DÖNEM : 21 CİLT : 58 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 80 inci
Birleşim 6 Nisan 2001 Cuma İ Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - YOKLAMALAR IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GündemdIŞI
Konuşmalar 1.- Bursa Milletvekili Orhan Şen'in, ülkemize göç eden Bulgaristan ve
Ahıska Türklerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı
Abdulhalûk Mehmet Çay'ın cevabı 2.- Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan'ın, ekmek fiyatlarına ilişkin
gündemdışı konuşması 3.- Gümüşhane Milletvekili Lütfi Doğan'ın, Gümüşhane İlinin acil
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması B) Tezkereler
ve Önergeler 1.- Avrupa Parlamentosu Endüstri, Dış Ticaret, Araştırma ve Enerji
Komisyonu tarafından Brüksel'de düzenlenecek seminere TBMM'yi temsilen
katılacak üç kişilik Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/799) C) Gensoru,
Genel görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ 1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak ve 63 arkadaşının, bankalar
yeminli murakıpları raporlarını zamanında işleme koymayarak bazı bankaların
yöneticileri hakkında yapılması gereken işlemleri geciktirdiği, onlara siyasî
himaye sağladığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı
maddelerine uyduğu iddiasıyla Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hasan
Hüsamettin Özkan hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/2)
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve
İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527)
2.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) 3.- Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette
Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporları (1/727,
1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576) VI.- SORULAR VE CEVAPLAR A) YazIlI Sorular ve CevaplarI 1.- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, vergi mükelleflerine ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/3705) 2.- Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, yurt dışındaki Türk vatandaşlarının
lobicilik çalışmalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin
Tantan'ın cevabı (7/3719) 3.- Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, Ankara-Balıkesir uçak
seferlerinin ne zaman başlatılacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel
Yalova'nın cevabı (7/3761) 4.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Ankara-Çankaya-Atakule
esnafının kira bedellerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova'nın
cevabı (7/3765) 5.- Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, memur maaşlarının artırılıp
artırılmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı
(7/3796) 6.-Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, SSK'ya olan borçları
nedeniyle haciz kararı alınan belediyelere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/3819) 7.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, kurban derilerinin
toplanmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı
(7/3829) I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak iki oturum yaptı. Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya'nın, Şanlıurfa İli esnaf ve
üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirler ile bölgedeki
projelerin bir an evvel bitirilerek işletmeye açılmasına ilişkin gündemdışı
konuşmasına, Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı, İçel Milletvekili Edip Özgenç'in, 5 Nisan Avukatlar Gününe ilişkin
gündemdışı konuşmasına, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Sivas Milletvekili Musa Demirci'nin, esnaf ve sanatkârların sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşmasına da Devlet Bakanı Hasan Gemici, Cevap verdi. Hatay Milletvekili Metin Kalkan ve 21 arkadaşının, vakıfların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/188) okundu; önergenin
gündemde yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı. Doğru Yol Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili
Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan
Güven'in, tarım ve hayvancılık sektöründe gerekli önlemleri almayarak çiftçiyi
yoksulluğa mahkûm ettiği iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit hakkında bir gensoru
açılmasına (11/11) ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin
gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşme gününün Danışma Kurulu
tarafından tespit edilip Genel Kurulun onayına sunulacağı açıklandı. İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın görüşmelerde bulunmak üzere bir
heyetle birlikte 21 - 23 Şubat 2001 tarihlerinde Bulgaristan'a yaptığı resmî
ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesinin
uygun bulunduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye (1/53) (S.Sayısı: 433), Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye (1/727, 1/660, 1/795) (S.Sayısı: 576), Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye (1/728) (S.Sayısı: 591), Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye (1/757, 2/603, 2/605) (S.Sayısı: 592), Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 626 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye (1/758) (S.Sayısı: 609), Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun,
Devlet Memurları Kanunu ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında 608 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gençlik ve Spor
Hizmet ve Faaliyetlerinde Üstün Başarı Gösteren Kişi ve Kuruluşların
Ödüllendirilmesi, 3289 Sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına, Ankara Milletvekili Yücel
Seçkiner'in Dünya ve Olimpiyat Şampiyonluğu Kazanmış Sporculara
Cumhurbaşkanlığı Onur Madalyası Verilmesi ile Maaş Bağlanması ve Avrupa
Şampiyonluğu Kazanmış Sporculara Maaş Bağlanmasına, Erzurum Milletvekili
Mücahit Himoğlu'nun Madalya ve Nişanlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına,
Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun Dünya, Olimpiyat ve Avrupa
Şampiyonluğu Kazanmış Sporculara ve Bunların Ailelerine Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına, Afyon Milletvekili Gaffar Yakın ve 10
Arkadaşının Avrupa Futbol Kupalarında Başarılı Olmuş Türk Futbol Kulüplerinin
Ödüllendirilmesine, Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili
Saffet Arıkan Bedük, Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, İçel Milletvekili
Turhan Güven ve 2 Arkadaşının Ülkemizin Tanıtımında Katkısı Olan Gençlik ve
Spor Kulüplerinin Ödüllendirilmesine (1/724, 1/704, 2/68, 2/386, 2/387, 2/492,
2/535) (S. Sayısı: 623), Emniyet Genel Müdürlüğüne Ait Araç, Gereç Mal ve Malzemenin Satış, Hibe,
HEK ve Hurda, Durum ve İşlemlerine (1/618) (S.Sayısı: 406), Emniyet Teşkilâtı Kanunu, Polis Yükseköğretim Kanunu ve 190 Sayılı Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/497,
1/212) (S. Sayısı: 438), İlişkin kanun tasarılarının görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadıklarından, Ertelendi. Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve
Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü ile Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/759) (S. Sayısı: 572), görüşmelerden
sonra; Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme
Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında (1/752) (S.Sayısı: 577), Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası Mal ve Hizmetlerinin Satış, Hibe,
Devir ve Elden Çıkarılması; Diğer Devletler Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi
Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı Personel Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine Dair (1/382, 1/258) (S. Sayısı: 407), Kanun tasarılarının da yapılan açık oylamalardan sonra, Kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı. Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için 6 Nisan 2001 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.25'te
son verildi. Mehmet Vecdi Gönül Başkanvekili
No. :116 II. - GELEN
KÂĞITLAR 6.4.2001 CUMA Tasarı 1. – Kamulaştırma
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/837) (Anayasa ve
Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.4.2001) Raporlar 1. – 2001 Malî Yılı Bütçe Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/835) (S.
Sayısı : 637) (Dağıtma tarihi : 6.4.2001) (GÜNDEME) 2. – Memurlar ve Diğer Kamu Görevlileri Hakkındaki Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Anayasa ve Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/832) (S. Sayısı : 638) (Dağıtma tarihi : 6.4.2001)
(GÜNDEME) Sözlü Soru
Önergeleri 1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Mart ayı
enflasyon oranına ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) sözlü soru önergesi
(6/1349) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001) 2. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol'un, Şanlıurfa
Hilvan Devlet Hastanesi ile Sağlık Ocaklarının bazı sorunlarına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1350) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001) 3. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol'un,
Şanlıurfa-Birecik İlçesinin Sağlık
Ocağı sorununa ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1351)
(Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001) 4. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol'un,
Şanlıurfa-Siverek Devlet Hastanesinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1352) (Başkanlığa geliş tarihi :
5.4.2001) Yazılı Soru Önergeleri 1.– Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, vergi
ve sigorta primi borçlarının
affedilmesi yönünde çalışma olup olmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal
Derviş) yazılı soru önergesi (7/3973) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001) 2. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol'un, çırçır ve
iplik fabrikalarına işletme kredisi verilmemesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3974) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001) 3. – Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu'nun, GAP
İdaresi tarafından bölgedeki arazi satışlarına müdahale edildiği
iddialarına ve bazı projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3975) (Başkanlığa geliş tarihi :
5.4.2001) 4. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, 2000-2001
yılları için hedeflenen ve gerçekleşen vergi geliri miktarlarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3976) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001) 5. – Aksaray
Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Aksaray-Ortaköy Devlet Hastanesi
inşaatına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3977)
(Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001) 6. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Hazine Müsteşarlığının IMF,
Dünya Bankası ve AB temsilcilerine diplomatik statü verdiği iddialarına ilişkin
Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/3978) (Başkanlığa
geliş tarihi : 5.4.2001) 7. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Hazine
Müsteşarlığının IMF, Dünya Bankası ve
AB temsilcilerine diplomatik statü verdiği iddialarına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3979) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001) 8. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın,Dünya
Bankasının enerji yatırım ve ihaleleriyle ilgili olarak uyarıda bulunduğu
iddialarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3980) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2001) 9. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, "Beyaz Enerji
Operasyonu" soruşturmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3981) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001) l0. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, gelir
vergisi ve KDV'lerin işletmenin bulunduğu yerdeki vergi dairelerine ödenmesi
için çalışma olup olmadığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3982) (Başkanlığa geliş tarihi :
5.4.2001) 11. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, bazı ilaçların
ithaline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3983) (Başkanlığa
geliş tarihi : 5.4.2001) 12. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Hazinenin
borçlandığı gerçek ve tüzel kişilere ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş)
yazılı soru önergesi (7/3984) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.4.2001) Meclis Soruşturması Önergesi l. – İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak ve 63
arkadaşının, Bankalar Yeminli
Murakıpları Raporlarının Zamanında İşleme Konulmasını Engelleyerek Bazı Bankaların Yöneticileri Hakkında
Yapılması Gereken İşlemleri Geciktirdiği ve Siyasî Himaye Sağladığı ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230 ve 240
ıncı Maddelerine Uyduğu İddiasıyla
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan Hakkında
Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci Maddeleri Uyarınca
Bir Meclis Soruşturması Açılmasına
İlişkin Önergesi (9/2) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) (Dağıtma
tarihi : 6.4.2001) Geri Alınan
Yazılı Soru Önergesi 1. – Konya
Milletvekili Hüseyin Arı, TŞOF Başkanı tarafından kaydı silindiği iddia
edilen üyelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesini 6.4.2001
tarihinde geri almıştır (7/3908) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati:
14.00 6 Nisan 2001
Cuma BAŞKAN :
Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER
: Mehmet AY (Gaziantep), Melda BAYER (Ankara), BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80 inci
Birleşimini en iyi dileklerimle açıyor, saygılar sunuyorum. III. –
YOKLAMA BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Yoklamayı başlatıyorum efendim. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
yoktur; 15 dakika ara veriyorum; ancak, 57 nci madde gereğince, ikinci oturumda
da yeterli sayı bulunamazsa, bugünkü birleşimi kapatma mecburiyetimiz
İçtüzükten kaynaklanmaktadır. Kapanma Saati
: 14.07 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati:
14.25 BAŞKAN : Başkanvekili
Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER
: Mehmet AY (Gaziantep), Melda BAYER (Ankara), BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80 inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. III.- YOKLAMA BAŞKAN - Bir önceki oturumda, yaptığımız yoklamada,
toplantı yeter sayısına ulaşamamıştık. Şimdi, yoklamayı tekrar edeceğim. Yoklama için 5 dakika süre veriyor ve başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden evvel, üç sayın milletvekiline
gündemdışı söz vereceğim. Gündemdışı ilk söz, ülkemize göç eden Bulgaristan ve
Ahıska Türklerinin sorunları hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın
Orhan Şen'e aittir. Buyurun Sayın Şen. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GündemdIŞI
Konuşmalar 1.- Bursa Milletvekili Orhan Şen'in,
ülkemize göç eden Bulgaristan ve Ahıska Türklerinin sorunlarına ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Abdulhalûk Mehmet Çay'ın cevabı ORHAN ŞEN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çeşitli sebeplerle göç ederek ülkemize yerleşen ve yoğunlukla
Bursa'da oturan Bulgaristan ve Ahıska Türkü soydaşlarımızın acil çözüm bekleyen
sorunlarını dile getirmek üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; konuşmama
başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün, yeşil Bursamızın şanlı ecdadımız tarafından
fethinin 675 inci yıldönümünü kutluyoruz; bu vesileyle, Bursamıza Türk mührünün
vurulması ve Bursamızın bugüne kadar kadim Türk yurdu olarak kalması uğruna can
veren bütün Alperenleri, bütün şehitlerimizi saygıyla ve rahmetle anıyorum. Muhterem milletvekilleri, 1968-1989 yılları arasında
ülkemize göç edenlerle, 1989 yılındaki zorunlu göçle ülkemize yerleşen, daha sonraki
yıllarda da değişik yollarla ülkemize gelerek ikamet etmekte olan Bulgaristan
göçmeni soydaşlarımızın sorunlarını şu şekilde özetleyebiliriz: Türk
vatandaşlığını kazanmış olan soydaşlarımızın en büyük sorunu, Bulgaristan'daki
emekli maaşlarının, bugüne kadar, Türkiye'ye transfer edilememesi ve birkısım
soydaşımızın Bulgaristan'da geçen hizmetlerinin Türkiye'deki hizmetleriyle
birleştirilememesidir. Bu durumdaki soydaşlarımız, sosyal güvenlikle ilgili
mağduriyetlerinin önlenebilmesi için, iki devlet arasında sosyal güvenlik
anlaşması yapılmasını beklemektedirler. 31.12.1992 tarihinden bugüne kadar ikamet tezkeresiyle
ülkemizde oturan ve vatandaşlık başvurusunda bulunan soydaşlarımızın en büyük
sorunu ise, büyük bir çoğunluğunun vatandaşlık işlemlerinin henüz
neticelendirilememiş olmasıdır. Ayrıca, bu durumdaki soydaşlarımızın 1 yıllık
ikamet tezkeresi yenileme ücreti, 2001 yılı için kişi başına 130 000 milyon
liraya yükseltilmiştir. Vatandaşlık için başvuruda bulunan soydaşlarımızdan
istenilen sağlık raporlarının sağlık ocaklarından alınabilmelerine imkân
tanınmasına rağmen geçerli sayılmaması, 10856 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla
ikamet ve çalışma izni verilen soydaşlarımızın çalışmalarının engellenmesi veya
işyerlerinde sigortasız çalıştırılmaları da, ellerinde ikamet tezkeresi olan
soydaşlarımızın diğer önemli sorunlarıdır. Turist vizesiyle ülkemize gelerek ikamet eden
soydaşlarımızın da ikamet sorunlarıyla, çocuklarının her ders yılı başında
ortaya çıkan eğitim sorunları bulunmaktadır. Ayrıca, yıllar boyu devam eden parçalanmış aileler
sorununun da çözümlenememesi, eşlerin ve çocukların birbirleriyle
kavuşturulmaları için yasal yolların geliştirilememesi de önemli bir sorun
olarak ortada durmaktadır. Değerli milletvekilleri, ülkemize göç ederek yerleşen
Ahıska Türklerinin sorunlarını da şu şekilde özetleyebiliriz: 2.7.1992
tarihinde kabul edilen 3835 sayılı Kanuna istinaden ülkemize getirilen Ahıska
Türkleri, söz konusu kanun doğrultusunda işe yerleştirilmelerini, 3835 sayılı
Kanunda belirtildiği üzere, beraberlerinde getirdikleri araçların trafik tescil
işlemlerinin yapılmasını, yerleştirildikleri bölgelerde kalıcı olabilmeleri
için arazi tahsis edilmesini ve üretici duruma geçirilmelerini talep
etmektedirler. Ülkemizde yaşayan diğer Ahıska Türkleri ise aşağıda
belirtilen hususlardan mustariptirler: 10856 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla ikamet ve
çalışma izni bulunan soydaşlarımızın çalışmalarının engellenmesi. Ahıska Türklerine ikamet ve çalışma izni verilmesini
sağlayan 2000/588 sayılı Bakanlar Kurulu kararı doğrultusunda ikamet talebinde
bulunanların, ikamet sorunlarının bugüne kadar çözümlenememesi. Diploma denkliklerinin yapılmasının uzun zaman alması
sebebiyle, hekim, hemşire, mühendis gibi vasıflı elemanların, ne yazık ki,
bekçi, marangoz ve sıvacı olarak geçim mücadelesi vermeleri. Eğitim çağındaki çocukların okul kayıtlarında her
eğitim döneminde sorunların yaşanması. Vatandaşlık işlemlerinde sağlıkocaklarından alınan
raporların geçerli sayılmaması. Vatandaşlık için başvuran soydaşlarımızın vatandaşlıkla
ilgili başvurularının bugüne kadar neticelendirilmemesi. Bu durumdaki Ahıskalı gençler, bir an önce vatandaşlığa
geçip, Türk ordusunda askerlik yapmak istemektedirler. Değerli milletvekilleri, Türkiye dışında yaşamak
zorunda kalan Ahıska Türklerinden özellikle Türk cumhuriyetleri haricinde
yaşayanlar, bugün, ne yazık ki, ciddî bir asimilasyon tehlikesiyle karşı
karşıyadırlar. Öncelikle bu durumdaki Ahıska Türklerinin, daha sonra da Türk
cumhuriyetlerinde yaşayanlardan dileyenlerin, en kısa zamanda ülkemize
getirilip yerleştirilmeleri de önem arz etmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Şen, lütfen toparlayınız... ORHAN ŞEN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu arada, bir sıcak gelişme olarak da, Bulgaristan'ı ziyaret
etmek isteyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmiş soydaşlarımızdan
davetiyesiz olanlara, Bulgaristan temsilciliklerinde vize verilmemektedir. Bu
uygulamanın kaldırılması için girişimlerde bulunulması da, soydaşlarımızca
talep edilmektedir. Zaman darlığı sebebiyle Bulgaristan ve Ahıska Türkü
göçmen soydaşlarımızın sorunlarının ancak bir kısmını sizlere arz etmeye,
konuya, Yüce Meclisin ve 57 nci cumhuriyet hükümetimizin dikkatlerini çekmeye
çalıştım. Ülkemizi anavatan bilerek, devletimize ve ay yıldızlı bayrağımızın
gölgesine sığınan soydaşlarımızın sorunlarının en kısa zamanda çözüme
kavuşturulması en büyük dileğimdir. Onbinlerce soydaşımızı ilgilendiren bu konularla
ilgili, hükümetimizin gereğini yapacağına olan inancımı belirterek, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şen. Gündemdışı ikinci söz, ekmek fiyatları hakkında söz
isteyen, Amasya Milletvekili Sayın Gönül Saray'a aittir. Buruyun Sayın Saray. DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY (Çorum) - Sayın
Başkan, cevap vermek istiyorum... BAŞKAN - Cevap vereceksiniz?.. DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY (Çorum) - Evet
efendim... BAŞKAN - Efendim, bundan sonra; çünkü, çağırmış
bulundum. Sayın Saray, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. 2. - Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan’ın,
ekmek fiyatlarına ilişkin gündemdışı konuşması GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ortalık her ne
zaman karışsa, ülkenin gündemi her ne zaman belli bir konuya odaklaşsa, bu
yoğunluk içerisinde her zaman var olan; ancak, kaybolan, gözden kaçan bir zammı
sizlerle paylaşmak üzere huzurlarınızdayım. Yüce Meclisin değerli milletvekilleriyle, bugün, hava
kadar, su kadar ayrılmazımız olan ekmeğimizi tartışma olanağını bulduğum için
mutluyum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yıl 1976. Ankara Ziraat Fakültesi Gıda Teknolojisinden
yeni mezun gencecik bir mühendis olarak girdiğim Ankara Belediyesinde, rahmetli
Vedat Dalokay ile ne işle ilgileneceğim konusunda konuşuyorduk; arşive inmemi
ve filanca bölümdeki raflara göz atmamı istedi. Raflar, onlarca yıldır ilgili
arşivine istiflenmiş tek bir konu, ekmek için yapılan projeler, araştırmalar,
yazışmalar, açılan, iptal edilen ihalelerin evraklarıyla doluydu. Ankara Halk
Ekmek Fabrikası fikri ve projesi, onlarca yılın tozlu arşivlerinden yola
çıkarak bu şekilde başladı. Huzurlarınızda saygıyla andığım Sayın Dalokay'ın
"artık, halkın ekmeğiyle oynatmayalım" kararıyla güç buldu ve hiç el
değmeden, un olarak giren ekmek olarak çıkan entegre tesisin temelleri böyle
atıldı. Yıl 2001, geçen hafta ekmeğe, sessiz sedasız yüzde 25
zam geldi. Fırıncılar odası, bu oranın, tepki çekmemek adına belirlendiğini,
iki ay sonra, bir yüzde 25 daha zam yapılacağını söylüyor. Ele almaya
çalıştığım konu, zammın oranı, niye yapıldı, yapılmalı mıydı yapılmamalı mıydı,
haklıydı haksızdı değil; ele almaya çalıştığım konu, sistem sorunu. Hâlâ,
birilerinin, halkın ekmeğiyle oynamasına müsaade veren mevzuat ve yasalar
sorunu. Bu sorunu çözebilecek yegâne organ ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
onun değerli milletvekilleridir. Kıymetli arkadaşlarım, kısa, öz ve anlaşılır bir
biçimde, Türkiye'de iller bazında ekmek fiyatları nasıl saptanıyor; onu, size
anlatmak istiyorum: Fırıncılar odası yönetimi, gramaj düşürme veya bir zam
kararı alıyor; bu kararını, ilin esnaf
sanatkârlar odası birliğine gönderiyor. Esnaf sanatkârlar odası birliği
onay merciinde onaylıyor ve ilgili vali muavinine gönderilerek son onay
veriliyor ve yürürlüğe giriyor. Bu kadar basit. Bu kadar, soruşturulmadan, bir
çuval undan nasıl, ne kadar ve hangi koşullarda ekmek yapıldığı bilinmeden;
tartışılmadan, incelenmeden... Üzülerek görüyorum ki, fırıncılar odasına, aynı
ailenin birçok fırına sahip olduğu ve üyesi oldukları odaya yeni üyelerin
alınmadığı, ucuz ekmek satanın ayağından kurşunlandığı haberlerinin eksik
olmadığı ülkemizde, yirmibeş yıldır hiçbir şey değişmemiş; hâlâ, temel gıda
maddesi ekmek zapturapta alınmamış, gerekli yasalar çıkarılmamış veya
çıkartılmamış. İşin kötüsü, halk, o kadar alışmış ki, ucuz, ancak sürümlü bu
maldaki fiyat artışları veya gramaj düşüşleri kanıksanmış, kabullenilmiş ve
tepkinin önü kesilmiş. 25 000 liralık artış, bir ekmek bazında ne ki diye
düşünülmüş; oysa, sadece, Ankara'da günde 4 milyon ekmek tüketiliyor. Eğer, 25
000 lira hiç soruşturulmadan, haksız yapılan bir zamsa, Ankaralının cebinden
günde 100 milyar, ayda 3 trilyon ve yılda 36 trilyon çıkıyor. Eğer, Fırıncılar
Odasının ifade ettiği gibi, iki ay sonra yüzde 25 bir zam daha gelecekse, bu
para, 72 trilyon oluyor. Bu örnek, sadece Ankara içindir. Ülkemizin 81
vilayetine genişletildiğinde, olayın vahim boyutları, açıkça, rakamlarla
görülebilir. Arada sırada medyanın el attığı ekmek zamlarının bazı
başlıklarını dikkatinize çekmek istiyorum: "Kurt fırıncı puslu havayı
sever", "Erbakan'ın ekmeğe sözü geçmedi", "Ve ekmeğe de zam
geldi", "Ekmeğimizi çalıyorlar", "Ekmek tartışması bitti",
"Ekmeğe zam geliyor", "Ekmek hem zamlandı hem şekil
değiştirdi", "Ekmeğe yeni zam", "Ekmek bakan
dinlemedi", "Yasal tepkinizi gösterin", "Ekmeğe yapılan
zamların zamanlaması çok ilginç; ne zaman bir siyasî kriz, bunalım ya da
çalkantı olsa, ekmeğe zam geliyor. Gazete manşetleri bunalımla doluyken, ekmeğe
yapılan zam, hep tek sütunda kalıyor" gibi haberler. Bunlar,
toparlayabildiğim az sayıda örnekler. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Saray, lütfen, toparlar mısınız. GÖNÜL SARAY ALPHAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın
Başkanım. Değerli milletvekilleri, vekâletini taşıdığımız
milletimizi ve beslenme alışkanlıklarını biliriz. Dünyada, bir kişi, yılda 190
kilogram buğday tüketirken, bizim toplumumuzda 219 kilogram tüketilir; bu,
ortalama bir değer olup, gelir seviyesi düştükçe, buğday ve ekmek ağırlıklı
beslenme miktarı artar. Günde 10 ekmeğin girdiği ailelerimiz bize yabancı
değildir. Susurluk dosyasında bile birtakım fırıncı ailelerin
isimleri yer alıyorsa, bu, tesadüfî bir olay da değildir. Bazı güçlerin
ekmeğimizle oynamasına, bundan sonra, bu Meclisin müsaadesi veya yüreklice
karşı koyacak düzenlemeleri yapması sorununu dile getirmeye çalışıyorum. Şu
anda, çokbaşlı olan Sağlık Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, vilayet ve belediyelerin
ayrı ayrı yetkileri ve denetimlerinde olan ekmek, yani, biz, yani, ekmek
ağırlıklı beslenen toplumumuz, kalite, hijyen, standardizasyon ve fiyatların
saptanması konusunda özel ilgilerinize muhtaçtır. Gıda kanunu bir an evvel
çıkarılmalıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) GÖNÜL SARAY ALPHAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın
Başkan. Son cümlem... BAŞKAN - Sayın Saray, son cümleniz için açıyorum. Buyurun efendim. GÖNÜL SARAY ALPHAN (Devamla) - Ekmek fiyatlarının, ilin
vali muavininin başkanlığında kurulacak bir komisyonca saptanması konusunda, 22
Haziran 2000 tarihinde verdiğim ve altı aydır komisyonda bekleyen kanun
teklifimin bir an evvel görüşülerek Genel Kurula indirilmesi hususunu
dikkatlerinize sunuyorum ve halkın ekmeğiyle oynanmasına özellikle bu Meclisin
müsaade etmeyeceği inancımla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerini
saygıyla selamlıyorum. (DSP, FP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Saray. Bursa Milletvekili Sayın Orhan Şen'in Bulgaristan ve
Ahıska Türklerinin sorunlarıyla ilgili olarak yaptığı konuşmaya, Devlet Bakanı
Sayın Abdulhalûk Çay cevap vereceklerdir. (MHP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Bakan. Süreniz 20 dakika efendim. 1. - Bursa
Milletvekili Orhan Şen’in, ülkemize göç eden Bulgaristan ve Ahıska Türklerinin
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Abdulhalûk Mehmet
Çay’ın cevabı (Devam) DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY (Çorum) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Bursa Milletvekili Sayın Orhan Şen'in yapmış
olduğu konuşmada ifade ettiği hususların Bakanlığım ilgi alanına girmesi
dolayısıyla söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Muhterem milletvekilleri, bilindiği üzere, 57 nci
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti döneminde, Türk cumhuriyetleriyle, Türk ve akraba
topluluklarına yönelik koordinasyon görevi Bakanlığım uhdesine verilmiştir.
Aynı şekilde, Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç eden soydaşlarla, 3835 sayılı Yasa
kapsamında Türkiye'de iskâna tabi tutulan Ahıska Türkleriyle ilgili koordinasyon
görevi de Bakanlığım uhdesinde bulunmaktadır. Bilindiği üzere, Türkiye, yoğun bir dış göç alan
ülkedir. Bütün Osmanlı bakiyesi topluluklardan ve Türkistan'dan, yıllar süren
yoğun bir göç süregelmektedir. Türkiye'ye gelen bu insanların çok büyük bir ekseriyeti,
Türk soylu kişilerdir. Takdir edersiniz ki, atalarının ve kendilerinin doğup
büyüdüğü toprakları terk ederek, hiç bilmediği ve hayata âdeta yeniden
başlayacağı yere göç etmek kolay değildir; geçerli bir mazeret olmasa, kimse
buna kalkışmaya cesaret edemez. Bu insanlar, çoğu kere siyasî nedenlerle, Türk
olmanın bedelini ödeyerek vatanlarını terk etmişlerdir. Göçün anasebepleri
siyasî baskılar, içsavaş ve etnik çatışmalar ile ekonomik problemlerdir.
Türkiye, kendine uzanan eli, hele, bu el, soydaşının eliyse hiçbir zaman boş
çevirmemiştir. Nitekim, yıllarca, bu insanlara kucak açmıştır, açmaya da devam
etmiştir; çünkü, bu insanların sığınacağı başka da bir çatı, başka da bir yurt
yoktur. Sayın milletvekilleri, göç, göçe sebebiyet veren
problemleri çözmemekte, bilakis, yeni problemleri de yaratmaktadır. Bunun için,
özellikle Türkiye'nin çevresindeki ülke ve bölgelerde yaşayan soydaşlarımızın
yerlerinde güçlendirilmesi ve çoğalmalarını sağlamak millî politikamız
olmuştur. Ancak, yıllardır, hükümetlerimizin bu konudaki çabaları yeterli
olmamıştır ki, göç, halen devam ediyor. Bakanlığım, bu konuda ciddî çalışmalar
yürütmektedir ve bu çalışmaların da meyvelerini almaya başlamıştır. Bu göçmenler arasındaki en büyük topluluğu Bulgaristan
Türkleri oluşturur. 1989 ve sonrası, yaklaşık olarak 350 000 civarında
soydaşımız Türkiye'ye gelmiştir. Bunlar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını
kazanmış, 1993 sonrası gelenler ise, vatandaşlık başvurularının neticelenmesini
beklemekteydiler. 1998 yılında çıkarılan 10856 sayılı Bakanlar Kurulu
kararıyla, 12 Mart 1997 tarihine kadar gelen soydaşlara ikamet izni
verilmiştir. Bu tarihten sonra, gizli göçle gelen soydaşlar kaçak
durumundadırlar. Bunların ikametle ilgili sorunları Devlet Bakanlığı, İçişleri
ve Dışişleri Bakanlıkları arasında yapılan çalışmalarda ele alınmaktadır.
Ancak, Bulgaristan'ın, göç yoluyla her geçen gün boşalmakta olduğunu
takdirlerinize arz ediyorum. Bu konuda, yakın bir süre içerisinde, herkesi
memnun edecek bir çözüme ulaşılacağını tahmin ediyorum. Yıllardır vatandaşlık
başvurularının neticelenmesini bekleyenlerin ise, İçişleri Bakanlığınca
yürütülen bürokratik işlemlerdeki gecikmeler dolayısıyla mağdur duruma
düştükleri de biliniyor. Bunun hızlandırılmasıyla ilgili çalışmalarımız vardır.
Yine, Bulgaristan göçmenleriyle ilgili olarak, emekli
maaşları Türkiye'de ödenmektedir. Bu çerçevede, yaklaşık 40 000 müracaatın 25
000'i karşılanmıştır. Bu konu, tamamen, Bulgar makamlarının tavrına bağlıdır. Yine, çalışma sürelerinin birleştirilmesine ilişkin sosyal
güvenlik anlaşması Bulgaristan tarafından yıllardır geciktirilmektedir. Bütün
diplomatik girişimlerimiz sonuçsuz kalmakta; prensipte "evet" diyen
Bulgaristan, pratikte, bu konuda yavaş davranmaktadır. Bulgaristan'dan gelen
parçalanmış ailelerin birleştirilmesi 15 Nisan 1998 tarih ve 4360 sayılı Kanuna
eklenen bir maddeyle ve bilahara çıkarılan Bakanlar Kurulu kararıyla çözülmüş
bulunmaktadır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; diğer bir göçmen
grubu olan Ahıska Türkleriyle ilgili işlemlerin yasal dayanağı ise 3835 sayılı
Yasa ve çeşitli kararnamelerdir. 3835 sayılı Yasa çerçevesinde Türkiye'ye
getirilerek Iğdır'da iskâna tabi tutulan 180 Ahıska Türkü ailesinin tarım
yapabileceği araziye kavuşmalarını teminen çalışmalarımız büyük bir gayretle
sürdürülmektedir. Bu 180 ailenin Türk vatandaşlığını kazandığı bilinmektedir.
Bu 180 aileye, bu nevruzda -2001 yılı nevruzunda- Köy Hizmetlerince yapılan
konutların tapuları tarafımdan dağıtılmıştır. Ayrıca, 180 Ahıska Türkü
ailesiyle ilgili olarak, iş konusunda da çalışmalar yürütülmektedir. 1 Nisan 2000 tarihine kadar Türkiye'ye gelen Ahıska
Türklerinin ikamet izni verilmiştir; akabinde, iki yıllık bekleme süresine
gerek kalmadan vatandaşlığa başvuru hakkı da kendilerine tanınmıştır; ancak,
buna rağmen, şu anda, Bursa'da -rakam olarak söyleyeyim- 14 000 civarında kaçak
konumda Ahıska Türkü bulunmaktadır. Yine, Ahıska Türklerine, ikamet harcı
konusunda her türlü kolaylık sağlanmıştır; sağlık raporu almada karşılaşılan
güçlükler de büyük ölçüde giderilmiştir. Bir diğer önemli konu da, BDT üyesi çeşitli ülkelerde
dağınık halde yaşayan Ahıska Türklerinin, bir taraftan, Gürcistan'ın Ahıska
bölgesine, diğer taraftan da, Türkiye'ye iskânlı olarak getirilmesi yönünde
çalışmalar yürütülmektedir. Gürcistan makamlarıyla ve Sayın Cumhurbaşkanı
Şevardnadze'yle bu konuda yapılan görüşmelerde, Gürcistan tarafı söz vermiş
olmasına rağmen, ciddî adımlar beklemek için henüz erken olduğu gözüküyor. Diğer yandan, Ahıska Türklerini, özellikle Türkiye
dışındaki Ahıska Türklerini iki aşamada düşünmek lazım. Kazakistan gibi,
Kırgızistan gibi coğrafyada yaşayan Ahıska Türkleri, büyük ölçüde, bu
cumhuriyetlerin vatandaşı konumunda, birtakım hakları elde etmişlerdir; ancak,
Rusya ve Ukrayna arazisinde yaşayan -ki, rakam olarak da halen, maalesef, kesin
bir rakam tespit edemedik- 150 000 ile 170 000 civarında olduğu tahmin edilen
Ahıska Türklerinin durumu içler acısıdır. Hepsi, haymatlos konumuna düşmüştür;
ne iş, ne de çocuklarını okutabilme imkânı bulabilmekteler, özellikle bu
konuda, Krasnodorsky Bölgesinde, âdeta alarm verilmiş bulunmaktadır. Ukrayna
yetkilileri, Krasnodorsky Bölgesindeki Ahıska Türklerine, ülkelerinden
çıkmaları konusunda da, âdeta, bir ültimatom vermiş durumdadırlar. Yine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile İçişleri
Bakanlığınca yürütülen çalışmalar sonucunda, Türk soylu yabancıların, çalışma
müsaadesi almalarına da kolaylık getirilmiştir. Bu çerçevede değinmek istediğim son konu da, diploma
denkliği meselesidir. Eski Sovyetler Birliği ve halen BDT üyesi ülkelerde
tahsil yapan, özellikle tıp doktorlarının diploma denkliği, YÖK tarafından
tanınmamakta, bu durum, dramatik sonuçlarla karşılaşmamıza sebep olmaktadır. Bu
konuda, YÖK nezdinde yaptığımız bütün girişimler, bazı istismarların da olumsuz
etkisi sebebiyle, halen bu kuruluşça dikkate alınmamaktadır. Bu problemin
çözümünün de, Yüce Heyetimizin gayretine bağlı olduğuna inanıyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Sayın Saray'ın konuşmasına cevap verecek Sayın
Bakanımız?.. Yok. Gündemdışı son söz, Gümüşhane İlinin acil sorunları
hakkında söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Sayın Lütfi Doğan'a aittir. Buyurun Sayın Doğan. (Alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. 3. - Gümüşhane
Milletvekili Lütfi Doğan’ın, Gümüşhane İlinin acil sorunlarına ilişkin
gündemdışı konuşması LÜTFİ DOĞAN (Gümüşhane) - Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri; Gümüşhanemizin acil sorunlarını yüksek huzurunuzda arz etmek
üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum. Efendim, ülkemizin binbir çeşit zorluklar içerisinde
bulunmasına rağmen, sadece Gümüşhane'yi dile getirmek elbette doğru değil,
ülkemizin bütününü birlikte düşünmemiz lazım gelmez mi diye bir sual yüksek
hatırlarınıza gelecektir. Ben de aynı şeyi sizlerle paylaşıyorum; fakat, onu
beyan ederken, ülkemizin durumunun Gümüşhanemizi de çok yakından
ilgilendirdiğini hepiniz takdir buyuracaksınız, bunu biliyorum ve o konuyla
ilgili de vakit kalırsa maruzatta bulunacağım. Hemen şunu arz etmek istiyorum: Gümüşhanemizde coğrafî
şartlar oldukça serttir; bu itibarla, tarıma elverişli arazi kısmı azdır. O
halde, Gümüşhanemizin halkını yöresine bağlamak, çalışmaya teşvik etmek için
yapılacak en önemli işlerden birisi, Gümüşhanemizi bir eğitim şehri haline
getirmektir. Ortaöğretimin hemen hepsi vardır, eksikleri hemen hemen yok
gibidir desek yerindedir. Eğer, Gümüşhanemizi bir eğitim şehri durumuna
getirecek olursak, halkımızı çok sevindiririz, memleketimize de çok yararlı
hizmetler yapmış oluruz; çünkü, halkımız bilgiye, okumaya, irfana büyük ihtiyaç
duymaktadır; ama, böyle bir şey yapılacak, halk oraya bağlanacak olursa, çok
talebe gelecek, hocalarımız gelecek, derken Gümüşhane'ye ve Türkiyemize büyük
hizmet yapılmış olacak. Hükümetimizden acil istirhamım şudur: Bu yıl
Gümüşhanemizde mutlaka bir eğitim fakültesi açmalıdır. Ayrıca, gündemin 90 ıncı
sırasında yer alan 318 sıra sayılı kanun teklifimi de, hükümetimiz, lütfedip
yüksek huzurunuza getirirse, Gümüşhanemize büyük hizmetler yapmış olur;
dolayısıyla, memleketimize de büyük hizmet yapmış olur. Yol işleri var; onu, ilgili bakana arz edeceğim. Bir de, Kürtün Barajı, 1984'ten beri hâlâ
beklemektedir; çalışmalar devam ediyor, sonuna yaklaşmıştır; hükümetimizden istirhamım,
bir an önce bunu ikmal edip, üretime geçmesidir; başka ülkelere muhtaç
olmayalım diye düşünüyorum. Efendim, ülkemizin karşılaştığı sıkıntılar hepimizi
mustarip etmektedir. Bendeniz de, sizler gibi üzüntü duyan kardeşlerinizden
biriyim. Ülkemizin bu ıstıraptan kurtulmasında herkes gayret gösteriyor;
Türkiye Büyük Millet Meclisimiz de ve hükümetimiz de gayret gösteriyor; ama,
bir türlü beklediğimiz neticeye ulaşamadık. İzin verirseniz, bendeniz, kendi
namı hesabıma düşüncelerimi yüksek huzurunuzda dile getirmek istiyorum. Bu
zorluklardan kurtulmanın birinci sebebi şudur: Bu memleket halkının 65 milyon
insanının birbirine güvenmesi; önce bunu temin etmeye mecburuz, bu, bir
zarurettir. Türkiyemizin derdine başkası ağlamaz. Güzel atasözlerimiz var: "Ağlarsa
anam ağlar, gayrısı yalan ağlar." Bunu bilelim. Vaktin azlığını biliyorum; onun için, hemen bir başka
noktaya geçiyorum, 1974 Temmuz Barış Harekâtının sonunda, bendeniz beş
arkadaşla, merhum Semih Sancar Paşamızı ziyaret etmiştik. Paşamız şunu söyledi:
"Biz, Türkiye Cumhuriyeti olarak, Amerika'dan ordumuzun ihtiyacı olan
mühimmatı, malzemeleri satın aldık; parasını verdik, gemiye doldurduk; fakat,
bu harekât başlar başlamaz ambargo konuldu ve verilmedi." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, toparlar mısınız... LÜTFİ DOĞAN (Devamla) - Peki efendim. Sonra, senatoda bir genel görüşme açıldı bu konuda.
Bendeniz orada şunu arz ettim, dedim ki: Değerli senatör arkadaşlarımız,
Amerika, ambargo koydu, bunu biliyoruz; fakat, çok isabetli bir iş yapmıştır;
çünkü, iş, bizim kendimize düşüyor; "zaferden ümidini kes gayırdan imdat
lazımsa" sözü yerindedir. O halde, bu memleketin evladı, bu memleketin
hükümeti, hepimiz, kendi ihtiyacımızı mutlaka kendi elimizle temin etmeye
zaruret vardır, başkasından beklemek yanlış olur. Şimdi, şunu arz ediyorum; üçbin yıl önce söylenen bir
söz vardır, Lokman Hekim oğluna diyor ki: "Yavrucuğum, sakın borç yapma;
borç, geceleri üzüntü, gündüzün zillettir." Üçbin yıl sonra, biz,
Türkiyemizde, şimdi, bu ıstırabı yaşıyoruz; halbuki, bizim her türlü imkânımız
var. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) LÜTFİ DOĞAN (Devamla) - Sözlerimi tamamlamak üzere,
lütfederseniz Sayın Başkanım, bir iki cümle arz etmek istiyorum. BAŞKAN - Estağfurullah; buyurun efendim. LÜTFİ DOĞAN (Devamla) - Şimdi, efendim, arz ettiğim
şuydu: Milletin bütün fertleri olarak, birbirimize güvenmemiz lazım; bu, bir
zarurettir. Memlekete yapılacak en büyük hizmet budur. Bunu yaptığımız
takdirde, borçlarımızı öderiz, Allah'ın izniyle, faiz yükünden de kurtuluruz,
kurtulabiliriz. Bir ilaç var. O ilaç şu: Efendimiz (sallallahü aleyhi
ve sellem) bütün insanlığı uyarıyor ve dolayısıyla bizi de; biz, bir vücudun
azaları gibi birbirimize kenetlenmeli ve yardımlaşmalıyız; iyiliklerde
yardımlaşmalı, kötülükte sureti katiyede yardımlaşmamalıyız. Hükümetimize de bir istirhamım var; şunu dikkate
alırsa, çok isabetli yapar, şunu bilmeli, hepimiz ki, hükümetimiz de bilmeli:
Allah katında, kıyamet gününde yöneticilerin en mutlusu, kendi varlığıyla,
ülkesinin insanları huzura kavuşan kimselerdir; bunu daima dikkate almamızda
zaruret vardır. Yabancılar yahut kötü niyetliler, memleketimiz
evladına, şu şöyledir, bu böyledir -söylemeye teeddüben size arz etmek
istemiyorum- filan şöyledir diyorlar; bunların hepsi yanlıştır, iyi niyetli
olmayan kimselerin sözüdür. Türkiye bir bütündür, herkes vatanseverdir, yeri
geldiğinde, milletinin hayrı için, manevî değerleri için, maddeten kalkınmak
için, her şeyini feda edebilecek bir güçtedir; buna inanalım, buna güvenelim. Bizim kültürümüzde bir kelime var, "isar"
kelimesi; başkalarını kendine tercih etme... Bu, bizim inancımızda var,
ahlakımızda var, ibadetlerimizde var. O halde, en büyük çare, bunu
gerçekleştirmektir; ama, çok hazindir ki, Millî Eğitim Bakanlığımız bu konuya,
maalesef, eğilmemektedir. İnşallah, bundan sonra, bizi de sevindirecek şekilde
bu konular üzerine eğilirler; çünkü, insanlar birbirini sevmekte, birbiriyle
dayanışma halinde olmakta -tekrar arz ediyorum- bir vücudun azaları gibidir.
Bunu gerçekleştirme imkânı, dünyadaki bütün milletlerin hepsinden önce bizde
vardır. Lütfedin, sizler de ilgi ve yardımlarınızı esirgemeyin. İnşallah, bu
millet, bu saadete kavuşsun. Bu ıstıraplar hayırlısıyla dinecektir. Hepinize en derin saygılarımı arz ediyorum efendim.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan. Sayın milletvekilleri, Trabzon Milletvekili Sayın Ali
Kemal Başaran, bir konuda dikkatimizi çekmek istiyor. Buyurun efendim. ALİ KEMAL BAŞARAN (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4-7 Nisan tarihleri arasının Kanser Haftası olması nedeniyle,
60 ıncı maddeye göre, Sayın Başkanımdan söz istedim; bana söz verdiği için
Sayın Başkanıma saygılarımı iletiyorum. Kanser, 20 nci ve 21 inci Yüzyılın en büyük derdidir.
Birçok insanımızın, hemen hemen hepimizin, yakınlarımızı, çok yakınlarımızı,
dost ve arkadaşlarımızı yitirmemize neden olan bir hastalık ve hâlâ dünyayı
tehdit eden, sanayileşmeyle beraber dünyayı tehdit eden en önemli hastalık.
Kötülüğü de, acı çektirerek insanların ölümüne sebep olması; en kötü yanı bu.
Yakınlarının ıstırap içerisinde ölüme doğru gittiğini görmesi, insanı son
derece üzen bir hadise oluyor. Kanserin en büyük tahribatı, etkisi de bu. Tabiî, kanserin tedavisi yönünden, gerek ülkemizde
gerek dünyada, hele geçen yüzyılda, alınan mesafenin hiç de kötü olmadığını
müşahede e-diyoruz. Bugün, birçok kanserin, erken teşhis edilebildiği zaman,
tedavisinin mümkün olduğunu görmekteyiz. Hatta, bazen, o kadar ki, yüzde 100
şifayla neticelenebilen kanser türlerinin olduğunu da görüyoruz. Yine, Türkiyemizde, bu konuda alınan mesafelerin
dünyada alınan mesafelere yakın olduğunu, hatta, dünyanın gelişmiş
ülkelerindeki kanser tedavilerindeki başarı kadar başarılı olunduğunu da, zaman
zaman, müşahede ediyoruz. Yalnız, Çernobil'den en çok etkilenen bir bölgenin
milletvekili olarak şunu söylemek istiyorum: Özellikle Çernobil olayından sonra
ve bölgemizin yapısı itibariyle, Doğu Karadeniz Bölgesinin yapısı itibariyle;
malum, Doğu Karadeniz Bölgesinde, denizin altında; fakat, toprak katmanının üst
düzeylerine yakın, kara katmanının üst düzeylerine yakın bölgelerde zengin
uranyum yataklarının olması nedeniyle -bazı bölgelerimizde de var ama-
özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi, radyasyonun büyük tehdidi altındadır. BAŞKAN - Sayın Başaran, lütfen, toparlar mısınız. ALİ KEMAL BAŞARAN (Trabzon) - Bu, onbir yıldır kendi
yöremizden gelen kanserli hastaların sayısının -elbette ki, benim söylediğim
istatistikî bir veri değil; ama- çok fazla artması nedeniyle müşahedemdir. Ben,
özellikle bu bölgelerimiz için özel kanser araştırma merkezinin kurulup,
buralardan, gerek Karadenizden gerek diğer bazı bölgelerimizden çok yoğun
oranda gelen kanserli vakaların nedenlerinin araştırılması konusunda bir
araştırmanın yapılmasının çok faydası olacağı kanaatini taşıyorum. Şunu söyleyerek sözlerimi bitiyorum: Ben, dünyada
tıptaki gelişmeler nedeniyle, kanserin ömrünün kısa olduğunu; yani, kısa süre
sonra tedavisi mümkün olabilecek bir hastalık olacağını umut ediyorum. Bu umudumuz, inşallah, kısa sürede gerçek olur diyorum;
hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Başaran. Biz de, Divan olarak, bu menhus hastalığa yakalanan
vatandaşlarımıza Cenabı Hakk'tan şifalar diliyoruz. Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum. B) Tezkereler ve Önergeler 1. - Avrupa
Parlamentosu Endüstri, Dış Ticaret, Araştırma ve Enerji Komisyonu tarafından
Brüksel’de düzenlenecek seminere TBMM’yi temsilen katılacak üç kişilik
Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/799) 5 Nisan 2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Avrupa Parlamentosu Endüstri, Dış Ticaret, Araştırma ve
Enerji Komisyonu tarafından 10-11 Nisan 2001 tarihlerinde Brüksel'de
düzenlenecek olan "Dış Ticaret, Gelişme ve Demokrasi" başlıklı
seminere Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen üç kişilik bir Parlamento
Heyetinin katılması hususu, Genel Kurulun 28.3.2001 tarih ve 75 inci Birleşiminde
kabul edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca, Heyetin
oluşturulması için siyasî parti gruplarınca belirlenen isimler Genel Kurulun
bilgilerine sunulur. Vecdi Gönül Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Vekili
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Sayın milletvekilleri, bir Meclis soruşturması önergesi
vardır; önerge bastırılıp, sayın üyelere dağıtılmıştır. Meclis soruşturması önergesini okutuyorum C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - İstanbul
Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak ve 63 arkadaşının, bankalar yeminli murakıpları
raporlarını zamanında işleme koymayarak bazı bankaların yöneticileri hakkında
yapılması gereken işlemleri geciktirdiği, onlara siyasî himaye sağladığı ve bu
eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hasan Hüsamettin Özkan hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/2) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Bankalar yeminli murakıpları raporlarını zamanında
işleme koymayarak, Egebankın içinin boşaltılmasına örtülü destek verdiği;
Egebankın eski sahibi olan medya grubu ve yöneticileri ile sık sık görüşmek
suretiyle onlara siyasî himaye sağladığı ve adaletin gerçekleşmesini
geciktirdiği; Halk Bankasına ilişkin murakıp raporlarının objektif olmadığını
ileri sürerek Başbakanlık Teftiş Kurulunu devreye soktuğu, böylece, banka
yöneticileri hakkında dava açılmasını ertelediği; bu sebeplerden dolayı, Türk
Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddelerine göre görevi ihmal ettiği ve kötüye kullandığı
gerekçesiyle, Anayasanın 100'üncü, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 107
nci maddesi uyarınca, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan
hakkında Meclis soruşturması açılmasını arz ederiz. 1- Ayşe Nazlı
Ilıcak (İstanbul) 2- Mustafa Düz (İstanbul) 3- Azmi Ateş (İstanbul) 4- Sait Açba (Afyon) 5- Ramazan
Toprak (Aksaray) 6- Veysel Candan (Konya) 7- Osman Pepe (Kocaeli) 8- Ahmet Cemil
Tunç (Elazığ) 9- Mehmet Çiçek (Yozgat) 10- Abdullah Gül (Kayseri) 11- Mehmet Ali
Şahin (İstanbul) 12- Fethullah
Erbaş (Van) 13- Maliki Ejder
Arvas (Van) 14- İsmail
Alptekin (Bolu) 15- Musa Demirci (Sıvas) 16- Aslan Polat (Erzurum) 17- Turhan Alçelik (Giresun) 18- Nezir Aydın (Sakarya) 19- Ahmet
Sünnetçioğlu (Bursa) 20- Fahrettin
Kukaracı (Erzurum) 21- Musa Uzunkaya (Samsun) 22- Nurettin Aktaş (Gaziantep) 23- Latif Öztek (Elazığ) 24- Ahmet Nurettin
Aydın (Siirt) 25- Rıza Ulucak (Ankara) 26- Mahmut Göksu (Adıyaman) 27- Tevhit
Karakaya (Erzincan) 28- Alaattin Sever
Aydın (Batman) 29- Mahfuz Güler (Bingöl) 30- Lütfi Yalman (Konya) 31- Cemil Çiçek (Ankara) 32- Hüseyin Arı (Konya) 33- Eyüp Fatsa (Ordu) 34- Akif Gülle (Amasya) 35- İlyas Arslan (Yozgat) 36- Ahmet Karavar (Şanlıurfa) 37- Yaşar Canbay (Malatya) 38- Ali Çoşkun (İstanbul) 39- Suat Pamukçu (Bayburt) 40- Ali Sezal (Kahramanmaraş) 41- Osman Aslan (Diyarbakır) 42- Bekir Sobacı (Tokat) 43- Kemal Albayrak (Kırıkkale) 44- Remzi Çetin (Konya)
45- Mustafa Baş (İstanbul) 46- Hüseyin Kansu (İstanbul) 47- Mehmet Batuk (Kocaeli) 48- Eyyüp Sanay (Ankara) 49- Yahya Akman (Şanlıurfa) 50- Zeki Ünal (Karaman) 51- Hüseyin Karagöz (Çankırı) 52- Faruk Çelik (Bursa) 53- İsmail Özgün (Balıkesir) 54- M. Ergün Dağcıoğlu (Tokat) 55- Ali Gören (Adana) 56- Mehmet Zeki Okudan (Antalya) 57- Zeki Ergezen (Bitlis) 58- Mehmet Özyol (Adıyaman) 59- M. Zeki Çelik (Ankara) 60- Abdülkadir Aksu (İstanbul) 61- Osman Yumakoğulları (İstanbul) 62- Dengir Mir Mehmet Fırat (Adıyaman) 63- İsmail Kahraman (İstanbul) 64- İrfan Gündüz (İstanbul) Gerekçe: Hüsamettin Özkan, Mesut Yılmaz'ın Başkanlığında kurulan
55 inci hükümette (30.6.1997-11.1.1999) Devlet Bakanıydı. Halk Bankası ona
bağlıydı. Yılmaz, güvensizlik oyuyla Başbakanlıktan düşürülüp,
Güneş Taner de aynı sebepten dolayı Devlet Bakanlığından ayrılınca, Bülent
Ecevit, azınlık hükümetini kurdu (11.1.1999-28.5.1999). Hüsamettin Özkan da,
Başbakan Yardımcısı ve Hazineden sorumlu Devlet Bakanı oldu. Seçimleri takiben Ecevit gene hükümeti kurdu;
Hüsamettin Özkan, eskisi gibi, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı görevine
getirildi. Özkan, hem Halk Bankasından sorumlu konumdaydı hem de Hikmet
Uluğbay'ın 6 Temmuz 1999 tarihindeki beklenmedik intiharından sonra, Hazineden
sorumlu Devlet Bakanı olan Recep Önal vasıtasıyla, bütün ekonomik gelişmelere
hâkim hale geldi. Hüsamettin Özkan'ın, 57 nci hükümetle birlikte, siyasetteki
ağırlığı giderek arttı. Ecevit'in sağlık açısından sorunlu olmasından istifade
ederek, özellikle ekonomi konularında, fiilen başbakan gibi hareket etmeye
başladı. Hüsamettin Özkan, Halk Bankasına ve Egebanka ait
olumsuz murakıp raporlarının adalete intikalini geciktirmek, yolsuzluklara göz
yummak iddiasıyla çeşitli suçlamalara muhatap oldu. Anayasanın 100 üncü maddesine dayanarak bir soruşturma
komisyonu kurulduğu takdirde herkesin zihnindeki sorular aydınlanacak,
demokrasinin gereği olan şeffaflık sağlanacaktır. Kamuoyunun gündemindeki soruları şöyle sıralayabiliriz: 1- Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun 1998 yılı
denetim raporuna göre, Halkbankın takipteki alacağının miktarı ne kadar? Bu
tarihten sonra, takipteki alacak miktarı hangi rakama yükseldi? İddiaya göre, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, 1998
raporunda, Halkbankın takipteki alacaklarının 588 120 904 mark, 221 307 970
dolar ve 232 trilyon lira olduğunu ortaya koydu. Buna rağmen, Halkbankın 1999
yılı bilançosunda, takipteki alacaklar 143 trilyon lira olarak gösteriliyor. Bu
iddia doğru mu? (Ek-1: Kaynak, Ekonomist Dergisi, 25 Şubat 2001) 2. Halkbank, batık bankalardan Egebank, İnterbank,
Bankekspres, Yurtbank, Etibank ve Bank Kapitalin sahiplerine veyahut
şirketlerine, hatta bir kısmının diğer kamu bankalarında takipte alacağı
olmasına rağmen, kredi verdi mi? Verdiyse, hangi miktarda, kime ve hangi
tarihlerde bu kredileri verdi? 3. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 399 sayılı Kanun
Hükmündeki Kararname uyarınca, 1998/65477, 1998/75674, 1998/78507, 1998/87742
ve 1998/89503 sayılı dosyaları, soruşturma izni almak üzere, Halkbankın bağlı
bulunduğu Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan'a gönderdi. Özkan, söz konusu
dosyaları -dosyalar yeniden değerlendirilsin diye- Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu Devlet Bakanlığına yolladı. Bu durumu da 8.12.1998 tarihli yazı ile
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığına bildirdi. Aynı tarihte, 8.12.1998'de,
Başbakanlık genelgesiyle, Hazine Müsteşarlığı Hüsamettin Özkan'a bağlanınca,
Özkan, bankalar yeminli murakıplarını devre dışı bıraktı. Özkan'a göre
"Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulu Başkanlığınca yapılan Halk Bankasına
ilişkin değerlendirmelerin objektifliğinden ve tarafsızlığından kuşku
duyulmalıydı." Hüsamettin Özkan, Türkiye Halk Bankası ile ilgili olup,
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen söz konusu beş dosyanın, Başbakanlık
müfettişleri tarafından yeniden değerlendirilmesi emrini verdi. Değerlendirme
sonucunda, ilave inceleme ve soruşturma gerekmesi halinde, bu hususların
Başbakanlık müfettişlerince ikmal edilmesini istedi. Böylece, banka yeminli
murakıpları devreden çıktı. Görev, Başbakanlık Teftiş Kuruluna tevdi edildi.
(Ek-2: Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı başlıklı, 24.12.1998 tarihli,
Teftiş Kurulu Başkanı Osman Nuri Oduncu'nun imzasını taşıyan yazı) Başbakanlık Teftiş Kurulu, bankaya ilişkin
incelemelerde, banka yeminli murakıpları kadar bilgi ve ehliyete sahip midir?
Başbakanlık Teftiş Kuruluna, iddia edildiği gibi, banka müfettişleri yardım
ettiyse, soruşturmanın, genel müdürün baskısı altında cereyan ettiği şüphesi
doğmaz mı? Banka Yeminli Murakıpları Kurulunun devreden çıkarılması ile olumlu
rapor elde etme amacına mı hizmet edilmiştir? Bankalar Yeminli Murakıpları
Kurulunun objektifliği ve tarafsızlığından kuşku duyulmasının sebebi nedir? 4. Hüsamettin Özkan'ın, iki yıl gecikmeyle, yukarıda
numarası belirtilen dosyalardan sadece ikisine izin verdiği ileri sürülüyor. Bu
tavır, adaleti savsaklama anlamına gelmez mi? Hüsamettin Özkan, Emin Çölaşan'a gönderdiği ve 7 Ekim
2000 tarihli Hürriyet Gazetesinde yayımlanan açıklamasında "savcılardan
geldiği halde, işlem yapılmadan bekletilen suç duyurusu yoktur" diyor.
(Ek-3: Emin Çölaşan'ın 7 Ekim 2000 tarihli Hürriyet'teki yazısı) Oysa,
dosyalardan sadece ikisinin işleme konulduğu iddia edilmektedir. Acaba, kim
kamuoyunu aldatıyor? Eski DSP milletvekili Mustafa Düz "5 dosyanın
Aralık 2000'e kadar bekletildiğini, Özkan'ın, bu konuda haberler basına
yansıdıktan sonra harekete geçtiğini" ileri sürüyor. Gecikmenin sebebi ne?
(Ek-4: Mustafa Düz'ün basın toplantısı) Söz konusu dosyalar, bankalar yeminli
murakıplarının hazırlayıp, Ankara Cumhuriyet Savcılığına gönderdiği, Cumhuriyet
Savcılığının da izin için Hüsamettin Özkan'a başvurduğu dosyalar mı, yoksa
Başbakanlık Teftiş Kurulu ile banka müfettişlerinin müşterek incelemesinin
ürünü olan dosyalar mı? 5. Recep Önal, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu
Başkanlığına yazdığı 4 Ağustos 2000 tarihli yazıda "Başkanlığınızca,
Bankalar Yeminli Murakıpları Kuruluna intikal ettirilecek olan konuların, Türk
Ceza Kanunu kapsamındaki işlemlerle değil, Bankalar Kanunu ve diğer kanunların
bankalara ilişkin hükümleri ile ilgili olması, bu kapsamda; Türkiye Halk
Bankası 1997-1998, Emlak Bankası 1998 ve Ziraat Bankası 1998 yılı Başkanlığınız
temennilerinin, bu açıdan tekrar gözden geçirmek üzere iadesi uygun
görülmüştür" diyor. (Ek-5: 4.8.2000 tarihli Recep Önal imzalı yazı) Recep Önal, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'a
bağlı olarak çalıştığına göre bu yazı onun direktifleriyle mi yazılmıştır? Halk Bankası, Emlak Bankası ve Ziraat Bankası raporlarının gözden geçirilmesinin
istenmesinin bir gerekçesi var mıdır? Acaba, içi boşaltılan kamu bankalarının
yöneticileri mi yoksa bu bankalardan haksız para alanları mı himaye söz
konusudur? 6. Halk Bankasının verdiği usulsüz kredilere bir örnek:
(Cavit Çağlar'a ait Nergis Holdinge bağlı Nergis Tekstil Sanayi Ticaret AŞ
firması, Ziraat Bankasına olan borçlarından dolayı kanunî takipteyken, Halk
Bankası Bursa Şubesi aynı holdinge bağlı firmalara toplam 43 388 000 dolar ve 1
trilyon 403 milyar lira vermiştir. 1998 tarihli Yüksek Denetleme Kurulu
raporunda yer alan bu iddia (Bak. Ek-1: 25 Şubat 2001 tarihli Ekonomist
Dergisi) üzerine harekete geçildi mi? Geçildiyse ne zaman, hangi tedbir alındı? Aynı şekilde, HBB Pazarlama AŞ Firmasının kredileri
özel takipteyken, aynı holdinge bağlı Seracılık Bahçe Nazım Gıda Firmasına,
Karaköy Şubesinden 15 milyon dolar kredi verildi mi? Türkiye Halk Bankası Genel Müdürü Yenal Ansen'in de
aralarında bulunduğu 9 kişi hakkında bazı firmalara usulsüz kredi vererek
görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla, 1 ile 12 yıl arasında değişen
hapis istemiyle dava açıldı. (Ek-6: 21 Mart 2001 tarihli haber. Haber Türk) Suç
duyurusu 1998 yılında gerçekleşmiş olmasına rağmen, neden Başbakan Bülent
Ecevit'in onayı 19 Ekim 2000 tarihini taşımaktadır? Davanın açılmasını
geciktirmek, görevini kötüye kullanmak, en azından görevi ihmal kapsamına
girmez mi? 7. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporuna göre,
Hüsamettin Özkan döneminde, Halk Bankası, Dinç Bilgin şirketlerine 40 trilyon
lira kredi verdi. Bu bilgi doğru mu? Medya Holding, Satel Televizyonculuk,
Sabah Yayıncılık ve Sabah Dış Ticaret AŞ, bankanın Mecidiyeköy Şubesinden
aldıkları kredileri ödediler mi? Sabah Dış Ticaret AŞ'nin her gün 100 liralık
özkaynağına karşılık 18 000 liralık borcu olmasına rağmen, Halk Bankası bu
firmaya, gerçekten kredi verdi mi? Verdiyse, önemli bir risk yüklenmiş olmadı
mı? Bu borcun tasfiyesi için nasıl bir gayret sarf edildi? (Ek 7: Cumhuriyet
Gazetesi, Banu Salman'ın 23.2.2001 tarihli haberi; İmedya'nın haberi,
16.3.2001) 8 - Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunun
incelemeye aldığı rapora göre, 1997'den 2000 yılı sonuna kadar Hüsamettin
Özkan'a bağlı bir kuruluş olarak faaliyet gösteren Halk Bankasından Sabah Grubu
şirketlerine, 40 trilyon lira (73 milyon dolar) aktarmanın yanı sıra, Halk
Bankasına, Demirel Grubu şirketlerinin 120 milyon dolar, Korkmaz Yiğit'in 13
milyon dolar, Ceylan Grubunun 510 000 dolar, Cavit Çağlar'ın 35 milyon dolar
borcu vardır. Bu borçlar hangi dönemde verildi? Hüsamettin Özkan söz
konusu borçların tasfiyesi için nasıl tedbir aldı? Murat Demirel'in şirketleri; Dempanel, Era ve
Universal'a her 100 liralık özkaynağına karşılık 11 855 lira borcu bulunduğu
gibi olumsuz istihbarat raporlarına rağmen, Halk Bankasından nasıl kredi
aktarıldı? 1997-1998 yıllarında artarak kredi kullandırılmasına karşılık,
yaklaşık üç yıl istihbarat raporu bile düzenlenmediği ileri sürülüyor. Bu
ihmalin sebebi ne? Demirel Grubu şirketlerinin toplam borcunun -eylül 1999
itibariyle- 120 milyon doları bulduğu belirtiliyor. Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulunun, Hazine Müsteşarlığından, bu kredi işlemlerinin
soruşturulmasını istediği basına yansıdı. (Bak. Ek-7: Cumhuriyet'in haberi)
Hüsamettin Özkan, Yüksek Denetleme Kurulunun talep ettiği soruşturmayı
yaptırttı mı? 9 - Etibankın özelleştirilmesinden önce bütün
borçlarının Halk Bankasına devredildiği doğru mu? Dinç Bilgin'e dikensiz gül
bahçesi mi teslim edildi ? 10. Bankalar Yeminli Murakıbı Sinan Çam, Bankalar
Yeminli Murakıbı Serdar Sümer ve Bankalar Yeminli Murakıp Yardımcısı Utku Tosun
tarafından, Egebank AŞ nezdinde yapılan inceleme sonucu, düzenlenen 27.4.1999
tarihli raporda, Egebank kaynaklarının Yahya Murat Demirel ve firmalarına
usulsüz kullandırıldığı, 25.5.1999 tarihli raporda da, mevzuata aykırı
uygulamaların Türk Ceza Kanununun 508 ve 510 uncu maddelerinde tanımlanan
"Hizmet sebebiyle emniyeti suiistimal suçu" kapsamına girdiği
belirtilmekteydi. Bu raporlara dayanarak, dönemin Hazineden sorumlu Devlet
Bakanı Hikmet Uluğbay, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda
bulunmuştur. (Ek-8: Hikmet Uluğbay'ın suç duyurusu) Uluğbay 6 Temmuz 1999 gece yarısı 00.30 sularında
Ümitköy Beta Sitesindeki evinde intihar etti. Bu arada, İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı, değişen Bankalar Kanunu çerçevesinde, konunun yeniden gözden
geçirilmesi için Uluğbay'ın gönderdiği dosyayı iade etti. Hikmet Uluğbay'ın
intiharından sonra Hüsamettin Özkan iki ay ona vekâlet etti. Sonra da Recep
Önal, Hazineden sorumlu Bakan oldu. Her ikisi de Egebank dosyasını, meseleyi
bir an önce sonuçlandıracak şekilde ele almadılar. Egebanka ancak, Aralık
1999'da el koyuldu .Murat Demirel'in çete kapsamında gözaltına alınması için
de, Eylül 2000 yılını beklemek gerekti. Bu savsaklamada, Hüsamettin Özkan'ın kayınvalidesinin
Egebank işine karışmış olmasının rolü oldu mu? 11. Egebankın Gold-Bis adlı paravan şirkete, 16.9.1998
tarihinde tahsis ettiği ve söz konusu paravan şirketin Vakıflar Bankası
Finansmarket Taksim şubesine gönderdiği 1 trilyon 662 milyar liranın 69 milyar
375 milyon lirası, neden Özkan'ın kayınvalidesi Hatice Behlül Özbay'a verildi?
Hatice Özbay'ın, avukat Aydoğan Semizer'in müvekkili olduğu ileri sürülmekle
birlikte, ona ait hangi gayrimenkulün Semizer tarafından satıldığı ve kime
satıldığı konusunda bir bilgi ve belge yoktur. Zaten, bu yüzden, Hatice
Özbay'ın ismi Savcı Ercan Cengiz'in Egebanka ilişkin iddianamesinde yer
almaktadır. Egebanktan gönderilen paranın bir bölümünün, niçin Hüsamettin
Özkan'ın kayınvalidesine verildiği öğrenilememiştir. (Ek-9: Egebank Soruşturma
Raporu) Hatice Özbay, Hüsamettin Özkan'ın yanı sıra, hakkında yolsuzluk
iddiaları bulunan Enerji Bakanı Cumhur Ersümer'in de kayınvalidesi mi? 12. Egebank hakkındaki murakıp raporları, bu bankaya
Hazine tarafından el koyulmasını talep etmekteydi. Raporların 1999 yılının
nisan ayından itibaren yazıldığı düşünüldüğünde, gecikmenin sebepleri ve
sorumlusu anlaşılamamaktadır. Sorumlu, dönemin Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp
mi, Hazineden sorumlu Bakan Recep Önal mı, yoksa Başbakan Yardımcısı Hüsamettin
Özkan mı? 13. Hikmet Uluğbay'ın 6 Temmuz 1999'da gece yarısı
intihar etmesinin ardında yatan gerçekler nedir? Kendisine, çeşitli murakıp
raporları hasır altı edilsin diye baskı mı yapıldı? O gece, ambulans, Hikmet
Uluğbay'ın evine 3 dakikada ulaştığında, Hüsamettin Özkan oradaydı. Bu husus
televizyon haberlerinde açıkça görüldü. Hüsamettin Özkan, milletvekili
lojmanlarında oturmayan Uluğbay'ın evine, ambulanstan çabuk nasıl ulaştı?
Yoksa, intihardan önce orada mıydı? Tartışmışlar mıydı? 14. Etibank dosyalarının İstanbul Devlet Güvenlik
Mahkemesine gönderilmesinin geciktirilmesi için, Hüsamettin Özkan'ın bir
telkini oluyor mu? Etibanka el konulduktan sonra, Özkan, Sabah Gazetesinin
sahibi Dinç Bilgin ve yöneticisi Zafer Mutlu ile kaç kere konuştu? Bir araya
geldilerse, Etibank ile ilgili görüş teatisinde bulundular mı? Sonuç: Hüsamettin Özkan, Bülent Ecevit'in sağlık
problemlerinden de istifade ederek, 57 nci hükümette, politikanın en güçlü
siması olmuş, kendisine ait bulunmayan yetkileri de kullandığı, kamuoyunda
yerleşik bir kanaat haline gelmiştir. Bu durumuyla, Çarlık Rusya'sındaki
Rasputin'i çağrıştırdığı belirtilmektedir. Soruşturma önergemiz kabul edildiği
takdirde, yasal temele oturmayan fiilî müdahaleler de aydınlanacak, cumhuriyet
hükümetinin bir Rasputin üretmesinin öne kesilmiş olacaktır. BAŞKAN- Bilgilerinize sunulmuştur. Anayasanın 100 üncü maddesinde ifade olunduğu şekliyle
"Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde görüşür ve karara bağlar"
hükmü uyarınca, soruşturma önergesinin görüşülme gününe dair Danışma Kurulu
önerisi, daha sonra, Genel Kurulun onayına sunulacaktır. Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun; İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı’nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın;
Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut’un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer
İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven’in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici’nin ve İzmir
Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) BAŞKAN- İçtüzüğün 88 inci maddesine göre, Komisyona
geri verilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon raporu, henüz
Başkanlığa intikal etmediğinden, teklifin görüşülmesini erteliyoruz. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının
görüşmelerine başlayacağız. 2. - Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) BAŞKAN- Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sayın milletvekilleri, Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı
Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları
raporlarının görüşmelerine başlıyoruz. 3.- Emniyet Teşkilâtı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı
Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporları
(1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576) (1) BAŞKAN- Komisyon?... Hazır. Hükümet?.. Hazır. Komisyon raporu, 576 sıra sayısıyla bastırılıp,
dağıtılmıştır. Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubunun
görüşlerini ifade edecek olan, Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç'a ait.
(FP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Arınç. Süreniz 20 dakika efendim. FP GRUBU ADINA BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum ve çalışmalarımızın hayırlı
olmasını diliyorum. 576 sıra sayılı Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Tasarı üzerinde Grubum adına söz aldım. Değerli arkadaşlarım, sözlerime, öncelikle, Emniyet
Teşkilâtımızın her yıl coşkuyla kutladığı, 10 Nisan Emniyet ve Polis
Teşkilâtının kuruluş yıldönümünü tebrik ederek başlamak istiyorum; sanıyorum,
156 ncı kuruluş yıldönümü olacak; daha nice yıllar başarıyla, sağlık ve
mutlulukla Emniyet Teşkilâtımızın görev yapmasını diliyorum. Bu önemli ve
mukaddes görevi yaparken, şu ana kadar vefat etmiş, Allah'ın rahmetine kavuşmuş
bütün emniyet mensuplarımıza Cenabı Hak'tan rahmet diliyorum, yakınlarına ve
camiaya başsağlığı diliyorum ve şu anda görev yapan bütün değerli
kardeşlerimize sağlık ve mutluluk içerisinde görev yapmalarını temenni
ediyorum. Sayın Bakanımıza ve Sayın Emniyet Genel Müdürümüze de, onları
temsilen, bu dileklerimi ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, Emniyet Teşkilatımız çok önemli
görev yapıyor; vatanseverlikle yapıyor, cesaretle yapıyor, gayretle yapıyor;
biz de onları seviyoruz. Zaman zaman olumsuzluklar da var, görevlerini ifa
sırasında veya görevlerinin dışında olumsuzluklar da yaşanıyor, bazen suç
işleniyor; bunları da üzüntüyle karşılıyoruz. Büyük bir camianın içerisinde,
şüphesiz, böyle, görevini yaparken ihmalde bulunan ve suç işleyenler varsa,
bunlar da cezalandırılmalı, hatta meslekle ilişkileri de kesilmelidir. Aynı
zamanda, görev yapan personelin sürekli eğitimi sağlanarak, vatandaşla olan
ilişkilerinde daha müşfik, daha hoşgörülü; suçluya karşı görevlerini yaparken
daha dikkatli ve donanımlı olmalarını temin etmeliyiz. Değerli arkadaşlarım, bugün görüşeceğimiz 3 tane tasarı
var. Bir tanesi Emniyet Teşkilatı Kanunuyla ilgili, onu görüşmeye başladık.
Diğerleri, Polis Akademisiyle ilgili, araç ve gereçlerle ilgili tasarılarıdır.
Ben, keşke, öncelikle, polislerimizin, emniyet mensuplarımızın içinde bulunduğu
maddî sorunların halledilmesine yönelik bir tasarıyı görüşseydik diye sözlerime
başlıyorum; çünkü, önemli olan, özlük haklarıyla ilgili sorunlardı. Bugün,
bütün emniyet mensuplarının -çok da haklı olarak- şikâyet ettikleri en büyük
konu, maaşlarının azlığıdır; hele hele, emekli olduktan sonra, ellerine geçen
miktarın, asgarî hayat düzeyinin çok altında olduğudur. Özellikle büyük
şehirlerde görev yapanların, eğer lojmanları yoksa, kira gibi, çok yüksek bir
bedeli öderken, geçim sıkıntısının daha da ağırlaşmasıdır. Bugün, gerçekten, Emniyet Teşkilatımız, hem maddî
sorunlarla karşı karşıya -özlük hakları bunun içerisindedir- hem birtakım
psikolojik sıkıntıları var, moral sıkıntıları var ve maalesef, bu sıkıntılar
üst üste gelince, geçtiğimiz aylarda, tasvip etmediğimiz; ama, bu sorunlar
sebebiyle de bir eylem olarak ortaya çıkan yürüyüşlerine hep beraber şahit
olduk. Keşke, hükümetin aldığı yetki kanunu içerisinde, özellikle Emniyet
Teşkilatımızın maddî sorunlarının aşılmasına yönelik hemen bir çalışma yapılabilseydi,
bu getirilseydi ve biz, bunu bugün görüşmüş olsaydık. Yoksa, şimdi
görüşeceğimiz Emniyet Teşkilatı Kanununda değişiklik yapan tasarı, kendi
içerisinde birtakım adaletsizlikleri, eşitsizlikleri, müktesep hakları ihlal
eden ve Anayasaya aykırılıklar içeren birtakım konuları taşımaktadır. Dolayısıyla, böyle bir kanun çıktığı takdirde, Emniyet
Teşkilatımız içerisinde bir huzursuzluk başlayacak ve maalesef, kendi içlerinde
"acaba kim emekli edilecek, kim terfi edecek, kim üstlerinin gözüne
girecek veya girmeyecek, acaba hangi listeler hazırlandı" şeklindeki
böylesine endişeler birkaç zamandan beri vardı; belki de bu kanunun çıkmasıyla
bu süreç biraz daha hızlanmış olacak. Dolayısıyla, özlük haklarının bir an evvel çözülmesini
bekleyen bu teşkilat, bu camia şimdi, teşkilat kanununda yapılan ve Anayasaya
aykırılıklar içeren birtakım hükümlerle karşı karşıya kalmış olacaktır. Değerli arkadaşlarım, önce Anayasaya aykırılık
itibariyle dikkatlerinize bir konuyu sunmak istiyorum. Anayasanın 128 ve 129
uncu maddeleri, kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümleri taşımaktadır.
Bildiğiniz gibi, bu maddeleri, daha önce, kanun hükmünde kararnamelerde idarî
birtakım düzenlemeler yapılırken de ortaya koymuştuk ve bunun, kanun hükmünde
kararnameyle mümkün olamayacağını ifade etmiştik; çünkü, bunlar, genel
ilkelerdir ve içinde taşıdığı hükümler itibariyle de bunların mutlaka yasayla
düzenlenmesi gerekir; ancak, bazı istisnalar var, özellikle görüşmekte
olduğumuz tasarı, bu istisnaların içerisindedir. Mesela nedir?.. Değerli arkadaşlarım, özellikle 129
uncu madde "Silahlı Kuvvetler mensupları ile hâkimler ve savcılar
hakkındaki hükümler saklıdır." demekle, sadece bu iki sınıfı, kendi özel
hükümlerine bırakmıştır, bunun dışında 129 uncu maddenin genel ilkelerine bağlı
olmak gerektiği ifade edilmiştir. Oysa, biraz sonra maddeleri irdelerken temas edeceğim,
maalesef, özellikle 4 üncü madde, getirilen ek 23 üncü madde sebebiyle,
Anayasanın 129 uncu maddesine tamamen aykırılık taşımakta ve emniyet camiasını
ve teşkilatını, aynen Türk Silahlı Kuvvetlerinde olduğu gibi, Yüksek Askerî
Şûra tipinde bir değerlendirme kurulunu içersine koymaktadır. Değerli arkadaşlarım, 1 inci maddeden başlamak
suretiyle, şunu söylemek istiyorum: Özellikle, bu kanun tasarısının genel
gerekçesine baktığımız zaman, özlük haklarından birisi olarak, rütbe yükselmesi
ve terfi esas alınmış. Bu, bugüne kadar yasal bir dayanağa bağlı kalmamış;
çıkarılmak istenen kanunla, bu yasal düzenlemenin yapıldığı ifade ediliyor. 1 inci maddede, şu cümle dikkatimiz çekti:
"Terfiler, kıdem ve liyakat esasına göre yapılır" denilmiş. 1 inci
maddenin içerisindeki pek çok hükme bakıyoruz, burada, kıdemle ilgili pek çok
konular var; yani, kıdem ne demektir, aşağıdan yukarıya doğru kıdemli olan
nasıl tespit edilir, başarı ödülleri vesaire kıdeme nasıl tesir eder, sicil
küçüklüğü nasıl tesir eder, bunlar yazılmış; ama, kıdemin yanında
"liyakat" kelimesi de var. "Liyakat" kelimesi, boş bir
kelime değil. Mademki, terfide bu esasa da dikkat edilecek, o zaman liyakatle
ilgili düzenlemenin de bu kanun ve bu madde içerisinde yapılması gerekirdi. 1
inci maddeyi açın bakın, kıdemle ilgili pek çok hususu göreceksiniz; ama,
maalesef, liyakatle ilgili hiçbir hüküm bunun içerisine konulmamış. Yani,
terfide kıdem esası, kanun maddesi içerisine girerken, liyakatin yazılmamış
olmasının sebebi nedir; acaba, bu yönetmelikle mi hazırlanacak; hayır, hem
Anayasanın 128 inci ve 129 uncu maddesi hem de bu kanunun getiriliş amacı,
liyakatle ilgili esasların da, mutlaka, kanun maddesine yazılmasını gerektirir.
Şüphesiz, liyakatin tarifi ve bunun tespiti de önemlidir. Bu konuda yazılmış
pek çok makalelerden bir tanesi, Polis Akademisinde öğretim üyeliği yapan Sayın
Prof. Remzi Fındıklı'nın bir kitabı ve makalesidir. Orada "sağlıklı bir
terfi sisteminde mutlaka liyakat esası olmalıdır" diyor ve dış dünyadaki;
yani, dış ülkelerdeki terfi sisteminin, Türkiye'deki sistemle karşılaştırılması
sonucunda, mesela, liyakate esas olabilecek bazı ölçüleri de gösteriyor.
Mesela, bir polis amirinin, çalıştığı yerlerde kamu kaynaklarını ne ölçüde
etkin ve verimli kullandığı, tasarrufa ne kadar riayet ettiği, kamu mallarını
korumada gösterdiği titizlik ve duyarlılık, halkla ilişkilerdeki başarısı,
görev mahallinde faili meçhul olay bırakıp bırakmadığı, adının herhangi bir
yolsuzluğa karışıp karışmadığı -çok var, özetleyerek söylüyorum- terörle
mücadelede ne ölçüde başarılı olduğu ve hangi yöntemleri geliştirdiği, güvenlik
hizmetlerinde kaliteye ne derece özen gösterdiği, çevresiyle nasıl geçindiği
veya çevresi tarafından ne ölçüde tutulduğu gibi, belki sübjektif olan; ama,
amirleri tarafından görevi sırasında tespit edilebilecek pek çok konu, bir
liyakat ölçüsü olarak ele alınmış. Ben, bunu, bir eksiklik olarak görüyorum.
Mademki, terfi ve terfi sistemiyle ilgili olarak ilk defa bir kanunî düzenleme
yapıyoruz, bu düzenlemenin içerisine liyakat esasının da konulmuş olması
gerekirdi. Değerli arkadaşlarım, yine bir maddede, polis, emniyet
mensuplarımız (A) grubu ve (B) grubu diye, birbirinden farklı iki konuma
getirilmektedir. (A) grubu akademi mezunları, (B) grubu fakülte ve yüksekokul
mezunları -genişletmeden söylemek istiyorum, vaktim daralıyor- ama, bu iki grup
arasında, aynı eğitimden geçmiş, aynı yıl süreyle yükseköğrenim yapmış olmasına
rağmen, mesela, siyasal ve hukuk fakültesi mezunları ile Polis Akademisi
mezunları arasında, tamamen üniversite mezunları aleyhine bir eşitsizlik
vardır. Aynı görevi yapan kişiler arasında, aynı süreyle eğitim almış kişiler
arasında böyle bir eşitsizliğin yapılmış olması, mutlaka, Anayasanın da dikkate
alacağı önemli ölçülerden birisidir. Bu eşitsizlikler nerede: Bekleme süreleri birbirinden
farklı; (A) grubu daha az bekleme süresinde, (B) grubu daha çok. Bir tanesinde
sınav var. Bir tanesinde de, mesela, (B) grubu için yüzde 10'luk baraj
konulmuş; yani, bu, üniversite mezunları ile Polis Akademisi mezunları
arasındaki eşitsizliği gösteren, bir kontenjan uygulamasına doğru meseleyi
götüren çok önemli bir konu olacaktır. Çünkü, halen görevde bulunanlar, böyle
bir eşitsizliği görevlerini yaparken, istemeyerek de olsa, belki yansıtmış
olacaklardır. Değerli arkadaşlarım, 4 üncü madde ile bir 23 üncü
madde eklenmek isteniyor. Bu 23 üncü madde çok önemlidir. Belki de üzerinde en
çok tartışılması gereken konu budur; çünkü, biraz evvel Anayasanın 129 uncu
maddesini de okudum; burada, Silahlı Kuvvetler personelinin ve hâkimler ve
savcılar dışında Anayasadaki bir hükme bağlı kalacağımız söyleniyor. Oysa, bu
yüksek değerlendirme kuruluyla; yani Genel Müdürlük yüksek değerlendirme
kuruluyla, emniyet müdürlerinin, 1 inci ve 2 nci sınıf olmak üzere, Sayın
Bakanın onayıyla resen emekli edilebilecekleri öngörülmüş. Şüphesiz, bir
piramit düşünülmüş, bu piramit bir hiyerarşiye bağlanmış; bu piramitte
birikmeler varsa, bu birikmelerin, böylesine emekliye sevk etmek suretiyle
halledilebileceği düşünülmüş; ama, idarenin hiçbir eylem ve işlemi yargı
denetimi dışında değildir, burada da yargı denetimi olacaktır; ama, bir
keyfilik var ve bir de emniyet camiasına yakışmayan; çünkü, onun yapısından
kaynaklanmayan bir askerî durum var âdeta. Yüksek değerlendirme kurulu, aynen Yüksek Askerî Şûra
tipinde bir sonuç alabilecek biçimde yetkilerle donatılmış. Bu yetkiler hukukî
değildir, keyfilik vardır, kazanılmış haklar, kurul tarafından gasp edilemez.
Anlaşılıyor ki, mademki, sayı, 1 inci sınıf emniyet müdürlerinde 500'le, 2 nci
sınıf emniyet müdürlerinde 800'le sınırlanacaktır ve bir yıl içinde de bu
sayıya ulaşılmış olacaktır; şu anda bu kadrolarda bulunanların büyük
birkısmının tasfiye edilmesi söz konusudur. Ama, bu tasfiye, müktesep hakkını
kullanan müdürler hakkında yapılırken, adeta bir ihtilal dönemi gibi, 1980'de
rastladığımız ve uygulamalarından çok büyük zarar gördüğümüz ölçüde, şu anda
görevde bulunan emniyet müdürlerimizi tedirgin edecektir. Zaten, uzun bir
süreden bu yana emniyet mensupları arasında öylesine dedikodular yayılmaktadır
ki, bir yıldan bu yana listelerin hazırlandığı ve kimlerin emekli edileceğinin
az çok belli olduğu şeklinde, maalesef, huzursuz eden, onların haklarının
ellerinden alınacağı intibaını veren bir düzenleme getirilmektedir. Değerli arkadaşlarım, bu şekilde emekliye sevk edilecek
emniyet müdürlerine, belki bu işi cazip hale getirmek için, emeklilik
ikramiyesi ve maaşında farklılıklar sağlanacaktır; "işte, al, sen bununla
idare et; ama, maalesef, artık, emniyet müdürlüğü yapamazsın ve terfi imkânın
kalmadı, seni kadrosuzluk sebebiyle emekli ettim" denilecektir. Sırtındaki
üniformayı, Polis Kolejinden, Akademiden itibaren taşıyanlar, yükselme
ihtimalleri her gün imkân dahilindeyken, şimdi ellerinden bu imkânlar alınmış
ve üzerlerindeki üniformalarından sıyrılmış olacaklardır. Emniyette canla başla
gayret eden, hizmet eden kişilerin, yarın bir resen emeklilikle karşı karşıya
kalmaları ve bunun sebeplerinin de objektif kriterlere bağlanmamış olması
sebebiyle, maalesef, bir keyfîlik, bir sübjektiflik ve camia içerisinde
insanların kayrıldığı veya gözden çıkarıldığı şeklinde bir intiba
doğabilecektir. Değerli arkadaşlarım, meseleye Anayasa açısından
baktığımız zaman, bu ek 23 üncü maddenin;
yani, 4 üncü madde olarak yapılan düzenlemenin, Anayasadaki eşitlik ilkesine
aykırı olduğunu söylemek mümkündür. Anayasanın eşitlik ilkesini düzenleyen 10
uncu maddesinde; "Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde
kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar"
denilmektedir. Bu maddenin gerekçesinde de; "insanlar arasında kanunların
uygulanması açısından da eşitsizlik ve fark gözetilemez" denilmektedir.
Oysa burada, yükselme imkânları varken, sübjektif kriterlerle emekliye sevk
edilecek 1 inci ve 2 nci sınıf emniyet
müdürleri vardır ve sayıları da, hiç de az değildir. Yine, Anayasanın 49 uncu maddesinde "Çalışma,
herkesin hakkı ve ödevidir" prensibi yer almıştır; getirilen düzenleme
buna da aykırıdır. 129 uncu maddeye göre -biraz evvel söylemiştim- idare ve
kamu hizmeti kavramında, hizmete alınmada ve görevden ayırmada objektif
kriterlerin olması zorunludur. Bu, hizmetin gereğidir; çünkü, yapılan iş, bir
kamu hizmetidir, burada objektif kıstaslar olması gerekir. Bir emniyet mensubu, 1 inci sınıf emniyet müdürlüğü
gibi, meslekte zirveye gelmiş ise ve bu makama ciddî bir süreçten, tecrübeden
ve birikimden geldiği varsayıldığına göre, bu kişilerin arasından bazılarını,
yaş haddi dolmaksızın emekliye sevk etmekte kullanılacak adil ve sağlam bir
ölçüyü belki bulamayız; zira, bunların hepsi 1 inci sınıf niteliğini
kazanmışlardır. Dolayısıyla, böyle bir maddenin uygulanması, Anayasa açısından
da mümkün değildir; çünkü, hangi ölçüyü getirirseniz, burada bir keyfîlik söz
konusu olacaktır. Kaldı ki, 129 uncu maddede, özetle, sadece "Türk
Silahlı Kuvvetleri mensupları ile hâkim ve savcılar sınıfı için bazı özel
düzenlemeler getirilebilir" denilmektedir. Emniyet mensuplarını da bu
sınıflara benzeterek, Yüksek Askerî Şûra benzeri bir kuruluşun oluşturulması ve
emeklilikte hiçbir objektif kıstasa gitmeksizin, bu kurulu, sadece ve tek
başına yetkili kılmak, hukuk devleti kavramına da, Anayasanın amir hükümlerine
de aykırıdır. Dolayısıyla, 23 üncü maddeyle yapılmak istenen düzenlemeyi,
fevkalade yanlış, hatalı, insan hakları açısından da maalesef, kıyıma
yönelebilecek bir kavram olarak, bir düşünce olarak görüyoruz. Değerli arkadaşlarım, ben, meseleye, yapısal olarak
bakıyorum. Yoksa, Sayın Bakanımızın, Sayın Emniyet Genel Müdürümüzün ve diğer
bürokratlarımızın da ne kadar vatansever olduklarını, millî ve manevî duygulara
sahip olduklarını, adaletten ve hakkaniyetten ayrılmayacaklarına dair olan
inancımı tekrarlıyorum ve bunu samimî olarak ifade ediyorum. Sayın Tantan ve ekibiyle, Türkiye, şu anda başarılı
hizmetler yapmaktadır; ancak, bu hükmü koyduğunuz zaman, yarın bunu kimin
uygulayacağı noktasında meseleye kişisel bakmaktan ziyade, kurumsal ve yapısal
olarak bakmak zorundayız. Bunun uygulayıcıları, bunu bir kıyıma dönüştürürlerse,
bundan hepimizin üzüntü duyması ve özellikle emniyet camiasının, her gün
tehlikelerle, her gün ölümle burun buruna gelen o güzel insanların, çalışma
şevklerini kırmak ve camiaya küsmelerini temin edecek böyle bir düzenleme,
hiçbir zaman tasvip etmediğimiz bir düzenlemedir. Değerli arkadaşlarım, şüphesiz, emniyet mensupları
içerisinde adı kötü olaylara karışmış olanlar da vardır. Belki, getirilecek
düzenlemeyle bunların tasfiye edilmesi amaçlanmış olabilir; ama, bunun bir
kılıfı olarak bugünkü düzenlemeyi, sadece sayısal bakımdan yapmışlardır. Oysa,
bu da doğru değil; çünkü, emniyet içerisinde, suç işleyenlerin
cezalandırılmasını temin eden disiplin kurulları vardır ve bunlar, kılı kırk
yararak, bu suçu işleyenlerin meslekten ayrılması noktasında önemli görevler
yapmaktadırlar. Sayın Bakana,
bundan birkaç ay önce verdiğim önergeyle, son beş yılda, Emniyet camiası
içerisinde hangi suçlardan, kimlerinin ilişiğinin kesildiği ve soruşturma
yapıldığını sormuştum; aldığım cevap elimizdedir. Sayın Bakana da teşekkür
ediyorum. Son yıllarda, sayısal olarak artmıştır; ama, bu camia, tedbirini
bulmakta ve gereğini yapmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Arınç, lütfen, toparlar mısınız. BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bugün,
hem bu hem bundan sonra yapacağımız düzenlemeleri, belki, tümünden maddelere
geçtiğimizde, yine, ısrarla rica ediyorum, birtakım önergelerle iyileştirmek
mümkündür. Bu önergeler, burada, sadece maddî ve özlük haklarıyla ilgili
kalmamalı; yani "emekliye sevk ettiğime, ikramiyeyi şu kadardan şu kadara
çıkardım, maaşına şu kadar daha fazla zam yaptım, emeklilik yaşı gelinceye
kadar şu kadar daha fazla emekli maaşı alacak" şeklinde değil, 23 üncü
maddenin düzeltilmesini -ki, öncelikle, kaldırılmasını- içerisine almayan
önergeler sadra şifa olmayacaktır. Meselenin esasıyla ilgiliyiz. Mademki,
emniyet camiası, terfi noktasında böyle bir temel kanuna kavuşuyor, onu
huzursuz edecek, içine bir dinamit koymaya, hiçbirimiz haklı sebep bulamayız.
Emniyet mensupları rahat olmalı,
çalışmaları sırasında başka hiçbir şey düşünmemeli ve sadece bir güvenlik gücü
olarak halkımıza hizmet etmekten başka bir gayesi olmamalıdır. Çabalarınızla, bu çalışmanın en güzel biçimde
sonuçlanacağını ümit ediyor; emniyet camiasına başarılar diliyor; Yüce
Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arınç. Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, İçel
Milletvekili Sayın Turhan Güven ifade edecekler. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakikadır. DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. Aslında, Türkiye'de çok yüce bir görev ifa eden bir
teşkilatın, dört gün sonra yeni bir kuruluş yıldönümünü; yani, 156 ncı kuruluş
yıldönümünü kutlayacağız. Osmanlıdan bu tarafa geçen dönem içerisinde çok
değişik, çok ulvî ve çok yararlı görevler ifa eden bu kuruluşun, Türkiye
Cumhuriyeti hükümeti içinde de yaptığı değerli görevleri tek tek saymaya gerek
yok; ama, bu görevleri ifa ederken şehit olan yüzlerce polis memurumuza,
amirlerine; hatta, mahalle bekçilerimize, Cenabı Hak'tan rahmet diliyorum ve
bütün emniyet teşkilatına da sabırlar diliyorum; çünkü, onbeş yıldan beri
Türkiye'de devam eden terör içinde yüzlerce şehit vermiştir. Bu görev
şehitleri, büyük maddî sıkıntılar ve sosyal dengesizlikler içerisinde
olmalarına rağmen, görevlerini bihakkın ifa etmişlerdir. Şimdi, durumlarının düzeltilmesi için mi bir tasarı
önünüze geliyor; yoksa, çok masumane görünen bu tasarı içerisinde daha değişik
birtakım işler mi var, bunlara dikkat etmek lazım. Ben, bunu hazırlayanların
hüsnüniyetinden şüphe etmiyorum; ama, bu hazırlığın sonucunda ortaya çıkacak
olan tablo, acaba polis teşkilatımızda bir huzursuzluk mu meydana getirecek?
Herkesin düşüncesine göre bir hareket tarzı içerisinde olunduğunda, acaba
gerçekten görev bilinci teşekkül etmiş olan çok değerli polis müdürlerimizin
bir kısmı tasfiye mi edilecek? Şimdi, daha önceden kanunen, hukuken mümkün olmayan bir
düzenleme yapıldığı ifade ediliyor. Ne oluyor; bir yüksek değerlendirme kurulu
ve bir başka kurulla beraber, iki kurulun hukukîleştirilmesinden söz ediliyor.
Olabilir; ama, dikkat buyurulursa, emniyet teşkilatımızda, Genel Müdürlüğün
altında -hatta, Genel Müdürümüz de dahil; çünkü, biliyorsunuz, artık, onlar,
emniyet genel müdürlerimiz vali sınıfı içindeler- bulunan sınıflar, hepsi polis
müdürüdür, 1 inci derece polis müdürüdür; yani, sizin, Emniyet Genel Müdür
Muavinini alıp, bir başka görev vermeniz mümkün mü, değil mi; mümkün. Kararı
verecek olan kurul, şu teşkilattaki -ki, biraz sonra arz etmeye çalışacağım
yüksek değerlendirme kurulunu- kendi arkadaşları ve kendi sınıfları içerisinde
olan insanlar hakkında karar verecek. Değerli arkadaşlarım, bu, evvela, çok
aykırı bir durumdur ve bir huzursuzluk meydana getirir. Daha yukarı kademelerde
bulunan insanlar, daha aşağı kademe hakkında bir karar ittihaz edebilirler, bir
idarî tasarrufta bulunabilirler; ama, aynı derecede bulunan -yarın onun da o
döneme geçebileceği bir durumda olan- bir insanın, kendi arkadaşları hakkında
karar vermesi, bence huzursuzluk yaratır, uyumsuzluk yaratır. Olay bu. Değerli arkadaşlar, bakınız, burada kimler olduğu
sayılmış ve üstelik de "3 kez yüksek değerlendirme kurulu tarafından
görüşülmesine rağmen bir üst rütbeye terfi edemeyen" hükmü, çok afakî
demeyeyim; ama, anlaşılması güç bir hüküm. "Terfi edemeyen..." Niye
acaba?.. "2 nci sınıf emniyet müdürleri, yüksek
değerlendirme kurulunun önerisi ve İçişleri Bakanının onayıyla -resen demektir
bu- emekliye sevk edilir" deniliyor. "Edilebilir" değil. Bir
aşağıdaki fıkrada, 1 inci sınıf emniyet müdürleri için "kadro durumu ve
diğer şartlara haiz olmak kaydıyla, yaş şartı aranmaksızın -yukarıda da var bu
zaten- emekliye sevk edilebilir" deniliyor. Birisi "edilir"
birisi "edilebilir..." Değerli arkadaşlar, bir iş yapacaksak, bunu, her zaman,
objektif kıstaslar içinde uygulaması mümkün olan bir şey olarak yapalım. Yani,
bugün, Sayın Bakanın polislik mesleği içinden geldiği herkesin malumu. Ben de
otuz sene polisle iç içe çalışmış, cumhuriyet savcılığı yapmış insanım. Yani,
adliyenin sağ kolu polisse, sol kolu jandarmadır. Zaten, Polis Vazife ve
Selahiyet Kanununa göre de, adlî işlemleri polisten aldığınız zaman, idarî
işlemler olarak fazlaca bir iş kalmadığı da görülür. Bugün, polisin yaptığı
işlerin büyük çoğunluğu adlî işlemlerdir; ama, yıllardan beri, her nedense,
adlî kolluk, adlî polis kurulsun denildiği halde, herkes de bunu hükümet programlarına
yaza çize, yaza çize bezgin hale gelmesine rağmen bu ne hikmetse ortaya çıkmaz
ve adliye, cumhuriyet savcıları, ikinci şubeyle beraber bu işleri götürmeye
çalışırlar. Aslında, önünüze gelen şu tasarıda daha değişik
hükümler olması, yani, adlî polisin, adlî kolluk görevi yapacak olan
insanların, artık, ortaya çıkması, teşkilatlanması söz konusu olmalıydı.
Türkiye'nin beklediği budur; Türkiye'nin beklediği, çok genç yaşta yeni bir
emekli sınıfı üretmek değildir. Yeni bir emekli sınıfı ürettiğiniz zaman, o
genç insanların -ki, maaş durumu ne olursa olsun- boşlukta olduğunu ve daha
sonra da, işsiz bir ordu yaratıldığını hep beraber görüyoruz. Bakınız, bir başka olay daha: Buradan bir Af Kanunu
geçirdiniz... Çıktık, burada söyledik; görev ifa ederken, bazen hududu aşabilen
polis memuru arkadaşlarımız, amir arkadaşlarımız vardır; eğer siz, bir af
kanunu çıkarıyorsanız, bunun adil olmasını, eşit olmasını istiyorsanız, Türk
Ceza Kanununun 240'ını da sokun dedik. Burada bunu söyledik; ama, siz buna
uymadınız, geldiği gibi, noktasına kadar çıkardınız ve bu sayıya da epeyce
mağdur olan polis memurumuz oldu; ama, Anayasa Mahkemesinden gelen haberlere
göre, zaten, bir iptale müncer kılınacak gibi görünüyor. Hiç değilse, Yüce
Meclisin unutkanlığına verelim artık. Yanlışlık içinde olan bu durum, Anayasa
Mahkemesinde, herhalde, düzeltilebilecek gibi görünüyor. İşte, aslında, o gün,
ben, isterdim ki, Emniyetin başında bulunan ve Emniyetin içinden geldiğini
kabul ettiğimiz değerli Bakan arkadaşımız burada onu savunmalıydı. En azından,
af kanunu tasarısının altına imza atarken bunu savunmalıydı, kendi mensuplarını
savunmalıydı; olabileceğini belirtmeliydi. Siz, bir taraftan, birtakım
korumalar getirdiğinizi ifade edeceksiniz; ama, korunması lazımgelen konuda da
korumazsanız, o, zihinlerde tereddüt uyandırır. Yine, telefon dinlemesi olayında, hatırlarsanız, Sayın
Bakan burada epeyce şeyler söylemişti. Daha sonra basında çıktı; ama, daha
gelmedi; gelmesini de temenni etmiyorum. Devamlı dinleme olayı... Siz, Avrupa
insan hakları, siz, dünya standardını yakalamak istiyorsanız, bu tip birtakım
tedbirlerle bir noktaya varamazsınız değerli arkadaşlar. O nedenle, önünüze
gelecek kanun tasarılarının objektif, umumî, gayri şahsî nitelikte olması önem
arz eder. Bugün, çıkarılan kanun -ki, çıkarılacağa benziyor- iyi yöneticinin
elinde iyi sonuç verebilir. Peki, yarın değiştiği zaman "bu senden, bu
benden" diye, çok genç elemanlarını polis teşkilatı kaybedebilir, çok genç
emniyet müdürlerini kaybedebilir. Hepsi pırlanta gibi insanlardır, hepsinin de
görev bilinci tam teşekkül etmiştir. Beraber çalıştığım insanlar olarak hepsine
teşekkür borcum olduğunun bilinci içindeyim. Onun için, lütfen, şu kanun
tasarısını bir kere daha Komisyon geri çeksin, güzel bir düzenleme getirsin.
Süre doluyor; Anayasa Mahkemesine gitmiş de, kanun hükmünde kararnameler falan
iptal görüyor da... Tamam, olabilir; ama, düzgün getirirseniz, dün çıktığı
gibi, 3 kanun, 50 maddeye yakın şey 3 saatte çıkabilir. Kimse engellemek
noktasında değildir; ama, düzeltme noktasındaki fikirlerimize, lütfen, biraz
saygı gösterirseniz, hep beraber sonuç da almak mümkün olur. Bakınız, yine, aynı kanunda bir eşitsizlik var; bir
taraf tutma hali gibi bir olay var; yani, siz, (B) grubundan (A) grubuna
geçecek amirlerin sayısını, o yıl itibariyle, emniyet amirliği rütbesine terfi
edenlerin sayısının yüzde 10'unu geçemez gibi bir hüküm getiriyorsunuz. Siz,
niye engelliyorsunuz çok değerli insanları? Bu, yüzde 10 olmaz da yüzde 15
olur, yüzde 20 olur. Sayısını bilemezsiniz ki... Kota uygulaması başladı ya her
şeyde... Şeker Kanununda kota, öbüründe kota, onda da bilmem ne!.. Orada
namütenahi verelim zihniyeti, bir bakıyorsunuz, burada tersine çalışıyor. Bu
mekanizma tersine... Burada da asgarîye indirme... Halbuki, işte asıl yapacağınız,
o evvelki gün çıkardığınız kanundaki kotaydı; onu, yüzde 10'dan yüzde 2'ye
indirseydiniz, yani glikoz üretimini Avrupa standartlarına uygun hale
getirseydiniz, dünyanın standartlarına uygun hale getirseydiniz daha uygun
yapardınız. Şimdi, burada da tersi bir mekanizma var; kısıtlama var. Bu,
eşitsizlik getirir değerli arkadaşlarım; çünkü, kanunların Anayasaya aykırılığı
söz konusu olduğu zaman, evvela komisyonların Anayasaya aykırılıktan başlaması
lazım. Orada ileri sürülen bir fikir varsa -hatta sürülmemiş olsa bile- kanun
tasarısını hazırlayan insanlarımızın, değerli bürokratların, bunun, Anayasaya
uygunluğunu düşünmeleri lazım; yani, bir kanun tasarısının, hükümet tasarısı
olarak geçtikten sonra komisyonlara gelinceye kadar enine boyuna tartışılması lazım.
Bu tartışılmadığı takdirde ne olur; işte, gider bir noktadan geri döner; çünkü,
çıkan kanunların, dikkat buyurulursa, bir, yapılmasında noksanlık var; iki,
eşitlik noksanlığı var, yani Anayasanın 10 uncu maddesinden kaynaklanan
noksanlık var. O nedenle, bunlar yapılacaksa, daha düzgün halde yapılmalı,
Anayasaya uygun olarak yapılmalı; yani, halisane temennim şudur ki, bazı
iyileştirme yapılması durumu göz önüne getirildiğinde, bazı haksızlıklara da
sebebiyet verilmesin ve bu haksızlığın sonucunda da bir iptal kararı alınmasın.
Bir başka olay daha var: Üç aylık yetki kanununun
süresi bitti; yeniden geldi, herhalde, hükümet tasarısı olarak. Değerli arkadaşlarım, peki, üç ayda, hükümet, aldığı bu
yetki kanunu üzerinde ne yaptı? Ne yaptı?.. İdarî sözcüğü iptal gördü; tamam...
Ne yaptı? Yani, memurların, ücretlilerin durumunda tek bir iyileştirme kanunu
çıkardı mı? Peki, şimdi niye talep ediyor? Hani, bir işe başlanır, o iş bitmez;
dersiniz ki, ben bu işe başladım; fakat, süre yetmedi; gelin, tamamlamak için
bana bir süre daha verin. Canım, hiçbir şey yapmamışsınız ki üç ayda! Yapmayan,
en ufak olumlu bir gelişme, memur için, polisin, diğer kesimin, hatta, hâkimi
için, savcısı için, askeri için, ne derseniz deyin, tek olumlu bir gelişme
sağlayamayan bu hükümet, bir tek kanun hükmünde kararname çıkaramayan bu
hükümet, bu yetkiyi niye ister ki ve ne işe yarar ki? (DSP sıralarından
"çok konuşuyorsun" sesi) TURHAN GÜVEN (Devamla) - Daha çok konuşacağım...
Konuşacağım... Doğru; çünkü, siz konuşmuyorsunuz. Siz, gerçekleri dile
getirmekten içtinap ettikçe, birileri... M. ZEKİ SEZER (Ankara) - Size söylemedi... TURHAN GÜVEN (Devamla) - Ha, bana demediyse mesele yok.
Hoş, bana da diyebilir canım... Tabiî, iktidarsınız, dersiniz! "Çok
konuşmayın" dersiniz. Hatta, çok konuşmayan bir İçtüzüğü değiştirdiniz;
sağ olun.. Değiştirdiniz... Ben, şunu söylemek istiyorum: Dinlemek de bir sanattır,
zanaat değildir değerli arkadaşlar; bir sanattır... Zaten, Türkiye'nin
sıkıntısı, herhalde, birbirini dinlememekten kaynaklanıyor. Dinleyin, biz,
bildiklerimizi, doğrularımızı söyleyelim; siz, kendi doğrularınızı çıkın
söyleyin burada; korkmayın, çekinmeyin. Sizin de doğrularınız vardır, siz de
doğrularınızı söyleyin; hiç değilse, barikai hakikat de olsun. EROL AL (İstanbul) - Sürekli dinliyoruz... Bizden çok
dinleyen bulamazsınız.. TURHAN GÜVEN (Devamla) - Sayın Al , gel, konuş burada; söz alıp da 1
dakikada bitirip inme! Gel, burada konuş; ben de senin değerli fikirlerini
öğrenme fırsatını yakalamış olurum. Hiç değilse, belki, doğruları da beraber
yakalamış oluruz. Değerli arkadaşlarım, bakınız, bugün 3 tane kanun
tasarısı gelecek önünüze. Diğerlerinde de mümkün mertebe fikirlerimizi
söylemeye çalışacağız; fakat, ben şunu söylüyorum: Burada, değiştirilmesi
gereken hükümler var. Önergelerle bir nebze değiştirmeye çalışacağız. Burada
önemli olan, bir hakkın teslimidir. Polisi kendi içinde uyumsuzluğa,
huzursuzluğa itecek bir kanun tasarısı üzerinde çok dikkatli davranmanız lazım
geldiğine inanıyorum. Onun için de, söz almak ihtiyacını hissediyorum; yoksa,
aşağı yukarı 49 maddedir 3 kanun tasarısındaki madde sayısı; 5 dakika, 10
dakika, bilemediniz 1 saatte de çıkar gider; ama, beraberinde de birtakım
hakları alır götürür. Benim arzım budur. Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven. Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok. Şahıslar adına yapılan talepleri, önce, sırasıyla
okuyorum: Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat, Adana Milletvekili Sayın
Yakup Budak, Niğde Milletvekili Sayın Mükerrem Levent. İlk söz, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a ait. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şimdi, iki gündür, Mecliste, daha ziyade dün millî
savunma kuvvetleriyle ilgili kanunları geçirmiştik, bugün de Emniyet
Teşkilatıyla ilgili kanunları geçirmekteyiz, çalışıyoruz. Bunların hepimize
hayırlı olmasını dilerim. Sayın Başkan, burada, esasında, benim söyleyeceğim iki
tane nokta var. Bu getirilen tasarının özü, emniyet kuvvetlerini, millî savunma
kuvvetlerine paralel bir düzenlemeye getirmek gibi görünüyor. Plan ve Bütçe
Komisyonunda da bunun üzerinde çok duruldu. Yani, hem bir taraftan Avrupa
Birliğine girmek istiyoruz diyoruz, Avrupa Birliğine girerken sivil yönetimi
esas alalım diyoruz; bir taraftan da, elimizden geldiği kadar, kurumlarımızı,
böyle, kademe kademe, askerî yönetimlerin eğitim şekline, askerî düşünme
şekline, askerî giyim şekline doğru bir yönlendirme yapıyoruz. Ben, bu ikisi
arasında bir uyum göremediğimi belirtmek istiyorum. Her ne kadar, herkes, kendi
eğitim sistemini beğenebilir... Genelkurmay Başkanımız da "eğer bizi çok
beğeniyorsa, siviller de bizim eğitimimizi, çalışmamızı esas alsın"
diyorlarsa da, ben şahsen, 21 inci Yüzyılda, artık, eğitimin de yaşam şartının
da sivil olacağı kanaatinde olduğumdan dolayı, sivil eğitim tarzının, sivil
yaşam tarzının, hem askeriyede hem de polis kuvvetlerimizde egemen olmasının
daha doğru olacağı kanaatindeyim. Şimdi, bu tasarıda getirilen en büyük şey; -öbürleri
işin espri tarafı- yani, özü: 23 üncü maddede, siz, polis teşkilatına da
-askerî teşkilatlarında- Yüksek Askerî Şura kararına benzer bir şekilde
emeklilik getirmeyi düşünüyorsunuz;
işin Türkçesi, her şeyi, doğrusu bu. Şimdi, bunun adını da piramit
koyuyorsunuz; bu piramide uymuyor diyorsunuz... Bekleme sürelerine gelip de,
işte "bir kısmı emekli olmamak
için oralarda çok duruyorlar ve işi hantallaştırıyorlar" diyorsunuz. Her
ne kadar gerekçenizde doğru gibi görünseniz de, Türkiye'de, bilhassa, son
yıllarda yapılan uygulamaları gördüğümüz zaman, işin özü, şu kanun çıktığı
zaman, son üç seneden beri, bilhassa 28 Şubattan beri artarak Millî Savunma
Bakanlığında gördüğümüz, Türkçesi mütedeyyin, namazını kılan, hanımının başı
örtülü olan, sülalesinde bu vatan için en çok şehit vermiş olan, anket yapılsa
-bu vatanı herkes sever ama- hayatında bu vatandan hiç gitmeyi düşünmeyen, ölüm
de bu vatanda dirim de bu vatanda diyen; en az yine en az -oranlar sizdedir;
gelin, tersini ispat edin- suça iştirak etmiş olan insanların, bir yaşam
tarzından dolayı, bir giyim tarzından dolayı, yanlış bir hareketten dolayı
emekli edilmesinden, kıyıma uğramasından şüphe ediyoruz; bütün endişemiz de
budur. Şimdi, sizin burada yapacağınız bu terfi kuralı... Ben
şahsen, açık ve net konuşuyorum, İçişleri Bakanının hayat boyu orada olacağını
bilsem, bu tasarıya gözüm kapalı imza atarım; tamam, ben bundan eminim derim;
ama, ben eminim ki, o İçişleri Bakanı, orada hayat boyu değil, belki bir ay bile
kalamayacak; çünkü, bu hükümetin bir ay bile ömrü yok. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Gidecek, gidecek... ASLAN POLAT (Devamla) - Bundan sonra yerine gelecek
olanların kendisi gibi düşüneceğinden ben emin değilim ki... Şimdi, bu getirilen tasarının bütün ruhu bu; yani,
getirilmiş, bir jüri kurulmuş. O jüri, oyçokluğuyla, birtakım, sıralı
-konuşmayı çok istemiyorum- birinci, ikinci, üçüncü sınıf emniyet müdürleri de,
bu zamana kadar terfî edemedilerse, emekli olacaklar. Niye emekli olacaklar; çünkü,
bakın, biz, bunu afakî konuşmuyoruz. Şu anda, Türkiye Cumhuriyetini alalım;
bütün vilayetlerinde, herkeste büyük bir tepki var. Niye tepki var; o da gayet
basit; çünkü, çok fazla bir işsizlik var ortada. Nedir istihdam? Devlet
İstatistik Enstitüsü, daha bugün, yeni, bir saat evvel odalarımıza dağıttı;
diyor ki, bu sene, yüzde 1,1 işsizlik olmuştur diyor. İşini kaybedenler...
Geçen sene, üretimde çalışanlarda yüzde 1,1, çalışma saatlerinde yüzde 1,7
işsizlik oldu diyor. Yani, iş artmıyor, mevcut işlerimizi kaybediyoruz; ama,
2000 yılında. 2001 yılında, bu, 28 Şubattan sonra iyice fazlalaştı. Şimdi, herkesin işsiz olduğu... İşsiz insanın da
enflasyon oranı sonsuzdur, yüzde 100 falan değildir. Bir sayının sıfıra bölümü
sonsuzdur; istersen 1'i sıfıra böl, istersen 100'ü sıfara böl, değişmez, o
sonsuzdur. Bir insan işsizse, ücret alamıyorsa, onun için enflasyon sonsuzdur,
onun bir sınırı yoktur. Şimdi, bu kadar problemin olduğu, en büyük esnafın bile
sokağa çıktığı bir günde, Millî Güvenlik Kurulu toplanıyor, karar alıyor;
irticayla mücadele, başörtüsüyle mücadele... Şimdi, bunu dedikten sonra,
insanın şaşıracağı geliyor; yani, biz, aynı dünyada yaşamıyor muyuz, aynı
toplumun nefesini almıyor muyuz dediğimiz bir dünyada, getireceğiniz bu
kararla, yine, polis teşkilatında son yıllarda sayısız halde görmüş olduğumuz
kıyımların, burada da yapılacağından büyük bir endişe duyuyorum. Yoksa, bu
endişe olmasa, gerçekten, dediğiniz gibi, realite olacak; yok efendim, işte,
komiser yardımcılığından gelenlere insan hakları dersi vereceğiz... Tabiî
vermek zorundayız; insan hakları dersini ve çok büyük ruh, toplum psikolojisini
vermek zorundayız. İşim yok diye dün Konya'da yola çıkan insanların üzerine,
copunla tankınla, sen, üzerlerine su dökmeye kalkarsan, bu, yanlış bir eğitim
tarzıdır. Bunun en güzel tarafı, askerin, polisin, son derece iyi bir eğitim
görmesi, güçlü olması lazım; maddî ve manevî güçlü olması lazım, toplum
psikolojisine hazırlıklı olması lazım. Bunun için de ne lazım; benim,
polislerime de yaşayacağı normal bir ücreti vermem lazım. Şimdi, siz geldiniz... Bakın, arkadaşlar, böyle şey
değil... Siz geldiniz, bu senenin başında, şurada, Plan ve Bütçe Komisyonunda
-o gün, Sayın Bakanıma da söyledim; ona sonsuz saygım vardır- büyük bir
özveriyle, bu sene, enflasyon, TEFE'de yüzde 10, TÜFE'de yüzde 12 olacak, ücret
artışımı ona göre yapacağım diyorsunuz. İşte, Devlet İstatistik Enstitüsünün
raporları, bir saat evvel dağıtıldı, iki üç gün önce bütün gazeteler de yazdı;
yüzde 10,1 TEFE'de artış oldu geçen ay. Yani, sizin bir yılda dediğiniz artış,
bir ayda oluyor; 12 ayda olacak dediğiniz artış, 1 ayda oluyor! Şimdi, bu 1
aylık artışa göre, polise, memura, işçi emeklilerine maaş artışı verirseniz, bu
insan yaşam şartlarında zorlanır. Bu insan yaşam şartlarında zorlanıyorsa,
çoluk çocuğunun karşısında bir baba mahcup oluyorsa, işini kaybediyorsa, işsiz
kalıyorsa... Yani sizin rakamlarınız, geçen sene yüzde 1,1 işçi sayısında,
çalışma saatlerinde 1,7 azalma oldu, 2001 yılında bu iyice arttı diyorsa, bu
işsiz kalan insanlar da, evine, çocuğuna karşı bir şey götüremezlikten sokağa
çıkıyorsa, tabiî ki, buna polis teşkilatımızın çok iyi yanaşması için, onun,
insan hakları eğitiminden de, psikolojik eğitimden de geçmesi, sürekli sınavdan
geçmesi, bilgisini tazelemesi; öyle, okulu bitirdim diye orada kalmaması, çağın
şartlarını anlaması çok doğaldır; bunlara itiraz etmiyoruz. Yine, bir yerde, bir polis memurunun veya bir polis
amirinin atalet olarak kalıp, nasıl olsa birinci sınıf devlet memuru oldum,
beni 65 yaşına kadar emekli edemezler deyip de, kendisini yenilememesine de
karşıyım; ama, bir de, Türkiye'nin yaşanan şartları var. Siz, Türkiye'nin
yaşanan şartlarında, her gün, Millî Savunma Bakanlığımızdan, sırf hanımının
başı örtülü, cuma namazını kılıyor, namaz kılıyor diye binlerce insanı emekli
ederseniz... Bu emekli ettikleri bizim insanlarımız. Gelip, hepimiz,
mahallemizde, evimizde, bizimle konuşan, birebir tanıdığımız insanları
gördükten sonra, sizin getireceğiniz bu tasarıda Sayın Bakanım, siz ne kadar
"ben oradayım" diyorsanız da, sizin orada durma garantiniz olmadığı
için, bize bu yönde bir güven vermiyor. İkinci olarak, yine, benim burada üzerinde çok durmak
istediğim konulardan bir tanesi de şudur: Sizin şu yüzde 10 kota şartınız da
bana biraz yanlış geliyor. Şimdi, bu kota yeni çıktı zaten. Şekerpancarında
kota, polislerde, hukuk ve siyasal mezunlarının komiser olmalarında kota; hep
bir kota... Zaten, kota uygulaması başladığı zaman, bir yerde haksızlık başlar;
çünkü, normal seyrine müdahaledir burada. Şimdi, imtihan yapacaksınız; imtihanda, farz edin ki,
bir hukuk fakültesi ya da siyasal mezunu veya açıköğretim mezunu, ne olursa
olsun, sizin akademi mezununuzdan çok daha başarılı, daha fazla muvaffak
oluyorsa, siz, onun önünü niye kotayla kesiyorsunuz ki?! O zaman, polis
enstitülerinizin, akademilerinizin eğitimini artırın. Demek ki, siz, orada bir
hata yapıyorsunuz ki, meslekte ihtisas yapmak için yetiştirdiğiniz elemanlar
düz eğitim alan, hatta açık eğitim alan bir insan kadar bile, imtihanda, kendi
mevzuunda başarılı olamıyor. O zaman, siz, onların önünü açın. Yani, bunları,
böyle kotayla, zorlamalarla kestiğiniz zaman, daima, bir yanlışlık ve bir
haksızlık yapmış olursunuz diye düşünüyorum. Emekliliklerde getirdiğiniz birsürü ücrete de baktığım
zaman; bunlar, dün, burada çıkan Millî Savunma Bakanlığındaki emeklilik
sayısından düşük oranlardadır. Madem ki, bunları birbirine eşitlemek
istiyorsunuz, o zaman, ilk defa, ücrette eşitlemeden başlayın; yani, hemen, iki
gün üst üste çıkardığınız kararlardan birisinde yüzde 100, birisinde yüzde
60'dan üst sınırı alacak olursanız, burada da bir itiraz meydana gelir. İşte,
onun için, o zaman, gücünüzü hemen burada gösterin, demokratlığınızı burada
gösterin; dün, Millî Savunmadaki emeklilik oranlarını nasıl yükselttiyseniz,
burada da bunları yükseltin ve aynı paralelliğe getirin; yoksa, ikisi arasında
daha şimdiden yanlış uygulamaya başlarsanız, bunun yanlış olacağını söylemek
istiyorum. Son olarak da Sayın Bakanım; bilhassa son zamanlarda
çok kritik günlerden geçiyoruz. Can güvenliğimiz için son derece uyanık olmak
hepimizin vazifesidir. Emniyet teşkilatının, herkese karşı, bilhassa bu
gösterilere karşı, toplum psikolojisine uygun olarak hareket etmelerini -ama,
işi de iyi takip etmeleri- provokatörlere yön vermemelerini, Türkiye'yi, artık,
sükûnetin istenildiği bir dönemde kargaşa ortamına itmemelerini, çok özveriyle
çalışmalarını... Bunun için, evvela, siz, burada, onların, ücret haklarını
düzenleyecek bir önergeyle gelin, haklarını alın ki, onlarla çalışmada zorlanmayasınız
diyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat. İkinci söz, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak'a ait.
Sayın Budak?.. Yok. KAMER GENÇ (Tunceli) - Eğer yoksa, ben söz istiyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN - Üçüncü sıradan sonra, eğer... Niğde Milletvekili Sayın Mükerrem Levent burada mı?
Yok. O takdirde, buyurun efendim. Şahsı adına Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç. Konuşma süreniz 10 dakikadır. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
polis teşkilat kanunuyla ilgili olarak çıkarılan bir kanun hükmündeki kararname
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Evvela, iki gün sonra, herhalde, polis teşkilatımızın
kuruluşunun yıldönümünü kutluyoruz; bütün polislerimizin bu mutlu gününü candan
tebrik ediyor, görevleri uğruna şehit olan polis kardeşlerimize Tanrıdan
rahmet, ailelerine de başsağlığı diliyorum. Değerli milletvekilleri, polis, gerçekten, toplumun en
zor görevini yapan, canı pahasına, kanı pahasına toplumda can ve mal
güvenliğini sağlayan bir meslek grubudur. Dolayısıyla, halkla bu kadar yakın
ilişkisi olan bu kurumumuzun mensuplarının en iyi şekilde eğitilmesi, en iyi
şekilde istihdam edilmesi, hayat şartlarını en iyi şekilde geçirmesi için
gerekli olan ekonomik olanaklara kavuşması hepimizin dileğidir; ama, ne yazık
ki, bu Sayın Bakan, kendisi polis kökenli olmasına rağmen, göreve geldiği
günden beri polise hiçbir şey vermemiştir; sadece bir şey yapmıştır, kendisi
polis olduğu için, polislikte bulunduğu zaman -kendisine göre- çatıştığı
birtakım amirleri varsa onları pasif göreve getirmiştir, başarılı kişileri
pasif göreve getirmiştir. Ben, bu nedenle, şunu diyorum: Bir defa, polisten
İçişleri Bakanı olmaz -başka bakan olur, ama, İçişleri Bakanı olmaz; çünkü,
geldiği zaman eskinin hesabını görüyor; başka mesleklerde bu olabilir- olsaydı,
polise bir şey verirdi; hakikaten, polis teşkilatının başarılı olması, kamuya
iyi hizmet etmesi yönünde adım atmış birçok insan kısa zamanda tasfiye
edilmezdi. Bunun çok örneği vardır; ben, burada isim saymak da istemiyorum. Bizim ilimizde, altı, yedi senedir yapımı devam eden,
250 tane polis lojmanı inşaatı var; inşaat başlamış, bir türlü bitirilmiyor.
Buna harcanacak para ne kadardır; ya, 5 trilyondur ya 6 trilyondur; 5
trilyonun, 6 trilyonunun lafı olmaz. Tabiî, bu küçük yerlerde, özellikle doğu
ve güneydoğuda çok zor şartlarda görev yapan polis arkadaşlarımızın bir kısmı
lojman bulamadıkları için, ev bulamadıkları için ne yapıyorlar; çoluk çocuğunu
götüremiyorlar; götüremedikleri için de sıkıntı oluyor. Ayrıca ilimiz, çok
küçük bir il ve özel bir yatırım da yok. Türkiye'de kiraların en pahalı olduğu
illerden biri de Tunceli; çünkü, burada özel inşaat da yok. Bunu, bu kürsüde
birkaç defa dile getirdik "biz, bu lojmanları en kısa zamanda
yapacağız" diye cevap verdiler; ama, bu hükümetin hangi bakanı, hangi gün
doğru laf etti de biz de gördük! Bizden çekinmiyorlarsa, bu kürsüden çekinsinler; hiç
olmazsa, yapamayacakları, yerine getiremeyecekleri sözü söylemesinler. Bir gün,
maymunun birinin eline şeftali vermişler, arkasına götürmüş. "Yahu niye
öyle yaptın?" diye sormuşlar. "Vallahi, geçen gün bir maymun bir
şeftali yuttu, çekirdeğini çıkaramadı; ben de, çekirdeğini çıkarır mıyım, çıkaramaz
mıyım diye götürüp ölçtüm" demiş. Yani, bu hükümete ve bakanlarına
özellikle tavsiye ediyorum; burada yerine getiremeyecekleri sözleri vermemeleri
gerekir. Değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanlığı önemli bir
görevdir. Sayın Bakan, geçen gün, televizyona çıktı ve medya patronuyla bir
röportaj yapıldı. Arkasından, medya patronu çıktı karşısına, o kadar ağır
laflar söylenil ki; hatta, kendisini oraya getiren kişi de birkaç defa
"patronumuzdan özür dileyin" dedi. Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
bir bakanı bu duruma düşer mi?! Düşer mi?! Yani, bir bakan, doğru bildiği şeyi
söyler, söylediği şeyin de arkasında durur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük
bir devlettir. Bu büyüklük isimle olmaz; bu büyüklük, bu devleti yöneten
kişilerin gösterdiği dirayetle mümkündür. Ondan sonra çıkacaksın "bizim
patrondan özür dileyin de..." Yani, ben olsam, ben bakan olsam, o
gazeteciyi de oradan kovarım, söylediğim sözün de arkasında dururum. Değerli milletvekilleri, her yapılan fedakârlık, her
katlanılan onur kırıcı bir davranış, maalesef, devletimizin ve kurumlarımızın
itibarının azaltılmasıdır. Bu itibarla, herkes, bulunduğu makamın gerektirdiği
önemi, niteliği ve kişiliği kavrayıp, ona göre değerlendirmesi lazımdır. Yoksa
ki; yani, çıkıp da şunun bunun hatırını, gönlünü kırmadan övmek kolay. Birtakım
operasyonlar yapıldı, daha önce de söyledim, Gaziantep'de, Kilis'te... Bir gün,
bir vatandaş, bana "her gün, bize, Valiliğe, Altınbaş'ların araçlarını
durdurmayın, şu şu TIR'larını geçirin diye fakslar geliyordu. Bir gün,
komiserin birisi, yahu, hele bakalım, bu TIR'ın birini arayalım, ne var bunda
dedi, daha TIR'ı durdurup, aramaya başladığı anda komiserlik görevinden
alındı" dedi. Ondan sonra da, neymiş, şu operasyonu yapıyoruz, bu
operasyonu yapıyoruz... Bu operasyonlar
geldi de, sonucu ne oldu; onu söyleyin. Geldi, parti teşkilatlarına dayandı,
birilerine dayandı, ondan sonra kesildi. ARİF SEZER (Adana) - Aslan gibi!.. BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım. KAMER GENÇ (Devamla) - Eğer, aslan gibiyse, sonucunu açıklayın.
Size de herhalde dokundu, onun için burada hemen itiraz ediyorsunuz. Değerli milletvekilleri, herkesin şunu bilmesi lazım
ki, bu kürsüye çıktığım zaman inanmanızı istiyorum ki, doğru bildiğim şeyleri
söylemeye çalışıyorum. Bana intikal eden bilgiler yanlış olabilir; ama, doğru
bildiğim şeyi söylemek benim için namus ve haysiyet meselesidir. Hiçbir zaman
kimseye de iftira atmıyorum; ama, bugüne kadar bu kürsüde söylediğimiz bir şeye
cevap verildi mi; verilmiyor; yani, sağır bir hükümet. Ben bu söylediklerimi
üçüncü defadır getiriyorum buraya.
Sayın Bakan, geçen gün geldi, burada, olağanüstü halle ilgili konuştu;
bir tek kelime söylenilmedi. Sizler, iktidar grubu olarak çıkıp demediniz ki
yahu, olağanüstü hal bölgesinde yaşayan bu insanlar, aman bunları keselim,
asalım; bunlar, Türkiye'de yaşamaya hak kazanmamışlardır... Bari bunu
deseydiniz; yani, olağanüstü hal gibi, çok önemli hak ve özgürlükleri askıya
alan ve insan yaşamını sıkıntıya sokan bir rejimi getiriyorsunuz, belirli bir
bölgede uyguluyorsunuz; ama, gerekçe olarak bir tek kelime söylemiyorsunuz.
Bunlar, bu makamları işgal eden insanların yapabileceği şeyler değil. Türkiye
Cumhuriyeti bir hukuk devletiyse, bir Anayasa devletiyse, Anayasal bir sistem
varsa, çıkıp da burada bunların konuşulması lazım. Birtakım operasyonlar yapıldı; İzmir'deki hayalî
ihracat gidip de nereye dayandı Sayın Bakan? Orada 25 milyon doları kim hayalî
ihracattan aldı; arkasında kim var? Niye söylemiyorsunuz? Başka bir gün
bunların isimlerini burada açıklayacağım. Söyleyin bunları... Efendim, bir
yerlere geliyor, tabiî, kendi partisine veyahut da iktidara yakın bakanlara
veya şeylere dayanıyor, oradan örtbas ediliyor. Bu memleket niye bu hale geldi;
kimse görevini yapmadığı için bu hale geldi. Değerli milletvekilleri, bu makamlar geçicidir.
İnsanlar, bu makamlara geldiği zaman, ideolojilerini, maddî menfaatlarını, her
şeyi bir tarafa bırakıp, memleketin geleceğini objektif kurallar içerisinde
düzenlemelidirler. Bunları söylüyoruz; iktidarın bazı gruplarına mensup milletvekilleri
bize söz atıyorlar; ama, bu sözlerimizin muhatabı olan bakanlar çıkıp burada
bunun için bir kelime söylemiyorlar. Aslında, ben, başka bir maddede konuşacaktım; yarın
Antalya'da Doğru Yol Partisinin mitingi var, ona katılmak üzere, bugün, buradan
ayrılıyorum, onun için bu saatte konuşmak zorunda kaldım. Tabiî, Sayın Genel
Başkanımız, o mitingde de size gerekli şeyleri söyleyecektir. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Bir de el salla... KAMER GENÇ (Devamla) - Biz, halka el sallarız, size niye
sallayalım! Siz, her şeyi örtbas ediyorsunuz, her şeyin peşinde de siz
varsınız. Onun için, burada, bu konuları, çok daha ayrıntılı dile
getirmek isti-yordum. Polis teşkilatı, Sayın Bakan zamanında, gerçekten, en
mağdur teşkilat haline gelmiştir. Bugün, polisler, kamu görevlileri içerisinde
-öğretmenler gibi- çok mağdur, kendi ailesini geçindiremeyecek kadar büyük
sefalet içerisindedirler. Bu Bakan, eğer, polis kökenli bir bakan olmasaydı,
başka bir bakan olsaydı, ben inanıyorum ki, polis teşkilatı, şimdi çok daha iyi
bir ekonomik güce kavuşmuştu. Hükümete, personelin durumunu düzeltmek için kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisini verdik; ama, maalesef, beceriksiz,
kalitesiz, ne yaptığını bilmeyen bir hükümet, bu kanunları getiriyor, Mecliste
saatlerce tartıştırıyor, alıyor yetkiyi, hiçbir şey yapmıyor... Böyle bir
hükümet dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş, Uganda'da bile yok, vallahi yok,
billahi yok. Yani, o zaman, biz, bu kürsüden niye bu kadar konuşuyoruz!.. Yetki
veriyoruz, alıyor yetkiyi, ondan sonra bir şey yapmıyor. Böyle şey olmaz. Sayın Başkan, ben, bir cümle söyleyip sözlerime son
vereceğim. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Genç, 1 dakika süre vereceğim; yalnız,
tasarıyla bağlı konuşursanız, daha istifade ederiz efendim. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Reklamlara girdik
artık!.. KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, polis teşkilatıyla ilgili
bir konuda konuşuyoruz. Elbette ki, tümü üzerinde konuşurken, hem polis
teşkilatımızın içinde bulunduğu -statüsünün olduğu- bozuklukları ve hem de
genel politika konusunda bazı şeyler söylememiz lazım. Bu, genel bir ilke. Ben, sözlerimi bitirirken, tekrar, bu zor şartlarda, bu
dar ekonomik koşullarda görevini çok özveriyle yapan polis kardeşlerime
saygılarımı sunuyorum ve kendilerinden şunu da rica ediyorum: Hiçbir zaman,
hiçbir iktidarın, şunun bunun emrine göre hareket etmesinler, onlar, hakikaten,
çok onurlu bir görev yapıyorlar; bu onurlu görev, elbette ki, onların hakkını
takdir edecek iktidarlar zamanında en iyi şekilde ödüllendirilecektir. Bu
hükümet, zaten, her şeyiyle bitmiştir. Hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Genç. NECMİ HOŞVER (Bolu) - Antalya'daki mitinge çağır
arkadaşları! BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Önce sorularımızı soralım; ondan sonra, oylama
sırasında talebinizi tekrarlayın yalnız. ASLAN POLAT (Erzurum) - Siz de bize bakın o zaman. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 5 sayın
milletvekilimiz, görüşmekte olduğumuz tasarıyla ilgili olarak Sayın Bakana soru
sormayı arzu etmişlerdir. Hatırlatmak istiyorum, soru-cevap süresi 10
dakikadır. Onun için, lütfen, sorularımızı kısa, net ve anlaşılabilir şekilde
ve mütalaa eklemeden soralım. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, Sayın Bakan benim
sorularıma cevap verebilir; ama, ben, şimdi çıkmak zorundayım... BAŞKAN - İlk söz, Sayın Osman Aslan'a ait. Buyurun Sayın Osman Aslan. OSMAN ASLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın İçişleri
Bakanımızdan, aşağıdaki sorularıma cevap vermelerini arz ederim. Soru 1: Bugünkü tarih itibariyle, 1 inci ve 2 nci sınıf
emniyet müdürlerinin sayısı nedir? Sayın Bakanımız, göreve gelmeden önceki sayı
ile göreve geldikten sonraki sayıyı da bildirirlerse çok memnun olurum. Soru 2: Emekliye sevk edilecek emniyet müdürleri
hakkında görüş bildirecek Yüksek Değerlendirme Kurulu, bu görüşünü, hangi ölçü
ve kriterleri esas alarak bildirecektir? Soru 3: Sayın Bakanım, şu an görüşülmekte olan Emniyet
Teşkilatı Kanunu Tasarısıyla getirilmesi düşünülen düzenlemelerin hukukî açıdan
Anayasaya aykırı olup olmadığı konusunda düşünceleriniz nedir? Soru 4: Emniyet çatısı altında bulunup, yıllardır
beraber hizmet veren görevliler arasında (A) ve (B) sınıfı ayırımı kaldırılarak
bir eşitlik getirilmesi açısından, tasarıda bir değişiklik düşünüyor musunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslan. Sayın Sacit Günbey, buyurun. SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla, Sayın Bakandan, aşağıdaki soruları cevaplandırmasını arz
ederim. Sayın Bakanım, Batılı demokratik ülkelerde, sivil
toplum örgütleri, halk, zaman zaman tepkilerini ortaya koymak için yürüyüşler
yaparlar, gösteriler yaparlar; güvenlik görevlileri de, onlara zarar vermeden
durdurmaya çalışırlar veya gerekli önlemleri, tedbirleri alırlar. Şimdi, daha
önce, Türkiye'de, televizyonlarda görüyorduk; sivil toplum örgütlerinin yapmış
olduğu gösterilere, maalesef, polisimiz çok şiddetli tepki veriyor. Bugünlerde
de, tabiî olarak, esnafımızın ve bazı kuruluşların, hayat pahalılığını, krizi
gündeme getirmek için birtakım gösteriler yaparken, hükümetin de, bundan
yararlanması gerekirken, bunlar için tedbir alması gerekirken, zaman zaman,
polisimizin, çok ciddî manada, göstericilere cop kullandığını, şiddet
kullandığını görüyoruz. Bunlar hakkında bilginiz var mıdır? Bu konuyla ilgili,
bu gösterilere daha yumuşak davranılmasıyla ilgili bir talimatınız var mıdır?
Bunu öğrenmek istiyorum. İkincisi, görüşülmekte olan bu tasarı, Bakanlığınız
bürokratları tarafından mı hazırlanmıştır? Kimin tarafından -isim vermeniz şart
değil de- hangi mahfillerden gelmiştir? Bakanlığınız bürokratları tarafından mı
veya başka yerlerden mi gelmiştir? Onu öğrenmek istiyorum. Arz ederim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Uzunkaya, buyurun. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, delaletinizle,
Sayın Bakandan aşağıdaki suallerimin cevabını arz ediyorum. Evvela, dün ve bugün çıkarılmakta olan, çıkarılan
yasaların, son ekonomik krize -hükümetin bir üyesi olarak- katkısı ne
olacaktır? Sokak yangın haline dönüşmüş. Belki, bugün, emniyet
güçlerimizin büyük bir kısmı, insanları koşturmakla, olumsuzlukları önlemek
gayretiyle meşgul; ama, bir taraftan da, bugün, çıkacak bu yasadan,
kendilerinin tedirgin olacağı, rahatsız olacağı endişesini de ekstra
taşıyorlar. Bunun katkısı ne olacaktır? Az önce soruldu, ben bir değişik varyantını arz etmek
istiyorum: "1 inci ve 2 nci sınıf emniyet müdürleri 500 ve 800'e
düşürülecek" deniliyor. Her ikisinde şu anda sayılar nedir? Kıyım veyahut
da tasfiye veya emekli olmayı bekleyen, bu piyangoyu bekleyen müdürlerin sayısı
ne kadardır? Bu konuda bir açıklama yaparlar mı? Bir diğer konu: Yüksek Değerlendirme Kurulunun
kararları, hukukun cari olduğu ülkelerde, mutlaka, yargıya açık olmalı.
Mağdurları veya ilgilileri yargıya başvurabilecekler midir? Bunların yargıya
başvurmalarını engelleyen bir hukukî prosedür var mı? Bir diğer madde de "liyakat" kavramı
kullanılıyor. Liyakati neye göre ölçecekler? Hakikaten, polis performansı mı
beklenecek burada? Yine, buradaki terfi sisteminde, daha önce hakları
müktesep olanlar, yani, uzun müddet, bir önceki komiser muavinliğinde veya
başkomiserlikte bekleyenlerin hakları bir sonraki kademede değerlendirilecek
midir, bir mağduriyet söz konusu mudur? "Polis memurlarımız, spor dernekleri hariç hiçbir
derneğe üye olamazlar" deniliyor. Bugün, birçok polis vakfı var bildiğim
kadarıyla. Değişik birkısım derneklere üye olma şanslarını tamamen kaybetmişler
midir? Bu dernekler veya vakıflar lağvedilmek durumuyla karşı karşıya mıdır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Erbaş, buyurun. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkanım, aracılığınızla
Sayın Bakanımdan şu soruları öğrenmek istiyorum. Öncelikle, polisimizin 156 ncı Kuruluş Yıldönümünü
kutlayarak sözlerime başlıyorum. Daha önce arkadaşımız sordu; toplumsal olayların
bastırılmasında tabiî, sertlik gösterileri hoş karşılanmamaktadır. Dün,
Okmeydanı'ndaki esnaf yürüyüşünü bastırmak için Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürünün
sergilediği tutumu takdirle karşılıyoruz. Bu konuda bir genelge gönderirler mi?
Yani, olayların yatıştırılması açısından, çok güzel bir şekilde bağlandı; bunu,
takdirle karşılıyoruz. Bu konuda, örnek olması açısından, bir genelge
yayınlamayı düşünürler mi? İkincisi, polislerimiz, hakikaten, zor şartlarda
görevlerini sürdürüyorlar. Lojmanları henüz bitmemiştir. Van'daki polis
lojmanlarını ne zaman bitirmeyi düşünüyorsunuz? Arz ediyorum efendim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Levent, buyurun efendim. MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkan, aracılığınızla,
Sayın Bakanımıza şu soruyu yöneltmek istiyorum: Türkiye'de kamu lojmanlarının
satışı gündemde. Bu kamu lojmanlarının yüzde 10'u polislerimize verilerek,
ileride özelleştirme yapılmasını... Şu anda, polisimizin yüzde 65'i tek maaşla
geçinmektedir. Canımızı emanet ettiğimiz bu insanlara sosyal iyileştirmeyi önce
bu şekilde planlayabiliriz. İkincisi, Antalya'daki polislerimizin çoğunun eşi
öğretmen. Bu eşlerin çoğunun tayini, eşinin olduğu yerin yakınına
yapılmaktadır. Polis eşleri 90 kilometre uzaklıktaki bir yere tayin edilirse,
ne polisten verim alırsınız ne de öğretmenden. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Ayaydın, buyurun efendim. AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan,
aracılığınızla, Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum. Türk polis teşkilatı çok güç şartlar altında
çalışmaktadır. Bu güç koşullara rağmen, malî ve özlük hakları açısından yeterli
düzeyde olmadıkları bilinmektedir. Bu nedenle, polislerin malî durum ve özlük
hakları açısından iyileştirme konusunda çabalarınızın olduğunu biliyorum.
Gerçekten, polis, malî açıdan çok güç durumdadır. Acaba, yetki yasası
çerçevesinde, polislerimizin malî konularda bir iyileştirmeye tabi
tutulmalarını düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Çabuk, buyurun efendim. İHSAN ÇABUK (Ordu) - Sayın Başkan, benim soracağım
soruyu Sayın Ayaydın sormuş oldu; teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Buyurun Sayın Gülle. AKİF GÜLLE (Amasya) - Sayın Başkanım, aracılığınızla,
ben de, Sayın Bakanımıza, benden önce soru soran arkadaşımızın sorusunu teyiden
sormak istiyorum. Sayın Bakanım, şu ana kadar, emniyet mensuplarının
özlük haklarının düzeltilmesiyle ilgili çok şey konuşuldu; ama, maalesef, şu an
itibariyle, ciddî hiçbir adım da atılmadı. Polis Gününün arifesinde, bugün itibariyle, emniyet
mensuplarımıza, özlük haklarının mutlaka düzeltilebileceği konusunda
verebileceğiniz bir müjdeniz var mı; öğrenmek istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Son söz, Sayın Mustafa Gül'ün. Buyurun efendim. MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Efendim, teşekkür ederim. Ben de, Sayın Bakanımdan, bir hususun açıklanmasını
istirham ediyorum. Şehit edilen polis yakınlarına ödenen ücretlerde ciddî
manada bir dengesizlik var. Bu dengesizliğin giderilmesi konusunda nasıl bir
çalışma yapılıyor? Bu, önümüzdeki günlerde gündeme gelecek midir? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Buyurun Sayın Bakanım. İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle sorulara cevap veriyorum. 1 inci ve 2 nci sınıf emniyet müdürleri sayısı, şu an
itibariyle, 1 inci sınıf 656, 2 nci sınıf 703. Getirilmekte olan yasa
çerçevesinde, 1 inci sınıfta 156 kişilik bir fark olmaktadır. Yıllardan beri uygulanmakta olan personel rejimi
içerisinde, kadrolarda piramit tersine dönmüştür. Emniyet teşkilatı, bir
disiplin mesleği olduğu için, getirilmek istenilen konu, aşağıdan gelecek olan
nitelikli insanların terfilerinin önünün açılması noktasındadır. Emekliye sevk işlemleri de, belli bir piramit
düzeldikten sonra zaten o sayısal niteliğe erişmeyeceği için, özellikle de
bugün bakıldığında, 2 nci sınıf emniyet müdürü 703 olduğu için, 800'e
doldurulması gerekmektedir; yani, aşağıdan yukarıya dolacak olan insanların
önünün açılması noktasındadır. Bu yasa tasarısı hazırlanırken, komisyonlarda çok
tartışılmış ve Anayasaya aykırı olmadığı dikkatlere getirilmişti. Son günlerde, özellikle esnafın, birtakım sıkıntılardan
dolayı, değişik şehirlerde yapılan yürüyüşlerinde, emniyet teşkilatı son derece
dikkatli ve yasaların kendisine vermiş olduğu yetki çerçevesinde hareket
etmektedir ve mümkün olduğu kadar da, yasaların dışına çıkmaması noktasında,
yürüyüşe katılan insanları da, yasal çerçeveye sokması noktasında ikaz
etmektedir. Tasarı, tamamen İçişleri Bakanlığının kendi
inisiyatifiyle hazırlanmıştır. Sayın milletvekilleri, şu bilinsin ki, tasarılar
bakanlıkların kendi inisiyatifinde hazırlanırken, ülkenin dinamik güçlerinden
de bilim adamlarından da istifade edilmektedir. Yani, sadece, bu yasa,
bürokratların hazırladığı bir yasa değildir. Yasa hazırlanırken, yasayı
hazırlayan teknik düzeydeki uzman ve bilim adamları da, bu yasayı hazırlayarak,
Bakanlar Kuruluna, oradan da komisyonlara gelip, komisyonlarda da uzun
çalışmalar yapılmaktadır. Onu da dikkatlerinize getirmek istiyorum. Yüksek Değerlendirme Kurulu, zaten uygulamada var olan
bir konudur. Yani, yönetmelikte var olan bu kurulu yasal çerçeveye getiriyoruz.
Bugünkü uygulamalarda zaten bu uygulanmaktadır. Liyakat esasının öne getirilmesinin nedeni, uygulamada
kalitenin öne çıkarılmasıdır, niteliğin öne çıkarılmasıdır; çünkü, hizmetin
halka en iyi şekilde yansıyabilmesi için de, nitelikli insan yetiştirilmesi
kaçınılmazdır. Bundan sonra gelecek yasalarda da, polis teşkilatı, yasal
olarak, yüksekokul ve üniversite statüsüne sizlerin iradesiyle geleceği için
de, yıllar içerisinde nitelik öne çıkacak ve böylece de hizmette bir rekabet ve
yarışma öne çıkacaktır. Yani, bugün içerisinde bulunduğumuz hizmet anlayışı
içerisinde baktığımızda, halkımız, kendi güvenlik güçlerinden en üst seviyede
hizmet beklemektedir. Bunun yapılabilmesi için de güvenlik güçlerinin en iyi
şekilde eğitilmesi ve eğitilen, hizmet veren insanların da önünün açılması
gerekmektedir. Bundan amaçlanan maksat, kadro, tayin ve terfi yasasıyla,
çalışan insanların önünün açılması, terfi etmesi ve hizmette liyakatin öne
çıkarılmasıdır. Lojman konusunda büyük sıkıntılar vardır; ancak, bütçe
ödeneği açısından bakıldığında, fazla ödenek konulmadığı için, yıllar
içerisinde atılmış olan temeller süratle bitirilmemektedir. Tunceli'de altı
yıldır devam eden çalışmaya bakıldığında, bu yıl 55 daire bitirilmiş ve içine
yerleşilmiştir. Bu yıl da, 88 dairenin bitirilmesi noktasında çalışmalar devam
etmektedir ve böylece, süresi içerisinde de bu binalar bitirilecektir. Van'la ilgili konuda da sıkıntılar vardır. Ödenek
eksikliği olduğu için, o sıkıntımız devam etmektedir. Polislerin tayinleri noktasında da yönetmelik
hazırlanmış, yıllardan beri, güneydoğu ve değişik iller şeklinde uygulanan
sistem, 3 bölge şekline ayrılmak suretiyle, bütün nitelikli insanların ülkenin
her noktasına gönderilmesi ve belirli sürelerde oralarda hizmet etmesini
sağlamak üzere de düzenlemeler yapılmıştır ve böylece, artık, şark görevi-garp
görevi diye bir şey olmayacak, 3 bölgeye, her düzeydeki polis teşkilatı
gidecektir. Zaten, üniversite ve yüksekokul olurken de, tamamen ihtisaslaşan
bir yapı gelecek ve böylece, ihtisaslaşan bir yapıda, her konuda halka en iyi
hizmet getirilecek diye, o şekilde hazırlanmıştır. Polis tayinleri eş durumlarına göre yapılırken birtakım
sıkıntılar vardır; çünkü, eşlerinin öğretmen olmasından ve diğer kamu
kurumlarında çalışmalarından dolayı sıkıntılar vardır. Onun için, bu tayin,
terfi ve kadro yasasında, bu sıkıntıları ortadan kaldıran sistem de
getirilmiştir. Özlük hakları konusu, bizim göreve geldiğimiz günden
beri hep gündeme getirilmiştir; çünkü, geçtiğimiz hükümetler döneminde diğer
kurumların özlük hakları iyileştirilirken polis teşkilatının özlük haklarında
iyileştirme olmadığından dolayı, özellikle emekliliğe sevk edilirken, çıplak
maaş aldığından, arada uçurum denilecek kadar büyük fark olmaktadır. Onun için,
teşkilat mensupları emekli olmak istememektedirler; ama, yetki yasası
çerçevesinde hazırlanmakta olan çalışma içerisinde, o adaletsizlik de ortadan
kalkacaktır. Özellikle, şehit polislerimizin, gerek özlük hakları ve
gerekse evlatlarının okul düzenleri, okuyabilmeleri noktasında, gerek lise
düzeyinde ve gerekse üniversite düzeyinde, lise ve üniversitelere imtihansız
girmeleri ve okullarını bitirene kadar masraflarının devlet tarafından
karşılanması noktasında da çalışmalar yürütülmektedir. Önümüzdeki günlerde,
Yüce Meclise gelecek olan emeklilerle ilgili yasa tasarısı çerçevesinde de,
önergeyle, o konu, dikkatlerinize getirilecektir. Diğer birkaç konuda sorular var; onları da yazılı
olarak arkadaşlarımıza arz edeceğim. Saygılar sunarım. BAŞKAN - Sayın Bakanımıza teşekkür ediyoruz. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Anlaşılmıştır; karar yetersayısını arayacağız.
Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir; karar
yetersayısı vardır. 1 inci maddeyi okutuyorum: EMNİYET
TEŞKİLÂTI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN
DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜ HAKKINDA
KANUN TASARISI MADDE 1. -
4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilâtı Kanununun değişik 55 inci
maddesi, madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Terfi
ve atama Madde 55. -
Polis amirleri, rütbe sırası ile Komiser Yardımcısı, Komiser, Başkomiser,
Emniyet Amiri, 4 üncü Sınıf Emniyet Müdürü, 3 üncü Sınıf Emniyet Müdürü, 2 nci
Sınıf Emniyet Müdürü, 1 inci Sınıf Emniyet Müdürü ve Sınıf Üstü Emniyet
Müdürüdür. Bu rütbelere
terfiler, bu maddede öngörülen sınav ve eğitim şartı saklı kalmak üzere, kıdem
ve liyakata göre yapılır. Kıdem
sırasının tespitinde, bulunulan rütbeye terfi tarihi esas alınır. Aynı tarihte
terfi edenlerden sicil notu yüksek, sicil notlarının eşitliği halinde ödül ve
takdirnamesi fazla, ödül ve takdirnamelerin sayıca eşitliği halinde ise sicil
numarası daha küçük olanlar diğerlerine göre kıdemli sayılırlar. Kıdem sırası,
Emniyet Genel Müdürlüğünce her yıl mart ayında topluca Teşkilata duyurulur. Terfiler ve
atamalar, kanunî zorunluluk halleri dışında her yıl haziran ayında topluca
yapılır. Üst rütbeye
yükselmek için, kıdem şartlarını yerine getirmiş Komiser Yardımcısı, Komiser ve
başkomiserlerin liyakat koşullarını belirlemek, üst rütbedeki boş kadro
miktarına göre sıralayarak terfilerini önermek üzere Genel Müdürlük Merkez
Değerlendirme Kurulu oluşturulur. Bu Kurul, Emniyet Genel Müdürlüğü personel
işlerinden sorumlu Genel Müdür Yardımcısının başkanlığında, Araştırma Planlama
ve Koordinasyon Dairesi Başkanı, Personel Dairesi Başkanı, 1 inci Hukuk
Müşaviri ve Genel Müdürün uygun göreceği iki Daire Başkanı ile Teftiş Kurulu
başkan yardımcılarının birinden teşekkül eder. Üst rütbeye
yükselmek için, kıdem şartlarını yerine getirmiş emniyet amirleri ile 4 üncü, 3
üncü ve 2 nci Sınıf Emniyet Müdürlerinin liyakat koşullarını belirlemek, üst
rütbedeki boş kadro miktarına göre sıralayarak terfilerini ve ikinci meslek
derecesindeki görev unvanlarına ataması yapılacak personeli değerlendirmek ve
öneride bulunmak üzere Genel Müdürlük Yüksek Değerlendirme Kurulu oluşturulur.
Bu Kurul, Emniyet Genel Müdürünün başkanlığında, genel müdür yardımcıları,
Teftiş Kurulu Başkanı, Polis Akademisi Başkanı ve Emniyet Müdürü APK
uzmanlarınca seçilecek birinci meslek derecesindeki üç emniyet müdürü APK
uzmanından teşekkül eder. Kurullar her yıl mayıs ayı başında toplanır ve kararlar
oy çokluğu ile alınır. Rütbelerde belirlenen zorunlu bekleme süreleri sonunda,
bir üst rütbeye terfi edebilmek için üst rütbede boş kadro bulunması ve bekleme
süresi içindeki yıl sayısı kadar olumlu sicil alınmış olması şarttır. Ancak,
Başkomiserlikten Emniyet Amirliğine ve 3 üncü Sınıf Emniyet Müdürlüğünden 2 nci
Sınıf Emniyet Müdürlüğüne terfi edebilmek için ayrıca, çıkarılacak yönetmeliğe
uygun olarak yapılacak yazılı sınavda başarılı olmak ve Polis Akademisi
Başkanlığınca düzenlenecek yöneticilikle ilgili hizmet içi eğitimi başarı ile
tamamlamak şarttır. Polis
amirlerinden Polis Akademisi mezunları, Polis Akademisi mezunu sayılanlar ile
Emniyet Genel Müdürlüğüne eleman yetiştirmek üzere Polis Akademisi bünyesinde
en az dört yıllık fakülte ve yüksek okullarından mezun olanlar (A), komiser
yardımcılığı kursunu başarıyla bitirmiş olanlar (B) grubunu oluşturur. İhtiyaç
halinde meslekte fiilen altı yılını dolduran, 37 yaşından gün almamış olan ve
yönetmelikte belirtilen diğer nitelikleri taşıyan polis memurlarından,
yönetmelik hükümlerine göre açılacak komiser yardımcılığı sınavını kazanıp
dokuz aydan az olmamak üzere eğitim kursunu başarıyla bitirenler komiser
yardımcılığı rütbesine atanır. Rütbelerde ve meslek derecelerinde zorunlu en az
bekleme süreleri aşağıda gösterilmiştir. Meslek En Az
Bekleme Süreleri
Rütbeler Dereceleri (A) (B) Komiser
Yardımcısı 9 4 6 Komiser 8 4 6 Başkomiser 7 3 Yaş
Haddi Emniyet Amiri 6
4 4 üncü Sınıf
Emniyet Müdürü 5 3 3 üncü Sınıf
Emniyet Müdürü 4 3 2 nci Sınıf
Emniyet Müdürü 3 3 1 inci Sınıf
Emniyet Müdürü 2 3 1 inci Sınıf
Emniyet Müdürü 1 Yaş Haddi Sınıf Üstü
Emniyet Müdürü Derece üstü Yaş
Haddi Polis amirlerinin bir üst rütbeye terfiinde, bu
rütbedeki fiili çalışma süresi esas alınır. Mevzuat hükümlerine göre kazanılmış hak aylığında
değerlendirilmesi yapılan her türlü uzmanlık, master, doktora ve avukatlık
stajı rütbe kıdeminde değerlendirilmez. Ancak, polis amiri olduktan sonra
yapılan askerlik hizmeti, yurt dışı misyon koruma, yurt dışı kurs ve diğer
görevler sebebi ile geçirilen süreler ile tedavi ve istirahat süreleri rütbe
terfiinde değerlendirilir. Taksirli suçlar hariç paraya çevrilse veya
tecil edilse dahi alınan hapis cezaları, aylıksız izinde geçen süreler, uzun ve
kısa süreli durdurma cezaları ile meslekten ve memuriyetten men cezaları, ceza
süreleri kadar rütbe terfiini geri bıraktırır. Her olumsuz sicil, rütbe
terfiini bir yıl geciktirir. (B) grubu polis amirlerinden en az dört yıllık yüksek
öğretim kurumunu bitirenlerin(A) grubuna geçmeleri aşağıdaki şartlara bağlıdır
: a)
Başkomiserlik rütbesinde (A) grubu polis amirleri için öngörülen en az bekleme
süresi kadar çalışmış olmak, b) Başkomiser
rütbesinden Emniyet Amiri rütbesine terfide bu grup için ayrı yapılacak yazılı
sınavda ve meslek içi yöneticilik eğitiminde başarılı olmak, c)
Değerlendirme Kurulu kararıyla Emniyet Amiri rütbesine terfi etmiş olmak. (B) grubundan
(A) grubuna geçecek olan amirlerin sayısı, o yıl itibarıyla (A) grubundan
Emniyet Amirliği rütbesine terfi edenlerin sayısının % 10'unu geçemez. Bu şekilde
terfi edeceklerin sıralamasında sınav notu esas alınır. Rütbe
terfileri ve sınavlar ile meslek içi yöneticilik eğitim kursları, eğitim tarih
ve süreleri ile değerlendirme kurullarının çalışmalarına ilişkin esas ve
usuller bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç ay içerisinde çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir. BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi
Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Hüseyin Arı'ya ait. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARI (Konya) - Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; söz konusu kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde
Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu vesileyle, polis teşkilatımızın 156 ncı Kuruluş
Yıldönümü nedeniyle Polis Haftasını kutluyor, yirmidört saat görev başında olan
cefakâr, vefakâr polislerimize bu görevlerinde başarılar diliyorum. Ayrıca, bu
süre zarfında halkımızın mal ve can güvenliğini sağlamakla görevliyken, görevi
başında şehit olan polislerimize Allah'tan rahmet diliyor, ailelerine sabırlar
niyaz ediyorum. Değerli arkadaşlarım, ben, dün Konya'daydım; Sayın
Bakanım, gerçi, olayları mahallî televizyondan gördüm... Bugün hepimiz,
cumhuriyet tarihinin en büyük krizi içerisindeyiz. Maalesef, bu krize de
mensubu olduğunuz hükümetin, iki yıldır süren kötü idaresi sonucunda geldik;
ama, bu krizi elbirliğiyle atlatmak zorundayız. Şu anda gemi karaya oturmuş
vaziyette, yol bitmiş, kamyon devrilmiş... Bu konuda 65 milyon insanımıza,
başta, tabiî ki, Yüce Meclisimize, hükümete, ayrıca, tüm kamu görevlilerine
başta olmak üzere, sivil toplum kuruluşlarına en büyük görevler düşmektedir.
Esnafımız cumhuriyet tarihinde ilk defa sokaklara dökülmüştür; ki, Konya esnafı
en sabırlı esnaftır, onun bile sabrı taşmış, âdeta, cinnet getirmektedir. İşsiz
kalınmakta, kepenkler kapatılmakta, müşteri yok, parasızlık, dolayısıyla,
açlığa doğru bir itilme... Sayın Bakanım, bu konuda, tabiî, polisimiz en zor görev
şartları altında bulunmaktadır. Tabiî, keşke esnafımız, bu tavrını bu hükümetin
iki yıl önceden itibaren yaptığı yanlışlar üzerine, ikazını bir yıl önce, iki
yıl önce yapsaydı; ama, maalesef esnafımız da başsız; örgütleri, bugün görev
başında değil, dün de görev başında değildi. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar
Konfederasyonu, en büyük konfederasyon, ne demokratik tavrını koydu bugüne
kadar ne de esnafımızın hak ve hukukunu korudu. Dün yoktu esnafın başında,
bugün de yoklar. Onun için, bu hareketler esnafımızın kendi inisiyatifiyle
-artık patlama noktasına gelmişler, bıçak kemiğe dayandı tabiriyle- ve kendiliklerinden
oluşan gruplar tabiî, sokakları dolduruyor. Bu durumda polisimizin ne yapması
lazım? Polisimiz, bir kere, esnafa karşı veya vatandaşa karşı, onun can ve mal
güvenliğini korumakla görevli zaten... Sayın Bakanım, sizden istirhamım; bir kere, bu toplum
olaylarına bu konulardan anlayan, deneyimli, vatandaşı tedirgin etmeyecek
şekilde amirler vermeniz gerekir. Sakın ola ki, masa başından emir verilmesin;
emir verecek amir, olayı görsün ve deneyimli olsun. Hatta, ben diyorum ki, copu
bir müddet kaldıralım; şeffaf korumalarla polisimiz kendini korusun ve polis
amiri ile -tabiî, ben burada esnaf odalarını da göreve davet ediyorum- o
mahaldeki esnaf odalarının başkanları muhatap olsunlar. Tabiî, ben burada o
odaları da göreve davet ediyorum artık. İnşallah, bu konudaki tutum ve davranışlar bundan sonra
bu şekilde olacak. Millet olarak, siyasetçi olarak, hepimizin bütün arzusu
budur. Bu konuda sizden istirham ediyorum. Halk ile polisi karşı karşıya
geliyor; fakat, uyum içerisinde onların demokratik hak ve taleplerini
yapmalarına müsaade edilsin. Bu, bir deşarjdır; bu tavır ve hareketler,
demokrasinin supaplarıdır. Bu konuyu da bilerek, bu şekilde tavır ve
hareketlerle hareket etmemiz gerektiğini bilelim. Değerli arkadaşlarım, 3201 sayılı Teşkilat Kanununun Değişikliği
Hakkında... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Arı, lütfen toparlayınız. HÜSEYİN ARI (Devamla) - Bu kanunun 55 inci maddesi
polis teşkilatının rütbe, terfi ve sicil sistemini düzenlemektedir. Sayın Bakanım, sicilde en önemli konu, adil olmak,
sicil kriterlerini iyi belirlemek, sicil yönetmeliğini bu kriterler üzerine
oturtmaktır. Sicil, direkt, personelin morali üzerinde etkilidir. Yanlış bir
sicil uygulaması, teşkilatın disiplinini bozar ve polisimiz üzerinde aksi tesir
yapar, görev yılgınlığı yaratır, bezginlik yaratır. Onun için, bu kriterleri
iyi belirlemeliyiz; en önemli konu budur. Bu sicil sistemi, aynı zamanda,
dolaylı olarak, özlük haklarını da etkilemektedir; bu nedenle önem arz
etmektedir. Teşkilatın temel yapısı, bu sicil ve terfi sistemine dayanmaktadır.
Onun için, bu kanun değişikliği önem arz etmekte. Yalnız, bir konuya dikkat
edelim: Bu sicil konusunda yargı yolu açık olsun, yoksa, benzer kurumlardaki
yanlış olaylar, ileride telafisi mümkün olmayan sorunlar yaratır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Son cümleniz için mikrofonu açıyorum; buyurun. HÜSEYİN ARI (Devamla) - Hatta, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine yığılmış olan bu konuda birçok mağduriyetin yanına, bir de polis
kardeşlerimizi yığmayalım der; bu kanunun teşkilatımıza hayırlı olması
temennisiyle, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arı. Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, İçel
Milletvekili Sayın Turhan Güven ifade edecekler. Buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; oldukça uzun bir metin. Burada, Emniyet Teşkilatı
Kanununun 55 inci maddesi yeniden düzenleniyor. Burada "sınıf üstü emniyet müdürü" deyimi
var. Halbuki, artık, Türkiye'de unvanların dizaynında, böyle müşavir,
müfettişlik falan gibi üst bir şey yok; ama, ayrıca, bakıyorsunuz derecede de
"derece üstü" deyimi kullanılmış; ama, en az bekleme süresine
geldiğiniz zaman, gerek 1 inci sınıf emniyet müdürleri gerek sınıf üstü emniyet
müdürleri için "yaş haddi" denilmiş; fakat, daha sonraki bir maddede,
sınıf üstü emniyet müdürleri hakkında herhangi bir işlem söz konusu değil; ama,
1 inci sınıf emniyet müdürlerini emekliye sevk etmek mümkün olacak. Tabiî, bu
da, bir eşitsizliği beraberinde getirme demektir ve bir başka eşitsizlik de,
yine, bu kanun tasarısında, biraz evvel de, tümü üzerindeki görüşmelerde size
ifade etmeye çalıştım: Özellikle, dört yıllık yükseköğretim kurumunu bitirenlerden
(B) grubu polis amirlerinin (A) grubuna geçebilmeleri için birtakım şartlar
ortaya çıkmaktadır ve bu şartlarda da bir eşitsizlik vardır. Çünkü, "polis
amirlerinden polis akademisi mezunları, polis akademisi mezunu sayılanlar ile
Emniyet Genel Müdürlüğüne eleman yetiştirmek üzere, polis akademisi bünyesinde
en az dört yıllık fakülte ve yüksekokullardan mezun olanlar (A), komiser
yardımcılığı kursunu başarıyla bitirmiş olanlar (B) grubunu oluşturur"
diye bir hüküm var; doğru, tamam. Peki, polislikten geçerken, "komiser yardımcılığı
sınavını kazanıp, dokuz aydan az olmamak üzere eğitim kursu" deniliyor.
Şimdi, biliyorsunuz, polis okulu, Türkiye'de, 30'a yakın ilimizde -Sayın Bakan,
sayısını bilmiyorum, ama- var. Özellikle, bu eğitim kurslarında dersleri kim
veriyor değerli milletvekilleri? Şimdi, siz, kıdem ve liyakat mı arıyorsunuz? Liyakat,
eğitimle önce olur, bir bilgi, bir tecrübe, daha sonra da yetenek buna katılır
ve liyakat ortaya çıkar. Peki, burada... Eğer orada, yeteri kadar emniyet
müdürü veya bu dersi verebilecek... Özellikle, üniversitelerin bulunduğu
yerlere, şimdi belki söz konusu olur da... Hoş, Türkiye'deki bütün
üniversitelerde de yeteri kadar profesör, doçent var mı; o da ayrı bir konu.
Burada, bu dersleri, bu meslekî eğitimleri kim verecek? Ankara tamam, İstanbul
tamam, İzmir tamam, Adana tamam; ama, Niğde Polis Okulunda şu eğitimi kim
verecek? Olay şimdi oraya geldiği zaman, demek ki, sizin, vasıflı insan
yetiştirmek, bilgili polis yetiştirmek istiyorsanız, özellikle, bu okulların
sayısını artırma yerine, sayısını çoğaltarak büyük merkezlere toplama ve iyi
bir eğitimden geçirmeyi, bence öne almanız gerekir ve bir de tabiî, (B)
grubundan (A) grubuna geçecek olan -ki, biraz evvel de ifade ettim- amirlerin
sayısı yüzde 10'u geçemez. Kimi geçemez; (A) grubundaki emniyet amirliği
rütbesine terfi edenlerin sayısının yüzde 10'unu geçemez. Bu, büyük bir
haksızlık. Siz, bu imkânı tanıyacaksınız -kime tanıyacaksınız; (B) grubundan
(A) grubuna geçecek olan insanlara tanıyacaksınız- ama, arkadan da bunlara
kısıtlama getireceksiniz. Bunlar da dört yıllık eğitim görmüş, niye
kısıtlıyorsunuz?! İçlerinde fevkalade meziyetleri olan insanlar yok mu? Ha,
eğer, iş liyakatsa, işte o zaman, likayatı burada tartışalım. Kim liyakatlıysa
o gelsin. Niye, buna yüzde 10? Bu, bir ayrıcalıktır. Bu, bir eşitsizliktir.
Sonucunda, aynı meslek mensubu olup da yan yana görev yapabilen insanlar
arasında huzursuzluk yaratır değerli arkadaşlar. Dikkatinizi buraya çekiyorum,
huzursuzluk yaratır. Oysa, bir kurumda huzursuzluk başlamışsa oradan randıman
almanız, oradan objektif tam bir hizmet beklemeniz mümkün olmaz. Bu nedenle, bu
yüzde 10 olayını kaldıralım, kim liyakatlıysa, kim başarmışsa, o gelsin, o
çalışsın. Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven. Görüşmekte olduğumuz 1 inci madde üzerinde verilmiş 5
adet önerge vardır; ancak, Tüzüğümüz gereği bu önergelerden geliş sırasına göre
3'ünü görüşebileceğiz. Şimdi, sırasıyla önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1
inci maddesinin yedinci fıkrasında yer alan "üç Emniyet Müdürü, APK
uzmanından teşekkül eder" cümlesinin "iki Emniyet Müdürü, APK
uzmanından teşekkül eder" şeklinde değiştirilmesini teklif ediyoruz. Saygılarımızla.
BAŞKAN - 2 nci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1
inci maddesinin onbirinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif
ediyoruz. Saygılarımızla.
"İhtiyaç
halinde meslekte fiilen 5 yılını dolduran, 38 yaşından gün almamış olan ve
yönetmelikte belirtilen diğer nitelikleri taşıyan polis memurlarından,
yönetmelik hükümlerine göre açılacak komiser yardımcılığı sınavını kazanıp 8
aydan az olmamak üzere eğitim kursunu başarıyla bitirenler komiser yardımcılığı
rütbesine atanır." BAŞKAN - Son önergeyi okutup, işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Yasa Tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna gelmek üzere "Liyakatin tespitinde, kamu kaynaklarını ne ölçüde etkin ve verimli kullandığına ve tasarrufa ne kadar riayet ettiğine, kendi özel işlerinde kullanıp kullanmadığına, halkı devlete kazandırma becerisine, görev mahallinde faili meçhul olay bırakıp bırakmadığına, mevzuata hâkimiyetine, insan hakları ihlalleri ve işkence olaylarına adının karışıp karışmadığına, teşkilatına veya mesleğine ne ölçüde katkı yaptığına, çevresiyle nasıl geçindiğine bakılır." hükmünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkanım, geçmeden önce,
bir konuyu arz etmek istiyorum. BAŞKAN - Buyurun efendim. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - 5 önerge var; ama, İçtüzük
gereğince 3'e indirmek zorundayız. İlk 2 önerge geri alındığı zaman, diğer
önergeleri işleme koyacak mısınız? BAŞKAN - Okunmadan geri alınırsa, işleme koyacağız;
ama, okunduktan sonra, diğer 2 önerge zaten düşmüş oluyor. TURHAN GÜVEN (İçel) - En azından okunsun efendim;
çünkü, genel istek üzerine o önergeler verildi. BAŞKAN - Okunması hali, önergelerin işleme alınması
demektir. Okutmamız mümkün değil efendim. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkanım, tutanaklara
geçsin diye söylüyorum: Bir hakkın suiistimalini kanun himaye etmez; bu genel
kuraldır. Maalesef, dolgu maddesi olarak pek çok önergeler kullanılıyor; sadece
bu tasarıda değil. Okunduktan sonra, işleme geçtiğiniz anda vazgeçilmesi
halinde de, bence diğer önergelerin işleme alınması lazım. Arz ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Önerge sahipleri konuşacaklar mı efendim? BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Ben konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN - Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç,
buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakika. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu kötü alışkanlık devam ediyor maalesef. İçtüzük
değiştirilmiş olmasına rağmen -ve üzerinde çok itiraz ve ısrar ettiğimiz için
söylüyorum- muhalefetin pek çok hakkı elinden alınmış olmasına rağmen, bir de
bu şekilde haklar suiistimal edilerek maalesef, önerge vermek ve maddeyi belki
daha da olgunlaştırmak imkânına da set çekiliyor. Bu doğru değil, kim yaparsa doğru değil; yani, söz
hakkını kapatıp, aradan sıvışıp kaçmakla, önerge verip geri çekmekle... Burada
bir oyun oynamıyoruz, burada yasa yapıyoruz. Bu, çok önemli bir olay. Ben
arkadaşlarımın fikirlerine saygı duyuyorum; ben de yaparsam bizim için de
ayıptır. En azından bunlar görüşülmeli ve Genel Kurulun iradesi ortaya
çıkmalıdır. Yoksa, tıkayayım da başka önergeler gelmesin... Bu kadar sürate şu
anda ihtiyacımız yok. Olgun, doğru, faydalı bir yasama çalışması yapmak mecburiyetindeyiz. Şimdi, ben bir şeyler söyledim, Sayın Bakana da bu
konuda bir şeyler söylemesi gerektiğini hatırlattım. Ben bir emniyet mensubu
değilim; ama, çıkarılan kanunda ihmal edilen bir konu bence var, bunu anlattım.
Eğer, ben yanlış düşünüyorsam, Sayın Bakanın veya Komisyon Başkanının
"hayır, öyle değil sizin söyledikleriniz. Bu maddenin içerisinde sizin
eksik bulduğunuz konu da vardır" demesi lazım, ben bunu bekliyorum;
söylenmedi. Şimdi "terfide kıdem ve liyakat" denilmiş.
Kıdem belli, belli kriterlere bağlanmış; liyakat unutulmuş. Yani, bu liyakat,
Sayın Bakanın takdiri midir, Sayın Emniyet Genel Müdürünün mü, değerlendirme
kurullarının mı?.. Bir araya gelecekler, nasıl bir adamdı bu yahu...Ha şöyle...
Ha tamam o zaman... Bu olmaz ki!.. Yani, emniyet teşkilatında en önemli unsur
terfi ise, bu kanun onun için yapılıyorsa, liyakat denilen şey -ki, çok
önemlidir, emanetlerin ehillere verilmesi liyakatla ilgilidir ve devletin
düzeni yıkılırsa, emanetler layık olmayanlara verildiği için yıkılır. Bugün çektiğimiz
pek çok sıkıntının temelinde de maalesef bu var- nedir canım, bir ölçü koyun,
ben onu istiyorum ve polis akademisinde görev yapmış bir arkadaşımızın, bir
profesörün değerli bir makalesinden birkaç madde sıraladım, bunları
beğenmeyebiliriz; ama, yerine ne konulacaksa onu da bilmek herhalde
hakkımızdır. Değerli arkadaşlarım, eğer yazılmayan, söylenmeyen şey
sicil ise, terfilerde böylesine bir ölçü konulmuş olmasına rağmen, sicilin
liyakate esas alınacağının yazılmamış olması da, bence, bir eksiklik. O zaman,
buraya "sicil" deyin, "sicil" yerine başka bir şey deyin;
ama, boş bırakmayın; keyfîlik olur, sübjektiflik olur. Anlayabildiğim
kadarıyla, böyle olur; anlayamadığım, bilmediğim bir şey varsa da, lütfen
tavzih ediniz. Yoksa, el kaldırıp indirmekle yapacağımız şey, binlerce mensubu
olan bir camia için büyük bir haksızlık olur. Özellikle, bu terfi konusunda
liyakatin belirlenmemiş olması, kriterlerinin ortaya konulmamış olması, ne olup
olmadığının belirlenmemiş olması, bir eksikliktir. Arkadaşlarımla birlikte verdiğimiz önergemizle bu
eksikliği doldurmaya çalışıyoruz; takdirlerinize sunuyorum, desteğinizi
bekliyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arınç. Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1
inci maddesinin yedinci fıkrasında yer alan "üç Emniyet Müdürü APK
uzmanından teşekkül eder" cümlesinin "iki Emniyet Müdürü APK
uzmanından teşekkül eder" şeklinde değiştirilmesini teklif ediyoruz. Saygılarımızla. Nidai Seven (Ağrı) BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? ve arkadaşları İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu? İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Seven, konuşacak mısınız? NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, burada şunu
belirtmek istiyorum: Ben, bir milletvekiliyim; yani, burada, sadece tutanağa
geçsin diye önerge vermedim. Bu, benim görüşümdür; sayın parlamenterler
katılırlar, katılmazlar; o zaman, oya sunulur. Ben, önergelerimi bu manada
verdim; gerekçeyi okutun. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Genel Müdürlük Yüksek Değerlendirme Kurulunu oluşturan
yeterince üst düzey idareci mevcuttur. APK uzmanlarınca seçilecek birinci
meslek derecesindeki üç Emniyet Müdürü APK uzmanı fazladır. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Sonuncu önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarının 1
inci maddesinin onbirinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif
ediyoruz. Nidai Seven (Ağrı) Saygılarımızla. ve arkadaşları "İhtiyaç
halinde meslekte fiilen 5 yılını dolduran, 38 yaşından gün almamış olan ve
yönetmelikte belirtilen diğer nitelikleri taşıyan polis memurlarından, yönetmelik
hükümlerine göre açılacak komiser yardımcılığı sınavını kazanıp 8 aydan az
olmamak üzere eğitim kursunu başarıyla bitirenler komiser yardımcılığı
rütbesine atanır." BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?.. İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Seven, gerekçeyi mi okuyalım? NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Komiser yardımcılığı rütbesine yeterince
atamanın yapılmasını teminen. BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir. TURHAN GÜVEN (İçel) - Karar yetersayısının aranılmasını
istiyoruz. BAŞKAN - Karar yetersayısının aranılması istenmiştir. Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyi komisyondan
geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Karar yetersayısı yoktur. 10 dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati: 17.22 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati:
17.34 BAŞKAN :
Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER
: Mehmet AY (Gaziantep), Melda BAYER (Ankara) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80 inci
Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. - Emniyet
Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve İçişleri
Komisyonları Raporları (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Hatırlanacağı üzere, görüşmekte olduğumuz 576 sıra
sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin oylanması sırasında karar
yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, oylamayı elektronik cihazla yapacağız. Oylama için 3 dakika süre veriyorum ve oylamayı
başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
vardır; 1 inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - 3201 sayılı Kanunun ek 11 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Ek Madde 11. - Emniyet Teşkilâtı mensupları ile
çarşı ve mahalle bekçileri dernek kurucusu ve üyesi olamazlar. Ancak spor
derneklerine üye olabilir, Emniyet Teşkilatı bünyesinde spor amacıyla kurulmuş
derneklerin yönetim ve denetim kurullarında görev alabilirler. Emniyet Teşkilatı mensupları ile çarşı ve mahalle
bekçilerinin 17.2.1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi kapsamındaki
vakıfların kurucusu olabilmeleri ile bu vakıfların yönetim organlarında görev
alabilmeleri Emniyet Genel Müdürünün teklifiyle İçişleri Bakanının iznine
bağlıdır. Yukarıdaki fıkralara aykırı hareket edenlere tüzükte
belirtilen disiplin cezaları verilir." BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz'a ait. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ (İstanbul) - Muhterem Başkanım,
değerli arkadaşlarım; her şeyden evvel, polis teşkilatının 156 ncı kuruluş
yıldönümü münasebetiyle, polis kardeşlerime ve bütün polis camiasına, İçişleri
Bakanlığı mensuplarına tebriklerimi arz ediyorum. Bu kadar ağır bir görev yüklenmiş, her gün, neredeyse,
birkaç şehit veren bu teşkilatı ne kadar buradan methi sena etsek, yanlarında
olduğumuzu ifade etsek ve "Allah yardımcınız olsun" desek yeridir. Değerli kardeşlerim, görüşmekte olduğumuz 576 sıra
sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda değişiklik yapılması hakkında kanun
tasarısının 2 nci maddesi hakkında Grubumuzun görüşlerini ve şahsî görüşlerimi
heyeti alilerinize arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Genel olarak, bu kanun tasarısıyla yapılmak istenen
değişiklikler nelerdir, buna bir bakacak olursak, ilk bakışta, 1 inci maddeyle
yapılmak istenen en önemli değişiklik; 1 - Genel Müdürlük Merkez Değerlendirme Kurulu, 2 - Genel Müdürlük Yüksek Değerlendirme Kurulu
oluşturulmasıdır. Bu kurulların kuruluş gayesi "kadro yetersizliğinden
kaynaklanan idare aleyhine açılan davalara karşı, idarenin yapacağı
savunmalarda somut gerekçelerin elde edilmesi ve ayrıca, rütbe yükselmelerinde
istenilen personel piramit yapısının oluşturulması" olarak
gösterilmektedir. Bu kurulların kimlerden oluşacağı da tasarıda
belirtilmiştir. 2 nci madde ise, derneklere ve vakıflara üye olma
yasağını düzenlemektedir. 3 üncü madde de fazla ödemeyi düzenlemektedir. 4 üncü madde, zorunlu bekleme süresini ve emekliye
ayrılma süresini düzenlemektedir; birinci ve ikinci sınıf emniyet müdürlerinin
adetlerini tespit etmektedir. Bu kanun tasarısında bizim duyduğumuz bazı tereddütler
var. Her şeyden önce, emniyet teşkilatı, ülkenin içgüvenliğini sağlayan en
önemli kurumlarımızdan birisidir. Bu teşkilatın korunması, her türlü siyasî
mülahazadan uzak tutulması en önemli husustur. Oluşturulan kurullar görev yaparken, o günkü yönetici
kadroların ve siyasî kadroların işine gelmeyen veya birileri tarafından
istenilmeyen bir emniyet müdürünün, bölücü, yıkıcı veya irticai faaliyetlere
katıldı diye bir ihbar mektubuyla teşkilattan koparılmasını isterse veya o
günkü genel müdür veya bakan veya
Başbakan, şu emniyet müdürü emekli edilsin veya şu müdür kalsın derse,
tayinle gelecek bu kurul üyelerinin buna itizar hakları olabilir mi? Bu, bizi
düşündürmektedir. Bu durum söz konusu olduğunda, bu emniyet teşkilatında yeni
birtakım tartışmaların doğmasına, emniyet teşkilatını, devletine veya milletine
hizmetten alıkoyup, o günkü siyasî iktidarın dediğini düzenleyen, gözeten bir
kurum haline gelmesine ilişkin tereddütlerimiz vardır. Bu yasa tasarısının bir başka sakıncası da, kurumu
kendi elemanına karşı koruma altına alıyor görüntüsü vermesidir. Dirayetli ve
etkin bir polis teşkilatı yerine, tedirgin ve edilgen bir polis teşkilatı
isteniyor imajını uyandırmaktadır. Bir başka sakıncalı husus da, zorunlu emeklilik için
yalnız soruşturma açılmış olmasının yeterli sayılmasıdır. Bu da endişemizi
mucip olmaktadır. Her şeyden evvel soruşturma açılması, memurun suç işlediği
anlamına gelmez; bu işlem 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 25 inci
maddesine aykırı düşer. Kaldı ki, devlet aleyhine olan durumlarla ilgili
mevzuat hükümleri de ortadadır. Disiplin tüzüğü, madde 8/6 ve madde 8/1
bentlerinde her şey açıktır. Polis teşkilatımız rahat bırakılmalı, tedirgin
edilmemeli, özlük hakları düzeltilmeli, milletin huzur ve güvenini sağlayan
polisimizin kafasını geçim sıkıntısıyla bulandırmayacak tedbirler alınmalıdır
diye düşünüyorum. Geçim sıkıntısıyla karşı karşıya bulunan bir polisin
verimliliğinin düşeceği bir gerçektir. Bilinmelidir ki, ücretli, ücretinden memnun olursa daha
çok çalışır. Halka hizmet yolunda ömrünü tüketen bu kardeşlerimize
devletin keremini eksik etmemesi ve özellikle, bunlara bir evlat muamelesi
yapması da bir zarurettir. Biliniz ki, devlet hazinesi halk ve memurlar içindir;
eğlence, süs ve zevk-i sefa için değildir. Devletten hoşnut olmayan polis, memur ve öğretmen,
hizmetini yaparken samimi bir şekilde fedakârlık yapamaz. Yeryüzünün bütün saltanatı, toprağa düşecek bir damla
gözyaşına değmez. Zehirli ağaç diken tatlı meyveyi boşuna beklemiş olur.
Bu hükümet zulmünü devam ettiriyor. Bir an evvel çekilip gitmesi, memlekete en
büyük hizmettir. Halkı eziyor, memuru eziyor, polisi eziyor, esnafı eziyor, herkesi
tedirgin ediyor; rantiyecileri mutlu ediyor, zamları sabah akşam boyuna
yapıyor. Biliniz ki, şafak vakti haksızlığa uğrayanın bedduası
geri çevrilmez. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen tamamlar mısınız. ALİ OĞUZ (Devamla) - Geliniz, elbirliğiyle milletimizi
saadete ulaştıracak tedbirleri alalım, kardeşane tedbirleri, bu işin üstesinden
gelecek tedbirlerimizi bir an evvel alalım; yarın geç olacaktır. Benzinin
litresi 1 dolar seviyesinde olmalı şeklindeki gayretler, her gece buna yapılan
zamlar, biliyoruz ki, milletimizi tedirgin etmiştir. Polis ve diğer çalışanlara gelince: Bir aylık ortalama
maaşı 50 ilâ 100 dolar seviyesine getirmiş olmanın getirdiği sıkıntı,
milletimizi perişan etmiştir. Görüştüğümüz bu kanun tasarısının -mahzurlu tarafları
da olmasına rağmen- memleket ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, Yüce
Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oğuz. İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven, Doğru Yol Partisi
Grubunun görüşlerini ifade edecekler. Buyurun efendim. Süreniz 5 dakikadır. DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; emniyet mensuplarının -doğru- bir derneğe üye
olamayacağına ait bir hüküm. Kaldı ki, biliyorsunuz, devlet memurları, 657
sayılı Kanuna göre bir siyasî partiye de kayıtlı olmazlar; ancak, bir siyasî
partinin veya siyasî ünitenin bir toplantısına gidip de, izleyici olarak orada
bulunabilir mi, bulunamaz mı? Sayın İçişleri Bakanı burada. Bir vali, bir
partinin kongresini izlemeye giden kamu sektöründe çalışanlar, memurlar için
disiplin uygulaması yapıyor ve İçişleri Bakanı olarak, Sayın Bakan, acaba bu
konuda ne düşünüyor? Yani, bir polis memuru, sivil -öyle varsayalım- izinli;
MHP'nin de bir kongresi var veya DSP'nin bir kongresi var; olabilir, sevgisi
var; kalktı, gitti, bu kongreyi izledi. Bundan ötürü ceza mı yiyecek? Bakın, Türkiye, enteresan bir ülke haline dönüşmeye
başladı. Böylelikle siz, siyaseti, içerisinden çıkılmaz bir hale getirmiş
olursunuz. Her Türk vatandaşının düşüncesine saygı duymak lazım. Elbette
gidecek, dinleyecek; Türkiye üzerinde birtakım fikirlere, belki, orada sahip
olacak, kavuşacak. Öyle olmazsa, bugün bir gazetede olduğu gibi -özellikle
iktidar milletvekili arkadaşlarıma hitap ediyorum- "lütfen gidin"
diye manşet atarken, burada, yalnız size değil, yalnız hükümete değil, hepimize
hakaret var değerli milletvekilleri, hepimize var, hepimize var! Ne haddine bu
yazarın!.. Eğer namuslu ve akıllıysa, siyasetçi olmazmış. Halt etmişsin sen!
İnsan hem namuslu olur hem akıllı olur hem siyasetçi olur! (Alkışlar) Eğer
namuslu ve siyasetçiyse, akıllı olmazmış. Niye olmazmış?! Aç bakalım, sen şu
Parlamentoya, tek tek kişilik olarak bak; hepsi pırlanta gibi insanlardır.
(Alkışlar) Elbette zaafları olabilir; bu zaafları, onları seçim sandığına
götürür, seçim sandığında gömer, bir daha gelmez. Vatandaş onu takdir eder;
ama, sizin, namusuyla, haysiyetiyle, devlete hizmetiyle her zaman görev
yapabilen insanları bu kadar şenice kirletmeye ne hakkınız var?! Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye'de bir oyun
oynanıyor. Buna sahip olalım, buna sahip olalım! Bunun iktidarı muhalefeti
olmaz; çünkü, burada ne iktidardan bahsediliyor ne muhalefetten; hepimizi içine
alıyor. (Alkışlar) Gelin işte canım, gelin, hiç değilse şunda birleşelim,
birlik beraberliğimizi burada sağlayalım. Hepinizden hassaten rica ediyorum;
dava açın, dava açın... Hiç kimsenin, bir milletvekiline bu kadar seviyesizce
hakaret etmeye hakkı yoktur. Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş iki
önerge vardır; sırasıyla okutacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 2
nci maddesinin üçüncü fıkrasında "tüzükte belirtilen disiplin cezaları
verilir" şeklinde geçen ifadenin "tüzük hükümleri uygulanır"
şeklinde değiştirilmesini teklif ediyoruz. Saygılarımla.
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup, işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 2
nci maddesiyle değiştirilen 1 inci maddenin ikinci fıkrasında yer alan
"Emniyet Genel Müdürlüğünün" şeklinde geçen ibaresinin "Emniyet
Müdürlüğünün" şeklinde değiştirilmesini teklif ediyoruz. Saygılarımla.
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu? İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçeyi mi okuyalım? NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: "Emniyet Genel Müdürlüğü" ibaresi
yazışma usulüne daha uygun olduğundan. BAŞKAN - Gerekçesini okuduğumuz, hükümetin ve
komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. İlk önergeyi tekrar okutup, işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 2
nci maddesinin üçüncü fıkrasında "tüzükte belirtilen disiplin cezaları
verilir" şeklinde geçen ifadenin "tüzük hükümleri uygulanır"
şeklinde değiştirilmesini teklif ediyoruz. Nidai Seven Saygılarımla. (Ağrı) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın komisyon katılıyor mu efendim? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu? İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçeyi mi okuyalım Nidai Bey? NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tüzük hükümlerinde disiplin cezalarına
verilmiş olmasından dolayı. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - 3201 sayılı Kanunun ek 21 inci maddesine
"fazla çalışma ücreti ödenir." ibaresinden sonra gelmek üzere
"Ayrıca, İçişleri Bakanı, büyük ölçekli yolsuzluk, terör ve benzeri faaliyetlere
karşı ülke çapında gerçekleştirilen operasyonlara katılanlar ile bunlara idarî,
teknik, lojistik ve sair destek hizmetleri sağlayan personele hizalarında
gösterilen oranların en çok yarısına kadar ilave ödeme yapmaya, bu ödemeyi;
görev yeri ve süresi, görevin zorluk ve risk derecesi, görevlinin kıdemi ve
sorumluluğu ile benzeri unsurları dikkate alarak farklı miktar veya oranlarda
belirlemeye, buna ilişkin diğer usul ve esasları tespit etmeye
yetkilidir." ibaresi eklenmiştir. BAŞKAN - İlk söz, Fazilet Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Rıza Ulucak'a ait. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkanım,
sayın milletvekilleri; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 3
üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında, Yüce
Meclisimizin Sayın Başkanını ve değerli milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. Bu vesileyle, ayrıca, polis teşkilatımızın 156 ncı
kuruluş yıldönümünü kutluyor, fedakâr mensuplarının hayırlı hizmetlerinin
devamını temenni ediyorum. Bu 3 üncü maddeyle, 3201 sayılı Kanunun ek 21 inci
maddesinde bir değişiklik öngörülmektedir. Halen yürürlükte olan bu maddede,
emniyet hizmetleri sınıfında bulunanlara, yapılmakta olan görevlerine göre ve
yardımcı hizmetler sınıfına dahil kadrolarda bulunan çarşı ve mahalle
bekçilerine verilecek fazla çalışma ücretlerinin oranları belirlenmekte ve
İçişleri Bakanına, ilave ödeme yapma oranlarını belirleme ve sair hususlarda
yetki verilmektedir. Mezkûr madde şöyledir: "657 sayılı Devlet Memurları
Kanununda belirtilen en yüksek Devlet Memuru aylığının (ek gösterge dahil); a) Emniyet
Hizmetleri Sınıfına dahil kadrolarda bulunanlardan; 1. Özel harekât ve
istihbarat birimlerinde görev yapanlara yüzde 35, 2. Siyasî
hizmet, çevik kuvvet birimleri ile köprü ve hassas bölgeleri koruma
görevlerinde fiilen çalışanlarla panzer sürücüsü ve operatörü olarak görev
yapanlara yüzde 31, 3. Diğer
birimlerinde görevli olanlara yüzde 27, b) Yardımcı hizmetler sınıfına dahil kadrolarda bulunan
çarşı ve mahalle bekçilerine yüzde 13, tutarını geçmemek üzere İçişleri
Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre fazla çalışma ücreti ödenir.
Ayrıca, İçişleri Bakanı, büyük ölçekli yolsuzluk, terör ve benzeri faaliyetlere
karşı ülke çapında gerçekleştirilen operasyonlara katılanlar ile bunlara idarî,
teknik, lojistik ve sair destek hizmetleri sağlayan personele hizalarında
gösterilen oranların en çok yarısına kadar ilave ödeme yapmaya, bu ödemeyi;
görev yeri ve süresi, görevin zorluk ve risk derecesi, görevlinin kıdemi ve
sorumluluğu ile benzeri unsurları dikkate alarak farklı miktar veya oranlarda
belirlemeye, buna ilişkin diğer usul ve esasları tespit etmeye yetkilidir. Bu
ücretten damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesinti yapılmaz"
deniliyor. Görüldüğü üzere, meri bulunan maddenin (b) bendinin son
cümlesi, yani "Bu ücretten damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve
kesinti yapılmaz" şeklindeki kısım tasarıda çıkarılmak isteniyor; yani,
bütün bu madde, bir tek bu ibarenin çıkarılması için ortaya konulmuş oluyor. Çok büyük fedakârlıklarla hizmet eden emniyet
mensuplarımızın ifa ettikleri, maddede belirtilen ağır görevler için ödenen
fazla çalışma ücretinden vergi kesilmesini makul bulmak mümkün değildir; çünkü,
şimdiye kadar uygulanan bir kuraldan, yani, vergi ve kesinti yapılmamasından bu
tasarıyla vazgeçilmesi, öncelikle, kazanılmış hakların ihlalidir. Yüce Meclisin
bu ihlale rıza göstermemesi gerekir. Bu bakımdan, Yüce Başkanlığımıza takdim ettiğimiz
önergenin kabulünü; bu hususta Sayın Bakanımız ve Komisyonun da, konuyu
değerlendirerek, tasarının 3 üncü maddesinin geri çekilmesi hususundaki
meseleyi yüksek takdirlerine bırakıyorum. Kazanılmış hakların ihlalini, Meclisimizin, bir yerde,
tasvip edeceğini sanmıyorum. Bu husustaki önergemizin kabulü hususundaki
teklifimizi, Yüce Heyetinize arz ediyorum. Yüce Meclisimizi ve değerli emniyet mensuplarımızı
saygıyla selamlıyor, bu kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ulucak. Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok. Madde üzerinde üç önerge var; sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 3
üncü maddesinin dördüncü satırında yer alan "en çok yarısına kadar"
cümlesinin "yarısına kadar" şeklinde değiştirilmesini teklif
ediyoruz. Saygılarımızla.
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 3
üncü maddesinde yer alan "büyük ölçekli yolsuzluk" cümlesinin
"yolsuzluk" şeklinde bırakılmasını ve "büyük ölçekli"
ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz. Saygılarımızla.
BAŞKAN - Son önergeyi okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü
Hakkındaki Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde 3- 04.06.1937 tarih ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun değişik Ek 21 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. 'Ek madde 21- 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda
belirtilen en yüksek Devlet Memuru aylığının (ekgösterge dahil); a) Emniyet Hizmetleri sınıfına dahil kadrolarda
bulunanlara yüzde 90, b) Emniyet Teşkilatında çalışan 657 sayılı Kanuna tabi
diğer hizmet sınıfı personeline yüzde 40 tutarını geçmemek üzere İçişleri
Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre fazla çalışma ücreti ödenir. Bu
ücretten damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesinti yapılmaz." BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?.. İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?.. İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Turhan Bey, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi
okutalım? TURHAN GÜVEN (İçel) - Gerekçe okunsun efendim. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Emniyet Teşkilatı Kanununun 61 inci maddesi
gereği 24 saat kesintisiz görev yapan polis ve takviye olarak görevlendirilen
çarşı ve mahalle bekçilerinin yürüttüğü emniyet, asayiş ve trafik hizmetlerinin
önemi, özelliği ve önceliği, günün giderek zorlaşan ekonomik şartları nedeniyle,
kırsal kesimlerden göçe dayalı artan şehirleşme yanında suçlu sayısı ve suç
türündeki artışlarla birlikte daha da yoğunlaşmaktadır. Artan bu hizmetin
yürütülmesi, doğrudan, personel sayısıyla bağlantılıdır. Ancak, personel
sayısındaki yetersizlik sebebiyle polisin fazla mesaisi giderek artmakta, günde
12 saat mesai yapılmaktadır. Haftasonu ve bayram tatilleri ile idarî izinlerde
de bu mesainin devam ettiği dikkate alındığında, polis, Devlet Memurları
Kanununa tabi diğer hizmet sınıfı personeline göre yılda yüzde 88 oranında daha
fazla mesai yapmaktadır. Emniyet hizmetleri sınıfı personelinin bütün bu
çalışmalarına karşılık, 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun ek 21 inci
maddesinde 25.9.2000 tarih ve 24181 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
giren 611 sayılı KHK'nin 2 nci maddesiyle yapılan değişikliğe istinaden, 32 730
000 TL ile 89 560 000 TL arasında değişen miktarlarda ödeme yapılmaktadır;
oysa, 2001 Malî Yılı Bütçe Kanununda, emniyet hizmetleri sınıfı personeline
göre daha az fazla mesai yapan belediyelerdeki zabıta ve itfaiye görevlilerine
aylık olarak 50 milyon ile 135 milyon TL arasında fazla çalışma ücreti ödenmesi
kabul edilmiştir. Diğer taraftan, 3201 sayılı Kanunun ek 21 inci
maddesine istinaden personele ödenen fazla çalışma ücretleri, personelin görev
yaptığı birim esas alınarak yapılmakta, bu durum ise düşük oranda fazla çalışma
ücreti ödenen birimlerde personel istihdamını zorlaştırmakta, bu birimlerde
çalışan personelin görevdeki motivasyonunu olumsuz etkilemektedir. Ayrıca, emniyet teşkilatında görev yapan 657 sayılı
Kanuna tabi diğer hizmet sınıfı personel de, emniyet teşkilatınca yürütülen
hizmetin gereği olarak, aynı risklerle karşı karşıya olmakta, emniyet
hizmetleri sınıfı personeliyle birlikte yoğun çalışma ve mesaide bulunmaktadır.
Açıklanan bu gerekçeler dikkate alınarak, emniyet
teşkilatı personeline fazla mesaisi karşılığı ödenen fazla çalışma ücretinin
ödenmesinde tek puan esas alınarak yapılmasında ve bu oranların günümüz
ekonomik şartlarına paralel olarak artırılmasında, emniyet teşkilatında görev
yapan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi diğer hizmet sınıfı personeline
de, hizmetin gereği ve devamlılığı bakımından, yaptıkları fazla çalışmaları
karşılığında fazla mesai ücreti ödenmesinde fayda ve zaruret görülmektedir. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Gerekçesini okuduğumuz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi tekrar okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 3
üncü maddesinin dördüncü satırında yer alan "en çok yarısına kadar"
cümlesinin "yarısına kadar" şeklinde değiştirilmesini teklif
ediyoruz. Saygılarımızla. Nidai Seven (Ağrı)
ve arkadaşları FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Nidai Bey, gerekçeyi mi okutalım? NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Büyük ölçekli yolsuzluk, terör ve benzeri faaliyetlere
karşı ülke çapında gerçekleştirilen operasyonlara katılanlara desteğin
artırılması kaçınılmazdır. BAŞKAN - Efendim, önergeyi oylayacağım; yalnız, karar
yetersayısı istenilmiştir. Oylamayı elektronik cihazla yapacağım; 3 dakika süre
veriyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
vardır ve önerge kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutup, işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 3
üncü maddesinde yer alan "büyük ölçekli yolsuzluk" cümlesinin
"yolsuzluk" şeklinde bırakılmasını ve "büyük ölçekli"
ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz. Nidai Seven Saygılarımızla. (Ağrı) ve
arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN - Nidai Bey, gerekçeyi mi okuyalım? NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Yolsuzluk kelimesinin boyutu ve ölçüsü şartlara göre
tespit edildiğinden "büyük ölçekli" cümlesi kanunda fuzulen yer
almakta. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 3 üncü maddeyi komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 4. - 3201 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde
eklenmiştir. EK MADDE 23. - Zorunlu bekleme süresini tamamlayarak
terfi durumu üç kez Yüksek Değerlendirme Kurulu tarafından görüşülmesine
rağmen, bir üst rütbeye terfi edemeyen 2 nci Sınıf Emniyet Müdürleri, kadro
durumuna göre emeklilikle ilgili diğer şartları haiz olmak kaydıyla yaş şartı
aranmaksızın, Yüksek Değerlendirme Kurulunun önerisi ve İçişleri Bakanının
onayı ile emekli edilir. Meslek derecelerinde fiilen beş yılını dolduran 1 inci
Sınıf Emniyet Müdürleri, kadro durumuna göre emeklilikle ilgili diğer şartları
haiz olmak kaydıyla yaş şartı aranmaksızın, Yüksek Değerlendirme Kurulunun
önerisi ve İçişleri Bakanının onayı ile emekliliğe sevk edilebilir. Kadrosuzluk nedeni ile emekliliğe sevk edilenlerin
tekrar Emniyet Hizmetleri Sınıfına dahil bir görevde istihdam edilmeleri mümkün
olmayıp, emekliliğe sevk edildikleri tarihi takip eden ay başından itibaren
rütbelerin yaş haddine kadar olan süre için, en yüksek Devlet memuru aylığının
(ek gösterge dahil), 1 inci Sınıf Emniyet Müdürlerinden birinci meslek
derecesinde olanlara % 60'ı, ikinci meslek derecesinde olanlara % 50'si, 2 nci
Sınıf Emniyet Müdürlerine ise % 40'ı oranında zorunlu emeklilik ek ödemesi
yapılır. Emekli Sandığı, üçer aylık devreler halinde bu meblağı,
fatura karşılığında Hazineden tahsil eder. Bu ödemeler, damga vergisi hariç,
herhangi bir vergiye tâbi tutulmaz ve yaş haddinden önce ölenlerin vârislerine
intikal etmez. 1 inci Sınıf Emniyet Müdürü rütbesinde bulunanların
sayısı 500, 2 nci Sınıf Emniyet Müdürü rütbesinde bulunanların sayısı ise 800'ü
aşamaz. BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Niyazi Yanmaz ifade edecekler. Buyurun Sayın Yanmaz. (FP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 576 sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü
maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bu vesileyle, emniyet
teşkilatımızın 156 ncı kuruluş yıldönümü kutluyor, kendilerini tebrik ediyor,
şehitlerini rahmetle anıyor ve bugünden sonraki çalışmalarında da başarılar
diliyorum. Değerli arkadaşlar, 4 üncü maddede, 3201 sayılı Emniyet
Teşkilatı Kanununa bir ek madde getirilmekte. Bu ek maddeyle, özellikle 1 inci
sınıf ve 2 nci sınıf emniyet müdürlerimizin sayıları sınırlandırılmakta,
sayılarına tahdit getirilmekte; 1 inci sınıf emniyet müdürleri için 500, 2 nci
sınıf emniyet müdürleri için 800 olarak belirlenmektedir. Değerli arkadaşlar,
halihazırda, 1 inci sınıf emniyet müdürü sayısı 655 civarındadır; bu, özellikle
1 inci sınıf ve 2 nci sınıf emniyet müdürlerimize verilen bir hakkın gasp
edilmesi, bir tasfiye işlemi başlatılması demektir. Değerli arkadaşlar, bugün geldiğimiz durum, ekonomik
kriz, her ne kadar ekonomik olarak nitelendirilse bile, bunun altında yatan gerçek
neden sosyaldir, siyasaldır. Sayın İçişleri Bakanımıza güvenimiz tamdır; ancak,
bizim, bu tasarıyla ilgili ciddî ciddî endişelerimiz var, şüphelerimiz var;
özellikle, emniyet müdürlerinin değerlendirilmesi, üst rütbeye terfi
ettirilmesinde Yüksek Değerlendirme Kurulu söz sahibi. Yüksek Değerlendirme
Kurulunun hangi kriterlerle kurulduğu ve özellikle de hangi kriterlerle üst
rütbeye terfi ettireceği çok izafîdir, muğlaktır, bunlar, burada kesin
ifadelerle belirtilmemiştir. O yüzden, değerli arkadaşlar, şimdi, halihazırda,
1 inci sınıf ve 2 nci sınıf emniyet müdürlerimizin kimin keyfine göre, nasıl
bir siyasî mülahazayla tasfiye edilecekleri hepimizin meçhulüdür. Bunun yanında, sadece 1 inci sınıf ve 2 nci sınıf
emniyet müdürlerine tahdidin getirilmiş olması, özellikle 3 üncü sınıf ve 4
üncü sınıf emniyet müdürleri kadrolarında bir yığılmanın olacağını
göstermektedir. Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, oluşturulmak istenen sağlıklı
personel piramidi, ortasından göbek verecektir; yani, yığılmalar, 3 üncü ve 4
üncü sınıf emniyet müdürleri kadrolarında olacaktır. Bu emniyet müdürlerinin
tasfiyesi, haklarının gasp edilmesi, Anayasamızın 10 uncu maddesindeki eşitlik
ilkesine aykırıdır. Değerli arkadaşlar, bu konu, Anayasa mahkemesinden
döner. Onun için burada, Sayın Bakanımızın dikkatini bu konuya çekmek
istiyorum. Kendisi takdir ettiğimiz bir insandır; ancak, nasıl olmuşsa, bu
konu, zannediyoruz ki, gözünden kaçmıştır. Bu tasarının bir an evvel geri
çekilmesi ve tekrar gözden geçirilmesi, revize edilmesi gerekir diye
düşünüyoruz. Değerli arkadaşlar, bir diğer konu, özellikle Emniyet
Genel Müdürlüğünde yüksek bir karar organı haline getirilen, rütbelerin ve
terfilerin de yüksek bir karar organı haline getirilen Yüksek Değerlendirme
Kurulunun kriterlerinin ne olacağının da meçhul olmasıdır. Burada "yazılı
ve sözlü sınav" deniliyor. Yazılı ve sözlü sınavda, özellikle sözlü
sınavda, hangi mülahazalar söz konusu edilecektir? Değerli arkadaşlar, yine 1997'nin şubatından günümüze
gelindiğinde, ülkemizde, özellikle sosyal barışın dinamitlenmemesi, devlet ve
milletin kaynaştırılması, barıştırılması noktasında, hepimizin ciddî olarak
elimizi taşın altına koymaya ihtiyacımız var. Bu noktada, halkımızla
bütünleşen, halkımızla örtüşen, hakikaten halkımızın çok sevdiği bu emniyet
teşkilatımızın, gözbebeğimiz gibi sevdiğimiz bu emniyet teşkilatının, bu tür
bir yapılanma içerisine girmesi, yukarıdan dayatmacı bir yapılanma içerisine
girmesi, tarafımızdan hiç de arzu edilen bir durum değildir. Değerli arkadaşlar, dikkatimi çeken bir diğer konu;
emniyet müdürleri hakkında eğer rüşvet, yolsuzluk, laikliğe aykırı davranış,
bölücülük söz konusu edilmişse; bunlar da, emniyetin kendi bünyesinde yapılan
soruşturma neticesinde ispat edilememişse, yine yargı yoluyla ispat edilememişse
ve bunlar hakkında herhangi bir hüküm verilmemişse, buna rağmen erken emekli
edilmeleri söz konusu ediliyor. Şimdi, düşünebiliyor musunuz; yani, hukuk
devletinde... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayınız... MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) -...bütün hukukî
yollara başvuruluyor, kendi bünyesinde soruşturma açılıyor, yargıya
başvuruluyor; o emniyet müdürü için hiçbir suç isnat edilmiyor; ama, buna
rağmen, kuruma leke gelmemesi için, kurumun zan altında bırakılmaması için, bu
insanların, bu emniyet müdürlerinin erken emekliliği söz konusu ediliyor. Arkadaşlar, toplumda bu kadar sosyal statü elde eden ve
1 inci sınıf emniyet müdürü konumuna gelen insanların bu kadar onurlarını
kırıcı, prestijlerini sarsıcı bir tavır içerisinde olunması, devlet tarafından
böyle bir tavır içerisinde olunması... Düşünebiliyor musunuz; yani, bu
insanlar, gelecekte nesillerine ne diyecekler, gelecek çocuklarına ne
diyecekler "bizim hakkımızda bu suç isnat edildi, ispat edilmemesine rağmen
biz zorunlu emekliliğe sevk edildik" diyecekler. Arkadaşlar, tekrar etmek istiyorum, Sayın Bakanımızdan
ricamız ve istirhamımız odur ki; eğer,
bu yasa tasarısı geri çekilir, tekrar gözden geçirilir, revize edilirse memnun
oluruz diyor; bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yanmaz. Doğru Yol Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere,
İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven. Buyurun Sayın Güven. Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; huzurunuzu bugün epeyce işgal ettim; ama, çok önemli
bir tasarı görüşüyoruz. Dün bir kanun görüştük, emekli olan subaylarımızdan
albay sınıfı için bir artırma yaptınız. Peki, bugün emniyet müdürlüğünden resen
emekli yapacağınız emniyet müdürleri için aynı şeyi niye düşünmüyorsunuz?
Şimdi, bir ayrıcalık, eşitsizlik de burada başlar. Değerli arkadaşlar, onun için önergeler verilmiştir, o
önergeler tahtında ciddî olarak bu konuyu düşünmenizi özenle ve hassaten rica
ediyorum. Şimdi, burada, tabiî, yine bir ayrıcalık var; 2 nci
sınıf emniyet müdürleri için yaş kaydına bakmayacaksınız, onayla resen emekli
yapacaksınız; maddede "emekli edilir" deniliyor; aşağı iniyorsunuz,
bu defa, 1 inci sınıf emniyet müdürleri için ise "emekliliğe sevk
edilebilir" deniliyor. Niye bu ayrıcalık? İkisine de "sevk
edilebilir" deyin canım. Bir kere daha göreve de almayacaksınız. Halbuki,
sonradan görülmüştür ki, emekli olan emniyet müdürlerimiz içerisinde tekrar
göreve başlayarak çok başarılı görev ifa eden insanlar var. İstanbul Emniyet
Müdürlüğünde var, Ankara'da var; var; var... Yani, siz, birini genç yaşta
emekliye sevk ederek -onun biraz maaş durumunu da düzelterek- senin, o
gençliğinden, bilginden, tecrübenden daha sonraki yıllarda hiç istifade
etmeyeceğim ve seni kendi haline bırakıyorum diyorsunuz; yanlıştır. Evvela,
insanî duyguları haiz değildir, sosyal tarafı hiç bulunmamaktadır. Bunun için,
müsaade ederseniz, o kelimeyi de değiştirin, o cümleyi daha güzel kurun. Bir de tabiî, biraz evvel elinizden bir liste geçti, şu
sınıf, şu sınıf, şu sınıf... bir de sınıf üstü emniyet müdürü var. Peki, bunlar
için ne düşünüyorsunuz? Madem bir resen emeklilik falan filan gibi bir şeyler
düşünüyorsunuz; bu, sınıf üstü emniyet müdürleri kaç adettir, ne kadroları
vardır ve bunlar hakkında niye bir düşünceniz yok? Yani, onların dokunulmazlığı
mı var? Eğer, kadrosu içerisinde ona başka bir şey, bir imkân veremiyorsanız,
onun hakkında ne düşünüyorsunuz, bunu da ifade edin. Yani, bu kanun tasarısının ne tarafından bakarsanız
bakın, iyileştirme gibi görülürken, bir piramit esası, yani, Türk Silahlı
Kuvvetlerindeki piramit esası gibi bir işlem söz konusu gibi görünürken, hiç de
öyle değil, çok keyfî bir işlem. Hüsnüniyetli olan insanlar, yani, kanundaki
"aslolan, hüsnüniyettir" dediğimiz olay varsa, çalışır. Peki, olmazsa
ne çalışır; kıyım çalışır. Değerli arkadaşlarım, onun için, lütfedip, bu kanun
tasarısı üzerindeki hassasiyetinizi yoğunlaştırın, en azından önergelerle
ortaya çıkan durumu, iyileştirmeyi gözardı etmeyin; bu işin muhalefeti iktidarı
yoktur; karşınızda, yüz küsur seneden beri görev ifa eden ve üç dört gün sonra
da, yani 10 Nisanda da 156 ncı kuruluş yıl dönümünü kutlayacağınız bir polis
teşkilatı vardır, onun mensupları vardır. Bu bakımdan, yapacağınız tasarruflar,
onlara bir kıyım olarak gelmesin, bir eşitsizlik gibi gelmesin; hepsini en
azından eşitlik ilkesi içinde huzura kavuşturacak bir mekanizma oluştursanız
iyi olur diye düşünüyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven. Madde üzerinde 7 önerge vardır; ancak, 3 önergeyi
işleme alabileceğiz. Birinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 4
üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "meslek derecelerinde fiilen
beş yılını dolduran" cümlesindeki beş yılın "dört yıl" olarak
değiştirilmesini teklif ediyoruz. Saygılarımızla.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 4
üncü maddesiyle değiştirilen ek madde 23'ün birinci fıkrasında yer alan
"terfi durumu üç kez Yüksek Değerlendirme Kurulu tarafından görüşülmesine
rağmen" cümlesinde yer alan "üç kez" ibaresinin "dört
kez" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz. Saygılarımızla.
BAŞKAN - Sonuncu önergeyi okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan "Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü
Hakkında Kanun Tasarısı"nın 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Kadrosuzluk nedeniyle emekliliğe sevk edilenlerin tekrar emniyet hizmetleri sınıfına dahil bir görevde istihdam edilmeleri mümkün olmayıp, emekliliğe sevk edildikleri tarihi takip eden ay başından itibaren yaş haddine kadar olan süre için en yüksek devlet memuru aylığının (ekgösterge dahil) yüzde 100 oranında zorunlu emeklilik eködemesi yapılır. Ayrıca, bu şekilde emekliliğe sevk edilenlerin emeklilik ikramiyeleri yüzde 30 oranında artırılarak ödenir." BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu? İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Güven, gerekçeyi mi okutalım? TURHAN GÜVEN (İçel) - Gerekçeyi okutalım efendim;
çünkü, sözün bir geçerliliği kalmadı artık. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Görüşülmekte olan tasarıyla emniyet teşkilatında üst
rütbelerde oluşan yığılmaların önlenmesi ve hiyerarşik yapıya uygun olarak
personel piramidinin oluşturulması amacıyla "kadrosuzluk nedeniyle zorunlu
emeklilik" sistemi getirilmektedir. Ancak, kamu düzeninin korunmasında ve güvenliğin
sağlanmasında büyük görevler ifa etmiş olan personel kadrosuzluk nedeniyle emekliliğe
sevk edildiklerinde maddî haklarında meydana gelen önemli azalmalar nedeniyle
mağdur olmaktadır. Önergeyle, emekliliğe sevk edilecek personele verilecek olan
zorunlu emeklilik ödemesinde ve emeklilik ikramiyelerinde artış yapılarak,
personelin mağduriyetinin bir ölçüde azaltılması amaçlanmaktadır. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 4
üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "meslek derecelerinde fiilen
beş yılını dolduran" cümlesindeki "beş yılın", "dört
yıl" olarak değiştirilmesini teklif ediyoruz. Nidai Seven Saygılarımızla. (Ağrı) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu? İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Nidai Bey, gerekçeyi mi okutayım?.. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 1 inci sınıf emniyet müdürlüğüne yükselecek birçok
değerli emniyet müdürlerinin önünün açılmasını teminen. BAŞKAN - Okunan önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 4
üncü maddesiyle değiştirilen ek madde 23'ün birinci fıkrasında yer alan
"terfi durumu üç kez Yüksek Değerlendirme Kurulu tarafından görüşülmesine
rağmen" cümlesinde yer alan "üç kez" ibaresinin "dört
kez" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz. Nidai
Seven Saygılarımızla. (Ağrı) ve
arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon önerge katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu? İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Önerge sahipleri?.. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Zorunlu bekleme süresini tamamlayarak terfi durumu bir
kez daha Yüksek Değerlendirme Kurulu tarafından görüşülmesi, o durumdaki
emniyet müdürlerinin terfi etmesi için bir fırsat olur. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Karar yetersayısı istenilmiştir. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Efendim, karar yetersayısı yoktur. (DSP ve MHP sıralarından
"Var, var; geliyorlar" sesleri) Sabaha kadar bekleyecek değiliz efendim... DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın
Başkan, elektronik oylama cihazı var... BAŞKAN - Hayır efendim; tereddüt yok. Birleşime 10 dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati: 18.26 DÖRDÜNCÜ
OTURUM Açılma Saati:
18.35 BAŞKAN :
Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER
: Mehmet AY (Gaziantep), Melda BAYER (Ankara) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80 inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz. V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. - Emniyet
Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve İçişleri
Komisyonları Raporları (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576) (Devam) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Hatırlanacağı üzere, 4 üncü madde üzerinde verilmiş üç
önergeden sonuncusunun oylanması sırasında karar yetersayısının aranılması
istenmişti ve ulaşılamamıştı. Şimdi, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi
yeniden oylayacağım. Oylamayı elektronik cihazla yapacağız Oylama için 3 dakika süre veriyorum ve oylamayı
başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
vardır ve önerge kabul edilmemiştir. Şimdi, görüşmelerini tamamladığımız 4 üncü maddeyi
komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir
önerge vardır. Tüzüğün 87 nci maddesinin dördüncü fıkrası gereğince
okutup; daha sonra işleme alacağım. Buyurun efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü
Hakkında Kanuna, çerçeve 4 üncü maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin
eklenmesini ve bundan sonra gelen madde numaralarının teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
MADDE 5. - 3201 sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir. "Ek Madde 24 - İl emniyet müdürlerinin emrine
atanan emniyet teşkilatı personelinin istihdam yerleri ve il sınırları
içerisinde yer değişiklikleri bağlı bulundukları il emniyet müdürünün onayı ile
yapılır." BAŞKAN - Sayın Komisyon?... İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) -
Çoğunluğumuz yoktur Sayın Başkan. BAŞKAN - Çoğunluğunuz yoktur. Komisyonun çoğunluğu olmadığı için -salt ekseriyet
arıyorum; çünkü, demin arz ettiğim tüzük hükmü- önerge işlemden kaldırılmıştır. Şimdi, çerçeve 5 inci maddeye bağlı geçici 19 uncu
maddeyi okutuyorum: MADDE 5. - 3201 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler
eklenmiştir. GEÇİCİ MADDE 19. - 1 inci ve 2 nci Sınıf Emniyet Müdürü
sayısı bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içerisinde ek 23 üncü
maddede belirlenen sayılara getirilir. Bu amaçla Yüksek Değerlendirme Kurulu
yeterli sayıda toplantı yapabilir. BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu
adına, Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'a ait. Sayın Sanay, buyurun efendim. Süreniz 5 dakika efendim. FP GRUBU ADINA EYYÜP SANAY (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 576 sıra sayılı kanun tasarısının
çerçeve 5 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Grubum ve şahsım adına
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Geçici 19 uncu maddede, 1 inci ve 2 nci sınıf emniyet
müdürlerinin sayısının, kanunun yayımı tarihinden itibaren bir sene içerisinde
ek 23 üncü maddede ifade edilen sayıya indirilmesi belirtilmektedir. Elbette,
böyle bir maddeye ihtiyaç vardı; çünkü, bu sayıları ne zamana kadar ve hangi
tarihe kadar belli bir sayıda tutacaksın, bunun belirlenmesi lazım. Gayet
normal; ancak, kanun tasarısının geneline ve günümüze baktığımız zaman,
hakikaten ülke yangın ortamında iken, özellikle siyasetin zayıfladığı, halkın
gözünde siyasetçinin bir kıymeti harbiyesinin kalmadığı bir dönemde Meclisin
kıymetini, değerini yükseltmemiz gerekir iken, dışarıda yürüyen vatandaşın
yüreğine serin bir su serpebilmek var iken; yine, emniyet mensuplarımızın geçim
sıkıntılarını giderebilmek varken, işe, hemen, kadrosuzluk nedeniyle emekli
edilip, kendilerine tazminat verilmesiyle ilgili kanun tasarısının
tartışılmasıyla başlanılması, bir bakıma, bana göre, şahsen, bir
talihsizliktir. Emniyet mensuplarımızın pek çok derdi var. Bizim
ülkemizde, özellikle iki güç çok önemlidir; Silahlı Kuvvetler ve emniyet
güçlerimiz; birisi bizim dış güvenliğimizi temin ederken, diğeri de bizim iç
güvenliğimizi temin etmektedir. Dolayısıyla, biz, bunlara, hakikaten, en iyi
imkânları hazırlamak mecburiyetindeyiz; bu, Büyük Millet Meclisinin de
görevidir. Emniyet mensuplarının nasıl çalıştığını yakinen
biliyoruz ve kendilerini ziyaret ettiğimiz zaman, görüştüğümüz zaman,
kendileri, sıkıntılarını, hemen bize ifade ediyorlar. Özellikle, çalışma saatleri,
hakikaten -bilhassa büyük şehirlerde çalışma saatleri fevkalade yüksek- fazla
ve bu kişiler, aynı zamanda, çalışmalarının karşılığında herhangi bir mesai de
alamamaktadırlar; normal memurlardan da pek farkı olmamaktadır. Gönül isterdi
ki, burada da, dün geçirmiş olduğumuz Silahlı Kuvvetlerimizde kadrosuzluk
nedeniyle resen emekli edilenler için getirdiğimiz seviyede bir kıdem tazminatı
getirilsin; şahsen, ben sevinirdim; ayrıca, bu içinde bulunmuş olduğumuz
günlerde, emniyet mensuplarımıza, bu, bir doping olurdu, bir moral gücü olurdu;
bunu eğer, buradan söyleyebilseydik ve ben, bunun müjdesini, bir Ankara
Milletvekili olarak, polis teşkilatına, buradan duyurma imkânı bulsaydım,
kendimi mutlu addederdim. Bu sebeple, biz, artık, Büyük Millet Meclisine, hemen,
krizleri önleyebilecek kanunların gelmesini bekliyorduk; ama, 15 tane kriz
kanunundan bahsediliyor; şu güne kadar, bir iki gün önce geçen Şeker Kanununun
dışında herhangi bir şey gündeme gelmedi; ama, vatandaşlarımıza sürekli olarak,
15 tane kanun çıktığı zaman bu işin düzeleceğinden söz ediliyor. Değerli milletvekili arkadaşlarım, halkın içine mutlaka
giriyorsunuzdur; gittiğimiz zaman, hakikaten, milletvekili dendiğinde hepsi
bizden kaçıyor veya tiksiniyor. Televizyonlarda seyrediyorsunuz; herhangi bir
problem varsa, hemen vatandaş bunu Meclise yıkıyor. Elbette bu işlerin sebebi
siyasidir, siyasî olduğu için de meseleler burada çözülmelidir; ama, bunlar
çözüm beklerken, biz, halkın gözünden uzak, birtakım çözüm önerileri bile
getiremeden, emniyet teşkilatı mensuplarının... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Sanay, lütfen, toparlarmısınız... EYYÜP SANAY (Devamla) - Teşekkür ederim. ...subaylarımızın resen emekli olduğunda tazminatlarını
yükseltmek gibi birtakım işlerle uğraşıyoruz ki, bunlar belki temel meseleler
olabilir; ama, bugünün meselesi değildir. Bugünün meselesi; Türkiye'de yangın
var; yangını söndürmek gerekir. Yangını söndürmenin yeri de burasıdır; yoksa,
dışarıdan insanlar ithal ederek değil. Üniversitelerimizde yetişmiş olan
insanlar var, bizim kendi üniversitelerimizde prenslerimiz var. Dışarıdan prens
getirmeye ihtiyaç duyulabilir; ama, herhalde ilk anda değil. O bakımdan, ben, Yüce Meclisi, bundan sonraki
çalışmalarında daha duyarlı olacağı ümidiyle saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sanay. Doğru Yol Partisinin görüşlerini Aksaray Milletvekili
Sayın Murat Akın ifade edecekler. Buyurun Sayın Akın. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 576 sıra sayılı tasarının geçici 19 uncu maddesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, geçici 19 uncu maddede ek 23
üncü maddenin son fıkrasındaki "1 inci sınıf Emniyet Müdürü rütbesinde
bulunanların sayısı 500, 2 nci sınıf Emniyet Müdürü rütbesinde bulunanların
sayısı ise 800'ü aşamaz" denilen bir sınırlamaya atıf yapılmaktadır. Bu
sınırlama çerçevesinde belirlenecek emniyet müdürü sayısının da kanunun, yayımı
tarihinden itibaren, meriyetinden itibaren bir yıl içerisinde, Yüksek
Değerlendirme Kurulu, yeterli sayıda toplantı yapmak suretiyle, Yüksek
Değerlendirme Kurulunun, bu bir yıl içerisinde yapacağı toplantıya da bir sınırlama
getirmemek suretiyle bu sayının belirlenmesini amir hükümdür. Değerli milletvekilleri, hepimizce malum, kanuni
düzenleme oldukça zaman alıyor ve zor oluyor. Türkiye nüfusu süratle
artmaktadır, toplum hadiseleri, toplu olaylar, yine, ekonomik koşullara,
ekonomik şartlara bağlı olarak, bilhassa içinde bulunduğumuz ayda, dönemde
görüldüğü üzere, haddinden fazladır. İleride, faraza, bu sayının üzerinde
emniyet müdürüne ihtiyaç olduğunda, sırf bir madde için Mecliste müzakere
etmek, herhalde, kolay olmayacaktır. Halbuki, burada, geçici maddede, bu sayıyı
yüzde 50 artırma hususunda Bakanlar Kurulu yetkili denilse daha faydalı, daha
yararlı olur. Her hususta olduğu gibi, diğer tasarıların
görüşülmesinde olduğu gibi, iktidar, sayı itibariyle, parmak itibariyle fazla
olması hasebiyle muhalefetin önerilerini, muhalefetin tekliflerini hiçbir zaman
kabul etmiyor. Etmiyor da ne oluyor: Aynı kanun altı ay içerisinde, bir yıl
içerisinde geliyor, burada tekrar müzakere ediliyor ve Meclis, en mühim 15 yasa
tasarısının görüşülmesi gerektiği bir dönemde, icabında geçmişte rahat rahat
müzakere edilip geçmesi gereken kanunlar tekrar böyle sıkışık devrelerde,
dönemlerde geliyor ve Meclis boşu boşuna mesai harcamış oluyor. Değerli milletvekilleri, sık sık Emniyet Teşkilatıyla
muhatap oluyoruz. Dinî bayramlarda, millî bayramlarda emniyet müdürlüklerini
bayramlaşma maksadıyla ziyaret ediyoruz, çay ikram ediyorlar, pasta ikram
ediyorlar ve bizlere, maaşlarının çok düşük olduğunu ifade ediyorlar. Biz de
kendilerine hükümetimiz güzel güzel ekonomik istikrar tedbirleri, kararları
alıyor, ileride sizin durumunuzu düzeltecek yasa tasarıları getireceğiz. O
zaman, inşallah Meclis sizin maaşlarınızda size emsal görev teşkil eden
güvenlik kuvvetlerinin maaşına yakın bir düzenleme yapar diye söz verdik.
Sizler de söz verdiniz, bizler de verdik. Biz Aksaray'da söz verdik. Şimdi burada ne güzel müzakere ediliyor. Bunların bu
maaş durumlarını, özlük haklarını düzeltici güzel güzel fıkralar eklesek de bu
Emniyet Teşkilatı mensubu, aile efradı dahil, hiç değilse, can ve mal
güvenliğimizi sağlayan bu insanlar, maddî sıkıntıdan, ailevî sıkıntıdan, geçim
sıkıntısından uzak huzurlu yaşasalar daha iyi olmaz mı? İşte, bir partinin grup başkanvekili eski emniyet
müdürümüz tam bu hususlarda... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, toparlar mısınız Sayın Akın. MURAT AKIN (Devamla) - ...bize göre daha geniş malumat
ve daha derin bilgiler arz etmesi gerekirken, ne yazık ki, bu muhalefetin
dışındaki grup başkanları veya gruba mensup milletvekilleri hep sükut ediyor.
Ne zaman konuşacaklar, biz de merak ediyoruz; ama, konuşsalar, şu Emniyetin, şu
polis teşkilatının, bekçilerimizin, emniyet müdürlerimizin, emniyet genel
müdürümüzün, bu teşkilata mensup kişilerin hayır dualarını alsalar, çok iyi
olur; ama, hiçbir şeyde hayır duaları alamadılar ki, bunda hayır duaları
alsınlar. İnşallah, bundan sonraki tasarı var ve -tekrar, başka
bir tasarı- orada bir önerge hazırlarız, bunların maddî durumlarını düzeltici
hükümler getiririz. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın. Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz çerçeve
5 inci maddenin geçici 19 uncu maddesi
üzerinde 3 önerge vardır; sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Emniyet Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesiyle 4.6.1937
tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununa ilave edilen geçici madde
19'un aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
GEÇİCİ MADDE 19: 1 inci ve 2 nci sınıf emniyet müdürü
sayısı, bu kanunun yayımı tarihinden itibaren üç yıl içinde, bir yılın baz
alındığı dönemler halinde ek 23 üncü maddede belirlenen sayılara getirilir. Bu
amaçla, Yüksek Değerlendirme Kurulu yeterli sayıda toplantı yapabilir. BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının
çerçeve 5 inci maddesiyle kanuna eklenen geçici 19'uncu maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Kanunun 55 inci maddesiyle düzenlenen bir üst
rütbeye terfi edecek başkomiser ve 3 üncü sınıf emniyet müdürü olan personelin
yazılı sınavlarına dair hüküm, 1.1.2002 tarihinden sonra terfi edecek personele
uygulanır." BAŞKAN - Son önergeyi okutup, işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü
Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesiyle kanuna eklenen geçici 19 uncu
maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kanunun 55 inci maddesiyle düzenlenen bir üst rütbeye terfi edecek başkomiser ve üçüncü sınıf emniyet müdürü olan personelin yazılı sınavlarına dair hüküm 1.1.2002 tarihinden sonra terfi edecek personele uygulanır. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, görüldüğü üzere, son
iki önerge kelimesi kelimesine aynı. Bu sebeple, her iki önerge sahiplerinin
konuşma hakları mahfuz kalmak kaydıyla, her iki önergeyi aynı anda işleme
alacağım. Sayın Komisyon katılıyor mu efendim ?.. İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) -
Çoğunluğumuz yoktur, takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?.. İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) - Doğrudur;
takdire bırakıyorum efendim. BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun takdire bıraktığı bu
iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önergeler kabul edilmiştir. İlk önergeyi okutuyorum : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Emniyet Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesiyle 4.6.1937
tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununa ilave edilen geçici madde
19'un aşağıda belirtilen şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz. Bülent Arınç (Manisa)
ve arkadaşları Geçici Madde 19 - 1 inci ve 2 nci sınıf emniyet müdürü
sayısı bu kanunun yayımı tarihinden itibaren üç yıl içinde, bir yılın baz
alındığı dönemler halinde ek 23 üncü maddede belirlenen sayılara getirilir. Bu
amaçla, Yüksek Değerlendirme Kurulu yeterli sayıda toplantı yapabilir. BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu? İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Arınç, konuşacak mısınız yoksa gerekçeyi
mi okuyayım? BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Konuşacağım efendim. BAŞKAN - Buyurun efendim. Süreniz 5 dakikadır. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; önergenin gerekçesi yazılı. Bu maddede, kadrosuzluk nedeniyle
emekli edilmesi düşünülen personelin planlaması ve hayatını ona göre tanzim
edebilmeleri için belli bir zaman tanınmasının daha adaletli olacağını
düşündüm. Önergemi bu amaçla verdim, desteğinizi bekliyorum. Artık, kanun görüşmesinin sonuna gelmiş bulunuyoruz;
birkaç cümle daha ilave etmek istiyorum müsaadenizle. Şimdi, bu kanun
üzerindeki endişelerimizi ve tereddütlerimizi ifade ettim. Bu konuda açıklayıcı
bir bilgi de gelmedi; yani, söylediklerimizin yanlış olduğu konusunda, Sayın
Bakandan, Sayın Komisyondan, en azından ferahlatıcı açıklamalar beklerdim, o da
olmadı. Değerli arkadaşlarım, bu, biraz sonra oylanacak. Bu
kanunu çıkaran Milliyetçi Hareket Partisi, Anavatan Partisi ve Demokratik Sol
Partidir. Görünmediği için, tutanaklara geçsin diye söylüyorum: Bu kanunun
bütün maddelerine olumlu oy verenler, bu üç partinin milletvekilleridir;
Fazilet Partili bir milletvekili bile, bu maddelere olumlu oy kullanmamıştır. Bu kanunun çıkması için her şey yapılmıştır. Çok haklı
olan önergeler önlensin diye naylon önergeler verilmiştir ve bu suretle,
maalesef, 4 üncü maddedeki Anayasaya aykırılık iddiamızı taşıyan önergemize yer
bulunamamıştır. Dünden itibaren, iktidar grubu partilerin grup başkanvekilleri
ve Sayın Bakanın da anlayışla hazırlayacağını söyledikleri ve bugün ortaya
çıkacak olan önergeler de, ne hikmetse kaybolmuştur ve çıkmamıştır. Resen tasfiye edilecek emniyet müdürlerine biraz daha
fazla maaş ve ikramiye verilmesi konusunda, en azından, bir teselli olabilecek
düzenleme -örnekleri elimizdedir, sadece bunları söylüyorum- maalesef, şu ana
kadar gündeme getirilmemiştir. Değerli arkadaşlarım, bu kanuna bilerek oy verenlere;
yani, bu çok doğrudur, çok yerindedir, çok haklı gerekçelerle hazırlanmış bir
kanundur diyerek, göğsünü gere gere oy verenlere hiçbir şey demiyorum. Zaten,
Anayasanın 83 üncü maddesi gereğince, milletvekilleri, görüşmelerdeki
oylarından ve fikirlerinden dolayı sorumlu değildirler. Anayasanın bu maddesine
sığınarak, her şey gayet güzel diyenler için de bu sözüm değil; ama, vicdan
taşıyorsak, adalet denen bir şeye inanıyorsak, zulüm ve haksızlığa karşı isek,
ne yapayım, elim mahkûm, kusura bakma diyerek oy kullanmışsak, bunun, bu
kanunun uygulanmasından zarar görecek insanlara hiçbir faydası olmayacaktır.
Mahkeme kadıya mülk değil; Sayın Bakan gider bir başkası gelir. Bizler buradan
gideriz, başka milletvekilleri gelir veya gelmez; ama, bilelim ki, Anayasanın
83 üncü maddesi, ahrette hesap karşısında bizi kurtarmayacaktır. Elimizi
vicdanımıza koyarak, eğer, bir masum bundan zarar görecek endişesi
taşımamışsak, olmaz öyle şey, burası hukuk devletidir, hukukun üstünlüğü vardır
diyerek, buna sığınmaya kalkıyorsak, bilesiniz ki, bu da bizi ahrette bir hesap
karşısında kurtarmayacaktır. Zulüm, bumerang gibidir; karşıya atarsınız, döner sizi
vurur. Biz, görevimizi yapıyoruz. Anayasa Mahkemesine de yürürlüğün
durdurulması için müracaat edeceğiz. Ama, çok iyi biliyorum ki, eğer listeler
hazırlanmış ve bunlar hemen uygulanacaksa, bundan mağdur olan bir masumun
üzerimize gönderdiği, bizi kurtarmak için yeterli olmaz. Hiç endişe etmeyin,
böyle bir şey yok diyorsanız, ben, size, sadece, iki başmüfettişin raporundan,
müsaade ederseniz, birkaç pasaj okuyayım: Mülkî idare amiri bir yerde ve çok önemli bir yerde;
ama, teftişe tabi tutulmuş. Müfettişin yazdığına bakın: "Görevinde hiçbir
aksaması yok. Başarılı olduğu biliniyor ve söyleniyor; ama, yıllardan beri
eşinin türbanlı olması ve genel davranış ve tutumuyla içe kapalı bir kişiliğe
sahip olması bu görevini yapmasına engeldir" diyor. (DSP sıralarından
"ne alakası var" sesleri) Değerli arkadaşlarım, ben, vicdanlı insanlara hitap
ediyorum. Bu işlerle hiç ilişkisi olmayanlar sözümün dışında; rahat etsinler. Bir başmüfettişin raporu daha: "Sosyal ve ailevî
yaşantınız ile eşinizin benimsediği çağdaş olmayan giyim tarzı itibariyle,
laiklik karşıtı düşüncelere yakınlık duyduğu bilindiğinden..." Zannetmeyin ki, bu, size ve bize gelmez. Bir tane
masumun çığlığı doları da fırlatır, bizi yerin dibine de sokar, Meclisin dışına
çıkamaz hale de getirir, sosyal patlamalara da yol açar ve bu gözyaşları sel
olur, bir gün bizi boğar. Allah hepimize vicdan versin. Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arınç. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. III. – Y O K
L A M A BAŞKAN - Şimdi, geçici 19 uncu maddenin oylamasını
yapacağız; ancak, toplantı yetersayısının aranılmasını talep eden bir önerge
vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 576 sıra sayılı Yasa Tasarısının 5 inci maddesinin
oylamasından önce Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığından, yoklama
talep ediyoruz. Saygılarımızla. BAŞKAN - Şimdi, imza sahiplerini arayacağım. Aslan Polat?.. Burada. Akif Gülle?.. Burada. Salih Kapusuz?... Burada. Mehmet Çiçek?.. Burada. Latif Öztek?.. Burada. Ahmet Karavar?.. Burada. Sacit Günbey?.. Burada. Eyyüp Sanay?.. Burada. Rıza Ulucak?.. Burada. Ali Oğuz?.. İstanbul. Maliki Ejder Arvas?.. Burada. Musa Uzunkaya?.. Burada. Hüseyin Arı?.. Burada. Şükrü Ünal?.. Burada. Osman Aslan?.. Burada. Tevhit Karakaya?.. Burada. Turhan Güven?.. Burada. Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada. Nurettin Atik?.. Burada. Murat Akın?.. Burada. Şimdi, elektronik cihazla yoklama yapacağız. 3 dakika süre veriyorum. İmza sahiplerinin cihaza girmelerine hacet yoktur; zira,
onları berveçhi peşin, var sayacağımızı bildiriyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır. V.– KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. - Emniyet
Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve İçişleri
Komisyonları Raporları (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576) (Devam) BAŞKAN - Şimdi, çerçeve 5 inci maddeyle getirilen
geçici 19 uncu maddeyi, önergeyle yapılan değişiklik istikametinde oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Çerçeve 5 inci maddeyle getirilen geçici madde 20'yi
okutuyorum: "GEÇİCİ MADDE 20. - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce, dört yıllık yükseköğre-tim kurumlarından mezun olarak komiser
yardımcılığı kursunu bitirenler ile bulunduğu rütbede dört yıllık yükseköğretim
kurumlarından mezun olup (B) Grubundan (A) Grubuna geçen polis amirleri, (A)
Grubunda değerlendirilir." BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Eyyüp Sanay'a ait. (FP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakika efendim. FP GRUBU ADINA EYYÜP SANAY (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 576 sıra sayılı kanunun tasarısının 5 inci çerçeve
maddesinin geçici 20 nci maddesi konusunda Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini
bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bu geçici madde, bizim kendi eğitim sistemimizden
kaynaklanan bir durum var; bu durumu sınırlıyor ve durumu bir kayıt altına
alıyor. O da şu: Özellikle, polis olurken, emniyet mensubu olurken, bütün
emniyet mensupları akademilerden veya kolejlerden mezun değil; bunların bir
kısmı da ülkemizdeki yüksekokullardan mezun olup, burada sınava girmek
suretiyle, bu mesleğe intisap eden arkadaşlarımızdan oluşuyor. Diğer yandan da,
daha önce lise mezunu veya meslekî lise mezunu olup da polis olan
arkadaşlarımız, açıköğretim fakültelerine veya yüksekokullarına devam etmek
suretiyle, bu meslekte terfi ediyorlar ve 1 inci sınıf, 2 nci sınıf dereceye
kadar yükselebiliyorlar. Bu, açıköğretim veya yüksekokul ya da fakülte mezunu
olan kişilerin de (A) ve (B) Grubu kapsamına alınmasıyla ilgili bir konudur.
Tahmin ediyorum, İçişleri Komisyonunda da görüşülmüştü. Özellikle, tahmin
ediyorum, bu okullardan mezun olan insanların son senelerde artmış olması
sebebiyle, bir kadro tıkanıklığı söz konusu oldu. Bu kadro tıkanıklığına çare
bulmak için, çözüm yolu bulmak için de, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı
getirildi. Elbette, problemleri çözmek zorundayız; fakat,
problemleri çözerken, mutlaka, hakkı, hakkaniyeti de gözetmek zorundayız.
Hepimiz, bu ülkenin insanlarıyız; bu ülkenin insanına hizmet etmek ve onları
burada temsil etmek üzere, onlar tarafından seçildik ve buraya geldik; onları
temsil ediyoruz; ama, bu temsil gücümüzü ve temsil etme onurunu, haysiyetini,
onlara yakışır bir şekilde götürmek de, yine, bu Yüce Meclisin görevidir. Ben,
bütün arkadaşlarımın bunu yerine getirdiklerine kaniim; ancak, ne yazık ki,
bazen -bizde sürekli tartışılıyor- parti başkanlığı sistemi sebebiyle,
milletvekili arkadaşlarımız, gelen birtakım kanun tasarılarına ya da birtakım
önergelere ya da görüşlere, parti genel başkanı ne diyorsa, o yönde
"isabet buyurdunuz efendim" diyerek, el kaldırıyor. M. ZEKİ SEZER (Ankara) - Kim yapıyor?!. EYYÜP SANAY (Devamla) - Şimdi, burada, Zeki Bey
konuşuyor, görüyorum. Zeki Bey çok iyi hatırlayacaklar -ben, bu tür konulara
girmeyecektim- bundan yaklaşık 15 gün kadar önce, beraberce, Ostim İşadamları
Derneğine gittik, o da oradaydı; orada, Saffet Arıkan Bedük de vardı, bizim
arkadaşlarımız da vardı; diğer partiden arkadaşlarımız yoktu. Orada neler ifade
ettiklerini Zeki Bey hatırlarlarsa, hakikaten, bizim, halkın içerisinde,
esnafın arasında, zanaatkârın arasında, sanayicinin arasında, siyasetçinin,
milletvekilinin kıymeti harbiyesinin ne olduğunu anlamamız lazım. Yine, 3-5 gün önce, bir televizyon programına katıldım.
Bu televizyon programının salonunda 1 000 kadar insan vardı. Girdim; baştan
aşağı, bütün oradaki insanlar siyasetçiye vuruyorlardı. Ben -hiç daha konuşma
sıram da gelmemişti- 02.30'a kadar tahammül edebildim; sonunda dedim ki, bu
kadar hakarete daha fazla tahammül edemiyorum ve toplantıyı terk ediyorum.
Çantamı aldım ve -toplantı 04.00'e kadardı- terk ettim. Şimdi, onun için, bunları görüyoruz. Bu, beni yürekten
dağlıyor. Ben, buraya milletvekili olarak gelirken, seçilirken, başka şeyler
hayal etmiştim. Hakikaten, burada, hizmet edeceğime inanıyordum, bir şeyler
yapabileceğime inanıyordum. Doğruyu, gerçeği bulacağız ve hakikaten milletin
problemlerine çözüm bulacağız diye gelmiştim; ama, bir bakıyorum, çok kolay
yapılabilecek işlerde, illa katı bir inatla, işte, bu önerge Anayasaya aykırı
"çıksın efendim, Anayasa Mahkemesinden dönsün..." Niye döndürelim?..
Niye Anayasa Mahkemesinden dönsün?.. Buradan öyle bir kanun çıkaralım ki,
hiçbir kanunun maddesi Anayasa Mahkemesinden geri dönmesin. Burada, çok
liyakatli arkadaşlarımız var, kendini yetiştirmiş, çok kıymetli
meslektaşlarımız var; biz, bunları biliyoruz. Değerli milletvekili
arkadaşlarım, onun için, lütfen, buradaki ıstırabı, milletin dışarıdaki
ıstırabını vicdanlarımızda duyalım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Sanay, lütfen toparlar mısınız EYYÜP SANAY (Devamla) - Biraz önce, Sayın Grup
Başkanvekilimiz çok önemli noktalara işaret etti. Hakikaten, bu kanun
dolayısıyla, bir tek insana bile zulmedilirse, yanlış yapılırsa, bunun vebali
bizimdir, kimsenin değildir. Çok etraflı düşünmemiz lazım. Hiç kimse, şahsî,
indî hareket edememeli, sübjektif hareket edememeli. Burada kanun koyucu biziz,
bu kanunu koyarken de, kimseye, birtakım hareket imkânı değil, böyle hareket
için de objektif kriterler koymalıyız. Aksi takdirde, o insanların ıstırabını,
biz, sonra vicdanımızda duyarız; ama çözüm bulamayız. Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sanay. Geçici 20 inci madde üzerinde iki önerge vardır,
sırasıyla okutacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Kanun tasarısının 5
inci maddesiyle 3201 sayılı Kanunla eklenen geçici madde 20'de yer alan
"Bu kanun hükmünde kararname yürürlüğe girdiği tarihten önce"
cümlesinin, "Bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten 6 ay sonra" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz. Saygılarımızla.
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup işleme alacağım. Buyurun efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununa eklenen geçici madde 20 maddesine; "(B) Grubu Polis Amirliğinden (A) Grubu Polis Amirliğine terfi eden polis amirlerinin (B) grubunda geçen fazla süreleri (A) grubunda değerlendirilir ve müktesep hakları korunur" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?.. İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) -
Katılamıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, konuşacak mısınız, gerekçeyi
mi okutayım? MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; önergem üzerinde söz almış bulunuyorum, bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, tabii, muhalefet olmanın, şu anda,
verilen önergeler açısından, ne kadar zor olduğunu takdir edersiniz; ama,
iktidar olmanın şu andaki zorluğu daha büyük; çünkü, Türkiye'deki, şu andaki
tüm olumsuzlukların müsebbibi, bugünkü yanlış icraatlarınızdır, sizsiniz. Ben, demin de, Sayın Bakanıma sorarken arz ettim; yani,
burada, hakikaten, bu yasayla bir yığın mağduriyetlerin çıkmasından korkulur.
Sayın Bakan kişisel olarak kurumdan gelen birisidir, kurumu bütün üniteleriyle
en iyi tanıyanlardan birisidir ve zannediyorum, son otuz yıl içerisinde,
emniyet camiasında özveriyle çalışan çok sayıda personel içerisinde, eski bir
deyimle, müşarünileyh, parmakla gösterilecek nadide bir idarecidir; kendilerini
tebrik ediyoruz ve gerçekten, güzel bir ekibinin de var olduğunu düşünüyoruz;
ama, bu yasalar, Sayın Bakanın şahsıyla kaim değildir. Uygulamada nelerin
geleceği nelerin gelmeyeceği belli değil. Kaldı ki, bu yasaların bu kadar
aciliyetini... Malî yönden, özlük hakları yönünden ciddî sıkıntılar
çeken emniyet camiasının bu sıkıntıları, mesai ve mesai karşılığında almaları
gereken ücretler, yerleşim alanları, eş durumlarında karşılaştıkları
sıkıntılar, güvenlik sorumlularının her alandaki güvenlik sorunları ortada,
ekonomik sıkıntıları ortadayken, idarî anlamda kendilerini tedirgin edebilecek
bu yasada da, terfide, değişik kademelerdeki arkadaşların geçişlerinde zayi
olacak zaman sıkıntılarını gidermek konusunda yapılması gerekenler yapılmıyor,
tam aksine, onları daha çok endişeye, daha çok sıkıntıya sevk edecek
uygulamalarla meşgulüz. Değerli arkadaşlar, bir kere, bu hükümet, zaten, bu
anlamda, açık söylüyorum, maluldür, sıkıntılıdır, tüm icraatlarıyla maluldür;
yani, düşünebiliyor musunuz, şu ana kadar, kırkbeş gündür Türkiye'de olan ve
sorunları bugün yarın çözeceğim diyen, emniyet güçleriyle, onların duyarlı
tavrıyla karşı karşıya gelmek durumunda olan, işsiz kalan insanımız, kepenk kapatan
esnafımız, onbinlerle, yüzbinlerle emniyet görevlileriyle karşı karşıya ve
Sayın Bakan, Türkiye'yi kurtarmak için geldiği söylenen Bakan, dün kalkıyor,
çıkıyor medyanın önünde "ben bakan olmasaydım, yatırımımı dolardan Türk
parasına yapardım" diyor. Ben şimdi, şu kürsüden, bu milletin kürsüsünden
Sayın Bakana soruyorum: Sayın Bakan, Türkiye Cumhuriyetinin bakanısınız siz,
elbette cebinizde olması gereken para Türk parasıdır. Sayın Bakan, Sayın
Derviş, hâlâ kendisini Türkiye'ye gelmiş farz etmiyor; Parlamentoya gelmedi,
kendini Türkiye'de de farz etmiyor. Türkiye'nin sorunlarını çözmesi gereken
Bakan, "Bakan olmasaydım, paralarımı Türk parasına çevirirdim" diyor.
Yani, var mı böyle bir gerekçe; bakanların paraları mutlaka dolar olarak duracaktı... MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Önergeyle ilgili konuş. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Önergem Türkiye'dir, önergem
Türkiye'nin sorunlarıdır. Siz, Türkiye'nin sorunlarını değil, hâlâ meleklerin
dişiliğini ve erkekliğini tartışıyorsunuz burada... (DSP sıralarından
gürültüler) Türkiye'nin meselelerini tartışmak zorundayız. Sokaklar kaynıyor,
insanlar feryat ediyor! Biz, bırakın, sadece bu sektörün sorunlarını çözmeyi,
yeni sorunlar yumağı oluşturmaya çalışıyoruz. Ve ben diyorum ki: Sorunları
çözmek için çağırdığınız Derviş'i, lütfen şu Kabineye çağırın, bu Parlamentoya
hesap versin, bu millete hesap versin. (FP sıralarından alkışlar) Türk parasına
çeviremediği dövizini, kimlerle bağlantısı vardır da Türk parasına çeviremiyor,
onun hesabını versin. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Yine iftiraya başladın. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bu ne aymazlık ki, bir bakan
kalkıyor "bakan olmasaydım, paramı Türk parasına çevirir ve öyle yatırım
yapardım" diyor. (DSP sıralarından gürültüler) Değerli arkadaşlar, bu, sorumsuz bir hükümet
anlayışıdır. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - İkaz eder misiniz Sayın
Başkan. BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım efendim. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bu millete karşı sorumsuzluk
içerisinde bulunan ve kurtarıcı diye düşünülen bakanlarınızın dahi, hangi noktaya
geldiğini gösteren bir ölçüdür. Önergemin kabulü istikametinde oy kullanmanızı
bekliyor... MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - O takdir bize aittir;
siz önerge üzerinde konuşun. BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım efendim. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Yani, önergemin teferruatını
size takdim etsem, mübarek elleriniz evet diye kalkacak mı beyler?! MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Suiistimal ediyorsun,
önergeyle ilgili konuş. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Nereye şartlandınız siz?! BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, karşılıklı konuşmayın. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bir noktasını dahi
değiştirmeye hakkınız yoktur. Saygılar sunuyorum Yüce Heyetinize. (FP sıralarından
alkışlar) MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Suiistimal etme, her
zaman yapıyorsun bunu, suiistimal ediyorsun. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzunkaya. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının 5
inci maddesiyle 3201 sayılı Kanuna eklenen geçici madde 20'de yer alan "bu
kanun hükmünde kararname yürürlüğe girdiği tarihten önce" cümlesinin
"bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten 6 ay sonra" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz. Nidai Seven Saygılarımızla. (Ağrı) ve
arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?.. İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET PAK (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Sayın hükümet katılıyor mu?.. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Seven, gerekçeyi okutuyorum: "Gerekçe: Dört yıllık yüksekokulu bitirmeye 1 veya 2 dersi
olanların bu madde hükmünden mahrum kalmamaları için 6 aylık süre daha
konulmalıdır." BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Sayın milletvekilleri, geçici 20 nci maddeyi,
Komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Şimdi, çerçeve 5 inci maddeye yeni bir geçici madde
eklenmesiyle ilgili önerge vardır; önce okutup, sonra, bir açıklamada
bulanacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 576 sıra sayılı Emniyet Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki Kanun Tasarısının 5 inci maddesine aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesi arz ve teklif ederiz.
Geçici madde 21- Madde 1'de yer alan, Emniyet Teşkilatı
terfi ve atamalarını düzenleyen 55 inci maddedeki bir üst rütbeye terfi edecek
başkomiser ve 3 üncü sınıf emniyet müdürü personelinin yazılı sınavlarına dair
hüküm, 1.1.2002 tarihinden sonra terfi edecek personele uygulanır. BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, aynı önergeyi 19 uncu
maddenin müzakeresi sırasında sizlere arz etmiştik ve aynen kabul etmiştiniz;
bu sebeple işlemden kaldırıyorum. Çerçeve 5 inci maddeyi, kabul ettiğiniz 19 ve 20 nci
geçici maddelerle birlikte topluca oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum: MADDE 6. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 7. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür. ASLAN POLAT (Erzurum) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, maddeyi oylarınıza sunuyorum ve karar
yetersayısı arayacağım: Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Efendim, her iki Divan Kâtibimizin sayımı arasında
ihtilaf çıkmıştır; onun için, elektronik cihazla oylama yapacağız. (DSP sıralarından
gürültüler) Efendim, İçtüzüğümüz öyle diyor. 3 dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
vardır; oyladığımız 7 nci madde kabul edilmiştir. Şimdi, 86 ncı madde gereğince, oyunun rengini belli
etmek üzere, Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven görüşecekler. Buyurun efendim. (MHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Sayın Seven lehte görüşecekler. Süreniz 5 dakika. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Değerli milletvekilleri, ben,
tasarı üzerinde fazla görüş belirtmeyeceğim; ama, bu haftanın Polis Haftası
olması sebebiyle, polislerimizin bu haftasını kutluyorum; bugüne kadar şehit
olan tüm kardeşlerimin anısı önünde saygıyla eğiliyorum. İnsanımızın güvenliğinin korunması, huzurunun tesisini
gönüllü olarak yapan polis, yağmur çamur demeden, tatil bayram görmeden,
görevini yapıyor. Bu da yetmiyor, sabahleyin evinden ayrılırken, ansızın, bir
kör kurşun, bir canlı bomba kendisini bekliyor. Biz ne yapıyoruz; insan haklarına
aykırı diye, kendi canına kast eden teröriste karşı dahi silah kullanma iznini
bile elinden alıyoruz. (MHP sıralarından alkışlar) Yirmidört saatte verilen 15
litre benzinle, yirmi yıl fiilî hizmet ve beş yıl yıpranma karşılığı 5,5 milyar
ilâ 7 milyar ikramiye, düşük katsayı tabanıyla emekliye sevk ediyoruz. ASLAN POLAT (Erzurum) - Etmeyin... NİDAİ SEVEN (Devamla) - Bu polislerimiz için, bütün
Parlamento el ele verip, bu kardeşlerimizin durumunun iyileştirilmesi için,
mutlaka, yeni yasaların Meclise getirilmesi gerekmektedir. (MHP sıralarından
alkışlar) Faili meçhul cinayetlerden kaçakçılığa, Hizbullah'tan
çeşitli terör örgütlerine, hayalî ihracattan naylon faturalara, devlet
hazinesini soyanlardan gençleri zehirleyenlere kadar birçok başarılı operasyona
imzasını atmış, halk ile devlet arasında yepyeni bir sevgi köprüsünü kurarak
milletimizin gönlünde taht kurmuş olan polis teşkilatımıza, her ahval ve şart
içinde her türlü desteği göstereceğimizi ifade etmek istiyorum ve bu kanun
tasarısı hakkında olumlu oy kullanacağımı belirtirken hayırlı uğurlu olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. 86 ncı madde gereğince, aleyhte olmak kaydıyla, Sayın
Aslan Polat; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; biraz önce hep beraber dinledik; MHP'li arkadaşımız da,
polislerin yaptığı büyük vazifeleri saydı; hepsine aynen katılıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) Şu Türkiye Cumhuriyetinde, PKK'ya karşı da, bölücülüğe
karşı da, Hizbullah'a karşı da en büyük mücadeleyi veren teşkilatın polis
teşkilatı olduğunu biliyoruz ve o polis teşkilatı içerisinde de -bir anket
yapılsa- maddî ve manevî yönlerden en güçlü olan insanların, en büyük
mücadeleyi verdiğini görürüz; çünkü, bunun bir hak meselesi, bunun, yarın,
kendisi öldükten sonra, ahrette de, en büyük hayrı olacağını hep beraber
biliyoruz. O insanların, yani, inancına son derece bağlı olan insanların,
hanımları başörtülü diye veya kendileri inançlılar diye atılma ihtimalleri olan
bir tasarıyı getirdiniz. (MHP sıralarından gürültüler) Hiç böyle itiraz etmeyin
MHP'liler. Bu, tarihte sizin hep önünüze çıkacaktır. Getirdiğiniz bu tasarıyla,
Yüksek Askerî Şûra kararlarına benzer şekilde, irticaî sebepten dolayı her
komiser emekli edildiği zaman ağlayacaksınız. İçin için ağlayacaksınız. İşte,
sizi şimdiden biz ikaz ettik. Getirilen bu erken emeklilik tasarısıyla -hep
beraber göreceğiz- "kadrosuzluk" adı altında -aynen Millî Savunma
Bakanlığında olduğu gibi- sayısız olarak, o inançlı, gece gündüz, kış demeden
PKK'ya karşı, her türlü teröre karşı en büyük mücadeleyi veren, en büyük
hizmeti veren insanların, sırf eşlerinin başı örtülü diye, kendileri namaz kılıyorlar
diye, irticaî bir yaşam tarzı düşünüyorlar diye, meslekî kariyerlerine hiç
bakılmadan emekli edileceğini hep beraber göreceğiz... VAHİT KAYRICI (Çorum) - Tasarının neresinde yazıyor?! ASLAN POLAT (Devamla) - ...ve bir gün, radyo ve
televizyonda, aynen Millî Savunma Bakanlığı bildirilerinde olduğu gibi, irticaî
sebepten dolayı emekli edilen komiserleri duyduğumuzda, MHP'liler, hepiniz için
için ağlayacaksınız. Hepinize saygılar sunuyorum. Buna ret vermekten de
gurur duyuyorum. (FP sıralarından alkışlar) VAHİT KAYRICI (Çorum) - Bu, neresinde yazıyor
tasarının? ASLAN POLAT (Erzurum) - Hepsinde... BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Sayın milletvekilleri, maddelerinin tamamı kabul
edilmiş olan 576 sıra sayılı kanun tasarısının tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır;
teşekkür ederim. Sayın milletvekilleri, şu anda saat 19.39; yeni bir
tasarının tümünü müzakere etmeye vaktimiz kalmadığından, sözlü sorular ile
diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek üzere, 10 Nisan 2001 salı günü saat
15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hepinize hayırlı akşamlar
diliyorum. Kapanma
Saati: 19.39 |
|