Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 58                                                YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

78 inci Birleşim

4 . 4 . 2001 Çarşamba

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

   I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. GELEN KÂĞITLAR

III. YOKLAMA

IV. BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.–  Ardahan Milletvekili Saffet Kaya'nın, Ardahan İlinin sorunları ve Ermeni mezalimine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı

2.–  Bilecik Milletvekili Sebahat Vardar'ın, İkinci İnönü Zaferinin 80 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

3.–  İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, medya-siyaset-para ilişkisine ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.–  Federal Almanya'ya resmî ziyarette bulunan Turizm Bakanı Erkan Mumcu'ya refakat eden heyete, Antalya Milletvekili Kemal Çelik, Diyarbakır Milletvekilleri Abdulbaki Erdoğmuş ve Osman Aslan, Elazığ  Milletvekili Mustafa Gül, İstanbul Milletvekili Osman Kılıç, Konya Milletvekili Ali Gebeş ve Muş Milletvekili Mümtaz Yavuz'un da iştirak etmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/796 )

C) ÇEŞİTLİ İŞLER

1.–  Genel Kurulu ziyaret eden Macaristan-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubuna, Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denilmesi

V. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.–  İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)

2.    Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/798) (S. Sayısı: 636)

VI. AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un, Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, konuşmasında, ilaç konusunda yanlış ifadeler ileri sürdüğü iddiasıyla açıklaması

VII. SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.–  Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın, Manisa İlinde yürütülen yatırım projelerine ilişkin sorusu  ve Devlet Bakanı Abdulhaluk Mehmet Çay'ın cevabı (7/3695)

2.–  Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Sayıştay'ın 2000 yılı Malî Raporunda yer alan değerlendirmelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/3724)

3.–  Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Sayıştay'ın 2000 yılı Malî Raporuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/3725)

4.–  Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, kamu konutlarına ve sosyal tesislerine  ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/3726)

5.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, ÇAYKUR personelinin maaşlarının zamanında ödenmemesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/3736)

6.–  Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, son ekonomik krize ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/3744)

7.–  Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'nın, Halk Bankası ve Ziraat Bankasının görev zararlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/3770)

 

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Karabük Milletvekili Mustafa Eren, Karabük Demir-Çelik İşletmelerinin sorunları ve alınması gereken tedbirlere ve Karabük'ün il oluşunun yıldönümüne,

İstanbul Milletvekili Nazif Okumuş da, Milliyetçi Hareket Partisi eski Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in vefatının 4 üncü yıldönümüne,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

İstanbul Milletvekili Hüseyin Kansu'nun, Makedonya krizi ve Balkanlardaki son gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Hasan Gemici cevap verdi.

Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin, (6/1236) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği açıklandı.

Devlet Bakanı Recep Önal hakkındaki (9/1) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmayacağı hususundaki öngörüşmelerin 3.4.2001 Salı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi;

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 261 inci sırasında bulunan 636 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 10 uncu sırasına, 12 nci sırasında bulunan 407 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 11 inci sırasında bulunan 406 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 15 inci sırasında bulunan 438 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına alınmasına,

Genel Kurulun 3 Nisan 2001 Salı günkü birleşiminde Devlet Bakanı Recep Önal hakkındaki (9/1) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin öngörüşmelerinin tamamlanmasından sonra, sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel Kurulun 3 Nisan 2001 Salı günü 15.00-20.00, 4 Nisan 2001 Çarşamba ve 5 Nisan 2001 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmasına; 6 Nisan 2001 Cuma günü de 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmasına ve bu toplantıda da kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 4 Nisan 2001 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine ve bu birleşimde gündemin 11 inci sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına, 5 Nisan 2001 Perşembe günü gündemin 12 nci sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına;

İlişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi, yapılan görüşmelerden sonra;

Kabul edildi.

İçel Milletvekili Turhan Güven, Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin, konuşması sırasında partisine sataşmada bulunduğu iddiasıyla bir konuşma yaptı.

Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu ziyaret eden HABİTAT üyelerine Başkanlıkça "hoş geldiniz" denildi.

Ankara Milletvekili H. Uluç Gürkan'ın, Ankara İline Bağlı Olarak Bilimkent, (2/525),

Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Ankara İlinde Ümitköy, (2/116),

Adı ile Bir İlçe Kurulmasına Dair Kanun Tekliflerinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği,

Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun, 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/178) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin ise, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmediği,

Konya Milletvekili Veysel Candan ve 57 arkadaşının, bankalar yeminli murakıp raporlarını zamanında işleme koymayarak özel bankaların içinin boşaltılmasına neden olduğu, kamu bankalarında görev yapan bürokratların yargıya gönderilmesini engellediği, Merkez Bankası Başkanı hakkındaki Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunu uygulamadığı ve bankayı yabancı bir şirketin denetimine açtığı, para politikasında pasif kalarak spekülasyonlara göz yumduğu, bu suretle haksız rantlara yol açtığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Devlet Bakanı Recep Önal hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/1) üzerindeki öngörüşmeler tamamlandı; istem üzerine yapılan açık oylama sonucunda Meclis soruşturması açılmasının kabul edilmediği,

Açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)(S.Sayısı:527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından,

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/53)(S.Sayısı:433),

Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/759) (S.Sayısı:572)

Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/727, 1/660, 1/795)(S.Sayısı:576),

Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/752)(S.Sayısı:577),

Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/728)(S.Sayısı:591),

Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/757, 2/603, 2/605)(S.Sayısı:592),

Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 626 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/758) (S.Sayısı: 609),

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında 608 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gençlik ve Spor Hizmet ve Faaliyetlerinde Üstün Başarı Gösteren Kişi ve Kuruluşların Ödüllendirilmesi, 3289 Sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına, Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner'in Dünya ve Olimpiyat Şampiyonluğu Kazanmış Sporculara Cumhurbaşkanlığı Onur Madalyası Verilmesi ile Maaş Bağlanması ve Avrupa Şampiyonluğu Kazanmış Sporculara Maaş Bağlanmasına, Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun Madalya ve Nişanlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına, Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun Dünya, Olimpiyat ve Avrupa Şampiyonluğu Kazanmış Sporculara ve Bunların Ailelerine Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına, Afyon Milletvekili Gaffar Yakın ve 10 Arkadaşının Avrupa Futbol Kupalarında Başarılı Olmuş Türk Futbol Kulüplerinin Ödüllendirilmesine, Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, İçel Milletvekili Turhan Güven ve 2 Arkadaşının Ülkemizin Tanıtımında Katkısı Olan Gençlik ve Spor Kulüplerinin Ödüllendirilmesine (1/724, 1/704, 2/68, 2/386, 2/387, 2/492, 2/535) (S. Sayısı: 623)

İlişkin kanun tasarılarının görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

Şeker Kanunu Tasarısının (1/798) (S.Sayısı: 636) tümü üzerindeki görüşmeleri tamamlandı.

4 Nisan 2001 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.08'de son verildi.

 

 

 

 

Mehmet Vecdi Gönül

 

 

Başkanvekili

 

 

 

 

 

Melda Bayer

Mehmet Batuk

 

Ankara

Kocaeli

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 

 

        II. –  GELEN KÂĞITLAR

4 . 4 . 2001 ÇARŞAMBA

No. : 114

 Sözlü Soru Önergeleri

1.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, 17.10.1999 tarihinde yapılan D.M.S.'na ilişkin Başbakandan  sözlü soru önergesi (6/1340) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

2.– Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, Milletvekilleri hakkında bir günlük gazetede yer alan yazıya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi (6/1341) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2001)

Yazılı Soru Önergeleri

1.– Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, 1980-2000 yılları bütçe uygulamasına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/3944) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

2.– Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin'in, SSK primlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3945) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

3.– Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, giyim ve giyim aksesuarları satış elemanlarının 3308 sayılı Kanun kapsamına alınmasına ilişkin  Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3946) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

4.– Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, öğretmenevlerindeki ücret dengesizliklerine ilişkin  Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3947) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

5.– Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Bakanlık taşra teşkilâtlarında boş bulunan yönetici kadrolarına yapılacak atamalara  ilişkin  Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3948) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

6.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, vakıf ve derneklere 2001 yılında yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3949) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

7.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, basında çıkan "Manavgat Irmağı İsrail'e satılıyor" başlıklı habere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3950) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

8.– Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, TÜBİTAK yayınlarında Darwin'in evrim teorisine yer verilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli) yazılı soru önergesi (7/3951) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

9.– Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, teminat mektubu komisyonlarına ve kredi faiz uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3952) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

10.– Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, son ekonomik kriz ve Ulusal Programa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli) yazılı soru önergesi (7/3953) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

11.– Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, 2000 yılı itibariyle dış ticaret açığına ve dalgalı kur politikasına ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi (7/3954) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

12.-Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, Manavgat Irmağının satılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3955) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

13.– Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, Türkiye-İsrail arasında Manavgat Irmağının satışıyla ilgili bir anlaşma olup olmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3956) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

14.– Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, ekonomik krizlerin KOBİ'lere etkileri ve çözüm yollarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3957) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

15.– Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, son ekonomik krizin 2001 yılı Bütçe programına etkilerine ilişkin  Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3958) (Başkanlığa geliş  tarihi: 3.4.2001)

16.–  Tokat  Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu'nun, ekonomik krizlere ve Ulusal Programa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3959) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

17.– Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, son ekonomik krizin döviz rezervlerine etkisine ve Ulusal Programa ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/3960) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

18.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, 2000 yılında Karaman İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3961) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

19.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, iç ve dış borç miktarı ve ödeme planına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/3962) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)  

20.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, kamu çalışanlarının ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3963) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)

 

 

 

 

      BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

4 Nisan 2001 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli), Melda BAYER (Ankara)

 

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşimini en iyi dileklerimle açıyor, saygılar sunuyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden evvel, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

İlk söz, Ardahan İlinin sorunları ve Ermeni mezalimi hakkında söz isteyen Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya'ya aittir.

Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika efendim.

IV. BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.–  Ardahan Milletvekili Saffet Kaya'nın, Ardahan İlinin sorunları ve Ermeni mezalimine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı

SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Ardahan İlimizin sorunlarıyla ilgili ve Ermeni mezaliminin gündeme getirilmesi noktasında söz almış bulunmaktayım; Değerli Başkana ve Yüce Parlamentoya en derin sevgi ve saygılarımı arz ediyorum.

Tabiî, maalesef üzülerek sözlerime başlarken, hafızalarımızı yakın bir tarih için tazeleyecek olursak: Ermenistan, bir ay öncesine yakın bir süre içinde, maalesef, haddini aşan, kastını aşan bir ifadeyle, Ardahan'ın ve Kars'ın kendi toprakları içinde olduğunu söyleme cüretini göstermiştir. Yüce Parlamentomuzun huzurunda, Ermenistan'ı, Erivan'ı bir kez daha kınamak istiyorum. Bir kez daha Ermenistan'a ve Erivan'a sesleniyorum: Haddinizi bilin; haddinizi bilmezseniz, Ardahan ve Kars, gerekirse, geçmişte, 1915'te, 1918'de, 1920'de verdiği dersi, en acımasız bir şekilde verir ve o misakımillî sınırlarıyla çizilen, şehit kanlarıyla oluşan Türkiye sınırlarında, hiç kimsenin Türkiye'den bir toprak talep etme hakkı ve haddi yoktur. Eğer, bu hakkı ve haddi kendilerinde görüyorlarsa, Ermenistan'ın çok düşünmüş olması lazım; ama, üzüntüm şu ki: Bir Ermenistan, 4 milyon nüfuslu bir Ermenistan, Anasol-M Hükümetinin dışpolitikadaki başarısızlığından cesaret alarak, maalesef ki, tarihî bir hatayı seslendirme cüretini göstermiştir.

Sayın Dışişleri Bakanına sesleniyorum: Niçin, Ermenistan'ın bu ifadesi karşılığında bir tepkiniz olmadı? Ama, benim Çıldır halkımın, benim Ardahan halkımın, en başta çok kıymetli Valimiz Hasan Özdemir Beyin, Çıldır Kaymakamımızın, Komite Başkanımız Yusuf Yılmaz Beyin ve Çıldır halkımızın, Ermenistan'a ve Erivan'a bir mesajı vardı: Ermenistan'a "haddini bil" diye bir miting yapıldı Çıldır'da. Çıldır halkı, tek yumruktu, tek vücuttu ve Ermenistan'a haddini bildirme noktasında, gerçekten çok büyük bir hareket koydu. Çıldır'da yapılan bu miting yalnızca Çıldır'ı ilgilendirmedi; dolayısıyla tüm Ardahan'ın, Posof'un, Hanak'ın, Göle'nin, Damal'ın kalbi ve gönlü Çıldırlılarla birlikteydi, Kars'ın birlikteydi, Erzurum'un birlikteydi, Iğdır'ın birlikteydi ve dolayısıyla Bayburt'un birlikteydi.

Netice itibariyle, bu mezalimi kınarken, Ermenistan, tekrar haddini bilsin; çünkü, geçmişte, Osmanlı döneminde, hepimizin de çok iyi bildiği gibi, bizleri arkadan vuranları, haince insanların ırzına geçen ve haince insanları samanlıkta ve camilerde yakanları ve o mezalimi, maalesef, hükümet olarak tüm dünyaya anlatmamanın eksikliğidir; ki, bir Ermenistan kalkıp, Türkiye'den toprak talebini cesaretli bir şekilde dile getirmiştir. Ama, tekrar, Yüce Parlamentodan sesleniyorum: Ermenistan haddini bilsin; eğer haddini bilmezse, ona haddi bildirilecektir. Eğer, bu hükümet, Ermenistan'a haddini bildiremiyorsa, Ardahan'daki, Kars'taki, Iğdır'daki, Erzurum'daki, orada bu mezalimi yaşayan, şehit kanlarının döküldüğü yerdeki insanlar buna haddini bildirecektir.

Buradan, tekrar, Çıldır halkına teşekkürlerimi ve Çıldırımızın, şirin ilçemizin, değerli vatandaşlarımızın, her zaman, vatanına, milletine bağlı bir ilçe olduğunu da huzurunuzda ifade ediyorum.

Çıldırımızın yıllardan beri bir umudu var: Aktaş Kapısı, Aktaş Kapısı, Aktaş Kapısı... Buradan, çoğu kez hükümete seslendim ve bundan üç ay önce de Sayın Cumhurbaşkanıyla bir telefon görüşmemiz oldu Aktaş Kapısının açılmasıyla ilgili. "Gürcistan Cumhurbaşkanının gelmesiyle birlikte bir diplomasi gelişsin, Aktaş Kapısı açılsın" diye Sayın Cumhurbaşkanımıza arz etmiştim. Sonradan, Genel Sekreterlikten öğrendiğim vesile, Aktaş Kapısıyla ilgili diplomatik gelişmeler çok müspet manada; ama, Anasol-M hükümetinin, bu noktada, Aktaş Kapısının açılması noktasında hayatiyet ortaya koyması ve hayatiyetiyle birlikte oraya yatırım yapması gerekmekte. Ben, buradan, tekrar, Anasol-M hükümetine seslenmek istiyorum: Çıldır'ın umudu olan Aktaş Kapısını açmak zorundayız ve Aktaş'ı hayatiyete geçirmek zorundayız. Kaldı ki, diplomatik olarak ilişkilerimiz iyi bir noktaya taşınmıştır, bu noktada hükümetin hassasiyetine ihtiyaç vardır; tekrar, hükümetin dikkatini çekmek istiyorum.

Bölgemizdeki sorunlarla ilgili, vatandaşlarımız, muhtarlarımız, bana faks gönderdiler, Tarım Bakanımıza faks gönderdiler, Başbakanımıza faks gönderdiler. Bu fakslarda, bölge yakın dönemde ekim sürecine girdiği için, en kısa zamanda, buğday, arpa, gübre, yem ihtiyacını hükümetin karşılaması gerektiği ifade ediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen, toparlar mısınız.

SAFFET KAYA (Devamla) - En kısa zamanda buna çözüm bulunması, esnafımızın kredi borçlarının ertelenmesi, tarım kredi borçlarının ertelenmesi gerektiği konusunda, buradan, hükümete defalarca seslendik ve en kısa zamanda bu konuya çözüm bulunması gerektiğini hükümetin dikkatine tekrar tekrar arz ediyorum.

Ardahanımızın, bu konuda, çok büyük sıkıntılarının olduğunu ifade ediyorum; ama, tabiî, Anasol-M hükümeti denilince, aklımıza -maalesef, üzülerek söylüyorum- yoksulluk geliyor, felaketler geliyor, yolsuzluklar geliyor, halkın fakirleşmesi geliyor, enflasyon, devalüasyon geliyor ve yakın tarihte de -maalesef, üzülerek söylüyorum ki- ibreler, hiper enflasyonun olabileceği noktasında -inşallah, yanılmayı temenni ediyorum- maalesef, böyle  bir durumu gösteriyor.

Bunun dışında da, yine üzülerek söylüyorum ki, Anasol-M hükümeti, sınır ticaretini durdurmuş, Posofumuz, Ardahanımız perperişan, insanlarımız kan ağlıyor; çiftçi yok, esnaf yok, sınır ticareti durdurulmuş; bölgeye ekonomik yatırım yok, hizmet yok... Peki, niçin varsınız hükümet olarak; sorunları çözmek için değil de, sorunların üstüne sorun ilave etmek için mi varsınız?! Maalesef, Anasol  hükümeti denilince, akla bunlar geliyor; halkın ayakta olması akla geliyor... Türkiye Cumhuriyetinde......

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAFFET KAYA (Devamla) - Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz, sözlerimi tamamlayacağım.

BAŞKAN - Mikrofonu, sözlerinizi tamamlamanız için açıyorum; buyurun efendim. 

SAFFET KAYA (Devamla) - ... bugüne kadar esnaf, bu şekilde ayakta değildi, ülke yangın ye-rine dönmemişti, çiftçi ayakta değildi ve ülkenin yüzde 50'si fakirleşti, fakirleştirildi. Bunun tek sebebi, hükümetin, basiretsiz, beceriksiz politikalarının ve uygulamalarının, maalesef, karşımıza çıkan tablosudur.

Ben, hükümetten, en kısa zamanda bu yanlışlıktan dönmesini ve bölgemize sahip çıkmasını, özellikle istirham ediyorum; eğer gerçekten bu sorunların üstesinden gelemeyekseniz -ki gelemiyorsunuz- en kısa zamanda istifa etmenizi ve bu vatandaşın sırtından inmenizi, Yüce Parlamentodan, bir kez daha haykırmak istiyorum.

Saygı ve sevgiler sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.

Sayın Kaya'nın konuşmasına, Devlet Bakanı Sayın Recep Önal cevap verecekler.

Buyurun efendim.

Süreniz 20 dakika.

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ardahan Milletvekilimiz Sayın Saffet Kaya'nın gündemdışı konuşması nedeniyle söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisimizi saygılarımızla selamlıyorum.

Radikal görüşü taşıyan Ermeni grupları, her yıl nisan ayında, 24 Nisan tarihinin "soykırımı anma günü" olarak ilanını sağlamak amacıyla çalışmalarını yoğunlaştırmaktadırlar. Aleyhimize düzenlenen kampanyalar ivme kazanmakta, bu faaliyetler, tarihimizin ve halkımızın karalanması için âdeta bir fırsat olarak değerlendirilmektedir.

Ermenistan'daki yönetim değişikliğinden sonra, Türkiye aleyhtarı girişimlerin boyutlarının genişlemesinin ve sıklaşmasının bir rastlantı olmadığı bilinmektedir. Halkının refah düzeyini yükseltemeyen Ermenistan yönetimi, soykırım iddiaları ve toprak istemi gibi çabalarla vatandaşlarını avutmaya çalışmaktadır. Komşusu Azerbaycan'ın topraklarını silah zoruyla işgal edip, 1 milyondan fazla Azerînin kendi ülkelerinde mülteci haline düşmesine yol açan Ermenistan, dünya kamuoyuna kendisini mazlum olarak göstermeye, Azerbaycan'da yaptıklarını unutturmaya çalışmaktadır. Tüm bu girişimler, başta diplomatik temsilcilerimiz olmak üzere, bulundukları ülkelerde örgütlenmiş Türk kuruluşları veya bilinçli bireyler tarafından yakından izlenmekte, ellerindeki olanaklar kullanılarak gerekli müdahaleler yapılmakta ve iddiaların çürütülmesine çalışılmaktadır.

Geçtiğimiz hafta Almanya'da Ermeni yandaşlarınca tertiplenen ve Ermeni propagandasına alet edilmek istenen bir toplantı, bölgedeki vatandaşlarımızın etkili faaliyetleri ve Türkiye'den giderek toplantıya katılan uzmanlarımızın etkin müdahaleleriyle gerçek boyutuna oturtulmuş, Ermeni yandaşları bundan böyle meydanı boş bulamayacaklarını görmüşlerdir. Aşırı görüşlü Ermeni gruplar, çeşitli ülkelerde, özellikle seçim zamanlarını kollayarak, bu dönemlerde ortaya çıkan duyarlılığı sömürme yolunu seçmişlerdir. Ulusal parlamentolarda herhangi bir yaptırım gücü olmayan kararlar kabul ettirerek Türkiye'ye baskı uygulamaya çalışmaktadırlar. Ulusal parlamentoların, tarihi çarpıtarak, halklar arasında düşmanlık tohumları ekmesine, ırkçı veya daha başka türlü şiddeti kışkırtmasına her zaman karşı çıkmaktayız. Tarihin, bir bilim olarak, barışın elde edilmesi veya bir barış ortamının sürekli kılınması için kullanılması temel tercihimizdir. Ulusal parlamentolar ise, halklar arasında hoşgörü ve kardeşliği, karşılıklı anlayışı geliştirecek adımlar atacak yerde, gelecek kuşaklara daha iyi bir ortam bırakmaya çalışmalıdırlar. Kaldı ki, ulusal parlamentolar, Türkiye tarihinin tartışılarak, üzerinde kararlara varılabileceği yerler de değildir.

Fransa Meclisinin kabul ettiği yasanın bir yaptırımının olmadığını ileri sürenler, birkaç hafta içerisinde Paris'te Galatasaray ile Paris Saint Germaine Spor Kulüpleri arasındaki futbol maçında ortaya çıkan şiddeti ne denli körüklediklerini, halkları birbirine yakınlaştırması amaçlanan spor et-kinliklerinin nasıl kirletildiğini düşünmelidirler.

Ulusal parlamentolarda bu tür kararlar alınmasını savunanlar, Türkiye'yi kendi tarihiyle barıştırmak istediklerini ifade etmektedirler. Ancak, bu savı ileri sürürken, görmekten kaçındıkları bazı noktalar da vardır. Örneğin, Türkiye tarihinin tüm sayfaları, eldeki tüm verileriyle, sadece az katılımlı bilimsel ağırlıklı toplantılarda değil, yazılı ve görsel basında tüm boyutlarıyla ele alınmakta ve başka hiçbir ülkede görülemeyecek açıklıkta tartışılmaktadır.

Ayrıca, biz, arşivlerimizi, gerekli teknik donanımları tamamlanmadan araştırmacıların hizmetine sunmuş bulunuyoruz ve bunu, her gün biraz daha genişletiyoruz. Ancak, Ermenistan arşivleri, Taşnak Partisinin arşivleri, misyoner kuruluşların arşivleri, zamanında Doğu Anadolu'da faaliyet gösteren konsoloslukların arşivleri hâlâ araştırmacılara kapalı bulunmaktadır.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devletiyle savaşan ülkelerin, Osmanlı Devletini savaş sırasında karalamak için düzmece olduğu ispatlanmış belgeler kullandıkları da bilinmektedir ve bu sözde belgeler, savaş sırasında olduğu gibi bugün de, gerçekmiş gibi sunulmaya çalışılmaktadır. Çok boyutlu bu tür organize karalama kampanyalarına uzun bir süredir sadece Dışişleri Bakanlığımızın çabalarıyla karşı konulmaya çalışılmıştır. Bugün geldiğimiz nokta, Dışişleri Bakanlığımızın görevlerini ve olanaklarını aşmış, başka boyutlar kazanmıştır; ancak, ülkemizde, özellikle söz konusu tarihî döneme ilişkin bir ilgi de giderek uyanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta Türkiye Büyük Millet Meclisimiz olmak üzere, sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları, bu karalama kampanyalarına karşı önemli bir katkı ve destek oluşturmaktadır. Ayrıca, gerek yurt içinde gerek yurt dışında Türkiye'yi sevenlerin sessiz kalmamayı yeğledikleri, basınımız tarafından düzenlenen kampanyalara katılımın genişliğini -ortak amaçlar için, farklı gruplarımızın, mektuplarla, fakslarla ve   e-mail kampanyalarına katılmakla- görmemiz sevindiricidir. Bu yoldaki çalışmalarımız geliştirilerek ısrarla sürdürülmelidir.

Bu duygu ve düşüncelerle Yüce Meclise bir kez daha en içten saygılarımı sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan, Tarım Bakanımız da buradalar, kendileri lütfederlerse, bölgede, çiftçimizin, gübreyle, yemle, buğdayla ve arpayla ilgili beklentisi var...

BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakanımızın bir talebi olmadı; arzu etseler, cevap verirlerdi.

Sayın milletvekilleri, Kars Milletvekilimiz Çetin Bilgir Beyin, sizlere hatırlatmamı istediği bir husus var: 20 Nisan tarihinde, Meclisimizin de desteklediği, valiliğin, üniversitenin katıldığı "Gümrü Anlaşması esas olmak üzere, ulusal egemenliğe geçiş" başlangıç toplantısı Kars'ta düzenlenecek; milletvekillerimizin hepsi davetlidir. Zaten, bilgilerinize sunulmuştur. Tekrar, Çetin Beyin hatırlatması üzerine, sizlere hatırlatıyorum efendim.

Gündemdışı ikinci söz, İkinci İnönü Zaferinin 80 inci yıldönümü nedeniyle söz isteyen Bilecik Milletvekili Sayın Sebahat Vardar'a aittir.

Buyurun Sayın Vardar. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

2.–  Bilecik Milletvekili Sebahat Vardar'ın, İkinci İnönü Zaferinin 80 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

SEBAHAT VARDAR (Bilecik) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1 Nisan günü kutladığımız İnönü Zaferinin 80 inci yıldönümü nedeniyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Adını Türk tarihinin övünç yazıtları arasına geçiren, düşmanın yurdumuza yayılma isteğini kıran, bütün ulusta sonsuz saygı ve bağlılık duygusu uyandıran, ulusumuza aydınlık bir geleceğin ufkunu gösteren İnönü savaşları, ulusal egemenlik anlayışına dayalı olarak verdiğimiz Kurtuluş Savaşında önemli bir yer tutmaktadır.

Londra Konferansının bir sonuç vermemesi üzerine, ihtilaf devletlerinin de teşvikiyle, Anadolu'daki emellerini gerçekleştirmek için üstün bir askerî kuvvetle saldırıya geçen Yunanlılar, Türk Ordusunun yüksek mukavemetiyle karşılaşmış ve büyük bir bozguna uğratılmıştır. Teçhizat ve sayı bakımından ordumuzdan oldukça kuvvetli olan Yunan ordusuna karşı verilen mücadele ve kazanılan zafer, şanlı tarihimize büyük bir zafer olarak yazılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, zaferi getiren, Türk Milletinin inancı ve komuta kademesinin üstün yönetim anlayışı olmuştur. İsmet Paşa, 28 Mart gecesi, birliklere "ordu, elinde bulunan mevzileri katî suretle savunacaktır" kesin talimatını veriyordu; zaferi getiren askerî taktiğin özeti budur.

İnönü Zaferi, bir milletin makûs talihini yenebileceğini tüm dünyaya göstermiştir. Mustafa Kemal Paşanın büyük Söylev'inde belirttiği gibi, böylece, devrim tarihimizde bir sayfa, İkinci İnönü Zaferiyle yazılmıştır.

Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Metristepe'den, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Atatürk'e gönderdiği telgrafta şöyle diyor: "Metristepe'den gördüğüm vaziyet, Gündüzbey kuzeyinde sabahtan beri dayanan ve artçı olması muhtemel bulunan bir düşman müfrezesi, sağ kanat grubunun taarruzuyla düzensiz bir şekilde çekiliyor, yakından takip ediliyor. Hamidiye yönünde temas ve faaliyet yok. Bozüyük yanıyor. Düşman, binlerce ölüleriyle doldurduğu savaş meydanını silahlarımıza terk etmiştir."

Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal'in Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşaya çektiği cevabî telgraf ise şöyledir: "Bütün dünya tarihinde, sizin İnönü Meydan Savaşlarında yüklendiğiniz görev ölçüsünde ağır bir görev yüklenmiş komutanlar pek azdır. Ulusumuzun bağımsızlığı ve varlığı, çok üstün yönetiminiz altında şerefle görevlerini yapan komuta ve silah arkadaşlarınızın duyarlılığına ve yurtseverliliğine büyük güvenle dayanıyordu. Siz, orada, yalnız düşmanı değil, ulusun kara yazgısını da yendiniz. Düşman çizmesi altında karayazılı topraklarımızla birlikte bütün yurt, bugün, en kıyıda köşede kalmış yerlerine dek utkunuzu kutluyor. Düşmanın yurdumuzu ele geçirme tutkusu, dayancınızın ve yurtseverliliğinizin yalçın kayalarına başını çarparak paramparça olmuştur.

Adınızı tarihin övünç yazıtları arasına geçiren ve bütün ulusta size karşı sonsuz bir saygı ve bağlılık duygusu uyandıran büyük savaşınızı ve utkunuzu kutlarken, üstünde durduğunuz tepenin, size, binlerce düşman ölüleriyle dolu şeref alanı gösterdiği kadar, ulusumuzun ve kendiniz için yükseliş parıltılarıyla dolu bir geleceğin çevresini de gözler önüne serdiğini söylemek isterim.

Büyük Millet Meclisi Başkanı

           Mustafa Kemal"

Değerli arkadaşlarım, Yüce Türk Milleti, şartlar ne olursa olsun, vatanını, bağımsızlığından ödün vermeden korumaya kararlı olduğunu, bu zaferle, bütün dünyaya bir kez daha göstermiştir. Atalarımızın kanlarıyla ve alınterleriyle imar ve inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti, birlik ve beraberlik ruhu içerisinde tarihte her zaman yaşayacaktır. Huzurumuzu bozmak isteyen güçlere asla fırsat verilmeyecektir.

Kurtuluş Savaşında ve savaş sonrası cumhuriyetin kuruluşunda, devrimlerin gerçekleşmesinde ortaya konulan ruh hali ve anlayış, bugün, içinde bulunduğumuz ağır sorunların aşılmasında da bize rehberlik edecek güçtedir. Tarihimizde gördüğümüz bu örnekleri iyi anlamalı ve aynı ruh hali ve kararlılıkla mücadele etmeliyiz.

İkinci İnönü Zaferinin yıldönümü dolayısıyla, İnönü Zaferini ve Kurtuluş Savaşını başarıya götüren başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, İsmet İnönü'yü ve diğer komutanlarımızı, isimsiz kahramanlarımızı, erlerimizi ve savaşı yürüten Büyük Millet Meclisi üyelerini, şükranla, minnetle anıyorum.

Ayrıca, İnönü Savaşlarında kutsal vatan topraklarının savunulması uğruna şehit düşen kahraman askerlerimizin yüce anılarını yaşatan Metristepe Anıtının restorasyonunun yapılmasında, başta Kültür Bakanımız Sayın İstemihan Talay olmak üzere, emeği geçen herkese teşekkür ediyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Vardar.

Biz de duygularınıza katılıyoruz efendim.

Gündemdışı son söz, basın konusunda söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Nazlı Ilıcak'a aittir.

Buyurun Sayın Ilıcak. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

3.–  İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, medya-siyaset-para ilişkisine ilişkin gündemdışı konuşması

AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz de İnönü Zaferlerine imza atanları rahmetle anıyoruz; ama, millet, sizlerden, ekonomik zaferler bekliyor. Evet, Dumlupınar yanıyordu; ama, bugün memleket yanıyor. Onun için, isterseniz, gündemi değiştirelim ve medya-siyaset-para ilişkilerine gelelim.

Maalesef, kamuoyu nezdinde itibar kaybetmiş mesleklerden en başta gelenlerden bir tanesi gazetecilik, diğeri milletvekilliği ve maalesef, ben, hem gazeteci hem milletvekiliyim.

Ama, bu itibar aşınmasında, ne milletvekillerinin bir payı var ne de gazetecilerin; aslında sorumlu olan, tepe noktadakiler, zirvedekiler; gazetelerin patronları ile partilerin patronları; çünkü, siyaseti de, gazeteciliği de paraya ve kudrete tahvil etmek isteyen, onlar. Tabiî ki, bir bölümünü tenzih ederek bu konuşmayı yapıyorum.

Türkiye'de yaşanan ekonomik, siyasî ve ahlakî çöküntünün altında, medya-siyaset-para ilişkileri var. Gazete patronlarının her biri televizyon sahibi, televizyon patronları gazete sahibi; her biri banka sahibi; gözleri kulakları devlet ihalesinde. Sözümona, gazeteler, halkı doğru bilgilendirmekle, halkın gerçekleri öğrenmesine hizmet etmekle görevli. Oysa, gazeteler, halkın gerçekleri öğrenmemesine çalışıyor. Gazeteler, bilginin ışığını gölgeleyen bir karanlık haline geldi maalesef.

Şimdi, bir televizyonun yüzde 10'dan fazlasına sahip olanlar, devlet ihalesine giremez; RTÜK Yasası bunu söylüyor. Aynı zamanda, bir kişi, birden fazla televizyon kanalının sahibi olamaz; ama, değerli arkadaşlar, biz bu kanunları koyuyoruz, bu kanunları uygulayamıyoruz. Yasaklar medya baronlarını durduramıyor; hepsi enerji ihalelerine girmedi mi; biz bunu engellemek için ne yaptık; Petrol Ofisini almadılar mı, Etibankı almadılar mı ve maalesef, Petrol Ofisi özelleştirilmiş olmasına rağmen, bir medya patronu Petrol Ofisini almış olmasına rağmen, devlet kuruluşları hâlâ Petrol Ofisinden benzinini alıyor; bunun da altını çizmek istiyorum.

Şimdi, RTÜK ihalesi açılıyor, frekans ihalesi; bu frekans ihalesine, hem Kanal-D hem CNN Türk giriyor. Oysa, CNN Türk'ün ve Kanal-D'nin sahibi aynı kişi. İşte Milliyet Gazetesi, işte Hürriyet Gazetesi, işte Radikal Gazetesi... Bu patronun gazeteleri, açıkça, Aydın Doğan'ın CNN Türk'ün de sahibi olduğunu belirtmekte; ama, gidiyorlar RTÜK'e, farklı bilgi veriyorlar. Bunlar suçtur. Ondan sonra hapse girdiklerinde "biz, gazetecilikten başka bir şey bilmeyiz" deyip, profesyonel yöneticileri, siyasetçileri suçluyorlar. Bugünden suç duyurusunda bulunuyorum: Hem CNN  Türk hem de Kanal-D aynı kişinin; RTÜK'ün frekans ihalesine giremez.

Değerli milletvekilleri, ATV de frekans ihalesine giriyor; BİMAŞ, sahip olarak görünüyor. Peki, BİMAŞ'daki ortaklık yapısı ne; gene iki gazete sahibi, bu BİMAŞ'ın ortakları. Dolayısıyla, kanunlar burada da çiğnenmiş oluyor. İşte, halk, bütün bu yasadışı işlemlerin siyasetçinin himayesi altında yapıldığını bildiği için, gazetecileri de maalesef sevmiyor, politikacıları da sevmiyor.

Şimdi Etibank soygununa lafı getirmek istiyorum. Etibank soygununun üzerini örtmek isteyen siyasetçiler, siyaset tacirleri aramızda yok mu?! Tıpkı Egebankın veyahut Halkbankın murakıp raporlarını işleme koymadıkları gibi, Etibankın işlemlerini de Ankara'da sürüncemede bırakmadılar mı? Soruyorum: Acaba hangi bakan, son iki hafta içerisinde Zafer Mutlu ve Dinç Bilgin'le konuşup, işlerin yolunda olduğu teminatını onlara verdi? Ve Zafer Mutlu, hangi bakanın sözüne güvenerek, İstanbul'a gittiğinde, Sabah çalışanlarına "merak etmeyiniz, endişe edecek bir şey yok" dedi? Ama, çok şükür, adalet, bu defa siyasetin kılavuzluğunu reddetti ve bu defa, çok şükür, Rasputin'in dediği olmadı. Rasputin kim mi -bilenler, bilmeyenlere söylesin- ben, bugün basın toplantısında Rasputin'in kim olduğunu açıkladım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla)- Müsaade ederseniz Sayın Başkan, tamamlayacağım.

BAŞKAN- 1 dakika içerisinde lütfen toparlayınız efendim.

Buyurun.

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla)- Basının bugünkü duruma düşmesine yol açan, faili meçhuller değil, failler belli. İşte faillerden biri, bundan 20 yıl önce satın aldığı Milliyet Gazetesi için, Erkekçe Dergisine verdiği beyanatında şöyle diyordu: "Kelepir buldum, Milliyet Gazetesini aldım. Buzdolabı fabrikası da alabilirdim. Hem gazete sahibi olmak, insana belirli bir standart kazandırıyor." Keşke bu vatandaşımız o tarihte buzdolabı fabrikası alsaydı; çünkü, belki kendi standardı yükseldi; ama, basının standardı düştü. Ama, elbette bunun tek sorumlusu o kişi değil. Bugün basın dünyası kan ağlıyor; bugün 3 000 kişinin işine basında son verildi. Ne fikre saygı kaldı ne vefa kaldı. Yıllarca müessesesine hizmet etmiş en değerli kalemler, genel yayın müdürleri, bir anda, kapının önüne konuldu ve bu uygulama, maalesef, gazetecilikten gelen bir başbakanın döneminde gerçekleşti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Sayın Başkan, sözlerimi bir cümleyle tamamlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Şimdi, diyeceksiniz ki, hiç, siyaset bilen medyanın ayağına basar mı? Evet, ben basıyorum; çünkü, benim tek amacım medyanın gözüne girmek değil, milletimin gözüne girmektir. Sizlere de böyle yapmanızı tavsiye ediyorum ve saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ilıcak.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Senin ne kadar maaş aldığını da biliyoruz!

AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Ben, emeğimin karşılığı tabiî ki maaş alacağım.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:

 

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.–  Federal Almanya'ya resmî ziyarette bulunan Turizm Bakanı Erkan Mumcu'ya refakat eden heyete, Antalya Milletvekili Kemal Çelik, Diyarbakır Milletvekilleri Abdulbaki Erdoğmuş ve Osman Aslan, Elazığ  Milletvekili Mustafa Gül, İstanbul Milletvekili Osman Kılıç, Konya Milletvekili Ali Gebeş ve Muş Milletvekili Mümtaz Yavuz'un da iştirak etmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/796)

3.4.2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun 3-7 Mart 2001 tarihlerinde Berlin'de düzenlenecek ITB Berlin Turizm Fuarına katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 2-8 Mart 2001 tarihleri arasında Federal Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

   Bülent Ecevit

         Başbakan

Liste:

 

 

Kemal Çelik

 

(Antalya)

Abdulbaki Erdoğmuş

 

(Diyarbakır)

Osman Aslan

 

(Diyarbakır)

Mustafa Gül

 

(Elazığ)

Osman Kılıç

 

(İstanbul)

Ali Gebeş

 

(Konya)

Mümtaz Yavuz

 

(Muş)

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve doğrudan gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

 

V. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.–  İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)

BAŞKAN - 10.01.2001 Tarihli 42 nci Birleşimde, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre komisyona geri verilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz Başkanlığa intikal etmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Şimdi, Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.    Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/798) (S. Sayısı: 636) (1)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Hazır.

Hatırlanacağı üzere, dün, tasarının tümü üzerindeki müzakereler tamamlanmış ve maddelere geçilmesi kabul edilmişti.

Şimdi 1 inci maddeyi okutuyorum:

ŞEKER KANUNU TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç ve Tanımlar 

   Amaç

   MADDE1. - Bu Kanunun amacı, yurt içi talebin yurt içi üretimle karşılanmasına ve gerektiğinde ihracata yönelik olarak Türkiye'de şeker rejimini, şeker üretimindeki usul ve esaslar ile fiyatlandırma, pazarlama şart ve yöntemlerini düzenlemektir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, gruplar adına ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız'a aittir.

Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan, kısa adıyla "Şeker Kanunu" diye ifade edilen kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.  Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada kanunun amacı belirtilmekte olup, yurtiçi talebin yurtiçi üretimle karşılanmasına ve gerektiğinde ihracata yönelik olarak Türkiye'de şeker rejimini, şeker üretimindeki usul ve esaslar ile fiyatlandırma, pazarlama şart ve yöntemlerini düzenlemektedir.

Bu, tabiî, kanun tasarısının yazılı amaç kısmıdır; ancak, komisyonda benim şahsî desteğim olsa da, bu tasarı komisyondan çıktıktan sonra aldığım tepkilerden anlaşılmıştır ki, bu kanun tasarısının bir de yazılı olmayan amacı vardır: Türkiye'deki pancar üreticilerini tümüyle tasfiye etmektir.

Pancar, Türkiye'de çok önemlidir ve Türk çiftçisine, tarımı, özellikle sulu tarımı öğreten bir bitkidir. Pancar olmasaydı, çiftçinin, çapalamayı, su vermeyi, sulu ziraatı bilmesi mümkün değildi. Bir bilim adamı "pancar öyle bir bitkidir ki, eğer, olmasaydı yaratılmak zorundaydı" diyor; çünkü, yaprağıyla doğadaki oksijen dengesini sağlamaya, köküyle şeker üretimine, melasıyla maya üretimine kadar her bir zerresi değerlendirilebilen bir bitkidir. Dahası, 30 fabrikasıyla bütün Türkiye'ye yayılmış ve bu bitkiden geçimini temin eden milyonlarca çiftçimiz vardır.

Burada tatlandırıcılara verilen yüzde 10'luk kota çok yüksektir; 200 000 ton yapmaktadır; halbuki, şeker fabrikalarının kurulu kapasitesi 3 milyon tondur. Denmiştir ki: "İşte, bu, mevcut tatlandırıcıların kurulu kapasitesinin tümüne tekabül etmektedir." Peki, tümüne tekabül eden bu tatlandırıcıları kayırıyoruz da, o zaman, şeker fabrikalarının kotasını değerlendirmeyi niye düşünmüyoruz? Şeker fabrikalarının kotasında yüzde 30'luk bir daralma varsa, tatlandırıcılar 3 milyon tondan 2 milyon tona düşmüşse, tatlandırıcıların da kurulu kapasitesinden fedakârlık yapmasını niye istemiyoruz?

Bu aksaklıklar vardır. Zaten, hükümetin, pancar üreticilerini tasfiye etme kararı, uyguladığı siyasetle de belli olmuştur. Pancar ekim alanları kotalarla daraltılmıştır. Sayın Başkanımız dün konuşurken dedi ki: "Kaliteli tohum seçmek; işte, bu tür amaçlarımız vardır bu kanun çıkarken. Aman ha Sayın Başkan, kaliteli tohum seçtirir verirseniz, pancar üreticisi de dönümüne 5 ton değil de 25 ton alırsa, yandı! Çünkü, niye, deniyor ki, dönümüne şu kadar tondan fazla pancar teslim edersen, açıklanan fiyatın yarısını öderim. Yani burada istenen, daha kaliteli tohumla daha çok üretim değil, hiç üretmemektir. Bu nedenle, hükümetin pancar politikalarındaki tavırlarını gözden geçirmek lazım. Eğer pancar üretim alanlarını daraltmayı düşünüyorsanız, o zaman bunun alternatifini ortaya koymak zorundasınız. Siz pancar üretimine vermediğiniz destekle sadece pancar ekenleri değil, bunun alternatif ürünlerini ekenleri de cezalandırmaktasınız. Bakınız, pancar ekmezse -benim seçim bölgemde genellikle domates ekilir- pancarın parasını ödemezsiniz. Domates üreticisi de, üzerinden tam bir yıl geçtiği halde hâlâ parasını alamamıştır. Bu, görüldüğü gibi sadece pancar üreticilerini değil, pancara alternatif ekilen ürünleri de ciddî şekilde etkilemektedir. O zaman, bu çiftçimizin zararlarını önleyecek şekilde, bir planlama yapılması ihtiyacı vardır. Onun için, dün Sayın Yıldırım sordu "pancar paralarını ne zaman ödeyeceksiniz" diye. Sayın Bakan "Nisan 2001 sonuna kadar ödenmelidir" dedi, ödeyeceğim demedi.

Şimdi Sayın Bakan bunu ödemezse bilsin ki, domates üreticileri de parasını alamayacak. Onun için Sayın Bakanım, buradan ısrarla açıklamanızı istirham ediyorum. Pancar paraları şu tarihte, 20 Nisanda, 30 Nisanda kesin ödenecektir demenizi... Ama anlaşılıyor ki, IMF ve dünya Bankasının müsaadesini alamadan çiftçinin üretip sattığı ürünün bedelini ödeyeceğini açıklamak yürekliliğini bile gösterememektesiniz. Bütün antenleriniz oraya çevrilmiş, onlar müsaade ederse inşallah açıklayacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, lütfen, toparlayınız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Kesin tarihi bir an önce açıklayınız da -pancar ekim zamanıdır, domates ekim zamanıdır- millet ne yapacağını bilsin.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmazyıldız.

Gruplar adına ikinci söz, Fazilet Partisi Grubu adına Elazığ Milletvekili Sayın Latif Öztek'e ait. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Öztek.

Süreniz 5 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA LATİF ÖZTEK (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı, Şeker Kanunu Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere, söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 1 inci maddesi, amaç maddesidir. Esas komisyon olan Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu, talî komisyon olan Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunun kabul ettiği metni esas almıştır; yani, birçok maddede olduğu gibi bu maddede de hükümetin gönderdiği metin değiştirilmiştir. Hükümetin gönderdiği tasarı metninin her maddesinin komisyonlarda değişikliğe uğraması, tasarı metninin iyi düşünülmeden hazırlandığının bir göstergesidir. Böyle alelacele hazırlanıp çıkarılan kanunların, istikbalde ülkemize telafisi mümkün olmayan zararlar vereceği muhakkaktır.

Maddenin gerekçesi aynen şöyledir: "Madde ile, bu Kanunun, yurtiçi şeker talebinin yurtiçi üretimle karşılanmasına yönelik olarak Türkiye'deki şeker rejimini, şeker üretimindeki usul ve esaslar ile fiyatlandırma, pazarlama şart ve yöntemlerini belirleme amacıyla düzenlendiği belirtilmiştir." Değerli arkadaşlarım, burada bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Maddenin gerekçesinde, sadece yurtiçi talebin karşılanması düşünülmüştür, dışsatım hiç düşünülmemiştir; bunun sebebi nedir? Bunun sebebi, bize göre, 57 nci hükümetin bilgisizliği ve yetersizliğidir. Biliyorsunuz, bu kanun, IMF'ye verilen ek niyet mektubu çerçevesinde 15 Mart 2000'e kadar çıkarılması istenen bir kanun idi; hükümetin başının, 19 Şubat 2001'de yapılan Millî Güvenlik Kurulu toplantısında Sayın Cumhurbaşkanıyla girdiği tartışma sonucu yaşadığımız kriz sonrası gündeme gelen ve Parlamentoyu götürü usulde çalıştırmak suretiyle, 15 günde çıkarılması istenen 15 kanundan birisi olarak tekrar gündeme getirilmiş bir kanun tasarısıdır. IMF ve girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği, bu kanunu, Türkiye'nin öncelikle çıkarmasını niçin istemektedir; Türkiye'nin menfaatları için mi yoksa endüstrileşmiş Batı ülkelerinin menfaatlarını korumak için mi? Gerçekten hem millet olarak hem de milletvekilleri olarak bu suali sormamız ve üzerinde düşünmemiz gerekir. Bize göre, kanun tasarısı, bu haliyle Türkiye'nin menfaatlarına uygun değildir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin yıllık şeker üretimi 2 ilâ 2,4 milyon ton civarındadır; tüketimi veya ihtiyacı ise 1,8 ilâ 2, ortalama da 1,9 milyon tondur; yani, fazlamız sadece 300 000 ilâ 400 000 ton kadardır. Bakınız, eğer, Türkiye fazla şeker üretirse, dünya piyasalarında şeker fazlalığı olacak, stoklar artacak ve bunun tabiî sonucu olarak dünya şeker fiyatları düşecektir. Bu durum, elinde büyük stokları bulunan Avrupa Birliği ülkelerinin işine gelmiyor. Avrupa Birliğinin yıllık 14 milyon ton civarında  şeker üretimi vardır; tüketimleri ise, bunun çok altındadır; yani, ellerindeki şeker stokları oldukça kabarıktır; bu şekerleri satacak yer arıyorlar. Aynı pazara Türkiye de girince, şeker fiyatları çok düşecek. İşlerini tesadüfe bırakmak istemeyen endüstrileşmiş ülkeler, kendi şekerlerini yüksek fiyattan satabilmek için Türkiye'yi iç piyasaya yönelik üretim yapmaya mecbur ediyorlar. Gelişmiş ülkeler, IMF aracılığıyla ülkemizi ekonomik yönden krize sokan ve bir çıkış yolu arayan 57 nci Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine para vermek adına, baskı yaparak bu kanunu çıkartmaya çalışıyorlar. Kanunun, konunun esası budur; ama, ambalajı farklıdır; bunun bilinmesi gerekir.

Değerli milletvekilleri, bir konuya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Avrupa Birliği ülkelerinin bir kısmında tatlandırıcı üretim yoktur; bir kısmında da, toplam pancar şekeri üretiminin belli bir oranı kadar tatlandırıcı üretimine izin verilmiştir. Girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği ortalaması ise, yüzde 3'ten azdır; yani, tatlandırıcı üretiminde sınırlama vardır. Türkiye'de ise, IMF, şeker, dolayısıyla, şekerpancarı  üretimine kota koydurtuyor. Türkiye'nin 11,5 milyon ton ve bunun yüzde 15 fazlası -ki, bu daha önce yüzde 25 idi, yüzde 15'e düşürüldü- şekerpancarı üretimine izin verilmesi için IMF diretiyor. Hükümetimiz de, IMF'nin vermeyi tasarladığı parayı alabilmek için Türk tarımına ve Türk köylüsüne vereceği zararı hiç düşünmeden, Türk çiftçisine şekerpancarı üretiminde kota koyuyor; yani, dışa karşı evet efendimci, kendi vatandaşlarına karşı ise dayatmacı zihniyetin temsilcisi bir hükümetin tipik bir uygulamasıyla karşı karşıyayız.

Sayın milletvekilleri, şekerpancarı tarımına sadece ekonomik yönden yaklaşılmamalıdır, konunun sosyal yönü de vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LATİF ÖZTEK (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız.

Buyurun efendim.

LATİF ÖZTEK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şekerpancarı ziraatı, sadece ekonomik yönden yaklaşılmaması gereken bir konudur. Şekerpancarı ziraatı milyonlarca çiftçi ailesini ilgilendirmektedir. Yine, şekerpancarı ziraatının, Türkiye'ye işçilik yönünden, münavebe uygulaması bakımından, hayvancılığın geliştirilmesi bakımından, gübre kullanımı, ziraî mekanizasyon, sulama yönünden büyük katkısı olmuştur. Millî ekonomiye katkısı ise, tüm yurttaşlarımızca bilinmektedir.

Bu yüzden, şekerpancarı üreticilerini son üç yıldır mağdur eden 57 nci hükümetin konuya millî menfaatlarımız açısından yaklaşmasını diliyor ve bu kanun tasarısını geri çekerek, esas komisyon ile iki tali komisyondan 5'er kişi olmak üzere, 15 kişilik bir komisyonun oluşturulmasını ve bu komisyonun hazırladığı metnin esas alınmasının millî menfaatlarımıza daha uygun olacağı kanaatimi belirtiyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öztek.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi, komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum: 

Tanımlar

MADDE 2. - Bu kanunun uygulanmasında;

a) Bakanlık : Sanayi ve Ticaret Bakanlığını,

b) Müsteşarlık : Dış Ticaret Müsteşarlığını,

c) Kurum : Şeker Kurumunu,

d) Kurul : Şeker Kurulunu,

e) Şeker : Beyaz şeker (standart, rafine, küp ve kristal şeker), yarı beyaz şeker, rafine  şeker, ham şeker ve kahverengi şeker olarak sınıflandırılan, pancar veya kamıştan üretilen kristallendirilmiş sakaroz ile nişasta kökenli izoglukoz, likid ya da kurutulmuş halde glukoz şurubu, sakaroz veya invert şeker veya her ikisinin karışımının suda çözünmesinden meydana gelen şeker çözeltisi ve invert şeker şurubu ile inülin şurubunu,

f) Pazarlama Yılı : 1 Eylül ile 31 Ağustos tarihleri arasındaki dönemi,

g) A Kotası : Yurt içi talebe göre üretilen ve pazarlama yılı içinde iç pazara verilebilen şeker miktarını,

h) B Kotası : A kotasının belli bir oranına tekabül eden ve güvenlik payı için bulundurulmak üzere üretilen şeker miktarını,

i) C Şekeri : A ve B kotaları dışında üretilen ve yurt içinde pazarlanamayan şeker ile işlenmek üzere ihraç kaydıyla temin edilen ham ve beyaz şekeri,

j) Şeker fabrikası : Şekeri girdi olarak kullanan işletmeler hariç olmak üzere (e) bendinde tanımlanan ürünler ile ham şekeri işleyerek şeker üreten işletmeyi,

k) Şirket : Bir veya birden fazla sayıda şeker fabrikasını bünyesinde bulunduran ve/veya iş-leten tüzel kişiliği,

l) Hammadde : Şeker üretiminde kullanılan ana girdiyi,

m) İşlenmiş ürün : İşleme suretiyle şekeri  girdi olarak bünyesine alan mamul maddeyi,

n) İmalatçı-ihracatçı : İşlenmiş ürünü üreten ve ihraç eden firmayı,

o) Depolama primi : Şekerin üreticiden tüketiciye istikrarlı bir fiyat ile düzenli olarak ulaş-masını sağlamak üzere depolama masraflarını karşılamak için yapılacak ödemeleri,

p) Depolama kesintisi : Şekerin üreticiden tüketiciye istikrarlı bir fiyat ile düzenli olarak ulaşmasını sağlamak üzere satış zamanlarından kaynaklanan tüm masrafları dengelemek amacıyla şeker satış miktarları üzerinden yapılacak kesintileri.

İfade eder.

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde, gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Maliki Ejder Arvas'a ait.

Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA MALİKİ EJDER ARVAS (Van) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; Şeker Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Muhterem Heyetinizi saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2 nci madde, tanımlarla ilgili bir maddedir, pek de fazla önemli bir madde değil; ama, Şeker Kanunu Tasarısının maddeleri arasında yer aldığına göre, muhakkak ki kıymetli bir maddedir.

Değerli milletvekilleri, Şeker Kanununun ekonomide yeni bir sayfa açacağı bir gerçektir. Şeker, Türk köylüsü için, Türk çiftçisi için çok önem arz etmektedir. Bakınız, Türkiye'de 30'a yakın şeker fabrikası vardır, bu fabrikalarda 22 000'e yakın insan çalışmaktadır ve 1,5 milyon insanın da istihdamını temin etmektedir. Bu, 1,5 milyonla kalmaz; 7,5 milyon demektir.

Değerli milletvekilleri, hakikaten, şekerpancarı, ülkemiz açısından, Türk köylüsü, çiftçisi açısından çok önem arz eden bir üründür; ama, ne yazık ki bugüne kadar pancar ekicisine, gönlümüzce bir değeri verememişiz; bu da bizi üzmektedir. Örneğin, kendi ilçemdeki -Van'ın Erciş İlçesindeki- şeker fabrikasında şu anda 800'e yakın insan çalışmaktadır. Bu 800 insan, 8 000 insan demektir. 100 000 nüfuslu bir ilçenin en büyük kuruluşu olan şeker fabrikası, şu anda özelleştirme kapsamına alınmıştır. Bakınız, örnek verecek olursak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki, özelleştirme kapsamına alınan bazı kuruluşların -şu anda, özelleştirildiği halde- kapıları mühürlüdür, kilitlidir. Onun için, özelleştirmeye karşı değiliz; ancak, özelleştirmeye geçmeden önce, bölgesel sosyoekonomik şartlar gözönünde bulundurularak, o bölgenin şartları göz önünde bulundurularak, bir müddet özelleştirme kapsamı dışında bırakılmasında fayda olacağı kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, bakın ikinci bir husus da şudur: Bu kota olayı pancar üreticisini büyük bir sıkıntıya sokmuştur, hatta pancar ekicisinin birçoğunun da nefretini kazanmıştır. Ümidi pancar olduğu halde birçok çiftçimiz kotadan dolayı bu ürünü yetiştirmemektedir. Onun için, bu kotanın da asgariye indirilmesinde fayda var diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, hakikaten pancar ürünü çok önemli bir üründür; yalnız şekerde değil, bugün ette, sütte hatta yem ve ilaçta hammadde görevini yapmaktadır. Onun için pancar üreticisine destek vermemiz lazım, pancara ehemmiyet vermemiz lazım. Ülkenin ümit kaynağı, çiftçinin ümit kaynağı olan ve hemen hemen Türk çiftçisinin yüzde 30'unun ziraatını yaptığı bir üründür. O açıdan şekerpancarına değer vermemiz lazım. Şeker Kanunu Tasarısının  2 nci maddesi üzerinde, komisyon üyeleri olarak olumlu mutabakata vardığımızı söylemekte fayda görüyorum. 2 nci maddeyi, Komisyonda görüşüldüğü şekilde şimdiden kabul ettiğimi beyan etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, dünya ülkelerinin şeker üretimi ile Türkiye'deki şeker üretimini gözönünde bulundurursak, dört mevsimi bir arada yaşadığımız bir ülkede, şeker üretimine çok elverişli bir ülkede olduğumuzu da gözardı etmememiz gerekir. Bakın, hele hele Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, soğuk iklimde yetişen bir üründür. Bu bölgeye ağırlığı vermemizde fayda olacağı kanaatindeyim.

Bunu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin sanayiden mahrum, ekonomisi had safhaya inmiş bir bölge olarak, şeker üretimini biraz ağırlıklı olarak, bu bölgeye kaydırmamızda fayda olacağı kanaatindeyim. Özelleştirme konusunun da, bu bölgede ekonomik şartların biraz daha düzeltilinceye kadar, ertelenmesinde fayda olacağı kanaatindeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arvas, 1 dakika içinde lütfen toparlayınız.

MALİKİ EJDER ARVAS (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, çıkacak Şeker Kanununun, ülkemiz için, Türk köylüsü ve çiftçisi için hayırlı olacağı kanaatindeyim ve bu yasanın toplumumuza, Türk çiftçisine ve şeker camiasına hayırlara vesile olmasını temenni eder, hepinize saygılar sunarım. (FP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arvas.

Gruplar adına ikinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız'a aittir.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu maddede, bu kanun tasarısında kullanılan tanımlar ifade edilmektedir. Dolayısıyla madde üzerinden ziyade, genel olarak çiftçilerimizin yaşadığı sıkıntılara değinmeyi uygun bulmaktayım.

Öncelikle Galatasarayı tebrik ediyorum; dün, gerçekten yüzümüzü güldürdü; ancak, ben son Jardel'in attığı gol, acaba Real Madrid filelerine mi oldu, yoksa vatandaşın filesine mi oldu onu anlayamadım! Keşke atmasaydı diyesim geliyor; çünkü, hükümet bir zam yapacak... Bari, müsaade edin de, bu millet, bir akşam uluslararası bir başarının zevkini yaşasın. Tam, Jardel gol attı derken, bir baktık ki yüzde 21'lik mazot zammı, benzin zammı hemen millete giydirildi. Çok yazık!.. Yani, daha arkadan gelecek. Böyle giderse, biz, o zaman, hiçbir Türk takımının veya hiçbir Türk sporcusunun veya hiçbir Türk sanatçısının uluslararası başarı kazanmasını istemez hale geleceğiz. Bırakın, millet bari bir gün sevinsin; bu zammı yapacaksanız, böyle bir başarının olmadığı bir günde yapın. Yani, tepki alacaksınız diye... Tamam, görüyoruz. Mahmutpaşa'dan başlayan, Tokat'ta, Gaziantep'te, Isparta'da, Türkiye'nin her tarafında, esnaf, çiftçi ayağa kalkmış. Neden; yapılan insafsız zamlar; doların devalüasyon oranı -bir gazetede okuduğumuza göre- yüzde 81'e ulaşmış; daha vahimi, böbrek hastalarımız, kalp hastalarımız, maalesef, ilaç bulamaz hale gelmiş. Ben, buna, onbeş gün önce Ayvalık'a yaptığım bir ziyarette, bir vatandaşımızın göz tansiyon ilacı söz konusu olduğunda "dolardan dolayı veremiyoruz" dendiğinde inanmak istememiştim. Rica ettik, tavassut ettik, bulduk, verdik; ama, anladım ki, bu, artık, Türkiye çapında genel bir kriz haline gelmiş. Hükümet, maalesef, üreten sektörü destekleyeceğine, bakıyoruz ki, üreten sektörü engelleyen bir durumda.

Bakıyoruz, tarım kredi faizleri, yüzde 55'ten yüzde 105'e çıkmış; ödeyemezseniz yüzde 150-160'ları buluyor. Mazota yapılan zam, artık, yüzde 60-70'leri geçti. Sadece dün akşamki zam yüzde 21. Ama, ne zeytin üreticisi parasını alabiliyor ne zeytinyağı üreticisi parasını alabiliyor ne pancar üreticisi parasını alabiliyor ne ayçiçeği üreticisi, zeytinyağı üreticisi açıklanan primlerini alabiliyor. Zaten çok yetersiz. Bakıyoruz, domates üreticisi de bu ortamda,ürününü özel sektöre satmış da olsa, parasını alamıyor. Hükümetin bu konuda acil önlem alması lazım.

Çiftçi, maalesef, gübre bulamadı,  gübre! Üretim ciddî şekilde düşecek. Biz, bakıyoruz, Türkiye'nin -sevindirici bir olay var- pancarda, şeker üretiminde yüksek üretim kapasitesi var. Bu şekeri ihraç edip, ihracatın önünü açıp, Türkiye'ye döviz kazandıracak önlemlerin alınması gerekirken, tam aksine, üretimi kısıtlayıcı, dekar başına fazla üreteni cezalandırıcı politikalarla bir yere varmak mümkün değil. Milletimiz, buna ciddî olarak tepki gösteriyor.

Ziraat Odasından gelen bir faksta "ABD ve AB ülkelerinin ekonomi bakanları, kendi ülkelerinde müsaade etmedikleri üretim seviyesini bizim ülkemizde sömürge zihniyetiyle davranarak, Hazine temsilcileri ve hükümeti baskı altına alarak sağlamaya çalışırlarken, buna alternatif çalışma yapması gereken bazı parlamenterlerimizin, uluslararası taahhüt gibi artık ucuzlamış sloganların arkasına sığınarak, kendi çiftçisini ve millî ekonomisini hançerlemesini artık seyredemeyeceğimizi kamuoyuna duyururuz" deniliyor. Bu da, çiftçinin sokağa döküleceğinin belirtisidir.

Bizim, 3 üncü maddede, kotaların yüzde 10'dan yüzde 5'e indirilmesi, Şeker Kurulunun lağvını öngören 8 inci maddenin iptaliyle ilgili değişiklik önergelerimiz var; bunların mutlaka dikkate alınmasının özellikle ülkemizdeki çiftçilerimizi korumak açısından bir zaruret olduğunu düşünmekteyim. Ayrıca, hükümete, eğer para istiyorsa, Türkiye hakkında yalan yanlış bir iftira kararını kabul eden Fransa'ya gidip el açarak değil; gelin çiftçimizin üreten gücünü, gelin sanayicimizin üreten gücünü, gelin turizmimizin döviz kazandıran gücünü harekete geçirerek, böylece bu ekonomik krizi çözelim diyorum.

Bakınız, bugün Çerkezköy'den aradılar. Her fabrika işçi çıkarıyor, Gümüşsuyu halıları da 1 000 kişiyi çıkardı, biz ne yapacağız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Balıkesir'de, bütün fabrikalar işçi çıkarıyor feryatları var. Tamam, şeker kanunu, eğer bizim bu acil sıcak para problemimizi çözecekse, hay hay çıka-ralım, destek verdik, gitti; ama, bu kanunun yürürlüğe girmesi bile bir buçuk iki yılı buluyor, ilgili kurulları oluşturmak. Dolayısıyla, bu kanun, eğer şeker fabrikalarının üretimini kısıtlayan bir ko-numa gelirse, belki şeker fabrikalarının özelleştirilmesini engelleyen, ayakbağı olabilecek bir ortamı da yaratabilir.

Bu yanlışlıkları yapmadan, diyorum ki, gelin, siz, bu milletin, artık açlık çeken bu milletin açlığını giderecek, yaralarını saracak kanunları bir an önce getirin, onları çıkaralım; yoksa, bu millet sizi hiçbir şekilde affetmeyecektir, ilk seçimde de gerekeni yapacaktır.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmazyıldız.

Başka konuşma talebi?.. Yok.

Madde üzerinde önerge yok.

Maddeyi komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Maddelerin okunmasına devam edilmeden evvel -bazı maddeler bir hayli uzun- Divan Kâtibinin oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

 

İKİNCİ BÖLÜM

Kota ve Fiyat Tespiti ile Şeker Ticareti

Kotalar ve kotaların tespiti

MADDE 3.- Şeker üretimi ve arzında istikrarı sağlamak amacıyla pazarlanacak şeker miktarı, sakaroz kökenli ve diğer şekerler için ayrı ayrı olmak üzere şeker türlerine göre, gerektiğinde dönemsel  olarak kotalar ile belirlenir. Nişasta kökenli şekerler için belirlenecek toplam A kotası, ülke toplam A kotasının % 10'unu geçemez. Bakanlar Kurulu bu oranı, Kurumun görüşünü alarak  % 50'sine kadar artırmaya, % 50'sine kadar eksiltmeye yetkilidir.

Sakaroz kökenli  şekerler dışındaki depolanabilir nitelikte olmayan diğer  şekerler için B ko-tası belirlenmez.

Şirketlerin A ve B kotaları her yıl en geç 30 Haziran tarihine kadar, yurt içi şeker talebi, fab-rikaların işleme ve şeker üretim kapasiteleri gözönünde bulundurularak Kurul tarafından müteakip beşer yıllık dönemler için tespit edilir.

Kotalar, fabrikaların üretim süreleri ile son üç yıllık ortalama fiili günlük işleme kapasiteleri ve/veya üretim miktarları ve randımanları esas alınmak suretiyle hesaplanır. İlk kez üretime geçecek ve üç yaşın  altındaki şeker fabrikaları ile bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kapasite artırım izni almış olan fabrikalar için kota belirlenmesinde nominal üretim verileri esas alınır.

Yeni fabrika kurulabilmesi ve/veya mevcut fabrikaların kapasitelerini artırabilmeleri için kota temin etmeleri zorunludur. Şirketlere yeni kota tahsisine Kurul yetkilidir.

BAŞKAN - Grup konuşmalarının ilki, Fazilet Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak'a ait.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarımızın bu maddesi, şekerpancarı üretiminde uygulanan kotalarla ilgilidir. Tasarıyla ilgili, oldukça ayrıntılı teknik bilgiler verildi. Bu teknik bilgilere boğmaksızın, tasarı ne getiriyor ne götürüyor, anlaşılabilir şekilde bunları ifade etmeye çalışacağım.

Şekerpancarı üretiminde ilk kez 1998 yılında uygulanan kota halen devam etmektedir ve Sayın Bakanın yazılı soruma verdiği cevapta bu uygulamanın devam edeceği ifade edilmekte. İlk kez uygulandığı 1998 yılında pancar üretimi 17 600 000 ton, bu yıl öngörülen 11,5 milyon ton; yeni üretime başlayacaklar için ayrılan yüzde 10'luk bir kapasite vardı, bu da 1,5 milyon ton. Yeni üretimin şartları sıkı sıkıya bağlandığı için, âdeta, yeni üretime de izin verilmiyor, 10 milyon ton... Pancar üretimi, toplam

7 600 000 ton aşağı çekildi. Kotanın getirdiği nokta; pancar üretiminde yüzde 75 azalma söz konusu oldu; yüzde 75 bir azalma... 100 000'den fazla pancar üreticisi, gerçek anlamda sefalete mahkûm edildi.

Peki, bu politikanın arkasında yatan neden nedir? Gerek AB üyesi ülkelerde gerekse gelişmiş Batı ülkelerinde, pancar dışındaki tatlandırıcıların oranı yüzde 2'dir, bizde fiilen yüzde 10 idi; ancak, tasarının bu maddesiyle, Bakanlar Kurulu yüzde 50 artırma yetkisi de alıyor; tabiri caizse, mevcut, ülke toplam (A) kotasının yüzde 15'i kadar tatlandırıcı kotası ayrılıyor; yani, pancara alternatif ürünlere pazar oluşturuluyor, başta mısır olmak üzere. Mısır, çok büyük oranda dışarıdan ithal edilen bir ürün, büyük oranda da Amerika'dan ithal edilen bir ürün. Yani, endüstriyel bir ürün olan, lokomotif bir ürün olan pancar ekimiyle, âdeta, ülke ekonomisi, bir başka şekilde daha, ciddî anlamda sıkıntıya uğratılıyor. Bu şeker yasası, bildiğimiz gibi, IMF'nin mektubunda da vardı, IMF'nin tedbirler paketinde de vardı. Sayın Başbakan, IMF hakkında gerçekten ağır sözler etti; her ne kadar, arkasından, bu sözlerini "herhalde, başka şekilde söylemişimdir" diye tevil ettiyse de...

Şimdi, Sayın Derviş geldi, tekrar, IMF paketindeki şeker yasası konusunda ısrarlı davranıyor. İster istemez, ben, Sayın Derviş, başlangıçta, Hazine Müsteşarlığı için önerilen bir isim olmasına karşın, hemen akabinde, yığınla kurumdan sorumlu bir Devlet Bakanı oldu. Bağlanan kurumlara baktığım zaman, sıradan bir devlet bakanlığı değil, âdeta, bir süper bakan oldu. Gelinen nokta itibariyle, çok temel konularda dahi, kabinede üye bakanların, Sayın Derviş'in izni, onayı, oluru olmaksızın, neredeyse, faaliyet yürütemediklerini görünce, ister istemez, benim aklıma şöyle bir tespit geliyor: Galiba, Sayın Derviş, süper bakan olmanın da ötesinde, 57 nci hükümetten sorumlu devlet bakanı oldu.

Ülkenin böylesine endüstriyel bir bitkisi, âdeta, yok edilme sonucuna doğru götürülüyor. Yüzbinlerce pancar üreticisi ciddî anlamda sıkıntıya sokuluyor. Şimdi, gelinen nokta itibariyle, 10 milyon ton pancar üretimi... Şimdi, uygulamada şöyle bir olay var: Pancar üreticileri, eğer, yüzde 10 üzerinde pancar ürettiyse ürün bedeli yüzde 50 düşük alınıyor; önerilen kotanın altında ürettiyse, yine yüzde 50 düşük alınıyor. Yani, tarihte bunun örneği vardır, Deli Dumrul vakasını hatırlayalım; köprü başında durur, geçenden 3, geçmeyenden 5 akçe alırdı. Bu tasarı, aynen böyle bir düzenleme getirmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Toprak, lütfen toparlayınız.

RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, pancar fiyatı, 1999'da 27 000 Türk Lirasıydı, 2000 yılında 33 750 lira olarak belirlendi; ancak, çok ilginç; 6-7 ay önce depolara sokulan pancarın bedeli 30 Nisan 2001 tarihinde ödenecek, 7 ay sonra... Üreticiye kredi faizi verirken 1 gün gecikme için tepesine çöküyorsunuz, ödeyemeyince hapse tıkıyorsunuz, buna karşılık parasını 7 ay sonra veriyorsunuz. Aradaki 7 aylık zammı bir kenara geçin, sadece son birbuçuk aylık dönemde yüzde 70 civarında devalüasyon oldu. Yüzde 25 zam yaptınız, yüzde 70 devalüasyon... Yani, bir diğer tabirle, çiftçinin bu yıl itibariyle alacağı rakam dört yıl önceki paraya bedel; dört yıl öncesinin sefaletine mahkûm edilmiş vaziyette. Tabiî, bu, hükümetin, ne kadar âciz bir hükümet olduğunu, sorunları çözmekten ne kadar uzak olduğunu gösteriyor. Tek bir istirhamımız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Toprak, son cümleniz için mikrofonu açıyorum; lütfen tamamlayın.

RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Ekonomik anlamda, siyasî anlamda ve sosyal anlamda itibarını kaybeden hükümet, sosyal patlamaya doğru toplumu götürmekte. Bunun uygar ülkelerde bir karşılığı vardır: Sorumluluk duygusunu hisseden insanlar derhal istifa eder.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Toprak.

İkinci söz, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini belirtecek olan Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay'a ait; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

3 üncü maddenin, nişasta kökenli şekerler için getirilen kotanın miktarıyla ilgili bir madde olduğunu biraz önce arkadaşım da ifade etti.

Değerli arkadaşlar, ben, dünkü konuşmamda da ifade etmiştim; şeker kanunu bir ihtiyaçtır; bugünün şartlarına göre yeniden ele alınması gerektiğini ifade etmiştim, gerekçelerini de söylemiştim; ancak, bu haliyle çıkmasının sakıncalı olduğunu da ifade etmiştim, tekrar ifade ediyorum.

Çıkarılacak bir kanunun, bir kitlenin, bir büyük kitlenin veya bir ekonominin önemli bir kolunun tasfiyesi manasına gelmemesi gerektiğini, özellikle ekonomik dengelerin gözetilmesi gerektiğini dikkatlerinize arz ediyorum.

Şimdi, bu kota yüksektir, yüzde 10 kotası yüksektir; dün de ifade ettim. Bunu, hükümet mensubu arkadaşlarımızla, diğer siyasî parti gruplarıyla da görüştük; sıcak bir ilgi de gösterdiler "düşünelim" denildi. Burada,  aramızda  DSP'den arkadaşlarımızla da konuştuk; ama, şimdi, böyle bir uzlaşma ortamının olmadığını görüyorum; çünkü, önerge verdik; önergeler doldurulmuş, bizim önergemiz işleme konulmayacak.

Şimdi, Grup olarak, bu oranın yüzde 5'e düşürülmesi, Türkiye şartlarına göre uygun olur diye düşünüyoruz. Esasında, biz, pancar üreticisinin hakkını, hukukunu koruyoruz, buradan 10 milyon insan ekmek yiyor, Türk tarımını koruyoruz; ama, aynı zamanda sanayicimizi de düşünüyoruz; yani, nişasta kökenli şeker üreten sanayicinin tasfiyesi manasına gelecek bir yaklaşımı da benimsemiyoruz; ama, Avrupa  Birliği ülkeleri yüzde 2 sınır koymuşken, nüfusunun sadece yüzde 5'i tarımla meşgul olan insanlar kendi tarımlarını ve kendi pancar üreticisini korumak üzere bu hassasiyeti gösterirken, nişasta kökenli tatlandırıcıya yönelik olarak bu rakamın Türkiye'de ve bizim ülkemiz için yüzde 10'da tutulması, gerçekten, anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir şey değildir. Bunu, ben, komisyonda da ifade ettim. Bu oran yüksektir. Kaldı ki, bizim, şu anda, şekerpancarı üreticimiz zaten korumasızdır; hiçbir destek, hiçbir teşvik almamaktadır. Avrupa Birliğinin, Fransa'nın, Almanya'nın, buradaki çiftçilerin, ciddî bir şekilde Avrupa Birliği fonlarından, FEOGA fonundan ve kendi millî bütçelerinden desteklendiğini de dün ifade etmiştim. Bu bakımdan, bu kanun tasarısının bu haliyle geçmesi, bu maddenin geçmesi yanlıştır ve biz, bundan sonra, bu kanun tasarısına bu anlayışla devam edilmesi halinde destek vermeyeceğimizi ifade ediyorum.

Şimdi, yüzde 10'u çok görürken, bir de, Sanayi Komisyonunda, hükümete, ilgili bakana, Bakanlar Kuruluna yüzde 50'ye kadar artırma- eksiltme yetkisi veren bir ilave de yapılmış; yani, bu fiilen yüzde 15 demektir. Yanlış olduğunu ve bunun, gerçekten, Türkiye için önümüzdeki yıllarda çok büyük sıkıntı yaratacağını özellikle ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, IMF karşısında -özellikle ifade ediyorum- Dünya Ticaret Örgütü karşısında -belki IMF ile programları yok ama- Avrupa Birliğinin gösterdiği direnci, maalesef, Türkiye olarak, Türk hükümeti olarak göstermiyoruz; ben, buna üzülüyorum ve Doğru Yol Partisi olarak da bu tavrı asla desteklemiyoruz. Bugün bu getirilen birtakım düzenlemeler ve özellikle geçici 8 inci maddenin bu metne konulması, doğrudan doğruya Dünya Ticaret Örgütüyle ilgili olarak yapılan görüşmeler ve onların tavsiyesi mahiyetinde olmuş ve onun sonucunda buraya girmiştir.

Bu bakımdan, bu kanun tasarısına, yürekten, teknik olarak, siyasî olarak, ülkemizin ihtiyacı olduğunu görerek destek vereceğimizi, Türk çiftçisiyle, Türkiye ekonomisiyle ilgili getirilen her olumlu adımda destek vereceğimizi defalarca ifade ettik; ama, içimize sinmeyen, milletin hayrına olmayan, Türk çiftçisini bugün değil; ama, yarın, pancarcıyı ciddî manada, 10 milyon insanı ekonomik olarak darboğaza sokacak ve bu 30 fabrikayı işlemez hale getirecek, sadece arsaları için değer ifade eden kuruluşlar haline getirecek olan bu yaklaşımı benimsemediğimizi özellikle ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) - Hemen toparlıyorum...

BAŞKAN - Sayın Ertugay, lütfen, toparlayınız...

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) - Bu maddeye karşı olduğumuzu ve bu anlayış devam ederse, diğer maddelerde de bu tavrımızı belirteceğimizi ve bu tavrımızı göstereceğimizi ifade ediyorum. Ayrıca, şeker üreten işletmelerin, 5 inci maddeyle düzenlenen işledikleri ürünün hammaddesini öncelikle içpiyasadan temin etme zorunluluğu getiren hüküm de Tarım Komisyonunda konulmasına rağmen, diğer komisyonda çıkarılmıştır; yani, bu da çok dikkate şayandır. Türkiye'de şeker üretilen bir hammaddenin, içpiyasadan değil dışpiyasadan temin edilme yolları öncelik arz eder duruma getirilmiştir. Bunun da yanlış ve sakıncalı olduğunu ifade ediyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay.

3 üncü madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

3 üncü madde üzerinde verilmiş 5 adet değişiklik önergesi vardır. Yeni tüzük değişikliği karşısında bunlardan geliş sırasına göre ancak 3'ünü işleme koyabileceğiz; bu sebeple, intikal ediş sırasına göre 3 önergeyi önce okutup, sonra da aykırılık derecesine göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Şeker Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin dördüncü fıkrasındaki "üç yıllık" ibaresinin "on yıllık" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Suat Pamukçu

Şükrü Ünal

Musa Demirci

 

Bayburt

Osmaniye

Sıvas

 

Sabahattin Yıldız

Latif Öztek

Hüsamettin Korkutata

 

Muş

Elazığ

Bingöl

 

 

Akif Gülle

 

 

 

Amasya

 

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Şeker Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi sonuna "Rakımı 1 400 metrenin üzerindeki arazilerde üretilen şekerpancarı kota uygulamasına tabi değildir" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ede-riz.

                    

 

Suat Pamukçu

Şükrü Ünal

Musa Demirci

 

Bayburt

Osmaniye

Sıvas

 

 

 

 

 

Sabahattin Yıldız

Latif Öztek

Hüsamettin Korkutata

 

Muş

Elazığ

Bingöl

 

 

Akif Gülle

 

 

 

Amasya

 

BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum efendim. Bu, aynı zamanda en ay-kırı önergedir; okunduktan sonra işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Şeker üretimi ve arzında istikrarı sağlamak amacıyla pazarlanacak şeker miktarı, sakkaroz kökenli ve diğer şekerler için ayrı ayrı olmak üzere şeker gruplarına göre, gerektiğinde dönemsel olarak kotalarla belirlenir. Nişasta kökenli şekerler için belirlenecek toplam A kotası, ülke toplam A kotasının yüzde 5'ini geçemez.

                    

 

Latif Öztek

Maliki Ejder Arvas

Aslan Polat

 

Elazığ

Van

Erzurum

 

Musa Demirci

Yasin Hatiboğlu

 

 

Sıvas

Çorum

 

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergenin gerekçesini mi okuyalım, Latif Bey konuşurlar mı?

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, imzam var; izin verirseniz ben arz edeyim gerekçeyi.

BAŞKAN - Hay hay efendim; buyurun.

Süreniz 5 dakika Sayın Hatiboğlu.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, Yüce Heyetin değerli üyeleri; biz, hep şunu söyleyegeldik iktidar kanatlarına: Ne olursunuz, şu milletin yararına, çıkarına, millet çoğunluğuna yönelik bir şey getirin. Yani, dönün, köylüye bir bakın, acıyı, ıstırabı bir duyun dedik. Eh, elinize sağlık, ilk defa, bir tek tasarı geldi, sağ olasınız; ama, bunun da içi bozuk. Yani, yine, bizim yüreğimizde beslediğimiz, beklediğimiz bir düzenleme gelmedi.

Değerli milletvekilleri, bu 3 üncü maddenin değiştirilmesiyle ilgili bir     önergemiz var; gerekçemiz, bizi o gerekçeye götüren gerçek şu: Milyonlarca pancar üreticimiz perişan. Bilmiyorum, acaba, bizzat pancar tarlasında çalışanınız, bizzat pancar tarlasında tırnaklarıyla pancar sökeniniz ya da dikenler arasında pancar sulayanınız oldu mu?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Var efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - "Var" diyor Sayın Köse.

O zaman şöyle sorayım: Niye unuttunuz bunu? Niye unuttunuz? Bu acıyı, ıstırabı niye unuttunuz? Tamam; Tunalıhilmi'den oy bekleyenlere bir diyeceğim yok, Çankaya'dan oy bekleyenlere bir diyeceğim yok, Vatan Caddesinden, Moda'dan oy bekleyenlere bir diyeceğimiz yok da, şu Çorum'un köylerinde gezme cesaretini bulabildiğiniz takdirde, nasıl gezeceksiniz?! Yozgat'a, Kırşehir'e, Sulucaalan'a, Suluova'ya, Hakkâri'ye, Muş'a nasıl gideceksiniz bu çiftçilerimiz varken?! Ne anlatacaksınız bunlara?! Şunu mu diyeceksiniz: "Ey ahali, siz 1999'da 19 milyon ton pancar üretmiştiniz, ağalar kızdılar bize, size bir kota uyguladık, 17,5'e düşürttük; ama, ağalar buna da razı olmadı, 11 500 000 ton pancar üretebilme kotası belirledik, şimdi, 11 milyonda kalacaksınız."

Beyler, iktidar kanatları, Allah rızası için, şu soruma, yüreğinizde, kendinize cevap verin, beni cevaplamanız gerekmez; çünkü, bu cevabınızı halkımız biliyor, ben de biliyorum; ama, siz bilmiyorsunuz, kendinize cevaplayın şu soruyu, şu soruya cevap verin: Siz, bunu düzenlerken çiftçilerle görüştünüz mü? Allah rızası için söyleyin. Köylüyle görüştünüz mü? Allah için söyleyin. Halkla görüştünüz mü? Bunların kuruluşlarıyla, bunların teşkilâtlarıyla görüştünüz mü?

Avrupa Birliği ülkelerinin hiçbirinde -arkadaşlarımız söyledi- yüzde 2'den daha fazla kota yok, siz getireceksiniz. "Efendim, mısır ekeriz..." Nereye ekeceksiniz? Ekemezsiniz; yapmayın, gelin, bizimle konuşun... Bakın, biz size hep söyledik, desteğimiz, ülke yararına çıkarılacak kanunlarla beraberdir dedik, hep bunu söyledik; ama, biz, şimdi, bu 3 üncü maddeye nasıl destek vereceğiz, söyler misiniz?! Yani, şunu mu diyeceğiz istihdamı önleyecek şu tavrınıza destek mi verelim diyeceğiz?!. Çünkü, bu istihdamdır beyler; bu, ekmektir beyler; bu, okul parasıdır beyler; bu, hasta tedavisi parasıdır beyler!.. Bunu, siz bilmiyor olabilirsiniz, bu acıyı duymuyor olabilirsiniz; duyan kardeşinizi, bari duyun!.. Duyan kardeşinizi, bari duyun!..

MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Bu, pancar kotası değil.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - İzin verin, izin verin, bu işin kolayı var; burada laf etmenin hiç âlemi yok, bu işin kolayı var. Yüreğiniz var mı, güveniyor musunuz; buyurun, seçtiğiniz bir tarlaya gidelim...

MİHRALİ AKSU (Erzincan) -İstediğiniz yere gideriz.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Buyurun, seçtiğiniz bir köye gidelim; buyurun, seçtiğiniz esnafa gidelim; buyurun, seçtiğiniz caddeye, sokağa, mahalleye, dükkâna gidelim.

Beyler, siz oraya gidemiyorsanız; yani, bu yaptığınız işleri kimin için yapıyorsunuz?! Yani, Avrupa Birliği ülkeleri, bizden daha mı akılsız, biz çok mu akıllıyız?! Elhamdülillâh, millet olarak biz akıllıyız da, bu yöneticilerimiz, onlardan çok mu daha akıllı ki, işçiyi koruma, işçisini koruma açısından çok mu daha tecrübeli, çok mu daha dikkatli ki, yüzde 2-3 ile sınırlandırdığı yerde "yüzde 10" diyorsunuz?! Ne yapacaksınız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, toparlar mısınız.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Memur almıyorsunuz, ha bire çıkarıyorsunuz; işçi almıyorsunuz, ha bire çıkarıyorsunuz. Vatandaş, kendisine iş buluyor, yapmayın, Allah'tan korkun!.. Vatandaş, tarlasında, kendine iş buluyor, oğluna iş buluyor, karısına iş buluyor... Benim Çorumuma -hepsi öyle de, Çorum'u yakından gördüğüm için söylüyorum- Konya'dan yüzlerce hanımefendi, yüzlerce aç susuz insan, gelir, zemherirde, karda kışta, çadırlar altında pancar tarlalarında yatar kalkarlar. Bu, istihdamdır; izin verin, köylünün kendisine ihdas ettiği, icat ettiği istihdamı bari engellemeyin.

Dolayısıyla, benim ricam şudur: Çok ciddî bir önerge olduğunu kabul ediyoruz, önemsiyoruz, çok önemsiyoruz; benim pancar ekicim önemsiyor, buna lütfen destek veriniz. Önergemize destek vermezseniz, desteğimizi,  bir kere daha gözden geçiririz; çünkü, bizim için lazım olan halkımızdır, tabiî, siz de çok lazımsınız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, son cümleniz.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Sizin lüzumunuz halkımıza hizmetle sınırlıdır. Hizmetiniz devam ederse lüzumunuz yüreğimizde devam eder, yüreğimizde lüzumunuz devam ederse de desteğimiz devam eder.

Saygı sunuyorum Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, saygı sunuyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hatiboğlu.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Şeker Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi sonuna "rakımı 1 400 metrenin üzerindeki arazilerde üretilen şekerpancarı kota uygulamasına tabi değildir" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

  Suat Pamukçu

        (Bayburt)

   ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ ve TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.

Önerge sahipleri adına, Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız konuşacaklar.

Buyurun Sayın Yıldız. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinize saygı sunuyorum.

Bu önergeyle neyi getirmişiz; gerçi, iktidar kanadı, muhalefetten gelen her önergeyi, ne olduğuna bakmaksınız reddetme alışkanlığını edinmiştir; fakat, bu önerge üzerine, lütfen, bir dikkatinizi çekmek istiyorum.

Biz bu önergeyle, hiç olmazsa rakımı 1 400 metrenin üzerinde olan yerlere şeker kotası uygulanmasın diyoruz. Biz Ağrı'ya, Erzurum'a, Muş'a, hiç olmazsa, sefaletle uğraşan, bu vatanın bir parçası olan bu illere pancar kotası uygulanmasın diyoruz. Kişi başına millî geliri 700 dolarken -2000 rakamlarına göre, son krizden önceki rakamlar bunlar- herhalde, bugün, millî geliri 400 dolara düşmüş olan bir Muşlu, pancar ekmese ne yapacak? Burada pancarın dışında başka bir sanayi ürünü üretemeyeceğine göre, siz, pancar üretimine de kota koyarsanız, bu pancar üreticisi ne yapacak?

Bugün, kotayla Muş'ta sınırlayacağınız pancar üretimi, taş çatlasa 50 000, 100 000 tondur. Bunun bedeli -bugünkü rakamlarla- sizin pancar üreticisine vereceğiniz rakamlarla 4 trilyon para etmiyor. Bu para, Türkiye'nin, 2000 yılında faize 1 saatte ödemiş olduğu paradır. Arkadaşlar, lütfen, dikkatinizi çekmek istiyorum. Faize, 1 saatte, nereden buluyorsanız 4 trilyon para buluyorsunuz, buna ödüyorsunuz; ama, benim, Muşlu, Erzurumlu, Ağrılı, yapacak hiçbir işi olmayan, sefaletle uğraşan pancar ekicisine "pancar ekmeyin" diyorsunuz; yani, yanlış anlaşılmasın, bizler de, buralarda "birileri işsiz, güçsüz kaldıkları için dağa gitti, teröre bulaştı, terörle uğraştı; bugün, tekrar aynı noktaya mı gelsin" diyelim...

Arkadaşlar, bunlar yanlış... Sefalet içerisinde uğraşan bir insanın elinden ekmeğini almak, hiç kimsenin hakkı değil; hele o halkı temsil eden vekillerin asla olmamalıdır. Siz, bu kotayı uyguluyorsunuz; dediğim gibi, hiç olmazsa, rakımı 1 400 metrenin üzerinde olan bu illere uygulamayın.

Gelin, bunu, 3 üncü maddenin altına bir ek yapalım, hiç olmazsa, Ağrı'nın, Kars'ın, Ardahan'ın, Iğdır'ın, Muş'un pancar ekicisi bundan mahrum edilmesin; çünkü, benim ilim olan Muş'ta, şeker fabrikasının dışında ikinci bir sanayi kuruluşu yoktur.

Pancar ekecek, tütün ekecek bunlara da kota uygulayacaksınız; bu insan ne yapacak? Ha, birileri bunların eline bir şeyleri verecek, yarın alıp dağa götürecek...

Terörle mücadeleye 100 milyar dolar para harcandı. Terörle mücadeleye 100 milyar dolar harcanması gerekiyorsa, evet, harcayalım, ona itiraz etmiyoruz; ama, bugün, üç ile verilecek para, toplam 10 trilyon değil!..

1997'de, 450 000 ton civarında pancar üretmiş olan benim Muşlu üreticimin üretimini, bugün, getirip 350 000 tona düşürdüğünüz zaman, 100 000 ton... Pancar üreticisini, tamamen, kendi evinde sefaletle başbaşa bırakacaksınız.

Sayın arkadaşlar, lütfen, bir daha sizlerden istirham ediyorum, hiç olmazsa, dediğim gibi, gerçekten, sefaletin diz boyu olduğu bu illerle ilgili olarak getirmiş olduğumuz bu önergeyi kabul edin, bunu destekleyin. Gerçekten, oraların içinde bulunduğu sıkıntıyı görseniz, bu önergeye destek vereceğinizden hiçbir endişem yok. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyor, tekrar önergeye destek bekliyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız.

Hükümetin ve komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Şeker Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin dördüncü fıkrasındaki "üç yıllık" ibaresinin "on yıllık" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Suat Pamukçu

        (Bayburt)

   ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Akif Gülle, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Gülle, süreniz 5 dakikadır.

AKİF GÜLLE (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemizle, bundan böyle oluşturulacak kotalarda -3 yıllık sürenin, son 3 yıldaki ortalama değerlere göre değil, son 10 yıllık ortalama değerlere göre- baz olarak son 10 yıllık ortalama değerlerin alınmasını getiriyoruz.

Şimdi, bizden önce konuşan çok değerli arkadaşlarımız, kotayla beraber, şekerpancarı üreticilerinin içine düşecekleri mağduriyeti açıkça ifade ettiler. Elbette, damdan düşecek illerin birisi de, bendenizin milletvekili olduğu Amasya İlimiz. Bilindiği gibi, Amasyamızda, 1950'lerde açılan Amasya Şeker Fabrikamızla beraber, o gün 300 nüfuslu ufacık bir beldeden, bugün, en derin ma-nada, nüfusu 50 000'e yükselen bir Suluova İlçemiz, hemen bunun yanında, 106 000 üreticisiyle Amasya, Samsun, Tokat, Çorum'un belli bir bölgesini de içine alan ciddî bir tarım bölgesi, bir sanayi bölgesi, kendiliğinden oluşmuştu.

Şimdi, Sayın Sanayi Bakanımız az önce buradaydı, şimdi, görebildiğim kadarıyla ayrılmışlar. Geçtiğimiz yıl, Amasya Şeker Fabrikamız ufacık bir problemle karşılaştı, bunun bölgemize maliyeti çok ağır oldu. Şu anda, Amasya'dan yeni geldim. Çıkacak bu yasayla beraber oluşacak yapı içerisinde, şekerpancarı üreticilerimiz, gerçekten, ciddî anlamda endişelidirler. Amasya Şeker Fabrikasının da içinde bulunduğu birçok şeker fabrikaları, hayatiyetini devam ettirme imkânının, hemen hemen -bu yasa çıktıktan sonra- olamayacağı gibi bir endişeyi, hep beraber yaşamaktadırlar.

Çok değerli arkadaşlar, bu kota, bu işin, fabrikalarımızın hayatiyetini devam ettirebilmelerinin, aynı zamanda bir tuzu biberi olacaktır, kendilerine çok daha ciddî bir problem getirecektir. Biz, arkadaşlarımızla beraber, eğer bu kotayı kaldırmayacaksanız ve ölçü olarak da son üç yılın verilerini alacaksanız; yani, fabrikaların üretim süreleri ile son üç yıllık ortalama fiilî günlük işlem miktarlarını ve randımanlarını esas alacaksanız, bu işin problemini çok daha fazla artırırsınız diye düşünüyoruz.

Çok değerli arkadaşlar, hepiniz de yakından biliyorsunuz ki, son üç yıl, Türk çiftçisi için, maalesef, en problemli ve en sıkıntılı yıldır. Özellikle son iki yıldır, bütün çiftçilerimizle beraber şekerpancarı üreticilerimizin ve şeker fabrikalarımızın problemleri de herhalde hepinizin malumudur.

Şimdi, siz, bundan sonraki ekim alanlarının oluşmasında ve üretimde son üç yılın bilgilerini, son üç yılın birikimlerini ele alırsanız, elbette, isabetli bir karar vermiş olamazsınız. Önümüzdeki beş yılın planlanmasında, âdeta, bir kâbus gibi Türk çiftçinin üzerine çöken son iki yılı ölçü olarak alırsanız, gelecek olan beş yılın planlanmasında, yaptığınız doğru bir şey olmaz. Biz, bunun için, hiç olmazsa, Türk çiftçisinin üzerindeki bu kâbusların bir gün son bulacağını, nihayet, nisan yağmurlarının çiftçimize de bir gün mutlaka ulaşacağını düşünerek, ölçü olarak son üç yılı değil de geçtiğimiz son on yılı alınız diye bir önerge verdik. Öyle tahmin ediyorum, gelecek beş yılımızın şekerpancarı üretiminde, planlanmasında, en isabetli bazı, son on yılı ölçü olarak aldığımız zaman yakalayabiliriz diye düşünüyoruz.

Önergemize desteklerinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Sağ olunuz. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gülle.

Komisyonun ve hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, maddenin oylanmasında karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Karar yetersayısının aranılmasını istediniz.

3 üncü maddeyi, Komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

Sayın milletvekilleri, lütfen, ellerinizi indiriniz. Dışarıdan gelenler sebebiyle, saymada sıkıntımız oldu. Divan Kâtipleri arasında ittifak sağlanamadı. Oylamayı elektronik cihazla yapacağız efendim.

Kulisten gelen sayın üyeler için hatırlatıyorum: 3 üncü maddeyi oyluyoruz. Önergeler kabul edilmedi ve böylece, 3 üncü madde, Komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza arz edilmiş oldu.

Oylama için 3 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini 2 nci maddede belirtirken, Sayın Yılmazyıldız, ilaç bulunmamasından bahisle bir ifade kullanmış idi. Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş, hükümet adına, 69 uncu madde uyarınca, bu ifadenin yanlış olduğunu belirterek söz istemiştir. Kendisine söz veriyorum.

Bildiğiniz gibi, 69 uncu madde, aynı oturum içerisinde uygun bir zamanda söz verilmesini amirdir.

Buyurun Sayın Bakanım. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

VI. AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un, Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, konuşmasında, ilaç konusunda yanlış ifadeler ileri sürdüğü iddiasıyla açıklaması

SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Yılmazyıldız, konuşması sırasında, böbrek hastalarının ilaçlarının bulunmadığını ifade ettiler. Ülkemizde yapılan böbrek nakli sayısı 2000 yılı için 320 vakadır. Böbrek nakli yapılan vakalarda, organ reddini önlemek için kullanılan ilaçlar vardır. Bu ilaçlarla ilgili "yokluk" ifadesi, bir yıl içinde toplam 320 vaka için söz konusu olan syklofosfamiddir.

Bugün Türkiye'de internet aracılığıyla ilaç getirilebiliyor; bugün Türkiye'de her birey, ithal edilen ilaçların reçetesini, Sağlık Bakanlığı Eczacılık Genel Müdürlüğüne gönderdiği takdirde, ilacı bir hafta içerisinde eline geçebiliyor. Şu anda, Türkiye'deki depolarda yaptığım incelemelerde hemen hemen hiçbir ilacın yokluğu söz konusu değildir; ancak, 57 nci hükümet, 29 Mayıs 1999'da göreve başladığında, İlaç İşverenleri Sendikası ve derneklerle yaptığımız görüşmede, enflasyondan, ilaç fiyatlarının ve sektörün etkilenmemesi için nasıl bir politikanın güdülmesi gerektiği konusunda belli bir mutabakata varmış bulunuyoruz. Bu mutabakat gereğince, her üç ayda bir, toptan eşya fiyat endeksine göre, ilaç fiyatları ayarlanmaktadır ve yirmi aylık sürede, tüketici fiyatları ortalaması yüzde 94'ü bulmuştur; toptan eşya fiyat endeksi ise, yüzde 87'lerdedir; buna karşılık, döviz ortalaması yüzde 53'tedir.

Bununla şunu ifade etmek istiyorum: Yirmi ay süreyle, düzenli olarak, ilaç sektörü, toptan eşya fiyat endeksini dövize kıyasladığımızda, yüzde 30 daha avantajlı ürün satmıştır ve ürün ithal etmiştir. Son iki ayda, tablo, eskiye göre, denkleşmiştir; bu yüzde 30'luk avantaj kaybedilmiştir.

22 Mart itibariyle, ilaç fiyatları, yine, aramızdaki mutabakat gereğince, toptan eşya fiyat endeksine göre, yüzde 15 olarak ilan edilmiştir. 2 Nisanda uygulanacak fiyat tarifesi, Devlet İstatistik Enstitüsünün mart ayı toptan eşya fiyat endeksi ilan edilmediği halde, 10 olarak kabul edilmiştir. Bugün açıklanan rakama göre yanılgımız binde 1'dir; yani, Devlet İstatistik Enstitüsü, toptan eşya fiyat endeksini, mart ayı için yüzde 10,1 ilan etmiştir; şubat ve ocak toplamı da 5 ettiği için, yüzde 15 zam, yine, sektörün, olaydan etkilenmemesini sağlamıştır.

Bütün bunları niçin söylüyorum... Bakınız, Türkiye'de ilaç sıkıntısı var dediğiniz zaman, insanlarımız yıllık stok yapmaya kalkarsa, Türkiye bütçesinin yarısı yetmez. Bugün ithalatta kullanılan meblağ 1 katrilyon lirayı aşkındır. On aylık stok, asgarisinden 1 katrilyon ek masraf anlamına gelir. Dolayısıyla, kamuoyu iki gündür yanıltılmakta ve ilaç kıtlığından bahsedilmektedir. Sektörün, İlaç İşverenleri Sendikasının bize gönderdiği tebligat vardır, burada ifade edilen şey şudur: "Şu anda depolarımızda, ithal edilen ilaçların hepsinden vardır, stoklarımız bittiği takdirde tedarikçiden temin edilecektir."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, toparlar mısınız...

SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Devamla) - Dolayısıyla, yapay, suni gündemle, var olan ilacı, eğer biz, yok dersek ülke ekonomisine yardım etmemiş oluruz, ülkeye zarar vermiş oluruz.

Şu anda hangi hastamızın ilaç sıkıntısı varsa, lütfen, sağlık müdürlüklerimize müracaat etsin, reçetesini karşılamayan eczane, eczanenin ihtiyacını karşılamayan depo veya işveren bize bildirilsin. Biz bu çerçevede gerekli düzenlemeyi yaptık ve Türkiye'de ilaç sıkıntısının olmaması için gerekirse Sağlık Bakanlığı devreye girecektir.

Sayın Başkan, söz verdiğiniz için teşekkür ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

V. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.    Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/798) (S. Sayısı: 636) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarının 4 üncü maddesini okutu-yorum:

Kota iptal ve transferleri

MADDE 4. - Şirketler haklı bir sebebe dayanmadan iki yıl üst üste kendilerine tahsis edilen kotalardan % 90'ın altında arz sağladıkları takdirde, kota ile arz arasındaki fark kadar kota haklarını Kurulca belirlenecek süre için kaybederler. Şirketler bu süre içinde kaybettikleri kota hakkına karşılık yeni kota sağlayamazlar.

Şirketlere tahsis edilen kotalar, Kurul tarafından belirlenecek süre içinde kullanılmadığı taktirde iptal edilir.

Zorunlu hallerde pazarlama yılı içinde kotalar arası şeker transferi yapılır. A kotasının bir kısmı pazarlanamadığı takdirde, pazarlanamayan miktar gelecek yılın A kotasına aktarılır ve bir sonraki yılın A kotası aktarılan miktar kadar düşürülür veya cari pazarlama yılı içinde, şirketlerin talep etmesi durumunda ve Kurulca uygun bulunması halinde pazarlanamayan A kotasının tamamı veya bir kısmı, aynı pazarlama yılı içinde ihraç edilmek kaydıyla C şekerine aktarılabilir.

Şirketler yapacakları kapasite değişikliklerine göre ve/veya mücbir sebeplerin tespiti durumunda Kurul kararı ile bünyelerindeki fabrikalar arasında kota aktarımı yapabilirler.

Kotaların tespiti, tahsisi, iptali ve transferleri ile yeni kota tahsisine ilişkin hususlar ve uygulamaya ilişkin denetimler Bakanlık tarafından, Müsteşarlığın görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Sayın Bekir Sobacı'ya ait.

Buyurun Sayın Sobacı. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA BEKİR SOBACI (Tokat) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milletin ağzının tadının kaçtığı ekonomik krizin şu içinde yaşadığımız acılı günlerinde Şeker Kanunu Tasarısını görüşüyoruz; temenni ediyorum ki, bu yasa, uygulamasında, inşallah, milletin ağzının tadını biraz daha bozmaz.

Aslında, 15 günde çıkması gereken acil yasalar olarak söylenen bu yasa tasarısı, yanılmıyorsam, ikinci niyet mektubunda, IMF'ye, pancar üretimini 22 milyon tondan 11 milyon tona düşürme taahhüdünün bir gereği olarak getirilmiştir. Yani, biz, aslında, ikinci niyet mektubunun gereklerini yerine getirmekle meşgulüz Meclis olarak ve herhalde TÜSİAD'ın da dediği gibi, 6 milyar doları nasıl getiririz? İşte, biri de herhalde bu yasa.

Değerli arkadaşlar, kota düzenlerken elbette üretici mağdur oluyor, ama, eğer bu yasanın çıkmasından asıl maksat, şeker sanayiinde, şeker sektöründe özelleştirmeyi temin etmek ise, bu manada, gerçekten çiftçimize, Türk tarımında alternatifler geliştirmek zorundayız, mecburiyetindeyiz ve burada yine bir kurul ve kurum oluşturuyoruz. Geçmişte de, tarım üretici ve satış birliklerini düzenleyen kanunu çıkardık. Şimdi ben çok merak ediyorum; Sanayi Bakanımız gelse ve o çıkan kanunla, bu geçen süre içerisinde, acaba Türk tarımı neler kazandı, neler kaybetti; burada bir tartışsak, gerçekten çok merak ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bu pancar üretimini sınırlayacak bir uygulamanın ilk adımıdır, mevzuatıdır. Şimdi, asıl mesele şudur: Gerçekten, şeker fabrikalarını özelleştirmek lazım, yani bugün, eğer devlet, bu sektörden çekilecekse, şunu ifade etmek istiyorum: Pankobirlik "bütün şeker fabrikalarını bize verin, ben alayım" diyor. Şurada açıkça söylüyorum, hiçbir kimseyi de itham etme düşüncesinde değilim: Kooperatifçilikle bu sektörün ben yürütüleceği kanaatinde değilim ben. Yapılacaksa, her fabrika, belli bir şirket grubuna, özel sektöre verilir ve gerçekten rekabete açılabilir. Yoksa, bu kanun çıktıktan sonra, şeker şirketindeki mevcut, mahsup edilecek alacaklarına karşılık bu fabrikaları alıp, Pankobirlik'e devrettiğiniz zaman, 3 tane fabrikayı doğru dürüst işletemeyen Pankobirlik'in yarın bir KİT haline gelip yeni bir tekel oluşması endişesini burada ifade etmek istiyorum. Onun için, burada kulakları çınlasın, 20 nci dönem Çankırı Milletvekili Mete Bülgün Beyin, Aksaray'da, Fransızlarla ortak bir şeker fabrikası temeli atılmıştı. Aslında, keşke o yatırım gerçekleşseydi; bir özel sektör örneğinin en somut şekliyle ortaya çıktığını görecektik; ama, zannediyorum şu anda o da krizin kendine getirdiği yüklerle meşgul.

Şimdi, bu manada, yapılacak olan, Türk tarımında verimliliğin artırılmasıdır değerli arkadaşlar. Ben, milletvekilliğinden önce, Pankobirlik'in Tokat şehir stadyumunda yaptığı bir genel kurula katıldım. Böyle genel kurul olmaz, böyle seçim olmaz değerli arkadaşlar. Rezilliktir; birbirlerine silah çeken adaylar, sen gireceksin, ben gireceğim diye yönetime... Böyle bir kuruma, Türk şeker sanayii teslim edilmemelidir; kimseyi de itham etmek düşüncesiyle bunları ifade etmek istemiyorum; ama, yapılması gereken... Pankobirlik, dekar başına ortalama 4-5 ton olan pancar üretimini, geliştirdiği bir tohumla acaba 8-10 tona çıkarmak gayretinde midir? Ben bunu merak ediyorum. Şeker Şirketinin böyle bir gayreti var mı, tohum geliştirme?.. Bildiğim kadarıyla yok. Yani, Türkiye'de tarımda gelişme ve verimlilik artışı sağlanan sektörlerde, hibrit tohum uygulamaları, tohum geliştirmeleri sayesinde Türk tarımında çiftçilerimiz belli ürün yelpazesinde verimliliği yakaladı. İşte, burada yapılması gereken, kota sınırlamalarıyla beraber, tohumu geliştirerek, Türk çiftçisinin 100 dönüm pancar ektiğinde aldığı parayı, 30 dönüm ekerek elde etmesini sağlama mecburiyetidir. Yoksa, siz hangi yasayı çıkarırsanız çıkarın, bu verimlilik sağlanmadığı müddetçe, biz, Türkiye'de sanayicisine de, tüketicisine de şekeri pahalı yedirmek mecburiyetinde, zorunda kalırız.

İşte, bunun için ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlar, yeni bir oligopol, tekeller ve KİT'ler oluşmasın. Gerçekten, makine fabrikalarıyla çok büyük bir  sektör, dışarıya açılması lazım ve  hızla da özelleştirilmesi lazım; ama, kambur olacak yeni bir oluşumun da önünü kesmenin gerektiğine inanıyorum ve bunu, özellikle, tekrar ifade etmek istiyorum.

Bu manada, değerli arkadaşlar, şahsî görüşlerim olarak da, parantez içerisinde, Sayın Başkanım müsaade ederseniz, bu geçmiş maddede, bir evvelki maddede (A) kotasıyla ilgili nişasta bazlı şekerlerin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sobacı, lütfen toparlayınız, tekrar açıyorum.

Buyurun efendim.

BEKİR SOBACI (Devamla) - Yüzde 10 meselesine fazla takılmamak lazım değerli arkadaşlar.

Glikozu, nişasta bazlı şekeri kullanan sanayicilerin gönderdiği, milletvekillerini bilgilendirme notunda haklı gerekçeler vardır. Bugün, Türkî cumhuriyetlerde, İran şekerleme sanayii, şeker endüstrisi, şeker mamulleri üreticileri, Türk şekerleme mamulatı ihraç eden ihracatçılardan daha düşük fiyatla, Orta Asya pazarını ele geçirmiş durumdadır. Niye; şekerkamışından yapılan şeker ithal ediyor İran -ucuz- artı, glikoz ithal ediyor. Teşvikli ve maliyet açısından da bizim daha altımızda maliyetle üretim yaptığı için de, o pazarı bizim elimizden almıştır. Bu manada, onun da alternatifi olduğuna inanıyorum. Sonuçta, sulu tarımda ekilen mısır, pancar pek değişecek değildir; yeter ki, glikozu da, bizim özel sektörümüz, bu manada, yatırımla gerçekleştirsin, üretimini ve üretim artışını sağlasın.

Bu manada da, ben, şunu ifade etmek istiyorum: Geçmiş maddeye de kabul oyu verdiğimi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sobacı.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini Eskişehir Milletvekili Sayın Sabri Yıldırım ifade edecekler.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın konuşacak.

BAŞKAN - Peki efendim.

Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın ifade edecekler.(DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Akın, süreniz 5 dakikadır

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şeker Kanunu Tasarısı üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kota iptal ve transferleriyle ilgili madde... Bilindiği üzere, şekerpancarı üretimine, başta, getirilen kota, hatalı bir uygulamadır. Bu kota, müstahsilin alım gücünü, yani, sanayi ürününe olan talebi kısmaktan başka bir şey değildir. Çiftçiye getirilen kota, aynı zamanda çiftçinin alım gücüne, çiftçinin traktörüne, çiftçinin diğer sanayi mamullerini alımına tahdit getirmektir.

Değerli milletvekilleri, şekerpancarının istihdam ve ekonomiye katkısını aşağıdaki yapacağım açıklamayla kısaca da olsa ifade etmeye çalışacağım.

1 dekar şekerpancarından 500 kilo şeker elde edilmektedir. 1 dekar şekerpancarı tarımının sağladığı istihdamın yatırım değer karşılığı 4 660 dolardır. 1 100 kişi -bir yılda- personel çalıştıran ve günde 6 000 ton pancar işleme kapasiteli bir şeker fabrikasının inşaat maliyeti, makine ve tesislerle birlikte 155 milyon dolardır. Bir tam istihdam için yapılan yatırımın değeri 155 milyon dolar, 1 100 kişi -çalıştıran- için yapılan harcama ise 140 000 dolardır. 1 dekar şekerpancarı yan ürünü olan pancar posası, küspe, pancar baş ve yaprağı ve melasının hayvan beslemede kaba yem olarak kullanılması sonucu sağlanan karkas et üretim artışının değeri dekarda 200 dolar, yan ürün olan pancar melasının maya sanayiinde işlenmesi sonucunda elde edilen kuru mayanın ihracatından kazanılan döviz girdisi dekarda 100 dolardır. Türkiye, şekerpancarı tarımından, şeker üretiminden, tüketim fazlasının ihracatından zarar değil, kâr elde etmektedir.

Şekerpancarı tarımıyla sağlanan istihdam ve yan ürünlerin değerlendirilmesi sonucu kazanılan karkas et ve kuru maya değeri, şeker ihracatı görev zararını kapatmaktadır. Şekerpancarı tarımının tarımda sağladığı faydalar dışında, şeker fabrikasında çalışan 35 000 civarında daimî, muvakkat personel ve ayrıca, diğer yan istihdamlarla beraber, bu yönüyle de köyden kente göçün hızını kesen bir bitkidir.

Değerli milletvekilleri, bilhassa şekerpancarına getirilen kota, köylüyü ve çiftçiyi çok zor duruma düşürmüştür. 1997 yılında, Doğru Yol Partisinin hükümette olduğu dönemde 22 milyon ton şekerpancarı üretilmekteydi. Bu, bugün çıkarılacak olan kanunla, 10-11 milyon, hatta, 8 milyon tonlara kadar indirilecektir. Düşünebiliyor musunuz, IMF'le yapmış olduğunuz sözleşmede, bu kotayı, 1998 yakın izleme programı çerçevesinde, 1999'da iyi niyet mektubu çerçevesinde... 2000 yılında iyi niyet mektubuna koyduğunuz kotayla ilgili hükümleri, milletvekillerinin bir kısmı, taşrada, seçim bölgelerinde "Doğru Yol Partisi getirdi" demek suretiyle, yanlış ifadeler kullanmıştır. Peki, yaptığınız anlaşmalara bakmıyor musunuz sayın milletvekilleri?!.

Değerli milletvekilleri, seçim bölgem Aksaray'da, toplam 22 milyon ton üretilen şekerpancarının 1,5 milyon tonu üretiliyordu. Şimdi, bu, 500 000 tonlara kadar indi. Peki, bu insanlar, bu çiftçiler geçimlerini nasıl sağlayacaklardır? Biraz önce ifade ettiğim üzere, ekonomiye bir zararı değil, kârı olmaktadır.

Türkiye ekonomisi, tarihinin en büyük krizini yaşıyor desek yanlış ifade etmiş olmayız. Türkiye'nin kaderine hükmedenler, artık, yanlış beyanlardan sakınmalı ve yaşananlardan ders almalıdır. Türkiye'nin sorunları kararlılıkla, sabırla ve hepsinden önemlisi, doğru teşhisle tedavi edilir ve aşılır. IMF'in teşhislerinin, dolayısıyla, tedavisinin doğru olmadığını çok şükür ittifakla görmüş bulunuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Lütfen tamamlayınız Sayın Akın.

MURAT AKIN (Devamla)- Eğer, yeni sayfaya başlarken, yine, yanıltıcı ifadelerle, malum kuruluş ve adamların programa şekil vermesine izin verilirse, bu kadar da bile bile ladesin hesabını kimse veremez; dahası, yeni program, toplumun tüm kesimlerinin onayını ve güvenini almazsa ki, yaşanan kasım ve şubat krizlerine rağmen, şu, çıkarılmakta olan Şeker Kanunuyla ilgili, toplumun, bilhassa, çiftçinin görüşleri alınmadan, inadına, ısrarla, Türkiye ekonomisinin aleyhine olacak şekilde, sırf, IMF'e verilen iyiniyet mektubu ve oradan beklenen 6 milyar dolar gibi bir döviz beklentisi içerisinde yanlış hareket edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, ilimizde bir şeker fabrikası kurulacaktı; biraz önce, Tokat milletvekili arkadaşımız ifade etti. Başbakan, Cumhurbaşkanı bunun temelini attı, şahıs, 10 milyon mark krediyi aldı -Çankırı eski milletvekili ne yazık ki, şimdi, İzmit'te, çeki karşılıksız çıktığı için tutuklandı!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Akın, son cümleniz için açıyorum.

MURAT AKIN (Devamla)- Bu şeker fabrikasının temel atma törenine 1998'de, Başbakan, Cumhurbaşkanı katıldı. Peki, Aksaray'ın günahı nedir? 10 milyara aldığı büyük bir arsayı, şimdi, Aksaray Ticaret Odasına da devretmiyor; çünkü, Ticaret Odası buraya şeker fabrikası kurmak istiyor. Yanlış politikayı görüyorsunuz.

Bu nedenle, bu tasarının bazı maddelerinde değişiklik yapılmadığı sürece, bilhassa kota kaldırılmadığı sürece, Türk çiftçisinin aleyhine olacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın.

Gruplardan başka söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde 1 önerge vardır, önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Şeker Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının "zorunlu hallerde pazarlama yılı içinde kotalararası şeker transferi yapılır. Cari pazarlama yılı içinde, şirketlerin talep etmesi durumunda ve kurulca uygun bulunması halinde pazarlanamayan A kotasının tamamı veya bir kısmı, aynı pazarlama yılı içinde ihraç edilmek kaydıyla C şekerine aktarılır. İhraç fiyatı ile maliyet arasındaki aleyhte oluşacak fark, aktarılan miktarla sınırlı olarak Hazinece ihracatçılara ödenir. Bir sonraki yıl bütçesinde ödenen miktar kadar ödenek ayrılır" şeklinde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Suat Pamukçu

Fethullah Erbaş

Sait Açba

 

 

 

Bayburt

Van

Afyon

 

 

 

Şükrü Ünal

Musa Demirci

Sabahattin Yıldız

 

 

 

Osmaniye

Sıvas

Muş

 

 

 

Latif Öztek

Hüsamettin Korkutata

Akif Gülle

 

 

 

Elazığ

Bingöl

Amasya

 

 

 

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmıyor.

Gerekçeyi mi okutayım?..

SAİT AÇBA (Afyon) - Konuşmak istiyorum.

BAŞKAN - Önerge sahiplerinden Sayın Sait Açba; buyurun.

Süreniz 5 dakika efendim.

SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kotalarla ilgili 3 üncü maddede, maalesef, pancar çiftçisine çok büyük bir darbe vurulduğunu burada açıkça ifade etmek isterim. Pancar çiftçisine vurulmuş olan darbenin, Türkiye'de, millî ekonomiye vurulmuş olan ciddî bir darbe olduğunu da yine açıkça ifade etmemiz gerekir.

Pancar şekerine alternatif olarak tatlandırıcı sektörüyle ilgili, üretimle ilgili yüzde 10'luk bir sınır var yasada, 3 üncü maddede ve bu sınırın, yüzde 50 artırılması veya düşürülmesiyle ilgili Bakanlar Kuruluna da şu anda yetki verilmiş durumda. Bu yetki, bir bakıma, bu yüzde 10'luk sınırın delinmesiyle ilgili bir yetki.

Bakınız, şunu açıklıkla belirlememiz gerekli: Nişasta bazlı tatlandırıcı sektörünün, ülkemizde, hiçbir ülkede olmadığı bir biçimde pancar çiftçisi aleyhine bugüne kadar geliştirildiğini açıkça görüyoruz, hem de haksız bir biçimde geliştirilmiş olduğunu görüyoruz. Son beş yıla baktığımızda, pancar şekeri üretim artışının yüzde 76 civarında olduğunu, nişasta kökenli tatlandırıcı artışının da yüzde 220 olduğunu görüyoruz; hatta, pancar şekeri üretimindeki kotanın, 2001 yılında, bilindiği gibi, 12,5 milyon tondan 11,5 milyon tona indirildiği de açık. Dolayısıyla, pancar tarımı daha da azalmakta bir taraftan.

Şunun altını açıkça çizmemiz gerekiyor: Bugün, Türkiye'de, pancar şekeri stokları varsa ve pancar çiftçisine yönelik bir kota zulmü uygulanıyorsa, bunun asıl nedeni, en temel nedeni tatlandırıcı sektörünün Türkiye'de haksız bir biçimde desteklenmesi ve geliştirilmesidir, esas neden budur. Maalesef, 1994'ten bu yana, tatlandırıcı sektörü, dünyada hiçbir ülkede olmadığı tarzda geliştirilmiştir. Bugün, pancar şekerine oranla yüzde 10'luk fiilî bir üretim seviyesine ulaşmış bulunmaktadır.

Avrupa Birliği ülkelerine baktığımızda, tatlandırıcı sektörünün, maalesef, yüzde 2 ilâ yüzde 2,5 sınırlandırılmış olduğunu açıkça görüyoruz; Türkiye'de yüzde 10, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 2-2,5 arasında bir sınırlandırma...

Dolayısıyla, pancar şekerinin, ne şeker kamışı karşısında ne de tatlandırıcı sektörü karşısında rekabet edebilme imkânı hiçbir zaman için yoktur. Eğer, tatlandırıcı sektörünün önü bu şekilde açıldığı takdirde, ileride, pancar üretiminde ciddî anlamda azalmalar olacağı, dolayısıyla, gizli işsizliğin hakim olduğu kesimden şehre doğru ciddî bir göç olgusunun da yaşanacağı açıktır. Dolayısıyla, bu yönde alınmış olan kararın, maalesef, Türkiye'de pancar çiftçisine vurulmuş olan en büyük darbe olduğunu düşünüyorum.

Bakınız, bu konu, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve alt komisyonunda görüşüldü; alt komisyonda, biz "yüzde 10'luk bir fiilî üretim olduğuna göre, bu yüzde 10'da kalsın" dedik; diğer komisyon üyeleri, yüzde 12'de direttiler. Üst komisyonda verdiğimiz bir önerge çerçevesinde, yüzde 10'luk bir sınırda kaldı. Sanayi ve Ticaret Komisyonunda, bu oranın, yine yüzde 10'da tutulduğunu; fakat, yüzde 10'luk oranın da -maalesef diyorum- Bakanlar Kuruluna yetki vermek suretiyle delinebileceğiyle ilgili açık bir hüküm konulduğunu da açıkça görüyoruz. Onun için, Bakanlar Kurulunun geleceğe dönük olarak alacağı kararı çok yakından izleyeceğiz. Eğer, bu yüzde 10'luk sınırın artırılması yönünde bir karar aldıkları takdirde, alacakları her kararın pancar çiftçisine büyük darbe vuracağının açık bir delilidir.

Şunu açıkça ifade edeyim: Eğer, bugüne kadar, 1994'ten itibaren nişasta bazlı şekerlerle ilgili üretim alanları, yine Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi, yüzde 2, yüzde 2,5 sınırında tutulmuş olsaydı, şu anda ne pancar şekerinde stoklar söz konusu olurdu ne pancar çiftçisi daha az üretimde bulunurdu ne de pancar çiftçisine uygulanan kota zulmü devam eder giderdi. Dolayısıyla, yapılmış olan tarihî bir hata var.

Bunun arka planına baktığımızda, maalesef, bazı büyük sermaye gruplarının pancar çiftçisi aleyhine haksız bir biçimde desteklendiğini görüyoruz; çünkü, onların üretim planlamalarına baktığımızda, pancar şekerinin yüzde 25'ine kadar varan bir üretim planlamaları var 2004 yılına kadar. Dolayısıyla, Bakanlar Kuruluna verilmiş olan bir yetkiyle, bu alan, bu sınır, bu şekilde kullanılmak isteniyor. Dolayısıyla, şu anda alınan bu kararın Meclis tarafından...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Açba, lütfen toparlayınız.

SAİT AÇBA (Devamla) - ...iktidar kanadının oylarıyla alınmış olan bu kararın, pancar çiftçisine çok ciddî bir darbe vurduğu inancındayız. Her 2 puanlık bir artış, pancar çiftçisinin 400 000-500 000 ton daha az pancar ekmesi sonucunu doğuracaktır. 1 katrilyon liralık bir tatlandırıcı pazarı, Bakanlar Kuruluna verilen yetki çerçevesinde yüzde 50 daha artırılırsa, 1,5 katrilyon lira gibi bir orana yükseltilmiş olacaktır. Bu sektör tamamıyla ihracata yönelik bir sektör olsa, dış pazarlarda ciddî getirileri olsa, bu sektörün de, şüphesiz, ilave desteklerle desteklenmesini savunuruz; ama, şu anda yapılan iş, maalesef, Bakanlar Kuruluna verilmiş olan artırma yetkisiyle birlikte, pancar çiftçisi aleyhine verilmiş ciddî bir karardır ve onlara darbe vurucu bir karardır. Dolayısıyla, biz, bu kararı bu şekliyle desteklemiyoruz, Bakanlar Kurulunun bu konuda ileride atacağı adımı da sürekli olarak izleyeceğimizi açık, net bir şekilde belirtiyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Açba.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Hammadde ve şeker fiyatları

MADDE 5. - Şeker pancarı fiyatları her yıl, şeker fabrikası işleten gerçek ve tüzel kişiler ile üreticiler ve/veya temsilcileri arasında varılan mutabakata göre belirlenir. Buna ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Şeker üretiminde kullanılan diğer hammaddeler ise şirketler tarafından üreticiler ve/veya piyasadan temin edilir.

Şeker satış  fiyatları, şeker fabrikası işleten gerçek ve tüzel kişiler tarafından serbestçe belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde ilk görüşme, Fazilet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Metin Kalkan'a ait.

Buyurun Sayın Kalkan. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

FP GRUBU ADINA SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şeker Kanunu Tasarısıyla ilgili, Fazilet Partisi Grubu adına görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bizim tereddüt ve endişelerimiz, bu yasayla, Anadolu'da en az 6 - 7 milyon ekicisiyle, fabrikada çalışanıyla, üreticisiyle ve bunların bütün yan sektörleriyle, bundan ekmek yiyen insanların geleceğiyle ilgili, onların ekmeklerini tenkisata uğratmama kaygısıyla, hükümete, bu kanun çıkarken, ülke insanının en az 5 - 6 milyonunu daha hassas düşünmesini tavsiye etmek istiyoruz; çünkü, bu yasa, artık, kamuoyuna da mal olduğu üzere, IMF'nin ve birtakım çevrelerin esas dayatmasıyla bu kadar acil ve acele ele alındı ve zorlanıyor. Biz de görüyoruz ki, IMF'nin dayattığı ve buradan çıkarılan, uzun zamandır çok yoğun mesai sarf etmekle, eskiye oranla daha fazla üretim yapmakla övündüğümüz halde, halkın geçimine gerçekten faydalı olabilecek, maalesef, hiçbir madde çıkmıyor; çıkanların da bir kısmı, hukuka apaçık aykırı olduğu cihetle, Anayasa Mahkemesinden, Fazilet Partisinin itirazı üzerine, reddedilerek dönüyor. Böyle, dostlar alışverişte görmektense, fuzulî meşgale içerisinde olmaya, elbette, bu Meclis layık değildir.

Ne zaman halkın meşgul olduğu, uğraştığı, ekmek yediği ve geçimini sağladığı bir alan varsa, uzun zamandır, işte, otogazda olduğu gibi veya diğer üretimlerde olduğu gibi, fabrikaların özelleştirilmesinde olduğu gibi, bu Meclis, maalesef, iktidarın sayısal çoğunluğuyla, Anadolu halkının, insanımızın işsiz sayısını artıracak handikaplara düşmektedir ve birçok ocağın sönmesine sebep olmaktayız; onun için de, şu anda, Türkiye'de derin bir kaos, büyük bir huzursuzluk... İşçi, memur, esnafın yürüyüşlerini, her gün, artık, artarak izliyoruz.

Cottarelli yönlendirmesinden sonra bu madde ele alınmıştı, görüşülmüştü; fakat, sanki, bir kayyum yönetimi gibi, hükümetin Derviş yönetimine geçmesiyle, herhalde hızlandırıldı ve acele çıkması için, burada, halka ne getirecek ne götürecek, Türk ekonomisine ne getirecek ne götürecek bakılmadan, üzerine dalınıldı. Biz, Grup olarak, kotaya -çok net ifade ediyorum- karşıyız; çünkü, Anadolu'nun birçok insanının işsiz kalmasına sebep olacak bir maddedir kota maddesi. Şu 5 inci maddede de, açık ve net bir şekilde "şekerpancarı fiyatları, her yıl, şeker fabrikası işleten gerçek ve tüzelkişiler ile üreticiler veya temsilcileri arasında varılan mutabakata göre belirlenir" diyor. Ben soruyorum; şekerpancarı ekiminden önce mi, sonra mı?.. Bu belirlemenin zamanı neden tayin edilmiyor? Eğer, sonra olursa, siz, burada, istediğiniz fiyatı koyarsınız ve bütün ekicileri, çok zor durumda, iflasa ve toprağını işlememeye sevk edersiniz. Bu kanun maddesini düzenleyenlerin bunu düşünmesi lazımdı. Demek, burada, bir iyiniyet yok istenildiğine göre davranılacak.

"Şeker üretiminde kullanılan diğer hammaddeler ise şirketler tarafından üreticiler ve öncelikle iç piyasadan temin edilir..." Hani, serbest piyasa ekonomisi kurallarının ucuzluk için, rekabet için gerekli olduğunu savunuyorduk, söylüyorduk. Bu maddeyi, düşündüğünüz şekilde temin etmeye nasıl muktedir olacaksınız?

"Şirketler monopolik ve oligopolik kararlar alamaz" diyorsunuz. Bütün özelleştirmelerde de demiyor musunuz ki, özelleştirme, işçilerin yararına, ülke ekonomisinin yararına; ama, buna rağmen, özelleştirilen bütün fabrikalarda işçi çıkarılmıyor mu?! Türkiye'de, özelleştirme furyasından sonra işsizlik yüzde 500 artmıyor mu?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kalkan, lütfen toparlayınız.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Öyleyse, burada "monopolik ve oligopolik kararlar alınamaz" şeklindeki ifade, sadece bir göz boyama ifadesidir. Bu da, işsizlerin artması gibi, gerçekten, tekel oluşmasına, monopol ve oligopolik bir pozisyon oluşmasına zemin hazırlayacaktır. Eğer, bunu önlemek isteseydi bu yasa tasarısını teklif edenler, buraya, bunu yapma halinde, önleyici tedbirler de koyarlardı. Bu bakımdan, gerek kota maddesiyle gerekse çiftçilerimizi işsizliğe mahkûm edecek veçhesiyle bu maddeye çok daha dikkat edilmesini arz ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kalkan.

İkinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Sadri Yıldırım'a aittir.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı Şeker Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi ve mağdur olan pancar çiftçisini, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz tasarı, ülkemiz için çok önemli; çiftçimiz için hayatî önem taşımaktadır. Hepimizin bildiği gibi, ülkemiz bir tarım ülkesidir; nüfusun yarısı tarımla uğraşmaktadır. Ülkemizin temeli tarımdır; ancak, hükümet, tarımın önemini bilmemektedir. Tarım, dünyanın her yerinde ve gelişmiş ülkelerde desteklendiği halde, ülkemizde ise, son dört yıldır -bırakınız desteklemeyi- çiftçi, alınteri, elemeği olan hakkını alamadığı gibi, hükümet, çiftçiye üvey evlat muamelesi yaparak âdeta çiftçiyi tasfiye etmeyi planlamış ve yok etmiştir.

Şekerpancarı da tarımın bir parçası olup, 500 000 pancar üreticisi ve 10 milyon aileyi ilgilendirmektedir. Çiftçiyi tarlaya ve köye bağlayan, ailenin tüm fertlerine çalışma imkânı ve istihdam sağlayan, yan ürünlerinin tamamı değerlendirilen bir bitkidir. Sağladığı katma değer itibariyle, yetiştirildiği bölgelerdeki ürünlere göre üstünlüğü tartışılamaz; yani, pancar, hem tarım ve hem sanayi ürünüdür; değeri, ülkemiz için çok önemlidir.

Ülkemiz nüfus artış hızı ve şeker güvenlik stokları da alındığında, bu gelişmelere bağlı olarak ihtiyacının artması kaçınılmazdır. Sonuç itibariyle, ülkemizin şeker talebi artmaktadır. Ülkemizin artan ihtiyacının karşılanması için üretimin artırılması gerekmektedir. Bitkisel yağda olduğu gibi, bazı lobilerin şeker ithalatı ve ülkemizi dışarıya muhtaç etme çabaları engellenmelidir. İhtiyaç duyulan şekeri üretecek potansiyel ülkemizde mevcuttur; ancak, her ne sebeple olursa olsun, ülkemize ham veya işlenmiş şeker ithalatı yapılmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, genelde şekerpancarı eken çiftçimiz, küçük çiftçidir. Eskişehir'de ve diğer pancar ekilen illerde yaptığım araştırmalara göre, pancar çiftçisi yılda ortalama 10 ile 20 dekar arası pancar ekerek 80 ton pancar üretmek suretiyle geçimini sağlamakta iken, 55, 56 ve 57 nci hükümet her yıl pancar kotasını düşürerek, yani, çiftçinin pancar ekimini azaltarak, çiftçiyi mağdur etmiş, cezalandırmış, perişan etmiş ve yok etmiştir. Bugün gelinen nokta ise, 50 ton pancar teslim eden çiftçiye 1 ton, hatta 750 kilogram pancar ektirilmektedir. Öyleyse, o zaman, çiftçiye "pancar ekme" denilmektedir. Hükümet, böylece, arada, pancar kotası tüccarları yaratmıştır.

Bakınız, Eskişehir'in Alpu İlçesinde bir kahvede, 1 000 ton satılık pancar kotası ilanını gördüm, getirdim, geçen de size gösterdim; şimdi, yine gösteriyorum. Bakınız...

Bu ilana göre, hükümetin çiftçiyi hiçe saydığı ve çiftçi düşmanı olduğu herkesçe bilinmektedir; çünkü, bir yıl evvel ektiği ve altı ay evvel söküp teslim ettiği pancar bedelini alamaması nedeniyle cebinde çay parası olmayan ve kota nedeniyle de pancar ekemeyen çiftçinin hali nedir bilir misiniz? Siz bu çiftçinin yüzüne nasıl bakacaksınız; gidip de çiftçinin ve halkın içine nasıl gireceksiniz? Siz sayın hükümet, sadece çiftçiye değil, ülkeye de zarar veriyorsunuz; çünkü, çiftçi, şu anda tarlasını sürecek mazot alamıyor, gübre bulamıyor, bulsa bile alamıyor. Tarım girdileri çok pahalı olmasına rağmen, hükümet, çiftçinin malına hakkı olan ücreti vermediği gibi, hükümet, geçen programlarında çiftçiye yer vermediği gibi, şimdi de, yeni programda da yine çiftçi yok, esnaf yok, memur yok.

Gübreye her hafta zam geliyor. Millet can çekişiyor, öfkesinden meydanlara iniyor. Siz, hâlâ, ülkenin ve çiftçinin aleyhine olan kanunlarla uğraşıyorsunuz, vergi ve zam yüklüyorsunuz. Gittiğiniz yol yine yanlış. Bu millet, bu yükü çekemez. Daha radikal ve gerçekçi tedbirler alın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, lütfen toparlayınız.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Krizin çaresi ülkede, çaresi millette, çaresi demokraside, ülkeye tam demokrasiyi getirecek olan Seçim Kanununda. Öyleyse, gelin, hep birlikte, önce, Seçim Kanununu değiştirerek millete kendi milletvekilini seçme imkânını verelim; böylece, Meclis ile milleti bütünleştirelim diyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Grupları adına başka söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde verilmiş 2 adet önerge vardır; bunları sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Şeker Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

"Bir sonraki pazarlama yılı için geçerli şekerpancarı fiyatları, her yıl, pazarlama yılı başlamadan önce, şeker fabrikası işleten gerçek ve tüzelkişiler ile üreticiler ve/veya temsilcileri arasında varılan mutabakata göre belirlenir. Bu hususla ilgili usul ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."

                    

 

Suat Pamukçu

Şükrü Ünal

Musa Demirci

 

Bayburt

Osmaniye

Sıvas

 

Sabahattin Yıldız

Latif Öztek

Hüsamettin Korkutata

 

Muş

Elazığ

Bingöl

 

 

Akif Gülle

 

 

 

Amasya

 

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Şeker üretiminde kullanılan diğer hammaddeler ise, şirketler tarafından üreticiler ve öncelikle iç piyasadan temin edilir."

 

Latif Öztek

Yasin Hatiboğlu

Musa Demirci

 

Elazıg

Çorum

Sıvas

 

Aslan Polat

Maliki Ejder Arvas

 

 

Erzurum

Van

 

 

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önerge üzerinde,      Sayın Musa Demirci; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 inci maddenin ikinci fıkrası üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ancak, şunu peşinen belirteyim ki, verdiğimiz önerge, böyle, sırayı savmak için verilen bir önerge değildir. Gerçekten, değişiklik yapılmak suretiyle, Türkiye'de üretimin önünü bayağı kesmişler. Şimdi, bakınız, Tarım Komisyonunda kabul edilen metinde, bu madde hiç değiştirilmeden "hammadde iç piyasadan temin edilir" deniliyor. Şekerpancarı şekerin hammaddesi, bunu biliyo-ruz; ancak, burada, ikinci paragrafta "şeker üretiminde kullanılan diğer hammaddeler ise, şirketler tarafından üreticiler ve öncelikle iç piyasadan" denilmişti; şimdi "piyasadan" deniliyor.

Değerli arkadaşlarım, bu, hakikaten, Türkiye'de, üretimin önüne konulan engeldir. Bu bakımdan, Tarım Komisyonunda, Tarım Komisyonumuzun bütün üyeleri tarafından enine boyuna tartışılmış ve dolayısıyla, o gün, iç piyasadan temin edilmesi kararı verilmişti; ancak, görüyoruz ki, Sanayi Komisyonu "iç piyasadan" ibaresinden "iç" kelimesini çıkarmak suretiyle "piyasadan" diye, böyle, muğlak bir hale getirmiştir. Bu bakımdan, Sayın Bakanımızdan, Komisyon Başkanımızdan, Tarım Komisyonunun üyelerinden -buradalar tahmin ediyorum- arkadaşlarımızdan rica ediyorum, mutlaka, bu önerge desteklenmek suretiyle, tatlandırıcıların hammaddesinin iç piyasadan temin edilmesi lazım. Bu, fevkalade önemli.

Şimdi, şu söylenebilir, "Türkiye'de mısır üretim yeterli değil" denilebilir. İşte, Şeker Şirketinin kıymetli elemanları orada oturuyorlar. Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında şeker fabrikası kurulduğu zaman, bu ülkenin çiftçileri şekerpancarı ekmesini bilmiyorlardı; ama, bakınız, zaman içerisinde, Türkiye'nin bütün zeminlerinde şekerpancarı üretildi, hatta, bugün 22 milyon tona çıktı. Şimdi, biz, bu üretimi kısıyoruz; öyleyse, Türkiye'de mısır üretimini de artırmak suretiyle, bu tatlandırıcıların hammaddesini bu ülkeden temin edebiliriz. Nasıl; Şeker Şirketinin elemanları disiplinli çalışmak suretiyle sözleşmeli modeli geliştirmişler ve dolayısıyla, her çiftçiye, yani, ekim yapmak isteyen her çiftçiye sözleşme yapmak suretiyle, gübresini vermek suretiyle, ilacını vermek suretiyle, aletini vermek suretiyle ve çapasını ne zaman yapacağını öğretmek suretiyle, Türkiye'de şekerpancarı üretimi yerleştirilmiş ve hatta, bugünkü seviyeye gelmiştir. Bugün ne yapıyoruz; bunu engelliyoruz. Ne adına; işte, kurulmuş beş firma adına bunu engelliyoruz. Öyleyse, hiç değilse, Türkiye'de mısır üretiminin önünü açalım, mısır üretimini teşvik edelim. Nasıl yaparız; o zaman, bu fabrika sahipleri mademki fabrikayı kurmuşlar, öyleyse, çiftçide sözleşmeli modeli geliştirmek suretiyle mısır üretimini artırabilirler, bunu yapabilirler. Yapmadıkları takdirde, bakın, hem ülkede pancar tarımının, pancar çiftçisinin ürettiğinin önünü kesmek suretiyle fevkalade bir kötülük yapı-yoruz hem de hayvancılığımızın gelişmesini önlüyoruz. Bu bakımdan, hiç değilse, mutlaka, hammaddenin iç piyasadan temin edilmesi lazım. Bu fabrikaların kendi etraflarında, fabrikaları kurdukları yerlerin etrafında veya Anadolu'nun, işte, diyelim ki, Niksar Ovasında veya mümbit ovalarında mısır üretimini geliştirmek suretiyle, mutlaka, çiftçinin, hiç değilse pancardan kaybettiğini mısırdan kazanması lazım diyorum.

Önergeyi destekleyeceğinizi umuyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Sağ olun. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Demirci.

NEZİR AYDIN (Sakarya) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur; birleşime, 16.50'ye kadar ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.40  

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.50

BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER: Mehmet BATUK (Kocaeli), Melda BAYER (Ankara)

 

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 78 inci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

 

V. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.    Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/798) (S. Sayısı: 636) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Hatırlanacağı üzere, Sayın Latif Öztek ve arkadaşlarının verdiği önergenin oylanması sırasında karar yetersayısı istenilmiş ve oylamada karar yetersayısına ulaşılamadığı için ara verilmişti.

Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamıştı. 

Şimdi, elektronik cihazla önergeyi oylarınıza sunacağım.

Oylama için 3 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Şeker Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

"Bir sonraki pazarlama yılı için geçerli şekerpancarı fiyatları, her yıl, pazarlama yılı başlamadan önce, şeker fabrikası işleten gerçek ve tüzelkişiler ile üreticiler ve/veya temsilcileri arasında varılan mutabakata göre belirlenir. Bu hususla ilgili usul ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."

  Suat Pamukçu

        (Bayburt)

   ve arkadaşları

BAŞKAN -.Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) -Katılmıyoruz.

LATİF ÖZTEK (Elazığ) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

LATİF ÖZTEK (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, şekerpancarı, aslında, bir tarım ürünü, bir endüstri bitkisidir; ama, görülen o ki, burada, konu, sadece bir hammadde olarak ele alınıyor. Sanayi Komisyonuna gidiyor, Sanayi Komisyonu esas komisyon olarak alınıyor; ama, Sanayi Komisyonu, konunun sosyal yönünü, tarımla olan ilgisini dikkate almadan inceliyor; bu yüzden hata ediliyor. Şekerpancarı bir hammadde olarak görüldüğü için, vermiş olduğumuz, biraz önce görüştüğümüz önergeye "hayır" denildi.

Aslında, biraz önce verilmiş olan önergede "şeker üretiminde kullanılan diğer hammaddeler ise, şirketler tarafından üreticiler ve öncelikle iç piyasadan alınır" diyoruz. Burada en çok kullanılan ürün mısırdır. Eğer, mısır, öncelikle iç piyasadan temin edilecek olursa, bizim, şu anda, glikoz üretimiyle uğraşan, tatlandırıcı üretimiyle uğraşan fabrikalarımız öncelikli olarak Türkiye piyasasındaki mısırı alacaklardır. Bu da, Türk çiftçisinin gelirinin artması demektir. Maalesef, bu önergemize "hayır" dediniz.

İkinci vermiş olduğumuz önerge de, yine bu konuyla ilgili, yani, tarımla doğrudan ilgili bir konudur. Bakınız, çiftçi, bir yıl önceden, tohum yatağını veya tarlasını hazırlıyor. İlkbaharda tarlasını ekiyor, çapalıyor, suluyor, yabancı otunu alıyor, tabiri caizse, çocuğu gibi o ürüne bakıyor. Sonbaharda hasat ediyor ve getiriyor. 2000 yılında olduğu gibi, siz diyorsunuz ki, biz, bu ürüne şu kadar lira verdik... Fiyat, azsa da, çoksa da, yapacağı hiçbir şey yok. Bizim istediğimiz, çiftçi ürünü ekmeden önce fiyatın belirlenmesidir. Gerçekten, bu, sadece önerge olsun diye verilmiş bir önerge değildir, Türk çiftçisinin menfaatına olan bir önergedir. Bu yüzden, çiftçiye bir alternatif tanıyalım diyoruz. Tamam, sen ürününü ekmeden fiyatını belirledik, eğer istiyorsan bu ürünü ekersin, eğer istemiyorsan ekmezsin diyelim. Aksi halde, elde ettiği ürünü, fiyatı ne olursa olsun, getirip fabrikaya satmak durumundadır.

Arkadaşlar, bakınız, pancar üreticisinin alınteri, gerçekten, 1995-1996 yıllarında verilmediği için, şeker üretiminde, Türkiye, kendine yeterli olmaktan çıktı, dışarıdan şeker ithal etti ve bu ithalat için de milyarlarca dolar döviz ödedik. Bu ödediğimiz dövizleri eğer Türk çiftçisine verseydik, gerçekten, o yıllarda dışarıdan şeker ithal etmek mecburiyetinde kalmazdık. Şimdi, teklifimiz tamamen teknik yönden düşünülmüştür ve pancar üreticisinin ya da Türk çiftçisinin zararını önlemek için, fiyatları önceden belirleyelim diyoruz.

Evet, pancar paraları geç ödenmektedir; bir sonraki yılın, çok kere, mart, nisan, hatta bazen mayıs ayında parası ödenmektedir. Bunun, çiftçi üzerindeki olumsuz etkilerini düşünmemiz gerekir. Çiftçi, ekonomik yönden mağdurdur; eğer parası da geç ödenirse, mazotunu alamaz, tarlasını süremez, hatta ürününü ekemez, gübresini alamaz ve tarlasına atamaz, ziraî mücadele ilaçlarını alıp, tarlasında kullanamaz. Sonuçta, ilk bakışta çiftçiler mağdur olur; ama, geniş açıdan bakılacak olursa, millî üretimimiz düşeceğinden, ülkece, milletçe bu işten zarar görürüz.

Biz, önergemizin sizler tarafından destekleneceğini umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öztek.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Şeker ihracat ve ithalatı

MADDE 6. - Dünya borsa fiyatları, iç fiyatlar, arz talep dengesi, spekülatif etkiler ve diğer ilgili hususlar dikkate alınarak şeker ticaretinde yapılması istenen düzenlemeler konusunda Kurul, Müsteşarlığa görüş bildirir.

İmalatçı-ihracatçıların dahilde işleme rejimi ve/veya benzer uygulamalar çerçevesinde hammadde veya yardımcı madde olarak kullandıkları yabancı menşeli şeker, C şekeri kapsamında olup, doğrudan veya işlenmiş ürün olarak yurt içinde pazarlanamaz. Bu kapsamda ithal edilecek şeker için Kurul Müsteşarlığa görüş bildirir.

BAŞKAN - Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Fahrettin Kukaracı'da. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Kukaracı, süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Muhterem milletvekilleri, güncelliğini yitirmiş, yaklaşık elli yıllık bir kanun yerine, çağın gereklerine uygun yeni bir kanuna ihtiyacımız olduğu kabul edilebilir. Tasarının genel gerekçesinde "Helsinki Zirvesi sonrasında kazanılan aday ülke statüsü ve Dünya Ticaret Örgütü çerçevesindeki taahhüt ve gelişmeler, bu yeni düzenlemeyi gerekli kılmıştır" denilmektedir.

Şeker üretiminde istikrarın sağlanması, iç piyasada rekabetin oluşması, özelleştirmeye imkân tanıyacak hukukî altyapının hazırlanması, bu düzenlemenin gerekçesini teşkil etmektedir.

30 000 işçi istihdam edilen, 3 milyon çiftçi ailesinin geçim kaynağı olan bu sektörde yapılmakta olan bu düzenlemenin, her ne kadar pancar üreticileri ile işleyicilerin menfaatlarının buluşacağı bir düzenleme olduğu iddia edilse de, gerçek bu değildir, bu olmayacaktır. Zira, bu iktidarın her icraatında olduğu gibi bu düzenlemesinde de insan unsuru gözardı edilmiştir ve tasarının sosyal boyutu bulunmamaktadır. Daha önce, Et ve Balık ve Süt Endüstrisi Kurumları gerekli tedbirler alınmadan özelleştirilmiş olduğu ve et ithal edildiği için hayvancılık nasıl yok olmuş, geçimini hayvancılıkla sağlayan milyonlarca insan işsiz güçsüz ve çaresiz duruma düşürülmüşse, bu düzenlemeyle de, pancar tarımıyla geçimini sağlayan tüm çiftçiler perişan olacaktır.

Özellikle alternatif sanayi bitkisi ekemeyen Erzurum, Kars, Ağrı, Bayburt, Erzincan, Van ve diğer iller ikinci darbeyi yiyecek, mahallî tabirle, eli böğründe kalacaktır. Tasarı kanunlaştığında, fabrikalar özelleştirilecek, serbest rekabet sonucu, olumsuz iklim şartları içindeki doğu çiftçisi geçim kaynağı olan pancar ekimini yapamayacaktır. Kapanacak fabrikalar sonucu, halen çalışmakta olan işçinin büyük bir kısmı işsiz, dolayısıyla da ekmeksiz kalacaktır. İthal şekerle rekabet edemeyecek Türk çiftçisi, piyasadan çekilmek zorunda kalacaktır. Şeker ithalinin engellenmesi ve yerli üretimin fonlarla desteklenmesi imkânsız hale geleceği için, çiftçimiz pancar ekemeyecek, bunun sonucu olarak da, Türkiye, şekerde de dışa bağımlı hale gelecektir.

Bu sebeple, feryat eden Erzurum pancar ekicileri gönderdikleri bir yazıda şöyle sesleniyorlar: "Uyarılarımıza rağmen, şeker fonuna yasada yer verilmeyecek mi? Türkiye, Amerikan tatlandırıcı şirketlerinin pazarı mı yapılmak isteniliyor? Özelleştirme öncesinde tatlandırıcı üretiminin önü açılarak şeker fabrikalarının kapatılması mı planlanıyor? 3-5 rantiyeci mi, yoksa 500 000 pancar üreticisi mi önemli? Zamanında zorla pancar ektirdiğiniz Türk köylüsünü, bugün de, dış taahhütler adına yabancılara peşkeş çekmek mi istiyorsunuz?" diyorlar.

Anlaşılan odur ki, vahşi kapitalizm uygulaması sonucunda, nefesi ye-tenler kalacak, nefesi yetmeyenler de yok olup gidecek. Sektör dinamizm kazanamayacak, dış piyasalarla rekabet edemeyecek, sadece ona teslim olacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu iktidar, her ne yapmış ise, sonunda insanımız bundan zarar görmüştür. Her ne söylemişse, tersi gerçekleşmiştir. Bu düzenleme de, diğerleri gibi, ülke insanını mutlu etmek, onu rahatlatmak için değil, IMF öyle istediği için yapılmaktadır. Bu tasarı, şekerkamışından veya mısıra dayalı nişastadan oluşan şekeri, ülkemize satmayı amaçlayanlar tarafından dikte ettirilmiştir. Eskiden ortak pazar tanımlanırken "onlar ortak, biz pazar" denilirdi. Şimdi, pazar olma keyfiyeti tamamen gerçekleşmiş bulunmaktadır. Bundan böyle büyük şehirlere göç eden insanların sayısı artacak, işsiz kalan pancar ekicisi yüzünden, problemler katmerli hale gelecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kukaracı, lütfen toparlayınız.

FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) - Bağlıyorum efendim.

Ülkede sanal istikrar yerine, gerçek istikrar ve millete dayanan bir iktidar olmadan, ısmarlama kanunlarla şeker üretiminde istikrar sağlanacağını düşünmek safdillik olacaktır diyor; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kukaracı.

Başka söz talebi?.. Yok.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Var efendim.

BAŞKAN - Konuşacak mısınız?..

TURHAN GÜVEN (İçel) - Saatler önce divana konuşma talebimizi iletmiştik.

BAŞKAN - Bize intikal etmedi; ama, tabiî hakkınız.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Hiç boş maddemiz yok Sayın Başkan, herkes bunu böyle bilsin.

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Yıldırım; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı Şeker Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi ve mağdur olan çiftçimizi Doğru Yol Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Dün şehit olan 2 polisimize Allah'tan rahmet diliyor, ailesine ve emniyet mensuplarına da başsağlığı diliyorum.

Pancar ziraatı, yaklaşık 64 ilde yapılmaktadır; ancak, kota nedeniyle pancar ekemeyen çiftçi de işsizler ordusuna eklenmektedir. Kotayı ya kaldırın veya bir çare bulun; çünkü, çiftçi perişan.

Şekerpancarı fiyatları, her yıl, şeker fabrikası işleten gerçek ve tüzelkişiler ile üretici temsilcileri olan pancar kooperatifleri arasında varılan mutabakata göre belirlenmelidir. Yani, getirilen yasayla, hükümet, pancar bedellerinin belirlenmesinde üreticiyi hiç dikkate almamaktadır. Yasa tasarısında 30 şeker fabrikasının 1 temsilcisi varken, 5 nişasta üreticisi şirketin 1'den fazla üyeyle temsil edilmesini de anlamak mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, 19 Şubatta başlayan ekonomik kriz halen devam ediyor, hem de gün geçtikçe artarak devam ediyor. Bakınız, 44 gündür ülke kan kaybediyor. Hasta komada, yoğun bakımda; teşhis dahi konulamamış. Ülkede hükümet boşluğu var. Bu, açıkça görülmektedir; çünkü, halen, pahalılık, vergi ve zamlar devam ediyor.

Bakınız gübre zamlarına. Ben, size, çiftçinin en çok kullandığı üç gübrenin fiyatlarını vereceğim: 14 Martta; 26'lık amonyum nitrat 128 000 lira, DAP 195 500 lira, üre 158 000 lira. Dün aldığım listeye göre: Nitrat 153 810 lira, üre 180 000 lira, DAP 255 480 lira. Yani, bu on gün içerisinde yüzde 60'dan fazla zam olmuş beyler.

Şimdi bu fiyatlara göre çiftçi nasıl alacak, nasıl ekecek? Ülkenin krizi çok ciddî. Herhalde, sayın hükümet, halen, krizin ya farkında değil veya bu işi bilmiyor. Bakınız "15 günde 15 kanun çıkaracağız" diyorsunuz. Nasıl çıkaracaksınız? Hani iktidar milletvekilleri? Dünkü oylamada 276'yı bulamadınız. Buna rağmen muhalefet burada, her çabayı göstermekte. İktidarın, ülke menfaatına getirdiği her kanuna destek vermeye hazırız; verdik de; ama, millet bitmiş, çiftçi bitmiş, esnaf bitmiş... Bu da yetmiyor... Milletin daha evvel aldığı ve alacağı kredilere uygulanan faizlere -çiftçi için- bir bakın; bakın söylüyorum iyi dinleyin: Şubat 2001; küçük ve orta boy işletmeler için yüzde 55, büyük işletmeler için yüzde 70. Mart 2001; küçük ve orta boy işletmeler için yüzde 92, büyük ölçekli işletmeler için yüzde 105. Nisan; 1 Nisandan itibaren, küçük ve orta boy işletmelerin Ziraat Bankasındaki faizleri yüzde 120, diğerleri -büyük işletmeler- yüzde 130; bu, resmî, Ziraat Bankası Genel Müdürlüğünden giden yazı beyler, dikkatinizi çekerim. Öyleyse, bu faizlerle çiftçi ayakta durabilir mi? Sayın Hükümet, ne yapmak istiyorsunuz; ülkeyi nereye götürüyorsunuz? Ülkeyi, idare edemediğiniz ve ekonomik krizden çıkaramayacağınız belli; düzeleceğine, siz, kendiniz de inanmıyorsunuz. Öyleyse, çekin gidin de millet kurtulsun. Millet size güvenmiyor. Millet, en iyisini bilir; çünkü, çare millettedir diyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri...

M. ZEKİ SEZER (Ankara) - Biz de öyle dedik zaten.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - İyi dinleyin, konuşana saygı gösterin...

M. ZEKİ SEZER (Ankara) - Sizi de millet seçti.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Devletimiz büyüktür. Devleti küçük düşürmeye, hiç kimsenin, hatta, hükümetin bile hakkı yoktur. Esas kriz, hem siyasî hem de ekonomiktir. Bunu, defalarca söyledik; hem sorunları hem de çarelerini söyledik; ama, siz, bizi dinlemiyorsunuz. Ekonomiyi de bilmiyorsunuz. Her şey ortada; ülkeyi ne hale getirdiğiniz, herkesçe malum; ama, aldığınız tedbirler sunîdir; iyileştirici, ciddî ve milletin sıkıntısına çare olacak kanunları getirin. Siz, hâlâ, IMF'nin ve Dünya Bankasının istediği kanunları getiriyorsunuz; ama, çare millette ve demokraside diyorum.

Sayın Hükümet, millet çok zor durumda; bırakınız, milletin yürümesine engel olmayınız; engel olursanız, sosyal patlama olur; önüne geçemezsiniz. Öyleyse, acilen, bu ülkeyi ve milleti komadan çıkarın diyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

Madde üzerinde önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Teşkilât

Şeker Kurumu

MADDE 7. - Bu Kanun ve ilgili diğer mevzuatın uygulanmasını sağlamak, uygulamayı denetlemek ve sonuçlandırmak, Kanunda verilen yetkiler çerçevesinde düzenlemeler yapmak ve kanunla verilen diğer görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere, kamu tüzel kişiliğine sahip, Şeker Kurumu kurulmuştur. Kurumun merkezi Ankara'dadır. Kurumun organları Şeker Kurulu ve hizmet birimlerinden oluşur. Kurum, Şeker Kurulu tarafından yönetilir.

Kurumun ilişkili olduğu Bakanlık, Sanayi ve Ticaret Bakanlığıdır.

BAŞKAN - Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın  Remzi Çetin'e aittir.

Buyurun Sayın Çetin. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA REMZİ ÇETİN (Konya) - Muhterem Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz, dünyada, tarım açısından kendi kendine yeten belirli sayıdaki ülkelerden biri olmasına rağmen, maalesef, tarımımızın son yıllarda içine itilmiş olduğu darboğazlar nedeniyle bu vasfımızı hızla kaybetmekte olduğumuz çok ciddî bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü, tüm dünyada, Avrupa Birliği ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere, tarım ciddî manada sübvanse edilmesine rağmen ve yakın zamana kadar Türkiye'de de bu uygulama devam ediyor olmasına rağmen, maalesef, çiftçimiz kendi başına bırakılmış ve planlı, programlı, devletin gözetim ve denetiminde yapılması lazım gelen bir tarım anlayışı terk edilmek suretiyle bu alanda da çok ciddî darboğazlar meydana gelmiştir.

Değerli arkadaşlarım, pancar konusu tarımın çok önemli konularından birisidir; fakat, maalesef, bu alanda da ciddî güçlüklerle karşı karşıya kalmış bulunuyoruz ve şu anda, parasını alamamış, borçlarını ödeyememiş ve elektrik kesintisiyle karşı karşıya kalmış bir pancar çiftçisiyle karşı karşıya bulunuyoruz. Dolayısıyla, pancarın bu hali, tarımın içerisinde bulunduğu durumu da ayrıca göstermektedir. Bizim, son bir hafta içerisinde, Konya Ovasında yapmış olduğumuz tetkikler neticesinde, çiftçilerimizin iki büyük güçlükle karşı karşıya olduğunu gördük: Bunlardan birisi, yağmurun yağmaması ve geniş oranda da sulu tarıma geçilememiş olması sebebiyle sulama yapılamadığı için, maalesef, buğday ekilmiş olan arazilerde, buğday, bir karış büyümüş boyuyla kaldığından, şu anda, bazı buğday ekim alanlarından buğday sökülme cihetine gidilmekte ve önümüzdeki günlerde, onun yerine bostan ürünlerinin ekilmesine çalışılacaktır.

Diğeri ise, pancar üreticisinin parası verilmediği için elektrik borçlarını ödeyememişler, bunun üzerine, MEDAŞ da, pancar üreticisinin elektriğini kesmiştir. Şu anda kuyu ve elektrik tertibatı var; fakat, borçlarını ödeyemedikleri için kendilerine haciz gelmiştir. Gerçi, bir kolaylık yapma yoluna giden MEDAŞ'ın "paranın yüzde 25'ini peşin olarak ödeyin, geri kalanı taksitlendirelim" şeklinde bir teklif getirmesine rağmen, bunu bile karşılayacak para ellerinde olmadığı için, maalesef, çiftçimiz, şu anda büyük bir haciz olayıyla karşı karşıya kalmış bulunuyor.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde tüketilmekte olan mısırın, yani, glikoz ve izoglikoz üretimine esas teşkil eden mısırın yüzde 73'ü dışarıdan ithal edilmektedir ve bu önemli bir rakamdır; fakat, maalesef, ülkemizde mısır ekim alanları da geliştirilemediği için, tatlandırıcıların esası olan mısır ve diğer glikoz bazlı, nişasta bazlı maddelerin ithalatı devam ediyor. O bakımdan, pancara bir alternatif olarak tatlandırıcıları görmemek gerekmektedir; çünkü, şu anda, tatlandırıcıların hammaddeleri ağırlıklı bir şekilde yurt dışından gelmekte, aynı zamanda ihracat da yapılmamaktadır. Bu da önemli bir noktadır. Dolayısıyla, tatlandırıcılara getirilen yüzde 10 kota bile yüksek bulunmaktadır; çünkü, pancar, pancarla iştigal eden insan sayımız göz önüne alındığı zaman, bizim tarımımızda çok önemli bir yer tutmaktadır. O bakımdan, tatlandırıcılarla ilgili kısıtlamaların ciddî şekilde yapılması gerekmektedir.

Kaldı ki, tatlandırıcılıkla iştigal eden firmaların çok önemli bir kısmı dış sermaye olmasına rağmen, biraz önce de ifade etmiş olduğumuz gibi, bunlar kesinlikle ihracat yaparak ülkemize herhangi bir döviz girdisi sağlamamaktadırlar.

Değerli arkadaşlarım, şekerin yerine hiçbir zaman bu nişasta bazlı izoglikozun ve glikozun ikame edilmemesi gerekmektedir; çünkü, pancarın vurulması halinde, pancarla iştigal eden insanlarımızın iştigal alanlarının daraltılması halinde çok daha güçlüklerle karşı karşıya kalacağımız önemlidir; çünkü, tatlandırıcıların etkisine girmiş bir şeker piyasasıyla, Türkiye'nin, gerçekten, tarımında önemli güçlüklerle karşı karşıya kalacağız.

Değerli arkadaşlarım, pancar ekimi sayesinde 1 dekarın fotosentez yoluyla havaya verdiği oksijen 6 kişinin bir yılda tükettiği oksijene eşdeğer olup, aynı orman alanından 3 kat fazla oksijen üretir. Bu nedenle, iyi bir çevre dostu, tarımın yapısal zorunluluk arz eden önemli bir endüstri bitkisidir.

Ayrıca, köyde istihdam alanı sağlanmıştır, köyden şehre göç engellemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlar mısınız.

REMZİ ÇETİN (Devamla) - Şehre göç etme durumunda kalan köylünün tekrar köyüne dönmesine, toprağıyla iştigaline imkân vermekteyiz bu sayede.

Son olarak da, bu 7 nci maddede ifade edilen husus, fevkalade enteresandır. Buraya da dikkatimizin çekilmesi lazım. Çünkü, 7 nci maddeyle ihdas edilen kurumun ve 8 inci maddeyle ihdas edilen kurulun 2005 yılında görevi sona erecektir. Bakanlar Kurulu aksi bir karar almadığı sürece, ihdas edilen kurumun ve kurulun görevinin 2005 yılında sona ereceği ifade edilmiştir. Öyleyse, azamî üç yıl sonra görevi sona erecek olan bir kurum ve kurulun nesini konuşacağız? Bu kurum ve kurul ortadan kalktıktan sonra, Dünya Ticaret Örgütü mü bizim şeker piyasamızı ve pancar ekim siyasetimizi belirleyecek? Bu konuda da ilgililerden bir cevap bekliyoruz. Dolayısıyla, gerçekten, hemen kısa bir süre sonra ciddî boşluklar oluşturacak olan bir kanunu görüşmekte olduğumuzu bilelim ve pancarın önemini, tarım için arz ettiği önemi göz önüne alalım. Daha sağlam bir oluşum üzerine gitmeliyiz.

Teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.

7 nci madde üzerinde ikinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük'e ait.

Buyurun Sayın Bedük. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı Şeker Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere, söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz nüfusunun yüzde 45'i tarımla meşgul oluyor ve tarımda şekerpancarı üretimi çok önemli yer işgal ediyor. Köylümüzün, çiftçimizin en önemli gelir kaynağı, şekerpancarıdır ve pancar, köylümüzün, çiftçimizin geçim kaynağıdır. Bir sanayi ürünüdür; cumhuriyetin kurulduğu yıldan bugüne kadar şekerpancarının değerlendirilmesiyle ilgili birkısım sınaî çalışmalar yapılmıştır ve bugüne kadar gelişimizde de etkili olmuştur; ama, önemli bir stratejik gıda maddesi olan şekerpancarının, bugün, içerisinde bulunduğu şartlar itibariyle, kanunun yeterli olmadığını kabul etmekle birlikte, ne yazık ki, getirilen kanun tasarısı Türkiye gerçeklerine uygun değildir. Köylümüzün, çiftçimizin ihtiyacını karşılayacak kapasitede ve yeterlikte değildir. Teknik bakımdan da yetersizdir. 2,5 milyon ekicisi bulunan, nakliyecisi, çapacısı veya diğer yankuruluşları ve hizmetleriyle birlikte 10 milyonluk nüfus, şekerpancarı üretiminden istifade etmekte ve geçimini sağlamaktadır. Pancara konulan kota, ülke genelinde çiftçiye vurulan en büyük darbe olmuştur ve 1996'da 20 milyon ton olan pancar üretimi, bugün, 11 milyon tona düşmüştür.

Biz pancara konulmuş olan kotanın kalkmasını beklerken, maalesef, pancar üreticilerini çok daha güç şartlarda bırakacak ve sıkıntıya sokacak bir düzenlemeyle karşı karşıya kaldık. Getirilen bu kanun tasarısında şeker kurumu kuruluyor; aslında, bu şeker kurumunun kurulması doğru; ama, içerisine konulmuş olan şeker kurulu, maalesef, sadece 5 yıl hizmet edecek, 5 yıl sonra bitecek. Bunun anlamı ne; 5 yıl sonra şeker kurulu görevini bitirmiş olacak ve dolayısıyla, şeker üreticisi artık vicdanlara ve insaflara terk edilmiş olacak. O sebeple, bizim, köylünün ve çiftçinin bu kadar fazla sıkıntı içerisinde bırakılmasını sağlayacak böyle bir tasarıya "evet" dememiz mümkün değildir.

Bütün ülkeler, Avrupa Birliğine dahil olan ülkeler, özellikle, kendi yerli çiftçilerini korumak için âdeta bir yarışın içerisine giriyor ve nitekim, Avrupa Birliğine dahil olan ülkeler 2006 yılına kadar köylüsünü ve çiftçisini destekleme kararı alıyor. Hatta, 2010 yılına kadar uzanacağına dair birkısım Avrupa Birliğine dahil olan ülkenin uzmanları açıklamalar yapıyor. Biz ise, maalesef, kendi köylümüzü, çiftçimizi korumuyor ve gelecekte, özellikle, Avrupa Birliğinin pazarı haline getirmeye kalkıyoruz ülkemizi; üzerinde durduğumuz, itirazımız bu.

"Köylümüzü, çiftçimizi korumuyoruz"dedik. Kota koyduk; gübre bulamaz, ilaç bulamaz ve ayrıca, pancar üreticisine yeteri kadar para da verilmez; dört ay geçer, buna rağmen pancar üreticisi parasını alamaz; ama, ne yazık ki, buna karşılık, bir bakıyorsunuz, Ziraat Bankası köylüye ve çiftçiye bir yazı göndermek suretiyle, ikinci ayda yüzde 130 olan faiz oranlarını, maalesef, 1 Nisan 2001 tarihinden itibaren yüzde 180'lere çıkartabiliyor.

Değerli arkadaşlar, Ziraat Bankası ne için olur; Ziraat Bankası, köylünün ve çiftçinin özellikle kalkınması için mutlaka destekleme politikalarını sürdürmek mecburiyetindedir; ama, ne yazık ki, hükümetin bu konudaki politikalarına uygun olarak, bundan da vazgeçiyor. Küçük ve orta boy tarımsal işletmelerin de yine faizleri, daha evvelden kredi almış olan arkadaşlarımız, köylümüz, çiftçimiz yüzde 55'lerden yüzde 80'lerden yüzde 120'lere, yüzde 130'lara kadar varan kredi faizlerini artırıyor. Değerli arkadaşlar, işte, bizim itirazımız bunlar.

Yine, Mecliste uzlaşma aramıyorsunuz. Demokrasinin en önemli kültürü, en önemli altyapısı, anlayışı uzlaşma kültürüdür. Doğru Yol Partisi olarak biz diyoruz ki, gelin, nişasta kökenli, tatlandırıcıyla ilgili olarak, aynen Avrupa Birliğinde olduğu gibi, yüzde 2'lik bir kota koyalım, yüzde 2'den fazlasını almayalım; yani, üretilen şekerin yüzde 2'sine kadar ancak ithal edelim veyahut da üretim yapabilelim; nişasta kökenli şekerlerle ilgili olarak söylüyorum ve Avrupa Birliği bunu koyuyor, Avrupa Birliğinin koyduğu limit kota yüzde 2; bizde ise, getirdiğiniz bu kanun teklifiyle yüzde 10'u kabul ettiniz; ayrıca, bunu, yüzde 50 artırma gibi bir kararı 3 üncü maddeyle kabul ettiniz. Değerli arkadaşlar, bu, köylüye, çiftçiye eziyet değil mi?! Bu, köylüye, çiftçiye, özellikle işkence değil mi?! Bu, köylünün ve çiftçinin gelecekle ilgili istikbalini karartmak değil mi?! Bir taraftan Avrupa Birliğine girmeye kalkıyorsunuz, bir taraftan Avrupa Birliği standartlarını kabul etmiyor; ama, illâ da IMF böyle istedi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bedük, lütfen toparlayınız.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - ...o halde, ben, IMF'nin isteklerini yerine getireceğim diyorsunuz ve böylece sıkıntı yaratıyorsunuz.

Kurul kuruyorsunuz, kurulda çalışanları temsil eden herhangi bir kişi bulundurmuyorsunuz. Oysa, kalkınmayı sağlayabilmek için, kurul çalışanlarının, ülkenin menfaatını gerektirecek şartları bilip ona göre hareket etmesi, yine, onların boynunun borcu; bunda da dikkat edecekler.

Değerli arkadaşlar, bakın, Mamak Esnaf ve Kefalet Kooperatifi, 6.Ticaret Mahkemesinden -Ankara'dan- bir karar alıyor; diyor ki: "Halk Bankasının yüzde 150'lere varan kredi faizlerini artırması hakkaniyete aykırıdır, objektif kurallara aykırıdır. Anayasa ve yasalar çerçevesinde kabul edilemez." Bu sebeple, Halk Bankasının yüzde 150'lere varan kredi faizlerini artırma hususundaki kararını durdurmaya karar verdi.

Şimdi, ziraat odalarıyla ilgili olarak da, yine, aynı şekilde gidilecek ve dolayısıyla, tarımla ilgili Ziraat Bankasının aldığı kararlara da mutlaka tepki konulacaktır.

Ben, hükümetin, köylümüzün ve çiftçimizin -özellikle ziraî kredileri konusu da dahil olmak üzere- ihtiyaçlarını karşılayacak, destekleyecek politikalardan vazgeçmemelerini, Avrupa Birliği standartlarına uygun hale getirmeleri halinde de, en uygun davranışı sergileyeceklerine inanıyorum.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bedük.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde önerge yoktur.

7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

8 nci maddeyi okutuyorum:

Şeker Kurulu

MADDE 8.- Kurul, Kurumun karar organı niteliğinde olup, bu Kanun kapsamındaki konularda her türlü kararları almak ve uygulamak üzere, biri Başkan ve biri Başkanvekili olarak toplam yedi üyeden oluşur.

Kurul Başkanı, Kurumun da Başkanıdır. Kurumu, idare ve yargı mercilerinde ve üçüncü kişilere karşı Başkan temsil eder. Bu sorumluluk; Kurulun işleri ile ilgili olarak kamuya bilgi verilmesi görevini de kapsar. Başkanvekili, Başkanın yokluğunda Başkanın tüm görevlerini ve yetkilerini üstlenir.

Bakanlar Kurulu; Bakanlık, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Müsteşarlığın bağlı olduğu Bakanlık, sakaroz kökenli şeker üreten ve sermayesi kamuya ait olan Şirket ile pancar kooperatiflerinin oluşturduğu üst birliğin göstereceği ikişer aday, sakaroz ve nişasta kökenli şeker üreten şirketlerin her grubundan Türkiye'deki fabrikalarından nominal üretim kapasitesinin son üç yıl ortalama üretimi en fazla olan iki şirketin ayrı ayrı önerecekleri ikişer aday arasından birer üye olmak üzere bir Başkan ve altı üye seçer ve atar. Başkanvekilini, Kurul üyeleri kendi aralarından seçer.

Kurul Başkan ve üyelerine Yüksek Planlama Kurulunca kamu iktisadi teşebbüsleri yönetim kurulu başkan ve üyeleri için belirlenen ücret ödenir.

Kurul üyeliği görevi; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamede düzenlenen başka iş ve hizmet yasağının kapsamı dışındadır.

Kurul üyeleri; hukuk, iktisat, mühendislik, işletme, uluslararası ilişkiler, kamu yönetimi veya maliye dallarında yurt içi ya da yurt dışında en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş (pancar kooperatiflerinin oluşturduğu üst birliği temsil eden üye için bu şart aranmaz), mesleki açıdan yeterli bilgi ve deneyime sahip bulunan ve meslekleri ile ilgili olarak kamu veya özel sektörde en az on yıl çalışmış kişiler arasından seçilir. Üyelerde ayrıca, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) fıkrasının 1,4,5,6 ve 7 numaralı bentlerinde belirtilen şartlar aranır.

Kurul üyelerinin görev süresi beş yıldır. Kurula atanan üyelerin, temsil ettikleri kuruluşlardaki görevlerinden ayrılmaları halinde üyelikleri sona erer. Bu nedenle veya diğer herhangi bir nedenle üyelikleri sona erenlerin yerlerine Bakanlar Kurulu tarafından en geç bir ay içinde yeni bir üye seçilir ve bu maddede belirtilen usule göre atamaları yapılır. Bu şekilde atananlar, yerine atandıkları üyelerin sürelerini tamamlar.

Kurul, Başkanın daveti üzerine ayda iki defadan az olmamak üzere üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır. Kurul, Başkanın daveti veya en az üç üyenin yazılı isteği ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile olağanüstü toplantı yapabilir. Toplantıyı Kurul Başkanı veya yokluğunda Başkanvekili yönetir. Her bir toplantının gündemi toplantıdan önce Başkan ya da yokluğunda Başkanvekili tarafından hazırlanarak Kurul üyelerine bildirilir.

Kurul Başkan ve üyelerinin toplantılara katılmaları esastır. Kurul üyelerinden mazereti olanların toplantıdan önce mazeretlerini Kurul Başkanına bildirmeleri gerekir. Arka arkaya dört toplantıya veya bir yıl içinde toplam on toplantıya mazeretsiz olarak katılmayan üyeler istifa etmiş sayılırlar. Yerlerine bu maddede belirtilen usullere göre yeni üye atanır.

Kurul, kararlarını üye tam sayısının salt çoğunluğunun aynı yöndeki oyu ile alır. Kurul üyeleri çekimser oy kullanamazlar.

Toplantı kararları ilgililere Kurum tarafından duyurulur.

BAŞKAN - 8 inci madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Amasya Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya'ya aittir.

Buyurun Sayın İyimaya. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli Başkan, Yüce Meclisin kıymetli üyeleri; madde üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklarken, temsilen ve şahsen Yüce Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, büyük Türk Milletinin her on ferdinden birisini doğrudan ilgilendiren bir temel kanunu görüşüyoruz; pancar çiftçisini, şeker işçisini, nakliyecisini ve besicileri doğrudan ilgilendiren bir kanun. Sözlerimin başında itiraf edeyim ki, bu kanun, millî bir ihtiyacı karşılamaktan çok, ulusal üstü iradenin, millî iradenin üstündeki örgütlere verdiğimiz taahhüdün ifası kanunudur. Bu gibi kanunların millî kanun olabilmeleri için, yalnızca ilgili taahhütleri uygulamaya aktarma değil, millî şartları, millî ihtiyaçları uyarlama gereklerini karşılamaları şarttır.

İşte, Büyük Meclis, bugün, aslında bu meseleyi tartışmalı, bu açıdan bu kanunu tahlil edebilmeliydi. Sorulur: Anlaşma gereklerinin dışında, işte 1950'li yıllardan sonraki Şeker Kanunundan daha sonra gelişen problemleri millî ihtiyaç noktasında gidermesi için, sadece bir taslak hazırlama, tasarı hazırlama dışında, hangi ilgili katılımcı örgütlerle müzakere yapılmış veya tartışmaya açılabilmiştir?

Bu kanun, ilgilendiren kişilere ve kurumlara danışılmadan hazırlanan bir kanundur. Bu kanun, yine, Uluslararası Ticaret Örgütüne karşı taahhüt ilişkisinde olan diğer devletlerin kendi milletlerine, kendi insanına, kendi çiftçisine tanıdığı imtiyazları bizim milletimize tanımaktan aciz bir kanundur. Bugün Fransa'yı inceleyiniz, bugün Amerika'yı inceleyiniz; şekerpancarı ziraatında orada tanınan imkânlar, bizim organlarımız, bizim Meclisimiz ve bizim hükümetimiz tarafından Aziz Türk Milletine tanınmıyor. Bu anlamıyla bu kanun, bir tasfiye kanunudur, en yaygın tarımın neredeyse yok dereceye indirgendiği bir kanundur.

Yine, bu kanun, iç dengeler bakımından da adaleti sağlamaktan uzaktır. Tatlandırıcı üreticileri ile şekerpancarı müstahsilleri arasında var olması gereken uluslararası standart oranı aşılmıştır. Yüzde 2-2,5 olması gereken bu denge, belli bir sermaye çevresi lehine ihlal edilmektedir.

Arkadaşlar, bu kanun, belki yarın, belki başka bir gün, aynen vergi kanunlarında olduğu gibi, dönüle dönüle, Sayın Prof. Zeki Ertugay'ın akademik temelde ortaya koyduğu ihtiyaçları düzeltici ve değiştirici tasarıyla bu Meclise yeniden getirilmesi gereken, o kaderi paylaşacak olan bir kanundur.

Sevgili arkadaşlar, şimdi, bir kurul ihdas ediyoruz. Bir kurul ihdası, bir yetkili organ ihdası, önemli bir olaydır. Bu kurulu, siz, demokratik açıdan, millî irade açısından tahlil ettiğiniz zaman, karşınıza çıkacak karakteristik özellikler üçtür.

Bir; bu kurul, devletçi iradenin, devletçi ekonominin, yeniden yapılandırma adı altında dahi halen egemenliğini sürdürdüğünün bir kanıtıdır. Bir organ teşekkül ettiriyorsunuz; 7 kişiden oluşuyor, 5'i devletten. Serbest piyasaya geçeceğiz, liberal ekonomiyi uygulayacağız diyorsunuz ve orada, özel kesimden 2 kişi var.

Değerli arkadaşlar, bu kurul, istihdam sorunuyla ilgili politikaları da, kararları da oluşturacak. Anayasal temeldeki sendikaların, 30 000 kişiden teşekkül eden işçilerin ve örgütlerinin 1 üyeyle temsil edilme hakları yok mudur?! Sermayeye ve kamuya verdiğiniz temsil yetkisinin, eğer katılım iddiasındaysak, eğer demokratik hukuk devleti diyorsak, emekten esirgenmesinin bir mantıkî sebebi, bir rasyosu olabilir mi?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın İyimaya, lütfen toparlayınız.

AHMET İYİMAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Yine, bakıyoruz -komisyonlarda nasıl değerlendirildi bilemiyorum- polisiye yetkilerle teçhiz ediyoruz kurulu. Kurul, özel kesimden, bir özel kooperatiften, bir şirketten her türlü bilgiyi isteyebilecektir. Liberal ekonominin temel taşlarından birisi de sırlar alanıdır, insider alanıdır. Kendi gizlerini üçüncü kişiye veya organa -cezai mesuliyet dışında- bildirdiği zaman, sır, sır olmaktan çıkar ve sır olan bilgileri dahi vermek mecburiyetini düzenleyen ilgili maddenin (9/f-j bendlerinin) Anayasanın 48 inci maddesi, girişim özgürlüğü çerçevesinde mutlaka değerlendirilmesi gerekir.

Bu kanun, gözden geçirilmesi gereken, komisyona iade edilmesi gereken ve gerçekten de tartışmacı, katılımcı bir yöntemle tanzim edilmesi gereken, kadük kalacak olan kanunlardan birisidir.

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İyimaya.

Fazilet Partisinin görüşlerini, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal ifade edecekler.

Buyurun Sayın Ünal. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Herkesin çıkması gerektiğine inandığı böyle bir kanun hangi şartlarda çıkıyor, önce buna bir göz atmamız gerektiği kanaatindeyim.

Biz, bu kanunun maddelerini burada konuşurken, tartışırken, şu anda, esnafımız, sokaklarda, çarşı ve pazarda hak aramakla meşgul ve yine, biz, binlerce çiftçimizi ilgilendiren bu kanunu görüşürken, çiftçilerimiz, Ziraat Bankasına olan borçlarını ödeyememekten, mal beyanında bulunmamaktan dolayı hapishanelere girmekle meşgul ve biz, yine, bu kanunun maddelerini görüşürken, çiftçilerimizin kapısındaki traktörleri haczedilmekte, mal varlıklarına el konulmaktadır ve böyle bir ortamda, biz, bu kanunu tartışıyoruz. Çiftçimizin, esnafımızın, memurumuzun, işçimizin, toplumumuzun bütün kesiminin gündeminde ne var ve bugün Meclisimizin gündeminde ne var ve biz, toplumumuzun gündemine, onların dertlerine, onların problemlerine ne kadar yakınız ve ne kadar neşter vurmakla meşgulüz; bunları hep beraber düşünmemiz gerektiğine inanıyorum.

Şimdi, bu kanunu görüşürken, bir tarafta binlerce pancar üreticisi var, çiftçimiz var, diğer tarafta da, 2 tanesi yabancı menşeli olmak üzere -yani, dış kaynaklı ve yabancı sermayeli olmak üzere- 5 tane, mısırdan glikoz ve izoglikoz üreten fabrika kurmuş firma var. Gün gelmiş, devlet, bunlara, sermayenizi getirin, Türkiye'ye taşıyın, işletme kurun, fabrikalar kurun, burada insanları çalıştırın ve burada, Türkiye'de üretilen mahsulü işleyin, bir şeyler üretin demiş ve bu insanlar, bu kurumlar, şirketler gelmişler ve bu müesseseleri kurmuşlar. Öbür tarafta da, binlerce, milyonlarca çiftçimiz, pancar üretiminden rızkını çıkaran çiftçimiz pancarı üretecek; ama, alabildiğine bir hürriyete sahip değil, kotalar koymuşuz, şu kadar dönümden fazla ekemezsin, şu kadar tondan fazla üretemezsin diyerek ona kota koymuşuz, sınır getirmişiz ve o insanları da yok olmaya mahkûm etmişiz.

Bir devlet düşünün ki, bir taraftan, müsaade ve izin verdiği firmaların fabrikalarını kapatmakla meşgul, diğer taraftan, ben üretmek istiyorum, ben tarlamı ekmek istiyorum, ben mahsul çıkarıp bunu şeker fabrikalarına satmak istiyorum, rızkımı çıkarmak istiyorum diyen milyonlarca çiftçisinin önüne engel koymakla meşgul. Hangisi haklı, hangi tutum ve davranış haklı; bunun altından hiçbir kimsenin çıkması mümkün değil. Öyleyse, öyle bir adaletli sistem getirmek gerekir ki, bu insanları, ne üretim yapan ne de "buyurun, sermayenizle gelip fabrika kurun" dediğimiz insanları üzmemek ve onları küstürmemek gerekir.

Şimdi, bir kurul oluşturulmaktadır. Türkiye, zaten, kurumlar ve kurullar cenneti oldu. Her konuda kurul oluşturuyoruz ve hiçbir konuda da o kurulun baktığı işleri halletmiyoruz. İşte, YÖK, Yüksek Öğretim Kurulu; lök gibi oturmuş devletin, lök gibi oturmuş milletin tepesinde, inim inim inletiyor öğrencilerimizi, öğretim üyelerini. Hiçbir problemi halletmediği gibi, milletin çocuklarının, yavrularının başına her gün gaileler, her gün belalar ve musibetler yığıyor, altından kalkılması mümkün olmayan belalara uğratıyor yavrularımızı. Yarın, şeker kurulu neyi halledecek ve nasıl halledecek?! Şeker fabrikalarını bir an önce özelleştirelim; çağıralım holdingleri, şirketleri, tek tek verelim her birini ve o insanlar, o şirketler de çiftçilerimizle muhatap olsun...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ünal, lütfen toparlayınız.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - ... onlara destek vermek suretiyle, mahsulü ektirsin, mahsullerini alsın ve ucuz bir üretim ortaya çıksın.

Bu konuda bir tek örnek vermek istiyorum. Osmaniye'de yerfıstığı üzerine Fisan ismiyle bir fabrika kuruldu; yerfıstığını alacak çiftçiden işleyecek. Kim kurdu; DESİYAB, Devlet Sanayi Yatırım Bankası; yani, devlet ortaklı, artı, Adana Özel İdaresi ortağıydı. Bu fabrika yıllarca çalıştı ve zarar etti. Sonunda fabrikayı yaktılar, o kocaman fabrikayı cayır cayır yaktılar. Arkasından, rahmetli Özal geldi -Allah rahmet eylesin değerli Cumhurbaşkanımıza- ilk olarak, bu fabrikayı özelleştirdi; çağırdı bir vatandaşı... Herkes de biraz bağırdı, çağırdı "niye o adama verdin" diye. İyi ki vermiş. Verdiler bir vatandaşımıza "al şu fabrikayı çalıştır" dediler. Şu anda, fabrika tıkır tıkır çalışıyor, bir sürü insan rızkını çıkarıyor, çiftçimizin mahsulünü, fıstığını alıp işliyor ve dış dünyaya da pazarlayıp satıyor. İşin kolayı bu. Devlet bunu düşünecek, biz bunu düşüneceğiz ve şeker fabrikalarını da bu şekilde halledeceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.

Başka söz talebi yok.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Var efendim.

BAŞKAN - Gruplar adına konuşuluyor Ali Bey. Maddelerle ilgili olarak şahıs adına konuşmak mümkün değil. Diğer bir maddede sizi dinleriz efendim.

Madde üzerinde verilmiş iki adet önerge vardır; sırasıyla okutacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin yedinci fıkrasında "Kurul üyelerinin görev süresi 3 yıldır..." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Aslan Polat

Sait Açba

Mehmet Ali Şahin

 

 

Erzurum

Afyon

İstanbul

 

 

İrfan Gündüz

Azmi Ateş

 

 

 

İstanbul

İstanbul

 

 

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 8 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen "7 üyeden oluşur"un "8 üyeden oluşur" şeklinde, üçüncü paragrafında geçen "birer üye olmak üzere bir" ibaresinden sonra "Ziraat Odaları Merkez Birliğinden bir üye" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 4.4.2001

 

Musa Demirci

Yakup Budak

Şükrü Ünal

 

Sıvas

Adana

Osmaniye

 

Yaşar Canbay

İsmail Özgün

Musa Uzunkaya

 

Malatya

Balıkesir

Samsun

 

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya)  Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.

Sayın Demirci, buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 inci madde üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 8 inci madde bir kurul oluşturuyor. Bu kurul 7 üyeden teşekkül etmektedir. Bunlar, Sanayi Bakanlığından bir kişi, Tarım Bakanlığından bir kişi, Dış Ticaret Müsteşarlığından bir kişi; tatlandırıcılardan, türlerine göre, diyelim ki, sakaroz üretiyorlarsa onlardan bir kişi, glikoz üretiyorlarsa o şirketlerden bir kişi; Pankobirlikten bir kişi ve şeker şirketinden bir kişi olmak üzere, toplam 7 kişiden oluşuyor.

Bu kurul üyelerinin içerisinde, Pankobirlik kooperatif olduğu için ve pancar ekimi yaptırdığı için, tabiî sivil örgüt olarak kabul edilebilir; ancak, burada, bakıyoruz ki, çiftçileri temsil eden bir başka üye yoktur. Üyelerin ikisi, zaten fabrika sahibi olan insanlardan oluşuyor. Yani, bunlar, fabrika sahibi, üretici değil; çiftçiyi temsil etmiyorlar. Pankobirlik'i temsil eden üye, her şeyden önce, kooperatifi temsil eden üyedir, bir nebze çiftçileri temsil ediyor diyebiliriz. Yani, buradaki 7 kişide 1 kişi çiftçileri temsil ediyor. Dolayısıyla, oluşan kurulun, çiftçinin lehine herhangi bir şeyi getirmesi, savunması mümkün değil.

Diyebilirsiniz ki, Tarım Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı elbette çiftçilerin lehinde olabilir; ama, mademki Türkiye'de Ziraat Odaları Birliği diye bütün Türkiye'deki çiftçileri temsil eden bir kuruluş vardır, öyleyse mutlaka ziraat odalarından bir kişinin bu kurula alınması gerekir. Adalet bunu gerektirir ve mutlaka, çiftçilerimizin hakkını savunmak için de, bu kurula, böyle bir üyenin alınması zarureti vardır.

Değerli milletvekilleri, bakın, burada, bir şeyin altını daha çizmek istiyorum: Mesela, bu tatlandırıcı fabrikalarından birisi Bursa İlimizdedir. Bursa İlimizde üç milletvekili var ki, bu fabrikaların kuruluşunda, hakikaten, çevreyi kirlettikleri için, İznik Gölünün kenarında kurulduklarını gördükleri için fevkalade bir mücadele vermişlerdir. Bunlardan birisi, DSP Milletvekili Sayın Ali Arabacı; birisi, yine DSP Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli; birisi de, ANAP Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır. Bu arkadaşlarımız, fevkalade bir hukuk mücadelesi vermişler ve dolayısıyla, bu hukuk mücadelesini de kazanmışlar. Bu arkadaşlarımızdan Ertuğrul Yalçınbayır, o gün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekiliydi, mücadelesini öyle sürdürdü; ancak, iki arkadaşımız o gün milletvekili değildiler, halkın içerisindeydiler, hakikaten büyük bir mücadele verdiler; kendilerini kutluyorum. Ancak, bugün -o Bursa'da, o tarım kentinde, çiftçilerimizin lehine hiçbir şey söylemedikleri gibi- şurada, hiç değilse, bazı önergelerde ellerini kaldırmak suretiyle çiftçinin hakkını koruyabilirlerdi; bunu göremedik. Bu milletvekillerimiz, eğer Mecliste bulunuyorlarsa, Genel Kurulda bulunuyorlarsa, hiç değilse, oylarıyla önergelerimizi desteklemek suretiyle bu haksızlıkları bertaraf etsinler diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Demirci.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin yedinci fıkrasında "Kurul üyelerinin görev süresi üç yıldır..." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Aslan Polat

        (Erzurum)

   ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.

Sayın Aslan Polat, buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, şeker kanunu, gerçekten, Türkiye'deki en önemli kanunlardan bir tanesi. Bu kurul da, bundan sonra, bu kanun gereği getirdiğimiz, şeker konusunda -pancar ekiminde olsun, nişastalı ekimler olsun, fabrikaların yönetiminde olsun- en önemli bir kurul. Bu kurulun 7 üyesinin 5'i hükümet tarafından, siyasî olarak seçiliyor deniliyor. Ondan sonra da, beş yıl bunlara çalışma süresi tanıyoruz. Şimdi, beş yıl müddetçe siyasî olarak bizim tercih ettiğimiz insanların yapacağı hatalardan veya mesuliyetlerden bütün Türkiye'nin, hatta, belki de, o yaptığı uygulamalardan memnun olmayan halkın yeniden göreve getireceği hükümetin mesul olmaması veya mesuliyetinin az olması noktasında bu sürenin çok olduğuna, beş yılın çok olduğuna, üç yıl olarak değiştirilmesinin doğru olacağına inandığımız için bu önergeyi verdik ve buna hâlâ da inanıyorum. Neden; çünkü, bir siyasî tercihten gelen bu insanları beş yıl müddetçe tutmak zor. Hatta, bunu biz, seçimden de görü-yoruz. İşte, halk Meclisi seçiyor, "beş yıl" diye Anayasada yazıyor; ama, hiçbir zaman -1980'den önce- beş yıl gitmedi; çünkü, bir müddet sonra, siyasî kanattan gelen insanların yenilenmesi gereği hissedildiği için yenilenme yapılıyor diye düşünüyorum.

Sayın Başkanım, bunu çok önemsiyorum; delaletinizle, bu konuyu neden çok önemsediğimizi size bir misal vererek belirtmek istiyorum. O da şu: Şimdi, bu şeker kanunu getirilirken -bizim 2000 yılı Avrupa Birliği stratejisinde de var- deniliyor ki: "500 000 olan hektar sayısını 100 000 hektar, yüzde 20 azaltın." Yani, 100 000 hektar azaltın ne demek; yüzde 20 azaltın demek. Ne demektir 100 000 hektar azaltılması; ekim alanlarını beşte 1 oranında azaltacağız demektir. Bizim 2001 Şubat ayı sonu itibariyle Pankobirlik'e bağlı çiftçi sayımızın 1 623 000 olduğunu düşünürsek, yüzde 20 burada azaltma yaparsak, takriben 330 000 kişiyi işten çıkaracağız demektir; yani, iş veremeyeceğiz demektir.

Şimdi, size bir şey söyleyeceğim. Yine -Devlet Planlama Teşkilatının verilerine göre- 2000 yılında 1 kişiyi istihdam edebilmek için ortalama olarak 46,4 milyarlık yatırım yapmak gerektiği Devlet Planlama Teşkilatınca belirtildi. Ortalamasını söylüyorum. Bu, enerjide daha çok, tarımda daha az. Demek ki, 1 kişilik istihdam için, 2000 yılında 46,4 milyarlık bir yatırıma ihtiyaç olmuş. 2000 yılında doları 575 000 liradan kabul edersek ve bugün için, şu saat itibariyle doları 1 250 000 lira olarak bilirsek -çünkü, artık, Türk Lirası değerinin özelliği kayboldu- o zaman, bu, 1 kişilik istihdam için, bugünkü dolar kuruyla, ortalama olarak 100 milyar liralık bir yatırıma ihtiyaç var demektir. Şimdi, 1 kişiyi istihdam için 100 milyar liralık yatırıma ihtiyaç olduğu bir yerde, siz, getireceğiniz bu kanunla 330 000 kişiyi şekerpancarı ekmekten mahrum eder ve Türkiye'de bu yeni ekilecek miktarda ekimi de getiremezseniz, demek ki, bunlar için tam 33 katrilyon liralık yeni yatırım yaparsanız, bu 330 000 kişiye iş bulabilirsiniz.

Şimdi, hükümet üyeleri, bununla ilgili her dediğimize "evet", "hayır" diyorlar; ama, kendilerine bir şey söylemek istiyorum. Bunlara biraz sonra "hayır" oyu verecek arkadaşlarımıza, biraz halkın içine girmelerini söylüyorum. Tekrardan izah ediyorum: Sizin, IMF'nin de dayatmasıyla, bu şekerpancarında kotaları yüzde 20 azalttığınız dönemde 1 600 000 çiftçinin yüzde 20'sinin, 330 000 kişinin işsiz kalması... 100 milyar liraya 1 işçiye istihdam sağlandığı bugünkü kur hesabına göre, 33 katrilyon yatırım yaparsanız, ancak bu işsiz bıraktığınız insanlara iş bulursunuz. Bu seneki bütçede sizin bütün yatırımınız 3,5 katrilyon lira değil. Bu demektir ki, siz, bu insanları burada aç bırakacaksınız.

Sayın milletvekillerim, şimdi, ben bunu dediğim zaman, böyle, bakıp gülüyorsunuz; ama, biraz önce Erzurum'daki Muhtarlar Derneği Başkanı gelmiş; fakat, MHP Grup Başkanvekili İsmail Köse'yi yakalayamadıkları için beni yakalamışlardı. Televizyonlar da oradaydı, onlarla beraber konuştuk. Bir muhtar var; kendileri "2 milyar 300 milyon lira pancardan alacağım vardı; şu ana kadar 600 milyon lira aldım, gerisini alamadım. İsmail Köse'yi yakalayamıyorum; lütfen, sen bunu izah et" dedi. Peki, İsmail Bey gelip size söyledi mi dediğim zaman "İsmail Beyin bizim köylere gelecek yüzü kalmadı" dediler. İsterseniz -buradalar- hemen çağırayım, siz de gelin, dışarıda konuşalım. Burada neyi izah etmek istiyorum: Siz, bu pancar üreticilerini dikkatle inceleyin. Böyle her getirdiğiniz kanunlarla bunları böyle işsiz bırakırsanız, gerçekten üzülürüm. Bir zamanlar çok coşkuyla karşılandığınız yerlerde, artık, istenmeyecek duruma gelirsiniz.

Bunun için, sizden tek ricam, IMF'nin emirlerine göre değil, halkın realitesine göre  iş yapın diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, 8 inci maddenin müzakereleri tamamlanmıştır.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Oylamaya geçmeden evvel, yoklama talebi Başkanlık Divanına ulaşmıştır.

Şimdi, yoklama talebini okutup, imza sahiplerini arayacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda toplantı yetersayısı yoktur; maddenin oylamasında yoklama yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN - Musa Uzunkaya?.. Burada.

İsmail Özgün?.. Burada.

Niyazi Yanmaz?.. Burada.

Şükrü Ünal?.. Burada.

Yakup Budak?.. Burada.

Yaşar Canbay?.. Burada.

Musa Demirci?.. Burada.

Akif Gülle?.. Burada.

Latif Öztek?.. Burada.

Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Hüseyin Arı?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Aslan Polat?.. Burada.

Osman Aslan?.. Burada.

Ahmet Karavar?.. Burada.

Azmi Ateş?.. Burada.

Nezir Aydın?.. Burada.

Turhan Güven?.. Burada.

İbrahim Konukoğlu?.. Burada.

Mehmet Sadri Yıldırım?..

HAYRİ KOZAKÇIOĞLU (İstanbul) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Tekabbül ediyorsunuz.

İsmet Attila?.. Burada.

Elektronik cihazla yoklama yapacağız efendim.

3 dakika süre veriyorum.

Önergede imzası bulunanlar sisteme girmesinler; çünkü, onları peşinen var sayıyoruz.

Yoklama işlemini başlatıyorum efendim.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır; görüşmeler kaldığımız yerden devam ediyoruz.

 

V. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.    Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/798) (S. Sayısı: 636) (Devam)

BAŞKAN - 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

IV. BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) ÇEŞİTLİ İŞLER

1.–  Genel Kurulu ziyaret eden Macaristan-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubuna, Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denilmesi

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Macaristan-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu üyeleri kordiplomatik locaya gelmişlerdir; kendilerine hoş geldiniz diyorum efendim. (Alkışlar)

 

V. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.    Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporları (1/798) (S. Sayısı: 636) (Devam)

BAŞKAN - 9 uncu maddeyi okutuyorum:

Kurulun görev ve yetkileri ile denetimi

MADDE 9.- Kurulun görev ve yetkileri şunlardır:

a) A ve B kotalarının tespiti, iptal ve transferleri hakkında kararlar alır ve uygular.

b) Kurum harcamaları ve işlemleri, depolama primi, araştırma geliştirme faaliyetleri ile benzeri idarî giderler için kullanılmak üzere, faaliyetteki  şirketlerin cari pazarlama yılına ait, yeni kurulan şirketlerin ise ilk pazarlama yılına ait A kotaları karşılığı şeker miktarının ilgili pazarlama yılı başındaki fabrika satış fiyatı üzerinden hesaplanacak tutarının binde beşini aşmamak üzere katılım paylarını belirler, bu konuda karar alır ve uygular. Her bir pazarlama yılı için Kurulca hesaplanarak Eylül ayının ilk haftasında şirketlere bildirilecek olan katkı payı tutarının on ikidebiri Eylül ayından başlamak ve takip eden takvim yılının Ağustos ayında tamamlanmak üzere, her ay sonunu takip eden yedi işgünü içinde Kurum özel hesabına aktarılır. Katılım paylarını yeniden belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.

c) Şeker için depolama kesintisinin yapılıp yapılmaması, prim ödenip ödenmemesi hususunda karar alır ve uygular. Yurt içi üretim ve pazar işleyişlerinde bu Kanunun amaçlarına uygun olarak düzenleme yapmaya, depolama kesintisini almaya, depolama prim miktarlarını tayin, sarf ve mahsuba ilişkin kararlar alır.

d) İç fiyat, arz talep dengesi ve spekülatif etkileri dikkate alarak şeker ticaretinde yapılması istenen düzenlemeler konusundaki görüşlerini Müsteşarlığa bildirir.

e) Bu Kanunda öngörülen idarî para cezalarını uygular.

f) Sektörle ilgili araştırma-geliştirme faaliyetlerini yönlendirerek organizasyon sağlar ve gerekli olduğu hallerde kaynak tahsis eder.

g) Bu Kanunun kendisine verdiği görevleri yerine getirirken, gerekli gördüğü her türlü bilgiyi; kamu kurum ve kuruluşları ile piyasada mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzelkişilerle, bunların her türlü birliklerinden isteyebilir. Kurul tarafından istenen bilgiler tam ve doğru olarak, talep edilen süre dahilinde ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından Kurula verilir.

h) Şirket ve bünyesindeki fabrikalarda, görevleri ile ilgili konularda araştırma ve denetimde bulunabilir. Bu amaçla gerektiğinde ilgili kurum, kuruluş ve kişilerden yararlanabilir.

ı) Bu Kanunun amaçlarına uygun olarak sektörle ilgili diğer hususlarda kararlar alır ve uygular.

j) Yurt içinde ve dışında konusu ile ilgili kuruluşlarla işbirliği yapabilir, gerektiğinde bu kuruluşlara üye olabilir.

Kurul üyeleri, Kurulun para, para hükmündeki evrak, senet ve diğer mevcutlarına karşı işledikleri suçlar ile bilanço, tutanak, rapor ve benzeri her türlü belge ve defterler üzerinde işledikleri suçlardan dolayı memur sayılırlar ve haklarında 765 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitabının Üç ve Altıncı Bablarındaki hükümler uygulanır.

Kurul üyelerinin, görevlerini yaptıkları sırada öğrendikleri gizli bilgileri açıklamaları halinde, haklarında 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 229 uncu maddesi hükmü uygulanır ve Kuruldaki görevlerine son verilir. Bu kişiler Kurul üyeliğine tekrar seçilemezler.

Kurul, ticarî sırlar ve gizli rekabet bilgileri de dahil olmak üzere, ticarî açıdan hassas olan her türlü bilginin açıklanmasını engelleyecek usul ve esasları belirlemek ve uygulamakla görevlidir.

Kuruma ait gelirler, Türkiye'de yerleşik bankalarda açılacak hesaplarda toplanır. Bu hesaplardan Kurul, bu Kanunun amaçlarına uygun olarak harcama  yapmaya yetkilidir.

Kurumun denetimi Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından yapılır.

BAŞKAN - 9 uncu madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay'a ait.

Buyurun Sayın Ertugay. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Grubum ve şahsım adına hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, 9 uncu madde, kurulun görev ve yetkilerini belirlemektedir. Bu görev ve yetkilere baktığımız zaman, bu kanunun çıkarılmasından beklenen esas fayda ne ise, ne amaçlanıyor ise, bu amaçların tahakkukunda bu kurul çok önemli bir yer işgal etmektedir; çünkü, ilk gün, grup adına yaptığım geneli üzerindeki konuşmalarda, şeker kanununa Türkiye'nin ihtiyacı olduğunu; ama, bu haliyle çıkmasının çok büyük bir karmaşa yaratacağını, bu haliyle çıkmasının, çıkmamasından daha zararlı olacağını ve belki de telafisi mümkün olmayacak hatalara götüreceğini ifade etmiştim.

Şimdi, bu kurulun görev ve yetkilerine baktığınız zaman, iki günden beri konuştuğumuz kota uygulaması, diğer, çiftçinin, pancarcının uygulaması, ekim alanı vesaire; yani, şeker rejiminin düzenlenmesi, ticareti, ziraati konusunda görev yapacak olan bir kurul ve kotanın belirlenmesinden tutun her şeye kadar şümullü bir görevi var. Şimdi, bu görevi yapacak kurulu bu kanundan çıkardığınız zaman, bu kanun, boş demektir, içi boş bir kanun demektir; yani, âdeta, yasak savmak için, IMF'nin dediğini şimdilik yerine getirmek için çıkarıyoruz demektir; çünkü, defalarca da ifade ettim, diğer arkadaşlarım da ifade ettiler, geçici 8 inci madde, bu kurulun yetkilerine veya bu kurulun varlığına 2004 yılının sonunda son vermektedir. Bu kurul kalktığı zaman, bu kanun işlerliğini kaybedecektir ve kota uygulaması konusunda, özellikle tatlandırıcılar konusunda frene basacak bir yetkili merci kalmayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bunu böyle belirttikten sonra, şunu tekrar ifade ediyorum; fonsuz, bu kanunun uygulanması mümkün değildir. Evet, fonların kaldırıldığı bir dönemi yaşıyoruz, hele hele bugünkü şartlarda, fon demek, belki çok farklı geliyor, çok aykırı geliyor; ama, maalesef, Avrupa'da ve Amerika'daki örneklerinde olduğu gibi, fonsuz şeker kanunu yürütülmemektedir, yürütülmesi mümkün değildir. Hadi, fonu kuramıyoruz; ama hiç değilse, bir kitleyi mağdur etmeyelim.

Sabahtan beri, iki günden beri, pancarcının, bu konuda üretim yapan insanların hakkı hukuku burada çok konuşuldu. Ne kadar konuşulsa azdır, kelimeler bu konuda yetmeyebilir; ama, bir hususu da son olarak ifade etmek istiyorum: Bu ülkede modern tarımın yerleşmesinde, çiftçinin gübreyle tanışmasında, bugün teknoloji kullanımında iyi bir noktaya gelmesinde, şeker fabrikalarının ve bu konudaki çalışmaların çok büyük etkisi vardır. Yirmi yıl öncesinde, köylüye, gübreyi zorla, promosyonlarla sevdirmeye, dağıtmaya çalışırken, bugün, maalesef, köylümüz gübre bulamaz, parasıyla gübre alamaz hale gelmiştir. Bu bakımdan, bu noktada, Türkiye'de gübrenin verilmesinde, Türk çiftçisinin gübreyle tanışmasında Şeker Şirketinin ve bu şeker organizasyonunun rolünü, hakkını teslim etmek açısından bunu da ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi, tasarı bu haliyle kanunlaştığı takdirde, hele hele geçici 8 inci madde tasarıda kaldığı ve kota uygulaması da yüzde 10 olarak -doğrusu, bu da nişasta kökenli tatlandırıcılar için yüzde 15 olarak belirlenmiştir- kaldığı takdirde, şimdiden söylüyorum, Erzurum'daki, Ağrı'daki ve Doğu Anadolu Bölgesindeki bütün fabrikalar birkaç yıl içerisinde faaliyetlerine son verecektir, insanlar işsiz kalacaktır; köylü pancar yetiştiremeyeceği için, açlığa, sefalete sürüklenmiş olacaktır. Bu kanunu çıkaranlar, şimdiden, bu vebali göğüslemeyi, omuzlarına almayı kabul etmiyorlarsa, bu vebali düşünüyorlarsa, buna göre, vakit geç olmadan bir düzenleme yapılması ve geçici 8 inci maddenin de bu tasarıdan çıkarılması büyük önem arz etmektedir.

Sözlerime son verirken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay.

Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Niyazi Yanmaz ifade edecekler.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı yasa tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış buluyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 9 uncu madde, şeker kurulunun görev ve yetkileri hakkında, denetimi hakkında.

Değerli milletvekilleri, muhalefetiyle iktidarıyla, bir şeker kanununun çıkarılmasında hepimiz mutabıkız. Bu demektir ki, Türkiye'de yeni bir şeker kanununa ihtiyaç var; çünkü, 1950'lili yıllardan bugüne gelen Şeker Kanunuyla şeker sektörümüzü idare etmek mümkün değildir. Ancak, geti-rilen Şeker Kanunu Tasarısına, bizim muhalif olmamız şundandır: Özellikle toplumsal konsensüs sağlanmadan, iktidarın bir dayatmasıyla getirilmesi anlaşılır bir durum değildir.

Değerli arkadaşlar, son bir aydır ekonomik kurtuluş mücadelesi veriliyor, bir ulusal program getiriliyor, Amerika'dan Türkiye'ye mesajlar ulaştırılıyor "15 yasa çıkarılırsa, Türkiye düzlüğe çıkar..." Benim anladığım, herhalde bu 15 yasayı, siz, şekerle laklamışsınız!.. Biz, Şanlıurfalılar olarak acıyı severiz; ama, sizin bu getirdiğiniz kanun tasarısı o kadar acı ki arkadaşlar, Urfa'nın acı isotunu da geçti.

Değerli arkadaşlar, burada toplumsal konsensüsün olmaması nedeniyle, özellikle endişelerimiz şunlar:

Birincisi, şeker sektöründe milyonlara varan istihdam var. Şeker sektörü -özellikle şekerpancarından elde edilen şeker, sakaroz- ülkede, hem katmadeğeri yüksek hem de bulundurduğu mevcut istihdam dolayısıyla, özellikle günümüzde ekonomik krizde, istihdam ettiği insan sayısıyla, sosyal boyutu olan, insanî boyutu olan bir sektör. Ancak, siz, bütün çıkardığınız bütün yasalarda olduğu gibi, olayın sadece ekonomik yönünü düşünüyor, insanî ve sosyal boyutunu hep tecrit ediyorsunuz, saklamaya çalışıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bugün ülkede, ekonomik kriz büyük boyutlara varmıştır. Hiç arzu edilmeyen hadiseler yaşanmaktadır. Protesto niteliğinde, havada kasalar uçuşmaktadır. Artık, olayın magazin yönünden reel yönüne gelmek lazım, realiteyi kabul etmek lâzım.

Değerli arkadaşlar, dünyada şeker üretimi 120 milyon ton ve bunun yüzde73'ü şekerkamışından, yüzde 23'ü şekerpancarından. Avrupa Birliği ülkeleri de şekerpancarından şeker elde etmekteler ve de Türkiye'ye nazaran çok daha yüksek fiyatlarla elde etmekteler. Türkiye'nin kendi şeker sektöründe, şekerpancarından üretilen şeker sektöründe, bu kanunla eğer fonlar kaldırılırsa, destekleme kaldırılırsa çiftçilerimiz, şeker sanayiinde çalışan işçilerimiz ve yan sanayiimiz, özellikle ulaştırma sektörü de bundan menfi yönde etkilenecektir.

Değerli arkadaşlar, özellikle bu kanundaki bir diğer endişe, nişastadan elde edilen glikoz tatlandırıcıların ülkede şeker sektöründeki payının artırılmış olmasıdır.

Bakın, biz, Avrupa Birliğine, Dünya Ticaret Örgütünün istediği yönde uyarlamaya çalışırken şeker sektörümüzü, Avrupa Birliği ülkeleri, şekerpancarından şeker elde etmekte, onları sübvanse etmekte, fon sağlamakta ve bir de ucuz fiyata dışarıya ihraç etmekteler.

Arkadaşlar, hep deriz; Türkiye, tarımda, tarım sektöründe kendi kendine yeterli bir ülkedir; ancak, Et ve Balık Kurumu tesislerinin satışıyla hayvancılığımız nasıl öldüyse, süt fabrikalarının satışıyla sütlerimiz para etmez duruma nasıl geldiyse, aynen, şeker fabrikalarının satışıyla da, şeker fabrikalarımız kapanacak ve özellikle Türkiye, şeker ithal eden bir ülke olacak, pazar olacaktır.

Bakın, yanı başımızda Rusya var. Rusya'da 98 tane şeker fabrikası özelleştirildi ve Batı ülkeleriyle baş edemeyince kapatıldı, atıl hale getirildi. Bugün, Rusya, büyük bir şeker pazarı haline gelmiştir. Bununla biz, devlet sektörünü destekliyoruz manasına gelmesin, özelleştirmeye karşıyız manasına gelmesin; ancak, tedrici olarak şeker üreticilerinin durumu  rehabilite edilmeden, iyileştirilmeden, özellikle şekerpancarında profesyonel duruma gelen, kompetan durumuna gelen şekerpancarı çiftçilerimize belli bir süre verilmeden, bir anda her şey kesiliyor ve şeker...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.

Buyurun.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sözün özü şu: Siz iktidarınızla, bu ülkede milletin ağzının tadını kaçırdınız; o kadar kaçırdınız ki, milleti şeker yemeden, karbonhidrat almadan şeker komasına soktunuz ve bunun da emareleri bugün Başbakanlık önünde görüldü. Siz, bu kafayla, bu mantıkla, bu mantaliteyle devam ederseniz, hem sizi hem bizi duvara toslatacaksınız. Özellikle siyaset üzerinde karabulutların dolaşmasına vesile olan sizlersiniz, bunun da tek müsebbibi sizlersiniz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yanmaz.

9 uncu madde üzerinde herhangi bir önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Hizmet birimleri

MADDE 10.- Kurum hizmetlerinin gerektirdiği görevler, hizmet birimleri tarafından yürü-tülür. Bu Kanuna ekli cetvelde yer alan personel, 1475 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre istihdam edilir. Söz konusu ekli cetvelde yer alan kadrolarda toplam sayı aşılmamak üzere unvan ve statü değişikliği yapmaya, söz konusu sayının altında personel istihdam etmeye Kurul yetkilidir.

BAŞKAN - 10 uncu madde üzerinde ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Cihan Paçacı'ya aittir.

Buyurun Sayın Paçacı. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Ankara) - Sayın Baş-kan, değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı Şeker Yasa Tasarısının 10 uncu maddesi ile ilgili olarak Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, acil yasalar kapsamında 15 günde 15 yasadan birincisi bugün oylarınızla çıkıyor. Kaldı ki, önce başınıza taç yaptığınız, sonra çağdışı ilan ettiğiniz ve şimdi de tekrar kapısını aşındırdığınız IMF yetkilileri hiç merak etmesinler ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, evödevini iyi yapıyor. Bu Yüce Meclisin hür iradesini ipotek altına aldıranlar, maalesef, bu vahim tablonun farkında bile değiller.

Değerli milletvekilleri, biz bu yasa tasarısını hangi amaçla görüşüyoruz; gerçekten, şeker sektörünün düzenlenmesi, pancar çiftçisinin problemlerinin bir şekilde ortadan kaldırılması ve şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin önünü açmak için mi; yoksa, yabancı finans kuruluşlarının 15 günde çıkarılmasını istedikleri için mi, IMF'nin 6,5 milyar dolarlık bir kredisinin öne alınmasına aracı olunduğu için mi görüşüyoruz? Gönül isterdi ki, bu yasa tasarısı, Türkiye'nin bu konudaki ihtiyacını gidermek için görüşülüyor olsaydı.

Değerli milletvekilleri, ekonominin IMF'ye ihale edildiği dört yılda, çiftçi, yok edilmek, tasfiye edilmek istenmektedir ve bu yönde politikalar üretilmekte, bu yönde yasalar çıkarılmaktadır. Çiftçi perişan; her gün mazota insafsızca zamlar yapılıyor. Çiftçi, gübre bulamıyor, ilaç bulamıyor ve pancar çiftçisi kotalarla tasfiyeye tabi tutulmuş.

Geçen yıl yüzde 25 zamla açıklanan pancar fiyatı, enflasyona endekslenmişti; ancak, gerçekleşen değil, hedeflenen enflasyona!.. Peki, enflasyon ne oldu -yüzde 25 zam verdiniz- yüzde 39 oldu, 40 diyelim buna ve bugünkü tarihi itibariyle, yüzde 30 civarında da 2001 yılı enflasyonunu, şu ana kadarki enflasyonu hesap edersek ve pancar paralarının da ödenmediğini dikkate alırsak, demek ki, ödenecek pancar paralarının yüzde 70'i uçmuş gitmiş.

Çiftçinin, üretmesi değil, özellikle üretmemesi, ekmemesi isteniyor. Peki, yüzde 45'i bugün tarım kesiminde olan bu insanlar nasıl geçinecek? IMF, tabiî ki, programlarında tarım kesimindeki nüfusu azaltmak ister; ancak, bunu yaparken, bu kesime yeni bir iş sahası bulmak zorunludur. Biz, tarımdan tasfiye edeceğimiz bu insanlara nerede iş bulacağız, nerede aş vereceğiz?

Değerli arkadaşlar, bu devlet, Anayasamızda da belirtildiği üzere, sosyal devlettir ve çiftçisini -yüzde 45 de olsa- desteklemek, korumak, en önce görevidir.

Bu yasa, özelleştirmeyi de temin etmez; çünkü, özelleştirme yapılabilmesi için, her şeyden önce, makro ekonomik dengelerin düzgün işlemesi gerekir. Bugünkü yönetim anlayışıyla, bunun da mümkün olamayacağı göz önüne alınırsa, bu, özelleştirmenin de gerçekleşemeyeceği demektir.

Dün Sayın Ertugay, gerçekten, çok güzel bir konuşma yaptı; konunun uzmanı, bu konuda kariyer yapmış bir arkadaşımız ve yasayı enine boyuna inceledi; ama, söyledikleri hiç dikkate alınmadı. Demokrasi uzlaşma kültürüdür ve bu konuda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir konsensüs sağlayıp, Türkiye'nin gerçek ihtiyacına uygun bir yasayı çıkarması arzulanır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Paçacı, lütfen, toparlayınız.

MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Devamla) - Henüz vakit geçmiş değildir. Yasa görüşülürken verilen önergeleri dikkate alıp, yasayı daha düzgün hale getirmek hepimizin görevi olmalıdır.

Bu sözlerle konuşmamı tamamlıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak ifade edecekler.

Buyurun Sayın Budak. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

1956 yılında çıkarılan Şeker Kanununun yetersiz kalmasından dolayı hazırlandığı ifade edilen Şeker Kanunu Tasarısı, maalesef, çiftçimizin de ağzının tadını bozmuştur, şekerin de şekerini ortadan kaldırmıştır, toplumun büyük bir kesiminin şekerini yükseltmiştir. Zannediyorum, bu Şeker Kanunu Tasarısı bu iktidarın da şekerini yükseltecektir. Dolayısıyla da, bu tasarı, bu haliyle -elbette ki, şekerde yeni bir düzenlemeye ihtiyaç vardı ama- sorunları çözmekten uzak, özellikle pancar üreticimizin, mısır üreticimizin sorunlarını çözmekten oldukça uzak bir mahiyet taşımaktadır. IMF'ye verilen söz doğrultusunda gerçekleştirilmektedir ve bu gerçekleştirme yapılırken de, ta-sarının metni incelendiğinde görüleceği gibi, alelacele hazırlanmış, Türkiye'nin dengeleri, çiftçimizin durumu ve dünyadaki gelişmeler -dikkate alındığı ifade edilmesine rağmen- hiç dikkate alınmadan hazırlanmış, yasak savma kabilinden bir yasa düzenlemesi olarak gözükmektedir.

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planımızda da, elbette, tarımsal projelerde birtakım değişikliklerin yapılması, tarımda yeni düzenlemelerin yapılması ifade edilmektedir. Göründüğü kadarıyla, dışarıdan gelen talepler dikkate alınırken, çiftçimizin talepleri, maalesef, hiç dikkate alınmamıştır. Biz, hangi kurulu oluşturursak oluşturalım, bu kurulun altına hangi sekreteryayı, hangi uzmanı verirsek verelim, bu ekonomik anlayışla, bu ekonomik düzenlemeyle çiftçimizi rahata kavuşturmamız ve Türkiye'nin politikalarını düzgün bir şekilde rayına oturtmamız da mümkün değildir.

Biz, tarım sektöründe, özellikle şeker sektöründe bir kurul oluşturuyoruz. Bu kurul, bütün düzenlemeleri, üretim aşamasından, pazarlama aşamasından, dünyadaki fiyatların takip edilmesinden, fabrikalara, tarlalara, çiftçiye uygulanacak kotalara varıncaya kadar her şeyi tespit edecek. Bir taraftan, özelleştireceğiz diyoruz, bir taraftan, dünyayla rekabet edeceğiz diyoruz, diğer taraftan da devletçi bir mantıkla kurullar oluşturuyoruz, bu kurulların altına birtakım komisyonlar, birtakım sekreteryalar, uzmanlar veriyoruz. Elbette bunlar yapılacak; ama, yapılırken de, dünyadaki gelişmelerin ve özellikle çiftçimizin taleplerinin dikkate alınması gerekir.

Bugünkü şeker fabrikalarımızın verimliliği dikkate alındığında, zaten, şeker ihtiyacımızın yüzde 20'si özel sektör tarafından karşılanıyor; ama, diğer fabrikalar özel sektör mantığıyla idare edilmediği için de, korkunç bir sıkıntının içerisinde bulunulmakta ve şekerin maliyeti, toplumumuza, oldukça fazla bir şekilde yansımaktadır.

Biz, tarım girdilerinde, pancarın üretiminde, girdilerdeki fiyatları ayarlama noktasında ciddî tedbirler almazsak, hangi kanunu çıkarırsak çıkaralım, hangi düzenleyici kurulu oluşturursak oluşturalım, netice almamız mümkün değildir. Maalesef, bugün de, yine, akaryakıt fiyatlarına yüzde 20-21 dolayında zam gelmiştir. Siz, hangi kanunu çıkarırsanız çıkarın, akaryakıta bir defada yüzde 20 zam yapıyorsanız, o çiftçinin belini doğrultmanız ve tarımsal politikayı yürütmeniz mümkün değildir. Dolayısıyla, efendim, şekerde fiyat istikrarını sağlayacağız, üretimde kota koymak suretiyle istikrarı sağlayacağız derken, bir günde yapılan zamlar yüzde 20'leri geçiyorsa, bu politikaların yürümesi ve yürütülmesi mümkün değildir.

Elbette, bu çiftçimizin fonlarla desteklenmesi lazım gelir. Sayın Bakanımızın ifadesine göre, Dünya Ticaret Örgütü ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde, çiftçimizin fonlarla da desteklenmesi mümkün gözükmemektedir. Öyle olduğuna göre, çiftçimiz, âdeta boşluğa bırakılmakta, piyasanın şartlarına terk edilmektedir; tıpkı, Et ve Balık Kurumunda, Süt Endüstrisi Kurumunda olduğu gibi, çiftçimiz perişan edilecektir. Dolayısıyla, çiftçimizi perişan olmaktan kurtaracak tedbirler, maalesef, bu tasarıda bulunmamaktadır.

Pancar çiftçisi, maalesef, perişan olacağı gibi, yeni yapılan düzenlemelerle, mısır üreticimiz de perişan edilecektir. Türkiye'ye, yılda 1,5 milyon ton, 2 milyon ton mısır ithal edilmektedir. Bunun teşviki noktasında, mısır üreticisinin desteklenmesi noktasında bazı düzenlemelerin de yapılması lazım gelirken, maalesef, bu tasarıda da onu göremiyoruz.

Zaten, bu hükümetin yapmış olduğu bütün işler, alelacele, kafa karışıklığıyla yapıldığı için, getirilen düzenlemeler, birkaç ay sonra, tekrar düzenleme şeklinde Meclisin huzuruna getirilmektedir. Onun için, yasalar yapılırken, düzenlenirken, dünyadaki gelişmeler takip edilerek, Türkiye'nin ihtiyaçları gözönünde bulundurularak, özellikle, çiftçimizin sıkıntıları dikkate alınarak, gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.

YAKUP BUDAK (Devamla) - Maalesef, bu hükümetin kitabında, bu hükümetin mantığında, bu hükümetin uygulamalarında, bu hükümetin programında ve yapmak istediği programlarda çiftçimizi, milletimizi, köylümüzü, pancar üreticimizi, mısır üreticimizi rahatlatacak hiçbir şey olmadığı gibi, her gün milletimizin vücut kimyasını bozacak kararlar alınmaktadır. Dolayısıyla, bir an önce bu politikalardan vazgeçilmelidir diyorum, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Budak.

Madde üzerinde önerge yok.

10 uncu maddeyi ekli cetveliyle beraber oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde ve ekli cetvel kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Ceza Hükümleri

İdarî para cezaları

MADDE 11. - B kotası şekeri bulundurmayan veya Kurul kararı dışında satan ya da bedelsiz devreden gerçek ve tüzel kişiler hakkında, bulundurmadığı veya elinden çıkardığı şeker miktarının, tespitin yapıldığı tarihteki fabrika satış fiyatı üzerinden hesaplanacak tutar kadar Kurulca idarî para cezası verilir.

C şekerini Kurul kararı dışında iç piyasada satan veya bedelsiz devredenler hakkında birinci fıkrada öngörülen cezalar uygulanır.

Kurulun bilgi ve kararı dışında şirketlerin, fabrikaları arasında kota aktarımı yapmaları halinde her biri için ayrı ayrı olmak üzere, aktardıkları şeker miktarının, tespitin yapıldığı tarihteki fabrika satış fiyatı üzerinden hesaplanacak tutar kadar Kurulca idarî para cezası verilir.

Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak, şirketlerin birbirleri arasında kota aktarımı yapmaları halinde her biri için ayrı ayrı olmak üzere, aktardıkları kota karşılığı şeker miktarının, tespitin yapıldığı tarihteki fabrika satış fiyatı üzerinden hesaplanacak tutar kadar Kurulca idarî para cezası verilir.

Bu Kanunun amaçlarına aykırı olarak, şirketler tarafından A ve B kotası dışında temin edildiği tespit edilen şekerin doğrudan veya dolaylı olarak iç piyasada satılması veya devredilmesi halinde bu fiili işleyenler hakkında bu maddenin birinci fıkrasında öngörülen cezalar uygulanır.

Kurul tarafından bilgi isteme veya yerinde inceleme hallerinde; istenen bilgilerin yanlış, eksik veya yanıltıcı olarak verildiğinin saptanması veya hiç bilgi verilmemesi ya da yerinde inceleme imkânının verilmemesi hallerinde, bu fiili işleyen şirketler yedi gün içinde bilgilerin verilmesi ve/veya inceleme imkânının sağlanması için ihtar edilir. Bu süre zarfında bilgilerin verilmemesi ve/veya inceleme imkânının sağlanmaması halinde, şirketlerin Kurulca cari pazarlama yılı için tahsis edilen A kotası miktarının cari pazarlama yılı başındaki fabrika satış fiyatı üzerinden hesaplanacak tutarının % 3'üne kadar idarî para cezası verilir.

İdarî para cezalarının verilmesini gerektiren fiillerin tekrarı halinde verilecek para cezası, önceki ceza tutarının iki katı olarak uygulanır.

Tahsil edilen idarî para cezalarının % 10'u Kurum özel hesabına aktarılır, kalan miktar bütçeye gelir yazılmak üzere Hazine hesaplarına intikal ettirilir.

İdarî para cezaları 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir.

İdari para cezalarına karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içerisinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. Yapılacak itirazlar idarî para cezalarının yerine getirilmesini durdurmaz.

Kesinleşen idarî para cezalarının tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer'e ait.

Buyurun Sayın Geçer.

Süreniz 5 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı Şeker Kanunu Tasarısının 11 inci maddesi hakkında konuşmak üzere, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Grubumuz ve kendi adıma Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekillerimiz; tasarının 11 inci maddesi idarî para cezalarını düzenlemektedir. Tasarının 2 nci maddesinde A kotası, B kotası ve C şekeri diye tanımlanan durumların ihlali karşısında, bunu ihlal eden şirketlere, ihlal etmiş olduğu miktarın, o günkü fabrika çıkış fiyatı üzerinden bir idarî para cezasının uygulanması öngörülüyor.

Diğer taraftan, kurula verilecek bilgilerin verilmemesi, incelemeye ilişkin evrak ve belgelerin teslim edilmeyişi veya eksik ve yanlış teslim edilişi, süresinde teslim edilmeyişi karşısında da, yine, o işletmeye veya fabrikaya verilmiş kota tutarının yüzde 3'ü kadar bir idarî para cezası veriliyor.

 İdarî para cezalarını gerektiren fiil ve eylemlerin işlenmesinin devamı, tekerrürü halinde bu cezalar iki kat olarak uygulanıyor.

Tahsil edilen idarî para cezalarının yüzde 10'u kurumun özel hesabına, bakiyesi hazineye irat kaydedilmek üzere düzenlenmiş.

İdarî para cezalarına karşı da idare mahkemelerine 30 gün içerisinde itiraz edilebileceği ve bu itirazın tahsilatı durdurmayacağı ve kesinleşmiş idarî para cezalarının da, 6183 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde tahsil edilmesi düzenleniyor.

Tabiî, Türkiye'de son zamanlarda gelişen olaylar çok dikkatimizi çekiyor. Yasaların, hangi ihtiyaçlara binaen, hangi taleplere binaen yapıldığı ve Meclis gündemine getirildiği konusunda da büyük şüpheler var. Türkiye, şu anda, gerçekten, bugüne kadar tanımlanmamış sosyoekonomik kimliğini tanımlamanın çabası içinde gözüküyor; yani, cumhuriyet kurulduğundan bu yana, karma ekonomi sistemi diye tanımlanan karmakarışık bir sosyoekonomik sistemin açmazlarını ve ülkeye getirdiği yükümlülükleri ortadan kaldırmak için, serbest piyasa ekonomisine dayalı, liberal bir düzenin tesisi noktasında düzenlemeler yapılıyor. Yani, kapitalist bir düzene yöneliş, sosyoekonomik kimlik böyle tanımlanmaya çalışılıyor. Ama, 1982 Anayasamızın başlangıç hükümlerinde ve ilk dört maddesinde, yani değiştirilmez ve değiştirilmesi teklif bile edilemez maddelerinde hâlâ Türkiye Cumhuriyeti Devletine sosyal devlet yükümlüğü de yüklenmiş durumda. Şu anda öyle kanunlar çıkartılıyor ki, taşlar öyle hızlı yerinden oynatılıyor ki, burada sadece yapılan kanunların ekonomik bazda yapmış olduğu tahripler veya getiriler bir yana, sosyal boyutun da göz önünde bulundurulması gerekiyor. Bugün şeker fabrikalarının devlet tarafından düzenlenmesi veya özel sektörün de bu alana girmesiyle birlikte, sadece bunların, ekonomik işlevleri dışında, en azından nüfusumuzun onda birini ilgilendiren, belki 6 milyon nüfusumuzu ilgilendiren sosyal ve ekonomik boyutu var; şekerpancarı üreticileri var; bunlar gözardı edilerek, böyle bir düzenleme yapılmasının ülkemize getireceği sosyal tahribattan endişe duyuyorum ben.

Zira, Alman hukuk felsefecisi Savigny şöyle der: "Hukuk normları ve yasalar, pozitif kanun, yani yazılı hukuk kuralları, egemen, hükümran güç tarafından, yasama gücü tarafından ancak o devlet olgusunu oluşturan insanların ruhunda oluşmuş normları yazılı hale getirmekle, yani pozitif hukuk kuralı haline getirmekle mükelleftir. Onların ruhunda oluşmamış normları, onların konsensüsü alınmadan, tepeden yapılarak buna uyacaksın mantığı demokratik hukuk devletine yakışmaz." Ben de buna katılıyorum.

Şu anda yapılanlar, Türkiye'de, bu dönemde çıkarılan yasalar... O kadar hızlı yasama yapılıyor ki, o kadar çok yasa çıkarılıyor ki, Amerika Birleşik devletlerinde bir tarihte 17 yasa çıkarılmış. Bugün 15 yasa acaba on günde çıkar mı diye bu Mecliste düşünülüyor. Bunun talebi nereden geli-yor, yani bu talep gerçekten toplumdan mı geliyor, toplumun ruhunda ve toplumun inancında oluşmuş birtakım talepler midir, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal yapısını düzeltecek, insanları rahata kavuşturacak talepler midir? Hayır. Bakıyoruz, işte, AB'ye girme aşamasında, o müktesebatın Türkiye'ye taşınması, yani o elbisenin Türkiye'ye giydirilmesi adına yapılıyor. Diğer taraftan, kamu maliyesi açıklarını kapatmak adına, IMF'nin getirdiği, işte, şu kadar kanunu çıkarırsanız, para veri-riz mantığı içerisinde alelacele, bu kanun tasarısı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Geçer, lütfen, toparlayınız.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

...Meclis gündemine getiriliyor. Aslında, gerçekten, Türkiye'nin sosyoekonomik kimliği tam tanımlanarak, toplumumuzun, yatırımcımızın, esnafımızın buna göre tavır alması gerekir; buna ben katılıyorum. Ancak, şu anda şu tasarıya bakıyoruz ki, aslında liberal bir düşüncenin eseri de değil. Bir yandan ağırlığını devlet tarafının ve bürokratın oluşturduğu bir kurul oluşturuluyor ve elinde kırbaç, bu, özel sektörün kafasında bekletiliyor, işte sana verdiğim kotayı -A, B, C- ihlal edersen şu cezayı veririm, bunu yaparsan bunu yaparım gibi bir mantıkla, âdeta, geçen de söylediğim gibi, Türkiye'de liberal müzikle katı bir devletçi dans yapılıyor... Önce bundan vazgeçilmesi lazım. Ancak, bu yasaların yerini bulabilmesi, gerçekten Türkiye'nin değişiminin, yeni bir değişimin oluşması ve bu değişimde de sosyal boyutun gözönünde bulundurularak, faturanın fakir fukaraya çıkarılmaması gerektiğine inanıyorum.

Her şeye rağmen, bu yasanın hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinize saygıyla, selamlar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Geçer.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini Muş Milletvekili Sayın Mümtaz Yavuz bey ifade edecekler. (DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA MÜMTAZ YAVUZ (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Şeker Kanunu Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının en önemli maddesi şeker kurulunun görevleridir. Bir taraftan böyle bir önemli kurulu kuruyorsunuz ve birçok görev ve yetki veriyorsunuz, diğer taraftan geçici 8 inci maddeyle "Bakanlar Kurulu aksine karar almadıkça, kurum ve organlarının görev ve yetkileri en geç 31.12.2004 tarihinde sona erer" diye madde ilave ediyorsunuz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?!

Ceza hükümleri bölümünde idarî para cezaları kurul tarafından tespit edilip, verilmektedir. A kotası B kotası, C kotası, şekerlerin bulundurulması, satılması, piyasaya sürülmesi, devredilmesi gibi konularda kurul kararlarına uymayanlara kurul tarafından idarî para cezaları verilir. Amacına uygun kurulmayan, çiftçi temsilcisinin bulunmadığı bu kurulun vereceği idarî para cezalarının, hukukîliği ve caydırıcılığı olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, konu her ne kadar mesleğim değilse de, seçim bölgem olan Muş'u en çok ilgilendiren, dolayısıyla da, vekil olarak şahsımı ilgilendiren konu oluşundan dolayı söz almış bulunmaktayım. Şimdi "Avrupa Birliği ve IMF istiyor" diye, Muş ve Muşluya uygulanan kotaların en zalimini uygulayacaksınız veyahut da şekerpancarından şeker elde etmenin ekonomik olmadığını bahane edip, Muş ve Muşluya "acınızdan ölün" mü diyeceksiniz? Madem, Avrupa ve IMF, sanayinin en önemli maddesi olan şekerin pancardan elde edilmesinin ekonomik olmadığını söylüyorsa, Amerika ve Avrupa Birliğinin en önemli iki ülkesi olan Almanya ile Fransa, niçin şekerpancarı üreticilerini desteklemektedir? Dünya şekerinin yüzde 30'u pancardan elde ediliyor. Bu pancardan şeker elde etmek Amerika, Almanya ve Fransa için faydalı da Türkiye için neden zararlıdır?

Aklın yolu birdir. Biz, üretmezsek, neticede satın almak zorunda kalacağız. Bugün Muş, Malazgirt ve Bulanık ovalarının değerlendirildiği, Muş çiftçisine ve fabrika işçisine iş istihdamı yaratan, hayvan besicilerine küspe imkânı sağlayan, yan sanayici ve iş makinelerine çalışma imkânı yaratan bu kadar komplike bir sanayi ürününe kota uygulamakla ülkeye ne büyük kötülük yaptığımızı biliyor musunuz ?!.

Şimdi, kuraklıktan, yokluktan, hükümetin uyguladığı zalim ve zulümkâr ekonomik politikalardan, yaptığı zamlardan, uyguladığı faizlerden sonra Muşluya "pancar ekme, tütün ekme" diyeceksiniz. Bu ne demek; Muşluya yaşama hakkı yok "acından öl"demek. Elvicdan, elinsaf!.. Kurulmuş, çalışan, üreten, tüketen bir müesseseyi kapanacak bir hale getirmenin, bu ülkeye ne faydası olacaktır ?

Bu çiftçi ve işçiler ne hortumcudur ne balinacıdır ne beyaz enerji, Mavi Akım yolsuzları ne de banka batıranlardır...

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 milyon nüfusun geçim kaynağı olan ve bugünkü şartlarda, ülkemizde üretilenin tamamı ülkemizde tüketilen bu kadar geniş kapsamlı, geniş iş istihdamı yaratan böyle bir sanayi ürününe kota uygulamanın yanlışlığını tekrar tekrar Heyetinize arz ediyorum.

Bu hükümet, işçisiyle, memuruyla, çiftçisiyle, tüm halkımızı perişan etti; bu kanunla da, şeker üreticisini, çiftçilerimizi açlığa mahkûm etmeye çalışmaktadır. Piyasalar perişan, sanayici perişan, işçi perişan, memur perişan, çiftçi perişan, esnaf perişan... Biz,  tutturmuşuz, bunları düzelteceğimize, çiftçimizi ve pancar ekicisini nasıl perişan edeceğiz diye çalışıyoruz.

Geç olmadan, bu vahim yanlışlıktan dönülmesi dileğiyle, Yüce Heyetinize saygıyla arz ede-rim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Muş Milletvekilimiz Sayın Mümtaz Yavuz'a teşekkür ediyorum.

11 inci madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Önerge yok.

11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Çeşitli ve Son Hükümler

   Yönetmelikler

   MADDE 12.- Kurumun yönetim ve temsili, Kurulun çalışma usul ve esasları ile hizmet birimlerinin çalışma usul ve esasları, depolama kesinti ve primi ile ilgili düzenlemeler ve diğer hususlar, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren dört ay içinde Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.

BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ahmet Karavar ifade edecekler.

Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA AHMET KARAVAR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şeker Kanunu Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunu-yorum; Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şeker Kanunu Tasarısının 12 nci maddesinde "Yönetmelikler" başlığı altında, Şeker Kurumunun yönetim ve temsili, Şeker Kurulu ile hizmet birimlerinin çalışma usul ve esasları gibi hususların bu kanunun yayımı tarihinden itibaren dört ay içerisinde, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle belirleneceği ifade edilmektedir.

Şeker Kurumu ve bu kurumu oluşturan Şeker Kurulu ve hizmet birimlerinin, şekerpancarı üreticilerinin sorunlarının çözümüne yardımcı olmasını diliyorum; fakat, şekerpancarı üreticilerinin geleceği bu yasayla da iyi olmayacaktır. Çünkü, yeni bir kanun, tüzük veya yönetmelik çıkarmak veya yeni kurumlar ihdas etmek sonuca gitmek için tek başına yeterli olmamaktadır. Zira, kanun uygulayıcılarının kanun veya mevzuatı nasıl ve hangi mantıkla uyguladıkları veya önceliklerinin ne olduğu en az kanun kadar önemlidir.

6747 sayılı yürürlükteki Şeker Kanununda bir değişiklik yapılmamasına rağmen, 1998 tarihinden beri kota sistemi zaten uygulanmaktadır; demek ki, yapılacak işlerin önündeki asıl engel, mevzuat değil, kişilerdir, uygulayıcılardır. Zira, mevzuat, istenildiği zaman değiştirilebilir.

Türkiye'de yanlış bir tarım politikası bulunmaktadır. Bu yanlış politikalarla Türkiye'de çiftçilik yapmak mümkün değildir. Özellikle, IMF'nin direktifleri doğrultusunda hükümetin uyguladığı ekonomik politikalar neticesinde, rantiyeci, dolandırıcı ve hırsızların dışında ülkede yaşayan bütün kesimler nefes alamayacak duruma gelmiştir.

Şekerpancarı üreticilerinin ve diğer çiftçilerimizin bugün tarımın temel girdisi olan gübre sorunu bile çözülmüş değil. Tarım Bakanlığı tarafından çiftçilerimizin sorunlarına çözüm olacağı iddiasıyla yapılması planlanan kararname değişikliklerini engelleyen -bakanımızın ifadesiyle- bazı üst görevde çalışanlar kararnameye müdahale etmeye çalışmış ve fabrikalar adına iş takip etmişlerdir.

İşte, işleyen bu çark ve bu çarka hâkim olan zihniyet değişmediği sürece, yapılacak değişiklikler, şekerpancarı üreticisinin ve çiftçilerimizin sorunlarına çözüm olamayacaktır.

Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri, elindeki üretim fazlası şekeri satabilmek için, bir yandan şeker ithalini engellerken, diğer taraftan tonunu 650-800 dolara mal ettiği şekeri, desteklemeyle dünya piyasalarına 200-250 dolara satmak için yoğun çaba sarf ederken, hükümetin çiftçimizden desteğini çekmesi anlaşılır bir durum değildir.

Anlaşılmaz başka bir durum ise, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi Genel Müdürünün, 22.11.2000 tarihinde basına verdiği bilgiye göre, Türkiye, 1998, 1999 ve 2000 yıllarında şeker ihraç ederken, aynı yıllarda şeker ithal etmiş. Şeker ihraç ederken, aynı zamanda şeker ithal etme mantığını anlayabilmiş değilim. Böyle bir durumda şeker ithal etmek ülke ekonomisine, şekerpancarı üreticisine en büyük kötülüktür.

Bugün, ülkemizde şekerpancarı tarımından yaklaşık 2,5 milyon insanımız yararlanıyor. Bu insanlarımız geçimlerini bu ürünün geleceğine bağlamış durumdadırlar. Hükümetlerin yanlış politikalarının ve bir KİT olan Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketinin yanlış yönetilmesinin fa-turasını şekerpancarı üreticileri ve vatandaşlarımız çekmektedirler. 500 sanayi kuruluşumuz içinde 5 inci, yılda 1 milyar dolar cirosuyla ekonomik ve sosyal boyutu dikkate alarak, yeni düzenlemelerin hayırlı olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karavar.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, Eskişehir Milletvekili Sayın Sadri Yıldırım ifade edecekler.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı Şeker Kanunu Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Partim ve şahsım adına Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum.

12 nci madde çıkarılacak yönetmeliklere ilişkindir.Bu yönetmeliklerle, kurulun çalışma usul ve esasları düzenlenmektedir; ancak, bu kurul da Anayasaya aykırıdır. Neticede bu tasarı, pancar çiftçisinin aleyhinedir, ülkenin aleyhinedir, tarımın aleyhinedir, sanayiin aleyhinedir.

Bu da yetmeyecek, bu tasarı kanunlaştıktan sonra şeker fabrikalarını özelleştireceksiniz. Öyleyse bu fabrikaların satışını, pancar çiftçisini tasfiye etmeyecek, onu koruyacak olan pancar üreticilerine verin. Yoksa yaptığınız yanlışın hesabını ve vebalini veremezsiniz, altından kalkamazsınız; çünkü, ülkemizde, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine 27 şeker fabrikası, 5 makine fabrikası, 4 ispirto fabrikası, 1 elektromekanik aygıtlar fabrikası, 30 ziraat teşkilâtı, 1 şeker enstitüsü, 1 tohum işleme fabrikası bağlı bulunmaktadır. İşyeri sayısı 61 olup, çalışan toplam işçi sayısı 16 836'dır.

Bu duruma göre şeker fabrikaları ve pancar, ülke için çok önemlidir, pancar çiftçisi için çok önemlidir; çünkü, hükümet, tarımdan desteğini çekerse, pancar ektirmezseniz, bu çiftçi ne iş yapacak, geçimini nasıl temin edecek hiç düşündünüz mü.

Değerli milletvekilleri, bu nedenle, ülkemizde üretimi artırma imkânı varken, üretimdeki açık öne sürülerek şeker ithalatına gidilmesi ve de dış şeker fiyatlarının iç fiyatlardan düşük olduğu öne sürülerek bir tartışma yaratılması büyük bir hatadır.

Her ülkenin bir iç piyasa fiyatı bir de dış piyasa fiyatı vardır. Ülkeler dışarıya iç pazar fiyatlarından düşük fiyatla ürün satarken, kendi tüketicisine dünya fiyatlarının çok daha üstündeki bir fiyatla ürün satmaktadır. Bu nedenle yapılacak ithalat, yabancı çiftçilerin desteklenmesi olacaktır.

Ülkemizde, üretimin pazarlanması konusunda teşvik tedbirleri alınmalı, böylece, iç piyasada üretilen şekerpancarına kota uygulanmadan çiftçiye pancar ekme imkânı verilmelidir.

Köyden kente göç, özelleştirmelerle ortaya çıkan işsizlik, tarımda üretimden çıkış nedeniyle oluşan istihdam daralmasının oluşturduğu sancılar dururken, 15 milyon insanımıza iş olanağı sağlayan bir sektörü baltalamak kime yarar sağlayacaktır?!

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, halen, şeker fabrikalarında 30 000 civarında işçi istihdam edilmekte ve yüzbinlerce çiftçi ailesi pancar tarımıyla uğraşmaktadır; ayrıca, ilişkili olduğu diğer pek çok sektöre ve millî ekonomiye önemli miktarda katmadeğer sağlamaktadır. Mevcut ve ileride kurulacak şeker fabrikalarının üretim yapmaları ve rasyonel çalışmaları, sadece ekonomik yönden değil, sosyal yönden de geçimlerini pancar tarımına bağlamış üreticiler için önem taşımaktadır. Hal böyleyken, anladığım kadarıyla, hükümet, tarımı, pancar çiftçisini, hayvancıyı, esnafı gözden çıkarmıştır.

Sayın milletvekilleri, sırası gelmişken, iktidara mensup milletvekili arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Bu hükümet, ülkede ne olup bittiğini bilmemektedir, farkında bile değildir; işi, oluruna bırakmıştır; çünkü, dolar dahil her şeyin arkasından bakmaktadır. İki yıldır ve iki aydır ülkede olup bitenlerin farkında mısınız?! Peki, öyleyse, bu olanlardan vicdanınız sızlamıyor mu; hükümetin uygulamalarından zarar gören sizin yakınlarınız yok mu; onlara nasıl cevap veriyorsunuz; bu hükümetin millete yaptıklarına nasıl onay veriyorsunuz?! Elinizi vicdanınıza koyun ve ona göre tavrınızı gösterin ve uyanın; yoksa, milletin vebalinden kurtulamazsınız.

Değerli milletvekilleri, hükümet, yanlış yolda; siz de biliyorsunuz; ama, hükümetin yaptıklarını kendi aranızda konuşmayın; bunları, yüksek sesle dile getirin; getirin ki, uyuyan bu hükümet kendine gelsin, milletin ve ülkenin dert ve sıkıntılarına çare olsun diyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

12 nci madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

Yürürlükten kaldırılan mevzuat

MADDE 13. - 22/6/1956 tarihli ve 6747 sayılı Şeker Kanunu ile 10/9/1960 tarihli ve 79 sayılı Millî Korunma Suçlarının Affına, Millî Korunma Teşkilat, Sermaye ve Fon Hesaplarının Tasfiyesine ve Bazı Hükümler İhdasına Dair Kanunun 8 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - 13 üncü madde üzerinde ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade edecek olan Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın'a aittir.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın başkan, değerli milletvekilleri; Şeker Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, şeker pancarı tarımı, bilindiği üzere, çiftçiyi tarlaya ve köye bağlayan, ailenin tüm fertlerine çalışma imkânı ve istihdamı sağlayan, yan ürünlerinin tamamı değerlendirilen bir bitkidir. Sağladığı katmadeğer itibariyle, yetiştirildiği bölgelerdeki ürünlere göre üstünlüğü tartışılmaz tek bitkidir. Ülkemizin nüfus artış hızı ve şeker güvenlik stokları da dikkate alındığında, bu gelişmelere bağlı olarak, ihtiyacının artması kaçınılmazdır. Sonuç itibariyle, ülkemizin şeker talebi artmaktadır. Ülkemizin artan ihtiyacının karşılanması için, üretimin artırılması gerekmektedir; ancak, bu Şeker Kanunuyla getirilen hükümler çerçevesinde, pancara şimdiye kadar uygulanan kota yetmiyor gibi, bunu, 8 milyon tonlara kadar indirmek IMF'nin direktifleri doğrultusunda hedeflenmektedir.

Değerli milletvekilleri, diğer taraftan, ülkemizde şeker pancarı üretimini artırma imkânı varken, üretimdeki açık öne sürülerek şeker ithalatına gidilmesi ve dış şeker fiyatlarının iç fiyatlardan düşük olduğu öne sürülerek bir tartışma oluşturulması büyük bir hatadır. Her ülkenin, bir iç piyasa fiyatı, bir de dış piyasa fiyatı vardır. Ülkelerin dışarıya, iç pazar fiyatlarından düşük fiyatla ürün satarken, kendi tüketicisine dünya fiyatlarının çok daha üstündeki bir fiyatla ürün sattığı muhakkaktır. Bu nedenle yapılacak ithalat yabancı çiftçilerin desteklenmesi olacaktır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde üretimin pazarlanması konusunda teşvik tedbirleri alınmalıdır. Ancak, hükümetin uygulamış olduğu kota Türk çiftçisini, Türk köylüsünü çok zor duruma düşürecektir. Daha dün gece akaryakıt fiyatlarına yapılan zamlar, Türk çiftçisini -şekerpancarı için- yeni mahsulünü ekmekte zorlamaktadır. Eğer, şekerpancarının bedelleri müstahsillere bugünlerde eğer ödenmez ise - Hazineden sorumlu eski Sayın Bakan ve Sanayi Bakanımız, her ikisi de burada, bu şekerpancarının bedelleri mutlaka bugünlerde ödenmesi gerekir- böyle kota mota getirmeye gerek yok, Türk çiftçisini, şekerpancarı müstahsilini kendiliğimizden tasfiye etmiş olacağız.

Değerli milletvekilleri, sadece dün yapılan zamlarla, bu gece yapılan zamlarla mazota yüzde 20'ye yakın zam gelmiştir. Altı ay önce belirlediğiniz şekerpancarı fiyatlarına, o günden bugüne kadar akaryakıta belki yirmiye yakın zam gelmiştir, acaba, bunu hükümetin yansıtması lâzım gelmez mi? Vicdanen düşündüğümüz zaman; diğer kurum ve kuruluşlara fiyat farkı veriliyor, mazota gelen zam çerçevesinde müteahhitlere, taahhüt işi yapanlara hükümet fiyat farkı ödüyor. Altı ay önce belirlediği 33 000 - 35 000 liralık fiyat üzerinden, akaryakıta bugüne kadar belki bir misline yakın zam gelmiştir. Hiç değilse bu şekerpancarı müstahsiline yapacağı ödemelerde bunun belirli bir nispetini yansıtması lâzımdır, vicdanen de, hükümetin bunu yapması gerekir.

Değerli milletvekilleri, şekerpancarının en fazla üretildiği, müstahsilin en fazla olduğu il Aksaray'dır. Şu anda, üç tane şeker fabrikasını çalıştırabilecek şeker üretimi, istihsali yapılmaktadır. Sadece Sultanhanı Kasabasında senede 6 milyon ton şekerpancarı işletecek üretim yapılmaktadır. Yine, Eskil İlçesinde onun daha fazlası... Yenikent, Yeşilova, Yeşiltepe gibi kasabalarımızın Tuz Gölü havzasında olması nedeniyle, şekerpancarı üretimine oldukça elverişli topraklardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, lütfen toparlar mısınız.

MURAT AKIN (Devamla) - Şimdi, bazı partinin milletvekilleri gidiyor, şekerpancarına kota Doğru Yol Partisi zamanında geliyor... Yalnız, o partinin bakanı da "şekerpancarına kota Doğru Yol Partisi hükümetten Refahyol olarak düştükten sonra, 1998 yılında geldi" diyor, 1999 yılında da, IMF'in direktifleri doğrultusunda, 2000 yılında da... Biz bu kotayı devamlı daraltıyoruz ve 22 milyon tondan 18 milyon tona, 16 milyon tona, hatta bu Şeker Kanunuyla 8 milyon tona kadar düşüreceklerini ifade etmektedirler.

Şimdi soruyorum milletvekillerine, taşraya gidip de, çiftçinin huzurunda, bundan sonra, acaba, yine "bu kotayı, bu kanunu Doğru Yol Partisi çıkardı" diye yanlış ifadelerde mi bulunacaksınız? Şimdiye kadar, ülke çok iyi idare ediliyor diyordunuz, kriz çıktıktan sonra dediniz ki, bu, geçmişten bir birikim. Halbuki, fiyatlar bir yıl zarfında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, cümlenizi bağlıyorsunuz...

MURAT AKIN (Devamla) - 2000 yılının kasım ayına kadar, "geçmişte kırk yılda yapılamayanı onbir ayda yaptık" diye, köy köy, kasaba kasaba övünüyordunuz, kendinizi methü sena ediyordunuz; ama, kasım ve şubat krizinden sonra suspus oldunuz, topluma çıkamaz hale geldiniz. Bu durumu tekrar tezekkür edin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Nezir Aydın; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA NEZİR AYDIN (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şeker Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

7647 sayılı Kanunda bulunan 8 inci madde, fiyat belirlemeleri yetkisini 9 ve 12 nci maddelerdeki durumlara uygulayarak veya onları uygulayarak Bakanlar Kuruluna veriyordu; 1960'ta çıkarılan 79 sayılı Kanunun 8 nci maddesinde ise şöyle bir ifade vardı: "Şeker fiyatlarında değişiklik olduğu takdirde, bunu beyana tabi tutmaya, fiyat farklarını tahsil veya tediye ettirmeye hükümet yetkilidir" deniyordu; bu madde, yani, görüştüğümüz Şeker Yasa Tasarısının 13 üncü maddesi bu maddeyi kaldırmaktadır. Gayet tabiî ki, böyle bir yasa çıkacaksa, o maddenin orada olmaması gerekmektedir; bunu normal karşılıyoruz.

Yalnız, burada bir şeyi unutmamak lâzım; hepiniz biliyorsunuz ki, özellikle içerisinde bulunduğumuz günlerde, Yüce Meclisimiz, yüce Türk Milleti tarafından, belki tarihinde olmadığı kadar tarassut altında tutulmakta ve izlenmektedir. Şu anda, bu Şeker Kanunu Tasarısı da görüşülürken, zannediyorum ki, özellikle aileleriyle 7,5 milyonu bulduğunu bildiğimiz şekerpancarı üreticileri de, Yüce Meclisten, dolayısıyla hükümetten, yetkililerden, Sayın Bakandan şunu özellikle beklemektedir: Türkiye'de üç şeker fabrikası -Konya, Kayseri ve zannediyorum Amasya- Pankobirlik'e ait olduğu için, bunlar, aldıkları pancarın bedellerini ödeyebilecek durumda ve tarihini belirlemiş, ilan etmişlerdir; ama, bunun dışında, 23 fabrika tarafından alınan pancarın bedelinin ne zaman ödeneceği belli değildir; çünkü, Şeker Fabrikaları AŞ'nin yetkilileri, kendilerinde para olmadığını, ancak Hazineden para verilirse ödeyebileceklerini beyan etmektedir. Hükümetimiz de Sayın Bakan da bir an önce, bunun ne zaman ödeneceğini, ne şekilde ödeneceğini, mutlaka, ilan etmek mecburiyetindedir ve şu anda, beklenilen en önemli açıklama da bu olsa gerekir.

Değerli milletvekilleri, şu anda haberleri izleyenler biliyorlar ki, gazetelere bakanlar görüyorlar ki, ülkemiz, tam anlamıyla bir kriz içerisindedir. Bunu, hiç kimsenin inkar ettiği yok. Anlayamadığım bir şey -dünden beri bu tasarıyı görüşüyoruz- acaba, krizle bu tasarının ne ilgisi var? Bu, uzun vadeli bir tasarı; birkaç ay içerisinde çıksa da olur çıkmasa da olur; ama, ayın 15'inde maaş bekleyen memur, emekli, ücretli, bunca yangının ortasında, maaşıma kaç para zam gelecek diye beklerken, çıka çıka, bugün, zannediyorum, yüzde 2,7'lik bir zam alacaklar. Siz, bir seferde yüzde 20, yüzde 25, yüzde 15 -toplamının ne olduğunu hesap etmek de bir an mümkün değil; çünkü, zamlar sağanak halinde geliyor- ama, memurun, ücretlinin maaşına geldiği zaman, yüzde 2 gibi bir zam.

Şimdi, beklenilen bir şey var; vatandaş "dolar nerede duracak" diyor. Nereye kadar gidecek bu iş? İşten atılanlar ne zaman dönecekler? Biliyorsunuz, sadece otomotiv sektöründen 10 000 kişi atıldı. Bugün, Ankara'nın en önemli sanayi, ticaret merkezlerinden birisi olan Siteler'den  5 000 dolayında insanın nerelere yürüdüğünü biliyorsunuz. Size, dışarıda, bu sorular sorulmuyor mu?! Ne olacak bu memleketin hali?! Bu dolar nerede duracak?! Ücretlere ne kadar zam yapılacak?! Allah aşkına, siz ne cevap veriyorsunuz?! Ben bilmiyorum. Bilmem için de birisinin bana bilgi vermesi lâzım. Ben, milletin vekiliyim. Peki, Sayın Derviş'i, şu Meclis çatısı altında, yemin hariç, gören var mı? Nerede bu Derviş?!

MEHMET ÇÜMEN (İzmir) - Ne yapacaksın Derviş'i?

NEZİR AYDIN (Devamla) - Derviş'i ne yapacaksın ne demek? Derviş, hükümetin dördüncü ortağı. Derviş, ekonomik konuda bu Meclise bilgi vermek mecburiyetindedir. Derviş'in, tabiri caizse, otelde odasındaki halının rengi haber oluyor, sabah kahvaltısında yedikleri haber oluyor da, ekonomik meseleler o kadar önemli değil mi? Ne demek Derviş'i ne yapacağız?!. Bu millete Derviş lâzım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydın, lütfen toparlayınız.

NEZİR AYDIN (Devamla) - Bu millet, tabiri caizse, bilgi bekliyor, biz bilgi bekliyoruz; ama, ne yazıktır ki, kırkbeş gündür, yemin hariç, bu Mecliste Derviş'i görememişizdir.

Değerli milletvekilleri, aslında, söylenecek söz çok, zaman yok; öyle bir enteresan ki, şimdi, Derviş Amerika'da -siz, el kol sallayın, millet seyrediyor- kaç gün kaldı; yaklaşık on gün. Diyor ki: "Ben, her gün Sayın Başbakanıma bilgi veriyorum." Türkiye'de, Sayın Başbakan ne diyor: "Gideli beni hiç aramadı." İşte, burada, ekonomiden eski sorumlu sayın bakan burada, kendisi -gazetelerde okuduğum kadarıyla, yalansa ifade eder veya yalan demeyeyim de yanlışsa, kendisi düzeltir- diyor ki: "Bu çıkarılacak olan 15 yasa bizim programımızın devamıdır." Ama Sayın Başbakan diyor ki: "Hayır, bunlar yeni yasalardır." Derviş'de diyor ki: "Bunlar Ulusal Kurtuluş Savaşı yasalarıdır." Yani, şimdi, biz, burada, kime, ne şekilde bilgilenmezsek...

Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar; insanoğlu bilmediğinin düşmanıdır, bilmediğine karşı tepki gösterir. Gelsinler, anlatsınlar, millet bilsin, öğrensin, allahaşkına, ne yapacağınızı, ne edeceğinizi bu millete bir söyleyin.

Şimdi "Ulusal Kurtuluş Savaşı" adını verdi Sayın Derviş. Ben inanıyorum ki, hepiniz aynı fikirdesiniz; bu millet inandığı zaman -bu ekonomik olabilir, başka, askerî savaş olabilir, ülkelerarası, ne olursa olsun- bu milletin kazanamayacağı savaş yoktur; yeter ki, bu millet, önünde gidenlere güvensin. En yakın zamanda olan Kurtuluş Savaşı; bu, Yüce Meclisin önderliğinde yaşanmadı mı? Bu millet, güvendiği zaman, parmağındaki yüzüğü, kolundaki bileziği, yastığının altında belki ölümlük ayırdığı kefen parasını dahi verir, her türlü önleme katkı verir; ama, inanması lâzım.

Lütfen, bu güveni sağlayınız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Önerge yok.

13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, dün aldığımız, Genel Kurulumuzun aldığı karar gereğince saat 20.00'ye kadar çalışacağız; ancak, 20.00'ye kadar çalışmamız halinde dahi bu kanun yetişmezse, çalışmalara devam edeceğiz. 10 maddemiz kaldı; öyle anlaşılıyor ki, en az 2 saate ihtiyacımız var.

Bu sebeple, saat 20.00'ye kadar Birleşime ara veriyorum ve hepinize afiyet olsun diyorum.

 

Kapanma Saati: 19.15

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli), Melda BAYER (Ankara)

 

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 78 inci Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Müzakerelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

V. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.    Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/798) (S. Sayısı: 636) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Bildiğiniz gibi, 13 üncü maddenin oylanması tamamlanmıştı.

Şimdi, geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - 6747 sayılı Şeker Kanununa uygun olarak yurt içinde şeker fabrikası kurup işletmek üzere Bakanlar Kurulundan izin alan, ancak henüz üretime geçmeyen gerçek ve tüzel kişilerin kota hakkı saklıdır. Bu hak, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl süre ile geçerlidir. Bu süre içinde kota, hak sahibince başkasına devredilemez.

BAŞKAN - Geçici 1 inci madde üzerinde, Fazilet Partisinin görüşlerini Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya ifade edecekler.

Buyurun Sayın Uzunkaya.

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ilgili yasa tasarısının geçici 1 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bir kere, şu hususu peşin olarak arz etmem gerekiyor. Bu yasaya, öteden beri, ekonomiyi kurtarma yasası şeklinde baktı hükümet. Fazilet Partisi Grubu olarak ve şahsım olarak, bugünkü ekonomik bunalıma zerre kadar müspet anlamda katkısı olmayacağını bildiğim için -açıkça burada ifade ediyorum- yasaya sonuna kadar karşıyız ve şahsen de karşıyım; çünkü, bu kadar tarihî bir vebale, hiçbir surette, Anamuhalefet Partisi olarak girmemiz ve katılmamız mümkün değildir.

Bir zamanlar, ülkeyi 1960'lı yıllarda, kalkınma programlarının uygulandığı yıllarda tarımla kalkındırmamız gerektiğini bize tavsiye eden Batılılar "siz, tarım ülkesisiniz" diye otuz yıl bizi oya-ladılar, sanayie, çağdaş dünyanın sanayi ve teknoloji anlayışına ayak uydurtmadılar. Tabiî, bize onlar ne söylerse biz de onlara tabi oluyoruz. Şimdi, gelindi; Türkiye, tarım ülkesi de olamaz. Ne olacak Türkiye; Türkiye, Avrupa'nın, gelişmiş, birinci sınıf dünya ekonomisine sahip ülkelerin pazarı olacak, G-7'lerin veyahut da diğerlerinin. Değerli arkadaşlar, bunu kabullenmemiz mümkün değil.

Kaldı ki -yani, merak ediyorum- 15 tane can kurtarıcı yasanızdan birisinin de bu olduğunu söylüyorsunuz. Allahaşkına, bunun, ekonomiyi kurtarmakla ne alakası var?! İşsizler ordusuna yeni işsizler katacaksınız. Ülkeyi ekonomik olarak perişan edeceksiniz. Tarım bitmiş, her şey bitmiş ve siz, çareyi çok yanlış yerlerde arıyorsunuz. Çareyi -ciddî anlamda söylüyorum- çok yanlış yerlerde arı-yor bu iktidar. Hoca Nasreddin -rahmetullahi aleyh-i yüzüğünü kaybetmiş evin damında, gitmiş harmanlıkta yüzük arıyor; komşu soruyor "Hoca, ne arıyorsun burada sabahtan beri" diyor. "Yüzüğümü arıyorum." "Niçin, bulamadın mı, nerede kaybettin?" "Evin damında kaybettim." "Peki, niye orada aramıyorsun da, burada arıyorsun?" "Orada araması zor da onun için" diyor. Kaybettiğiniz şeyi kaybettiğiniz yerde arayacaksınız. Ekonominin bugünkü dibe vuruşunun sebebi bunlar değil, bu yasayla alakası yok. Siz, istihdamı daraltırsanız, istihsali azaltırsanız, inkısamda, dağıtımda adaletsizlik yaparsanız, sonunda gelinecek nokta budur; yani, dağıtımda korkunç bir adaletsizlik yaşanacak, istihsalde verimsizliğe yöneleceksiniz... Zaten istihdam yok ortada. İstihsal olmayınca istihdam da olmayacak. Dolayısıyla dibe vuran bir ekonomi...

Arkadaşlar, fevkalade yanlış; tarımda yanlış, sanayide yanlış. Bakınız, geçtiğimiz hafta, İçişleri Bakanlığı, polis teşkilâtımız için 60 000 silah ihalesinde bulunuyor veyahut da pazar açıyor, daha açığı, ihale açıyor. Yerli silah sanayiimiz, Rize'nin Ardeşen'inden Trabzon'a, Torul'a, Giresun'a, Ordu ve Samsun Canik Silah Sanayii ortada. Bir taraftan bunların KOBİ'lerle -işte Sayın Bakanımız burada- desteklenmesi gerekirken, biz, bu silah ihalesine, Düzce'deki Sarsılmaz Silah da dahil olmak üzere, hiçbirini davet etmiyoruz. Yeryüzünde kendi millî sanayiine bu kadar düşman bir başka ülke bulamazsınız. Sözümona, aldatmaca usulüyle, bir taraftan teşvik edeceksiniz; ama, Karadeniz'in insanı eğeyle silah imal edebilecek, testereyle demiri kesecek; onunla başlamış, imalat sanayiine girmiş KOBİ, bütün zorlamaları, engelleri aşmış; siz -ihalede dahi- kendi silahınızı, polisinize verme konusunda güvenmeyeceksiniz. Sanayii de bitirdiniz, tarımı da yok ettiniz...

Değerli arkadaşlar, kanaatimce, şu anda, bu hükümetin yapması gereken bir şey var -geçende de söyledim- evet, yapması gereken bir şey var; bakın, çok samimî bir tavsiyemdir bu. Gelin... Az önce haberleri izleyenleriniz oldu, televizyonlara dahi bakamaz hale geldik. Üzülüyorum, samimî söylüyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız...

Buyurun efendim.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Biliyorsunuz, bugün pek değişiklik önergeleriyle çıkmadım; yani, bir iki dakika imtiyaz hakkı... Yoksa, bundan sonra hep değişiklik önergeleriyle gelirim...

BAŞKAN - Peki efendim.

Buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; bakınız, yapılması gereken... Fevkalade üzülüyorum, geçtiğimiz hafta sonu, Samsun'da sanayi bölgesini gezdim, yabancılar çarşısını gezdim; millet perişan, esnaf perişan. Üzülerek söylüyorum "iktidarın buralarda gezmeye hakkı yok" demelerine üzülüyorum.

 Niye, niçin bu hale geldik? Kanaatimce, yapılması gereken en doğru şey şu: Hükümete tavsiyemdir, samimî tavsiyemdir hükümete; gelsin, Parlamentonun kendilerine verdiği gensorularla beraber, Parlamento kuralları içerisinde görevinden ayrılsın. Tarihî bir ikaz yapıyorum. Sokaktaki anormal gidişi durdurmanın demokratik cevabını, gelin, Parlamentoya verme hakkını siz kullanın ve kullandırın. Yanlış...

BASRİ COŞKUN (Malatya) - Bildiğin bir şey mi var?

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Benim bildiğim bir şey yok, sokağın tehlikesini görüyorum ve yanlış bir gidiş var diyorum. Allah aşkına gelin, bu yanlışa hep beraber dur diyelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kesildi)

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, mikrofonu tekrar açıyorum; lütfen, toparlayınız.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sizin, Havza'daki, Vezirköprü'deki, Kavak'taki, Ladik'teki veya Anadolu'nun diğer il ve ilçelerindeki pancar üreticisiyle, Allah aşkına, nedir alıp veremediğiniz?! 22 milyon tondan 11 milyon tona indirmek midir formül; yoksa, bunu 44 milyon tona çıkarıp, dünya piyasasında pazarlayabileceğin kadar onu sübvanse; tarımla bizzat uğraşanları sübvanse ederek, batık bankalara değil, doğrudan tarımla uğraşanlara bu desteği vererek, onları güçlü hale getirmek mi?

Gelin, işin doğrusunu yapalım diyor; hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, İçel Milletvekili Turhan Güven.

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şu anda, tabiî, salonun tenha olması çok doğru değerli milletvekilleri; çünkü, herkes ibretle dışarıda televizyonları izliyor. İşte, asıl olay dışarıda, içeride değil; olay dışarıda.

Değerli milletvekilleri, onun için, bakın, şu ana kadar bu maddeler üzerinde çokça görüşmeler yapıldı; fakat, hiçbir arkadaşımız da Anayasa üzerindeki görüşlerini burada söylemek ihtiyacını hissetmedi. Gelin, Anayasanın -beğenin beğenmeyin başka da- şu 45 inci maddesini bir okuyun bakalım. Devlet ne yapacakmış; "devlet, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır. Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alır." Yani, devletin, üreticiye vereceği birtakım mükellefiyetler burada sayılmıştır.

Peki, devlet -ki, şu anda icra, onun görüntüsüdür- ne yapıyor; üreticiye destek mi sağlıyor; yani, 600 000 pancar üreticisine daha iyi bir yaşam tarzı mı getiriyor; yoksa, 10 milyon vatandaşı ilgilendirin bir konuda, devlet, onları zora mı sokuyor; tedbir mi alıyor; hangi tedbiri alıyor; zora sokma tedbirini alıyor. İşte, olay bu; bu kadar basit. Bunun üzerinde kalkıp tartışmaya, bilmem neye gerek yok. Anayasa hükmünü, demek ki, devlet, icra etmiyor. Anayasanın saydığı hükümleri ye-rine getirmekten kaçınıyor demeyeceğim de, bilmediği için uygulayamıyor.

Değerli arkadaşlar, bir kanun tasarısı geldiği zaman evvela neye bakılır; Anayasaya uygunluğuna bakılır. Bugün Anayasaya uygunluğu olmayan bir kanun tasarısı üzerinde neyi görüşeceksiniz siz? Bugün 10 milyon insanın kaderi üzerinde bir sonuca gidecek kanun çıkaracaksınız. Dünya standartlarında, yüzde 5'i tarımla uğraşan Batı ülkelerinde yüzde 2'lik bir kota uygulanırken, ne hikmetse, nereden esinlendiyse, biz de yüzde 10 kota... Ha,  bir de, Bakanlar Kuruluna, bunu, yüzde 50 artırma getiriyorsunuz. Siz getirmiyorsunuz aslında. Aslında, bu Meclis hiçbir şey getirmiyor; keşke getirebilsek, hep birlikte getirebilsek. İktidarı muhalefeti yok bu işin. Vatandaşa hizmetin iktidarı muhalefeti olmaz; hep birlikte getirebilsek; ama, birileri getiriyor ve siz de, kusura bakmayın; ama, bir virgülü bile değiştirmekten içtinap ediyorsunuz, çok katı davranıyorsunuz.

Dün, burada, değerli parlamenter arkadaşlarımızla görüştük; şu yüzde 10 kotanın yüzde 2'ye, yüzde 5'e inmesi hususunda fikir birliğine varılmıştı. Ne oldu; nereden rüzgâr esti; bu katı davranış tekrar niye ortaya çıktı anlamak mümkün değil! İşte, sıkıntı burada. Hoşgörü; ama, getirilen kanunlarda milletin yararı... Millet nerede?.. 15 kanun, onbeş günde çıkacak... Biraz evvel, bir arkadaşım -hani daha evvelki oturumda- Derviş'i soruyordu da, herhalde buralardan müdahale oldu... "Derviş'i görmüyoruz" falan filan demeye gerek yok. Derviş'i görmeyelim değerli arkadaşlarım; ama, şu kırk günde, getirdiği kanun tasarılarını görelim. Ne getirdi kırk günde?! Kırksekiz saatte gelmesi lâzımgelen kanun tasarıları nerede?! Şimdi, bunu, sizin de sormak hakkınız; sorun. Hani, Bakanlar Kurulunda bazı konuşmalar yapılıyormuş da... Ama, bunlar, tabiî, kapalı kapılar arkasında oluyor; biz de bilelim canım! Çıksın, 3 sayın genel başkan desin ki, biz bu konuda şunu şunu söyledik... Şeffaf olalım. Şeffaf olalım değerli arkadaşlarım. Eğer, bir itirazınız varsa, iktidar ortağı olarak bir itirazınız varsa, gelin, bunu, bize de söyleyin de destek verelim. Destek verelim; çünkü, bu mesele, ne sizin şahsî meseleniz ne benim şahsî meselem ne de bu Parlamentoda bulunan insanların şahsî meselesi; bu milletin meselesi...

Şunu söylüyoruz, yine söylemeye devam edeceğiz: 15 değil 30 kanun tasarısı getirin; ama, içinde millet olsun. Milletin, âli menfaatı olsun. Millet, getirilen kanunlarda bir ışık bulsun; çünkü, millet moralsiz. Milleti şu yürüyüşlere sevk eden nedenleri iyice bilmek lâzım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Sayın Başkanım, bağlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Güven, lütfen, toparlayınız.

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Çünkü, bu iş, Sayın Başkanım, 5 dakikada falan değil; inşallah, Anayasa Mahkemesi yakında iptal eder de, tekrar, hiç değilse, biraz daha fazla konuşma ve dertlerimizi, milletin dertlerini paylaşma, birlikte paylaşma imkânına sahip oluruz.

Değerli arkadaşlarım, daha sonraki bir maddede yine söz alma ihtiyacı içerisinde olacağımı umut ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.

Madde üzerinde, başka söz talebi?.. Yok.

Önerge yok.

Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici 2 nci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2. - Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, Kurul hammadde ekim döne-mini dikkate alarak ilk pazarlama yılını belirler. İlk kota tespiti, bu pazarlama yılı baz alınarak yapılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisinin görüşlerini, Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız ifade edecekler.

Buyurun Sayın Yıldız.

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Şeker Kanunu Tasarısının geçici 2 nci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve partim adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şeker sanayii, kalkınma çabalarının başladığı cumhuriyetin ilk yıllarında, ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmesinde önemli bir rol üstlenmiştir. Bünyesinde bulunan tarım, gıda, makine ve kimya tesisleri ile ilişkili olduğu diğer kesimlerle, kalkınmanın yurt geneline yayılmasında büyük katkılar sağlamıştır. Şeker üretiminin yanında, bulundukları bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınmasına da önderlik etmiştir. Bu fabrikalar, kırsal kesimde istihdam yaratılması ve bölgesel kalkınmışlık faaliyetlerinin azaltılması gibi işlevleri başarıyla yerine getirmeye devam etmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi için, bu fabrikalar, faaliyetlerini sürdürmesi gereken kuruluşlardır. Bunları, sadece özelleştirme mantığıyla değerlendirmek yanlış olur. Özelleştirmede, bu fabrikaların faaliyetlerini kesintisiz olarak sürdürebilmeleri için belirlenecek hedeflere yönelik olarak bazı desteklemelerin mutlaka devam etmesi gerekmektedir; çünkü, doğu ve güneydoğuda özelleştirilen birçok fabrikaya baktığımız zaman, bugün atıl durumda beklemektedirler. Bugün, hükümetin yaptığı icraata bakıyoruz: Şekerde ülke genelinde fazlalık vardır diye, şekerpancarına kota uygulamaya çalışılmaktadır; bu geçici madde de bunu göstermektedir.

Sayın hükümete buradan seslenmek istiyorum: Türkiye'de, şekerde, benim şahsî kanaatim, fazlalık yoktur; çünkü, sınırlarımız yol geçen hanına dönmüş, bundan dolayı da, sınırlardan, şekerkamışından üretilmiş olan, haddinden fazla şeker yurtiçine girmektedir. Hükümet, sınırlardan kaçak şeker girişini önleyeceğine, bunu yapamadığı için, Deli Dumrul misalinde olduğu gibi, yakalayabildiğinin yakasına yapışmakta ve şekerpancarı ekicisinin yakasına yapışarak, sınırlardan geçen şeke-ri önleyeceğine, maalesef, şekerpancarına kota koyarak, şeker üretimini daraltmayı düşünmektedir.

Üç beş şeker ithalatçısıyla veyahut da şeker kaçakçısıyla baş edemeyen hükümet, şekerpancarı üreticisine maalesef, zor günler yaşatmanın çabası içerisine girmiş bulunmaktadır; çünkü, yurt dışında şekerkamışından üretilen şeker ucuz olduğu için, şekerkamışından üretilmiş yüzbinlerce ton şeker yurtiçine girmekte ve maalesef, bunun ne denetimi ne kontrolü, bugüne kadar ne yapılabilmiş ne de bugünden sonra yapılacağı görülmektedir; fakat, ne yapıyorlar bu arada; 600 000 civarında şekerpancarı üreticisine, en rahatıyla, şeker kotası koyarak, şekerpancarı üretimini kısmaya çalışıyorlar.

Buradan, şunu da anlamadığımı izah etmek istiyorum. "15 yasa onbeş günde çıkarsa, Türkiye krizden kurtulacak" denildi  ve bismillah, bugün, Şeker Yasası Tasarısı diye, 15 yasanın ilki bu Meclise geldi ve herhalde, saat 22.00 civarında oylanıp bitecek gibi görünüyor. Buradan, özellikle hükümete sormak istiyorum: Acaba, arkadan gelecek olan 14 yasa da, bu Şeker Yasası Tasarısı gibi, gerçekten, çiftçimizi, köylümüzü veyahut da dargelirliyi perişan edecek olan yasalar mıdır? Benim, bu tasarıdan gördüğüm kadarıyla, bu krizden, bu yasayla kurtulacak Türk Halkı veyahut da Türk yoksulu yok; ezilecek olan köylümüz ve çiftçimiz var. Ha, bu krizden, bu yasayla, kimi, nasıl kurtaracak, Sayın Bakanın, buradan bunu izah etmesi lâzım. "Şeker fabrikalarını, ben, zarar etmekten kurtarıyorum" deyip, 600 000 şeker üreticisini mağdur edecekse, bu da, maalesef, ülkeyi krizden kurtarmaz, sadece, şeker fabrikalarını veya şeker sanayiini mevcut zararından kurtarır. Bu, bir çözüm değildir. Bugün, kırk günü geçmiş olan krize, gerçekten, köklü hiçbir çözüm getiremeyen bu hükümet, maalesef, vatandaşın cebindeki parasına, boğazındaki ekmeğine kadar elini uzatmıştır ve çözümü vatandaşın gırtlağını sıkmakta aramaktadır.

Sayın milletvekilleri, bu gibi kanunlar, bugün çıkacak olan şeker kanunu gibi, arkasından gelecek olan kanunlar da, gerçekten, köylümüzü, çiftçimizi, esnafımızı sıkıntıya sokacak kanunlarsa, bu kanunların, bu ülkeye veyahut da ülkeyi bu krizden kurtarmaya hiçbir faydası yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, tamamlayınız.

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) -.Bu düşüncelerimi aktarır, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

DYP Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Güven; buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kaldığımız yerden devam edelim.

Şimdi, tabiî, Meclisin çoğunluğu genç. Zaten, doğu ve güneydoğu demeyeyim de, Çukurova yöresinin milletvekili olmayan, şekerkamışını, belki hayatında hiç görmemiştir.

Bakın, Atatürk'ün yüceliği, büyüklüğü şuradadır: Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, Çukurova yöresinin, şekerkamışı üretimine uygun olduğu düşüncesiyle çiftlikler kurulmuştur. Hatta, çocukluğumuzda bunu oyun, spor haline getirmiştik "üç tam bir tık" diye; yani, böyle, şekerkamışı yere düşünceye kadar bıçakla vurma olayı.

MEHMET ALİ BİLİCİ (Adana) - Sen bana anlat, ben biliyorum.

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Hah, Mehmet Ali bilir Adana Milletvekili olarak.

Şimdi, halen, çok cüzi olarak şekerkamışı üretimi var; fakat, yapılan deneyler gösterdi ki, Türkiye bunun üretilmesine müsait değil; işte, onun üzerine pancar üretimine dönüldü. Türkiye'de büyük bir üretim sahası oluşturuldu ve yetişme itibariyle yalnız Çukurova değil, Türkiye'nin değişik yerlerinde de pancar yetiştirmek, bu ürünü almak mümkün olduğundan, bu geliştirildi. Şimdi, siz, bunu teşvik edeceksiniz, koruma altına alacaksınız; sonra, 10 milyon insanı ilgilendiren bu konuyu birden bire bırakıp vazgeçeceksiniz, onları perişan edeceksiniz, yan taşımacılarını perişan edeceksiniz, nakliyeciyi perişan edeceksiniz. Neden; çünkü, kotayla birlikte, mısırdan üretilen nişastanın getirdiği ucuzluk ve daha fazla tat verme olayı, öbür tarafı korumasız bırakacaktır. Olayın inceliği burada; onları korumasız bırakacaksınız. Yani, tabiî, siz bırakmayacaksınız, kanunu hazırlayıp, getirenler bırakacak, ona bir şey demiyorum.

Bakın, değerli arkadaşlarım, Türkiye büyük mesafeler katetti; ama, şu anda gelip tıkandığımız noktanın siyasî bir kriz olduğu üzerinde, artık, hiç kimsenin en ufak bir şüphesi yok. O zaman -Parlamentoya karşı üretilen- bazı imza sahipleri tarafından tezyif edilen bir Parlamentonun üyesi olarak içiniz acımıyor mu?! Üzülmüyor musunuz?! Her geçen gün, birkaç tane köşe yazarının, hatta, kendilerine sivil toplum örgütü diyen, beşli inisiyatif denilen insanlardan bazılarının, hiçbir ayırım yapmaksızın, testiyi kıran ile suyu getireni dahi tefrik edemeyecek halde, herkesi tezyif edici, aşağılayıcı beyanlarına karşı, bu Parlamentonun haysiyetini koruma konusunda, hiç değilse, o konuda, iktidarla muhalefetin birleşmesi söz konusu olamaz mı?! Nereye gidiyoruz?.. Nereye gidi-yoruz?..Gelin,  bunu birlikte çözecek mekanizma...

Bir taraflar kaşınıyor, doğru da, işte kimler kaşıyacak, merak edilecek olay odur. Değerli arkadaşlarım, gelin, şu işi beraber düzeltelim.

Onun için, bakın, tasarının Anayasaya aykırılığı vardır, Anayasa Mahkemesinden dönecektir, bundan evvelkilerin döndüğü gibi dönecektir. Her "reform" adı altında getirilip de, artık, Anayasa Mahkemesinin iptal etmekten başının döndüğü bir dönemi geçiyoruz, her kanun, Anayasa Mahkemesine gidiyor, dönüyor. Neden; kanun yapma tekniğine uygun değil, tasarının içerisinde bir yığın madde Anayasaya aykırı, Yetki Kanunundan tutun da, ona uygun çıkarılan bütün kanun hükmünde kararnameler iptal edilmedi mi?! Şimdi, yeniden yetki kanunu istiyorsunuz, verdiğimiz o yetki kanunuyla üç ayda ne yaptınız?! Siz verdiniz o yetkiyi canım! Tek bir işlem yapıldı mı; Allah rızası için söyleyin, üç ayda tek bir işlem yapıldı mı?! Anayasa Mahkemesi iptal etti, süre tanıdı "idarî" sözcüğünü çıkardı.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bir işlem yapılırken içinde mutlaka milletin olması lâzım, milletin yararı olması lâzım. Hep, bunu iddia ediyoruz, yine edeceğiz, edeceğiz, edeceğiz, ta ki, hep birlikte aynı düşünceye varıncaya kadar edeceğiz. İçinde milletin yararı olmayan hiçbir kanunun, bu memlekette yürürlükte kalması bir şey ifade etmez. Kanun çıkar; fakat, uygulanabilirliği önemlidir; uygulama olur mu, olmaz mı; yani, ölü kanun olur mu, olmaz mı?.. Roma Hukukunda bir hükmü ölüm vardır -hukukçu arkadaşlarım bilirler- onun gibi; yani, insan hayattayken hükmü ölüm gibi bir olay olmasın kanunlarımız da da. Onun için dikkat edelim, hassasiyet gösterelim ve Komisyon, şu kanun tasarısını alıp da, tekriri müzakereyle, üreticinin zararı olmayacak bir rakam getirse...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Güven, lütfen toparlayınız. 

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Bağlıyorum...

...üreticinin yararına olan bir rakam getirse... Yani, karşı tarafın bağırmasında acaba, insan, ister istemez, o şirketlerde kimsenin hissesi var mı, bilmediğimiz bazı kişilerin hissesi var mı diye bir düşünce ortaya çıkıyor. Acaba var mı?.. Bunlar açıklansın, bunları millet bilsin. Bir saatte 5 milyar dolar nasıl kayboluyorsa, satışa çıkarılıyorsa, 3 milyarı içeride, 2 milyarı dışarı kaçıyorsa, bunu millet bilsin, bunu açıklayın.

Bir şeyler yapacaksak, beraber yapalım. Bu çıkış, hepimiz için iyi olacaktır; ama, bunu saklayarak, şeffaflıktan ari bir ortam içine sürüklediğiniz sürece şüpheler artar, şüpheler kabarır ve o kabarma da başka şekillere dönüşür bugün olduğu gibi.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Önerge yok.

Geçici 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici 3 üncü maddeyi okutuyorum.

GEÇİCİ MADDE 3.- İlgili kuruluşlar, kurul üye adaylarını bu Kanunun yürürlüğe girmesini izleyen bir ay içerisinde Başkanlığa bildirirler. Bu süreyi takip eden bir ay içerisinde Kurul Başkan ve üyeleri atanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisinin görüşlerini, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat ifade edecekler.

Buyurun Sayın Polat. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; he-pinizi saygıyla selamlarım.

Bu madde, kurul üyelerinin seçimiyle ilgili bir madde; kurul üyelerinin nasıl seçileceğini belirtiyor. Bir ay içerisinde, ilgili kuruluşlar, üyelerini kurula bildirecekler ve kurul üyeleri de takip eden bir ay içerisinde Kurul Başkanını seçecekler deniyor. Seçilecekler; ama, seçilen bu kurul, görevini yapabilecek mi? Yani, bir de bu konu üzerinde biraz konuşalım.

Sayın milletvekilleri, çok açık söylüyorum, gerçekten, benden önceki arkadaşlar da söylediler, getireceğiniz her tasarı, tam belli olmuyor; ama, bu şekilde, böyle, sadece çalışan halkın ekmek kapısını azaltacak, köylülerin, bilhassa tarımla uğraşan insanların geçimini azaltacak kanunlarsa, bu kanunların faydadan çok zarar getireceği ortadadır.

Şimdi, çok açık ve net söyleyelim: Siz, Avrupa Birliğine verdiğiniz sözle, ekim alanlarını yüzde 100 000 hektar azaltmakla, yüzde 20 azaltmakla; yani, bu sektörde çalışan insanların sayısını -aynı oranla gidersek- yüzde 20 azaltmakla, takriben 300-350 000 kişinin pancar ekiminden başka bir ekime yönlenmesini istiyorsunuz; bunun yerine getireceğiniz aynı ayardaki bir ürünün, ona aynı verimi sağlayacak ürün olamayacağına göre, 350 000 kişinin büyük bir bölümü köylerden kentlere göç edeceklerdir. Göç ettikleri zaman bu insanlara, şehirlerde bir iş bulamazsanız, işi olan Siteler esnafı bile böyle yürürse, o zaman işi olmayanların yürümesini düşünmek bile istemiyorum. Onun için, her şeyden evvel dengeleri sağlayarak bu kanunları getirmek zorundasınız.

Şimdi, siz, bu tasarıyla, 300-350 000 kişiyi işsiz bırakırsanız, bu şartlar altında bunlar için -biraz evvel yine bahsettim- 2000 yılında bir işçi 46 milyara istihdam ediliyorsa -doların o gün 575, bugün 1 350 000 lira olduğunu düşünürsek- bu oranı tatbik edersek, bugün de bir işçi için 100 milyarlık bir yatırım yapmanız gerekirse, bu 350 000 işçi için 33 katrilyonluk yatırım yapmanız lâzım ki, bunları sanayide istihdam edesiniz. O parayı da veremeyeceğinize göre, buradan gelen bu insanların her birisi şehirlerde problem olacaklardır. Bunu önlemenin yolu biraz da akıllı düşünmektir.

Bugün, Avrupa'da Fransa ve Almanya gibi son derece gelişmiş ülkeler bile ihtiyaçlarının iki katı kadar üretim yapıp, bunu, ucuz fiyatla; maliyetlerinin üçte 1 fiyatına ihraç ediyorlarsa, bunu, neden yaptıklarını düşünmek la-zım. Bugün Avrupa Topluluğunda 17,9 milyon ton şeker üretip, 14,5 milyon tonunu kendileri tüketip, geriye kalan miktarı da ihraç ediyorlarsa; yani, ihtiyaçlarından fazla üretmeye bakıyorlarsa ve hâlâ da tarımda çalışanları yüzde 5 ve 10'u geçmiyorsa, yüzde 5 veya 10 kitleyi korumak için bu kadar tedbir alıyorlarsa, Türkiye'nin yüzde 45'lerinin tarımda çalıştığı bir yerde aynı tedbirleri alamazsak yanlış yaparız.

Sayın milletvekilleri, sonra şunu da söylemek isterim: Gübreye... Mesela biraz önce bana Erzurum'dan gelen muhtarlar dediler ki "DAP gübresi geçen sene 120 liraydı, şimdi 275 liraya çıktı" yüzde 100'ün üzerinde zam var. 1 ay içerisinde akaryakıta gelen zam yüzde 40. Şimdi, 1 ayda akaryakıta yüzde 40 zam yapacaksınız, gübreye 1 yılda yüzde 100'den fazla zam yapacaksınız; ondan sonra bu şahısları ondan sonra bu şahısları hiç de ekonomik olmayan, en şey pancardır, pancarın da dışında, mesela, patates ekmeyi Erzurum'da yasaklarsanız, bu adamlar ne yapacaklar. Erzurum Ova-sının rakımı 1 850 metre; 1 850 metre olan yerde siz pancarı ekmezseniz, yerine, ikmal için ne ekeceksiniz; bunu ortaya koymanız lâzım. Peki, Doğu Anadolu için hiç olmazsa kotayı kaldırın dedik, bunu da kabul etmediniz. Peki, burada, Doğu Anadolu'da pancar ekenler ne yapacak, bunu konuşmak lâzım.

İkincisi, siz, özelleştirmeyi yapacağım diyorsunuz, siz, bu şartlar altında Erzurum, Kars, Ağrı şeker fabrikalarını kime satacaksınız? Kime satacaksınız?!. Yani, kotalarla ekim sınırları azaltılmış; Doğu Anadolu'yu, siz de biliyorsunuz, randıman bakımından da Batıyla mukayese edemeyiz.

Örneğin, Türkiye'de, ortalama, 44 ton/hektar randıman varken, Marmara bölgesinde üretim, 48,6 ton/hektar ve Doğu Anadolu'da da 32,6 ton/hektardır. Yani, Doğu Anadolu'nun tam 1,5 katı randıman Marmara'dan, İç Anadolu'dan alınmaktadır. Doğu Anadolu'daki ekiciler, burada, her bakımdan mağdurlar.

İkincisi de, hepinizin de bildiği bir konu, bunun küspesi ve yaprakları da, hayvancılıkta son derece kullanılan bir madde. 1 dekar şekerpancarı yan ürünlerinin -pancar posası, küspe, pancar baş yaprağı ve pancar melasından-  hayvan beslemesinde 500 kilogram arpaya eşdeğer olduğu, bunun, 41 kilogram karkas et üretim artışı sağladığı gerçekleri var. Şimdi, siz, bunları yok kabul ederseniz - zaten hayvancılık da bitmiş doğuda- bunu da yasaklarsanız, doğuda tamamen hayvancılığı bitirirsiniz. Hayvancılığı bitirir, pancar ekmeyi bitirirseniz, Doğu Anadolu halkını orada tutamazsınız. Tutamadığımız zaman da, bunları ne yapacağımızı düşünmek zorundayız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika müddet verirseniz...

BAŞKAN - Buyurun.

ASLAN POLAT (Devamla) - Ben, bunları söylüyorum; bunların hepsi gerçektir.

Şimdi, burada, Erzincanlı hemşerim ikide bir yüzüme bakıyor; ama, sayın hemşerim, bak, sana sevgimden sataşmıyorum, nasıl olsa, İsmail Bey yetiyor sataşmak için! Yerinde otur, yoksa, yarın, pancar ekicileri, size de aynı şikâyetleri getirirler.

Çok net olarak söylüyorum: Siz, Doğu Anadolu'da, Erzurum, Kars, Ağrı ve Erzincan Vilayetlerinde pancar ekimine kota koyar, yasak koyarsanız, bu fabrikaları özelleştiremezsiniz. Özelleştiremediğiniz zaman da, buradaki pancar ekicilerini de kaldırırsanız, dolayısıyla, hayvancılığı da mahvedersiniz. Hayvancılık ve pancar üretiminin olmadığı bir yerde de bu insanları o bölgede tutamazsınız. Zaten Türkiye'de en fazla göç veren vilayetler, şu anda, Erzurum, Erzincan, Kars, Artvin ve Tunceli'dir. Artvin ve Tunceli'dir. Bu vilayetlerin en büyük geçim kaynaklarını elinden alırsanız; o yörelerde onları istihsal etme şansımız olmaz ve bu, büyük bir felaket haline dönüşür. Bunu önlemenin yolu, buralarda istihdamı artırmakken, en fazla istihdam yaratan pancar ekimi gibi bir şeyi ortadan kaldırırsanız, bunun mesuliyetini karşılayamazsınız.

Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Madde üzerinde başka konuşma talebi var mı efendim?

TURHAN GÜVEN (İçel) - Söyleyeceğimiz bir şey yok; anlayana sivrisinek saz!.. Anlayan anlamıştır efendim!..

ASLAN POLAT (Erzurum) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, geçici 3 üncü maddeyi oylarınıza sunacağım.

Karar yetersayısı istenilmiştir; onun için, oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Vazgeçti... Vazgeçti...

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Vazgeçti...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Hayır, vazgeçmedim.

BAŞKAN - Peki...

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Bir başkasının feragati kabil değildir Sayın Başkan.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Bir başka partinin grup başkanvekilinin, arkadan dolaşıp "feragat et, vazgeç" demesi var mı, nerede var?!

BAŞKAN - Efendim, oylama için 3 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; geçici 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Geçici 4 üncü maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 4. - Kurul ve hizmet birimlerinin oluşumu tamamlanıncaya kadar bu Kanunda belirtilen iş ve işlemler ile gerekli harcamalar Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirilir.

BAŞKAN - Madde üzerindeki ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Amasya Milletvekili Sayın Akif Gülle'ye ait.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA AKİF GÜLLE (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 4 üncü madde üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Geçici 4 üncü madde, kurul ve sekreteryanın oluşumuna kadar her türlü iş ve işlemlerin Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmesini amir bir maddedir.

Değerli arkadaşlar, tasarının sonuna yaklaştık. Öyle anlaşılıyor ki, tasarı yasalaşacak. Ancak, bununla beraber, yüzbinlerle ifade edebileceğimiz şekerpancarı üreticimiz, 30 fabrikamız, binlerce fabrika çalışanımız, besicilik ve hayvancılıkla uğraşan binlerce vatandaşımızla ilgili yeni bir dönem başlamış olacak.

Bendeniz, cumhuriyetimizin medarı iftiharı, merhum Menderes'in bizlere armağanı Amasya Şeker Fabrikasının bulunduğu ilin bir milletvekiliyim. Bu yeni dönem, ülkemizde herkesi çok yakından ilgilendirecek; ama, Amasyamızın da içerisinde bulunduğu birçok ilimizi çok daha fazla ilgilendirecek. Amasya Şeker Fabrikamızın bulunduğu ilçemiz 1950'lerde 300 nüfuslu bir beldeyken, bugün, 50 000 nüfuslu şirin bir Anadolu kentine yükselmiştir. Burası, Amasya Şeker Fabrikamızla beraber, Çorum, Tokat, Samsun İllerimizin belirli ilçelerini de içerisine alan yüzbinlerce çiftçi ailemizin cazibe merkezi haline gelmişti. Bu durum, aslında, şeker fabrikalarının bulunduğu bütün iller için de geçerli. Şeker fabrikalarının bulunduğu mekânlar birer cazibe merkezi oluşturmuş, insanların bu bölgelere doğru gelmelerini temin etmişti. Tabiî, bu yeni dönemle beraber, bu cazibe merkezlerinin tersine dönebileceği endişemizi buradan açıkça ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, huzurlarınızda, yeni döneme ait ciddî kaygılarımı ve endişelerimi ifade etmek istiyorum. Hükümet, sakın ola ki, üzerimden bir kamburu daha atıyorum anlayışında olmasın; Avrupa Birliği ilişkilerimiz, Dünya Ticaret Örgütü bağlantılarımız bunu gerektiriyordu, yaptık mantığına da dayanmasın; şeker üretiminde istikrar sağlayacağız, sektörü iç piyasada rekabet kurallarına göre yönlendireceğiz, özelleştirmeye imkân sağlayacağız düşüncesiyle de, doğabilecek problemleri gözardı etmesin.

Değerli arkadaşlar, tekrar ifade ediyorum, bu yasadan, fabrikalarımız ve üreticilerimiz ciddî anlamda etkileneceklerdir; ülkemizde, işsizler ordusuna yenileri eklenecektir. Amasya'nın da içinde bulunduğu birçok ilimizde, çiftçilerimizle beraber, esnafımız da, tahminlerin ötesinde, ciddî bir problemle karşı karşıya gelecektir.

Geçtiğimiz yıl, biz, Amasya Şeker Fabrikamızda ufacık bir problem yaşadık. Bu problemin bölgede nelere mal olduğunu en yakından bilenlerden birisi de, Sayın Bakanın bizatihi kendisiydi.

Değerli arkadaşlar, huzurlarınızda, bütün yetkilileri, bu tasarının kanunlaşmasıyla beraber çı-kabilecek problemleri, bölgeler bazında, şimdiden incelemeye almaya, çözümler üretmeye davet ediyorum. Özellikle Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımızdan, bu kürsüden -çünkü, binlerce çiftçi, gerçekten ciddî bir bekleyiş içerisindedir, endişeli bir bekleyiş içerisindedir- birkaç soruma cevap vermesini bekliyorum.

Sorularım şunlar: Sayın Bakan, bu fabrikalarla ilgili yasa gerçekleştikten sonra, 2 yıl içerisinde, 30 şeker fabrikasının -tüm ülkemiz genelindeki- ne duruma geleceğini bekliyorsunuz? Bu fabrikalarımızın sayısı artacak mı, azalacak mı? 2 yıl içerisinde sayıları 30 000 yaklaşan bu fabrika çalışanlarını ne tür bir akıbet bekliyor, siz neyi tahmin ediyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gülle, lütfen toparlayınız efendim.

AKİF GÜLLE (Devamla) - Başta da ifade ettiğim, 1,5 milyon şekerpancarı üreticisinin refah seviyesinde bir artış mı olacak; yoksa, gerileme mi olacak?

Tabiî, bu arada, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımızın da cevap vermesini bekliyorum. Eğer, mümkünse -Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız şu anda burada bulunmuyorlar- bu yasayla beraber, besiciliğimiz ve hayvancılığımız nasıl etkilenecek; müspet bir gelişme mi olacak, menfi bir gelişme mi olacak? Bu soruların cevaplarını bu kürsüden hiç vakit kaybetmeden bu vesileyle belirtirseniz, çiftçilerimizin endişeli bekleyişlerine belki bir katkıda bulunabilirsiniz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gülle.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici 5 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 5. - Kurulca belirlenecek ilk pazarlama yılı başında stokunda  şeker bulunduran şirketlerin talep etmeleri halinde şeker stoklarının tamamı veya birkısmı Kurul kararı ile C şekeri kapsamına alınır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisinin görüşlerini, Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış ifade edecekler.

Buyurun Sayın Elkatmış.(FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA MEHMET ELKATMIŞ (Nevşehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye 1980'li yıllardan itibaren serbest piyasa ekonomisine geçmek için yoğun bir gayret göstermiştir. O günden bu güne kadar da, bazı konularda istenen düzeyde olmasa da, serbest piyasa ekonomisine geçilmeye çalışılmıştır. Zaten, dünya şartları ve özellikle de Avrupa Birliği, liberal ekonomiyi, serbest piyasa ekonomisini zorunlu kılmaktadır; ancak, 28 Şubatla birlikte, birkısım hürriyetlerde, düşüncelerde, eğitimde, giyim kuşamda olduğu gibi, tarım ve ticarette de kısıtlamalara, daraltmaya ve dayatmalara giden antidemokratik uygulamalar yapılmaktadır. Şimdi, tarım kesiminde de aynı şey yapılmak istenmektedir.

Görüşmekte olduğumuz şeker kanunu tasarısı da serbest piyasa ekonomisi şartlarına aykırıdır. Elbette ki, tarımda da devletin birtakım düzenlemesi olacaktır; ancak, bu düzenleme, kısıtlama, sınırlandırma, birtakım kotalar koyma şeklinde değil de, birtakım desteklemelerle ve yönlendirme şeklinde olmalıdır. Nitekim, birçok gelişmiş ülke ve Avrupa Birliği ülkeleri, çiftçilerine büyük maddî ve manevî destekler vermek suretiyle çiftçileri yönlendirmektedirler. Hükümet ise, çiftçiyi desteklemek şöyle dursun, kösteklemektedir.

Değerli arkadaşlar, niye kota koyalım, kota nedir? Çiftçiyi serbest bırakalım, istediğini eksin. Hükümet, çiftçimizin çok ekip çok ürün elde etmesinden memnuniyet duymalıdır. Hükümete düşen görev, çiftçilerimizin ürünlerini değerlendirmek, onlara pazar bulmaktır. Ancak, hükümet, çiftçilerimizin alın terlerini, ürünlerini değerlendirememekte, onlara pazar bulmak için çalışmadığından işin kolayına kaçmakta, yasaklama yoluna ve kotalar koyma yoluna gitmektedir.

Şekerpancarı ekme, çünkü, şekeri satamıyorum; tütün ekme, çünkü, tütünü yakıyorum; çay üretme; denize döküyorum; patates ekme, satamıyorum; fındık üretme, satamıyorum; üzüm üretme; satamıyorum vesaire gibi sözler söylenilmektedir. Peki, çiftçi ne eksin?!

Nevşehir'in birçok köyünde pancar ekilmektedir. Bazı bölgelerimizde pancar üreticilerine 2 ton kota verilmiş. Çiftçi 2 ton kotayı ne yapsın değerli arkadaşlar; birkaç dönüm pancar ekmeye değer mi? Çiftçi, pancar ekmeyip de ne yapsın? Örneğin, Nevşehir'deki çiftçi, pancar ekim bölgesinde veya patates ekim bölgesinde ancak buğday ekebilir. Buğdaydaki durum da malum; ondan da büyük zarar ediliyor. O bakımdan, çiftçiye "ekme" değil "ek" demek ve çiftçiyi desteklemek gerekir.

Bugün, çiftçilerimiz, çok zor durumdadır; gübre alamamaktadır. Çiftçi, pancar parasını alamamıştır. Parası, son devalüasyonla pul olmuştur, ancak, çiftçinin borçlarına yüksek faizler istenmektedir. Son petrol zammıyla, çiftçinin ekim dikim yapması da zaten mümkün değildir.

Sayın Tarım Bakanı, geçen yıl şubat ayında Nevşehir'e geldiğinde, meydanlarda, çiftçilerimize, mart ayından itibaren ucuz mazot vereceklerini beyan etmişti. Bırakın ucuz mazot vermeyi, mazotu, çiftçilerin alamayacağı fiyata çıkarmışlardır.

Yine, çiftçilerimiz, Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri, TEDAŞ ve Bağ-Kurun haciz tehditleri altındadır; hacizler başlamıştır. Millet, âdeta bunalmıştır ve bugün, hepimiz televizyonlardan izledik; Sayın Başbakana, bir vatandaş, yazarkasayı fırlatmıştır. Bugün, onu fırlatmıştır; ama, Allah korusun, yarın, başka şeyler de olabilir. Memlekette herkes ayaktadır. Yarın, milleti zaptetmek de güç olabilir. Biraz ciddî olmak gerekiyor; çünkü, yarın, belki geç olabilir.

Değerli milletvekilleri, düzenlenen geçici 5 inci madde bana göre gereksizdir de; zira, A şekerinde fazlalık varsa, elbette ki, bu şekeri ihraç etmek isteyeceklerdir. Bunun için, ayrıca bir kurul kararına ne gerek vardır? Kaldı ki, ihracatımızın artırılmasını, döviz kazanmayı istemiyor muyuz? İhraç imkânı varsa, niye yapılmasın? Yeni formalitelerden, izinden kaçınmak gerekir; zaten, ihracatta birçok formaliteler bulunmaktadır. Madde, kanun yapma tekniği yönünden de isabetsizdir. Şayet, bu maddede ısrar ediliyorsa, mutlaka bu maddenin konulması gerekiyorsa, bunun, örneğin 3 üncü veya 6 ncı maddeye de kısaca monte edilmesi mümkündür. Bu yapılmadan, ayrı bir madde şeklinde getirilmesi, bana göre çok isabetsiz olmuştur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elkatmış.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Geçici 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici 6 ncı maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 6. - Şeker Kurulu üyelerinin seçilip atanması ile ilgili 8 inci maddedeki sakaroz kökenli şeker üreten ve sermayesi kamuya ait şirketin önereceği iki aday arasından seçi-lerek belirlenecek üyelik, özelleştirme suretiyle kamu payının devredilmesi halinde, sakaroz kökenli şeker üreten şirketlerin Türkiye'deki fabrikasından son üç yıl ortalama üretimi en fazla olan ikinci şirkete ait olur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün'e aittir.

Buyurun Sayın Özgün. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; he-pinizi hürmetle selamlıyorum.

Tasarının geçici 6 ncı maddesinde, şeker kurulu üyelerinin seçilip atanmasıyla ilgili 8 inci maddedeki sakaroz kökenli şeker üreten ve sermayesi kamuya ait şirketin önereceği iki aday arasından seçilerek belirlenecek üyelik, özelleştirme suretiyle kamu payının devredilmesi halinde, sakaroz kökenli şeker üreten şirketlerin Türkiye'deki fabrikasından son üç yıl ortalama üretimi en fazla olan ikinci şirkete ait olacağı söyleniyor. Maddenin metni böyle.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bugün, haberleri izledik biraz önce televizyonlardan. Esnaf vatandaşlarımız sokağa dökülmüş vaziyette. Esnaf ve sanatkâr tarihinin en zor günlerini yaşıyor. Zamlar arka arkaya geliyor; bir ay içerisinde akaryakıta yüzde 40 zam yapılmış, bir mutfak tüpünün fiyatı bugün itibariyle 10 250 000 lira olmuş. Vatandaş ayaklanmış, sıkıntı içerisinde feryat ediyor "hükümet istifa" diye bağırıyor; biz, burada, şeker kurulu üyeleri kimden olsun, şundan mı olsun bundan mı olsun diye bunu konuşuyoruz! Bunu bile yapamıyorsunuz; nerede bu şeker kurulu içerisinde Ziraat Odaları Birliğinin temsilcisi, nerede işçilerin temsilcisi? Onu bile koyamıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, onu bir tarafa bırakalım, ülkemiz çok büyük bir krizin içerisinde ve bu kriz giderek yayılıyor. Hükümet, mutlaka buna bir çare bulmalıdır, bulmuyorsa bir gün önce istifa etmelidir. Esnaf ve sanatkâr, gerçekten, bugüne kadar devletine, milletine sabırla hizmet etmiş bir kesim; ilk defa oluyor ve çok ciddî kuşkular, endişeler giderek yayılıyor. Onun için, hükümet, üze-rine düşeni mutlaka yapmalıdır, yapmıyorsa, bir an evvel istifa etmelidir.

Bu tasarının esas amacı şeker fabrikalarını kapatmaktır; yani, bunun sonucunda bu çıkacaktır; bunları ileride siz özelleştiremeyeceksiniz de ve bunlar kapanmak durumunda kalacaktır ve Türkiye'de bu kadar şekerpancarı üreticisi de, ne yazık ki, ortadan kalkmış olacaktır.

Şekerpancarı üreticilerinin paralarını hâlâ ödemediniz. Bakınız, Balıkesir'de, Susurluk'ta, Bigadiç İlçemizde ve diğer birçok yerde şekerpancarı üretimi yapan üreticiler kan ağlıyor; pa-ralarını bir an evvel ödeyin; çünkü, bu insanların, çiftçilerin, artık, dayanacak gücü yok. Aradan devalüasyon geçti, alacakları para zaten bugün sıfıra inmiş vaziyette; ama, zamlar devam ediyor. Gübre bulamıyor, bulsa da yanına yaklaşamıyor. Öbür taraftan, fiyatlar giderek artıyor; dolar 1 280 000 lirayı bugün gördü.

Değerli arkadaşlar, çiftçi, fevkalade zor günlerini yaşıyor. Bu zor günlerde, çiftçinin, hiç olmazsa alacaklarını ödeyin. Zaten sıfıra inmiş vaziyette...

Değerli arkadaşlar, bu kanun, biraz önce de ifade ettiğim gibi, şekerpancarı üreticilerini fevkalade sıkıntıya sokacak bir kanun. İşte, Balıkesir-Bandırma Ziraat Odası bakın sesleniyor, diyor ki: "Konulan kotalar yetmiyormuş gibi, üretimin yüzde 10'u Amerikan çiftçisinin mısırını ithal ederek dışarıdaki çiftçileri destekleyen nişastacılara verilmek isteniyor. Nişasta üretmek üzere kurulmuşken yasal boşluklardan ve sektör zafiyetlerinden yararlanarak kapasitelerini pancar şekeri aleyhine kontrolsüz bir şekilde sürekli artıran ve nişasta kökenli şekerlerden izoglikoz ve früktoz üreten grubun, aynen Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi mutlaka disiplin altına alınması, sınırlandırılması gerekir."

Yine diyor ki: "ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin ekonomi bakanları, kendi ülkelerinde müsaade etmedikleri nişastadan şeker üretim seviyesini bizim ülkemizde uygulamaya çalışırken, buna alternatif çalışma yapması gerekenler, uluslararası taahhüt gibi, ucuzlamış sloganların arkasına sığınarak kendi çiftçisini hançerlemesini artık seyretmeyeceğiz." Bunu da söyleyen Bandırma Ziraat Odası.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özgün, lütfen, toparlayınız.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu seslere kulak veriniz. Bunlar, çiftçinin, üreticinin feryadıdır. Onun için, geliniz, çiftçinin, esnafın, sanatkârın emeğiyle geçinen insanların ahını almayınız, bunların sorunlarını bir an evvel burada çözelim diyorum.

Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özgün.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Önerge?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici 7 nci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 7. - 2001 yılı pancar fiyatı Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir

BAŞKAN- Fazilet Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili...

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, Konya Milletvekilimiz Özkan Öksüz; buyurun efendim.

BAŞKAN - Hay  hay.

Buyurun Özkan Bey...(FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Öksüz. 

FP GRUBU ADINA ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli  milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz şeker kanunu tasarısının geçici 7 nci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinize saygı ve selamlarımı sunarım.

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısının geçici 7 nci maddesi, 2001 yılı pancar fiyatlarının Bakanlar Kurulu tarafından belirleneceğini hüküm altına almaktadır. Şimdi, Bakanlar Kurulu, tabiî, tabanfiyatları hep tespit eder; fakat, tespitte daima geç kalınmaktadır ve burada da aynı şeyleri yaşayacağız. Doların, 1  200 000 olduğu bir devirde hükümetten bir karar beklerken, bugün sürpriz bir şekilde Sayın Derviş, doların 1 100 000 bin olacağını ilan etti nisan ayı için. Hani dolar 850 000 -900 000'lere kalacaktı?!. Ve şöyle yorumluyor, efendim diyor, 850 000 ve 900 000 olacaktı; fakat, mart ve nisan aylarının enflasyon rakamını yüzde 25 olarak bekliyoruz, bu yüzde 25'i de dolar kuruna ilave ettiğimizde, dolar kurunun nisan ayı sonunda 1 100 000 olacağını tahmin ediyoruz. O zaman, devalüasyon yüzde 40 diyordunuz, şu anda, resmen, devalüasyonu yüzde 75-80 olarak ilan ettiniz; kimi kandırıyoruz şu anda?! Kırk gündür milletin önüne daha bir program getirilmedi ve tüm piyasalar şu anda belirsizlik içinde, millet ayaklanmış durumda, hâlâ, hükümet ayın 15'inden sonra daha program getirecek; daha programın ne olacağı belli değil, içeriği belli değil. Onun için, bu maddede hükümete, "Bakanlar Kurulu bunu tespit eder" diyor ve Bakanlar Kurulunun tespiti de, herhalde, Derviş'in tespiti gibi olur diyorum.

Türkiye, coğrafî konumu itibariyle, her türlü tarım ürününün üretildiği ender ülkelerden biridir. Buna rağmen, bu tarımsal potansiyel, yanlış tarım politikaları ve dışticaretteki yanlış tercihler nedeniyle, tam olarak değerlendirilememektedir. Geçmişte işlenen hatalardan ders alınmadığı gibi, bu hatalar tekrarlamakta ve yanlışlıklarda da ısrar edilmektedir.

Yurdumuzun her bölgesinde, özellikle karasal iklimin hüküm sürdüğü İç ve Doğu Anadolu bölgeleri ile diğer kıyı bölgelerimizde ve iç kesimlerindeki sulama yapılan alanlarda şekerpancarı üretimi önplandadır. Ülkemizde, 1999 yılı itibariyle, 440 000 hektar alanda, yaklaşık olarak 15 milyon ilâ 16 milyon ton şekerpancarı üretilmektedir.

Şeker ve şekerpancarıyla ilgili kararlar, hem ülkemiz hem de en çok şekerpancarı üretilen Konya'da çok önem taşımaktadır. Ülkemizde yaklaşık 1,5 milyonu aşkın çiftçimiz geçimini şekerpancarı üretiminden sağlamaktadır. Konya İlinde de 66 127 hektar alanda, yıllık 2 786 000 ton şekerpancarı üretilmektedir. Üretim olarak, tahıl üretiminden sonra ikinci sırayı şekerpancarı almaktadır. Şekerpancarıyla ilgili alınan her karar, Konya halkını yakından ilgilendirmektedir.

Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de, şeker üretiminden, şekerpancarının yanında nişasta kökenli ürünler de üretilmektedir. Şeker sektörü, yarattığı yüksek katmadeğer yanında, tarım ve endüstri kesiminde yüksek istihdam sağlaması nedeniyle gelişmiş ülkelerde bile belli düzenleme altına alınmış ve pancar üreticileriyle sanayi kesiminin ortak menfaatları ortaya konulmuştur. Ülkemizde son beş yıl içinde şeker sanayii ve dolayısıyla da, pancar şekeri üretimi aleyhine, hiç de arzu edilmeyen gelişmeler yaşanmaktadır.

Ülkemizde, pancardan şeker üretmek üzere kurulmuş 3 milyon ton/yıl şeker üretim kapasitesine sahip sanayi tesislerimiz bulunmaktadır. Şeker sektörü, tarım sektörü içinde tam kapasite kullanan sektörlerden biridir.

Burada, bir konuyu daha dile getirmek istiyorum. Son günlerde, bazı basın-yayın kuruluşlarında, pancar paralarının taksitle ödeneceği haberleri yaygın olarak yayınlanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öksüz, lütfen toparlayınız.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Bu tür haberler, pancar üreticilerini huzursuz etmektedir. Eğer, hükümet, basın organlarının yazdığı gibi, pancar paralarını taksitlendirmeyi düşünüyorsa bundan vazgeçmelidir. Hükümetin alacağı böyle bir karar, ülkeyi tam bir kaosa sürükleyecektir; çünkü, çiftçilerimiz, tüm planlarını bu ödemeye göre yapmışlardır. Böyle bir durum yoksa, pancar paralarının taahhüt edilen zamanda ödeneceğini burada açıklamalıdırlar.

Hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven; buyurun.

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli üyeler; söyleyeceğimizi söylemiştik; ama, şu anda bir telefon geldi Çukurova çiftçisinden. "bizim feryadımızı Mısır'daki sağır sultan duydu da, bu hükümet niye duymadı! Aman, çık kürsüde bunu söyle" diyor; onun için çıktım kürsüye.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakınız, Ziraat Bankası, kendi öz evladı olan üreticinin, çiftçinin -Nisan 2001 tarihinde ödenmek üzere- eskiden yüzde 50, 35, 40 olan faiz oranını, nisan ayında yüzde 120'ye çıkardı.

"Ben, aldığım parayı, milyonlarla almıştım, artık milyarlarla benden istiyorlar. Buna bir çare bulun. Yok mu bunun çaresi; çaresi sizsiniz" diyor; Yüce Meclis üretici çare olarak sizleri görüyor; buna bir çare bulun.

Bir kanun teklifi getirdik size; Af Kanunu görüşülürken de getirdik, reddettiniz. Daha sonra, Yüce Meclise takdim ettik. Meclis Başkanına verdik; dedik ki, çiftçinin faizlerini lütfen -katili affeden zihniyet- bunu da affedin; paranın aslını ama alın. Şimdi hiç alamayacaksınız. Ama, bunu takside bağlarsanız, bu millet, ödeme güçlüğü içinde de olsa, bu çiftçi, bunu ödeyecek. Fakat, 300 milyon alana siz, 2 milyar ver diye, bugün dipçikle götürdüklerini söylüyor çiftçi arkadaşım; onun için çıktım kürsüye. "İcra memuru geldi, jandarma geldi köye; bizi böyle götürüyorlar" diyor. Bunda, eğer bir yanlışlık varsa, düzeltin lütfen. Deyin ki "hayır, böyle gitmiyor" deyin. Ben onun feryadını dile getiriyorum. Gelin, buna bir çare bulalım. Şu affı çıkarın. Şu çiftçiyi, bu milletin asıl efendisi olan çiftçiyi...

VAHİT KAYRICI (Çorum)- Asıl siz bu hale getirdiniz!..

TURHAN GÜVEN (Devamla)- Benim ne getirdiğim önemli değil. Ben, kusurum varsa, öde-dim; gel, sen de öde!.. Gel, sen de öde!.. (DYP sıralarından alkışlar) Millet bana oy vermedi, beni cezalandırdı... Seni öyle bir cezalandıracak ki, tarihe gömecek, bir daha görmeyeceksiniz burayı!

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Güven.

Geçici 7 nci madde üzerinde başka söz talebi? yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici 8 inci ve son maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ  MADDE 8.-  2005 yılında işlerlik kazanacak olan yeni dönem Dünya Ticaret Örgütü taahhütleri de göz önünde bulundurularak, Bakanlar Kurulu aksine bir karar almadıkça, Kurum ve organlarının görev ve yetkileri en geç 31.12.2004 tarihinde sona erer.

BAŞKAN- Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisinin görüşlerini ifade edecek olan, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Coşkun'a ait.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, ben, ana komisyon üyesiyim, alt komisyonda da -arkadaşların seçimiyle- görev yaptım. Ancak, bu madde, Plan ve Bütçe Komisyonunun ve Tarım Komisyonunun gündeminde yoktu, hükümet tasarısında da yoktu, bu bakımdan, bizim komisyonda bir önergeyle son anda yerleştirildiği için -İsmail Bey, biliyorum, son anda sizin talimatınızla yerleştirildiği için-doyasıya tartışamadık. O bakımdan söz almış bulunuyorum ve affınıza sığınarak endişelerimi belirtmek istiyorum.

Tabiî ki, biz, Türkiye olarak, Dünya Ticaret Örgütünün üyesiyiz. 2005 yılında taahhütlerimiz yenilenecek. Bu taahhütler yenilenirken yeni şartlar çıkarsa ve bu yasaya ters maddeler konulursa, o zaman hükümete yetki verilmiş oluyor; ancak, bununla birlikte, bir açmazımız daha var; biz, aynı zamanda Avrupa Birliğinin siyasal karar organlarında yer almadan gümrük birliği anlaşması yapmış bir ülkeyiz ve üçüncü ülkelerle olan gümrük tarifeleri, bizim dahlimiz olmadan Avrupa Parlamentosu tarafından karara bağlanmakta ve Türkiye uymaktadır.

Pancar ekicilerinin durumu, fabrikaların durumu, mısır üreticilerinin durumu, değerli arkadaşlarım tarafından enine boyuna burada arz edildi; ben, onlara girecek değilim; ama, 10 ila 12 kilo pancardan -uzun mesafelere taşınıp- 1 kilo şeker elde edilebilmektedir ve bugün, pancar şekeri ile şekerkamışından elde edilen şekerin rekabet etmesi fevkalade zordur, imkânsızdır.

Şimdi, Türkiye'de -2000 rakamlarıyla söylüyorum, ekonomik krizden sonra bütün değerler değişti- 1 ton şekerin maliyeti aşağı yukarı 600 doların üzerinde; iç piyasada 500 doların üzerinde satılıyor, dışpazar fiyatı ise 220-250 dolar civarındadır. Dolayısıyla, Avrupa Birliğinde de -Fransa başta olmak üzere- pancar ekilmektedir ve sübvanse edilmektedir. Ziraat Bankası özerkleştirilip özelleştirildiğine göre ve Dünya Bankasının talimatları doğrultusunda -anlaşmamız gereği- doğrudan destek vermek için bütçemizde herhangi bir kaynak olmadığına göre, pancar köylüsünün ve fabrikaların durumu fevkalade zor olacaktır.

2004 yılı sonuna doğru tam özelleştirmenin gerçekleştirilebilmesi mümkün olursa, yeni kararlar karşısında, şekerkamışı şekeriyle rekabet edemeyecek durumda ki bu fabrikalar kapanmayla karşı karşıya kalacaktır; çünkü, bizim, şekerkamışı şekerine karşı, gümrüklerle koruma hakkımız yoktur. Bu hususu bilgilerinize arz etmek istiyorum.

Bu bakımdan, hükümetin, bu konuda, bu maddeyi -bana göre- çok gereksiz olarak getirdiğine inanıyorum. Komisyonda enine boyuna tartışılamadığı için böylece monte edildi.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Coşkun.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, Amasya Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya ifade edecekler.

Buyurun Sayın İyimaya. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin başında, Yüce Heyeti, temsilen ve şahsım adına selamlıyorum.

Maddenin yapısı üzerinde konuşmak istedim; fakat, bugünkü gelişmeleri Televizyonlardan izleyince, size, bugünün gündemi, Parlamentonun şu anda tartışacağı mesele şekerpancarı veya Şeker Kanunu sorunu mu olmalıydı sorusunu açmaya çalışacağım; düşüncelerimi, egemen, yegâne egemen olan Yüce Meclisle paylaşmaya çalışacağım.

Değerli arkadaşlar, derinliği, kapsamı ve süreklilik kazanması kabiliyeti açılarından Türkiye, en tehlikeli günlerini yaşıyor. Bu tehlikeyi ve krizi gidermenin aslî sorumlusu yürütme organı, yetkisini, bir kurtarıcıya devretmiş vaziyette. Sayın Başbakanımız, bu savaşı ve mücadeleyi "Kurtuluş savaşı" olarak nitelendirmekte, tavsif etmekte.

Aziz arkadaşlar, bu önemli günlerde, Parlamentonun, tarihin ortaya koyduğu aklından kaynaklanan tecrübî akıldan kaynaklanan bir misyonu vardır ve şu saatler, yarınlar o misyonun, o görevin yerine getirilmesi saatleridir, günleridir. Belki yarın bugünü, belki mayıs nisanı aratabilecektir. Nedir, Yüce Meclisin aslî görevi nedir arkadaşlar?.. Bir kuvvetler ayrılığı diyoruz. İşte, Kurtuluş Savaşı gibi durumlarda, Meclis iktidar çoğunluğunun hükümet ile bağı, bağımsız bir güce dönüşür ve millî irade, iktidar çoğunluğu olsun, muhalefet azınlığı olsun bir şahlanışa geçer ve krizi çözmeyi üstlenir. Nasıl?..

Arkadaşlar, sistem içerisinde denge-fren görevimiz var Eğer, örtülü istikrar krizle varlığını kaybetmiş, dengeler bozulmuşsa, Parlamento bağımsız iradesiyle dengeyi ortaya koyabilmelidir.

Yüce Parlamento, hükümetle veya liderlerle gerekiyorsa bağı keserek   bağımlı olmaksızın ve millî irade ruhu içerisinde İçtüzüğün ve Anayasanın imkânları içerisinde özel bir gündemle toplanmalı, krizin güvenlik boyutunu, krizin ararejim, "ağızlarının paylarını aldılar" vesaire gibi edebî anlatımlar dışında, tehlike boyutunu, derinlemesine ve İçtüzük imkânı içerisinde, zamanla bağlı olmaksızın, aynen Kurtuluş Savaşı ruhu içerisinde değerlendirmeli. Sevgili arkadaşlarımı, değerli iktidar çoğunluğunu, bir basiret bağlanması içerisinde görüyorum. Bunu, bir eleştiri, bunu, bir tenkit değil, tamamen, içinde bulunduğumuz şartların tabiî bir misyonu olarak ifade ediyorum.

Arkadaşlar, bugün, sosyal muhalefetin derinleşen ve yoğunlaşan ayak seslerini, gözlerinizle, kulaklarınızla ve beyinlerinizle idrak etmiş olmalısınız.

Sevgili arkadaşlar, kriz terminolojisinde, kriz literatüründe bir kavram var; okunabilen kriz, okunamayan kriz... Korkuyorum; kriz, okunamaz derinliğe doğru gidiyor, soğutulamaz sıcaklığa doğru gidiyor, toplumu yakacak bir çözülmeye, bir kaosa doğru gidiyor.

Sevgili arkadaşlar, bu kanun, Amasya'daki hangi yangını, bu kanun, Türkiye'deki hangi yangını söndürebilecektir?

Arz ediyorum sevgili arkadaşlarım; bu krizin okunamayan krize dönüşmemesi için, Yüce Parlamentonun, millî iradenin aslî temsilcilerinin, özel bir gündemle ve bağımsız Parlamento içerisinde, denge-fren anlayışı içerisinde toplanması lâzımdır Bu toplantının gizli olması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın İyimaya, lütfen toparlayınız efendim.

AHMET İYİMAYA (Devamla) - Getirilen kural... Bir cümleyle,  hükümet, yürürlüğe koyduğumuz kanunun yürürlük tarihini beriye çekebiliyor, yürürlük tarihini ileriye alabiliyor. Mümkün mü arkadaşlar?! Anayasa 87... Kanunun ne zaman konulacağına Meclis karar verecektir ve o kanunun hükümet tarafından ertelenmesi demek, yürürlük yetkisini vermek demektir, ilga yetkisini vermek demektir. Bu, yasama yetkisinin yürütme organına devri anlamına gelir

Yüce Meclisi, bu anlayış içerisinde, en derin saygılarımla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İyimaya.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz geçici 8 inci madde üzerinde 2 önerge vardır; bu önergeleri sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının geçici 8 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Geçici Madde 8.- Uluslararası kuruluşlarla yapılan anlaşmalar çerçevesinde, Bakanlar Kurulu, Kurum ve organlarının görev, yetki ve görev süresini 31.12.2004 tarihinde yeniden belirler."

 

Aydın Tümen

İsmail Köse

Zeki Çakan

 

Ankara

Erzurum

Bartın

 

Mehmet Şandır

Mahmut Erdir

 

 

Hatay

Eskişehir

 

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 636 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 8 inci maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Zeki Ertugay

Turhan Güven

Nevzat Ercan

 

Erzurum

İçel

Sakarya

 

İlyas Yılmazyıldız

Mehmet Gölhan

Mehmet Sadri Yıldırım

 

Balıkesir

 Konya

Eskişehir

 

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI FARUK BAL (Konya) - Efendim, birinci önergeye katılıyoruz, ikinci önergeye katılamıyoruz.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergenin gerekçesini mi okutalım; yoksa, konuşur musunuz?

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Ertugay konuşacak.

BAŞKAN - Sayın Ertugay, buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 8 inci maddenin bu kanun metnine hangi gerekçeyle, neden, ne amaçlanarak konulduğunu anlamak mümkün değildir. Bir yasa çıkarıyorsunuz, bu yasanın iskeletini, yasayla birlikte oluşturduğunuz bir kurum ve ona bağlı çalışacak bir kurul meydana getiriyor, birçok görev ve yetkiyi bu kurula veriyorsunuz; yani, kanunun iskeletini oluşturan bir kurul meydana getiriliyor. Sonra, eklenen, son olarak, üç komisyonda görüşülmesine rağmen (Tarım Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonu ve nihayet Sanayii Komisyonu) üçüncü komisyonda, hangi sebeple olduğu bizce malum; ama, Yüce Meclisçe -bu komisyonlarda görüşülürken, mutlak surette bunun izah edilmesi gerekirdi- anlayamayacağımız birçok nedenle bu geçici 8 inci madde getiriliyor.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten bunu anlamak mümkün değil. Üstelik öyle sakat getiriliyor ki "Dünya Ticaret Örgütü taahhütleri dikkate alınarak" ifadesi kullanılıyor ve resmen, bu çıkarılmakta olan kanunun, Yüce Meclisin iradesiyle, Yüce Parlamentonun iradesiyle değil de sanki bir başka iradeyle çıkarılıyormuş gibi bir intiba yaratılıyor. Bu, son derece yanlıştır. Bunun, akla ve mantığa sığmadığı, sadece bizce değil, iktidar partisini oluşturan diğer grupların milletvekillerince de çok iyi bir şekilde bilinmektedir, bunu da gayet iyi anlıyorum. Onun için, bu önergemizde, kanun metninden geçici 8 inci maddenin çıkarılmasını teklif ediyoruz.

İktidar gruplarının verdiği önergeye gelince: Bunun bir başka şekilde ifade edilmesinden başka bir şey değildir. Yani, gelen tepkileri azaltmak için bir başka şekilde yeniden tanzim edilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, son olarak şunu ifade etmek istiyorum. Bu çıkarılan kanun, bu haliyle Türkiye'de yıllardan beri varlığıyla iftihar ettiğimiz ve bugün de maliyetleri itibariyle de Avrupa ve dünyayla azıcık destekle yarışabilecek olan şeker sanayimiz tasfiye edilecektir. Yani bugün o noktada değildir; ama, yarın o noktaya mutlak gelecektir. Ayrıca, şekerpancarı tarımı da bununla birlikte tasfiye olacaktır. Hangi gerçeğe rağmen; Avrupa Birliği ülkelerinin, dünyadaki birçok ülkenin yüksek maliyetlere rağmen, kendi şekerpancarı tarımını ve şekerpancarı şekerini koruma taahhütlerine, koruma kurallarına ve oluşturdukları fonlara rağmen, Türkiye, kendi iradesiyle değil, daya-tılan bir iradeyle bu yasayı kabul etmiş olacaktır.

Onun için, ben, önergemizin nazarı itibare alınmasını elbette ki, şiddetle arzu ediyorum; ama, maalesef, burada görüşülen yasalar, burada, Yüce Meclisin değerli üyelerinin şu anda vereceği kararlarla değil, hükümet hangi yönde işaret gösterirse o yönde tecelli ediyor, hiçbir istisnasını görmedik.

Buna rağmen, önergemizin kabulü konusunda oy kullanmanızı istirham ediyor, kanunun, bu haliyle de olsa, hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının geçici 8 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Geçici Madde 8.- Uluslararası kuruluşlarla yapılan anlaşmalar çerçevesinde, Bakanlar Kurulu, Kurum ve organlarının görev, yetki ve görev süresini 31.12.2004 tarihinde yeniden belirler.

  Aydın Tümen

          (Ankara)

   ve arkadaşları

BAŞKAN -.Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI FARUK BAL (Konya) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Anayasaya aykırı önergeleri işleme koyamazsınız Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, geçici 8 inci maddeyi, kabul ettiğiniz önerge istikametinde oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Aslî maddelere döndük efendim.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 14. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Yürütme maddesini okutuyorum:

Yürütme

MADDE 15. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylatmadan evvel, İçtüzüğün 86 ncı maddesi gereğince, oyunun rengini belli etmek üzere söz istemiş sayın milletvekilleri var, isimlerini okuyorum:

Aleyhte, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç ve Manisa  Milletvekili Sayın Bülent Arınç; lehte, İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker.

Sayın Kamer Genç?.. Yok.

Sayın Masum Türker?.. Yok.

Hükümet konuşmuyor herhalde...

Aleyhte olmak üzere, Sayın Bülent Arınç; buyurun efendim.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum, hayırlı akşamlar diliyorum.

Bu konuda iki noktayı sizlere arz etmek istedim: Bir tanesi, Şeker Kanunu görüşüldü ve çıkacak; hayırlı olmasını diliyorum.

Şeker Kanunu, dün görüşülecekti, başlandı, bugün bitiyor. Bu Kanunla ilgili olarak, basında ve bazı milletvekili arkadaşlarımızın arasında, Fazilet Partisiyle ilgili spekülasyonlar yapıldı, acil yasalara destek vereceklerdi, çark ettiler "U" dönüşü yaptılar, vesaire dendi.

Bir defa daha, tekrarlamak için söylüyorum: Şeker Kanunu, önümüze, bugünlerde getirilmiş bir kanun değildir; Meclise sevk edildiği günden bu yana neredeyse bir yıl geçmiştir. Geçtiğimiz ağustos ayından bu yana, Şeker Kanunu, komisyonlarda görüşülmek üzere bekliyordu; beklemesinin sorumlusu da Fazilet Partisi değildi. Bugünlerde görüşülmesi gerçekleşti ve dünden itibaren de bu konuda, arkadaşlarımız gereken katkıyı yapmak istediler.

Bakınız, bugün yaşadığımız krize döndüğümüzde, herhalde, bu kriz, Şeker Kanunu çıkmadığı için, oradan doğmuştur diyemeyeceğiz; yani, Şeker Kanunu bir sene evvel çıksaydı bu kriz olmayacaktı, belki, denebilir; ama, Şeker Kanununun çıkmasını geciktiren Fazilet Partisi olmadığına göre, böyle bir ithamın altında kalamayız. "Şeker Kanunu çıksaydı, böyle bir kriz doğmayacaktı" diyenlere de yaşadığımız olaylara bakarak, bir daha, iyi düşünmelerini temenni ediyorum.

Dolayısıyla, acil yasaların içinde Şeker Kanunu var, bir an evvel görüşülmeli, hiç üzerinde konuşma falan olmamalı, karar yetersayısı, toplantı yetersayısı istenmemeli, bu, hemen çıkmalı... Bugün yaşadığımız krizin sorumlusu bu Şeker Kanunu değildir; bir.

İkincisi, biz, bu Kanun görüşülürken, bazı maddelerinde değişiklikler arzu ettik, önergeler verdik ve bu önergeler, iki kere iki dört eder derecesindeydi; çünkü, iktidar grubu içinden de biraz evvel elini kaldıran değerli arkadaşımız gibi "evet, doğrudur, böyle olması gerekir" deniyordu. Sayın Bakanla da konuşuldu, Komisyon Başkanlarıyla da görüşüldü, makul olduğu söylendi; ama, hiçbir önergemiz, nezaketen bile olsa, en azından muhalefetin bir düşüncesini paylaşmak adına, maalesef, kabul edilmedi. Böylesine bir uzlaşmaz tutumu, millet menfaatına olduğunu da bile bile, sadece muhalefetten geliyor düşüncesiyle karşı çıkmanın, herhalde bizim uzattığımız ele bir karşılık olduğunu hiçbir arkadaşımız söyleyemez.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, dışarıda bir büyük sosyal patlamaya doğru gidiyoruz. Yaşadığımız olaylar üzüntü verici ve düşündürücüdür. Kriz yok desek, ararejim tartışmaları yok desek, terör yok, yoksulluk yok, bu olaylara bakmayın, onlar lokal hadiseler desek, gözümüzü kapatmış, kendimize gece yapmış oluruz; yani, kriz kelimesini küçük harflerle yazarak krizi küçültemeyiz. Böyle bir mesele yok demekle de, o meseleyi ortadan kaldıramayız.

Türkiye'de, birkaç yıldan bu yana homurtular var, asık suratlar var, esnafıyla, çiftçisiyle, işçisiyle, çalışan çalışamayan kesimleriyle bir büyük felakete doğru gidişin haberi var, sıkıntısı var; ama, bunlar duyulmadı, bunlar duyulmak istenmedi ve maalesef, bugün, dolarıyla, faiziyle, borsasıyla, esnafıyla, bütün toplum kesimleri artık sokaklarda ve maalesef, müessif olayları görmek ve korkmak durumuyla karşı karşıyayız.

Hani, Karadeniz'in bir köyünde, bir mezarlıkta, bir mezar taşının üzerinde o yazıyormuş: "Hastayım hastayım dedim inanmadınız; bak, şimdi ne oldi."

Hükümetin durumu da budur. Kulakları tıkayarak, 350 milletvekilimiz var, büyük bir uyum içerisindeyiz, Türkiye'ye istikrar geldi. İşte istikrarın nereye kadar geldiğini bugün görüyoruz; bugün yazarkasasını fırlatan, ertesi gün camide intihar ediyor veya 4 çocuğunu, canını, parçasını kesip doğradıktan sonra kendi hayatına son veriyor.

Bir sosyal patlamanın, bir sosyal çözülmenin içerisindeyiz. Bunları görmemek için, duymamak için herhalde çok sorumsuz ve çok inançsız insanlar olmak gerekir. Milletvekilleri olarak da, milletimizin asli fertleri olarak da, bu sıkıntıları bir an evvel çözmek ve Türkiye'yi bu krizden, bu yangından kurtarmak mecburiyetindeyiz.

Değerli arkadaşlarım, sadece bu konularla ilgili olarak çalışma yapsın, tedbir alsın, Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılasın diye, bir Sayın Bakan hükümete girdi.

Şimdi, sormak gerekiyor. Bu Sayın Bakan nerededir? Ne yapıyor? Kırkbeş gün oldu; tenis oynamaya vakit buluyor; ama, Meclise gelmeye vakit bulamıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arınç lütfen toparlayınız.

BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Nerede tedbir, nerede program, nerede kriz yönetimi?.. Sözün, artık, zamanı geçti, eylem gerekir. Milletin, lafa da karnı tok oldu.

Şimdi soruyorlar Sayın Derviş'e: "Dolar, 1 300 000 lira oldu... Cevap: "Kurun yükselmesi o kadar önemli değil." Tekrar soruyorlar: "Peki, döviz kurları nasıl istikrar kazanacak?" Cevap: "Program ilan edilince." Soruyorlar: "Peki, ne zaman program ilan edilecek." "Belli değil." Alın size bir cevap; hoşumuza gittiyse, hep beraber, bununla, istikbale ümitle bakalım.

Bu Meclisi hatırlaması lâzım; hem Sayın Hükümetin hem de Sayın Bakanın. Bu Meclisteki siyasî partilerle, bütün siyasî partilerle, toplumun bütün kesimleriyle, bu yangının söndürülmesi konusunda, hem siyasî desteğin, hem toplumsal desteğin ne kadar şart olduğunu, bugün içerisinde yaşadığımız olaylarla, bir kez daha acı biçimde görüyoruz.

Şeker Kanunu çıkar, başka kanunlar da çıkar; ama, hepimiz, elimizdeki bir bardak suyu, bu yangını söndürmek üzere kullanmalıyız.

Bu sorumluluğa sahibiz. Bundan sonraki tasarılarda da, hep beraber milletimize faydalı olmaya çalışacağız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arınç.

Sayın milletvekilleri, 636 sıra sayılı Şeker Kanunu Tasarısı üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

Tasarının tamamını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; şeker camiasına, Bakanlığa, ziraat teşkilâtına ve bütün ülkemize hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 5 Nisan 2001 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hepinize hayırlı geceler diliyorum.

Kapanma Saati: 21.38

 

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.