DÖNEM : 21 YASAMA YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ CİLT : 56 63 üncü
Birleşim 22 . 2 . 2001 Perşembe İ Ç İ
N D E K İ L E R Sayfa
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. – YOKLAMALAR IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – İzmir Milletvekili B. Suat Çağlayan'ın, tıp doktoru parlamenterler
ile sınır illerimizin parlamenterlerinden oluşan heyetin Irak'a yaptığı resmî
ziyaretteki izlenimlerine ilişkin gündemdışı konuşması 2. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey'in, Irak'a uygulanan ekonomik
ambargo sonucunda halkta ve özellikle çocuklarda ortaya çıkan sağlık sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması 3. – Muğla Milletvekili Hasan Özyer'in, Muğla İlinin ekonomik ve sosyal
sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri
ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527) 2. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)
3. – Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât,
Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/759) (S. Sayısı : 572) 4. – Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve
Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporları (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı :
576) 5. – Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri
İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/752) (S.
Sayısı : 577) 6. – Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet Komisyonu Raporu (1/728) (S. Sayısı :
591) 7. – Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdi Tazminat ve
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili
Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan
ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili
Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili İ. Yaşar
Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592) 8. – Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair 612 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Kanunda Değişiklik Yapılması
ve Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/725, 1/701, 1/731,
1/627, 1/793, 1/794) (S. Sayısı : 607) 9. – Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 626 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/758) (S. Sayısı :
609) 10. – Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı ve
Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları
(1/693) (S. Sayısı : 580) VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1. – ANAP Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili Zeki Çakan'ın, Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle
konuşması VII. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Hazinenin devirli ve
garantili kredilerden kaynaklanan alacaklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Revep Önal'ın cevabı (7/3319) 2. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Kırıkkale'deki esnaf ve
işsizlerin durumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/3339) 3. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, TRT'nin özel film
şirketlerine yaptığı ödemelere ve İştirakler Müdürlüğüne ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/3405) 4. – Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı'nın, ORKÖY Genel Müdürlüğünün
2924 sayılı kanunun uygulamasını durdurduğu iddialarına ilişkin sorusu ve Orman
Bakanı Nami Çağan'ın cevabı (7/3375) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak dört oturum yaptı. Birinci ve İkinci Oturum Kırşehir Milletvekili Mustafa Haykır, esnaf ve sanatkârların, Ardahan Milletvekili Saffet Kaya da, Doğu Anadolu Bölgesinin, Sorunlarına ilişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. Antalya Milletvekili Cengiz Doğan’ın, Antalya-Alanya karayoluna ilişkin
gündemdışı konuşmasına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın cevap verdi. Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu ve 57 arkadaşının, Ermenilerin
Erzurum İlinde yerli halka yaptıkları mezalimin araştırılması ve Erzurum
üzerindeki emellerine karşı alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/177) Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmenin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı. Değişen oranlar nedeniyle Plan ve Bütçe Komisyonundaki üye sayısı 7’ye
düşen FP Grubuna mensup Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in Komisyon
üyeliğinden çekildiğine ilişkin FP Grubu tezkeresi Genel Kurulun bilgisine
sunuldu. 20.1.2001 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılan
deprem konutları ile ilgili ihalelerin yapılış şekli ve altyapı hizmetlerinde
uyguladığı politikalarla Devleti zarara uğrattığı konusunda Bayındırlık ve
İskân Bakanı Koray Aydın hakkındaki (11/8) esas numaralı gensoru önergesinin,
gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer almasına ve gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin 27.2.2001 Salı günkü birleşimde
yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu Önerisi, Genel Kurulun, 21 Şubat 2001 Çarşamba, 22 Şubat 2001 Perşembe, 23 Şubat
2001 Cuma, 27 Şubat 2001 Salı, 28 Şubat 2001 Çarşamba, ve 1 Mart 2001 Perşembe
günleri 14.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışması ve 27 Şubat 2001
Salı günü yapılacak gensoru önergesinin görüşmeleri dışında, belirtilen
günlerde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının
müşterek önerisi, Görüşmelerinden sonra kabul edildi. Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmında bulunan : TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı :527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin Komisyon Raporu henüz hazırlanmadığından, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurt Dışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye (1/53) (S. Sayısı : 433), Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve
Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye (1/759) ( S. Sayısı : 572), Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576), Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmâl ve NATO POL Tesisleri İşletme
Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye (1/752) (S. Sayısı : 577), Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye (1/728) ( S. Sayısı : 591), Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592), Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
612 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/725, 1/701, 1/731, 1/627, 1/793,
1/794) (S. Sayısı : 607), Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 626 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye (1/758) (S. Sayısı :609), İlişkin Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, Ertelendi. Bazı Fonların Tasfiyesi Hakkında Kanun Tasarısının (1/819) (S. Sayısı
:610) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak 7 nci maddesine kadar kabul
edildi.
Üçüncü ve
Dördüncü Oturum Bazı Fonların Tasfiyesi Hakkında Kanun Tasarısının
(1/819) (S. Sayısı : 610) görüşmeleri tamamlanarak kabul edilip kanunlaştığı
açıklandı. Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu
Tasarısının (1/693) (S. Sayısı : 580) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi. Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine İlişkin Kanun Tasarısının (1/538) (S. Sayısı : 402)
görüşmeleri, yirmişer maddelik iki bölüm halinde tamamlanarak, tümünün kabul
edilip kanunlaştığı açıklandı. Alınan karar gereğince, 22.2.2001 Perşembe günü saat
14.00’te toplanmak üzere, birleşime 23.35’te son verildi.
No. : 91 II. – GELEN KÂĞITLAR 22.02.2001 PERŞEMBE Sözlü Soru Önergeleri 1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, yurtdışındaki
üniversitelerden mezun olanların diplomalarının denkliği ile ilgili sorunlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1252) (Başkanlığa geliş tarihi:21.2.2001) 2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun İlindeki köy yollarının
asfaltlanması ve köy içme suyu projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa
Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1253) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.2.2001) 3. – Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, ilaç bedellerinin ödemelerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1254)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.2.2001) 4. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, son on yılda yapılan
tapulama çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) sözlü soru
önergesi (6/1255) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.2.2001) 5. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Bursa'daki Velodrom
bisiklet spor sahasına ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) sözlü soru önergesi (6/1256) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.2.2001) 6. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, son on yılda yapılan
kadastro çalışmalarına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1257)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.2.2001) 7. – Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, tavsiyeli eğitim araçları listesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1258)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.2.2001) Yazılı Soru Önergeleri 1. – Nevşehir Milletvekili
Mehmet Elkatmış'ın, Ankara-Kayseri Devlet Karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3712) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.2.2001) 2. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Etibank'ın satılmasıyla
ilgili iddialara ilişkin Başbakan'dan yazılı soru önergesi (7/3713) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.2.2001) 3. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, hangi vakıf ve derneklere ne kadar yardım yapıldığına
ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3714) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.2.2001) 4. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Nevşehir'deki Bağ ve Bahçe Kültürleri Üretme İstasyonunun
kapatılmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3715) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.2.2001) 5. – Adana Milletvekili Ali Gören'in,
İstanbul Atatürk Havalimanı için yüklenici firmaya yolcu taahhüdü
iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3716)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.2.2001) 6. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Tarım Reformu
Genel Müdürlüğü işçilerine kadro
verilmemesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3717) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.2.2001) 7. – Nevşehir Milletvekili
Mehmet Elkatmış'ın, hükümetlerce
hazırlanan Millî Siyaset İç Güvenlik Belgesi'ne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3718) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.2.2001) 8. – Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış'ın, yurt dışındaki Türk vatandaşlarının lobicilik
çalışmalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3719) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.2.2001) 9. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, kamu kuruluşları aleyhine açılan davalar ile A.İ.H.M'nde Türkiye
aleyhine açılan davalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3720) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.2.2001)
10. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, yurtdışına transfer
edilen dövize ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi
(7/3721) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.2.2001) 11. – Nevşehir Milletvekili
Mehmet Elkatmış'ın, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14.
maddesiyle getirilen kritere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3722) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.2.2001) 12. – Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış'ın, Sayıştay denetimi dışında kalan kuruluşlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3723) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.2.2001) 13. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Sayıştay'ın 2000 Yılı Malî Raporunda yeralan
değerlendirmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3724) (Başkanlığa
geliş tarihi : 21.2.2001) 14. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Sayıştay'ın 2000 yılı
Malî Raporuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3725) (Başkanlığa
geliş tarihi : 21.2.2001) 15. – Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış'ın, kamu konutlarına ve sosyal tesislerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3726) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.2.2001) 16. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, turistik yerlerde
kombine bilet uygulamasına geçilip geçilmeyeceğine ilişkin Kültür Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3727) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.2.2001) 17. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, 2000 yılında gelen
turist sayısına ve turizm gelirlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3728) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.2.2001) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati:
14.00 22 Şubat 2001
Perşembe BAŞKAN :
Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER
: Hüseyin ÇELİK (Van), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 63 üncü Birleşimini açı-yorum. Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz
vereceğim. Gündemdışı ilk söz, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki
tüm parti temsilcilerinin Irak'a yapmış oldukları ziyaret hakkında söz isteyen,
İzmir Milletvekili Suat Çağlayan'a aittir. Buyurun Sayın Çağlayan. (DSP sıralarından alkışlar) IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – İzmir Milletvekili B. Suat
Çağlayan'ın, tıp doktoru parlamenterler ile sınır illerimizin
parlamenterlerinden oluşan heyetin Irak'a yaptığı resmî ziyaretteki
izlenimlerine ilişkin gündemdışı konuşması B. SUAT ÇAĞLAYAN (İzmir) - Sayın milletvekilleri, 12-15
Şubat tarihleri arasında Irak'a yaptığımız ziyaretle ilgili olarak, sizlere
bilgi vermek üzere, söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
görevlendirmesiyle Parlamentomuzdaki siyasî partilerden 12 milletvekili
arkadaşımızın katıldığı bu ziyaretin amaçlarını şöyle özetlemek olasıdır: Öncelikle, uzun süredir kesintiye uğramış olan
parlamentolararası ilişkiyi yeniden başlatmayı amaçladık. Bunun yanı sıra, ikinci olarak, birçok ülke gibi,
ülkemizden de Irak'a yapılmakta olan sağlık yardımlarının niteliğini ve
boyutlarını saptamak için bir ziyaret düşünmüştük, bunu gerçekleştirmeyi
amaçladık. Üçüncüsü ise, ülkelerimiz arasında ticaretin gelişmesi
için uygun bir ortam oluşturmak ve ticaretin boyutlarını araştırma amacına
yönelikti ziyaretimiz. Bu amaçlar doğrultusunda, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Sayın Taha Yasin Ramazan, Meclis Başkanı Sayın Sadun Hammadî, birçok sayın
bakan ve bakan yardımcısıyla görüştük. Sayın Hammadî, parlamentolarımız
arasında yakın işbirliğinin gerekli olduğunu dile getirerek, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanını Irak'a davet ettiler. Sayın Ramazan da, ilişkilerimizin her düzeyde
artırılmasının her iki ülkenin çıkarları gereği olduğu nedeniyle bu ilişkilerin
en iyi boyuta taşınmasının şart olduğunu belirttiler. Bunun için de, Sayın
Ecevit'in Başbakan olmasının bir şans olduğunu belirttiler. Görüştüğümüz diğer yetkililer de, ziyaretimizden ve
yaptığımız görüşmelerden son derece etkilendiklerini belirttiler; ancak, daha
ileri bir ticaret ve yatırıma gereksinim duyduklarını ve bunu da ivedi olarak
istediklerini söylediler. Sayın milletvekilleri, görüşmelerimiz sırasında
sıklıkla, Kuzeyden Keşif Harekatı da gündeme geldi. Tüm görüşmelerimizde,
bizim, altını özenle çizdiğimiz konu şu oldu: Türkiye, Irak'ın egemenliğinin ve
toprak bütünlüğünün korunması konusunda aşırı bir duyarlılık içindedir. Ziyaret programı içinde birçok yeri gezdik. Heyet
olarak ziyaret ettiğimiz yerler içinde bizi en çok etkileyen, çocuk hastanesi
oldu. On yıllık kısıtlamanın yarattığı ekonomik sıkıntılar sonucu gelişen
beslenme bozukluğu, çocukları son derece etkilemişti. Hastane, çok kötü bir
hijyenik koşullarındaydı. İlgililer, çocuk ölümlerinin çok artmış olduğunu
belirttiler ki, bu beklenen bir olaydı, böylesine beslenme bozukluğunun üstüne
çocuk ölümleri ve enfeksiyonları çok artacaktı doğal olarak. Birleşmiş Milletlerin iznine karşın ilaç akışında
kesintiler olduğunu, bunun tedavileri etkilediğini ve özellikle, kanser
tedavilerinin büyük aksamalar gösterdiğini belirttiler. Yazın 50 dereceye varan sıcaklara karşın, klima
olmadığı için, klima ithaline izin verilmediği için, bu sıcaklar nedeniyle
çocukların son derece olumsuz etkilendiği ve çocuk ölümlerinin de bu nedenlerle
biraz daha arttığını belirttiler. Aynı nedenlerle, asansörlerin de çalışmadığını
gözledik. Doktor yetiştirilmesinde sorunlar olduğunu söylediler. Ambargonun
doğal sonucu olarak bu sektöre hiçbir yatırım yapılamadığını, hiçbir malzemenin
sağlanamadığını ve sağlığın da bu nedenle çok kötü şekilde etkilendiğini ayrı
bir faktör olarak öne sürdüler. Bu bilgiler yanı sıra, ilginç bulacağınızı sandığımız
bazı gözlemlerimizi de sizlere taşımak istiyorum. Irak halkı, tüm
olumsuzluklara karşın, birçok şeyi başarmanın özgüvenini taşıyor; bunu yakından
gözledik. Büyük oteller, tüm Batı ülkelerinden gelen işadamları tarafından
âdeta doldurulmuş durumda. Ayrıca, hemen hemen bütün ülkelerin heyetlerinin
Irak'ta olduğunu ve temaslarda bulunduğunu söylediler bizlere. Irak halkı,
Türkiye'ye yakın ve Türkiye'yi yakın bir dost olarak kabul ediyor.
Görebildiğimiz kadarıyla, uygulanan ambargo, yönetimi güçlendirmiş; ama, halkı
yoksullaştırmış. Yani, uygulanan yaptırımlar sonucu, asıl zararı Irak halkı ve
çocukları görmüş. Birleşmiş Milletlerin Irak'ta görevli İnsanî Yardım Komitesi
önceki başkanları da, zaten, bu nedenlerle istifa etmişler. Sayın milletvekilleri, Iraklı yetkililer, Birleşmiş
Milletlerin isteklerine uymakta olduklarını ve kuşku duyulan konu olan kitle
imha silahları konusunda bir faaliyetlerinin bulunmadığını belirtmektedirler... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) B. SUAT ÇAĞLAYAN (Devamla) - Çok özür dilerim Sayın
Başkan, konuşmam birkaç saniye daha sürecek. BAŞKAN - Buyurun efendim. B. SUAT ÇAĞLAYAN (Devamla) - Eğer, öyleyse,
yaptırımların ortaya çıkardığı olumsuzlukları göz önüne alarak, Birleşmiş
Milletlerin yeniden bir durum değerlendirmesi yapacağı inancındayız. Birkaç gün
sonra, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile Iraklı yetkililer arasında
yapılacak görüşmelerin bu yönde çok olumlu sonuçları olmasını umuyor,
bekliyoruz. Zira, amaçları dışına taşmış bu yaptırım, başta çocuklar olmak
üzere, tüm Iraklı insanları etkilemiş görünüyor. Bilinen bir gerçek var ki,
hiçbir şey, bir çocuğun yaşamından daha önemli değildir. Saygılar sunarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Gündemdışı ikinci söz, Irak'a uygulanan ambargo
hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey'e aittir. Buyurun Sayın Günbey. (FP sıralarından alkışlar) 2. – Diyarbakır Milletvekili Sacit
Günbey'in, Irak'a uygulanan ekonomik ambargo sonucunda halkta ve özellikle
çocuklarda ortaya çıkan sağlık sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması SACİT GÜNBEY
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin başında,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye'de her gün gündem değişiyor. Öyle ki, aynı gün,
çok önemli görülen gündem tartışılmadan, başka bir gündemle ülke meşgul
ediliyor. Bugün, ülkemiz, çok ciddî ekonomik bir buhran yaşamakta; fakat, ben,
geçen haftanın en önemli gündem maddelerinden biri olan -biraz önce, Prof. Dr.
Sayın Çağlayan'ın da ifade ettiği gibi- Irak'a gittiğimiz geziyle ilgili, Yüce
Heyetinize bilgi takdim etmek istiyorum. Geçen haftanın başında, Parlamentomuzdaki tüm siyasî
partilerin temsilcilerinin katıldığı bir heyetle, Irak'a ziyarette bulunduk.
Ziyaretimizin amacı, hastalara ilaç yardımında bulunmak ve bir hastaneyi
ziyaret etmekti. Muhterem milletvekilleri, bir çocuk hastanesi,
tarafımızdan ziyaret edildi. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, çok sayıda bakan
ve üst düzey yetkiliyle görüşüldü. Öncelikle, bir çocuk hekimi olarak, ziyaret ettiğimiz
çocuk hastanesinde gördüklerimi ve anlatılanları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çocuk hastanesinde, olması gereken hijyen şartlarından olabildiğince geri bir
tablo vardı. Hastanenin bir katı tamamen kanserli çocuk hastalarına tahsis
edilmişti ve o kat, tamamen kanserli hastalarla doluydu. Başta kan kanseri
olmak üzere, çeşitli kanserli çocuklar vardı. İfade edildiğine göre, hastaların
çoğu Güney Irak'tan geliyormuş ve o hastanede, kanserli çocuk sayısı, takip
edilen kanserli çocuk sayısı takriben 1 400 civarındaymış. Vaka sayısının bu
kadar yüksek olmasının sebebi olarak da, güneye atılmış indirgenmiş uranyum
ihtiva eden silahların kullanılmasıyla izah edildi. Muhterem milletvekilleri, bu konu, mutlaka,
uluslararası bir tıp heyeti tarafından tahkik edilmelidir. Kanser hastalarında
kullanılan ilaçlar da, bir süreklilik arz etmesine rağmen, tam olarak ve
sürekli olarak, aksatılmadan kullanılması gereken ilaçlar orada temin
edilememekte ve bundan dolayı, kanserli hastaların tedavisi, maalesef,
aksamaktaydı. Hastanede yatan hemen hemen tüm hastalarda, en azından ikinci
dereceden beslenme bozukluğu vardı. Çocukların çoğunda, özellikle akciğer
enfeksiyonuna ait belirtiler görülüyordu. Daha vahimi, çocuklara aşı
yapılamamakta idi. Buna bağlı olarak, önlenebilir birçok hastalığın yaygın
halde görüldüğü ifade edildi. Örneğin, Dünya Sağlık Örgütünün 2000 yılında, dünyadan,
çocuk felci hastalığını eredike etmek, yani, yok etmek için yaptığı planlar
maalesef, Irak'ta çocuk felci hastalığının görülmesinden dolayı program
uygulanamayacak demektir ve bu sadece Irak için değil, tüm dünya çocukları için
bir tehlike arz etmektedir. Dünya kamuoyunun, bir balinanın hayatı için ne kadar
hassasiyet gösterdiği hepinizin malumlarıdır. Irak'taki tablo, dünya kamuoyunun
önüne yeterince getirilmediğinden, her gün binlerce çocuk, önlenebilir
sebeplerden ötürü orada hayatını kaybetmektedir. Bir önemli gösterge de bebek ölüm oranıdır. Gelişmiş
ülkelerde bu oran binde 10'un altında iken, Irak'ta bu rakam binde 100'ün
üzerindedir. Halk, varlık içerisinde yokluk yaşamaktadır. Örneğin, bir hekimin
aylık geliri 30 dolar civarındadır. Bir devlet memurunun aylık geliri ise 5 -10
dolar civarındadır. Muhterem arkadaşlar, bu ambargonun kalkması için,
Türkiye büyük çaba göstermelidir; yoksa, orada yaşanan insanlık dramı devam
edecektir. Beni etkileyen en önemli hususlardan biri de savaş
esnasında yollar, köprüler, elektrik santrallarıyla birlikte sivillerin
sığındığı sığınakların dahi vurulmuş olmasıdır. Bağdat'ta ziyaret ettiğimiz bombalanmış bir sığınakta
yüzlerce insanın ve çocuğun ölmüş olduğunu ve bu sığınağın da bombalanmış
şekliyle, ibret verici olarak muhafaza edildiğini gördük. Irak, Türkiye için
çok stratejik bir konuma sahip ülkedir. Mesela, ambargodan önce, Türkiye en
fazla ihracatı, yılda 2,5 milyar dolarlık ihracatı Irak'a yapmaktaydı. Savaştan
en çok zararı Irak'tan sonra Türkiye görmüştür. Bugün, döviz temin etmek için
ülkenin yaşadığı sıkıntılar ortadadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Açıyorum mikrofonunuzu Sayın Günbey, buyurun,
tamamlayın efendim. SACİT GÜNBEY (Devamla) - Sağolun Sayın Başkan. Türkiye, en azından, insanlığın, dostluğun ve
komşuluğun gereği olarak, İncirlik'ten Irak'ın bombalanmasına izin vermemelidir
ve ayrıca, ambargonun kaldırılması için de elinden geleni yapmalıdır. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Günbey. Gündemdışı üçüncü söz, Muğla İlinin sorunları hakkında
söz isteyen Muğla Milletvekili Hasan Özyer'e aittir. Buyurun Sayın Özyer.
(ANAP sıralarından alkışlar) 3. – Muğla Milletvekili Hasan Özyer'in,
Muğla İlinin ekonomik ve sosyal sorunları ile alınması gereken önlemlere
ilişkin gümdemdışı konuşması HASAN ÖZYER
(Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla İlinin sorunları ve
çözüm önerileri hakkında gündemdışı söz almak üzere kürsüye gelmiş bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bugün, Türkiye'yi içinde
bulunduğu sıkıntılardan kurtaracak tek çözüm, güçlü, sağlam bir ekonomidir.
Dolayısıyla, ülkemiz ekonomisinde lokomotif hizmeti gören sektörleri
güçlendirip, diğer sektörlere de canlılık kazandıracak imkânlar sağlanmalıdır. Türkiye'nin, IMF'den gelecek yardımlarla ayakta durması
mümkün değildir. Türkiye, kendi iç dinamiklerini harekete geçirmeli, reel
ekonomiyi canlandırmalıdır. Ülke ekonomisine katkısı son derece yüksek olan
İstanbul, Kocaeli, Bursa, İzmir, Adana, Mersin, Ankara, Tekirdağ,
Kahramanmaraş, Gaziantep, Çorum, Eskişehir, Denizli, Konya, Kayseri, Muğla,
Antalya, Aydın ve Balıkesir İllerimizde yatırımların önündeki problemler halen
giderilememiştir. Bu illerdeki iç dinamiklerimizi harekete geçirmek ve ilgili
illerde yapılacak özel sektör yatırımlarının bürokratik ve diğer engellerini
aşmak, yatırımlara hız vermek üzere, ilgili illerin vali, kaymakam ve belediye
başkanlarının da çalışmalarıyla, iki üç ay öncesinden ön hazırlık çalışması
yaptırılarak, Bakanlar Kurulu toplantılarının, bu illerde sırasıyla birer gün
yapılarak problemlerin hızlı ve acil bir şekilde giderilmesi son derece yararlı olacaktır. Konuyla ilgili
birinci toplantının, ekonomik potansiyeli, hammaddesi, kaynakları çok; ama,
atıl durumda bekleyen, özellikle de özel sektörün birçok yatırımının sadece
bürokratik engellere takılı kaldığı Muğla'da yapılmasını teklif ediyorum. Değerli üyeler, memleketim olan Muğla İli, yaklaşık 700
bin nüfuslu, ekonomisi turizm, tarım ve ticarete dayalı, ülke ekonomisine
katkısı, özellikle turizm sayesinde ciddi rakamlara ulaşmış, halen kalkınmakta
ve gelişmekte olan, yıllardır problemlerine çare getirilemediği için dertleri
çığ gibi büyüyen bir ilimizdir. Türkiye'nin dünyaca tanınan turizm merkezlerinden
Marmaris, Bodrum, Turgutreis, Milas, Fethiye, Dalaman, Ortaca, Datça, Ula ve
Köyceğiz Muğla İli sınırları içinde yer almakta ve buralara yıllık ortalama 1,5
milyon yabancı turist gelmektedir. Bu yabancı turistler, yaklaşık 2 milyar
dolar döviz bırakmakta, anılan rakam, ülkemiz turizm gelirinin yüzde 20 ilâ
25'ini oluşturmaktadır. Sadece Muğla'nın potansiyelini değerlendirdiğimiz
zaman, Muğla İlinin ülkeye kazandırdığı turizm gelirleri, en fazla 5 yıl
içinde, 10 milyar dolara çıkacaktır. Turizmin gelişmesi için Muğla ve
Antalya'ya özel statü verilerek, yetkilerle donatılmış özel bir yönetimin
oluşturulması gerekmektedir. Dünkü toplantıdan da çıkan sonuç, turizme bağlanan
ümitlerin büyük olduğu yönündedir. Devlet, yeni düzenlemelerle turizm ve
dışsatımdan daha büyük gelir beklemektedir. Turizm gelirinin öneminin çok iyi
bilindiği bir gerçek; ama, bunun gereği olan altyapı ve yatırım çalışmaları
yeterince yapılmamaktadır. Hemşerilerim, dünya turistlerini en iyi şekilde
ağırlayıp, turistlerin rahat ve mutlu bir tatil geçirmelerini sağlamak ve
ülkeye döviz sokmak için gece gündüz çalışmaktadırlar; ancak, bu kadar önemli
turizm merkezinin bulunduğu ve yüksek döviz girdisi sağlayan ülkemizde, halen
altyapı, turistik yollar ve yat limanlarıyla ilgili büyük sorunlar
yaşamaktayız. Halen Göcek Tüneli, Bodrum-Milas Havaalanının bağlantı yolları,
Datça-Marmaris yolu, Söke-Milas yolu, Dalaman Havaalanı-Marmaris yolu
yapılamamıştır. Yatçılık, her geçen gün gelişmekte; ancak, gemi yanaşma
yerleri, marinalar ihtiyaca cevap verememektedir. Yap-işlet-devret modeliyle
yapılacak olan Fethiye Yat Limanı, Bodrum Yeni Yat Limanı, Dalaman Yat Limanı,
Datça Yat Limanı, Bozburun Yat Limanı inşaatlarının bürokratik engelleri bir an
önce ortadan kaldırılmalıdır. Turizmi çeşitlendirmek ve turizm gelirlerini artırmak
açısından, Fethiye-Seki Eren Dağı, kış sporları merkezi haline getirilmelidir. Bodrum Yarımadasında oluşan içmesuyu sorununa acil
tedbirler alınması açısından, yap-işlet-devret modelinin devreye sokulması ve
Dalaman Çayından Bodrum Yarımadasına içmesuyu temini projesine hız verilmesi
veya DSİ'nin, çözüm için devreye sokulması gerekmektedir. Muğla'da 61 belediyemizin sadece 9 tanesinde
kanalizasyon veya arıtma tesisi bulunmaktadır. Tüm dünyanın ilgi duyduğu
değerli koylarımızın, denizlerimizin kirlenmesi halinde, çok büyük bedeller
ödesek de, eski güzelliğini geri getirmek mümkün değildir. Bu nedenle bir an
önce arıtma tesislerinin kurulması gerekmektedir. Bugün turizm beldelerimiz, yurda milyonlarca dolar
döviz bırakılmasına katkı sağlarken, maalesef, kendi sıkıntılarına bir türlü
çözüm bulamamaktadırlar. Devletten aldıkları pay, kış nüfuslarına göre
verilmekte, dolayısıyla, yaz aylarında, gerçek nüfusunun onlarca katına
ulaşmakta, devletten alınan payla gereken hizmetleri yapamamaktadırlar. Sorunun çözümü için bir kanun teklifi vermiş
bulunuyorum. Turistik yörelerde bulunan yatak sayısının belirlenerek, bu sayının
yarısı kadar rakamın, sürekli yaşayan nüfusa eklenmesi ve merkezden gelen payın
bu rakama uygun yollanmasına yönelik kanun teklifim, inanıyorum ki, bu
beldelerin, turizme daha iyi hizmet etmesini sağlayacaktır. Hazırladığım bu
kanun teklifine değerli desteklerinizi bekliyorum. 2001 yılı yaz sezonu için rezervasyonların önemli bir
kısmı yapılmış olup, bir kısmı da halen devam etmektedir. Büyük istihdam
sağlayan turizm sektöründe devamlılığın, sürdürülebilir turizmin sağlanması
için güven ve istikrar ortamını korumak ve devam ettirmek çok önemli bir
zorunluluktur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Özyer, sizin de mikrofonunuzu açıyorum.
Lütfen, tamamlayın efendim. Buyurun. HASAN ÖZYER (Devamla) - Turizme hizmet amacıyla gereken
altyapı tesislerinin inşası, bakımı ve onarımını yapmak, çevre düzenlemesi ve
altyapı dışındaki diğer hizmetleri görmek, tu-rizm yöresinin yurtiçi ve yurt
dışında tanıtım ve reklamını yapabilmek amacıyla, bir an önce, Turizm
Bakanlığımızın hazırlamış olduğu Turizm Hizmet Birlikleri Kanunu Tasarısının
kanunlaşması gerekmektedir. Bu arada, turizm sektörünün Muğla'da daha da
güçlenmesi için, Bakanlığının sınırlı imkânlarına rağmen, her türlü fedakârlığı
yapan, sektörün güveni haline gelen Sayın Bakanımız Erkan Mumcu'ya teşekkür
ediyorum. Muğla'da çiftçi, köylü de çok zor durumdadır. Birçoğu,
yetiştirdiği ürüne ihracat teşviki verilmemesi nedeniyle ürünlerini
pazarlayamamaktadırlar. Ayrıca, ilimizde çok sayıda olan tütün çiftçisi de zor
durumdadır. Muğla'da, tütünün yerine, alternatif bir ürün geliştirilerek ve
desteklenerek, çiftçi rahatlatılmalıdır. Mesela, bu, bağcılık olabilir. Orman köylüsü de sıkıntı içerisindedir, 2/b
çalışmalarının bitmesini beklemektedir. 2/b çalışması bitmediği için,
vatandaşlar tapularını alamamaktadırlar. İşsizlik, tüm Türkiye'de olduğu gibi Muğla'da da büyük
sıkıntılar yaratmaktadır. Vatandaşlarımız, işsizlik yüzünden, atalete,
yoksulluğa sürüklenmektedir. Muğla, zengin; ama, atıl imkânlarıyla, her açıdan
yüksek iş potansiyeliyle, bu acıları hak etmemektedir. Muğla'nın, bu
sorunlarına karşın, imkânları çok büyüktür. İlimizin yatırımlarının önündeki
bürokratik engellerin kaldırılarak, kendi imkânlarını kullanır hale gelmesi,
altyapıya, teşebbüse, istihdama, üretime ait fonksiyonlarının teşvik edilmesi
halinde, ülke ekonomisine olan katkısının azamî düzeyde artacağına inancım
sonsuzdur. Ülkemizin yaşadığı bu son krizi de en kısa zamanda
çözeceğine inanıyor; bu düşüncelerle, Muğla halkı ve şahsım adına sizleri
saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyer. Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. – İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili
Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)
(S. Sayısı: 527) BAŞKAN - 10.1.2001 tarihli 42 nci Birleşimde, İçtüzüğün
88 inci mad-desine göre komisyona geri verilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen
maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa henüz verilmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlayacağız. 2. – Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma
Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız. 3. – Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/759) (S.
Sayısı: 572) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun
Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine
başlayacağız. 4. – Emniyet
Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette
Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporları (1/727,
1/660, 1/795) (S. Sayısı: 576) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL
Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının
görüşmelerine başlayacağız. 5. – Millî
Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının
Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî
Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/752) (S. Sayısı: 577) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlayacağız. 6. – Hâkimler
ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Adalet Komisyonu Raporu (1/728) (S. Sayısı : 591) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî
Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
624 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili
Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve 7 arkadaşının; Anavatan Partisi Grup
Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan
Aslan, Eskişehir Milletvekili İ.Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz
Aydoğan'ın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan
ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız. 7. – Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının;
Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli
Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili İ.Yaşar Dedelek ile Antalya
Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri,
Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S.
Sayısı: 592) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair 612 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Kanunda
Değişiklik Yapılması ve Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarıları ve
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları
raporlarının görüşmelerine başlayacağız. 8. –
Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 612
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bir Ek
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/725, 1/701, 1/731, 1/627,
1/793, 1/794) (S. Sayısı: 607) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
626 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlayacağız. 9. –
Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 626 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/758) (S. Sayısı: 609) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları
raporlarının görüşmelerine başlıyoruz. 10. – Bireysel
Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/693) (S.
Sayısı: 580)(1) BAŞKAN - Komisyon?.. Burada. Hükümet?.. Burada. Komisyon raporu, 580 sıra sayısıyla basılıp
dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Giresun Milletvekili Sayın Turhan Alçelik; buyurun efendim. FP GRUBU ADINA TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şu anda, 580 sıra sayılı, Bireysel Emeklilik, Tasarruf
ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere başladık. Bu tasarı, ilk gelişinde 35 maddeden, daha sonra,
komisyonlarda 28 maddeye düşürülerek, geçici madde eklenerek kabul edilmiş ve
Meclis gündemine indirilmiş bir kanun tasarısı. Komisyonlardaki görüşmeler
sırasında, bu tasarıyla ilgili endişelerimizi, tereddütlerimizi, düzeltilmesini
talep ettiğimiz hususları iletmemize rağmen, birçok kanunda olduğu gibi, burada
da, maalesef, karar verilmiş şekil ne ise, aynı o biçimde, Meclis Genel
Kuruluna bu tasarı getirildi. Değerli arkadaşlar, bu konuşmaya başlamadan önce,
değerli hükümetimizi, değerli iktidar partilerimizi bir hususta tebrik etmekle
söze başlamak istiyorum ki, o da şu: Hükümet, kurulduğu günden itibaren, ilk
defa yüzde 50'lik bir uygulama yaptı; bu Mecliste oturan arkadaşlarım dahil,
tüm milletin maaşını yüzde 50 iskontoyla ödüllendirdi. Bugün, bütün milletin
maaşı, maalesef, yüzde 50'lik bir iskontoya tabi tutuldu; esnafın malı yüzde
50'lik bir iskontoya tabi tutuldu; cebimizdeki, üstümüzde kayıtlı malın değeri,
maalesef, yarı yarıya yok edildi. Zannediyorum bu, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde değil, belki, dünya tarihinde örneğine rastlanmayan bir tablo. Ben,
bu tavrıyla, bu tablosuyla, hükümeti tebrik ettim; ama, vatandaş adına, yetmiş
milyon adına, bu kararı protesto ediyorum burada. Değerli arkadaşlar, Anayasamıza göre, Türkiye
Cumhuriyeti sosyal bir devlet; ama, Anayasanın bu ilkesini, maalesef, bugünkü
kararda da gördüğümüz gibi, yok sayan bir hükümetle karşı karşıyayız. Bu
kanundan önce, yine bu kanunla ilgili olan, bu kanunun atıfta bulunduğu, 1999
senesinde bir başka yasa çıkarıldı, Sosyal Güvenlik Yasası adında. Bu yasaya
göre 60 yaşına kadar hiç kimse emekli olamayacak. Tabiî, biz, adaletsiz,
toplumumuza uygun olmayan, milletimize layık olmayan bu Sosyal Güvenlik
Yasasını Anayasa Mahkemesine götürdük ve ümidimiz, en kısa süre içerisinde
adaletsizlik giderilecek. Şimdi, 2001 yılında, yine, emeklilikle ilgili bir başka
kanun tasarısıyla karşı karşıyayız. Bu kanun tasarısı ne içeriyor, onu sizinle
paylaşmak istiyorum. Gerekçesinde güzel bazı şeyler var; diyor ki,
insanlarımız, emekliliğinde daha ileri, daha üst düzeyde bir hayat standardına
ulaşsın, refah düzeyini biraz artıralım. Ne zaman olsun bu; tasarının içeriğine
baktığınız zaman 56 yaşından sonra; 56 yaşına kadar bu kanundan hiç kimse, ama,
hiç kimse hiçbir şekilde istifade edemeyecek. 56 yaşından sonra bir ek gelir
içeriyor bu kanun. 56 yaşından sonraki ek gelir dışında hiçbir sosyal
güvenceden istifade edemeyecek; yani, çalışan veya çalışmayan, ama, imkânı olan
insanlar, yeni oluşturulan bu kurula -ki, bir kurul oluşturuluyor- imkânı
nispetinde para yatırsın; ama, 56 yaşından sonra da, yatırdığı bu paradan
istifade etsin. Peki, para yatıran insan zora düşse, sıkıntıya düşse, dese ki,
ben yatırdığım bu parayı geri almak istiyorum. Yok, olmaz; o zaman, sana, ek
vergi uygularım, ilave vergi uygularım... Yani, 56 yaşına kadar bu sistemde
kalmaya mecbursunuz. (1) 580 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısıyla, sizler, yeni
bir fon oluşturuyorsunuz, yeni bir bürokratik kurum oluşturuyorsunuz. Daha dün,
bu Mecliste, tam 25 tane fonu tasfiye ettiniz. Peki, eğer, fonlar faydalı
idiyse, niye bunları tasfiye ettiniz?! Eğer zararlı idiyse, o zaman niye bu
fonlar ihdas edildi; faydalı ise niye kalmadı?! Yeni fon oluşturuluyor... Değerli arkadaşlar, hakikaten, çok garip bir durumla
karşı karşıyayız. Bu Meclis, daha 24 saat olmadan, daha önce kurulmuş fonları
kaldırırken, ülkemiz bu kadar büyük bir ekonomik kriz içerisindeyken, bu krizle
uzaktan yakından ilgisi olmayan, faydası olmayan yeni bir fon oluşturmakla
karşı karşıya. Tabiî, bir atasözü hemen hatırımıza geliyor "bu ne perhiz,
bu ne lahana turşusu" diye. Değerli arkadaşlar, bu tasarı, 2499 sayılı Sermaye
Piyasası Kanunu, fon içtüzüğü ve emeklilik sözleşmesiyle bağlı kalacak ve
uygulamaya geçirilmesi planlanan bir kanun tasarısı. Dünyada ve ülkemizde üç basamaklı emeklilik sistemleri
uygulanıyor. Bunlardan bir tanesi, zorunlu emeklilik; yani, emekli olan insanın
asgarî geçimini sağlayabileceği, sosyal devlet ilkesi gereği olduğu ifade
edilen zorunlu emeklilik. İkinci basamak, fonlu veya fonsuz, zorunlu veya
isteğe bağlı olabilecek emeklilik sistemleri ki, özellikle bu sistemler
işyerlerine dönük. Ülkemizde bu iki sistem, Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve SSK gibi
kurumlar aracılığıyla uygulanıyor. Şu anda düşünülen ve üçüncü basamak olarak
düşünülen sistemler ise, gönüllü katılıma dayalı ve fonlu sistemler. Ülkemizde
bunun uygulamaları var; işte, hayat sigortası gibi ve şimdi de bu kanun aynı
amaçla getiriliyor. Değerli arkadaşlar, bu kanun, 18 yaşını doldurmuş olan,
işi olsun veya olmasın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bütün katılımcıların
katılabileceği bir sistem olarak sunuluyor; ancak, katılımcı ister 18 yaşında
katılsın sisteme ister 28, isterse 38, mutlaka, 56 yaşını doldurması
mecburiyeti var. Bu sistemle, iki yıl içerisinde, her şirket için 100
000 katılımcının katılabileceği ve ona göre altyapı oluşturulması planlanıyor.
Tabiî, şirketler olacak, fonlar kurulacak. Her şirket, ayrı branşlarda hizmet
veren en az üç ayrı fon kuracak. Dolayısıyla, 56 yaşına kadar, bu fonlara veya
bu şirketlere katılmak isteyen insanlar, bu sistemde kalmak mecburiyetindeler;
aksi halde, birtakım ekvergilere tabi tutulacaklar. Bu bakımdan, bu sistemden
katılımcının çıkması çok zor; yani, bu sisteme katılan insan, 56 yaşına kadar
bu sisteme mecbur. Peki, şimdi, sizinle beraber bir hesap yapalım. Bu bir
yıl içerisinde veya iki yıl içerisinde bu sisteme 1 milyon kişi katılsa -ki,
çok zor gözüküyor da, katılsa- buradan toplanılması düşünülen, toplanabilecek
olan rakam en fazla ne olabilir? Ben, size, asgarî gelir düzeyinde olan
insanlar açısından hesap edeyim. Her katılımcı yıllık 100 milyon katabilse bu
sisteme, bir iki yıl içerisinde 1 milyon insanın bu sisteme katacağı toplam
para en fazla 100 trilyon -ki, bu kadar katılımcının olması çok zor da- onların
planladığına göre 100 000; yani, 10 trilyon; ki, ben, 1 milyon katılımcı hesap
ederek bu rakamı veriyorum. Değerli arkadaşlar, eğer, siz -ki, gerekçelerde var,
biraz sonra arz edeceğim- Türkiye'deki sosyal sisteme, sosyal güvenlik
sistemine, ekonomik sisteme bunu bir katkı olarak düşünüyorsanız, hiçbir
katkısı olmaz. Neden olmaz; şu anda, siz, günlük, nerdeyse 100 trilyonu faize
ödüyorsunuz! Hele hele şu karardan, bugünkü uygulamadan sonra günlük ödenecek
faizin miktarı ne olacak belli değil; ama, emin olun, sizin şu kanunla 1 milyon
insanın emeğinden, gözyaşından, alınterinden, bütün imkânlarından toplayarak
elde edeceğiniz şu rakam, sizin bir günlük faizinize yetmeyecek ve bu sistemin,
hiçbir, ama, hiçbir güvencesi yok. Ne sosyal güvencesi var ne ekonomik
güvencesi var. Borsaya yatırım yapılacak veya herhangi bir şirket Türkiye'de
yatırım yapacak, o yatırım kâr ederse, katılımcıya da ilave kâr verilecek.
Peki, o şirket batarsa ne olacak; ona bir şey diyemeyiz, batarsa batsın...
Yani, bugün, elinde 100 000 lirası olan veya 100 milyon lirası olan insanın
parasının değeri 50 milyona indiği gibi; o gün de güvencesi olmayacak. Değerli kardeşlerim, tabiî, biraz önce ifade ettiğim
gibi, kanun tasarısının genel gerekçesine baktığınız zaman, aslında bu kanun
tasarısının insanlarımızın hayat standardını yükseltmek için değil de, başka
amaçlarla buraya getirildiğini hep beraber görelim. Ne diyor gerekçesinde; uzun
vadeli yatırımlara kaynak oluşturalım, devlet borçlanmasına olumlu etki yapalım
-gerekçeden okuyorum bunları size- piyasalardaki spekülasyonları önleyelim.
Başka?.. Ulusal tasarrufa eğilimi sağlayalım. Arkadaş, millette tasarruf edecek
para bırakmadınız ki; bırakın tasarrufu!.. Kalmadı, milletin cebindekinin
yarısını daha bugün aldınız. Bir de, daha enteresan bir ifadeniz var -burada
yakalanıyorsunuz- emekliliğe dönük tasarruflarını kayıt altına almak... Yani,
milletin üç kuruşluk tasarrufunu da kayıt altına alacağız diyorsunuz. Bırakın
allahaşkına, milleti birazcık rahat bırakın, nefes alsın. Bu arada, millete,
güvenecekleri, avantajlı ve kontrol edebilecekleri ürünler sunalım diyorsunuz. Değerli arkadaşlar, şu ifadeyi gerekçeye yazmışsınız:
Güvenli, sürekli hizmet. Şimdi size şurada soruyorum, bugün şu kanun tasarısını
getirdiniz; bu millet, Sayın Başbakana mı güvenecek; Sayın Başbakanın
tavırlarına mı güvenecek; hükümetin, dün, kesinlikle taviz vermeyeceğiz deyip,
bugün tam zıddını yaptığı ekonomik programa mı güvenecek?! Dolayısıyla,
maalesef... MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Muhalefete mi
güveneceğiz?!. TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Evet, Sayın Başkan,
muhalefete güveneceksiniz ve muhalefet, inşallah, bunu çözecek. (FP
sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, bakın muhalefete... (DSP
sıralarından "Kapanıyor" sesi) O kapanmadan medet umuyorsanız, yazık
size; bu Mecliste oturmayın. BAŞKAN - Sayın Alçelik... SÜLEYMAN YAĞIZ (İstanbul) - Medet ummuyoruz, öyle bir
şey yok. TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Ama, burada o ifade
ediliyor. Değerli arkadaşlar, bakın, gizli olan Millî Güvenlik
Kurulu toplantısında, orada konuşulan, tartışılan husus ne olursa olsun,
milletin gündemine taşıyıp, milleti perişan edenlerden bu millet hesap soracak.
(FP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, söyleyeceklerimizin ne anlama
geldiğini göreceksiniz. İHSAN ÇABUK (Ordu) - Şeffaf olacaksın, şeffaf... BAŞKAN - Hatibe müdahale etmeyin efendim. Sayın Alçelik, siz de, Genel Kurula hitap edin lütfen. Buyurun. TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Bu sisteme katılmak
isteyenlerin hükümete güvenmesi lazım; ama, bu tavırlarıyla bu hükümet güven
vermiyor ve size, burada, iddiayla söylüyorum, bu sisteme 1 kişiyi bile
katamayacaksınız. Biz, uyarıyoruz milletimizi; muhalefet olarak, milletimizi
uyarmak bizim görevimiz, milletimizin sesi olmak görevimiz. Sizin beklediğiniz
100 000 katılımcıyı değil, 100 katılımcı bulabilirseniz, ben sizi tebrik
edeceğim. Değerli arkadaşlar, bakın, bu sisteme katılanlara neler
getiriyorsunuz: Aidat ödeyeceksin diyorsunuz, niye; masrafımız var. Başka;
bizim elektrik masrafımız olacak, su masrafımız olacak, haberleşme masrafımız
olacak, memurumuz olacak, onlara para ödeyeceğiz; bu bireysel emeklilikle
ilgili şirketimiz için ilan vereceğiz, reklam yapacağız, bunu da masraf
keseceğiz sizden. Allahaşkına, daha şirketi kurmadan, ilan ve reklamı
yazmışsınız bu kanun tasarısının içerisine. Değerli arkadaşlar, buraya katılacak olanlara, ben,
şimdiden, TRT'nin logosuna ilan için, reklam için ödenen parayı hatırlatıyorum.
Değerli arkadaşlar, buradan sonuç ne olacak belli
değil. Deniliyor ki bu sistemden birisi ayrılmak isterse, 7 gün içerisinde
parası ödenir; ödenmezse, faiz uygulanır. Biz, bu faiz uygulanan sistemleri çok
gördük arkadaşlar. Şu andaki, sizin uygulamalarınızı görüyoruz. Zorunlu
tasarrufla ilgili uygulamanız ortada; geçmişte, MEYAK var, İLKSAN örnekleri
var. Daha, yakında, bankalar operasyonu var; 8 tane banka battı, sadece 1
tanesinin hesabı soruldu, 7'si nerede? Şimdi, siz diyorsunuz ki denetim,
denetlenmez. Değerli arkadaşlar, bu denetimin başında kim var allahaşkına size
soruyorum; burada milletvekilliği yapmış, Maliye Bakanlığı yapmış bir
arkadaşımız var. Özelliği, kıymeti olabilir, saygımız var; ama, bu arkadaşımız
kimin milletvekiliydi; sizin, DSP'nin milletvekiliydi. Sizi, sizin
milletvekiliniz denetliyor; ne kadar sağduyulu, ne kadar objektif
denetleyebilir? Peki, 7 tane bankanın denetleme raporu nerede; bu denetleyen arkadaşım
niye ortaya ko-yamıyor? Koysun, görelim. Niye rahatsız oluyoruz
denetlenmekten?! Eğer, madem ki, şeffaflıktan bahsediyorsanız, niye
denetlenmekten endişe ediyorsunuz?! Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısında, emeklilikte
sadece bir ilave kaynak deniliyor; ilave gelir. Hiçbir ilave sosyal güvenlik
yok ve emin olun, ileride bu katılımcının hiçbir hakkı da olmayacak. Örnek mi
istiyorsunuz; işte burada... Fiskobirlikle ilgili bir sözleşme var, sizin
çıkardığınız Birlik Kanunuyla bu sözleşme yenilendi. Bakın, ne deniliyor
burada; sadece bir maddesini okuyacağım: "Eğer, herhangi bir üretici
kooperatiften ayrılmak isterse, kendilerine sermaye iadesi işlemi
yapılmaz." Yani, hakkını vermiyorsunuz adama. Üreticinin... Pamuk için
aynı şey geçerli, zeytin için, fıstık için, pancar için, tütün için, herşey
için... Hakkını vermiyorsunuz insanlara ki, size nasıl güvensin bu insanlar,
buraya para yatırsınlar. Değerli arkadaşlar, bu sistemde, bakan, istediği
yönetim kurulu üyesini görevden alma, istediği kadar sayıya çıkarıp yeni
atamaya yetkili. Bir de, cezalar bölümü var ki, bayram şenliği gibi! Daha,
kanun yürürlüğe girmeden, saydım cezaların miktarını, cezaların toplamı 155
milyar; alın, açın, bakın!.. Daha, kanunu uygulamaya koymadan, yazdığınız
cezaları topladım, 155 milyar... Allah'tan korkmak lazım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Alçelik, süreniz tamamlandı; açıyorum
mikrofonunuzu, lütfen, bitirin efendim. TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım. Değerli arkadaşlar, bu söylediklerimiz, belki,
yeterince algılanamayabilir; ama, bir hekim olarak, ben, size bir misal vermek
istiyorum. Ona göre -milletimiz ve sizler- konuyu değerlendirelim; değerlendirin
ve yanlış adım atmayın. Bakın, bazen, bir insanın başı ağrır, doktor ona der ki
"senin böbreğinde problem var, böbreğinin ameliyat edilmesi lazım."
Hasta "efendim, benim başım ağrıyor, böbreğimle ne alakası var"
diyebilir veya bir başka hasta, -hocamız bilir, tıpta, diyabet-insibit
dediğimiz bir hastalık var; şeker hastalığı gibi- beyindeki bir problem
dolayısıyla, şeker hastalığı gibi çok affedersiniz, günde, belki 15-20 litre
dışarıya çıkma ihtiyacı duyar. Şimdi, dışarıya çıkma ihtiyacı duyan o insan,
benim beynimle ne alakası var bu problemin diyebilir; ama, biz, bunu diyemeyiz.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de böbrekte problem var,
Türkiye'de beyinde problem var. Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Alçelik. Tasarı üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına, Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru; buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar) MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 580 sıra sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım
Sistemi Kanunu Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Emeklilik, bir kimsenin, belirli bir yaşa kadar prim
veya kesenek ödeyerek çalışması ve çalışmayı, bedenî bir sebep veya başka bir
nedenle bırakmanın sonucu, eski kazancının bir kısmını herhangi bir hizmet
karşılığı olmaksızın hak kazanması halidir. İnsanoğlunun gelecek günlere bakma ihtiyacı, tarihsel
süreçte önemli bir yer tutmaktadır. Bu bakış, insanın, yaşam süresi boyunca
karşılaşacağı risklere karşı kendisini güvende hissetme duygusundan
kaynaklanmaktadır. 18 inci Yüzyıl Sanayi Devriminden bugüne kadar, çeşitli
çalışmalarla, bu konu çözülmeye çalışılmıştır. Bunlar arasında, bireysel fon
birikimi, aile içi yardımlaşma, meslek kuruluşları arasında gerçekleştirilen
kendi kendine yardım, bu faaliyetlerin birkaçıdır. Fransız Devriminden sonra
sosyal devlet kavramının devletlerin gündemine girmesiyle, yeni bir boyut
ortaya çıkmıştır. Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkenin, bu sosyal
güvenlik hali, gündemlerinin ilk maddeleri arasına girmiştir. Sanayileşmiş ve
gelişmiş ülkeler emeklilerine yeni yüzyıla yakışır imkânlar sağlarken,
gelişmekte olan ve geri kalmış ülkeler ise, çok ağır ve kötü tablolarla karşı
karşıya kalmaktadırlar. Emeklilik sistemi, ülkemizde, 1930'da, 1683 sayılı
Kanunla ele alınmış, ancak 1934'ten sonra uygulamaya konulabilmiştir. 1989'da,
isteğe bağlı emeklilik sınırı kadınlar için 45, erkek emekliler için 50 yaştı.
26 Şubat 1992'de çıkarılan kanunla, yaş sınırı şartı kaldırılmıştır. Kadınlarda
20, erkeklerde 25 hizmet yılı emeklilik sınırı olarak kabul edilmiştir; ancak,
bu sistem de kısa zamanda iflas etmiştir. Sosyal güvenlik kuruluşları, Sosyal
Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur, Emekli Sandığı bırakın sosyal yardımları, emekli
maaşını bile ödeyemez duruma gelmiştir. Ülkemizde, ortalama yaşam süresinin artmasıyla beraber,
bir de erken yaşta emeklilik ortaya çıkınca, tüm sosyal güvenlik kuruluşları
büyük bir sıkıntı içerisine girmiştir. Bu kurumlarda oluşan karadelikler
bütçeye çok büyük bir şekilde yük olmaya başlamıştır. Zaman zaman, bütçe
giderleri arasında sosyal güvenlik harcamaları ikinci sırayı almıştır. Önlem
alınmadığı takdirde, neredeyse tüm bütçe gelirlerini kapsayacak konuma da
geldiği görülmüştür. 25.8.1999'da çıkarılan Sosyal Güvenlik Kanununa göre
kadınlarda 58 yaş, erkeklerde 60 yaş sınırı getirilmişti. Bu kanunla beraber,
ilk defa 2000 yılında, bütçedeki bu karadeliğin kapanmasında çok büyük bir
mesafe alınmıştır. Ülkemizde, bütün vatandaşları içine alan sosyal
güvenlik sistemine henüz ulaşılamadığından, emeklilik aylığından sadece
işçiler, memurlar ve serbest meslek sahipleri faydalanabilmektedir. Bir sosyal güvenlik sistemi kurulmasının esas amacı;
kapsamına aldığı insanlara yaşamları süresince insan onuruna yakışır bir hayat
standardı sağlamak ve onları başkasına muhtaç olmaktan kurtarmaktır; ancak,
ülkemizde, sosyal güvenlik kuruluşlarından sağlanan emeklilik gelirleri yeterli
olmamaktadır. Emekli olan insanlar bazen çok büyük geçim sıkıntısı içerisine
girmektedirler. Emekli olan vatandaşlar, geçimleri için başka bir işte
çalışmaya veya kira geliri gibi birtakım yöntemlere başvurmaktadırlar. Sosyal
güvenlik sistemlerinde bu nedenlerden dolayı da yeni yöntemler geliştirilmesi,
birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi, bizim ülkemizde de gündeme gelmiştir.
Bireysel emeklilik programları, işte, şartları önceden belirlenmiş bir sözleşme
çerçevesinde, çalışanların, bireysel haklarının, düzenli olarak yatırılan katkı
paylarının emeklilik dönemi başlangıcına kadar ellerinde bir fon yöntemiyle
değerlendirilmesi esasına dayanır. Bu programda uygulanan sistemle oluşturulan
uzun vadeli birikimler, uygulandıkları ülkelerde büyük, devasa yatırımları
sağlamışlardır. Bu birikimler sonucu oluşan kaynakların, bazı yıllarda, Amerika
Birleşik Devletleri ekonomisinin bazen yüzde 17'sini, Hollanda özel sektör
verilerinin yüzde 40'ını elinde bulunduracak miktarlara kadar ulaştığı da
görülmüştür. Özel emeklilik sistemi, dünyanın değişik ülkelerinde
eşzamanlı olarak uygulanırken, farklı sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal
yapıların etkisiyle çok farklı programlar ortaya çıkmıştır. Özel emeklilik
fonları, faaliyet gösterdikleri ülkelerde tasarruf ve yatırımları artırmak
suretiyle, günümüzün gelişen birçok ekonomisinin yüksek refah düzeyine
ulaşmasında hayatî bir fonksiyon üstlenmiştir. Sermaye birikimleri sağlayan
düzenli ve uzun vadeli tasarruflar arttıkça, ekonomi de büyüme kaydetmiştir. Bugün gündemimizi oluşturan bu tasarının esas amaçlarından
bir tanesi de bu konudur. Bireysel emeklilik kanunu, şu anda, birçok gelişmiş
ülkede uygulanmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde çıkarmak istediğimiz bu
kanunla, yeni bir yapı oluşturulmak istenmektedir; güvenli bir ortam
yaratılarak, insanlar, ikinci bir emeklilik sistemine kavuşturulmak
istenmektedir. Bu sistem, tasarruflara uzun vadeli fon yaratmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde bireysel tasarrufların önemli bir kısmını, emekliliğe
yönelik fonların oluşturduğu görülmektedir. Bu sistem, şahısların gönüllü katılımını esas
almaktadır. Bireysel emeklilik sistemi, şahısların, harcayacakları gelirleri
üzerinden yapacakları tasarruflara yönelik bir sistem olduğundan, ulusal
tasarrufu teşvik edecektir. Bu sistem, sosyal güvenlik sistemini tamamlayıcı
nitelikte, gönüllü katılıma dayalı ek emeklilik sistemidir. Bu sistemin bir diğer özelliği de, herkesin, 18 yaşını
tamamlamak kaydıyla girebilmesidir; girişte, herhangi bir yerde çalışması
istenmeyecektir. Bu sisteme katılanlar, yaş sınırını tamamladıktan sonra
emekliliğe hak kazanacaklardır; toplu bir şekilde emekli parası verilebileceği
gibi, ömür boyu emekli maaşı da alabileceklerdir. Bu sistemde ayrıca, katılımcı, istediği emekli
şirketini değiştirme hakkına da sahiptir. Bir yıl prim ödemek kaydıyla, 7 gün
içerisinde başka bir şirkete tüm haklarını devredip, o kurumdan emekli de
olabileceklerdir. Bu kanun tasarısında, katılımcının sürekli iş
göremezlik durumunda, prim ve yaş sınırı aranmaksızın, emeklilik hesabındaki
birikimlerini, toplu veya ömür boyu maaş şeklinde alması mümkündür. Katılımcının vefatı durumunda ise, lehdarlarına, toplu
veya ömür boyu maaş verilmektedir. Katılımcının emekliliğe hak kazanmadan sistemden
ayrılmasını önlemek için, bu durumda alınacak toplu birikimler
vergilendirilmektedir. Emeklilik şirketleri, esas olarak, sadece, emeklilik
branşında faaliyet göstermek üzere kurulacaklardır, ancak, katılımcılara,
emeklilik sözleşmelerine ek olarak vefat, maluliyet ve benzeri sigorta
teminatlarının da sunulabilmesi önemlidir. Bu gerekçeyle, emeklilik
şirketlerine, hayat ve ferdî kaza sigortaları alanında da faaliyet gösterebilme
imkânı sağlanmaktadır. Ayrıca, bireyin hak ve menfaatlarının korunması temel
güvencelerdendir. Sayın milletvekilleri, sütten ağzı yanan, yoğurdu
üfleyerek yermiş. Bu millet, geçmişte, bankerler, banka hortumcuları gibi acı
hadiseler yaşamıştır. Bu nedenle, bireysel emeklilik şirketlerinin kuruluş ve
ruhsat almalarını belirleyen esaslar üzerinde son derece itinalı
davranılmalıdır. Şirketlerin, işlemleri zamanında yapmaları, birikimleri,
belirtilen tarihte ödemeleri de hükme bağlanmıştır. Kanun tasarısı, aksi
uygulamalarda ise, mağduriyetin giderilmesi için şart koşmaktadır. Bu sistem, vergisel teşviklere katılımı
özendirmektedir. Bu sistem, mevcut sosyal güvenlik sisteminin
alternatifi olmayacaktır. İhtiyarlıkta daha iyi şartlarda yaşamak ve daha
avantajlı olmak için, bu tasarının kanunlaşması gerekmektedir. 25 yıl önce
emekli olan bir memur, bir yerli araba ve bir ev alabiliyordu. Şu anda ise,
emekli olan bir yüksekokul mezunu bir memur, ancak, bir yerli araba alma
imkânına kavuşmaktadır. Ekonomiye böyle yeni kaynaklar sağlanıp, bu tablonun
tamamen kökten değiştirilmesi gerekmektedir. Bu tasarının kanunlaşmasıyla birçok durum da
beraberinde düzeleceği tahmin edilmektedir. Bireysel refah seviyesinin
düzeltilmesi sağlanarak, uzun vadede ülkemize yönelecek yeni yatırımlar için
finansman temini sağlanmış olacaktır. Bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de
nimet-külfet dengesinin sağlanması amaçlanmaktadır. İşte, bu kanun tasarısıyla, maaş esaslı dağıtım sistemi
yerine, prim esaslı fonlu sistem uygulaması devreye girmektedir. Gelişmiş
ülkelerde var olan bu çağdaş sistemin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını
temenni ederek, Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğru. DYP Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın İbrahim
Konukoğlu konuşacaklar. Buyurun Sayın Konukoğlu. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 580 sıra sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve
Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bu yasa tasarısı, bireylerin gönüllü katılımına dayalı
olarak, emekliliğe yönelik tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesiyle,
emeklilik döneminde ek bir gelir sağlanması esasına dayalıdır. Böylece, emekli
olan kişilerin ek bir gelirle rahat etmesi ve refah düzeyinin yükseltilmesi
sağlanacaktır. Kamu sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı olmasına
rağmen, devletin, bu sistemde, vergi desteği dışında başka bir katkısı yoktur.
Devlet, sadece, bu konuda hizmet verecek özel emeklilik şirketlerinin kontrol
ve denetimini sağlayacaktır. Sağlanan vergi teşvikleri ne kadar fazla olursa,
sistem o kadar cazip hale gelecektir. Bu nedenle, bu sistemde, devletin,
denetim dışında fazla müdahalesi olmamalı ve mümkün mertebe esneklik
sağlanmalıdır. Bu sistem, ekonomiye uzun vadeli kaynak sağlayarak istihdamı
artıracaktır. Burada biriken büyük fonlar sayesinde sermaye piyasasındaki
dalgalanmalar azalacak ve birilerinin yaptığı oyunların da etkisi azalacaktır. Değerli milletvekilleri, bu sistem, kişilerin
tasarrufuyla oluşmaktadır. Buna, vergi teşviki dışında devlet katkısı yoktur.
Bu sistem sayesinde istihdam ve ekonomik kalkınma artacaktır. Katılım ne kadar
fazla olursa, ülkeye katkısı o kadar fazla olacaktır. Bu nedenle, katılımcı ve
emeklilik şirketleri bürokrasiye boğulmamalıdır. Devlet, sadece, denetimleri
sıkı yaparak, bu sistemin, bankalarda vurgun ve hortumlamaya dönmesini önlemek
için gereken her türlü tedbiri almak zorundadır Ancak, ülkemizin son günlerde yaşamış olduğu olayları
unutmamak gerekir. Hepimizin bildiği gibi, özel bankaların bir kısmı sahipleri
tarafından batırılmış, tasarruf sahiplerinin paraları bir yerlere
hortumlanmıştır. Buna seyirci kalınmış, zamanında tedbir alınamamıştır. Kamu
bankalarının açıklanmayan görev zararları 50 milyar dolarların üzerine
çıkmıştır. Ekonomimizin girdiği krizden çıkması için uygulanan acı IMF
reçeteleri de faydalı olmamıştır. Ekonomik krizin giderek arttığı günümüzde,
daha bu hafta içerisinde devletin zirvesindeki kriz nedeniyle, borsa, taban
yapmıştır. Dün daha da dibe vurmuştur. Bugün, borsa ve bankacılık sistemi
neredeyse çözmek üzeredir. Türk Halkı, hükümete olan güvenini kaybetmiştir. Bu
güvensizlik ortamında, halkın, bireysel emeklilik ve tasarruf ve yatırım
sistemine güvenmesini beklemek, sanırım hayalcilik olur. Ülkemizde, maalesef, bürokrasi, elindeki yetkiyi
bırakmak istemiyor, her şey kendisine bağlı olsun istiyor. Bu sistemin yürümesi
ve denetlenmesi Hazineye bağlı; ama, her nedense, çalışma esas ve usulleri,
danışma kurulunca belirlenecek. Bu kurulda, Hazine Müsteşarı, Maliye Bakanlığı
Müsteşarı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı ve Sermaye Piyasası
Kurulu tarafından görevlendirilecek ve en az genel müdür seviyesinde temsilci
bulunacaktır. Bireysel emeklilik danışma kurulu en az üç ayda bir
toplanacaktır. Bunların toplanması, bu şekilde zor ve lüzumsuzdur. Bu iş,
Hazine Müsteşarlığı tarafından yürütülmelidir. Bireysel emeklilik sistemine katılan kişi bir sözleşme
imzalayacak, bu sözleşmede, sisteme girme, ayrılma, emeklilik fonlarının
yönlendirilmesi gibi konular yer alacaktır. Buna katılan katılımcı,
sözleşmedeki esasa göre, emeklilik şirketi hesabına katkı yapmaktadır.
Katılımcı, birikimini, emeklilik şirketi bünyesindeki yatırım fonlarından biri
veya birkaçına yönlendirebilecek; bu hesapların durumunu elektronik ortamda
izleyebilecek; böylece, dilediği şekilde yatırımını, riskli veya daha az riskli
şekilde yönlendirebilecektir; yatırımını, dilediği zaman, başka bir emeklilik
şirketine aktarabilecektir. Tabiî, bunun için, bir yıllık ilk sözleşmeden
itibaren bir yıl geçme şartı aranmaktadır. Bu da, şirketler arasında rekabeti
ve kaliteyi sağlayacaktır. Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısının en önemli
kısmı emekli olma yaşıdır. Getirilen tasarıyla, katılımcı, en az 10 yıl prim
ödemek şartıyla, 56 yaşını tamamladıktan sonra emekli olmaya hak kazanmaktadır.
Emekliliğe hak kazanan katılımcı, birikimlerinin tamamını alabilmekte veya
şirketle yapacağı anlaşmayla, yıllık gelir sözleşmesi şeklinde kendisine maaş
bağlanabilmektedir. Bu sistemde, diğer sosyal güvenlik sistemlerinde olduğu
gibi, devlet katkısı yoktur. Biriken paranın tamamı katılımcıya aittir.
Sistemde yaş sınırı getirilmesi, sistemin cazibesini azaltmaktadır. Biz, en az
25 yıl prim ödemek şartıyla, isteyenin daha önce emekli olabilmesinin
sağlanmasını savunuyoruz. Böylece, 20-25 yaşındaki bir insan, 25 yıl prim
ödeyerek, 45-50 yaşında emekli olabilir. Bu birikim, sistem içinde, 10 yıl
yerine en az 25 yıl kalır; kişiler de, 45, 50, 55 yaşlarında ekgelir imkânına
kavuşur. Ayrıca, bu yaşlarda işsiz kalan bir insanın iş bulma şansı da pek
yoktur; hiç olmazsa, böyle kötü bir durumda, bu sistem sayesinde perişan
olmaktan kurtulur. Bu sistem ne kadar cazip hale getirilirse, sisteme o
kadar çok kişi katılır. Ne kadar çok kişi katılırsa, o kadar çok birikim sağlanır.
Ne kadar çok birikim sağlanırsa, o kadar da çok istihdam ve ekonomik kalkınma
sağlanır. Biz, en az 25 yıl prim ödeme şartıyla özel emekli olma
imkânının getirilmesi için komisyonda çok uğraştık; ama, bürokrasiyi aşamadık.
İnanıyorum ki, Yüce Meclis, kendi iradesiyle bunu düzeltecektir; bürokratların
değil, akıl ve mantığın, doğru olanın tercih edildiğini gösterecektir. Eğer cazip imkânlar sağlanmazsa, kişiler, bu sisteme
girmek yerine, birikimlerini kendileri değerlendirecek veya hiç girmeyecektir.
Belli bir süre prim ödeyenler sıkılacak veya daha, çok uzun süre olması
nedeniyle, sistemden ayrılmayı tercih edeceklerdir. Böyle bir durumda, daha
önce vergi muafiyeti olan primlerden de yeniden vergi tahsili yapılacaktır. Emeklilik sözleşmesi yapan katılımcı, ödemesi gereken
tutarı ödemezse, ödemesi gereken tarihten itibaren 10 yıl hesabını aramazsa,
birikimi 6 ay içerisinde Merkez Bankasına aktarılacaktır. Merkez Bankasına
aktarılan bu para, 2 yıl hak sahibi veya mirasçıları tarafından aranmazsa, Hazineye
gelir kaydedilecektir. Bu 2 yıl içinde bu paraya faiz alınmayacaktır. Peki, hak
sahibi veya mirasçıları 20-22 ay sonra başvurursa, geçen bu süredeki gelir
kaybı nasıl telafi edilecektir? Bu haksızlığın önlenmesi için, bu birikime ya
geçerli seviyede faiz uygulanmalı ya da bu birikimin emeklilik şirketi
hesabında bekletilerek işletilmesi sağlanmalıdır. Emeklilik şirketinin kuruluşu için, yine bu sistemde,
en az 10 trilyon ödenmiş sermaye ve üç yıl içerisinde de 10 trilyon lira daha
ödeme gerekmektedir. Bu, doğrudur. Yoksa, bir sürü uyduruk şirket kurulacak ve
girişim, hüsrana uğrayacaktır. Yeni kurulacak şirketler için, bu sermaye,
yıllar içerisinde, enflasyon oranında artırılmalıdır. Kurulacak şirketin, iki
yıl içerisinde en az 100 000 katılımcıya hizmet verecek şekilde gerekli her
türlü planlama ve altyapıyı kurması germektedir; bu da doğrudur. Bu, sektöre
güçlü şirketlerin girmesine imkân verecek, lüzumsuz ve fazla sayıda şirket
olmasını önleyecektir. Sayın milletvekilleri, bireysel emeklilik tasarruf ve
yatırım sistemiyle getirilen bu oluşuma, ancak, ekonomik durumu ve maaşı yüksek
olan kişiler girebilecektir. Ülkemizde 100-150 milyon maaş alan kesim zaten
perişandır; bir de böyle bir sisteme ödeme yapması imkânsızdır. Ülkemizde, 4
kişilik bir aile için yoksulluk sınırının 547 milyon civarında olduğu
düşünülürse, ancak bu rakamdan fazla gelir ve maaşı olanlar böyle bir sisteme
girebilir. Bildiğiniz gibi, TÜBİTAK verilerine göre, hane başına düşen aylık
gelir olarak, ülkemizin yüzde 43'ü 150 milyonun altında, yüzde 32'si 150-300
milyon arasında, yüzde 15'i ise 300-500 milyon arasında aylık gelir almaktadır;
yani, yüzde 90'ı 500 milyonun altında gelire sahiptir. Bu kanun, ancak,
ekonomik olarak üst gelir grubundaki ücretlilere yarar getirecektir. Vergi
muafiyetleri getirilirken, asgarî ücrete göre getirilecek muafiyetler de bu
sistemi olumsuz etkileyecektir. Vergi muafiyetleri daha yüksek primler için de
olmalıdır. Zaten, devlet, bu muafiyetler nedeniyle uğradığı vergi kayıplarını,
bu paraların ekonomide kullanılması sayesinde fazlasıyla yeniden alacaktır. Daha önce, bazı banka ve vakıfların emekli sandıkları
vardı. Bunlar devam edecek ve aynı amaçlı yeni vakıflar kurulabilecektir. Bu,
olumlu bir yaklaşımdır. Bunlar dışındaki gerçek ve tüzelkişiler, emeklilik
faaliyetini çağrıştıracak ifadeleri kullanamayacaktır, bunu çağrıştıracak ilan
ve reklam veremeyecektir. Kurulacak bu emeklilik şirketlerinin sahipleri, yönetim
kurulları ve yöneticileri çok iyi incelenmelidir. Geçmişte banka batıranlar,
hortumlayanlar, devleti soyanlar bu kuruluşlarda yer almamalıdır. Bu
kuruluşların genel müdür, genel müdür yardımcısı ve denetim kurulları üyeleri
için aranan şartlar aynı şekilde olmalıdır. Bunlar dikkatle araştırılmalı,
şaibeli olanları önlenmeli ve katılımcının zarar görmemesi için her türlü
tedbir alınmalıdır. Şirketlerin el değiştirmesi ve hisse devirleri çok
yakından izlenmelidir. Bu şirketlerdeki hisseler rehin edilememeli, kurulun
izni olmadan devredilememelidir. Bu şirketlerin yatırımcı adına olan ve Takasbankta
muhafaza edilen fonları, kesinlikle, şirket borçları nedeniyle haciz
edilememeli veya teminat gösterilememelidir. Emeklilik şirketi portföy yöneticilerinin çalışmalarını
iyi izlemeli, katılımcının yatırımını iyi değerlendirip değerlendirmediğini en
iyi şekilde kontrol etmelidir. Bu yatırım fonlarının, üçer aylık dönemler itibariyle,
bağımsız dış denetime tabi tutulması önemli ve gereklidir; ancak, geçmiş
tecrübeler, bu denetimin yeterli olmadığını göstermiştir. Geçmişte bekletilen,
işleme konulmayan raporlar yüzünden, ülkemizin milyarlarca doları, bankalar
marifetiyle, maalesef, uçup gitmiştir. Başka şekilde de devlet büyük zararlara
uğratılmıştır. Bu nedenle, bağımsız denetim raporları derhal işleme konulmalı
ve gereken yapılmalıdır. Bu raporu savsaklayanlar ve işleme koymayı
geciktirerek katılımcının zararına sebep olanlar, kim olursa olsun, en ağır
şekilde cezalandırılmalıdır. Sayın milletvekilleri, sözünü ettiğimiz bazı
olumsuzluklara rağmen, iyi uygulanır ve yeterli vergi teşvikleri sağlanırsa,
bireysel emeklilik yasasının yararlı olacağına inanıyoruz. Eğer, halkımıza iyi
anlatılır ve kontrolü iyi sağlanırsa, ülke ekonomisi için yararlı olacağını
düşünüyoruz. Yasa tasarısının ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor,
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Konukoğlu. Tasarının tümü üzerinde, Demokratik Sol Parti Grubu
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker; buyurun efendim. (DSP
sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA MASUM TÜRKER (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel, Demokratik Sol Parti Grubu
ve şahsım adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla getirilen -biraz
evvel söylendiği gibi- ne bir fondur ne de bir bürokratik kurumdur. Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısı, dünyada emeklilik olgusu için geliştirilmiş bir
sistemin, üzülerek söylemeliyim ki, Türkiye'de, 77 yıllık cumhuriyet döneminde,
plansız gelinmesinden kaynaklanan yeni bir şekildir, bir şirket türünün
düzenlenmesidir. Bireysel emeklilik, dünyada, ülkemizdeki kıdem
tazminatı yerine kaim olmak üzere "pension plan" adı altında
oluşturulan emeklilik planlamasının finanse edilebilmesi için oluşturulan ve
yine "pension fund" adlı emeklilik fonlarının işletilmesiyle
gerçekleştirilmektedir. Türkiye'de, emeklilik olgusu, devlet memurları dışında,
gerek kendi nam ve hesabına çalışanlar için gerekse belli bir ücret karşılığı
çalışanlar için plansız bir şekilde, zaman akışı içerisinde düzenlenmiştir.
Zaman akışı içerisinde diyorum; önceleri Sosyal Sigorta aracılığıyla emeklilik
düzenlenmiş, ardından, 1475 sayılı İş Kanunuyla birlikte, bu kez kıdem
tazminatıyla birlikte, emeklilik anında bir toplu ödeme yapılması gündeme
gelmiştir. Türkiye'de, kıdem tazminatının devreye girmesiyle
birlikte, birçok tartışma yapılmış, işçi ve işveren temsilcileri, bu konuyla
ilgili olarak kendi açılarından görüşlerini dile getirmişlerdir ve bu
tartışmalar, iki tarafın da anlaşmaz tutumu yüzünden, 12 Eylül öncesi Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine kadar gelmiş olan kıdem tazminatı fonunun
akim kalmasına, kadük kalmasına neden olmuştur. O tarihlerde, çalışanın, biz
güvencemiz açısından bu parayı bir fondan değil işverenden almalıyız görüşü ile
işverenin de, böyle bir ödeme yapmamalıyım görüşünün yanlışlığını, 1990'lı
yıllarda hep birlikte yaşamaya başladık; çünkü, emeklilik döneminde,
işverenlerin toplu ödeme yapma imkânları zora girmekte ve önemli bir emek hakkı
olan emeklilik bedelleri ödenememiş bulunmaktadır. Kıdem tazminatı olgusu bir yana dursun, Türkiye'de,
yaşlılıkta refahı sağlayabilmek amacıyla, hayat sigortaları yoluyla bu konuda
bazı girişimler yapılmıştır; ancak, bu girişimlerin yalnız sigortacılık
mevzuatı çerçevesinde olması, sosyal devlet anlayışı içinde, emeklilikte refahı
sağlamaya yönelik bir düzenleme olmamıştır. İşte, dünyada, özellikle gelişen
ülkelerde kıdem tazminatı ve Sosyal Sigortalar Kurumunun emeklilik kurumu
yerine kaim olan ve ciddî gelirler sağlayan böylesine bir olgu, özellikle
gelişmekte olan ülkelerde; Şili'de, 1994 yılında İtalya'da emeklilik sorununu
çözmek amacıyla ortaya konulmuş olan modelin, bugün, bizim, burada, bir yasayla
kararlaştırılması söz konusudur. İlk kez, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı
altında, bir konu, dejenere edilmeden ve dejenerasyonun gereği olarak değil,
önceden düşünülerek planlı bir şekilde yasaya kavuşturulmaktadır. Hepiniz
biliyorsunuz; Türkiye'de bankerlik yasası olmadan bankerler türedi, sonradan,
bu bankerleri kontrol edebilmek için bankerlik yasası çıkarıldı. Türkiye'de,
buna benzer, para akımıyla ilgili, kooperatiflerle ilgili bir düzenleme
yapmaksızın, konut kooperatifçiliği
aldı başını yürüdü, sonradan bu konuda düzenleme yapılmak istendi; ama, bu
düzenlemelerle bir sonuca ulaşılmadı. Refah düzeyini tasarruflarla birlikte
oluşturma talebi ve istidadı yoğun bir toplumuz; bunu, hepimiz biliyoruz.
Geçtiğimiz yıllarda yaşanan "Titan" olayı bunlardan bir tanesidir.
Hatta, buna benzer, daha Titan'la ilgili kişilerin yargılanmaları tamamlanmadan,
benzer zincirlemelerle para toplama olguları oluşmaktadır. İşte, bu yasa tasarısıyla birlikte, böylesine macera
olarak oluşabilecek ve toplumun aldatılmasına imkân verecek bir durumu önlemek
amacıyla bir yasal düzenleme yapılmıştır. Yapılan yasal düzenlemeyle ilgili
olarak, biraz evvel, Sayın Konukoğlu'nun ortaya koyduğu bütün koşullar ve
getirdiği hükümler doğrudur; hepsi yasa tasarısının içinde yer almıştır; hatta,
kendilerinin, bu şirketi kuracak olan kişilerin banka hortumcusu olmaması dileği,
olmamak üzere de bu kanun tasarısında düzenlenmiş bulunmaktadır. Şimdi, burada, bu yasa tasarısıyla ilgili olarak
yapılacak düzenleme yaşlılıkta refah amacına yönelik olduğuna göre, bu
yaşlılıktaki refahın, bir kişi tarafından yatırım yapılıp, belirli emeklilik
koşullarına rağmen, bu kuruma, bu müesseseye gelebilmesi için, muhakkak, vergi
muafiyetinin tanınması gerekmektedir. Vergi muafiyetiyle ilgili olarak,
doktrinde ve özellikle, şu anda, Türkiye Cumhuriyeti maliye teşkilatında önemli
tartışmalar yapılmaktadır ve bu konunun düşük tutulma eğilimi yüksektir; ama,
biraz evvel Sayın Konukoğlu'nun dile getirdiği gibi, aslında, buradaki
muafiyetlerin, ekonomide sağlanacak fonlarla ve ekonomik faaliyet dolayısıyla,
başka bir yöntemle; yani, ekonominin işleyişi yöntemiyle, belki de artan bir
değerle geri gelmesi mümkündür. Bu emeklilik işleminin oluşturulmasında, yalnız,
sigorta emeklilik paylarının yatırılacağı şirketlerin kuruluşu önem arz
etmemektedir. Bu kuruluşların topladıkları bu fonları, bu paraları
değerlendirebilecekleri fonların da oluşumu büyük bir önem arz etmektedir. İşte, bireysel emeklilikte,
emeklilik fonuna muhatap olan kurum ile bu kurumun bünyesinde oluşturulacak
fonları yönetecek şirketler ayırımı getirilmiştir. Eğer, bireysel emeklilikle
ilgili bir şirket faaliyete geçmek isterse, topladığı fonları kendisinin
işletmesi, kendi lehinde kullanması mümkün değildir. Bunu nasıl yapacak;
ayrıca, portföy yönetimi şirketleri aracılığıyla devreye sokacaktır. Portföy
yönetimi şirketleri ise, öteden beri faaliyette bulunan ve Sermaye Piyasası
Kurulunun denetimi altında ve Sermaye Piyasası Kanununa göre faaliyette bulunan
kurumlardır. Böylece, bireyin, tek başına fonlarının yönetiminde kendisine
muhatap bir şirket faaliyette bulunurken, diğer taraftan da, bunların
yönetiminden sorumlu olan şirket ayrı bir şirket olduğu için, çapraz denetim
yoluyla bu fonların işletilmesi ve daha verimli olması sağlanabilecektir. Bu fonların yönetilmesinde tehlike sunan bazı olgular
vardır; yasa tasarında bunlara belli bir ölçüde yer verilmiştir. Bu olgulardan
bir tanesi, burada toplanacak fonların, fonu toplayan bireysel emeklilik
şirketi ile portföy yönetiminden sorumlu olan şirketin, yurt dışındaki yatırım
araçlarına yönlendirilmesidir. Bu konuda, yasa tasarısında yer aldığı gibi, bir
azamî sınır oluşturulmadığı takdirde, uzun vadede, başka bir ülkede,
başlangıçta kârlı gibi gözüken yatırımların, sonradan, çeşitli nedenlerle,
olumsuz sonuçlarla karşımıza çıkması söz konusu olabilecektir. Diğer önemli bir olgu, bu fonların bir bölümünün de
sabit getirisi olan ve kamu kâğıdı olarak bilinen kâğıtlarda, muhakkak
bulundurulması ve işletilmesi mecburiyetidir. Eğer, bunlara dikkat edilmediyse,
bu takdirde, bu fonun tehlikeye düşmesi söz konusudur. İşte, kanun tasarısının
çeşitli maddelerinde yer alan hükümlere göre, hem bu fonun denetiminden sorumlu
olan Hazine Müsteşarlığı hem de şirketlerin kendileri, böylesine bir olguya
izin vermeyecek sorumluluklarla yükümlüdürler. Değerli milletvekilleri, bu fonun oluşumunda iki önemli
sonuç söz konusudur: Birisi, kısmen ya da tamamen defaten ödenmesi koşulu,
diğeri ise, yıllık sözleşme gereği, emeklilik maaşı şeklinde belli bir aylıkla
maaşa bağlanması olgusudur. Sanıyorum ki, bu fonun ve bu şirketlerin
oluşumunda, Hazine Müsteşarlığının hazırlayacağı yönetmeliklerde üzerinde
dikkatle durulması gereken ve bu konuda katılımda bulunacak, emeklilik için
başvuracak kişilerin aldatılmasını ya da yanlış yönlendirilmesini engelleyecek
ciddi önlemlerin alınması gerekecektir. Değerli milletvekilleri, yasa tasarısında yer alan bir
maddeyi, gelecekte hiçbir şekilde önergelerle değiştirilmemesi için
huzurlarınıza getirmek istiyorum. Yasa tasarısı, şu anda mevcut olan vakıfların, kendi
fonlarını da koruyarak çalışmalarına izin vermiş olan bir düzenlemeye yer
vermiştir ve biraz önce bunun ayrıntılarını, Sayın Konukoğlu, yasa
tasarısındaki şekliyle dile getirmiştir. Bu, çok önemli bir olgudur. Burada
yapılacak bir değişiklik, başta Türkiye İş Bankası olmak üzere, şu anda
yatırımlarını, kendi kendini yönetmek esasına göre idare edilen kurumların,
birdenbire sermayelerinin belirli bir şekilde bu kurumlara kaymasına ve
sahipliğin tartışılır hale gelmesine neden olacaktır. Bu nedenle,
komisyonlardan geldiği şekilde bu maddelerin muhafaza edilmesi ve bu konuda
duyarlı davranılması gerektiğini, siz değerli milletvekillerinin dikkatlerine
sunmak istiyorum. Değerli milletvekilleri, bireysel emeklilik, kuşkusuz,
isteğe bağlı bir sigorta şeklidir; ama, kabul etmeliyiz ki, Türkiye'de,
özellikle mevcut olan sosyal güvenlik sisteminde -farklılıklar nedeniyle-
memurların emeklilik koşullarının, işçilerin ve özellikle esnafların emeklilik
koşullarının farklı olduğunu dikkate aldığımız zaman, bu farklılığın ortadan
kaldırılması konusunda bu yasanın önemli bir boşluğu dolduracağını ve böylesine
bir oluşumda yer almak isteyenlerin, belirli bir sermaye yapısıyla girmek
zorunda olacakları için, en azından, ilk kez, bir konuda halkın aldatılmasını
engelleyecek bir düzenleme, bir olguya çözüm bulmak için değil, bir olgunun
temellerini oluşturmak üzere oluştuğunu arz ediyor, Demokratik Sol Parti Grubu
ve şahsım adına Yüce Heyete saygılarımı sunuyorum. (DSP ve MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türker. Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili
Sayın Nesrin Nas; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar) ANAP GRUBU ADINA NESRİN NAS (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu
Tasarısı üzerinde Grubumun görüşlerini belirtmek üzere yüksek
huzurlarınızdayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, bugün görüştüğümüz tasarı son
derece önemli; ancak, ne yazık ki, çok geç kalmış bir tasarı. Bunu şunun için
söylüyorum: Son yaşadığımız ve halen etkisini tüm derinliğiyle hissettiğimiz
güven bunalımının tetiklediği krizin ekonomik etkileri, şayet, bu fonlar
sistemde var olsaydı aynı şekilde olmazdı; çünkü, güven krizinin doruğa çıktığı
günün ertesinde, Hazinenin, çok büyük bir içborlanmaya çıkacak olması, krizin
etkilerini ağırlaştırmıştır. Faizlerin nerede oluşacağı beklentisi, programın
yürütülmesinde kararlılığın sorgulanması ve dolayısıyla, vadeler konusundaki
güvensizlik, krizin büyümesinde çığ etkisi yaratmıştır. İşte bu noktada, bu ve
benzeri kurumsal fonların eksikliği ortaya çıkmıştır. Uzun vadeli kurumsal fonların yokluğu nedeniyle
borçlanmanın vadesini uzatamadığımızdan ve toplam içborçlarımızın içinde kısa
vadeli borçların oranı yükseldiğinden, hep yüksek faizlere, bunun sonucu olarak
artan likitide talebine, artan likitide talebinin beslediği yeniden yükselen
faiz sonucuna ve devalüasyon beklentilerinin kilitlediği piyasalara, maalesef,
mahkûm olduk. Daha da önemlisi, piyasalarda oluşan bu kısa vadeye endeksli
tutum, tüm ekonomi politikalarına da hâkim oldu. Hepimiz, çok kısa vadeye
odaklanan ve uzun vadeyi gündemdışına iten politikalar nedeniyle geleceği
şekillendirme öngörümüzü de büyük ölçüde yitirdik ve kısa vadede en uygun gibi
görünen çözümlerin uzun vadedeki maliyetlerini, ne yazık ki, gözden kaçırdık ve
kısa vadeyi hedef alan kararlarımızın, yapacağımız her hatanın bedeli olarak
karşımıza çok yüksek faizler şeklinde döneceğini de ihmal ettik. Sayın milletvekilleri, bu nedenle bu tasarı çok
önemlidir. Emeklilik fonları, genel olarak finansal olmayan kurumların
sponsorluk yaptığı, fon toplayarak yatırıma dönüştüren ve katılımcılarına
emekli olduklarında geri ödemede bulunan finansal aracılar olarak
tanımlanmaktadır ve sosyal güvenlik parçasının, bu anlamda, ayrılmaz bir
parçasıdır. Şimdi, günümüzde birçok gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkenin gündemini sosyal güvenlik reformu oluşturmaktadır. Biz de geçtiğimiz
yıl bunun ilk adımını attık. Ancak, reform gerekçeleri ülkeden ülkeye farklılık
göstermektedir. Sanayileşmiş ülkelerde nüfusun yaşlanmasıyla birlikte
sosyal güvenlik sistemlerinin aktif-pasif dengesinin bozulmaya başlaması,
reformun en önemli gerekçelerinden birini oluştururken, bizim gibi ülkelerde,
öncelikle bireylere daha nitelikli ve daha yüksek sosyal güvenlik hizmetinin
verilmesi ve aynı zamanda, biraz önce vurguladığım gibi, kurumsal fonların
oluşturulması, öncelikli amaç olarak ortaya çıkmaktadır. Bu fonun işlevi, öncelikle, bireyleri, ekonomik olarak
üretken oldukları dönemde tasarrufa yönlendirmek suretiyle, diğer dönemlerde,
yaşam düzeylerinde görülebilecek risklere karşı korumaktır; ikinci olarak,
bireylerin gelirlerinin yeniden dağılımıyla, hayat boyu geliri yüksek olan
bireylerden geliri daha düşük olan bireylere gelir transferi yapmaktır; üçüncü
olarak, ortalama hayat beklentilerinin üzerinde yaşayan insanların
oluşturdukları tasarruflarının ömürlerinin sonuna kadar yeterli olmamasına
karşı, emeklilik kurumlarının sigorta görevini yerine getirmesini sağlamaktır.
Bu nedenle, bu fonun işlevleri de amacı da, özellikle bizim gibi ülkeler
açısından son derece önemlidir. Şimdi, bu fonlarla, sistemin yarattığı
fonlarla, malî piyasalar önemli ölçüde canlanacaktır. Birkaç yılda 15 milyar
dolar, 10 yılda ise 25 milyar dolarlık fon yaratmak işten değildir; yeter ki,
sistem ona göre özendirilsin. Bu husus, bizim için oldukça önemli; çünkü,
Türkiye'de malî piyasaların derinleşmemesi nedeniyle, bireysel tasarruflar
ekonomiye dönmemekte ve bizim gibi güven bunalımının sık sık yaşandığı
piyasalarda tasarruflar çok kısa vadeye odaklanmaktadır. Bakınız, bir
araştırmaya göre, Türkiye'de yatırım yapan 15 milyon ailenin 5 milyonu
gayrimenkule, 3 milyonu altına, 2 milyonu da dövize yatırım yapmaktadır; malî
kesime yönelen tasarrufların ise, neredeyse, üçte 2'si, 1 ilâ 3 ay gibi çok
kısa vadeli yatırımı seçmektedir. Bu yatırım tercihlerinin makroekonomik
dengeler üzerindeki etkilerini tahmin etmek hiç güç değildir. Bu tasarı, bu nedenlerle, kamu sosyal güvenlik
sistemini tamamlayıcı nitelikteki bireylerin emekliliğe yönelik gönüllü
tasarruflarını düzenleyen bireysel emeklilik esaslarına dayalı fonlu bir
sistemin oluşturulmasını öngörmektedir. Özel emeklilik sistemi, gönüllü olacağı için,
öncelikle, yüksek gelir grubunda olup da, emekli olduğunda daha fazla gelir
akımına sahip olmak isteyenleri hedef alacaktır. Böyle bir grup ve böyle bir
talep piyasada şu anda halen var. Talep olduğuna göre, kendiliğinden gelişecek
olan bir sektöre şimdiden biçim vermeye çalışmak ve bu alanda zaten var olan
talebi -keşmekeşi, daha doğrusu- kontrol altına almakta daha fazla
gecikilmemesi doğru bir adımdır. Ancak, bu noktada, özellikle, bireysel
emeklilik fonlarına getirilecek vergi düzenlemesinin, sistemin bütününün
dikkate alınarak, tartışılmasında yarar bulunuyor. Çünkü, kısa vadeye odaklanan
ekonomi, bize, en kısa zamanda ciddî kurumsal fonlar oluşturulması gerektiğini
söylüyor. Bu nedenle, sisteme girişin ve birikimin ilk aşamalarının
özendirilmesi çok önemlidir. Bilhassa, katılımın gönüllü olduğu bir sistemde
hem hukukî düzenleme hem de vergi teşviki ayrı bir öneme sahiptir. Bu sistemi
teşvik etmezsek, ne beklenen talebi görür ne de öngörüldüğü gibi fon
biriktirilir ve ekonomiye, iddia ettiğimiz ya da öngördüğümüz istikrarlı ve
uygun vadeli kaynak yaratılamaz. Şimdi, sanayileşmiş ülkelere baktığımızda, bu ülkelerde
tasarrufların önemli bir kısmının emekliliğe yönelik fonların oluşturduğu
görülüyor. Özel emeklilik fonlarının Türkiye'de piyasaların derinleşmesine ne
kadar etki yapacağını açıklamaya çalıştım. Türkiye'de bu tip fonlar, gayri safî
millî hâsılanın ancak yüzde 0,5'i ile 1'i arasında. Türkiye'nin OECD
genelindeki yüzde 38'lik oranı yakalayabilmesi için, bu nedenle, vergi teşviki,
çok özel bir önem arz ediyor. Şimdi, Hollanda'ya bakıyoruz, emeklilik fonlarının
gayri safî millî hâsıla içindeki payı yüzde 87; İngiltere'ye bakıyoruz, yüzde
74; Amerika'ya bakıyoruz, yüzde 58; Japonya'ya bakıyoruz, yüzde 41. Bu nedenle,
sisteme ilk girişin özendirilmesi gerçekten özel bir önemlilik arz ediyor. Burada şu hususun altını çizmek istiyorum. Özel
emeklilik fonlarının vergilendirilmesinde, dünyada uygulanan standart emeklilik
katkı paylarını vergiden muaf tutmak ve katılımcılara yapılan ödemeleri ise,
vergiye tabi tutmak şekli esas alınmaktadır. Bizde de zaten yapılması beklenen,
arzulanan şey bundan farklı bir şey değildir. Bu, bir vergiden vazgeçme değil,
bir vergi ertelemesidir. Özel emeklilik sisteminin gelişebilmesi için bu
açıdan, devletin ve özellikle, maliye otoritelerinin, bu hususa makro açıdan
bakması gerekiyor. Şimdi, bu konudaki hukukî düzenlemeler gerçekten son
derece önemli; çünkü, çok ciddî ve geleceğe yönelik bir düzenlemeyi yapıyoruz;
bireylerin, insanların geleceğe yönelik birikimlerini burada düzenlemeye
çalışıyoruz. Bu tasarıda, güvenli ortamda nitelikli hizmetin sürekli
alınabilmesi, hizmet sunan şirketin yükümlülüklerini karşılayabilir nitelikte
olması baz alınmıştır. Bu nedenle, toplanan primlerin, kurulan, işletilen
fonların köklü, sağlam kuruluşların elinde değerlendirilmesi şarttır. O
nedenle, bu kanun taslağı, emeklilik konusunda uzmanlaşmış, güçlü malî bünyeye
ve yüksek sermayeye sahip emeklilik şirketlerinin hizmet sunması esası üzerine
şekillendirilmiştir. Sayın milletvekilleri, son olarak, bir hususu daha
gündeme getirmek istiyorum. Bu fonların yönetiminde benimsenmesi gereken ilke,
basiretli yönetim ilkesidir. Bu, son derece önemlidir. Özellikle, bizim gibi
dalgalanmaların çok yüksek olduğu ekonomik göstergelerde, hiçbir bozulma ya da
kötüye gitme olmadığı halde, sadece güven krizinin tetiklediği ekonomik krizin
yaşandığı ülkelerde, bu husus, ayrı bir önem arz etmektedir. Eğer, biz,
fonların belirli bölümlerini, belirli yatırım araçlarının kullanılmasına tahsis
etmiş olsaydık, örneğin, belli bir oranda, yüksek oranda devlet iç borçlanma
senedi tutulmasını teşvik etmiş olsaydık, son yaşanan krizlerde, bu fonlar,
önemli ölçüde batmış duruma, batak duruma gelmiş olacaktı. Bunun için, bu
düzenlemelerde, basiretli yönetim ilkesi baz alınmalı, esas alınmalıdır.
Yatırım araçlarının kendi içinde, piyasadaki getirilere göre hızlı değişimi
esastır. Aksi halde, emeklilik fonlarının batması, bankaların batmasından çok
daha vahim, çok daha ağır sonuçlar doğurur. Bakın, Amerika'da bankalar battığı zaman, sistem,
bankaları, yatırım bankalarını özellikle, kurtarmaya kalkmaz; ama, özel
emeklilik fonları sallanmaya başladığında -1997 krizinden sonra bu yaşandı-
sistem hemen özel emeklilik fonunu kurtarma yolunda adım attı; çünkü,
doğuracağı sonuçlar, gerçekten, son derece vahimdir. Bu hususları yüce dikkatlerinize arz eder; saygılarımı
sunarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Nas. Hükümet adına, Orman Bakanı Sayın Nami Çağan; buyurun
efendim. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Ülkemizde sosyal güvenlik sisteminin bir parçası olarak
hazırlanan bireysel emeklilik tasarruf ve yatırım sistemi, emekliliğe yönelik
tasarruf ve yatırım düzeni olup, kamu sosyal güvenlik düzeninin tamamlayıcısı
bir özellik taşımaktadır. Kamu sosyal güvenlik sistemine ek olarak, bireylere,
isterlerse, yani, gönüllü katılımlarına bağlı olarak ikinci bir emeklilik
geliri elde edebilmelerinin yasal altyapısı oluşturulmaktadır. Böylece,
bireyler, kendi tasarrufları ve bunların getirileriyle orantılı olarak,
emekliliklerinde ek gelire sahip olabileceklerdir. Tasarının temel amacı,
vatandaşların emeklilikte refah düzeylerinin artırılmasıdır. Yasa tasarısıyla, bireyler, emekliliğe yönelik
tasarrufta bulunurlarken, bu tasarruflarının kendi nam ve hesaplarına yatırıma
yönlendirilmesiyle, aynı zamanda, ekonomiye uzun vadeli kaynak sağlayarak
istihdamın artırılması ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunması da mümkün
olabilecektir. Başka bir deyişle, bireyler, kendi emekliliklerine yönelik
gönüllü katkılarıyla, yarınlarına güven içinde bakabileceklerdir. Buna ek
olarak, oluşturulacak fonlar, toplumun bugününü ilgilendiren istihdama ve
ekonomik büyümeye de katkı sağlayacaktır. Ayrıca, bireysel emeklilik sistemi
aracılığıyla oluşturulacak fonların, ulusal tasarruf eğilimini artırması,
kamunun uzun vadeli borçlanma olanağını olumlu etkilemesi ve sermaye
piyasalarının derinlik kazanmasına katkıda bulunması da beklenmektedir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bireysel emeklilik
sistemine ilişkin bazı temel konuların belirtilmesinde yarar vardır: Bireysel emeklilik
sistemi, bireylerin gönüllü katılımına dayanmaktadır; dolayısıyla,emekliliğine
yönelik tasarrufta bulunmak isteyen, medenî hakları kullanma ehliyetini haiz
her birey bu sisteme katılabilecektir. Bu sistemde, bireylerin katkıları kendi
ad ve hesabında izlenecektir; dolayısıyla, bireylerin emekliliklerinde ne kadar
gelir elde edecekleri bütünüyle kendi katkılarına ve bunların gelirlerine bağlı
olarak değişecektir. Böylece, bireylere emekliliklerindeki refah düzeyleriyle
ilgili sorumluluk almalarına da olanak sağlanmış olmaktadır. Bireysel emeklilik sisteminde, nimet-külfet dengesini
tam olarak sağlayan, bireysel hesaplara dayalı fonlu sistem düzeni
getirilmiştir. Bu fonlu sistem, Sayın Turhan Alçelik'in belirttiği, dün
kaldırdığımız anlamda fonlar söz konusu değil; sadece, adı benziyor. Adından
öteye, dün kaldırdığımız fonlarla bugünkü fonların uzaktan yakından hiçbir
ilgisi yok. Bu fon, şirketlerin oluşturduğu fondur. Diğeri, bütçe dışında veya
bütçe içinde oluşturulan bütçe havuzlarıdır; o başka bir şeydir; yani,
karşılaştırılabilir kavramlar değildir. Her sistemin her koşulda kendini sürdürecek bir
dinamiğe sahip olması gerekiyor ve bu sistem için de bu düzen duyarlılıkla
kurulmuştur. Sistemin bir diğer önemli unsuru, kamunun gözetim ve
denetim sorumluluğudur. Kamu, bu sistemde katılımcıların hak ve çıkarlarını
korumak amacıyla, yasal altyapıyı oluşturarak, yaratılacak rekabet ortamıyla,
hizmet kalitesinin artmasını sağlamakta ve sistemin güvenlik unsurlarını
oluşturmaktadır. Bu sistemle, bireylere kendi hesapları ve fonları
üzerinde daha fazla seçme hakkı tanınmıştır. Bireysel emeklilik sisteminde,
katılımcılar, şirketlerin hizmet kalitesini beğenmezlerse, herhangi bir hak
kaybı olmadan başka bir şirkete geçebileceklerdir. Ayrıca, katılımcılar, katkılarını kendi risk
tercihlerine göre aynı şirketin farklı emekli fonları arasında da
paylaştırılabilecek, yani, yatırım konusunda böylece söz sahibi
olabileceklerdir. Bireysel emeklilik sisteminde saydamlık önplandadır. Bu
sistemde katılımcılar, kendi hesaplarıyla ilgili her türlü bilgiye kolayca
ulaşabilmektedir. Ayrıca, belli aralıklarla emeklilik şirketi tarafından da
yazılı olarak bilgilendirileceklerdir. Bu özelliğin, sistem üzerinde ek bir
denetim olanağı sağlayacağı düşünülmektedir. Getirilen sistemin diğer bir önemli özelliği de
uzmanlaşmadır. Bireysel emeklilik faaliyetleri, bu konuda uzmanlaşan emeklilik
şirketleri tarafından gerçekleştirilecektir. Ayrıca, katılımcıların
katkılarının yatırıma yönlendirildiği emeklilik yatırım fonları ise, emeklilik
şirketinin belirleyeceği genel esaslar dahilinde bu konuda uzmanlaşan portföy
yönetim şirketleri tarafından yönetilecektir. Uzmanlaşmanın, hizmet kalitesini
artıracağı ve ortalama getirileri yükselteceği beklenmektedir. Gönüllü katılıma
dayalı, uzun vadeli bu tür tasarruf ve yatırım sistemlerinde katılımcılara fon
varlıklarının korunmasında sağlanacak güvence çok önemlidir. Emeklilik yatırım
fonlarındaki varlıkların tamamı, emeklilik şirketi ve portföy yönetim
şirketlerinden ayrı olarak, takas bank gibi, merkezî saklama kuruluşlarında
saklanacaktır. Bu fonlar, halen, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından her gün
elektronik ortamda izlenmekte ve denetlenmektedir. Böylece, şirketlerin malî
durumlarındaki gelişmelerden, emeklilik yatırım fonları ve katılımcılar hiçbir
şekilde olumsuz etkilenmemektedir. Sayın İbrahim Konukoğlu, konuşmasında, 56 yaşı yüksek
bulduğunu, bunun, sistemin çekiciliğini azalttığını belirtti. Bunun dünyadaki
pek çok örneğine baktığımız zaman, kamu emeklilik sistemindeki yaş sınırına ya
paralel ya da çok yakın olduğunu görüyoruz ve Avrupa ülkeleri içinde,
karşılaştırılabilir Avrupa ülkeleri arasında -bunun içinde Avrupa Birliğine tam
üye olan devletler de var, aday devletler de var- her durumda 60 yaşın altında
hiçbir sınır yok; Avusturya'da 60, Danimarka'da 67, İrlanda'da 66, İsveç'te 61;
ama, 60 yaşın altında hiçbir örnek yok. Bu bakımdan, 56 yaş sınırının, bizim
kamu emeklilik sistemindeki yaş sınırını gözönüne aldığımızda, düşük olduğu
bile söylenebilir; ama, hiçbir şekilde bunun yüksek olduğunu iddia etmek
gerçekçi görünmüyor. İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - 60 yapalım eğer gerekli
olursa!.. ORMAN BAKANI İ.NAMİ ÇAĞAN (Devamla) - Ayrıca, Sayın
Konukoğlu, "hak sahipleri tarafından aranmayan birikimlere faiz
uygulanacak mı" diyor. Sayın Konukoğlu bu sorusunda haklı; çünkü, yasal
düzenleme içinde yok ama, çıkarılacak yönetmelikte, Merkez Bankasında kaldığı
sürece faiz uygulaması da öngörülecektir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bireysel emeklilik
sisteminin, sosyal ve ekonomik etkilerinin, ülkemizin ekonomik gelişmesi
açısından büyük önem taşıdığını düşünüyoruz. Bu açıdan, sistemin başarılı bir
şekilde oluşturulması ve şirketlerin faaliyetlerinin güven içinde
yürütülmesinin sağlanması konusunda hükümetimizin kararlılığını bir kez daha
belirtmek istiyorum; saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Efendim, tasarının tümü üzerinde, şahsı adına Bolu
Milletvekili Sayın Mustafa Karslıoğlu; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar) MUSTAFA KARSLIOĞLU (Bolu) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 580 sıra sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi
Kanunu Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; sözlerime
başlamadan önce hepinizi en içten saygıyla selamlıyorum. Bu yasa tasarısı üzerinde daha önce grupları adına
konuşma yapan değerli milletvekillerimiz, çok güzel açıklamalarda bulundular;
birkaç konuya da ben değinmek istiyorum. Ayrıca, Sayın Bakanımız da, yasanın ne getireceği ne
götüreceği konusunda bize açıklamalarda bulundu; kendilerine de şükranlarımı
arz ediyorum. Önümüzdeki 580 sıra sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf
ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı, çok büyük bir özveri ve emek ürünü olarak,
Genel Kurula, huzurlarınıza getirilmiş bulunmaktadır. İlgili bakanlarımız,
bizzat komisyonumuza gelmişlerdir. İlgili kurum ve kuruluşlardan değerli
bürokratlarımız komisyonumuza gelmiş ve bize, bu konuda geniş açıklamalarda
bulunmuşlardır. Ayrıca, bu tasarı, gerek Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda gerekse Plan ve Bütçe Komisyonunda uzun uzun görüşülmüş; her iki
komisyonda birer alt komisyon oluşturulmuş; ne-ticede, alt komisyon çalışmaları
birleştirilmiş ve 580 sıra sayılı yasa tasarısı olarak huzurlarınıza getirilmiş
bulunmaktadır. Ben, burada, değerli bakanlarımıza ve emeği geçen, bize
açıklamada bulanan değerli bürokratlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Şimdi, günümüzde, birçok gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkenin gündemini sosyal güvenlik reformu oluşturmaktadır. Bununla birlikte,
reform gerekçeleri ülkeden ülkeye önemli farklılıklar göstermektedir.
Sanayileşmiş, gelişmiş ülkelerde, nüfusun yaşlanmasıyla sosyal güvenlik
sisteminin aktif- pasif dengesi bozulmuştur. Biz de, daha önce ortaya
koyduğumuz genç emeklilikle, 1991'de, bu aktif-pasif dengesini bozduk ve ondan
sonra, tabiî ki, sosyal güvenlik kuruluşlarımızda sıkıntılar başladı.
Gelişmekte olan, yani bizim ülke durumunda olan ülkelerdeyse, reformla,
bireylere daha nitelikli ve daha yüksek sosyal güvenlik hizmetinin verilmesinin
amaçlandığı görülmektedir. Diğer taraftan, bu sisteme ek olarak da tamamlayıcı
nitelikteki programların geliştirilmesi düşünülmektedir. Yani, bireysel
emeklilik, ülkemizde, emeklilerimize, benden önceki konuşmacıların da
belirttiği gibi, ikinci bir emeklilik
sistemi getirmektedir. Bireysel emekliliğin özelliği nedir; bir de ona bakacak
olursak: Bu kanunun amacı, kamu sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı
olarak, bireylerin tasarruflarının yatırımlara yönlendirilmesi, emeklilik
döneminde ek bir gelir sağlayarak refah düzeyinin artırılması, ekonomiye uzun
vadeli kaynak yaratarak istihdamın artırılması, ekonomik kalkınmaya katkıda
bulunmasıdır; yani, en önemlisi, bu bir tasarruftur. Tabiî, daha önce de
belirtildiği gibi, bu tasarruflar değerlendirilecek ve uzun vadede ülkemizin kalkınmasında bir ek kaynak
oluşturacaktır. Ben, daha önceki konuşmacıların, bazı arkadaşların
kuşkularına karşı şunu belirtmek istiyorum: Bu sistem, bir defa, gönüllü bir
kuruluştur. Diğer konuşmacılar tarafından da daha önce belirtildiği gibi, ciddî
bir portföy sistemiyle denetlenecek ve düzenlenecektir; yani, bu bir gönüllü
katkıdır. Belirlenmiş katkı esasına göre oluşturulmuş, ayrıca,
bireysel emekliliği düzenleme, denetleme kurulu vardır. Bu da, yasada gayet
açık bir şekilde izah edilmiştir. Bu yasada, emeklilik şirketlerinin kuruluş,
çalışma, yönetim ve denetimi, sisteme katılma, ayrılma ve emeklilik
koşullarına, emeklilik yatırım fonlarının kuruluşuna, katkıların bu fonda
toplanmasına ve değerlendirilmesine, aracılık hizmetlerine, kamuya açıklanacak
bilgilerin kapsamına, bireysel emeklilikle ilgili diğer hususlara ilişkin esas
ve usuller düzenlenmektedir. Bu yasada hüküm bulunmayan hallerde sermaye
piyasası ve sigortacılık mevzuatının ilgili hükümleri ve genel hükümler
uygulanır. Yani, kısaca, bu yatırımlar, ciddî bir denetleme ve düzenleme altına
alınmıştır. Kısaca, bazı ülkelerdeki... Şöyle, konu başlıklarıyla
belirtmek istersek: Bireylerin yaşlılıklarında kullanmaları amacıyla
güvenli bir tasarruf yapmalarına olanak sağlamak ve bu tasarrufları
yönlendirmek, düzenlemek ve teşvik etmek. Bu tasarrufların güvenli bir şekilde, ömür boyu
emeklilik maaşı veya toplu para şeklinde geri ödenmesine ilişkin düzenleme ve
denetleme sağlanması. Yaşlılığa yönelik bireysel tasarruflar için avantajlı
bir seçenek oluşturulmaktadır. Daha önce de söylediğimiz gibi, gönüllü katılıma
dayanmaktadır. Katılım, vergi teşvikleriyle özendirilmektedir. Bireysel katkılara dayanan fonlu bir sistemdir. Mevcut sosyal güvenlik sistemine alternatif değildir;
bu nedenle özelleştirme değildir. Yani mevcut sosyal güvenlik sistemimizi daha
sağlamlaştıran bir sistemdir. Medenî haklarını kullanma ehliyetini haiz herkesin
katılımına açıktır. Gelir Vergisi ödeyenlere ve kayıtlı çalışanlara ek
vergi avantajı sağlamaktadır. Emeklilik şirketleri, emeklilik konusunda uzmanlaşacak,
isteğe bağlı olarak hayat ve ferdî kaza branşlarında çalışabilecek, ödenmiş
sermayesi en az 10 trilyon Türk Lirası olacak; hisselerin yüzde 51'i malî
sektör kuruluşlarına ait olmalı, iki yıl içinde en az 100 000 kişiye hizmet
verecek teknik altyapıya sahip olmalı. Mevcut bankalarla primlerin toplanması ve pazarlamada
işbirliği; sürdürülebilir yüksek hizmet kalitesi; katılımcıya yansıtılacak
düşük idarî maliyetleri içerecektir. Emeklilik yaşı ve sigorta teminatları: Daha önce de
belirtildiği gibi, normal emekli yaşı 56'dır; şu andaki mevcut sosyal güvenlik
reform yasasıyla da emeklilik yaşını 60 yaş olarak kabul ettik ve dünyanın her
yerinde de bu, normal emeklilik yaşıyla paralel gitmektedir ve ayrıca da yine
kişilere bir şans vermektedir. Kişi eğer 10 yıl prim ödediyse ve 56 yaşını
doldurduysa bireysel emeklilikten yararlanma şansına sahip hale getirilmiştir.
Daha önce böyle bir sisteme girmeyen kişilere de böyle bir olanak sağlanmıştır.
İsteğe bağlı ve vefat ve maluliyet teminatı, emeklilikte toplu para ve ömür
boyu aylık bağlanmaktadır. Ayrıca, bu fon yönetimine bağlanmıştır ve bir de
dünyadaki durum nedir, onu size kısaca izah etmek istiyorum. Bugün İtalya'da 36 milyar dolarlık bir yatırım vardır,
yani toplanmış para vardır; bunun, toplam fon gelirinin gayri safî yurtiçi
hâsılaya oranı yüzde 3'tür. Almanya'da 136 milyar dolardır; bunun gayri safî
yurtiçi hâsılaya oranı yüzde 5,8'dir. Fakat Hollanda'da 345 milyar dolardır;
bunun gayri safî yurtiçi hâsılaya oranı yüzde 87'dir. İngiltere'de 861 milyar
dolar fonda toplanmıştır; bunun gayri safî yurtiçi hâsılaya oranı yüzde 74'tür.
Japonya'da 1,9 trilyon dolar toplanmıştır; bunun da gayri safî yurtiçi hâsılaya
oranı yüzde 41'dir. Amerika Birleşik Devletlerinde 4,3 trilyon dolardır; bunun
da gayri safî yurtiçi hâsıla oranı yüzde 58'dir. Yani, gelişmiş ülkelerde...
Artık, günümüzde sosyal güvenliğin çok öne çıktığı 21 inci Asır daha da
kaliteli sosyal güvenliğin verileceği bir asır olacaktır ve bu yönde, bütün
ülkeler, kendi konumlarına göre sosyal güvenlik kuruluşlarını
güçlendirmektedir. Biz de, bu düşünceyle, baştan da belirttiğim gibi,
yoğun bir emek ve özveri ürünü olan Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım
Sistemi Yasa Tasarısını huzurlarınıza, Genel Kurula getirmiş bulunmaktayız. Öyle umuyorum ki, sizin değerli katkılarınızla bu yasa
tasarısı yasalaşacaktır bugün ve bu yasa tasarısının, ulusumuza, ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi bir daha saygıyla selamlıyorum. (DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karslıoğlu. Şahsı adına ikinci söz, Erzurum Milletvekili Sayın
Aslan Polat'a ait. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 580 sıra sayılı bireysel emeklilik tasarısı üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, sosyal güvenlik
özel ihtisas komisyonu raporunda da belirtildiği üzere "tamamlayıcı sosyal
güvenlik programları, çağdaş, sosyal güvenlik sistemlerinde zorunluluk esasına
dayalı kamu sosyal güvenlik programlarına ek programlardır. Bu programlar,
normal emeklilik yaşına göre daha önce emeklilik hakkı tanımakta, böylece
kişileri ileri yaşta iş bulmama riskine karşı korurken, kamu sigortasından
emekli olacağı yaşa kadar da yaşama standardını sağlamakta, diğer yandan,
burada oluşan fonlar, sermaye piyasalarını güçlendirebilecek kapasiteye
ulaşmaktadır" denilmektedir. Nitekim, 1999 yılında SSK Kanununda yapılan
değişiklikle, emeklilik yaşı kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaşına çıkarılırken,
bu tasarıyla, katılımcı sisteme giriş tarihinden itibaren en az 10 yıl sistemde
bulunmak koşuluyla, 56 yaşı tamamladıktan sonra emekli olmaya hak kazanılmakta
ve normal emeklilik yaşına göre erkeklerde
4 yıl, kadınlarda 2 yıl erken emekli olma avantajı tanınmıştır. Her ne kadar, tasarının genel gerekçesinde
"bireysel emeklilik sistemiyle amaçlanan, kamu sosyal güvenlik
sistemlerine alternatif bir özel emeklilik sistemi yaratılması değildir"
denilmesine ve Devlet Planlama Teşkilatı Özel İhtisas Komisyonu raporlarında
"genellikle bu programların zorunluluk esasına dayalı programlara
alternatif olması ya da uzun vadede onların yerini alması söz konusu olmayıp,
zorunluluk esasına dayalı programlardan vazgeçilmemektedir" denilse de,
işçi sendikaları bu konuda endişeli olup, Türkiye Yol-İş Sendikası Genel Başkan
Danışmanının ifadesiyle "özel emeklilik konusu, işveren sendikaları ve
özel emekliliği pazarlayan çokuluslu şirketler ve bunlar tarafından desteklenen
hükümetdışı örgütler tarafından savunulmuş, kamuoyuna benimsetilmeye
çalışılmıştır" ve "dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi, bireysel
emekliliğin altyapısı hazırlandıktan sonra, sosyal güvenlik sisteminden çıkış
uygulamaları gündeme gelebilecektir" denilmektedir. Bu nedenle, bireysel emeklilikle ilgili girişimlerin,
sosyal güvenliğin geleceği açısından büyük bir dikkatle izlenmesinde yarar
vardır diye, endişelerini açıkça beyan etmektedirler. İşçi sendikalarını
endişeye sevk eden sebeplerin başında, artık, bu ülkede, sendikalar dahil,
hiçbir kesimin bu hükümete güven duymamalarının önemi de büyüktür. Devlet Planlama Teşkilatı Özel İhtisas Komisyonu dahi
"tamamlayıcı sosyal güvenlik programları içerisinde bireysel emeklilik
fonları, ülkemizde de çıkarılacak genel bir çerçeve kanunla uygulamaya
konulmalıdır. Devletin ve özel denetim kurumlarının denetimi altında, bütünüyle
özel sektör kuralları içerisinde çalışacak bu kurumlara üye olmak, mutlaka
zorunlu sigorta kuruluşlarına tescil edilmiş bulunma şartına
bağlanmalıdır" denilmesine rağmen, tasarının 4 üncü maddesiyle
"bireysel emeklilik sistemine, 18 yaşını dolduran veya kanunî ehliyeti
haiz herkes girebilecektir" denilmektedir. Yani, katılım için herhangi bir
işyerinde çalışma zorunluluğu bulunmamaktadır. Böylece, tasarıyla, Devlet Planlama Teşkilatının da
önemle belirttiği bireysel emeklilik sistemine girmek için aranması istenen
zorunlu sigorta kuruluşlarına üye olma şartı tasarıda yer almamıştır. Bu da,
kayıtdışı ekonominin ve sigortasız işçi çalıştırmanın yaygın olduğu ülkemizde,
zorunlu sigorta kuruluşlarına göre daha cazip şartlar içeren bireysel emeklilik
sisteminin tercih edi-lerek, zaman dilimi içerisinde, işçi sendikalarının
endişeleri doğrultusunda, başta Latin Amerika ve Şili örneğinde olduğu gibi,
zorunlu sosyal emeklilik sistemlerinin yok edilmesi ve bireysel emeklilik
sisteminin yerleştirilmesi ve işçi sendikalarının deyimiyle, kişiler ve
nesillerarası dayanışmayı dışlayan bir sistemin ülkemizde tek başına
yerleşmesine vesile olmasıdır. Yine, Devlet Planlama Teşkilatı, Sekizinci Beş Yıllık
Kalkınma Planında, 1003 nolu başlıkta, bireysel emeklilikle ilgili olarak "bireysel emeklilik sigorta
programları, uzun vadeli sosyal güvenlik politikası kapsamında, gönüllülük
esasına dayanan, devletin denetiminde özerk, malî sektör içerisinde örgütlenen,
teşvik sistemleriyle donatılan, kayıtdışı çalışmayı önleyici, zorunlu sigorta
sistemini destekleyen ve tamamlayan bir fonksiyona sahip olacak şekilde uygulamaya
konulacaktır" denmesine rağmen, bireysel emekliliğin zorunlu emeklilik
sisteminden bağımsız tutulması, işçi sendikalarının endişelerini dikkate
almamıza vesile olmaktadır. Yine, işçi sendikalarının, son sosyal güvenlik
mevzuatında yapılan değişiklikle, sosyal güvenlik finansman açığını kapatmak
için çalışanların ezildiği, bu da "emeklilik yaşı sisteme yeni dahil
olanlar için 58-60'a çıkarılmış, emekliliğe hak kazanmak için gerekli olan prim
ödeme süresi artırılmıştır. Ortalama aylık bağlama oranı yüzde 80'den yüzde
65'e çekilmiştir. Emeklilik maaşının hesaplanmasındaki referans periyodu tüm
çalışma periyodu olarak artırılmıştır" yakınmasına sebep olmakta; Devlet
Planlama Teşkilatı Özel İhtisas Komisyonu da 132 inci sayfasında, aynen
"Türk sosyal güvenlik mevzuatında yapılan son değişikliklerle emeklilik
yaşı, prime esas kazanç, emeklilik aylığının hesaplama şekli ve benzeri
alanlarda parametrik değişiklikler yapmak suretiyle, sosyal güvenlik
sistemindeki kötüye gidiş durdurulmaya çalışılmıştır. Mevcut sosyal güvenlik
sisteminin açıklarını kapatmak için primlerin artırılması, emeklilik
aylıklarının düşürülmesi, emekli olma şartlarının zorlaştırılması sebebiyle,
hayatı boyunca daha yüksek prim ödeyecek olan bireylerin, emeklilik dönemine
ulaştıklarında, kendilerinden bir önceki kuşağa kıyasla daha düşük oranda bir
emeklilik aylığına hak kazanacakları anlaşılmaktadır. Yapılan araştırmalar,
kamu sigorta sisteminde bulunanların ek tasarruf yapmadıkları sürece, özellikle
emeklilik dönemlerinde hayat seviyelerinde büyük düşmeler yaşayacaklarını,
çalışma hayatında sahip oldukları yaşam standardını koruyamayacaklarını ortaya
koymaktadır" denilerek, muhalefete ve işçi sendikalarına tam destek
vermektedir. Buradan da, sosyal demokratların hakim olduğu bir
hükümette, çalışanların emekli haklarının geri alındığı; fakat, çalışanlara
verilmeyen devlet yardımının batık bankalara, yine bu hükümetler döneminde
cömertçe verildiği de bir başka acı gerçektir. Özel emeklilik sistemleri, mikroekonomik bazda,
tasarruf kabiliyeti bulunan kitlelere etkin ve güvenilir bir kurumsal tasarruf
olanağı sunarken, makroekonomik bazda, yurtiçi tasarrufları artırma, finans
piyasalarını derinleştirme, ekonomide kaynak tahsisini etkinleştirme gibi
olumlu sonuçlar da doğurmaktadır. Bu fonlara en çok talip olan kurumlardan İstanbul
Menkul Kıymetler Borsası, özel emeklilikle ilgili önemli araştırmalar yapmakta
ve yayınlarında bu konuda önemli bilgiler vermektedir. Genel olarak, özel emeklilik programları, koşulları
önceden belirlenmiş bir sözleşme çerçevesinde, çalışanların bireysel
hesaplarına düzenli olarak yatırılan katkı paylarının, emeklilik döneminin
başlangıcına kadar etkin bir fon yönetimiyle değerlendirilmesi esasına göre
faaliyet göstermektedir. Bu fonlar uzun vadeli birikimler olup, 1980-1988
döneminde, yıllık, ortalama olarak, İngiltere'de yüzde 13,3, ABD'de yüzde 8,8
gibi çok önemli artışlar göstermişlerdir. Özel emeklilik sistemleri; a) Çalışanların ödedikleri katkı payları esas alınarak
hesaplanan prim esaslı emeklilik programları, b) Çalışma süresi veya nihaî maaş düzeyi göz önüne
alınarak hesaplanan maaş esaslı emeklilik programları olarak iki gruba
ayrılmaktadır. Prim esaslı emeklilik programlarında primler sabit ya
da değişken olarak tespit edilebildiği gibi, sadece çalışanlardan, sadece
işverenlerden veya her ikisinden de kesilebilmektedir. Yalnız, getirilen
tasarıda, işverenlere prim ödemelerinde bir vergi avantajı getirilmediğinden,
tasarıyla, sadece çalışanlardan prim tahsilinin esas alındığı anlaşılmaktadır. Esas olarak, özel emeklilik sigortası bir tasarruf
sistemidir. İştirakçi, belirli bir süre sonunda birikimin anaparasını ve
faizini toptan alabildiği gibi, aylık olarak da alabilir. Emeklilik birikiminin
tamamen veya kısmen nakit olarak çekilebilme seçeneği, sadece prim esaslı
emeklilik fonlarında bulunmaktadır. Emeklilik döneminin başlangıcında, toplu
halde nakden çekilen tasarrufların kısa vadeli tüketim ihtiyaçları için
kullanılması ihtimali önem kazanmaktadır. Bunun için, birçok ülkede, üyelerin emekliye ayrılma
anında tasarruflarının nakden çekilecek bölümü sınırlanmış veya belirlenen
limitin üzerinde nakit çekilmesine, ancak daha yüksek vergi dilimleri
kapsamında izin verilmiştir. Bizde ise, getirilen tasarıda, bu konuda bir
düzenleme görülmemektedir. Emeklilik birikimini toplu olarak alma eğilimi,
kadınlara arasında, erkeklere nazaran daha yaygındır. ABD'de yapılan bir
araştırmada, 40 yaşın altındakilerin nakit çekilen emeklilik birikimlerinin,
yüzde 32'si günlük harcamalara giderken, yüzde 16'sı tekrar emeklilik tasarruf
fonuna yatırılmaktadır; 40 yaşın üzerindekilerde ise, bu birikimlerin günlük
harcamalara yüzde 20'si giderken, emeklilik tasarruflarına yüzde 32'si
gitmektedir. Devlet, bu sistemleri teşvik etmek için, iştirakçiye
vergi muafiyetleri sağlamaktadır. Bu vergisel teşvikler; 1- Emeklilik fonuna iştirakçiler tarafından yatırılan
primlerin vergiden düşülmesi, 2- Emeklilik fonunun yatırımlarından elde ettiği
sermaye kazancının vergilendirilmemesi, 3- Emeklilik fonu katılımcılarına yapılan nihai
emeklilik ödemelerine getirilen vergi avantajları... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen tamamlayın efendim; mikrofonunuzu
açıyorum. ASLAN POLAT (Devamla) - Netice olarak, sistemin
çalışabilmesi için, öncelikle, çalışanların zorunlu tasarruftan ve hayatlarını
idame ettirecekleri bir gelirden arta kalan bir tasarruf imkânlarının olması ve
bu tasarrufların, şeffaf ve izlenebilen bir ortamda faaliyet gösteren emekli
fon şirketlerinde ekonomik olarak çalıştırılabilmeleri ve enflasyonun kontrol
altına alınarak, vatandaşların yirmi-otuz yıl önlerini görebilmeleri şarttır.
Aksi halde, her gün bir bankanın veya finans kurumunun, milyarlarca dolarla
battığı; fon ve banka yöneticilerinin elleri kelepçeli fotoğraflarının
yayınlanmasının günlük olaylardan sayıldığı ve en önemlisi, asgarî ücretin 103
milyon TL, halkın en az yüzde 8'inin kesin işsiz olduğu; tarımda çalışan
kesimin, IMF emirleri doğrultusunda, üç-beş yıl içerisinde, yüzde 45'lerden
yüzde 10'lara düşürülmesi planlandığından, kırsal kesimde yaşayan takriben 20
milyon vatandaşımızın yeni iş arayacağı; Türk - İş'in raporlarına göre, bir
yılda 103 000 kişinin işsiz kaldığı ülkemizde, aç insanların, hangi tasarrufla
bu sisteme katılabilecekleri merak konusudur. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat. Efendim, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. III.- YOKLAMA BAŞKAN - Tasarının maddelerine geçilmeden önce, 20
milletvekili tarafından yoklama talebinde bulunulmuştur. Yoklama talebini okuyup, yoklama talebinde bulunan
sayın üyelerin salonda bulunup bulunmadıklarını arayacağım ve yoklama işlemini
yapacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Toplantı yetersayısı yoktur. Yoklama yapılmasını arz ederiz. Sayın Zeki Çelik?.. Burada. Sayın Mahfuz Güler?.. Burada. Sayın Maliki Ejder Arvas?.. Burada. Sayın Osman Yumakoğulları?.. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Tekabbül ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Fethullah Erbaş, yerine... Sayın Latif Öztek?.. Burada. Sayın Musa Uzunkaya?.. Burada. Sayın Şükrü Ünal?.. Burada. Sayın Yaşar Canbay?.. Burada. Sayın Rıza Ulucak?.. Burada. Sayın Nezir Aydın?.. Burada. Sayın Aslan Polat?.. Burada. Sayın Mehmet Özyol?.. Burada. Sayın İsmail Alptekin?.. Burada. Sayın Mustafa Geçer?.. Burada. Sayın Tevhit Karakaya?.. Burada. Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu?.. Burada. Sayın Mehmet Zeki Okudan?.. Burada. Sayın Ali Sezal?.. Burada. Sayın Veysel Candan?.. Burada. Sayın Azmi Ateş?.. Burada. Sayın milletvekilleri, yoklama işlemini başlatıyorum ve
yoklama için 2 dakika süre veriyorum. Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımız
lütfen sisteme girmesinler efendim. Yoklamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yetersayısı yoktur; birleşime 15
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati
: 16.11 Açılma Saati:
16.30 BAŞKAN:
Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER
: Hüseyin ÇELİK (Van), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 63 üncü Birleşimin
İkinci Oturumunu açıyorum. III. – Y O K
L A M A BAŞKAN - Daha önceki oturumda yoklama talebinde
bulunulmuş, yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı Şimdi, yeniden yoklama yapacağız. Yoklama işlemi için 2 dakika süre veriyorum. Yoklamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır. 580 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 10. – Bireysel
Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/693) (S.
Sayısı: 580) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: BİREYSEL
EMEKLİLİK TASARRUF VE YATIRIM SİSTEMİ KANUN
TASARISI BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam ve Tanımlar Amaç ve kapsam MADDE 1. - Bu Kanunun amacı, kamu sosyal güvenlik
sisteminin tamamlayıcısı olarak, bireylerin emekli-liğe yönelik tasarruflarının
yatırıma yönlendirilmesi ile emeklilik döneminde ek bir gelir sağlanarak refah
düzey-lerinin yükseltilmesi, ekonomiye uzun vadeli kaynak yaratarak istihdamın
artırılması ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunulmasını teminen, gönüllü
katılıma da-yalı ve belirlenmiş katkı esasına göre oluşturulan bireysel
emeklilik sisteminin düzenlenmesi ve denetlenmesidir. Bu Kanunun kapsamı, emeklilik şirketlerinin kuruluş,
çalışma, yönetim ve denetimine, kişilerin sisteme katılma, ayrılma ve emeklilik
koşullarına, emeklilik yatırım fonlarının kuruluşuna, katkıların bu fonlarda
toplanmasına ve değerlendirilmesine, aracılık hizmetlerine, kamuya açıklanacak
bilgilerin kapsamına ve bireysel emeklilikle ilgili diğer hususlara ilişkin
esas ve usulleri düzenlemektir. Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde sermaye piyasası
ve sigortacılık mevzuatının ilgili hükümleri ve genel hükümler uygulanır. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün?..Yok. Efendim, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın İsmail
Özgün'ün yerine kim konuşacak acaba? MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Ben konuşacağım efendim.
BAŞKAN - Sayın Okudan, buyurun. FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Değerli
Başkan, kıymetli arkadaşlarım, çok değerli bürokratlar; bireysel emeklilikle
ilgili 1 inci maddede konuşmak üzere huzurlarınızdayım. Biliyorsunuz, burada, refah düzeylerinin yükseltilmesi,
ekonomiye uzun vadeli kaynak yaratılarak istihdamın artırılması ve ekonomik
kalkınmaya katkıda bulunulmasını teminen, gönüllü katılıma dayalı ve
belirlenmiş katkı esaslarına göre oluşturulan bireysel emeklilik sisteminin
düzenlenmesi ve denetlenmesiyle ilgili 1 inci maddenin müzakeresi için
huzurlarınızdayım. Değerli arkadaşlar, ilkönce, bu kanuna niye ihtiyaç
hissedildi; bunu merak ediyorum. Bunun bir tanesi -bir itiraftır- verdiğimiz
emekli ücreti emekliye yetmemektedir; ikincisi -ikinci bir itiraftır- vergi
kaynaklarımızı maalesef ülkenin gerçeklerine göre kullanamıyoruz. Bu maddenin,
daha doğrusu, bu kanunun çıkışında iki ana itiraf vardır; bunun birisi,
verdiğimiz emekli parası emekliye yetmemekte; ikincisi de, gelen kaynakları
yeteri kadar kullanamıyoruz, yerinde kullanamadığımız için parayı
yetiremiyoruz. Değerli arkadaşlar, son zamanlarda güvensizlik
ortamının çok arttığı, artık halkımızın hükümete güvenmediği bir döneme bu
kanunun rastlamış olması, bu kanun için bir şanssızlıktır. Şimdi, mevcut
emeklilik kurumları içerisinde, sosyal güvenlik kurumları içerisinde, gerek
Bağ-Kur gerek Emekli Sandığı ve gerekse SSK, isteyene istediği şekilde bireysel
emeklilikle ilgili ek ilave yapabilmeliydi; ancak, biz, yeni bir kanun
çıkarmaya niyet ettik ve yeni bir kanuna ihtiyaç duyduk. Bunu anlamakta biraz
güçlük çekiyorum. Yalnız -ileriki maddelerde görüşülecek- bu kanun
çıktıktan sonra toplanacak paranın kullanılması, bir de bu kanunu işletecek
olan özel firmaların anonim şirket oluşu, bu şirketlerin, paraları -yine
buradan okuyorum- katkıların bu fonlarda toplanması ve değerlendirilmesi,
kişilerin sisteme katılma, ayrılma ve emeklilik koşullarına, emeklilik yatırım
fonlarının kuruluşuna, katkıların bu fonlarda toplanması ve değerlendirilmesi,
aracılık hizmetleri vesaire ile paraların uygun görülecek yerde kullanılması
uzun vadede... Neresi bunlar; repo olabilir, borsa olabilir, diğer
gayrimenkuller olabilir vesaire... Peki, biz daha önce, Emekli Sandığının,
SSK'nın, Bağ-Kurun parasını aynı şekilde kullanmadık mı? Peki, ne netice aldık;
netice ortada arkadaşlar, Bağ-Kurun parasını yetiremi-yoruz -ilave sosyal
güvenlik yasası çıkardık millete salgın saldık- Emekli Sandığının parasını
yetiremiyoruz; o yüzden, bu kanunun da işleyeceği kanaatinde değilim. Ayrıca,
süper emeklilik diye geçmiş dönemde bir şey çıkarılmıştı; peki, bu süper
emeklilikle ilgili son durum nedir? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim, lütfen tamamlayın. MEHMET ZEKİ OKUDAN (Devamla) - O zaman toplanan paralar
belki bir işe yaradı; ama, bugün, emekliler maalesef hüsran içindeler. Değerli arkadaşlar, şu anda ülkemiz çok ciddî bir
ekonomik krizden geçiyor; böyle bir krizin içerisinde Başbakanımız yurtdışına
çıkıyor. Değil yurtdışına çıkmak, evine bile gitmemesi gereken bir zamanda
Sayın Başbakanımızın yurtdışına çıkacak olması, bu işe ne derece önem
verildiğinin göstergesi olur bilemiyorum. Ayrıca, başbakan yardımcımızın birisi
de yurtdışında. Herkes, lütfen, görevinin başında çok daha sıkı bir şekilde
dursun istiyoruz. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın
Oğuz Tezmen; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; aslında, bireysel emeklilik sistemi, Türkiye'nin
gündemine daha önce farklı adlarla gelmiştir. Bu yapılan düzenleme, özellikle,
hayat sigortası sisteminde emeklilik dönemini de kapsayacaktır. Hayat sigortası
sistemi içinde zaten emeklilik programları da vardı ve bunlara belli vergi
teşvikleri de sağlanıyordu; ancak bu getirilen sistem, aslında bu işin daha
kurumsallaşmasına olanak sağlanması ve vergi teşviklerinin de buna eklenmesi
suretiyle daha kalıcı hale getirilmesini hedefliyor. Dünyada zorunlu sigortaların, aslında yeteri kadar
emekli maaşı bağlamadığı bir gerçek. Yapılmak istenen, bu zorunlu emeklilik
maaşının üzerine, emeklilik döneminde ek bir emeklilik maaşı sağlamayı
hedefleyen bir sistemi oluşturmak. Büyük ihtimalle, düşük gelir grupları bu sisteme itibar
etmeyeceklerdir; ama, zaten artık dünyadaki gelişme, sosyal güvenlik
ödemelerinin, özellikle emekliliğe yönelik ödemelerin, belli bir seviyede
kalması; ama, onun üzerinde, kitlelere minimum bir emeklilik güvencesi
sağlanması; ama, onun üzerinde ek gelir elde etmek isteyenlerin de bireysel
emeklilik modelleriyle kendi emekliliklerine, çalıştıkları dönemde ek kaynak
aktararak, yeni bir emeklilik maaşı oluşmasına imkân sağlamak. Aslında, temelde doğru bir sistemdir. Yalnız, bu
sistemin etkili olabilmesi için, çok önemli vergi teşviklerinin getirilmesi
lazım. Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonuna da gelen, bu bireysel emeklilik
primlerinin indirilmesine yönelik bir vergi tasarısı var; henüz daha tartışmaya
alınmadı; ancak, bu sistemin sağlıklı çalışabilmesi için, hükümetin, çok cesim
ve cazip vergi indirimlerini bu sisteme monte etmesi lazım. Bunu yapmadığınız
takdirde, hiçbir anlamı olmayacaktır; bu sistem, ölü bir sistem olarak
kalacaktır. Bu sisteme Türk ekonomisinin ihtiyacı var. Amerika'da
4,3 katrilyon dolarlık emeklilik fonları var, Japonya'da 2 trilyon dolara yakın
fonlar birikmiş durumda. Türkiye'nin bu alandaki birikimi, hemen hemen yok
mesabesinde, 1 milyar dolarlar mesabesinde. Demek ki, Türkiye'de yatırılabilir
fonların geliştirilmesi, piyasaların, borsaların gelişebilmesi, kamunun
borçlanmak için ihtiyaç du-yacağı sağlıklı kaynakların oluşumu, bu sistemle
mümkün olabilecektir; ama, dediğim gibi, gönüllülük esasına dayanan bu
sistemin, ciddî teşvikleri olması lazım. Belki, 56 yaş sınırı getirilmesinin, ben, çok fazla
anlamının olmadığını düşünüyorum. Onun yerine, bir minimum ödeme süresi
getirmek lazımdı. On yıllık prim ödeme zorunluluğu bence yeterli değil; çünkü,
56 yaşından sonra emeklilik maaşı bağlanacağı dikkate alındığında, o zaman,
cazip olan, belki, 46 yaşında, 40'lı yaşlarda bu sisteme girmektir. Aslında,
yapılması gereken, bu sisteme kitlelerin daha erken katılmasına, hatta, gelir
elde eden çocuklar varsa, onların da bu sistemden yararlanabilmesine yönelik
düzenlemelerin sisteme monte edilmesi lazımdı; ama, sanıyorum, belki,
görüşmeler sırasında bu eksiklik önergelerle giderilebilir; giderilmese de,
kurumlar oluştukça, bu müessese hayat buldukça, bu ihtiyaç da ortaya
çıkacaktır. Belki, tekrar, yeniden bir düzenleme olarak bu Meclisin karşısına
gelecek; ama, bu düzenlemeyi şimdiden yapıp, bunun ilkelerini koysak, belki,
düzenleyici kurullara yetki versek bu alanda, sistemi daha esnek hale
getirebiliriz; çünkü, her şeyi kanuna koyup, ondan sonra, ihtiyaç ortaya
çıkınca bunu değiştirmek için tekrar kanun tasarısı sevk etmek ve işte,
Meclisi, ondan sonra, sabahlara kadar çalıştırmak yerine, bu sistemin içerisine
gerekli esneklikleri monte etmenin daha akıllı bir yol olacağını ben
düşünüyorum. Bunu yapmamızın herhangi bir yükü de yoktur; çünkü, sistem,
gönüllülük esasına dayanmaktadır. Vergi teşviki, belki, yük gibi gelebilir;
ama, bu vergi teşviki, esas itibariyle... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Tezmen, tamamlayınız efendim; buyurun. OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Toparlıyorum. Vergi teşviki, belki, kamuya bir yük gibi geliyor; ama,
vergi teşvikinin ötesinde, bu fonlar, ekonomide yatırılabilir fonlardır; kamu
sektörünün ya da tüm finans kesiminin kullanacağı fanlardır. Ucuz fon
sağlanması da, bu yolla dünyada gerçekleşmektedir. Bugün, dünyadaki büyük
yatırımlar, sıcak paralar, Amerikan emeklilik sistemlerinin oluşturduğu bu
fonların çeşitli dünya ülkelerine girmesi, oralarda yatırım yapmasıyla
oluşmuştur büyük ölçüde. Şimdi, Türkiye, bu imkânı niçin sınırlıyor; niçin daha
da büyütecek modelleri sisteme enjekte edemiyor; onu iyi düşünmemiz lazım.
Sistem, ilke olarak doğrudur, yapılması gereken, ekonomik anlamda gerçekten
katkı sağlayacak bir modeldir; ama, bunu işletebilmemiz lazım. Yüksek
enflasyonu da dikkate aldığımızda, çok ciddî teşviklerle ancak bu sistemi
ayakta tutarız. O nedenle, bu konulardaki yaklaşımların da destek
göreceği ümidiyle, hepinize teşekkür edi-yor, saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Tezmen, hayat sigortasıyla bireysel emekliliğin
bu sistem içerisinde karışabileceğinden söz etti; fakat, ortada, henüz, vergi
teşvikiyle ilgili olan tasarı yok. Bu vergi teşvikiyle ilgili tasarı geldiği
zaman, bireysel emekliliğe, hayat sigortalarına göre daha fazla teşvik
sağlanacağı görülecektir. Ayrıca, hayat sigortaları, çocukluk yaşlarından
itibaren devreye girecek bir sistem olacaktır. Oysa, bireysel emeklilik,
çalışma yaşına gelmiş kişiler için öngörüldüğünden, arada bir karışma ya da üst
üste binme söz konusu olmayacaktır. Bu açıklamayı yapma gereği duydum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutup
işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 580 sıra sayılı yasa tasarısının 1
inci maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Komisyon ve Hükümetin katılmadığı önerge
üzerinde, Sayın Uzunkaya; buyurun. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 580 sıra sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve
Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde verdiğimiz
değişiklik önergemiz gerekçesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle
Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. Tabiî, değerli hatip arkadaşlarımız, değişik partilerin
grup sözcüleri, yasa geneli üzerinde ve bu madde üzerinde kanaatlerini izhar
ettiler. Benim burada esas söylemek istediğim şey şudur: Tabiî, paraya taalluk
eden, özellikle fon gibi, sigorta gibi, işte, bireysel emeklilik fonu veya
sigortası gibi çalışmaların, eğer muhatabı bu millet ise, yani, bu ödemeleri
millet yapacaksa, açık söylemek lazım, bu hükümete, bu milletin zerre kadar
güveni ve itimadı kalmamıştır. Önce, millet, kendisine güven besleyip, birbuçuk
iki yıla yakın zamandır iktidarda tuttuğu bu partiler grubunun, iktidar
partilerinin, bu yasadan önce Yüce Meclisin önünde neyi yapması gerektiğini
hatırlatmak lazım, bu yasayı değil. Hani meşhurdur; imam efendi namaza geçmiş, namazı
kıldırıyor, Beled Suresinden bir ayete gelmiş, takılıvermiş orada.
"Feheynahu'n necdeyn" takılmış gidemiyor. "Feheynahu'n
necdeyn" deyip duruyor. Arkadan yetişen Oflu bir cemaat da "ne edeceğim"
dediğini zannediyor "ne edeceysun, eğileceysun aşağıya, ineceysun
rükûya" diyor ona; yani, imamın takıldığını... Şimdi, bu hükümet ne yapacak biliyor musunuz,
"Kemalî edeple çekildik babı sadaretten" dediği gibi şairin, kemalî
edeple, bu memleketin halini daha çok perişan etmeden... Gerçi, perişan
edilecek hali de kalmadı; yani, her şeyi bitirdiniz. Şimdi, bu millet,
kalkacak, buraya hangi güvenle para yatıracak, sigorta olacak, neyine sigorta
olacak?! Değerli arkadaşlar, soruyorum -tasarıyı fazla detaylı incelemiş
değilim- var mı bunun sağlık güvencesi; yok. Parası varsa yatıracak, nemalanacak,
artacak, büyüyecek... Sizin, memurların, çalışanların nemalarını ne hale
getirdiğinizi bu millet bilmiyor mu?! Çalışanın nemalarını vermeyenler...
Yatıracak parayı, diyeceksin "eşantiyon" para gitti... Değerli arkadaşlar, peki, sağlık güvencesi olmayan bu
sigorta ne işe yarar?! Bakın, söyleyeyim. Size, yine, bir asker fıkrası
anlatayım: Asker, hanımını ve çocuklarını özlemiş olacak ki, ikide bir
"çocuklarım, çocuklarım" diyormuş. Komutan duymuş bunu, emirerine talimat
vermiş "gidin, bunun çocuklarını getirin" demiş. Misafir kabul
salonuna çocukları gelmiş. Komutan da direğin arkasından gözlüyor. Çocuklarını
görünce "Ali, Veli, Ayşe hoşgeldiniz" diyor; ama, etrafa bakınıyor.
Komutan bakıyor, askerin hali yine perişan, mustarip; çağırıyor "yahu
uşağım, niye böyle, niye feryat ediyorsun; hani, çocuklarım diyordun"
diyor. Asker de "ne yapayım anasız çocukları, anaları nerede" diyor. Şimdi, allahaşkına, sağlık güvencesi olmayan bu yasa
neye yarar?! Vatandaş 70 yaşına gelecek, ondan sonra ne kadar yaşayacak?!
Hanımına intikal edermiş... Değerli arkadaşlar, otuz senesini bu millete veren,
ömrünü tüketen insanların, önce, zorunlu tasarruflarının hesabını verin, bu
millete güven telkin edin. Neden bu fıkranın çıkarılmasını istedik; burada
"bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde sermaye piyasası ve sigortacılık
mevzuatının ilgili hükümleri ve genel hükümler uygulanır" deniliyor.
Değerli arkadaşlar, önce, bir kere, uygulayacağınız mevzuat kendi içinde
uygulanırken neyi garantiye almış; yani, atıfta bulunduğunuz yasa hangi
garantiyi getirmiş?! İşte, sigorta mevduat fonlarınız ortada, bankalarınız
ortada, bugün batanlar ortada, toplum ortada. Bu derece korkunç bir felaket
karşısında diyoruz ki, esasen, sadece bu fıkrayı değil, açık söylüyorum... Ha,
Batı ülkelerinde var; doğrudur. Batı ülkelerinde hükümetlerin sözüne güvenilir.
İki ay önce getirdiğiniz bütçede enflasyon yüzde 10; memura bunu verdiniz.
Şimdi, memura cevap verin bakayım, işçiye cevap verin; köylüye cevap verin, şu
anda ürününe fiyat bekleyen tütün üreticisine cevap verin, ne vereceksiniz
onlara?! Neyiniz kaldı kazanınızda, Hazinenizde ki, vermiş... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzunkaya. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. Değerli arkadaşlarım, onun için, biz, bu son fıkranın
çıkarılmasını talep ediyoruz. Esasen, hükümetin çekmeye iktidarı varsa, IMF'ten
endişesi yoksa, bu tasarıyı tümüyle çekmesini bekliyor, saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: Tanımlar MADDE 2. - Bu Kanunda geçen deyimlerden, a) Bakan veya Bakanlık : Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu Bakan veya Bakanlığı, b) Müsteşarlık : Hazine Müsteşarlığını, c) Kurul : Sermaye Piyasası Kurulunu, d) Katılımcı : Emeklilik sözleşmesine kendi ad ve
hesabına taraf olan gerçek kişiyi, e) Katkı payı : Emeklilik sözleşmesi hükümlerine göre
ödenmesi gereken tutarı, f) Şirket : Emeklilik Şirketini, g) Fon :Emeklilik yatırım fonunu, h) Portföy yöneticisi : Kuruldan portföy yöneticiliği
yetki belgesi almış ve Kurulca uygun görülen portföy yönetim şirketini, ı) Saklayıcı :Emeklilik yatırım fonu portföyündeki
varlıkların saklandığı ve Kurulca uygun görülen saklama kuruluşunu, j) Bireysel emeklilik hesabı : Emeklilik sözleşmesi
çerçevesinde katılımcı ad ve hesabına ödenen katkılar ve bu katkılara ilişkin her türlü getirinin
katılımcı bazında izlendiği hesabı, k) Birikim : Bireysel emeklilik hesabındaki katkılar
ile bunların getirilerinin toplamını, l) Bireysel emeklilik aracıları : Her ne ad altında
olursa olsun herhangi bir emeklilik şirketine bağlı olmaksızın, bir sözleşmeye
daya-narak, daimi bir surette emeklilik şirketlerinin emeklilik sözleşmelerine
aracılık eden veya bunları emeklilik şirketi adına yapan gerçek veya tüzel
kişileri İfade eder. BAŞKAN - Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Sayın Oğuz Tezmen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; gerçekten, bu tasarıyla ilgili olarak çok çeşitli
görüşler dile getiriliyor; yalnız, burada kritik gördüğümüz noktaları altını
çizerek vurgulamak istiyorum. Daha önceki konuşmamda da değindim, bu sistemin etkili
işleyebilmesi için ciddî vergisel teşvik lazım. Vergi teşvikini bunun arkasına
cesaretle koymadığınız zaman, bu sistemden bir yarar sağlayamazsınız; çünkü,
bugünkü hayat sigortası sisteminde de benzer model var. Şimdi, bununla ilgili
olarak getirilen bir tasarı var, bildiğim kadarıyla, Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonundan da geçti. Bu tasarıyla getirilmek istenen, bireysel
emekliliğe yönelik olarak ödenecek bu primlerin vergiden yararlanma oranı,
asgarî ücretin yarısı kadar, yani, ücretinizin yüzde 10'u; ama, maksimum,
matrahınızdan asgarî ücretin yarısı kadar düşebiliyorsunuz. Bu demektir ki,
bugünkü haliyle aldığınız zaman, 60-65 milyon liralık bir vergi indirimi
olanağı sağlıyor. Bunun da vergiye yansıması, şayet düşük gelir grubundaysanız,
matrahınızın yüzde 15'i kadar bir vergi avantajı sağlıyorsunuz; yani, bu kadar
önemli bir sistemin bu kadar dar bir vergi avantajıyla etkin bir şekilde
işlemesi mümkün değil; onu vurgulamak istedim. Yapacaksanız, bu sisteme
gerçekten inanıyorsanız, ciddî vergi desteği de koyun. Asgarî ücretin yarısı
kadar değil, asgarî ücret kadar koymak lazım, belki, o sınırı bile daha yukarı
çıkarmak lazım; çünkü, ülkede gerçekten, özel sektörde çalışan ve çok yüksek
ücret alan ücretli kesim var. Bunlar için cazip hale gelmesi, ancak ciddî vergi
avantajıyla olacaktır, yoksa kimse girmek istemez bu sisteme; dışarıda kendisi
kendi hesabına değerlendirmek isteyebilir. Onun için, bu vergi teşvikinden
kaçınmamak lazım ve yukarı limitlere bunu taşımamız lazım. O yüzden, bunun
tekrar düşünülmesinin, belki komisyonlarda -özellikle Plan ve Bütçe Komisyonuna
geldiği zaman- bu sınırların hükümetçe daha yukarılara taşınmasının yararlı
olacağına inanıyorum. Değinmek istediğim bir diğer konu: Özellikle, bireysel
gelir elde edebilen ya da şirket ortağı konumunda olan küçüklerin ya da hacir
altında bulunan kişilerin bu sisteme girmesine de imkân sağlamakta fayda
vardır. Çünkü, ilave bir yük getirmeyecektir; ama, katılım ne kadar çok olursa,
pasta da o kadar çok büyür. Burada, dikkat edilmesi gereken bir diğer unsur da,
özellikle, fonların iyi işletilmesi konusu. Her ne kadar emeklilik şirketi, fon
yönetim şirketi ve takas odasında saklanması gibi üçlü bir model getirilmişse
de, özellikle bu üçlü modelin işleyebilmesi, yüksek enflasyonu ya da Türkiye
gibi riski çok yüksek olan bir ortamda fon oluşumlarının net ve belirgin bir
şekilde belirlenmesiyle mümkün olabilecektir. Şunu demek istiyorum: Emeklilik
şirketleri asgarî üç fon kurmak zorundalar. Bu fonların bir kısmının mutlak
döviz ağırlıklı olması lazım; çünkü, insanlar gelecekte kendilerini
koruyabilmek için döviz ağırlıklı bir sisteme girmeyi tercih edecektir bir
kısmı. Birkısım fonların belki Hazine tarafından bu amaçla çıkarılacak ve
enflasyona karşı fonları korumak için özel faiz yönteminin getirilmiş olması
gereken tahviller ya da devlet kâğıtlarına yatırılması lazım; ama, belki üçüncü
fonun da, daha yüksek, belki riski yüksek, fakat, getirisi daha yüksek olan
kâğıtlardan oluşması da mümkün olabilir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Tezmen, açıyorum mikrofonunuzu; buyurun. OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Ama, bunların, katılımcılara
çok net ve açık şekilde anlatılması lazım ve gerçekten de, bireysel hesapların
vatandaş tarafından gayet kolaylıkla her an izlenebilir şekilde internet ve her
türlü elektronik ortamda erişilebilmesi konusunda da çok somut güvenceler
vermek lazım; çünkü, Türkiye'de, insanların ağzı çok yandı birçok
uygulamalardan. Böyle bir sistem çok gereklidir, yararlıdır Türk
ekonomisi için; ama, baştan öldürmememiz lazım. Sistemi, baştan etkin halde
getirmemiz lazım. Bunu yaparsak, gerçekten de, ekonomi, uzun dönemde kendisi
için gerekli kaynakları ayırabildiği gibi, Türk şirketlerinin yurt dışında da
yatırılabilir fonları olacaktır. Türkiye, belki, başka ülkelerde bu fonları
kullanarak ciddî yatırımlar yapıp, önemli getiriler de sağlayabilecektir. Onun
için, bu modelin sağlıklı işletilmesinde, tutulmasında yarar var diye
düşünüyorum. Hepinize teşekkür eder, saygılar sunuyorum. Sağ olun. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tezmen. Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın
Veysel Candan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 580 sıra sayılı yasa
tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, aslında, tasarı, Türkiye'de, sosyal
güvenliğin, devlet dışında, özel sektör tarafından nasıl yapılacağının
tasarısıdır. Hatırlanacağı üzere, bizde, kamu tarafında, devlet tarafında SSK,
Bağ-Kur, Emekli Sandığı kurumları ve özelde de hayat sigorta şirketleri var.
Şimdi, hükümet, Batı ülkelerinde olduğu gibi, bir de, 18 yaşını dolduran
kişilerle ilgili olarak özel emeklilik şirketi getirmektedir. Değerli arkadaşlar, şimdi, evvela, burada
endişelerimizi ve tenkitlerimizi ortaya koymaya çalışacağım. Şimdi, tasarının
gerekçesine baktığımız zaman, dört konu amaçlanmaktadır. Birincisi, ülkenin
altyapı yatırımları için uzun vadeli bir fon oluşturmak; ikincisi, kamu
borçlanmasına kısa ve uzun vadede çözüm aramak; üçüncüsü, tasarruf, yani,
vatandaşı tasarrufa götürmek; dördüncüsü de, sermaye piyasasının
derinleştirilmesi olarak ifade ediliyor. Eğer bu amaçlarla bu kullanılacaksa,
yani, toplanan kaynaklar borsaya yönlendirilecekse, bizim ülkemizdeki borsa
standardını da ortaya koyduğumuz zaman, şimdiden bu tasarı ölü doğacaktır;
çünkü, borsa her gün geriye saymaktadır ve bu gerekçelerle de kamuoyuna,
vatandaşa anlatılırsa, buraya, kimse ne para yatırır ne de böyle bir emekliliğe
talip olur; çünkü, siz, burada, bu fonları kamu borçlanmasında kullanacağınızı
peşinen ifade etmektesiniz; bu, işin sıkıntılı tarafı. Peki, Batı'da bu tür emeklilik oluyor mu; tabiî, var.
Arkadaşlarımız rakamlar verdiler; bu fonda, 20 milyar dolar, 30 milyar dolar
para toplandığı ifade ediliyor; ama, bunun için, her şeyden evvel, bir güven
ortamına ihtiyaç var. Hükümet, tasarıyı hazırlarken, hedef olarak, millî
gelirin yüzde 10 ilâ yüzde 15 inin bu fonda birikebileceğini ifade etmekteydi
ve 2010 yılı hedefini de 20 milyar dolar olarak hedeflemektedir; ama, şu anda,
verilen vergi muafiyetleri ve getirilen şartlara baktığımız zaman, bu rakamı
gerçekleştirmenin, realize etmenin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Şimdi, bu fonda biriken para nerede değerlendirilecek?
Borsada değerlendirileceği ifade edilmektedir. Şimdi, çok enteresandır, hem
özel şirket diyoruz, hem de denetimi, bir yerde -burada 2 nci maddede ifade
edildiği gibi- Bakanlık adına Hazine Müsteşarlığı... Yani, bir yerde, siyasî
ira-deye bağlı hale getirilmektedir. Aslında, Türkiye'de, kanaatimizce şu
tartışılmalıdır: Evvela, konunun kamuoyuna iyi anlatılması ve güven ortamının
oluşturulması, bu biriken fonlara özel teşvikler verilmesi, vergi indirimleri
verilmesi... Türkiye'de, bireysel emeklilikte uzman kuruluşlar,
maalesef, yoktur; bunu, evvela tespit etmek lazım. Türkiye'de uzman
kuruluşların olmaması demek, yabancı sermayenin buraya gireceği anlamına gelir.
Tabiî, yabancı sermaye girdiği zaman, ne tür getiri ve götürüleri olduğunu da
hesaplamak lazım. Şimdi, değerli arkadaşlar, çok önemli gördüğüm birkaç
hususu da burada arz etmek istiyorum. Bir kere, fonların değerlendirilmesinde,
geçmişten kötü örnekler var. Hatırlanacağı üzere, 1960 yılında tasarruf bonosu,
1981'de banker faciası, dövizzede, bankerzede, off-shorzede ve son on bankanın
soyulması... Bir kere bu, vatandaşa, katiyetle, böyle, özel şirketlerin güvence
vereceği anlamı taşımamaktadır. Değerli arkadaşlar, yine, Tasarrufu Teşvik Fonu adı
altında bugün toplanan 6 katrilyon para var; ama, hükümet, hâlâ, bu paranın
akıbetiyle ilgili olarak, geri ödenmesiyle ilgili olarak bir açıklama
yapmamaktadır ve biriken bu paranın nasıl değerlendirildiği de bilinmemektedir.
Ancak, yapılan açıklamalarda, piyasa değerinin çok altında bir
değerlendirilmeye tabi tutulduğu anlaşılmaktadır. Yani, özetle söylemek
gerekirse, geriye doğru baktığımız zaman, hükümetin ve hükümetlerin sicili
sosyal güvenlikte fevkalade zayıf, fevkalade yetersizdir. Şimdi, bir kere, bu tasarının en mühim eksiği, bize
göre, bu reel ekonomide paranın kullanılmasıdır; bir kere, hazine borçlarında
kullanılma yolunun kapatılması gerekir. Eğer böyle bir kullanım olursa,
fevkalade tehlikeli olur; çünkü, hazine ve devlet kâğıtlarının son on yılda
kaybettiği para değeri 156 milyardır. Şimdi... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Candan, lütfen tamamlayın efendim. Buyurun. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Tamamlıyorum efendim. Değerli arkadaşlar, tasarıda çok belirsizlik var.
Vatandaş 18 yaşını doldurdu, özel şirkete gitti, oturdu masaya, bir anlaşma
yapacak. Önce, bir giriş aidatı ödeyecek. O aidatın hangi ölçülere göre olacağı
belli değil, birtakım kesintilerden bahsediliyor; aylık bağlama oranı ne
olacak, hangi şartlarda olacak, bunlar belli değil. En önemlisi de, devletin
sosyal güvenliği ile özel sektör arasındaki münasebetler ne olacak; yani,
sosyal güvenlikte emeklilik için 7 000 işgünü, 60 yaş; özel emeklilikte bu 3
600 işgünü müdür, yaş 56 mıdır; bunlar değişikliğe uğradığı zaman, vatandaş
bunlardan ne şekilde yararlanacaktır? Yani, özetle söylemek gerekirse, bu tasarı, çıkış
itibariyle olumlu gibi görülüyorsa da, Türkiye'nin şartları itibariyle, altyapı
eksiklikleri itibariyle, daha önce zorunlu tasarrufa benzer ve yarı da akıbeti
meçhul bir olaya doğru gidiyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Candan. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Cümlemi tamamlayayım efendim.
Hatırlanacağı üzere, dün, burada fonlar tartışılırken,
arkadaşlar fonların aleyhinde o kadar konuştular ki, aynı kişiler -tutanaklara
bakın- daha önce o fonların lehinde konuştular, lehinde fikir beyan ettiler.
Ümit ediyoruz ki, daha sağlıklı düşünerek olumlu bir neticeye gideriz. Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Candan. Madde üzerinde bir adet önerge vardır; önergeyi
okutacağım ve işleme alacağım efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 580 sıra sayılı kanun tasarısının 2
nci maddesinin son bendindeki (l) "gerçek veya tüzelkişileri"
ifadesinde "gerçek" kelimesinin çıkarılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) - Katılamıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun Sayın Uzunkaya. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Değerli Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 2 nci maddenin son fıkrasıyla ilgili değişiklik
önergesi üzerinde söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tabiî, bir oluşum hazırlanacak. Az önce Sayın Candan'ın
ifade ettiği gibi, yeni bir fon ve bugüne kadar aleyhinde konuşulan fonlar
gibi, yaşanan zaaf ve görülen sıkıntılardan sonra, bugün burada lehinde
konuşanlar, yarın aleyhinde tekrar konuşacaklar. Yani, elimiz yanmadan ateşin
yakıcı olduğunu fark edemiyoruz. İhdas ediyoruz ve bir şeyler var ediyoruz... "Tanımlar"da, (l) bendinde "Bireysel
emeklilik aracıları: Her ne ad altında olursa olsun herhangi bir emeklilik
şirketine bağlı olmaksızın -herhangi bir şirkete bağlı değil- bir sözleşmeye
dayanarak, daimî bir surette emeklilik şirketlerinin emeklilik sözleşmelerine
aracılık eden veya bunları emeklilik şirketi adına yapan gerçek veya
tüzelkişileri ifade eder" deniliyor. Değerli arkadaşlar, burada tüzelkişiliği anladık; yani,
siz getirdiniz, bir sorumluluk verdiniz -X şirketinin veya holdinginin bireysel
emeklilik sözleşmelerini yapan bir kişi- kimliği kazandırdınız; fakat, bu
tüzelkişiliğin ötesinde, gerçek kişilik olarak... Toplum çok enteresan şeyleri
bugüne kadar yaşadı; yani, sadece, sizin hükümet olarak verdiğiniz sözleri
yerine getirmemeniz olayı yaşanmıyor; af buyurun, bazen tencere, bardak, çanak,
çömlek pazarlayan gazeteler var, şirketler var vesaireler. Sorumluluk vermiş
veya vermemiş insanlar gidiyorlar, sözleşme yapıyorlar, senet imzalatıyorlar,
senetleri alıyorlar; hatta, bugüne kadar, bu konuda şahit olunmuş, örnek
hadiseler vardır. Birkısım kitabevleri adına, ansiklopediler adına gidip, abone
yapıp, senetleri imzalattıktan sonra, ortadan kaybolan gerçek kişiler var;
muhtemelen bu yapılanmadaki gerçek kişiler gibi, hiçbir sorumluluğu yok, şirket
sorumluluğu yok, bir vebali yok. Siz, hem gerçek kişiye hem de o şirket adına
tüzelkişiye, bu konuda sözleşme yapmak, karşı taraftan kaparo alma -neyse, o
anda alınması gereken- birkısım taahhütleri, senet, çek veya belgeleri alma
yetkisi vereceksiniz. Değerli arkadaşlar; yani, sizin hükümet olarak, bu
sorumluluğu, hiçbir sorumluluğu olmaksızın, gerçek kişiye böyle sorumluluğu
yüklerken ve sizin hükümet olarak vatandaşa taahhüdünüzü yerine
getirememişsiniz. Kalkıp böyle bir insandan, böyle bir yasayla, nasıl taahhüt
beklersiniz. Bakın, bugün, bütün milletvekili arkadaşlarımın
odalarına şöyle bir bülten geldi -MESS'in gönderdiği- arkadaşlarım gördüler. Ne
diyor: "Sözünüzün eri olun" Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanıyla, Başbakan ve üç Başbakan
Yardımcılarını burada gösteren ve "Söylemediğin sözü söyleyebilirsin;
fakat, söylediğini gizleyemezsin." Değerli arkadaşlar, bakın, şu Parlamentoda konuşulan
hiçbir söz yoktur ki, onlar bir eski deyimle zapturapt altına alınmış olmasın,
kayıtlara giriyor. Esasen dünyada söylenen hiçbir söz yoktur ki, o kaybolmuş
olsun. Dolayısıyla, burada verilen sözler, halkın şahadetine takdim edilen
iddialar, yorumlar birgün -bugün olmasa bile- hani Yunus'un dili ile
"Yunus sen bu sözleri eğri büğrü söyleme, seni sıygaya çeken bir Molla
Kasım gelir" dediği gibi, bu millet bir Molla Kasım olarak, verdiğiniz ve
vermediğiniz taahhütleriniz, sözleriniz, çıkardığınız yasalarınız, yılbaşında
verdiğiniz, daha dün mürekkebi kurumadan millete olan taahhütleriniz ve bugün
geldiğiniz noktaya bakılınca, bu hali perişanlığınızla -tekrar ediyorum- böyle
bir sorumluluğu da gerçek kişilere vermenizin mantığını anlamak mümkün değil.
İşte bu yazının arkasındaki başlıkta "Açık Mektup" diyor. Kime; Sayın
Ecevit'e, Sayın Bahçeli'ye, Sayın Özkan'a, Sayın Yılmaz'a, sayın bakanlar ve
sayın parlamenterlere. Okumanızı tavsiye ediyorum. Ha, katılırsınız
katılmazsınız, ayrı konu; ama "işte hükümetin taahhüdü, işte hükümetin
sözü, işte hükümetin programı" diye takdim ettikleri şu bölümlerdeki
vaadinize ne kadar hulfettiğinizin, güvenilemez bir hükümet olduğunuzun, dün bu
hükümetlerin kurulması için can atanların şu anda hangi hale geldiğinin açık
belgelerini size gönderiyorlar. Allahaşkına, şu hükümet çıksın toplum
içerisine, bir kamuoyu yoklaması yaptırsın. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, bir dakika efendim.
Mikrofonunuzu açayım da öyle devam edin.
Buyurun efendim. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Her 100 kişiden 10 kişinin
güveni varsa, çıkıp şurada millet adına sizden özür dileyeceğim. KEMAL VATAN (İzmir) - 90... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Evet, yüzde 90'ının güveni
sizden gitmiştir. 100 kişinin 10'undan güven alamazsınız. Ha, bu hükümete
düşen, işte demin dediğim gibi, ne edeceksiniz; kemali edeple çekilecek, istifa
edeceksiniz. Parlamento içinden alternatifi olan çok sağlıklı hükümetler çıkar.
Hepinize saygılar sunuyor, önergemin kabulünü arz
ediyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzunkaya. Efendim, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: İKİNCİ BÖLÜM Bireysel Emeklilik Danışma Kurulu Yapısı ve görevleri MADDE 3. - Bireysel emeklilik politikalarını belirlemek
ve bunların gerçekleştirilmesi için alınması gerekli önlemler konusunda
önerilerde bulunmak üzere Bireysel Emeklilik Danışma Kurulu kurulmuştur.
Bireysel Emeklilik Danışma Kurulu, Hazine Müsteşarının başkanlığında Maliye
Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Sermaye
Piyasası Kurulu tarafından görevlendirilecek en az genel müdür düzeyinde birer
temsilciden oluşur. Bireysel Emeklilik Danışma Kurulu en az üç ayda bir
Müsteşarlıkça önerilen tarih ve gündemle toplanır. Bireysel Emeklilik Danışma Kurulunun sekreterya
hizmetleri Müsteşarlık tarafından yürütülür. Bireysel Emeklilik Danışma
Kurulunun çalışma esas ve usulleri Bireysel Emeklilik Danışma Kurulunun uygun
görüşü alınarak Müsteşarlıkça bir yönetmelikle düzenlenir. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler; buyurun efendim. (FP sıralarından
alkışlar) FP GRUBU ADINA MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bireysel Emeklilik Yasa Tasarısının 3 üncü maddesi
üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bu tasarı, Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonunun alt komisyonu olarak önümüze geldiği zaman, yasa
tasarısına benzer bir tarafı yoktu; kanun tekniğinden uzak, ne dediği anlaşılmaz
bir yapıdaydı; kelimenin tam anlamıyla, ucube bir tasarıydı; tam beş ayrı
taslak halinden değiştirilerek önümüze geldi; alt komisyon, üç hafta, üzerinde
titiz bir çalışma yapmış ve şu anda önünüzde bulunan şekliyle esas
komisyonumuza; yani, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna sunmuş
ve bu haliyle ancak önünüze gelmiştir. Esasen, bu tasarının Meclise getiriliş gerekçesi, bize
göre, masum ve mantıklı bir gerekçe de değildir. Bu tasarı, tamamen, IMF'nin
direktifleri ve bu hükümete dayatmaları sonucunda Yüce Meclise getirilmiştir.
IMF "Türk toplumu tasarruf yapamamaktadır" demekte ve sözüm ona,
ekonomiyi canlandırmak için, toplumun yastık altındaki birikimlerine göz
dikerek, halkı soymak için yeni bir yöntem geliştirmektedir; ama, halk, bu
soygun düzenine, hortumlamanın ve vurgunun bir başka versiyonu olan bu
aldatmacaya inanmayacaktır; elindeki avucundaki biriktirdiği üç beş kuruşu size
getirip "alın ben yiyemedim, buyurun siz yiyin" diyemeyecektir.
Diyemeyecektir; çünkü, bu konuda, size, bu hükümete, güven kalmamıştır. 11
bankanın içi boşaltılırken, bu halkın birikimleri olan 11 milyar dolar
hortumlanırken, bu Maliye, bu Hazine, bu hükümet neredeydi; daha, siz, onun
hesabını veremediniz; daha, siz, bir gecede 1,6 milyar doları götüren sözümona
bankacıların yakasına yapışamadınız; çağırıp, bunların ifadelerini bile
alamadınız; alabildiniz mi?! Aile fotoğraflarında boy gösterenler, Avrupa'da,
Amerika'da cirit atmaktadırlar, keyif çatmaktadırlar. Şimdi, hangi cüretle,
hangi cesaretle, hangi yüzle bu milletin karşısına çıkıp "buyurun, gelin,
biz, size yeni bir kanun hazırladık; biriktirdiğiniz kenarda köşede paranız
varsa, onu bize getirin, yatırın; biz de, sizi, 56 yaşından sonra emekli
ederiz; o zaman bu paraları alır, 50 yaşından sonra sizin refah seviyeniz
yükselir" diyeceksiniz?! Bu, tam bir aldatmacadır, tam bir fiyaskodur. Bir defa, size, halkın güveni kalmamıştır. Bakınız, bu
yasa tasarısının 3 üncü maddesinde, Bireysel Emeklilik Danışma Kurulunun yapısı
ve görevleri belirlenmiştir. Danışma Kurulu, Hazine Müsteşarlığının
başkanlığında, 1 Maliyeden, 1 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından, yine, 1
Hazineden, 1 Sermaye Piyasası Kurulundan oluşacak bürokratlarla bu işi nasıl
yürütecek?! Bakın bakalım, dünyada bunun bir örneği var mı?! Böyle, derleme
toplama danışma kurulu olur mu?! Neden, bağımsız ve özerk bir kuruluş
oluşturulmuyor? Bireysel emeklilikle ilgili, Avrupa ülkelerinden
örnekler veriliyor. Hangi Batı ülkesinde, bu işler, böyle bir gecekondu kurulla
yönetilmektedir; bunu da anlamak mümkün değil. Ciddiyetten uzak, güven
vermeyen, güven telkin etmeyen bir yapı oluşturulmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sistem,
tamamen, gönüllü ve isteğe bağlı esaslar üze-rine kurulmuştur. Bu haliyle halka
güven vermediği için, tasvip göreceğine inanmıyoruz. Bugüne kadar, bu hükümetin hangi ekonomik tedbirine kim
inandıysa, daha fazla fakirleşmiştir, daha fazla yoksul hale gelmiştir. Bugün
görülen odur ki, getirilen ekonomik kararların tümü iflas etmiştir. Bunun da,
bu tasarının da akıbeti, aynen, Tasarrufu Teşvik Fonu gibi, Konut Edindirme
Fonu gibi veya MEYAK kesintileri gibi olacaktır. Halkımız, bu yeni soyguna alet
olmayacaktır. Buradan, bu kürsüden tüm vatandaşlarımızı da uyarmak bizim
görevimizdir. Bu sözünü ettiğim başarısız uygulamalar gibi, bu sistem de hiçbir
cazip taraf oluşturmamaktadır. Halkımız da artık aklını başına almalı ve yeni
bir maceraya girmemelidir diyor, bu vesileyle Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güler. Madde üzerinde, Doğru Yol Partisinin görüşlerini,
Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın ifade edecektir. Buyurun Sayın Akın. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu
Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, 3 üncü madde, bireysel
emeklilik sistemine ilişkin politikaların belirlenmesi, şirketlerin -ki, bu
şirketler umumiyetle anonim şirkettir-
kuruluş, iflas, birleşme ve devir işlemlerine yönelik kararların alınması,
bireysel emeklilik sistemine bağlı kuruluşların idaresiyle alakalıdır. Gerekçe
de güzel yazılmış. Hükümet teklifinde Bireysel Emeklilik Koordinasyon Kurulu
şeklinde getirilmiş; ancak, Komisyonda Bireysel Emeklilik Danışma Kurulu
şekline dönüştürülmüştür. Yani Hazine Müsteşarlığının başkanlığında Maliye
Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Sermaye
Piyasası Kurulu tarafından görevlendirilecek en az genel müdür düzeyinde birer
temsilciden oluşan, danışma hizmeti vermek üzere kurulmuş oluyor. Şimdi, baktığımız zaman, kuruluş aşaması -ki kuruluşta
o şartları taşımıyorsa, zaten, şirketin kurulması mümkün değil- iflas,
-kuruluşla iflas arasındaki faaliyeti yok- devir... Devir, umumiyetle zor
duruma düşmüş şirketlerin devridir; o da değişik bir iflas şeklidir. Birleşme;
yine, zor duruma düşmüş iki şirketin birleşmesidir. Soruyorum; Hazine, şimdiden, bu şirketlerin
denetiminde, şirketin sonu sayılan bu haller üzerinde etkinliğini sürdürecekse;
eğer, bu, Hazine Müsteşarlığının, geçmişte takip ettiği, bugünkü ekonomik
istikrarsızlığın yaşandığı bir duruma bu bireysel şirketlerin gelmesi, şimdiden
tasarı halindeyken bu Meclisin kabullenmesi, gelecek için bir afat olmayacak
mıdır? Değerli milletvekilleri, bugün Hazineden sorumlu bakan
açıklama yapıyor "biz hata yaptık; döviz kurunun belirlenmesinin arz ve
talebe göre yapılması lazımdı" diyor. Tabiî ki, liberal ekonomide, serbest
ekonomide, siz, dövize narh getirirseniz, tavan fiyat getirirseniz, aylık 0.85
değer kaybını koyarsanız ve bu makas -Türk parasıyla- fark gittikçe artarsa,
elbette bugünkü çöküntü olacak. Sadece dünkü o zor durumla ilgili karar, bugün
değil dün alınmış olsaydı, bizim ekonomimize 1 katrilyon ilave yük gelmemiş
olacaktı. Ekonomi, bu kadar elastikiyet isteyen ve çok çabuk karar alınmayı
icap ettiren bir husustur. Tekrar ifade ediyorum; dün, Merkez Bankası 4,5 milyar dolar
sattı; kaç liradan sattı; 700 liranın altında; bugün dolar 800-900 000 lira ile
1 milyon lira arasında dolaştı. Satılan 4,5 milyar dolar -24 saati daha
geçmedi- ekonomiye, 900 trilyona, 950 trilyona yakın, 1 katrilyona yakın yük
geldi. Şimdi, gelin burada cevap verin; aynı durum... Fonların
borsada değerlendirilmesi ileride yapılacak. Bu borsa ne derecede sıhhatli
çalışıyor; bugün borsada hisse senetlerini veya diğer aktif değerlerini
koruyamayan birsürü şirket zor durumda, belki de iflasın eşiğinde. Bankaların
zor durumda olması ayrı bir konu. Yarın, bu bireysel emeklilik şirketleri de
aynı hali alırsa, bankaların korunması gibi bu şirketlerin korunma durumu da
yok. İleride bankazedeler gibi, konutzedeler gibi, bir de bireysel
emeklizedeler bu Meclisin önünde, Başbakanlığın önünde, Kızılay Meydanında
toplanırsa, çözüm için bu Meclise öneriler getirilirse, o zaman her halde
geriye dönük telafi edici bir uygulama yapmamız, bütçeye katrilyonların
üzerinde yük getirecektir; bunu hiç kimse de üstlenemeyecektir. Değerli milletvekilleri, biz gerek... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Akın, mikrofonunuzu açıyorum, lütfen
tamamlayın efendim, buyurun. MURAT AKIN (Devamla) - Biz, gerek enflasyonu düşürmede
ve gerekse diğer hususlarda, gelişmiş ülke ekonomilerindeki istikrar
programlarını uygulamaya kalkıyoruz. Gelişmiş ülkelerde işsizlik asgarî
seviyede. Bizim, geçmişte uyguladığımız ve halen ısrar ettiğimiz bu program,
eğer kalkınmakta olan ülkelerle alakalı olmuş olsaydı, bu zor durum
olmayacaktı. Gelişmiş ülkelerde olan hayat standardını esas alır
şekilde ekonomik istikrar programları uyguluyoruz. Bu bireysel emeklilik de
gelişmiş olan ülkelerdeki hususları düzenleyici, tanzim edici hükümleri ihtiva
etmektedir; onlardaki borsayla bizdeki borsa bir değildir, onlardaki
yatırımların değerlendirilmesiyle bizdeki yatırımların değerlendirilmesi aynı
değildir; şirketlerin kuruluşu ve denetimi aynı değildir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın. MURAT AKIN (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum.
(DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş
2 adet önerge vardır; her iki önergeyi de okutacağım ve son okutacağım
önergenin en aykırı önerge olması dolayısıyla okuttuktan sonra da işleme
alacağım. Önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 580 sıra sayılı yasa tasarısının 3
üncü maddesinin birinci fıkrasının son cümlesindeki "üç ayda bir"
ibaresinin "her ay" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 580 sıra sayılı yasa tasarısının 3
üncü maddesinin son paragrafının sonundaki ifadenin "Bireysel Emeklilik
Danışma Kurulunun uygun görüşü alınarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığınca bir yönetmelikle düzenlenir" şeklinde değiştirilmesini arz
ederiz.
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim, önergeye?.. SAĞLIK AİLE ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU(Aydın) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN - Önerge üzerinde Sayın Uzunkaya?.. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, gerekçe
okunsun... BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Yönetmeliği Bakanlığın yapması daha doğru ve uygundur. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 580 sıra sayılı yasa tasarısının 3
üncü maddesinin birinci fıkrasının son cümlesindeki "üç ayda bir"
ibaresinin "her ay" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah Erbaş (Van) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?.. SAĞLIK AİLE ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Komisyon katılmıyor. Hükümet?.. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN - Önerge üzerinde Erzurum Milletvekili Sayın
Aslan Polat; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi, bireysel emeklilikle ilgili tasarının bu
maddesinde, bu bireysel emeklilik politikalarını belirlemek ve bunların
gerçekleştirilmesi için alınması gerekli önlemler hususunda öneride bulunmak
üzere, Bireysel Emeklilik Danışma Kurulu kurulduğu ve bunun üç ayda bir
toplanacağı belirtiliyor; biz, bu her ay toplansın diyoruz. Sebebi de şu:
Zaten, buradaki Danışma Kurulu üyelerinin hepsi kamu görevlisi; işte "Hazine Müsteşarlığı, Maliye Bakanlığı,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından
görevlendirilecek en az genel müdür seviyesinde birer temsilciden oluşur"
diyor. Biz, bu temsilcilerin üç ayda bir değil de, her ay toplanmasını şundan
istiyoruz: Türkiyemizde insan, bırakın
üç ay sonrasını, bir ayı da bırakın, acaba, bir gün sonrasını görebiliyor muyuz
yani... Türkiye Cumhuriyetinde, düşünün ki, en önemli bir fon toplama için
kanun tasarısı çıkaracağız. Yaparız veya yapamayız; bunu Avrupa yapmış, Amerika
yapmış... OECD ülkelerinde yüzde 38 -şurada rakamlar var- Amerika Birleşik
Devletlerinde yüzde 58,2; İngiltere'de yüzde 74, 7; bu, fonların gayri safî
millî hâsılaya oranları; yani, gayri safî millî hâsılanın en önemli miktarını gelişmiş
ülkelerde, Amerika'da, İngiltere'de, OECD ülkelerinde bu fonlar oluşturuyor. Şimdi, bu kadar önemli fonları, eğer, biz de
oluşturmayı ciddî olarak düşünüyorsak, bunun için üç şık vardır;
birincisi, bunlara getirilecek vergi
teşviklerinin Batı ülkelerinde olduğu gibi ciddî olması lazım; ikincisi,
bunlarla ilgili hukukî düzenlemelerin, Batı ülkelerinde olduğu gibi ciddî
olması lazım; üçüncüsü de, bu fonlar, Batı ülkelerinde olduğu gibi ciddî olarak
yönlendirilmesi lazım. O halde, bunlarla ilgili olarak danışma komisyonlarının
da ciddî olarak toplanıp ciddî emek sarf etmesi lazım. Şimdi "Türkiye'de bu, üç ayda bir toplansın"
deniyor. Düşünün ki, Türkiye'de, bırakın üç ayı, iki gün sonrası olacak olaylar
görülmediği için -İşte, Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki bir olay,
Türkiye'yi bugün büyük bir krizin ortasına getirdi ve devalüasyonla karşı
karşıya bıraktı- böyle bir güvenilmez ortamda, böyle bir yönetim krizinin
olduğu ortamda danışma kurullarının da en az her ay bir kere toplanıp önünü
biraz görmeye çalışması gerekir. Ha, bu bir ay da yeter mi; onun da yetmeyeceği
zaten ortada; Türkiye'de uygulanan şeyler bunu ortada gösteriyor. Sayın milletvekilleri, bu emeklilik fonlarının önemi
bir de şuradan ileri geliyor. Emeklilik fonu, insanın âhir hayatı denen, yani,
emekli olduğu 60 yaşından sonraki, 55-56
yaşından sonraki günleriyle ilgili bir konu. Düşünün ki, bir insan 70
yaşına gelmiş, 70 yaşında kendisine
hayat güvencesi olsun diye parasını yatırmış emekli fonlarımıza, yönetenler,
bunu batırmış; bugün bir sürü bankanın, bir sürü holdingin battığı gibi -Allah
korusun- o zaman, o insanın durumunu düşünün. Artık, yaşı olmuş 65-70, yeniden
para kazanmak, yeniden kendine iş bulmak, kendine bir güvence almak şansı da
kalmamış olacaktır. Onun için, böyle bir ortamda, bu fonların yönetimi son
derece ciddî olmalı, son derece bunlar üzerinde iyi düşünmeliyiz. Yoksa,
Türkiyemizde hâlâ bugün bile İstanbul Menkul Kıymetlerde ve borsalarda
bakıyorsunuz adamlar bir aylık, üç aylık senetlere hep yatırım yapmaya
kalkıyorlar. Niye bir ay, üç ay; çünkü, üç aydan sonra, beş aydan sonra kimse
önünü görmüyor; ama, bu fonların en önemli tarafı nedir; bu fonlar on yıl,
yirmi yıl önümüzü gösterecek fonlardır. En azından insan 18 yaşında bu fona
girmişse 56 yaşından evvel çıkamayacaktır. Arada, şöyle böyle otuz sene,
otuzbeş sene bir müddet vardır. Şimdi, senin elinde de, otuz sene, otuzbeş
sene, ortalama on sene, onbeş senelik bir fon olursa -devletin- böyle günlük
krizlerden çok rahat kurtarır. Devlet de, o zaman, bir aylık vadelerle değil,
üç ay, beş ay, on ay, bir sene, iki sene, beş sene vadelerle borçlanmaya
gidebilir ve o zaman da, üç sene, beş sene olduğu zaman da, bunlar, enflasyonu
emen fonlardır, bunlar enflasyonu azaltan, absorbe eden fonlardır. O halde, bu fonlara
gözümüz gibi bakmalıyız. Bu fonların, her şeyden çok, bunların üzerinde emek
sarf etmeliyiz; ama, Türkiyemize geldiğimiz zaman, durumların hiç de böyle
olmadığını görüyoruz. İşte, düşünebiliyor musunuz, bankaları ele alın; devlet garantisi
olduğu halde, her gün bir banka batıyor ve fon denetimine alınıyor. Fon
denetimine alındıktan sonra, gözler üzerindeyken bile, bu bankalar -gazeteler
açıklıyor- sürekli, fondaki bu bankalar zarar ediyorlar. Ha, burada neyi getirmek istiyorum, şunu getirmek
istiyorum: Bir kere, bu fonların da, aynı bu bankalar gibi, bu finans
kuruluşları gibi, birtakım holdingler gibi, iflaslara, batmalara sebep olmaması
için, bunlara yön verecek danışma kurullarının son derece dikkatli olması ve
bunların, böyle, üç ayda değil, ayda bir, ciddî ciddî toplanıp bu alanda emek
sarf etmesi, birtakım projeleri de konuşmaları lazımdır diyorum. Onun için de,
ben, bu toplantının üç ay yerine, bir ay olarak önergeyle değiştirilmesinin
Türkiye'nin gerçeklerine uygun olduğuna inanıyorum. Sizin de buna inanacağınızı
tahmin ediyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum; buyurun. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Emeklilik Sözleşmesi Emeklilik sistemine katılma ve emeklilik sözleşmesi MADDE 4. - Bireysel emeklilik sistemine medeni hakları
kullanma ehliyetini haiz kişiler katılabilir. Sisteme katılacak kişiler şirket
ile emeklilik sözleşmesi imzalamak zorundadırlar. Emeklilik sözleşmesi, katılımcının sisteme girmesine,
sistemden ayrılmasına, emekli olmasına, katkıların ödenmesine, bu katkıların
bireysel emeklilik hesaplarında izlenmesine, fonlarda yatırıma
yönlendirilmesine ve katılımcı veya
lehdarlarına yapılacak ödemelere ilişkin esaslar ile tarafların diğer hak ve
yükümlülüklerini düzenleyen, esas
olarak kalıtımcı ve şirketin taraf olarak yer aldığı bir sözleşmedir.
Emeklilik sözleşmesinde bulunacak hususlara ilişkin esas ve usuller Kurulun
uygun görüşü alınarak Müsteşarlıkça belirlenir. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun
görüşlerini, Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler ifade edecektir. Buyurun Sayın Güler. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanun
Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum. Değerli milletvekilleri, bu madde, emeklilik sistemine
katılma ve emeklilik sözleşmesini düzenleyen bir maddedir. Demin de söylediğim
gibi, getirilen tasarı, Türkiye şartlarına uymayan, genel ekonomik kurallara
aykırı bir taslaktır. Bu tasarının sosyal boyutu da yoktur, Türkiye'nin
ekonomik ve sosyal yapısına uymamaktadır; çünkü, bugünkü ekonomik koşullarda
hangi işçi, hangi memur veya hangi esnaf ekprim ödeyerek ikinci bir emeklilik
için para yatırabilecek durumdadır? Memurun, işçinin, esnafın kendisine
sorulsa, kesilen emekli keseneklerinin bile, emekliliğini beklemeden geri
ödenmesini isteyecek duruma gelmiştir. Aldığınız sözüm ona ekonomik tedbirlerle, bütün çalışan
kesimler perişan edilmiştir. 200 milyon maaş olan memur mu, ayrıca ilave para
yatırıp ikinci bir emeklilik isteyecek?! Bu nedenle, bu tasarı, alt sınıf ve
orta sınıfa hitap etmemektedir; olsa olsa, birkaç holdingin dolar bazında ücret
alan sınırlı sayıdaki üst düzey yöneticilerine bir imkân sağlayacaktır. Bu
nedenle, bu yasanın sosyal boyutu yoktur. Çalışanların zar zor geçindiği, ancak
karın tokluğuna çalıştığı bir ülkede, 12 milyon işsizin olduğu, 10 milyon
insanın açlık sınırında yaşam mücadelesi verdiği bir ülkede, kim, hangi parayla
ikinci bir emeklilik için para ayıracaktır? Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz,
komisyonlarda da görüşlerimizi dile getirdik. Bu tasarı, gönüllü katılıma
dayanan, kişinin kendi isteğiyle getirilmek istenen bir sistemdir; bu nedenle,
cazip hale getirilmelidir dedik; ama, sözümüzü dinletemedik. Sisteme, devletin, vergi indirimi dışında bir katkısı
da yoktur. Sistemin yüksek enflasyondan etkilenmemesi gereklidir. Kıdem
tazminatı yerine geçebilecek önlemlerin alınması şarttır. Burada biriken
fonların şirketler tarafından iyi değerlendirilmesi gereklidir. Hükümet gereksiz yere alınganlık göstermiş, 4447 sayılı
Yasadaki yaşı baz olarak almış ve bu yasadaki yaş oranını gereksiz olarak
yüksek tutmuştur. Özellikle, bu 4 üncü maddede bahsedilen sözleşmelerin,
açık ve net, okunabilir ve anlaşılabilir bir dille yapılması lazımdır. Özel
sigorta poliçelerinde olduğu gibi, ancak büyüteçlerle okunabilen bir şekilde
olmamasına azamî dikkat edilmelidir. Tasarının uygulama alanı bulabilmesi için,
yaş, mutlaka düşük tutulmalıydı. Yaşın yüksek tutulması yasayı cazip halden
çıkarmıştır. Dileyen, 18 yaşına gelmiş çocuğunun adına yirmi yıl süreyle prim
yatırarak, 38 yaşında birikimlerini alabilmeliydi; ama, ne yazık ki, bizim bu
önerilerimiz komisyonlarda kabul edilmedi ve önümüze, dediğim gibi, Türkiye
şartlarına ve halkın genel eğilimine uymayan bir tasarı olarak gelmiştir. Değerli arkadaşlar, ülkemizde her saat, her gün çok
hızlı değişen bu ekonomik şartlarda, insanların en az on yıl, sabırla
oluşturdukları birikimlerini getirip, özel şirketlere teslim etmesini, bugünkü
ekonomik koşullarda mantıklı ve anlamlı görmemekteyiz. Bu nedenle, bu sistemin
geniş halk kitleleri tarafından tasvip görmesi imkânsızdır ve bu sistem,
söylediğim bu olumsuz şartlardan dolayı ölü olarak doğmuştur. Bu duygu ve düşüncelerle Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güler. Madde üzerinde ikinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Burdur Milletvekili Sayın Mustafa Örs'e ait. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Bireysel Emeklilik Tasarruf ve
Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısının, emeklilik sistemine katılma ve emeklilik
sözleşmesini düzenleyen 4 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına
görüşlerimi sunmak üzere söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına
he-pinizi saygıyla selamlıyorum. Bu kanunla kurulacak olan emeklilik şirketi ile katılımcılar
arasında yapılacak olan emeklilik sözleşmeleri, katılımcıların sistem içerisine
girmelerini, sistemden ayrılabilmelerini, emekli olabilmelerini, katkıların ne
şekilde ödeneceğini, katkıların aynı zamanda bireysel emeklilik hesaplarında
izlenmesini, bunların emeklilik yatırım fonlarına yönlendirilmesini,
katılımcılara ve lehtarlara yapılacak ödemeleri ve katılımcılar ile şirket hak,
borç ve yükümlülüklerine ilişkin hususları düzenlemektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 üncü maddede
"bireysel emeklilik sistemine medenî hakları kullanma ehliyetini haiz
kişiler katılabilir. Sisteme katılacak kişiler şirketle emeklilik sözleşmesi
imzalamak zorundadırlar" ibaresi yer almaktadır. Bu, sistemin sağlıklı
işleyişi açısından bizce de uygundur; ancak, burada, kanunî ehliyeti haiz
olmayan, 18 yaşından büyük, ailesinin bakımına muhtaç fertlerimizin de bu
sisteme katılımları sağlanabilmelidir. Bu fertlerimizin primleri aileleri
tarafından yatırılmak suretiyle emeklilikleri sağlanacak ve ailelerin de yükü
kısmen azaltılmış olacaktır, yani, ailelerin bu fertlerimizle ilgili gelecek
kaygıları giderilmiş olacaktır; hatta, 18 yaş sınırı da şartlara göre, şartlar
uygunsa, daha aşağıya çekilebilmelidir. Bu maddede diğer bir konu; emeklilik sözleşmesinde
bulunacak hususlara ilişkin esas ve usullerin, kişilerin çalışma şartlarının,
bölge şartlarının ve ülkemizin içinde bulunduğu şartların, mutlak surette+
dikkate alınması gerekmektedir. Bu usul ve esaslardan olmazsa olmaz şartları
taşıyanların, yasada açıkça belirlenmesi daha isabetli olacaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sistem, en az 10
yıl prim yatırma kaydı gerektirmekte ve 56 yaşında emekliliği öngörmektedir.
Emeklilik yaşı, bugünkü sosyal güvenlik sistemleriyle de uyumludur. Bu nedenle,
sisteme katılacak kişiler ile emeklilik şirketi arasında bir sözleşme yapılması
gerekmektedir. Sözleşmede, asgari yer alması gereken hususlar, açık bir
şekilde, kanunda da belirtilmiştir. Yalnız, burada, sözleşmenin şekli, kaç
nüshadan oluşacağı gibi usul ve esasların -müsteşarlığın belirlemesi yerine-
kanunda açıkça belirlenmesinde fayda vardır kanaatindeyiz. Ayrıca, 25 yıl prim yatıran kişiler, bu süre sonunda
emekli olmalıdır. Yoksa, istenilen hedefe ulaşmak mümkün değildir. 20 yaşında
başlayıp 45 yaşında emekli olmayı hak eden kişi, hakkını 56 yaşında alacaksa,
süreyi ayarlayarak primini geç yatırmaya başlayacaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde,
geçmiş yıllarda ve yakın zamanda MEYAK ve tasarrufu teşvik uygulamaları
gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Maalesef, günümüzde gelinen noktada bunların
fiyaskosu söz konusudur. Bu nedenle, halkımızın, ikinci bir MEYAK mı, zorunlu
tasarruf mu korkusunu üzerlerinden atarak, onlara güven telkin edici ibarelerin
kanuna eklenmesi gerekmektedir. Sadece yeni kaynaklar oluşturmak için bu
sistemin oluşturulmaya çalışılması yanlıştır. Aksine, SSK, Bağ-Kur, Emekli
Sandığı gibi sistemlere dahil olmayan vatandaşlarımızın da, bu düzenleme ve
kanun sayesinde emekli olabilecekleri anlatılmalıdır; yani, halkımızın güveni
yeniden sağlanmalıdır. Bugünkü güvensizlik ortamında da biz bunu zor
görmekteyiz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanunun geneline
baktığımızda "altı ay sonra yürürlüğe girer" hükmü yer almaktadır.
Yeni düzenlemeye göre, şirketlerin adaptasyonu için en az bir yıllık sürenin
öngörülmesi daha uygun olacaktır. Böylelikle, bu alanda faaliyet gösterecek
yeterli sayıda şirketin kurulması ve rekabetin de sağlanması mümkün olacaktır. Maddenin sonunda "Emeklilik sözleşmesinde
bulunacak hususlara ilişkin esas ve usuller Kurulun uygun görüşü alınarak
Müsteşarlıkça belirlenir" ibaresi yer almaktadır. Dikkat edilmesi gereken
hassas konulardan bir tanesi de budur. Kişilerin ve ülkemizin konumu bu noktada
çok dikkatli bir şekilde özdeğerlerimize uygun olarak tespit edilerek, bu
kıstaslar belirlenmelidir. Bütün bunların ışığında, kanuna, Doğru Yol Partisi
Grubu olarak olumlu baktığımızı arz etmek istiyorum. Kanunun, vatandaşlarımıza
hayırlı uğurlu olmasını diliyor; bu vesileyle, sizleri ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Örs. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 2 adet önerge
vardır; önergeleri sırasıyla okutacağım ve en aykırı olan son önergeden işleme
başlayacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 580 sıra sayılı yasa tasarısının 4
üncü maddesinin son cümlesinin "emeklilik sözleşmesinde bulunacak esaslara
ilişkin usuller Kurulun uygun görüşü alınarak Çalışma Bakanlığınca
belirlenir" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 580 sıra sayılı yasa tasarısının 4
üncü maddesinin birinci fıkrasının "bireysel emeklilik sistemine medenî
hakları kullanma ehliyetini haiz ve zorunlu sigorta kuruluşlarının üyesi olan
kişiler katılabilir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) - Katılamıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. ORMAN BAKANI İ.NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN - Önerge sahiplerinden kim konuşacak? ASLAN POLAT (Erzurum) - Ben konuşacağım efendim. BAŞKAN - Sayın Aslan Polat; buyurun. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlarım. Tasarının bu maddesi, esasında, gerçekten önemli bir
madde. Bilhassa işçi sendikalarının bu konuda önemli endişeleri var;
endişelerinin aslı şu: Şimdi, bu getirilen tasarıda "bireysel emeklilik
sistemine medenî hakları kullanma ehliyetini haiz kişiler katılabilir"
deniliyor ve başka hiçbir şart aranmıyor; fakat, bizzat Devlet Planlama
Teşkilatının bu dönem kurduğu özel ihtisas komisyonunun raporunda aynen
söyleniyor: "Tamamlayıcı sosyal güvenlik programları içerisinde bireysel
emeklilik fonları, ülkemizde de çıkarılacak genel bir çerçeve kanunla
uygulamaya konulmalıdır. Devletin ve özel denetim kurumlarının denetimi
altında, bütünüyle özel sektör kuralları içerisinde çalışacak bu kurumlara üye olmak,
mutlaka, zorunlu sigorta kuruluşlarında tescil edilmiş bulunma şartına
bağlanmalıdır." Şimdi, benim merak ettiğim bir şey var: Bu Devlet
Planlama Teşkilatı neye yarar? Getiriyor, çalışma yapıyor, tasarı yapıyor,
öneri getiriyor. Dönemlerden beri, bu hükümet ve bundan evvelki hükümetler, 55
nci hükümet de, 56 ncı hükümet de, 57 nci hükümet de Devlet Planlama
Teşkilatının getirdiği bütün bu önerilerin tamamen zıddında uygulama yapıyor.
Eğer, bu Devlet Planlama Teşkilatını ciddîye almayacaksanız, o zaman, bunları
çalıştırmayın, bu kadar rapor hazırlatmayın. Yani, bunların devlet için
hazırladığı raporların tamamen zıddına uygulamaları getiriyorsunuz, ondan sonra
da, bu konuları söylediğimiz zaman da, hükümet olarak "katılmıyoruz"
diyorsunuz. Peki, sayın hükümete ben de şunu soruyorum: Sekizinci Beş Yıllık
Kalkınma Planı burada kabul edilirken niye o maddelere katıldınız? Devlette iki
kurum birbirinin tezadı halinde olur mu? Bir taraftan, gelip, Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı burada onaylanırken "katılıyorum" diyorsunuz,
ondan sonra, o Devlet Planlama Teşkilatının, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planına bağlı olarak kurulan alt komisyonunun "mutlaka olmalıdır"
dediği bir konuda da "hayır, ona ben katılmıyorum" diyorsunuz. Evvela, hükümet... Hep tezatsınız; yani, ne yaptıysanız
tezat halindesiniz. Piyasalar sizi anlamıyor, kamu sizi anlamıyor, sendikalar
sizi anlamıyor, biz de sizi anlamıyoruz; yani, yarın sizi tarih de anlamayacak.
Bakın, şimdi, bu konuda, işçi sendikaları da çok
endişeli. Devlet Planlama Teşkilatı "genellikle, bu programların
zorunluluk esasına dayalı programlara alternatif olması ya da uzun vadede
onların yerini alması söz konusu değil" diyor; ama, İşçi sendikalarının
-Türk-İş danışmanlarının bir raporundan aynen okuyorum- Türk-İş, Türkiye Yol İş
Sendikası Genel Başkan danışmanın ifadesi aynen şu: "Özel emeklilik
konusu, işveren sendikaları ve özel emekliliği pazarlayan çokuluslu şirketler
ve bunlar tarafından desteklenen hükümetdışı örgütler tarafından savunulmuş,
kamuoyuna benimsetilmeye çalışılmıştır ve dünyanın diğer ülkelerinde olduğu
gibi bireysel emekliliğin altyapısı hazırlandıktan sonra sosyal güvenlik
sisteminden çıkış uygulamaları gündeme gelebilecektir." Bunlar ne diyorlar, önlerinde bir Şili örneği var,
Güney Amerika örnekleri var, bu endişeleri dile getiriyorlar. Sayın milletvekilleri, şimdi, bir konu daha var, o da
çok önemlidir; nedir, sigorta şirketlerinin bilhassa iyi desteklenmesi
lazımdır, neden; çünkü, Türkiye'de, vatandaşlardan bir sürü sendikasız çalışan,
sigortasız çalışan işçiler ve işverenler var, özel çalışan insanlar var.
Bunların hiçbirisi zorunlu sigorta sistemine üye olmadan, geldi, bu özel
sigorta şirketlerine bireysel olarak üye olduğunu düşünelim, siz de bu fonları
aldınız -şu bir gün içerisinde Türkiye'de olan olayların- bir kamu iç
borçlanmasına bütün bu paraları yatırdığınızı düşünelim ve bütün bu özel
şahısların yatırdığı bu fonları batırdığınızı düşünelim, o zaman bu şahıslar 60
yaşında, 50 yaşında kapıda kalırlar. Bunlara karşı sigortanın sigortası olmak
üzere, bu özel sigortalara mutlaka kamu sigortaları destek vermeli, kamu
sigortalarının getireceği getirinin az olması karşısında da bu özel sigortalar
da ona destek vermeli; ikisi beraberce yürümelidir. Haa, diyeceksiniz ki, biz Türkiye'yi öyle bir Türkiye
yaptık ki, zaten yiyecek ekmek bulamayan bir insan hem zorunlu sigortaya hem
özel sigortaya nasıl uyacak? O da doğru. Sadece size şunu düşüneyim. Şu
Türkiye'de iki günde bu hükümetin verdiği zarar 1,5 katrilyon olarak en azından
hesaplanıyor. Türkiye'nin nüfusunu 70 milyon kabul edelim, fert başına 20
milyon bütün millete siz zarar verdiniz, bir günlük bir fevri hareketinizle.
Peki, Türkiye'de bir aileyi iki ebeveyn, üç de çocuk beş kişi kabul edelim.
20'şer milyondan ne yapar; 100 milyon eder. Asgari ücret ne kadar; 102 milyon
lira. Siz, demek ki, şu krizinizle asgari ücretli bir ailenin bir aylık bütün
ekmeğini üzerinden aldınız ve zarar verdiniz. Bu durumda, tabiî ki, siz
insanlara neyle sigorta olsun diyorsunuz; ama, ben yine üzerine basarak
konuşuyorum, her halükârda bu özel sigorta şirketinin zorunlu sigortayla
desteklenmesi gereğini düşünüyorum. Bu önergemize destek vereceğiniz umuduyla hepinize
saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 580 sıra sayılı yasa tasarısının 4
üncü maddesinin son cümlesinin "emeklilik sözleşmesinde bulunacak esaslara
ilişkin usuller kurumun uygun görüşü alınarak Çalışma Bakanlığınca
belirlenir" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz. Musa Uzunkaya (Samsun) ve arkadaşları BAŞKAN - Buyurun Sayın Alçelik. TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu önergemizde, emeklilik sözleşmesiyle ilgili usul ve
esasların Hazine Müsteşarlığınca değil, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca
yapılmasını talep ediyoruz. Bu talebimiz, tamamen bu kanunun genel gerekçesine
uygun bir taleptir. Zannediyorum, şu andaki talebimiz, iktidar grupları
arkadaşlarımızın da tamamen katılacaklarını umduğumuz bir talep; nedenini
söyleyeyim. Değerli arkadaşlar, Hazinenin herhangi bir maddî
çalışmaya bakışı, ancak, Hazinedeki parayı artırmaya dönük olur, Hazineden para
çıkışını engellemeye dönük olur. Eğer, biz, bu kanunu sosyal bir ihtiyacı
karşılamak üzere getiriyorsak, ki, öyledir, emeklilikte insanlarımız daha iyi
hayat standartına ulaşsın, daha iyi yaşasınlar, refah düzeyleri daha artsın
diye yapıyoruz, daha doğrusu bu gerekçeyle buraya getirdiniz bu kanunu,
öyleyse, bu kanunla ilgili esasları, daha doğrusu, bu kanunun getirdiği
sözleşmeye taraf olan şirket ve katılımcı arasındaki hukukî esasları,
düzenlemeleri, yönetmelikleri Hazine Müsteşarlığı değil, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı yapsın arzu ediyoruz. Gerçi, hükümetimizin, şu anda görüşülmekte olan bu
kanuna pek sosyal boyutuyla yaklaştığı kanaatinde değiliz. Değerli Bakanımıza
saygımız var, mesleğine hürmetimiz var; ancak, şu anda, burada, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanının oturması lazım. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Eski bakan... TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Şu anda görevde olan Değerli
Bakanımızın; kanunun sahibi o, veya eğer Hazine bu işin sahibiyse, Hazineden
sorumlu bakanın oturması lazım. Niye bunu söylüyorum; biraz önce, çok Değerli
Bakanımızın bir ifadesi oldu -ben Sayın Bakanımızı çok seviyorum, kendisine
saygım var- dedi ki: "Bu fon başka fon." Değerli Bakanım, bu fon hiç
başka fon değil; bu fon da, o tasfiye ettiğiniz" fonlardan birisi; hatta,
iddia ediyorum, daha tehlikelisi. Niye; çünkü, hiç kimsenin 56 yaşına kadar hak
iddia edemeyeceği bir fon. Değerli Bakanımız, geçmişte, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı yaptı, onun için, gelin, bu önergemize katılın; bu yetkiyi Hazineden
alalım, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına verelim. Neden mi; bakın, bu
tasarıda size hemen cezalarla ilgili bölümden bir madde okuyacağım. Cezalarla
ilgili 22 nci maddenin (a) fıkrasında özetle şöyle deniliyor: "Bu kanunun
4 üncü maddesine uymayanlara iki milyar lira ceza verilir." İşte, Hazine
olaya böyle bakar! Benim daha iyi şartlarda yaşamasını arzu ettiğim bir
insanım, emeklilikte ben daha iyi yaşamak istiyorum diye bu sisteme katılmak
isteyen bir vatandaşım, kardeşim, farz edelim ki sözleşmede, yazışma sırasında,
bir yanlışlık yaptı veya o sözleşmenin herhangi bir gereği olan hususu ye-rine
getiremedi. Bırakın sözleşmeyi, siz kanuna hemen 2 milyar cezayı
yapıştırdınız!.. Etmeyin!.. Gelin, bu önergeye destek verin arkadaşlar. Hazine
mantığıyla değil, vatandaştan daha çok para toplayalım mantığıyla değil,
vatandaşımızı daha iyi yaşatalım mantığıyla hareket edecek olan Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığının kontrolünde olsun bu işlemler. Çünkü, bakın, bir
önceki maddeyle, tamamen bürokratlardan oluşan ve o bürokratların başında da
Hazine Müsteşarının olduğu 5 kişilik bir Danışma Kurulunun görüşleri esas
alınacak. Bu durumda, bu görüş, ancak Hazine lehinde görüş olur, vatandaş
lehinde değil. Önergemizin, özellikle iktidar kanadınca, Sayın Bakanca
ve Komisyonumuzca kabul edilmesini ve Genel Kurulun da onayıyla kabul
edilmesini arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Alçelik. Efendim, Komisyon ve Hükümetin... ASLAN POLAT (Erzurum) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Komisyon ve Hükümetin katılmamış olduğu, Sayın
Alçelik'in üzerinde açıklama yapmış olduğu önergeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yetersayısını arayacağım. Önergeyi kabul edenler... Etmeyenler... Karar
yetersayısı vardır; Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum : Katılımcının ve şirketin hak ve yükümlülükleri MADDE 5. - Katılımcı, emeklilik sözleşmesinde
belirtilen esaslar dahilinde, şirket nezdinde açılacak bireysel emeklilik
hesabına katkı yapar. Katılımcı, emeklilik sözleşmesinde yer alacak şartlar
çerçevesinde, katkı payının aynı şirkete ait birden fazla fon arasında
paylaştırılmasına karar verebilir. Katılımcı bireysel emeklilik hesabındaki
birikimlerinin başka bir emeklilik şirketine aktarılmasını talep edebilir. Bu
halde şirket bildiriminden itibaren en geç yedi iş günü içerisinde talebi
yerine getirmekle ve birikimlerle birlikte bu hesaba ilişkin bilgi ve belgeleri
aktarmakla yükümlüdür. Başka bir şirkete aktarım talebinde bulunulabilmesi
için, bu kanun kapsamında yapılan ilk emeklilik sözleşmesinin yürürlük
tarihinden itibaren en az bir yıl geçmesi gereklidir. Aktarıma, aktarım
talebine ve aktarımda süre kısıtlamalarının istisnalarına ilişkin esas ve
usuller Kurulun uygun görüşü alınarak Müsteşarlık tarafından belirlenir. Şirket, bu maddede öngörülen aktarma yükümlülüğünü yedi
iş günü içerisinde yerine getirmezse, yedinci iş gününün sonunda ihtara gerek
kalmaksızın kendiliğinden mütemerrit hale gelir. Bu halde uygulanacak aylık
temerrüt faizi, katılımcının dahil olacağı fonun son aylık getirisinin iki
katından aşağı olamaz. Şirket katkı paylarını, şirkete intikalini takip eden en
geç ikinci iş gününde yatırıma yönlendirmek zorundadır. Bu yükümlülüğün süresi
içerisinde yerine getirilmemesi halinde, katılımcının dahil olacağı fonun son
aylık getirisinin iki katı tutarında aylık gecikme cezası uygulanır ve bu tutar
katılımcının hesabına ilave edilir. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun
görüşlerini Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat ifade edecekler. Buyurun efendim. FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; he-pinizi saygıyla selamlıyorum. Tasarının bu maddesinde, katılımcı, emeklilik
sözleşmesinde belirtilen esaslar dahilinde, şirket nezdinde açılacak bireysel
emeklilik hesabına katkısını yapar ve bu katkısının, bir yıl geçmesi şartıyla,
o şirketin kendi, diğer fonları arasında veya bir başka şirket nezdinde de
aktarılmasını isteyebilir ve bunu istediğinde de, o şirket, bunu yerine
getirmek zorundadır. Eğer şirket, yedinci gün sonunda bunu yerine getirmezse,
katılmak istediği şirket fonu veya başka şirketin hesabında, en son aylık
getirinin iki katı kadar temerrüt faizi öder veya ona gerekli şeyi öder. Şirket
de kendisine yöneltilen bu hesabı hemen iki gün sonra yatırıma yönlendirmek
zorundadır deniliyor. Sayın Başkan, burada, esasında önemli bir konu var, o
da şu: Birincisi, bu özel emeklilik fonlarının çok iyi işletilmesi lazım. Onun
için de, bu fonlar şeffaf olarak izlenmeli ve bu fona üye olan şahıs, fonların
hesaplarını inceleyebilmeli ve hesabını, nerede kârlı olacaksa oraya yatırma
hakkı olmalıdır. Bu, bir doğrudur. Yalnız, bir başka doğru daha var; şimdi, bu
fonlarda da, ben fazla kâr vereceğim diye, bu şirketler... Buna çok dikkat
edilmelidir; çünkü, Türkiye'de bu tür hatalar çok oluyor, Anadolu'da bazı özel
holdingler kuruluyor, halka açık şirketlerde de hep aynı şeyler oluyor.
"Ben sana daha fazla kâr veririm, ben sana daha fazla faiz veririm"
diye, veremeyeceği faizi, veremeyeceği kârı bu şirketlere belirtip, sonra bu
şirketler üzerindeki fonları toplamaya kalkıp, sonra "on sene, yirmi sene
sonra benim orada iyi param olacak" diye ümit eden insanların paralarını
batırması anında da, çok büyük krizlere sebep olur ki, bu kriz, bugünkü
krizlerden de çok büyük krizlere sebep olabilir. Onun için, burada, biz, bireysel emeklilik danışma
kurulunun -siz kabul etmediniz ama- her ay toplanarak, en azından bu
şirketlerin hareketlerini incelemesi, yönlendirmesi, bunlara bakması gerektiği
üzerinde, yine, ısrarla duruyoruz; şundan dolayı duruyoruz: Burada, şahısları
ikaz etmek gerekir. Olabilir ki, bir fon şirketinin çok iyi iç yapısı yoktur ve
birtakım şirketlere fazla kâr vereceğini vaat etmektedir ve iflas etme şansı
olan bu şirketlere şahıslar tarafından yatırılacak fonların birdenbire batma
ihtimali olabilir. Örnek o kadar çok ki; aha, bizim bankalar bunun örnekleri,
en güvenilir dediğimiz bankalar bile sapır sapır dökülmeye başladılar; bir kriz
oluyor, bakıyorsunuz ki, 3 - 4 tane banka fon yönetimine alınıyor ve batıyor.
Bu tür olayların emeklilik şirketlerinde olmaması için tekrar üzerine basarak
söylüyorum, bu şirketlerin hesapları iyi kontrol edilmeli ve emekli
olacakların da, şu biraz fazla para
veriyor diye hemen ona yönelmekten ziyade, hesaplarını iyice incelemeleri
gerekir. Bir konu daha var: Acaba, biz, özel emeklilik
sisteminden istediğimizi elde edebilecek miyiz; yani, ne istiyoruz,
getirdiğimiz şartlar neler? Şimdi, bu getirdiğimiz emeklilik fonuna üye olan
bir vatandaşın aylığının yüzde 10'u veya asgari ücretin yarısından fazla vergi
indirimi olmadıktan sonra, acaba, biz, bu getirdiğimiz teşviklerle, o paraları
-on yıl sonra almak şartıyla, yirmi yıl sonra almak şartıyla- oraya
yönlendirebilecek miyiz? İşte, bu, çok önemlidir. Avrupa ülkeleri, fertlerine
20 000 - 30 000 dolar aylık veren devletler bile, kendi fonlarına üye olan
şahısları, hemen hemen fert başına düşen millî gelir oranında -mesela,
Amerika'da 25 000 dolar civarında- bir vergi desteğiyle, prim desteğiyle
desteklerken, biz -bizde fert başına düşen millî gelir 3 000 dolar civarında- o
oranda değil de, asgari ücret seviyesinde, bunun üçte 1'i seviyesinde
desteklediğimiz zaman, beklediğimiz paraları, beklediğimiz fon yığılmasını sağlayabilecek
miyiz? İşte, bu konuda, benim büyük endişelerim var. Sadece ben değil,
günlerden beri, gazetelerde, bu işe emek sarf eden, bu işle ilgilenen bütün
düşünürler, bu gelen teşviklerle, bu özel fonlarda, istenilen parayı
bulamayacağımızı belirtiyorlar. Şimdi, düşünebiliyor musunuz, ciddî bir destek
verdiğiniz zaman, 15 milyar ilâ 25 milyar dolar arasında değişen bir rakamla,
şu anda, on yıllık, bizim elimizde bir fon birikeceğinden bahsediliyor. Şimdi,
IMF'den 1 milyar, 3 milyar, 5 milyar dolar almak için vermediğimiz tavizin
kalmadığı -azami 18 ayda da geri ödemek şartıyla- bir dünyada, bize, on yıl,
yirmi yıl vadeyle, kendi içimizde bir fon oluşturulmasının şartlarında, neden
bu vergi indirimlerinde ciddî ciddî düşünülmüyor; bunu da anlayamadığımızı
belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat. Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi grubu adına,
Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım; buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 580 sıra sayılı, Bireysel Emeklilik,
Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde, Doğru
Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize ve
aziz milletimize, Doğru Yol Partisi ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum. Tasarıyla, kamu sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcı
bir unsuru olarak, herhangi bir işyerinde çalışma zorunluluğuna bağlı
olmaksızın, 18 yaşını dolduran herkesin katılabileceği, bireylerin emekliliğe
yönelik gönüllü tasarruflarını değerlendiren, bireysel emeklilik hesaplarına
dayalı, fonlu bir sistemin kurulması amaçlanmaktadır. Yani, bireysel emeklilik
sistemi, bu açıdan, bireylerin gönüllü tasarruflarıyla, yaşlılıklarında refah
düzeylerini artırmalarına yönelik, özel bir emeklilik sistemidir. Bu sistem, bireylerin küçük tasarruflarını yatırıma
yönelterek, gelecekte, kişilere ekonomik ve sosyal güvence temin ediyor. Bireysel emeklilik sistemi, mevcut sosyal güvenlik
kurumlarına alternatif oluşturmuyor; tam tersi, bireylere, yaşlılıklarında
ikinci emekli maaşı imkânı sunarak, sosyal güvenliklerini iyileştiriyor. Peki, bu tasarıdan kimler yararlanacaktır... Bireysel
emeklilik sistemine, 18 yaşını doldurmuş olan herkes girebilecek. Bireysel
emeklilik sisteminden, sigortalılar, Emekli Sandığı iştirakçileri, Bağ-Kur
üyeleri ile isteğe bağlı sigortalılar, hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi
olmayanlar, hatta, emekliler de yararlanabileceklerdir. Bireysel emeklilik
sistemine bireysel emeklilik sözleşmesi yapılarak girilebilecek ve yapılacak
sözleşmede, sisteme ödenecek katkı payları, katkı paylarının ödeneceği yer,
sistemden ayrılma koşulları, emeklilik maaşı ve toplu ödeme koşulları gibi
bilgiler bulunacaktır. Bireysel emeklilik işlemlerini yürütmek için bireysel
emeklilik şirketleri kurulacak. Bu şirketlerin de anonim şirket olması, en az
20 trilyon ödenmiş sermayesinin olması, ruhsat alması, yönetim kurulu ve
ortaklarının malî suçları işlememiş olmaları gerekiyor. Değerli milletvekilleri, bu tasarı doğru; yerinde
buluyoruz; ancak, buna, maddî durumu iyi olan varlıklı insanlar girebilir. Esas
mağdur olan yoksul insanlar faydalanamaz; çünkü, bu tasarının esas maksadı özel
emekliliktir; başka bir deyimle, ikinci emekliliktir veya gönüllü katılıma
dayalı ek emeklilik sistemidir. Hal böyle olunca, ülkemizde 100-150 milyon maaş
alan kesim zaten perişandır, açlık sınırı içindedir. Geçimini sağlayamayan
insanın bu sisteme ödeme yapması imkânsızdır. Ülkemizde dört kişilik bir
ailenin aylık asgarî geçim masrafı 500 milyonun üzerindedir. Öyleyse,
çalışanların yüzde 90'ının aldığı ücret 500 milyonun altında olunca, demek ki,
sadece çalışanların ve toplumun yüzde 10'u faydalanacaktır. Yoksa, bundan ne
çiftçi ne esnaf ve ne de emekli olan insanlar yararlanabilir; çünkü, bunlar da
geçimini sağlayamayan insanlardır; bu emekliliğe nasıl para yatıracaktır?.. Bu,
imkânsızdır. Bu insanlar da faydalanamayacaktır. Öyleyse, yapılacak iş,
mademki, sosyal güvenlik konusudur, Avrupa'da
olduğu gibi, devletin de katkısı sağlanarak fakir fukaranın da
yararlanması sağlanmalıdır. Değerli milletvekilleri, esasen, bu tasarı yanlış
zamanda getirilmiştir; çünkü, ülkede ekonomi bitmiş; çiftçi, esnaf ve sanayici
iflas bayrağını çekmiş, ekonomik krizi atlatmak için insanlar çırpınırken,
toplum geçim derdindeyken, hükümetin ve Meclisin özel emeklilikle uğraşması
yanlıştır. Bunun geri çekilmesi gerekir; ama, maalesef, hükümet, hiçbir şeyin
farkında değil. Halen, hükümet, gaflet içindedir, artık, uyanması gerekir;
çünkü, ülkeye ve millete zarar veriyor. Sayın hükümet, 17 Ağustos 1999 depremi oldu, enkazları
kaldırmadan Af Kanununu görüştünüz; 12 Kasım 2000 tarihinde ülkede ekonomik
deprem oldu, çıktınız, bu millete "her şey iyiye gidiyor" dediniz;
ama, yükünü halka yüklettiniz; 19 Şubatta Millî Güvenlik Kurulunda bencil
davranarak kavga ettiniz, terk ettiniz, ülkeye zarar verdiniz. Faizler
çıldırdı, 10 000'lere çıktı. Hâlâ, çıkıp, enflasyon düşüyor, her şey düzelecek,
ülke iyiye gidiyor diyebilir misiniz?!. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yıldırım, mikrofonunuzu açıyorum,
buyurun efendim. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Sayın hükümet,
ülkenin durumu iyi değil; acilen köklü çare bulmanız gerekir. Bunun için de
IMF'yle anlaşmaları yeniden gözden geçirin. Yoksa, ülke sosyal patlamaya
gidiyor. Bu ülkeye, bu yüce millete yazık oluyor. Öyleyse, milletin derdinden
ve sıkıntısından uzak, gündeminden uzak olan bu tasarıyı geri çekin. Bütün milletin istifade edebileceği, fakir fukarayı
içine alan yeni tasarı getirmenizi diliyor; Yüce Heyetinize, Doğru Yol Partisi
Grubu ve şahsım adına saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde bir adet önerge
vardır; okutup işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 580 sıra sayılı yasa tasarısının 5
inci maddesinin son paragrafındaki "şirket, bu maddede öngörülen aktarma
yükümlülüğünü yedi iş günü içerisinde yerine getirmezse, yedinci iş gününün
sonunda" ifadelerinin "bir gün içerisinde yerine getirmezse, bir gün
(24 saat) sonunda..." şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Katılmıyoruz
Sayın Baş-kan. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Candan konuşacaklar
efendim. BAŞKAN - Önerge üzerinde Sayın Candan konuşacaklar. Buyurun. VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; 5 inci maddeyle ilgili önerge üzerinde söz almış bulunuyorum;
Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Vatandaşımızın yaşı 18 oldu ve bir emeklilik şirketine
gitti, bir sözleşme yaptı, on yıl prim ödedi, yaşı 56 oldu ve emekli oldu,
aylığa bağlandı; işin özeti bu. Burada, üye olan, sigortalı olan vatandaşın
haklarını koruyan birtakım maddeler getirilmektedir. Bu birikimi alan şirket,
parayı fonlarda değerlendirdi; vatandaş, müracaat etti, ömür boyu maaşa
bağlanacak. "Ya aylık alacak ya üç aylık alacak veya yıllık alacak"
denilmektedir. Ancak, parayı alan şirket veya şirketler, parayı
değerlendiriyorlar. Bu değerlendirme sırasında vatandaşın talebi geldi, bu
talep doğrultusunda kârlı bir şirketi işaretledi. Önce ortak olduğu mevcut
şirketi değiştirmek istiyor ve burada, buna yedi günlük süre veriliyor. Ayrıca,
katkı payı... Şirkete vatandaş katkıda bulunduğu gün parasını yönlendirmek
istiyor. Burada şirkete tanınan süre, birinde yedi gün, birinde de iki gündür.
Artık, bilgisayar çağındayız, düğmeye bastığı gün, bize göre, yönlenmeli
vatandaşın parası; bir gün, iki gün, yedi gün bekleme söz konusu olmamalıdır.
Tabiî, burada, şirket yönlendirmezse ne olur diye, bir de ceza konmuş. Mühim
olan, ceza değil, sistemin iyi işleyebilmesidir. O açıdan, biz, bu önergeyi
vermiş bulunuyoruz. Değerli arkadaşlar, şimdi, biraz daha gerçekçi olmak ve
Türkiye şartlarını iyi tanımak mecburiyetindeyiz. Bir kere, bu tasarının
gerekçesine baktığımız zaman "burada toplanan paralar uzun vadeli
altyapıya harcanacaktır. Kamu borçlanmasına -gerekçede yazıyor- kaynak
olacaktır" denili-yor. O zaman, şirketler, tutup, topladıkları fondaki
paraları devlete satarak, faiz vererek, yani, devleti borçlandıracaklardır;
tıpkı şimdiki Bankalar Kanununda olduğu gibi. Şimdi, IMF ile bir program yapıldı. Biz, burada, hep şunu söyledik; kriz geliyor, geliyor,
birinci, ikinci... IMF ile müzakere etmek ayrı şeydir, IMF'ye teslim olmak ayrı
şeydir; yani, biz, hükümet olarak, IMF'yle müzakere etmedik, şartları onlar
deklare etti, biz altına imza attık. Bu, doğru değil. Bankalara bir görev verdi devlet. Ne dedi bu görevinde;
bana para toplayın. Bankalar dışardan dövizi aldılar, aldılar, aldılar, TL'ye
çevirip Hazineye borç olarak, faizle sattılar hem de yüksek faizle. Şimdi
geldiğimiz nokta, bankalar mecburen dövizi elinde tutunca krize girdik ve bugün
itibariyle, keşke doğru çıkmasaydık; ama, muhalefet hep haklı çıktı, hükümetin
yanlışı bir kere daha ortaya çıkmış oldu. Ümit ediyoruz ki, bu sıkıntıdan kısa
zamanda çıkarız. Dolayısıyla, bu gerekçe sağlam değil burada. Efendim,
Batı örnek gösteriliyor. İyi de, Batı'da, bu fonlar, kamu borçlanması için
kullanılmamış ki; yani, Batı dünyasında çıkarılan özel emeklilik yasalarının
gerekçesinde, burada oluşan fonlar, kamu borçlarında kullanılacak denmiyor;
aksine... Bu tasarının en büyük eksiği bize göre... Mutlaka "kamu
borçlarında kullanılmamak üzere" diye fonu ayarlamak ve düzenlemek lazım. Bir diğer önemli konu, tasarruf deniyor. Şimdi, bir
yerde şunu söylüyorsunuz: Devlet, yani, SSK, Emekli Sandığı, Bağ-Kur
beceremedi, vatandaşın emekliliğinde istenilen parayı veremedi, bir de ihtiyaç
var ki, ikinci bir özel emeklilikle getirelim... Ama, bu, bir yerde, toplumun
malî gücünü tanımama anlamına gelir. Acaba, hakikaten, ikinci emekliliğe kim,
nasıl, hangi şartlarda para yatırabilecek? Bir de, burada, dördüncü gerekçe olarak da, borsa çok
derinleşecek, bu paralar borsada deni-yor. Bizim borsanın gerçek değeri 3
000'dir; 7 000 de değildi, 10 000 de değildir. Göreceksiniz, bu gidişle, çöküş,
önümüzdeki altı ay içerisinde borsayı da 3 000'e ve gerçek değerine
indirecektir. Şimdi soru şu: Vatandaş parasını yatırdı, on yıl
bekledi ve 56 yaşına geldi, paralar borsada sıfırlandı. Daha önce yaşadığımız
bir zorunlu tasarruf olayı var. Hâlâ o zorunlu tasarrufta, hükümet, açık ve net
olarak "ben, bu parayı şurada değerlendirdim. Bu para şu kadardır, şuraya
geldi ve bunu şu tarihte ödeyeceğim" diye taahhüt etmemiştir. O zaman,
özel şirketler kanalıyla devlete borç bulacak bir kaynağı hazırlamanın zor
olduğu kanaatindeyim. Doğrusunu söylemek gerekirse, şirketlere verilen görev,
iki ayda 100 000 üye şirkete getirilecek deniliyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Candan, lütfen, tamamlayın efendim. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Hükümet, aslında, üç yıllık
ekonomik programda bugüne kadar iki defa kaza yaptı. Öyle tahmin ediyorum ki,
ciddî şekilde sıkıntılı durumdayız. O açıdan, şirketlerin 3 tane temel konusu
var: Şirketlerin yeterli olması, biriken fonun üretim ekonomisinde kullanılması
ve tabiî ki, en mühimi de düzenleme ve denetlemenin bankalarda yaptığımız gibi
değil, denetleme gibi denetleme yapmak, adam gibi denetleme yapmak
mecburiyetindeyiz. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Candan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. III. –
YOKLAMA BAŞKAN - Maddenin oylamasına geçemeyeceğim; çünkü, bir
yoklama talebi vardır. Şimdi, yoklama talebinde bulunan sayın milletvekili
arkadaşlarımızın salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim ve daha sonra
talep gereği yoklama yapacağım efendim. Sayın Uzunkaya?.. Burada. Sayın Candan?.. Burada. Sayın Çelik?.. Burada. Sayın Başeğmez?.. Burada. Sayın Arvas?.. Burada. Sayın Ilıcak?.. Burada. Sayın Çiçek?.. Burada. Sayın Ünal?.. Burada. Sayın Alçelik?.. Burada. Sayın Erbaş?.. Burada. Sayın Karavar?.. Burada. Sayın Kukaracı?.. Burada. Sayın Ulucak?.. Burada. Sayın Polat?.. Burada. Sayın Öksüz?.. Burada. Sayın Çiçek?.. Burada. Sayın Sünnetçioğlu?.. Burada. Sayın Arınç?.. Burada. Sayın Geçer?.. Burada. Sayın Aslan?.. Burada. Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekili
arkadaşlarım cihaza girmesinler efendim.
Yoklama için 2 dakika süre veriyor ve yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yetersayımız vardır. V. –KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 10. – Bireysel Emeklilik Tasarruf ve
Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/693) (S. Sayısı : 580) (Devam) BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: Emekli olma ve emeklilik seçenekleri MADDE 6. - Katılımcı, sisteme giriş tarihinden itibaren
en az 10 yıl sistemde bulunmak koşulu ile 56 yaşını tamamladıktan sonra emekli
olmaya hak kazanır. Emekliliğe hak kazanan katılımcı, bireysel emeklilik
hesabındaki birikimlerinin bir kısmının veya tamamının defaten ödenmesini ya da
yapacağı yıllık gelir sigortası sözleşmesi çerçevesinde kendisine maaş
bağlanmasını talep edebilir. Şirket, katılımcının kısmen veya tamamen ödeme
talebini, katılımcının emeklilik sözleşmesi gereği hak sahibi olduğu tarihten
itibaren yedi iş günü içerisinde yerine getirmekle yükümlüdür. Katılımcının bu
madde kapsamında birikimlerin ödenmesini talep etmesi veya başka bir şirket
veya hayat sigorta şirketi ile yıllık gelir sigortası sözleşmesi yapması
halinde, hesabındaki birikimler herhangi bir kesinti yapılmadan yazılı
bildirimden itibaren en geç yedi iş günü içerisinde kendisine ödenir veya
ilgili şirkete aktarılır. Yıllık gelir sigortası, toplu veya belirli süreler
içinde yapılan katkılara göre sigortalının yaşaması halinde hemen veya belli
bir süre sonra başlayan, sigortalıya veya lehdarlarına ömür boyu veya belirli
süreler için yapılan düzenli ödemelerdir. Yıllık gelir sigortası sözleşmesine
göre belirlenen emeklilik maaşı, aylık, üçer aylık, altı aylık veya yıllık
olarak ödenebilir. Yıllık gelir sigortası sözleşmelerinde, yıllık gelir
sigortası genel şartları çerçevesinde ilgili şirketin üstlenmiş olduğu
rizikonun, tazminat yükümlülüğünün türü ve kapsamının, tarafların hak ve
yükümlülüklerinin, ödeme dönemlerinin, sözleşme süresi ve sözleşmeyi sona
erdiren hallerin ve ilgili diğer hususların belirtilmesi zorunludur. Emeklilik sözleşmesi süresi içerisinde, katılımcının
vefat etmesi halinde lehdarı, sürekli iş göremezlik durumunun ortaya çıkması
halinde ise katılımcı, bireysel emeklilik hesabındaki birikimlerin kendisine
ödenmesini talep edebilir. Katılımcının emekliliğe hak kazanmadan sistemden
ayrılma talebinde bulunması halinde ise, bireysel emeklilik hesabındaki
birikimler emeklilik sözleşmesi hükümleri çerçevesinde kendisine ödenir. Şirket, bu maddede öngörülen aktarma ve ödeme
yükümlülüklerini yedi iş günü içerisinde ye-rine getirmezse, yedinci iş gününün
sonunda ihtara gerek kalmaksızın kendiliğinden mütemerrit hale gelir. Bu halde
uygulanacak aylık temerrüt faizi, katılımcının dahil olduğu fonun son aylık
getirisinin iki katından aşağı olamaz. Emeklilik sözleşmesi veya yıllık gelir sigortası
sözleşmesi hükümlerine göre, hak sahiplerine ödenmesi gereken tutar, ödemeyi
gerektiren tarihten itibaren on yıl içinde hak sahipleri tarafından aranmamış
ise, onuncu yılı takip eden yılbaşından itibaren altı ay içerisinde hak
sahiplerinin, adı, soyadı ve hak kazandıkları para miktarını gösterir şekilde
tanzim edilecek bir cetvel ile Müsteşarlık emrine Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankasına aktarılır. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına yatırılan bu paralar
iki yıl içinde sahipleri tarafından aranmadığı takdirde Hazineye gelir
kaydedilir. Şirket tarafından ilk kez uygulamaya konulacak
emeklilik sözleşmeleri ve yıllık gelir sigortası sözleşmeleri ile bunlara
ilişkin değişiklikler Müsteşarlığın tasdikine tâbidir. Bu madde kapsamında hak
sahiplerinin bulunması için şirket ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
tarafından yapılması gereken araştırmalara, söz konusu tutarın 10 yıllık süre
içerisinde şirketçe ve 2 yıllık süre içerisinde Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankasınca değerlendirilmesine ilişkin esas ve usuller Kurulun uygun görüşü
alınarak Müsteşarlık tarafından belirlenir. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Sayın Eyüp Fatsa; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; 580 sıra sayılı, Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım
Sistemi Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi hakkında, Fazilet Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, 1999 yılında, 4447 sayılı Kanunla,
sosyal güvenlikle ilgili temel düzenlemeler yapılmıştı. Şimdi de, mevcut
emeklilik sistemine ek bireysel emeklilik sistemi getiriliyor. Ekonomik hayatın
bu kadar bozuk olduğu, gelir adaletsizliğinin ayyuka çıktığı, köşe
dönmeciliğin, yolsuzluğun bütün kurumları sardığı bir dönemde, hukuken bütün
önlemleri alınmış bile olsa, daha önce İLKSAN gibi kötü örneklerin ortada
olduğu bir sosyal yapıda, bireysel emeklilik işlemlerini yürütecek özel
şirketlerin kurulması, pek çok insanımızın mağdur olmasından öteye
geçmeyecektir diye düşünüyorum. Böyle bir uygulama, asgarî geçim standartlarını
sağlayabilmiş ülkelerde mümkündür. Hepimizin şahit olduğu bu kadar yolsuzluklar
ortada ve devlet kendi kurumlarının denetimini bile yapmaktan aciz iken, yeni
fon meydana getirip, insanımızı yeni bir felaketin eşiğine sürüklemenin çok
faydalı bir durum olmadığı kanaatindeyim. Değerli arkadaşlar, aslında, dünyada, standart sosyal
güvenlik yerine, kademeli ve nimet-külfet dengesine dayalı bir sisteme doğru
gidilmektedir. Bu kanunla, aslında, bunu sağlamak amaçlanmıştır; ancak, prim
ödemeye başlama yaşıyla ilgili bir sınırlama mümkün olsa bile, emeklilik için
56 yaş gibi bir sınırın getirilmesi, kademeli emeklilik prensibine aykırıdır.
Aslında, kim ne oranda ve ne süreyle prim ödemiş ise onun karşılığını ya
defaten ya da ömür boyu, belirli oranlar dahilinde almalıdır; ancak, mevcut ekonomik
şartlar ve hükümetin uygulamaları bu konuda bize güven vermemektedir. Değerli arkadaşlar, hükümet tarafından kanun
gerekçeleri sayılırken "ülkemizde emekliliğe yönelik tasarrufların malî
sektör içerisinde ülke ekonomisinin hizmetine sunulması amaçlanmıştır"
denilmektedir. Bu, şu anlama mı geliyor; bireysel emeklilik için toplanılan
paralarla ticaret yapılacak veya bireyler, bu yapılan ticarete ortak olacaklar.
Dolayısıyla, bu şirketin iflasıyla, bireysel emeklilik hayali kuran vatandaşlar
birer emeklilikzede haline getirilecektir. Bugünlerde, özel finans kurumlarının tasfiyesiyle
ilgili çalışmalar yapılıyor. Bir zaman sonra, özel emeklilik şirketlerinin
tasfiyesiyle uğraşmak durumunda kalacağız demektir. Aslında, hükümet şunu
açıkça söylemiş olsa problem aşılmış olacak: Biz, yatırım ve istihdam için
gerekli kaynak bulmakta sıkıntı çekiyoruz; Bir vesile oluşturup, insanların
cebindeki paraları almak, genel ekonomiyi canlandırmak ve piyasaları biraz
olsun rahatlatmak için kanun çıkarıyoruz. Bu, daha akılcı bir şey olurdu. Kendi
kurumlarının denetiminden aciz bir hükümetin özel şirketleri denetlemesi mümkün
değildir. Değerli arkadaşlar, Türkiye'de özel sektör bu yükü
taşıyacak güçte değildir. Dolayısıyla, bir müddet sonra, fonda toplanılan
paraların, Tasarrufu Teşvik Fonu gibi bir akıbete uğraması kuvvetle
muhtemeldir. Eğer, hükümet, sosyal güvenlikle ilgili bir reform yapmak
istiyorsa, asgarî ücret kadar bile geliri olmayan, hiçbir sosyal güvenlik
şemsiyesi altına girememiş olan insanlarla ilgili bir düzenleme yapması
gerekirdi. Özel sosyal güvenlik şirketlerinin kurulmasına imkân
sağlamak, banka-medya-basın üçgenine bir dördüncü köşenin eklenmesinden ibaret
olacaktır. Bu da, yeni bir pastanın paylaşılmasını beraberinde getirecektir. Değerli arkadaşlar, bu fona kesilecek olan paraların,
mutlaka, vergiden düşürülerek tasarrufçuyu teşvik etmesi gerekirdi. Bu kanun
tasarısı Meclis gündemine gelmeden önce, Türkiye'nin sosyoekonomik durumu
mutlaka irdelenmeli, bu kanuna taraf bütün kurum ve kuruluşların görüşleri
alınmalı, üniversitelerimizde konu tartışılmalıydı; ama, her kanun gibi bu
kanun da alelacele çıkarılmaktadır. Eksiklikleri ve sakıncaları birkaç yıl
sonra ortaya çıkacak, topluma bir çözüm olarak sunulan bireysel emeklilik
tasarısının kendisi problem haline gelecektir. Bu kürsülerde işler yavaş gidiyor diye İçtüzüğü
değiştirdiniz; ama, bir kanunu, üç beş ay arayla tekrar görüşme külfetine razı
oluyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Fatsa... EYÜP FATSA (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun. EYÜP FATSA (Devamla) - Bu kanun, 1999 yılında, 4447
sayılı Kanuna ek yapılabilirdi; ama, iki yıl gecikmeyle getirildi, iki yıl
sonra da, meydana getireceği tahribatı ortadan kaldırmak için yeni bir kanun
getirmek mecburiyetinde kalırsınız. Bütün göstergeler, bizi, böyle bir endişeye
sevk etmektedir. Bu düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Fatsa. Madde üzerinde, Doğru Yol Partisinin görüşlerini,
Şırnak Milletvekili Sayın Sait Değer ifade edecekler. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA M. SAİT DEĞER (Şırnak) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu
Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin önceliklerinden
biri de, uzun vadeli bir toplum projesi oluşturmaktan geçmektedir. Uzun vadeli
bir toplum projesi, bilgi toplumunu hedefleyen ve toplumsal bütünün tüm
alanlarında topyekûn bir yenileşme gerektiren projelere ihtiyacımız vardır.
Böylesi projeler için, eski gözlükleri çıkarıp olaylara ve sorunlara yeni bir
gözlükle bakılması gerekir. Bugün gündemimizde olan bireysel emeklilik tasarruf
ve yatırım sistemi, her ne kadar, geleceklerine yönelik ek yatırımda bulunmak
isteyen toplumun daha çok üst gelir tabakalarında yer alan kişiler için olumlu
ve gerekli bir araç gibi görünüyorsa da, getirilmek istenen sistem, aynı
zamanda, mevcut sosyal güvenlik sisteminin iflasının da açık bir ilanıdır. Bugün için, sadece tasarruf yapma imkânına sahip söz
konusu kişiler için uygun bir araç olacak bu sistem, yakın bir gelecekte, daha
alt gelir tabakalarındaki insanlar için de zorunlu bir araç olarak gösterilmeye
çalışılacaktır. Ancak, bu kesimin, böylesi bir sistem içerisinde bulunduğu
imkânsızlıklar nedeniyle dahil olamayacağı da çok aşikârdır. Bir başka deyişle,
mevcut iktidar, bugünkü sosyal güvenlik sisteminin çöküşünün hesabını vermekten
kaçmanın yollarını aramaktadır, bu tasarıyla da aynı şey yürütülmektedir. Sosyal güvenlik, kamusal bir düzenlemedir; bireylerin
kendi inisiyatiflerine bırakılamaz. Dünya örneklerinde olduğu gibi, sosyal
güvenlik alanında asıl olan, kamusal düzenlemelerdir. Bireysel emeklilik
sistemleri, sadece belirli bir kesimin ek tasarruf taleplerini doğru ve uygun
zeminlerde değerlendirebilmesine olanak sağlayan düzenlemelerdir. Bu gerçek
asla unutulmamalı ve bir an önce, mevcut sosyal güvenlik kuruluşlarımızın,
halkımızın beklentisine cevap verebilecek düzeyde yeniden yapılandırılması
yapılmalı ve canlandırılmalıdır. Umarız ki, bu tasarının arkasında, gelecekte, bireysel
emeklilik sisteminin mevcut sosyal güvenlik kuruluşlarının zorunlu bir
alternatifi olarak vatandaşa dayatılması olmayacaktır. SSK, Emekli Sandığı ve
Bağ-Kur'un içinde bulunduğu bugünkü çıkmazlar bizlere bu alanda çok dikkatli
olmamızı göstermektedir. Bu uyarımız asla gözardı edilmemelidir. IMF, Dünya
Bankası ve işveren örgütlerinin istekleri doğrultusunda uygulamasına geçilmeye
hazırlanılan bireysel emeklilik, Türkiye için bazı sıkıntıları da beraberinde
getirecektir. Tasarının geneliyle ilgili görüşlerimizden sonra,
maddede yer alan düzenlemelere geldiğimizde bizleri düşündüren bir başka konu
ise, kişinin sisteme giriş tarihinden itibaren en az on yıl sistemde bulunması
koşulu ile emekliye ayrılması için 56 yaş sınırıdır. Avrupa ülkelerinde
insanların yaşam süresi göz önüne alınarak belirlenen emeklilik yaşı,
ülkemizde, maalesef, IMF ve Dünya Bankasının istekleri doğrultusunda
belirlenmektedir. Bu kanun tasarısı, bireysel emekliliğe teşvik için bir
dizi düzenlemeleri kapsamaktadır. Bu şayanı şükrandır; ancak, diğer sosyal
güvenlik kurumlarıyla paralellik sağlamak amacıyla getirilen 56 yaş sınırı,
sisteme teşviki değil, aksine, sisteme katılımı engelleyecektir. Sistemin daha
cazip hale getirilmesi için bu sürenin mutlaka düşürülmesi veya seçenekli bir
şekilde katılımcıya sunulması gerekmektedir. Şimdi getirdiğimiz isteğe bağlı emeklilik için de
esneklik sağlamak zorundayız. Böyle bir sistemde bir bireyin emekliliği,
hayatının diğer alanlarında olduğu gibi, kendi tercihi olmalıdır. Bazı insanlar
ölene kadar çalışmak ister... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Değer, süreniz tamamlandı; açıyorum
mikrofonunuzu, lütfen tamamlayın efendim. Buyurun. M. SAİT DEĞER (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. ...bazıları da kişisel meraklarına ve hobilerine zaman
ayırmak için herhangi bir yaşta emekli olmak ister. Bu konudaki kaygılarımızın
dikkate alınması temennilerimle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Değer. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde iki adet önerge
vardır; iki önergeyi de okutacağım ve en aykırı önerge olan son önergenin
okunmasından sonra işlemine başlayacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 580 sıra sayılı yasa tasarısının 6
ncı maddesinin ilk fıkrasındaki "katılımcı sisteme giriş tarihinden
itibaren en az on yıl sistemde bulunmak şartıyla 50 yaşına girdiği anda emekli
olmaya hak kazanır" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim önergeye? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan yasanın 6 ncı maddesinin birinci
fıkrasına, birinci cümlesinin "56 yaşını tamamladıktan sonra"
ifadesinden sonra gelmek üzere "veya en az 25 yıl prim ödemek şartıyla
yaşa bakılmaksızın" ibaresinin ilave edilmesini arz ve talep ederiz.
BAŞKAN - Komisyon katıyor mu önergeye? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) - Katılamıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN - Önerge üzerinde konuşmak üzere, Sayın
Konukoğlu; buyurun. İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; önergem hakkında söz almış bulunuyorum. Görüşülmekte olan
tasarının 6 ncı maddesinde, en az 10 yıl prim ödemek şartıyla 56 yaşında
emeklilik getirilmektedir. Bu sistemde önemli olan, güven sağlayıp, katılımın
artırılmasıdır. Böylece, biriken fondaki para, ülke ekonomisine kazandırılacaktır;
ancak, 56 yaş sınırının olması, bu sisteme katılımın çok olmasını engelleyen
bir faktördür. Şöyle ki: 20 yaşında olan, 22 yaşında olan, 25 yaşında olan bir
insan 30-35 sene, belki de 37-38 sene prim ödemek yerine bu sisteme katılmamayı
tercih edecek. Böylece, fona veya sisteme katılanın sayısı az olacaktır. Bizim önerimiz, 10 yıl kalma yerine, daha genç
insanların, 18 yaşında, 20 yaşında, 25 yaşında bu sisteme katılmasını sağlamak
için 25 yıl prim ödeme şartıyla emekli olabilmesine imkân sağlanmasıdır.
Böylece, daha genç kişiler sisteme katılacak, sistemde biriken bu paranın 10
yıl kalması yerine 25 yıl kalması sağlanacaktır; Dolayısıyla,fonda çok daha
büyük miktarda para birikimi sağlanacak ve ülke ekonomisi bundan kazanacaktır. Ben, bu nedenle, Sayın Bakandan, sayın hükümetten,
sayın komisyondan ve sizlerden bu öneri için destek istiyor, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Önergeyi kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur. Saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati
: 18.44 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati
: 20.00 BAŞKAN:
Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER
: Hüseyin ÇELİK (Van), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 63 üncü Birleşimin
Üçüncü Oturumunu açıyorum. 580 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. –KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 10. – Bireysel Emeklilik Tasarruf ve
Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/693) (S. Sayısı : 580) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Tasarının 6 ncı maddesi üzerinde verilen, Gaziantep
Milletvekili Sayın İbrahim Konukoğlu ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
kalmıştık. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısı
talebimiz vardı... BAŞKAN - Efendim, arayacağız. Önergeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler...Kabul
etmeyenler... Efendim, Kâtip Üyeler arasında mutabakatsızlık var;
elektronik cihazla oylama yapacağım. Oylama için 3
dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
yoktur; birleşime 10 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati
: 20.12 DÖRDÜNCÜ
OTURUM Açılma Saati
: 20.22 BAŞKAN:
Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER
: Hüseyin ÇELİK (Van), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN- Sayın milletvekilleri; 63 üncü Birleşimin
Dördüncü Oturumunu açıyorum. 580 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. –KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 10. – Bireysel Emeklilik Tasarruf ve
Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/693) (S. Sayısı : 580) (Devam) BAŞKAN- Komisyon ve Hükümet yerinde. Tasarının 6 ncı maddesi üzerinde, Gaziantep
Milletvekili Sayın İbrahim Konukoğlu ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin
oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler.. Önerge kabul edilmemiştir. Müteakip önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 580 sıra sayılı yasa tasarısının 6
ncı maddesinin ilk fıkrasının "katılımcı, sisteme giriş tarihinden
itibaren en az on yıl sistemde bulunmak şartıyla, 50 yaşına girdiği anda emekli
olmaya hak kazanır" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz. Musa Uzunkaya (Samsun) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon?.. SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) - Katılamıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Katılmıyoruz. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, söz istiyorum
efendim. BAŞKAN - Buyurun Sayın Uzunkaya.(MHP sıralarından
"Temel'i anlat" sesi) MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Temel ne yaptıysa, sizden iyi
yaptı yalnız. Değerli Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
önergem üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Sayın Konukoğlu'nun önergesinden benim önergemin bir
farkı vardı; 25 yıla yayılması şeklinde beyanda bulundular ve bu yönde
talepleri vardı. Bizim talebimiz, emeklilik hakkının 50 yaşında verilebilmesi
idi; madem gönüllü bir emekliliktir bu. Ödeme süresi ne kadar olursa olsun;
ama, sonucunda, kişi, 50 yaşında emekli olabilsin. Zaten, diğer birimlerde,
maşallah, herkesi mezarda emekli olacak hale getirdiniz; 58-60... Bunda hiç
olmazsa, bırakın biraz insanları da, oranın cazip hale gelmesini sağlayın.
Yani, sene itibarıyla eşitlerseniz, cazibesi ne olacak? Bunun hiçbir cazibesi
yok. Yani, aslında, sizin ne yaptığınızı bilen de doğrusu yok. Getirilen
tekliflerin, hakikaten getirisi-götürüsü, kârı-zararı ne olacak; bütün bunları
biz söylerken, belki muhalefet mantığıyla eleştiriyor olabiliriz; yani, sizin
ekonomik kararlarınızı, bütün bu yasalarınızı, IMF'nin taleplerinin sonuç
itibarıyla neleri getirebileceği konusundaki gelinen bugünkü noktayı, bizim
eleştirilerimizi muhalefet saikıyla değerlendirebilirsiniz; ama; mesela, ben,
akşam, eski bir maliye bakanını ve yine, eski bir ekonomist, eski bir
politikacı arkadaşımızı bir televizyonda izledim. Halen iktidar partisinin milletvekili
olan eski maliye bakanımızın, o kadar, bugünkü hükümetin icraatlarının felakete
götürdüğü anlamında eleştirileri vardı ki, hakikaten, bu sözleri, sadece
maliyecilerimizin, hükümetimizin nazarı dikkate alması, zannediyorum rotayı ve
yolu düzeltmesine sebep olabilirdi. Şimdi, bakın, bugün, tabiî, bunlara katılırsınız,
katılmazsınız, bu ayrı bir konu; ama, yine, insan haklarından sorumlu bir eski
Devlet Bakanımız, halen siyasî ortağınız olan Anavatan Partisinin İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Ali İrtemçelik'in bir açıklaması var; elinize geçti
zannediyorum... MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Hepimiz okuduk... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - "Türkiye'yi derin bir
hayal kırıklığına uğratmakla kalmayıp..." ZEKİ EKER (Muş) - O açıklamayı yapan şerefsizdir,
alçaktır!.. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Arkadaşlar...(DSP
sıralarından gürültüler) ZEKİ EKER (Muş) - Şerefsizdir, alçaktır!.. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Arkadaşlar... ZEKİ EKER (Muş) - Şerefsizdir, alçaktır!.. BAŞKAN - Sayın Uzunkaya... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Arkadaşlar, yerinize oturur
musunuz... ZEKİ EKER (Muş) - Edepsizlik yapma, sen otur yerine!.. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hayır arkadaşım... Arkadaşlar, ortağınıza ta'n edesiniz diye
söylemiyorum... ZEKİ EKER (Muş) -Bunları yapmak şerefsizliktir,
haysiyetsizliktir!.. BAŞKAN - Sayın Eker, lütfen efendim... ZEKİ EKER (Muş) - Haysiyetsizliktir!..
Haysiyetsizliktir!.. BAŞKAN - Sayın Eker, lütfen efendim... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Gerçekleri görün diye
söylüyorum. BAŞKAN - Efendim, lütfen... Efendim, lütfen... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar... BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, önergeniz üzerinde konuşun
efendim... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Önergem üzerinde
konuşuyorum... BAŞKAN - Ama, başkalarının fikirleriyle değil
efendim... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkanım, başkalarının
fikirleriyle... BAŞKAN - Zatıâlinizin fikirleri ondan üstün... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkanım, başkalarının
fikirleriyle değil, Türkiye'nin gerçekleri üzerinde konuşuyorum. Bu gerçekleri
bugüne kadar görmeye görmeye sistemi bu hale getirdik. Çankaya'yı
"arena" diye tarif eden bir mantığın, Cumhurbaşkanlığı makamını küstahlıkla
suçlayan bir mantığın geldiği noktadır bu. Bunu, bu milletin görmek zorunluluğu
var. Siz görmüyorsanız millet görüyor... HASAN GÜLAY (Manisa) - Siyaset yapma burada! BAŞKAN - Efendim, lütfen... HASAN GÜLAY (Manisa) - Tasarı üzerinde konuş,
provokasyon yapma burada! MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Arkadaşlar, ben siyaset için
geldim buraya... HASAN GÜLAY (Manisa) - Siyaset, doğrularla yapılır, sen
burada provokasyon yapıyorsun! Bu olmaz! MUSA UZUNKAYA (Devamla) -Gelirsin burada konuşursun... BAŞKAN - Lütfen efendim... Lütfen... AYDIN TÜMEN (Ankara) - Önergeyi anlatacaksın
kardeşim... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Milletin gerçeklerini
söylüyorum; yerine otur ve sakinleş... HASAN GÜLAY (Manisa) - Konuları saptırma, sen kendine
bak. BAŞKAN - Efendim, lütfen... SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Gene adam mı
öldüreceksiniz burada! HASAN GÜLAY (Manisa) - Bunu yırtıyorum... Bak, burada,
yırtıyorum bunu! Ayıp!.. YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Konuyla ilgili konuş! MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Türkiye
gerçeklerini gizleyemezsiniz. Türkiye'nin geldiği gerçeklerini lütfen görelim.
Teenniyle, suhuletle, bakın, bugüne kadar biz bunları size söyledik diyoruz;
ama, üç gündür şu memleketin ekonomik olarak kaybettiğini, sizin ferdî
sigortacılıkla halletmeniz mümkün değil, başka fonlar oluşturmanız da mümkün
değil... BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, önergeniz üzerinde konuşun
efendim. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Tasarıyı okumamış bir insan gibi
konuşuyorsun!.. BAŞKAN - Lütfen önergeniz üzerinde konuşun efendim. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Beyefendi, bakın şu okuduğum
yasaya sen bu kadar bakmış değilsin; biliyor musun... BAŞKAN - Efendim, önergeniz üzerinde konuşun... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Şu yasayı satır satır okuyan
benim, sen değilsin... AYDIN TÜMEN ( Ankara) - Okumamışsınız... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - İnanıyorum ki, Grubunuzda hiç
kimse benim kadar bu yasayı okumamıştır... AYDIN TÜMEN (Ankara) - Okumamışsın!.. Okumamışsın!.. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hayır, hayır; teklifim de
ortada... İşte bakın arkadaşlar... BAŞKAN - Sayın Uzunkaya... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Şu yasayı, şu şekilde okuyup
şerh çıkaran ikinci bir vatandaş yoktur. BAŞKAN - Sayın Uzunkaya... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Efendim Sayın Başkan. BAŞKAN - Lütfen efendim... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben, şunu
söylüyorum; bağırmakla meseleyi halledemezsiniz. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sataşma yapma! MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Yani, vaktiyle... MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Bağırma!.. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bakın değerli arkadaşlar, ben
bağırmıyorum; ben, size gerçekleri anlayın diyorum. BAŞKAN -Genel Kurula hitap edin efendim... Lütfen... MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Konuyla ilgisi yok! MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Neden rahatsız oldunuz?!
Neden rahatsız oldunuz?! Ekonomi gemisini karaya vurdunuz. BAŞKAN - Efendim, lütfen... GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) - Üslubunuzdan rahatsız
olduk. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Evet, ben teenniyle konuştum,
gerçeği söyledim... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Ama konuşmama müsaade edin
Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim lütfen... Lütfen efendim... Siz
önergenin dışına çıktınız; yani, bu kadar elektriklendirmenin manası yok.
İstirham ederim... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkanım, neresini
elektriklendirdim, ben bu konuda bir açıklama yapıyorum. Elbette ki, bir kısım
görüşlerle kanaatlerimi teyit edeceğim. BAŞKAN - Efendim, istirham ederim... Lütfen yani...
Sayın Uzunkaya, toplumun bu gerginliği kaldırması mümkün değil. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben... BAŞKAN - İstirham ederim... Hem teenni diyorsunuz...
Teenniyle hareket bu mu?! MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkanım, ben ne
söylüyorum: Bir milletvekili... BAŞKAN - Sayın Uzunkaya... Sayın Uzunkaya, zatıâlinizin
ıstırabını çeken bir sürü insan var; ama, bu işin üslup farkı var. İstirham
ederim, lütfen... Hükümeti tenkit etmek başka şey, meseleyi bu kadar şey yapmak
başka şey efendim. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bir milletvekili arkadaşım bu
konuda bir açıklama yaptı... MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Amacınız ortalığı
karıştırmak. Önerge üzerinde konuşun. BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi toparlayın efendim. Buyurun. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tabiî
birkısım arkadaşlarımızın, özellikle ekonomi makamını, ekonomik sorumluluğu
üstlenen arkadaşlarımızın bugüne kadar vaatleriyle gelinen noktada
sıkıntılarını anlıyorum. Tabiî, siz, bu milletvekillerini de devredışı
bırakırsınız, hatta koalisyonu da sıkıntıya sokabilirsiniz, başka şeyler de
olabilir; ama, olan, ülkeye oluyor, bu millete oluyor. Ben, bunları söylüyorum.
Aylardır ve yıllardır, biz, bunları burada ifade ettik; ama, gelinen nokta bu
ve benim söylediğim şu: Bakın, size yine bir öneride bulunuyorum, bunun cazip
hale gelmesini istiyorsanız diyorum, gidip öbür emeklilikteki gibi 58-60 yaşını
getirmeyin; gelin, bunu biraz daha aşağı çekin, vatandaş için cazip hale
gelsin. Adam zaten diyecek ki: SSK'da ben 60 yaşına geleceğim; Bağ-Kurda
veyahut da Emekli Sandığında... Bizim gibi Emekli Sandığından gelen birçok kişi
söyleyecek. Bunun allahaşkına neresi cazip, hangi şeyiyle cazip hale getireceksiniz?!
Belli, maksadınız, Hazineye bağlayarak bu meseleyi çözümleyebilmek. İndirin 50
yaşına, daha rahat olsun, vatandaş 25 sene ödesin. Sayın Konukoğlu'nun
teklifini reddettiniz. Dedi ki: "25 sene ödesin vatandaş primini; ama, hangi
yaşta primi biterse, gelsin emekli olsun." Siz diyorsunuz ki: "Hayır,
illâ 56 yaşından önce olmaz." Bunun cazibesi olur mu? Yani, ne
yaptığınızın farkında değilsiniz demek istiyorum. Farkına varın ve rahatlatın,
karar size aittir. Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, teşekkür ederim. Sayın Çakan, buradan mı konuşacaksınız, oradan mı? ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Kürsüden efendim. BAŞKAN - Sayın Çakan, yeni bir sataşmaya mahal
bırakmayacağınızı ümit ediyorum efendim. Buyurun. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sataşma yok Sayın Başkan. BAŞKAN - Aman efendim, istirham ederim... Bırakın da
biz idare edelim burayı. Kim kime sataşıyor gördük. İstirham ederim... Lütfen,
efendim... Buyurun efendim. VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1. – ANAP Grup Başkanvekili Bartın
Milletvekili Zeki Çakan'ın, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; ülkemizin her zamankinden fazla siyasî istikrara ihtiyacı olan
bir dönemde, bir milletvekili arkadaşımız, şahsî görüşlerini bir basın
açıklamasıyla dile getirmiştir. İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ali
İrtemçelik'in 22 Şubat 2001 günü (bugün) yaptığı yazılı basın açıklaması,
tamamen şahsî görüşlerini ifade etmektedir. Bu ifadeler, Anavatan Partisi
Grubunun görüşlerini yansıtmadığı gibi, siyasî istikrara her zamankinden fazla
ihtiyacımız olduğuna inandığımız bu dönemde de, böyle bir açıklamayı yersiz
bulmaktayız. Kaldı ki, başta Genel Başkanımız Sayın Mesut Yılmaz olmak üzere,
bu açıklamayı, grubumuz son derece üzüntüyle karşılamıştır. Siyasî istikrarın olmadığı yerde ekonomik istikrarın olmayacağına
inanan parti grubumuz, 57 nci hükümetin programını ve uygulamalarını, her zaman
olduğu gibi desteklemeye devam edecektir. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
Koalisyon hükümetinin ortağı olan Anavatan Partisi Grubu, bugüne kadar
sorumluluğunun bilincinde davranmış ve bundan sonra da davranmaya devam
edecektir. Sayın Başbakana ve hükümete atfedilen bu açıklamadaki tüm beyanları
benimsemediğimizi bir kez daha ifade ediyorum, saygılar sunuyorum. (ANAP ve DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çakan. V. –KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 10. – Bireysel Emeklilik Tasarruf ve
Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/693) (S. Sayısı : 580) (Devam)
III. – Y O K
L A M A BAŞKAN - Efendim, maddeyi oylamadan evvel,
Başkanlığımıza gelen bir yoklama talebi var. Yoklama talebinde bulunan sayın üyelerin salonda
bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim. Mustafa Geçer?.. Burada. Musa Uzunkaya?.. Burada. Mehmet Zeki Çelik?.. Burada. Mehmet Özyol?.. Burada. Rıza Ulucak?.. Burada. Ali Oğuz?.. Burada. Turhan Alçelik?.. Burada. Mehmet Zeki Okudan?.. Burada. Hüseyin Kansu?.. Burada. Temel Karamollaoğlu?.. Burada. Musa Demirci?.. Burada. Mehmet Bekâroğlu?.. Burada. Süleyman Metin Kalkan?.. Burada. Ahmet Cemil Tunç?.. Burada. Suat Pamukçu?.. Burada. Fahrettin Kukaracı?.. Burada. Akif Gülle?.. Burada. Mehmet Ergün Dağcıoğlu?.. Burada. Kemal Albayrak?.. Burada. Avni Doğan?.. Burada. 20 sayın arkadaşımız buradalar efendim. Elektronik cihazla yoklama yapacağım. 5 dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
yoktur. Saat 21.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati
: 20.45 BEŞİNCİ
OTURUM Açılma Saati:
21.00 BAŞKAN: Başkanvekili
Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER
: Hüseyin ÇELİK (Van), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 63 üncü Birleşimin
Beşinci Oturumunu açıyorum. III. –
YOKLAMA BAŞKAN - 580 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz; ancak, tasarının 6 ncı
maddesinin oylamasına geçmeden yoklama talep edilmiş, yapılan yoklamada
toplantı yetersayısı bulunamamıştı. Yoklamayı tekrarlayacağım efendim. Yoklama için 5 dakikalık süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
bulunamamıştır. Geçen seferden hiç farkımız yok; daha fazla ısrar etmenin de
manasız olacağı kanaatindeyim efendim. Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 23 Şubat 2001 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum efendim. Kapanma Saati
: 21.09 |
|