Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21                            CİLT : 55                   YASAMA YILI : 3

 

 

 

 

 

T.B.M.M.

TUTANAK DERGİSİ


59 uncu Birleşim

15 . 2 . 2001 Perşembe

 


İ Ç İ N D E K İ L E R

 Sayfa

   I.— GEÇEN TUTANAK ÖZETİ                                                                                     128

  II.— GELEN KÂĞITLAR                                                                                                 130

III.— YOKLAMA                                                                                                                175

IV.— BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI                                                   131

A) Gündemdışı Konuşmalar                                                                              131:146

1.- İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar Öztürk’ün, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun yeniden yapılanmasında ve personel rejiminde uyulması gereken esaslara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı                                                                                                                                               131:137

2.- Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, depremden sonra Kocaeli İlindeki gelişmelerde karşılaşılan aksaklıklara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez’in cevabı                                   137:142

3.- Kırıkkale Milletvekili Nihat Gökbulut’un, mahallî idareler ile belediyelerin sorunlarına ve mahallî idareler reform yasasının bir an önce çıkarılması gerektiğine ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı 143:146

ÖA59(Tümü)

 
 


Sayfa

B) Tezkereler ve Önergeler                                                                                     146

1.- Avrupa Parlamentosunun, “Avrupa’nın Sözleri” programı çerçevesinde düzenlenecek bir yuvarlak masa toplantısının “Türkiye’nin AB’ye katılımıyla ilgili şartlar” başlığı altında Türkiye’ye ayrılacak bölümüne TBMM’yi temsilen DSP Grubunca aday gösterilen Adana Milletvekili Tayyibe Gülek’in katılacağına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/758) 146

C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclis Soruşturması ve Meclis Araştırması Önergeleri      146:149

1.- Adana Milletvekili Ali Gören ve 35 arkadaşının, müfredatın ve ders kitaplarının yeniden düzenlenmesi ve geliştirilmesi konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/174)                                           146:149

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER          149,177,178

1.- İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut’un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)                                                                                                                   149

2.- Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/791) (S. Sayısı: 597)                                                         149:175,177,178:210

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞ-MALAR                      178

1.- ANAP Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili Zeki Çakan’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, tasarının görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmalarda, resmî bir toplantıya katılmak üzere Bulgaristan’da bulunan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’e sataşması nedeniyle konuşması                                                                     178

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR                                                                                        211
A) Yazılı Sorular ve Cevapları                                                                          211:224

1.-Muğla Milletvekili Hasan Özyer’in, Türkiye Millî Olimpiyat Komitesinin faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/3301)                                                                          211:214

 

 

                                                                                                                                          Sayfa

2.- Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı’nın, Antalya-Finike arasında yapılacak santrale ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M.Cumhur Ersümer’in cevabı (7/3343)                                                          215:221

3.- Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt’un, İzmir Bornova’da bir taşınmazın kamulaştırma bedelinin ödenmediği iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/3332)                         222:224

 

 


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak iki oturum yaptı.

Isparta Milletvekili Ramazan Gül, Isparta’daki elma üreticilerinin sorunlarına,

Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu, son siyasî gelişmelere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar;

Kütahya Milletvekili Emin Karaa’nın, bor madenlerinin bağlı olduğu Eti Holdingin özelleştirilme kapsamından çıkarılmasına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel cevap verdi.

Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın’ın  (6/841) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

Bursa Milletvekili Oğuz Tezmen ve 23 arkadaşının, uyguladıkları yanlış politikalar ve kötü yönetim sonucu ülke ekonomisinde tahribata yol açtıkları iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/7) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşmenin, 13.2.2001 tarihli 57 nci Birleşimde alınan karar gereğince, 20.2.2001 Salı günkü birleşimde yapılacağı,

Kocaeli Milletvekili Meral Akşener hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıvermeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunun içeriğine göre incelenmek için Adalet Bakanlığına tevdi edilmek üzere Başbakanlığa iade edilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi; Başkanlıkça gereğinin yerine getirileceği,

Açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından;

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/53)(S. Sayısı : 433),

Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/759) (S.Sayısı: 572),

Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporlarının (1/727, 1/660, 1/795) (S.Sayısı: 576),

Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/752) (S.Sayısı: 577),

Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet Komisyonu Raporunun (1/728) (S.Sayısı: 591),

Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı: 592),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi.

190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/663, 1/664, 1/745) (S.Sayısı: 606) görüşmeleri tamamlanarak, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının (1/791) (S. Sayısı: 597) görüşmelerine başlanarak 4 üncü maddesine kadar kabul edildi.

Alınan karar gereğince, 15 Şubat 2001 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.56’da son verildi.

                                                        Mehmet Vecdi Gönül

                                                              Başkanvekili

 

Levent Mıstıkoğlu

 

Şadan Şimşek

 

Hatay

 

Edirne

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye


 

 


No. : 86

II. – GELEN KÂĞITLAR

15.2.2001 PERŞEMBE

 

Yazılı Soru Önergeleri

 

1.- Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu’nun, Tokat İlindeki projelere ve Merkez Huzurevi inşaatına ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/3646)(Başkanlığa geliş tarihi: 14.2.2001)

2.- Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu’nun, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün Tokat’daki projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Ramazan Mirzaoğlu) yazılı soru önergesi (7/3647)(Başkanlığa geliş tarihi: 14.2.2001)

3.- Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu’nun, esnaf, sanatkâr ve sanayicinin SSK, BAĞ-KUR ve Halk Bankasına olan borçlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından ( H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/3648)(Başkanlığa geliş tarihi: 14.2.2001)

4.- Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu’nun, BAĞ-KUR ve SSK’nın prim alacaklarının tahsiline ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3649)(Başkanlığa geliş tarihi: 14.2.2001)

5.- Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, Elbistan Şeker Fabrikasına ve Afşin-Elbistan Termik Santraline Ceyhan Nehrinden su alınacağı iddiasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3650)(Başkanlığa geliş tarihi: 14.2.2001)

6.- Muğla Milletvekili Hasan Özyer’in, sanayi illerimizin içinde bulunduğu ekonomik duruma ve Muğla İline yapılacak yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3651)(Başkanlığa geliş tarihi: 14.2.2001)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Adana Milletvekili Ali Gören ve 35 arkadaşının, müfredatın ve ders kitaplarının yeniden düzenlenmesi ve geliştirilmesi konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/174) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.2.2001)




BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

15 Şubat 2001 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşimini açıyor, en iyi dileklerimi ve saygılarımı sunuyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun yeniden yapılanması ve personel rejimi hakkında söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Bozkurt Yaşar Öztürk’e aittir.

Buyurun Sayın Öztürk. (Alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A)       GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar Öztürk’ün, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun yeniden yapılanmasında ve personel rejiminde uyulması gereken esaslara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğüyle  ilgili birkaç cümle söylemek üzere şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

2954 sayılı Yasaya göre kurulmuş olan bu kurumumuz, Anayasamızın 133 üncü maddesinde belirtilen esaslara göre, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, millî egemenliğini, kamu düzenini, genel asayişi, kamu yararını korumak ve kollamak, Atatürk ilke ve inkılaplarına uygun, kolayca anlaşılır, arı, güzel bir Türkçe ile doğru yayınlarla halkımızın bütün kesimlerine ve soydaşlarımıza ulaşmakla görevlidir. Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, bugün, halkımızın din, dil, gelenek ve göreneklerini, birlik ve beraberliğini güçlendirmek, eğitim ve kültür düzeylerini yükseltmek, yurt dışındaki soydaşlarımızla bağlarımızı sağlamakla mükellefken, mevcut durumu huzurlarınızda arz etmek istiyorum.

Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, özel kanallara göre kâr amacı gütmediği, reyting derdi olmadığı için daha objektif ve kaliteli yayın yapması gerekirken, özel kanallara özenti içinde yayın yapmaya başlamıştır. Geçtiğimiz yıllarda bu kurum aracılığıyla yayınlanmış olan “Reis Bey, Küçük Ağa, Kuruluş, Osmancık, Kurtuluş, Cumhuriyet, Hanımın Çiftliği, Kartallar Yüksek Uçar” gibi Türk’ün örf ve âdetleriyle yoğrulmuş yayınlar artık yapılmıyor. Bugünlerde yayınlananlar, geleneklerimize uymadığı gibi, kaliteden de yoksundur.

İngilizlerin BBC ile personel ve yayın saati ölçütlerini kıyaslamaya kalkan kurumumuzun, kendisinin yaptığı yayınların saatinin fazlalığıyla övünmesi yerine, yapılan yayının içeriğiyle mukayese etmesi lazım gelir diye düşünüyorum. Bunu söylerken, birçok kanalda aynı programlar ya aynen veya tekrar olarak gösterilmektedir; süratle vazgeçmeliyiz.

12 000’e yakın çalışanı olan kurumumuzun, birçok ilde, bölgeleri ve yeni kurulan büroları bulunmaktadır. Görsel yayıncılıkta ülkemizdeki özel televizyon kuruluşlarına göre tecrübe sahibi olması gerekirken, tarafsız ve doğru haberciliği de bu kurumdan almamız en doğal hakkımızken -örnek olsun diye arz ediyorum- Diyarbakır Emniyet Müdürünün vefatında canlı yayın bağlantısını gerçekleştirmekten aciz bir görünüm çizmişler; o esnada, en azından ben, bu kanalı izlemekten vazgeçtiğimi ifade etmek istiyorum.

Yayınlarda, ülkemizin üzerinde yer aldığı coğrafyanın ve Ortadoğu’nun hassasiyetleri gözetilmelidir. Özellikle, bölücü ve yıkıcı faaliyetlerde bulunan örgütlerin yayınlarına karşı daha duyarlı, polemiğe girmeden, gerçekçi yayınlar yapılmalıdır. Terörün asgarîye indirgendiği bu dönemde, bu tür yayınlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğuna inanıyorum.

Avustralya’da dahi izlenmeye başlayan yayınlarımız, hızlı, doğru ve gerçekçi yönüyle diğer yayın kuruluşlarına referans olmalıdır.

Eğitim dilimiz Türkçe olmalı diye var gücümüzle çalıştığımız bir dönemde, güzel Türkçemizi konuşup, yazıp, sevdirmemiz gerekirken, buna da, bu kurumumuz en çok dikkat etmeliyken hiç böyle olmamaktadır. Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun bu kuruma herhangi bir cezai müeyyide uygulamaması veya dikkate almıyor olması hataların yapılmadığı anlamını taşımamalıdır. RTÜK bu durumu dikkate almalıdır; kurumun kendine çekidüzen vermesi,  Türkçemizin güzelleşmesi için, TRT’nin titiz bir şekilde denetlenmesi gerekmektedir.

57 nci cumhuriyet hükümetine nasip olan verici istasyonlarının bu kuruma devri ve TEAŞ’ın gelirlerinden yüzde 3,5’lik bir pay verilmesi yoluyla yeni yatırımlara, atılımlara ve yapılanmaya imkân sağlanmış oldu; ancak, bu durum logo değişikliği veya emekli olanların ya da gittikleri özel televizyonlarda aradığını bulamayanların tekrar kuruma alınmasını ortaya çıkarmamalıdır.

Türk halk müziği ve Türk sanat müziğinin halkımıza sevdirilmesinde bir okul gibi eğitim görevini üstlenen kurumumuzdur. Eğitip öğrettiği sanatçıları veya iyi sanatçı adaylarını elinden kaçırmaktadır. Bu durum, uzun süreli bir sözleşme veya iş akit süresiyle çözülmelidir. Personel arasında aynı işi yapana eşit ücret politikası hayata geçirilmelidir. Bu sayede, diğer kurumlarla aralarında var olan kurum lehine ücret dengesizliği nedeniyle pek dillendirilmeyen şikâyetler de ortadan kalkacaktır. Geçmişte sigortasız çalıştırılan akitli personele de bir defaya mahsus kadro imkânı tanınmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen toparlayınız Sayın Öztürk.

Buyurun efendim.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (Devamla) – Böylece, logolara, hatır için programlara verilen abartılı meblağlar yararlı bir işe kullanılmış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, özellikle Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın kültürel açıdan yoğun bir baskı altında olduklarını hepimiz bilmekteyiz. Onlara, yalnız olmadıklarını, çözülmeyecek problemin bulunmadığını, inançla ve kararlılıkla çok yakın geleceğe umutla bakmalarını sağlayacak programlar sunmalıyız. Bunu, bu Yüce Meclisin çalışmalarında görüyorsanız yapmanızı istiyorum.

Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun, milletimizin manevî değerlerine de saygıda biraz daha özenli olmalıdır diye düşünmekteyim. Şöyle ki, Türkiye Diyanet İşleri Başkanı Atatürk ve Nutuk hakkında bir konferansta demeç veriyor, bu bölüm es geçiliyor.

Ülkemizin hassas konularından olan kılık kıyafette kültürel zenginliğimiz olan güzellikler, kurum programlarının folklor ekiplerinde yer alıyor da, binlerce izleyici kapasiteli localarda yer alamıyor. Çağdaş Türkiye böyle mi oluşturuluyor, anlamakta zorluk çekiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, tekrar açıyorum, lütfen bitiriniz.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (Devamla) – Açıklamaya çalıştığım serzenişlerimle, ülkemizin vazgeçilmez kurumlarından olan, kısıtlı imkânlarıyla hizmetin en iyisini yapmaya çalışan Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumuna, devletimizin yanında, milletimizin millî ve manevî değerlerini, güzel Türkçemizi öne çıkaran tarafsız ve objektif yayınlı günler diliyorum, bunu umut ediyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Devlet Bakanı Sayın Rüştü Kâzım Yücelen cevap verecekler.

Buyurun efendim.

Süreniz 20 dakika.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; değerli milletvekilimizin Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumuyla ilgili uyarıcı konuşması üzerine,  Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumumuzun yapmayı planladığı değişim ve içinde bulunduğu durumu tespit için söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

Evvela, sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde, halkın iradesine dayalı, demokratik düzenler için, yerel, ulusal ve evrensel kültürü yaymada, kitlelere bilimin verilerini ulaştırmada, onları bir uygarlık değeri olan etik, estetik ölçüler içerisinde eğitme, öğretme ve eğlendirmede, bireylere vatandaş olma bilinciyle birlikte dünya insanı olma bilincini kazandırmada, hür yayıncılığı, doğru ve çoksesli haberciliği hâkim kılmak bir zorunluluktur.

Ülkemizde de, 1990’lı yılların başında, bir düzenlemeye dayanmayan özel radyo ve televizyon yayıncılığının başlaması sıkıntıları da birlikte getirmiştir. Bu bağlamda, Anayasanın 133 üncü maddesi, 8.7.1993’te değiştirilmiş, böylece radyo televizyon yayıncılığında tekelci kamu radyo televizyon yayıncılığı esası kaldırılmıştır. Anayasa, yapılan bu değişiklikle, ülkemiz radyo ve televizyon yayıncılığını tekel ortamından çıkarıp, bir pazar ortamına taşımış ve bu durum, TRT’de, yayın ilkeleri doğrultusunda kanal stratejilerinin yenilenmesi, operasyonel verimliliğin artırılması ve örgüt yapısının yeniden yapılandırılmasına kadar bir dizi önlemlerin alınmasını zorunlu kılmıştır. Bu zorunluluk, Türkiye Büyük Millet Meclisimizce de -Genel Kurul tarafından- 27.6.2000 tarihli 199 uncu Birleşimde onaylanarak yürürlüğe giren uzun vadeli strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Plan görüşmelerinde, “TRT’nin yeniden yapılandırılması ve sağlıklı bir malî yapıya kavuşturulması kapsamında gerekli hukukî düzenlemeler yapılacaktır” şeklinde yer almıştır.

Değerli milletvekilimizin  konuşmalarına  bir cevap  olarak  tespitleri yapmak istemiyorum;  ama, bu ana tespiti yaptıktan sonra, tabiî, TRT, bütün çalışanlarıyla, hepsi, TRT’ciliği özümsemiş, benliklerinde bütün vazife aşkıyla çalışma şevkini buluşturan değerli arkadaşlarımızın çalışmalarını bir nebze anlatmak ve içinde bulundukları durumu tespit için söylemek istiyorum ve dünyada kamu televizyonculuğu yapan diğer televizyon şirketleriyle de karşılaştırarak, özellikle son günlerde logo konusunda çeşitli basın organlarında çıkan yazılara bir küçük cevap verebilmek açısından da, bir tespiti vurgulamaya çalışıyorum.

Bu tespiti yaparken, bir diğer gelişimi gözden uzak tutmamak lazım; bu da, günümüz radyo ve televizyon yayıncılığı endüstrisi teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak, hızlı bir değişim sürecine girmesi gerçeğidir. Yeni teknolojiler, yeni iletişim ve yeni bilgi hizmetleri, özellikle internetin giderek yaygınlaşan bir kitle iletişim aracı olması, işi daha çok karmaşıklaştırmış, bilinen sorunlar yanında, teknik, malî, idarî ve hukukî birçok başka sorunu da yanında getirmiştir.

Bir konuyu hemen yine burada belirtmek istiyorum. TRT’nin değişim programı, son altı ay bir yıl içerisinde yapılan bir program değil; 1998 yılından beri devam eden bir programdır. BBC örneğinde olduğu gibi, Avrupa’daki ZDF, RAI, NOS gibi diğer başarılı kamu yayın kuruluşlarının yeniden yapılanma çalışmalarında görev alan firma, TRT’yle görüştürülmüş ve bu firmanın danışmanlığı doğrultusunda, 1998’de, on hafta süren bir teşhis çalışması yapılmış ve sözleşme imzalanarak, bu değişim programı gündeme konulmuştur. Yine, 1999 yılında bir değişim ofisi kurularak, bu değişimin hangi projelerde gerçekleştirileceği, yine, kurulan alt komisyonlarla devreye sokulmuştur.

1990’lı yılların başından bu yana, içerisinde bulunduğumuz radyo ve televizyon yayıncılığı endüstrisinde büyük bir rekabet yaşanmaktadır. Bu rekabet ortamında, hiçbir çağdaş kamu yayın kuruluşunun düşük izlenme payıyla halka hizmet ettiğini ve halkı eğittiğini söylemek mümkün değildir. Bu nedenle, TRT, başta genç kuşak olmaz üzere, kaybettiği seyircisini yeniden kazanmak için, doğru,  etkin ve profesyonel anlamda bir  pazarlamayla, kalitesinden ve etik değerlerinden ödün vermeden, kendisini, kanallarını ve programlarını daha iyi tanımlamak ve farklılığını belirgin hale getirmek zorundadır.

Ülkemizde, radyo ve televizyon yayıncılığı tekelinin ortadan kalkmasıyla oluşan pazarda, bugün, 16 ulusal televizyon kanalı ve 3 ayrı dijital platform, seyircisine ulaşmak için zorlu bir pazar mücadelesi içerisine girmiştir.  Bu mücadele de rakipleri tarafından engellenmeden, seyircisine ulaşmak mücadelesidir. Bu bağlamda, geçtiğimiz günlerde, TRT-2 (2 nci kanal) haber kanalı yapılmıştır. Değerli milletvekilimizin burada dile getirdiği canlı yayın bağlantılarındaki aksaklık bundan sonra olmayacaktır. TRT-2’yi izlemeye başlamışsanız, TRT-2’nin, bütün canlı yayınlarda, diğer kanallardan çok daha önce haberi yetiştirme çabasıyla çalıştığını görmekteyiz. Bundan böyle de bu çalışma sürecektir. Diyarbakır Emniyet Müdürümüzün vurulması, Diyarbakır Emniyet Müdürümüzün bir avuç canice hayatına kıyılması, hepimizin hassasiyetle üzerine titrediğimiz ve sonuna kadar üzerine gideceğimiz ve oradaki o cinayetin bütün milletimizce seyredilmesi arzu ettiğimiz bir olaydır. Bunun, burada örnek olarak verilmesini doğrusu yadırgadım; ama, canlı yayıncılık açısından belirgin bir örnek olması yönünde verilmişse, bunu kabul ediyorum, bundan böyle bu tip olayların hepsi bu canlı yayında verilecek.

Yine aynı şekilde, TRT olarak, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun denetimine kesinlikle karşı değiliz, TRT, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun da denetimindedir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu TRT’ye de ceza verebilir; eğer TRT’nin bu yayın ilkelerine uymama durumu olursa, bu konuda Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun görevini yapacağını biliyorum. Yine 57 nci hükümetin bir üyesi olarak, Yüce Meclisin huzurunda, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun, bu konuda, diğer televizyon kanallarına olduğu gibi, TRT’ye de bir iltimas yapmamasını -ki, zaten yapmadığını biliyorum- buradan da duyuruyorum.

TRT’nin bir okul gibi görevine devam ettiğini, özel televizyonların ağabeyi rolünde görevine devam ettiğini, onlara öncülük etme girişiminin yanında Türkçeyi de en güzel kullanan kurum olduğunu buradan hemen belirtmek istiyorum. Burada, TRT’de kullanılan Türkçeye bir itirazımız olursa, sanıyorum oradaki arkadaşlarımıza haksızlık ederiz, eğer burada kullanılan Türkçede, televizyonumuzun kullandığı Türkçede bir yanlışlık varsa, ben, bunun da -ki, burada görüşebiliyoruz- müşahhas örneklerle verilmesini, eğer böyle bir yanlışlık ve böyle bir hatada TRT’nin herhangi bir biriminin bir ihmali varsa, bunun da üzerine gidileceğinin bilinmesini istiyorum.

Şimdi, logo konusuna kısaca değinmek istiyorum. Biraz önce de, mücadelenin, rakipleri tarafından engellenmeden seyirciye ulaşma mücadelesi olduğunu söyledim. Artık böyle bir ortamda, kendisi kabul etse de etmese de, TRT’nin, kanalları ve programlarıyla seyirci tarafından bu pazar içinde değerlendirildiğini söylemek istiyorum.

Bir ülkenin turizm ve uluslararası iyiniyet ilişkilerinin geliştirilmesinde, pazarlamanın günlük işlerden sıyrıldığı günümüzde, artık, birden fazla satıcının olduğu her yerde pazarlama bir mecburiyet halini almıştır. Dolayısıyla, TRT için pazarlamanın gerekli olup olmadığının değil, pazarlama yaparken hangi yöntemlerin nasıl uygulanacağının tartışılması zamanı çoktan gelmiştir.

TRT, Avrupalı diğer kamu yayın kuruluşlarının da yaşadığı “rekabet etmezse gereksiz olduğu, rekabet ederse de haksız bulunduğu” ikileminden kurtulup, pazarlama faaliyetlerini bir yatırım olarak değerlendirmesi gerektiğine karar vermiştir. Bu yatırımın geri dönüşü ise, daha fazla seyirciye ulaşmakla elde edilecektir.

Amaç, TRT’ye yeni bir logo kazandırmak değildir. Logolar veya amblemler, derneklerde, siyasî partilerde, üniversitelerde ve benzerlerinde kullanılmaktadır.

Marka, logonun ötesindedir ve bir ürün veya hizmete ilişkin duygu ve algılamaları taşır. Sürekli değişen pazarda, markalar, sabit değerleri ifade ederler. Marka, söz verir ve sözünü tutar; bir diğer ifadeyle, TRT, radyo ve televizyon yayıncılığının bu yeni dünyasında yarattığı ve yaratacağı değerleri, bir marka olarak, pazarlama çalışmalarını başlatmıştır. Bu markayla, yeteneklerini ve kaynaklarını, toplumu bilgilendiren, kültürünü ve eğlencesini ifade eden, eğitim için imkân yaratan, yurtiçi ve yurtdışı iletişimi özendiren, farklı ve yüksek kaliteli programlar yapmak ve yayınlamak için kullanan; kamusal finans kaynağını kullanarak, ticarî bir pazar için risk olabilecek programlarıyla, dinleyicilerin ve izleyicilerin seçeneklerini artıran; verimlilik ve maliyet etkinliğinde ulaşılabilecek en yüksek standarda ulaşarak, kanunla tespit edilen gelirleri oranında harcanan paradan en yüksek değerin elde edilmesini sağlayan; var olmasının gerekliliğinin, toplumda yaptığı etkiyle doğrulanması zorunluluğunun bilincinde olan; sektörel gelişmeleri ve piyasa şartlarını dikkate alarak, kamu yayıncılığını, kültürel bir araç olmanın yanı sıra ticarî düşünmeyi de gerektiren bir aktivite olarak değerlendiren değerlerle, geleneksel, düşüncede çağdaş, teknolojik yaklaşımlarda ise ileri görüşlü bir yayın kuruluşu tanımlanmıştır. Önemli olan budur. Logonun böyle değerlendirilmesini özellikle rica ediyorum.

Bir diğer konuya, personel konusuna geçmeden, yine, diğer kamu yayın kuruluşlarıyla karşılaştırma yaparken, TRT’nin, ticarî yayın kuruluşlarıyla karşılaştırılması yerine, bir başka kamu yayın kuruluşuyla karşılaştırılması gereğinin üzerinde durmaktayım. Örneğin, Alman ARD yayın kuruluşunun bütçesindeki reklam gelirlerinin payı yüzde 4,1’dir; yani, yaklaşık TRT’ninki kadardır; ancak, ARD’nin bütçesi, 5,5 milyar Amerikan Dolarıyla, TRT’nin 20 katı büyüklüğündedir. Ayrıca, ARD’nin dış yayınlar servisi, yurtdışı radyo televizyon yayınlarını, federal hükümetin 280 milyon Amerikan Dolarlık desteğiyle sürdürmektedir. Demokratik ülkelerin yurtdışı yayınları genellikle hükümetleri tarafından finanse edilmekte, vatandaşların ödemelerinden oluşan yayın kuruluşlarının bütçeleri, yine, vatandaşlara hizmet olarak dönmektedir.

Örnekleri çoğaltmak mümkündür; ama, ben, özellikle müşahhas bir örnek vereceğim. Geçtiğimiz günlerde, gazetelerimizin birinde, TRT’ye yöneltilen tam sayfa eleştiriler arasında, BBC ile bir karşılaştırma yapıldığı dikkati çekiyor. Gazetede, TRT’nin aksine son derece başarılı bulunan BBC bütçesinin yüzde 25 artırılmasını öngören yasa taslağının İngiliz Parlamentosunda reddedildiğini yazarak, TRT’nin yüzde 2,5 oranındaki yıllık gelir artışı talebinin gereksiz olduğu ima ediliyordu. Ne var ki, yazarın belirtmediği husus, zam talebinden bile önce, BBC gelirlerinin, TRT gelirlerinin 17 katı olduğu, yıllık toplam yayın süresinin TRT’den yüzde 15 az olduğu, personel sayısının ise TRT’nin 4 katı olduğunun saklanmasıydı.

TRT’nin personel sayısı sık sık gündeme gelmiştir, hep, çok olduğu ileri sürülür. Buradaki dileğe, tabiî ki biz de katılırız; şimdiye kadar, TRT’nin, akitli çalışan, kadrosuz çalışan personelinin kadroya alınması yolunda, arkadaşlarımıza çeşitli istekler gelmiştir; ama, burada hemen belirtmek istiyorum ki -evvela, buradaki yasal zorunluluğu- Personel Yönetmeliğinin 51 inci maddesiyle, Kurum personeline yılda 4 aylık ücret tutarını aşmamak üzere ikramiye ödeneceği öngörülmüş; 52 nci maddede de, Kurum personeline fazla çalışma ücreti ödeneceği belirlenmiştir. Kurum personelinin işe alınma, atanma, yer değiştirme, görevlendirme, görevden alınma ve terfi işlemlerinin de, aynı kanunun 53 üncü maddesi gereğince, Kurum Genel Müdürü tarafından yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Şimdi, Kurumda çalışanların, tüm personelin unvanları itibariyle, hizmet tanımları, işe alınma usulleri ve şartları bir yönetmelikle düzenlenmiştir. Buna göre, Kurumun haber ve program hizmetlerini yapan ve yürüten spiker, prodüktör, muhabir, kameraman, montajcı, resim seçici gibi yayın personeli, genel duyurulu sınavlarla, mülakat, kurs ve kurs sonu sınav aşamalarından geçirilerek atanmaktadır.

4397 sayılı Yasayla, 1843 kişilik verici personeli Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketinden Kuruma naklen gelmiştir. Her yıl ortalama 350-400 civarında personel çeşitli nedenlerle Kurumdan ayrılmaktadır. 1999 yılında 192’si açıktan, 33’ü de naklen olmak üzere 225 personel, 2000 yılında ise 103 açıktan, 45 naklen olmak üzere toplam 148 kişi atanmıştır; ama, her nedense, kamuoyunda, bu miktarlar, hep, yükseltilerek verilmektedir ve atanan, naklen alınanlar da dahil, hepsinde, Başbakanlıktan ve Personel Dairesi Başkanlığından izin alınmaktadır. Açıktan atamalar, sadece, Kurumun yeni devreye giren birimleri için, hizmetine ihtiyaç duyulan personel için olmuştur. Böyle bir kurumda, yine, biraz sonra vereceğim rakamlarla, bu kadar personelin fazla olmadığı da görülmektedir.

1990 yılında 6 401 olan TRT’nin mevcudu, 1999’da da 6 480’dir. GAP Radyosu, TRT AVRASYA, TRT-FM, HATAY-FM, Turizm Radyosuyla artan hizmete karşılık personel artışı sadece yüzde 1 olmuştur; ama, aynı süre içinde, 1990’da 295 milyon Amerikan Doları olan yıllık gelirimiz ise 240 milyon Amerikan Dolarına gerilemiştir.

Yine, ben, sadece bir örnek olsun diye belirtmek istiyorum ki, yıllık gelir ve personelin yayın hacmi açısından TRT’ye benzeyen diğer kuruluşlarla, yani, kamu yayıncılığı yapan kuruluşlarla bir karşılaştırma vermek istiyorum. Almanya ARD Televizyonunun 7 milyar 734 milyon İsviçre Frangı gelirine karşılık 25 038 personeli var. İtalyan RAI’nin 2 milyar 954 milyon İsviçre Frangı gelirine karşılık 11 292 personeli var. Polonya TVP Televizyonunun -vaktinizi almamak için hepsini okumak istemiyorum, sürem azaldığı için- 353,5 milyon İsviçre Frangı gelirine karşılık 6 482 personeli var. Türkiyemizin TRT televizyonunun 326 milyon İsviçre Frangı karşılığı gelirine karşılık, 8 180 personeli var. Bunun da 1 800’ü vericilerden gelen personeldir, 6 380’i daha önceden kalan personeldir.

Ben, bunları, bir cevap olarak değil, sadece şu andaki durumu vurgulamak için gündeminize getirdim. Tabiî ki, yapılacak bütün olumlu konuşmalar, bütün tenkitler, TRT’nin daha iyi olmasını, daha kaliteli hizmet vermesini sağlamak içindir. Bu konuşmayı da o manada alıyorum.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) – Arşivlerin açılması konusunda da bir şeyler söyleyebilir misiniz?

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – Hay hay. Bu konuda bütün konuşmalarınızı aldım; size de, yine aynı şekilde arkadaşlarımdan bir yazılı cevap da verdiririm.

Arşivlerimiz zaten açıktır. TRT, sadece buradaki ulusal televizyonlarla değil, şu andaki tüm yerel televizyonlarla da irtibatını sürdürmektedir.

Yine, Bakanlığıma bağlı Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğüyle oralarda eğitim çalışmaları yapılmaktadır. Bunu, TRT olarak da, 2001 yılı içerisinde düşünmekteyiz. Yerel televizyonların personelini, burada, değişik zamanlarda kurs açarak eğitme programının yanında, arşivleri bırakınız, TRT, elindeki programların birçoğunu, çok düşük ücretlerle, bazı yerlerde hiç ücret almadan, sadece kamu menfaatı için o yerel televizyonlara verip, onlara o tür yardımları da yapmaktadır. Arşivlerin de yine, konuşmanızı tekrar inceleyip, eksik kalan bir tarafı varsa onu kesinlikle yapacağımdan emin olabilirsiniz.

Burada, başta da söylediğim gibi, isteğimiz, TRT’nin şu anda vermiş olduğu millî hizmetleri sonuna kadar devam ettirmesi; ama, bunu devam ettirirken ticarî televizyonculuğun altında ezilmeden, yine reytingini de artırarak, ticarî televizyonculukla bir rekabet yaratmadan devletin televizyonu değil halkın televizyonu olduğunu da göstererek; ama, tarafsızlığını koruyarak yayınını sürdürmesidir.

Hepinize saygılarımla, bu bilgileri arz ediyorum. (ANAP, DSP, MHP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakana teşekkür ediyoruz.

Gündemdışı ikinci söz, depremden sonra Kocaeli İlindeki gelişmeler hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Osman Pepe’ye aittir.

Buyurun Sayın Pepe. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

2. – Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, depremden sonra Kocaeli İlindeki gelişmelerde karşılaşılan aksaklıklara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez’in cevabı

OSMAN PEPE (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Gölcük merkezli Marmara depreminin üzerinden yaklaşık birbuçuk yıl geçti. Kocaeli, depremi en ağır yaşayan il olmuştu. Beldelerin, ilçelerin, âdeta coğrafyası değişmişti. Sahile kıyısı olan beldelerin yolunu, binasını, araç ve gerecinin bir kısmını deniz yuttu, bir kısmını da enkaz aldı götürdü.

Altyapı ve üstyapı için bölgede ihaleler yapılmıştı. Bölgedeki her alım ve yapım işi siyasî ve ekonomik ranta dönüştürüldü ve dönüştürülmeye de devam ediliyor. Asrın bakanı olarak takdim edilen Sayın Bakanın bilboardlardaki reklam harcamaları kadar dahi pay alamayan deprem mağduru beldelerimiz ve ilçelerimiz vardır.

Hükümet, bizim insanımızı mağdur eden deprem felaketini, her türlü istismar etmiştir. Deprem Vergisi Kanunu çıkarılarak, depremzedeye ev olacak, aş ve iş olacak diye, burada, vatandaşa bu şekilde beyanatta bulunanların, daha sonra, toplanan bu vergileri, bu katrilyonları batan bankalara hortumlattıklarını gördük. Yine, bugün, o toplanan vergiler, günde trilyonlara varan faiz ödemelerine gidiyor.

Hükümet, bölgemizdeki vatandaşa her ay 100 milyon lira olarak vermiş olduğu konut yardımını, ne yazık ki, bugüne kadar hiçbir zaman gününde ödemedi. Konut edindirme yardımının, “kendi konutunu kendin yap” kampanyasındaki 6’şar milyarın ödenmesinde ciddî sıkıntılar var. Orta hasarlıların tamirinin, bakımının yapılması için, maalesef, hükümet, gününde hiçbir ödemesini yerine getirmiyor, hepsi aksamayla devam ediyor.

Yine, bölgede esnaf kredi derdinde, daha önce işi olan şimdiki işsizler ordusu iş derdinde; ama, hükümet bunlara kayıtsız ve ilgisiz. Daha doğrusu, bizim fay hattımız, birilerinin maalesef tatlı kâr hattı oldu.

Bölgedeki konut açığı sadece kalıcı konutların bitirilmesiyle çözülecek bir sorun değildir; çünkü, bölgede, hak sahipliği belgesiyle halledilecek konut miktarının dışında, önemli ölçüde konut açığı vardır. Bunu, hükümetin, veyahut da Toplu Konut İdaresinin çeşitli projelere öncelik tanıyarak mutlaka halletmesi lazımdır.

Bölgede yapılan kalıcı konutların, Dünya Bankası ve Bayındırlık konutları diye ikiye ayrıldığını, aralarında metrekare ve tefriş farkı olduğunu, vatandaşları, depremzedeyi de bu şekilde mağdur ettiğini ve sıkıntıya soktuğunu da ifade etmekte fayda görüyorum. Hâlâ başlanmayan kalıcı konutlar olduğu gerçeğini de, burada, ifade etmekte fevkalade fayda görüyorum.

Tabiî, yine, bölgemizde, şu anda, bitmek üzere olan kalıcı konutların kuralarının çekilmesi sürdürülüyor. İlçeler bir yerden bir başka yere taşınıyor. Mesela Derince’yi merkez ilçeye, mesela Karamürsel’i Gölcük’e, Gölcük’ü merkeze, Değirmendere’yi bir başka beldeye taşımak gibi bir durum oluyor. Ama, üzerinde en fazla durulması gereken şey, zannediyorum, hükümetin bölgeye bakışını en iyi resmedecek olan şey, 2 Şubat tarihindeki Resmî Gazetede yayımlanan, belediyelerin afet katsayılarını belirleyen hükümetin ek listesidir.

Bu listede ortaya bir gerçek konulmuştur. Bu listede ortaya konulan gerçek şudur: Hükümeti oluşturan partilerin, koalisyon ortaklarının kendi belediyeleri, deprem bölgesinin dışında olsa dahi, tıpkı depremin merkez üssü Gölcük gibi, Adapazarı gibi en yüksek katsayıyla katsayılandırılmıştır. Tabiî, bunu adil bulmak, bunu hakkaniyetle bağdaştırmak mümkün değildir.

Yine, bazı beldeler, bazı ilçeler, ne yazık ki, kararnameye hiç konulmamıştır. Mesela Halıdere, Ereğli, Darıca, Gebze, Aslanbey gibi... 280 belediyenin kahir ekseriyeti deprem bölgesi dışındadır ve bunların kahir ekseriyeti de hükümet ortaklarının mensup olduğu partilerin belediyeleridir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Pepe, lütfen toparlayınız.

OSMAN PEPE (Devamla) – Tabiî, hükümetin yapmış olduğu bu partizanlığın, bugüne kadar hiçbir cumhuriyet döneminde tanık olunmayan haksızlıkları ve adaletsizlikleri ortaya koyduğunu ifade etmekte fevkalade fayda görüyorum. Deprem bölgesi dışındaki belediyelerin bu denli ödünlendirilmelerinin sebebi nedir; orada bir afet olmadı; peki, bunun cevabı nedir? Cevabı gayet açıktır; bu hükümetin bizzat kendisi afettir!.. (FP sıralarından alkışlar) Bu hükümetin bizzat kendisi afettir; onun için, ben, bu hükümetin, memleketi, milleti, bütün ülkeyi yangın yerine çeviren ekonomik politikaları, burada, adillikten, hakkaniyetten her sefer bahseden ve o şekilde imaj oluşturan Sayın Başbakanın, nasıl içine sindirdiğini ve bu türlü partizanlıklara ne kadar rıza göstereceklerini doğrusu merak ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümleniz için mikrofonu açıyorum Sayın Pepe; buyurun.

OSMAN PEPE (Devamla) – Sözlerimi toparlarken, bugün, depremzede vatandaşlarımızın, hâlâ prefabrike konutlarında ve çadırlarında, olumsuz şartlarda geçirmekte oldukları kışta Allah yardımcısı olsun diyorum. Hükümet, inşallah, bu kayıtsızlığından bir an önce kurtulur ve bizim insanımızın derdine derman olacak çareleri üretir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Pepe.

Sayın Devlet Bakanımız Şuayip Üşenmez Bey cevap verecekler.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakika.

DEVLET BAKANI ŞUAYİP ÜŞENMEZ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kocaeli Milletvekili Sayın Osman Pepe Beyin, 17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde meydana gelen depremler sonrasında Kocaeli İlindeki gelişmeler hakkında yapmış olduğu konuşmaya cevaben huzurunuzdayım. Tabiîdir ki, ilgili bakana vekâleten buradayım. Her şeyden evvel, Sayın Osman Pepe Beyin böyle önemli bir konuyu gündeme getirerek Yüce Meclisin dikkatini çektiği ve bize de, bu vesileyle konuşma fırsatı verdiği için, huzurunuzda, kendilerine teşekkür etmeyi bir görev sayıyorum. Bu vesileyle de, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz tarihindeki en büyük felaketlerden birisi olan Marmara depremleri, çok sayıda insanımızın kaybedilmesine, yine çok sayıda konut ve işyerinin, altyapılarıyla birlikte hasar görmelerine neden olmuş; bu deprem, asrın felaketi olarak isimlendirilmiştir.

Gece saat 3’te ansızın yakaladı, 45 saniye salladı ve derinliği 16,7 kilometre kadar sığ bir deprem. Genişlik, alan itibariyle ve etkilediği şiddetli alan itibariyle 1,5-2 kilometre bir genişlikte. Sağ yanal dediğimiz atım hareketiyle de, fay boyunca 4 metre 77 santimetre bir atımla yer değiştirme söz konusu oldu. Depremin şiddeti ise 7,4 civarındaydı.

Tabiî, bu deprem, bize çok şeyler öğretti; gerek bizlere, parlamenterlere gerekse vatandaşlarımıza. Bizi, alınması gereken tedbirler yönünden, hafızalarımızı yenileme mecburiyetiyle karşı karşıya bıraktı. İçimizde hâlâ hissettiğimiz 20 000 vatandaşımızı bu depremle kaybettik ve 100 000 vatandaşımız da yaralı. Bunlar içerisinde, hâlâ, sakat kalanlarımızın sayısı çok kabarıktır. Hemen, şunu, burada belirteyim ki, hayatını kaybetmiş vatandaşlarımıza, Cenabı Allah’tan, bir kere daha, rahmet diliyorum; geride bıraktıklarına sabır diliyorum. Milletimizin, bir kere daha, başı sağ olsun.

Afetin olduğu ilk andan itibaren, gerek Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın gerekse devletimizin bütün imkânlarıyla, afetzede vatandaşlarımızın yaralarının sarılması maksadıyla çalışmalar başlatılmış; öncelikle, acil yardım, kurtarma, yiyecek, giyecek ihtiyaçlarının karşılanması, geçici ve daimi iskânların sağlanması için, her türlü çaba sarf edilmiştir. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı olarak, çok hızlı bir biçimde, hasar tespit çalışmalarına başlanılmış ve çok kısa bir süre içerisinde tamamlanmıştır. Bu çalışmalar sonucunda, hak sahipliği listeleri hazırlanarak bölgede ilan edilmiştir.

17 Ağustos 1999 Doğu Marmara ve 12 Kasım 1999 Bolu-Düzce depremleri nedeniyle, afetzedelerin asgarî hayat standartlarına bir an önce kavuşmalarını temin maksadıyla, öncelikle, yaklaşan kış şartları göz önünde bulundurularak, geçici iskânlarını sağlamak maksadıyla, geçici prefabrike konutların yapımına karar verilmiş ve tüm prefabrike üretim kaynakları seferber edilerek, Kocaeli İlinde 16 896 adet, Sakarya İlinde 6 664 adet, Bolu ve Düzce İllerinde 4 584 adet, Yalova İlinde ise 5 220 adet olmak üzere, toplam 33 364 geçici konut bitirilerek, afetzedelerin geçici iskânı sağlanmıştır. Bakanlık olarak yaptırılan konutlara, hibeler ve diğer kuruluşlar  tarafından  yaptırılanlar da  ilave edildiğinde, bölgede yapılan prefabrike konut sayısı 41 000’e ulaşmıştır.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı olarak, bir taraftan, afetzede vatandaşlarımızın geçici iskânları sağlanırken, diğer taraftan da kalıcı konutların yapımına ilişkin çalışmalara eşzamanlı olarak devam edilmiştir. Bir yandan da, yapılacak olan konutların yer seçimleri ve bu alanların jeolojik etütleri yapılmış, bu arada kalıcı konutların projeleri hazırlanarak finansmanı temin edilmiş ve ihale hazırlıkları tamamlanmıştır. Nitekim, dışkaynaklı krediler temin edilir edilmez, kalıcı konutların ihaleleri yapılarak konutların inşaatına geçilmiştir.

Bölgede, enkaz kaldırma çalışmaları, harita, imar planı ve altyapı çalışmaları, yoğun çalışmalarla ve insanüstü gayretle, akılcı ve bilinçli çabalarla çok kısa zamanda tamamlanmıştır.

17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 depremleri sonrasında, Kocaeli İlinde yapılan hasar tespit çalışmaları sonrası, yaklaşık olarak 36 000 adet yıkık ve ağır hasarlı bina tespit edilmiştir. Geçici iskân sorunlarının acilen çözülebilmesi için, prefabrike ve yerleşim alanlarını oluşturma çalışmaları hızla başlatılmış ve Kocaeli için toplam 16 adet yerleşim alanı ve 13 902 adet prefabrike konut için yer seçimi yapılmış ve prefabrike konutlar 30 Kasım 1999 tarihinde afetzedelerin kullanımına sunulmuştur.

Sayın Başkan,  değerli milletvekili arkadaşlarım; hasar tespit çalışmaları sonucu,  Kocaeli İli için 17 172 hak sahibi tespit edilmiş ve afetzedelerin kalıcı konut sorunlarının da acilen çözülebilmesi için kalıcı konut yer seçimi çalışmaları, Bayındırlık Bakanlığı bünyesindeki tüm genel müdürlüklerin katılımıyla sürdürülmüş ve Kocaeli İlinde 17 172 hak sahibi için 15 adet yer seçim alanı tespit edilmiş ve 17 884 adet kalıcı konutun yer seçimi yapılmıştır. Bu alanlarda, afetzedelerin yeniden iskânına yönelik olarak ilgili tüm bilimsel veriler ve ilgili mevzuat dikkate alınarak, 1/25 000 ölçekli, Kocaeli’ye, kuzeydoğu ve güney gelişim bölgelerinde çevre düzeni planı hazırlanarak, 2.12.2000 tarihinde Bakanlıkça onaylanmıştır. Daha sonra, 1/25 000 ölçekli çevre düzeni planları esas alınarak, afete duyarlı planlama yaklaşımı benimsenerek, Afet İşleri ve Karayolları Genel Müdürlüğünce hazırlanan gözlemsel jeolojik etütler ve Afet İşleri Genel Müdürlüğünce onaylı jeoteknik etüt raporlarında belirtilen hususlar dikkate alınarak, yöre halkından ve yerel idarelerden gelen talepler doğrultusunda düşük yoğunluklu ve maksimum üç katlı olarak şekillenecek 15 adet yerleşim alanında 1/5 000,  1/ 1 000 ölçekli  kalıcı konutların planlaması yapılarak, Bakanlıkça onaylanmıştır.

Ayrıca, tabiîdir ki, bunlara ilave olarak, Karamürsel’de, 506 adet konut yapılabilecek şekilde bir alanın planlama çalışmaları hâlâ sürdürülmektedir. Söz konusu yerleşim alanından Derince, Körfez, Karamürsel, Hisarey’in haricindeki kalıcı konut inşaatları başlatılmış, bitirilme aşamasına gelinmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, bu acımızla birlikte, milletimizin ve hükümetimizin, aynı zamanda da Yüce Parlamentonun hassasiyeti doğrultusunda, Kocaeli İlinde, geçici iskân amacıyla, 20 değişik bölgede 16 501 adet prefabrike ev tamamlanarak hizmete sunulmuştur.

Tabiîdir ki, görevde bulunan 57 nci cumhuriyet hükümeti, bu prefabrike evler için, kalıcı olmayan geçici evler için, devletimizin ve milletimizin özkaynaklarıyla 24 trilyon 750 milyar 500 milyon TL. ödemiştir. Konutlar, genel olarak 30 metrekare olup, sıcak su, elektrik, tuvalet, banyo, mutfak ve yaşama mahallinden oluşturulmuştur. Ayrıca, buna ilave olarak, ihtiyaca binaen, 609 derslik prefabrike de yapılmıştır.

Bu konuların tamamı, 30.11.1999 tarihinde tamamlanarak, valilikler tarafından afetzede vatandaşlarımıza teslim edilmiştir.

Marmara depremi nedeniyle, Kocaeli, Sakarya, Yalova ve Bolu illerinde yaptırılacak olan kalıcı afet konut inşaatları ihaleleri, (A), (B) ve (C) grubu olarak, belli tarihlerde tespit edilmek suretiyle Bakanlık tarafından tamamlanmıştır. Ayrıca, İstanbul ve Düzce İllerinde yaptırılacak olan 7 650 adet kalıcı afet konutu inşaatlarının da ihaleleri 25.7.2000 tarihinde gerçekleştirilmiştir.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından yaptırılmakta bulunan kalıcı afet konutu inşaatları, Avrupa Konseyi Kalkınma Bankasından sağlanan dış krediyle gerçekleştirilmiştir.

Kocaeli İlinde yaptırılan kalıcı konutların Bakanlık tarafından dağılımları şöyle: Gölcük 1 242 adet, Değirmendere 444 adet, Bahçecik 942 adet, Döngel 708 adet, Yuvacık 1 780 adet, Gündoğdu 1 606 adet olmak üzere, toplam 6 722. Ayrıca, buna ilave olarak, çeşitli valilikler ve gönüllü kuruluşlar tarafından da 656 adet kalıcı konut yaptırılması için çaba harcanmış ve bunların bitirilme oranı, mertebe olarak yüzde 95’tir.

Tabiîdir ki, sadece konutlar için değil, diğer birtakım ödenekler de Kocaeli’ne aktarılmıştır. Acil yardım ödeneği olarak 2 304 072 788 000 TL, daimî iskân konutlarının kamulaştırma bedeli olarak da 18 308 428 523 410 TL ödenmiştir.

Ayrıca, Dünya Bankasından gelen ve daimî iskân konutlarının kamulaştırma alanları için de 20 459 449 234 171 TL ödenmiştir. Bu ödenekleri saymaya devam edecek olursak pek fazla para ödenenler, özellikle orta hasarlı konutlar için ödenenler var. Burada, zamanınızı almamak için bunları saymıyorum. Sonra, orta hasarlılar için ve afetzedelere ödenen, miktar itibariyle trilyonları buluyor.

Hazır konut kredisi kullanmak için başvuranlara ödenenler var, bu da, 3 trilyonun üzerinde bir rakam. Yine, Kocaeli İlinde evini yapanlar için 936 trilyonun üzerinde bir para ödenmesi söz konusudur ve bütün bunları değerlendirdiğimiz zaman, devletimiz, milletimiz, burası için hiçbir şekilde fedakârlıktan geri durmamıştır. Afetzedelerimizin yanında olduğumuzu, buradan bir kere daha ifade etmenin şerefini, gururunu sizlerle birlikte paylaşıyorum.

Ayrıca, Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından 9 adet yol için 33 trilyon 646 milyar TL verilmiş, harcanmıştır.

Yine, deprem harcamaları kapsamında yapılan işler için, 7 adet, büyük rakamları kapsayan -tek tek ayırımları var- büyük ödenekler harcanmıştır.

Çadırkent ve prefabrike konutların yollarının yapımı için üç yerde yol yapımı için, büyük rakamlarla ifade edilecek ödenekler sağlanmıştır.

Yine, çadırkent prefabrike konut alanları veya kalıcı konut alanları bağlantı yollarının yapım işleri için de, trilyonları bulan ödenekler sağlanmıştır; yedi adettir.

Ayrıca, Kocaeli İlinde, Kuveyt Fonundan temin edilen kredilerle, yine, oranın altyapı hizmetlerinde harcanan paraların rakamı, bugün, 47 979 019 Amerikan Dolarına tekabül etmektedir.

İller Bankası tarafından, geçici iskâna ait altyapı çalışmaları için, büyük, yine çok büyük rakamlarla ifade edilecek, 45 trilyon 864 milyar TL, Afet Fonundan ödenmiştir.

Kalıcı konutların altyapı inşaatları için, Kocaeli’de, 370,9 hektar alanı kapsayan bölgede, yine, 1/1000, 1/5000 ölçekli imar planları ile 1/25 000 ölçekli çevre düzeni planı hazırlanmıştır. Buna ilave olarak, keşif bedeli, yine, 1999 yılı itibariyle 32 trilyon liranın üzerinde bir rakama ulaşan diğer altyapı hizmetleri ve ona bağlı olarak da, kamulaştırılan arazilerle ilgili ödenekler harcanmıştır.

İçmesuyu için, yine öyle. Kocaeli İli ve ilçelerindeki içmesuyu çalışmaları için de büyük gayretler sarf edilmiş, büyük ödenekler, oraya milletimizin kaynaklarından, harcanmıştır.

Kocaeli İli ve ilçelerinde kanalizasyon çalışmaları da yapılmış. Bunun için, 34,450 trilyon lira harcanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen, toparlar mısınız.

DEVLET BAKANI ŞUAYİP ÜŞENMEZ (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan.

Ona ilaveten, yine, İller Bankası tarafından, Kocaeli İli ve ilçelerinde çeşitli altyapı çalışmaları devam etmektedir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hiç şüphe yok ki, acımız büyüktür. Bu depremzede vatandaşlarımıza, bölgedeki insanlarımıza ne yapsak, onların acılarını bertaraf etmemiz mümkün değildir. Ancak, millet olarak, Yüce Parlamento olarak ve 57 nci cumhuriyet hükümeti olarak, buradan o depremzedelerimize sesleniyorum: Devletin imkânları ölçüsünde ve bütün fedakârlıklara katlanmak suretiyle, onların yaraları, bir bir, hiç değilse, maddî de olsa, sarılacaktır ve bunun arkasında Yüce Parlamento vardır, bunun arkasında 57 nci cumhuriyet hükümeti vardır; müsterih olsunlar.

Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi, bir kere daha, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum; depremzeleremize, buradan, saygılar, muhabbetler gönderiyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

OSMAN PEPE (Kocaeli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Gündemdışı üçüncü söz, mahallî idareler...

OSMAN PEPE (Kocaeli) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

OSMAN PEPE (Kocaeli) – Efendim, Sayın Bakanın, yapmış olduğum konuşmadan sonra vermiş olduğu cevapta, aslında, benim konuşmamı karşılayacak herhangi bir cevap yok. Ancak, tabiî, kendisine, hazırlanmış, verilmiş bir konuşma metnini, burada, Genel Kurula takdim etti.

Ben, mesela, buradaki belediyelerin katsayılarıyla alakalı birtakım sorular yönelttim. Bize, bunların cevabının verilmesi gerekir. Yani, burada, Sayın Bakanın cevap vermesinin esas gerekçesi, milletvekilinin burada dile getirmiş olduğu konularda kamuoyunu, milletvekilini ve Genel Kurulu aydınlatmaktır. Yani, burada, bölgede yapılan klasik bir konuşma metni aynen takdim edilmiştir.

Yine, konutların yüzde 95’inin tamamlandığını ifade ediyor Sayın Bakan. Biz, o konutların yapıldığı yörenin milletvekili olarak... Bir konutun yüzde 95’inin tamamlanmış olması demek, her şeyi bitmiş, sadece bir camının kalması demektir; aynı zamanda meslekten birisi olduğum için söylüyorum bunu. Yani, bu konutların gerçekten yüzde 95’i bitmiştir diyebiliyor mu Sayın Bakan? Hâlâ temeli atılmamış...

BAŞKAN – Sayın Pepe...

OSMAN PEPE (Kocaeli) – Bir şey daha söyleyeyim de efendim.

Sayın Bakan, zaten, kendisi onu da kabul etti; bölgede, kalıcı konut hak sahipliği belgesine sahip insanlar için yapılacak konutların bir kısmının daha istimlakleri bitmemiştir, daha ihalesi yapılmamıştır, yapımına bile başlanmamıştır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sizlerin de bildiği gibi, sayın bakanlar cevap vermek üzere söz alırlar; ama, cevapları kendi takdirlerindedir.

Son konuşma, mahallî idareler ve belediyelerin sorunları hakkında söz isteyen Kırıkkale Milletvekili Sayın Nihat Gökbulut’a aittir.

Buyurun Sayın Gökbulut. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

3. – Kırıkkale Milletvekili Nihat Gökbulut’un, mahallî idareler ile belediyelerin sorunlarına ve mahallî idareler reform yasasının bir an önce çıkarılması gerektiğine ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mahallî idareler ve belediyelerimizin  sorunları hakkında  gündem dışı  söz almış bulunmaktayım.  Tabiî, böylesine önemli ve öncelikli bir meseleyi 5 dakikalık kısa bir süre içerisinde anlatamamanın sıkıntısıyla, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, köy muhtarlarını da mahallî idarelerin en küçük birimi kabul edersek, halkımızın yüzde 100’ü mahallî idarelerle, yüzde 68’i de belediyelerle muhataptır.

Unutmayalım ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi de belediye sınırları içerisindedir ve milletvekilleri de, aileleriyle birlikte, belediye hizmetleriyle karşı karşıyadırlar.

Bizler de dahil olmak üzere, acaba, kimler şikâyetçi değildir ki akmayan ve yetersiz sudan, olmayan ya da çamurdan geçilmeyen yollardan, sağlıksız ve çarpık kentleşmeden, çevre ve hava kirliliğinden, trafik yoğunluğundan, trafik keşmekeşinden, denetimsiz ve sağlıksız gıda üretiminden?.. Tabiî, bu şikâyetleri uzatmak mümkündür.

Peki, bu şikâyetlerin çözümünü kimlerden ve nasıl bekliyoruz; bizim gibi, seçilen ve halkla her daim yüz yüze olan, aylık gelirleri aylık cari giderlerini dahi karşılamayan, hatta, geçmişten gelen borçlarını dahi karşılamayan, SSK’ya olan prim borçları yüzünden şahsî mal ve maaşlarıyla hacizde olan, devletten, merkezî idareden alabilmeyi umdukları üç beş kuruş için, ikibuçuk kuruşunu ve zamanlarını Ankara’da ve yollarda harcamak zorunda kalan halkın ve belde sakinlerinin talepleriyle, mahallî ihtiyaçlarıyla, mevzuat ve imkânsızlıklar arasında âdeta yapışan, pres olan belediye başkanlarından bekliyoruz şüphesiz. Onlar, belediye başkanları, mahallî idareler, peki, bizden, Yüce Meclisten neler bekliyorlar? Değerli milletvekilleri, sadece bir hayat öpücüğü bekliyorlar; mahallî idareler reform yasasının çıkmasını umuyorlar; Meclisin, bu yasayı çıkarmasını bekliyorlar. Her milletvekili, grubu olan her parti, hükümetimiz, mahallî idareler reform yasasının çıkarılmasını her platformda dile getiriyorlar, istiyorlar da, neden çıkarılmıyor, anlamak mümkün değil.

Değerli milletvekilleri, 55 inci Türkiye Cumhuriyeti hükümetince Meclise sevk edilen ve Plan ve Bütçe Komisyonunca kabul edilerek Genel Kurula indirilen; ancak, erken genel seçimlerden dolayı kadük hale gelen tasarı, tabir caizse, mahallî idareler mevzuatında ve yönetiminde bir ihtilaldir. Bu tasarıyı sevk eden 55 inci hükümete, imzası ve katkısı olan tüm milletvekillerine, bir milletvekili olarak değil, bir yurttaş olarak şükranlarımı arz ediyorum. Ancak, şimdi, belediyeler, mahallî idareler, mevzuatlarında ihtilalden vazgeçtiler, reformdan da umutlarını kestiler; hiç olmazsa, asgarîden bir düzenleme ve iyileştirme beklemektedirler.

Değerli milletvekilleri, soruyorum size: Hangi ülkede, halkın seçtiği belediye reisleri “yasamızı istiyoruz” diye kendi meclisine yürümek zaruret ve mecburiyetini duymuştur. Merkezî idarenin, bazı yetki ve imkânlarını mahallî idarelere devretmesi neticesinde, hükümetin, Meclisin ve milletvekillerinin aslî görevlerine bakacakları, altında yoğun taleplerle ezildikleri bazı meselelerden de kurtulacakları aşikârdır.

“21 inci Yüzyıl, tüm dünyada kentler yüzyılı olacaktır. Türkiye’nin 1996 yılında ev sahipliği yaptığı Habitat-2 Kent Zirvesinde altını çizdiği gibi, uygarlıkların beşiği olan kentlerimizi, yeniden, uygarlığın merkezi ve güvencesi yapmak kaçınılmaz bir görevdir.” Bu sözleri, Antalya’da yerel yönetimler reformuyla ilgili bir toplantıda, İçişleri Bakanımız Sayın Sadettin Tantan ifade ediyor, 15 Eylül 2000 tarihinde. İfade ettiği bu görev, yani, kentlerimizi 21 inci Yüzyılın kentleri yapma görevi, bu süreç içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin kaçınılmaz bir görevidir. Bu sürecin ilk adımı, mahallî idarelere yetki ve yetki boyutunda da mesuliyet vermektedir.

Halkın seçtiği insanlardan korkmayalım; görevlerimizi devretmekte kıskançlık yapmayalım. İstisnai birkaç kötü örnek ve kötü uygulama, mahallî idarelere yetki ve imkân devrinde bizi tereddüde sürüklemesin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, toparlar mısınız.

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) – Unutmayalım ki, en büyük hakem halktır. Bizi denetledikleri gibi, halkın, belediye başkanlarını da denetleme imkânı vardır. Bu yetki ve imkânları mahallî yönetimlere ve belediyelere devrederken dikkat edilecek husus, yetki boyutunda, sorumluluk ve ağır müeyyidelerin ihdas edilmesidir.

Değerli milletvekilleri, belediyelerin, yetmişbir yıl önce çıkarılan 1580 sayılı Belediye Kanununa göre, sorumlulukları çok fazla; ancak, imkânları ve yetkileri yoktur. İmkânı ve yetkisi olmayan sorumluluk, bazen, aciz, çoğu zaman da zulüm doğurur; halkımız ise, ne acizlik ne de zalim istemektedir.

Geliniz, atları, arabaların önüne koşalım. Aksi halde, at, yemini yer; fakat, araba yürümez.

Mahallî idareler reform yasasının acilen çıkması dileğiyle, Yüce Meclisi ve aziz Türk Milletini saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gökbulut.

Sayın Gökbulut’un konuşmasına, İçişleri Bakanımız Sayın Sadettin Tantan cevap verecekler.

Buyurun efendim. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kırıkkale Milletvekili Sayın Nihat Gökbulut’un, mahallî idarelerin sorunları hakkında yapmış olduğu gündemdışı konuşma nedeniyle söz almış bulunuyorum; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Gerek idarî sistemimizin bütününden gerekse mahallî idareler alanından kaynaklanan sorunların bir tıkanıklığa yol açtığı ve kamu hizmetlerinin sunulmasında etkinlik ve verimliliğin yeterli düzeyde olmadığı yönünde, kamuoyunda yaygın bir kanaat bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak, idarî sistemde bir yeniden yapılanmanın gerekli olduğu dile getirilmekte; hizmetlerin, halka daha yakın birimler tarafından yerine getirilmesi ve bu amaçla, bir mahallî idareler reformuna acil ihtiyaç bulunduğu ifade edilmektedir.

Gerek ulusal kalkınma planlarında ve gerekse 57 nci hükümet programında da, bu konu, en önemli hedeflerden biri olarak yer almıştır.

Bakanlığımız, Türkiye gerçekleri ve dünyadaki gelişmelere paralel olarak, kamu hizmetlerinin görülmesi ve kamu kaynaklarının kullanımında merkezî idarenin payının azaltılması ve yerel yönetimin güçlendirilmesi yönünde politikaların geliştirilmesine büyük önem vermektedir. Ancak, mahallî idareler alanında yapılacak çalışmaların, merkezî idareye ilişkin yapılandırmalarla birlikte ele alındığı takdirde daha başarılı sonuçların alınabileceği de unutulmamalıdır.

Bu çerçevede, 1998 yılında bir yasa tasarısı hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş, komisyonlarda görüşülmüş; fakat, yasalaşmadan kadük duruma düşmüştür. 57 nci hükümet kurulduktan sonra da bu yasa tasarısının yeniden ele alınarak çalışmaları sürdürülmüş ve ilk defa, bir yasa tasarısı üzerinde 5 siyasî partinin uzmanları da, milletvekilleri de bir araya gelmek suretiyle bir yasa tasarısı hazırlanmış ve Bakanlar Kuruluna sunulmuştur.

Bugün gelinen noktada, imzaları tamamlanmış bulunan bu yasa tasarısı, ya bu hafta sonu veya önümüzdeki hafta başında Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilecektir. Bu yasa tasarısı çerçevesi içerisinde bakıldığında, bugünkü meri mevzuat içerisinde, 20’ye yakın yasada, birtakım maddelerin çıkarılması, birtakım maddelere ilave yapılması, birtakım yeni maddeler getirilmesi öngörülmektedir. Bu yasa çerçevesi içerisinde birtakım gelirlerle iyileştirmeler yapılmakta, idarî olarak birtakım yetkiler verilmekte ve genel çerçeve olarak da yerel yönetimlere açıklık getirilmektedir. Bu kâfi midir diye dikkatlerinize gelebilir; ancak, bu, bir öncü yasa tasarısı olarak kabul gördüğünde, en azından, büyük beklenti içerisinde olan belediye başkanlıklarımıza bir açıklık ve onların hizmet anlayışına bir çerçeve getirecektir.

Ayrıca, bir konuyu dikkatlerinize getirmek istiyorum: İçişleri Bakanlığı olarak, mahallî idarelerimizin daha da güçlendirilmesi yönünde ve yozlaşmaların, katliamın önlenmesi noktasında da çalışmalarımız devam etmektedir. Bu çerçevede, İçişleri Bakanlığının kurmuş olduğu Strateji Merkezi ile Marmara ve Boğazlar Belediye Birliği Başkanı arasında yapılan protokol çerçevesinde, İstanbul İlinin yönetim anlayışının yeniden belirlenmesi noktasında bir bilimsel çalışma yapılmaktadır. Bu bilimsel çalışmanın ilk önçalışması yarın İstanbul’da bir toplantıyla kamuoyuna takdim edilecektir. Buradan beklenen amaç, bazı metropol illerin büyüklükleri açısından yetki kargaşasını ortadan kaldıran, yetkilerin, bilinen bir şekilde uygulamaya sokulmasını hedefleyen; ayrıca, kullanılan kaynakların belli bir disiplin içerisinde ve etkin olarak halka geri dönmesini sağlayan bilimsel bir yaklaşımı sergilemekten kaynaklanmaktadır. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda -her ne kadar, yıllar içerisinde bir hayli yasa çıkarılmış olsa dahi- yasaların çıkarılış amaç ve taktikleri içerisinde bakıldığında, olaylara sadece belirli çerçeve içerisinde yaklaşıldığından, o bölge içerisinde yaşayan, bilimin bütün verileri bir havuz içerisinde analiz edilmediğinden, uygulamada birtakım sıkıntılar ve aksaklıkların görüldüğü dikkatlere getirilmiştir. Oysa, çağdaş ülkelerde, yasaların uygulamaya sokulmasında, o bölge içerisindeki bütün veriler dikkatlere getirilip, ona göre, yasa tekniği içerisinde yasalar hazırlanmakta ve ona göre de uygulayıcılara, bu yasanın nasıl uygulanacağı, bir disiplin içerisinde hizmetin sunulması noktasında o yetkiler verilmektedir.

Ben, ümit ediyorum ki -mahallî idarelerle ilgili 20’ye yakın yasa tasarısı yapılmıştır- yapılan bu yasa tasarısı, belki, belediye başkanlıklarımızın bütün isteklerini tatmin etmeyecektir; ama, yine de, bakıldığında, büyük yenilikler getirmektedir. Özellikle de 5 siyasî partimizin ortak görüşü alınarak hazırlanmış bir yasa tasarısıdır. Önümüzdeki günlerde Meclise geldiğinde, komisyonlarımızda, bu yasa tasarısı üzerindeki çalışmalar süratle yapılarak Genel Kurula getirilmesi en büyük arzu ve dileğimizdir.

Bu konudaki dikkatlerinizi ve desteğinizi bu çalışmalara verdiğimiz takdirde, en azından, belediye başkanlıklarımıza, hizmetlerinde büyük güç ve destek vereceğimize inanıyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – İçişleri Bakanımız Sayın Tantan’a teşekkür ediyorum.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Sayın Başkanım, bir şey arz etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim; çok kısa olarak...

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Sayın Başkanım, 98’deki tasarı, gerçekten reform niteliği taşıyan bir tasarıydı; ama, bugünkü tasarı ise onun deforme olmuş bir şeklidir. Bu rağmen, muhalefet olarak herkes hazırdır; fakat, iktidar bu söylediğinde inanıyorum ki samimi değil; çünkü, getirdikleri anda biz hazırız. Kendi aralarında anlaştıkları zaman, bu kanunun bir an önce çıkacağına inanıyoruz. Mahallî idarelerde herkes susamış, bunu bekliyor. Mahallî idarelerin hemen hemen tamamı, bu katsayı alanı dışındakiler çökmüş gibidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Gelmemiş tasarıyı tavsif etmek biraz doğru olmayabilir ama...

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Biliyoruz, takip ediyoruz.

BAŞKAN – Biliyorsunuz... Peki efendim...

Sayın milletvekilleri, sunuşlara devam ediyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

B)       TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Avrupa Parlamentosunun, “Avrupa’nın Sözleri” programı çerçevesinde düzenlenecek bir yuvarlak masa toplantısının “Türkiye’nin AB’ye katılımıyla ilgili şartlar” başlığı altında Türkiye’ye ayrılacak bölümüne TBMM’yi temsilen DSP Grubunca aday gösterilen Adana Milletvekili Tayyibe Gülek’in katılacağına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/758)

14 Şubat 2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Dışişleri Bakanlığından alınan bir yazıda, Avrupa Parlamentosunun Strarzburg’da yapılacak Genel Kurulu sırasında, 14 Şubat 2001 tarihinde, Avrupa’da insan haklarına ilişkin “Avrupa’nın Sözleri” programı çerçevesinde düzenlenecek bir yuvarlak masa toplantısının “Türkiye’nin AB’ye katılımıyla ilgili şartlar” başlığı altında Türkiye’ye ayrılacak bölümüne Türkiye Büyük Millet Meclisini Temsilen bir milletvekilinin davet edildiği bildirilmişti.

Söz konusu toplantıya icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun 13 Ocak 2001 tarihindeki 57 nci birleşiminde kabul edilmiştir.

Anılan kanunun 2 nci maddesi uyarınca, siyasî parti grubunca bildirilen isim Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                        Ömer İzgi

                                                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                          Başkanı

     Tayyibe Gülek (Adana)

                       

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, bir araştırma önergesi vardır; onu okutmadan önce, kanun metninin de çok uzun olduğunu geçen toplantıda arz etmiştim; bu nedenle, Divan Kâtibinin oturarak okuması hususunu izinlerinize sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi araştırma önergesini okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Adana Milletvekili Ali Gören ve 35 arkadaşının, müfredatın ve ders kitaplarının yeniden düzenlenmesi ve geliştirilmesi konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/174)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizdeki devlet okullarında, bilimsel açıdan geçersiz ve çürütülmüş olan Darwin’in Evrim Teorisi ve Darwinizmin öğretilerinin yer alması konusuyla ilgili olarak, Millî Eğitim Bakanlığı müfredatının tekrar gözden geçirilmesi, halen okutulmakta olan ders kitaplarının bir bilirkişi heyeti tarafından incelemeye tabi tutulması, gençlerimizin yanlış bir bilimsel temel almamaları ve Darwinzmin yıkıcı etkilerine açık hale gelmemeleri maksadıyla alınacak tedbirleri görüşmek üzere, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1.        Ali Gören                                (Adana)

2.        Mehmet Özyol                       (Adıyaman)

3.        Fethullah Erbaş                       (Van)

4.        Zeki Ünal                                (Karaman)

5.        Osman Aslan                           (Diyarbakır)

6.        Hüseyin Kansu                       (İstanbul)

7.        Hüseyin Arı                            (Konya)

8.        Eyüp Fatsa                              (Ordu)

9.        Nurettin Aktaş                        (Gaziantep)

10.     Mehmet Elkatmış                    (Nevşehir)

11.     Maliki Ejder Arvas                  (Van)

12.     Rıza Ulucak                             (Ankara)

13.     Sabahattin Yıldız                     (Muş)

14.     Fahrettin Kukaracı                  (Erzurum)

15.     Faruk Çelik                              (Bursa)

16.     Ali Sezal                                  (Kahramanmaraş)

17.     Cemil Çiçek                             (Ankara)

18.     Mehmet Vecdi Gönül              (Kocaeli)

19.     Şükrü Ünal                              (Osmaniye)

20.     Özkan Öksüz                          (Konya)

21.     M. Zeki Çelik                          (Ankara)

22.     Şeref Malkoç                           (Trabzon)

23.     Veysel Candan                        (Konya)

24.     Suat Pamukçu                          (Bayburt)

25.     Mehmet Çiçek                         (Yozgat)

26.     Mahmut Göksu                       (Adıyaman)

27.     Sait Açba                                 (Afyon)

28.     Latif Öztek                              (Elazığ)

29.     Eyyüp Sanay                          (Ankara)

30.     Lütfü Esengün                         (Erzurum)

31.     Lütfi Yalman                           (Konya)

32.     Salih Kapusuz                         (Kayseri)

33.     Cevat Ayhan                           (Sakarya)

34.     Musa Uzunkaya                     (Samsun)

35.     Mahfuz Güler                         (Bingöl)

36.     Avni Doğan                             (Kahramanmaraş)

 

Gerekçe:

1. Ülkemizdeki devlet okullarında halen okutulan fen bilgisi ve biyoloji ders kitaplarında Darwin evrim teorisine ait görüşler içeren bölümler yer almakta ve bugüne kadar geçersizliği defalarca ispatlanmış pek çok Darwinist iddia, birer bilimsel gerçek gibi sunulmaktadır. Buna karşılık son otuz kırk senedir gerçekleştirilen sayısız bilimsel araştırma neticesinde Darwinizmin nasıl geçersiz kılındığından söz dahi edilmemektedir.

Bilim dünyası tarafından geçersiz olduğu ispatlanan bir görüşün okul kitaplarında yer alması ise, Millî Eğitim müfredatının objektifliğini ve bilimselliğini ortadan kaldırmaktadır.

1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 13 üncü maddesinde “her derecede ve türdeki ders programları ve eğitim metotları ile ders araç ve gereçleri, bilimsel ve teknolojik esaslara ve yeniliklere, çevre ve ülke ihtiyaçlarına göre sürekli olarak geliştirilir” ifadesi yer almaktadır.

Dolayısıyla, kanaatimizce, halihazırdaki ders kitaplarının ve bu kitapları şekillendiren müfredatın, bilimsel veriler çerçevesinde yeniden düzenlenmesi ve geliştirilmesi açık bir ihtiyaç halini almıştır. Bu doğrultuda, ders kitaplarını, bilimdışı Darwinist safsatalardan aciliyetle arındırmak ve Türk Milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerine tamamen zıt olan bu çağdışı görüşün yerine, gençlerimize bilimsel gerçekleri öğretmek maksadıyla önlemler alınması gerekmektedir.

2. Darwin’in evrim faraziyesi, bilimin yalanladığı çürütülmüş bir teori olmasının ötesinde, felsefî  ve ideolojik açıdan da son derece tehlikeli sonuçlar doğurmuş olan bir fikir akımıdır.

Darwinizm, hayatın bir mücadele ve savaş yeri olduğunu ve bu mücadelede güçlü olanların güçsüzleri yok ederek hayatta kalabileceğini iddia eder. Bu tezin doğru kabul edildiği toplumlarda insanların birbirlerini ezerek, yok ederek, katlederek güçlü olmaya çalışmaları doğal kabul edilir.

İnsanlık tarihinin bir çatışmadan ibaret olduğunu ve devrimlerin savaşla geldiğini iddia eden komünizm ile yaşam mücadelesinde üstün gelen ırkın aşağı ırkları yok edeceğini savunan faşizm, Darwin’in öğretilerini fikrî temel olarak kabul etmişlerdir. Dünyanın dört bir köşesinde anarşi ve terörü körükleyen, kan döken, binlerce insana acı, gözyaşı, zulüm, açlık, yoksulluk getiren komünizmin ve faşizmin en önde gelen isimleri, Darwinizm ile kendi ideolojileri arasındaki bağı, pek çok kez açıkça ifade etmişlerdir.

Bu durumda,  evrimin  aldatmacalarıyla  yetişen ve teoriyi kendisine sözde bilimsel dayanak alan, Darwinist öğretileri benimseyen bir gençten, ülkesine, milletine, bayrağına, devletine bağlı olması beklenebilir mi? Mevcut müfredatı izleyerek Darwinist gençler yetiştirmek, kendi elimizle devletimizin ve milletimizin başına büyük bir belayı musallat etmek anlamına gelir.

3.  Darwin’in evrim teorisi, insanları “aşağı ırklar” ve “medenî ırklar” olarak ikiye ayırıp, Büyük Türk Milletini “aşağı ırklar” sınıfına dahil etmektedir. Bu sapkın teori, Türklerin, tam insan olmadıklarını, maymun-insan arası canlılar olduklarını ve gerçek insan ırkı olan Avrupalılar tarafından yok edileceklerini iddia etmektedir. Teoriyi ortaya atan Charles Darwin bu konuda şu ifadeleri kullanmıştır:

“Avrupa ırkları olarak bilinen medenî ırklar, yaşam mücadelesinde Türk barbarlığına karşı galip gelmişlerdir. Dünyanın çok uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, bu tür aşağı ırkların yüksek ırklar tarafından elimine edileceğini (yok edileceğini) görüyorum. (Francis Darwin, Life And Letters of Charles Darwin, Vol. I,888 New York.)

Darwinist ideolojinin Türk düşmanı öğretileriyle yetişen bir nesil, Darwinizmin kendi milletini aşağı ırk olarak saydığını gördüğünde acaba millî gururunu nasıl muhafaza edecek ve kültürel değerlerine nasıl sahip çıkacaktır? Böyle bir durumla karşılaşmamak için millî kültür politikasını Darwinizmin zararlı etkilerinden arındıracak şekilde revize etmek gerekmektedir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

 

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN

DİĞER İŞLER

1.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut’un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa henüz verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Şimdi, Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

2.- Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/791) (S. Sayısı: 597)([1]) 

BAŞKAN – Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Hatırlanacağı üzere, tasarının 3 üncü maddesi kabul edilmiş idi.

Şimdi, tasarının 4 üncü maddesini okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu

ve Çeşitli Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu ile Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulunun

Görevleri ve Yetkileri

   Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu

   MADDE 4.- Kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve bu Kanun ile kendisine verilen görevleri yerine getirmek üzere Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmuştur.

Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu

Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur.

Kurum, Kurul kararıyla bu Kanun hükümleri uyarınca çıkaracağı yönetmelikleri, piyasada faaliyet gösteren tüzel kişilerin ve ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerini alarak hazırlar.

Kurumun merkezi Ankara'dadır. Kurumun ilişkili olduğu Bakanlık, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığıdır. Kurum, dağıtım bölgelerinde müşteri ilişkilerini sağlamak üzere irtibat büroları kurabilir.

Kurumun teşkilatı; Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu, başkanlık ve hizmet birimlerinden oluşur.

Kurum, bu Kanundan kaynaklanan görevlerini yerine getirirken yetkilerini  Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu vasıtasıyla kullanır. Kurumun temsil ve karar organı Kuruldur.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’a ait; buyurun Sayın Candan. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, çok önemli bir yasa tasarısı görüşülüyor; ancak, tasarının sahibi Enerji Bakanı yok. Bugün, dün tarihi itibariyle, Başbakan, Başbakanlık Teftiş Kurulunda hazırlanan raporu imzalayarak yargıya gönderdi ve enerjiyle ilgili olarak iki bakan hakkında fezleke hazırlanması talebi var. Konuya baktığımız zaman, TEDAŞ Dağıtım Müessesesiyle özel bir firma arasında lisans sözleşmesine bağlı, asgarî 20 trilyon lira civarında kamu zararının mahsuplaşması, sonunda, söz konusudur. Dolayısıyla, bugün, içinde bulunduğumuz şartlar itibariyle, çok önemli bir yasa tasarısı görüşüyoruz. Aslında, bu tasarı görüşülürken, TEAŞ, TEDAŞ ve BOTAŞ’ta ciddî yolsuzluk iddiaları var ve Bakanlığın, maalesef, üst düzey yetkilileri tutuklu bulunmaktadır.

Yine, Türkiye, TEDAŞ dağıtım ihaleleri olarak 29 bölgeye ayrılmış ve dört yıla yakındır bir dağıtım, devir sözleşmesi müzakereleri devam etmektedir ve bunlar da, bir yerde, yok sayılmaktadır.

Yine, TEAŞ’ta, yap-işlet-devret alım garantisiyle, çok yüksek fiyatla enerji alımı yapılmaktadır ve 4 sent yerine, 3 katı 13 sent, bazen de 19 sente varan alımlar yapılmaktadır ve kamu zararı trilyonları bulmaktadır.

Değerli arkadaşlar, yine, BOTAŞ’ta, İran doğalgaz ihalesi, önce, iptal edilmiş ve iki yıl gecikmeyle yenilenmiş. Yine, Rusya ile yapılan Mavi Akımda, usulsüz ödenen 52 milyon dolar kamu zararı söz konusudur. Bütün bunların sorumlusu, bize göre 57 nci hükümettir; çünkü, son dört yıldır aynı kadro elektrik piyasasını, enerji piyasasını yönlendirmektedir.

Şimdi, madde metnini okurken, 10 dakikada okuyoruz; maalesef, müzakere yaparken, 5 dakikada müzakere edeceğiz! Aslında, bu konuda en önemli sıkıntı, verilen imtiyazlardır, yapılan lisans sözleşmeleridir. Önemli ölçüde Hazine garantileri söz konusudur. Yap-işlet-devret modeliyle yapılan ihaleler de idarenin başını ağrıtacaktır; şimdi, iki bakanla ilgili olan soruşturmalar, daha sonra, hukuk platformuna aktarılacak ve yatırımcı firmalarla on yıl, yirmi yıl devam edecek yargı süreçleri başlayacaktır.

Şimdi, çok önemli gördüğümüz soru şu: Bu tasarı, elektrik enerji fiyatlarını ucuzlatacak mı, enerji borsası oluşacak mı; pek tabiî ki, hayır. Şöyle soralım soruyu: Bu tasarı konusunda iki yılda altyapıyı hazır hale getirmek mümkün mü; bu sorunun cevabı da hayır. Bir soru daha sormak istiyorum: Bu tasarı kamuoyunda tam anlamıyla tartışıldı mı; hayır. Yine, bir soru daha sormak lazım: Bu tasarı hakkında Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının görüşü ayrı, Hazinenin ayrı, DPT’nin ayrı; bir ittifak söz konusu değil. Peki, bu ittifak kimde var; sadece, hükümetle IMF arasında.

Değerli arkadaşlar, bu hükümet beceriksiz, bu hükümet yeteneksiz, bu hükümet, bozulmama üzerine kanunlar çıkaran bir hükümet. Bu hükümet, ekonomiyi batıran, tutarsız, IMF’ci ve teslimiyetçi bir hükümet. Bu hükümet, enerji yolsuzluğunu araştıran savcıya soruşturma açan bir hükümet. Bu hükümet, kamuoyu önünde “IMF’ye söz verdik” diyerek, Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamentosunun itibarını zedeleyen bir hükümet. Yine, bu hükümet, Genel Kurula devam etmeyip, sahte oylarla çoğunluk sağlayarak kanun çıkarmaya çalışan bir hükümet. Bu hükümet, İçtüzük dayatmasıyla müzakeresiz kanun çıkarmaya çalışan bir hükümet.

Değerli arkadaşlar, tasarı ne getiriyor? Tasarıda deniliyor ki “elektrik enerji piyasasından kamu çekilecek, serbest piyasa oluşturulacak.” Peki, Türkiye’de hangi arz ve talep dengesi içinde hangi enerji fazlası var ki, piyasa oluşturmaya çalışacağız? Sizin böyle bir enerjiniz mi var; hayır. Daha önce verilen Hazine garantileri var; daha önce, verilen, yetmiş yıl süreyle verilen imtiyaz sözleşmeleri var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – 1 dakika süre içerisinde lütfen tamamlayınız.

Buyurun.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bakın, bugün Bakanımız bir basın toplantısı yaptı ve dörtbuçuk aylık bakanlığı döneminde, haklı olarak, bir mahsuplaşmadan bahsetti. Halbuki, biz, bu sözleşmeler hazırlanırken, ısrarla “hukukî boşluklar vardır, ciddî bir anlaşma yapılmamıştır, bunun altına imza atanlar ileride sorumlu hale gelir” dedik ve bunu müteaddit defalar söyledik. Şimdi, bu tasarıyla diyorsunuz ki Türkiye, kamu olarak, sadece, İletişim AŞ’de etkili olacak. Bunun altyapısı hazırlanmadan diğerlerini doğrudan devrettiğiniz zaman birtakım sıkıntıları, şimdi olduğu gibi, beraberinde getirecektir.

Değerli arkadaşlar, hükümet, başka bir ifadeyle, şunu söylüyor, her yıl enerji ihtiyacımız artmaktadır ve bunun için de 5 milyar dolara ihtiyacımız var. Halbuki, biz, 25-30 katrilyon faiz ödüyoruz; bizim enerjiye yatırım yapacak paramız yok; o halde, bunu özel sektöre açalım. Ancak, Avrupa örneğinde olduğu gibi, bizde altyapısı hazır olmadığı için, bunun başarılı olmasının mümkün olmadığı kanaatini ifade ediyor, Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Candan.

Şimdi, hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Rüştü Kâzım Yücelen konuşacaklar.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, daha sonra grupların konuşmaları devam ediyor...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

Süreniz 5 dakika.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanına vekâlet ediyorum. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız Sayın Cumhur Ersümer, ülkelerarası enerji görüşmesinde bulunmak üzere, tarihi çok önceden belirlenmiş bir dış gezide bulunmaktadır, bu dış gezi münasebetiyle Meclisimize katılamamıştır ve resmî vekil olarak, kanun tasarısının görüşmelerinde huzurlarınıza ben çıkmaktayım. Teknik arkadaşlardan aldığım bilgilerle, milletvekili arkadaşlarımızın tasarıya yönelik endişelerini mümkün olduğu kadar gidermeye gayret ediyorum.

4 üncü madde, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumunu düzenleyen bir madde; ama, değerli konuşmacılar -herhalde bundan sonra da böyle devam edecek diye söz alma gereğini duydum- daha değişik konularda, Mecliste kapalı oturumlarda daha önce gündeme gelen, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı burada olduğu zaman bütün hesabını sonuna kadar verdiği, bütün soruları cevapladığı, yine bir Mavi Akım Projesiyle başlayarak yola devam etmekteler. O konuda hiç konuşmak istemiyorum; çünkü, bu konuda, bu Mecliste her şey söylenmiştir. Gerekirse, tekrar hukukî yollara başvurulur, her şey söylenir, her şey ispat edilir; ama, iki gündür gazetelerde yer alan, mahsuplaşmayla ilgili bir konu gündeme geldiği için, bu konuda bilgi arz etmek üzere huzurlarınıza geldim.

Eski TEK Genel Müdürlüğü ile Aktaş Elektrik Anonim Şirketi arasında, İstanbul Anadolu yakasının elektrik dağıtım hizmeti için 1990 yılında bir sözleşme imzalanmış.

Söz konusu sözleşmeye göre, her işletme yılı bitiminde, şirket ile daha sonra TEAŞ olan TEK arasındaki borç-alacak ilişkisinin mahsuplaşma yoluyla çözümlenmesi öngörülmektedir. Böyle olmakla birlikte, şirket ile TEAŞ arasında, 1994 yılına kadar, sözleşmenin çelişkili hükümler içermesi ve net olmamasından kaynaklanan nedenlerle mahsuplaşma yapılamamış.

İlk kez 1994 yılına ait olmak üzere yapılan mahsuplaşmanın Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunca kabul görmemesi üzerine, bu kurulun talebiyle, mahsuplaşma işlemlerinin, Başbakanlık koordinatörlüğünde incelenmesi gündeme gelmiştir.

Bunun üzerine, Aktaş ve Kayseri Elektrik Dağıtım Şirketlerinin mahsuplaşmalarında yapılan usulsüzlüklerin incelenmesi için, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca oluşturulan heyet, 3 Başbakanlık müfettişi, 1 Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu üyesi ve 1 TEAŞ Genel Müdürlüğü müfettişinden kurulmuş olup, Başbakanlık makamının 25.4.1996 tarihli görevlendirmelerine istinaden çalışmaya başlamıştır.

Üç yıl dört aylık bir çalışma döneminden sonra ortaya konulan 8.8.1997 tarihli raporda, sözleşmesi 1991 yılında yapılan Aktaş Elektrik Şirketiyle ilgili mahsuplaşmaya ilişkin işlemlerden dolayı cezaî bir sorumluluk tespiti cihetine gidilmemiş, bu husus, anılan şirketle yapılan sözleşmenin ilk işletme hakkı devri niteliğinde olması nedeniyle, sorumluluk olsa da, âdeta affedilebileceği gibi bir sonuca varılmıştır.

Aynı raporda, 1997 yılına kadar, sadece 1994 yılı için yapılmış olan mahsuplaşma işleminin sözleşmede öngörülen esaslara uygun olmadığı gerekçesiyle iptal edilmesi öngörülmüş ve başlangıçtan itibaren yedi yıllık mahsuplaşmanın, gerek sözleşme gerekse Başbakanlık müfettişlerince hazırlanan raporda ortaya konulan kriterlere göre yapılması belirtilmiştir.

Bunun üzerine, idare tarafından yapılan 1990-1997 yıllarına ait mahsuplaşma, 1999 yılında tamamlanmış, mahsuplaşma, 1999 yılında, zamanın bakanı Sayın Ziya Aktaş tarafından aynı yıl içinde onaylanmış ve uygulanmaya başlanmıştır. Aynı uygulama, 57 nci hükümet döneminde de devam etmiştir.

Halen gündemde olan ve Sayın Aktaş ile Sayın Cumhur Ersümer haklarında, değerlendirmenin, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılmasını öngören 22.5.2000 tarihli tekemmül etmemiş rapor, ilk rapordan iki yıl dokuz ay sonra düzenlenmiştir. Bu rapor, 3 Başbakanlık müfettişi tarafından hazırlanmış olup, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulundan ve TEAŞ Genel Müdürlüğünden katılan üyelerin imzalarını taşımamaktadır.

Bu üyelerin, raporun, cezaî sorumluluk vesaire gibi birçok bölümüne katılmadıklarına dair muhalif görüşleri de bulunmaktadır. 3 Başbakanlık müfettişi tarafından hazırlanan son rapora bizzat Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı da katılmamış, kendi Başkanlık görüşünü ekleyerek, özellikle Sayın Bakanlar Ziya Aktaş ile Cumhur Ersümer’in sorumluluklarının savcılıkça değerlendirilmesi yönündeki müfettiş görüşünü “sadece 8.8.1997 tarihli raporun Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına intikalinden sonraki dönemde görev yapanlar yönünden sorumluluk belirlenmesi, daha önceki yıllarda zamanında mahsuplaşma yapılmasını sağlamayanlar veya 1994 yılına ait geçici mahsuplaşmayı yapanlar hakkında sorumluluk belirlenmemesi önemli bir eksiklik olarak görülmektedir...”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – Sayın Başkanım, çok önemli bir konu, 1 dakikanızı rica ediyorum; başka madde üzerinde konuşmam.

BAŞKAN – Hayhay efendim; buyurun.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – “...Aksi takdirde, 1990-1997 yılları mahsuplaşmasını denetim birimlerince getirilebilecek öneri veya farklı yorumlar olması halinde ve bunun sonucu doğabilecek TEAŞ haklarının saklı kalması kaydıyla geçici olarak imzalayan, bunun sonucunda da şirketlerden nakit tahsilatını sağlayanlar tarafından ileri sürülebilecek olan ‘mahsuplaşmayı süresinde yapmayanlar ile 1994 yılına ait aynı şekilde mahsuplaşmayı yapanlar hakkında bir şey yapılmazken, firmalardan ilk defa nakit tahsilatında bulunan bizler hakkında işlem yapıyor’ şeklinde eleştirilere yol açılmış olacaktır” şeklinde eleştirilere yol açacağı gerekçesiyle eleştirilmiş ve hiç değilse, 1990-1997 yıllarına ait mahsuplaşmayı denetim birimlerince getirilecek önerilere açık olarak onaylayan ve bu mahsuplaşma çalışmalarının yapılmasını hızlandıran son iki sayın bakan sorumlu gösterilirken, 1990 yılından bu yana görev yapmış sayın bakanlara hiç değinilmemesinin bir haksızlık olacağını belirtmiştir. Şayet bir sorumluluktan söz edilecekse, bunun daha önceki yılların ilgililerini kapsayacağı tabiidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonu tekrar açıyorum, lütfen...

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – Sayın Başkan, başka madde üzerinde söz almayayım; ama, bunu bitireyim müsaadenizle... 2 dakikada bitiriyorum.

BAŞKAN – Peki efendim; buyurun.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – Çünkü, bu konu çok önemli, daha sonra da gündeme geleceği için, bir kere konuşup bu konuyu kapatalım.

Bu husus, aynı müfettişlerce yapılan ve Teftiş Kurulu Başkanınca da aynen katılınan 1997 tarihli raporda, ilk işletme hakkı devri uygulaması olduğu için ilgililerin cezaî sorumluluklarına hükmedilemeyeceği yolundaki görüşle birlikte değerlendirildiğinde, son iki sayın bakanın sorumluluğunun savcılıklarınca değerlendirilmesi yaklaşımının ne kadar mesnetsiz olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Nitekim, Sayın Başbakanın verdiği onay, 3 Başbakanlık müfettişinin görüşüne değil, Teftiş Kurulu Başkanınca hazırlanan ve son iki bakanın sorumluluklarının savcılıkça değerlendirilmesine dair herhangi bir görüş ve ifadenin bulunmadığı Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı müzekkeresinedir. Kaldı ki, Başbakanlık makamınca onay verilen Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı müzekkeresinde, 3 Başbakanlık müfettişince hazırlanan raporun değerlendirilerek gereğinin yapılması için Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına gönderilmesi belirtilmiş ve bunun üzerine  raporlar Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına gönderilmiş ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer’in 31.1.2001 tarihli havalesiyle de, Teftiş Kurulunca da gerekli inceleme ve soruşturmalara başlanılmıştır.

Söz konusu raporlarda sorumluluktan söz edilmekte ise de, raporlara konu tüm mahsuplaşmaların geçici kaydı taşıması ve buna göre onaylanmış olmasının sorumluluk tespitinde dikkate alınmamış olmasının, bu raporların sonuçlarını ciddî anlamda tartışılır hale getirdiği ve dolayısıyla, cumhuriyet savcılığına yapılan göndermenin de bu aşamada hukukî mesnedinin olmadığı ortadadır.

Başbakanlık makamının onayı doğrultusunda Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından yapılacak değerlendirme ve incelemelerden sonra, gerek net mahsuplaşma sonuçlarının ve gerekse buna göre, varsa sorumlulukların tespit edileceğinden kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.

Ben, dün gazetelerde yer alan ve bugün, burada konuşulan, gündeme getirilen olayın, gerçekleri mecrasından saptırma gayreti olduğunu arz ediyorum ve bu konunun, bu kanun tasarısı boyunca da, bu açıklamadan sonra gündeme gelmeyeceğini ümit ediyorum.

Kanunla ilgili her türlü görüşmede, teknik arkadaşlarıma –benim bakanlığım değil- sorarak bilgiyi vereceğim; ama, hukuken de ben vekâlet ediyorum ve Mecliste buna benzer çok kanunlar da çıkmıştır ve Sayın Bakanın da, Türkiye’nin enerji politikasının görüşüleceği bir günde, herhalde “burada kanun var” diye bunu ertelemesi mümkün değildi.

Bunları arz etmek için söz aldım.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım müsamahanıza. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aslında İçtüzüğü değiştirenlerin ne getirdiği belli. Şimdi, Bakan çıktı; aslında, İçtüzüğün genel hükümlerine göre 20 dakika konuşması lazım; yani, İçtüzük değişikliğinde, komisyon ve bakanlara ne süre verildiği belli...

BAŞKAN – Sayın Genç, bir şey söyleyebilir miyim...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet.

BAŞKAN – Şimdi, eğer gruplardan söz talebi yoksa...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Var efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Son söz hakkımı kullanırım...

BAŞKAN – Son söz hakkı milletvekilinin olduğu için, size söz verebilirim, orada daha rahat konuşursunuz; ama, Doğru Yol Partisi Grubunun bir talebi mi var?

TURHAN GÜVEN (İçel) – Müsaade eder misiniz Sayın Başkanım... Sayın Genç şunu söylemek istiyor. Bir İçtüzük değişikliği yaptınız, bakın, bunun bir işe yaramadığını... Bizzat Sayın Bakan ihtiyaç hissetti, değil mi, derdini anlatamadı burada, ciddî şeyler söyleyecek, buna vakit yetmedi, onun için yanlış diyor, onu söylemek istiyor, o kadar.

KAMER GENÇ (Tunceli) –  Sayın Başkanım,  bir şey daha söyleyeceğim.  Efendim, Sayın Enerji Bakanı nerede? Şimdi, bu çok önemli bir olay. Efendim, nerede Bakan?..

BAŞKAN – Efendim, açıklandı, açıklandı...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama efendim, kasten, buradan kaçmak için... Kendilerinin Meclisin karşısında yüzü yok... Olmaz ki efendim...

BAŞKAN – Efendim, kimin ne kastettiğine mahkeme karar verir, biz mahkeme değiliz, kasta karar veremeyiz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, gelmiyorlar, Meclisin karşısına çıkacak güçleri yok.

BAŞKAN – Peki efendim, peki, zatıâlinizin fikrini de dinlemiş olduk.

Grup sözcünüz var mı?

TURHAN GÜVEN (İçel) – Grup adına Sayın Oğuz Tezmen.

BAŞKAN – Bir dakika müsaade eder misiniz.

Veysel Bey, 60 ıncı maddeye göre çok kısa, yerinizden söz veriyorum.

Buyurun efendim.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkanım, şimdi, ben, konuşmam içerisinde bir konuyu dile getirdim ve o da temel olarak şu idi. Kamu kuruluşu olan Enerji Bakanlığına bağlı TEDAŞ kurumu, özel sektörle bir lisans sözleşmesi yaptı ve bu lisans sözleşmesine göre, 1990 – 2000 yılları arasında mahsuplaşma yapılamadı. Bu süre içerisinde, kamunun trilyonlarca lirası bu müessese üzerinde kaldı. Bunun sebebi de, zamanında hazırlanan sözleşmelerin hukukî boşluklar içermesidir. Sayın Bakanın biraz önce kürsüde okuduğu metni ben daha önce de gördüm. Kaldı ki, konu, yargıya intikal etti ve yargıya intikal eden raporu da, Başbakan, onaylayarak savcıya gönderdi. Benim üzerinde durmak istediğim konu şu: Bir yasa getiriyoruz. Bu yasa ileride benzer hukuki boşluklarla içinden çıkılmaz ve idareyi; yani, devleti zarara sokan birtakım uygulamalara sebep olur. Ben bunun üzerinde durmak istiyordum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – 4 üncü maddeyle ilgili olarak bunu söylemiş oluyorsunuz, anlaşıldı efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Oğuz Tezmen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesiyle ilgili olarak Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu 4 üncü madde, aslında, Türkiye’deki idare hukukunda yeni bir gelişmenin enerji alanına da iyice girdiğinin bir göstergesidir. Nedir bu gelişme; Türkiye’de, artık, bakanlıklar vasıtasıyla yürütülen icra gücü, bürokratlardan oluşan, atanmış bürokratlardan oluşan, üstelik 6 yıl süreyle atanmış ve değiştirilmesi mümkün olmayan bürokratlardan oluşan kurumlara veriliyor.

Peki, bu kurumların başındaki kişiler belirlenirken, Meclisin herhangi bir takdir yetkisi var mı; yok. Amerika Birleşik Devletleri gibi Başkanlık modelinin uygulandığı ülkede bile, bakanlar ve üst düzey yöneticiler atanırken, Kongrenin komisyonlarına gelip, kişiler sorgulanıyor, Kongre uygun gördükten sonra atanıyor. Biz, burada, Bakanlar Kuruluna bırakıyoruz ve Bakanlar Kuruluna da herhangi bir kriter vermiyoruz, sadece, ekonomiyle ilgili ya da mühendislikle ilgili tahsil yapmış, benzer konularda 10 yıl tecrübesi olan diye bir mekanizma getiriyoruz.

Şimdi, Enerji Bakanlığı varsa bu memlekette, bu ülkede bir Enerji Bakanlığı varsa, Türkiye’nin enerji politikası, elektrik işlerinin yürütülmesi, özellikle lisans verip vermeme konusu gibi takdiri gerektiren, hükümet politikasıyla çok yakından bağlı olan konularda, Bakanlığın yetkisi devre dışına çıkarılıyor.

Peki, bu komisyon, oluşturulan kurum kime hesap verecek; buna ilişkin bir düzenleme de yok. Yani, bir kurum oluşturuyoruz, atamalar yapıyoruz; peki, bu kurumun icraatı Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından hangi mekanizmayla denetlenecek; o yok. Bu kurul hiçbir şekilde değiştirilmiyor. Peki, düşünün ki, bu oluşturulan Enerji Kurulu üyeleri yanlış kararlar alarak, daha doğrusu, lisans verilmesi gereken alanlarda lisans vermeyerek ya da gereksiz lisanslar vererek Türkiye'nin enerji alanında geleceğini sıkıntıya soktukları takdirde, hangi mekanizma çalışacak? Bütçesini kim onaylayacak? Yani, bir kurum kuruyorsunuz “siz yetkilisiniz” diyorsunuz, bu kurum kendi bütçesini yapıyor, kendisi onaylıyor... Peki, Meclise hiçbir... Meclisin içinden çıkan hükümet, Enerji Bakanlığı, bütçesini sunuyor, kesinhesabını getiriyor, bu Meclise tek tek izah ediyor ve uygunluk alıyor; ama, bu kurumlar, herhangi bir şekilde, kimseye hesap vermeden, kendi başına çalışır hale geliyor, idarî ve malî özerkliğe sahip. Bu tür özerklikler, aslında, çok sınırlı ticarî nitelik taşıyan ya da çok özellik arz eden konularla çerçevelenmesi gerekirken, biz, tüm kurumları, tüm kamu hizmetini, tüm bakanlıkların görev alanına giren, icranın temel unsurlarını oluşturan görevleri bu kurumlara bırakıyoruz.

Aslında, bu düzenlemeler Anayasanın da ruhuna aykırıdır; çünkü, bu düzenlemelerle, icra yetkisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin dışına çıkarılmış oluyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin dışında oluşan bir kurumlar kozasıyla karşı karşıyayız, kurullar kozasıyla karşı karşıyayız. Bunlar, kendisini, iyice, dışarıdan her türlü etkiden korur hale getiriyorlar. Bakın, burada zabıtlara geçmesi için söylüyorum, Türkiye, bu kurumları nasıl denetleyeceğini, bu kurumların nasıl tasfiye edileceği konusunu ileride tartışmaya başlayacak; çünkü, çok ciddî ve tehlikeli bir gidişe girmiş durumdayız. Her gelen kanunda bir kurum kuruluyor, her gelen düzenlemeyle yeni kurumlar oluşturuluyor. Bunlar, yeni teşkilatlar, yeni paralar, yeni kadrolar demek, vatandaşın üzerine yeni yükler demek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tezmen, lütfen toparlar mısınız.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Ama, bu yeni yükler, yeni kadrolar, bir taraftan devleti küçültme iddiasıyla ortaya çıkan yönetimler tarafından, her kanunla, yeniden getiriliyor vatandaşa yeni yükler yükleniyor. Bu, fevkalade yanlış bir gelişme. Ben, buradan, hükümeti uyarıyorum. Aslında, bu kurumlar ve kurullar oligarşisini çok ciddî biçimde düşünsünler. Bunu, çok sınırlı alanlarla çerçevelerlerse, belki faydalı olabilir; ama, her gelen şeyde yeni kurullar, yeni kurumlar...

Bu işin nereye gideceği herkesi iyice düşündürmeli diyor; hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tezmen.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde önerge yok.

Maddeyi...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorsunuz...

Karar yetersayısını doğru tespit edebilmek için, maddeyi, elektronik cihazla oylayacağım.

4 üncü maddeyi uygun görenler, lütfen, 3 dakika içerisinde, elektronik cihazla oylarını belli etsinler.

Süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)                             

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur.

Saat 16.15’te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati:  15.53


 



İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.15

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/791) (S. Sayısı: 597) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Sayın milletvekilleri, hatırlanacağı üzere, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 4 üncü maddesinin oylanması sırasında karar yetersayısının aranılması istenilmiş; ancak, buna ulaşılamamıştı.

Şimdi, 4 üncü maddeyi, yeniden, elektronik cihazla oylarınıza sunacağım ve 3 dakikalık süre vereceğim.

Oylamayı başlatıyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu ve Kurul Başkanlığı

MADDE 5.- Kurul, biri Başkan, biri İkinci Başkan olmak üzere yedi üyeden oluşur.

Kurul üyeleri; hukuk,  siyasal bilgiler, idari bilimler, kamu yönetimi, iktisat, mühendislik, işletme ya da maliye dallarında eğitim veren en az dört yıllık yüksek öğrenim kurumlarından mezun olmuş, kamu kurum ve kuruluşlarında ya da özel sektörde en az on yıl deneyim sahibi ve mesleğinde temayüz etmiş kişiler arasından Bakanlar Kurulunca atanır.

Bakanlar Kurulu, atamayla birlikte Kurul Başkanını ve İkinci Başkanı görevlendirir.

Kurul başkan ve üyelerinin görev süresi altı yıldır. Görev süresi sona eren üyeler tekrar seçilebilir.

Başkanlık veya üyelikler, görev süresi dolmadan herhangi bir sebeple boşaldığı takdirde, boşalan üyeliklere bir ay içinde atama yapılır.

Bu Kanunun diğer maddeleri ile belirlenen görevlerinin yanısıra, Kurul aşağıdaki görevleri de yerine getirir:

a) Bu Kanun hükümlerini uygulamak,

b) Her yılın ocak ayının sonuna kadar, serbest tüketici tanımına ilişkin limitlerdeki indirimleri belirlemek ve  yeni limitleri yayımlamak,

c) Tüketicilere güvenilir, kaliteli, kesintisiz ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmeti verilmesini teminen gerekli düzenlemeleri yapmak,

d) Lisans sahipleri için kabul görmüş muhasebe usulleri uyarınca mali raporlama standartları ve yönetim bilişim sistemlerini belirlemek ve bunların uygulanmasını sağlamak,

e) Üretim,  iletim ve dağıtım şirketleri ile otoprodüktör ve otoprodüktör grubu tesisleri için güvenlik standartları ve şartlarını tespit etmek ve bunların uygulanmasını sağlamak,

f) Piyasanın gelişimine bağlı olarak yeni ticaret yöntemleri ve satış kanallarının uygulanabilmesine yönelik altyapının geliştirilmesi ve uygulanmasını sağlamak,

g) Bu Kanunun amaçları ile uyumlu olarak, gerektiği durumlarda, model anlaşmalar geliştirmek,

h) Ticari sırlar ve gizli rekabet bilgileri de dahil olmak üzere, ticari açıdan hassas olan her türlü bilginin açıklanmasını engelleyecek usul ve esasları belirlemek  ve uygulamak,

i) Piyasada faaliyet gösteren tüzel kişilerin eşitlik ve şeffaflık standartlarına uymalarını sağlamak için faaliyetlerini, uygulamalarını ve ilgili lisans hüküm ve şartlarına uyup uymadıklarını denetlemek,

j) Rekabeti sağlamak için iştirakler arası ilişkilere ilişkin standartlar ve kurallar oluşturmak, uygulamak ve bu standartların, piyasa faaliyetlerinde karşılıklı iştirak, işletme ve muhasebe konularında kısıtlamalar içermesi gerektiğinde, bu kısıtlamaları belirlemek,

k) Yıllık raporu ve piyasa gelişimi ile ilgili sair raporları hazırlamak ve Bakanlığa sunmak,

l) Personel atamaları da dahil olmak üzere, Kurumun personel politikasını oluşturmak ve uygulamak,

m) Kuruma taşınır ve taşınmaz mal veya hizmet alınması, satılması ve kiralanması konularında karar vermek,

n) Uluslararası organizasyon ve teşkilatların piyasaya ilişkin mevzuat ve uygulamalarını izleyerek, gerekli gördüğü düzenlemeleri yapmak; yasal düzenleme ihtiyacı duyulması halinde gerekli hazırlıkları yaparak Bakanlığa sunmak,

o) Kurumun üçüncü kişilerle olan alacak, hak ve borçları hakkında her türlü işleme karar vermek,

p) Elektrik enerjisi üretiminde çevresel etkiler nedeniyle yenilenebilir enerji kaynaklarının ve yerli enerji kaynaklarının kullanımını özendirmek amacıyla gerekli tedbirleri almak ve bu konuda teşvik uygulamaları için ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde girişimde bulunmak.

Bu Kanunun diğer maddeleri ile belirlenen yetkilerinin yanısıra, Kurul aşağıdaki yetkilere de sahiptir:

a) Bu Kanun hükümlerinin uygulanması ve bu Kanunla kendisine verilen görevleri yerine getirmek için gerekli olan ve piyasada rekabeti geliştirmeye yönelik olarak  gerçek ve tüzel kişilerin uymaları gereken, talimatları ve tebliğleri , şebeke yönetmeliğini, dağıtım yönetmeliğini, müşteri hizmetleri yönetmeliğini ve dengeleme ve uzlaştırma yönetmeliğini onaylamak,

b) Lisanslara ilişkin onaylarla, bu Kanunda belirtilen sair onayları vermek,

c) Dağıtım şirketleri tarafından hazırlanıp Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından sonuçlandırılan talep tahminlerini onaylamak, gerektiğinde revize ettirmek,

d) Kurul onaylı talep tahminlerine dayanarak, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından hazırlanan üretim kapasite projeksiyonu ve iletim yatırım planı ile bu planlarla uyumlu olarak mülkiyeti kamuda olan dağıtım tesislerini işleten dağıtım şirketleri tarafından hazırlanan dağıtım yatırım planlarını onaylamak, gerektiğinde revize edilmesini sağlamak ve onay verdiği yatırım planlarının uygulanmalarını denetlemek,

e) İlgili lisans hükümleri uyarınca hazırlanacak olan; Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketinin toptan satış fiyat tarifesini, iletim tarifesini, dağıtım tarifeleri ile perakende satış tarifelerini incelemek ve onaylamak,

f) İletim, dağıtım, toptan satış ve perakende satış için yapılacak fiyatlandırmaların ana esaslarını tespit etmek ve gerektiğinde ilgili lisans hükümleri doğrultusunda revize etmek,

g) Otoprodüktör ve otoprodüktör gruplarının kendi veya ortaklarının ihtiyaçları dışında satışa sundukları elektrik enerjisi miktarına ilişkin yüzdeleri yayımlamak ve gerektiğinde revize etmek,

h) İletim ek ücreti oranını belirlemek ve iletim ek ücreti tutarının Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından tahsili ve Kuruma ödenmesine ilişkin düzenlemeleri yapmak,

i) Tüzel kişiler tarafından lisanslarla ilgili işlemler ve sair işlemler karşılığında Kuruma ödenecek bedelleri belirlemek,

j) Piyasada faaliyet gösteren tüzel kişilerin denetlenmiş mali tablolarını incelemek veya incelettirmek,

k) Tüzel kişilerden istenecek olan, hizmet güvenilirliği, hizmet dışı kalmalar ve diğer performans ölçütleri ile ilgili raporların kapsamını belirlemek ve düzenli olarak Kurula vermelerini sağlamak,

l) Bu Kanun hükümlerine, çıkarılan yönetmelik hükümlerine, Kurul tarafından onaylanan tari-fe ve yönetmeliklere, lisans hüküm ve şartlarına ve Kurul kararlarına aykırı davranıldığı durumlarda,  idari para cezası vermek ve lisansları iptal etmek,

m) Üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin inşası ve işletilmesi sırasında genel olarak kamu yararının, hidrolik kaynakların, ekosistemin ve mülkiyet haklarının korunması için diğer kamu kuruluşları ile birlikte hareket ederek kamu yararı ve güvenliğine tehdit teşkil eden veya etme olasılığı bulunan durumları incelemek ve bu durumları ortadan kaldırmak amacıyla, daha önceden bilgi vermek şartıyla bu tesislerde 20/11/1984 tarihli ve 3082 sayılı Kanun hükümleri uyarınca gereken tedbirleri almak,

n) Kurumun, Başkanlık tarafından hazırlanan bütçesini, yıllık iş planını, gelir-gider kesin hesaplarını, yıllık raporunu ve piyasa gelişimi ile ilgili sair raporları onaylamak ve gerekli gördüğü durumlarda, bütçe kalemleri arasında aktarma yapılmasına karar vermek,

o) Lisans sahibi tarafların, iletim sistemi ya da bir dağıtım sistemine bağlantı ve sistem kullanımına ilişkin anlaşmaların hükümleri üzerinde mutabakata varamamaları halinde, ihtilafları bu Kanunun ve tarafların ilgili lisanslarının hükümlerine göre çözmek,

p) Kurumun  harcamalarını, onaylı bütçesi çerçevesinde ve harcama usul ve esaslarını belirlemek üzere çıkaracağı yönetmeliğe uygun olarak gerçekleştirmek,

r) Mevcut sözleşmelerle ilgili olarak; bu sözleşmelerin tarafları arasında yapılacak ve beş iş günü öncesinden tarih ve saati Kurula bildirilecek toplantılara, gerek gördüğünde katılmak,

s) Mevcut sözleşmelere ilişkin olarak, bu Kanun hükümleri uyarınca rekabetçi piyasaya geçişi kolaylaştıracak hususlarda, taraflarca değerlendirilmek üzere değişiklik önerilerinde bulunmak ve mevcut sözleşmelerin ihtilafların halline ilişkin hükümlerini ihlal etmemek kaydıyla, bu sözleşmelere ilişkin herhangi bir resmi ihtilaf halli sürecinin başlatılmasından önce, ihtilafların halli için arabuluculuk yapmak,

t) Bu Kanunun kendisine verdiği görevleri yerine getirirken, konusuna ilişkin olarak gerekli gördüğü her türlü bilgi ve belgeyi, tüm kamu ve özel kuruluşlardan ve kişilerden istemek ve/veya yerinde incelemek,

u) Uygun bulduğu konularda Başkanlığı görevlendirmek veya yetkilendirmek,

Kurul Başkanı, aynı zamanda Kurumun da başkanıdır. Başkan, Kurul kararlarının uygulanmasından, yürütülmesinden ve Kurulun temsilinden sorumludur. Bu sorumluluk ; Kurulun işleri ile ilgili olarak kamuya bilgi verilmesi görevini de kapsar. İkinci Başkan, Başkanın yokluğunda Başkanın tüm görevlerini ve yetkilerini üstlenir.

Başkanlık tarafından Kurum personeline verilen yetkiler hariç olmak üzere, Kurumun tüm kararları Kurul tarafından alınır.

Başkanlığın görev ve yetkileri şunlardır:

a) Kurul kararlarına istinaden gerekli gördüğü hizmet birimlerini kurmak,

b) Kurumun işlevlerini yerine getirebilmesi için Kurul kararı doğrultusunda yeterli sayıda personeli istihdam etmek,

c) Hizmet birimlerinin uyumlu, verimli, disiplinli ve düzenli biçimde çalışmasını temin etmek, hizmet birimleri ile Kurul arasında organizasyonu ve koordinasyonu sağlamak ve hizmet birimleri arasında çıkabilecek görev ve yetki ihtilaflarını çözmek,

d) Kurul toplantılarının gündemini, gün ve saatini belirlemek ve toplantıları idare etmek,

e) Kurul kararlarının gereğinin yerine getirilmesini sağlamak ve bu kararların uygulanmasını izlemek,

f) Kurulu resmi ve özel kuruluşlar nezdinde temsil etmek,

g) Kurumun yıllık bütçesi ile gelir gider kesin hesabını ve Kurum yıllık raporunu hazırlamak ve Kurula sunmak ve Kurum bütçesinin uygulanmasını, gelirlerin toplanmasını, harcamaların yapılmasını sağlamak.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde Grupları adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’a aittir.

Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

4 üncü madde üzerindeki konuşmam sırasında, neden Bakanın burada olmadığını sormuştuk; vekâlet eden Sayın Bakanımız, yurtdışı gezisinden bahsetti ve çok önemli olduğunu söyledi. Biz, aslında, bu tasarının, yurtdışı gezisinden daha önemli olduğunu kanaatindeyiz; bunu belirtmek istiyorum. Evvela, biz, bu tasarıyla ucuz, kaliteli elektriği sanayimize ve insanımıza verebilir miyiz veremez miyiz; yatırımlar yapılabilir mi yapılamaz mı; bu tasarıdaki boşluklar idareye ileride zarar verir mi vermez mi... Kanaatimce, bu konuların tartışılması lazım.

Şimdi, 4 üncü ve 5 inci maddeler, aslında Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu ve buna bağlı olarak da bir kurul oluşturmaktadır ve biraz önce, Kâtip Üye arkadaşımız 10 dakikaya yakın, görev ve sorumluluklarını tek tek okudu. Bunlara tekrar girmenin bir faydası yok. Zaten, bu 5 dakika süre içerisinde, çok önemli gördüğümüz konuları, söylenebilecekleri söylemeye çalışacağım.

Evvela, bu kurumunun yapısı uygun değil. Bir kere 7 üyenin altı yıl süreyle siyasî iradeye bağlı olması, serbest piyasa ekonomisi şartlarına aykırıdır. Şüphesiz görevlerine baktığımız zaman, bu kanunun uygulanmasıyla ilgili veya uygulamada meydana gelecek zorluklarla ilgili konularda kendisine görev verilmektedir. Bunlar lisans sözleşmesi yapacaktır, sözleşmeye uymayanlara idarî ve malî para cezaları verecektir, piyasayı takip edecektir, fiyatları verecektir vesaire...

Ancak, bu tasarıyla ilgili olarak birtakım endişelerimiz vardır. Normalde üretim, dağıtım, devir işletmeleri, burada, dünkü birleşimde verilen bir önergeyle üç ay ertelendi. Halbuki, bu erteleme süresi bile, bize göre tam doğru değildir; hukuk ihtilafı olmadan bu konuyu çözmek mümkün değildir.Kamunun hukukunun tam anlamıyla korunacağı hakkında şüpheler vardır.

Bir diğer önemli konu, Hazine garantileri konusudur. Bu konuda, hükümet üyeleri arasında da anlaşma yoktur. Hazine birçok konuda garanti vermiştir; o verdiği garantilerle ilgili olarak da üretim lisansı verecektir. Bu çalışmalar, fizibilite, proje hazırlanması çok teknik konulardır ve yirmidört ayda, yani, tanınan süre içerisinde yetme noktasında konuyu bilen uzmanların ciddî endişeleri vardır.

Bir diğer çok önemli konu, satış tarifeleri üzerinden fonlar ve paylar kaldırılıyor. Bu durumda, kalkınmada öncelikli yörelerle ilgili ve tarım sektöründe çiftçinin kullandığı enerjiyle ilgili ne olacağı konusundaki belirsizlikler devam etmektedir. Tasarıda, endişelerimiz ve temel eksiklikler var; birçok konu yönetmeliklere bırakılmış ve belirsizlik devam ediyor.

İkinci olarak, Türkiye Elektrik İletim AŞ kuruluyor, teşkilatla ilgili bir hüküm yok. Çok daha önemlisi, TEAŞ ve TEDAŞ’ta çalışan binlerce insanın ne görev yapacağı konusu da o insanların işlerinden çıkarılıp çıkarılmayacağı konusu da ayrıca tartışmaya açılmaktadır.

Yine, elektrik piyasası düzenleme kurulu, bu maddeyle oluşturuluyor. Bunun denetimi Sayıştaya verilmektedir. Kanaatimce, bu da yetersizdir. Bu denetim konusunu, mutlaka, Türkiye Büyük Millet Meclisine bırakmak mecburiyetindeyiz.

Tasarıda, birçok konu, maalesef, içiçedir ve kanun tekniği açısından da bu mahzurludur.

Değerli arkadaşlar, yine, tasarı içerisinde, elektrik üretim, tüketiminde yerli teknoloji ve teçhizata destekle ilgili bir madde yoktur. Yine, elektrik piyasası düzenleme kurulu oluşturuluyor; ama, enerji demek, yalnız elektrik demek değil. Gaz, petrol ve diğer enerji ürünleri de gündeme geldiği zaman, onlarla da ilgili birer kurul oluşturulacaksa, devlet tekrar hantal yapıya dönüşecek anlamına gelmektedir.

Yine, çok önemli gördüğümüz konulardan bir tanesi olan elektrik dağıtımında varlık satışı konusu, bilindiği gibi, Anayasa Mahkemesinden müteaddit defalar dönmüştür. Bunun için tanınan süre 15 Nisan 2001’dir ve bu süre de, hukuk ve teknik altyapı için gerçekçi bir süre değildir.

Buraya kadar ifade etmeye çalıştığım birtakım eksiklikler ve endişelerimizi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Candan, lütfen, toparlayınız.

Buyurun efendim.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Tamam.

Buraya kadar saymaya çalıştığım, tasarının tümü içerisinde, endişelerimiz var, eksikliklerimiz var. Aslında, bunlar giderildiği ve Türkiye’de daha fazla enerji üretildiği zaman, belki, o şartlarda böyle bir piyasa kanununa ihtiyaç olduğunu söylemenin daha doğru olacağı kanaatindeyim.

Bu düşüncelerle, Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Candan.

Gruplar adına, başka söz talebi?..

TURHAN GÜVEN (İçel) – Var efendim; Sayın Yılmazyıldız konuşacaklar.

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Yılmazyıldız; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan (1/791) esas numaralı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Bu maddede, elektrik piyasası düzenleme kurulu ve kurul başkanlığının nasıl oluşturulacağı ve yetkileri tanımlanmaktadır. Maalesef, madde, neredeyse, bir kanunda olması gereken değil, bir yönetmelikte olması gereken birçok şeyi içermektedir. Öyle olunca, maddenin kendisi 10 dakika; ancak, hakkında görüş belirtebilmek için 5 dakika süre vardır.

Bu maddeye bakıyoruz şu raporda; hükümetin teklif ettiği ilk orijinalden daha geri bir maddedir. Sanayi Komisyonunda bu konuda iktidar milletvekili arkadaşlarımızın teklif ettiğini, aynı gerekçelerle, değişiklik önergesi olarak tekrar verdim, o değişiklik önergesinde yine konuşacağım; ancak, bakıyoruz, elektrik piyasasının serbestleştirilmesiyle ilgili bir kanunda, tam aksine, hükümetin mutlak otoritesini sağlayacak, atamanın kayıtsız şartsız Bakanlar Kurulu kararıyla yapılmasını sağlayacak ve artı, bunun da kim olacağı tümüyle keyfî... Hani, benim elektrikle, elektrik düğmesine basmaktan başka ilişkim yok diyebilecek insanları bile sorumlu kılabilecek bir üst kurul... O zaman, bu sektördeki sorunlar nasıl çözümlenecek?! Halbuki, benim şahsî kanaatim, Partimin de görüşü, böyle bir kurulun Yüce Meclis tarafından seçilmesidir; aynen Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda olduğu gibi. Olabilir, belli kurumlar, iktidar partileri veya bakanlar aday gösterebilirler; ama, sonuçta, Yüce Meclisin bu konuda karar vermesi daha doğru olurdu, elektrik piyasasının serbestleştirilebilmesi açısından; ancak, bir âdet oldu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu gibi, artık bu kurulları bakanlar atıyor ve üstelik, 6 yıl süreyle, yine, iki yılda bir dönerli değişim... İlk orijinal tekliften daha geri, antidemokratik ve elektrik piyasası üzerinde tam bir tahakküm sağlayacak... O zaman, bakıyoruz, bu üst kurullar piyasayı libere etmeye, serbestleştirmeye çalışmak yerine, kendisini atayan bakanlar hakkında çıkan olumsuz eleştirileri yalanlamak için gayret sarf eden kurullar haline geliyor veya yine bakıyoruz, bazı bakanların yaptığı yanlışlarla ilgili Devlet Denetleme Kurulu bilgi istediğinde, o bilgileri, işte “gizlidir, devlet sırrıdır” diye vermemek gibi bir dirence giriyorlar. O zaman, bu üst kurullar, maalesef, yapılan yolsuzlukların, hırsızlıkların, soygunların perdelemesi olarak gündeme geliyor.

Geçenlerde bir televizyon programında, bir döviz bürosunda –belki, sizler de izlemişsinizdir- küçük bir kızın çantayı nasıl aldığını ve arkada da birinin nasıl perdeleme yaptığını gördük. İşte, bu üst kurullar, bırakın serbest piyasa ekonomisini getirmeyi, bu haliyle, yapılan hırsızlıkların perdeleyicisi olmak durumundadırlar. Maalesef, bu kadar önemli bir konuda, belki, Enerji Bakanlığının bana göre en önemli yasasında, bütün Türkiye’nin önem verdiği, IMF’nin de “çok mühim maddedir ha” diyerek hükümete parmak salladığı böyle bir görüşmede, maalesef, Sayın Bakanın kendisi değil, vekili oturuyor. Anlaşılıyor ki, çok yakında yapılacak değişiklikte Sayın Bakan Enerji Bakanı olacak. Hayırlı olsun Sayın Bakanım. Burada, anlaşılıyor ki, hakkındaki iddiaların, maalesef, temize çıkmamış olması... Atadığı bütün bürokratlar tutuklanmış, hepsi hapiste. Hangi bürokratlar; önceden kalan değil, önceki bakanlara ait değil. Yine, bakıyoruz, iktidara mensup bir partiden dört ay bakanlık yapmış Sayın eski Bakanımız da “sakın ha, beni onunla karışmayın” diyor; ama, bakıyoruz, Sayın Başbakan, bu mevcut yolsuzlukların soruşturulmasını engellemek için, efendim, işte, hepsi girsin, nasıl sulandırabiliriz... Girsin, kim hırsızlık, soygun yapmışsa girsin; ama, önce, şu, bütün bürokratları hapse girmiş bu bakan bir hesap versin. (FP sıralarından alkışlar) Yani, kendisiyle ilgili, Bakanlıkla ilgili en önemli tasarıda burada bulunamadıktan sonra, nerede bulunacak?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen toparlayınız Sayın Yılmazyıldız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ben çok fazla bir şey istemiyorum. Hükümetin ilk teklif ettiği, son olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunda, nereden sallanan parmaklar veya verilen emirler veya edilen telefonlarla antidemokratik hale getirilmiş bu tasarı, iktidar milletvekillerinin vereceği değişiklik önergeleriyle, hiç olmazsa, bir parça, sivil toplum örgütlerinin, bu konuda iş yapan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği gibi belli kuruluşların temsilcilerinin yer alacağı bir düzenleme haline getirilsin diyorum.

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yılmazyıldız.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde verilmiş 3 adet önerge vardır. Önergeleri, sırasıyla okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülecek olan 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

Kurul, biri başkan, biri başkanvekili olmak üzere yedi üyeden oluşur. Bakanlar Kurulu; bir üyeyi Bakanlığın göstereceği iki aday arasından, iki üyeyi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, sektörde örgütlü sendikalar ve tüketici temsilcilerinin önereceği dört aday arasından, bir üyeyi küçük ve orta ölçekli işletmelerin göstereceği iki aday arasından, birer üyeyi ise Danıştay, Rekabet Kurumu ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin göstereceği ikişer aday arasından seçer ve atar.

BAŞKAN – İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü paragraflarının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Suat Pamukçu

Veysel Candan

Lütfi Yalman

 

Bayburt

Konya

Konya

 

Mehmet Zeki Okudan

Aslan Polat

 

 

Antalya

Erzurum

 

“Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 üyeyi dağıtım şirketlerinin oluşturduğu derneğin önerdiği 3 aday, 1 üyeyi Elektrik İletim ve Taahhüt AŞ’nin önerdiği 3 aday, bir üyeyi üretim şirketlerinin oluşturduğu derneğin önerdiği 3 aday, 1 üyeyi, enerji işkolunda faaliyet gösteren sendikaların önerdiği 2’şer aday, 1 üyeyi, Elektrik Mühendisleri Odasının önerdiği 3 aday, 1 üyeyi DPT’nin önerdiği 3 aday ve 1 üyeyi TOBB’nin önerdiği 3 aday arasından seçer.

BAŞKAN – Sonuncu önergeyi okutup, işleme alacağım.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin iki, üç, dört, beşinci paragraflarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

İlyas Yılmazyıldız

Oğuz Tezmen

Kemal Çelik

 

Balıkesir

Bursa

Antalya

 

Mehmet Sadri Yıldırım

Saffet Arıkan Bedük

 

 

Eskişehir

Ankara

 

Bakanlar Kurulu, iki üyeyi Bakanlığın göstereceği dört aday arasından, birer üyeyi ise Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu bakanlık, Danıştay, Rekabet Kurumu ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin göstereceği ikişer aday arasından seçer ve atar.

Danıştay tarafından gösterilecek adayların birinci sınıf hâkimler arasından idare hukuku alanında deneyimli, Rekabet Kurumu tarafından gösterilecek adayların 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun uygulamaları konusunda deneyimli, Bakanlık tarafından aday gösterilecek dört kişiden en az ikisinin ise elektrik enerjisi sektöründe on yıl deneyimli, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlık tarafından gösterilecek adayların Hazine Müsteşarlığının uzmanlık sıfatını kazanmış meslek personeli arasından, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanlığı tarafından gösterilecek adayların ise elektrik enerjisi piyasasında faaliyet gösteren özel hukuk tüzel kişiliklerinden olması gerekir.

Kurul tarafından gösterilecek adaylar, kurul üyeleri, kurumun uzmanlık sıfatını kazanmış meslek personeli veya kurumda yönetici olarak görev yapanlar arasından seçilir.

Kurul üyeliğine aday gösterilecek kişilerin siyasal bilgiler, hukuk, iktisat ve mühendislik, işletme, istatistik veya maliye dallarında yurt içinde veya yurt dışında denkliği kabul edilmiş en az dört yıllık yükseköğrenim kurumlarından mezun olanları ve kamu kurum veya kuruluşlarında veya özel sektörde en az on yıl deneyimli olmaları şarttır.

Kurul başkan ve üyelerinin görev süresi altı yıldır. Görev süresi sona eren üyeler tekrar seçilebilirler; ancak, aynı üye üçüncü kez seçilemez.

Kurul başkan ve üyeleri görevlerini yerine getirirken ve yetkilerini kullanırken tarafsız davranmak zorundadır.

Kurul üyeleri; önce iki üye, müteakiben iki üye ve üç üye olmak üzere her iki yılda bir kıdem esasına göre yenilenir. Başkanlık ve üyelikler, görev süresi dolmadan herhangi bir sebeple boşaldığı takdirde, boşalan üyeliklere bir ay içinde seçim ve atama yapılır. Yenileme hariç, bu şekilde atanan üyeler, yerine atandıkları üyenin kalan süresini tamamlar. Hangi nedenle olursa olsun, yapılacak yeni seçim ve atamalarda yeni üye/üyeler, bu madde hükmü uyarınca yerine seçileceği üyeyi aday göstermiş olan kurum/kuruluşun adayları arasından seçilir ve atanır.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergenin ilk imza sahibi olarak Sayın Yılmazyıldız, konuşacak mısınız efendim?

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu değişiklik önergesi, dediğim üzere, hükümetin teklif ettiği 5 inci madde, komisyonda, sadece Odalar ve Borsalar Birliğinden katılacak bir üye daha fazla olsun, o günkü sivil toplum örgütlerinin talebi üzerine ve bir de, çok fazla anlaşma var, Hazine Müsteşarlığının da bir temsilcisi olsun diyerek hazırlanmıştır. Bu, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonundan geçtiği şekliyledir. Bu değişiklikler de, Kocaeli Milletvekili Sayın Ahmet Arkan, Manisa Milletvekili Sayın Ali Serdengeçti, İçel Milletvekili Sayın Akif Serin ve Diyarbakır Milletvekili Sayın Abdulsamet Turgut’un verdiği teklifler üzerine yapılmıştır; yani, sizlerin. Ancak, ne olduysa, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda doğru yapan, bu sektörde gerçekten iyi yetişmiş insanların bulunduğu, yani, bu sektörde bizzat emek veren, yüzlerce insan çalıştıran sanayicilerin bulunduğu şekilde düzeltilen bu madde... Şu anda da bildiğim kadarıyla, Hazine Genel Müdürü ile IMF Hazinede görüşme halindeler ve bu madde konusunda da, böyle geçtiğine dair benden bir bilgi istiyorlar. Çok hassas bir maddedir ha diyerek parmak mı salladı acaba?! Eğer sallamadıysa, o zaman, gelin, bunu Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda düzeltildiği şekliyle kabul edelim.

Bakınız, maalesef, eğer IMF’nin her dediğini yaparsak, bizi pek çok sıkıntı bekliyor. Esnafın kredi faizi yüzde 40’tan 55’e çıkıyor, çiftçinin kredi faizi yüzde 40’tan 55’e çıkıyor. Niye; hep o IMF’nin salladığı parmak yüzünden. Elektrik faturalarında ne olduğunu anlamadığımız, ne için alındığını bilmediğimiz 2 milyon liralık aylık vergi geliyor; yılda, yaklaşık 30 milyon lira yapar. Bu insan evine götürecek  bir dilim ekmek bulamazken, IMF’nin her dediğini yapma mecburiyeti yok.

Eğer,  IMF’nin bizden istediği  elektrik piyasasının serbestleştirilmesi ise,  liberalleştirilmesi ise, pazar ekonomisinin kurulması ise, hay hay, kuralım, biz de destek verelim; ama, gelin, bunu, gerçekten, pazar ekonomisi haline getirecek, serbestleştirecek şekilde kuralım.

Biz bu değişiklik önergesinde, atamayı, yine Bakanlar Kurulu yapsın diyoruz; ama, Bakanlar Kurulunun atayacağı kişilerin, elektrikle hiç ilgisi olmayan, elektrik nasıl üretilir, nasıl iletilir, kayıp, kaçak nedir, maliyeti nedir, bu sektörde ne tür zorluklar vardır, dünyada ne tür teşvikler vardır, hiç kafa yormamış, belki hayatı boyunca ilgisiz işler yapmış insanlardan kurulan ve Bakanlar Kurulunun veya Başbakanın her dediğine evet efendim diyecek bir kurul olmasın diyoruz; bu sektörü bilen, bu sektöre emek vermiş, en az on yıllık tecrübesi olan ve bu sektörle ilgili çalışmış, üniversiteyi bitirmiş kişilerden kurulan, gerçekten, bu sektörün gelişmesine ve bu piyasanın liberalleşmesine, bu piyasada üretimin artırılarak, rekabetin oluşturulmasına katkıda bulunacak yetişmiş kişilerden oluşsun diyoruz. Yine, Bakanlar Kurulu atasın...

Herhalde, bu hükümet, yapılacak ilk seçimde -bu, ekim mi olur, 2002 yılı mı olur bilemem- anlaşılıyor ki, gidecek; bu hükümeti destekleyen partiler de gidecek milletin oylarıyla. Acaba, bizim atadığımız kurullar vasıtasıyla elektrik piyasasını 6 yıl daha kontrol edelim diye mi düşünüyorlar?.. Öyle anlaşılıyor.

Şimdi, bakınız, bu kurulun ikişer üyesi, bir RTÜK’teki gibi, Rekabet Kurulu’ndaki gibi iki yılda bir değişse, ne zararı var; hiçbir zararı yok. Hiç olmazsa, Türkiye’deki hükümetlerin ömrünü iki yıl veya dört yıl düşündüğünüzde, değişik görüşlerden insanların veya değişik hükümetlerin görüşlerini de yansıtan uzmanların oluştuğu bir kurul, serbest piyasa ekonomisini daha iyi oluşturur.

Biz, bunları bir atayalım, altı yıl sonra değişsin; eh, bakarsın, altı yıl sonra yaptığımız çiftçiyi, esnafı, milleti ezen politikalar unutulur, tekrar bize sıra gelir diye mi düşünülüyor acaba?!

Bu kurul, elektrik piyasasını yasanın geçtiği şekliyle özelleştiremez; olsa olsa, hükümetin bir dediğini iki etmeyen ve yolsuzluklara çanak tutan, onları perdeleyen bir kurul olur. Onun için, Sanayi Komisyonundan geçtiği şekliyle bu değişikliğin kabul edilmesini arz ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yılmazyıldız.

Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü paragraflarının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                         Suat Pamukçu

                                                                                                              Bayburt

                                                                                                          ve arkadaşları

“Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 üyeyi dağıtım şirketlerinin oluşturduğu derneğin önerdiği 3 aday, 1 üyeyi Elektrik İletim ve Taahhüt AŞ’nin önerdiği 3 aday, 1 üyeyi üretim şirketlerinin oluşturduğu derneğin önerdiği 3 aday, 1 üyeyi enerji işkolunda faaliyet gösteren sendikaların önerdiği 2’şer aday, 1 üyeyi Elektrik Mühendisleri Odasının önerdiği 3 aday, 1 üyeyi DPT’nin önerdiği 3 aday ve 1 üyeyi TOBB’nin önerdiği 3 aday arasından seçer.

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Sayın Başkan, katılmıyoruz.

BAŞKAN- Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahibi Sayın Candan, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tasarının 5 inci maddesi üzerinde değişiklik önergesi verdik ve bunun üzerinde görüşlerimizi ifade edeceğim.

Burada yapılan nedir; elektrik enerjisinde bir piyasa oluşturma çalışmaları yapılıyor ve buna bağlı olarak bir kurum oluşturuluyor ve bu kuruma görevlendirmeler yapılıyor. Tasarıya göre, kurul 7 üyeden oluşacak, altı yıl süreyle seçilecek ve aynı üyeler tekrar seçilebilecek; yani, ömür boyu, aynı insanları aynı yerde istihdam edeceğiz. Bunları seçme yetkisi de Bakanlar Kuruluna verilmektedir.

Evvela, yanlışlık şurada: Bir kere, enerji demek, elektrik demek değil. Mutlaka diğer enerji birimlerini de içine alan bir kurul olmasının daha faydalı olacağı kanaatindeydik. Maalesef, bu kurul, Türkiye’de sadece elektrik piyasasını değerlendirecektir.

Bu kurulun eksik tarafı şudur: Mutlaka, bu piyasanın içerisinde olan -yani, dağıtım, iletim, üretim- şirket temsilcilerinin bulunması, çalışanların temsil edilmesi -yani, bazı sendikaların, enerji kolundaki sendikaların- Elektrik Mühendisleri Odaları temsilcilerinin, DPT temsilcilerinin, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bulunması; yani, daha katılımlı, daha gerçekçi bir kurul olması gerekir. Hatırlanacağı üzere, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin ve sendikaların dünya ticaretiyle, dünya enerji sektörüyle yakından temasları var. O açıdan, mademki bir kurul oluşturuluyor, bu kurulun daha verimli, daha sağlıklı çalışabilmesi için bu değişikliği talep ettik.

Yine, aynı önerge içerisinde ikinci talebimiz de şudur: Bunların, mutlaka, Parlamento tarafından gösterilen adaylar arasından seçilmesinin daha faydalı olacağı kanaatindeyiz; çünkü, siyasî iradeye bağlı demek şu demektir: Herkes, hükümetin aldığı kararlar doğrultusunda, piyasa doğrultusunda değil, siyasî irade doğrultusunda görüş belirtir ve bu da, çıkmaz sokak olur.

Değerli arkadaşlarım, bugüne kadar, enerjiyle ilgili gerek soruşturma gerek araştırma önergelerinde, Fazilet Partisi olarak, ne kadar önerge ortaya koyduysak, hemen hemen hepsi doğru çıktı; çünkü, bütün yaptığımız çalışmalar, uzman kadrolarıyla, onların görüşleri doğrultusundadır. Bakın, şöyle, geçmişe doğru neler söylemişiz diye bir baktım. TEDAŞ’ta, Çukurova, Kepez ve Aktaş’ta 49 yıl ve 70 yıl... Dünya tarihinde, hiçbir lisans sözleşmesinin, önce 49 yıl, arkasından da 70 yıla uzatıldığı görülmemiştir; ama, bizim söylediğimiz şekilde, böyle değişik bir oluşuma bu yetkiyi devredersek, böyle bir yanlışlığın yapılması mümkün değildir.

Bakın, bugün, bu Çukurova, Kepez ve Aktaş, yargıda devam etmektedir ve idarenin, resmî raporlara göre, müfettiş raporlarına göre, trilyonlarca lira parası bu kurumlar üzerinde bekletilmektedir ve bu kurumlar, idareye karşı taahhütlerinin hiçbirini yerine getirmemiş, üreteceklerini vaat ettikleri enerjiyi de üretmemişlerdir.

Yine, aynı şekilde, müteaddit defalar bu kürsüden ifade ettik ve davet usulüyle yapılan, yap-işlet-devret usulüyle yapılan ihalelerde yanlış pazarlıklar, yanlış seçimler yapıyorsunuz dedik. Nükleer enerji santralı konusunda da, aynı şekilde, uyardık ve maalesef, nükleer enerji santralı konusu devreden çıkarıldı, idare, devlet milyonlarca dolar zarar etti. Yine, TEAŞ’ın yaptığı yap-işlet-devret modeliyle, satın alma garantisi verdiğimiz için, yüksek fiyatla enerji satın almak mecburiyetinde kaldık.

Yine, bu ihalelerin sonucunda, bugün, yargıya intikal eden, hakkında fezleke hazırlanan bakanlar varsa, bu, işin yanlış olduğunun göstergesidir.

Değerli arkadaşlar, bu önergeyi vermekteki tek amacımız, katılımın sağlanması, daha sağlıklı, reel, gerçekçi, dünya piyasasını tanıyan kararların alınması doğrultusundadır. Hükümet, şimdiye kadar olduğu gibi, muhalefetin sesini, doğru veya yanlış, tenkit, hiçbirisini kabul etmemekte, maalesef, ısrarlı; iki gün önce komisyonda getirdiği tarihleri Genel Kurulda uzatmak ve kısaltmak gibi daha büyük bir yanlışın içinde olmaktadır. Bu değişiklikler de, hükümeti oluşturan partiler veya enerji konusuyla ilgili bürokratların bu konu üzerinde aynı görüşte olmadıkları kanaatini vermektedir. Bu da, bu tasarının, ileride birtakım sıkıntılar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Candan, lütfen, toparlayınız.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Devlet kurumları arasında, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, DPT arasında ciddî anlamda uyuşmazlıkların olması, tasarının, yarın, uygulanamaz ve konuyu daha çok karmaşık hale getirir endişemizi bir kere daha ifade ediyor ve muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Candan.

Son önergeyi okutuyorum...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergeyi oylamadınız Sayın Başkan.

BAŞKAN – Affedersiniz; doğru efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yanlışları söyleyince, bizi hep yanlış anlıyorlar da...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yetersayısını arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.56




ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.06

BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER: Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

 

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Biraz gecikerek açtık. Bazı sayın milletvekillerimiz, yanan bir cisim kokusu aldıklarını söylediler; onu itfaiyeye tetkik ettirdiğimiz için, biraz geç kaldık. Eğer, bunu hissetmeye devam eden arkadaşlarımız olursa, lütfen, bilgi versinler. (FP sıralarından “Millet yanıyor” sesleri)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Ciğeri yanıyor, ciğeri...

 

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

 

2.- Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/791) (S. Sayısı: 597)       (Devam)

BAŞKAN- Komisyon ve Hükümet yerinde.

Sayın milletvekilleri, Sayın Suat Pamukçu ve arkadaşlarının önergesi üzerinde yapılan oylamada karar yetersayısına ulaşılamamıştı.

Hükümetin ve Komisyonun bu önergeye katılmadığını sizlere hatırlatıyorum.

Şimdi, aynı önergeyi, elektronik cihazla oylarınıza sunacağım.

3 dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oylama sonucuna göre karar yetersayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülecek olan 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                          Kamer Genç

                                                                                                              Tunceli

Kurul, biri başkan, biri başkanvekili olmak üzere, yedi üyeden oluşur. Bakanlar Kurulu; bir üyeyi Bakanlığın göstereceği iki aday arasından, iki üyeyi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, sektörde örgütlü sendikalar ve tüketici temsilcilerinin önereceği dört aday arasından, bir üyeyi küçük ve orta ölçekli işletmelerin göstereceği iki aday arasından; birer üyeyi ise Danıştay, Rekabet Kurumu ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin göstereceği ikişer aday arasından seçer ve atar.

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Sayın Başkan, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet efendim.

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak, Sayın Genç konuşacaklar. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elektrik piyasası kurulmasına ilişkin kanun tasarısının 5 inci maddesi üzerinde bir önerge verdim; bu önergeye katılınmadı. Kanun, kanun tekniğine o kadar aykırı ki... Elektrik piyasası düzenleme kurulu ve kurul başkanlığı; içerisine bakıyorsunuz, iki sayfalık metin. Aslında, bunun başlığının “kurul başkanlığının kurulması”, “üyelerin nitelikleri”, “görev ve yetkileri” diye ayrı ayrı, en azından 5 madde olması lazım; ama, öyle zannediyorum ki; yani, bu Meclisin gözünden, bu halkın gözünden çok şeyi kaçırmak için, birtakım, her türlü çareye başvurulmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bizim istediğimiz şu... Şimdi, bu elektrik piyasası kanunuyla, bir tüketici kişiler var, bir de teknik elemanlar var. İşte, elektrik mühendisleri ve mimarlar odası bunun önemli unsurlarından, bir de tüketiciler var. Şimdi, bu piyasayı düzenlerken, bunların temsilcilerinin de olması lazım. Dolayısıyla, bu şekilde daha sağlıklı karar verileceğine inanıyoruz; aksi takdirde, siyasî iktidar, kendisinin doğrultusunda, bu konuda kararlar üretecektir.

Değerli milletvekilleri, aslında, getirilen bu yasa tasarısı, İngiltere modelinin aynen kopyasıdır; Amerika Birleşik Devletleri Kaliforniya’da uygulamış ve sistem iflas etmiştir. Tabiî, kimse dinlemiyor, bilmiyor ki işin esasını...

Şimdi, bakın, elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı ve tüketimi, Türkiye’de yaratılan katmadeğerin aşağı yukarı yüzde 60-70’i seviyesindedir; gayri safî millî hâsılanın bu kadar seviyesinde bir şeyde. Buraya yapılan müdahaleyle getirilen bu sistemde, Türk Halkının Türkiye’de yaşama koşulları ortadan yok edilmiştir. Keşke, zamanımız olsa da, bunları tartışsak.

Şimdi, bakın, TEAŞ’ın ürettiği elektriğin kilovat/saati 1999’da 3,5 sent, 1970’de 5,5 sent; ama, öte tarafta, şimdi, burada, bakanlık sırasında, kaçan Bakan olsaydı... Kendisi, yandaşları firmaya -Aksa diye bir firma var, gazeteler de yazdı- elektrik üretimini 19,5 sente vermiş, sırf üretimini; daha burada, TEAŞ ve TEDAŞ’ı çıkarıyorsunuz, 6 tane de aracı kurum getiriyorsunuz; yani, üretici, dağıtıcı, toptancı, perakendeci, prodoktör diye yan kuruluşlar getiriyorsunuz ve her birisi bir fiyata...

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) – Prodüktör...

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse canım... Bizim de her şeyi telaffuz etmemiz mümkün değil.

...her şeyde de bir kâr marjı artıyor; buna KDV’yi de ilave ettiğiniz zaman, inanmanızı istiyorum ki, Türkiye’de elektrik ücreti, insanların ödeme gücünü aşacak; yani, küçük bir hesap yaparsak, asgarî ücret 102 milyon liradır ve 4 kişilik bir aile 150 kilovatsaat elektrik tükettiği zaman, ayda 30 milyon lira elektrik parası vermek zorunda kalacak. Tabiî, halk, sizi ilgilendirmediği için... Türkiye’de halk yaşamış yaşamamış önemli değil!.. Burada, serbest tüketici piyasasından, ancak yıllık tüketimi 9 milyon kilovatsaat olan büyük tüketiciler yararlanabiliyor, ötekiler, ancak, tasdik edilmiş lisansı olan tüketici, üreticiden elektrik alabiliyor. Şimdi, elektrik, doğası gereği tekele tabi bir şey.

Şimdi, düşünebiliyor musunuz, bir iletim, bir üretim götüreceksiniz... Mesela, şimdi, boğazdan bir hat geçiyor; bunun bir maliyeti var. Şimdi, siz, bunu rekabete açabilir misiniz?! Boğazda, ikinci veya üçüncü bir iletim hattını geçirebilir misiniz; geçiremezsiniz. Şimdi, olaylar incelenmeden gelmiş buraya.

Dünya Bankası bir talepte bulunmuş. Bakmış ki, 46 tane sözleşme yaptı bu Enerji Bakanı; kendisi şimdi burada yok; burada, bu Meclisi yanıltıcı şeyler söyledi; şimdi kaçmış gitmiş; gidince, tabiî, burada bazı açıklamalar yapılmıyor; buradaki Sayın Bakan da bu konuyu bilmiyor.

Bu Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısını hazırlayan, bugünkü beyaz enerji operasyonu nedeniyle içeride olan bürokratlar, bunlar, Türkiye’deki beyaz enerjiyi kara enerjiye çeviriyorlar; bunu bilmenizi istiyorum.

Bakın, bugün, TEAŞ’ın ürettiği elektrik 1970’de 5,5 sentken, birdenbire 13,5 sente çıkıyor; nedir bunlar? Bunlar hep özel, yandaşları firmalarla sözleşmeler yapılmış, garantiye bağlanmış; elektrik üretsin üretmesin, onlardan alınması garantiye bağlanmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen toparlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) –Yarın doğalgaz sıkıntısı olunca, üretici ruhsat almış “sen doğalgaz vermedin, ben elektrik üretmiyorum...” Hadi bakalım devlet, ver trilyonları!

Değerli milletvekilleri, bakın, İngiltere’de bu sistem çökmüş ve nükleer enerjiye gidilmiş; şimdi nükleer enerjiden vazgeçildi. Mesut Yılmaz dedi ki: “Nükleer enerji teklif edenlere örtülü ödenekten hiç olmazsa 90 milyon dolar verelim.” Başbakana sordum: Ey hükümet! Örtülü ödenekten bu 90 milyon dolar verdiniz mi vermediniz mi? Siz hükümet misiniz, sağır mısınız; çıkın buraya cevap verin! Verdiniz mi, vermediniz mi?..

Bunun amacı, Türkiye’de elektrik piyasasını yok etmek ve Türkiye’yi yine nükleer enerji tuzağına düşürmektir.

Biz bunları söyleyelim. Tarihe konuşuyoruz. Tabiî, daha konuşma imkânımız olmadğı için... Burada Türkiye’nin başına büyük belalar alınıyor. Türkiye’de elektrik kullanılamaz duruma gelinecek ve belki insanlar hep karanlıkta kalacak, çocuklar okumak için ışık bulamayacak; bunları bilmenizi istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Devamla) – Göreceksiniz ki, tarih sizi, büyük suçluluğun telaşı içinde görev yapmış iktidar milletvekilleri olarak anacaktır.

Bu memleket hepimizin beyler. Dünya Bankası mı bizim menfaatımızı düşünür, Amerikalı mı benim menfaatımı düşünür; bunların bütün hesabı kitabı, Türkiye’nin başına büyük belalar sarmak ve ileride Türkiye’de Türk Halkının yaşayamayacağı bir ortam oluşturmaktır; bugün iktidarınız buna alet oluyor. Bunu tarih gösterecektir, bunu yarınki uygulamalar gösterecektir.

İşte, elektriği verdik, Telekomu vereceğiz, ondan sonra petrolü vereceğiz... Hadi bakalım, ondan sonra Türkiye’de kim neyi bulacak da verecek!..

Saygılar sunarım efendim. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Hükümetin ve komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge, kabul edilmemiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Maddenin oylanmasında karar yetersayısının aranılmasını  istiyorum.

BAŞKAN – Peki.

Görüşmekte olduğumuz maddeyi, komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunacağım; ancak, karar yetersayısının aranılması istenmiştir, sayımda sıkıntı olduğu için oylamayı elektronik cihazla yapacağız.

AYDIN TÜMEN (Ankara) – Sayın Başkan, beş dakika önce yaptınız.

BAŞKAN – Şu anda yapacağımız sayımda karar yetersayısı olmayabilir.

Oylama için 3 dakika süre veriyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve 5 inci madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum :

Yasaklar ve görevden alma

MADDE 6.- Kurul üyeleri üyelikleri süresince özel bir kanuna dayanmadıkça kamu ya da özel kuruluşlarda hiç bir görev alamazlar. Kurul üyeleri, üyeliklerinin sona ermesinden itibaren iki yıl süre ile piyasada faaliyet gösteren özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişiliklerde ya da bunların iştiraklerinde görev alamaz ya da bu tür işlere ortak olamazlar ve bu tüzel kişilerden ya da iştiraklerden gelir sağlayacak ya da sağlayabilecek doğrudan ya da dolaylı ilişkiye giremez ve elektrik enerjisi ticareti ile uğraşamaz.

Kurul üyeleri, göreve başlamadan önce maliki oldukları Hazine Müsteşarlığı tarafından çıkarılan borçlanmaya ilişkin menkul kıymetler dışındaki, piyasada faaliyet gösteren tüzel kişilere veya bunların iştiraklerine ait her türlü hisselerini ya da menkul kıymetlerini üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar sıhri hısımları dışındakilere, görev sürelerinin başlamasından itibaren otuz gün içinde satmak veya devretmek suretiyle elden çıkarmak zorundadır.

Kurul üyelerinin eşleri ve birinci dereceye kadar kan hısımları, piyasada faaliyet gösteren kamu kurum ve kuruluşları dışındaki tüzel kişiliklerde ya da bunların iştiraklerinde Kurul üyelerinin atanmasından sonra ve üyelik süresi boyunca görev alamaz ya da bu tür işlere ortak olamazlar ve bu tüzel kişilerden ya da iştiraklerden gelir sağlayacak ya da sağlayabilecek doğrudan ya da dolaylı ilişkiye giremez ve elektrik enerjisi ticareti ile uğraşamaz.

Kurul üyeleri ve Kurum personeli, Kurumla ilgili gizlilik taşıyan bilgileri ve elektrik enerjisi sektöründe yer alan gerçek ve tüzel kişilere ait her türlü sırları, görevlerinden ayrılmış olsalar bile açıklayamaz, kendilerinin veya başkalarının menfaatine kullanamaz.

Kurul üyelerinin görev süreleri dolmadan görevlerine son verilemez. Ancak, bu maddedeki yasakları ihlal ettiği veya bu Kanun ile kendilerine verilen görevler ile ilgili olarak işlediği suçlardan dolayı haklarında mahkumiyet kararı kesinleşen Kurul Başkan ve üyeleri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca Devlet memuru olmak için aranan şartları kaybettikleri tespit edilen veya üç aydan fazla bir süre ile hastalık, kaza veya başka bir nedenle görevlerini yapamaz durumda olan veya görev süresinin kalan kısmında görevine devam edemeyeceği, üç aylık süre beklenmeksizin tam teşekküllü bir hastaneden alınacak heyet raporu ile tevsik edilen Kurul üyeleri, süreleri dolmadan Bakanlar Kurulu tarafından görevden alınır.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

6 ncı madde üzerinde, gruplar adına ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’e aittir.

Buyurun Sayın Genç. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji Piyasası Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, Komisyon, bu yasakları niye ayrı bir madde halinde getirmiş, ben anlamadım. Kurulun görevleri, nitelikleri, yetkileri, hepsi bir maddede toplanmış; yani, 5 madde birleştirilmiş. Yani, böyle, kanun yapma tekniğinden dahi yoksun, bilmeyen bir komisyon, ondan sonra karşımıza, böyle acayip maddeler getiriyor.

Değerli milletvekilleri, bu kanun, Türkiye’ye hiçbir hayır getirmez, bunu bilmenizi istiyorum. Yarın bu kanun çıktığı zaman, Türkiye’de, elektrik piyasası çökecektir. (DSP sıralarından “vay bee!..” sesleri) Göreceğiz, vay bee mi, yoksa siz, dizlerinize mi vuracaksınız!

Çünkü, bu kanunla, güya, elektrik piyasası rekabete açılıyor, verimli, kaliteli, ucuz elektrik getirilecek. Biraz önce yaptığım konuşmada söyledim, TEAŞ’ın tek üretici olduğu bir sırada, TEAŞ’ın ürettiği elektriğin 1999 yılında bir kilovat saati 3,5 sent, 2000 yılında da 5,5 sent; ama, TEAŞ aradan çıktıktan sonra normal olarak yapılan üretimde -ki, yine TEAŞ’ın kayıtlarına göre –üretilen elektriğin kilovat saati, hiç daha aracı kurum araya girmeden, tüketicisi girmeden, perakendecisi girmeden, birdenbire 5,5 sente yükseliyor bu fiyat.

Yine, biz, geçen gün Hakkâri’ye gitmiştik, orada, yine bu Bakan, kendi yandaşı bazı kurumlarla, kilovatsaati tam 19,5 sente elektrik üretim mukavelesini imzalamış. Şimdi kendisi burada yok, öteki bakan da tabiî bunları bilmiyor ve bürokratları da hapishanede; burada biz şimdi kimden hesap soracağız? Yani, çıkardığınız kanun, yarın hepimizin yaşamını yakından ilgilendiren bir kanun.

Bakın, geçmişte, Amerika’da, Kaliforniya’da uygulanmış bu model -İngiliz modeli bu- tamamen iflas etmiş. Uygulandığı sektörde işçilerin üçte 1’inin görevine son verilmiş. Yani, şimdi TEAŞ ve TEDAŞ’da galiba 40 000’e yakın işçi çalışıyor; bu kanun yürürlüğe girdikten sonra, aşağı yukarı 15 000 veya 20 000 işçi işten atılacak. Ayrıca, elektrik, bugünkü maliyetinin üç katı beş katı pahalanacak.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, tüketici, serbest tüketici piyasasından bu elektriği almayacak. Kanunda var, serbest tüketici piyasasından bu elektriği alabilmek için, yıllık istihlakinin 9 milyon kilovatsaatin üzerinde olması lazım. Yıllık kullandığı elektrik 9 milyon kilovatsaatin altındaysa, mecburen, lisans sahibi dağıtıcı firmadan alacak. Dağıtıcı firmalarda, siz, ne kadar isterseniz isteyin, tekeli önleyemezsiniz. Bir apartmanda veya bir bölgede, Ankara’nın Çankaya Semtinde 10 tane dağıtıcı firma oraya elektrik getirip de satabilir mi; satamaz. Yani, oraya yeni hat getirmesi lazım, yeni birtakım hizmetler getirmesi lazım...

Tabiî, insanların bunları kavrayabilmesi için aklının ermesi lazım. Aklı ermeyene, birtakım bürokratlar getiriyor, önüne bazı şeyler koyuyor, ondan sonra da, gözleri kararıyor insanların, hele iktidardaysa liderlerinin sözünden de hiç çıkmayınca, Türkiye’nin başına; yani, bu, Türkiye’de olmayabilir, başka ülkelerin başına büyük belalar satın alınıyor. O ülkede, insanlar, hakikaten büyük sıkıntılara giriyor. Bakın, bunları, bugünden söylüyoruz, yarın öbür gün bu kanunu en kısa zamanda değiştireceksiniz. Yani, memleketin aleyhine, ülkenin geleceğini karanlıklara sürükleyecek böyle bir kanunu getiremezsiniz. Enerji Bakanlığı, o kadar kötü sözleşmeler yaptı ki, Türkiye’nin geleceğini ipotek altına aldı. Kaç tane; 46 müesseseyle sözleşme yaptı. 1997 yılından beri, Tahkim Kanununu getirdi, kendisini yırttı burada; bu tahkimi o 46 sözleşmeye uygulamak için üç defa geldi, Mecliste reddedildi. Ondan sonra da dediler ki, yahu, bu Tahkim Kanununu alalım, Sayın Ecevit Davos’a gidecek; orada, Türkiye’ye, krediler, yabancı sermaye akacak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen tamamlayın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Daha bugüne kadar 1 kuruş sermaye gelmedi. Çin’e 42 milyar dolar yabancı sermaye gitmiş, geçen sene Türkiye’ye gelen 800 milyon dolar; o da, yapılan yatırımlara bağlı.

Şimdi, bu ANAP’lı arkadaşlarımızı iyi tanıyoruz. Geçen gün Sayın Bakan Ceviz Kabuğu Programına katıldı. Orada bir Paşayla Ceviz Kabuğu’ndaki arkadaş konuşunca dedi ki “benim ailemde kimse ticaretle uğraşmıyor.” Sonradan öğrendik ki, kendisi TEKEL’den sorumlu bakan ve ondan sonra, oğluna da bu Philip Morris’in bayiliğini vermiş... Güzel de; yani, bari hiç olmazsa, bizleri; yani, bu milleti bu kadar hiçbir şeyin farkında olmadığı gibi kabul etmeyin.

Enerji Bakanı burada dedi ki: “Ben, efendim, genel müdürü görevden aldım. 24 saat sonra, gitti, Danıştaydan karar aldı.” Danıştay Başkanı kendisini yalanladı, dedi ki “72 gün sonra karar aldık.”

Şimdi, değerli milletvekilleri, bir devletin hükümetini idare eden bakanlar  kamuoyu karşısına çıkıp da bu kadar çelişkili ifadeler verirse, biz burada kime inanacağız!.. Buraya gelen bilgilerde de nasıl biz bunlara inanacağız!.. Ben rica ediyorum, lütfen, burada, bu Meclisin, bu hükümetin bir adabı var, bir de bir onuru var. Onun için...

BAŞKAN- Sayın Genç, bir de Tüzüğümüz var.

KAMER GENÇ (Devamla)- Efendim, Tüzük zaten...

BAŞKAN- Bir de üzüğümüz var; evet.

KAMER GENÇ (Devamla)- 1 dakika daha verin de...

BAŞKAN- Son cümleniz için açıyorum; buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla)- Tüzük, zaten, işte bu getirilen, Türkiye’yi sömürü düzenine sokan kanunlar üzerinde milletvekillerinin seslerini kısmak için getirildi; ama, bunun da, işte, biraz önce, uygulamalarını gördük. Bakan çıkıyor burada, deniliyor ki kendisine, enerjiyle ilgili, Enerji Bakanının yaptığı suiistimallerle ilgili Başbakanlık Teftiş Kurulunun raporu var; bu raporu gelip burada açıklayamıyor. Yarım yamalak, 3 dakikada, zaman zırhına bürünerek, zaman zırhından medet umarak Türkiye Büyük Millet Meclisine de ifade verilmiyor.

Bu sizi memnun ediyorsa sizi tebrik ederim. Yapabildiğiniz kadar yapın bu memlekete kötülüğü; ama, halkın karşısına yarın çıkamazsınız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

Doğru Yol Partisi Grubundan sonra, Fazilet Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal konuşacaklar.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Elektrik Piyasası kanun tasarısının 6 ncı maddesi üzerine söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısıyla, elektrik üretimi, dağıtımı, toptan ve perakende satışı, ithalat ve ihracatı ile elektrik enerjisi üretim ve dağıtım tesislerinin özelleştirilmesi, zaman içerisinde serbest piyasanın oluşturulması ve elektrik piyasası düzenleme kurumu kurulmasına ilişkin hükümler, hükümet tarafından getirilmektedir.

Üzerinde konuştuğumuz 6 ncı maddede de, elektrik piyasası düzenleme kurulu üyelerinin ve yakınlarının üyelikleri devam ettiği sürece ve sonrasında uymaları gereken kural ve yasaklar düzenlenmiştir. Kurul üyeliği, tarafsızlık açısından özellik arz eden bir görev olduğu için, kurul üyeleri ve yakınlarına, genel yasakların dışında birtakım özel yasaklamalar da getirilmiştir. Tabiî, IMF’nin emirleri ve buyrukları doğrultusunda hazırlanan bu tasarılar, sürekli Meclisin gündemine getirilmekte ve sonunda çıktığında memleketimize neler getirecek, neler götürecek bunu hep beraber göreceğiz. Ancak, bu arada bir gazetede yayınlanan yazıdan kısa bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sayın Yavuz Donat’ın Vitrin sütununda “Ekonomik Nabız” başlığıyla yazdığı yazının hemen birinci bölümünde şöyle denilmekte:

“Çarşamba sabah saat 10.00. IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli, Maliye Bakanı Sümer Oral’ın odasına girdi ve Türkçe olarak ‘ben geldim’ dedi. ‘Merhaba Sümer Bey.’ Sümer Oral ‘maşallah’ diye söze başladı ‘Türkçeyi iyi ilerletmişsiniz.’ Karşılıklı nasılsınız, iyi misiniz sohbeti de Türkçe gelişti.”

KAMER GENÇ (Tunceli) – Türk vatandaşı olmuş (!)

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) – “Bu arada Sümer Bey, yine, Türkçe olarak sordu “ne içersiniz Bay Cottarelli’ yanıt da Türkçe geldi ‘çay lütfen ve bir de su lütfen.”

Şimdi, IMF, bize, ekonomiyi öğretti mi, öğretemedi mi; bu, elbette tartışılacak bir konu; ama, Bay Cottarelli, Türkiye’ye gele gide, maşallah, hükümetimiz ve bakanlarımız, ona Türkçeyi gerçekten çok güzel bir şekilde öğretmişler. Bunu, Sayın Yavuz Donat’ın sütunundan okuyor ve öğreniyoruz.

Cottarelli daha ne kadar gelecek ve bize neler dikte edecek? Bizim, Cottarelli kadar, IMF’nin uzmanları kadar ekonomiyi bilen uzmanlarımız yok mu? Onlar, ekonomiyi masaya yatırıp da, şu yasaları daha güzel düzene sokup, Türkiye’de ekonomiyi düze çıkaramazlar mı? Bunu tartışsak, bunu konuşsak ve kendi beyin adamlarımızla; fikir, düşünce adamlarımızla; ilim adamlarımızla, kendi problemlerimizi çözsek, herhalde bundan daha iyi olur düşüncesindeyim.

Bu duygularla, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Daha kısa yolu var; adamı Türk vatandaşlığına geçirsinler.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) – Türk vatandaşlığına geçerse, Meclisin bileceği iş...

Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 6 ncı madde üzerinde, gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

6 ncı madde...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) – 3 dakikada bir olur mu? Bunun da bir usulü var.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Gelin efendim. IMF’ye hesap vereceksiniz...

III.-Y O K L A M A

BAŞKAN – Karar yetersayısından önce, başka bir işlemimiz var efendim.

Maddeyi oylamaya sunmadan evvel, maddenin oylanmasından önce, yoklama talebinde bulunulmuştur.

Şimdi, yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin Genel Kurul salonunda olup olmadıklarını arayacağım.

MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, ad okumak suretiyle yoklama yapın, gelenle gelmeyen belli olsun.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – İsim okunarak yapılsın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önce, varlar mı yoklar mı ona bir bakalım efendim. Belki yoklardır.

Yoklama talebini okuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda toplantı yetersayısı yoktur. 6 ncı maddenin oylamasında toplantı yetersayısı aranmasını arz ve talep ederiz.

Fethullah Erbaş?.. Burada.

Mehmet Zeki Çelik?.. Burada.

Mehmet Ali Şahin?.. Burada.

Yakup Budak?.. Burada.

Mukadder Başeğmez?.. Burada.

Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Mustafa Geçer?.. Burada.

Şükrü Ünal?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Mehmet Çiçek?.. Burada.

Metin Kalkan?.. Burada.

Suat Pamukçu?.. Burada.

Lütfi Yalman?.. Burada.

Alaattin Sever Aydın?.. Burada.

Temel Karamollaoğlu?.. Burada.

Musa Demirci?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Osman Yumakoğulları?.. Burada.

Azmi Ateş?.. Burada.

Sacit Günbey?.. Burada.

Ahmet Aydın?.. Burada.

Elektronik cihazla yoklama yapacağız...

HASAN FEHMİ KONYALI (Ordu) – Ad okuyarak yapın Sayın Başkan.

SEDAT ÇEVİK (Ankara) – Kim burada, kamuoyu görsün efendim!

BAŞKAN – Efendim, elektronik cihazla yoklama yaptığımız zaman da isimler kayda geçiyor; onun için, isim okumaya hacet yok...

MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) – Kamuoyu görmüyor burada olanları Sayın Başkan. Ad okuyarak yapın da olmayanlar afişe olsun.

SEDAT ÇEVİK (Ankara) – Kamuoyu görsün efendim.

HASAN FEHMİ KONYALI (Ordu) – Orada bir kişi oturuyor, çalışmaları istediği gibi yönlendiriyor!..

BAŞKAN – Yoklama için 5 dakika süre veriyorum.

Yoklama talebinde bulunanların sisteme girmesine ihtiyaç yok; onları zaten var sayıyoruz.

Pusula dolduran sayın milletvekillerinin, pusulalarını, bu 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlık Divanına ulaştırmaları esastır.

Efendim, yoklama işlemini başlatıyoruz.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı sınırda olarak, tam olarak vardır.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Kâğıtları okuyalım; kontrol edelim lütfen.

SEDAT ÇEVİK (Ankara) – Sayın Başkan, size güvenmiyorlar mı?..

BAŞKAN – Şimdi size okuyorum:

ASLAN POLAT (Erzurum) – Evet, okuyun; bakalım, buradalar mı?

SEDAT ÇEVİK (Ankara) – Size güvenmiyorlar mı?..

BAŞKAN – Sayın Kâmran İnan?.. Burada.

Sayın Mehmet Şandır?.. Burada.

Sayın Cafer Tufan Yazıcıoğlu?.. Burada.

Üç tane, evet...

HASAN GÜLAY (Manisa) – Size güvenmiyorlar mı?..

BAŞKAN – Efendim, hudutta olduğu için okunmasında fayda var; çünkü, tam sayıdır.

 

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

 

2. -   Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/791) (S. Sayısı: 597) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi oylama yapacağız.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Kamer, karar yetersayısının aranılmasını istemişti; onu da sayalım.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Malum olduğu üzere, yoklama sayısı, karar yetersayısından daha fazladır.

Şimdi, yeni bir maddeye geçmeden evvel, Anavatan Partisi Grubu bir sataşmadan dolayı söz istiyor. Kendilerine söz vereceğim.

Sayın Çakan, oturduğunuz yerden kısa olarak, buyurun.

 

VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – ANAP Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili Zeki Çakan’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, tasarının görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmalarda, resmî bir toplantıya katılmak üzere Bulgaristan’da bulunan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’e sataşması nedeniyle konuşması

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Özellikle, Sayın Kamer biraz önce Genç konuşmalarında Sayın Bakanın Genel Kurulda neden ve niçin bulunmadığını bildiği halde “kaçan bakan” tabirini kullandı, Grup Başkanvekili olarak da partime mensup bir bakanın, Kamer Genç tarafından bu tür bir suçlamayla suçlanmasını kınadığımı, Sayın Bakanın Genel Kurulda neden bulunmadığını  açıklama hakkını kendimde gördüğüm için söz aldım, teşekkür ediyorum.

4 Kasım 1998 tarihli Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümetleri Arasında, Enerji ve Altyapı Alanlarında İşbirliği Anlaşması ve Protokolü hükümleri çerçevesinde ve her iki ülke başbakanlarının mutabakatları uyarınca oluşturulan Türkiye Bulgaristan Ortak Çalışma Grubu, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer ile Bulgaristan Bölgesel Kalkınma ve Bayındırlık Bakanı Sayın Evgenicev  Eşbaşkanlığında birinci toplantısını 27 Haziran 2000 tarihinde ve ikinci toplantısını da 31 Ekim 2000 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirmiş olup, söz konusu toplantının üçüncüsü ise 14 – 16 Şubat 2001 tarihlerinde Sofya’da gerçekleştirilmektedir. Her iki Bakan başkanlığında yapılacak olan heyetler arası görüşmelerde, Bulgaristan’dan halen almakta olduğumuz elektrik enerjisinin, kış döneminde yaşanan kuraklık nedeniyle artırılması olanaklarıyla, Rusya’dan, Türkiye’ye batı hattından alınan ilave doğalgaz sevkiyatı için Bulgar tarafınca yapılması gereken tevsi yatırımların nihai durumu gözden geçirilecektir.

Bu nedenle, ülkemizin enerji sorunuyla ilgili olarak bir meseleyi çözmek için Bulgaristan’da bulunan Sayın Bakanın, burada “kaçtı” diye nitelendirilmesi, ancak, Sayın Kamer Genç’in bundan önce söyledikleri gibi kendisine yakışır.  O sözü kendisine iade ediyorum ve bunu da kınadığımı belirtmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

 

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/791) (S. Sayısı: 597) (Devam)

BAŞKAN - 7 nci maddeyi okutuyorum:

Yemin ve mal beyanı

MADDE 7.- Kurul üyeleri, Yargıtay Birinci Başkanlık Divanı huzurunda görevlerinin devamı süresince Kurulun işlerini tam bir dikkat ve dürüstlük ile yürüteceklerine, bu Kanunun hükümlerine ve ilgili mevzuata aykırı hareket etmeyeceklerine ve ettirmeyeceklerine dair yemin eder.

Yemin için yapılan başvuru Yargıtayca acele işlerden sayılır.

Kurul üyeleri yemin etmedikçe göreve başlayamaz.

Kurul üyeleri göreve başlama ve görevden ayrılma tarihlerinden itibaren bir ay içinde ve görevleri devam ettiği sürece her iki yılda bir mal beyanında bulunmak zorundadır.

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Sayın Ali Şevki Erek; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) – Sayın Başkanım, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına, Yüce Meclisi sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum.

7 nci madde üzerindeki görüşlerimizi Yüce Meclise aktarmaya çalışacağız; çok beylik bir maddedir. Gayet tabiî, bu kadar sorumluluk verilen, bu kadar hayatî göreve atanan 7 kişilik kurulun, böyle bir yeminle en azından mükellef tutulması kadar tabiî bir şey olamaz. Buna benzer kanunlarımızda da bu yemin müessesesi vardır. Ancak, burada, 7 nci maddeye bu kadar temas ettikten sonra, yasa tasarısının geneli üzerinde birkaç cümleyi, burada bir kere daha, arkadaşlarımızın söylediklerine ilave ederek tekrar etmek durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, son yıllarda, bilhassa özellikle 57 nci hükümet sırasında, çok önemli meseleleri belirli kurulların sorumluluğuna bırakmak gibi bir yola girilmiş oldu. Elektrik enerjisi konusundaki her türlü sorumluluk, bugünden itibaren 7 kişilik bir kurula verilecek.

Değerli arkadaşlarım, kanun tasarısının gerekçesini okuyunca şu kelimeleri görüyoruz: “Bu yasayla, Türkiye, etkin, güvenli, sürekli, ucuz, özel sektör ağırlıklı, arzın talepten fazla olduğu bir ortama kavuşacak” O zaman, insan, ister istemez soruyor: Değerli arkadaşlarım, elinizde bu yasa tasarısı gibi bir sihirli değnek vardı da, dört yıldan beri, bugüne kadar yapılanları sıfırlamayı mı beklediniz? Niye bu kadar gecikti? Bu soruyu, kendi kendimize soruyoruz ve cevabını da hemen veriyoruz: Bütün sorumluluğu 7 kişilik kurula bırakan bu müessese, içinde bulunulan kargaşayı artıracaktır, sorumsuzluğu artıracaktır.

Şüphesiz ki, Doğru Yol Partisi, sadece elektrik enerjisinde değil, 4046 sayılı Kanunda ilkeleri öngörüldüğü gibi, devletin hantallıktan kurtulması için özelleştirmeyi şiar edinmiştir, özelleştirmeyi öne almıştır; ama, dört yıldan beri, yedi yıldan beri yapılagelen tüm tasarrufları bir anda berhava edeceksiniz, müktesep haklar, eğri veya doğru bir tarafa bırakılacak, Türkiye karanlığa gitmek üzere süratle ilerleyecek, enerjiyi emsallerinden çok pahalıya alacak, dört yıldan beri bu yasa tasarısı gelmeyecek ve Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısını bir sihirli değnek gibi ortaya koyacaksınız!

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Yüce Meclisin huzurunda konuşmama, Tokat esnaf derneklerinin bir yazısını ve talebini okuyarak devam etmek istiyorum ve bu tasarının, acaba, bu feryada ne getirdiğini de Sayın Bakanın ağzından öğrenmek istiyorum. Tokat Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanlığı    -Başkanın, Genel Sekreterin ve yönetim kurulunun imzalarıyla- bakınız ne diyor: “İlimizde TEDAŞ Elektrik Dağıtım Müessesesince, yeni bir uygulama başlatılmış olup, elektrik faturalarına ne olduğu belirsiz “muhtelif” adı altında, elektrik ücretine ilaveten, her abonelik için 5 milyon Türk Lirası geçen ay, bu ay da 10 milyon Türk Lirası tahakkuk ettirilmektedir -aynen okuyorum- hiçbir açıklaması, müessese müdürlüğü tarafından yapılmayan bu uygulamayla esnafımız mağdur edilmiştir. Ekteki fatura fotokopisinden de anlaşılacağı üzere, 2 486 614 liralık elektrik tüketen bir esnafımız 15 940 000 Türk Lirası ödemek zorunda bırakılmıştır. Sanayi sitemizde 3, 4 hatta 5 aboneliği olan üyelerimiz, her bir abone için 10 milyon Türk Lirası ödemek zorundadır. Ekteki Kayseri İline ait elektrik faturalarında böyle bir uygulama görülmemiştir. Ekonomik açıdan zaten darboğaza düşmüş durumda olan Tokat esnaf ve sanatkârına yapılan bu uygulamayı, esnaf teşkilatı olarak haksız bulmaktayız.

Konunun tarafınızdan incelenmek üzere bilgilerinize arz ederiz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erek, lütfen, toparlayınız.

ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) – Başkanım, bitiriyorum. Bu İçtüzük, şu anda, maddesinin okunması 20 dakika süren bir yasa tasarısı üzerinde milletvekillerine 5 dakikalık söz hakkı tanıyor. Yasa tasarısının başında, 10 dakikalık bir soru-cevap süresi var. Milletvekili olarak ben, halkımın çok açık  ve net dileğini iletiyorum. Lütfen, Sayın Bakana tanıdığınız müddetin dörtte 1’ini de bana lütfediniz.

BAŞKAN – Efendim, lütfen, toparlayınız.

ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) – Toparlıyorum efendim.

Esnaf, 2 milyon liralık elektrik yakıyor. Bu ortamda, zaten, canı, bağrı yanmış, zaten, kepengi kapatmış. Ayrıca “muhtelif” ibaresi altında fatura çıkıyor 15 milyon liraya.

Şimdi soruyorum: Bu Elektrik Piyasası Yasa Tasarısı kanunlaştığı takdirde -ki, öyle olacak- bize göre, tam bir keşmekeşe, tam yeni bir kaosa, tam yeni bir karanlığa sebep olacağı aşikâr olan bu tasarının, esnafa ve sanatkâra getireceği bir iyilik olacak mıdır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözünüzü tamamlamanız için mikrofonu açıyorum.

ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) – Bu konuda Sevgili Bakanımız bizi aydınlatırsa memnun oluruz. Yüce Heyete Grubum ve şahsım adına sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Her şeye rağmen, eğer kanunlaşırsa, Türkiye Cumhuriyeti için enerji bakımından hayırlı olmasını da Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum.

Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erek.

Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini Bayburt Milletvekili Sayın Suat Pamukçu ifade edecekler.

Buyurun Sayın Pamukçu. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

FP GRUBU ADINA SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısını görüşüyoruz, tasarının 7 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısını görüşüyoruz da, bu tasarıyı görüşürken, kanun tasarısının sahibi bakan burada yok. Sayın Bakanımızı tenzih ederim; ancak, bu kanun tasarısının sahibi olan bakanın, bu kadar önemli bir tasarı görüşülürken burada olmaması, nasıl izah edilir bilemiyorum.

Şimdi, bazı kardeşlerimiz, sorumlu bakandan Enerji Bakanını kastettiğimi zannedecekler; hayır, onu kastetmiyorum. Biliyorum ki, Enerji Bakanı bu tasarının sahibi değil. Nereden biliyorum; bunu, komisyondaki tartışmalardan biliyorum. Acaba sahibi Cottarelli mi diye düşünebilirsiniz; hayır, o da değil, onu da söyleyeyim. Buradaki sahibi Hazineden sorumlu Devlet Bakanı, onu biliyorum; ama, şu anda burada bulunmuyor. Bulunması gereken bakan burada bulunmuyor. Daha önemli ne işi vardır, onu da bilemiyorum.

BEYHAN ASLAN (Denizli) – Resmî toplantıda, Türkiye ile Bulgaristan arasındaki toplantıda. Kaç defa söyledik.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) – Efendim, bu tasarıyı bir gün geciktirebilirdiniz, çok aciliyeti yoktu herhalde. Çok önemlidir yani, bakanın burada olması gerekirdi. Bakanın daha önemli bir işi varsa, tasarının görüşülmesini bir gün geciktirebilirdik.

Şimdi, tasarının 7 nci maddesiyle düzenleme kuruluna yemin şartı getirilmiş. Bize göre bu yeminin de bir manası yok; çünkü, bu kurulun zaten görev yapması mümkün değil. Tasarının amacı, bu piyasanın özelleştirilmesi. Bir kere, kurulun oluşturulmasında bu piyasanın özelleştirilmesi gözetilmemiş.

Biraz önce, 5 inci maddeyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerine konuşan arkadaşımız görüşlerimizi izah etti. Özelleştirmeden yola çıkılarak hazırlanmış bir tasarıda oluşturulan kurul, bir kere özel değil; tamamen, kamunun denetiminde kurulmuş bir kurul, üstelik sorumsuz bir kurul.

7 nci maddede “yemin edecek” deniliyor. Yemin etti ve görevini yüzüne gözüne bulaştırdı; ne yapacağız? Hiç... “Efendim, hasta olursa görevden alırız.” Eee?.. “Suç işlerse görevden alırız.” Peki, görevini yüzüne gözüne bulaştırırsa ne yapacağız? Yani, bu kanunla verilen görevleri hakkıyla yerine getirmezse ne yapacaksınız? Ne yapacaksınız?.. Böyle bir şey yok!.. Yerine getirmeyeceği de, zaten, baştan belli;  çünkü, bu kanunla, bu piyasanın özelleştirilmesi mümkün değil. Niçin değil; bir kere, kurulun görevleri arasında yatırımlara onay vermek var; verdiniz onayı; ama, verilen o görev, özel sektör tarafından yerine getirilmedi. Ne yapacaksınız? “Efendim, para cezası keserim, lisansını iptal ederim.” İyi de, Türkiye’nin elektrik açığı ne olacak? “İthal ederim.” Orada da büyük bir yanlışlık var.

Bakın, bu kanun, daha doğarken ölü doğuyor. İthal iznini özel sektöre vermişsiniz. Bu izinle, bu kanuna göre, bu ülkede enerji yatırımı yapılmaz. Dışarıdan ucuz enerji ithali varken, hiç kimse, bu ülkede enerji yatırımı yapamaz. Enerji ithal izni, elektrik ithal izni, kamunun elinde olmalıydı. Yatırım ve üretim projeksiyonlarına uygun ithalatı, ancak kamu yaparsa, belki bir ölçüde bu kanunla amaçlanan hususlara ulaşılabilir. Şimdiden söyleyeyim; mümkün değil, hiçbir yatırım yapılamaz!.. İdarî para cezasıymış, yemin edecekmiş!.. Yemin edecekde ne olacak? Bu görevler zaten yerine gelmeyecek; ne yapacak o zaman bu kurul, harakiri mi yapacak?

Değerli arkadaşlar, bakın, kurulun görevleri içerisinde saymışsınız “yenilenebilir enerji yatırımlarının teşviki için birtakım yerlere başvurmak...”

Niçin bu kanunun içine koymuyorsunuz? Vermiştik önerge, kabul edilmedi; Sayın Başkan burada...

Dedik ki, yenilenebilir enerjiyle ilgili yatırımlarda veya alımlarda bir teşvik getirin bu kanun içerisinde. Türkiye, her halükârda enerji açığı olan bir ülke. Bütün potansiyelinizi elektrik enerjisi üretmek için kullansanız, 240-250 milyar kilovat/saatlik enerji üretebiliyorsunuz ancak. Halbuki, yirmi yıl sonra, bunun üç katı bir taleple karşı karşıyasınız. Her halükârda enerji açığı olan bir ülkede, yenilenebilir enerjinin, mutlaka, bu kanunda teşvik edilmesi gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, lütfen toparlayınız.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) – Yani, bu kurulun oluşumu bir kere antidemokratik; çünkü, sorumsuz bir kurul bize göre. Yakında şeker kanunu gelecek, orada da bir şeker kurulu oluşuyor. Şekerpancarı üreticileri kotadan şikâyetçi; kime gidecek; kurula, Marko Paşaya... Yani, böyle bir düzen içerisinde, Türkiye nereye gidiyor, anlamış değiliz.

Sayın Başkan, ister yemin ettirin ister şart ettirin, bu kurul hiçbir şekilde görevlerini yerine getiremez; bu kanunla da bu piyasa özelleşemez. Sonunda olacak olan şudur: Bankaları nasıl kurtarmaya kalktıysak, yarın da bu şirketleri kurtarmaya kalkacağız; endişem budur.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Pamukçu.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde herhangi bir önerge yok.

Maddeyi oylatacağım; ancak, maddenin ilk cümlesinde ve ilk satırında “Kurul üyeleri, Yargıtay Birinci Başkanlık Divanı huzurunda” deniliyor. Bilindiği üzere, Yargıtay Kuruluş Kanunu 2797’nin 3 üncü ve 10 uncu maddelerinde “Yargıtay Birinci Başkanlık Divanı” değil “Başkanlık Kurulu” denilmektedir.

Komisyon?.. Katılıyor.

Hükümet?.. Katılıyor.

Bu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde bu şekliyle kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Kurul çalışmaları ve toplantıları, Kurul onayları, yıllık rapor ve denetim

MADDE 8.- Kurulun çalışma usul ve esasları ile başvurularda takip edeceği usuller yönetmeliklerle  düzenlenir.

a) Kurul en az haftada bir defa olmak üzere, gerekli gördüğü sıklıkta toplanır. Toplantıyı Kurul Başkanı veya yokluğunda İkinci Başkan yönetir. Her bir toplantının gündemi toplantıdan önce Başkan ya da yokluğunda İkinci Başkan tarafından hazırlanarak Kurul üyelerine bildirilir.

Kurul salt çoğunlukla toplanır ve kararlar toplantıya katılanların çoğunluğunun oyu  ile alınır.

Kurul üyeleri, kendileri ve üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar sıhri hısımlarıyla ilgili olaylarda müzakere ve oylamaya katılamaz.

b) Tüzel kişiler her türlü onay ve lisanslarla  ilgili işlemlerde yönetmeliklerde belirlendiği şekilde başvuruda bulunur.

Piyasada faaliyet gösteren tüzel kişilerin ortaklık yapılarında herhangi bir nedenle yüzde on veya daha fazla, halka açık şirketlerde ise yüzde beş veya daha fazla bir sermaye payı değişimi veya bu tüzel kişilerin birleşmeleri veya herhangi bir tüzel kişinin konsolidasyon, kontrolün değişmesi, satış, devir veya diğer düzenlemeler ile tüzel kişilik yapısının değişikliğe uğraması ya da bir tüzel kişinin sahibi olduğu üretim, iletim veya dağıtım tesislerinin önemli bir kısmında herhangi bir satış, devir veya diğer bir düzenleme sonucu değişiklik olması durumunda, Kurul onayı alınması gereklidir. Kurul onayı alınmasına dair usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

Piyasada gerçekleştirilecek ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 7 nci maddesi kapsamına giren birleşme ve devralmalarda Rekabet Kurulunun izin verme yetkisi saklıdır.

c) Kurul, bir önceki mali yıl için, en geç bir sonraki yılın Nisan ayının sonuna kadar yazılı bir yıllık raporu bilgi için Bakanlığa gönderir. Raporda, konsolide edilmiş gelir tabloları, bilançolar ve yıllık  faaliyetleri esas alan kapsamlı mali tablolar yer alır.

d) Kurumun hesapları Sayıştayın denetimine tabidir.

BAŞKAN – 8 inci madde üzerinde, gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak’a aittir.

Buyurun Sayın Budak. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır efendim.

FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) – Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeyle, elektrik piyasası düzenleme kurulunun çalışma esasları bir bakıma belirlenmektedir. Bir bakıma belirlenmektedir diyorum; çünkü, burada sayılan maddelerde ifade edilen şeyler, elektrik piyasasının çok az bir kısmını kapsamaktadır. Zaten, bu kanunun muğlaklığı ve anlamsızlığı ve birtakım konulardaki yeterli anlamanın sağlanmamasının temel sebebi de kurulacak kurula her şey izafe ediliyor. Öyle süpermanlerden oluşan yedi kişilik bir kurul ki, elektriğin dağıtımı, iletimi, üretimi, ithalatı, ihracatı, toptan, perakende satışı, neyi varsa hepsini bu yedi kişi düzenleyecekler, kendi yönetmeliklerini hazırlayacaklar, bu işleri yapacak olan firmaların sermaye yapısını inceleyecekler, değişiklikleri inceleyecekler. Öyle bir kurul ki, âdeta, siyasetin bütün kurumlarıyla yapamadığını tek başına bu kurul ifa edecek.

Böylesine geniş yetkilerle donatılmış bir kurumun denetimine geldiğimiz zaman da, sadece bir Sayıştay denetimi var. Aslında, bu tip kurumlarda, siyasî iradenin birtakım yetkileri bu kurumlara verildiği için, muhakkak surette, bu kurulların denetiminde Büyük Millet Meclisi de etkin olmalıdır; buna uygun bir şekilde bir denetim mekanizması gerçekleştirilmelidir. Bazı arkadaşlarımız, özerk bir kurul oluşturuyoruz, dolayısıyla da, elbette, bunun denetimi Sayıştayda olması gerekir, bu işlere Meclisin, siyasetin bulaşmaması gerekir gibi bir kanaatin ifadesindedirler. Arkadaşlar, biz, siyasîler olarak, iktidar olsun, hükümet olsun kendimizden korkuyor muyuz; yoksa yaptığımız işlerden kendimiz utanıyor muyuz ki, siyasetin bu kurumlara girmemesi için veya siyasetin denetiminde olmaması için böylesine bir çalışmanın içerisinde bulunuyoruz?! Anlaşılıyor ki, iktidar, birtakım çevrelerin dayatmalarından ve etkisinden fazlasıyla etkilenmiş olacak ki, bu kurumların içerisindeki siyasî etkiyi ortadan kaldırabilmek için var gücüyle çalışıyor. Demokratik ülkelerde, şeffaf ülkelerde, yönetimin tam manasıyla halka açık olduğu ülkelerde, bırakın böyle elektrik işleriyle ilgili konuları, Amerika’da askerlerin belirli bir rütbeden sonra terfilerinin yapılması bile Meclisin denetimine ve Meclisin onayına, Millî Savunma Komisyonunun onayına tabidir. Biz, niye kendimizden böylesine korkuyoruz, böylesine özerk kurumlar oluştururken, denetleme mekanizmasını ortadan kaldırıyoruz?

Muhterem arkadaşlar, millet iradesinin denetlemediği ve millet iradesine göre hareket ettiğini ifade eden kurumlar, millet iradesine hesap verme, onun gelecekteki denetimine tabi olmama, cezalandırma veya ödüllendirme gibi birtakım yaptırımlarla karşı karşıya olmayacağını anlayan kurumlar, sorun çözmek yerine sorun üretirler. Maalesef, Türkiye’deki birçok kurumun sorun üretmesinin temeli, millî iradenin denetiminin dışında olduğunu düşünmesi ve tek başına bir buyruk olarak “iktidar içerisinde iktidar, devlet içerisinde devlet” anlayışıyla hareket etmeleridir. Onun için, bu tip kurumlar oluşturulurken, muhakkak surette bir denetleme mekanizmasının geliştirilmesi gerekir.

Yedi kişiden oluşan bir heyet teşekkül ettirdik; bunlara bütün yetkileri devrettik. Şayet, hedefler gerçekleşmezse, plan doğrultusundaki hedefler tutturulmazsa, bunun hesabını kim verecek? Efendim, kurulların, nasıl olsa, altı yıl sonra görevleri bitiyor diyeceğiz. Acaba, Türkiye’nin politikalarının düzenlenmesi bu kadar ucuz mu? Niye diyeceğiz; çünkü, siyasî partilerin programlarında, enerji politikasını nasıl yürütecekleri var. Âdeta, iktidar, enerji politikasını böyle bir kurula havale etmektedir. O zaman, iktidara mensup partilerin, enerji politikalarıyla ilgili programlarındaki bölümleri çıkarmaları lazım gelir, eğer, bu şekilde bir anlayışa sahip olacak olursak. Onun için, iktidarların enerji politikalarını takip etme durumunda olan kurumların, muhakkak surette siyasetin ve Meclisin denetiminde olması, ödüllendirileceği veya cezalandırılacağı konusunda muhakkak bir durumun içerisinde bulunması gerekir.

Niye bunlar başımıza geliyor? Türkiye Cumhuriyeti, ayda 3 milyar dolar faiz ödüyor. Halbuki, Türkiye’nin, yılda yapması lazım gelen enerji yatırımları 5 milyar dolar ve ülkenin imkânlarından dolayı da bu 5 milyar doları yatıramadığımız için, dış sermaye gelsin diyoruz. Dış sermayenin gelmesi için de, IMF dayatmalarıyla –çünkü, gerekçede de bu ifade ediliyor- böyle bir düzenlemeyi yapıyoruz. Ayda 3 milyar dolar faiz ödeyen bir ülkenin, enerjisi için 5 milyar doları harcayamaması, ayıramaması kadar acı ve hüzün verecek bir durum var mıdır?

Bu iktidarda olan partilerin bir kısmı dört yıldır işbaşındadırlar. Dört yıldır enerji politikası noktasında, Türkiye’nin enerji ihtiyacının karşılanması noktasında hangi yatırımı yapmışlardır, hangi adımı atmışlardır; sadece, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu diye bir kurulla, o da, IMF’nin birtakım taleplerini geçiştirmek için, Meclisin ve milletin huzuruna gelmişlerdir. Onun için, muhakkak surette bunların tekrar gözden geçirilmesi gerekecektir; çünkü, gelecekte bu kurulların tekrar düzenlenmesi için de Meclisin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Budak, lütfen toparlar mısınız.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) – Geçmiş olsun.

YAKUP BUDAK (Devamla) – Size de geçmiş olsun efendim.

Hükümetin bütün bunlardan maksadı nedir; hükümetin bir siyasî iradesi yoktur; ne yapacağını bilmemektedir, şaşkınlık içerisindedir. Onun için, IMF’nin talepleri doğrultusunda kendi yetkilerini, millî iradenin yetkilerini birtakım kurullara, kurumlara devrediyor; dolayısıyla, kendi varlık sebebini de ortadan kaldırmaya çalışıyor.

Bu kurulların da, getirilen bu yasa tasarısında belirtilen hedefleri gerçekleştirme noktasında, yerine getirme noktasında, araçlarının ve oluşturulan kurumların eksik olduğunu, Türkiye’nin önünde enerji noktasında çok ciddî sıkıntılara yol açacağını beyan ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Budak.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen ifade edecekler.

Buyurun Sayın Dönen. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 inci madde üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, kurulun çalışmaları, toplantıları, kurul onayları ve kurulun denetimiyle ilgili düzenlemeleri yapan bir madde.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, bu üst kurulları, burada, enine boyuna tartışıyoruz. Bizde bir gelenek var, bu üst kurulları kurarken, bu üst kurulların ne iş yapacağına bakmıyoruz; yani, neye göre üst kurul kurduğumuzu çok iyi incelemiyoruz. Kurulan üst kurulları, bir önceki üst kurulun nasıl kurulduğuna bakarak, ona göre kuruyoruz; ama, bir önce kurulan üst kurulun amaçları farklı, özellikleri farklı, yaptıkları iş farklı, ondan sonra bizim burada kurmaya çalıştığımız kurumların işlevleri farklı. Farklı işlevlere aynı üst kurulları kurarsanız, bunu çalıştırma imkânına sahip olamazsınız. Örneğin, burada, özellikle, alt komisyonda ve Plan ve Bütçe Komisyonunda, bu konular üzerinde tartışılırken, birçok teknokrat arkadaşımız, yani, bunu düzenleyen arkadaşlarımız “yahu, bu madde, işte, Rekabet Kurulunda var” dediler. Rekabet Kurulu dediğiniz kurul... Ee, bu Rekabet Kurulunu da siz yaptınız canım; biz de bunu yapıyoruz. Rekabet Kurulu, bir mahkeme hüviyetinde çalışan bir kurul; bağımsızlığı olması gereken bir kurul. Bu kurul, Enerji Bakanlığının görevlerini ve işlevlerini yüklenen bir kurul. İkisi arasında o kadar çok büyük fark var ki... Bu iki kurulu aynı özerklik sınırları içerisinde tutmak mümkün değil; biri, mahkeme hüviyetinde; biri, icra yapan, bir başka işlevi yerine getiren bir kurul.

Şimdi, bu kurula birçok yetki veriyoruz. Ne veriyoruz; bakın, bu maddeye göre, şirketlerin, özellikle enerji sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin paylarının satışını ve birbirleriyle birleşmelerini; özellikle, halka açılmalarını ve halka ne kadarının açılabileceğini; yani, şirketlerin temel niteliklerini tespit eden bir kurul bu kurul. Neye göre yapacak bu kurul; çıkacak yönetmeliğe göre yapacak. Neye göre lisansını iptal edecek; çıkacak yönetmeliklere göre edecek. Ben, tasarının tümü üzerindeki konuşmalarım sırasında da ifade ettim; bu yasa tasarısında birçok şey yazılmış; ama, neye göre?.. Siz, burada, müracaat edildiği zaman, hangi kriterlere göre o insanlara yanıt vereceksiniz?.. Burada, bu kurulun dağıttığı rant, sizin zannettiğinizin, bizim zannettiğimizin çok üzerinde bir rant. Çok büyük rantlar dağıtacak, lisans dağıtacak bu kurul. Bu kurulun kilit olarak hangi kriterleri esas alacağı, kendi yapacağı bir yönetmelikte belirlenirse, işte, tehlike oradan çıkar. İşte, burada, bütün bu kritik noktaların yönetmeliklere bırakılması, bu yasa tasarısı içerisindeki en büyük mahzurlardan biri olarak yarın önümüze çıkacak. Bu yasanın işlerliğini, işlerlik kazanmasını engelleyecek en önemli hususlardan birisi, birçok temel konunun yönetmeliklere bırakılmasından kaynaklanacak.

Değerli arkadaşlarım, burada, örnek veriyorum, şirket birleşmesiyle ilgili müracaat yapacak. Örneğin, 20 tane şirket müracaat yapacak, birini sumenaltı edecek bu kurul, diğerini anında yanıtlayacak; keyfî, keyfinde... Yani, bunu, yönetmelikle ileride belirleyeceğim diyor. Siz, bunu, ileride, bu kadar önemli rantların dağıtılacağı bir konuyu, bir sorunu yönetmeliklere bırakırsanız, sonuç olarak, bu kurumu yeterince işletemezsiniz. Zaten, kurum, yönetsel olarak hiçbir kurum tarafından denetlenmeyecek, ne Başbakan ne Cumhurbaşkanı ne Meclis, hiçbir kurum bunları denetlemeyecek, yaptıklarından hiç kimseye karşı hesap vermeyecekler; ancak, burada görüldüğü gibi, malî denetimi Sayıştaya bağlı olacak. Sayıştay da denetledikten sonra ne diyecek?! Bu kadar denetimden uzak bir kurula ne diyecek?! Bunu, da sizin takdirlerinize bırakıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dönen.

Sayın milletvekilleri, 8 inci madde üzerinde önerge yoktur.

Maddeyi, komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Kurum personelinin statüsü, atanma usulü ve özlük hakları

MADDE 9.- Kurumun hizmet birimleri; Kurum görev ve yetkilerinin gerektirdiği sayıda daire başkanlıkları şeklinde teşkilatlanmış ana hizmet birimleri, danışma birimleri ve yardımcı hizmet birimlerinden oluşur. Kurumun hizmet birimleri ile bunların görev ve sorumlulukları, kadro unvanları ve sayıları Kurulun önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Kurum hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, idari hizmet sözleşmesi ile sözleşmeli olarak istihdam edilen personel eliyle yürütülür. Kurum personeli ücret ve mali haklar dışında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabidir.

Kurum için çalıştıkları süre zarfında, tüm personelin, Kurumdaki görevlerine başlamadan önceki  sosyal güvenlik  kurumları tarafından sağlanan her türlü hakları saklı kalır.

Yerli ve yabancı uzmanlar, birinci fıkrada belirtilen yönetmelik kapsamında, Başkanlığın hazırlayıp Kurulun onayı ile yürürlüğe konacak yönetmelik esaslarına göre istihdam edilebilir.

Kurum personeli, uzmanlık gerektiren görevlerde Bakanlık, bağlı ve ilgili kuruluşları ile enerjiye ilişkin konularla iştigal eden diğer kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel arasından çalıştığı kuruluş veya kurumun izni ile Kurul tarafından atanır.

Kamu kurum ve kuruluşları dışından yapılacak atamalara ve personel kariyer sisteminin oluşturulmasına dair düzenleme çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Kurul üyeleri ve Kurum personelinin ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt  bentlerinde belirtilen şartları taşımaları zorunludur.

Kurul Başkanı ve Kurul üyeleri ile diğer Kurum personeli, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabidir. Kurul Başkan ve üyeliklerine atananların Kurulda görev yaptıkları sürece eski görevleri ile olan ilişkileri kesilir. Ancak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu veya özel mevzuatla düzenlenmiş personel rejimine tabi olanlar Kuruldaki görevleri sona erdikten sonra, başvuruları halinde bu Kanunun 6 ncı maddesi hükümleri saklı kalmak kaydıyla ilgili Bakan tarafından mükteseplerine uygun bir kadroya atanırlar. Akademik unvanların kazanılması için gerekli şartlar saklıdır.

Emeklilik açısından Kurum personelinin durumu, Başkanlık tarafından hazırlanacak ve Kurul onayı ile yürürlüğe konulacak yönetmelik ile düzenlenir. Buna bağlı olmaksızın, emeklilik konusunda, Kurul Başkanının Bakanlık Müsteşarına, Kurul üyelerinin ise Bakanlık Müsteşar Yardımcısına denk statülerinin olduğu kabul edilir.

Kurul Başkanı ve Kurul üyelerinin aylık net ücretleri, en yüksek devlet memurunun her türlü ödemeler dahil aylık net ücretinin iki katını geçmemek üzere, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilir.

Kurum personelinin ücret ve diğer mali hakları, Bakanlar Kurulunca belirlenecek esaslar çerçevesinde Başkanlığın teklifi üzerine Kurulca tespit edilir.

Kurul Başkanı, Kurul üyeleri ve Kurum personeli ile vekalet ve istisna akdi ile hizmet verenlerin görevlerinin ifası sırasında yaptıkları masraflardan hangilerinin Kurum bütçesinden karşılanabileceğine dair usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN – Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Çankırı Milletvekili Sayın Hüseyin Karagöz’e ait.

Buyurun Sayın Karagöz. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

FP GRUBU ADINA HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Enerji Bakanlığı ve tabiî, enerji sektörü, yeni binyıla son derece hızlı bir giriş yaptı. Ocak ayının ilk günlerinde başlayan beyaz enerji operasyonu, ortalığı bir anda toz dumana boğdu. Birbiri ardına ortaya gelen iddialar, yolsuzluk, usulsüzlük tartışmaları, gözaltına alınan Bakanlık bürokratları ve işadamları... Bu toz duman arasında, elektrik üretim, iletim ve dağıtımıyla ilgili Bakanlık ve bağlı kuruluşlar ve bunların yöneticisi sorumlu kişiler hakkındaki tartışmalar bütün yoğunluyla gündemdeyken bu tasarıyı görüşüyoruz; bu tartışmaların dozu giderek de artmakta. Bu tasarı, yasalaşınca, başka tartışmalara da zemin teşkil edecek mahiyette bir tasarıdır; özellikle, dağıtım ihaleleri önüne konulan 31 Mart tarihi, sözleşmeleri sürüncemeden kurtarmaktan çok, daha da içinden çıkılmaz hale getirecektir; doğacak ihtilaflar, devletin yüksek miktarda tazminatlar ödemesine ve idare için itibar kaybına sebep olacaktır.

Diğer taraftan, enerji arzının fazla olması halinde uygulaması mümkün olan tasarının, enerji üretim ve arzının yeterli olmadığı bir ortamda uygulamaya konulması işleri daha da karıştıracak ve içinden çıkılmaz hale getirecektir. Tabiî, hükümet, şartlar ne olursa olsun, IMF’ye söz verdiği için bu tasarı da aksak topal çıkacak; kısa bir müddet sonra, bunu telafi edecek yeni tasarılar bu Meclise muhakkak surette getirilecektir.

Bu tasarının ekseni, elektrik piyasası kurumunun teşkilidir. Konu, aslında, tüm yasanın candamarını teşkil etmektedir. Zira, ileride, elektrik piyasasının işlemesi, önemli ölçüde bu kurumun görevini yapabilmesine bağlıdır. Bunun için de, birinci planda kurumun bağımsızlığını koruyabilmesi çok mühimdir.

İkinci önemli konu, kurumun, tarafsız bir şekilde, piyasada yer alan şirketler arasında ayırım gözetmeyecek düzenlemeler yapmasıdır.

Bir üçüncü önemli konu da, tüm bu düzenlemelerin saydam ve şeffaf olmasıdır.

Birinci ilke, diğer ikisinin de önşartı olduğu için, çok daha önemlidir. Bu önşartın sağlanacağı da şüphelidir, zira, Kurumun Kurul üyelerini siyasî iktidarlar tayin etmektedir.

Değerli milletvekilleri, tasarının 9 uncu maddesi, kurulan Kurumun, kurullarının, personellerinin statüsü, atanma usulü ve özlük haklarını düzenlemektedir. Kurum, görev ve yetkilerinin gerektirdiği sayıda daire başkanlıkları ihdas ediyor, teşkilat ana hizmet birimleri kuruyor; bunların görev ve sorumlulukları, kadro unvanları ve sayıları, Kurulun önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle düzenleniyor.

Personel sözleşmeli olarak çalıştırılıyor; ücret ve malî haklar dışında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olacak şekilde bir düzenleme getiriliyor; yani, ücret ve malî haklar Bakanlar Kurulunca belirleniyor, Bakanlar Kurulunca belirlenecek esaslar dahilinde tespit ediliyor.

Kurul Başkanı ve Kurul üyelerine burada bir ayrıcalık var; o da şu: Kurul Başkanı ve Kurul üyelerinin aylık net ücretleri, en yüksek devlet memurunun her türlü ödemeler dahil aylık net ücretinin iki katını geçmemek üzere, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından tespit ediliyor. Bu kanunla ilgili çok önemli hususlar yönetmeliklere bırakılırken, her nedense Kurul Başkanı ve üyelerinin aylıklarına, ücretlerine böyle net bir ölçü getirilmiş; yani, en yüksek devlet memurunun aldığı ücretin iki katına kadar Kurul Başkanı ve üyelerine, Bakanlar Kurulu ücret tayin edebilecek. Tabiî, kurulun bütün görev ve işlevlerini bihakkın yerine getirmesi halinde bu çok görülmeyebilir; çünkü, çok önemli bir kurul, çalıştığı, çalıştırılabildiği takdirde.

Tasarıda gözden kaçan bir hususu dikkatlerinize sunmak istiyorum: Bir özerk kurum kuruluyor. Bunun da ne kadar özerk olduğu tartışılır tabiî. Bu özerk kurum Sayıştay denetimine tabidir; ancak, bu denetim yeterli değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Lütfen toparlayınız.

HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisinin önemli görevlerinden birisi de denetim görevidir. Meclis, hükümeti belli usul ve esaslar dahilinde denetlediği halde, kendisi yasa çıkararak, kurduğu bir kurulu denetim dışı bırakmamalıdır.

Netice itibariyle, IMF ve Dünya Bankasının direktifleriyle çıkarılmak istenen bu yasa, gerekli hazırlık ve altyapı çalışmaları yapılmadan getirilmiştir. İlgili kurumlar konuya hâkim değildir. Bu şartlarda iyi niyetli olmak da yetmez. Konu hazmedilmeden, işletme şartları iyi değerlendirilmeden çıkarılan bu kanunun uygulanmasıyla mevcut durum daha da kötüleşecektir.

Her şeye rağmen, kanunun hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karagöz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Ali Şevki Erek; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) – Değerli Başkanım, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Geçen madde üzerinde temas etme fırsatını bulamadım. Bu yasa tasarısının 4 üncü maddesine nazarı dikkatinizi çekerim; çünkü, bu 9 uncu maddeyle çok yakından ilişkili, “Üst kurul, gerektiği kadar dağıtım bölgelerinde irtibat bürosu kurabilir” deniliyor. Bu maddeyle de, okuyoruz ki, yeni yeni daire başkanlıkları, yeni yeni yardımcı hizmetler, aslî görevler, yedek görevler, sözleşmeli kadrolar, geçici kadrolarla, bana sorarsanız  değerli arkadaşlarım, -bu sözler zabıtlara intikal ediyor- eğer, bu kurul kurulursa, bu yasa çıkarılırsa, bu 4 üncü maddenin verdiği yetkiler kullanılırsa ki, kullanılacak; 9 uncu maddenin verdiği yetkiler kullanılırsa ki, kullanılacak, yepyeni bir Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ihdas edilmiş olacak.

Devlet zaten hantal, zaten batıyor, zaten ödemeden gına getirmiş. Bütçesi dünyanın en açık veren bütçelerinden. Biraz evvel arkadaşlarımız söyledi, sebebi ve gerekçesi, müddeti neye mal olursa olsun, faize gark olmuş. Biz, bu düzenleme kuruluyla; yani, 7 kişiyle iktifa etmiyoruz, 14’le de iktifa etmiyoruz, 21’le de iktifa etmiyoruz, daire başkanlarıyla, irtibat bürolarıyla, Türkiye sathında -yazınız buraya- yeni bir Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığını kuruyorsunuz ve böylece, Enerji Bakanlığı, şu andaki durumuyla bertaraf ediliyor fiilen ve fiziken, hatta resmen, yepyeni bir oluşuma gidiyor Türkiye.

Ne getirecek, ne götürecek orası ayrı bir mesele; ama, devlete, yeniden bir hantallık ilave ettiğinizi, devletin, altından kalkamayacağı yeni yükler getirdiğinizi değerli arkadaşlarım, şahsen biz, idrak etme cüretini gösteriyoruz. Bu cüretimizi, Yüce Mecliste zabıtlara intikal ettirmekle de görevimizi yaptığımız kanaati taşıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, ortaya, her yönüyle -çok affedersiniz- yeni bir ucube çıkacak, yeni bir kargaşa alanı çıkacak. Ortaya getireceği bir şey olmayacak. Arkadaşlarım üzerini vurguladılar, sorumsuz ve denetimi bir ölçüde bizim bilinen beylik imkânlarla donatılmış bu yeni kurulun, Türkiye’nin, çok muhtaç olduğu, hayatî derecede, şah damarı mesabesinde bulunan bir enerjiye, ne getirip ne götüreceği belli değildir.

Değerli arkadaşlarım, burada, Tahkim Yasasını görüşürken, burada konuşan hükümet sözcüleri, değerli bakanlar, “Tahkim Yasası geldiğinde Türkiye’ye yabancı sermaye akın edecek” demediler mi?

Değerli arkadaşlarım, eldeki verilere göre, şu anda, Türkiye’ye son bir yılda giren yabancı sermayenin, o da teşvik bazında, 800 milyon doları, yani, 1 milyar doları bile bulmadığı kesin değil mi? Biraz evvel değerli arkadaşım söylediler, Çin’e dahi bir yılda 42 milyar dolar yabancı sermayenin aktığı bir ortamda -yabancı sermayenin bir ülkeye gelebilmesi için, her şeyden önce, siyasî istikrara sahip olması gerektiği fikrini bu yasa tasarısıyla da gözden kaçırıyoruz- Türkiye’nin, içerideki ve dışarıdaki bu açmazlarında, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizde, siyasî bunalımda, iç ve dışpolitikada uygulanan politikaların alınan sonuçsuzluğunda, Türkiye’ye olan güvenin sarsılma ortamında, bu IMF’ye teslim edilmenin bütün vecibelerini yüzde 100 yerine getirmemize rağmen, faiz trendinin yüzde 70-75’lere tehlike çanıyla ulaştığı bir ortamda, bu yasa tasarısıyla, eğer, yeniden, yabancı sermaye gelecek diye kendi kendimizi aldatma ortamına giriyorsak, yazık ederiz diye düşünüyorum. Bu endişelerimi bir kere daha Grubum adına burada telaffuz ediyor, Yüce Heyete, Grubum adına, sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. Her şeye rağmen, ama, her şeye rağmen, inşallah, Türkiye Cumhuriyetinin yararına olur diyorum.

Sağ olun, var olun. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erek.

Gruplar adına üçüncü söz, Anavatan Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Nesrin Nas’a ait.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika efendim.

ANAP GRUBU ADINA NESRİN NAS (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu maddeyle ilgili Grubum adına kısa bir açıklama yapmak üzere, yüksek huzurlarınızdayım.

Değerli muhalefet sözcülerini dikkatle dinledim. Değerli muhalefet sözcüleri öncelikli olarak bu kurulun işlemeyeceği, bu Elektrik Piyasası Kanununun, sektörde ve ülke ekonomisinde arzulanan amaçlara ulaşmakta etkin olamayacağı konusunda odaklaştılar.

Bir değişim kolay değil. Elektrik sektöründeki reformların şu anda başarılı olduğu ülkelerde dahi gerçekleştirilmesi son derece zor, son derece sıkıntılı, son derece yıkıcı ve yakıcı olmuştur; çünkü, mevcut bir yapıyı, tamamen bambaşka bir yapıya dönüştürüyorsunuz. Böyle bir dönüşüm, hiçbir zaman acısız, ağrısız yapılamaz ve yapmak da pek mümkün değildir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, elektrik sektöründeki değişikliklerden etkilenecek, beklentileri oldukça farklı çeşitli çıkar gruplarının, politik baskılar sonucu reform sürecini yavaşlatması ve daha da kötüsü, yolundan saptırmasıdır. Bu çıkar gruplarının en önemlileri, genellikle, mevcut imtiyaz haklarını, böyle bir serbestleşmede, liberalleşmede yitirecek olanlardır. O nedenle, bu eleştirileri oldukça dikkatle dinledim; ancak, bu eleştirilere, ben de, bir soru işaretiyle yaklaşmak durumundayım.

Devletin kaynaklarıyla, verimlilik ve kârlılık kaygısı yaşamadan işlevlerini sürdüren kamu tekellerinin ya da daha önce bizde mevcut yapıda olduğu gibi ya da ABD’deki gibi garanti edilmiş fiyatlar üzerinden gelir sağlayan özel tekellerin, bu rahat ve baskısız ortamın kaybolacağı rekabet ortamına hazır olmamaları ve hatta rekabeti istememeleri, bu reformların, bu gibi reformların önündeki en önemli engeli oluşturmuştur. Devletin, yerel ve ulusal hükümetlerin, kamu hizmeti ve stratejik endüstri kavramlarını aşamamaları, rekabetin sağlanmasındaki mutlak şartlardan biri olan özel yatırımın önünün açılmasını zorlaştırmıştır; hatta, çoğu ülke de imkânsız hale getirmiştir. Bu kavramlarla ilgili kaygılar, belli oranda, özel sektörün, kamu sektörü kadar güvenli, sürekli ve kaliteli bir elektrik hizmetini veremeyeceği gibi bir önyargıya, bir varsayıma dayanmaktadır. Oysa, çoğu gelişmiş ülkede, hatta, Asya ülkelerinde dahi, libere edilen, serbestleştirilen piyasalarda, bütün bu amaçlar etkin bir biçimde yerine getirilebilmiştir.

Son olarak bir hususun daha altını çizmek istiyorum: Hem tüketicilerde hem de karar alıcılarda kamu hizmeti kavramının aşılamaması ve elektriği artık bir ticarî meta olarak görmemiz gerektiğinin benimsenmemesi, bu tür reformların toplum tarafından kabulünü zorlaştırmaktadır. Nitekim, değerli muhalefet sözcüleri de, bugün, eleştirilerini sıralarken, konuya, genellikle kamu hizmeti penceresinden yaklaşmaktadırlar. Oysa, serbestleştirdiğiniz bir piyasada, bundan sonra, elektrik, diğer ürünler gibi, diğer enerji ürünleri gibi, artık, ticarî bir metadır, serbestçe alınıp satılmak durumundadır. Bu nedenle de, bağımsız, düzenleyici ve denetleyici bir otoritenin bu sektörde mutlaka varlığına ihtiyaç vardır; aksi halde, hem kullanıcıları hem tüketicileri yüksek fiyat dalgalanmalarından koruyabilmeniz mümkün değildir.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Nas.

Madde üzerinde 2 önerge vardır.

Önergeleri sırasıyla okutup, sonuncusundan işleme alacağım.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 597 sıra sayılı yasa tasarısının 9 uncu maddesinin onuncu fıkrasındaki “Kurul Başkanı ve Kurul üyelerinin aylık net ücretleri en yüksek devlet memurunun, her türlü ödemeler dahil, aylık net ücretini geçmemek üzere Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Fethullah Erbaş

Aslan Polat

Ali Oğuz

 

Van

Erzurum

İstanbul

 

Zeki Ünal

Zeki Çelik

Bülent Arınç

 

Karaman

Ankara

Manisa

BAŞKAN – İkinci önergeyi okutup, işleme alacağım.

Sayın Başkanlığa

Görüşülmekte olan 597 sıra sayılı yasanın 9 uncu maddesinin sondan ikinci ve üçüncü fıkralarının madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.

 

Kamer Genç

Turhan Güven

Mustafa Örs

 

Tunceli

İçel

Burdur

 

İlyas Yılmazyıldız

 

Saffet Kaya

 

Balıkesir

 

Ardahan

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşacak mısınız?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemizin mahiyeti şu: 9 uncu maddenin sondan üçüncü fıkrasında “Kurul Başkanı ve Kurul üyelerinin aylık net ücretleri, en yüksek devlet memurunun her türlü ödemeler dahil aylık net ücretinin iki katını geçmemek üzere, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilir” deniliyor ve sondan ikinci fıkrasında da “kurum personelinin ücret ve diğer malî hakları, Bakanlar Kurulunca belirlenecek esaslar çerçevesinde Başkanlığın teklifi üzerine Kurulca tespit edilir” deniliyor.

Özellikle personel hakkında  getirilen bu hüküm çok tehlikeli. Yani, kurulda çalışanlar, evvela kendi yakınlarını alacaklar, bunu göreceğiz. Buraya personel olarak alacaklar ve hangi sistemde ücret vereceklerinde de bir sınırlama yok. Yani, sondan üçüncü fıkrada hiç olmazsa deniliyor ki, en yüksek devlet memuru aylığının 2 misli; yani, birinci sınıf devlet memurunun aylığının 2 misli diye bir sınırlama getiriliyor; ama, kurumda çalışan personelin aylık ve ödenekleri tespit edilirken idare tamamen serbest bırakılıyor. Aslında, Sayın Başkanın bunları açıklaması lazım, bunların tutanaklara geçmesi lazım.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Var... Var... Bakanlar Kurulu esasları belirliyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Aksi takdirde, bu kurul, kendi yakınlarını, çocuklarını işe alır, 50 milyar lira da ücret ödeyebilir. Arkadaşlar, olmuyor mu Türkiye’de; var!.. Yani, oraya personel alan adam kendisi, imtihanı yapacak olan kendisi, aylığı tayin edecek olan kendisi... Siz, burada, kanunla buna eğer bir sınırlama getirmezseniz, der ki, canım, ben böyle takdir ettim... Yani, kurulun kendisi der.

Böyle kanun olmaz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, böyle kötü, mevzuatı böyle yok sayan, mevzuatı altüst eden bir uygulama yok.

Değerli arkadaşlar, bakın, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunu getirdik. Yine, orada, başkan 10 milyar lira mı ne, o civarda bir para alıyordu da, sonradan geldi, bir düzenleme yapıldı, üyeler bilmem ne kadar aldı. Burada da yine böyle.

Şimdi, eğer, kamu personeline bir düzenleme yapıyorsak, öğretmenine de getirelim, polisine de getirelim, adliye memuruna da getirelim. Anayasamızın 10 uncu maddesi çok açık; eşitlik ilkesi var, hiç kimseye imtiyaz tanınamaz. Burada da özel kurullar oluşturuyorsunuz, bu özel kurullara özel bir statü getiriyorsunuz.

Şimdi, Sayın Komisyon Başkanının veyahut da hükümetin bunu bir açıklaması lazım; kurulda çalışan personelin üst sınırı ne olacak? Kurul başkan ve üyelerinin sınırı diyorum; yani, bunları özellikle vurgulamak istiyorum ki, yarın, uygulamada, hakikaten astronomik rakamlarla karşı karşıya kalmayalım.

Onun için, lütfen, bu önergemizi kabul edin. Personel Kanununa uygun olarak statüsü belirlensin efendim; yani, niye, maaş, ücret ve sözleşme bakımından Personel Kanunu dışında tutuyorsunuz, diğer haklar bakımından Personel Kanununa tabi tutuyorsunuz? Böyle imtiyazlı statülerle nereye varırız, neye kadar varırız, ben anlamıyorum. Yani, bu kanunları düzenleyenler hakikaten biliyor mu bilmiyor mu, bunu inceliyor mu incelemiyor mu?

Ben inanıyorum ki, iktidar partilerinden bu tasarıya oy veren arkadaşlarımızın yüzde 99’u bu tasarıyı okumamıştır; ben inanıyorum...

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) – Sizden daha iyi okuduk.

KAMER GENÇ (Devamla) – Okumuşsanız, hanginiz kendisini beğeniyorsa, bu tasarıyı incelediğinden eminse, üç tanesi iktidar grubundan beş milletvekiliyle, çıkalım, bir televizyon kanalında tartışalım; bu tasarıyla ne getirilmiş ne götürülüyor, kimlere ne imtiyazlar getiriliyor?

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin geleceğini bu kadar ipotek altına alan yasal düzenlemeler olamaz; yani, personel sistemini bu kadar altüst edecek bir sistem getirilemez. Böyle, imtiyazlı düzenleme kurulları getiriyorsunuz, ondan sonra, arpalıklar oluşuyor, bu arpalıklara siyasilerin yakınları geliyor, o siyasilerin yakınlarının da yakınları oralara geliyor, hukukta getirilen; yani, diğer kamu görevlileri için getirilen sınırlama, tabiî, bunlara getirilmiyor ve Türkiye, belirli kişilere, belirli yerlere arpalıklar haline dönüyor. Bu da, bu Türkiye’ye yakışmayan bir durumdur. Hele, şimdi 21 inci Asırda giderken, şu Parlamentoda, hiç olmazsa, aklı başında bir yasal düzenleme yapalım; aksi takdirde, inanınız, yarın öbür gün, uygulamada o kadar büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalırız ki...

Komisyon ve Hükümet, zaten konuşmak istemiyor. Özellikle, personelin üst sınırı nedir? Bu konuda burada açıklama yapmak zorunda. Aksi takdirde, yarın, adam 50 milyar lira ücret takdir ederse, ne diyebilirsiniz? Kanun, takdir hakkını kendisine vermiş. Ben, takdim hakkımı böyle kullandım der arkadaşlar. Hiç olmazsa, burada buna bir sınırlama getirilsin.

Sayın Başkanım, bir açıklama yapsınlar bu konuda.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

Açıklamayı Komisyon mu yapacak, Hükümet mi yapacak efendim?

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)- Ben yapacağım efendim.

BAŞKAN- Hükümeti temsilen Sayın Bakan yerinden bir açıklama yapacak. 60 ıncı madde gereğince söz veriyorum.

Buyurun efendim.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sayın Genç, her zaman olduğu gibi, gene, burada okuduğu metni bile çarpıtarak Yüce Meclisin huzuruna getirdi.

Söz konusu fıkrada, kurul başkanı ve kurul üyelerinin alacağı aylığın üst sınırı belirlidir. Üst sınıra kadar da Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır. Aynı şekilde, kurum personelinin ücretleri için de gene Bakanlar Kurulunun belirleyeceği esaslar çerçevesinde Başkanlık yetkili kılınmıştır. Burada üst sınırı bellidir ve hiçbir kurumda olmadığı gibi, aynı şekilde burada da, diğer devlet memurları gibi, bu kurumda çalışanların da alacakları kanunda belirtilmiştir.

Arz ederim.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Bakan herhalde maddeyi anlamamış. Bakanlar Kurulu hangi esaslar dahilinde düzenleyecek beyefendi? Burada yetki Meclise aittir; personelin ücretlerini belirleme yetkisi Meclise aittir, Bakanlar Kuruluna biz bu yetkiyi veremeyiz.

BAŞKAN- Sayın Genç, Sayın Bakan “657’ye göre” dedi...

KAMER GENÇ (Tunceli)- Hayır efendim...

BAŞKAN- Onu, nasıl arzu ederseniz, öyle yorumlarsınız. 

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya)- Görüşlerini söyledi Sayın Genç; olur mu efendim!

KAMER GENÇ (Tunceli)- Önergemin oylamasında, karar yetersayısının aranılmasını da istiyorum.

BAŞKAN- Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, Sayın Genç’in önergesini oylarınıza sunuyorum ve talep üzerine karar yetersayısını arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan, 597 sıra sayılı yasa tasarısının 9 uncu maddesinin onuncu fıkrasındaki “Kurul Başkanı ve kurul üyelerinin aylık net ücretleri en yüksek devlet memurunun, her türlü ödemeler dahil aylık net ücretini geçmemek üzere, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                            Fethullah Erbaş

                                                                                                                     Van

                                                                                                              ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Erbaş?..

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Konuşacağım efendim.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Elimde bulunan enerji piyasasıyla ilgili kanun tasarısına baktığımız zaman, ilk bakışta, maddelerin çok fıkralı olduğunu görüyoruz, 20 fıkra, 30 fıkra, 40 fıkralı madde gördük bu kanun tasarısında. Yani, bu kanun tasarısının bentleri zaten sayılamayacak kadar çok. Bir önerge vermek istediğimiz zaman, acaba hangi fıkradır diye beş altı kere sayıyoruz, ancak buluyoruz. Yani, böyle bir kanun tasarısına ilk defa rastlıyoruz; 4,5 sayfa süren, 5 sayfa süren maddeler var.

HASAN GÜLAY (Manisa) – Çok önemli.

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) - Bu maddeleri okuduğu zaman değerli Kâtip Üyemiz, hakikaten anlayamıyoruz, ne dediğini de anlamıyoruz. O açıdan, bir daha böyle bir kanun tasarısı getirmeyin. Nasıl olsa İçtüzük değişmiştir; yani, önerge sayısı da 3’ten fazla değil; zaten vermiyoruz da, görüyorsunuz. O açıdan, diyorum ki, herhalde, Avrupa Birliği müktesebatına uydurmak için -Avrupa’daki kanunlar herhalde böyle, ben görmemiştim; ama, demek ki böyledir- bundan sonra kanunlarımız hep böyle olacak; hayırlı olsun diyoruz.

Değerli arkadaşlar, vermiş olduğumuz önergeye gelince, bu kanun tasarısının 9 uncu maddesinin onuncu fıkrası diyelim; burada bir kurul oluşturuluyor ve bu kurulun başkanı ve üyeleri için “en yüksek maaş alan devlet memurunun, her türlü ödemeler dahil, aylık net ücretinin 2 katını geçmemek üzere, Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilir” deniliyor.

Değerli arkadaşlar, şöyle bir düşünün; bizim milletvekili maaşlarımız da, en yüksek devlet memuru olan Başbakanlık Müsteşarının aldığı kadardır Anayasamızın 86 ncı maddesinde; ama, basına bir bakın, her Allah’ın günü, milletvekili maaşları basının manşetinde. Bu adamların, milletvekilliğinden çok daha önemli görevleri var, biliyoruz; ama, ne yapacaklar ki, 2 katı alacaklar?.. Yani, milletvekilinin de 2 katını alacaklar. Ne demek bu; bunu anlamak mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, asgarî ücretin çok düşük olduğu, açlık sınırının çok altında olduğu bir ülkede yaşıyoruz ve İşsizler sayısı 20 milyonlarla ifade ediliyor. Şimdi sen bir kurul üyesine, milletvekilinin aldığı maaşın 2 katını verirsen acaba bunlar çıldırmazlar mı?

Değerli arkadaşlar, ülkede fakirlik diz boyu. Hakkari’den görüntülere bakıyorsun, yediden yetmişe, çöplükten, ekmek, zamanı geçmiş konserve topluyorlar, giyecek, yiyecek toplamaya çalışıyorlar. Böyle bir ülkede, bir kurulun üyesine, en yüksek devlet memurunun aldığı maaşın, tabiî, bütün diğer ödemeler de dahil, 2 katının verilmesi uygun değildir diyorum.

Değerli arkadaşlar, esnafı şöyle bir gezdiğiniz zaman siftah etmemiş olduğunu görüyorsunuz. Geçen gün bir mağazaya girdim, 1 700 000 liraya gömlek satıyor. Arkadaş bunun maliyeti ne kadar dedim, “Vallahi dikiş parasının altında satıyorum” dedi. Niye satıyorsun dedim, “İflas edeceğim...” diyor. Şimdi, böyle bir ekonomik düzenin hâkim olduğu bir yerde, sen, aşağı yukarı asgari ücretli 40-50 kişinin parasını 1 kişiye vermeye kalkarsan bu millet elbette ki, kabul etmez.

Biz, bu milletin vekilleri olarak, evet, bir kanun çıkarıyoruz, Allah hayırlı etsin; elbette ki, Türkiye’nin enerjisi bitmek üzeredir, bunu da biliyoruz; enerjisi bitmek üzeredir; yani, başka türlü anlamayın...

MEHMET TELEK (Afyon) – Türkiye’nin enerjisi bitmez!

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) – Bitmek üzere işte. Gördük, bu iktidarlar, Türkiye’nin enerjisini de bitirdiler. Öyle bir şey ki, yukarıdan yağmur bile yağmıyor artık.

M. ZEKİ SEZER (Ankara) – Ne alakası var!..

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ben, sözü fazla uzatmayacağım; ama, diyorum ki, önergeme destek verin, Bakanlar Kurulu, en fazla 1 misli yapsın. Yani, en yüksek devlet memurunun net aylığının, her türlü ödemeler dahil, 1 mislini diyoruz. Yani, o kadar olsun, daha fazlası olmasın.

Önergeme destek vermenizi istirham ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erbaş.

Sayın milletvekilleri, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

9 uncu maddeyi, Komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 9 uncu madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Kurumun gelirleri, mal ve varlıkları

MADDE 10.- Kurumun gelirleri Kurumun bütçesini oluşturur ve aşağıdaki gelir kalemlerinden oluşur:

a) Lisans alma, lisans yenileme, lisans tadili, lisans sureti çıkartma ve yıllık lisans bedelleri,

b) Yayın gelirleri ve sair gelirler,

c) Ayrıntıları kamuoyuna duyurulmak kaydıyla ve piyasanın gelişimine dair etüt ve proje çalışmalarının finansmanında kullanılmak üzere uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından verilecek hibeler,

d) Kurul tarafından verilen idari para cezalarının yüzde yirmibeşi,

e) İletim tarifesinin en fazla yüzde biri oranındaki iletim ek ücretleri.

Kurumun gelirlerinin, giderlerini karşılaması esastır. Kurumun gelir fazlası ertesi yılın Mart ayı sonuna kadar genel bütçeye aktarılır. Kurumun gelirleri, Kurulun uygun gördüğü bankalarda açılacak hesaplarda tutulur. Kurumun gelirleri bu Kanunda belirtilen görevlerini tam olarak yerine getirebilmesi için yeterli düzeye gelinceye kadar, gerekli mali kaynak genel bütçeden karşılanır.

Kurumun mal ve varlıkları Devlet malı sayılır, haczedilemez, rehnedilemez.

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) – Değerli Başkan, değerli arkadaşlar; 597 sıra sayılı, Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle hemen belirtmeliyim ki, Türkiye için, geç kalmış ve gerekli bir yasadır; ancak, alelacele hazırlanarak önümüze getirilen tasarının uygulama imkânı olmadığını düşünüyorum; çünkü, elektrik sektörünün altyapısı yok.

Bakınız, değerlendirmeye başlayalım. Kurulacak piyasanın nitelikleri göz önüne alındığında, piyasa katılımcılarından olan kamu, üretim, iletim, ticaret şirketlerinin gelirleriyle işlevini yerine getirebilmeleri ve gerektiğinde, aynı nitelikteki özel şirketlerle rekabet edebilmeleri amacıyla kurulacak kamu kuruluşlarının özerk olmalarının sağlanmasını ve nitelikli personel çalıştırmalarına imkân verebilmesini sağlayacak idarî ve malî hususları kapsaması gerekmektedir.

Ayrıca, yanıltıcı bilgi verilmesi, işyerinde incelemeye imkân verilmemesi gibi durumlar da veya kolay giderilebilecek kusurlu haller için birtakım para cezaları getiriliyor; ama, burada da bir eksiklik var; çünkü, bu hüküm, hem kurula bir yargılama imkânı sağlayacak hem de şirketlerin ceza ödememek için bu uygulamaları zorlamalarına yol açacaktır.

Değerli arkadaşlar, bakınız, büyük tüketiciler, kendi ihtiyaçları olan elektrik enerjisini alabilecekleri firmayı serbestçe seçecek ve uygun fiyatlarla enerji alma imkânına sahip olabileceklerdir. Ama, asıl vatandaşımız, halkımız olan küçük tüketicilere enerji verme yükümlülüğü dağıtım şirketlerine verilirken, meydana gelecek tüketici fiyat artışlarının önüne nasıl geçeceksiniz? Tasarıya göre ya tüketiciye yüklenecek veya bütçeden karşılanacak gibi bir husus ortaya çıkmakta ve burada vatandaşımızın, halkımızın mağduriyetini önleyecek tedbirlerin alınması şarttır.

Bir başka husus, münhasır olmayı ihtiva ediyor ki, burada, bu tür dağıtım projelerinde yabancı ortak, kontrol sahibi olamıyor. Peki, eğer bu doğru ise, bugünkü dağıtım projelerinin yabancı ortaklarının durumu ne olacak, bunları hiç düşündünüz mü? İşletme devir hakkına dahi para bulmakta zorlanırken, varlık satışlarına, yabancı ortak olmadan nasıl kaynak bulunacak?

Biliyorsunuz, Türkiye’nin büyük bir enerjiye ihtiyacı var; doğrudur, yatırılması gereken para miktarının da her yıl en az 6 milyar dolar civarında olması lazım. Peki, eğer yabancı sermaye, yabancı ortak gelmeyecekse, sizin bütçe içerisinden faize ödediğiniz katrilyonlara varan paralar sebebiyle bunları kime yaptıracaksınız? Bunların mutlaka düşünülmesi gerekiyor.

Ayrıca “dağıtım bölgeleri için lisansın iptal edilmesinin zorunlu hale gelmesi durumunda, tesislerin mülkiyetini elinde bulunduran lisans sahibinin nam ve hesabına 120 gün içerisinde ilgili tesislerin satışı için ihaleye çıkılır” hükmü, dağıtım bölgelerinde tesislerin satış yöntemi kesinleşmiş olarak yazılmıştır. Tekel niteliğinde olan bu tesislerin satılmasının mümkün olduğu sonucuna varılmışsa da, hiçbir hüküm, yasada yer almadan, 4046 sayılı Yasaya atıf yapılmıştır; bunun da mutlaka netleştirilmesi lazım.

Bu tasarı, bu haliyle, Türkiye’nin ihtiyacı için değil değerli arkadaşlar; samimiyetle söylüyorum, IMF’nin baskısıyla çıkarılıyor. Uygulanmayacak bir yasa olarak, çıkarılmış olmak için çıkarılıyor. Bunu hükümet de böyle biliyor; ama, ne yapalım ki, bunu burada görüşüyoruz; çünkü, hukukî altyapı eksikliği var. Şimdi, siz, önce özelleştiriyorsunuz, sonra piyasa yasası çıkarıyorsunuz; halbuki önce piyasayı tanzim etmeli, sonra dağıtım sistemi özelleştirilmeliydi. Türkiye’nin yaptığı özelleştirme modeli, dünya standartlarında olmadığı için Dünya Bankası kabul etmiyor. Şu anda, elektrikte de devlet tekeli devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, halkın mecburen satın aldığı, para ödediği bir emtia olan elektrik birilerine veriliyor. Mecburen tüketilen bir değerin paralarının tahsili için de, maalesef, tekel oluşturuluyor. Şimdi, bu yasayla buna kılıf uyduruluyor diye düşünüyorum. Çünkü, özelleştirmeler geciktirildi; hatta,sonuç itibariyle 3096 sayılı Yasaya göre 1996 yılında 21 bölge için başlatılan özelleştirme...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çelik, lütfen, toparlayınız.

M. ZEKİ ÇELİK (Devamla) – ...2001 yılına gelinmesine rağmen hâlâ gerçekleştirilemedi.

İmtiyaz hukukuna göre, sözleşmelerin yapılacağı teklifler alınmadan, istekli şirketlere verilen işletme devir hakları, hem kamuoyunda hem de mahkemelerde tartışma konusudur. Bu konuda, bilhassa, İstanbul bölgesi elektrik dağıtım şirketinin durumu ortadadır değerli arkadaşlar. Onun için, bu hususların tekrar göz önünde bulundurularak, bu tasarının yeniden gözden geçirilmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini Kırıkkale Milletvekili Sayın Nihat Gökbulut ifade edecekler.

Buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

ANAP GRUBU ADINA NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına görüşlerimi ifade etmek istiyorum; bu vesileyle, tümünüzü saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun tasarısının müzakeresinde ve değerli milletvekillerinin görüşlerinin beyanı neticesinde şu sonuca varmamız mümkündür: Kanun tasarısının amacı, istikameti ve mantığı tam anlaşılamamıştır. Türkiye hızla ilerleyen, gelişen, sanayiini geliştirmek, kalkınmasını tamamlamak zorunda olan bir ülkedir. Türkiye’nin elektrik talebi, her sene yüzde 9 ile 10 civarında artmaktadır; bu, 10 yılda yüzde 100 elektrik talebinin artmasını doğurmaktadır.

Türkiye’nin bütçesi ortadadır; kamu imkânları ortadadır. Şimdi, artan bu elektrik talebinin kamu imkânlarıyla yerine getirilmesi mümkün değilse, artan elektrik talebini hangi yolla, nasıl yerine getirebileceğiz; bunun sorusunu sormak lazım.

Ancak, serbest piyasa dinamikleri içerisinde gelişmiş ülkelerin zamanında izlediği politikaları Türkiye’de uygulayarak bu sorunu aşabiliriz. Türkiye, yetmiş yıllık cumhuriyet döneminde, 2000 yılı itibariyle, 27 000 megavat gücünde kurulu güce sahiptir. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde bunu, 50 000 megavata çıkartmak gerekmektedir. Her sene 3 ilâ 5 milyar dolarlık yatırım yapmak gerekecek. Kamunun bu imkânı olmadığına göre, hangi imkânlarla  sanayimizin, insanımızın, ülkemizin elektrik ve enerji ihtiyacını karşılayabileceğiz ; bunun sorusunu sormak ve bunun cevabını vermek gerekir. Burada, olaylara siyasî perspektifle bakıp, çözüm yollarını ortaya koymadan, bu kanun çıkarsa elektrik piyasası çökecektir gibi demagojik laflarla bu işin üstesinden gelemeyiz. Tabiî ki bir geçiş dönemi olacaktır; bu geçiş dönemi de sancılı olacaktır; ama, unutmayalım, her doğumdan önce sancı olur. Bu sancının neticesinde de, nurtopu gibi bir evladımız olur.

Biz de şuna inanıyoruz; bu yasadan sonra, geçiş döneminde bir sancı olacaktır; ama, bu sancının neticesinde, aynen diğer ülkelerde olduğu gibi, bir müddet sonra, piyasanın kendi dinamikleri içerisinde, arz ve talep dengesiyle bu problem çözülecektir.

Şimdi, en çok şikâyet edilen konu, kamunun ihaleleri ve bu ihalelerdeki şaibelerdir. Halkımız da bundan şikâyet etmektedir, muhalefet de bundan şikâyet etmektedir. Bu yasayla, Bakanlık, tüm imkânını ve yetkisini, kendi düzenlediği bir üst kurulun denetiminde, serbest piyasa imkânlarına ve serbest piyasa dinamiklerine vermektedir. Şimdi, soruyorum size; yani, kamunun ihtiyacı olan talepleri, yine, kamunun ihaleleri yoluyla yapmak mı doğrudur; yoksa, piyasanın kendi dinamikleri içerisinde çözmek mi doğrudur?

Şimdi, bu kanunu iyi incelediğimiz zaman, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, kendi imkânlarını ve yetkilerinin çok büyük bir kısmını, bu kanunla düzenlediği, Elektrik Piyasası Düzenleme Kuruluna devretmektedir.

Daha önceden de, buna benzer düzenleme ve denetleme kurulu oluşturduk. Şimdi basına bakıyoruz; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu... Medya övüyor, muhalefet de övüyor, Allah’tan ki Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu oluşmuş, bankacılığı hortumlayanlar ortaya çıkmış diye! Daha önce çıkarken, bu konuda da tenkit ediliyordu. Biz, inanıyoruz ki, elektrik piyasası konusundaki sorunlar hemen çözümlenmeyebilir, hemen çözümlenmesi mümkün değildir; ama, bu riski göze almak zorundayız; aynen, gelişmiş ülkelerin riski göze aldığı gibi.

“Kaliforniya’da bu piyasa çökmüştür...” Kaliforniya’daki piyasa bundan farklıdır; ama, İngiltere’deki elektrik piyasasında, şu anda, saatlik arz ve talebe göre, piyasanın değerlerine göre elektrik fiyatı tanzim edilmekte ve düzenlenmektedir;. herhangi bir yerde üretilen elektriği, herhangi bir yerdeki tüketici, taleple, kendi içerisinde regüle etmektedir.

Hemen kanun çıkar çıkmaz, bu kanunun doğurduğu müspet şeyleri görmek şüphesiz mümkün olmayacaktır; ama, bunu denemek ve Türkiye, enerji konusundaki sıkıntılarını riske girerek çözmek durumundadır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gökbulut, lütfen toparlayınız.

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) – Bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 uncu madde hakkında söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, kurumun gelirleri, mal ve varlıkları hakkında düzenlemeler içermektedir. Aslında, iktidara mensup konuşan hatipler, bu kanun çıkarken daha, pek çok şeyin eksik olduğunu, çok sıkıntı yaratacağını, bunun ezikliği içinde itirafla başlıyorlar. Anlaşılıyor ki, çok yakında, bu kanunun düzeltilmesi için yeni kanunlar da gelecek; bu da normaldir.

Ben, aslında, burada, bu maddeyle ilgili konuşurken, Bigadiç Esnaf ve Sanatkârlar Odasının çektiği bir fakstan bahisle, milletin olmayan cebine dalan bu hükümetin elinden bahsederek “çekilsin, bu el çekilsin” diye konuşacaktım; ancak, bu maddeye de baktım ”kurumun gelirleri nerededir” derseniz; milletin kalmayan cebindedir.

Bakın, nedir; iletim tarifesinin en fazla yüzde 1’i oranındaki iletim ek ücretleridir. Kim ödeyecek bunu; yine millet ödeyecek! Yani, bu hükümetin... Allah rızası için soruyorum, bu hükümetin buraya getirip de, milletin cebine elini atmadığı bir tek kanun olmayacak mıdır? İlle milletin cebinden para mı toplamak gerekecektir?! (DYP sıralarından alkışlar)

Bakın ne deniliyor: Türkiye Elektrik Kurumunun yeni uygulamaya koyduğu muhtelif giderler adı altındaki ücret, işyerleri için 4 milyon, konutlar için 2 milyon liradır.

Bigadiç Esnaf ve Sanatkârlar Odasına kayıtlı üyelerimiz -TEDAŞ’ın almış olduğu bu kararla ilgili olarak bugünkü ekonomik krizle, tüketmiş olduğu enerjinin bedelini zor şartlar altında ödediğini, TEDAŞ’ın muhtelif gider adı altında istemiş olduğu ücreti ödememeyi beyan etmektedir. Küçük esnaf ve sanatkârlar olarak, bu haksız kazancın kaldırılması taraftarıyız. Gerekli işlemlerin yapılmasını saygılarımızla arz ederiz. Oda Başkanı Süleyman Sarın ve üyeler” İşte, 34’e yakın esnaf; demir-doğramacı, marangoz, demirci, ziraî alet tamircisi, akücü... Hepsi imzalamış. Bunu, ben Sayın Bakana burada bırakıyorum.

Şimdi bakıyoruz elektrik faturalarına: Kişinin tüketimi 155 237 lira, ödemesi gereken para 2,5 milyon lira; yani 15 kat! Kişinin işyerinin tüketimi 431 000 lira, ödemesi gereken 5 milyon lira; 10 kattan fazla! Şimdi, durum böyleyken, bir  de “iletim tarifesinin en fazla yüzde 1’i oranındaki ek iletim ücreti” demek; inanın, yine, bu millete, en az tükettiği elektriğin yüzde 10’u kadar, belki daha fazla yük getirilmesi demektir.

Yine, bakıyoruz (c) kısmında “uluslararası kurum ve kuruluşlardan hibe” deniliyor. Bu uluslararası kurum ve kuruluşların çoğunun firmalar tarafından finanse edildiği açık. Adam o zaman verir hibeyi, istediği gibi projeyi, yatırımı, teşviki düzenletir; 1 verir 100 alır. Bu hibenin koşulları belli değil. Neresi özerk bunun?!. Maddî yönden, göbeğinden birine bağlı, atama yönünden Bakanlar Kuruluna bağlı. Arkadaşımız diyor ki “işte, Sayın Bakan yetkilerini devrediyor.” Hayır efendim, Bakan yetkilerini devretmiyor, sorumluluğunu devrediyor sadece; ama, yapılan yolsuzluklardan hesap sorulamazken, şunu şöyle yap deme baskısını elinde tutuyor, bu yetkisini elinde tutuyor.

Biz, bu kanuna karşı değiliz ki; elektrik sermaye piyasası özelleştirilsin diyoruz. Bakınız, Sanayi Komisyonunda, bu üst kurulun düzenlenmesiyle ilgili olarak, Sanayi Komisyonu Başkanımız ve iktidar milletvekillerinin oylarıyla bir yöntem getirildi. Sivil toplum örgütlerinden gelsin, üreticilerden gelsin, işte, en az on yıl elektrik sektöründe tecrübesi olsun diye getirdiğimiz değişiklik önergesi, sallanan bazı parmaklar tarafından ve “çok hassas, mühim bir mesele” denilerek, Bakanlar Kurulunun atama heyeti haline getirildi. O zaman, bunun neresi özerk kurum, bunun neresi yetki devri?

İşte, gensoru görüşülürken basında okumadık mı? Ne denilmişti:”Sayın Bakan, ihaleleri verme konusunda bize baskı yaptı.” Bunu basında okuduk. Yarın, bu kurulun üzerine baskı yapılmayacağını nereden biliyoruz veya hibe edilecek para karşılığında “şu tür bir teşvik, bu tür bir proje yapın” diye bir baskı gelmeyeceğini nereden garanti edeceğiz? Artık, bu hükümete söylüyorum, bu milletin cebinden elini çeksin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız, lütfen toparlayınız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakınız, hafta sonunda Bandırma’da sanayicileri ziyaret ettim. Bütün sanayi kuruluşları işten eleman çıkarıyor; ancak, bir tanesinin sözleri konuyla ilgili olduğu için aktarıyorum. Bir mermer sanayii fabrikası sahibi diyor ki “elemanlarımı işten çıkarmamak için gündüz çalıştırmıyorum; gündüz çalışmasını durdurdum; elektrik tarifesi birkaç kuruş ucuz diye gece çalıştırıyorum; ama, öyle anlaşılıyor ki, olay böyle devam etmeyecek, yine, yakında, belki, işçi çıkarmak zorunda kalacağım.”

Ben, sayın hükümetten, bu vatandaşa her gün yeni yükler getiren, her kanunda şuradan şöyle bir para, buradan böyle bir para diyen düzenlemeler değil; bunları hafifleten, milletin üzerindeki yükü hafifleten, millete nefes aldıran kanunlar getirmesini istiyorum.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, yerimden söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, kıymetli arkadaşlarım; hatip, bu yasa tasarısıyla ilgili söz aldığında, sürekli olarak, Sanayi ve Ticaret Komisyonunda ortaya konulan görüşlerin bazılarının Plan ve Bütçe Komisyonunda değiştirildiği ya da bir başka şekilde sonuçlandırılmasını, hep, yakışıksız ifadeler kullanarak, hoş olmayan sözlerle söylüyor. Sanayi ve Ticaret Komisyonuna saygılıyız, bir çalışma yaptılar, bize yararlı oldular, biz de onları değerlendirdik. Plan ve Bütçe Komisyonumuzdaki iktidara ve muhalefete mensup arkadaşlarımızla çok da güzel bir çalışma yaptık. Biz, hiç kimsenin işaretiyle parmak kaldırarak bir hizmet yapmıyoruz. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) Ben, arkadaşımın, bunu, Plan ve Bütçe Komisyonundaki iktidar mensubu her arkadaşın nasıl dikkatle ve onurla görev yaptığını, kendi partisine mensup arkadaşlarına sormasını istiyorum. Bu tip sözler Parlamentoya ve burada milletvekillerine yakışmıyor. Biz, sayın arkadaşımızın onuru, haysiyeti kadar onurlu ve haysiyetliyiz. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

10 uncu madde üzerinde, hükümet adına, Sayın Bakan konuşma yapacaklar.

Buyurun.

Süreniz 5 dakika.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; esasen, tasarı hakkında konuşan bütün arkadaşlarım, ne hikmetse, buraya çıkıp, kanunun çıkmasından yana çalışma yaptıklarını, tasarıyı desteklediklerini; ama, yanlışlıklar olduğunu söylemektedirler ve her seferinde de bir hakkın suiistimalini yapmaya yine devam etmektedirler. Tabiî ki, burada bütün milletvekilleri konuşmalı, gerçekleri dile getirmeli; ama, gerçekleri çarpıtarak dile getirmemelidir.

En sonundan başlayarak cevap vereceğim; biraz sonra da önerge gelecek. Bu tasarının 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında, uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından verilecek hibelerden bahsedilmektedir. Bunun istismarlara yol açacağı arkadaşlarımca dile getirilmektedir. Eğer, metni tam okursak, burada “ayrıntıları kamuoyuna duyurulmak kaydıyla ve piyasanın gelişimine dair etüt ve proje çalışmalarının finansmanında kullanılmak üzere” diye belirtilmiş. Burada kastedilen uluslararası kurum ve kuruluşlar, Dünya Bankası gibi, Uluslararası Enerji Ajansı gibi, Avrupa Birliğinin bu bölüme bakan kuruluşları gibi kuruluşlardır. Yani, böyle bir madde koymayıp, böyle bir yardım konusu olursa, bunu almayalım mı; alınmasa mıydı bunlar?!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – İsimlerini yazalım Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – Efendim, açık açık bunların hepsinin ismi yazılmaz, yarın başka kuruluşlar da çıkabilir. Ayrıntılarını kamuoyuna duyurmak üzere burada açık açık yazmış; yani, kamuoyuna duyurulan herhangi bir konunun, bu verilmeli midir verilmemeli midir diye, tekrar, burada gündeme getirilmesi kadar yanlış bir şey yok.

Tabiî ki, burada, arkadaşlarım, esnaflarımıza gelen elektrik paralarını gündeme getirmektedirler. Bütçe kanunu çıkarılırken bunlara baksaydınız. Aynı şekilde, bütçe kanununda, gene 1 Ocak 2001 tarihinden itibaren başlayan bir uygulamayla, güç bedeli uygulamasıyla bunlar yükselmiştir. Bu, meskenlerde 1 milyon lira, sanayide 10 milyon lira ve diğerlerinde de 4 milyon lira olmak üzere alınmaktadır.

Gene, arkadaşlarımın, burada çeşitli maddelerde, çeşitli şekillerde dile getirdikleri konular var. Tabiî, bunların hepsinin cevabı var; ancak, her seferinde yeni cevaplar vererek, burada kafaları karıştırmaya yönelik faaliyetlere yol vermemek için cevap vermedim; ama, yine de, bunların birkaçına cevap vermek istiyorum.

Serbest olmayan tüketicilere uygulanacak perakende satış tarifesi, kurul onayına tabidir. Diğer yandan, hükümetçe, tüketicilerin desteklenmesi amacıyla, fiyatlara müdahale edilmeksizin, tüketicilere nakdî geri ödeme yapma hususu da düzenlenmiştir.

Gene, burada, kurulun bir hakem olmadığından bahsedildi. Aksine, kurul, hiçbir sözleşmeye, hiçbir taahhüde taraf değildir. Düzenleyici ve denetleyici bir organ olarak, piyasada faaliyet gösteren aktörleri, kanun ve çıkaracağı yönetmeliklerle yönlendirecektir. Bu itibarla, kurul üyeleri idarî, teknik ve hukukî formasyonlarıyla birer hakem olarak görev yapacaklardır. Avrupa ve dünyadaki uygulamalar da bu paralelde olup, esas itibariyle düzenleyici kurul kavramı, bu hakemlik müessesesi anlayışına dayanmaktadır. 

Gene, politika belirleme yetkisi, hiçbir zaman bu kurula devredilmiyor. Bu görev, 3154 sayılı Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun kapsamında bakanlık tarafından yürütülmekte olup, bundan sonra da bakanlık tarafından yürütülecektir.

Kurulun görevi, hükümet tarafından makro düzeyde belirlenen politikaları uygulamaya yönelik düzenlemeler yapmak ve bu doğrultuda işleyen piyasada denetleme yapmaktır.

Sayın Genç, serbest tüketici ne olacak diye burada sordu. Serbest tüketici başlangıcı 9 milyon kilovat/saat olarak belirlenmiştir; bu rakam, Avrupa Birliğinin 2003 yılı hedefi dikkate alınarak belirlenmiştir. Belirlenen bu rakam, zaman içerisinde tüm tüketicileri de içine alacak şekilde revize edilecektir.

Yine, Sayın Genç’in “İngiltere modeli midir” dediği konuya da cevap vermek istiyorum. Görüşülmekte olan modelin, İngiltere’de uygulanan modelin bir kopyası olduğu ifade edildi. Bu, hiç gerçeği yansıtmamaktadır; çünkü, İngiltere’de enerji havuz sistemi uygulaması vardır. Bu modelde, tüm üreticiler rekabet ortamında fiyatlarını havuza sunar; havuz ise, talebi karşılayana kadar verilen fiyattan elektrik almaya devam eder.

Yine, burada, benim şahsımla ilgili Sayın Genç’in bir talebi oldu. Ben, onsekiz yıldır milletvekiliyim. Erkekçe, mertçe buradan itiraf ediyorum, buradan söylüyorum, herkese de hodri meydan diyorum. Alnım sonuna kadar açık; çocuklarımın yaptığı işlerde de, sülalemin yaptığı işlerde de elinde bilgi olup, belge olup herhangi bir yere verip, herhangi bir kovuşturma açtırmayan namerttir; buradan bunu da belirtiyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) Ben, sadece bu kanunla ilgili değildir diye söylemedim; burada her şeyi açık konuşmamız lazım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Oğlunuz Philip Morris’in bayii mi değil mi?

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – Efendim, tabiî bayii; oğlum aç mı kalacak?!

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – Ben, sadece nüfuz siyaseti yapmadığımı söylüyorum; oğlum, tabiî ki, serbest piyasadan gidip istediği yerden bayilik alacak.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama, siz de tekel bakanı değil misiniz?!

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – Ben, Devlet Bakanıyım. Tekelle ilgisi olmayan bir kurumdan almıştır; ben de bunu aynen söylüyorum burada. Elinde buna benzer bir şey varsa, sonuna kadar gidecek herkes.

Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız ne için söz istediniz?

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Kişisel; Bakandan sonra söz istiyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Son söz isteyebilir efendim; son söz milletvekilinindir.

BAŞKAN – Sayın  Yılmazyıldız,  cevap vermek üzere değil,  son söz milletvekilinin olduğu için, 61 inci maddeye göre söz veriyorum; buyurun.

Lütfen herhangi bir tartışmaya yol açmayalım.

Süreniz 5 dakika efendim.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada ifade ettiğimiz konu, şurada raporu yazılan konudur. Burada, hükümetin teklif ettiği metin var, Sanayi Komisyonunun metni var, Plan ve Bütçe Komisyonunun metni var. Elektrik Üst Kurulunun düzenlenmesinde, Plan ve Bütçe Komisyonundan çıkan son şekli, hükümetin teklif ettiğinden de daha geridir.

Sayın Başkan, verdiği cevapta, işte, kimseden şunu almıyoruz, bunu almıyoruz diyor; ancak,  daha geçen gün, fonlarla ilgili bir görüşmede, Tarım ve Köyişleri Bakanının geldiğini, niye kendine ait 7 fonun kaldırılmak istenildiğini de, işte, efendim, MHP’li bir bakanlıkla ilgili daha çok fon kaldırılıyor, bütçeye dahil ediliyor da, diğer taraflar kalmıyor diye tartışmanın olduğunu, Sayın Bakanın da Plan ve Bütçe Komisyonunu nasıl terk ettiğini, Sayın Başkanın da “bu, hükümetten gelen şeklidir” dediğini televizyonlardan izledik, basından izledik o zaman. Dolayısıyla, biz kimseden şunu almıyoruz, bunu almıyoruz demenin bir alemi yok. Bunlar, herkesin gözü önünde çok şükür. Meclis televizyonu susturulmak isteniliyor, Meclis televizyonu çalıştığı içindir ki, milletvekillerinin çalışması, şeffaf olarak ortada.

Yine, burada, uluslararası kuruluşlardan alınan hibenin ayrıntıları kamuoyuna duyurulabilir; ama, takdir edersiniz ki, bir olayı kamuoyuna takdim ediş şekli elli defa değişebiliyor; siyahlar beyaz, beyazlar siyah gösterilebiliyor. Beş yıl, on yıl sonra gerçekler ortaya çıktığında, atı alan Üsküdar’ı geçiyor. Eğer, uluslararası kuruluşlardan alınacaksa, bunlar çok net söylenebilir. Efendim, Avrupa Birliğinin denilebilir, Birleşmiş Milletlerin denilebilir veya enerjiyle ilgili kuruluşlar denilebilir, bir tanımı olabilir. Kaldı ki, hoş, bu kuruluşların çoğu da, biliyoruz ki, belli şirketler tarafından finanse ediliyor. Türkiye, bu kadar aciz midir ki, kendi planını, projesini yapacak böyle bir üst kurulu finanse edemesin?! Türkiye bu kadar zayıf bir ülke değil. Sonuçta, bu plan, proje etüt dediğiniz ne tutuyor ki?.. Yani, 10 milyon dolar, 100 milyon dolar için uluslararası kuruluşlara bu kadar muhtaç durumda kalmak doğru değil.

Yine, bakıyoruz “kurumun, giderlerini karşılayamadığı müddetçe genel bütçeden karşılanır” deniliyor, daha sonra “gelir ve giderleri karşılar” deniliyor. Burada, dolayısıyla, kurum, acaba, gelir giderlerini; kurumun gelirlerini, giderlerini karşılaması esastır lafı, acaba, bu alacağı hibelere göre mi; ne kadarını karşılayacak, ne kadar hibeyle karşılanacak böyle bir tahmin var mı? Diyor ki, gelirlerinin fazlası da irat kaydedilir mart ayına kadar; yani, o yolla, bu kuruma yapılacak hibeler aracılığıyla, acaba, Türkiye Cumhuriyeti bütçesinin açıklarımı kapatılmak isteniyor?

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan dedi ki, bütçede bu “muhtelif gider” adı altında alınan sabit ücret giderinin, bütçedeyken, galiba farkında olmadınız. Doğrudur, ben farkındaydım da; Sayın Bakan, tahmin ediyorum, o maddeler görüşülürken Mecliste değildi, kendisi bilmiyor. 44 üncü madde görüşülürken, ben, çıktım konuştum bu yanlıştır diye; o maddeyle ilgili çıkıp konuştum. Hatta şunu söyledim, bunu yazanların edebiyat bilgisi bile yok, çünkü bir maddede diyor ki, Enerji Bakanlığı yürütür, bir maddeyi Hazineden sorumlu Devlet Bakanı yürütür; böyle bir madde altında da, bu zammı TEDAŞ yürütür diye bir madde! Yani iki bakanlığın altına bu yakışmıyor dedim, bari ayrı madde olarak düzenleseydiniz. Zaten milletin cebine dalan bu hükümetin eli böyle gizli, saklı, kaçak, kimse farkına varmadığı bir şekilde bir madde ekleyerek oluyor.

Ben diyorum ki, ne alacaksanız açık açık söyleyin, millet de bilsin. İşte, millet bunun farkında değildi 2001 yılı bütçesi geçerken. Biz söyledik;ama, yeterince farkına varamamış. Farkına vardığı zaman böyle faks çekiyor Sayın Bakanım. Sayın Erek aynı şekilde söyledi. Bartın’dan Mehmet Kasapoğlu diye bir vatandaşımız aradı. Dedi ki 5 milyon liralık, 6 milyon liralık elektrik faturama geldi 17 milyon; ne yapacağım? Millet arıyor böyle... Bunun altından kalkamıyor, buna bir çare bulmanız lazım. Bu kadar pahalı elektriği verirken, uyguladığınız yanlış politikalar da üzerine eklenince sanayici nasıl ihracat yapsın, nasıl insanlarımız iş bulsun! İşi olanlar da işini kaybediyor. Sosyal patlamaya gitmeden bu işin önünü alın diyorum.

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yılmazyıldız.

Sayın Türker, 60 ıncı maddeye göre yerinizden,  çok kısa olsun lütfen.

Buyurun.

MASUM TÜRKER (İstanbul) – Sayın Başkan, hatip, biraz önce, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine hakaret etmiştir. Bu Meclisin çatısı altında, hiçbir milletvekilinin, çoğunluğun oylarıyla oluşmuş olan bir yargı için, “hükümetin gerisine gitmiştir, filanca komisyonun gerisinde kalmıştır” demeye hakkı yoktur, haddi de yoktur. Bu konudaki hak ve aşılan had, aslında, burada, milletvekillerinin iradelerine baskı koymaktır. Böylesine bir konuşmanın bir talihsizlik olduğunu Plan ve Bütçe Komisyonunun bir üyesi olarak belirtmek istiyorum ve bizlerin görevi, eğer burada bir yanlışlık varsa -ister muhalefet olsun ister iktidar olsun- maddeler üzerinde, görüşlerimizi, siyaset yapmak amacıyla değil, maddelerin hukukî donanımlarını sağlamak amacıyla belirtip, hukukun temel kaynağı haline görüşlerimizi getirmektir. Kendi görüşleri olmayan, hukukun temel kaynağı haline götürmeyenlerin başkasını suçlamaya hakkı olmadığını arz eder, saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türker.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, bu doğru değil; arkadaşlarımıza, görüşlerimizi, Sanayi Komisyonunda belirttik; hakaret eden kendisi.

BAŞKAN – Tamam efendim, siz hakaret etmediğinizi söylediniz, mesele kalmadı...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sanayi Komisyonunda değişik önergelerle görüşlerimizi tekrar belirttik; ama, arkadaşımızın görüşü yok, ne yapalım!..

BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:

Sayın Başkanlığa

Görüşülmekte olan 597 sıra sayılı yasa tasarısının 10 uncu maddesinin (c ) bendinin madde metninden çıkarılmasını saygılarımızla arz ederiz.

 

Kamer Genç

Turhan Güven

Nevfel Şahin

 

Tunceli

İçel

Çanakkale

 

Musa Konyar

 

Sebahattin Karakelle

 

Ağrı

 

Erzincan

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, önergeyi geri alıyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi geri aldınız, tamam efendim.

Madde üzerinde başka önerge yok.

10 uncu maddeyi komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10 uncu madde kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:


İKİNCİ BÖLÜM

Yaptırımlar ve Dava Hakkı

Yaptırımlar ve yaptırımların uygulanmasında usul

MADDE 11.- Kurul, piyasada faaliyet gösteren tüzel kişilere aşağıdaki yaptırım ve cezaları uygular:

a) Kurul tarafından bilgi isteme veya yerinde inceleme hallerinde; istenen bilgilerin yanlış, eksik veya yanıltıcı olarak verildiğinin saptanması veya hiç bilgi verilmemesi ya da yerinde inceleme imkânının verilmemesi hallerinde, iki yüz  milyar lira para cezası verilir ve yedi gün içinde bilgilerin doğru olarak verilmesi ve/veya inceleme imkânının sağlanması ihtar edilir, ancak kolay giderilebilecek kusurlu haller için, ilgili gerçek ve tüzel kişilerden, para cezası uygulanmaksızın ihtar edilerek, yedi gün içerisinde bilgilerin doğru olarak verilmesi ve/veya inceleme imkânının sağlanması istenir.

b)  Bu Kanun hükümlerine ve çıkarılan yönetmelik, talimat ve tebliğlere aykırı hareket edildiğinin saptanması halinde, ikiyüzelli milyar lira para cezası verilir ve aykırılığın otuz gün içinde giderilmesi ihtar edilir,

c) Lisans genel esasları ve yükümlülüklerinden herhangi birisinin yerine getirilmediğinin saptanması halinde, üçyüz milyar lira para cezası verilir ve otuz gün içinde düzeltilmesi ihtar edilir,

d) Lisans müracaatında, lisans verilmesinde aranan şartlar konusunda, gerçek dışı belge sunulması veya yanıltıcı bilgi verilmesi veya lisans süresince lisans verilmesini etkileyecek lisans şartlarındaki değişikliklerin Kurula bildirilmemesi ve anılan gerçek dışı belge veya yanıltıcı bilgi veya lisans şartlarındaki değişikliğin düzeltilmesinin mümkün görülmesi halinde, dörtyüz milyar lira para cezası verilir ve otuz gün içinde düzeltilmesi ihtar edilir,

e) Lisans süresi boyunca iştirak ilişkisi yasağına aykırı davranışta bulunulması halinde, dörtyüzelli milyar lira para cezası verilir ve otuz gün içinde iştirak ilişkisinin düzeltilmesi ihtar edilir,

f) Piyasada lisans kapsamı dışında faaliyet gösterildiğinin saptanması halinde, beşyüz milyar lira para cezası verilir ve on beş gün içinde kapsam dışı faaliyetin veya aleyhe faaliyetin durdurulması ihtar edilir.

g) Lisans verilmesine esas olan şartların lisansın yürürlüğü sırasında ortadan kalktığının veya bu şartların baştan mevcut olmadığının saptanması halinde lisans iptal edilir.

Yukarıdaki para cezalarını gerektiren fiillerin ihtara rağmen düzeltilmemesi veya tekrarlanması hallerinde para cezaları her defasında bir önceki cezanın iki katı oranında artırılarak uygulanır. Bu cezaların verildiği tarihten itibaren iki yıl içinde idarî para cezası verilmesini gerektiren aynı fiil işlenmediği takdirde önceki cezalar tekrarda esas alınmaz. Ancak aynı fiil iki yıl içinde işlendiği takdirde artırılarak uygulanacak para cezasının tutarı cezaya muhatap tüzel kişinin bir önceki malî yılına ilişkin bilançosundaki gayri safi gelirinin yüzde onunu aşamaz. Cezaların bu düzeye ulaşması halinde, Kurul lisansı iptal edebilir.

Bu maddenin birinci fıkrasının (c) veya (d) bendinde sayılan ihlallerde Kurul, fiilin ağırlığına göre idari para cezası uygulamaksızın lisansı doğrudan iptal eder.

Dağıtım bölgeleri için lisansın iptal edilmesinin zorunlu hale gelmesi durumunda Kurul hizmetin aksamaması için gerekli tedbirleri önceden almak suretiyle lisansı iptal eder. Tesislerin mülkiyetini elinde bulunduran lisans sahibinin nam ve hesabına yüzyirmi gün içerisinde ilgili tesisin satışı için ihaleye çıkılır. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar yönetmeliklerde belirlenir.

Bu maddede düzenlenen tüm idari para cezaları hiçbir şekilde ilgili cezayı ödeyen tüzel kişi tarafından hazırlanacak tarifelerde maliyet unsuru olarak yer almaz.

Para cezası, bu Kanuna aykırı hareket eden tarafların her birine ayrı ayrı uygulanır. Bu Kanun gereğince para cezasını gerektiren fiillerin Türk Ceza Kanunu veya ceza hükmünü içeren diğer kanunlarda suç sayılması, söz konusu para cezalarının verilmesine engel olmayacağı gibi, lisans iptaline de mani değildir.

Bu Kanundaki cezaları gerektiren fiillerin birden fazla olması halinde ve aralarında irtibat olması durumunda en yüksek cezayı gerektirecek fiilin cezası; irtibat bulunmaması halinde ise her birinin cezası ayrı ayrı uygulanır.

Para cezası kararı verilmesi halinde ilgili tüzel kişi tebliğden itibaren onbeş gün içinde Kurula müracaat ederek kararın yeniden gözden geçirilmesini talep edebilir. Bu talebin yapılmaması veya talebin reddi hallerinde para cezası kararı kesinleşir.

Para cezası uygulama hakkı, aykırılığın vuku bulduğu tarihi izleyen yılın başından  itibaren beş yıllık zamanaşımına tabidir.

Kurulun inceleme ve araştırma amacıyla yapacağı herhangi bir işlem, bu işlemin ilgili tarafa tebliği, karar aleyhine yargı yoluna başvurulmuş olması, zamanaşımını keser.

Verilen para cezası 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre Maliye Bakanlığınca, Kurum adına tahsil olunur.

Verilen para cezası miktarları, her yıl 765 sayılı Türk Ceza Kanununa 28/2/1999 tarih ve 4421 sayılı Kanunla eklenen ek 2 nci madde hükümleri uyarınca artırılır.

BAŞKAN – Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Süleyman Metin Kalkan’a aittir.

Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

FP GRUBU ADINA SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, biraz evvel, bu maddeyi okuyan kâtip arkadaşın okumaya başladığı anda saatime baktım, bitirdiği anda baktım; tam 5 dakika sürdü, ki, bu madde de bazı maddelerin yarısı kadar bile değildi. Tasarının bir maddesinin sadece okunması 5 dakika sürüyorsa, bunun üzerinde bir düşünce ifade etmek, yanlışını bulmak, daha güzel bir ilave yapma imkânını hangi vakit diliminde, nasıl bulacağız, ben bunu anlayamadım.

Bu maddeler tartışılmaya başladığı anda, tabiî, acele olduğu için, bütün bu maddeleri tartışmadan, çok acele, bir an evvel çıkarıp IMF’den “aferin” almak için bu gayret, halktan ne kadar “aferin” almayı getirecek, onu da önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Bundan evvel, yine bir sürü güzel mülahazalarla, vatanın kurtulacağını, milletin rahatlayacağını, millet menfaatına olacağını söyleyerek, yatırımların artacağını, temin edileceğini söyleyerek çıkardığımız Tahkim Yasasından da netice alamadığımızı görerek, şimdi, ben, burada, yine, bütün milletvekillerinin, bu kanunun çıkmasına yardımcı olan veya sebep olacak milletvekillerinin, şuna, bir kere daha, grubunuzdan gelen emir doğrultusunda değil, Türkiye’nin gerçekleri ve çıkarı doğrultusunda, mutlaka halkın yararına olacak bir düzen verme gayretini kuşanmalarını bekliyorum.

Burada, yalnız muhalefet partilerinden Fazilet Partisi ve Doğru Yol Partisi tasarı maddeleri üzerinde görüş belirtmekte ve son birkaç madde üzerinde de, biraz evvel, Anavatan Partisinin değerli milletvekilleri de fikir beyan ettiler. Ben merak ediyorum, iktidarın diğer partilerinin, bu hususlarda belirtecek görüşü mü yok, ilavesi mi yok veya tasvip etmedikleri halde, kerhen, mecbur olduklarından mı susuyorlar “aman, bir an evvel çıksın, hiçbir şey söylemeyelim” mi diyorlar?

Arkadaşlar, bakın, bu maddeler çıktığında, beklediğimiz, şu anda çok müspet olacağını iddia ettiğimiz netice ve tabloyla karşılaşmayacağımızı ilan ediyorum. En basitlerinden biri olarak, sadece, bu 11 inci maddenin 19 paragrafı var ve yarın elektriği özelleştirdiğimizde veya özel şirketler kurulduğunda uygulanacak cezaî müeyyideleri içeren bu kanun maddesi, ilk ceza olarak, 200 milyar liralık... Ben, teker teker o paragrafları okumaktan çekiniyorum; okuduğum takdirde, üç paragrafı ifade etmeye yetmeden zamanım bitecek.

AYDIN TÜMEN (Ankara) – Konuya gelemediniz ki!..

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) – Konuya geldim de, sizin kafanız konuya yatmadığı için...

AYDIN TÜMEN (Ankara) – 3 dakika oldu, daha konuya gelemediniz.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) – Bunu anlatmak için... İşte, benim anlattığım en önemli mesele; 5 dakika, iki sayfalık, üç sayfalık kanun metinlerinin sadece kelimelerini burada ifade etmeye yetmemektedir.

200 milyar lira, 300 milyar lira ceza koymuşuz ve diyoruz ki, bu cezaların, beş yıl içerisinde, zamanaşımına uğramadan –beş yıl olarak zaman tahdidi getiriyoruz- bu devasa şirketlerin, yapacakları elektrik üretim veya nakil veya satış ve ticarî işlemlerinde yolsuzlukları veya kanuna uymayan halleri olursa -200 milyar liradan başlamışız- 200 milyar lira, 250 milyar lira, 300 milyar lira ve en büyük, en vahim hataya veya suiistimale 400 milyar lira ceza koymuşuz. Ne zaman çıkar, ne zaman belli olur?..

Daha baştan, çıkarılacak bu kanunun, suiistimallere taviz verecek en önemli maddelerinden biri de budur; çünkü, düşünün, trilyonluk üretim yapan, katrilyonluk iş yapacak olan büyük firmalara, zamanla, bir yolsuzlukları ortaya çıktığında, 200 milyar lira veya 250 milyar lira ceza uygulamak ne kadar caydırıcı olacaktır? Demek ki, yani, caydırıcı olması bile düşünülmeyen, küçücük bir ceza takdir ederek, şimdiden, biz, yine, kamuoyunun günlerdir, aylardır çalkalandığı skandallara yeni skandal alanları katmaya peşinen razı olmuşuz demektir. Öyleyse, biz, bunun üzerinde, gelin, yeniden, gerçekten, fayda ve yarar umduğumuz cihetleri önplana çıkararak...

BAŞKAN – Sayın Kalkan, lütfen toparlayınız.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - ...yeni suiistimaller veya ihmaller yapmaya meydan vermeyelim.

Bunu ifade ediyor, Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kalkan.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 11 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce, Sayın Bakan, benim öğle sıralarında yaptığım bir konuşmaya burada cevap verdi. Benim burada dediğim şu: Sayın Bakan Tekel Bakanıdır ve Tekelden sorumludur; Philip Morris şirketinin başbayiliğini oğluna almış dedim. Bu, politikada hoş bir davranış değildir. Yani, hoş davranışsa, tamam canım, ben bir şey demiyorum...

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Siz itham ettiniz, ben konuşmaya cevap verdim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse efendim... Yani, benim zamanım gidiyor.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Siz istediğinizi söyleyeceksiniz de, biz bir şey söylemeyecek miyiz?!

BAŞKAN – Sayın Genç, maddeyle ilgili konuşun lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Maddeyle ilgili konuşuyorum...

Beni itham ettiniz, işte, ben de size cevap veriyorum.

Değerli milletvekilleri, bakın, size bir not...

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – İtham etmedim, hitabına cevap verdim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Bakansınız; orada sükûneti muhafaza ediniz.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bir not okuyayım size. Bakın, Bayındır Holdingin, İngiliz National Power ve Türk şirketi Mimaç’ın ortak olduğu Güney Ege Enerji İşletmeleri Anonim Şirketi isimli şirketteki hissesini, Vakıfbank, 107 milyon dolara alıyor; ancak, bu şirketin henüz hiçbir enerji tesisi de yok, mal varlığı da yok, şeyi de yok... Şimdi, Antalya Havaalanının yüzde 33 hissesi, yine, Bayındır Holdingindi. Vakıfbank, gitti, bunu     -uzun zaman herkesten sakladınız- 63 milyon dolara aldı. Sonra da, Vakıfbank, getirmiş, bilmem, Alman FAG şirketine devretmiş. Şimdi, burada çıkıp deniliyor ki: “Biz, efendim, bir şey yapıyoruz da muhalefet karşı çıkıyor.” Yahu kardeşim, sizin bir şey yaptığınız yok. Sizin yaptığınız, ancak, devletin çeşitli kaynaklarında toplanan paraları -Vakıfbankın birtakım suiistimale müsait kredileri de var; bunları da başka zaman söyleyeceğim- sizin yandaşlarınıza kanalize etmeniz ve devletin kaynaklarının böyle yok olmasıdır.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, ben biraz önce burada dedim ki, bu sistem, yani, Dünya Bankasının önerdiği bu sistem İngiliz sistemidir. İngilizler bunu uyguladığı zaman, sistem, birdenbire sağlıklı işlememiş ve fiyatlar üç misli artmış. Kaliforniya’da da sistem çökmüş. Tabiî, bizim zamanımız yok, onun için şey etmiyoruz. Şimdi, biz, elektrik üretimine karşı değiliz ki. TEAŞ, elektriği 3,5 sente 1999 yılında üretiyor, piyasaya veriyor, 2000’de 5,5 sente; ama, bu hükümetin Bakanı bir şirketle 19,5 sente, TEAŞ’ın 5,5 sente mal ettiği elektriği alıyor. Burada, vatandaşın karşısında bulunduğu sıkıntı ve elektrik gibi, insan hayatında, yaşamında bu kadar kıymetli olan bir kaynağın bu kadar suiistimale elverişli, kat be kat fiyatlar artırılmak suretiyle vatandaşın istifadesine sunulmasının vatandaşın ekonomik hayatında yaratacağı çöküntüyü dile getirdik.

Şimdi, burada da para cezaları getiriliyor. Para cezaları, bakın, değerli milletvekilleri, elektrik üretim, dağıtım ve toptan, perakende satışlarındaki rakamlar katrilyonlar... Şimdi, getirilen bu para cezaları, bence, çok düşük. Yani, böyle bir sistem... Bu konuda bir önergemiz de var. Gerçi, bu, şirkete göre 100 milyar, 200 milyar, 400 milyar, 500 milyar para cezası kesme yetkisi tanınıyor -madde de çok kötü düzenlenmiş aslında- ancak, bunlar, bu şirketlerin faaliyet konusu olan ve bu faaliyet konusunda sağladıkları ekonomik kaynak ve katma değerin çok düşük bir miktarı, yüzde yarımı veya binde yarımına gelen bir şey. Katrilyonlarca değer üreten, elektrik satan bir müessese, bir usulsüzlük yaptığı zaman, siz, binde 1 ceza verirseniz hiç önemli de değil. Bunlar hesaplanmış, bu konunun mütehassısları tarafından hesaplanmış, yazılmış; ama, tabiî, bu kanun sağlıklı incelenmediği için, işte, hep geldiği şekilde çıkıyor. Biz söylediğimiz zaman Sayın Komisyon Başkanımız belki bunlara kızıyor; ama, Türkiye’nin birtakım gerçeklerini de biliyoruz, yalnız bu bürokratlar bilmiyor. Kaldı ki, bu kanunu, bu kanun tasarısını hazırlayan bürokratların aşağı yukarı büyük bir kısmı, şimdi, Beyaz Enerji Operasyonundan dolayı içeride veyahut da hakkında soruşturma var. Şimdi, bunlar, niye bu soruşturmaya tabi tutuldular; çünkü, enerjiyle ilgili olarak yaptıkları sözleşmelerde devleti ve vatandaşı korumadılar. Kimi korudular; ileride yandaş oldukları firmaları korudular ve dolayısıyla, öyle bir şey oldu ki, bu hükümetin İçişleri Bakanı polisi etkiler diye, ihbarlar, soruşturmalar, o vesileyle gelmedi, jandarmaya gitti, jandarma bu konuda soruşturma yaptı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen toparlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki.

Şimdi, bunlar ortadayken, bu gerçekler ortadayken, çıkıp da böyle, çok dürüst, efendim, her şeyi çok masumane göstermenin de bir anlamı yok ki.

Diyoruz ki, siz, getirdiğiniz bu tasarıyla, Türkiye’de enerji sorununu çözmüyorsunuz, bilhassa enerji piyasasını kaosa sürüklüyorsunuz. Vatandaş enerji kullanamayacak duruma gelecek. Araya beş altı tane, işte, toptancı şirket, dağıtım şirketi, iletim şirketi, üretim şirketi diye şirketler sokuyorsunuz. Bunların hangisi gelmiş, cebinden para vermiş de, elektrik üretmiş de, baraj yapmış da, büyük bir hat tesis etmiş de biz karşı çıkmışız! Buyursun gelsinler, barajlarını inşa etsinler, elektriği getirsinler, normal piyasa şartlarında da satsınlar; kimse bir şey demiyor ki. Burada yapılan, devletin bankalarında, devletin bankalarının kefil olduğu, teminat mektubu verdiği birtakım yerlerde gidip paraları alıyorlar, ondan sonra bazı şeylere talip oluyorlar, o paralar da yine devletin kesesinden gidiyor. Yani, enine boyuna konuyu tartıştığımız zaman, getirilen bu kanun, bu haliyle, bu memlekete bir kaos getirir.

Saygılar sunarım efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, yerimden bir açıklamada bulunmak istiyorum.

BAŞKAN - Hükümet adına, Sayın Bakan, yerinden ifadede bulunacaklar.

Buyurun.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; iki konuşmacı arkadaşımız cezalarla ilgili konuda konuştu. Ben, bir kere daha hatırlatıyorum; cezalarla ilgili madde... Esasen, komisyon müzakerelerinde, arkadaşlarımız anlattılar, burada, cezaların yüksek olduğu bile komisyonda dile getirilmiş. Sadece bir tek maddeyi okuyayım. Burada, ceza lisansının doğrudan doğruya iptal edilmesine kadar gidecek cezalar konulmuş. Bundan daha ağır verilecek bir ceza yok. Bütün bu madde, bu sistemin en iyi şekilde çalışmasını sağlamak için yapılmıştır.

Bir kere daha, önce, Sayın Genç’in Bayındır Holdingin ortak olduğu  Güney Ege Limitet Şirketiyle ilgili konuşmasına, ben, gelen notu aynen aktarmak istiyorum: Yeniköy, Kemerköy ve Yatağan Termik Santrallarının işletme haklarını devralmak için sözleşme imzalanmış. İmzalanan uygulama sözleşmesine göre, Rekabet Kurulu ve Hazine Müsteşarlığının uygun görüşü alınarak hisse devri yapılmış.

Ayrıca, yine, İngiltere modeliyle ilgili, tekrar, Sayın Genç misal verdiler. İngiltere’de -bir kere daha belirtiyorum- üretim şirketlerinin özelleştirilmesi ve bunların elektrik piyasası içerisinde rekabet eder hale getirilmesi, üç yıl içerisinde iş verimliliğini iki katına çıkarmış, yatırım maliyetleri üzerindeki kontrol artmış; sonuçta da, üretim maliyetlerinin azalmasına, dolayısıyla, tarifenin düşmesine yol açmış. Özelleştirmeden sonra, birim enerji üretim maliyetleri yaklaşık olarak yüzde 50 oranında azalmış, toptan enerji satış fiyatı yüzde 20, nihai tüketim fiyatı ise yüzde 10 oranında bir azalma göstermiştir.

Ayrıca, biraz önce yine söylediğim gibi, bizim getirdiğimiz modelde, bir havuz sistemi yok. İngiltere modelinde havuz sistemi var. Getirilen model ise, havuz sistemini öngörmeyip, ikili anlaşmalar modeli getirmektedir. Burada üreticiler ve tüketiciler karşılıklı anlaşmalar çerçevesinde faaliyette bulunurlar.

Ben, kanunla ilgili değil, Sayın Genç’in şahsıma söylediği konuda, yine tekraren söylüyorum; ben, Bakanlığım döneminde veya bir başka zaman, hiçbir şekilde bir kayırma ve iltimasa fırsat vermedim. Benim oğlumun yaptığı da serbest bir ticarettir...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam canım; ben de öyle dedim...

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - ...benim bakanlığımla hiç ilgisi olmayan, benim bakanlığıma hiçbir iş için gelmeyen bir firmadan bayilik almıştır; bu da serbesttir. Söylediğim her şey de geçerlidir.

Saygılarımla arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Sayın Bakan bir açıklama yaptılar... Bu İngiltere sistemiyle ilgili kaynak olarak neyi gösteriyorlar? Çünkü, bendeki bilgiler, Sayın Bakanın verdiği bilgilerin aksine, enerji fiyatını 3 misli artırmış ve doğalgaza gitmişler; ayrıca da, nükleer enerjiye kaymışlar. Yani, bunun bir kaynağını göstersinler de...

BAŞKAN – Sayın Genç, biliyorsunuz, maddelerle ilgili soru sorma, Tüzüğümüzden kalktı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, hayır, yok da; Sayın Bakandan da öğrenmek istiyorum; kaynak nerden?

BAŞKAN – Böyle bir soru sorma imkânımız yok; ama, ileride, Sayın Bakan uygun görürse, konuşmaları arasında cevap verebilir.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Genç’e kaynakları gönderelim.

BAŞKAN – Şimdi, bir önergemiz var; önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülecek olan  597 sıra  sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 11 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

“Madde 11.- Tüm cezaî yaptırımlar,  sektörde yasa gereği faaliyet  gösteren kuruluşların yıl içerisindeki cirolarının güne bölünmesi ve günlük cironun birbuçuk katının günlük ceza olarak uygulanmasına.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkanım, katılmıyoruz.

Sayın Genç’in biraz önce sorduğu kaynak, İngiliz Hazine Bakanlığının raporudur.

Onu da arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Genç, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutalım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim, biraz önce, burada, dile getirdiğim bir konuya, Bakan yanlış bilgi verdi de; onu evvela söyleyeyim.

Bakın, benim de bu elimdeki belgede, İngiliz National Power ve Türk şirketi Mimaç’ın ortak olduğu Güney Ege Enerji İşletmeleri AŞ isimli şirketteki Bayındır hissesi 107 milyon dolara alınmış; ancak, bu şirketin henüz hiçbir enerji tesisi yok.

Şimdi, Sayın Bakan diyor ki, Hazinenin muvafakatı var. Tabiî ki, Hazine, hükümetin elinde, hükümetin emrinde. Talimat verirler, ya, işte, buna muvafakat ver...

Bakın, ayrıca da, bu Vakıfbank, Romanya’da Banko Turco Romana’nın zor duruma düşmesi.... Aşağı yukarı 400 milyon dolara yakın kaynak aktarmış. Tabiî, aslında, bunları gizlemeye gerek yok. Yani, siz, vatandaşın kesesinden topladığınız paraları getirip de böyle yandaşlarınıza aktarırsanız, o zaman, bu vatandaş niye vergi versin?! Niye bu külfetleri yapın?! Biz, niye bu kanunları yapalım?! Yani, bunları söylediğimiz zaman... Yani, çıkarın kayıtları, alalım Vakıflar Bankasının hesaplarını inceleyelim; daha, geçen, bir süre içinde, hangi basın patronuna 220 milyon dolar verdi; çıkaralım bunu ortaya. Niye saklıyorsunuz?.. Biz bunları söylüyoruz diye, basın patronları bütün muhabirleri üzerimize salıyorlar, sizi de manşetlerle destekliyorlar. Herhalde, yani, bunda bir sebep olması lazım.

Değerli milletvekilleri, önergem şu: Bu enerji piyasasına giren şirketlerin yaptıkları iş hacmi çok büyük. Yani, elektrik enerjisinin ekonomimizdeki katma değerini eğer hesaba katarsanız, gayri safî millî hâsılanın aşağı yukarı yüzde 40’ına veya yüzde 50’sine yakın bir seviyeye gelir. Bu da çok büyük bir rakam. Şimdi, böyle büyük miktarda iş yapan, iş hacmi olan, mesela 1-2 katrilyon iş hacmi olan bir şirketin çok usulsüz bir şeyine 100 milyar lira veya 200 milyar lira para kestiğiniz zaman, hiçbir şey değil. Hani, derler ya, dişinin kovuğunu doldurmaz. Yani, o suiistimalleri yapmaya devam eder. En iyisi, buraya, benim verdiğim önergede diyoruz ki, elektrik üretimi ve dağıtımı nedeniyle yaptığı iş hacminin belli bir miktarında ceza kesilsin. Yani, yoksa, bir şirket düşünün ki, 1 katrilyon liralık bir ciro yapıyor, bir şirket de düşünün ki, 500 milyar lira ciro yapıyor, ondan da 100 milyar kesiyoruz; 1 katrilyon veya 10 katrilyon iş hacmi olan şirkete de, aynı işlemden, aynı usulsüzlükten 100’er milyar gibi maktu ceza kesiyoruz... Bence, bu, adaletli bir ceza değil. Takdir, tabiî, Yüce Heyetin. Belirtmek istediğim, böyle, iş hacmine uygun nispî bir ceza sistemini uygulayalım. Maktu cezalar, biliyorsunuz, bir de devamlı paranın değeri düşüyor, düştükçe de, ceza, artık, caydırıcılık vasfını yitiriyor. Bu itibarla, benim önergem budur; takdirlerinize arz ediyorum.

Saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamıştır.

Karar yetersayısının aranılması istenmiştir. Karar yetersayısının aranılması istendiği için oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve 3 dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oylama neticesi belli olmuştur; ancak, çalışma saatimiz tamamlanmıştır.

Maddenin bitimine kadar çalışmaya devam etmemizi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Karar yetersayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, 11 inci maddeyi, komisyondan geldiği şekliyle...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, maddeyle ilgili bir redaksiyon yapabilir miyim?

BAŞKAN – Hayhay, buyurun Sayın Başkan.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Efendim, bu maddenin en son cümlesi...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Mikrofonu açabilir misiniz Sayın Başkan, ses gelmiyor.

BAŞKAN – Efendim, ben söyleyeyim sizin yerinize. Maddenin en son cümlesinde yer alan “verilen para cezası miktarları” ifadesindeki “verilen” kelimesi, mutlaka, bir fiili ifade ediyor; Komisyonumuz, onun kaldırılmasını öneriyor.

Ben, Komisyonumuza bir şey daha sunmak istiyorum: “Türk Ceza Kanununa 28.2.1999 tarih” denilmiş; bunun “28.7.1999” olması gerekir. Onun da düzeltilmesine, eğer Komisyonumuz ve Hükümetimiz katılıyorsa...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Bu, her iki düzeltmeyle birlikte, görüşmekte olduğumuz 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 16 Şubat 2001 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyor, hepinize hayırlı akşamlar diyorum.

 

Kapanma Saati: 20.01

 



 

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

 

 

 

 

 
 





 



 



 



 

 


                                                            M. Cumhur Ersümer

                                                                                      Bakan


 

 






 



 



 

 

 

 

 
 




  (1) 597 S. Sayılı Basmayazı 14.2.2001 tarihli 58 inci Birleşim tutanağına eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.