DÖNEM : 21 CİLT
: 55 YASAMA YILI : 3 T.B.M.M. TUTANAK DERGİSİ
15 . 2 . 2001 Perşembe
SayfaI.— GEÇEN TUTANAK ÖZETİ 128II.— GELEN KÂĞITLAR 130 III.— YOKLAMA 175 IV.— BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI 131 A) Gündemdışı Konuşmalar 131:146 1.- İstanbul Milletvekili
Bozkurt Yaşar Öztürk’ün, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun yeniden
yapılanmasında ve personel rejiminde uyulması gereken esaslara ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı 131:137 2.- Kocaeli Milletvekili
Osman Pepe’nin, depremden sonra Kocaeli İlindeki gelişmelerde karşılaşılan
aksaklıklara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez’in
cevabı 137:142 3.- Kırıkkale Milletvekili
Nihat Gökbulut’un, mahallî idareler ile belediyelerin sorunlarına ve mahallî
idareler reform yasasının bir an önce çıkarılması gerektiğine ilişkin
gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı 143:146 ÖA59(Tümü) Sayfa B)
Tezkereler ve Önergeler 146 1.- Avrupa Parlamentosunun,
“Avrupa’nın Sözleri” programı çerçevesinde düzenlenecek bir yuvarlak masa
toplantısının “Türkiye’nin AB’ye katılımıyla ilgili şartlar” başlığı altında
Türkiye’ye ayrılacak bölümüne TBMM’yi temsilen DSP Grubunca aday gösterilen
Adana Milletvekili Tayyibe Gülek’in katılacağına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/758) 146 C)
Gensoru, Genel Görüşme, Meclis Soruşturması ve Meclis Araştırması Önergeleri 146:149 1.- Adana Milletvekili Ali
Gören ve 35 arkadaşının, müfredatın ve ders kitaplarının yeniden düzenlenmesi
ve geliştirilmesi konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/174) 146:149 V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER 149,177,178 1.- İzmir
Milletvekili Rıfat Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut’un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) 149 2.- Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/791) (S. Sayısı: 597) 149:175,177,178:210 VI.- AÇIKLAMALAR VE
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞ-MALAR 178 1.- ANAP Grup Başkanvekili
Bartın Milletvekili Zeki Çakan’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
tasarının görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmalarda, resmî bir toplantıya
katılmak üzere Bulgaristan’da bulunan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa
Cumhur Ersümer’e sataşması nedeniyle konuşması 178 VII.- SORULAR VE CEVAPLAR 211A) Yazılı Sorular ve
Cevapları 211:224
1.-Muğla Milletvekili Hasan Özyer’in, Türkiye Millî Olimpiyat Komitesinin faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/3301) 211:214 Sayfa 2.- Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı’nın,
Antalya-Finike arasında yapılacak santrale ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı M.Cumhur Ersümer’in cevabı (7/3343) 215:221 3.- Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt’un,
İzmir Bornova’da bir taşınmazın kamulaştırma bedelinin ödenmediği iddiasına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/3332) 222:224 I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak iki
oturum yaptı. Isparta Milletvekili Ramazan Gül, Isparta’daki
elma üreticilerinin sorunlarına, Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu, son siyasî
gelişmelere, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar; Kütahya Milletvekili Emin Karaa’nın, bor
madenlerinin bağlı olduğu Eti Holdingin özelleştirilme kapsamından
çıkarılmasına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel
cevap verdi. Batman Milletvekili Alaattin Sever
Aydın’ın (6/841) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği
bildirildi. Bursa Milletvekili Oğuz Tezmen ve 23
arkadaşının, uyguladıkları yanlış politikalar ve kötü yönetim sonucu ülke
ekonomisinde tahribata yol açtıkları iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve
Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/7)
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündeme alınıp alınmayacağı
konusundaki görüşmenin, 13.2.2001 tarihli 57 nci Birleşimde alınan karar
gereğince, 20.2.2001 Salı günkü birleşimde yapılacağı, Kocaeli Milletvekili Meral Akşener hakkında
tanzim edilen soruşturma dosyasının 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen
Suçlardan Dolayı Şartla Salıvermeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair
Kanunun içeriğine göre incelenmek için Adalet Bakanlığına tevdi edilmek üzere
Başbakanlığa iade edilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi;
Başkanlıkça gereğinin yerine getirileceği, Açıklandı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan: Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa
Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442,
2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu
henüz hazırlanmadığından; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun (1/53)(S. Sayısı : 433), Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
629 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporlarının (1/759) (S.Sayısı: 572), Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun
Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporlarının (1/727,
1/660, 1/795) (S.Sayısı: 576), Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve
NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporlarının (1/752) (S.Sayısı: 577), Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/728) (S.Sayısı: 591), Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı: 592), Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadıklarından, Ertelendi. 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/663, 1/664, 1/745) (S.Sayısı: 606) görüşmeleri tamamlanarak,
kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı. Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının (1/791)
(S. Sayısı: 597) görüşmelerine başlanarak 4 üncü maddesine kadar kabul edildi. Alınan karar gereğince, 15 Şubat 2001 Perşembe
günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.56’da son verildi. Mehmet
Vecdi Gönül Başkanvekili
No. : 86 II. – GELEN KÂĞITLAR 15.2.2001 PERŞEMBE Yazılı
Soru Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu’nun, Tokat İlindeki projelere
ve Merkez Huzurevi inşaatına ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı
soru önergesi (7/3646)(Başkanlığa geliş tarihi: 14.2.2001) 2.- Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu’nun, Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğünün Tokat’daki projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Ramazan
Mirzaoğlu) yazılı soru önergesi (7/3647)(Başkanlığa geliş tarihi: 14.2.2001) 3.- Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu’nun, esnaf, sanatkâr ve
sanayicinin SSK, BAĞ-KUR ve Halk Bankasına olan borçlarına ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından ( H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi
(7/3648)(Başkanlığa geliş tarihi: 14.2.2001) 4.- Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu’nun, BAĞ-KUR ve SSK’nın prim
alacaklarının tahsiline ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3649)(Başkanlığa geliş tarihi: 14.2.2001) 5.- Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, Elbistan Şeker
Fabrikasına ve Afşin-Elbistan Termik Santraline Ceyhan Nehrinden su alınacağı
iddiasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3650)(Başkanlığa geliş tarihi: 14.2.2001) 6.- Muğla Milletvekili Hasan Özyer’in, sanayi illerimizin içinde
bulunduğu ekonomik duruma ve Muğla İline yapılacak yatırımlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3651)(Başkanlığa geliş tarihi: 14.2.2001) Meclis Araştırması Önergesi 1.- Adana Milletvekili Ali Gören ve 35 arkadaşının, müfredatın ve ders
kitaplarının yeniden düzenlenmesi ve geliştirilmesi konusunda Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi. (10/174) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.2.2001)
BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.00 15 Şubat 2001 Perşembe BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet
Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Levent MISTIKOĞLU
(Hatay) BAŞKAN – Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 59 uncu Birleşimini açıyor, en iyi dileklerimi ve saygılarımı
sunuyorum. Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim. Gündemdışı ilk söz, Türkiye
Radyo ve Televizyon Kurumunun yeniden yapılanması ve personel rejimi hakkında
söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Bozkurt Yaşar Öztürk’e aittir. Buyurun Sayın Öztürk.
(Alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. –
İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar Öztürk’ün, Türkiye Radyo ve Televizyon
Kurumunun yeniden yapılanmasında ve personel rejiminde uyulması gereken
esaslara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in
cevabı BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Radyo ve Televizyon
Kurumu Genel Müdürlüğüyle ilgili birkaç
cümle söylemek üzere şahsım adına söz almış bulunmaktayım. 2954 sayılı Yasaya göre
kurulmuş olan bu kurumumuz, Anayasamızın 133 üncü maddesinde belirtilen
esaslara göre, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, millî
egemenliğini, kamu düzenini, genel asayişi, kamu yararını korumak ve kollamak,
Atatürk ilke ve inkılaplarına uygun, kolayca anlaşılır, arı, güzel bir Türkçe
ile doğru yayınlarla halkımızın bütün kesimlerine ve soydaşlarımıza ulaşmakla
görevlidir. Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, bugün, halkımızın din, dil,
gelenek ve göreneklerini, birlik ve beraberliğini güçlendirmek, eğitim ve
kültür düzeylerini yükseltmek, yurt dışındaki soydaşlarımızla bağlarımızı
sağlamakla mükellefken, mevcut durumu huzurlarınızda arz etmek istiyorum. Türkiye Radyo ve Televizyon
Kurumu, özel kanallara göre kâr amacı gütmediği, reyting derdi olmadığı için
daha objektif ve kaliteli yayın yapması gerekirken, özel kanallara özenti
içinde yayın yapmaya başlamıştır. Geçtiğimiz yıllarda bu kurum aracılığıyla
yayınlanmış olan “Reis Bey, Küçük Ağa, Kuruluş, Osmancık, Kurtuluş, Cumhuriyet,
Hanımın Çiftliği, Kartallar Yüksek Uçar” gibi Türk’ün örf ve âdetleriyle
yoğrulmuş yayınlar artık yapılmıyor. Bugünlerde yayınlananlar, geleneklerimize
uymadığı gibi, kaliteden de yoksundur. İngilizlerin BBC ile
personel ve yayın saati ölçütlerini kıyaslamaya kalkan kurumumuzun, kendisinin
yaptığı yayınların saatinin fazlalığıyla övünmesi yerine, yapılan yayının
içeriğiyle mukayese etmesi lazım gelir diye düşünüyorum. Bunu söylerken, birçok
kanalda aynı programlar ya aynen veya tekrar olarak gösterilmektedir; süratle
vazgeçmeliyiz. 12 000’e yakın çalışanı
olan kurumumuzun, birçok ilde, bölgeleri ve yeni kurulan büroları bulunmaktadır.
Görsel yayıncılıkta ülkemizdeki özel televizyon kuruluşlarına göre tecrübe
sahibi olması gerekirken, tarafsız ve doğru haberciliği de bu kurumdan almamız
en doğal hakkımızken -örnek olsun diye arz ediyorum- Diyarbakır Emniyet
Müdürünün vefatında canlı yayın bağlantısını gerçekleştirmekten aciz bir
görünüm çizmişler; o esnada, en azından ben, bu kanalı izlemekten vazgeçtiğimi
ifade etmek istiyorum. Yayınlarda, ülkemizin
üzerinde yer aldığı coğrafyanın ve Ortadoğu’nun hassasiyetleri gözetilmelidir.
Özellikle, bölücü ve yıkıcı faaliyetlerde bulunan örgütlerin yayınlarına karşı
daha duyarlı, polemiğe girmeden, gerçekçi yayınlar yapılmalıdır. Terörün
asgarîye indirgendiği bu dönemde, bu tür yayınlara her zamankinden daha fazla
ihtiyaç olduğuna inanıyorum. Avustralya’da dahi
izlenmeye başlayan yayınlarımız, hızlı, doğru ve gerçekçi yönüyle diğer yayın
kuruluşlarına referans olmalıdır. Eğitim dilimiz Türkçe
olmalı diye var gücümüzle çalıştığımız bir dönemde, güzel Türkçemizi konuşup,
yazıp, sevdirmemiz gerekirken, buna da, bu kurumumuz en çok dikkat etmeliyken
hiç böyle olmamaktadır. Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun bu kuruma herhangi
bir cezai müeyyide uygulamaması veya dikkate almıyor olması hataların
yapılmadığı anlamını taşımamalıdır. RTÜK bu durumu dikkate almalıdır; kurumun
kendine çekidüzen vermesi, Türkçemizin
güzelleşmesi için, TRT’nin titiz bir şekilde denetlenmesi gerekmektedir. 57 nci cumhuriyet
hükümetine nasip olan verici istasyonlarının bu kuruma devri ve TEAŞ’ın
gelirlerinden yüzde 3,5’lik bir pay verilmesi yoluyla yeni yatırımlara,
atılımlara ve yapılanmaya imkân sağlanmış oldu; ancak, bu durum logo
değişikliği veya emekli olanların ya da gittikleri özel televizyonlarda aradığını
bulamayanların tekrar kuruma alınmasını ortaya çıkarmamalıdır. Türk halk müziği ve Türk
sanat müziğinin halkımıza sevdirilmesinde bir okul gibi eğitim görevini
üstlenen kurumumuzdur. Eğitip öğrettiği sanatçıları veya iyi sanatçı adaylarını
elinden kaçırmaktadır. Bu durum, uzun süreli bir sözleşme veya iş akit
süresiyle çözülmelidir. Personel arasında aynı işi yapana eşit ücret politikası
hayata geçirilmelidir. Bu sayede, diğer kurumlarla aralarında var olan kurum
lehine ücret dengesizliği nedeniyle pek dillendirilmeyen şikâyetler de ortadan
kalkacaktır. Geçmişte sigortasız çalıştırılan akitli personele de bir defaya
mahsus kadro imkânı tanınmalıdır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
toparlayınız Sayın Öztürk. Buyurun efendim. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(Devamla) – Böylece, logolara, hatır için programlara verilen abartılı
meblağlar yararlı bir işe kullanılmış olacaktır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, özellikle Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın kültürel açıdan
yoğun bir baskı altında olduklarını hepimiz bilmekteyiz. Onlara, yalnız
olmadıklarını, çözülmeyecek problemin bulunmadığını, inançla ve kararlılıkla
çok yakın geleceğe umutla bakmalarını sağlayacak programlar sunmalıyız. Bunu,
bu Yüce Meclisin çalışmalarında görüyorsanız yapmanızı istiyorum. Türkiye Radyo ve Televizyon
Kurumunun, milletimizin manevî değerlerine de saygıda biraz daha özenli
olmalıdır diye düşünmekteyim. Şöyle ki, Türkiye Diyanet İşleri Başkanı Atatürk
ve Nutuk hakkında bir konferansta demeç veriyor, bu bölüm es geçiliyor. Ülkemizin hassas
konularından olan kılık kıyafette kültürel zenginliğimiz olan güzellikler, kurum
programlarının folklor ekiplerinde yer alıyor da, binlerce izleyici kapasiteli
localarda yer alamıyor. Çağdaş Türkiye böyle mi oluşturuluyor, anlamakta zorluk
çekiyorum. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Öztürk,
tekrar açıyorum, lütfen bitiriniz. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(Devamla) – Açıklamaya çalıştığım serzenişlerimle, ülkemizin vazgeçilmez
kurumlarından olan, kısıtlı imkânlarıyla hizmetin en iyisini yapmaya çalışan Türkiye
Radyo ve Televizyon Kurumuna, devletimizin yanında, milletimizin millî ve
manevî değerlerini, güzel Türkçemizi öne çıkaran tarafsız ve objektif yayınlı
günler diliyorum, bunu umut ediyorum. Bu duygu ve düşüncelerle,
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Öztürk. Devlet Bakanı Sayın Rüştü
Kâzım Yücelen cevap verecekler. Buyurun efendim. Süreniz 20 dakika. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; değerli
milletvekilimizin Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumuyla ilgili uyarıcı konuşması
üzerine, Türkiye Radyo ve Televizyon
Kurumumuzun yapmayı planladığı değişim ve içinde bulunduğu durumu tespit için
söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum. Evvela, sadece Türkiye’de
değil, dünyanın her yerinde, halkın iradesine dayalı, demokratik düzenler için,
yerel, ulusal ve evrensel kültürü yaymada, kitlelere bilimin verilerini
ulaştırmada, onları bir uygarlık değeri olan etik, estetik ölçüler içerisinde
eğitme, öğretme ve eğlendirmede, bireylere vatandaş olma bilinciyle birlikte
dünya insanı olma bilincini kazandırmada, hür yayıncılığı, doğru ve çoksesli
haberciliği hâkim kılmak bir zorunluluktur. Ülkemizde de, 1990’lı yılların
başında, bir düzenlemeye dayanmayan özel radyo ve televizyon yayıncılığının
başlaması sıkıntıları da birlikte getirmiştir. Bu bağlamda, Anayasanın 133 üncü
maddesi, 8.7.1993’te değiştirilmiş, böylece radyo televizyon yayıncılığında
tekelci kamu radyo televizyon yayıncılığı esası kaldırılmıştır. Anayasa,
yapılan bu değişiklikle, ülkemiz radyo ve televizyon yayıncılığını tekel
ortamından çıkarıp, bir pazar ortamına taşımış ve bu durum, TRT’de, yayın
ilkeleri doğrultusunda kanal stratejilerinin yenilenmesi, operasyonel
verimliliğin artırılması ve örgüt yapısının yeniden yapılandırılmasına kadar
bir dizi önlemlerin alınmasını zorunlu kılmıştır. Bu zorunluluk, Türkiye Büyük
Millet Meclisimizce de -Genel Kurul tarafından- 27.6.2000 tarihli 199 uncu
Birleşimde onaylanarak yürürlüğe giren uzun vadeli strateji ve Sekizinci Beş
Yıllık Plan görüşmelerinde, “TRT’nin yeniden yapılandırılması ve sağlıklı bir
malî yapıya kavuşturulması kapsamında gerekli hukukî düzenlemeler yapılacaktır”
şeklinde yer almıştır. Değerli
milletvekilimizin konuşmalarına bir cevap
olarak tespitleri yapmak
istemiyorum; ama, bu ana tespiti
yaptıktan sonra, tabiî, TRT, bütün çalışanlarıyla, hepsi, TRT’ciliği özümsemiş,
benliklerinde bütün vazife aşkıyla çalışma şevkini buluşturan değerli arkadaşlarımızın
çalışmalarını bir nebze anlatmak ve içinde bulundukları durumu tespit için
söylemek istiyorum ve dünyada kamu televizyonculuğu yapan diğer televizyon
şirketleriyle de karşılaştırarak, özellikle son günlerde logo konusunda çeşitli
basın organlarında çıkan yazılara bir küçük cevap verebilmek açısından da, bir
tespiti vurgulamaya çalışıyorum. Bu tespiti yaparken, bir
diğer gelişimi gözden uzak tutmamak lazım; bu da, günümüz radyo ve televizyon
yayıncılığı endüstrisi teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak, hızlı bir
değişim sürecine girmesi gerçeğidir. Yeni teknolojiler, yeni iletişim ve yeni
bilgi hizmetleri, özellikle internetin giderek yaygınlaşan bir kitle iletişim
aracı olması, işi daha çok karmaşıklaştırmış, bilinen sorunlar yanında, teknik,
malî, idarî ve hukukî birçok başka sorunu da yanında getirmiştir. Bir konuyu hemen yine
burada belirtmek istiyorum. TRT’nin değişim programı, son altı ay bir yıl
içerisinde yapılan bir program değil; 1998 yılından beri devam eden bir
programdır. BBC örneğinde olduğu gibi, Avrupa’daki ZDF, RAI, NOS gibi diğer
başarılı kamu yayın kuruluşlarının yeniden yapılanma çalışmalarında görev alan
firma, TRT’yle görüştürülmüş ve bu firmanın danışmanlığı doğrultusunda,
1998’de, on hafta süren bir teşhis çalışması yapılmış ve sözleşme imzalanarak,
bu değişim programı gündeme konulmuştur. Yine, 1999 yılında bir değişim ofisi
kurularak, bu değişimin hangi projelerde gerçekleştirileceği, yine, kurulan alt
komisyonlarla devreye sokulmuştur. 1990’lı yılların başından
bu yana, içerisinde bulunduğumuz radyo ve televizyon yayıncılığı endüstrisinde
büyük bir rekabet yaşanmaktadır. Bu rekabet ortamında, hiçbir çağdaş kamu yayın
kuruluşunun düşük izlenme payıyla halka hizmet ettiğini ve halkı eğittiğini
söylemek mümkün değildir. Bu nedenle, TRT, başta genç kuşak olmaz üzere,
kaybettiği seyircisini yeniden kazanmak için, doğru, etkin ve profesyonel anlamda bir
pazarlamayla, kalitesinden ve etik değerlerinden ödün vermeden,
kendisini, kanallarını ve programlarını daha iyi tanımlamak ve farklılığını
belirgin hale getirmek zorundadır. Ülkemizde, radyo ve
televizyon yayıncılığı tekelinin ortadan kalkmasıyla oluşan pazarda, bugün, 16
ulusal televizyon kanalı ve 3 ayrı dijital platform, seyircisine ulaşmak için
zorlu bir pazar mücadelesi içerisine girmiştir. Bu mücadele de rakipleri tarafından engellenmeden, seyircisine
ulaşmak mücadelesidir. Bu bağlamda, geçtiğimiz günlerde, TRT-2 (2 nci kanal)
haber kanalı yapılmıştır. Değerli milletvekilimizin burada dile getirdiği canlı
yayın bağlantılarındaki aksaklık bundan sonra olmayacaktır. TRT-2’yi izlemeye
başlamışsanız, TRT-2’nin, bütün canlı yayınlarda, diğer kanallardan çok daha
önce haberi yetiştirme çabasıyla çalıştığını görmekteyiz. Bundan böyle de bu
çalışma sürecektir. Diyarbakır Emniyet Müdürümüzün vurulması, Diyarbakır
Emniyet Müdürümüzün bir avuç canice hayatına kıyılması, hepimizin hassasiyetle
üzerine titrediğimiz ve sonuna kadar üzerine gideceğimiz ve oradaki o cinayetin
bütün milletimizce seyredilmesi arzu ettiğimiz bir olaydır. Bunun, burada örnek
olarak verilmesini doğrusu yadırgadım; ama, canlı yayıncılık açısından belirgin
bir örnek olması yönünde verilmişse, bunu kabul ediyorum, bundan böyle bu tip
olayların hepsi bu canlı yayında verilecek. Yine aynı şekilde, TRT olarak,
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun denetimine kesinlikle karşı değiliz, TRT,
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun da denetimindedir. Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu TRT’ye de ceza verebilir; eğer TRT’nin bu yayın ilkelerine uymama durumu
olursa, bu konuda Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun görevini yapacağını
biliyorum. Yine 57 nci hükümetin bir üyesi olarak, Yüce Meclisin huzurunda,
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun, bu konuda, diğer televizyon kanallarına
olduğu gibi, TRT’ye de bir iltimas yapmamasını -ki, zaten yapmadığını
biliyorum- buradan da duyuruyorum. TRT’nin bir okul gibi
görevine devam ettiğini, özel televizyonların ağabeyi rolünde görevine devam
ettiğini, onlara öncülük etme girişiminin yanında Türkçeyi de en güzel kullanan
kurum olduğunu buradan hemen belirtmek istiyorum. Burada, TRT’de kullanılan
Türkçeye bir itirazımız olursa, sanıyorum oradaki arkadaşlarımıza haksızlık
ederiz, eğer burada kullanılan Türkçede, televizyonumuzun kullandığı Türkçede
bir yanlışlık varsa, ben, bunun da -ki, burada görüşebiliyoruz- müşahhas
örneklerle verilmesini, eğer böyle bir yanlışlık ve böyle bir hatada TRT’nin
herhangi bir biriminin bir ihmali varsa, bunun da üzerine gidileceğinin
bilinmesini istiyorum. Şimdi, logo konusuna kısaca
değinmek istiyorum. Biraz önce de, mücadelenin, rakipleri tarafından
engellenmeden seyirciye ulaşma mücadelesi olduğunu söyledim. Artık böyle bir
ortamda, kendisi kabul etse de etmese de, TRT’nin, kanalları ve programlarıyla
seyirci tarafından bu pazar içinde değerlendirildiğini söylemek istiyorum. Bir ülkenin turizm ve
uluslararası iyiniyet ilişkilerinin geliştirilmesinde, pazarlamanın günlük
işlerden sıyrıldığı günümüzde, artık, birden fazla satıcının olduğu her yerde
pazarlama bir mecburiyet halini almıştır. Dolayısıyla, TRT için pazarlamanın
gerekli olup olmadığının değil, pazarlama yaparken hangi yöntemlerin nasıl
uygulanacağının tartışılması zamanı çoktan gelmiştir. TRT, Avrupalı diğer kamu
yayın kuruluşlarının da yaşadığı “rekabet etmezse gereksiz olduğu, rekabet
ederse de haksız bulunduğu” ikileminden kurtulup, pazarlama faaliyetlerini bir
yatırım olarak değerlendirmesi gerektiğine karar vermiştir. Bu yatırımın geri
dönüşü ise, daha fazla seyirciye ulaşmakla elde edilecektir. Amaç, TRT’ye yeni bir logo
kazandırmak değildir. Logolar veya amblemler, derneklerde, siyasî partilerde,
üniversitelerde ve benzerlerinde kullanılmaktadır. Marka, logonun ötesindedir
ve bir ürün veya hizmete ilişkin duygu ve algılamaları taşır. Sürekli değişen
pazarda, markalar, sabit değerleri ifade ederler. Marka, söz verir ve sözünü
tutar; bir diğer ifadeyle, TRT, radyo ve televizyon yayıncılığının bu yeni
dünyasında yarattığı ve yaratacağı değerleri, bir marka olarak, pazarlama
çalışmalarını başlatmıştır. Bu markayla, yeteneklerini ve kaynaklarını, toplumu
bilgilendiren, kültürünü ve eğlencesini ifade eden, eğitim için imkân yaratan,
yurtiçi ve yurtdışı iletişimi özendiren, farklı ve yüksek kaliteli programlar
yapmak ve yayınlamak için kullanan; kamusal finans kaynağını kullanarak, ticarî
bir pazar için risk olabilecek programlarıyla, dinleyicilerin ve izleyicilerin
seçeneklerini artıran; verimlilik ve maliyet etkinliğinde ulaşılabilecek en
yüksek standarda ulaşarak, kanunla tespit edilen gelirleri oranında harcanan
paradan en yüksek değerin elde edilmesini sağlayan; var olmasının gerekliliğinin,
toplumda yaptığı etkiyle doğrulanması zorunluluğunun bilincinde olan; sektörel
gelişmeleri ve piyasa şartlarını dikkate alarak, kamu yayıncılığını, kültürel
bir araç olmanın yanı sıra ticarî düşünmeyi de gerektiren bir aktivite olarak
değerlendiren değerlerle, geleneksel, düşüncede çağdaş, teknolojik yaklaşımlarda
ise ileri görüşlü bir yayın kuruluşu tanımlanmıştır. Önemli olan budur. Logonun
böyle değerlendirilmesini özellikle rica ediyorum. Bir diğer konuya, personel
konusuna geçmeden, yine, diğer kamu yayın kuruluşlarıyla karşılaştırma
yaparken, TRT’nin, ticarî yayın kuruluşlarıyla karşılaştırılması yerine, bir
başka kamu yayın kuruluşuyla karşılaştırılması gereğinin üzerinde durmaktayım.
Örneğin, Alman ARD yayın kuruluşunun bütçesindeki reklam gelirlerinin payı
yüzde 4,1’dir; yani, yaklaşık TRT’ninki kadardır; ancak, ARD’nin bütçesi, 5,5
milyar Amerikan Dolarıyla, TRT’nin 20 katı büyüklüğündedir. Ayrıca, ARD’nin dış
yayınlar servisi, yurtdışı radyo televizyon yayınlarını, federal hükümetin 280
milyon Amerikan Dolarlık desteğiyle sürdürmektedir. Demokratik ülkelerin
yurtdışı yayınları genellikle hükümetleri tarafından finanse edilmekte,
vatandaşların ödemelerinden oluşan yayın kuruluşlarının bütçeleri, yine, vatandaşlara
hizmet olarak dönmektedir. Örnekleri çoğaltmak
mümkündür; ama, ben, özellikle müşahhas bir örnek vereceğim. Geçtiğimiz
günlerde, gazetelerimizin birinde, TRT’ye yöneltilen tam sayfa eleştiriler
arasında, BBC ile bir karşılaştırma yapıldığı dikkati çekiyor. Gazetede,
TRT’nin aksine son derece başarılı bulunan BBC bütçesinin yüzde 25
artırılmasını öngören yasa taslağının İngiliz Parlamentosunda reddedildiğini
yazarak, TRT’nin yüzde 2,5 oranındaki yıllık gelir artışı talebinin gereksiz
olduğu ima ediliyordu. Ne var ki, yazarın belirtmediği husus, zam talebinden
bile önce, BBC gelirlerinin, TRT gelirlerinin 17 katı olduğu, yıllık toplam
yayın süresinin TRT’den yüzde 15 az olduğu, personel sayısının ise TRT’nin 4
katı olduğunun saklanmasıydı. TRT’nin personel sayısı sık
sık gündeme gelmiştir, hep, çok olduğu ileri sürülür. Buradaki dileğe, tabiî ki
biz de katılırız; şimdiye kadar, TRT’nin, akitli çalışan, kadrosuz çalışan
personelinin kadroya alınması yolunda, arkadaşlarımıza çeşitli istekler
gelmiştir; ama, burada hemen belirtmek istiyorum ki -evvela, buradaki yasal
zorunluluğu- Personel Yönetmeliğinin 51 inci maddesiyle, Kurum personeline
yılda 4 aylık ücret tutarını aşmamak üzere ikramiye ödeneceği öngörülmüş; 52
nci maddede de, Kurum personeline fazla çalışma ücreti ödeneceği
belirlenmiştir. Kurum personelinin işe alınma, atanma, yer değiştirme, görevlendirme,
görevden alınma ve terfi işlemlerinin de, aynı kanunun 53 üncü maddesi
gereğince, Kurum Genel Müdürü tarafından yapılacağı hükme bağlanmıştır. Şimdi, Kurumda
çalışanların, tüm personelin unvanları itibariyle, hizmet tanımları, işe alınma
usulleri ve şartları bir yönetmelikle düzenlenmiştir. Buna göre, Kurumun haber
ve program hizmetlerini yapan ve yürüten spiker, prodüktör, muhabir, kameraman,
montajcı, resim seçici gibi yayın personeli, genel duyurulu sınavlarla,
mülakat, kurs ve kurs sonu sınav aşamalarından geçirilerek atanmaktadır. 4397 sayılı Yasayla, 1843
kişilik verici personeli Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketinden Kuruma naklen
gelmiştir. Her yıl ortalama 350-400 civarında personel çeşitli nedenlerle Kurumdan
ayrılmaktadır. 1999 yılında 192’si açıktan, 33’ü de naklen olmak üzere 225
personel, 2000 yılında ise 103 açıktan, 45 naklen olmak üzere toplam 148 kişi
atanmıştır; ama, her nedense, kamuoyunda, bu miktarlar, hep, yükseltilerek
verilmektedir ve atanan, naklen alınanlar da dahil, hepsinde, Başbakanlıktan ve
Personel Dairesi Başkanlığından izin alınmaktadır. Açıktan atamalar, sadece,
Kurumun yeni devreye giren birimleri için, hizmetine ihtiyaç duyulan personel
için olmuştur. Böyle bir kurumda, yine, biraz sonra vereceğim rakamlarla, bu
kadar personelin fazla olmadığı da görülmektedir. 1990 yılında 6 401 olan
TRT’nin mevcudu, 1999’da da 6 480’dir. GAP Radyosu, TRT AVRASYA, TRT-FM,
HATAY-FM, Turizm Radyosuyla artan hizmete karşılık personel artışı sadece yüzde
1 olmuştur; ama, aynı süre içinde, 1990’da 295 milyon Amerikan Doları olan
yıllık gelirimiz ise 240 milyon Amerikan Dolarına gerilemiştir. Yine, ben, sadece bir örnek
olsun diye belirtmek istiyorum ki, yıllık gelir ve personelin yayın hacmi
açısından TRT’ye benzeyen diğer kuruluşlarla, yani, kamu yayıncılığı yapan
kuruluşlarla bir karşılaştırma vermek istiyorum. Almanya ARD Televizyonunun 7
milyar 734 milyon İsviçre Frangı gelirine karşılık 25 038 personeli var.
İtalyan RAI’nin 2 milyar 954 milyon İsviçre Frangı gelirine karşılık 11 292
personeli var. Polonya TVP Televizyonunun -vaktinizi almamak için hepsini
okumak istemiyorum, sürem azaldığı için- 353,5 milyon İsviçre Frangı gelirine
karşılık 6 482 personeli var. Türkiyemizin TRT televizyonunun 326 milyon
İsviçre Frangı karşılığı gelirine karşılık, 8 180 personeli var. Bunun da 1
800’ü vericilerden gelen personeldir, 6 380’i daha önceden kalan personeldir. Ben, bunları, bir cevap
olarak değil, sadece şu andaki durumu vurgulamak için gündeminize getirdim.
Tabiî ki, yapılacak bütün olumlu konuşmalar, bütün tenkitler, TRT’nin daha iyi
olmasını, daha kaliteli hizmet vermesini sağlamak içindir. Bu konuşmayı da o
manada alıyorum. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul) – Arşivlerin açılması konusunda da bir şeyler söyleyebilir misiniz? DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (Devamla) – Hay hay. Bu konuda bütün konuşmalarınızı aldım; size de,
yine aynı şekilde arkadaşlarımdan bir yazılı cevap da verdiririm. Arşivlerimiz zaten açıktır.
TRT, sadece buradaki ulusal televizyonlarla değil, şu andaki tüm yerel
televizyonlarla da irtibatını sürdürmektedir. Yine, Bakanlığıma bağlı
Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğüyle oralarda eğitim çalışmaları
yapılmaktadır. Bunu, TRT olarak da, 2001 yılı içerisinde düşünmekteyiz. Yerel
televizyonların personelini, burada, değişik zamanlarda kurs açarak eğitme
programının yanında, arşivleri bırakınız, TRT, elindeki programların birçoğunu,
çok düşük ücretlerle, bazı yerlerde hiç ücret almadan, sadece kamu menfaatı
için o yerel televizyonlara verip, onlara o tür yardımları da yapmaktadır.
Arşivlerin de yine, konuşmanızı tekrar inceleyip, eksik kalan bir tarafı varsa
onu kesinlikle yapacağımdan emin olabilirsiniz. Burada, başta da söylediğim
gibi, isteğimiz, TRT’nin şu anda vermiş olduğu millî hizmetleri sonuna kadar
devam ettirmesi; ama, bunu devam ettirirken ticarî televizyonculuğun altında
ezilmeden, yine reytingini de artırarak, ticarî televizyonculukla bir rekabet
yaratmadan devletin televizyonu değil halkın televizyonu olduğunu da
göstererek; ama, tarafsızlığını koruyarak yayınını sürdürmesidir. Hepinize saygılarımla, bu
bilgileri arz ediyorum. (ANAP, DSP, MHP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Bakana
teşekkür ediyoruz. Gündemdışı ikinci söz,
depremden sonra Kocaeli İlindeki gelişmeler hakkında söz isteyen Kocaeli
Milletvekili Sayın Osman Pepe’ye aittir. Buyurun Sayın Pepe. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. 2. –
Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, depremden sonra Kocaeli İlindeki
gelişmelerde karşılaşılan aksaklıklara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet
Bakanı Şuayip Üşenmez’in cevabı OSMAN PEPE (Kocaeli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, Gölcük
merkezli Marmara depreminin üzerinden yaklaşık birbuçuk yıl geçti. Kocaeli,
depremi en ağır yaşayan il olmuştu. Beldelerin, ilçelerin, âdeta coğrafyası
değişmişti. Sahile kıyısı olan beldelerin yolunu, binasını, araç ve gerecinin
bir kısmını deniz yuttu, bir kısmını da enkaz aldı götürdü. Altyapı ve üstyapı için
bölgede ihaleler yapılmıştı. Bölgedeki her alım ve yapım işi siyasî ve ekonomik
ranta dönüştürüldü ve dönüştürülmeye de devam ediliyor. Asrın bakanı olarak
takdim edilen Sayın Bakanın bilboardlardaki reklam harcamaları kadar dahi pay
alamayan deprem mağduru beldelerimiz ve ilçelerimiz vardır. Hükümet, bizim insanımızı
mağdur eden deprem felaketini, her türlü istismar etmiştir. Deprem Vergisi
Kanunu çıkarılarak, depremzedeye ev olacak, aş ve iş olacak diye, burada,
vatandaşa bu şekilde beyanatta bulunanların, daha sonra, toplanan bu vergileri,
bu katrilyonları batan bankalara hortumlattıklarını gördük. Yine, bugün, o
toplanan vergiler, günde trilyonlara varan faiz ödemelerine gidiyor. Hükümet, bölgemizdeki
vatandaşa her ay 100 milyon lira olarak vermiş olduğu konut yardımını, ne yazık
ki, bugüne kadar hiçbir zaman gününde ödemedi. Konut edindirme yardımının,
“kendi konutunu kendin yap” kampanyasındaki 6’şar milyarın ödenmesinde ciddî sıkıntılar var.
Orta hasarlıların tamirinin, bakımının yapılması için, maalesef, hükümet,
gününde hiçbir ödemesini yerine getirmiyor, hepsi aksamayla devam ediyor. Yine, bölgede esnaf kredi
derdinde, daha önce işi olan şimdiki işsizler ordusu iş derdinde; ama, hükümet
bunlara kayıtsız ve ilgisiz. Daha doğrusu, bizim fay hattımız, birilerinin
maalesef tatlı kâr hattı oldu. Bölgedeki konut açığı
sadece kalıcı konutların bitirilmesiyle çözülecek bir sorun değildir; çünkü,
bölgede, hak sahipliği belgesiyle halledilecek konut miktarının dışında, önemli
ölçüde konut açığı vardır. Bunu, hükümetin, veyahut da Toplu Konut İdaresinin
çeşitli projelere öncelik tanıyarak mutlaka halletmesi lazımdır. Bölgede yapılan kalıcı
konutların, Dünya Bankası ve Bayındırlık konutları diye ikiye ayrıldığını,
aralarında metrekare ve tefriş farkı olduğunu, vatandaşları, depremzedeyi de bu
şekilde mağdur ettiğini ve sıkıntıya soktuğunu da ifade etmekte fayda
görüyorum. Hâlâ başlanmayan kalıcı konutlar olduğu gerçeğini de, burada, ifade
etmekte fevkalade fayda görüyorum. Tabiî, yine, bölgemizde, şu
anda, bitmek üzere olan kalıcı konutların kuralarının çekilmesi sürdürülüyor.
İlçeler bir yerden bir başka yere taşınıyor. Mesela Derince’yi merkez ilçeye,
mesela Karamürsel’i Gölcük’e, Gölcük’ü merkeze, Değirmendere’yi bir başka
beldeye taşımak gibi bir durum oluyor. Ama, üzerinde en fazla durulması gereken
şey, zannediyorum, hükümetin bölgeye bakışını en iyi resmedecek olan şey, 2
Şubat tarihindeki Resmî Gazetede yayımlanan, belediyelerin afet katsayılarını
belirleyen hükümetin ek listesidir. Bu listede ortaya bir
gerçek konulmuştur. Bu listede ortaya konulan gerçek şudur: Hükümeti oluşturan
partilerin, koalisyon ortaklarının kendi belediyeleri, deprem bölgesinin
dışında olsa dahi, tıpkı depremin merkez üssü Gölcük gibi, Adapazarı gibi en
yüksek katsayıyla katsayılandırılmıştır. Tabiî, bunu adil bulmak, bunu
hakkaniyetle bağdaştırmak mümkün değildir. Yine, bazı beldeler, bazı
ilçeler, ne yazık ki, kararnameye hiç konulmamıştır. Mesela Halıdere, Ereğli,
Darıca, Gebze, Aslanbey gibi... 280 belediyenin kahir ekseriyeti deprem bölgesi
dışındadır ve bunların kahir ekseriyeti de hükümet ortaklarının mensup olduğu
partilerin belediyeleridir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Pepe, lütfen
toparlayınız. OSMAN PEPE (Devamla) –
Tabiî, hükümetin yapmış olduğu bu partizanlığın, bugüne kadar hiçbir cumhuriyet
döneminde tanık olunmayan haksızlıkları ve adaletsizlikleri ortaya koyduğunu
ifade etmekte fevkalade fayda görüyorum. Deprem bölgesi dışındaki belediyelerin
bu denli ödünlendirilmelerinin sebebi nedir; orada bir afet olmadı; peki, bunun
cevabı nedir? Cevabı gayet açıktır; bu hükümetin bizzat kendisi afettir!.. (FP
sıralarından alkışlar) Bu hükümetin bizzat kendisi afettir; onun için, ben, bu
hükümetin, memleketi, milleti, bütün ülkeyi yangın yerine çeviren ekonomik
politikaları, burada, adillikten, hakkaniyetten her sefer bahseden ve o şekilde
imaj oluşturan Sayın Başbakanın, nasıl içine sindirdiğini ve bu türlü partizanlıklara
ne kadar rıza göstereceklerini doğrusu merak ediyorum. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Son cümleniz için
mikrofonu açıyorum Sayın Pepe; buyurun. OSMAN PEPE (Devamla) –
Sözlerimi toparlarken, bugün, depremzede vatandaşlarımızın, hâlâ prefabrike
konutlarında ve çadırlarında, olumsuz şartlarda geçirmekte oldukları kışta
Allah yardımcısı olsun diyorum. Hükümet, inşallah, bu kayıtsızlığından bir an
önce kurtulur ve bizim insanımızın derdine derman olacak çareleri üretir. Hepinize saygılar
sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Pepe. Sayın Devlet Bakanımız
Şuayip Üşenmez Bey cevap verecekler. Buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 20 dakika. DEVLET BAKANI ŞUAYİP ÜŞENMEZ
(Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kocaeli Milletvekili Sayın
Osman Pepe Beyin, 17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde meydana gelen
depremler sonrasında Kocaeli İlindeki gelişmeler hakkında yapmış olduğu konuşmaya
cevaben huzurunuzdayım. Tabiîdir ki, ilgili bakana vekâleten buradayım. Her
şeyden evvel, Sayın Osman Pepe Beyin böyle önemli bir konuyu gündeme getirerek
Yüce Meclisin dikkatini çektiği ve bize de, bu vesileyle konuşma fırsatı
verdiği için, huzurunuzda, kendilerine teşekkür etmeyi bir görev sayıyorum. Bu
vesileyle de, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz tarihindeki en büyük felaketlerden birisi olan Marmara
depremleri, çok sayıda insanımızın kaybedilmesine, yine çok sayıda konut ve
işyerinin, altyapılarıyla birlikte hasar görmelerine neden olmuş; bu deprem,
asrın felaketi olarak isimlendirilmiştir. Gece saat 3’te ansızın
yakaladı, 45 saniye salladı ve derinliği 16,7 kilometre kadar sığ bir deprem.
Genişlik, alan itibariyle ve etkilediği şiddetli alan itibariyle 1,5-2
kilometre bir genişlikte. Sağ yanal dediğimiz atım hareketiyle de, fay boyunca
4 metre 77 santimetre bir atımla yer değiştirme söz konusu oldu. Depremin
şiddeti ise 7,4 civarındaydı. Tabiî, bu deprem, bize çok
şeyler öğretti; gerek bizlere, parlamenterlere gerekse vatandaşlarımıza. Bizi,
alınması gereken tedbirler yönünden, hafızalarımızı yenileme mecburiyetiyle
karşı karşıya bıraktı. İçimizde hâlâ hissettiğimiz 20 000 vatandaşımızı bu
depremle kaybettik ve 100 000 vatandaşımız da yaralı. Bunlar içerisinde, hâlâ,
sakat kalanlarımızın sayısı çok kabarıktır. Hemen, şunu, burada belirteyim ki,
hayatını kaybetmiş vatandaşlarımıza, Cenabı Allah’tan, bir kere daha, rahmet
diliyorum; geride bıraktıklarına sabır diliyorum. Milletimizin, bir kere daha,
başı sağ olsun. Afetin olduğu ilk andan
itibaren, gerek Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın gerekse devletimizin bütün
imkânlarıyla, afetzede vatandaşlarımızın yaralarının sarılması maksadıyla
çalışmalar başlatılmış; öncelikle, acil yardım, kurtarma, yiyecek, giyecek
ihtiyaçlarının karşılanması, geçici ve daimi iskânların sağlanması için, her
türlü çaba sarf edilmiştir. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı olarak, çok hızlı
bir biçimde, hasar tespit çalışmalarına başlanılmış ve çok kısa bir süre
içerisinde tamamlanmıştır. Bu çalışmalar sonucunda, hak sahipliği listeleri
hazırlanarak bölgede ilan edilmiştir. 17 Ağustos 1999 Doğu
Marmara ve 12 Kasım 1999 Bolu-Düzce depremleri nedeniyle, afetzedelerin asgarî
hayat standartlarına bir an önce kavuşmalarını temin maksadıyla, öncelikle,
yaklaşan kış şartları göz önünde bulundurularak, geçici iskânlarını sağlamak
maksadıyla, geçici prefabrike konutların yapımına karar verilmiş ve tüm
prefabrike üretim kaynakları seferber edilerek, Kocaeli İlinde 16 896 adet,
Sakarya İlinde 6 664 adet, Bolu ve Düzce İllerinde 4 584 adet, Yalova İlinde
ise 5 220 adet olmak üzere, toplam 33 364 geçici konut bitirilerek,
afetzedelerin geçici iskânı sağlanmıştır. Bakanlık olarak yaptırılan konutlara,
hibeler ve diğer kuruluşlar
tarafından yaptırılanlar da ilave edildiğinde, bölgede yapılan
prefabrike konut sayısı 41 000’e ulaşmıştır. Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı olarak, bir taraftan, afetzede vatandaşlarımızın geçici iskânları
sağlanırken, diğer taraftan da kalıcı konutların yapımına ilişkin çalışmalara
eşzamanlı olarak devam edilmiştir. Bir yandan da, yapılacak olan konutların yer
seçimleri ve bu alanların jeolojik etütleri yapılmış, bu arada kalıcı
konutların projeleri hazırlanarak finansmanı temin edilmiş ve ihale
hazırlıkları tamamlanmıştır. Nitekim, dışkaynaklı krediler temin edilir
edilmez, kalıcı konutların ihaleleri yapılarak konutların inşaatına
geçilmiştir. Bölgede, enkaz kaldırma
çalışmaları, harita, imar planı ve altyapı çalışmaları, yoğun çalışmalarla ve
insanüstü gayretle, akılcı ve bilinçli çabalarla çok kısa zamanda
tamamlanmıştır. 17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım
1999 depremleri sonrasında, Kocaeli İlinde yapılan hasar tespit çalışmaları
sonrası, yaklaşık olarak 36 000 adet yıkık ve ağır hasarlı bina tespit
edilmiştir. Geçici iskân sorunlarının acilen çözülebilmesi için, prefabrike ve
yerleşim alanlarını oluşturma çalışmaları hızla başlatılmış ve Kocaeli için
toplam 16 adet yerleşim alanı ve 13 902 adet prefabrike konut için yer seçimi
yapılmış ve prefabrike konutlar 30 Kasım 1999 tarihinde afetzedelerin
kullanımına sunulmuştur. Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hasar
tespit çalışmaları sonucu, Kocaeli İli
için 17 172 hak sahibi tespit edilmiş ve afetzedelerin kalıcı konut sorunlarının
da acilen çözülebilmesi için kalıcı konut yer seçimi çalışmaları, Bayındırlık
Bakanlığı bünyesindeki tüm genel müdürlüklerin katılımıyla sürdürülmüş ve
Kocaeli İlinde 17 172 hak sahibi için 15 adet yer seçim alanı tespit edilmiş ve
17 884 adet kalıcı konutun yer seçimi yapılmıştır. Bu alanlarda, afetzedelerin
yeniden iskânına yönelik olarak ilgili tüm bilimsel veriler ve ilgili mevzuat
dikkate alınarak, 1/25 000 ölçekli, Kocaeli’ye, kuzeydoğu ve güney gelişim
bölgelerinde çevre düzeni planı hazırlanarak, 2.12.2000 tarihinde Bakanlıkça
onaylanmıştır. Daha sonra, 1/25 000 ölçekli çevre düzeni planları esas
alınarak, afete duyarlı planlama yaklaşımı benimsenerek, Afet İşleri ve
Karayolları Genel Müdürlüğünce hazırlanan gözlemsel jeolojik etütler ve Afet İşleri
Genel Müdürlüğünce onaylı jeoteknik etüt raporlarında belirtilen hususlar
dikkate alınarak, yöre halkından ve yerel idarelerden gelen talepler doğrultusunda
düşük yoğunluklu ve maksimum üç katlı olarak şekillenecek 15 adet yerleşim
alanında 1/5 000, 1/ 1 000 ölçekli kalıcı konutların planlaması yapılarak,
Bakanlıkça onaylanmıştır. Ayrıca, tabiîdir ki,
bunlara ilave olarak, Karamürsel’de, 506 adet konut yapılabilecek şekilde bir
alanın planlama çalışmaları hâlâ sürdürülmektedir. Söz konusu yerleşim alanından
Derince, Körfez, Karamürsel, Hisarey’in haricindeki kalıcı konut inşaatları
başlatılmış, bitirilme aşamasına gelinmiştir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabiî, bu acımızla birlikte, milletimizin ve hükümetimizin,
aynı zamanda da Yüce Parlamentonun hassasiyeti doğrultusunda, Kocaeli İlinde,
geçici iskân amacıyla, 20 değişik bölgede 16 501 adet prefabrike ev
tamamlanarak hizmete sunulmuştur. Tabiîdir ki, görevde
bulunan 57 nci cumhuriyet hükümeti, bu prefabrike evler için, kalıcı olmayan
geçici evler için, devletimizin ve milletimizin özkaynaklarıyla 24 trilyon 750
milyar 500 milyon TL. ödemiştir. Konutlar, genel olarak 30 metrekare olup,
sıcak su, elektrik, tuvalet, banyo, mutfak ve yaşama mahallinden
oluşturulmuştur. Ayrıca, buna ilave olarak, ihtiyaca binaen, 609 derslik
prefabrike de yapılmıştır. Bu konuların tamamı,
30.11.1999 tarihinde tamamlanarak, valilikler tarafından afetzede vatandaşlarımıza
teslim edilmiştir. Marmara depremi nedeniyle,
Kocaeli, Sakarya, Yalova ve Bolu illerinde yaptırılacak olan kalıcı afet konut
inşaatları ihaleleri, (A), (B) ve (C) grubu olarak, belli tarihlerde tespit
edilmek suretiyle Bakanlık tarafından tamamlanmıştır. Ayrıca, İstanbul ve Düzce
İllerinde yaptırılacak olan 7 650 adet kalıcı afet konutu inşaatlarının da
ihaleleri 25.7.2000 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı tarafından yaptırılmakta bulunan kalıcı afet konutu inşaatları,
Avrupa Konseyi Kalkınma Bankasından sağlanan dış krediyle gerçekleştirilmiştir.
Kocaeli İlinde yaptırılan
kalıcı konutların Bakanlık tarafından dağılımları şöyle: Gölcük 1 242 adet,
Değirmendere 444 adet, Bahçecik 942 adet, Döngel 708 adet, Yuvacık 1 780 adet,
Gündoğdu 1 606 adet olmak üzere, toplam 6 722. Ayrıca, buna ilave olarak,
çeşitli valilikler ve gönüllü kuruluşlar tarafından da 656 adet kalıcı konut
yaptırılması için çaba harcanmış ve bunların bitirilme oranı, mertebe olarak
yüzde 95’tir. Tabiîdir ki, sadece
konutlar için değil, diğer birtakım ödenekler de Kocaeli’ne aktarılmıştır. Acil
yardım ödeneği olarak 2 304 072 788 000 TL, daimî iskân konutlarının
kamulaştırma bedeli olarak da 18 308 428 523 410 TL ödenmiştir. Ayrıca, Dünya Bankasından
gelen ve daimî iskân konutlarının kamulaştırma alanları için de 20 459 449 234
171 TL ödenmiştir. Bu ödenekleri saymaya devam edecek olursak pek fazla para
ödenenler, özellikle orta hasarlı konutlar için ödenenler var. Burada,
zamanınızı almamak için bunları saymıyorum. Sonra, orta hasarlılar için ve
afetzedelere ödenen, miktar itibariyle trilyonları buluyor. Hazır konut kredisi
kullanmak için başvuranlara ödenenler var, bu da, 3 trilyonun üzerinde bir
rakam. Yine, Kocaeli İlinde evini yapanlar için 936 trilyonun üzerinde bir para
ödenmesi söz konusudur ve bütün bunları değerlendirdiğimiz zaman, devletimiz,
milletimiz, burası için hiçbir şekilde fedakârlıktan geri durmamıştır.
Afetzedelerimizin yanında olduğumuzu, buradan bir kere daha ifade etmenin
şerefini, gururunu sizlerle birlikte paylaşıyorum. Ayrıca, Karayolları Genel
Müdürlüğü tarafından 9 adet yol için 33 trilyon 646 milyar TL verilmiş,
harcanmıştır. Yine, deprem harcamaları
kapsamında yapılan işler için, 7 adet, büyük rakamları kapsayan -tek tek
ayırımları var- büyük ödenekler harcanmıştır. Çadırkent ve prefabrike
konutların yollarının yapımı için üç yerde yol yapımı için, büyük rakamlarla
ifade edilecek ödenekler sağlanmıştır. Yine, çadırkent prefabrike
konut alanları veya kalıcı konut alanları bağlantı yollarının yapım işleri için
de, trilyonları bulan ödenekler sağlanmıştır; yedi adettir. Ayrıca, Kocaeli İlinde,
Kuveyt Fonundan temin edilen kredilerle, yine, oranın altyapı hizmetlerinde
harcanan paraların rakamı, bugün, 47 979 019 Amerikan Dolarına tekabül
etmektedir. İller Bankası tarafından,
geçici iskâna ait altyapı çalışmaları için, büyük, yine çok büyük rakamlarla
ifade edilecek, 45 trilyon 864 milyar TL, Afet Fonundan ödenmiştir. Kalıcı konutların altyapı
inşaatları için, Kocaeli’de, 370,9 hektar alanı kapsayan bölgede, yine, 1/1000,
1/5000 ölçekli imar planları ile 1/25 000 ölçekli çevre düzeni planı
hazırlanmıştır. Buna ilave olarak, keşif bedeli, yine, 1999 yılı itibariyle 32
trilyon liranın üzerinde bir rakama ulaşan diğer altyapı hizmetleri ve ona
bağlı olarak da, kamulaştırılan arazilerle ilgili ödenekler harcanmıştır. İçmesuyu için, yine öyle.
Kocaeli İli ve ilçelerindeki içmesuyu çalışmaları için de büyük gayretler sarf
edilmiş, büyük ödenekler, oraya milletimizin kaynaklarından, harcanmıştır. Kocaeli İli ve ilçelerinde
kanalizasyon çalışmaları da yapılmış. Bunun için, 34,450 trilyon lira
harcanmıştır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Bakan,
lütfen, toparlar mısınız. DEVLET BAKANI ŞUAYİP
ÜŞENMEZ (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan. Ona ilaveten, yine, İller
Bankası tarafından, Kocaeli İli ve ilçelerinde çeşitli altyapı çalışmaları
devam etmektedir. Değerli milletvekili
arkadaşlarım, hiç şüphe yok ki, acımız büyüktür. Bu depremzede vatandaşlarımıza,
bölgedeki insanlarımıza ne yapsak, onların acılarını bertaraf etmemiz mümkün
değildir. Ancak, millet olarak, Yüce Parlamento olarak ve 57 nci cumhuriyet
hükümeti olarak, buradan o depremzedelerimize sesleniyorum: Devletin imkânları
ölçüsünde ve bütün fedakârlıklara katlanmak suretiyle, onların yaraları, bir
bir, hiç değilse, maddî de olsa, sarılacaktır ve bunun arkasında Yüce
Parlamento vardır, bunun arkasında 57 nci cumhuriyet hükümeti vardır; müsterih
olsunlar. Bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi, bir kere daha, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum; depremzeleremize,
buradan, saygılar, muhabbetler gönderiyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan. OSMAN PEPE (Kocaeli) –
Sayın Başkan... BAŞKAN – Gündemdışı üçüncü
söz, mahallî idareler... OSMAN PEPE (Kocaeli) –
Sayın Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN – Buyurun efendim. OSMAN PEPE (Kocaeli) –
Efendim, Sayın Bakanın, yapmış olduğum konuşmadan sonra vermiş olduğu cevapta,
aslında, benim konuşmamı karşılayacak herhangi bir cevap yok. Ancak, tabiî,
kendisine, hazırlanmış, verilmiş bir konuşma metnini, burada, Genel Kurula
takdim etti. Ben, mesela, buradaki
belediyelerin katsayılarıyla alakalı birtakım sorular yönelttim. Bize, bunların
cevabının verilmesi gerekir. Yani, burada, Sayın Bakanın cevap vermesinin esas
gerekçesi, milletvekilinin burada dile getirmiş olduğu konularda kamuoyunu,
milletvekilini ve Genel Kurulu aydınlatmaktır. Yani, burada, bölgede yapılan
klasik bir konuşma metni aynen takdim edilmiştir. Yine, konutların yüzde
95’inin tamamlandığını ifade ediyor Sayın Bakan. Biz, o konutların yapıldığı
yörenin milletvekili olarak... Bir konutun yüzde 95’inin tamamlanmış olması
demek, her şeyi bitmiş, sadece bir camının kalması demektir; aynı zamanda
meslekten birisi olduğum için söylüyorum bunu. Yani, bu konutların gerçekten
yüzde 95’i bitmiştir diyebiliyor mu Sayın Bakan? Hâlâ temeli atılmamış... BAŞKAN – Sayın Pepe... OSMAN PEPE (Kocaeli) – Bir
şey daha söyleyeyim de efendim. Sayın Bakan, zaten, kendisi
onu da kabul etti; bölgede, kalıcı konut hak sahipliği belgesine sahip insanlar
için yapılacak konutların bir kısmının daha istimlakleri bitmemiştir, daha
ihalesi yapılmamıştır, yapımına bile başlanmamıştır. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sizlerin de bildiği gibi,
sayın bakanlar cevap vermek üzere söz alırlar; ama, cevapları kendi
takdirlerindedir. Son konuşma, mahallî
idareler ve belediyelerin sorunları hakkında söz isteyen Kırıkkale Milletvekili
Sayın Nihat Gökbulut’a aittir. Buyurun Sayın Gökbulut.
(ANAP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. 3. –
Kırıkkale Milletvekili Nihat Gökbulut’un, mahallî idareler ile belediyelerin
sorunlarına ve mahallî idareler reform yasasının bir an önce çıkarılması
gerektiğine ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın
cevabı NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mahallî idareler ve
belediyelerimizin sorunları
hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Tabiî, böylesine önemli ve öncelikli bir
meseleyi 5 dakikalık kısa bir süre içerisinde anlatamamanın sıkıntısıyla, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
köy muhtarlarını da mahallî idarelerin en küçük birimi kabul edersek,
halkımızın yüzde 100’ü mahallî idarelerle, yüzde 68’i de belediyelerle
muhataptır. Unutmayalım ki, Türkiye
Büyük Millet Meclisi de belediye sınırları içerisindedir ve milletvekilleri de,
aileleriyle birlikte, belediye hizmetleriyle karşı karşıyadırlar. Bizler de dahil olmak
üzere, acaba, kimler şikâyetçi değildir ki akmayan ve yetersiz sudan, olmayan
ya da çamurdan geçilmeyen yollardan, sağlıksız ve çarpık kentleşmeden, çevre ve
hava kirliliğinden, trafik yoğunluğundan, trafik keşmekeşinden, denetimsiz ve
sağlıksız gıda üretiminden?.. Tabiî, bu şikâyetleri uzatmak mümkündür. Peki, bu şikâyetlerin
çözümünü kimlerden ve nasıl bekliyoruz; bizim gibi, seçilen ve halkla her daim
yüz yüze olan, aylık gelirleri aylık cari giderlerini dahi karşılamayan, hatta,
geçmişten gelen borçlarını dahi karşılamayan, SSK’ya olan prim borçları
yüzünden şahsî mal ve maaşlarıyla hacizde olan, devletten, merkezî idareden
alabilmeyi umdukları üç beş kuruş için, ikibuçuk kuruşunu ve zamanlarını
Ankara’da ve yollarda harcamak zorunda kalan halkın ve belde sakinlerinin
talepleriyle, mahallî ihtiyaçlarıyla, mevzuat ve imkânsızlıklar arasında âdeta
yapışan, pres olan belediye başkanlarından bekliyoruz şüphesiz. Onlar, belediye
başkanları, mahallî idareler, peki, bizden, Yüce Meclisten neler bekliyorlar?
Değerli milletvekilleri, sadece bir hayat öpücüğü bekliyorlar; mahallî idareler
reform yasasının çıkmasını umuyorlar; Meclisin, bu yasayı çıkarmasını
bekliyorlar. Her milletvekili, grubu olan her parti, hükümetimiz, mahallî
idareler reform yasasının çıkarılmasını her platformda dile getiriyorlar,
istiyorlar da, neden çıkarılmıyor, anlamak mümkün değil. Değerli milletvekilleri, 55
inci Türkiye Cumhuriyeti hükümetince Meclise sevk edilen ve Plan ve Bütçe
Komisyonunca kabul edilerek Genel Kurula indirilen; ancak, erken genel
seçimlerden dolayı kadük hale gelen tasarı, tabir caizse, mahallî idareler
mevzuatında ve yönetiminde bir ihtilaldir. Bu tasarıyı sevk eden 55 inci hükümete,
imzası ve katkısı olan tüm milletvekillerine, bir milletvekili olarak değil,
bir yurttaş olarak şükranlarımı arz ediyorum. Ancak, şimdi, belediyeler,
mahallî idareler, mevzuatlarında ihtilalden vazgeçtiler, reformdan da
umutlarını kestiler; hiç olmazsa, asgarîden bir düzenleme ve iyileştirme beklemektedirler.
Değerli milletvekilleri,
soruyorum size: Hangi ülkede, halkın seçtiği belediye reisleri “yasamızı
istiyoruz” diye kendi meclisine yürümek zaruret ve mecburiyetini duymuştur.
Merkezî idarenin, bazı yetki ve imkânlarını mahallî idarelere devretmesi
neticesinde, hükümetin, Meclisin ve milletvekillerinin aslî görevlerine
bakacakları, altında yoğun taleplerle ezildikleri bazı meselelerden de
kurtulacakları aşikârdır. “21 inci Yüzyıl, tüm
dünyada kentler yüzyılı olacaktır. Türkiye’nin 1996 yılında ev sahipliği
yaptığı Habitat-2 Kent Zirvesinde altını çizdiği gibi, uygarlıkların beşiği
olan kentlerimizi, yeniden, uygarlığın merkezi ve güvencesi yapmak kaçınılmaz
bir görevdir.” Bu sözleri, Antalya’da yerel yönetimler reformuyla ilgili bir
toplantıda, İçişleri Bakanımız Sayın Sadettin Tantan ifade ediyor, 15 Eylül
2000 tarihinde. İfade ettiği bu görev, yani, kentlerimizi 21 inci Yüzyılın
kentleri yapma görevi, bu süreç içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kaçınılmaz bir görevidir. Bu sürecin ilk adımı, mahallî idarelere yetki ve
yetki boyutunda da mesuliyet vermektedir. Halkın seçtiği insanlardan
korkmayalım; görevlerimizi devretmekte kıskançlık yapmayalım. İstisnai birkaç
kötü örnek ve kötü uygulama, mahallî idarelere yetki ve imkân devrinde bizi
tereddüde sürüklemesin. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen, toparlar
mısınız. NİHAT GÖKBULUT (Devamla) –
Unutmayalım ki, en büyük hakem halktır. Bizi denetledikleri gibi, halkın,
belediye başkanlarını da denetleme imkânı vardır. Bu yetki ve imkânları mahallî
yönetimlere ve belediyelere devrederken dikkat edilecek husus, yetki boyutunda,
sorumluluk ve ağır müeyyidelerin ihdas edilmesidir. Değerli milletvekilleri,
belediyelerin, yetmişbir yıl önce çıkarılan 1580 sayılı Belediye Kanununa göre,
sorumlulukları çok fazla; ancak, imkânları ve yetkileri yoktur. İmkânı ve
yetkisi olmayan sorumluluk, bazen, aciz, çoğu zaman da zulüm doğurur; halkımız
ise, ne acizlik ne de zalim istemektedir. Geliniz, atları, arabaların
önüne koşalım. Aksi halde, at, yemini yer; fakat, araba yürümez. Mahallî idareler reform
yasasının acilen çıkması dileğiyle, Yüce Meclisi ve aziz Türk Milletini
saygıyla selamlarım. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Gökbulut. Sayın Gökbulut’un
konuşmasına, İçişleri Bakanımız Sayın Sadettin Tantan cevap verecekler. Buyurun efendim. (ANAP, DSP
ve MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN
TANTAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kırıkkale Milletvekili
Sayın Nihat Gökbulut’un, mahallî idarelerin sorunları hakkında yapmış olduğu
gündemdışı konuşma nedeniyle söz almış bulunuyorum; hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. Gerek idarî sistemimizin
bütününden gerekse mahallî idareler alanından kaynaklanan sorunların bir
tıkanıklığa yol açtığı ve kamu hizmetlerinin sunulmasında etkinlik ve
verimliliğin yeterli düzeyde olmadığı yönünde, kamuoyunda yaygın bir kanaat
bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak, idarî sistemde bir yeniden yapılanmanın
gerekli olduğu dile getirilmekte; hizmetlerin, halka daha yakın birimler
tarafından yerine getirilmesi ve bu amaçla, bir mahallî idareler reformuna acil
ihtiyaç bulunduğu ifade edilmektedir. Gerek ulusal kalkınma
planlarında ve gerekse 57 nci hükümet programında da, bu konu, en önemli
hedeflerden biri olarak yer almıştır. Bakanlığımız, Türkiye
gerçekleri ve dünyadaki gelişmelere paralel olarak, kamu hizmetlerinin
görülmesi ve kamu kaynaklarının kullanımında merkezî idarenin payının
azaltılması ve yerel yönetimin güçlendirilmesi yönünde politikaların
geliştirilmesine büyük önem vermektedir. Ancak, mahallî idareler alanında
yapılacak çalışmaların, merkezî idareye ilişkin yapılandırmalarla birlikte ele
alındığı takdirde daha başarılı sonuçların alınabileceği de unutulmamalıdır. Bu çerçevede, 1998 yılında
bir yasa tasarısı hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş,
komisyonlarda görüşülmüş; fakat, yasalaşmadan kadük duruma düşmüştür. 57 nci
hükümet kurulduktan sonra da bu yasa tasarısının yeniden ele alınarak
çalışmaları sürdürülmüş ve ilk defa, bir yasa tasarısı üzerinde 5 siyasî
partinin uzmanları da, milletvekilleri de bir araya gelmek suretiyle bir yasa
tasarısı hazırlanmış ve Bakanlar Kuruluna sunulmuştur. Bugün gelinen noktada, imzaları
tamamlanmış bulunan bu yasa tasarısı, ya bu hafta sonu veya önümüzdeki hafta
başında Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilecektir. Bu yasa tasarısı çerçevesi
içerisinde bakıldığında, bugünkü meri mevzuat içerisinde, 20’ye yakın yasada,
birtakım maddelerin çıkarılması, birtakım maddelere ilave yapılması, birtakım
yeni maddeler getirilmesi öngörülmektedir. Bu yasa çerçevesi içerisinde
birtakım gelirlerle iyileştirmeler yapılmakta, idarî olarak birtakım yetkiler
verilmekte ve genel çerçeve olarak da yerel yönetimlere açıklık
getirilmektedir. Bu kâfi midir diye dikkatlerinize gelebilir; ancak, bu, bir
öncü yasa tasarısı olarak kabul gördüğünde, en azından, büyük beklenti
içerisinde olan belediye başkanlıklarımıza bir açıklık ve onların hizmet
anlayışına bir çerçeve getirecektir. Ayrıca, bir konuyu
dikkatlerinize getirmek istiyorum: İçişleri Bakanlığı olarak, mahallî idarelerimizin
daha da güçlendirilmesi yönünde ve yozlaşmaların, katliamın önlenmesi
noktasında da çalışmalarımız devam etmektedir. Bu çerçevede, İçişleri
Bakanlığının kurmuş olduğu Strateji Merkezi ile Marmara ve Boğazlar Belediye
Birliği Başkanı arasında yapılan protokol çerçevesinde, İstanbul İlinin yönetim
anlayışının yeniden belirlenmesi noktasında bir bilimsel çalışma yapılmaktadır.
Bu bilimsel çalışmanın ilk önçalışması yarın İstanbul’da bir toplantıyla
kamuoyuna takdim edilecektir. Buradan beklenen amaç, bazı metropol illerin
büyüklükleri açısından yetki kargaşasını ortadan kaldıran, yetkilerin, bilinen
bir şekilde uygulamaya sokulmasını hedefleyen; ayrıca, kullanılan kaynakların
belli bir disiplin içerisinde ve etkin olarak halka geri dönmesini sağlayan
bilimsel bir yaklaşımı sergilemekten kaynaklanmaktadır. Bugüne kadar yapılan
çalışmalarda -her ne kadar, yıllar içerisinde bir hayli yasa çıkarılmış olsa
dahi- yasaların çıkarılış amaç ve taktikleri içerisinde bakıldığında, olaylara
sadece belirli çerçeve içerisinde yaklaşıldığından, o bölge içerisinde yaşayan,
bilimin bütün verileri bir havuz içerisinde analiz edilmediğinden, uygulamada birtakım
sıkıntılar ve aksaklıkların görüldüğü dikkatlere getirilmiştir. Oysa, çağdaş
ülkelerde, yasaların uygulamaya sokulmasında, o bölge içerisindeki bütün
veriler dikkatlere getirilip, ona göre, yasa tekniği içerisinde yasalar
hazırlanmakta ve ona göre de uygulayıcılara, bu yasanın nasıl uygulanacağı, bir
disiplin içerisinde hizmetin sunulması noktasında o yetkiler verilmektedir. Ben, ümit ediyorum ki
-mahallî idarelerle ilgili 20’ye yakın yasa tasarısı yapılmıştır- yapılan bu
yasa tasarısı, belki, belediye başkanlıklarımızın bütün isteklerini tatmin
etmeyecektir; ama, yine de, bakıldığında, büyük yenilikler getirmektedir.
Özellikle de 5 siyasî partimizin ortak görüşü alınarak hazırlanmış bir yasa
tasarısıdır. Önümüzdeki günlerde Meclise geldiğinde, komisyonlarımızda, bu yasa
tasarısı üzerindeki çalışmalar süratle yapılarak Genel Kurula getirilmesi en
büyük arzu ve dileğimizdir. Bu konudaki dikkatlerinizi
ve desteğinizi bu çalışmalara verdiğimiz takdirde, en azından, belediye
başkanlıklarımıza, hizmetlerinde büyük güç ve destek vereceğimize inanıyor,
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – İçişleri Bakanımız
Sayın Tantan’a teşekkür ediyorum. HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Bingöl) – Sayın Başkanım, bir şey arz etmek istiyorum. BAŞKAN – Buyurun efendim;
çok kısa olarak... HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Bingöl) – Sayın Başkanım, 98’deki tasarı, gerçekten reform niteliği taşıyan
bir tasarıydı; ama, bugünkü tasarı ise onun deforme olmuş bir şeklidir. Bu
rağmen, muhalefet olarak herkes hazırdır; fakat, iktidar bu söylediğinde
inanıyorum ki samimi değil; çünkü, getirdikleri anda biz hazırız. Kendi
aralarında anlaştıkları zaman, bu kanunun bir an önce çıkacağına inanıyoruz.
Mahallî idarelerde herkes susamış, bunu bekliyor. Mahallî idarelerin hemen
hemen tamamı, bu katsayı alanı dışındakiler çökmüş gibidir. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim
efendim. Gelmemiş tasarıyı tavsif
etmek biraz doğru olmayabilir ama... HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Bingöl) – Biliyoruz, takip ediyoruz. BAŞKAN – Biliyorsunuz...
Peki efendim... Sayın milletvekilleri,
sunuşlara devam ediyoruz. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutuyorum: B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. –
Avrupa Parlamentosunun, “Avrupa’nın Sözleri” programı çerçevesinde düzenlenecek
bir yuvarlak masa toplantısının “Türkiye’nin AB’ye katılımıyla ilgili şartlar”
başlığı altında Türkiye’ye ayrılacak bölümüne TBMM’yi temsilen DSP Grubunca
aday gösterilen Adana Milletvekili Tayyibe Gülek’in katılacağına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/758) 14 Şubat 2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Dışişleri Bakanlığından
alınan bir yazıda, Avrupa Parlamentosunun Strarzburg’da yapılacak Genel Kurulu
sırasında, 14 Şubat 2001 tarihinde, Avrupa’da insan haklarına ilişkin
“Avrupa’nın Sözleri” programı çerçevesinde düzenlenecek bir yuvarlak masa
toplantısının “Türkiye’nin AB’ye katılımıyla ilgili şartlar” başlığı altında
Türkiye’ye ayrılacak bölümüne Türkiye Büyük Millet Meclisini Temsilen bir
milletvekilinin davet edildiği bildirilmişti. Söz konusu toplantıya
icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışilişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca Genel
Kurulun 13 Ocak 2001 tarihindeki 57 nci birleşiminde kabul edilmiştir. Anılan kanunun 2 nci
maddesi uyarınca, siyasî parti grubunca bildirilen isim Genel Kurulun
bilgilerine sunulur. Ömer
İzgi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Tayyibe Gülek (Adana) BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Sayın milletvekilleri, bir
araştırma önergesi vardır; onu okutmadan önce, kanun metninin de çok uzun
olduğunu geçen toplantıda arz etmiştim; bu nedenle, Divan Kâtibinin oturarak
okuması hususunu izinlerinize sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Şimdi araştırma önergesini
okutuyorum: C)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Adana
Milletvekili Ali Gören ve 35 arkadaşının, müfredatın ve ders kitaplarının
yeniden düzenlenmesi ve geliştirilmesi konusunda Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/174) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ülkemizdeki devlet
okullarında, bilimsel açıdan geçersiz ve çürütülmüş olan Darwin’in Evrim
Teorisi ve Darwinizmin öğretilerinin yer alması konusuyla ilgili olarak, Millî
Eğitim Bakanlığı müfredatının tekrar gözden geçirilmesi, halen okutulmakta olan
ders kitaplarının bir bilirkişi heyeti tarafından incelemeye tabi tutulması,
gençlerimizin yanlış bir bilimsel temel almamaları ve Darwinzmin yıkıcı
etkilerine açık hale gelmemeleri maksadıyla alınacak tedbirleri görüşmek üzere,
Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 1.
Ali Gören (Adana) 2.
Mehmet Özyol (Adıyaman) 3.
Fethullah Erbaş (Van) 4.
Zeki Ünal (Karaman) 5.
Osman Aslan (Diyarbakır) 6.
Hüseyin Kansu (İstanbul) 7.
Hüseyin Arı (Konya) 8.
Eyüp Fatsa (Ordu) 9.
Nurettin Aktaş (Gaziantep) 10. Mehmet
Elkatmış (Nevşehir) 11. Maliki
Ejder Arvas (Van) 12. Rıza
Ulucak (Ankara) 13. Sabahattin
Yıldız (Muş) 14. Fahrettin
Kukaracı (Erzurum) 15. Faruk
Çelik (Bursa) 16. Ali Sezal (Kahramanmaraş) 17. Cemil Çiçek (Ankara) 18. Mehmet
Vecdi Gönül (Kocaeli) 19. Şükrü Ünal (Osmaniye) 20. Özkan
Öksüz (Konya) 21. M. Zeki
Çelik (Ankara) 22. Şeref
Malkoç (Trabzon) 23. Veysel
Candan (Konya) 24. Suat
Pamukçu (Bayburt) 25. Mehmet
Çiçek (Yozgat) 26. Mahmut
Göksu (Adıyaman) 27. Sait Açba (Afyon) 28. Latif
Öztek (Elazığ) 29. Eyyüp
Sanay (Ankara) 30. Lütfü
Esengün (Erzurum) 31. Lütfi
Yalman (Konya) 32. Salih
Kapusuz (Kayseri) 33. Cevat
Ayhan (Sakarya) 34. Musa
Uzunkaya (Samsun) 35. Mahfuz
Güler (Bingöl) 36. Avni Doğan
(Kahramanmaraş) Gerekçe: 1. Ülkemizdeki devlet
okullarında halen okutulan fen bilgisi ve biyoloji ders kitaplarında Darwin
evrim teorisine ait görüşler içeren bölümler yer almakta ve bugüne kadar
geçersizliği defalarca ispatlanmış pek çok Darwinist iddia, birer bilimsel
gerçek gibi sunulmaktadır. Buna karşılık son otuz kırk senedir gerçekleştirilen
sayısız bilimsel araştırma neticesinde Darwinizmin nasıl geçersiz kılındığından
söz dahi edilmemektedir. Bilim dünyası tarafından
geçersiz olduğu ispatlanan bir görüşün okul kitaplarında yer alması ise, Millî
Eğitim müfredatının objektifliğini ve bilimselliğini ortadan kaldırmaktadır. 1739 sayılı Millî Eğitim
Temel Kanununun 13 üncü maddesinde “her derecede ve türdeki ders programları ve
eğitim metotları ile ders araç ve gereçleri, bilimsel ve teknolojik esaslara ve
yeniliklere, çevre ve ülke ihtiyaçlarına göre sürekli olarak geliştirilir”
ifadesi yer almaktadır. Dolayısıyla, kanaatimizce,
halihazırdaki ders kitaplarının ve bu kitapları şekillendiren müfredatın,
bilimsel veriler çerçevesinde yeniden düzenlenmesi ve geliştirilmesi açık bir ihtiyaç
halini almıştır. Bu doğrultuda, ders kitaplarını, bilimdışı Darwinist
safsatalardan aciliyetle arındırmak ve Türk Milletinin millî, ahlakî, insanî,
manevî ve kültürel değerlerine tamamen zıt olan bu çağdışı görüşün yerine,
gençlerimize bilimsel gerçekleri öğretmek maksadıyla önlemler alınması gerekmektedir.
2. Darwin’in evrim
faraziyesi, bilimin yalanladığı çürütülmüş bir teori olmasının ötesinde,
felsefî ve ideolojik açıdan da son
derece tehlikeli sonuçlar doğurmuş olan bir fikir akımıdır. Darwinizm, hayatın bir
mücadele ve savaş yeri olduğunu ve bu mücadelede güçlü olanların güçsüzleri yok
ederek hayatta kalabileceğini iddia eder. Bu tezin doğru kabul edildiği
toplumlarda insanların birbirlerini ezerek, yok ederek, katlederek güçlü olmaya
çalışmaları doğal kabul edilir. İnsanlık tarihinin bir
çatışmadan ibaret olduğunu ve devrimlerin savaşla geldiğini iddia eden komünizm
ile yaşam mücadelesinde üstün gelen ırkın aşağı ırkları yok edeceğini savunan
faşizm, Darwin’in öğretilerini fikrî temel olarak kabul etmişlerdir. Dünyanın
dört bir köşesinde anarşi ve terörü körükleyen, kan döken, binlerce insana acı,
gözyaşı, zulüm, açlık, yoksulluk getiren komünizmin ve faşizmin en önde gelen
isimleri, Darwinizm ile kendi ideolojileri arasındaki bağı, pek çok kez açıkça
ifade etmişlerdir. Bu durumda, evrimin
aldatmacalarıyla yetişen ve
teoriyi kendisine sözde bilimsel dayanak alan, Darwinist öğretileri benimseyen
bir gençten, ülkesine, milletine, bayrağına, devletine bağlı olması
beklenebilir mi? Mevcut müfredatı izleyerek Darwinist gençler yetiştirmek,
kendi elimizle devletimizin ve milletimizin başına büyük bir belayı musallat
etmek anlamına gelir. 3. Darwin’in evrim teorisi, insanları “aşağı
ırklar” ve “medenî ırklar” olarak ikiye ayırıp, Büyük Türk Milletini “aşağı
ırklar” sınıfına dahil etmektedir. Bu sapkın teori, Türklerin, tam insan
olmadıklarını, maymun-insan arası canlılar olduklarını ve gerçek insan ırkı
olan Avrupalılar tarafından yok edileceklerini iddia etmektedir. Teoriyi ortaya
atan Charles Darwin bu konuda şu ifadeleri kullanmıştır: “Avrupa ırkları olarak
bilinen medenî ırklar, yaşam mücadelesinde Türk barbarlığına karşı galip
gelmişlerdir. Dünyanın çok uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, bu tür aşağı
ırkların yüksek ırklar tarafından elimine edileceğini (yok edileceğini)
görüyorum. (Francis Darwin, Life And Letters of Charles Darwin, Vol. I,888 New
York.) Darwinist ideolojinin Türk
düşmanı öğretileriyle yetişen bir nesil, Darwinizmin kendi milletini aşağı ırk
olarak saydığını gördüğünde acaba millî gururunu nasıl muhafaza edecek ve
kültürel değerlerine nasıl sahip çıkacaktır? Böyle bir durumla karşılaşmamak
için millî kültür politikasını Darwinizmin zararlı etkilerinden arındıracak
şekilde revize etmek gerekmektedir. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemdeki yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır. Sayın milletvekilleri,
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına
geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden
başlayacağız. V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut’un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) BAŞKAN – Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair İçtüzük tekliflerinin
görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa henüz
verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz. Şimdi, Elektrik Piyasası
Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakerelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz. 2.-
Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/791) (S. Sayısı:
597)([1]) BAŞKAN – Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Hatırlanacağı üzere,
tasarının 3 üncü maddesi kabul edilmiş idi. Şimdi, tasarının 4 üncü
maddesini okutuyorum: İKİNCİ KISIM Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu, Elektrik Piyasası
Düzenleme Kurulu ve Çeşitli Hükümler BİRİNCİ BÖLÜM Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu ile Elektrik Piyasası
Düzenleme Kurulunun Görevleri ve Yetkileri Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu MADDE 4.- Kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe
sahip ve bu Kanun ile kendisine verilen görevleri yerine getirmek üzere
Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmuştur. Kurum, tüzel kişilerin
yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve
yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme
hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre
düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans
standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin
oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu Kanunda yer alan
fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak
serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak
fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle
ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların
denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan
sorumludur. Kurum, Kurul kararıyla bu
Kanun hükümleri uyarınca çıkaracağı yönetmelikleri, piyasada faaliyet gösteren
tüzel kişilerin ve ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerini alarak hazırlar. Kurumun merkezi
Ankara'dadır. Kurumun ilişkili olduğu Bakanlık, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığıdır. Kurum, dağıtım bölgelerinde müşteri ilişkilerini sağlamak üzere
irtibat büroları kurabilir. Kurumun teşkilatı; Elektrik
Piyasası Düzenleme Kurulu, başkanlık ve hizmet birimlerinden oluşur. Kurum, bu Kanundan
kaynaklanan görevlerini yerine getirirken yetkilerini Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu vasıtasıyla kullanır. Kurumun
temsil ve karar organı Kuruldur. BAŞKAN – Madde üzerinde
gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın
Veysel Candan’a ait; buyurun Sayın Candan. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA VEYSEL
CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 597
sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde,
Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum;
Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, çok
önemli bir yasa tasarısı görüşülüyor; ancak, tasarının sahibi Enerji Bakanı
yok. Bugün, dün tarihi itibariyle, Başbakan, Başbakanlık Teftiş Kurulunda
hazırlanan raporu imzalayarak yargıya gönderdi ve enerjiyle ilgili olarak iki
bakan hakkında fezleke hazırlanması talebi var. Konuya baktığımız zaman, TEDAŞ
Dağıtım Müessesesiyle özel bir firma arasında lisans sözleşmesine bağlı, asgarî
20 trilyon lira civarında kamu zararının mahsuplaşması, sonunda, söz konusudur.
Dolayısıyla, bugün, içinde bulunduğumuz şartlar itibariyle, çok önemli bir yasa
tasarısı görüşüyoruz. Aslında, bu tasarı görüşülürken, TEAŞ, TEDAŞ ve BOTAŞ’ta
ciddî yolsuzluk iddiaları var ve Bakanlığın, maalesef, üst düzey yetkilileri
tutuklu bulunmaktadır. Yine, Türkiye, TEDAŞ
dağıtım ihaleleri olarak 29 bölgeye ayrılmış ve dört yıla yakındır bir dağıtım,
devir sözleşmesi müzakereleri devam etmektedir ve bunlar da, bir yerde, yok
sayılmaktadır. Yine, TEAŞ’ta,
yap-işlet-devret alım garantisiyle, çok yüksek fiyatla enerji alımı yapılmaktadır
ve 4 sent yerine, 3 katı 13 sent, bazen de 19 sente varan alımlar yapılmaktadır
ve kamu zararı trilyonları bulmaktadır. Değerli arkadaşlar, yine,
BOTAŞ’ta, İran doğalgaz ihalesi, önce, iptal edilmiş ve iki yıl gecikmeyle
yenilenmiş. Yine, Rusya ile yapılan Mavi Akımda, usulsüz ödenen 52 milyon dolar
kamu zararı söz konusudur. Bütün bunların sorumlusu, bize göre 57 nci
hükümettir; çünkü, son dört yıldır aynı kadro elektrik piyasasını, enerji
piyasasını yönlendirmektedir. Şimdi, madde metnini
okurken, 10 dakikada okuyoruz; maalesef, müzakere yaparken, 5 dakikada müzakere
edeceğiz! Aslında, bu konuda en önemli sıkıntı, verilen imtiyazlardır, yapılan
lisans sözleşmeleridir. Önemli ölçüde Hazine garantileri söz konusudur.
Yap-işlet-devret modeliyle yapılan ihaleler de idarenin başını ağrıtacaktır;
şimdi, iki bakanla ilgili olan soruşturmalar, daha sonra, hukuk platformuna
aktarılacak ve yatırımcı firmalarla on yıl, yirmi yıl devam edecek yargı
süreçleri başlayacaktır. Şimdi, çok önemli
gördüğümüz soru şu: Bu tasarı, elektrik enerji fiyatlarını ucuzlatacak mı,
enerji borsası oluşacak mı; pek tabiî ki, hayır. Şöyle soralım soruyu: Bu tasarı
konusunda iki yılda altyapıyı hazır hale getirmek mümkün mü; bu sorunun cevabı
da hayır. Bir soru daha sormak istiyorum: Bu tasarı kamuoyunda tam anlamıyla
tartışıldı mı; hayır. Yine, bir soru daha sormak lazım: Bu tasarı hakkında
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının görüşü ayrı, Hazinenin ayrı, DPT’nin
ayrı; bir ittifak söz konusu değil. Peki, bu ittifak kimde var; sadece,
hükümetle IMF arasında. Değerli arkadaşlar, bu
hükümet beceriksiz, bu hükümet yeteneksiz, bu hükümet, bozulmama üzerine
kanunlar çıkaran bir hükümet. Bu hükümet, ekonomiyi batıran, tutarsız, IMF’ci
ve teslimiyetçi bir hükümet. Bu hükümet, enerji yolsuzluğunu araştıran savcıya
soruşturma açan bir hükümet. Bu hükümet, kamuoyu önünde “IMF’ye söz verdik”
diyerek, Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamentosunun itibarını zedeleyen bir
hükümet. Yine, bu hükümet, Genel Kurula devam etmeyip, sahte oylarla çoğunluk
sağlayarak kanun çıkarmaya çalışan bir hükümet. Bu hükümet, İçtüzük
dayatmasıyla müzakeresiz kanun çıkarmaya çalışan bir hükümet. Değerli arkadaşlar, tasarı
ne getiriyor? Tasarıda deniliyor ki “elektrik enerji piyasasından kamu
çekilecek, serbest piyasa oluşturulacak.” Peki, Türkiye’de hangi arz ve talep
dengesi içinde hangi enerji fazlası var ki, piyasa oluşturmaya çalışacağız?
Sizin böyle bir enerjiniz mi var; hayır. Daha önce verilen Hazine garantileri
var; daha önce, verilen, yetmiş yıl süreyle verilen imtiyaz sözleşmeleri var. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – 1 dakika süre
içerisinde lütfen tamamlayınız. Buyurun. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Bakın, bugün Bakanımız bir basın toplantısı yaptı ve dörtbuçuk aylık bakanlığı
döneminde, haklı olarak, bir mahsuplaşmadan bahsetti. Halbuki, biz, bu
sözleşmeler hazırlanırken, ısrarla “hukukî boşluklar vardır, ciddî bir anlaşma
yapılmamıştır, bunun altına imza atanlar ileride sorumlu hale gelir” dedik ve
bunu müteaddit defalar söyledik. Şimdi, bu tasarıyla diyorsunuz ki Türkiye,
kamu olarak, sadece, İletişim AŞ’de etkili olacak. Bunun altyapısı
hazırlanmadan diğerlerini doğrudan devrettiğiniz zaman birtakım sıkıntıları,
şimdi olduğu gibi, beraberinde getirecektir. Değerli arkadaşlar,
hükümet, başka bir ifadeyle, şunu söylüyor, her yıl enerji ihtiyacımız artmaktadır
ve bunun için de 5 milyar dolara ihtiyacımız var. Halbuki, biz, 25-30 katrilyon
faiz ödüyoruz; bizim enerjiye yatırım yapacak paramız yok; o halde, bunu özel
sektöre açalım. Ancak, Avrupa örneğinde olduğu gibi, bizde altyapısı hazır
olmadığı için, bunun başarılı olmasının mümkün olmadığı kanaatini ifade ediyor,
Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Candan. Şimdi, hükümet adına,
Devlet Bakanı Sayın Rüştü Kâzım Yücelen konuşacaklar. TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın
Başkan, daha sonra grupların konuşmaları devam ediyor... BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan. Süreniz 5 dakika. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben, Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanına vekâlet ediyorum. Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanımız Sayın Cumhur Ersümer, ülkelerarası enerji görüşmesinde bulunmak
üzere, tarihi çok önceden belirlenmiş bir dış gezide bulunmaktadır, bu dış gezi
münasebetiyle Meclisimize katılamamıştır ve resmî vekil olarak, kanun
tasarısının görüşmelerinde huzurlarınıza ben çıkmaktayım. Teknik arkadaşlardan
aldığım bilgilerle, milletvekili arkadaşlarımızın tasarıya yönelik endişelerini
mümkün olduğu kadar gidermeye gayret ediyorum. 4 üncü madde, Elektrik
Piyasası Düzenleme Kurumunu düzenleyen bir madde; ama, değerli konuşmacılar -herhalde
bundan sonra da böyle devam edecek diye söz alma gereğini duydum- daha değişik
konularda, Mecliste kapalı oturumlarda daha önce gündeme gelen, Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı burada olduğu zaman bütün hesabını sonuna kadar verdiği, bütün
soruları cevapladığı, yine bir Mavi Akım Projesiyle başlayarak yola devam
etmekteler. O konuda hiç konuşmak istemiyorum; çünkü, bu konuda, bu Mecliste
her şey söylenmiştir. Gerekirse, tekrar hukukî yollara başvurulur, her şey
söylenir, her şey ispat edilir; ama, iki gündür gazetelerde yer alan, mahsuplaşmayla
ilgili bir konu gündeme geldiği için, bu konuda bilgi arz etmek üzere
huzurlarınıza geldim. Eski TEK Genel Müdürlüğü
ile Aktaş Elektrik Anonim Şirketi arasında, İstanbul Anadolu yakasının elektrik
dağıtım hizmeti için 1990 yılında bir sözleşme imzalanmış. Söz konusu sözleşmeye göre,
her işletme yılı bitiminde, şirket ile daha sonra TEAŞ olan TEK arasındaki
borç-alacak ilişkisinin mahsuplaşma yoluyla çözümlenmesi öngörülmektedir. Böyle
olmakla birlikte, şirket ile TEAŞ arasında, 1994 yılına kadar, sözleşmenin
çelişkili hükümler içermesi ve net olmamasından kaynaklanan nedenlerle
mahsuplaşma yapılamamış. İlk kez 1994 yılına ait
olmak üzere yapılan mahsuplaşmanın Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunca kabul
görmemesi üzerine, bu kurulun talebiyle, mahsuplaşma işlemlerinin, Başbakanlık
koordinatörlüğünde incelenmesi gündeme gelmiştir. Bunun üzerine, Aktaş ve
Kayseri Elektrik Dağıtım Şirketlerinin mahsuplaşmalarında yapılan
usulsüzlüklerin incelenmesi için, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca
oluşturulan heyet, 3 Başbakanlık müfettişi, 1 Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulu üyesi ve 1 TEAŞ Genel Müdürlüğü müfettişinden kurulmuş olup, Başbakanlık
makamının 25.4.1996 tarihli görevlendirmelerine istinaden çalışmaya başlamıştır.
Üç yıl dört aylık bir
çalışma döneminden sonra ortaya konulan 8.8.1997 tarihli raporda, sözleşmesi
1991 yılında yapılan Aktaş Elektrik Şirketiyle ilgili mahsuplaşmaya ilişkin
işlemlerden dolayı cezaî bir sorumluluk tespiti cihetine gidilmemiş, bu husus,
anılan şirketle yapılan sözleşmenin ilk işletme hakkı devri niteliğinde olması
nedeniyle, sorumluluk olsa da, âdeta affedilebileceği gibi bir sonuca
varılmıştır. Aynı raporda, 1997 yılına
kadar, sadece 1994 yılı için yapılmış olan mahsuplaşma işleminin sözleşmede
öngörülen esaslara uygun olmadığı gerekçesiyle iptal edilmesi öngörülmüş ve
başlangıçtan itibaren yedi yıllık mahsuplaşmanın, gerek sözleşme gerekse
Başbakanlık müfettişlerince hazırlanan raporda ortaya konulan kriterlere göre
yapılması belirtilmiştir. Bunun üzerine, idare
tarafından yapılan 1990-1997 yıllarına ait mahsuplaşma, 1999 yılında
tamamlanmış, mahsuplaşma, 1999 yılında, zamanın bakanı Sayın Ziya Aktaş
tarafından aynı yıl içinde onaylanmış ve uygulanmaya başlanmıştır. Aynı uygulama,
57 nci hükümet döneminde de devam etmiştir. Halen gündemde olan ve
Sayın Aktaş ile Sayın Cumhur Ersümer haklarında, değerlendirmenin, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılmasını öngören 22.5.2000 tarihli tekemmül
etmemiş rapor, ilk rapordan iki yıl dokuz ay sonra düzenlenmiştir. Bu rapor, 3
Başbakanlık müfettişi tarafından hazırlanmış olup, Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulundan ve TEAŞ Genel Müdürlüğünden katılan üyelerin imzalarını
taşımamaktadır. Bu üyelerin, raporun, cezaî
sorumluluk vesaire gibi birçok bölümüne katılmadıklarına dair muhalif görüşleri
de bulunmaktadır. 3 Başbakanlık müfettişi tarafından hazırlanan son rapora bizzat
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı da katılmamış, kendi Başkanlık görüşünü
ekleyerek, özellikle Sayın Bakanlar Ziya Aktaş ile Cumhur Ersümer’in
sorumluluklarının savcılıkça değerlendirilmesi yönündeki müfettiş görüşünü
“sadece 8.8.1997 tarihli raporun Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına
intikalinden sonraki dönemde görev yapanlar yönünden sorumluluk belirlenmesi, daha
önceki yıllarda zamanında mahsuplaşma yapılmasını sağlamayanlar veya 1994
yılına ait geçici mahsuplaşmayı yapanlar hakkında sorumluluk belirlenmemesi
önemli bir eksiklik olarak görülmektedir...” (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (Devamla) – Sayın Başkanım, çok önemli bir konu, 1 dakikanızı rica
ediyorum; başka madde üzerinde konuşmam. BAŞKAN – Hayhay efendim;
buyurun. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (Devamla) – “...Aksi takdirde, 1990-1997 yılları mahsuplaşmasını
denetim birimlerince getirilebilecek öneri veya farklı yorumlar olması halinde
ve bunun sonucu doğabilecek TEAŞ haklarının saklı kalması kaydıyla geçici
olarak imzalayan, bunun sonucunda da şirketlerden nakit tahsilatını sağlayanlar
tarafından ileri sürülebilecek olan ‘mahsuplaşmayı süresinde yapmayanlar ile
1994 yılına ait aynı şekilde mahsuplaşmayı yapanlar hakkında bir şey
yapılmazken, firmalardan ilk defa nakit tahsilatında bulunan bizler hakkında
işlem yapıyor’ şeklinde eleştirilere yol açılmış olacaktır” şeklinde
eleştirilere yol açacağı gerekçesiyle eleştirilmiş ve hiç değilse, 1990-1997
yıllarına ait mahsuplaşmayı denetim birimlerince getirilecek önerilere açık
olarak onaylayan ve bu mahsuplaşma çalışmalarının yapılmasını hızlandıran son
iki sayın bakan sorumlu gösterilirken, 1990 yılından bu yana görev yapmış sayın
bakanlara hiç değinilmemesinin bir haksızlık olacağını belirtmiştir. Şayet bir
sorumluluktan söz edilecekse, bunun daha önceki yılların ilgililerini
kapsayacağı tabiidir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Mikrofonu tekrar
açıyorum, lütfen... DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (Devamla) – Sayın Başkan, başka madde üzerinde söz almayayım; ama, bunu
bitireyim müsaadenizle... 2 dakikada bitiriyorum. BAŞKAN – Peki efendim;
buyurun. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (Devamla) – Çünkü, bu konu çok önemli, daha sonra da gündeme geleceği
için, bir kere konuşup bu konuyu kapatalım. Bu husus, aynı
müfettişlerce yapılan ve Teftiş Kurulu Başkanınca da aynen katılınan 1997 tarihli
raporda, ilk işletme hakkı devri uygulaması olduğu için ilgililerin cezaî
sorumluluklarına hükmedilemeyeceği yolundaki görüşle birlikte
değerlendirildiğinde, son iki sayın bakanın sorumluluğunun savcılıklarınca
değerlendirilmesi yaklaşımının ne kadar mesnetsiz olduğu kendiliğinden ortaya
çıkmaktadır. Nitekim, Sayın Başbakanın
verdiği onay, 3 Başbakanlık müfettişinin görüşüne değil, Teftiş Kurulu
Başkanınca hazırlanan ve son iki bakanın sorumluluklarının savcılıkça
değerlendirilmesine dair herhangi bir görüş ve ifadenin bulunmadığı Başbakanlık
Teftiş Kurulu Başkanlığı müzekkeresinedir. Kaldı ki, Başbakanlık makamınca onay
verilen Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı müzekkeresinde, 3 Başbakanlık
müfettişince hazırlanan raporun değerlendirilerek gereğinin yapılması için
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına gönderilmesi belirtilmiş ve bunun
üzerine raporlar Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığına gönderilmiş ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın
Cumhur Ersümer’in 31.1.2001 tarihli havalesiyle de, Teftiş Kurulunca da gerekli
inceleme ve soruşturmalara başlanılmıştır. Söz konusu raporlarda
sorumluluktan söz edilmekte ise de, raporlara konu tüm mahsuplaşmaların geçici
kaydı taşıması ve buna göre onaylanmış olmasının sorumluluk tespitinde dikkate
alınmamış olmasının, bu raporların sonuçlarını ciddî anlamda tartışılır hale
getirdiği ve dolayısıyla, cumhuriyet savcılığına yapılan göndermenin de bu
aşamada hukukî mesnedinin olmadığı ortadadır. Başbakanlık makamının onayı
doğrultusunda Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı
tarafından yapılacak değerlendirme ve incelemelerden sonra, gerek net mahsuplaşma
sonuçlarının ve gerekse buna göre, varsa sorumlulukların tespit edileceğinden
kimsenin şüphesinin olmaması gerekir. Ben, dün gazetelerde yer alan
ve bugün, burada konuşulan, gündeme getirilen olayın, gerçekleri mecrasından
saptırma gayreti olduğunu arz ediyorum ve bu konunun, bu kanun tasarısı boyunca
da, bu açıklamadan sonra gündeme gelmeyeceğini ümit ediyorum. Kanunla ilgili her türlü
görüşmede, teknik arkadaşlarıma –benim bakanlığım değil- sorarak bilgiyi
vereceğim; ama, hukuken de ben vekâlet ediyorum ve Mecliste buna benzer çok
kanunlar da çıkmıştır ve Sayın Bakanın da, Türkiye’nin enerji politikasının
görüşüleceği bir günde, herhalde “burada kanun var” diye bunu ertelemesi mümkün
değildi. Bunları arz etmek için söz
aldım. Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım müsamahanıza. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan. KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, aslında İçtüzüğü değiştirenlerin ne getirdiği belli. Şimdi, Bakan
çıktı; aslında, İçtüzüğün genel hükümlerine göre 20 dakika konuşması lazım;
yani, İçtüzük değişikliğinde, komisyon ve bakanlara ne süre verildiği belli... BAŞKAN – Sayın Genç, bir
şey söyleyebilir miyim... KAMER GENÇ (Tunceli) –
Evet. BAŞKAN – Şimdi, eğer
gruplardan söz talebi yoksa... TURHAN GÜVEN (İçel) – Var
efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Son
söz hakkımı kullanırım... BAŞKAN – Son söz hakkı
milletvekilinin olduğu için, size söz verebilirim, orada daha rahat
konuşursunuz; ama, Doğru Yol Partisi Grubunun bir talebi mi var? TURHAN GÜVEN (İçel) –
Müsaade eder misiniz Sayın Başkanım... Sayın Genç şunu söylemek istiyor. Bir
İçtüzük değişikliği yaptınız, bakın, bunun bir işe yaramadığını... Bizzat Sayın
Bakan ihtiyaç hissetti, değil mi, derdini anlatamadı burada, ciddî şeyler
söyleyecek, buna vakit yetmedi, onun için yanlış diyor, onu söylemek istiyor, o
kadar. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, bir şey daha söyleyeceğim.
Efendim, Sayın Enerji Bakanı nerede? Şimdi, bu çok önemli bir olay. Efendim,
nerede Bakan?.. BAŞKAN – Efendim,
açıklandı, açıklandı... KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama
efendim, kasten, buradan kaçmak için... Kendilerinin Meclisin karşısında yüzü
yok... Olmaz ki efendim... BAŞKAN – Efendim, kimin ne
kastettiğine mahkeme karar verir, biz mahkeme değiliz, kasta karar veremeyiz. KAMER GENÇ (Tunceli) –
Hayır, gelmiyorlar, Meclisin karşısına çıkacak güçleri yok. BAŞKAN – Peki efendim,
peki, zatıâlinizin fikrini de dinlemiş olduk. Grup sözcünüz var mı? TURHAN GÜVEN (İçel) – Grup
adına Sayın Oğuz Tezmen. BAŞKAN – Bir dakika müsaade
eder misiniz. Veysel Bey, 60 ıncı maddeye
göre çok kısa, yerinizden söz veriyorum. Buyurun efendim. VEYSEL CANDAN (Konya) –
Sayın Başkanım, şimdi, ben, konuşmam içerisinde bir konuyu dile getirdim ve o
da temel olarak şu idi. Kamu kuruluşu olan Enerji Bakanlığına bağlı TEDAŞ
kurumu, özel sektörle bir lisans sözleşmesi yaptı ve bu lisans sözleşmesine
göre, 1990 – 2000 yılları arasında mahsuplaşma yapılamadı. Bu süre içerisinde,
kamunun trilyonlarca lirası bu müessese üzerinde kaldı. Bunun sebebi de,
zamanında hazırlanan sözleşmelerin hukukî boşluklar içermesidir. Sayın Bakanın
biraz önce kürsüde okuduğu metni ben daha önce de gördüm. Kaldı ki, konu,
yargıya intikal etti ve yargıya intikal eden raporu da, Başbakan, onaylayarak
savcıya gönderdi. Benim üzerinde durmak istediğim konu şu: Bir yasa
getiriyoruz. Bu yasa ileride benzer hukuki boşluklarla içinden çıkılmaz ve
idareyi; yani, devleti zarara sokan birtakım uygulamalara sebep olur. Ben bunun
üzerinde durmak istiyordum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – 4 üncü maddeyle
ilgili olarak bunu söylemiş oluyorsunuz, anlaşıldı efendim. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Sayın Oğuz Tezmen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN
(Bursa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısının 4 üncü maddesiyle ilgili olarak Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu 4 üncü madde, aslında,
Türkiye’deki idare hukukunda yeni bir gelişmenin enerji alanına da iyice
girdiğinin bir göstergesidir. Nedir bu gelişme; Türkiye’de, artık, bakanlıklar
vasıtasıyla yürütülen icra gücü, bürokratlardan oluşan, atanmış bürokratlardan
oluşan, üstelik 6 yıl süreyle atanmış ve değiştirilmesi mümkün olmayan
bürokratlardan oluşan kurumlara veriliyor. Peki, bu kurumların
başındaki kişiler belirlenirken, Meclisin herhangi bir takdir yetkisi var mı;
yok. Amerika Birleşik Devletleri gibi Başkanlık modelinin uygulandığı ülkede
bile, bakanlar ve üst düzey yöneticiler atanırken, Kongrenin komisyonlarına
gelip, kişiler sorgulanıyor, Kongre uygun gördükten sonra atanıyor. Biz,
burada, Bakanlar Kuruluna bırakıyoruz ve Bakanlar Kuruluna da herhangi bir
kriter vermiyoruz, sadece, ekonomiyle ilgili ya da mühendislikle ilgili tahsil
yapmış, benzer konularda 10 yıl tecrübesi olan diye bir mekanizma getiriyoruz. Şimdi, Enerji Bakanlığı
varsa bu memlekette, bu ülkede bir Enerji Bakanlığı varsa, Türkiye’nin enerji
politikası, elektrik işlerinin yürütülmesi, özellikle lisans verip vermeme
konusu gibi takdiri gerektiren, hükümet politikasıyla çok yakından bağlı olan
konularda, Bakanlığın yetkisi devre dışına çıkarılıyor. Peki, bu komisyon, oluşturulan
kurum kime hesap verecek; buna ilişkin bir düzenleme de yok. Yani, bir kurum
oluşturuyoruz, atamalar yapıyoruz; peki, bu kurumun icraatı Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından hangi mekanizmayla denetlenecek; o yok. Bu kurul
hiçbir şekilde değiştirilmiyor. Peki, düşünün ki, bu oluşturulan Enerji Kurulu
üyeleri yanlış kararlar alarak, daha doğrusu, lisans verilmesi gereken
alanlarda lisans vermeyerek ya da gereksiz lisanslar vererek Türkiye'nin enerji
alanında geleceğini sıkıntıya soktukları takdirde, hangi mekanizma çalışacak?
Bütçesini kim onaylayacak? Yani, bir kurum kuruyorsunuz “siz yetkilisiniz”
diyorsunuz, bu kurum kendi bütçesini yapıyor, kendisi onaylıyor... Peki,
Meclise hiçbir... Meclisin içinden çıkan hükümet, Enerji Bakanlığı, bütçesini
sunuyor, kesinhesabını getiriyor, bu Meclise tek tek izah ediyor ve uygunluk
alıyor; ama, bu kurumlar, herhangi bir şekilde, kimseye hesap vermeden, kendi
başına çalışır hale geliyor, idarî ve malî özerkliğe sahip. Bu tür özerklikler,
aslında, çok sınırlı ticarî nitelik taşıyan ya da çok özellik arz eden
konularla çerçevelenmesi gerekirken, biz, tüm kurumları, tüm kamu hizmetini,
tüm bakanlıkların görev alanına giren, icranın temel unsurlarını oluşturan
görevleri bu kurumlara bırakıyoruz. Aslında, bu düzenlemeler
Anayasanın da ruhuna aykırıdır; çünkü, bu düzenlemelerle, icra yetkisi, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin dışına çıkarılmış oluyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
dışında oluşan bir kurumlar kozasıyla karşı karşıyayız, kurullar kozasıyla
karşı karşıyayız. Bunlar, kendisini, iyice, dışarıdan her türlü etkiden korur
hale getiriyorlar. Bakın, burada zabıtlara geçmesi için söylüyorum, Türkiye, bu
kurumları nasıl denetleyeceğini, bu kurumların nasıl tasfiye edileceği konusunu
ileride tartışmaya başlayacak; çünkü, çok ciddî ve tehlikeli bir gidişe girmiş
durumdayız. Her gelen kanunda bir kurum kuruluyor, her gelen düzenlemeyle yeni
kurumlar oluşturuluyor. Bunlar, yeni teşkilatlar, yeni paralar, yeni kadrolar
demek, vatandaşın üzerine yeni yükler demek. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Tezmen,
lütfen toparlar mısınız. OĞUZ TEZMEN (Devamla) –
Toparlıyorum Sayın Başkan. Ama, bu yeni yükler, yeni
kadrolar, bir taraftan devleti küçültme iddiasıyla ortaya çıkan yönetimler
tarafından, her kanunla, yeniden getiriliyor vatandaşa yeni yükler yükleniyor.
Bu, fevkalade yanlış bir gelişme. Ben, buradan, hükümeti uyarıyorum. Aslında,
bu kurumlar ve kurullar oligarşisini çok ciddî biçimde düşünsünler. Bunu, çok
sınırlı alanlarla çerçevelerlerse, belki faydalı olabilir; ama, her gelen şeyde
yeni kurullar, yeni kurumlar... Bu işin nereye gideceği
herkesi iyice düşündürmeli diyor; hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Tezmen. Gruplar adına başka söz
talebi?.. Yok. Madde üzerinde önerge yok. Maddeyi... KAMER GENÇ (Tunceli) –
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN – Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorsunuz... Karar yetersayısını doğru
tespit edebilmek için, maddeyi, elektronik cihazla oylayacağım. 4 üncü maddeyi uygun
görenler, lütfen, 3 dakika içerisinde, elektronik cihazla oylarını belli
etsinler. Süreyi başlatıyorum. (Elektronik
cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur. Saat 16.15’te toplanmak
üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati:
15.53
İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.15 BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet
Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Levent MISTIKOĞLU
(Hatay) BAŞKAN – Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2.-
Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/791) (S. Sayısı:
597) (Devam) BAŞKAN – Komisyon?..
Yerinde. Hükümet?.. Yerinde. Sayın milletvekilleri,
hatırlanacağı üzere, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 4 üncü maddesinin
oylanması sırasında karar yetersayısının aranılması istenilmiş; ancak, buna
ulaşılamamıştı. Şimdi, 4 üncü maddeyi,
yeniden, elektronik cihazla oylarınıza sunacağım ve 3 dakikalık süre vereceğim. Oylamayı başlatıyorum: (Elektronik cihazla oylama
yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve madde kabul edilmiştir. 5 inci maddeyi okutuyorum: Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu ve
Kurul Başkanlığı
MADDE 5.- Kurul, biri
Başkan, biri İkinci Başkan olmak üzere yedi üyeden oluşur. Kurul üyeleri;
hukuk, siyasal bilgiler, idari bilimler,
kamu yönetimi, iktisat, mühendislik, işletme ya da maliye dallarında eğitim
veren en az dört yıllık yüksek öğrenim kurumlarından mezun olmuş, kamu kurum ve
kuruluşlarında ya da özel sektörde en az on yıl deneyim sahibi ve mesleğinde
temayüz etmiş kişiler arasından Bakanlar Kurulunca atanır. Bakanlar Kurulu,
atamayla birlikte Kurul Başkanını ve İkinci Başkanı görevlendirir. Kurul başkan ve
üyelerinin görev süresi altı yıldır. Görev süresi sona eren üyeler tekrar seçilebilir.
Başkanlık veya
üyelikler, görev süresi dolmadan herhangi bir sebeple boşaldığı takdirde, boşalan
üyeliklere bir ay içinde atama yapılır. Bu Kanunun diğer
maddeleri ile belirlenen görevlerinin yanısıra, Kurul aşağıdaki görevleri de
yerine getirir: a) Bu Kanun
hükümlerini uygulamak, b) Her yılın ocak
ayının sonuna kadar, serbest tüketici tanımına ilişkin limitlerdeki indirimleri
belirlemek ve yeni limitleri
yayımlamak, c) Tüketicilere
güvenilir, kaliteli, kesintisiz ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmeti
verilmesini teminen gerekli düzenlemeleri yapmak, d) Lisans sahipleri
için kabul görmüş muhasebe usulleri uyarınca mali raporlama standartları ve
yönetim bilişim sistemlerini belirlemek ve bunların uygulanmasını sağlamak, e) Üretim, iletim ve dağıtım şirketleri ile otoprodüktör
ve otoprodüktör grubu tesisleri için güvenlik standartları ve şartlarını tespit
etmek ve bunların uygulanmasını sağlamak, f) Piyasanın
gelişimine bağlı olarak yeni ticaret yöntemleri ve satış kanallarının
uygulanabilmesine yönelik altyapının geliştirilmesi ve uygulanmasını sağlamak, g) Bu Kanunun
amaçları ile uyumlu olarak, gerektiği durumlarda, model anlaşmalar geliştirmek, h) Ticari sırlar ve
gizli rekabet bilgileri de dahil olmak üzere, ticari açıdan hassas olan her türlü
bilginin açıklanmasını engelleyecek usul ve esasları belirlemek ve uygulamak, i) Piyasada faaliyet
gösteren tüzel kişilerin eşitlik ve şeffaflık standartlarına uymalarını sağlamak
için faaliyetlerini, uygulamalarını ve ilgili lisans hüküm ve şartlarına uyup
uymadıklarını denetlemek, j) Rekabeti sağlamak
için iştirakler arası ilişkilere ilişkin standartlar ve kurallar oluşturmak,
uygulamak ve bu standartların, piyasa faaliyetlerinde karşılıklı iştirak,
işletme ve muhasebe konularında kısıtlamalar içermesi gerektiğinde, bu
kısıtlamaları belirlemek, k) Yıllık raporu ve
piyasa gelişimi ile ilgili sair raporları hazırlamak ve Bakanlığa sunmak, l) Personel atamaları
da dahil olmak üzere, Kurumun personel politikasını oluşturmak ve uygulamak, m) Kuruma taşınır ve
taşınmaz mal veya hizmet alınması, satılması ve kiralanması konularında karar
vermek, n) Uluslararası
organizasyon ve teşkilatların piyasaya ilişkin mevzuat ve uygulamalarını izleyerek,
gerekli gördüğü düzenlemeleri yapmak; yasal düzenleme ihtiyacı duyulması
halinde gerekli hazırlıkları yaparak Bakanlığa sunmak, o) Kurumun üçüncü
kişilerle olan alacak, hak ve borçları hakkında her türlü işleme karar vermek, p) Elektrik enerjisi
üretiminde çevresel etkiler nedeniyle yenilenebilir enerji kaynaklarının ve
yerli enerji kaynaklarının kullanımını özendirmek amacıyla gerekli tedbirleri
almak ve bu konuda teşvik uygulamaları için ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde
girişimde bulunmak. Bu Kanunun diğer
maddeleri ile belirlenen yetkilerinin yanısıra, Kurul aşağıdaki yetkilere de
sahiptir: a) Bu Kanun
hükümlerinin uygulanması ve bu Kanunla kendisine verilen görevleri yerine getirmek
için gerekli olan ve piyasada rekabeti geliştirmeye yönelik olarak gerçek ve tüzel kişilerin uymaları gereken,
talimatları ve tebliğleri , şebeke yönetmeliğini, dağıtım yönetmeliğini,
müşteri hizmetleri yönetmeliğini ve dengeleme ve uzlaştırma yönetmeliğini
onaylamak, b) Lisanslara ilişkin
onaylarla, bu Kanunda belirtilen sair onayları vermek, c) Dağıtım şirketleri
tarafından hazırlanıp Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından
sonuçlandırılan talep tahminlerini onaylamak, gerektiğinde revize ettirmek, d) Kurul onaylı talep
tahminlerine dayanarak, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından
hazırlanan üretim kapasite projeksiyonu ve iletim yatırım planı ile bu
planlarla uyumlu olarak mülkiyeti kamuda olan dağıtım tesislerini işleten
dağıtım şirketleri tarafından hazırlanan dağıtım yatırım planlarını onaylamak,
gerektiğinde revize edilmesini sağlamak ve onay verdiği yatırım planlarının
uygulanmalarını denetlemek, e) İlgili lisans
hükümleri uyarınca hazırlanacak olan; Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim
Şirketinin toptan satış fiyat tarifesini, iletim tarifesini, dağıtım tarifeleri
ile perakende satış tarifelerini incelemek ve onaylamak, f) İletim, dağıtım,
toptan satış ve perakende satış için yapılacak fiyatlandırmaların ana esaslarını
tespit etmek ve gerektiğinde ilgili lisans hükümleri doğrultusunda revize etmek, g) Otoprodüktör ve
otoprodüktör gruplarının kendi veya ortaklarının ihtiyaçları dışında satışa
sundukları elektrik enerjisi miktarına ilişkin yüzdeleri yayımlamak ve gerektiğinde
revize etmek, h) İletim ek ücreti
oranını belirlemek ve iletim ek ücreti tutarının Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi tarafından tahsili ve Kuruma ödenmesine ilişkin düzenlemeleri yapmak, i) Tüzel kişiler
tarafından lisanslarla ilgili işlemler ve sair işlemler karşılığında Kuruma ödenecek
bedelleri belirlemek, j) Piyasada faaliyet
gösteren tüzel kişilerin denetlenmiş mali tablolarını incelemek veya incelettirmek, k) Tüzel kişilerden
istenecek olan, hizmet güvenilirliği, hizmet dışı kalmalar ve diğer performans
ölçütleri ile ilgili raporların kapsamını belirlemek ve düzenli olarak Kurula
vermelerini sağlamak, l) Bu Kanun
hükümlerine, çıkarılan yönetmelik hükümlerine, Kurul tarafından onaylanan
tari-fe ve yönetmeliklere, lisans hüküm ve şartlarına ve Kurul kararlarına
aykırı davranıldığı durumlarda, idari
para cezası vermek ve lisansları iptal etmek, m) Üretim, iletim ve
dağıtım tesislerinin inşası ve işletilmesi sırasında genel olarak kamu yararının,
hidrolik kaynakların, ekosistemin ve mülkiyet haklarının korunması için diğer
kamu kuruluşları ile birlikte hareket ederek kamu yararı ve güvenliğine tehdit
teşkil eden veya etme olasılığı bulunan durumları incelemek ve bu durumları
ortadan kaldırmak amacıyla, daha önceden bilgi vermek şartıyla bu tesislerde
20/11/1984 tarihli ve 3082 sayılı Kanun hükümleri uyarınca gereken tedbirleri
almak, n) Kurumun, Başkanlık
tarafından hazırlanan bütçesini, yıllık iş planını, gelir-gider kesin hesaplarını,
yıllık raporunu ve piyasa gelişimi ile ilgili sair raporları onaylamak ve
gerekli gördüğü durumlarda, bütçe kalemleri arasında aktarma yapılmasına karar
vermek, o) Lisans sahibi
tarafların, iletim sistemi ya da bir dağıtım sistemine bağlantı ve sistem kullanımına
ilişkin anlaşmaların hükümleri üzerinde mutabakata varamamaları halinde,
ihtilafları bu Kanunun ve tarafların ilgili lisanslarının hükümlerine göre
çözmek, p) Kurumun harcamalarını, onaylı bütçesi çerçevesinde
ve harcama usul ve esaslarını belirlemek üzere çıkaracağı yönetmeliğe uygun
olarak gerçekleştirmek, r) Mevcut
sözleşmelerle ilgili olarak; bu sözleşmelerin tarafları arasında yapılacak ve
beş iş günü öncesinden tarih ve saati Kurula bildirilecek toplantılara, gerek
gördüğünde katılmak, s) Mevcut
sözleşmelere ilişkin olarak, bu Kanun hükümleri uyarınca rekabetçi piyasaya
geçişi kolaylaştıracak hususlarda, taraflarca değerlendirilmek üzere değişiklik
önerilerinde bulunmak ve mevcut sözleşmelerin ihtilafların halline ilişkin
hükümlerini ihlal etmemek kaydıyla, bu sözleşmelere ilişkin herhangi bir resmi
ihtilaf halli sürecinin başlatılmasından önce, ihtilafların halli için
arabuluculuk yapmak, t) Bu Kanunun
kendisine verdiği görevleri yerine getirirken, konusuna ilişkin olarak gerekli
gördüğü her türlü bilgi ve belgeyi, tüm kamu ve özel kuruluşlardan ve
kişilerden istemek ve/veya yerinde incelemek, u) Uygun bulduğu
konularda Başkanlığı görevlendirmek veya yetkilendirmek, Kurul Başkanı, aynı
zamanda Kurumun da başkanıdır. Başkan, Kurul kararlarının uygulanmasından,
yürütülmesinden ve Kurulun temsilinden sorumludur. Bu sorumluluk ; Kurulun
işleri ile ilgili olarak kamuya bilgi verilmesi görevini de kapsar. İkinci
Başkan, Başkanın yokluğunda Başkanın tüm görevlerini ve yetkilerini üstlenir. Başkanlık tarafından
Kurum personeline verilen yetkiler hariç olmak üzere, Kurumun tüm kararları
Kurul tarafından alınır. Başkanlığın görev ve
yetkileri şunlardır: a) Kurul kararlarına
istinaden gerekli gördüğü hizmet birimlerini kurmak, b) Kurumun
işlevlerini yerine getirebilmesi için Kurul kararı doğrultusunda yeterli sayıda
personeli istihdam etmek, c) Hizmet
birimlerinin uyumlu, verimli, disiplinli ve düzenli biçimde çalışmasını temin etmek,
hizmet birimleri ile Kurul arasında organizasyonu ve koordinasyonu sağlamak ve
hizmet birimleri arasında çıkabilecek görev ve yetki ihtilaflarını çözmek, d) Kurul
toplantılarının gündemini, gün ve saatini belirlemek ve toplantıları idare etmek, e) Kurul kararlarının
gereğinin yerine getirilmesini sağlamak ve bu kararların uygulanmasını izlemek, f) Kurulu resmi ve
özel kuruluşlar nezdinde temsil etmek, g) Kurumun yıllık
bütçesi ile gelir gider kesin hesabını ve Kurum yıllık raporunu hazırlamak ve
Kurula sunmak ve Kurum bütçesinin uygulanmasını, gelirlerin toplanmasını,
harcamaların yapılmasını sağlamak. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Madde üzerinde Grupları
adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Veysel
Candan’a aittir. Buyurun. (FP sıralarından
alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakika
efendim. FP GRUBU ADINA VEYSEL
CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan 597 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum; muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 4 üncü madde üzerindeki
konuşmam sırasında, neden Bakanın burada olmadığını sormuştuk; vekâlet eden
Sayın Bakanımız, yurtdışı gezisinden bahsetti ve çok önemli olduğunu söyledi.
Biz, aslında, bu tasarının, yurtdışı gezisinden daha önemli olduğunu
kanaatindeyiz; bunu belirtmek istiyorum. Evvela, biz, bu tasarıyla ucuz,
kaliteli elektriği sanayimize ve insanımıza verebilir miyiz veremez miyiz;
yatırımlar yapılabilir mi yapılamaz mı; bu tasarıdaki boşluklar idareye ileride
zarar verir mi vermez mi... Kanaatimce, bu konuların tartışılması lazım. Şimdi, 4 üncü ve 5 inci
maddeler, aslında Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu ve buna bağlı olarak da
bir kurul oluşturmaktadır ve biraz önce, Kâtip Üye arkadaşımız 10 dakikaya
yakın, görev ve sorumluluklarını tek tek okudu. Bunlara tekrar girmenin bir
faydası yok. Zaten, bu 5 dakika süre içerisinde, çok önemli gördüğümüz
konuları, söylenebilecekleri söylemeye çalışacağım. Evvela, bu kurumunun yapısı
uygun değil. Bir kere 7 üyenin altı yıl süreyle siyasî iradeye bağlı olması,
serbest piyasa ekonomisi şartlarına aykırıdır. Şüphesiz görevlerine baktığımız
zaman, bu kanunun uygulanmasıyla ilgili veya uygulamada meydana gelecek
zorluklarla ilgili konularda kendisine görev verilmektedir. Bunlar lisans
sözleşmesi yapacaktır, sözleşmeye uymayanlara idarî ve malî para cezaları
verecektir, piyasayı takip edecektir, fiyatları verecektir vesaire... Ancak, bu tasarıyla ilgili
olarak birtakım endişelerimiz vardır. Normalde üretim, dağıtım, devir
işletmeleri, burada, dünkü birleşimde verilen bir önergeyle üç ay ertelendi.
Halbuki, bu erteleme süresi bile, bize göre tam doğru değildir; hukuk ihtilafı
olmadan bu konuyu çözmek mümkün değildir.Kamunun hukukunun tam anlamıyla
korunacağı hakkında şüpheler vardır. Bir diğer önemli konu,
Hazine garantileri konusudur. Bu konuda, hükümet üyeleri arasında da anlaşma
yoktur. Hazine birçok konuda garanti vermiştir; o verdiği garantilerle ilgili
olarak da üretim lisansı verecektir. Bu çalışmalar, fizibilite, proje
hazırlanması çok teknik konulardır ve yirmidört ayda, yani, tanınan süre
içerisinde yetme noktasında konuyu bilen uzmanların ciddî endişeleri vardır. Bir diğer çok önemli konu,
satış tarifeleri üzerinden fonlar ve paylar kaldırılıyor. Bu durumda,
kalkınmada öncelikli yörelerle ilgili ve tarım sektöründe çiftçinin kullandığı
enerjiyle ilgili ne olacağı konusundaki belirsizlikler devam etmektedir.
Tasarıda, endişelerimiz ve temel eksiklikler var; birçok konu yönetmeliklere
bırakılmış ve belirsizlik devam ediyor. İkinci olarak, Türkiye
Elektrik İletim AŞ kuruluyor, teşkilatla ilgili bir hüküm yok. Çok daha
önemlisi, TEAŞ ve TEDAŞ’ta çalışan binlerce insanın ne görev yapacağı konusu da
o insanların işlerinden çıkarılıp çıkarılmayacağı konusu da ayrıca tartışmaya
açılmaktadır. Yine, elektrik piyasası
düzenleme kurulu, bu maddeyle oluşturuluyor. Bunun denetimi Sayıştaya
verilmektedir. Kanaatimce, bu da yetersizdir. Bu denetim konusunu, mutlaka,
Türkiye Büyük Millet Meclisine bırakmak mecburiyetindeyiz. Tasarıda, birçok konu,
maalesef, içiçedir ve kanun tekniği açısından da bu mahzurludur. Değerli arkadaşlar, yine,
tasarı içerisinde, elektrik üretim, tüketiminde yerli teknoloji ve teçhizata
destekle ilgili bir madde yoktur. Yine, elektrik piyasası düzenleme kurulu
oluşturuluyor; ama, enerji demek, yalnız elektrik demek değil. Gaz, petrol ve
diğer enerji ürünleri de gündeme geldiği zaman, onlarla da ilgili birer kurul
oluşturulacaksa, devlet tekrar hantal yapıya dönüşecek anlamına gelmektedir. Yine, çok önemli gördüğümüz
konulardan bir tanesi olan elektrik dağıtımında varlık satışı konusu, bilindiği
gibi, Anayasa Mahkemesinden müteaddit defalar dönmüştür. Bunun için tanınan
süre 15 Nisan 2001’dir ve bu süre de, hukuk ve teknik altyapı için gerçekçi bir
süre değildir. Buraya kadar ifade etmeye
çalıştığım birtakım eksiklikler ve endişelerimizi... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Candan,
lütfen, toparlayınız. Buyurun efendim. VEYSEL CANDAN (Devamla) –
Tamam. Buraya kadar saymaya
çalıştığım, tasarının tümü içerisinde, endişelerimiz var, eksikliklerimiz var.
Aslında, bunlar giderildiği ve Türkiye’de daha fazla enerji üretildiği zaman,
belki, o şartlarda böyle bir piyasa kanununa ihtiyaç olduğunu söylemenin daha
doğru olacağı kanaatindeyim. Bu düşüncelerle, Muhterem
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Candan. Gruplar adına, başka söz
talebi?.. TURHAN GÜVEN (İçel) – Var
efendim; Sayın Yılmazyıldız konuşacaklar. BAŞKAN – Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Sayın Yılmazyıldız; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA İLYAS
YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan (1/791) esas numaralı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi
hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. Bu maddede, elektrik
piyasası düzenleme kurulu ve kurul başkanlığının nasıl oluşturulacağı ve
yetkileri tanımlanmaktadır. Maalesef, madde, neredeyse, bir kanunda olması
gereken değil, bir yönetmelikte olması gereken birçok şeyi içermektedir. Öyle
olunca, maddenin kendisi 10 dakika; ancak, hakkında görüş belirtebilmek için 5
dakika süre vardır. Bu maddeye bakıyoruz şu
raporda; hükümetin teklif ettiği ilk orijinalden daha geri bir maddedir. Sanayi
Komisyonunda bu konuda iktidar milletvekili arkadaşlarımızın teklif ettiğini,
aynı gerekçelerle, değişiklik önergesi olarak tekrar verdim, o değişiklik
önergesinde yine konuşacağım; ancak, bakıyoruz, elektrik piyasasının
serbestleştirilmesiyle ilgili bir kanunda, tam aksine, hükümetin mutlak
otoritesini sağlayacak, atamanın kayıtsız şartsız Bakanlar Kurulu kararıyla
yapılmasını sağlayacak ve artı, bunun da kim olacağı tümüyle keyfî... Hani,
benim elektrikle, elektrik düğmesine basmaktan başka ilişkim yok diyebilecek
insanları bile sorumlu kılabilecek bir üst kurul... O zaman, bu sektördeki
sorunlar nasıl çözümlenecek?! Halbuki, benim şahsî kanaatim, Partimin de görüşü,
böyle bir kurulun Yüce Meclis tarafından seçilmesidir; aynen Radyo ve Televizyon
Üst Kurulunda olduğu gibi. Olabilir, belli kurumlar, iktidar partileri veya
bakanlar aday gösterebilirler; ama, sonuçta, Yüce Meclisin bu konuda karar
vermesi daha doğru olurdu, elektrik piyasasının serbestleştirilebilmesi açısından;
ancak, bir âdet oldu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu gibi, artık bu
kurulları bakanlar atıyor ve üstelik, 6 yıl süreyle, yine, iki yılda bir
dönerli değişim... İlk orijinal tekliften daha geri, antidemokratik ve elektrik
piyasası üzerinde tam bir tahakküm sağlayacak... O zaman, bakıyoruz, bu üst kurullar
piyasayı libere etmeye, serbestleştirmeye çalışmak yerine, kendisini atayan
bakanlar hakkında çıkan olumsuz eleştirileri yalanlamak için gayret sarf eden
kurullar haline geliyor veya yine bakıyoruz, bazı bakanların yaptığı
yanlışlarla ilgili Devlet Denetleme Kurulu bilgi istediğinde, o bilgileri, işte
“gizlidir, devlet sırrıdır” diye vermemek gibi bir dirence giriyorlar. O zaman,
bu üst kurullar, maalesef, yapılan yolsuzlukların, hırsızlıkların, soygunların
perdelemesi olarak gündeme geliyor. Geçenlerde bir televizyon
programında, bir döviz bürosunda –belki, sizler de izlemişsinizdir- küçük bir
kızın çantayı nasıl aldığını ve arkada da birinin nasıl perdeleme yaptığını
gördük. İşte, bu üst kurullar, bırakın serbest piyasa ekonomisini getirmeyi, bu
haliyle, yapılan hırsızlıkların perdeleyicisi olmak durumundadırlar. Maalesef,
bu kadar önemli bir konuda, belki, Enerji Bakanlığının bana göre en önemli
yasasında, bütün Türkiye’nin önem verdiği, IMF’nin de “çok mühim maddedir ha”
diyerek hükümete parmak salladığı böyle bir görüşmede, maalesef, Sayın Bakanın
kendisi değil, vekili oturuyor. Anlaşılıyor ki, çok yakında yapılacak
değişiklikte Sayın Bakan Enerji Bakanı olacak. Hayırlı olsun Sayın Bakanım.
Burada, anlaşılıyor ki, hakkındaki iddiaların, maalesef, temize çıkmamış
olması... Atadığı bütün bürokratlar tutuklanmış, hepsi hapiste. Hangi
bürokratlar; önceden kalan değil, önceki bakanlara ait değil. Yine, bakıyoruz,
iktidara mensup bir partiden dört ay bakanlık yapmış Sayın eski Bakanımız da
“sakın ha, beni onunla karışmayın” diyor; ama, bakıyoruz, Sayın Başbakan, bu
mevcut yolsuzlukların soruşturulmasını engellemek için, efendim, işte, hepsi
girsin, nasıl sulandırabiliriz... Girsin, kim hırsızlık, soygun yapmışsa
girsin; ama, önce, şu, bütün bürokratları hapse girmiş bu bakan bir hesap
versin. (FP sıralarından alkışlar) Yani, kendisiyle ilgili, Bakanlıkla ilgili
en önemli tasarıda burada bulunamadıktan sonra, nerede bulunacak?! (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
toparlayınız Sayın Yılmazyıldız. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ben çok fazla bir şey istemiyorum. Hükümetin
ilk teklif ettiği, son olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunda, nereden sallanan parmaklar
veya verilen emirler veya edilen telefonlarla antidemokratik hale getirilmiş bu
tasarı, iktidar milletvekillerinin vereceği değişiklik önergeleriyle, hiç
olmazsa, bir parça, sivil toplum örgütlerinin, bu konuda iş yapan Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği gibi belli kuruluşların temsilcilerinin yer alacağı
bir düzenleme haline getirilsin diyorum. Saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Yılmazyıldız. Gruplar adına başka söz
talebi?.. Yok. Madde üzerinde verilmiş 3
adet önerge vardır. Önergeleri, sırasıyla okutup, aykırılık derecesine göre
işleme alacağım. Birinci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülecek
olan 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin
birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim. Kamer
Genç Tunceli Kurul,
biri başkan, biri başkanvekili olmak üzere yedi üyeden oluşur. Bakanlar Kurulu;
bir üyeyi Bakanlığın göstereceği iki aday arasından, iki üyeyi Türk Mühendis ve
Mimar Odaları Birliği, sektörde örgütlü sendikalar ve tüketici temsilcilerinin
önereceği dört aday arasından, bir üyeyi küçük ve orta ölçekli işletmelerin
göstereceği iki aday arasından, birer üyeyi ise Danıştay, Rekabet Kurumu ve
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin göstereceği ikişer aday arasından seçer
ve atar. BAŞKAN – İkinci
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte
olan Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin ikinci, üçüncü ve
dördüncü paragraflarının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
“Türkiye
Büyük Millet Meclisi, 1 üyeyi dağıtım şirketlerinin oluşturduğu derneğin
önerdiği 3 aday, 1 üyeyi Elektrik İletim ve Taahhüt AŞ’nin önerdiği 3 aday, bir
üyeyi üretim şirketlerinin oluşturduğu derneğin önerdiği 3 aday, 1 üyeyi,
enerji işkolunda faaliyet gösteren sendikaların önerdiği 2’şer aday, 1 üyeyi,
Elektrik Mühendisleri Odasının önerdiği 3 aday, 1 üyeyi DPT’nin önerdiği 3 aday
ve 1 üyeyi TOBB’nin önerdiği 3 aday arasından seçer. BAŞKAN – Sonuncu önergeyi
okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 597 sıra sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin iki, üç, dört, beşinci paragraflarının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
Bakanlar Kurulu, iki üyeyi
Bakanlığın göstereceği dört aday arasından, birer üyeyi ise Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu bakanlık, Danıştay, Rekabet
Kurumu ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin göstereceği ikişer aday
arasından seçer ve atar. Danıştay tarafından
gösterilecek adayların birinci sınıf hâkimler arasından idare hukuku alanında
deneyimli, Rekabet Kurumu tarafından gösterilecek adayların 4054 sayılı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun uygulamaları konusunda deneyimli, Bakanlık
tarafından aday gösterilecek dört kişiden en az ikisinin ise elektrik enerjisi
sektöründe on yıl deneyimli, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlık
tarafından gösterilecek adayların Hazine Müsteşarlığının uzmanlık sıfatını
kazanmış meslek personeli arasından, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
Başkanlığı tarafından gösterilecek adayların ise elektrik enerjisi piyasasında
faaliyet gösteren özel hukuk tüzel kişiliklerinden olması gerekir. Kurul tarafından
gösterilecek adaylar, kurul üyeleri, kurumun uzmanlık sıfatını kazanmış meslek
personeli veya kurumda yönetici olarak görev yapanlar arasından seçilir. Kurul üyeliğine aday
gösterilecek kişilerin siyasal bilgiler, hukuk, iktisat ve mühendislik, işletme,
istatistik veya maliye dallarında yurt içinde veya yurt dışında denkliği kabul
edilmiş en az dört yıllık yükseköğrenim kurumlarından mezun olanları ve kamu
kurum veya kuruluşlarında veya özel sektörde en az on yıl deneyimli olmaları
şarttır. Kurul başkan ve üyelerinin
görev süresi altı yıldır. Görev süresi sona eren üyeler tekrar seçilebilirler;
ancak, aynı üye üçüncü kez seçilemez. Kurul başkan ve üyeleri
görevlerini yerine getirirken ve yetkilerini kullanırken tarafsız davranmak
zorundadır. Kurul üyeleri; önce iki
üye, müteakiben iki üye ve üç üye olmak üzere her iki yılda bir kıdem esasına göre
yenilenir. Başkanlık ve üyelikler, görev süresi dolmadan herhangi bir sebeple
boşaldığı takdirde, boşalan üyeliklere bir ay içinde seçim ve atama yapılır.
Yenileme hariç, bu şekilde atanan üyeler, yerine atandıkları üyenin kalan
süresini tamamlar. Hangi nedenle olursa olsun, yapılacak yeni seçim ve
atamalarda yeni üye/üyeler, bu madde hükmü uyarınca yerine seçileceği üyeyi
aday göstermiş olan kurum/kuruluşun adayları arasından seçilir ve atanır. BAŞKAN – Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Hükümet
katılıyor mu? DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (İçel) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükümetin ve
Komisyonun katılmadığı önergenin ilk imza sahibi olarak Sayın Yılmazyıldız,
konuşacak mısınız efendim? İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) – Evet Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun efendim.
(DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu değişiklik önergesi, dediğim üzere, hükümetin teklif ettiği
5 inci madde, komisyonda, sadece Odalar ve Borsalar Birliğinden katılacak bir
üye daha fazla olsun, o günkü sivil toplum örgütlerinin talebi üzerine ve bir
de, çok fazla anlaşma var, Hazine Müsteşarlığının da bir temsilcisi olsun
diyerek hazırlanmıştır. Bu, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonundan geçtiği şekliyledir. Bu değişiklikler de, Kocaeli
Milletvekili Sayın Ahmet Arkan, Manisa Milletvekili Sayın Ali Serdengeçti, İçel
Milletvekili Sayın Akif Serin ve Diyarbakır Milletvekili Sayın Abdulsamet
Turgut’un verdiği teklifler üzerine yapılmıştır; yani, sizlerin. Ancak, ne
olduysa, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonunda doğru yapan, bu sektörde gerçekten iyi yetişmiş insanların
bulunduğu, yani, bu sektörde bizzat emek veren, yüzlerce insan çalıştıran sanayicilerin
bulunduğu şekilde düzeltilen bu madde... Şu anda da bildiğim kadarıyla, Hazine
Genel Müdürü ile IMF Hazinede görüşme halindeler ve bu madde konusunda da,
böyle geçtiğine dair benden bir bilgi istiyorlar. Çok hassas bir maddedir ha
diyerek parmak mı salladı acaba?! Eğer sallamadıysa, o zaman, gelin, bunu
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda
düzeltildiği şekliyle kabul edelim. Bakınız, maalesef, eğer
IMF’nin her dediğini yaparsak, bizi pek çok sıkıntı bekliyor. Esnafın kredi
faizi yüzde 40’tan 55’e çıkıyor, çiftçinin kredi faizi yüzde 40’tan 55’e
çıkıyor. Niye; hep o IMF’nin salladığı parmak yüzünden. Elektrik faturalarında
ne olduğunu anlamadığımız, ne için alındığını bilmediğimiz 2 milyon liralık
aylık vergi geliyor; yılda, yaklaşık 30 milyon lira yapar. Bu insan evine
götürecek bir dilim ekmek bulamazken,
IMF’nin her dediğini yapma mecburiyeti yok. Eğer, IMF’nin bizden istediği elektrik piyasasının serbestleştirilmesi
ise, liberalleştirilmesi ise, pazar
ekonomisinin kurulması ise, hay hay, kuralım, biz de destek verelim; ama,
gelin, bunu, gerçekten, pazar ekonomisi haline getirecek, serbestleştirecek
şekilde kuralım. Biz bu değişiklik
önergesinde, atamayı, yine Bakanlar Kurulu yapsın diyoruz; ama, Bakanlar
Kurulunun atayacağı kişilerin, elektrikle hiç ilgisi olmayan, elektrik nasıl
üretilir, nasıl iletilir, kayıp, kaçak nedir, maliyeti nedir, bu sektörde ne
tür zorluklar vardır, dünyada ne tür teşvikler vardır, hiç kafa yormamış, belki
hayatı boyunca ilgisiz işler yapmış insanlardan kurulan ve Bakanlar Kurulunun
veya Başbakanın her dediğine evet efendim diyecek bir kurul olmasın diyoruz; bu
sektörü bilen, bu sektöre emek vermiş, en az on yıllık tecrübesi olan ve bu
sektörle ilgili çalışmış, üniversiteyi bitirmiş kişilerden kurulan, gerçekten,
bu sektörün gelişmesine ve bu piyasanın liberalleşmesine, bu piyasada üretimin
artırılarak, rekabetin oluşturulmasına katkıda bulunacak yetişmiş kişilerden
oluşsun diyoruz. Yine, Bakanlar Kurulu atasın... Herhalde, bu hükümet,
yapılacak ilk seçimde -bu, ekim mi olur, 2002 yılı mı olur bilemem- anlaşılıyor
ki, gidecek; bu hükümeti destekleyen partiler de gidecek milletin oylarıyla.
Acaba, bizim atadığımız kurullar vasıtasıyla elektrik piyasasını 6 yıl daha
kontrol edelim diye mi düşünüyorlar?.. Öyle anlaşılıyor. Şimdi, bakınız, bu kurulun
ikişer üyesi, bir RTÜK’teki gibi, Rekabet Kurulu’ndaki gibi iki yılda bir
değişse, ne zararı var; hiçbir zararı yok. Hiç olmazsa, Türkiye’deki
hükümetlerin ömrünü iki yıl veya dört yıl düşündüğünüzde, değişik görüşlerden
insanların veya değişik hükümetlerin görüşlerini de yansıtan uzmanların
oluştuğu bir kurul, serbest piyasa ekonomisini daha iyi oluşturur. Biz, bunları bir atayalım,
altı yıl sonra değişsin; eh, bakarsın, altı yıl sonra yaptığımız çiftçiyi,
esnafı, milleti ezen politikalar unutulur, tekrar bize sıra gelir diye mi
düşünülüyor acaba?! Bu kurul, elektrik
piyasasını yasanın geçtiği şekliyle özelleştiremez; olsa olsa, hükümetin bir
dediğini iki etmeyen ve yolsuzluklara çanak tutan, onları perdeleyen bir kurul
olur. Onun için, Sanayi Komisyonundan geçtiği şekliyle bu değişikliğin kabul
edilmesini arz ediyorum. Saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Yılmazyıldız. Hükümetin ve Komisyonun
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir. İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte
olan Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin ikinci, üçüncü ve
dördüncü paragraflarının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz. Suat
Pamukçu Bayburt ve
arkadaşları “Türkiye
Büyük Millet Meclisi, 1 üyeyi dağıtım şirketlerinin oluşturduğu derneğin
önerdiği 3 aday, 1 üyeyi Elektrik İletim ve Taahhüt AŞ’nin önerdiği 3 aday, 1
üyeyi üretim şirketlerinin oluşturduğu derneğin önerdiği 3 aday, 1 üyeyi enerji
işkolunda faaliyet gösteren sendikaların önerdiği 2’şer aday, 1 üyeyi Elektrik
Mühendisleri Odasının önerdiği 3 aday, 1 üyeyi DPT’nin önerdiği 3 aday ve 1
üyeyi TOBB’nin önerdiği 3 aday arasından seçer. BAŞKAN –
Sayın Komisyon katılıyor mu? PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Sayın Başkan,
katılmıyoruz. BAŞKAN-
Sayın Hükümet?.. DEVLET
BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Önerge sahibi Sayın Candan, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5
dakika. VEYSEL
CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tasarının 5
inci maddesi üzerinde değişiklik önergesi verdik ve bunun üzerinde
görüşlerimizi ifade edeceğim. Burada
yapılan nedir; elektrik enerjisinde bir piyasa oluşturma çalışmaları yapılıyor
ve buna bağlı olarak bir kurum oluşturuluyor ve bu kuruma görevlendirmeler
yapılıyor. Tasarıya göre, kurul 7 üyeden oluşacak, altı yıl süreyle seçilecek
ve aynı üyeler tekrar seçilebilecek; yani, ömür boyu, aynı insanları aynı yerde
istihdam edeceğiz. Bunları seçme yetkisi de Bakanlar Kuruluna verilmektedir. Evvela, yanlışlık şurada:
Bir kere, enerji demek, elektrik demek değil. Mutlaka diğer enerji birimlerini
de içine alan bir kurul olmasının daha faydalı olacağı kanaatindeydik.
Maalesef, bu kurul, Türkiye’de sadece elektrik piyasasını değerlendirecektir. Bu kurulun eksik tarafı
şudur: Mutlaka, bu piyasanın içerisinde olan -yani, dağıtım, iletim, üretim-
şirket temsilcilerinin bulunması, çalışanların temsil edilmesi -yani, bazı
sendikaların, enerji kolundaki sendikaların- Elektrik Mühendisleri Odaları
temsilcilerinin, DPT temsilcilerinin, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin
bulunması; yani, daha katılımlı, daha gerçekçi bir kurul olması gerekir.
Hatırlanacağı üzere, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin ve sendikaların
dünya ticaretiyle, dünya enerji sektörüyle yakından temasları var. O açıdan,
mademki bir kurul oluşturuluyor, bu kurulun daha verimli, daha sağlıklı çalışabilmesi
için bu değişikliği talep ettik. Yine, aynı önerge
içerisinde ikinci talebimiz de şudur: Bunların, mutlaka, Parlamento tarafından
gösterilen adaylar arasından seçilmesinin daha faydalı olacağı kanaatindeyiz;
çünkü, siyasî iradeye bağlı demek şu demektir: Herkes, hükümetin aldığı
kararlar doğrultusunda, piyasa doğrultusunda değil, siyasî irade doğrultusunda
görüş belirtir ve bu da, çıkmaz sokak olur. Değerli arkadaşlarım,
bugüne kadar, enerjiyle ilgili gerek soruşturma gerek araştırma önergelerinde,
Fazilet Partisi olarak, ne kadar önerge ortaya koyduysak, hemen hemen hepsi
doğru çıktı; çünkü, bütün yaptığımız çalışmalar, uzman kadrolarıyla, onların
görüşleri doğrultusundadır. Bakın, şöyle, geçmişe doğru neler söylemişiz diye
bir baktım. TEDAŞ’ta, Çukurova, Kepez ve Aktaş’ta 49 yıl ve 70 yıl... Dünya tarihinde,
hiçbir lisans sözleşmesinin, önce 49 yıl, arkasından da 70 yıla uzatıldığı
görülmemiştir; ama, bizim söylediğimiz şekilde, böyle değişik bir oluşuma bu
yetkiyi devredersek, böyle bir yanlışlığın yapılması mümkün değildir. Bakın, bugün, bu Çukurova,
Kepez ve Aktaş, yargıda devam etmektedir ve idarenin, resmî raporlara göre,
müfettiş raporlarına göre, trilyonlarca lira parası bu kurumlar üzerinde
bekletilmektedir ve bu kurumlar, idareye karşı taahhütlerinin hiçbirini yerine
getirmemiş, üreteceklerini vaat ettikleri enerjiyi de üretmemişlerdir. Yine, aynı şekilde,
müteaddit defalar bu kürsüden ifade ettik ve davet usulüyle yapılan,
yap-işlet-devret usulüyle yapılan ihalelerde yanlış pazarlıklar, yanlış
seçimler yapıyorsunuz dedik. Nükleer enerji santralı konusunda da, aynı
şekilde, uyardık ve maalesef, nükleer enerji santralı konusu devreden çıkarıldı,
idare, devlet milyonlarca dolar zarar etti. Yine, TEAŞ’ın yaptığı
yap-işlet-devret modeliyle, satın alma garantisi verdiğimiz için, yüksek
fiyatla enerji satın almak mecburiyetinde kaldık. Yine, bu ihalelerin
sonucunda, bugün, yargıya intikal eden, hakkında fezleke hazırlanan bakanlar
varsa, bu, işin yanlış olduğunun göstergesidir. Değerli arkadaşlar, bu
önergeyi vermekteki tek amacımız, katılımın sağlanması, daha sağlıklı, reel,
gerçekçi, dünya piyasasını tanıyan kararların alınması doğrultusundadır.
Hükümet, şimdiye kadar olduğu gibi, muhalefetin sesini, doğru veya yanlış,
tenkit, hiçbirisini kabul etmemekte, maalesef, ısrarlı; iki gün önce komisyonda
getirdiği tarihleri Genel Kurulda uzatmak ve kısaltmak gibi daha büyük bir
yanlışın içinde olmaktadır. Bu değişiklikler de, hükümeti oluşturan partiler
veya enerji konusuyla ilgili bürokratların bu konu üzerinde aynı görüşte
olmadıkları kanaatini vermektedir. Bu da, bu tasarının, ileride birtakım
sıkıntılar... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Candan,
lütfen, toparlayınız. VEYSEL CANDAN (Devamla) –
Devlet kurumları arasında, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, DPT arasında
ciddî anlamda uyuşmazlıkların olması, tasarının, yarın, uygulanamaz ve konuyu
daha çok karmaşık hale getirir endişemizi bir kere daha ifade ediyor ve
muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Candan. Son önergeyi okutuyorum... KAMER GENÇ (Tunceli) –
Önergeyi oylamadınız Sayın Başkan. BAŞKAN – Affedersiniz;
doğru efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Yanlışları söyleyince, bizi hep yanlış anlıyorlar da... SUAT PAMUKÇU (Bayburt) –
Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN – Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yetersayısını
arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur. 10 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 17.06 BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER: Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Levent MISTIKOĞLU
(Hatay) BAŞKAN – Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. Biraz gecikerek açtık. Bazı
sayın milletvekillerimiz, yanan bir cisim kokusu aldıklarını söylediler; onu
itfaiyeye tetkik ettirdiğimiz için, biraz geç kaldık. Eğer, bunu hissetmeye
devam eden arkadaşlarımız olursa, lütfen, bilgi versinler. (FP sıralarından
“Millet yanıyor” sesleri) SALİH KAPUSUZ (Kayseri) –
Ciğeri yanıyor, ciğeri... V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2.- Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/791) (S. Sayısı: 597) (Devam) BAŞKAN- Komisyon ve Hükümet
yerinde. Sayın milletvekilleri,
Sayın Suat Pamukçu ve arkadaşlarının önergesi üzerinde yapılan oylamada karar
yetersayısına ulaşılamamıştı. Hükümetin ve Komisyonun bu
önergeye katılmadığını sizlere hatırlatıyorum. Şimdi, aynı önergeyi,
elektronik cihazla oylarınıza sunacağım. 3 dakika süre veriyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama
yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, oylama sonucuna göre karar yetersayısı vardır ve önerge kabul
edilmemiştir. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülecek
olan 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin
birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim. Kamer
Genç Tunceli Kurul,
biri başkan, biri başkanvekili olmak üzere, yedi üyeden oluşur. Bakanlar
Kurulu; bir üyeyi Bakanlığın göstereceği iki aday arasından, iki üyeyi Türk
Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, sektörde örgütlü sendikalar ve tüketici
temsilcilerinin önereceği dört aday arasından, bir üyeyi küçük ve orta ölçekli
işletmelerin göstereceği iki aday arasından; birer üyeyi ise Danıştay, Rekabet
Kurumu ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin göstereceği ikişer aday arasından
seçer ve atar. BAŞKAN – Sayın Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Sayın Başkan, katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Hükümet
katılıyor mu? DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (İçel) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Konuşacak mısınız?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet
efendim. BAŞKAN – Önerge sahibi
olarak, Sayın Genç konuşacaklar. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elektrik piyasası kurulmasına ilişkin
kanun tasarısının 5 inci maddesi üzerinde bir önerge verdim; bu önergeye
katılınmadı. Kanun, kanun tekniğine o kadar aykırı ki... Elektrik piyasası
düzenleme kurulu ve kurul başkanlığı; içerisine bakıyorsunuz, iki sayfalık
metin. Aslında, bunun başlığının “kurul başkanlığının kurulması”, “üyelerin
nitelikleri”, “görev ve yetkileri” diye ayrı ayrı, en azından 5 madde olması lazım;
ama, öyle zannediyorum ki; yani, bu Meclisin gözünden, bu halkın gözünden çok
şeyi kaçırmak için, birtakım, her türlü çareye başvurulmaktadır. Değerli milletvekilleri,
bizim istediğimiz şu... Şimdi, bu elektrik piyasası kanunuyla, bir tüketici
kişiler var, bir de teknik elemanlar var. İşte, elektrik mühendisleri ve
mimarlar odası bunun önemli unsurlarından, bir de tüketiciler var. Şimdi, bu
piyasayı düzenlerken, bunların temsilcilerinin de olması lazım. Dolayısıyla, bu
şekilde daha sağlıklı karar verileceğine inanıyoruz; aksi takdirde, siyasî
iktidar, kendisinin doğrultusunda, bu konuda kararlar üretecektir. Değerli milletvekilleri,
aslında, getirilen bu yasa tasarısı, İngiltere modelinin aynen kopyasıdır;
Amerika Birleşik Devletleri Kaliforniya’da uygulamış ve sistem iflas etmiştir.
Tabiî, kimse dinlemiyor, bilmiyor ki işin esasını... Şimdi, bakın, elektrik
üretimi, iletimi, dağıtımı ve tüketimi, Türkiye’de yaratılan katmadeğerin aşağı
yukarı yüzde 60-70’i seviyesindedir; gayri safî millî hâsılanın bu kadar seviyesinde
bir şeyde. Buraya yapılan müdahaleyle getirilen bu sistemde, Türk Halkının
Türkiye’de yaşama koşulları ortadan yok edilmiştir. Keşke, zamanımız olsa da,
bunları tartışsak. Şimdi, bakın, TEAŞ’ın
ürettiği elektriğin kilovat/saati 1999’da 3,5 sent, 1970’de 5,5 sent; ama, öte
tarafta, şimdi, burada, bakanlık sırasında, kaçan Bakan olsaydı... Kendisi,
yandaşları firmaya -Aksa diye bir firma var, gazeteler de yazdı- elektrik
üretimini 19,5 sente vermiş, sırf üretimini; daha burada, TEAŞ ve TEDAŞ’ı
çıkarıyorsunuz, 6 tane de aracı kurum getiriyorsunuz; yani, üretici, dağıtıcı,
toptancı, perakendeci, prodoktör diye yan kuruluşlar getiriyorsunuz ve her
birisi bir fiyata... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK
(Eskişehir) – Prodüktör... KAMER GENÇ (Devamla) –
Neyse canım... Bizim de her şeyi telaffuz etmemiz mümkün değil. ...her şeyde de bir kâr
marjı artıyor; buna KDV’yi de ilave ettiğiniz zaman, inanmanızı istiyorum ki,
Türkiye’de elektrik ücreti, insanların ödeme gücünü aşacak; yani, küçük bir
hesap yaparsak, asgarî ücret 102 milyon liradır ve 4 kişilik bir aile 150
kilovatsaat elektrik tükettiği zaman, ayda 30 milyon lira elektrik parası vermek
zorunda kalacak. Tabiî, halk, sizi ilgilendirmediği için... Türkiye’de halk
yaşamış yaşamamış önemli değil!.. Burada, serbest tüketici piyasasından, ancak
yıllık tüketimi 9 milyon kilovatsaat olan büyük tüketiciler yararlanabiliyor,
ötekiler, ancak, tasdik edilmiş lisansı olan tüketici, üreticiden elektrik
alabiliyor. Şimdi, elektrik, doğası gereği tekele tabi bir şey. Şimdi, düşünebiliyor
musunuz, bir iletim, bir üretim götüreceksiniz... Mesela, şimdi, boğazdan bir
hat geçiyor; bunun bir maliyeti var. Şimdi, siz, bunu rekabete açabilir
misiniz?! Boğazda, ikinci veya üçüncü bir iletim hattını geçirebilir misiniz;
geçiremezsiniz. Şimdi, olaylar incelenmeden gelmiş buraya. Dünya Bankası bir talepte
bulunmuş. Bakmış ki, 46 tane sözleşme yaptı bu Enerji Bakanı; kendisi şimdi
burada yok; burada, bu Meclisi yanıltıcı şeyler söyledi; şimdi kaçmış gitmiş;
gidince, tabiî, burada bazı açıklamalar yapılmıyor; buradaki Sayın Bakan da bu
konuyu bilmiyor. Bu Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısını hazırlayan, bugünkü beyaz enerji operasyonu nedeniyle içeride olan
bürokratlar, bunlar, Türkiye’deki beyaz enerjiyi kara enerjiye çeviriyorlar;
bunu bilmenizi istiyorum. Bakın, bugün, TEAŞ’ın
ürettiği elektrik 1970’de 5,5 sentken, birdenbire 13,5 sente çıkıyor; nedir
bunlar? Bunlar hep özel, yandaşları firmalarla sözleşmeler yapılmış, garantiye
bağlanmış; elektrik üretsin üretmesin, onlardan alınması garantiye bağlanmış. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen
toparlayınız. KAMER GENÇ (Devamla) –Yarın
doğalgaz sıkıntısı olunca, üretici ruhsat almış “sen doğalgaz vermedin, ben
elektrik üretmiyorum...” Hadi bakalım devlet, ver trilyonları! Değerli milletvekilleri,
bakın, İngiltere’de bu sistem çökmüş ve nükleer enerjiye gidilmiş; şimdi
nükleer enerjiden vazgeçildi. Mesut Yılmaz dedi ki: “Nükleer enerji teklif
edenlere örtülü ödenekten hiç olmazsa 90 milyon dolar verelim.” Başbakana
sordum: Ey hükümet! Örtülü ödenekten bu 90 milyon dolar verdiniz mi vermediniz
mi? Siz hükümet misiniz, sağır mısınız; çıkın buraya cevap verin! Verdiniz mi,
vermediniz mi?.. Bunun amacı, Türkiye’de
elektrik piyasasını yok etmek ve Türkiye’yi yine nükleer enerji tuzağına
düşürmektir. Biz bunları söyleyelim.
Tarihe konuşuyoruz. Tabiî, daha konuşma imkânımız olmadğı için... Burada
Türkiye’nin başına büyük belalar alınıyor. Türkiye’de elektrik kullanılamaz
duruma gelinecek ve belki insanlar hep karanlıkta kalacak, çocuklar okumak için
ışık bulamayacak; bunları bilmenizi istiyorum. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Genç... KAMER GENÇ (Devamla) –
Göreceksiniz ki, tarih sizi, büyük suçluluğun telaşı içinde görev yapmış
iktidar milletvekilleri olarak anacaktır. Bu memleket hepimizin
beyler. Dünya Bankası mı bizim menfaatımızı düşünür, Amerikalı mı benim menfaatımı
düşünür; bunların bütün hesabı kitabı, Türkiye’nin başına büyük belalar sarmak
ve ileride Türkiye’de Türk Halkının yaşayamayacağı bir ortam oluşturmaktır;
bugün iktidarınız buna alet oluyor. Bunu tarih gösterecektir, bunu yarınki
uygulamalar gösterecektir. İşte, elektriği verdik,
Telekomu vereceğiz, ondan sonra petrolü vereceğiz... Hadi bakalım, ondan sonra
Türkiye’de kim neyi bulacak da verecek!.. Saygılar sunarım efendim.
(DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Hükümetin ve komisyonun
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge, kabul edilmemiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) –
Maddenin oylanmasında karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN – Peki. Görüşmekte olduğumuz maddeyi,
komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunacağım; ancak, karar yetersayısının
aranılması istenmiştir, sayımda sıkıntı olduğu için oylamayı elektronik cihazla
yapacağız. AYDIN TÜMEN (Ankara) –
Sayın Başkan, beş dakika önce yaptınız. BAŞKAN – Şu anda yapacağımız
sayımda karar yetersayısı olmayabilir. Oylama için 3 dakika süre
veriyorum. Oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama
yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve 5 inci madde kabul edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum : Yasaklar ve görevden alma MADDE 6.- Kurul üyeleri
üyelikleri süresince özel bir kanuna dayanmadıkça kamu ya da özel kuruluşlarda
hiç bir görev alamazlar. Kurul üyeleri, üyeliklerinin sona ermesinden itibaren
iki yıl süre ile piyasada faaliyet gösteren özel hukuk hükümlerine tabi tüzel
kişiliklerde ya da bunların iştiraklerinde görev alamaz ya da bu tür işlere
ortak olamazlar ve bu tüzel kişilerden ya da iştiraklerden gelir sağlayacak ya
da sağlayabilecek doğrudan ya da dolaylı ilişkiye giremez ve elektrik enerjisi
ticareti ile uğraşamaz. Kurul üyeleri, göreve
başlamadan önce maliki oldukları Hazine Müsteşarlığı tarafından çıkarılan
borçlanmaya ilişkin menkul kıymetler dışındaki, piyasada faaliyet gösteren
tüzel kişilere veya bunların iştiraklerine ait her türlü hisselerini ya da
menkul kıymetlerini üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar sıhri
hısımları dışındakilere, görev sürelerinin başlamasından itibaren otuz gün
içinde satmak veya devretmek suretiyle elden çıkarmak zorundadır. Kurul üyelerinin eşleri ve
birinci dereceye kadar kan hısımları, piyasada faaliyet gösteren kamu kurum ve
kuruluşları dışındaki tüzel kişiliklerde ya da bunların iştiraklerinde Kurul
üyelerinin atanmasından sonra ve üyelik süresi boyunca görev alamaz ya da bu
tür işlere ortak olamazlar ve bu tüzel kişilerden ya da iştiraklerden gelir
sağlayacak ya da sağlayabilecek doğrudan ya da dolaylı ilişkiye giremez ve
elektrik enerjisi ticareti ile uğraşamaz. Kurul üyeleri ve Kurum
personeli, Kurumla ilgili gizlilik taşıyan bilgileri ve elektrik enerjisi
sektöründe yer alan gerçek ve tüzel kişilere ait her türlü sırları,
görevlerinden ayrılmış olsalar bile açıklayamaz, kendilerinin veya başkalarının
menfaatine kullanamaz. Kurul üyelerinin görev
süreleri dolmadan görevlerine son verilemez. Ancak, bu maddedeki yasakları
ihlal ettiği veya bu Kanun ile kendilerine verilen görevler ile ilgili olarak
işlediği suçlardan dolayı haklarında mahkumiyet kararı kesinleşen Kurul Başkan
ve üyeleri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca Devlet memuru olmak
için aranan şartları kaybettikleri tespit edilen veya üç aydan fazla bir süre
ile hastalık, kaza veya başka bir nedenle görevlerini yapamaz durumda olan veya
görev süresinin kalan kısmında görevine devam edemeyeceği, üç aylık süre beklenmeksizin
tam teşekküllü bir hastaneden alınacak heyet raporu ile tevsik edilen Kurul
üyeleri, süreleri dolmadan Bakanlar Kurulu tarafından görevden alınır. BAŞKAN – Teşekkür ederim. 6 ncı madde üzerinde,
gruplar adına ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Tunceli Milletvekili
Sayın Kamer Genç’e aittir. Buyurun Sayın Genç. (DYP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji Piyasası Kanunu
Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Aslında, Komisyon, bu
yasakları niye ayrı bir madde halinde getirmiş, ben anlamadım. Kurulun
görevleri, nitelikleri, yetkileri, hepsi bir maddede toplanmış; yani, 5 madde
birleştirilmiş. Yani, böyle, kanun yapma tekniğinden dahi yoksun, bilmeyen bir
komisyon, ondan sonra karşımıza, böyle acayip maddeler getiriyor. Değerli milletvekilleri, bu
kanun, Türkiye’ye hiçbir hayır getirmez, bunu bilmenizi istiyorum. Yarın bu kanun
çıktığı zaman, Türkiye’de, elektrik piyasası çökecektir. (DSP sıralarından “vay
bee!..” sesleri) Göreceğiz, vay bee mi, yoksa siz, dizlerinize mi vuracaksınız! Çünkü, bu kanunla, güya,
elektrik piyasası rekabete açılıyor, verimli, kaliteli, ucuz elektrik
getirilecek. Biraz önce yaptığım konuşmada söyledim, TEAŞ’ın tek üretici olduğu
bir sırada, TEAŞ’ın ürettiği elektriğin 1999 yılında bir kilovat saati 3,5
sent, 2000 yılında da 5,5 sent; ama, TEAŞ aradan çıktıktan sonra normal olarak
yapılan üretimde -ki, yine TEAŞ’ın kayıtlarına göre –üretilen elektriğin
kilovat saati, hiç daha aracı kurum araya girmeden, tüketicisi girmeden, perakendecisi
girmeden, birdenbire 5,5 sente yükseliyor bu fiyat. Yine, biz, geçen gün
Hakkâri’ye gitmiştik, orada, yine bu Bakan, kendi yandaşı bazı kurumlarla,
kilovatsaati tam 19,5 sente elektrik üretim mukavelesini imzalamış. Şimdi
kendisi burada yok, öteki bakan da tabiî bunları bilmiyor ve bürokratları da
hapishanede; burada biz şimdi kimden hesap soracağız? Yani, çıkardığınız kanun,
yarın hepimizin yaşamını yakından ilgilendiren bir kanun. Bakın, geçmişte,
Amerika’da, Kaliforniya’da uygulanmış bu model -İngiliz modeli bu- tamamen
iflas etmiş. Uygulandığı sektörde işçilerin üçte 1’inin görevine son verilmiş.
Yani, şimdi TEAŞ ve TEDAŞ’da galiba 40 000’e yakın işçi çalışıyor; bu kanun
yürürlüğe girdikten sonra, aşağı yukarı 15 000 veya 20 000 işçi işten atılacak.
Ayrıca, elektrik, bugünkü maliyetinin üç katı beş katı pahalanacak. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bakın, tüketici, serbest tüketici piyasasından bu elektriği almayacak.
Kanunda var, serbest tüketici piyasasından bu elektriği alabilmek için, yıllık
istihlakinin 9 milyon kilovatsaatin üzerinde olması lazım. Yıllık kullandığı
elektrik 9 milyon kilovatsaatin altındaysa, mecburen, lisans sahibi dağıtıcı
firmadan alacak. Dağıtıcı firmalarda, siz, ne kadar isterseniz isteyin, tekeli
önleyemezsiniz. Bir apartmanda veya bir bölgede, Ankara’nın Çankaya Semtinde 10
tane dağıtıcı firma oraya elektrik getirip de satabilir mi; satamaz. Yani,
oraya yeni hat getirmesi lazım, yeni birtakım hizmetler getirmesi lazım... Tabiî, insanların bunları
kavrayabilmesi için aklının ermesi lazım. Aklı ermeyene, birtakım bürokratlar
getiriyor, önüne bazı şeyler koyuyor, ondan sonra da, gözleri kararıyor
insanların, hele iktidardaysa liderlerinin sözünden de hiç çıkmayınca,
Türkiye’nin başına; yani, bu, Türkiye’de olmayabilir, başka ülkelerin başına
büyük belalar satın alınıyor. O ülkede, insanlar, hakikaten büyük sıkıntılara
giriyor. Bakın, bunları, bugünden söylüyoruz, yarın öbür gün bu kanunu en kısa
zamanda değiştireceksiniz. Yani, memleketin aleyhine, ülkenin geleceğini
karanlıklara sürükleyecek böyle bir kanunu getiremezsiniz. Enerji Bakanlığı, o
kadar kötü sözleşmeler yaptı ki, Türkiye’nin geleceğini ipotek altına aldı. Kaç
tane; 46 müesseseyle sözleşme yaptı. 1997 yılından beri, Tahkim Kanununu
getirdi, kendisini yırttı burada; bu tahkimi o 46 sözleşmeye uygulamak için üç
defa geldi, Mecliste reddedildi. Ondan sonra da dediler ki, yahu, bu Tahkim
Kanununu alalım, Sayın Ecevit Davos’a gidecek; orada, Türkiye’ye, krediler,
yabancı sermaye akacak... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen
tamamlayın. KAMER GENÇ (Devamla) – Daha
bugüne kadar 1 kuruş sermaye gelmedi. Çin’e 42 milyar dolar yabancı sermaye
gitmiş, geçen sene Türkiye’ye gelen 800 milyon dolar; o da, yapılan yatırımlara
bağlı. Şimdi, bu ANAP’lı
arkadaşlarımızı iyi tanıyoruz. Geçen gün Sayın Bakan Ceviz Kabuğu Programına
katıldı. Orada bir Paşayla Ceviz Kabuğu’ndaki arkadaş konuşunca dedi ki “benim
ailemde kimse ticaretle uğraşmıyor.” Sonradan öğrendik ki, kendisi TEKEL’den
sorumlu bakan ve ondan sonra, oğluna da bu Philip Morris’in bayiliğini
vermiş... Güzel de; yani, bari hiç olmazsa, bizleri; yani, bu milleti bu kadar
hiçbir şeyin farkında olmadığı gibi kabul etmeyin. Enerji Bakanı burada dedi
ki: “Ben, efendim, genel müdürü görevden aldım. 24 saat sonra, gitti,
Danıştaydan karar aldı.” Danıştay Başkanı kendisini yalanladı, dedi ki “72 gün
sonra karar aldık.” Şimdi, değerli
milletvekilleri, bir devletin hükümetini idare eden bakanlar kamuoyu karşısına çıkıp da bu kadar
çelişkili ifadeler verirse, biz burada kime inanacağız!.. Buraya gelen
bilgilerde de nasıl biz bunlara inanacağız!.. Ben rica ediyorum, lütfen,
burada, bu Meclisin, bu hükümetin bir adabı var, bir de bir onuru var. Onun
için... BAŞKAN- Sayın Genç, bir de
Tüzüğümüz var. KAMER GENÇ (Devamla)-
Efendim, Tüzük zaten... BAŞKAN- Bir de üzüğümüz
var; evet. KAMER GENÇ (Devamla)- 1
dakika daha verin de... BAŞKAN- Son cümleniz için
açıyorum; buyurun. KAMER GENÇ (Devamla)-
Tüzük, zaten, işte bu getirilen, Türkiye’yi sömürü düzenine sokan kanunlar
üzerinde milletvekillerinin seslerini kısmak için getirildi; ama, bunun da,
işte, biraz önce, uygulamalarını gördük. Bakan çıkıyor burada, deniliyor ki
kendisine, enerjiyle ilgili, Enerji Bakanının yaptığı suiistimallerle ilgili
Başbakanlık Teftiş Kurulunun raporu var; bu raporu gelip burada açıklayamıyor.
Yarım yamalak, 3 dakikada, zaman zırhına bürünerek, zaman zırhından medet
umarak Türkiye Büyük Millet Meclisine de ifade verilmiyor. Bu sizi memnun ediyorsa
sizi tebrik ederim. Yapabildiğiniz kadar yapın bu memlekete kötülüğü; ama,
halkın karşısına yarın çıkamazsınız. Hepinize saygılar
sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Genç. Doğru Yol Partisi Grubundan
sonra, Fazilet Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal
konuşacaklar. Buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL
(Osmaniye)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Elektrik
Piyasası kanun tasarısının 6 ncı maddesi üzerine söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz
Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısıyla, elektrik üretimi, dağıtımı, toptan ve
perakende satışı, ithalat ve ihracatı ile elektrik enerjisi üretim ve dağıtım
tesislerinin özelleştirilmesi, zaman içerisinde serbest piyasanın oluşturulması
ve elektrik piyasası düzenleme kurumu kurulmasına ilişkin hükümler, hükümet
tarafından getirilmektedir. Üzerinde konuştuğumuz 6 ncı
maddede de, elektrik piyasası düzenleme kurulu üyelerinin ve yakınlarının
üyelikleri devam ettiği sürece ve sonrasında uymaları gereken kural ve yasaklar
düzenlenmiştir. Kurul üyeliği, tarafsızlık açısından özellik arz eden bir görev
olduğu için, kurul üyeleri ve yakınlarına, genel yasakların dışında birtakım
özel yasaklamalar da getirilmiştir. Tabiî, IMF’nin emirleri ve buyrukları
doğrultusunda hazırlanan bu tasarılar, sürekli Meclisin gündemine getirilmekte
ve sonunda çıktığında memleketimize neler getirecek, neler götürecek bunu hep
beraber göreceğiz. Ancak, bu arada bir gazetede yayınlanan yazıdan kısa bir
bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın Yavuz Donat’ın Vitrin
sütununda “Ekonomik Nabız” başlığıyla yazdığı yazının hemen birinci bölümünde
şöyle denilmekte: “Çarşamba sabah saat 10.00.
IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli, Maliye Bakanı Sümer Oral’ın odasına
girdi ve Türkçe olarak ‘ben geldim’ dedi. ‘Merhaba Sümer Bey.’ Sümer Oral ‘maşallah’
diye söze başladı ‘Türkçeyi iyi ilerletmişsiniz.’ Karşılıklı nasılsınız, iyi
misiniz sohbeti de Türkçe gelişti.” KAMER GENÇ (Tunceli) – Türk
vatandaşı olmuş (!) ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) – “Bu
arada Sümer Bey, yine, Türkçe olarak sordu “ne içersiniz Bay Cottarelli’ yanıt
da Türkçe geldi ‘çay lütfen ve bir de su lütfen.” Şimdi, IMF, bize, ekonomiyi
öğretti mi, öğretemedi mi; bu, elbette tartışılacak bir konu; ama, Bay
Cottarelli, Türkiye’ye gele gide, maşallah, hükümetimiz ve bakanlarımız, ona
Türkçeyi gerçekten çok güzel bir şekilde öğretmişler. Bunu, Sayın Yavuz
Donat’ın sütunundan okuyor ve öğreniyoruz. Cottarelli daha ne kadar
gelecek ve bize neler dikte edecek? Bizim, Cottarelli kadar, IMF’nin uzmanları
kadar ekonomiyi bilen uzmanlarımız yok mu? Onlar, ekonomiyi masaya yatırıp da,
şu yasaları daha güzel düzene sokup, Türkiye’de ekonomiyi düze çıkaramazlar mı?
Bunu tartışsak, bunu konuşsak ve kendi beyin adamlarımızla; fikir, düşünce
adamlarımızla; ilim adamlarımızla, kendi problemlerimizi çözsek, herhalde
bundan daha iyi olur düşüncesindeyim. Bu duygularla, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. FETHULLAH ERBAŞ (Van) –
Daha kısa yolu var; adamı Türk vatandaşlığına geçirsinler. ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) – Türk
vatandaşlığına geçerse, Meclisin bileceği iş... Saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, 6
ncı madde üzerinde, gruplar adına başka söz talebi?.. Yok. 6 ncı madde... KAMER GENÇ (Tunceli) –
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya)
– 3 dakikada bir olur mu? Bunun da bir usulü var. KAMER GENÇ (Tunceli) –
Gelin efendim. IMF’ye hesap vereceksiniz... III.-Y O K L A M A BAŞKAN – Karar
yetersayısından önce, başka bir işlemimiz var efendim. Maddeyi oylamaya sunmadan
evvel, maddenin oylanmasından önce, yoklama talebinde bulunulmuştur. Şimdi, yoklama talebinde
bulunan sayın milletvekillerinin Genel Kurul salonunda olup olmadıklarını
arayacağım. MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan, ad okumak suretiyle yoklama yapın, gelenle gelmeyen belli
olsun. İSMAİL KÖSE (Erzurum) –
İsim okunarak yapılsın Sayın Başkan. BAŞKAN – Önce, varlar mı
yoklar mı ona bir bakalım efendim. Belki yoklardır. Yoklama talebini okuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Genel Kurulda toplantı
yetersayısı yoktur. 6 ncı maddenin oylamasında toplantı yetersayısı aranmasını
arz ve talep ederiz. Fethullah Erbaş?.. Burada. Mehmet Zeki Çelik?..
Burada. Mehmet Ali Şahin?.. Burada. Yakup Budak?.. Burada. Mukadder Başeğmez?.. Burada. Maliki Ejder Arvas?..
Burada. Mustafa Geçer?.. Burada. Şükrü Ünal?.. Burada. Ali Oğuz?.. Burada. Mehmet Çiçek?.. Burada. Metin Kalkan?.. Burada. Suat Pamukçu?.. Burada. Lütfi Yalman?.. Burada. Alaattin Sever Aydın?..
Burada. Temel Karamollaoğlu?.. Burada. Musa Demirci?.. Burada. Rıza Ulucak?.. Burada. Osman Yumakoğulları?..
Burada. Azmi Ateş?.. Burada. Sacit Günbey?.. Burada. Ahmet Aydın?.. Burada. Elektronik cihazla yoklama
yapacağız... HASAN FEHMİ KONYALI (Ordu)
– Ad okuyarak yapın Sayın Başkan. SEDAT ÇEVİK (Ankara) – Kim
burada, kamuoyu görsün efendim! BAŞKAN – Efendim,
elektronik cihazla yoklama yaptığımız zaman da isimler kayda geçiyor; onun
için, isim okumaya hacet yok... MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul)
– Kamuoyu görmüyor burada olanları Sayın Başkan. Ad okuyarak yapın da
olmayanlar afişe olsun. SEDAT ÇEVİK (Ankara) –
Kamuoyu görsün efendim. HASAN FEHMİ KONYALI (Ordu)
– Orada bir kişi oturuyor, çalışmaları istediği gibi yönlendiriyor!.. BAŞKAN – Yoklama için 5
dakika süre veriyorum. Yoklama talebinde
bulunanların sisteme girmesine ihtiyaç yok; onları zaten var sayıyoruz. Pusula dolduran sayın
milletvekillerinin, pusulalarını, bu 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlık
Divanına ulaştırmaları esastır. Efendim, yoklama işlemini
başlatıyoruz. (Elektronik cihazla yoklama
yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı sınırda olarak, tam olarak vardır. ASLAN POLAT (Erzurum) –
Kâğıtları okuyalım; kontrol edelim lütfen. SEDAT ÇEVİK (Ankara) –
Sayın Başkan, size güvenmiyorlar mı?.. BAŞKAN – Şimdi size
okuyorum: ASLAN POLAT (Erzurum) –
Evet, okuyun; bakalım, buradalar mı? SEDAT ÇEVİK (Ankara) – Size
güvenmiyorlar mı?.. BAŞKAN – Sayın Kâmran
İnan?.. Burada. Sayın Mehmet Şandır?..
Burada. Sayın Cafer Tufan
Yazıcıoğlu?.. Burada. Üç tane, evet... HASAN GÜLAY (Manisa) – Size
güvenmiyorlar mı?.. BAŞKAN – Efendim, hudutta
olduğu için okunmasında fayda var; çünkü, tam sayıdır. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. - Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/791) (S. Sayısı: 597) (Devam) BAŞKAN – Şimdi oylama
yapacağız. 6 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... CEMAL ENGİNYURT (Ordu) –
Kamer, karar yetersayısının aranılmasını istemişti; onu da sayalım. BAŞKAN – Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Malum olduğu üzere, yoklama
sayısı, karar yetersayısından daha fazladır. Şimdi, yeni bir maddeye
geçmeden evvel, Anavatan Partisi Grubu bir sataşmadan dolayı söz istiyor.
Kendilerine söz vereceğim. Sayın Çakan, oturduğunuz
yerden kısa olarak, buyurun. VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1. – ANAP
Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili Zeki Çakan’ın, Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, tasarının görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmalarda, resmî bir
toplantıya katılmak üzere Bulgaristan’da bulunan Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’e sataşması nedeniyle konuşması ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın
Başkanım, teşekkür ederim. Özellikle, Sayın Kamer
biraz önce Genç konuşmalarında Sayın Bakanın Genel Kurulda neden ve niçin
bulunmadığını bildiği halde “kaçan bakan” tabirini kullandı, Grup Başkanvekili
olarak da partime mensup bir bakanın, Kamer Genç tarafından bu tür bir
suçlamayla suçlanmasını kınadığımı, Sayın Bakanın Genel Kurulda neden
bulunmadığını açıklama hakkını kendimde
gördüğüm için söz aldım, teşekkür ediyorum. 4 Kasım 1998 tarihli
Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümetleri Arasında, Enerji ve
Altyapı Alanlarında İşbirliği Anlaşması ve Protokolü hükümleri çerçevesinde ve
her iki ülke başbakanlarının mutabakatları uyarınca oluşturulan Türkiye
Bulgaristan Ortak Çalışma Grubu, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur
Ersümer ile Bulgaristan Bölgesel Kalkınma ve Bayındırlık Bakanı Sayın
Evgenicev Eşbaşkanlığında birinci
toplantısını 27 Haziran 2000 tarihinde ve ikinci toplantısını da 31 Ekim 2000
tarihinde İstanbul’da gerçekleştirmiş olup, söz konusu toplantının üçüncüsü ise
14 – 16 Şubat 2001 tarihlerinde Sofya’da gerçekleştirilmektedir. Her iki Bakan
başkanlığında yapılacak olan heyetler arası görüşmelerde, Bulgaristan’dan halen
almakta olduğumuz elektrik enerjisinin, kış döneminde yaşanan kuraklık
nedeniyle artırılması olanaklarıyla, Rusya’dan, Türkiye’ye batı hattından
alınan ilave doğalgaz sevkiyatı için Bulgar tarafınca yapılması gereken tevsi
yatırımların nihai durumu gözden geçirilecektir. Bu nedenle, ülkemizin
enerji sorunuyla ilgili olarak bir meseleyi çözmek için Bulgaristan’da bulunan
Sayın Bakanın, burada “kaçtı” diye nitelendirilmesi, ancak, Sayın Kamer Genç’in
bundan önce söyledikleri gibi kendisine yakışır. O sözü kendisine iade ediyorum ve bunu da kınadığımı belirtmek
istiyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2.-
Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/791) (S. Sayısı:
597) (Devam) BAŞKAN - 7 nci maddeyi
okutuyorum: Yemin ve mal beyanı
MADDE 7.- Kurul üyeleri, Yargıtay Birinci Başkanlık
Divanı huzurunda görevlerinin devamı süresince Kurulun işlerini tam bir dikkat
ve dürüstlük ile yürüteceklerine, bu Kanunun hükümlerine ve ilgili mevzuata
aykırı hareket etmeyeceklerine ve ettirmeyeceklerine dair yemin eder. Yemin için yapılan başvuru Yargıtayca acele işlerden
sayılır. Kurul üyeleri yemin etmedikçe göreve başlayamaz. Kurul üyeleri göreve başlama ve görevden ayrılma
tarihlerinden itibaren bir ay içinde ve görevleri devam ettiği sürece her iki
yılda bir mal beyanında bulunmak zorundadır. BAŞKAN – Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Tokat Milletvekili Sayın Ali Şevki Erek; buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA ALİ ŞEVKİ
EREK (Tokat) – Sayın Başkanım, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Yüce Meclisi sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum. 7 nci madde üzerindeki
görüşlerimizi Yüce Meclise aktarmaya çalışacağız; çok beylik bir maddedir.
Gayet tabiî, bu kadar sorumluluk verilen, bu kadar hayatî göreve atanan 7
kişilik kurulun, böyle bir yeminle en azından mükellef tutulması kadar tabiî
bir şey olamaz. Buna benzer kanunlarımızda da bu yemin müessesesi vardır.
Ancak, burada, 7 nci maddeye bu kadar temas ettikten sonra, yasa tasarısının
geneli üzerinde birkaç cümleyi, burada bir kere daha, arkadaşlarımızın
söylediklerine ilave ederek tekrar etmek durumundayız. Değerli arkadaşlarım, son
yıllarda, bilhassa özellikle 57 nci hükümet sırasında, çok önemli meseleleri
belirli kurulların sorumluluğuna bırakmak gibi bir yola girilmiş oldu. Elektrik
enerjisi konusundaki her türlü sorumluluk, bugünden itibaren 7 kişilik bir
kurula verilecek. Değerli arkadaşlarım, kanun
tasarısının gerekçesini okuyunca şu kelimeleri görüyoruz: “Bu yasayla, Türkiye,
etkin, güvenli, sürekli, ucuz, özel sektör ağırlıklı, arzın talepten fazla
olduğu bir ortama kavuşacak” O zaman, insan, ister istemez soruyor: Değerli
arkadaşlarım, elinizde bu yasa tasarısı gibi bir sihirli değnek vardı da, dört
yıldan beri, bugüne kadar yapılanları sıfırlamayı mı beklediniz? Niye bu kadar
gecikti? Bu soruyu, kendi kendimize soruyoruz ve cevabını da hemen veriyoruz:
Bütün sorumluluğu 7 kişilik kurula bırakan bu müessese, içinde bulunulan
kargaşayı artıracaktır, sorumsuzluğu artıracaktır. Şüphesiz ki, Doğru Yol
Partisi, sadece elektrik enerjisinde değil, 4046 sayılı Kanunda ilkeleri
öngörüldüğü gibi, devletin hantallıktan kurtulması için özelleştirmeyi şiar
edinmiştir, özelleştirmeyi öne almıştır; ama, dört yıldan beri, yedi yıldan
beri yapılagelen tüm tasarrufları bir anda berhava edeceksiniz, müktesep
haklar, eğri veya doğru bir tarafa bırakılacak, Türkiye karanlığa gitmek üzere
süratle ilerleyecek, enerjiyi emsallerinden çok pahalıya alacak, dört yıldan
beri bu yasa tasarısı gelmeyecek ve Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısını bir
sihirli değnek gibi ortaya koyacaksınız! Değerli arkadaşlarım,
şimdi, Yüce Meclisin huzurunda konuşmama, Tokat esnaf derneklerinin bir
yazısını ve talebini okuyarak devam etmek istiyorum ve bu tasarının, acaba, bu
feryada ne getirdiğini de Sayın Bakanın ağzından öğrenmek istiyorum. Tokat
Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanlığı -Başkanın, Genel Sekreterin ve yönetim kurulunun imzalarıyla-
bakınız ne diyor: “İlimizde TEDAŞ Elektrik Dağıtım Müessesesince, yeni bir
uygulama başlatılmış olup, elektrik faturalarına ne olduğu belirsiz “muhtelif”
adı altında, elektrik ücretine ilaveten, her abonelik için 5 milyon Türk Lirası
geçen ay, bu ay da 10 milyon Türk Lirası tahakkuk ettirilmektedir -aynen okuyorum-
hiçbir açıklaması, müessese müdürlüğü tarafından yapılmayan bu uygulamayla
esnafımız mağdur edilmiştir. Ekteki fatura fotokopisinden de anlaşılacağı
üzere, 2 486 614 liralık elektrik tüketen bir esnafımız 15 940 000 Türk Lirası
ödemek zorunda bırakılmıştır. Sanayi sitemizde 3, 4 hatta 5 aboneliği olan
üyelerimiz, her bir abone için 10 milyon Türk Lirası ödemek zorundadır. Ekteki
Kayseri İline ait elektrik faturalarında böyle bir uygulama görülmemiştir. Ekonomik
açıdan zaten darboğaza düşmüş durumda olan Tokat esnaf ve sanatkârına yapılan
bu uygulamayı, esnaf teşkilatı olarak haksız bulmaktayız. Konunun tarafınızdan
incelenmek üzere bilgilerinize arz ederiz.” (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Erek,
lütfen, toparlayınız. ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) –
Başkanım, bitiriyorum. Bu İçtüzük, şu anda, maddesinin okunması 20 dakika süren
bir yasa tasarısı üzerinde milletvekillerine 5 dakikalık söz hakkı tanıyor.
Yasa tasarısının başında, 10 dakikalık bir soru-cevap süresi var. Milletvekili
olarak ben, halkımın çok açık ve net
dileğini iletiyorum. Lütfen, Sayın Bakana tanıdığınız müddetin dörtte 1’ini de
bana lütfediniz. BAŞKAN – Efendim, lütfen,
toparlayınız. ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) –
Toparlıyorum efendim. Esnaf, 2 milyon liralık elektrik
yakıyor. Bu ortamda, zaten, canı, bağrı yanmış, zaten, kepengi kapatmış. Ayrıca
“muhtelif” ibaresi altında fatura çıkıyor 15 milyon liraya. Şimdi soruyorum: Bu
Elektrik Piyasası Yasa Tasarısı kanunlaştığı takdirde -ki, öyle olacak- bize
göre, tam bir keşmekeşe, tam yeni bir kaosa, tam yeni bir karanlığa sebep
olacağı aşikâr olan bu tasarının, esnafa ve sanatkâra getireceği bir iyilik
olacak mıdır? (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sözünüzü
tamamlamanız için mikrofonu açıyorum. ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) –
Bu konuda Sevgili Bakanımız bizi aydınlatırsa memnun oluruz. Yüce Heyete Grubum
ve şahsım adına sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Her şeye rağmen, eğer
kanunlaşırsa, Türkiye Cumhuriyeti için enerji bakımından hayırlı olmasını da
Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum. Teşekkür ederim. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Erek. Fazilet Partisi Grubunun
görüşlerini Bayburt Milletvekili Sayın Suat Pamukçu ifade edecekler. Buyurun Sayın Pamukçu. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA SUAT PAMUKÇU
(Bayburt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum. Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısını görüşüyoruz, tasarının 7 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısını görüşüyoruz da, bu tasarıyı görüşürken, kanun tasarısının sahibi
bakan burada yok. Sayın Bakanımızı tenzih ederim; ancak, bu kanun tasarısının
sahibi olan bakanın, bu kadar önemli bir tasarı görüşülürken burada olmaması,
nasıl izah edilir bilemiyorum. Şimdi, bazı kardeşlerimiz,
sorumlu bakandan Enerji Bakanını kastettiğimi zannedecekler; hayır, onu
kastetmiyorum. Biliyorum ki, Enerji Bakanı bu tasarının sahibi değil. Nereden
biliyorum; bunu, komisyondaki tartışmalardan biliyorum. Acaba sahibi Cottarelli
mi diye düşünebilirsiniz; hayır, o da değil, onu da söyleyeyim. Buradaki sahibi
Hazineden sorumlu Devlet Bakanı, onu biliyorum; ama, şu anda burada bulunmuyor.
Bulunması gereken bakan burada bulunmuyor. Daha önemli ne işi vardır, onu da
bilemiyorum. BEYHAN ASLAN (Denizli) –
Resmî toplantıda, Türkiye ile Bulgaristan arasındaki toplantıda. Kaç defa
söyledik. BAŞKAN – Karşılıklı
konuşmayalım. SUAT PAMUKÇU (Devamla) –
Efendim, bu tasarıyı bir gün geciktirebilirdiniz, çok aciliyeti yoktu herhalde.
Çok önemlidir yani, bakanın burada olması gerekirdi. Bakanın daha önemli bir
işi varsa, tasarının görüşülmesini bir gün geciktirebilirdik. Şimdi, tasarının 7 nci
maddesiyle düzenleme kuruluna yemin şartı getirilmiş. Bize göre bu yeminin de
bir manası yok; çünkü, bu kurulun zaten görev yapması mümkün değil. Tasarının
amacı, bu piyasanın özelleştirilmesi. Bir kere, kurulun oluşturulmasında bu
piyasanın özelleştirilmesi gözetilmemiş. Biraz önce, 5 inci maddeyle
ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerine konuşan arkadaşımız görüşlerimizi izah
etti. Özelleştirmeden yola çıkılarak hazırlanmış bir tasarıda oluşturulan
kurul, bir kere özel değil; tamamen, kamunun denetiminde kurulmuş bir kurul,
üstelik sorumsuz bir kurul. 7 nci maddede “yemin
edecek” deniliyor. Yemin etti ve görevini yüzüne gözüne bulaştırdı; ne
yapacağız? Hiç... “Efendim, hasta olursa görevden alırız.” Eee?.. “Suç işlerse
görevden alırız.” Peki, görevini yüzüne gözüne bulaştırırsa ne yapacağız? Yani,
bu kanunla verilen görevleri hakkıyla yerine getirmezse ne yapacaksınız? Ne
yapacaksınız?.. Böyle bir şey yok!.. Yerine getirmeyeceği de, zaten, baştan
belli; çünkü, bu kanunla, bu piyasanın
özelleştirilmesi mümkün değil. Niçin değil; bir kere, kurulun görevleri arasında
yatırımlara onay vermek var; verdiniz onayı; ama, verilen o görev, özel sektör
tarafından yerine getirilmedi. Ne yapacaksınız? “Efendim, para cezası keserim,
lisansını iptal ederim.” İyi de, Türkiye’nin elektrik açığı ne olacak? “İthal
ederim.” Orada da büyük bir yanlışlık var. Bakın, bu kanun, daha
doğarken ölü doğuyor. İthal iznini özel sektöre vermişsiniz. Bu izinle, bu
kanuna göre, bu ülkede enerji yatırımı yapılmaz. Dışarıdan ucuz enerji ithali
varken, hiç kimse, bu ülkede enerji yatırımı yapamaz. Enerji ithal izni,
elektrik ithal izni, kamunun elinde olmalıydı. Yatırım ve üretim
projeksiyonlarına uygun ithalatı, ancak kamu yaparsa, belki bir ölçüde bu kanunla
amaçlanan hususlara ulaşılabilir. Şimdiden söyleyeyim; mümkün değil, hiçbir
yatırım yapılamaz!.. İdarî para cezasıymış, yemin edecekmiş!.. Yemin edecekde
ne olacak? Bu görevler zaten yerine gelmeyecek; ne yapacak o zaman bu kurul,
harakiri mi yapacak? Değerli arkadaşlar, bakın,
kurulun görevleri içerisinde saymışsınız “yenilenebilir enerji yatırımlarının
teşviki için birtakım yerlere başvurmak...” Niçin bu kanunun içine
koymuyorsunuz? Vermiştik önerge, kabul edilmedi; Sayın Başkan burada... Dedik ki, yenilenebilir
enerjiyle ilgili yatırımlarda veya alımlarda bir teşvik getirin bu kanun içerisinde.
Türkiye, her halükârda enerji açığı olan bir ülke. Bütün potansiyelinizi
elektrik enerjisi üretmek için kullansanız, 240-250 milyar kilovat/saatlik
enerji üretebiliyorsunuz ancak. Halbuki, yirmi yıl sonra, bunun üç katı bir
taleple karşı karşıyasınız. Her halükârda enerji açığı olan bir ülkede,
yenilenebilir enerjinin, mutlaka, bu kanunda teşvik edilmesi gerekir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Pamukçu,
lütfen toparlayınız. SUAT PAMUKÇU (Devamla) –
Yani, bu kurulun oluşumu bir kere antidemokratik; çünkü, sorumsuz bir kurul
bize göre. Yakında şeker kanunu gelecek, orada da bir şeker kurulu oluşuyor.
Şekerpancarı üreticileri kotadan şikâyetçi; kime gidecek; kurula, Marko
Paşaya... Yani, böyle bir düzen içerisinde, Türkiye nereye gidiyor, anlamış
değiliz. Sayın Başkan, ister yemin
ettirin ister şart ettirin, bu kurul hiçbir şekilde görevlerini yerine getiremez;
bu kanunla da bu piyasa özelleşemez. Sonunda olacak olan şudur: Bankaları nasıl
kurtarmaya kalktıysak, yarın da bu şirketleri kurtarmaya kalkacağız; endişem
budur. Hepinize saygılar sunuyor,
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Pamukçu. Gruplar adına başka söz
talebi?.. Yok. Madde üzerinde herhangi bir
önerge yok. Maddeyi oylatacağım; ancak,
maddenin ilk cümlesinde ve ilk satırında “Kurul üyeleri, Yargıtay Birinci
Başkanlık Divanı huzurunda” deniliyor. Bilindiği üzere, Yargıtay Kuruluş Kanunu
2797’nin 3 üncü ve 10 uncu maddelerinde “Yargıtay Birinci Başkanlık Divanı”
değil “Başkanlık Kurulu” denilmektedir. Komisyon?.. Katılıyor. Hükümet?.. Katılıyor. Bu şekliyle oylarınıza
sunuyorum: Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde bu şekliyle kabul
edilmiştir. 8 inci maddeyi okutuyorum: Kurul çalışmaları ve
toplantıları, Kurul onayları, yıllık rapor ve denetim MADDE 8.- Kurulun
çalışma usul ve esasları ile başvurularda takip edeceği usuller yönetmeliklerle düzenlenir. a) Kurul en az
haftada bir defa olmak üzere, gerekli gördüğü sıklıkta toplanır. Toplantıyı Kurul
Başkanı veya yokluğunda İkinci Başkan yönetir. Her bir toplantının gündemi
toplantıdan önce Başkan ya da yokluğunda İkinci Başkan tarafından hazırlanarak
Kurul üyelerine bildirilir. Kurul salt çoğunlukla
toplanır ve kararlar toplantıya katılanların çoğunluğunun oyu ile alınır. Kurul üyeleri,
kendileri ve üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar sıhri hısımlarıyla
ilgili olaylarda müzakere ve oylamaya katılamaz. b) Tüzel kişiler her
türlü onay ve lisanslarla ilgili
işlemlerde yönetmeliklerde belirlendiği şekilde başvuruda bulunur. Piyasada faaliyet
gösteren tüzel kişilerin ortaklık yapılarında herhangi bir nedenle yüzde on
veya daha fazla, halka açık şirketlerde ise yüzde beş veya daha fazla bir
sermaye payı değişimi veya bu tüzel kişilerin birleşmeleri veya herhangi bir
tüzel kişinin konsolidasyon, kontrolün değişmesi, satış, devir veya diğer
düzenlemeler ile tüzel kişilik yapısının değişikliğe uğraması ya da bir tüzel
kişinin sahibi olduğu üretim, iletim veya dağıtım tesislerinin önemli bir kısmında
herhangi bir satış, devir veya diğer bir düzenleme sonucu değişiklik olması
durumunda, Kurul onayı alınması gereklidir. Kurul onayı alınmasına dair usul ve
esaslar yönetmelikle belirlenir. Piyasada
gerçekleştirilecek ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 7 nci
maddesi kapsamına giren birleşme ve devralmalarda Rekabet Kurulunun izin verme
yetkisi saklıdır. c) Kurul, bir önceki
mali yıl için, en geç bir sonraki yılın Nisan ayının sonuna kadar yazılı bir
yıllık raporu bilgi için Bakanlığa gönderir. Raporda, konsolide edilmiş gelir
tabloları, bilançolar ve yıllık
faaliyetleri esas alan kapsamlı mali tablolar yer alır. d) Kurumun hesapları
Sayıştayın denetimine tabidir. BAŞKAN – 8 inci madde
üzerinde, gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Adana
Milletvekili Sayın Yakup Budak’a aittir. Buyurun Sayın Budak. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır
efendim. FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK
(Adana) – Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu maddeyle, elektrik
piyasası düzenleme kurulunun çalışma esasları bir bakıma belirlenmektedir. Bir
bakıma belirlenmektedir diyorum; çünkü, burada sayılan maddelerde ifade edilen
şeyler, elektrik piyasasının çok az bir kısmını kapsamaktadır. Zaten, bu
kanunun muğlaklığı ve anlamsızlığı ve birtakım konulardaki yeterli anlamanın
sağlanmamasının temel sebebi de kurulacak kurula her şey izafe ediliyor. Öyle
süpermanlerden oluşan yedi kişilik bir kurul ki, elektriğin dağıtımı, iletimi,
üretimi, ithalatı, ihracatı, toptan, perakende satışı, neyi varsa hepsini bu
yedi kişi düzenleyecekler, kendi yönetmeliklerini hazırlayacaklar, bu işleri
yapacak olan firmaların sermaye yapısını inceleyecekler, değişiklikleri
inceleyecekler. Öyle bir kurul ki, âdeta, siyasetin bütün kurumlarıyla
yapamadığını tek başına bu kurul ifa edecek. Böylesine geniş yetkilerle
donatılmış bir kurumun denetimine geldiğimiz zaman da, sadece bir Sayıştay
denetimi var. Aslında, bu tip kurumlarda, siyasî iradenin birtakım yetkileri bu
kurumlara verildiği için, muhakkak surette, bu kurulların denetiminde Büyük
Millet Meclisi de etkin olmalıdır; buna uygun bir şekilde bir denetim
mekanizması gerçekleştirilmelidir. Bazı arkadaşlarımız, özerk bir kurul
oluşturuyoruz, dolayısıyla da, elbette, bunun denetimi Sayıştayda olması gerekir,
bu işlere Meclisin, siyasetin bulaşmaması gerekir gibi bir kanaatin
ifadesindedirler. Arkadaşlar, biz, siyasîler olarak, iktidar olsun, hükümet
olsun kendimizden korkuyor muyuz; yoksa yaptığımız işlerden kendimiz utanıyor
muyuz ki, siyasetin bu kurumlara girmemesi için veya siyasetin denetiminde
olmaması için böylesine bir çalışmanın içerisinde bulunuyoruz?! Anlaşılıyor ki,
iktidar, birtakım çevrelerin dayatmalarından ve etkisinden fazlasıyla
etkilenmiş olacak ki, bu kurumların içerisindeki siyasî etkiyi ortadan
kaldırabilmek için var gücüyle çalışıyor. Demokratik ülkelerde, şeffaf
ülkelerde, yönetimin tam manasıyla halka açık olduğu ülkelerde, bırakın böyle
elektrik işleriyle ilgili konuları, Amerika’da askerlerin belirli bir rütbeden
sonra terfilerinin yapılması bile Meclisin denetimine ve Meclisin onayına,
Millî Savunma Komisyonunun onayına tabidir. Biz, niye kendimizden böylesine
korkuyoruz, böylesine özerk kurumlar oluştururken, denetleme mekanizmasını
ortadan kaldırıyoruz? Muhterem arkadaşlar, millet
iradesinin denetlemediği ve millet iradesine göre hareket ettiğini ifade eden
kurumlar, millet iradesine hesap verme, onun gelecekteki denetimine tabi
olmama, cezalandırma veya ödüllendirme gibi birtakım yaptırımlarla karşı
karşıya olmayacağını anlayan kurumlar, sorun çözmek yerine sorun üretirler.
Maalesef, Türkiye’deki birçok kurumun sorun üretmesinin temeli, millî iradenin
denetiminin dışında olduğunu düşünmesi ve tek başına bir buyruk olarak “iktidar
içerisinde iktidar, devlet içerisinde devlet” anlayışıyla hareket etmeleridir.
Onun için, bu tip kurumlar oluşturulurken, muhakkak surette bir denetleme
mekanizmasının geliştirilmesi gerekir. Yedi kişiden oluşan bir
heyet teşekkül ettirdik; bunlara bütün yetkileri devrettik. Şayet, hedefler
gerçekleşmezse, plan doğrultusundaki hedefler tutturulmazsa, bunun hesabını kim
verecek? Efendim, kurulların, nasıl olsa, altı yıl sonra görevleri bitiyor
diyeceğiz. Acaba, Türkiye’nin politikalarının düzenlenmesi bu kadar ucuz mu?
Niye diyeceğiz; çünkü, siyasî partilerin programlarında, enerji politikasını
nasıl yürütecekleri var. Âdeta, iktidar, enerji politikasını böyle bir kurula havale
etmektedir. O zaman, iktidara mensup partilerin, enerji politikalarıyla ilgili
programlarındaki bölümleri çıkarmaları lazım gelir, eğer, bu şekilde bir
anlayışa sahip olacak olursak. Onun için, iktidarların enerji politikalarını
takip etme durumunda olan kurumların, muhakkak surette siyasetin ve Meclisin
denetiminde olması, ödüllendirileceği veya cezalandırılacağı konusunda muhakkak
bir durumun içerisinde bulunması gerekir. Niye bunlar başımıza
geliyor? Türkiye Cumhuriyeti, ayda 3 milyar dolar faiz ödüyor. Halbuki,
Türkiye’nin, yılda yapması lazım gelen enerji yatırımları 5 milyar dolar ve
ülkenin imkânlarından dolayı da bu 5 milyar doları yatıramadığımız için, dış
sermaye gelsin diyoruz. Dış sermayenin gelmesi için de, IMF dayatmalarıyla
–çünkü, gerekçede de bu ifade ediliyor- böyle bir düzenlemeyi yapıyoruz. Ayda 3
milyar dolar faiz ödeyen bir ülkenin, enerjisi için 5 milyar doları harcayamaması,
ayıramaması kadar acı ve hüzün verecek bir durum var mıdır? Bu iktidarda olan
partilerin bir kısmı dört yıldır işbaşındadırlar. Dört yıldır enerji politikası
noktasında, Türkiye’nin enerji ihtiyacının karşılanması noktasında hangi
yatırımı yapmışlardır, hangi adımı atmışlardır; sadece, Elektrik Piyasası Düzenleme
Kurulu diye bir kurulla, o da, IMF’nin birtakım taleplerini geçiştirmek için,
Meclisin ve milletin huzuruna gelmişlerdir. Onun için, muhakkak surette
bunların tekrar gözden geçirilmesi gerekecektir; çünkü, gelecekte bu kurulların
tekrar düzenlenmesi için de Meclisin... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Budak,
lütfen toparlar mısınız. MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) – Geçmiş olsun. YAKUP BUDAK (Devamla) –
Size de geçmiş olsun efendim. Hükümetin bütün bunlardan
maksadı nedir; hükümetin bir siyasî iradesi yoktur; ne yapacağını
bilmemektedir, şaşkınlık içerisindedir. Onun için, IMF’nin talepleri
doğrultusunda kendi yetkilerini, millî iradenin yetkilerini birtakım kurullara,
kurumlara devrediyor; dolayısıyla, kendi varlık sebebini de ortadan kaldırmaya
çalışıyor. Bu kurulların da, getirilen
bu yasa tasarısında belirtilen hedefleri gerçekleştirme noktasında, yerine
getirme noktasında, araçlarının ve oluşturulan kurumların eksik olduğunu,
Türkiye’nin önünde enerji noktasında çok ciddî sıkıntılara yol açacağını beyan
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Budak. Doğru Yol Partisi Grubunun
görüşlerini, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen ifade edecekler. Buyurun Sayın Dönen. (DYP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA MEHMET
DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 inci madde üzerinde
Grubum adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu madde, kurulun
çalışmaları, toplantıları, kurul onayları ve kurulun denetimiyle ilgili düzenlemeleri
yapan bir madde. Değerli arkadaşlarım,
tabiî, bu üst kurulları, burada, enine boyuna tartışıyoruz. Bizde bir gelenek
var, bu üst kurulları kurarken, bu üst kurulların ne iş yapacağına bakmıyoruz;
yani, neye göre üst kurul kurduğumuzu çok iyi incelemiyoruz. Kurulan üst
kurulları, bir önceki üst kurulun nasıl kurulduğuna bakarak, ona göre
kuruyoruz; ama, bir önce kurulan üst kurulun amaçları farklı, özellikleri
farklı, yaptıkları iş farklı, ondan sonra bizim burada kurmaya çalıştığımız
kurumların işlevleri farklı. Farklı işlevlere aynı üst kurulları kurarsanız,
bunu çalıştırma imkânına sahip olamazsınız. Örneğin, burada, özellikle, alt komisyonda
ve Plan ve Bütçe Komisyonunda, bu konular üzerinde tartışılırken, birçok
teknokrat arkadaşımız, yani, bunu düzenleyen arkadaşlarımız “yahu, bu madde,
işte, Rekabet Kurulunda var” dediler. Rekabet Kurulu dediğiniz kurul... Ee, bu
Rekabet Kurulunu da siz yaptınız canım; biz de bunu yapıyoruz. Rekabet Kurulu,
bir mahkeme hüviyetinde çalışan bir kurul; bağımsızlığı olması gereken bir
kurul. Bu kurul, Enerji Bakanlığının görevlerini ve işlevlerini yüklenen bir
kurul. İkisi arasında o kadar çok büyük fark var ki... Bu iki kurulu aynı
özerklik sınırları içerisinde tutmak mümkün değil; biri, mahkeme hüviyetinde;
biri, icra yapan, bir başka işlevi yerine getiren bir kurul. Şimdi, bu kurula birçok yetki
veriyoruz. Ne veriyoruz; bakın, bu maddeye göre, şirketlerin, özellikle enerji
sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin paylarının satışını ve birbirleriyle
birleşmelerini; özellikle, halka açılmalarını ve halka ne kadarının
açılabileceğini; yani, şirketlerin temel niteliklerini tespit eden bir kurul bu
kurul. Neye göre yapacak bu kurul; çıkacak yönetmeliğe göre yapacak. Neye göre
lisansını iptal edecek; çıkacak yönetmeliklere göre edecek. Ben, tasarının tümü
üzerindeki konuşmalarım sırasında da ifade ettim; bu yasa tasarısında birçok
şey yazılmış; ama, neye göre?.. Siz, burada, müracaat edildiği zaman, hangi
kriterlere göre o insanlara yanıt vereceksiniz?.. Burada, bu kurulun dağıttığı
rant, sizin zannettiğinizin, bizim zannettiğimizin çok üzerinde bir rant. Çok
büyük rantlar dağıtacak, lisans dağıtacak bu kurul. Bu kurulun kilit olarak
hangi kriterleri esas alacağı, kendi yapacağı bir yönetmelikte belirlenirse,
işte, tehlike oradan çıkar. İşte, burada, bütün bu kritik noktaların
yönetmeliklere bırakılması, bu yasa tasarısı içerisindeki en büyük mahzurlardan
biri olarak yarın önümüze çıkacak. Bu yasanın işlerliğini, işlerlik kazanmasını
engelleyecek en önemli hususlardan birisi, birçok temel konunun yönetmeliklere
bırakılmasından kaynaklanacak. Değerli arkadaşlarım,
burada, örnek veriyorum, şirket birleşmesiyle ilgili müracaat yapacak. Örneğin,
20 tane şirket müracaat yapacak, birini sumenaltı edecek bu kurul, diğerini
anında yanıtlayacak; keyfî, keyfinde... Yani, bunu, yönetmelikle ileride
belirleyeceğim diyor. Siz, bunu, ileride, bu kadar önemli rantların
dağıtılacağı bir konuyu, bir sorunu yönetmeliklere bırakırsanız, sonuç olarak,
bu kurumu yeterince işletemezsiniz. Zaten, kurum, yönetsel olarak hiçbir kurum
tarafından denetlenmeyecek, ne Başbakan ne Cumhurbaşkanı ne Meclis, hiçbir
kurum bunları denetlemeyecek, yaptıklarından hiç kimseye karşı hesap
vermeyecekler; ancak, burada görüldüğü gibi, malî denetimi Sayıştaya bağlı
olacak. Sayıştay da denetledikten sonra ne diyecek?! Bu kadar denetimden uzak
bir kurula ne diyecek?! Bunu, da sizin takdirlerinize bırakıyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Dönen. Sayın milletvekilleri, 8
inci madde üzerinde önerge yoktur. Maddeyi, komisyondan
geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir. 9 uncu maddeyi okutuyorum: Kurum personelinin
statüsü, atanma usulü ve özlük hakları MADDE 9.- Kurumun
hizmet birimleri; Kurum görev ve yetkilerinin gerektirdiği sayıda daire
başkanlıkları şeklinde teşkilatlanmış ana hizmet birimleri, danışma birimleri
ve yardımcı hizmet birimlerinden oluşur. Kurumun hizmet birimleri ile bunların
görev ve sorumlulukları, kadro unvanları ve sayıları Kurulun önerisi üzerine
Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. Kurum hizmetlerinin
gerektirdiği asli ve sürekli görevler, idari hizmet sözleşmesi ile sözleşmeli
olarak istihdam edilen personel eliyle yürütülür. Kurum personeli ücret ve mali
haklar dışında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabidir. Kurum için
çalıştıkları süre zarfında, tüm personelin, Kurumdaki görevlerine başlamadan önceki sosyal güvenlik kurumları tarafından sağlanan her türlü hakları saklı kalır. Yerli ve yabancı
uzmanlar, birinci fıkrada belirtilen yönetmelik kapsamında, Başkanlığın hazırlayıp
Kurulun onayı ile yürürlüğe konacak yönetmelik esaslarına göre istihdam
edilebilir. Kurum personeli,
uzmanlık gerektiren görevlerde Bakanlık, bağlı ve ilgili kuruluşları ile enerjiye
ilişkin konularla iştigal eden diğer kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan
personel arasından çalıştığı kuruluş veya kurumun izni ile Kurul tarafından
atanır. Kamu kurum ve
kuruluşları dışından yapılacak atamalara ve personel kariyer sisteminin oluşturulmasına
dair düzenleme çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Kurul üyeleri ve Kurum personelinin ayrıca 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve
(7) numaralı alt bentlerinde belirtilen
şartları taşımaları zorunludur. Kurul Başkanı ve
Kurul üyeleri ile diğer Kurum personeli, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununa tabidir. Kurul Başkan ve üyeliklerine atananların Kurulda
görev yaptıkları sürece eski görevleri ile olan ilişkileri kesilir. Ancak 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu veya özel mevzuatla düzenlenmiş personel
rejimine tabi olanlar Kuruldaki görevleri sona erdikten sonra, başvuruları
halinde bu Kanunun 6 ncı maddesi hükümleri saklı kalmak kaydıyla ilgili Bakan
tarafından mükteseplerine uygun bir kadroya atanırlar. Akademik unvanların
kazanılması için gerekli şartlar saklıdır. Emeklilik açısından
Kurum personelinin durumu, Başkanlık tarafından hazırlanacak ve Kurul onayı ile
yürürlüğe konulacak yönetmelik ile düzenlenir. Buna bağlı olmaksızın, emeklilik
konusunda, Kurul Başkanının Bakanlık Müsteşarına, Kurul üyelerinin ise Bakanlık
Müsteşar Yardımcısına denk statülerinin olduğu kabul edilir. Kurul Başkanı ve
Kurul üyelerinin aylık net ücretleri, en yüksek devlet memurunun her türlü
ödemeler dahil aylık net ücretinin iki katını geçmemek üzere, Bakanlığın
teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilir. Kurum personelinin
ücret ve diğer mali hakları, Bakanlar Kurulunca belirlenecek esaslar çerçevesinde
Başkanlığın teklifi üzerine Kurulca tespit edilir. Kurul Başkanı, Kurul
üyeleri ve Kurum personeli ile vekalet ve istisna akdi ile hizmet verenlerin
görevlerinin ifası sırasında yaptıkları masraflardan hangilerinin Kurum
bütçesinden karşılanabileceğine dair usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir. BAŞKAN – Gruplar adına ilk
söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Çankırı Milletvekili Sayın Hüseyin Karagöz’e
ait. Buyurun Sayın Karagöz. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA HÜSEYİN
KARAGÖZ (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 597 sıra sayılı
Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde, Fazilet Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
Enerji Bakanlığı ve tabiî, enerji sektörü, yeni binyıla son derece hızlı bir
giriş yaptı. Ocak ayının ilk günlerinde başlayan beyaz enerji operasyonu,
ortalığı bir anda toz dumana boğdu. Birbiri ardına ortaya gelen iddialar,
yolsuzluk, usulsüzlük tartışmaları, gözaltına alınan Bakanlık bürokratları ve
işadamları... Bu toz duman arasında, elektrik üretim, iletim ve dağıtımıyla
ilgili Bakanlık ve bağlı kuruluşlar ve bunların yöneticisi sorumlu kişiler
hakkındaki tartışmalar bütün yoğunluyla gündemdeyken bu tasarıyı görüşüyoruz;
bu tartışmaların dozu giderek de artmakta. Bu tasarı, yasalaşınca, başka
tartışmalara da zemin teşkil edecek mahiyette bir tasarıdır; özellikle, dağıtım
ihaleleri önüne konulan 31 Mart tarihi, sözleşmeleri sürüncemeden kurtarmaktan
çok, daha da içinden çıkılmaz hale getirecektir; doğacak ihtilaflar, devletin
yüksek miktarda tazminatlar ödemesine ve idare için itibar kaybına sebep olacaktır. Diğer taraftan, enerji
arzının fazla olması halinde uygulaması mümkün olan tasarının, enerji üretim ve
arzının yeterli olmadığı bir ortamda uygulamaya konulması işleri daha da
karıştıracak ve içinden çıkılmaz hale getirecektir. Tabiî, hükümet, şartlar ne
olursa olsun, IMF’ye söz verdiği için bu tasarı da aksak topal çıkacak; kısa
bir müddet sonra, bunu telafi edecek yeni tasarılar bu Meclise muhakkak surette
getirilecektir. Bu tasarının ekseni,
elektrik piyasası kurumunun teşkilidir. Konu, aslında, tüm yasanın candamarını
teşkil etmektedir. Zira, ileride, elektrik piyasasının işlemesi, önemli ölçüde
bu kurumun görevini yapabilmesine bağlıdır. Bunun için de, birinci planda
kurumun bağımsızlığını koruyabilmesi çok mühimdir. İkinci önemli konu,
kurumun, tarafsız bir şekilde, piyasada yer alan şirketler arasında ayırım
gözetmeyecek düzenlemeler yapmasıdır. Bir üçüncü önemli konu da,
tüm bu düzenlemelerin saydam ve şeffaf olmasıdır. Birinci ilke, diğer
ikisinin de önşartı olduğu için, çok daha önemlidir. Bu önşartın sağlanacağı da
şüphelidir, zira, Kurumun Kurul üyelerini siyasî iktidarlar tayin etmektedir. Değerli milletvekilleri,
tasarının 9 uncu maddesi, kurulan Kurumun, kurullarının, personellerinin
statüsü, atanma usulü ve özlük haklarını düzenlemektedir. Kurum, görev ve
yetkilerinin gerektirdiği sayıda daire başkanlıkları ihdas ediyor, teşkilat ana
hizmet birimleri kuruyor; bunların görev ve sorumlulukları, kadro unvanları ve
sayıları, Kurulun önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak
yönetmeliklerle düzenleniyor. Personel sözleşmeli olarak
çalıştırılıyor; ücret ve malî haklar dışında 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa tabi olacak şekilde bir düzenleme getiriliyor; yani, ücret ve malî
haklar Bakanlar Kurulunca belirleniyor, Bakanlar Kurulunca belirlenecek esaslar
dahilinde tespit ediliyor. Kurul Başkanı ve Kurul
üyelerine burada bir ayrıcalık var; o da şu: Kurul Başkanı ve Kurul üyelerinin
aylık net ücretleri, en yüksek devlet memurunun her türlü ödemeler dahil aylık
net ücretinin iki katını geçmemek üzere, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar
Kurulu tarafından tespit ediliyor. Bu kanunla ilgili çok önemli hususlar
yönetmeliklere bırakılırken, her nedense Kurul Başkanı ve üyelerinin
aylıklarına, ücretlerine böyle net bir ölçü getirilmiş; yani, en yüksek devlet
memurunun aldığı ücretin iki katına kadar Kurul Başkanı ve üyelerine, Bakanlar
Kurulu ücret tayin edebilecek. Tabiî, kurulun bütün görev ve işlevlerini
bihakkın yerine getirmesi halinde bu çok görülmeyebilir; çünkü, çok önemli bir
kurul, çalıştığı, çalıştırılabildiği takdirde. Tasarıda gözden kaçan bir
hususu dikkatlerinize sunmak istiyorum: Bir özerk kurum kuruluyor. Bunun da ne
kadar özerk olduğu tartışılır tabiî. Bu özerk kurum Sayıştay denetimine
tabidir; ancak, bu denetim yeterli değildir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla) –
Bitiriyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Lütfen
toparlayınız. HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla) –
Türkiye Büyük Millet Meclisinin önemli görevlerinden birisi de denetim
görevidir. Meclis, hükümeti belli usul ve esaslar dahilinde denetlediği halde,
kendisi yasa çıkararak, kurduğu bir kurulu denetim dışı bırakmamalıdır. Netice itibariyle, IMF ve
Dünya Bankasının direktifleriyle çıkarılmak istenen bu yasa, gerekli hazırlık
ve altyapı çalışmaları yapılmadan getirilmiştir. İlgili kurumlar konuya hâkim
değildir. Bu şartlarda iyi niyetli olmak da yetmez. Konu hazmedilmeden, işletme
şartları iyi değerlendirilmeden çıkarılan bu kanunun uygulanmasıyla mevcut
durum daha da kötüleşecektir. Her şeye rağmen, kanunun
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Karagöz. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Sayın Ali Şevki Erek; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA ALİ ŞEVKİ
EREK (Tokat) – Değerli Başkanım, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Doğru Yol
Partisi Grubu adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Geçen madde üzerinde temas
etme fırsatını bulamadım. Bu yasa tasarısının 4 üncü maddesine nazarı
dikkatinizi çekerim; çünkü, bu 9 uncu maddeyle çok yakından ilişkili, “Üst
kurul, gerektiği kadar dağıtım bölgelerinde irtibat bürosu kurabilir”
deniliyor. Bu maddeyle de, okuyoruz ki, yeni yeni daire başkanlıkları, yeni
yeni yardımcı hizmetler, aslî görevler, yedek görevler, sözleşmeli kadrolar,
geçici kadrolarla, bana sorarsanız
değerli arkadaşlarım, -bu sözler zabıtlara intikal ediyor- eğer, bu
kurul kurulursa, bu yasa çıkarılırsa, bu 4 üncü maddenin verdiği yetkiler
kullanılırsa ki, kullanılacak; 9 uncu maddenin verdiği yetkiler kullanılırsa
ki, kullanılacak, yepyeni bir Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ihdas edilmiş
olacak. Devlet zaten hantal, zaten
batıyor, zaten ödemeden gına getirmiş. Bütçesi dünyanın en açık veren
bütçelerinden. Biraz evvel arkadaşlarımız söyledi, sebebi ve gerekçesi, müddeti
neye mal olursa olsun, faize gark olmuş. Biz, bu düzenleme kuruluyla; yani, 7
kişiyle iktifa etmiyoruz, 14’le de iktifa etmiyoruz, 21’le de iktifa etmiyoruz,
daire başkanlarıyla, irtibat bürolarıyla, Türkiye sathında -yazınız buraya-
yeni bir Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığını kuruyorsunuz ve böylece, Enerji
Bakanlığı, şu andaki durumuyla bertaraf ediliyor fiilen ve fiziken, hatta
resmen, yepyeni bir oluşuma gidiyor Türkiye. Ne getirecek, ne götürecek
orası ayrı bir mesele; ama, devlete, yeniden bir hantallık ilave ettiğinizi,
devletin, altından kalkamayacağı yeni yükler getirdiğinizi değerli
arkadaşlarım, şahsen biz, idrak etme cüretini gösteriyoruz. Bu cüretimizi, Yüce
Mecliste zabıtlara intikal ettirmekle de görevimizi yaptığımız kanaati taşıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
ortaya, her yönüyle -çok affedersiniz- yeni bir ucube çıkacak, yeni bir kargaşa
alanı çıkacak. Ortaya getireceği bir şey olmayacak. Arkadaşlarım üzerini
vurguladılar, sorumsuz ve denetimi bir ölçüde bizim bilinen beylik imkânlarla
donatılmış bu yeni kurulun, Türkiye’nin, çok muhtaç olduğu, hayatî derecede,
şah damarı mesabesinde bulunan bir enerjiye, ne getirip ne götüreceği belli
değildir. Değerli arkadaşlarım,
burada, Tahkim Yasasını görüşürken, burada konuşan hükümet sözcüleri, değerli
bakanlar, “Tahkim Yasası geldiğinde Türkiye’ye yabancı sermaye akın edecek” demediler
mi? Değerli arkadaşlarım,
eldeki verilere göre, şu anda, Türkiye’ye son bir yılda giren yabancı
sermayenin, o da teşvik bazında, 800 milyon doları, yani, 1 milyar doları bile
bulmadığı kesin değil mi? Biraz evvel değerli arkadaşım söylediler, Çin’e dahi
bir yılda 42 milyar dolar yabancı sermayenin aktığı bir ortamda -yabancı
sermayenin bir ülkeye gelebilmesi için, her şeyden önce, siyasî istikrara sahip
olması gerektiği fikrini bu yasa tasarısıyla da gözden kaçırıyoruz-
Türkiye’nin, içerideki ve dışarıdaki bu açmazlarında, Türkiye’nin içinde
bulunduğu ekonomik krizde, siyasî bunalımda, iç ve dışpolitikada uygulanan
politikaların alınan sonuçsuzluğunda, Türkiye’ye olan güvenin sarsılma
ortamında, bu IMF’ye teslim edilmenin bütün vecibelerini yüzde 100 yerine getirmemize
rağmen, faiz trendinin yüzde 70-75’lere tehlike çanıyla ulaştığı bir ortamda,
bu yasa tasarısıyla, eğer, yeniden, yabancı sermaye gelecek diye kendi
kendimizi aldatma ortamına giriyorsak, yazık ederiz diye düşünüyorum. Bu
endişelerimi bir kere daha Grubum adına burada telaffuz ediyor, Yüce Heyete,
Grubum adına, sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. Her şeye rağmen, ama, her
şeye rağmen, inşallah, Türkiye Cumhuriyetinin yararına olur diyorum. Sağ olun, var olun. (DYP ve
FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Erek. Gruplar adına üçüncü söz,
Anavatan Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Nesrin Nas’a ait. Buyurun efendim. Süreniz 5 dakika efendim. ANAP GRUBU ADINA NESRİN NAS
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; söz konusu maddeyle ilgili Grubum adına kısa bir açıklama
yapmak üzere, yüksek huzurlarınızdayım. Değerli muhalefet
sözcülerini dikkatle dinledim. Değerli muhalefet sözcüleri öncelikli olarak bu
kurulun işlemeyeceği, bu Elektrik Piyasası Kanununun, sektörde ve ülke
ekonomisinde arzulanan amaçlara ulaşmakta etkin olamayacağı konusunda
odaklaştılar. Bir değişim kolay değil.
Elektrik sektöründeki reformların şu anda başarılı olduğu ülkelerde dahi
gerçekleştirilmesi son derece zor, son derece sıkıntılı, son derece yıkıcı ve
yakıcı olmuştur; çünkü, mevcut bir yapıyı, tamamen bambaşka bir yapıya
dönüştürüyorsunuz. Böyle bir dönüşüm, hiçbir zaman acısız, ağrısız yapılamaz ve
yapmak da pek mümkün değildir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, elektrik
sektöründeki değişikliklerden etkilenecek, beklentileri oldukça farklı çeşitli
çıkar gruplarının, politik baskılar sonucu reform sürecini yavaşlatması ve daha
da kötüsü, yolundan saptırmasıdır. Bu çıkar gruplarının en önemlileri,
genellikle, mevcut imtiyaz haklarını, böyle bir serbestleşmede, liberalleşmede
yitirecek olanlardır. O nedenle, bu eleştirileri oldukça dikkatle dinledim;
ancak, bu eleştirilere, ben de, bir soru işaretiyle yaklaşmak durumundayım. Devletin kaynaklarıyla,
verimlilik ve kârlılık kaygısı yaşamadan işlevlerini sürdüren kamu tekellerinin
ya da daha önce bizde mevcut yapıda olduğu gibi ya da ABD’deki gibi garanti
edilmiş fiyatlar üzerinden gelir sağlayan özel tekellerin, bu rahat ve baskısız
ortamın kaybolacağı rekabet ortamına hazır olmamaları ve hatta rekabeti
istememeleri, bu reformların, bu gibi reformların önündeki en önemli engeli
oluşturmuştur. Devletin, yerel ve ulusal hükümetlerin, kamu hizmeti ve
stratejik endüstri kavramlarını aşamamaları, rekabetin sağlanmasındaki mutlak
şartlardan biri olan özel yatırımın önünün açılmasını zorlaştırmıştır; hatta,
çoğu ülke de imkânsız hale getirmiştir. Bu kavramlarla ilgili kaygılar, belli
oranda, özel sektörün, kamu sektörü kadar güvenli, sürekli ve kaliteli bir
elektrik hizmetini veremeyeceği gibi bir önyargıya, bir varsayıma
dayanmaktadır. Oysa, çoğu gelişmiş ülkede, hatta, Asya ülkelerinde dahi, libere
edilen, serbestleştirilen piyasalarda, bütün bu amaçlar etkin bir biçimde
yerine getirilebilmiştir. Son olarak bir hususun daha
altını çizmek istiyorum: Hem tüketicilerde hem de karar alıcılarda kamu hizmeti
kavramının aşılamaması ve elektriği artık bir ticarî meta olarak görmemiz gerektiğinin
benimsenmemesi, bu tür reformların toplum tarafından kabulünü zorlaştırmaktadır.
Nitekim, değerli muhalefet sözcüleri de, bugün, eleştirilerini sıralarken,
konuya, genellikle kamu hizmeti penceresinden yaklaşmaktadırlar. Oysa,
serbestleştirdiğiniz bir piyasada, bundan sonra, elektrik, diğer ürünler gibi,
diğer enerji ürünleri gibi, artık, ticarî bir metadır, serbestçe alınıp
satılmak durumundadır. Bu nedenle de, bağımsız, düzenleyici ve denetleyici bir
otoritenin bu sektörde mutlaka varlığına ihtiyaç vardır; aksi halde, hem
kullanıcıları hem tüketicileri yüksek fiyat dalgalanmalarından koruyabilmeniz
mümkün değildir. Teşekkür eder, saygılar
sunarım. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Nas. Madde üzerinde 2 önerge
vardır. Önergeleri sırasıyla
okutup, sonuncusundan işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 597 sıra
sayılı yasa tasarısının 9 uncu maddesinin onuncu fıkrasındaki “Kurul Başkanı ve
Kurul üyelerinin aylık net ücretleri en yüksek devlet memurunun, her türlü ödemeler
dahil, aylık net ücretini geçmemek üzere Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar
Kurulu tarafından tespit edilir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – İkinci önergeyi
okutup, işleme alacağım. Sayın Başkanlığa Görüşülmekte olan 597 sıra
sayılı yasanın 9 uncu maddesinin sondan ikinci ve üçüncü fıkralarının madde
metninden çıkarılmasını arz ederiz.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın Hükümet
katılıyor mu? DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (İçel) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Genç,
konuşacak mısınız? KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet
efendim. BAŞKAN – Buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemizin mahiyeti şu: 9 uncu maddenin
sondan üçüncü fıkrasında “Kurul Başkanı ve Kurul üyelerinin aylık net
ücretleri, en yüksek devlet memurunun her türlü ödemeler dahil aylık net
ücretinin iki katını geçmemek üzere, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu
tarafından tespit edilir” deniliyor ve sondan ikinci fıkrasında da “kurum
personelinin ücret ve diğer malî hakları, Bakanlar Kurulunca belirlenecek
esaslar çerçevesinde Başkanlığın teklifi üzerine Kurulca tespit edilir”
deniliyor. Özellikle personel
hakkında getirilen bu hüküm çok
tehlikeli. Yani, kurulda çalışanlar, evvela kendi yakınlarını alacaklar, bunu
göreceğiz. Buraya personel olarak alacaklar ve hangi sistemde ücret
vereceklerinde de bir sınırlama yok. Yani, sondan üçüncü fıkrada hiç olmazsa
deniliyor ki, en yüksek devlet memuru aylığının 2 misli; yani, birinci sınıf
devlet memurunun aylığının 2 misli diye bir sınırlama getiriliyor; ama, kurumda
çalışan personelin aylık ve ödenekleri tespit edilirken idare tamamen serbest
bırakılıyor. Aslında, Sayın Başkanın bunları açıklaması lazım, bunların tutanaklara
geçmesi lazım. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Var... Var... Bakanlar Kurulu esasları
belirliyor. KAMER GENÇ (Devamla) – Aksi
takdirde, bu kurul, kendi yakınlarını, çocuklarını işe alır, 50 milyar lira da
ücret ödeyebilir. Arkadaşlar, olmuyor mu Türkiye’de; var!.. Yani, oraya
personel alan adam kendisi, imtihanı yapacak olan kendisi, aylığı tayin edecek
olan kendisi... Siz, burada, kanunla buna eğer bir sınırlama getirmezseniz, der
ki, canım, ben böyle takdir ettim... Yani, kurulun kendisi der. Böyle kanun olmaz. Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde, böyle kötü, mevzuatı böyle yok sayan, mevzuatı altüst
eden bir uygulama yok. Değerli arkadaşlar, bakın,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunu getirdik. Yine, orada, başkan 10
milyar lira mı ne, o civarda bir para alıyordu da, sonradan geldi, bir
düzenleme yapıldı, üyeler bilmem ne kadar aldı. Burada da yine böyle. Şimdi, eğer, kamu
personeline bir düzenleme yapıyorsak, öğretmenine de getirelim, polisine de
getirelim, adliye memuruna da getirelim. Anayasamızın 10 uncu maddesi çok açık;
eşitlik ilkesi var, hiç kimseye imtiyaz tanınamaz. Burada da özel kurullar
oluşturuyorsunuz, bu özel kurullara özel bir statü getiriyorsunuz. Şimdi, Sayın Komisyon
Başkanının veyahut da hükümetin bunu bir açıklaması lazım; kurulda çalışan
personelin üst sınırı ne olacak? Kurul başkan ve üyelerinin sınırı diyorum;
yani, bunları özellikle vurgulamak istiyorum ki, yarın, uygulamada, hakikaten
astronomik rakamlarla karşı karşıya kalmayalım. Onun için, lütfen, bu
önergemizi kabul edin. Personel Kanununa uygun olarak statüsü belirlensin
efendim; yani, niye, maaş, ücret ve sözleşme bakımından Personel Kanunu dışında
tutuyorsunuz, diğer haklar bakımından Personel Kanununa tabi tutuyorsunuz?
Böyle imtiyazlı statülerle nereye varırız, neye kadar varırız, ben anlamıyorum.
Yani, bu kanunları düzenleyenler hakikaten biliyor mu bilmiyor mu, bunu
inceliyor mu incelemiyor mu? Ben inanıyorum ki, iktidar
partilerinden bu tasarıya oy veren arkadaşlarımızın yüzde 99’u bu tasarıyı
okumamıştır; ben inanıyorum... GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya)
– Sizden daha iyi okuduk. KAMER GENÇ (Devamla) –
Okumuşsanız, hanginiz kendisini beğeniyorsa, bu tasarıyı incelediğinden eminse,
üç tanesi iktidar grubundan beş milletvekiliyle, çıkalım, bir televizyon kanalında
tartışalım; bu tasarıyla ne getirilmiş ne götürülüyor, kimlere ne imtiyazlar
getiriliyor? Değerli milletvekilleri,
Türkiye’nin geleceğini bu kadar ipotek altına alan yasal düzenlemeler olamaz;
yani, personel sistemini bu kadar altüst edecek bir sistem getirilemez. Böyle,
imtiyazlı düzenleme kurulları getiriyorsunuz, ondan sonra, arpalıklar oluşuyor,
bu arpalıklara siyasilerin yakınları geliyor, o siyasilerin yakınlarının da
yakınları oralara geliyor, hukukta getirilen; yani, diğer kamu görevlileri için
getirilen sınırlama, tabiî, bunlara getirilmiyor ve Türkiye, belirli kişilere,
belirli yerlere arpalıklar haline dönüyor. Bu da, bu Türkiye’ye yakışmayan bir
durumdur. Hele, şimdi 21 inci Asırda giderken, şu Parlamentoda, hiç olmazsa,
aklı başında bir yasal düzenleme yapalım; aksi takdirde, inanınız, yarın öbür
gün, uygulamada o kadar büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalırız ki... Komisyon ve Hükümet, zaten
konuşmak istemiyor. Özellikle, personelin üst sınırı nedir? Bu konuda burada
açıklama yapmak zorunda. Aksi takdirde, yarın, adam 50 milyar lira ücret takdir
ederse, ne diyebilirsiniz? Kanun, takdir hakkını kendisine vermiş. Ben, takdim
hakkımı böyle kullandım der arkadaşlar. Hiç olmazsa, burada buna bir sınırlama
getirilsin. Sayın Başkanım, bir
açıklama yapsınlar bu konuda. Saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Genç. Açıklamayı Komisyon mu
yapacak, Hükümet mi yapacak efendim? DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (İçel)- Ben yapacağım efendim. BAŞKAN- Hükümeti temsilen
Sayın Bakan yerinden bir açıklama yapacak. 60 ıncı madde gereğince söz
veriyorum. Buyurun efendim. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (İçel)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sayın Genç, her zaman
olduğu gibi, gene, burada okuduğu metni bile çarpıtarak Yüce Meclisin huzuruna
getirdi. Söz konusu fıkrada, kurul
başkanı ve kurul üyelerinin alacağı aylığın üst sınırı belirlidir. Üst sınıra
kadar da Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır. Aynı şekilde, kurum personelinin
ücretleri için de gene Bakanlar Kurulunun belirleyeceği esaslar çerçevesinde
Başkanlık yetkili kılınmıştır. Burada üst sınırı bellidir ve hiçbir kurumda
olmadığı gibi, aynı şekilde burada da, diğer devlet memurları gibi, bu kurumda
çalışanların da alacakları kanunda belirtilmiştir. Arz ederim. BAŞKAN- Teşekkür ederim. KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın
Bakan herhalde maddeyi anlamamış. Bakanlar Kurulu hangi esaslar dahilinde
düzenleyecek beyefendi? Burada yetki Meclise aittir; personelin ücretlerini
belirleme yetkisi Meclise aittir, Bakanlar Kuruluna biz bu yetkiyi veremeyiz. BAŞKAN- Sayın Genç, Sayın
Bakan “657’ye göre” dedi... KAMER GENÇ (Tunceli)- Hayır
efendim... BAŞKAN- Onu, nasıl arzu
ederseniz, öyle yorumlarsınız. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya)- Görüşlerini söyledi Sayın Genç; olur mu efendim! KAMER GENÇ (Tunceli)-
Önergemin oylamasında, karar yetersayısının aranılmasını da istiyorum. BAŞKAN- Hükümetin ve
Komisyonun katılmadığı, Sayın Genç’in önergesini oylarınıza sunuyorum ve talep
üzerine karar yetersayısını arayacağım. Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutup,
işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan, 597 sıra
sayılı yasa tasarısının 9 uncu maddesinin onuncu fıkrasındaki “Kurul Başkanı ve
kurul üyelerinin aylık net ücretleri en yüksek devlet memurunun, her türlü ödemeler
dahil aylık net ücretini geçmemek üzere, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar
Kurulu tarafından tespit edilir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş Van ve
arkadaşları BAŞKAN – Sayın Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (İçel) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Erbaş?.. FETHULLAH ERBAŞ (Van) –
Konuşacağım efendim. BAŞKAN – Buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. FETHULLAH ERBAŞ (Van) –
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Elimde bulunan enerji
piyasasıyla ilgili kanun tasarısına baktığımız zaman, ilk bakışta, maddelerin
çok fıkralı olduğunu görüyoruz, 20 fıkra, 30 fıkra, 40 fıkralı madde gördük bu
kanun tasarısında. Yani, bu kanun tasarısının bentleri zaten sayılamayacak
kadar çok. Bir önerge vermek istediğimiz zaman, acaba hangi fıkradır diye beş
altı kere sayıyoruz, ancak buluyoruz. Yani, böyle bir kanun tasarısına ilk defa
rastlıyoruz; 4,5 sayfa süren, 5 sayfa süren maddeler var. HASAN GÜLAY (Manisa) – Çok
önemli. FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) -
Bu maddeleri okuduğu zaman değerli Kâtip Üyemiz, hakikaten anlayamıyoruz, ne
dediğini de anlamıyoruz. O açıdan, bir daha böyle bir kanun tasarısı
getirmeyin. Nasıl olsa İçtüzük değişmiştir; yani, önerge sayısı da 3’ten fazla
değil; zaten vermiyoruz da, görüyorsunuz. O açıdan, diyorum ki, herhalde,
Avrupa Birliği müktesebatına uydurmak için -Avrupa’daki kanunlar herhalde
böyle, ben görmemiştim; ama, demek ki böyledir- bundan sonra kanunlarımız hep
böyle olacak; hayırlı olsun diyoruz. Değerli arkadaşlar, vermiş
olduğumuz önergeye gelince, bu kanun tasarısının 9 uncu maddesinin onuncu
fıkrası diyelim; burada bir kurul oluşturuluyor ve bu kurulun başkanı ve
üyeleri için “en yüksek maaş alan devlet memurunun, her türlü ödemeler dahil,
aylık net ücretinin 2 katını geçmemek üzere, Bakanlar Kurulu tarafından tespit
edilir” deniliyor. Değerli arkadaşlar, şöyle
bir düşünün; bizim milletvekili maaşlarımız da, en yüksek devlet memuru olan
Başbakanlık Müsteşarının aldığı kadardır Anayasamızın 86 ncı maddesinde; ama,
basına bir bakın, her Allah’ın günü, milletvekili maaşları basının manşetinde.
Bu adamların, milletvekilliğinden çok daha önemli görevleri var, biliyoruz;
ama, ne yapacaklar ki, 2 katı alacaklar?.. Yani, milletvekilinin de 2 katını
alacaklar. Ne demek bu; bunu anlamak mümkün değil. Değerli arkadaşlar, asgarî
ücretin çok düşük olduğu, açlık sınırının çok altında olduğu bir ülkede
yaşıyoruz ve İşsizler sayısı 20 milyonlarla ifade ediliyor. Şimdi sen bir kurul
üyesine, milletvekilinin aldığı maaşın 2 katını verirsen acaba bunlar
çıldırmazlar mı? Değerli arkadaşlar, ülkede
fakirlik diz boyu. Hakkari’den görüntülere bakıyorsun, yediden yetmişe,
çöplükten, ekmek, zamanı geçmiş konserve topluyorlar, giyecek, yiyecek
toplamaya çalışıyorlar. Böyle bir ülkede, bir kurulun üyesine, en yüksek devlet
memurunun aldığı maaşın, tabiî, bütün diğer ödemeler de dahil, 2 katının
verilmesi uygun değildir diyorum. Değerli arkadaşlar, esnafı
şöyle bir gezdiğiniz zaman siftah etmemiş olduğunu görüyorsunuz. Geçen gün bir
mağazaya girdim, 1 700 000 liraya gömlek satıyor. Arkadaş bunun maliyeti ne kadar
dedim, “Vallahi dikiş parasının altında satıyorum” dedi. Niye satıyorsun dedim,
“İflas edeceğim...” diyor. Şimdi, böyle bir ekonomik düzenin hâkim olduğu bir
yerde, sen, aşağı yukarı asgari ücretli 40-50 kişinin parasını 1 kişiye vermeye
kalkarsan bu millet elbette ki, kabul etmez. Biz, bu milletin vekilleri
olarak, evet, bir kanun çıkarıyoruz, Allah hayırlı etsin; elbette ki,
Türkiye’nin enerjisi bitmek üzeredir, bunu da biliyoruz; enerjisi bitmek
üzeredir; yani, başka türlü anlamayın... MEHMET TELEK (Afyon) –
Türkiye’nin enerjisi bitmez! FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) –
Bitmek üzere işte. Gördük, bu iktidarlar, Türkiye’nin enerjisini de bitirdiler.
Öyle bir şey ki, yukarıdan yağmur bile yağmıyor artık. M. ZEKİ SEZER (Ankara) – Ne
alakası var!.. FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, ben, sözü fazla uzatmayacağım; ama, diyorum ki, önergeme
destek verin, Bakanlar Kurulu, en fazla 1 misli yapsın. Yani, en yüksek devlet
memurunun net aylığının, her türlü ödemeler dahil, 1 mislini diyoruz. Yani, o
kadar olsun, daha fazlası olmasın. Önergeme destek vermenizi
istirham ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Erbaş. Sayın milletvekilleri,
Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 9 uncu maddeyi, Komisyondan
geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 9
uncu madde kabul edilmiştir. 10 uncu maddeyi okutuyorum: Kurumun gelirleri,
mal ve varlıkları MADDE 10.- Kurumun
gelirleri Kurumun bütçesini oluşturur ve aşağıdaki gelir kalemlerinden oluşur: a) Lisans alma,
lisans yenileme, lisans tadili, lisans sureti çıkartma ve yıllık lisans
bedelleri, b) Yayın gelirleri ve
sair gelirler, c) Ayrıntıları
kamuoyuna duyurulmak kaydıyla ve piyasanın gelişimine dair etüt ve proje çalışmalarının
finansmanında kullanılmak üzere uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından
verilecek hibeler, d) Kurul tarafından
verilen idari para cezalarının yüzde yirmibeşi, e) İletim tarifesinin
en fazla yüzde biri oranındaki iletim ek ücretleri. Kurumun gelirlerinin,
giderlerini karşılaması esastır. Kurumun gelir fazlası ertesi yılın Mart ayı
sonuna kadar genel bütçeye aktarılır. Kurumun gelirleri, Kurulun uygun gördüğü
bankalarda açılacak hesaplarda tutulur. Kurumun gelirleri bu Kanunda belirtilen
görevlerini tam olarak yerine getirebilmesi için yeterli düzeye gelinceye
kadar, gerekli mali kaynak genel bütçeden karşılanır. Kurumun mal ve varlıkları
Devlet malı sayılır, haczedilemez, rehnedilemez. BAŞKAN – Fazilet Partisi
Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ
ÇELİK (Ankara) – Değerli Başkan, değerli arkadaşlar; 597 sıra sayılı, Elektrik
Piyasası Kanunu Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle hemen
belirtmeliyim ki, Türkiye için, geç kalmış ve gerekli bir yasadır; ancak, alelacele
hazırlanarak önümüze getirilen tasarının uygulama imkânı olmadığını
düşünüyorum; çünkü, elektrik sektörünün altyapısı yok. Bakınız, değerlendirmeye
başlayalım. Kurulacak piyasanın nitelikleri göz önüne alındığında, piyasa
katılımcılarından olan kamu, üretim, iletim, ticaret şirketlerinin gelirleriyle
işlevini yerine getirebilmeleri ve gerektiğinde, aynı nitelikteki özel
şirketlerle rekabet edebilmeleri amacıyla kurulacak kamu kuruluşlarının özerk
olmalarının sağlanmasını ve nitelikli personel çalıştırmalarına imkân
verebilmesini sağlayacak idarî ve malî hususları kapsaması gerekmektedir. Ayrıca, yanıltıcı bilgi
verilmesi, işyerinde incelemeye imkân verilmemesi gibi durumlar da veya kolay
giderilebilecek kusurlu haller için birtakım para cezaları getiriliyor; ama,
burada da bir eksiklik var; çünkü, bu hüküm, hem kurula bir yargılama imkânı
sağlayacak hem de şirketlerin ceza ödememek için bu uygulamaları zorlamalarına
yol açacaktır. Değerli arkadaşlar,
bakınız, büyük tüketiciler, kendi ihtiyaçları olan elektrik enerjisini alabilecekleri
firmayı serbestçe seçecek ve uygun fiyatlarla enerji alma imkânına sahip
olabileceklerdir. Ama, asıl vatandaşımız, halkımız olan küçük tüketicilere
enerji verme yükümlülüğü dağıtım şirketlerine verilirken, meydana gelecek
tüketici fiyat artışlarının önüne nasıl geçeceksiniz? Tasarıya göre ya
tüketiciye yüklenecek veya bütçeden karşılanacak gibi bir husus ortaya çıkmakta
ve burada vatandaşımızın, halkımızın mağduriyetini önleyecek tedbirlerin
alınması şarttır. Bir başka husus, münhasır
olmayı ihtiva ediyor ki, burada, bu tür dağıtım projelerinde yabancı ortak,
kontrol sahibi olamıyor. Peki, eğer bu doğru ise, bugünkü dağıtım projelerinin
yabancı ortaklarının durumu ne olacak, bunları hiç düşündünüz mü? İşletme devir
hakkına dahi para bulmakta zorlanırken, varlık satışlarına, yabancı ortak
olmadan nasıl kaynak bulunacak? Biliyorsunuz, Türkiye’nin
büyük bir enerjiye ihtiyacı var; doğrudur, yatırılması gereken para miktarının
da her yıl en az 6 milyar dolar civarında olması lazım. Peki, eğer yabancı
sermaye, yabancı ortak gelmeyecekse, sizin bütçe içerisinden faize ödediğiniz
katrilyonlara varan paralar sebebiyle bunları kime yaptıracaksınız? Bunların
mutlaka düşünülmesi gerekiyor. Ayrıca “dağıtım bölgeleri için
lisansın iptal edilmesinin zorunlu hale gelmesi durumunda, tesislerin
mülkiyetini elinde bulunduran lisans sahibinin nam ve hesabına 120 gün
içerisinde ilgili tesislerin satışı için ihaleye çıkılır” hükmü, dağıtım
bölgelerinde tesislerin satış yöntemi kesinleşmiş olarak yazılmıştır. Tekel
niteliğinde olan bu tesislerin satılmasının mümkün olduğu sonucuna varılmışsa
da, hiçbir hüküm, yasada yer almadan, 4046 sayılı Yasaya atıf yapılmıştır;
bunun da mutlaka netleştirilmesi lazım. Bu tasarı, bu haliyle, Türkiye’nin
ihtiyacı için değil değerli arkadaşlar; samimiyetle söylüyorum, IMF’nin
baskısıyla çıkarılıyor. Uygulanmayacak bir yasa olarak, çıkarılmış olmak için
çıkarılıyor. Bunu hükümet de böyle biliyor; ama, ne yapalım ki, bunu burada
görüşüyoruz; çünkü, hukukî altyapı eksikliği var. Şimdi, siz, önce
özelleştiriyorsunuz, sonra piyasa yasası çıkarıyorsunuz; halbuki önce piyasayı
tanzim etmeli, sonra dağıtım sistemi özelleştirilmeliydi. Türkiye’nin yaptığı
özelleştirme modeli, dünya standartlarında olmadığı için Dünya Bankası kabul
etmiyor. Şu anda, elektrikte de devlet tekeli devam ediyor. Değerli arkadaşlar, halkın
mecburen satın aldığı, para ödediği bir emtia olan elektrik birilerine
veriliyor. Mecburen tüketilen bir değerin paralarının tahsili için de, maalesef,
tekel oluşturuluyor. Şimdi, bu yasayla buna kılıf uyduruluyor diye düşünüyorum.
Çünkü, özelleştirmeler geciktirildi; hatta,sonuç itibariyle 3096 sayılı Yasaya
göre 1996 yılında 21 bölge için başlatılan özelleştirme... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Çelik,
lütfen, toparlayınız. M. ZEKİ ÇELİK (Devamla) –
...2001 yılına gelinmesine rağmen hâlâ gerçekleştirilemedi. İmtiyaz hukukuna göre,
sözleşmelerin yapılacağı teklifler alınmadan, istekli şirketlere verilen
işletme devir hakları, hem kamuoyunda hem de mahkemelerde tartışma konusudur.
Bu konuda, bilhassa, İstanbul bölgesi elektrik dağıtım şirketinin durumu
ortadadır değerli arkadaşlar. Onun için, bu hususların tekrar göz önünde
bulundurularak, bu tasarının yeniden gözden geçirilmesini diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Çelik. Anavatan Partisi Grubunun
görüşlerini Kırıkkale Milletvekili Sayın Nihat Gökbulut ifade edecekler. Buyurun efendim. (ANAP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. ANAP GRUBU ADINA NİHAT
GÖKBULUT (Kırıkkale)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 597 sıra sayılı
Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde Anavatan Partisi
Grubu adına görüşlerimi ifade etmek istiyorum; bu vesileyle, tümünüzü saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
kanun tasarısının müzakeresinde ve değerli milletvekillerinin görüşlerinin
beyanı neticesinde şu sonuca varmamız mümkündür: Kanun tasarısının amacı,
istikameti ve mantığı tam anlaşılamamıştır. Türkiye hızla ilerleyen, gelişen,
sanayiini geliştirmek, kalkınmasını tamamlamak zorunda olan bir ülkedir.
Türkiye’nin elektrik talebi, her sene yüzde 9 ile 10 civarında artmaktadır; bu,
10 yılda yüzde 100 elektrik talebinin artmasını doğurmaktadır. Türkiye’nin bütçesi
ortadadır; kamu imkânları ortadadır. Şimdi, artan bu elektrik talebinin kamu
imkânlarıyla yerine getirilmesi mümkün değilse, artan elektrik talebini hangi
yolla, nasıl yerine getirebileceğiz; bunun sorusunu sormak lazım. Ancak, serbest piyasa
dinamikleri içerisinde gelişmiş ülkelerin zamanında izlediği politikaları
Türkiye’de uygulayarak bu sorunu aşabiliriz. Türkiye, yetmiş yıllık cumhuriyet
döneminde, 2000 yılı itibariyle, 27 000 megavat gücünde kurulu güce sahiptir.
Önümüzdeki 10 yıl içerisinde bunu, 50 000 megavata çıkartmak gerekmektedir. Her
sene 3 ilâ 5 milyar dolarlık yatırım yapmak gerekecek. Kamunun bu imkânı
olmadığına göre, hangi imkânlarla
sanayimizin, insanımızın, ülkemizin elektrik ve enerji ihtiyacını
karşılayabileceğiz ; bunun sorusunu sormak ve bunun cevabını vermek gerekir.
Burada, olaylara siyasî perspektifle bakıp, çözüm yollarını ortaya koymadan, bu
kanun çıkarsa elektrik piyasası çökecektir gibi demagojik laflarla bu işin
üstesinden gelemeyiz. Tabiî ki bir geçiş dönemi olacaktır; bu geçiş dönemi de
sancılı olacaktır; ama, unutmayalım, her doğumdan önce sancı olur. Bu sancının
neticesinde de, nurtopu gibi bir evladımız olur. Biz de şuna inanıyoruz; bu
yasadan sonra, geçiş döneminde bir sancı olacaktır; ama, bu sancının
neticesinde, aynen diğer ülkelerde olduğu gibi, bir müddet sonra, piyasanın
kendi dinamikleri içerisinde, arz ve talep dengesiyle bu problem çözülecektir. Şimdi, en çok şikâyet
edilen konu, kamunun ihaleleri ve bu ihalelerdeki şaibelerdir. Halkımız da
bundan şikâyet etmektedir, muhalefet de bundan şikâyet etmektedir. Bu yasayla,
Bakanlık, tüm imkânını ve yetkisini, kendi düzenlediği bir üst kurulun
denetiminde, serbest piyasa imkânlarına ve serbest piyasa dinamiklerine
vermektedir. Şimdi, soruyorum size; yani, kamunun ihtiyacı olan talepleri,
yine, kamunun ihaleleri yoluyla yapmak mı doğrudur; yoksa, piyasanın kendi
dinamikleri içerisinde çözmek mi doğrudur? Şimdi, bu kanunu iyi
incelediğimiz zaman, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, kendi imkânlarını ve
yetkilerinin çok büyük bir kısmını, bu kanunla düzenlediği, Elektrik Piyasası
Düzenleme Kuruluna devretmektedir. Daha önceden de, buna
benzer düzenleme ve denetleme kurulu oluşturduk. Şimdi basına bakıyoruz;
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu... Medya övüyor, muhalefet de övüyor,
Allah’tan ki Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu oluşmuş, bankacılığı
hortumlayanlar ortaya çıkmış diye! Daha önce çıkarken, bu konuda da tenkit
ediliyordu. Biz, inanıyoruz ki, elektrik piyasası konusundaki sorunlar hemen
çözümlenmeyebilir, hemen çözümlenmesi mümkün değildir; ama, bu riski göze almak
zorundayız; aynen, gelişmiş ülkelerin riski göze aldığı gibi. “Kaliforniya’da bu piyasa
çökmüştür...” Kaliforniya’daki piyasa bundan farklıdır; ama, İngiltere’deki elektrik
piyasasında, şu anda, saatlik arz ve talebe göre, piyasanın değerlerine göre
elektrik fiyatı tanzim edilmekte ve düzenlenmektedir;. herhangi bir yerde
üretilen elektriği, herhangi bir yerdeki tüketici, taleple, kendi içerisinde
regüle etmektedir. Hemen kanun çıkar çıkmaz,
bu kanunun doğurduğu müspet şeyleri görmek şüphesiz mümkün olmayacaktır; ama,
bunu denemek ve Türkiye, enerji konusundaki sıkıntılarını riske girerek çözmek
durumundadır... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Gökbulut,
lütfen toparlayınız. NİHAT GÖKBULUT (Devamla) –
Bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım. (ANAP, DSP ve MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA İLYAS
YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 uncu madde
hakkında söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu madde, kurumun gelirleri,
mal ve varlıkları hakkında düzenlemeler içermektedir. Aslında, iktidara mensup
konuşan hatipler, bu kanun çıkarken daha, pek çok şeyin eksik olduğunu, çok sıkıntı
yaratacağını, bunun ezikliği içinde itirafla başlıyorlar. Anlaşılıyor ki, çok
yakında, bu kanunun düzeltilmesi için yeni kanunlar da gelecek; bu da
normaldir. Ben, aslında, burada, bu
maddeyle ilgili konuşurken, Bigadiç Esnaf ve Sanatkârlar Odasının çektiği bir
fakstan bahisle, milletin olmayan cebine dalan bu hükümetin elinden bahsederek
“çekilsin, bu el çekilsin” diye konuşacaktım; ancak, bu maddeye de baktım
”kurumun gelirleri nerededir” derseniz; milletin kalmayan cebindedir. Bakın, nedir; iletim
tarifesinin en fazla yüzde 1’i oranındaki iletim ek ücretleridir. Kim ödeyecek
bunu; yine millet ödeyecek! Yani, bu hükümetin... Allah rızası için soruyorum,
bu hükümetin buraya getirip de, milletin cebine elini atmadığı bir tek kanun
olmayacak mıdır? İlle milletin cebinden para mı toplamak gerekecektir?! (DYP
sıralarından alkışlar) Bakın ne deniliyor: Türkiye
Elektrik Kurumunun yeni uygulamaya koyduğu muhtelif giderler adı altındaki
ücret, işyerleri için 4 milyon, konutlar için 2 milyon liradır. Bigadiç Esnaf ve
Sanatkârlar Odasına kayıtlı üyelerimiz -TEDAŞ’ın almış olduğu bu kararla ilgili
olarak bugünkü ekonomik krizle, tüketmiş olduğu enerjinin bedelini zor şartlar
altında ödediğini, TEDAŞ’ın muhtelif gider adı altında istemiş olduğu ücreti
ödememeyi beyan etmektedir. Küçük esnaf ve sanatkârlar olarak, bu haksız
kazancın kaldırılması taraftarıyız. Gerekli işlemlerin yapılmasını
saygılarımızla arz ederiz. Oda Başkanı Süleyman Sarın ve üyeler” İşte, 34’e
yakın esnaf; demir-doğramacı, marangoz, demirci, ziraî alet tamircisi, akücü...
Hepsi imzalamış. Bunu, ben Sayın Bakana burada bırakıyorum. Şimdi bakıyoruz elektrik
faturalarına: Kişinin tüketimi 155 237 lira, ödemesi gereken para 2,5 milyon
lira; yani 15 kat! Kişinin işyerinin tüketimi 431 000 lira, ödemesi gereken 5
milyon lira; 10 kattan fazla! Şimdi, durum böyleyken, bir de “iletim tarifesinin en fazla yüzde 1’i
oranındaki ek iletim ücreti” demek; inanın, yine, bu millete, en az tükettiği
elektriğin yüzde 10’u kadar, belki daha fazla yük getirilmesi demektir. Yine, bakıyoruz (c)
kısmında “uluslararası kurum ve kuruluşlardan hibe” deniliyor. Bu uluslararası
kurum ve kuruluşların çoğunun firmalar tarafından finanse edildiği açık. Adam o
zaman verir hibeyi, istediği gibi projeyi, yatırımı, teşviki düzenletir; 1
verir 100 alır. Bu hibenin koşulları belli değil. Neresi özerk bunun?!. Maddî
yönden, göbeğinden birine bağlı, atama yönünden Bakanlar Kuruluna bağlı.
Arkadaşımız diyor ki “işte, Sayın Bakan yetkilerini devrediyor.” Hayır efendim,
Bakan yetkilerini devretmiyor, sorumluluğunu devrediyor sadece; ama, yapılan
yolsuzluklardan hesap sorulamazken, şunu şöyle yap deme baskısını elinde
tutuyor, bu yetkisini elinde tutuyor. Biz, bu kanuna karşı
değiliz ki; elektrik sermaye piyasası özelleştirilsin diyoruz. Bakınız, Sanayi
Komisyonunda, bu üst kurulun düzenlenmesiyle ilgili olarak, Sanayi Komisyonu
Başkanımız ve iktidar milletvekillerinin oylarıyla bir yöntem getirildi. Sivil
toplum örgütlerinden gelsin, üreticilerden gelsin, işte, en az on yıl elektrik
sektöründe tecrübesi olsun diye getirdiğimiz değişiklik önergesi, sallanan bazı
parmaklar tarafından ve “çok hassas, mühim bir mesele” denilerek, Bakanlar
Kurulunun atama heyeti haline getirildi. O zaman, bunun neresi özerk kurum,
bunun neresi yetki devri? İşte, gensoru görüşülürken
basında okumadık mı? Ne denilmişti:”Sayın Bakan, ihaleleri verme konusunda bize
baskı yaptı.” Bunu basında okuduk. Yarın, bu kurulun üzerine baskı yapılmayacağını
nereden biliyoruz veya hibe edilecek para karşılığında “şu tür bir teşvik, bu
tür bir proje yapın” diye bir baskı gelmeyeceğini nereden garanti edeceğiz?
Artık, bu hükümete söylüyorum, bu milletin cebinden elini çeksin. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Yılmazyıldız, lütfen toparlayınız. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakınız, hafta sonunda Bandırma’da sanayicileri
ziyaret ettim. Bütün sanayi kuruluşları işten eleman çıkarıyor; ancak, bir
tanesinin sözleri konuyla ilgili olduğu için aktarıyorum. Bir mermer sanayii
fabrikası sahibi diyor ki “elemanlarımı işten çıkarmamak için gündüz
çalıştırmıyorum; gündüz çalışmasını durdurdum; elektrik tarifesi birkaç kuruş
ucuz diye gece çalıştırıyorum; ama, öyle anlaşılıyor ki, olay böyle devam
etmeyecek, yine, yakında, belki, işçi çıkarmak zorunda kalacağım.” Ben, sayın hükümetten, bu
vatandaşa her gün yeni yükler getiren, her kanunda şuradan şöyle bir para,
buradan böyle bir para diyen düzenlemeler değil; bunları hafifleten, milletin
üzerindeki yükü hafifleten, millete nefes aldıran kanunlar getirmesini
istiyorum. Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, yerimden söz istiyorum. BAŞKAN – Buyurun, efendim. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, kıymetli arkadaşlarım; hatip,
bu yasa tasarısıyla ilgili söz aldığında, sürekli olarak, Sanayi ve Ticaret
Komisyonunda ortaya konulan görüşlerin bazılarının Plan ve Bütçe Komisyonunda
değiştirildiği ya da bir başka şekilde sonuçlandırılmasını, hep, yakışıksız
ifadeler kullanarak, hoş olmayan sözlerle söylüyor. Sanayi ve Ticaret
Komisyonuna saygılıyız, bir çalışma yaptılar, bize yararlı oldular, biz de
onları değerlendirdik. Plan ve Bütçe Komisyonumuzdaki iktidara ve muhalefete mensup
arkadaşlarımızla çok da güzel bir çalışma yaptık. Biz, hiç kimsenin işaretiyle
parmak kaldırarak bir hizmet yapmıyoruz. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar) Ben, arkadaşımın, bunu, Plan ve Bütçe Komisyonundaki iktidar mensubu
her arkadaşın nasıl dikkatle ve onurla görev yaptığını, kendi partisine mensup
arkadaşlarına sormasını istiyorum. Bu tip sözler Parlamentoya ve burada
milletvekillerine yakışmıyor. Biz, sayın arkadaşımızın onuru, haysiyeti kadar
onurlu ve haysiyetliyiz. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. 10 uncu madde üzerinde,
hükümet adına, Sayın Bakan konuşma yapacaklar. Buyurun. Süreniz 5 dakika. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (İçel) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; esasen, tasarı hakkında konuşan bütün arkadaşlarım,
ne hikmetse, buraya çıkıp, kanunun çıkmasından yana çalışma yaptıklarını,
tasarıyı desteklediklerini; ama, yanlışlıklar olduğunu söylemektedirler ve her
seferinde de bir hakkın suiistimalini yapmaya yine devam etmektedirler. Tabiî
ki, burada bütün milletvekilleri konuşmalı, gerçekleri dile getirmeli; ama,
gerçekleri çarpıtarak dile getirmemelidir. En sonundan başlayarak
cevap vereceğim; biraz sonra da önerge gelecek. Bu tasarının 10 uncu maddesinin
üçüncü fıkrasında, uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından verilecek
hibelerden bahsedilmektedir. Bunun istismarlara yol açacağı arkadaşlarımca dile
getirilmektedir. Eğer, metni tam okursak, burada “ayrıntıları kamuoyuna
duyurulmak kaydıyla ve piyasanın gelişimine dair etüt ve proje çalışmalarının
finansmanında kullanılmak üzere” diye belirtilmiş. Burada kastedilen
uluslararası kurum ve kuruluşlar, Dünya Bankası gibi, Uluslararası Enerji
Ajansı gibi, Avrupa Birliğinin bu bölüme bakan kuruluşları gibi kuruluşlardır.
Yani, böyle bir madde koymayıp, böyle bir yardım konusu olursa, bunu almayalım
mı; alınmasa mıydı bunlar?! İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) – İsimlerini yazalım Sayın Bakan. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (Devamla) – Efendim, açık açık bunların hepsinin ismi yazılmaz, yarın
başka kuruluşlar da çıkabilir. Ayrıntılarını kamuoyuna duyurmak üzere burada
açık açık yazmış; yani, kamuoyuna duyurulan herhangi bir konunun, bu verilmeli
midir verilmemeli midir diye, tekrar, burada gündeme getirilmesi kadar yanlış
bir şey yok. Tabiî ki, burada, arkadaşlarım,
esnaflarımıza gelen elektrik paralarını gündeme getirmektedirler. Bütçe kanunu
çıkarılırken bunlara baksaydınız. Aynı şekilde, bütçe kanununda, gene 1 Ocak
2001 tarihinden itibaren başlayan bir uygulamayla, güç bedeli uygulamasıyla
bunlar yükselmiştir. Bu, meskenlerde 1 milyon lira, sanayide 10 milyon lira ve
diğerlerinde de 4 milyon lira olmak üzere alınmaktadır. Gene, arkadaşlarımın,
burada çeşitli maddelerde, çeşitli şekillerde dile getirdikleri konular var.
Tabiî, bunların hepsinin cevabı var; ancak, her seferinde yeni cevaplar
vererek, burada kafaları karıştırmaya yönelik faaliyetlere yol vermemek için
cevap vermedim; ama, yine de, bunların birkaçına cevap vermek istiyorum. Serbest olmayan
tüketicilere uygulanacak perakende satış tarifesi, kurul onayına tabidir. Diğer
yandan, hükümetçe, tüketicilerin desteklenmesi amacıyla, fiyatlara müdahale
edilmeksizin, tüketicilere nakdî geri ödeme yapma hususu da düzenlenmiştir. Gene, burada, kurulun bir
hakem olmadığından bahsedildi. Aksine, kurul, hiçbir sözleşmeye, hiçbir
taahhüde taraf değildir. Düzenleyici ve denetleyici bir organ olarak, piyasada
faaliyet gösteren aktörleri, kanun ve çıkaracağı yönetmeliklerle
yönlendirecektir. Bu itibarla, kurul üyeleri idarî, teknik ve hukukî
formasyonlarıyla birer hakem olarak görev yapacaklardır. Avrupa ve dünyadaki
uygulamalar da bu paralelde olup, esas itibariyle düzenleyici kurul kavramı, bu
hakemlik müessesesi anlayışına dayanmaktadır.
Gene, politika belirleme
yetkisi, hiçbir zaman bu kurula devredilmiyor. Bu görev, 3154 sayılı Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun kapsamında
bakanlık tarafından yürütülmekte olup, bundan sonra da bakanlık tarafından
yürütülecektir. Kurulun görevi, hükümet
tarafından makro düzeyde belirlenen politikaları uygulamaya yönelik
düzenlemeler yapmak ve bu doğrultuda işleyen piyasada denetleme yapmaktır. Sayın Genç, serbest
tüketici ne olacak diye burada sordu. Serbest tüketici başlangıcı 9 milyon
kilovat/saat olarak belirlenmiştir; bu rakam, Avrupa Birliğinin 2003 yılı
hedefi dikkate alınarak belirlenmiştir. Belirlenen bu rakam, zaman içerisinde
tüm tüketicileri de içine alacak şekilde revize edilecektir. Yine, Sayın Genç’in
“İngiltere modeli midir” dediği konuya da cevap vermek istiyorum. Görüşülmekte
olan modelin, İngiltere’de uygulanan modelin bir kopyası olduğu ifade edildi.
Bu, hiç gerçeği yansıtmamaktadır; çünkü, İngiltere’de enerji havuz sistemi
uygulaması vardır. Bu modelde, tüm üreticiler rekabet ortamında fiyatlarını
havuza sunar; havuz ise, talebi karşılayana kadar verilen fiyattan elektrik
almaya devam eder. Yine, burada, benim
şahsımla ilgili Sayın Genç’in bir talebi oldu. Ben, onsekiz yıldır milletvekiliyim.
Erkekçe, mertçe buradan itiraf ediyorum, buradan söylüyorum, herkese de hodri
meydan diyorum. Alnım sonuna kadar açık; çocuklarımın yaptığı işlerde de,
sülalemin yaptığı işlerde de elinde bilgi olup, belge olup herhangi bir yere
verip, herhangi bir kovuşturma açtırmayan namerttir; buradan bunu da
belirtiyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) Ben, sadece bu kanunla ilgili
değildir diye söylemedim; burada her şeyi açık konuşmamız lazım. KAMER GENÇ (Tunceli) –
Oğlunuz Philip Morris’in bayii mi değil mi? DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (Devamla) – Efendim, tabiî bayii; oğlum aç mı kalacak?! BAŞKAN – Karşılıklı
konuşmayalım. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (Devamla) – Ben, sadece nüfuz siyaseti yapmadığımı söylüyorum; oğlum,
tabiî ki, serbest piyasadan gidip istediği yerden bayilik alacak. KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama,
siz de tekel bakanı değil misiniz?! DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (Devamla) – Ben, Devlet Bakanıyım. Tekelle ilgisi olmayan bir kurumdan
almıştır; ben de bunu aynen söylüyorum burada. Elinde buna benzer bir şey
varsa, sonuna kadar gidecek herkes. Hepinize saygılar sunuyorum.
(ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
efendim. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) – Sayın Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız
ne için söz istediniz? İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) – Kişisel; Bakandan sonra söz istiyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) – Son
söz isteyebilir efendim; son söz milletvekilinindir. BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız, cevap vermek üzere değil,
son söz milletvekilinin olduğu için, 61 inci maddeye göre söz veriyorum;
buyurun. Lütfen herhangi bir tartışmaya
yol açmayalım. Süreniz 5 dakika efendim. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Burada ifade ettiğimiz
konu, şurada raporu yazılan konudur. Burada, hükümetin teklif ettiği metin var,
Sanayi Komisyonunun metni var, Plan ve Bütçe Komisyonunun metni var. Elektrik
Üst Kurulunun düzenlenmesinde, Plan ve Bütçe Komisyonundan çıkan son şekli,
hükümetin teklif ettiğinden de daha geridir. Sayın Başkan, verdiği
cevapta, işte, kimseden şunu almıyoruz, bunu almıyoruz diyor; ancak, daha geçen gün, fonlarla ilgili bir
görüşmede, Tarım ve Köyişleri Bakanının geldiğini, niye kendine ait 7 fonun
kaldırılmak istenildiğini de, işte, efendim, MHP’li bir bakanlıkla ilgili daha
çok fon kaldırılıyor, bütçeye dahil ediliyor da, diğer taraflar kalmıyor diye
tartışmanın olduğunu, Sayın Bakanın da Plan ve Bütçe Komisyonunu nasıl terk
ettiğini, Sayın Başkanın da “bu, hükümetten gelen şeklidir” dediğini
televizyonlardan izledik, basından izledik o zaman. Dolayısıyla, biz kimseden
şunu almıyoruz, bunu almıyoruz demenin bir alemi yok. Bunlar, herkesin gözü
önünde çok şükür. Meclis televizyonu susturulmak isteniliyor, Meclis
televizyonu çalıştığı içindir ki, milletvekillerinin çalışması, şeffaf olarak
ortada. Yine, burada, uluslararası
kuruluşlardan alınan hibenin ayrıntıları kamuoyuna duyurulabilir; ama, takdir
edersiniz ki, bir olayı kamuoyuna takdim ediş şekli elli defa değişebiliyor;
siyahlar beyaz, beyazlar siyah gösterilebiliyor. Beş yıl, on yıl sonra
gerçekler ortaya çıktığında, atı alan Üsküdar’ı geçiyor. Eğer, uluslararası
kuruluşlardan alınacaksa, bunlar çok net söylenebilir. Efendim, Avrupa
Birliğinin denilebilir, Birleşmiş Milletlerin denilebilir veya enerjiyle ilgili
kuruluşlar denilebilir, bir tanımı olabilir. Kaldı ki, hoş, bu kuruluşların
çoğu da, biliyoruz ki, belli şirketler tarafından finanse ediliyor. Türkiye, bu
kadar aciz midir ki, kendi planını, projesini yapacak böyle bir üst kurulu
finanse edemesin?! Türkiye bu kadar zayıf bir ülke değil. Sonuçta, bu plan,
proje etüt dediğiniz ne tutuyor ki?.. Yani, 10 milyon dolar, 100 milyon dolar
için uluslararası kuruluşlara bu kadar muhtaç durumda kalmak doğru değil. Yine, bakıyoruz “kurumun,
giderlerini karşılayamadığı müddetçe genel bütçeden karşılanır” deniliyor, daha
sonra “gelir ve giderleri karşılar” deniliyor. Burada, dolayısıyla, kurum,
acaba, gelir giderlerini; kurumun gelirlerini, giderlerini karşılaması esastır
lafı, acaba, bu alacağı hibelere göre mi; ne kadarını karşılayacak, ne kadar
hibeyle karşılanacak böyle bir tahmin var mı? Diyor ki, gelirlerinin fazlası da
irat kaydedilir mart ayına kadar; yani, o yolla, bu kuruma yapılacak hibeler
aracılığıyla, acaba, Türkiye Cumhuriyeti bütçesinin açıklarımı kapatılmak
isteniyor? Değerli arkadaşlarım, Sayın
Bakan dedi ki, bütçede bu “muhtelif gider” adı altında alınan sabit ücret
giderinin, bütçedeyken, galiba farkında olmadınız. Doğrudur, ben farkındaydım
da; Sayın Bakan, tahmin ediyorum, o maddeler görüşülürken Mecliste değildi,
kendisi bilmiyor. 44 üncü madde görüşülürken, ben, çıktım konuştum bu yanlıştır
diye; o maddeyle ilgili çıkıp konuştum. Hatta şunu söyledim, bunu yazanların
edebiyat bilgisi bile yok, çünkü bir maddede diyor ki, Enerji Bakanlığı
yürütür, bir maddeyi Hazineden sorumlu Devlet Bakanı yürütür; böyle bir madde
altında da, bu zammı TEDAŞ yürütür diye bir madde! Yani iki bakanlığın altına
bu yakışmıyor dedim, bari ayrı madde olarak düzenleseydiniz. Zaten milletin
cebine dalan bu hükümetin eli böyle gizli, saklı, kaçak, kimse farkına varmadığı
bir şekilde bir madde ekleyerek oluyor. Ben diyorum ki, ne
alacaksanız açık açık söyleyin, millet de bilsin. İşte, millet bunun farkında
değildi 2001 yılı bütçesi geçerken. Biz söyledik;ama, yeterince farkına
varamamış. Farkına vardığı zaman böyle faks çekiyor Sayın Bakanım. Sayın Erek
aynı şekilde söyledi. Bartın’dan Mehmet Kasapoğlu diye bir vatandaşımız aradı.
Dedi ki 5 milyon liralık, 6 milyon liralık elektrik faturama geldi 17 milyon;
ne yapacağım? Millet arıyor böyle... Bunun altından kalkamıyor, buna bir çare
bulmanız lazım. Bu kadar pahalı elektriği verirken, uyguladığınız yanlış
politikalar da üzerine eklenince sanayici nasıl ihracat yapsın, nasıl
insanlarımız iş bulsun! İşi olanlar da işini kaybediyor. Sosyal patlamaya
gitmeden bu işin önünü alın diyorum. Saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Yılmazyıldız. Sayın Türker, 60 ıncı
maddeye göre yerinizden, çok kısa olsun
lütfen. Buyurun. MASUM TÜRKER (İstanbul) –
Sayın Başkan, hatip, biraz önce, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine hakaret
etmiştir. Bu Meclisin çatısı altında, hiçbir milletvekilinin, çoğunluğun
oylarıyla oluşmuş olan bir yargı için, “hükümetin gerisine gitmiştir, filanca
komisyonun gerisinde kalmıştır” demeye hakkı yoktur, haddi de yoktur. Bu konudaki
hak ve aşılan had, aslında, burada, milletvekillerinin iradelerine baskı
koymaktır. Böylesine bir konuşmanın bir talihsizlik olduğunu Plan ve Bütçe
Komisyonunun bir üyesi olarak belirtmek istiyorum ve bizlerin görevi, eğer
burada bir yanlışlık varsa -ister muhalefet olsun ister iktidar olsun- maddeler
üzerinde, görüşlerimizi, siyaset yapmak amacıyla değil, maddelerin hukukî
donanımlarını sağlamak amacıyla belirtip, hukukun temel kaynağı haline
görüşlerimizi getirmektir. Kendi görüşleri olmayan, hukukun temel kaynağı
haline götürmeyenlerin başkasını suçlamaya hakkı olmadığını arz eder, saygılar
sunarım. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Türker. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) – Sayın Başkan, bu doğru değil; arkadaşlarımıza, görüşlerimizi,
Sanayi Komisyonunda belirttik; hakaret eden kendisi. BAŞKAN – Tamam efendim, siz
hakaret etmediğinizi söylediniz, mesele kalmadı... İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) – Sanayi Komisyonunda değişik önergelerle görüşlerimizi tekrar
belirttik; ama, arkadaşımızın görüşü yok, ne yapalım!.. BAŞKAN – Madde üzerinde bir
önerge vardır; okutuyorum: Sayın Başkanlığa Görüşülmekte olan 597 sıra
sayılı yasa tasarısının 10 uncu maddesinin (c ) bendinin madde metninden
çıkarılmasını saygılarımızla arz ederiz.
TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın
Başkan, önergeyi geri alıyoruz. BAŞKAN – Önergeyi geri
aldınız, tamam efendim. Madde üzerinde başka önerge
yok. 10 uncu maddeyi komisyondan
geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10
uncu madde kabul edilmiştir. 11 inci maddeyi okutuyorum: İKİNCİ
BÖLÜM Yaptırımlar
ve Dava Hakkı Yaptırımlar
ve yaptırımların uygulanmasında usul MADDE 11.- Kurul,
piyasada faaliyet gösteren tüzel kişilere aşağıdaki yaptırım ve cezaları
uygular: a) Kurul tarafından
bilgi isteme veya yerinde inceleme hallerinde; istenen bilgilerin yanlış, eksik
veya yanıltıcı olarak verildiğinin saptanması veya hiç bilgi verilmemesi ya da
yerinde inceleme imkânının verilmemesi hallerinde, iki yüz milyar lira para cezası verilir ve yedi gün
içinde bilgilerin doğru olarak verilmesi ve/veya inceleme imkânının sağlanması
ihtar edilir, ancak kolay giderilebilecek kusurlu haller için, ilgili gerçek ve
tüzel kişilerden, para cezası uygulanmaksızın ihtar edilerek, yedi gün
içerisinde bilgilerin doğru olarak verilmesi ve/veya inceleme imkânının
sağlanması istenir. b) Bu Kanun hükümlerine ve çıkarılan
yönetmelik, talimat ve tebliğlere aykırı hareket edildiğinin saptanması
halinde, ikiyüzelli milyar lira para cezası verilir ve aykırılığın otuz gün
içinde giderilmesi ihtar edilir, c) Lisans genel esasları ve yükümlülüklerinden herhangi birisinin yerine getirilmediğinin saptanması halinde, üçyüz milyar lira para cezası verilir ve otuz gün içinde düzeltilmesi ihtar edilir, d) Lisans
müracaatında, lisans verilmesinde aranan şartlar konusunda, gerçek dışı belge sunulması
veya yanıltıcı bilgi verilmesi veya lisans süresince lisans verilmesini
etkileyecek lisans şartlarındaki değişikliklerin Kurula bildirilmemesi ve
anılan gerçek dışı belge veya yanıltıcı bilgi veya lisans şartlarındaki
değişikliğin düzeltilmesinin mümkün görülmesi halinde, dörtyüz milyar lira para
cezası verilir ve otuz gün içinde düzeltilmesi ihtar edilir, e) Lisans süresi
boyunca iştirak ilişkisi yasağına aykırı davranışta bulunulması halinde,
dörtyüzelli milyar lira para cezası verilir ve otuz gün içinde iştirak
ilişkisinin düzeltilmesi ihtar edilir, f) Piyasada lisans
kapsamı dışında faaliyet gösterildiğinin saptanması halinde, beşyüz milyar lira
para cezası verilir ve on beş gün içinde kapsam dışı faaliyetin veya aleyhe
faaliyetin durdurulması ihtar edilir. g) Lisans verilmesine
esas olan şartların lisansın yürürlüğü sırasında ortadan kalktığının veya bu
şartların baştan mevcut olmadığının saptanması halinde lisans iptal edilir. Yukarıdaki para
cezalarını gerektiren fiillerin ihtara rağmen düzeltilmemesi veya tekrarlanması
hallerinde para cezaları her defasında bir önceki cezanın iki katı oranında
artırılarak uygulanır. Bu cezaların verildiği tarihten itibaren iki yıl içinde
idarî para cezası verilmesini gerektiren aynı fiil işlenmediği takdirde önceki
cezalar tekrarda esas alınmaz. Ancak aynı fiil iki yıl içinde işlendiği takdirde
artırılarak uygulanacak para cezasının tutarı cezaya muhatap tüzel kişinin bir
önceki malî yılına ilişkin bilançosundaki gayri safi gelirinin yüzde onunu
aşamaz. Cezaların bu düzeye ulaşması halinde, Kurul lisansı iptal edebilir. Bu maddenin birinci
fıkrasının (c) veya (d) bendinde sayılan ihlallerde Kurul, fiilin ağırlığına
göre idari para cezası uygulamaksızın lisansı doğrudan iptal eder. Dağıtım bölgeleri
için lisansın iptal edilmesinin zorunlu hale gelmesi durumunda Kurul hizmetin
aksamaması için gerekli tedbirleri önceden almak suretiyle lisansı iptal eder.
Tesislerin mülkiyetini elinde bulunduran lisans sahibinin nam ve hesabına
yüzyirmi gün içerisinde ilgili tesisin satışı için ihaleye çıkılır. Uygulamaya
ilişkin usul ve esaslar yönetmeliklerde belirlenir. Bu maddede düzenlenen
tüm idari para cezaları hiçbir şekilde ilgili cezayı ödeyen tüzel kişi
tarafından hazırlanacak tarifelerde maliyet unsuru olarak yer almaz. Para cezası, bu
Kanuna aykırı hareket eden tarafların her birine ayrı ayrı uygulanır. Bu Kanun
gereğince para cezasını gerektiren fiillerin Türk Ceza Kanunu veya ceza hükmünü
içeren diğer kanunlarda suç sayılması, söz konusu para cezalarının verilmesine
engel olmayacağı gibi, lisans iptaline de mani değildir. Bu Kanundaki cezaları
gerektiren fiillerin birden fazla olması halinde ve aralarında irtibat olması
durumunda en yüksek cezayı gerektirecek fiilin cezası; irtibat bulunmaması
halinde ise her birinin cezası ayrı ayrı uygulanır. Para cezası kararı
verilmesi halinde ilgili tüzel kişi tebliğden itibaren onbeş gün içinde Kurula
müracaat ederek kararın yeniden gözden geçirilmesini talep edebilir. Bu talebin
yapılmaması veya talebin reddi hallerinde para cezası kararı kesinleşir. Para cezası uygulama
hakkı, aykırılığın vuku bulduğu tarihi izleyen yılın başından itibaren beş yıllık zamanaşımına tabidir. Kurulun inceleme ve
araştırma amacıyla yapacağı herhangi bir işlem, bu işlemin ilgili tarafa
tebliği, karar aleyhine yargı yoluna başvurulmuş olması, zamanaşımını keser. Verilen para cezası
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre
Maliye Bakanlığınca, Kurum adına tahsil olunur. Verilen para cezası
miktarları, her yıl 765 sayılı Türk Ceza Kanununa 28/2/1999 tarih ve 4421
sayılı Kanunla eklenen ek 2 nci madde hükümleri uyarınca artırılır. BAŞKAN – Gruplar adına ilk
söz, Fazilet Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Süleyman Metin
Kalkan’a aittir. Buyurun. (FP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA SÜLEYMAN
METİN KALKAN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, biraz evvel,
bu maddeyi okuyan kâtip arkadaşın okumaya başladığı anda saatime baktım,
bitirdiği anda baktım; tam 5 dakika sürdü, ki, bu madde de bazı maddelerin
yarısı kadar bile değildi. Tasarının bir maddesinin sadece okunması 5 dakika
sürüyorsa, bunun üzerinde bir düşünce ifade etmek, yanlışını bulmak, daha güzel
bir ilave yapma imkânını hangi vakit diliminde, nasıl bulacağız, ben bunu
anlayamadım. Bu maddeler tartışılmaya
başladığı anda, tabiî, acele olduğu için, bütün bu maddeleri tartışmadan, çok
acele, bir an evvel çıkarıp IMF’den “aferin” almak için bu gayret, halktan ne
kadar “aferin” almayı getirecek, onu da önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bundan evvel, yine bir sürü
güzel mülahazalarla, vatanın kurtulacağını, milletin rahatlayacağını, millet
menfaatına olacağını söyleyerek, yatırımların artacağını, temin edileceğini
söyleyerek çıkardığımız Tahkim Yasasından da netice alamadığımızı görerek,
şimdi, ben, burada, yine, bütün milletvekillerinin, bu kanunun çıkmasına
yardımcı olan veya sebep olacak milletvekillerinin, şuna, bir kere daha,
grubunuzdan gelen emir doğrultusunda değil, Türkiye’nin gerçekleri ve çıkarı doğrultusunda,
mutlaka halkın yararına olacak bir düzen verme gayretini kuşanmalarını
bekliyorum. Burada, yalnız muhalefet
partilerinden Fazilet Partisi ve Doğru Yol Partisi tasarı maddeleri üzerinde
görüş belirtmekte ve son birkaç madde üzerinde de, biraz evvel, Anavatan
Partisinin değerli milletvekilleri de fikir beyan ettiler. Ben merak ediyorum,
iktidarın diğer partilerinin, bu hususlarda belirtecek görüşü mü yok, ilavesi
mi yok veya tasvip etmedikleri halde, kerhen, mecbur olduklarından mı
susuyorlar “aman, bir an evvel çıksın, hiçbir şey söylemeyelim” mi diyorlar? Arkadaşlar, bakın, bu
maddeler çıktığında, beklediğimiz, şu anda çok müspet olacağını iddia ettiğimiz
netice ve tabloyla karşılaşmayacağımızı ilan ediyorum. En basitlerinden biri
olarak, sadece, bu 11 inci maddenin 19 paragrafı var ve yarın elektriği
özelleştirdiğimizde veya özel şirketler kurulduğunda uygulanacak cezaî
müeyyideleri içeren bu kanun maddesi, ilk ceza olarak, 200 milyar liralık...
Ben, teker teker o paragrafları okumaktan çekiniyorum; okuduğum takdirde, üç
paragrafı ifade etmeye yetmeden zamanım bitecek. AYDIN TÜMEN (Ankara) –
Konuya gelemediniz ki!.. SÜLEYMAN METİN KALKAN
(Devamla) – Konuya geldim de, sizin kafanız konuya yatmadığı için... AYDIN TÜMEN (Ankara) – 3
dakika oldu, daha konuya gelemediniz. SÜLEYMAN METİN KALKAN
(Devamla) – Bunu anlatmak için... İşte, benim anlattığım en önemli mesele; 5
dakika, iki sayfalık, üç sayfalık kanun metinlerinin sadece kelimelerini burada
ifade etmeye yetmemektedir. 200 milyar lira, 300 milyar
lira ceza koymuşuz ve diyoruz ki, bu cezaların, beş yıl içerisinde,
zamanaşımına uğramadan –beş yıl olarak zaman tahdidi getiriyoruz- bu devasa
şirketlerin, yapacakları elektrik üretim veya nakil veya satış ve ticarî
işlemlerinde yolsuzlukları veya kanuna uymayan halleri olursa -200 milyar
liradan başlamışız- 200 milyar lira, 250 milyar lira, 300 milyar lira ve en
büyük, en vahim hataya veya suiistimale 400 milyar lira ceza koymuşuz. Ne zaman
çıkar, ne zaman belli olur?.. Daha baştan, çıkarılacak bu
kanunun, suiistimallere taviz verecek en önemli maddelerinden biri de budur;
çünkü, düşünün, trilyonluk üretim yapan, katrilyonluk iş yapacak olan büyük
firmalara, zamanla, bir yolsuzlukları ortaya çıktığında, 200 milyar lira veya
250 milyar lira ceza uygulamak ne kadar caydırıcı olacaktır? Demek ki, yani,
caydırıcı olması bile düşünülmeyen, küçücük bir ceza takdir ederek, şimdiden,
biz, yine, kamuoyunun günlerdir, aylardır çalkalandığı skandallara yeni skandal
alanları katmaya peşinen razı olmuşuz demektir. Öyleyse, biz, bunun üzerinde,
gelin, yeniden, gerçekten, fayda ve yarar umduğumuz cihetleri önplana
çıkararak... BAŞKAN – Sayın Kalkan,
lütfen toparlayınız. SÜLEYMAN METİN KALKAN
(Devamla) - ...yeni suiistimaller veya ihmaller yapmaya meydan vermeyelim. Bunu ifade ediyor, Yüce
Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kalkan. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç; buyurun. (DYP sıralarından
alkışlar) DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 11 inci maddesi
üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Biraz önce, Sayın Bakan,
benim öğle sıralarında yaptığım bir konuşmaya burada cevap verdi. Benim burada
dediğim şu: Sayın Bakan Tekel Bakanıdır ve Tekelden sorumludur; Philip Morris
şirketinin başbayiliğini oğluna almış dedim. Bu, politikada hoş bir davranış
değildir. Yani, hoş davranışsa, tamam canım, ben bir şey demiyorum... DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (İçel) – Siz itham ettiniz, ben konuşmaya cevap verdim. KAMER GENÇ (Devamla) –
Neyse efendim... Yani, benim zamanım gidiyor. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (İçel) – Siz istediğinizi söyleyeceksiniz de, biz bir şey söylemeyecek
miyiz?! BAŞKAN – Sayın Genç,
maddeyle ilgili konuşun lütfen. KAMER GENÇ (Devamla) –
Maddeyle ilgili konuşuyorum... Beni itham ettiniz, işte,
ben de size cevap veriyorum. Değerli milletvekilleri,
bakın, size bir not... DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (İçel) – İtham etmedim, hitabına cevap verdim. KAMER GENÇ (Devamla) –
Efendim, Bakansınız; orada sükûneti muhafaza ediniz. BAŞKAN – Karşılıklı
konuşmayın lütfen. KAMER GENÇ (Devamla) –
Şimdi, bir not okuyayım size. Bakın, Bayındır Holdingin, İngiliz National Power
ve Türk şirketi Mimaç’ın ortak olduğu Güney Ege Enerji İşletmeleri Anonim
Şirketi isimli şirketteki hissesini, Vakıfbank, 107 milyon dolara alıyor;
ancak, bu şirketin henüz hiçbir enerji tesisi de yok, mal varlığı da yok, şeyi
de yok... Şimdi, Antalya Havaalanının yüzde 33 hissesi, yine, Bayındır
Holdingindi. Vakıfbank, gitti, bunu
-uzun zaman herkesten sakladınız- 63 milyon dolara aldı. Sonra da,
Vakıfbank, getirmiş, bilmem, Alman FAG şirketine devretmiş. Şimdi, burada çıkıp
deniliyor ki: “Biz, efendim, bir şey yapıyoruz da muhalefet karşı çıkıyor.”
Yahu kardeşim, sizin bir şey yaptığınız yok. Sizin yaptığınız, ancak, devletin
çeşitli kaynaklarında toplanan paraları -Vakıfbankın birtakım suiistimale
müsait kredileri de var; bunları da başka zaman söyleyeceğim- sizin
yandaşlarınıza kanalize etmeniz ve devletin kaynaklarının böyle yok olmasıdır. Şimdi, değerli
milletvekilleri, bakın, ben biraz önce burada dedim ki, bu sistem, yani, Dünya
Bankasının önerdiği bu sistem İngiliz sistemidir. İngilizler bunu uyguladığı
zaman, sistem, birdenbire sağlıklı işlememiş ve fiyatlar üç misli artmış.
Kaliforniya’da da sistem çökmüş. Tabiî, bizim zamanımız yok, onun için şey
etmiyoruz. Şimdi, biz, elektrik üretimine karşı değiliz ki. TEAŞ, elektriği 3,5
sente 1999 yılında üretiyor, piyasaya veriyor, 2000’de 5,5 sente; ama, bu
hükümetin Bakanı bir şirketle 19,5 sente, TEAŞ’ın 5,5 sente mal ettiği
elektriği alıyor. Burada, vatandaşın karşısında bulunduğu sıkıntı ve elektrik
gibi, insan hayatında, yaşamında bu kadar kıymetli olan bir kaynağın bu kadar
suiistimale elverişli, kat be kat fiyatlar artırılmak suretiyle vatandaşın
istifadesine sunulmasının vatandaşın ekonomik hayatında yaratacağı çöküntüyü
dile getirdik. Şimdi, burada da para
cezaları getiriliyor. Para cezaları, bakın, değerli milletvekilleri, elektrik
üretim, dağıtım ve toptan, perakende satışlarındaki rakamlar katrilyonlar...
Şimdi, getirilen bu para cezaları, bence, çok düşük. Yani, böyle bir sistem...
Bu konuda bir önergemiz de var. Gerçi, bu, şirkete göre 100 milyar, 200 milyar,
400 milyar, 500 milyar para cezası kesme yetkisi tanınıyor -madde de çok kötü
düzenlenmiş aslında- ancak, bunlar, bu şirketlerin faaliyet konusu olan ve bu
faaliyet konusunda sağladıkları ekonomik kaynak ve katma değerin çok düşük bir
miktarı, yüzde yarımı veya binde yarımına gelen bir şey. Katrilyonlarca değer
üreten, elektrik satan bir müessese, bir usulsüzlük yaptığı zaman, siz, binde 1
ceza verirseniz hiç önemli de değil. Bunlar hesaplanmış, bu konunun
mütehassısları tarafından hesaplanmış, yazılmış; ama, tabiî, bu kanun sağlıklı
incelenmediği için, işte, hep geldiği şekilde çıkıyor. Biz söylediğimiz zaman
Sayın Komisyon Başkanımız belki bunlara kızıyor; ama, Türkiye’nin birtakım
gerçeklerini de biliyoruz, yalnız bu bürokratlar bilmiyor. Kaldı ki, bu kanunu,
bu kanun tasarısını hazırlayan bürokratların aşağı yukarı büyük bir kısmı,
şimdi, Beyaz Enerji Operasyonundan dolayı içeride veyahut da hakkında soruşturma
var. Şimdi, bunlar, niye bu soruşturmaya tabi tutuldular; çünkü, enerjiyle
ilgili olarak yaptıkları sözleşmelerde devleti ve vatandaşı korumadılar. Kimi
korudular; ileride yandaş oldukları firmaları korudular ve dolayısıyla, öyle
bir şey oldu ki, bu hükümetin İçişleri Bakanı polisi etkiler diye, ihbarlar,
soruşturmalar, o vesileyle gelmedi, jandarmaya gitti, jandarma bu konuda
soruşturma yaptı... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen
toparlayınız. KAMER GENÇ (Devamla) –
Peki. Şimdi, bunlar ortadayken,
bu gerçekler ortadayken, çıkıp da böyle, çok dürüst, efendim, her şeyi çok
masumane göstermenin de bir anlamı yok ki. Diyoruz ki, siz, getirdiğiniz
bu tasarıyla, Türkiye’de enerji sorununu çözmüyorsunuz, bilhassa enerji
piyasasını kaosa sürüklüyorsunuz. Vatandaş enerji kullanamayacak duruma
gelecek. Araya beş altı tane, işte, toptancı şirket, dağıtım şirketi, iletim
şirketi, üretim şirketi diye şirketler sokuyorsunuz. Bunların hangisi gelmiş,
cebinden para vermiş de, elektrik üretmiş de, baraj yapmış da, büyük bir hat
tesis etmiş de biz karşı çıkmışız! Buyursun gelsinler, barajlarını inşa
etsinler, elektriği getirsinler, normal piyasa şartlarında da satsınlar; kimse
bir şey demiyor ki. Burada yapılan, devletin bankalarında, devletin
bankalarının kefil olduğu, teminat mektubu verdiği birtakım yerlerde gidip
paraları alıyorlar, ondan sonra bazı şeylere talip oluyorlar, o paralar da yine
devletin kesesinden gidiyor. Yani, enine boyuna konuyu tartıştığımız zaman,
getirilen bu kanun, bu haliyle, bu memlekete bir kaos getirir. Saygılar sunarım efendim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Genç. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, yerimden bir açıklamada bulunmak istiyorum. BAŞKAN - Hükümet adına,
Sayın Bakan, yerinden ifadede bulunacaklar. Buyurun. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; iki
konuşmacı arkadaşımız cezalarla ilgili konuda konuştu. Ben, bir kere daha
hatırlatıyorum; cezalarla ilgili madde... Esasen, komisyon müzakerelerinde,
arkadaşlarımız anlattılar, burada, cezaların yüksek olduğu bile komisyonda dile
getirilmiş. Sadece bir tek maddeyi okuyayım. Burada, ceza lisansının doğrudan
doğruya iptal edilmesine kadar gidecek cezalar konulmuş. Bundan daha ağır
verilecek bir ceza yok. Bütün bu madde, bu sistemin en iyi şekilde çalışmasını
sağlamak için yapılmıştır. Bir kere daha, önce, Sayın
Genç’in Bayındır Holdingin ortak olduğu
Güney Ege Limitet Şirketiyle ilgili konuşmasına, ben, gelen notu aynen
aktarmak istiyorum: Yeniköy, Kemerköy ve Yatağan Termik Santrallarının işletme
haklarını devralmak için sözleşme imzalanmış. İmzalanan uygulama sözleşmesine
göre, Rekabet Kurulu ve Hazine Müsteşarlığının uygun görüşü alınarak hisse
devri yapılmış. Ayrıca, yine, İngiltere
modeliyle ilgili, tekrar, Sayın Genç misal verdiler. İngiltere’de -bir kere
daha belirtiyorum- üretim şirketlerinin özelleştirilmesi ve bunların elektrik
piyasası içerisinde rekabet eder hale getirilmesi, üç yıl içerisinde iş
verimliliğini iki katına çıkarmış, yatırım maliyetleri üzerindeki kontrol
artmış; sonuçta da, üretim maliyetlerinin azalmasına, dolayısıyla, tarifenin
düşmesine yol açmış. Özelleştirmeden sonra, birim enerji üretim maliyetleri yaklaşık
olarak yüzde 50 oranında azalmış, toptan enerji satış fiyatı yüzde 20, nihai
tüketim fiyatı ise yüzde 10 oranında bir azalma göstermiştir. Ayrıca, biraz önce yine
söylediğim gibi, bizim getirdiğimiz modelde, bir havuz sistemi yok. İngiltere
modelinde havuz sistemi var. Getirilen model ise, havuz sistemini öngörmeyip, ikili anlaşmalar modeli
getirmektedir. Burada üreticiler ve tüketiciler karşılıklı anlaşmalar
çerçevesinde faaliyette bulunurlar. Ben, kanunla ilgili değil,
Sayın Genç’in şahsıma söylediği konuda, yine tekraren söylüyorum; ben,
Bakanlığım döneminde veya bir başka zaman, hiçbir şekilde bir kayırma ve
iltimasa fırsat vermedim. Benim oğlumun yaptığı da serbest bir ticarettir... KAMER GENÇ (Tunceli) –
Tamam canım; ben de öyle dedim... DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (İçel) - ...benim bakanlığımla hiç ilgisi olmayan, benim bakanlığıma
hiçbir iş için gelmeyen bir firmadan bayilik almıştır; bu da serbesttir.
Söylediğim her şey de geçerlidir. Saygılarımla arz ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, Sayın Bakan bir açıklama yaptılar... Bu İngiltere sistemiyle
ilgili kaynak olarak neyi gösteriyorlar? Çünkü, bendeki bilgiler, Sayın Bakanın
verdiği bilgilerin aksine, enerji fiyatını 3 misli artırmış ve doğalgaza
gitmişler; ayrıca da, nükleer enerjiye kaymışlar. Yani, bunun bir kaynağını
göstersinler de... BAŞKAN – Sayın Genç,
biliyorsunuz, maddelerle ilgili soru sorma, Tüzüğümüzden kalktı. KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, hayır, yok da; Sayın Bakandan da öğrenmek istiyorum; kaynak nerden? BAŞKAN – Böyle bir soru
sorma imkânımız yok; ama, ileride, Sayın Bakan uygun görürse, konuşmaları
arasında cevap verebilir. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (İçel) – Sayın Genç’e kaynakları gönderelim. BAŞKAN – Şimdi, bir
önergemiz var; önergeyi okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülecek olan 597 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 11 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli “Madde 11.- Tüm cezaî
yaptırımlar, sektörde yasa gereği
faaliyet gösteren kuruluşların yıl
içerisindeki cirolarının güne bölünmesi ve günlük cironun birbuçuk katının
günlük ceza olarak uygulanmasına.” BAŞKAN – Sayın Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM
YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkanım, katılmıyoruz. Sayın Genç’in biraz önce
sorduğu kaynak, İngiliz Hazine Bakanlığının raporudur. Onu da arz ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Genç, konuşacak
mısınız, gerekçeyi mi okutalım? KAMER GENÇ (Tunceli) –
Konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, benim, biraz önce, burada, dile getirdiğim bir konuya, Bakan
yanlış bilgi verdi de; onu evvela söyleyeyim. Bakın, benim de bu elimdeki
belgede, İngiliz National Power ve Türk şirketi Mimaç’ın ortak olduğu Güney Ege
Enerji İşletmeleri AŞ isimli şirketteki Bayındır hissesi 107 milyon dolara alınmış;
ancak, bu şirketin henüz hiçbir enerji tesisi yok. Şimdi, Sayın Bakan diyor
ki, Hazinenin muvafakatı var. Tabiî ki, Hazine, hükümetin elinde, hükümetin
emrinde. Talimat verirler, ya, işte, buna muvafakat ver... Bakın, ayrıca da, bu
Vakıfbank, Romanya’da Banko Turco Romana’nın zor duruma düşmesi.... Aşağı
yukarı 400 milyon dolara yakın kaynak aktarmış. Tabiî, aslında, bunları
gizlemeye gerek yok. Yani, siz, vatandaşın kesesinden topladığınız paraları
getirip de böyle yandaşlarınıza aktarırsanız, o zaman, bu vatandaş niye vergi
versin?! Niye bu külfetleri yapın?! Biz, niye bu kanunları yapalım?! Yani,
bunları söylediğimiz zaman... Yani, çıkarın kayıtları, alalım Vakıflar
Bankasının hesaplarını inceleyelim; daha, geçen, bir süre içinde, hangi basın
patronuna 220 milyon dolar verdi; çıkaralım bunu ortaya. Niye saklıyorsunuz?..
Biz bunları söylüyoruz diye, basın patronları bütün muhabirleri üzerimize
salıyorlar, sizi de manşetlerle destekliyorlar. Herhalde, yani, bunda bir sebep
olması lazım. Değerli milletvekilleri,
önergem şu: Bu enerji piyasasına giren şirketlerin yaptıkları iş hacmi çok
büyük. Yani, elektrik enerjisinin ekonomimizdeki katma değerini eğer hesaba
katarsanız, gayri safî millî hâsılanın aşağı yukarı yüzde 40’ına veya yüzde
50’sine yakın bir seviyeye gelir. Bu da çok büyük bir rakam. Şimdi, böyle büyük
miktarda iş yapan, iş hacmi olan, mesela 1-2 katrilyon iş hacmi olan bir
şirketin çok usulsüz bir şeyine 100 milyar lira veya 200 milyar lira para kestiğiniz
zaman, hiçbir şey değil. Hani, derler ya, dişinin kovuğunu doldurmaz. Yani, o
suiistimalleri yapmaya devam eder. En iyisi, buraya, benim verdiğim önergede
diyoruz ki, elektrik üretimi ve dağıtımı nedeniyle yaptığı iş hacminin belli
bir miktarında ceza kesilsin. Yani, yoksa, bir şirket düşünün ki, 1 katrilyon
liralık bir ciro yapıyor, bir şirket de düşünün ki, 500 milyar lira ciro
yapıyor, ondan da 100 milyar kesiyoruz; 1 katrilyon veya 10 katrilyon iş hacmi
olan şirkete de, aynı işlemden, aynı usulsüzlükten 100’er milyar gibi maktu
ceza kesiyoruz... Bence, bu, adaletli bir ceza değil. Takdir, tabiî, Yüce Heyetin.
Belirtmek istediğim, böyle, iş hacmine uygun nispî bir ceza sistemini
uygulayalım. Maktu cezalar, biliyorsunuz, bir de devamlı paranın değeri düşüyor,
düştükçe de, ceza, artık, caydırıcılık vasfını yitiriyor. Bu itibarla, benim
önergem budur; takdirlerinize arz ediyorum. Saygılar sunarım. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Genç. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) –
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamıştır. Karar yetersayısının
aranılması istenmiştir. Karar yetersayısının aranılması istendiği için oylamayı
elektronik cihazla yapacağım ve 3 dakika süre veriyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama
yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, oylama neticesi belli olmuştur; ancak, çalışma saatimiz tamamlanmıştır.
Maddenin bitimine kadar
çalışmaya devam etmemizi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Karar yetersayısı vardır ve
önerge kabul edilmemiştir. Şimdi, 11 inci maddeyi,
komisyondan geldiği şekliyle... PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, maddeyle ilgili bir redaksiyon yapabilir
miyim? BAŞKAN – Hayhay, buyurun
Sayın Başkan. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Efendim, bu maddenin en son cümlesi... İSMAİL KÖSE (Erzurum) –
Mikrofonu açabilir misiniz Sayın Başkan, ses gelmiyor. BAŞKAN – Efendim, ben
söyleyeyim sizin yerinize. Maddenin en son cümlesinde yer alan “verilen para
cezası miktarları” ifadesindeki “verilen” kelimesi, mutlaka, bir fiili ifade
ediyor; Komisyonumuz, onun kaldırılmasını öneriyor. Ben, Komisyonumuza bir şey
daha sunmak istiyorum: “Türk Ceza Kanununa 28.2.1999 tarih” denilmiş; bunun
“28.7.1999” olması gerekir. Onun da düzeltilmesine, eğer Komisyonumuz ve Hükümetimiz
katılıyorsa... PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Bu, her iki
düzeltmeyle birlikte, görüşmekte olduğumuz 11 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 16 Şubat 2001 Cuma günü
saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyor, hepinize hayırlı akşamlar
diyorum. Kapanma Saati: 20.01
VII. – SORULAR VE
CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
Bakan
|
|