DÖNEM : 21 CİLT : 51 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 38 inci
Birleşim 2 . 1 . 2001 Salı İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. -
YOKLAMALAR IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın,
İstiklâl Marşı Şairi Mehmet Âkif Ersoy'un
64 üncü ölüm yıldönümü nedeniyle gündemdışı konuşması ve MHP Ankara
Milletvekili Abdurrahman Küçük, DYP Van Milletvekili Hüseyin Çelik, FP Kahramanmaraş
Milletvekili Avni Doğan, ANAP İstanbul Milletvekili Yılmaz Karakoyunlu, DSP
Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'ın grupları adına ve Eskişehir Milletvekili
Mehmet Mail Büyükerman'ın da şahsı adına konuşmaları B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in
(6/995) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/261) 2.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın
(6/915) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/262) 3.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın
(6/840) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/263) 4.- Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan'ın
(6/924) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/264) 5.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun
(6/1075) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/265) 6.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun
(6/1074) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/266) 7.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun
(6/1082) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/267) 8.- Bursa Milletvekili Ahmet
Sünnetçioğlu'nun (6/1036) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin
önergesi (4/268) 9.- Erzurum Milletvekili İsmail
Köse'nin, 3201 Sayılı Emniyet Teşkilatı
Kanununa Bir Ek Madde İlave Edilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/217) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/269) 10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 28.3.1983 Tarih ve 2809 Sayılı Kanun
ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelere Ek ve Geçici Maddeler
Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/499) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/270) V.- SORULAR
VE CEVAPLAR A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
Osmanlı'nın 700 üncü kuruluş yıldönümü nedeniyle Samsun'da bir etkinlik
yapılmamasının nedenine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/470)
ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması 2.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı
Ilıcak'ın, Hizbullah örgütüne ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/471) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması 3.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı
Ilıcak'ın, Hizbullah örgütüne karşı yapılan operasyonlara ve faili meçhul
cinayetlere ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/472) ve yazılı
soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması 4.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
PKK terörüne ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/476) 5.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
kayıp işadamlarına ve Zehra Vakfı Genel Başkanının kaçırılmasına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/478) 6.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
Bilim Araştırma Vakfında gerçekleştirilen operasyona ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/480) 7.- Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Gözaydın Köyü sulama göleti projesine ilişkin
Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/481) 8.- Bursa Milletvekili Ahmet
Sünnetçioğlu'nun, Marmara Birlik tarafından yapılan zeytin alımlarına ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/482) 9.- Bursa Milletvekili Ahmet
Sünnetçioğlu'nun, meslek lisesi ve açıköğretim liselerinden genel liselere
geçiş hakkının verilmemesinin nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/483) 10.- Bursa Milletvekili Ahmet
Sünnetçioğlu'nun, deprem nedeniyle Bursa İlindeki belediyelere yapılacak
yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/484)
ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 11.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
Bursa-Orhangazi-Yeniköy Beldesi yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/497) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın
cevabı 12.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
Ankara-Haymana-Konya karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/502) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 13.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
Ankara-Balâ karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/503) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 14.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
Haymana-Polatlı karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/504) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın
cevabı 15.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
Ankara-Esenboğa Havaalanı yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/505) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 16.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
Ankara-Şereflikoçhisar karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/506) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 17.- Mardin Milletvekili Veysi Şahin'in,
Midyat kanalizasyon projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/522) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 18.- Mardin Milletvekili Veysi Şahin'in,
mühendis ve mimarların sorunlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/523) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 19.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in,
Karabük İlindeki belediyelerin afet yardımı kapsamından çıkarılmasının nedenine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/541) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 20.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
İznik-Osmangazi karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/545) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 21.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
Keles-Antalya karayolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/546) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 22.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
il, ilçe ve belde belediyeleri gelir payı çarpım katsayılarının nasıl
belirlendiğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/556) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 23.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil
Tunç'un, Elazığ - Karakoçan İlçesinin yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/566) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray
Aydın'ın cevabı 24.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil
Tunç'un, Elazığ - Kovancılar İlçesinin kanalizasyon sorununa ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/568) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 25.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil
Tunç'un, Elazığ - Kovancılar İlçesinin içmesuyu sorununa ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/570) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 26.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un,
Elazığ - Kovancılar İlçesinin karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/571) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray
Aydın'ın cevabı 27.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Kovancılar
Belediyesinin hizmet binası ihtiyacına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/572) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın
cevabı 28.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil
Tunç'un, Elazığ - Alacakaya, Arıcak karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/579) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın
cevabı 29.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil
Tunç'un, Elazığ - Palu- Gökdere - Bingöl karayolu projesine ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/581) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Koray Aydın'ın cevabı 30.- Bursa Milletvekili Ahmet
Sünnetçioğlu'nun, Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğüne bağlı orman işletmelerinden
alacakları olan köylülere ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/485)
ve Orman Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı 31.- Bursa Milletvekili Ahmet
Sünnetçioğlu'nun, yurt dışından ithal edilen ağaçlara ilişkin Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/766) ve Orman Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı B) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin
Aydın'ın, Galatasaray Spor Kulübüne ödül verilmesiyle ilgili Bakanlar Kurulu
Kararı hazırlandığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Fikret Ünlü'nün cevabı (7/3164) 2.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın
TL'nin değer kaybına ve banknotlardaki sıfırlara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Recep Önal'ın yazılı cevabı (7/3088) 3.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in,
yolsuzluk, soygun ve vurgun olaylarının MGK'nın gündemine getirilip
getirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın
cevabı (7/3001) 4.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
faaliyetleri durdurulan bankalarla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/2885) 5.- Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın,
bankalar ve bankacılık sektörüne ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Recep Önal'ın cevabı (7/2845) 6.- Aksaray Milletvekili Ramazan
Toprak'ın, depremzedeler için toplanılan vergi ve dışı kaynaklı kredilere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/2978) 7.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün,
üniversite kampuslarındaki başörtüsü yasağına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2947) 8.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
BAĞ-KUR emeklilerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar
Okuyan'ın cevabı (7/3194) 9.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
esnaf ve sanatkârların sorunlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/3124) 10.- Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin,
BAĞ-KUR prim borçlarını ödemeyen çiftçilere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/3087) 11.- Diyarbakır Milletvekili Sacit
Günbey'in, IMF Türkiye temsilcisine Hazine Müsteşarlığında oda tahsis edildiği
iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/3101) 12.- Konya Milletvekili Mehmet Gölhan'ın,
batık bankalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/2984) 13.- Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, ÇAYKUR Çay Araştırma Merkezinin çalışmalarına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/3123) 14.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı
Ilıcak'ın, Avrupa Konseyince hazırlanan yolsuzlukla ilgili Ceza Hukuku
Sözleşmesinin Türkiye tarafından benimsenmediğine ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/2892) 15.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, BOTAŞ Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki yatırım projelerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M.Cumhur Ersümer'in cevabı
(7/3024) 16.- İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, güvenlik güçlerinin yaptığı denetimlerde televizyon kanallarının
da bulunmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/3079) 17.- İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, trafik suç ve cezalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Sadettin Tantan'ın cevabı (7/3078) 18.- Kahramanmaraş Milletvekili Avni
Doğan'ın, FP Nevşehir İl Divan Toplantısının polislerce izlenmesine ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/3018) 19.- Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin,
Kanada'daki Türk çocuklarının eğitimine ve Talim Terbiye Kurulunun altında
bulunan mescidin kapatıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3062) 20.- Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in,
Kırıkkale Üniversitesi ve Rektörü hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3054) 21.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, Bursa Uludağ Üniversitesinin bazı projelerine ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3050) 22.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, Bursa Uludağ Üniversitesinin bazı projelerine ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3036) 23.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
lise açılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun
cevabı (7/3016) 24.- Diyarbakır Milletvekili Seyyit Haşim
Haşimi'nin, Kırıkkale Üniversitesinde bir öğretim üyesinin kamu görevinden
çıkarılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun
cevabı (7/2937) 25.- Adana Milletvekili Ali Gören'in, ders
kitaplarında Evrim Teorisine yer verilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2917) 26.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un,
yurtdışında eğitim görenlerin diplomalarının denkliğine ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2873) 27.- Tokat Milletvekili M.Ergün
Dağcıoğlu'nun, Turhal Şeker Fabrikasında çalışan geçici işçilere ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/3119) 28.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, bakanlığın Akdeniz-Ege Turizm Altyapı Kıyı Yönetimi projesine
ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/3148) 29.- Tokat Milletvekili M.Ergün
Dağcıoğlu'nun, bakanlığın Tokat İlindeki yatırım projelerine ilişkin sorusu ve
Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/3190) 30.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, bakanlığın Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/3030) 31.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, DLH İnşaat Genel Müdürlüğünün demiryolu projesine ilişkin
sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı (7/3084) 32.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın; Bursa Yenişehir Havaalanı inşaatı
projesine, DLH İnşaatı Genel Müdürlüğünün Bursa
İlindeki yatırım projelerine, İlişkin soruları ve Ulaştırma Bakanı Enis
Öksüz'ün cevabı (7/3022, 3023) VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, konuşmasında, hükümete sataşması
nedeniyle konuşması VII.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A)
ÖNGÖRÜŞMELER 1.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır ve 31 arkadaşının, tekstil ve konfeksiyon sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/10) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMMGenel Kurulu saat 11.00’de açılarak
yedi oturum yaptı. Birinci,
İkinci, Üçüncü, Dördüncü ve Beşinci Oturumlar Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM),
Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü Parlamenter Asamblesi (NATOPA), Türkiye -
Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu (Türkiye - AB KPK),
Parlamentolararası Birlik (PAB), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı
Parlamenter Asamblesi (AGİTPA), Karadeniz İşbirliği Parlamenter Asamblesi
(KEİPA) ve İslam Konferansı Örgütü Parlamenter Asamblesinde (İKÖPA) Türkiye
Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere, siyasî parti
grup başkanlıklarınca aday gösterilen asıl ve yedek üyelere ilişkin Başkanlık
tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Fransa Millet Meclisinde gündeme alınmaya
çalışılan sözde Ermeni soykırımı tasarısının yasalaşmasının engellenmesi
amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasî partilerden
birer milletvekilinin katılımıyla oluşacak bir heyetin, görüşmelerde bulunmak
üzere Fransa’ya gitmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi; 19 Aralık 2000 tarihli gelen kâğıtlarda
yayımlanan 566 sıra sayılı Yetki Kanunu Tasarısının 48 saat geçmeden, gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 2 nci
sırasına, 20 Aralık 2000 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 567 sıra sayılı,
23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye,
Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair 8.12.2000 Tarihli ve 4610 Sayılı Kanun ve
Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresinin, 48 saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 5 inci sırasına
alınmasına; Genel Kurulun 20 Aralık 2000 Çarşamba günkü birleşiminde bütçe
görüşme programının bitiminden sonra kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşmelerine geçilerek, gündemin 6 ncı sırasına kadar olan tasarı ve
tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; 20
Aralık 2000 Çarşamba günü saat 24.00’e kadar görüşmelerin tamamlanamaması
halinde, saat 24.00’ten sonra da çalışmalara devam edilmesine; tasarı ve
tekliflerin görüşülmesi sırasında soru - cevap işleminin 10 dakikayla
sınırlandırılmasına; Genel Kurulun 21 Aralık 2000 Perşembe günü 11.00 - 13.00,
14.00 - 16.00, 18.00 - 24.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine
ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi, yapılan görüşmelerden
sonra; Kabul edildi. 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve
Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764,
1/765, 1/740, 3/642, 1/741, 3/643) (S. Sayıları: 552, 553, 554, 555) üzerindeki
görüşmeler tamamlandı; elektronik cihazla yapılan açık oylamalar sonucunda,
kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı. Başbakan Bülent Ecevit, bütçenin kabulü
nedeniyle Genel Kurula bir teşekkür konuşması yaptı. Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan: Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/650, 1/679) (S.
Sayısı: 517), Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifinin (2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527), Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun
Tasarısının (1/53) (S. Sayısı: 443), Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi; Memurlar ve Diğer Kamu Görevlileri
Hakkındaki Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının
(1/790) (S. Sayısı: 566) görüşmeleri tamamlanarak, elektronik cihazla yapılan
açık oylamadan sonra kabul edilip kanunlaştığı açıklandı. Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler, Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, konuşması sırasında Bakanlığına sataştığı
iddiasıyla bir konuşma yaptı.
Altıncı ve Yedinci Oturumlar 23 Nisan 1999 Tarihine
Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların
Ertelenmesine Dair 8.12.2000 Tarihli ve 4610 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu
Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresinin (1/792) (S. Sayısı : 567) görüşmeleri tamamlanarak elektronik
cihazla yapılan açık oylama sonucunda, kabul edildiği ve kanunlaştığı
açıklandı. 21 Aralık 2000 Perşembe
günkü Genel Kurul çalışmalarının yapılmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
kabul edildi. Alınan karar gereğince, 2
Ocak 2001 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 07.04’te son
verildi.
No. : 54 II. – GELEN KÂĞITLAR 21 . 12 . 2000 PERŞEMBE Sözlü Soru
Önergeleri 1.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Ay'ın, DSİ'nin Gaziantep'teki yatırım
projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1120) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.12.2000) 2.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Ay'ın, Belkıs-Nizip Pompaj sulama projesine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1121)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.12.2000) 3.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Ay'ın, Gaziantep sulama Projesine ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1122) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.12.2000) 4.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Ay'ın, Gaziantep-Karkamış Hükümet Konağı
Projesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1123) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.12.2000) 5.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Ay'ın, Gaziantep-Nurdağı İlçesi Emniyet
Amirliği binası inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1124) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.12.2000) 6.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Ay'ın, Gaziantep-Araban İlçesi Özel İdare
İşhanı inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1125)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.12.2000) 7.- Yozgat Milletvekili
Mehmet Çiçek'in, tasdikname üzerine
kayıt yapan okul müdürlerinin görevden alındığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1126) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000) 8.- Bursa Milletvekili
Ahmet Sünnetçioğlu'nun, demiryolu yapımında kullanılacak olan krediye ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1127) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.12.2000) 9.- Bursa Milletvekili
Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Türk Telekomun özelleştirilmesi ile ilgili basında
yeralan iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1128)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000) Yazılı Soru Önergeleri 1.- Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, gençlerin spor dışı sorunlarıyla ilgili olarak geliştirilen
projelere ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/3219)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.12.2000) 2.- Ankara Milletvekili
Saffet Arıkan Bedük'ün, bazı milletvekillerince polislerin kışkırtıldığı
yönündeki iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3220)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.12.2000) 3.- Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün,
Ankara'nın kültür ve sanat merkezi sorununa ilişkin Kültür Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3221) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.12.2000) 4.- Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, Tarım-İş Sendikası ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3222) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000) 5.- Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin'in,
Balıkesir İlindeki hayvancılık ve barınakların yapı denetimine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3223)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000) 6.- Tokat Milletvekili
M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlindeki yatırım
projelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3224) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000) 7.- Tokat Milletvekili
M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlindeki yatırım
projelerine ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3225)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000) 8.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun,
Tokat İlindeki yatırım projelerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3226) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.12.2000) 9.- Tokat Milletvekili
M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlindeki organize sanayi bölgesi projelerine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3227) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000) 10.- Tokat Milletvekili
M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlindeki yatırım
projelerine ve KOSGEB şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3228) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000) 11.- Aksaray Milletvekili
Ramazan Toprak'ın, Avrupa Birliğinin Nice zirvesinde yapılan görüşmelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3229) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000) 12.- Tokat Milletvekili
M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlindeki yatırım
projelerine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3230) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000) 13.- Tokat Milletvekili
M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlindeki yatırım
projelerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3231) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000)
No. : 55 22.12.2000 CUMA Yazılı Soru Önergeleri 1.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Bartın Millî Eğitim Müdürünün
bazı uygulamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3232) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.12.2000) 2.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Hazinenin petrol firmalarına
fazla ödeme yaptığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı
soru önergesi (7/3233) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.12.2000) 3.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Devlet Bakanı Yüksel
Yalova'nın ekonomiyle ilgili açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3234) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.12.2000) No. : 56 2 . 1 . 2001 SALI Yazılı Soru Önergeleri 1.- İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, yerli
otomotiv sanayiinin korunmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3235) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2000) 2.- Tokat Milletvekili
M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğünce Tokat
İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3236) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2000) 3.- Ankara Milletvekili
M.Zeki Çelik'in, Ankara ve çevresinde kaynak suyu üreten firmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3237) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2000) 4.- Tokat Milletvekili
M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlindeki çevre yolları projelerinin ödeneklerine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3238)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2000) 5.- Tokat Milletvekili
M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İli çevre yolu ve Turhal yolu projelerine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3239) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.12.2000) 6.- Tokat Milletvekili
M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlinde İller Bankası Genel Müdürlüğünce yürütülen
yatırım projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3240) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2000) 7.- Tokat Milletvekili
M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlinde Yapı İşleri Genel Müdürlüğünce yürütülen
yatırım projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3241) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2000) 8.- Tokat Milletvekili
M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlinde Afet İşleri Genel Müdürlüğünce yürütülen
yatırım projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3242) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2000) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati : 15.00 2 Ocak 2001 Salı BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Hüseyin ÇELİK (Van) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38 inci Birleşimini açıyorum. III.- Y O K L A M A BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağım. Yoklama için 3 dakikalık
süre veriyorum. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşımız
olursa, aynı süre içerisinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza
ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısına ulaşılamamıştır; bu nedenle, saat
15.20'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.05 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati : 15.20 BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Yahya AKMAN
(Şanlıurfa) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38 inci Birleşimin İkinci
Oturumunu açıyorum. III.- Y O K L A M A BAŞKAN - Bir önceki
oturumda toplantı yetersayısına ulaşılamamıştı. Şimdi, elektronik cihazla
yoklama yapacağım. Yoklama için 5 dakikalık
süre veriyorum. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşımız
olursa, aynı süre içerisinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını
rica ediyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz. IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Kültür
Bakanı M. İstemihan Talay’ın, İstiklâl Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy'un 64 üncü ölüm yıldönümü nedeniyle gündemdışı
konuşması ve MHP Ankara Milletvekili Abdurrahman Küçük, DYP Van Milletvekili
Hüseyin Çelik, FP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan, ANAP İstanbul
Milletvekili Yılmaz Karakoyunlu, DSP Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'ın
grupları adına ve Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail Büyükerman'ın da şahsı
adına konuşmaları BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, hükümet adına Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay'ın, İstiklâl
Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy'un ölüm yıldönümü nedeniyle, İçtüzüğümüzün 59
uncu maddesine göre söz talebi vardır. Gündeme geçmeden önce, bu talebi yerine
getireceğim. Sayın Bakanın açıklamasından sonra, istemleri halinde, siyasî
parti gruplarına ve grubu bulunmayan milletvekillerinden birine söz vereceğim.
Konuşma süreleri siyasî parti grupları için 10, grubu bulunmayan milletvekilleri
için ise 5 dakikadır. Bu arada şunu belirteyim,
geçmiş Ramazan Bayramınızı ve yeni yılınızı kutluyorum; yeni yılın sizlere,
ailenize, ülkemize ve ulusumuza hayırlara vesile olmasını diliyorum ve Kültür
Bakanı Sayın İstemihan Talay'ı kürsüye davet ediyorum; buyurun Sayın Talay.
(Alkışlar) KÜLTÜR BAKANI M.
İSTEMİHAN TALAY (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sözlerime
başlarken, geçmiş mübarek Ramazan Bayramınızı ve yeni yılınızı içtenlikle
kutluyor ve yeni yılın ülkemize, ulusumuza ve tüm insanlık âlemine esenlikler
getirmesini diliyorum. 27 Aralık 1936'da vefat
eden büyük şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün üzerinden altmışdört yıl
geçti; ama, Mehmet Âkif Ersoy'un güftesini yazdığı İstiklal Marşımız, anlamıyla
ve ruhuyla Mehmet Âkif'in ve Türk istiklalinin ölümsüzlük marşı olarak sonsuza
dek yaşayacaktır. Çünkü, İstiklal Marşımız en zor koşullarda bile, Türk
Ulusunun bağımsızlığını koruyacağını haykıran bir özgürlük manifestosudur. Mehmet Âkif'in
şiirlerindeki coşkulu anlatımla, Türk Ulusu, hürriyeti de bağımsızlığı da,
Büyük Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirdiği Kurtuluş Savaşıyla hak ettiğini
bütün dünyaya kanıtlamıştır. Bu büyük özgürlük
savaşında, millî ruhun uyanmasında ve bağımsızlık mücadelesine dönüşmesinde,
Mehmet Âkif'in vatan ve bayrak aşkını terennüm eden ateşli mısralarının çok
büyük katkısı olmuştur. Mehmet Âkif, bütün
heyecanı ve bütün inceliklerini bildiği Türkçesiyle yoğurduğu sanatını, her
zaman, toplumu ve ulusu için kullanmıştır. Türkçe, onun şiiriyle bir
kahramanlık destanına dönüşmüştür. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mehmet Âkif'in mısralarıyla ölümsüzleşen Çanakkale Zaferi ve
savunması, ulusumuzun çelikleşmiş iradesini ve mücadele azmini ortaya koyan bir
kahramanlık destanıdır. Anadolu'nun her köşesinden bütün aile ve ocaklardan
yüzbinlerce şehidimizin canı pahasına kazanılan bu mücadele, Büyük Atatürk'ü
yaratan, ulusal bilinci perçinleyen ve ordusuyla bütünleşen Türk Ulusunun
nelere kadir olacağını gösteren bir zafer olarak tarihe geçmiştir. Mehmet Âkif, Çanakkale
şehitlerine ithaf ettiği şiiriyle, bu zaferi, ulusumuzun ruhunda
ölümsüzleştirmiştir. Türk Milletinin benliğinde var olan vatan ve bayrak
sevgisini, Çanakkale kahramanlarıyla özdeşleştirerek, bu şiiriyle ulusumuza bir
kahramanlık destanı armağan etmiştir. Ulusunun büyüklüğüne
inanan; ancak, devletin, Osmanlının son döneminde içine düştüğü buhranlardan ve aczinden büyük ıstırap
duyan, Batı'nın ilim ve tekniğinden yararlanılması gerektiğini savunmakla
birlikte, millî ve manevî değerlere sahip çıkılmasını öğütleyen düşünceleriyle
Mehmet Âkif, Türk toplum yapısıyla ilgili çok somut ve objektif tespitlerde ve
önerilerde bulunmuştur. Döneminin yenilikçi ve ilerici bir düşünürü olarak,
ulusal kalkınma konularında da gözleme ve araştırmalara dayanan görüşler ileri
sürmüştür. Bugün, Mehmet Âkif'in
düşüncelerini ve ulusumuz için önemini gerçekçi ve yararlı bir şekilde
değerlendirebilmemiz, toplumsal açıdan millî değerlerimize sahip çıktığımızı ve
bu konularda birlik ve beraberlik içinde olduğumuzu gösteren güzel bir örnek niteliğini
taşımaktadır. Gerçekten, Mehmet Âkif, inançlarına içtenlikle bağlı, ulusunu
seven, ulusal bağımsızlık mücadelesini şiirleri ve düşünceleriyle ateşleyen,
bilimsel ve teknolojik yenilikleri savunan ve ulusal kahramanlıklarımızı
destanlaştıran ve millî bağımsızlığımızın sembolü İstiklal Marşımızın şairi
olarak, halkımızın gönlünde onurlu yerini ebediyen kazanmış bulunmaktadır. Bugün, Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak Mehmet Âkif'i anmakla, onu yaşatıyor, hissediyor ve
ulusumuza, tarihsel birikimlerimizle ilgili örnek bir mesajı vermenin onurunu
paylaşıyoruz. Mehmet Âkif'in ulusumuzun ortak
değeri olarak yaşatılmasını sağlamakla, hep beraber, birleştirici ve
bütünleştirici görevimizi yerine getirmenin sorumluluğunu paylaşıyoruz. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 12 Mart 1921'de Atatürk'ün başkanlık ettiği ve
milletvekillerinin ayakta ve alkışlarla kabul ettiği İstiklal Marşımızla ilgili
olarak, Mehmet Âkif "bu, benim vatana borcumdur ve Allah, bu millete bir
daha İstiklal Marşı yazmak nasip etmesin" demiştir. Bir ulusun tarih
bilincini güçlendirmek için bundan daha anlamlı bir mesaj olabilir mi! Biliyoruz ki, tarih
bilinci olmayan, kültür değerlerinin ve kültür birikimlerinin farkında olmayan
toplumların, uzun süreçlerde, ulus birlikteliği içinde yaşama imkânları son
derece sınırlıdır ve tarih, bunun acı örnekleriyle doludur. Dolayısıyla,
uluslar, yaşadıkları gerçekleri unutmamalıdır. Bize bu gerçekleri ve kültür
değerlerini kuşaktan kuşağa aktaranlar ise, ulusların manevî mimarları olan
şairler, yazarlar, halk ozanları, düşünürler ve bu birikimlerle yetişmiş olan
ulusun fertlerinin tümüdür. Bugün, yeni bir yılın ve
yeni bir binyılın ilk çalışma gününde, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak,
ulusal şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un hatırası önünde, bu tarih bilinci içinde
olmamızın çok büyük bir önem taşıdığını düşünüyorum. Atatürk'ün kurduğu ve
gücünü ulusumuzun kahramanlıklarından alan Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugün,
Mehmet Âkif'i anmakla, millî değerlerimize sahip çıkma ve onların etrafında bütünleşebilme
konusunda da, halkımıza, güzel bir örnek vermektedir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde temsil edilen siyasal partilerimizin sözcülerinin Mehmet Âkif'i anma
konuşmaları, tarihsel bir izdüşüm olarak, gelecek kuşaklara intikal edecek bir
belge niteliği kazanacaktır. Bugünkü anma toplantısının işaret ettiği gerçeğe
uygun olarak, Mehmet Âkif Ersoy, Türk Ulusunun, tarihin derinliklerinden gelen
özgürlük ve bağımsızlık duygularını, cihan durdukça, ulusumuza aktarmaya devam
edecektir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepimiz biliyoruz ki, Mehmet Âkif'e gösterilen saygı, ulusal
değerlere gösterilen ve gösterilecek saygıyla eşanlamlıdır. Köklerine bağlı ve
geçmişinden güç alan kuşakların yetişmesi, bu anlayışın bütün kişi ve
kurumlarda yerleşmesiyle mümkündür. Kültür Bakanlığı, bu doğrultuda yürüttüğü
çalışmalara, önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
açacağı, Mehmet Âkif'i ve Çanakkale Zaferimizi anlatan bir fotoğraf sergisiyle
yeni bir katkı sağlayacaktır. Daha önce de, Kırkpınar
ve Şanlıurfalı Ressamlar Sergilerimizin açılmasına izin veren Sayın Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, yüksek huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Bu duygularla, İstiklal
Marşımızın şairi ve millî mücadele ruhunun yaratıcılarından Mehmet Âkif Ersoy'u
rahmetle anıyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakanım. MHP Grubu adına Ankara
Milletvekili, Sayın Abdurrahman Küçük; buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar) Süreniz 10 dakika. MHP GRUBU ADINA
ABDURRAHMAN KÜÇÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yüce Milletimizin,
sizlerin geçmiş Ramazan Bayramlarını tebrik ediyor, yeni yılların ülkemize
hayır ve uğur getirmesini niyaz ediyorum. Değerli milletvekilleri,
millî şairimiz, Türk Milletinin medarı iftiharı, büyük Türk milliyetçisi,
İslamı doğru anlamak yolunda büyük gayretleri olan merhum Mehmet Âkif'i
anmaktan büyük mutluluk duyduğumu ifade etmek istiyorum. Mehmet Âkif, bir inanç,
bir ahlak timsalidir, bir şairdir, bir düşünce adamıdır; aynı zamanda bir
mücadele insanıdır, her haliyle örnek bir insandır, hem İslamı hem Türklüğü hem
Türk Milletini hem vatan savunmasını, söylediklerinde, yazdıklarında ilmek
ilmek okumuş, nakış nakış dokumuştur. O, öyle bir ortamda yetişmiş ve yetiştiği
ortamın gereklerine göre, ümitsizliğe düşmüş olan Yüce Türk Milletini uyandırma
yolunda, Anadolu'nun her tarafında, bir Türk aydını olarak, bir yerde
meydanlarda nutuk atarken, camilerde vaaz verirken, cephelerde söylevlerde
bulunurken görüyoruz. İşte O, Türk Milletinin
bütün kültür değerlerini şahsında mezcetmiş bir ülkü insanıydı; çünkü, O, Türk
Milletinin yüceliğine inanmış, bu vatanın bağımsızlığını savunmuş, Türk
Milletinin ezelden beri hür olarak yaşadığını kabul etmiştir ve bu millete mal
ettiği İstiklal Marşında da, "Ben, ezelden
beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir
vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim,
bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları,
enginlere sığmam taşarım." Diyerek, bu milletin
köleliği kabul etmeyeceğini ifade etmiştir; çünkü, öyle bir ortam ki, Namık
Kemal'in, "Vatanın bağrına
düşman dayamış hançerini, Yok mu kurtaracak bahtı
kara maderini." Dediği bir ortamdan, elli
altmış yıl sonra, Anadolu'nun bağrından, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün, "Vatanın bağrına
varsın düşman, dayasın hançerini, Bulunur kurtaracak bahtı
kara maderini" Dediği bir ortamda, Türk
aydınlarının bir kısmının mandacılığı savunduğu bir dönemde "bu milleti,
yine bu milletin azmi ve iradesi kurtaracaktır" diyenlerin başında Mustafa
Kemal Atatürk'ü ve onun yanındaki arkadaşlarını görüyoruz. İşte, bu ortamda,
"vatanın bağrına düşman dayamış hançerini" denildiği bir ortamda,
herkesin karamsarlık içinde olduğu bir dönemde, Mehmet Âkif'i Kastamonu'da
görüyoruz, orada Sevr'e karşı bu milletin teslim olmayacağını ifade ettiğini
görüyoruz. İşte, onun Nasrullah Camiindeki vaazı, Türk Milletini heyecana
getirmiştir. O, karamsarlığa düşenlere de, "Atiyi karanlık
görerek azmi elden bırakmak, Umarım ki eğer alçakça
ölüm varsa, budur ancak." Diyerek, Türk Milletinin
geleceği aydınlık görmesini savunuyor ve Türk Milleti, şanı büyüktür, geçmişte
hür olarak yaşamıştır ve bunun şuurundadır. O, milleti, cahilinin diliyle,
aydınının diliyle şiirlerine nakşetmiştir. O, milletin inancına girmiştir,
kültür değerlerine hitap etmiştir ve Türk Milletini şahlandırmayı başarmıştır;
çünkü, O biliyordu ki, Türk Milleti, Çanakkale'de şahlanışını ortaya koymuştu.
Orada diyordu ki Çanakkale şehitlerine: "Vurulup tertemiz
alnından uzanmış yatıyor, Bir hilal uğruna ya Rab
ne güneşler batıyor. Ey, bu topraklar için
toprağa düşmüş asker, Gökten ecdat inerek öpse
o pak alnı değer. Ne büyüksün ki kanın
kurtarıyor Tevhidi, Bedr'in aslanları ancak
bu kadar şanlı idi." Diyerek, Türk Milletinin
mücadelesinin tarihte ve gelecekteki önemini ortaya koyuyor ve diyor ki:
"Ey Türk Milleti, ebediyen hür olarak yaşadın, yaşamaya devam
edeceksin." Ama, bunun şartı, bu geçiş dönemlerini iyi değerlendirmeye
bağlıdır; asımların nesline bağlıdır. O asım nesli, ülkesini seven, milletini
benimseyen, ilmin aydınlığında, İslamın yol göstericiliğinde, dinini doğru
anlayan, Kur'an'ı yorumlayan bir nesil olmalıdır. O, cehaletle mücadele
etmiş; ilmin ışığında, Türk Milletinin yüceleceğini ortaya koymuş;
ilim-akıl-sağduyu üçgeni üzerine Türk Milletinin sevgisini ortaya koymuş;
bağımsızlığa inanmış; hep ümitvar olmuştur; ümitvar olmuş, ümit vaat etmiştir. O, o gün,
tartışmalarında, "İnmemiştir hele Kur'an,
bunu hakkıyla bilin, Ne mezarlıkta okunmak, ne
de fal bakmak için!" Diyerek, Kur'an'ın
anlaşılmak için indiğini ifade etmiş; cahil din adamlarının, camilerde vaaz
edenlerin, İslamı doğru anlatmak yerine, hurafelerle zaman öldürdüğüne işaret
etmiş. Onun, eğitim konusunda
ortaya koyduğu, ezbere dayalı anlayışlarla bir yere varılamayacağı ve kültür
değerlerinden kopan neslin faydalı olamayacağı yolundaki görüşlerinin, bugün,
eğitimde de kültürde de yeniden tartışıldığını görüyoruz. İslamı doğru anlamadan,
anlatmadan, bu yüce milletin cehaletten kurtulamayacağını ifade etmiştir;
çünkü, Kur'an'da, 800'den fazla ayette, ilim öğrenilmesi ve bilenlerle
bilmeyenlerin bir olmayacağı vurgulanmasına rağmen, cehalet karanlığında bu
milleti bırakanlarla da hesaplaşmaktadır. Her gittiği yerde: "Alınız ilmini
Garb'ın, alınız san'atını; Veriniz hem de mesainize
son süratini, Çünkü, kabil değil artık
yaşamak bunlarsız; Çünkü, milliyeti yok
san'atın, ilmin!" Diyerek, Garb'ın ilmini,
tekniğini almayı asım nesline önerirken, o asım nesline "kaybettiğimiz
üçyüz yıllık açığı geri getirin, gidin, çalışın" diyor; çünkü, kendisi
dört lisanı öğrenmiş, dört lisanda edebî eserler yazabiliyor, tercüme edebiliyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Küçük, 2
dakika içerisinde toparlar mısınız efendim. ABDURRAHMAN KÜÇÜK
(Devamla) - Onun için, milletine, ülkesine candan bağlı kalmış, mücadele etmiş,
en olumsuz dönemlerde, olumsuzlukların hâkim olduğu ortamlarda, vatanın
bağımsızlığı ve milletin istiklali, Al Bayrağın dalgalanması için, bir Türk
insanına yakışır vakar, gayret, sabır ve millî hassasiyet içerisinde olan,
ilim, fikir ve siyaset adamlarımıza değer verilmeli; değer verilmeli ki,
arkadan gelenler de teşvik edilsin. Onun için, Mehmet Âkif'in
her konudaki fikirleri, bütün canlılığıyla günümüzde yaşamaktadır. Kur'an'ın
doğru anlaşılması gerektiğini, İslamın doğru öğretilmesine ihtiyaç bulunduğunu,
eğitim-öğretimde ezberciliğin yanlış olduğunu, çağa, Türk Milletinin damgasını
vurması gerektiğini, seksen doksan yıl önce,
her vesileyle ifade etmiştir. Bugün, hâlâ bunlar tartışılıyorsa, bunları
iyi yorumlamamız lazım. Türk Milletinin birliği, bütünlüğü ve bağımsızlığı için
en olumsuz dönemlerde mücadele etmiş, gösterişten uzak, her şeyiyle kendisini
bu vatana, bu millete feda etmiş Mehmet Âkif Ersoy'un, aralık ayının son
haftasında, bu millete, arkadan gelen nesillere anlatılmasında fayda vardır. Bu
millet, Mehmet Âkif'i tanıdıkça, Türk Milletini sevecektir, ülkesini
sevecektir, birliği bütünlüğü savunanları sevecektir; çünkü, Âkif, o dönemde,
bu bütünlüğü parçalamak isteyenlere karşı millî hassasiyeti savunmuştur. Kendisini rahmetle
anıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Küçük. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik; buyurun. (DYP sıralarından
alkışlar) Süreniz 10 dakika Sayın
Çelik. DYP GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlarken,
sizlerin, geçmiş Ramazan Bayramını ve yeni yılını kutluyorum; yeni yılın, bütün
milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Ayrıca, Mehmet Âkif'in 64
üncü vefat yıldönümü dolayısıyla böyle önemli bir konuyu Meclis gündemine
getrmiş olmasından dolayı da, Değerli Kültür Bakanımızı yürekten tebrik
ediyorum. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bugün, burada, huzurunuzda, bir yandan Mehmet Âkif Ersoy gibi
bir abide şahsiyetten söz etmenin onurunu taşırken, öte yandan da, bu büyük
insanı, bu dar süre içerisinde hakkıyla anlatamamanın sıkıntısı içerisindeyim. Değerli arkadaşlarım,
tarih boyunca önemli ve değerli insanlar gelmiştir. Önemli insanlar, mevki,
makam veya rütbeleri, servet veya güçleri sayesinde insanlar üzerinde etkinlik
kurmuş; ama, bunları kaybedince, tarihin mezarlığına gömülmüşlerdir. Değerli
insanlar ise, ölseler bile, gömülen bir hazine gibi, her zaman beşerin
teveccühüne mazhar olmuşlar, saltanatların en büyüğü olan gönül tahtında
yerlerini almışlardır. Socrates'ı, Galilei'yi ölüme mahkûm edenler, şüphesiz,
zamanlarının önemli insanları idiler; ama, ölen, Socrates veya Galilei olmadı;
onlar, değerli oldukları için, hâlâ bütün görkemiyle yaşıyorlar. 27 Mayıs
şehitlerini idam edenler lanetle yâd edilirken, Menderes ve arkadaşları,
milletimizin gönül tahtında yaşıyorlar. İşte, Mehmet Âkif, sözünü
ettiğimiz bu değerli insanlar sınıfındandır. Onun ölümü de, hayatı kadar hazin
olmuştur. Cenaze merasiminde devlet erkânı yoktu, şatafat ve devlet töreni de
yoktu. O, üniversite gençliğinin elleri üzerinde taşınarak ebedî
istirahatgâhına defnedildi. Mezarı bile onlar tarafından yapıldı; ama, Âkif,
bugün, Türk gençliğinin önünde, bir karakter timsali olarak ışık saçmaya devam
ediyor. İstibdat döneminde bir
hürriyet âşığı; meşrutiyet döneminde heyecan ve galeyanları frenlemeye çalışan,
his ve hevesle değil, akıl ve muhakemeyle yürünmesi gerektiğini haykıran bir
mürşit; mütareke ve istiklal mücadelesi döneminde esarete isyan eden, milleti
uyanmaya ve davranmaya çağıran bir aksiyon adamı olan Âkif'in en büyük
meziyeti, söylemi ile eyleminin örtüşmesi, sözleri ile gözlerinin aynı şeyi
ifade etmesidir. Mehmet Âkif, şair,
edebiyatçı, fen adamı, gazeteci, eğitimci, mütercim, mütefekkir, en derin dinî
meselelere din adamlarından daha derinlemesine vâkıf, vaiz ve nihayet,
milletini gerçek manada temsil eden bir milletvekiliydi. Araplara Arapça
öğretecek kadar Arapça, bütün bir Fars edebiyatına aşina olacak kadar Farsça ve
Fransız edebiyatını aslî kaynaklarından okuyacak kadar Fransızca bilirdi. O,
zaten, Türkçe'nin hem üstadı hem bülbülü idi. Hem Doğu'yu hem Batı'yı okumuştu.
Okumakla kalmamış, okuduklarından elde ettiği kanaatlerini gezileri esnasındaki
gözlemleriyle perçinlemişti. Hugo'yu bildiği kadar Sadi'yi de bilirdi. Bundan
dolayıdır ki, Mehmet Âkif, Asya'nın aklı piranesi ile Avrupa'nın bikr-i fikrini
mezcetmek istiyordu; yani, o, Asya'nın tecrübeli aklı ile Avrupa'nın taze
fikrini birleştirmek istiyordu. Her ne kadar, bu ifade Şinasi'ye ait ise de
Âkif'in bütün bir tefekkür dünyasını ifade ediyordu. İstiklal Marşının büyük
şairi, Namık Kemal'in tabiriyle mey u mahbûp edebiyatından, yani, şarap ve
sevgili ikilemi üzerine inşa edilmiş edebiyattan hoşlanmazdı. Onun sanatı,
elemlerini, ıstıraplarını, sevinçlerini, ruh ve mana zenginliğini paylaştığı
toplumun emrindeydi. Safahat, sadece bir şiir kitabı değil, Osmanlı-Türk
toplumunun 19 uncu Asrın son çeyreği ile 20 nci Asrın ilk yarısındaki
macerasının psikolojik, sosyolojik, hatta, siyasî bir tahlilidir. Hasta, Küfe,
Meyhane, Bayram, Seyfi Baba, Koca Karı ile Ömer, Mahalle Kahvesi, Köse İmam ve
benzeri şiirlerinde, sosyal devlet anlayışının eksikliğinden doğan acıları,
sıradan insanların hazin hikâyelerini ve şairin önerdiği çözümleri buluruz. O, Türklerin İslam
potasında oluşturduğu medeniyete hayrandır. İslam dininin, millî hayatın
vazgeçilmez, asla ihmal edilmez bir unsuru olduğunu bir saniye bile unutmaz;
ama, o, tevekkül zannedilen tembelliğin, din zannedilen hurafelerin, din ilmi
zannedilen uydurma hikâyelerin amansız düşmanıdır. Cemalettin Efgani, Muhammed
Abduh, Abdürreşid İbrahim, Said Halim Paşa, Muhammed Ferid Vecdi, Abdülaziz
Çaviş gibi, dönemin modernist İslam aydınlarından etkilenen, bunların çoğundan
tercümeler yapan Âkif, tam anlamıyla medeniyetçi, bilimi rehber kabul eden,
çalışma ve gayretten başka kurtarıcı olmadığına inanan, Batı'nın bilim ve
teknolojide yakaladığı seviyeye hayran olan, kültürel değerler açısından ise
Batı taklitçiliğini benimsemeyen bir insandır. Mehmet Âkif'in en önemli
taraflarından birisi, tarih boyunca başımıza gelen felaketleri hep dışımızdaki
unsurlara havale ederek onlara küfretme kolaylığına kaçmamış olmasıdır. O, özeleştirinin de
üstadıdır. Şarkı, yani Müslüman Doğu'yu, içerisinde bulunduğu cehalet ve
tembellikten, bida ve hurafelerden, ifrat ve tefritlerden, zamanın icaplarını
yerine getirememekten, ümitsizlik ve tefrikaya düşmekten ve Allah'ın kitabı
olan Kur'an-ı Kerim'i hakkıyla anlamamaktan ve onun emrettiği istikameti
bulamamaktan dolayı yerden yere vurur. Cehalete seslenirken: "Eyvah! Bu
zilletlere sensin yine illet, Ey derd-i cehalet sana
düşmekle bu millet, Bir hâle getirdin ki, ne
din kaldı, ne namus! Ey sine-i İslama çöken
kapkara kabûs, Ey hasm-ı hakiki, seni
öldürmeli evvel; Sensin bize düşmanları
üstün çıkaran el!" demektedir. İstiklal Savaşı esnasında
kaleme aldığı "Bülbül" başlıklı ünlü şiirinde, yurdu çiğneyenlerden
çok çiğnetenlere kızar: "Ne hüsrandır ki;
şarkın ben vefasız, kansız evladı, Serâpâ garba çiğnettim de
çıktım hâk-ı ecdâdı." Safahat'ta, bu ve benzeri
yüzlerce özeleştiri bulmak mümkündür. Bir yazısında, "şunu
bilmeli ki, milletlerin hayatında tevakkuf -yani, durmak, durgunluk- yoktur.
Bir millet ne kadar ileri giderse gitsin, ne kadar yükseklere çıkarsa çıksın,
olduğu yerde durdu mu mahvolur. Çünkü, bütün bir insaniyet, alabildiğine pek
uzaklardaki bir noktaya, bir gayeye koşup gidiyor" diyor. Bu ifadelerden
de anlaşılacağı gibi, muasır medeniyeti ve kalkınma fikrini, zamanın ötesinde,
iyi okumuş bir aydındı. Değerli arkadaşlar,
sizlere, keşke, Mehmet Âkif'i baytarlığı; Sıratı Mustakim ve
Sebil-ür-Reşad'daki yazıları, Dârülfünün'daki dersleri; Teşkilat-ı Mahsusa
görevlisi olarak Berlin'deki, Necid Çöllerindeki faaliyetleri; Dârül Hikmeti İslamiye'deki
görevi, Kastamonu'da Nasırullah Camiinde, halkı millî mücadele için teşvik eden
vaazları; Ilgaz Dağlarında, kış şartlarında, yanında sadece Sebil-ür-Reşad'ın
klişesi olmak üzere Ankara'ya seyahatini, Taceddin Dergâhında ruh ve beyin fırtınalarıyla
geçen gecelerini, Türkiye Cumhuriyetini kuran Birinci Mecliste başını Erzurum
Mebusu Hüseyin Avni Ulaş'ın çektiği 63 kişilik ikinci grup içerisindeki
tavrını, gelenin keyfi için geçmişe küfretmeyen ve ettirmeyen vakarını ve
nihayet, tek partili dönemin ona reva gördüklerini anlatabilseydim. İstiklal Marşında: "Canı, cananı, bütün
varımı alsın da hüda, Etmesin tek vatanımdan
beni dünyada cüda!" Diye yakaran Âkif, ne
yazık ki, vatanını terk ederek Mısır'a gitmek zorunda kalmıştı. Tek partili dönemde
Atatürk'ün etrafında toplanan bazı insanlar, millî mücadelenin gerçek
kahramanlarını, maddî ve manevî mimarlarını, kendilerine yer açmak için, gözden
düşürmek için çok gayret göstermişlerdi. Bugün de Mehmet Âkif'e,
laiklik adına, sözüm ona, Atatürkçülük adına saldıran, onu Arapçı, ümmetçi diye
tezyif etmeye kalkışanlar vardır. Güneşin üflemekle söneceğini zannetmek kadar
beyhude olan bu tavır, olsa olsa sahiplerini küçültür. Türkiye Cumhuriyeti
devleti, çok geç de olsa, Âkif'in kızına ve torununa sahip çıkarak, onlara ev
satın alarak, Âkif'e âdeta tarziye vermiştir. Değerli milletvekilleri,
Mehmet Âkif'in örnek hayatına, onun ölmez eseri Safahat'a, makalelerine,
tercümelerine her dönüşümüzde, bugümüze ve geleceğimize ışık tutacak, ufkumuzu
aydınlatacak yeni yeni şeyler bulacağımızdan emin olabilirsiniz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 2 dakika
içerisinde toparlayınız Sayın Çelik. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Shakespeare, İngilizler için, en az bir Londra kadar değerlidir. "Mehmet
Âkif ve benzeri kültür adamlarımız bizim için ne kadar önemlidir veya biz,
onları ne kadar önemsiyoruz" sorusunun cevabı, bize, kültürel politikalarımız
ve bu vatanı kendilerine borçlu olduğumuz değerli insanlar karşısındaki
tavrımız için yol gösterici olacaktır. Değerli insanlar, zaman
ve zeminin ve önemli insanların merhametsizliğine uğrasalar da, onlar,
değerlerinden hiçbir şey yitirmezler. Mehmet Âkif'in manevî
hatırası önünde hürmetle eğilirken, onun da bir üyesi bulunduğu Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, onunla aynı işi yapmış olmaktan dolayı gurur duyduğumu
huzurunuzda ifade etmek istiyorum. Bu düşüncelerle, Yüce
Heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum efendim. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Çelik. Fazilet Partisi Grubu
adına, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Avni Doğan; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. FP GRUBU ADINA AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 yıl önce
kaybettiğimiz büyük şairimiz, millî şairimiz Mehmet Âkif'i rahmetle anıyoruz. Şüphesiz, her milletin
şairleri vardır; ancak, hiçbir şair yok ki, Âkif kadar kendi milletiyle bütünleşsin.
O, bütün ömrünü milletine verdi. Savaş zamanı cephede, barış zamanı camide,
mektepte, meydanlarda... Her mısraı, milletin yüreğinden kopan, ruhundan
fışkıran bir feryattı. Konuştuğu, hiçbir zaman kendi kişisel sesi olmadı. Her
sözü, büyük milletimizin sözüydü; bu kültürden, bu tarihten fışkırıyordu. Bu
yüzden, milletimiz, Âkif'e verdiği sevgiyi, başka şairlere vermedi. Elbette
bütün şairlerini sevdi milletimiz; ama, en çok Âkif'i sevdi. Değerli milletvekilleri,
"Safahat" elbette bir edebiyat şaheseridir; fakat, bu ifade,
Safahat'ı anlatmak için yetmez; çünkü, Safahat, aynı zamanda insanımızın
sosyolojik tahlilini kusursuz yapan, bu yönüyle gelecek nesillere yol gösteren
bir meşaledir. Sadece İstiklal Marşını kavramak, kendimize, geleceğimize,
sosyal ve siyasal yapımıza, İstiklal Marşımızın ortaya koyduğu perspektiften
bakmak, bizi, bugün de, yarın da, yüz yıl sonra da doğru çizgiye, doğru yola
götürmeye yeter. Gerek İstiklal Marşında gerekse Sefahat'ta ortaya konulan Türk
Milletinin millî felsefesidir. Bu felsefeden uzaklaştıkça kendimizden
uzaklaştığımızın farkına vardığımız gün, birçok sorunumuzun çözülmesinin
başlangıcı olacağını bilmek zorundayız. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'nin yüz yıllık tarihinde Âkif hep bir mihenk taşı
olmuştur. Türkiye üzerinde hesabı olan bütün işbirlikçiler, bölücüler, Türk
düşmanları, Türkiye düşmanları, önce Âkif'e saldırmışlardır. Âkif'in şahsında
bu millete, milletin şahsında Âkif'e saldırmışlardır. Aralarından, bu büyük
millete İstiklal Marşı armağan eden büyük şairi, Arap milliyetçisi ilan edenden
tutun, mürtecilikle suçlayanlar bile çıkmıştır. Büyük Türk Milleti, bu
aymazların kim olduğunu, ne için çalıştığını dün bilmiştir, bugün bilmektedir,
bilmeyenlere de belletecektir. Âkif, edebiyatımızın ilk
toplumcu şairidir. Sosyal adaleti ilke edinmiş bir hukuk devletine olan
ihtiyacı, Türkçenin doyulmaz ifade gücüyle döne döne izah etmiş ilk
şairimizdir. "Bana anlat bakayım
şimdi: Şu biçare ocak, Zorbalar saltanatından ne
zaman kurtulacak. Hiç bu mantıkla, a
divane, hükümet mi yürür, Bir cemaat ki erenler işi
yumrukla görür. Kafa bitmiş demek artık,
çekiver kuyruğunu, Kuvvetin hakkı mıdır
enselemek bulduğunu. Bize, Asım, ne şunun
yumruğu lazım, ne bunun, Birinin pençesi ister,
yalınız kanunun. Ver bütün kudreti kanuna
ki vahdet yürüsün, Yoksa millet değil ancak,
dağınık bir sürüsün. Ya kuzum, zaptiye ruhuyla
hükümet sürenin, Yeri altındadır, üstünde
değildir kürenin." Değerli milletvekilleri,
Âkif, ömrünü milletin bütünlüğüne adamıştır. Bir yandan Batı'nın ilim ve
tekniğini ülkeye taşımanın şart olduğunu anlatırken, diğer taraftan ilmi,
tekniği umursamayıp, sadece taklide dayanan Batılı bir hayat tarzını
benimseyenlere karşı verdiği mücadele hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bu yönüyle,
her zaman, konjonktürel bir hayata tutkun olanların saldırısına hedef olmuştur. İlerici olmakla taklitçi
olmanın arasındaki keskin farkı bilmeyenler, dürüst olmakla fırsatçı olmanın
arasındaki ölçüyü kaçıranlar, yerli olmakla yabancı olmanın arasındaki farkı
bilmeyenler, ne zaman ona saldırmışlarsa, tokat gibi cevaplarla karşılaşmışlardır.
Yıkmakla yapmanın,
ilericilikle gericiliğin, ağırbaşlılıkla hafifliğin arasındaki farkı, Âkif'ten
öğrenmek lazım: "Yıkmak insanlara
yapmak gibi kıymet mi verir, Onu en çolpa herifler de
emin ol becerir. Sade sen gösteriver 'işte
budur kubbe' diye, İki ırgatla iner şimdi
Süleymaniye. Ama gel kaldıralım dendi
mi heyhat o zaman, Bir Süleyman daha lazım
yeniden bir de Sinan. Bunların var mı sizin
listede hiç benzeri; yok. Ya ne var? Bir kuru dil,
siz buyurun karnım tok. Ötmeyin nafile baykuş
gibi karşımda, susun. Mürtecisin be imam?
Mürteciyim hamdolsun." Değerli milletvekilleri,
bu cevap, bir yaygaranın arkasına saklanıp, memleketi yalanla, yanlışla geri
bırakanlara Âkif'in verdiği cevaptır. Bu cevap, hâlâ aynı kafa yapısıyla
memleket severleri mürtecilikle suçlayıp, memleketi soyanlara verilecek en kestirme
cevaptır. Âkif'in ve onun izinden yürüyenlerin, vatan sevgisinin bir kültür
olduğunu bilenlerin, gerçek mürtecilere her zaman vermesi gereken cevaptır. Âkif, vatan sevgisini
imandan bilen bir şair olduğu için büyüktür. Şiirleri, kare kare bu coğrafyanın
tasvirleriyle doludur. İnancı, bu coğrafyanın inancıdır. Övündüğü, gurur
duyduğu tarih, bu milletin tarihidir. Feryadı, ağıdı, çığlığı, bu topraklara aittir.
"Asımın nesli
diyordum ya, nesilmiş gerçek İşte çiğnetmedi namusunu
çiğnetmeyecek" derken, anlattığı, Anadolu'nun yiğit çocuklarıydı. "Şüheda gövdesi bir
baksana dağlar, taşlar O rükû olmasa dünyada
eğilmez başlar" derken, anlattığı, Anadolu topraklarıydı. "Ey bu topraklar
için toprağa düşmüş asker, Gökten ecdat inerek öpse
o pâk alnı değer" derken, anlattığı asker, Türk askeriydi. "Bu ezanlar ki
şehadetleri dinin temeli Ebedî yurdumun üstünde
benim inlemeli" derken, anlattığı, geçmişten geleceğe millet olarak
yüklendiğimiz misyonun ta kendisiydi. Zaten, Âkif, bir şair
olarak, bu büyük misyonun sesiydi, bir ruhtu, bizim milletimizin ruhuydu. Bu
büyük milletin İstiklal Marşını yazmak, bu büyük ruha nasip oldu. Değerli milletvekilleri,
bugün, içinde yaşadığımız bugün, Mehmet Âkif'in ömrünü geçirdiği, ömrünün büyük
bir bölümünü geçirdiği Tacettin Dergâhının etrafı, SİT alanı ilan edilmesine rağmen,
gecekondularla doldurulmuştur. Hükümetimizden, özellikle, bu konuya dikkat
etmesini diliyorum. En büyük işgali yapan da, maalesef, bir üniversitedir, bir
üniversitemizdir. Âkif'in hatırasına saygı olarak, hükümetimizin, bu konuya
ağırlık vermesini diliyorum. Bize düşen, bizden
sonrakilere düşen, bu milletin istiklalini ve İstiklal Marşını gelecek
zamanlara taşımaktır. Bu duygularla, Yüce
Meclisimize bu konuyu taşıyan Kültür Bakanımıza teşekkür ediyor, Yüce
Heyetinizi saygılarla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Doğan. Anavatan Partisi Grubu
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Yılmaz Karakoyunlu, buyurun efendim. Süreniz 10 dakika Sayın
Karakoyunlu. ANAP GRUBU ADINA YILMAZ
KARAKOYUNLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bayramınızı ve
yeni yılınızı tebrik ederim, hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ederim. Değerli arkadaşlar, bu
kürsüde bu mikrofon, bu hüviyetiyle, ilelebet, benim gibi uzun boylular için
fevkalade önemli bir mahzur teşkil edecek. Saat konusundaki ısrarımın verdiği
heyecanla, bu konu üzerinde de ısrarla duracağım; ümit ederim, bu meseleye de
bir çözüm bulabilir Sayın Başkanlık Divanı. Şurada bir saat vardı, görülmesi
mümkün değildi; şuraya bir şey koydular, çözüldü; hiç de, şu muhteşem
görüntünün estetiğini bozan bir manzara haline gelmedi. Değerli arkadaşlar,
Kültür Bakanımıza teşekkür ediyoruz, memleketimizin medarı iftiharı,
edebiyatımızın, düşünce ve fikir hayatımızın, şiirimizin büyük ustası Mehmet
Âkif'in ölümünün 64 üncü yıldönümü münasebetiyle burada bir konuşma yaparak,
gruplara bu konuda görüşlerini beyan etmek, ifade etmek fırsatını verdi. Mehmet Âkif'in en önemli
vasıflarından bir tanesi de kadirşinaslığı idi, "kadirbilir olunuz ki,
sizin de kadriniz bilinsin" der idi. Bugün, Sayın Kültür Bakanımız, böyle
bir kadirbilirlilik içerisinde getirdi, kendisine de teşekkür ederiz. Değerli arkadaşlar,
kadirbilirlik, bir şairin sadece siyasî hüviyetinden veya fikir dünyasında
yaratmış olduğu büyük fırtınalardan alınan ilhamlar çerçevesinde değildir,
hayatımızın bundan sonraki geleceğine de ışık tutabilecek nitelikte, çok üstün
değerlerle tanıdığımız, bildiğimiz bir şairimizi, Meclis kürsüsünde, ölümü
münasebetiyle, anmak, yine fevkalade önemli görebileceğimiz meseleleri tartışma
fırsatı verdiği için de, şükranla, hayırla kabul edebileceğimiz bir fırsattır. Değerli arkadaşlarım
Âkif'in şahsiyetiyle ilgili çok değerli bilgiler verdiler. Bunların her birisi
son derece önemli. Belki, bu Meclis kürsüsünde, Mehmet Âkif kadar çok sayıda
ismi geçen, bahsi geçen başka şairimiz de yoktur. İstiklal Marşımızın şairi
olması nedeniyle hemen hemen her yıl Mehmet Âkif'ten şükranla bahsederiz;
fakat, Mehmet Âkif'i sadece bir siyaset ve düşünce adamı şeklinde takdim etmek,
yıllar itibariyle kendimizi sık sık tekrar etmek durumunu da yaratır. Nitekim,
bundan evvelki konuşmalara da şöyle bir göz atıp bakarsanız, hep aynı anlayış
içerisinde bir Âkif takdimi vardır. Bugün, ilk defa olarak, değerli
konuşmacılar, hem Hüseyin Çelik arkadaşımıza hem Avni Doğan arkadaşımıza hem
Abdurrahman Küçük arkadaşımıza teşekkür ederim, Âkif'e başka bir çerçeveden,
başka bir pencereden baktılar. Âkif, aynı zamanda bu ülkenin çok değerli bir
şairi. Değerli arkadaşlar,
biraz, Âkif'in şair tarafını tartışalım. Sadece İstiklal Marşımızın şairi
olarak hatırlamak değil, sadece medeniyet dünyasının yanından gitmiş, görmüş ve
orada yakalamış olduğu değerleri İslam topluluğunun kabul etmesi için büyük
Berlin Hatıralarında anlatmış olan birisi değil, yine, tefekkür dünyamızın
içerisine Süleymaniye Kürsüsünde Asım'da veya Fatih Kürsüsünün içerisinde ifade
ettiği değerlerle değil, Safahat'ının dışında kalmış olan şiirlerindeki
mersiyeleriyle, müseddesleriyle, müsemmenleriyle, muhammesleriyle,
gazelleriyle, kasideleriyle de olan bir Âkif var. Âkif, Divan şiirimizin şarkı
formu hariç hemen hepsi üzerinde eser vermiş çok nadide bir şairimizdir. Bu
itibarla, değerli arkadaşlarım, Âkif tahlilinin yapılması, Âkif'in edebiyatçı
yanının tahlil edilmesi 2001 senesine nasip olduğu için de, Meclisimiz olarak
bu vesileyle kendisini bu noktada anmaktan ötürü farklı bir hüviyet kazanmış
oldu. Değerli arkadaşlar, Âkif,
149 tane şiir yazdı, bu 149 şiirinin 93 tanesi mesnevi tarzındadır, geri
kalanları kasideler, gazeller, kıtalar, murabbalar, müseddesler, terkibi
bentlerdendir. Âkif'in toplam 149 şiirinin tamam mısraı tam 11 204 mısradır. Bu
11 204 mısraın 9 800 mısraını mesnevilerine tahsis etmiştir ve her bir
mesnevide içinde bulunulan toplum değerlerinin tespit edilmesi, onların
incelenmesi, delillerinin getirilmesi, yorumlarının yapılması ve bir hüküm
cümlesine bağlanmasıdır. Dünyada benzeri görülmeyecek bir şiir dünyasıdır
Safahat ve böyle baktığınız zaman, Safahat'ın içerisindeki Asım başlı başına
bir kitaptır ve 2 200 mısradır; ama, 2 200 mısraın içerisinde, Asım'da
okuduğunuz zaman -Hüseyin Çelik arkadaşımın biraz evvel işaret ettiği gibi-
Türkiye'nin, omurgasından yakalanmış gerçeğini görürsünüz. Yine, inançları
sistematiğinde böyledir, ifadesindeki sarahatte böyledir. Süleymaniye Kürsüsü 1
000 mısradır, Fatih Kürsüsü 1 200 mısradır, Berlin Hatırları 800 mısradır ve o
halde, diyebiliriz ki hiç tereddüt etmeden, 20 nci Asrın mesnevisi, Âkif'in
Safahat'ıdır. Değerli arkadaşlarım,
bizim edebiyatımızda çok önem taşıdığına inandığımız değerlerin simgelendiği,
yani, temessül ettiği şairlerimiz vardır: Namık Kemal denilince, vatan ve
hürriyet şairi deriz. Mehmet Emin denilince, millî şair aklımıza gelir. Fikret
dediğimiz zaman, Batı kültürünün, Batı medeniyetinin Türk toplumunda kabul
münakaşasının şairi gelir. Yahya Kemal dediğimiz zaman, tasavvuf ve tefekkür
dünyası ile medenî anlamdaki milliyetçiliğin mezcedildiği mükemmeliyet akla
gelir veya Mithat Cemal dediğimiz zaman, Türklüğümüzün şairi gelir. Orhan Şaik
dediğimiz zaman, millî şairimiz akla gelir. Mehmet Emin dediğimiz zaman,
aklımıza millet şairi gelir. Âkif dediğimiz zaman, inancın ve idrakin, yani,
imanımızın şairi gelir. Bu itibarla da, Âkif, bu hususiyetiyle ayrıca
tartışılmaya değer. Âkif'in yapmış olduğu şiirlerin içerisine bakınız. Medenî
bir dünyada İslamı idrak etmeye hazır bir toplumun aydın zihinle, Batı'da
gelişmiş medeniyetin getirebileceği bütün teknik ve fennî imkânların tamamını
kabul eden; ama, imanında ve idrakindeki tevhit anlayışının mükemmelleştiren
bir şiir dünyasını, Divanın hangi sayfasını açarsanız açınız, meşrutiyetin
hangi şairine bakarsanız bakınız veya erken dönem cumhuriyet şiirinin hangi
şairinin sayfalarını karıştırırsanız karıştırınız Âkif'teki mükemmeliyetin
ellide 1'ini bulamazsınız. O halde Âkif'i, sadece bir millet şairi olarak
değil, inancımızın isabet değerlerini ortaya koyan mükemmeliyeti ifade şairi
olarak da değerlendiririz. Dünyada pek az insan Âkif
kadar talihsizliğe maruz kalmıştır. 1908'de "hürriyeti ilan ettik,
dışarıya çıktık, bu zibidiliğe ihtiyaç yoktur" dediği için Âkif'i hürriyet
düşmanı ilan ettiler; "Batı medeniyetinin idrak edilmiş değerleri içerisinde,
İslamı yepyeni bir ahlakın ifadesi olarak ortaya koymalıyız" dediği için
"Batı hayranı" dediler. Buna mukabil, softaların, yobazların, Derviş
Vahdetî'nin peşine düşmüş olanları "İslamın içerisinde böylelerine yer
yoktur" diye eleştirdiği için yobaz olmakla suçladılar. Biraz daha ileriye
gidip "idrakin kendi içerisindeki imanına sahip çıkmanın mücahedesini
vermeyen insanların İslama layık olmaları tartışılabilir" dediği için
irticayla suçladılar. Değerli arkadaşlarım,
bütün bunlara rağmen Âkif, millî şairimiz olarak edebiyatımızda, düşünce
hayatımızda, tefekkür hayatımızda ve bizim sosyal yaşamımızda Batı
medeniyetinin getirdiği imkân ve fırsatları fevkalade isabetle değerlendiren ve
Türk olmanın onurunda, gururundaki millî ve muhafazakâr idrakimizi bir araya
getirip, bu mükemmel terkibi, fevkalade edebî bir lisanla ifade etmekteki
üstünlüğüyle her zaman şükranla, rahmetle yâd edeceğimiz birisidir. Âkif'i, ölümünün 64 üncü
yılında, kendisine olan şükran duygularımızın ifadesiyle ve ebedî rahmet
dileklerimizle anıyor, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Karakoyunlu. Demokratik Sol Parti
Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Ayşe Gürocak konuşacaklar. Buyurun Sayın Gürocak. Süreniz 10 dakikadır. DSP GRUBU ADINA AYŞE
GÜROCAK (Ankara) - Sayın Başkan... Tabiî, Sayın Karakoyunlu'dan sonra mikrofonu
ayarlamak çok kolay olmuyor. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; büyük şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'u ölümünün 64 üncü
yıldönümünde anmak için Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor, yeni yılın çalışmalarımızda başarılar,
sağlık ve esenlik getirmesini diliyorum. Tarihî ve ulusal değer
niteliğindeki kişilerin anılması, her ulusa, sevinilecek ve onur duyulacak
insanlara sahip olmanın gururunu yaşatır, kendimize ve ülkemizin insanına güven
ve inancımızı pekiştirir. Bu anmaların doğum ve ölüm yıldönümleri aracılığıyla
yapılması âdettendir; bugün, ben de, bu geleneği -Aralık 1873'te doğduğu
İstanbul'da, 27 Aralık 1936'da ölen- Mehmet Âkif Ersoy'u anarak yaşatmaya
çalışacağım; çünkü, Ersoy, özgün bir kişilik, anmamız gereken bir ulusal değerimizdir.
Güftesini yazdığı İstiklal Marşıyla hepimizin vatanseverlik duygularının
şekillenmesine büyük etki yapmıştır. Sade kişiliği, söylediğini ve inandığını
yaşama gayreti, toplumsal sorunlar karşısındaki heyecanı ve eylemliliği hepimiz
için örnek alınacak özelliklerdir. Mehmet Âkif Ersoy,
ortaokul sıralarında etkilendiği hürriyetçi öğretmenlerinin çizgisini yaşamı
boyunca terk etmemiş, bağımsız kişiliğini özenle korumuştur. Kuvvet önünde
eğilmeyen, zorbalığa teslim olmayan, geriliğe ve yolsuzluğa karşı isyankâr bir
kişiliktir. Onun kişiliğini yansıtan ve bizlere ışık tutan, Ömer Asım'ın
naklettiği dizelerini burada tekrarlamak istiyorum: "Zulmü alkışlayamam,
zalimi asla sevemem; Gelenin keyfi için
geçmişe kalkıp sövemem. Biri ecdadıma saldırdı
mı, hatta, boğarım... -Boğamazsın ki! - Hiç olmazsa yanımdan kovarım! Üçbuçuk soysuzun ardında
zağarlık yapamam; Hele, hak namına
haksızlığa, ölsem tapamam. Doğduğumdan beridir
aşığım istiklale, Bana hiç tasmalık etmiş
değil altın lale. Yumuşak başlı isem, kim
dedi, uysal koyunum? Kesilir belki, fakat
çekmeye gelmez boynum. Kanayan bir yara gördüm
mü yanar ta ciğerim, Onu dindirmek için kamçı
yerim, çifte yerim. Adam, aldırma da geç git
diyemem, aldırırım: Çiğnerim, çiğnenirim,
hakkı tutar kaldırırım. Zalimin hasmıyım amma,
severim mazlumu..." Batı uygarlığının temel
değerlerini İslam kültürünün ışığında gözden geçiren Mehmet Âkif, Batı'nın
toplumsal ve düşünsel oluşumuyla özü itibariyle barışık; ama, yerel
özelliklerini koruyan güçlü bir toplum oluşturma özlemiyle yaşamıştır. Çağdaş
sanatlardaki gelişmeyi engelleyen tutum ve davranışları dile getirmekten
kaçınmayacak ölçüde cesur, dilde arılaşmadan yana, şiirde yalın bir söyleşi
yakalamaya özenlidir. Batı kültürünün değerleriyle etkileşime açık; ama, doğu
ya da Batı'ya öykünmeye karşıdır. Doğduğu topraklara bağlılığı, İstiklal
Savaşına içten bağlılığını getirmiş, bu anlayış ve tarz İstiklal Marşının ve "Ey bu topraklar
için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdad inerek öpse
o pak alnı değer" diyen Çanakkale Şehitleri
şiirinde kendini açıkça ortaya koymuştur. O, Mustafa Kemal Paşa ve
arkadaşlarının yanında, vatanın kurtuluşu için elinden gelen her fedakârlığı
yapan insanlarımızdandır. Konuşmalarında, vaazlarında, Kurtuluş Savaşının
manevî kadrolarını, fikir kadrolarını harekete geçiren bir duygu seli yaratan
Mehmet Âkif, o dönemde yazdığı şiirleriyle de insanlarımızı harekete geçirmeye
çalışmıştır. "Bırakın matemi
yahu, bırakın feryadı, Ağlamak fayda verseydi,
babam kalkardı. Gözyaşından ne çıkarmış?
Neye ter dökmediniz? Bari müstakbeli
kurtarmaya bir azmediniz." Mehmet Âkif Ersoy,
"sanat sanat içindir" anlayışına karşı çıkmış, toplumsal ve ideolojik
konuları şiirlerinde tartışmış, sergilemiş, gerçeği sergileyerek insanların ve
insanların sorunlarına duyarlılık yaratmayı kendisine amaç eylemiştir. O,
kötülükle, fakirlikle, gerilikle mücadele adamıdır. Fikir ve sanatta hep
açıkkalpli ve hoşgörülü olmuştur. Yaşamıyla da alçak gönüllü ve inançlı;
İstiklal Marşının güftesiyle kazandığı 500 liralık ödülü Şarkışla Hastanesindeki
yaralı gazilere bağışlayacak kadar da hassastır. İstiklal Marşında
özgürlük ve vatan tutkusunu dile getiren Mehmet Âkif, onda, tüm benliğimizi,
bağımsızlık aşkımızı bulmamızı, vatanın bağrına bir hançer gibi saplanan
düşmanla savaşan askerlerimizin bu Marştan güç almasını arzu etmiş ve
gerçekleştirmiştir. Daha ilk dizelerinde, "Korkma sönmez bu
şafaklarda yüzen al sancak, Sönmeden yurdumun üstünde
tüten en son ocak" diyerek, Kurtuluş Savaşı
günlerinde büyük ihtiyaç duyduğumuz güveni hissetmemizi, bilmemizi sağlamıştır. Atatürk'ün bağımsız ve
kendi yerelliğiyle evrensel değerleri birleştiren çağdaş Türkiye hayalinin gerçekleşmesine
yaptığı katkılar için, İstiklal Marşı için ona teşekkür ediyor, şiirde
yarattığı temiz ve özenle çalışılmış dille gençlerimize rehber olmaya devam
etmesini dileyerek, anısı önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum; Yüce
Heyetinizi selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gürocak. Böylece, gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır. Grubu bulunmayan
milletvekilleri adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Mail Büyükerman;
buyurun. (Alkışlar) Sayın Büyükerman, süreniz
5 dakika efendim. MEHMET MAİL BÜYÜKERMAN
(Eskişehir) - Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sayın Başkanını, sayın
milletvekillerini saygılarımla selamlıyorum. Gerek 9 Kasımda gerek
bugün, hazırlıksız olarak, sürpriz bir şekilde söz almak durumunda kaldım;
gruplara haber verilmiş olduğu, buraya çarşaf gibi büyük kâğıtlarla konuşmaya
geldiklerinden anlaşılıyor. Güzel konuşmalar
dinledik. Mehmet Âkif'in "Safahat"ına "sefahat" diyen güzel
konuşmaları dinledik!.. Bu arada, bu konuşmayı,
bu açıkoturumu tertip ettiğinden dolayı Kültür Bakanına da övgüler yağdırıldı;
ben de, bu övgülere katılmak istiyorum; ancak, gelecek yıl, önümüzdeki yıl, 29
Ekimi de hatırlaması ve 29 Ekime de, Mehmet Âkif'e bugün gösterdiği hassasiyeti
göstermesi şartıyla. Efendim, Mehmet Âkif'i
her yönüyle anlattılar, dinledim; yalnız, bir hususu noksan buldum: "Ya açar bakarız
Nazmı Celilin yaprağına, Ya okur geçeriz bir
ölünün toprağına, İnmemiştir hele Kur'an,
bunu hakkıyla bilin, Ne mezarlıkta okunmak ne
de fal bakmak için." (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Nasıl, Yunus Emre,
divanlar dolusu şiir yazacağına "dört kitabın manası bellidir bir
elifte" demiş olsaydı, gönlümüzde, yine, yüce Yunus olarak şenlenirdi,
şahlanırdı; işte Mehmet Âkif de, o yüce yüce sayfaları doldurmayıp şu dört
mısraı yazmış olsaydı, yine aynı mertebeye ulaşırdı. Mehmet Âkif, vaazlarında,
Kur'an'ın anlaşılmasını daima yeğledi ve insanlara bunu anlatmaya çalıştı;
diyar diyar, şehir şehir dolaştı ve Kurtuluş Savaşını manen destekledi. Ben, Mehmet Âkif'i,
çocukluk yıllarımda Serencebey'de Türk şairi Mehmet Emin Yurdakul rahmetlinin
evinde hatırlıyorum. Ondan sonra, Beylerbeyi'nde Havuzbaşı çayırında yağlı
kispet giyip güreş tuttuğunu da hatırlıyorum ve Beylerbeyi sahilinden denize
girip, Çengelköy İskelesini de aşıp, Kuleli'de denizden çıkacak kadar yüzme
gücü olduğunu da hatırlıyorum; bunlar, Mehmet Âkif'in halk tarafları, halk
yönleri. Mehmet Âkif, bilindiği
gibi, Mısır'a gitti ve orada Kur'an-ı Kerim'i tercüme etmeye ve meal yazmaya
kendini vakfetti. Bunu tamamladığı halde, yayımlamadan, bunu, yakmak gereğini
duydu; çünkü, Kur'an-ı Kerim'in bir ayetinin dahi yanlış yorumlanması, yanlış
meal verilmesi büyük bir vebali müstelzim bulunuyor idi. Bu idrak içerisindeydi
Mehmet Âkif; ama, zamanımızda, Yasin Sure-i Şerifinin 38 inci Ayeti
"Veşşemsü tecri limüstarrin leha..." 1987 yılında "güneş belli
bir yörüngede akıp gidiyor" diyenler, beş yıl sonra, 1992'de "güneş
gitmiyor, bulunduğu yerde dönüyor" diyebiliyor ve ekranlarda da, bütün bu
yanlışlıklarına rağmen, kasım kasım kasılabiliyorlar. Bunları söylemek
mecburiyetindeyiz. Nasıl güzele güzel diyorsak, eğriye de eğri dersek,
herhalde, yolun ortasını bulabiliriz. Yanlışları söylemeye söylemeye yanlışları
benimser hale geldik, kanıksar hale geldik. Din adına konuşanlar,
maalesef, yetkileri olmadan konuşuyorlar. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın
Büyükerman, 2 dakika içerisinde toparlayınız. MEHMET MAİL BÜYÜKERMAN
(Devamla) - Ve yine, Cidde'de yayınlanmış, Kral Fahd Mushaf Kurumunun Medine
Abdülaziz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Profesörlerinden Abdullah Mübeşsir El
Tarazi'ye inceletilip Rabıta tarafından da onaylanmış olan Kur'an-ı Kerim
mealinde, Yasin Suresinin 83 üncü ayeti de "ve ileyhi turceun"
1997'de başka türlü "sonunda Allah'a gideceksiniz" diye, beş yıl
sonra, 1992'de "gönderileceksiniz" şeklinde yorumlanmıştır. Aslında
"Allah'tan geldik Allah'a döneceğiz" demek de yanlıştır
"döndürüleceğiz" demek daha doğru olur. Zamanın tahdidini nazara
alarak, yine, Mehmet Âkif'in bilhassa üzerinde durulması lazım gelen Kur'an'ın
anlaşılmasıyla ilgili o dört mısraına çok gönül vermişimdir; bunu, bir daha
okuyup huzurunuzdan ayrılmak istiyorum: "Ya açar bakarız
Nazmı Celil'in yaprağına, Ya okur geçeriz bir
ölünün toprağına. İnmemiştir hele Kur'an,
bunu hakkıyla bilin; Ne mezarlıkta okunmak ne
de fal bakmak için." Saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Büyükerman. İnşallah, bir dahaki
sefere, grupları bulunmayan milletvekili arkadaşlarımıza da -burada, Kanunlarda
görevli arkadaşlarıma söylüyorum- bilgi versinler, Sayın Büyükerman ve diğer
arkadaşlarımız da daha hazırlıklı gelsinler; ama, iyi ki kısa bir süreydi; yoksa,
Sayın Büyükerman, herhalde, daha uzun süre bizi dinletecekti. Evet, böylece, gündemdışı
konuşmalar tamamlanmıştır. Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır. Sözlü soru önergelerinin
geri alınmasına dair 8 adet önerge vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım: B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Bursa Milletvekili Faruk Çelik’in (6/995) esas numaralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/261) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 472 nci sırasında yer alan (6/995) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. Faruk Çelik Bursa BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: 2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/915) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/262) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 396 ncı sırasında yer alan (6/915) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. Musa Uzunkaya Samsun BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: 3. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/840) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/263) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 330 uncu sırasında yer alan (6/840) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. Musa Uzunkaya Samsun BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: 4. – Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan’ın (6/924) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/264) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 405 inci sırasında yer alan (6/924) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. Nevzat Ercan Sakarya BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: 5. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun (6/1075) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/265) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 533 üncü sırasında yer alan (6/1075) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. Mahmut Göksu Adıyaman BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: 6. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun (6/1074) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/266) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 532 nci sırasında yer alan (6/1074) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. Mahmut Göksu Adıyaman BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: 7. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun (6/1082) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/267) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 540 ıncı sırasında yer alan (6/1082) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. Mahmut Göksu Adıyaman BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: 8. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun (6/1036) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/268) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 494 üncü sırasında yer alan (6/1036) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. Ahmet Sünnetçioğlu Bursa BAŞKAN - Soru önergesi
geri verilmiştir. Sayın milletvekilleri,
sözlü soru önergelerinin cevaplandırılmasıyla ilgili 2 adet önerge vardır;
okutuyorum: 2.1.2001 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gündemin 10, 22, 27, 28,
29, 30, 31, 44, 47, 48, 64, 68, 69, 77, 85, 87, 89, 90, 91, 98 ve 100 üncü
sırasında bakanlığıma ait sözlü soruları cevaplandırmak arzusundayım. Gereğini arz ederim. Koray Aydın Bayındırlık ve İskân Bakanı BAŞKAN - Diğerini
okutuyorum: 2.1.2001 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Sayın Ahmet
Sünnetçioğlu'nun 11 inci sıradaki (6/485) esas numarada kayıtlı sorusunu
cevaplandırırken, İçtüzük hükümlerine göre, 262 nci sıradaki (6/766) esas
numarada kayıtlı soru önergesi ile cevaplandırmak istiyorum. Takdirlerinize arz
ederim. İ. Nami Çağan Orman Bakanı BAŞKAN - Sayın
Milletvekilleri, bu önergeleri bilgilerinize sundum. Önergelerin gereğini,
gündemin sözlü sorular kısmına geçtiğimizde yerine getireceğim. Doğrudan gündeme alma
önergeleri vardır; okutup işleme alacağım: 9. – Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, 3201 Sayılı
Emniyet Teşkilâtı Kanununa Bir Ek Madde İlave Edilmesine Dair Kanun Teklifinin
(2/217) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/269) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İçişleri Komisyonunda
27.7.1999 tarihinden bu yana bekleyen (2/217) sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununa
Bir Ek Madde İlave Edilmesine Dair Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi
uyarınca doğrudan gündeme alınmasını arz ederim. Saygılarımla. 1.6.2000 İsmail Köse Erzurum BAŞKAN - İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergelerinden birincisini
okuttuk. Önerge üzerinde teklif
sahibi Sayın Köse'nin söz isteği var. Buyurun Sayın Köse. (MHP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; öncelikle yeni yılınızı ve arkada bırakmış olduğumuz Ramazan
Bayramınızı tebrik ediyorum, sağlıklar ve mutluluklar diliyorum; çalışmalarımızın
ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini diliyorum. Tüm milletvekillerimizin
de bildiği gibi, sosyal ve ekonomik şartlar devlet memurlarımızın aleyhinde
olduğu için, sayın hükümete, Meclisimizden bir yetki kanunu çıkardık ve yetki
verdik. Zannediyorum, önümüzdeki günlerde hükümetimiz, bir taraftan, memurlar
arasındaki dengesizlik konularındaki aksaklıkları giderecek, diğer taraftan da,
ekonomik yönden birazcık destek verme imkânlarını, muhakkak surette, arayıp
bulacaktır. Bu personelin içerisinde, kamuda çalışan, en önemli hizmeti yapan
bir grup da, Emniyet teşkilatında çalışan polisimiz ve bekçilerimizdir. Türk polisinin hangi
şartlarda görev yaptığını izah etmek, bence yanlış olur. Bunu düşünemeyecek,
bunu anlamayacak ve güvenlik kuvvetlerimizin görevini bilmeyecek insanımızın
olacağını zannetmiyorum. O itibarla, bu fedakârane çalışma karşısında, yalnız
maaşlarını alan bu grupta çalışan Emniyet Teşkilatı mensuplarımızı, hiç
olmazsa, yan bir ödemeye destek vermek suretiyle biraz daha ekonomik yönden
desteklemeye ihtiyaç vardır; çünkü, gerek çalışma süreleri itibariyle gerek
çalıştıkları konu itibariyle, yani, riskli bir görev yapmaları dolayısıyla,
hayatlarını ortaya koymak suretiyle bir görev yapmaktadırlar. Bundan da
kaçınmaları mümkün değildir; çünkü, bir müsademe esnasında silahlı müsademe yapma
yetkisini verdiğimiz polisimizin daha geçtiğimiz günlerde 2 şehit verdiğine
şahit olduk. Onlara da Allah'tan rahmet diliyorum. Tüm toplumsal olayların
engellenmesini sağlayan, güvenliğimizi sağlayan, mal ve can emniyetimizi
sağlayan bu insanlarımıza, Yüce Meclisimiz, eğer takdir ederse ki, öyle
inanıyorum, benim düşünceme aynı şekilde iştirak edeceklerine de inanıyorum;
çünkü, geçtiğimiz yıllarda bu şekildeki tasarı ve teklifler geldiğinde aynı
kanaatleri ortaya koymuşlardır. Tüm personelimizin, sağlıkta, tarımda, diğer
kesimlerde çalışan insanlarımızın da, tabiî, ihtiyaçları ve sıkıntıları
olabilir; ancak, özellikle altını çiziyorum ki, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve
Türk polisinin -yine ifade ediyorum- can emniyeti bahis konusudur -yani, can
pazarındadır, canı pahasına görev yapmıştır, bu görevi yapmak için de devletle
anlaşması vardır; yani, bu göreve talip olmuştur; bunu da peşinen söylüyorum;
ancak, buna rağmen- hiç olmazsa, sabah evini terk ettiğinde, akşama kadar,
çoluğunun çocuğunun rızkını temin etme mücadelesiyle ilgili olmayacak kadar moralinin
yüksek seviyede olması gerekmektedir. İşte, vermiş
olduğumuz bu kanun teklifiyle, ola ki,
hükümetimize ışık tutalım, ola ki, hükümetimiz gerekli düzenlemeyi yaptığı
takdirde -maaşlarla ilgili düzenlemeyi yapacaktır; ancak, verdiğim teklif,
maaşlarla ilgili değildir- bir defaya mahsus çıkardığımızda, bu kanun
teklifimizi gündeme alıp, daha sonra da, inşallah -eğer, kabul edilirse- teklif
gündeme geldiğinde, bir yan ödeme olarak, bütçelerde, zaman zaman miktarı belli
olan ve zaman zaman da enflasyonun alıp götürmüş olduğu o miktarlar kalıcı bir
miktar olarak kanunlaşmış olacaktır ve artık, her yıl bütçe kanunlarında bu
mesele gündeme gelmeyecektir, otomatik olarak, bu, her yıl devreye girmiş ve
çalışmış olacaktır. Bu bakımdan, önemli bir tekliftir. Bu teklifimin, bir
milletvekili olarak, sizin içinizden çıkmış ve bir teklif verme imkânına ve
yetkisine sahip olan bir milletvekili olarak, çok önemli gördüğüm Emniyet
Teşkilâtı mensuplarının, gece gündüz demeden, bu gayretlerinin karşılığında
böyle bir imkânla desteklenmesinde fayda görüyorum. Desteğinize ihtiyacım
var. Bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Köse. Başka söz isteği?.. Yok. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. İkinci önergeyi okutup,
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım: 10. – Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulüne Dair 28.3.1983 Tarih ve 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelere Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun
Teklifinin (2/499) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/270) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına (2/499) esas nolu kanun
teklifim komisyonda 45 gün içerisinde görüşülmediği için, İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim. 6.6.2000 Reşat Doğru Tokat BAŞKAN - Sayın Doğru,
önergeniz üzerinde söz isteminiz var; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. REŞAT DOĞRU (Tokat) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gaziosmanpaşa Üniversitesine bağlı,
mühendislik, mimarlık ve güzel sanatlar fakültelerinin kurulmasıyla ilgili
kanun teklifimizin, Genel Kurulda, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasıyla ilgili söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Geçmiş olan Ramazan Bayramınızı ve yeni yılınızı candan kutluyor,
sağlık ve esenlikler diliyorum. Ülkemizde,
üniversiteleşme oranı, halen, istenildiği şekilde değildir. Bunun sebebi, lise
ve dengi okulları bitirip üniversiteye gitmek isteyen gençlerimize yeterli
kontenjan temin edilememesidir. 1999-2000 eğitim yılında 1 366 659 öğrenci
müracaat etmiş, ancak 262 000 civarında öğrenci üniversiteye yerleştirilmiştir.
Bu durum, okumak isteyen gençlerimize "imkânlarımız uygun değil, sizi
üniversiteye alamıyoruz" demektir. Halbuki, sosyal devletin görevlerinin
başında, her insana öğretim yapma imkânının sağlanması gelir. Üniversiteye daha fazla
öğrenci almanın iki yolu vardır: Yeni üniversitelerin açılması; ikincisi de,
eğitim öğretim imkânı uygun üniversitelerde ikinci öğretim yapılmasını
sağlarken, ayrıca, yeni fakülteler açmaktır. Üniversitelerimizin Anadolu'ya
yayılması, her ilde en az bir üniversitenin olması, çözümün en idealidir. Şu anda, birçok
vilayetimizde, üniversite ve fakülte açılma çalışmaları vardır. Değerli
milletvekillerimizin bu çalışmalarını candan kutluyor, hepimizin destek vermesi
gerektiğine inanıyorum. Anadolu'da yeni üniversiteler veya fakülteler açılması,
Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerimizdeki çok fazla öğrenci birikimine
engel olurken, birçok problemin azalmasına ve Tokat gibi Anadolu şehirlerimizin
ekonomik, kültürel ve sosyal gelişmesine de katkı sağlamış olacaktır. Bu sayılan sebeplerden
dolayı 1992 yılında kurulan Gaziosmanpaşa Üniversitesi, hızla altyapı
ihtiyaçlarını karşılamıştır. Ziraat ve Fen-Edebiyat Fakültesiyle başlayan
üniversite, daha sonra, Zile, Erbaa, Niksar, Reşadiye, Almus ve Turhal meslek
yüksekokullarıyla öğretime devam etmiştir; sonrasında, Eğitim Fakültesi,
İktisadî İlimler Fakültesi kurulmuş, tıp fakültesi de kurulma aşamasına
gelmiştir. Yaklaşık 6 800 öğrenci öğrenim görmektedir. Üniversitemiz 1 200
dönümlük arazi üzerinde kurulmuş kampüste, kendi binalarında eğitimine devam
etmektedir. Ayrıca, çeşitli yurtların
yanında, 1 500 öğrenci kapasiteli kız-erkek öğrenci yurdu inşaatı da devam
etmektedir. Gaziosmanpaşa
Üniversitesinin, mevcut altyapı, eğitim-öğretimle ilgili -fizikî yapıyla ilgili
ihtiyaçları -dershane, laboratuvar gibi- öğrenciyle ilgili yemekhane,
kütüphane, barınma, spor tesisleri gibi- ihtiyaçları büyük ölçüde karşılanmıştır.
Üniversitenin bugünkü durumuyla, en az 10 000 öğrenci okuma imkânına
kavuşabilir. Çok sayıda gencimiz üniversiteye girmek isterken, istiyoruz ki,
müsait olan bu imkânlarımızla daha çok gencimizin üniversiteye girmesine sebep
olalım. Bunun için Gaziosmanpaşa Üniversitesine yeni fakülteler açılmasını
istiyoruz. Üniversitemizin mevcut
imkânları, mühendislik, mimarlık ve güzel sanatlar fakültelerinin en iyi
şekilde eğitim ve öğretim yapmasına müsaittir. Kampüsteki fen-edebiyat
fakültesinin yarısı boş durumdadır. Mühendislik mimarlık fakültesinin fizikî
alan ihtiyacı bu şekilde karşılanabilir. Bu fakülte açıldığı takdirde,
dershane, laboratuvar imkânları da mevcuttur. Keza, teklif ettiğimiz
güzel sanatlar fakültesi için de altyapımız tamamen mevcuttur. 1998 yılında
özel idareye ait çok büyük bir kültür sarayı hizmete girmiştir. Bu binada resim
atölyeleri, konferans salonları, tiyatro salonları, müzik odaları vardır. Bu
bina halen, bayramlarda, tiyatro gruplarının Tokat'a gelmesinde
kullanılmaktadır. Bu alan senenin büyük bir kısmında da boş durmaktadır. Güzel
sanatlar fakültesi kurulursa kendi binası bitinceye kadar burada hizmet
verilebilir. Bu fakültelerin
kurulması, fizikî yönden, devletimize hiçbir maliyet getirmeyecektir; fakat, 15
000-20 000 öğrenci kapasitesine sahip bir üniversite olurken, bin yıllık tarihi
bulunan, devlete her zaman bağlı olan, fakat, devlet imkânlarından yeterli
faydalanmamış bu bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel yönden gelişmesine de
önemli katkı sağlanmış olacaktır. Son yıllarda devamlı geri
kalmış, terörden de büyük sıkıntı çekmiş olan Tokat halkı, Yüce Meclisten bu
desteği görmek istemektedir. Bu desteği Tokat halkından esirgemeyeceğinize
inanıyor Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Doğru. Başka söz isteği?.. Yok. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmına geçiyoruz. V. – SORULAR VE CEVAPLAR A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Osmanlı’nın 700
üncü kuruluş yıldönümü nedeniyle Samsun’da bir etkinlik yapılmamasının nedenine
ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/470) ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu soru, üç birleşim
içinde cevaplandırılamadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir ve soru önergesi gündemden çıkarılacaktır. Sayın Uzunkaya söz
istemişlerdir; soru cevaplandırılamadığı için Sayın Uzunkaya'ya söz veriyorum. Buyurun Sayın Uzunkaya. Süreniz 5 dakika. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, bu 2001 yılının ilk Meclis
celsesinde, yüce milletimize, Aziz Parlamentomuza yeni yılın hayırlar
getirmesini; idrak ettiğimiz mübarek ramazan ayının ve bayramının, insanlığa
barış ve huzur getirmesini temenni ve niyazlarımla söze başlıyor ve Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Kültür Bakanımıza,
geçen yıl, birinci ayın 14'ünde tevcih ettiğim, Osmanlı Devletinin 700 üncü
kuruluş yıldönümü vesilesiyle Türkiye'de yapılan etkinliklerle alakalı sualime,
özellikle Samsun İlinde -ki, cumhuriyet döneminin çok önemli bir ilidir,
cumhuriyetin oluşumunun merkezidir- Bakanlığın yeterli etkinlik yapmamasının
nedeni üzerinde kendilerine tevcih ettiğim suale tatminkâr bir cevap bugüne
kadar alınamamıştır. Tabiî, ben, Osmanlıyı
burada yâd ederken, Osmanlı ile ilgili etkinliklerin sağlıklı yapılamaması
konusunda da tereddütlerimi Sayın Bakana yönelttiğim soru önergemdeki
"Bakanlığınızca yayınlanan 'Osmanlı Devletinin 700 üncü Kuruluş Yıldönümü
Anma Programı' adlı kitapta yer alan etkinliklerle tarihte yer almış en geniş
ve güçlü imparatorluklardan biri olan Osmanlının Türk Milletine yeterince
anlatılabildiği kanaatinde misiniz" sualimi burada yinelemek istiyorum. Değerli arkadaşlar,
tabiî, bugün, Osmanlıyı anlayabilmek için, ölümünün 64 üncü yılını idrak
ettiğimiz, az önce Değerli Kültür Bakanımızın yaptığı konuşmayla gruplara düşen
konuşma hakkında anlatılan istiklal şairimiz, millî şairimiz, Safahat mübdii
Mehmet Âkif'i de iyi anlamak gerekir. Âkif'i anlayamayanların Osmanlıyı anlama
sıkıntısı da olacaktır. Dolayısıyla, biz, onu, ölümünün 64 üncü yılında
rahmetle yâd ederken, belki Osmanlıyı anlama
konusunda yaşadığımız en önemli sıkıntılardan birinin de, Âkif'i bugün
tanıma konusunda akademisyenlerimizin, lise tahsili almış gençlerimizin, hatta
üniversite mezunu arkadaşlarımızın Âkif'in dilini ne kadar anlayıp anlayamadığının
da bu Yüce Parlamentoda sorgulanması gerekir. Safahat'ı doğru dürüst
tanıyamayan, lügatsiz okuyamayan, hatta lügati de sözlük kelimesini bulmadan
anlayamayan bu nesle, Âkif'i de, 700 yıllık imparatorluk olan Osmanlıyı da
anlatmak oldukça zordur. Âkif'in millî marşımız
olarak ilk iki kıtası okunan on kıtalık İstiklal Marşımızı, şurada kaç kişinin
okuyup anlayabildiğini doğrusu merak ediyorum. Değerli konuşmacılar, az
önce, Akif'ten çok güzel mısralar takdim ettiler. Belki dil konusunda onun
hassasiyetini anlamak da hepimizin göreviydi. Âkif, aynı zamanda, Yüce
Parlamentonun değerli bir üyesiydi. Hatırlayacaksınız, merhum Akif Burdur
Mebusu olarak burada bulunduğu bir dönemde, o gün de, zannımca, memurların
maaşlarından doğan bir şikâyet üzerine, bir konuşmacı tarafından bu Yüce
Meclisin kürsüsünde "memureynin maaşlarını artıralım" denildiği bir
anda, Âkif, merhum, ayağa fırlar ve der ki: "Memurin eğer memureyn
olsaydı, biz onlara kuş sütüyle bakardık." Biliyorsunuz, Arapçada
"memureyn" iki memur, "memurin" ise memurlar demektir. Tabiî, o gün de dili
kullanamayan, Kur'an'ı "Le Quran" diye anlatan insanlara da
"Kur'an'ı Batı'nın diliyle, Fransızın sentaksıyla bize anlatacaklara
söyleyecek fazla bir şey yok" diyordu. Değerli arkadaşlar, az
önce, değerli bir milletvekili arkadaşımız Ayşe Hanım güzel bir mısraını
okudular: "Bir fenalık görerek yapma desen alnına ta/İniyor hatt-ı
celîsiyle Hamit-i tuğra" derken de Âkif, o dönemde de haksızlıkları görenlerin,
haksızlıklara karşı çıkanların ne tür damgalarla damgalandıklarını,
suçlandıklarını ifade ediyor. O günün en geçerli suçlamalarından birisi olan
Sultan Hamitçilik suçlamasının yapıldığını, Âkif döneminde de görüyoruz. Onun için
diyor ki: "Bir fenalık görerek yapma desen alnına ta/İniyor hatt-ı
celîsiyle Hamit-i tuğra..." (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Sözümü bitiriyorum Değerli Başkanım. Dolayısıyla, Âkif'i
anlamak, Osmanlıyı anlamaktır. Osmanlıyı anlayabilmek
için Türkiye Cumhuriyetinin Yüce Parlamentosuna, aziz hükümetine ve onun
değerli üyelerine düşen en büyük sorumluluk da, ciddî görev de, Osmanlıyı
tanırken ve tanıtırken, Âkif'i anlarken ve anlamaya çalışırken, Âkif'in diline
bigâne kalmış, bir asır içerisinde âdeta yeni bir dil öğrenmişçesine o dili
unutmuş bu nesle Âkif'i ve Osmanlıyı tanıtacak, o lügati, o sözlüğü, o sözleri
bu milletin zihnine yeniden nakşedecek, hiç olmazsa öldürmeye, dili katletmeye
yönelik anlayışlardan kurtaracak bir tarih şuurunu, bir millî şuuru ve bir
millet şuurunu millî şaire karşı bir saygı nişanesi olarak yâd etmeyi, anlamayı
ve yaşatmayı gerekli görüyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. 2. – İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın, Hizbullah
örgütüne ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/471) ve yazılı
soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak sayın bakan ?..Yok. Soru sahibi olarak,
buyurun Sayın Ilıcak.(FP sıralarından alkışlar) AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul)-
Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bundan tam bir yıl önce, Ocak 2000
yılında, Hizbullahla ilgili bir soru sormuştum. Elbette ki, bu soruların
cevabını alabilmek için bir yıl beklenince, meselenin güncelliği kaybolmuş
oluyor. Aslında, şimdi, gündemde
banka soygunları var; ama, istersek, Hizbullah ile banka soygunları arasında da
bir irtibat kurmak mümkün; çünkü, bu banka soygunları, hepimizin de bildiği
gibi, irtica paranoyasının ardına gizlenerek yapıldı; Hizbullah vahşeti ise, 28
Şubatı meşrulaştırmak üzere kullanıldı. Nitekim, o kesimin sözcülerinden
değerli gazeteci Ertuğrul Özkök şöyle yazıyordu Hizbullah vahşeti ortaya
çıkınca: "Türkiye, artık, irticaî terörün bir paranoya olmadığını, gerçek
olduğunu gördü. 28 Şubatın meşruiyet belgesi bütün kanıtlarıyla halkın
önündedir." Demek, Hizbullah, 28
Şubatın meşruiyet belgesini oluşturuyordu. Evlerin altından çıkan sayısız
ceset, tarlalarda birdenbire bitiveren silahlar, hep dindar kitlelere fatura
edildi. Ben, o dönemde, Sayın
İçişleri Bakanına "Hizbullahın devletle ilgisi var mı"diye sordum.
Bu, sadece benim zihnimde beliren bir soru işareti değildi. Gazetelerde birçok
köşe yazarı -işte, Güngör Mengi, Zülfü Livaneli, Etyen Mahçupyan; hepsi- şunu
diyordu "iti ite kırdırma ilkelliğine dayalı asayiş politikasının, artık,
tarihin çöplüğüne atılma zamanı gelmiştir." Biz, tabiî, bu soruların
cevabını, maalesef, bir yıl gecikmeyle de olsa, alamıyoruz. Hizbullaha göz
yumulmasaydı, yani, ardında bir devlet desteği olmasaydı, herhalde 1998 yılına
kadar, Silvan'ın Yolaç Köyünde "Şehitlik" adını taşıyan mezarlıkta
Hizbullah örgütü mensupları toplanıp, serbestçe, törenlerle ölülerini
anmazlardı. Hizbullaha, boşu boşuna, kontrgerillaya atfen
"Hizbulkontra" denilmiyor o bölgede. 1999'a kadar, nedense, bu
örgütün üzerine yürünmedi. Toplumsal tabanı bulunmayan ve bulunmadığı, bir anda
yerle bir edilmesiyle anlaşılan bu örgütün, Hizbullahın bu kadar güçlü hale
gelmesi de, zaten, bu kadar silah sahibi olması, cinayetlerini bu kadar yaygın
bir biçimde işleyebilmesi de, toplumsal tabanı olmamasına rağmen bunları
gerçekleştirmesi de, bunun ardında bir siyasî manipülasyon olduğunu bize
göstermektedir. EROL AL (İstanbul) -
PKK'yı kim destekledi? AYŞE NAZLI ILICAK
(Devamla) - Şimdi, şunu diyorum: Bu örgüt bu kadar çabuk çöktüğüne göre, keşke,
tanklar, o dönemde Sincan'a yürüyeceğine Hizbullahın üzerine yürüseydi, bu
kadar vakit kaybedilmeseydi; o zaman, belki, birçok canı kurtarmış olurduk. Ben, Sayın Tantan'a şunu
sordum: "Türkiye'de, yıllar itibariyle kaçırılan, kaybolan, ölüsü bulunan
veya bulunmayan kaç faili meçhul cinayet işlenmiştir?" Hâlâ bunun cevabını
alamadık. Eğer, biz, bir temiz toplum olmaya gayret sarf ediyorsak, sadece
soygunların üzerine değil, aynı zamanda kanın üzerine de gitmemiz lazım, kanı
da temizlememiz lazım. Ne yazık ki, bir sayın
bakan aradan bir yıl geçtikten sonra dahi burada bulunmuyor; ama, bir yıl
içinde bizim sözlü sorumuza üç kere sıra geliyor, ancak ve ancak, 5 dakika
konuşma hakkına sahibiz. Şimdi, milletimizin fertlerinin arasına girdiğimizde,
vatandaşların arasına girdiğimizde bize diyorlar ki, şu soruyu sor, şu meseleyi
Meclis gündemine getir, şunun hesabını iktidara sor; ama, muhalefetin fevkalade
sınırlı yetkileri var; Sayın Bakan bulunmayacak da, bize, bir yıl sonunda ancak
5 dakikalık bir hak düşecek kürsüden konuşabilmek için. Şimdi, ben şuna
inanıyorum ki; Hizbullahla ilgili birçok soru işareti var zihinlerde. Hizbullah
örgütü, bu kadar büyük cinayetleri işleyen bu örgüt, birdenbire nasıl
çöküverdi? Acaba, bunun arkasında kimlerin eli vardı? Evet, Sayın Bakan,
gelecek, bize, bir yazılı cevap verecek belki bir yıl sonra; ama, gönül isterdi
ki, bu Meclis çatısı altında, bu camiada, televizyondan canlı yayın yapılırken,
zihinlerdeki bu soru işaretleri aydınlanabilsin; ama, maalesef, böyle bir
fırsatı elde edemediğimizi ifade eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Ilıcak. Bu önerge de, üç birleşim
içinde cevaplandırılamadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya dönüştürülecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır. 3. – İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın, Hizbullah
örgütüne karşı yapılan operasyonlara ve faili meçhul cinayetlere ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/472) ve yazılı soruya çevrilmesi
nedeniyle konuşması BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Sayın Ilıcak, söz
isteğiniz var. AYŞE NAZLI ILICAK
(İstanbul) - Evet efendim. BAŞKAN - Buyurun. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. AYŞE NAZLI ILICAK
(İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; biraz önceki konuşmamı
şöyle tamamladım: Yani, hukukun üstünlüğünü eğer biz sağlayamazsak, soygunların
da, cinayetlerin de önünü kesemeyiz. Tabiî ki, konumuz, Hizbullahla ilgili;
Hizbullah demek, kısmen, devlet terörü demek. Hukukun üstünlüğünün sağlanmadığı
ülkelerde, devlet terörü görünür. EROL AL (İstanbul) - Ne
demek istiyor?!. AYŞE NAZLI ILICAK
(Devamla) - Hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı ülkelerde, sadece devlet
terörü... EROL AL (İstanbul) -
Sayın Başkan, devlet terörü ne demek?! AYŞE NAZLI ILICAK
(Devamla) - ...sadece Hizbullah gibi, Hizbulkontra gibi... BAŞKAN - Açıklıyor
efendim, buyurun dinleyin. EROL AL (İstanbul) - Neyi
açıklayacak efendim; Hizbullahla, devlet terörü ne demek?! BÜLENT ARINÇ (Manisa) -
Müdahale etmeyin!.. AYŞE NAZLI ILICAK
(Devamla) - Şimdi, efendim, tabiî... BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, dinlerseniz, Sayın Ilıcak açıklıyor, ondan sonra konuşma hakkı
var. EROL AL (İstanbul) - Aynı
dönemde burada sayın bakanlar var... ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Demokrasi var, herkes istediğini konuşur. BAŞKAN - Sayın Al, oturur
musunuz... EROL AL (İstanbul) -
İçişleri Bakanlığı yapmış birisi var. BAŞKAN - Sayın Al, siz
oturur musunuz... AYŞE NAZLI ILICAK
(Devamla) - Beyefendi, şimdi, tabiî, biz... BAŞKAN - Sayın Al, oturur
musunuz; konuşmacı... AYŞE NAZLI ILICAK
(Devamla) - Evet, konuşmamda, bakın, yani burada... BAŞKAN - Sayın Al, oturur
musunuz... Müdahale etmeyiniz... AYŞE NAZLI ILICAK
(Devamla) - Sayın Başkan, bir yıl bekledim, 5 dakika konuşuyorum... MURAT AKIN (Aksaray) -
Sana ne oluyor... Otur yerine?! EROL AL (İstanbul) - Ne
demek otur yerine! BAŞKAN - Sayın Al, oturur
musunuz... AYŞE NAZLI ILICAK
(Devamla) - ...lütfen insaf edin, herkes, burada... EROL AL (İstanbul) -
"Hizbullah terörü devlet terörüdür" ne demektir efendim?! Burada
resmen hakaret ediyor... BAŞKAN - Sayın Al, oturur
musunuz... AYŞE NAZLI ILICAK
(Devamla) - ...bu hür kürsüde düşüncelerini ifade etmekte serbesttir. EROL AL (İstanbul) - Ne
serbesttir efendim?!. BAŞKAN - Sayın Al, oturur
musunuz... AYŞE NAZLI ILICAK
(Devamla) - Bakın, bu düşünceleri, sizin partinizden birçok kişi paylaşıyor,
kamuoyunda birçok kişi paylaşıyor; bu sıralarda oturan özellikle güneydoğulu
milletvekilleri, Hizbullahın arkasında devletin elinin olduğu düşüncesini
paylaşıyor. EROL AL (İstanbul) - O
sizin düşünceniz... AYŞE NAZLI ILICAK
(Devamla) - Ben, bunu, tümüyle devlet yaptı demiyorum; ama, ya göz yumdu ya
destek verdi. Hizbullahın arkasında... Nitekim, oranın yöre halkı, Hizbullah
örgütüne Hizbulkontra diyordu. O bakımdan, bu meselenin altını çizmekte fayda
var, Hizbullah, PKK örgütüne karşı kullanılmış bir yapılanmadır. Bu, aynı
zamanda, Türkiye Büyük Millet Meclisi Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma
Komisyonu raporuna da geçmiş bir gerçektir; yani, resmî belgelerde yer alan bir
gerçektir. Şimdi, hukukun
üstünlüğüne saygı duyulmayan ülkelerde... Bakın, kanun hâkimiyeti demiyorum;
çünkü, zaman zaman öyle kanunlar olur ki, hukukun üstünlüğüne, evrensel
değerlere önem vermez, ben, hukukun üstünlüğünü söylüyorum. Hukukun üstünlüğünün
sağlanmadığı ülkelerde, işte, böyle acayip, ne olduğu belli olmayan örgütler
ortaya çıkar, andıçlar ortaya çıkar ve bazı güçler, kendi milletine karşı
psikolojik harekat yürütürler andıçlar adı altında ve iftiralar atarlar. Şimdi, Zeytindağı'nda,
Falif Rıfkı Atay'ın bir anısı geldi aklıma: Falih Rıfkı Atay, İttihad ve
Terakkiden Cemal Paşayla birlikte... Cemal Paşa, yaverine emrediyor, kanun
geliyor... "Kanunu getirdim, bir emir buyurmuştunuz; elimizdeki kanun
sarihtir, bu mesele halledilemez, kanun buna engel" diyor yaveri. Cemal
Paşa, hemen bir müsvedde kâğıdına yazarak "şu numaralı kanunu, derhal bu
şekilde değiştirerek, bana, metnini, müstacel telgrafla bildiriniz" diye
kanun sipariş ediyor. Falih Rıfkı diyor ki "bir kumaş bile bu kadar kolay
sipariş verilemezdi." Hepimiz, Enver Paşanın "yok kanun, yap
kanun" sözünü hatırlıyoruz; yani, yaparım olur, bozarım olmaz; kanun bana
engel olursa, ben, o kanunu değiştiririm. Tabiî ki, hukukun
üstünlüğüne saygı duyulan ülkelerde, yap kanun, boz kanun uygulamasına
rastlanmaz. Biz, bugün, aynı uygulamayı, maalesef, görüyoruz. İşte, vakıf
üniversitelerine orman arazisi tahsis etmek ve Danıştay önündeki engelleri
kaldırmak için, sabahlara kadar çalışarak burada kanun geçirdik. Medya
patronlarına ihale verebilmek için RTÜK Kanununu değiştirmek amacıyla,
komisyonlarda saatlerce çalıştık. Biz, bugünlere, ülkemiz bugüne -yani, memnun
olmayarak söylüyorum bugünü- aile fotoğraflarındaki şahısları koruyarak geldi.
İrtica feryatlarının ardına sığınarak devleti soydurduk. Bakın, elimde bir belge
var: 23 Eylül 1998'de, trona madenini işletme hakkı Kamuran Çörtük'e verilmiş.
Fizibilite ve yatırım çalışmaları karşılığı bilabedel verilmiş. Bugüne kadar
oraya yapılan yatırım, sadece, 3,5 milyon dolar. Buna mukabil, Aralık 2000
yılında, yani bir ay önce, Kamuran Çörtük, Eti Soda'daki, yani, trona madenini
işleten firmadır ki... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) AYŞE NAZLI ILICAK
(Devamla)- Müsaade ederseniz Sayın Başkan; çünkü, burada vakit kaybettim... BAŞKAN- Sayın Ilıcak,
biraz önceki ifadenizde, devleti teröristlikle suçladınız; bu, tutanaklara
yakışmıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti terörist bir devlet değildir. Acaba,
kastınız o muydu, değil miydi; öncelikle, o hususu da açıklamak suretiyle 1
dakikalık süre veriyorum. Buyurun efendim. AYŞE NAZLI ILICAK
(Devamla)- Teşekkür ederim. Ben, Hizbullah Örgütünün
ardında devletteki bazı kimselerin himayesi olduğunu kastetmek istedim; böyle
bir izlenim var. Nitekim, bu izlenimi düzeltmek üzere, Sayın Bakanımıza,
İçişleri Bakanımıza soru tevcih etmiştim. Eğer, burayı teşrif edip, bizi
aydınlatsalardı, böyle konuşmalara da belki gerek kalmayabilirdi. Şimdi, tekrar trona
madenine gelmek istiyorum. Kamuran Çörtük bir ay
önce, Aralık 2000'de, bu Eti Soda'daki hisselerini bir yıl için Vakıflar Bankasına
verdi. Bu hisselerini Vakıflar Bankasına bir yıl için vermesinin karşılığında
da 14 milyon dolar aldı. Bu nasıl oluyor?! Bu belgeleri, Fazilet Partisi Konya
Milletvekili Sayın Teoman Rıza Güneri'den aldım, kendisi de bir soru
önergesiyle konuyu Meclisin gündemine taşımaktadır. Yani, Hizbullah da,
aslında, devlet soygunları da, hukukun üstünlüğünün sağlanmadığı ülkelerde göze
çarpmaktadır. Hepinize saygılar sunarım
efendim. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Ilıcak. DEVLET BAKANI MEHMET
KEÇECİLER (Konya) - Sayın Başkan, Hükümetimize çok büyük bir sataşma söz
konusudur; zabıtlara geçmesi için söz istiyorum. BAŞKAN - Bir dakikanızı
rica edeyim efendim, biraz sonra size söz vereceğim. Bu önerge de, üç birleşim
içinde cevaplandırılamadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir ve önerge gündemden çıkarılmıştır. Buyurun Sayın Bakanım.
(ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1. – Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler’in, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın, konuşmasında, hükümete sataşması nedeniyle
konuşması DEVLET BAKANI MEHMET
KEÇECİLER (Konya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; İstanbul
Milletvekili Sayın Nazlı Ilıcak'ın biraz evvel yapmış olduğu konuşmaya teknik
manada cevap verecek değilim; yani, kaç faili meçhul olay olmuştur, kaç faili
meçhul olay vardır, bunun cevabını İçişleri Bakanımız verecek; ama, Sayın Nazlı
Ilıcak'ın konuşması, dinleyenlerin zihninde birtakım karışıklıklara, teşevvüşe
yol açabilecek nitelikte görülmüştür hükümetimiz açısından. Sayın Nazlı
Ilıcak'ın beyanlarından "Hizbullah'ın arkasında acaba devletin eli mi
var?" gibi birtakım sualler ortaya çıkmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti
Devleti, hukukun üstünlüğü esası içerisinde hareket eden bir devlettir. Hiçbir
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, böyle eli kanlı bir terör örgütüyle berabere
olmaz, olmamıştır ve olmayacaktır. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) Evet, devletimizle
milletimizin arasını açmak isteyen ve bu manada birtakım yabancı güçlerin
oyununa gelen insanlarımız, maalesef, vardır. Ben Sayın Nazlı Ilıcak'ı tenzih
ederim; ama, unutmayınız ki, bu memleketi zaafa uğratmak isteyen, Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin ordusuyla, milletiyle, güvenlik güçleriyle milletin
arasını açmak isteyen şer kuvvetler vardır, bu tür konuşmalar, ancak onlara
yardım eder, onlara destek olur. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)
Hiçbir şekil ve surette, Hizbullah terör örgütünün arkasında devletin hiçbir
gücü yoktur, hiçbir gücü olamaz. Bunu ispat etmelisiniz, böyle konuşamazsınız,
hakkınız yok; belgeniz varsa, bilginiz varsa getirin, üzerine gidelim hükümet
olarak. AYŞE NAZLI ILICAK
(İstanbul) - Peki, Susurluk neydi beyefendi?.. Susurluk'u niye
araştırmıyorsunuz? BAŞKAN - Sayın Ilıcak,
lütfen... DEVLET BAKANI MEHMET
KEÇECİLER (Devamla) - Şiddetle reddederim, şiddetle reddederim. Hiçbir şekil ve
surette Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, böyle eli kanlı bir terör örgütüyle
bağlantısı yoktur, bağlantısı olamaz; bağlantısı olduğunu iddia eden varsa,
belgesini getirsin, koysun bu kürsüye. Şiddetle reddediyorum devlet olarak. Hepinize saygılar
sunarım. (ANAP, DSP, VE MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Keçeciler. BÜLENT ARINÇ (Manisa) -
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz efendim. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Arınç. BÜLENT ARINÇ (Manisa) -
Bir milletvekilimiz, bir yıl içerisinde sözlü sorusunun cevaplandırılmadığı
sebebiyle bir konuşma yapıyor. Bu konuşmaya, yerinden, hiç de yetkisi olmadığı
halde, ön sırayı işgal etmiş bir arkadaşımız karşılık veriyor. (FP sıralarından
"duyamıyoruz, mikrofonu açın" sesleri) BAŞKAN - Meramını izah
etsin arkadaşlar, dinliyorum ben Grup Başkanvekilini. Siz buyurun Sayın Arınç. BÜLENT ARINÇ (Manisa) -
Hakkım yok mu efendim?.. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) -
Biz duyamıyoruz Sayın Başkan. BÜLENT ARINÇ (Manisa) -
Ben bir açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN - Hayır,
itirazınız niye? Onu söyleyin bana. BÜLENT ARINÇ (Manisa) -
Sayın Başkan, bir milletvekilimiz, bir yıl içerisinde sözlü sorusu
cevaplandırılmadığı için, mikrofondan konuştu. Bir değerli arkadaşımız bu
konuşmayı hazmedemedi, bulunduğu yerden sataştı ve karşılık verdi. EROL AL (İstanbul) - Ben
sataşmadım. (FP sıralarından gürültüler) ALİ OĞUZ (İstanbul) - Ne
yaptın ya?.. BAŞKAN - Bir dakika
efendim... BÜLENT ARINÇ (Manisa) -
Müsaade eder misiniz... Daha sonra, Sayın Bakan
hükümet adına Sayın Ilıcak'ın konuşmasına cevap verdi. Bir soruya, İçişleri
Bakanı bir yıl içerisinde cevap vermiyor; ama, sayın arkadaşımız konuştuktan
sonra, bundan fevkalade duygulanan bir Sayın Bakan bu konuşmaya cevap veriyor.
İşin tersliğini fark etmiyor musunuz? Bir yıldır bu ülkede İçişleri Bakanı yok
mudur ki, bu soru önergesine cevap vermiyor; bu birincisi. İkincisi; basılı gündemin
94 üncü sırasında, Hizbullah örgütünün terör olaylarıyla tüm bağlantılarının
incelenip, ortaya çıkarılması amacıyla Fazilet Partisi Grubu adına verdiğimiz
bir Meclis araştırması önergesi var. Türkiye'de herkes biliyor
ve konuşuyor ki, Hizbullah örgütünün devletin içindeki birtakım kurum ve
kişilerle ilişkisi olmuş olabilir, gözlerimizi kapatmayalım, kulaklarımızı
tıkamayalım. Bunun araştırılması
Meclisin görevidir. Sayın arkadaşımız bu konuda hassasiyet gösteriyorsa -Sayın
Bakan da dahil olmak üzere- en öncelikle bu önergeyi ele alalım ve Hizbullah
gibi bir cinayet örgütünün nerelerle bağlantısı varsa burada konuşalım ve bunu
gündeme getirelim. Saygılar sunuyorum. (FP
ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Arınç, siz
de müşahede ettiniz ki, müdahale eden arkadaşları uyarma görevimi yaptım; bu
konuda hiçbir tereddüt yok. O nedenle, yapabileceğimiz fazla bir şey de yok. Teşekkür ederim. V. – SORULAR VE CEVAPLAR (Devam) A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI (Devam) 4. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, PKK terörüne
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/476) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak sayın bakan?..Yok. Soru ertelenmiştir. 5. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, kayıp
işadamlarına ve Zehra Vakfı Genel Başkanının kaçırılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/478) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir. 6. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Bilim Araştırma
Vakfında gerçekleştirilen operasyona
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/480) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. yok. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Bir yıldır sorularımıza cevap vermiyorsunuz; ondan sonra da kalkıp burada
bakanlar olarak feveran ediyorsunuz! Zamanında gelip cevap verin, bir yıldır
soruyoruz, cevap vermiyorsunuz; ondan sonra kalkıp burada heyecanlarınızın
esiri oluyorsunuz! BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir. Sayın Uzunkaya,
hiddetlenmenize gerek yok; ben, burada İçtüzüğü uyguluyorum. İçtüzük gereği de
burada 12 dakika konuştunuz, hakkınızı kullanıyorsunuz. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, Sayın Bakan böyle cevap vereceğine kalkıp da sorulara cevap
verseydi; nerede İçişleri Bakanı? 7. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın,
Erzincan-Kemaliye-Gözaydın Köyü sulama göleti projesine ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/481) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir. 8. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, Marmara
Birlik tarafından yapılan zeytin alımlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/482) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir. 9. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, meslek
lisesi ve açıköğretim liselerinden genel liselere geçiş hakkının verilmemesinin
nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/483) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir. Bursa Milletvekili Ahmet
Sünnetçioğlu'nun, deprem nedeniyle Bursa İlindeki belediyelere yapılacak
yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesinin
görüşmelerine başlayacağız; ancak, daha önce burada okuttuğum bir önergeyle,
Bayındırlık ve İskân Bakanımız Sayın Koray Aydın'ın, gündemin 10, 22, 27, 28,
29, 30, 31, 44, 47, 48, 64, 68, 69, 77, 85, 87, 89, 90, 91, 98 ve 100 üncü
sıralarındaki soru önergelerini birlikte cevaplayacağına ilişkin konuyu bilgilerinize sunmuştum. Şimdi, bu soruların
tamamını okuttuktan sonra, Sayın Koray Aydın'a, soruları ayrı ayrı
cevaplandırmak üzere söz vereceğim. 10.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, deprem
nedeniyle Bursa İlindeki belediyelere yapılacak yardımlara ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/484) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Koray Aydın’ın cevabı 11.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik’in,
Bursa-Orhangazi-Yeniköy Beldesi yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/497) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın
cevabı 12.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in,
Ankara-Haymana-Konya karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/502) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı 13.- Ankara
Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Ankara-Balâ karayoluna ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/503) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Koray Aydın'ın cevabı 14.- Ankara
Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Haymana-Polatlı
karayoluna ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/504) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Koray Aydın'ın cevabı 15.- Ankara
Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Ankara-Esenboğa Havaalanı yoluna ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/505) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 16.- Ankara
Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Ankara-Şereflikoçhisar karayoluna ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/506) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 17.- Mardin
Milletvekili Veysi Şahin'in, Midyat kanalizasyon projesine ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/522) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Koray Aydın'ın cevabı 18.- Mardin
Milletvekili Veysi Şahin'in, mühendis ve mimarların sorunlarına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/523) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 19.-
Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Karabük İlindeki belediyelerin afet
yardımı kapsamından çıkarılmasının nedenine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/541) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray
Aydın'ın cevabı 20.- Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, İznik-Osmangazi karayoluna ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/545) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Koray Aydın'ın cevabı 21.- Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, Keles-Antalya karayolu projesine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/546) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 22.- Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, il, ilçe ve belde belediyeleri gelir payı çarpım
katsayılarının nasıl belirlendiğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/556) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın
cevabı 23.- Elazığ
Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Karakoçan İlçesinin yoluna ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/566) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 24.- Elazığ
Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Kovancılar İlçesinin kanalizasyon
sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/568) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray
Aydın'ın cevabı 25.- Elazığ
Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Kovancılar İlçesinin içmesuyu
sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/570) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray
Aydın'ın cevabı 26.- Elazığ
Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Kovancılar İlçesinin karayoluna
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/571) ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 27.-
Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil
Tunç'un, Elazığ - Kovancılar Belediyesinin hizmet binası ihtiyacına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/572) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 28.- Elazığ
Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Alacakaya, Arıcak karayoluna ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/579) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı 29.- Elazığ
Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Palu- Gökdere - Bingöl karayolu
projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/581)
ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı BAŞKAN - Gündemin 10 uncu
sırasındaki sorudan başlayarak okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 19.1.2000 Ahmet Sünnetçioğlu Bursa 1 - Depremden zarar gören
iller arasında yer alan ancak tabiî afet nedeniyle gelir kaybı ve altyapı
hasarına uğrayan belediyelere yapılacak yardım listesinde yer almayan Gürsu,
Gemlik, Küçükkumla, İznik, Elbeyli, Mudanya, Görükle, Orhangazi, Çakırlı, Yeniköy
Belediyeleri dışında, diğer Bursa belediyelerine de yardım etmeyi düşünüyor
musunuz? 2 - Bu yardımların ölçüsü
ve kriterleri nedir? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun, sözlü
olarak Bayındırlık Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından cevaplandırılmasını arz
ederim. Saygılarımla. Faruk Çelik Bursa Bursa İli, Orhangazi
İlçesinin 6 000 nüfuslu Yeniköy beldesinin ilçesi ile olan bağlantısını
sağlayan yolda, cumhuriyet tarihinden bu yana genişletme çalışması
yapılmamıştır. 6 kilometrelik uzunluğu olan bu yolu ne zaman genişletmeyi
düşünüyorsunuz? Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorulardan
oluşan soru önergemin Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim. M. Zeki Çelik Ankara 1 - Orta Anadoluda önemli
bir sosyal ve ticarî bağlantı yolu sayılan Ankara-Haymana-Konya karayolu
bağlantısının daha aktif ve işler hale getirilmesi maksadıyla Bakanlığınızca
yapılan herhangi bir çalışma var mıdır? 2 - Aynı zamanda
Ankara-Konya ve Afyon illeri arasında alternatif bir ulaşım sağlayan bu yolun
iyileştirilmesi düşünülüyor mu? Bakanlığınızca bu yolun bakım ve onarımı için
2000 yılı bütçesinde ne kadar ödenek ayrılmıştır? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorulardan
oluşan soru önergemin Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim. M. Zeki Çelik Ankara 1 - Oldukça eski bir yol
olan ve çok zor şartlarda ulaşım sağlanan Ankara-Balâ karayolunun yeniden yapılmasına ilişkin önceki dönemlerde
hazırlanan projenin bugünkü durumu nedir? 2 - Ankara-Balâ karayolu
projesi Bakanlığınızın 2000 yılı yatırım programında var mıdır? Bakanlığınızca
bu yolun iyileştirilmesi için 2000 yılı bütçesinden ne kadar ödenek
ayrılmıştır? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorulardan
oluşan soru önergemin Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim. 26.1.2000 M. Zeki Çelik Ankara 1- Tek şerit üzerinde
ulaşım sağlanan, oldukça yetersiz, dar ve virajlı bir yol olan Haymana-Polatlı
karayolunun bakım, onarım ve genişletilmesi için Karayolları Genel Müdürlüğünce
herhangi bir çalışma yapılacak mıdır? 2- Bu yolun
genişletilmesiyle ilgili Bakanlığınızca programlanmış bir çalışma var mıdır?
Geçmiş yıllarda bu yolun yenilenmesiyle ilgili olarak hazırlanan proje hangi
safhadadır? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorulardan
oluşan soru önergemin Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim. 26.1.2000 M. Zeki Çelik Ankara 1- Ankara-Esenboğa
Havaalanı yolunda, yolun durumuna bağlı olarak oluşan kazalarda, başta çok
değerli bir milletvekilimiz olmak üzere, sık sık can ve mal kaybı meydana
geliyor. Bu kazalar sebebiyle Karayolları Genel Müdürlüğünden Ankara-Esenboğa
yolunun durumuyla ilgili görüşlerini aldınız mı? 2- Ankara-Esenboğa
Havaalanı yolunun yeniden düzenlenmesi ya da yeni bir yolun yapılması konusunda
Bakanlığınızca başlatılan herhangi bir girişim var mı? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorulardan
oluşan soru önergemin Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim. 26.1.2000 M. Zeki Çelik Ankara 1- Marmara ve Orta
Anadoluyu Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadoluya bağlayan ve oldukça yoğun bir
trafik akışına sahip olan Ankara-Şereflikoçhisar yolunda, ulaşımın gidiş-dönüş
tek şeritten sağlanıyor olması sizce yeterli midir? 2- Yoğun trafik ve ağır
vasıta geçişleri nedeniyle bu yolun büyük bir bölümünde çökmeler olduğundan,
Karayolları Genel Müdürlüğü 2000 yılında bu yolun bakım ve onarımını yapacak
mıdır? Bunun için ne kadar ödenek ayrılmıştır? 3- Bakanlığınızca
Ankara-Şereflikoçhisar karayolunun çift şerit haline getirilmesi için
başlatılmış bir proje var mıdır, varsa bu proje hangi safhadadır? Bu proje 2000
yılı yatırım programına alınmış mıdır? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Bayındırlık ve İskân
Bakanı Sayın Koray Aydın'ın aşağıdaki soruyu sözlü olarak cevaplandırması için
gereğini arz ederim. Veysi Şahin Mardin Yıllardır yatırım
programında olan Midyat Kanalizasyon Projesi, 2000 yılında Bakanlığınızın ihale
edeceği işler arasında var mıdır? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Bayındırlık ve İskân
Bakanı Sayın Koray Aydın'ın, aşağıdaki soruyu sözlü olarak cevaplandırması için
gereğini arz ederim. Saygılarımla. Veysi Şahin Mardin Ülkemizin yatırım,
üretim, sanayileşme ve kalkınmasının en temel unsuru olan mimar ve
mühendislerin ekonomik ve sosyal durumları, özellikle son yıllarda üretim
sürecindeki konumlarına, üstlendikleri sorumluluklara ve sahip oldukları
eğitime uymayan bir düzeye getirilmiştir. 1993 yılında, o günün
koşullarında bile çok düşük seviyede bulunan ve ortalama 730 dolar olan
mühendis, mimar, şehir plancıları, bugün 450 dolar bir ücret almaktadırlar. Bu meslek gruplarının
ekonomik sorunlarının artık geciktirilmeden çözülmesi zorunlu bir hal almıştır.
Bakanlığınıza bağlı
yatırımcı kuruluşların mühendis ve mimarlarının Türkiye'nin kalkınması ve
gelişmesi için yaptıkları çok değerli eserler ortadadır. Hal böyle iken, Bakanlığınıza
bağlı kuruluşlarda çalışan mühendis ve mimarların ekonomik durumlarını
düzeltecek Bakanlığınızın yaptığı bir çalışma var mıdır? Bakanlığınıza bağlı
yatırımcı kuruluşlarda çalışan mühendis ve mimarların durumlarında herhangi bir
ilave iyileştirme düşünülüyor mu? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim. 24.2.2000 Mustafa Eren Karabük Soru: Geçtiğimiz yıl
meydana gelen ve milletçe büyük üzüntü duyduğumuz deprem felaketi sonrasında
Karabük İli "depremden etkilenen iller kapsamına" alınmış iken,
Bakanlar Kurulunun tabiî afet nedeniyle gelir kaybı ve altyapı hasarına uğrayan
belediyelere yardım kapsamı listesinden neden çıkarılmıştır? Çıkarma sebebi,
Karabük il ve ilçelerinin belediye başkanlarının muhalefete mensup partilerden
olması mıdır? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Faruk Çelik Bursa Önemli bir ticaret
potansiyeli olan İznik İlçemizi, Orhangazi, dolayısıyla Yalova'ya bağlayan
İznik-Osmangazi Karayolu, çok dar ve mevcut trafik yoğunluğuna cevap
verememektedir. Bu nedenle, çok sayıda trafik kazası meydana gelmektedir. 1) Söz konusu karayolunu
genişletmek için Bakanlığınız bünyesinde bir çalışma var mıdır? 2) Söz konusu karayolu
için bir çalışma yoksa ne zaman başlatmayı düşünüyorsunuz? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın,
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Faruk Çelik Bursa Bursa'nın Keles İlçesini,
Tunçbilek, Tavşanlı hattından Antalya'ya bağlayan karayolu, 1987 yılından beri
gündemdedir ve projesi de yapılmıştır. Yapımı bittiğinde ise Keles-Antalya
bağlantısını 150 km kısaltacaktır. 1) Söz konusu karayolu yatırım programına ne zaman alınacaktır? 2) Söz konusu karayolunun ihalesi ne zaman yapılacaktır? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın,
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Faruk Çelik Bursa 1) 18 Ağustos 1999 Marmara depreminden sonra ortaya çıkan acıların bir nebze de olsa
hafifletilmesi için bir kısım il, ilçe ve beldeler için gelir payı çarpım
katsayısı belirlenmiştir. Bu katsayı belirlenirken hangi kriterler
kullanılmıştır? 2) İznik Gölü çevresindeki
beldelerimizden Boyalıca Beldesi için gelir payı çarpım katsayısı
belirlenmezken, yaklaşık olarak 8 km ilerideki Çakırlı Beldesi için gelir payı
çarpım katsayısı nasıl 1,37 olarak, 10 km ilerideki Yeni Köy Beldesi için gelir
payı çarpım katsayısı nasıl 1,23 olarak belirlenmiştir? 3) İl, ilçe ve beldelerin
çarpım katsayısı belirlenirken, belediye başkanlarının siyasî tercihleri mi
özellikle dikkate alınmaktadır? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın,
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Ahmet Cemil Tunç Elazığ Karakoçan, hızla büyüyen
bir ilçemiz. İlçemiz giriş ve çıkışı dar ve tek şerit olduğu için zaman zaman
kazalara sebep olmakta, ayrıca, estetik açısından da bir ilçenin giriş ve
çıkışına yakışmamaktadır. 1- Acaba bu yolu,
bölünmüş yol olarak genişletmeyi düşünüyor musunuz? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Ahmet Cemil Tunç Elazığ Kovancılar, hızla
gelişen, büyüyen, çevreden çok büyük oranda göç alan Elazığ'ın en büyük
ilçesidir. 1997 yılında kanalizasyon çalışmaları başlamış, ancak bugüne kadar
bir mesafe alınamamıştır. Kanalizasyon olmadığı için, hem sağlık hem temizlik
hem de çevre sorunları yaşamaktadır. Kanalizasyon probleminin bitirilebilmesi
için; 1- Kanalizasyonun
bitirilmesi için gerekli ödeneği temin edebilecek misiniz? 2- Bitirilmesi için ne
kadar ödeneğe ihtiyaç var? 3- Kovancılar'ın
kanalizasyon çalışmaları ne zaman bitecek? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Ahmet Cemil Tunç Elazığ Elazığ İli Kovancılar
İlçesinin içmesuyu yetersiz, su sıkıntısı çekiliyor, belediye kaynakları
yetmiyor. 1- Kovancılar'ın içmesuyu
ihtiyacını gidermek için bir çalışmanız var mı? 2- Varsa hangi
safhadadır? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Ahmet Cemil Tunç Elazığ Elazığ-Bingöl karayolu
Kovancılar'ın içinden geçmektedir. Bölünmüş yol olduğu halde, hem kısa hem de
standartlara uygun değildir. Bunun için; 1- Bu yolu, ilçe
merkezinde, ilçenin girişinden çıkışına kadar standartlara uygun hale getirmeyi
düşünüyor musunuz? 2- Düşünüyorsanız ne
zaman yapacaksınız? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Ahmet Cemil Tunç Elazığ Kovancılar'da belediye
hizmetleri, belediye hizmetlerini vermeye müsait olmayan bir mekânda
verilmektedir. Belediyenin hizmet binasına ihtiyacı vardır. 1- Belediye hizmet binası
yapmayı düşünüyor musunuz? 2- Düşünüyorsanız ne
zaman yapacaksınız? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân
Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. Ahmet Cemil Tunç Elazığ Arıcak'a ulaşım, şu anda,
Palu'dan yapılmaktadır; ancak, bu yolu, kış şartlarında açık tutmak, onarmak
mümkün değil. Bunun için, Arıcak'a ulaşımı Alacakaya'dan temin edecek; 1- Alacayaka - Arıcak karayolunun yapımına ne zaman başlanacak? 2- Bu yolun yapımı için ödenek var mıdır? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın, Bayındırlık ve İskân
Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. Ahmet Cemil Tunç Elazığ 1- Palu - Gökdere -
Bingöl arasında ulaşımı karayoluyla temin etmek için, daha önceleri üzerinde
çalışmalar yapılan proje hangi safhadadır? 2- Bu yolun yapımına ne zaman başlanacaktır? BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 44 üncü sırada yer alan soru önergesi, daha önce çekildiği
için okutmadım. Bu hususu bilgilerinize sunuyorum. Soruları cevaplandırmak
üzere, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın'ı kürsüye davet ediyorum. Sayın Bakanım, soruları,
sırasına göre ve isim zikrederek cevaplandırırsanız daha sağlıklı olur. Buyurun Sayın Aydın. (MHP
ve DSP sıralarından alkışlar) BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI KORAY AYDIN (Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; Bakanlığımla ilgili sözlü soru önergelerine cevap vermek üzere
huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Önce, 10 uncu sıradaki
Sayın Ahmet Sünnetçioğlu'nun sözlü soru önergesine cevap vererek başlıyorum.
Söz konusu yardım ve yatırımlardaki kriterler, öncelikle, yerleşim yerlerinin
nüfus yoğunluğu, proje özellikleri ve acil ihtiyaçları dikkate alınarak,
Bakanlığımıza teklif edilecek projelere ilişkin Devlet Planlama Teşkilatının
uygun görüşü ve belediyelerin kendi içerisindeki encümen yetki kararları
çerçevesinde değerlendirilmek suretiyle, etüt - proje programına alınmakta ve
yıllar itibariyle uygulamaya konulan programlara ve bütçe imkânlarına bağlı
olarak yapılmaktadır. Diğer taraftan, tabiî
afetten dolayı zarar gören belediyelerin zararlarının giderilmesi ve telafisi
için, Bakanlığımızca, tabiî afet nedeniyle gelir kaybı ve altyapı hasarına
uğrayan belediyelerin yapmaları gereken işlemler hakkındaki 24.9.1998 tarih ve
23473 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan değişiklikle, 10.2.2000 tarih ve 23960
sayılı Resmî Gazetedeki tebliğin 4 üncü maddesi uyarınca, Bakanlar Kurulu
kararı alınmak suretiyle işlemler gerçekleştirilmektedir. Bu sebeple, kararname
kapsamında gelir paylarının artırılmadığı ifade edilen belediyeler, yine,
konuyla ilgili tebliğin 1 inci maddesinde belirtilen süre içerisinde, altyapı
tesislerinde meydana gelen hasarlarını Bakanlığımıza bildirmediklerinden ve herhangi
bir müracaat yapmadıklarından, değerlendirmeye alınmaları mümkün olmamıştır.
Arz ederim. Gündemin 22 nci
sırasındaki, Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik'in sözlü soru önergesine
cevap veriyorum. Bursa İli Orhangazi İlçesinin Yeniköy Beldesinin ilçeyle
bağlantısını sağlayan Orhangazi-Yalova ayrımı, Yeniköy yolu, 16-05 kontrol
kesim no'lu il yoludur. Yolun mevcut durumu, 6 metre platform genişliğinde ve
sathî kaplamalıdır. 1997 yılı trafik sayımlarına göre, toplam trafiği 450'dir.
Söz konusu yol, Karayolları Genel Müdürlüğümüzün yatırım programında yer almamakta
olup, ancak normal bakım ve trafik hizmetleri yürütülebilmektedir. Yolun
genişletme yapılarak standardının yükseltilebilmesi, önümüzdeki yıllarda
yatırım programına alınarak yapımı mümkün olabilecektir. Arz ederim. Gündemin 27 nci
sırasındaki, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik'in sözlü soru önergesine
cevap veriyorum. Ankara ayrımı, Haymana, Yeniceoba, Konya ayrımı ve
Ankara-Konya-Afyon İlleri arasındaki yolların mevcut geometrik ve fizikî standardı
bugünkü trafiğe hizmet verecek durumda olup, Karayolları Genel Müdürlüğümüzce
2000 yılı için düşünülmüş bir çalışma bulunmamaktadır. Söz konusu yollarda
rutin bakım-onarım çalışmaları, Karayolları Genel Müdürlüğümüzce yapılmaktadır. Gündemin 28 inci
sırasındaki, yine, Ankara Milletvekilimiz Sayın Zeki Çelik'in sözlü soru
önergesine cevap veriyorum. Ankara-Balâ yolu, dört kesim halinde, Karayolları
Genel Müdürlüğümüzce proje ihalesi yapılan Gölbaşı-Kula ayrımı, Balâ-Karakeçili-Kaman
projesi kapsamında yer almakta ve yolun birinci kısmını teşkil etmektedir.
Yolun birinci kısmı, Gölbaşı-Kula ayrımı Balâ yolu olup, 1/A standardında ve 12
metre platform genişliğinde olacak şekilde proje çalışmaları sürdürülmektedir.
Ankara-Balâ yolu ayrımı, Balâ-Kaman-Kırşehir Projesi adıyla 2000 yılı yatırım
programına yeni iş olarak alınmıştır. 2000 yılı yatırım ödeneği de 198 milyar
200 milyondur. Bu yolun Balâ kesimi 2000 yılında ihale edilmiştir. Gündemin 29 uncu
sırasındaki, yine, Ankara Milletvekilimiz Sayın Zeki Çelik'in sözlü soru
önergesine cevap veriyorum. Polatlı-Haymana yolunun projesi Karayolları Genel
Müdürlüğümüzde mevcut olup, 2000 yılı yatırım programında 594 milyar 694 milyon
ödenekle yer almaktadır. İhalesi 2000 yılı içerisinde yapılmış, törenle yolun
yapımına başlanılmıştır. Gündemin 30 uncu
sırasındaki, yine, Ankara Milletvekilimiz Sayın Zeki Çelik'in sözlü soru
önergesine cevap veriyorum. Ankara Esenboğa Havaalanı yolu, bölünmüş yol olarak
trafiğe hizmet vermektedir. Söz konusu yol, Karayolları Genel Müdürlüğümüzün
2000 yılı yatırım programında bütümlü sıcak karışım kaplama yapımı global
projesinin detayında yer alan Ankara çıkışları projesi bünyesinde 297 milyar
300 milyon TL ödenekle yer almaktadır ve 2000 yılı içerisinde yolun standardının
yükseltilmesi çalışmaları yapılmıştır. Devlet yollarında, hız,
yasayla 90 kilometre/saat olarak sınırlandırılmıştır. Sürücülerin bu yasal hıza
ve trafik kurallarına uymaları halinde, trafik güvenliğini olumsuz olarak
etkileyecek bir durum meydana gelmeyecektir. Ankara Esenboğa Havaalanı yolunun
yeniden düzenlenmesi ya da yeni bir yol yapılması hususunda Karayolları Genel
Müdürlüğümüzce herhangi bir çalışmamız bulunmamaktadır; iyileştirme çalışmaları
sürmektedir. Yine, gündemin 31 inci
sırasındaki, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik'in sözlü soru önergesine
cevap veriyorum. "Marmara ve Orta Anadolu'yu, Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu
Anadolu'ya bağlayan ve oldukça yoğun bir trafik akışına sahip olan
Ankara-Şereflikoçhisar Karayolunda ulaşımın gidiş dönüş tek şeritten sağlanıyor
olması sizce yeterli midir" sorusuna cevap arz ediyorum. Ankara-Şereflikoçhisar
yolu, Karayolları Genel Müdürlüğümüzce üç kesim halinde ele alınmaktadır.
Gölbaşı-Balâ ayrımı, uzunluğu 12 kilometre olup, 2x2 bölünmüş yol olarak,
önceki yıllarda asfalt betonu olarak bitirilerek trafiğe hizmet vermektedir.
Gölbaşı İlçe girişinde köprülü kavşak inşaatları halen devam etmektedir. Balâ
ayrımı-Kulu ayrımı: Karayolu iyileştirme projesi kapsamında yer alan bu yol 68
kilometre uzunluğunda olup, 45 kilometresi 1/A standardında, 12 metre platform
genişliğinde ve kısmen tırmanma şeritli ve üstyapısı asfalt betonu olarak
bitirilmiştir. Kalan 23 kilometrelik kesim ise ihale edilmiştir. 68 kilometrelik bu
kesimin, bölünmüş yol proje çalışmaları da ihaleli olarak devam etmekte olup,
bölünmüş yol ihalesinin hazırlık çalışmaları da sürdürülmektedir. Söz konusu
yolun 2000 yılı ödeneği, 1 trilyon 387 milyar 400 milyondur. Kulu
ayrımı-Şereflikoçhisar, 1983-1987 yılları arasında yapımı, sıcak karışım
olarak, 1/A standardında tamamlanmıştır. Yoldaki ağır taşıt trafiğinin sebep
olduğu üstyapı deformasyonlarının giderilmesi için, yol, bitümlü sıcak karışım
yenileme programına alınmış ve yolda bozulan kesimlerin 2000 yılında
giderilmesi planlanmıştı. Projede, 2000 yılında 396 milyar 400 milyon TL ödenek
kullanılmıştır. Ayrıca, Kulu
ayrımı-Şereflikoçhisar arası, 2001 yılında bölünmüş yol haline, ihale edilerek
getirilecektir. Gündemin 44 üncü
sırasındaki soru geri alınmıştı. 47 nci sıradaki, Mardin
Milletvekilimiz Sayın Veysi Şahin'in sözlü sorusu önergesine cevap veriyorum.
Midyat kanalizasyon tesisi, İller Bankasının kanalizasyon sektörü yatırım
programına 1997 yılında girmiştir. Bankaca tatbikat projesi yaptırılarak, 1998
yılında tasdik edilmiş olup, tesisin 2000 yılı birim fiyatlarıyla keşfi 4,9
trilyondur. Şimdilik, finansman imkânlarının yetersizliği nedeniyle tesisin
inşa edilmesi mümkün görülmemektedir; ancak, söz konusu işle ilgili yeterli
ödeneğin temin edilmesi halinde inşaatın ihalesi gerçekleştirilebilecektir. Gündemin 48 inci
sırasında, yine, Mardin Milletvekili Sayın Veysi Şahin'in sözlü soru önergesine
cevap veriyorum. Sözü edilen meslek gruplarına giren personelin çalışma
şartlarının zorluğu ve ücretlerinin azlığı kabul edilmekle birlikte, bu
statüdeki personelin durumlarına yapılacak ilave bir tediyenin, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa tabi personel ücretleri arasında dengeleri
bozabileceği ve diğer kamu personelinin de benzeri taleplerine sebebiyet
vereceği düşünülmektedir. Dolayısıyla, malî ve sosyal haklara ilişkin olarak
yapılacak bir düzenlemenin, kamu personelinin bütününe yönelik ve genel anlamda
ele alınmasının daha uygun olacağı mütalaa edilmektedir. Bununla ilgili
çalışmalara da, 57 nci hükümet tarafından Yüce Meclisten çıkan yetki kanunu
çerçevesinde, eşit işe eşit ücret anlayışıyla başlanılmıştır. Gündemin 64 üncü sırasında,
Karabük Milletvekili Sayın Mustafa Eren'in sözlü soru önergesine cevap
veriyorum. Karabük Belediyesi, 17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde Marmara
Bölgesinde meydana gelen deprem nedeniyle uğradıkları hasarlarla ilgili
talebini, 24.9.1998 tarih ve 23473 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan,
Bakanlığımızın Tabiî Afet Nedeniyle Gelir Kaybı ve Altyapı Hasarına Uğrayan
Belediyelerin Yapmaları Gereken İşlemler Hakkındaki Tebliğ esaslarına göre
hazırlanan Bakanlar Kurulu taslağının çalışmaları bittikten sonra, 27.1.2000
tarihinde İller Bankamıza iletmiş ve tebliğ esasları gereğince verilen onbeş
günlük süreyi geçirdikleri Karabük Belediyesine bildirilmiştir. Ayrıca, Karabük
İline bağlı ilçe belediyeleri, ilgili tebliğ esasları gereği, İller Bankasına,
tabiî afet nedeniyle uğradıkları hasarların tespiti talebinde bulunmamışlardır.
İlgili tebliğ esaslarına göre, tabiî afet nedeniyle uğradıkları hasarın tespiti
için talepte bulunan belediyelerin hudutları dahilinde yapılan teknik
çalışmalar sonucu tespit edilen hasar tutarlarına göre bir önceki yılın payları
esas alınarak yardım oranları belirlenmekte ve Bakanlar Kurulu kararı taslağı
hazırlanarak Başbakanlığa sunulmaktadır. Belediye paylarının
artırılmasında ise herhangi bir ayırımın yapılması söz konusu değildir. Bu
yardımlar, yayımlanan tebliğler doğrultusunda aynı kıstaslar dikkate alınarak
yapılmıştır. Ülke genelinde hasara uğrayan o dönemdeki -sorulduğu dönemdeki-
358 belediye hiçbir ayırım gözetilmeksizin Bakanlar Kurulu kararı kapsamına
alınmıştır. Gündemin 68 inci
sırasındaki Sayın Faruk Çelik'in sözlü soru önergesine cevap veriyorum. 2000
yılı çalışma programında yer almayan Orhangazi-İznik Mekece birinci bölge hudut
yolu 71 kilometre uzunluğunda asfalt kaplamalı bir il yoludur. Yıllık ortalama
günlük trafiği 2 069'dur. Yolun projeli olarak yapılması için proje çalışmaları
tamamlanmış, kamulaştırma çalışmalarına da devam edilmektedir. Proje bedeli
2000 yılı birim fiyatlarıyla 12 trilyon olarak tespit edilmiştir. Ödenek durumu
uygun olduğunda adı geçen yolun ileriki yıllarda yatırım programına alınmasıyla
birlikte çalışmalara başlanabilecektir. Gündemin 69 uncu
sırasında yine, Sayın Faruk Çelik'in sözlü soru önergesine cevap veriyorum.
2000 yılı çalışma programında yer almayan Keles-Tunçbilek yolu 54 kilometre
uzunluğunda asfalt kaplamalı bir il yoludur. Yıllık ortalama günlük trafiği 471
olarak tespit edilmiştir. Adı geçen yolun projeli olarak yapılabilmesi için
proje ve kamulaştırma çalışmaları tamamlanmıştır. Proje bedeli 2000 yılı birim
fiyatlarıyla yaklaşık 31 trilyon olarak tespit edilmiştir. Bakanlığımız Karayolları
Genel Müdürlüğüne ayrılan ödenekler istenilen seviyeye yükseltilmeden yeni
projelerin programa alınması, yıllardır programda yer alıp sonuçlandırılamayan
projeleri daha da olumsuz etkilemektedir. Buna göre, ödenek durumu uygun olduğunda,
adı geçen yolun yatırım programına alınmasına çalışılacaktır. Gündemin 77 nci
sırasındaki, yine, Bursa Milletvekilimizi Sayın Faruk Çelik'in sözlü soru
önergesine cevap veriyorum. 17 Ağustos 1999 tarihinde Marmara Bölgesinde
meydana gelen deprem nedeniyle Kocaeli, Sakarya, Bolu, Yalova ve İstanbul
İlleri sınırları dahilinde hasara uğrayan belediyelerin hasarlarının tespiti
ile Eskişehir, Bursa, Zonguldak, Balıkesir İlleri sınırları dahilinde hasara
uğrayan ve hasar tespitinde bulunan belediyelerin hasar tespitleri hemen
akabinde Bakanlığımız teknik elemanlarınca yapılmıştır. Bu tespitler sonucunda,
tabiî afetten dolayı hasar gören belediyeler için 24.9.1998 tarih ve 23473
sayılı Resmî Gazetede, Bakanlığımızca yayımlanan Tabiî Afet Nedeniyle Gelir
Kaybı ve Altyapı Hasarına Uğrayan Belediyelerin Yapmaları Gereken İşlem Hakkında
Tebliğin 4 üncü maddesi gereğince, Bakanlar Kurulu kararı alınarak işlem
yapılmaktadır. Ayrıca, verilen payların uygulama süresi de, Bakanlar Kurulunca
belirlenmektedir. Böylece, kararnamede
belirtilen gelir payı çarpım katsayıları, belediyelerin gelir kayıplarını
telafi etmek amacıyla ve belediyelerin sahip oldukları alt ve üst yapılardaki
hasarlarının onarımı için gereken bedeller üzerinden aşağıdaki formüle göre
hesaplanmaktadır: Gelir payı çarpım
katsayısı = Belediyelerin hasar toplamı:Belediyenin 1999 yılı tahmini payı+1. Diğer taraftan belediye
paylarının artırılmasında ve ilgili idarelerce hazırlanan hasar tespitlerinin
değerlendirilmesinde belediyelerin etkin olduğu yıldaki normal gelirleri
dikkate alınmak suretiyle işlem yapılmakta ve pay artış oranları da,
Bakanlığımızca yayımlanan tebliğlere göre tespit edilmektedir. Pay artımlarında
24.9.1998 tarih ve 23473 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan tebliğin 2 ve 3 üncü
maddeleri uyarınca tespit edilen, belediyelerin uğradığı tabiî afet hasarları
ile 1999 yılında dağıtılan paylar esas alınarak hazırlanan Bakanlar Kurulu
kararı taslağı, 8.2.2000 tarih ve 23958 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Ancak, Boyalıca Belediyesi, konuyla ilgili Bakanlığımız
tebliğinin 1 inci maddesinde belirtilen süre içerisinde başvuruda bulunmadığı
için, kapsam dışında kalmıştır. Belediye paylarının
artırılmasında, herhangi bir siyasî ayırım söz konusu değildir. Bu yardımlar,
mevcut tebliğler doğrultusunda, tamamen objektif kriterler göz önünde
bulundurularak yapılmıştır. Gündemin 85 inci
sırasındaki, Sayın Ahmet Cemil Tunç'un sözlü soru önergesine cevap veriyorum.
Karakoçan geçişinin, 1999 yılı trafik sayımına göre, yıllık ortalama günlük
trafik değeri 81'dir. Geleceğe yönelik olarak, sene sonu için yapılan trafik
kapasite ölçüm analizi sonucunda ise, söz konusu geçişin, kapasitesini
doldurmadığı belirlenmiştir. Bu sebeple, trafik yoğunluğu çok az olan Karakoçan
geçişinin bölünmüş yol haline getirilmesine, şimdilik ihtiyaç duyulmamaktadır. Gündemin 87 nci
sırasındaki, yine, Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç'un sözlü soru
önergesine cevap veriyorum. İller Bankası yatırım programına 1993 yılında giren
ve tasdikli tatbikat projesi kapsamında 1994 yılında ihale edilen Kovancılar
kanalizasyon inşaatının sözleşmesine göre, 2 000 ve 800 milimetre çaplar
arasında 38 987 metre/mecranın yapılması planlanmıştır. 25.9.1999 tarihi itibariyle
de, 36 195 metre/mecranın yapımı, yani, yüzde 90 mertebesinde gerçekleştirilmiştir;
ancak, sözleşme keşfi içerisinde bulunmayan ve tatbikat projesinde ikinci
kademede yer alan 44 832 metre/mecranın da yapımı, belediyesince talep
edilmiştir. Uygun görülen bu talebin yerine getirilebilmesi için, öncelikle,
projesinin yapılması talimatı verilmiş ve proje çalışmalarına başlanılmıştır.
Halen, proje çalışmaları devam etmektedir. Söz konusu proje, İller Bankası
Genel Müdürlüğümüzün 2000 yılı yatırım programında, 2 trilyon 860 milyar TL
proje bedeli ve 480 milyar yıl içi ödeneğiyle yer almaktadır. Tesisin yapımı
için, bugüne kadar, 591 milyar harcanmıştır. Tesisteki çalışmalara, sözleşme
keşfinden bakiye işlere ayrılan ödenek imkânları çerçevesinde devam edilmektedir.
Proje çalışmaları devam eden işlerin inşaatına yönelik talimat, projenin
tasdikini müteakip, daha sonra verilecektir. Gündemin 89 uncu
sırasındaki, yine Sayın Ahmet Cemil Tunç'un sözlü soru önergesine cevap
veriyorum. Kovancılar içmesuyu tesisi, 1993 yılı birim fiyatlarıyla 8 milyar
250 bin TL olup, 200, 300, 400 ve 700 metreküplük depolar, terfi merkezleri,
bağlantı hatları ve şebekeden oluşan üniteler İller Bankasınca bitirilerek,
24.2.1998 tarihinde kesin kabulü yapılmıştır. Bu tarihten sonra, belediyenin
başka bir talebi olmadığı için, şu anda devam eden herhangi bir iş
bulunmamaktadır. İlçenin mevcut içmesuyu tesisi yönünden bir sıkıntısı olup
olmadığı hususunda gerekli etüt çalışmaları başlatılmıştır; bunun sonucuna
göre, işin safahatı belirlenebilecektir. Gündemin 90 ıncı
sırasındaki, yine Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç'un sözlü soru
önergesine cevap veriyorum. Kovancılar geçişi, önceki yıllarda, bölünmüş yol
olarak inşa edilmiş olup, her iki tarafında da toplayıcı yol bulunmaktadır.
1997 yılı trafik sayımına göre, yıllık ortalama günlük trafiği 4 030 olan
Kovancılar geçişi, bugünkü ve gelecekteki şartlar itibariyle, mevcut trafiği
karşılamakta olup, bununla ilgili herhangi bir kapasite sorununun yaşanmayacağı
tespit edilmiştir. Karayolları Genel Müdürlüğüne bütçeden ayrılan payın
artırılması ve yeterli ödeneğin temin edilmesi halinde, söz konusu geçişin
yapımı mümkün olabilecektir. Gündemin 91 inci
sırasındaki, yine Sayın Ahmet Cemil Tunç'un sözlü soru önergesine cevap
veriyorum. Başbakanlığın 1999 yılı içerisinde yayımlamış olduğu tasarruf
tedbirleri genelgeleri uyarınca, Kovancılar belediye hizmet binası tesisinin
programa teklifi mümkün olamamıştır; ancak, bu önerge talep kabul edilerek,
tesise ait etütlerin hazırlanması için, İller Bankası Genel Müdürlüğünce bölge
müdürlüğüne talimat verilmiş olup, yapılacak etüt sonucuna ve finansman imkânlarına
göre, İller Bankasının yıl yatırım programlarında değerlendirilmek üzere
dikkate alınacaktır. Gündemin 98 inci
sırasındaki, yine Sayın Ahmet Cemil Tunç'un sözlü soru önergesine cevap
veriyorum. Alacakaya ayrımı Arıcak yolu 2000 yılı yatırım programında 1 milyon
iz bedeliyle yer almaktadır. Söz konusu yol için yeterli ödenek temin edilemediğinden
bugüne kadar ihalesi gerçekleştirilememiştir. Henüz ödeneği bulunamayan bu
yolun ileriki yıllarda sağlanacak finansman imkânları ölçüsünde yapım
çalışmalarına başlanılacaktır. Gündemin 100 üncü
sırasında, yine, Sayın Ahmet Cemil Tunç'un sözlü soru önergesine cevap
veriyorum. Palu-Gökdere-Bingöl yolunun Palu-Beyhan-Gökdere arasında proje
çalışmaları daha önceki yıllarda emanet olarak tamamlanmıştır. Yolun standardının
yükseltilmesi için projeyle ilgili revizyon çalışmaları sürdürülmektedir. Diğer
taraftan, Karayolları Genel Müdürlüğümüzün yol ağında bulunmayan Gökdere-Bingöl
yolunda herhangi bir etüt proje çalışması yapılmamaktadır. Palu-Gökdere-Bingöl
yolunun Palu-Beyhan-Gökdere kesimi, 2000 yılı yatırım programında devlet ve il
yolları onarımı global projenin detayında yer almış; ancak, söz konusu yol için
2000 yılında yeterli ödenek ayrılamamıştır. Önümüzdeki yıllarda yeterli ödenek
temin edilebildiği takdirde yolun yapım çalışmalarına başlanabilecektir. Arz ederim ve Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederiz
Sayın Bakan. TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- Sayın Bakanımızdan, bitmiş olan Tirebolu-Torul yolunu ne zaman açabileceğiz,
bu konuda bilgi almak için arz ediyorum. BAŞKAN - Sizin sorunuz
yoktu Sayın Alçelik. Hayır, şimdi, gündemde olmayan bir soru olmaz... TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- Sayın Başkanım, nasıl olsa bir yıl sonra sıra geliyor. BAŞKAN - İçtüzüğü
uygulamak zorundayım Sayın Alçelik. Buyurun Sayın Bakanım. Teşekkür ediyoruz. BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI KORAY AYDIN (Ankara) - Tirebolu-Torul yoluyla ilgili çalışmalar da
sürmektedir; ama, detaylı olarak sayın milletvekilimize bilgiyi yazılı olarak
göndereyim. TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- Yazılı değil Sayın Bakanım, bitirelim artık. BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI KORAY AYDIN (Ankara) - Peki, sayın milletvekili, teşekkür ediyorum
hassasiyetinize, sağ olun. BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Bakanım. (MHP sıralarından alkışlar) 30.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Zonguldak
Orman Bölge Müdürlüğüne bağlı orman işletmelerinden alacakları olan köylülere
ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/485) ve Orman Bakanı İ. Nami
Çağan'ın cevabı 31.- Bursa
Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun,
yurt dışından ithal edilen ağaçlara ilişkin Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/766) ve Orman Bakanı İ.
Nami Çağan'ın cevabı BAŞKAN - Gündemin 11 inci
sırasında, Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun Zonguldak Orman Bölge
Müdürlüğüne bağlı orman işletmelerinde alacakları olan köylülere ilişkin Orman
Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız; ancak, daha önce
bu konuda da Sayın Orman Bakanının bir talebi olmuştu, gündemin 262 nci
sırasındaki bu soruyu da birlikte okutacağım; daha sonra, Orman Bakanımıza
cevap hakkı sağlayacağız. Soruları okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Orman Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 19.1.2000 Ahmet Sünnetçioğlu Bursa Zonguldak Orman Bölge
Müdürlüğüne bağlı orman işletmelerinden, orman köylülerini kalkındırma
kooperatiflerinin 1999 yılı kesme, sürütme, taşıma işlerinden mütevellit orman
köylülerinin istihkak alacakları ödenmemiştir. Orman köylülerinin
mağduriyetlerinin giderilmesi için ödemeleri ne zaman yapmayı düşünüyorsunuz? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Orman Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 27.6.2000 Ahmet Sünnetçioğlu Bursa 1- Yurt dışından
gemilerle ithal edilen ağaçların belgeli olup olmadığının kontrolü tam olarak
yapılabilmekte midir? 2- Ülkemize gemilerle
giren ağaçları kontrol edecek yeterli sayıda elemanınız var mıdır? 3- Belgesiz kaçak giriş
söz konusu mudur? 4- Şimdiye kadar ülkemize
yurt dışından kaçak yollarla sokulmak istenirken yakalanan ağaç miktarı ne
kadardır? BAŞKAN - Soruları
cevaplandırmak üzere, Orman Bakanımız Sayın Nami Çağan; buyurun.(DSP
sıralarından alkışlar) ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bursa Milletvekili Sayın
Ahmet Sünnetçioğlu'nun sorularını cevaplandıracağım. Bu sorulardan ilki, bir
yıldan daha uzun bir süre önce sorulmuş bir sorudur. Türkiye Büyük Millet
Meclisimiz yoğun yasama faaliyetine yöneldiği için bu sorulara sıra
gelmemiştir; o bakımdan, bu, aslında, güncelliğini yitirmiş bir soru. 1999 yılı üretimi için,
Zonguldak'ta, orman köylüsünün yaklaşık 5,5 trilyon liralık üretim karşılığı ve
yine, yaklaşık 259 milyar liralık hakedişinin ödenmesinde, gerçekten, çeşitli
nedenlerle, başta da deprem nedeniyle gecikme olmuştu. Çünkü, deprem felaketi
sonucu mağdur olan alıcılarımıza, satış ve teminat mektuplarının tahsili
konusunda eksüreler verdiğimiz için ödeme planımız aksamıştı. Bu borçlar, Mart
2000 tarihinde tamamen ödenmiştir. 2000 yılı içerisinde de, artık
ödemelerimizde herhangi bir aksama meydana gelmemiştir; çünkü, Orman Genel
Müdürlüğümüzün döner sermayesi, zarar eder durumdan kâr eder duruma
geçirilmiştir. Sayın Sünnetçioğlu'nun
ikinci sorusu bir grup soruyu içeriyor; yurt dışından ithal edilen ağaçların
belgeli olup olmadığı, bunun denetiminin tam olarak yapılıp yapılmadığıyla
ilgili. Ülkemize, yurt dışından
deniz ve karayoluyla getirilen orman emvali, Bakanlığımız birimleri tarafından,
gümrüklerde ölçmeye ve değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. İthal işlemleri
tamamlandıktan sonra, yurtiçi orman ürünlerinde olduğu gibi, tek tek damga ve
nakliye işlemlerine tabi tutulmaktadır ve bu konuda herhangi bir kontrol
eksikliği söz konusu değildir. Sayın Sünnetçioğlu,
yeterli elemanımızın olup olmadığını soruyor. Kökeni ne olursa olsun, her türlü
orman emvali, mevzuatımız uyarınca üretim aşamasından son kullanma aşamasına
gelinceye kadar sürekli denetim altında bulundurulmaktadır. Bu konudaki
belgeler, kendi içinde özdenetimi sağlayan bir zincir oluşturuyor. Orman ürünlerinin yer ve
biçim değiştirme işlemleri, orman işletme müdürlüklerinin sorumluluğunda olmak
üzere, bu amaçla görevlendirilen imrarat memurları tarafından yerine
getirilmektedir ve bu konuda eleman sıkıntımız söz konusu değildir. Yine, Sayın Sünnetçioğlu tarafından, belgesiz
kaçak giriş olup olmadığı soruluyor. Belgesiz kaçak emval girişi söz konusu
değildir. Bu konu, yurt içindeki girişlerinde Gümrük İdaresi ve Bakanlığımızın
görevlendirilen birimleri yanında orijin
ülke; yani, ihracatçı ülke birimleri tarafından da kontrol edilmektedir;
üçlü bir kontrol mekanizması vardır. Kaçak girişlere meydan verilmemesine
çalışılmaktadır. Sayın Sünnetçioğlu,
şimdiye kadar ülkemize yurt dışından kaçak yollarla sokulmak istenirken
yakalanan ağaç miktarını sormuş. Yurt dışından, herhangi bir belge almadan,
doğrudan doğruya, kaçak olarak sokulurken yakalanan emval kayıtlara göre yok.
Buna karşılık, 1999 yılı girişlerinde beyan edilen 1 119 347 metreküp emvalde
601 metreküp fazlalık saptanmıştır. Gümrük mevzuatı uyarınca gerekli vergiler
alınmıştır. Bu arada, 3 818 metreküp emval eksik çıkmış ve bu emval için eksik
nakliye verilmiştir. 2000 yılında, bugüne kadar beyan edilen 693 446 metreküp
emvalde 304 metreküp fazlalık, 267 metreküp de noksanlık saptanmıştır. Fazlalık
ve noksanlıklarda biraz önce belirttiğim işlem yapılmıştır. Bursa'ya bağlı Mudanya ve
Gemlik Gümrüklerinde, 1999 yılında 198 755 metreküp emval girişi beyan edilmiş,
37 metreküp noksanlık olduğu anlaşılmıştır. Aynı gümrükte 2000 yılında 201 041
metreküp emval girişi beyan edilmiştir; fazlalık veya noksanlığa
rastlanmamıştır. Teşekkür eder, saygılar
sunarım. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Bakanım. Gündemin 11 inci ve 262
nci sıralarında yer alan sorular da cevaplandırılmıştır. Böylece, soru
bölümünün de sonuna geldik, hatta biraz aştık. Gündemin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına
geçiyoruz. Şimdi, bu kısmın 1 inci
sırasında yer alan, Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır ve 31 arkadaşının,
tekstil ve konfeksiyon sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
öngörüşmelerine başlıyoruz. VII.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A) ÖNGÖRÜŞMELER 1. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır ve 31
arkadaşının, tekstil ve konfeksiyon sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/10) BAŞKAN - Hükümet?..
Hazır. İçtüzüğümüze göre, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti
gruplarına ve önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer
imza sahibine söz verilecektir. Konuşma süreleri, hükümet
ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahibi için ise 10 dakikadır. Şimdi, söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum: Fazilet Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Sayın Özkan Öksüz, ANAP Grubu adına Denizli
Milletvekili Sayın Beyhan Aslan, Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Teoman
Özal, Demokratik Sol Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi
Beyreli konuşacaklardır. Tabiî, hükümetin söz
isteği başlangıçta mevcut. Bu konuda bir söz
talebiniz var mı Sayın Bakanım? DEVLET BAKANI MEHMET
KEÇECİLER (Konya) - Hayır efendim. BAŞKAN - İlk söz, Fazilet
Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Özkan Öksüz'de. Buyurun Sayın Öksüz. (FP
sıralarından alkışlar) Sayın Öksüz, süreniz 20
dakikadır. FP GRUBU ADINA ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de tekstil ve konfeksiyon sektöründe
yaşanan krizin araştırılması amacıyla verilmiş olan araştırma önergesi için,
Fazilet Partisi Grubu adına, görüşlerimi sizlere aktarmak için söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım. Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de, sanayi sektöründe olduğu gibi, tekstil ve konfeksiyon sektöründe de
1997 yılından bu yana büyük bir kriz yaşanmaktadır. Özellikle, 28 Şubat
sürecinden sonra başlayan siyasî kaos, Türkiye sanayiini yok olma noktasına
getirmiştir. Türkiye ekonomisini sırtlayan tekstil ve konfeksiyon, demir-çelik,
otomotiv ve turizm gibi sektörler, işbaşındaki hükümetlerin de etkisiyle, bitme
noktasına gelmiştir. 55 inci, 56 ncı ve 57 nci hükümetlerin uyguladığı politikalar,
müdahaleci uygulamalar ve her tarafı saran yolsuzluk, hırsızlık, adam
kayırmacılığı ve çeteler serbest piyasa ekonomisinin gelişmesini engellemiştir.
Sunî gündemlerle ülke çapında gerilim ortamları yaratılarak ekonomideki
çıkmazlar kamuoyundan saklanmaya çalışılmaktadır. İrtica paranoyası sonucunda,
yatırım yapmak isteyen Anadolu sermayesinin önü kesilmeye çalışılmış,
işadamları yeşil, kırmızı sermaye gibi renklere ayrılmış, devlet bir taraftan
hortumlamalara ve medya patronlarına ve birkısım şahıslara kaynak aktarır ve
bankaların içini boşaltırken, bir taraftan da, yatırım yapmak isteyenler
engellenmiştir. Değerli milletvekilleri,
Türkiye'deki tekstil ve konfeksiyon sektörü, Türkiye sanayii içinde çok önemli
bir yere sahiptir. Bütün yolsuzluklara rağmen, olumsuzluklara rağmen bu
özelliğini hâlâ devam ettirmektedir. Tekstil ve konfeksiyon sektörünün,
Türkiye'nin gayri safî millî hâsılası içerisindeki payı yüzde 6, toplam sanayi
üretimi içerisindeki payı yüzde 17,5; imalat sanayii üretimi içerisindeki payı
yüzde 19, toplam istihdama katkı payı yüzde 21, ihracatımız içerisindeki payı
ise yüzde 39'dur. Bu özelliğiyle, tekstil ve konfeksiyon sanayii, Türkiye
ekonomisinin itici gücü konumundadır. Türkiye'de tekstil ve
konfeksiyon sektörünün, dünya tekstil ihracatındaki payı 2,16; Avrupa
Birliğindeki payı ise yüzde 7,15'tir. Türkiye'nin, 1997 yılında 6 milyar 697
milyon dolar olan hazır giyim ihracatı, 1998 yılında 7 milyar 74 milyon dolar
olmuş, 1997 yılına göre yüzde 5,6 oranında artış göstermiş -bu değer, toplam
ihracatımızın yüzde 26,2'sine tekabül etmektedir- 1999 yılında ise 6 milyar 517
milyon dolarla, 1998 yılına göre yüzde 7,9 oranında azalış göstermiştir; bu
değer, 1998 yılına göre yüzde 2'lik bir azalmayla, toplam ihracatımızın yüzde
24,2'sini oluşturmaktadır. Hazır giyim ihracatımızın en önemli bölümünü
oluşturan diğer giyim eşyaları mal grubu, 1999 yılında yüzde 6,1 oranında azalarak
2 milyar 383 milyon dolara gerilemiştir. Deri sektörü, ekonomik
krizden en çok etkilenen sektörlerden biri olmuştur. 1997 yılında yüzde 17,6
oranında artan deri ve kürkten giyim eşyası ihracatımız, 1998 yılında yüzde
12,3'lük bir azalış göstermiş ve 357 milyon dolara gerilemiştir. 1999 yılındaki
ihracatımız, yüzde 13,7 oranında azalarak, 309 milyon dolara gerilemiştir. Değerli milletvekilleri,
tekstil ve konfeksiyon sektörünün on aylık ihracat rakamlarına baktığımızda,
1999 yılında on ayda gerçekleştirilen ihracat miktarı 6 000 259 784 dolardır;
2000 yılının on ayında ise 6 000 283 115 dolarlık ihracat sağlanmıştır;
ihracattaki artış yüzde 0,4 oranındadır. Ekim ayı ihracat oranlarına
bakıldığında; 1999 yılının ekim ayında 658 407 000 dolar olan ihracatımız, 2000
yılının ekim ayında ise yüzde 14 oranında azalmıştır. Hükümet, 2000 yılı hedefi
olarak 28 milyar dolarlık ihracat hedefi koymuştu; enflasyon hedefinde olduğu
gibi, ihracat hedefi de tutmayacaktır. Hükümet, 2001 yılında 31 milyar dolar
ihracat yapmayı hedeflemektedir; bu hedef, tamamen hayaldir. Kriz içerisinde
bulunan sanayimizin, üretimine kota konulan tarımsal üretimin, bu hedefi
yakalaması da mümkün değildir. Tekstil ve konfeksiyon
sektöründe yaşanan krizin sebeplerine baktığımızda şunları görmekteyiz: Tekstil işkolunda yanlış
yatırımlar yapılmıştır. Gümrük birliği öncesinde şanslı ve avantajlı sektör
olarak lanse edilen tekstil sektöründe, Avrupa'ya daha fazla ihracat yapılacağı
ve büyük kâr sağlanacağı gibi beklentilere dayalı olarak, Devlet Planlama
Teşkilatı tarafından, plansız, programsız ve fizibilite çalışmaları yapılmadan,
önüne gelene teşvik dağıtılmıştır. Bunun sonucu olarak da, kısa vadeli ve
pahalı yatırımlar gerçekleştirilmiştir. Sanayicilikle ilgisi
olmayan birçok kişi ve kuruluş tekstil sektörüne girmiştir. 1997 yılında toplam
yatırım teşviklerinde tekstil ve konfeksiyon sektörünün payı yüzde 38 idi. Ayda
alınan teşvik belgesi 150'ye kadar ulaşıyordu; ancak, hesapsız kitapsız
yatırımlar, global krizin etkisiyle, sektördeki dengeleri altüst etti. Sektörde
faaliyet gösteren firmaların sayısının artması, firmaların pazar paylarının
daralmasına ve kâr marjlarının düşmesine sebep olmuştur. Gümrük birliğine
girdikten sonra ise, beklentilerin gerçekleşmemesi sonucunda, çok sayıda
tekstil firması batmıştır. Ayrıca, bankaların, dengeleri gözetmeden diğer
sektörlere verdikleri kredileri tekstil sektörüne vermemesi, işi bilmeyen,
ehliyetsiz kişilerin, teşviklerden ve pazar paylarından faydalanabilmek için
bankalardan yüksek faizli kredi çekmelerine neden olmuştur. Yüksek faizle
borçlanan firmalar ise, bankalara olan borçlarını zamanında ödeyemedikleri için
iflas etmişlerdir. Devletin dışticaret
politikasında, gümrük birliği sürecinde öncelik vermesi gereken tekstil
sektörüne ilişkin doğru bir ticaret politikası geliştirilememiştir. Uzakdoğu krizi
Türkiye'nin en önemli pazar konumunda olan Batı Avrupa pazarlarında tüketim
durgunluğuna neden olmuştur. Avrupa Birliği pazarlarındaki talep daralması
doğal olarak Türkiye'nin ihracatını etkilemiştir. Avrupa ülkelerinin tekstil
sektöründe uygulamış oldukları kotalar, Türk dış piyasasının daralmasında
etkili olmuştur. Avrupa Birliği ülkelerine olan hazır giyim ihracatımız 1998
yılında 4 milyar 750 milyon dolar iken, 1999 yılında yüzde 2,7'lik bir azalmayla
4 milyar 626 milyon dolara gerilemiştir. Birkısım ithalatçı
firmalar, Uzakdoğu ürünlerinin çok ucuz olması nedeniyle, iç piyasaya
Uzakdoğu'dan ithal ettikleri tekstil ürünlerini sürmektedir. Türkiye Tekstil
Sanayii İşverenleri Sendikası ve Pamuklu Tekstil Sanayicileri Birliği
tarafından yapılan tespitlere göre, 1999 yılının ilk dokuz ayında Türkiye'ye
giren tekstil ürünü 30 mensucat fabrikasının toplam üretimine; yani, 548 milyon
metrekareye ulaşmıştır. Avrupa Birliği ülkeleri,
Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika kendi sanayilerini kurmak için tedbirler
alırken, Türkiye, haksız ithalatın önlenmesi için gerekli tedbirleri
alamamıştır; bu da, hükümetin beceriksizliğini ve vurdumduymazlığını açıkça
göstermektedir. 1998 yılında metrekaresi 1,21 dolardan ithal edilen dokuma
ürünü, 1999 yılında 0,66 dolara kadar gerilemiştir. Haksız ithalatın
önlenmesi için tekstil ihtisas gümrükleri daha titiz halde çalışmalıdır. Dış
Ticaret Müsteşarlığı ve Gümrük Müsteşarlığının belirleyeceği emsal fiyat,
ithalat aşamasında gümrüklerimizce dikkate alınmalı ve Uzakdoğu ülkelerinden
yapılan ithalatta gözetime tabi malların kota seviyesi sabit tutulmalıdır. Dünyada enerjiyi en
yüksek fiyatla satın alan ülke konumundayız. Ortalama 2 900 dolar yıllık geliri
bulunan Türk tüketicisi, elektrik enerjisini ve doğalgazı, gelir seviyesi 20
000 doların üzerinde olan ülkelerden daha pahalıya kullanmaktadır. OECD
ülkeleri içerisinde, sanayie verilen elektrik fiyatı, İsviçre ve Portekiz'den
sonra en yüksek olan ülke konumundayız. Satın alma gücü baz alındığında ise,
Türkiye, sanayi için satılan elektrikte, 18,5 sent/kilovatla, en pahalı ülke
konumundadır. Türk tüketicisi, OECD ortalamasının 2 katı pahalı konut elektriği
kullanmaktadır. Yine, Türkiye, sanayi elektriği ve doğalgaz satış fiyatında,
net kalori değeri bazında, en pahalı 4 üncü ülke konumundadır. Kullandığımız enerjinin
pahalı olmasını bir yana bırakacak olursak, şimdi, elektriği bulup bulmamanın
da telaşı içindeyiz. Nükleer enerji tartışmalarıyla onlarca yıl kaybettik.
Eğer, gerçekçi davranılsa ve Türkiye'nin ihtiyaçları dikkate alınmış olsaydı,
bugün enerjiyi hem daha ucuza hem de yeterli düzeyde sanayicimize aktarmış
olacaktık. Satın alma gücüne göre
sanayide kullanılan elektrik ve doğalgazın diğer ülkelere göre Türkiye'de
pahalı olması, Türk sanayicisinin rekabet gücünü tüketmektedir. Türkiye'yi ve
Türk sanayicisini bu duruma getiren 55 inci, 56 ncı ve 57 nci hükümetler, ne
kadar övünseler azdır. 1993 yılına kadar dünyada pamuk üreticisi ülkeler
arasında 6 ncı sırada yer alan Türkiye'de, Türk tekstil ihracatında ilk sırayı
alan pamuklu mamullere rağmen, pamuk fiyatlarının dünya fiyatlarından daha yüksek
bir fiyatla tekstil sektörüne girmesi, bu sektörün dünya piyasalarındaki,
bilhassa Avrupa Birliği pazarındaki üstünlüğünü ve rekabetçi durumunu
kaybettirmiştir. Türkiye, Uzakdoğu'da
başlayan ve tüm dünyayı saran ekonomik krizden alabildiğine etkilenmiştir;
çünkü, Uzakdoğu'da yaşanan malî kriz, aynı zamanda, önemli tekstil üreticisi
olan Tayland, Çin, Hindistan, Endonezya, Filipinler ve Malezya'yı olumsuz
etkilemiştir; dolayısıyla, ekonomilerinin küçülmesine paralel olarak yaptıkları
devalüasyonlarla, uluslararası pazarlarda tekstil ürünlerinin fiyatlarının
düşmesine neden olmuşlardır; Türkiye'nin elinde bulunan pazarlara girerek, Türk
ürünleri karşısında pazar paylarını genişletmişlerdir. Rusya Federasyonu ve bu
ülkeye bağlı Bağımsız Devletler Topluluğu, Türkiye'nin tekstil ve hazır giyim
sektörü açısından, en önemli pazarları arasında yer alırken, özellikle bavul
ticaretinin azalmasıyla, bu ülkelere yapılan kayıtlı ihracat oranı yüzde 40
oranında azalma göstermiştir. Tekstil sektöründe
faaliyet gösteren firmalar, global ekonomik kriz sonucunda, artan rekabet
şartları ve pazar daralmasını aşmak amacıyla, maliyetine ürün ihraç etmek veya
ihracat için ürettikleri malları iç piyasaya sürerek satmak istemişlerdir.
Böylece, iç piyasada oluşan rekabet şartları tekstil ürünleri fiyatlarını
düşürürken, borcunu ödemeyen firmalar birer birer iflas etmişlerdir. Değerli milletvekilleri,
dolarla borçlanan ve Alman Markıyla satış yapan firmalar, Alman Markının dolar
karşısında değer yitirmesiyle sıkıntıya girmişlerdir. Uygulanan baskıcı kur
sistemiyle, dolar ve marktaki artış, iç piyasalardaki fiyat artışının gerisinde
kalmıştır. Tekstil ihracatının, Almanya
başta olmak üzere, Avrupa Birliği ülkelerine yapıldığı dikkate alınacak olursa,
Alman Markı ve euronun yılbaşından bu zamana kadarki artışı yüzde 6 olarak gerçekleşirken,
TEFE'deki artış ise yüzde 24,2 olmuştur. 12 aylık dönemde ise, Alman Markı ve
eurodaki artış yüzde 13,7 olurken, fiyatlar yüzde 44,8 artmıştır. Böylece
üreticiler pahalıya üretirken, ucuza satmak zorunda bırakılmıştır. Refahyol Hükümeti
döneminde destek verilen ve tekstil sektöründe atılım yapan sanayiciler, Refahyol
Hükümetinin yıkılmasından sonra işbaşına gelen 55, 56 ve 57 nci hükümetlerin
enflasyonu indirmek için talep kısma politikası uygulamaları sonucunda
piyasalarda durgunluk hâkim olmuştur. Bu durgunluk da sanayicimizin işlerini
daha da kötü hale getirmiştir. Finans kesimi ise,
sanayiciye karşı oldukça sert bir tavır içerisine girmiştir. Risk üslenmekten
çekinen finans çevreleri ortaya çıkan ekonomik krizle birlikte, sanayicilere
açtıkları kredileri hızlı bir şekilde tahsil etme yoluna gitmişlerdir. Bu anlayış
içerisinde olan bankalar, krizi bahane ederek, daha vadesi gelmemiş borçları
tahsil etme, vadesi gelmiş olan alacaklarını haciz yoluyla alma yoluna
gitmişlerdir. Böylece, piyasada haciz olayları ve iflaslar hız kazanmıştır. Tekstil sektöründe bir
kredi darboğazı yaşanmıştır. Devlete yüksek faizlerle borç para veren bankalar,
çoğu KOBİ niteliğinde olan tekstil ve konfeksiyon ihracatçılarına en küçük
toleransı dahi gösterememişlerdir. Firmaların kendi limitleri çeşitli
mevzuattan kaynaklanan gereksiz teminat mektuplarıyla doldurulmuş; böylece,
firmalar finans kredisi kullanamaz duruma gelmişlerdir. Tekstil sektörünün en
önemli noksanlarından biri de, kullandığı teknolojinin, yani, kurulu makine
parkının eski olmasıdır. Yapılan tespitlere göre, Türkiye'de 10 yaşından yeni
olan makine parkının kurulu makine parkına olan oranı yüzde 25 dolayındadır.
Halbuki, aynı oran, Almanya, İtalya ve İsviçre gibi ülkelerde yüzde 70'in
üzerindedir. Avrupa ülkeleri kendi imalat sanayi ürünlerini ve teknolojilerini
yenilerken, Türkiye bu sahada teknolojiyi maalesef üretememektedir. Türkiye,
teknoloji parkını yenileyebilmek için kısa vadede 10 milyar dolarlık kaynağa
ihtiyaç duymaktadır. Bu da, batık bankalara ödenen kaynağa eşittir. Türkiye'nin,
dışticaretinde karşılaştığı en büyük sorunlardan biri de kalitedir. Türkiye'de
kaliteli ürünler üretilmesine rağmen, mevcut pazarların korunması ve yeni
pazarların bulunması için mevcut kalitenin artırılması ve optimum maliyette
mamul üretilmesi gerekmektedir. Değerli milletvekilleri,
tekstil ve konfeksiyon sektörünün, içinde bulunduğu krizden çıkabilmesi için
bir dizi önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu önlemler özetle şunlardır: Hammaddenin sanayiciye
dünya fiyatlarıyla ulaştırılması gerekmektedir. Sanayicinin kullandığı
enerji üzerindeki vergi ve fonlar azaltılarak, sanayiciye, dünya fiyatları
üzerinden elektrik enerjisi verilmelidir. Elektrik fiyatlarının, yıllık, yüzde
10'un üzerinde artması, gecikme faizlerinin yüksek olması, sektördeki imalatı
olumsuz etkilemektedir. İşçi maliyetinin işveren
üzerindeki yükü hafifletilmeli; işçi eğitimine gereken önem verilmelidir. Tekstil ve konfeksiyon
sektöründe kullanılan teknoloji yenilenmelidir. Teknoloji yenilenirken, en kısa
zamanda, ihtisaslaşmış ve pazarı olan branşlardan başlayarak, yerli makine
üretimi gerçekleştirilmelidir; bunun için de, devlet tarafından, gerekli
altyapı çalışmaları başlatılarak, özel sektör teşvik edilmelidir. Özel sektörün
makinelerinin yenilenmesine teşvikler verilmelidir. Kaliteli mal üretilmelidir. Bu amaçla, kalite
kontrolü, sürekli denetlenmelidir. İthal edilen, ham ve yarı
işlenmiş veya mamul ürünlerin kontrol edilmesi için, ihtisas gümrüklerindeki
düzenlemeler, daha işler ve etkin hale getirilmelidir. İhtisas gümrükleri
yaygınlaştırılmalı ve denetimleri artırılmalıdır. Tekstil ve konfeksiyon
sektörünün, hammadde ihtiyacını karşılayabilmesi, üretim kapasitesini
artırabilmesi, makine parkını yenileyebilmesi ve teknolojisini yenileyebilmesi
için, finansal desteğe ihtiyacı bulunmaktadır; bu nedenle, bankacılık kesimi,
tekstil sektörünü desteklemelidir; bu amaçla, kısa vadeli kredi borçları, hiç
olmazsa, orta vadeye yayılmalıdır. İhracat ve rekabet
kabiliyeti olan mallarda, KDV oranları düşürülmelidir. Üretim konularında,
sanayicilerimizin ihtisaslaşması sağlanmalıdır. Üniversite ve meslek
yüksekokullarında, tekstil ve konfeksiyonla ilgili eğitim yaygınlaştırılmalı;
hatta, tekstil fakülteleri kurulmalıdır. İşadamları ve üniversite ortaklığında,
tekstil sektörünün yoğun olduğu bölgelerde, tekstil araştırma merkezleri
kurulmalıdır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Öksüz, 2
dakika içinde tamamlayınız. Buyurun. ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) -
Başkanım, tamamlıyorum. Tekstil sektöründeki
firmaların, kendi bünyelerinde araştırma ve geliştirme yapabilecek ar-ge
laboratuvarları kurabilmelerinde kolaylıklar sağlanmalıdır. Avrupa Birliği ile
girilen gümrük birliğinin olumsuz etkilerini ortadan kaldıracak tedbirler
alınmalıdır. Hem tekstil ve
konfeksiyon alanında hem de teknoloji transfer ve üretim alanında çok ortaklı
şirketler kurulmalı ve teşvik edilmelidir. Türkiye'nin reel anlamda
değerlenmiş Türk Lirasıyla, uluslar arasında rekabet etme şansı azalmıştır; bu
nedenle, reel kur sistemine derhal geçilmelidir. Türk Eximbank
kaynaklarından kullanılan krediler, halihazırda, sektörün finansman
ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır; ayrıca, KOBİ'ler açısından kullanımı kolay
değildir; çünkü, bu kredilerin kullanımından doğan risk, performans kredileri
hariç, bankaların üzerinde bulunmaktadır. Bankalar, Türk Eximbank kredisi için
de, kendi kaynaklarından kullandırdıkları kredilerle ilgili kredibilite
koşullarını aramaktadır. İhraç kaydıyla gelen
mallar için, süratle çalışan analiz laboratuvarları kurulmalıdır. Tekstil sektöründeki
makine ve tesislerin, bankalarca teminat olarak kabul edilmesi ve temin
edilmesi, derhal sağlanmalıdır. Bu duygularla, Yüce
Meclise selam ve saygılarımı sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Öksüz. ANAP Grubu adına, Denizli
Milletvekili Sayın Beyhan Aslan; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika Sayın
Aslan. ANAP GRUBU ADINA BEYHAN
ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz tekstil
merkezlerinde inceleme yapmak suretiyle, tekstil ve konfeksiyon sektörünün
sorunları, geleceği ve alınması gereken önlemlerin araştırılması için, Bursa
Milletvekilimiz Sayın Ertuğrul Yalçınbayır ve 31 arkadaşının Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi, 22 Mayıs 1999 tarihinde verilmiştir. Verilen bu
önergede, şahsımın da imzasının olduğunu belirtiyorum. Şimdi biz bu önergeyi
konuşuyoruz. Şahsım ve Anavatan Partisi Grubu adına Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum ve Yüce Meclisin değerli üyelerinin yeni yıllarını kutluyorum. Ondokuz ay önce verilen
önergeyi genelinde benimsiyor ve bir Meclis araştırmasını yürekten
destekliyoruz. Bununla beraber, ondokuz aydan bugüne kadar geçen zaman
içerisindeki, yani önergenin verildiği tarihle bugün arasındaki bir iki çelişkiden
de bahsetmek istiyorum. Bir kere, sektörün yıllık
döviz girdisi önergeye sehven 50 milyar dolar olarak yazılmış; çünkü, sektörün
yıllık döviz girdisi 10 milyar dolardır. Bunu belirtmek istiyorum. Ucuz işçilik ve kaliteli
pamuk avantajlarımız ise bugün sanıldığı gibi ağırlıklı değildir ve daha
önemlisi, âcil ve etkili önlemler alınmadığı takdirde bu avantajlar kaybolmak
üzeredir o günden bugüne. Ayrıca, 1995'ten itibaren
tekstil ve konfeksiyon sektöründe kapasitenin artmasının rekabet gücümüzü
olumlu yönde etkilediği görüşü ise, özellikle 1997, 1999 global krizleri
nedeniyle tartışmaya her zaman açıktır. Nihayet, önergedeki
ifadeyle, Türk sanayiinin hızla büyüyen ve avantajlı sektörü olan tekstil ve
konfeksiyonun 21 inci Yüzyılda Türkiye'nin, birçok ilimizin lokomotif sektörü
olacaktır kanaatini, tekstilin önemini açıkça ifade ediyorum; ancak,
paylaşamıyorum; çünkü, bize göre, gelişen ülkelerde, bilgi toplumuna ulaşan
ülkelerde tekstil hiçbir zaman lokomotif sanayi olmaz. Bilgi toplumuna ulaşan
ülkelerde lokomotif sanayiler bundan sonra dijital teknoloji ve elektronik
teknolojisi olacaktır. Bunu belirtmek istiyorum; ama, tekstile verdiğimiz önemi
kesinlikle azalttığımızı veya ona az önem atfettiğimizi ifade etmek
istemiyorum. Tekstile fevkalade önem vermemiz gerekiyor; ancak, 21 inci
Yüzyılda tekstil lokomotif sektör olmaz; çünkü, bunu gelişen ülkelerde açıkça
görüyoruz. Bu açıklamadan sonra,
tekstil ve konfeksiyon sektörüyle ilgili Meclis araştırması önergesi
konusundaki düşünce ve kanaatimi sunuyorum. Tekstil sanayii, ileri bilgi
toplumu ülkelerde öncelikli sanayiler arasında değildir. Bununla birlikte, bu
ülkeler, tekstil teknolojisini geliştirmişler, özel koruma önlemleri alarak,
ayrıca, makul faizli bol kredi imkânları, yüksek eğitim öğretim düzeyi ve
araştırma geliştirme çalışmalarıyla kendi tekstil sanayilerine yıllardır uygun
bir yapı sağlamaktan geri kalmamışlardır. Türkiye'nin de hedefi,
sanayileşmeyi tamamlayıp bilgi toplumuna geçmek olduğuna göre, tekstil
sanayimiz, uzun vadede büyümesine devam edecek; fakat, lider sanayi olma
niteliğiyle zaman kaybetmeyecektir. Şurası açıktır ki, bugün, bilgi toplumuna
ulaşmış ülkeler ve sanayileşmiş ülkeler de sanayileşmeye tekstille
başlamışlardır. Zaman içinde, tekstil, tekstil makinelerine, tekstil
kimyasallarına dönüşmüş; elektrik, elektronik ve kimya sanayilerindeki hızlı
büyümeyle, gerçek sanayi ülkeleri konumunu almışlardır. Türkiye'de tekstil
sanayiin dışa açılması ve bu sektörün, hızlı sanayileşme politikasının lideri
seçilmesi, Güney Kore ve Tayvan'la aynı tarihlere rastlar; ancak, Türkiye,
orta, uzun vadeli ve sağlıklı bir tekstil politikası koyamadığı, eğitim ve
öğretime gereken önemi veremediği ve sonuçta, tekstil makineleri ve
kimyasalları sanayiini geliştiremediği için, bugün, Güney Kore ve Tayvan'ın
gerisinde kalmıştır. Bu olumsuz ve acı tespite
rağmen, bugün, tekstil sanayii, sağladığı katmadeğer, istihdam ve özellikle
ihracattaki yüzde 40 payıyla Türk ekonomisinin en önemli sanayi dalıdır.
Dolayısıyla, kısa vadede öncelik, bu sanayii acilen sağlığına kavuşturmak olmalıdır;
uzun vadede ise, Türkiye'nin kaybettiği zamanı kazanmak hedefi görülmelidir. Bu anlamda, öncelikle,
tekstil sektörünün eksiklikleri acilen giderilmeli, sektöre sağlıklı bir yapı
kazandırılmalıdır. Tekstil sanayii, hem büyümeli, güçlenmeli hem de bu sanayiin
ekonomideki yeri göreceli olarak azalmalıdır. Eğer tekstil sanayii, ihmale
devam edilirse, zayıflatılır; küçültülürse, Türkiye'de yeni ekonomik ve sosyal
krizlere de kolaylıkla yol açılabilecektir. Türk tekstil ve
konfeksiyon sanayii, ucuz fiyat avantajını yitirmekte olsa bile rekabet şansını
bir süre daha sürdürecek, kaliteli mallar yanında sıradan mallar üretmeye ve
fason üretim yapıp ihraç etmeye devam edecektir. Ancak, bu uğraş sürdürülürken,
katmadeğeri yüksek, daha kaliteli, modaya uygun görünüm ve özelliklerde kumaş,
özgün mal üretmek ve pazarlamak daima hedeflenmeli ve göz önünde tutulmalıdır. Tekstil sektörünün
sorunlarının bir kısmı geneldir ve Türk ekonomisinin tümünü ilgilendirir.
Bunlar, global kriz, ekonomik ve siyasî istikrarsızlık, kur makasının açılması,
kronik enflasyon gibi, çoğu son yıllarda yaşanan ve yaşanmış olumsuzluklardır. Finansman sorunu ise,
Türk ekonomisinin daimî meselesidir. Ancak, özellikle 1997-1999 döneminde,
bankacılık sektörünün, tekstil sektörünü verdiği zarar, diğer sektörlere
verdiğinden fazla olmuştur. Bu nedenle, konu üzerinde bu vesileyle biraz durmak
istiyorum. 1997-1999 kriz döneminde
finans alanında çok ciddî sorunlar yaşandı. Tekstil ve tekstil ihracatına
aktarılan krediler daraldı ve vadesinden önce geri çağırıldı. Kredi faizleri
olağanüstü yükseltildi ve ihracat dövizleri bloke edildi. Bu tip yaklaşımlar
başladığında, bankalarla kredi ilişkileri içerisindeki büyük küçük her
işletmenin yaşama gücünü kolaylıkla yitireceği şüphesizdir. Borcun ödenmesi,
yaşamın sürmesine bağlıdır. Nitekim, bu düşünceden hareketle bazı bankalarımız,
bazı borçlu işletmelere, ödemesiz dönem, makul faiz ve ek vade ile ek kredi
uygulamışlar; sonuçta, bunu yapan bankalar, firmaları yaşatmış ve hatta bu
firmalardan, 1999 yılında ülkemizdeki en büyük 500-1000 firma arasına girenler
bile olmuştur; ama, bazı bankalarımızın yanlış tutumları, yanlış kredi
politikaları ve "ben ne bulursam alırım" telaşına kapılmaları sonucu
bazı firmalarımızın da batmasına, maalesef, sebep olmuşlardır. İşletmeler, işçi
paralarını cumartesi ödemeyi düşünürken, cuma günü, ihracat gelirine elkoyan
bankaya gittiğinde, eli boş dönmüş ve işçisinin karşısına boynu bükük
çıkmıştır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şeffaflık, saydamlık çağımızın önemli değer yargılarının
başında gelir. İşletmelerimizin bankalarla yaptıkları ve haklı olarak karınca
duasına benzetilen o ince yazılar, sözleşmeler karşılıklı ve iki taraflı
iradenin dengelendiği beyanlar değildir; bankanın kredi menfaatı doğrultusunda
dikte ettirdiği, inisiyatifin tamamen bankalarda olduğu düzenlemelerdir. Genel
kredi sözleşmeleri, kredi isteyen sanayici için mutlak kabulü gereken şartları
taşır; kredi alabilmek, bu şartları kayıtsız, şartsız kabullenmekten geçer;
çünkü, işadamı sıkışıktır, işletmeler daralmıştır. Sayın Başbakanımız,
işadamlarıyla görüşürken "niçin bu sözleşmeleri ciddî okumuyorsunuz, niçin
iyi bakmıyorsunuz" demiştir; ama, işadamları ve işletmeler öyle
darboğazdadır ki, bu sözleşmeleri işletmeden bile kredileri kabul etmek, o
paraları almak ve günü kurtarmak durumundadırlar. Bu nedenle, o sözleşmeleri
imzalamışlardır. Konuyla ilgili olarak,
Türkiye'de tüketici kredisi sözleşmelerinde bankalara bazı yasal tedbirler
getirilmiştir. Tüketici Yasasına göre, bankalar, tüketici kredisinin geri
ödenmesini öne çekemezler. Sözleşme süresi boyunca kredi miktarı, faiz, fon ve
diğer masraflar konusunda tüketici aleyhine bir değişiklik yapamazlar. Ülkemizde
tüketicilerimize tanınmış sözleşmelere benzer şartların, sanayicilerimize ve ihracatçılarımıza tanınması gerekir.
Bankalar, tek taraflı irade beyanlarıyla yaptıkları sözleşmeleri, sanayicilere
imzalatmamalıdırlar. Bu konuda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun
devreye girmesi gerekir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun görevi,
sadece denetlemek değildir, aynı zamanda, mevzuatı düzenlemektir. Bu konuda
tekstilcimizin ve ihracatçımızın yararına yeni düzenlemeler beklendiğini ifade
etmek istiyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tekstil sektörünün bazı başlıca sorunlarını kısaca şöyle arz
etmek istiyorum: Teşvik edilen aşırı yatırımların ortaya koyduğu kapasite ve
arz fazlalığı -arkadaşım belirtti- Türkiye'ye girişi önlenemeyen dampingli
kumaşların yarattığı talep yetersizliği ve antidamping mevzuatının etkin
uygulanmaması. Bu nokta, çok ciddidir. Bugün, dampingli kumaşlar Türkiye'de
ihtisas gümrüklerinden ithal edilmektedir. Türkiye'de dört ihtisas gümrüğü
vardır. Bu ihtisas gümrükleri belirlidir. Burada, gerekli dikkat ve ihtimam
gösterilmektedir; ama, aynı dikkat ve ihtimamı Dış Ticaret Müsteşarlığının da
göstermesi gerekir. Dampingli kumaş ithal etmek isteyen kişiyi ya da kuruluşu,
mutlaka "sen, bu kumaşı hangi makineyle işleyeceksin, hangi işletmede bunu
işleyeceksin?" şeklinde araştırmaya girişmesi lazım. Önüne gelen, her
kurulan firmaya, bu kumaşı ithal müsaadesi vermemesi lazım; verdiği takdirde,
bu kumaş ihraç edilmiyor, iç piyasada tüketiliyor, dolayısıyla, hem yasaya
aykırı davranılmış oluyor hem de haksız rekabete girilmiş oluyor. Bu nedenle,
Dış Ticaret Müsteşarlığımızın, bu konuda, yani, dampingli kumaşların
ithalatında verilen müsaadeyi çok ciddî olarak, çok dikkatli olarak, çok
ihtimamla incelemesi gerekiyor. Bu konuya da ilgililerin dikkatini çekmek
istiyorum. Enerji kalitesinin
düşüklüğü, enerji, su, yakıt gibi diğer kamu girdileri maliyetlerinin rakip
ülkelere göre biraz daha aleyhimize geliştiğini belirtmek istiyorum. Eğitim ve
öğretim kalitesinin düşüklüğüne, iyi eleman yetersizliği konusuna dikkat çekmek
istiyorum. Kayıtdışı işçi
çalıştıran, arıtma tesisi olmadan üretim yapan veya arıtma tesisi olup da
göstermelik çalışan işletmelerin ciddî, yasaya uygun olan işletmeler
karşısındaki haksız rekabetine de dikkat çekmek istiyorum. Kimyasal maddelerde dışa
aşırı bağımlılığımız var. Tekstil kimyası üzerine mutlaka yatırım yapmak
durumundayız. İşçinin yüksek istihdam
maliyeti: İşçimizin maliyetini yükseltmek yolunda adım adım ilerleniyor. Her ne
kadar Avrupa'ya göre işçimizin maliyeti çok düşükse de, rakibimiz olan
Uzakdoğu'ya göre yükselmeye başlamıştır. Sektör için, özellikle,
pamukta sağlıklı ve tutarlı bir destekleme politikası ve popülist yaklaşımlar,
Türk sanayiinin, mutlaka, ciddî krizinde etkisi vardır. Pamukta, mutlaka,
ileriye dönük mal piyasası, pamuk piyasası kurulmalıdır, dünya pamuk
borsasındaki fiyatlara göre pamuk teşekkül etmeli ve ona göre ihracatçı adımını
atmalıdır. İhracatçının Eximbank
kredilerinden yaptığı ihracat miktarıyla orantılı olarak yararlanması gerekir
ve Eximbank kaynaklarının da artırılması gerekir. Geçen yıl, bu konuda
gündemdışı yaptığım konuşmada, Eximbank kredilerinin artırılacağı söylenmişti;
ama, bugüne kadar, biz, Eximbank kredilerinin artırıldığını da maalesef,
görmedik; bunu da, tekstilciler, tekstil ihracatçıları adına söylemeyi bir borç
biliyorum. Mevzuat ve bürokratik
engeller: Maalesef, hazırlık tahkikatının gizliliği ihlal edildiğinden dolayı,
işadamlarımız hakkında yapılan tahkikatın, televizyonda gösterilen boy boy
resimleri, maalesef, bir tedirginlik de
yaratmıştır; bunu da ifade etmeyi borç biliyorum. Dış tanıtım ve tanıtım
fonu yetersizliği: Yurtdışı ticaret müşavirliklerinin reorganize edilmemesi,
yurt dışındaki ticaret müşavirliklerimizin bu konuda öncü rol oynaması en
önemli etkendir. Orası lüks oturma yeri değildir; ihracatçımızın önünü açma,
ona yol gösterme yeridir. Yeterince yabancı sermayeyi cezbedebilecek ortam ve
mevzuat oluşturulmamıştır. Devletin sektörle ilgili,
kısa, orta, uzun vadeli politikaları desteklemesi, desteklerin yetersizliği:
Uluslararası rekabet giderek zorlaşıyor. Buna karşılık, ihracatta istihdam ve
enerji teşviki enstrümanlarının kullanılması gerekir. Bu konuya yetkililerin de
dikkatini çekiyorum. Tüm bunların yanı sıra,
yukarıda sorunların yarattığı zorlukları ikiye katlayan kur baskısı söz
konusudur. İstikrar, Türkiye için fevkalade önemlidir. Hele hele, bu malî bütçe
tavizsiz uygulanmalıdır. Ancak, burada, ihracattaki kur hedefi yüzde 20'dir,
yüzde 20 tutturuluyor; ama, enflasyon hedefine ulaşmayınca; yani, enflasyon
yüzde 34 olunca, ihracatçı yüzde 20 artırıyor; ama, girdilerini yüzde 34
artırıyor. O zaman, ihracatçı aleyhine bir gelişme mevzubahis oluyor ki,
burada, ihracatı teşvik eden bir unsur değil, ihracatın önüne geçen bir unsur
ön plana geçiyor. Bu nedenle, biz, kur baskısını, mutlaka, mevcut enflasyona
göre ayarlarsak, o zaman taviz vermiş oluruz; ama, ne yapmamız gerekiyor, o
zaman, biz, ihracatçıya kur tazminatı ödeyelim. Böylece, ihracatçıyı da bu
olaydan kurtarmamız gerekiyor. Yani, ihracatçıya kur tazminatı ödemekle, bu
işin içinden çıkabiliriz zannediyorum. Tekstil ve konfeksiyon
sektörüne ilişkin Meclis araştırması önergesinin ağırlıklı bir bölümü de,
sektörün ihracat faaliyeti ve işletmeleri ve işlemlerin çeşitli safhalarındaki
bürokrasiyle ilgilidir. Bilindiği gibi, ihracat,
çok yönlü bir süreçtir; bu süreç içinde mevzuatın öngörmediği, akla gelmeyecek
sayısız meseleler söz konusudur. Yine, bilindiği gibi,
ithalat ve ihracat hareketleri, dışticaretin dışında, başka önemli
sorumluluklarda bulunan bir devlet bakanlığına bağlı Dış Ticaret
Müsteşarlığınca yürütülmekte, koordine edilmektedir. Bununla beraber, ihracatla
ilgili ekonomik faaliyetlerin başlangıcından sona erdirilmesine kadar, her
kademede, çeşitli kurum, müsteşarlık, bakanlıklar işin içindedir. Her kesimin,
ihracatla ilgili bir görevi ve sorumluluğu vardır. En mükemmel mevzuat dahi
olsa, bu karışıklık, bu çarpıklık içerisinde, ihracatın ve ihracatçının önünü
açmak mümkün değildir. Mevzuat konusunda ciddî ciddî düşünmemizde fayda var
diye düşünüyorum. Dış Ticaret
Müsteşarlığımızın, idarî açıdan, meselelerin üzerine gitme ve olayları çözme
yetkisi vardır; ama, bugün, ihracat ve ihracatçı üzerindeki kamu baskısı
nedeniyle, bu bürokratlarımız cesaretle davranamamakta ve sorunlar olduğu yerde
kalmaktadır. Bunun için, bunun üzerinde de ciddiyetle durmamızda fayda var diye
düşünüyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüce Meclis, tekstil ve konfeksiyon sektörünün Türk
ekonomisindeki önemi nedeniyle, sektörün önündeki sorunlar üzerinde objektif
olarak ihtimamla eğilecek, sektörün ağırlığına ve konumuna uygun kurumsal ve
yasal düzenlemeleri gerçekleştirecektir; bu noktada, 21 inci Dönem
Parlamentosuna iş düşmektedir. Sektörün önündeki
engellerin bertaraf edilmesiyle, sektör, sağlıklı ve istikrarlı bir gelişimi
sürdürebilecek ve ülkemizin sanayileşmesinin tamamlanması ve bilgi toplumu olma
yolunda ilerlemesine en büyük katkıyı yapacaktır. Unutmayalım ki, bilgi
toplumuna ulaşan ülkelerin başlangıç noktalarını incelediğimiz zaman, tekstil
sanayii hep başlangıç olmuştur. Tekstil İşverenleri
Sendikasının Sayın Başkanı ve onun Genel Sekreteri ve yine tekstil işçileri
sendikaları, sorunların çözümü için, birlikte, omuz omuza gayret etmekte ve
omuz omuza büyük gayret içindedirler; bu konuda Başbakana çıkmışlar, İlgili
bakanlarla görüşmüşlerdir. Bu konudaki gayretlerini takdir ediyorum ve onların
bu gayretlerinin önünü açmak için, tekstilin sorunlarını araştırmak, tekstil
ihracatçısının sorunlarını araştırmak için, Mecliste, mutlaka, bir komisyon
kurulması gerektiği kanaatini destekliyorum. Özellikle tekstilin yoğun
olduğu bölgelerde, Bursa'da, Denizli'de, Kahramanmaraş'ta, Gaziantep'te,
İstanbul'da, İzmir'de tekstil ihracatçılarıyla görüşürseniz ve tekstille iç içe
yaşarsanız, onların içerisine düştükleri sıkıntıyı, hakikaten, fevkalade; ama,
fevkalade önemli hissedersiniz. Ben, tekstilin çok yoğun
olduğu ve yıllık 1 milyar dolarlık bir ihracat gelirinin olduğu bir ilde,
Denizli'de tekstilcilerle beraber nefes alıp veren bir arkadaşınız olarak,
onların içerisine düştüğü sıkıntıyı, bunalımı ve onların banka müdürleri
karşısındaki oturuş vaziyetlerini biliyorum. Bu tekstilciyi, bu
tekstil ihracatçısını kurtarmak için, Bursa, Gaziantep, Denizli, Kahramanmaraş,
İzmir, İstanbul ve sair illerdeki tekstil sektörünü kurtarmak için, gelin, destek
verelim, Meclis olarak, tekstilin sorunlarını araştırmak ve yasal tedbirleri,
düzenlemeleri yapmak için bir araştırma komisyonu kuralım diyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Aslan. Sayın milletvekilleri,
çalışma süremizin sonuna geldik, bir grubun konuşmacısına yetecek kadar süremiz
yoktur. Bu nedenle, sözlü sorular
ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 3 Ocak 2001 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 18.47 |
|