DÖNEM : 21 CİLT : 58 YASAMA YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 78 inci
Birleşim 4 . 4 . 2001 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L E R I.– GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II.– GELEN KÂĞITLAR III.– YOKLAMA IV.– BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.– Ardahan Milletvekili Saffet Kaya'nın,
Ardahan İlinin sorunları ve Ermeni mezalimine ilişkin gündemdışı konuşması ve
Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı 2.– Bilecik Milletvekili Sebahat Vardar'ın,
İkinci İnönü Zaferinin 80 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması 3.– İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın,
medya-siyaset-para ilişkisine ilişkin gündemdışı konuşması B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.– Federal Almanya'ya resmî ziyarette bulunan
Turizm Bakanı Erkan Mumcu'ya refakat eden heyete, Antalya Milletvekili Kemal
Çelik, Diyarbakır Milletvekilleri Abdulbaki Erdoğmuş ve Osman Aslan,
Elazığ Milletvekili Mustafa Gül,
İstanbul Milletvekili Osman Kılıç, Konya Milletvekili Ali Gebeş ve Muş
Milletvekili Mümtaz Yavuz'un da iştirak etmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/796 ) C) ÇEŞİTLİ İŞLER 1.– Genel Kurulu ziyaret eden Macaristan-Türkiye
Parlamentolararası Dostluk Grubuna, Başkanlıkça "Hoş geldiniz"
denilmesi V.– KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.– İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun;
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet
İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay
Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) 2. –
Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/798) (S. Sayısı: 636) VI.– AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Sağlık
Bakanı Osman Durmuş'un, Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın,
konuşmasında, ilaç konusunda yanlış ifadeler ileri sürdüğü iddiasıyla
açıklaması VII.– SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.– Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın, Manisa
İlinde yürütülen yatırım projelerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Abdulhaluk Mehmet Çay'ın cevabı (7/3695) 2.– Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın,
Sayıştay'ın 2000 yılı Malî Raporunda yer alan değerlendirmelere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/3724) 3.– Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın,
Sayıştay'ın 2000 yılı Malî Raporuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı
Sümer Oral'ın cevabı (7/3725) 4.– Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın,
kamu konutlarına ve sosyal tesislerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı
(7/3726) 5.– Ankara
Milletvekili M. Zeki Çelik'in, ÇAYKUR personelinin maaşlarının zamanında
ödenmemesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı
(7/3736) 6.– Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın,
son ekonomik krize ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in
cevabı (7/3744) 7.– Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'nın, Halk
Bankası ve Ziraat Bankasının görev zararlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/3770) I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı. Karabük Milletvekili Mustafa Eren, Karabük Demir-Çelik İşletmelerinin
sorunları ve alınması gereken tedbirlere ve Karabük'ün il oluşunun yıldönümüne, İstanbul Milletvekili Nazif Okumuş da, Milliyetçi Hareket Partisi eski
Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in vefatının 4 üncü yıldönümüne, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. İstanbul Milletvekili Hüseyin Kansu'nun, Makedonya krizi ve
Balkanlardaki son gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı
Hasan Gemici cevap verdi. Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin, (6/1236) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği
açıklandı. Devlet Bakanı Recep Önal hakkındaki (9/1) esas numaralı Meclis
soruşturması önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmında yer almasına ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma
açılıp açılmayacağı hususundaki öngörüşmelerin 3.4.2001 Salı günkü birleşimde
yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi; Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 261 inci sırasında bulunan 636 sıra sayılı kanun
tasarısının bu kısmın 10 uncu sırasına, 12 nci sırasında bulunan 407 sıra
sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 11 inci sırasında bulunan 406 sıra
sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 15 inci sırasında bulunan 438 sıra
sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına alınmasına, Genel Kurulun 3 Nisan 2001 Salı günkü birleşiminde Devlet Bakanı Recep
Önal hakkındaki (9/1) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin
öngörüşmelerinin tamamlanmasından sonra, sözlü sorular ile diğer denetim
konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel
Kurulun 3 Nisan 2001 Salı günü 15.00-20.00, 4 Nisan 2001 Çarşamba ve 5 Nisan
2001 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmasına; 6 Nisan 2001
Cuma günü de 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmasına ve bu toplantıda da
kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 4 Nisan 2001 Çarşamba günü sözlü
soruların görüşülmemesine ve bu birleşimde gündemin 11 inci sırasına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına, 5
Nisan 2001 Perşembe günü gündemin 12 nci sırasına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına; İlişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra; Kabul edildi. İçel Milletvekili Turhan Güven, Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin,
konuşması sırasında partisine sataşmada bulunduğu iddiasıyla bir konuşma yaptı. Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu ziyaret eden HABİTAT üyelerine
Başkanlıkça "hoş geldiniz" denildi. Ankara Milletvekili H. Uluç Gürkan'ın, Ankara İline Bağlı Olarak
Bilimkent, (2/525), Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Ankara İlinde Ümitköy, (2/116),
Adı ile Bir İlçe Kurulmasına Dair Kanun Tekliflerinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği, Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun, 5434 Sayılı Emekli Sandığı
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/178)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin ise, yapılan görüşmelerden
sonra kabul edilmediği, Konya Milletvekili Veysel Candan ve 57 arkadaşının, bankalar yeminli
murakıp raporlarını zamanında işleme koymayarak özel bankaların içinin
boşaltılmasına neden olduğu, kamu bankalarında görev yapan bürokratların
yargıya gönderilmesini engellediği, Merkez Bankası Başkanı hakkındaki
Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunu uygulamadığı ve bankayı yabancı bir şirketin
denetimine açtığı, para politikasında pasif kalarak spekülasyonlara göz
yumduğu, bu suretle haksız rantlara yol açtığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza
Kanununun 230 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Devlet Bakanı Recep
Önal hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/1) üzerindeki öngörüşmeler
tamamlandı; istem üzerine yapılan açık oylama sonucunda Meclis soruşturması
açılmasının kabul edilmediği, Açıklandı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449)(S.Sayısı:527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye (1/53)(S.Sayısı:433), Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve
Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye (1/759) (S.Sayısı:572) Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye (1/727, 1/660, 1/795)(S.Sayısı:576), Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme
Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye (1/752)(S.Sayısı:577), Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye (1/728)(S.Sayısı:591), Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye (1/757, 2/603, 2/605)(S.Sayısı:592), Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 626 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye (1/758) (S.Sayısı: 609), Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,
Devlet Memurları Kanunu ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında 608 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gençlik ve Spor
Hizmet ve Faaliyetlerinde Üstün Başarı Gösteren Kişi ve Kuruluşların
Ödüllendirilmesi, 3289 Sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına, Ankara Milletvekili Yücel
Seçkiner'in Dünya ve Olimpiyat Şampiyonluğu Kazanmış Sporculara Cumhurbaşkanlığı
Onur Madalyası Verilmesi ile Maaş Bağlanması ve Avrupa Şampiyonluğu Kazanmış
Sporculara Maaş Bağlanmasına, Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun Madalya
ve Nişanlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına, Erzurum Milletvekili Mücahit
Himoğlu'nun Dünya, Olimpiyat ve Avrupa Şampiyonluğu Kazanmış Sporculara ve
Bunların Ailelerine Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına,
Afyon Milletvekili Gaffar Yakın ve 10 Arkadaşının Avrupa Futbol Kupalarında
Başarılı Olmuş Türk Futbol Kulüplerinin Ödüllendirilmesine, Doğru Yol Partisi
Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Sakarya
Milletvekili Nevzat Ercan, İçel Milletvekili Turhan Güven ve 2 Arkadaşının
Ülkemizin Tanıtımında Katkısı Olan Gençlik ve Spor Kulüplerinin Ödüllendirilmesine
(1/724, 1/704, 2/68, 2/386, 2/387, 2/492, 2/535) (S. Sayısı: 623) İlişkin kanun tasarılarının görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi. Şeker Kanunu Tasarısının (1/798) (S.Sayısı: 636) tümü üzerindeki
görüşmeleri tamamlandı. 4 Nisan 2001 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te
toplanmak üzere, birleşime 20.08'de son verildi.
II. – GELEN KÂĞITLAR4 . 4 . 2001
ÇARŞAMBA No. : 114 Sözlü Soru Önergeleri 1.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, 17.10.1999 tarihinde yapılan
D.M.S.'na ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1340) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001) 2.– Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, Milletvekilleri hakkında
bir günlük gazetede yer alan yazıya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından sözlü soru önergesi (6/1341) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2001) Yazılı Soru Önergeleri1.– Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, 1980-2000 yılları bütçe
uygulamasına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi
(7/3944) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001) 2.– Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin'in, SSK primlerine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3945) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3.4.2001) 3.– Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, giyim ve giyim
aksesuarları satış elemanlarının 3308 sayılı Kanun kapsamına alınmasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3946) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001) 4.– Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, öğretmenevlerindeki
ücret dengesizliklerine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3947) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.4.2001) 5.– Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Bakanlık taşra
teşkilâtlarında boş bulunan yönetici kadrolarına yapılacak atamalara ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3948) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.4.2001) 6.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, vakıf ve derneklere 2001 yılında
yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3949)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001) 7.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, basında çıkan "Manavgat
Irmağı İsrail'e satılıyor" başlıklı habere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3950) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001) 8.– Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, TÜBİTAK yayınlarında Darwin'in
evrim teorisine yer verilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Devlet Bahçeli) yazılı soru önergesi (7/3951) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.4.2001) 9.– Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, teminat mektubu
komisyonlarına ve kredi faiz uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3952) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001) 10.– Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, son ekonomik kriz ve
Ulusal Programa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet
Bahçeli) yazılı soru önergesi (7/3953) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001) 11.– Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, 2000 yılı itibariyle dış
ticaret açığına ve dalgalı kur politikasına ilişkin Devlet Bakanından (Tunca
Toskay) yazılı soru önergesi (7/3954) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001) 12.-Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, Manavgat Irmağının satılmasına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3955) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3.4.2001) 13.– Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, Türkiye-İsrail arasında
Manavgat Irmağının satışıyla ilgili bir anlaşma olup olmadığına ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3956) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.4.2001) 14.– Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, ekonomik krizlerin
KOBİ'lere etkileri ve çözüm yollarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3957) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001) 15.– Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, son ekonomik krizin 2001
yılı Bütçe programına etkilerine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3958) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001) 16.– Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu'nun,
ekonomik krizlere ve Ulusal Programa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3959) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001) 17.– Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, son ekonomik krizin döviz
rezervlerine etkisine ve Ulusal Programa ilişkin Devlet Bakanından (Kemal
Derviş) yazılı soru önergesi (7/3960) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001) 18.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, 2000 yılında Karaman İlindeki
belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3961) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001) 19.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, iç ve dış borç miktarı ve ödeme
planına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/3962)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001) 20.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, kamu çalışanlarının ücretlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3963) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.4.2001) BİRİNCİ OTURUMAçılma Saati : 14.00 4 Nisan 2001 Çarşamba BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli),
Melda BAYER (Ankara) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci
Birleşimini en iyi dileklerimle açıyor, saygılar sunuyorum. Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden evvel, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz
vereceğim. İlk söz, Ardahan İlinin sorunları ve Ermeni mezalimi hakkında söz
isteyen Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya'ya aittir. Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakika efendim. IV.– BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.–
Ardahan Milletvekili Saffet Kaya'nın, Ardahan İlinin sorunları ve Ermeni
mezalimine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; Ardahan İlimizin sorunlarıyla ilgili ve Ermeni mezaliminin
gündeme getirilmesi noktasında söz almış bulunmaktayım; Değerli Başkana ve Yüce
Parlamentoya en derin sevgi ve saygılarımı arz ediyorum. Tabiî, maalesef üzülerek sözlerime başlarken, hafızalarımızı yakın bir
tarih için tazeleyecek olursak: Ermenistan, bir ay öncesine yakın bir süre
içinde, maalesef, haddini aşan, kastını aşan bir ifadeyle, Ardahan'ın ve
Kars'ın kendi toprakları içinde olduğunu söyleme cüretini göstermiştir. Yüce
Parlamentomuzun huzurunda, Ermenistan'ı, Erivan'ı bir kez daha kınamak
istiyorum. Bir kez daha Ermenistan'a ve Erivan'a sesleniyorum: Haddinizi bilin;
haddinizi bilmezseniz, Ardahan ve Kars, gerekirse, geçmişte, 1915'te, 1918'de,
1920'de verdiği dersi, en acımasız bir şekilde verir ve o misakımillî
sınırlarıyla çizilen, şehit kanlarıyla oluşan Türkiye sınırlarında, hiç
kimsenin Türkiye'den bir toprak talep etme hakkı ve haddi yoktur. Eğer, bu
hakkı ve haddi kendilerinde görüyorlarsa, Ermenistan'ın çok düşünmüş olması
lazım; ama, üzüntüm şu ki: Bir Ermenistan, 4 milyon nüfuslu bir Ermenistan,
Anasol-M Hükümetinin dışpolitikadaki başarısızlığından cesaret alarak, maalesef
ki, tarihî bir hatayı seslendirme cüretini göstermiştir. Sayın Dışişleri Bakanına sesleniyorum: Niçin, Ermenistan'ın bu ifadesi
karşılığında bir tepkiniz olmadı? Ama, benim Çıldır halkımın, benim Ardahan
halkımın, en başta çok kıymetli Valimiz Hasan Özdemir Beyin, Çıldır
Kaymakamımızın, Komite Başkanımız Yusuf Yılmaz Beyin ve Çıldır halkımızın,
Ermenistan'a ve Erivan'a bir mesajı vardı: Ermenistan'a "haddini bil"
diye bir miting yapıldı Çıldır'da. Çıldır halkı, tek yumruktu, tek vücuttu ve
Ermenistan'a haddini bildirme noktasında, gerçekten çok büyük bir hareket
koydu. Çıldır'da yapılan bu miting yalnızca Çıldır'ı ilgilendirmedi;
dolayısıyla tüm Ardahan'ın, Posof'un, Hanak'ın, Göle'nin, Damal'ın kalbi ve
gönlü Çıldırlılarla birlikteydi, Kars'ın birlikteydi, Erzurum'un birlikteydi,
Iğdır'ın birlikteydi ve dolayısıyla Bayburt'un birlikteydi. Netice itibariyle, bu mezalimi kınarken, Ermenistan, tekrar haddini
bilsin; çünkü, geçmişte, Osmanlı döneminde, hepimizin de çok iyi bildiği gibi,
bizleri arkadan vuranları, haince insanların ırzına geçen ve haince insanları
samanlıkta ve camilerde yakanları ve o mezalimi, maalesef, hükümet olarak tüm
dünyaya anlatmamanın eksikliğidir; ki, bir Ermenistan kalkıp, Türkiye'den
toprak talebini cesaretli bir şekilde dile getirmiştir. Ama, tekrar, Yüce
Parlamentodan sesleniyorum: Ermenistan haddini bilsin; eğer haddini bilmezse,
ona haddi bildirilecektir. Eğer, bu hükümet, Ermenistan'a haddini
bildiremiyorsa, Ardahan'daki, Kars'taki, Iğdır'daki, Erzurum'daki, orada bu
mezalimi yaşayan, şehit kanlarının döküldüğü yerdeki insanlar buna haddini
bildirecektir. Buradan, tekrar, Çıldır halkına teşekkürlerimi ve Çıldırımızın, şirin
ilçemizin, değerli vatandaşlarımızın, her zaman, vatanına, milletine bağlı bir
ilçe olduğunu da huzurunuzda ifade ediyorum. Çıldırımızın yıllardan beri bir umudu var: Aktaş Kapısı, Aktaş Kapısı,
Aktaş Kapısı... Buradan, çoğu kez hükümete seslendim ve bundan üç ay önce de
Sayın Cumhurbaşkanıyla bir telefon görüşmemiz oldu Aktaş Kapısının açılmasıyla
ilgili. "Gürcistan Cumhurbaşkanının gelmesiyle birlikte bir diplomasi
gelişsin, Aktaş Kapısı açılsın" diye Sayın Cumhurbaşkanımıza arz etmiştim.
Sonradan, Genel Sekreterlikten öğrendiğim vesile, Aktaş Kapısıyla ilgili
diplomatik gelişmeler çok müspet manada; ama, Anasol-M hükümetinin, bu noktada,
Aktaş Kapısının açılması noktasında hayatiyet ortaya koyması ve hayatiyetiyle
birlikte oraya yatırım yapması gerekmekte. Ben, buradan, tekrar, Anasol-M
hükümetine seslenmek istiyorum: Çıldır'ın umudu olan Aktaş Kapısını açmak
zorundayız ve Aktaş'ı hayatiyete geçirmek zorundayız. Kaldı ki, diplomatik
olarak ilişkilerimiz iyi bir noktaya taşınmıştır, bu noktada hükümetin
hassasiyetine ihtiyaç vardır; tekrar, hükümetin dikkatini çekmek istiyorum. Bölgemizdeki sorunlarla ilgili, vatandaşlarımız, muhtarlarımız, bana
faks gönderdiler, Tarım Bakanımıza faks gönderdiler, Başbakanımıza faks
gönderdiler. Bu fakslarda, bölge yakın dönemde ekim sürecine girdiği için, en
kısa zamanda, buğday, arpa, gübre, yem ihtiyacını hükümetin karşılaması
gerektiği ifade ediliyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen, toparlar mısınız. SAFFET KAYA (Devamla) - En kısa zamanda buna çözüm bulunması,
esnafımızın kredi borçlarının ertelenmesi, tarım kredi borçlarının ertelenmesi
gerektiği konusunda, buradan, hükümete defalarca seslendik ve en kısa zamanda
bu konuya çözüm bulunması gerektiğini hükümetin dikkatine tekrar tekrar arz
ediyorum. Ardahanımızın, bu konuda, çok büyük sıkıntılarının olduğunu ifade
ediyorum; ama, tabiî, Anasol-M hükümeti denilince, aklımıza -maalesef, üzülerek
söylüyorum- yoksulluk geliyor, felaketler geliyor, yolsuzluklar geliyor, halkın
fakirleşmesi geliyor, enflasyon, devalüasyon geliyor ve yakın tarihte de
-maalesef, üzülerek söylüyorum ki- ibreler, hiper enflasyonun olabileceği
noktasında -inşallah, yanılmayı temenni ediyorum- maalesef, böyle bir durumu gösteriyor. Bunun dışında da, yine üzülerek söylüyorum ki, Anasol-M hükümeti, sınır
ticaretini durdurmuş, Posofumuz, Ardahanımız perperişan, insanlarımız kan
ağlıyor; çiftçi yok, esnaf yok, sınır ticareti durdurulmuş; bölgeye ekonomik
yatırım yok, hizmet yok... Peki, niçin varsınız hükümet olarak; sorunları
çözmek için değil de, sorunların üstüne sorun ilave etmek için mi varsınız?!
Maalesef, Anasol hükümeti denilince,
akla bunlar geliyor; halkın ayakta olması akla geliyor... Türkiye
Cumhuriyetinde...... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SAFFET KAYA (Devamla) - Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz, sözlerimi
tamamlayacağım. BAŞKAN - Mikrofonu, sözlerinizi tamamlamanız için açıyorum; buyurun
efendim. SAFFET KAYA (Devamla) - ... bugüne kadar esnaf, bu şekilde ayakta
değildi, ülke yangın ye-rine dönmemişti, çiftçi ayakta değildi ve ülkenin yüzde
50'si fakirleşti, fakirleştirildi. Bunun tek sebebi, hükümetin, basiretsiz,
beceriksiz politikalarının ve uygulamalarının, maalesef, karşımıza çıkan
tablosudur. Ben, hükümetten, en kısa zamanda bu yanlışlıktan dönmesini ve bölgemize
sahip çıkmasını, özellikle istirham ediyorum; eğer gerçekten bu sorunların
üstesinden gelemeyekseniz -ki gelemiyorsunuz- en kısa zamanda istifa etmenizi
ve bu vatandaşın sırtından inmenizi, Yüce Parlamentodan, bir kez daha haykırmak
istiyorum. Saygı ve sevgiler sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN -Teşekkür ediyorum Sayın Kaya. Sayın Kaya'nın konuşmasına, Devlet Bakanı Sayın Recep Önal cevap
verecekler. Buyurun efendim. Süreniz 20 dakika. DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ardahan Milletvekilimiz Sayın
Saffet Kaya'nın gündemdışı konuşması nedeniyle söz almış bulunuyorum; Yüce
Meclisimizi saygılarımızla selamlıyorum. Radikal görüşü taşıyan Ermeni grupları, her yıl nisan ayında, 24 Nisan
tarihinin "soykırımı anma günü" olarak ilanını sağlamak amacıyla
çalışmalarını yoğunlaştırmaktadırlar. Aleyhimize düzenlenen kampanyalar ivme
kazanmakta, bu faaliyetler, tarihimizin ve halkımızın karalanması için âdeta
bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. Ermenistan'daki yönetim değişikliğinden sonra, Türkiye aleyhtarı
girişimlerin boyutlarının genişlemesinin ve sıklaşmasının bir rastlantı
olmadığı bilinmektedir. Halkının refah düzeyini yükseltemeyen Ermenistan
yönetimi, soykırım iddiaları ve toprak istemi gibi çabalarla vatandaşlarını
avutmaya çalışmaktadır. Komşusu Azerbaycan'ın topraklarını silah zoruyla işgal
edip, 1 milyondan fazla Azerînin kendi ülkelerinde mülteci haline düşmesine yol
açan Ermenistan, dünya kamuoyuna kendisini mazlum olarak göstermeye,
Azerbaycan'da yaptıklarını unutturmaya çalışmaktadır. Tüm bu girişimler, başta
diplomatik temsilcilerimiz olmak üzere, bulundukları ülkelerde örgütlenmiş Türk
kuruluşları veya bilinçli bireyler tarafından yakından izlenmekte, ellerindeki
olanaklar kullanılarak gerekli müdahaleler yapılmakta ve iddiaların
çürütülmesine çalışılmaktadır. Geçtiğimiz hafta Almanya'da Ermeni yandaşlarınca tertiplenen ve Ermeni
propagandasına alet edilmek istenen bir toplantı, bölgedeki vatandaşlarımızın
etkili faaliyetleri ve Türkiye'den giderek toplantıya katılan uzmanlarımızın
etkin müdahaleleriyle gerçek boyutuna oturtulmuş, Ermeni yandaşları bundan
böyle meydanı boş bulamayacaklarını görmüşlerdir. Aşırı görüşlü Ermeni gruplar,
çeşitli ülkelerde, özellikle seçim zamanlarını kollayarak, bu dönemlerde ortaya
çıkan duyarlılığı sömürme yolunu seçmişlerdir. Ulusal parlamentolarda herhangi
bir yaptırım gücü olmayan kararlar kabul ettirerek Türkiye'ye baskı uygulamaya
çalışmaktadırlar. Ulusal parlamentoların, tarihi çarpıtarak, halklar arasında
düşmanlık tohumları ekmesine, ırkçı veya daha başka türlü şiddeti kışkırtmasına
her zaman karşı çıkmaktayız. Tarihin, bir bilim olarak, barışın elde edilmesi
veya bir barış ortamının sürekli kılınması için kullanılması temel
tercihimizdir. Ulusal parlamentolar ise, halklar arasında hoşgörü ve
kardeşliği, karşılıklı anlayışı geliştirecek adımlar atacak yerde, gelecek
kuşaklara daha iyi bir ortam bırakmaya çalışmalıdırlar. Kaldı ki, ulusal
parlamentolar, Türkiye tarihinin tartışılarak, üzerinde kararlara
varılabileceği yerler de değildir. Fransa Meclisinin kabul ettiği yasanın bir yaptırımının olmadığını ileri
sürenler, birkaç hafta içerisinde Paris'te Galatasaray ile Paris Saint Germaine
Spor Kulüpleri arasındaki futbol maçında ortaya çıkan şiddeti ne denli
körüklediklerini, halkları birbirine yakınlaştırması amaçlanan spor et-kinliklerinin
nasıl kirletildiğini düşünmelidirler. Ulusal parlamentolarda bu tür kararlar alınmasını savunanlar, Türkiye'yi
kendi tarihiyle barıştırmak istediklerini ifade etmektedirler. Ancak, bu savı
ileri sürürken, görmekten kaçındıkları bazı noktalar da vardır. Örneğin,
Türkiye tarihinin tüm sayfaları, eldeki tüm verileriyle, sadece az katılımlı
bilimsel ağırlıklı toplantılarda değil, yazılı ve görsel basında tüm
boyutlarıyla ele alınmakta ve başka hiçbir ülkede görülemeyecek açıklıkta
tartışılmaktadır. Ayrıca, biz, arşivlerimizi, gerekli teknik donanımları tamamlanmadan
araştırmacıların hizmetine sunmuş bulunuyoruz ve bunu, her gün biraz daha
genişletiyoruz. Ancak, Ermenistan arşivleri, Taşnak Partisinin arşivleri,
misyoner kuruluşların arşivleri, zamanında Doğu Anadolu'da faaliyet gösteren
konsoloslukların arşivleri hâlâ araştırmacılara kapalı bulunmaktadır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devletiyle savaşan ülkelerin,
Osmanlı Devletini savaş sırasında karalamak için düzmece olduğu ispatlanmış
belgeler kullandıkları da bilinmektedir ve bu sözde belgeler, savaş sırasında
olduğu gibi bugün de, gerçekmiş gibi sunulmaya çalışılmaktadır. Çok boyutlu bu
tür organize karalama kampanyalarına uzun bir süredir sadece Dışişleri
Bakanlığımızın çabalarıyla karşı konulmaya çalışılmıştır. Bugün geldiğimiz
nokta, Dışişleri Bakanlığımızın görevlerini ve olanaklarını aşmış, başka
boyutlar kazanmıştır; ancak, ülkemizde, özellikle söz konusu tarihî döneme
ilişkin bir ilgi de giderek uyanmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta Türkiye Büyük Millet
Meclisimiz olmak üzere, sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları, bu karalama
kampanyalarına karşı önemli bir katkı ve destek oluşturmaktadır. Ayrıca, gerek
yurt içinde gerek yurt dışında Türkiye'yi sevenlerin sessiz kalmamayı
yeğledikleri, basınımız tarafından düzenlenen kampanyalara katılımın
genişliğini -ortak amaçlar için, farklı gruplarımızın, mektuplarla, fakslarla
ve e-mail kampanyalarına katılmakla-
görmemiz sevindiricidir. Bu yoldaki çalışmalarımız geliştirilerek ısrarla
sürdürülmelidir. Bu duygu ve düşüncelerle Yüce Meclise bir kez daha en içten saygılarımı
sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan, Tarım Bakanımız da buradalar,
kendileri lütfederlerse, bölgede, çiftçimizin, gübreyle, yemle, buğdayla ve
arpayla ilgili beklentisi var... BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakanımızın bir talebi olmadı; arzu etseler,
cevap verirlerdi. Sayın milletvekilleri, Kars Milletvekilimiz Çetin Bilgir Beyin, sizlere
hatırlatmamı istediği bir husus var: 20 Nisan tarihinde, Meclisimizin de
desteklediği, valiliğin, üniversitenin katıldığı "Gümrü Anlaşması esas
olmak üzere, ulusal egemenliğe geçiş" başlangıç toplantısı Kars'ta
düzenlenecek; milletvekillerimizin hepsi davetlidir. Zaten, bilgilerinize
sunulmuştur. Tekrar, Çetin Beyin hatırlatması üzerine, sizlere hatırlatıyorum
efendim. Gündemdışı ikinci söz, İkinci İnönü Zaferinin 80 inci yıldönümü
nedeniyle söz isteyen Bilecik Milletvekili Sayın Sebahat Vardar'a aittir. Buyurun Sayın Vardar. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. 2.– Bilecik
Milletvekili Sebahat Vardar'ın, İkinci İnönü Zaferinin 80 inci yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması SEBAHAT VARDAR (Bilecik) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 1 Nisan günü kutladığımız İnönü Zaferinin 80 inci yıldönümü
nedeniyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. Adını Türk tarihinin övünç yazıtları arasına geçiren, düşmanın yurdumuza
yayılma isteğini kıran, bütün ulusta sonsuz saygı ve bağlılık duygusu
uyandıran, ulusumuza aydınlık bir geleceğin ufkunu gösteren İnönü savaşları,
ulusal egemenlik anlayışına dayalı olarak verdiğimiz Kurtuluş Savaşında önemli
bir yer tutmaktadır. Londra Konferansının bir sonuç vermemesi üzerine, ihtilaf devletlerinin
de teşvikiyle, Anadolu'daki emellerini gerçekleştirmek için üstün bir askerî
kuvvetle saldırıya geçen Yunanlılar, Türk Ordusunun yüksek mukavemetiyle
karşılaşmış ve büyük bir bozguna uğratılmıştır. Teçhizat ve sayı bakımından
ordumuzdan oldukça kuvvetli olan Yunan ordusuna karşı verilen mücadele ve
kazanılan zafer, şanlı tarihimize büyük bir zafer olarak yazılmıştır. Değerli arkadaşlarım, zaferi getiren, Türk Milletinin inancı ve komuta
kademesinin üstün yönetim anlayışı olmuştur. İsmet Paşa, 28 Mart gecesi,
birliklere "ordu, elinde bulunan mevzileri katî suretle savunacaktır"
kesin talimatını veriyordu; zaferi getiren askerî taktiğin özeti budur. İnönü Zaferi, bir milletin makûs talihini yenebileceğini tüm dünyaya
göstermiştir. Mustafa Kemal Paşanın büyük Söylev'inde belirttiği gibi, böylece,
devrim tarihimizde bir sayfa, İkinci İnönü Zaferiyle yazılmıştır. Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Metristepe'den, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Atatürk'e gönderdiği telgrafta şöyle diyor:
"Metristepe'den gördüğüm vaziyet, Gündüzbey kuzeyinde sabahtan beri
dayanan ve artçı olması muhtemel bulunan bir düşman müfrezesi, sağ kanat
grubunun taarruzuyla düzensiz bir şekilde çekiliyor, yakından takip ediliyor.
Hamidiye yönünde temas ve faaliyet yok. Bozüyük yanıyor. Düşman, binlerce
ölüleriyle doldurduğu savaş meydanını silahlarımıza terk etmiştir." Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal'in Batı Cephesi Komutanı
İsmet Paşaya çektiği cevabî telgraf ise şöyledir: "Bütün dünya tarihinde,
sizin İnönü Meydan Savaşlarında yüklendiğiniz görev ölçüsünde ağır bir görev
yüklenmiş komutanlar pek azdır. Ulusumuzun bağımsızlığı ve varlığı, çok üstün
yönetiminiz altında şerefle görevlerini yapan komuta ve silah arkadaşlarınızın
duyarlılığına ve yurtseverliliğine büyük güvenle dayanıyordu. Siz, orada,
yalnız düşmanı değil, ulusun kara yazgısını da yendiniz. Düşman çizmesi altında
karayazılı topraklarımızla birlikte bütün yurt, bugün, en kıyıda köşede kalmış
yerlerine dek utkunuzu kutluyor. Düşmanın yurdumuzu ele geçirme tutkusu,
dayancınızın ve yurtseverliliğinizin yalçın kayalarına başını çarparak
paramparça olmuştur. Adınızı tarihin övünç yazıtları arasına geçiren ve bütün ulusta size
karşı sonsuz bir saygı ve bağlılık duygusu uyandıran büyük savaşınızı ve
utkunuzu kutlarken, üstünde durduğunuz tepenin, size, binlerce düşman
ölüleriyle dolu şeref alanı gösterdiği kadar, ulusumuzun ve kendiniz için
yükseliş parıltılarıyla dolu bir geleceğin çevresini de gözler önüne serdiğini
söylemek isterim. Büyük Millet
Meclisi Başkanı Mustafa
Kemal" Değerli arkadaşlarım, Yüce Türk Milleti, şartlar ne olursa olsun,
vatanını, bağımsızlığından ödün vermeden korumaya kararlı olduğunu, bu zaferle,
bütün dünyaya bir kez daha göstermiştir. Atalarımızın kanlarıyla ve
alınterleriyle imar ve inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti, birlik ve beraberlik
ruhu içerisinde tarihte her zaman yaşayacaktır. Huzurumuzu bozmak isteyen
güçlere asla fırsat verilmeyecektir. Kurtuluş Savaşında ve savaş sonrası cumhuriyetin kuruluşunda,
devrimlerin gerçekleşmesinde ortaya konulan ruh hali ve anlayış, bugün, içinde
bulunduğumuz ağır sorunların aşılmasında da bize rehberlik edecek güçtedir.
Tarihimizde gördüğümüz bu örnekleri iyi anlamalı ve aynı ruh hali ve
kararlılıkla mücadele etmeliyiz. İkinci İnönü Zaferinin yıldönümü dolayısıyla, İnönü Zaferini ve Kurtuluş
Savaşını başarıya götüren başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, İsmet
İnönü'yü ve diğer komutanlarımızı, isimsiz kahramanlarımızı, erlerimizi ve
savaşı yürüten Büyük Millet Meclisi üyelerini, şükranla, minnetle anıyorum. Ayrıca, İnönü Savaşlarında kutsal vatan topraklarının savunulması uğruna
şehit düşen kahraman askerlerimizin yüce anılarını yaşatan Metristepe Anıtının
restorasyonunun yapılmasında, başta Kültür Bakanımız Sayın İstemihan Talay
olmak üzere, emeği geçen herkese teşekkür ediyor; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Vardar. Biz de duygularınıza katılıyoruz efendim. Gündemdışı son söz, basın konusunda söz isteyen İstanbul Milletvekili
Sayın Nazlı Ilıcak'a aittir. Buyurun Sayın Ilıcak. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. 3.– İstanbul
Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, medya-siyaset-para ilişkisine ilişkin
gündemdışı konuşması AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biz de İnönü Zaferlerine imza atanları rahmetle anıyoruz; ama, millet,
sizlerden, ekonomik zaferler bekliyor. Evet, Dumlupınar yanıyordu; ama, bugün
memleket yanıyor. Onun için, isterseniz, gündemi değiştirelim ve
medya-siyaset-para ilişkilerine gelelim. Maalesef, kamuoyu nezdinde itibar kaybetmiş mesleklerden en başta
gelenlerden bir tanesi gazetecilik, diğeri milletvekilliği ve maalesef, ben, hem
gazeteci hem milletvekiliyim. Ama, bu itibar aşınmasında, ne milletvekillerinin bir payı var ne de
gazetecilerin; aslında sorumlu olan, tepe noktadakiler, zirvedekiler;
gazetelerin patronları ile partilerin patronları; çünkü, siyaseti de,
gazeteciliği de paraya ve kudrete tahvil etmek isteyen, onlar. Tabiî ki, bir
bölümünü tenzih ederek bu konuşmayı yapıyorum. Türkiye'de yaşanan ekonomik, siyasî ve ahlakî çöküntünün altında,
medya-siyaset-para ilişkileri var. Gazete patronlarının her biri televizyon
sahibi, televizyon patronları gazete sahibi; her biri banka sahibi; gözleri
kulakları devlet ihalesinde. Sözümona, gazeteler, halkı doğru bilgilendirmekle,
halkın gerçekleri öğrenmesine hizmet etmekle görevli. Oysa, gazeteler, halkın
gerçekleri öğrenmemesine çalışıyor. Gazeteler, bilginin ışığını gölgeleyen bir
karanlık haline geldi maalesef. Şimdi, bir televizyonun yüzde 10'dan fazlasına sahip olanlar, devlet
ihalesine giremez; RTÜK Yasası bunu söylüyor. Aynı zamanda, bir kişi, birden
fazla televizyon kanalının sahibi olamaz; ama, değerli arkadaşlar, biz bu
kanunları koyuyoruz, bu kanunları uygulayamıyoruz. Yasaklar medya baronlarını
durduramıyor; hepsi enerji ihalelerine girmedi mi; biz bunu engellemek için ne
yaptık; Petrol Ofisini almadılar mı, Etibankı almadılar mı ve maalesef, Petrol
Ofisi özelleştirilmiş olmasına rağmen, bir medya patronu Petrol Ofisini almış
olmasına rağmen, devlet kuruluşları hâlâ Petrol Ofisinden benzinini alıyor;
bunun da altını çizmek istiyorum. Şimdi, RTÜK ihalesi açılıyor, frekans ihalesi; bu frekans ihalesine, hem
Kanal-D hem CNN Türk giriyor. Oysa, CNN Türk'ün ve Kanal-D'nin sahibi aynı
kişi. İşte Milliyet Gazetesi, işte Hürriyet Gazetesi, işte Radikal Gazetesi...
Bu patronun gazeteleri, açıkça, Aydın Doğan'ın CNN Türk'ün de sahibi olduğunu
belirtmekte; ama, gidiyorlar RTÜK'e, farklı bilgi veriyorlar. Bunlar suçtur.
Ondan sonra hapse girdiklerinde "biz, gazetecilikten başka bir şey
bilmeyiz" deyip, profesyonel yöneticileri, siyasetçileri suçluyorlar.
Bugünden suç duyurusunda bulunuyorum: Hem CNN
Türk hem de Kanal-D aynı kişinin; RTÜK'ün frekans ihalesine giremez. Değerli milletvekilleri, ATV de frekans ihalesine giriyor; BİMAŞ, sahip
olarak görünüyor. Peki, BİMAŞ'daki ortaklık yapısı ne; gene iki gazete sahibi,
bu BİMAŞ'ın ortakları. Dolayısıyla, kanunlar burada da çiğnenmiş oluyor. İşte,
halk, bütün bu yasadışı işlemlerin siyasetçinin himayesi altında yapıldığını
bildiği için, gazetecileri de maalesef sevmiyor, politikacıları da sevmiyor. Şimdi Etibank soygununa lafı getirmek istiyorum. Etibank soygununun
üzerini örtmek isteyen siyasetçiler, siyaset tacirleri aramızda yok mu?! Tıpkı
Egebankın veyahut Halkbankın murakıp raporlarını işleme koymadıkları gibi,
Etibankın işlemlerini de Ankara'da sürüncemede bırakmadılar mı? Soruyorum: Acaba
hangi bakan, son iki hafta içerisinde Zafer Mutlu ve Dinç Bilgin'le konuşup,
işlerin yolunda olduğu teminatını onlara verdi? Ve Zafer Mutlu, hangi bakanın
sözüne güvenerek, İstanbul'a gittiğinde, Sabah çalışanlarına "merak
etmeyiniz, endişe edecek bir şey yok" dedi? Ama, çok şükür, adalet, bu
defa siyasetin kılavuzluğunu reddetti ve bu defa, çok şükür, Rasputin'in dediği
olmadı. Rasputin kim mi -bilenler, bilmeyenlere söylesin- ben, bugün basın
toplantısında Rasputin'in kim olduğunu açıkladım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla)- Müsaade ederseniz Sayın Başkan,
tamamlayacağım. BAŞKAN- 1 dakika içerisinde lütfen toparlayınız efendim. Buyurun. AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla)- Basının bugünkü duruma düşmesine yol açan,
faili meçhuller değil, failler belli. İşte faillerden biri, bundan 20 yıl önce
satın aldığı Milliyet Gazetesi için, Erkekçe Dergisine verdiği beyanatında
şöyle diyordu: "Kelepir buldum, Milliyet Gazetesini aldım. Buzdolabı
fabrikası da alabilirdim. Hem gazete sahibi olmak, insana belirli bir standart
kazandırıyor." Keşke bu vatandaşımız o tarihte buzdolabı fabrikası
alsaydı; çünkü, belki kendi standardı yükseldi; ama, basının standardı düştü.
Ama, elbette bunun tek sorumlusu o kişi değil. Bugün basın dünyası kan ağlıyor;
bugün 3 000 kişinin işine basında son verildi. Ne fikre saygı kaldı ne vefa
kaldı. Yıllarca müessesesine hizmet etmiş en değerli kalemler, genel yayın
müdürleri, bir anda, kapının önüne konuldu ve bu uygulama, maalesef,
gazetecilikten gelen bir başbakanın döneminde gerçekleşti. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Sayın Başkan, sözlerimi bir cümleyle
tamamlıyorum. BAŞKAN - Buyurun efendim. AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Şimdi, diyeceksiniz ki, hiç, siyaset bilen
medyanın ayağına basar mı? Evet, ben basıyorum; çünkü, benim tek amacım
medyanın gözüne girmek değil, milletimin gözüne girmektir. Sizlere de böyle
yapmanızı tavsiye ediyorum ve saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ilıcak. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Senin ne kadar maaş aldığını da biliyoruz! AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Ben, emeğimin karşılığı tabiî ki maaş
alacağım. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi
vardır; okutup oylarınıza sunacağım: B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.– Federal
Almanya'ya resmî ziyarette bulunan Turizm Bakanı Erkan Mumcu'ya refakat eden
heyete, Antalya Milletvekili Kemal Çelik, Diyarbakır Milletvekilleri Abdulbaki
Erdoğmuş ve Osman Aslan, Elazığ
Milletvekili Mustafa Gül, İstanbul Milletvekili Osman Kılıç, Konya
Milletvekili Ali Gebeş ve Muş Milletvekili Mümtaz Yavuz'un da iştirak etmesine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/796) 3.4.2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun 3-7 Mart 2001 tarihlerinde Berlin'de
düzenlenecek ITB Berlin Turizm Fuarına katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere,
bir heyetle birlikte 2-8 Mart 2001 tarihleri arasında Federal Almanya'ya yaptığı
resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi
uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir. Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim. Bülent Ecevit Başbakan
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor
ve doğrudan gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. V.– KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.– İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) BAŞKAN - 10.01.2001 Tarihli 42 nci Birleşimde, İçtüzüğün 88 inci
maddesine göre komisyona geri verilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
değişiklik yapılmasına dair İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle
ilgili komisyon raporu henüz Başkanlığa intikal etmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz. Şimdi, Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve Tarım, Orman ve
Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2. – Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve
Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonları Raporları (1/798) (S. Sayısı: 636) (1) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Hazır. Hatırlanacağı üzere, dün, tasarının tümü üzerindeki müzakereler
tamamlanmış ve maddelere geçilmesi kabul edilmişti. Şimdi 1 inci maddeyi okutuyorum: ŞEKER KANUNU
TASARISI BİRİNCİ BÖLÜM Amaç ve Tanımlar
Amaç MADDE1. - Bu Kanunun amacı,
yurt içi talebin yurt içi üretimle karşılanmasına ve gerektiğinde ihracata
yönelik olarak Türkiye'de şeker rejimini, şeker üretimindeki usul ve esaslar
ile fiyatlandırma, pazarlama şart ve yöntemlerini düzenlemektir. BAŞKAN - Madde üzerinde, gruplar adına ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız'a aittir. Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan, kısa adıyla "Şeker Kanunu" diye
ifade edilen kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Burada kanunun amacı belirtilmekte olup, yurtiçi talebin yurtiçi
üretimle karşılanmasına ve gerektiğinde ihracata yönelik olarak Türkiye'de
şeker rejimini, şeker üretimindeki usul ve esaslar ile fiyatlandırma, pazarlama
şart ve yöntemlerini düzenlemektedir. Bu, tabiî, kanun tasarısının yazılı amaç kısmıdır; ancak, komisyonda
benim şahsî desteğim olsa da, bu tasarı komisyondan çıktıktan sonra aldığım
tepkilerden anlaşılmıştır ki, bu kanun tasarısının bir de yazılı olmayan amacı
vardır: Türkiye'deki pancar üreticilerini tümüyle tasfiye etmektir. Pancar, Türkiye'de çok önemlidir ve Türk çiftçisine, tarımı, özellikle
sulu tarımı öğreten bir bitkidir. Pancar olmasaydı, çiftçinin, çapalamayı, su
vermeyi, sulu ziraatı bilmesi mümkün değildi. Bir bilim adamı "pancar öyle
bir bitkidir ki, eğer, olmasaydı yaratılmak zorundaydı" diyor; çünkü,
yaprağıyla doğadaki oksijen dengesini sağlamaya, köküyle şeker üretimine,
melasıyla maya üretimine kadar her bir zerresi değerlendirilebilen bir
bitkidir. Dahası, 30 fabrikasıyla bütün Türkiye'ye yayılmış ve bu bitkiden
geçimini temin eden milyonlarca çiftçimiz vardır. Burada tatlandırıcılara verilen yüzde 10'luk kota çok yüksektir; 200 000
ton yapmaktadır; halbuki, şeker fabrikalarının kurulu kapasitesi 3 milyon
tondur. Denmiştir ki: "İşte, bu, mevcut tatlandırıcıların kurulu
kapasitesinin tümüne tekabül etmektedir." Peki, tümüne tekabül eden bu
tatlandırıcıları kayırıyoruz da, o zaman, şeker fabrikalarının kotasını
değerlendirmeyi niye düşünmüyoruz? Şeker fabrikalarının kotasında yüzde 30'luk
bir daralma varsa, tatlandırıcılar 3 milyon tondan 2 milyon tona düşmüşse,
tatlandırıcıların da kurulu kapasitesinden fedakârlık yapmasını niye
istemiyoruz? Bu aksaklıklar vardır. Zaten, hükümetin, pancar üreticilerini tasfiye
etme kararı, uyguladığı siyasetle de belli olmuştur. Pancar ekim alanları
kotalarla daraltılmıştır. Sayın Başkanımız dün konuşurken dedi ki:
"Kaliteli tohum seçmek; işte, bu tür amaçlarımız vardır bu kanun çıkarken.
Aman ha Sayın Başkan, kaliteli tohum seçtirir verirseniz, pancar üreticisi de
dönümüne 5 ton değil de 25 ton alırsa, yandı! Çünkü, niye, deniyor ki, dönümüne
şu kadar tondan fazla pancar teslim edersen, açıklanan fiyatın yarısını öderim.
Yani burada istenen, daha kaliteli tohumla daha çok üretim değil, hiç
üretmemektir. Bu nedenle, hükümetin pancar politikalarındaki tavırlarını gözden
geçirmek lazım. Eğer pancar üretim alanlarını daraltmayı düşünüyorsanız, o
zaman bunun alternatifini ortaya koymak zorundasınız. Siz pancar üretimine
vermediğiniz destekle sadece pancar ekenleri değil, bunun alternatif ürünlerini
ekenleri de cezalandırmaktasınız. Bakınız, pancar ekmezse -benim seçim bölgemde
genellikle domates ekilir- pancarın parasını ödemezsiniz. Domates üreticisi de,
üzerinden tam bir yıl geçtiği halde hâlâ parasını alamamıştır. Bu, görüldüğü
gibi sadece pancar üreticilerini değil, pancara alternatif ekilen ürünleri de
ciddî şekilde etkilemektedir. O zaman, bu çiftçimizin zararlarını önleyecek
şekilde, bir planlama yapılması ihtiyacı vardır. Onun için, dün Sayın Yıldırım
sordu "pancar paralarını ne zaman ödeyeceksiniz" diye. Sayın Bakan
"Nisan 2001 sonuna kadar ödenmelidir" dedi, ödeyeceğim demedi. Şimdi Sayın Bakan bunu ödemezse bilsin ki, domates üreticileri de parasını
alamayacak. Onun için Sayın Bakanım, buradan ısrarla açıklamanızı istirham
ediyorum. Pancar paraları şu tarihte, 20 Nisanda, 30 Nisanda kesin ödenecektir
demenizi... Ama anlaşılıyor ki, IMF ve dünya Bankasının müsaadesini alamadan
çiftçinin üretip sattığı ürünün bedelini ödeyeceğini açıklamak yürekliliğini
bile gösterememektesiniz. Bütün antenleriniz oraya çevrilmiş, onlar müsaade
ederse inşallah açıklayacaksınız. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, lütfen, toparlayınız. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Kesin tarihi bir an önce açıklayınız da
-pancar ekim zamanıdır, domates ekim zamanıdır- millet ne yapacağını bilsin. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmazyıldız. Gruplar adına ikinci söz, Fazilet Partisi Grubu adına Elazığ
Milletvekili Sayın Latif Öztek'e ait. (FP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Öztek. Süreniz 5 dakika efendim. FP GRUBU ADINA LATİF ÖZTEK (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
636 sıra sayılı, Şeker Kanunu Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Fazilet
Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere, söz almış bulunuyorum; şahsım ve
Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tasarının 1 inci maddesi, amaç maddesidir. Esas komisyon olan Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu, talî komisyon
olan Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunun kabul ettiği metni esas almıştır;
yani, birçok maddede olduğu gibi bu maddede de hükümetin gönderdiği metin değiştirilmiştir.
Hükümetin gönderdiği tasarı metninin her maddesinin komisyonlarda değişikliğe
uğraması, tasarı metninin iyi düşünülmeden hazırlandığının bir göstergesidir.
Böyle alelacele hazırlanıp çıkarılan kanunların, istikbalde ülkemize telafisi
mümkün olmayan zararlar vereceği muhakkaktır. Maddenin gerekçesi aynen şöyledir: "Madde ile, bu Kanunun, yurtiçi
şeker talebinin yurtiçi üretimle karşılanmasına yönelik olarak Türkiye'deki
şeker rejimini, şeker üretimindeki usul ve esaslar ile fiyatlandırma, pazarlama
şart ve yöntemlerini belirleme amacıyla düzenlendiği belirtilmiştir."
Değerli arkadaşlarım, burada bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Maddenin gerekçesinde, sadece yurtiçi talebin karşılanması düşünülmüştür,
dışsatım hiç düşünülmemiştir; bunun sebebi nedir? Bunun sebebi, bize göre, 57
nci hükümetin bilgisizliği ve yetersizliğidir. Biliyorsunuz, bu kanun, IMF'ye
verilen ek niyet mektubu çerçevesinde 15 Mart 2000'e kadar çıkarılması istenen
bir kanun idi; hükümetin başının, 19 Şubat 2001'de yapılan Millî Güvenlik
Kurulu toplantısında Sayın Cumhurbaşkanıyla girdiği tartışma sonucu yaşadığımız
kriz sonrası gündeme gelen ve Parlamentoyu götürü usulde çalıştırmak suretiyle,
15 günde çıkarılması istenen 15 kanundan birisi olarak tekrar gündeme getirilmiş
bir kanun tasarısıdır. IMF ve girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği, bu kanunu,
Türkiye'nin öncelikle çıkarmasını niçin istemektedir; Türkiye'nin menfaatları
için mi yoksa endüstrileşmiş Batı ülkelerinin menfaatlarını korumak için mi?
Gerçekten hem millet olarak hem de milletvekilleri olarak bu suali sormamız ve
üzerinde düşünmemiz gerekir. Bize göre, kanun tasarısı, bu haliyle Türkiye'nin
menfaatlarına uygun değildir. Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin yıllık şeker üretimi 2 ilâ 2,4 milyon
ton civarındadır; tüketimi veya ihtiyacı ise 1,8 ilâ 2, ortalama da 1,9 milyon
tondur; yani, fazlamız sadece 300 000 ilâ 400 000 ton kadardır. Bakınız, eğer,
Türkiye fazla şeker üretirse, dünya piyasalarında şeker fazlalığı olacak,
stoklar artacak ve bunun tabiî sonucu olarak dünya şeker fiyatları düşecektir.
Bu durum, elinde büyük stokları bulunan Avrupa Birliği ülkelerinin işine
gelmiyor. Avrupa Birliğinin yıllık 14 milyon ton civarında şeker üretimi vardır; tüketimleri ise, bunun
çok altındadır; yani, ellerindeki şeker stokları oldukça kabarıktır; bu
şekerleri satacak yer arıyorlar. Aynı pazara Türkiye de girince, şeker
fiyatları çok düşecek. İşlerini tesadüfe bırakmak istemeyen endüstrileşmiş
ülkeler, kendi şekerlerini yüksek fiyattan satabilmek için Türkiye'yi iç piyasaya
yönelik üretim yapmaya mecbur ediyorlar. Gelişmiş ülkeler, IMF aracılığıyla
ülkemizi ekonomik yönden krize sokan ve bir çıkış yolu arayan 57 nci Türkiye
Cumhuriyeti Hükümetine para vermek adına, baskı yaparak bu kanunu çıkartmaya
çalışıyorlar. Kanunun, konunun esası budur; ama, ambalajı farklıdır; bunun
bilinmesi gerekir. Değerli milletvekilleri, bir konuya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
Avrupa Birliği ülkelerinin bir kısmında tatlandırıcı üretim yoktur; bir
kısmında da, toplam pancar şekeri üretiminin belli bir oranı kadar tatlandırıcı
üretimine izin verilmiştir. Girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği ortalaması ise,
yüzde 3'ten azdır; yani, tatlandırıcı üretiminde sınırlama vardır. Türkiye'de
ise, IMF, şeker, dolayısıyla, şekerpancarı
üretimine kota koydurtuyor. Türkiye'nin 11,5 milyon ton ve bunun yüzde
15 fazlası -ki, bu daha önce yüzde 25 idi, yüzde 15'e düşürüldü- şekerpancarı
üretimine izin verilmesi için IMF diretiyor. Hükümetimiz de, IMF'nin vermeyi
tasarladığı parayı alabilmek için Türk tarımına ve Türk köylüsüne vereceği
zararı hiç düşünmeden, Türk çiftçisine şekerpancarı üretiminde kota koyuyor;
yani, dışa karşı evet efendimci, kendi vatandaşlarına karşı ise dayatmacı
zihniyetin temsilcisi bir hükümetin tipik bir uygulamasıyla karşı karşıyayız. Sayın milletvekilleri, şekerpancarı tarımına sadece ekonomik yönden
yaklaşılmamalıdır, konunun sosyal yönü de vardır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) LATİF ÖZTEK (Devamla) - Sayın Başkan... BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız. Buyurun efendim. LATİF ÖZTEK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Şekerpancarı ziraatı, sadece ekonomik yönden yaklaşılmaması gereken bir
konudur. Şekerpancarı ziraatı milyonlarca çiftçi ailesini ilgilendirmektedir.
Yine, şekerpancarı ziraatının, Türkiye'ye işçilik yönünden, münavebe uygulaması
bakımından, hayvancılığın geliştirilmesi bakımından, gübre kullanımı, ziraî
mekanizasyon, sulama yönünden büyük katkısı olmuştur. Millî ekonomiye katkısı
ise, tüm yurttaşlarımızca bilinmektedir. Bu yüzden, şekerpancarı üreticilerini son üç yıldır mağdur eden 57 nci
hükümetin konuya millî menfaatlarımız açısından yaklaşmasını diliyor ve bu
kanun tasarısını geri çekerek, esas komisyon ile iki tali komisyondan 5'er kişi
olmak üzere, 15 kişilik bir komisyonun oluşturulmasını ve bu komisyonun
hazırladığı metnin esas alınmasının millî menfaatlarımıza daha uygun olacağı
kanaatimi belirtiyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öztek. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde gruplar adına başka söz talebi?..
Yok. Önerge yok. Maddeyi, komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: Tanımlar MADDE 2. - Bu kanunun uygulanmasında; a) Bakanlık : Sanayi ve Ticaret Bakanlığını, b) Müsteşarlık : Dış Ticaret Müsteşarlığını, c) Kurum : Şeker Kurumunu, d) Kurul : Şeker Kurulunu, e) Şeker : Beyaz şeker (standart, rafine, küp ve kristal şeker), yarı
beyaz şeker, rafine şeker, ham şeker ve
kahverengi şeker olarak sınıflandırılan, pancar veya kamıştan üretilen
kristallendirilmiş sakaroz ile nişasta kökenli izoglukoz, likid ya da
kurutulmuş halde glukoz şurubu, sakaroz veya invert şeker veya her ikisinin
karışımının suda çözünmesinden meydana gelen şeker çözeltisi ve invert şeker
şurubu ile inülin şurubunu, f) Pazarlama Yılı : 1 Eylül ile 31 Ağustos tarihleri arasındaki dönemi, g) A Kotası : Yurt içi talebe göre üretilen ve pazarlama yılı içinde iç
pazara verilebilen şeker miktarını, h) B Kotası : A kotasının belli bir oranına tekabül eden ve güvenlik
payı için bulundurulmak üzere üretilen şeker miktarını, i) C Şekeri : A ve B kotaları dışında üretilen ve yurt içinde
pazarlanamayan şeker ile işlenmek üzere ihraç kaydıyla temin edilen ham ve beyaz
şekeri, j) Şeker fabrikası : Şekeri girdi olarak kullanan işletmeler hariç olmak
üzere (e) bendinde tanımlanan ürünler ile ham şekeri işleyerek şeker üreten
işletmeyi, k) Şirket : Bir veya birden fazla sayıda şeker fabrikasını bünyesinde
bulunduran ve/veya iş-leten tüzel kişiliği, l) Hammadde : Şeker üretiminde kullanılan ana girdiyi, m) İşlenmiş ürün : İşleme suretiyle şekeri girdi olarak bünyesine alan mamul maddeyi, n) İmalatçı-ihracatçı : İşlenmiş ürünü üreten ve ihraç eden firmayı, o) Depolama primi : Şekerin üreticiden tüketiciye istikrarlı bir fiyat
ile düzenli olarak ulaş-masını sağlamak üzere depolama masraflarını karşılamak
için yapılacak ödemeleri, p) Depolama kesintisi : Şekerin üreticiden tüketiciye istikrarlı bir
fiyat ile düzenli olarak ulaşmasını sağlamak üzere satış zamanlarından
kaynaklanan tüm masrafları dengelemek amacıyla şeker satış miktarları üzerinden
yapılacak kesintileri. İfade eder. BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde, gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi
Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Maliki Ejder Arvas'a ait. Buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. FP GRUBU ADINA MALİKİ EJDER ARVAS (Van) - Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; Şeker Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Fazilet
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Muhterem Heyetinizi
saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, 2 nci madde, tanımlarla ilgili bir maddedir,
pek de fazla önemli bir madde değil; ama, Şeker Kanunu Tasarısının maddeleri
arasında yer aldığına göre, muhakkak ki kıymetli bir maddedir. Değerli milletvekilleri, Şeker Kanununun ekonomide yeni bir sayfa
açacağı bir gerçektir. Şeker, Türk köylüsü için, Türk çiftçisi için çok önem
arz etmektedir. Bakınız, Türkiye'de 30'a yakın şeker fabrikası vardır, bu
fabrikalarda 22 000'e yakın insan çalışmaktadır ve 1,5 milyon insanın da
istihdamını temin etmektedir. Bu, 1,5 milyonla kalmaz; 7,5 milyon demektir. Değerli milletvekilleri, hakikaten, şekerpancarı, ülkemiz açısından,
Türk köylüsü, çiftçisi açısından çok önem arz eden bir üründür; ama, ne yazık
ki bugüne kadar pancar ekicisine, gönlümüzce bir değeri verememişiz; bu da bizi
üzmektedir. Örneğin, kendi ilçemdeki -Van'ın Erciş İlçesindeki- şeker
fabrikasında şu anda 800'e yakın insan çalışmaktadır. Bu 800 insan, 8 000 insan
demektir. 100 000 nüfuslu bir ilçenin en büyük kuruluşu olan şeker fabrikası,
şu anda özelleştirme kapsamına alınmıştır. Bakınız, örnek verecek olursak, Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki, özelleştirme kapsamına alınan bazı
kuruluşların -şu anda, özelleştirildiği halde- kapıları mühürlüdür, kilitlidir.
Onun için, özelleştirmeye karşı değiliz; ancak, özelleştirmeye geçmeden önce,
bölgesel sosyoekonomik şartlar gözönünde bulundurularak, o bölgenin şartları
göz önünde bulundurularak, bir müddet özelleştirme kapsamı dışında
bırakılmasında fayda olacağı kanaatindeyim. Değerli milletvekilleri, bakın ikinci bir husus da şudur: Bu kota olayı
pancar üreticisini büyük bir sıkıntıya sokmuştur, hatta pancar ekicisinin
birçoğunun da nefretini kazanmıştır. Ümidi pancar olduğu halde birçok çiftçimiz
kotadan dolayı bu ürünü yetiştirmemektedir. Onun için, bu kotanın da asgariye
indirilmesinde fayda var diye düşünüyorum. Değerli milletvekilleri, hakikaten pancar ürünü çok önemli bir üründür;
yalnız şekerde değil, bugün ette, sütte hatta yem ve ilaçta hammadde görevini
yapmaktadır. Onun için pancar üreticisine destek vermemiz lazım, pancara
ehemmiyet vermemiz lazım. Ülkenin ümit kaynağı, çiftçinin ümit kaynağı olan ve
hemen hemen Türk çiftçisinin yüzde 30'unun ziraatını yaptığı bir üründür. O
açıdan şekerpancarına değer vermemiz lazım. Şeker Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, komisyon üyeleri
olarak olumlu mutabakata vardığımızı söylemekte fayda görüyorum. 2 nci maddeyi,
Komisyonda görüşüldüğü şekilde şimdiden kabul ettiğimi beyan etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, dünya ülkelerinin şeker üretimi ile
Türkiye'deki şeker üretimini gözönünde bulundurursak, dört mevsimi bir arada
yaşadığımız bir ülkede, şeker üretimine çok elverişli bir ülkede olduğumuzu da
gözardı etmememiz gerekir. Bakın, hele hele Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde, soğuk iklimde yetişen bir üründür. Bu bölgeye ağırlığı vermemizde
fayda olacağı kanaatindeyim. Bunu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin sanayiden mahrum, ekonomisi
had safhaya inmiş bir bölge olarak, şeker üretimini biraz ağırlıklı olarak, bu
bölgeye kaydırmamızda fayda olacağı kanaatindeyim. Özelleştirme konusunun da,
bu bölgede ekonomik şartların biraz daha düzeltilinceye kadar, ertelenmesinde fayda
olacağı kanaatindeyim. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Arvas, 1 dakika içinde lütfen toparlayınız. MALİKİ EJDER ARVAS (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Değerli milletvekilleri, çıkacak Şeker Kanununun, ülkemiz için, Türk
köylüsü ve çiftçisi için hayırlı olacağı kanaatindeyim ve bu yasanın
toplumumuza, Türk çiftçisine ve şeker camiasına hayırlara vesile olmasını
temenni eder, hepinize saygılar sunarım. (FP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arvas. Gruplar adına ikinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir
Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız'a aittir. Buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi
hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi
saygıyla selamlarım. Bu maddede, bu kanun tasarısında kullanılan tanımlar ifade edilmektedir.
Dolayısıyla madde üzerinden ziyade, genel olarak çiftçilerimizin yaşadığı
sıkıntılara değinmeyi uygun bulmaktayım. Öncelikle Galatasarayı tebrik ediyorum; dün, gerçekten yüzümüzü
güldürdü; ancak, ben son Jardel'in attığı gol, acaba Real Madrid filelerine mi
oldu, yoksa vatandaşın filesine mi oldu onu anlayamadım! Keşke atmasaydı
diyesim geliyor; çünkü, hükümet bir zam yapacak... Bari, müsaade edin de, bu
millet, bir akşam uluslararası bir başarının zevkini yaşasın. Tam, Jardel gol
attı derken, bir baktık ki yüzde 21'lik mazot zammı, benzin zammı hemen millete
giydirildi. Çok yazık!.. Yani, daha arkadan gelecek. Böyle giderse, biz, o
zaman, hiçbir Türk takımının veya hiçbir Türk sporcusunun veya hiçbir Türk
sanatçısının uluslararası başarı kazanmasını istemez hale geleceğiz. Bırakın,
millet bari bir gün sevinsin; bu zammı yapacaksanız, böyle bir başarının
olmadığı bir günde yapın. Yani, tepki alacaksınız diye... Tamam, görüyoruz.
Mahmutpaşa'dan başlayan, Tokat'ta, Gaziantep'te, Isparta'da, Türkiye'nin her
tarafında, esnaf, çiftçi ayağa kalkmış. Neden; yapılan insafsız zamlar; doların
devalüasyon oranı -bir gazetede okuduğumuza göre- yüzde 81'e ulaşmış; daha
vahimi, böbrek hastalarımız, kalp hastalarımız, maalesef, ilaç bulamaz hale
gelmiş. Ben, buna, onbeş gün önce Ayvalık'a yaptığım bir ziyarette, bir
vatandaşımızın göz tansiyon ilacı söz konusu olduğunda "dolardan dolayı
veremiyoruz" dendiğinde inanmak istememiştim. Rica ettik, tavassut ettik,
bulduk, verdik; ama, anladım ki, bu, artık, Türkiye çapında genel bir kriz
haline gelmiş. Hükümet, maalesef, üreten sektörü destekleyeceğine, bakıyoruz
ki, üreten sektörü engelleyen bir durumda. Bakıyoruz, tarım kredi faizleri, yüzde 55'ten yüzde 105'e çıkmış;
ödeyemezseniz yüzde 150-160'ları buluyor. Mazota yapılan zam, artık, yüzde
60-70'leri geçti. Sadece dün akşamki zam yüzde 21. Ama, ne zeytin üreticisi
parasını alabiliyor ne zeytinyağı üreticisi parasını alabiliyor ne pancar
üreticisi parasını alabiliyor ne ayçiçeği üreticisi, zeytinyağı üreticisi
açıklanan primlerini alabiliyor. Zaten çok yetersiz. Bakıyoruz, domates
üreticisi de bu ortamda,ürününü özel sektöre satmış da olsa, parasını alamıyor.
Hükümetin bu konuda acil önlem alması lazım. Çiftçi, maalesef, gübre bulamadı,
gübre! Üretim ciddî şekilde düşecek. Biz, bakıyoruz, Türkiye'nin
-sevindirici bir olay var- pancarda, şeker üretiminde yüksek üretim kapasitesi
var. Bu şekeri ihraç edip, ihracatın önünü açıp, Türkiye'ye döviz kazandıracak
önlemlerin alınması gerekirken, tam aksine, üretimi kısıtlayıcı, dekar başına
fazla üreteni cezalandırıcı politikalarla bir yere varmak mümkün değil.
Milletimiz, buna ciddî olarak tepki gösteriyor. Ziraat Odasından gelen bir faksta "ABD ve AB ülkelerinin ekonomi
bakanları, kendi ülkelerinde müsaade etmedikleri üretim seviyesini bizim
ülkemizde sömürge zihniyetiyle davranarak, Hazine temsilcileri ve hükümeti
baskı altına alarak sağlamaya çalışırlarken, buna alternatif çalışma yapması
gereken bazı parlamenterlerimizin, uluslararası taahhüt gibi artık ucuzlamış
sloganların arkasına sığınarak, kendi çiftçisini ve millî ekonomisini
hançerlemesini artık seyredemeyeceğimizi kamuoyuna duyururuz" deniliyor.
Bu da, çiftçinin sokağa döküleceğinin belirtisidir. Bizim, 3 üncü maddede, kotaların yüzde 10'dan yüzde 5'e indirilmesi,
Şeker Kurulunun lağvını öngören 8 inci maddenin iptaliyle ilgili değişiklik
önergelerimiz var; bunların mutlaka dikkate alınmasının özellikle ülkemizdeki
çiftçilerimizi korumak açısından bir zaruret olduğunu düşünmekteyim. Ayrıca,
hükümete, eğer para istiyorsa, Türkiye hakkında yalan yanlış bir iftira kararını
kabul eden Fransa'ya gidip el açarak değil; gelin çiftçimizin üreten gücünü,
gelin sanayicimizin üreten gücünü, gelin turizmimizin döviz kazandıran gücünü
harekete geçirerek, böylece bu ekonomik krizi çözelim diyorum. Bakınız, bugün Çerkezköy'den aradılar. Her fabrika işçi çıkarıyor,
Gümüşsuyu halıları da 1 000 kişiyi çıkardı, biz ne yapacağız... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayınız. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Balıkesir'de, bütün fabrikalar işçi
çıkarıyor feryatları var. Tamam, şeker kanunu, eğer bizim bu acil sıcak para
problemimizi çözecekse, hay hay çıka-ralım, destek verdik, gitti; ama, bu
kanunun yürürlüğe girmesi bile bir buçuk iki yılı buluyor, ilgili kurulları
oluşturmak. Dolayısıyla, bu kanun, eğer şeker fabrikalarının üretimini
kısıtlayan bir ko-numa gelirse, belki şeker fabrikalarının özelleştirilmesini
engelleyen, ayakbağı olabilecek bir ortamı da yaratabilir. Bu yanlışlıkları yapmadan, diyorum ki, gelin, siz, bu milletin, artık
açlık çeken bu milletin açlığını giderecek, yaralarını saracak kanunları bir an
önce getirin, onları çıkaralım; yoksa, bu millet sizi hiçbir şekilde
affetmeyecektir, ilk seçimde de gerekeni yapacaktır. Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmazyıldız. Başka konuşma talebi?.. Yok. Madde üzerinde önerge yok. Maddeyi komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Maddelerin okunmasına devam edilmeden evvel -bazı maddeler bir hayli
uzun- Divan Kâtibinin oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: İKİNCİ BÖLÜM Kota ve Fiyat Tespiti ile Şeker Ticareti Kotalar ve kotaların tespiti MADDE 3.- Şeker üretimi ve arzında istikrarı sağlamak amacıyla
pazarlanacak şeker miktarı, sakaroz kökenli ve diğer şekerler için ayrı ayrı
olmak üzere şeker türlerine göre, gerektiğinde dönemsel olarak kotalar ile belirlenir. Nişasta
kökenli şekerler için belirlenecek toplam A kotası, ülke toplam A kotasının %
10'unu geçemez. Bakanlar Kurulu bu oranı, Kurumun görüşünü alarak % 50'sine kadar artırmaya, % 50'sine kadar
eksiltmeye yetkilidir. Sakaroz kökenli şekerler
dışındaki depolanabilir nitelikte olmayan diğer şekerler için B ko-tası belirlenmez. Şirketlerin A ve B kotaları her yıl en geç 30 Haziran tarihine kadar,
yurt içi şeker talebi, fab-rikaların işleme ve şeker üretim kapasiteleri
gözönünde bulundurularak Kurul tarafından müteakip beşer yıllık dönemler için
tespit edilir. Kotalar, fabrikaların üretim süreleri ile son üç yıllık ortalama fiili
günlük işleme kapasiteleri ve/veya üretim miktarları ve randımanları esas
alınmak suretiyle hesaplanır. İlk kez üretime geçecek ve üç yaşın altındaki şeker fabrikaları ile bu Kanunun
yürürlüğe girmesinden önce kapasite artırım izni almış olan fabrikalar için
kota belirlenmesinde nominal üretim verileri esas alınır. Yeni fabrika kurulabilmesi ve/veya mevcut fabrikaların kapasitelerini
artırabilmeleri için kota temin etmeleri zorunludur. Şirketlere yeni kota
tahsisine Kurul yetkilidir. BAŞKAN - Grup konuşmalarının ilki, Fazilet Partisi Grubu adına, Aksaray
Milletvekili Sayın Ramazan Toprak'a ait. Buyurun efendim. Süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin
değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tasarımızın bu maddesi, şekerpancarı üretiminde uygulanan kotalarla
ilgilidir. Tasarıyla ilgili, oldukça ayrıntılı teknik bilgiler verildi. Bu
teknik bilgilere boğmaksızın, tasarı ne getiriyor ne götürüyor, anlaşılabilir
şekilde bunları ifade etmeye çalışacağım. Şekerpancarı üretiminde ilk kez 1998 yılında uygulanan kota halen devam
etmektedir ve Sayın Bakanın yazılı soruma verdiği cevapta bu uygulamanın devam
edeceği ifade edilmekte. İlk kez uygulandığı 1998 yılında pancar üretimi 17 600
000 ton, bu yıl öngörülen 11,5 milyon ton; yeni üretime başlayacaklar için
ayrılan yüzde 10'luk bir kapasite vardı, bu da 1,5 milyon ton. Yeni üretimin
şartları sıkı sıkıya bağlandığı için, âdeta, yeni üretime de izin verilmiyor,
10 milyon ton... Pancar üretimi, toplam 7 600 000 ton aşağı çekildi. Kotanın getirdiği nokta; pancar üretiminde
yüzde 75 azalma söz konusu oldu; yüzde 75 bir azalma... 100 000'den fazla
pancar üreticisi, gerçek anlamda sefalete mahkûm edildi. Peki, bu politikanın arkasında yatan neden nedir? Gerek AB üyesi
ülkelerde gerekse gelişmiş Batı ülkelerinde, pancar dışındaki tatlandırıcıların
oranı yüzde 2'dir, bizde fiilen yüzde 10 idi; ancak, tasarının bu maddesiyle,
Bakanlar Kurulu yüzde 50 artırma yetkisi de alıyor; tabiri caizse, mevcut, ülke
toplam (A) kotasının yüzde 15'i kadar tatlandırıcı kotası ayrılıyor; yani,
pancara alternatif ürünlere pazar oluşturuluyor, başta mısır olmak üzere.
Mısır, çok büyük oranda dışarıdan ithal edilen bir ürün, büyük oranda da
Amerika'dan ithal edilen bir ürün. Yani, endüstriyel bir ürün olan, lokomotif
bir ürün olan pancar ekimiyle, âdeta, ülke ekonomisi, bir başka şekilde daha,
ciddî anlamda sıkıntıya uğratılıyor. Bu şeker yasası, bildiğimiz gibi, IMF'nin
mektubunda da vardı, IMF'nin tedbirler paketinde de vardı. Sayın Başbakan, IMF
hakkında gerçekten ağır sözler etti; her ne kadar, arkasından, bu sözlerini
"herhalde, başka şekilde söylemişimdir" diye tevil ettiyse de... Şimdi, Sayın Derviş geldi, tekrar, IMF paketindeki şeker yasası
konusunda ısrarlı davranıyor. İster istemez, ben, Sayın Derviş, başlangıçta,
Hazine Müsteşarlığı için önerilen bir isim olmasına karşın, hemen akabinde,
yığınla kurumdan sorumlu bir Devlet Bakanı oldu. Bağlanan kurumlara baktığım
zaman, sıradan bir devlet bakanlığı değil, âdeta, bir süper bakan oldu. Gelinen
nokta itibariyle, çok temel konularda dahi, kabinede üye bakanların, Sayın
Derviş'in izni, onayı, oluru olmaksızın, neredeyse, faaliyet yürütemediklerini
görünce, ister istemez, benim aklıma şöyle bir tespit geliyor: Galiba, Sayın
Derviş, süper bakan olmanın da ötesinde, 57 nci hükümetten sorumlu devlet
bakanı oldu. Ülkenin böylesine endüstriyel bir bitkisi, âdeta, yok edilme sonucuna
doğru götürülüyor. Yüzbinlerce pancar üreticisi ciddî anlamda sıkıntıya
sokuluyor. Şimdi, gelinen nokta itibariyle, 10 milyon ton pancar üretimi...
Şimdi, uygulamada şöyle bir olay var: Pancar üreticileri, eğer, yüzde 10
üzerinde pancar ürettiyse ürün bedeli yüzde 50 düşük alınıyor; önerilen kotanın
altında ürettiyse, yine yüzde 50 düşük alınıyor. Yani, tarihte bunun örneği
vardır, Deli Dumrul vakasını hatırlayalım; köprü başında durur, geçenden 3,
geçmeyenden 5 akçe alırdı. Bu tasarı, aynen böyle bir düzenleme getirmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Toprak, lütfen toparlayınız. RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım. Sayın Başkanım, pancar fiyatı, 1999'da 27 000 Türk Lirasıydı, 2000
yılında 33 750 lira olarak belirlendi; ancak, çok ilginç; 6-7 ay önce depolara
sokulan pancarın bedeli 30 Nisan 2001 tarihinde ödenecek, 7 ay sonra...
Üreticiye kredi faizi verirken 1 gün gecikme için tepesine çöküyorsunuz,
ödeyemeyince hapse tıkıyorsunuz, buna karşılık parasını 7 ay sonra
veriyorsunuz. Aradaki 7 aylık zammı bir kenara geçin, sadece son birbuçuk aylık
dönemde yüzde 70 civarında devalüasyon oldu. Yüzde 25 zam yaptınız, yüzde 70
devalüasyon... Yani, bir diğer tabirle, çiftçinin bu yıl itibariyle alacağı
rakam dört yıl önceki paraya bedel; dört yıl öncesinin sefaletine mahkûm
edilmiş vaziyette. Tabiî, bu, hükümetin, ne kadar âciz bir hükümet olduğunu,
sorunları çözmekten ne kadar uzak olduğunu gösteriyor. Tek bir istirhamımız
var. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Toprak, son cümleniz için mikrofonu açıyorum; lütfen
tamamlayın. RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Teşekkür ediyorum. Ekonomik anlamda, siyasî anlamda ve sosyal anlamda itibarını kaybeden
hükümet, sosyal patlamaya doğru toplumu götürmekte. Bunun uygar ülkelerde bir
karşılığı vardır: Sorumluluk duygusunu hisseden insanlar derhal istifa eder. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Toprak. İkinci söz, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini belirtecek olan
Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay'a ait; buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 3 üncü maddenin, nişasta kökenli şekerler için getirilen kotanın
miktarıyla ilgili bir madde olduğunu biraz önce arkadaşım da ifade etti. Değerli arkadaşlar, ben, dünkü konuşmamda da ifade etmiştim; şeker
kanunu bir ihtiyaçtır; bugünün şartlarına göre yeniden ele alınması gerektiğini
ifade etmiştim, gerekçelerini de söylemiştim; ancak, bu haliyle çıkmasının
sakıncalı olduğunu da ifade etmiştim, tekrar ifade ediyorum. Çıkarılacak bir kanunun, bir kitlenin, bir büyük kitlenin veya bir
ekonominin önemli bir kolunun tasfiyesi manasına gelmemesi gerektiğini,
özellikle ekonomik dengelerin gözetilmesi gerektiğini dikkatlerinize arz
ediyorum. Şimdi, bu kota yüksektir, yüzde 10 kotası yüksektir; dün de ifade ettim.
Bunu, hükümet mensubu arkadaşlarımızla, diğer siyasî parti gruplarıyla da
görüştük; sıcak bir ilgi de gösterdiler "düşünelim" denildi.
Burada, aramızda DSP'den arkadaşlarımızla da konuştuk; ama,
şimdi, böyle bir uzlaşma ortamının olmadığını görüyorum; çünkü, önerge verdik;
önergeler doldurulmuş, bizim önergemiz işleme konulmayacak. Şimdi, Grup olarak, bu oranın yüzde 5'e düşürülmesi, Türkiye şartlarına
göre uygun olur diye düşünüyoruz. Esasında, biz, pancar üreticisinin hakkını,
hukukunu koruyoruz, buradan 10 milyon insan ekmek yiyor, Türk tarımını koruyoruz;
ama, aynı zamanda sanayicimizi de düşünüyoruz; yani, nişasta kökenli şeker
üreten sanayicinin tasfiyesi manasına gelecek bir yaklaşımı da benimsemiyoruz;
ama, Avrupa Birliği ülkeleri yüzde 2
sınır koymuşken, nüfusunun sadece yüzde 5'i tarımla meşgul olan insanlar kendi
tarımlarını ve kendi pancar üreticisini korumak üzere bu hassasiyeti
gösterirken, nişasta kökenli tatlandırıcıya yönelik olarak bu rakamın
Türkiye'de ve bizim ülkemiz için yüzde 10'da tutulması, gerçekten,
anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir şey değildir. Bunu, ben, komisyonda da
ifade ettim. Bu oran yüksektir. Kaldı ki, bizim, şu anda, şekerpancarı
üreticimiz zaten korumasızdır; hiçbir destek, hiçbir teşvik almamaktadır.
Avrupa Birliğinin, Fransa'nın, Almanya'nın, buradaki çiftçilerin, ciddî bir
şekilde Avrupa Birliği fonlarından, FEOGA fonundan ve kendi millî bütçelerinden
desteklendiğini de dün ifade etmiştim. Bu bakımdan, bu kanun tasarısının bu
haliyle geçmesi, bu maddenin geçmesi yanlıştır ve biz, bundan sonra, bu kanun
tasarısına bu anlayışla devam edilmesi halinde destek vermeyeceğimizi ifade
ediyorum. Şimdi, yüzde 10'u çok görürken, bir de, Sanayi Komisyonunda, hükümete,
ilgili bakana, Bakanlar Kuruluna yüzde 50'ye kadar artırma- eksiltme yetkisi
veren bir ilave de yapılmış; yani, bu fiilen yüzde 15 demektir. Yanlış olduğunu
ve bunun, gerçekten, Türkiye için önümüzdeki yıllarda çok büyük sıkıntı
yaratacağını özellikle ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, IMF karşısında -özellikle ifade ediyorum- Dünya
Ticaret Örgütü karşısında -belki IMF ile programları yok ama- Avrupa Birliğinin
gösterdiği direnci, maalesef, Türkiye olarak, Türk hükümeti olarak
göstermiyoruz; ben, buna üzülüyorum ve Doğru Yol Partisi olarak da bu tavrı
asla desteklemiyoruz. Bugün bu getirilen birtakım düzenlemeler ve özellikle
geçici 8 inci maddenin bu metne konulması, doğrudan doğruya Dünya Ticaret
Örgütüyle ilgili olarak yapılan görüşmeler ve onların tavsiyesi mahiyetinde
olmuş ve onun sonucunda buraya girmiştir. Bu bakımdan, bu kanun tasarısına, yürekten, teknik olarak, siyasî
olarak, ülkemizin ihtiyacı olduğunu görerek destek vereceğimizi, Türk
çiftçisiyle, Türkiye ekonomisiyle ilgili getirilen her olumlu adımda destek
vereceğimizi defalarca ifade ettik; ama, içimize sinmeyen, milletin hayrına
olmayan, Türk çiftçisini bugün değil; ama, yarın, pancarcıyı ciddî manada, 10
milyon insanı ekonomik olarak darboğaza sokacak ve bu 30 fabrikayı işlemez hale
getirecek, sadece arsaları için değer ifade eden kuruluşlar haline getirecek
olan bu yaklaşımı benimsemediğimizi özellikle ifade etmek istiyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ZEKİ ERTUGAY (Devamla) - Hemen toparlıyorum... BAŞKAN - Sayın Ertugay, lütfen, toparlayınız... ZEKİ ERTUGAY (Devamla) - Bu maddeye karşı olduğumuzu ve bu anlayış devam
ederse, diğer maddelerde de bu tavrımızı belirteceğimizi ve bu tavrımızı
göstereceğimizi ifade ediyorum. Ayrıca, şeker üreten işletmelerin, 5 inci
maddeyle düzenlenen işledikleri ürünün hammaddesini öncelikle içpiyasadan temin
etme zorunluluğu getiren hüküm de Tarım Komisyonunda konulmasına rağmen, diğer
komisyonda çıkarılmıştır; yani, bu da çok dikkate şayandır. Türkiye'de şeker
üretilen bir hammaddenin, içpiyasadan değil dışpiyasadan temin edilme yolları
öncelik arz eder duruma getirilmiştir. Bunun da yanlış ve sakıncalı olduğunu
ifade ediyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay. 3 üncü madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok. 3 üncü madde üzerinde verilmiş 5 adet değişiklik önergesi vardır. Yeni
tüzük değişikliği karşısında bunlardan geliş sırasına göre ancak 3'ünü işleme
koyabileceğiz; bu sebeple, intikal ediş sırasına göre 3 önergeyi önce okutup,
sonra da aykırılık derecesine göre işleme alacağım: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Şeker Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin dördüncü fıkrasındaki
"üç yıllık" ibaresinin "on yıllık" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Şeker Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi sonuna
"Rakımı 1 400 metrenin üzerindeki arazilerde üretilen şekerpancarı kota
uygulamasına tabi değildir" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ede-riz.
BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum efendim. Bu, aynı
zamanda en ay-kırı önergedir; okunduktan sonra işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. "Şeker üretimi ve arzında istikrarı sağlamak
amacıyla pazarlanacak şeker miktarı, sakkaroz kökenli ve diğer şekerler için
ayrı ayrı olmak üzere şeker gruplarına göre, gerektiğinde dönemsel olarak
kotalarla belirlenir. Nişasta kökenli şekerler için belirlenecek toplam A
kotası, ülke toplam A kotasının yüzde 5'ini geçemez.
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet? SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergenin gerekçesini mi
okuyalım, Latif Bey konuşurlar mı? YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, imzam var; izin verirseniz ben
arz edeyim gerekçeyi. BAŞKAN - Hay hay efendim; buyurun. Süreniz 5 dakika Sayın Hatiboğlu. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, Yüce Heyetin değerli üyeleri;
biz, hep şunu söyleyegeldik iktidar kanatlarına: Ne olursunuz, şu milletin
yararına, çıkarına, millet çoğunluğuna yönelik bir şey getirin. Yani, dönün,
köylüye bir bakın, acıyı, ıstırabı bir duyun dedik. Eh, elinize sağlık, ilk
defa, bir tek tasarı geldi, sağ olasınız; ama, bunun da içi bozuk. Yani, yine,
bizim yüreğimizde beslediğimiz, beklediğimiz bir düzenleme gelmedi. Değerli milletvekilleri, bu 3 üncü maddenin değiştirilmesiyle ilgili
bir önergemiz var; gerekçemiz, bizi
o gerekçeye götüren gerçek şu: Milyonlarca pancar üreticimiz perişan.
Bilmiyorum, acaba, bizzat pancar tarlasında çalışanınız, bizzat pancar
tarlasında tırnaklarıyla pancar sökeniniz ya da dikenler arasında pancar
sulayanınız oldu mu? İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Var efendim. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - "Var" diyor Sayın Köse. O zaman şöyle sorayım: Niye unuttunuz bunu? Niye unuttunuz? Bu acıyı,
ıstırabı niye unuttunuz? Tamam; Tunalıhilmi'den oy bekleyenlere bir diyeceğim
yok, Çankaya'dan oy bekleyenlere bir diyeceğim yok, Vatan Caddesinden, Moda'dan
oy bekleyenlere bir diyeceğimiz yok da, şu Çorum'un köylerinde gezme cesaretini
bulabildiğiniz takdirde, nasıl gezeceksiniz?! Yozgat'a, Kırşehir'e,
Sulucaalan'a, Suluova'ya, Hakkâri'ye, Muş'a nasıl gideceksiniz bu çiftçilerimiz
varken?! Ne anlatacaksınız bunlara?! Şunu mu diyeceksiniz: "Ey ahali, siz
1999'da 19 milyon ton pancar üretmiştiniz, ağalar kızdılar bize, size bir kota
uyguladık, 17,5'e düşürttük; ama, ağalar buna da razı olmadı, 11 500 000 ton
pancar üretebilme kotası belirledik, şimdi, 11 milyonda kalacaksınız." Beyler, iktidar kanatları, Allah rızası için, şu soruma, yüreğinizde,
kendinize cevap verin, beni cevaplamanız gerekmez; çünkü, bu cevabınızı
halkımız biliyor, ben de biliyorum; ama, siz bilmiyorsunuz, kendinize
cevaplayın şu soruyu, şu soruya cevap verin: Siz, bunu düzenlerken çiftçilerle
görüştünüz mü? Allah rızası için söyleyin. Köylüyle görüştünüz mü? Allah için
söyleyin. Halkla görüştünüz mü? Bunların kuruluşlarıyla, bunların
teşkilâtlarıyla görüştünüz mü? Avrupa Birliği ülkelerinin hiçbirinde -arkadaşlarımız söyledi- yüzde
2'den daha fazla kota yok, siz getireceksiniz. "Efendim, mısır
ekeriz..." Nereye ekeceksiniz? Ekemezsiniz; yapmayın, gelin, bizimle
konuşun... Bakın, biz size hep söyledik, desteğimiz, ülke yararına çıkarılacak
kanunlarla beraberdir dedik, hep bunu söyledik; ama, biz, şimdi, bu 3 üncü
maddeye nasıl destek vereceğiz, söyler misiniz?! Yani, şunu mu diyeceğiz
istihdamı önleyecek şu tavrınıza destek mi verelim diyeceğiz?!. Çünkü, bu istihdamdır
beyler; bu, ekmektir beyler; bu, okul parasıdır beyler; bu, hasta tedavisi
parasıdır beyler!.. Bunu, siz bilmiyor olabilirsiniz, bu acıyı duymuyor
olabilirsiniz; duyan kardeşinizi, bari duyun!.. Duyan kardeşinizi, bari
duyun!.. MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Bu, pancar kotası değil. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - İzin verin, izin verin, bu işin kolayı var;
burada laf etmenin hiç âlemi yok, bu işin kolayı var. Yüreğiniz var mı,
güveniyor musunuz; buyurun, seçtiğiniz bir tarlaya gidelim... MİHRALİ AKSU (Erzincan) -İstediğiniz yere gideriz. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Buyurun, seçtiğiniz bir köye gidelim;
buyurun, seçtiğiniz esnafa gidelim; buyurun, seçtiğiniz caddeye, sokağa,
mahalleye, dükkâna gidelim. Beyler, siz oraya gidemiyorsanız; yani, bu yaptığınız işleri kimin için
yapıyorsunuz?! Yani, Avrupa Birliği ülkeleri, bizden daha mı akılsız, biz çok
mu akıllıyız?! Elhamdülillâh, millet olarak biz akıllıyız da, bu
yöneticilerimiz, onlardan çok mu daha akıllı ki, işçiyi koruma, işçisini koruma
açısından çok mu daha tecrübeli, çok mu daha dikkatli ki, yüzde 2-3 ile
sınırlandırdığı yerde "yüzde 10" diyorsunuz?! Ne yapacaksınız... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, toparlar mısınız. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Memur almıyorsunuz, ha bire çıkarıyorsunuz;
işçi almıyorsunuz, ha bire çıkarıyorsunuz. Vatandaş, kendisine iş buluyor,
yapmayın, Allah'tan korkun!.. Vatandaş, tarlasında, kendine iş buluyor, oğluna
iş buluyor, karısına iş buluyor... Benim Çorumuma -hepsi öyle de, Çorum'u yakından
gördüğüm için söylüyorum- Konya'dan yüzlerce hanımefendi, yüzlerce aç susuz
insan, gelir, zemherirde, karda kışta, çadırlar altında pancar tarlalarında
yatar kalkarlar. Bu, istihdamdır; izin verin, köylünün kendisine ihdas ettiği,
icat ettiği istihdamı bari engellemeyin. Dolayısıyla, benim ricam şudur: Çok ciddî bir önerge olduğunu kabul
ediyoruz, önemsiyoruz, çok önemsiyoruz; benim pancar ekicim önemsiyor, buna
lütfen destek veriniz. Önergemize destek vermezseniz, desteğimizi, bir kere daha gözden geçiririz; çünkü, bizim
için lazım olan halkımızdır, tabiî, siz de çok lazımsınız... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, son cümleniz. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Sizin lüzumunuz halkımıza hizmetle
sınırlıdır. Hizmetiniz devam ederse lüzumunuz yüreğimizde devam eder,
yüreğimizde lüzumunuz devam ederse de desteğimiz devam eder. Saygı sunuyorum Sayın Başkan. Sayın milletvekilleri, saygı sunuyorum efendim. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hatiboğlu. Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Şeker Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi sonuna "rakımı 1 400 metrenin
üzerindeki arazilerde üretilen şekerpancarı kota uygulamasına tabi
değildir" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Suat Pamukçu (Bayburt) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ ve TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Sayın Hükümet? SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Katılmıyorsunuz. Önerge sahipleri adına, Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız konuşacaklar. Buyurun Sayın Yıldız. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinize
saygı sunuyorum. Bu önergeyle neyi getirmişiz; gerçi, iktidar kanadı, muhalefetten gelen
her önergeyi, ne olduğuna bakmaksınız reddetme alışkanlığını edinmiştir; fakat,
bu önerge üzerine, lütfen, bir dikkatinizi çekmek istiyorum. Biz bu önergeyle, hiç olmazsa rakımı 1 400 metrenin üzerinde olan
yerlere şeker kotası uygulanmasın diyoruz. Biz Ağrı'ya, Erzurum'a, Muş'a, hiç
olmazsa, sefaletle uğraşan, bu vatanın bir parçası olan bu illere pancar kotası
uygulanmasın diyoruz. Kişi başına millî geliri 700 dolarken -2000 rakamlarına
göre, son krizden önceki rakamlar bunlar- herhalde, bugün, millî geliri 400 dolara
düşmüş olan bir Muşlu, pancar ekmese ne yapacak? Burada pancarın dışında başka
bir sanayi ürünü üretemeyeceğine göre, siz, pancar üretimine de kota
koyarsanız, bu pancar üreticisi ne yapacak? Bugün, kotayla Muş'ta sınırlayacağınız pancar üretimi, taş çatlasa 50
000, 100 000 tondur. Bunun bedeli -bugünkü rakamlarla- sizin pancar üreticisine
vereceğiniz rakamlarla 4 trilyon para etmiyor. Bu para, Türkiye'nin, 2000
yılında faize 1 saatte ödemiş olduğu paradır. Arkadaşlar, lütfen, dikkatinizi
çekmek istiyorum. Faize, 1 saatte, nereden buluyorsanız 4 trilyon para
buluyorsunuz, buna ödüyorsunuz; ama, benim, Muşlu, Erzurumlu, Ağrılı, yapacak
hiçbir işi olmayan, sefaletle uğraşan pancar ekicisine "pancar
ekmeyin" diyorsunuz; yani, yanlış anlaşılmasın, bizler de, buralarda
"birileri işsiz, güçsüz kaldıkları için dağa gitti, teröre bulaştı,
terörle uğraştı; bugün, tekrar aynı noktaya mı gelsin" diyelim... Arkadaşlar, bunlar yanlış... Sefalet içerisinde uğraşan bir insanın
elinden ekmeğini almak, hiç kimsenin hakkı değil; hele o halkı temsil eden
vekillerin asla olmamalıdır. Siz, bu kotayı uyguluyorsunuz; dediğim gibi, hiç
olmazsa, rakımı 1 400 metrenin üzerinde olan bu illere uygulamayın. Gelin, bunu, 3 üncü maddenin altına bir ek yapalım, hiç olmazsa, Ağrı'nın,
Kars'ın, Ardahan'ın, Iğdır'ın, Muş'un pancar ekicisi bundan mahrum edilmesin;
çünkü, benim ilim olan Muş'ta, şeker fabrikasının dışında ikinci bir sanayi
kuruluşu yoktur. Pancar ekecek, tütün ekecek bunlara da kota uygulayacaksınız; bu insan
ne yapacak? Ha, birileri bunların eline bir şeyleri verecek, yarın alıp dağa
götürecek... Terörle mücadeleye 100 milyar dolar para harcandı. Terörle mücadeleye
100 milyar dolar harcanması gerekiyorsa, evet, harcayalım, ona itiraz
etmiyoruz; ama, bugün, üç ile verilecek para, toplam 10 trilyon değil!.. 1997'de, 450 000 ton civarında pancar üretmiş olan benim Muşlu
üreticimin üretimini, bugün, getirip 350 000 tona düşürdüğünüz zaman, 100 000
ton... Pancar üreticisini, tamamen, kendi evinde sefaletle başbaşa bırakacaksınız. Sayın arkadaşlar, lütfen, bir daha sizlerden istirham ediyorum, hiç
olmazsa, dediğim gibi, gerçekten, sefaletin diz boyu olduğu bu illerle ilgili
olarak getirmiş olduğumuz bu önergeyi kabul edin, bunu destekleyin. Gerçekten,
oraların içinde bulunduğu sıkıntıyı görseniz, bu önergeye destek vereceğinizden
hiçbir endişem yok. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyor,
tekrar önergeye destek bekliyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız. Hükümetin ve komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Şeker Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin dördüncü fıkrasındaki
"üç yıllık" ibaresinin "on yıllık" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Suat Pamukçu (Bayburt) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu? SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Akif Gülle, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Sayın Gülle, süreniz 5 dakikadır. AKİF GÜLLE (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önergemizle, bundan böyle oluşturulacak kotalarda -3 yıllık sürenin, son 3
yıldaki ortalama değerlere göre değil, son 10 yıllık ortalama değerlere göre-
baz olarak son 10 yıllık ortalama değerlerin alınmasını getiriyoruz. Şimdi, bizden önce konuşan çok değerli arkadaşlarımız, kotayla beraber,
şekerpancarı üreticilerinin içine düşecekleri mağduriyeti açıkça ifade ettiler.
Elbette, damdan düşecek illerin birisi de, bendenizin milletvekili olduğu
Amasya İlimiz. Bilindiği gibi, Amasyamızda, 1950'lerde açılan Amasya Şeker
Fabrikamızla beraber, o gün 300 nüfuslu ufacık bir beldeden, bugün, en derin
ma-nada, nüfusu 50 000'e yükselen bir Suluova İlçemiz, hemen bunun yanında, 106
000 üreticisiyle Amasya, Samsun, Tokat, Çorum'un belli bir bölgesini de içine
alan ciddî bir tarım bölgesi, bir sanayi bölgesi, kendiliğinden oluşmuştu. Şimdi, Sayın Sanayi Bakanımız az önce buradaydı, şimdi, görebildiğim
kadarıyla ayrılmışlar. Geçtiğimiz yıl, Amasya Şeker Fabrikamız ufacık bir
problemle karşılaştı, bunun bölgemize maliyeti çok ağır oldu. Şu anda,
Amasya'dan yeni geldim. Çıkacak bu yasayla beraber oluşacak yapı içerisinde,
şekerpancarı üreticilerimiz, gerçekten, ciddî anlamda endişelidirler. Amasya
Şeker Fabrikasının da içinde bulunduğu birçok şeker fabrikaları, hayatiyetini
devam ettirme imkânının, hemen hemen -bu yasa çıktıktan sonra- olamayacağı gibi
bir endişeyi, hep beraber yaşamaktadırlar. Çok değerli arkadaşlar, bu kota, bu işin, fabrikalarımızın hayatiyetini
devam ettirebilmelerinin, aynı zamanda bir tuzu biberi olacaktır, kendilerine
çok daha ciddî bir problem getirecektir. Biz, arkadaşlarımızla beraber, eğer bu
kotayı kaldırmayacaksanız ve ölçü olarak da son üç yılın verilerini
alacaksanız; yani, fabrikaların üretim süreleri ile son üç yıllık ortalama
fiilî günlük işlem miktarlarını ve randımanlarını esas alacaksanız, bu işin
problemini çok daha fazla artırırsınız diye düşünüyoruz. Çok değerli arkadaşlar, hepiniz de yakından biliyorsunuz ki, son üç yıl,
Türk çiftçisi için, maalesef, en problemli ve en sıkıntılı yıldır. Özellikle
son iki yıldır, bütün çiftçilerimizle beraber şekerpancarı üreticilerimizin ve
şeker fabrikalarımızın problemleri de herhalde hepinizin malumudur. Şimdi, siz, bundan sonraki ekim alanlarının oluşmasında ve üretimde son
üç yılın bilgilerini, son üç yılın birikimlerini ele alırsanız, elbette,
isabetli bir karar vermiş olamazsınız. Önümüzdeki beş yılın planlanmasında,
âdeta, bir kâbus gibi Türk çiftçinin üzerine çöken son iki yılı ölçü olarak
alırsanız, gelecek olan beş yılın planlanmasında, yaptığınız doğru bir şey
olmaz. Biz, bunun için, hiç olmazsa, Türk çiftçisinin üzerindeki bu kâbusların
bir gün son bulacağını, nihayet, nisan yağmurlarının çiftçimize de bir gün
mutlaka ulaşacağını düşünerek, ölçü olarak son üç yılı değil de geçtiğimiz son
on yılı alınız diye bir önerge verdik. Öyle tahmin ediyorum, gelecek beş
yılımızın şekerpancarı üretiminde, planlanmasında, en isabetli bazı, son on
yılı ölçü olarak aldığımız zaman yakalayabiliriz diye düşünüyoruz. Önergemize desteklerinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olunuz. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gülle. Komisyonun ve hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, maddenin oylanmasında karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Karar yetersayısının aranılmasını istediniz. 3 üncü maddeyi, Komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunacağım ve
karar yetersayısını arayacağım. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Sayın milletvekilleri, lütfen, ellerinizi indiriniz. Dışarıdan gelenler
sebebiyle, saymada sıkıntımız oldu. Divan Kâtipleri arasında ittifak
sağlanamadı. Oylamayı elektronik cihazla yapacağız efendim. Kulisten gelen sayın üyeler için hatırlatıyorum: 3 üncü maddeyi
oyluyoruz. Önergeler kabul edilmedi ve böylece, 3 üncü madde, Komisyondan
geldiği şekliyle oylarınıza arz edilmiş oldu. Oylama için 3 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve 3 üncü madde
kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini 2 nci
maddede belirtirken, Sayın Yılmazyıldız, ilaç bulunmamasından bahisle bir ifade
kullanmış idi. Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş, hükümet adına, 69 uncu madde
uyarınca, bu ifadenin yanlış olduğunu belirterek söz istemiştir. Kendisine söz
veriyorum. Bildiğiniz gibi, 69 uncu madde, aynı oturum içerisinde uygun bir zamanda
söz verilmesini amirdir. Buyurun Sayın Bakanım. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. VI.– AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un, Balıkesir
Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, konuşmasında, ilaç konusunda yanlış
ifadeler ileri sürdüğü iddiasıyla açıklaması SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Yılmazyıldız, konuşması sırasında, böbrek hastalarının
ilaçlarının bulunmadığını ifade ettiler. Ülkemizde yapılan böbrek nakli sayısı
2000 yılı için 320 vakadır. Böbrek nakli yapılan vakalarda, organ reddini
önlemek için kullanılan ilaçlar vardır. Bu ilaçlarla ilgili "yokluk"
ifadesi, bir yıl içinde toplam 320 vaka için söz konusu olan syklofosfamiddir. Bugün Türkiye'de internet aracılığıyla ilaç getirilebiliyor; bugün
Türkiye'de her birey, ithal edilen ilaçların reçetesini, Sağlık Bakanlığı
Eczacılık Genel Müdürlüğüne gönderdiği takdirde, ilacı bir hafta içerisinde
eline geçebiliyor. Şu anda, Türkiye'deki depolarda yaptığım incelemelerde hemen
hemen hiçbir ilacın yokluğu söz konusu değildir; ancak, 57 nci hükümet, 29
Mayıs 1999'da göreve başladığında, İlaç İşverenleri Sendikası ve derneklerle
yaptığımız görüşmede, enflasyondan, ilaç fiyatlarının ve sektörün etkilenmemesi
için nasıl bir politikanın güdülmesi gerektiği konusunda belli bir mutabakata
varmış bulunuyoruz. Bu mutabakat gereğince, her üç ayda bir, toptan eşya fiyat
endeksine göre, ilaç fiyatları ayarlanmaktadır ve yirmi aylık sürede, tüketici fiyatları
ortalaması yüzde 94'ü bulmuştur; toptan eşya fiyat endeksi ise, yüzde
87'lerdedir; buna karşılık, döviz ortalaması yüzde 53'tedir. Bununla şunu ifade etmek istiyorum: Yirmi ay süreyle, düzenli olarak,
ilaç sektörü, toptan eşya fiyat endeksini dövize kıyasladığımızda, yüzde 30
daha avantajlı ürün satmıştır ve ürün ithal etmiştir. Son iki ayda, tablo,
eskiye göre, denkleşmiştir; bu yüzde 30'luk avantaj kaybedilmiştir. 22 Mart itibariyle, ilaç fiyatları, yine, aramızdaki mutabakat
gereğince, toptan eşya fiyat endeksine göre, yüzde 15 olarak ilan edilmiştir. 2
Nisanda uygulanacak fiyat tarifesi, Devlet İstatistik Enstitüsünün mart ayı
toptan eşya fiyat endeksi ilan edilmediği halde, 10 olarak kabul edilmiştir.
Bugün açıklanan rakama göre yanılgımız binde 1'dir; yani, Devlet İstatistik
Enstitüsü, toptan eşya fiyat endeksini, mart ayı için yüzde 10,1 ilan etmiştir;
şubat ve ocak toplamı da 5 ettiği için, yüzde 15 zam, yine, sektörün, olaydan
etkilenmemesini sağlamıştır. Bütün bunları niçin söylüyorum... Bakınız, Türkiye'de ilaç sıkıntısı var
dediğiniz zaman, insanlarımız yıllık stok yapmaya kalkarsa, Türkiye bütçesinin
yarısı yetmez. Bugün ithalatta kullanılan meblağ 1 katrilyon lirayı aşkındır.
On aylık stok, asgarisinden 1 katrilyon ek masraf anlamına gelir. Dolayısıyla,
kamuoyu iki gündür yanıltılmakta ve ilaç kıtlığından bahsedilmektedir.
Sektörün, İlaç İşverenleri Sendikasının bize gönderdiği tebligat vardır, burada
ifade edilen şey şudur: "Şu anda depolarımızda, ithal edilen ilaçların
hepsinden vardır, stoklarımız bittiği takdirde tedarikçiden temin
edilecektir." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, toparlar mısınız... SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Devamla) - Dolayısıyla, yapay, suni
gündemle, var olan ilacı, eğer biz, yok dersek ülke ekonomisine yardım etmemiş
oluruz, ülkeye zarar vermiş oluruz. Şu anda hangi hastamızın ilaç sıkıntısı varsa, lütfen, sağlık
müdürlüklerimize müracaat etsin, reçetesini karşılamayan eczane, eczanenin
ihtiyacını karşılamayan depo veya işveren bize bildirilsin. Biz bu çerçevede
gerekli düzenlemeyi yaptık ve Türkiye'de ilaç sıkıntısının olmaması için
gerekirse Sağlık Bakanlığı devreye girecektir. Sayın Başkan, söz verdiğiniz için teşekkür ediyor, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. V.– KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. – Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve
Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonları Raporları (1/798) (S. Sayısı: 636) (Devam) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarının 4 üncü
maddesini okutu-yorum: Kota iptal ve transferleri MADDE 4. - Şirketler haklı bir sebebe dayanmadan iki yıl üst üste
kendilerine tahsis edilen kotalardan % 90'ın altında arz sağladıkları takdirde,
kota ile arz arasındaki fark kadar kota haklarını Kurulca belirlenecek süre
için kaybederler. Şirketler bu süre içinde kaybettikleri kota hakkına karşılık
yeni kota sağlayamazlar. Şirketlere tahsis edilen kotalar, Kurul tarafından belirlenecek süre
içinde kullanılmadığı taktirde iptal edilir. Zorunlu hallerde pazarlama yılı içinde kotalar arası şeker transferi
yapılır. A kotasının bir kısmı pazarlanamadığı takdirde, pazarlanamayan miktar
gelecek yılın A kotasına aktarılır ve bir sonraki yılın A kotası aktarılan
miktar kadar düşürülür veya cari pazarlama yılı içinde, şirketlerin talep
etmesi durumunda ve Kurulca uygun bulunması halinde pazarlanamayan A kotasının
tamamı veya bir kısmı, aynı pazarlama yılı içinde ihraç edilmek kaydıyla C
şekerine aktarılabilir. Şirketler yapacakları kapasite değişikliklerine göre ve/veya mücbir
sebeplerin tespiti durumunda Kurul kararı ile bünyelerindeki fabrikalar
arasında kota aktarımı yapabilirler. Kotaların tespiti, tahsisi, iptali ve transferleri ile yeni kota
tahsisine ilişkin hususlar ve uygulamaya ilişkin denetimler Bakanlık
tarafından, Müsteşarlığın görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelik ile
düzenlenir. BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Tokat
Milletvekili Sayın Bekir Sobacı'ya ait. Buyurun Sayın Sobacı. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA BEKİR SOBACI (Tokat) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Milletin ağzının tadının kaçtığı ekonomik krizin şu içinde yaşadığımız
acılı günlerinde Şeker Kanunu Tasarısını görüşüyoruz; temenni ediyorum ki, bu
yasa, uygulamasında, inşallah, milletin ağzının tadını biraz daha bozmaz. Aslında, 15 günde çıkması gereken acil yasalar olarak söylenen bu yasa
tasarısı, yanılmıyorsam, ikinci niyet mektubunda, IMF'ye, pancar üretimini 22
milyon tondan 11 milyon tona düşürme taahhüdünün bir gereği olarak
getirilmiştir. Yani, biz, aslında, ikinci niyet mektubunun gereklerini yerine
getirmekle meşgulüz Meclis olarak ve herhalde TÜSİAD'ın da dediği gibi, 6
milyar doları nasıl getiririz? İşte, biri de herhalde bu yasa. Değerli arkadaşlar, kota düzenlerken elbette üretici mağdur oluyor, ama,
eğer bu yasanın çıkmasından asıl maksat, şeker sanayiinde, şeker sektöründe
özelleştirmeyi temin etmek ise, bu manada, gerçekten çiftçimize, Türk tarımında
alternatifler geliştirmek zorundayız, mecburiyetindeyiz ve burada yine bir
kurul ve kurum oluşturuyoruz. Geçmişte de, tarım üretici ve satış birliklerini
düzenleyen kanunu çıkardık. Şimdi ben çok merak ediyorum; Sanayi Bakanımız
gelse ve o çıkan kanunla, bu geçen süre içerisinde, acaba Türk tarımı neler
kazandı, neler kaybetti; burada bir tartışsak, gerçekten çok merak ediyorum. Değerli arkadaşlar, bu pancar üretimini sınırlayacak bir uygulamanın ilk
adımıdır, mevzuatıdır. Şimdi, asıl mesele şudur: Gerçekten, şeker fabrikalarını
özelleştirmek lazım, yani bugün, eğer devlet, bu sektörden çekilecekse, şunu
ifade etmek istiyorum: Pankobirlik "bütün şeker fabrikalarını bize verin,
ben alayım" diyor. Şurada açıkça söylüyorum, hiçbir kimseyi de itham etme
düşüncesinde değilim: Kooperatifçilikle bu sektörün ben yürütüleceği kanaatinde
değilim ben. Yapılacaksa, her fabrika, belli bir şirket grubuna, özel sektöre verilir
ve gerçekten rekabete açılabilir. Yoksa, bu kanun çıktıktan sonra, şeker
şirketindeki mevcut, mahsup edilecek alacaklarına karşılık bu fabrikaları alıp,
Pankobirlik'e devrettiğiniz zaman, 3 tane fabrikayı doğru dürüst işletemeyen
Pankobirlik'in yarın bir KİT haline gelip yeni bir tekel oluşması endişesini
burada ifade etmek istiyorum. Onun için, burada kulakları çınlasın, 20 nci
dönem Çankırı Milletvekili Mete Bülgün Beyin, Aksaray'da, Fransızlarla ortak
bir şeker fabrikası temeli atılmıştı. Aslında, keşke o yatırım gerçekleşseydi;
bir özel sektör örneğinin en somut şekliyle ortaya çıktığını görecektik; ama,
zannediyorum şu anda o da krizin kendine getirdiği yüklerle meşgul. Şimdi, bu manada, yapılacak olan, Türk tarımında verimliliğin
artırılmasıdır değerli arkadaşlar. Ben, milletvekilliğinden önce,
Pankobirlik'in Tokat şehir stadyumunda yaptığı bir genel kurula katıldım. Böyle
genel kurul olmaz, böyle seçim olmaz değerli arkadaşlar. Rezilliktir;
birbirlerine silah çeken adaylar, sen gireceksin, ben gireceğim diye
yönetime... Böyle bir kuruma, Türk şeker sanayii teslim edilmemelidir; kimseyi
de itham etmek düşüncesiyle bunları ifade etmek istemiyorum; ama, yapılması
gereken... Pankobirlik, dekar başına ortalama 4-5 ton olan pancar üretimini,
geliştirdiği bir tohumla acaba 8-10 tona çıkarmak gayretinde midir? Ben bunu
merak ediyorum. Şeker Şirketinin böyle bir gayreti var mı, tohum geliştirme?..
Bildiğim kadarıyla yok. Yani, Türkiye'de tarımda gelişme ve verimlilik artışı
sağlanan sektörlerde, hibrit tohum uygulamaları, tohum geliştirmeleri sayesinde
Türk tarımında çiftçilerimiz belli ürün yelpazesinde verimliliği yakaladı.
İşte, burada yapılması gereken, kota sınırlamalarıyla beraber, tohumu
geliştirerek, Türk çiftçisinin 100 dönüm pancar ektiğinde aldığı parayı, 30
dönüm ekerek elde etmesini sağlama mecburiyetidir. Yoksa, siz hangi yasayı
çıkarırsanız çıkarın, bu verimlilik sağlanmadığı müddetçe, biz, Türkiye'de
sanayicisine de, tüketicisine de şekeri pahalı yedirmek mecburiyetinde, zorunda
kalırız. İşte, bunun için ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlar, yeni bir
oligopol, tekeller ve KİT'ler oluşmasın. Gerçekten, makine fabrikalarıyla çok
büyük bir sektör, dışarıya açılması
lazım ve hızla da özelleştirilmesi
lazım; ama, kambur olacak yeni bir oluşumun da önünü kesmenin gerektiğine
inanıyorum ve bunu, özellikle, tekrar ifade etmek istiyorum. Bu manada, değerli arkadaşlar, şahsî görüşlerim olarak da, parantez
içerisinde, Sayın Başkanım müsaade ederseniz, bu geçmiş maddede, bir evvelki
maddede (A) kotasıyla ilgili nişasta bazlı şekerlerin... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Sobacı, lütfen toparlayınız, tekrar açıyorum. Buyurun efendim. BEKİR SOBACI (Devamla) - Yüzde 10 meselesine fazla takılmamak lazım
değerli arkadaşlar. Glikozu, nişasta bazlı şekeri kullanan sanayicilerin gönderdiği,
milletvekillerini bilgilendirme notunda haklı gerekçeler vardır. Bugün, Türkî
cumhuriyetlerde, İran şekerleme sanayii, şeker endüstrisi, şeker mamulleri
üreticileri, Türk şekerleme mamulatı ihraç eden ihracatçılardan daha düşük
fiyatla, Orta Asya pazarını ele geçirmiş durumdadır. Niye; şekerkamışından
yapılan şeker ithal ediyor İran -ucuz- artı, glikoz ithal ediyor. Teşvikli ve
maliyet açısından da bizim daha altımızda maliyetle üretim yaptığı için de, o
pazarı bizim elimizden almıştır. Bu manada, onun da alternatifi olduğuna
inanıyorum. Sonuçta, sulu tarımda ekilen mısır, pancar pek değişecek değildir;
yeter ki, glikozu da, bizim özel sektörümüz, bu manada, yatırımla
gerçekleştirsin, üretimini ve üretim artışını sağlasın. Bu manada da, ben, şunu ifade etmek istiyorum: Geçmiş maddeye de kabul
oyu verdiğimi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sobacı. Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini Eskişehir Milletvekili Sayın
Sabri Yıldırım ifade edecekler. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, Aksaray Milletvekili Sayın Murat
Akın konuşacak. BAŞKAN - Peki efendim. Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın ifade edecekler.(DYP sıralarından
alkışlar) Sayın Akın, süreniz 5 dakikadır DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Şeker Kanunu Tasarısı üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, kota iptal ve transferleriyle ilgili madde...
Bilindiği üzere, şekerpancarı üretimine, başta, getirilen kota, hatalı bir
uygulamadır. Bu kota, müstahsilin alım gücünü, yani, sanayi ürününe olan talebi
kısmaktan başka bir şey değildir. Çiftçiye getirilen kota, aynı zamanda
çiftçinin alım gücüne, çiftçinin traktörüne, çiftçinin diğer sanayi mamullerini
alımına tahdit getirmektir. Değerli milletvekilleri, şekerpancarının istihdam ve ekonomiye katkısını
aşağıdaki yapacağım açıklamayla kısaca da olsa ifade etmeye çalışacağım. 1 dekar şekerpancarından 500 kilo şeker elde edilmektedir. 1 dekar
şekerpancarı tarımının sağladığı istihdamın yatırım değer karşılığı 4 660
dolardır. 1 100 kişi -bir yılda- personel çalıştıran ve günde 6 000 ton pancar
işleme kapasiteli bir şeker fabrikasının inşaat maliyeti, makine ve tesislerle
birlikte 155 milyon dolardır. Bir tam istihdam için yapılan yatırımın değeri
155 milyon dolar, 1 100 kişi -çalıştıran- için yapılan harcama ise 140 000
dolardır. 1 dekar şekerpancarı yan ürünü olan pancar posası, küspe, pancar baş
ve yaprağı ve melasının hayvan beslemede kaba yem olarak kullanılması sonucu
sağlanan karkas et üretim artışının değeri dekarda 200 dolar, yan ürün olan
pancar melasının maya sanayiinde işlenmesi sonucunda elde edilen kuru mayanın
ihracatından kazanılan döviz girdisi dekarda 100 dolardır. Türkiye,
şekerpancarı tarımından, şeker üretiminden, tüketim fazlasının ihracatından
zarar değil, kâr elde etmektedir. Şekerpancarı tarımıyla sağlanan istihdam ve yan ürünlerin
değerlendirilmesi sonucu kazanılan karkas et ve kuru maya değeri, şeker
ihracatı görev zararını kapatmaktadır. Şekerpancarı tarımının tarımda sağladığı
faydalar dışında, şeker fabrikasında çalışan 35 000 civarında daimî, muvakkat
personel ve ayrıca, diğer yan istihdamlarla beraber, bu yönüyle de köyden kente
göçün hızını kesen bir bitkidir. Değerli milletvekilleri, bilhassa şekerpancarına getirilen kota, köylüyü
ve çiftçiyi çok zor duruma düşürmüştür. 1997 yılında, Doğru Yol Partisinin
hükümette olduğu dönemde 22 milyon ton şekerpancarı üretilmekteydi. Bu, bugün
çıkarılacak olan kanunla, 10-11 milyon, hatta, 8 milyon tonlara kadar
indirilecektir. Düşünebiliyor musunuz, IMF'le yapmış olduğunuz sözleşmede, bu
kotayı, 1998 yakın izleme programı çerçevesinde, 1999'da iyi niyet mektubu
çerçevesinde... 2000 yılında iyi niyet mektubuna koyduğunuz kotayla ilgili
hükümleri, milletvekillerinin bir kısmı, taşrada, seçim bölgelerinde
"Doğru Yol Partisi getirdi" demek suretiyle, yanlış ifadeler kullanmıştır.
Peki, yaptığınız anlaşmalara bakmıyor musunuz sayın milletvekilleri?!. Değerli milletvekilleri, seçim bölgem Aksaray'da, toplam 22 milyon ton
üretilen şekerpancarının 1,5 milyon tonu üretiliyordu. Şimdi, bu, 500 000
tonlara kadar indi. Peki, bu insanlar, bu çiftçiler geçimlerini nasıl
sağlayacaklardır? Biraz önce ifade ettiğim üzere, ekonomiye bir zararı değil,
kârı olmaktadır. Türkiye ekonomisi, tarihinin en büyük krizini yaşıyor desek yanlış ifade
etmiş olmayız. Türkiye'nin kaderine hükmedenler, artık, yanlış beyanlardan
sakınmalı ve yaşananlardan ders almalıdır. Türkiye'nin sorunları kararlılıkla,
sabırla ve hepsinden önemlisi, doğru teşhisle tedavi edilir ve aşılır. IMF'in
teşhislerinin, dolayısıyla, tedavisinin doğru olmadığını çok şükür ittifakla
görmüş bulunuyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Lütfen tamamlayınız Sayın Akın. MURAT AKIN (Devamla)- Eğer, yeni sayfaya başlarken, yine, yanıltıcı
ifadelerle, malum kuruluş ve adamların programa şekil vermesine izin verilirse,
bu kadar da bile bile ladesin hesabını kimse veremez; dahası, yeni program,
toplumun tüm kesimlerinin onayını ve güvenini almazsa ki, yaşanan kasım ve
şubat krizlerine rağmen, şu, çıkarılmakta olan Şeker Kanunuyla ilgili,
toplumun, bilhassa, çiftçinin görüşleri alınmadan, inadına, ısrarla, Türkiye
ekonomisinin aleyhine olacak şekilde, sırf, IMF'e verilen iyiniyet mektubu ve
oradan beklenen 6 milyar dolar gibi bir döviz beklentisi içerisinde yanlış
hareket edilmektedir. Değerli milletvekilleri, ilimizde bir şeker fabrikası kurulacaktı; biraz
önce, Tokat milletvekili arkadaşımız ifade etti. Başbakan, Cumhurbaşkanı bunun
temelini attı, şahıs, 10 milyon mark krediyi aldı -Çankırı eski milletvekili ne
yazık ki, şimdi, İzmit'te, çeki karşılıksız çıktığı için tutuklandı! (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Sayın Akın, son cümleniz için açıyorum. MURAT AKIN (Devamla)- Bu şeker fabrikasının temel atma törenine 1998'de,
Başbakan, Cumhurbaşkanı katıldı. Peki, Aksaray'ın günahı nedir? 10 milyara
aldığı büyük bir arsayı, şimdi, Aksaray Ticaret Odasına da devretmiyor; çünkü,
Ticaret Odası buraya şeker fabrikası kurmak istiyor. Yanlış politikayı
görüyorsunuz. Bu nedenle, bu tasarının bazı maddelerinde değişiklik yapılmadığı
sürece, bilhassa kota kaldırılmadığı sürece, Türk çiftçisinin aleyhine
olacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın. Gruplardan başka söz talebi?.. Yok. Madde üzerinde 1 önerge vardır, önergeyi okutup, işleme alacağım. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Şeker Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının
"zorunlu hallerde pazarlama yılı içinde kotalararası şeker transferi
yapılır. Cari pazarlama yılı içinde, şirketlerin talep etmesi durumunda ve
kurulca uygun bulunması halinde pazarlanamayan A kotasının tamamı veya bir
kısmı, aynı pazarlama yılı içinde ihraç edilmek kaydıyla C şekerine aktarılır.
İhraç fiyatı ile maliyet arasındaki aleyhte oluşacak fark, aktarılan miktarla
sınırlı olarak Hazinece ihracatçılara ödenir. Bir sonraki yıl bütçesinde ödenen
miktar kadar ödenek ayrılır" şeklinde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?.. SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmıyor. Gerekçeyi mi okutayım?.. SAİT AÇBA (Afyon) - Konuşmak istiyorum. BAŞKAN - Önerge sahiplerinden Sayın Sait Açba; buyurun. Süreniz 5 dakika efendim. SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kotalarla
ilgili 3 üncü maddede, maalesef, pancar çiftçisine çok büyük bir darbe
vurulduğunu burada açıkça ifade etmek isterim. Pancar çiftçisine vurulmuş olan
darbenin, Türkiye'de, millî ekonomiye vurulmuş olan ciddî bir darbe olduğunu da
yine açıkça ifade etmemiz gerekir. Pancar şekerine alternatif olarak tatlandırıcı sektörüyle ilgili,
üretimle ilgili yüzde 10'luk bir sınır var yasada, 3 üncü maddede ve bu sınırın,
yüzde 50 artırılması veya düşürülmesiyle ilgili Bakanlar Kuruluna da şu anda
yetki verilmiş durumda. Bu yetki, bir bakıma, bu yüzde 10'luk sınırın
delinmesiyle ilgili bir yetki. Bakınız, şunu açıklıkla belirlememiz gerekli: Nişasta bazlı tatlandırıcı
sektörünün, ülkemizde, hiçbir ülkede olmadığı bir biçimde pancar çiftçisi
aleyhine bugüne kadar geliştirildiğini açıkça görüyoruz, hem de haksız bir
biçimde geliştirilmiş olduğunu görüyoruz. Son beş yıla baktığımızda, pancar
şekeri üretim artışının yüzde 76 civarında olduğunu, nişasta kökenli
tatlandırıcı artışının da yüzde 220 olduğunu görüyoruz; hatta, pancar şekeri
üretimindeki kotanın, 2001 yılında, bilindiği gibi, 12,5 milyon tondan 11,5
milyon tona indirildiği de açık. Dolayısıyla, pancar tarımı daha da azalmakta
bir taraftan. Şunun altını açıkça çizmemiz gerekiyor: Bugün, Türkiye'de, pancar şekeri
stokları varsa ve pancar çiftçisine yönelik bir kota zulmü uygulanıyorsa, bunun
asıl nedeni, en temel nedeni tatlandırıcı sektörünün Türkiye'de haksız bir biçimde
desteklenmesi ve geliştirilmesidir, esas neden budur. Maalesef, 1994'ten bu
yana, tatlandırıcı sektörü, dünyada hiçbir ülkede olmadığı tarzda
geliştirilmiştir. Bugün, pancar şekerine oranla yüzde 10'luk fiilî bir üretim
seviyesine ulaşmış bulunmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerine baktığımızda, tatlandırıcı sektörünün,
maalesef, yüzde 2 ilâ yüzde 2,5 sınırlandırılmış olduğunu açıkça görüyoruz;
Türkiye'de yüzde 10, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 2-2,5 arasında bir
sınırlandırma... Dolayısıyla, pancar şekerinin, ne şeker kamışı karşısında ne de
tatlandırıcı sektörü karşısında rekabet edebilme imkânı hiçbir zaman için
yoktur. Eğer, tatlandırıcı sektörünün önü bu şekilde açıldığı takdirde,
ileride, pancar üretiminde ciddî anlamda azalmalar olacağı, dolayısıyla, gizli
işsizliğin hakim olduğu kesimden şehre doğru ciddî bir göç olgusunun da
yaşanacağı açıktır. Dolayısıyla, bu yönde alınmış olan kararın, maalesef,
Türkiye'de pancar çiftçisine vurulmuş olan en büyük darbe olduğunu düşünüyorum.
Bakınız, bu konu, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve alt komisyonunda
görüşüldü; alt komisyonda, biz "yüzde 10'luk bir fiilî üretim olduğuna
göre, bu yüzde 10'da kalsın" dedik; diğer komisyon üyeleri, yüzde 12'de
direttiler. Üst komisyonda verdiğimiz bir önerge çerçevesinde, yüzde 10'luk bir
sınırda kaldı. Sanayi ve Ticaret Komisyonunda, bu oranın, yine yüzde 10'da
tutulduğunu; fakat, yüzde 10'luk oranın da -maalesef diyorum- Bakanlar Kuruluna
yetki vermek suretiyle delinebileceğiyle ilgili açık bir hüküm konulduğunu da
açıkça görüyoruz. Onun için, Bakanlar Kurulunun geleceğe dönük olarak alacağı
kararı çok yakından izleyeceğiz. Eğer, bu yüzde 10'luk sınırın artırılması
yönünde bir karar aldıkları takdirde, alacakları her kararın pancar çiftçisine
büyük darbe vuracağının açık bir delilidir. Şunu açıkça ifade edeyim: Eğer, bugüne kadar, 1994'ten itibaren nişasta
bazlı şekerlerle ilgili üretim alanları, yine Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu
gibi, yüzde 2, yüzde 2,5 sınırında tutulmuş olsaydı, şu anda ne pancar
şekerinde stoklar söz konusu olurdu ne pancar çiftçisi daha az üretimde
bulunurdu ne de pancar çiftçisine uygulanan kota zulmü devam eder giderdi.
Dolayısıyla, yapılmış olan tarihî bir hata var. Bunun arka planına baktığımızda, maalesef, bazı büyük sermaye
gruplarının pancar çiftçisi aleyhine haksız bir biçimde desteklendiğini
görüyoruz; çünkü, onların üretim planlamalarına baktığımızda, pancar şekerinin
yüzde 25'ine kadar varan bir üretim planlamaları var 2004 yılına kadar.
Dolayısıyla, Bakanlar Kuruluna verilmiş olan bir yetkiyle, bu alan, bu sınır,
bu şekilde kullanılmak isteniyor. Dolayısıyla, şu anda alınan bu kararın Meclis
tarafından... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Açba, lütfen toparlayınız. SAİT AÇBA (Devamla) - ...iktidar kanadının oylarıyla alınmış olan bu
kararın, pancar çiftçisine çok ciddî bir darbe vurduğu inancındayız. Her 2
puanlık bir artış, pancar çiftçisinin 400 000-500 000 ton daha az pancar ekmesi
sonucunu doğuracaktır. 1 katrilyon liralık bir tatlandırıcı pazarı, Bakanlar Kuruluna
verilen yetki çerçevesinde yüzde 50 daha artırılırsa, 1,5 katrilyon lira gibi
bir orana yükseltilmiş olacaktır. Bu sektör tamamıyla ihracata yönelik bir
sektör olsa, dış pazarlarda ciddî getirileri olsa, bu sektörün de, şüphesiz,
ilave desteklerle desteklenmesini savunuruz; ama, şu anda yapılan iş, maalesef,
Bakanlar Kuruluna verilmiş olan artırma yetkisiyle birlikte, pancar çiftçisi
aleyhine verilmiş ciddî bir karardır ve onlara darbe vurucu bir karardır.
Dolayısıyla, biz, bu kararı bu şekliyle desteklemiyoruz, Bakanlar Kurulunun bu
konuda ileride atacağı adımı da sürekli olarak izleyeceğimizi açık, net bir
şekilde belirtiyoruz. Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Açba. Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir. 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir. 5 inci maddeyi okutuyorum: Hammadde ve şeker fiyatları MADDE 5. - Şeker pancarı fiyatları her yıl, şeker fabrikası işleten
gerçek ve tüzel kişiler ile üreticiler ve/veya temsilcileri arasında varılan
mutabakata göre belirlenir. Buna ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık tarafından
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. Şeker üretiminde kullanılan diğer hammaddeler ise şirketler tarafından
üreticiler ve/veya piyasadan temin edilir. Şeker satış fiyatları, şeker
fabrikası işleten gerçek ve tüzel kişiler tarafından serbestçe belirlenir. BAŞKAN - Madde üzerinde ilk görüşme, Fazilet Partisi Grubu adına, Hatay
Milletvekili Sayın Metin Kalkan'a ait. Buyurun Sayın Kalkan. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Şeker Kanunu Tasarısıyla ilgili, Fazilet Partisi Grubu adına görüşlerimi arz
etmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bizim tereddüt ve endişelerimiz, bu yasayla, Anadolu'da en az 6 - 7
milyon ekicisiyle, fabrikada çalışanıyla, üreticisiyle ve bunların bütün yan
sektörleriyle, bundan ekmek yiyen insanların geleceğiyle ilgili, onların
ekmeklerini tenkisata uğratmama kaygısıyla, hükümete, bu kanun çıkarken, ülke
insanının en az 5 - 6 milyonunu daha hassas düşünmesini tavsiye etmek
istiyoruz; çünkü, bu yasa, artık, kamuoyuna da mal olduğu üzere, IMF'nin ve
birtakım çevrelerin esas dayatmasıyla bu kadar acil ve acele ele alındı ve
zorlanıyor. Biz de görüyoruz ki, IMF'nin dayattığı ve buradan çıkarılan, uzun
zamandır çok yoğun mesai sarf etmekle, eskiye oranla daha fazla üretim yapmakla
övündüğümüz halde, halkın geçimine gerçekten faydalı olabilecek, maalesef,
hiçbir madde çıkmıyor; çıkanların da bir kısmı, hukuka apaçık aykırı olduğu
cihetle, Anayasa Mahkemesinden, Fazilet Partisinin itirazı üzerine,
reddedilerek dönüyor. Böyle, dostlar alışverişte görmektense, fuzulî meşgale
içerisinde olmaya, elbette, bu Meclis layık değildir. Ne zaman halkın meşgul olduğu, uğraştığı, ekmek yediği ve geçimini
sağladığı bir alan varsa, uzun zamandır, işte, otogazda olduğu gibi veya diğer
üretimlerde olduğu gibi, fabrikaların özelleştirilmesinde olduğu gibi, bu
Meclis, maalesef, iktidarın sayısal çoğunluğuyla, Anadolu halkının, insanımızın
işsiz sayısını artıracak handikaplara düşmektedir ve birçok ocağın sönmesine
sebep olmaktayız; onun için de, şu anda, Türkiye'de derin bir kaos, büyük bir
huzursuzluk... İşçi, memur, esnafın yürüyüşlerini, her gün, artık, artarak
izliyoruz. Cottarelli yönlendirmesinden sonra bu madde ele alınmıştı, görüşülmüştü;
fakat, sanki, bir kayyum yönetimi gibi, hükümetin Derviş yönetimine geçmesiyle,
herhalde hızlandırıldı ve acele çıkması için, burada, halka ne getirecek ne
götürecek, Türk ekonomisine ne getirecek ne götürecek bakılmadan, üzerine
dalınıldı. Biz, Grup olarak, kotaya -çok net ifade ediyorum- karşıyız; çünkü,
Anadolu'nun birçok insanının işsiz kalmasına sebep olacak bir maddedir kota
maddesi. Şu 5 inci maddede de, açık ve net bir şekilde "şekerpancarı
fiyatları, her yıl, şeker fabrikası işleten gerçek ve tüzelkişiler ile
üreticiler veya temsilcileri arasında varılan mutabakata göre belirlenir"
diyor. Ben soruyorum; şekerpancarı ekiminden önce mi, sonra mı?.. Bu
belirlemenin zamanı neden tayin edilmiyor? Eğer, sonra olursa, siz, burada,
istediğiniz fiyatı koyarsınız ve bütün ekicileri, çok zor durumda, iflasa ve
toprağını işlememeye sevk edersiniz. Bu kanun maddesini düzenleyenlerin bunu
düşünmesi lazımdı. Demek, burada, bir iyiniyet yok istenildiğine göre
davranılacak. "Şeker üretiminde kullanılan diğer hammaddeler ise şirketler
tarafından üreticiler ve öncelikle iç piyasadan temin edilir..." Hani,
serbest piyasa ekonomisi kurallarının ucuzluk için, rekabet için gerekli
olduğunu savunuyorduk, söylüyorduk. Bu maddeyi, düşündüğünüz şekilde temin
etmeye nasıl muktedir olacaksınız? "Şirketler monopolik ve oligopolik kararlar alamaz"
diyorsunuz. Bütün özelleştirmelerde de demiyor musunuz ki, özelleştirme,
işçilerin yararına, ülke ekonomisinin yararına; ama, buna rağmen,
özelleştirilen bütün fabrikalarda işçi çıkarılmıyor mu?! Türkiye'de,
özelleştirme furyasından sonra işsizlik yüzde 500 artmıyor mu?! (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Kalkan, lütfen toparlayınız. SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Öyleyse, burada "monopolik ve
oligopolik kararlar alınamaz" şeklindeki ifade, sadece bir göz boyama
ifadesidir. Bu da, işsizlerin artması gibi, gerçekten, tekel oluşmasına,
monopol ve oligopolik bir pozisyon oluşmasına zemin hazırlayacaktır. Eğer, bunu
önlemek isteseydi bu yasa tasarısını teklif edenler, buraya, bunu yapma
halinde, önleyici tedbirler de koyarlardı. Bu bakımdan, gerek kota maddesiyle
gerekse çiftçilerimizi işsizliğe mahkûm edecek veçhesiyle bu maddeye çok daha
dikkat edilmesini arz ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kalkan. İkinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın
Sadri Yıldırım'a aittir. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı Şeker Kanunu Tasarısının 5 inci
maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi ve mağdur olan pancar çiftçisini, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz tasarı, ülkemiz için çok önemli;
çiftçimiz için hayatî önem taşımaktadır. Hepimizin bildiği gibi, ülkemiz bir
tarım ülkesidir; nüfusun yarısı tarımla uğraşmaktadır. Ülkemizin temeli
tarımdır; ancak, hükümet, tarımın önemini bilmemektedir. Tarım, dünyanın her
yerinde ve gelişmiş ülkelerde desteklendiği halde, ülkemizde ise, son dört
yıldır -bırakınız desteklemeyi- çiftçi, alınteri, elemeği olan hakkını
alamadığı gibi, hükümet, çiftçiye üvey evlat muamelesi yaparak âdeta çiftçiyi
tasfiye etmeyi planlamış ve yok etmiştir. Şekerpancarı da tarımın bir parçası olup, 500 000 pancar üreticisi ve 10
milyon aileyi ilgilendirmektedir. Çiftçiyi tarlaya ve köye bağlayan, ailenin
tüm fertlerine çalışma imkânı ve istihdam sağlayan, yan ürünlerinin tamamı
değerlendirilen bir bitkidir. Sağladığı katma değer itibariyle, yetiştirildiği
bölgelerdeki ürünlere göre üstünlüğü tartışılamaz; yani, pancar, hem tarım ve
hem sanayi ürünüdür; değeri, ülkemiz için çok önemlidir. Ülkemiz nüfus artış hızı ve şeker güvenlik stokları da alındığında, bu
gelişmelere bağlı olarak ihtiyacının artması kaçınılmazdır. Sonuç itibariyle,
ülkemizin şeker talebi artmaktadır. Ülkemizin artan ihtiyacının karşılanması
için üretimin artırılması gerekmektedir. Bitkisel yağda olduğu gibi, bazı
lobilerin şeker ithalatı ve ülkemizi dışarıya muhtaç etme çabaları
engellenmelidir. İhtiyaç duyulan şekeri üretecek potansiyel ülkemizde
mevcuttur; ancak, her ne sebeple olursa olsun, ülkemize ham veya işlenmiş şeker
ithalatı yapılmamalıdır. Değerli milletvekilleri, genelde şekerpancarı eken çiftçimiz, küçük
çiftçidir. Eskişehir'de ve diğer pancar ekilen illerde yaptığım araştırmalara
göre, pancar çiftçisi yılda ortalama 10 ile 20 dekar arası pancar ekerek 80 ton
pancar üretmek suretiyle geçimini sağlamakta iken, 55, 56 ve 57 nci hükümet her
yıl pancar kotasını düşürerek, yani, çiftçinin pancar ekimini azaltarak,
çiftçiyi mağdur etmiş, cezalandırmış, perişan etmiş ve yok etmiştir. Bugün
gelinen nokta ise, 50 ton pancar teslim eden çiftçiye 1 ton, hatta 750 kilogram
pancar ektirilmektedir. Öyleyse, o zaman, çiftçiye "pancar ekme"
denilmektedir. Hükümet, böylece, arada, pancar kotası tüccarları yaratmıştır. Bakınız, Eskişehir'in Alpu İlçesinde bir kahvede, 1 000 ton satılık pancar
kotası ilanını gördüm, getirdim, geçen de size gösterdim; şimdi, yine
gösteriyorum. Bakınız... Bu ilana göre, hükümetin çiftçiyi hiçe saydığı ve çiftçi düşmanı olduğu
herkesçe bilinmektedir; çünkü, bir yıl evvel ektiği ve altı ay evvel söküp
teslim ettiği pancar bedelini alamaması nedeniyle cebinde çay parası olmayan ve
kota nedeniyle de pancar ekemeyen çiftçinin hali nedir bilir misiniz? Siz bu
çiftçinin yüzüne nasıl bakacaksınız; gidip de çiftçinin ve halkın içine nasıl
gireceksiniz? Siz sayın hükümet, sadece çiftçiye değil, ülkeye de zarar
veriyorsunuz; çünkü, çiftçi, şu anda tarlasını sürecek mazot alamıyor, gübre
bulamıyor, bulsa bile alamıyor. Tarım girdileri çok pahalı olmasına rağmen,
hükümet, çiftçinin malına hakkı olan ücreti vermediği gibi, hükümet, geçen
programlarında çiftçiye yer vermediği gibi, şimdi de, yeni programda da yine
çiftçi yok, esnaf yok, memur yok. Gübreye her hafta zam geliyor. Millet can çekişiyor, öfkesinden
meydanlara iniyor. Siz, hâlâ, ülkenin ve çiftçinin aleyhine olan kanunlarla
uğraşıyorsunuz, vergi ve zam yüklüyorsunuz. Gittiğiniz yol yine yanlış. Bu
millet, bu yükü çekemez. Daha radikal ve gerçekçi tedbirler alın. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yıldırım, lütfen toparlayınız. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Krizin çaresi ülkede, çaresi millette,
çaresi demokraside, ülkeye tam demokrasiyi getirecek olan Seçim Kanununda.
Öyleyse, gelin, hep birlikte, önce, Seçim Kanununu değiştirerek millete kendi
milletvekilini seçme imkânını verelim; böylece, Meclis ile milleti
bütünleştirelim diyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP ve FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım. Grupları adına başka söz talebi?.. Yok. Madde üzerinde verilmiş 2 adet önerge vardır; bunları sırasıyla
okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Şeker Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz. "Bir sonraki pazarlama yılı için geçerli şekerpancarı fiyatları,
her yıl, pazarlama yılı başlamadan önce, şeker fabrikası işleten gerçek ve
tüzelkişiler ile üreticiler ve/veya temsilcileri arasında varılan mutabakata
göre belirlenir. Bu hususla ilgili usul ve esaslar, Bakanlık tarafından
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup, işleme alacağım: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. "Şeker üretiminde kullanılan diğer hammaddeler ise, şirketler
tarafından üreticiler ve öncelikle iç piyasadan temin edilir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önerge üzerinde, Sayın Musa Demirci; buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 inci
maddenin ikinci fıkrası üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Ancak, şunu peşinen belirteyim ki, verdiğimiz önerge, böyle, sırayı
savmak için verilen bir önerge değildir. Gerçekten, değişiklik yapılmak
suretiyle, Türkiye'de üretimin önünü bayağı kesmişler. Şimdi, bakınız, Tarım
Komisyonunda kabul edilen metinde, bu madde hiç değiştirilmeden "hammadde
iç piyasadan temin edilir" deniliyor. Şekerpancarı şekerin hammaddesi,
bunu biliyo-ruz; ancak, burada, ikinci paragrafta "şeker üretiminde
kullanılan diğer hammaddeler ise, şirketler tarafından üreticiler ve öncelikle
iç piyasadan" denilmişti; şimdi "piyasadan" deniliyor. Değerli arkadaşlarım, bu, hakikaten, Türkiye'de, üretimin önüne konulan
engeldir. Bu bakımdan, Tarım Komisyonunda, Tarım Komisyonumuzun bütün üyeleri
tarafından enine boyuna tartışılmış ve dolayısıyla, o gün, iç piyasadan temin
edilmesi kararı verilmişti; ancak, görüyoruz ki, Sanayi Komisyonu "iç
piyasadan" ibaresinden "iç" kelimesini çıkarmak suretiyle
"piyasadan" diye, böyle, muğlak bir hale getirmiştir. Bu bakımdan,
Sayın Bakanımızdan, Komisyon Başkanımızdan, Tarım Komisyonunun üyelerinden
-buradalar tahmin ediyorum- arkadaşlarımızdan rica ediyorum, mutlaka, bu önerge
desteklenmek suretiyle, tatlandırıcıların hammaddesinin iç piyasadan temin
edilmesi lazım. Bu, fevkalade önemli. Şimdi, şu söylenebilir, "Türkiye'de mısır üretim yeterli
değil" denilebilir. İşte, Şeker Şirketinin kıymetli elemanları orada
oturuyorlar. Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında şeker fabrikası kurulduğu
zaman, bu ülkenin çiftçileri şekerpancarı ekmesini bilmiyorlardı; ama, bakınız,
zaman içerisinde, Türkiye'nin bütün zeminlerinde şekerpancarı üretildi, hatta, bugün
22 milyon tona çıktı. Şimdi, biz, bu üretimi kısıyoruz; öyleyse, Türkiye'de
mısır üretimini de artırmak suretiyle, bu tatlandırıcıların hammaddesini bu
ülkeden temin edebiliriz. Nasıl; Şeker Şirketinin elemanları disiplinli
çalışmak suretiyle sözleşmeli modeli geliştirmişler ve dolayısıyla, her
çiftçiye, yani, ekim yapmak isteyen her çiftçiye sözleşme yapmak suretiyle,
gübresini vermek suretiyle, ilacını vermek suretiyle, aletini vermek suretiyle
ve çapasını ne zaman yapacağını öğretmek suretiyle, Türkiye'de şekerpancarı
üretimi yerleştirilmiş ve hatta, bugünkü seviyeye gelmiştir. Bugün ne
yapıyoruz; bunu engelliyoruz. Ne adına; işte, kurulmuş beş firma adına bunu
engelliyoruz. Öyleyse, hiç değilse, Türkiye'de mısır üretiminin önünü açalım,
mısır üretimini teşvik edelim. Nasıl yaparız; o zaman, bu fabrika sahipleri
mademki fabrikayı kurmuşlar, öyleyse, çiftçide sözleşmeli modeli geliştirmek
suretiyle mısır üretimini artırabilirler, bunu yapabilirler. Yapmadıkları
takdirde, bakın, hem ülkede pancar tarımının, pancar çiftçisinin ürettiğinin
önünü kesmek suretiyle fevkalade bir kötülük yapı-yoruz hem de
hayvancılığımızın gelişmesini önlüyoruz. Bu bakımdan, hiç değilse, mutlaka,
hammaddenin iç piyasadan temin edilmesi lazım. Bu fabrikaların kendi
etraflarında, fabrikaları kurdukları yerlerin etrafında veya Anadolu'nun, işte,
diyelim ki, Niksar Ovasında veya mümbit ovalarında mısır üretimini geliştirmek
suretiyle, mutlaka, çiftçinin, hiç değilse pancardan kaybettiğini mısırdan
kazanması lazım diyorum. Önergeyi destekleyeceğinizi umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Demirci. NEZİR AYDIN (Sakarya) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur;
birleşime, 16.50'ye kadar ara veriyorum. Kapanma
Saati: 16.40 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.50 BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER: Mehmet BATUK (Kocaeli),
Melda BAYER (Ankara) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 78 inci Birleşimin İkinci Oturumunu
açıyorum. Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz. V.– KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. – Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve
Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonları Raporları (1/798) (S. Sayısı: 636) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Hatırlanacağı üzere, Sayın Latif Öztek ve arkadaşlarının verdiği
önergenin oylanması sırasında karar yetersayısı istenilmiş ve oylamada karar
yetersayısına ulaşılamadığı için ara verilmişti. Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamıştı. Şimdi, elektronik cihazla önergeyi oylarınıza sunacağım. Oylama için 3 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Şeker Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz. "Bir sonraki pazarlama yılı için geçerli şekerpancarı fiyatları,
her yıl, pazarlama yılı başlamadan önce, şeker fabrikası işleten gerçek ve
tüzelkişiler ile üreticiler ve/veya temsilcileri arasında varılan mutabakata
göre belirlenir. Bu hususla ilgili usul ve esaslar, Bakanlık tarafından
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir." Suat Pamukçu (Bayburt) ve arkadaşları BAŞKAN -.Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) -Katılmıyoruz. LATİF ÖZTEK (Elazığ) - Sayın Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN - Buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. LATİF ÖZTEK (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, şekerpancarı,
aslında, bir tarım ürünü, bir endüstri bitkisidir; ama, görülen o ki, burada,
konu, sadece bir hammadde olarak ele alınıyor. Sanayi Komisyonuna gidiyor,
Sanayi Komisyonu esas komisyon olarak alınıyor; ama, Sanayi Komisyonu, konunun
sosyal yönünü, tarımla olan ilgisini dikkate almadan inceliyor; bu yüzden hata
ediliyor. Şekerpancarı bir hammadde olarak görüldüğü için, vermiş olduğumuz,
biraz önce görüştüğümüz önergeye "hayır" denildi. Aslında, biraz önce verilmiş olan önergede "şeker üretiminde
kullanılan diğer hammaddeler ise, şirketler tarafından üreticiler ve öncelikle
iç piyasadan alınır" diyoruz. Burada en çok kullanılan ürün mısırdır.
Eğer, mısır, öncelikle iç piyasadan temin edilecek olursa, bizim, şu anda,
glikoz üretimiyle uğraşan, tatlandırıcı üretimiyle uğraşan fabrikalarımız
öncelikli olarak Türkiye piyasasındaki mısırı alacaklardır. Bu da, Türk
çiftçisinin gelirinin artması demektir. Maalesef, bu önergemize
"hayır" dediniz. İkinci vermiş olduğumuz önerge de, yine bu konuyla ilgili, yani, tarımla
doğrudan ilgili bir konudur. Bakınız, çiftçi, bir yıl önceden, tohum yatağını
veya tarlasını hazırlıyor. İlkbaharda tarlasını ekiyor, çapalıyor, suluyor,
yabancı otunu alıyor, tabiri caizse, çocuğu gibi o ürüne bakıyor. Sonbaharda
hasat ediyor ve getiriyor. 2000 yılında olduğu gibi, siz diyorsunuz ki, biz, bu
ürüne şu kadar lira verdik... Fiyat, azsa da, çoksa da, yapacağı hiçbir şey
yok. Bizim istediğimiz, çiftçi ürünü ekmeden önce fiyatın belirlenmesidir.
Gerçekten, bu, sadece önerge olsun diye verilmiş bir önerge değildir, Türk
çiftçisinin menfaatına olan bir önergedir. Bu yüzden, çiftçiye bir alternatif
tanıyalım diyoruz. Tamam, sen ürününü ekmeden fiyatını belirledik, eğer
istiyorsan bu ürünü ekersin, eğer istemiyorsan ekmezsin diyelim. Aksi halde,
elde ettiği ürünü, fiyatı ne olursa olsun, getirip fabrikaya satmak
durumundadır. Arkadaşlar, bakınız, pancar üreticisinin alınteri, gerçekten, 1995-1996
yıllarında verilmediği için, şeker üretiminde, Türkiye, kendine yeterli
olmaktan çıktı, dışarıdan şeker ithal etti ve bu ithalat için de milyarlarca
dolar döviz ödedik. Bu ödediğimiz dövizleri eğer Türk çiftçisine verseydik,
gerçekten, o yıllarda dışarıdan şeker ithal etmek mecburiyetinde kalmazdık.
Şimdi, teklifimiz tamamen teknik yönden düşünülmüştür ve pancar üreticisinin ya
da Türk çiftçisinin zararını önlemek için, fiyatları önceden belirleyelim
diyoruz. Evet, pancar paraları geç ödenmektedir; bir sonraki yılın, çok kere,
mart, nisan, hatta bazen mayıs ayında parası ödenmektedir. Bunun, çiftçi
üzerindeki olumsuz etkilerini düşünmemiz gerekir. Çiftçi, ekonomik yönden
mağdurdur; eğer parası da geç ödenirse, mazotunu alamaz, tarlasını süremez,
hatta ürününü ekemez, gübresini alamaz ve tarlasına atamaz, ziraî mücadele
ilaçlarını alıp, tarlasında kullanamaz. Sonuçta, ilk bakışta çiftçiler mağdur
olur; ama, geniş açıdan bakılacak olursa, millî üretimimiz düşeceğinden,
ülkece, milletçe bu işten zarar görürüz. Biz, önergemizin sizler tarafından destekleneceğini umuyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öztek. Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum: Şeker ihracat ve ithalatı MADDE 6. - Dünya borsa fiyatları, iç fiyatlar, arz talep dengesi,
spekülatif etkiler ve diğer ilgili hususlar dikkate alınarak şeker ticaretinde
yapılması istenen düzenlemeler konusunda Kurul, Müsteşarlığa görüş bildirir. İmalatçı-ihracatçıların dahilde işleme rejimi ve/veya benzer uygulamalar
çerçevesinde hammadde veya yardımcı madde olarak kullandıkları yabancı menşeli
şeker, C şekeri kapsamında olup, doğrudan veya işlenmiş ürün olarak yurt içinde
pazarlanamaz. Bu kapsamda ithal edilecek şeker için Kurul Müsteşarlığa görüş
bildirir. BAŞKAN - Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum
Milletvekili Sayın Fahrettin Kukaracı'da. Buyurun efendim. (FP sıralarından
alkışlar) Sayın Kukaracı, süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi
üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Muhterem milletvekilleri, güncelliğini yitirmiş, yaklaşık elli yıllık
bir kanun yerine, çağın gereklerine uygun yeni bir kanuna ihtiyacımız olduğu
kabul edilebilir. Tasarının genel gerekçesinde "Helsinki Zirvesi
sonrasında kazanılan aday ülke statüsü ve Dünya Ticaret Örgütü çerçevesindeki
taahhüt ve gelişmeler, bu yeni düzenlemeyi gerekli kılmıştır"
denilmektedir. Şeker üretiminde istikrarın sağlanması, iç piyasada rekabetin oluşması,
özelleştirmeye imkân tanıyacak hukukî altyapının hazırlanması, bu düzenlemenin
gerekçesini teşkil etmektedir. 30 000 işçi istihdam edilen, 3 milyon çiftçi ailesinin geçim kaynağı
olan bu sektörde yapılmakta olan bu düzenlemenin, her ne kadar pancar
üreticileri ile işleyicilerin menfaatlarının buluşacağı bir düzenleme olduğu
iddia edilse de, gerçek bu değildir, bu olmayacaktır. Zira, bu iktidarın her
icraatında olduğu gibi bu düzenlemesinde de insan unsuru gözardı edilmiştir ve
tasarının sosyal boyutu bulunmamaktadır. Daha önce, Et ve Balık ve Süt
Endüstrisi Kurumları gerekli tedbirler alınmadan özelleştirilmiş olduğu ve et
ithal edildiği için hayvancılık nasıl yok olmuş, geçimini hayvancılıkla
sağlayan milyonlarca insan işsiz güçsüz ve çaresiz duruma düşürülmüşse, bu
düzenlemeyle de, pancar tarımıyla geçimini sağlayan tüm çiftçiler perişan
olacaktır. Özellikle alternatif sanayi bitkisi ekemeyen Erzurum, Kars, Ağrı,
Bayburt, Erzincan, Van ve diğer iller ikinci darbeyi yiyecek, mahallî tabirle,
eli böğründe kalacaktır. Tasarı kanunlaştığında, fabrikalar özelleştirilecek,
serbest rekabet sonucu, olumsuz iklim şartları içindeki doğu çiftçisi geçim
kaynağı olan pancar ekimini yapamayacaktır. Kapanacak fabrikalar sonucu, halen
çalışmakta olan işçinin büyük bir kısmı işsiz, dolayısıyla da ekmeksiz
kalacaktır. İthal şekerle rekabet edemeyecek Türk çiftçisi, piyasadan çekilmek
zorunda kalacaktır. Şeker ithalinin engellenmesi ve yerli üretimin fonlarla
desteklenmesi imkânsız hale geleceği için, çiftçimiz pancar ekemeyecek, bunun
sonucu olarak da, Türkiye, şekerde de dışa bağımlı hale gelecektir. Bu sebeple, feryat eden Erzurum pancar ekicileri gönderdikleri bir
yazıda şöyle sesleniyorlar: "Uyarılarımıza rağmen, şeker fonuna yasada yer
verilmeyecek mi? Türkiye, Amerikan tatlandırıcı şirketlerinin pazarı mı
yapılmak isteniliyor? Özelleştirme öncesinde tatlandırıcı üretiminin önü
açılarak şeker fabrikalarının kapatılması mı planlanıyor? 3-5 rantiyeci mi,
yoksa 500 000 pancar üreticisi mi önemli? Zamanında zorla pancar ektirdiğiniz
Türk köylüsünü, bugün de, dış taahhütler adına yabancılara peşkeş çekmek mi
istiyorsunuz?" diyorlar. Anlaşılan odur ki, vahşi kapitalizm uygulaması sonucunda, nefesi
ye-tenler kalacak, nefesi yetmeyenler de yok olup gidecek. Sektör dinamizm
kazanamayacak, dış piyasalarla rekabet edemeyecek, sadece ona teslim olacaktır. Sayın milletvekilleri, bu iktidar, her ne yapmış ise, sonunda insanımız
bundan zarar görmüştür. Her ne söylemişse, tersi gerçekleşmiştir. Bu düzenleme
de, diğerleri gibi, ülke insanını mutlu etmek, onu rahatlatmak için değil, IMF
öyle istediği için yapılmaktadır. Bu tasarı, şekerkamışından veya mısıra dayalı
nişastadan oluşan şekeri, ülkemize satmayı amaçlayanlar tarafından dikte
ettirilmiştir. Eskiden ortak pazar tanımlanırken "onlar ortak, biz
pazar" denilirdi. Şimdi, pazar olma keyfiyeti tamamen gerçekleşmiş
bulunmaktadır. Bundan böyle büyük şehirlere göç eden insanların sayısı artacak,
işsiz kalan pancar ekicisi yüzünden, problemler katmerli hale gelecektir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Kukaracı, lütfen toparlayınız. FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) - Bağlıyorum efendim. Ülkede sanal istikrar yerine, gerçek istikrar ve millete dayanan bir
iktidar olmadan, ısmarlama kanunlarla şeker üretiminde istikrar sağlanacağını
düşünmek safdillik olacaktır diyor; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kukaracı. Başka söz talebi?.. Yok. TURHAN GÜVEN (İçel) - Var efendim. BAŞKAN - Konuşacak mısınız?.. TURHAN GÜVEN (İçel) - Saatler önce divana konuşma talebimizi iletmiştik. BAŞKAN - Bize intikal etmedi; ama, tabiî hakkınız. TURHAN GÜVEN (İçel) - Hiç boş maddemiz yok Sayın Başkan, herkes bunu
böyle bilsin. BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekilimiz Sayın
Yıldırım; buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı Şeker Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi
üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
ve mağdur olan çiftçimizi Doğru Yol Partisi ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum. Dün şehit olan 2 polisimize Allah'tan rahmet diliyor, ailesine ve
emniyet mensuplarına da başsağlığı diliyorum. Pancar ziraatı, yaklaşık 64 ilde yapılmaktadır; ancak, kota nedeniyle
pancar ekemeyen çiftçi de işsizler ordusuna eklenmektedir. Kotayı ya kaldırın
veya bir çare bulun; çünkü, çiftçi perişan. Şekerpancarı fiyatları, her yıl, şeker fabrikası işleten gerçek ve
tüzelkişiler ile üretici temsilcileri olan pancar kooperatifleri arasında
varılan mutabakata göre belirlenmelidir. Yani, getirilen yasayla, hükümet,
pancar bedellerinin belirlenmesinde üreticiyi hiç dikkate almamaktadır. Yasa
tasarısında 30 şeker fabrikasının 1 temsilcisi varken, 5 nişasta üreticisi
şirketin 1'den fazla üyeyle temsil edilmesini de anlamak mümkün değildir. Değerli milletvekilleri, 19 Şubatta başlayan ekonomik kriz halen devam
ediyor, hem de gün geçtikçe artarak devam ediyor. Bakınız, 44 gündür ülke kan
kaybediyor. Hasta komada, yoğun bakımda; teşhis dahi konulamamış. Ülkede
hükümet boşluğu var. Bu, açıkça görülmektedir; çünkü, halen, pahalılık, vergi
ve zamlar devam ediyor. Bakınız gübre zamlarına. Ben, size, çiftçinin en çok kullandığı üç
gübrenin fiyatlarını vereceğim: 14 Martta; 26'lık amonyum nitrat 128 000 lira,
DAP 195 500 lira, üre 158 000 lira. Dün aldığım listeye göre: Nitrat 153 810
lira, üre 180 000 lira, DAP 255 480 lira. Yani, bu on gün içerisinde yüzde
60'dan fazla zam olmuş beyler. Şimdi bu fiyatlara göre çiftçi nasıl alacak, nasıl ekecek? Ülkenin krizi
çok ciddî. Herhalde, sayın hükümet, halen, krizin ya farkında değil veya bu işi
bilmiyor. Bakınız "15 günde 15 kanun çıkaracağız" diyorsunuz. Nasıl
çıkaracaksınız? Hani iktidar milletvekilleri? Dünkü oylamada 276'yı
bulamadınız. Buna rağmen muhalefet burada, her çabayı göstermekte. İktidarın,
ülke menfaatına getirdiği her kanuna destek vermeye hazırız; verdik de; ama,
millet bitmiş, çiftçi bitmiş, esnaf bitmiş... Bu da yetmiyor... Milletin daha
evvel aldığı ve alacağı kredilere uygulanan faizlere -çiftçi için- bir bakın;
bakın söylüyorum iyi dinleyin: Şubat 2001; küçük ve orta boy işletmeler için
yüzde 55, büyük işletmeler için yüzde 70. Mart 2001; küçük ve orta boy
işletmeler için yüzde 92, büyük ölçekli işletmeler için yüzde 105. Nisan; 1
Nisandan itibaren, küçük ve orta boy işletmelerin Ziraat Bankasındaki faizleri
yüzde 120, diğerleri -büyük işletmeler- yüzde 130; bu, resmî, Ziraat Bankası
Genel Müdürlüğünden giden yazı beyler, dikkatinizi çekerim. Öyleyse, bu
faizlerle çiftçi ayakta durabilir mi? Sayın Hükümet, ne yapmak istiyorsunuz;
ülkeyi nereye götürüyorsunuz? Ülkeyi, idare edemediğiniz ve ekonomik krizden
çıkaramayacağınız belli; düzeleceğine, siz, kendiniz de inanmıyorsunuz.
Öyleyse, çekin gidin de millet kurtulsun. Millet size güvenmiyor. Millet, en
iyisini bilir; çünkü, çare millettedir diyorum. (DYP sıralarından alkışlar) Değerli milletvekilleri... M. ZEKİ SEZER (Ankara) - Biz de öyle dedik zaten. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - İyi dinleyin, konuşana saygı
gösterin... M. ZEKİ SEZER (Ankara) - Sizi de millet seçti. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Devletimiz büyüktür. Devleti küçük
düşürmeye, hiç kimsenin, hatta, hükümetin bile hakkı yoktur. Esas kriz, hem
siyasî hem de ekonomiktir. Bunu, defalarca söyledik; hem sorunları hem de
çarelerini söyledik; ama, siz, bizi dinlemiyorsunuz. Ekonomiyi de
bilmiyorsunuz. Her şey ortada; ülkeyi ne hale getirdiğiniz, herkesçe malum;
ama, aldığınız tedbirler sunîdir; iyileştirici, ciddî ve milletin sıkıntısına
çare olacak kanunları getirin. Siz, hâlâ, IMF'nin ve Dünya Bankasının istediği
kanunları getiriyorsunuz; ama, çare millette ve demokraside diyorum. Sayın Hükümet, millet çok zor durumda; bırakınız, milletin yürümesine
engel olmayınız; engel olursanız, sosyal patlama olur; önüne geçemezsiniz.
Öyleyse, acilen, bu ülkeyi ve milleti komadan çıkarın diyor, Yüce Heyetinize
saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım. Madde üzerinde önerge yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi okutuyorum: ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Teşkilât Şeker Kurumu MADDE 7. - Bu Kanun ve ilgili diğer mevzuatın uygulanmasını sağlamak,
uygulamayı denetlemek ve sonuçlandırmak, Kanunda verilen yetkiler çerçevesinde
düzenlemeler yapmak ve kanunla verilen diğer görevleri yerine getirmek ve
yetkileri kullanmak üzere, kamu tüzel kişiliğine sahip, Şeker Kurumu
kurulmuştur. Kurumun merkezi Ankara'dadır. Kurumun organları Şeker Kurulu ve
hizmet birimlerinden oluşur. Kurum, Şeker Kurulu tarafından yönetilir. Kurumun ilişkili olduğu Bakanlık, Sanayi ve Ticaret Bakanlığıdır. BAŞKAN - Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya
Milletvekili Sayın Remzi Çetin'e
aittir. Buyurun Sayın Çetin. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. FP GRUBU ADINA REMZİ ÇETİN (Konya) - Muhterem Başkan, muhterem
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ülkemiz, dünyada, tarım açısından kendi kendine yeten belirli sayıdaki
ülkelerden biri olmasına rağmen, maalesef, tarımımızın son yıllarda içine
itilmiş olduğu darboğazlar nedeniyle bu vasfımızı hızla kaybetmekte olduğumuz
çok ciddî bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü, tüm dünyada, Avrupa
Birliği ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere, tarım ciddî
manada sübvanse edilmesine rağmen ve yakın zamana kadar Türkiye'de de bu
uygulama devam ediyor olmasına rağmen, maalesef, çiftçimiz kendi başına
bırakılmış ve planlı, programlı, devletin gözetim ve denetiminde yapılması
lazım gelen bir tarım anlayışı terk edilmek suretiyle bu alanda da çok ciddî
darboğazlar meydana gelmiştir. Değerli arkadaşlarım, pancar konusu tarımın çok önemli konularından
birisidir; fakat, maalesef, bu alanda da ciddî güçlüklerle karşı karşıya kalmış
bulunuyoruz ve şu anda, parasını alamamış, borçlarını ödeyememiş ve elektrik
kesintisiyle karşı karşıya kalmış bir pancar çiftçisiyle karşı karşıya
bulunuyoruz. Dolayısıyla, pancarın bu hali, tarımın içerisinde bulunduğu durumu
da ayrıca göstermektedir. Bizim, son bir hafta içerisinde, Konya Ovasında
yapmış olduğumuz tetkikler neticesinde, çiftçilerimizin iki büyük güçlükle
karşı karşıya olduğunu gördük: Bunlardan birisi, yağmurun yağmaması ve geniş
oranda da sulu tarıma geçilememiş olması sebebiyle sulama yapılamadığı için,
maalesef, buğday ekilmiş olan arazilerde, buğday, bir karış büyümüş boyuyla
kaldığından, şu anda, bazı buğday ekim alanlarından buğday sökülme cihetine
gidilmekte ve önümüzdeki günlerde, onun yerine bostan ürünlerinin ekilmesine
çalışılacaktır. Diğeri ise, pancar üreticisinin parası verilmediği için elektrik
borçlarını ödeyememişler, bunun üzerine, MEDAŞ da, pancar üreticisinin
elektriğini kesmiştir. Şu anda kuyu ve elektrik tertibatı var; fakat,
borçlarını ödeyemedikleri için kendilerine haciz gelmiştir. Gerçi, bir kolaylık
yapma yoluna giden MEDAŞ'ın "paranın yüzde 25'ini peşin olarak ödeyin,
geri kalanı taksitlendirelim" şeklinde bir teklif getirmesine rağmen, bunu
bile karşılayacak para ellerinde olmadığı için, maalesef, çiftçimiz, şu anda
büyük bir haciz olayıyla karşı karşıya kalmış bulunuyor. Değerli arkadaşlarım, ülkemizde tüketilmekte olan mısırın, yani, glikoz
ve izoglikoz üretimine esas teşkil eden mısırın yüzde 73'ü dışarıdan ithal
edilmektedir ve bu önemli bir rakamdır; fakat, maalesef, ülkemizde mısır ekim
alanları da geliştirilemediği için, tatlandırıcıların esası olan mısır ve diğer
glikoz bazlı, nişasta bazlı maddelerin ithalatı devam ediyor. O bakımdan,
pancara bir alternatif olarak tatlandırıcıları görmemek gerekmektedir; çünkü,
şu anda, tatlandırıcıların hammaddeleri ağırlıklı bir şekilde yurt dışından
gelmekte, aynı zamanda ihracat da yapılmamaktadır. Bu da önemli bir noktadır.
Dolayısıyla, tatlandırıcılara getirilen yüzde 10 kota bile yüksek
bulunmaktadır; çünkü, pancar, pancarla iştigal eden insan sayımız göz önüne
alındığı zaman, bizim tarımımızda çok önemli bir yer tutmaktadır. O bakımdan,
tatlandırıcılarla ilgili kısıtlamaların ciddî şekilde yapılması gerekmektedir. Kaldı ki, tatlandırıcılıkla iştigal eden firmaların çok önemli bir kısmı
dış sermaye olmasına rağmen, biraz önce de ifade etmiş olduğumuz gibi, bunlar
kesinlikle ihracat yaparak ülkemize herhangi bir döviz girdisi
sağlamamaktadırlar. Değerli arkadaşlarım, şekerin yerine hiçbir zaman bu nişasta bazlı
izoglikozun ve glikozun ikame edilmemesi gerekmektedir; çünkü, pancarın
vurulması halinde, pancarla iştigal eden insanlarımızın iştigal alanlarının daraltılması
halinde çok daha güçlüklerle karşı karşıya kalacağımız önemlidir; çünkü,
tatlandırıcıların etkisine girmiş bir şeker piyasasıyla, Türkiye'nin,
gerçekten, tarımında önemli güçlüklerle karşı karşıya kalacağız. Değerli arkadaşlarım, pancar ekimi sayesinde 1 dekarın fotosentez
yoluyla havaya verdiği oksijen 6 kişinin bir yılda tükettiği oksijene eşdeğer
olup, aynı orman alanından 3 kat fazla oksijen üretir. Bu nedenle, iyi bir
çevre dostu, tarımın yapısal zorunluluk arz eden önemli bir endüstri bitkisidir.
Ayrıca, köyde istihdam alanı sağlanmıştır, köyden şehre göç
engellemiştir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen tamamlar mısınız. REMZİ ÇETİN (Devamla) - Şehre göç etme durumunda kalan köylünün tekrar
köyüne dönmesine, toprağıyla iştigaline imkân vermekteyiz bu sayede. Son olarak da, bu 7 nci maddede ifade edilen husus, fevkalade
enteresandır. Buraya da dikkatimizin çekilmesi lazım. Çünkü, 7 nci maddeyle
ihdas edilen kurumun ve 8 inci maddeyle ihdas edilen kurulun 2005 yılında
görevi sona erecektir. Bakanlar Kurulu aksi bir karar almadığı sürece, ihdas
edilen kurumun ve kurulun görevinin 2005 yılında sona ereceği ifade edilmiştir.
Öyleyse, azamî üç yıl sonra görevi sona erecek olan bir kurum ve kurulun nesini
konuşacağız? Bu kurum ve kurul ortadan kalktıktan sonra, Dünya Ticaret Örgütü
mü bizim şeker piyasamızı ve pancar ekim siyasetimizi belirleyecek? Bu konuda
da ilgililerden bir cevap bekliyoruz. Dolayısıyla, gerçekten, hemen kısa bir
süre sonra ciddî boşluklar oluşturacak olan bir kanunu görüşmekte olduğumuzu
bilelim ve pancarın önemini, tarım için arz ettiği önemi göz önüne alalım. Daha
sağlam bir oluşum üzerine gitmeliyiz. Teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin. 7 nci madde üzerinde ikinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük'e ait. Buyurun Sayın Bedük. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 636 sıra sayılı Şeker Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi
üzerinde Doğru Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere, söz almış bulunuyorum;
Yüce Heyetinizi şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, ülkemiz nüfusunun yüzde 45'i tarımla meşgul
oluyor ve tarımda şekerpancarı üretimi çok önemli yer işgal ediyor. Köylümüzün,
çiftçimizin en önemli gelir kaynağı, şekerpancarıdır ve pancar, köylümüzün,
çiftçimizin geçim kaynağıdır. Bir sanayi ürünüdür; cumhuriyetin kurulduğu
yıldan bugüne kadar şekerpancarının değerlendirilmesiyle ilgili birkısım sınaî
çalışmalar yapılmıştır ve bugüne kadar gelişimizde de etkili olmuştur; ama,
önemli bir stratejik gıda maddesi olan şekerpancarının, bugün, içerisinde
bulunduğu şartlar itibariyle, kanunun yeterli olmadığını kabul etmekle
birlikte, ne yazık ki, getirilen kanun tasarısı Türkiye gerçeklerine uygun
değildir. Köylümüzün, çiftçimizin ihtiyacını karşılayacak kapasitede ve
yeterlikte değildir. Teknik bakımdan da yetersizdir. 2,5 milyon ekicisi
bulunan, nakliyecisi, çapacısı veya diğer yankuruluşları ve hizmetleriyle
birlikte 10 milyonluk nüfus, şekerpancarı üretiminden istifade etmekte ve
geçimini sağlamaktadır. Pancara konulan kota, ülke genelinde çiftçiye vurulan
en büyük darbe olmuştur ve 1996'da 20 milyon ton olan pancar üretimi, bugün, 11
milyon tona düşmüştür. Biz pancara konulmuş olan kotanın kalkmasını beklerken, maalesef, pancar
üreticilerini çok daha güç şartlarda bırakacak ve sıkıntıya sokacak bir
düzenlemeyle karşı karşıya kaldık. Getirilen bu kanun tasarısında şeker kurumu
kuruluyor; aslında, bu şeker kurumunun kurulması doğru; ama, içerisine konulmuş
olan şeker kurulu, maalesef, sadece 5 yıl hizmet edecek, 5 yıl sonra bitecek.
Bunun anlamı ne; 5 yıl sonra şeker kurulu görevini bitirmiş olacak ve
dolayısıyla, şeker üreticisi artık vicdanlara ve insaflara terk edilmiş olacak.
O sebeple, bizim, köylünün ve çiftçinin bu kadar fazla sıkıntı içerisinde
bırakılmasını sağlayacak böyle bir tasarıya "evet" dememiz mümkün
değildir. Bütün ülkeler, Avrupa Birliğine dahil olan ülkeler, özellikle, kendi
yerli çiftçilerini korumak için âdeta bir yarışın içerisine giriyor ve nitekim,
Avrupa Birliğine dahil olan ülkeler 2006 yılına kadar köylüsünü ve çiftçisini
destekleme kararı alıyor. Hatta, 2010 yılına kadar uzanacağına dair birkısım
Avrupa Birliğine dahil olan ülkenin uzmanları açıklamalar yapıyor. Biz ise,
maalesef, kendi köylümüzü, çiftçimizi korumuyor ve gelecekte, özellikle, Avrupa
Birliğinin pazarı haline getirmeye kalkıyoruz ülkemizi; üzerinde durduğumuz,
itirazımız bu. "Köylümüzü, çiftçimizi korumuyoruz"dedik. Kota koyduk; gübre
bulamaz, ilaç bulamaz ve ayrıca, pancar üreticisine yeteri kadar para da
verilmez; dört ay geçer, buna rağmen pancar üreticisi parasını alamaz; ama, ne
yazık ki, buna karşılık, bir bakıyorsunuz, Ziraat Bankası köylüye ve çiftçiye
bir yazı göndermek suretiyle, ikinci ayda yüzde 130 olan faiz oranlarını,
maalesef, 1 Nisan 2001 tarihinden itibaren yüzde 180'lere çıkartabiliyor. Değerli arkadaşlar, Ziraat Bankası ne için olur; Ziraat Bankası,
köylünün ve çiftçinin özellikle kalkınması için mutlaka destekleme
politikalarını sürdürmek mecburiyetindedir; ama, ne yazık ki, hükümetin bu
konudaki politikalarına uygun olarak, bundan da vazgeçiyor. Küçük ve orta boy
tarımsal işletmelerin de yine faizleri, daha evvelden kredi almış olan
arkadaşlarımız, köylümüz, çiftçimiz yüzde 55'lerden yüzde 80'lerden yüzde
120'lere, yüzde 130'lara kadar varan kredi faizlerini artırıyor. Değerli arkadaşlar,
işte, bizim itirazımız bunlar. Yine, Mecliste uzlaşma aramıyorsunuz. Demokrasinin en önemli kültürü, en
önemli altyapısı, anlayışı uzlaşma kültürüdür. Doğru Yol Partisi olarak biz
diyoruz ki, gelin, nişasta kökenli, tatlandırıcıyla ilgili olarak, aynen Avrupa
Birliğinde olduğu gibi, yüzde 2'lik bir kota koyalım, yüzde 2'den fazlasını
almayalım; yani, üretilen şekerin yüzde 2'sine kadar ancak ithal edelim veyahut
da üretim yapabilelim; nişasta kökenli şekerlerle ilgili olarak söylüyorum ve
Avrupa Birliği bunu koyuyor, Avrupa Birliğinin koyduğu limit kota yüzde 2;
bizde ise, getirdiğiniz bu kanun teklifiyle yüzde 10'u kabul ettiniz; ayrıca,
bunu, yüzde 50 artırma gibi bir kararı 3 üncü maddeyle kabul ettiniz. Değerli
arkadaşlar, bu, köylüye, çiftçiye eziyet değil mi?! Bu, köylüye, çiftçiye,
özellikle işkence değil mi?! Bu, köylünün ve çiftçinin gelecekle ilgili
istikbalini karartmak değil mi?! Bir taraftan Avrupa Birliğine girmeye
kalkıyorsunuz, bir taraftan Avrupa Birliği standartlarını kabul etmiyor; ama,
illâ da IMF böyle istedi... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Bedük, lütfen toparlayınız. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - ...o halde, ben, IMF'nin isteklerini
yerine getireceğim diyorsunuz ve böylece sıkıntı yaratıyorsunuz. Kurul kuruyorsunuz, kurulda çalışanları temsil eden herhangi bir kişi
bulundurmuyorsunuz. Oysa, kalkınmayı sağlayabilmek için, kurul çalışanlarının,
ülkenin menfaatını gerektirecek şartları bilip ona göre hareket etmesi, yine,
onların boynunun borcu; bunda da dikkat edecekler. Değerli arkadaşlar, bakın, Mamak Esnaf ve Kefalet Kooperatifi, 6.Ticaret
Mahkemesinden -Ankara'dan- bir karar alıyor; diyor ki: "Halk Bankasının
yüzde 150'lere varan kredi faizlerini artırması hakkaniyete aykırıdır, objektif
kurallara aykırıdır. Anayasa ve yasalar çerçevesinde kabul edilemez." Bu
sebeple, Halk Bankasının yüzde 150'lere varan kredi faizlerini artırma
hususundaki kararını durdurmaya karar verdi. Şimdi, ziraat odalarıyla ilgili olarak da, yine, aynı şekilde gidilecek ve
dolayısıyla, tarımla ilgili Ziraat Bankasının aldığı kararlara da mutlaka tepki
konulacaktır. Ben, hükümetin, köylümüzün ve çiftçimizin -özellikle ziraî kredileri
konusu da dahil olmak üzere- ihtiyaçlarını karşılayacak, destekleyecek
politikalardan vazgeçmemelerini, Avrupa Birliği standartlarına uygun hale
getirmeleri halinde de, en uygun davranışı sergileyeceklerine inanıyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bedük. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde önerge yoktur. 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir. 8 nci maddeyi okutuyorum: Şeker Kurulu MADDE 8.- Kurul, Kurumun karar organı niteliğinde olup, bu Kanun
kapsamındaki konularda her türlü kararları almak ve uygulamak üzere, biri
Başkan ve biri Başkanvekili olarak toplam yedi üyeden oluşur. Kurul Başkanı, Kurumun da Başkanıdır. Kurumu, idare ve yargı
mercilerinde ve üçüncü kişilere karşı Başkan temsil eder. Bu sorumluluk;
Kurulun işleri ile ilgili olarak kamuya bilgi verilmesi görevini de kapsar.
Başkanvekili, Başkanın yokluğunda Başkanın tüm görevlerini ve yetkilerini
üstlenir. Bakanlar Kurulu; Bakanlık, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile
Müsteşarlığın bağlı olduğu Bakanlık, sakaroz kökenli şeker üreten ve sermayesi
kamuya ait olan Şirket ile pancar kooperatiflerinin oluşturduğu üst birliğin
göstereceği ikişer aday, sakaroz ve nişasta kökenli şeker üreten şirketlerin
her grubundan Türkiye'deki fabrikalarından nominal üretim kapasitesinin son üç
yıl ortalama üretimi en fazla olan iki şirketin ayrı ayrı önerecekleri ikişer
aday arasından birer üye olmak üzere bir Başkan ve altı üye seçer ve atar.
Başkanvekilini, Kurul üyeleri kendi aralarından seçer. Kurul Başkan ve üyelerine Yüksek Planlama Kurulunca kamu iktisadi
teşebbüsleri yönetim kurulu başkan ve üyeleri için belirlenen ücret ödenir. Kurul üyeliği görevi; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 399 sayılı
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararnamede düzenlenen başka iş ve hizmet yasağının kapsamı
dışındadır. Kurul üyeleri; hukuk, iktisat, mühendislik, işletme, uluslararası
ilişkiler, kamu yönetimi veya maliye dallarında yurt içi ya da yurt dışında en
az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş (pancar kooperatiflerinin oluşturduğu üst
birliği temsil eden üye için bu şart aranmaz), mesleki açıdan yeterli bilgi ve
deneyime sahip bulunan ve meslekleri ile ilgili olarak kamu veya özel sektörde
en az on yıl çalışmış kişiler arasından seçilir. Üyelerde ayrıca, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) fıkrasının 1,4,5,6 ve 7
numaralı bentlerinde belirtilen şartlar aranır. Kurul üyelerinin görev süresi beş yıldır. Kurula atanan üyelerin, temsil
ettikleri kuruluşlardaki görevlerinden ayrılmaları halinde üyelikleri sona
erer. Bu nedenle veya diğer herhangi bir nedenle üyelikleri sona erenlerin
yerlerine Bakanlar Kurulu tarafından en geç bir ay içinde yeni bir üye seçilir
ve bu maddede belirtilen usule göre atamaları yapılır. Bu şekilde atananlar,
yerine atandıkları üyelerin sürelerini tamamlar. Kurul, Başkanın daveti üzerine ayda iki defadan az olmamak üzere üye tam
sayısının salt çoğunluğu ile toplanır. Kurul, Başkanın daveti veya en az üç
üyenin yazılı isteği ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile olağanüstü
toplantı yapabilir. Toplantıyı Kurul Başkanı veya yokluğunda Başkanvekili
yönetir. Her bir toplantının gündemi toplantıdan önce Başkan ya da yokluğunda
Başkanvekili tarafından hazırlanarak Kurul üyelerine bildirilir. Kurul Başkan ve üyelerinin toplantılara katılmaları esastır. Kurul
üyelerinden mazereti olanların toplantıdan önce mazeretlerini Kurul Başkanına
bildirmeleri gerekir. Arka arkaya dört toplantıya veya bir yıl içinde toplam on
toplantıya mazeretsiz olarak katılmayan üyeler istifa etmiş sayılırlar.
Yerlerine bu maddede belirtilen usullere göre yeni üye atanır. Kurul, kararlarını üye tam sayısının salt çoğunluğunun aynı yöndeki oyu
ile alır. Kurul üyeleri çekimser oy kullanamazlar. Toplantı kararları ilgililere Kurum tarafından duyurulur. BAŞKAN - 8 inci madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Amasya Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya'ya aittir. Buyurun Sayın İyimaya. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli Başkan, Yüce Meclisin
kıymetli üyeleri; madde üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına görüşlerimi
açıklarken, temsilen ve şahsen Yüce Kurulu saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, büyük Türk Milletinin her on ferdinden birisini
doğrudan ilgilendiren bir temel kanunu görüşüyoruz; pancar çiftçisini, şeker
işçisini, nakliyecisini ve besicileri doğrudan ilgilendiren bir kanun.
Sözlerimin başında itiraf edeyim ki, bu kanun, millî bir ihtiyacı karşılamaktan
çok, ulusal üstü iradenin, millî iradenin üstündeki örgütlere verdiğimiz
taahhüdün ifası kanunudur. Bu gibi kanunların millî kanun olabilmeleri için,
yalnızca ilgili taahhütleri uygulamaya aktarma değil, millî şartları, millî
ihtiyaçları uyarlama gereklerini karşılamaları şarttır. İşte, Büyük Meclis, bugün, aslında bu meseleyi tartışmalı, bu açıdan bu
kanunu tahlil edebilmeliydi. Sorulur: Anlaşma gereklerinin dışında, işte
1950'li yıllardan sonraki Şeker Kanunundan daha sonra gelişen problemleri millî
ihtiyaç noktasında gidermesi için, sadece bir taslak hazırlama, tasarı
hazırlama dışında, hangi ilgili katılımcı örgütlerle müzakere yapılmış veya
tartışmaya açılabilmiştir? Bu kanun, ilgilendiren kişilere ve kurumlara danışılmadan hazırlanan bir
kanundur. Bu kanun, yine, Uluslararası Ticaret Örgütüne karşı taahhüt
ilişkisinde olan diğer devletlerin kendi milletlerine, kendi insanına, kendi
çiftçisine tanıdığı imtiyazları bizim milletimize tanımaktan aciz bir kanundur.
Bugün Fransa'yı inceleyiniz, bugün Amerika'yı inceleyiniz; şekerpancarı
ziraatında orada tanınan imkânlar, bizim organlarımız, bizim Meclisimiz ve
bizim hükümetimiz tarafından Aziz Türk Milletine tanınmıyor. Bu anlamıyla bu
kanun, bir tasfiye kanunudur, en yaygın tarımın neredeyse yok dereceye
indirgendiği bir kanundur. Yine, bu kanun, iç dengeler bakımından da adaleti sağlamaktan uzaktır.
Tatlandırıcı üreticileri ile şekerpancarı müstahsilleri arasında var olması
gereken uluslararası standart oranı aşılmıştır. Yüzde 2-2,5 olması gereken bu
denge, belli bir sermaye çevresi lehine ihlal edilmektedir. Arkadaşlar, bu kanun, belki yarın, belki başka bir gün, aynen vergi
kanunlarında olduğu gibi, dönüle dönüle, Sayın Prof. Zeki Ertugay'ın akademik
temelde ortaya koyduğu ihtiyaçları düzeltici ve değiştirici tasarıyla bu
Meclise yeniden getirilmesi gereken, o kaderi paylaşacak olan bir kanundur. Sevgili arkadaşlar, şimdi, bir kurul ihdas ediyoruz. Bir kurul ihdası,
bir yetkili organ ihdası, önemli bir olaydır. Bu kurulu, siz, demokratik
açıdan, millî irade açısından tahlil ettiğiniz zaman, karşınıza çıkacak
karakteristik özellikler üçtür. Bir; bu kurul, devletçi iradenin, devletçi ekonominin, yeniden
yapılandırma adı altında dahi halen egemenliğini sürdürdüğünün bir kanıtıdır.
Bir organ teşekkül ettiriyorsunuz; 7 kişiden oluşuyor, 5'i devletten. Serbest
piyasaya geçeceğiz, liberal ekonomiyi uygulayacağız diyorsunuz ve orada, özel
kesimden 2 kişi var. Değerli arkadaşlar, bu kurul, istihdam sorunuyla ilgili politikaları da,
kararları da oluşturacak. Anayasal temeldeki sendikaların, 30 000 kişiden
teşekkül eden işçilerin ve örgütlerinin 1 üyeyle temsil edilme hakları yok
mudur?! Sermayeye ve kamuya verdiğiniz temsil yetkisinin, eğer katılım
iddiasındaysak, eğer demokratik hukuk devleti diyorsak, emekten esirgenmesinin
bir mantıkî sebebi, bir rasyosu olabilir mi?! (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın İyimaya, lütfen toparlayınız. AHMET İYİMAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım. Yine, bakıyoruz -komisyonlarda nasıl değerlendirildi bilemiyorum-
polisiye yetkilerle teçhiz ediyoruz kurulu. Kurul, özel kesimden, bir özel
kooperatiften, bir şirketten her türlü bilgiyi isteyebilecektir. Liberal
ekonominin temel taşlarından birisi de sırlar alanıdır, insider alanıdır. Kendi
gizlerini üçüncü kişiye veya organa -cezai mesuliyet dışında- bildirdiği zaman,
sır, sır olmaktan çıkar ve sır olan bilgileri dahi vermek mecburiyetini
düzenleyen ilgili maddenin (9/f-j bendlerinin) Anayasanın 48 inci maddesi,
girişim özgürlüğü çerçevesinde mutlaka değerlendirilmesi gerekir. Bu kanun, gözden geçirilmesi gereken, komisyona iade edilmesi gereken ve
gerçekten de tartışmacı, katılımcı bir yöntemle tanzim edilmesi gereken, kadük
kalacak olan kanunlardan birisidir. Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İyimaya. Fazilet Partisinin görüşlerini, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal
ifade edecekler. Buyurun Sayın Ünal. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 8 inci maddesi üzerinde
Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Herkesin çıkması gerektiğine inandığı böyle bir kanun hangi şartlarda
çıkıyor, önce buna bir göz atmamız gerektiği kanaatindeyim. Biz, bu kanunun maddelerini burada konuşurken, tartışırken, şu anda,
esnafımız, sokaklarda, çarşı ve pazarda hak aramakla meşgul ve yine, biz,
binlerce çiftçimizi ilgilendiren bu kanunu görüşürken, çiftçilerimiz, Ziraat
Bankasına olan borçlarını ödeyememekten, mal beyanında bulunmamaktan dolayı
hapishanelere girmekle meşgul ve biz, yine, bu kanunun maddelerini görüşürken,
çiftçilerimizin kapısındaki traktörleri haczedilmekte, mal varlıklarına el
konulmaktadır ve böyle bir ortamda, biz, bu kanunu tartışıyoruz. Çiftçimizin,
esnafımızın, memurumuzun, işçimizin, toplumumuzun bütün kesiminin gündeminde ne
var ve bugün Meclisimizin gündeminde ne var ve biz, toplumumuzun gündemine,
onların dertlerine, onların problemlerine ne kadar yakınız ve ne kadar neşter
vurmakla meşgulüz; bunları hep beraber düşünmemiz gerektiğine inanıyorum. Şimdi, bu kanunu görüşürken, bir tarafta binlerce pancar üreticisi var,
çiftçimiz var, diğer tarafta da, 2 tanesi yabancı menşeli olmak üzere -yani,
dış kaynaklı ve yabancı sermayeli olmak üzere- 5 tane, mısırdan glikoz ve
izoglikoz üreten fabrika kurmuş firma var. Gün gelmiş, devlet, bunlara,
sermayenizi getirin, Türkiye'ye taşıyın, işletme kurun, fabrikalar kurun,
burada insanları çalıştırın ve burada, Türkiye'de üretilen mahsulü işleyin, bir
şeyler üretin demiş ve bu insanlar, bu kurumlar, şirketler gelmişler ve bu
müesseseleri kurmuşlar. Öbür tarafta da, binlerce, milyonlarca çiftçimiz,
pancar üretiminden rızkını çıkaran çiftçimiz pancarı üretecek; ama,
alabildiğine bir hürriyete sahip değil, kotalar koymuşuz, şu kadar dönümden
fazla ekemezsin, şu kadar tondan fazla üretemezsin diyerek ona kota koymuşuz,
sınır getirmişiz ve o insanları da yok olmaya mahkûm etmişiz. Bir devlet düşünün ki, bir taraftan, müsaade ve izin verdiği firmaların
fabrikalarını kapatmakla meşgul, diğer taraftan, ben üretmek istiyorum, ben
tarlamı ekmek istiyorum, ben mahsul çıkarıp bunu şeker fabrikalarına satmak
istiyorum, rızkımı çıkarmak istiyorum diyen milyonlarca çiftçisinin önüne engel
koymakla meşgul. Hangisi haklı, hangi tutum ve davranış haklı; bunun altından
hiçbir kimsenin çıkması mümkün değil. Öyleyse, öyle bir adaletli sistem
getirmek gerekir ki, bu insanları, ne üretim yapan ne de "buyurun,
sermayenizle gelip fabrika kurun" dediğimiz insanları üzmemek ve onları
küstürmemek gerekir. Şimdi, bir kurul oluşturulmaktadır. Türkiye, zaten, kurumlar ve kurullar
cenneti oldu. Her konuda kurul oluşturuyoruz ve hiçbir konuda da o kurulun
baktığı işleri halletmiyoruz. İşte, YÖK, Yüksek Öğretim Kurulu; lök gibi
oturmuş devletin, lök gibi oturmuş milletin tepesinde, inim inim inletiyor
öğrencilerimizi, öğretim üyelerini. Hiçbir problemi halletmediği gibi, milletin
çocuklarının, yavrularının başına her gün gaileler, her gün belalar ve
musibetler yığıyor, altından kalkılması mümkün olmayan belalara uğratıyor
yavrularımızı. Yarın, şeker kurulu neyi halledecek ve nasıl halledecek?! Şeker
fabrikalarını bir an önce özelleştirelim; çağıralım holdingleri, şirketleri,
tek tek verelim her birini ve o insanlar, o şirketler de çiftçilerimizle
muhatap olsun... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Ünal, lütfen toparlayınız. ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - ... onlara destek vermek suretiyle, mahsulü
ektirsin, mahsullerini alsın ve ucuz bir üretim ortaya çıksın. Bu konuda bir tek örnek vermek istiyorum. Osmaniye'de yerfıstığı üzerine
Fisan ismiyle bir fabrika kuruldu; yerfıstığını alacak çiftçiden işleyecek. Kim
kurdu; DESİYAB, Devlet Sanayi Yatırım Bankası; yani, devlet ortaklı, artı,
Adana Özel İdaresi ortağıydı. Bu fabrika yıllarca çalıştı ve zarar etti.
Sonunda fabrikayı yaktılar, o kocaman fabrikayı cayır cayır yaktılar.
Arkasından, rahmetli Özal geldi -Allah rahmet eylesin değerli
Cumhurbaşkanımıza- ilk olarak, bu fabrikayı özelleştirdi; çağırdı bir
vatandaşı... Herkes de biraz bağırdı, çağırdı "niye o adama verdin"
diye. İyi ki vermiş. Verdiler bir vatandaşımıza "al şu fabrikayı
çalıştır" dediler. Şu anda, fabrika tıkır tıkır çalışıyor, bir sürü insan
rızkını çıkarıyor, çiftçimizin mahsulünü, fıstığını alıp işliyor ve dış dünyaya
da pazarlayıp satıyor. İşin kolayı bu. Devlet bunu düşünecek, biz bunu
düşüneceğiz ve şeker fabrikalarını da bu şekilde halledeceğiz. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünal. Başka söz talebi yok. ALİ OĞUZ (İstanbul) - Var efendim. BAŞKAN - Gruplar adına konuşuluyor Ali Bey. Maddelerle ilgili olarak
şahıs adına konuşmak mümkün değil. Diğer bir maddede sizi dinleriz efendim. Madde üzerinde verilmiş iki adet önerge vardır; sırasıyla okutacağım. Birinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin yedinci
fıkrasında "Kurul üyelerinin görev süresi 3 yıldır..." şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup, işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan tasarının 8 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen
"7 üyeden oluşur"un "8 üyeden oluşur" şeklinde, üçüncü
paragrafında geçen "birer üye olmak üzere bir" ibaresinden sonra
"Ziraat Odaları Merkez Birliğinden bir üye" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. 4.4.2001
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu? SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN - Katılmıyorsunuz. Sayın Demirci, buyurun efendim. Süreniz 5 dakikadır. MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 inci
madde üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, 8 inci madde bir kurul oluşturuyor. Bu kurul 7
üyeden teşekkül etmektedir. Bunlar, Sanayi Bakanlığından bir kişi, Tarım
Bakanlığından bir kişi, Dış Ticaret Müsteşarlığından bir kişi;
tatlandırıcılardan, türlerine göre, diyelim ki, sakaroz üretiyorlarsa onlardan
bir kişi, glikoz üretiyorlarsa o şirketlerden bir kişi; Pankobirlikten bir kişi
ve şeker şirketinden bir kişi olmak üzere, toplam 7 kişiden oluşuyor. Bu kurul üyelerinin içerisinde, Pankobirlik kooperatif olduğu için ve
pancar ekimi yaptırdığı için, tabiî sivil örgüt olarak kabul edilebilir; ancak,
burada, bakıyoruz ki, çiftçileri temsil eden bir başka üye yoktur. Üyelerin
ikisi, zaten fabrika sahibi olan insanlardan oluşuyor. Yani, bunlar, fabrika
sahibi, üretici değil; çiftçiyi temsil etmiyorlar. Pankobirlik'i temsil eden
üye, her şeyden önce, kooperatifi temsil eden üyedir, bir nebze çiftçileri
temsil ediyor diyebiliriz. Yani, buradaki 7 kişide 1 kişi çiftçileri temsil
ediyor. Dolayısıyla, oluşan kurulun, çiftçinin lehine herhangi bir şeyi getirmesi,
savunması mümkün değil. Diyebilirsiniz ki, Tarım Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı elbette çiftçilerin
lehinde olabilir; ama, mademki Türkiye'de Ziraat Odaları Birliği diye bütün
Türkiye'deki çiftçileri temsil eden bir kuruluş vardır, öyleyse mutlaka ziraat
odalarından bir kişinin bu kurula alınması gerekir. Adalet bunu gerektirir ve
mutlaka, çiftçilerimizin hakkını savunmak için de, bu kurula, böyle bir üyenin
alınması zarureti vardır. Değerli milletvekilleri, bakın, burada, bir şeyin altını daha çizmek
istiyorum: Mesela, bu tatlandırıcı fabrikalarından birisi Bursa İlimizdedir.
Bursa İlimizde üç milletvekili var ki, bu fabrikaların kuruluşunda, hakikaten,
çevreyi kirlettikleri için, İznik Gölünün kenarında kurulduklarını gördükleri
için fevkalade bir mücadele vermişlerdir. Bunlardan birisi, DSP Milletvekili
Sayın Ali Arabacı; birisi, yine DSP Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli;
birisi de, ANAP Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır. Bu arkadaşlarımız,
fevkalade bir hukuk mücadelesi vermişler ve dolayısıyla, bu hukuk mücadelesini
de kazanmışlar. Bu arkadaşlarımızdan Ertuğrul Yalçınbayır, o gün, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde milletvekiliydi, mücadelesini öyle sürdürdü; ancak, iki
arkadaşımız o gün milletvekili değildiler, halkın içerisindeydiler, hakikaten
büyük bir mücadele verdiler; kendilerini kutluyorum. Ancak, bugün -o Bursa'da,
o tarım kentinde, çiftçilerimizin lehine hiçbir şey söylemedikleri gibi-
şurada, hiç değilse, bazı önergelerde ellerini kaldırmak suretiyle çiftçinin
hakkını koruyabilirlerdi; bunu göremedik. Bu milletvekillerimiz, eğer Mecliste
bulunuyorlarsa, Genel Kurulda bulunuyorlarsa, hiç değilse, oylarıyla
önergelerimizi desteklemek suretiyle bu haksızlıkları bertaraf etsinler
diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Demirci. Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin yedinci
fıkrasında "Kurul üyelerinin görev süresi üç yıldır..." şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Aslan Polat (Erzurum) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu? SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Katılmıyorsunuz. Sayın Aslan Polat, buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Şimdi, şeker kanunu, gerçekten, Türkiye'deki en önemli kanunlardan bir
tanesi. Bu kurul da, bundan sonra, bu kanun gereği getirdiğimiz, şeker
konusunda -pancar ekiminde olsun, nişastalı ekimler olsun, fabrikaların
yönetiminde olsun- en önemli bir kurul. Bu kurulun 7 üyesinin 5'i hükümet
tarafından, siyasî olarak seçiliyor deniliyor. Ondan sonra da, beş yıl bunlara
çalışma süresi tanıyoruz. Şimdi, beş yıl müddetçe siyasî olarak bizim tercih
ettiğimiz insanların yapacağı hatalardan veya mesuliyetlerden bütün
Türkiye'nin, hatta, belki de, o yaptığı uygulamalardan memnun olmayan halkın
yeniden göreve getireceği hükümetin mesul olmaması veya mesuliyetinin az olması
noktasında bu sürenin çok olduğuna, beş yılın çok olduğuna, üç yıl olarak
değiştirilmesinin doğru olacağına inandığımız için bu önergeyi verdik ve buna
hâlâ da inanıyorum. Neden; çünkü, bir siyasî tercihten gelen bu insanları beş
yıl müddetçe tutmak zor. Hatta, bunu biz, seçimden de görü-yoruz. İşte, halk
Meclisi seçiyor, "beş yıl" diye Anayasada yazıyor; ama, hiçbir zaman
-1980'den önce- beş yıl gitmedi; çünkü, bir müddet sonra, siyasî kanattan gelen
insanların yenilenmesi gereği hissedildiği için yenilenme yapılıyor diye
düşünüyorum. Sayın Başkanım, bunu çok önemsiyorum; delaletinizle, bu konuyu neden çok
önemsediğimizi size bir misal vererek belirtmek istiyorum. O da şu: Şimdi, bu
şeker kanunu getirilirken -bizim 2000 yılı Avrupa Birliği stratejisinde de var-
deniliyor ki: "500 000 olan hektar sayısını 100 000 hektar, yüzde 20
azaltın." Yani, 100 000 hektar azaltın ne demek; yüzde 20 azaltın demek.
Ne demektir 100 000 hektar azaltılması; ekim alanlarını beşte 1 oranında
azaltacağız demektir. Bizim 2001 Şubat ayı sonu itibariyle Pankobirlik'e bağlı
çiftçi sayımızın 1 623 000 olduğunu düşünürsek, yüzde 20 burada azaltma
yaparsak, takriben 330 000 kişiyi işten çıkaracağız demektir; yani, iş
veremeyeceğiz demektir. Şimdi, size bir şey söyleyeceğim. Yine -Devlet Planlama Teşkilatının
verilerine göre- 2000 yılında 1 kişiyi istihdam edebilmek için ortalama olarak
46,4 milyarlık yatırım yapmak gerektiği Devlet Planlama Teşkilatınca
belirtildi. Ortalamasını söylüyorum. Bu, enerjide daha çok, tarımda daha az.
Demek ki, 1 kişilik istihdam için, 2000 yılında 46,4 milyarlık bir yatırıma
ihtiyaç olmuş. 2000 yılında doları 575 000 liradan kabul edersek ve bugün için,
şu saat itibariyle doları 1 250 000 lira olarak bilirsek -çünkü, artık, Türk
Lirası değerinin özelliği kayboldu- o zaman, bu, 1 kişilik istihdam için,
bugünkü dolar kuruyla, ortalama olarak 100 milyar liralık bir yatırıma ihtiyaç
var demektir. Şimdi, 1 kişiyi istihdam için 100 milyar liralık yatırıma ihtiyaç
olduğu bir yerde, siz, getireceğiniz bu kanunla 330 000 kişiyi şekerpancarı
ekmekten mahrum eder ve Türkiye'de bu yeni ekilecek miktarda ekimi de
getiremezseniz, demek ki, bunlar için tam 33 katrilyon liralık yeni yatırım
yaparsanız, bu 330 000 kişiye iş bulabilirsiniz. Şimdi, hükümet üyeleri, bununla ilgili her dediğimize "evet",
"hayır" diyorlar; ama, kendilerine bir şey söylemek istiyorum.
Bunlara biraz sonra "hayır" oyu verecek arkadaşlarımıza, biraz halkın
içine girmelerini söylüyorum. Tekrardan izah ediyorum: Sizin, IMF'nin de
dayatmasıyla, bu şekerpancarında kotaları yüzde 20 azalttığınız dönemde 1 600
000 çiftçinin yüzde 20'sinin, 330 000 kişinin işsiz kalması... 100 milyar
liraya 1 işçiye istihdam sağlandığı bugünkü kur hesabına göre, 33 katrilyon
yatırım yaparsanız, ancak bu işsiz bıraktığınız insanlara iş bulursunuz. Bu
seneki bütçede sizin bütün yatırımınız 3,5 katrilyon lira değil. Bu demektir
ki, siz, bu insanları burada aç bırakacaksınız. Sayın milletvekillerim, şimdi, ben bunu dediğim zaman, böyle, bakıp
gülüyorsunuz; ama, biraz önce Erzurum'daki Muhtarlar Derneği Başkanı gelmiş;
fakat, MHP Grup Başkanvekili İsmail Köse'yi yakalayamadıkları için beni
yakalamışlardı. Televizyonlar da oradaydı, onlarla beraber konuştuk. Bir muhtar
var; kendileri "2 milyar 300 milyon lira pancardan alacağım vardı; şu ana
kadar 600 milyon lira aldım, gerisini alamadım. İsmail Köse'yi yakalayamıyorum;
lütfen, sen bunu izah et" dedi. Peki, İsmail Bey gelip size söyledi mi
dediğim zaman "İsmail Beyin bizim köylere gelecek yüzü kalmadı"
dediler. İsterseniz -buradalar- hemen çağırayım, siz de gelin, dışarıda
konuşalım. Burada neyi izah etmek istiyorum: Siz, bu pancar üreticilerini
dikkatle inceleyin. Böyle her getirdiğiniz kanunlarla bunları böyle işsiz
bırakırsanız, gerçekten üzülürüm. Bir zamanlar çok coşkuyla karşılandığınız
yerlerde, artık, istenmeyecek duruma gelirsiniz. Bunun için, sizden tek ricam, IMF'nin emirlerine göre değil, halkın
realitesine göre iş yapın diye
düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir. Sayın milletvekilleri, 8 inci maddenin müzakereleri tamamlanmıştır. III. – YOKLAMA BAŞKAN - Oylamaya geçmeden evvel, yoklama talebi Başkanlık Divanına
ulaşmıştır. Şimdi, yoklama talebini okutup, imza sahiplerini arayacağım: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Genel Kurulda toplantı yetersayısı yoktur; maddenin oylamasında yoklama
yapılmasını arz ederiz. BAŞKAN - Musa Uzunkaya?.. Burada. İsmail Özgün?.. Burada. Niyazi Yanmaz?.. Burada. Şükrü Ünal?.. Burada. Yakup Budak?.. Burada. Yaşar Canbay?.. Burada. Musa Demirci?.. Burada. Akif Gülle?.. Burada. Latif Öztek?.. Burada. Maliki Ejder Arvas?.. Burada. Fahrettin Kukaracı?.. Burada. Hüseyin Arı?.. Burada. Ali Oğuz?.. Burada. Aslan Polat?.. Burada. Osman Aslan?.. Burada. Ahmet Karavar?.. Burada. Azmi Ateş?.. Burada. Nezir Aydın?.. Burada. Turhan Güven?.. Burada. İbrahim Konukoğlu?.. Burada. Mehmet Sadri Yıldırım?.. HAYRİ KOZAKÇIOĞLU (İstanbul) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Tekabbül ediyorsunuz. İsmet Attila?.. Burada. Elektronik cihazla yoklama yapacağız efendim. 3 dakika süre veriyorum. Önergede imzası bulunanlar sisteme girmesinler; çünkü, onları peşinen
var sayıyoruz. Yoklama işlemini başlatıyorum efendim. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır; görüşmeler kaldığımız yerden devam
ediyoruz. V.– KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. – Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve
Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonları Raporları (1/798) (S. Sayısı: 636) (Devam) BAŞKAN - 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. IV.– BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) C) ÇEŞİTLİ İŞLER 1.– Genel
Kurulu ziyaret eden Macaristan-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubuna,
Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denilmesi BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Macaristan-Türkiye Parlamentolararası
Dostluk Grubu üyeleri kordiplomatik locaya gelmişlerdir; kendilerine hoş
geldiniz diyorum efendim. (Alkışlar) V.– KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. – Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve
Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonları raporları (1/798) (S. Sayısı: 636) (Devam) BAŞKAN - 9 uncu maddeyi okutuyorum: Kurulun görev ve yetkileri ile denetimi MADDE 9.- Kurulun görev ve yetkileri şunlardır: a) A ve B kotalarının tespiti, iptal ve transferleri hakkında kararlar
alır ve uygular. b) Kurum harcamaları ve işlemleri, depolama primi, araştırma geliştirme
faaliyetleri ile benzeri idarî giderler için kullanılmak üzere,
faaliyetteki şirketlerin cari pazarlama
yılına ait, yeni kurulan şirketlerin ise ilk pazarlama yılına ait A kotaları
karşılığı şeker miktarının ilgili pazarlama yılı başındaki fabrika satış fiyatı
üzerinden hesaplanacak tutarının binde beşini aşmamak üzere katılım paylarını
belirler, bu konuda karar alır ve uygular. Her bir pazarlama yılı için Kurulca
hesaplanarak Eylül ayının ilk haftasında şirketlere bildirilecek olan katkı
payı tutarının on ikidebiri Eylül ayından başlamak ve takip eden takvim yılının
Ağustos ayında tamamlanmak üzere, her ay sonunu takip eden yedi işgünü içinde
Kurum özel hesabına aktarılır. Katılım paylarını yeniden belirlemeye Bakanlar
Kurulu yetkilidir. c) Şeker için depolama kesintisinin yapılıp yapılmaması, prim ödenip
ödenmemesi hususunda karar alır ve uygular. Yurt içi üretim ve pazar
işleyişlerinde bu Kanunun amaçlarına uygun olarak düzenleme yapmaya, depolama
kesintisini almaya, depolama prim miktarlarını tayin, sarf ve mahsuba ilişkin
kararlar alır. d) İç fiyat, arz talep dengesi ve spekülatif etkileri dikkate alarak
şeker ticaretinde yapılması istenen düzenlemeler konusundaki görüşlerini
Müsteşarlığa bildirir. e) Bu Kanunda öngörülen idarî para cezalarını uygular. f) Sektörle ilgili araştırma-geliştirme faaliyetlerini yönlendirerek
organizasyon sağlar ve gerekli olduğu hallerde kaynak tahsis eder. g) Bu Kanunun kendisine verdiği görevleri yerine getirirken, gerekli
gördüğü her türlü bilgiyi; kamu kurum ve kuruluşları ile piyasada mal veya
hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzelkişilerle, bunların her türlü
birliklerinden isteyebilir. Kurul tarafından istenen bilgiler tam ve doğru
olarak, talep edilen süre dahilinde ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından
Kurula verilir. h) Şirket ve bünyesindeki fabrikalarda, görevleri ile ilgili konularda
araştırma ve denetimde bulunabilir. Bu amaçla gerektiğinde ilgili kurum,
kuruluş ve kişilerden yararlanabilir. ı) Bu Kanunun amaçlarına uygun olarak sektörle ilgili diğer hususlarda
kararlar alır ve uygular. j) Yurt içinde ve dışında konusu ile ilgili kuruluşlarla işbirliği
yapabilir, gerektiğinde bu kuruluşlara üye olabilir. Kurul üyeleri, Kurulun para, para hükmündeki evrak, senet ve diğer
mevcutlarına karşı işledikleri suçlar ile bilanço, tutanak, rapor ve benzeri her
türlü belge ve defterler üzerinde işledikleri suçlardan dolayı memur sayılırlar
ve haklarında 765 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitabının Üç ve Altıncı
Bablarındaki hükümler uygulanır. Kurul üyelerinin, görevlerini yaptıkları sırada öğrendikleri gizli
bilgileri açıklamaları halinde, haklarında 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 229
uncu maddesi hükmü uygulanır ve Kuruldaki görevlerine son verilir. Bu kişiler
Kurul üyeliğine tekrar seçilemezler. Kurul, ticarî sırlar ve gizli rekabet bilgileri de dahil olmak üzere,
ticarî açıdan hassas olan her türlü bilginin açıklanmasını engelleyecek usul ve
esasları belirlemek ve uygulamakla görevlidir. Kuruma ait gelirler, Türkiye'de yerleşik bankalarda açılacak hesaplarda
toplanır. Bu hesaplardan Kurul, bu Kanunun amaçlarına uygun olarak harcama yapmaya yetkilidir. Kurumun denetimi Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından yapılır. BAŞKAN - 9 uncu madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay'a ait. Buyurun Sayın Ertugay. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Grubum ve şahsım adına hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. Bilindiği gibi, 9 uncu madde, kurulun görev ve yetkilerini
belirlemektedir. Bu görev ve yetkilere baktığımız zaman, bu kanunun
çıkarılmasından beklenen esas fayda ne ise, ne amaçlanıyor ise, bu amaçların
tahakkukunda bu kurul çok önemli bir yer işgal etmektedir; çünkü, ilk gün, grup
adına yaptığım geneli üzerindeki konuşmalarda, şeker kanununa Türkiye'nin
ihtiyacı olduğunu; ama, bu haliyle çıkmasının çok büyük bir karmaşa
yaratacağını, bu haliyle çıkmasının, çıkmamasından daha zararlı olacağını ve
belki de telafisi mümkün olmayacak hatalara götüreceğini ifade etmiştim. Şimdi, bu kurulun görev ve yetkilerine baktığınız zaman, iki günden beri
konuştuğumuz kota uygulaması, diğer, çiftçinin, pancarcının uygulaması, ekim
alanı vesaire; yani, şeker rejiminin düzenlenmesi, ticareti, ziraati konusunda
görev yapacak olan bir kurul ve kotanın belirlenmesinden tutun her şeye kadar
şümullü bir görevi var. Şimdi, bu görevi yapacak kurulu bu kanundan
çıkardığınız zaman, bu kanun, boş demektir, içi boş bir kanun demektir; yani,
âdeta, yasak savmak için, IMF'nin dediğini şimdilik yerine getirmek için
çıkarıyoruz demektir; çünkü, defalarca da ifade ettim, diğer arkadaşlarım da
ifade ettiler, geçici 8 inci madde, bu kurulun yetkilerine veya bu kurulun
varlığına 2004 yılının sonunda son vermektedir. Bu kurul kalktığı zaman, bu
kanun işlerliğini kaybedecektir ve kota uygulaması konusunda, özellikle
tatlandırıcılar konusunda frene basacak bir yetkili merci kalmayacaktır. Değerli arkadaşlarım, bunu böyle belirttikten sonra, şunu tekrar ifade
ediyorum; fonsuz, bu kanunun uygulanması mümkün değildir. Evet, fonların
kaldırıldığı bir dönemi yaşıyoruz, hele hele bugünkü şartlarda, fon demek,
belki çok farklı geliyor, çok aykırı geliyor; ama, maalesef, Avrupa'da ve
Amerika'daki örneklerinde olduğu gibi, fonsuz şeker kanunu yürütülmemektedir,
yürütülmesi mümkün değildir. Hadi, fonu kuramıyoruz; ama hiç değilse, bir
kitleyi mağdur etmeyelim. Sabahtan beri, iki günden beri, pancarcının, bu konuda üretim yapan
insanların hakkı hukuku burada çok konuşuldu. Ne kadar konuşulsa azdır, kelimeler
bu konuda yetmeyebilir; ama, bir hususu da son olarak ifade etmek istiyorum: Bu
ülkede modern tarımın yerleşmesinde, çiftçinin gübreyle tanışmasında, bugün
teknoloji kullanımında iyi bir noktaya gelmesinde, şeker fabrikalarının ve bu
konudaki çalışmaların çok büyük etkisi vardır. Yirmi yıl öncesinde, köylüye,
gübreyi zorla, promosyonlarla sevdirmeye, dağıtmaya çalışırken, bugün,
maalesef, köylümüz gübre bulamaz, parasıyla gübre alamaz hale gelmiştir. Bu
bakımdan, bu noktada, Türkiye'de gübrenin verilmesinde, Türk çiftçisinin
gübreyle tanışmasında Şeker Şirketinin ve bu şeker organizasyonunun rolünü,
hakkını teslim etmek açısından bunu da ifade ediyorum. Değerli milletvekilleri, şimdi, tasarı bu haliyle kanunlaştığı takdirde,
hele hele geçici 8 inci madde tasarıda kaldığı ve kota uygulaması da yüzde 10
olarak -doğrusu, bu da nişasta kökenli tatlandırıcılar için yüzde 15 olarak
belirlenmiştir- kaldığı takdirde, şimdiden söylüyorum, Erzurum'daki, Ağrı'daki
ve Doğu Anadolu Bölgesindeki bütün fabrikalar birkaç yıl içerisinde
faaliyetlerine son verecektir, insanlar işsiz kalacaktır; köylü pancar
yetiştiremeyeceği için, açlığa, sefalete sürüklenmiş olacaktır. Bu kanunu
çıkaranlar, şimdiden, bu vebali göğüslemeyi, omuzlarına almayı kabul
etmiyorlarsa, bu vebali düşünüyorlarsa, buna göre, vakit geç olmadan bir
düzenleme yapılması ve geçici 8 inci maddenin de bu tasarıdan çıkarılması büyük
önem arz etmektedir. Sözlerime son verirken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve
FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay. Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Şanlıurfa Milletvekili Sayın
Niyazi Yanmaz ifade edecekler. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 636 sıra sayılı yasa tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde,
Fazilet Partisi Grubu adına söz almış buluyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, 9 uncu madde, şeker kurulunun görev ve yetkileri
hakkında, denetimi hakkında. Değerli milletvekilleri, muhalefetiyle iktidarıyla, bir şeker kanununun
çıkarılmasında hepimiz mutabıkız. Bu demektir ki, Türkiye'de yeni bir şeker
kanununa ihtiyaç var; çünkü, 1950'lili yıllardan bugüne gelen Şeker Kanunuyla
şeker sektörümüzü idare etmek mümkün değildir. Ancak, geti-rilen Şeker Kanunu
Tasarısına, bizim muhalif olmamız şundandır: Özellikle toplumsal konsensüs
sağlanmadan, iktidarın bir dayatmasıyla getirilmesi anlaşılır bir durum
değildir. Değerli arkadaşlar, son bir aydır ekonomik kurtuluş mücadelesi
veriliyor, bir ulusal program getiriliyor, Amerika'dan Türkiye'ye mesajlar
ulaştırılıyor "15 yasa çıkarılırsa, Türkiye düzlüğe çıkar..." Benim
anladığım, herhalde bu 15 yasayı, siz, şekerle laklamışsınız!.. Biz, Şanlıurfalılar
olarak acıyı severiz; ama, sizin bu getirdiğiniz kanun tasarısı o kadar acı ki
arkadaşlar, Urfa'nın acı isotunu da geçti. Değerli arkadaşlar, burada toplumsal konsensüsün olmaması nedeniyle,
özellikle endişelerimiz şunlar: Birincisi, şeker sektöründe milyonlara varan istihdam var. Şeker sektörü
-özellikle şekerpancarından elde edilen şeker, sakaroz- ülkede, hem katmadeğeri
yüksek hem de bulundurduğu mevcut istihdam dolayısıyla, özellikle günümüzde
ekonomik krizde, istihdam ettiği insan sayısıyla, sosyal boyutu olan, insanî
boyutu olan bir sektör. Ancak, siz, bütün çıkardığınız bütün yasalarda olduğu
gibi, olayın sadece ekonomik yönünü düşünüyor, insanî ve sosyal boyutunu hep
tecrit ediyorsunuz, saklamaya çalışıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, bugün ülkede, ekonomik kriz büyük boyutlara
varmıştır. Hiç arzu edilmeyen hadiseler yaşanmaktadır. Protesto niteliğinde,
havada kasalar uçuşmaktadır. Artık, olayın magazin yönünden reel yönüne gelmek
lazım, realiteyi kabul etmek lâzım. Değerli arkadaşlar, dünyada şeker üretimi 120 milyon ton ve bunun
yüzde73'ü şekerkamışından, yüzde 23'ü şekerpancarından. Avrupa Birliği ülkeleri
de şekerpancarından şeker elde etmekteler ve de Türkiye'ye nazaran çok daha
yüksek fiyatlarla elde etmekteler. Türkiye'nin kendi şeker sektöründe,
şekerpancarından üretilen şeker sektöründe, bu kanunla eğer fonlar
kaldırılırsa, destekleme kaldırılırsa çiftçilerimiz, şeker sanayiinde çalışan
işçilerimiz ve yan sanayiimiz, özellikle ulaştırma sektörü de bundan menfi
yönde etkilenecektir. Değerli arkadaşlar, özellikle bu kanundaki bir diğer endişe, nişastadan
elde edilen glikoz tatlandırıcıların ülkede şeker sektöründeki payının
artırılmış olmasıdır. Bakın, biz, Avrupa Birliğine, Dünya Ticaret Örgütünün istediği yönde
uyarlamaya çalışırken şeker sektörümüzü, Avrupa Birliği ülkeleri,
şekerpancarından şeker elde etmekte, onları sübvanse etmekte, fon sağlamakta ve
bir de ucuz fiyata dışarıya ihraç etmekteler. Arkadaşlar, hep deriz; Türkiye, tarımda, tarım sektöründe kendi kendine
yeterli bir ülkedir; ancak, Et ve Balık Kurumu tesislerinin satışıyla
hayvancılığımız nasıl öldüyse, süt fabrikalarının satışıyla sütlerimiz para
etmez duruma nasıl geldiyse, aynen, şeker fabrikalarının satışıyla da, şeker
fabrikalarımız kapanacak ve özellikle Türkiye, şeker ithal eden bir ülke
olacak, pazar olacaktır. Bakın, yanı başımızda Rusya var. Rusya'da 98 tane şeker fabrikası
özelleştirildi ve Batı ülkeleriyle baş edemeyince kapatıldı, atıl hale
getirildi. Bugün, Rusya, büyük bir şeker pazarı haline gelmiştir. Bununla biz,
devlet sektörünü destekliyoruz manasına gelmesin, özelleştirmeye karşıyız
manasına gelmesin; ancak, tedrici olarak şeker üreticilerinin durumu rehabilite edilmeden, iyileştirilmeden,
özellikle şekerpancarında profesyonel duruma gelen, kompetan durumuna gelen
şekerpancarı çiftçilerimize belli bir süre verilmeden, bir anda her şey
kesiliyor ve şeker... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayınız. Buyurun. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sözün özü şu: Siz
iktidarınızla, bu ülkede milletin ağzının tadını kaçırdınız; o kadar kaçırdınız
ki, milleti şeker yemeden, karbonhidrat almadan şeker komasına soktunuz ve
bunun da emareleri bugün Başbakanlık önünde görüldü. Siz, bu kafayla, bu
mantıkla, bu mantaliteyle devam ederseniz, hem sizi hem bizi duvara
toslatacaksınız. Özellikle siyaset üzerinde karabulutların dolaşmasına vesile
olan sizlersiniz, bunun da tek müsebbibi sizlersiniz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yanmaz. 9 uncu madde üzerinde herhangi bir önerge yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir. 10 uncu maddeyi okutuyorum: Hizmet birimleri MADDE 10.- Kurum hizmetlerinin gerektirdiği görevler, hizmet birimleri
tarafından yürü-tülür. Bu Kanuna ekli cetvelde yer alan personel, 1475 sayılı
İş Kanunu hükümlerine göre istihdam edilir. Söz konusu ekli cetvelde yer alan
kadrolarda toplam sayı aşılmamak üzere unvan ve statü değişikliği yapmaya, söz
konusu sayının altında personel istihdam etmeye Kurul yetkilidir. BAŞKAN - 10 uncu madde üzerinde ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Ankara Milletvekili Sayın Cihan Paçacı'ya aittir. Buyurun Sayın Paçacı. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Ankara) - Sayın Baş-kan, değerli
milletvekilleri; 636 sıra sayılı Şeker Yasa Tasarısının 10 uncu maddesi ile
ilgili olarak Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz
aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, acil yasalar kapsamında 15 günde 15 yasadan
birincisi bugün oylarınızla çıkıyor. Kaldı ki, önce başınıza taç yaptığınız,
sonra çağdışı ilan ettiğiniz ve şimdi de tekrar kapısını aşındırdığınız IMF
yetkilileri hiç merak etmesinler ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, evödevini
iyi yapıyor. Bu Yüce Meclisin hür iradesini ipotek altına aldıranlar, maalesef,
bu vahim tablonun farkında bile değiller. Değerli milletvekilleri, biz bu yasa tasarısını hangi amaçla
görüşüyoruz; gerçekten, şeker sektörünün düzenlenmesi, pancar çiftçisinin
problemlerinin bir şekilde ortadan kaldırılması ve şeker fabrikalarının
özelleştirilmesinin önünü açmak için mi; yoksa, yabancı finans kuruluşlarının
15 günde çıkarılmasını istedikleri için mi, IMF'nin 6,5 milyar dolarlık bir
kredisinin öne alınmasına aracı olunduğu için mi görüşüyoruz? Gönül isterdi ki,
bu yasa tasarısı, Türkiye'nin bu konudaki ihtiyacını gidermek için görüşülüyor
olsaydı. Değerli milletvekilleri, ekonominin IMF'ye ihale edildiği dört yılda,
çiftçi, yok edilmek, tasfiye edilmek istenmektedir ve bu yönde politikalar
üretilmekte, bu yönde yasalar çıkarılmaktadır. Çiftçi perişan; her gün mazota
insafsızca zamlar yapılıyor. Çiftçi, gübre bulamıyor, ilaç bulamıyor ve pancar
çiftçisi kotalarla tasfiyeye tabi tutulmuş. Geçen yıl yüzde 25 zamla açıklanan pancar fiyatı, enflasyona
endekslenmişti; ancak, gerçekleşen değil, hedeflenen enflasyona!.. Peki,
enflasyon ne oldu -yüzde 25 zam verdiniz- yüzde 39 oldu, 40 diyelim buna ve
bugünkü tarihi itibariyle, yüzde 30 civarında da 2001 yılı enflasyonunu, şu ana
kadarki enflasyonu hesap edersek ve pancar paralarının da ödenmediğini dikkate
alırsak, demek ki, ödenecek pancar paralarının yüzde 70'i uçmuş gitmiş. Çiftçinin, üretmesi değil, özellikle üretmemesi, ekmemesi isteniyor.
Peki, yüzde 45'i bugün tarım kesiminde olan bu insanlar nasıl geçinecek? IMF,
tabiî ki, programlarında tarım kesimindeki nüfusu azaltmak ister; ancak, bunu
yaparken, bu kesime yeni bir iş sahası bulmak zorunludur. Biz, tarımdan tasfiye
edeceğimiz bu insanlara nerede iş bulacağız, nerede aş vereceğiz? Değerli arkadaşlar, bu devlet, Anayasamızda da belirtildiği üzere,
sosyal devlettir ve çiftçisini -yüzde 45 de olsa- desteklemek, korumak, en önce
görevidir. Bu yasa, özelleştirmeyi de temin etmez; çünkü, özelleştirme
yapılabilmesi için, her şeyden önce, makro ekonomik dengelerin düzgün işlemesi
gerekir. Bugünkü yönetim anlayışıyla, bunun da mümkün olamayacağı göz önüne
alınırsa, bu, özelleştirmenin de gerçekleşemeyeceği demektir. Dün Sayın Ertugay, gerçekten, çok güzel bir konuşma yaptı; konunun
uzmanı, bu konuda kariyer yapmış bir arkadaşımız ve yasayı enine boyuna
inceledi; ama, söyledikleri hiç dikkate alınmadı. Demokrasi uzlaşma kültürüdür
ve bu konuda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir konsensüs sağlayıp,
Türkiye'nin gerçek ihtiyacına uygun bir yasayı çıkarması arzulanır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Paçacı, lütfen, toparlayınız. MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Devamla) - Henüz vakit geçmiş değildir. Yasa
görüşülürken verilen önergeleri dikkate alıp, yasayı daha düzgün hale getirmek
hepimizin görevi olmalıdır. Bu sözlerle konuşmamı tamamlıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Adana Milletvekili
Sayın Yakup Budak ifade edecekler. Buyurun Sayın Budak. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler;
sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. 1956 yılında çıkarılan Şeker Kanununun yetersiz kalmasından dolayı
hazırlandığı ifade edilen Şeker Kanunu Tasarısı, maalesef, çiftçimizin de
ağzının tadını bozmuştur, şekerin de şekerini ortadan kaldırmıştır, toplumun
büyük bir kesiminin şekerini yükseltmiştir. Zannediyorum, bu Şeker Kanunu
Tasarısı bu iktidarın da şekerini yükseltecektir. Dolayısıyla da, bu tasarı, bu
haliyle -elbette ki, şekerde yeni bir düzenlemeye ihtiyaç vardı ama- sorunları
çözmekten uzak, özellikle pancar üreticimizin, mısır üreticimizin sorunlarını
çözmekten oldukça uzak bir mahiyet taşımaktadır. IMF'ye verilen söz
doğrultusunda gerçekleştirilmektedir ve bu gerçekleştirme yapılırken de,
ta-sarının metni incelendiğinde görüleceği gibi, alelacele hazırlanmış, Türkiye'nin
dengeleri, çiftçimizin durumu ve dünyadaki gelişmeler -dikkate alındığı ifade
edilmesine rağmen- hiç dikkate alınmadan hazırlanmış, yasak savma kabilinden
bir yasa düzenlemesi olarak gözükmektedir. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planımızda da, elbette, tarımsal projelerde
birtakım değişikliklerin yapılması, tarımda yeni düzenlemelerin yapılması ifade
edilmektedir. Göründüğü kadarıyla, dışarıdan gelen talepler dikkate alınırken,
çiftçimizin talepleri, maalesef, hiç dikkate alınmamıştır. Biz, hangi kurulu
oluşturursak oluşturalım, bu kurulun altına hangi sekreteryayı, hangi uzmanı
verirsek verelim, bu ekonomik anlayışla, bu ekonomik düzenlemeyle çiftçimizi
rahata kavuşturmamız ve Türkiye'nin politikalarını düzgün bir şekilde rayına
oturtmamız da mümkün değildir. Biz, tarım sektöründe, özellikle şeker sektöründe bir kurul
oluşturuyoruz. Bu kurul, bütün düzenlemeleri, üretim aşamasından, pazarlama
aşamasından, dünyadaki fiyatların takip edilmesinden, fabrikalara, tarlalara,
çiftçiye uygulanacak kotalara varıncaya kadar her şeyi tespit edecek. Bir
taraftan, özelleştireceğiz diyoruz, bir taraftan, dünyayla rekabet edeceğiz
diyoruz, diğer taraftan da devletçi bir mantıkla kurullar oluşturuyoruz, bu
kurulların altına birtakım komisyonlar, birtakım sekreteryalar, uzmanlar
veriyoruz. Elbette bunlar yapılacak; ama, yapılırken de, dünyadaki gelişmelerin
ve özellikle çiftçimizin taleplerinin dikkate alınması gerekir. Bugünkü şeker fabrikalarımızın verimliliği dikkate alındığında, zaten,
şeker ihtiyacımızın yüzde 20'si özel sektör tarafından karşılanıyor; ama, diğer
fabrikalar özel sektör mantığıyla idare edilmediği için de, korkunç bir
sıkıntının içerisinde bulunulmakta ve şekerin maliyeti, toplumumuza, oldukça
fazla bir şekilde yansımaktadır. Biz, tarım girdilerinde, pancarın üretiminde, girdilerdeki fiyatları
ayarlama noktasında ciddî tedbirler almazsak, hangi kanunu çıkarırsak
çıkaralım, hangi düzenleyici kurulu oluşturursak oluşturalım, netice almamız
mümkün değildir. Maalesef, bugün de, yine, akaryakıt fiyatlarına yüzde 20-21
dolayında zam gelmiştir. Siz, hangi kanunu çıkarırsanız çıkarın, akaryakıta bir
defada yüzde 20 zam yapıyorsanız, o çiftçinin belini doğrultmanız ve tarımsal
politikayı yürütmeniz mümkün değildir. Dolayısıyla, efendim, şekerde fiyat
istikrarını sağlayacağız, üretimde kota koymak suretiyle istikrarı sağlayacağız
derken, bir günde yapılan zamlar yüzde 20'leri geçiyorsa, bu politikaların
yürümesi ve yürütülmesi mümkün değildir. Elbette, bu çiftçimizin fonlarla desteklenmesi lazım gelir. Sayın Bakanımızın
ifadesine göre, Dünya Ticaret Örgütü ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde,
çiftçimizin fonlarla da desteklenmesi mümkün gözükmemektedir. Öyle olduğuna
göre, çiftçimiz, âdeta boşluğa bırakılmakta, piyasanın şartlarına terk
edilmektedir; tıpkı, Et ve Balık Kurumunda, Süt Endüstrisi Kurumunda olduğu
gibi, çiftçimiz perişan edilecektir. Dolayısıyla, çiftçimizi perişan olmaktan
kurtaracak tedbirler, maalesef, bu tasarıda bulunmamaktadır. Pancar çiftçisi, maalesef, perişan olacağı gibi, yeni yapılan düzenlemelerle,
mısır üreticimiz de perişan edilecektir. Türkiye'ye, yılda 1,5 milyon ton, 2
milyon ton mısır ithal edilmektedir. Bunun teşviki noktasında, mısır
üreticisinin desteklenmesi noktasında bazı düzenlemelerin de yapılması lazım
gelirken, maalesef, bu tasarıda da onu göremiyoruz. Zaten, bu hükümetin yapmış olduğu bütün işler, alelacele, kafa
karışıklığıyla yapıldığı için, getirilen düzenlemeler, birkaç ay sonra, tekrar
düzenleme şeklinde Meclisin huzuruna getirilmektedir. Onun için, yasalar
yapılırken, düzenlenirken, dünyadaki gelişmeler takip edilerek, Türkiye'nin
ihtiyaçları gözönünde bulundurularak, özellikle, çiftçimizin sıkıntıları
dikkate alınarak, gerçekleştirilmesi gerekmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayınız. YAKUP BUDAK (Devamla) - Maalesef, bu hükümetin kitabında, bu hükümetin
mantığında, bu hükümetin uygulamalarında, bu hükümetin programında ve yapmak
istediği programlarda çiftçimizi, milletimizi, köylümüzü, pancar üreticimizi,
mısır üreticimizi rahatlatacak hiçbir şey olmadığı gibi, her gün milletimizin
vücut kimyasını bozacak kararlar alınmaktadır. Dolayısıyla, bir an önce bu
politikalardan vazgeçilmelidir diyorum, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Budak. Madde üzerinde önerge yok. 10 uncu maddeyi ekli cetveliyle beraber oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde ve ekli cetvel kabul edilmiştir. 11 inci maddeyi okutuyorum: DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Ceza Hükümleri İdarî para cezaları MADDE 11. - B kotası şekeri bulundurmayan veya Kurul kararı dışında
satan ya da bedelsiz devreden gerçek ve tüzel kişiler hakkında, bulundurmadığı
veya elinden çıkardığı şeker miktarının, tespitin yapıldığı tarihteki fabrika
satış fiyatı üzerinden hesaplanacak tutar kadar Kurulca idarî para cezası
verilir. C şekerini Kurul kararı dışında iç piyasada satan veya bedelsiz
devredenler hakkında birinci fıkrada öngörülen cezalar uygulanır. Kurulun bilgi ve kararı dışında şirketlerin, fabrikaları arasında kota
aktarımı yapmaları halinde her biri için ayrı ayrı olmak üzere, aktardıkları
şeker miktarının, tespitin yapıldığı tarihteki fabrika satış fiyatı üzerinden
hesaplanacak tutar kadar Kurulca idarî para cezası verilir. Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak, şirketlerin birbirleri arasında kota
aktarımı yapmaları halinde her biri için ayrı ayrı olmak üzere, aktardıkları
kota karşılığı şeker miktarının, tespitin yapıldığı tarihteki fabrika satış
fiyatı üzerinden hesaplanacak tutar kadar Kurulca idarî para cezası verilir. Bu Kanunun amaçlarına aykırı olarak, şirketler tarafından A ve B kotası
dışında temin edildiği tespit edilen şekerin doğrudan veya dolaylı olarak iç
piyasada satılması veya devredilmesi halinde bu fiili işleyenler hakkında bu
maddenin birinci fıkrasında öngörülen cezalar uygulanır. Kurul tarafından bilgi isteme veya yerinde inceleme hallerinde; istenen
bilgilerin yanlış, eksik veya yanıltıcı olarak verildiğinin saptanması veya hiç
bilgi verilmemesi ya da yerinde inceleme imkânının verilmemesi hallerinde, bu
fiili işleyen şirketler yedi gün içinde bilgilerin verilmesi ve/veya inceleme
imkânının sağlanması için ihtar edilir. Bu süre zarfında bilgilerin verilmemesi
ve/veya inceleme imkânının sağlanmaması halinde, şirketlerin Kurulca cari
pazarlama yılı için tahsis edilen A kotası miktarının cari pazarlama yılı
başındaki fabrika satış fiyatı üzerinden hesaplanacak tutarının % 3'üne kadar
idarî para cezası verilir. İdarî para cezalarının verilmesini gerektiren fiillerin tekrarı halinde
verilecek para cezası, önceki ceza tutarının iki katı olarak uygulanır. Tahsil edilen idarî para cezalarının % 10'u Kurum özel hesabına
aktarılır, kalan miktar bütçeye gelir yazılmak üzere Hazine hesaplarına intikal
ettirilir. İdarî para cezaları 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ
edilir. İdari para cezalarına karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün
içerisinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. Yapılacak itirazlar
idarî para cezalarının yerine getirilmesini durdurmaz. Kesinleşen idarî para cezalarının tahsilinde 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. BAŞKAN - Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Hatay
Milletvekili Sayın Mustafa Geçer'e ait. Buyurun Sayın Geçer. Süreniz 5 dakika efendim. FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 636 sıra sayılı Şeker Kanunu Tasarısının 11 inci maddesi
hakkında konuşmak üzere, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle Grubumuz ve kendi adıma Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar
sunuyorum. Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekillerimiz; tasarının 11 inci maddesi
idarî para cezalarını düzenlemektedir. Tasarının 2 nci maddesinde A kotası, B
kotası ve C şekeri diye tanımlanan durumların ihlali karşısında, bunu ihlal
eden şirketlere, ihlal etmiş olduğu miktarın, o günkü fabrika çıkış fiyatı
üzerinden bir idarî para cezasının uygulanması öngörülüyor. Diğer taraftan, kurula verilecek bilgilerin verilmemesi, incelemeye
ilişkin evrak ve belgelerin teslim edilmeyişi veya eksik ve yanlış teslim
edilişi, süresinde teslim edilmeyişi karşısında da, yine, o işletmeye veya
fabrikaya verilmiş kota tutarının yüzde 3'ü kadar bir idarî para cezası
veriliyor. İdarî para cezalarını gerektiren
fiil ve eylemlerin işlenmesinin devamı, tekerrürü halinde bu cezalar iki kat
olarak uygulanıyor. Tahsil edilen idarî para cezalarının yüzde 10'u kurumun özel hesabına,
bakiyesi hazineye irat kaydedilmek üzere düzenlenmiş. İdarî para cezalarına karşı da idare mahkemelerine 30 gün içerisinde
itiraz edilebileceği ve bu itirazın tahsilatı durdurmayacağı ve kesinleşmiş
idarî para cezalarının da, 6183 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde tahsil
edilmesi düzenleniyor. Tabiî, Türkiye'de son zamanlarda gelişen olaylar çok dikkatimizi
çekiyor. Yasaların, hangi ihtiyaçlara binaen, hangi taleplere binaen yapıldığı
ve Meclis gündemine getirildiği konusunda da büyük şüpheler var. Türkiye, şu
anda, gerçekten, bugüne kadar tanımlanmamış sosyoekonomik kimliğini
tanımlamanın çabası içinde gözüküyor; yani, cumhuriyet kurulduğundan bu yana,
karma ekonomi sistemi diye tanımlanan karmakarışık bir sosyoekonomik sistemin
açmazlarını ve ülkeye getirdiği yükümlülükleri ortadan kaldırmak için, serbest
piyasa ekonomisine dayalı, liberal bir düzenin tesisi noktasında düzenlemeler
yapılıyor. Yani, kapitalist bir düzene yöneliş, sosyoekonomik kimlik böyle
tanımlanmaya çalışılıyor. Ama, 1982 Anayasamızın başlangıç hükümlerinde ve ilk
dört maddesinde, yani değiştirilmez ve değiştirilmesi teklif bile edilemez
maddelerinde hâlâ Türkiye Cumhuriyeti Devletine sosyal devlet yükümlüğü de
yüklenmiş durumda. Şu anda öyle kanunlar çıkartılıyor ki, taşlar öyle hızlı
yerinden oynatılıyor ki, burada sadece yapılan kanunların ekonomik bazda yapmış
olduğu tahripler veya getiriler bir yana, sosyal boyutun da göz önünde
bulundurulması gerekiyor. Bugün şeker fabrikalarının devlet tarafından
düzenlenmesi veya özel sektörün de bu alana girmesiyle birlikte, sadece
bunların, ekonomik işlevleri dışında, en azından nüfusumuzun onda birini
ilgilendiren, belki 6 milyon nüfusumuzu ilgilendiren sosyal ve ekonomik boyutu
var; şekerpancarı üreticileri var; bunlar gözardı edilerek, böyle bir düzenleme
yapılmasının ülkemize getireceği sosyal tahribattan endişe duyuyorum ben. Zira, Alman hukuk felsefecisi Savigny şöyle der: "Hukuk normları ve
yasalar, pozitif kanun, yani yazılı hukuk kuralları, egemen, hükümran güç
tarafından, yasama gücü tarafından ancak o devlet olgusunu oluşturan insanların
ruhunda oluşmuş normları yazılı hale getirmekle, yani pozitif hukuk kuralı haline
getirmekle mükelleftir. Onların ruhunda oluşmamış normları, onların konsensüsü
alınmadan, tepeden yapılarak buna uyacaksın mantığı demokratik hukuk devletine
yakışmaz." Ben de buna katılıyorum. Şu anda yapılanlar, Türkiye'de, bu dönemde çıkarılan yasalar... O kadar
hızlı yasama yapılıyor ki, o kadar çok yasa çıkarılıyor ki, Amerika Birleşik
devletlerinde bir tarihte 17 yasa çıkarılmış. Bugün 15 yasa acaba on günde
çıkar mı diye bu Mecliste düşünülüyor. Bunun talebi nereden geli-yor, yani bu
talep gerçekten toplumdan mı geliyor, toplumun ruhunda ve toplumun inancında
oluşmuş birtakım talepler midir, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal yapısını
düzeltecek, insanları rahata kavuşturacak talepler midir? Hayır. Bakıyoruz,
işte, AB'ye girme aşamasında, o müktesebatın Türkiye'ye taşınması, yani o
elbisenin Türkiye'ye giydirilmesi adına yapılıyor. Diğer taraftan, kamu
maliyesi açıklarını kapatmak adına, IMF'nin getirdiği, işte, şu kadar kanunu
çıkarırsanız, para veri-riz mantığı içerisinde alelacele, bu kanun tasarısı... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Geçer, lütfen, toparlayınız. MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. ...Meclis gündemine getiriliyor. Aslında, gerçekten, Türkiye'nin
sosyoekonomik kimliği tam tanımlanarak, toplumumuzun, yatırımcımızın,
esnafımızın buna göre tavır alması gerekir; buna ben katılıyorum. Ancak, şu
anda şu tasarıya bakıyoruz ki, aslında liberal bir düşüncenin eseri de değil.
Bir yandan ağırlığını devlet tarafının ve bürokratın oluşturduğu bir kurul
oluşturuluyor ve elinde kırbaç, bu, özel sektörün kafasında bekletiliyor, işte
sana verdiğim kotayı -A, B, C- ihlal edersen şu cezayı veririm, bunu yaparsan
bunu yaparım gibi bir mantıkla, âdeta, geçen de söylediğim gibi, Türkiye'de
liberal müzikle katı bir devletçi dans yapılıyor... Önce bundan vazgeçilmesi
lazım. Ancak, bu yasaların yerini bulabilmesi, gerçekten Türkiye'nin
değişiminin, yeni bir değişimin oluşması ve bu değişimde de sosyal boyutun
gözönünde bulundurularak, faturanın fakir fukaraya çıkarılmaması gerektiğine
inanıyorum. Her şeye rağmen, bu yasanın hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinize
saygıyla, selamlar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Geçer. Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini Muş Milletvekili Sayın Mümtaz
Yavuz bey ifade edecekler. (DYP sıralarından alkışlar) Buyurun efendim. Süreniz 5 dakikadır. DYP GRUBU ADINA MÜMTAZ YAVUZ (Muş) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Şeker Kanunu Tasarısının 11 inci maddesi
üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; sözlerime
başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. Değerli milletvekilleri, bu tasarının en önemli maddesi şeker kurulunun
görevleridir. Bir taraftan böyle bir önemli kurulu kuruyorsunuz ve birçok görev
ve yetki veriyorsunuz, diğer taraftan geçici 8 inci maddeyle "Bakanlar
Kurulu aksine karar almadıkça, kurum ve organlarının görev ve yetkileri en geç
31.12.2004 tarihinde sona erer" diye madde ilave ediyorsunuz. Bu ne
perhiz, bu ne lahana turşusu?! Ceza hükümleri bölümünde idarî para cezaları kurul tarafından tespit
edilip, verilmektedir. A kotası B kotası, C kotası, şekerlerin bulundurulması,
satılması, piyasaya sürülmesi, devredilmesi gibi konularda kurul kararlarına
uymayanlara kurul tarafından idarî para cezaları verilir. Amacına uygun
kurulmayan, çiftçi temsilcisinin bulunmadığı bu kurulun vereceği idarî para
cezalarının, hukukîliği ve caydırıcılığı olmayacaktır. Değerli milletvekilleri, konu her ne kadar mesleğim değilse de, seçim
bölgem olan Muş'u en çok ilgilendiren, dolayısıyla da, vekil olarak şahsımı
ilgilendiren konu oluşundan dolayı söz almış bulunmaktayım. Şimdi "Avrupa
Birliği ve IMF istiyor" diye, Muş ve Muşluya uygulanan kotaların en
zalimini uygulayacaksınız veyahut da şekerpancarından şeker elde etmenin
ekonomik olmadığını bahane edip, Muş ve Muşluya "acınızdan ölün" mü
diyeceksiniz? Madem, Avrupa ve IMF, sanayinin en önemli maddesi olan şekerin
pancardan elde edilmesinin ekonomik olmadığını söylüyorsa, Amerika ve Avrupa Birliğinin
en önemli iki ülkesi olan Almanya ile Fransa, niçin şekerpancarı üreticilerini
desteklemektedir? Dünya şekerinin yüzde 30'u pancardan elde ediliyor. Bu
pancardan şeker elde etmek Amerika, Almanya ve Fransa için faydalı da Türkiye
için neden zararlıdır? Aklın yolu birdir. Biz, üretmezsek, neticede satın almak zorunda
kalacağız. Bugün Muş, Malazgirt ve Bulanık ovalarının değerlendirildiği, Muş
çiftçisine ve fabrika işçisine iş istihdamı yaratan, hayvan besicilerine küspe
imkânı sağlayan, yan sanayici ve iş makinelerine çalışma imkânı yaratan bu
kadar komplike bir sanayi ürününe kota uygulamakla ülkeye ne büyük kötülük
yaptığımızı biliyor musunuz ?!. Şimdi, kuraklıktan, yokluktan, hükümetin uyguladığı zalim ve zulümkâr
ekonomik politikalardan, yaptığı zamlardan, uyguladığı faizlerden sonra Muşluya
"pancar ekme, tütün ekme" diyeceksiniz. Bu ne demek; Muşluya yaşama
hakkı yok "acından öl"demek. Elvicdan, elinsaf!.. Kurulmuş, çalışan,
üreten, tüketen bir müesseseyi kapanacak bir hale getirmenin, bu ülkeye ne
faydası olacaktır ? Bu çiftçi ve işçiler ne hortumcudur ne balinacıdır ne beyaz enerji, Mavi
Akım yolsuzları ne de banka batıranlardır... Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 milyon nüfusun geçim kaynağı
olan ve bugünkü şartlarda, ülkemizde üretilenin tamamı ülkemizde tüketilen bu
kadar geniş kapsamlı, geniş iş istihdamı yaratan böyle bir sanayi ürününe kota
uygulamanın yanlışlığını tekrar tekrar Heyetinize arz ediyorum. Bu hükümet, işçisiyle, memuruyla, çiftçisiyle, tüm halkımızı perişan
etti; bu kanunla da, şeker üreticisini, çiftçilerimizi açlığa mahkûm etmeye
çalışmaktadır. Piyasalar perişan, sanayici perişan, işçi perişan, memur
perişan, çiftçi perişan, esnaf perişan... Biz,
tutturmuşuz, bunları düzelteceğimize, çiftçimizi ve pancar ekicisini
nasıl perişan edeceğiz diye çalışıyoruz. Geç olmadan, bu vahim yanlışlıktan dönülmesi dileğiyle, Yüce Heyetinize
saygıyla arz ede-rim. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Muş Milletvekilimiz Sayın Mümtaz Yavuz'a teşekkür ediyorum. 11 inci madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok. Önerge yok. 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 12 nci maddeyi okutuyorum: BEŞİNCİ BÖLÜM Çeşitli ve Son Hükümler Yönetmelikler MADDE 12.- Kurumun yönetim ve
temsili, Kurulun çalışma usul ve esasları ile hizmet birimlerinin çalışma usul
ve esasları, depolama kesinti ve primi ile ilgili düzenlemeler ve diğer
hususlar, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren dört ay içinde Bakanlık
tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir. BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Ahmet Karavar ifade edecekler. Buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA AHMET KARAVAR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Şeker Kanunu Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde, Fazilet
Partisi Grubu adına söz almış bulunu-yorum; Grubum ve şahsım adına Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Şeker Kanunu Tasarısının 12 nci maddesinde "Yönetmelikler"
başlığı altında, Şeker Kurumunun yönetim ve temsili, Şeker Kurulu ile hizmet
birimlerinin çalışma usul ve esasları gibi hususların bu kanunun yayımı
tarihinden itibaren dört ay içerisinde, Bakanlık tarafından çıkarılacak
yönetmeliklerle belirleneceği ifade edilmektedir. Şeker Kurumu ve bu kurumu oluşturan Şeker Kurulu ve hizmet birimlerinin,
şekerpancarı üreticilerinin sorunlarının çözümüne yardımcı olmasını diliyorum;
fakat, şekerpancarı üreticilerinin geleceği bu yasayla da iyi olmayacaktır.
Çünkü, yeni bir kanun, tüzük veya yönetmelik çıkarmak veya yeni kurumlar ihdas
etmek sonuca gitmek için tek başına yeterli olmamaktadır. Zira, kanun
uygulayıcılarının kanun veya mevzuatı nasıl ve hangi mantıkla uyguladıkları
veya önceliklerinin ne olduğu en az kanun kadar önemlidir. 6747 sayılı yürürlükteki Şeker Kanununda bir değişiklik yapılmamasına
rağmen, 1998 tarihinden beri kota sistemi zaten uygulanmaktadır; demek ki,
yapılacak işlerin önündeki asıl engel, mevzuat değil, kişilerdir,
uygulayıcılardır. Zira, mevzuat, istenildiği zaman değiştirilebilir. Türkiye'de yanlış bir tarım politikası bulunmaktadır. Bu yanlış
politikalarla Türkiye'de çiftçilik yapmak mümkün değildir. Özellikle, IMF'nin
direktifleri doğrultusunda hükümetin uyguladığı ekonomik politikalar
neticesinde, rantiyeci, dolandırıcı ve hırsızların dışında ülkede yaşayan bütün
kesimler nefes alamayacak duruma gelmiştir. Şekerpancarı üreticilerinin ve diğer çiftçilerimizin bugün tarımın temel
girdisi olan gübre sorunu bile çözülmüş değil. Tarım Bakanlığı tarafından
çiftçilerimizin sorunlarına çözüm olacağı iddiasıyla yapılması planlanan
kararname değişikliklerini engelleyen -bakanımızın ifadesiyle- bazı üst görevde
çalışanlar kararnameye müdahale etmeye çalışmış ve fabrikalar adına iş takip
etmişlerdir. İşte, işleyen bu çark ve bu çarka hâkim olan zihniyet değişmediği
sürece, yapılacak değişiklikler, şekerpancarı üreticisinin ve çiftçilerimizin
sorunlarına çözüm olamayacaktır. Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri, elindeki üretim fazlası
şekeri satabilmek için, bir yandan şeker ithalini engellerken, diğer taraftan
tonunu 650-800 dolara mal ettiği şekeri, desteklemeyle dünya piyasalarına
200-250 dolara satmak için yoğun çaba sarf ederken, hükümetin çiftçimizden
desteğini çekmesi anlaşılır bir durum değildir. Anlaşılmaz başka bir durum ise, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi
Genel Müdürünün, 22.11.2000 tarihinde basına verdiği bilgiye göre, Türkiye,
1998, 1999 ve 2000 yıllarında şeker ihraç ederken, aynı yıllarda şeker ithal
etmiş. Şeker ihraç ederken, aynı zamanda şeker ithal etme mantığını
anlayabilmiş değilim. Böyle bir durumda şeker ithal etmek ülke ekonomisine,
şekerpancarı üreticisine en büyük kötülüktür. Bugün, ülkemizde şekerpancarı tarımından yaklaşık 2,5 milyon insanımız
yararlanıyor. Bu insanlarımız geçimlerini bu ürünün geleceğine bağlamış
durumdadırlar. Hükümetlerin yanlış politikalarının ve bir KİT olan Türkiye
Şeker Fabrikaları Anonim Şirketinin yanlış yönetilmesinin fa-turasını
şekerpancarı üreticileri ve vatandaşlarımız çekmektedirler. 500 sanayi
kuruluşumuz içinde 5 inci, yılda 1 milyar dolar cirosuyla ekonomik ve sosyal
boyutu dikkate alarak, yeni düzenlemelerin hayırlı olmasını diler, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karavar. Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, Eskişehir Milletvekili Sayın
Sadri Yıldırım ifade edecekler. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı Şeker Kanunu Tasarısının 12 nci
maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Partim ve şahsım adına Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum. 12 nci madde çıkarılacak yönetmeliklere ilişkindir.Bu yönetmeliklerle,
kurulun çalışma usul ve esasları düzenlenmektedir; ancak, bu kurul da Anayasaya
aykırıdır. Neticede bu tasarı, pancar çiftçisinin aleyhinedir, ülkenin
aleyhinedir, tarımın aleyhinedir, sanayiin aleyhinedir. Bu da yetmeyecek, bu tasarı kanunlaştıktan sonra şeker fabrikalarını
özelleştireceksiniz. Öyleyse bu fabrikaların satışını, pancar çiftçisini
tasfiye etmeyecek, onu koruyacak olan pancar üreticilerine verin. Yoksa
yaptığınız yanlışın hesabını ve vebalini veremezsiniz, altından kalkamazsınız;
çünkü, ülkemizde, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine 27 şeker
fabrikası, 5 makine fabrikası, 4 ispirto fabrikası, 1 elektromekanik aygıtlar
fabrikası, 30 ziraat teşkilâtı, 1 şeker enstitüsü, 1 tohum işleme fabrikası
bağlı bulunmaktadır. İşyeri sayısı 61 olup, çalışan toplam işçi sayısı 16
836'dır. Bu duruma göre şeker fabrikaları ve pancar, ülke için çok önemlidir,
pancar çiftçisi için çok önemlidir; çünkü, hükümet, tarımdan desteğini çekerse,
pancar ektirmezseniz, bu çiftçi ne iş yapacak, geçimini nasıl temin edecek hiç
düşündünüz mü. Değerli milletvekilleri, bu nedenle, ülkemizde üretimi artırma imkânı
varken, üretimdeki açık öne sürülerek şeker ithalatına gidilmesi ve de dış
şeker fiyatlarının iç fiyatlardan düşük olduğu öne sürülerek bir tartışma
yaratılması büyük bir hatadır. Her ülkenin bir iç piyasa fiyatı bir de dış piyasa fiyatı vardır.
Ülkeler dışarıya iç pazar fiyatlarından düşük fiyatla ürün satarken, kendi
tüketicisine dünya fiyatlarının çok daha üstündeki bir fiyatla ürün
satmaktadır. Bu nedenle yapılacak ithalat, yabancı çiftçilerin desteklenmesi
olacaktır. Ülkemizde, üretimin pazarlanması konusunda teşvik tedbirleri alınmalı,
böylece, iç piyasada üretilen şekerpancarına kota uygulanmadan çiftçiye pancar
ekme imkânı verilmelidir. Köyden kente göç, özelleştirmelerle ortaya çıkan işsizlik, tarımda
üretimden çıkış nedeniyle oluşan istihdam daralmasının oluşturduğu sancılar
dururken, 15 milyon insanımıza iş olanağı sağlayan bir sektörü baltalamak kime
yarar sağlayacaktır?! Değerli milletvekilleri, ülkemizde, halen, şeker fabrikalarında 30 000
civarında işçi istihdam edilmekte ve yüzbinlerce çiftçi ailesi pancar tarımıyla
uğraşmaktadır; ayrıca, ilişkili olduğu diğer pek çok sektöre ve millî ekonomiye
önemli miktarda katmadeğer sağlamaktadır. Mevcut ve ileride kurulacak şeker
fabrikalarının üretim yapmaları ve rasyonel çalışmaları, sadece ekonomik yönden
değil, sosyal yönden de geçimlerini pancar tarımına bağlamış üreticiler için
önem taşımaktadır. Hal böyleyken, anladığım kadarıyla, hükümet, tarımı, pancar çiftçisini,
hayvancıyı, esnafı gözden çıkarmıştır. Sayın milletvekilleri, sırası gelmişken, iktidara mensup milletvekili
arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Bu hükümet, ülkede ne olup bittiğini
bilmemektedir, farkında bile değildir; işi, oluruna bırakmıştır; çünkü, dolar
dahil her şeyin arkasından bakmaktadır. İki yıldır ve iki aydır ülkede olup
bitenlerin farkında mısınız?! Peki, öyleyse, bu olanlardan vicdanınız
sızlamıyor mu; hükümetin uygulamalarından zarar gören sizin yakınlarınız yok
mu; onlara nasıl cevap veriyorsunuz; bu hükümetin millete yaptıklarına nasıl
onay veriyorsunuz?! Elinizi vicdanınıza koyun ve ona göre tavrınızı gösterin ve
uyanın; yoksa, milletin vebalinden kurtulamazsınız. Değerli milletvekilleri, hükümet, yanlış yolda; siz de biliyorsunuz;
ama, hükümetin yaptıklarını kendi aranızda konuşmayın; bunları, yüksek sesle
dile getirin; getirin ki, uyuyan bu hükümet kendine gelsin, milletin ve ülkenin
dert ve sıkıntılarına çare olsun diyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.
(DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım. 12 nci madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok. Önerge yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir. 13 üncü maddeyi okutuyorum: Yürürlükten kaldırılan mevzuat MADDE 13. - 22/6/1956 tarihli ve 6747 sayılı Şeker Kanunu ile 10/9/1960
tarihli ve 79 sayılı Millî Korunma Suçlarının Affına, Millî Korunma Teşkilat,
Sermaye ve Fon Hesaplarının Tasfiyesine ve Bazı Hükümler İhdasına Dair Kanunun
8 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. BAŞKAN - 13 üncü madde üzerinde ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubunun
görüşlerini ifade edecek olan Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın'a aittir. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın başkan, değerli
milletvekilleri; Şeker Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, şeker pancarı tarımı, bilindiği üzere, çiftçiyi
tarlaya ve köye bağlayan, ailenin tüm fertlerine çalışma imkânı ve istihdamı
sağlayan, yan ürünlerinin tamamı değerlendirilen bir bitkidir. Sağladığı
katmadeğer itibariyle, yetiştirildiği bölgelerdeki ürünlere göre üstünlüğü
tartışılmaz tek bitkidir. Ülkemizin nüfus artış hızı ve şeker güvenlik stokları
da dikkate alındığında, bu gelişmelere bağlı olarak, ihtiyacının artması
kaçınılmazdır. Sonuç itibariyle, ülkemizin şeker talebi artmaktadır. Ülkemizin
artan ihtiyacının karşılanması için, üretimin artırılması gerekmektedir; ancak,
bu Şeker Kanunuyla getirilen hükümler çerçevesinde, pancara şimdiye kadar
uygulanan kota yetmiyor gibi, bunu, 8 milyon tonlara kadar indirmek IMF'nin
direktifleri doğrultusunda hedeflenmektedir. Değerli milletvekilleri, diğer taraftan, ülkemizde şeker pancarı
üretimini artırma imkânı varken, üretimdeki açık öne sürülerek şeker ithalatına
gidilmesi ve dış şeker fiyatlarının iç fiyatlardan düşük olduğu öne sürülerek
bir tartışma oluşturulması büyük bir hatadır. Her ülkenin, bir iç piyasa fiyatı,
bir de dış piyasa fiyatı vardır. Ülkelerin dışarıya, iç pazar fiyatlarından
düşük fiyatla ürün satarken, kendi tüketicisine dünya fiyatlarının çok daha
üstündeki bir fiyatla ürün sattığı muhakkaktır. Bu nedenle yapılacak ithalat
yabancı çiftçilerin desteklenmesi olacaktır. Değerli milletvekilleri, ülkemizde üretimin pazarlanması konusunda
teşvik tedbirleri alınmalıdır. Ancak, hükümetin uygulamış olduğu kota Türk
çiftçisini, Türk köylüsünü çok zor duruma düşürecektir. Daha dün gece akaryakıt
fiyatlarına yapılan zamlar, Türk çiftçisini -şekerpancarı için- yeni mahsulünü
ekmekte zorlamaktadır. Eğer, şekerpancarının bedelleri müstahsillere bugünlerde
eğer ödenmez ise - Hazineden sorumlu eski Sayın Bakan ve Sanayi Bakanımız, her
ikisi de burada, bu şekerpancarının bedelleri mutlaka bugünlerde ödenmesi
gerekir- böyle kota mota getirmeye gerek yok, Türk çiftçisini, şekerpancarı
müstahsilini kendiliğimizden tasfiye etmiş olacağız. Değerli milletvekilleri, sadece dün yapılan zamlarla, bu gece yapılan
zamlarla mazota yüzde 20'ye yakın zam gelmiştir. Altı ay önce belirlediğiniz
şekerpancarı fiyatlarına, o günden bugüne kadar akaryakıta belki yirmiye yakın
zam gelmiştir, acaba, bunu hükümetin yansıtması lâzım gelmez mi? Vicdanen
düşündüğümüz zaman; diğer kurum ve kuruluşlara fiyat farkı veriliyor, mazota
gelen zam çerçevesinde müteahhitlere, taahhüt işi yapanlara hükümet fiyat farkı
ödüyor. Altı ay önce belirlediği 33 000 - 35 000 liralık fiyat üzerinden,
akaryakıta bugüne kadar belki bir misline yakın zam gelmiştir. Hiç değilse bu
şekerpancarı müstahsiline yapacağı ödemelerde bunun belirli bir nispetini
yansıtması lâzımdır, vicdanen de, hükümetin bunu yapması gerekir. Değerli milletvekilleri, şekerpancarının en fazla üretildiği,
müstahsilin en fazla olduğu il Aksaray'dır. Şu anda, üç tane şeker fabrikasını
çalıştırabilecek şeker üretimi, istihsali yapılmaktadır. Sadece Sultanhanı
Kasabasında senede 6 milyon ton şekerpancarı işletecek üretim yapılmaktadır.
Yine, Eskil İlçesinde onun daha fazlası... Yenikent, Yeşilova, Yeşiltepe gibi
kasabalarımızın Tuz Gölü havzasında olması nedeniyle, şekerpancarı üretimine
oldukça elverişli topraklardır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Akın, lütfen toparlar mısınız. MURAT AKIN (Devamla) - Şimdi, bazı partinin milletvekilleri gidiyor,
şekerpancarına kota Doğru Yol Partisi zamanında geliyor... Yalnız, o partinin
bakanı da "şekerpancarına kota Doğru Yol Partisi hükümetten Refahyol
olarak düştükten sonra, 1998 yılında geldi" diyor, 1999 yılında da, IMF'in
direktifleri doğrultusunda, 2000 yılında da... Biz bu kotayı devamlı
daraltıyoruz ve 22 milyon tondan 18 milyon tona, 16 milyon tona, hatta bu Şeker
Kanunuyla 8 milyon tona kadar düşüreceklerini ifade etmektedirler. Şimdi soruyorum milletvekillerine, taşraya gidip de, çiftçinin
huzurunda, bundan sonra, acaba, yine "bu kotayı, bu kanunu Doğru Yol
Partisi çıkardı" diye yanlış ifadelerde mi bulunacaksınız? Şimdiye kadar,
ülke çok iyi idare ediliyor diyordunuz, kriz çıktıktan sonra dediniz ki, bu,
geçmişten bir birikim. Halbuki, fiyatlar bir yıl zarfında... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Akın, cümlenizi bağlıyorsunuz... MURAT AKIN (Devamla) - 2000 yılının kasım ayına kadar, "geçmişte
kırk yılda yapılamayanı onbir ayda yaptık" diye, köy köy, kasaba kasaba
övünüyordunuz, kendinizi methü sena ediyordunuz; ama, kasım ve şubat krizinden
sonra suspus oldunuz, topluma çıkamaz hale geldiniz. Bu durumu tekrar tezekkür
edin. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın. Fazilet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Nezir Aydın;
buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA NEZİR AYDIN (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Şeker Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesi üzerinde Fazilet
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. 7647 sayılı Kanunda bulunan 8 inci madde, fiyat belirlemeleri yetkisini
9 ve 12 nci maddelerdeki durumlara uygulayarak veya onları uygulayarak Bakanlar
Kuruluna veriyordu; 1960'ta çıkarılan 79 sayılı Kanunun 8 nci maddesinde ise
şöyle bir ifade vardı: "Şeker fiyatlarında değişiklik olduğu takdirde,
bunu beyana tabi tutmaya, fiyat farklarını tahsil veya tediye ettirmeye hükümet
yetkilidir" deniyordu; bu madde, yani, görüştüğümüz Şeker Yasa Tasarısının
13 üncü maddesi bu maddeyi kaldırmaktadır. Gayet tabiî ki, böyle bir yasa
çıkacaksa, o maddenin orada olmaması gerekmektedir; bunu normal karşılıyoruz. Yalnız, burada bir şeyi unutmamak lâzım; hepiniz biliyorsunuz ki,
özellikle içerisinde bulunduğumuz günlerde, Yüce Meclisimiz, yüce Türk Milleti
tarafından, belki tarihinde olmadığı kadar tarassut altında tutulmakta ve
izlenmektedir. Şu anda, bu Şeker Kanunu Tasarısı da görüşülürken, zannediyorum
ki, özellikle aileleriyle 7,5 milyonu bulduğunu bildiğimiz şekerpancarı
üreticileri de, Yüce Meclisten, dolayısıyla hükümetten, yetkililerden, Sayın
Bakandan şunu özellikle beklemektedir: Türkiye'de üç şeker fabrikası -Konya,
Kayseri ve zannediyorum Amasya- Pankobirlik'e ait olduğu için, bunlar,
aldıkları pancarın bedellerini ödeyebilecek durumda ve tarihini belirlemiş,
ilan etmişlerdir; ama, bunun dışında, 23 fabrika tarafından alınan pancarın
bedelinin ne zaman ödeneceği belli değildir; çünkü, Şeker Fabrikaları AŞ'nin
yetkilileri, kendilerinde para olmadığını, ancak Hazineden para verilirse
ödeyebileceklerini beyan etmektedir. Hükümetimiz de Sayın Bakan da bir an önce,
bunun ne zaman ödeneceğini, ne şekilde ödeneceğini, mutlaka, ilan etmek
mecburiyetindedir ve şu anda, beklenilen en önemli açıklama da bu olsa gerekir.
Değerli milletvekilleri, şu anda haberleri izleyenler biliyorlar ki,
gazetelere bakanlar görüyorlar ki, ülkemiz, tam anlamıyla bir kriz
içerisindedir. Bunu, hiç kimsenin inkar ettiği yok. Anlayamadığım bir şey
-dünden beri bu tasarıyı görüşüyoruz- acaba, krizle bu tasarının ne ilgisi var?
Bu, uzun vadeli bir tasarı; birkaç ay içerisinde çıksa da olur çıkmasa da olur;
ama, ayın 15'inde maaş bekleyen memur, emekli, ücretli, bunca yangının
ortasında, maaşıma kaç para zam gelecek diye beklerken, çıka çıka, bugün,
zannediyorum, yüzde 2,7'lik bir zam alacaklar. Siz, bir seferde yüzde 20, yüzde
25, yüzde 15 -toplamının ne olduğunu hesap etmek de bir an mümkün değil; çünkü,
zamlar sağanak halinde geliyor- ama, memurun, ücretlinin maaşına geldiği zaman,
yüzde 2 gibi bir zam. Şimdi, beklenilen bir şey var; vatandaş "dolar nerede duracak"
diyor. Nereye kadar gidecek bu iş? İşten atılanlar ne zaman dönecekler?
Biliyorsunuz, sadece otomotiv sektöründen 10 000 kişi atıldı. Bugün, Ankara'nın
en önemli sanayi, ticaret merkezlerinden birisi olan Siteler'den 5 000 dolayında insanın nerelere yürüdüğünü
biliyorsunuz. Size, dışarıda, bu sorular sorulmuyor mu?! Ne olacak bu
memleketin hali?! Bu dolar nerede duracak?! Ücretlere ne kadar zam yapılacak?!
Allah aşkına, siz ne cevap veriyorsunuz?! Ben bilmiyorum. Bilmem için de
birisinin bana bilgi vermesi lâzım. Ben, milletin vekiliyim. Peki, Sayın
Derviş'i, şu Meclis çatısı altında, yemin hariç, gören var mı? Nerede bu
Derviş?! MEHMET ÇÜMEN (İzmir) - Ne yapacaksın Derviş'i? NEZİR AYDIN (Devamla) - Derviş'i ne yapacaksın ne demek? Derviş,
hükümetin dördüncü ortağı. Derviş, ekonomik konuda bu Meclise bilgi vermek
mecburiyetindedir. Derviş'in, tabiri caizse, otelde odasındaki halının rengi
haber oluyor, sabah kahvaltısında yedikleri haber oluyor da, ekonomik meseleler
o kadar önemli değil mi? Ne demek Derviş'i ne yapacağız?!. Bu millete Derviş
lâzım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Aydın, lütfen toparlayınız. NEZİR AYDIN (Devamla) - Bu millet, tabiri caizse, bilgi bekliyor, biz
bilgi bekliyoruz; ama, ne yazıktır ki, kırkbeş gündür, yemin hariç, bu Mecliste
Derviş'i görememişizdir. Değerli milletvekilleri, aslında, söylenecek söz çok, zaman yok; öyle
bir enteresan ki, şimdi, Derviş Amerika'da -siz, el kol sallayın, millet
seyrediyor- kaç gün kaldı; yaklaşık on gün. Diyor ki: "Ben, her gün Sayın
Başbakanıma bilgi veriyorum." Türkiye'de, Sayın Başbakan ne diyor:
"Gideli beni hiç aramadı." İşte, burada, ekonomiden eski sorumlu
sayın bakan burada, kendisi -gazetelerde okuduğum kadarıyla, yalansa ifade eder
veya yalan demeyeyim de yanlışsa, kendisi düzeltir- diyor ki: "Bu
çıkarılacak olan 15 yasa bizim programımızın devamıdır." Ama Sayın
Başbakan diyor ki: "Hayır, bunlar yeni yasalardır." Derviş'de diyor
ki: "Bunlar Ulusal Kurtuluş Savaşı yasalarıdır." Yani, şimdi, biz,
burada, kime, ne şekilde bilgilenmezsek... Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar; insanoğlu bilmediğinin
düşmanıdır, bilmediğine karşı tepki gösterir. Gelsinler, anlatsınlar, millet
bilsin, öğrensin, allahaşkına, ne yapacağınızı, ne edeceğinizi bu millete bir
söyleyin. Şimdi "Ulusal Kurtuluş Savaşı" adını verdi Sayın Derviş. Ben
inanıyorum ki, hepiniz aynı fikirdesiniz; bu millet inandığı zaman -bu ekonomik
olabilir, başka, askerî savaş olabilir, ülkelerarası, ne olursa olsun- bu
milletin kazanamayacağı savaş yoktur; yeter ki, bu millet, önünde gidenlere
güvensin. En yakın zamanda olan Kurtuluş Savaşı; bu, Yüce Meclisin önderliğinde
yaşanmadı mı? Bu millet, güvendiği zaman, parmağındaki yüzüğü, kolundaki
bileziği, yastığının altında belki ölümlük ayırdığı kefen parasını dahi verir,
her türlü önleme katkı verir; ama, inanması lâzım. Lütfen, bu güveni sağlayınız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aydın. Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok. Önerge yok. 13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, dün aldığımız, Genel Kurulumuzun aldığı karar
gereğince saat 20.00'ye kadar çalışacağız; ancak, 20.00'ye kadar çalışmamız
halinde dahi bu kanun yetişmezse, çalışmalara devam edeceğiz. 10 maddemiz
kaldı; öyle anlaşılıyor ki, en az 2 saate ihtiyacımız var. Bu sebeple, saat 20.00'ye kadar Birleşime ara veriyorum ve hepinize
afiyet olsun diyorum. Kapanma
Saati: 19.15 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati : 20.00 BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli),
Melda BAYER (Ankara) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 78 inci Birleşimin Üçüncü Oturumunu
açıyorum. Müzakerelere kaldığımız yerden devam edeceğiz. V.– KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. – Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve
Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonları Raporları (1/798) (S. Sayısı: 636) (Devam) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Bildiğiniz gibi, 13 üncü maddenin oylanması tamamlanmıştı. Şimdi, geçici 1 inci maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 1. - 6747 sayılı Şeker Kanununa uygun olarak yurt içinde
şeker fabrikası kurup işletmek üzere Bakanlar Kurulundan izin alan, ancak henüz
üretime geçmeyen gerçek ve tüzel kişilerin kota hakkı saklıdır. Bu hak, Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl süre ile geçerlidir. Bu süre içinde
kota, hak sahibince başkasına devredilemez. BAŞKAN - Geçici 1 inci madde üzerinde, Fazilet Partisinin görüşlerini
Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya ifade edecekler. Buyurun Sayın Uzunkaya. Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; ilgili yasa tasarısının geçici 1 inci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bir kere, şu hususu peşin olarak arz etmem
gerekiyor. Bu yasaya, öteden beri, ekonomiyi kurtarma yasası şeklinde baktı
hükümet. Fazilet Partisi Grubu olarak ve şahsım olarak, bugünkü ekonomik
bunalıma zerre kadar müspet anlamda katkısı olmayacağını bildiğim için -açıkça
burada ifade ediyorum- yasaya sonuna kadar karşıyız ve şahsen de karşıyım;
çünkü, bu kadar tarihî bir vebale, hiçbir surette, Anamuhalefet Partisi olarak
girmemiz ve katılmamız mümkün değildir. Bir zamanlar, ülkeyi 1960'lı yıllarda, kalkınma programlarının
uygulandığı yıllarda tarımla kalkındırmamız gerektiğini bize tavsiye eden
Batılılar "siz, tarım ülkesisiniz" diye otuz yıl bizi oya-ladılar,
sanayie, çağdaş dünyanın sanayi ve teknoloji anlayışına ayak uydurtmadılar.
Tabiî, bize onlar ne söylerse biz de onlara tabi oluyoruz. Şimdi, gelindi;
Türkiye, tarım ülkesi de olamaz. Ne olacak Türkiye; Türkiye, Avrupa'nın,
gelişmiş, birinci sınıf dünya ekonomisine sahip ülkelerin pazarı olacak,
G-7'lerin veyahut da diğerlerinin. Değerli arkadaşlar, bunu kabullenmemiz
mümkün değil. Kaldı ki -yani, merak ediyorum- 15 tane can kurtarıcı yasanızdan
birisinin de bu olduğunu söylüyorsunuz. Allahaşkına, bunun, ekonomiyi
kurtarmakla ne alakası var?! İşsizler ordusuna yeni işsizler katacaksınız. Ülkeyi
ekonomik olarak perişan edeceksiniz. Tarım bitmiş, her şey bitmiş ve siz,
çareyi çok yanlış yerlerde arıyorsunuz. Çareyi -ciddî anlamda söylüyorum- çok
yanlış yerlerde arı-yor bu iktidar. Hoca Nasreddin -rahmetullahi aleyh-i
yüzüğünü kaybetmiş evin damında, gitmiş harmanlıkta yüzük arıyor; komşu soruyor
"Hoca, ne arıyorsun burada sabahtan beri" diyor. "Yüzüğümü
arıyorum." "Niçin, bulamadın mı, nerede kaybettin?" "Evin
damında kaybettim." "Peki, niye orada aramıyorsun da, burada
arıyorsun?" "Orada araması zor da onun için" diyor.
Kaybettiğiniz şeyi kaybettiğiniz yerde arayacaksınız. Ekonominin bugünkü dibe
vuruşunun sebebi bunlar değil, bu yasayla alakası yok. Siz, istihdamı
daraltırsanız, istihsali azaltırsanız, inkısamda, dağıtımda adaletsizlik yaparsanız,
sonunda gelinecek nokta budur; yani, dağıtımda korkunç bir adaletsizlik
yaşanacak, istihsalde verimsizliğe yöneleceksiniz... Zaten istihdam yok ortada.
İstihsal olmayınca istihdam da olmayacak. Dolayısıyla dibe vuran bir ekonomi... Arkadaşlar, fevkalade yanlış; tarımda yanlış, sanayide yanlış. Bakınız,
geçtiğimiz hafta, İçişleri Bakanlığı, polis teşkilâtımız için 60 000 silah
ihalesinde bulunuyor veyahut da pazar açıyor, daha açığı, ihale açıyor. Yerli
silah sanayiimiz, Rize'nin Ardeşen'inden Trabzon'a, Torul'a, Giresun'a, Ordu ve
Samsun Canik Silah Sanayii ortada. Bir taraftan bunların KOBİ'lerle -işte Sayın
Bakanımız burada- desteklenmesi gerekirken, biz, bu silah ihalesine, Düzce'deki
Sarsılmaz Silah da dahil olmak üzere, hiçbirini davet etmiyoruz. Yeryüzünde
kendi millî sanayiine bu kadar düşman bir başka ülke bulamazsınız. Sözümona,
aldatmaca usulüyle, bir taraftan teşvik edeceksiniz; ama, Karadeniz'in insanı
eğeyle silah imal edebilecek, testereyle demiri kesecek; onunla başlamış,
imalat sanayiine girmiş KOBİ, bütün zorlamaları, engelleri aşmış; siz -ihalede
dahi- kendi silahınızı, polisinize verme konusunda güvenmeyeceksiniz. Sanayii
de bitirdiniz, tarımı da yok ettiniz... Değerli arkadaşlar, kanaatimce, şu anda, bu hükümetin yapması gereken
bir şey var -geçende de söyledim- evet, yapması gereken bir şey var; bakın, çok
samimî bir tavsiyemdir bu. Gelin... Az önce haberleri izleyenleriniz oldu,
televizyonlara dahi bakamaz hale geldik. Üzülüyorum, samimî söylüyorum... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Lütfen toparlayınız... Buyurun efendim. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Biliyorsunuz, bugün pek değişiklik
önergeleriyle çıkmadım; yani, bir iki dakika imtiyaz hakkı... Yoksa, bundan sonra
hep değişiklik önergeleriyle gelirim... BAŞKAN - Peki efendim. Buyurun. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; bakınız,
yapılması gereken... Fevkalade üzülüyorum, geçtiğimiz hafta sonu, Samsun'da
sanayi bölgesini gezdim, yabancılar çarşısını gezdim; millet perişan, esnaf
perişan. Üzülerek söylüyorum "iktidarın buralarda gezmeye hakkı yok"
demelerine üzülüyorum. Niye, niçin bu hale geldik?
Kanaatimce, yapılması gereken en doğru şey şu: Hükümete tavsiyemdir, samimî
tavsiyemdir hükümete; gelsin, Parlamentonun kendilerine verdiği gensorularla
beraber, Parlamento kuralları içerisinde görevinden ayrılsın. Tarihî bir ikaz
yapıyorum. Sokaktaki anormal gidişi durdurmanın demokratik cevabını, gelin,
Parlamentoya verme hakkını siz kullanın ve kullandırın. Yanlış... BASRİ COŞKUN (Malatya) - Bildiğin bir şey mi var? MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Benim bildiğim bir şey yok, sokağın
tehlikesini görüyorum ve yanlış bir gidiş var diyorum. Allah aşkına gelin, bu
yanlışa hep beraber dur diyelim. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kesildi) BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, mikrofonu tekrar açıyorum; lütfen,
toparlayınız. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sizin, Havza'daki, Vezirköprü'deki,
Kavak'taki, Ladik'teki veya Anadolu'nun diğer il ve ilçelerindeki pancar üreticisiyle,
Allah aşkına, nedir alıp veremediğiniz?! 22 milyon tondan 11 milyon tona
indirmek midir formül; yoksa, bunu 44 milyon tona çıkarıp, dünya piyasasında
pazarlayabileceğin kadar onu sübvanse; tarımla bizzat uğraşanları sübvanse
ederek, batık bankalara değil, doğrudan tarımla uğraşanlara bu desteği vererek,
onları güçlü hale getirmek mi? Gelin, işin doğrusunu yapalım diyor; hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya. Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, İçel
Milletvekili Turhan Güven. Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Şu anda, tabiî, salonun tenha olması çok doğru değerli milletvekilleri;
çünkü, herkes ibretle dışarıda televizyonları izliyor. İşte, asıl olay
dışarıda, içeride değil; olay dışarıda. Değerli milletvekilleri, onun için, bakın, şu ana kadar bu maddeler
üzerinde çokça görüşmeler yapıldı; fakat, hiçbir arkadaşımız da Anayasa
üzerindeki görüşlerini burada söylemek ihtiyacını hissetmedi. Gelin, Anayasanın
-beğenin beğenmeyin başka da- şu 45 inci maddesini bir okuyun bakalım. Devlet
ne yapacakmış; "devlet, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç
ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır. Devlet,
bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin
üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alır." Yani, devletin,
üreticiye vereceği birtakım mükellefiyetler burada sayılmıştır. Peki, devlet -ki, şu anda icra, onun görüntüsüdür- ne yapıyor; üreticiye
destek mi sağlıyor; yani, 600 000 pancar üreticisine daha iyi bir yaşam tarzı
mı getiriyor; yoksa, 10 milyon vatandaşı ilgilendirin bir konuda, devlet,
onları zora mı sokuyor; tedbir mi alıyor; hangi tedbiri alıyor; zora sokma
tedbirini alıyor. İşte, olay bu; bu kadar basit. Bunun üzerinde kalkıp
tartışmaya, bilmem neye gerek yok. Anayasa hükmünü, demek ki, devlet, icra
etmiyor. Anayasanın saydığı hükümleri ye-rine getirmekten kaçınıyor demeyeceğim
de, bilmediği için uygulayamıyor. Değerli arkadaşlar, bir kanun tasarısı geldiği zaman evvela neye
bakılır; Anayasaya uygunluğuna bakılır. Bugün Anayasaya uygunluğu olmayan bir
kanun tasarısı üzerinde neyi görüşeceksiniz siz? Bugün 10 milyon insanın kaderi
üzerinde bir sonuca gidecek kanun çıkaracaksınız. Dünya standartlarında, yüzde
5'i tarımla uğraşan Batı ülkelerinde yüzde 2'lik bir kota uygulanırken, ne
hikmetse, nereden esinlendiyse, biz de yüzde 10 kota... Ha, bir de, Bakanlar Kuruluna, bunu, yüzde 50
artırma getiriyorsunuz. Siz getirmiyorsunuz aslında. Aslında, bu Meclis hiçbir
şey getirmiyor; keşke getirebilsek, hep birlikte getirebilsek. İktidarı
muhalefeti yok bu işin. Vatandaşa hizmetin iktidarı muhalefeti olmaz; hep
birlikte getirebilsek; ama, birileri getiriyor ve siz de, kusura bakmayın; ama,
bir virgülü bile değiştirmekten içtinap ediyorsunuz, çok katı davranıyorsunuz. Dün, burada, değerli parlamenter arkadaşlarımızla görüştük; şu yüzde 10
kotanın yüzde 2'ye, yüzde 5'e inmesi hususunda fikir birliğine varılmıştı. Ne
oldu; nereden rüzgâr esti; bu katı davranış tekrar niye ortaya çıktı anlamak
mümkün değil! İşte, sıkıntı burada. Hoşgörü; ama, getirilen kanunlarda milletin
yararı... Millet nerede?.. 15 kanun, onbeş günde çıkacak... Biraz evvel, bir
arkadaşım -hani daha evvelki oturumda- Derviş'i soruyordu da, herhalde
buralardan müdahale oldu... "Derviş'i görmüyoruz" falan filan demeye
gerek yok. Derviş'i görmeyelim değerli arkadaşlarım; ama, şu kırk günde,
getirdiği kanun tasarılarını görelim. Ne getirdi kırk günde?! Kırksekiz saatte
gelmesi lâzımgelen kanun tasarıları nerede?! Şimdi, bunu, sizin de sormak
hakkınız; sorun. Hani, Bakanlar Kurulunda bazı konuşmalar yapılıyormuş da...
Ama, bunlar, tabiî, kapalı kapılar arkasında oluyor; biz de bilelim canım!
Çıksın, 3 sayın genel başkan desin ki, biz bu konuda şunu şunu söyledik...
Şeffaf olalım. Şeffaf olalım değerli arkadaşlarım. Eğer, bir itirazınız varsa,
iktidar ortağı olarak bir itirazınız varsa, gelin, bunu, bize de söyleyin de
destek verelim. Destek verelim; çünkü, bu mesele, ne sizin şahsî meseleniz ne
benim şahsî meselem ne de bu Parlamentoda bulunan insanların şahsî meselesi; bu
milletin meselesi... Şunu söylüyoruz, yine söylemeye devam edeceğiz: 15 değil 30 kanun
tasarısı getirin; ama, içinde millet olsun. Milletin, âli menfaatı olsun.
Millet, getirilen kanunlarda bir ışık bulsun; çünkü, millet moralsiz. Milleti
şu yürüyüşlere sevk eden nedenleri iyice bilmek lâzım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) TURHAN GÜVEN (Devamla) - Sayın Başkanım, bağlıyorum. BAŞKAN - Sayın Güven, lütfen, toparlayınız. TURHAN GÜVEN (Devamla) - Çünkü, bu iş, Sayın Başkanım, 5 dakikada falan
değil; inşallah, Anayasa Mahkemesi yakında iptal eder de, tekrar, hiç değilse,
biraz daha fazla konuşma ve dertlerimizi, milletin dertlerini paylaşma,
birlikte paylaşma imkânına sahip oluruz. Değerli arkadaşlarım, daha sonraki bir maddede yine söz alma ihtiyacı
içerisinde olacağımı umut ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven. Madde üzerinde, başka söz talebi?.. Yok. Önerge yok. Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Geçici 2 nci maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 2. - Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, Kurul hammadde
ekim döne-mini dikkate alarak ilk pazarlama yılını belirler. İlk kota tespiti,
bu pazarlama yılı baz alınarak yapılır. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisinin görüşlerini, Muş
Milletvekili Sabahattin Yıldız ifade edecekler. Buyurun Sayın Yıldız. Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Şeker Kanunu Tasarısının geçici 2 nci maddesi üzerinde,
Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve partim adına,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şeker sanayii, kalkınma çabalarının başladığı cumhuriyetin ilk
yıllarında, ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmesinde önemli bir rol
üstlenmiştir. Bünyesinde bulunan tarım, gıda, makine ve kimya tesisleri ile
ilişkili olduğu diğer kesimlerle, kalkınmanın yurt geneline yayılmasında büyük
katkılar sağlamıştır. Şeker üretiminin yanında, bulundukları bölgenin ekonomik
ve sosyal kalkınmasına da önderlik etmiştir. Bu fabrikalar, kırsal kesimde
istihdam yaratılması ve bölgesel kalkınmışlık faaliyetlerinin azaltılması gibi işlevleri
başarıyla yerine getirmeye devam etmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi için, bu
fabrikalar, faaliyetlerini sürdürmesi gereken kuruluşlardır. Bunları, sadece
özelleştirme mantığıyla değerlendirmek yanlış olur. Özelleştirmede, bu
fabrikaların faaliyetlerini kesintisiz olarak sürdürebilmeleri için
belirlenecek hedeflere yönelik olarak bazı desteklemelerin mutlaka devam etmesi
gerekmektedir; çünkü, doğu ve güneydoğuda özelleştirilen birçok fabrikaya
baktığımız zaman, bugün atıl durumda beklemektedirler. Bugün, hükümetin yaptığı
icraata bakıyoruz: Şekerde ülke genelinde fazlalık vardır diye, şekerpancarına
kota uygulamaya çalışılmaktadır; bu geçici madde de bunu göstermektedir. Sayın hükümete buradan seslenmek istiyorum: Türkiye'de, şekerde, benim
şahsî kanaatim, fazlalık yoktur; çünkü, sınırlarımız yol geçen hanına dönmüş,
bundan dolayı da, sınırlardan, şekerkamışından üretilmiş olan, haddinden fazla
şeker yurtiçine girmektedir. Hükümet, sınırlardan kaçak şeker girişini
önleyeceğine, bunu yapamadığı için, Deli Dumrul misalinde olduğu gibi,
yakalayabildiğinin yakasına yapışmakta ve şekerpancarı ekicisinin yakasına
yapışarak, sınırlardan geçen şeke-ri önleyeceğine, maalesef, şekerpancarına
kota koyarak, şeker üretimini daraltmayı düşünmektedir. Üç beş şeker ithalatçısıyla veyahut da şeker kaçakçısıyla baş edemeyen
hükümet, şekerpancarı üreticisine maalesef, zor günler yaşatmanın çabası
içerisine girmiş bulunmaktadır; çünkü, yurt dışında şekerkamışından üretilen
şeker ucuz olduğu için, şekerkamışından üretilmiş yüzbinlerce ton şeker
yurtiçine girmekte ve maalesef, bunun ne denetimi ne kontrolü, bugüne kadar ne
yapılabilmiş ne de bugünden sonra yapılacağı görülmektedir; fakat, ne
yapıyorlar bu arada; 600 000 civarında şekerpancarı üreticisine, en rahatıyla,
şeker kotası koyarak, şekerpancarı üretimini kısmaya çalışıyorlar. Buradan, şunu da anlamadığımı izah etmek istiyorum. "15 yasa onbeş
günde çıkarsa, Türkiye krizden kurtulacak" denildi ve bismillah, bugün, Şeker Yasası Tasarısı
diye, 15 yasanın ilki bu Meclise geldi ve herhalde, saat 22.00 civarında
oylanıp bitecek gibi görünüyor. Buradan, özellikle hükümete sormak istiyorum:
Acaba, arkadan gelecek olan 14 yasa da, bu Şeker Yasası Tasarısı gibi,
gerçekten, çiftçimizi, köylümüzü veyahut da dargelirliyi perişan edecek olan
yasalar mıdır? Benim, bu tasarıdan gördüğüm kadarıyla, bu krizden, bu yasayla
kurtulacak Türk Halkı veyahut da Türk yoksulu yok; ezilecek olan köylümüz ve
çiftçimiz var. Ha, bu krizden, bu yasayla, kimi, nasıl kurtaracak, Sayın
Bakanın, buradan bunu izah etmesi lâzım. "Şeker fabrikalarını, ben, zarar
etmekten kurtarıyorum" deyip, 600 000 şeker üreticisini mağdur edecekse,
bu da, maalesef, ülkeyi krizden kurtarmaz, sadece, şeker fabrikalarını veya
şeker sanayiini mevcut zararından kurtarır. Bu, bir çözüm değildir. Bugün, kırk
günü geçmiş olan krize, gerçekten, köklü hiçbir çözüm getiremeyen bu hükümet,
maalesef, vatandaşın cebindeki parasına, boğazındaki ekmeğine kadar elini
uzatmıştır ve çözümü vatandaşın gırtlağını sıkmakta aramaktadır. Sayın milletvekilleri, bu gibi kanunlar, bugün çıkacak olan şeker kanunu
gibi, arkasından gelecek olan kanunlar da, gerçekten, köylümüzü, çiftçimizi,
esnafımızı sıkıntıya sokacak kanunlarsa, bu kanunların, bu ülkeye veyahut da
ülkeyi bu krizden kurtarmaya hiçbir faydası yok. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, tamamlayınız. SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) -.Bu düşüncelerimi aktarır, hepinize
saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldız. DYP Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Güven; buyurun efendim. DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kaldığımız yerden devam edelim. Şimdi, tabiî, Meclisin çoğunluğu genç. Zaten, doğu ve güneydoğu
demeyeyim de, Çukurova yöresinin milletvekili olmayan, şekerkamışını, belki
hayatında hiç görmemiştir. Bakın, Atatürk'ün yüceliği, büyüklüğü şuradadır: Cumhuriyetin
kuruluşundan sonra, Çukurova yöresinin, şekerkamışı üretimine uygun olduğu
düşüncesiyle çiftlikler kurulmuştur. Hatta, çocukluğumuzda bunu oyun, spor
haline getirmiştik "üç tam bir tık" diye; yani, böyle, şekerkamışı
yere düşünceye kadar bıçakla vurma olayı. MEHMET ALİ BİLİCİ (Adana) - Sen bana anlat, ben biliyorum. TURHAN GÜVEN (Devamla) - Hah, Mehmet Ali bilir Adana Milletvekili
olarak. Şimdi, halen, çok cüzi olarak şekerkamışı üretimi var; fakat, yapılan
deneyler gösterdi ki, Türkiye bunun üretilmesine müsait değil; işte, onun
üzerine pancar üretimine dönüldü. Türkiye'de büyük bir üretim sahası
oluşturuldu ve yetişme itibariyle yalnız Çukurova değil, Türkiye'nin değişik
yerlerinde de pancar yetiştirmek, bu ürünü almak mümkün olduğundan, bu
geliştirildi. Şimdi, siz, bunu teşvik edeceksiniz, koruma altına alacaksınız;
sonra, 10 milyon insanı ilgilendiren bu konuyu birden bire bırakıp
vazgeçeceksiniz, onları perişan edeceksiniz, yan taşımacılarını perişan
edeceksiniz, nakliyeciyi perişan edeceksiniz. Neden; çünkü, kotayla birlikte,
mısırdan üretilen nişastanın getirdiği ucuzluk ve daha fazla tat verme olayı,
öbür tarafı korumasız bırakacaktır. Olayın inceliği burada; onları korumasız
bırakacaksınız. Yani, tabiî, siz bırakmayacaksınız, kanunu hazırlayıp,
getirenler bırakacak, ona bir şey demiyorum. Bakın, değerli arkadaşlarım, Türkiye büyük mesafeler katetti; ama, şu
anda gelip tıkandığımız noktanın siyasî bir kriz olduğu üzerinde, artık, hiç
kimsenin en ufak bir şüphesi yok. O zaman -Parlamentoya karşı üretilen- bazı
imza sahipleri tarafından tezyif edilen bir Parlamentonun üyesi olarak içiniz
acımıyor mu?! Üzülmüyor musunuz?! Her geçen gün, birkaç tane köşe yazarının,
hatta, kendilerine sivil toplum örgütü diyen, beşli inisiyatif denilen
insanlardan bazılarının, hiçbir ayırım yapmaksızın, testiyi kıran ile suyu
getireni dahi tefrik edemeyecek halde, herkesi tezyif edici, aşağılayıcı beyanlarına
karşı, bu Parlamentonun haysiyetini koruma konusunda, hiç değilse, o konuda,
iktidarla muhalefetin birleşmesi söz konusu olamaz mı?! Nereye gidiyoruz?..
Nereye gidi-yoruz?..Gelin, bunu
birlikte çözecek mekanizma... Bir taraflar kaşınıyor, doğru da, işte kimler kaşıyacak, merak edilecek
olay odur. Değerli arkadaşlarım, gelin, şu işi beraber düzeltelim. Onun için, bakın, tasarının Anayasaya aykırılığı vardır, Anayasa
Mahkemesinden dönecektir, bundan evvelkilerin döndüğü gibi dönecektir. Her
"reform" adı altında getirilip de, artık, Anayasa Mahkemesinin iptal
etmekten başının döndüğü bir dönemi geçiyoruz, her kanun, Anayasa Mahkemesine
gidiyor, dönüyor. Neden; kanun yapma tekniğine uygun değil, tasarının
içerisinde bir yığın madde Anayasaya aykırı, Yetki Kanunundan tutun da, ona
uygun çıkarılan bütün kanun hükmünde kararnameler iptal edilmedi mi?! Şimdi,
yeniden yetki kanunu istiyorsunuz, verdiğimiz o yetki kanunuyla üç ayda ne
yaptınız?! Siz verdiniz o yetkiyi canım! Tek bir işlem yapıldı mı; Allah rızası
için söyleyin, üç ayda tek bir işlem yapıldı mı?! Anayasa Mahkemesi iptal etti,
süre tanıdı "idarî" sözcüğünü çıkardı. Değerli arkadaşlarım, bakın, bir işlem yapılırken içinde mutlaka
milletin olması lâzım, milletin yararı olması lâzım. Hep, bunu iddia ediyoruz,
yine edeceğiz, edeceğiz, edeceğiz, ta ki, hep birlikte aynı düşünceye varıncaya
kadar edeceğiz. İçinde milletin yararı olmayan hiçbir kanunun, bu memlekette
yürürlükte kalması bir şey ifade etmez. Kanun çıkar; fakat, uygulanabilirliği
önemlidir; uygulama olur mu, olmaz mı; yani, ölü kanun olur mu, olmaz mı?..
Roma Hukukunda bir hükmü ölüm vardır -hukukçu arkadaşlarım bilirler- onun gibi;
yani, insan hayattayken hükmü ölüm gibi bir olay olmasın kanunlarımız da da.
Onun için dikkat edelim, hassasiyet gösterelim ve Komisyon, şu kanun tasarısını
alıp da, tekriri müzakereyle, üreticinin zararı olmayacak bir rakam getirse... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Güven, lütfen toparlayınız. TURHAN GÜVEN (Devamla) - Bağlıyorum... ...üreticinin yararına olan bir rakam getirse... Yani, karşı tarafın
bağırmasında acaba, insan, ister istemez, o şirketlerde kimsenin hissesi var
mı, bilmediğimiz bazı kişilerin hissesi var mı diye bir düşünce ortaya çıkıyor.
Acaba var mı?.. Bunlar açıklansın, bunları millet bilsin. Bir saatte 5 milyar
dolar nasıl kayboluyorsa, satışa çıkarılıyorsa, 3 milyarı içeride, 2 milyarı
dışarı kaçıyorsa, bunu millet bilsin, bunu açıklayın. Bir şeyler yapacaksak, beraber yapalım. Bu çıkış, hepimiz için iyi olacaktır;
ama, bunu saklayarak, şeffaflıktan ari bir ortam içine sürüklediğiniz sürece
şüpheler artar, şüpheler kabarır ve o kabarma da başka şekillere dönüşür bugün
olduğu gibi. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven. Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok. Önerge yok. Geçici 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Geçici 3 üncü maddeyi okutuyorum. GEÇİCİ MADDE 3.- İlgili kuruluşlar, kurul üye adaylarını bu Kanunun
yürürlüğe girmesini izleyen bir ay içerisinde Başkanlığa bildirirler. Bu süreyi
takip eden bir ay içerisinde Kurul Başkan ve üyeleri atanır. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisinin görüşlerini, Erzurum
Milletvekili Sayın Aslan Polat ifade edecekler. Buyurun Sayın Polat. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; he-pinizi saygıyla selamlarım. Bu madde, kurul üyelerinin seçimiyle ilgili bir madde; kurul üyelerinin
nasıl seçileceğini belirtiyor. Bir ay içerisinde, ilgili kuruluşlar, üyelerini
kurula bildirecekler ve kurul üyeleri de takip eden bir ay içerisinde Kurul
Başkanını seçecekler deniyor. Seçilecekler; ama, seçilen bu kurul, görevini
yapabilecek mi? Yani, bir de bu konu üzerinde biraz konuşalım. Sayın milletvekilleri, çok açık söylüyorum, gerçekten, benden önceki
arkadaşlar da söylediler, getireceğiniz her tasarı, tam belli olmuyor; ama, bu
şekilde, böyle, sadece çalışan halkın ekmek kapısını azaltacak, köylülerin,
bilhassa tarımla uğraşan insanların geçimini azaltacak kanunlarsa, bu
kanunların faydadan çok zarar getireceği ortadadır. Şimdi, çok açık ve net söyleyelim: Siz, Avrupa Birliğine verdiğiniz
sözle, ekim alanlarını yüzde 100 000 hektar azaltmakla, yüzde 20 azaltmakla;
yani, bu sektörde çalışan insanların sayısını -aynı oranla gidersek- yüzde 20
azaltmakla, takriben 300-350 000 kişinin pancar ekiminden başka bir ekime
yönlenmesini istiyorsunuz; bunun yerine getireceğiniz aynı ayardaki bir ürünün,
ona aynı verimi sağlayacak ürün olamayacağına göre, 350 000 kişinin büyük bir
bölümü köylerden kentlere göç edeceklerdir. Göç ettikleri zaman bu insanlara,
şehirlerde bir iş bulamazsanız, işi olan Siteler esnafı bile böyle yürürse, o
zaman işi olmayanların yürümesini düşünmek bile istemiyorum. Onun için, her
şeyden evvel dengeleri sağlayarak bu kanunları getirmek zorundasınız. Şimdi, siz, bu tasarıyla, 300-350 000 kişiyi işsiz bırakırsanız, bu
şartlar altında bunlar için -biraz evvel yine bahsettim- 2000 yılında bir işçi
46 milyara istihdam ediliyorsa -doların o gün 575, bugün 1 350 000 lira
olduğunu düşünürsek- bu oranı tatbik edersek, bugün de bir işçi için 100
milyarlık bir yatırım yapmanız gerekirse, bu 350 000 işçi için 33 katrilyonluk
yatırım yapmanız lâzım ki, bunları sanayide istihdam edesiniz. O parayı da
veremeyeceğinize göre, buradan gelen bu insanların her birisi şehirlerde
problem olacaklardır. Bunu önlemenin yolu biraz da akıllı düşünmektir. Bugün, Avrupa'da Fransa ve Almanya gibi son derece gelişmiş ülkeler bile
ihtiyaçlarının iki katı kadar üretim yapıp, bunu, ucuz fiyatla; maliyetlerinin
üçte 1 fiyatına ihraç ediyorlarsa, bunu, neden yaptıklarını düşünmek la-zım.
Bugün Avrupa Topluluğunda 17,9 milyon ton şeker üretip, 14,5 milyon tonunu kendileri
tüketip, geriye kalan miktarı da ihraç ediyorlarsa; yani, ihtiyaçlarından fazla
üretmeye bakıyorlarsa ve hâlâ da tarımda çalışanları yüzde 5 ve 10'u
geçmiyorsa, yüzde 5 veya 10 kitleyi korumak için bu kadar tedbir alıyorlarsa,
Türkiye'nin yüzde 45'lerinin tarımda çalıştığı bir yerde aynı tedbirleri
alamazsak yanlış yaparız. Sayın milletvekilleri, sonra şunu da söylemek isterim: Gübreye... Mesela
biraz önce bana Erzurum'dan gelen muhtarlar dediler ki "DAP gübresi geçen
sene 120 liraydı, şimdi 275 liraya çıktı" yüzde 100'ün üzerinde zam var. 1
ay içerisinde akaryakıta gelen zam yüzde 40. Şimdi, 1 ayda akaryakıta yüzde 40
zam yapacaksınız, gübreye 1 yılda yüzde 100'den fazla zam yapacaksınız; ondan
sonra bu şahısları ondan sonra bu şahısları hiç de ekonomik olmayan, en şey
pancardır, pancarın da dışında, mesela, patates ekmeyi Erzurum'da
yasaklarsanız, bu adamlar ne yapacaklar. Erzurum Ova-sının rakımı 1 850 metre;
1 850 metre olan yerde siz pancarı ekmezseniz, yerine, ikmal için ne
ekeceksiniz; bunu ortaya koymanız lâzım. Peki, Doğu Anadolu için hiç olmazsa
kotayı kaldırın dedik, bunu da kabul etmediniz. Peki, burada, Doğu Anadolu'da
pancar ekenler ne yapacak, bunu konuşmak lâzım. İkincisi, siz, özelleştirmeyi yapacağım diyorsunuz, siz, bu şartlar altında
Erzurum, Kars, Ağrı şeker fabrikalarını kime satacaksınız? Kime satacaksınız?!.
Yani, kotalarla ekim sınırları azaltılmış; Doğu Anadolu'yu, siz de
biliyorsunuz, randıman bakımından da Batıyla mukayese edemeyiz. Örneğin, Türkiye'de, ortalama, 44 ton/hektar randıman varken, Marmara
bölgesinde üretim, 48,6 ton/hektar ve Doğu Anadolu'da da 32,6 ton/hektardır.
Yani, Doğu Anadolu'nun tam 1,5 katı randıman Marmara'dan, İç Anadolu'dan
alınmaktadır. Doğu Anadolu'daki ekiciler, burada, her bakımdan mağdurlar. İkincisi de, hepinizin de bildiği bir konu, bunun küspesi ve yaprakları
da, hayvancılıkta son derece kullanılan bir madde. 1 dekar şekerpancarı yan
ürünlerinin -pancar posası, küspe, pancar baş yaprağı ve pancar
melasından- hayvan beslemesinde 500
kilogram arpaya eşdeğer olduğu, bunun, 41 kilogram karkas et üretim artışı
sağladığı gerçekleri var. Şimdi, siz, bunları yok kabul ederseniz - zaten
hayvancılık da bitmiş doğuda- bunu da yasaklarsanız, doğuda tamamen
hayvancılığı bitirirsiniz. Hayvancılığı bitirir, pancar ekmeyi bitirirseniz,
Doğu Anadolu halkını orada tutamazsınız. Tutamadığımız zaman da, bunları ne
yapacağımızı düşünmek zorundayız... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika müddet verirseniz... BAŞKAN - Buyurun. ASLAN POLAT (Devamla) - Ben, bunları söylüyorum; bunların hepsi
gerçektir. Şimdi, burada, Erzincanlı hemşerim ikide bir yüzüme bakıyor; ama, sayın
hemşerim, bak, sana sevgimden sataşmıyorum, nasıl olsa, İsmail Bey yetiyor
sataşmak için! Yerinde otur, yoksa, yarın, pancar ekicileri, size de aynı
şikâyetleri getirirler. Çok net olarak söylüyorum: Siz, Doğu Anadolu'da, Erzurum, Kars, Ağrı ve
Erzincan Vilayetlerinde pancar ekimine kota koyar, yasak koyarsanız, bu
fabrikaları özelleştiremezsiniz. Özelleştiremediğiniz zaman da, buradaki pancar
ekicilerini de kaldırırsanız, dolayısıyla, hayvancılığı da mahvedersiniz.
Hayvancılık ve pancar üretiminin olmadığı bir yerde de bu insanları o bölgede
tutamazsınız. Zaten Türkiye'de en fazla göç veren vilayetler, şu anda, Erzurum,
Erzincan, Kars, Artvin ve Tunceli'dir. Artvin ve Tunceli'dir. Bu vilayetlerin
en büyük geçim kaynaklarını elinden alırsanız; o yörelerde onları istihsal etme
şansımız olmaz ve bu, büyük bir felaket haline dönüşür. Bunu önlemenin yolu,
buralarda istihdamı artırmakken, en fazla istihdam yaratan pancar ekimi gibi
bir şeyi ortadan kaldırırsanız, bunun mesuliyetini karşılayamazsınız. Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat. Madde üzerinde başka konuşma talebi var mı efendim? TURHAN GÜVEN (İçel) - Söyleyeceğimiz bir şey yok; anlayana sivrisinek
saz!.. Anlayan anlamıştır efendim!.. ASLAN POLAT (Erzurum) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, geçici 3 üncü maddeyi oylarınıza
sunacağım. Karar yetersayısı istenilmiştir; onun için, oylamayı elektronik cihazla
yapacağım. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Vazgeçti... Vazgeçti... ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Vazgeçti... ASLAN POLAT (Erzurum) - Hayır, vazgeçmedim. BAŞKAN - Peki... AHMET İYİMAYA (Amasya) - Bir başkasının feragati kabil değildir Sayın
Başkan. TURHAN GÜVEN (İçel) - Bir başka partinin grup başkanvekilinin, arkadan
dolaşıp "feragat et, vazgeç" demesi var mı, nerede var?! BAŞKAN - Efendim, oylama için 3 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; geçici 3 üncü
madde kabul edilmiştir. Geçici 4 üncü maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 4. - Kurul ve hizmet birimlerinin oluşumu tamamlanıncaya
kadar bu Kanunda belirtilen iş ve işlemler ile gerekli harcamalar Türkiye Şeker
Fabrikaları A.Ş Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirilir. BAŞKAN - Madde üzerindeki ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Amasya
Milletvekili Sayın Akif Gülle'ye ait. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA AKİF GÜLLE (Amasya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçici 4 üncü madde üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlarım. Geçici 4 üncü madde, kurul ve sekreteryanın oluşumuna kadar her türlü iş
ve işlemlerin Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmesini amir
bir maddedir. Değerli arkadaşlar, tasarının sonuna yaklaştık. Öyle anlaşılıyor ki,
tasarı yasalaşacak. Ancak, bununla beraber, yüzbinlerle ifade edebileceğimiz
şekerpancarı üreticimiz, 30 fabrikamız, binlerce fabrika çalışanımız, besicilik
ve hayvancılıkla uğraşan binlerce vatandaşımızla ilgili yeni bir dönem başlamış
olacak. Bendeniz, cumhuriyetimizin medarı iftiharı, merhum Menderes'in bizlere
armağanı Amasya Şeker Fabrikasının bulunduğu ilin bir milletvekiliyim. Bu yeni
dönem, ülkemizde herkesi çok yakından ilgilendirecek; ama, Amasyamızın da
içerisinde bulunduğu birçok ilimizi çok daha fazla ilgilendirecek. Amasya Şeker
Fabrikamızın bulunduğu ilçemiz 1950'lerde 300 nüfuslu bir beldeyken, bugün, 50
000 nüfuslu şirin bir Anadolu kentine yükselmiştir. Burası, Amasya Şeker
Fabrikamızla beraber, Çorum, Tokat, Samsun İllerimizin belirli ilçelerini de
içerisine alan yüzbinlerce çiftçi ailemizin cazibe merkezi haline gelmişti. Bu
durum, aslında, şeker fabrikalarının bulunduğu bütün iller için de geçerli.
Şeker fabrikalarının bulunduğu mekânlar birer cazibe merkezi oluşturmuş,
insanların bu bölgelere doğru gelmelerini temin etmişti. Tabiî, bu yeni dönemle
beraber, bu cazibe merkezlerinin tersine dönebileceği endişemizi buradan açıkça
ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, huzurlarınızda, yeni döneme ait ciddî kaygılarımı ve
endişelerimi ifade etmek istiyorum. Hükümet, sakın ola ki, üzerimden bir
kamburu daha atıyorum anlayışında olmasın; Avrupa Birliği ilişkilerimiz, Dünya
Ticaret Örgütü bağlantılarımız bunu gerektiriyordu, yaptık mantığına da
dayanmasın; şeker üretiminde istikrar sağlayacağız, sektörü iç piyasada rekabet
kurallarına göre yönlendireceğiz, özelleştirmeye imkân sağlayacağız
düşüncesiyle de, doğabilecek problemleri gözardı etmesin. Değerli arkadaşlar, tekrar ifade ediyorum, bu yasadan, fabrikalarımız ve
üreticilerimiz ciddî anlamda etkileneceklerdir; ülkemizde, işsizler ordusuna
yenileri eklenecektir. Amasya'nın da içinde bulunduğu birçok ilimizde,
çiftçilerimizle beraber, esnafımız da, tahminlerin ötesinde, ciddî bir
problemle karşı karşıya gelecektir. Geçtiğimiz yıl, biz, Amasya Şeker Fabrikamızda ufacık bir problem
yaşadık. Bu problemin bölgede nelere mal olduğunu en yakından bilenlerden
birisi de, Sayın Bakanın bizatihi kendisiydi. Değerli arkadaşlar, huzurlarınızda, bütün yetkilileri, bu tasarının
kanunlaşmasıyla beraber çı-kabilecek problemleri, bölgeler bazında, şimdiden
incelemeye almaya, çözümler üretmeye davet ediyorum. Özellikle Sayın Sanayi ve
Ticaret Bakanımızdan, bu kürsüden -çünkü, binlerce çiftçi, gerçekten ciddî bir
bekleyiş içerisindedir, endişeli bir bekleyiş içerisindedir- birkaç soruma
cevap vermesini bekliyorum. Sorularım şunlar: Sayın Bakan, bu fabrikalarla ilgili yasa
gerçekleştikten sonra, 2 yıl içerisinde, 30 şeker fabrikasının -tüm ülkemiz
genelindeki- ne duruma geleceğini bekliyorsunuz? Bu fabrikalarımızın sayısı
artacak mı, azalacak mı? 2 yıl içerisinde sayıları 30 000 yaklaşan bu fabrika
çalışanlarını ne tür bir akıbet bekliyor, siz neyi tahmin ediyorsunuz? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Gülle, lütfen toparlayınız efendim. AKİF GÜLLE (Devamla) - Başta da ifade ettiğim, 1,5 milyon şekerpancarı
üreticisinin refah seviyesinde bir artış mı olacak; yoksa, gerileme mi olacak? Tabiî, bu arada, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımızın da cevap vermesini
bekliyorum. Eğer, mümkünse -Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız şu anda burada
bulunmuyorlar- bu yasayla beraber, besiciliğimiz ve hayvancılığımız nasıl
etkilenecek; müspet bir gelişme mi olacak, menfi bir gelişme mi olacak? Bu
soruların cevaplarını bu kürsüden hiç vakit kaybetmeden bu vesileyle
belirtirseniz, çiftçilerimizin endişeli bekleyişlerine belki bir katkıda
bulunabilirsiniz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gülle. Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir. Geçici 5 inci maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 5. - Kurulca belirlenecek ilk pazarlama yılı başında
stokunda şeker bulunduran şirketlerin
talep etmeleri halinde şeker stoklarının tamamı veya birkısmı Kurul kararı ile
C şekeri kapsamına alınır. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisinin görüşlerini, Nevşehir
Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış ifade edecekler. Buyurun Sayın Elkatmış.(FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. FP GRUBU ADINA MEHMET ELKATMIŞ (Nevşehir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye 1980'li yıllardan itibaren serbest piyasa ekonomisine geçmek
için yoğun bir gayret göstermiştir. O günden bu güne kadar da, bazı konularda
istenen düzeyde olmasa da, serbest piyasa ekonomisine geçilmeye çalışılmıştır.
Zaten, dünya şartları ve özellikle de Avrupa Birliği, liberal ekonomiyi,
serbest piyasa ekonomisini zorunlu kılmaktadır; ancak, 28 Şubatla birlikte,
birkısım hürriyetlerde, düşüncelerde, eğitimde, giyim kuşamda olduğu gibi,
tarım ve ticarette de kısıtlamalara, daraltmaya ve dayatmalara giden
antidemokratik uygulamalar yapılmaktadır. Şimdi, tarım kesiminde de aynı şey
yapılmak istenmektedir. Görüşmekte olduğumuz şeker kanunu tasarısı da serbest piyasa ekonomisi
şartlarına aykırıdır. Elbette ki, tarımda da devletin birtakım düzenlemesi
olacaktır; ancak, bu düzenleme, kısıtlama, sınırlandırma, birtakım kotalar
koyma şeklinde değil de, birtakım desteklemelerle ve yönlendirme şeklinde
olmalıdır. Nitekim, birçok gelişmiş ülke ve Avrupa Birliği ülkeleri,
çiftçilerine büyük maddî ve manevî destekler vermek suretiyle çiftçileri
yönlendirmektedirler. Hükümet ise, çiftçiyi desteklemek şöyle dursun,
kösteklemektedir. Değerli arkadaşlar, niye kota koyalım, kota nedir? Çiftçiyi serbest
bırakalım, istediğini eksin. Hükümet, çiftçimizin çok ekip çok ürün elde
etmesinden memnuniyet duymalıdır. Hükümete düşen görev, çiftçilerimizin
ürünlerini değerlendirmek, onlara pazar bulmaktır. Ancak, hükümet,
çiftçilerimizin alın terlerini, ürünlerini değerlendirememekte, onlara pazar
bulmak için çalışmadığından işin kolayına kaçmakta, yasaklama yoluna ve kotalar
koyma yoluna gitmektedir. Şekerpancarı ekme, çünkü, şekeri satamıyorum; tütün ekme, çünkü, tütünü
yakıyorum; çay üretme; denize döküyorum; patates ekme, satamıyorum; fındık
üretme, satamıyorum; üzüm üretme; satamıyorum vesaire gibi sözler
söylenilmektedir. Peki, çiftçi ne eksin?! Nevşehir'in birçok köyünde pancar ekilmektedir. Bazı bölgelerimizde
pancar üreticilerine 2 ton kota verilmiş. Çiftçi 2 ton kotayı ne yapsın değerli
arkadaşlar; birkaç dönüm pancar ekmeye değer mi? Çiftçi, pancar ekmeyip de ne
yapsın? Örneğin, Nevşehir'deki çiftçi, pancar ekim bölgesinde veya patates ekim
bölgesinde ancak buğday ekebilir. Buğdaydaki durum da malum; ondan da büyük
zarar ediliyor. O bakımdan, çiftçiye "ekme" değil "ek"
demek ve çiftçiyi desteklemek gerekir. Bugün, çiftçilerimiz, çok zor durumdadır; gübre alamamaktadır. Çiftçi,
pancar parasını alamamıştır. Parası, son devalüasyonla pul olmuştur, ancak,
çiftçinin borçlarına yüksek faizler istenmektedir. Son petrol zammıyla,
çiftçinin ekim dikim yapması da zaten mümkün değildir. Sayın Tarım Bakanı, geçen yıl şubat ayında Nevşehir'e geldiğinde,
meydanlarda, çiftçilerimize, mart ayından itibaren ucuz mazot vereceklerini
beyan etmişti. Bırakın ucuz mazot vermeyi, mazotu, çiftçilerin alamayacağı
fiyata çıkarmışlardır. Yine, çiftçilerimiz, Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri, TEDAŞ
ve Bağ-Kurun haciz tehditleri altındadır; hacizler başlamıştır. Millet, âdeta
bunalmıştır ve bugün, hepimiz televizyonlardan izledik; Sayın Başbakana, bir
vatandaş, yazarkasayı fırlatmıştır. Bugün, onu fırlatmıştır; ama, Allah
korusun, yarın, başka şeyler de olabilir. Memlekette herkes ayaktadır. Yarın,
milleti zaptetmek de güç olabilir. Biraz ciddî olmak gerekiyor; çünkü, yarın,
belki geç olabilir. Değerli milletvekilleri, düzenlenen geçici 5 inci madde bana göre
gereksizdir de; zira, A şekerinde fazlalık varsa, elbette ki, bu şekeri ihraç
etmek isteyeceklerdir. Bunun için, ayrıca bir kurul kararına ne gerek vardır?
Kaldı ki, ihracatımızın artırılmasını, döviz kazanmayı istemiyor muyuz? İhraç
imkânı varsa, niye yapılmasın? Yeni formalitelerden, izinden kaçınmak gerekir;
zaten, ihracatta birçok formaliteler bulunmaktadır. Madde, kanun yapma tekniği
yönünden de isabetsizdir. Şayet, bu maddede ısrar ediliyorsa, mutlaka bu
maddenin konulması gerekiyorsa, bunun, örneğin 3 üncü veya 6 ncı maddeye de
kısaca monte edilmesi mümkündür. Bu yapılmadan, ayrı bir madde şeklinde
getirilmesi, bana göre çok isabetsiz olmuştur. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elkatmış. Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok. Geçici 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Geçici 6 ncı maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 6. - Şeker Kurulu üyelerinin seçilip atanması ile ilgili 8
inci maddedeki sakaroz kökenli şeker üreten ve sermayesi kamuya ait şirketin
önereceği iki aday arasından seçi-lerek belirlenecek üyelik, özelleştirme
suretiyle kamu payının devredilmesi halinde, sakaroz kökenli şeker üreten
şirketlerin Türkiye'deki fabrikasından son üç yıl ortalama üretimi en fazla
olan ikinci şirkete ait olur. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Balıkesir
Milletvekili Sayın İsmail Özgün'e aittir. Buyurun Sayın Özgün. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; he-pinizi hürmetle selamlıyorum. Tasarının geçici 6 ncı maddesinde, şeker kurulu üyelerinin seçilip
atanmasıyla ilgili 8 inci maddedeki sakaroz kökenli şeker üreten ve sermayesi
kamuya ait şirketin önereceği iki aday arasından seçilerek belirlenecek üyelik,
özelleştirme suretiyle kamu payının devredilmesi halinde, sakaroz kökenli şeker
üreten şirketlerin Türkiye'deki fabrikasından son üç yıl ortalama üretimi en
fazla olan ikinci şirkete ait olacağı söyleniyor. Maddenin metni böyle. Şimdi, değerli arkadaşlar, bugün, haberleri izledik biraz önce
televizyonlardan. Esnaf vatandaşlarımız sokağa dökülmüş vaziyette. Esnaf ve
sanatkâr tarihinin en zor günlerini yaşıyor. Zamlar arka arkaya geliyor; bir ay
içerisinde akaryakıta yüzde 40 zam yapılmış, bir mutfak tüpünün fiyatı bugün
itibariyle 10 250 000 lira olmuş. Vatandaş ayaklanmış, sıkıntı içerisinde
feryat ediyor "hükümet istifa" diye bağırıyor; biz, burada, şeker
kurulu üyeleri kimden olsun, şundan mı olsun bundan mı olsun diye bunu
konuşuyoruz! Bunu bile yapamıyorsunuz; nerede bu şeker kurulu içerisinde Ziraat
Odaları Birliğinin temsilcisi, nerede işçilerin temsilcisi? Onu bile
koyamıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, onu bir tarafa bırakalım, ülkemiz çok büyük bir
krizin içerisinde ve bu kriz giderek yayılıyor. Hükümet, mutlaka buna bir çare
bulmalıdır, bulmuyorsa bir gün önce istifa etmelidir. Esnaf ve sanatkâr,
gerçekten, bugüne kadar devletine, milletine sabırla hizmet etmiş bir kesim;
ilk defa oluyor ve çok ciddî kuşkular, endişeler giderek yayılıyor. Onun için,
hükümet, üze-rine düşeni mutlaka yapmalıdır, yapmıyorsa, bir an evvel istifa
etmelidir. Bu tasarının esas amacı şeker fabrikalarını kapatmaktır; yani, bunun
sonucunda bu çıkacaktır; bunları ileride siz özelleştiremeyeceksiniz de ve
bunlar kapanmak durumunda kalacaktır ve Türkiye'de bu kadar şekerpancarı
üreticisi de, ne yazık ki, ortadan kalkmış olacaktır. Şekerpancarı üreticilerinin paralarını hâlâ ödemediniz. Bakınız,
Balıkesir'de, Susurluk'ta, Bigadiç İlçemizde ve diğer birçok yerde şekerpancarı
üretimi yapan üreticiler kan ağlıyor; pa-ralarını bir an evvel ödeyin; çünkü,
bu insanların, çiftçilerin, artık, dayanacak gücü yok. Aradan devalüasyon
geçti, alacakları para zaten bugün sıfıra inmiş vaziyette; ama, zamlar devam
ediyor. Gübre bulamıyor, bulsa da yanına yaklaşamıyor. Öbür taraftan, fiyatlar
giderek artıyor; dolar 1 280 000 lirayı bugün gördü. Değerli arkadaşlar, çiftçi, fevkalade zor günlerini yaşıyor. Bu zor
günlerde, çiftçinin, hiç olmazsa alacaklarını ödeyin. Zaten sıfıra inmiş
vaziyette... Değerli arkadaşlar, bu kanun, biraz önce de ifade ettiğim gibi,
şekerpancarı üreticilerini fevkalade sıkıntıya sokacak bir kanun. İşte,
Balıkesir-Bandırma Ziraat Odası bakın sesleniyor, diyor ki: "Konulan
kotalar yetmiyormuş gibi, üretimin yüzde 10'u Amerikan çiftçisinin mısırını
ithal ederek dışarıdaki çiftçileri destekleyen nişastacılara verilmek
isteniyor. Nişasta üretmek üzere kurulmuşken yasal boşluklardan ve sektör
zafiyetlerinden yararlanarak kapasitelerini pancar şekeri aleyhine kontrolsüz
bir şekilde sürekli artıran ve nişasta kökenli şekerlerden izoglikoz ve früktoz
üreten grubun, aynen Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi mutlaka disiplin
altına alınması, sınırlandırılması gerekir." Yine diyor ki: "ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin ekonomi
bakanları, kendi ülkelerinde müsaade etmedikleri nişastadan şeker üretim
seviyesini bizim ülkemizde uygulamaya çalışırken, buna alternatif çalışma
yapması gerekenler, uluslararası taahhüt gibi, ucuzlamış sloganların arkasına
sığınarak kendi çiftçisini hançerlemesini artık seyretmeyeceğiz." Bunu da
söyleyen Bandırma Ziraat Odası. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Özgün, lütfen, toparlayınız. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu seslere kulak veriniz.
Bunlar, çiftçinin, üreticinin feryadıdır. Onun için, geliniz, çiftçinin,
esnafın, sanatkârın emeğiyle geçinen insanların ahını almayınız, bunların
sorunlarını bir an evvel burada çözelim diyorum. Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özgün. Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok. Önerge?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir. Geçici 7 nci maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 7. - 2001 yılı pancar fiyatı Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenir BAŞKAN- Fazilet Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili... BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, Konya Milletvekilimiz Özkan Öksüz;
buyurun efendim. BAŞKAN - Hay hay. Buyurun Özkan Bey...(FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın Öksüz. FP GRUBU ADINA ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz şeker
kanunu tasarısının geçici 7 nci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım; hepinize saygı ve selamlarımı sunarım. Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısının geçici 7 nci maddesi, 2001
yılı pancar fiyatlarının Bakanlar Kurulu tarafından belirleneceğini hüküm
altına almaktadır. Şimdi, Bakanlar Kurulu, tabiî, tabanfiyatları hep tespit
eder; fakat, tespitte daima geç kalınmaktadır ve burada da aynı şeyleri
yaşayacağız. Doların, 1 200 000 olduğu
bir devirde hükümetten bir karar beklerken, bugün sürpriz bir şekilde Sayın
Derviş, doların 1 100 000 bin olacağını ilan etti nisan ayı için. Hani dolar
850 000 -900 000'lere kalacaktı?!. Ve şöyle yorumluyor, efendim diyor, 850 000
ve 900 000 olacaktı; fakat, mart ve nisan aylarının enflasyon rakamını yüzde 25
olarak bekliyoruz, bu yüzde 25'i de dolar kuruna ilave ettiğimizde, dolar
kurunun nisan ayı sonunda 1 100 000 olacağını tahmin ediyoruz. O zaman,
devalüasyon yüzde 40 diyordunuz, şu anda, resmen, devalüasyonu yüzde 75-80
olarak ilan ettiniz; kimi kandırıyoruz şu anda?! Kırk gündür milletin önüne
daha bir program getirilmedi ve tüm piyasalar şu anda belirsizlik içinde,
millet ayaklanmış durumda, hâlâ, hükümet ayın 15'inden sonra daha program
getirecek; daha programın ne olacağı belli değil, içeriği belli değil. Onun
için, bu maddede hükümete, "Bakanlar Kurulu bunu tespit eder" diyor
ve Bakanlar Kurulunun tespiti de, herhalde, Derviş'in tespiti gibi olur
diyorum. Türkiye, coğrafî konumu itibariyle, her türlü tarım ürününün üretildiği
ender ülkelerden biridir. Buna rağmen, bu tarımsal potansiyel, yanlış tarım
politikaları ve dışticaretteki yanlış tercihler nedeniyle, tam olarak değerlendirilememektedir.
Geçmişte işlenen hatalardan ders alınmadığı gibi, bu hatalar tekrarlamakta ve
yanlışlıklarda da ısrar edilmektedir. Yurdumuzun her bölgesinde, özellikle karasal iklimin hüküm sürdüğü İç ve
Doğu Anadolu bölgeleri ile diğer kıyı bölgelerimizde ve iç kesimlerindeki
sulama yapılan alanlarda şekerpancarı üretimi önplandadır. Ülkemizde, 1999 yılı
itibariyle, 440 000 hektar alanda, yaklaşık olarak 15 milyon ilâ 16 milyon ton
şekerpancarı üretilmektedir. Şeker ve şekerpancarıyla ilgili kararlar, hem ülkemiz hem de en çok
şekerpancarı üretilen Konya'da çok önem taşımaktadır. Ülkemizde yaklaşık 1,5
milyonu aşkın çiftçimiz geçimini şekerpancarı üretiminden sağlamaktadır. Konya
İlinde de 66 127 hektar alanda, yıllık 2 786 000 ton şekerpancarı üretilmektedir.
Üretim olarak, tahıl üretiminden sonra ikinci sırayı şekerpancarı almaktadır.
Şekerpancarıyla ilgili alınan her karar, Konya halkını yakından
ilgilendirmektedir. Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de, şeker üretiminden, şekerpancarının
yanında nişasta kökenli ürünler de üretilmektedir. Şeker sektörü, yarattığı
yüksek katmadeğer yanında, tarım ve endüstri kesiminde yüksek istihdam
sağlaması nedeniyle gelişmiş ülkelerde bile belli düzenleme altına alınmış ve
pancar üreticileriyle sanayi kesiminin ortak menfaatları ortaya konulmuştur.
Ülkemizde son beş yıl içinde şeker sanayii ve dolayısıyla da, pancar şekeri
üretimi aleyhine, hiç de arzu edilmeyen gelişmeler yaşanmaktadır. Ülkemizde, pancardan şeker üretmek üzere kurulmuş 3 milyon ton/yıl şeker
üretim kapasitesine sahip sanayi tesislerimiz bulunmaktadır. Şeker sektörü,
tarım sektörü içinde tam kapasite kullanan sektörlerden biridir. Burada, bir konuyu daha dile getirmek istiyorum. Son günlerde, bazı
basın-yayın kuruluşlarında, pancar paralarının taksitle ödeneceği haberleri
yaygın olarak yayınlanmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Öksüz, lütfen toparlayınız. ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım. Bu tür haberler, pancar üreticilerini huzursuz etmektedir. Eğer,
hükümet, basın organlarının yazdığı gibi, pancar paralarını taksitlendirmeyi
düşünüyorsa bundan vazgeçmelidir. Hükümetin alacağı böyle bir karar, ülkeyi tam
bir kaosa sürükleyecektir; çünkü, çiftçilerimiz, tüm planlarını bu ödemeye göre
yapmışlardır. Böyle bir durum yoksa, pancar paralarının taahhüt edilen zamanda
ödeneceğini burada açıklamalıdırlar. Hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven;
buyurun. DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli üyeler;
söyleyeceğimizi söylemiştik; ama, şu anda bir telefon geldi Çukurova
çiftçisinden. "bizim feryadımızı Mısır'daki sağır sultan duydu da, bu
hükümet niye duymadı! Aman, çık kürsüde bunu söyle" diyor; onun için
çıktım kürsüye. Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakınız, Ziraat Bankası, kendi öz evladı
olan üreticinin, çiftçinin -Nisan 2001 tarihinde ödenmek üzere- eskiden yüzde
50, 35, 40 olan faiz oranını, nisan ayında yüzde 120'ye çıkardı. "Ben, aldığım parayı, milyonlarla almıştım, artık milyarlarla
benden istiyorlar. Buna bir çare bulun. Yok mu bunun çaresi; çaresi
sizsiniz" diyor; Yüce Meclis üretici çare olarak sizleri görüyor; buna bir
çare bulun. Bir kanun teklifi getirdik size; Af Kanunu görüşülürken de getirdik,
reddettiniz. Daha sonra, Yüce Meclise takdim ettik. Meclis Başkanına verdik;
dedik ki, çiftçinin faizlerini lütfen -katili affeden zihniyet- bunu da
affedin; paranın aslını ama alın. Şimdi hiç alamayacaksınız. Ama, bunu takside
bağlarsanız, bu millet, ödeme güçlüğü içinde de olsa, bu çiftçi, bunu ödeyecek.
Fakat, 300 milyon alana siz, 2 milyar ver diye, bugün dipçikle götürdüklerini
söylüyor çiftçi arkadaşım; onun için çıktım kürsüye. "İcra memuru geldi,
jandarma geldi köye; bizi böyle götürüyorlar" diyor. Bunda, eğer bir
yanlışlık varsa, düzeltin lütfen. Deyin ki "hayır, böyle gitmiyor"
deyin. Ben onun feryadını dile getiriyorum. Gelin, buna bir çare bulalım. Şu
affı çıkarın. Şu çiftçiyi, bu milletin asıl efendisi olan çiftçiyi... VAHİT KAYRICI (Çorum)- Asıl siz bu hale getirdiniz!.. TURHAN GÜVEN (Devamla)- Benim ne getirdiğim önemli değil. Ben, kusurum
varsa, öde-dim; gel, sen de öde!.. Gel, sen de öde!.. (DYP sıralarından
alkışlar) Millet bana oy vermedi, beni cezalandırdı... Seni öyle bir
cezalandıracak ki, tarihe gömecek, bir daha görmeyeceksiniz burayı! Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Güven. Geçici 7 nci madde üzerinde başka söz talebi? yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir. Geçici 8 inci ve son maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 8.- 2005 yılında işlerlik kazanacak olan yeni
dönem Dünya Ticaret Örgütü taahhütleri de göz önünde bulundurularak, Bakanlar
Kurulu aksine bir karar almadıkça, Kurum ve organlarının görev ve yetkileri en
geç 31.12.2004 tarihinde sona erer. BAŞKAN- Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisinin görüşlerini ifade
edecek olan, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Coşkun'a ait. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Aslında, ben, ana komisyon üyesiyim, alt komisyonda da -arkadaşların
seçimiyle- görev yaptım. Ancak, bu madde, Plan ve Bütçe Komisyonunun ve Tarım
Komisyonunun gündeminde yoktu, hükümet tasarısında da yoktu, bu bakımdan, bizim
komisyonda bir önergeyle son anda yerleştirildiği için -İsmail Bey, biliyorum,
son anda sizin talimatınızla yerleştirildiği için-doyasıya tartışamadık. O
bakımdan söz almış bulunuyorum ve affınıza sığınarak endişelerimi belirtmek
istiyorum. Tabiî ki, biz, Türkiye olarak, Dünya Ticaret Örgütünün üyesiyiz. 2005
yılında taahhütlerimiz yenilenecek. Bu taahhütler yenilenirken yeni şartlar
çıkarsa ve bu yasaya ters maddeler konulursa, o zaman hükümete yetki verilmiş
oluyor; ancak, bununla birlikte, bir açmazımız daha var; biz, aynı zamanda
Avrupa Birliğinin siyasal karar organlarında yer almadan gümrük birliği
anlaşması yapmış bir ülkeyiz ve üçüncü ülkelerle olan gümrük tarifeleri, bizim
dahlimiz olmadan Avrupa Parlamentosu tarafından karara bağlanmakta ve Türkiye
uymaktadır. Pancar ekicilerinin durumu, fabrikaların durumu, mısır üreticilerinin
durumu, değerli arkadaşlarım tarafından enine boyuna burada arz edildi; ben,
onlara girecek değilim; ama, 10 ila 12 kilo pancardan -uzun mesafelere taşınıp-
1 kilo şeker elde edilebilmektedir ve bugün, pancar şekeri ile şekerkamışından
elde edilen şekerin rekabet etmesi fevkalade zordur, imkânsızdır. Şimdi, Türkiye'de -2000 rakamlarıyla söylüyorum, ekonomik krizden sonra
bütün değerler değişti- 1 ton şekerin maliyeti aşağı yukarı 600 doların
üzerinde; iç piyasada 500 doların üzerinde satılıyor, dışpazar fiyatı ise
220-250 dolar civarındadır. Dolayısıyla, Avrupa Birliğinde de -Fransa başta
olmak üzere- pancar ekilmektedir ve sübvanse edilmektedir. Ziraat Bankası
özerkleştirilip özelleştirildiğine göre ve Dünya Bankasının talimatları
doğrultusunda -anlaşmamız gereği- doğrudan destek vermek için bütçemizde herhangi
bir kaynak olmadığına göre, pancar köylüsünün ve fabrikaların durumu fevkalade
zor olacaktır. 2004 yılı sonuna doğru tam özelleştirmenin gerçekleştirilebilmesi mümkün
olursa, yeni kararlar karşısında, şekerkamışı şekeriyle rekabet edemeyecek
durumda ki bu fabrikalar kapanmayla karşı karşıya kalacaktır; çünkü, bizim,
şekerkamışı şekerine karşı, gümrüklerle koruma hakkımız yoktur. Bu hususu
bilgilerinize arz etmek istiyorum. Bu bakımdan, hükümetin, bu konuda, bu maddeyi -bana göre- çok gereksiz
olarak getirdiğine inanıyorum. Komisyonda enine boyuna tartışılamadığı için
böylece monte edildi. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Coşkun. Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, Amasya Milletvekili Sayın Ahmet
İyimaya ifade edecekler. Buyurun Sayın İyimaya. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; sözlerimin başında, Yüce Heyeti, temsilen ve şahsım adına
selamlıyorum. Maddenin yapısı üzerinde konuşmak istedim; fakat, bugünkü gelişmeleri
Televizyonlardan izleyince, size, bugünün gündemi, Parlamentonun şu anda
tartışacağı mesele şekerpancarı veya Şeker Kanunu sorunu mu olmalıydı sorusunu
açmaya çalışacağım; düşüncelerimi, egemen, yegâne egemen olan Yüce Meclisle
paylaşmaya çalışacağım. Değerli arkadaşlar, derinliği, kapsamı ve süreklilik kazanması
kabiliyeti açılarından Türkiye, en tehlikeli günlerini yaşıyor. Bu tehlikeyi ve
krizi gidermenin aslî sorumlusu yürütme organı, yetkisini, bir kurtarıcıya
devretmiş vaziyette. Sayın Başbakanımız, bu savaşı ve mücadeleyi "Kurtuluş
savaşı" olarak nitelendirmekte, tavsif etmekte. Aziz arkadaşlar, bu önemli günlerde, Parlamentonun, tarihin ortaya
koyduğu aklından kaynaklanan tecrübî akıldan kaynaklanan bir misyonu vardır ve
şu saatler, yarınlar o misyonun, o görevin yerine getirilmesi saatleridir,
günleridir. Belki yarın bugünü, belki mayıs nisanı aratabilecektir. Nedir, Yüce
Meclisin aslî görevi nedir arkadaşlar?.. Bir kuvvetler ayrılığı diyoruz. İşte,
Kurtuluş Savaşı gibi durumlarda, Meclis iktidar çoğunluğunun hükümet ile bağı,
bağımsız bir güce dönüşür ve millî irade, iktidar çoğunluğu olsun, muhalefet
azınlığı olsun bir şahlanışa geçer ve krizi çözmeyi üstlenir. Nasıl?.. Arkadaşlar, sistem içerisinde denge-fren görevimiz var Eğer, örtülü
istikrar krizle varlığını kaybetmiş, dengeler bozulmuşsa, Parlamento bağımsız
iradesiyle dengeyi ortaya koyabilmelidir. Yüce Parlamento, hükümetle veya liderlerle gerekiyorsa bağı keserek bağımlı olmaksızın ve millî irade ruhu
içerisinde İçtüzüğün ve Anayasanın imkânları içerisinde özel bir gündemle
toplanmalı, krizin güvenlik boyutunu, krizin ararejim, "ağızlarının
paylarını aldılar" vesaire gibi edebî anlatımlar dışında, tehlike
boyutunu, derinlemesine ve İçtüzük imkânı içerisinde, zamanla bağlı olmaksızın,
aynen Kurtuluş Savaşı ruhu içerisinde değerlendirmeli. Sevgili arkadaşlarımı,
değerli iktidar çoğunluğunu, bir basiret bağlanması içerisinde görüyorum. Bunu,
bir eleştiri, bunu, bir tenkit değil, tamamen, içinde bulunduğumuz şartların
tabiî bir misyonu olarak ifade ediyorum. Arkadaşlar, bugün, sosyal muhalefetin derinleşen ve yoğunlaşan ayak
seslerini, gözlerinizle, kulaklarınızla ve beyinlerinizle idrak etmiş
olmalısınız. Sevgili arkadaşlar, kriz terminolojisinde, kriz literatüründe bir kavram
var; okunabilen kriz, okunamayan kriz... Korkuyorum; kriz, okunamaz derinliğe
doğru gidiyor, soğutulamaz sıcaklığa doğru gidiyor, toplumu yakacak bir
çözülmeye, bir kaosa doğru gidiyor. Sevgili arkadaşlar, bu kanun, Amasya'daki hangi yangını, bu kanun,
Türkiye'deki hangi yangını söndürebilecektir? Arz ediyorum sevgili arkadaşlarım; bu krizin okunamayan krize
dönüşmemesi için, Yüce Parlamentonun, millî iradenin aslî temsilcilerinin, özel
bir gündemle ve bağımsız Parlamento içerisinde, denge-fren anlayışı içerisinde
toplanması lâzımdır Bu toplantının gizli olması gerekir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın İyimaya, lütfen toparlayınız efendim. AHMET İYİMAYA (Devamla) - Getirilen kural... Bir cümleyle, hükümet, yürürlüğe koyduğumuz kanunun
yürürlük tarihini beriye çekebiliyor, yürürlük tarihini ileriye alabiliyor.
Mümkün mü arkadaşlar?! Anayasa 87... Kanunun ne zaman konulacağına Meclis karar
verecektir ve o kanunun hükümet tarafından ertelenmesi demek, yürürlük
yetkisini vermek demektir, ilga yetkisini vermek demektir. Bu, yasama
yetkisinin yürütme organına devri anlamına gelir Yüce Meclisi, bu anlayış içerisinde, en derin saygılarımla selamlıyorum.
(DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İyimaya. Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz geçici 8 inci madde üzerinde
2 önerge vardır; bu önergeleri sırasıyla okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının geçici 8 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. "Geçici Madde 8.- Uluslararası kuruluşlarla yapılan anlaşmalar
çerçevesinde, Bakanlar Kurulu, Kurum ve organlarının görev, yetki ve görev
süresini 31.12.2004 tarihinde yeniden belirler."
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup, işleme alacağım: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 636 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 8 inci
maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI FARUK BAL (Konya) - Efendim, birinci önergeye katılıyoruz,
ikinci önergeye katılamıyoruz. BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergenin gerekçesini mi
okutalım; yoksa, konuşur musunuz? TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Ertugay konuşacak. BAŞKAN - Sayın Ertugay, buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 8
inci maddenin bu kanun metnine hangi gerekçeyle, neden, ne amaçlanarak
konulduğunu anlamak mümkün değildir. Bir yasa çıkarıyorsunuz, bu yasanın
iskeletini, yasayla birlikte oluşturduğunuz bir kurum ve ona bağlı çalışacak
bir kurul meydana getiriyor, birçok görev ve yetkiyi bu kurula veriyorsunuz;
yani, kanunun iskeletini oluşturan bir kurul meydana getiriliyor. Sonra,
eklenen, son olarak, üç komisyonda görüşülmesine rağmen (Tarım Komisyonu, Plan
ve Bütçe Komisyonu ve nihayet Sanayii Komisyonu) üçüncü komisyonda, hangi
sebeple olduğu bizce malum; ama, Yüce Meclisçe -bu komisyonlarda görüşülürken,
mutlak surette bunun izah edilmesi gerekirdi- anlayamayacağımız birçok nedenle
bu geçici 8 inci madde getiriliyor. Değerli arkadaşlarım, gerçekten bunu anlamak mümkün değil. Üstelik öyle
sakat getiriliyor ki "Dünya Ticaret Örgütü taahhütleri dikkate
alınarak" ifadesi kullanılıyor ve resmen, bu çıkarılmakta olan kanunun,
Yüce Meclisin iradesiyle, Yüce Parlamentonun iradesiyle değil de sanki bir
başka iradeyle çıkarılıyormuş gibi bir intiba yaratılıyor. Bu, son derece
yanlıştır. Bunun, akla ve mantığa sığmadığı, sadece bizce değil, iktidar
partisini oluşturan diğer grupların milletvekillerince de çok iyi bir şekilde
bilinmektedir, bunu da gayet iyi anlıyorum. Onun için, bu önergemizde, kanun
metninden geçici 8 inci maddenin çıkarılmasını teklif ediyoruz. İktidar gruplarının verdiği önergeye gelince: Bunun bir başka şekilde
ifade edilmesinden başka bir şey değildir. Yani, gelen tepkileri azaltmak için
bir başka şekilde yeniden tanzim edilmiştir. Değerli arkadaşlarım, son olarak şunu ifade etmek istiyorum. Bu
çıkarılan kanun, bu haliyle Türkiye'de yıllardan beri varlığıyla iftihar
ettiğimiz ve bugün de maliyetleri itibariyle de Avrupa ve dünyayla azıcık
destekle yarışabilecek olan şeker sanayimiz tasfiye edilecektir. Yani bugün o
noktada değildir; ama, yarın o noktaya mutlak gelecektir. Ayrıca, şekerpancarı
tarımı da bununla birlikte tasfiye olacaktır. Hangi gerçeğe rağmen; Avrupa
Birliği ülkelerinin, dünyadaki birçok ülkenin yüksek maliyetlere rağmen, kendi
şekerpancarı tarımını ve şekerpancarı şekerini koruma taahhütlerine, koruma
kurallarına ve oluşturdukları fonlara rağmen, Türkiye, kendi iradesiyle değil,
daya-tılan bir iradeyle bu yasayı kabul etmiş olacaktır. Onun için, ben, önergemizin nazarı itibare alınmasını elbette ki,
şiddetle arzu ediyorum; ama, maalesef, burada görüşülen yasalar, burada, Yüce
Meclisin değerli üyelerinin şu anda vereceği kararlarla değil, hükümet hangi
yönde işaret gösterirse o yönde tecelli ediyor, hiçbir istisnasını görmedik. Buna rağmen, önergemizin kabulü konusunda oy kullanmanızı istirham
ediyor, kanunun, bu haliyle de olsa, hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay. Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının geçici 8 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. "Geçici Madde 8.- Uluslararası kuruluşlarla yapılan anlaşmalar
çerçevesinde, Bakanlar Kurulu, Kurum ve organlarının görev, yetki ve görev
süresini 31.12.2004 tarihinde yeniden belirler. Aydın Tümen (Ankara) ve arkadaşları BAŞKAN -.Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI FARUK BAL (Konya) - Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir. TURHAN GÜVEN (İçel) - Anayasaya aykırı önergeleri işleme koyamazsınız
Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, geçici 8 inci maddeyi, kabul ettiğiniz
önerge istikametinde oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Aslî maddelere döndük efendim. 14 üncü maddeyi okutuyorum: Yürürlük MADDE 14. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - 14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Yürütme maddesini okutuyorum: Yürütme MADDE 15. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - 15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Tasarının tümünü oylatmadan evvel, İçtüzüğün 86 ncı maddesi gereğince,
oyunun rengini belli etmek üzere söz istemiş sayın milletvekilleri var,
isimlerini okuyorum: Aleyhte, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç ve Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç; lehte,
İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker. Sayın Kamer Genç?.. Yok. Sayın Masum Türker?.. Yok. Hükümet konuşmuyor herhalde... Aleyhte olmak üzere, Sayın Bülent Arınç; buyurun efendim. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum, hayırlı akşamlar diliyorum. Bu konuda iki noktayı sizlere arz etmek istedim: Bir tanesi, Şeker
Kanunu görüşüldü ve çıkacak; hayırlı olmasını diliyorum. Şeker Kanunu, dün görüşülecekti, başlandı, bugün bitiyor. Bu Kanunla
ilgili olarak, basında ve bazı milletvekili arkadaşlarımızın arasında, Fazilet
Partisiyle ilgili spekülasyonlar yapıldı, acil yasalara destek vereceklerdi,
çark ettiler "U" dönüşü yaptılar, vesaire dendi. Bir defa daha, tekrarlamak için söylüyorum: Şeker Kanunu, önümüze,
bugünlerde getirilmiş bir kanun değildir; Meclise sevk edildiği günden bu yana
neredeyse bir yıl geçmiştir. Geçtiğimiz ağustos ayından bu yana, Şeker Kanunu,
komisyonlarda görüşülmek üzere bekliyordu; beklemesinin sorumlusu da Fazilet
Partisi değildi. Bugünlerde görüşülmesi gerçekleşti ve dünden itibaren de bu
konuda, arkadaşlarımız gereken katkıyı yapmak istediler. Bakınız, bugün yaşadığımız krize döndüğümüzde, herhalde, bu kriz, Şeker
Kanunu çıkmadığı için, oradan doğmuştur diyemeyeceğiz; yani, Şeker Kanunu bir
sene evvel çıksaydı bu kriz olmayacaktı, belki, denebilir; ama, Şeker Kanununun
çıkmasını geciktiren Fazilet Partisi olmadığına göre, böyle bir ithamın altında
kalamayız. "Şeker Kanunu çıksaydı, böyle bir kriz doğmayacaktı"
diyenlere de yaşadığımız olaylara bakarak, bir daha, iyi düşünmelerini temenni
ediyorum. Dolayısıyla, acil yasaların içinde Şeker Kanunu var, bir an evvel
görüşülmeli, hiç üzerinde konuşma falan olmamalı, karar yetersayısı, toplantı
yetersayısı istenmemeli, bu, hemen çıkmalı... Bugün yaşadığımız krizin
sorumlusu bu Şeker Kanunu değildir; bir. İkincisi, biz, bu Kanun görüşülürken, bazı maddelerinde değişiklikler
arzu ettik, önergeler verdik ve bu önergeler, iki kere iki dört eder
derecesindeydi; çünkü, iktidar grubu içinden de biraz evvel elini kaldıran
değerli arkadaşımız gibi "evet, doğrudur, böyle olması gerekir"
deniyordu. Sayın Bakanla da konuşuldu, Komisyon Başkanlarıyla da görüşüldü,
makul olduğu söylendi; ama, hiçbir önergemiz, nezaketen bile olsa, en azından
muhalefetin bir düşüncesini paylaşmak adına, maalesef, kabul edilmedi.
Böylesine bir uzlaşmaz tutumu, millet menfaatına olduğunu da bile bile, sadece
muhalefetten geliyor düşüncesiyle karşı çıkmanın, herhalde bizim uzattığımız
ele bir karşılık olduğunu hiçbir arkadaşımız söyleyemez. Değerli arkadaşlarım, bakınız, dışarıda bir büyük sosyal patlamaya doğru
gidiyoruz. Yaşadığımız olaylar üzüntü verici ve düşündürücüdür. Kriz yok desek,
ararejim tartışmaları yok desek, terör yok, yoksulluk yok, bu olaylara
bakmayın, onlar lokal hadiseler desek, gözümüzü kapatmış, kendimize gece yapmış
oluruz; yani, kriz kelimesini küçük harflerle yazarak krizi küçültemeyiz. Böyle
bir mesele yok demekle de, o meseleyi ortadan kaldıramayız. Türkiye'de, birkaç yıldan bu yana homurtular var, asık suratlar var,
esnafıyla, çiftçisiyle, işçisiyle, çalışan çalışamayan kesimleriyle bir büyük
felakete doğru gidişin haberi var, sıkıntısı var; ama, bunlar duyulmadı, bunlar
duyulmak istenmedi ve maalesef, bugün, dolarıyla, faiziyle, borsasıyla,
esnafıyla, bütün toplum kesimleri artık sokaklarda ve maalesef, müessif
olayları görmek ve korkmak durumuyla karşı karşıyayız. Hani, Karadeniz'in bir köyünde, bir mezarlıkta, bir mezar taşının
üzerinde o yazıyormuş: "Hastayım hastayım dedim inanmadınız; bak, şimdi ne
oldi." Hükümetin durumu da budur. Kulakları tıkayarak, 350 milletvekilimiz var,
büyük bir uyum içerisindeyiz, Türkiye'ye istikrar geldi. İşte istikrarın nereye
kadar geldiğini bugün görüyoruz; bugün yazarkasasını fırlatan, ertesi gün
camide intihar ediyor veya 4 çocuğunu, canını, parçasını kesip doğradıktan
sonra kendi hayatına son veriyor. Bir sosyal patlamanın, bir sosyal çözülmenin içerisindeyiz. Bunları
görmemek için, duymamak için herhalde çok sorumsuz ve çok inançsız insanlar
olmak gerekir. Milletvekilleri olarak da, milletimizin asli fertleri olarak da,
bu sıkıntıları bir an evvel çözmek ve Türkiye'yi bu krizden, bu yangından
kurtarmak mecburiyetindeyiz. Değerli arkadaşlarım, sadece bu konularla ilgili olarak çalışma yapsın,
tedbir alsın, Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılasın diye, bir Sayın Bakan
hükümete girdi. Şimdi, sormak gerekiyor. Bu Sayın Bakan nerededir? Ne yapıyor? Kırkbeş
gün oldu; tenis oynamaya vakit buluyor; ama, Meclise gelmeye vakit bulamıyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Arınç lütfen toparlayınız. BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Nerede tedbir, nerede program, nerede kriz
yönetimi?.. Sözün, artık, zamanı geçti, eylem gerekir. Milletin, lafa da karnı
tok oldu. Şimdi soruyorlar Sayın Derviş'e: "Dolar, 1 300 000 lira oldu...
Cevap: "Kurun yükselmesi o kadar önemli değil." Tekrar soruyorlar:
"Peki, döviz kurları nasıl istikrar kazanacak?" Cevap: "Program
ilan edilince." Soruyorlar: "Peki, ne zaman program ilan
edilecek." "Belli değil." Alın size bir cevap; hoşumuza
gittiyse, hep beraber, bununla, istikbale ümitle bakalım. Bu Meclisi hatırlaması lâzım; hem Sayın Hükümetin hem de Sayın Bakanın.
Bu Meclisteki siyasî partilerle, bütün siyasî partilerle, toplumun bütün
kesimleriyle, bu yangının söndürülmesi konusunda, hem siyasî desteğin, hem
toplumsal desteğin ne kadar şart olduğunu, bugün içerisinde yaşadığımız
olaylarla, bir kez daha acı biçimde görüyoruz. Şeker Kanunu çıkar, başka kanunlar da çıkar; ama, hepimiz, elimizdeki
bir bardak suyu, bu yangını söndürmek üzere kullanmalıyız. Bu sorumluluğa sahibiz. Bundan sonraki tasarılarda da, hep beraber
milletimize faydalı olmaya çalışacağız. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arınç. Sayın milletvekilleri, 636 sıra sayılı Şeker Kanunu Tasarısı üzerindeki
müzakereler tamamlanmıştır. Tasarının tamamını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; şeker camiasına,
Bakanlığa, ziraat teşkilâtına ve bütün ülkemize hayırlı olsun. Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 5 Nisan 2001 Perşembe günü saat 14.00'te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hepinize hayırlı geceler diliyorum. Kapanma Saati: 21.38 |
|