyor ve zor oluyor. Türkiye nüfusu süratle artmaktadır, toplum hadiseleri, toplu olaylar, yine, ekonomik koşullara, ekonomik şartlara bağlı olarak, bilhassa içinde bulunduğumuz ayda, dönemde görüldüğü üzere, haddinden fazladır. İleride, faraza, bu sayının üzerinde emniyet müdürüne ihtiyaç olduğunda, sırf bir madde için Mecliste müzakere etmek, herhalde, kolay olmayacaktır. Halbuki, burada, geçici maddede, bu sayıyı yüzde 50 artırma hususunda Bakanlar Kurulu yetkili denilse daha faydalı, daha yararlı olur.

Her hususta olduğu gibi, diğer tasarıların görüşülmesinde olduğu gibi, iktidar, sayı itibariyle, parmak itibariyle fazla olması hasebiyle muhalefetin önerilerini, muhalefetin tekliflerini hiçbir zaman kabul etmiyor. Etmiyor da ne oluyor: Aynı kanun altı ay içerisinde, bir yıl içerisinde geliyor, burada tekrar müzakere ediliyor ve Meclis, en mühim 15 yasa tasarısının görüşülmesi gerektiği bir dönemde, icabında geçmişte rahat rahat müzakere edilip geçmesi gereken kanunlar tekrar böyle sıkışık devrelerde, dönemlerde geliyor ve Meclis boşu boşuna mesai harcamış oluyor.

Değerli milletvekilleri, sık sık Emniyet Teşkilatıyla muhatap oluyoruz. Dinî bayramlarda, millî bayramlarda emniyet müdürlüklerini bayramlaşma maksadıyla ziyaret ediyoruz, çay ikram ediyorlar, pasta ikram ediyorlar ve bizlere, maaşlarının çok düşük olduğunu ifade ediyorlar. Biz de kendilerine hükümetimiz güzel güzel ekonomik istikrar tedbirleri, kararları alıyor, ileride sizin durumunuzu düzeltecek yasa tasarıları getireceğiz. O zaman, inşallah Meclis sizin maaşlarınızda size emsal görev teşkil eden güvenlik kuvvetlerinin maaşına yakın bir düzenleme yapar diye söz verdik. Sizler de söz verdiniz, bizler de verdik. Biz Aksaray'da söz verdik.

Şimdi burada ne güzel müzakere ediliyor. Bunların bu maaş durumlarını, özlük haklarını düzeltici güzel güzel fıkralar eklesek de bu Emniyet Teşkilatı mensubu, aile efradı dahil, hiç değilse, can ve mal güvenliğimizi sağlayan bu insanlar, maddî sıkıntıdan, ailevî sıkıntıdan, geçim sıkıntısından uzak huzurlu yaşasalar daha iyi olmaz mı?

İşte, bir partinin grup başkanvekili eski emniyet müdürümüz tam bu hususlarda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, toparlar mısınız Sayın Akın.

MURAT AKIN (Devamla) - ...bize göre daha geniş malumat ve daha derin bilgiler arz etmesi gerekirken, ne yazık ki, bu muhalefetin dışındaki grup başkanları veya gruba mensup milletvekilleri hep sükut ediyor. Ne zaman konuşacaklar, biz de merak ediyoruz; ama, konuşsalar, şu Emniyetin, şu polis teşkilatının, bekçilerimizin, emniyet müdürlerimizin, emniyet genel müdürümüzün, bu teşkilata mensup kişilerin hayır dualarını alsalar, çok iyi olur; ama, hiçbir şeyde hayır duaları alamadılar ki, bunda hayır duaları alsınlar.

İnşallah, bundan sonraki tasarı var ve -tekrar, başka bir tasarı- orada bir önerge hazırlarız, bunların maddî durumlarını düzeltici hükümler getiririz.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz çerçeve 5  inci maddenin geçici 19 uncu maddesi üzerinde 3 önerge vardır; sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesiyle 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununa ilave edilen geçici madde 19'un aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

 

Bülent Arınç

Sacit Günbey

Fahrettin Kukaracı

 

Manisa

Diyarbakır

Erzurum

 

Osman Aslan

Şükrü Ünal

Musa Uzunkaya

 

Diyarbakır

Osmaniye

Samsun

 

 

Fethullah Erbaş

 

 

 

Van

 

 

GEÇİCİ MADDE 19: 1 inci ve 2 nci sınıf emniyet müdürü sayısı, bu kanunun yayımı tarihinden itibaren üç yıl içinde, bir yılın baz alındığı dönemler halinde ek 23 üncü maddede belirlenen sayılara getirilir. Bu amaçla, Yüksek Değerlendirme Kurulu yeterli sayıda toplantı yapabilir.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 5 inci maddesiyle kanuna eklenen geçici 19'uncu maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini  arz ve teklif  ederiz.

 

Saffet Arıkan Bedük

Mustafa Eren

Turhan Güven

 

Ankara

Karabük

İçel

 

Mehmet Sadri Yıldırım

 

Murat Akın

 

Eskişehir

 

Aksaray

 

"Kanunun 55 inci maddesiyle düzenlenen bir üst rütbeye terfi edecek başkomiser ve 3 üncü sınıf emniyet müdürü olan personelin yazılı sınavlarına dair hüküm, 1.1.2002 tarihinden sonra terfi edecek personele uygulanır."

BAŞKAN - Son önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesiyle kanuna eklenen geçici 19 uncu maddesine  aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Mehmet Şandır

İsmail Köse

İ.Yaşar Dedelek

 

 

Hatay

Erzurum

Eskişehir

 

Salih Dayıoğlu

 

Emrehan Halıcı

 

İzmir

 

Konya

 

Kanunun 55 inci maddesiyle düzenlenen bir üst rütbeye terfi edecek başkomiser ve üçüncü sınıf emniyet müdürü olan personelin yazılı sınavlarına dair hüküm 1.1.2002 tarihinden sonra terfi edecek personele uygulanır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, görüldüğü üzere, son iki önerge kelimesi kelimesine aynı. Bu sebeple, her iki önerge sahiplerinin konuşma hakları mahfuz kalmak kaydıyla, her iki önergeyi aynı anda işleme alacağım.

Sayın Komisyon katılıyor mu efendim ?..

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) - Çoğunluğumuz yoktur, takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?..

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) - Doğrudur; takdire bırakıyorum efendim.

BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun takdire bıraktığı bu iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmiştir.

İlk önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesiyle 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununa ilave edilen geçici madde 19'un aşağıda belirtilen şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.           Bülent Arınç

                                                                         (Manisa)                                                                                                                                           ve arkadaşları

Geçici Madde 19 - 1 inci ve 2 nci sınıf emniyet müdürü sayısı bu kanunun yayımı tarihinden itibaren üç yıl içinde, bir yılın baz alındığı dönemler halinde ek 23 üncü maddede belirlenen sayılara getirilir. Bu amaçla, Yüksek Değerlendirme Kurulu yeterli sayıda toplantı yapabilir.

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Arınç, konuşacak mısınız yoksa gerekçeyi mi okuyayım?

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Konuşacağım efendim.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; önergenin gerekçesi yazılı. Bu maddede, kadrosuzluk nedeniyle emekli edilmesi düşünülen personelin planlaması ve hayatını ona göre tanzim edebilmeleri için belli bir zaman tanınmasının daha adaletli olacağını düşündüm. Önergemi bu amaçla verdim, desteğinizi bekliyorum.

Artık, kanun görüşmesinin sonuna gelmiş bulunuyoruz; birkaç cümle daha ilave etmek istiyorum müsaadenizle. Şimdi, bu kanun üzerindeki endişelerimizi ve tereddütlerimizi ifade ettim. Bu konuda açıklayıcı bir bilgi de gelmedi; yani, söylediklerimizin yanlış olduğu konusunda, Sayın Bakandan, Sayın Komisyondan, en azından ferahlatıcı açıklamalar beklerdim, o da olmadı.

Değerli arkadaşlarım, bu, biraz sonra oylanacak. Bu kanunu çıkaran Milliyetçi Hareket Partisi, Anavatan Partisi ve Demokratik Sol Partidir. Görünmediği için, tutanaklara geçsin diye söylüyorum: Bu kanunun bütün maddelerine olumlu oy verenler, bu üç partinin milletvekilleridir; Fazilet Partili bir milletvekili bile, bu maddelere olumlu oy kullanmamıştır.

Bu kanunun çıkması için her şey yapılmıştır. Çok haklı olan önergeler önlensin diye naylon önergeler verilmiştir ve bu suretle, maalesef, 4 üncü maddedeki Anayasaya aykırılık iddiamızı taşıyan önergemize yer bulunamamıştır. Dünden itibaren, iktidar grubu partilerin grup başkanvekilleri ve Sayın Bakanın da anlayışla hazırlayacağını söyledikleri ve bugün ortaya çıkacak olan önergeler de, ne hikmetse kaybolmuştur ve çıkmamıştır.

Resen tasfiye edilecek emniyet müdürlerine biraz daha fazla maaş ve ikramiye verilmesi konusunda, en azından, bir teselli olabilecek düzenleme -örnekleri elimizdedir, sadece bunları söylüyorum- maalesef, şu ana kadar gündeme getirilmemiştir.

Değerli arkadaşlarım, bu kanuna bilerek oy verenlere; yani, bu çok doğrudur, çok yerindedir, çok haklı gerekçelerle hazırlanmış bir kanundur diyerek, göğsünü gere gere oy verenlere hiçbir şey demiyorum. Zaten, Anayasanın 83 üncü maddesi gereğince, milletvekilleri, görüşmelerdeki oylarından ve fikirlerinden dolayı sorumlu değildirler. Anayasanın bu maddesine sığınarak, her şey gayet güzel diyenler için de bu sözüm değil; ama, vicdan taşıyorsak, adalet denen bir şeye inanıyorsak, zulüm ve haksızlığa karşı isek, ne yapayım, elim mahkûm, kusura bakma diyerek oy kullanmışsak, bunun, bu kanunun uygulanmasından zarar görecek insanlara hiçbir faydası olmayacaktır. Mahkeme kadıya mülk değil; Sayın Bakan gider bir başkası gelir. Bizler buradan gideriz, başka milletvekilleri gelir veya gelmez; ama, bilelim ki, Anayasanın 83 üncü maddesi, ahrette hesap karşısında bizi kurtarmayacaktır. Elimizi vicdanımıza koyarak, eğer, bir masum bundan zarar görecek endişesi taşımamışsak, olmaz öyle şey, burası hukuk devletidir, hukukun üstünlüğü vardır diyerek, buna sığınmaya kalkıyorsak, bilesiniz ki, bu da bizi ahrette bir hesap karşısında kurtarmayacaktır.

Zulüm, bumerang gibidir; karşıya atarsınız, döner sizi vurur. Biz, görevimizi yapıyoruz. Anayasa Mahkemesine de yürürlüğün durdurulması için müracaat edeceğiz. Ama, çok iyi biliyorum ki, eğer listeler hazırlanmış ve bunlar hemen uygulanacaksa, bundan mağdur olan bir masumun üzerimize gönderdiği, bizi kurtarmak için yeterli olmaz. Hiç endişe etmeyin, böyle bir şey yok diyorsanız, ben, size, sadece, iki başmüfettişin raporundan, müsaade ederseniz, birkaç pasaj okuyayım:

Mülkî idare amiri bir yerde ve çok önemli bir yerde; ama, teftişe tabi tutulmuş. Müfettişin yazdığına bakın: "Görevinde hiçbir aksaması yok. Başarılı olduğu biliniyor ve söyleniyor; ama, yıllardan beri eşinin türbanlı olması ve genel davranış ve tutumuyla içe kapalı bir kişiliğe sahip olması bu görevini yapmasına engeldir" diyor. (DSP sıralarından "ne alakası var" sesleri)

Değerli arkadaşlarım, ben, vicdanlı insanlara hitap ediyorum. Bu işlerle hiç ilişkisi olmayanlar sözümün dışında; rahat etsinler.

Bir başmüfettişin raporu daha: "Sosyal ve ailevî yaşantınız ile eşinizin benimsediği çağdaş olmayan giyim tarzı itibariyle, laiklik karşıtı düşüncelere yakınlık duyduğu bilindiğinden..."

Zannetmeyin ki, bu, size ve bize gelmez. Bir tane masumun çığlığı doları da fırlatır, bizi yerin dibine de sokar, Meclisin dışına çıkamaz hale de getirir, sosyal patlamalara da yol açar ve bu gözyaşları sel olur, bir gün bizi boğar.

Allah hepimize vicdan versin.

Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arınç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Şimdi, geçici 19 uncu maddenin oylamasını yapacağız; ancak, toplantı yetersayısının aranılmasını talep eden bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

576 sıra sayılı Yasa Tasarısının 5 inci maddesinin oylamasından önce Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığından, yoklama talep ediyoruz.

Saygılarımızla.

BAŞKAN - Şimdi, imza sahiplerini arayacağım.

Aslan Polat?.. Burada.

Akif Gülle?.. Burada.

Salih Kapusuz?... Burada.

Mehmet Çiçek?.. Burada.

Latif Öztek?.. Burada.

Ahmet Karavar?.. Burada.

Sacit Günbey?.. Burada.

Eyyüp Sanay?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Ali Oğuz?.. İstanbul.

Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Musa Uzunkaya?.. Burada.

Hüseyin Arı?.. Burada.

Şükrü Ünal?.. Burada.

Osman Aslan?.. Burada.

Tevhit Karakaya?.. Burada.

Turhan Güven?.. Burada.

Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Nurettin Atik?.. Burada.

Murat Akın?.. Burada.

Şimdi, elektronik cihazla yoklama yapacağız.

3 dakika süre veriyorum.

İmza sahiplerinin cihaza girmelerine hacet yoktur; zira, onları berveçhi peşin, var sayacağımızı bildiriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır.

V.–  KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporları (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, çerçeve 5 inci maddeyle getirilen geçici 19 uncu maddeyi, önergeyle yapılan değişiklik istikametinde oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Madde kabul edilmiştir.

Çerçeve 5 inci maddeyle getirilen geçici madde 20'yi okutuyorum:

"GEÇİCİ MADDE 20. - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, dört yıllık yükseköğre-tim kurumlarından mezun olarak komiser yardımcılığı kursunu bitirenler ile bulunduğu rütbede dört yıllık yükseköğretim kurumlarından mezun olup (B) Grubundan (A) Grubuna geçen polis amirleri, (A) Grubunda değerlendirilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Eyyüp Sanay'a ait. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA EYYÜP SANAY (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

576 sıra sayılı kanunun tasarısının 5 inci çerçeve maddesinin geçici 20 nci maddesi konusunda Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu geçici madde, bizim kendi eğitim sistemimizden kaynaklanan bir durum var; bu durumu sınırlıyor ve durumu bir kayıt altına alıyor. O da şu: Özellikle, polis olurken, emniyet mensubu olurken, bütün emniyet mensupları akademilerden veya kolejlerden mezun değil; bunların bir kısmı da ülkemizdeki yüksekokullardan mezun olup, burada sınava girmek suretiyle, bu mesleğe intisap eden arkadaşlarımızdan oluşuyor. Diğer yandan da, daha önce lise mezunu veya meslekî lise mezunu olup da polis olan arkadaşlarımız, açıköğretim fakültelerine veya yüksekokullarına devam etmek suretiyle, bu meslekte terfi ediyorlar ve 1 inci sınıf, 2 nci sınıf dereceye kadar yükselebiliyorlar. Bu, açıköğretim veya yüksekokul ya da fakülte mezunu olan kişilerin de (A) ve (B) Grubu kapsamına alınmasıyla ilgili bir konudur. Tahmin ediyorum, İçişleri Komisyonunda da görüşülmüştü. Özellikle, tahmin ediyorum, bu okullardan mezun olan insanların son senelerde artmış olması sebebiyle, bir kadro tıkanıklığı söz konusu oldu. Bu kadro tıkanıklığına çare bulmak için, çözüm yolu bulmak için de, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı getirildi.

Elbette, problemleri çözmek zorundayız; fakat, problemleri çözerken, mutlaka, hakkı, hakkaniyeti de gözetmek zorundayız. Hepimiz, bu ülkenin insanlarıyız; bu ülkenin insanına hizmet etmek ve onları burada temsil etmek üzere, onlar tarafından seçildik ve buraya geldik; onları temsil ediyoruz; ama, bu temsil gücümüzü ve temsil etme onurunu, haysiyetini, onlara yakışır bir şekilde götürmek de, yine, bu Yüce Meclisin görevidir. Ben, bütün arkadaşlarımın bunu yerine getirdiklerine kaniim; ancak, ne yazık ki, bazen -bizde sürekli tartışılıyor- parti başkanlığı sistemi sebebiyle, milletvekili arkadaşlarımız, gelen birtakım kanun tasarılarına ya da birtakım önergelere ya da görüşlere, parti genel başkanı ne diyorsa, o yönde "isabet buyurdunuz efendim" diyerek, el kaldırıyor.

M. ZEKİ SEZER (Ankara) - Kim yapıyor?!.

EYYÜP SANAY (Devamla) - Şimdi, burada, Zeki Bey konuşuyor, görüyorum. Zeki Bey çok iyi hatırlayacaklar -ben, bu tür konulara girmeyecektim- bundan yaklaşık 15 gün kadar önce, beraberce, Ostim İşadamları Derneğine gittik, o da oradaydı; orada, Saffet Arıkan Bedük de vardı, bizim arkadaşlarımız da vardı; diğer partiden arkadaşlarımız yoktu. Orada neler ifade ettiklerini Zeki Bey hatırlarlarsa, hakikaten, bizim, halkın içerisinde, esnafın arasında, zanaatkârın arasında, sanayicinin arasında, siyasetçinin, milletvekilinin kıymeti harbiyesinin ne olduğunu anlamamız lazım.

Yine, 3-5 gün önce, bir televizyon programına katıldım. Bu televizyon programının salonunda 1 000 kadar insan vardı. Girdim; baştan aşağı, bütün oradaki insanlar siyasetçiye vuruyorlardı. Ben -hiç daha konuşma sıram da gelmemişti- 02.30'a kadar tahammül edebildim; sonunda dedim ki, bu kadar hakarete daha fazla tahammül edemiyorum ve toplantıyı terk ediyorum. Çantamı aldım ve -toplantı 04.00'e kadardı- terk ettim.

Şimdi, onun için, bunları görüyoruz. Bu, beni yürekten dağlıyor. Ben, buraya milletvekili olarak gelirken, seçilirken, başka şeyler hayal etmiştim. Hakikaten, burada, hizmet edeceğime inanıyordum, bir şeyler yapabileceğime inanıyordum. Doğruyu, gerçeği bulacağız ve hakikaten milletin problemlerine çözüm bulacağız diye gelmiştim; ama, bir bakıyorum, çok kolay yapılabilecek işlerde, illa katı bir inatla, işte, bu önerge Anayasaya aykırı "çıksın efendim, Anayasa Mahkemesinden dönsün..." Niye döndürelim?.. Niye Anayasa Mahkemesinden dönsün?.. Buradan öyle bir kanun çıkaralım ki, hiçbir kanunun maddesi Anayasa Mahkemesinden geri dönmesin. Burada, çok liyakatli arkadaşlarımız var, kendini yetiştirmiş, çok kıymetli meslektaşlarımız var; biz, bunları biliyoruz. Değerli milletvekili arkadaşlarım, onun için, lütfen, buradaki ıstırabı, milletin dışarıdaki ıstırabını vicdanlarımızda duyalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sanay, lütfen toparlar mısınız

EYYÜP SANAY (Devamla) - Biraz önce, Sayın Grup Başkanvekilimiz çok önemli noktalara işaret etti. Hakikaten, bu kanun dolayısıyla, bir tek insana bile zulmedilirse, yanlış yapılırsa, bunun vebali bizimdir, kimsenin değildir. Çok etraflı düşünmemiz lazım. Hiç kimse, şahsî, indî hareket edememeli, sübjektif hareket edememeli. Burada kanun koyucu biziz, bu kanunu koyarken de, kimseye, birtakım hareket imkânı değil, böyle hareket için de objektif kriterler koymalıyız. Aksi takdirde, o insanların ıstırabını, biz, sonra vicdanımızda duyarız; ama çözüm bulamayız.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sanay.

Geçici 20 inci madde üzerinde iki önerge vardır, sırasıyla okutacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Kanun tasarısının 5 inci maddesiyle 3201 sayılı Kanunla eklenen geçici madde 20'de yer alan "Bu kanun hükmünde kararname yürürlüğe girdiği tarihten önce" cümlesinin, "Bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten 6 ay sonra" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.

Saygılarımızla.

 

Nidai Seven

Şaban Kardeş

Mustafa Yaman

 

Ağrı

Bayburt

Giresun

 

Bozkurt Yaşar Öztürk

Salih Erbeyin

Müjdat Kayayerli

 

İstanbul

Denizli

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup işleme alacağım.

Buyurun efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununa eklenen geçici madde 20 maddesine; "(B) Grubu Polis Amirliğinden (A) Grubu Polis Amirliğine terfi eden polis amirlerinin (B) grubunda geçen fazla süreleri (A) grubunda değerlendirilir ve müktesep hakları korunur" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

 

Musa Uzunkaya

Şükrü Ünal

Osman Aslan

 

Samsun

Osmaniye

Diyarbakır

 

A. Nurettin Aydın

Akif Gülle

Zülfikar İzol

 

Siirt

Amasya

Şanlıurfa

 

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?..

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önergem üzerinde söz almış bulunuyorum, bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, muhalefet olmanın, şu anda, verilen önergeler açısından, ne kadar zor olduğunu takdir edersiniz; ama, iktidar olmanın şu andaki zorluğu daha büyük; çünkü, Türkiye'deki, şu andaki tüm olumsuzlukların müsebbibi, bugünkü yanlış icraatlarınızdır, sizsiniz.

Ben, demin de, Sayın Bakanıma sorarken arz ettim; yani, burada, hakikaten, bu yasayla bir yığın mağduriyetlerin çıkmasından korkulur. Sayın Bakan kişisel olarak kurumdan gelen birisidir, kurumu bütün üniteleriyle en iyi tanıyanlardan birisidir ve zannediyorum, son otuz yıl içerisinde, emniyet camiasında özveriyle çalışan çok sayıda personel içerisinde, eski bir deyimle, müşarünileyh, parmakla gösterilecek nadide bir idarecidir; kendilerini tebrik ediyoruz ve gerçekten, güzel bir ekibinin de var olduğunu düşünüyoruz; ama, bu yasalar, Sayın Bakanın şahsıyla kaim değildir. Uygulamada nelerin geleceği nelerin gelmeyeceği belli değil. Kaldı ki, bu yasaların bu kadar aciliyetini...

Malî yönden, özlük hakları yönünden ciddî sıkıntılar çeken emniyet camiasının bu sıkıntıları, mesai ve mesai karşılığında almaları gereken ücretler, yerleşim alanları, eş durumlarında karşılaştıkları sıkıntılar, güvenlik sorumlularının her alandaki güvenlik sorunları ortada, ekonomik sıkıntıları ortadayken, idarî anlamda kendilerini tedirgin edebilecek bu yasada da, terfide, değişik kademelerdeki arkadaşların geçişlerinde zayi olacak zaman sıkıntılarını gidermek konusunda yapılması gerekenler yapılmıyor, tam aksine, onları daha çok endişeye, daha çok sıkıntıya sevk edecek uygulamalarla meşgulüz.

Değerli arkadaşlar, bir kere, bu hükümet, zaten, bu anlamda, açık söylüyorum, maluldür, sıkıntılıdır, tüm icraatlarıyla maluldür; yani, düşünebiliyor musunuz, şu ana kadar, kırkbeş gündür Türkiye'de olan ve sorunları bugün yarın çözeceğim diyen, emniyet güçleriyle, onların duyarlı tavrıyla karşı karşıya gelmek durumunda olan, işsiz kalan insanımız, kepenk kapatan esnafımız, onbinlerle, yüzbinlerle emniyet görevlileriyle karşı karşıya ve Sayın Bakan, Türkiye'yi kurtarmak için geldiği söylenen Bakan, dün kalkıyor, çıkıyor medyanın önünde "ben bakan olmasaydım, yatırımımı dolardan Türk parasına yapardım" diyor. Ben şimdi, şu kürsüden, bu milletin kürsüsünden Sayın Bakana soruyorum: Sayın Bakan, Türkiye Cumhuriyetinin bakanısınız siz, elbette cebinizde olması gereken para Türk parasıdır. Sayın Bakan, Sayın Derviş, hâlâ kendisini Türkiye'ye gelmiş farz etmiyor; Parlamentoya gelmedi, kendini Türkiye'de de farz etmiyor. Türkiye'nin sorunlarını çözmesi gereken Bakan, "Bakan olmasaydım, paralarımı Türk parasına çevirirdim" diyor. Yani, var mı böyle bir gerekçe; bakanların paraları mutlaka dolar olarak duracaktı...

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Önergeyle ilgili konuş.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Önergem Türkiye'dir, önergem Türkiye'nin sorunlarıdır. Siz, Türkiye'nin sorunlarını değil, hâlâ meleklerin dişiliğini ve erkekliğini tartışıyorsunuz burada... (DSP sıralarından gürültüler) Türkiye'nin meselelerini tartışmak zorundayız. Sokaklar kaynıyor, insanlar feryat ediyor! Biz, bırakın, sadece bu sektörün sorunlarını çözmeyi, yeni sorunlar yumağı oluşturmaya çalışıyoruz. Ve ben diyorum ki: Sorunları çözmek için çağırdığınız Derviş'i, lütfen şu Kabineye çağırın, bu Parlamentoya hesap versin, bu millete hesap versin. (FP sıralarından alkışlar) Türk parasına çeviremediği dövizini, kimlerle bağlantısı vardır da Türk parasına çeviremiyor, onun hesabını versin.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Yine iftiraya başladın.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bu ne aymazlık ki, bir bakan kalkıyor "bakan olmasaydım, paramı Türk parasına çevirir ve öyle yatırım yapardım" diyor. (DSP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, bu, sorumsuz bir hükümet anlayışıdır.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - İkaz eder misiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım efendim.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bu millete karşı sorumsuzluk içerisinde bulunan ve kurtarıcı diye düşünülen bakanlarınızın dahi, hangi noktaya geldiğini gösteren bir ölçüdür.

Önergemin kabulü istikametinde oy kullanmanızı bekliyor...

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - O takdir bize aittir; siz önerge üzerinde konuşun.

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım efendim.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Yani, önergemin teferruatını size takdim etsem, mübarek elleriniz evet diye kalkacak mı beyler?!

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Suiistimal ediyorsun, önergeyle ilgili konuş.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Nereye şartlandınız siz?!

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, karşılıklı konuşmayın.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bir noktasını dahi değiştirmeye hakkınız yoktur.

Saygılar sunuyorum Yüce Heyetinize. (FP sıralarından alkışlar)

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Suiistimal etme, her zaman yapıyorsun bunu, suiistimal ediyorsun.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzunkaya.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesiyle 3201 sayılı Kanuna eklenen geçici madde 20'de yer alan "bu kanun hükmünde kararname yürürlüğe girdiği tarihten önce" cümlesinin "bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten 6 ay sonra" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.                                              Nidai Seven

Saygılarımızla.                                                       (Ağrı)

                                                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?..

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın hükümet katılıyor mu?..

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Seven, gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe:

Dört yıllık yüksekokulu bitirmeye 1 veya 2 dersi olanların bu madde hükmünden mahrum kalmamaları için 6 aylık süre daha konulmalıdır."

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, geçici 20 nci maddeyi, Komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, çerçeve 5 inci maddeye yeni bir geçici madde eklenmesiyle ilgili önerge vardır; önce okutup, sonra, bir açıklamada bulanacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki Kanun Tasarısının 5 inci maddesine aşağıdaki geçici maddenin eklenmesi arz ve teklif ederiz.

 

Saffet Arıkan Bedük

İlyas Yılmazyıldız

Turhan Güven

 

Ankara

Balıkesir

İçel

 

Nevzat Ercan

 

Oğuz Tezmen

 

Sakarya

 

Bursa

 

Geçici madde 21- Madde 1'de yer alan, Emniyet Teşkilatı terfi ve atamalarını düzenleyen 55 inci maddedeki bir üst rütbeye terfi edecek başkomiser ve 3 üncü sınıf emniyet müdürü personelinin yazılı sınavlarına dair hüküm, 1.1.2002 tarihinden sonra terfi edecek personele uygulanır.

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, aynı önergeyi 19 uncu maddenin müzakeresi sırasında sizlere arz etmiştik ve aynen kabul etmiştiniz; bu sebeple işlemden kaldırıyorum.

Çerçeve 5 inci maddeyi, kabul ettiğiniz 19 ve 20 nci geçici maddelerle birlikte topluca oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, maddeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yetersayısı arayacağım: Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Efendim, her iki Divan Kâtibimizin sayımı arasında ihtilaf çıkmıştır; onun için, elektronik cihazla oylama yapacağız. (DSP sıralarından gürültüler)

Efendim, İçtüzüğümüz öyle diyor.

3 dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; oyladığımız 7 nci madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 86 ncı madde gereğince, oyunun rengini belli etmek üzere, Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven görüşecekler.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Sayın Seven lehte görüşecekler.

Süreniz 5 dakika.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Değerli milletvekilleri, ben, tasarı üzerinde fazla görüş belirtmeyeceğim; ama, bu haftanın Polis Haftası olması sebebiyle, polislerimizin bu haftasını kutluyorum; bugüne kadar şehit olan tüm kardeşlerimin anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

İnsanımızın güvenliğinin korunması, huzurunun tesisini gönüllü olarak yapan polis, yağmur çamur demeden, tatil bayram görmeden, görevini yapıyor. Bu da yetmiyor, sabahleyin evinden ayrılırken, ansızın, bir kör kurşun, bir canlı bomba kendisini bekliyor. Biz ne yapıyoruz; insan haklarına aykırı diye, kendi canına kast eden teröriste karşı dahi silah kullanma iznini bile elinden alıyoruz. (MHP sıralarından alkışlar) Yirmidört saatte verilen 15 litre benzinle, yirmi yıl fiilî hizmet ve beş yıl yıpranma karşılığı 5,5 milyar ilâ 7 milyar ikramiye, düşük katsayı tabanıyla emekliye sevk ediyoruz.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Etmeyin...

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Bu polislerimiz için, bütün Parlamento el ele verip, bu kardeşlerimizin durumunun iyileştirilmesi için, mutlaka, yeni yasaların Meclise getirilmesi gerekmektedir. (MHP sıralarından alkışlar)

Faili meçhul cinayetlerden kaçakçılığa, Hizbullah'tan çeşitli terör örgütlerine, hayalî ihracattan naylon faturalara, devlet hazinesini soyanlardan gençleri zehirleyenlere kadar birçok başarılı operasyona imzasını atmış, halk ile devlet arasında yepyeni bir sevgi köprüsünü kurarak milletimizin gönlünde taht kurmuş olan polis teşkilatımıza, her ahval ve şart içinde her türlü desteği göstereceğimizi ifade etmek istiyorum ve bu kanun tasarısı hakkında olumlu oy kullanacağımı belirtirken hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

86 ncı madde gereğince, aleyhte olmak kaydıyla, Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce hep beraber dinledik; MHP'li arkadaşımız da, polislerin yaptığı büyük vazifeleri saydı; hepsine aynen katılıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

Şu Türkiye Cumhuriyetinde, PKK'ya karşı da, bölücülüğe karşı da, Hizbullah'a karşı da en büyük mücadeleyi veren teşkilatın polis teşkilatı olduğunu biliyoruz ve o polis teşkilatı içerisinde de -bir anket yapılsa- maddî ve manevî yönlerden en güçlü olan insanların, en büyük mücadeleyi verdiğini görürüz; çünkü, bunun bir hak meselesi, bunun, yarın, kendisi öldükten sonra, ahrette de, en büyük hayrı olacağını hep beraber biliyoruz. O insanların, yani, inancına son derece bağlı olan insanların, hanımları başörtülü diye veya kendileri inançlılar diye atılma ihtimalleri olan bir tasarıyı getirdiniz. (MHP sıralarından gürültüler) Hiç böyle itiraz etmeyin MHP'liler. Bu, tarihte sizin hep önünüze çıkacaktır. Getirdiğiniz bu tasarıyla, Yüksek Askerî Şûra kararlarına benzer şekilde, irticaî sebepten dolayı her komiser emekli edildiği zaman ağlayacaksınız. İçin için ağlayacaksınız. İşte, sizi şimdiden biz ikaz ettik. Getirilen bu erken emeklilik tasarısıyla -hep beraber göreceğiz- "kadrosuzluk" adı altında -aynen Millî Savunma Bakanlığında olduğu gibi- sayısız olarak, o inançlı, gece gündüz, kış demeden PKK'ya karşı, her türlü teröre karşı en büyük mücadeleyi veren, en büyük hizmeti veren insanların, sırf eşlerinin başı örtülü diye, kendileri namaz kılıyorlar diye, irticaî bir yaşam tarzı düşünüyorlar diye, meslekî kariyerlerine hiç bakılmadan emekli edileceğini hep beraber göreceğiz...

VAHİT KAYRICI (Çorum) - Tasarının neresinde yazıyor?!

ASLAN POLAT (Devamla) - ...ve bir gün, radyo ve televizyonda, aynen Millî Savunma Bakanlığı bildirilerinde olduğu gibi, irticaî sebepten dolayı emekli edilen komiserleri duyduğumuzda, MHP'liler, hepiniz için için ağlayacaksınız.

Hepinize saygılar sunuyorum. Buna ret vermekten de gurur duyuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

VAHİT KAYRICI (Çorum) - Bu, neresinde yazıyor tasarının?

ASLAN POLAT (Erzurum) - Hepsinde...

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, maddelerinin tamamı kabul edilmiş olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, şu anda saat 19.39; yeni bir tasarının tümünü müzakere etmeye vaktimiz kalmadığından, sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek üzere, 10 Nisan 2001 salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 19.39

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.