Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 51       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

38 inci Birleşim

2 . 1 . 2001 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın, İstiklâl Marşı Şairi Mehmet Âkif Ersoy'un  64 üncü ölüm yıldönümü nedeniyle gündemdışı konuşması ve MHP Ankara Milletvekili Abdurrahman Küçük, DYP Van Milletvekili Hüseyin Çelik, FP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan, ANAP İstanbul Milletvekili Yılmaz Karakoyunlu, DSP Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'ın grupları adına ve Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail Büyükerman'ın da şahsı adına konuşmaları

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in (6/995) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/261)

2.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın (6/915) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/262)

3.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın (6/840) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/263)

4.- Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan'ın (6/924) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/264)

5.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun (6/1075) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/265)

6.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun (6/1074) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/266)

7.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun (6/1082) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/267)

8.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun (6/1036) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/268)

9.- Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin,  3201 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununa Bir Ek Madde İlave Edilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/217) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/269)

10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 28.3.1983 Tarih ve 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelere Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/499) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/270)

V.- SORULAR VE CEVAPLAR

 

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Osmanlı'nın 700 üncü kuruluş yıldönümü nedeniyle Samsun'da bir etkinlik yapılmamasının nedenine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/470) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, Hizbullah örgütüne ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/471) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, Hizbullah örgütüne karşı yapılan operasyonlara ve faili meçhul cinayetlere ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/472) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

4.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, PKK terörüne ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/476)

5.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, kayıp işadamlarına ve Zehra Vakfı Genel Başkanının kaçırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/478)

6.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Bilim Araştırma Vakfında gerçekleştirilen operasyona ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/480)

7.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Gözaydın Köyü sulama göleti projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/481)

8.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Marmara Birlik tarafından yapılan zeytin alımlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/482)

9.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, meslek lisesi ve açıköğretim liselerinden genel liselere geçiş hakkının verilmemesinin nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/483)

10.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, deprem nedeniyle Bursa İlindeki belediyelere yapılacak yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/484) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

11.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Bursa-Orhangazi-Yeniköy Beldesi yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/497) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

12.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Ankara-Haymana-Konya karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/502) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

13.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Ankara-Balâ karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/503) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

14.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Haymana-Polatlı  karayoluna  ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/504) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

15.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Ankara-Esenboğa Havaalanı yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/505) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

16.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Ankara-Şereflikoçhisar karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/506) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

17.- Mardin Milletvekili Veysi Şahin'in, Midyat kanalizasyon projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/522) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

18.- Mardin Milletvekili Veysi Şahin'in, mühendis ve mimarların sorunlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi  (6/523) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

19.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Karabük İlindeki belediyelerin afet yardımı kapsamından çıkarılmasının nedenine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/541) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

20.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İznik-Osmangazi karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/545) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

21.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Keles-Antalya karayolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/546) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

22.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, il, ilçe ve belde belediyeleri gelir payı çarpım katsayılarının nasıl belirlendiğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/556) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

23.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Karakoçan İlçesinin yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/566) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

24.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Kovancılar İlçesinin kanalizasyon sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından   sözlü soru önergesi (6/568) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

25.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Kovancılar İlçesinin içmesuyu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından   sözlü soru önergesi (6/570) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

26.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Kovancılar İlçesinin karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/571) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

27.- Elazığ  Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Kovancılar Belediyesinin hizmet binası ihtiyacına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/572) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

28.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Alacakaya, Arıcak karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/579) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

29.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Palu- Gökdere - Bingöl karayolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/581) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

30.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğüne bağlı orman işletmelerinden alacakları olan köylülere ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/485) ve Orman Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı

31.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, yurt dışından ithal edilen ağaçlara ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/766) ve Orman Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın, Galatasaray Spor Kulübüne ödül verilmesiyle ilgili Bakanlar Kurulu Kararı hazırlandığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/3164)

2.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın TL'nin değer kaybına ve banknotlardaki sıfırlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın yazılı cevabı (7/3088)

3.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, yolsuzluk, soygun ve vurgun olaylarının MGK'nın gündemine getirilip getirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/3001)

4.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, faaliyetleri durdurulan bankalarla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/2885)

5.- Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, bankalar ve bankacılık sektörüne ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/2845)

6.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, depremzedeler için toplanılan vergi ve dışı kaynaklı kredilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/2978)

7.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, üniversite kampuslarındaki başörtüsü yasağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2947)

8.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, BAĞ-KUR emeklilerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/3194)

9.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, esnaf ve sanatkârların sorunlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/3124)

10.- Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin, BAĞ-KUR prim borçlarını ödemeyen çiftçilere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/3087)

11.- Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey'in, IMF Türkiye temsilcisine Hazine Müsteşarlığında oda tahsis edildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/3101)

12.- Konya Milletvekili Mehmet Gölhan'ın, batık bankalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/2984)

13.- Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, ÇAYKUR Çay Araştırma Merkezinin çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/3123)

14.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, Avrupa Konseyince hazırlanan yolsuzlukla ilgili Ceza Hukuku Sözleşmesinin Türkiye tarafından benimsenmediğine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/2892)

15.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, BOTAŞ Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M.Cumhur Ersümer'in cevabı (7/3024)

16.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, güvenlik güçlerinin yaptığı denetimlerde televizyon kanallarının da bulunmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/3079)

17.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, trafik suç ve cezalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/3078)

18.- Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın, FP Nevşehir İl Divan Toplantısının polislerce izlenmesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/3018)

19.- Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin, Kanada'daki Türk çocuklarının eğitimine ve Talim Terbiye Kurulunun altında bulunan mescidin kapatıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3062)

20.- Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Kırıkkale Üniversitesi ve Rektörü hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3054)

21.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Uludağ Üniversitesinin bazı projelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3050)

22.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Uludağ Üniversitesinin bazı projelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3036)

23.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, lise açılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3016)

24.- Diyarbakır Milletvekili Seyyit Haşim Haşimi'nin, Kırıkkale Üniversitesinde bir öğretim üyesinin kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2937)

25.- Adana Milletvekili Ali Gören'in, ders kitaplarında Evrim Teorisine yer verilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2917)

26.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, yurtdışında eğitim görenlerin diplomalarının denkliğine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2873)

27.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Turhal Şeker Fabrikasında çalışan geçici işçilere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/3119)

28.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, bakanlığın Akdeniz-Ege Turizm Altyapı Kıyı Yönetimi projesine ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/3148)

29.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, bakanlığın Tokat İlindeki yatırım projelerine ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/3190)

30.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, bakanlığın Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/3030)

31.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, DLH İnşaat Genel Müdürlüğünün demiryolu projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı (7/3084)

32.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın;

Bursa Yenişehir Havaalanı inşaatı projesine,

DLH İnşaatı Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki yatırım projelerine,

İlişkin soruları ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı (7/3022, 3023)

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in, İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, konuşmasında, hükümete sataşması nedeniyle konuşması

VII.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır ve 31 arkadaşının, tekstil ve konfeksiyon sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/10)

 


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMMGenel Kurulu saat 11.00’de açılarak yedi oturum yaptı.

Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü ve Beşinci Oturumlar

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü Parlamenter Asamblesi (NATOPA), Türkiye - Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu (Türkiye - AB KPK), Parlamentolararası Birlik (PAB), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı Parlamenter Asamblesi (AGİTPA), Karadeniz İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) ve İslam Konferansı Örgütü Parlamenter Asamblesinde (İKÖPA) Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen asıl ve yedek üyelere ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Fransa Millet Meclisinde gündeme alınmaya çalışılan sözde Ermeni soykırımı tasarısının yasalaşmasının engellenmesi amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasî partilerden birer milletvekilinin katılımıyla oluşacak bir heyetin, görüşmelerde bulunmak üzere Fransa’ya gitmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi;

19 Aralık 2000 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 566 sıra sayılı Yetki Kanunu Tasarısının 48 saat geçmeden, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 2 nci sırasına, 20 Aralık 2000 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 567 sıra sayılı, 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair 8.12.2000 Tarihli ve 4610 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin, 48 saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 5 inci sırasına alınmasına; Genel Kurulun 20 Aralık 2000 Çarşamba günkü birleşiminde bütçe görüşme programının bitiminden sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerine geçilerek, gündemin 6 ncı sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; 20 Aralık 2000 Çarşamba günü saat 24.00’e kadar görüşmelerin tamamlanamaması halinde, saat 24.00’ten sonra da çalışmalara devam edilmesine; tasarı ve tekliflerin görüşülmesi sırasında soru - cevap işleminin 10 dakikayla sınırlandırılmasına; Genel Kurulun 21 Aralık 2000 Perşembe günü 11.00 - 13.00, 14.00 - 16.00, 18.00 - 24.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi, yapılan görüşmelerden sonra;

Kabul edildi.

2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764, 1/765, 1/740, 3/642, 1/741, 3/643) (S. Sayıları: 552, 553, 554, 555) üzerindeki görüşmeler tamamlandı; elektronik cihazla yapılan açık oylamalar sonucunda, kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

Başbakan Bülent Ecevit, bütçenin kabulü nedeniyle Genel Kurula bir teşekkür konuşması yaptı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan:

Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/650, 1/679) (S. Sayısı: 517),

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifinin (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527),

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/53) (S. Sayısı: 443),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi;

Memurlar ve Diğer Kamu Görevlileri Hakkındaki Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının (1/790) (S. Sayısı: 566) görüşmeleri tamamlanarak, elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, konuşması sırasında Bakanlığına sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.

 

 

Ali Ilıksoy

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Hüseyin Çelik

 

Mehmet Ay

 

Van

 

Gaziantep

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

Altıncı ve Yedinci Oturumlar

23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair 8.12.2000 Tarihli ve 4610 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin (1/792) (S. Sayısı : 567) görüşmeleri tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık oylama sonucunda, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

21 Aralık 2000 Perşembe günkü Genel Kurul çalışmalarının yapılmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Alınan karar gereğince, 2 Ocak 2001 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 07.04’te son verildi.

 

 

Murat Sökmenoğlu

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Sebahattin Karakelle

 

Mehmet Ay

 

Erzincan

 

Gaziantep

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

Hüseyin Çelik

 

Şadan Şimşek

 

Van

 

Edirne

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye


                                                                           No. : 54

 

II. – GELEN KÂĞITLAR

21 . 12 . 2000 PERŞEMBE

Sözlü  Soru Önergeleri

1.- Gaziantep Milletvekili  Mehmet  Ay'ın, DSİ'nin Gaziantep'teki yatırım projelerine  ilişkin  Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1120) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.12.2000)

2.- Gaziantep Milletvekili  Mehmet  Ay'ın, Belkıs-Nizip Pompaj sulama projesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1121) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.12.2000)

3.- Gaziantep Milletvekili  Mehmet  Ay'ın, Gaziantep sulama Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1122) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.12.2000)

4.- Gaziantep Milletvekili  Mehmet  Ay'ın, Gaziantep-Karkamış Hükümet Konağı Projesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1123) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.12.2000)

5.- Gaziantep Milletvekili  Mehmet  Ay'ın, Gaziantep-Nurdağı İlçesi Emniyet Amirliği binası inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1124) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.12.2000)

6.- Gaziantep Milletvekili  Mehmet  Ay'ın, Gaziantep-Araban İlçesi Özel İdare İşhanı inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1125) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.12.2000)

7.- Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'in, tasdikname  üzerine kayıt yapan okul müdürlerinin görevden alındığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1126) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000)

8.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, demiryolu yapımında kullanılacak olan krediye ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1127) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000)

9.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Türk Telekomun özelleştirilmesi ile ilgili basında yeralan iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1128) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000)

                                             Yazılı Soru Önergeleri

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, gençlerin spor dışı sorunlarıyla ilgili olarak geliştirilen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/3219) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.12.2000)

2.- Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, bazı milletvekillerince  polislerin  kışkırtıldığı yönündeki iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3220) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.12.2000)

3.-  Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Ankara'nın kültür ve sanat merkezi sorununa ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/3221) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.12.2000)

4.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Tarım-İş Sendikası ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3222) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000)

5.- Balıkesir  Milletvekili İlhan Aytekin'in, Balıkesir  İlindeki  hayvancılık ve barınakların yapı denetimine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3223) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000)

6.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlindeki yatırım  projelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3224) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000)

7.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlindeki yatırım  projelerine ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3225) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000)

 8.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlindeki yatırım  projelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3226) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000)

9.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlindeki organize sanayi bölgesi projelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret  Bakanından yazılı soru önergesi (7/3227) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000)

10.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlindeki yatırım  projelerine  ve KOSGEB  şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3228) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000)

11.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Avrupa Birliğinin Nice zirvesinde yapılan görüşmelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi  (7/3229) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000)

12.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlindeki yatırım  projelerine ilişkin   Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3230) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000)

13.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlindeki yatırım  projelerine ilişkin  Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3231) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.12.2000)

 

                                                                           No. : 55

22.12.2000 CUMA

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Bartın Millî Eğitim Müdürünün bazı uygulamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3232) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.12.2000)

2.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Hazinenin petrol firmalarına fazla ödeme yaptığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/3233) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.12.2000)

3.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Devlet Bakanı Yüksel Yalova'nın ekonomiyle ilgili açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3234) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.12.2000)

 

                                                                           No. : 56

2 . 1 . 2001  SALI

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili  Bülent Akarcalı'nın, yerli otomotiv sanayiinin korunmasına   ilişkin   Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3235) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2000)

2.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğünce Tokat İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3236) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2000)

3.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Ankara ve çevresinde kaynak suyu  üreten firmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3237) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2000)

4.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlindeki çevre yolları projelerinin ödeneklerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3238) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2000)

5.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İli çevre yolu ve Turhal yolu projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3239) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2000)

6.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlinde İller Bankası Genel Müdürlüğünce yürütülen yatırım projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3240) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2000)

7.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlinde Yapı İşleri Genel Müdürlüğünce yürütülen yatırım projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3241) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2000)

8.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlinde Afet İşleri Genel Müdürlüğünce yürütülen yatırım projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3242) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2000) 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

2 Ocak 2001 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Hüseyin ÇELİK (Van)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38 inci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 3 dakikalık süre veriyorum. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşımız olursa, aynı süre içerisinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısına ulaşılamamıştır; bu nedenle, saat 15.20'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.05


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.20

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Yahya AKMAN (Şanlıurfa)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38 inci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Bir önceki oturumda toplantı yetersayısına ulaşılamamıştı. Şimdi, elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 5 dakikalık süre veriyorum. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşımız olursa, aynı süre içerisinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın, İstiklâl Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy'un  64 üncü ölüm yıldönümü nedeniyle gündemdışı konuşması ve MHP Ankara Milletvekili Abdurrahman Küçük, DYP Van Milletvekili Hüseyin Çelik, FP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan, ANAP İstanbul Milletvekili Yılmaz Karakoyunlu, DSP Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'ın grupları adına ve Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail Büyükerman'ın da şahsı adına konuşmaları

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hükümet adına Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay'ın, İstiklâl Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy'un ölüm yıldönümü nedeniyle, İçtüzüğümüzün 59 uncu maddesine göre söz talebi vardır. Gündeme geçmeden önce, bu talebi yerine getireceğim. Sayın Bakanın açıklamasından sonra, istemleri halinde, siyasî parti gruplarına ve grubu bulunmayan milletvekillerinden birine söz vereceğim. Konuşma süreleri siyasî parti grupları için 10, grubu bulunmayan milletvekilleri için ise 5 dakikadır.

Bu arada şunu belirteyim, geçmiş Ramazan Bayramınızı ve yeni yılınızı kutluyorum; yeni yılın sizlere, ailenize, ülkemize ve ulusumuza hayırlara vesile olmasını diliyorum ve Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay'ı kürsüye davet ediyorum; buyurun Sayın Talay. (Alkışlar)

KÜLTÜR BAKANI M. İSTEMİHAN TALAY (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sözlerime başlarken, geçmiş mübarek Ramazan Bayramınızı ve yeni yılınızı içtenlikle kutluyor ve yeni yılın ülkemize, ulusumuza ve tüm insanlık âlemine esenlikler getirmesini diliyorum.

27 Aralık 1936'da vefat eden büyük şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün üzerinden altmışdört yıl geçti; ama, Mehmet Âkif Ersoy'un güftesini yazdığı İstiklal Marşımız, anlamıyla ve ruhuyla Mehmet Âkif'in ve Türk istiklalinin ölümsüzlük marşı olarak sonsuza dek yaşayacaktır. Çünkü, İstiklal Marşımız en zor koşullarda bile, Türk Ulusunun bağımsızlığını koruyacağını haykıran bir özgürlük manifestosudur.

Mehmet Âkif'in şiirlerindeki coşkulu anlatımla, Türk Ulusu, hürriyeti de bağımsızlığı da, Büyük Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirdiği Kurtuluş Savaşıyla hak ettiğini bütün dünyaya kanıtlamıştır.

Bu büyük özgürlük savaşında, millî ruhun uyanmasında ve bağımsızlık mücadelesine dönüşmesinde, Mehmet Âkif'in vatan ve bayrak aşkını terennüm eden ateşli mısralarının çok büyük katkısı olmuştur.

Mehmet Âkif, bütün heyecanı ve bütün inceliklerini bildiği Türkçesiyle yoğurduğu sanatını, her zaman, toplumu ve ulusu için kullanmıştır. Türkçe, onun şiiriyle bir kahramanlık destanına dönüşmüştür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mehmet Âkif'in mısralarıyla ölümsüzleşen Çanakkale Zaferi ve savunması, ulusumuzun çelikleşmiş iradesini ve mücadele azmini ortaya koyan bir kahramanlık destanıdır. Anadolu'nun her köşesinden bütün aile ve ocaklardan yüzbinlerce şehidimizin canı pahasına kazanılan bu mücadele, Büyük Atatürk'ü yaratan, ulusal bilinci perçinleyen ve ordusuyla bütünleşen Türk Ulusunun nelere kadir olacağını gösteren bir zafer olarak tarihe geçmiştir.

Mehmet Âkif, Çanakkale şehitlerine ithaf ettiği şiiriyle, bu zaferi, ulusumuzun ruhunda ölümsüzleştirmiştir. Türk Milletinin benliğinde var olan vatan ve bayrak sevgisini, Çanakkale kahramanlarıyla özdeşleştirerek, bu şiiriyle ulusumuza bir kahramanlık destanı armağan etmiştir.

Ulusunun büyüklüğüne inanan; ancak, devletin, Osmanlının son döneminde içine düştüğü  buhranlardan ve aczinden büyük ıstırap duyan, Batı'nın ilim ve tekniğinden yararlanılması gerektiğini savunmakla birlikte, millî ve manevî değerlere sahip çıkılmasını öğütleyen düşünceleriyle Mehmet Âkif, Türk toplum yapısıyla ilgili çok somut ve objektif tespitlerde ve önerilerde bulunmuştur. Döneminin yenilikçi ve ilerici bir düşünürü olarak, ulusal kalkınma konularında da gözleme ve araştırmalara dayanan görüşler ileri sürmüştür.

Bugün, Mehmet Âkif'in düşüncelerini ve ulusumuz için önemini gerçekçi ve yararlı bir şekilde değerlendirebilmemiz, toplumsal açıdan millî değerlerimize sahip çıktığımızı ve bu konularda birlik ve beraberlik içinde olduğumuzu gösteren güzel bir örnek niteliğini taşımaktadır. Gerçekten, Mehmet Âkif, inançlarına içtenlikle bağlı, ulusunu seven, ulusal bağımsızlık mücadelesini şiirleri ve düşünceleriyle ateşleyen, bilimsel ve teknolojik yenilikleri savunan ve ulusal kahramanlıklarımızı destanlaştıran ve millî bağımsızlığımızın sembolü İstiklal Marşımızın şairi olarak, halkımızın gönlünde onurlu yerini ebediyen kazanmış bulunmaktadır.

Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak Mehmet Âkif'i anmakla, onu yaşatıyor, hissediyor ve ulusumuza, tarihsel birikimlerimizle ilgili örnek bir mesajı vermenin onurunu paylaşıyoruz. Mehmet Âkif'in ulusumuzun ortak  değeri olarak yaşatılmasını sağlamakla, hep beraber, birleştirici ve bütünleştirici görevimizi yerine getirmenin sorumluluğunu paylaşıyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 12 Mart 1921'de Atatürk'ün başkanlık ettiği ve milletvekillerinin ayakta ve alkışlarla kabul ettiği İstiklal Marşımızla ilgili olarak, Mehmet Âkif "bu, benim vatana borcumdur ve Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazmak nasip etmesin" demiştir. Bir ulusun tarih bilincini güçlendirmek için bundan daha anlamlı bir mesaj olabilir mi!

Biliyoruz ki, tarih bilinci olmayan, kültür değerlerinin ve kültür birikimlerinin farkında olmayan toplumların, uzun süreçlerde, ulus birlikteliği içinde yaşama imkânları son derece sınırlıdır ve tarih, bunun acı örnekleriyle doludur. Dolayısıyla, uluslar, yaşadıkları gerçekleri unutmamalıdır. Bize bu gerçekleri ve kültür değerlerini kuşaktan kuşağa aktaranlar ise, ulusların manevî mimarları olan şairler, yazarlar, halk ozanları, düşünürler ve bu birikimlerle yetişmiş olan ulusun fertlerinin tümüdür.

Bugün, yeni bir yılın ve yeni bir binyılın ilk çalışma gününde, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, ulusal şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un hatırası önünde, bu tarih bilinci içinde olmamızın çok büyük bir önem taşıdığını düşünüyorum. Atatürk'ün kurduğu ve gücünü ulusumuzun kahramanlıklarından alan Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugün, Mehmet Âkif'i anmakla, millî değerlerimize sahip çıkma ve onların etrafında bütünleşebilme konusunda da, halkımıza, güzel bir örnek vermektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasal partilerimizin sözcülerinin Mehmet Âkif'i anma konuşmaları, tarihsel bir izdüşüm olarak, gelecek kuşaklara intikal edecek bir belge niteliği kazanacaktır. Bugünkü anma toplantısının işaret ettiği gerçeğe uygun olarak, Mehmet Âkif Ersoy, Türk Ulusunun, tarihin derinliklerinden gelen özgürlük ve bağımsızlık duygularını, cihan durdukça, ulusumuza aktarmaya devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimiz biliyoruz ki, Mehmet Âkif'e gösterilen saygı, ulusal değerlere gösterilen ve gösterilecek saygıyla eşanlamlıdır. Köklerine bağlı ve geçmişinden güç alan kuşakların yetişmesi, bu anlayışın bütün kişi ve kurumlarda yerleşmesiyle mümkündür. Kültür Bakanlığı, bu doğrultuda yürüttüğü çalışmalara, önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında açacağı, Mehmet Âkif'i ve Çanakkale Zaferimizi anlatan bir fotoğraf sergisiyle yeni bir katkı sağlayacaktır.

Daha önce de, Kırkpınar ve Şanlıurfalı Ressamlar Sergilerimizin açılmasına izin veren Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, yüksek huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Bu duygularla, İstiklal Marşımızın şairi ve millî mücadele ruhunun yaratıcılarından Mehmet Âkif Ersoy'u rahmetle anıyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakanım.

MHP Grubu adına Ankara Milletvekili, Sayın Abdurrahman Küçük; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN KÜÇÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yüce Milletimizin, sizlerin geçmiş Ramazan Bayramlarını tebrik ediyor, yeni yılların ülkemize hayır ve uğur getirmesini niyaz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, millî şairimiz, Türk Milletinin medarı iftiharı, büyük Türk milliyetçisi, İslamı doğru anlamak yolunda büyük gayretleri olan merhum Mehmet Âkif'i anmaktan büyük mutluluk duyduğumu ifade etmek istiyorum.

Mehmet Âkif, bir inanç, bir ahlak timsalidir, bir şairdir, bir düşünce adamıdır; aynı zamanda bir mücadele insanıdır, her haliyle örnek bir insandır, hem İslamı hem Türklüğü hem Türk Milletini hem vatan savunmasını, söylediklerinde, yazdıklarında ilmek ilmek okumuş, nakış nakış dokumuştur. O, öyle bir ortamda yetişmiş ve yetiştiği ortamın gereklerine göre, ümitsizliğe düşmüş olan Yüce Türk Milletini uyandırma yolunda, Anadolu'nun her tarafında, bir Türk aydını olarak, bir yerde meydanlarda nutuk atarken, camilerde vaaz verirken, cephelerde söylevlerde bulunurken görüyoruz.

İşte O, Türk Milletinin bütün kültür değerlerini şahsında mezcetmiş bir ülkü insanıydı; çünkü, O, Türk Milletinin yüceliğine inanmış, bu vatanın bağımsızlığını savunmuş, Türk Milletinin ezelden beri hür olarak yaşadığını kabul etmiştir ve bu millete mal ettiği İstiklal Marşında da,

"Ben, ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım;

Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım."

Diyerek, bu milletin köleliği kabul etmeyeceğini ifade etmiştir; çünkü, öyle bir ortam ki, Namık Kemal'in,

"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,

Yok mu kurtaracak bahtı kara maderini."

Dediği bir ortamdan, elli altmış yıl sonra, Anadolu'nun bağrından, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün,

"Vatanın bağrına varsın düşman, dayasın hançerini,

Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini"

Dediği bir ortamda, Türk aydınlarının bir kısmının mandacılığı savunduğu bir dönemde "bu milleti, yine bu milletin azmi ve iradesi kurtaracaktır" diyenlerin başında Mustafa Kemal Atatürk'ü ve onun yanındaki arkadaşlarını görüyoruz.

İşte, bu ortamda, "vatanın bağrına düşman dayamış hançerini" denildiği bir ortamda, herkesin karamsarlık içinde olduğu bir dönemde, Mehmet Âkif'i Kastamonu'da görüyoruz, orada Sevr'e karşı bu milletin teslim olmayacağını ifade ettiğini görüyoruz. İşte, onun Nasrullah Camiindeki vaazı, Türk Milletini heyecana getirmiştir. O, karamsarlığa düşenlere de,

"Atiyi karanlık görerek azmi elden bırakmak,

Umarım ki eğer alçakça ölüm varsa, budur ancak."

Diyerek, Türk Milletinin geleceği aydınlık görmesini savunuyor ve Türk Milleti, şanı büyüktür, geçmişte hür olarak yaşamıştır ve bunun şuurundadır. O, milleti, cahilinin diliyle, aydınının diliyle şiirlerine nakşetmiştir. O, milletin inancına girmiştir, kültür değerlerine hitap etmiştir ve Türk Milletini şahlandırmayı başarmıştır; çünkü, O biliyordu ki, Türk Milleti, Çanakkale'de şahlanışını ortaya koymuştu. Orada diyordu ki Çanakkale şehitlerine:

"Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor,

Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor.

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker,

Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhidi,

Bedr'in aslanları ancak bu kadar şanlı idi."

Diyerek, Türk Milletinin mücadelesinin tarihte ve gelecekteki önemini ortaya koyuyor ve diyor ki: "Ey Türk Milleti, ebediyen hür olarak yaşadın, yaşamaya devam edeceksin." Ama, bunun şartı, bu geçiş dönemlerini iyi değerlendirmeye bağlıdır; asımların nesline bağlıdır. O asım nesli, ülkesini seven, milletini benimseyen, ilmin aydınlığında, İslamın yol göstericiliğinde, dinini doğru anlayan, Kur'an'ı yorumlayan bir nesil olmalıdır.

O, cehaletle mücadele etmiş; ilmin ışığında, Türk Milletinin yüceleceğini ortaya koymuş; ilim-akıl-sağduyu üçgeni üzerine Türk Milletinin sevgisini ortaya koymuş; bağımsızlığa inanmış; hep ümitvar olmuştur; ümitvar olmuş, ümit vaat etmiştir.

O, o gün, tartışmalarında,

"İnmemiştir hele Kur'an, bunu hakkıyla bilin,

Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!"

Diyerek, Kur'an'ın anlaşılmak için indiğini ifade etmiş; cahil din adamlarının, camilerde vaaz edenlerin, İslamı doğru anlatmak yerine, hurafelerle zaman öldürdüğüne işaret etmiş.

Onun, eğitim konusunda ortaya koyduğu, ezbere dayalı anlayışlarla bir yere varılamayacağı ve kültür değerlerinden kopan neslin faydalı olamayacağı yolundaki görüşlerinin, bugün, eğitimde de kültürde de yeniden tartışıldığını görüyoruz. İslamı doğru anlamadan, anlatmadan, bu yüce milletin cehaletten kurtulamayacağını ifade etmiştir; çünkü, Kur'an'da, 800'den fazla ayette, ilim öğrenilmesi ve bilenlerle bilmeyenlerin bir olmayacağı vurgulanmasına rağmen, cehalet karanlığında bu milleti bırakanlarla da hesaplaşmaktadır.

Her gittiği yerde:

"Alınız ilmini Garb'ın, alınız san'atını;

Veriniz hem de mesainize son süratini,

Çünkü, kabil değil artık yaşamak bunlarsız;

Çünkü, milliyeti yok san'atın, ilmin!"

Diyerek, Garb'ın ilmini, tekniğini almayı asım nesline önerirken, o asım nesline "kaybettiğimiz üçyüz yıllık açığı geri getirin, gidin, çalışın" diyor; çünkü, kendisi dört lisanı öğrenmiş, dört lisanda edebî eserler yazabiliyor, tercüme edebiliyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Küçük, 2 dakika içerisinde toparlar mısınız efendim.

ABDURRAHMAN KÜÇÜK (Devamla) - Onun için, milletine, ülkesine candan bağlı kalmış, mücadele etmiş, en olumsuz dönemlerde, olumsuzlukların hâkim olduğu ortamlarda, vatanın bağımsızlığı ve milletin istiklali, Al Bayrağın dalgalanması için, bir Türk insanına yakışır vakar, gayret, sabır ve millî hassasiyet içerisinde olan, ilim, fikir ve siyaset adamlarımıza değer verilmeli; değer verilmeli ki, arkadan gelenler de teşvik edilsin.

Onun için, Mehmet Âkif'in her konudaki fikirleri, bütün canlılığıyla günümüzde yaşamaktadır. Kur'an'ın doğru anlaşılması gerektiğini, İslamın doğru öğretilmesine ihtiyaç bulunduğunu, eğitim-öğretimde ezberciliğin yanlış olduğunu, çağa, Türk Milletinin damgasını vurması gerektiğini, seksen doksan yıl önce,  her vesileyle ifade etmiştir. Bugün, hâlâ bunlar tartışılıyorsa, bunları iyi yorumlamamız lazım. Türk Milletinin birliği, bütünlüğü ve bağımsızlığı için en olumsuz dönemlerde mücadele etmiş, gösterişten uzak, her şeyiyle kendisini bu vatana, bu millete feda etmiş Mehmet Âkif Ersoy'un, aralık ayının son haftasında, bu millete, arkadan gelen nesillere anlatılmasında fayda vardır. Bu millet, Mehmet Âkif'i tanıdıkça, Türk Milletini sevecektir, ülkesini sevecektir, birliği bütünlüğü savunanları sevecektir; çünkü, Âkif, o dönemde, bu bütünlüğü parçalamak isteyenlere karşı millî hassasiyeti savunmuştur.

Kendisini rahmetle anıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Küçük.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Çelik.

DYP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlarken, sizlerin, geçmiş Ramazan Bayramını ve yeni yılını kutluyorum; yeni yılın, bütün milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Ayrıca, Mehmet Âkif'in 64 üncü vefat yıldönümü dolayısıyla böyle önemli bir konuyu Meclis gündemine getrmiş olmasından dolayı da, Değerli Kültür Bakanımızı yürekten tebrik ediyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, burada, huzurunuzda, bir yandan Mehmet Âkif Ersoy gibi bir abide şahsiyetten söz etmenin onurunu taşırken, öte yandan da, bu büyük insanı, bu dar süre içerisinde hakkıyla anlatamamanın sıkıntısı içerisindeyim.

Değerli arkadaşlarım, tarih boyunca önemli ve değerli insanlar gelmiştir. Önemli insanlar, mevki, makam veya rütbeleri, servet veya güçleri sayesinde insanlar üzerinde etkinlik kurmuş; ama, bunları kaybedince, tarihin mezarlığına gömülmüşlerdir. Değerli insanlar ise, ölseler bile, gömülen bir hazine gibi, her zaman beşerin teveccühüne mazhar olmuşlar, saltanatların en büyüğü olan gönül tahtında yerlerini almışlardır. Socrates'ı, Galilei'yi ölüme mahkûm edenler, şüphesiz, zamanlarının önemli insanları idiler; ama, ölen, Socrates veya Galilei olmadı; onlar, değerli oldukları için, hâlâ bütün görkemiyle yaşıyorlar. 27 Mayıs şehitlerini idam edenler lanetle yâd edilirken, Menderes ve arkadaşları, milletimizin gönül tahtında yaşıyorlar.

İşte, Mehmet Âkif, sözünü ettiğimiz bu değerli insanlar sınıfındandır. Onun ölümü de, hayatı kadar hazin olmuştur. Cenaze merasiminde devlet erkânı yoktu, şatafat ve devlet töreni de yoktu. O, üniversite gençliğinin elleri üzerinde taşınarak ebedî istirahatgâhına defnedildi. Mezarı bile onlar tarafından yapıldı; ama, Âkif, bugün, Türk gençliğinin önünde, bir karakter timsali olarak ışık saçmaya devam ediyor.

İstibdat döneminde bir hürriyet âşığı; meşrutiyet döneminde heyecan ve galeyanları frenlemeye çalışan, his ve hevesle değil, akıl ve muhakemeyle yürünmesi gerektiğini haykıran bir mürşit; mütareke ve istiklal mücadelesi döneminde esarete isyan eden, milleti uyanmaya ve davranmaya çağıran bir aksiyon adamı olan Âkif'in en büyük meziyeti, söylemi ile eyleminin örtüşmesi, sözleri ile gözlerinin aynı şeyi ifade etmesidir.

Mehmet Âkif, şair, edebiyatçı, fen adamı, gazeteci, eğitimci, mütercim, mütefekkir, en derin dinî meselelere din adamlarından daha derinlemesine vâkıf, vaiz ve nihayet, milletini gerçek manada temsil eden bir milletvekiliydi. Araplara Arapça öğretecek kadar Arapça, bütün bir Fars edebiyatına aşina olacak kadar Farsça ve Fransız edebiyatını aslî kaynaklarından okuyacak kadar Fransızca bilirdi. O, zaten, Türkçe'nin hem üstadı hem bülbülü idi. Hem Doğu'yu hem Batı'yı okumuştu. Okumakla kalmamış, okuduklarından elde ettiği kanaatlerini gezileri esnasındaki gözlemleriyle perçinlemişti. Hugo'yu bildiği kadar Sadi'yi de bilirdi. Bundan dolayıdır ki, Mehmet Âkif, Asya'nın aklı piranesi ile Avrupa'nın bikr-i fikrini mezcetmek istiyordu; yani, o, Asya'nın tecrübeli aklı ile Avrupa'nın taze fikrini birleştirmek istiyordu. Her ne kadar, bu ifade Şinasi'ye ait ise de Âkif'in bütün bir tefekkür dünyasını ifade ediyordu.

İstiklal Marşının büyük şairi, Namık Kemal'in tabiriyle mey u mahbûp edebiyatından, yani, şarap ve sevgili ikilemi üzerine inşa edilmiş edebiyattan hoşlanmazdı. Onun sanatı, elemlerini, ıstıraplarını, sevinçlerini, ruh ve mana zenginliğini paylaştığı toplumun emrindeydi. Safahat, sadece bir şiir kitabı değil, Osmanlı-Türk toplumunun 19 uncu Asrın son çeyreği ile 20 nci Asrın ilk yarısındaki macerasının psikolojik, sosyolojik, hatta, siyasî bir tahlilidir. Hasta, Küfe, Meyhane, Bayram, Seyfi Baba, Koca Karı ile Ömer, Mahalle Kahvesi, Köse İmam ve benzeri şiirlerinde, sosyal devlet anlayışının eksikliğinden doğan acıları, sıradan insanların hazin hikâyelerini ve şairin önerdiği çözümleri buluruz.

O, Türklerin İslam potasında oluşturduğu medeniyete hayrandır. İslam dininin, millî hayatın vazgeçilmez, asla ihmal edilmez bir unsuru olduğunu bir saniye bile unutmaz; ama, o, tevekkül zannedilen tembelliğin, din zannedilen hurafelerin, din ilmi zannedilen uydurma hikâyelerin amansız düşmanıdır. Cemalettin Efgani, Muhammed Abduh, Abdürreşid İbrahim, Said Halim Paşa, Muhammed Ferid Vecdi, Abdülaziz Çaviş gibi, dönemin modernist İslam aydınlarından etkilenen, bunların çoğundan tercümeler yapan Âkif, tam anlamıyla medeniyetçi, bilimi rehber kabul eden, çalışma ve gayretten başka kurtarıcı olmadığına inanan, Batı'nın bilim ve teknolojide yakaladığı seviyeye hayran olan, kültürel değerler açısından ise Batı taklitçiliğini benimsemeyen bir insandır.

Mehmet Âkif'in en önemli taraflarından birisi, tarih boyunca başımıza gelen felaketleri hep dışımızdaki unsurlara havale ederek onlara küfretme kolaylığına kaçmamış olmasıdır.

O, özeleştirinin de üstadıdır. Şarkı, yani Müslüman Doğu'yu, içerisinde bulunduğu cehalet ve tembellikten, bida ve hurafelerden, ifrat ve tefritlerden, zamanın icaplarını yerine getirememekten, ümitsizlik ve tefrikaya düşmekten ve Allah'ın kitabı olan Kur'an-ı Kerim'i hakkıyla anlamamaktan ve onun emrettiği istikameti bulamamaktan dolayı yerden yere vurur.

Cehalete seslenirken:

"Eyvah! Bu zilletlere sensin yine illet,

Ey derd-i cehalet sana düşmekle bu millet,

Bir hâle getirdin ki, ne din kaldı, ne namus!

Ey sine-i İslama çöken kapkara kabûs,

Ey hasm-ı hakiki, seni öldürmeli evvel;

Sensin bize düşmanları üstün çıkaran el!" demektedir.

İstiklal Savaşı esnasında kaleme aldığı "Bülbül" başlıklı ünlü şiirinde, yurdu çiğneyenlerden çok çiğnetenlere kızar:

"Ne hüsrandır ki; şarkın ben vefasız, kansız evladı,

Serâpâ garba çiğnettim de çıktım hâk-ı ecdâdı."

Safahat'ta, bu ve benzeri yüzlerce özeleştiri bulmak mümkündür.

Bir yazısında, "şunu bilmeli ki, milletlerin hayatında tevakkuf -yani, durmak, durgunluk- yoktur. Bir millet ne kadar ileri giderse gitsin, ne kadar yükseklere çıkarsa çıksın, olduğu yerde durdu mu mahvolur. Çünkü, bütün bir insaniyet, alabildiğine pek uzaklardaki bir noktaya, bir gayeye koşup gidiyor" diyor. Bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi, muasır medeniyeti ve kalkınma fikrini, zamanın ötesinde, iyi okumuş bir aydındı.

Değerli arkadaşlar, sizlere, keşke, Mehmet Âkif'i baytarlığı; Sıratı Mustakim ve Sebil-ür-Reşad'daki yazıları, Dârülfünün'daki dersleri; Teşkilat-ı Mahsusa görevlisi olarak Berlin'deki, Necid Çöllerindeki faaliyetleri; Dârül Hikmeti İslamiye'deki görevi, Kastamonu'da Nasırullah Camiinde, halkı millî mücadele için teşvik eden vaazları; Ilgaz Dağlarında, kış şartlarında, yanında sadece Sebil-ür-Reşad'ın klişesi olmak üzere Ankara'ya seyahatini, Taceddin Dergâhında ruh ve beyin fırtınalarıyla geçen gecelerini, Türkiye Cumhuriyetini kuran Birinci Mecliste başını Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Ulaş'ın çektiği 63 kişilik ikinci grup içerisindeki tavrını, gelenin keyfi için geçmişe küfretmeyen ve ettirmeyen vakarını ve nihayet, tek partili dönemin ona reva gördüklerini anlatabilseydim.

İstiklal Marşında:

"Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda!"

Diye yakaran Âkif, ne yazık ki, vatanını terk ederek Mısır'a gitmek zorunda kalmıştı.

Tek partili dönemde Atatürk'ün etrafında toplanan bazı insanlar, millî mücadelenin gerçek kahramanlarını, maddî ve manevî mimarlarını, kendilerine yer açmak için, gözden düşürmek için çok gayret göstermişlerdi.

Bugün de Mehmet Âkif'e, laiklik adına, sözüm ona, Atatürkçülük adına saldıran, onu Arapçı, ümmetçi diye tezyif etmeye kalkışanlar vardır. Güneşin üflemekle söneceğini zannetmek kadar beyhude olan bu tavır, olsa olsa sahiplerini küçültür.

Türkiye Cumhuriyeti devleti, çok geç de olsa, Âkif'in kızına ve torununa sahip çıkarak, onlara ev satın alarak, Âkif'e âdeta tarziye vermiştir.

Değerli milletvekilleri, Mehmet Âkif'in örnek hayatına, onun ölmez eseri Safahat'a, makalelerine, tercümelerine her dönüşümüzde, bugümüze ve geleceğimize ışık tutacak, ufkumuzu aydınlatacak yeni yeni şeyler bulacağımızdan emin olabilirsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 2 dakika içerisinde toparlayınız Sayın Çelik.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Shakespeare, İngilizler için, en az bir Londra kadar değerlidir. "Mehmet Âkif ve benzeri kültür adamlarımız bizim için ne kadar önemlidir veya biz, onları ne kadar önemsiyoruz" sorusunun cevabı, bize, kültürel politikalarımız ve bu vatanı kendilerine borçlu olduğumuz değerli insanlar karşısındaki tavrımız için yol gösterici olacaktır.

Değerli insanlar, zaman ve zeminin ve önemli insanların merhametsizliğine uğrasalar da, onlar, değerlerinden hiçbir şey yitirmezler.

Mehmet Âkif'in manevî hatırası önünde hürmetle eğilirken, onun da bir üyesi bulunduğu Türkiye Büyük Millet Meclisinde, onunla aynı işi yapmış olmaktan dolayı gurur duyduğumu huzurunuzda ifade etmek istiyorum.

Bu düşüncelerle, Yüce Heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çelik.

Fazilet Partisi Grubu adına, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Avni Doğan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64 yıl önce kaybettiğimiz büyük şairimiz, millî şairimiz Mehmet Âkif'i rahmetle anıyoruz.

Şüphesiz, her milletin şairleri vardır; ancak, hiçbir şair yok ki, Âkif kadar kendi milletiyle bütünleşsin. O, bütün ömrünü milletine verdi. Savaş zamanı cephede, barış zamanı camide, mektepte, meydanlarda... Her mısraı, milletin yüreğinden kopan, ruhundan fışkıran bir feryattı. Konuştuğu, hiçbir zaman kendi kişisel sesi olmadı. Her sözü, büyük milletimizin sözüydü; bu kültürden, bu tarihten fışkırıyordu. Bu yüzden, milletimiz, Âkif'e verdiği sevgiyi, başka şairlere vermedi. Elbette bütün şairlerini sevdi milletimiz; ama, en çok Âkif'i sevdi.

Değerli milletvekilleri, "Safahat" elbette bir edebiyat şaheseridir; fakat, bu ifade, Safahat'ı anlatmak için yetmez; çünkü, Safahat, aynı zamanda insanımızın sosyolojik tahlilini kusursuz yapan, bu yönüyle gelecek nesillere yol gösteren bir meşaledir. Sadece İstiklal Marşını kavramak, kendimize, geleceğimize, sosyal ve siyasal yapımıza, İstiklal Marşımızın ortaya koyduğu perspektiften bakmak, bizi, bugün de, yarın da, yüz yıl sonra da doğru çizgiye, doğru yola götürmeye yeter. Gerek İstiklal Marşında gerekse Sefahat'ta ortaya konulan Türk Milletinin millî felsefesidir. Bu felsefeden uzaklaştıkça kendimizden uzaklaştığımızın farkına vardığımız gün, birçok sorunumuzun çözülmesinin başlangıcı olacağını bilmek zorundayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin yüz yıllık tarihinde Âkif hep bir mihenk taşı olmuştur. Türkiye üzerinde hesabı olan bütün işbirlikçiler, bölücüler, Türk düşmanları, Türkiye düşmanları, önce Âkif'e saldırmışlardır. Âkif'in şahsında bu millete, milletin şahsında Âkif'e saldırmışlardır. Aralarından, bu büyük millete İstiklal Marşı armağan eden büyük şairi, Arap milliyetçisi ilan edenden tutun, mürtecilikle suçlayanlar bile çıkmıştır. Büyük Türk Milleti, bu aymazların kim olduğunu, ne için çalıştığını dün bilmiştir, bugün bilmektedir, bilmeyenlere de belletecektir.

Âkif, edebiyatımızın ilk toplumcu şairidir. Sosyal adaleti ilke edinmiş bir hukuk devletine olan ihtiyacı, Türkçenin doyulmaz ifade gücüyle döne döne izah etmiş ilk şairimizdir.

"Bana anlat bakayım şimdi: Şu biçare ocak,

Zorbalar saltanatından ne zaman kurtulacak.

Hiç bu mantıkla, a divane, hükümet mi yürür,

Bir cemaat ki erenler işi yumrukla görür.

Kafa bitmiş demek artık, çekiver kuyruğunu,

Kuvvetin hakkı mıdır enselemek bulduğunu.

Bize, Asım, ne şunun yumruğu lazım, ne bunun,

Birinin pençesi ister, yalınız kanunun.

Ver bütün kudreti kanuna ki vahdet yürüsün,

Yoksa millet değil ancak, dağınık bir sürüsün.

Ya kuzum, zaptiye ruhuyla hükümet sürenin,

Yeri altındadır, üstünde değildir kürenin."

Değerli milletvekilleri, Âkif, ömrünü milletin bütünlüğüne adamıştır. Bir yandan Batı'nın ilim ve tekniğini ülkeye taşımanın şart olduğunu anlatırken, diğer taraftan ilmi, tekniği umursamayıp, sadece taklide dayanan Batılı bir hayat tarzını benimseyenlere karşı verdiği mücadele hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bu yönüyle, her zaman, konjonktürel bir hayata tutkun olanların saldırısına hedef olmuştur.

İlerici olmakla taklitçi olmanın arasındaki keskin farkı bilmeyenler, dürüst olmakla fırsatçı olmanın arasındaki ölçüyü kaçıranlar, yerli olmakla yabancı olmanın arasındaki farkı bilmeyenler, ne zaman ona saldırmışlarsa, tokat gibi cevaplarla karşılaşmışlardır.

Yıkmakla yapmanın, ilericilikle gericiliğin, ağırbaşlılıkla hafifliğin arasındaki farkı, Âkif'ten öğrenmek lazım:

"Yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir,

Onu en çolpa herifler de emin ol becerir.

 

Sade sen gösteriver 'işte budur kubbe' diye,

İki ırgatla iner şimdi Süleymaniye.

 

Ama gel kaldıralım dendi mi heyhat o zaman,

Bir Süleyman daha lazım yeniden bir de Sinan.

 

Bunların var mı sizin listede hiç benzeri; yok.

Ya ne var? Bir kuru dil, siz buyurun karnım tok.

 

Ötmeyin nafile baykuş gibi karşımda, susun.

Mürtecisin be imam? Mürteciyim hamdolsun."

Değerli milletvekilleri, bu cevap, bir yaygaranın arkasına saklanıp, memleketi yalanla, yanlışla geri bırakanlara Âkif'in verdiği cevaptır. Bu cevap, hâlâ aynı kafa yapısıyla memleket severleri mürtecilikle suçlayıp, memleketi soyanlara verilecek en kestirme cevaptır. Âkif'in ve onun izinden yürüyenlerin, vatan sevgisinin bir kültür olduğunu bilenlerin, gerçek mürtecilere her zaman vermesi gereken cevaptır.

Âkif, vatan sevgisini imandan bilen bir şair olduğu için büyüktür. Şiirleri, kare kare bu coğrafyanın tasvirleriyle doludur. İnancı, bu coğrafyanın inancıdır. Övündüğü, gurur duyduğu tarih, bu milletin tarihidir. Feryadı, ağıdı, çığlığı, bu topraklara aittir.

"Asımın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek

İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek" derken, anlattığı, Anadolu'nun yiğit çocuklarıydı.

"Şüheda gövdesi bir baksana dağlar, taşlar

O rükû olmasa dünyada eğilmez başlar" derken, anlattığı, Anadolu topraklarıydı.

"Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,

Gökten ecdat inerek öpse o pâk alnı değer" derken, anlattığı asker, Türk askeriydi.

"Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli" derken, anlattığı, geçmişten geleceğe millet olarak yüklendiğimiz misyonun ta kendisiydi.

Zaten, Âkif, bir şair olarak, bu büyük misyonun sesiydi, bir ruhtu, bizim milletimizin ruhuydu. Bu büyük milletin İstiklal Marşını yazmak, bu büyük ruha nasip oldu.

Değerli milletvekilleri, bugün, içinde yaşadığımız bugün, Mehmet Âkif'in ömrünü geçirdiği, ömrünün büyük bir bölümünü geçirdiği Tacettin Dergâhının etrafı, SİT alanı ilan edilmesine rağmen, gecekondularla doldurulmuştur. Hükümetimizden, özellikle, bu konuya dikkat etmesini diliyorum. En büyük işgali yapan da, maalesef, bir üniversitedir, bir üniversitemizdir. Âkif'in hatırasına saygı olarak, hükümetimizin, bu konuya ağırlık vermesini diliyorum.

Bize düşen, bizden sonrakilere düşen, bu milletin istiklalini ve İstiklal Marşını gelecek zamanlara taşımaktır.

Bu duygularla, Yüce Meclisimize bu konuyu taşıyan Kültür Bakanımıza teşekkür ediyor, Yüce Heyetinizi saygılarla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Doğan.

Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Yılmaz Karakoyunlu, buyurun efendim.

Süreniz 10 dakika Sayın Karakoyunlu.

ANAP GRUBU ADINA YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bayramınızı ve yeni yılınızı tebrik ederim, hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ederim.

Değerli arkadaşlar, bu kürsüde bu mikrofon, bu hüviyetiyle, ilelebet, benim gibi uzun boylular için fevkalade önemli bir mahzur teşkil edecek. Saat konusundaki ısrarımın verdiği heyecanla, bu konu üzerinde de ısrarla duracağım; ümit ederim, bu meseleye de bir çözüm bulabilir Sayın Başkanlık Divanı. Şurada bir saat vardı, görülmesi mümkün değildi; şuraya bir şey koydular, çözüldü; hiç de, şu muhteşem görüntünün estetiğini bozan bir manzara haline gelmedi.

Değerli arkadaşlar, Kültür Bakanımıza teşekkür ediyoruz, memleketimizin medarı iftiharı, edebiyatımızın, düşünce ve fikir hayatımızın, şiirimizin büyük ustası Mehmet Âkif'in ölümünün 64 üncü yıldönümü münasebetiyle burada bir konuşma yaparak, gruplara bu konuda görüşlerini beyan etmek, ifade etmek fırsatını verdi.

Mehmet Âkif'in en önemli vasıflarından bir tanesi de kadirşinaslığı idi, "kadirbilir olunuz ki, sizin de kadriniz bilinsin" der idi. Bugün, Sayın Kültür Bakanımız, böyle bir kadirbilirlilik içerisinde getirdi, kendisine de teşekkür ederiz.

Değerli arkadaşlar, kadirbilirlik, bir şairin sadece siyasî hüviyetinden veya fikir dünyasında yaratmış olduğu büyük fırtınalardan alınan ilhamlar çerçevesinde değildir, hayatımızın bundan sonraki geleceğine de ışık tutabilecek nitelikte, çok üstün değerlerle tanıdığımız, bildiğimiz bir şairimizi, Meclis kürsüsünde, ölümü münasebetiyle, anmak, yine fevkalade önemli görebileceğimiz meseleleri tartışma fırsatı verdiği için de, şükranla, hayırla kabul edebileceğimiz bir fırsattır.

Değerli arkadaşlarım Âkif'in şahsiyetiyle ilgili çok değerli bilgiler verdiler. Bunların her birisi son derece önemli. Belki, bu Meclis kürsüsünde, Mehmet Âkif kadar çok sayıda ismi geçen, bahsi geçen başka şairimiz de yoktur. İstiklal Marşımızın şairi olması nedeniyle hemen hemen her yıl Mehmet Âkif'ten şükranla bahsederiz; fakat, Mehmet Âkif'i sadece bir siyaset ve düşünce adamı şeklinde takdim etmek, yıllar itibariyle kendimizi sık sık tekrar etmek durumunu da yaratır. Nitekim, bundan evvelki konuşmalara da şöyle bir göz atıp bakarsanız, hep aynı anlayış içerisinde bir Âkif takdimi vardır. Bugün, ilk defa olarak, değerli konuşmacılar, hem Hüseyin Çelik arkadaşımıza hem Avni Doğan arkadaşımıza hem Abdurrahman Küçük arkadaşımıza teşekkür ederim, Âkif'e başka bir çerçeveden, başka bir pencereden baktılar. Âkif, aynı zamanda bu ülkenin çok değerli bir şairi.

Değerli arkadaşlar, biraz, Âkif'in şair tarafını tartışalım. Sadece İstiklal Marşımızın şairi olarak hatırlamak değil, sadece medeniyet dünyasının yanından gitmiş, görmüş ve orada yakalamış olduğu değerleri İslam topluluğunun kabul etmesi için büyük Berlin Hatıralarında anlatmış olan birisi değil, yine, tefekkür dünyamızın içerisine Süleymaniye Kürsüsünde Asım'da veya Fatih Kürsüsünün içerisinde ifade ettiği değerlerle değil, Safahat'ının dışında kalmış olan şiirlerindeki mersiyeleriyle, müseddesleriyle, müsemmenleriyle, muhammesleriyle, gazelleriyle, kasideleriyle de olan bir Âkif var. Âkif, Divan şiirimizin şarkı formu hariç hemen hepsi üzerinde eser vermiş çok nadide bir şairimizdir. Bu itibarla, değerli arkadaşlarım, Âkif tahlilinin yapılması, Âkif'in edebiyatçı yanının tahlil edilmesi 2001 senesine nasip olduğu için de, Meclisimiz olarak bu vesileyle kendisini bu noktada anmaktan ötürü farklı bir hüviyet kazanmış oldu.

Değerli arkadaşlar, Âkif, 149 tane şiir yazdı, bu 149 şiirinin 93 tanesi mesnevi tarzındadır, geri kalanları kasideler, gazeller, kıtalar, murabbalar, müseddesler, terkibi bentlerdendir. Âkif'in toplam 149 şiirinin tamam mısraı tam 11 204 mısradır. Bu 11 204 mısraın 9 800 mısraını mesnevilerine tahsis etmiştir ve her bir mesnevide içinde bulunulan toplum değerlerinin tespit edilmesi, onların incelenmesi, delillerinin getirilmesi, yorumlarının yapılması ve bir hüküm cümlesine bağlanmasıdır. Dünyada benzeri görülmeyecek bir şiir dünyasıdır Safahat ve böyle baktığınız zaman, Safahat'ın içerisindeki Asım başlı başına bir kitaptır ve 2 200 mısradır; ama, 2 200 mısraın içerisinde, Asım'da okuduğunuz zaman -Hüseyin Çelik arkadaşımın biraz evvel işaret ettiği gibi- Türkiye'nin, omurgasından yakalanmış gerçeğini görürsünüz. Yine, inançları sistematiğinde böyledir, ifadesindeki sarahatte böyledir. Süleymaniye Kürsüsü 1 000 mısradır, Fatih Kürsüsü 1 200 mısradır, Berlin Hatırları 800 mısradır ve o halde, diyebiliriz ki hiç tereddüt etmeden, 20 nci Asrın mesnevisi, Âkif'in Safahat'ıdır.

Değerli arkadaşlarım, bizim edebiyatımızda çok önem taşıdığına inandığımız değerlerin simgelendiği, yani, temessül ettiği şairlerimiz vardır: Namık Kemal denilince, vatan ve hürriyet şairi deriz. Mehmet Emin denilince, millî şair aklımıza gelir. Fikret dediğimiz zaman, Batı kültürünün, Batı medeniyetinin Türk toplumunda kabul münakaşasının şairi gelir. Yahya Kemal dediğimiz zaman, tasavvuf ve tefekkür dünyası ile medenî anlamdaki milliyetçiliğin mezcedildiği mükemmeliyet akla gelir veya Mithat Cemal dediğimiz zaman, Türklüğümüzün şairi gelir. Orhan Şaik dediğimiz zaman, millî şairimiz akla gelir. Mehmet Emin dediğimiz zaman, aklımıza millet şairi gelir. Âkif dediğimiz zaman, inancın ve idrakin, yani, imanımızın şairi gelir. Bu itibarla da, Âkif, bu hususiyetiyle ayrıca tartışılmaya değer. Âkif'in yapmış olduğu şiirlerin içerisine bakınız. Medenî bir dünyada İslamı idrak etmeye hazır bir toplumun aydın zihinle, Batı'da gelişmiş medeniyetin getirebileceği bütün teknik ve fennî imkânların tamamını kabul eden; ama, imanında ve idrakindeki tevhit anlayışının mükemmelleştiren bir şiir dünyasını, Divanın hangi sayfasını açarsanız açınız, meşrutiyetin hangi şairine bakarsanız bakınız veya erken dönem cumhuriyet şiirinin hangi şairinin sayfalarını karıştırırsanız karıştırınız Âkif'teki mükemmeliyetin ellide 1'ini bulamazsınız. O halde Âkif'i, sadece bir millet şairi olarak değil, inancımızın isabet değerlerini ortaya koyan mükemmeliyeti ifade şairi olarak da değerlendiririz.

Dünyada pek az insan Âkif kadar talihsizliğe maruz kalmıştır. 1908'de "hürriyeti ilan ettik, dışarıya çıktık, bu zibidiliğe ihtiyaç yoktur" dediği için Âkif'i hürriyet düşmanı ilan ettiler; "Batı medeniyetinin idrak edilmiş değerleri içerisinde, İslamı yepyeni bir ahlakın ifadesi olarak ortaya koymalıyız" dediği için "Batı hayranı" dediler. Buna mukabil, softaların, yobazların, Derviş Vahdetî'nin peşine düşmüş olanları "İslamın içerisinde böylelerine yer yoktur" diye eleştirdiği için yobaz olmakla suçladılar. Biraz daha ileriye gidip "idrakin kendi içerisindeki imanına sahip çıkmanın mücahedesini vermeyen insanların İslama layık olmaları tartışılabilir" dediği için irticayla suçladılar.

Değerli arkadaşlarım, bütün bunlara rağmen Âkif, millî şairimiz olarak edebiyatımızda, düşünce hayatımızda, tefekkür hayatımızda ve bizim sosyal yaşamımızda Batı medeniyetinin getirdiği imkân ve fırsatları fevkalade isabetle değerlendiren ve Türk olmanın onurunda, gururundaki millî ve muhafazakâr idrakimizi bir araya getirip, bu mükemmel terkibi, fevkalade edebî bir lisanla ifade etmekteki üstünlüğüyle her zaman şükranla, rahmetle yâd edeceğimiz birisidir.

Âkif'i, ölümünün 64 üncü yılında, kendisine olan şükran duygularımızın ifadesiyle ve ebedî rahmet dileklerimizle anıyor, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Karakoyunlu.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Ayşe Gürocak konuşacaklar.

Buyurun Sayın Gürocak.

Süreniz 10 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA AYŞE GÜROCAK (Ankara) - Sayın Başkan... Tabiî, Sayın Karakoyunlu'dan sonra mikrofonu ayarlamak çok kolay olmuyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'u ölümünün 64 üncü yıldönümünde anmak için Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor, yeni yılın çalışmalarımızda başarılar, sağlık ve esenlik getirmesini diliyorum.

Tarihî ve ulusal değer niteliğindeki kişilerin anılması, her ulusa, sevinilecek ve onur duyulacak insanlara sahip olmanın gururunu yaşatır, kendimize ve ülkemizin insanına güven ve inancımızı pekiştirir. Bu anmaların doğum ve ölüm yıldönümleri aracılığıyla yapılması âdettendir; bugün, ben de, bu geleneği -Aralık 1873'te doğduğu İstanbul'da, 27 Aralık 1936'da ölen- Mehmet Âkif Ersoy'u anarak yaşatmaya çalışacağım; çünkü, Ersoy, özgün bir kişilik, anmamız gereken bir ulusal değerimizdir. Güftesini yazdığı İstiklal Marşıyla hepimizin vatanseverlik duygularının şekillenmesine büyük etki yapmıştır. Sade kişiliği, söylediğini ve inandığını yaşama gayreti, toplumsal sorunlar karşısındaki heyecanı ve eylemliliği hepimiz için örnek alınacak özelliklerdir.

Mehmet Âkif Ersoy, ortaokul sıralarında etkilendiği hürriyetçi öğretmenlerinin çizgisini yaşamı boyunca terk etmemiş, bağımsız kişiliğini özenle korumuştur. Kuvvet önünde eğilmeyen, zorbalığa teslim olmayan, geriliğe ve yolsuzluğa karşı isyankâr bir kişiliktir. Onun kişiliğini yansıtan ve bizlere ışık tutan, Ömer Asım'ın naklettiği dizelerini burada tekrarlamak istiyorum:

"Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.

Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta, boğarım...

-Boğamazsın ki!

- Hiç olmazsa yanımdan kovarım!

Üçbuçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;

Hele, hak namına haksızlığa, ölsem tapamam.

Doğduğumdan beridir aşığım istiklale,

Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale.

Yumuşak başlı isem, kim dedi, uysal koyunum?

Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum.

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.

Adam, aldırma da geç git diyemem, aldırırım:

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.

Zalimin hasmıyım amma, severim mazlumu..."

Batı uygarlığının temel değerlerini İslam kültürünün ışığında gözden geçiren Mehmet Âkif, Batı'nın toplumsal ve düşünsel oluşumuyla özü itibariyle barışık; ama, yerel özelliklerini koruyan güçlü bir toplum oluşturma özlemiyle yaşamıştır. Çağdaş sanatlardaki gelişmeyi engelleyen tutum ve davranışları dile getirmekten kaçınmayacak ölçüde cesur, dilde arılaşmadan yana, şiirde yalın bir söyleşi yakalamaya özenlidir. Batı kültürünün değerleriyle etkileşime açık; ama, doğu ya da Batı'ya öykünmeye karşıdır. Doğduğu topraklara bağlılığı, İstiklal Savaşına içten bağlılığını getirmiş, bu anlayış ve tarz İstiklal Marşının ve

"Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer"

diyen Çanakkale Şehitleri şiirinde kendini açıkça ortaya koymuştur.

O, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının yanında, vatanın kurtuluşu için elinden gelen her fedakârlığı yapan insanlarımızdandır. Konuşmalarında, vaazlarında, Kurtuluş Savaşının manevî kadrolarını, fikir kadrolarını harekete geçiren bir duygu seli yaratan Mehmet Âkif, o dönemde yazdığı şiirleriyle de insanlarımızı harekete geçirmeye çalışmıştır.

"Bırakın matemi yahu, bırakın feryadı,

Ağlamak fayda verseydi, babam kalkardı.

Gözyaşından ne çıkarmış? Neye ter dökmediniz?

Bari müstakbeli kurtarmaya bir azmediniz."

Mehmet Âkif Ersoy, "sanat sanat içindir" anlayışına karşı çıkmış, toplumsal ve ideolojik konuları şiirlerinde tartışmış, sergilemiş, gerçeği sergileyerek insanların ve insanların sorunlarına duyarlılık yaratmayı kendisine amaç eylemiştir. O, kötülükle, fakirlikle, gerilikle mücadele adamıdır. Fikir ve sanatta hep açıkkalpli ve hoşgörülü olmuştur. Yaşamıyla da alçak gönüllü ve inançlı; İstiklal Marşının güftesiyle kazandığı 500 liralık ödülü Şarkışla Hastanesindeki yaralı gazilere bağışlayacak kadar da hassastır.

İstiklal Marşında özgürlük ve vatan tutkusunu dile getiren Mehmet Âkif, onda, tüm benliğimizi, bağımsızlık aşkımızı bulmamızı, vatanın bağrına bir hançer gibi saplanan düşmanla savaşan askerlerimizin bu Marştan güç almasını arzu etmiş ve gerçekleştirmiştir. Daha ilk dizelerinde,

"Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak"

diyerek, Kurtuluş Savaşı günlerinde büyük ihtiyaç duyduğumuz güveni hissetmemizi, bilmemizi sağlamıştır.

Atatürk'ün bağımsız ve kendi yerelliğiyle evrensel değerleri birleştiren çağdaş Türkiye hayalinin gerçekleşmesine yaptığı katkılar için, İstiklal Marşı için ona teşekkür ediyor, şiirde yarattığı temiz ve özenle çalışılmış dille gençlerimize rehber olmaya devam etmesini dileyerek, anısı önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum; Yüce Heyetinizi selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gürocak.

Böylece, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Grubu bulunmayan milletvekilleri adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Mail Büyükerman; buyurun. (Alkışlar)

Sayın Büyükerman, süreniz 5 dakika efendim.

MEHMET MAİL BÜYÜKERMAN (Eskişehir) - Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sayın Başkanını, sayın milletvekillerini saygılarımla selamlıyorum.

Gerek 9 Kasımda gerek bugün, hazırlıksız olarak, sürpriz bir şekilde söz almak durumunda kaldım; gruplara haber verilmiş olduğu, buraya çarşaf gibi büyük kâğıtlarla konuşmaya geldiklerinden anlaşılıyor.

Güzel konuşmalar dinledik. Mehmet Âkif'in "Safahat"ına "sefahat" diyen güzel konuşmaları dinledik!..

Bu arada, bu konuşmayı, bu açıkoturumu tertip ettiğinden dolayı Kültür Bakanına da övgüler yağdırıldı; ben de, bu övgülere katılmak istiyorum; ancak, gelecek yıl, önümüzdeki yıl, 29 Ekimi de hatırlaması ve 29 Ekime de, Mehmet Âkif'e bugün gösterdiği hassasiyeti göstermesi şartıyla.

Efendim, Mehmet Âkif'i her yönüyle anlattılar, dinledim; yalnız, bir hususu noksan buldum:

"Ya açar bakarız Nazmı Celilin yaprağına,

Ya okur geçeriz bir ölünün toprağına,

İnmemiştir hele Kur'an, bunu hakkıyla bilin,

Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için." (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Nasıl, Yunus Emre, divanlar dolusu şiir yazacağına "dört kitabın manası bellidir bir elifte" demiş olsaydı, gönlümüzde, yine, yüce Yunus olarak şenlenirdi, şahlanırdı; işte Mehmet Âkif de, o yüce yüce sayfaları doldurmayıp şu dört mısraı yazmış olsaydı, yine aynı mertebeye ulaşırdı.

Mehmet Âkif, vaazlarında, Kur'an'ın anlaşılmasını daima yeğledi ve insanlara bunu anlatmaya çalıştı; diyar diyar, şehir şehir dolaştı ve Kurtuluş Savaşını manen destekledi.

Ben, Mehmet Âkif'i, çocukluk yıllarımda Serencebey'de Türk şairi Mehmet Emin Yurdakul rahmetlinin evinde hatırlıyorum. Ondan sonra, Beylerbeyi'nde Havuzbaşı çayırında yağlı kispet giyip güreş tuttuğunu da hatırlıyorum ve Beylerbeyi sahilinden denize girip, Çengelköy İskelesini de aşıp, Kuleli'de denizden çıkacak kadar yüzme gücü olduğunu da hatırlıyorum; bunlar, Mehmet Âkif'in halk tarafları, halk yönleri.

Mehmet Âkif, bilindiği gibi, Mısır'a gitti ve orada Kur'an-ı Kerim'i tercüme etmeye ve meal yazmaya kendini vakfetti. Bunu tamamladığı halde, yayımlamadan, bunu, yakmak gereğini duydu; çünkü, Kur'an-ı Kerim'in bir ayetinin dahi yanlış yorumlanması, yanlış meal verilmesi büyük bir vebali müstelzim bulunuyor idi. Bu idrak içerisindeydi Mehmet Âkif; ama, zamanımızda, Yasin Sure-i Şerifinin 38 inci Ayeti "Veşşemsü tecri limüstarrin leha..." 1987 yılında "güneş belli bir yörüngede akıp gidiyor" diyenler, beş yıl sonra, 1992'de "güneş gitmiyor, bulunduğu yerde dönüyor" diyebiliyor ve ekranlarda da, bütün bu yanlışlıklarına rağmen, kasım kasım kasılabiliyorlar. Bunları söylemek mecburiyetindeyiz. Nasıl güzele güzel diyorsak, eğriye de eğri dersek, herhalde, yolun ortasını bulabiliriz. Yanlışları söylemeye söylemeye yanlışları benimser hale geldik, kanıksar hale geldik.

Din adına konuşanlar, maalesef, yetkileri olmadan konuşuyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Büyükerman, 2 dakika içerisinde toparlayınız.

MEHMET MAİL BÜYÜKERMAN (Devamla) - Ve yine, Cidde'de yayınlanmış, Kral Fahd Mushaf Kurumunun Medine Abdülaziz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Profesörlerinden Abdullah Mübeşsir El Tarazi'ye inceletilip Rabıta tarafından da onaylanmış olan Kur'an-ı Kerim mealinde, Yasin Suresinin 83 üncü ayeti de "ve ileyhi turceun" 1997'de başka türlü "sonunda Allah'a gideceksiniz" diye, beş yıl sonra, 1992'de "gönderileceksiniz" şeklinde yorumlanmıştır. Aslında "Allah'tan geldik Allah'a döneceğiz" demek de yanlıştır "döndürüleceğiz" demek daha doğru olur.

Zamanın tahdidini nazara alarak, yine, Mehmet Âkif'in bilhassa üzerinde durulması lazım gelen Kur'an'ın anlaşılmasıyla ilgili o dört mısraına çok gönül vermişimdir; bunu, bir daha okuyup huzurunuzdan ayrılmak istiyorum:

"Ya açar bakarız Nazmı Celil'in yaprağına,

Ya okur geçeriz bir ölünün toprağına.

İnmemiştir hele Kur'an, bunu hakkıyla bilin;

Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için."

Saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Büyükerman.

İnşallah, bir dahaki sefere, grupları bulunmayan milletvekili arkadaşlarımıza da -burada, Kanunlarda görevli arkadaşlarıma söylüyorum- bilgi versinler, Sayın Büyükerman ve diğer arkadaşlarımız da daha hazırlıklı gelsinler; ama, iyi ki kısa bir süreydi; yoksa, Sayın Büyükerman, herhalde, daha uzun süre bizi dinletecekti.

Evet, böylece, gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair 8 adet önerge vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Bursa Milletvekili Faruk Çelik’in (6/995) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/261)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 472 nci sırasında yer alan (6/995) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                     Faruk Çelik

                                                                               Bursa

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/915) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/262)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 396 ncı sırasında yer alan (6/915) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                             Musa Uzunkaya

                                                                            Samsun

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

3. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/840) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/263)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 330 uncu sırasında yer alan (6/840) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                             Musa Uzunkaya

                                                                            Samsun

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

4. – Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan’ın (6/924) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/264)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 405 inci sırasında yer alan (6/924) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                  Nevzat Ercan

                                                                           Sakarya

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

5. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun (6/1075) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/265)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 533 üncü sırasında yer alan (6/1075) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                              Mahmut Göksu

                                                                       Adıyaman

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

6. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun (6/1074) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/266)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 532 nci sırasında yer alan (6/1074) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                              Mahmut Göksu

                                                                       Adıyaman

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

7. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun (6/1082) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/267)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 540 ıncı sırasında yer alan (6/1082) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                              Mahmut Göksu

                                                                       Adıyaman

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

8. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun (6/1036) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/268)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 494 üncü sırasında yer alan (6/1036) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                             Ahmet Sünnetçioğlu

                                                                               Bursa                               

BAŞKAN - Soru önergesi geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergelerinin cevaplandırılmasıyla ilgili 2 adet önerge vardır; okutuyorum:

                                                                          2.1.2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin 10, 22, 27, 28, 29, 30, 31, 44, 47, 48, 64, 68, 69, 77, 85, 87, 89, 90, 91, 98 ve 100 üncü sırasında bakanlığıma ait sözlü soruları cevaplandırmak arzusundayım.

Gereğini arz ederim.

                                                                  Koray Aydın

                                                        Bayındırlık ve İskân Bakanı

BAŞKAN - Diğerini okutuyorum:

                                                                          2.1.2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sayın Ahmet Sünnetçioğlu'nun 11 inci sıradaki (6/485) esas numarada kayıtlı sorusunu cevaplandırırken, İçtüzük hükümlerine göre, 262 nci sıradaki (6/766) esas numarada kayıtlı soru önergesi ile cevaplandırmak istiyorum.

Takdirlerinize arz ederim.

                                                                 İ. Nami Çağan

                                                                 Orman Bakanı

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, bu önergeleri bilgilerinize sundum.

Önergelerin gereğini, gündemin sözlü sorular kısmına geçtiğimizde yerine getireceğim.

Doğrudan gündeme alma önergeleri vardır; okutup işleme alacağım:

9. – Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, 3201 Sayılı Emniyet Teşkilâtı Kanununa Bir Ek Madde İlave Edilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/217) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/269)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçişleri Komisyonunda 27.7.1999 tarihinden bu yana bekleyen (2/217) sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununa Bir Ek Madde İlave Edilmesine Dair Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan gündeme alınmasını arz ederim.

Saygılarımla.                   1.6.2000

                                                                     İsmail Köse

                                                                          Erzurum

BAŞKAN - İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergelerinden birincisini okuttuk.

Önerge üzerinde teklif sahibi Sayın Köse'nin söz isteği var.

Buyurun Sayın Köse. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle yeni yılınızı ve arkada bırakmış olduğumuz Ramazan Bayramınızı tebrik ediyorum, sağlıklar ve mutluluklar diliyorum; çalışmalarımızın ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.

Tüm milletvekillerimizin de bildiği gibi, sosyal ve ekonomik şartlar devlet memurlarımızın aleyhinde olduğu için, sayın hükümete, Meclisimizden bir yetki kanunu çıkardık ve yetki verdik. Zannediyorum, önümüzdeki günlerde hükümetimiz, bir taraftan, memurlar arasındaki dengesizlik konularındaki aksaklıkları giderecek, diğer taraftan da, ekonomik yönden birazcık destek verme imkânlarını, muhakkak surette, arayıp bulacaktır. Bu personelin içerisinde, kamuda çalışan, en önemli hizmeti yapan bir grup da, Emniyet teşkilatında çalışan polisimiz ve bekçilerimizdir.

Türk polisinin hangi şartlarda görev yaptığını izah etmek, bence yanlış olur. Bunu düşünemeyecek, bunu anlamayacak ve güvenlik kuvvetlerimizin görevini bilmeyecek insanımızın olacağını zannetmiyorum. O itibarla, bu fedakârane çalışma karşısında, yalnız maaşlarını alan bu grupta çalışan Emniyet Teşkilatı mensuplarımızı, hiç olmazsa, yan bir ödemeye destek vermek suretiyle biraz daha ekonomik yönden desteklemeye ihtiyaç vardır; çünkü, gerek çalışma süreleri itibariyle gerek çalıştıkları konu itibariyle, yani, riskli bir görev yapmaları dolayısıyla, hayatlarını ortaya koymak suretiyle bir görev yapmaktadırlar. Bundan da kaçınmaları mümkün değildir; çünkü, bir müsademe esnasında silahlı müsademe yapma yetkisini verdiğimiz polisimizin daha geçtiğimiz günlerde 2 şehit verdiğine şahit olduk. Onlara da Allah'tan rahmet diliyorum.

Tüm toplumsal olayların engellenmesini sağlayan, güvenliğimizi sağlayan, mal ve can emniyetimizi sağlayan bu insanlarımıza, Yüce Meclisimiz, eğer takdir ederse ki, öyle inanıyorum, benim düşünceme aynı şekilde iştirak edeceklerine de inanıyorum; çünkü, geçtiğimiz yıllarda bu şekildeki tasarı ve teklifler geldiğinde aynı kanaatleri ortaya koymuşlardır. Tüm personelimizin, sağlıkta, tarımda, diğer kesimlerde çalışan insanlarımızın da, tabiî, ihtiyaçları ve sıkıntıları olabilir; ancak, özellikle altını çiziyorum ki, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Türk polisinin -yine ifade ediyorum- can emniyeti bahis konusudur -yani, can pazarındadır, canı pahasına görev yapmıştır, bu görevi yapmak için de devletle anlaşması vardır; yani, bu göreve talip olmuştur; bunu da peşinen söylüyorum; ancak, buna rağmen- hiç olmazsa, sabah evini terk ettiğinde, akşama kadar, çoluğunun çocuğunun rızkını temin etme mücadelesiyle ilgili olmayacak kadar moralinin yüksek seviyede olması gerekmektedir.

İşte, vermiş olduğumuz  bu kanun teklifiyle, ola ki, hükümetimize ışık tutalım, ola ki, hükümetimiz gerekli düzenlemeyi yaptığı takdirde -maaşlarla ilgili düzenlemeyi yapacaktır; ancak, verdiğim teklif, maaşlarla ilgili değildir- bir defaya mahsus çıkardığımızda, bu kanun teklifimizi gündeme alıp, daha sonra da, inşallah -eğer, kabul edilirse- teklif gündeme geldiğinde, bir yan ödeme olarak, bütçelerde, zaman zaman miktarı belli olan ve zaman zaman da enflasyonun alıp götürmüş olduğu o miktarlar kalıcı bir miktar olarak kanunlaşmış olacaktır ve artık, her yıl bütçe kanunlarında bu mesele gündeme gelmeyecektir, otomatik olarak, bu, her yıl devreye girmiş ve çalışmış olacaktır. Bu bakımdan, önemli bir tekliftir.

Bu teklifimin, bir milletvekili olarak, sizin içinizden çıkmış ve bir teklif verme imkânına ve yetkisine sahip olan bir milletvekili olarak, çok önemli gördüğüm Emniyet Teşkilâtı mensuplarının, gece gündüz demeden, bu gayretlerinin karşılığında böyle bir imkânla desteklenmesinde fayda görüyorum.

Desteğinize ihtiyacım var.

Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Köse.

Başka söz isteği?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

İkinci önergeyi okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

10. – Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 28.3.1983 Tarih ve 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelere Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/499) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/270)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/499) esas nolu kanun teklifim komisyonda 45 gün içerisinde görüşülmediği için, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim. 6.6.2000

                                                                    Reşat Doğru

                                                                              Tokat

BAŞKAN - Sayın Doğru, önergeniz üzerinde söz isteminiz var; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

 Süreniz 5 dakika.

REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gaziosmanpaşa Üniversitesine bağlı, mühendislik, mimarlık ve güzel sanatlar fakültelerinin kurulmasıyla ilgili kanun teklifimizin, Genel Kurulda, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Geçmiş olan Ramazan Bayramınızı ve yeni yılınızı candan kutluyor, sağlık ve esenlikler diliyorum.

Ülkemizde, üniversiteleşme oranı, halen, istenildiği şekilde değildir. Bunun sebebi, lise ve dengi okulları bitirip üniversiteye gitmek isteyen gençlerimize yeterli kontenjan temin edilememesidir. 1999-2000 eğitim yılında 1 366 659 öğrenci müracaat etmiş, ancak 262 000 civarında öğrenci üniversiteye yerleştirilmiştir. Bu durum, okumak isteyen gençlerimize "imkânlarımız uygun değil, sizi üniversiteye alamıyoruz" demektir. Halbuki, sosyal devletin görevlerinin başında, her insana öğretim yapma imkânının sağlanması gelir.

Üniversiteye daha fazla öğrenci almanın iki yolu vardır: Yeni üniversitelerin açılması; ikincisi de, eğitim öğretim imkânı uygun üniversitelerde ikinci öğretim yapılmasını sağlarken, ayrıca, yeni fakülteler açmaktır. Üniversitelerimizin Anadolu'ya yayılması, her ilde en az bir üniversitenin olması, çözümün en idealidir.

Şu anda, birçok vilayetimizde, üniversite ve fakülte açılma çalışmaları vardır. Değerli milletvekillerimizin bu çalışmalarını candan kutluyor, hepimizin destek vermesi gerektiğine inanıyorum. Anadolu'da yeni üniversiteler veya fakülteler açılması, Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerimizdeki çok fazla öğrenci birikimine engel olurken, birçok problemin azalmasına ve Tokat gibi Anadolu şehirlerimizin ekonomik, kültürel ve sosyal gelişmesine de katkı sağlamış olacaktır.

Bu sayılan sebeplerden dolayı 1992 yılında kurulan Gaziosmanpaşa Üniversitesi, hızla altyapı ihtiyaçlarını karşılamıştır. Ziraat ve Fen-Edebiyat Fakültesiyle başlayan üniversite, daha sonra, Zile, Erbaa, Niksar, Reşadiye, Almus ve Turhal meslek yüksekokullarıyla öğretime devam etmiştir; sonrasında, Eğitim Fakültesi, İktisadî İlimler Fakültesi kurulmuş, tıp fakültesi de kurulma aşamasına gelmiştir. Yaklaşık 6 800 öğrenci öğrenim görmektedir.

Üniversitemiz 1 200 dönümlük arazi üzerinde kurulmuş kampüste, kendi binalarında eğitimine devam etmektedir.

Ayrıca, çeşitli yurtların yanında, 1 500 öğrenci kapasiteli kız-erkek öğrenci yurdu inşaatı da devam etmektedir.

Gaziosmanpaşa Üniversitesinin, mevcut altyapı, eğitim-öğretimle ilgili -fizikî yapıyla ilgili ihtiyaçları -dershane, laboratuvar gibi- öğrenciyle ilgili yemekhane, kütüphane, barınma, spor tesisleri gibi- ihtiyaçları büyük ölçüde karşılanmıştır. Üniversitenin bugünkü durumuyla, en az 10 000 öğrenci okuma imkânına kavuşabilir. Çok sayıda gencimiz üniversiteye girmek isterken, istiyoruz ki, müsait olan bu imkânlarımızla daha çok gencimizin üniversiteye girmesine sebep olalım. Bunun için Gaziosmanpaşa Üniversitesine yeni fakülteler açılmasını istiyoruz.

Üniversitemizin mevcut imkânları, mühendislik, mimarlık ve güzel sanatlar fakültelerinin en iyi şekilde eğitim ve öğretim yapmasına müsaittir.

Kampüsteki fen-edebiyat fakültesinin yarısı boş durumdadır. Mühendislik mimarlık fakültesinin fizikî alan ihtiyacı bu şekilde karşılanabilir. Bu fakülte açıldığı takdirde, dershane, laboratuvar imkânları da mevcuttur.

Keza, teklif ettiğimiz güzel sanatlar fakültesi için de altyapımız tamamen mevcuttur. 1998 yılında özel idareye ait çok büyük bir kültür sarayı hizmete girmiştir. Bu binada resim atölyeleri, konferans salonları, tiyatro salonları, müzik odaları vardır. Bu bina halen, bayramlarda, tiyatro gruplarının Tokat'a gelmesinde kullanılmaktadır. Bu alan senenin büyük bir kısmında da boş durmaktadır. Güzel sanatlar fakültesi kurulursa kendi binası bitinceye kadar burada hizmet verilebilir.

Bu fakültelerin kurulması, fizikî yönden, devletimize hiçbir maliyet getirmeyecektir; fakat, 15 000-20 000 öğrenci kapasitesine sahip bir üniversite olurken, bin yıllık tarihi bulunan, devlete her zaman bağlı olan, fakat, devlet imkânlarından yeterli faydalanmamış bu bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel yönden gelişmesine de önemli katkı sağlanmış olacaktır.

Son yıllarda devamlı geri kalmış, terörden de büyük sıkıntı çekmiş olan Tokat halkı, Yüce Meclisten bu desteği görmek istemektedir. Bu desteği Tokat halkından esirgemeyeceğinize inanıyor Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.

Başka söz isteği?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Osmanlı’nın 700 üncü kuruluş yıldönümü nedeniyle Samsun’da bir etkinlik yapılmamasının nedenine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/470) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru, üç birleşim içinde cevaplandırılamadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir ve soru önergesi gündemden çıkarılacaktır.

Sayın Uzunkaya söz istemişlerdir; soru cevaplandırılamadığı için Sayın Uzunkaya'ya söz veriyorum.

Buyurun Sayın Uzunkaya.

Süreniz 5 dakika.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, bu 2001 yılının ilk Meclis celsesinde, yüce milletimize, Aziz Parlamentomuza yeni yılın hayırlar getirmesini; idrak ettiğimiz mübarek ramazan ayının ve bayramının, insanlığa barış ve huzur getirmesini temenni ve niyazlarımla söze başlıyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Kültür Bakanımıza, geçen yıl, birinci ayın 14'ünde tevcih ettiğim, Osmanlı Devletinin 700 üncü kuruluş yıldönümü vesilesiyle Türkiye'de yapılan etkinliklerle alakalı sualime, özellikle Samsun İlinde -ki, cumhuriyet döneminin çok önemli bir ilidir, cumhuriyetin oluşumunun merkezidir- Bakanlığın yeterli etkinlik yapmamasının nedeni üzerinde kendilerine tevcih ettiğim suale tatminkâr bir cevap bugüne kadar alınamamıştır.

Tabiî, ben, Osmanlıyı burada yâd ederken, Osmanlı ile ilgili etkinliklerin sağlıklı yapılamaması konusunda da tereddütlerimi Sayın Bakana yönelttiğim soru önergemdeki "Bakanlığınızca yayınlanan 'Osmanlı Devletinin 700 üncü Kuruluş Yıldönümü Anma Programı' adlı kitapta yer alan etkinliklerle tarihte yer almış en geniş ve güçlü imparatorluklardan biri olan Osmanlının Türk Milletine yeterince anlatılabildiği kanaatinde misiniz" sualimi burada yinelemek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, bugün, Osmanlıyı anlayabilmek için, ölümünün 64 üncü yılını idrak ettiğimiz, az önce Değerli Kültür Bakanımızın yaptığı konuşmayla gruplara düşen konuşma hakkında anlatılan istiklal şairimiz, millî şairimiz, Safahat mübdii Mehmet Âkif'i de iyi anlamak gerekir. Âkif'i anlayamayanların Osmanlıyı anlama sıkıntısı da olacaktır. Dolayısıyla, biz, onu, ölümünün 64 üncü yılında rahmetle yâd ederken, belki Osmanlıyı anlama  konusunda yaşadığımız en önemli sıkıntılardan birinin de, Âkif'i bugün tanıma konusunda akademisyenlerimizin, lise tahsili almış gençlerimizin, hatta üniversite mezunu arkadaşlarımızın Âkif'in dilini ne kadar anlayıp anlayamadığının da bu Yüce Parlamentoda sorgulanması gerekir.

Safahat'ı doğru dürüst tanıyamayan, lügatsiz okuyamayan, hatta lügati de sözlük kelimesini bulmadan anlayamayan bu nesle, Âkif'i de, 700 yıllık imparatorluk olan Osmanlıyı da anlatmak oldukça zordur.

Âkif'in millî marşımız olarak ilk iki kıtası okunan on kıtalık İstiklal Marşımızı, şurada kaç kişinin okuyup anlayabildiğini doğrusu merak ediyorum.

Değerli konuşmacılar, az önce, Akif'ten çok güzel mısralar takdim ettiler. Belki dil konusunda onun hassasiyetini anlamak da hepimizin göreviydi.

Âkif, aynı zamanda, Yüce Parlamentonun değerli bir üyesiydi. Hatırlayacaksınız, merhum Akif Burdur Mebusu olarak burada bulunduğu bir dönemde, o gün de, zannımca, memurların maaşlarından doğan bir şikâyet üzerine, bir konuşmacı tarafından bu Yüce Meclisin kürsüsünde "memureynin maaşlarını artıralım" denildiği bir anda, Âkif, merhum, ayağa fırlar ve der ki: "Memurin eğer memureyn olsaydı, biz onlara kuş sütüyle bakardık." Biliyorsunuz, Arapçada "memureyn" iki memur, "memurin" ise memurlar demektir.

Tabiî, o gün de dili kullanamayan, Kur'an'ı "Le Quran" diye anlatan insanlara da "Kur'an'ı Batı'nın diliyle, Fransızın sentaksıyla bize anlatacaklara söyleyecek fazla bir şey yok" diyordu.

Değerli arkadaşlar, az önce, değerli bir milletvekili arkadaşımız Ayşe Hanım güzel bir mısraını okudular: "Bir fenalık görerek yapma desen alnına ta/İniyor hatt-ı celîsiyle Hamit-i tuğra" derken de Âkif, o dönemde de haksızlıkları görenlerin, haksızlıklara karşı çıkanların ne tür damgalarla damgalandıklarını, suçlandıklarını ifade ediyor. O günün en geçerli suçlamalarından birisi olan Sultan Hamitçilik suçlamasının yapıldığını, Âkif döneminde de görüyoruz. Onun için diyor ki: "Bir fenalık görerek yapma desen alnına ta/İniyor hatt-ı celîsiyle Hamit-i tuğra..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sözümü bitiriyorum Değerli Başkanım.

Dolayısıyla, Âkif'i anlamak, Osmanlıyı anlamaktır.

Osmanlıyı anlayabilmek için Türkiye Cumhuriyetinin Yüce Parlamentosuna, aziz hükümetine ve onun değerli üyelerine düşen en büyük sorumluluk da, ciddî görev de, Osmanlıyı tanırken ve tanıtırken, Âkif'i anlarken ve anlamaya çalışırken, Âkif'in diline bigâne kalmış, bir asır içerisinde âdeta yeni bir dil öğrenmişçesine o dili unutmuş bu nesle Âkif'i ve Osmanlıyı tanıtacak, o lügati, o sözlüğü, o sözleri bu milletin zihnine yeniden nakşedecek, hiç olmazsa öldürmeye, dili katletmeye yönelik anlayışlardan kurtaracak bir tarih şuurunu, bir millî şuuru ve bir millet şuurunu millî şaire karşı bir saygı nişanesi olarak yâd etmeyi, anlamayı ve yaşatmayı gerekli görüyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

2. – İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın, Hizbullah örgütüne ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/471) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak sayın bakan ?..Yok.

Soru sahibi olarak, buyurun Sayın Ilıcak.(FP sıralarından alkışlar)

AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul)- Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bundan tam bir yıl önce, Ocak 2000 yılında, Hizbullahla ilgili bir soru sormuştum. Elbette ki, bu soruların cevabını alabilmek için bir yıl beklenince, meselenin güncelliği kaybolmuş oluyor.

Aslında, şimdi, gündemde banka soygunları var; ama, istersek, Hizbullah ile banka soygunları arasında da bir irtibat kurmak mümkün; çünkü, bu banka soygunları, hepimizin de bildiği gibi, irtica paranoyasının ardına gizlenerek yapıldı; Hizbullah vahşeti ise, 28 Şubatı meşrulaştırmak üzere kullanıldı. Nitekim, o kesimin sözcülerinden değerli gazeteci Ertuğrul Özkök şöyle yazıyordu Hizbullah vahşeti ortaya çıkınca: "Türkiye, artık, irticaî terörün bir paranoya olmadığını, gerçek olduğunu gördü. 28 Şubatın meşruiyet belgesi bütün kanıtlarıyla halkın önündedir."

Demek, Hizbullah, 28 Şubatın meşruiyet belgesini oluşturuyordu. Evlerin altından çıkan sayısız ceset, tarlalarda birdenbire bitiveren silahlar, hep dindar kitlelere fatura edildi.

Ben, o dönemde, Sayın İçişleri Bakanına "Hizbullahın devletle ilgisi var mı"diye sordum. Bu, sadece benim zihnimde beliren bir soru işareti değildi. Gazetelerde birçok köşe yazarı -işte, Güngör Mengi, Zülfü Livaneli, Etyen Mahçupyan; hepsi- şunu diyordu "iti ite kırdırma ilkelliğine dayalı asayiş politikasının, artık, tarihin çöplüğüne atılma zamanı gelmiştir."

Biz, tabiî, bu soruların cevabını, maalesef, bir yıl gecikmeyle de olsa, alamıyoruz. Hizbullaha göz yumulmasaydı, yani, ardında bir devlet desteği olmasaydı, herhalde 1998 yılına kadar, Silvan'ın Yolaç Köyünde "Şehitlik" adını taşıyan mezarlıkta Hizbullah örgütü mensupları toplanıp, serbestçe, törenlerle ölülerini anmazlardı. Hizbullaha, boşu boşuna, kontrgerillaya atfen "Hizbulkontra" denilmiyor o bölgede. 1999'a kadar, nedense, bu örgütün üzerine yürünmedi. Toplumsal tabanı bulunmayan ve bulunmadığı, bir anda yerle bir edilmesiyle anlaşılan bu örgütün, Hizbullahın bu kadar güçlü hale gelmesi de, zaten, bu kadar silah sahibi olması, cinayetlerini bu kadar yaygın bir biçimde işleyebilmesi de, toplumsal tabanı olmamasına rağmen bunları gerçekleştirmesi de, bunun ardında bir siyasî manipülasyon olduğunu bize göstermektedir.

EROL AL (İstanbul) - PKK'yı kim destekledi?

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Şimdi, şunu diyorum: Bu örgüt bu kadar çabuk çöktüğüne göre, keşke, tanklar, o dönemde Sincan'a yürüyeceğine Hizbullahın üzerine yürüseydi, bu kadar vakit kaybedilmeseydi; o zaman, belki, birçok canı kurtarmış olurduk.

Ben, Sayın Tantan'a şunu sordum: "Türkiye'de, yıllar itibariyle kaçırılan, kaybolan, ölüsü bulunan veya bulunmayan kaç faili meçhul cinayet işlenmiştir?" Hâlâ bunun cevabını alamadık. Eğer, biz, bir temiz toplum olmaya gayret sarf ediyorsak, sadece soygunların üzerine değil, aynı zamanda kanın üzerine de gitmemiz lazım, kanı da temizlememiz lazım.

Ne yazık ki, bir sayın bakan aradan bir yıl geçtikten sonra dahi burada bulunmuyor; ama, bir yıl içinde bizim sözlü sorumuza üç kere sıra geliyor, ancak ve ancak, 5 dakika konuşma hakkına sahibiz. Şimdi, milletimizin fertlerinin arasına girdiğimizde, vatandaşların arasına girdiğimizde bize diyorlar ki, şu soruyu sor, şu meseleyi Meclis gündemine getir, şunun hesabını iktidara sor; ama, muhalefetin fevkalade sınırlı yetkileri var; Sayın Bakan bulunmayacak da, bize, bir yıl sonunda ancak 5 dakikalık bir hak düşecek kürsüden konuşabilmek için.

Şimdi, ben şuna inanıyorum ki; Hizbullahla ilgili birçok soru işareti var zihinlerde. Hizbullah örgütü, bu kadar büyük cinayetleri işleyen bu örgüt, birdenbire nasıl çöküverdi? Acaba, bunun arkasında kimlerin eli vardı? Evet, Sayın Bakan, gelecek, bize, bir yazılı cevap verecek belki bir yıl sonra; ama, gönül isterdi ki, bu Meclis çatısı altında, bu camiada, televizyondan canlı yayın yapılırken, zihinlerdeki bu soru işaretleri aydınlanabilsin; ama, maalesef, böyle bir fırsatı elde edemediğimizi ifade eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ilıcak.

Bu önerge de, üç birleşim içinde cevaplandırılamadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya dönüştürülecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

3. – İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın, Hizbullah örgütüne karşı yapılan operasyonlara ve faili meçhul cinayetlere ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/472) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sayın Ilıcak, söz isteğiniz var.

AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; biraz önceki konuşmamı şöyle tamamladım: Yani, hukukun üstünlüğünü eğer biz sağlayamazsak, soygunların da, cinayetlerin de önünü kesemeyiz. Tabiî ki, konumuz, Hizbullahla ilgili; Hizbullah demek, kısmen, devlet terörü demek. Hukukun üstünlüğünün sağlanmadığı ülkelerde, devlet terörü görünür.

EROL AL (İstanbul) - Ne demek istiyor?!.

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı ülkelerde, sadece devlet terörü...

EROL AL (İstanbul) - Sayın Başkan, devlet terörü ne demek?!

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - ...sadece Hizbullah gibi, Hizbulkontra gibi...

BAŞKAN - Açıklıyor efendim, buyurun dinleyin.

EROL AL (İstanbul) - Neyi açıklayacak efendim; Hizbullahla, devlet terörü ne demek?!

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Müdahale etmeyin!..

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Şimdi, efendim, tabiî...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, dinlerseniz, Sayın Ilıcak açıklıyor, ondan sonra konuşma hakkı var.

EROL AL (İstanbul) - Aynı dönemde burada sayın bakanlar var...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Demokrasi var, herkes istediğini konuşur.

BAŞKAN - Sayın Al, oturur musunuz...

EROL AL (İstanbul) - İçişleri Bakanlığı yapmış birisi var.

BAŞKAN - Sayın Al, siz oturur musunuz...

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Beyefendi, şimdi, tabiî, biz...

BAŞKAN - Sayın Al, oturur musunuz; konuşmacı...

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Evet, konuşmamda, bakın, yani burada...

BAŞKAN - Sayın Al, oturur musunuz... Müdahale etmeyiniz...

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Sayın Başkan, bir yıl bekledim, 5 dakika konuşuyorum...

MURAT AKIN (Aksaray) - Sana ne oluyor... Otur yerine?!

EROL AL (İstanbul) - Ne demek otur yerine!

BAŞKAN - Sayın Al, oturur musunuz...

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - ...lütfen insaf edin, herkes, burada...

EROL AL (İstanbul) - "Hizbullah terörü devlet terörüdür" ne demektir efendim?! Burada resmen hakaret ediyor...

BAŞKAN - Sayın Al, oturur musunuz...

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - ...bu hür kürsüde düşüncelerini ifade etmekte serbesttir.

EROL AL (İstanbul) - Ne serbesttir efendim?!.

BAŞKAN - Sayın Al, oturur musunuz...

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Bakın, bu düşünceleri, sizin partinizden birçok kişi paylaşıyor, kamuoyunda birçok kişi paylaşıyor; bu sıralarda oturan özellikle güneydoğulu milletvekilleri, Hizbullahın arkasında devletin elinin olduğu düşüncesini paylaşıyor.

EROL AL (İstanbul) - O sizin düşünceniz...

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Ben, bunu, tümüyle devlet yaptı demiyorum; ama, ya göz yumdu ya destek verdi. Hizbullahın arkasında... Nitekim, oranın yöre halkı, Hizbullah örgütüne Hizbulkontra diyordu. O bakımdan, bu meselenin altını çizmekte fayda var, Hizbullah, PKK örgütüne karşı kullanılmış bir yapılanmadır. Bu, aynı zamanda, Türkiye Büyük Millet Meclisi Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu raporuna da geçmiş bir gerçektir; yani, resmî belgelerde yer alan bir gerçektir.

Şimdi, hukukun üstünlüğüne saygı duyulmayan ülkelerde... Bakın, kanun hâkimiyeti demiyorum; çünkü, zaman zaman öyle kanunlar olur ki, hukukun üstünlüğüne, evrensel değerlere önem vermez, ben, hukukun üstünlüğünü söylüyorum. Hukukun üstünlüğünün sağlanmadığı ülkelerde, işte, böyle acayip, ne olduğu belli olmayan örgütler ortaya çıkar, andıçlar ortaya çıkar ve bazı güçler, kendi milletine karşı psikolojik harekat yürütürler andıçlar adı altında ve iftiralar atarlar.

Şimdi, Zeytindağı'nda, Falif Rıfkı Atay'ın bir anısı geldi aklıma: Falih Rıfkı Atay, İttihad ve Terakkiden Cemal Paşayla birlikte... Cemal Paşa, yaverine emrediyor, kanun geliyor... "Kanunu getirdim, bir emir buyurmuştunuz; elimizdeki kanun sarihtir, bu mesele halledilemez, kanun buna engel" diyor yaveri. Cemal Paşa, hemen bir müsvedde kâğıdına yazarak "şu numaralı kanunu, derhal bu şekilde değiştirerek, bana, metnini, müstacel telgrafla bildiriniz" diye kanun sipariş ediyor. Falih Rıfkı diyor ki "bir kumaş bile bu kadar kolay sipariş verilemezdi." Hepimiz, Enver Paşanın "yok kanun, yap kanun" sözünü hatırlıyoruz; yani, yaparım olur, bozarım olmaz; kanun bana engel olursa, ben, o kanunu değiştiririm.

Tabiî ki, hukukun üstünlüğüne saygı duyulan ülkelerde, yap kanun, boz kanun uygulamasına rastlanmaz. Biz, bugün, aynı uygulamayı, maalesef, görüyoruz. İşte, vakıf üniversitelerine orman arazisi tahsis etmek ve Danıştay önündeki engelleri kaldırmak için, sabahlara kadar çalışarak burada kanun geçirdik. Medya patronlarına ihale verebilmek için RTÜK Kanununu değiştirmek amacıyla, komisyonlarda saatlerce çalıştık. Biz, bugünlere, ülkemiz bugüne -yani, memnun olmayarak söylüyorum bugünü- aile fotoğraflarındaki şahısları koruyarak geldi. İrtica feryatlarının ardına sığınarak devleti soydurduk.

Bakın, elimde bir belge var: 23 Eylül 1998'de, trona madenini işletme hakkı Kamuran Çörtük'e verilmiş. Fizibilite ve yatırım çalışmaları karşılığı bilabedel verilmiş. Bugüne kadar oraya yapılan yatırım, sadece, 3,5 milyon dolar. Buna mukabil, Aralık 2000 yılında, yani bir ay önce, Kamuran Çörtük, Eti Soda'daki, yani, trona madenini işleten firmadır ki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla)- Müsaade ederseniz Sayın Başkan; çünkü, burada vakit kaybettim...

BAŞKAN- Sayın Ilıcak, biraz önceki ifadenizde, devleti teröristlikle suçladınız; bu, tutanaklara yakışmıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti terörist bir devlet değildir. Acaba, kastınız o muydu, değil miydi; öncelikle, o hususu da açıklamak suretiyle 1 dakikalık süre veriyorum.

Buyurun efendim.

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla)- Teşekkür ederim.

Ben, Hizbullah Örgütünün ardında devletteki bazı kimselerin himayesi olduğunu kastetmek istedim; böyle bir izlenim var. Nitekim, bu izlenimi düzeltmek üzere, Sayın Bakanımıza, İçişleri Bakanımıza soru tevcih etmiştim. Eğer, burayı teşrif edip, bizi aydınlatsalardı, böyle konuşmalara da belki gerek kalmayabilirdi.

Şimdi, tekrar trona madenine gelmek istiyorum.

Kamuran Çörtük bir ay önce, Aralık 2000'de, bu Eti Soda'daki hisselerini bir yıl için Vakıflar Bankasına verdi. Bu hisselerini Vakıflar Bankasına bir yıl için vermesinin karşılığında da 14 milyon dolar aldı. Bu nasıl oluyor?! Bu belgeleri, Fazilet Partisi Konya Milletvekili Sayın Teoman Rıza Güneri'den aldım, kendisi de bir soru önergesiyle konuyu Meclisin gündemine taşımaktadır. Yani, Hizbullah da, aslında, devlet soygunları da, hukukun üstünlüğünün sağlanmadığı ülkelerde göze çarpmaktadır.

Hepinize saygılar sunarım efendim. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ilıcak.

DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Sayın Başkan, Hükümetimize çok büyük bir sataşma söz konusudur; zabıtlara geçmesi için söz istiyorum.

BAŞKAN - Bir dakikanızı rica edeyim efendim, biraz sonra size söz vereceğim.

Bu önerge de, üç birleşim içinde cevaplandırılamadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir ve önerge gündemden çıkarılmıştır.

Buyurun Sayın Bakanım. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler’in, İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın, konuşmasında, hükümete sataşması nedeniyle konuşması

DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; İstanbul Milletvekili Sayın Nazlı Ilıcak'ın biraz evvel yapmış olduğu konuşmaya teknik manada cevap verecek değilim; yani, kaç faili meçhul olay olmuştur, kaç faili meçhul olay vardır, bunun cevabını İçişleri Bakanımız verecek; ama, Sayın Nazlı Ilıcak'ın konuşması, dinleyenlerin zihninde birtakım karışıklıklara, teşevvüşe yol açabilecek nitelikte görülmüştür hükümetimiz açısından. Sayın Nazlı Ilıcak'ın beyanlarından "Hizbullah'ın arkasında acaba devletin eli mi var?" gibi birtakım sualler ortaya çıkmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hukukun üstünlüğü esası içerisinde hareket eden bir devlettir. Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, böyle eli kanlı bir terör örgütüyle berabere olmaz, olmamıştır ve olmayacaktır. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

Evet, devletimizle milletimizin arasını açmak isteyen ve bu manada birtakım yabancı güçlerin oyununa gelen insanlarımız, maalesef, vardır. Ben Sayın Nazlı Ilıcak'ı tenzih ederim; ama, unutmayınız ki, bu memleketi zaafa uğratmak isteyen, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ordusuyla, milletiyle, güvenlik güçleriyle milletin arasını açmak isteyen şer kuvvetler vardır, bu tür konuşmalar, ancak onlara yardım eder, onlara destek olur. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) Hiçbir şekil ve surette, Hizbullah terör örgütünün arkasında devletin hiçbir gücü yoktur, hiçbir gücü olamaz. Bunu ispat etmelisiniz, böyle konuşamazsınız, hakkınız yok; belgeniz varsa, bilginiz varsa getirin, üzerine gidelim hükümet olarak.

AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Peki, Susurluk neydi beyefendi?.. Susurluk'u niye araştırmıyorsunuz?

BAŞKAN - Sayın Ilıcak, lütfen...

DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Şiddetle reddederim, şiddetle reddederim. Hiçbir şekil ve surette Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, böyle eli kanlı bir terör örgütüyle bağlantısı yoktur, bağlantısı olamaz; bağlantısı olduğunu iddia eden varsa, belgesini getirsin, koysun bu kürsüye. Şiddetle reddediyorum devlet olarak.

Hepinize saygılar sunarım. (ANAP, DSP, VE MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Keçeciler.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Arınç.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Bir milletvekilimiz, bir yıl içerisinde sözlü sorusunun cevaplandırılmadığı sebebiyle bir konuşma yapıyor. Bu konuşmaya, yerinden, hiç de yetkisi olmadığı halde, ön sırayı işgal etmiş bir arkadaşımız karşılık veriyor. (FP sıralarından "duyamıyoruz, mikrofonu açın" sesleri)

BAŞKAN - Meramını izah etsin arkadaşlar, dinliyorum ben Grup Başkanvekilini. Siz buyurun Sayın Arınç.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Hakkım yok mu efendim?..

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Biz duyamıyoruz Sayın Başkan.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Ben bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Hayır, itirazınız niye? Onu söyleyin bana.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, bir milletvekilimiz, bir yıl içerisinde sözlü sorusu cevaplandırılmadığı için, mikrofondan konuştu. Bir değerli arkadaşımız bu konuşmayı hazmedemedi, bulunduğu yerden sataştı ve karşılık verdi.

EROL AL (İstanbul) - Ben sataşmadım. (FP sıralarından gürültüler)

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Ne yaptın ya?..

BAŞKAN - Bir dakika efendim...

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Müsaade eder misiniz...

Daha sonra, Sayın Bakan hükümet adına Sayın Ilıcak'ın konuşmasına cevap verdi. Bir soruya, İçişleri Bakanı bir yıl içerisinde cevap vermiyor; ama, sayın arkadaşımız konuştuktan sonra, bundan fevkalade duygulanan bir Sayın Bakan bu konuşmaya cevap veriyor. İşin tersliğini fark etmiyor musunuz? Bir yıldır bu ülkede İçişleri Bakanı yok mudur ki, bu soru önergesine cevap vermiyor; bu birincisi.

İkincisi; basılı gündemin 94 üncü sırasında, Hizbullah örgütünün terör olaylarıyla tüm bağlantılarının incelenip, ortaya çıkarılması amacıyla Fazilet Partisi Grubu adına verdiğimiz bir Meclis araştırması önergesi var.

Türkiye'de herkes biliyor ve konuşuyor ki, Hizbullah örgütünün devletin içindeki birtakım kurum ve kişilerle ilişkisi olmuş olabilir, gözlerimizi kapatmayalım, kulaklarımızı tıkamayalım.

Bunun araştırılması Meclisin görevidir. Sayın arkadaşımız bu konuda hassasiyet gösteriyorsa -Sayın Bakan da dahil olmak üzere- en öncelikle bu önergeyi ele alalım ve Hizbullah gibi bir cinayet örgütünün nerelerle bağlantısı varsa burada konuşalım ve bunu gündeme getirelim.

Saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Arınç, siz de müşahede ettiniz ki, müdahale eden arkadaşları uyarma görevimi yaptım; bu konuda hiçbir tereddüt yok. O nedenle, yapabileceğimiz fazla bir şey de yok.

Teşekkür ederim.

V. – SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI (Devam)

4. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, PKK terörüne ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/476)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak sayın bakan?..Yok.

Soru ertelenmiştir.

5. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, kayıp işadamlarına ve Zehra Vakfı Genel Başkanının kaçırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/478)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir. 

6. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Bilim Araştırma Vakfında gerçekleştirilen operasyona  ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/480)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. yok.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Bir yıldır sorularımıza cevap vermiyorsunuz; ondan sonra da kalkıp burada bakanlar olarak feveran ediyorsunuz! Zamanında gelip cevap verin, bir yıldır soruyoruz, cevap vermiyorsunuz; ondan sonra kalkıp burada heyecanlarınızın esiri oluyorsunuz!

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

Sayın Uzunkaya, hiddetlenmenize gerek yok; ben, burada İçtüzüğü uyguluyorum. İçtüzük gereği de burada 12 dakika konuştunuz, hakkınızı kullanıyorsunuz.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Bakan böyle cevap vereceğine kalkıp da sorulara cevap verseydi; nerede İçişleri Bakanı?

7. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-Kemaliye-Gözaydın Köyü sulama göleti projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/481)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

8. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, Marmara Birlik tarafından yapılan zeytin alımlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/482)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

9. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, meslek lisesi ve açıköğretim liselerinden genel liselere geçiş hakkının verilmemesinin nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/483)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, deprem nedeniyle Bursa İlindeki belediyelere yapılacak yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız; ancak, daha önce burada okuttuğum bir önergeyle, Bayındırlık ve İskân Bakanımız Sayın Koray Aydın'ın, gündemin 10, 22, 27, 28, 29, 30, 31, 44, 47, 48, 64, 68, 69, 77, 85, 87, 89, 90, 91, 98 ve 100 üncü sıralarındaki soru önergelerini birlikte cevaplayacağına ilişkin konuyu  bilgilerinize sunmuştum.

Şimdi, bu soruların tamamını okuttuktan sonra, Sayın Koray Aydın'a, soruları ayrı ayrı cevaplandırmak üzere söz vereceğim.

10.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, deprem nedeniyle Bursa İlindeki belediyelere yapılacak yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/484) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı

11.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik’in, Bursa-Orhangazi-Yeniköy Beldesi yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/497) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı

12.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, Ankara-Haymana-Konya karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/502) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı

13.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Ankara-Balâ karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/503) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

14.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Haymana-Polatlı  karayoluna  ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/504) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

15.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Ankara-Esenboğa Havaalanı yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/505) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

16.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Ankara-Şereflikoçhisar karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/506) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

17.- Mardin Milletvekili Veysi Şahin'in, Midyat kanalizasyon projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/522) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

18.- Mardin Milletvekili Veysi Şahin'in, mühendis ve mimarların sorunlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi  (6/523) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

19.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Karabük İlindeki belediyelerin afet yardımı kapsamından çıkarılmasının nedenine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/541) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

20.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İznik-Osmangazi karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/545) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

21.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Keles-Antalya karayolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/546) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

22.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, il, ilçe ve belde belediyeleri gelir payı çarpım katsayılarının nasıl belirlendiğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/556) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

23.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Karakoçan İlçesinin yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/566) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

24.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Kovancılar İlçesinin kanalizasyon sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından   sözlü soru önergesi (6/568) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

25.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Kovancılar İlçesinin içmesuyu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından   sözlü soru önergesi (6/570) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

26.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Kovancılar İlçesinin karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/571) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

27.- Elazığ  Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Kovancılar Belediyesinin hizmet binası ihtiyacına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/572) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

28.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Alacakaya, Arıcak karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/579) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

29.- Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Elazığ - Palu- Gökdere - Bingöl karayolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/581) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın cevabı

BAŞKAN - Gündemin 10 uncu sırasındaki sorudan başlayarak okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 19.1.2000

                                                                             Ahmet Sünnetçioğlu

                                                                               Bursa

1 - Depremden zarar gören iller arasında yer alan ancak tabiî afet nedeniyle gelir kaybı ve altyapı hasarına uğrayan belediyelere yapılacak yardım listesinde yer almayan Gürsu, Gemlik, Küçükkumla, İznik, Elbeyli, Mudanya, Görükle, Orhangazi, Çakırlı, Yeniköy Belediyeleri dışında, diğer Bursa belediyelerine de yardım etmeyi düşünüyor musunuz?

2 - Bu yardımların ölçüsü ve kriterleri nedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun, sözlü olarak Bayındırlık Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                     Faruk Çelik

                                                                               Bursa

Bursa İli, Orhangazi İlçesinin 6 000 nüfuslu Yeniköy beldesinin ilçesi ile olan bağlantısını sağlayan yolda, cumhuriyet tarihinden bu yana genişletme çalışması yapılmamıştır. 6 kilometrelik uzunluğu olan bu yolu ne zaman genişletmeyi düşünüyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorulardan oluşan soru önergemin Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

                                                                 M. Zeki Çelik

                                                                            Ankara

1 - Orta Anadoluda önemli bir sosyal ve ticarî bağlantı yolu sayılan Ankara-Haymana-Konya karayolu bağlantısının daha aktif ve işler hale getirilmesi maksadıyla Bakanlığınızca yapılan herhangi bir çalışma var mıdır?

2 - Aynı zamanda Ankara-Konya ve Afyon illeri arasında alternatif bir ulaşım sağlayan bu yolun iyileştirilmesi düşünülüyor mu? Bakanlığınızca bu yolun bakım ve onarımı için 2000 yılı bütçesinde ne kadar ödenek ayrılmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorulardan oluşan soru önergemin Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

                                                                 M. Zeki Çelik

                                                                            Ankara

1 - Oldukça eski bir yol olan ve çok zor şartlarda ulaşım sağlanan Ankara-Balâ  karayolunun yeniden yapılmasına ilişkin önceki dönemlerde hazırlanan projenin bugünkü durumu nedir?

2 - Ankara-Balâ karayolu projesi Bakanlığınızın 2000 yılı yatırım programında var mıdır? Bakanlığınızca bu yolun iyileştirilmesi için 2000 yılı bütçesinden ne kadar ödenek ayrılmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorulardan oluşan soru önergemin Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim. 26.1.2000

                                                                 M. Zeki Çelik

                                                                            Ankara

1- Tek şerit üzerinde ulaşım sağlanan, oldukça yetersiz, dar ve virajlı bir yol olan Haymana-Polatlı karayolunun bakım, onarım ve genişletilmesi için Karayolları Genel Müdürlüğünce herhangi bir çalışma yapılacak mıdır?

2- Bu yolun genişletilmesiyle ilgili Bakanlığınızca programlanmış bir çalışma var mıdır? Geçmiş yıllarda bu yolun yenilenmesiyle ilgili olarak hazırlanan proje hangi safhadadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorulardan oluşan soru önergemin Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim. 26.1.2000

                                                                 M. Zeki Çelik

                                                                            Ankara

1- Ankara-Esenboğa Havaalanı yolunda, yolun durumuna bağlı olarak oluşan kazalarda, başta çok değerli bir milletvekilimiz olmak üzere, sık sık can ve mal kaybı meydana geliyor. Bu kazalar sebebiyle Karayolları Genel Müdürlüğünden Ankara-Esenboğa yolunun durumuyla ilgili görüşlerini aldınız mı?

2- Ankara-Esenboğa Havaalanı yolunun yeniden düzenlenmesi ya da yeni bir yolun yapılması konusunda Bakanlığınızca başlatılan herhangi bir girişim var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorulardan oluşan soru önergemin Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim. 26.1.2000

                                                                 M. Zeki Çelik

                                                                            Ankara

1- Marmara ve Orta Anadoluyu Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadoluya bağlayan ve oldukça yoğun bir trafik akışına sahip olan Ankara-Şereflikoçhisar yolunda, ulaşımın gidiş-dönüş tek şeritten sağlanıyor olması sizce yeterli midir?

2- Yoğun trafik ve ağır vasıta geçişleri nedeniyle bu yolun büyük bir bölümünde çökmeler olduğundan, Karayolları Genel Müdürlüğü 2000 yılında bu yolun bakım ve onarımını yapacak mıdır? Bunun için ne kadar ödenek ayrılmıştır?

3- Bakanlığınızca Ankara-Şereflikoçhisar karayolunun çift şerit haline getirilmesi için başlatılmış bir proje var mıdır, varsa bu proje hangi safhadadır? Bu proje 2000 yılı yatırım programına alınmış mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın'ın aşağıdaki soruyu sözlü olarak cevaplandırması için gereğini arz ederim.

                                                                     Veysi Şahin

                                                                            Mardin

Yıllardır yatırım programında olan Midyat Kanalizasyon Projesi, 2000 yılında Bakanlığınızın ihale edeceği işler arasında var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın'ın, aşağıdaki soruyu sözlü olarak cevaplandırması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                     Veysi Şahin

                                                                            Mardin

Ülkemizin yatırım, üretim, sanayileşme ve kalkınmasının en temel unsuru olan mimar ve mühendislerin ekonomik ve sosyal durumları, özellikle son yıllarda üretim sürecindeki konumlarına, üstlendikleri sorumluluklara ve sahip oldukları eğitime uymayan bir düzeye getirilmiştir.

1993 yılında, o günün koşullarında bile çok düşük seviyede bulunan ve ortalama 730 dolar olan mühendis, mimar, şehir plancıları, bugün 450 dolar bir ücret almaktadırlar.

Bu meslek gruplarının ekonomik sorunlarının artık geciktirilmeden çözülmesi zorunlu bir hal almıştır.

Bakanlığınıza bağlı yatırımcı kuruluşların mühendis ve mimarlarının Türkiye'nin kalkınması ve gelişmesi için yaptıkları çok değerli eserler ortadadır.

Hal böyle iken, Bakanlığınıza bağlı kuruluşlarda çalışan mühendis ve mimarların ekonomik durumlarını düzeltecek Bakanlığınızın yaptığı bir çalışma var mıdır? Bakanlığınıza bağlı yatırımcı kuruluşlarda çalışan mühendis ve mimarların durumlarında herhangi bir ilave iyileştirme düşünülüyor mu?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim. 24.2.2000

                                                                  Mustafa Eren

                                                                          Karabük

Soru: Geçtiğimiz yıl meydana gelen ve milletçe büyük üzüntü duyduğumuz deprem felaketi sonrasında Karabük İli "depremden etkilenen iller kapsamına" alınmış iken, Bakanlar Kurulunun tabiî afet nedeniyle gelir kaybı ve altyapı hasarına uğrayan belediyelere yardım kapsamı listesinden neden çıkarılmıştır? Çıkarma sebebi, Karabük il ve ilçelerinin belediye başkanlarının muhalefete mensup partilerden olması mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                     Faruk Çelik

                                                                               Bursa

Önemli bir ticaret potansiyeli olan İznik İlçemizi, Orhangazi, dolayısıyla Yalova'ya bağlayan İznik-Osmangazi Karayolu, çok dar ve mevcut trafik yoğunluğuna cevap verememektedir. Bu nedenle, çok sayıda trafik kazası meydana gelmektedir.

1) Söz konusu karayolunu genişletmek için Bakanlığınız bünyesinde bir çalışma var mıdır?

2) Söz konusu karayolu için bir çalışma yoksa ne zaman başlatmayı düşünüyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                     Faruk Çelik

                                                                               Bursa

Bursa'nın Keles İlçesini, Tunçbilek, Tavşanlı hattından Antalya'ya bağlayan karayolu, 1987 yılından beri gündemdedir ve projesi de yapılmıştır. Yapımı bittiğinde ise Keles-Antalya bağlantısını 150 km kısaltacaktır.

1) Söz konusu karayolu yatırım programına ne zaman alınacaktır?

2) Söz konusu karayolunun ihalesi ne zaman yapılacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                     Faruk Çelik

                                                                               Bursa

1) 18 Ağustos 1999 Marmara depreminden sonra ortaya  çıkan acıların bir nebze de olsa hafifletilmesi için bir kısım il, ilçe ve beldeler için gelir payı çarpım katsayısı belirlenmiştir. Bu katsayı belirlenirken hangi kriterler kullanılmıştır?

2) İznik Gölü çevresindeki beldelerimizden Boyalıca Beldesi için gelir payı çarpım katsayısı belirlenmezken, yaklaşık olarak 8 km ilerideki Çakırlı Beldesi için gelir payı çarpım katsayısı nasıl 1,37 olarak, 10 km ilerideki Yeni Köy Beldesi için gelir payı çarpım katsayısı nasıl 1,23 olarak belirlenmiştir?

3) İl, ilçe ve beldelerin çarpım katsayısı belirlenirken, belediye başkanlarının siyasî tercihleri mi özellikle dikkate alınmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                        Ahmet Cemil Tunç

                                                                              Elazığ

Karakoçan, hızla büyüyen bir ilçemiz. İlçemiz giriş ve çıkışı dar ve tek şerit olduğu için zaman zaman kazalara sebep olmakta, ayrıca, estetik açısından da bir ilçenin giriş ve çıkışına yakışmamaktadır.

1- Acaba bu yolu, bölünmüş yol olarak genişletmeyi düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                        Ahmet Cemil Tunç

                                                                              Elazığ

Kovancılar, hızla gelişen, büyüyen, çevreden çok büyük oranda göç alan Elazığ'ın en büyük ilçesidir. 1997 yılında kanalizasyon çalışmaları başlamış, ancak bugüne kadar bir mesafe alınamamıştır. Kanalizasyon olmadığı için, hem sağlık hem temizlik hem de çevre sorunları yaşamaktadır. Kanalizasyon probleminin bitirilebilmesi için;

1- Kanalizasyonun bitirilmesi için gerekli ödeneği temin edebilecek misiniz?

2- Bitirilmesi için ne kadar ödeneğe ihtiyaç var?

3- Kovancılar'ın kanalizasyon çalışmaları ne zaman bitecek?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.                                                                             

                                                        Ahmet Cemil Tunç

                                                                              Elazığ

Elazığ İli Kovancılar İlçesinin içmesuyu yetersiz, su sıkıntısı çekiliyor, belediye kaynakları yetmiyor.

1- Kovancılar'ın içmesuyu ihtiyacını gidermek için bir çalışmanız var mı?

2- Varsa hangi safhadadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                        Ahmet Cemil Tunç

                                                                              Elazığ

Elazığ-Bingöl karayolu Kovancılar'ın içinden geçmektedir. Bölünmüş yol olduğu halde, hem kısa hem de standartlara uygun değildir. Bunun için;

1- Bu yolu, ilçe merkezinde, ilçenin girişinden çıkışına kadar standartlara uygun hale getirmeyi düşünüyor musunuz?

2- Düşünüyorsanız ne zaman yapacaksınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.                                                                                                                                                                                                              Ahmet Cemil Tunç

                                                                              Elazığ

Kovancılar'da belediye hizmetleri, belediye hizmetlerini vermeye müsait olmayan bir mekânda verilmektedir. Belediyenin hizmet binasına ihtiyacı vardır.

1- Belediye hizmet binası yapmayı düşünüyor musunuz?

2- Düşünüyorsanız ne zaman yapacaksınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                        Ahmet Cemil Tunç

                                                                              Elazığ

Arıcak'a ulaşım, şu anda, Palu'dan yapılmaktadır; ancak, bu yolu, kış şartlarında açık tutmak, onarmak mümkün değil. Bunun için, Arıcak'a ulaşımı Alacakaya'dan temin edecek;

1- Alacayaka - Arıcak karayolunun yapımına ne zaman başlanacak?

2- Bu yolun yapımı için ödenek var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 Aşağıdaki sorularımın, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                        Ahmet Cemil Tunç

                                                                              Elazığ

1- Palu - Gökdere - Bingöl arasında ulaşımı karayoluyla temin etmek için, daha önceleri üzerinde çalışmalar yapılan proje hangi safhadadır?

2- Bu yolun yapımına ne zaman başlanacaktır?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 44 üncü sırada yer alan soru önergesi, daha önce çekildiği için okutmadım. Bu hususu bilgilerinize sunuyorum.

Soruları cevaplandırmak üzere, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın'ı kürsüye davet ediyorum.

Sayın Bakanım, soruları, sırasına göre ve isim zikrederek cevaplandırırsanız daha sağlıklı olur.

Buyurun Sayın Aydın. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Bakanlığımla ilgili sözlü soru önergelerine cevap vermek üzere huzurunuzdayım; hepinizi  saygıyla selamlıyorum.

Önce, 10 uncu sıradaki Sayın Ahmet Sünnetçioğlu'nun sözlü soru önergesine cevap vererek başlıyorum. Söz konusu yardım ve yatırımlardaki kriterler, öncelikle, yerleşim yerlerinin nüfus yoğunluğu, proje özellikleri ve acil ihtiyaçları dikkate alınarak, Bakanlığımıza teklif edilecek projelere ilişkin Devlet Planlama Teşkilatının uygun görüşü ve belediyelerin kendi içerisindeki encümen yetki kararları çerçevesinde değerlendirilmek suretiyle, etüt - proje programına alınmakta ve yıllar itibariyle uygulamaya konulan programlara ve bütçe imkânlarına bağlı olarak yapılmaktadır.

Diğer taraftan, tabiî afetten dolayı zarar gören belediyelerin zararlarının giderilmesi ve telafisi için, Bakanlığımızca, tabiî afet nedeniyle gelir kaybı ve altyapı hasarına uğrayan belediyelerin yapmaları gereken işlemler hakkındaki 24.9.1998 tarih ve 23473 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan değişiklikle, 10.2.2000 tarih ve 23960 sayılı Resmî Gazetedeki tebliğin 4 üncü maddesi uyarınca, Bakanlar Kurulu kararı alınmak suretiyle işlemler gerçekleştirilmektedir. Bu sebeple, kararname kapsamında gelir paylarının artırılmadığı ifade edilen belediyeler, yine, konuyla ilgili tebliğin 1 inci maddesinde belirtilen süre içerisinde, altyapı tesislerinde meydana gelen hasarlarını Bakanlığımıza bildirmediklerinden ve herhangi bir müracaat yapmadıklarından, değerlendirmeye alınmaları mümkün olmamıştır. Arz ederim.

Gündemin 22 nci sırasındaki, Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik'in sözlü soru önergesine cevap veriyorum. Bursa İli Orhangazi İlçesinin Yeniköy Beldesinin ilçeyle bağlantısını sağlayan Orhangazi-Yalova ayrımı, Yeniköy yolu, 16-05 kontrol kesim no'lu il yoludur. Yolun mevcut durumu, 6 metre platform genişliğinde ve sathî kaplamalıdır. 1997 yılı trafik sayımlarına göre, toplam trafiği 450'dir. Söz konusu yol, Karayolları Genel Müdürlüğümüzün yatırım programında yer almamakta olup, ancak normal bakım ve trafik hizmetleri yürütülebilmektedir. Yolun genişletme yapılarak standardının yükseltilebilmesi, önümüzdeki yıllarda yatırım programına alınarak yapımı mümkün olabilecektir. Arz ederim.

Gündemin 27 nci sırasındaki, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik'in sözlü soru önergesine cevap veriyorum. Ankara ayrımı, Haymana, Yeniceoba, Konya ayrımı ve Ankara-Konya-Afyon İlleri arasındaki yolların mevcut geometrik ve fizikî standardı bugünkü trafiğe hizmet verecek durumda olup, Karayolları Genel Müdürlüğümüzce 2000 yılı için düşünülmüş bir çalışma bulunmamaktadır. Söz konusu yollarda rutin bakım-onarım çalışmaları, Karayolları Genel Müdürlüğümüzce yapılmaktadır.

Gündemin 28 inci sırasındaki, yine, Ankara Milletvekilimiz Sayın Zeki Çelik'in sözlü soru önergesine cevap veriyorum. Ankara-Balâ yolu, dört kesim halinde, Karayolları Genel Müdürlüğümüzce proje ihalesi yapılan Gölbaşı-Kula ayrımı, Balâ-Karakeçili-Kaman projesi kapsamında yer almakta ve yolun birinci kısmını teşkil etmektedir. Yolun birinci kısmı, Gölbaşı-Kula ayrımı Balâ yolu olup, 1/A standardında ve 12 metre platform genişliğinde olacak şekilde proje çalışmaları sürdürülmektedir. Ankara-Balâ yolu ayrımı, Balâ-Kaman-Kırşehir Projesi adıyla 2000 yılı yatırım programına yeni iş olarak alınmıştır. 2000 yılı yatırım ödeneği de 198 milyar 200 milyondur. Bu yolun Balâ kesimi 2000 yılında ihale edilmiştir.

Gündemin 29 uncu sırasındaki, yine, Ankara Milletvekilimiz Sayın Zeki Çelik'in sözlü soru önergesine cevap veriyorum. Polatlı-Haymana yolunun projesi Karayolları Genel Müdürlüğümüzde mevcut olup, 2000 yılı yatırım programında 594 milyar 694 milyon ödenekle yer almaktadır. İhalesi 2000 yılı içerisinde yapılmış, törenle yolun yapımına başlanılmıştır.

Gündemin 30 uncu sırasındaki, yine, Ankara Milletvekilimiz Sayın Zeki Çelik'in sözlü soru önergesine cevap veriyorum. Ankara Esenboğa Havaalanı yolu, bölünmüş yol olarak trafiğe hizmet vermektedir. Söz konusu yol, Karayolları Genel Müdürlüğümüzün 2000 yılı yatırım programında bütümlü sıcak karışım kaplama yapımı global projesinin detayında yer alan Ankara çıkışları projesi bünyesinde 297 milyar 300 milyon TL ödenekle yer almaktadır ve 2000 yılı içerisinde yolun standardının yükseltilmesi çalışmaları yapılmıştır.

Devlet yollarında, hız, yasayla 90 kilometre/saat olarak sınırlandırılmıştır. Sürücülerin bu yasal hıza ve trafik kurallarına uymaları halinde, trafik güvenliğini olumsuz olarak etkileyecek bir durum meydana gelmeyecektir. Ankara Esenboğa Havaalanı yolunun yeniden düzenlenmesi ya da yeni bir yol yapılması hususunda Karayolları Genel Müdürlüğümüzce herhangi bir çalışmamız bulunmamaktadır; iyileştirme çalışmaları sürmektedir.

Yine, gündemin 31 inci sırasındaki, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik'in sözlü soru önergesine cevap veriyorum. "Marmara ve Orta Anadolu'yu, Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'ya bağlayan ve oldukça yoğun bir trafik akışına sahip olan Ankara-Şereflikoçhisar Karayolunda ulaşımın gidiş dönüş tek şeritten sağlanıyor olması sizce yeterli midir" sorusuna cevap arz ediyorum.

Ankara-Şereflikoçhisar yolu, Karayolları Genel Müdürlüğümüzce üç kesim halinde ele alınmaktadır. Gölbaşı-Balâ ayrımı, uzunluğu 12 kilometre olup, 2x2 bölünmüş yol olarak, önceki yıllarda asfalt betonu olarak bitirilerek trafiğe hizmet vermektedir. Gölbaşı İlçe girişinde köprülü kavşak inşaatları halen devam etmektedir. Balâ ayrımı-Kulu ayrımı: Karayolu iyileştirme projesi kapsamında yer alan bu yol 68 kilometre uzunluğunda olup, 45 kilometresi 1/A standardında, 12 metre platform genişliğinde ve kısmen tırmanma şeritli ve üstyapısı asfalt betonu olarak bitirilmiştir. Kalan 23 kilometrelik kesim ise ihale edilmiştir.

68 kilometrelik bu kesimin, bölünmüş yol proje çalışmaları da ihaleli olarak devam etmekte olup, bölünmüş yol ihalesinin hazırlık çalışmaları da sürdürülmektedir. Söz konusu yolun 2000 yılı ödeneği, 1 trilyon 387 milyar 400 milyondur.

Kulu ayrımı-Şereflikoçhisar, 1983-1987 yılları arasında yapımı, sıcak karışım olarak, 1/A standardında tamamlanmıştır. Yoldaki ağır taşıt trafiğinin sebep olduğu üstyapı deformasyonlarının giderilmesi için, yol, bitümlü sıcak karışım yenileme programına alınmış ve yolda bozulan kesimlerin 2000 yılında giderilmesi planlanmıştı. Projede, 2000 yılında 396 milyar 400 milyon TL ödenek kullanılmıştır.

Ayrıca, Kulu ayrımı-Şereflikoçhisar arası, 2001 yılında bölünmüş yol haline, ihale edilerek getirilecektir.

Gündemin 44 üncü sırasındaki soru geri alınmıştı.

47 nci sıradaki, Mardin Milletvekilimiz Sayın Veysi Şahin'in sözlü sorusu önergesine cevap veriyorum. Midyat kanalizasyon tesisi, İller Bankasının kanalizasyon sektörü yatırım programına 1997 yılında girmiştir. Bankaca tatbikat projesi yaptırılarak, 1998 yılında tasdik edilmiş olup, tesisin 2000 yılı birim fiyatlarıyla keşfi 4,9 trilyondur. Şimdilik, finansman imkânlarının yetersizliği nedeniyle tesisin inşa edilmesi mümkün görülmemektedir; ancak, söz konusu işle ilgili yeterli ödeneğin temin edilmesi halinde inşaatın ihalesi gerçekleştirilebilecektir.

Gündemin 48 inci sırasında, yine, Mardin Milletvekili Sayın Veysi Şahin'in sözlü soru önergesine cevap veriyorum. Sözü edilen meslek gruplarına giren personelin çalışma şartlarının zorluğu ve ücretlerinin azlığı kabul edilmekle birlikte, bu statüdeki personelin durumlarına yapılacak ilave bir tediyenin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi personel ücretleri arasında dengeleri bozabileceği ve diğer kamu personelinin de benzeri taleplerine sebebiyet vereceği düşünülmektedir. Dolayısıyla, malî ve sosyal haklara ilişkin olarak yapılacak bir düzenlemenin, kamu personelinin bütününe yönelik ve genel anlamda ele alınmasının daha uygun olacağı mütalaa edilmektedir. Bununla ilgili çalışmalara da, 57 nci hükümet tarafından Yüce Meclisten çıkan yetki kanunu çerçevesinde, eşit işe eşit ücret anlayışıyla başlanılmıştır.

Gündemin 64 üncü sırasında, Karabük Milletvekili Sayın Mustafa Eren'in sözlü soru önergesine cevap veriyorum. Karabük Belediyesi, 17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde Marmara Bölgesinde meydana gelen deprem nedeniyle uğradıkları hasarlarla ilgili talebini, 24.9.1998 tarih ve 23473 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan, Bakanlığımızın Tabiî Afet Nedeniyle Gelir Kaybı ve Altyapı Hasarına Uğrayan Belediyelerin Yapmaları Gereken İşlemler Hakkındaki Tebliğ esaslarına göre hazırlanan Bakanlar Kurulu taslağının çalışmaları bittikten sonra, 27.1.2000 tarihinde İller Bankamıza iletmiş ve tebliğ esasları gereğince verilen onbeş günlük süreyi geçirdikleri Karabük Belediyesine bildirilmiştir. Ayrıca, Karabük İline bağlı ilçe belediyeleri, ilgili tebliğ esasları gereği, İller Bankasına, tabiî afet nedeniyle uğradıkları hasarların tespiti talebinde bulunmamışlardır. İlgili tebliğ esaslarına göre, tabiî afet nedeniyle uğradıkları hasarın tespiti için talepte bulunan belediyelerin hudutları dahilinde yapılan teknik çalışmalar sonucu tespit edilen hasar tutarlarına göre bir önceki yılın payları esas alınarak yardım oranları belirlenmekte ve Bakanlar Kurulu kararı taslağı hazırlanarak Başbakanlığa sunulmaktadır.

Belediye paylarının artırılmasında ise herhangi bir ayırımın yapılması söz konusu değildir. Bu yardımlar, yayımlanan tebliğler doğrultusunda aynı kıstaslar dikkate alınarak yapılmıştır. Ülke genelinde hasara uğrayan o dönemdeki -sorulduğu dönemdeki- 358 belediye hiçbir ayırım gözetilmeksizin Bakanlar Kurulu kararı kapsamına alınmıştır.

Gündemin 68 inci sırasındaki Sayın Faruk Çelik'in sözlü soru önergesine cevap veriyorum. 2000 yılı çalışma programında yer almayan Orhangazi-İznik Mekece birinci bölge hudut yolu 71 kilometre uzunluğunda asfalt kaplamalı bir il yoludur. Yıllık ortalama günlük trafiği 2 069'dur. Yolun projeli olarak yapılması için proje çalışmaları tamamlanmış, kamulaştırma çalışmalarına da devam edilmektedir. Proje bedeli 2000 yılı birim fiyatlarıyla 12 trilyon olarak tespit edilmiştir. Ödenek durumu uygun olduğunda adı geçen yolun ileriki yıllarda yatırım programına alınmasıyla birlikte çalışmalara başlanabilecektir.

Gündemin 69 uncu sırasında yine, Sayın Faruk Çelik'in sözlü soru önergesine cevap veriyorum. 2000 yılı çalışma programında yer almayan Keles-Tunçbilek yolu 54 kilometre uzunluğunda asfalt kaplamalı bir il yoludur. Yıllık ortalama günlük trafiği 471 olarak tespit edilmiştir. Adı geçen yolun projeli olarak yapılabilmesi için proje ve kamulaştırma çalışmaları tamamlanmıştır. Proje bedeli 2000 yılı birim fiyatlarıyla yaklaşık 31 trilyon olarak tespit edilmiştir.

Bakanlığımız Karayolları Genel Müdürlüğüne ayrılan ödenekler istenilen seviyeye yükseltilmeden yeni projelerin programa alınması, yıllardır programda yer alıp sonuçlandırılamayan projeleri daha da olumsuz etkilemektedir. Buna göre, ödenek durumu uygun olduğunda, adı geçen yolun yatırım programına alınmasına çalışılacaktır.

Gündemin 77 nci sırasındaki, yine, Bursa Milletvekilimizi Sayın Faruk Çelik'in sözlü soru önergesine cevap veriyorum. 17 Ağustos 1999 tarihinde Marmara Bölgesinde meydana gelen deprem nedeniyle Kocaeli, Sakarya, Bolu, Yalova ve İstanbul İlleri sınırları dahilinde hasara uğrayan belediyelerin hasarlarının tespiti ile Eskişehir, Bursa, Zonguldak, Balıkesir İlleri sınırları dahilinde hasara uğrayan ve hasar tespitinde bulunan belediyelerin hasar tespitleri hemen akabinde Bakanlığımız teknik elemanlarınca yapılmıştır.

Bu tespitler sonucunda, tabiî afetten dolayı hasar gören belediyeler için 24.9.1998 tarih ve 23473 sayılı Resmî Gazetede, Bakanlığımızca yayımlanan Tabiî Afet Nedeniyle Gelir Kaybı ve Altyapı Hasarına Uğrayan Belediyelerin Yapmaları Gereken İşlem Hakkında Tebliğin 4 üncü maddesi gereğince, Bakanlar Kurulu kararı alınarak işlem yapılmaktadır. Ayrıca, verilen payların uygulama süresi de, Bakanlar Kurulunca belirlenmektedir.

Böylece, kararnamede belirtilen gelir payı çarpım katsayıları, belediyelerin gelir kayıplarını telafi etmek amacıyla ve belediyelerin sahip oldukları alt ve üst yapılardaki hasarlarının onarımı için gereken bedeller üzerinden aşağıdaki formüle göre hesaplanmaktadır:

Gelir payı çarpım katsayısı = Belediyelerin hasar toplamı:Belediyenin 1999 yılı tahmini payı+1.

Diğer taraftan belediye paylarının artırılmasında ve ilgili idarelerce hazırlanan hasar tespitlerinin değerlendirilmesinde belediyelerin etkin olduğu yıldaki normal gelirleri dikkate alınmak suretiyle işlem yapılmakta ve pay artış oranları da, Bakanlığımızca yayımlanan tebliğlere göre tespit edilmektedir.

Pay artımlarında 24.9.1998 tarih ve 23473 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan tebliğin 2 ve 3 üncü maddeleri uyarınca tespit edilen, belediyelerin uğradığı tabiî afet hasarları ile 1999 yılında dağıtılan paylar esas alınarak hazırlanan Bakanlar Kurulu kararı taslağı, 8.2.2000 tarih ve 23958 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Ancak, Boyalıca Belediyesi, konuyla ilgili Bakanlığımız tebliğinin 1 inci maddesinde belirtilen süre içerisinde başvuruda bulunmadığı için, kapsam dışında kalmıştır.

Belediye paylarının artırılmasında, herhangi bir siyasî ayırım söz konusu değildir. Bu yardımlar, mevcut tebliğler doğrultusunda, tamamen objektif kriterler göz önünde bulundurularak yapılmıştır.

Gündemin 85 inci sırasındaki, Sayın Ahmet Cemil Tunç'un sözlü soru önergesine cevap veriyorum. Karakoçan geçişinin, 1999 yılı trafik sayımına göre, yıllık ortalama günlük trafik değeri 81'dir. Geleceğe yönelik olarak, sene sonu için yapılan trafik kapasite ölçüm analizi sonucunda ise, söz konusu geçişin, kapasitesini doldurmadığı belirlenmiştir. Bu sebeple, trafik yoğunluğu çok az olan Karakoçan geçişinin bölünmüş yol haline getirilmesine, şimdilik ihtiyaç duyulmamaktadır.

Gündemin 87 nci sırasındaki, yine, Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç'un sözlü soru önergesine cevap veriyorum. İller Bankası yatırım programına 1993 yılında giren ve tasdikli tatbikat projesi kapsamında 1994 yılında ihale edilen Kovancılar kanalizasyon inşaatının sözleşmesine göre, 2 000 ve 800 milimetre çaplar arasında 38 987 metre/mecranın yapılması planlanmıştır. 25.9.1999 tarihi itibariyle de, 36 195 metre/mecranın yapımı, yani, yüzde 90 mertebesinde gerçekleştirilmiştir; ancak, sözleşme keşfi içerisinde bulunmayan ve tatbikat projesinde ikinci kademede yer alan 44 832 metre/mecranın da yapımı, belediyesince talep edilmiştir. Uygun görülen bu talebin yerine getirilebilmesi için, öncelikle, projesinin yapılması talimatı verilmiş ve proje çalışmalarına başlanılmıştır. Halen, proje çalışmaları devam etmektedir. Söz konusu proje, İller Bankası Genel Müdürlüğümüzün 2000 yılı yatırım programında, 2 trilyon 860 milyar TL proje bedeli ve 480 milyar yıl içi ödeneğiyle yer almaktadır. Tesisin yapımı için, bugüne kadar, 591 milyar harcanmıştır. Tesisteki çalışmalara, sözleşme keşfinden bakiye işlere ayrılan ödenek imkânları çerçevesinde devam edilmektedir. Proje çalışmaları devam eden işlerin inşaatına yönelik talimat, projenin tasdikini müteakip, daha sonra verilecektir.

Gündemin 89 uncu sırasındaki, yine Sayın Ahmet Cemil Tunç'un sözlü soru önergesine cevap veriyorum. Kovancılar içmesuyu tesisi, 1993 yılı birim fiyatlarıyla 8 milyar 250 bin TL olup, 200, 300, 400 ve 700 metreküplük depolar, terfi merkezleri, bağlantı hatları ve şebekeden oluşan üniteler İller Bankasınca bitirilerek, 24.2.1998 tarihinde kesin kabulü yapılmıştır. Bu tarihten sonra, belediyenin başka bir talebi olmadığı için, şu anda devam eden herhangi bir iş bulunmamaktadır. İlçenin mevcut içmesuyu tesisi yönünden bir sıkıntısı olup olmadığı hususunda gerekli etüt çalışmaları başlatılmıştır; bunun sonucuna göre, işin safahatı belirlenebilecektir.

Gündemin 90 ıncı sırasındaki, yine Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç'un sözlü soru önergesine cevap veriyorum. Kovancılar geçişi, önceki yıllarda, bölünmüş yol olarak inşa edilmiş olup, her iki tarafında da toplayıcı yol bulunmaktadır. 1997 yılı trafik sayımına göre, yıllık ortalama günlük trafiği 4 030 olan Kovancılar geçişi, bugünkü ve gelecekteki şartlar itibariyle, mevcut trafiği karşılamakta olup, bununla ilgili herhangi bir kapasite sorununun yaşanmayacağı tespit edilmiştir. Karayolları Genel Müdürlüğüne bütçeden ayrılan payın artırılması ve yeterli ödeneğin temin edilmesi halinde, söz konusu geçişin yapımı mümkün olabilecektir.

Gündemin 91 inci sırasındaki, yine Sayın Ahmet Cemil Tunç'un sözlü soru önergesine cevap veriyorum. Başbakanlığın 1999 yılı içerisinde yayımlamış olduğu tasarruf tedbirleri genelgeleri uyarınca, Kovancılar belediye hizmet binası tesisinin programa teklifi mümkün olamamıştır; ancak, bu önerge talep kabul edilerek, tesise ait etütlerin hazırlanması için, İller Bankası Genel Müdürlüğünce bölge müdürlüğüne talimat verilmiş olup, yapılacak etüt sonucuna ve finansman imkânlarına göre, İller Bankasının yıl yatırım programlarında değerlendirilmek üzere dikkate alınacaktır.

Gündemin 98 inci sırasındaki, yine Sayın Ahmet Cemil Tunç'un sözlü soru önergesine cevap veriyorum. Alacakaya ayrımı Arıcak yolu 2000 yılı yatırım programında 1 milyon iz bedeliyle yer almaktadır. Söz konusu yol için yeterli ödenek temin edilemediğinden bugüne kadar ihalesi gerçekleştirilememiştir. Henüz ödeneği bulunamayan bu yolun ileriki yıllarda sağlanacak finansman imkânları ölçüsünde yapım çalışmalarına başlanılacaktır.

Gündemin 100 üncü sırasında, yine, Sayın Ahmet Cemil Tunç'un sözlü soru önergesine cevap veriyorum. Palu-Gökdere-Bingöl yolunun Palu-Beyhan-Gökdere arasında proje çalışmaları daha önceki yıllarda emanet olarak tamamlanmıştır. Yolun standardının yükseltilmesi için projeyle ilgili revizyon çalışmaları sürdürülmektedir. Diğer taraftan, Karayolları Genel Müdürlüğümüzün yol ağında bulunmayan Gökdere-Bingöl yolunda herhangi bir etüt proje çalışması yapılmamaktadır. Palu-Gökdere-Bingöl yolunun Palu-Beyhan-Gökdere kesimi, 2000 yılı yatırım programında devlet ve il yolları onarımı global projenin detayında yer almış; ancak, söz konusu yol için 2000 yılında yeterli ödenek ayrılamamıştır. Önümüzdeki yıllarda yeterli ödenek temin edilebildiği takdirde yolun yapım çalışmalarına başlanabilecektir.

Arz ederim ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Bakanımızdan, bitmiş olan Tirebolu-Torul yolunu ne zaman açabileceğiz, bu konuda bilgi almak için arz ediyorum.

BAŞKAN - Sizin sorunuz yoktu Sayın Alçelik. Hayır, şimdi, gündemde olmayan bir soru olmaz...

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkanım, nasıl olsa bir yıl sonra sıra geliyor.

BAŞKAN - İçtüzüğü uygulamak zorundayım Sayın Alçelik.

Buyurun Sayın Bakanım.

Teşekkür ediyoruz.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Ankara) - Tirebolu-Torul yoluyla ilgili çalışmalar da sürmektedir; ama, detaylı olarak sayın milletvekilimize bilgiyi yazılı olarak göndereyim.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Yazılı değil Sayın Bakanım, bitirelim artık.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Ankara) - Peki, sayın milletvekili, teşekkür ediyorum hassasiyetinize, sağ olun.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakanım. (MHP sıralarından alkışlar)

30.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğüne bağlı orman işletmelerinden alacakları olan köylülere ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/485) ve Orman Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı

31.- Bursa  Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun,  yurt dışından ithal edilen ağaçlara ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/766) ve  Orman Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı

BAŞKAN - Gündemin 11 inci sırasında, Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğüne bağlı orman işletmelerinde alacakları olan köylülere ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız; ancak, daha önce bu konuda da Sayın Orman Bakanının bir talebi olmuştu, gündemin 262 nci sırasındaki bu soruyu da birlikte okutacağım; daha sonra, Orman Bakanımıza cevap hakkı sağlayacağız.

Soruları okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Orman Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 19.1.2000

                                                                             Ahmet Sünnetçioğlu

                                                                               Bursa

Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğüne bağlı orman işletmelerinden, orman köylülerini kalkındırma kooperatiflerinin 1999 yılı kesme, sürütme, taşıma işlerinden mütevellit orman köylülerinin istihkak alacakları ödenmemiştir. Orman köylülerinin mağduriyetlerinin giderilmesi için ödemeleri ne zaman yapmayı düşünüyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Orman Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 27.6.2000

                                                                             Ahmet Sünnetçioğlu

                                                                               Bursa

1- Yurt dışından gemilerle ithal edilen ağaçların belgeli olup olmadığının kontrolü tam olarak yapılabilmekte midir?

2- Ülkemize gemilerle giren ağaçları kontrol edecek yeterli sayıda elemanınız var mıdır?

3- Belgesiz kaçak giriş söz konusu mudur?

4- Şimdiye kadar ülkemize yurt dışından kaçak yollarla sokulmak istenirken yakalanan ağaç miktarı ne kadardır?

BAŞKAN - Soruları cevaplandırmak üzere, Orman Bakanımız Sayın Nami Çağan; buyurun.(DSP sıralarından alkışlar)

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Sünnetçioğlu'nun sorularını cevaplandıracağım. Bu sorulardan ilki, bir yıldan daha uzun bir süre önce sorulmuş bir sorudur. Türkiye Büyük Millet Meclisimiz yoğun yasama faaliyetine yöneldiği için bu sorulara sıra gelmemiştir; o bakımdan, bu, aslında, güncelliğini yitirmiş bir soru.

1999 yılı üretimi için, Zonguldak'ta, orman köylüsünün yaklaşık 5,5 trilyon liralık üretim karşılığı ve yine, yaklaşık 259 milyar liralık hakedişinin ödenmesinde, gerçekten, çeşitli nedenlerle, başta da deprem nedeniyle gecikme olmuştu. Çünkü, deprem felaketi sonucu mağdur olan alıcılarımıza, satış ve teminat mektuplarının tahsili konusunda eksüreler verdiğimiz için ödeme planımız aksamıştı. Bu borçlar, Mart 2000 tarihinde tamamen ödenmiştir. 2000 yılı içerisinde de, artık ödemelerimizde herhangi bir aksama meydana gelmemiştir; çünkü, Orman Genel Müdürlüğümüzün döner sermayesi, zarar eder durumdan kâr eder duruma geçirilmiştir.

Sayın Sünnetçioğlu'nun ikinci sorusu bir grup soruyu içeriyor; yurt dışından ithal edilen ağaçların belgeli olup olmadığı, bunun denetiminin tam olarak yapılıp yapılmadığıyla ilgili.

Ülkemize, yurt dışından deniz ve karayoluyla getirilen orman emvali, Bakanlığımız birimleri tarafından, gümrüklerde ölçmeye ve değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. İthal işlemleri tamamlandıktan sonra, yurtiçi orman ürünlerinde olduğu gibi, tek tek damga ve nakliye işlemlerine tabi tutulmaktadır ve bu konuda herhangi bir kontrol eksikliği söz konusu değildir.

Sayın Sünnetçioğlu, yeterli elemanımızın olup olmadığını soruyor. Kökeni ne olursa olsun, her türlü orman emvali, mevzuatımız uyarınca üretim aşamasından son kullanma aşamasına gelinceye kadar sürekli denetim altında bulundurulmaktadır. Bu konudaki belgeler, kendi içinde özdenetimi sağlayan bir zincir oluşturuyor.

Orman ürünlerinin yer ve biçim değiştirme işlemleri, orman işletme müdürlüklerinin sorumluluğunda olmak üzere, bu amaçla görevlendirilen imrarat memurları tarafından yerine getirilmektedir ve bu konuda eleman sıkıntımız söz konusu değildir.

 Yine, Sayın Sünnetçioğlu tarafından, belgesiz kaçak giriş olup olmadığı soruluyor. Belgesiz kaçak emval girişi söz konusu değildir. Bu konu, yurt içindeki girişlerinde Gümrük İdaresi ve Bakanlığımızın görevlendirilen birimleri yanında orijin  ülke; yani, ihracatçı ülke birimleri tarafından da kontrol edilmektedir; üçlü bir kontrol mekanizması vardır. Kaçak girişlere meydan verilmemesine çalışılmaktadır.

Sayın Sünnetçioğlu, şimdiye kadar ülkemize yurt dışından kaçak yollarla sokulmak istenirken yakalanan ağaç miktarını sormuş. Yurt dışından, herhangi bir belge almadan, doğrudan doğruya, kaçak olarak sokulurken yakalanan emval kayıtlara göre yok. Buna karşılık, 1999 yılı girişlerinde beyan edilen 1 119 347 metreküp emvalde 601 metreküp fazlalık saptanmıştır. Gümrük mevzuatı uyarınca gerekli vergiler alınmıştır. Bu arada, 3 818 metreküp emval eksik çıkmış ve bu emval için eksik nakliye verilmiştir. 2000 yılında, bugüne kadar beyan edilen 693 446 metreküp emvalde 304 metreküp fazlalık, 267 metreküp de noksanlık saptanmıştır. Fazlalık ve noksanlıklarda biraz önce belirttiğim işlem yapılmıştır.

Bursa'ya bağlı Mudanya ve Gemlik Gümrüklerinde, 1999 yılında 198 755 metreküp emval girişi beyan edilmiş, 37 metreküp noksanlık olduğu anlaşılmıştır. Aynı gümrükte 2000 yılında 201 041 metreküp emval girişi beyan edilmiştir; fazlalık veya noksanlığa rastlanmamıştır.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Gündemin 11 inci ve 262 nci sıralarında yer alan sorular da cevaplandırılmıştır. Böylece, soru bölümünün de sonuna geldik, hatta biraz aştık.

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.

Şimdi, bu kısmın 1 inci sırasında yer alan, Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır ve 31 arkadaşının, tekstil ve konfeksiyon sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerine başlıyoruz.

VII.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır ve 31 arkadaşının, tekstil ve konfeksiyon sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/10)

BAŞKAN - Hükümet?.. Hazır.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Konuşma süreleri, hükümet ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahibi için ise 10 dakikadır.

Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:

Fazilet Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Özkan Öksüz, ANAP Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Beyhan Aslan, Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Teoman Özal, Demokratik Sol Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli konuşacaklardır.

Tabiî, hükümetin söz isteği başlangıçta mevcut.

Bu konuda bir söz talebiniz var mı Sayın Bakanım?

DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Hayır efendim.

BAŞKAN - İlk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Özkan Öksüz'de.

Buyurun Sayın Öksüz. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Öksüz, süreniz 20 dakikadır.

 FP GRUBU ADINA ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de tekstil ve konfeksiyon sektöründe yaşanan krizin araştırılması amacıyla verilmiş olan araştırma önergesi için, Fazilet Partisi Grubu adına, görüşlerimi sizlere aktarmak için söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de, sanayi sektöründe olduğu gibi, tekstil ve konfeksiyon sektöründe de 1997 yılından bu yana büyük bir kriz yaşanmaktadır. Özellikle, 28 Şubat sürecinden sonra başlayan siyasî kaos, Türkiye sanayiini yok olma noktasına getirmiştir. Türkiye ekonomisini sırtlayan tekstil ve konfeksiyon, demir-çelik, otomotiv ve turizm gibi sektörler, işbaşındaki hükümetlerin de etkisiyle, bitme noktasına gelmiştir. 55 inci, 56 ncı ve 57 nci hükümetlerin uyguladığı politikalar, müdahaleci uygulamalar ve her tarafı saran yolsuzluk, hırsızlık, adam kayırmacılığı ve çeteler serbest piyasa ekonomisinin gelişmesini engellemiştir. Sunî gündemlerle ülke çapında gerilim ortamları yaratılarak ekonomideki çıkmazlar kamuoyundan saklanmaya çalışılmaktadır. İrtica paranoyası sonucunda, yatırım yapmak isteyen Anadolu sermayesinin önü kesilmeye çalışılmış, işadamları yeşil, kırmızı sermaye gibi renklere ayrılmış, devlet bir taraftan hortumlamalara ve medya patronlarına ve birkısım şahıslara kaynak aktarır ve bankaların içini boşaltırken, bir taraftan da, yatırım yapmak isteyenler engellenmiştir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'deki tekstil ve konfeksiyon sektörü, Türkiye sanayii içinde çok önemli bir yere sahiptir. Bütün yolsuzluklara rağmen, olumsuzluklara rağmen bu özelliğini hâlâ devam ettirmektedir. Tekstil ve konfeksiyon sektörünün, Türkiye'nin gayri safî millî hâsılası içerisindeki payı yüzde 6, toplam sanayi üretimi içerisindeki payı yüzde 17,5; imalat sanayii üretimi içerisindeki payı yüzde 19, toplam istihdama katkı payı yüzde 21, ihracatımız içerisindeki payı ise yüzde 39'dur. Bu özelliğiyle, tekstil ve konfeksiyon sanayii, Türkiye ekonomisinin itici gücü konumundadır.

Türkiye'de tekstil ve konfeksiyon sektörünün, dünya tekstil ihracatındaki payı 2,16; Avrupa Birliğindeki payı ise yüzde 7,15'tir. Türkiye'nin, 1997 yılında 6 milyar 697 milyon dolar olan hazır giyim ihracatı, 1998 yılında 7 milyar 74 milyon dolar olmuş, 1997 yılına göre yüzde 5,6 oranında artış göstermiş -bu değer, toplam ihracatımızın yüzde 26,2'sine tekabül etmektedir- 1999 yılında ise 6 milyar 517 milyon dolarla, 1998 yılına göre yüzde 7,9 oranında azalış göstermiştir; bu değer, 1998 yılına göre yüzde 2'lik bir azalmayla, toplam ihracatımızın yüzde 24,2'sini oluşturmaktadır. Hazır giyim ihracatımızın en önemli bölümünü oluşturan diğer giyim eşyaları mal grubu, 1999 yılında yüzde 6,1 oranında azalarak 2 milyar 383 milyon dolara gerilemiştir.

Deri sektörü, ekonomik krizden en çok etkilenen sektörlerden biri olmuştur. 1997 yılında yüzde 17,6 oranında artan deri ve kürkten giyim eşyası ihracatımız, 1998 yılında yüzde 12,3'lük bir azalış göstermiş ve 357 milyon dolara gerilemiştir. 1999 yılındaki ihracatımız, yüzde 13,7 oranında azalarak, 309 milyon dolara gerilemiştir.

Değerli milletvekilleri, tekstil ve konfeksiyon sektörünün on aylık ihracat rakamlarına baktığımızda, 1999 yılında on ayda gerçekleştirilen ihracat miktarı 6 000 259 784 dolardır; 2000 yılının on ayında ise 6 000 283 115 dolarlık ihracat sağlanmıştır; ihracattaki artış yüzde 0,4 oranındadır. Ekim ayı ihracat oranlarına bakıldığında; 1999 yılının ekim ayında 658 407 000 dolar olan ihracatımız, 2000 yılının ekim ayında ise yüzde 14 oranında azalmıştır.

Hükümet, 2000 yılı hedefi olarak 28 milyar dolarlık ihracat hedefi koymuştu; enflasyon hedefinde olduğu gibi, ihracat hedefi de tutmayacaktır. Hükümet, 2001 yılında 31 milyar dolar ihracat yapmayı hedeflemektedir; bu hedef, tamamen hayaldir. Kriz içerisinde bulunan sanayimizin, üretimine kota konulan tarımsal üretimin, bu hedefi yakalaması da mümkün değildir.

Tekstil ve konfeksiyon sektöründe yaşanan krizin sebeplerine baktığımızda şunları görmekteyiz:

Tekstil işkolunda yanlış yatırımlar yapılmıştır. Gümrük birliği öncesinde şanslı ve avantajlı sektör olarak lanse edilen tekstil sektöründe, Avrupa'ya daha fazla ihracat yapılacağı ve büyük kâr sağlanacağı gibi beklentilere dayalı olarak, Devlet Planlama Teşkilatı tarafından, plansız, programsız ve fizibilite çalışmaları yapılmadan, önüne gelene teşvik dağıtılmıştır. Bunun sonucu olarak da, kısa vadeli ve pahalı yatırımlar gerçekleştirilmiştir.

Sanayicilikle ilgisi olmayan birçok kişi ve kuruluş tekstil sektörüne girmiştir. 1997 yılında toplam yatırım teşviklerinde tekstil ve konfeksiyon sektörünün payı yüzde 38 idi. Ayda alınan teşvik belgesi 150'ye kadar ulaşıyordu; ancak, hesapsız kitapsız yatırımlar, global krizin etkisiyle, sektördeki dengeleri altüst etti. Sektörde faaliyet gösteren firmaların sayısının artması, firmaların pazar paylarının daralmasına ve kâr marjlarının düşmesine sebep olmuştur.

Gümrük birliğine girdikten sonra ise, beklentilerin gerçekleşmemesi sonucunda, çok sayıda tekstil firması batmıştır. Ayrıca, bankaların, dengeleri gözetmeden diğer sektörlere verdikleri kredileri tekstil sektörüne vermemesi, işi bilmeyen, ehliyetsiz kişilerin, teşviklerden ve pazar paylarından faydalanabilmek için bankalardan yüksek faizli kredi çekmelerine neden olmuştur. Yüksek faizle borçlanan firmalar ise, bankalara olan borçlarını zamanında ödeyemedikleri için iflas etmişlerdir.

Devletin dışticaret politikasında, gümrük birliği sürecinde öncelik vermesi gereken tekstil sektörüne ilişkin doğru bir ticaret politikası geliştirilememiştir.

Uzakdoğu krizi Türkiye'nin en önemli pazar konumunda olan Batı Avrupa pazarlarında tüketim durgunluğuna neden olmuştur. Avrupa Birliği pazarlarındaki talep daralması doğal olarak Türkiye'nin ihracatını etkilemiştir. Avrupa ülkelerinin tekstil sektöründe uygulamış oldukları kotalar, Türk dış piyasasının daralmasında etkili olmuştur. Avrupa Birliği ülkelerine olan hazır giyim ihracatımız 1998 yılında 4 milyar 750 milyon dolar iken, 1999 yılında yüzde 2,7'lik bir azalmayla 4 milyar 626 milyon dolara gerilemiştir.

Birkısım ithalatçı firmalar, Uzakdoğu ürünlerinin çok ucuz olması nedeniyle, iç piyasaya Uzakdoğu'dan ithal ettikleri tekstil ürünlerini sürmektedir. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası ve Pamuklu Tekstil Sanayicileri Birliği tarafından yapılan tespitlere göre, 1999 yılının ilk dokuz ayında Türkiye'ye giren tekstil ürünü 30 mensucat fabrikasının toplam üretimine; yani, 548 milyon metrekareye ulaşmıştır.

Avrupa Birliği ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika kendi sanayilerini kurmak için tedbirler alırken, Türkiye, haksız ithalatın önlenmesi için gerekli tedbirleri alamamıştır; bu da, hükümetin beceriksizliğini ve vurdumduymazlığını açıkça göstermektedir. 1998 yılında metrekaresi 1,21 dolardan ithal edilen dokuma ürünü, 1999 yılında 0,66 dolara kadar gerilemiştir.

Haksız ithalatın önlenmesi için tekstil ihtisas gümrükleri daha titiz halde çalışmalıdır. Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Gümrük Müsteşarlığının belirleyeceği emsal fiyat, ithalat aşamasında gümrüklerimizce dikkate alınmalı ve Uzakdoğu ülkelerinden yapılan ithalatta gözetime tabi malların kota seviyesi sabit tutulmalıdır.

Dünyada enerjiyi en yüksek fiyatla satın alan ülke konumundayız. Ortalama 2 900 dolar yıllık geliri bulunan Türk tüketicisi, elektrik enerjisini ve doğalgazı, gelir seviyesi 20 000 doların üzerinde olan ülkelerden daha pahalıya kullanmaktadır. OECD ülkeleri içerisinde, sanayie verilen elektrik fiyatı, İsviçre ve Portekiz'den sonra en yüksek olan ülke konumundayız. Satın alma gücü baz alındığında ise, Türkiye, sanayi için satılan elektrikte, 18,5 sent/kilovatla, en pahalı ülke konumundadır. Türk tüketicisi, OECD ortalamasının 2 katı pahalı konut elektriği kullanmaktadır. Yine, Türkiye, sanayi elektriği ve doğalgaz satış fiyatında, net kalori değeri bazında, en pahalı 4 üncü ülke konumundadır.

Kullandığımız enerjinin pahalı olmasını bir yana bırakacak olursak, şimdi, elektriği bulup bulmamanın da telaşı içindeyiz. Nükleer enerji tartışmalarıyla onlarca yıl kaybettik. Eğer, gerçekçi davranılsa ve Türkiye'nin ihtiyaçları dikkate alınmış olsaydı, bugün enerjiyi hem daha ucuza hem de yeterli düzeyde sanayicimize aktarmış olacaktık.

Satın alma gücüne göre sanayide kullanılan elektrik ve doğalgazın diğer ülkelere göre Türkiye'de pahalı olması, Türk sanayicisinin rekabet gücünü tüketmektedir. Türkiye'yi ve Türk sanayicisini bu duruma getiren 55 inci, 56 ncı ve 57 nci hükümetler, ne kadar övünseler azdır. 1993 yılına kadar dünyada pamuk üreticisi ülkeler arasında 6 ncı sırada yer alan Türkiye'de, Türk tekstil ihracatında ilk sırayı alan pamuklu mamullere rağmen, pamuk fiyatlarının dünya fiyatlarından daha yüksek bir fiyatla tekstil sektörüne girmesi, bu sektörün dünya piyasalarındaki, bilhassa Avrupa Birliği pazarındaki üstünlüğünü ve rekabetçi durumunu kaybettirmiştir.

Türkiye, Uzakdoğu'da başlayan ve tüm dünyayı saran ekonomik krizden alabildiğine etkilenmiştir; çünkü, Uzakdoğu'da yaşanan malî kriz, aynı zamanda, önemli tekstil üreticisi olan Tayland, Çin, Hindistan, Endonezya, Filipinler ve Malezya'yı olumsuz etkilemiştir; dolayısıyla, ekonomilerinin küçülmesine paralel olarak yaptıkları devalüasyonlarla, uluslararası pazarlarda tekstil ürünlerinin fiyatlarının düşmesine neden olmuşlardır; Türkiye'nin elinde bulunan pazarlara girerek, Türk ürünleri karşısında pazar paylarını genişletmişlerdir.

Rusya Federasyonu ve bu ülkeye bağlı Bağımsız Devletler Topluluğu, Türkiye'nin tekstil ve hazır giyim sektörü açısından, en önemli pazarları arasında yer alırken, özellikle bavul ticaretinin azalmasıyla, bu ülkelere yapılan kayıtlı ihracat oranı yüzde 40 oranında azalma göstermiştir.

Tekstil sektöründe faaliyet gösteren firmalar, global ekonomik kriz sonucunda, artan rekabet şartları ve pazar daralmasını aşmak amacıyla, maliyetine ürün ihraç etmek veya ihracat için ürettikleri malları iç piyasaya sürerek satmak istemişlerdir. Böylece, iç piyasada oluşan rekabet şartları tekstil ürünleri fiyatlarını düşürürken, borcunu ödemeyen firmalar birer birer iflas etmişlerdir.

Değerli milletvekilleri, dolarla borçlanan ve Alman Markıyla satış yapan firmalar, Alman Markının dolar karşısında değer yitirmesiyle sıkıntıya girmişlerdir. Uygulanan baskıcı kur sistemiyle, dolar ve marktaki artış, iç piyasalardaki fiyat artışının gerisinde kalmıştır. Tekstil ihracatının,  Almanya başta olmak üzere, Avrupa Birliği ülkelerine yapıldığı dikkate alınacak olursa, Alman Markı ve euronun yılbaşından bu zamana kadarki artışı yüzde 6 olarak gerçekleşirken, TEFE'deki artış ise yüzde 24,2 olmuştur. 12 aylık dönemde ise, Alman Markı ve eurodaki artış yüzde 13,7 olurken, fiyatlar yüzde 44,8 artmıştır. Böylece üreticiler pahalıya üretirken, ucuza satmak zorunda bırakılmıştır.

Refahyol Hükümeti döneminde destek verilen ve tekstil sektöründe atılım yapan sanayiciler, Refahyol Hükümetinin yıkılmasından sonra işbaşına gelen 55, 56 ve 57 nci hükümetlerin enflasyonu indirmek için talep kısma politikası uygulamaları sonucunda piyasalarda durgunluk hâkim olmuştur. Bu durgunluk da sanayicimizin işlerini daha da kötü hale getirmiştir.

Finans kesimi ise, sanayiciye karşı oldukça sert bir tavır içerisine girmiştir. Risk üslenmekten çekinen finans çevreleri ortaya çıkan ekonomik krizle birlikte, sanayicilere açtıkları kredileri hızlı bir şekilde tahsil etme yoluna gitmişlerdir. Bu anlayış içerisinde olan bankalar, krizi bahane ederek, daha vadesi gelmemiş borçları tahsil etme, vadesi gelmiş olan alacaklarını haciz yoluyla alma yoluna gitmişlerdir. Böylece, piyasada haciz olayları ve iflaslar hız kazanmıştır.

Tekstil sektöründe bir kredi darboğazı yaşanmıştır. Devlete yüksek faizlerle borç para veren bankalar, çoğu KOBİ niteliğinde olan tekstil ve konfeksiyon ihracatçılarına en küçük toleransı dahi gösterememişlerdir. Firmaların kendi limitleri çeşitli mevzuattan kaynaklanan gereksiz teminat mektuplarıyla doldurulmuş; böylece, firmalar finans kredisi kullanamaz duruma gelmişlerdir.

Tekstil sektörünün en önemli noksanlarından biri de, kullandığı teknolojinin, yani, kurulu makine parkının eski olmasıdır. Yapılan tespitlere göre, Türkiye'de 10 yaşından yeni olan makine parkının kurulu makine parkına olan oranı yüzde 25 dolayındadır. Halbuki, aynı oran, Almanya, İtalya ve İsviçre gibi ülkelerde yüzde 70'in üzerindedir. Avrupa ülkeleri kendi imalat sanayi ürünlerini ve teknolojilerini yenilerken, Türkiye bu sahada teknolojiyi maalesef üretememektedir. Türkiye, teknoloji parkını yenileyebilmek için kısa vadede 10 milyar dolarlık kaynağa ihtiyaç duymaktadır. Bu da, batık bankalara ödenen kaynağa eşittir.

Türkiye'nin, dışticaretinde karşılaştığı en büyük sorunlardan biri de kalitedir. Türkiye'de kaliteli ürünler üretilmesine rağmen, mevcut pazarların korunması ve yeni pazarların bulunması için mevcut kalitenin artırılması ve optimum maliyette mamul üretilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, tekstil ve konfeksiyon sektörünün, içinde bulunduğu krizden çıkabilmesi için bir dizi önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu önlemler özetle şunlardır:

Hammaddenin sanayiciye dünya fiyatlarıyla ulaştırılması gerekmektedir.

Sanayicinin kullandığı enerji üzerindeki vergi ve fonlar azaltılarak, sanayiciye, dünya fiyatları üzerinden elektrik enerjisi verilmelidir. Elektrik fiyatlarının, yıllık, yüzde 10'un üzerinde artması, gecikme faizlerinin yüksek olması, sektördeki imalatı olumsuz etkilemektedir.

İşçi maliyetinin işveren üzerindeki yükü hafifletilmeli; işçi eğitimine gereken önem verilmelidir.

Tekstil ve konfeksiyon sektöründe kullanılan teknoloji yenilenmelidir. Teknoloji yenilenirken, en kısa zamanda, ihtisaslaşmış ve pazarı olan branşlardan başlayarak, yerli makine üretimi gerçekleştirilmelidir; bunun için de, devlet tarafından, gerekli altyapı çalışmaları başlatılarak, özel sektör teşvik edilmelidir. Özel sektörün makinelerinin yenilenmesine teşvikler verilmelidir.

 Kaliteli mal üretilmelidir. Bu amaçla, kalite kontrolü, sürekli denetlenmelidir.

İthal edilen, ham ve yarı işlenmiş veya mamul ürünlerin kontrol edilmesi için, ihtisas gümrüklerindeki düzenlemeler, daha işler ve etkin hale getirilmelidir. İhtisas gümrükleri yaygınlaştırılmalı ve denetimleri artırılmalıdır.

Tekstil ve konfeksiyon sektörünün, hammadde ihtiyacını karşılayabilmesi, üretim kapasitesini artırabilmesi, makine parkını yenileyebilmesi ve teknolojisini yenileyebilmesi için, finansal desteğe ihtiyacı bulunmaktadır; bu nedenle, bankacılık kesimi, tekstil sektörünü desteklemelidir; bu amaçla, kısa vadeli kredi borçları, hiç olmazsa, orta vadeye yayılmalıdır.

İhracat ve rekabet kabiliyeti olan mallarda, KDV oranları düşürülmelidir.

Üretim konularında, sanayicilerimizin ihtisaslaşması sağlanmalıdır.

Üniversite ve meslek yüksekokullarında, tekstil ve konfeksiyonla ilgili eğitim yaygınlaştırılmalı; hatta, tekstil fakülteleri kurulmalıdır. İşadamları ve üniversite ortaklığında, tekstil sektörünün yoğun olduğu bölgelerde, tekstil araştırma merkezleri kurulmalıdır. 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öksüz, 2 dakika içinde tamamlayınız.

Buyurun.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Başkanım, tamamlıyorum.

Tekstil sektöründeki firmaların, kendi bünyelerinde araştırma ve geliştirme yapabilecek ar-ge laboratuvarları kurabilmelerinde kolaylıklar sağlanmalıdır.

Avrupa Birliği ile girilen gümrük birliğinin olumsuz etkilerini ortadan kaldıracak tedbirler alınmalıdır.

Hem tekstil ve konfeksiyon alanında hem de teknoloji transfer ve üretim alanında çok ortaklı şirketler kurulmalı ve teşvik edilmelidir.

Türkiye'nin reel anlamda değerlenmiş Türk Lirasıyla, uluslar arasında rekabet etme şansı azalmıştır; bu nedenle, reel kur sistemine derhal geçilmelidir.

Türk Eximbank kaynaklarından kullanılan krediler, halihazırda, sektörün finansman ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır; ayrıca, KOBİ'ler açısından kullanımı kolay değildir; çünkü, bu kredilerin kullanımından doğan risk, performans kredileri hariç, bankaların üzerinde bulunmaktadır. Bankalar, Türk Eximbank kredisi için de, kendi kaynaklarından kullandırdıkları kredilerle ilgili kredibilite koşullarını aramaktadır.

İhraç kaydıyla gelen mallar için, süratle çalışan analiz laboratuvarları kurulmalıdır.

Tekstil sektöründeki makine ve tesislerin, bankalarca teminat olarak kabul edilmesi ve temin edilmesi, derhal sağlanmalıdır.

Bu duygularla, Yüce Meclise selam ve saygılarımı sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Öksüz.

ANAP Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Beyhan Aslan; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika Sayın Aslan.

ANAP GRUBU ADINA BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz tekstil merkezlerinde inceleme yapmak suretiyle, tekstil ve konfeksiyon sektörünün sorunları, geleceği ve alınması gereken önlemlerin araştırılması için, Bursa Milletvekilimiz Sayın Ertuğrul Yalçınbayır ve 31 arkadaşının Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi, 22 Mayıs 1999 tarihinde verilmiştir. Verilen bu önergede, şahsımın da imzasının olduğunu belirtiyorum. Şimdi biz bu önergeyi konuşuyoruz. Şahsım ve Anavatan Partisi Grubu adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve Yüce Meclisin değerli üyelerinin yeni yıllarını kutluyorum.

Ondokuz ay önce verilen önergeyi genelinde benimsiyor ve bir Meclis araştırmasını yürekten destekliyoruz. Bununla beraber, ondokuz aydan bugüne kadar geçen zaman içerisindeki, yani önergenin verildiği tarihle bugün arasındaki bir iki çelişkiden de bahsetmek istiyorum.

Bir kere, sektörün yıllık döviz girdisi önergeye sehven 50 milyar dolar olarak yazılmış; çünkü, sektörün yıllık döviz girdisi 10 milyar dolardır. Bunu belirtmek istiyorum.

Ucuz işçilik ve kaliteli pamuk avantajlarımız ise bugün sanıldığı gibi ağırlıklı değildir ve daha önemlisi, âcil ve etkili önlemler alınmadığı takdirde bu avantajlar kaybolmak üzeredir o günden bugüne.

Ayrıca, 1995'ten itibaren tekstil ve konfeksiyon sektöründe kapasitenin artmasının rekabet gücümüzü olumlu yönde etkilediği görüşü ise, özellikle 1997, 1999 global krizleri nedeniyle tartışmaya her zaman açıktır.

Nihayet, önergedeki ifadeyle, Türk sanayiinin hızla büyüyen ve avantajlı sektörü olan tekstil ve konfeksiyonun 21 inci Yüzyılda Türkiye'nin, birçok ilimizin lokomotif sektörü olacaktır kanaatini, tekstilin önemini açıkça ifade ediyorum; ancak, paylaşamıyorum; çünkü, bize göre, gelişen ülkelerde, bilgi toplumuna ulaşan ülkelerde tekstil hiçbir zaman lokomotif sanayi olmaz. Bilgi toplumuna ulaşan ülkelerde lokomotif sanayiler bundan sonra dijital teknoloji ve elektronik teknolojisi olacaktır. Bunu belirtmek istiyorum; ama, tekstile verdiğimiz önemi kesinlikle azalttığımızı veya ona az önem atfettiğimizi ifade etmek istemiyorum. Tekstile fevkalade önem vermemiz gerekiyor; ancak, 21 inci Yüzyılda tekstil lokomotif sektör olmaz; çünkü, bunu gelişen ülkelerde açıkça görüyoruz.

Bu açıklamadan sonra, tekstil ve konfeksiyon sektörüyle ilgili Meclis araştırması önergesi konusundaki düşünce ve kanaatimi sunuyorum. Tekstil sanayii, ileri bilgi toplumu ülkelerde öncelikli sanayiler arasında değildir. Bununla birlikte, bu ülkeler, tekstil teknolojisini geliştirmişler, özel koruma önlemleri alarak, ayrıca, makul faizli bol kredi imkânları, yüksek eğitim öğretim düzeyi ve araştırma geliştirme çalışmalarıyla kendi tekstil sanayilerine yıllardır uygun bir yapı sağlamaktan geri kalmamışlardır.

Türkiye'nin de hedefi, sanayileşmeyi tamamlayıp bilgi toplumuna geçmek olduğuna göre, tekstil sanayimiz, uzun vadede büyümesine devam edecek; fakat, lider sanayi olma niteliğiyle zaman kaybetmeyecektir. Şurası açıktır ki, bugün, bilgi toplumuna ulaşmış ülkeler ve sanayileşmiş ülkeler de sanayileşmeye tekstille başlamışlardır. Zaman içinde, tekstil, tekstil makinelerine, tekstil kimyasallarına dönüşmüş; elektrik, elektronik ve kimya sanayilerindeki hızlı büyümeyle, gerçek sanayi ülkeleri konumunu almışlardır.

Türkiye'de tekstil sanayiin dışa açılması ve bu sektörün, hızlı sanayileşme politikasının lideri seçilmesi, Güney Kore ve Tayvan'la aynı tarihlere rastlar; ancak, Türkiye, orta, uzun vadeli ve sağlıklı bir tekstil politikası koyamadığı, eğitim ve öğretime gereken önemi veremediği ve sonuçta, tekstil makineleri ve kimyasalları sanayiini geliştiremediği için, bugün, Güney Kore ve Tayvan'ın gerisinde kalmıştır.

Bu olumsuz ve acı tespite rağmen, bugün, tekstil sanayii, sağladığı katmadeğer, istihdam ve özellikle ihracattaki yüzde 40 payıyla Türk ekonomisinin en önemli sanayi dalıdır. Dolayısıyla, kısa vadede öncelik, bu sanayii acilen sağlığına kavuşturmak olmalıdır; uzun vadede ise, Türkiye'nin kaybettiği zamanı kazanmak hedefi görülmelidir.

Bu anlamda, öncelikle, tekstil sektörünün eksiklikleri acilen giderilmeli, sektöre sağlıklı bir yapı kazandırılmalıdır. Tekstil sanayii, hem büyümeli, güçlenmeli hem de bu sanayiin ekonomideki yeri göreceli olarak azalmalıdır. Eğer tekstil sanayii, ihmale devam edilirse, zayıflatılır; küçültülürse, Türkiye'de yeni ekonomik ve sosyal krizlere de kolaylıkla yol açılabilecektir.

Türk tekstil ve konfeksiyon sanayii, ucuz fiyat avantajını yitirmekte olsa bile rekabet şansını bir süre daha sürdürecek, kaliteli mallar yanında sıradan mallar üretmeye ve fason üretim yapıp ihraç etmeye devam edecektir. Ancak, bu uğraş sürdürülürken, katmadeğeri yüksek, daha kaliteli, modaya uygun görünüm ve özelliklerde kumaş, özgün mal üretmek ve pazarlamak daima hedeflenmeli ve göz önünde tutulmalıdır.

Tekstil sektörünün sorunlarının bir kısmı geneldir ve Türk ekonomisinin tümünü ilgilendirir. Bunlar, global kriz, ekonomik ve siyasî istikrarsızlık, kur makasının açılması, kronik enflasyon gibi, çoğu son yıllarda yaşanan ve yaşanmış olumsuzluklardır.

Finansman sorunu ise, Türk ekonomisinin daimî meselesidir. Ancak, özellikle 1997-1999 döneminde, bankacılık sektörünün, tekstil sektörünü verdiği zarar, diğer sektörlere verdiğinden fazla olmuştur. Bu nedenle, konu üzerinde bu vesileyle biraz durmak istiyorum.

1997-1999 kriz döneminde finans alanında çok ciddî sorunlar yaşandı. Tekstil ve tekstil ihracatına aktarılan krediler daraldı ve vadesinden önce geri çağırıldı. Kredi faizleri olağanüstü yükseltildi ve ihracat dövizleri bloke edildi. Bu tip yaklaşımlar başladığında, bankalarla kredi ilişkileri içerisindeki büyük küçük her işletmenin yaşama gücünü kolaylıkla yitireceği şüphesizdir. Borcun ödenmesi, yaşamın sürmesine bağlıdır. Nitekim, bu düşünceden hareketle bazı bankalarımız, bazı borçlu işletmelere, ödemesiz dönem, makul faiz ve ek vade ile ek kredi uygulamışlar; sonuçta, bunu yapan bankalar, firmaları yaşatmış ve hatta bu firmalardan, 1999 yılında ülkemizdeki en büyük 500-1000 firma arasına girenler bile olmuştur; ama, bazı bankalarımızın yanlış tutumları, yanlış kredi politikaları ve "ben ne bulursam alırım" telaşına kapılmaları sonucu bazı firmalarımızın da batmasına, maalesef, sebep olmuşlardır. İşletmeler, işçi paralarını cumartesi ödemeyi düşünürken, cuma günü, ihracat gelirine elkoyan bankaya gittiğinde, eli boş dönmüş ve işçisinin karşısına boynu bükük çıkmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şeffaflık, saydamlık çağımızın önemli değer yargılarının başında gelir. İşletmelerimizin bankalarla yaptıkları ve haklı olarak karınca duasına benzetilen o ince yazılar, sözleşmeler karşılıklı ve iki taraflı iradenin dengelendiği beyanlar değildir; bankanın kredi menfaatı doğrultusunda dikte ettirdiği, inisiyatifin tamamen bankalarda olduğu düzenlemelerdir. Genel kredi sözleşmeleri, kredi isteyen sanayici için mutlak kabulü gereken şartları taşır; kredi alabilmek, bu şartları kayıtsız, şartsız kabullenmekten geçer; çünkü, işadamı sıkışıktır, işletmeler daralmıştır.

Sayın Başbakanımız, işadamlarıyla görüşürken "niçin bu sözleşmeleri ciddî okumuyorsunuz, niçin iyi bakmıyorsunuz" demiştir; ama, işadamları ve işletmeler öyle darboğazdadır ki, bu sözleşmeleri işletmeden bile kredileri kabul etmek, o paraları almak ve günü kurtarmak durumundadırlar. Bu nedenle, o sözleşmeleri imzalamışlardır.

Konuyla ilgili olarak, Türkiye'de tüketici kredisi sözleşmelerinde bankalara bazı yasal tedbirler getirilmiştir. Tüketici Yasasına göre, bankalar, tüketici kredisinin geri ödenmesini öne çekemezler. Sözleşme süresi boyunca kredi miktarı, faiz, fon ve diğer masraflar konusunda tüketici aleyhine bir değişiklik yapamazlar.

Ülkemizde tüketicilerimize tanınmış sözleşmelere benzer şartların, sanayicilerimize  ve ihracatçılarımıza tanınması gerekir. Bankalar, tek taraflı irade beyanlarıyla yaptıkları sözleşmeleri, sanayicilere imzalatmamalıdırlar. Bu konuda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun devreye girmesi gerekir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun görevi, sadece denetlemek değildir, aynı zamanda, mevzuatı düzenlemektir. Bu konuda tekstilcimizin ve ihracatçımızın yararına yeni düzenlemeler beklendiğini ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekstil sektörünün bazı başlıca sorunlarını kısaca şöyle arz etmek istiyorum: Teşvik edilen aşırı yatırımların ortaya koyduğu kapasite ve arz fazlalığı -arkadaşım belirtti- Türkiye'ye girişi önlenemeyen dampingli kumaşların yarattığı talep yetersizliği ve antidamping mevzuatının etkin uygulanmaması. Bu nokta, çok ciddidir. Bugün, dampingli kumaşlar Türkiye'de ihtisas gümrüklerinden ithal edilmektedir. Türkiye'de dört ihtisas gümrüğü vardır. Bu ihtisas gümrükleri belirlidir. Burada, gerekli dikkat ve ihtimam gösterilmektedir; ama, aynı dikkat ve ihtimamı Dış Ticaret Müsteşarlığının da göstermesi gerekir. Dampingli kumaş ithal etmek isteyen kişiyi ya da kuruluşu, mutlaka "sen, bu kumaşı hangi makineyle işleyeceksin, hangi işletmede bunu işleyeceksin?" şeklinde araştırmaya girişmesi lazım. Önüne gelen, her kurulan firmaya, bu kumaşı ithal müsaadesi vermemesi lazım; verdiği takdirde, bu kumaş ihraç edilmiyor, iç piyasada tüketiliyor, dolayısıyla, hem yasaya aykırı davranılmış oluyor hem de haksız rekabete girilmiş oluyor. Bu nedenle, Dış Ticaret Müsteşarlığımızın, bu konuda, yani, dampingli kumaşların ithalatında verilen müsaadeyi çok ciddî olarak, çok dikkatli olarak, çok ihtimamla incelemesi gerekiyor. Bu konuya da ilgililerin dikkatini çekmek istiyorum.

Enerji kalitesinin düşüklüğü, enerji, su, yakıt gibi diğer kamu girdileri maliyetlerinin rakip ülkelere göre biraz daha aleyhimize geliştiğini belirtmek istiyorum. Eğitim ve öğretim kalitesinin düşüklüğüne, iyi eleman yetersizliği konusuna dikkat çekmek istiyorum.

Kayıtdışı işçi çalıştıran, arıtma tesisi olmadan üretim yapan veya arıtma tesisi olup da göstermelik çalışan işletmelerin ciddî, yasaya uygun olan işletmeler karşısındaki haksız rekabetine de dikkat çekmek istiyorum.

Kimyasal maddelerde dışa aşırı bağımlılığımız var. Tekstil kimyası üzerine mutlaka yatırım yapmak durumundayız.

İşçinin yüksek istihdam maliyeti: İşçimizin maliyetini yükseltmek yolunda adım adım ilerleniyor. Her ne kadar Avrupa'ya göre işçimizin maliyeti çok düşükse de, rakibimiz olan Uzakdoğu'ya göre yükselmeye başlamıştır.

Sektör için, özellikle, pamukta sağlıklı ve tutarlı bir destekleme politikası ve popülist yaklaşımlar, Türk sanayiinin, mutlaka, ciddî krizinde etkisi vardır. Pamukta, mutlaka, ileriye dönük mal piyasası, pamuk piyasası kurulmalıdır, dünya pamuk borsasındaki fiyatlara göre pamuk teşekkül etmeli ve ona göre ihracatçı adımını atmalıdır.

İhracatçının Eximbank kredilerinden yaptığı ihracat miktarıyla orantılı olarak yararlanması gerekir ve Eximbank kaynaklarının da artırılması gerekir.

Geçen yıl, bu konuda gündemdışı yaptığım konuşmada, Eximbank kredilerinin artırılacağı söylenmişti; ama, bugüne kadar, biz, Eximbank kredilerinin artırıldığını da maalesef, görmedik; bunu da, tekstilciler, tekstil ihracatçıları adına söylemeyi bir borç biliyorum.

Mevzuat ve bürokratik engeller: Maalesef, hazırlık tahkikatının gizliliği ihlal edildiğinden dolayı, işadamlarımız hakkında yapılan tahkikatın, televizyonda gösterilen boy boy resimleri, maalesef, bir  tedirginlik de yaratmıştır; bunu da ifade etmeyi borç biliyorum.

Dış tanıtım ve tanıtım fonu yetersizliği: Yurtdışı ticaret müşavirliklerinin reorganize edilmemesi, yurt dışındaki ticaret müşavirliklerimizin bu konuda öncü rol oynaması en önemli etkendir. Orası lüks oturma yeri değildir; ihracatçımızın önünü açma, ona yol gösterme yeridir. Yeterince yabancı sermayeyi cezbedebilecek ortam ve mevzuat oluşturulmamıştır.

Devletin sektörle ilgili, kısa, orta, uzun vadeli politikaları desteklemesi, desteklerin yetersizliği: Uluslararası rekabet giderek zorlaşıyor. Buna karşılık, ihracatta istihdam ve enerji teşviki enstrümanlarının kullanılması gerekir. Bu konuya yetkililerin de dikkatini çekiyorum.

Tüm bunların yanı sıra, yukarıda sorunların yarattığı zorlukları ikiye katlayan kur baskısı söz konusudur. İstikrar, Türkiye için fevkalade önemlidir. Hele hele, bu malî bütçe tavizsiz uygulanmalıdır. Ancak, burada, ihracattaki kur hedefi yüzde 20'dir, yüzde 20 tutturuluyor; ama, enflasyon hedefine ulaşmayınca; yani, enflasyon yüzde 34 olunca, ihracatçı yüzde 20 artırıyor; ama, girdilerini yüzde 34 artırıyor. O zaman, ihracatçı aleyhine bir gelişme mevzubahis oluyor ki, burada, ihracatı teşvik eden bir unsur değil, ihracatın önüne geçen bir unsur ön plana geçiyor. Bu nedenle, biz, kur baskısını, mutlaka, mevcut enflasyona göre ayarlarsak, o zaman taviz vermiş oluruz; ama, ne yapmamız gerekiyor, o zaman, biz, ihracatçıya kur tazminatı ödeyelim. Böylece, ihracatçıyı da bu olaydan kurtarmamız gerekiyor. Yani, ihracatçıya kur tazminatı ödemekle, bu işin içinden çıkabiliriz zannediyorum.

Tekstil ve konfeksiyon sektörüne ilişkin Meclis araştırması önergesinin ağırlıklı bir bölümü de, sektörün ihracat faaliyeti ve işletmeleri ve işlemlerin çeşitli safhalarındaki bürokrasiyle ilgilidir.

Bilindiği gibi, ihracat, çok yönlü bir süreçtir; bu süreç içinde mevzuatın öngörmediği, akla gelmeyecek sayısız meseleler söz konusudur.

Yine, bilindiği gibi, ithalat ve ihracat hareketleri, dışticaretin dışında, başka önemli sorumluluklarda bulunan bir devlet bakanlığına bağlı Dış Ticaret Müsteşarlığınca yürütülmekte, koordine edilmektedir. Bununla beraber, ihracatla ilgili ekonomik faaliyetlerin başlangıcından sona erdirilmesine kadar, her kademede, çeşitli kurum, müsteşarlık, bakanlıklar işin içindedir. Her kesimin, ihracatla ilgili bir görevi ve sorumluluğu vardır. En mükemmel mevzuat dahi olsa, bu karışıklık, bu çarpıklık içerisinde, ihracatın ve ihracatçının önünü açmak mümkün değildir. Mevzuat konusunda ciddî ciddî düşünmemizde fayda var diye düşünüyorum.

Dış Ticaret Müsteşarlığımızın, idarî açıdan, meselelerin üzerine gitme ve olayları çözme yetkisi vardır; ama, bugün, ihracat ve ihracatçı üzerindeki kamu baskısı nedeniyle, bu bürokratlarımız cesaretle davranamamakta ve sorunlar olduğu yerde kalmaktadır. Bunun için, bunun üzerinde de ciddiyetle durmamızda fayda var diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclis, tekstil ve konfeksiyon sektörünün Türk ekonomisindeki önemi nedeniyle, sektörün önündeki sorunlar üzerinde objektif olarak ihtimamla eğilecek, sektörün ağırlığına ve konumuna uygun kurumsal ve yasal düzenlemeleri gerçekleştirecektir; bu noktada, 21 inci Dönem Parlamentosuna iş düşmektedir.

Sektörün önündeki engellerin bertaraf edilmesiyle, sektör, sağlıklı ve istikrarlı bir gelişimi sürdürebilecek ve ülkemizin sanayileşmesinin tamamlanması ve bilgi toplumu olma yolunda ilerlemesine en büyük katkıyı yapacaktır. Unutmayalım ki, bilgi toplumuna ulaşan ülkelerin başlangıç noktalarını incelediğimiz zaman, tekstil sanayii hep başlangıç olmuştur.

Tekstil İşverenleri Sendikasının Sayın Başkanı ve onun Genel Sekreteri ve yine tekstil işçileri sendikaları, sorunların çözümü için, birlikte, omuz omuza gayret etmekte ve omuz omuza büyük gayret içindedirler; bu konuda Başbakana çıkmışlar, İlgili bakanlarla görüşmüşlerdir. Bu konudaki gayretlerini takdir ediyorum ve onların bu gayretlerinin önünü açmak için, tekstilin sorunlarını araştırmak, tekstil ihracatçısının sorunlarını araştırmak için, Mecliste, mutlaka, bir komisyon kurulması gerektiği kanaatini destekliyorum.

Özellikle tekstilin yoğun olduğu bölgelerde, Bursa'da, Denizli'de, Kahramanmaraş'ta, Gaziantep'te, İstanbul'da, İzmir'de tekstil ihracatçılarıyla görüşürseniz ve tekstille iç içe yaşarsanız, onların içerisine düştükleri sıkıntıyı, hakikaten, fevkalade; ama, fevkalade önemli hissedersiniz.

Ben, tekstilin çok yoğun olduğu ve yıllık 1 milyar dolarlık bir ihracat gelirinin olduğu bir ilde, Denizli'de tekstilcilerle beraber nefes alıp veren bir arkadaşınız olarak, onların içerisine düştüğü sıkıntıyı, bunalımı ve onların banka müdürleri karşısındaki oturuş vaziyetlerini biliyorum.

Bu tekstilciyi, bu tekstil ihracatçısını kurtarmak için, Bursa, Gaziantep, Denizli, Kahramanmaraş, İzmir, İstanbul ve sair illerdeki tekstil sektörünü kurtarmak için, gelin, destek verelim, Meclis olarak, tekstilin sorunlarını araştırmak ve yasal tedbirleri, düzenlemeleri yapmak için bir araştırma komisyonu kuralım diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Aslan.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldik, bir grubun konuşmacısına yetecek kadar süremiz yoktur.

Bu nedenle, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 3 Ocak 2001 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.47

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.