DÖNEM : 21 CİLT : 52 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 44 üncü
Birleşim 16 . 1 . 2001 Salı İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. - Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri İlinin sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşması 2. - Afyon Milletvekili Müjdat Kayayerli'nin, öğretmenevlerinin
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu'nun cevabı 3. - İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş'ın, Fransa Parlamentosunda
görüşülecek olan sözde Ermeni soykırımı tasarısına ilişkin gündemdışı konuşması B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in (6/975) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/282) 2. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in (6/983) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/283) 3. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in (6/993) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/284) 4. - İzmir Milletvekili Hasan Metin'in, KİT Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/285) 5. - OECD Kamu Yönetimi Bölümü ve Fransız Senatosu Maliye Komisyonunun
işbirliğiyle "Parlamenter İlişkiler ve Tüzükler" konusunda Paris'te
yapılacak uluslararası toplantıya TBMM'yi temsilen Plan ve Bütçe Komisyonundan
bir üyenin katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/738) 6. - Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunda Değişiklik Yapılması, Balıkesir
Üniversitesi Bünyesinde Tıp, Eczacılık, Dişçilik, Güzel Sanatlar, Savaştepe
Eğitim, İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültelerinin Kurulması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/313) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/286) 7. - Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin, Küçük Çiftçilerin T.C. Ziraat
Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Borç Faizlerinin Bir Bölümünün
Affı, İcra Takip İşlemlerinin Durdurulması ve Yeni Bir Ödeme Planına
Bağlanmasına Dair Kanun Teklifinin (2/468)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/287) 8. - Çankırı Milletvekili İrfan Keleş'in, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/446) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/288) C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk ve 35 arkadaşının, 17 Ağustos ve
12 Kasım 1999 tarihlerinde meydana gelen deprem felaketinden sonra bölgede
yapılan çalışmalar ve toplanan yardımların kullanılması konusunda Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/165) 2. - Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri ve 27 arkadaşının, Beyaz
Enerji Operasyonu ile gündeme gelen yolsuzluk iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/166) IV.- ÖNERİLER A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ 1. - (10/139), (10/14), (10/126), (10/132), (10/133) Esas Numaralı
Meclis Araştırması Komisyonunun 547 sıra sayılı raporunun görüşmesinin,
gündemdeki yeri ve görüşme gününe ilişkin Danışma Kurulu önerisi V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1. - Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili Zeki
Çakan'ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in konuşmasında, ANAP Genel Başkanı
A.Mesut Yılmaz'a sataşması nedeniyle konuşması VI. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI 1. - İstanbul Milletvekili M. Murat Sökmenoğlu ve 32 Arkadaşı, Karaman
Milletvekili Zeki Ünal ve 19 Arkadaşı, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın ve
32 Arkadaşı, DYP Grubu Adına DYP Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili
Saffet Arıkan Bedük, Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan ve İçel Milletvekili
Turhan Güven ile İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın ve 20 Arkadaşının Trafik
Kazalarının Nedenlerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Birer
Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve (10/139, 14, 126, 132 ve
133) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu VII. - SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, makam araçlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/3095) 2. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, sözde Ermeni soykırımı
ile ilgili karar alan devlet ve kuruluşlara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
İsmail Cem'in yazılı cevabı (7/3010) 3. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, bir Alman televizyon
kanalında yayınlanan programa ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in
cevabı (7/3082) 4. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Fransa'da ülkemizi
temsil eden basın mensuplarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in
cevabı (7/3002) 5. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, TEAŞ'ın Çan Termik
Santrali Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur
Ersümer'in cevabı (7/3142) 6. - Bursa Milletvekili Orhan Şen'in, TEDAŞ ve TEAŞ'a devredilen
işletmelerde çalışan personelin durumuna ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer'in cevabı (7/3104) 7. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın; DSİ 'nin Sınır Fırat projesine, DSİ 'nin Deriner projesine, DSİ 'nin Obruk projesine, DSİ 'nin Alpaslan ve II. Baraj ile HES projesine, DSİ 'nin Büyük İstanbul İçmesuyu Büyük Melen projesine, DSİ 'nin Gölhisar-Acıpayam I.
Merhale projesine, DSİ 'nin Kralkızı-Dicle Merhale projesine, DSİ 'nin Aşağı Büyük Menderes projesine, DSİ 'nin Çivri-Işıklı Baklan projesine, DSİ 'nin Erzurum-Kuzgun-Daphan projesine, DSİ 'nin İpsala II. Merhale projesine, İlişkin soruları ve ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur
Ersümer'in cevabı (7/3138, 3139, 3140, 3141, 3151, 3152 3153, 3154, 3155, 3156,
3157) 8. - Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'nın, Soma Termik Santraline ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer'in cevabı (7/3162) 9. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, mühendis ve teknikerlerin
ek gösterge ve özel hizmet tazminatlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer
Oral'ın cevabı (7/3210) 10. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Anadolu Öğretmen
Lisesi projesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun
cevabı (7/3049) 11. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Uludağ
Üniversitesinin bazı projelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3048) 12. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Ulubatlı Hasan
Anadolu Lisesi Spor Salonu projesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3046) 13. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bakanlığın Bursa
İlindeki Ortopedik Özürlüler Okulu ve Lojmanları İkm. projesine ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3040) 14. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bakanlığın Bursa
İlindeki çok programlı lise projesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3038) 15. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bakanlığın Bursa
İlindeki öğrenci pansiyonu projesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3037) 16.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Boğaziçi
Üniversitesinin Bursa-İznik'teki deprem araştırmalarına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3035) 17. - Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaracı'nın, bedelli askerlik
uygulamasına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun
cevabı (7/3099) 18.- Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey'in, Diyarbakır ve çevresinde
vatani görevini yapan askerlerin çarşı iznine ilişkin sorusu ve Millî Savunma
Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/3058) 19. - Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, bakanlığın Tokat
İlindeki yatırım projelerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un
cevabı (7/3189) 20. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın,bakanlığın Biyolojik
Kontrol ve Aşı Serum ve Biyolojik Ünite Üretim Merkezi Serum Purikasyon Merkezi
İnşaatı projesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı
(7/3149) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 13.00'te açılarak beş oturum yaptı. Balıkesir Milletvekili Hüseyin Kalkan, konsolosluklarda çalışan
sözleşmeli personelin idarî ve hukukî durumlarından kaynaklanan sorunlarına, Diyarbakır Milletvekili Sebgetullah Seydaoğlu, genel bütçeden savunma
harcamalarına ayrılan payın ve asker sayısının fazla olmasının ekonomide
yarattığı olumsuzluklara, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar; Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün'ün, kamu kurumlarında çalışan hukuk
müşaviri ve avukatların sosyal ve ekonomik sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşmasına, Maliye Bakanı Sümer Oral cevap verdi. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde boş bulunan yedek üyeliğe,
Anavatan Partisi Grubunca aday gösterilen Ordu Milletvekili Şükrü Yürür'ün
üyeliğine ilişkin Başkanlık tezkeresi ile Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, (6/1039) numaralı sözlü sorusunu
geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan: Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Tekliflerinin (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442,
2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
Komisyon raporunun henüz hazırlanmaması nedeniyle, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının (1/53) (S. Sayısı : 433)
görüşmeleri de, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, Ertelendi; Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile
Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında
Kanunun Bazı Maddeleri ile 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/789) (S. Sayısı:
568) ile İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının (1/443) (S. Sayısı : 398), Görüşmeleri tamamlanarak, kabul edildikleri ve kanunlaştıkları
açıklandı. 16 Ocak 2001 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.57'de
son verildi. Murat Sökmenoğlu Başkanvekili
II. – GELEN
KÂĞITLAR
12.1.2001 CUMA No. : 63 Tasarı 1. - Sivil Havacılık Kurumu Kanunu Tasarısı (1/807)
(Adalet ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.1.2001) Teklifler 1. - Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin; Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/657) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.1.2001) 2. - İçel Milletvekili Ali Er'in; 2924 Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/658) (Anayasa ve Plan ve Bütçe ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.1.2001) 3. - Trabzon Milletvekili Nail Çelebi ve 12
Arkadaşının; Gümrük Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Teklifi (2/659) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş ta-rihi:
9.1.2001) 4. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in; Bir İl
Kurulmasına Dair Kanun Teklifi (2/660) (İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.1.2001) 5. - Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Ankara
Milletvekili Aydın Tümen, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili İsmail Köse ile
Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili Zeki Çakan'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair
İçtüzük Teklifi (2/661) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.1.2001) Rapor 1.- İstanbul Milletvekili M. Murat Sökmenoğlu ve 32
Arkadaşı, Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 19 Arkadaşı, İstanbul Milletvekili
Aydın Ayaydın ve 32 Arkadaşı, DYP Grubu Adına DYP Grup Başkanvekilleri
Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük, Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan ve İçel Milletvekili Turhan Güven ile
İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın ve 20 Arkadaşının Trafik Kazalarının
Nedenlerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Birer Meclis
Araştırması Açılmasına ilişkin Önergeleri ve Meclis Araştırma Komisyonu Raporu
(10/139, 14, 126, 132 ve 133) (S.Sayısı
: 547) (Dağıtma tarihi: 12.1.2001) (GÜNDEME) Sözlü Soru
Önergesi 1.- Hatay
Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, Kayseri Emniyet Müdürlüğünce
şehirlerarası otobüslerde kilometre hız sınırını iptal eden cihazlarla
yakalanan otobüslere ve firmalara
ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1141) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.1.2001) Yazılı Soru
Önergeleri 1.-İstanbul
Milletvekili Celal Adan'ın,
Boğaz Köprüsü geçiş ücretlerinde yapılan artışa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3281)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.1.2001) 2.- İstanbul
Milletvekili M. Murat Sökmenoğlu'nun TRT Genel Müdürünün TBMM TV
hakkındaki açıklamasına ilişkin Devlet
Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen) yazılı
soru önergesi (7/3282) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.1.2001) 3. - Kocaeli
Milletvekili Mehmet Batuk'un, işçi ve memurlardan kesilen konut
edindirme yardımı paylarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3283) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.1.2001) 4. - İstanbul
Milletvekili Bozkurt Yaşar
Öztürk'ün, Vakıf Gureba Hastanesinin SSK'ya devredileceği iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3284) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10.1.2001) 5. - Çankırı
Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Bakanlığın Çankırı İlindeki yatırım
projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3285)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.1.2001) 6. - Çankırı
Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Bakanlığın Çankırı İlindeki yatırım
projelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3286) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10.1.2001) 7. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, yolsuzlukla mücadele operasyonlarına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli) yazılı soru
önergesi (7/3287) ( Başkanlığa geliş tarihi: 10.1.2001) 8. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan'ın,
Antalya-Serik-Gebiz ve Kemer
ilçelerinin uğradığı sel felâketine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan)
yazılı soru önergesi (7/3288) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.1.2001) 9. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, DMS sonucu Bakanlığa alınan memur sayısına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3289) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10.1.2001) 10. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın,
Aksaray-Ortaköy Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3290) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.1.2001) 11. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın,
SSK'nın prim alacaklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3291) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.1.2001) 12. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın,
Aksaray-Ortaköy Cezaevine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3292) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.1.2001) 13. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan'ın, Fona
devredilen bankaların faizle para topladıkları iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3293) (Başkanlığa geliş tarihi:10.1.2001) 14. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun
basına verdiği bir ilana ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3294)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.1.2001) 15. - Hatay
Milletvekili Metin Kalkan'ın, Suriye sınırında bekletilen Türk tırlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3295) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.1.2001) 16. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Patent
Vekilliği Yasa Tasarısına ve organize sanayi bölgelerine ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3296) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.1.2001) 17. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Çankırı İlindeki Devlet
hastanesi inşaatlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3297)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.1.2001) 18. - İstanbul
Milletvekili M. Murat Sökmenoğlu'nun , Kuzey Irak'ta yaşanan son
gelişmelere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3298)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.1.2001) 19. - Balıkesir
Milletvekili İlhan Aytekin'in, Isparta-Barla'daki Çamdağında bulunan çam
ve katran ağaçlarının kesildiği iddiasına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3299) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.1.2001) 16.1.2001
SALI No. :64 Sözlü Soru Önergeleri 1. - Sakarya
Milletvekili Nezir Aydın'ın, iş yerlerinde özürlü kontenjanından işçi
çalıştırılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) sözlü soru önergesi (6/1142) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.1.2001) 2. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, YÖK'ün
üniversite lojmanlarında oturanlarla ilgili
yayınladığı genelgeye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1143)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.1.2001) 3. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001
Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Adalet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1144) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.1.2001) 4. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001
Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1145) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.1.2001) 5. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001
Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1146) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.1.2001) 6. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001
Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Millî
Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1147) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.1.2001) 7. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001
Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1148) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.1.2001) 8. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001
Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1149) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.1.2001) 9. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001
Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1150) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.1.2001) 10. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001
Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1151) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.1.2001) 11. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001
Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Kültür
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1152) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.1.2001) 12. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001
Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1153) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.1.2001) 13. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001
Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Çevre
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1154) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.1.2001) 14. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001
Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Turizm
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1155) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.1.2001) 15. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001
Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1156) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.1.2001) 16. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001
Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1157) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.1.2001) 17. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001
Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1158) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.1.2001) 18. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001
Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1159) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.1.2001) 19. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, genel
nüfus sayımı ile ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) sözlü
soru önergesi (6/1160) (Başkanlığa geliş tarihi:15.1.2001) Yazılı Soru Önergeleri 1. - Muğla
Milletvekili Hasan Özyer'in,
pamuk ve zeytinyağı prim destekleme faaliyetlerine ve gelirlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3300) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.1.2001) 2. - Muğla
Milletvekili Hasan Özyer'in,
Türkiye Millî Olimpiyat Komitesinin faaliyetlerine ve gelirlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3301) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.1.2001) 3. - Afyon
Milletvekili İsmet Attila'nın, Afyon-Sandıklı İlçesi Karadirek Kasabası
Tarım Kredi Kooperatifi Müdürü ile ilgili iddialara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3302) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.1.2001) 4. - Rize
Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, TEAŞ Genel Müdürlüğünde
yürütülen Beyaz Enerji operasyonuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3303) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.1.2001) 5. - Balıkesir
Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Balıkesir-Sındırgı-Düvertepe Barajı
projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3304) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.1.2001) 6. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, kamu bankaları ile ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3305) (Başkanlığa geliş tarihi:15.1.2001) 7. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, hazine
bonosu ve devlet tahvillerinin vergilendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3306) (Başkanlığa geliş tarihi:15.1.2001) 8. - Karabük Milletvekili Erol Karan'ın,
Karabük-Yenice Belediye Başkanı
hakkındaki davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3307)
(Başkanlığa geliş tarihi:15.1.2001) Meclis Araştırması Önergeleri 1. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk ve 35
arkadaşının, 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde meydana gelen deprem
felâketinden sonra bölgede yapılan çalışmalar ve toplanan yardımların
kullanılması konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/165)
(Başkanlığa geliş tarihi:11.1.2001) 2. - Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri ve 27
arkadaşının, Beyaz Enerji Operasyonu ile gündeme gelen yolsuzluk iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/166) (Başkanlığa geliş tarihi:15.1.2001) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati
: 15.00 16 Ocak 2001
Salı BAŞKAN :
Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER
: Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Hüseyin ÇELİK (Van) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü
Birleşimini en iyi dileklerimi sunarak açıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündemdışı söz vereceğim. İlk söz, Hakkâri İlinin sorunları hakkında söz
talebinde bulunan Hakkâri Milletvekili Sayın Hakkı Töre'ye aittir. Buyurun Sayın Töre. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. III. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. - Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin,
Hakkâri İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması HAKKI TÖRE (Hakkâri) - Sayın Başkan, sayın
milletvekillerim; Hakkâri İlimizin sorunları hakkında gündemdışı söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. İlimizin Yüksekova İlçesinde yedi yıldır yapımı devam
eden Dilimli sulama barajı 44 trilyonluk bir projedir; bugüne kadar 4 trilyon
ödenmiştir, bu seneki ödeneği de 1 trilyondur. Böyle devam ederse 50-60 sene
sonra faaliyete girecektir. Yüksekova İlçemiz, 115 000 nüfusuyla en büyük
ilçemizdir. Bu baraj, Yüksekova İlçemiz için hayatî önem arz etmektedir. Baraj
tamamlandıktan sonra 200 000 hektar araziyi sulayacaktır, topraklara hayat
verecektir; şekerpancarı yetiştirilecek, sonunda şeker fabrikası gündeme
gelecektir. Dolayısıyla, büyük bir iş sahası açılacak, işsize iş ve aş
olacaktır. Sayın hükümetten, bu barajımızın bir an önce
tamamlanması için gereken desteği bekliyoruz. Sayın Başkan, sayın milletvekillerim; diğer önemli bir
konu, Şemdinli-Derecik yoludur. Bu yol üzerindeki köylerimizde 20 000 nüfus
yaşamaktadır. 2 000 korucumuz, 2 tabur askerimiz, bir de beldemiz vardır. Bu
yol aynı zamanda askerî güvenlik yoludur. Bu yolun toprak olması nedeniyle her
zaman mayın döşenebilmektedir. Bu yolun üzerinde şimdiye kadar 731 evladımız
şehit olmuş, 362 kişi de sakat kalmıştır. 80 kilometre uzunluğundaki yolun etüt
projesi yapılmıştır. Ödenek yokluğundan ihalesi yapılamamaktadır. Ayrıca, ilimizde Yüksekova havaalanı için Sayın
Başbakan söz vermiş, üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen bir gelişme
olmamıştır. Bu durumda, Sayın Başbakanı sözünde durmaya davet ediyorum. Doğu ve güneydoğuyu kaderine terk etmeyin, bize sahip
çıkın; sorunlarımıza yan gözle bakmayın, sorunlarımızı çözün. Sorunlarımız
çoktur. Onbeş yıldan beri bir mücadele içerisindeydik. Bu sorunları
çözemezseniz, bırakın, sorunları çözecekler gelsin. (DYP sıralarından alkışlar)
İlimizde hayvancılık bitmiştir. Vatandaşımız, üç beş hayvanı köyünden şehire
satmak için götürene kadar, dört beş makamdan izin almak zorundadır. Şimdi, buradan hükümete sesleniyorum: Çok şükür,
devletimizin gücüyle, vatandaşımızın sağduyusuyla terör belasından kurtulduk
sayılır. OHAL'i hemen kaldıralım... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Töre, lütfen, toparlar mısınız. HAKKI TÖRE (Devamla) - Açlığa, işsizliğe çare bulalım,
yeni yatırımlar yapalım. Vatanımız hepimizindir. Hepimiz bu vatandan
yararlanıyoruz. Gelecek hepimizindir. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; DSP, MHP, ANAP ve FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Töre. İkinci söz... KAMER GENÇ (Tunceli) - Bakan cevap versin efendim. BAŞKAN - Cevap verecek Sayın Bakanın olmadığı
anlaşıldı. İkinci söze geçiyorum. Gündemdışı ikinci söz, öğretmenevlerinin sorunları ve
çözüm önerileri hakkında söz isteyen Afyon Milletvekili Sayın Müjdat
Kayayerli'ye aittir. Buyurun Sayın Kayayerli. Süreniz 5 dakika efendim. 2. - Afyon Milletvekili Müjdat
Kayayerli'nin, öğretmenevlerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve
Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı MÜJDAT KAYAYERLİ (Afyon) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öğretmenevlerinin sorunları ve çözüm yollarıyla ilgili olarak
söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinize ve bizleri dinleyen bütün öğretmenlere
sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Öğretmenevleri, Millî Eğitim Bakanlığının merkez ve
taşra teşkilatı personelinin birbiriyle kaynaşıp dayanışması, moral ve kültürel
ihtiyaçlarının karşılanması amacına yönelik olarak, Öğretmenevleri, Lokaller ve
Eğitim Merkezleri, Sosyal Tesisler Yönetmeliği çerçevesinde açılmış olup, yurt
çapında 607 öğretmenevi, 10 eğitim merkezi, 201 öğretmen lokaliyle hizmet
vermektedir; ancak, öğretmenlere hizmet vermek için değil, öğretmenden kazanç
sağlayan kurumlar haline dönüşmüştür. Bu bakımdan söz almış bulunuyorum. Lokallerin ve öğretmenevlerinin idarecileri, mahallinde
valiliklerce ve kaymakamlıklarca geçici görevlendirme yoluyla atanırlar;
personel de, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve 1475 sayılı İş Kanununa tabi
olarak istihdam edilmektedir. Öğretmenevi ve akşam sanat okulu yöneticilerinin
ise, 8 Aralık 1994 tarih ve 2271 sayılı yazılarında belirlenen esaslara göre
bakanlıkça ataması yapılmaktadır. Bu kurumlarda görevli idarecilerin özlük
hakları farklı farklı uygulanmaktadır. Öğretmen lokalleri ve öğretmenevleri idarecileri,
ekders saatlerine ilişkin esasların değişik 21 inci maddesi (c) fıkrası
esaslarına göre ders ücreti almaktadırlar. Öğretmenevi ve akşam sanat okulu idarecileri kadrolu
oldukları, atamaları bakanlık tarafından yapıldığı için, 1994 yılından, yani,
kuruluşundan beri idarecileri ders ücreti alamamaktadır. Bazı illerdeki defterdarlık muhasebe müdürlükleri
ekders ücretlerini tam gün, tam yıl esaslarına göre ödemektedir. Bazı muhasebe
müdürlükleri de, öğretmenevi ve akşam sanat okulu diye bir kurum adı geçmediği
için, ekders ücretlerini ödememektedir. Ödenen bazı illerde de Sayıştay
tarafından zimmet çıkarılmış olup, bu öğretmenevi, akşam sanat okulu
idarecileri de maddî ve manevî yönden mağdur olmuşlardır. Öğretmenevleri ve akşam sanat okulları bütün
personeliyle tam gün, tam yıl, karda kışta eğitim esasları çerçevesinde,
tatiller ve bayramlar dahil, hizmet vermektedirler. Ayrıca, öğretmenevi ve
akşam sanat okulları arasında da farklı uygulamalar yapılmaktadır. Örneğin,
Başkent Öğretmenevi idarecilerine, MEB Personel Genel Müdürlüğünün 23 Eylül
1999 tarih ve 86757 sayılı yazılarıyla oniki ay boyunca ekders ücreti
ödenmiştir. Antalya ve Isparta Öğretmenevi idarecilerine, geçici oldukları
için, altı ay dışındaki ekders ücretlerini, kadrolarının bulunduğu kurumdaki
görevlerini de yapmak kaydıyla alabileceklerini, 20 Aralık 1999 tarih ve 3307
sayılı yazılarıyla belirtmişlerdir. Kadroları öğretmenevi ve akşam sanat
okulunda olan ve aynı hizmeti veren diğer öğretmenevi ve akşam sanat okulu
idarecileri ise, ekders ücretinden yararlanamamaktadır. Bu da, bu kurumların
idarecilerinin maddî ve manevî olarak mağduriyetine yol açmaktadır. Öğretmenevleri, gelinen bu noktada, çalışanları,
emeklileri ve bunların aileleriyle birlikte yaklaşık 20 000 yatak kapasiteyle 3
milyonluk bir topluluğa hizmet vermektedir. Öğretmenlerimizin çok zor şartlarda
sürdürdüğü bu görevlerin manevî ağırlığını biraz olsun hafifletme yönünde
hizmet veren öğretmenevlerinin sağladığı sıcak ortamlardaki sorunlar acilen
çözülmelidir. Bu bakımdan, hastası olan öğretmenlere öğretmenevlerinde öncelik
tanınmalıdır. Öğretmenevleri, Öğretmene Hizmet ve Sosyal İşler Dairesi
Başkanlığı görev alanına verilmiştir. Artık, öğretmenevlerinin bir genel
müdürlüğe bağlanması esası getirilmelidir. Ayrıca, personel kadrolu hale getirilmelidir. Gelirin
yüzde 5'i Millî Eğitim Bakanlığına gönderildiğinden öğretmenevleri kendi
ihtiyaçlarını giderememektedir. Bunun için ya dört beş ay müsaade edilmeli ya
da bu gelir yılsonunda istenmelidir. Yine, Millî Eğitim Bakanlığında en az
onbeş yıl çalışmış olanlar ile üniversite mensupları da öğretmenevlerinden
faydalanabilmelidir. Yatırım programlarında bulunup, inşaatı biten
öğretmenevleri binalarının hizmete girmesi için de gerekli donatımlar acilen
verilmelidir. Öğretmenevlerinde görev yapan yöneticiler için, işletme müdürlüğü
ve işletme müdür yardımcılığı kadro tahsisi çalışmaları bir an önce
sonuçlandırılmalıdır. Döner sermaye mevzuatının yetersiz kalması sebebiyle,
Millî Eğitim Bakanlığı döner sermaye kanun taslağının bir an önce kanunlaşması
gerekmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Kayayerli, lütfen toparlar mısınız. MÜJDAT KAYAYERLİ (Devamla) - Ülkemizin geleceği ve bu
geleceğin teminatı çocuklarımızın eğitimi ve öğretimleri için ülkemizin her
yerinde zor şartlarda hizmet veren öğretmenlerimizin eğitim verdiği ve
yararlandığı öğretmenevi ve diğer sosyal tesislerimiz için ayrıntılı
çalışmaların yürütülmesini talep ediyor, öğretmenevlerinde çalışanlara,
öğretmenevinden faydalananlara ve Yüce Meclise sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kayayerli. Sayın Millî Eğitim Bakanımız konuşmaya cevap
verecekler. Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakikadır. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; öğretmenevleriyle ilgili konuyu Meclis
gündemine gündemdışı bir konuşmayla getirdiği için, Afyon Milletvekilimiz Sayın
Müjdat Kayayerli'ye teşekkür ediyorum. Bakanlığımız çalışmaları hakkında çok
güzel bilgiler almışlar. Çalışmalar devam ediyor; hiç merak etmeyin, onların
hepsi tamamlanacak. Sayın milletvekilleri, öğretmenevlerinin kurucusu,
dönemin Millî Eğitim Bakanı Sayın Hasan Sağlam'ı şükranla anarak sözlerime
başlamak istiyorum. Bugün, 607 öğretmenevimiz, 201 öğretmen lokali, 10 eğitim
merkezi ve sosyal tesisi ve yaklaşık 17 000 yatak kapasitesiyle
öğretmenevlerimiz hizmet vermektedir. Geçtiğimiz yıl içinde öğretmenevleri,
Bakanlık mensubumuz, emeklimiz ve bunların ailelerinden oluşan yaklaşık 6
milyon kişiye, eğitim merkezi ve sosyal tesislerimiz ise yaz sezonunda 10'ar
günlük devreler halinde sürdürdükleri faaliyetleriyle, yine mensubumuz ve
yakınları olan yaklaşık 20 000 kişiye hizmet vermiştir. Gelinen aşamada, anılan kurumlarımız, verdikleri
hizmetlerle, başta Bakanlığımız ve bulundukları mahallerdeki mülkî amirlerin
prestij kurumları haline gelmişlerdir. Her gittiğim yerde, her validen, her
kaymakamdan, Millî Eğitim Bakanlığının bu öğretmenevlerinin prestij binası
olarak kullanıldığını da gururla gördüm. Bu kurumlarda, hem sosyal hizmet
üretilmekte hem de öğretim kapsamındaki otelcilik ve turizm meslek liseleri
öğrencilerine, 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu kapsamında
uygulama yaptırılmaktadır. Ayrıca, yaygın eğitim kapsamında kalan kesimde de,
meslek kursları programları düzenlenerek istihdama kaynak sağlanmaktadır. Bu gayret içerisindeki kurumlarımızın faaliyetlerinde,
kamu kurum ve kuruluşlarının sosyal tesislerine ve hizmetlerine ilişkin genel
uygulama ve uygulamalardaki farklılıklar nedeniyle, zorluklarla
karşılaşılmaktadır. 1999 yılından başlayıp bugüne kadar devam eden, kamu kurum
ve kuruluşlarına ait sosyal tesislere bütçe kaynaklarından katkıda
bulunulmaması uygulamasının en olumsuz etkilediği kurum, Millî Eğitim
Bakanlığının öğretmenevleridir. Öğretmenevleri ve diğer sosyal tesislerimiz,
1994 yılından beri, kamu kurum ve kuruluşlarına ait sosyal tesisler kapsamında,
bütçeden pay almamaktadır. Öğretmenevi ve akşam sanat okullarının yönetici ve
yönetici yardımcısı norm kadroları, Bakanlığımızın norm kadro yönetmeliği
hazırlanırken, Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığının önerisi
üzerine, bu yönetmelik kapsamından çıkarılmıştır. Önerileri doğrultusunda,
Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenevleri ve Lokalleri ile Eğitim Merkezi ve Sosyal
Tesisleri Yönetmeliği hazırlanmıştır. Yönetmelik taslağı, Devlet Personel
Başkanlığınca uygun görülmüş, Maliye Bakanlığından hâlâ cevap gelmemiştir. 2000 yılı kadro değişimlerinde de, bu tesisler için,
işletme müdürü ve işletme müdür yardımcısı sağlanması önerilmiştir. Bu hizmetin
yürüyebilmesi için, bu öğretmenevlerinin ve sosyal tesislerin, mutlaka, işletme
müdürü ve işletme müdürü yardımcısı sıfatında kişiler tarafından yürütülmesi
gerekir. Döner sermayesi bulunan Ankara Başkent Öğretmenevi
dikkate alınarak, 1 işletme müdürü, 3 işletme müdür yardımcısı kadrosu
sağlanmıştır. 2001 yılı bütçesi içerisinde, diğer öğretmenevlerine de,
kurulacak döner sermayeye paralel olarak, işletme müdürü ve müdür yardımcısı
kadroları, yine değişim yoluyla sağlanacaktır. Anılan yönetmelikle, söz konusu
tesislerin kuruluş, yönetim, işletme ve denetimi ile yöneticilerinde aranacak
nitelikler ve atama usul ve esasları düzenlenmektedir. Öğretmenevleri, öğretmenlerimizin birbirleriyle
tanışmalarını, kaynaşmalarını ve dayanışma içerisinde olmalarını, sosyal ve
moral ihtiyaçlarını karşılamalarını, hizmet içinde ortaya çıkacak eğitim
ihtiyaçlarını giderebilmelerini, meslekî ve kültür gelişimlerini sağlamalarını,
aileleri ve çevreleriyle sürekli, olumlu ilişkiler içerisinde bulunmalarını ve
meslek kursları düzenlemek suretiyle istihdama katkıda bulunmayı sağlayan, her
geçen gün imkânlarını geliştirdiğimiz ve yenilerini eklediğimiz, son derece
önemsediğimiz kurumlarımızdır. Öğretmenevlerimizin geliştirilmesi, donanımı ve
inşaatlarının tamamlanması için, Millî Eğitim Vakfımız büyük katkıda
bulunmaktadır. 1994 yılından beri, bütçeden öğretmenevi yapım ve donanımına
tahsisat ayrılmadığından, o tarihten beri, bu görevi Millî Eğitim Vakfı
yürütmektedir. Ocak 1996'dan bu yana, 208 öğretmenevimizin yapım, onarım ve
donanımı için 2 041 293 000 000 liralık katkı sağlanmıştır Millî Eğitim
Vakfından. Ayrıca, yine Millî Eğitim Vakfı tarafından, Düzce, Sakarya ve
Yalova'da, depreme dayanıklı birer öğretmenevi yaptırılmış, donatılmış ve
öğretmenlerimizin hizmetine sunulmuştur. Teşkilat kanunları çalışmaları çerçevesinde,
öğretmenevlerimizin statüsü, işlevlerine uygun olarak belirlenecektir; ama, bir
yeni genel müdürlük daha düşünülmemektedir. Sözünü ettiğimiz yönetmelik
yürürlüğe girinceye kadar, açık bulunan öğretmenevi yöneticiliklerinde norm
kadro fazlası öğretmenlerin görevlendirilmeleri emri, bir genelgemizle
valiliklere duyurulmuştur. Yürürlükteki ders ücretlerine ilişkin esaslarda,
öğretmenevleri yöneticileri yer almamaktadır; ancak, aslî görevleriyle birlikte
bu görevi yürüten personelimiz, aslî görevlerine bağlı olarak ekders ücretinden
yararlanabilmektedirler. Bu esaslarda değişiklik yapılmasına ve işletme
müdürüyle müdür yardımcılarına da ekders ücreti ödenebilmesine imkân sağlayacak
önerimiz Maliye Bakanlığınca değerlendirilmektedir ve Maliye Bakanlığından
cevap beklenmektedir. Yönetmelik yürürlüğe girdiğinde, Meclisimizin gündeminde
bulunan Millî Eğitim Bakanlığı döner sermaye kanun taslağı kanunlaştığında -ki,
döner sermaye kanun taslağımız Millî Eğitim Komisyonunda ve Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülerek gündemde yerini almıştır- bunlara bağlı olarak diğer
çalışmalar tamamlandığında öğretmenevlerimizin bu yöndeki sorunları da çözülmüş
olacaktır. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Gündemdışı son konuşma Ermeni meselesi hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Nevzat Yalçıntaş'a aittir. Buyurun Sayın Yalçıntaş. (FP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakikadır. 3. - İstanbul Milletvekili Nevzat
Yalçıntaş'ın, Fransa Parlamentosunda görüşülecek olan sözde Ermeni soykırımı
tasarısına ilişkin gündemdışı konuşması NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; yarın değil öbür gün, yani, 18 Ocak 2001 Perşembe günü,
Fransız Meclisinde, Türkiye'ye yönelik sözde Ermeni soykırımına ait bir kanun
tasarısı görüşülecektir. Kanun tasarısı 1 maddelik ve o madde diyor ki
"Fransa, 1915 Ermeni soykırımını açıkça tanır." Bu kanun tasarısı
gönderildikten kısa bir süre sonra yapılan konuşmalar neticesinde, Dışişleri
Bakanlığımız Meclisimize müracaat etmiş, Meclis Başkanlığımız bir heyet
göndermeye karar vermiş, konu buraya getirilecek sizler tarafından da tasdik
edilmiş ve bir heyet teşkil edilmişti. Heyetimizin Başkanı Anavatan Partisinden
İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı Beyefendi, DSP'den Adana
Milletvekili Sayın Tayyibe Gülek Hanımefendi, MHP'den Zonguldak Milletvekili
Sayın İsmail Hakkı Cerrahoğlu Beyefendi, DYP'den de Van Milletvekili Doç. Dr.
Sayın Hüseyin Çelik Beyefendi ve Fazilet Partisinden de bendeniz Paris'e
hareket ettik, 8 Ocak-13 Ocak günleri arasında orada bulunduk. Burada bizim
asıl görüşme yapacağımız grup, Fransız Millet Meclisindeki milletvekilleri,
ilgili grup başkanvekilleri ve diğerleriydi; bunun dışında da, basınla ve Türkiye'de
önemli yatırımları bulunan Fransız şirketleriyle görüşmeler yapmaktı. Size, kısaca bir bilanço vereceğim ve sonunda ne
yapılması lazım geldiğini arz etmiş olacağım. Bu görüşmelerimiz, yine, büyükelçiliğimizin
katkılarıyla -kanaatime göre- etkili bir şekilde yapıldı. Yani, Fransız Millet
Meclisi koridorlarını, şahsen, artık, burası kadar öğrendim her gün taşınarak.
Bu görüşmelerde, arkadaşlarımız, düşünebileceğiniz her türlü argümanı
söylediler -bunları burada tekrar edecek vakit yok- zaman zaman, karşılıklı, tartışmaya
varabilecek canlı konuşmalar da oldu. Tabiî, daha önce, Millet Meclisi
Başkanımız Sayın Ömer İzgi Beyefendinin gönderdiği mektup ve yine, Dışişleri
Komisyonu Başkanımız Kâmran İnan Beyefendinin kendi muhatabına gönderdiği
mektup da bir zemin hazırlamıştı. Bu kanun tasarısı niçin getiriliyor; bunu, oraya
gidince daha iyi anlamak mümkün. Bunun birçok sebebi var; ama, çok açığa
çıktığı iki sebepten birincisi, mart ayında yapılacak olan belediye seçimleri.
Fransa'nın bazı şehirlerinde, Marsilya, Lyon, St Etienne gibi bazı
şehirlerde,oy sahibi, elle tutulabilir bir Ermeni azınlığı var. Bu, o kadar
kritik bir rol oynuyor ki, görüştüğümüz milletvekillerinden birisi bize
"Ben, ilk turda, 9 oyla milletvekili seçildim. İtirazlar filan... İkinci
turda 1 700 oyla seçildim" dedi; yani, kritik şeyler oluyor. Kaldı ki,
Fransa'nın mevzuatına göre, biliyorsunuz, belediye başkanları, uhdesinde
belediye başkanlığını muhafaza ederek, aynı zamanda milletvekili de seçilebiliyorlar.
O zaman, kritik ve belediye hudutları içerisindeki seçmenlere aşırı bağımlı bir
durum hasıl oluyor. Bu görüşmelerin sonucu, özet olarak şudur: Bütün bu
delilleri, kendi dilleriyle kendilerine izah edip, sonunda bu meselenin
tarihçilere bırakılması lazım geldiği ve böyle bir kanun teklifinin kabul
edilmesi halinde, kimsenin kazanmayacağını, bundan Fransız-Türkiye
ilişkilerinin zarar göreceğini, hatta Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin
zarar göreceğini kendilerine izah etmemize rağmen, üç tutumla karşılaştık. Sayın Başkan, zaman bitiyor,1 dakika ilave edecek
misiniz? BAŞKAN - Efendim, zatıâlinize 1 dakika ilave edeceğim
ve bu millî meselede, Meclisimizin, biraz daha sükûnetle ve aralarındaki
konuşmaları keserek dinlemelerini de istirham edeceğim. Buyurun efendim. NEVZAT YALÇINTAŞ (Devamla) - Teşekkür ederim. Bu Türkiye aleyhtarı bir maddelik kanun teklifini
benimseyen bir grup var, karşı olan bir grup var, arada olan bir grup var.
Teklifi benimsemeyenler, Türkiye'nin tutumunu tasvip edenler, başlıca, parti
olarak, Fransa Demokratik Birliği Partisi (UPF) -niçin söylediğimi biraz sonra
arz edeceğim- Cumhuriyetçiler Topluluğu RPR'dir. İkincisi, tam karşıda olanlar; yani, bu teklifi sonuna
kadar destekleyenler, sosyalist grup. Tabiî, komünistler var; ama, biz ve
onlar, bizimle bir randevu tespit etmek durumunda olamadık. Hatta, bu grup, bu
konuda o kadar aşırı ki, grup başkanvekili Renauld Margin, Sayın Başkanımızla
uzun ve iç karartıcı bir münakaşaya girdi. Söylediği söz şu -dikkatinizi
çekiyorum- diyor ki bu zat, bu milletvekili, bu başkanvekili: "Sizin
Avrupa Birliğine girmenizde, müzakereler başladığı zaman, bu, bir önşart
olacaktır." Arkadaşlar, yani, reel olarak arz ediyorum... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yalçıntaş, mikrofonu tekrar açıyorum;
lütfen toparlayınız. NEVZAT YALÇINTAŞ (Devamla)- Efendim, tabiî, bu bir
-kendi tabiriyle- prerogatif, bu bir önşart. Sonra da, iştirak etmeyecek
olanlar... Son nokta olarak , şunu söyleyeyim, neler yapılmalıdır:
Kısa vadede, hemen şimdi yapılacak -kırksekiz saat sonra oylanacak, orada uzun
vadeli var- kısa vadede, derhal, bugün veya yarın, grup başkanvekillerimiz,
kendi gruplarının karşıtı başkanvekillerine... Özellikle DSP ve DYP'nin burada
önemi var; çünkü, DSP'nin tam karşıtı, muhatabı, orada bir grup var, iktidar
grubu; Tayyibe Hanımefendiden uzun izahat alınabilir, buradanda Hüseyin
Beyefendi izah edebilir; tam sizin karşıtınız, DYP'nin karşıtı, aynı çizgide
grup var; bunların grup başkanvekilleriyle temas etmek lazım. Başbakanımızın,
Leinel Jospin'le ya telefonla ya bir başka şekilde derhal temas etmesi
gerekiyor- böyle bir şeyin olup olmadığını tespit edemedik, belki olmuştur-
aynı şekilde, mümkünse ve yerindeyse -ben şahsen yerinde buluyorum- Sayın
Cumhurbaşkanımızın Jacques Chirac'la bir telefon görüşmesi yapması gerekir.
Uzun vadelilere girecek değilim, vakit kalmadı; ama, neden bunları teklif
ediyorum: Türkiye kuşatılıyor, siyasî bir kuşatılmaya girmiştir. Amerika'da
durumu hatırlıyoruz, Fransa'da iş son kertesine gelmiş, İngiltere'de başlandı,
Almanya'da 11 000 imzalı bir müracaat var meclise, sonra Dumaya tekrar
gidebilir; yani, bu, bir yağ lekesi gibi, etrafımızı kirletecektir. Bu
bakımdan, derhal bu temasların yapılmasında yarar var. Teşekkür ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Yalçıntaş. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın
Yalçıntaş fevkalade önemli konulardan bahsetti ve Sayın Başbakana atfen de,
Sayın Başbakanın Fransa'daki karşıtlarıyla temasa geçmesi hususunda tekliflerde
bulundu; ama, ben dikkat ettim, Sayın Yalçıntaş'ın konuşmasını dinleyen kimse
olmadı; yani, daha doğrusu, hükümet nezdinde dinleyen kimse olmadı. Sayın
Başbakana bu teklifi götürecek kim? Hükümet dinlemedi; şu anda sorsak
hükümetteki arkadaşlarımıza, dinlemediler. Grup başkanvekili arkadaşlarımızın
da ona dikkat ettiklerini sanmıyorum. Eğer yanılıyorsam, özür diliyorum; ama,
ben, Başkanlık Divanı olarak Sayın Başkanımızın, Sayın Yalçıntaş'ın bu
tekliflerinin tutanağının bir örneğini bugün Sayın Başbakana göndermek
suretiyle bilgilendirmesini arz ediyorum. Teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Benim yaptığım tespit, gündemdışı bu konuşmaya
hükümetten cevap verecek bir sayın bakanın bulunmadığıdır. Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır. Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair önergeler
vardır; 3 adet önergeyi sırasıyla okutuyorum. B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER 1. – Bursa
Milletvekili Faruk Çelik’in (6/975) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/282) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 376 ncı
sırasında yer alan (6/975) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Faruk Çelik Bursa BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: 2. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in
(6/983) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/283) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 383 üncü
sırasında yer alan (6/983) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Faruk Çelik Bursa BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir. Son önergeyi okutuyorum: 3. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in
(6/993) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/284) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 392 nci
sırasında yer alan (6/993) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Faruk Çelik Bursa BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir. Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum. 4. - İzmir Milletvekili Hasan Metin'in,
KİT Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/285) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ankara Türkiye Büyük Millet Meclisi KİT Komisyonundan
istifamın kabulünü saygılarımla arz ede-rim. Hasan Metin İzmir BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Sayın milletvekilleri, 2 adet Meclis araştırması
önergesi vardır; sırasıyla okutuyorum : C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk ve
35 arkadaşının, 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde meydana gelen deprem
felaketinden sonra bölgede yapılan çalışmalar ve toplanan yardımların
kullanılması konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/165) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde meydana gelen
depremlerin Kocaeli, Sakarya, Yalova, Düzce ve Bolu illeri ve bu illere bağlı
ilçelerimizde büyük çapta can ve mal kaybına sebep olduğu malumunuzdur. Asrın felaketi olarak nitelendirilen bu afetlerden
sonra milletimizin yaralarının sarılması için yurt içinden ve yurt dışından
önemli miktarlarda yardım gelmiştir. Malumunuz olduğu üzere Meclisimiz de
hükümetin talebine uyarak bu yaraların sarılmasının finansmanını temin için ek
vergiler koymuştur. (4481 no. ve 26/11/1999 tarihli) Ancak büyük felaketin
ardından yaklaşık 18 ay geçmesine rağmen hâla yaraların tam olarak sarılamadığı
görülmektedir. Ülkemize intikal ettirilen iç ve dış yardımların
yerinde kullanılıp kullanılmadığının, toplanan vergilerin amacına uygun sarf
edilip edilmediğinin, yaralılara yapılan tedavi ve rehabilitasyonun yeterli
olup olmadığının, deprem bölgesindeki çiftçi, esnaf ve sanayicilerin içinde
bulundukları sorunlar ve kredi taleplerinin tespit ve temininin, Aralık 2000
tarihinde sona erdirilen aylık 100 milyon TL'lik barınma yardımının sona
erdirilmesinin ortaya çıkardığı mağduriyetlerin boyutlarının, bölgedeki kamu
işçisi ve memurlara aylık 50 milyon TL'lik yardımların devamının sağlayacağı
yararlar, belediyelere yapılan afet yardım katsayılarının tespitindeki siyasî
kayırmacılığa yönelik eleştirilerin ve tüm bu yaşadıklarımızdan ders alarak
afetler öncesi ve sonrası alınması gerekli tedbirlerin araştırılmasını gerekli
görmekteyiz. Bu amaçlarla Yüce Meclisimizce millet adına hükümetin bu konudaki
çalışmalarının denetlenerek yol gösterici prensiplerin ortaya konması ve
kamuoyuna gerçeklerin açıklanması gayesiyle Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104
ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz
ederiz. 10.1.2001 1. Mehmet
Batuk (Kocaeli) 2. Osman Pepe
(Kocaeli) 3. Nezir Aydın
(Sakarya) 4. Cevat Ayhan
(Sakarya) 5. Mehmet
Vecdi Gönül (Kocaeli) 6. Yasin
Hatiboğlu (Çorum) 7. Temel
Karamollaoğlu (Sıvas) 8. Hüseyin
Karagöz (Çankırı) 9. Musa
Uzunkaya (Samsun) 10. Mahfuz Güler (Bingöl) 11. Yaşar Canbay (Malatya) 12. Yakup Budak (Adana) 13. Eyüp Fatsa (Ordu) 14. Yahya Akman (Şanlıurfa) 15. Avni Doğan (Kahramanmaraş) 16. Ali Sezal(Kahramanmaraş) 17. Nurettin Aktaş (Gaziantep) 18. Ahmet Sünnetçioğlu (Bursa) 19. Fahrettin Kukaracı (Erzurum) 20. Veysel Candan (Konya) 21. Mahmut Göksu (Adıyaman) 22. Mustafa Geçer (Hatay) 23. Fethullah Erbaş (Van) 24. Maliki Ejder (Arvas (Van) 25. Rıza Ulucak (Ankara) 26. Ali Oğuz (İstanbul) 27. Mehmet Zeki Okudan (Antalya) 28. Mustafa Niyazi Yanmaz (Şanlıurfa) 29. Mehmet Özyol (Adıyaman) 30. Sacit Günbey (Diyarbakır) 31. Turhan Alçelik
(Giresun) 32. Ali Gören (Adana) 33. Aslan Polat (Erzurum) 34. Eyyüp Sanay (Ankara) 35. İsmail Alptekin (Bolu) 36. Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa) Gerekçe : Ülkemizin yüzde 95'i deprem kuşağı içinde
bulunmaktadır. Topraklarımızın yüzde 44'ü birinci derece deprem kuşağındadır.
Bu kuşak içinde nüfusumuzun yüzde 55'i yaşamaktadır Sanayimizin yüzde 75'i de
yine bu bölgededir. En son yaşadığımız 17 Ağustos ve 12 Kasım depremleri
sonrası insanların sağ olarak kurtarılması, tedavilerinin yapılması, yara
almadan kurtulanların hayatlarını idame ettirebilmeleri için en büyük gayreti
sivil toplum kuruluşları gerçekleştirmişlerdir. Bu kuruluşlar halkı
örgütleyerek felaket sonrası acil kurtarma çalışmaları için bölgeye yardım ve
gönüllü akmasını sağlamışlar, devletten çok daha süratli, müdahalede etkin ve
yetkin olduklarını ispatlamışlardır. Ne yazık ki, asrın felaketi karşısında
olağanüstü beceriksizlik gösteren hükümet, bu kuruluşları âdeta kıskanmış,
yardım faaliyetlerine mâni olmuştur. Depremlerde, binlerce vatandaş tüm malvarlığını
kaybederken, hükümetin yaptığı harcamalar, toplanan vergi gelirlerinin ve
iç-dış bağışların yanında komik kalmıştır. Bu hükümet, deprem afetini bahane
ederek, iğneden ipliğe her mamule "Deprem Vergisi" koymuş, topladığı
kaynakları da bütçe açıklarının kapatılmasında kullanmıştır. Bu bağlamda, IMF
tarafından deprem yaralarının sarılması amacıyla tahsis edilen 500 milyon
dolarlık bir kaynağın "memur maaşlarının ödenmesinde kullanıldığı"
ilgili Bakan tarafından açıklanmıştır. Kalıcı konut bekleyen onbinlerce hak sahibi var.
Maalesef, bunların tamamına yakını kışı yine prefabriklerde ve çadırlarda
geçirmektedirler. Daha kaç kışı sağlıksız şartlarda geçirecekleri de
bilinmemektedir. Depremdeki kayıplarımızla ilgili hâlâ kesin netice
alınamamış, iki yıla yakın bir süre geçmesine rağmen yüzlerce kayıp insan
ilanlarla aranmaktadır. Hâlâ ülkemizde bir "afet ve deprem
politikası" oluşturulmamış; afetler olduktan sonra "yara sarma"
politikaları yerine afet öncesi alınması gerekli tedbirlerin gerekliliği
yetkililerce idrak edilememiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dinar ve Senirkent
felaketlerinden sonra oluşturduğu Araştırma Komisyonunun raporundaki öneriler
hükümet tarafından yerine getirilseydi, Türkiye, depremde bu kadar büyük
kayıplar vermezdi. 17 Ağustos depremi sonrasında oluşturulan Türkiye Büyük
Millet Meclisi Araştırma Komisyonunun önerdiği 39 maddelik kalıcı çözüm
önerilerinden sadece biri olan bina sigortası yürürlüğe konmuş, o da, önerilen
anlamda değil "vatandaştan ne alsak kârdır" mantığı ile yapılmıştır. Deprem felaketi sonrası prefabrike konutlarda
oturmayan, evleri yıkılmış hak sahiplerine 100 milyon TL barınma yardımı
yapılması kararlaştırılmıştı. Hükümet, bu hak sahibi vatandaşlarımıza
konutlarını teslim etmediği halde barınma yardımına Aralık 2000'de son
verilmiştir. Bu hatadan acilen vazgeçilmelidir. Ayrıca, deprem bölgesinde görev yapan devlet memurları
ve kamu işçilerine hükümet tarafından 50 milyon TL yardım yapılması uygulaması
Nisan 2000 tarihinde sona erdirilmiştir. Özveriyle hizmet veren insanımıza
moral desteği sağlayan bu ödemenin bölgede yaşayan tüm emekli (Bağ-Kur, Emekli
Sandığı, SSK emeklileri) vatandaşlarımızı da kapsayacak şekilde genişletilerek
devamında fayda görmekteyiz. Deprem bölgesindeki çiftçimiz, esnafımız ve hatta
sanayicilerimiz önemli kayıplar ve ciddî sıkıntılar yaşamaktadırlar. Bu
kesimlere yönelik çok acil destek kredileri sağlanması zarureti vardır. Felaket sonrası, yurtiçi ve dışından yapılan
yardımların miktarı ve sarf edildiği yerler konusunda ciddî spekülasyonlar
karşısında gerçekçi bilgilerin kamuoyuna açıklanması gerekmektedir. Bölgedeki enkaz kaldırma çalışmalarının en son durumu,
kalıcı konut yapımındaki gelinen son nokta, felaketteki can ve mal kaybının
kesin tespitleri, yaralılarımızın tedavisi ve psikolojik rehabilitasyon
çalışmalarının geldiği nokta, hak sahiplerine ödenen barınma yardımlarının
devamının gerekliliği, bölgedeki belediyelere yapılan afet yardım
katsayılarının adil tespit edilip edilmediği hususlarının araştırılması
zarureti vardır. Bu konuların Meclis tarafından oluşturulacak bir araştırma
komisyonu marifetiyle ayrıntılı bir şekilde incelenerek, çözümleri hususunda
hükümet ve kamuoyuna sağlıklı bilgiler sunulması ve bundan sonra
karşılaşabileceğimiz felaketler için gerekli tedbirlerin ortaya çıkarılmasını
elzem görmekteyiz. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır. İkinci önergeyi okutuyorum: 2. - Konya Milletvekili Teoman Rıza
Güneri ve 27 arkadaşının, Beyaz Enerji Operasyonu ile gündeme gelen yolsuzluk
iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/166) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Son günlerde "Beyaz Enerji Operasyonu" ile
gündeme gelen hadiselerle ortaya çıkan yolsuzluk iddialarının ve enerji
alanındaki sair usulsüz durumların araştırılıp, tüm boyutlarıyla ortaya konması
ve alınabilecek tedbirler ile hal çarelerinin tespiti için, Anayasanın 98 inci,
TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz. 1. Teoman Rıza
Güneri (Konya) 2. Yasin
Hatiboğlu (Çorum) 3. Avni Doğan
(Kahramanmaraş) 4. Latif Öztek
(Elazığ) 5. Şeref
Malkoç (Trabzon) 6. Faruk Çelik
Bursa) 7. Lütfü
Esengün (Erzurum) 8. Bahri
Zengin (İstanbul) 9. Sacit
Günbey (Diyarbakır) 10. Mustafa Niyazi Yanmaz (Şanlıurfa) 11. Ahmet Sünnetçioğlu (Bursa) 12. Mehmet Zeki Çelik (Ankara) 13. Mehmet Batuk (Kocaeli) 14. Fethullah Erbaş (Van) 15. Bekir Sobacı (Tokat) 16. Nezir Aydın (Sakarya) 17. İsmail Alptekin (Bolu) 18. Dengir Mir Mehmet Fırat (Adıyaman) 19. Eyüp Fatsa (Ordu) 20. Hüseyin Karagöz (Çankırı) 21. Razaman Toprak (Aksaray) 22. Ali Sezal (Kahramanmaraş) 23. Mustafa Geçer (Hatay) 24. Yakup Budak (Adana) 25. Musa Demirci (Sıvas) 26. Osman Pepe (Kocaeli) 27. Kemal Albayrak (Kırıkkale) 28. Bülent Arınç (Manisa) Gerekçe : Ülkemizin enerjiye olan ihtiyacının önemini artık
herkes bilmektedir. Dünyanın yıllık enerji talebi ortalama yüzde 1,8 artarken,
Türkiye'de bu oran yüzde 8'dir. Enerji üretimimiz, tüketim kapa-sitemizin
altında kaldığından bu alandaki politikalarımız hayatî bir önem arz etmektedir.
Bu talebi karşılayabilmek için Türkiye'nin her yıl 3,5-4 milyar dolarlık yeni
yatırımı ve projeyi hayata geçirmesi gerekiyor. Bu yönde birtakım çabalar ortaya konmasına rağmen,
Türkiye, enerji alanında ciddî bir ilerleme sağlayabilmiş değil. Bunun da asıl
sebebi, Türkiye'deki enerji yönetimi krizidir. Yönetimdeki zaafiyet, enerji
politikalarının etkin bir şekilde yürütülmesine mâni olmaktadır. Enerji talebimizi karşılayabilmek için her yıl 3,5-4
milyar dolarlık yeni yatırımı hayata geçirmemiz gerekirken, 2001 yılı
bütçesinde, bütün bakanlıkların yatırım bütçesi 5 milyar dolardır. Bu yatırım kıtlığı ortamında, dış finans kaynaklarının
devreye sokulması gerekiyor. Ancak, ekonomik krizlerin yanı sıra yolsuzluk ve
usulsüzlüklerin gündeme geldiği bir ortama yabancı yatırımcıyı getirmenin de
güçlüğü ortadadır. Türkiye, bu enerji krizini yaşarken kendisini çepeçevre
saran bir yolsuzluk sarmalı ile de karşı karşıya. Son olarak "Beyaz Enerji
Operasyonu" ile gördük ki, bu yolsuzluk hastalığı enerji alanına da
bulaşmıştır ve enerji yönetiminin üzerinde "yolsuzluk, rüşvet ve
usulsüzlük" gibi ciddî ithamlar mevcuttur. Enerji yönetimimiz, bugün, bu
projeleri konuşacağına, maalesef yolsuzluklar girdabına düşmüştür. Enerji Bakanlığında, zaman aşımına uğramış birçok
usulsüzlük ve yolsuzluğun olduğu, bu operasyonla üzerine gidilen yolsuzluk ve
usulsüzlüklerin, aysbergin sadece görünen kısmı olduğu şeklinde ciddî iddialar
mevcuttur. Bu noktada, bazı teftiş kurulu raporlarının Bakanlıkta
bekletildiği, usulsüzlüklerin üzerine gidilmek istenmediği, ayrıca teftiş
kurulu raporları ile Başbakanlık YDK'nın raporlarında, bu operasyon kapsamının
dışında TEAŞ tarafından dava açılan firmalara yeni ihaleler verildiği, ihale
şartnamelerinin değiştirildiği, birçok işin ise ihalesiz bazı firmalara
verildiği vurgulanıyor. Son operasyon çerçevesinde teftiş raporlarında ismi
geçmeyen isimlerin görevden alınmaları, raporlarda ismi geçenlerin bazılarının
da görevden alınmamaları, hadisenin boyutunun daha farklı ve büyük olduğunu
göstermektedir. Nitekim, operasyonun zamanlaması ve söylenilen oluş biçimi,
soru işaretleri doğurmaktadır. Bakanlıktaki tüm usulsüzlüklerin üzerine
gidildiğinde, olayın daha da büyüyüp, ciddî siyasî sonuçlar doğuracağı
söylenmektedir. Ortada, daha önce enerjiyle ilgili zikredilen birçok
şaibelerle beraber, bu son operasyondaki yolsuzlukların, yetkili kişiler
tarafından görülmemesi ve haberdar olunmaması inandırıcı gelmemektedir. Hatta, operasyonun Bakanlığa rağmen yapıldığı,
Bakanlıktaki görevden almaların kerhen ve zevahiri kurtarmak amacıyla yapıldığı
da söylenmektedir. Düğmeye farklı odaklar tarafından basıldığı şeklindeki
iddialar da, enerji yönetiminin zafiyeti ve vurdumduymazlığını göstermektedir. Türkiye'de artık işler bir şekilde yolsuzluk
dairesinden geçmeden yapılamayacak bir noktaya getirilmiştir ve yolsuzluk bir
sistem sorunu haline gelmiştir. Ayrıca, bu usulsüzlük ve yolsuzluklar hem
devletin kayba uğramasına yol açmakta hem enerji politikalarının etkin ve
verimli bir şekilde yürümesine mâni olmakta hem de siyasîlere olan güveni
azaltmaktadır. Bu bakımdan, ciddiyet arz eden bu ithamlar ve iddiaların
açıklığa kavuşturulup tüm yolsuzluğa bulaşmış olanların üzerine gidilmesi
gerekmektedir. İşte, bu yolsuzluk iddialarının açıklığa
kavuşturulmasında ciddî bir şekilde katkı sağlayacak, böylelikle siyasete ve
sivil kurumlara olan güveni artıracak ve devletin kurumları arasında çatışma
doğurmayı amaçlayanların planlarını suya düşürecek en etkin kurum TBMM'dir. Enerji alanındaki yolsuzluk ve usulsüzlükleri tüm
boyutlarıyla araştıracak bir Meclis araştırma komisyonunun kurulması, ucu
derinlere ulaşması beklenen enerji ihaleleri soruşturmalarının sağlıklı ve
özgürce yürütülmesine, bu alandaki yolsuzlukların ortaya çıkarılıp temiz toplum
hedefimize ulaşmamızda ciddî katkılar sağlayacak ve ülkemiz için hayatî öneme
sahip enerji alanında sağlıklı bir yapının oluşmasına katkıda bulunacaktır. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır. Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım : B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam) 5. - OECD Kamu Yönetimi Bölümü ve Fransız
Senatosu Maliye Komisyonunun işbirliğiyle "Parlamenter İlişkiler ve
Tüzükler" konusunda Paris'te yapılacak uluslararası toplantıya TBMM'yi
temsilen Plan ve Bütçe Komisyonundan bir üyenin katılmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/738) 15 Ocak 2001 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna İktisadî İşbirliği ve Geliştirme Teşkilatı (OECD) kamu
yönetimi bölümü ve Fransız Senatosu Maliye Komisyonunun işbirliği ile 24-25
Ocak 2001 tarihlerinde Paris'te üye ülkelerin parlamentolarının bütçe
komisyonlarından birer temsilcinin katılımıyla "Parlamenter İlişkiler ve
Tüzükler " konusunda uluslararası bir toplantı yapılacaktır. Söz konusu toplantıya Türkiye Büyük Millet Meclisini
temsilen Plan ve Bütçe Komisyonundan bir üyenin katılması hususu, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9
uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Ali Ilıksoy Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Vekili BAŞKAN - Tezkereyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Tezkere kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi
vardır; önce okutup işleme alacağım, sonra oylarınıza başvuracağım. IV. – ÖNERİLER A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ 1. – (10/139),
(10/14), (10/126), (10/132), (10/133) Esas Numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunun 547 sıra sayılı raporunun görüşmesinin, gündemdeki yeri ve görüşme
gününe ilişkin Danışma Kurulu önerisi Danışma Kurulu Önerisi No: 59 Tarihi: 12.1.2001 12.1.2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı
tarihte dağıtılan, trafik kazalarının nedenlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi konusundaki (10/139, 14, 126, 132 ve 133) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 547 sıra sayılı raporunun, gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasının ve
görüşmelerinin 16.1.2001 Salı günkü birleşimde yapılmasının Genel Kurulun
onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür. Ali Ilıksoy Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Vekili
Nevzat Ercan DYP Grubu Başkanvekili KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN - Lehte, aleyhte?.. KAMER GENÇ (Tunceli) - Aleyhte. BAŞKAN - Buyurun efendim. Süreniz 10 dakikadır efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Meclis Danışma Kurulunun bir önerisi üzerine söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
yasama görevini yapan bir kurumdur. Türkiye Büyük Millet Meclisi, ülkenin temel
sorunlarından uzak kalamaz. Bugün, haftalardır Türkiye'de büyük suiistimaller
ön safhada, rejim sorunu tartışılıyor; ama, bunları hiç duymayan bir Türkiye
Büyük Millet Meclisi vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmasının verimli
olabilmesi ve Türkiye'deki meselelerin her şeyden önce Türkiye Büyük Millet
Meclisinde konuşulması gerekirken, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
meselelerin dışında tutulmakta; işte, bazı gruplar çıkıp da, gruplarında, usul
yerini bulsun diye birtakım şeyler konuşulmakta; ama, bu kürsüye meseleler
gelmemektedir. Hükümet, Türkiye Büyük Millet Meclisine rağbet göstermemektedir.
Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarı, çok sistemli bir şekilde,
tartışılabilir bir hale dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Şimdi, bir enerji suiistimali sorunu var; gazetelerin
birinci sayfalarında yer alıyor. Devletin genel müdürleri, müsteşarları gözetim
altına alınıyor. Bunlar, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin nasıl bilgisi
dışında tutulabilir?! Nasıl, buraya ilgili bakan gelip de, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bunları dile getirmiyor?! En azından, bir gündemdışı konuşma yapmak
suretiyle, grupların burada konuşmasının sağlanması gerekir. Herkes rahat!.. Sayın Mesut Yılmaz diyor ki: "Bir tek ANAP'lı
suiistimal yapamaz; yapan da ANAP'ta duramaz." Ne kadar gülünç bir şey.
Kardeşi diyor ki: "Bize gelen, bilmem, caminin neresine ne yapar."
Ama, ben, burada, iki sene önce, kulakları çınlasın, Milliyet Gazetesinden,
Melih Aşık'ın sütunundan bir fotoğraf göstermiştim. Bu fotoğrafta, bir yanda
Turgut Yılmaz, bir yanda Mesut Yılmaz; ikisinin hiçbir sıfatı yok; öte tarafta,
Cumhur Ersümer Başbakan Yardımcısı ve Enerji Bakanı; gitmişler, Rusya'da Mavi
Akım Projesi üzerinde konuşuyorlar. "Ben, yalnız elektrik düğmesiyle
ilgileniyorum" diyor. Peki, hani, o zaman "daltonlar Moskova'da"
diye bir fotoğraftı... Peki, oraya kimin uçağıyla gittiniz? Orada, Gasprom'un,
özel bir şirketin karşısına, bir yandan devletin elçisini, bir yandan başbakan
yardımcısını ve bir yandan da bir parti genel başkanını ve onun kardeşini
getirip oturtuyorsunuz... Şimdi, olaylar bu kadar açık ve seçik ortadayken,
bunlar, niye getirilip bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmüyor da
trafik... Tabiî trafik sorunu da çok önemli ;ama, onun arkasından da bunları
alalım. Tabiî, yüzlerce insanımız ölüyor trafik kazalarında. Hatta, hiçbir
faydası olmayan, gelecekte gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceği belli
olmayan bu Mavi Akım Projesinin Türkiye'de, 260 milyon dolarlık, yani aşağı
yukarı 200 trilyon liralık bir bölümü... Müteahhidi ANAP'ın yakını, kendisine
paralar ödenmiş; ama, hiçbir faydası yok! Yarın buradan lağım suyu mu
akıtacaklar, gaz mı akıtacaklar, ne akıtacaklar, ben de bilmiyorum. Bunlar,
Türkiye'nin çok önemli sorunları... Ondan sonra da, birileri -arkalarında büyük
bir kirlilik var, arkalarında büyük ayıplar var- bir de çıkıp milletin
karşısında böbürleniyorlar, dürüstlük taslıyorlar, kabarıyorlar... Ben
anlamıyorum, insanlar bu milletin karşısında nasıl bu kadar yalan
söyleyebiliyorlar. Kendi ortaklarından biri çıkıyor "bunların ar
damarları çatlamış" diyor; ama,
kimseden bir ses yok. Ama, öte taraftan da çıkıp "vay efendim, biz
böyle temiziz... Biz böyle
temiziz..." Sayın milletvekilleri, gerçekten, Türkiye'de rejim, bu
suiistimaller nedeniyle, çok büyük boyutlara varan tehlikeyle karşı karşıyadır;
bunun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ele alınması lazımdır. Ben, buradan, daha önce de söyledim; Meclis tatile
çıkmadan önce, burada, soruşturma komisyonu raporları oylanmıştı. Mesut Yılmaz
ile Necdet Menzir hakkındakisoruşturma
komisyonu raporu yanlış oylanmıştı. Mesut Yılmaz ile Yalım Erez'in Yüce Divana
sevk kararları vardı; ama, suçun şahsîliği prensibi gereği, bu iki kişinin her
biri hakkında ayrı ayrı oylama yapılması lazımken, bunlar hakkındaki rapor
birlikte oylanmıştı; bu, Anayasaya aykırıdır. Ben, o zaman, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına bir şikâyette bulunmuş, demiştim ki, bu oylama
yanlıştır; İçtüzüğün 13 üncü maddesine göre bunları getirin, Mecliste bu
oylamayı yenileyelim; ama, Meclis Başkanı da, olayların o kadar dışında ki,
burada söylenenleri duymuyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir içtüzüğü var,
Anayasa var; bunları evvela harfi harfine uygulayacak kişi, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanıdır, onun Divanıdır... İçtüzüğün 13 üncü maddesi açık,
orada deniyor ki, eğer, Mecliste yapılan oylama sırasında hata olursa, Başkan,
o sırada usul tartışması açar, o oylamayı düzeltir; ama, hata oylamadan sonra
ortaya çıkarsa, bunu Divana götürür, Divanın aldığı kararı da Genel Kurula
getirir. Biz, bunun için o zaman dilekçeyi verdik; bu oylama usulsüzdür,
tekrarlansın dedik; ama, Meclis Başkanlığı suskun... Yani, biz burada bir
şeyler söylüyorsak, sorumluluk... Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu
kürsüsünün bir ağırlığının olması lazım. Bu ağırlığı da ortaya çıkaracak, yine,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanıdır ve onun buradaki Vekilidir,
Divanıdır. MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Genç, Meclis
Başkanı... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Susturmak için İçtüzüğü
değiştiriyorlar. KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, efendim, bir
"düğmeye kim bastı" meselesi çıktı ortaya... Yahu, düğmeye kim
basarsa bassın, önemli olan, bir suiistimal varsa, bu suiistimali ortaya
çıkarmak suç mudur?! Bunun rejimle ne ilgisi var! Yani, birileri çıkıp da
hırsızlık yapıyorsa, bu hırsızlığı ortaya çıkarmak... "Efendim, demokrasi
yıpranıyor..." Niye yıpransın; demokrasi, bilakis, güçleniyor. Aslında,
siz suiistimallerin ortaya çıkarılmasını engellediğiniz takdirde demokrasi
yıpranıyor. Bugün, Türkiye'de bir İçişleri Bakanı var; ama, belirli
kişileri, tabiî, belirli medya gruplarını almış arkasına, o kadar çok millî
kahraman, o kadar çok, bilmem, dürüst gibi görünüyor ki efendim... Bakın, bu
düğmeye basma meselesi 7 Ocakta çıktı ortaya; 7 Ocakta Enerji Bakanı suspus,
Mesut Yılmaz suspus; gittiler 8 Ocakta Başbakana; Başbakan -hiç kimse bir renk
vermedi- İçişleri Bakanı geldi, bunlar bir araya geldiler... Şimdi, ben olsam,
bir olay ortaya çıksa, eğer suçsuzsam, anında cevap veririm, bu böyledir derim.
Bunlar, tabiî, arkalarında birtakım ayıpları olduğu için, çıkıp da kamuoyunun
önünde anında cevap veremediler; üç gün boyunca, kamuoyu önünde acaba bu işin
içinden nasıl çıkacağız diye, hep tertipler ve hesaplar içinde oldular ve
üçüncü gün birtakım beyanatlar verildi; ama, bu beyanatlar da yine ikna edici
olmadı. Bunlar, tek başına, bir hükümetin, en azından bir bakanın düşmesini
gerektiren meselelerdir. Ben, bunları, bu kürsüde hükümetten soruyorum;
bankaların için boşaltılıyor, hiç ses yok; birtakım bankalara el konuluyor, bu
bankalara el koyma aşamasında birileri tüyo veriyor, çuvallarla o bankalardan
paralar boşaltılıyor; hükümetten hiç ses yok;hiç kimse üzerine almıyor. Ee, Enerji ihalelerinde, işte, bürokratlar içeriye
alınıyor ve bu bürokratlar, bakan ortada iken, beyanat veriyor "benim bir
suçum yok; hepsi onların bilgisi dahilindedir" diyor. Ben de yüzde yüz
inanıyorum ki, bilgisi dahilinde; çünkü, Tahkim Kanununun burada çıkarılması
sırasında, ben bu kürsüden "bakın,
bu Tahkim Kanunuyla Türkiye'nin geleceğini karanlıklara sürüklüyorsunuz. Yarın
öbür gün bürokratlarınız öyle gizli sözleşmeler yapacak ki, Türkiye'yi,
kapitülasyonlarda bile olmayan birtakım ağır şartlarda sömürteceksiniz."
demiştim. Bunlar bugün tek tek burada ortaya çıkıyor. Biliyorsunuz, bu imtiyaz sözleşmeleri Danıştayın
denetimine gitmişti; o 46 tane imtiyaz sözleşmesinden dolayı, elektrik
üretim-dağıtımını alan firmaların milyonlarca dolar yatırım yapması lazım ve
Enerji Bakanı, Tahkim Kanununu geçmişe teşmil etmek için üç defa buraya
getirdi. Ben çıktım "Danıştay kararını yanlış yorumluyorsunuz" dedim
ve gitti, benim aleyhime... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı) BAŞKAN -Sayın Genç, lütfen toparlayınız. KAMER GENÇ (Devamla) - Peki efendim. ... dava açtı, 1 milyar liralık tazminat kazandı;
önemli değil tabiî; ama, biz, bu kürsülerde doğruları söyleyeceğiz. Bununla ne yapıldı sayın milletvekilleri; o
sözleşmelerde gizli anlaşmalar yapılıyor, o gizli anlaşmalarda devlet ve
vatandaş sonuna kadar soyulacak, yine, kendi yandaşlarını hakem tayin
edecekler; çünkü, artık, Danıştayın denetiminden de geçmeyecek bu sözleşmeler
ve Türkiye, sistemli şekilde, ortada, ekonomik yönden yok edilecek. Bunları
zamanı gelince konuşacağız. Ama, ben, şimdi, Sayın Başkanlıktan rica ediyorum;
Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarının korunması için, her gün, bir defa
Bakanlar Kurulu burada olacak Meclisin çalışma saatinde, mazereti olanlar
hariç. Ayrıca da, memleketin bu kadar yoğun gündemi ve temel gündemleri varken,
Türkiye Büyük Millet Meclisi -yani, ben, bugünkü mesele için demiyorum,
trafikle ilgili bir şey demiyorum, o da önemli ama- eften püften meselelerle
uğraştırılmayacak. Saygılar sunuyorum efendim. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Tunceli Milletvekilimiz Sayın Kamer Genç, önerinin
aleyhinde konuştular. ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Zeki Çakan, lehinde mi konuşacaksınız? ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Hayır efendim. Sayın Kamer Genç, konuşmalarında, Danışma Kurulu kararı
üzerinde -zabıtları incelerseniz- hiç konuşmadılar. Siz de, Danışma Kurulunun
kararı üzerinde, aleyhinde konuştular diye zabıtlara geçirdiniz. Ancak, bütün milletvekillerimizin izlediği gibi, Sayın
Kamer Genç, her zamanki tutum ve davranışını sürdürerek, gerek Anavatan Partisi
Genel Başkanına gerekse Anavatan Partisi Grubuna sataşmıştır. Müsaade
ederseniz, iki cümleyle kendisine cevap vermek istiyorum. BAŞKAN - Çok kısa olmak kaydıyla, buyurun efendim. Aslında, Danışma Kurulu önerisi üzerinde de konuşma
hakkınız var; biliyorsunuz lehte de konuşabilirsiniz. Buyurun efendim. V. –
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1. – Anavatan
Partisi Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili Zeki Çakan’ın, Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in konuşmasında, ANAP Genel Başkanı A. Mesut Yılmaz’a
sataşması nedeniyle konuşması ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her zaman, her Genel Kurul toplantısında olduğu gibi, Sayın
Kamer Genç, söz isteminde bulunmuş; ama, maalesef, her zamanki tavrını
sergileyerek, esas meseleyi değil, kendi kafasına göre, kendinin siyasî
geleceğiyle ilgili veya bir başka partiyi veya partileri karalamayla ilgili
konuşmasını sürdürmüştür. Danışma Kurulu kararı üzerinde söz istemiş; ancak,
zabıtlar incelendiğinde görüleceği gibi, kesinlikle Danışma Kurulu kararı
üzerinde konuşmamıştır. Biraz önceki konuşmasında, detaya inmek istemiyorum;
çünkü, daha önce, Sayın Kamer Genç, burada, siyasî parti gruplarına sataşarak
-özelikle grup başkanvekillerini mahkemeye vererek, bu konuyla ilgili tazminat
davaları açarak- siyasî parti gruplarının, grup başkanvekillerinin üzerine
saldırmasını arzulamaktadır; ama, benim ne terbiyem ne de bağlı bulunduğum
siyasî partinin görüşü, bu saldırganlığı önlemektedir; terbiyem de müsait
değildir. Ancak, şunu söylemek istiyorum: Sayın Kamer Genç, başbakan; Sayın
Kamer Genç, içişleri bakanı; Sayın Kamer Genç, Meclis başkanı; biraz önce de
söylediği gibi, Sayın Kamer Genç, 550 milletvekilinin yerine geçen, tüm
milletvekillerinin her birini ayrı ayrı yönetme ve yönlendirme çabası
içerisinde... Değerli Genç, bugün, Anavatan Partisi Genel Başkanı
Sayın Mesut Yılmaz, Grupta bir konuşma yaptı. Yüce Türk Milleti önünde sana da
sesleniyorum, Grubum ve Genel Başkanım adına sesleniyorum: Basında yer alan,
bugün adlî yargıya intikal eden ve yargıya intikal ettiği için burada
konuşulmasını uygun bulmadığım her türlü konuda bilgin, belgen var ise
-adliyeye, yargı organlarına intikal eden- bu konuda lütfen ihbarda bulun.
Özellikle de senden, bunu, Anavatanlılar adına, Anavatan Partisi Grup
Başkanvekili olarak istiyorum; ama, lütfen, bu konuşmalarında iftira ve
ka-ralama zihniyetinden vazgeç. Bu Parlamentoya, özellikle de Parlamentonun
içinde bulunan bir milletvekili olarak size, bunu yakıştıramadığımı... İftira
kampanyasıyla değil, bilginle, belgenle, hele hele yargıya intikal etmiş bir
konuyla ilgili olarak, her türlü, ama, her türlü şüpheni yargıya bildirmeni
özellikle senden rica ediyorum. Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (ANAP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çakan. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, arkadaşımız
sataştı; bir iki cümleyle yerimden cevap vereyim. BAŞKAN - Hayır, uzatmayalım. MEHMET CAVİT KAVAK (İstanbul) - Ne sataşması, sataşma
falan yok! KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir şey söylüyorum. Diyor ki... BAŞKAN - Grup başkanvekili olarak konuştu. KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, bir dakika... ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Hiçbir sataşma yok. KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani, Danışma Kurulu kararı
nedir; Meclisin çalışmasıdır. Meclis çalışmasının amacının, ben, ne olması
gerektiğini söylüyorum... Gündemdışı değil... Zaten, Urfa'daki başkanları;
yani, işte, enerji ihalesinde suiistimallerden dolayı... Öyle galiba; yani,
haber aldığımıza göre... MEHMET CAVİT KAVAK (İstanbul)- Biraz önce elinize kâğıt
verdiler!.. BAŞKAN- Biz, ne söylediğinizi anladık Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli)- Efendim, anladım da, yalnız
"saldırıyor" dedi. Bu memlekete biz bir hizmet yapmaya geldik;
cebimizi doldurmaya gelmedik. BAŞKAN- Tamam efendim, tamam... Lütfen... KAMER GENÇ (Tunceli)- Biz, kimin, cebini doldurmaya
geldiğini de biliyoruz... BAŞKAN- Kimse gelmedi... KAMER GENÇ (Tunceli)- Halk da bunlara cevabını verecek
ama; biz, artık, burada susamayız Sayın Başkan. ZEKİ ÇAKAN (Bartın)- O hizmeti en iyi şartlarda
yapabilmesi için, her türlü bilgisini, belgesini, her türlü görüşünü yargı
organlarına intikal ettirmesini özellikle istiyoruz KAMER GENÇ (Tunceli)- Yani, rica ediyorum... Bu Meclis
neyle uğraşıyor, kiminle uğraşıyor?!.. BAŞKAN- Sayın Genç, siz, Trafik Araştırma Komisyonu
raporunun gündeme alınmasının aleyhinde konuşmak üzere söz aldınız; ama, onu da
bir ölçüde desteklediniz. Ancak, başka bir önceliğiniz olduğunu söylediniz... KAMER GENÇ (Tunceli)- Ama bakın... BAŞKAN- Bunu uzatmayalım lütfen... KAMER GENÇ (Tunceli)- Şimdi, bakın; ANAP il başkanının
oğlu, enerji ihalesinde suiistimallerden sorumlu tutulmuştur... BAŞKAN- Efendim, lütfen... KAMER GENÇ (Tunceli)-
Bunda yanlışlık yok... BAŞKAN- Lütfen efendim... ZEKİ ÇAKAN (Bartın)- Sayın Başkan... KAMER GENÇ (Tunceli)- Yani, daha ne belge getireyim
bunlara efendim!.. BAŞKAN- Başka konuşacak arkadaşımız var mı?... KAMER GENÇ (Tunceli)- Sözleşmeleri açsınlar... Yarın ne
belgeler... BAŞKAN- Lehte, aleyhte olmak üzere konuşacak başka
arkadaşımız var mı?.. Olmadığı anlaşıldı. Oylarınıza sunuyorum:Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... ZEKİ ÇAKAN (Bartın)- Bize değil, yargıya verin!.. KAMER GENÇ (Tunceli)- Yargının arkasına saklanmayın!.. BAŞKAN- Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiş ve
gündemimize girmiştir. Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre
verilmiş doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır; bu önergeler 3 adet olup,
ayrı ayrı okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım: İlk önergeyi okutuyorum: III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam) 6. - Balıkesir Milletvekili İlyas
Yılmazyıldız'ın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması, Balıkesir Üniversitesi Bünyesinde Tıp, Eczacılık, Dişçilik, Güzel
Sanatlar, Savaştepe Eğitim, İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültelerinin Kurulması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/313)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/286) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 2/313 Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması, Balıkesir Üniversitesi Bünyesinde Tıp, Eczacılık,
Dişçilik, Güzel Sanatlar, Savaştepe Eğitim, İktisadî ve İdarî Bilimler
Fakültelerinin Kurulması Hakkında Kanun teklifim, komisyona havale edildiği
tarihten itibaren 45 gün geçtiği halde görüşülmemiştir. İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul
gündemine alınmasını arz ederim. Saygılarımla. 24.3.2000 İlyas Yılmazyıldız Balıkesir BAŞKAN- Sayın Yılmazyıldız, önerge sahibi olarak
konuşacak mısınız?.. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir)- Evet. BAŞKAN- Buyurun. Süreniz 5 dakika. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçen yasama döneminde verdiğim, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Hakkında 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulüne Dair Kanunun bir maddesinde değişiklik yapılarak, Balıkesir
Üniversitemize bağlı olarak, tıp
fakültesi, eczacılık fakültesi, diş hekimliği fakültesi, güzel sanatlar
fakültesi, Savaştepe eğitim fakültesi, iktisadî ve idarî bilimler fakültesi
kurulması hakkında 2/313 esas nolu kanun teklifim, 45 gün geçtiği halde,
komisyonlarda görüşülmediği için, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, doğrudan
gündeme alınması için söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, Balıkesir Üniversitesi,
Balıkesir'in gelişmesi bakımından çok büyük önem arz etmektedir. Balıkesir'in,
ekonomik, sosyal ve kültürel bakımdan bir bütünlük içinde gelişmesinin
sağlanması için Balıkesir Üniversitesinde yeni fakültelerin açılması zaruret
haline gelmiştir. Balıkesir İlimiz, 1 milyonu aşan nüfusuyla, Bursa,
Manisa, Çanakkale İllerimiz arasında bulunan önemli bir yerleşim alanıdır. Ne
var ki, bugüne kadar gerek yer aldığı coğrafî konum gerekse demografik
yapısıyla paralel bir kalkınma seviyesine ulaşamamıştır. Bu gelinen noktada,
kalkınmada, sanayide ve yükseköğretimde kendisine komşu olan illerden daha da
geride kalmıştır; ilimizden bir bakan çıkmaması sebebiyle, Çanakkale gibi,
Bakanlar Kurulu kararıyla bir tıp fakültesine sahip olamamıştır. Bu, ancak,
Yüce Meclisimizin desteğiyle olabilecek bir iştir. Bu, benim şahsımın bir
arzusu değil, burada temsil edilmekte olan Demokratik Sol Partiden, Milliyetçi
Hareket Partisinden, Anavatan Partisinden, Fazilet Partisinden ve Doğru Yol
Partisinden bütün Balıkesirli milletvekillerimizin ve bütün
milletvekillerimizin desteğiyle gündeme alınması, Balıkesirlilerimizin en
önemli arzusudur. Balıkesir Üniversitesi, 11 Temmuz 1992 tarihinde
kurulmuş olup, halen 13 000 öğrenci, 1 000 öğretim elemanı ve idarî personeli,
4 fakülte, 3 yüksekokul, 11 meslek yüksekokulu, 4 enstitü ve 6 araştırma ve
uygulama merkezine sahip bulunmaktadır; ancak, bu, Balıkesir Üniversitesi için
yeterli değildir. Şu anda Türkiye'nin 15 inci gelişmiş üniversitesi olan
Balıkesir Üniversitemizin, Balıkesir İli ekonomisine katkısı yıllık 20 trilyon
lirayı bulmaktadır. Bunun yanında büyük nüfusa sahip ilçelere de yeni
fakülteler kurulması için son derece uygun bir zemini vardır. Bu açıdan,
Balıkesir Üniversitesine bağlı olarak, eczacılık fakültesi, diş hekimliği
fakültesi; güzel sanatlar fakültesi, Savaştepe eğitim fakültesi, tıp fakültesi
ve iktisadî ve idarî ilimler fakültesi açılmasında son derece büyük yarar
vardır. Bugün, Balıkesir'de bulunan mevcut hastaneler
halkımızın ihtiyaçlarına cevap verememektedir. Bunun için, hastalarımız
genellikle İzmir ve Bursa gibi diğer şehirlere gitmek zorunda kalmaktadırlar.
Bu durum, zaten büyük ekonomik sıkıntılar içinde olan hastalarımızın ve
yakınlarının, maddî ve manevî büyük zorluklar çekmesine sebep olmaktadır.
Özellikle, Balıkesir İlindeki bir hasta, ilçesindeki devlet hastanesinden
Balıkesir Devlet Hastanesine, oradan Bursa veya İzmir Devlet Hastanesine,
oradan tıp fakültesine giden, uzun ve zorlu bir yolu izlemek zorundadır.
Halbuki -1 milyon nüfusu ilgilendiren bu konuda- Balıkesir'de bir tıp fakültesi
kurulması durumunda, vatandaşlarımız doğrudan ileri düzeyde tedavi olma
imkânına sahip olacaklardır. Bu nedenlerden dolayı, Balıkesir Üniversitesine
bağlı tıp fakültesinin bir an önce kurulması zorunlu hale gelmiştir. Eczacılık ve diş hekimliği fakültelerinin açılmasının
da tıp fakültesiyle birlikte düşünülmesi gerekmektedir. Tıp, eczacılık ve diş
hekimliği, birbirlerine bağlı sağlık birimleridir; bu fakülteler birbirlerini
tamamlayıcı niteliktedir. Güzel sanatlar fakültesi, bölgenin kültürel olarak
kalkınması ve ilimizde sanatın gelişmesi için son derece faydalı olacaktır. Bu
vesileyle, ilimizin sosyokültürel zenginlikleri ortaya çıkarılacak, ilimizde
kültürel faaliyetler artacaktır. Ekonomik hayatın canlandırılması için de iktisadî ve
idarî bilimler fakültesine son derece ihtiyaç duyulmaktadır. İl merkezinde
organize sanayi bölgesinin kurulması çalışmaları son aşamadadır. Pek çok sanayi
tesisimiz kurulmaya başlanmıştır. Sanayicilerimizin üniversiteyle yapacağı
işbirliği, ilimizin ekonomik kalkınmasına büyük katkı sağlayacaktır. Ayrıca, Balıkesir Üniversitesine Savaştepe eğitim
fakültesi kurulması için devredilecek olan Savaştepe Öğretmen Lisesi binası da,
eğitim fakültesi açılması için gerekli laboratuar, derslikler ve altyapıya
sahiptir. Bu okulun tarihî bir geçmişinin olduğunu, bugünkü
haliyle verimli kullanılamadığını, Savaştepe'ye herhangi bir katkı
sağlamadığını, bu tesislerin üniversiteye devredilmesiyle Savaştepe İlçesinin
ekonomik kalkınmasına ve sosyal yaşantısına büyük canlılık kazandıracağını
belirtmek istiyorum. Savaştepe Anadolu Öğretmen Lisesi, üniversiteye
devredilip, eğitim fakültesine dönüştürülmesi durumunda, yeterli altyapıya
-kütüphane, spor salonu ve sahaları, sinema salonu, lojmanlar, yemekhane, idarî
binalar- sahiptir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Mevcut binaların yüzde
80'i, şu haliyle kullanıma elverişli bulunmaktadır. Ulaşım imkânları rahattır.
Savaştepe Anadolu Öğretmen Lisesinde, şu anda 1 000 öğrenciyi barındırıp,
eğitim ve öğretimi sürdürebilecek yurt, sınıf, yemekhane ve benzeri tesisler
bulunmaktadır. Ayrıca, Savaştepe Öğretmen Lisesi, bu kapasitesinin
yüzde 50'sini kullanmaktadır. Bu kapasite, gerekli onarımlar yapıldığında yüzde
50 artırılmaya müsaittir. Ayrıca, Balıkesir İli ve ilçeleri bu fakültelerin
açılması için gerekli altyapıya sahiptir. Bu fakültelerin açılmasının, Balıkesir İlimizin
gelişmesine son derece faydası olacağı inancıyla, kanun teklifimin doğrudan
gündeme alınması için bütün milletvekillerimizin desteklerini bekler, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmazyıldız. Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün, buyurun
efendim. (FP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakika. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifine benzer bir kanun
teklifini, ben de, daha önce gündeme alınması için huzurlarınıza getirmiş ve
sizlerin değerli oylarıyla kabul edilen bu kanun teklifimiz, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine girmişti. Onun için bir kez daha hepinize teşekkür
ediyorum. Şu anda gündemin 134 üncü sırasındadır. Şimdi, benzer bir kanun teklifini de, değerli bir
milletvekili arkadaşımız buraya getirmiş bulunmaktadır. Bu bakımdan,
kendilerine de teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlar, Balıkesir İlimiz, nüfus yoğunluğu
itibariyle Türkiye'nin önde gelen illerinden birisidir. Son sayıma göre 1
milyon 200 bin civarında nüfusu vardır ve bu kadar nüfus yoğunluğuna sahip,
coğrafî olarak da büyük bir alanda yerleşmiş bulunan Balıkesir İlimizin önemli
sorunları vardır. Bunların başında üniversite sorunu gelmektedir, bunların
başında organize sanayi bölgesi meselesi gelmektedir, bunların başında
ulaştırmayla ilgili, ulaşımla ilgili sorunlarımız gelmektedir. Bakınız, bütün bu sorunların çözülmesi gerekirken,
Balıkesirlilerimiz, son günlerde talihsiz bir olayı yaşadı. Devam etmekte olan
Türk Hava Yolları ulaşımı, seferleri ne yazık ki iptal edildi; Balıkesir,
seferleri iptal edilen illerimiz arasındadır. Müşteri azlığından veya
seferlerdeki doluluk oranının azlığından dolayı böyle bir şeyin olduğunu
basından okuduk. Eğer, bu, böyle ifade edildiği gibiyse, o zaman seferlerin
günleri değiştirilmek suretiyle yeniden bir düzenlemeye gidilmesi gerekir diye
düşünüyorum. Tabiî, bunun yanında, üniversiteyle ilgili
yatırımlarımız fevkalade yavaş gitmektedir. Balıkesir İlimize bir tıp
fakültesinin mutlaka kazandırılması lazım gelir. Çevre illerimizdeki
üniversitelere baktığımız zaman görüyoruz
ki, Balıkesir Üniversitesi, onlardan daha köklü ve geçmişi, mazisi olan bir
üniversite olmasına rağmen, geride kalmıştır. Bu bakımdan, tıp fakültesi
konusunda, yabancı diller yüksekokulu konusunda ve teklifte adı geçen diğer
fakültelerin kurulması konusunda yapılması lazım gelen işlerin, mutlaka,
Türkiye Büyük Millet Meclisi kanalıyla gerçekleştirilmesi gerekir diye
düşünüyorum. Onun ötesinde, tabiî, Balıkesir'de, işsizlik büyük bir
sorundur. Organize sanayi bölgesinin bugüne kadar tamamlanmamış olması veya en
azından hizmete girmemiş olmasından dolayı, işsizlik büyük bir sorundur.
Organize sanayi bölgesinin finansmanla ilgili, faizle ilgili, geri ödemelerle
ilgili sorunları vardır; bunların da
mutlaka aşılması lazım gelir. Bunun yanında, ulaşımla ilgili sorunlar vardır;
Balıkesir-Susurluk-Karacabey yolu hâlâ bitmemiştir ve birkaç seneden beri de
burada ciddî bir çalışma yapılmamaktadır. Özellikle İstanbul üzerinden
yapılacak olan seyahatler, Balıkesir-Susurluk-Bandırma üzerinden yapılmaktadır;
hızlı feribot vasıtasıyla, bu ulaşım kolay olmaktadır. İstanbul'a, Bandırma'dan
1 saat 45 dakikada gidebilen vatandaşımız, Bandırma-Balıkesir arasını 1 saatte
gelememektedir. Bu bakımdan, çok acilen Bandırma-Susurluk arasındaki yolun
yapılması lazım gelir; çünkü, orada her gün kaza haberlerini duymaktayız; bu
yol, fevkalade yetersiz bir konumdadır. Değerli arkadaşlar, tabiî, bunun yanında, Balıkesir
İlimizin -biraz önce ifade ettiğim gibi- Savaştepe İlçesinde, bir eğitim
fakültesi olması, orman fakültesi olması, iktisat fakültesi olması, eczacılık
fakültesi olması, bunların hepsi, olması lazım gelen şeylerdir. Nüfus itibariyle,
Balıkesir ile Çanakkale İlimizi karşılaştırdığınız zaman -Çanakkale İlinde tıp
fakültesinin kurulduğunu duyu-yoruz- Çanakkale'de oluyorsa, Manisa'da oluyorsa,
Bursa'da oluyorsa, Balıkesir'de neden olmayacak veya olmuyor; ben, bunu
anlamakta zorluk çekiyorum. O bakımdan, mutlaka, bu konuda, başta Balıkesir
Milletvekillerimizin tümü olmak üzere, bütün Meclisimizde bulunan değerli
arkadaşlarımızın, bu konuda anlayış göstererek, bunun gerçekleştirilmesi
yönünde katkılarını bekliyorum. Hepinize saygılarımı ve hürmetlerimi sunuyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özgün. AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Sayın Başkan, müsaade eder
misiniz?.. BAŞKAN - Balıkesir Milletvekili Sayın Aydın Gökmen, çok
kısa, yerinizden lütfen. Buyurun. AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Sayın Başkanım, Balıkesir
Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız'ın vermiş olduğu Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Hakkında Kanunun Balıkesir Üniversitesi Bünyesinde, Tıp, Eczacılık,
Dişçilik, Güzel Sanatlar, Savaştepe Eğitim, İktisadî İdari Bilimler Fakültesi
Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin aynısına benzer, daha önce, ben de kanun
teklifi vermiştim. Bunun için, bu arkadaşımızın verdiği kanun teklifine
katılıyorum ve olumlu oy vereceğimi söylüyorum. Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gökmen. Doğrudan gündeme alınma önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (Alkışlar) İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, bütün
milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Sayın Güner de bir şey söylemek istiyordu; ama,
göremediniz galiba. AGÂH OKTAY GÜNER (Balıkesir) - Ben de söz istemiştim... BAŞKAN - Efendim, talebiniz burada görünmediği için,
oylamaya geçmiştik. İkinci önergeyi okutuyorum: 7. - Erzurum
Milletvekili İsmail Köse'nin, Küçük Çiftçilerin T.C. Ziraat Bankası ve Tarım
Kredi Kooperatiflerine Olan Borç Faizlerinin Bir Bölümünün Affı, İcra Takip
İşlemlerinin Durdurulması ve Yeni Bir Ödeme Planına Bağlanmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/468) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/287) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Plan ve Bütçe Komisyonunda 7.3.2000 tarihinden bu yana
bekleyen 468 nolu Küçük Çiftçilerin TC
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Borç Faizlerinin Bir
Bölümünün Affı, İcra Takip İşlemlerinin Durdurulması ve Yeni Bir Ödeme Planına
Bağlanmasına Dair Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan
gündeme alınmasını arz ederim. Saygılarımla. 1.6.2000 İsmail Köse Erzurum BAŞKAN - Sayın Köse, önerge sahibi olarak; buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; konuşmama başlarken Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, Fransa'daki sözde Ermeni tasarısıyla ilgili
Meclisimizden görevli beş milletvekili arkadaşımızın, bu konuyu protesto
amacıyla ve orada bizim geçmişten gelen ve tarihte aslı astarı olmayan bu
meseleyi anlatmak için bu programa iştirak eden değerli milletvekillerimizi
tebrik edi-yorum ve Sayın Yalçıntaş'a da buradan konuşmaları için teşekkür
ediyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1999 yılında
ülkemizde çok önemli tabiî afetler meydana gelmiş, deprem ekonomimizde çok
önemli sıkıntılar meydana getirmiştir. Bunun dışında yer yer sel felaketleri ve
kuraklık nedeniyle çiftçimiz ve köylümüz sıkıntıya girmiştir. Daha önceki
yıllardan içerisinde bulunmuş olduğu sıkıntıların yanında, özellikle bu tabiî
afetler dolayısıyla ürününün az olması ve kuraklık nedeniyle de sıkıntıya giren
çiftçilerimiz, borçları dolayısıyla da şu anda ekonomik yönden çok büyük
sıkıntı içerisindedirler. Tabiî, hükümetimizin uygulamış olduğu istikrar
programı çerçevesinde, tüm kesimlerde olduğu gibi, tarım kesiminde çalışan
insanlarımıza da enflasyonun düşürülmesi, gerekli sonucun müspet olarak elde
edilebilmesi için, ekonomik programın başarıya ulaşması için, arzu ettiğimiz
miktarda çiftçimiz, köylümüz desteklenememiştir. Her ne kadar peşin ödemelerle
özellikle tarım kesimindeki tahıl üretimi yapan insanlarımızın ürününün bedeli
peşin olarak ödenmiş ise de, tabiî, fiyatların az seviyede oluşu, düşük oluşu,
çiftçimizi ve köylümüzü tam anlamıyla tatmin etmemiştir. Bu bakımdan, bu alımların peşin olması, fakat
fiyatların düşük olması dolayısıyla, geçmiş yıllardan biriken borçlarını ödeme
imkânına sahip olamamıştır köylümüz ve çiftçimiz ve şu anda tarım kredi
kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına borçlu olan çiftçimiz, köylümüz, biriken
bu borçlar nedeniyle, özellikle üzerine faizlerin de gelmesi dolayısıyla
sıkıntı içerisinde ve takibe maruz kalmıştır. Bu bakımdan, bir milletvekili olarak, hükümetimizin,
olaki, alacağı tedbirler belki bu istikamette olabilir; ama, onu tahrik etmek
amacıyla, yapılacak çalışmalarına yardımcı olmak ve hükümete ışık tutmak
amacıyla vermiş olduğumuz kanun teklifinin, Yüce Meclisin desteğiyle gündeme
alındığı takdirde... Bunun arkasında ne var ne yok, malî külfeti nedir,
devletimize yükü nedir, çiftçimize ve köylümüze getireceği rahatlama imkânı
nedir, bunu, sayın bakanlar ve hükümetimiz, muhakkak surette inceleyeceklerdir
ve inanıyorum ki, gündeme alınan bu kanunumuz dolayısıyla, hükümetimizin,
içerisinde bulunduğu sıkıntılardan dolayı hapsen tazyik noktasına gelen ve
belki bazı yerlerde de... Muhalefet partisi mensubu arkadaşlarımız, burada
yapmış oldukları konuşmalarda, böyle takiplerin çok fazla olduğunu ifade
ediyorlar; ancak, belki hapse girmemişler; ama, gerçekten bir takip muamelesi
başlamıştır Malumunuz, kanunlar değişmediği takdirde, o engeli ortadan
kaldırmamız da mümkün değildir. O itibarla, önümüzdeki aylarda ve günlerde, çiftçimizin
ve köylümüzün bu şekildeki cezalarla karşılaşmaması bakımından, bu kanun
teklifimizin hükümet tarafından nazarı itibara alınarak... İnanıyorum ki,
devletimize de fazla bir yük getirmeyecektir; çünkü, alacağını alacaktır,
alacağının karşılığında da, anaborcu kadar bir faiz ödemesi yapılacaktır; yani,
miktarlar itibariyle, devletimiz daha
kazançlı çıkacaktır. Bu bakımdan, bu kanun teklifimin gündeme alınması
konusunda tüm milletvekillerimizin desteğini bekliyor, çiftçilerimizin,
köylülerimizin sıkıntılarının giderilmesi konusunda da hükümetimizin acilen
destek vermesini arz ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Köse. Şahsı adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün;
buyurun efendim. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, söz hakkımı
Sayın Demirci'ye veriyorum. BAŞKAN - Sayın Demirci, buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. MHP Grup Başkanvekili Sayın İsmail Köse'nin, küçük
çiftçilerin ziraat bankalarına, tarım kredi kooperatiflerine olan borç
faizlerinin bir kısmının ertelenmesi, icra takibinde olan borçlarının
dondurulması ve bu borçların yeni ödeme planına bağlanmasıyla alakalı kanun
teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum. Değerli arkadaşlar, çiftçilerimiz, bugün, maalesef,
ürününün karşılığını ve emeğinin değerini alamamaktadır. Maalesef, IMF'ye verilen
niyet mektubundan sonra, biraz önce Grup Başkanvekilimizin arz ettikleri gibi,
gerçekten bu niyet mektubundan sonra çiftçilerimizin alım gücü düşmüş ve
girdilerdeki yükselme de kontrolün dışına çıkmıştır; ama, buna rağmen,
mahsullerin fiyatı da baskı altına, kontrol altına alınmıştır. Nitekim, hububat
dahil, bütün mahsullerde, aşağı yukarı yüzde 27'yi geçmeyen bir tabanfiyatı
uygulanmıştır; ama, buna rağmen, girdilerin tamamında -gübrede, mazotta,
tohumda ve diğer girdilerde- yüzde 100'ün üzerinde bir artış olmuştur. Bu
bakımdan, bu kanun teklifi, hem zamanı olarak fevkalade isabetli hem de mutlaka
gündeme alınmasıyla beraber acilen kanunlaşması lazım. Değerli milletvekilleri -biliyorum, zaman kısa-
bakınız, 17 Ekim 2000 tarihinde bir kararname yayımlanmış. Bu kararnameye göre,
mahsullerinin yüzde 40'ı veya fazlasında hasar gören çiftçilerin bir kısım
borçları erteleniyor; bir kısmı da ertelenmenin dışında, yeni kredilerle
destekleniyor. Tabiî, bu kararnameye göre, Ziraat Bankası Genel
Müdürlüğü, bir genelge yayımlamak suretiyle, çiftçilere, borçlarını nasıl
ödeyeceklerini ifade ediyor. Burada deniliyor ki "birinci seçeneğiniz,
borcunuzun onda 1'ini yatırırsanız, bir yıl vade, yüzde 60 faiz; eğer, sekizde
1'ini yatırırsanız, bir yıl ilâ iki yıl vade, yüzde 65 faiz; defaten öderseniz
yüzde 55 faiz." Burada dikkat edeceğimiz konu şu: Buradaki faizler, bir
defa, ticarî faizlerin üzerinde. İkincisi, deniliyor ki "ödeme planı, 31.1.2001
tarihinde başlayacak ve üçer aylık taksitlerle ödenecek." Değerli arkadaşlar,
tarım da, bildiğiniz gibi yılda bir defa hasat olur. Yılda bir defa hasat yapan
bir çiftçinin, üç ayda bir ödemesi acaba nasıl olacak; ödeme planına nasıl
uyulacak? Bu bakımdan, fevkalade, böyle sıkıştırılmış ve çiftçinin işine
yaramayan bir genelge. Bunun, mutlaka, gözden geçirilmesi ve mutlaka,
taksitlerinin çiftçinin hasadına göre ayarlanması lazım. Bakın, bu konuda, Sıvas'tan, Ziraat Odası Başkanlığına
intikal eden çok sayıda imzası bulunan bir mektup aldım. Orada deniliyor ki:
"Bu genelgeye uyulmadığı gibi, maalesef, çiftçilerimiz borçlarından dolayı
icraya verildiler." Yine, Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanlığından bir
yazı aldım. Orada da deniliyor ki: "Pancar üreticilerinin -bildiğiniz
gibi- ödemeleri nisan ayında yapılır; ama, bunlar, ocak ayına göre bir
değerlendirme yapıyorlar. Bu genelgenin de yürümesi mümkün değil." Değerli arkadaşlar, o bakımdan, bildiğiniz gibi, bir
defa, kota koymak suretiyle, çiftçilerimiz, pancar üreticilerimiz, birinci
zarara uğradı. İkincisi, fiyat vermedik, zarara uğradı. Üçüncüsü de, bu
genelgeyle, bu çiftçilerimiz tekrar mağdur ediliyorlar. Şimdi, Niğde'den, Nevşehir'den, Konya'dan
çiftçilerimiz, bu konuda zaman zaman bize telefon açıyorlar. Yine, Niğde'nin
Aşağıavşar Köyü Kalkınma Kooperatifinin bu konuda gönderdikleri fevkalade
içerikli bir yazı var. Orada deniliyor ki, bu borçların, üretim sezonu göz
önüne alınmak suretiyle mutlaka yeniden ödeme planının yapılması lazım.
İçeriği, bizi, hepimizi fevkalade üzecek tarzda yazılmış. Bu yapılmadığı
takdirde, mallarımız icraya gidecektir, icra şu anda kapıdadır deyip, bu
şekilde feryatlarını dile getiriyorlar. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Demirci, lütfen toparlayınız. MUSA DEMİRCİ (Devamla) - Peki efendim, toparlıyorum. Ben, bu konuyu tekrar huzurlarınızda arz ediyorum. Getirilen kanun teklifini desteklediğimizi ifade
ediyorum ve mutlaka, bu kanun teklifinin, gündemde beklemesinden ziyade
kanunlaşmasını gönlümüz arzu ediyor. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Sağ olun efendim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Demirci. Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüzün 60 ıncı maddesine
göre, bu konuda çok kısa sözü olan 6 arkadaşımız müracaat etmişlerdir. Çok kısa
olmak kaydıyla, müracaat sıralarına göre söz veriyorum. İlk söz, Sayın Aslan Polat'a ait. Buyurun efendim. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Erzurum Milletvekili Sayın İsmail Köse tarafından verilen bu
kanun teklifini biz de olumlu karşılıyoruz. Yalnız, şunu da açıkça belirtmek
isterim. Sayın İsmail Köse, iktidarın büyük ortağının grup
başkanvekilidir. Bu gerekçelerde dediği gibi çiftçilerin hakikaten zor durumda
olduğuna inanıyorlarsa, bunu, hükümet tasarısı olarak getirip burada
kanunlaştırmalarını isteriz. Zaten, bunun Plan ve Bütçe Komisyonunda zamanında
görüşülmemesi de, hükümetin bu konuda desteğinin olmadığının en bariz
ifadesidir. Şimdi, burada, çiftçilerin bu kadar zor durumda olduğu belirtilip,
sonra da bunun kanun tekliflerinin 218 inci sırasına getirilmesi, dört yıl
müddetle görüşülme şansı olmayacak ve kadük olmayla karşı karşıya olacak
demektir. Benim, burada, açıkça iktidar grubuna söylemek
istediğim şudur: Bu teklife inanıyorsanız, hemen, bunu ilk Danışma Meclisinde
getirin, muhalefetin de desteğiyle ön sıralara alıp, görüşüp, kanunlaştıralım;
yoksa, çiftçileri, burada, olmayacak bir tasarıyla umutlandırmanın da faydalı
olmayacağını belirtiyorum. Ama, her halükârda, bunun burada görüşülmesi için,
ister Danışma Meclisinde, ister Genel Kurulda, her şeye muhalefetin destek
vereceğini belirtir, saygılar sunarım. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Hatiboğlu, buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Polat'ın da ifade ettiği gibi, İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre, bir teklifin gündeme alınmasının pratik bir faydası olmadığını
hepimiz biliyoruz. Şu anda, elimizdeki gündemde, denetim yollarıyla ilgili
önergelerle birlikte tasarı ve tekliflerin toplamı 720 adettir; yani, eğer
gündeme alınırsa, bu da 721 inci olacak. Sıra gelmesi için, galiba, bizim dönem
yetmeyecek. Benim, şimdi, burada bir teklifim var. Gerçekten,
çiftçilerimizin borçlarının faizlerinin affedilmesi, ertelenmesi çok önemli.
Hacze maruz bütün çiftçilerimiz. Şimdi, benim teklifim şu Sayın Köse kardeşime:
Yarın -yani, basılıp dağıtıldıktan sonra tabiî; yarından kastım odur- hemen
Danışma Kuruluna, ama, sadece bunun gündeme alınması, öne alınması, müzakere
edilmesi konusunda talepte bulunun. Fazilet Partisi Grubu olarak size destek
vereceğiz, Genel Kurulda da destek vereceğiz, oy vereceğiz. Kimin vesile olduğu
çok önemli değildir; kimin yararlanacağı çok önemlidir. Yararlanacak olan da,
sizin, borcun, harcın altında ezdiğiniz, üzdüğünüz, bitirdiğiniz
çiftçilerimizdir. Saygı sunuyorum efendim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Yılmazyıldız, buyurun. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkanım, Sayın
Köse tarafından verilen bu teklifi destekliyoruz; ancak, Af Yasası
çıkarılırken, benzer yönde, benim verdiğim değişiklik önergesini Sayın Köse ve
iktidar milletvekilleri desteklememişlerdi. Hakikaten, çiftçilerimiz çok zor durumda. Eğer samimi
iseler, lütfen, ilk Danışma Meclisi toplantısında bunu gündeme getirsinler,
birinci sırada görüşelim, çıkaralım. Çiftçilerimizin tahammülü yok. Bir de, Sayın Ulaştırma Bakanımız, Sayın Köse'nin
yanında olduğu için şunu da mutlaka söyleyeceğim: Balıkesir-Ankara uçak
seferleri durdurulmuştur. Gerekçe olarak, Sayın Genel Müdür "Ulaştırma
Bakanlığından talep ettiğimiz zammı alamıyoruz, yolcu sayısı azdır"
diyorlar. Bu, Balıkesir'deki sanayiin gelişmesi, üniversitenin gelişmesi için
çok önemli ve stratejik değeri olan bir şeydir. Onun için, bu uçak seferlerini
de tekrar, acilen başlatmalarını kendilerinden diliyorum. Teşekkür ediyorum. Bunu da destekliyoruz. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Erek, buyurun efendim. ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Sayın Başkanım, benden evvel
konuşan değerli arkadaşlarımın sözlerine aynen iştirak ediyorum. Bu konuşmanın iki faydası oldu; birincisi, çiftçimizin
nasıl bir felaket içinde bulunduğu, iktidar partisine mensup bir arkadaşımız
tarafından, Meclis kürsüsünden ikrar edildi. Bu kanunun yararı, hepimiz
tarafından anlaşıldı. Yalnız, burada bir tehlike var; göstermelik, sonucu
olmayan girişimlerin, çiftçimizi aldatma ihtimalini burada vurgulamak
istiyorum. Gerçekten, Sayın Köse, çok haklı olan bu teklifini, en kısa sürede
Danışma Meclisine getirip, tüm parti gruplarının oybirliğiyle Yüce Meclisin
önüne sunmazsa, Yüce Meclisten bu teklif geçmezse, çiftçilerimiz, o mağdur
çiftçilerimiz, sanki bir faiz affına muhatap olacaklarmış gibi bir geleceği
bekleyerek, ödeme imkânlarını ileriye bırakırlarsa, böyle bir beklentinin,
zaten mağdur olan çiftçimizin mağduriyetini katlayacağından endişe ederim.
Yapılacak tek iş, önümüzdeki hafta, Danışma Meclisinin ilk gündeminde bu
teklifi birinci madde olarak getirip, Yüce Meclisin onayına arz etmektir. Saygılarımı sunarım. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Mehmet Ali Şahin, buyurun efendim. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Sayın Başkanım, ben de,
benden önce konuşan arkadaşlarım gibi, Sayın Köse'ye teşekkür ediyorum.
Gerçekten, yerinde ve gerekli bir teklif. Üç siyasî partiye mensup
arkadaşlarımız söz aldılar. Hepsi de bu teklifin lehinde konuştular. Bu, şu
demektir: Sanıyorum, en kısa sürede, küçük çiftçilerimizi ilgilendiren, onların
Ziraat Bankasına, tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarıyla ilgili bir
iyileştirme yapılacak anlamı çıkıyor. Gerçekten, küçük çiftçilerimiz,
emeklerinin karşılığını alamıyorlar. Ürettiklerini satarak paraya çevirmeleri
halinde, vermiş oldukları emeğin, harcamış oldukları paranın karşılığını
alamıyorlar. Gerçekten, bunun düzeltilmesi, küçük çiftçilerimize yardımcı
olunması gerekir. Bunun, ben de, benden önce konuşan arkadaşlarım gibi, çok
kısa sürede Genel Kurulda görüşülerek yasalaşmasını diliyorum. Bir cümle daha ifade etmek istiyorum. Tabiî, iki yıla
yakın süredir işbaşında bulunan siyasî iktidarın çiftçilerimizi ne hale
getirdiğinin bir ikrar belgesi olarak da gördüğümü ifade ediyor, saygılar
sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Özgenç, buyurun efendim. EDİP ÖZGENÇ (İçel) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Öncelikle, şu konuyu arz etmek istiyorum: Gerçekten,
seçim bölgelerimizde, özellikle tarım kesimi ağırlıklı bölgelerde yapmış
olduğumuz gezilerde, çiftçilerimizin ve köylülerimizin oldukça büyük bir
mağduriyet içerisinde olduklarını tespit etmiş bulunuyoruz. Bu açıdan, Sayın
Köse'nin vermiş olduğu bu teklifin öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisinde
gündeme alınarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Küçük çiftçilerin Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatiflerine olan borç faizlerinin bir bölümünün affı, onların icra
takibinden kurtarılması ve yeni bir ödeme planına bağlanması, aynı zamanda,
bütçemizi de olumlu yönden değerlendirmeye tabi olacak bir konudur. Bu nedenle,
söz konusu teklife şahsım adına destek vereceğimi arz etmek istiyorum. Bu
teklifi getirdiği için Sayın Köse'ye teşekkür ediyorum ve diğer konuşmacı
arkadaşlarımın bu konuya ilişkin düşüncelerine katıldığımı arz etmek istiyorum.
Bunu herhangi bir siyasî politika malzemesi yapmaksızın, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, bütün arkadaşlarımızın, birlik ve beraberlik içerisinde bir
değerlendirmeye tabi tutarak, oylamaya tabi tutulmasını ve değerlendirmeye tabi
tutulmasını özellikle istirham ediyorum. Bana söz vermiş olduğunuz için hepinize teker teker
teşekkür ediyorum, sağ olun. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Sökmenoğlu, buyurun. MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, Sayın
Köse'nin gündeme aldırmaya çalıştığı kanun teklifi hakikaten çok önemli. Türk
çiftçisi bazı sebeplerden dolayı borcunu ödeyemeyecek bir durumda. Bu konunun
gruplarca desteklenmesi, yüzde 50'ye varan köylü ve çiftçinin soluk almasını
sağlayacaktır. Ancak, Sayın Başkanım, söz almamın sebebi
-iştirakimden başka- iki sayın üye,
Yüce Mecliste, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Danışma Meclisinden bahsetti,
onu zabıtlardan çıkarma bakımından rica ediyorum; Danışma Meclisinden bahsettiler;
Danışma Kurulu... Sürçülisan ettiler. Bugünlerde de çok önemli. Onun için
dikkatlerinize sunmak istedim. Teşekkür ederim efendim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Aydın Gökmen, buyurun. AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Grup Başkanvekilimiz Sayın İsmail Köse'nin vermiş olduğu
teklife tamamen katılıyorum. Fakat, Balıkesir milletvekili iki arkadaşımız,
Ankara-Balıkesir arasında Türk Hava Yollarının seferlerinin durdurulduğunu
ifade ettiler biraz önce... BAŞKAN - Konuyu değiştirmeyelim ama... O değiştirdi,
siz değiştirmeyin bari... Evet, buyurun. AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Bu seferlerin geçici olarak
durdurulduğunu buradan söylemek istiyorum. Sayın Bakanımızla görüştük ve
biletlere yapılan zamlarda bu Bakanımızın etkisi yoktur; Sayın Yalova'ya
bağlıdır. Onun için, şubat ayında Türk Hava Yolları seferlerinin başlayacağını
buradan bildirmek istiyorum. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Alçelik, buyurun. TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkanım, Meclisimizde
böyle bir konunun, çiftçilerimizle ilgili çok önemli bir meselenin gündeme
getirilmiş olması, hepimizi memnun eden bir hadise; ancak, esas itibariyle, bu
konunun, hükümetin çok küçük bir adımıyla çözülebileceğine inanıyoruz. Söz almamın nedeni şudur Sayın Başkanım: Şu anda, benim
elimde bir belge var; resmî bir belge, fotokopi de değil, asıl belge. Bir icra
emri; Görele İcra Dairesinden geliyor. Bir başka belge daha var; o da, Ağrı
İlinden... Sayın Başkanım, bu belgede, bir çiftçimiz 74 milyon
lira kredi kullanmış. Kendisine gelen icra 1 milyar 95 milyon lira, ekim ayı
itibariyle; faiz de devam ediyor. Diğer belgede ise, çiftçimiz, Ağrı'daki
çiftçimiz, 124 milyon lira kredi kullanmış. Kendisine gelen icra 1 milyar 576
milyon. Bu kadar zulüm, bu kadar adaletsizlik yapılamaz bir çiftçiye,
insanımızı besleyenlere... Dolayısıyla, Sayın Köse'nin teklifi güzel; ama, bugüne
kadar hükümetin icraatları güzel değil. Bir an önce, hükümetin, bu konuyu
gündemine alarak, fındık üreticimizin, buğday üreticimizin, pancar üreticimizin
ve tüm çiftçilerimizin, ülkemizin her köşesindeki bütün çiftçilerimizin sıkıntılarını
çözecek adımları atmasını bekliyor ve söz verdiğiniz için, size teşekkür
ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Zannediyorum, önerge sahibi olarak İsmail Bey... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sataşmadan dolayı istiyorum
Değerli Başkanım. BAŞKAN - Size sataşma yok. Yalnız... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Var efendim, olmaz olur mu
Sayın Başkanım. Yani, neden... BAŞKAN - Efendim, mikrofonunuzu açtım; yerinizden, 60
ıncı maddeye göre söz vereyim. Hemen, çok kısa, lütfen... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkanım, teşekkür
ederim. Milletvekili, Anayasamız ve İçtüzüğümüz gereğince, her
zaman, kanunlar çerçevesinde, yani, Anayasaya aykırı olmamak kaydıyla, her
konuda kanun teklifi verir. O manada, bir milletvekili olmam dolayısıyla, o
hakkımı kullanarak, bu teklifimi verdim. Muhalefet partisi sözcülerinden takdir ve tebrik
beklerken, onlar, sanki, ben bir hükümet üyesiymişim ya da on yıldan bu yana
biriken borçlardan Milliyetçi Hareket Partisi sorumluymuş gibi, böyle bir art
düşünceyle, çiftçimizin ve köylümüzün çok önemli bir meselesini istismar
etmişlerdir. ASLAN POLAT (Erzurum) - Kim etti, kim?!. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Destek veriyoruz... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Burada, çok iyi niyetle,
popülist bir politikanın mensubu olmadığımızı, gerçekleri ortaya koyduğumuzu,
Türk çiftçisinin ve köylüsünün, hangi şartlar içerisinde olursa olsun geçmişe
takılıp kalmayan; ancak, bugün içerisinde bulunduğumuz bir realiteyi ifade
ederek, depremin, diğer felaketlerin meydana getirmiş olduğu ekonomik bir
sıkıntıdan kaynaklanan, çiftçiye istediğimiz manada istediğimiz ölçüde destek
veremememiz dolayısıyla, geçmişten kalan borçlarını ödeme imkânını
bulamamıştır; bunun ödenmesi konusunda hükümetimizin yardımcı olmasını ve
hükümetin belki de yapmış olduğu çalışmayı hızlandırmak maksadıyla bir teklif
verilmiştir. Burada, ayrıca, şu düşünülmüştür: Hükümetin bir
temsilcisi olarak, hükümetimiz bu işi yaparsa getirir; yoksa, biz, milletvekili
olarak herhangi bir şekilde, herhangi bir düşüncemizi ortaya koymayız
şeklindeki böyle bir düşüncede olmadığımızın da güzel bir örneğini ortaya
koymuş oluyoruz. O bakımdan, Yüce Milletimiz, böyle bir muhalefet
anlayışını her zaman olduğu gibi şimdi de takip edecektir ve inşallah,
inanıyorum ki, şu kanun teklifimin, hükümetimiz tarafından müspet algılanarak,
yakın bir zamanda çiftçi ve köylümüze faydalı bir sonuç doğuracağı hareketin
ortaya çıkmasını bekliyor; saygılar sunuyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Efendim, konu anlaşılmıştır... ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, bizim isteğimiz
de... ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - İstismar yok!.. İstismar
yok!.. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge ittifakla, gördüğüm kadarıyla, kabul
edilmiştir. (FP sıralarından alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, bizim istediğimiz
de, hükümetin tasarıya arka durmasıdır; Sayın Grup Başkanvekilinin bunun
peşinde durarak bunu yakınlaştırmasıdır. Hayat standardı kanununu nasıl
yasalaştırdıysa, bunu da yasalaştırsın. BAŞKAN - Efendim, önerge kabul edildi, teklif gündeme
alındı; gündeme geldiği zaman yeniden görüşürüz. Teşekkür ediyorum. Şimdi üçüncü önergeyi okutuyorum: 8. - Çankırı Milletvekili İrfan Keleş'in,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/446) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/288) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile
78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifim (2/446) havale edildiği komisyonlarda bugüne kadar
görüşülememiştir. Kanun teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınmasını arz ederim. Saygılarımla. İrfan Keleş Çankırı BAŞKAN - Önerge sahibi olarak Çankırı Milletvekili
Sayın İrfan Keleş; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakika efendim. İRFAN KELEŞ (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çankırı'ya üniversite kurulmasıyla ilgili kanun teklifimizin
öncelikli olarak ele alınması konusunda görüş ve düşüncelerimizi ifade etmek
üzere huzurunuzda bulunuyorum. Sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, Çankırı, İç Anadolumuzun
şirin, son derece huzurlu, tarih boyunca devletiyle hiçbir problemi olmamış,
Ankara'ya en yakın illerimizden birisidir. Çankırı insanı, devleti kendisinden
ne istediyse hepsini vermiştir. Çankırı, tarih boyunca bu topraklar için en
fazla şehit veren illerden birisi olmasına rağmen, devletimizin imkânlarından
en az istifade eden bir ilimizdir. Şimdi, Çankırılı, devletinden, yeni bin
yılda çocuklarını ilmin aydınlık ışığında yetiştirmek için, Atatürk'ün
gösterdiği hedefe ulaşmak için, bilgi çağında bilgi toplumu olmak için
üniversite istiyor. Ümit ediyoruz ki, Yüce Meclisin değerli temsilcileri,
Çankırılının bu arzusunu tereddütsüz ye-rine getirecektir; çünkü, Çankırı,
üniversiteyi çoktan hak etmiştir. Çankırı için üniversite bir lütuf değil, bir
hak olma durumundadır. Zira, Çankırı'da, bir üniversite için ne lazımsa o
vardır. Çankırı'da, bir üniversitenin altyapısı, çoğu üniversiteden çok daha
ileri boyutlarda hazır bulunmaktadır. Çankırı, 2000 yılı nüfus sayımının gayriresmî
sonuçlarına göre 300 000 nüfusu aşmış, Ankara'ya en yakın ilimizdir. İstanbul'a
480 kilometre, Ankara Esenboğa Havaalanına 1 saatlik mesafede, demiryolu
ulaşımına sahip bir ildir. İlde okullaşma oranı son derece yüksektir. Şimdi,
ilde bulunan hemen hemen bütün ortaöğretim kurumlarına ilave olarak 1 fakülte
ve 2 yüksekokul bulunmaktadır. Mevcut yükseköğretim kurumlarının yaklaşık yirmi yılı
aşan tecrübe ve birikimleri, Çankırı'da bir üniversite açılmasının altyapısını
oluşturmuştur. Özellikle, Çankırı Meslek Yüksekokulu, Yüksek Öğretim
Kurulu-Dünya Bankası Endüstriyel Eğitim Projesi kapsamında sağlanan kredi
imkânlarıyla son derece modern 21 atölye ve laboratuara sahip olmuştur. Bu
atölye ve laboratuarlar yeni kurulacak fakülte ve yüksekokullara da destek
verecek kapasitededir. Öğretim elemanlarının büyük çoğunluğu 1, 3, 6 ve 9'ar
aylık dönemler halinde yurtdışı faaliyetlerine katılmışlardır. Çankırı Meslek
Yüksekokulu 23 yıllık bilgi birikimiyle, çoğu üniversitenin başaramadığı ulusal
ve uluslararası birçok ikili işbirliği anlaşmalarına imza atmıştır. Yapılan
ikili işbirliği anlaşmalarıyla, öğrenci ve öğretim elemanları değişimi sürekli
hale getirilmiştir. IVETA'nın aslî üyesidir. Bu özellikleriyle, ilde üniversite
kültürünün yerleşmesine büyük katkı sağlamıştır. Kurulacak üniversite birimleri için, ilde yeterince
eğitim öğretim ve yurt binası kapasitesi oluşturulmuştur. Çankırı'nın Ankara'ya
yakınlığı ve özellikle, Ankara Üniversitesinin Çankırı'da kurulacak
üniversiteye yapacağı destek, Çankırı Üniversitesi için önemli bir avantaj
olacaktır. Çankırı halkının üniversite birimlerine olan yakın ilgi
ve alakası, üniversite gençliğini evlat şefkatiyle bağrına basması,
gençlik-halk bütünleşmesinin de güzel bir örneğini teşkil etmektedir. Çankırı'ya kurulacak üniversite, ilin ekonomik,
kültürel, bilimsel ve sosyal yönden gelişmesine çok önemli katkı sağlayacaktır.
Kurulacak üniversite, halen en çok göç veren illerden birisi olan Çankırı'da
göçün durmasını da sağlayacaktır. Değerli milletvekilleri, kısaca, Çankırı'da Ankara
Üniversitesine bağlı olarak faaliyet gösteren yükseköğretim birimlerinin,
özellikle uluslararası üniversite kuruluşları standartlarında öngörülen minimum
3 000 öğrenci sayısını geçtiği, çok geniş bir yelpazede eğitim öğretim (20
program) ve akademik faaliyet yaptığı, akademik personelin, kalite ve kantite
bakımından, dikkate değer bir gelişme gösterdiği, teknik ve teknolojik
donanımıyla gelişmiş üniversiteler düzeyinde olduğu ilde, yeni yükseköğretim
birimlerinin fazla bir harcama... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Keleş, lütfen, toparlayınız. İRFAN KELEŞ (Devamla) - ...gerektirmeden faaliyete açılabileceği,
yeterince maksada uygun bina ve tesisin bulunduğu, ulusal ve uluslararası
gelişmişlik düzeyiyle iş âlemi ve halkla ilişkilerde örnek bir gelişme
kaydettiği, bu alanda, İstanbul, Ankara, Ege Sanayi Odalarıyla işbirliği
çalışmaları yapıldığı, başta, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer gelişmiş
ülkeler olmak üzere, 20 civarında ülkeyle teknolojik işbirliği protokolleri
imzalandığı, üniversite teşkilatlanmasının önemli oranda sağlandığı
görülmektedir. Üniversite, kavram ve kurum olarak, yerel toplum ve
idareciler tarafından üst düzeyde benimsenip desteklenmektedir. Bu anlamda,
Çankırı üniversitesinin kuruluşunu gerçekleştirmek, mevcut fakülte ve
yüksekokulların çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak ve Çankırı'ya üniversite
hazırlamak amacıyla, Çankırı Üniversitesi Vakfı kurulmuştur. Vakıfça,
üniversite kampusu olmak üzere, Ankara yolu üzerinde, 325 000 metrekarelik alan
tahsis edilmiştir. Çankırı üniversitesinin kurulması halinde... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Keleş, son cümleniz için açıyorum;
lütfen, son cümleniz... İRFAN KELEŞ (Devamla) - 1 dakikanızı istirham
ediyorum... BAŞKAN - Son cümleniz... Buyurun. İRFAN KELEŞ (Devamla) - Sonuç olarak, tüm Çankırılılar,
Yüce Meclisin, Çankırı'da bir üniversite kurulmasına karar vereceği inancı
içerisindedirler. Şimdiden, hepinize, olumlu katkılarınızdan dolayı, tüm
Çankırılar adına, minnet ve şükranlarımı sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Şahsı adına, Çankırı Milletvekili Sayın Hüseyin
Karagöz; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile
78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde değişiklik yapılarak, Çankırı
İlimize "Çankırı Üniversitesi" isminde bir üniversite kurulmasıyla
ilgili kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması hakkındaki önerge üzerinde
şahsım adına söz almış bulunu-yorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli Milletvekilleri, Çankırı İlimiz, konumu
itibariyle, Başkent Ankara'ya sadece 130 kilometre, İstanbul'a 400 kilometre,
Esenboğa Havaalanına 80 kilometre mesafededir; Merkez İlçe dahil, 12 ilçesi
bulunmaktadır. 22 Ekim 2000 nüfus sayımı sonuçlarına göre, Çankırı İlinin
nüfusu 300 000'in üzerinde tespit edilmiştir. Nüfus kayıtlarında 1 300 000
insanımızın olduğunu, bunun ancak dörtte 1'inin ilimizde yaşadığını
görmekteyiz. Yani, her 4 Çankırılıdan 3'ü ülkemizin diğer illerinde, 1'i ancak
Çankırı'da yaşabilme imkânı bulabilmektedir. 1990'lı yıllardan itibaren, ilimizde, eğitim ve öğretim
açısından önemli gelişmeler olmuş, bu sahadaki gelişen fizikî imkânlar,
kurulacak üniversitenin altyapısına cevap verecek boyuta ulaşmıştır. Az önce de
ifade ettiğim gibi, Ankara'ya 130 kilometre mesafedeki bir il, ihtiyaç duyacağı
üniversitesinin bütün branşlardaki öğretim elemanı ihtiyacını, günübirlik
olarak sürekli karşılama ve destek alma avantajına da sahiptir. Ankara'da,
bugün, 10'un üzerinde üniversitenin bulunması göz önünde tutularak, Ankara'ya
banliyö mesafesindeki Çankırı'nın, bir üniversite şehri olarak yükünü
azaltmasının da ülke menfaatları açısından sayısız faydaları vardır. Batıda
örneğini çok gördüğümüz büyük şehirlerin yakınında üniversite şehirleri
uygulaması, ülkemizde geç kalmış uygulamalardandır. Son yıllarda, ilimizde, eğitim ve öğretim büyük ölçüde
önem kazanmış olup, fen lisesi, süper lise, Anadolu liseleri, çok programlı
lise, güzel sanatlar lisesi gibi yeni okullar açılmıştır ve açılmaya da devam
etmektedir. Bu okullarımızda, bugün itibariyle 40 000 civarında öğrencimiz
öğrenim görmektedir. Bu öğrencilerimizden yılda yaklaşık 2 500-3 000'i
üniversite imtihanına girmektedir. İlimizde, halen Ankara Üniversitesine bağlı
Orman Fakültesi, Sağlık Meslek Yüksekokulu ve Meslek Yüksekokulu bulunmaktadır.
Bu okullarda okuyan öğrencilerimizin sayısı 4 000'e yakındır. Çankırı İlimiz, bugüne kadar devletine ve milletine hep
fedakârlık yapmış, vergilerini düzenli ödemiş ve fakat, bugüne kadar gözle
görülür yeterli bir destek alamamıştır. Bugün, maalesef, ekonomik kalkınmışlık
ve altyapı imkânları noktasında, ilimiz, çoğu Güneydoğu Anadolu illerimizden
çok daha geri noktadadır. Ankara'nın hemen yanı başında bulunan böyle bir ilin
bu noktada olması izah edilebilir bir durum değildir. Değerli milletvekilleri, takdir edersiniz ki, bir
bölgenin sosyal,kültürel ve ekonomik yönden gelişmişliği üniversite ve organize
sanayi bölgeleri işbirliğiyle mümkün olabilmektedir. Çankırı üniversitesinin kurulmasını halkımız son derece
arzu etmektedir. Bunun için de, ilimizde bir vakıf kurulmuştur. Bu vakıf,
bugüne kadar yapmış olduğu üniversite altyapı çalışmaları neticesinde, il
merkezinde Ankara asfaltı üzerinde 324 900 metrekarelik bir araziyi kampus
alanı olarak tahsis ve tescil ettirmiştir; zaman geçirmeden de bir kampus
projesi hazırlatılmıştır. Kısaca söylemek gerekirse, değerli Çankırılı
hemşerilerimiz, üniversite konusunda üzerlerine düşen görevi yerine getirmişlerdir,
şimdi, görev Meclisimize düşmektedir. Hemşerilerimiz, bu konuda son derece
duyarlıdır ve Meclisimizin "üniversiteniz hayırlı olsun" demesini
beklemektedir. Sonuç olarak, Çankırı İlimizin sürekli göç vermesini
önleyecek ve halkımızın sosyal, kültürel ve ekonomik yönden daha da gelişmesini
sağlayacak bir teklif olan bu kanun teklifinin doğrudan Genel Kurulun gündemine
alınması için siz değerli parlamenterlerimizin desteklerini bekliyoruz. Bu teklif gündeme alındıktan sonra da en kısa zamanda
görüşülerek kanunlaşmasını diliyoruz. Zira, az önce 720 adet kanun tasarısının
ve teklifinin sırada beklediği ifade edildi. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayınız. HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla) - Hay hay Sayın Başkanım. Çankırımız için son derece önemli olan bu kanun
teklifinin de böyle sırada beklemesini, doğrusu, düşünmek bile istemiyoruz.
Hükümet kanadının, özellikle, konuya duyarlılık göstermesi ve teklifin en kısa
sürede gündeme alınarak kanunlaşması ümidiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Yerinden kısa söz talebi olan İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin; buyurun efendim. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım teşekkür
ediyorum. Sayın İrfan Keleş ve arkadaşlarına tebriklerimi ve
takdirlerimi sunuyorum. Her üniversite kurulması, devletimize ilave yükler
getiriyor, bunun farkındayız; ancak, Çankırılının devlete bu konuda yardımcı
olacağını düşünüyorum; çünkü, biraz önce Sayın Karagöz'ün de ifade ettiği gibi,
yıllar önce Çankırı'da bir üniversite kurulması için, gerek il içindeki gerek
il dışındaki Çankırılılar bir araya geldiler, maddî ve manevî imkânlarını bir
araya getirerek vakıf kurdular. Bu vakfın kurulması aşamasında ben de
görevliydim, her ne kadar İstanbul Milletvekili olsam da aslen Çankırılıyım,
ben de görev almıştım. O bakımdan, eğer bu teklif yasalaşırsa, Çankırılının
maddî ve manevî her türlü desteğini, devletimiz, arkasında görecektir. Bir
önceki öneride olduğu gibi, tüm siyasî partilerimiz, bu teklifin de bir an önce
yasalaşmasına inanıyorum ki destek vereceklerdir. Şimdiden hayırlı olsun diyor,
teşekkür ediyorum efendim. BAŞKAN - Çankırı Milletvekili Sayın Hakkı Duran;
buyurun efendim. HAKKI DURAN (Çankırı) - Teşekkürler Sayın Başkan. Değerli milletvekilleri, değerli milletvekili arkadaşım
İrfan Keleş ile birlikte verdiğimiz, Çankırı'ya üniversite kurulmasıyla ilgili
teklifin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin gerekçeler ortaya konulmuştur
değerli arkadaşlarımız tarafından. Çankırı, Ankara'ya yakınlığı, yeterli potansiyeli
ve altyapısıyla, üniversiteye layık bir şehrimizdir. Bu bakımdan,
desteklerinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Doğrudan gündeme alınma önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...İttifakla kabul edilmiştir;
hayırlı olsun. Sayın milletvekilleri, biraz evvel aldığımız karar
gereğince, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyor
ve Trafik Kazalarının Nedenlerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri
Uyarınca Kurulmuş Bulunan (10/139, 14, 126, 132 ve 133) Esas Numaralı Meclis
Araştırma Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz. VI. –
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI 1. - İstanbul
Milletvekili M. Murat Sökmenoğlu ve 32 Arkadaşı, Karaman Milletvekili Zeki Ünal
ve 19 Arkadaşı, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın ve 32 Arkadaşı, DYP Grubu
Adına DYP Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Sakarya
Milletvekili Nevzat Ercan ve İçel Milletvekili Turhan Güven ile İstanbul
Milletvekili Aydın Ayaydın ve 20 Arkadaşının Trafik Kazalarının Nedenlerinin
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri
Uyarınca Birer Meclis
Araştırması Açılmasına İlişkin
Önergeleri ve (10/139, 14, 126, 132 ve 133) Esas Numaralı Meclis Araştırma
Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 547) (1) BAŞKAN - Hükümet ve Komisyon yerlerini aldılar. İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması komisyonunun
raporu üzerindeki genel görüşmede, ilk söz hakkı önerge sahibine aittir. Daha
sonra, İçtüzüğümüzün 72 nci maddesine göre; siyasî parti grupları adına birer
üyeye, şahısları adına iki üyeye söz verilecektir. Ayrıca, istemleri halinde,
komisyon ve hükümete de söz verilecek, bu suretle Meclis araştırması komisyonu
raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır. Bildiğiniz gibi, konuşma süreleri, komisyon, hükümet ve
siyasî parti grupları için 20'şer dakika, önerge sahibi ve şahıslar için 10'ar
dakikadır. Komisyon raporu, biraz evvel de arz ettiğim gibi, 547
sıra sayısıyla basılıp, dağıtılmıştır. Şimdi, rapor üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin
isimlerini okuyorum: Önerge sahibi olarak İstanbul Milletvekili Sayın Murat
Sökmenoğlu; Gruplar adına, Demokratik Sol Parti Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Cahit Savaş Yazıcı; Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya
Milletvekili Sayın Kemal Çelik; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına,
Gümüşhane Milletvekili Sayın Bedri Yaşar; Anavatan Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Aydın Ayaydın; şahısları adına, Sayın Murat
Sökmenoğlu, Sayın Masum Türker, Sayın Fadlı Ağaoğlu ve Sayın Edip Özgenç... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, önerge
sahiplerinden bir arkadaşımız daha var, Sayın Zeki Ünal. BAŞKAN - Peki efendim. Fazilet Partisi Grubunun söz talebi şimdi ulaştı,
Bingöl Milletvekili Sayın Hüsamettin Korkutata. Efendim, ilk söz, önerge sahipleri adına, Sayın Murat
Sökmenoğlu'na ait. Buyurun Sayın Sökmenoğlu. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ülkemizdeki trafik kazaları, acı sonuçlarıyla, maalesef, en
önemli sorunlarımızdan biri olarak devam ediyor. Hemen her gün elim bir trafik
kazası haberini duymanın ve insanlarımızı kaybetmenin veya sakat kalmasının
büyük acısını paylaşıyoruz. Ülkemiz insanı, sosyal ve ekonomik sıkıntıları
aşmanın yoğun gayretini sarf ederken, dinmek, tükenmek bilmeyen trafik
terörünün elem ve ıstırabını yaşıyor. Üzüntüyle görüyoruz ki, mevcut kanun ve
kurallara rağmen, görevli kurum ve kuruluşların çabaları yetersiz, etkisiz
kalmakta, çekilen bunca acıya rağmen toplumumuzun içinde de konuyla ilgili bir
zihniyet değişikliği ve trafik bilinci bir türlü gerçekleşmemektedir. Şimdi, önümüzde çok değerli bir kaynak ve dayanak
vardır; Meclis araştırma komisyonumuzun raporunda; trafik mevzuatı ve
kurumlarını, ulaştırma sektörlerini, trafik güvenliğinin unsurları olan eğitim,
denetim, suç ve ceza, yardım ve kurtarma hizmetleri, sadece ülkemiz açısından
değil, diğer ülkelerle de mukayeseli bir bütünlük içerisinde ayrıntıları
incelenip araştırılarak önümüze gelmiştir, bu konularla ilgili öneri ve
hedefler de belirlenmiştir. Trafik konusundaki yasal ve idarî değişiklik ve
düzenlemeler ile toplumsal bilincin oluşturulması için yapılacak çalışmalara
ışık tutan, Meclis araştırması komisyonumuzun Sayın Başkan ve üyelerini
yürekten kutlamayı ve teşekkürlerimi ifade etmeyi bir borç addediyorum. Onlar
da dört aya yakın yoğun bir çalışmayla Türkiye gerçeklerini içlerinde hissetmiş
olacaklar ki, önemli noktalara parmak basmışlardır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; komisyonumuzun
raporunda yer alan sayısal tablolara baktığımızda, özellikle ulaştırma ve
trafik güvenliği konularında ülke stratejilerinin belirlenip, hazırlanacak
ulaştırma anaplanı çerçevesinde yeni yasal ve idarî düzenlemelerin yanı sıra,
toplumun bütün kesimlerinde bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarının
öncelik ve ivedilikle yapılmasının, artık kaçınılmaz ve vazgeçilmez bir görev
ve sorumluluk olduğunun önemi ve aciliyeti açıktır. Hepimizin aynı inanç ve
duyarlılık içerisinde olduğumuzdan da hiç şüphem yoktur. Elim trafik kazalarıyla, toplumsal tepkinin had safhaya
ulaşması üzerine, Meclisimiz, trafik sorununu doğrudan ele almış ve bütün
siyasî partilerimiz, sorunun palyatif tedbirlerle çözümlenemeyeceği, ülke
gerçeklerine uygun, çağdaş ve köklü tedbirlerle acilen çözümlenmesi gereği
üzerinde irade birliği göstermişlerdir. Bu amaçla kurulan araştırma komisyonu raporunda, biraz
evvel ifade ettiğim gibi, ulaştırma ve trafik güvenliğiyle ilgili bütün konular
ayrıntılarıyla ele alınmıştır. Raporda, trafik denetimi konusunda, ülkemizde en
çok ihlal edilen trafik kurallarının sırasıyla; hız, emniyet kemeri, araç
muayene süresini geçirme ve eksik belge ile trafiğe çıkma olduğu tespit
edilmiştir. Ulusal bir felaket haline gelen trafik kazalarını
önlemede en etkin yolun, bütün toplum kesimlerinin kendisini sorumlu
hissedeceği ve ortak çalışma kararlılığı göstereceği ulusal bir seferberlik
ilanı olduğuna inanmaktayız. Trafiğe katılanlar da, kurallara uymadıkları takdirde,
polis tarafından mutlaka yakalanacakları korkusunun, yani, yakalanma riskinin
bulunmaması, trafik sistemimizin en belirgin vasıflarından biridir. Bu durum,
toplumda yasadışı diğer davranışların yeterince ve zamanında cezalandırılmadığı
inancından kaynaklanmaktadır. Bireyler, haksız ve yasadışı fiillerin izlenip,
derhal karşılığını bulacağı bir ortamın varlığına dair ortak bir bilinç içinde
olmaları halinde, trafikte yapacağı kural ihlalinin de aynı şekilde
cezalandırıldığına inanacak, kural hâkimiyeti böylece sağlanacaktır. Diğer suç
ve suçlulara yönelik olarak devletin izleyeceği politika, toplumun genel suç
anlayışını şekillendirecek, trafiğe katılanların da, trafik suç ve ihlallerine
yönelik genel eğilim ve değerlendirmelerini belirleyeceklerdir. Her ülkede görüldüğü gibi, ülkemizde de kamu personeli
içinde çıkar karşılığında görevini kötüye kullananlar bulunmaktadır. Trafik
polisimiz içinden de bu kapsamda değerlendirilebilecek personel çıkabilmekte,
zaman zaman basına yansımaktadır. Hele, dün, bütün medya tarafından tespit
edilen yeni bir çorbacı formülü kamuoyunun gözü önünde cereyan etmiştir.
Soruşturmaya konu olmaları nedeniyle hassasiyetle izlenen bu konuların giderek
azalmakta olduğunu da görmekteyiz. Sayın milletvekilleri, bazı önemli etkin ve yetkin
kişilerin trafik ihlallerini gözardı ettiği inancı kamuoyunda yaygındır.
Trafikte tam bir kural hakimiyeti sağlanamamasında önemli bir faktör olan
toplumun devletten tüm vatandaşlarına adil ve eşit davranması gerektiği
inancını da baltalayan bu tablo yıllardır sürüp gitmektedir. Aşırı hızla ilgili bilgilendirme kampanyalarının çok
önemli ve trafikte ölen ya da yaralananların sayısını azaltmada etkin oldukları
bilinmektedir. Özellikle ağır araç sürücüleri ve hızlı araç kullanma arzusuyla
dolu genç sürücülere yönelik olarak gerçekleştirilebilecek bu tür
kampanyaların, yılın belli aylarında tekrarlanması, kampanya sonuçlarının
değerlendirilip topluma duyurulması gerektiğine inanıyorum. Araçların teknik
düzeyi yükseldi. "Ben, bu arabaya 48 milyar, 50 milyar verdim; yollarda
kendi keyfime göre istediğim hızı yapabilirim" zihniyeti, artık, ortadan
kalkmalıdır. Aşırı hızlı, alkollü, uykusuz ve yorgun araç kullanma
gibi, sonuçları ölümle biten trafik kazalarının temel sebepleri üzerinde
yoğunlaşmalı, seyir halinde kontrol etkin bir şekilde uygulanmalı, trafik
ekiplerinin denetimleri çok sıkı bir şekilde denetlenmelidir. Sürücü belgelerinin geri alınmamış olma şartının gereği
yerine getirilmemektedir. Geçici süreli veya sürekli şekilde geri alınan sürücü
belge bilgileri, Emniyet Genel Müdürlüğü bilgisayar veri tabanına
işlenmediğinden, denetimlerde, polis, sürücünün belgesinin geri alınmasına
rağmen, yeni bir sürücü belgesi alıp almadığını saptayamamaktadır. Trafikte bu
şekilde pek çok sürücünün olduğu yolunda da duyumlar bulunmaktadır. Jandarma Genel Komutanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü
arasında da gerekli bilgisayar iletişimi sağlanmalıdır. Jandarma Genel
Komutanlığı bilgisayarları üzerinden sürücü sicillerinin sorgulanmasına imkân
sağlayacak şekilde yürütülen çalışmalar, bir an önce sonuçlanmalıdır. Dünyanın her yerinde olan 911 sistemi, artık, ülkemize
de gelmelidir. Sayın Ulaştırma Bakanımız da burada; 911 meselesini, onun da
destekleyeceğine inanıyorum. Trafikten sorumlu yurttaş bilincini yaratmak, trafik
olgusuna herkesin sahip çıkmasını sağlamak amacıyla yapılan ihbarların sayısı,
nasıl değerlendirildiği, ihbar yapılırken hangi bilgilerin verilmesi gerektiği,
ihbar yapmanın bir ayıp değil, bir vatandaşlık görevi olduğu bilincinin
yaygınlaştırılması gerekiyor. Demokrasi, kaideler rejimi olduğu kadar da,
denetim rejimidir. Denetimden yoksun bırakırsanız, hiçbir şey olmaz; halkın
murakabesiyle demokrasiler ayakta kalır. Sayın milletvekilleri, ayrıca, üçüncü Türksat
uydusundan bir kanalın ücretsiz olarak trafik denetimleri için tahsis
edileceğine ilişkin Sayın Ulaştırma Bakanının olumlu yaklaşımları
bulunmaktadır; kendilerine, huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Uzaydan trafiğin
denetlenmesi olanağı sağlayacak olan bu son derece önemli aygıttan yararlanma
açısından, bir an önce, ilgililerce temasa geçilmesi gerektiğine inanıyorum.
Sistemin nasıl işleyebileceği konusunda çalışmalar artık başlamalıdır. Trafik güvenliğinin sağlanmasına yönelik bir devlet
politikası ve stratejisi ortaya koyulmalıdır. Yine, hazırlanacak bir ulaştırma
anaplanı ile desteklenmelidir. Bu strateji ve planlar ortaya konurken,
ulaştırma şûrası raporları, Meclis komisyon raporları ve teknisyen-uzman
birikiminden faydalanılmalı ve Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulunca son şekli
verilmelidir. Sayın milletvekilleri, planların ve önerilerin hayata
geçirilmesi için güçlü, kesintisiz ve ısrarlı bir siyasî irade desteği
sağlanmalıdır. Bu siyasî irade, partilerüstü bir yaklaşımla hazırlanacak
planların ve yasaların hiçbir ödün verilmeden uygulanmasını sağlamalı, izlemeli
ve denetlemelidir. Bu çalışmalar sırasında, kurumlararası koordinasyon
geliştirilmesine de özen gösterilmelidir. Ancak, önerilen ya da başka
yapılanmalar hayata geçirilse dahi, güçlü ve istikrarlı siyasî irade desteği,
başarıda vazgeçilmez bir önşarttır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; trafikle ilgili
bütün konular ve yukarıda ifade edilen tespit ve öneriler, Meclis araştırma
komisyonumuzun raporunda ayrıntılarıyla yer almaktadır. Her fırsat ve her
vesileyle önemle üzerinde durduğum kanaatimi bir kere daha belirtmek isterim. Trafik konusunda en uygun kanun ve mevzuata sahip
olmakla, meseleye çözüm bulmamızın ve başarılı sonuçlar almamızın mümkün
olmadığı, yaşadığımız bir gerçektir. Yasal ve idarî tedbirlerin yanı sıra,
trafik konusundaki ahlakî davranışların ve zihniyet değişikliğinin de oluşması
gerekiyor. Trafikle ilgili fizikî altyapı şartlarının uygun hale getirilmesi
şarttır. Altındaki aracın, biraz evvel... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayınız. MURAT SÖKMENOĞLU (Devamla) - ...ifade ettiğim gibi,
fiyatına göre gaza basanların, gösteriş ve bencillik duygularından arınması,
toplumsal şartları ve üzerinde seyrettiği yolun durumunu düşünerek hareket
etmesi gerekiyor. Kanun ve mevzuatta yapılacak yeni değişikliklerin yanı sıra,
toplum olarak, müşterek mesuliyet içinde olduğumuz bilincinin gelişip,
yerleşmesinin gereği de temel şart olarak önümüzdedir. Her konunun sonunda bir
eğitim meselesi karşımıza çıkıyor. İşte, bu konuda da, eğitimin önemi her şeyin
üzerindedir. 2001 yılının trafik güvenli yılı ilan ederek, ülkemizin
ve milletimizin en başta gelen sorunlarından biri olan trafik konusunda
hepimizin üzerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getireceğimiz inancını bir
kere daha ifade ederek, yoğun ve titiz çalışmayı gerçekleştiren araştırma
komisyonumuza teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu arada,
"çorba parası" zihniyetinin devam ettiği Türkiye'de, kanun yapmakla
sorunları çözemeyiz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Sökmenoğlu, lütfen, tamamlar mısınız. MURAT SÖKMENOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum efendim, 1
dakika... Karayolu müteahhitliğini denetlemekle mükellef
olanlara, asfalt incelemelerini yanlış yaptıkları anda ceza verilmezse,
görmezlikten gelinirse, hiçbir yere varamayız. Yağmur sularının otobanlarda
birikmesiyle meydana gelen faciaların bedeli sorulmaz, sorgulanmazsa, yol
müteahhitleri, mağdurlar veya aileleri tarafından kendi hallerine terk
edilirse, hangi kanunla nereye varacağımız şüphelidir. Önce toplumsal bilinç olması gerektiğine inanıyor,
huzurlarınızda komisyona teşekkür ederek saygılarımı sunuyorum efendim. (MHP ve
DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sökmenoğlu. Bildiğiniz gibi, bu araştırma, 5 ayrı önergeye
dayanıyor ve bu 5 ayrı önergenin birleştirilmesi sonucu yapılmıştır. Şimdi, diğer bir önergenin sahibi, Karaman Milletvekili
Sayın Zeki Ünal; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Sayın Ünal, süreniz 10 dakika. ZEKİ ÜNAL (Karaman) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 547 sıra sayılı trafik kazalarının önlenmesi için gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla oluşturulan araştırma komisyonunca hazırlanan
rapor üzerindeki görüşlerimi arz etmek üzere, önerge sahiplerinden birisi
olarak söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. Değerli arkadaşlar, ben, öncelikle komisyon başkanı
başta olmak üzere komisyondaki üye arkadaşlarımıza teşekkür etmek istiyorum;
çünkü, bazı noksanlıklara rağmen, iyi bir rapor hazırlamışlar. Sanki, bir
doktora tezine gösterilmesi gereken ihtimam gösterilmiş. Trafiğin tarihçesinden
başlamışlar, değişikliğe uğrayan yasaların ve kazaların seyri hakkında doyurucu
bilgiler vermişlerdir. Önce, kazaların sebepleri konusunda önemli tespitlerde
bulunmuşlar, hemen arkasından da, tedbirleri ve önerileri sıralamışlardır.
Benim dilek ve temennim odur ki, bu çalışmaların, daha öncekilerin akıbetine
uğramamasıdır. Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, 1994 yılında, yine
aynı amaçla bir komisyon oluşturulmuş ve trafiğin önlenmesiyle ilgili olarak,
bu komisyon gerekli çalışmaları yapmış, raporu hazırlamış ve 1995 yılında da
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmüştür. O raporu incelediğimiz
zaman, aslında, Türkiye'de trafik kazalarının sebepleriyle ilgili, alınması
gereken tedbirlerle ilgili mütemmim bilgi vardır; ancak, tabiî, bu
uygulanmadığı için, tekrar, ikinci kere bu konu gündeme gelmiştir. Değerli arkadaşlar, önemli olan, bir raporun
hazırlanması değil, aslında, raporda ortaya konulmuş olan hedefler
istikametinde gerekli tedbirlerin alınmasıdır. Halen yürürlükte olan 3 yasa, 26
yönetmelik, 4 karar ve 1 yönerge vardır. Bunlardan 1983 yılında çıkarılmış
bulunan 2918 sayılı Yasa, onaltı yılda 11 kere değişikliğe uğramıştır. Ben
şahsen bunu tenkit etmek istemiyorum; çünkü, günün şartlarına göre, elbette ki,
yasalarda değişiklik de yapılabilir; ancak, mademki, bazı değişiklikler
yapılmaktadır ve yeni düzenlemelere gidilmektedir. Öyleyse, yasada ne gibi
tedbirler öngörülmüşse, bunun da uygulanması gerekir; ancak, bu yasaları
incelediğimiz zaman, bunların, maalesef, hayata geçirilmediğini görüyoruz.
Örnek vermek gerekirse, 2918 sayılı Kanunu değiştiren, 1996'da yürürlüğe giren,
4199 sayılı Kanunun ilgili maddesine göre, Başbakanın başkanlığında, Adalet,
İçişleri, Millî Eğitim, Bayındırlık ve İskân, Sağlık ve Ulaştırma Bakanlıkları
ile Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarından oluşan, Karayolları Güvenliği
Yüksek Kurulu ihdas edilmiştir. Şimdi, ben, hükümete soruyorum; acaba, bu kurul, son
bir yıl içerisinde, bir kere olsun toplantı yapmış mıdır? Geriye gidelim, iki
sene içerisinde veya üç sene içerisinde bir toplantı yapılmış mıdır? Benim
bildiğim kadarıyla böyle bir toplantı yapılmamıştır. Kaldı ki, kanuna göre, bir
yılda iki kere toplantı yapması gerekmektedir. Bunun dışında olağanüstü olarak,
Başbakan da bu toplantıyı tertip edebiliyor ve üyeleri de çağırabiliyor. Burada, bu kadar arkadaşımız zaman harcamışlar, rapor
tanzim etmişler ve trafik kazalarının önlenmesiyle ilgili ciddî bazı notları da
ortaya koymuşlar. Öyleyse, eğer, bu konuyla ilgili olarak, biz, hükümet,
hepimiz ciddî bir şekilde bu konu üzerinde durmazsak, yine akıbeti daha evvelki
araştırma önergeleri ve raporları gibi olacaktır. Hatta, bunun dışında, bunun
bir alt kademesinde bir Trafik Güvenliği Kurulu oluşturulmuştur. Benim
bilebildiğim kadarıyla, bu Trafik Güvenliği Kurulu, toplantılarını muntazam bir
şekilde yapmasına rağmen, Karayolları Güvenliği Yüksek Kurulu, kanunda
öngörülen toplantıları yapmadığından dolayı, diğer kurulun toplantılarında
alınan tedbirler ve tavsiyeler de hayata, maalesef, geçirilememiştir. Belki bir
kısmı da geçmiş olabilir; ama, çoğu zaman geçmediğini görüyoruz. Değerli arkadaşlar, raporda, trafik güvenliğinde etkili
unsurlar incelenirken, özellikle, sürücülerin eğitimi, sürücü kursu
öğreticilerinin, daha iyi yetiştirmeleri için gerekli tedbirlerin alınması ve
ayrıca, kursiyerlerin de daha iyi yetişmesi üzerinde durulmuştur. Ancak, burada
bir noktanın altını çizmiştir; üniversite mezunları ile ilkokul mezunlarının
aynı sınıfta ders görmeleri konusu üzerinde durulmuştur. Değerli arkadaşlar,
elbette ki, üniversite mezunu bir kişiyle, bir kursiyerle, ilkokul mezunu bir
kişinin, aynı saatlerde, aynı mekânda ders almaları ne derece doğrudur, onu
bilemiyorum. Yani, ilkokul mezunlarını ben şahsen küçük gördüğümden dolayı
değil; yani, verilen, takdim edilen dersleri kavramak noktasından, anlamak
noktasından elbette ki, bir fark olacaktır. O zaman, bu müfredat programını
değiştirmek veyahut da hepsine uygulanabilir hale getirmek lazımdır. Değerli arkadaşlar, sürücü kurslarına temas etmişken,
raporda zikredilmeyen bir konuya, ben şahsen temas etmek istiyorum. DSP'li
arkadaşlarımız biraz alınırlar; ama, mecburen burada zikretmek durumundayım.
Bildiğiniz gibi, sürücü kursları özeldir ve Millî Eğitim Bakanlığı da bunu
denetler ve denetleme hakkına da sahiptir. Neyi denetler; oradaki müfredat
programı uygun bir şekilde devam ediyor mu, ortaya konulan ilkeler çerçevesinde
bu kurslar devam ediyor mu, etmiyor mu, elbette ki, Millî Eğitim Bakanı bunu
kontrol edecektir. Ancak, hemen şunu ifade edeyim: Başörtülü bayanların
kursiyer olması bir genelgeyle engellenmiştir. Dünyanın hiçbir yerinde böyle
bir uygulama yoktur. Özel dersanelerde ve bu özel sürücü kurslarında, sanki
657'ye tabi devlet memuru imişler gibi, oradaki yöneticiden tutun da gelen
kursiyerlere varıncaya kadar böyle bir yasaklama getirilmiştir. Şimdi
arkadaşlarımız belki garip karşılayabilirler- ben, Sayın Millî Eğitim
Bakanımıza, bu konuyla ilgili önerge vermiştim ve cevabı da buradadır- Bazı
arkadaşlar, inanmakta zorlanabilirler; yani "Fazilet Partisi, acaba, bu
konunun fazla mı üzerine gidiyor" şeklinde düşünebilirler; ama, şunu ifade
edeyim: Lütfen, insanların, özel hayatlarına karışmayın. Bugün, YÖK de aynı
şekilde, aynı hatayı yapmıştır; üniversite kampuslarında, ev hanımı olan
bayanlara böyle bir yasak getirilmiştir; dünyanın neresinde görülmüştür böyle bir
yasak?! Değerli arkadaşlar, raporda, insan unsuru, güzel
işlenmiş. Sürücülerin, özellikle, yorgunluğu, uykusuzluğu, hatta, sarhoşluğu ve
psikolojik durumları çok güzel bir şekilde konu edilmiş ve işlenmiş. Ancak,
ben, burada, bir şeyin üzerinde durmak istiyorum. Dünya standartlarına göre,
güya, 100 cc kan içerisinde 0,5 promilin altında alkol olduğu takdirde mahzurlu
olmadığı, bunun üzerinde olduğu takdirde mahzurlu olduğu, dikkati dağıttığı
şeklinde, böyle bir tespit var. Bu, doğrudur, yanlıştır; ben, ona girmek
istemiyorum ve bizim Karayolları Yönetmeliğinin 97 nci maddesinde de, 0,5
promilin altına müsaade edilmiştir; 0,5 promilin üzerine çıkıldığı zaman,
alkollü olarak değerlendirilmektedir. Peki, o zaman, bu sürücüler, bunu, ne
bilecekler? O zaman, her sürücüye, bir tane de promil ölçmek için bir cihaz
vermek gerekiyor; onu bilmiyorum; ama, şunu ifade edeyim: Bu meseleyi kökten
çözmek istiyorsak, kökten bu işi mutlaka halletmemiz lazım ve toptan
yasaklamamız lazım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ZEKİ ÜNAL (Devamla) - 1 dakika daha müsaade eder
misiniz Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun. ZEKİ ÜNAL (Devamla) - Bu konun, kişinin kendi
inisiyatifi dahilinde olan bir şey olmaması lazım; çünkü, bir kazaya sebep
olduğunda, icabında, kendisi de zarara uğruyor, vatandaşlar da zarara uğruyor;
dolayısıyla, başkasına zararlı olan bir meselede, bazı sınırlamalar getirmek
mümkündür. Bir de, değerli arkadaşlar, birkaç gün evvel, ben,
Karaman'daydım. Kamyoncularla bir toplantı yaptık; gerçekten dertliler. Dedim
ki, acaba, bu kazaların sebepleri içerisinde, maddî sıkıntılar, geçim sıkıntısı
ve bunların getirmiş olduğu stresler de rol alıyor mu almıyor mu; elbette ki
alıyor. Kamyoncular gerçekten dertli -ekonomik durgunluk herkesçe malum- ve şu
anda diyorlar ki "biz, hayat standardı vergisi altında eziliyoruz; bunun,
mutlaka değiştirilmesi lazım; trafik sigortası parası artırıldı; bunun da,
mutlaka, değiştirilmesi ve düzeltilmesi lazım; çalışma saatlerimizin de, yine,
aynı şekilde, günün şartlarına göre ayarlanması lazım." Değerli arkadaşlar, şu anda... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Ünal, lütfen... Son cümleniz için açıyorum; buyurun. ZEKİ ÜNAL (Devamla) - Sayın Başkan, son cümleyi
alıyorum. Çok ilginçtir, vergi dairesine, Bağ-Kur borcu
olmadığına dair veyahut da vergi borcu olmadığına dair bir evrak ibraz etmediği
takdirde, bir kamyoncu, fennî muayene yaptıramamaktadır, ehliyet ve
ruhsatnamesini değiştirememektedir. Peki, efendim, değiştirsin, yapsın
denilebilir. Demin de ifade ettim, maddî sıkıntılar içerisinde olan böyle bir
esnaf, eğer, bunu yerine getiremiyorsa, o zaman, aracın fennî muayenesi
yapılmadan direksiyonun başına geçiyor demektir ve dolayısıyla, Allah korusun,
bir trafik faciasına da, bu şekilde sebep olmaktadır. Değerli arkadaşlar, evet, alınmış olan tedbirler
yeterli olmamakla beraber, 1990 yılından itibaren, gerçekten, kazalarda ciddî
ölçülerde bir düşme olduğu görülmektedir. Mesela, 1990 yılında, trafik
kazalarında 6 286 vatandaşımız vefat etmiş; 2000 yılına geldiğimiz zaman, bu
rakam 3 941'e inmiş; aslında, yüzde 37'lik bir düşüş var. Demek ki, konu
üzerinde ciddî bir şekilde çalışma yapacak olursak, fevkalade sonuçlar almak
mümkün. Ancak, ben, hemen şunun altını çizmek istiyorum: Bu, tabiî ki, tespit
edilmiş bir kaza oluyor; kazada yaralananlar oluyor, onlar da hastaneye
kaldırılıyor; hastanede öldü mü, kaldı mı, o belli olmadığından dolayı, o
rakamları da bunun üze-rine koyduğumuz zaman, bu rakamların fevkalade yüksek
olduğunu görüyoruz. BAŞKAN - Sayın Ünal, lütfen... ZEKİ ÜNAL (Devamla) - Efendim, inşallah, bu rapor daha
evvelki raporların akibetine duçar olmaz ve inşallah, içinde tespit edilen
tedbirler alınır ve ülkemizde facia haline gelmiş olan trafik kazaları önlenir. Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Efendim, bir konuyu bilgilerinize sunmak istiyorum:
Konuşma sırası DSP, DYP, MHP, ANAP, FP şeklindeydi; DYP sona alınmayı arzu
etmiştir. Böylece, DSP, MHP olarak sıra değişmiştir. Bilgilerinize sunuyorum. Şimdi, önerge sahiplerinden, İstanbul Milletvekili
Sayın Yılmaz Karakoyunlu görüşecekler. Buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır efendim. YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan. Değerli milletvekilleri, trafik konusunda huzurunuza
getirilmiş olan bu rapor 21 inci Dönem Meclis çalışmaları içerisinde fevkalade
seçkin bir yer alacaktır. Ülkemizin en önemli meselelerinden birini olağanüstü
bir titizlik, dikkat ve özen içerisinde inceleyip meselenin bütün boyutlarını
içeren hukukî düzenlemelerin ihtimallerini ve önerilerini derpiş eden ve Büyük
Millet Meclisine yakışır nitelikte bir rapor hazırladığı için, başta, Komisyon
Başkanı Sayın Ahmet Tan ve değerli arkadaşlarına ve bu komisyon raporunun
hazırlanmasında son derece işbirliği içerisinde çalışan kamu yetkililerine de
huzurunuzda teşekkür ederim. Değerli arkadaşlar, bizde ilk defa olarak trafik
düzenlemesini Sultan Hamid döneminde görü-yoruz. Sultan Hamid tahta çıktığı
zaman emrinde iki tane ciddî bakanlık vardı. Bunlardan bir tanesi Dahiliye
Vekâleti -o günkü tabirle Dahiliye Nezareti- ikincisinin adı da Zaptiye
Nezaretiydi. Dahiliye Nezaretiyle eyaletler hukuku arasındaki ilişkileri
mükemmel düzenler, Zaptiye Nezareti aracılığıyla da istediği disiplini temin
ederdi; fakat, Sultan Hamid bu iki nezaret ile memleketi idarede çok kolay
başarı sağlayacağı noktasında tereddüt geçirdiği için, bir de, bir hafiye
teşkilatı kurdu, onun da başına Ahmet Fehim'i getirdi. Ahmet Fehim'in ilk
yaptığı iş, İstanbul'da dolaşan paşa faytonlarının nereye gittiğini, nasıl
gittiğini ve hukuk içerisinde kayrılmasını arzu ettiklerinin de himayesinin
temini şeklindeydi. O günden bu güne, bizim trafik düzenimizde, anladığımız
ma-nada adil bir uygulamaya rastlamak da mümkün olmadı. Bendeniz, bu raporun önemli kısımlarıyla ilgili olan
bazı noktalardaki üstün başarı ve isabet kaydına işaret etmekle birlikte, bir
iki noktadaki ihmale de müsaadenizle dokunmak istiyorum. Raporun en önemli unsuru insan unsuru. Rapor, insan
unsurunu, sadece sürücü ve yaya açısından almış. Peki, ya trafik polisinin
insan unsuru olarak mütalaa edilmesi gerekli olan noktaları?.. Bir ihtilaf
noktasına düştüğünüz anda, insan unsuru olarak, bütün inceliklerin, bütün
doğrulukların, bütün güzelliklerin sadece sürücüden beklenmesi çok doğal mı?
Trafik polisinin de, aynı insan unsuru tarifleri içerisinde sürücüye karşı
nezaket göstermesi, anlayış içinde davranması, onu himaye etmesi lazım geldiği
noktalarda, bu himayeyi gösterme ısrarında bulunması beklenemez mi? Veya böyle
bir insan unsuru tarifi arasında, ilişkilerin ortaya çıkışına ilişkin hangi
kararlarda, hangi disiplinlerde, hangi terbiye disiplini içerisinde olacağımızı
belli etmek de gerekmez mi? Dünyanın hiçbir yerinde, birisi, trafik ihlalinde
bulundu diye, yolun kenarında erketeye yatmış bir polis arabası "geç bu
tarafa" dedikten sonra ne olacağını kestirmek mümkün mü? Böyle bir olaya
maruz kalmış olan bir sürücünün, en azından, heyecana kapılmayacağını kim
garanti eder? Hele hele, geçmişindeki yaşanmış olayların tesirleriyle, eğer,
bir iki tane de olumsuz macerası ve hatırası varsa, o heyecanın korkuya
dönüşmeyeceğini kim garanti eder? Hele, gecenin yarısına yakın bir zamansa;
hadi vazgeçtim, alacakaranlıksa, bu tereddüdün korkuya dönüşmesini engelleyecek
bir rahatlatıcı unsur bulabilir misiniz? Değerli arkadaşlar, sadece teknik yönüyle bakmayınız,
sadece kurallar sistematiği içinde bakmayınız; çünkü, kurallar sistematiğindeki
aksaklıkları düzeltmek bakımından, ülkemiz ve Değerli Meclisinizin çok kıymetli
üyeleri, gerekli bütün tedbirleri alabilirler. Zaten, bu Meclis kürsüsünde sık
sık şikâyetini yaptığımız konular, hukukî düzenlemelerin eksikliğinden
kaynaklanmıyor ki... Onun, uygulamada "insan unsuru" dediğimiz
noktada karşılaştığımız zorlukları düzenleyecek iyilikleri, doğrulukları, yeni
akıllı tanzimleri getirme ihtiyacını ifade etmiyor muyuz? O halde, bu kanunda
da aynı anlayış içerisinde bakılması lazım gelmiyor mu? Trafik Kanununda istenilen değişiklikleri yaptık,
cezaları artırdık, şunları getirdik, bunları getirdik; ama, hâlâ trafik bir
sorun olarak çıkıyorsa ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin güzide
milletvekillerinden oluşan koskoca bir kadro böyle bir rapor tanzim ederek huzurunuza
geliyorsa, bunun gerisinde birtakım meselelerin, insan unsuruyla ve psikolojik
bağlantısıyla izah edilmesi lazım geldiğini, artık gözardı edemezsiniz. Değerli arkadaşlar, sinema filmlerinde, dizi filmlerde
görüyorsunuz; birisi bir trafik ihlalinde bulunduğu zaman, arkadan birisi
geliyor "sağa çek ve bekle." Sağa çekiyor ve bekliyor... Ondan sonra,
sürücü, trafik polisinin yanına gelmesini bekliyor; sonra camı 4 santim açıyor
ve kolay bir muhavere imkânı sağlıyor. Trafik polisi, sahip olduğu terbiyenin
maksimum nezaketi içerisinde -bunun için, Türkiye'ye mahsus bir tarif
vermiyorum; ama, herkes, hangi tarifi verdiğimi kolayca anlıyor- ona soruyor,
diyor ki "110'la gitmeniz gereken yerde 140'la gittiniz, cezanız
var." Ceza kesilip kendisine veriliyor. Şimdi, bizdeki uygulama: Evvela birisi "dur"
diyor, kenara çekiyor, yanına geliyor, şöyle bir bekliyor... Hiçbir hitabı yok.
Bunu, böyle, çok nadir rastlanılmış bir olaymış gibi değerlendirmeyiniz, genel
uygulamanın bu istikamette olduğunu, trafik polisleriyle olan maceralarınızdan
hatırlayacaksınız. Sizden hemen evrakınız istenilecek, "evraklarınızı
verin" diyecek. Siz de çıkarıp evrakınızı vereceksiniz. Sonra, trafik
polisinden 200 metre ileride erketeye yatmış komiserin bulunduğu veya komiser
muavininin bulunduğu yere gideceksiniz. O mesafe yağmur altındadır. Niye böyle
eziyet düşünüyorsunuz sürücüye? Niye trafik polisi gelsin de içeride otururken
sürücüye cezasını oradan kesmesi şeklinde bir düzenlemeyi düşünmüyorsunuz?
Mademki ileri Batı ülkelerindeki uygulamaların trafik meselelerini çok iyi
çözdüğü şeklinde genel bir kabulümüz var; mademki, o dünya düzeninin
içerisindeki kurallar sistemini benimsediğimiz takdirde, bizim de yurttaşımızın
aynı disiplin değerlerine saygı gösterecek ciddîyet içerisinde trafik memurunu
kabul edeceğini ve onun tanzim edeceği cezayı ödeyeceğini kabul ediyorsunuz,
neden o sistematiğin içerisine girmeyi düşünmüyorsunuz?! Çok basit bir örnek
veriyorum: İstanbul-Ankara karayolunda bölünmüş bir yol vardır; bölünmüş yol tarifini bilmeyen trafik memuru,
orasını, sanki, meskûn mıntıkaymış gibi, 60 kilometreyle sınırlamıştır, 61
kilometreyle giderseniz, Düzce Valiliği size ceza keser; ama, siz, aynı trafik
memuruna derseniz ki, değerli memur kardeşim, eğer bu yol bölünmüşse,
karayolları telakkisine girer, 90 kilometredir burada... Bunu anlatamazsınız;
anlatmaya iyi niyetle teşebbüs ederseniz, nasıl bir muameleye maruz
kalacağınızı da kestiremezsiniz. Dolayısıyla, buralarda sadece teknik
yönleriyle, istatistik değerleriyle, dünya kıyaslarıyla, kriterleriyle değil,
ülkemizin kendi gerçekleriyle konuşursak, bu rapordan beklenen sonucu elde etme
ihtimalimiz var. Şimdi değerli milletvekilleri, benden sonra çıkacak
bütün arkadaşlardan istirham ediyorum; her biri, ister grup sözcüsü olarak,
ister önerge sahibi olarak, isterse şahsî görüşünü beyan etmek için kürsüye
gelsin ve bu kürsüde desin ki, trafik polisi ceza kesmek için Allah'ın
yağmurunun altında sürücüyü ayağına getirmek yerine, yanına kadar geldiği anda
kessin. (MHP sıralarından alkışlar) Sistemi böyle değerlendirin. Yani,
sürücünüze itibar ettiğinizi gösterin. Türk Milleti, oldum bittim, polisinden
korkan bir millet; bunun hüviyeti ne olursa olsun, mahiyeti ne olursa olsun,
kendisini emniyette hissetmek istiyor ise, içinde bulunduğu koşulların
sağladığı çerçevedeki ruhî emniyeti de kendisine veriniz. Değerli arkadaşlar, bu raporda okuduğum zaman dikkatimi
çeken ikinci bir husus var; bir müesseseyi teşkil ediyoruz, kurallar sistemiyle
onu en zengin şekliyle donatıyoruz; ama, pratiğini yerine getirmiyoruz. Biraz
evvel Zeki Ünal Bey arkadaşımız işaret etti; Başbakanlığın başkanlığında
kurulacak olan trafik yüksek kurulu veya kendi orijinal adıyla, Karayolları
Güvenliği Yüksek Kurulu; bu kurulu niye teşkil ettik? Eğer bu kurul hiç
toplanmayacaksa niye teşkil ettik? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayınız. YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Şimdi, endişem odur ki,
o günkü heyecanlarla bu heyeti teşkil ederken, buradan beklediğimiz sonuçların
hiçbirisine ulaşmadık; muhtemeldir ki, bu rapor münderacatına bağlı olarak
yeniden düzenlemeler getireceğiz ve yine onu teşkil ederken duyduğumuz heyecan
ve ümit gibi, yeni heyecanlar ve ümitler içerisinde trafik sorununu
çözeceğimizin varsayımında olacağız. Bize, test edilebilir değerler değil; bize, itaat
edilebilir hukuklar değil; bize, insan ahlâkı içerisinde mesuliyet idrakini
sağlayabilecek zeminleri getirirseniz, o amaçlara ulaşmak imkânlarını elde
edebiliriz. Emekleriniz için hepinize teşekkür ediyorum; ama, bu
hususları Sayın Meclisimizin dikkate alması istirhamıyla hepinize saygılarımı
yeniliyorum, teşekkür ediyorum.(Alkışlar) BAŞKAN -Teşekkür ediyorum. Böylece, önerge sahipleri adına konuşmalar tamamlanmış
oldu. Gruplar adına ilk söz, Demokratik Sol Parti Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Cahit Savaş Yazıcı'ya ait; buyurun.(DSP
sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakikadır. DSP GRUBU ADINA CAHİT SAVAŞ YAZICI (İstanbul)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; trafik kazalarının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis araştırma
komisyonu raporu hakkında Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Heyetinizi şahsım ve partim adına selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, Türkiye'de her yıl trafik
kazalarında onbinlerce yurttaşımız ölmekte, sayıları 100 000'i aşan yurttaşımız
yaralanmakta ve sakat kalmaktadır. Son onbeşyıl içinde yaklaşık 120 000 kişi
yaşamını yitirmiştir. Bu, ortalama büyüklükte bir Anadolu kentimizin haritadan
silinmesine karşılık gelmektedir. Aynı dönemde, yaklaşık 1 milyona aşkın
yurttaşımız da yaralanmış ya da sakat kalmıştır. Bu dönemde, trafik
kazalarından ailesi içinde bir yakınının kaybı ya da sakat kalmasıyla, yaklaşık
8 milyon kişi etkilenmiştir. Almanya'da 100 milyon taşıt/kilometreye düşen ölüm
oranı 1,21; İsviçre'de 1,8'dir. Türkiye'de ise, bu oran, ne yazık ki, 9,24 gibi
son derece yüksek ve tehlikeli bir düzeydedir. Kısaca belirttiğim bu tablo,
sorunun, artık, ertelenemez noktaya geldiğini göstermektedir. Bu nedenle,
trafik güvenliğinin sağlanmasına yönelik bir devlet politikası ve stratejisi
ortaya konulmalı ve bu, ulaştırma ana planıyla desteklenmelidir. Değerli milletvekilleri, ulaştırma sektörü ülkelerin
can damarını oluşturmakta ve bu sektörle ilgili alınan kararlar, ülkelerin
geleceklerini doğrudan etkilemektedir. Ülkemiz açısından da ulaştırma sektörü,
en önemli sektörlerin başında gelmektedir. 1995-1999 yılları arasındaki beş
yıllık periyotta gerçekleşen kamu yatırımlarının yüzde 27,3'ünün ulaştırma
sektörüne yapılması ve bu oranla, ulaştırma sektörünün, toplam yatırımlar
içerisinde en çok payı alan sektör olması da bunu göstermektedir. Ancak, bu beş
yıllık periyotta yapılan kamu yatırımlarının alt sektörler itibariyle
dağılımına baktığımızda, karayolları yatırımlarının sektör yatırımları içindeki
payının yüzde 63,7 düzeyinde olduğu, kalan 36,3'lük bölümün de, ağırlıklı
olarak havayolu ulaştırması yatırımlarından oluştuğu görülmektedir. Maalesef,
uzun yıllardır ulaştırma alt sektörlerinin planlamasında yapılan yanlış
tercihler, bu portrenin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit, Haziran 1998'de
toplanan Dokuzuncu Ulaştırma Şûrasında yaptığı konuşmada, kara, deniz, demir ve
havayolunun birbirleriyle bağlantılı ve dengeli olması gerektiğine dikkati
çekerek, karayolu bağlantılı ve destekli bir demiryolu taşımacılığı ve çift
raylı hızlı tren uygulamalarıyla, üretim bölgelerinin tüketim bölgelerine,
ülkenin kuzeyini güneyine, doğusunu batısına bağlamadıkça kalkınmanın ivme
kazanamayacağını ve bölgeler arasında adaletin sağlanamayacağını, bu nedenle,
en ucuz ve en güvenli taşımacılık türü olan demiryolu taşımacılığının, hükümet
değişikliklerinden etkilenmeyecek kalıcı bir devlet politikasına dönüştürülmesi
gereğini işaret etmiştir. Bu konuda makro politikalar oluşturulup hayata
geçirilememesi, kıt ekonomik kaynakların iyi kullanılamamasına ve dolayısıyla,
ülkenin dengeli kalkınmasına etki yaptığı gibi, trafik sorunu gibi ortaya
çıkardığı diğer sorunlarla da, ülke ekonomisi ve sosyal yaşamda telafisi güç
durumların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Örneğin, Dünya Bankası tarafından
yakın geçmişte yapılan bir araştırmaya göre, trafik kazalarının Türkiye'ye
sosyoekonomik maliyetinin, gayri safî millî hâsılanın yaklaşık yüzde 2,1'i
oranında olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakam, 2000 yılı için yaklaşık 4-5
katrilyon lira, dolar bazında ise 5,6 milyar dolar civarındadır. Yapılan araştırmalar, yanlış ulaştırma sistemi
tercihleri ile insanların ölüm riski arasında birebir orantı olduğunu gösteren
sonuçlar ortaya koymaktadır. Örneğin, Avrupa'da yapılan bir araştırmaya göre,
karayollarında, demiryollarına göre 22 kat daha fazla kaza meydana gelmektedir.
Meydana gelen kazalardaki ölü sayısı, milyar yolcu/kilometre başına
karayollarında 40'iken, demiryollarında, kuruluştan kaynaklanan hatalarda
sadece 5'tir. Amerika Birleşik Devletlerinde, karayolu
taşımacılığının, ulaşım türleri içerisindeki oranının yüzde 27,2, Almanya'da
yüzde 58,2, Türkiye'de ise yüzde 95 olması, hangi noktada bulunduğumuzu çok net
göstermektedir. Ulaştırma sistemlerinin uygun dağılımının
gerçekleştirilmesi, trafik güvenliğinin sağlanmasında en temel nokta olmakla
birlikte, bu, ancak, uzun vadede alınacak önlemlerle gerçekleştirilebilir. Bu
faktörün dışında önemsediğim en önemli faktör, insan faktörüdür. Trafik
kazalarının oluşumunda insan faktörünün en ağırlıklı faktör olması, bu sorunun
çözülmesini de güçleştirmektedir. Ülkemizde trafik kazalarına neden olan faktörlerin
başında yüzde 98 kusur payıyla insan faktörü gelmektedir. Ülkemizde hazırlanan
kaza istatistikleri, trafik polislerinin hazırladığı kaza raporlarına göre
düzenlendiği ve trafik polislerinin mühendislik bilgisi gerektiren pek çok
kusuru değerlendiremediği hesaba katıldığında, yola verilecek kusur oranının
yüzde 20-25'e yükseleceği varsayılsa bile, insan faktörü, yine, trafik
kazalarına neden olan en başta gelen unsur olarak karşımıza çıkacaktır. Değerli milletvekilleri, ben, burada, özellikle trafik
güvenliği konusunda Avrupa'da yapılan bazı deneyler ile sayısal bilgilere çok
fazla girmek istemedim; bunun nedeni, her ülkenin kendisine göre özgün şartlara
sahip olduğunu düşünmemdir. Trafik kazalarında insan faktörünün baskın unsur
olarak ortaya çıkması bu şekilde düşünmeme neden olmuştur. Bu konuda, 1998
yılında Ankara'da, 160 kişi üzerinde, ülkemiz insanının trafik ortamını nasıl
algıladığı ve yorumladığını belirlemek amacıyla yapılan bir araştırmanın
sonuçları bu görüşümü doğrular niteliktedir. Bu araştırmaya göre, ülkemizde trafik ortamı, formel olarak
öğrendiğimiz kurallar dizisinden daha farklı kurallara göre çalışmaktadır.
Diğer bir deyişle, ülkemiz insanına göre, Türkiye'de trafik kurallarının da
üstünde, görülmeyen, apayrı bir sosyal gerçeklik, inanış ve algı vardır. Bu
inanış ve algılara göre, bilinen trafik kurallarına uymak her zaman için çözüm
değildir; bazen çözümsüzlüğe ve zaman kaybına yol açar. Bu yüzden, kurallara
uygun olmasa da ortama uygun olan davranışlarda bulunulur. Bu kanımı doğrulayacak bir diğer olay da, trafik
kazalarının insan yaşamında meydana getirdiği değişiklikler konusunda Avrupa ve
Türkiye'de yapılan iki araştırmanın bulgularıdır. Avrupa'da yapılan ankete
katılan sakat ve ölü yakınlarında, uyuşturucuya başlama, intihar eğilimleri
gibi durumlar ortaya çıkarken, ülkemizde yapılan ankette, bu eğilimlerin daha
düşük seviyede ortaya çıktığı görülmektedir. Belirttiğim insan faktörü olgusundan dolayı, ülkemizin
özgün koşullarının belirlenmesini sağlamak ve bu konuda bilimsel
değerlendirmelerin yapılabilmesine olanak sağlamak için, bir ulusal bilgi
altyapısının oluşturulması gerekmektedir. Bu ihtiyacın önemini birçok örnek
olayda gözlemlemekteyiz. Türkiye, 21 inci Yüzyılda, trafik kazalarında yitirdiği
insan sayısını bilemeyen bir ülke konumundadır. Hastanelerde ölen yaralılarla
ilgili Sağlık Bakanlığının bildirimi olmadığı için, trafik kazası
istatistiklerinde verilen ölüm sayıları, yalnızca, kaza anında ve yerinde
ölenleri göstermekte; daha sonra, hastanelerde ölenleri içermemektedir; oysa,
Avrupa ülkelerinde, kaza sonrası yaralıların durumları izlenerek, belli
sürelerde meydana gelen ölümler kaza istatistiklerinde yer almaktadır. Bu süre,
Fransa'da 6, İtalya'da 7, Avusturya'da 3 gündür. Yine, daha önce belirttiğim
gibi, trafik kazalarında yol unsurunun payı bilinmemektedir. Saydıklarımın
dışında daha birçok konuda yeterli veri bulunmadığı için, çözüm yollarının
ortaya konulması da güçleşmektedir. Değerli milletvekilleri, şehiriçi trafik kazalarının
yüzde 85'inin 13 büyük ilimizde olduğu anlaşılmaktadır. Bu rakamın yüzde 41'inin
İstanbul'da, yüzde 16'sının Ankara'da olduğu görülmektedir. Ulaşım sorununu çözememiş olan kentlerde, zaman kaybına
bağlı olarak, kişilerin ruhsal sağlıklarının bozulması ve enerji kaybıyla da
ülke ekonomisine olan yük oldukça büyük boyuttadır. Bu nedenle, şehirlerde
toplu taşımacılığı özendiren ve özellikle raylı taşımacılığı destekleyen
ulaştırma planları üretilmeli ve hayata geçirilmelidir. Büyük kentlerimizde yaşanan bir diğer önemli sorun da,
otopark sorunudur. Senede 8 760 saatin 250 saatini hareketli geçiren araç, 8
510 saat gibi çok önemli bir süre hareketsiz kalmaktadır. Buradan da
anlaşılacağı üzere, otopark, trafik güvenliği açısından gözardı edilemeyecek
önemli bir altyapı tesisidir. Büyük şehirlerimizde bu ihtiyacın şehir
eşkıyalarınca karşılanması, kamu düzenini ciddî bir şekilde bozmaktadır. Bu
konuda gerekli önlemlerin bir an önce alınması gerekmektedir. Değerli milletvekilleri, trafik güvenliği açısından
diğer önemli bir nokta da, karayollarımızın durumudur. Dünyada trafik kazalarında
yol payının en düşük olduğu kabul edilen İngiltere'de bile yolların kazalardaki
payı yüzde 21'dir. Gelişmiş ülke istatistiklerinde trafik kazalarında etkili
faktörler, tekli, ikili, üçlü faktörler şeklinde değerlendirilmektedir.
Örneğin, yalnız başına yol yüzde 2,5 oranında kusurlu görülürken, araç ve insan
faktörleriyle birlikte yüzde 28 oranında etkili olmaktadır. Ülkemizdeki devlet ve il yollarının yaklaşık yüzde 30'u
günümüz koşullarına cevap verecek şekilde projeli, fizikî ve geometrik
standardı yeterli olarak yapılmıştır. Devlet ve il yollarının yüzde 15'i,
geçmiş yıllarda projeli olarak inşa edilmişse de, günümüz koşullarına uygun
olarak yeniden projelendirilip, inşa edilmesine gereksinim vardır; geriye kalan
yüzde 55'lik kesimin ise, fizikî ve geometrik standartlar yanında, yeniden inşa
edilmesi gereklidir. Karayolları Genel Müdürlüğünün elinde, bugünkü bütçe
kaynaklarıyla makul sürelerde biti-rilemeyecek kadar, halen yapımı devam eden
pek çok proje vardır. Bu projelerin bitirilmesinde politik tercihler yerine,
trafik güvenliği göz önüne alınarak, acil olmayan yapım çalışmalarına, acil
yapım çalışmaları bitirilene kadar ara verilmelidir. Ayrıca, trafik işaretlemelerine özel önem verilerek,
eksiklikler giderilmeli; düşey işaretlemelerle, trafiğin yoğunluğuna bağlı
olarak standart yükseltilmeli; il, şehiriçi ve köy yollarında yetersiz düşey
işaretlemeler bir an önce tamamlanmalı; yatay işaretlemelerde de -yani, yol
çizgileri- kalıcı işaret malzemeleri kullanılarak, işaretsiz yol
bırakılmamalıdır. Yine, uzun ve kısa süreli karayolu bakım ve onarım işlerinde,
işaretlemeye özel önem verilmelidir. Karayolları konusunda, gerekli önlemler alındığı
takdirde, kaza sayısının önemli ölçüde azalacağı, kaza kara noktalarına ilişkin
yapılan birtakım araştırmalarla ortaya konulmuştur. Geçmiş yıllarda tespit
edilerek, iyileştirilen 75 kaza kara noktasının, bu iyileştirme yapılmadan
öncesine ve sonrasına ait kaza istatistikleri, toplam kaza sayısının yüzde 84
azaldığını göstermektedir. Bu nedenle, halen var olan 477 kaza kara noktasının
acil bir şekilde iyileştirilmesi gerekmektedir. Değerli milletvekilleri, trafik kazalarının ağırlıklı
olarak insan faktöründen kaynaklanması, bu konunun çözümünde eğitim faktörünü
önemli kılmaktadır. Bu doğrultuda, mevcut sürücü kursları, sürücü okullarına
dönüştürülerek, sürücü kursu öğreticisi yetiştiren okullar açılmalı, amatörce
yürütülen bu hizmet, bilimsel kurumlar eliyle disipline edilmelidir. 1999 yılı sonuna kadar sürücü belgelerinin yüzde 60'ını
veren sürücü kurslarından sürücü belgesi alanların yüzde 53'ü trafik kazalarına
karışmıştır. Sürücü belgelerinin son yıllarda genellikle özel sürücü kursları
tarafından verildiği düşünülürse, özel sürücü kurslarının güvenli trafik
ortamının oluşmasında beklenen katkıyı sağlayamadığı söylenebilir. Sürücü kurslarıyla ilgili kamuoyunda hâkim düşünce, bu
kuruluşların faaliyetlerinde ticarî kârı öncelik sırasının başına koydukları
yönündedir. Sertifika verdiği kursiyerlerin hatalarından kaynaklanan trafik
kazaları sürücü kurslarının sicillerine işlenmediğinden, sürücü kurslarından
yetersiz olanların tespit edilmesi de söz konusu olamamaktadır. Bu bağlamda,
Millî Eğitim Bakanlığınca başlatılan kaza yapan sürücülerin belgelerini
aldıkları sürücü kurslarının isimlerinin belirlenmesi amacıyla, kod numarası
yazılması işlemlerinin hızlandırılarak, Emniyet Genel Müdürlüğünce bu kotların
sürücü belgelerine işlenmesinin sağlanması önem arz etmektedir. Pratik sınavda, sınav görevlisinin sürücü yanında
oturması sağlanmalı ve sınav heyetinin objektifliğinin artırılması yönünden
yeni gözlemcilerin sınava katılması durumu değerlendirilmelidir. Pratik sınav
süresinin ortalama 45 dakika olması sağlanmalıdır ki, bu, bizde 3 ilâ 5
dakikadır. Mevzuatımız, sürücü sertifikaları alan adaylara,
doğrudan sürücü belgesi verilmesini hükme bağlamıştır. Sürücü belgesi
verilmesinden sonra, sürücü, hiçbir sınırlamaya tabi tutulmadan her türlü
trafik koşulunda araç kullanma hakkını elde etmektedir. Bu nedenle, sürücü
belgelerinin beş yılda bir yenilenmesi sağlanmalıdır. Değerli milletvekilleri, bir diğer önemli konu da,
denetimdir. Ülkemizde, trafik denetiminin, trafik kazalarının önlenmesine
etkisi konusunda herhangi bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Dünya Bankasının 107
karayolu güvenli projesi üzerinde yaptığı çalışmalar, denetlemenin yüzde 12
gibi bir paya sahip olduğunu göstermektedir. Denetimsizlikten kaynaklanan kusur, yeni bir öneri
olarak denetim sistemimize girmelidir. "Devlet hata yapmaz" anlayışı,
belirtilen öneriye ilk bakışta direnç gösterilse de, hukukta var olan kusursuz
sorumluluk ve hizmet kusurları kavramlarının mahkeme kararlarına gerekçe
oluşturmaları, yeterli güvenlik tedbiri alınmaması nedeniyle can ve mal kaybına
uğranılması durumunda devleti tazminat ödemeye mahkûm eden objektif sorumluluk
ve sosyal risklerin paylaşımı ilkeleri ışığında, kamu için yeni bir sorumluluk
sahasının yaratılması suretiyle trafik denetlemesinden sorumlu olanların görev
bilincinde önemli değişiklikler sağlanması mümkün olabilecektir. Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, il
valilikleri ve emniyet müdürlükleri bünyelerinde trafik güvenliğinin sağlanması
konusunun, diğer güvenlik çalışmalarının ardından geldiği gözlemini yapmak
mümkündür; ancak, trafikte mevcut olumsuz tablonun değiştirilmesi için yeni
öncelikler ve ağırlıklar belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca, trafik polisinin büro, eskort ve koruma gibi
bazı görevlerden mümkün olduğunca arındırılması sağlanmalıdır. Denetimde, trafik kazalarının oluşmasında ve şiddetinin
artmasında en önemli unsur olan limitlerüstü hızlı ve alkollü araç
kullananların önlenmesi ve emniyet kemeri kullanımının yükseltilmesine yönelik
kontrollere ağırlık verilmelidir. Burada bir noktaya daha değinmek istiyorum. O da,
denetleyenlerin denetimidir. Denetim uygulamaları yapılırken, eşitlik ilkesini
zedeleyici uygulamalara yer verilmesi, halk arasında, denetimin adaletsiz
yapıldığına ilişkin kuşkular doğurmaktadır. Bu nedenle, denetleyenlerin
denetimi sağlanmalıdır. Değerli milletvekilleri, parasal değerler dikkate
alındığında, temel trafik suçlarına verilen para cezalarının, ülkemiz açısından
oldukça düşük olduğu görülmektedir. Trafik kazalarının sorumlularına uygulanmak
üzere tanımlanacak bazı durumlarda "bilinçli takdir" kavramının Ceza
Kanununda yer alması temin edilmelidir. Bununla birlikte, Türk Ceza Kanununun
455 ve 459 uncu maddelerinde belirtilen yaptırımlar, özellikle alkollü araç
kullanımı ve hız limitinin üstünde araç kullanımı durumlarında,
ağırlaştırılmalıdır. Değerli milletvekilleri, burada çok önemli bir konuya daha
değinmek istiyorum. Trafik kazalarındaki ölümlerin yüzde 10'unun ilk beş
dakikada, yüzde 50'sinin ilk yarım saatte olduğu bilinmektedir. Uzmanlar,
bilinçli, kaliteli, hızlı ve sürekli bir şekilde sağlanan acil yardım
hizmetleriyle, ölenlerin en az yüzde 20-25'inin kurtarılmasının mümkün
olabileceğini ifade etmektedir. Bu konuda, çok acil önlemler alınması
gerekmektedir. Sonuç olarak, ulusal bir felaket haline gelen trafik
kazalarını önlemede en etkili yolun, tüm toplum kesimlerinin kendisini sorumlu hissedeceği
ve ortak çalışma kararlılığı göstereceği ulusal bir seferberlik ilanı olduğunu
düşünmekteyim. Araştırma Komisyonumuzun hazırlamış olduğu bu raporda
yer alan tespit ve önerilerin konunun çözümünde katkı sağlaması dileklerimle,
hepinizi saygıyla selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Yazıcı'ya teşekkür ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Gümüşhane
Milletvekili Sayın Bedri Yaşar; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. MHP GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Gümüşhane) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; trafik
kazalarının nedenlerinin araştırmasıyla ilgili yapılan çalışmalar üzerine,
Grubum adına söz almış bulunuyorum; Partim ve şahsım adına, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Hepimizin bildiği üzere, ülkemizde, her yıl, trafik
dairesinin verdiği rakamlara göre, 4 000 civarında; ama, trafik yönetiminin
yüzde 65'inin jandarmada olduğunu düşünürsek -bu rakamlar 10 000 civarında
tahmin edilmektedir- 10 000 civarında insanımızın öldüğü, sayıları 100 000'i
aşan vatandaşımızın yaralandığı veya sakatlandığı, maddî hasar sonucu ülke
ekonomisinin, maliyeti katrilyonları aşan kayıplarla karşı karşıya kaldığı
trafik kazalarının nedenlerinin araştırılması ve alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla, geçtiğimiz yasama yılının son günlerinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, bütün partilerin mutabakatıyla bir araştırma komisyonu
kurulmuştu. Ülkemizde meydana gelen trafik kazalarının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken, yasal, idarî, toplumsal ve yapısal önlemlerin
neler olabileceğinin belirlenmesi ve güvenli bir trafik ortamının
sağlanmasında, resmî ve özel tüm kurum ve kuruluşların görev, sorumluluk ve işbirliğine
esas olacak temel ilke ve hedeflerinin belirlenmesini kapsamaktadır. Ben, yine, bir tespitimi daha vurgulamak istiyorum: Şu
an, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinin arşivlerinde, kaç
milletvekilimizi trafik kazasında kaybettiğimizle ilgili bir rakam yok. Ben, bu
vesileyle de, trafik kazalarında kaybettiğimiz milletvekillerimize Allah'tan rahmet,
ailele-rine de başsağlığı diliyorum. Bu çalışmalar yapılırken, tüm bölgelerimizdeki
illerimizin valilik, belediye başkanlığı, trafikten sorumlu il emniyet
müdürlüğü yetkilileri, üniversitelerin konuyla ilgili fakültelerinden öğretim
görevlileri ve trafik konusunda teşkilatlanmış sivil toplum örgütleriyle bir
dizi toplantılar yapılmış, görüş ve önerileri alınmıştır. Ayrıca, İçişleri
Bakanı, Ulaştırma Bakanı ve Yüksek Öğretim Kurulu Başkanıyla toplantı
düzenlenmiş, görüş ve önerileri alınmıştır. Trafik kazalarında, son onbeş yıl içinde, yaklaşık 100
000 civarında vatandaşımız hayatını kaybetmiş, aynı dönemde, yaklaşık 1,5
milyondan fazla vatandaşımız yaralanmış ya da sakat kalmıştır. Trafik
kazalarından, yaklaşık 8 milyon kişi etkilenmiştir. Terörde onbeş yılda 30 000,
depremde elli yılda 50 000 vatandaşımız hayatını kaybetmiş; bu nedenle, trafik
kazalarının ne kadar önemli olduğu bir kere daha ortaya çıkmıştır. Trafikte her yıl 10 000 - 12 000 vatandaşımızın can
verdiği, hurdaya dönen araçlarla, ekonomimizde, yaklaşık 9 milyar dolarlık
kayıplara neden olduğu, yaralanan ve sakat kalanların tedavi giderleri ve
işgücü kaybının buna dahil olmadığı tespit edilmiştir. Trafik güvenliğinin sağlanmasına yönelik ulaştırma
sistemini de içine alan ülke politikaları oluşturularak, stratejiler
belirlenip, bunlara bağlı olarak üretilecek planlar uygulanmadığı takdirde,
karayollarının trafik güvenliği durumu daha da kötüye gidecektir. Ülkemizde yaklaşık 9,5 milyon motorlu araç, 14 milyon
sürücü belgeli insanımız vardır. Her yıl yaklaşık 750 000 civarında yeni araç
trafiğe çıkmakta ve 1 milyon kişinin sürücü belgesi aldığı göz önüne
alınmalıdır. Ülkemizde 1 000 kişiye düşen taşıt sayısı 136, Avrupa ülkelerinde
500 ilâ 700 dolayındadır. Gerçek problemler, trafik kazalarının azaltılması
yönünde, yalnızca yasal düzenlemeler ve günlük önlemlerle giderilmeye
çalışılmış, ne yazık ki, bu konuda bir ülke politikası oluşturulamamıştır. Trafik kazalarının azaltılması, ülkemiz gündeminde
daima birinci sırada yer alması gerekirken, maalesef, bu yerini alamamıştır.
Trafik güvenliği, gerçek manada, ülkemizde büyük bir problem olarak
görülmemektedir. Trafikte bulunan ya da görev alan herkes çözüm beyan etmekte
ve uygulama kararları, çoğunlukla, trafikle ilgili bilimsel temellere
dayanmamaktadır. Bu durum, uzun vadeli planlamaları hayata geçirmekte zorluklar
yaşayan ülkemizde, özellikle kısa dönemli kararlarda ve kaynak tahsislerinde
büyük yanlışlıklar yapılması sonucunu doğurmaktadır. Daha da önemlisi, bu
alanda yetişmiş insangücümüz, maalesef, bulunmamaktadır. Yolcu taşımacılığında karayolunun payı yüzde 95'e
yükselmiştir. 1980'li yılların başında ortaya konulan ulaştırma ana planında
yüzde 70'lere çekilmesi hedeflenmişti, maalesef, burada da yine oran, yüzde
82'lerden yüzde 93'lere tırmanmıştır. Yine, yük taşımacılığı tümüyle karayollarının üzerine
yüklenmiş, taşımanın yüzde 90 - 95'i yine karayolu marifetiyle yapılmıştır. Tüm Avrupa ülkelerindeki kamyon sayısından daha fazla
kamyon, maalesef, ülkemizde mevcuttur. Yine, karayollarında, otobüs ve kamyon trafiğinin
artışı, mevcut yolların kapasitesini ve ömrünü çok olumsuz etkilemektedir. Bu
durum da, araçların farklı seyir hızları, hatalı sollama sebebi, çok ölümle
sonuçlanan trafik kazalarını ortaya çıkarmaktadır. Yolcu taşımacılığının yüzde 70-75'i otobüslerle
yapılmaktadır. 1999 yılı itibariyle, Türkiye'de, 517 otobüs firması, 8 649
otobüsle hizmet vermektedir. Yine, yolların işaretlenmesi, genelde sorunludur. Araçların periyodik muayeneleri son derece yetersiz
ekipmanlarla yapılmaktadır. Hatta, buna da hiç gerek duyulmadan, hepinizin
bildiği gibi, evrak işlerini takip eden insanlar tarafından ruhsatlar komple
götürülüp, hepsi muayene edilmiş gibi bu mühürler vurulmaktadır Türkiye'de. Bütün bu olayları göz önünde bulundurursak, bugün,
Türkiye'de bu kadar otobüs firması varken, İngiltere'de ise bir tek otobüs
firması vardır. Trafik güvenliği konusunda, dolaylı; ancak, çok önemli
ve kalıcı yararlar sağlayacak bir taşıma kanunu, maalesef, çıkarılmamıştır. Etkin, güvenilir ve hızlı işleyen bir trafik veri
bankası ve tescil sisteminin bulunmayışı nedeniyle cezaların tahsili zamanında
yapılamamaktadır. Kent içlerinde, özellikle "korumasız yol
kullanıcıları" olarak adlandırılan yayaların güvenlik durumları, son
derece olumsuzdur. Ülkemizde 8 607 kilometresi ana hat olmak üzere, talî
hatlarla birlikte 10 508 kilometre demiryolu ağı bulunmaktadır. 1950'lere kadar
3 800 kilometre yol yapılmasına rağmen, 1950'li yıllardan sonra Türkiye'de
yapılan demiryolu 500 kilometre olup, son Sekizinci Ana Planda hedeflenen rakam
ise sadece 50 kilometredir. Son 41 yılda, demiryolu yük ve yolcu taşıma payı
yaklaşık 8 kat azalmıştır. Ulaştırma sistemlerinde ölüm riski, demiryollarında, 1
milyar yolcuda kilometre başına 17 kişiyken, bu oran karayollarında 140'tır.
Gelişmiş bir demiryolu taşımacılık sisteminde kaza riski sıfıra yakındır. Nüfusları 1 milyonu aşan birçok kentimizde raylı taşıma
imkânlarının uzun süre değerlendirilememesi, toplutaşımacılıkta önemli sorunlar
oluşturmaktadır. Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde, 1999 yılı
verilerine göre, yük taşımacılığının denizyollarındaki payı yüzde 4,88, toplam
yolcu taşımacılığındaki payı ise yüzde 0,03'tür. Deniz ulaşımı, havayolu
ulaşımına göre 22, karayoluna göre 7, demiryoluna göre ise 3,5 kat daha ucuz
durumdadır. Yine, okulöncesinden başlayarak, öğretimin her
kademesinde öğrencilere verilen trafik güvenliği dersleri, sayıca ve içerik
olarak yetersizdir. Yine, bununla ilgili bir tespitimi burada gündeme getirmek
istiyorum. Şu an ortaöğretimde zorunlu olan trafik dersleri, maalesef, ders
saati boş olan hocalarımız tarafından verilmektedir. YÖK Başkanımızı dinlerken,
hiç olmazsa, eğitim fakültelerinde, trafik derslerini verebilecek, pedagojik
eğitimi almış öğretim elemanlarının yetiştirilmesini gündeme getirdik; ama,
maalesef bu da kabul görmedi. Yine, aynı şekilde, trafik mühendisliği
-Karayollarında, özellikle kadroları olmasına rağmen- bölümü Türkiyemizde henüz
açılmamıştır. Yine, nüfusu 1 milyonun üzerinde olan belediyelerde trafikle
ilgili birimler tümüyle yetersiz ve ciddiyetten uzaktır. Yine, kamuoyu bilinci ve duyarlılığı, maalesef, trafik
konusunda, yüksek değildir. Gönüllü kuruluşlar ve devlete bağlı olmayan
kuruluşların organizeleri çok yetersizdir. Medyanın ilgisi ise, son derece
azdır. Yine, İstanbul'da yaptığımız toplantıya, A'dan Z'ye bütün gazetecileri
çağırmamıza rağmen, sadece, bir gazeteyi temsilen Yazgülü Aldoğan Hanımefendi
toplantımıza iştirak etmiştir; huzurunuzda kendilerine teşekkür ediyorum. Yine, TV'lerde, özellikle seyirci sayısının çok az
olduğu gece yarılarında trafikle ilgili programlar yayınlanmaktadır. Ümit
ediyoruz ki, izleyicilerin pik saatleri olan 19.00 ile 22.00 saatleri arasında
trafikle ilgili konular yayınlanır. Diğer taraftan, trafik güvenliğinin sağlanmasına
yönelik bir devlet politikası ve stratejisi, maalesef ortaya konulamamıştır.
Bugün 8 bakanlık ve 3 genel müdürlük trafikle alakalıdır; ama, maalesef, bu
çokbaşlılık yüzünden trafikle ilgili meselelerin çözümünde, bir türlü, ciddî
manada destek sağlanamamıştır. Yine, hazırlanacak bir ulaştırma ana planı,
muhakkak suretle, desteklenmeli; hatta, mevcut Trafik Kanununda yer alan
Karayolu Trafik Güvenliği Kurulu ve Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulu daha
etkili olmalıdır. Yine, bu çokbaşlılığın ortadan kaldırılarak,
Başbakanlığa veya Başbakan Yardımcılığına bağlı bir karayolu güvenliği
araştırma ve koordinasyon başkanlığının kurulması, yararlı ve gerekli
görülmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, her siyasî partiden
iki temsilcinin katılımıyla, üyeleri her yasama döneminde yenilenen kalıcı bir
karayolu trafik güvenliği ihtisas komisyonu oluşturulmalıdır. Konuyla ilgili yasa ve yönetmelik hükümlerinin yerine
getirilmesi, ihlallerde, ceza uygulamalarının herkese ve her durumda, tavizsiz
ve titizlikle uygulanması sağlanmalıdır. İnsan davranışının geliştirilmesine yönelik programlar
geliştirilmelidir. Trafik güvenliği konusunda, toplumsal duyarlılığın
artırılması, doğru örnek olma kavramlarının vatandaşlara aşılanması için, başta
medya olmak üzere, tüm özel ve kamu kuruluşları ile sosyal örgütler, işbirliği
içerisinde, bir eylem planını hayata geçirmelidirler. Hepimizin bildiği gibi, 2918 sayılı Karayolları Trafik
Kanununda, 1984 yılından beri, gelişen şartlara göre, 11 değişiklik
gerçekleştirilmiş olup, tüm partilerin ittifakıyla bu değişiklikler
yapılmıştır; ama, maalesef, sürücü belgesini geri alma ve hapis cezası gibi,
parasal cezalara göre caydırıcılığı daha yüksek olması gereken yaptırımlar,
süreleri bakımından, yine de yeterince etkili olamamaktadır. Trafik kazalarının, ülkemizde, önde gelen ve sonuçları
ölümcül olan nedenleri arasında bulunan, hız kurallarını ihlal etmek, alkollü
araç kullanmak ve sürücü belgesiz araç kullanmak gibi kusurların, Karayolları
Trafik Kanununda, sürücünün aslî kusurları arasında sayılması sağlanmalıdır. Yine, hepimizin bildiği gibi, 50 promilin üzeri alkollü
sayılmaktadır. Bu, tümüyle insanların fizikî yapılarına göre değişmektedir.
Kimileri bir birayla 50 promilin üzerinde görülebilir, kimileri -hep, zaten katıldığımız denetimlerde de- ben, bir büyük rakı
içerim, bana bir şey olmaz diyor. Dolayısıyla, bu alkol işi, sıfır promil
olarak, inanıyorum ki, bundan sonraki trafikle ilgili yasada yer alır; çünkü,
bunun ölçüsü yok; ama, maalesef, ölümcül kazaların önemli bir kısmı da alkollü
araç kullananlarda, yine hız sınırını ihlal edenlerde görülmektedir. Diğer taraftan, trafik sistemimizin göze çarpan en
belirgin olumsuz vasıflarından biri, trafiğe katılanlarda, kurallara
uymadıkları takdirde polis tarafından mutlaka yakalanacakları korkusunun; yani,
yakalanma riskinin bulunmamasıdır. Bu durumun kademeli olarak ortadan
kaldırılması için, denetim faaliyetlerinin etkinliği ve yaygınlığı
artırılmalıdır. Mevcut şartlarda en iyisini yapmak ya da elimizden geleni
yapmak yaklaşımı terk edilmelidir. Uygulamadaki personele, yasaları tatbik
ederken, her zaman ve her şartta destek verileceği mesajı, açık ve yaşatılarak
aktarılmalıdır. Bunu, bütün denetimlerde görüyoruz. Arabanın arkasında, ya
müsteşar beyin hanımı var ya bakan beyin bir akrabası var veya bir siyasî
partinin yöneticisi var veyahut da etkili ve yetkili biri var gibi sebeplerle,
her seferinde polislerimiz sıkıntıya düşürülmekte, bu uygunsuz talepler, yine,
yasaların uygulanmasına menfi tesir göstermektedir. Trafik yasa ve yönetmelik hükümlerinin, devletin en üst
kademesinden sıradan vatandaşa kadar herkese, her durumda uygulanması için, tüm
Türkiye üzerine düşen görevi yerine getirmelidir; ancak, böylece, sahadaki
personel tarafsız, korkusuz ve etkin biçimde çalışabilir. Trafik polisinin
mümkün olduğunca denetim görevini yapması sağlanmalıdır. Bu amaçla, araç
tescilleri başta olmak üzere, emniyet teşkilatının yürüttüğü bazı hizmetlerin
diğer kuruluşlara aktarılması hususu titizlikle değerlendirilmelidir. Değerli arkadaşlar, trafik polisleri, belli bir dönem
trafikte çalışıyorlar, ondan sonra daha değişik masalarda görev alıyorlar.
Halbuki, bu eğitimi alan... Hatta, kanaatimce, trafik polislerine, acil yardım
konusunda da bilgiler verilmeli; çünkü, olaya ilk müdahale edenler hep trafik
polisleridir. Bunlar sürekli olmalıdır, burada sürekli görev yapmalıdır. Hatta,
acil yardım konusunda bilgilenen polislerimize de, teşvik babında, prim
verilmeli diye düşünüyorum. Yine, bir diğer konu: Karayolları altyapısının,
tasarım, yapım ve bakımında görevli teknik personelin, trafik mühendisliği
konusunda eğitilmesi sağlanmalıdır. Sözlerimin başında da söylediğim gibi,
maalesef, Türkiye'de, şu an, trafik mühendisliği bölümü yoktur. Diğer taraftan, kent içi trafik düzenlemesi ve
yönetimine ilişkin kararlar, mutlaka uzman görüşlerine dayandırılmalıdır.
Belediyelerde, nüfuslarına bağlı olarak, değişik sayılarda trafik mühendisi
istihdamını zorunlu kılacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Kent içlerinde, özellikle yaya güvenliğini ortaya
çıkaran ve sağlayan uygulamalar yapılmalıdır. 3194 sayılı İmar Kanununa dayanılarak çıkarılan Otopark
Yönetmeliği hükümlerine uyulmadığı için, otopark kanunu çıkarılmalıdır. Buradan
muradımız şudur: Bugün, büyük şehirlerde, özellikle otoparkla ilgili olarak,
caddeler ve sokaklar otopark gösterilerek müteahhitlere resmen satılmakta ve
otopark parası tahsil edilmektedir. Bu uygulamaya bir an önce son verilerek,
otopark meselesi, binaların içerisinde çözülmelidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her yaş grubuna
verilen pratik eğitimin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması sağlanmalıdır.
Ancak, bu eğitimde, yaş gruplarının trafikteki rolleri dikkate alınmalı,
okulöncesi ve ilköğretim boyunca, özellikle yaya ve yolcu olarak trafikteki
riskler, okul yakın çevresi trafik ortamından yararlanılarak öğretilmelidir.
Lise öğrencilerine verilen pratik eğitimde ise, sürücülerin karşılaştıkları
durumlar ve riskler ele alınmalıdır. Özellikle, okul çağı öncesini izleyen
dönemlerde, ailelerin, çocuklarının trafik eğitimlerine etkin bir biçimde
katılmaları yönünde, ders içerikleri ve işleyişinde düzenlemeler yapılmalı,
ebeveynlerin katkısıyla yapılabilecek trafik ödevleri verilmelidir. Güvenlik bilinci gelişmemiş, sosyal sorumluluk
duygusuna yeterince sahip olmayan, risk alma isteği yüksek, kendini kontrol
etmede sorun yaşayan kişilerin, trafik ortamında, hız ihlali, alkollü araç
kullanma, emniyet kemeri takmama gibi suçları sıklıkla işledikleri tespit
edilmiştir. En çok işlenen kural ihlallerinden olan aşırı hız,
ölümcül sonuçlara yol açmaktadır. Sabit bir cisme 50 kilometre/saat hızla
çarpıldığı zaman, araçta, önden itibaren 50 santimetre, 70 kilometre/saat hızla
çarpıldığı zaman 100 santimetre, 90 kilometre/saat hızla çarpıldığında ise 200
santimetre kadar hasar meydana gelmektedir. Yine, 70 kilometre/saat üzerinde
hız halinde, ölüm, kaçınılmaz olmaktadır. Araçların 80 kilometre/saat hızla
kafa kafaya çarpışmaları halinde ölüm riski yüzde 25 civarında iken, 100
kilometre/saat hızda bu risk yüzde 90'lara ulaşmaktadır. Hızdaki çok küçük
artışlar, ölüm riskinde büyük artışlara neden olmaktadır. Yayalara çarpmalarda,
40 kilometre/saat hızda ölüm riski yüzde 20 iken, 60 kilometre/saat hızda yüzde
90'a çıkmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TV yayınlarında,
trafik güvenliğine ilişkin eğitici ve uyarıcı yayınlara en az 30 dakika
süreyle, 19.00 ile 22.00 saatleri arasında yer verilmesi zorunluluğu, yasa
değişikliğiyle getirilmelidir. Yayınlanacak programlarda, her yaş grubuna yönelik,
farklı algılama ve yetenek düzeyleri dikkate alınmalıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayınız. BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Ülkemizde, değişik konularda,
sayıları 10'ları aşkın acil yardım telefon numaraları bulunmaktadır. Bu
numaraların tek numarada toplanarak bir "ortak alarm merkezi"
kurulması çalışmaları başlatılmalıdır. Oluşturulacak ortak alarm merkezi,
ilgili tüm birimleri, senkronize olarak olay yerine sevk etmek ve gelişmeleri
izlemek gibi görevleri de yerine getirmelidir. Trafik kazalarına müdahale konusunda birçok kuruluş
görev almaktadır. Trafik polisi, jandarma, sağlık teşkilatı, belediyeler,
itfaiye, sivil savunma ve bunun gibi kurumlar görev almaktadır. Arkadaşlarımızın da bahsettiği gibi, trafik kazalarında
ölümlerin yüzde 10'unun ilk beş dakikada, yüzde 50'sinin ilk yarım saatte
olduğu bilinmektedir. Eğer, ciddî manada ilk yardım desteği verilebilirse,
ölenlerin en az yüzde 20'si ilâ yüzde 25'inin kurtarılması mümkün olacaktır. Acil sağlık hizmetlerinde çalışan profesyonel ekibin
(doktor, acil tıp teknisyeni) kadrolarının oluşturulması, acil yardım
hizmetleri finansmanının sağlanması, acil sağlık hizmeti sunmakla yükümlü
kuruluşların sorumluluklarını yerine getirmesi için yaptırım uygulanmalıdır. Değerli arkadaşlar, bu, eğitim meselesidir. Bizler,
meselelere, kendimiz kendi kapımızın önünün süpürerek başlamadığımız sürece,
bunun önüne geçileceğine ben inanmıyorum. Trafik, bir noktada, kültür
meseledir. Maalesef, Türkiyemizde bu kültür daha oluşmamıştır. 1900'lü yılların
başında, Türkiye, ilk trafik kazasıyla tanışmıştır. Halbuki, Avrupa'da 1850'li
yıllarda ilk trafik kazasıyla tanışılmış. Maalesef, Türkiye'de, bu iş, bir
türlü rayına oturtulamamıştır. İnanıyorum ki, bundan sonra, Türkiyemiz, bu tür
felaketleri -trafik, başlıbaşına bir felakettir- bir daha yaşamaz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle,
raporun hazırlanmasında emeği geçen, başta Başkanımız ve arkadaşlarımıza
teşekkür ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin tamamlanmasına
az bir zaman kalmıştır. Yeni bir grup sözcüsünün sözünü tamamlayamaması
ihtimaline binaen, bugünkü çalışmalarımızı kapatıyor, trafik kazalarıyla ilgili
Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerindeki genel görüşmeye devam etmek ve
sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 17 Ocak
2001 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi, en iyi
dileklerimle kapatıyorum. Kapanma Saati
: 18.25 |
|